TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
54üncü
Birleşim
16
Şubat 2022 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Amasya Milletvekili
Mustafa Levent Karahocagilin, 14 Şubat 1075 tarihinin Amasyanın
fethi olmasına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Bingöl Milletvekili Erdal
Aydemirin, Bingölün sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Antalya Milletvekili
Cavit Arının, Manavgat orman yangınlarında evleri
yanmış olan vatandaşların mağduriyetlerine
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili
Murat Çepninin, İzmir-Çeşme Turizm Projesine ilişkin
açıklaması
2.- Mersin Milletvekili Olcay
Kılavuzun, İçel İdman Yurduna Esenler Eroksporla
yapacağı müsabakada başarılar dilediğine, Mersin
İdman Yurdunun kulüp tarihini aktaracak müzenin
açılışının hayırlı olmasını
temenni ettiğine ve Mersinlilerin beklentilerine ilişkin
açıklaması
3.- Gaziantep Milletvekili
Bayram Yılmazkayanın, sağlık emekçilerinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
4.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, Gemlik Körfezini kirletecek sanayi tesisinin ÇED raporu
dâhil bütün süreçlerinin bir an önce durdurulması gerektiğine
ilişkin açıklaması
5.- Tokat Milletvekili Yücel
Bulutun, Sebastapolis Antik Kentine ve Tokatın Sulusaray ilçesindeki
kamulaştırma problemine ilişkin açıklaması
6.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, Türkiyenin ihracat rekorlarına
ilişkin açıklaması
7.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, Mersindeki bir yerel gazeteye yapılan
saldırıyı şiddetle kınadığına
ilişkin açıklaması
8.- Muğla Milletvekili
Süleyman Girginin, taşeron işçilerin zorunlu emekliliğe tabi
tutulmasının sakıncalarına ilişkin
açıklaması
9.- Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycanın, 696 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle kamuda istihdam edilen işçilerin
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
10.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, yüksek fiyatlardan gübre alan çiftçilere geri ödeme
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
11.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, Kocaeliye yapılan çevre
yatırımlarına ilişkin açıklaması
12.- Kırşehir
Milletvekili Metin İlhanın, Kırşehir valilik binası
inşaatında bir türlü ilerleme sağlanamadığına
ilişkin açıklaması
13.- Trabzon Milletvekili
Ahmet Kayanın, fındığın zahmetini üretici çekerken
kârını Toprak Mahsulleri Ofisinin aldığına
ilişkin açıklaması
14.- Şırnak
Milletvekili Hüseyin Kaçmazın, Koçerlerin DEDAŞın elektrik
kesintisi sebebiyle binlerce hayvanını yitirmekle karşı
karşıya olduğuna ve Şanlıurfadaki Çocuk Korumaeviyle
ilgili işkence ve kötü muamele iddialarına ilişkin
açıklaması
15.- Bursa Milletvekili
Yüksel Özkanın, Türkiye Gençlik Araştırması 2021
araştırma sonuçlarına ilişkin açıklaması
16.- İstanbul
Milletvekili Züleyha Gülümün, elektrik ve doğal gaz soygununa
ilişkin açıklaması
17.- Balıkesir
Milletvekili Fikret Şahinin, sağlık
çalışanlarının özlük haklarıyla ilgili yasal
düzenlemenin bir an önce yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
18.- Balıkesir
Milletvekili Mustafa Canbeyin, Balıkesirde Susurluk Belediye Meclisinin
AK PARTİli üyesi İbrahim Dürmüşün Meclis üyeliğinin
düşürülmesine ilişkin açıklaması
19.- Uşak Milletvekili
Özkan Yalımın, su faturalarındaki artışın köylülere
çok fazla geldiğine ilişkin açıklaması
20.- Hatay Milletvekili
Mehmet Güzelmansurun, sabit kâr marjı uygulaması sebebiyle
akaryakıt istasyonlarının bir bir kapandığına
ilişkin açıklaması
21.- Antalya Milletvekili
Hasan Subaşının, yerel basının sorunlarına
ilişkin açıklaması
22.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Adli Tıp Kurumunun Aysel
Tuğlukla ilgili çıkardığı rapora ve
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın zamlarla ilgili
yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması
23.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, ekonomik krize, enerji krizine ve ülkedeki bütün krizlerin AKP
iktidarının kötü yönetiminden kaynaklandığına
ilişkin açıklaması
24.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, Genel Kurulda kavas olarak görev yapan Adem
Demirtaşın babası Yakup Demirtaşın, Arif
Şentürkün ve Onur Çetin Kumbaracıbaşının
vefatına ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç ile Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun yaptıkları açıklamalarındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
25.- Samsun Milletvekili Erhan
Ustanın, Arif Şentürkün vefatına, Bitlisin Tatvan ilçesinin
düşman işgalinden kurtuluşunun 104üncü yıl dönümüne,
Fırat Çakıroğlu davasına, Osman Çallının serbest
bırakılmasına, kadın cinayetlerine, artık kurumsal
firmaların bile ikinci el kıyafetler satmaya
başladığına, Kredi ve Yurtlar Kurumuna olan
borçlarını ödeyemeyen öğrencilere ilişkin İYİ
Partinin çözüm önerisine ve TÜİKin açıkladığı 4üncü
çeyrek iş gücü istatistiklerine ilişkin açıklaması
26.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Genel Kurulda kavas olarak görev yapan Adem
Demirtaşın babası Yakup Demirtaş ile Arif Şentürkün
vefatına, 16 Şubat 1976 tarihinde ASALA terör örgütü tarafından
şehit edilen Beyrut Büyükelçiliğimizin Başkâtibi Oktar Cirit ve
bütün vatandaşlarımızı rahmet ve minnetle
andıklarına ve Lozan ve Paris Anlaşmalarıyla
silahsızlandırma koşuluyla Yunanistana verilen adaların
statüsünün ihlal edildiğine ilişkin açıklaması
27.- İstanbul
Milletvekili Turan Aydoğanın, vatandaşları Kanal
İstanbul Projesinin imar planlarına itiraza davet ettiğine
ilişkin açıklaması
28.- Erzincan Milletvekili
Süleyman Karamanın, Erzincanın düşman işgalinden
kurtuluşunun 104üncü yılı münasebetiyle yapılan
etkinliklere ilişkin açıklaması
29.- Adana Milletvekili
Burhanettin Bulutun, ilaçta KDV oranının düşürülmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
30.- Aksaray Milletvekili
Ayhan Erelin, Aksaraydaki Ağaçören Sarıağıl ve merkez
Gülağaç göletlerinin bir an önce bitirilmesini umut ettiklerine
ilişkin açıklaması
31.- Uşak Milletvekili
İsmail Güneşin, Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın CHP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
32.- İstanbul
Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun, Karayollarında işçi
statüsünde görev yapan personele uygulanan ücret politikasındaki
adaletsizliğe ilişkin açıklaması
33.- Hatay Milletvekili
İsmet Tokdemirin, tarımdaki elektrik zamlarının acilen
geri alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
34.- Adana Milletvekili Orhan
Sümerin, miras kalan tarlalarda tarımsal üretim yapan çiftçilerin
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
35.- Giresun Milletvekili
Necati Tığlının, Giresunda eski nişanlısı
tarafından öldürülen Sıla Şentürke ilişkin
açıklaması
36.- Adana Milletvekili
Müzeyyen Şevkinin, devlet kurumlarındaki liyakatsiz atamalara
ilişkin açıklaması
37.- Mersin Milletvekili
Hacı Özkanın, Türkiyenin yaşadığı
sancıların bir kısmının büyük dönüşüm,
değişim, hedef büyütme, seviye yükseltme iradesinin neticeleri
olduğuna ilişkin açıklaması
38.- Hatay Milletvekili Suzan
Şahinin, AKP Hükûmetinin temel gıda ürünlerindeki KDV indiriminin
yükünü esnafın sırtına yüklediğine ilişkin
açıklaması
39.- Antalya Milletvekili
Aydın Özerin, gıda fiyatlarının düşürülmesi için
iktidarın üretim maliyetlerini düşürmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
40.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoyun 109
sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
41.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoyun
109 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde HDP
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
42.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, dün kalp krizi geçirdikten sonra baypas ameliyatı
olan Bayburt Milletvekili Fetani Battalın sağlık durumuna
ilişkin açıklaması
43.- Adana Milletvekili Ayhan
Barutun, hayata geçirilmesi gereken tarımsal desteklemelere ilişkin
açıklaması
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- Diyarbakır
Milletvekili Hişyar Özsoyun, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoyun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Diyarbakır
Milletvekili Hişyar Özsoyun, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ Parti
Grubunun, İstanbul Milletvekili Ümit Beyaz ve arkadaşları
tarafından, temel tüketim ürünlerinde yaşanan enflasyonun
nedenlerinin doğru şekilde tespit edilmesi ve çözüme
kavuşturularak enflasyonun düşürülmesi amacıyla 16/2/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Şubat 2022 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup
Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş
ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, suç
ekonomisinin araştırılması amacıyla 16/2/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Şubat 2022 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Aydın
Milletvekili Bülent Tezcan ve arkadaşları tarafından,
ülkemizdeki ekonomik kriz ve hayat pahalılığının
etkilerinin tespiti amacıyla 16/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16
Şubat 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askerî Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1534) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 109)
2.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uganda
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askerî İş Birliği Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1454) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 108)
3.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askerî Eğitim İş Birliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1535) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 110)
4.- İzmir Milletvekili
Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kamboçya Krallığı Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1596) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 150)
5.- İzmir Milletvekili
Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayi
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1594) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 182)
6.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Kongaz Süleyman Demirel Moldova Türk Lisesi Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1797) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 76)
7.- Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Karayolları İşaretleri ve
Sinyalleri Sözleşmesi, Karayolu İşaretleri ve Sinyalleri
Sözleşmesine Ek Avrupa Anlaşması ve Karayolu
İşaretleri ve Sinyalleri Sözleşmesine Ek Avrupa
Anlaşmasına Ek Karayolu Yatay İşaretleme Protokolüne
Katılmamızın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/3178) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 273)
VIII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Haydar Akarın, İç Tüzük 60a göre herkese
söz verme çabası suistimal edildiği için bundan sonra birleşimin
başındaki ilk 20 kişi dışında kalanların
Divana gelip niçin söz talep ettiğini söylemesi şartıyla
değerlendirip kendilerine söz vereceğine ilişkin konuşması
IX.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı:
182) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Savunma Sanayi İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifinin oylaması
2.- (S. Sayısı:
109) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Askerî Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin
oylaması
3.- (S. Sayısı:
108) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uganda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Askerî İş Birliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin oylaması
4.- (S. Sayısı:
110) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Askerî Eğitim İş Birliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifinin oylaması
5.- (S. Sayısı:
150) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamboçya Krallığı Hükümeti
Arasında Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin
oylaması
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karadumanın, doğalgaz
faturası destek ödemelerine ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal
Hizmetler Bakanı Derya Yanıkın cevabı (7/57657)
2.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin, engellilere yönelik
yürütülen çalışmalara ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanı Derya Yanıkın cevabı (7/57660)
3.- Hatay Milletvekili Suzan Şahinin, kamuda engelli memur
alımının artırılmasına ilişkin sorusu ve
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanıkın cevabı
(7/57661)
4.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarırın, 237
Sayılı Taşıt Kanunu kapsamında
Bakanlığın kullandığı araçlara ilişkin
sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanıkın
cevabı (7/57911)
5.- Mardin Milletvekili Pero Dundarın, kadın
kooperatiflerinin yaygınlaştırılmasına yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanı Derya Yanıkın cevabı (7/58061)
6.- İstanbul Milletvekili Oya Ersoyun, evde üretim yapan, ev
içi bakım işi üstlenen ya da mevsimlik tarım işçisi olan
kadınların isteğe bağlı emeklilik sisteminde prim
ödemelerine devlet desteği sağlanması talebine ilişkin
sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanıkın
cevabı (7/58062)
7.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 2020 ve 2021
yılında ALO 191 Hattına yapılan başvurulara
ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya
Yanıkın cevabı (7/58301)
16 Şubat
2022 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Emine Sare AYDIN (İstanbul)
-----0----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 54üncü Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, 14 Şubat 1075 tarihinin Amasyanın fethi olması
münasebetiyle söz isteyen Amasya Milletvekili Sayın Mustafa Levent
Karahocagile aittir.
Buyurun Sayın
Karahocagil. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin, 14 Şubat 1075 tarihinin
Amasyanın fethi olmasına ilişkin gündem dışı
konuşması
MUSTAFA LEVENT
KARAHOCAGİL (Amasya) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Değerli milletvekilleri,
muhterem vatandaşlarım; sizleri en kalbî duygularla, sevgi saygı
muhabbetle ve selamların en güzeli Allahın selamıyla
selamlıyorum. Genel Kurul çalışmalarımızın
hayırlı olmasını, hayırlara vesile olmasını
Yüce Rabbimden niyaz ediyorum. Gündem dışı konuşmamın
konusu, şehzadeler şehri Amasyamızın 14 Şubat 1075
tarihinde fethiyle ilgilidir.
Değerli milletvekilleri,
Amasya sekiz bin beş yüz yıllık tarihî geçmişe sahip, 14
medeniyete ev sahipliği yapmış, 14 ayrı medeniyetin
kültürüyle yoğrulmuş eğitim, kültür ve turizm şehridir;
Tenhasında bir at eşelense toynağı bir medeniyete
dokunur. denilen bir şehirdir; evliyalar, enbiyalar, âlimler, ulemalar,
şehitler -şüheda- şehridir. Dünya tarihine mal olmuş,
dünyaca ünlü coğrafyacı Strabonun doğduğu şehir;
hekimlerin piri Lokman Hekimin şehri; yazdığı
kitapları hâlen ders olarak okutulan Fatih Sultan Mehmet döneminin ünlü
cerrahı Sabuncuoğlu Şerafettinin doğduğu,
yetiştiği şehir ve yine, İstanbul fatihi Sultan Mehmetin
hocası Akşemsettinin tıp dalında okuduğu,
yetiştiği şehir; dünyaca ünlü kadın şair Mihrî
Hatunun şehri; hattatların, okçuların piri Şeyh Hamdullah
gibi birçok ilim ve sanat insanının yetiştiği şehir
Amasya; 3 kıtaya, 24 milyon kilometrekareye, 7 denize hükmeden
Osmanlı İmparatorluğuna sultan yetiştiren şehzadeler
şehri.
1402 yılında Ankara
Savaşında Osmanlı Sultanı Yıldırım
Bayezitin Timura yenilmesiyle imparatorluk
dağılmıştı. On bir yıllık Fetret Dönemi
sonunda 1413 yılında Amasya Valisi Çelebi Mehmetin diğer
kardeşlerini saf dışı bırakmasıyla Osmanlı
İmparatorluğunun 2nci defa kuruluşu da Amasyada
sağlanmıştır. Bazı tarihçiler bu ikinci kuruluşu
daha da önemser ve Osmanlının gerçek kuruluşunun Fetret Devri
sonrası olduğunda birleşirler. Tarihi çok iyi bilen Mustafa
Kemal Atatürkün Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu için Amasyayı
seçmesi rastlantı değildir. 12 Haziran 1919da Amasya Tamimiyle
cumhuriyetimizin kuruluşu tüm dünyaya Amasyadan ilan edilmiştir.
Bugün dahi Amasya halkında bu sadakati, bu vatan sevgisini, bu devletine
güveni görebilir, bire bir şahit olabiliriz.
Değerli milletvekilleri,
Amasyanın fethinin 947nci yıl dönümündeyiz. Büyük Selçuklu
Sultanı Alparslan tarafından kazanılan 1071 Malazgirt
Zaferinden sonra hızla Türkleşen Anadolu yaklaşık bin
yıldır Türk ve İslam topraklarıdır. 1071de
başlayan Anadoludaki Türkleşme süreci, 14 Şubat 1075
yılında Amasyanın, Büyük Selçuklu Sultanı
Alparslanın emîrlerinden Danişment Beyliğinin kurucusu Ahmet
Gazi tarafından fethedilmesiyle devam etmiştir. Eski tarihçilerin
Danişmentnameye dayanarak verdikleri bilgilere göre, hicri 467, miladi
1075 yılında Amasya, Danişmend Ahmet Gazi ve ona bağlı
akıncılar tarafından önce kuşatılmış,
aylarca süren kuşatmanın nihayetinde de Türklerin eline
geçmiştir. Tarih kaynaklarından edindiğimiz bilgilere göre
Amasyanın aylarca devam eden kuşatması sırasında
sayısız kahramanlık hikâyeleriyle fetih
zenginleştirilmiştir. Bahar ayının başında Amasya
tamamen Türklerin eline geçmiştir ve o gün bugündür Türk ve Müslüman
topraklarıyla günümüze kadar gelinmiştir.
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Bravo!
MUSTAFA LEVENT
KARAHOCAGİL (Devamla) Bizler şimdi yaklaşık bin
yıllık Müslüman Türk olan bir şehirde yaşıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
MUSTAFA LEVENT
KARAHOCAGİL (Devamla) Fetih yılı için kültürel alanda
çalışmalarımız Valiliğimiz ve Belediyemiz tarafından
hazırlanan etkinliklerle kutlanmaktadır. Amasyanın fetih
yılını önümüzdeki yıllarda daha da
zenginleştirilmiş programlarla kutlamayı planlıyoruz.
Bilindiği gibi, bu
topraklar nice devletlere başkentlik yapmış ve sayısız
devlet adamı yetiştirmiştir; şehzadeler şehri
adıyla anılmaktadır, bu sıfat boşuna
kazanılmamıştır. Osmanlıyı zirveye
taşıyan yükselme döneminin o büyük padişahları evvela bu
şehirde valilik yapmış, daha sonra Osmanlının
başkenti Edirnede, Bursada ve nihayetinde İstanbulda tahta
çıkmıştır. Bizler, bu onurlu tarihimizi devam ettirmek ve
daima zirveye oynamak zorundayız.
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Doğru; helal olsun, bravo!
MUSTAFA LEVENT
KARAHOCAGİL (Devamla) Büyük düşünmeliyiz ve büyük işlere imza
atmalıyız. Fetih günlerinin kutlanması büyük düşünmelere ve
büyük atılım yapmaya zemin hazırlamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Selamlayalım.
MUSTAFA LEVENT
KARAHOCAGİL (Devamla) 947nci yılımızın
coşkusunun Amasyanın yurt içinde ve yurt dışında
tanıtımı için iyi bir fırsat olacağı
inancındayım. Bu amaçla, önümüzdeki yıllarda çeşitli
yazılı ve görsel yayınların
dağıtımını da yapacağız.
Tüm Amasyalı
hemşehrilerimin fetih yıl dönümünü kutluyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim
Başkanım. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı ikinci söz, Bingölün sorunları hakkında söz
isteyen Bingöl Milletvekili Sayın Erdal Aydemire aittir.
Buyurun Sayın Aydemir.
(HDP sıralarından alkışlar)
2.-
Bingöl Milletvekili Erdal Aydemirin, Bingölün sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
ERDAL AYDEMİR (Bingöl)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün, vekili
bulunduğum Bingöl ilinin Karlıova ilçesinde, sabahın çok erken
saatlerinde, sosyal medyada paylaşım yapıldığı
iddiasıyla Karlıovanın Hasanova köyüne Jandarma Özel Harekât
kuvvetleri (JÖH) tarafından gözaltı yapılmak üzere baskın
yapılmıştı. Bundan kaynaklı da -bu baskında- gerçekten,
21inci yüzyılda yaşadığımız bu çağa
yakışmayan, yasalara, hukuka açıkça aykırılığı
bulunan, evde gözaltına alınan kişinin ablasına, annesine
yönelik işkence yapıldı, çok kötü şekilde işkencelere
maruz bırakıldı. Söz konusu vakanın gerek fotoğrafı
-şu anda Meclise sunduğum şekilde- gerekse çekilmiş
videoları şu anda bende; ilgilisine, isteyenine, özellikle de AKP
Grubuna vermeye ve izletmeye hazırım.
Söz konusu bu olaydan
kaynaklı işkence görmüş olan ailemizin gerek maddi gerekse
manevi, psikolojik durumunda çok ciddi sıkıntılar
yaşanmaktadır. Bundan dolayı bu gözaltı operasyonuna
katılmış bulunan kolluk kuvvetlerinin idari ve cezai
soruşturmaya tabi tutularak haklarında cezalandırma işlemi
yapılması ve ayrıca bu kolluk güçlerinin derhâl açığa
alınması talebimiz vardır.
Sayın Meclis, söz
Karlıova ilçemizden açılmışken Karlıovaya bir devlet
hastanesi yapıldı. Devlet hastanesi ilçe merkezinden
Evet, Karlıovaya
hastane yapıldı. Sayın Meclis, Vizontele Tuuba filminde
Tarık Akanın bir kütüphane müdürünü
canlandırdığı kareler vardı. Tarık Akan Hakkâri
iline kütüphane müdürü olarak atanmıştı ancak kütüphane müdürü
olarak atanmış olduğu yerde kütüphane yoktu. İşte,
Karlıova Devlet Hastanesi yapıldı; hastane var, doktor yok;
ameliyathane var, cerrah yok; doğumhane var, doğum doktoru yok.
Dolayısıyla doğum yapmaya giden bütün kadınlar
Karlıova ilçesinden Bingöle ambulansla nakledilirken yolda doğum
yapmak zorunda kalıyorlar.
Arkadaşlar,
Karlıovayla ilgili kısmı burada sonlandırayım, çok
kısa zamanım kaldı.
Geçen hafta Bingölde esnaf
gezisindeydik. Sayın Meclis, özellikle Sayın AKP Grubu; bakın,
bunlar Bingölde bir berber dükkânı işleten Sadim Balat ve Erhan
Bayantemur ismindeki esnaf kardeşlerimiz. Berberin geçen ayki elektrik
faturası 340 TL, bu ayki elektrik faturası 1.060 TL. Yine aynı
esnafımızın evine gelen doğal gaz faturası geçen ay
300 TLyken bu ay 740 TL geldi. Şimdi Bu, bizim
kopardığımız bir yaygara değil; yürütmenin
başı Recep Tayyip Erdoğanın başında
bulunduğu AKP Hükûmetinin yapmış olduğu zamlardan
kaynaklı uğramış olduğumuz mağduriyetler. Böyle
giderse berber dükkânımızı kapatıp Avrupa yollarına
düşeceğiz. dediler ve aynen şunu Nebatiye de -Hazine
Bakanımız- dediler ki
Sadim ne dedi biliyor musunuz? Bu gözlerime
baksın, gözlerimin içine. Bakın, orada neler neler göreceksiniz.
Yine, Erhan Bayantemur,
diğer usta dedi ki: Bu gözlerimin içine bakın, içinde neler
göreceksiniz; elektrik faturaları, doğal gaz faturaları,
açlık, yoksulluk, evine ekmek götürememenin derdi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
ERDAL AYDEMİR (Devamla)
Bunu, bizim sorunlarımızı AKPliler, Sayın Recep Tayyip
Erdoğan ve Nebati bir bakışıyla bakarak çözebilir mi? diye
isyanda bulundular.
Yine, bakın
arkadaşlar, bu da Bingöl ilinde Çorbacı Mehmet Carfi isminde bir
esnaf. Bu esnafın şöyle bir özelliği var, diyor ki: Ben
AKPliydim, AKPli ve bugüne kadar da AKPye oy verdim. Bu son ekonomik kriz ve
zamlardan sonra benim dükkânımı, benim çorbacı
dükkânımı, bu dükkânımı kapatıp başka bir
lokantada garson olarak çalışmak zorunda bırakıldım.
Bunun bütün günahı, vebali bu işi yaygara diye tanımlayan
Recep Tayyip Erdoğanındır. Bundan sonra da AKPlilerle aramda
düşmanlık vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERDAL AYDEMİR (Devamla)
Son bir dakika Başkanım.
BAŞKAN Son bir dakika
değil de selamlayalım.
ERDAL AYDEMİR (Devamla)
Tamam.
İşte, aynen biraz
önce belirttiğim bu esnaflar, Türkiye genelindeki berberler, Türkiye
genelindeki lokantacılar ve 66 milyon açlığa, yoksulluğa
mahkûm ettiğiniz ülkem insanı, yapılacak ilk seçimde
sandıklara koyacakları oylarla, başta AKP olmak üzere onun
lideri Recep Tayyip Erdoğanın selasını okuyacaklar,
selasını.
Saygılarımla. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı üçüncü söz, Manavgat orman yangınlarında evleri
yanmış olan vatandaşların mağduriyetleri hakkında
söz isteyen Antalya Milletvekili Sayın Cavit Arıya aittir.
Buyurun Sayın Arı.
(CHP sıralarından alkışlar)
3.-
Antalya Milletvekili Cavit Arının, Manavgat orman
yangınlarında evleri yanmış olan vatandaşların
mağduriyetlerine ilişkin gündem dışı
konuşması
CAVİT ARI (Antalya)
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarımız; öncelikle hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Bilindiği üzere, ilimiz
Antalyada ismi Manavgat yangınıyla anılan bir yangın
süreci gerçekleşti. Bu yangın sürecinde, Manavgatla beraber Alanya,
Gündoğmuş, Akseki ve İbradı ilçelerimizde de ciddi bir
zarar meydana geldi. Bu yangın sürecinden sonra, evleri yanan 1.350
vatandaşımız ve yine, ahırı yanan 750
vatandaşımız oldu. İşte, bu, evleri yanan
vatandaşlara, başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere
Çevre ve Şehircilik Bakanı tarafından Evleriniz devlet
tarafından yapılacak ve yapılan evlerin yüzde 50si
tarafımızdan, yüzde 50si de sizin tarafınızdan
karşılanacak. denildi. Ancak gelin görün ki bu evlerin yapım
aşamasına geçildiğinde vatandaşa boş sözleşmeler
imzalatıldı. Şimdi, bu boş sözleşmenin anlamı
nedir, boş sözleşme niye imzalatılır? Şimdi, belli
ilçelerde inşaat süreci başlatıldı. Örneğin,
Manavgatın bazı köylerinde ve Aksekide inşaat süreci
başlatıldı. Ancak temmuzda meydana gelen yangından bugüne
kadar Alanyada ve Gündoğmuşta ise henüz daha bir çivi dahi
çakılmadı. Şimdi, inşaat süreci devam eden yerlerde
TOKİ tarafından iş ihaleyle verildi ve müteahhit tarafından
inşaat süreci başlatıldı. Peki, bu boş sözleşme
niye imzalatılır? Müteahhit işi almış, devletin resmî
bir ihalesinde ihale yapılmışsa rakamlar belli olmaz mı?
İşte, bu süreci Cumhurbaşkanlığına sorduk.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı tarafından
tarafımıza verilen, soru önergemize verilen cevapta şu
söylenmekte, denilmekte ki: Fiyatlar ve indirim oranları netleşmediği
için vatandaşa bildirim yapılmamıştır. Yahu,
nasıl olur? Yani müteahhit işi almış, devlet resmî
ihalesini yapmış ama devlet biliyor, müteahhit biliyor; vatandaş
kaç paraya evinin mal olacağını bilmiyor yani böyle bir
anlayış olabilir mi? Şimdi, bakın, bu yetmezmiş gibi
bir de şöyle bir durum var: Vatandaşın kendi imkânı varsa,
vatandaş Kendi birikmiş param var, devlet değil de ben bu
parayla evi yapabilirim. derse ne denilmekte biliyor musunuz? Hayır,
yapamazsın. İşte, vatandaşa verilen ret cevabıyla
Sen yanan evinin yerine ev yapamazsın, ancak TOKİ tarafından
müteahhide biz yaptıracağız. denilmektedir. Böyle bir
anlayış olabilir mi? Böyle bir uygulama olabilir mi? Değerli
arkadaşlar, bu bir skandaldır, yazıktır, günahtır,
ayıptır, vicdansızlıktır. Çünkü vatandaşın
kendisi daha ucuz rakamlarla yapabilir. Niye müsaade etmiyorsunuz?
İşte, Tarım İl Müdürlüğü tarafından verilen ret
cevabı. Neymiş efendim, vatandaşa Senin arazin 20 dönümün
altındaysa biz bu izni veremeyiz. denilmektedir. Peki, TOKİ
tarafından şu an yapılan, müteahhit tarafından yapılan
yerlerin hepsi ayrı ayrı 20 dönüm mü? Hayır değerli
arkadaşlar. Bakın, eğer TOKİ müteahhide yaptıracaksa
yeter ki bir ev yapacak kadar yer olsun, yapılıyor ama vatandaş
Kendim yapacağım. derse 20 dönüm şartı aranmaktadır.
İşte, böyle bir skandal uygulama var. Yani zaten vatandaş
yangından mağdur olmuş, perişan olmuş, evini
kaybetmiş; şimdi de TOKİnin bu yüksek rakamlı ihalelerine
muhtaç olmak, mecbur bırakılmak zorunda.
Bakın, bu yangın
sonrasında burada çok geniş alanlarda orman satışı
yapılmakta, orman ağaçları satılıyor, onunla ilgili de
ayrıca değerlendirmelerimiz olmuştu. Orada ormanın çok ucuz
bir şekilde satıldığını daha önce de defalarca
paylaşmıştık. Bu süreçle ilgili bir kanun teklifim oldu.
Kanun teklifinde şunu ifade etmeye çalıştık, dedik ki:
Bakın, devlet olarak yüzde 50sini devlet karşılamakta, geri
kalan yüzde 50 işte o bölgede satılan orman ağaçlarından
elde edilen gelirden karşılansın.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Tamamlayalım lütfen.
CAVİT ARI (Devamla) -
Bununla ilgili bir kanun teklifimiz oldu. Eğer iktidar olarak sizler
samimiyseniz
Orada ucuz bir şekilde satılsa da devlet zarara
uğratılsa da yok pahasına satılsa da en az 300-400 liraya
satılması gereken ağaçların bugün 60 lira, 70 lira, 100
lira gibi rakamlarla satılmış olmasından bir kamu
zararı doğuyor olsa da -bununla ilgili şikâyetimiz ayrıca
devam ediyor- ancak buradan elde edilen gelirden geri kalan yüzde 50lik
kısmın karşılanmasını kanun teklifi olarak
sundum. Siz de eğer iktidar olarak bu konuda samimiyseniz gelin bu kanun
teklifine destek verin, burada bu teklifimizi kanunlaştıralım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CAVİT ARI (Devamla)
Bitiriyorum Başkanım, selamlıyorum.
BAŞKAN Peki,
selamlayın.
CAVİT ARI (Devamla)
Manavgat bölgesindeki, Gündoğmuş, Akseki bölgesindeki, Alanya
bölgesindeki vatandaşlarımızın daha büyük zararlar
çekmesini hep beraber önleyelim diyorum.
Teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden
birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Çepni
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İzmir Milletvekili Murat Çepninin, İzmir-Çeşme Turizm
Projesine ilişkin açıklaması
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
- Teşekkürler Başkan.
Bilimsel dayanaktan yoksun,
kamu ve doğa yararı içermeyen İzmir-Çeşme Turizm Projesi
yarımadanın yüzde 55ini kapsıyor ve bu alan korunması
gereken özel alan statüsünde. Önce Cumhurbaşkanlığı acele
kamulaştırdı, sonra Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığı nitelikli doğal koruma
alanı statüsünü sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım
alanı statüsüne çevirdi. Şimdi de Turizm Bakanı projeye
Atatürkün çizdirdiği ideal cumhuriyet köyünü ekleyerek rant projesini
pazarlamaya çalışıyor. 27 Ekim 2021de yapılan
bilirkişi incelemesinin sonucu hâlâ açıklanmadı. Rapor
açıklanmalı; halkın itiraz ettiği, İzmirin rant
İstanbulu olan bu proje derhâl iptal edilmelidir.
BAŞKAN Sayın
Kılavuz
2.-
Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, İçel İdman Yurduna
Esenler Eroksporla yapacağı müsabakada başarılar
dilediğine, Mersin İdman Yurdunun kulüp tarihini aktaracak müzenin
açılışının hayırlı olmasını
temenni ettiğine ve Mersinlilerin beklentilerine ilişkin
açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikli olarak üst klasmana
çıkmak için oldukça önemli bir müsabaka olan İçel İdman Yurdu-
Esenler Erokspor maçında şehrimizin takımı İçel
İdman Yurdu oyuncularına, taraftarlarına yürekten başarılar
diliyorum, hepsini saygıyla selamlıyorum.
1925 yılında
kurulan, şehrimizin spor kültürünün oluşmasında büyük paya sahip
olan Mersin İdman Yurdunun kulüp tarihini nesilden nesile aktaracak
müzenin açılışının hayırlı olmasını
temenni ediyorum. Cumhuriyetle yaşıt ve köklü bir geçmişe sahip
olan şehrimizin güzide takımlarından Tarsus İdman Yurdu
için cumhuriyetimizin 100üncü yılında 10 bin kişilik Tarsus
Stadyumunun yapılması, Mersinimizin ihtiyaç duyulan tüm ilçelerinde
spor tesislerinin yapılması, 5 bin öğrencinin eğitim
gördüğü Tarsus Üniversitesinde 750 kişilik kız ve erkek
yurtlarının inşa edilmesi şehrimiz adına beklentiler
arasındadır.
Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Yılmazkaya
3.-
Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın, sağlık
emekçilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Aralık ayında tüm
partilerin mutabakatıyla imzalanan hekimlerin özlük hakları, emekli
maaşları ve sabit ödemelerinde düzelme sağlayacağı
belirtilen yasa teklifi geri çekilerek sağlık emekçileri yine
kandırıldı. Medyada sanki bu yasa geçmiş ve hekimlere 5 bin
TL zam yapılmış gibi lanse edildi. Hem yoğun
çalışma koşulları hem şiddet hem Covide yakalanma
riski hem de düşük maaşlarla birlikte kötü çalışma
koşulları içinde olan sağlık emekçilerine
Minnettarız. diyen Sağlık Bakanı nerede, Doktor
kardeşlerimizden Allah razı olsun. diyen Cumhurbaşkanı
nerede, AKPli yöneticiler nerede, çok merak ediyorum. Pandemide birçok
arkadaşını kaybeden hekimler, sağlık emekçileri
artık çok yoruldu. KPSSsiz kuruma atanan bazı ilkokul, ortaokul
mezunu çalışanlardan daha az gelir elde etmekte olan hekimler istifa
ediyor, yurt dışına gitme planları yapıyor ve maalesef,
yüzlerce hekim yurt dışına gitti, hoca seviyesinde doktor
kalmadı. Yakında kamuda asistan hekimleri eğitecek kimse de
kalmayacak diyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Aydın
4.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Gemlik Körfezini kirletecek
sanayi tesisinin ÇED raporu dâhil bütün süreçlerinin bir an önce
durdurulması gerektiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Pazartesi günü Gemlikteydik.
Gemlik Körfezini birkaç kat daha kirletecek bir sanayi tesisinin Gemlik Körfezinden
saatte 5.500 ton suyu alıp, ısıtıp tekrar körfeze
salacağını ve bu sürecin böyle olacağı bilinmesine
rağmen ÇED raporu alındığını duyduk ve Gemlik
halkıyla, Gemlik Belediyemizle birlikte bir eylemde bulunduk. Bu tesis
-yaz aylarında hepimiz gördük ki- müsilajdan mavinin görünmediği
Gemlik Körfezini bir kez daha kirletecek. Körfezime dokunma! diyoruz. Bu
tesisin de ÇED raporu dâhil bütün süreçlerinin bir an önce durdurulup,
Gemlikin bir günde kullandığı su miktarından tam 7 kat
fazla suyu bir saatte çekip, 4-5 derece ısıtıp tekrar körfeze
salmasıyla körfezin ısınarak daha da kötü bir hâle
geleceğini buradan ifade ediyor, yetkililere sesleniyoruz: Gemlik temiz
kalsın.
BAŞKAN Sayın
Bulut
5.-
Tokat Milletvekili Yücel Bulutun, Sebastapolis Antik Kentine ve Tokatın
Sulusaray ilçesindeki kamulaştırma problemine ilişkin
açıklaması
YÜCEL BULUT (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiyede tarihî eser
envanterinde ilk sıralarda yer alan ve 1926 yılında Anadolunun
ilk modern müzesinin açıldığı Tokat, sergilenemeyen ve
depolarda muhafaza edilen 60 bin parça esere sahip olmasıyla da Türkiyenin
en zengin şehirlerinin başında gelmektedir. Ne yazık ki,
merhum Valimiz Recep Yazıcıoğlu tarafından Sulusaray
ilçemizde varlığı duyurulan ve kazı
çalışmaları başlatılan, İç Anadolunun en büyük
antik kentlerinden Sebastapolis Antik Kentindeki çalışmalar 1987
yılından beri ilerleme kaydetmemiştir. Tokat turizmi
açısından büyük bir ekonomik katma değer yaratacak olan
Sebastapolis Antik Kentine ilişkin kazı çalışmalarına
acilen ciddi bir ödenek ayrılmalı ve Sulusaray ilçemizde otuz
yıldır onlarca vatandaşımızı mağdur eden
kamulaştırma probleminin çözülmesi için gerekli çalışmalar
hızla başlatılmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Taşkın
6.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Türkiyenin ihracat
rekorlarına ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın güçlü liderliğinde AK
PARTİ olarak 2002de 36 milyar dolardan aldığımız
ihracatı 6 kattan fazla artırarak 225 milyar doların üzerine
çıkardık. Geçen yıl ihracatta rekorlar kıran Türkiye, 2021
yılı toplam ihracatını yaklaşık yüzde 33
oranında artışla 225 milyar 368 milyon dolar seviyesiyle tüm
zamanların tarihî rekorunu gerçekleştirdi. Ocak ayında da
ihracatta yeni bir rekora daha imza attık. Coronavirüs
salgınının Türkiye ve dünya ekonomilerine olumsuz etkileri
sürmesine rağmen ocak ayı ihracatımız yüzde 17 artarak 17,6
milyar dolarla en yüksek ocak ayı ihracat rakamı olarak
gerçekleşti. Seçim bölgem Mersin de ocak ayında
gerçekleştirdiği 259,6 milyon dolar ihracatla Türkiye geneli ihracat
yapan ilk 10 şehir içerisine girme başarısını
göstermiştir. İhracatçılarımızı tebrik ediyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Şimşek
7.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, Mersindeki bir yerel gazeteye
yapılan saldırıyı şiddetle
kınadığına ilişkin açıklaması
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
Mersin'de günlük yayın yapan yerel gazetenin önünde toplanan bir siyasi
partinin gençlik kollarının ve üyelerinin de içerisinde
bulunduğu 50 kişilik bir grup slogan atarak gazete binasına
yumurta, sprey boya ve bazı maddelerle saldırıda
bulunmuşlar ve gazete çalışanlarını da taciz
etmişlerdir. Bu olayı şiddetle kınıyorum. Mersin
Gazeteciler Cemiyeti de saldırıyı şiddetle
kınamıştır. Saldırının gerekçesi; Kendi
partilerinin aleyhinde gazetenin yayın yapmasıdır. Böyle bir
demokrasi anlayışı olamaz, böyle bir basın
özgürlüğünden bahsedilemez. Buna da herkesin tepki koymasını,
hiç kimsenin sessiz kalmamasını bekliyorum, saldırıyı
yapanları da şiddetle kınıyorum.
BAŞKAN Sayın
Girgin...
8.-
Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, taşeron işçilerin zorunlu
emekliliğe tabi tutulmasının sakıncalarına
ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN
(Muğla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığına: Taşeron işçilerin dertleri
bitmiyor. Amasız, fakatsız, ayrımsız kadro verilecek.
denildi. Binlerce taşeron işçi hâlâ kadro alamadı; yetmedi, kamu
kurumlarında ve belediyelerde çalışan taşeron
işçilerden kadroya geçirilenlerin sözleşmeleri emeklilik
yaşını doldurduklarında sona erdiriliyor, zorunlu
emekliliğe tabi tutuluyorlar. 696 sayılı KHKyle getirilen hüküm
dolayısıyla taşerondan gelen işçiler istemedikleri hâlde
emekli ediliyorlar. Bu nedenle, okul çağında çocuğu bulunan,
çalışmaya ihtiyacı olan işçiler mağduriyet
yaşıyor. KHKden sonra atanan sürekli işçilerden kadroya
geçenlerin zorunlu emekliliğe tabi tutulması hem iş
barışını bozmakta hem de yıllarca emek vermiş
nitelikli personelin kaybı nedeniyle profesyonel çalışma
düzenine zarar vermektedir. Ayrıca, işçilerin zorunlu emekliliğe
tabi tutulması Anayasaya aykırıdır. İşçileri
mağdur eden bu uygulama derhâl durdurulmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Aycan...
9.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, 696 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyle kamuda istihdam edilen işçilerin
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, bilindiği gibi, 696
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle kamuda istihdam edilen
işçiler bulunmaktadır. Bunlar Sağlık
Bakanlığı, Aile Bakanlığı, belediyeler gibi
farklı kamu kuruluşlarında istihdam edilmiş
durumdadırlar fakat bu kamu işçileri aynı kurumda daha önce veya
daha sonra alınan işçilere göre farklılıklar
yaşamakta, daha düşük ücret almakta, görev tanımı sorunu
yaşamakta, ücret konusunda mağdurluk yaşamakta, özlük
haklarından yararlanamamaktadırlar. İstemedikleri diğer bir
durum ise zorunlu emekliliktir. Aynı iş yerinde çalışan
işçiler arasındaki farklılıklar giderilmelidir; aynı
ücretleri almaları, aynı özlük haklarından yararlanmaları
çalışma barışı açısından önemlidir.
Aynı iş yerinde farklı çalışma şartları
huzursuzluğa sebep olmaktadır. Ayrıca görev tanımları
belirsizdir, görev tanımlarının yapılmasını
beklemektedirler.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Gaytancıoğlu
10.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, yüksek fiyatlardan gübre
alan çiftçilere geri ödeme yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Doğru gübre
kullanımı, tarımsal üretimde verimliliği en az yüzde 40-50
artırır. Gübre bu kadar önemliyken ve bizim ülkemiz gibi tüm dünya
ülkelerinde gübre fiyatları artmışsa da gübre
kullanımının azaltılması ya da hiç gübre kullanmamak
düşünülemez. Türkiye dışında neredeyse tüm dünya ülkeleri,
gübre fiyatlarındaki artışı üreticiye
yansıtmamıştır. Geçen sene tonu 1.800 lira olan üre gübresi
16 bin liralara kadar çıkmış ve birçok üretici 13-15 bin
liralardan gübre almıştır. Şimdi, Tarım Kredi
Kooperatifleri, bir lütuf gibi gübreyi 9.200 liradan üreticiye verecek. Peki,
13-15 bin liralardan gübre alanların hakları ne olacak? Bu çiftçilere
bir geri ödeme yapılması gerekiyor. Bu yapılacak mı? Zaten
maliyetler yükselmiş durumda, çiftçi desteklenmezse gıda krizi
kapıda, şimdiden uyarıyorum.
BAŞKAN Sayın
Şeker
11.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Kocaeliye yapılan çevre
yatırımlarına ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
nüfus artışı ve sanayileşmeyle birlikte tüm dünyanın
ortak sorunu hâline gelen çevre kirliliği hepimizin yaşam
standartlarını etkiliyor. Avrupayı Asyaya bağlayan, kara
ve demir yollarının geçiş güzergâhında bulunan ve
doğal bir liman olan seçim bölgem Kocaeli, geçmişte özellikle sanayi
açısından çok hor kullanılmış bir kentti.
Kilometrekareye düşen insan sayısı 563 kişiyle İstanbuldan
sonra 2nci yoğun kent olan Kocaeli, son on beş yılda
yapılan çevre yatırımlarıyla yaşanılabilen
sağlıklı bir kent hâline geldi. Sanayiye doymuş olan
Kocaeli, yeşil ile mavinin buluştuğu bir kent olarak, yeni
ağır sanayi yatırımlarıyla değil, katma
değeri yüksek üretimlerle, Bilişim Vadisiyle, AR-GE faaliyetleriyle
teknolojinin ve bilimin merkezi hâline geliyor.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
İlhan
12.-
Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın, Kırşehir
valilik binası inşaatında bir türlü ilerleme
sağlanamadığına ilişkin açıklaması
METİN İLHAN
(Kırşehir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kırşehir, ne
yazık ki kamu yatırımları konusunda yirmi yıllık
AKP iktidarı boyunca çevre illere göre çok vasat bir performans
sergilemektedir. IPARD gibi desteklerden mahrum bırakmak yetmezmiş
gibi, hâlihazırda bitmiş olması gereken bir sürü kamu
yatırımı maalesef hâlâ başlangıç seviyesinden öteye
gidememiştir. En basitinden, şehrimiz için bir muammaya
dönüşmüş olan ve iktidarın yerel kadroları tarafından
beceriksiz bir sürece kurban giden valilik binası inşaatı
konusunda AKP İl Başkanının ardı arkası
kesilmeyen açıklamasına rağmen bakanlıklar arası
hantallık mı desek yoksa Kırşehirlileri oyalamak mı
desek bilemiyoruz ama henüz bir türlü ilerleme sağlanabilmiş
değildir. Garantili ödemelere milyar dolarları hiç tereddüt etmeden
ayıranlar, Anadolu medeniyetinin kadim şehri Kırşehirimizi
yine cezalandırmayla yol almaya çalışmaktadırlar. Ama hesap
günü yaklaşmakta, seçimde aziz hemşehrilerimiz kendilerine reva
görülen bu zulme çok sert cevap vereceklerdir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Kaya
13.-
Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın, fındığın
zahmetini üretici çekerken kârını Toprak Mahsulleri Ofisinin
aldığına ilişkin açıklaması
AHMET KAYA (Trabzon)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Kuruluş amacı
üreticiyi korumak ve fındık piyasasını üretici lehine
dengelemek olan Toprak Mahsulleri Ofisi, dün yayınladığı
bir duyuruyla 20 bin ton fındığı kilosu 39 liradan satacağını
duyurdu. Peki, bu Toprak Mahsulleri Ofisi, kilosu 39 liradan
satacağını duyurduğu bu fındıkları
üreticilerimizden kaç liraya almıştı? 24-25 liradan yani maliyet
fiyatından hem de binbir zorluk çıkararak.
Değerli arkadaşlar,
üretici, fındığından 1 lira kâr alamadı ama
kuruluş amacı üreticiyi korumak olan Toprak Mahsulleri Ofisi 1 kilo
fındıktan 13-14 lira kâr alacak; böyle bir vicdansızlık
olamaz. Fındığın zahmetini üretici çekecek,
kârını Toprak Mahsulleri Ofisi alacak; bu, Allah'tan reva
mıdır? Hükûmete ve Toprak Mahsulleri Ofisi yetkililerine
sesleniyorum: Bu haksızlığa Dur! deyin. Fındık
üreticilerimize fark ödemeleri yaparak, ücretsiz gübre vererek bu
haksızlığı düzeltin.
BAŞKAN Sayın
Kaçmaz...
14.-
Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmazın, Koçerlerin
DEDAŞın elektrik kesintisi sebebiyle binlerce hayvanını
yitirmekle karşı karşıya olduğuna ve
Şanlıurfadaki Çocuk Korumaeviyle ilgili işkence ve kötü muamele
iddialarına ilişkin açıklaması
HÜSEYİN KAÇMAZ
(Şırnak) Teşekkürler Sayın Başkan.
Kürt meselesindeki
çözümsüzlük sebebiyle hayvancılık bölgemizde bitme noktasına
gelmiştir. Son yıllarda sürekli hâle gelen yayla yasakları ve
maliyetlerin yükselmesinden kaynaklı zor zamanlar yaşayan Koçerler,
şimdi de halka düşman uygulamalarıyla DEDAŞın
elektrik kesintisinden kaynaklı binlerce hayvanını yitirmekle
karşı karşıya. Şırnak ili İdil ilçesi
Sırtköy beldesine bağlı Aslantepe köyünde konumlanan 16 bin
koyun ve 50 hanenin su ihtiyacını sağlayan kuyuların
elektriği kesildi. Elektrikleri kesilen Koçerler zor durumda
olduklarını ve DEDAŞın yarattığı bu zulmün
bir an önce son bulmasını istiyorlar.
Yine, Urfada Çocuk
Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bağlı Çocuk Korumaevinde çocuklara
sistematik işkence ve kötü muamele uygulandığı iddia
edildi. Çocukların kamerasız odalarda dövüldüğü, tehdit edildiği,
görevlilerden birisinin çocuğa bıçak vererek Al, bununla
boğazını kes, bizi uğraştırma. dediği
basına da yansımıştır. Söz konusu iddianın
ivedilikle araştırılması ve gerekli işlemlerin bir an
önce başlatılmasını bekliyoruz.
BAŞKAN Sayın
Özkan
15.-
Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın, Türkiye Gençlik
Araştırması 2021 araştırma sonuçlarına
ilişkin açıklaması
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye Gençlik Araştırması 2021 araştırma
sonuçlarına göre gençlerin yaklaşık yüzde 73ü Türkiye
dışında bir ülkede yaşamak istediklerini belirtiyorlar.
Gençlere göre ülkenin bugün ve gelecekteki en temel sorunlarının
başında ekonomik çöküntü, yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı
gelmektedir. Gençlerin yüzde 83ü Türkiyede gelir
dağılımının eşit olmadığını
ve yüzde 87si ise Türkiyede çok fazla işsizliğin olduğunu
belirtmektedirler. Gençler işsizliğin 1inci nedeni olarak adam
kayırmacılık ve torpili gösterirken yüzde 61,1i de kamuya
işe alımlarda ehliyet ve liyakatten uzak bir davranış
içinde işe alımların yapıldığı yönünde.
Sonuç olarak, gençlerimiz, AK PARTİ iktidarlarının inşa
ettiği bu adaletsiz düzenden yurt dışına kaçmak istiyorlar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Gülüm
16.-
İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün, elektrik ve doğal gaz
soygununa ilişkin açıklaması
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Türkiyenin her yerinde halk, elektrik ve doğal gaz soygununa isyan
ediyor. Esnaf, fahiş fiyatlarla gelen faturaları camlarına
asıyor, dükkânda kullandıkları elektrikli sobaları protesto
amaçlı kırıyor. Eskişehir, Diyarbakır, Mardin, Antep,
İstanbul, İzmir, Urfa, Doğubeyazıt, Yüksekova,
Kızıltepe halkı Artık yeter, zamlar geri
alınsın! diye isyan ediyor. Her gün saat 21.00de
ışık kapatma eylemi yapılıyor. Kadınlar, tencere
ve tavalarla elektrik ve doğal gaz zamlarını protesto ediyor.
Kadınlar Yoksulluğun yükünün sırtımıza yüklenmesine
izin vermeyeceğiz. diye isyan ediyor, iktidar ise polis zoruyla
halkı, isyanı bastırmaya çalışıyor. Halk,
yaşama, hayatta kalma mücadelesi veriyor.
Sermayeden yana değil,
halktan yana tutum alın; zamları geri çekin.
BAŞKAN Sayın
Şahin
17.-
Balıkesir Milletvekili Fikret Şahinin, sağlık
çalışanlarının özlük haklarıyla ilgili yasal
düzenlemenin bir an önce yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sağlık
çalışanları özlük haklarıyla ilgili yasal düzenleme
yapılmasını beklemektedirler. Düzenleme
yapılmadığı sürece sağlıkta ekip
çalışması bozulmakta ve kamudan hekim istifaları
artmaktadır. Hekimler sadece kamudan istifa etmekle kalmamakta, yoğun
olarak yurt dışına da gitmektedirler. Son on yılda yurt
dışına giden hekim sayısı 24 kat
artmıştır.
31 Ocak 2022 tarihinde
Cumhuriyet Halk Partisi Sağlık Komisyonu üyesi 6 milletvekili olarak,
Sağlık Komisyonunun sağlık
çalışanlarının özlük hakları gündemiyle
toplanmasını talep etmemize rağmen, bu talebimiz hâlen
karşılanmamıştır. Sağlık sisteminin her
geçen gün hızla çöküşe ilerlediği bir ortamda bu düzenlemenin
yapılması toplum sağlığı açısından
hayati önem taşımaktadır ve bir an önce
yapılmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Canbey
18.-
Balıkesir Milletvekili Mustafa Canbeyin, Balıkesirde Susurluk
Belediye Meclisinin AK PARTİli üyesi İbrahim Dürmüşün Meclis
üyeliğinin düşürülmesine ilişkin açıklaması
MUSTAFA CANBEY
(Balıkesir) Teşekkürler Sayın Başkan.
Seçim bölgem
Balıkesirde AK PARTİ Susurluk Belediye Meclis Üyemiz İbrahim
Dürmüşün Meclis üyeliği, annesinin kanser hastalığı
ve kendisinin Covid hastalığını belgelediği hâlde,
yoklama gerekçesiyle CHP ve İYİ Partili Meclis üyelerinin siyasi bir
operasyonuyla düşürülmüştür. İYİ Partili Susurluk Belediye
Başkanı Nurettin Güneyin kararı doğru
bulmadığını ifade etmesine rağmen üyelerin
aldığı bu karar, milletin temsil hakkına haksız
şekilde el koymak demektir. Bu bir demokrasi ayıbıdır,
muhalefet demokrasi konusunda sınıfta kalmıştır.
Meclis üstünlüğü ellerinde diye, milletin oyuyla seçilen üyemizin görevine
son verenlere Balıkesirli ve Susurluklu hemşehrilerimiz sandıkta
gereken cevabı verecektir. Bu kararı milletimizin vicdanına
havale ediyoruz. Muhalefet bize karşı bir üstünlük elde etmek
istiyorsa bu tarz ucuz numaralara başvurmak yerine milletin gönlüne
girmenin yollarını aramalıdır.
Bu kararın
yanlışlığına dikkat çekiyor, yüce Meclisimizi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Yalım
19.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, su faturalarındaki
artışın köylülere çok fazla geldiğine ilişkin
açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tarımın ve
hayvancılığın bitmemesi adına köyden kente göçü
durdurmamız gerekiyor. Ancak elektriğe gelen cumhuriyet tarihinin en
büyük zamlarından sonra köylerdeki suyun tonu maalesef 15 TLye kadar
çıktı. Köyde oturan bir vatandaş evinde ortalama 12 ton su
kullanmaktadır. Bu durumda köyde yaşayan bir aileye aylık 180 TL
su faturası gelmektedir; bu da köylümüze çok fazla ve yüksektir.
Ben de ilgili
bakanlığa ve Cumhurbaşkanına sesleniyorum: Gelin, köylerden
kente göçü önlemek adına, köy muhtarlıklarımızın
adına olan su kuyularımızın kullandığı
elektrik devlet tarafından karşılansın ve köylerdeki
vatandaşlarımızın evlerinde kullandığı su
ücretsiz olsun ve de göçü önleyelim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Güzelmansur
20.-
Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, sabit kâr marjı uygulaması
sebebiyle akaryakıt istasyonlarının bir bir
kapandığına ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Akaryakıt sektörü
lokomotif bir sektördür; devletin kasasına giren dolaylı vergilerin
neredeyse dörtte 1ini tahsil eder, yedi gün yirmi dört saat
çalışır. Vatandaşın sadece akaryakıt
aldığı değil, arabası bozulduğunda,
yağışlarda sığındığı bir liman,
yorulduğunda ise dinlendiği güvenli bir mekândır. Ülkemizdeki
yaklaşık 14 bin akaryakıt istasyonu 250 bin insanımızın
da ekmek teknesidir. Şimdi, bu ekmek tekneleri bir bir kapanıyor;
kasım, aralıkta 800 akaryakıt istasyonu kapandı, 1.500ü
daha kapanmak üzere; nedeni de sabit kâr marjı uygulamasıyla zarar
etmeleri. Bu istasyonların gelirleri sabit ama elektrik, işletme, POS
giderleri üç beş katına çıktı; bu sürdürülemez.
İktidar çok geç olmadan akaryakıt istasyonlarının
feryadını dinlemeli, sabit kâr marjı yanlışına
derhâl çözüm üretmeli.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Subaşı
21.-
Antalya Milletvekili Hasan Subaşının, yerel basının
sorunlarına ilişkin açıklaması
HASAN SUBAŞI (Antalya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiye Gazeteciler
Federasyonu Genel Başkanı Yılmaz Karaca, Antalyada yapılan
toplantıda, Basın İlan Kurumunca aralık sonunda
belirlenmesi gereken yerel gazete ilanlarındaki ücret
artışının hâlâ yapılmamış olmasını
eleştirerek bu nedenle yerel basının zor durumda
kaldığını, hatta birçok yerel gazetenin kapandığını
açıkladı. Basının girdi fiyatlarının
arttığını, SEKAnın da devreden çıkmasıyla
ithal kâğıdın sektöre çok pahalıya
yansıdığını, pandemi döneminde birçok destek paketleri
açıklanırken basına hiç destek verilmeyerek âdeta
cezalandırıldığını söyledi. Yerel TVlerin uydu
kira bedellerinin çok yüksek tutulması nedeniyle yerel
televizyonların zor durumda kalarak kapandığını ve
sayılarının yarıya düştüğünü açıkladı.
Toplantıda notlarıyla
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi Grup Başkan Vekillerine sırasıyla
söz vereceğim, onların taleplerini
karşılayacağım.
İlk söz, Halkların
Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Hakkı Saruhan
Oluçta.
Buyurun Sayın Oluç.
22.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Adli Tıp Kurumunun
Aysel Tuğlukla ilgili çıkardığı rapora ve
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın zamlarla ilgili
yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, ilk
olarak geçmişte milletvekilimiz de olan ve partimizde de Eş Genel
Başkan Yardımcılığı yapmış olan Aysel
Tuğlukla ilgili birkaç söz söylemek istiyorum. Çünkü Adli Tıp Kurumu
-aslında allahlık bir kurumdan bahsediyoruz- Aysel Tuğlukla
ilgili yeni bir rapor çıkardı ve bu rapor gerçekten eksik, üstünkörü
hazırlanmış, yanlışlarla dolu, bilimsellikten uzak,
objektiflikten uzak. Yani nasıl bir Adli Tıp Kurumu bu
anlaşılır gibi değil. Yani Adli Tıp Kurumunun
hazırladığı rapor, 6-8 Ekim Kobani davasının görüldüğü
mahkemenin Adli Tıp Kurumundan talep ettiklerine bile cevap vermiyor. Adli
Tıp Kurumu kendine göre bir rapor hazırlamış; dedim ya,
bilimsellikten, objektiflikten uzak, tek yanlı. Adli Tıp Kurumunun
hazırladığı bu rapora imza atan doktorlar 12 Eylül askerî
diktatörlük dönemindeki doktorları hatırlatıyorlar. Aynen o
dönemde de işkence gören mahkûmların, işkence gören
tutukluların, hükümlülerin aslında işkence görmediğine dair
rapor hazırlayan doktorlar vardı. Doktor değildi onlar, onlar
işkencecilerin aletiydiler. Bugün Adli Tıp Kurumunda -hepsini
kastetmiyorum- elbette ki değerli doktorlar vardır ama Adli Tıp
Kurumundaki doktorların bir kısmı
Yani öyle laf söyletecekler
ki insana
Yahu, sizin doktorluğunuz batsın! Bu raporu
hazırlıyorsanız sizin doktorluğunuz batsın!
İktidara bu kadar yandaş, iktidardan bu kadar korkan, ettiğiniz
o doktorluk yeminine asla uymayan doktorcuk parçaları bunlar. Açıkça
bunu söylüyoruz, böyle rapor olmaz; eksik, yanlış, bilimsellikten
uzak, objektiflikten uzak.
Şimdi, Adli Tıp
Kurumuna mahkeme soruyor, sorduğu sorunun cevabını vermiyor ya
Adli Tıp Kurumu, bunun cevabını vermiyor ve diyor ki: Cezai
sorumluluk boyutunda cezai sorumluluğu vardır. Mahkeme sana onu
sormamış; mahkeme Savunma yapabilir durumda mı? diyor, sen Cezai
sorumluluk hâli vardır. diyorsun. Sana bunu mu sormuş mahkeme?
Hayır.
Peki, şimdi ne olacak bu
durumda? Bu Adli Tıp Kurumunun bu verdiği rapora nasıl bir tepki
gösterecek mahkemeler? Ya, Aysel Tuğlukun sağlık durumu -biz
insani açıdan değerlendiriyoruz, mesele siyasi bir mesele
değildir- insani açıdan baktığımızda cezaevinde
kalmasına uygun olmayan bir sağlık durumudur. Bu konuda elinde
raporlar vardır, Kocaeli Adli Tıp Kurumunun hazırladığı
rapor vardır, başka doktor raporları vardır ama bu Adli Tıp
Kurumu bunların hiçbirini ciddiye almıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Yani, şimdi, Aysel Tuğlukun avukatları bugün
bir açıklama yaptılar, Adli Tıp Kurumu bilinçli bir
şekilde süreci sürüncemede bırakıyor,
hazırladıkları rapor mahkemenin ve müdafilerinin taleplerinden
uzak bir rapordur. Dolayısıyla bu kabul edilebilir bir durum
değildir. dediler ve 2 talepte toparladılar. Birincisi, avukatları
diyorlar ki: İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji
Başkanlığına sevk edilmesi gerekir Aysel Tuğlukun ve
orada bilimsel, tarafsız bir raporun hazırlanması ve tedavisinin
yapılması gerekir. İkincisi, çok önemli, diyorlar ki: Tıp
etik kurallarına aykırı, bilimsel objektiflikten uzak ve mahkemenin
ara kararlarına aykırı hazırlanmış raporlarda
imzası ve sorumluluğu bulunan hekimlerle ilgili cezai ve idari
soruşturma yapılması gerekir. Bunun için de hukuki süreci
başlattığımızı bildiriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Gerçekten, bir kez daha söylüyoruz: Sizin hekimliğiniz
batsın! Bu Adli Tıp Kurumunda bu tür raporların altına imza
atanlara sesleniyoruz, onlara sesleniyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
Şimdi, sayın vekiller,
hep konuşuyoruz burada, konuşmaya da daha uzun bir süre devam
edeceğiz belli ki; zamlar meselesi. Keşke bugün Sayın Mahir Ünal
burada olsaydı, karşılıklı bu konuyu da müzakere
ederdik, çok da iyi olurdu. Sayın Mahir Ünal Zamların sebebi devlet
değildir bu zamları devlet yapmıyor yani uluslararası
piyasalardan -yani dış güçlerden- gelen zamları biz
yansıtıyoruz. Yani devlet ve iktidar bu zamlar konusunda çok
masumdur. dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayalım lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) - Şimdi, yani, 2021 yılı başından
bugüne kadar yapılan zamlara baktığımızda,
akaryakıta yüzde 300, elektriğe yüzde 150nin üzerinde, doğal
gaza yüzde 100ün üzerinde zamlar yapılmış; gıda ve
diğer ihtiyaç kalemlerine yüzde 100ün üzerinde zamlar
yapılmış; hayat pahalılığı ve enflasyon,
TÜİKin rakamlarına göre değil, bağımsız
kuruluşların rakamlarına göre yüzde 100ü bulmuş. Durum
ortada fakat ilginç bir şey daha oldu, o ilginç şey -onun için Mahir
Ünaldan bu alıntıyı yaptım- Elektrik
Dağıtım Hizmetleri Derneği (ELDER) bir açıklama
yaptı ve dedi ki: Fiyatları biz belirlemiyoruz. Şimdi, o
açıklamasının içinde çok ilginç bir cümle var, diyor ki: Enerji
maliyetlerindeki yükselişin en büyük sebebi, uluslararası fiyatlara
ve dövize endeksli ithal edilen doğal gaz ve kömür alım
maliyetlerindeki ciddi artışlardır. Yani dövize endeksli
diyor ELDER, yani Döviz bazında artış olduğu için bu
fiyatlar artıyor. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım
lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Bitiriyorum efendim, tamamlıyorum.
Mahir Ünala bunu
hatırlatmak istiyoruz yani döviz bazında bir artış
yaşandığı için enerji fiyatlarında da artış
oluyor. Peki, döviz bazında artış neden kaynaklanıyor? Ünlü
bir teorisyen var, biliyorsunuz ekonomi teorisyeni, onun ünlü tezi var, hani,
faiz-enflasyon tezi var ya; o faiz-enflasyon tezi yüzünden faizleri
düşürüp enflasyonun çıktığını da gördünüz,
faizleri düşürüp kurların yükseldiğini de gördünüz.
Dolayısıyla, o ünlü tez yüzünden dövizler yükseldi ve enerji
fiyatlarında yükseliş oldu. Öyle uluslararası alanlarda
yaşanan fiyatların bire bir Türkiyeye yansıması
değildir mesele, bunu bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. O yüzden,
bu zamların 1inci nedeni iktidarın yanlış ekonomi
politikalarıdır, bunun altını kalın kalemle, her
seferinde çizmeye devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Söz
sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın
Engin Özkoçta.
Buyurun Sayın Özkoç.
23.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, ekonomik krize, enerji krizine ve ülkedeki
bütün krizlerin AKP iktidarının kötü yönetiminden
kaynaklandığına ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye kötü
yönetildiği için, kaynakları doğru
kullanılmadığı için ekonomik krizle boğuşuyor.
Vatandaş 1 ekmeğe, 1 yumurtaya muhtaç. diyoruz; AKPli
milletvekilleri ve AKPnin Genel Başkanı bunu görmüyor, duymuyor.
Ülkede üretim yok, ülkeye yatırımcı gelmiyor, işsizlik
aldı başını gidiyor, ekonomide yapısal sorunlara çözüm
bulunamıyor. diyoruz; Cumhur İttifakından ses yok.
Ekonomik kriz yetmezmiş
gibi şimdi de enerji kriziyle karşı karşıyayız.
Türkiye'de doğal gazın yüzde 99u dışarıya
bağımlı olarak çalışıyor. Gazı nereden
alıyoruz? 2 boru hattıyla Rusyadan, 2 boru hattıyla
Azerbaycandan, İrandan, Cezayir ve Nijeryadan
sıvılaştırılmış gaz alıyoruz. Bu
sistemle günlük toplamda 330 milyon metreküp ve daha fazla gazı ülkemiz
sağlayabilir. Geçen haftalarda Enerji Bakanlığı
İrandan sağlanan günlük 28 milyon metreküplük gazın kısmen
kesildiğini ifade etti. Kış aylarında en yüksek
kullanımımız 288 milyon metreküp. Fabrikalara, sanayiye doğal
gaz akışını durdurdu Bakanlık, sanayici üretim yapamaz
hâle geldi, cumhuriyet tarihinde ilk defa üretime enerji sorunuyla ilgili ara
verildi; Türkiye'de AKP iktidarı bunu da gerçekleştirdi.
Bunu depolardan
karşılayabilir miydik? Normal koşullarda bunu yapabilirdik.
Depolarımız dolu olsa, depo kapasitesi yüksek olsa belki bu
sağlanabilirdi. Ancak bir ay önce Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Depolarımız dolu. dese de bunun günlük kullanımı
karşılayamayacağını yine kendisi, kendi kelimeleriyle
sanayicilere ifade etti. Ancak bu krizde tek sorun İrandan gaz
gelmeyişi değildi, zaten bu da görünüm olarak aldatıcı bir
hitabetti. Neden? 330 milyon metreküp alacak gücümüz varsa, 28 milyon metreküpü
İrandan alıyorsak -hadi 30 milyon metreküp diyelim- 280 milyon
metreküpü harcamış olsak dahi geriye kalan 20 milyon metreküp
gazı kullanım hâlinde alabilecek durumdaydı Türkiye. Peki, nedir
buradaki perde arkası olay?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Azerbaycan TANAPtan günlük 17,3 milyon metreküp bir gaz geliyor;
Bakü-Tiflis-Erzurum Boru Hattından 19,1 milyon metreküp gaz gelmesi
lazım ama sadece 7 milyon metreküp geliyor. Neden? Aramızdaki
ilişkilerle ilgili bizim bilmediğimiz başka bir şey mi var?
Neden 7 milyon metreküpe düşürüldü? Yönetimle ilgili gerçekten
yapılması gerekip de yapılmayan, beceriksiz bir tutum mu
sergilendi? Rusyadan Mavi Akım ve TürkAkımla gaz geliyor. Mavi
Akımdan 47,3 milyon metreküp geliyordu, hepsini alabiliyoruz ama
TürkAkımdan günlük 46,9 milyon metreküp gaz gelecekken 32 milyon metreküp
gaz geliyor. Neden? Neden kamuoyuyla paylaşılmıyor?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Neden sadece İran üzerinden bu sıkıntının nedeni
açıklanıyor? Bu 2 gaz kaybını toplarsanız,
aslında 1 İran yapıyor. Kriz İranla ilgili değil,
kriz yönetimle ilgili. Bu hatların üzerindeki kontratlar özel
şirketler üzerinde. Özel şirketler Gazproma borçlarını
zamanında ödeyemediği için yeterli gazı alamıyoruz. Yani
Türkiye, kaynaklarını 5li çetelere, yandaşlara
dağıttığı için. Türkiyenin, yangın olduğu
zaman uçağı yok, gaza ihtiyacı olduğu zaman daha önceden
hazırlanmış bir planı yok. Türkiyeyi yönetemeyen AKP
iktidarının beceriksizliği ve yandaşları
kayırmasıyla, işte bu nedenle Türkiye büyük bir kriz
yaşıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayalım lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Peki efendim.
Biz, bu krizlerin;
gıdayla ilgili, tarımla ilgili, sanayiyle ilgili, enerjiyle ilgili,
eğitimle ilgili bütün bu krizlerin neden
yaşandığını gayet iyi biliyoruz. Nedeni: AKP
iktidarı Türkiyeyi yönetemiyor. Bunun için bir tek şey gerekiyor,
millet iradesi. Millet iradesinden AKP iktidarı daha fazla kaçamaz,
kaçmamalıdır.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası AK PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Bülent
Turanda.
Buyurun Sayın Turan.
24.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Genel Kurulda kavas olarak görev
yapan Adem Demirtaşın babası Yakup Demirtaşın, Arif
Şentürkün ve Onur Çetin Kumbaracıbaşının
vefatına ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç ile Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun yaptıkları açıklamalarındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yıllardır Meclis
çatısı altında, Genel Kurulda fedakârca hizmet eden kavas
arkadaşımız Adem Demirtaşın kıymetli babası
Yakup Demirtaş rahmetli oldu. Merhuma Allahtan rahmet, sevenlerine
başsağlığı diliyoruz.
Aynı şekilde,
Sayın Başkanım, dün, biliyorsunuz Rumeli türkülerinin sevilen ve
güçlü ismi, duayen sanatçı Arif Şentürkü kaybettik. Usta
sanatçı Rumeliden, Balkanlardan derlediği türkülerle gönüllerde
önemli bir yer edinmişti. Bir Rumeli, Trakya evladı olarak
gençliğimizden beri dinlediğimiz bu güzel sanatçımıza
Allahtan rahmet, sevenlerine başsağlığı diliyoruz.
Yine, aynı şekilde,
dün, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Devlet
Bakanlığı ve vekillik görevi yapan Onur Çetin
Kumbaracıbaşı hayatını kaybetti. Sayın
Kumbaracıbaşına Allahtan rahmet diliyor, Cumhuriyet Halk
Partisi ailesine ve sevenlerine başsağlığı
dileklerimizi iletmek istiyoruz.
Sayın Başkan,
aslında, bu, Grup Başkan Vekillerimizin yerinden
konuşmalarını gündeme bağlı olarak
değerlendirmeyi bir prensip olarak edinmiştik ancak 2 Kıymetli
Grup Başkan Vekili olayı farklı değerlendirerek gündeme
ilişkin bazı değerlendirmeler yaptılar. Örneğin,
Sayın Oluç, Saygıdeğer Başkan; Mahir Bey
Başkanımızın Devlet zam yapmadı. ifadesinin
yanlışlığını ifade etmeye
çalıştılar. Oysa o konuşmayı hep beraber dinledik.
Mahir Beyin tecrübesiyle, siyasi duruşuyla bunu demeyecek bir kişi
olduğunu hepimiz biliyoruz. Orada ifade ettiği cümlenin
başında, dünyada bir kriz olduğu, bu krizin doğal olarak
Türkiyemizi etkilediği; Devletin kendi politikasından değil,
dünyadaki krizlerden dolayı bu zamları yapmak durumunda kaldık.
şeklinde bir açıklaması vardı. Yoksa, halkı en iyi
tanıyan, halkın dertlerini bilen, halkımızın
taleplerini en iyi hisseden ekiplerin başında geldiğimizi ifade
etmek isterim.
Yine, aynı şekilde,
Engin Bey Başkanımız da millet iradesi, millet iradesi diye
ısrarla altını çizdi. CHPnin böyle millet iradesi talebinden,
sürekli seçim sandığı vurgusu yapmasından biz çok mutluyuz
çünkü geçmiş dönemlerde sandık dışı yollar
aradıklarını, farklı süreçlerde olduklarını
biliyoruz. O yüzden, böyle olmasını memnuniyetle ifade ediyoruz.
Milletin kararı baş göz üstünedir. Sandık, zamanı
geldiğinde milletin önüne gelecektir.
ERKAN AYDIN (Bursa)
Ağır sataşma var.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Halkımızın dediği neyse hep beraber saygı
duyacağız.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Yarın yapalım, yarın.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Ancak, millet iradesi seçimlerle ilgili hayat bulan bir gerçekliktir. Biz
parlamenter sistemin değişmesini talep ederken en büyük
gerekçelerimizden bir tanesi Türkiyede maalesef bir buçuk yılda bir
yapılan seçimler, koalisyon kavgaları, erken seçimler, Türkiyeyi
krize götüren etkenlerdi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET KAYA (Trabzon)
Şu anda hiç kriz yok zaten(!)
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Dolayısıyla bir buçuk yılda bir seçim yapılmasın diye,
erken seçim olmasın diye biz sistem değişikliği talep
etmiştik.
ERKAN AYDIN (Bursa)
Beş ayda bir seçim yaptınız ya.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Tam da biz zamanında seçim yapılsın diye bu sistemi tercih
etmiştik.
Engin Beye de duyurmak
isterim ki seçimler, Sayın Başkanım, zamanında
yapılacaktır. O seçimler yirmi yıldan beri AK PARTİye yön
vermiş insanların talebiyle
Tekrar bize yetki verirlerse veya
vermezlerse baş göz üstüne diyeceğiz Sayın Başkanım.
ERKAN AYDIN (Bursa) Üç
yılda 3 seçim yaptınız ya.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Efendim, sadece kayıtlara geçsin diye ifade edebilir miyim müsaade
ederseniz?
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Tek istediğimiz var, elektrikle ilgili, doğal gazla ilgili bir kriz
varsa bizim söylediğimiz şeylere, ona cevap vermelerini istiyoruz
Grup Başkan Vekillerinden.
Bizim Cumhuriyet Halk Partisi
tarihinde, seçilmiş bir başbakanın gene o partinin lideri
tarafından görevden alındığı hiç görülmemiştir;
seçilmiş belediye başkanlarını da görevden
aldığı hiç görülmemiştir.
Millet iradesi diye bas bas
bağıranların ülkeyi getirdikleri bu noktada bir tek şey
istiyoruz, diyoruz ki: Daha fazla, bu insanları, milletimizi
sıkıntıya sokmayın. Seçime gidelim; siz de kendiniz için
bir güvenoyu alın, millet de kendi yükünü üzerinden atsın, artık
bu ülkenin geleceğine umutla baksın istiyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki,
teşekkür ediyorum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Sayın Başkan
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Başkanım
BAŞKAN Sayın
Oluç, size de söz vereceğim, önce Bülent Beyi
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Başkanım, ben de Engin Beyin nezaketi gereği sadece kayda geçsin
diye söyleyeceğim.
Bakınız,
seçilmiş başbakanın görevden el çektirildiği ifadesini
doğru bulmuyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Niye?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Şundan dolayı: Tam tersine, seçilmiş MKYK yapılan
yanlışlara el koymuştur.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Ne yanlışı? Hangi yanlışlara?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Söylerim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Ne mesela? Ne yaptı, vatana mı ihanet etti?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Engin Bey, sakin olun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Yok, yok, soruyorum gerçekten. Muğlak konuşmayalım.
BAŞKAN Sayın Grup
Başkan Vekillerim, karşılıklı konuşmayalım
lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Evet ama muğlak konuşmasın.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Ya, Muharrem İnce bu partiden niye gönderilmişse benzer sorun
bizimkinde de vardır.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Muharrem İnce kendisi gitti. Muharrem İnce kendisi gitti.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Partilerde kavga olur, tartışma olur ama seçilmiş MKYK partinin
gidişatına seçilmiş organ olarak el koymuştur ve adım
atmıştır.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Belediye başkanlarını niye görevden aldınız? Belediye
başkanları, Bülentçiğim
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Engin Bey bugün çok heyecanlı.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Çok sakinim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Başkanım, şunu söylemek istiyorum...
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Yapılan işler, bizim işlerimiz. AK PARTİ kendi iç
tartışmalarını yeri geldiğinde yetkili
kurullarında tartışmış ve gereğini
yapmıştır; bu da demokratik bir haktır. O MKYKde ben de
vardım, o imzayı ben de verdim. Yapılan yanlışlar ve o
günkü adımlar sonrası ortaya çıkan tablodan ne kadar haklı
olduğumuzu görmüş olduk. Bugün eğer o ilgili kişiler Engin
Özkoç Beyin masa
arkadaşıysa ne kadar doğru yaptığımızı
görmüş olduk Sayın Başkanım. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Gene sataşmadan söz almayacağım ama direkt bir sataşma
olduğu için yani müsaade ederseniz, kayıtlara geçsin diye söylüyorum
BAŞKAN Sayın
Özkoç, bence sataşmadan söz verelim, kürsüyü kullanın.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sataşmayalım
diye uğraşıyoruz bunlara Başkanım, gene bir şey
çıkardınız ya.
BAŞKAN Buyurun iki
dakika. (CHP sıralarından alkışlar)
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın yaptığı açıklaması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Türkiye Cumhuriyetinin geleceğiyle ilgili, öncelikle Millet
İttifakı, Türkiyenin demokrasiden yana, özgürlükten yana,
eşitlikten yana, hukuktan yana, adaletten yana bir ülkenin özlemini
gerçekleştirmek için onurlu bir yol arkadaşlığı
yürütmektedir. Buradan bize katılacak olan dostlarımızın
AKP sıralarından geliyor olması bizi hiç üzmüyor. O sıralardan
kopup gelecek, AKP sıralarında oturan, çok değerli, içi
acıyan, elini kaldırmayan, konuşmayan
arkadaşlarımızın olduğunu biliyoruz. Onların
konuşamıyor olmasının nedeni sizin tutumunuzdur. Diktatörce
bir tutumla başbakanı görevden almak, belediye
başkanlarını görevden almak tam da tek adam yönetiminin yapabileceği
bir şeydir. İşte biz, Millet İttifakıyla beraber ve
birlikte yol yürüyeceğimiz milletimizle beraber bir daha bunların
yaşanmaması için sonuna kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.
(CHP sıralarından alkışlar)
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Oluç, siz niye söz istediniz?
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Ben de kayıtlara geçmesi için Sayın Başkan,
söylediğim tam anlaşılmadı herhâlde Sayın
Turanın verdiği cevaptan kayıtlara geçmesi için
BAŞKAN Yerinizden bir
dakika versek uygun mudur?
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Evet, tabii.
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Turan, ben, Mahir
Bey'in tecrübeli bir politikacı olduğunu biliyorum ve asla onu
tartışmaya açmadım zaten. Sadece şuna işaret ettim:
ELDERin yani Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneğinin
açıklamasına işaret ederek dedim ki: Dövize endeksli doğal
gaz ve kömür alım fiyatlarındaki ciddi artışlardan
bahsediyor ELDER ve döviz bazında doğal gazda 10 kata, ithal kömürde
5 kata kadar fiyat artışı oldu. Yani bu dövizlerin
artmasına neden olan sizin iktidarınızdır, o
yanlış politikalardır. Dolayısıyla, o nedenle
fiyatlardaki bu artış da gerçekleşmiştir. diyor ELDER,
bunu hatırlattım ve Mahir Ünalın bunu göz ardı
ettiğini söyledim, yoksa onun politikadaki tecrübesinden asla bir
şüphe duymuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki,
teşekkür ediyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Peki, izah ettiğiniz için teşekkür ederiz Sayın Başkan.
BAŞKAN Söz
sırası İYİ Parti Grup Başkan Vekili Sayın Erhan
Ustada.
Buyurun Sayın Usta.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
25.-
Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Arif Şentürkün vefatına,
Bitlisin Tatvan ilçesinin düşman işgalinden kurtuluşunun
104üncü yıl dönümüne, Fırat Çakıroğlu davasına, Osman
Çallının serbest bırakılmasına, kadın
cinayetlerine, artık kurumsal firmaların bile ikinci el
kıyafetler satmaya başladığına, Kredi ve Yurtlar
Kurumuna olan borçlarını ödeyemeyen öğrencilere ilişkin
İYİ Partinin çözüm önerisine ve TÜİKin
açıkladığı 4üncü çeyrek iş gücü istatistiklerine
ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Rumeli türkülerinin öncü ismi
Arif Şentürkü dün kaybetmiştik. Ben merhuma Allahtan rahmet
diliyorum, ailesine ve sevenlerine başsağlığı
diliyorum.
Bugün, Bitlisin Tatvan
ilçesinin düşman işgalinden kurtuluşunun 104üncü yıl
dönümü. Ben, bu vesileyle, Bitlisli vatandaşlarımızı
selamlıyorum ve yine, bu vesileyle, bağımsızlık
mücadelesi veren bütün şehit ve gazilerimizi rahmetle ve minnetle
anıyorum.
Sayın Başkan, dün
şehit Fırat Çakıroğlunun İzmir 41. Asliye
Mahkemesinde görülen bir davası vardı, o sonuçlandı. O davada,
üniversite yöneticileri Çakıroğlunun katliyle ilgili ihmal veya
görevin kötüye kullanılmasından yargılanıyorlardı.
Mahkeme, görevi ihmal şeklinde bir kanaate vardı ve dün mahkeme
sonuçlandı. Tabii, burada, nihayetinde, mahkemenin kararına diyecek
bir şeyimiz yok ancak Çakıroğlunun babasının da ifade
ettiği gibi Benim oğlum gitti ama başka Fıratlar
gitmesin. diyor- bu anlamda, üniversitelerin böyle bir terör yuvası
olmasına Hükûmetin müsaade etmemesi gerekir; bu konuda daha hassas
davranılması lazım. Yani buna yol açan idareciler varsa orada
-terör örgütlerinin örgütlenmesine- bunların da mutlak suretle üzerine
gidilmesi lazım.
Diğer bir husus, Belçikada
eşi ve hamile kız kardeşinin de aralarında olduğu 4
kadını öldürüp 2 kişiyi de yaralayan ve ömür boyu hapse mahkûm
edilen Osman Çallı, cezasının geri kalanını çekmek
için iade edildiği Türkiyede, maalesef serbest bırakıldı.
Tabii, bunu anlamak mümkün değil; bunu, böyle bir kararı dünyaya
nasıl anlatacaksınız? Yine, bir tarafında, tabii,
kadın cinayetleri var. Bu, kadın cinayetleri önlenemeyecek bir
şekle dönmüştür. İstanbul Sözleşmesinin kaldırılmış
olması da yine kadın cinayetleri konusunda bir kısım
insanları herhâlde cesaretlendirmektedir. Bu konu da mutlak suretle
üzerinde durmamız gereken bir husustur.
Yoksulluk bütün boyutuyla
devam ediyor. Tabii, biz, bitpazarı diye tabir ettiğimiz yerlerde
ikinci el eşyaların satıldığını biliyoruz.
Ancak, artık kurumsal firmalar bile ikinci el kıyafetler satmaya
başladı. İşte bunun son örneği de biliyorsunuz, LC
Waikiki, internet sitesinde ikinci el ürün satıyor. Hükûmetin, bunun niye
olduğunun üzerinde düşünmesi lazım yani her şeye bir suçlu
aramak yerine
Bizden kaynaklanmıyor, dünyadan kaynaklanıyor.
Şöyle böyle
gibi birtakım şeyler söyleyen veya bu
sıkıntıları anlatınca, onlara yaygara diyen bir
Hükûmet var ancak sefaletin geldiği noktayı ifade etmesi
açısından ben çok önemli buluyorum bunu.
Sayın Başkan,
diğer bir husus da biliyorsunuz, giderek büyüyen bir sorun var,
öğrencilerin Kredi ve Yurtlar Kurumuna olan kredi borçları. Yani
şu anda 5 milyondan fazla öğrenci Kredi ve Yurtlar Kurumuna borçlu ve
borçluların önemli kısmı da borçlarını ödeyemiyor, hacizle
karşı karşıya kalan, icra takibine maruz kalan gençlerimiz
var. Şimdi, burada, tabii, Hükûmet bir yandan nas diyor, bir yandan
Faizi düşüreceğim. diyor ancak bu yıl sonu itibarıyla 28
bin lira kredi alan bir öğrencinin üzerine Kredi ve Yurtlar Kurumu ilk
anda 20 bin lira faiz koyuyor, bir defa.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun)
Dolayısıyla, 28 bin lira aldığı anaparanın
ödemesi faiziyle birlikte 48 bin liradan başlıyor ve ödeyemediği
her yıl için de cari olan gecikme faizi oranı şu an
itibarıyla yüzde 19,2. Bir yandan Faizleri düşürelim. deyip piyasa
faizine müdahale eden bir Hükûmet var ancak kendi tasarrufunda olan bu gecikme
faizini de düşürmüyor. Bu da çok önemli bir çelişki. Şimdi, bu
sorun büyüyor, bu çocukların şu anda
İşsizlik
rakamları da açıklandı -onunla birlikte yine söyleyelim-
dördüncü çeyrek işsizlik rakamlarıyla birlikte söylediğimizde;
her 3 gencimizden sadece 1i çalışıyor, 1inin geliri var.
Tabii, o gelirle karnını doyurması ayrı bir şey,
borçlarını ödeyebilmesi ayrı bir şey.
Dolayısıyla, ülkenin giderek fakirleştiği bir ortamda bu
gençlerimizin borçlarını ödeme imkânı yok. Bizim bu anlamda
İYİ Parti olarak, bundan bir ay önce Sayın Genel
Başkanımızın da grup konuşmasında ifade
ettiği bir çözüm önerimiz vardı, bunu mutlak suretle
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Biz, bu
çözüm önerimizi Hükûmetin dikkate almasını tavsiye ediyoruz ve
kendisine
Hani diyorlar ya bazen Hep sorunu söylüyorsunuz, çözümü
söylemiyorsunuz. diye, şimdi bu sorunun çözümüne yönelik olarak,
Sayın Genel Başkanın da ifade ettiği bizim önerimiz
şudur: Bir defa, Türkiyede, genel olarak baktığımızda
-dünyadaki araştırmalar da bunu gösteriyor, mesela Habitat
Derneğinin araştırmaları var- bizdeki gençlerin yüzde
91,5unun, bir çalışmaya göre yüzde 95inin hiçbir sosyal sorumluluk
projesinde çalışmadığı ortaya çıkıyor; bu,
toplum açısından da önemli bir şey. Bizim buradaki çözüm
önerimiz şu: Gençlerimize borçlarının yüzde 10luk
kısmını ödeme zorunluluğu getirelim, bunu da
yapılandıralım. Ancak kalan kısmını, Hükûmetin
öngördüğü, devletimizin öngördüğü bir kısım sosyal sorumluluk
projelerinde çalışılması şeklinde bu
borçlarını ödeme imkânı getirelim. Mesela bunlar hangi alanlarda
olabilir? Bizim önerilerimiz; eğitim alanında, sağlık
alanında, yine toplumsal alanlarda ve çevreyle ilgili hususlarda
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayalım lütfen.
ERHAN USTA (Samsun)
Bitiriyorum Başkanım.
haftada birkaç saat olmak
üzere gençlerimize çalışma imkânı verelim, hem toplum bundan
faydalansın hem de gençlerimize borçlarını ödeme imkânı
getirilsin ve dolayısıyla bir yıllık bir süre içerisinde
gençlerimizin bu borçlarını ödemesini kolaylaştıralım.
Yine, bugün
açıkladığı 4üncü çeyrek iş gücü istatistiklerinde
geniş tanımlı işsizlik oranının geçen
çeyreğe göre bir miktar artarak yüzde 22,5 olduğunu TÜİK bile
artık söylüyor. Yani Türkiye İstatistik Kurumunun verilerine olan
güvensizlik ortamında da yüzde 22,5luk bir işsizlik oranı var.
Dolayısıyla bu işsizliği Türkiye kaldıramaz.
İşsizliği çözecek ve ekonomideki büyüme sorununu, kapsamlı
büyüme sorununu çözecek programları uygulamaya da Hükûmeti davet ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Evet, ben teşekkür
ediyorum.
Söz sırası
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Muhammed Levent
Bülbülde.
Buyurun Sayın Bülbül.
26.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Genel Kurulda kavas olarak
görev yapan Adem Demirtaşın babası Yakup Demirtaş ile Arif
Şentürkün vefatına, 16 Şubat 1976 tarihinde ASALA terör örgütü
tarafından şehit edilen Beyrut Büyükelçiliğimizin Başkâtibi
Oktar Cirit ve bütün vatandaşlarımızı rahmet ve minnetle
andıklarına ve Lozan ve Paris Anlaşmalarıyla
silahsızlandırma koşuluyla Yunanistana verilen adaların
statüsünün ihlal edildiğine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de Mecliste, Meclis Genel
Kurulunda beraber görev yaptığımız Kavas Adem Demirtaş
Beyin babaları Recep Demirtaşın vefat ettiğini
öğrenmiş olmamız üzerine kendilerine
başsağlığı, ailesine
başsağlığı diliyoruz, Recep Demirtaş Beyefendiye
de Allahtan rahmet diliyoruz.
Yine, Balkan ve Rumeli
türkülerinin usta ismi Arif Şentürk Beyefendinin dün akşam
itibarıyla vefat ettiği haberini aldık. Bu, bizi son derece
üzdü, Rumeli türkülerinin sembol isimlerinden birisiydi. Kendisine Yüce
Allahtan rahmet, Balkan ve Rumeli Türklüğü başta olmak üzere bütün
sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyoruz.
Sayın Başkan, 1973
ve 1985 yılları arasında özellikle yurt dışında
Türk devletinin dış misyon temsilciliklerine karşı
saldırıları yoğunlaşan Ermeni terör örgütü ASALA
tarafından düzenlenen insanlık dışı kanlı
eylemlerde 58i Türk vatandaşı olmak üzere 77 kişi katledilmiş,
katledilenlerin 31i Türk diplomat ve ailesi olmuş, ayrıca da onlarca
insan yaralanmıştır. 16 Şubat 1976 tarihinde şehit
edilen Beyrut Büyükelçiliğimizin Başkâtibi Oktar Cirit de alçak bir
terörist tarafından arkasından vurularak şehit edilmiş ve saldırıyı
ASALA terör örgütü üstlenmiştir. Şehadetinin seneidevriyesinde
diplomatımız Oktar Cirit Bey ve şehit edilen bütün
diplomatlarımızla birlikte bütün vatandaşlarımızı
rahmetle minnetle anıyor, bu vesileyle ASALA terör örgütünün
bitirilmesinde kanıyla canıyla kahramanca mücadele eden bütün
kahramanlarımıza şükranlarımızı sunuyoruz.
Sayın Başkan,
dünyanın birçok bölgesinde kaos ve kargaşa mimarları
tarafından savaş
kışkırtıcılığı yapılıyorken
ve özellikle siyasi, sosyal ve ekonomik anlamda bir düzensizlik iklimi
oluşturulmaya çalışılıyorken devletimizin bölgemizde
ve dünyada sorumlu, yapıcı ve uzlaşmacı bir tavırla
diplomasi yürütmesi takdire şayandır. Türkiyenin öncülüğünde
başlatılan ve sayısı 63ü bulan istikşafi
görüşmelere rağmen uluslararası hukuka aykırı ve tek
taraflı olarak hareket eden Yunanistan, özellikle gayriaskerî statüdeki
adaları silahlandırmaya devam etmiş, kıta
sahanlığı konusunda uzlaşmaz tavrını
korumuş, insan haklarına aykırı bir şekilde düzensiz
göçmenlere karşı uyguladığı baskı, şiddet ve
Türk kara sularına geri itme politikasını sürdürmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) - Bununla birlikte Yunanistan 2007 ve 2008 yıllarında
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Batı Trakyada yaşayan
Türklerle ilgili aldığı kararları da ısrarla
uygulamamış ve uygulamamaktadır.
Son yıllarda
anlamsız bir şekilde silahlanma telaşı içinde olan
Yunanistanın Savunma Bakan Yardımcısı Hardaliasın
gayriaskerî statüdeki adaları provokatif bir şekilde ziyaret etmesi
ve geçtiğimiz gün Yunan Meclisi tarafından yeni bir silahlanma
programının daha kabul edilmesi dikkat çekici olmuştur.
Avrupa Birliği, Avrupa
Parlamentosu, Avrupa Komisyonu ve ayrıca Batılı devletlerin
bizzat kendisi tarafından Yunanistanın yaptığı bu
hukuksuz davranışlar sadece dikkate alınmamakla
kalmamış, üzerine bir de kışkırtma, cesaretlendirme ve
bu politikaları destekleme çabaları söz konusu olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Lozan ve Paris Anlaşmalarıyla silahsızlandırma
koşuluyla Yunanistana verilen adaların statüsünün ihlal
edildiğini ve Yunanistan eğer bu tutumundan caymazsa adaların
egemenliğinin tartışılacağı hususunu ifade eden
Dışişleri Bakanımızın açıklama ve
uyarılarını da önemli bulmaktayız. Yaşanan bu
gelişmeleri dikkatle takip etmekle birlikte Milliyetçi Hareket Partisi
olarak alınacak karar ve atılacak her türlü adımda, milletimizin
ve devletimizin hak ve menfaatlerinin savunucusu olacağımızı
Gazi Meclisimizden bir defa daha tekraren beyan ediyoruz.
Türk-Yunan ilişkilerinde
hukukun ve aklıselimin öncelenmesi gerektiğine inanıyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Aydoğan
27.-
İstanbul Milletvekili Turan Aydoğanın, vatandaşları
Kanal İstanbul Projesinin imar planlarına itiraza davet
ettiğine ilişkin açıklaması
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İktidar giderayak talan
tarihinin en büyüğünü yapmaya çalışıyor. Kendisinin Kanal
İstanbul dediği, kanalın olmadığı, beton
İstanbul projesini hayata geçirmek istiyor; Arnavutköyden
Başakşehire, Yeniköyden Şahintepesine kadar,
vatandaşlarımızı mağdur etme pahasına.
Vatandaşlarımıza buradan çağrımdır: Lütfen,
bugün, planlara itirazlarınızın son günü.
Hakkınızı kullanın, hakkınızı kullanın
ki mal varlığınızla beraber yaşamsal
haklarınıza saldıran, bu açlar grubunu birlikte durduralım,
birlikte hayır diyelim. Tekrar tekrar sizleri bugün son günü olan imar
planlarınıza itiraza davet ediyorum.
Teşekkür ederim
Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Karaman
28.-
Erzincan Milletvekili Süleyman Karamanın, Erzincanın düşman
işgalinden kurtuluşunun 104üncü yılı münasebetiyle
yapılan etkinliklere ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Erzincanımızın düşman
işgalinden kurtuluşunun 104üncü yılı münasebetiyle
memleketteydik. Bir hafta boyunca kurtuluş bayramımızı
halkımızla birlikte kardeşlik atmosferi içerisinde
kutladık. Öncelikle, şehitlerimizin ruhuna mevlidişerif
okuyarak, onları saygıyla minnetle anarak başladık.
Senfoniler, konserler, tiyatrolar, mehter ve bando takımları
gösterisi, halk dansları, SOLOTÜRK uçuşlarının nefes kesen
gösterisi, cirit müsabakaları ve son olarak
Kurtuluş etkinliklerine
yoğun katılım sağlayan değerli hemşehrilerime
şükranlarımı arz ediyorum. Kurtuluş etkinliklerimizde
emeği geçen başta AK PARTİ Genel Başkan Vekilimiz
Sayın Binali Yıldırıma, Sayın Valimiz Mehmet Makasa,
3üncü Ordu Komutanımız Yavuz Türkgencine ve milletvekili
arkadaşlarıma teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Bulut
29.-
Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun, ilaçta KDV oranının
düşürülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
BURHANETTİN BULUT
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Cumhurbaşkanlığı
kararıyla temel gıda maddelerinde toptan, perakende ayrımı
kaldırılarak KDV oranı yüzde 1e indirilmiştir. Gıda
takviyeleri adı altında satılan ürünlerde KDV oranı yüzde
1e düşürülürken kullanımı zorunlu olan, hayati önemi haiz
ilaçların KDV oranı ise hâlâ yüzde 8dir. Sürekli olarak ilaç alan ya
da aylık birkaç defa dahi olsa ilaç alan insanlarda aile bütçesine ek yük
getirmektedir bu KDV.
İlaç keyfî
kullanılan bir ürün değil, tıbbi olarak kullanım
zorunluluğu vardır. Sağlık en temel Anayasa
hakkıdır. Kıymetli taşlardan bile KDV alınmazken
ilaçtan alınması vatandaşa zulümdür. Sağlık
Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılan veya
ithalatına izin verilen beşerî tıbbi ürünlerde KDV
oranının gıda takviye ürünlerinde olduğu gibi yüzde 1e
düşürülmesi
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
İYİ Parti Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VI.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ Parti Grubunun, İstanbul Milletvekili Ümit Beyaz ve
arkadaşları tarafından, temel tüketim ürünlerinde yaşanan
enflasyonun nedenlerinin doğru şekilde tespit edilmesi ve çözüme
kavuşturularak enflasyonun düşürülmesi amacıyla 16/2/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Şubat 2022 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
16/2/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
16/2/2022 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Erhan
Usta
Samsun
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili
Ümit Beyaz ve 19 milletvekili tarafından, Türkiye'de son dönemde
yaşanan yüksek enflasyon ekonomik işleyişe olumsuz yönde etki
etmiş ve vatandaşın alım gücünü de büyük ölçüde
azaltmıştır. Hükûmet, vatandaşın temel tüketim
ürünlerinde yaşanan bu olağanüstü artışa sebep olan gerçek
nedenleri tespit edip çözüme kavuşturmamaktadır. Temel tüketim ürünlerinde
girdi maliyetlerini düşürmek yerine bu ürünleri nihai tüketiciye
ulaştıran esnaf ve marketleri fahiş fiyat uygulamakla sorumlu
tutmaktadır. Temel tüketim ürünlerinde yaşanan enflasyonun
nedenlerinin doğru şekilde tespit edilmesi ve çözüme kavuşturularak
enflasyonun düşürülmesi amacıyla 16/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak
görüşmelerin 16/2/2022 Çarşamba günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN İYİ
Parti grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden
İstanbul Milletvekili Sayın Ümit Beyaz.
Buyurun Sayın Beyaz.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA ÜMİT BEYAZ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İYİ Parti grup önerisi üzerine söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu kötü durumdan olumsuz etkilenen
esnaflarımız bir yandan bu ekonomik koşullarla
işletmelerini yaşatmaya uğraşırken diğer yandan
salgının yarattığı ekonomik zararları telafi
etmeye çalışmaktadır. Esnaflarımız bu zor günlerde
devletini yanında görmeyi beklerken şimdi de elektrik ve doğal
gaz zamlarının altında ezilmektedir. Ekonomik kriz dönemlerinde
esnafın korunması ve kollanması sosyal devlet olmanın da
bir gereğidir. Kötü ekonomi yönetimi ve salgının
yaralarını saramayan esnaflarımız elektrik
faturalarına yapılan zamlarla çok zor durumdadır. Fahiş
elektrik faturalarının altından kalkmakta zorlanan
esnaflarımız bu zamlardan çok ciddi biçimde etkilenmiştir. Daha
salgın sürecinde aldığı borçlarını ödeyemeyen
esnaflarımız şimdi de kiralarından daha yüksek elektrik
faturalarıyla karşı karşıya kalmıştır.
İşletmelerini yaşatabilmek adına yeniden bir borç
sarmalına itilmişlerdir. Çalışanların ücretleri, kredi
borçları, vergi ve diğer sabit giderlerinin yanı sıra,
yüksek bedelle gelen elektrik faturaları yüzünden işletmelerinin
giderlerini karşılayamaz hâle gelen esnaflarımızın bu
elektrik faturalarını karşılaması mümkün
gözükmemektedir. Elektrik zamları deyim yerindeyse
esnafımızı maalesef çarpmıştır. Yapılan
zamlar esnafımızı iflasa sürüklemektedir.
İşletmelerini ayakta tutmak isteyen esnaflarımızın bir
kısmı ise bu ağır fatura bedellerinin
artırdığı maliyetleri verdikleri hizmetlere
yansıtmakta, bu da tüketicilere yansımaktadır.
Başta elektrik
faturaları olmak üzere doğal gaz ve akaryakıttaki fiyat
artışları hem üreticiyi hem de tüketiciyi etkilemektedir.
Esnaflarımızın yaşadığı ağır
ekonomik koşullar ve fatura terörü ortadayken Hükûmet, ısrarla
esnaflara fiyat indirimi çağrısı yapmakta, ürünlerini zarar etme
pahasına satmalarını istemekte, fiyat
artışlarının sebebi sanki
esnaflarımızmış gibi algı oluşturmaktadır.
Zincir marketlerin ve mobil teslim uygulamalarının pazardaki
hâkimiyeti karşısında zaten güç kaybeden esnaflarımız
bir de artan maliyetler karşısında çaresiz
kalmıştır. Sorunlar karşısında çözüm üretmek
esnafın değil, Hükûmetin görevleri arasındadır.
Elektrik
dağıtım bölgelerinin özelleştirilmesiyle maliyetlerden
bağımsız biçimde oluşturulan zam sistemi hem hizmet
verenleri hem de tüketicileri etkilemekte, bu da fiyatların
artışını tetiklemektedir. Enerjide uygulanan
özelleştirme ve serbestleştirme politikaları, ucuz, kaliteli ve
kesintisiz elektrik sağlamadığı gibi
vatandaşlarımız üzerinde psikolojik bir teröre
dönüşmüş, fiyat artışlarını tetiklemiş ve
her kesimi zor duruma düşürmüştür. Hükûmetin sürekli
yaptığı fiyat indirimi çağrılarına rağmen
elektrik enerjisinin temel girdi olduğu bütün alanlarda fiyat artışları
kaçınılmazdır ve bu artışlar enflasyonu daha da
yükseltecektir. EPDK tarafından yapılan tablolardaki elektrik bedel
hesaplamaları ne yazık ki hakkaniyet ölçüsüyle
bağdaşmamaktadır. Enerjinin adil ve herkese en ucuz biçimde
ulaştırılması bir sosyal devletin en temel
görevlerindendir. İnsanlar size sesini duyurmak için elektrik
faturalarını camlarına asıyor, görmüyorsunuz; mikrofona
konuşuyorlar, duymuyorsunuz; sokaklara çıkmak istiyorlar, müsaade
etmiyorsunuz.
Sayın milletvekilleri,
yapılan elektrik zamları ya geri alınmalı veya
esnaflarımıza özel bir tarife uygulanmalıdır. Zor bir
dönemden geçiyoruz. Gelin, esnafımıza uygulanan ticarethane
tarifesinden bir süreliğine vazgeçelim. Doğal gaz ve su bedellerinde
indirim yapalım. Ticari araçlar için indirimli akaryakıt imkânı
sağlayalım. Esnaflarımızın birikmiş vergi
borçlarını ve SGK borçlarını bir süreliğine faiz
işletilmeden donduralım. Kamu bankalarına olan borçlarını
yine faizsiz olarak erteleme imkânı sağlayalım.
Değerli milletvekilleri,
inanıyorum ki yaşanan bu sıkıntının sizler de
farkındasınız. Vatandaşımızı bu fatura
terörüne kurban etmeyelim. Bu zamları geri çekelim, bu eziyete bir son
verelim diyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden Iğdır Milletvekili
Sayın Habip Eksik.
Buyurun Sayın Eksik.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HABİP
EKSİK (Iğdır) Teşekkürler Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Enflasyon, son günlerin en güncel
konusu ve gerçekten halkımızın canını çok ciddi
anlamda acıtan bir durum. Bugün ülkede normal yükselen,
ılımlı bir enflasyon yok ya da yüksek bir enflasyon yok, bir
hiperenflasyon var ve maalesef, her gün de halkımızı ciddi
anlamda etkilemekte, geçimi daha da zorlaştırmaktadır. Enflasyon
ne? Paranın alım gücünün düşmesi, paranın hiperenflasyonda
yatırım aracı olmaktan çıkması ki artık iktidar
da bunu kabul etti, kendi parasıyla ilgili yatırımı ortadan
kaldırdı, döviz bazlı faiz vererek yatırımı bu
şekilde teşvik etti. Kısacası Türkiyede bir hiperenflasyon
var ve bu hiperenflasyonun ortaya çıkarttığı çok ciddi,
yüksek rakamlı maliyetler var. En önemlisi de elektrikte, doğal
gazda, motorinde ve gübrede var. Kısacası hayatın her
alanında ciddi zamlar var. Bunların temel sebebi iktidarın
yönetememesidir, iktidarın gerçekten bu enflasyonla mücadele edebilecek
politikalarının olmamasıdır. Bakın, 3 kişilik bir
aileye gelen elektrik faturası 1.073 TL. Bebek yeni doğmuş, anne
ile baba, 3 kişi bir evde oturuyor, 1.073 TL elektrik faturası
gelmiş, bin TL doğal gaz faturası gelmiş. Kronik
hastalığı olan 4 kişilik bir ailede
baktığınız zaman elektrik faturası 866 TL, doğal
gaz 1.600 TL. Iğdırda bir esnafımız kendisine gelen 5 bin
liralık elektrik faturasından dolayı Aras EDAŞın
önüne gitti, hepiniz görüntüleri seyretmişsinizdir, televizyonunu
kırdı. Dedi ki: Artık elektrik kullanmayacağım. Ki
mümkün değil, hayat mecburi. Şimdi, baktığınız
zaman, iktidar yetkilileri çıkıp diyor ki: Bunlar
abartılı, böyle şeyler doğru değil. Abartılı
bir şekilde rakamları abartıyorlar. Ama gidiyorsunuz
bakıyorsunuz markete, salatalığın fiyatı 40 TL
olmuş, domatesinki 30 TL olmuş. Artık birçok sebzenin taneyle
satıldığını görüyorsunuz.
Bakın,
insanlarımız gerçekten geçimini sağlayamayacak noktaya
gelmiş ve bunların karşısında yapılan memur
zamları ya da emekli zamları yüzde 30 civarında tutuldu,
gerçeğin dışında bir enflasyon olduğu iddia edildi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
HABİP EKSİK
(Devamla) Bakın, 2005 yılında bir çeyrek altın 29 TL
-28,92 TL- ama bugün 1.300 TL. Yine baktığınız zaman, bugün
günümüz koşullarında salatalığın 1 kilosu 34 TLye
geldi -deminki 39 TL olan çıtır salatalık, arkadaşlar biraz
daha vicdanlı davranmışlar- 2005 yılında çeyrek
altın 32 TL arkadaşlar. İşte, AKP iktidarının
ülkeyi getirdiği nokta budur ve enflasyonun kendisi de aslında budur.
O açıdan, bu önergeye
biz evet oyu kullanacağız ve derhâl doğru bir
araştırmanın yapılması, bu zamların geri çekilmesi
için de biz araştırma önergesini destekleyeceğiz. Bu konuda da
Meclis derhâl adım atmalıdır diyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz talep eden Sinop Milletvekili Sayın Barış
Karadeniz.
Buyurun Sayın Karadeniz.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BARIŞ
KARADENİZ (Sinop) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İYİ Parti grup
önerisi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve
milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiyede evet, bir KDV
indirimi söz konusu -yüzde 1- ama yüzde 100 zam yapıp da yüzde 7
indirirseniz neye fayda eder, onu bu vatandaş bilmek ister yani. Onun için
diyorum ki önce çözümü kaynağını düzeltmekte aramak lazım. Bu
kaynak düzeltme işini de
Artık burada görüyorum,
her zaman olduğu gibi gene AK PARTİ milletvekilleri yok, onu kürsüye
her çıktığımda söylüyorum. Buradan
Cumhurbaşkanına da sizi şikâyet ediyorum. Yani pazarda yoksunuz,
çarşıda yoksunuz, manavda yoksunuz, sokakta yoksunuz, burada yoksunuz;
neredesiniz? Onu da merak ediyoruz. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
Türkiye kan
ağlıyor
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Zapta geçsin, CHPden de 7 kişi var bu arada.
BARIŞ KARADENİZ
(Devamla) Sizin 3 katınız gene. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Tamam, saymaya başlıyorum.
BARIŞ KARADENİZ
(Devamla) Yani bu gidişat gerçekten içler acısı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Grup Başkan Vekili yok.
BARIŞ KARADENİZ
(Devamla) Enflasyon yüzde
Biraz çarşıya
çıkın, pazara çıkın; esnaf sizi bekliyor, balıkçı
sizi bekliyor, manav sizi bekliyor, çiftçi, hepsi bekliyor. Bir gidin görün
bakın ne diyecekler size. Gerçekten benim gittiğim yerlerde hep
diyorlar ki: Bu AK PARTİ milletvekilleri nerede ya, gelsinler de bir
konuşalım, derdimizi anlatalım.
ÜMİT BEYAZ
(İstanbul) Başkanım, onlar esnaf ziyaretinde şu an, esnaf
ziyaretinde(!)
BARIŞ KARADENİZ
(Devamla) Evet.
Yani bunları bir
yapın, inanın başarılı olacaksınız.
Bu elektrik zamları,
yüzde 52den yüzde 125e varan elektrik zamları
Ya, bu çiftçi ne
yapsın, bu esnaf ne yapsın, evde oturan vatandaş ne yapsın?
Hiç düşünüyor musunuz, ben çok merak ediyorum. Yani burada sanki hiçbir
şey yokmuş gibi, Türkiye o kadar güzel yönetiliyor ki edalarındasınız ama
değilsiniz, gerçekten değilsiniz. Gidişatınız kötü,
bunu biliyorsunuz. Geçen bir yerde okumuştum: Aslında herkes biliyor
geminin su aldığını. Herkes biliyor kaptanın da yalan
söylediğini. Zarların da hileli olduğunu biliyor. demiş
şair. Siz de farkındasınız
çırpınışınızın nereye gittiğini ama
Gidiyorsunuz beyler, gidiyorsunuz. Bunun farkına varın artık.
(CHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AYDIN (Bursa) Gidiyor
gitmekte olan.
BARIŞ KARADENİZ
(Devamla) 4 kişilik bir aile sadece simit yese, bir çay içse 5 liradan
bir öğünde 20 TL, günde 60 TLden ayda 1.800 TL. Asgari ücrete bakın,
4 kişilik aile günde bir öğünde sadece bir simit-çay yese bile
geçinme imkânı yok. Gerçekten farkında mısınız ya?
Sayın Bakanım, farkında mısınız? Farkında,
Bakanımız farkında, evet, konuştuk bugün de. Yani çok ciddi
sorunlarımız var. Biz ittifak ortakları olarak
yardımcı olmaya çalışıyoruz. Bu ülke batsın, kötü
olsun diye bir derdimiz yok, ülke ayaklansın ki hep beraber biz de
vatandaşımıza çıktığımızda
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
BARIŞ KARADENİZ
(Devamla) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Kendi belediyelerinizdekilere, işçilere zam verin işçilere.
BARIŞ KARADENİZ
(Devamla) Evet, biz zammımızı veriyoruz. Bakın, sosyal
devlet anlayışını belediyecilikten öğrenebilirsiniz.
Nasıl Türkiyede İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin, Sinop,
Artvin
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
İSKİnin yaptığı zammı biliyor musun,
İSKİnin yaptığı zammı? İSKİnin su
zammını biliyor musun? Bugün Mecliste konuşuluyor.
BARIŞ KARADENİZ
(Devamla) Bakın, bir gidin görün, devlet, Hükûmet olarak belediyelerden
bu memleket nasıl yönetiliyor anlarsınız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
İSKİnin su zammını biliyor musun? Yüzde 90 suya zam
yapıyor İstanbul Belediyesi.
BARIŞ KARADENİZ
(Devamla) Sayın Bakanım, siz bir Zeynek Limanına gidin,
bakın, Zeynek Limanı sizi bekliyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Hayır, Hayır.
BARIŞ KARADENİZ
(Devamla) Oradaki balıkçılar sizi bekliyor Rizede.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Bak, Bak. İSKİ zam yapıyor yüzde 90. Bugün Mecliste
konuşuluyor, İSKİ zam yapıyor İSKİ. Orası
bizim bölge
BARIŞ KARADENİZ
(Devamla) Bir gidin, bir Zeynek Limanına gidin, orada size
anlatacaklardır. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Az
yapmış Sayın Osman Bak
Sayın Bak, az olmuş.
BARIŞ KARADENİZ
(Devamla) Sayın Osman Bak
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
O sataştı Sayın Başkan, kendisi sataştı ya!
BARIŞ KARADENİZ
(Devamla) Ben sataşmadım.
Evet, gündemi böyle
değiştiriyorlar işte. Olay bu.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Sataşmadan söz ver o zaman.
BARIŞ KARADENİZ
(Devamla) Gündemde şu anda
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Evet, gündem bu, biz biliyoruz, vatandaşlarımızla beraberiz. Sen
suyu söyle. İSKİde ne oldu İSKİde?
BARIŞ KARADENİZ
(Devamla)
evdeki mutfak yanıyor, vatandaş dertli. Mazot fiyatları,
benzin fiyatları şu anda aldı başını gidiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Bugün yüzde 90 zam yapıyorlar İSKİde.
BARIŞ KARADENİZ
(Devamla) Siz orada diyorsunuz ki Orada ne oldu, burada ne oldu?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Suya yüzde 90 zam yapıyor İstanbul Belediyesi, ona bir şey
söyle.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Karadeniz.
BARIŞ KARADENİZ
(Devamla) Sayın Başkanım
BAŞKAN Selamlama yok
artık, teşekkür ediyoruz.
ERKAN AYDIN (Bursa)
Selamsız sabahsız gelmesin efendim, bir selam versin ya!
BAŞKAN Peki,
soyadın Karadeniz olduğu için selamlama için söz verelim
bakalım.
BARIŞ KARADENİZ
(Devamla) Çırpınırdı Karadeniz. demiş; evet,
sevdiğim bir türküdür o.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Başkanım, sataşma var, lütfen
ATİLA SERTEL
(İzmir) Osman Bey, sus Osman Bey, ayıp oluyor ya, koskoca
adamsın ya, otur yerine!
BAŞKAN Sayın Bak,
Sayın Karadenizi konuştur ki süre vermeyeyim. Zamandan çalma yani
lütfen.
BARIŞ KARADENİZ
(Devamla) Ya, Sayın Osman Aşkın Bak, Sayın Bakanım,
her çıktığımızda kürsüye yani burada, yapmayın.
BAŞKAN Sayın
Karadeniz, siz Genel Kurula hitap edin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Ama Sayın Karadeniz Sayın Bakana sataştı
Başkanım.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Ben dinliyordum, sataşan kendisi.
BARIŞ KARADENİZ
(Devamla) Bakın, Sayın Başkanım, siz de Çanakkaledeki o
limana bir gidin, oradaki balıkçılara bir gidin, onlar da size
anlatacak. Gerçekten Türkiyede büyük sorunlar var.
BAŞKAN Genel Kurula
hitap edin Sayın Karadeniz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Sayın Başkan, sataşmadan söz istiyorum; kendisi
sataştı, tutanaklarda var. Lütfen söz verir misiniz.
BARIŞ KARADENİZ
(Devamla) Evet yani siz de memnun musunuz bilmiyorum bu gidişattan ama
ülkenin gidişatını ben ve ittifak ortaklarımız olarak
hiç iyi görmüyoruz.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiyenin gerçeklerinden
uzaklaşmayın. Az önce Ayancık Belediye Başkanımız
aradı; o da esnaf geziyormuş, bana dedi ki: AK PARTİli
milletvekilleri buradaki esnafa, Ayancıkın esnafına bir
gelsinler de
Ayancık derken Türkiyenin bütün esnafını
görsünler ne demek istediğimizi çok iyi anlarsınız.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Sağ olun, var olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Başkanım, sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına söz talep eden İzmir Milletvekili
Yaşar Kırkpınar.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Sayın Başkan, sataşmadan söz istiyorum, lütfen. Adaletli olun
Başkan.
BAŞKAN Sayın Bak,
bir sataşma yok; size latife yaptı, Karadenizlisiniz ya.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Var, lütfen yani
Ya, İSKİ suya zam
yapıyor, var mı konuşanı?
BAŞKAN Buyurun
Sayın Kırkpınar.
AK PARTİ GRUBU ADINA
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İYİ Parti Grubu önerisi üzerine AK PARTİ Grubum
adına söz aldım. Genel Kurulu ve ekranları başında
bizleri takip eden aziz milletimizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
iki yıldan beri dünya pandemiyle mücadele ediyor, tüm devletler bu
pandeminin yapmış olduğu tahribatla âdeta boğuşuyor.
Ekonomilerin durduğu, çarkların paslandığı,
hastalıkların her tarafı etki altına aldığı
bu süreci görmezlikten gelip hiçbir şey olmamış gibi davranmanın
en hafif tabiriyle samimiyetsizlik olduğuna inanıyorum.
Değerli arkadaşlar,
pandemi ve iklim krizinin meydana getirdiği ekonomik buhran neticesinde
enerji fiyatlarının uluslararası piyasalarda 10 katına
kadar yükseldiğini hep birlikte müşahede ediyoruz. Emtia
fiyatlarının fahiş oranlarda, yine gıda
fiyatlarının anormal oranda yükseldiğini de hep birlikte
görüyoruz. Euro bölgesinde ve tüm dünyada enflasyon oranlarının da
yine tarihî rekorlar kırdığına hep birlikte şahit
oluyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Başkanım, sataşmadan söz istiyorum.
YAŞAR KIRKPINAR
(Devamla) Çoğu Avrupa vatandaşlarının bu durumu protesto
etmek için sokaklara indiğini de yine görüyoruz.
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Aynen öyle.
ÜMİT BEYAZ
(İstanbul) Kendin bile inanmıyorsun Başkan ya!
YAŞAR KIRKPINAR
(Devamla) Demek ki bu enflasyon dünyada bir gerçek. Pandemi sürecini çok
başarılı bir şekilde atlatan Türkiye
ÜMİT BEYAZ
(İstanbul) Tabii canım! Doktor kalmadı memlekette.
YAŞAR KIRKPINAR
(Devamla)
İnşallah, bu salgının yarattığı
tahribatı da kısa bir süre içerisinde uygulamış olduğu
modellerle aşacak ve bu durumu, inşallah, ihracatımızda
olduğu gibi, ihracat rakamlarında ve büyüme rakamlarında
olduğu gibi fırsata çevirecektir.
ERHAN USTA (Samsun)
İthalatta da olduğu gibi.
YAŞAR KIRKPINAR
(Devamla) Bu kapsamda, Hükûmet başta asgari ücret olmak üzere memur, emekli
ve tüm çalışanlara yıllık enflasyon oranı üzerinde
iyileştirmeler yapmıştır ve bu iyileştirmeler
önümüzdeki süreçte de gerektiğinde devam edecektir. Tüm sektörlerde
üretimin devamı ve artması için devlet bütün imkânlarını
seferber etmiştir. Özellikle dar gelirli
vatandaşlarımızın yanında olmak için elektrik
faturalarına kademeli düzenleme yapılmıştır.
Ayrıca, doğal gaz tarifelerinde bölgesel iklim koşulları da
göz önünde bulundurularak yine iyileştirmeler
yapılmıştır. Yine, vatandaşlarımızın
alım gücünü artırmak için temel tüketim ürünlerinde KDV oranı
yüzde 8den yüzde 1e indirilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN YILDIZ
(Aydın) Bir gün sonra değiştirdiniz, yüzde 8e
çıktı.
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
YAŞAR KIRKPINAR (Devamla)
Hükûmet olarak, Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade
ettiği gibi, vatandaşlarımızı enflasyona ezdirmemek
için gerek ücretlerde gerekse vatandaşlarımızı ilgilendiren
her konuda, her alanda iyileştirmeler yapmaya devam edeceğiz. Bu
kapsamda, fahiş fiyatlarla mücadele etmeye, yalan, çarpıtma ve
algı operasyonlarını boşa çıkarmaya devam
edeceğiz. Sayıları kaç olursa olsun 28 Şubat
meraklıları inşallah bir kere daha avuçlarını yalayacaktır.
(AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Bizler birileri gibi dışarıdan talimat almıyoruz, gücümüzü
bu aziz milletten alıyoruz. Günü ve zamanı geldiğinde -yirmi
yıldan beri olduğu gibi- yine hesabımızı aziz millete
vereceğiz diyor, Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri
takip eden vatandaşlarımızı bir kere daha saygıyla
sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ
Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın Erel
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
30.-
Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, Aksaraydaki Ağaçören
Sarıağıl ve merkez Gülağaç göletlerinin bir an önce
bitirilmesini umut ettiklerine ilişkin açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Aksarayımızın
nüfusunun yüzde 70i geçimini tarım ve hayvancılıktan temin
etmektedir. Aksaray az yağış alan iklim
kuşağındadır. İlimizin su kaynakları
kısıtlı bir havzaya sahip. Bu nedenle ürünlerin sulanmaya muhtaç
olduğu dönemlerde doğal sulama imkânlarının
kıtlığı nedeniyle sıkıntılar meydana
gelmektedir. Devletimiz, Aksarayın yaşadığı
kuraklığa bir nebze çözüm bulabilmek adına, iklim ve fiziki
şartları göz önüne alarak bazı yörelerde gölet yapmaktadır.
Bu göletler, tarımda kuraklıktan yana büyük sıkıntı çeken
çiftçimize can suyu oluyor. Aksaraylı hemşehrilerimiz başta
Ağaçören Sarıağıl, merkez Gülağaç göletlerinin bir an
önce bitirilmesini beklemektedir. Bu konuda gerekli adımların
atılacağını umut ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluç tarafından, suç ekonomisinin
araştırılması amacıyla 16/2/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16
Şubat 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
16/2/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
16/2/2022 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
16 Şubat 2022 tarihinde
Siirt Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış
Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili
Hakkı Saruhan Oluç tarafından verilen 16876 grup numaralı suç
ekonomisinin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin
diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 16/2/2022
Çarşamba günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi grup önerisi üzerinde söz talep eden Bitlis Milletvekili
Mahmut Celadet Gaydalı.
Buyurun Sayın
Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MAHMUT
CELADET GAYDALI (Bitlis) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
grubumun araştırma önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum,
hepinizi saygıyla selamlarım.
İktidarın kötü
ekonomi modelleri yüzünden Türkiye halkları açlıkla, sefaletle,
zorlukla ve zamlarla yaşamak zorunda bırakılmış
durumdadır. Aldığı her türlü ürüne, hizmete ederinin çok
üzerinde fiyatlar ödemek zorunda bırakılan
vatandaşlarımız maalesef her gün biraz daha fakir uyanmak
zorunda bırakılıyor. Anneler, babalar çaresizlik içerisinde,
çocuklarının yüzüne bakmaya dahi utanıyorlar. Bu iktidar bu
halkı açlıkla terbiye etmeye yemin etmişçesine hayatı her
geçen gün zindana çeviriyor. İnsanlar pazarda yerdeki meyveleri,
sebzeleri, sokakta çöpteki yiyecekleri toplayarak hayatını idame
etmeye çalışırken satın alınmış televizyon
kanallarında ederi elindeki kalemin fiyatından düşük sözde
gazetecilere ülkenin ekonomisinin normal olduğu
zırvalıklarının propagandasını
yaptırıyorlar.
Ülkede esnaf iş yerinin
camına faturasını asıyor, bunu gören iktidarın yüzü
dahi kızarmıyor. Maalesef bu iktidarın derdi esnaf değil,
emekli değil, öğrenci değil, SMA hastası çocuklar değil,
evini ısıtamayan insanlar, faturasını ödeyemeyen
garibanlar, grevde olan işçiler ya da yıllarca İŞKUR önünde
iş arayan işsizler değil, çiftçiler zaten hiç değil. Bu
iktidarın derdi de tasası da yanlarına aldıkları üç
beş sermaye grubuyla birlikte ülke kaynaklarını sömürmek, talan
etmek, karanlık bir geleceği de büyük bir çoğunluğa
dayatmaktır. Adrese teslim ihalelerle, kapalı kapılar
ardında yapılan anlaşmalarla ne olduğu, ne
yaptığı belli olmayan kişi ve gruplara aktarılan
paralar bu iktidarın ustalık döneminin eseridir. Şirket gibi
yöneteceğiz mantığı aslında para babalarına
teslim edilmiş bir ülke gerçeğidir. Sorgulanmayan, hesap vermeyen,
halktan hizmet için aldığı yetkiyi sermayeye para aktarmak için
kullanan iktidarın topluma faydalı olabilmesi mümkün değildir.
Huzur hakkı, 3 maaş, 5 maaş alan devletin tüm kademelerine
çökmüş insanların bu gelirleri sus payı olarak
dağıtılan bir ganimetten farksızdır. Günümüzde bu
durum geniş anlamda suç ekonomisi olarak tanımlanıyor.
Uluslararası şirketler, hükûmet yetkilileri ve bürokratlar
haksız ekonomik birikim sağlamak amacıyla gerek hukuku
kullanarak gerekse hukuku yok sayarak haksız kazançlar
sağlamıştır. Türkiye toplumunda infial yaratan çok
sayıda suç ekonomisi unsuru ortaya çıkmaya devam etmektedir.
Önergemizde de yer alan
birkaç hususu sıralayacak olursak; 2018 yılının
Ağustos ayında Halkbank tarafından satılan ucuz dövizlerle
ilgili kamuoyunu tatmin edici bir açıklama yapılmadan olayın
üstünün örtülmesi; 2021 yılının Aralık ayında Merkez
Bankası tarafından dövizi düşürmek için piyasaya yapılan
müdahaleden önce ve sonra döviz alım satımı yapanların
muhalefetin ve toplumun taleplerine rağmen açıklanamaması;
Merkez Bankasının faiz kararından bir gün önce Hazine ve Maliye
Bakanının kardeşinin bankanın faiz kararını
açıklaması ve bu husustaki olası kazançların
araştırılmaması; Hükûmetin sözcülüğünü yapan
yayın kuruluşlarının kamu bankalarından
aldığı kredilerin akıbetinin açık ve şeffaf
şekilde toplumla paylaşılamaması; 20 Aralık 2021
tarihinde açıklanan kur garantili mevduat uygulamasından önce ve
sonraki döviz dalgalanmalarından faydalananların
açıklanamaması; vergi cennetlerine aktarılan sermayenin ve
sahiplerinin açıklanamaması; bir bakanın sigorta
şirketindeki orantısız iş ve kâr artışının
araştırılamaması; bir bakanın kendi
bakanlığına fahiş fiyatla dezenfektan satmasının
üstünün örtülmesi; bütçeden yandaşlara sağlanan 335 milyar
liralık vergi istisna ve indirimlerinin dağılımları,
gerekçeleri ve gerekçe gerçekleşme sonuçlarının açıklanamaması;
mevzuata aykırı şekilde yapılan ısmarlama ihalelerden
sağlanan kazançların gerekçelerinin kamuoyuyla
paylaşılamaması; kayyumlar başta olmak üzere
bürokratların siyasi iktidardan destek alarak yaptıkları
usulsüzlük, israf ve haksız kazançlarla ilgili Sayıştay
bulguları olmasına rağmen tek bir soruşturma
açılamaması gibi
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
MAHMUT CELADET GAYDALI
(Devamla)
çok azı sayılabilen bu olaylar Türkiyede suç
ekonomisinin büyük bir servet ve gelir transferine neden olduğunu
göstermektedir.
Parti olarak, bugün içinde
bulunduğumuz ekonomik krizin en önemli sebepleri ve sonuçlarından
biri olan suç ekonomisinin araştırılması, haksız
kazançların önüne geçilmesi ve ortaya çıkardığı
mağduriyetlerin giderilmesini anlamlı ve önemli buluyoruz, fakat bu
karanlık tablonun asıl müsebbibi olan bu iktidarın önergemize
hayır oyu vereceğini de biliyoruz. Hâlbuki bu ekonomik krizden ve
bu karanlık sarmaldan kurtuluşun yapılan hatalar
araştırılarak, analiz edilerek adil, şeffaf,
sorgulanabilir, hesap verilebilir bir yönetime geçmekle ancak
gerçekleştirilebileceği aşikârdır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ
Parti Grubu adına söz talep eden Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan
Erel.
Buyurun Sayın Erel.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, yüce Türk milleti; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ekonomik krizin cumhuriyet
tarihinin en büyük felaketine dönüştüğü bir dönemden geçmekteyiz.
Krizin birden fazla nedeni olduğu biliniyor, mesela yap-işlet-devret
modelleri. İktidarın büyük bir nimet gibi sunduğu bu model
vatandaşın hayrına olan bir model değil, sadece belirli
insanların kasasını doldurduğu, halkın zararına
olan bir yapıdır. Vatandaşımız geçmediği köprüden,
gitmediği hastaneden, adını dahi bilmediği
havalimanından dolayı borçlanmakta, iktidar da bunu bildiği
hâlde vatandaş yerine müteahhitleri tercih ettiğinden dolayı
bunu düzeltmeye yönelik herhangi bir adım atmamaktadır. En son,
Avrasya Tünelinden geçen araç sayılarının verilen garanti
geçişlerini karşılamaması nedeniyle tünelin millete,
devlete zararı 935 milyon lirayı bulmuştur. Kütahyadaki Zafer
Havalimanının bu yılın ilk ayı da hüsranla
sonuçlanmıştır. 2022 Ocak ayı için 109.811 yolcu garantisi
verilmiş ancak bunun sadece 1.304ü kullanılmıştır.
Yazıktır, günahtır, bakın, hata payı yüzde 99a
yaklaşmış, devletin kasasından 8 milyondan fazla para
çıkmıştır. Hani diyordunuz ya Bu modelle
vatandaşın cebinden 1 lira dahi çıkmayacak. ama bu modelle birlikte
maalesef vatandaşın cebinden sadece Avrasya Tüneli
dolayısıyla 150 milyon dolar çıkmıştır.
Bugün Aksaraydan onlarca
mesaj aldım. Hastanede çalışan taşeron işçileri,
devlet hastanesine gelen 5 milyonluk elektrik, doğal gaz faturası
nedeniyle taşeron işçilerine gönderilen ödeneğin buraya
aktarıldığını ve taşeron işçilerinin
maaş alamadıklarını söylediler. Bunun yerine, keşke bu
müteahhitlere ödediğiniz garanti parasının yerine 50 bin
lirayı bulan bu parayı ödeyebilseydiniz diyorum.
Yine, iktidar asgari ücrete,
emekli ve memur maaşlarına yapılan zammı tarihî bir müjde
gibi duyurmuş ama gelen zamlar vatandaşın parasını pul
etmiştir. Kış aylarıyla beraber vatandaşın
üzerine lapa lapa zam yağmıştır. Vatandaş
zamların altında âdeta çığ altında çırpınan
çaresiz bir kuş hâline gelmiştir. Evet, krizin birden fazla nedeni
var fakat çözüm basit; çözüm iyileştirilmiş, güçlendirilmiş
parlamenter sistemdedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
AYHAN EREL (Devamla)
Sayın Genel Başkanımız Meral Akşenerin
vurguladığı gibi güçlendirilmiş parlamenter sistemle
yolsuzluğa da yoksulluğa da yasaklara da son vereceğiz;
haksızlığa da hukuksuzluğa da adaletsizliğe de Dur!
diyeceğiz; keyfîliği de liyakatsizliği de torpili de mülakatları
da tarihe gömeceğiz. Milletimizin huzur ve refahı, gençlerimizin
gelecek umudu için, zengin, güçlü ve mutlu Türkiye için güçlendirilmiş
parlamenter sistemi el ele, omuz omuza milletimizle birlikte inşa
edeceğiz. Hiç merak etmeyin, hiç endişelenmeyin, hiç ümitsizliğe
kapılmayın, az kaldı diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın
Zeynel Emre.
Buyurun Sayın Emre. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ZEYNEL EMRE
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, burada bu meselenin özüne inmek lazım. Biz niye bu
durumdayız, bu araştırma önergesi bir kez daha -benzeri
araştırma önergeleri gibi- niye gerekti ve niye lehe oy kullanmak
lazım; bunları izah edeceğim.
Şimdi, AK PARTİ
iktidara geldikten bir süre sonra bir yasal değişiklik yaptı ve
ezcümle Ey dünya, nereden gelirse gelsin, ne parası olursa olsun -ister
fuhuş parası olsun, ister çocuk istismarı parası olsun,
ister cinayetten elde edilmiş bir para olsun, ister uyuşturucu
parası olsun, ister insan kaçakçılığından elde
edilmiş bir para olsun- ben sana bunu nereden bulduğunu falan
sormayacağım; getir paranı, sisteme koy kardeşim. dedi.
Tabii, AK PARTİ bu düzenlemeyi getirdikten sonra Dünyadan para
yağacak, Türkiye zenginleşecek. diye düşündü belki ama bir
gerçek var ki kara paranın sadece kendisi gelmiyor arkadaşlar, kendi
düzenini de getiriyor. Dolayısıyla, bu para trafiğini serbest
bıraktığınız anda Türkiye Cumhuriyeti'nde mafyatik
terimler kullanılıyor, kirli işler, cinayetler, izah edilemeyen
meseleler sıklıkla görülmeye başlanıyor.
Şimdi, bakın,
aynı süre içerisinde sonuçları ne oluyor biliyor musunuz? Türkiye
şu anda dünyada en fazla uyuşturucu yakalanan 2nci ülke
pozisyonunda. Bu yöndeki tüm araştırmalar şunu gösterir:
Yakalanan uyuşturucu o ülkedeki trafiğin ancak yüzde 10udur yani biz
yıllık ortalama 20 ton uyuşturucu yakalıyorsak bilin ki
bunun 10 katı bir trafik Türkiye'de dönüyor.
Şimdi, bakın, suç
oranlarında nasıl bir artış olmuş?
Hırsızlık 7 kat artmış, kaçakçılık 9 kat
artmış, cinayetler 6 kat artmış, cinsel suçlar 10 kat
artmış ve bütün bunların karşısında bir durumu da
herkesin gözü önünde yaşadık. Çıktı bir adam, daha önce
organize suç örgütü lideri olarak mahkûm olmuş biri dedi ki: Ben AKPyle
birlikteydim, birlikte suç işledim. Bana iş ihale ettiler, gittim
karakolda eski bir milletvekilini dövdürdüm. Bana iş ihale ettiler,
kardeşime görev verdim, bilmem gitsin şunu vursun diye. Bana burada
şunu yaptırdılar, bunu yaptırdılar. Bunun
dışında da benim bildiklerim var; isim veriyorum Halil
Falyalı, isim veriyorum AK PARTİde önceki dönem il başkan
yardımcısı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
ZEYNEL EMRE (Devamla)
İsim veriyorum. dedi, tane tane bunları söyledi.
Şimdi, ne oluyor biliyor
musunuz? Bakıyorsunuz, bunlarla ilgili bir soruşturma
olmadığı gibi, izah edilemediği için, her biri bir
şekilde bir bir öldürülüyor. Her şey herkesin gözü önünde oluyor
arkadaşlar; gören gözler görür, duymak isteyenler duyar. Siz eğer
böylesine bir ortamda, böylesine suç ekonomisinin oluştuğu bir
ortamda, paraların da hiç olduğu bir ortamda, 128 milyar doların
hiç edildiği, bu kadar işsizliğin, yoksulluğun olduğu
bir ortamda bu ve benzeri işlerle ilgili hayır oyu
veriyorsanız siz bilfiil bu işin ortağısınız,
içindesiniz, bunun başka bir izahı yok.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Sayın Cemal
Öztürk.
Buyurun Sayın Öztürk.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
HDP Grubunca verilen araştırma önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
dünya sıkıntılı dönemlerden geçiyor. Özellikle Covid-19un
insanlık üzerinde yaptığı etkileri hepimiz biliyoruz. Dün
itibarıyla yani 15 Şubat itibarıyla Türkiyede
yaklaşık 13 milyon kişi Covid hastalığına
yakalandı ve 91 bin vatandaşımız vefat etti. Dünyada ise
415 milyon insan Covide yakalandı ve yaklaşık 6 milyon
civarında insan Covidden vefat etti, hastalık hâlen de devam ediyor.
Ayrıca, yanı başımızda denizden komşumuz olan iki
ülke Rusya ve Ukrayna arasındaki sıkıntıları hepimiz
biliyoruz. İnşallah bu sıcak bir çatışmaya,
savaşa dönüşmeden halledilir çünkü bizi de yakından ilgilendiren
bir konu. Türkiye, bu sıkıntılı süreçte başarı
hikâyelerine devam ediyor aslında. Mesela, Avrupa Birliğiyle olan
ticaretimiz yaklaşık 8 milyar dolar civarında fazla verdi.
Dünyada meydana gelen olumsuzluklara rağmen Türkiye üretim üssü olmaya
devam ediyor. 500 milyar dolar civarında bir dış ticaret hacmine
sahibiz. Sanayi Üretim Endeksimiz yüzde 144lere çıkmış,
salgına rağmen 2 milyon 800 bin civarında insana iş
bulunmuş, istihdam sağlanmış, 75 fasıl ürün grubunda
cumhuriyet tarihinin en yüksek ihracat değerine
ulaşmışız, 205 ülke ve bölgeye ihracat işlemleri yapan
bir ülke hâline gelmişiz.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Ülke ekonomisinden bahset, ülke ekonomisinden. Narko
ülkeden bahsedin, hikâye anlatmayın.
CEMAL ÖZTÜRK (Devamla)
Türkiyenin üretim gücünden, bu ülkelerin sanayisinden haberi olmayan kişileri
cehaletleriyle baş başa bırakıyoruz. Biz, yeni
başarılar yazmaya devam edeceğiz,
çalışacağız, üreteceğiz, kendimize güveneceğiz,
milletimize inanacağız, Türkiyeyi hak ettiği yere hep birlikte
mutlaka götüreceğiz.
Malumunuz, döviz kuru
üzerinden ülkemizi çökertmeye çalıştılar ama Allaha şükür,
alınan tedbirlerle bu sinsi plan boşa çıkarıldı,
etkisiz hâle getirildi. Yine, salgının küresel enerji ve emtia
fiyatlarında yol açtığı fevkalade artışların
ve kur dalgalanmalarının etkisiyle enflasyonda arzu etmediğimiz
olaylar, artışlar yaşandı ama Hükûmetimiz,
çalışanlarımızı hayat pahalılığı
altında ezdirmemek için ciddi iyileştirmeler yaptı ve yapmaya
devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Dış güçlerdir, dış güçler.
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
CEMAL ÖZTÜRK (Devamla)
Sayın Cumhurbaşkanımız, biliyorsunuz,
yaptığı açıklamada,
çalışanlarımızın kazanç seviyelerini korumaya devam
edeceklerini, ekonomik sıkıntıların getirdiği yükün
sadece vatandaşlarımızın, özellikle de işçimizin,
memurumuzun, emeklimizin, çalışanlarımızın
sırtına binmesine kesinlikle izin vermeyeceklerini ifade ettiler.
Neticede, tabii, önergede
-ben gördüm- madde madde sıralamada bulunulmuş. Yalnız,
şunu ifade etmek istiyorum: Oradaki konularla ilgili Türkiye'de yargı
yoluna başvuruldu mu, bulunulmadı mı? Önergede böyle bir
şey yok. Eğer ellerinde bir bilgi, belge bulunuyorsa, önerge
sahiplerinin bunu Meclise getirmeden önce öncelikle yargı yoluna başvurmaları
gerekirdi diye düşünüyorum.
Dolayısıyla,
Türkiye yoluna devam ediyor ve Allah'ın izniyle de küresel baronların
oyunlarını nasıl bozduysak iç ve dış Türkiye
düşmanlarının oyunlarını da bozacağız.
Teklifin aleyhinde oy
kullanacağımızı ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Sayın Başkan, kayıtlara geçmesi için bir iki
cümle sarf etmek istiyorum yerimden.
BAŞKAN Buyurun,
yerinizden.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
sayın vekiller; şimdi dinledik sayın hatibi, Elinizde belge,
bilgi, kayıt var mı? diye soruyorsunuz ya, şimdi, mesela, bu,
geçmiş dönem Ticaret Bakanı vardı, Ruhsar Pekcan, onun yaptıklarıyla
ilgili kayıt, bilgi, belge bizde mi, sizde mi? Sizde değil mi?
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun)
Bizde niye olsun?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sizde, sizde, hırsızlık yaptı.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Bakanlık yaptı, Bakanlık yaparken usulsüzlük
yaptı, kendi şirketine
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun)
Bende öyle bir belge yok.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Yapmayın
Yani usulsüzlük, hırsızlık,
yolsuzluk yapılmış olan belgeler
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun)
İşte, bunları adli makamlara vermelisiniz öncelikle.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Ha, Meclisin ilgisi yok! Tabii.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Biz niye vereceğiz? Siz vereceksiniz, siz istifa
ettirdiniz onu, siz korumak için istifa ettirdiniz, sizin
iktidarınızın elinde bütün hırsızlık ve yolsuzluk
belgeleri, niye biz verelim?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
İstifa ettirmedik, görevden alındı.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun)
Hayır, sizin iddianız o, sizin iddianız, öyle bir şey yok.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Sizin iktidarınız, sizin bakanınız
efendim, yapmayın. Bizim bakanımız mı? Bizim
bakanımız mı sattı kendi şirketine o malları?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun)
Cumhurbaşkanı, bakanını değiştirdi. O sizin
iddianız. Öyle bir bilgi belge yok.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Öyle değil, öyle değil.
BAŞKAN Evet,
teşekkür ediyorum Sayın Oluç.
Halkların Demokratik
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
3.-
CHP Grubunun, Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve arkadaşları
tarafından, ülkemizdeki ekonomik kriz ve hayat
pahalılığının etkilerinin tespiti amacıyla
16/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16
Şubat 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
16/2/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu,
16/2/2022 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Aydın Milletvekili
Bülent Tezcan ve arkadaşları tarafından, ülkemizdeki ekonomik
kriz ve hayat pahalılığının etkilerinin tespiti
amacıyla 16/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis Araştırma
Önergesinin (3186 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak
görüşmelerinin 16/2/2022 Çarşamba günlü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden
Aydın Milletvekili Sayın Bülent Tezcan.
Buyurun Sayın Tezcan.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BÜLENT TEZCAN
(Aydın) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün Türkiyede hayat
pahalılığı milleti canından bezdirmiştir.
Milletin gücü yetmiyor artık, gücü yetmiyor. Evini döndürmeye,
mutfağını çevirmeye, tezgâhını döndürmeye milletin
gücü yetmiyor. Elektrik, doğal gaz, akaryakıt, ekmek, ayçiçeği
yağı -neyi sayarsanız sayın alt alta- vatandaşın
belini büktü. Büken aslında bunlar değil, vatandaşın belini
büken bunların arkasındaki beceriksiz, ne
yaptığını bilmeyen AK PARTİ iktidarı,
vatandaşın belini büken AK PARTİ iktidarı. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakın, değerli
arkadaşlar, bunlar vatandaşın faturaları,
vatandaşın faturaları. Bakın, bu fatura elektrik
faturası, 2 oda 1 salon evde elektrik faturası 2.127 lira ya; el
insaf, el insaf!
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Elektrik ısıtıcısı
yakmıştır.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Mesken yazıyor bak burada, mesken yazıyor. Azıcık
vicdanınız sızlasın, laf söylemeyin.
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Bülent Bey, ısıtıcı yakmıştır,
ısıtıcı.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) 600
lira geçen ayki fatura, geçen fatura 600 lira. Ne yaktıysa, geçen ayki 600
lira, bu ay 2.100 liranın üzerinde fatura gelmiş.
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Bu normal.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Yalan mı? Koçum, yalan mı? Ne laf atıyorsun? Yalan mı?
Yalansa çık konuş, ne laf atıyorsun oradan. Ne laf
atıyorsun mır mır, ne konuşuyorsun oradan? Ne
konuşuyorsun?
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Hayır, yalan değildir de yani normal yaşama uygun
değil.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Başka bir tane daha fatura, 1.687 lira, 1.687 lira. Öğrenci evi bu,
öğrenci kalıyor burada, Aydında üniversite öğrencisi
kalıyor, 1.687 lira.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Ne o mır mır? Çık oraya konuş. Çıkıp orada
konuş.
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Normal yaşama uygun değil.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sen çok biliyorsun değil mi?
ORHAN SÜMER (Adana) Gelen
faturayı gösteriyor, gelen faturayı gösteriyor.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Bakın, bir başka fatura, geçen ay 266 lira ödemiş, 1+1
öğrenci evi -bu da bir öğrenci evi- bu ay 1.114 lira 58 kuruş
ödemiş.
Beyefendi diyor ki, vatandaşlarımız
duysun, beyefendi AK PARTİ sıralarından
Isınmıştır. diyor, Isınmıştır.
Tabii, Ispartada vatandaşı soğuktan dondurup öldürmeye
alıştınız, vatandaşın ısınması
zoruna gidiyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Isınmıştır. diyor. Isınacak, ne yapacak? Ne yapacak?
Isınacak.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Hâlâ yüzü kızarmıyor, laf yetiştiriyor.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Isınmıştır. diyor. Millete şikâyet ediyorum,
millete. 2022 yılında Ispartada, dağ başında
değil Ispartada şehir merkezinde vatandaşı soğuktan
donduran bir iktidar olarak tarihe geçeceksiniz. Birazcık yüzünüz
kızarsın ya, birazcık yüzünüz kızarsın. (CHP
sıralarından alkışlar) Isınmıştır.
diyor, lafa bak, Isınmıştır. diyor. Ey milletim duyun:
Parlamentoda AK PARTİli milletvekillerinin sizin fatura derdinizle ilgili
söyleyebildikleri, düşünebildikleri, vicdanları bu, ancak bu.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) AK PARTİ milletvekilleri değil.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Adını ver, adını.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) AK PARTİ milletvekilleri değil. İstanbul
Belediyesinden bahset.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Ne oldu, niye rahatsız oldun? Bir
domatesle mi yaşıyorsun?
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Beyler, değerli arkadaşlar, bir yılda elektriğe yüzde
85ten yüzde 176ya kadar zam yapıldı; el insaf, bir yılda.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) İstanbul Belediyesinden bahset, İstanbul
Belediyesinden bahset.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Domates vekili! Domatesçi!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) İstanbul trafiği felç oldu, felç oldu.
BAŞKAN Sayın
milletvekili
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Domatesçi! Tek domatesle mi yaşıyorsun? Hadi oradan!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Sen oradan!
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Akaryakıt; benzinde yüzde 100, mazotta yüzde 120, oto gazda yüzde 131 zam
yapıldı, bir yılda.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Yürü! Yürü!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Sen oradan! Sen oradan!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Seni domates vekili!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Hareketine dikkat et! Hareketine dikkat et!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
Sayın milletvekilleri
BÜLENT TEZCAN (Devamla) -
Ondan sonra milletle alay etmeye başlamışlar, ondan sonra
milletle alay ediyorlar.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Hareketine dikkat et!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Domatesçi!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Hareketine dikkat et!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Domatesçi!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Hareketine dikkat et!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Domatesçi!
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Bir
de çıkmışlar Sorumlu CHP, sorumlu CHP
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Hareketine dikkat et!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Domatesçi!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Sen o grubun vekilisin, benim vekilim değilsin.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Domatesçi!
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Tezcan
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Ya,
sesini bırak yükseltmeyi ya!
BAŞKAN Sayın
Tezcan
Sayın Tezcan
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Domatesçi! Rezil domatesçi!
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Millet elektrik faturasını ödeyemiyor, ne
bağırıyorsunuz, ne bağırıyorsunuz?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Domatesçi!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Haddini bil! Haddini bil!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Domatesçi!
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Milletin derdiyle dertlenin, milletin derdiyle dertlenin.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Haddini bil!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Domatesçi!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Haddini bil!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Domatesçi!
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, Türkiye bu iktidar döneminde 2022
yılında kuyruklar ülkesi oldu, kuyruklar ülkesi.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Domatesçi! Seni gidi domatesçi!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Burası kendi partin değil.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Domatesçi!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Burası kendi partin değil.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Bakın, eksi 5 derecede ucuz ekmek alacağım diye kuyruğa
girdi vatandaş.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Domatesçi! Hadi domatesçi, hadi!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Burası kendi partin değil!
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Eksi 5 derecede ucuz ekmek alacağım diye; ucuz ay çiçeği
yağı kuyruğuna girdi.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Hadi domatesçi!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) İstanbul trafiğini felç ettiniz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Hadi domatesçi!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) İstanbul trafiğini felç ettiniz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Domatesçi!
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Yahu, el insaf! Soğan patates kuyruğuna mecbur ve muhtaç ettiniz bu
milleti; soğan patates kuyruğuna muhtaç ettiniz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Domatesçi!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Ben sana göndereceğim hak ettiğinden.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Domatesçi!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Domates de hıyar da göndereceğim, bir kasa
göndereceğim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Domatesçi!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Bir kasa göndereceğim sana.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Şimdi, böyle bir tabloda Türkiye
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Hıyar da sensin domates de, domatesçi!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Sana bir kasa hıyar göndereceğim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Domatesçi!
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
bu
iktidarın çantasını koltuğuna verecek, gönderecek; bu
telaş onun telaşı.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Güle güle! Gönder
BÜLENT TEZCAN (Devamla) O
elektrik faturaları sizi, çantayı koltuğunuzun altına
verecek, gönderecek.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Domatesçi!
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Bu,
onun telaşı, onun çığırılması, onun
bağrışması. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Bitiriyorum.
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Tabii tabii. Bunlar domates, kuru ekmek
Vatandaşa bunu yediriyorlar.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Bakın, bu arada, Ispartada soğuktan vatandaşı dondurur ve
sizin o ortak olduğunuz şirketler elektrik yatırımı
yapmazken beş gün Ispartayı soğukta elektriksiz, karda
kışta, zemheride perişan vaziyete düşürdünüz ama başka
taraftan o şirketlerin kârını takip etmeye devam ediyorsunuz.
Aydında
Kuşadasının Kirazlı köyünde o şirketlere, yeni,
kıyak çekecek güneş enerjisi santralleri hem birinci sınıf
tarım arazisi üzerinde hem de organik tarım yapılan yerde
Kuşadasında Kirazlı köyünün topraklarını yine o
enerji şirketlerine peşkeş çekmenin peşindesiniz.
Son bir cümle
Bunları
yaparken şimdi bir haber geldi: Sökede 2015 yılında Suruç
katliamını protesto ettiği gerekçesiyle okul müdürünü görevden
alan bir iktidar
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) Bir selamlayayım. Çok araya girdiler Sayın Başkan.
BAŞKAN Araya
girdikleri için
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Çok
araya girdiler.
BAŞKAN Bitirelim.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
2015 yılında Facebook sayfasında Suruç katliamını
kınadı diye okul müdürüne soruşturma açtılar ve Okul Müdürü
Gürbüz Kamiloğlunu başka okula sürgün ettiler. Soruyorum size: Suruçta
katliam olmadı mı, gencecik evlatlarımız öldürülmedi mi?
(CHP ve HDP sıralarından alkışlar) Bu katliamı
kınamak bir okul müdürüne
Ki kınadıysa o hesabın onun olup
olmadığı bile belli değil; buna rağmen, kınamak
suç mu? Katliamları kınayanları soruşturacağınız
kadar katliamı yapanları soruşturacak vicdan
kırıntısı, zerresi vicdanınızda yok mu?
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum, sağ olun. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Başkanım, bana sataştı. Bir açıklamada
bulunmak istiyorum.
BAŞKAN Sen sabahtan
beri herkese sataşıyorsun oradan. Ne açıklaması
yapacaksın?
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Yok, hayır Başkanım, bana sataştı.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ama
olmaz ya, Başkan, ismini verdi ya.
BAŞKAN Yok öyle bir
sataşma.
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Ben orada bir şeyi düzeltmek istiyorum Başkanım,
kayıtlara geçmesi için.
BAŞKAN İYİ
Parti Grubu adına söz talep eden, Denizli Milletvekili Yasin Öztürk.
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Şöyle bir şey Başkanım
RECEP ÖZEL (Isparta)
Başkanım, düzeltmesi lazım. Haydar Bey
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Başkanım, şöyle bir şey...
BAŞKAN Buyurun Yasin
Bey. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Hayır, Sayın Başkan, milletvekilini rencide edici bir
konuşma. Lütfen
Olmaz öyle şey.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Başkanım, düzeltmesi lazım.
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Arkadaşlar, bir dakika
Başkanım, bizim
burada itirazımız şudur: Normal
(CHP sıralarından
gürültüler) Hayır
Öyle diyemezsiniz. Bizim burada itiraz nedenimiz
şudur: Yani Normal hayatın akışında 2+1 eve 2 bin
lira elektrik faturası geldi. demesine, biz ona Hayır. dedik.
Elektrik faturasını gördüm ama
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Olmaz öyle Başkan; rencide edici hareketler var, olmaz. Başkan,
olmaz, rencide edici hareketler var, olmaz, cevap vermek zorunda.
BAŞKAN Sayın Bak,
hiçbir şeye cevap vermek zorunda değil Sayın Güneş,
herkesin insicamını bozuyor orada.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Hayır, lütfen
BAŞKAN Sürekli
bıdı bıdı bıdı bıdı,
konuşmacıyı konuşturmuyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Lütfen Sayın Başkan
Adaletli olun Sayın Başkan.
BAŞKAN Rica ediyorum
sizden
Kürsüde konuşmacı var.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Hayır, Sayın Başkan, adaletli olun lütfen.
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Türkiyedeki evlere gelen ortalama elektrik faturası 2 bin
lira değildir, biz ona itiraz ettik, Burada abartma vardır. dedik.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Öztürk, süreyi baştan başlatalım.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Milletvekilinin söz hakkını kapatamazsın Sayın Başkan,
söz hakkını kapatamazsın! Adaletli ol!
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Yani, biz 2+1 eve...
YASİN ÖZTÜRK (Denizli)
Ya, kardeşim, sen git Karahallıya, Sivaslıya, Uşaka,
Ulubeye, Banaza. (CHP sıralarından Bravo sesleri
alkışlar) Bak, bütün ilçelerinizi saydım; git, oralarda bir
dolaş ya.
BAŞKAN Sayın
Öztürk
YASİN ÖZTÜRK (Denizli)
Oralarda dolaş bir sen! Sen kendi memleketinde dolaşamayan
adamsın!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Bravo! Onun ne olduğunu söyle, onun!
BAŞKAN Sakin
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Uşaka geldiniz
YASİN ÖZTÜRK (Denizli)
Ben Uşakı bilen adamım, sen kendi memleketinde
dolaşmıyorsun!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Helal! Kendi memleketine gidemedi.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Sayın Başkan, böyle olmaz! Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Öztürk, lütfen, rica ediyorum
Ben gereğini yaparım.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Sayın Başkan, milletvekilinin konuşma hakkını kesemez!
YASİN ÖZTÜRK (Denizli)
Kürsüde konuşacağız, sizi bekliyoruz ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Sayın Başkan, milletvekilini rencide etmişlerdir. Olmaz
Sayın Başkan, olmaz böyle ya!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Çok doğru, çok doğru. Ya, Sayın Bakan, sen karışma
öyle şeylere.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Olur mu ya! Olmaz ama olmaz!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Bakansın, bırak ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Sözünü söylesin ama ya!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Yaptığı şey doğru değil.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Bakın, rencide etmek olmaz. Sözünü söylesin, ifade etsin kendini ya!
Lütfen
Olmaz ama.
BAŞKAN Öztürk Beyin
süresini baştan başlatın lütfen.
Buyurun.
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Baştan başlatır
mısınız Başkan?
BAŞKAN Sürenizi
baştan aldık, siz devam edin, ben yeterince süre veririm.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; araştırma
önergesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış
bulunmaktayım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ülkemiz 2018
yılında Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle
yönetilmeye başladı. Bu sisteme geçilmesi konusunda vatandaşa
cazip gelen en önemli vaat ekonomide istikrar, büyüme ve
yatırımdı. Sistem değişikliğinin üzerinden üç
buçuk yıl geçti, vatandaşın üzerine basa basa geçen üç buçuk
yılda ne oldu? Aklın yerini hırs aldı; iktidar
şatafatta, harcamada, israfta ustalaşırken yönetimde
çıraklaştı, eli ayağına karıştı,
yönetemez hâle geldi. Milletimiz derin yoksulluğa, kurumlarımız
liyakatsizliğe, bürokrasimiz ciddiyetsizliğe hapsedildi. Devletin tüm
kaynakları gibi Merkez Bankasının tüm rezervi eridi; yoksulluk
arttı, borç arttı, vergiler arttı, işsizlik arttı ama
refah azaldı. Gelinen bu noktada ülkemiz birbirini tetikleyen bir kriz girdabı
içindedir. Türkiye, kurulduğu günden bugüne böyle insafsızca
yapılan zamlar görmemiştir. Vatandaş bir korku tüneline girer
gibi eli titreyerek alışveriş yapmakta, sepetine
attığı ürünlerin sayısı her geçen gün
azalmaktadır. Bir sonraki her alışverişte fiyat etiketleri
dudakları uçuklatmaktadır. İğneden ipliğe yapılan
zamlar sonrası fiyatlar altınla yarışır bir hâl
almış, geçmişte kasalarla, kilolarla alınan sebze ve meyve
bile taneyle, bölünebilen ürünler ise yarıya hatta çeyreğe bölünür
hâlde satılmaya başlamıştır. Beslenme artık
vatandaş için lüks hâline gelmiştir. Sadece birkaç yıl önce 1,5
liraya satılan havuç 10 liraya, 2 liraya satılan domates 15-20
liraya, 2 liraya satılan salatalık 25-30 liraya, kış
sebzesi olan karnabaharın bile tanesi 15-20 liraya çıkmış
vaziyette. Ülkede yaşanan döviz krizinden sonra birbirini tetikleyen
zamların temelini maliyeti düşük ve kesintisiz enerji sözü veren
Hükûmetin enerjinin her kaleminde katlamalı olarak yaptığı
zamlar oluşturmaktadır. Akaryakıt, elektrik ve doğal gaza
yapılan zamlar temel zemin zammıdır. Üretilen ürünler bu temel
zemin zammından hâliyle etkilenip bu temelin üstünde temel gıda
ürünlerine zammı tetiklemektedir. Beş yılda elektrik lüks hâline
gelmiş, fatura 6,5 kat oranında artmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Öztürk.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla)
Vatandaş için elektrik lüks hâline gelmiştir. Sadece son bir
yılda doğal gaza konutlarda yüzde 48, sanayide yüzde 348
oranında zam gelmiştir. Sadece bir yıl önce 6 liraya
satılan mazotun litresi olmuş 15,5 lira, üzerine bir de görev
bilmezlerin enerji politikası sonucu kesinti, kısıntı,
kısıtlı kullanım uygulamaları devreye girince üretim
sanayici için lüks hâline gelmiştir. Ekonomideki delik büyümüş ama
paket paket açıklanan sözde tedbirler yama niyetine bile geçmemiştir.
Temel gıda maddelerinde KDVyi yüzde 1e indirmek bir defaya mahsus geçici
çözümdür. Hadi girdi maliyetlerini artıran, temel gider olan enerjide,
elektrikte, doğal gazda KDVyi, yiyorsa, yüzde 1e indirin.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Başkan, bu üslup olmadı.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla)
Hadi, en azından çiftçi için, ticari iş yapanlar için, nakliyeciler
için, ulaştırma sektörü için akaryakıttaki KDVyi düşürün.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Yasin Bey, bu söz olmadı ya! Geri al ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Nasıl bir cümle ya!
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Yasin Bey, bunu geri al.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla)
Çiftçi için zorunlu gider olan mazottan ÖTV mi alınır? Traktörüne
mazot koyamayan çiftçi, tarlasını nasıl sürecek? Hadi çiftçinin
mazotundan ÖTVyi kaldırın...
Kıymetli
milletvekilleri, vatandaş bu iktidar sayesinde çaresiz duruma
düşmüştür. Yirmi yıldır tek başına bu ülkeyi
yönetmenize rağmen zamların sebebini bile başka yerlerde
arıyorsunuz. Boşuna başka yerlerde aramayın, zamların
temel kaynağı Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemidir. Ne olduysa bu sistem değişikliğinden sonra
olmuştur. Vertigo olmuş hasta gibi denge çubuğunuz
bozulmuş, dengeniz kaymıştır.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Hadi canım, senin dengen kaydı. Dünyayı okumuyor musun,
bakmıyor musun sağa sola be! Konuştuğun cümleye bak sen be!
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Ya, bu Meclisin tek dengesiz adamı sensin ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Konuştuğun cümleye bak! Yiyorsa diyor bir de, konuştuğun
cümleye bak, yakışıyor mu sana be!
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Senden dengesizi var mı bu Mecliste! Dengen bozulmuş senin.
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Serpil
Kemalbay.
Buyurun Kemalbay. (HDP
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Konuştuğun cümleye bak! Yaptığın konuşmayı
bir oku be!
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Sen nasıl Bakanlık yaptın bu ülkede ya! Yazık ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Ayıp ya! Sana yakışıyor mu be!
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Seni Bakan yapanlarda suç kardeşim, yazık ya!
BAŞKAN Sayın Bak,
sizden rica ediyorum, sizden rica ediyorum... Her konuşmacıya
müdahale ediyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Ya Sayın Başkan, konuştuğu cümleyi görmedi mi ya?
Yakışıyor mu?
ERHAN USTA (Samsun) Ne
kadar çok bağırıyorsun kardeşim ya!
BAŞKAN Sizin
seveceğiniz usulde kimse o kürsüden konuşmayacaktır. Lütfen
ERHAN USTA (Samsun)
Ayıp ya, ayıp ya!
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Ayıp ya, ayıp!
BAŞKAN Bir
sıkıntınız varsa benden talep edin, söz vereyim kürsüden.
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Başkan, Sayın Başkan
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Ali kıran baş kesen misin sen?
BAŞKAN Buyurun
Sayın Kemalbay.
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Başkan, kürsüye de davet ettiniz ama benim
BAŞKAN Lütfen, sonra
HDP GRUBU ADINA SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; değerli halkımızı saygıyla
selamlıyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Böyle şey mi olur ya! Okusana! Bir oku, bir oku!
ERHAN USTA (Samsun) Ya,
konuşma ya! Sen kimseye bir şey öğretme ya!
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (Devamla) Öncelikle biz buradaki kavgayı bir tarafa
bırakalım.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Oku! Erhan Bey, oku!
ERHAN USTA (Samsun) Senin
iş yok mu, bir git kendi işine bak ya!
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Bir sus ya, bir sus arkadaş ya! Yeter ya! Seni mi
dinleyeceğiz!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Olur mu, hakaret mi edeceksiniz ya! Allah Allah!
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya)
Sen nasıl Bakanlık yaptın ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Ne alakası var, sen kendine bak! Hakkımı savunuyorum ben burada,
arkadaşımın da hakkını savunuyorum.
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) O savunamaz mı kendisini?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Ne demek! Savunuyorum tabii! Sen bak şuna ya!
Arkadaşınızın söylediği lafa bak! Bir oku
bakalım, oku, oku! Bir oku onun şeyini!
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Her şeye maydanoz oluyorsun ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Bir de gülüyorsun oradan! Bir oku bakalım cümleyi, cümleyi bir oku! Sana
yakışıyorsa
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, bir müdahale edin ya! Bu nedir böyle!
Sayın Başkan, bir müdahale eder misiniz, hatip konuşuyor!
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (Devamla) HDP İzmir İl Kongremiz büyük bir coşkuyla,
güçlü sahiplenmeyle gerçekleşmiştir. Bu kürsüden halkımıza
teşekkür etmek istiyorum bu vesileyle, burada değerli
halkımıza çok teşekkür ediyorum. Günlerdir, milletvekili ve
partili arkadaşlarımızla beraber pazarlarda, sokaklarda
vatandaşlarımızla buluştuk, ellerimize faturalar
tutuşturdular -biraz önce burada da gösterildi- dediler ki: Gidin,
anlatın; bu faturaları ödeyemiyoruz, geçinemiyoruz. Ama burada, bu
faturaların yalan olduğu söyleniyor. Halkımız bu
faturaları yakıyor. Gidin yanlarına, orada okuyun bu faturaları.
Halkımız bu faturaları ödeyemiyor, ödemiyor. Meclisi göreve
çağırıyoruz. Görülmemiş bir ekonomik buhran
yaşıyoruz. Kendinize gelin beyler! Gelin, toplum yararına, halk
için kararlar alalım. Temel insan hakları olan elektrik, doğal
gaz, su ve internet faturaları ödenmedi diye hizmetler kesilmesin;
elektrik, doğal gaz bu kışta kıyamette kesilmesin, her
haneye 250 kilovatsaat bedelsiz elektrik sağlayalım diyoruz,
kulaklarınızı kapatıyorsunuz. Hükûmetin KDV indirimleri
iyi, hoş ama bu, yangını söndürmeye yetmez. Görüyoruz ki Hükûmet
sadece oyalanma peşindedir. Sarayın ampulleri yansın diye
halkımız bu fahiş faturaları ödemek zorunda
olmamalıdır. Kanun teklifleri verdik, bir kez daha çağrı
yapıyoruz: Elektrik, doğal gaz, su, internet, hepsi kâr amacı gütmeyen
kamu malı hâline getirilmeli ve katılımcı
kamulaştırmaya tabi tutulmalıdır. Üç beş şirket
kâr etsin diye halkımız neden karanlıkta kalsın? Biz niye
varız? diye sormak istiyorum.
İşçiler de zamlara
karşı ücretlerini korumak istiyorlar, direnişteler; onları
selamlıyorum. İşten atılan Esenyurt Migros Depo
işçileri işlerine derhâl iade edilmelidir. Yurtiçi Kargodan
Aliağa gemi söküm işçilerine kadar emekçilerin hakları
verilmelidir.
Bir de kadınlardan
bahsetmek istiyorum. Kadınlar yoksulluğa karşı feminist
isyandadır şu anda.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (Devamla) Kadınlar diyor ki: Yirmi yıllık AKP
iktidarında daha fazla yoksuluz, daha fazla eşitsiziz, birileri
hayatımız pahasına zenginleşirken
yoksullaştırılıyoruz, iliğimize kadar sömürülüyoruz,
yüksek kademeden elektrik ödememek için çamaşırı,
bulaşığı daha çok elde yıkamak, ışık
açmamak, indirim kovalamak zorunda kalıyoruz, bakılacak herkesin
sorumluluğu da bizim üzerimizde.
Pandeminin arkasına
kimse saklanmasın, pandemide yine patronlar kazandı fakat
halkımız, işçiler, emekçiler, kadınlar kaybetti; pandemide
kadınlar işsiz kaldı, öte taraftan, asgari ücretle ilgili yine
kadınlar zor durumda, kadınlara asgari ücret bile çok görülüyor,
asgari ücretin bir kısmı kadınlardan geri alınıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (Devamla) Biz diyoruz ki: Özel sektörün kâr zarar hesabına
kurban
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Tamer
Dağlı.
Buyurun Sayın
Dağlı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
TAMER DAĞLI (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aziz milletimizi ve Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye, tüm dünyayı
etkisi altına alan Covid-19 sürecine rağmen büyümesini devam ettiren
bir ülke olmayı başarmıştır. Dünya genelinde pandemi
dolayısıyla yaşanan ekonomik ve sosyolojik sıkıntılar
ülkemizde yaşanmasın diye devletimizin tüm imkânları
vatandaşlarımızın emrine verilmiştir. Sadece Aile ve
Sosyal Hizmetler Bakanlığımız 2020de 69,3 milyar TL,
2021de ise 83 milyar TL sosyal yardımda bulunmuştur, 2022de 104 milyar
Türk liralık yardım öngörülmüştür.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu süreçte bireysel emeklilik sigortasında
da önemli bir değişiklik yaptık. Devlet katkılandırma
payını yüzde 25ten yüzde 30a çıkardık. İhracat ve
sanayi şirketleri için kurumlar vergisinde yüzde 1lik indirim
yapıldı. Temettüyü yüzde 15ten yüzde 10a düşürdük. Yine, bu
hafta itibarıyla temel gıda maddelerindeki KDV oranını
yüzde 8den yüzde 1e indirdik.
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Elektrikteki KDVyi yüzde 18den yüzde 1e indirin.
TAMER DAĞLI (Devamla) -
Asgari ücrette yüzde 50, memur ve emekli maaşlarında yüzde 30,5
artışla vatandaşlarımızın yanında
olmayı sürdürdük. 2022 yılında, bakıma muhtaç olan
yaşlılar ve engelliler için sağlanan evde bakım desteği
ve engelli aylıklarında önemli artışlar sağladık.
2021 yılında,
ihracatımız, bir önceki yıla kıyasla yüzde 32,85
artışla 225 milyar 368 milyon dolara ulaşmıştır.
Bu artışla 200 milyar dolar eşiği
aşılmış ve tüm zamanların en yüksek yıllık
ihracat rakamı gerçekleşmiştir. Ekonomik anlamda güven ifade
eden yeni kurulan işletme sayısı Türkiyede 2020
yılında 18 bin artarak 103 bine, kapanan şirket sayısı
-çok düşük bir oranda- yüzde 14ten yüzde 15,9a
çıkmıştır. Bu bilgiler bize 2020de de büyüdüğümüzü
göstermektedir. İhracatta ülke çeşitliliği 1 milyar doların
üstüne çıkan ülke sıralamasında 46ncı sıradayız.
Yine, ihracatta ürün çeşitliliği 1 milyar doların üstünde olan
ülke sıralamasında 48inci sıradayız. Bundan sonra
yapılması gereken, tabii ki katma değeri yüksek ihracatın
artırılmasına katkı sağlayacak ürünleri üretecek
firmalara destek olmaya devam etmektir. Dünya cari açıkla, bütçe
açıklarıyla uğraşırken Türkiyede bu oran yüzde 3,5un
altında seyretmektedir. Dünyada hane halkının borçluluk
oranı yüzde 65, gelişmekte olan ülkelerde yüzde 46, Türkiyede ise bu
oran yüzde 17dir; reel sektörünün borçluluk oranı ise dünyada yüzde 98,
gelişmekte olan ülkelerde yüzde 101, Türkiyede ise yüzde 66
seviyesindedir.
Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
16.27
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.46
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Emine Sare AYDIN (İstanbul)
-----0----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54üncü Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Sayın Güneş
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
31.-
Uşak Milletvekili İsmail Güneşin, Aydın Milletvekili
Bülent Tezcanın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Teşekkür ederim Başkanım.
Tabii, geçtiğimiz son
iki yılda yaşadığımız Covid-19 süreci
neticesinde, dünyada dolar bazında kömür fiyatları yaklaşık
3 kat, doğal gaz fiyatları da yaklaşık 9 kat
artmıştır. Bizim de enerji üretimimizin yaklaşık yüzde
45-50si kömür ve doğal gazdan üretilmektedir ve dolayısıyla da
enerji üretim maliyetleri artmıştır. Elektrik fiyatları
vatandaşlarımıza tabii ki pahalı gelmektedir, bunu bize de
söylemektedirler. Bugün Almanya kilovatı 32 sente kullanırken, Avrupa
ortalaması 22 sente kullanırken, Türkiyede bu 9 sente
kullandırılmaktadır. Burada, CHP milletvekilimiz Bülent Tezcan
Bey konuşurken 2+1 eve aşağı yukarı 2 bin
liranın üzerinde bir elektrik faturası geldi. deyince ben de yani
Türkiyedeki ortalama evlerin rutin kullanılan aletlerle bunun
aşağı yukarı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Peki,
teşekkür ediyorum.
Alınan karar
gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler kısmına
geçiyoruz.
1inci sırada yer alan,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kamerun
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askerî Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1534) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 109) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Başkanım, Mecliste 50 kişi var, 50 kişiyle
görüşülmez ki.
BAŞKAN Komisyon Raporu
109 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz
isteyen İYİ Parti Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın
Erhan Usta.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkanım, 50 kişi de yok Parlamentoda.
BAŞKAN Siz
konuşurken ben bütün arkadaşların hepsini
çağıracağım.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Peki, teşekkür ederim.
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Usta. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 109 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerine İYİ Parti Grubu
adına söz aldım. Genel Kurulu ve bizi ekranları
başında izleyen vatandaşlarımızı saygıyla
selamlarım.
Şimdi, bugünkü
konuşmamda ben... Tabii, bu, Kamerunla ilgili askerî bir anlaşma,
bizim buna muhalefet şerhimiz yok, dolayısıyla olumlu oy
kullanacağız. O anlamda ben biraz daha Türkiye ekonomi gündemini
değerlendirmek istiyorum. Bunu yaparken de esas itibarıyla daha çok
İYİ Parti Grubu olarak çözüm önerilerimiz üzerinde
duracağım çünkü bugünkü yaşadığımız
yoksulluğu anlatmanın aslında çok fazla da bir gereği yok,
artık bunu insanlar yaşıyor. Yani ekmek kuyruklarında
saatlerce yağmur altında ıslanan insanlar yoksulluğu en
derinden yaşıyor, çocuğuna bebek bezi alamayan, mama alamayan
anneler bu yoksulluğu yaşıyor, gençlerimizin üçte 1i
çalışıyor, üçte 2si istihdam piyasasının
dışında, bunlar bu yoksulluğu yaşıyor. Kurumsal
firmalar bile artık ikinci el kıyafet satmaya başladılar,
bu zaten Türkiye'nin geldiği noktayı en güzel şekilde
gösteriyor. Elektrik faturaları Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiç bu kadar
büyük sorun olmamıştı, böyle bir sorunu hatırlayan var
mı, ben bilmiyorum. Şu anda, özellikle esnaflar açısından
kirayı geçmiş elektrik faturalarıyla karşı
karşıyayız, haneler elektrik faturalarını ödeyemiyorlar.
Dolayısıyla, esnaflarımızın iş yerlerinin
camlarına elektrik faturalarını astıkları bir
ortamı Türkiye hiç görmemişti; bunları yaşıyoruz.
Dolayısıyla yoksulluğun boyutunu çok fazla anlatmanın bir
gereği yok, insanlar bunu en derinden izliyorlar, daha doğrusu en
derinden yaşıyorlar. Fakat tabii Hükûmet bunu ne kadar görüyor, onu
bilmiyoruz, bize çok fazla gelen şikâyetleri söylemek gerekirse: AK
PARTİ milletvekillerinin ve Hükûmetin zaten vatandaşın bu
sıkıntılarından çok fazla haberdar olmadıkları,
onların bu sıkıntılarını dinlemedikleri konusunda
da bize ciddi eleştiriler geliyor; tabii, bu onların kendi
takdiridir.
Şimdi, hâl böyleyken
Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Nebati bir ekonomik paket
açıkladı; tam bir fiyasko esasında, paket falan denilecek bir
yanı yok. İsterseniz şimdi bu paketi bir miktar inceleyelim.
Paketin birinci, en önemli unsuru şu: Milletin kulağındaki
küpeye, kolundaki bileziğe göz dikmişe benziyor iktidar. Aslında
iktidarların insanların refahını artırarak kolunda bir
bilezik varsa onu iki tane yapmaya çalışmaları gerekirken
şimdi, bir tane olan bileziği almaya çalışan bir iktidar
anlayışını görüyoruz, milletin ziynetine gözünü dikmiş
bir iktidar var. Şimdi buradan sormak istiyorum: Milletin bu ziynetini de
en sonunda alacaksanız da ne yapacaksınız? Sizde mevcut
paraları çok mu iyi korudunuz? Türkiye'nin Merkez Bankasının 128
milyar dolar rezervini peşkeş çektiniz. Şimdi, insanların
tabii, sizin bu taahhüdünüze veya bu çağrınıza güveneceklerini
zannetmiyorum, güvenmiş olsalardı zaten altına yatırım
yapılmazdı veya sistem dışına paralar
çıkmazdı. Bu çağrının çok fazla bir yankı
bulacağını veya karşılık
bulacağını düşünmüyorum ama bulmuş olduğunu
varsayalım, hakikaten bu parayı ne yapacaksınız, ben onu
merak ediyorum. Bu altınları da mı birilerine peşkeş
çekeceksiniz? diye insan sormadan edemiyor. İşin bir diğer
yanı da -çok teknik olacak ama- millî gelir özdeşliği
açısından baktığımızda, aslında mevcut
birikimler yani mevcut yatırımlar, daha önce yapılmış
tasarruflar millî gelir açısından o yıl için bir tasarruf
değildir. Bunu sunumunda tasarruf olarak gören bir Hazine ve Maliye
Bakanı var, bu da teknik açıdan ne kadar yetersiz
olduklarını gösteriyor; paketin birinci unsuru bu.
Paketin ikinci unsuru
krediler. Şimdi, bir yandan, paketi açıklarken; geçmişte;
özellikle 2017den sonra Kredi Garanti Fonu veya diğer şekilde aktif
rasyolarıyla oynayarak bankaları krediye zorlamanın
yarattığı ekonomik sorunlar yol açıyor. Bunun enflasyona
neden olduğunu, cari açığı
artırdığını, bunun
karşılığında bir miktar büyümeyi desteklediğini
ancak diğer bütün makrodeğişkenleri bozduğunu bir yandan
kendisi söylüyor ama bir yandan da yeniden, işte, 60 milyar liralık
bir kredi paketini de açtıklarını ifade ediyorlar. Buradan
Hükûmete net çözüm önerimiz şu: Yeni kredi vermekten vazgeçin, yeni krediye
aracılık etmekten vazgeçin. İnsanlar şu anda mevcut
kredilerini ödeyemiyorlar çünkü Yeni kredilerin -geçen sefer yine Bakan Nebati
söyledi, kendi ifadesiyle söylüyorum- yüzde 70i kata, yata, dolara gitti.
dedi. Şimdi, bundan sonra alınacaklarda da aynı şey olacak
çünkü bankalar krediyi zaten ödeme zorluğu içerisinde olan firmalara
vermiyor, ödeyebilecek, kredibilitesi yüksek firmalara veriyor, o
firmaların da zaten böyle bir ekonomik ortamda yatırım yapma
imkânları yok. Yatırım yapmayınca ne yapıyor? Ucuz
krediyi alıyor, gidiyor bir başka şeye yatırıyor, bu
da ekonomideki makrodengeleri bozuyor. İşte, ev fiyatları
artıyor, araba fiyatları artıyor veya dolara, altına talep
şeklinde dönüyor ve makroekonomik istikrarı bozuyor yani bunu
yaşadık, defalarca yaşadık. 2017den beri her defasında
yaşayan, yaşanılan yanlışı tekrar etmenin
nasıl bir mantığı var; ben bunu anlamıyorum. O yüzden
çağrımız şudur: Esnaf ve sanatkârlar başta olmak üzere
KOBİlerin, mevcut borcunu ödemekte sıkıntı çekenlerin
borcunun yapılandırılmasında bu kaynaklar kullanılsın
çünkü bunlar zaten borçlu. Bunlar borcunu ödeyemediği zaman
bankaların da riskleri artıyor, hem bankaları bir miktar
rahatlatmış oluruz, ekonomideki tahsil edilemeyen kredileri
kolaylaştırmış oluruz hem de bu zorluklar nedeniyle
işlerini sürdürmekte olan esnafımızı ve KOBİlerimizi
desteklemiş oluruz. Yani net olarak çağrımız: Yeni kredi
vermek yerine mevcut kredilerin -bir kaynağınız varsa eğer-
yeniden yapılandırılmasında bu kaynakların
kullanılması lazım. Bu anlamda da Hükûmetin şu anda pakette
söylediği şeyin yanlış olduğunu ama bu şekilde,
dediğimiz şekilde bir önlem alması durumunda bunun daha
doğru bir yöntem olacağını ve ekonomiyi,
esnafımızı belki bir miktar rahatlatabileceğini
düşünüyorum. Zaten Selektif uygulayacağız. diyor. Şimdi,
cümle güzel, kelime güzel, bakıyorsun, işte Şu sektörlere
vereceğiz. Arkadaşlar, ya, istirham ediyorum, şunlara bir
bakın, böyle bir sektör yapısı olur mu? İmalat sektörü
diyor
Ya, zaten madenciliğin ve enerjinin dışındaki
sanayinin tamamı imalat. Şimdi İmalat sektörüne vereceğim,
ihracata vereceğim, tarıma vereceğim, turizme vereceğim,
teknolojiye vereceğim ve toptan ve perakendeye vereceğim. diyor.
Toptan ve perakendenin içerisine girmeyen bir tane sektör var mı? Böyle
bir selektif kredi verme anlayışı olur mu? Efendim, sektörleri
dahi tanzim etmekten, sektörleri dahi belirlemekten âciz bir Bakanlık ve
Hükûmet var. Bu anlamda bu yapılacak şeyin yani hiçbir sonuç
doğurmayacağını burada görmemiz gerekiyor.
Sayın Nebatinin
açıkladığı ekonomi paketinin üçüncü ana
başlığı enflasyonla mücadele. Enflasyonla nasıl
mücadele yapacağına dair pakette hiçbir şey göremiyorsunuz.
Enflasyonla mücadelenin en temel politika aracı politika faizidir, para
politikasıdır. Para politikasıyla ilgili bir tane cümle kurmadan
Enflasyonla mücadele yapacağım. diyen bir paket
açıklanıyor. Şimdi, bunu gören yerli ve yabancı
firmaların bu Hükûmete güven duyması diye bir şey olabilir mi?
Mümkün değil; o yüzden zaten güvensizlik almış
başını gidiyor.
Şimdi Üretim ve
ihracatı artıracağız. diyorsunuz; sanayide kullanılan
doğal gazın fiyatını bir yılda 5 katına
çıkarıyorsunuz, elektrik santrallerinde kullanılan doğal
gazın fiyatını bir yılda 4 katına çıkarıyorsunuz
Üretimi ve ihracatı destekleyeceğim. diyorsunuz.
Şimdi bir cari fazla hikâyesi
vardı, üç aylık konjonktürel nedenlere bağlı. Bakın,
bu olmaz, sanayide dönüşüm olmadan cari fazlaya geçmek mümkün
değildir, bunu yapamazsınız. dedik, şimdi bizim
haklılığımız bir kez daha, maalesef, ortaya
çıktı; kasım ayında cari açık verdik, aralıkta da
cari açık verecek. Ocak ayı dış ticaret rakamları
açıklandı, az önce buradan AK PARTİli -şu anda AK
PARTİden her ne kadar milletvekili arkadaşımız olmasa da-
bir milletvekili arkadaşımız Tarihin en yüksek ocak ayı
ihracat rakamını gerçekleştirdik. dedi. Artış ne
kadar? Yüzde 17. Aynı ayda ithalat ne kadar artmış? Yüzde 55.
Yani, bundan bahsetmeyen, sadece işin bir tarafını görüp öbür
tarafını görmek istemeyen bir anlayışla bu işi
nasıl yöneteceksiniz? Mümkün değil yönetmek. Şimdi, çok net bir
şekilde maalesef, Türkiye, ocak ayında da yine cari açık
verecek, bunun verilmesi zaten kaçınılmaz.
Şimdi, sunumda daha
enteresan bir şey var, bu başlık altında reel elektrik
fiyatı değişimi... Uluslararası bir mukayese
yapılmış, diyor ki: Türkiye'de reel olarak biz aslında
elektrik fiyatlarını artırmadık. Eksi 10,3 elektrik
fiyatlarında düşüş oldu. Hanede kullanılan elektrikte.
Şimdi, hanede elektrik fiyatlarındaki artış ne? 150 kilovatı
şimdi 210a çıkarttı; oraya kadar yüzde 52, oradan sonrası
için yüzde 127. Şimdi bir paçal alırsanız ortalama tüketimi
alırsınız. Buradaki elektrikte kullanılan, elektrikteki bir
yıllık artış yüzde 80 civarında. Şimdi,
bakın, kendi kendilerine açığa düşüyorlar. Yüzde 80 fiyat
artışı var, yüzde 10 reel gerileme varsa bunun anlamı yüzde
99 enflasyon var demektir. Yani, millete diyor ki: Enflasyon yüzde 48,7.
Fakat kendi tablosunda, bu tabloda kullandığı enflasyon,
zımni enflasyon yüzde 99 değerli arkadaşlar. Böyle bir
tutarsızlık olabilir mi? Bunu gelsinler, bize izah etsinler. Bu
önemli bir şeydir. Yani bu kadar, böyle bariz bir hata veya bariz bir
aldatmaca olamaz.
Yine, doğal gazda da
aynı şey var. Orada da bakıyorsun Eksi 12,1 doğal gaz
fiyatları aslında reel olarak düştü. diyor. Şimdi, peki,
doğal gazın artışı ortada. Buradan
baktığımız zaman da yüzde 65lik bir enflasyona tekabül
ediyor. Her hâlükârda 2 tabloda kullandıkları enflasyon farklı
ve 2 tabloda kullandığı enflasyon da Türkiye İstatistik
Kurumunun açıkladığı enflasyonun çok çok üzerinde.
Dolayısıyla, böyle de bir açığa düşmüş
durumdalar. Hükûmetten bu hesapların nasıl
yapıldığına ilişkin bilgi bekliyoruz.
Dördüncü ana
başlık, yine enflasyonla mücadele kapsamında şey
yapıyor: Timler kuracağız. Yani şimdi, dünyada
enflasyonla mücadeleyi efendim, polisiye tedbirlerle başarmış
bir tane ülke yok, bir tane örnek ülke yok. Bu iş bize tanıdık
geliyor, işte, bunu zamanında damat Bakan yaptı, enflasyonun
hangi boyutlara geldiğini hep beraber yaşadık, yine aynı
anlayış devam ettiriliyor. Timler kuracaksın. Ne yapacaksın
timlerle? Yani esnaf zaten burnundan soluyor. Yani esnafın
sattığı 5 liralık bir ürünü, 5 buçuk liraya, diğerine
göre 50 kuruş fazlaya satma, fahiş fiyat uygulama imkânı var
mı? Yani milletin alım gücünün bu kadar düştüğü bir ortamda
esnafın ürününü fazla fiyata satması diye bir şey olamaz. Ancak
ne olur? Kartel olan veya çok sınırlı sayıda üretici
firmalarda bu olabilir, bunun için de time ihtiyacınız yok,
onları zaten denetleyin diyoruz. Onların koyduğu fiyat üzerine
herkes kendi küçük kâr marjlarını koyarak bir fiyat oluşuyor
piyasada; tim kurmanıza, binlerce insanı
çalıştırmanıza, milleti canından bezdirmenize gerek
yok. Yine, yanlış yerde yanlış işler
yapılıyor; yapılması gereken iş esas üretici
firmaların üzerine belki bir miktar gitmek, onların hesaplarını
incelemektir. Tabii, onların da yapacağı bir şey yok. Yani
sanayide doğal gazı 5 kat artırırsanız, bu, üretim
maliyetine yansıyacak, yansımaması diye bir şey olabilir mi?
Kurun yüzde 100 arttığı, ithalat fiyatlarının yüzde
100 arttığı bir ortamda işte, bir yılda enerji
fiyatlarının, ticarethanelerde elektriğin yüzde 127, sanayide
yüzde 130, doğal gazın yüzde 400 arttığı bir ortamda,
bu kadar yüksek bir maliyet artışı varken Fiyatını
değiştirme. mi diyeceksiniz? Dolayısıyla, buradan sonuç
almak diye bir şey söz konusu değil. Bir de mobil uygulama
yapmışlar, belli ki bir tane yandaşa ihale verdiler. Enflasyonla
mücadele paketinde Mobil uygulamayla biz enflasyonu düşüreceğiz.
diyen bir Bakanlık, çok eğlenceli hakikaten. Londrada ne
anlattı, oradaki insanlarla ne konuştu; onlarla
konuştuğunda oradaki insanlar nasıl baktılar bizim Bakana?
Türkiye Cumhuriyetinin Bakanı arkadaşlar; biz içeride
eleştirebiliriz ama o toplantıda biz olsaydık kahrolurduk çünkü
mutlak surette Bakanın bu anlattıklarından sonra ya hiçbir
şey anlamadılar ya da güldüler. İnsanları eğlendirip
talk show yapan bir Hazine ve Maliye Bakanıyla bu ülkenin meseleleri
çözülemez değerli arkadaşlar. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
Şimdi,
dolayısıyla, para politikasının olmadığı, maliye
politikasının olmadığı, efendim, güveni tesis edecek
hiçbir unsurun elde olmadığı, şeffaflığın
olmadığı, ihale yasasıyla ilgili, temel yasalarla ilgili
hiçbir değişiklik önerisinin olmadığı bir paketi
takdim eden bir Maliye Bakanı var.
Şimdi, zamlar çok
konuşuluyor; tabii, çözüm önerilerine geçecektim ama
sıkıntıyı konuşmaktan çözüm önerilerine vaktimiz bir
miktar az olacak. Zamları kim yapıyor? Ya, işte, Hükûmet zam
yapmıyor. Arkadaş, kim yapıyor bu zamları ya? Elektrik
zamlarını, doğal gaz zamlarını kim yapıyor?
Bunları birisi bize söylesin.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Benim babam yapıyor(!)
ERHAN USTA (Devamla)
Uluslararası fiyatlardan kaynaklanıyor. Bir tane akademik
çalışma koyun. Şimdi, diğer ülkelerdeki enflasyon
rakamları ortada arkadaşlar, tekrar sayalım. Şimdi, bizde
TÜİKin açıkladığı enflasyon kaçtı? Yüzde 48,7.
Bakın, büyük ülkelerdeki, G20 ülkelerindeki enflasyonları size
hızlıca okuyacağım, hani Dünyada enflasyon var. diyorlar
ya, böyle enflasyon yok diye: Japonyada yüzde 0,8 arkadaşlar; aylık,
günlük enflasyon değil -çünkü bizde günlük bu rakam- yıllık
enflasyon bu. Suudi Arabistanda 1,2; İsviçrede 1,5; Çinde 1,5;
Endonezyada 2,2; Hong Kongda 2,4; bu şekilde gidiyor. Şimdi, önemli
bir kısmı 5in altında. Avrupa ülkelerinde 5e yakın,
Amerikada 7,5; Polonyada 8,6; Rusyada 8,7; Brezilyada 10,4; Türkiyede
48,7; o da baskılanmış, makyajlı enflasyon rakamı.
Nerede dünyada enflasyon ya? Dünyada enflasyon olan tek bir tane ülke var
Venezuela. Kendinizi eğer onunla mukayese etmeyi bu ülkeye layık
görüyorsanız size diyecek bir şey yok. Dünyada böyle bir enflasyon
filan yok yani enflasyon dediğimiz bütün malların fiyatlarındaki
bir değişimdir. Yani belli bir malda bir miktar fiyat artışı
var diye ki bu fiyatları orada hükûmetler kendi sinesine çekiyor,
vatandaşına yansıtmıyor artan fiyatları ama siz
yansıtıyorsunuz bir de sanki hiç yansıtmıyormuş gibi
burada geliyorsunuz, konuşuyorsunuz. Bunlar
anlatıldığı zaman da yaygara diyen bir
Cumhurbaşkanımız var, yaygara Milletin
çığlığına yaygara diyen bir
Cumhurbaşkanıyla bu ülkenin hiçbir meselesi çözülemez. Çözüm yerine
algıyla uğraşıyorlar, başka da hiçbir şey
yaptıkları yok.
Şimdi, Hükûmetten
beklentilerimiz şunlar: Yani bu Hükûmetin yapısal hiçbir sorunu
çözebileceğini düşünmek çok mümkün değil ama kısa vadeli ve
bir kısım sorunları çözebilir diye düşünüyorum. Birincisi,
bir defa şu gençlerimizin Kredi ve Yurtlar Kurumuna olan
borçlarını yapılandırın, buraya bir kolaylık
getirmek lazım. 5 milyonun üzerinde öğrencimiz borçlu ve bunları
ödeme imkânı yok; bunların sadece üçte 1i istihdamda, üçte 2si
istihdam dışında olan insanların bunu ödeme imkânı
yok. Bununla ilgili -giriş konuşmamızda da ifade etmiştik-
bizim bir önerimiz var. Toplum yararına çalışma kapsamında
sosyal sorumluluk projelerinde bu gençlerimizi çalıştırarak bu
borçları ödetelim ve gençlerimizi borçlu olmaktan kurtaralım.
Esnaf sanatkârlarla ve
KOBİ'lerle ilgili -az önce ifade ettim- onlara yeni kredi değil,
mevcut kredilerini yapılandıracak bir kolaylık
sağlayalım, burayı hazine bir miktar fonlasın. Çünkü bu
insanlar bu borçları ödeyemiyor, çarklar dönmüyor, diğer türlü
iş yerlerini kapatmak durumunda kalacaklar.
Çiftçi çok perişan. 3
milyar lira, tarımsal desteklemeleri 3 milyar lira artırmakla bu
iş olmaz. Yani buna ilişkin dünya kadar hesap var. Yani 100
milyarı aşan bir ilave maliyetin geldiği bir yerde sadece yüzde
3ünü karşılıyorsunuz. Ciddi bir gübre desteğinin verilmesi
lazım. Bunu hemen yapabilirler, yapmaları gerekir.
Taşımalı
eğitimde servis şoförlerinin sorunları var. Bakın, bunlara
Milli Eğitim Bakanlığı ihale yapmış, ihale
kapsamında mazot 6,5 lirayken
Ya, böyle bir vicdansızlık
olabilir mi? 6,5 lirayken ihale yapılmış, bu insanlara hiçbir
fiyat düzeltilmesi yapılmıyor. Bugün 15,5 lira olmuş mazot. Bunların,
bu sorunun çözülmesi lazım.
Taşeronların
kadroya geçirilmesi meselesi
Artık iyice büyüdü bu mesele. Diğerleri
nasıl geçirildiyse bunların da bir yasal düzenlemeyle
Biz buna
destek vereceğimizi burada ifade ediyoruz, bunun yapılması lazım.
Şimdi, elektrikte KDV
Gıdada KDV indirildi, bu ayrı bir bahis, bunu belki konuşuruz
ama elektrikte esasında KDV oranlarının yüzde 1e indirilmesi
lazım, sadece konutta falan da değil, hem sanayide hem ticarethanede
yüzde 1e indirilmesi lazım. Daha da ötesinde yapılması gereken
şey: Bu fahiş zamların geri alınması gerekir. Bu
elektrik faturalarının altından ne esnaf kalkabilir ne aileler
kalkabilir ne de sanayici kalkabilir. Daha tarımsal sulama faturaları
gelmedi. Sulama faturaları gelince
Biliyorsunuz, tarımsal sulamada
son yapılan zam yüzde 97 arkadaşlar. Yahu elektrik icat edildi
edileli bu kadar yüksek zam görülmedi ya! Yani, dolayısıyla,
bunların mutlak surette geri alınması lazım.
Firmaların ciddi KDV
alacakları var, bu KDV alacaklarının iade edilmesi gerekir. Ya,
milletin kendi alacağı bu. Firmalara siz kredi vereceğinize
devlet borcunu ödesin bu firmalara, onların da birtakım maliyetleri
düşerse hem fiyatlarına da bu maliyet düşüşlerini
yansıtırlar.
Özel okullarda ciddi
sıkıntı var, KDV oranlarının buralarda da yüzde 1e
indirilmesi gerekiyor.
Asgari ücretin
yılın başında bir defa artırılması bu
çerçevede artık yetmiyor. Dolayısıyla, asgari ücretin yıl
içerisinde mutlak surette güncellenmesi ihtiyacı var.
3600 ek gösterge ve EYT
meselesini söylemeye gerek yok, bunlarla ilgili talepler zaten devam ediyor.
Şimdi, peki, para
politikasına yönelik olarak neler yapılması lazım? Bir
defa, Türkiyenin kurumsal kapasitesinin güçlendirilmesi lazım.
Kurumlarımız yıprandı. İşte, dün
konuştuğumuz, bütün kamuoyuna da mal olan gıdada KDV indirimini
beceremeyen, mevzuatı yanlış çıkaran, yüzde 8 vergi
oranlı kırmızı ette 1e düşüreceğim. derken
yüzde 18e çıkaran liyakatsizlerin, ehliyetsizlerin yer
aldığı, yönetimde olduğu bir iktidar var bugün.
Dolayısıyla, Türkiyenin kurumsal kapasitesinin mutlak surette tesis
edilmesi lazım, liyakat ve şeffaflığın mutlak surette
tesis edilmesi lazım.
Şimdi, para
politikasına yönelik çözüm önerilerimizi şöyle kısaca bir
söyleyecek olursak; bir defa, itibarlı bir merkez bankasına bu
ülkenin ihtiyacı var. Arkadaşlar, bu olmadan hiçbir şekilde
enflasyonla mücadele olamaz. Merkez Bankasının
bağımsızlığının tesis edilmesi lazım.
Para politikasını, politika faizini etkisiz hâle getirdim. diyen
bir Hazine ve Maliye Bakanıyla, bununla övünen bir Hazine ve Maliye
Bakanıyla hiçbir şekilde enflasyonla mücadele olmaz. En önemli silah
için Ben onu etkisiz hâle getirdim. diyor, bununla iftihar ediyor. Gidip yurt
dışında, Londrada nasıl anlatıyor bunu; onu ben
bilmiyorum. Dolayısıyla Merkez Bankası meselesi önemlidir.
Merkez Bankasının
kredibilitesini tekrar tesis etmemiz gerekiyor. Tam teşekküllü enflasyon
hedeflemesi rejimine tekrar geçilmelidir. Merkez Bankasının bilanço
yapısının ve uluslararası rezerv pozisyonunun
güçlendirilmesi lazım. Yerli paranın değerini başka
şekilde koruyamazsınız. Bugünkü kur korumalı mevduatla bir
miktar bu şekilde tutulduğuna bakmayın, bu geçici bir şeydir.
Biz bunu geçmişte de doları 6,85te tuttuklarında gördük. Ondan
sonra dolar nasıl patladı? Yani yapısal tedbir almadan bu
sorunları çözme imkânı olamaz çünkü Türkiyenin finansman
ihtiyacı devam ediyor. Hem cari açığınız var hem de
vadesi bir yılın altında olan 180 milyar dolar ödeme
ihtiyacınız varken sizin bu unsurlarla fiyatı tutma, daha
doğrusu kuru tutma imkânınız yok.
Finansal sektörle ilgili
çözüm önerilerimizi de kısmen şöyle söyleyebiliriz: Bir defa, kamu
bankalarına verilmiş olan çeşitli mali görevler, belli kesimler
ve kredilerin döviz piyasalarına müdahaleleri de başta olmak üzere,
bir defa, incelenmesi gerekiyor. Siz yapmazsanız İYİ Parti
iktidarında biz bunu yapacağız.
Kredi kararları piyasa
mekanizmasına bırakılacak yani talimatla, siyasi talimatla kredi
kararı alınamaz. Bu şekilde verilen kredilerin -Demirören
Grubunda gördüğümüz gibi- nasıl sonuçlandığını
hep beraber yaşıyoruz.
Finansal sistemdeki hasar
tespitinin yapılması gerekiyor. Tabii, bunu bu iktidar yapacak
değil. Bunu, İYİ Parti iktidarında yapılacak
şeyler anlamında söylüyorum. Finansal sistemdeki hasar tespiti için
bağımsız denetçiler tarafından bir varlık kalitesi
incelemesini gerçekleştireceğiz. Türkiye'nin FATFnin gri listesinden
bir an önce çıkarılmasını sağlayacak şeffaflık
adımlarını hızla atacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
ERHAN USTA (Devamla)
Bankaların geri ödenmeyen kredilerini gecikmeden ve şeffaf bir
şekilde bilançolarına yansıtmalarını sağlayacak
düzenlemeler de yapılacaktır.
Çok kısa bir
şekilde yani önümüzdeki on yıl için makro hedeflerimizi şöyle
sıralayabilirim, kamu maliyesi kısmına vaktim kalmadı,
nasip olursa başka bir zaman konuşuruz onu: Bir defa, 5+5 yani 2 tane
10 yıl içerisinde bizim büyüme hedefimiz ortalama yüzde 6,5tur. Türkiye
yüzde 6,5 istikrarlı bir şekilde büyüyebilir. Sürdürülebilir bir cari
açıkla, millî gelirin yüzde 1-2si kadar bir cari açıkla bu işin
sürdürülmesinin normal olacağını söylüyoruz. Enflasyonun
kısa süre içerisinde yüzde 5e indirilmesi ve bu seviyede tutulması
Türkiye açısından uygun olacaktır. 2020 sonrasındaki on
yıllık dönemde ilave 12 milyon istihdam hedefliyoruz yani bugün
yaklaşık 28-29 milyon dersek yani 40 milyonu aşan bir istihdam
hedefimiz var. Sanayinin millî gelir içerisindeki payını mutlak
surette yüzde 30lara getirmemiz ve o sürede uzun bir süre seyrettirmemiz
gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Usta, teşekkür ediyorum.
ERHAN USTA (Devamla)
Selamlayayım.
BAŞKAN Peki, bir
selamlayın.
ERHAN USTA (Devamla) Peki,
inşallah, bir dahaki konuşmalarımızda bu çözüm
önerilerimize daha fazla yoğunlaşma imkânımız
olacaktır.
Dolayısıyla, son
söz olarak şunu söylemek istiyorum: Şu anda açıklanan, böyle
paket denilen şeyler bu yaralara merhem olacak nitelikte maalesef
değildir, dolayısıyla, Türkiye'nin meselelerine yapısal bir
şekilde eğilinmesi gerekir.
Genel Kurulu saygıyla
selamlarım. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü
üzerinde başka söz talebi bulunmuyor.
Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KAMERUN
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ASKERÎ ÇERÇEVE ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİF
MADDE 1- (1) 30 Ocak
2018 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askerî Çerçeve Anlaşmasının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde
üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz talep eden Aydın
Milletvekili Sayın Aydın Adnan Sezgin.
Buyurun Sayın Sezgin.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün Genel Kurulda çeşitli
uluslararası anlaşmaları görüşüyoruz. Ben de bu vesileyle
uluslararası ilişkilerimizin birtakım meseleleri üzerinde durmak
istiyorum.
Biliyorsunuz, son günlerde,
Körfez ülkeleriyle ilişkilerimizde hızlı bir onarım
yaşanmaktadır; yıktığımızı onarmaya
çalışıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanının
Birleşik Arap Emirlikleri'ni ziyareti sırasında 13 metne imza
atılmıştır. Sayın Erdoğan, BAEyi Türkiye'nin
Körfez bölgesindeki başlıca ticaret ortağı olarak
tanımlamıştır, Abu Dabi Veliaht Prensinin kasım
ayındaki ziyaretiyle iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni bir
dönemin başladığını da belirtmiştir. İlkeler
bazında baktığımızda, iktidarın Birleşik Arap
Emirlikleriyle ilişkilerinde de Suudi Arabistanla olan
ilişkilerindeki gibi tutarsız bir seyir gözlenmektedir. Bu ülkelerle
öngörülebilirlikten uzak bir ilişki çerçevesi tercih edilmiştir.
Çok konuşuldu, ben de
bugüne kadar defalarca dile getirdim; o nedenle ayrıntıya
girmeyeceğim ama şunu tekrardan ifade etmek istiyorum, yeniden
kayıtlara geçmesi gerekiyor: 15 Temmuz darbe girişiminin
arkasındaki en önemli aktörlerden olduğu söylenen Birleşik Arap
Emirlikleriyle bugünkü yakınlaşmayı hangi gelişme
tetiklemiştir? BAEnin 15 Temmuzun arkasında olmadığı
mı ortaya çıkmıştır, yoksa Birleşik Arap Emirlikleri
bu rolü için özür mü dilemiştir? İktidar 15 Temmuzun
hesabını sormaktan vaz mı geçmiştir, yoksa 15 Temmuzun
müsebbipleriyle ilgili olarak milletimiz bugüne kadar iktidar tarafından
yanıltılmış mıdır? İktidar bu dönemlerin
hangisinde hata yapmıştır, hangisinde milletimizi
yanlış bilgilendirmiştir? Şimdi, bugün doğru
olanı yapıyorsak Birleşik Arap Emirlikleriyle
düşmanlığa varan ilişkilerimiz hatalı mıydı?
O, hata değilse; o, hatalı değilse şimdi yapılan
mı yanlıştır? Tabii, bu soruyu Mısır ve İsraille
yeniden vuslat hamleleri konusunda da sorabiliriz ve liste uzayıp gider.
Biz, bu ülkelerle
ilişkilerimizin normalleşmesine elbette ki karşı
değiliz, hatta iktidarın sadece dışarıda kendisine
yarattığı hasımlarla değil, içeride
vatandaşlarıyla da barışması gerektiğini
düşünüyoruz. Birtakım hezeyanların etkisinin
azaldığı ve dış ilişkilerin onarılmaya
başlandığı bu süreçten memnuniyet duyuyoruz. Yeni hatalar
yapılmadıkça, millî güvenliğimiz ve ulusal onurumuz risk ve
tehdit altına sokulmadıkça bu gelişmeler bizi hiçbir
şekilde rahatsız etmez. İktidarın, bugüne kadar, hezeyan,
lüzumsuz iddia ve anlamsız ideolojik ısrarları nedeniyle
yaratılan husumetten dolayı, ulusal çıkarlarımız aşındırılmıştır,
millî güvenliğimiz açısından önemli risk ve maliyetler yaratılmıştır.
Bu iktidar, ağır maliyetler yaratan ama hesap vermeyen bir
iktidardır. Hesap vermeme, bu iktidarın alametifarikasıdır,
hataların hesabı verilmemektedir.
Mecliste sorduğumuz
sorular da yanıtsız kalmaktadır. Sayın
Dışişleri Bakanına ve Sayın Cumhurbaşkanı
Yardımcısına sormuştum: Onlarca yıllık emek ve
çabanın eseri olan savunma sanayimizin öncü şirketlerinin veya
başka önemli sanayi kuruluşlarımızın Körfez ülkelerine
yok pahasına satışı söz konusu olacak mı? diye.
Biliyorsunuz, BAE yetkilileri de Türkiyedeki bazı fırsatlardan
istifade etmek istediklerini alenen dile getirmektedirler. Ben bu
sorularıma henüz yanıt alamadım. Çin Hükûmetinin Uygur
Türklerine yönelik zulmüne ilişkin sorularıma da yanıt gelmemiştir.
İktidar, İdlibdeki
durumla ve millî güvenliğimiz açısından yarattığı
risk ve tehditlerle ilgili sorularıma yanıt vermekten ısrarla
kaçınmaktadır. Oysa İdlibde Peşaverleşme eğilimi
giderek hız kazanmaktadır. İdlibdeki gelişmeler
iktidarın kontrolünden çıkalı çok olmuştur. İktidar,
İdlibdeki tehditlere âdeta kayıtsız hâldedir. Geçtiğimiz
günlerde burnumuzun dibinde hem de ikinci defa IŞİDin en üst düzey
örgüt lideri öldürülmüştür. Bölge, teröristlerin cirit
attığı bir melceye, terör örgütlerinin güvenli limanına
dönmüştür. İktidar, İdlibin terörden
arındırılmasına ilişkin taahhütlerini yerine getirmek
şöyle dursun, bölgedeki kontrolü gün geçtikçe daha da kaybetmektedir. Oysa
bu, sadece Ruslara veya Rusya vasıtasıyla Suriye Arap Cumhuriyetine verilmiş
bir taahhüt değildir. Millî güvenliğimiz ve halkımızın
emniyeti açısından da birinci derecede önceliklidir.
Değerli arkadaşlar,
Ukraynada bölgesel ve küresel istikrarı sarsan ciddi bir kriz hâlen
yaşanmaktadır. Bu süreçte bilhassa havuz medyasında çok
yanlış yorumları unvanlı ağızlardan duyuyoruz
maalesef. Ukraynada savaş çıkma ihtimalinin galip ihtimal
olmadığını daha önceki konuşmalarımda da
belirtmiştim, son günlerdeki gelişmeler de bunu teyit etmektedir.
Mamafih gayet ihtiyatlı bir iyimserlik içindeyiz. Rusyanın kısa
ve orta menzilli füzelere ilişkin kaygılarının müzakereye
açılmasını da olumlu görüyoruz. Kısa vadede
çatışma ihtimali bertaraf edilse bile, kuzeyimizde uzun süreli ve
büyük bir donmuş ihtilaf söz konusu olacaktır. Evvela bunu kabul
etmemiz gerekmektedir, Rusya bu tür durumları sever. Dumanın,
Ukraynanın Donetsk ve Lugansk bölgelerinin tanınması yönünde
Putine yaptığı çağrıya da dikkat çekmek istiyorum.
Bundan sonra Türkiye, bazı Batılı ülkelerin ve Rusyanın
ama aynı zamanda Ukraynanın yaptıkları hataları,
haklı ve haksız oldukları hususları iyice tespit etmelidir,
rating arayışı peşindeki fantastik açıklama ve
değerlendirmelerin ötesine geçebilmelidir. Bölgenin çok önemli bir
ülkesine, Montrö Sözleşmesinin uygulayıcısına
yaraşır bir şekilde, cumhuriyet dış politikası
gelenekleriyle uyum hâlinde, güven artırıcı önlemlere ve bölgede
huzurun tesis edilmesine katkıda bulunabilmelidir ülkemiz; Türkiyenin
buna gücü vardır, bu birikim Dışişleri
Bakanlığımızda mevcuttur. Bunun üzerinde
çalışılmalıdır, inisiyatif alınmalıdır
ama Türkiyenin bunu yapabilmesi için iktidarın hem siyaset zihniyetini
hem dünya vizyonunu daha makul eksenlere oturtması gerekecektir. Oysa,
Sayın Cumhurbaşkanı, tam tersine, bir anda çıkıp
arabuluculuk gibi kimsenin anlayamadığı bir öneride
bulunmuştur. Sonra arabuluculuktan tedricen geri adım
atılmıştır. Ben, o günlerde bu tür tekliflerin ancak
stajyer devlet adamları tarafından yapılabilecek nitelikte
egzersizler olduğunu belirtmiştim. Hiçbir hesap yapmadan böyle bir
açıklamada bulunulmuş olmasını hâlâ eleştiriyorum ama
bir defa daha altını çizmek istiyorum ki Türkiye sorunların
çözümüne katkıda bulunabilir; içinde bulunduğu ittifak mevcudiyetini
göz ardı etmeden yapabilir bunu. Türkiye, kendi çıkarlarını
koruyacak şekilde, adım adım, hazırlanmış bir
plan dâhilinde, eskiden olduğu gibi istikrar üreten bir ülke
kimliğiyle bölgede huzura ve gerilimin düşmesine yardımcı
olabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
AYDIN ADNAN SEZGİN
(Devamla) Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar,
ekonomimizin içinde bulunduğu vahim durumda iktidarın çok
yanlış iktisadi politikaları elbette belirleyicidir ama ekonomik
sorunlarımız da dâhil olmak üzere pek çok meselemizde esas belirleyici,
Suriye başta olmak üzere Türkiyenin uluslararası
ilişkilerindeki sefalettir, işlenen vahim hatalardır. Cumhuriyet
dönemi dış politika vizyonuyla Türkiye, hem bölgesel hem de küresel
çapta kurduğu ittifaklar sayesinde dış politikadaki risk ve
tehditleri daha oluşmadan engellemeyi başarmıştır.
Milletimizin onurunu ve haysiyetini, millî güvenliğimizi ve
vatandaşlarımızın çıkarlarını riske atmayan
bir dış politika seçimlerden sonra yeni iktidarla birlikte yeniden
uygulamaya konulacaktır. Ülkemizi dünyada layık olduğu
itibarlı konuma tekrar yükselteceğiz.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Nuhoğlu, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
32.-
İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun, Karayollarında
işçi statüsünde görev yapan personele uygulanan ücret politikasındaki
adaletsizliğe ilişkin açıklaması
HAYRETTİN NUHOĞLU
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Karayollarında işçi
statüsünde görev yapan personele uygulanan ücret politikasındaki
adaletsizlikten dolayı mağduriyetler yaşanmaktadır.
Aynı iş, aynı derece ve kademede çalışan personele
uygulanan aylık ücret 1inci skalada günlük 329 liradan, 2nci skalada
günlük 189 liradan hesaplanmaktadır. Skala uygulamasının
yarattığı mağduriyetin yanı sıra toplu sözleşmelerle
yapılan zamlar ücretlere aynı oranda
yansıtıldığından aradaki fark her geçen yıl daha
büyümekte, personelin mağduriyeti artarak devam etmektedir.
Bakanlığa bağlı diğer bazı kurumlarda
yapılan sözleşmelerde skala mağduriyeti giderilmeye çalışılırken
Karayolları bünyesinde yaklaşık 16 bin kişinin
mağduriyeti devam etmektedir. Beklentimiz, Anayasamızda yer alan
eşitlik ilkesi gereğince bu haksızlığın acilen
giderilmesi, ücretlerin makul seviyeye yükseltilmesidir.
BAŞKAN Sayın
Tokdemir
33.-
Hatay Milletvekili İsmet Tokdemirin, tarımdaki elektrik zamlarının
acilen geri alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
İSMET TOKDEMİR
(Hatay) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tohum, gübre, mazot, ilaç
gibi çiftçinin sırtında yük olan girdi maliyetlerinin üzerine bir de
elektrik fiyatlarının zamlanması çiftçiyi son derece olumsuz
şekilde etkiliyor. Elektrik son bir yılda yüzde 150 zamlandı.
Elektrik zamlarıyla dönüm başına elektrik maliyeti 1.250
lirayı aşmış, çiftçi kuyudan su çekemez hâle
gelmiştir. Bu sadece çiftçinin sorunu değildir, bütün ülkenin
sorunudur. Çiftçi enerji bedelinden dolayı şalterleri açamazsa hasat
zamanında tarlalarda ürün olmaz, gıda enflasyonu tırmanır.
Çiftçi şu anda ne yapacağını kara kara düşünüyor,
durum değişmezse elektrik parasına çalışıyor
olacak. Tarımdaki elektrik zamlarının acilen geri alınması
gerekmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Sümer
34.-
Adana Milletvekili Orhan Sümerin, miras kalan tarlalarda tarımsal üretim
yapan çiftçilerin yaşadığı mağduriyete ilişkin
açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Köylerimizde tarımsal
üretim yapan çiftçilerimizin önemli bir kısmı miras kalan tarlalarda
ekim yapıyorlar. Bu tarlalar genel olarak baba ocağından
tarıma devam eden kardeş tarafından işleniyor. Ancak bu vatandaşlarımızın
tapuları kendi adlarına olmadığı, babadan miras
kaldığı için hiçbir tarımsal destekleme primlerinden
yararlanamıyorlar. Özellikle Çukurova bölgesinde bu konu ciddi bir sorun
olmaktadır. Vekâlet toplayarak kira sözleşmesinin imkânsız hâle
gelmesinden dolayı birçok arazi ekilmeden boş beklemek zorunda
kalıyor. Basit bir usul değişikliğiyle çok çiftçi ailesinin
tarımsal desteklemeden faydalanmasını sağlayacak bu
düzenleme zaman geçmeden yapılmalıdır. Çiftçinin derdi sümen
altı edilmemelidir, bir an önce çözüm üretilmelidir.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askerî Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1534) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 109) (Devam)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden Ankara Milletvekili
Sayın Filiz Kerestecioğlu.
Buyurun Sayın
Kerestecioğlu.
HDP GRUBU ADINA
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün AİHM kararları ve
iki AK PARTİ başlığı altında konuşmak
istiyorum. İki AK PARTİ var çünkü biri işine gelen AK
PARTİ, diğeri işine gelmeyen AK PARTİ. 2000li
yılların başında haklar ve özgürlükler anlamında gayet
makbul olan AİHM kararları, Avrupa Birliği kriterleri ve
İstanbul Sözleşmesi, pusulayı otoriterleşme yönüne
çevirince hemen gözden çıkarıldı. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi ve AİHM nedir? İthal ürünler mi? Hayır. Bu
ülkenin iç hukuku ve kurucusu olduğumuz Avrupa Konseyinin de temelleri.
Kararların uygulanması konjonktüre göre değişebilir mi?
Hayır, asla değişemez. Peki, iki AKP ne yapıyor? İşine
gelince AİHM, AİHM diyor, işine gelmeyince AİHM kararları
bizi bağlamaz. diyor. Elimizde mebzul miktarda ihlale ilişkin
AİHM kararı var; HDPli siyasetçiler hakkında, Osman Kavala
hakkında, ifade özgürlüğünün kullanılması hakkında,
toplantı ve gösteri hakkı hakkında onlarca karar var.
Uygulanıyor mu AİHM kararları? Hayır. Yani işine
gelmeyen AKP açıkça suç işliyor ve bizim mücadelemiz sadece
yoksulluğa ve açlığa karşı değil, aynı
zamanda bu hukuk tanımazlığa ve yasa dışılığa
karşı.
AİHM, henüz, 1
Şubatta açıkladığı kararıyla, 2016da HDPli 40
vekilin -yani bizlerin- dokunulmazlıklarının
kaldırılmasını ve yargılanmasını ifade
hürriyetine aykırı buldu. Sözleşmenin 10uncu maddesinin ihlal
edildiğini ve dokunulmazlıkların Anayasaya aykırı
biçimde kaldırıldığını belirtti.
Dokunulmazlıkların kaldırılması bu Meclisin zaten
yıllarca üstünde taşıyacağı bir ayıptı ve bu
tamamen tescillenmiş oldu. Bir gün bunun için özür dilenmedikçe, mesela,
bu konuda da helalleşilmedikçe Meclis bu ayıbı üstünden
kaldıramayacak. AİHMin son kararına göreyse açık gerçek
şu: Tüm tutuklu arkadaşlarımız derhâl serbest
bırakılmalı. İktidara bağımlı yargı ise
hukuka uymak yerine, dava üstüne dava açarak
arkadaşlarımızı rehin tutmaya devam ediyor. Kobani davası
işte bu kumpas davalardan bir tanesi. Geçtiğimiz haftaki celse
dizisinde müştekiler çağrıldı alelacele ama heyhat, ne
oldu? Müştekiler şikâyetçi değillerdi. Biri Suçsuz
insanların ceza almasını istemem. diyerek şikâyetinden
vazgeçti. Bazı beyanları size okumak istiyorum. Biri dedi ki:
Polisler bana şikâyetçi olursam zararımın karşılanacağını
söyledi. Ben bu yüzden şikâyetçi oldum ama bu insanlardan şikâyetçi
değilim çünkü aracıma zarar veren onlar değildi. Bir
başkası Ben merminin nereden geldiğini bilmiyorum, bu olayla
ilgili herhangi bir beyanda bulunmadım ve dava açılmadı. Yargılananları
tanımıyorum, o nedenle şikâyetçi değilim. dedi. Bir
başkası Ben ölümden döndüm, bugüne kadar bir dava
açılmadı, beni arayan soran da olmadı; yargılananları
tanımadığım için şikâyetçi değilim. dedi. Bir
başka müşteki ise Ben ne amaçla burada olduğumu, niye
katıldığımı bilmiyorum, beni bilgilendirir misiniz?
dedi. Mahkeme başkanı bir müştekiye sordu: İsmini
okuduğum sanıklardan şikâyetçi misin, değil misin?
Müşteki O insanların bana zarar verip vermediklerini bilmiyorum.
Eğer siz biliyorsanız söyleyin. dedi. Mahkeme başkanı
Yargılama sonucu açığa çıkacaktır. Müşteki
Tanımadığım insanlardan şikâyetçi olmam. Yani
vicdanlı insanlardı. Mahkeme heyeti ise devamla ve ısrarla
müştekilere sanıklardan şikâyetçi olup
olmadıklarını soruyor ve sonunda Selahattin Demirtaş isyan
ederek Müşteki bana zarar verenlerden şikâyetçiyim. diyor, siz ise
Bizden şikâyetçi olup olmadıklarını, ısrarla bizden
şikâyetçi olduklarını söyletmeye çalışıyorsunuz.
dedi. Evet, peki, müştekilerden istenen cevaplar alınamayınca ne
oldu? Alelacele bir gizli tanık icat edildi. Şimdilerde FETÖ firarisi
olan Zekeriya Öz'ün hukuka aykırı olarak bir müştekiyi gizli
tanık yaptığı günden beri her siyasi davaya bir gizli tanık
yerleştiriliyor. Neden? Çünkü arkadaşlarımız ne olursa
olsun cezalandırılmak isteniyor. Siyasi nedenlerle yargılanan
pek çok kişi gizli tanıklar vasıtasıyla onlarca yıl
hapiste tutuluyor ama amaç da zaten bu, tutuklama ve cezalandırma için
gerekçe yaratmak. İşte, Kobani davasındaki gizli tanık da
bu hukuksuzluğu tam olarak kanıtladı. Heyet bu
tanığı dinlemeye ne zaman karar vermiş? Tanık ifadesi
neden cumhuriyet savcısının olmadığı ortamda
alınmış? ve bunlar gibi daha birçok soru mahkemede
cevapsız kaldı.
Evet, AİHM Büyük Daire,
22 Aralık 2021de açıkladığı kararında Selahattin
Demirtaşın tutukluğunun hukuki değil, siyasi
olduğundan hareketle, Türkiye'nin, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 18inci maddesini ihlal ettiğine hükmetmişti.
Demirtaşın muhalif kimliği nedeniyle
tutuklandığını tescilleyen 18inci maddenin ihlali
kararı Türkiye için ilk kez verilirken daha önce geçmişte de sadece
Azerbaycan ve Gürcistan için verilmişti. AİHM kararlarını
uygulamak sizin konjonktürünüze göre şekillenemez. Üstelik, açık söylüyorum,
bu sadece bizim dile getirmemiz gereken bir konu da değil. Yargı
işlemiyor ve AİHM kararı uygulanmıyorsa bunu bütün
muhalefetin sık sık dile getirmesi gerekir. HDPyle aynı
görüşte olmakla
HDPyle sınırlı bir konu değildir bu
ya da bizim savunduklarımızı savunmakla sınırlı
bir konu değildir. Bu ülkede biz Anayasayı ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesini uygulayacak mıyız uygulamayacak
mıyız? AİHM kararlarına uyulmamasına suskun kalanlar
aslında bunun kararını hep birlikte veriyorlar. O yüzden, bu
konuda hep birlikte hepinizin ses çıkarması gerekiyor değerli
milletvekilleri.
İki AKP var
demiştim. Bakın, Erdoğan, AKPye kapatma davası
açıldığında, gayet güzel, AİHMin ÖZDEP, Türkiye
Birleşik Komünist Partisi, Sosyalist Parti kararlarına atıfta
bulunarak ifade özgürlüğünden bahsedip parti kapatmanın
sözleşmeye aykırı olduğunu söylüyordu, savunmada
yargının siyasallaşmasının ne kadar tehlikeli
olduğundan bahsediyordu. Şimdi ne oldu makbul Avrupa Mahkemesi? Söz
konusu olan AKP olmayınca yalan mı oldu? İşte, bu yüzden
iki AKP var diyorum; işine gelen AKP, işine gelmeyen AKP. Bu iş
ekonomi, yoksulluk konusunda da böyle, hukuk ve özgürlükler konusunda da böyle.
Yani sevgili halkımız, size yoksulluğu reva görenler aynı
zamanda baskıyı da reva görüyorlar. İşte, yasaları,
hukuku uygulamamak nedir biliyor musunuz? Yasa
dışılıktır ve biz bu yasa
dışılıkla mücadele ediyoruz. Türkiye şu anda Avrupa
Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından resmen ihlal prosedürü
başlatılan ve özgürlükleri rafa kaldırmış bir ülke.
İşte, ülkemizi bu duruma sokan vatanseverler de karşımızda
oturuyorlar.
Son olarak, dün sevgili Aysel
Tuğlukla ilgili Adli Tıp Kurumunun verdiği raporumsu
kâğıttan söz etmek istiyorum. Raporumsu kâğıt diyorum
çünkü gerçekten, Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi -az önce söz ettiğim
Kobani davasında Aysel Tuğluk tutuklu- sağlık sebepleriyle
bugüne kadar Aysel Tuğluk mahkemede beyanda bulunamadığı
için tam teşekküllü bir hastaneye sevkinin sağlanarak bu durumun
netleşmesi yönünde ara karar alıyor yani mahkeme şunu soruyor:
Aysel Tuğluk savunma yapabilecek durumda mıdır değil
midir? Peki, Adli Tıp buna cevap veriyor mu? Hayır, buna cevap
vermiyor. Adli Tıp, iddianame hazırlamış gibi,
tıpkı bir savcı iddianamesi gibi, atfedilen suçları art arda
diziyor ve Cezai sorumluluğu vardır. diyor. Cezai sorumluluğu
vardır.ı da o yıllara göre, hiçbir tıbbi belgeye
dayandırmadan söylüyor ama savunma yapabilir mi yani o olayların ve o
zaman sürecinin dışında şu anda Aysel Tuğlukun durumu
nedir, buna ilişkin hiçbir şey söylemek istemiyor ama istememesine
rağmen, lafı binbir dereden su getirerek dolandırmasına
rağmen yine de bir şey söylüyor: Hafif bilişsel bozukluk
vardır. diyor ve bilişsel bozukluğu olan birinin savunma
yapamayacağı da açıktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Evet, Aysel Tuğluk
cezaevinde kalamaz, zaten rapor da Cezaevinde kalabilir. diyen bir rapor
değil. Bu bilişsel bozukluğu göz önünde bulundurarak Aysel
Tuğlukun derhâl serbest bırakılması gerekir. Biz
gözlerimizle görüyoruz Aysele olanları, bunun için illa gözlerinizle
görmeniz gerekmiyor; hakikaten, yıllarca siyaset yapmış, bu
ülkede değerli bir siyasetçinin, bir hukukçunun,
meslektaşımın bugün demans hastalığı
karşısında, cezaevi koşullarında bulunmaması
gerekiyor. Bunun için de ben tüm Meclisi ve tüm kamuoyunu duyarlı olmaya
ve bunun için mücadele etmeye çağırıyorum.
Saygılar sunuyorum. (HDP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 1inci madde
üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1inci
madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde
üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz talep eden Eskişehir
Milletvekili Sayın Arslan Kabukcuoğlu.
Buyurun Sayın
Kabukcuoğlu. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 109 sıra sayılı Kanun Teklifi
hakkında İYİ Parti Grubum adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Kamerunla aramızda
imzalanan askerî çerçeve anlaşmasının hayırlı ve
uğurlu olmasını diliyorum.
Şu kısa zaman
içerisinde, ülkemizdeki bazı sağlık sorunlarına, özellikle
şehir hastanelerine değinmek istiyorum. Sağlık, sosyal ve
biyolojik hayatımızdaki önemi nedeniyle, çözülmesi gereken sorunlar
konusunda hep 1inci sırada yer almıştır. Neoliberal
sistemin büyüsüne kapılan AK PARTİ iktidarı, sağlıkta
da rant getirebilecek her alanı değerlendirmiştir. Türk
Sağlık teşkilatı pandemide iyi bir mücadele örneği
verdi; başarı, sistemin değil,
çalışanlarındır. Hükûmetin kendi müteahhitlerine
gösterdiği şefkatten sağlık çalışanları da
esnaf gibi, işçi gibi, memur gibi, çiftçi gibi
yararlanamamıştır. Sağlık personeli gözünü
kırpmadan -ahlakları gereği- hayatını kaybetti;
ölenlere rahmet, hasta olanlara Allah'tan şifa diliyorum.
Yoksulluk
sınırı üzerinde hiçbir sağlık çalışanı
para kazanamamaktadır. Maddi sıkıntılar, mesleklerinden
doğan tıbbi riskler yanında sağlık personelinin bir
derdi de şiddettir, can güvenliğidir. AK PARTİ zamanında
sağlıkta şiddet aldı başını gitti, Hükûmet
gerekeni yapmayarak seyirci kaldı, bu durumuyla da olan olayların
ortakçısıdır. Konuyla ilgili, İYİ Parti Grubumuzun
vermiş olduğu kanun teklifi maalesef Genel Kurul gündemine
getirilmemiştir.
Sağlık personeli,
mesleki zorlukları, maddi yetersizlikleri ve can güvenliklerinin
olmaması nedeniyle şimdiye kadar görülmediği bir şekilde
bir beyin göçü sergilemektedir. Öyle ki saygın bir yabancı yayın
organı okurlarına bu durumu Türkiyenin doktorları gidiyor,
enflasyon sarmalının son zayiatı. şeklinde takdim etmiştir.
On yılda 4 bin tıp doktoru ülkeyi terk etmişken son bir
yılda bu, tırmanmış ve bini geçmiştir ülkemizi terk
eden tıp doktoru sayısı. Sayı hızla artmaktadır,
Türk sağlık sistemi devamlı kan kaybetmektedir.
Yalnız sağlık
çalışanları mı hayatın zorluklarıyla
savaşıyor? Sanırsınız, Allah korusun, büyük bir
doğal felaket yaşadık ya da savaşa girdik ya da ülkeyi
toptan sarsacak bir olay yaşadık. Toplumdaki bir avuç rantçı
dışında günümüz Türkiyesinde millet topyekûn hayatta kalma
mücadelesi vermektedir.
Sağlık lime lime,
nereye dokunursanız elinizde kalıyor. Pek çok sorun gibi
sağlık sorunları da kangren safhasını
aşmış, otoampütasyon safhasına girmiştir. AK
PARTİ, post-truth, gerçek ötesi, gerçeğin
çarpıtılması ve onu kendi tarzına uygun servis etmekte
gerekli tecrübe, bilgi ve enstrümanlara sahiptir. En tipik örneği ise
şehir hastaneleridir. 3.500 yataklı devasa şehir hastaneleri,
diktatörlerin tutkusal olarak sahiplendiği, yönetenlerin etki ve
güçlerinin simgesi yaptıkları pahalı, hastalara eziyet olan
yapıları çağrıştırmaktadır. Hükûmet
kamu-özel iştirakiyle köprülere, yollara, limanlara hangi gözle
bakıyorsa şehir hastanelerine de aynı gözle bakmaktadır.
Tüm kamu-özel iştiraklerinde olduğu gibi şehir hastanelerinde
hiç açıklanmayan bir durum da sözleşmelerinin ticari sır
olmasıdır. Zannedersiniz atom bombası, uranyum
zenginleştirme tesisi, stratejik bir silah veya devrim yaratacak bir
çalışma içindeyiz; hâlbuki altı üstü bir hastane. Anlaşmazlık
durumunda Londra mahkemeleri yetkilidir. Hükûmet, şehir hastanelerine
karşı bu derece tavizkârdır. Şehir hastaneleri öyle takdim
ediliyor ki sanırsınız gökten AK PARTİ'nin yüzü gözü
hürmetine inen bir nimettir.
Değerli Türk milleti,
olan şudur: Çalışan, hizmet veren hastaneyi yıktılar
veya çalışamaz hâle getirdiler veya eski hastanelerin bir
kısmında poliklinik hizmetleri gibi basit hizmetleri yürütüp,
çalışsın diye hastaları şehir hastanelerine,
şehrin 8-
Devletin
yaptığı hastanelerde bir yatağın maliyeti maksimum 74
bin dolar iken şehir hastanelerinde bir hasta yatağının
maliyeti 400 bin dolar civarındadır. Kamu-özel iştiraki
hastanelerin maliyeti devletin kendi yaptığı hastanelerin 5-6
misline mal olmaktadır. Bunun yanında görüntüleme hizmetleri,
laboratuvar hizmetleri, otopark hizmetleri gibi getirisi yüksek hizmetler de
hastaneyi yapan firmaya bırakılmıştır. Bu
binaların bakım giderlerini de Sağlık Bakanlığı
yüklenmiştir. Ayrıca, Sayıştay raporlarında görüyoruz
ki -en basitinden- hiç yapılmamış yapılar
yapılmış gösterilerek devlet zarara
uğratılmaktadır. Şehir hastanelerinin yapılması
bir dert, işletilmesi ise iki derttir. İşin kötü tarafı,
yirmi beş yılda hastanelerin borcu bitecek, oysa hastane
işletmesi bina yok oluncaya kadar milletin cebinden milyonlarca lira para
çekmeye devam edecektir.
Şehir hastaneleriyle
yaratılan bir diğer algı yönetimi de bu hastanelerin ülkemizin
yatak ihtiyacını karşıladığı
şeklindedir. Bakalım durum böyle mi? Eski hastanelerden şimdilik
5 tanesi yıkıldı, geri kalanlardan bir kısmı
başka kurumlara devredildi. Konuyla ilgili Sağlık
Bakanlığının resmî verisi yoktur. Yerinde incelemeler
sonunda 3 hastanenin de başka kurumlara devredildiği
görülmüştür. 5 tanesi kapatılmış olup bir kısmında
poliklinik hizmetleri verilirken bir kısmı da idari yapı olarak
kullanılmaktadır.
Şehir hastaneleriyle
ülkemizde 20.827 adet hasta yatağı kazanıldı. Bunun
yanında 16 hastanenin atıl hâle getirilen yatak sayısı
6.020dir. Bu hastaneler, şehir hastaneleri çalışsın diye
kapatıldı. Şehir hastanelerinin bugünden sonra ülkemize maliyeti
81 milyar dolar olarak hesap edilmektedir. Döviz kurlarındaki
yükseliş, hastane ödemelerinde aşırı yükselmelere neden
olmaktadır. Amerika Birleşik Devletlerinin yıllık enflasyonu
da bu borcun üzerine eklenmektedir. 2022 yılında Sağlık
Bakanlığı bütçesinden şehir hastanelerine ayrılan pay
40 milyar Türk lirası iken dövizdeki artışlar nedeniyle bu
miktar 64 milyar liraya revize edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Sağlık Bakanlığının tüm giderleri için
-hastaneleri, aile sağlığı merkezi, idari hizmetleri
vesaire- 2022 yılı genel bütçeden ayrılan para 116 milyar
liradır. 20.827 yatak için Sağlık Bakanlığı 6.020
yatağı terk etti, hastaneleri yıktı; kabaca sırf
yatağa oranlarsak 20.827 yatak için Bakanlığın bütçesinin
yüzde 18i ayrılırken, geri kalan tüm hizmetler ve 230 bin yatak için
ayrılan pay ise yüzde 82dir yani Sağlık
Bakanlığı, bütçesinin beşte 1ini yataklarının
onda 1ine ayırmış durumda. Bu bütçeyle Sağlık
Bakanlığı ya hastalara kurumlarının
kapısını kapatacak veya bütçesini artıracaktır.
Şehir hastaneleri yüzünden Sağlık Bakanlığı
2022de Türk milletine sağlık hizmeti veremez durumdadır.
İYİ Parti,
haksızlıkların farkındadır. Devlette
devamlılığı biliyoruz. Bu hastanelerin muhataplarıyla
masaya oturulacak, fahiş kazanç kalemleri gözden geçirilecek ve bu
sözleşmeler yeniden düzenlenecektir. Biz hastanelere karşı
değiliz, yapılan işlere karşı değiliz; milletin
ihtiyacı varsa yapılacaktır, yapılsın, ölçek ne
gerektiriyorsa o yapılsın.
Günümüzde hastane
çokluğu gelişmiş ülkelerde övünç vesilesi olmaktan
çıkmıştır. Ülkeler hastalarıyla değil,
sağlam insanlarıyla övünmektedir. Hastane yıkıp hastane
yapmak sükûnetle karşılanamaz. Biz, İYİ Parti olarak,
yatırıma karşı değiliz, ranta karşıyız.
İYİ Parti, ülkesinin parasını kuruşuna kadar
koruyacaktır. Ülkemizin sağlık sistemi adan zye ıslahata
muhtaçtır. İYİ Parti olarak biz birinci basamak sağlık
hizmetlerine önem vereceğiz. Kişiyi bırakın hasta olsun,
ben tedavisini yapar, para kazanırım. görüşü ve duygusu içinde
değiliz. Biz diyoruz ki: Sağlam insanlara sahip olalım,
onların sağlığını koruyalım ve hizmetin
büyük kısmını onlara götürelim.
İYİ Parti,
Rüzgârgülü Projesiyle ilk ve ortaokul öğrencilerinin
sağlıklarıyla yakından ilgilenecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Devamla) Yerli aşıda, ilaçta, tıbbi aletlerde dışa
bağımlılığın azaltılması İYİ
Partinin yakından ilgilendiği bazı sağlık sorunlarıdır.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Musa
Piroğlu.
Buyurun Sayın
Piroğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MUSA
PİROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, ülkenin her yerinde
işçiler ayakta. Migros işçisi, Yemeksepeti işçisi,
Aliağada gemi sökümü işçisi, İstanbulda Darina Çorap
işçisi, Gebzede Farplas işçisi ve Antepte tekstil işçileri
Ülkenin her yerinde işçiler hak, işçiler eşitlik için,
işçiler emeğinin hakkını alabilmek için ayağa
kalkmış durumda. Bu direnişlerden özellikle Migros ve
Yemeksepeti direnişleri kritik önem taşıyor. Sınıf
kavgasının, ekmek kavgasının, emek kavgasının
keskinleştiği iki yer. Bir yanda sermaye, kibir ve işçiye
karşı hoyratlık; öte yanda, hakkını almak için bütün
gücünü ortaya koyan, direnişe geçen yoksul işçiler. Herkes şunu
bilmek zorunda ki Migros'ta, Yemeksepetinde direnenler aslında bütün
işçilerin ve yoksul halkın çıkarları için direniyorlar.
Talepleri basit; bu yoksulluk düzeni, bu sefalet düzeni, bu yolsuzluk düzeni
sona ersin. Bu işçiler, emeğinin hakkını almak istiyorlar
ve sermaye yekvücut işçilerin karşısında duruyor.
Sermayenin patronları, TÜSİAD'dan Cengiz'e, 5li çeteye kadar
yekvücut işçinin karşısına çıktığı her
yerde bize düşen de işçinin yanında olmaktır. Migros'taki,
Yemeksepetindeki işçilerin halktan basit bir talepleri var:
Dayanışmaya girin, boykot edin, bize destek verin. diyorlar.
Yemeksepeti işçileri, Yemeksepetinden sipariş verilmemesini; Migros
işçileri, Migros'a alışverişe gidilmemesini talep ediyorlar
ve bize düşen bu talebi buradan bütün halklara dillendirmek. Ben, buradan
açıkça talep ediyorum; bütün yoksullardan, alın teriyle geçinen
herkesten, işçilerden
Bu işçilere ses verin, bu işçilerin sesi
olun, onlarla dayanışmaya girin.
Peki, işçiler niye
ayakta? İşçiler, kendilerine dayatılan cehenneme karşı
ayakta. Sermaye ve iktidar el ele işçilere bir cehennem dayattılar.
Kuralsız çalışma kural hâline getirildi. Taşeron çalışma
ve güvencesizlik bir çalışma şekli hâline getirildi, patronlar
için ucuz iş gücü cenneti yaratıldı ve işçilerin
çalışma koşulları bir cehennem hâline getirildi.
İşçiler bu cehenneme karşı ayakta. İşçiler,
emeklerinin değersizleştiğinin farkında. İşçiler
emeğinin değeri için ayakta, işçiler ürettiklerini
kullanabilmek, ürettiklerini yiyebilmek için ayakta. Migros işçisi depoda,
Esenyurt deposunda depoladığı, marketlere
yolladığı ürünü evine götüremiyor. Yemeksepeti işçisi servis
ettiği yemekleri çocuklarına yediremiyor. İnşaat
işçisi milyarlık binaları dikerken kendi kirasını
ödeyemiyor ve tekstil işçisi elektrik faturasının, tekstil
işçisi doğal gaz faturasının, tekstil işçisi
borçların altında ezilmiş durumda ve işçiler emeklerinin
karşılığını istiyorlar, insanca yaşayacakları
bir ücret, onurlu çalışma koşulları istiyorlar ve bunun
için ayaktalar. Peki, işçiler bunu nasıl alacak? Soru burada
başlıyor. İşçileri bu hâle getiren temel şey tam da
burada başlıyor. İşçiler nerede hakkını aramaya
kalksa karşılarında polisi buluyorlar. Ben Farplas
direnişinin oradaydım, gece saat üç buçukta oradaydım. Sabah
altıda polis girdi fabrikaya, işçilerden birinin
bacağını kırdı, birinin burnunu kırdı,
hamile kadınları tekmeledi ve işçileri zorla çıkardı.
Ben Migros işçilerinin yanındaydım, polis zorla girdi depoya.
İşçileri gözaltına alarak, 150den fazla işçiyi karakola
götürerek depoyu boşalttı. İşçiler nerede hakkını
aramaya kalksa karşılarından polisi, karşılarında
jandarmayı buluyor çünkü sermayenin otoriter emek rejimi, otoriter bir hükümet,
otoriter bir iktidar tarafından besleniyor ve dayatılıyor.
Patronlar niye bu kadar hoyrat? Çünkü patronlar sırtını iktidara
yaslıyor ve nerede sıkışsalar direkt iktidarın
yanına koşuyorlar. Her gün kürsülerden demokrasi nutku çekenler, her
gün iktidarı hukuka uymaya, Avrupa Birliği normlarına uymaya
çağıranlar yani TÜSİADın patronları, işçi eylemi
nerede olsa hemen polisin yanına koşuyorlar ve polisten destek
istiyorlar ve vali ve kaymakam ve polis patronun emrinde, işçinin
karşısına dikiliyor ve onu darbediyor. İşçiler
şunun farkında: Eğer bu otoriter emek rejimi bitirilecekse bunu
destekleyen iktidar yıkılmak zorunda ve eğer iktidarı
yıkmak istiyorlarsa yapacakları tek şey kalıyor; Kürt
halkıyla yan yana gelmek zorundalar, Kürt emekçisiyle yan yana gelmek
zorundalar, onların özgürlük talebine cevap vermek zorundalar ve bunu
başardığımız gün, ancak bunu
başardığımız gün biz yol almaya
başlayacağız.
Ben TÜSİADın
önündeydim, işçilerle yan yanaydım, işçiler Çalışma
Bakanını göreve çağırdılar; ben Migrosun önündeydim,
işçilerle yan yanaydım, işçiler devleti göreve
çağırdılar ve ben buradan onlara diyorum ki: Çalışma
Bakanı görevini yapıyor, devlet de görevini yapıyor çünkü bu
ülkede Çalışma Bakanının görevi işçileri korumak
değil, Çalışma Bakanının görevi işçilerin
haklarını korumak da değil, bu iktidardaki Çalışma
Bakanının bir tane görevi var; işçilere karşı patronu
korumak, işçilerin karşısında patrondan yana olmak, devletin
yaptığı işte bu. Polisin görevi işçinin
hakkını korumak değil, polisin görevi işçinin eylemini
kırmak, ona verilen emir bu, kaymakama verilen emir de bu.
İşçiler ne
yapmalı? Bize sesleniyorlar, milletvekillerinden ve bu Meclisten çözüm
bekliyorlar ve bizden her gün ve sürekli olarak sorunlarının çözümü
için hamle yapmamızı istiyorlar. Ben onlara buradan sesleneyim, biz
boş sıralara konuşuyoruz; ben onlara buradan söyleyeyim,
söylediğimizin bu boş sıralarda bir
karşılığı yok. Eğer işçiler kendilerinden
yana yasal düzenlemeler istiyorlarsa, işçiler bu iktidarın
kendilerinden yana olmasını istiyorlarsa önce bu iktidarı
değiştirecekler, ondan sonra da harekete geçecekler.
İşçiler sözünü söylemeden, işçiler kendi sözünün arkasına
yığılmadan bu taleplerinin karşılığını
bulma şansı yok. İşçiler için geçerli olan,
faturasını ödeyemeyen herkes için de geçerlidir. Ekmek
kuyruklarında bekleyenler, elektrik faturalarından şikâyet
edenler, dükkânları kapanmakla yüz yüze gelen esnaf harekete geçmezse,
mücadeleye girişmezse, sesini yükseltmezse o faturaları ödemeye devam
edecek, o kuyruklarda beklemeye devam edecek ve şikâyetle ve
yakınmayla bu iktidar değişmeyecek. Yapılması gereken
tek şey kalıyor; birleşmek, örgütlenmek ve mücadeleye
atılmak. Ve elbette ki işçi örgütlerine, elbette ki toplumsal
muhalefete, elbette ki bize o sözü buraya taşımak, o sözün
yanında dövüşmek, o sözün yanında onlarla beraber durmak görevi
düşüyor. İşçiler harekete geçtiğinde eğer biz orada
yoksak bunun vebali bize aittir ve biz buradan diyoruz ki: Bu vebali kimseye
taşıtmayacağız, biz üstümüze düşen görevi
yapacağız.
Ben TÜSİADın
önündeydim, eyleme katılan işçilerin taleplerini de dinledim ve orada
bir çıplak gerçek ortaya çıktı. Patronun rengi yok, ha 5li çete
olmuş ha TÜSİAD çetesi olmuş ve biz, bugün, burada, iktidarın
5li çeteden alınıp Tuncay Özilhanın eline verilmesini savunan
bir yerde değiliz. Bizim parti olarak da farkımız burada
başlıyor. Biz üçüncü yol dediğimizde, biz demokrasi
ittifakı dediğimizde, biz emek güçlerinin ittifakı
dediğimizde, iktidarın, çetelerin tamamının,
patronların, soygun çetesinin, yolsuzluk çetesinin elinden
alınıp halkın kendisine verilmesini savunuyoruz. Biz demokrasi
ittifakı dediğimizde, halkın kendi sözünü söylemesini
istiyoruz. Biz demokrasi ittifakı dediğimizde, bütün ezilenlerin
sözünün burada duyulmasını istiyoruz.
Sözlerime son verirken bir
noktayı vurgulamak istiyorum. Dün Aysel Tuğluk hakkında Adli
Tıp Kurumundan Hapishanede kalır. raporu çıktı.
Hapishanelerden ölümler gelmeye devam ediyor. Adli Tıp Kurumunda kendini
doktor sayan Tıp Kurumu memurları şunu bilmelidirler: Çıkan
her ölüm cinayettir ve attıkları her imza o cinayetin
onaylanması için atılan imzadır; eninde sonunda hesap
verecekler. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Utku
Çakırözer.
Buyurun Sayın
Çakırözer. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UTKU
ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime Gazi Meclisimizde
milletvekilliği yapma onurunu da taşıyan Dünya Organ Nakli
Derneği Başkanı ve Başkent Üniversitesi kurucu Rektörü
Profesör Mehmet Haberalı kutlayarak başlamak isterim. Dünya
Sağlık Örgütünün halk sağlığı alanındaki en
önemli ödüllerinden biri olan İhsan Doğramacı Aile
Sağlığı Vakfı Ödülünü bu yıl tıp alanındaki
başarılı çalışmaları nedeniyle Haberal
Hocamıza verme kararı, sadece onun için değil, hem Gazi
Meclisimiz hem de ülkemiz için büyük bir gurur ve mutluluk
kaynağıdır.
Değerli
arkadaşlarım, uluslararası anlaşmaların
onaylanması Meclisimizin asli görevidir; görevimizi yapıyoruz ancak
bizden acil düzenleme bekleyen milyonlar var. İşte, hekimlerimiz,
hemşirelerimiz, sağlık çalışanlarımız özlük
haklarını düzenleyecek meslek yasasını bekliyor,
taleplerini Meclise duyurabilmek için günlerdir meydanlarda. Umudunu Meclise
bağlamış emeklilikte yaşa takılan yüz binler var.
Hayat mücadeleleri, zamlar ve astronomik faturalar karşısında
daha da zorlaştı. Emeklilerimiz, emekçilerimiz ve
muhtarlarımız maaşlarında iyileştirme bekliyor.
Çiftçilerimiz bankalara, Tarım Kredi Kooperatiflerine olan kredi borç
faizlerini silecek düzenlemeyi bekliyor. Hasta yatağında solunum
cihazı kullanan binlerce yurttaş elektrik faturasına devlet
desteği bekliyor. Demiryolları, Eti Maden, şeker fabrikası,
ÇAYKURda binlerce geçici işçi güvence sağlayacak kadro bekliyor
bizden.
Peki, biz ne yapıyoruz?
Bu hafta tek gündemle Fildişi Sahilleriyle, Sao Tome ve Principeyle,
Kamboçyayla imzalanan anlaşmaları konuşuyoruz, oyluyoruz.
İyi ama gerçekten bunlar yıllardır çözüm bekleyen milyonların
taleplerinden acil mi? Milyonlar mağduriyet yaşarken Gazi
Meclisimizin önceliği bu mudur değerli milletvekilleri?
Tabii, uluslararası
anlaşmalar demişken onayımızla yürürlüğe girenler
kadar bizim onayımız alınmadan, Meclisin hakkı gasbedilerek
hukuksuzca feshedilen anlaşmalar da var; İstanbul
Sözleşmesinden bahsediyorum. Bakın, milyonlarca kadın
yurttaşımızın can güvenliğini koruyan
uluslararası bir sözleşmeden bir gece yarısı tek kişinin
kararıyla çıktık. Yapmayın.
dedik; siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, kadınlar çağrıda
bulundu, dinletemedik. Kadına yönelik şiddette sözleşmeden
çıkılmadan altı ay önceki rakamlar ile
çıkıldıktan altı ay sonraki rakamlara
bakıldığında maalesef yüzde 15lik artış var.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun raporuna göre,
şüpheli ölümlerle birlikte 2021de 497 kadın cinayeti
yaşandı. Sözleşmeden çıkıldıktan sonra
cezasızlık politikası arttı; kadına yönelik
şiddet ve cinayet davalarında vahim ceza indirimleri veriliyor,
sorumlular korunuyor, katiller tahliye ediliyor. Bu kaygı verici gerçekler
ışığında İstanbul Sözleşmesi
yaşatır. diyoruz. Kararlıyız, Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarının ilk haftasında İstanbul Sözleşmesine
derhâl döneceğiz.
Değerli milletvekilleri,
işte, bugünkü görüşmelerimizde katkı sunma çabası içinde
olduğumuz dış politikamıza gelince, saray iktidarı
dış politikada yaptıkları vahim hataların
yarattığı ağır tahribatın nihayet farkına
varmış ki bugünlerde yeni bir kavramdan bahsediliyor; Türkiye
etrafında sorunsuz çember yaratılacakmış, çevremizde iyi
ilişkilere sahip olduğumuz ülkelerden bir dostluk halkası
oluşturulacakmış. İşte, bakıyorsunuz, Emirlikler,
Suudi Arabistan, Katara ziyaretler yapılıyor; Mısıra,
İsraile heyetler gönderiliyor. İsrail Cumhurbaşkanı
gelecek, Ermenistanla normalleşme adımları
Öncelikle şunu ifade
edeyim ki: Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, çatışmacı
ideolojik söylemler, kibir ve hamaset dolu nutuklar yerine Türkiyenin ulusal
çıkarını koruyacak akılcı bir dış politikaya
ihtiyaç olduğunu sürekli vurguluyoruz. Nitekim bu doğrultuda, Suriye,
Mısır ve İsraille ilişkilerin düzeltilerek bir an önce
büyükelçi atanmasını ilk dile getiren kişi de Sayın Genel
Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu olmuştur. O
nedenle, söz konusu çabaların dış ilişkilerimizde
toparlanmaya kapı aralamasını biz de arzu ederiz ancak bu yeni
kavramı görünce akıllara, AKP dış politikasının
bir dönem popüler olan komşularla sıfır sorun sloganı
geliyor. Sıfır sorun diye nutuk attınız,
etrafımızda sorun yaşamadığınız komşu
bırakmadınız. Şimdi de bu sorunsuz çember, beceriksiz
politikalar sonucunda bir avare kasnağı ya da ateş çemberine
dönmesin diyorsanız dostça tavsiyelerimize kulak verin.
Bu sıfır sorun
fiyaskosunun nedenleri neydi? 1) Akılcı,
çıkarlarımızı korumaya dayalı politikalar oluşturulamamasıydı.
2) Dışişleri Bakanlığı ve diğer kurumlar
politika belirleme süreçlerinden dışlanmıştı. Ve tabii
ki tüm bunların arkasında yatan asıl neden de saplantı
derecesine varan ideolojik tercihlerdi, bölge ülkelerinin iç işlerine
müdahalelerdi. İşte, şimdi, tam da bu ideolojik
saplantılardan uzak durulması gerekir. AKP döneminde
hırpalanmış Dışişleri
Bakanlığının profesyonel kadrolarının politika
yapma sürecine bilgi birikimlerini katma imkânı yeniden
yaratılmalıdır.
Bir başka hususu da
dikkatinize getirmek isterim. Dış politikadaki bu keskin
dönüşlerin ardında yatan çıplak gerçeği bizim gibi dünya da
görüyor; beceriksiz, liyakatsiz kadrolarınızın
batırdığı ekonomiyi seçim sandığını
görebilecek kadar doğrultabilmek için Körfez ülkeleriyle bu hamlelerin
yapıldığını bilmeyen yok. O zaman, ortada bir sorun
var, bu sorunsuz çemberin önemli bir eksiği var; o da hep ülkemizin
doğusundaki, Körfezdeki, Orta Doğudaki ülkelerle ilişkilerinin
düzelmesinden bahsedilmesidir. Oysa, aynı şekilde, doğudaki
kadar Türkiyenin batısındaki ülkelerle ve örgütlerle de
ilişkilerin toparlanmaya ihtiyacı var; ancak böyle
yapılırsa bunun sadece ekonomik getirisi olan bir dış
politika hamlesi olmadığına dünyayı ikna edebilirsiniz.
Tam da bu noktada,
Türkiyenin dış ilişkilerinde son yetmiş yıl içinde 2
temel çıpasını sizlere anımsatmak isterim: Biri, güvenlik
alanında NATO üyeliğimizdir; ikincisi, hukuk güvencesi, insan
hakları ve demokrasi alanında Avrupa Konseyi üyeliğimizdir.
Şimdi, görüyoruz, her fırsatta Cumhurbaşkanı, Millî Savunma
Bakanı sık sık çıkarak NATOda yükümlülüklerimizi yerine
getiririz. diyorlar. İyi, peki, o zaman Dışişleri
Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu -ki az önce öğrendim
Covid geçirdiğini, buradan kendisine geçmiş olsun dileklerimizi
iletiyorum- çıkıp korkmadan Avrupa Konseyindeki yükümlülüklerimizi
de yerine getirmeliyiz. diyebiliyor mu? Ama tersini yapıyorsunuz.
Kurucusu olduğumuz, yetmiş üç yıldır üyesi olduğumuz
Avrupa Konseyinden atılma noktasına geldik. Türkiye adına utanç
kaynağı bir durumla karşı karşıyayız. Bu
sorunun ivedilikle çözülmesi lazım, AİHM kararlarının
yerine getirilmesi lazım.
Güncel örnekler vereyim. AKP
Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan Emirliklere
gitti. Ne demiştik? Ulusal çıkarımız,
halkımızın güvenliği ve refahına katkı sağlayacak
adımları destekleriz. İyi de işte elimde açıklamalar
var, hepsi son birkaç yılın açıklamaları. Darbe
girişimine kimin ne para harcadığını biliyoruz. diyor
Sayın Erdoğan. Türkiye'deki darbe kalkışmasına
Müslüman bir ülke 3 milyar destek sağladı. diyor Sayın
Çavuşoğlu. Süleyman Soylu daha geçen yıl En açık
şekilde söylüyorum, Birleşik Arap Emirlikleri 15 Temmuzun ABD'yle
birlikte failidir; net. O faillerden biri olan Muhammed Dahlan hakkında kırmızı
kategori koyduk. 15 Temmuzun teröristlerinden biridir. diyor.
Şimdi, 15 Temmuz gecesi
sabaha kadar burada direnen milletvekillerinden birisi olarak benim ve sizlerin
sormak hakkımız değil mi? Bu iddialar doğruysa ne
işiniz var orada Sayın Erdoğan? Özür mü dilediler? Kırmızı
bültenle aradığınız Dahlan'ı teslim mi ettiler? Dahlan
hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca
yürütülen suçlamalar ne oldu? Yok, bu iddialar doğru değilse yine
hepimizin şunun yanıtını istemek hakkımızdır:
Madem doğru değildi, neden bu söylemleri kullandınız?
Yoksa Katar'ı korumak için, asker gönderirken kamuoyunu ikna etmek için,
Birleşik Arap Emirliklerini hedef alan, doğru olmayan bu iddialara
mı sarıldınız? İşte bu örneklerden ders
çıkarmalı Sorunsuz çember kuracağız. diyen akıllar.
İşin bir başka
boyutu daha var değerli arkadaşlarım, dış politikada
sorunsuz çemberin olmazsa olmazlarından biri de Dışişleri
Bakanlığımızın dış politikada yeniden etkin
hâle gelmesidir. Kurumlar, içinde bulundukları binaların görkemiyle
değil, o duvarların içinde çalışanların ürettiği
nitelikli politikalarla değer kazanır. Şimdi,
Bakanlığa baktığımız da büyük bir moralsizlik
var. İşte size liste, okuyorum: Derya Örs, İran; İrfan
Neziroğlu, Sudan; Mehmet Güllüoğlu, Tanzanya; Hamit Ersoy, Brunei;
Kenan Yılmaz, Libya; Mehmet Yılmaz, Somali; Aşkın Asan,
Endonezya; Ahmet Kavas, Senegal; Cahit Bağcı, Azerbaycan; Tülin Kara,
Makedonya; Ayşe Hilal Sayan, Kuveyt; Ayşe Usluer, Umman; Mahinur
Özdemir Göktaş, Cezayir; Lütfullah Göktaş, Vatikan; Mustafa Göksu, Katar;
Merve Kavakcı, Malezya; Gülnur Aybet, UNESCO; Kerem Alkin, OECD; Ozan
Ceyhun, Avusturya; Abdulkadir Emin Önen, Çin; Şaban Dişli, Hollanda;
Egemen Bağış, Çek Cumhuriyeti; Murat Mercan, Amerika
Birleşik Devletleri. Tam 23 tane, atladıklarımla 25-30 arasında
isim; hepsi AKP eski milletvekili ya da onların yakını kimi de
saray bürokratı. Aralarından birinci turunu bitirip ikinci
başkentine gönderilenler bile var değerli arkadaşlarım.
Toplam 153 büyükelçilik var. Şam, Kahire, Tel Aviv boş. Bunları
çıkardığınızda neredeyse her 5 merkezden 1inde AKP
eski milletvekili oturuyor. Elinizi vicdanınıza koyun lütfen, bu
kadarı da olur mu? Ankarada kimi evinde kimi Bakanlıkta onlarca
yetişmiş büyükelçi görev bekliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Otuz-otuz beş
yılını bu mesleğe, bu devlete adamış büyükelçiler
2022 zammıyla bile yoksulluk sınırının biraz üzerinde
maaşlarla hâlâ devlete hizmet için görev bekliyor. Dışarıdaki
büyükelçilerin dönme vakti geldi, dönecek; içeridekiler gidecek, çocuğunun
okulunu ayarlayacak ama bakıyorsunuz, ortada kararname yok, koskoca bir
yıl geçmiş, insanlar huzursuz, beklemede. Lafa gelince insani
diplomasi diyorsunuz ama Bakan Beyin umurunda bile değil. Neymiş?
Bakanlığı adaletli yönetiyormuş. Adaletten bahseden Bakan
Çavuşoğlunun gözden kaçırdığı bir şey var:
Bu mesleğe otuz-kırk yılını vermiş, kendini
yetiştirmiş onlarca büyükelçinin tamamen subjektif
değerlendirmeler ve adam kayırma yöntemiyle dış tayine
gönderilmemesinin insani boyutunun yanında çok ciddi bir hukuki boyutu da
bulunmaktadır. Bağımsız ve tarafsız yargının
hâkim olacağı gelmekte olan yeni dönemde başka tüm
haksızlıklar gibi bu keyfî atamaların da hesabı
sorulacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla)
Son cümlelerimle selamlayabilir miyim?
BAŞKAN Peki, bir
selamlama alalım.
UTKU ÇAKIRÖZER
(Devamla) Yeni atama listesinde kendine yer beğenmeye çalışan
AKPli eski milletvekilleri ve saray bürokratları varsa
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Yenileri de, yenileri de.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla)
onlara da bir çift sözümüz var: Hevesli olmayın, sanmayın ki
kapağı atmak için gideceğiniz yerde rahat olacaksınız.
İktidar değişikliğiyle ilk kararnamede döneceğinizi
bilerek bu görevlere talip olun ya da baştan Teşekkür ederim,
istemem. deyin, kendi lehinize olsun.
Sorunsuz çember projesinin
mimarlarına da seslenmek isterim: Önce Dışişleri
Bakanlığında birlikte çalışacağınız
insanların güvenini kazanın.
Hepinizi bu duygularla selamlıyorum.
(CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 2nci madde
üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde
kabul edilmiştir.
Sayın
Tığlı
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
35.-
Giresun Milletvekili Necati Tığlının, Giresunda eski
nişanlısı tarafından öldürülen Sıla Şentürke
ilişkin açıklaması
NECATİ TIĞLI
(Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bu ülkede kadınlar her
gün erkekler tarafından öldürülüyor. Geçtiğimiz yıl 497 kadın
erkekler tarafından katledilmişti, bu yılın ilk ayında
54 kadın öldürüldü. Bugün Giresunda 16 yaşındaki çocuğumuz
Sıla Şentürk eski nişanlısı tarafından öldürüldü,
hem de boğazı kesilerek katledildi. Sıla Şentürkün
nişanı bozulunca ölüm tehditleri almaya başladı. Bir süre
devlet koruması almış olsa da bugün gelinen noktada 16
yaşındaki Sılamız boğazı kesilerek katledildi.
İktidara soruyorum:
Çocukları ve kadınları yaşatma iradesi olan İstanbul
Sözleşmesini iptal ettiniz, içiniz rahat mı? Kadınları
hedef gösteriyorsunuz, içiniz rahat mı? Her gün
kadınlarımız, çocuklarımız öldürülüyor, siz nasıl
rahat uyuyorsunuz? Şiddetin son bulması ve yasal önlemlerin
alınması için daha ne yaşanmalı? Artık yeter!
Artık yeter! Artık yeter! (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Şevkin
36.-
Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, devlet kurumlarındaki
liyakatsiz atamalara ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Son yıllarda devlet
kurumlarında çalışma ya da kurum içi yükselme ve unvan
değişikliği sınavlarında başarılı olan
binlerce vatandaşımız sözlü mülakatla karşı
karşıya kalıyor. Devlet Demiryollarında daha önce
yapılmış yazılı yükselme sınavında 84 puan
almış bir çalışana sözlü sınavda 66 puan veriliyor ve
eleniyor; yazılı sınavda 60 puan almış bir
çalışana 88 sözlü puanı verilerek görevde yükselmesi
sağlanırken 80 yazılı sınavına
karşılık 60 sözlü sınavı sonucuyla bir başka aday
görevde yükselemiyor. Atamalarda ve kurum içi sınavlarda
başarılı olmalarına rağmen kadın
çalışanlar tercih edilmiyor. Hele bir de kadın ve engelliyse hak
ettikleri yere ulaşmalarına asla imkân tanınmıyor. Tüm
bunların belgeleri bizde saklı.
Türkiyenin her yerinde bu
liyakatsiz, yandaş atamalara son verin; hak edenin hakkını
verin, hak yemeyin diyorum.
BAŞKAN Sayın
Özkan
37.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, Türkiyenin
yaşadığı sancıların bir kısmının
büyük dönüşüm, değişim, hedef büyütme, seviye yükseltme
iradesinin neticeleri olduğuna ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Türkiye bugün 81 vilayet ve
84 milyon vatandaşıyla sanayiden savunmaya, istihdamdan sosyal
güvenlik ve desteklere kadar her alanda kendine güveniyorsa bunu birilerinin
ihsanına değil, kendi emeğimize ve gayretimize borçluyuz. Türkiyenin
girdiği kalkınma ve büyüme sürecinde elbette ki
sıkıntılarla karşılaşıyoruz.
Yaşadığımız sancılarımızın bir
kısmı, yaşadığımız büyük dönüşüm,
değişim, hedef büyütme, seviye yükseltme iradesinin
neticelerindendir. Bize düşen, büyük ve güçlü Türkiye hedeflerimize
doğru yürümeye devam etmek, mücadeleyi kararlılıkla sürdürmek ve
başarmaktır.
Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde yirmi yıldır
ülkemizin ve milletimizin asırlık meselelerini biz nasıl
çözdüysek bugün de sıkıntıları hep birlikte aşarak
üstesinden geleceğimize inanıyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
VIII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akarın, İç
Tüzük 60a göre herkese söz verme çabası suistimal edildiği için
bundan sonra birleşimin başındaki ilk 20 kişi
dışında kalanların Divana gelip niçin söz talep
ettiğini söylemesi şartıyla değerlendirip kendilerine söz
vereceğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, İç Tüzük 60a göre 2 arkadaşa daha söz
vereceğim, bundan sonra da İç Tüzük 60a göre söz vermeyeceğim.
İç Tüzük 60a göre sisteme giren bütün arkadaşları
konuşturmaya çalışıyordum, herkese söz vermeye çalışıyordum ama bunun suistimal
edildiğini görüyorum. Bu nedenle de birleşim
açıldığındaki ilk 20nin dışında İç
Tüzük 60a göre talebi olan Divana gelip niçin talep ettiğini söyleyecek,
ona göre İç Tüzük 60a göre söz vereceğim.
Sayın Şahin...
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
38.-
Hatay Milletvekili Suzan Şahinin, AKP Hükûmetinin temel gıda
ürünlerindeki KDV indiriminin yükünü esnafın sırtına
yüklediğine ilişkin açıklaması
SUZAN ŞAHİN (Hatay)
Muhalefetin baskıları ve ekonomik buhran altında ezilen
vatandaşların tepkilerine dayanamayan AKP, seçim
yatırımı olarak temel gıda ürünlerinde yüzde 8 olan KDV
oranını yüzde 1e düşüreceğini açıklamıştır.
Tüm gıda ürünlerinde KDV oranının aynı olması gerekir.
Et, balık, çay, kahve, peynir gibi temel ürünlerdeki KDVyi yüzde 1e
indiren resmî karar gerekli bir uygulamaydı ancak temel gıda ürünleri
satışı yapan esnaf bu ürünleri yine yüzde 8 KDVyle almakta,
aradaki 7 puanlık fark devlet tarafından değil, esnaf
tarafından karşılanmaktadır. AKP Hükûmeti yükü esnafın
sırtına yüklemiş, temel gıda satışı
yapanları mağdur etmiştir. Bu kez esnafı mağdur eden
AKPnin, ilk alımda ortaya çıkan bu yüzde 7lik farkı esnafa
ödemesi veya ilk vergi ödemesinde esnafa kolaylık sağlaması
gerekmektedir. Enflasyon iktidarın yanlış para ve maliye
politikalarının sonucudur, acilen düzeltilmelidir.
BAŞKAN Sayın
Özer
39.-
Antalya Milletvekili Aydın Özerin, gıda fiyatlarının
düşürülmesi için iktidarın üretim maliyetlerini düşürmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
AYDIN ÖZER (Antalya)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tüketici Hakları
Derneğinin araştırmasına göre, en az 25 milyon
insanımız açlık sınırının, en az 51 milyon
insanımız da yoksulluk sınırının altında
yaşıyor yani 84 milyonluk nüfusun yüzde 90ından fazlası
açlık ve yoksulluk sınırının altında. Peki, durum
böyleyken yüksek gıda fiyatlarının düşürülmesi için neden
doğru ve gerçekçi adımlar atılmıyor?
Bugüne kadar tarım ve
hayvancılıkta üretimi artırmak yerine, ithal edip ihracatı
izne bağlayan, depo basıp tanzim satış çadırı
kuran iktidara sesleniyorum: Bir zahmet tarlaya gidin, üreticinin gözlerine
yakından bakın. O gözlerde gıda fiyatlarını
düşürmek için öncelikle elektrikte, mazotta yaptığınız
zamları geri almanız ve üretim maliyetlerini düşürmeniz
gerektiğini göreceksiniz. Ayrıca o gözler size, ancak üretimi
artırmakla Türkiye'deki tüm vatandaşların gözlerinde
pırıltı olacağını gösterecek; bir zahmet
bakıverin.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askerî Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1534) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 109) (Devam)
BAŞKAN 3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde
üzerinde söz talep eden, İYİ Parti Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Hayrettin Nuhoğlu.
Buyurun Sayın
Nuhoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti Arasında -imzalanan- Askerî Çerçeve
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi üzerine
İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Selamlarımı
sunarım.
Biri yürütme, biri yürürlük
olmak üzere 3 maddeden oluşan bu teklife uluslararası
anlaşmaların kanunlaşmasında fayda gördüğümüzden,
genellikle kabul oyu verdiğimiz için gene kabul oyu
kullanacağımızı beyan ediyorum.
Ben fırsat
bulmuşken dış politikanın geneli üzerinde bir
değerlendirme yapmak istiyorum. Son yıllarda başarısız
dış politika yüzünden genellikle hep taviz veren taraf oluyoruz.
Gerçi taviz vererek kaybetsek bile sürekli başarı hikâyeleri
anlatılmaktadır. Dış politika sadece siyasi
ilişkilerden ibaret değildir, yansımaları ticaret ve
yatırımlardan turizme kadar her konuda etkisini göstermektedir. Bizim
gibi büyük devletler büyüklüklerine yakışır bir dış
politika takip etmelidir. Böyle bir politika takip edebilmek için
donanımlı, liyakatli ve devlet terbiyesi almış büyükelçilere
ihtiyaç vardır. Zira büyükelçiler devletimizin temsilcisidir, iktidar
partisinin temsilcisi değildir, il başkanları gibi davranamazlar
ve il başkanı muamelesi göremezler. Ne var ki iktidarın
anlayışı ve uygulamaları bu yöndedir. Bir gün dahi devlet
memuru olmamış, diplomasi dili konuşamayan partizanları ve
aile yakınlarını devlet temsilcisi olarak büyükelçi
atadılar. Bunların liyakati ve mesleki bilgileri yoktur. Daha
önemlisi, Türkiye Cumhuriyetine olan aidiyetleri de şüphelidir, içlerinde
çifte vatandaşlık pasaportu taşıyanlar olduğu iddia
edilmektedir. Diplomatlık bir meslektir, önemli ve değerli bir
meslektir; kâtiplikten başlayan süreç büyükelçiliğe kadar çıkar.
Partili
Cumhurbaşkanlığı sistemiyle birlikte
Dışişleri Bakanlığını öyle bir hâle getirdiler
ki geleneksel dış politikamız yerle bir edildi, siyasetin
giremediği bu devlet kurumu âdeta Adalet ve Kalkınma Partisinin yan
kuruluşu oldu. Liyakat ve kariyer her zaman ön planda tutularak
yirmi-yirmi beş sene görev yaptıktan sonra büyükelçi olunurken bugün,
aile yakınları ve genellikle şaibeli kişiler büyükelçi
olmaktadır; çok sayıda büyükelçi meslek dışından
atanmıştır. Meslek dışından büyükelçi
ataması olamaz. demiyoruz elbette. Özel sebeplerle nadiren olabilecek bu
atamalarda partizanlığa değil, tam tersine liyakate
bakılır. Eskiden büyükelçilikten ayrılarak siyasete girilirken
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarıyla birlikte
milletvekilliğinden büyükelçiliğe geçilir oldu.
Dinimizle alay eden
Bakaracı makaracı Bakan hâlâ Pragda büyükelçilik yapmaktadır.
Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı da olan eski bir
milletvekili Malezyada; başka eski bir milletvekili Japonyadan Amerika
Birleşik Devletlerine geçti. Başka bir milletvekili Çinde, eski
milletvekillerinden biri Cakartada, diğeri Baküde, eski milletvekilinin
danışmanıyla evlenen hanımefendi Cezayirde, eski bir
danışman Vatikanda, eski bir bakanın ablası Kuveytte,
İstanbulda çok konuşan ama boş konuşan bir belediye başkanının
kardeşi Dohada, partinin bürokratlarından biri Kosta Rikada,
diğeri Tobagoda büyükelçi. Daha birçok var, sayıları 20den
fazla. Aslında, çok daha önemli birisi var: Almanyada Yeşiller
Partisinde siyaset yaparken komünist geçindiği için adı karpuz
olan, Adalet ve Kalkınma Partisine gelip milletvekili adayı olduğunda
fırıldak denilen kişi, Ermeni militanlara sempatisi
bilindiği hâlde Ermeni militanlarca görevi başında şehit
edilen Daniş Tunalıgilin görev yapmış olduğu
Viyanada büyükelçilik yapmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin
dünyadaki itibarı da ne yazık ki bu tercihli atamalarla
azalmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
dış politika konusunda söz almışken Doğu
Türkistan'daki zulümden bahsetmeden geçmek olmaz. Aslında, dünyadaki çok
sayıda ülke Çinin uyguladığı insanlık dışı
muameleyi kınarken, açıklamalar yaparken, şu anda devam etmekte
olan Kış Olimpiyatlarına diplomatik boykot uygularken, bunu
yapan çok sayıda devlet varken bizimkilerin suskun kalmaya devam
etmesinedir sitemim. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
Orada yaşayan 40 milyona
yakın soydaşımız bizi kardeş görüyor ama Türkiye
Cumhuriyeti'ni yöneten iktidar öyle görmüyor. İktidarın değerli
milletvekillerine soruyorum şimdi: Doğu Türkistan'da nelerin
olduğunu duymuyor musunuz, bilmiyor musunuz; uygulanan sistematik yok etme
politikası sizi hiç etkilemiyor mu? Neden suspus oluyorsunuz, onların
Türk ve Müslüman olduğunu bilmiyor musunuz yoksa? (İYİ Parti
sıralarından alkışlar) Çinden beklentileriniz mi var yoksa
veya Çin Halk Cumhuriyetiyle ilişkileri Maoperestlere mi ihale ettiniz?
İhaleyi alan Maocu çoktan yer teslimi yaptı, görevini icra ediyor; bu
durumdan memnun ve mutlu musunuz?
Biliniz ki Türk milleti
Doğu Türkistandaki kardeşlerinin yanındadır. İYİ
Parti iktidarında, bu zulüm ve çileye son vermek için Türkiye Cumhuriyeti
devleti tarafından her şey en etkili şekilde yerine
getirilecektir, bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Değerli milletvekilleri,
konuşmamın son bölümünü Atatürkün dış politika üzerine
muhtelif zamanlarda söylemiş olduğu farklı sözlerine
ayırdım çünkü büyük devletlerin millî hedefleri doğrultusunda
uyguladıkları dış politikalar şahsi dostluklara ve
ilişkilere bağlı olarak yürütülemez. Türkiye Cumhuriyeti
devletinin kuruluş felsefesine ve kurucu iradeye savaş açmak yerine,
bu çok değerli görüşlere kulak verilmesini önemle tavsiye ediyorum.
İşte, Atatürkün
söyledikleri
Muhtelif konuşmalardan aldığım için maddeler
hâlinde sıralayacağım:
1) Dış siyaset,
bir toplumun iç kuruluşuyla sıkı şekilde ilgilidir çünkü iç
kuruluşa dayanamayan dış siyasetler daima mahkûm kalırlar.
Bir toplumun iç kuruluşu ne kadar kuvvetli, sağlam olursa
dış siyaseti de o nispette güçlü ve sağlam olur.
2) Komşularıyla ve
bütün devletlerle iyi geçinmek, Türk siyasetinin esasıdır.
3) Biz, milletlerarası
münasebetlerde karşılıklı güven ve saygıyı hedef
tutan, açık, samimi politikanın en ateşli
taraftarıyız. Hassasiyetimiz, bu yolda kendisini gösteren
hazırlıklara ve uğraşılara karşı,
bunların bizim için de fiilî ve gerçek bir güven oluşturup
oluşturmayacağı noktasındadır.
4) Milletlerin siyasetinde ancak
menfaatleri vardır, kimsenin kimseye dost olmayacağını
bilelim.
5) Maalesef, Türkün
geleneksel dostu yoktur. Menfaatler müşterek olunca Avrupalılar buna
hemen geleneksel dostluk ismini verirler.
6) Yalnız, samimi bir
kanaat olarak bildiğimiz bir şey vardır ki eğer bu
memleketin bir gün herhangi bir yerde bir badireye girmesi, bir muharebeye
tutulması veya iştirak etmesi mukadderse hükûmet olarak bu hususta
Türkiye Büyük Millet Meclisine ve millete, onu etrafıyla düşünerek,
bilerek ve anlayarak karar verme imkânını hazırlamak
başlıca vazife saydığımız bir iştir.
7) Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bu memleketin mukadderatında düşünerek bir karar vermesi
ve ancak onun verdiği kararların uygulanabilir olduğunun içeride
ve dışarıda herkese anlatılmasının bu memleketin
selameti için esaslı bir çare olduğunu zannediyoruz. Türkiye, şu
veya bu tarzda herhangi bir yere sürüklendirilmiş gibi
başıboş bir idare manzarası göstermeyi asla kabul edemez.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım
lütfen.
HAYRETTİN NUHOĞLU
(Devamla) Değerli milletvekilleri, devleti yönetenlerin birinci ve esas
görevi, Türk milletini hür ve mutlu, Türkiye Cumhuriyetini de ilelebet
bağımsız olarak yaşatmaktır. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar) Temennim, yaşadığımız
coğrafyanın, taşıdığımız tarihî
mirasın ve gelişen dünya şartlarının farkında
olarak, Atatürk'ün ortaya koyduğu ana fikirlere herkesin ayak uydurmasıdır.
Yakın gelecekte partili Cumhurbaşkanlığı sisteminden
güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçerek dış politikada da
sağlam temellere dönüleceği inancını paylaşır,
saygılar sunarım. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden Diyarbakır Milletvekili
Sayın Hişyar Özsoy.
Buyurun Sayın Özsoy. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün, 4 ülkeyle
yapılan, 4 tanesi askerî iş birliği konulu 5 tane anlaşma
üzerine partim Halkların Demokratik Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum.
Askerî savunma
anlaşmalarına biz HDP olarak zaten karşı oy veriyoruz
-şu ana kadar- bu anlaşmalara da karşı oy vereceğiz.
Bunların birçoğu zaten Afrika'yla yapılıyor. Afrika,
biliyorsunuz, birçok sömürgeci güç tarafından kan, savaş ve ölüm
alanına çevrilmiş özellikle bu silahlar vesilesiyle.
Dışişleri Komisyonunda sürekli görüyoruz, Türkiye de çok böyle
heyecanlı bir şekilde bu tür alanlara silah satma konusunda
bayağı hevesli ve istekli. Biz bu kanlı paraların ne
Afrika'da yaşayan halklara ne de Türkiye'de yaşayan halklara herhangi
bir fayda getireceğini düşünüyoruz, onu söyleyeyim.
İkinci konu olarak
-bugün Bingöl Vekilimiz de ifade etti, özel bir gündemle konuşma
aldı, Bingöl de daha önce Vekili olduğum bir kent- Karlıova'da
Hasanova köyümüzde devletin üniforması ve silahına dayanarak
halkı ezen, ona işkence eden bazı şahıslar
yansıdı; lanetliyoruz, çirkin bir görüntü. 6 kişi gözaltına
alınmış, işkenceyle alınanlar var, hepsi de serbest
bırakılmış savcılıkta; böyle bir rezaleti de
yaşamış olduk. Buradan Hasanova halkına sevgilerimizi,
saygılarımızı, geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
Kıymetli
arkadaşlar, size iki olay anlatacağım; biri 1 Şubatta
yaşandı, diğeri 3 Şubatta yaşandı. Şu ana
kadar sözle defalarca anlattık, belli ki Hükûmete
anlatamamışız; bu defa biraz kartografya, harita, biraz
geometri, biraz matematik, biraz da vicdana dayanarak bir iki argüman yapmaya
çalışacağım. 1 Şubat günü -basına yansıdı-
Türkiyenin uçakları, savaş uçakları Irakta Mahmur ve
Şengal, Suriyede de Derik bölgelerine çok kapsamlı bir hava
saldırısı düzenledi; birincisi bu. İkincisi, 3 Şubatta
Türkiyenin Suriye sınırının
Kıymetli
arkadaşlar, bakın, sınırın
Bizim çok kıymetli 4
vekilimiz yakın zamanda gittiler, Mahmur'u da ziyaret ettiler -kendilerine
teşekkür ediyoruz- bir rapor hazırladılar, bugün basınla
paylaştılar. Hepinizin okumasını, özellikle muhalefetin
okumasını, istiyoruz. Bir şey daha istiyoruz, bakın
-Hükûmet diyor, devlet yetkilileri diyor- biz diyoruz ki size:
Şırnaklı ve Hakkârili vatandaşların kurduğu,
yaşadığı kamplardır bunlar. Bütün muhalefeti biz Mahmura
heyet göndermeye davet ediyoruz; gidin yerinde görün, gidin bakın kaç tane
terörist varmış, kaç çocuk varmış, kaç kadın
varmış; ne yer, ne içer bu insanlar, ne işler yaparlar. Ama
varsa yoksa terörle mücadele adı altında ha bire oralara F-16larla
bombalar yağdırıyorsunuz ya. Hakkârili ve
Şırnaklı insanları Irakın çöllerine mahkûm edeceksin,
önce köyünü barkını yakacaksın, otuz yıl sonra gideceksin
başlarına bomba yağdıracaksın, sonra Efendim, biz
terörle mücadele ediyoruz. diyeceksiniz. Çözülemeyen Kürt meselesinin
semptomlarından bir tanesidir Mahmur Kampı, basit bir şey de
değildir. Biz HDP olarak gittik, bütün muhalefeti hatta iktidar partisini
-siz milletvekilisiniz- sizi de davet ediyoruz. Yani Hükûmetiniz bombalayabilir
ama siz bir heyet oluşturup gidin, deyin ki: Şırnaklılar,
Hakkârililer; buraya gelmişsiniz, biz sizi terörist biliyoruz hepinizi;
kimsiniz, necisiniz? Bu konuda CHPnin de İYİ Partinin de MHPnin
de AKPnin de sorumluluğu vardır en nihayetinde.
İkinci bir konu,
arkadaşlar, Şengal meselesi. Arkadaşlarımız Mahmur'a
gittikten sonra Şengal'e de gittiler, oraları da gördüler.
Bakın, Şengal'de 74 tane fermana maruz kalmış bir halktan
bahsediyoruz. Şengal, en son, DAİŞ saldırılarına
uğramıştı, 5 bin civarında insan, çoğu
kadın, kaçırıldı; bu kadınlar kurulan pazarlarda
satıldılar. Yani Ezidi halkının başına gelen...
Gerçekten yani vahşetlerin en büyüklerini yaşadılar; 1
değil, 2 değil, 70 değil, 74 defa.
Kıymetli
arkadaşlar, iktidara yakın vekiller; DAİŞ oralara
saldırırken Türkiyenin yok muydu 2 tane SİHAsı, 2 tane
bombası DAİŞe çaksaydı orada Ezidileri katliama
uğratırken? Seyrettiler, hiçbir şey yapmadılar. Kim
yaptı biliyor musunuz? Çokça eleştirdiğiniz, o Suriyeden Kürt
savaşçılar geldiler, bir koridor açtılar, Şengallilerin
hepsini o koridordan çıkardılar ki DAİŞ bunları toplu
katliama uğratmasın diye. Şimdi orada Ezidiler
yaşıyor; Orta Doğu coğrafyasının en fazla
katliama uğramış halkı, zaten bir avuç kalmışlar.
DAİŞin tamamlayamadığını bombalarla
tamamlayamaya mı çalışıyorsunuz, ne yapmaya
çalışıyorsunuz? Türkiyenin sınırından
Ne oluyor? Şöyle oluyor
-toparlayacak olursak- kıymetli arkadaşlar: Türkiyenin Silopisine
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Hemen bitiriyorum.
Matematik bunu söylüyor,
harita bunu söylüyor, coğrafya bunu söylüyor, geometri bunu söylüyor. Ben
bunu Türkiye toplumunun, Türkiyede yaşayan halkların vicdanına
bırakıyorum.
Bu vesileyle, evet terörle
mücadele adı altında zaten ülkenin yarısını terörist
ilan etmişsiniz yani her yerde zaten terörist görüyorsunuz; Hükûmetten
zaten vazgeçmiş durumdayız ama en azından bu Parlamento bu Hükûmetin,
bu devletin sürekli bombaladığı yerlere gidip bakabilir çünkü az
önce dediğim gibi, bunlar hâlâ Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları,
hâlâ Mahmurdan gidip geliyorlar bu tarafa. Dolayısıyla, yüce
Meclisin ve halkımızın dikkatine sunuyorum bu gerçekleri.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
40.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Diyarbakır Milletvekili
Hişyar Özsoyun 109 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü
maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, konuşmacı, ısrarla Hükûmetin, devletin
Kürtleri bombaladığı gibi ağır ifadelerde bulundu.
IŞİDi neden bombalamadınız? gibi ithamlarda bulundu. Tüm
dünya bilir ki IŞİDle en çok mücadele eden ülke Türkiyedir.
Aynı şekilde
KEMAL PEKÖZ (Adana) Hadi
canım sende!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) E,
cevap vermeyim o zaman!
BAŞKAN Buyurun
Sayın Turan.
KEMAL PEKÖZ (Adana) Cevap
ver ama doğru cevap ver!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu
üsluba ne cevap vereyim! Vermiyorum Sayın Başkan.
KEMAL PEKÖZ (Adana)
Doğru cevap ver, doğru.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Sayın Başkan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu
millet kimin Kürtle, kimin Türkle dost olduğunu, kimin teröristle
mücadele ettiğini bilir. IŞİDle en çok mücadele eden biziz. Ama
bu dilin ne Kürte ne Türke faydası yoktur Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki.
Teşekkür ederim.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) DAEŞle kucak kucağasınız.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Bülbül
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Ben de 60a göre söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bülbül.
41.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Diyarbakır Milletvekili
Hişyar Özsoyun 109 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü
maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Şimdi, efendim, hatibin bu konuşması Gerçekleri
paylaşmak istedim. ifadesiyle sonuçlanan, son bulmuş bir
konuşmaydı fakat gerçekleri mumla arasanız içerisinde bir tane
gerçek ne yazık ki bulamazsınız, tamamıyla saptırma ve
provokatif bir konuşmadır. Ne münasebet Türkiye'nin
Şimdi, burada manidar
bir şey var. Bu spekülasyonlar yapılıyor da Türkiye'nin bu
noktadaki mücadelesi, Fırat Kalkanı Harekâtında 4 bine
yakın DEAŞlıyla göğüs göğüse çarpışarak
onları etkisiz hâle getirdiği niye konuşulmuyor?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Dünyada DEAŞla mücadele ediyorum. diyen o koalisyon ve onun
taşeronluğunu yapan PKK-PYD/YPG, niye acaba bunlardan hiçbir
şekilde bahsedilmiyor, dünyada hiçbir örgüt bunu ifade etmiyor? Bu, büyük
bir ikiyüzlülüktür. Rakkaya girildiği zaman, koalisyon girdiği
zaman, PYD/YPG koalisyonu girdiği zaman kamyonların, tırların
üzerinde cigaralarını yakıp Rakkadan
DEAŞlıların nasıl büyük bir rahatlıkla tahliye
edildiğine hep beraber şahit olduk, BBC yayınladı bunu.
Ayrıca, Hasekede, diğer yerlerde, sınırımıza yakın
noktalarda PKK-PYDnin ele geçirdiği yerlerde hapishanelerin içerisinde
bulunan DEAŞlıların hiçbir şart, kaide olmadan nasıl
serbest bırakılıp ortalığa
yayıldığı ve dünyaya buradan nasıl bir tahliye
gerçekleştiği
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Peki.
MUHAMMED LEVENT
BÜLBÜL (Sakarya) Sayın Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN Ama 60a göre
Üçüncü 60 oluyor bu.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Sayın Başkanım, yani bu kadar 60ta şey oldu
yani
BAŞKAN Hayır ama
kürsüden söz verebilirdim onun için söylüyorum.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Tamam, sataşma olmadığı için kürsüden söz
istemedim.
BAŞKAN Peki, buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Şimdi, bunlar bu şekilde ortadayken bunlardan
bahsetmeyen, dünyayı terörle mücadele, teröre karşı
savaş adı altında Afganistanı, Irakı, Suriyeyi,
efendime söyleyeyim, dünyada birçok coğrafyayı yakıp
yıkanlarla alakalı en ufak bir vicdani sorumluluk hissetmeden, bu
gerçeklerden bahsetmeden Türkiyeyi sanki dünyayı ve bölgeyi terörize eden
ülke gibi göstermeye çalışmak ve bu yöndeki çabalar, bu yöndeki ifadeler
asla ve asla kabul edebileceğimiz şeyler değildir. Bunlar
gerçeklerin bizzat saptırılmasıdır, kabul etmiyoruz. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KEMAL PEKÖZ (Adana)
İdlibi kim kontrol ediyor, İdlibi?
BAŞKAN Sayın
Hişyar Özsoy
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
NATO Genel Sekreteri Stoltenberg şunu söyledi: DAEŞle göğüs
göğüse mücadele eden tek ordu Türk ordusudur. Bu da tutanaklarda var,
açıklamalara bak. Stoltenbergin açıklamaları var Göğüs
göğüse mücadele eden tek ordu diye.
BAŞKAN Sayın Bak,
müsaade ederseniz devam edelim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Tamam, buyurun.
BAŞKAN Peki,
teşekkür ediyorum.
HİŞYAR ÖZSOY
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Hişyar Özsoy.
HİŞYAR ÖZSOY
(Diyarbakır) Sayın Başkan, konuşmalarım
hakkında Sayın Hatip provokatif ikiyüzlü gerçeği
yansıtmayan şeklinde sözler söyledi.
BAŞKAN Buyurun,
sataşmadan iki dakika.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoyun, Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
HİŞYAR ÖZSOY
(Diyarbakır) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ya, arkadaşlar bir şey
söyleyeceğim.
BAŞKAN Yeni bir
sataşmaya mahal vermeden lütfen.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Maskeni çıkar maskeni.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Maskemi çıkarayım yüzüm gözüksün değil mi? Tamam.
Şimdi, bakın,
arkadaşlar, bazen on dakika veriyorlar ya bize, ya retorik belagat dediğimiz
şeyler var ya, her şeyi böyle tane tane, literal anlatmak zorunda
değiliz ki! Lafın tamamı cahile anlatılır zaten! Bizde
öyle bir laf vardır, Zazacada öyle bir laf vardır, sözün
tamamını söylemezsiniz ki! (HDP sıralarından
alkışlar)
Bakın, on dakika
zamanım var, ben size dedim ki bazı haritalarla, bazı
durumlarla, tarihlerle
Yani hani bu bir konuşma biçimidir, bu bir
yöntemdir, bu bir usuldür, tamam mı? Bunun üzerine tartışmaya
girmeyeceğim, belli ki bazı arkadaşlar retorik anlamıyor
anlayabildiğim kadarıyla çünkü daha önce de başıma geldi
bu, tane tane anlatmak lazım.
Ben şunu söylüyorum,
basit bir şey, diyorum ki size: Bakın, burada bir harita var.
Bakın, bu yeşil gördüğünüz İdlib, şurası Afrin.
Bu 2 bölge de Türkiyenin denetiminde. Bakın, burada Türkiyenin kuleleri
var, sınıra
Bakın, daha ötesi var:
Bakın, Barişada Bağdadi vuruldu, Ekim 2019. Bakın, Ekim
2021de Abdülhamid El Matar, bu Gire Spi, Tel Abyad dediğimiz bölgede,
Türkiyenin kontrolü altında olan bölgede
Diyoruz ki: Ya, buna dair biz
açıklama istiyoruz. Bize terör propagandası diyorsunuz.
İkinci konu, orası
hiç karambole gitmesin -bütün arkadaşlarımız- Şengale,
Mahmura gidip oradaki halkla konuşun gelin, ne yapıyorsanız
yapın ama önce onlarla bir konuşmaya, onları dinlemeye davet
ediyorum.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Ama bir
sataşma yok size.
METİN NURULLAH SAZAK
(Eskişehir) Daha ne olacak Başkan?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Var efendim.
BAŞKAN Nedir?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Lafın tamamı meselesi üzerinden kim kastedildi?
HİŞYAR ÖZSOY
(Diyarbakır) Şahsa sataşma yok, Başkan, yapmayın.
METİN NURULLAH SAZAK (
Eskişehir) Başkan, bu ne böyle?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Hayır, bir dakika. Bir dakika...Bunları
anlamadığımızı...
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Bülbül.
Arkadaşlar, müsaade edin
Grup Başkan Vekilinizi dinleyeyim, ondan sonra karar vereceğiz.
Oradan Verin, verin. demenize gerek yok.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Bunları anlamak, anlayamamakla bizi itham etti.
BAŞKAN Peki.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Bu bize açık bir sataşmadır ve kürsüden söz
istiyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Iraktan kaçan Yezidiler Türkiyede misafir Sayın Başkan, Mardinde,
Batmanda, Urfada.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bülbül. (MHP sıralarından alkışlar)
3.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Diyarbakır Milletvekili
Hişyar Özsoyun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Terörün yaymaya
çalıştığı şey budur zaten. Yalanlar üzerine,
bütün dünyaya, kamuoyuna bu çarpıtma bilgilerle, çarpık bilgilerle
bir kanaat oluşturmaya gayret edilir. Şimdi Ezidilerle alakalı
olarak söylenilenler, Ezidilere bölgede hiçbir devletin göstermediği kadar
şefkat gösteren ülke olarak Türkiye'nin bu noktada hakkının
teslim edilmesi gereken yerde...
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Bomba mı, şefkat mi?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Devamla) ...Efendim, onlara sahip çıkmadınız. diye dünyada
bu bölgede sadece ve sadece Türkiye'nin itham edilmesi çok büyük bir
talihsizlik. Şimdi, bunun yanı sıra 340 bin Kürt kardeşimiz
Suriye'nin kuzeyinde PKK/PYD zulmüne dayanamadıkları için Türkiye'ye
sığındılar, Türkiye kucak açtı. Kendilerini en uygun
imkânlarla Türkiye'de barındırmaya gayret ediyoruz fakat
bakıyorsunuz bundan bahseden yok. Hani Kürtlerin hamiliğini,
Kürtlerle alakalı her türlü koruyuculuğu üstlenen yapılar,
kişiler bugüne kadar bunları niye söylemedi? 340 bin Kürt
kardeşimize bu noktada kucak açılmış. Şimdi, eğer
Saygılar sunuyorum. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Bülent Bey konuşmasında zaten Amerikayla bilgi
paylaşımı yapıldı. dedi. Türkiye istihbarat verdi.
dedi.
HİŞYAR ÖZSOY
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Amerikayla görüşmek için
çırpınıyorsun ya! Ne Amerika, Amerikası ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Ne diyorsun ya!
BAŞKAN Bir müsaade
edin. Sayın milletvekilleri
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Yalnız, Sayın Başkan, sataşma benimkinde yoktu.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Bir görüşme için deli oluyorsun, Amerikan
karşıtı kesildin başımıza ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Ne diyorsun be! Ne alakası var? Gerçekleri söyledim.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Amerikayla görüşmek için
çırpınıyorsun, sonra da Amerikan
karşıtlığı mı yapıyorsun ya!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Kimi kandırıyorsun? Gören de sizi
antiemperyalist sanır vallahi ya.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Kendine bak!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, müsaade eder misiniz.
Buyurun Sayın Özsoy.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Amerikaya karşı namaz
kılmış insanlarsınız ya!
HİŞYAR ÖZSOY
(Diyarbakır) Sayın Başkan, yaptığım
açıklamaya istinaden, yalanlarla, çarpıtma bilgilerle algı
oluşturmaya
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Hayır, terörün amacı dedim. Terörün amacı
yalandır.
BAŞKAN Ben de not
alıyorum kaçırmamak için.
Buyurun iki dakika. (HDP
sıralarından alkışlar)
HİŞYAR ÖZSOY
(Diyarbakır) Başkanım, takdiriniz.
BAŞKAN Siz yeni bir
sataşmaya mahal vermeyin lütfen.
HİŞYAR ÖZSOY
(Diyarbakır) Vallahi ben mahal vermiyorum Başkan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hangi notu aldınız Sayın Başkanım? Neye göre söz
verdiniz?
BAŞKAN Söylediği
şeye göre söz verdim. Çok merak ediyorsanız
HİŞYAR ÖZSOY
(Diyarbakır) Ya, belki Başkan beni seviyor, dur iki dakika.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özsoy, siz devam edin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Onu söylesin, itiraf etsin, Seviyorum. desin.
HİŞYAR ÖZSOY
(Diyarbakır) Belki seviyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Ya, canı sağ olsun, sevsin de söylesin yani.
BAŞKAN Sayın
Özsoy, siz Genel Kurula hitap edin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Bizim söz almak için canımız çıkıyor.
HİŞYAR ÖZSOY
(Diyarbakır) Kıymetli arkadaşlar, bakın
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Sevmeye göre söz verilmiyor yalnız, seviyor sevmiyor
HİŞYAR ÖZSOY
(Diyarbakır) Peki, tamam.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sataşmanın ölçüsünü bilelim, ondan söylüyorum.
HİŞYAR ÖZSOY
(Diyarbakır) Ya, yalan, çarpıtma diyor, bu kadar ya.
Yapmayın.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Teröristler yalancı. dedi.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Yalan ve çarpıtma terörün amacıdır.
HİŞYAR ÖZSOY
(Diyarbakır) Ya, arkadaşlar iki dakika konuşturmuyor bile.
BAŞKAN Bir saniye,
müsaade eder misiniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Söyleyin Başkanım.
BAŞKAN Bülent Bey çok
şey yaptı, sizin açıklamanız gerekiyordu ama ben
açıklayayım. Yalanlar üzerine kurulu, çarpıtma, bölgede kanaat
oluşturmaya çalışma gibi bir ifade kullandı. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
METİN NURULLAH SAZAK
(Eskişehir) - Terörün amacı diyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Terörün demedi mi Sayın Başkan?
HİŞYAR ÖZSOY
(Diyarbakır) Ya, bu gibi diyor arkadaşlar, bir bağlamı
var bunun ya.
BAŞKAN
Arkadaşlar, detayını vermiyorum; niye hiddetleniyor, niye
ayağa kalkıyorsunuz? Niye ayağa kalkıyorsunuz, bir müsaade
edin.
Buyurun.
CEMAL ÇETİN
(İstanbul) - Teröristlerden bahsetti.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Başkan ya, herkes sataşıyor,
gözün burada mı senin de hayırdır yani! Herkes
sataşıyor, dönüyorsun dönüyorsun buraya laf söylüyorsun. Oradan da
sataşan var, buradan da sataşan var.
BAŞKAN Lütfen, rica
ediyorum ya, lütfen
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Lütfen ya, bazı şeylere de
bakın ya, sadece buradan ses çıkmıyor, her yerden
çıkıyor ses.
BAŞKAN - Buyurun.
4.-
Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoyun, Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
HİŞYAR ÖZSOY
(Diyarbakır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
kıymetli arkadaşlar; ben bu polemiği çok uzatma niyetinde
değilim; şunu söyleyeyim: Şu an Kobani de olabilir. Umarım
olmaz, yanlış olur, hatalı olur; umarım olmaz. Kobani en
nihayetinde DAİŞe karşı da bir mücadele verdi. Keşke
Kobaniye desteğiniz de olsaydı iyi olurdu da yani hele hele o dönemi
düşünürsek. Şunu anlayabiliyor insan: Türkiyenin etrafında,
Suriyede, Irakta, Orta Doğuda genel anlamda bu oluşan altüst
oluşlar Türkiyede değişik refleksler yarattı, korkular
yarattı; riskler var ortada yani bunu hangi insana sorarsanız sorun
bunları teslim edecektir. Yani var, değil ki riskler yok; bakın,
bütün Orta Doğu Iraktan tutun Libyaya kadar altüst olmuş durumda.
Var sıkıntılar, olacak.
Şimdi, bizim temel
ayrıştığımız nokta şu: Bu
sıkıntılara nasıl cevap vereceksiniz? Şimdi, biz
diyoruz ki mesela HDP olarak
MUSTAFA HİDAYET
VAHAPOĞLU (Bursa) Siz kimsiniz de kimden cevap bekliyorsunuz! Siz
kimsiniz!
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Hatibi dinleyelim, size ne oluyor ya!
MUSTAFA HİDAYET
VAHAPOĞLU (Bursa) Konuşma be, ben oraya söylüyorum!
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Biz de buraya söylüyoruz yani.
BAŞKAN Sayın
Özsoy, siz devam edin, Genel Kurula hitap edin.
Buyurun.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Şimdi, şöyle düşünün: Biz Halkların Demokratik
Partisi olarak 6 milyon oy almış bir partiyiz, onlar adına
konuşuyoruz. Biz diyoruz ki: Bakın, kırk yıldır devam
eden bir sınır ötesi operasyonlar silsilesi var. Ben bir Kürt genci
olarak o dönem orada yaşamış
Biz bunları gördük,
görüyoruz, hâlâ yaşıyoruz; bir iki nesil daha, üç nesil daha bu
operasyonların gölgesinde yaşamasın diyoruz, zor bir şey
değil ki. Onun için bütün bu savaş tamtamlarının
ortasında -bakın, ısrarla üçtür davet ediyoruz- diyoruz ki
Yine
bombalasın ya! Ama diyoruz ki: Şu parlamentodan bir heyet gitsin bir
Mahmura desin ki: Otuz yıldır siz buraya gelmişsiniz, biz
gelmemişiz. Siz kimsiniz, nesiniz, necisiniz, ne yaparsınız?
Hakkârili, Şırnaklı insanlarsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Özsoy.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Biz bir şey biliyoruz sadece Türkiye kamuoyunda: Mahmur
deyince havadan bomba atıyoruz, Şengal deyince bomba atıyoruz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hak edene bomba da atılacak.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Biz de diyoruz ki: Milletvekilisiniz, buyurun siz de bir oralara
gidin, oraları dinleyin.
Bu kadar. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Özsoy.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askerî Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1534) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 109) (Devam)
BAŞKAN 3üncü madde
üzerinde başka söz talebi yoktur.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3üncü
madde kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık
oylamaya tabidir. İç Tüzük'ün 145'inci maddesinin ikinci fıkrası
"Başkanın gerekli görmesi hâlinde açık oylama oturumun
sonuna veya haftanın belli bir gününe bırakılabilir."
hükmünü havidir. Bu hüküm uyarınca, teklifin tümünün açık
oylamasını oturumun sonuna bırakıyorum.
2nci sırada yer alan
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uganda
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askerî İş Birliği Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi Ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
2.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uganda
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askerî İş Birliği Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1454) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 108) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Komisyon raporu 108 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz
isteyen Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili
Sayın İsmail Özdemir.
Buyurun Sayın Özdemir.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
İSMAİL ÖZDEMİR (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemiz ile Uganda Cumhuriyeti arasında askerî iş
birliği mutabakat muhtırasının onaylanmasının
uygun bulunduğuna dair kanun teklifi hakkında Milliyetçi Hareket
Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Gazi
Meclisimizi ve çalışmalarımızı takip eden aziz
milletimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerimin hemen
başında, bugün Covid testi pozitif çıkan
Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt
Çavuşoğluna geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, Cenab-ı
Allahtan kendileri için acil şifalar niyaz ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
ülkemizin Afrika Kıtasıyla olan münasebetinin tarihi, geçmişi
yüzyıllarla ifade edilebilecek kadar büyük ve derindir. Bizim
dışımızda dünyadaki pek çok ülkenin bu kıtayla olan
münasebetleri geçmişten günümüzü kadar gelen zaman içerisinde sömürge
yahut tek taraflı çıkar eksenli olarak şekillenmiştir.
İçerisinde bulunduğumuz dönemde ise sömürgeciliğin
çağın şartlarını haiz kılıflarla
sürdürülmeye çalışıldığı malumdur. Kimi ülkeler
bu amaç için rejimler üzerindeki baskısını kullanarak hareket
etmekte, bir başkaları ise Afrika ülkelerinin altından
kalkamayacakları şartlarla ve sözde yatırım yapma vaadiyle
kıtaya çöreklenmeye devam etmektedir. Kıtanın kaynakları
üzerinde gözü olan çevreler, ilave olarak Afrikanın stratejik önemi
bulunan alanlarına askerî üsler konuşlandırarak küresel güç
mücadelesinde rekabet olanaklarını artırmaya çalışmaktadır.
İnsanı merkeze alan, karşılıklı saygı,
karşılıklı kazanç ve beraber kalkınmaya dayalı
anlayış ise ülkemizin Afrikayla olan bugünkü ilişkilerinin
temelini teşkil etmektedir ve Türkiyenin Afrika Kıtasına
yönelik uyguladığı politika, giderek olumlu neticeler vermeye
başlamıştır. 2002de 12 olan kıta genelindeki
büyükelçilik sayımız, bugün itibarıyla 43e
ulaşmıştır. Kurulacak yeni büyükelçiliklerimizle bu
sayının daha da artırılması Türkiyenin
ağırlığının ve olanaklarının
geliştirilmesine imkân tanıyabilecektir. Buna mukabil olarak 2008
yılında 10 Afrika ülkesinin Türkiyede büyükelçiliği varken 2022
yılı itibarıyla bu sayının 37ye yükselmiş
olması Afrika ülkelerinin Türkiyeye vermiş olduğu önemin de
açık bir göstergesidir.
Kalkınma
yardımlarımızın yanı sıra, çok sayıda sivil
toplum kuruluşumuzun Afrikada faaliyet göstermesi, muhataplarınca
memnuniyetle karşılanmaktadır. Bilhassa sivil toplum
kuruluşları aracılığıyla yürütülen faaliyetlerin
karşılıklı ülkelerin vatandaşları arasında
sağlam bir gönül köprüsü kurmasına imkân tanıdığı
ortadadır. Bu çerçevede, Türkiyeden gönderilen yardımlarla
Afrikanın çoğu bölgesinde gündelik ihtiyaçların
karşılanmasının yanı sıra tarımsal
faaliyetler, başta tekstil olmak üzere temel üretim olanakları ve
eğitimle alakalı talepler karşılanabilmektedir.
Yumuşak güç unsurlarımızın faaliyetleri ise Türkiyenin
prestijini daha da artırmakta, saygınlığını ileri
seviyeye çıkarmaktadır.
Türk Hava
Yollarının 2003te sadece Kuzey Afrika ülkelerine uçuş
gerçekleştirirken bugün 33 ülkede toplam 41 noktaya erişim
sağlaması son derece önemlidir. Daha geniş bir ifadeyle, Afrika
dünyanın geri kalan bölgelerine Türk Hava Yolları yani Türkiyeyle
erişebilmektedir.
Karşılıklı
ticaret hacminin yıllar bazında giderek artış göstermesi ise
kuşku yok ki en önemli konuların başında gelmektedir.
Afrikayla ticaret hacmimiz son yirmi yıllık dönemde 4,3 milyar
dolardan 34,5 milyar dolara kadar yükselmiştir. Aradaki
artışın 8 kat olması ve ilişkilerin gelişme
trendi birlikte dikkate alındığında Afrikanın Türkiye
açısından stratejik bir öneme kavuştuğu
anlaşılmaktadır.
Bugün enerjiden
madenciliğe, tarımdan beyaz eşya ve gıdaya, birçok sektörde
Türk firmalarının Afrikada ön plana çıktığı
belirtilmektedir. Türkiye tarafından gerçekleştirilen yatırımlarla
kıtada 100 bini aşkın Afrikalının istihdam ediliyor
oluşu kıtanın makûs talihini değiştirmeye yönelik
samimi gayretimizin bir yansımasıdır, dolayısıyla
Türkiye Afrika için ümit ışığı hâline gelmiştir.
Dahası buraya her ülke ilgi ve alakasını artırmış
ve yoğunlaştırmışken, hatta küresel rekabet
alanının ana sahalarından birisi olarak ön plana çıkarken
ülkemizin gösterdiği başarının ardında yatan gerçeklik
hiç kuşku yok ki samimiyet ve gayret üzerine bina edilen bir
yaklaşımı çağrıştırmaktadır. Bu çerçevede,
Sayın Cumhurbaşkanımızın toplamda 30 ülke ve 50
ayrı programla Afrikayı en fazla ziyaret eden devlet
başkanı olması bu kıtaya verdiğimiz önemi
göstermektedir. Devam eden çabaların ortaklık zirveleri ve diğer
müşterek çalışmalarla genişlemesi hâlinde bundan tüm
tarafların kazançlı çıkacağı şimdiden bellidir.
Umut ederiz ki tüm dünyada pazar daralmasının
yaşandığı, küresel ticaret dengesinin
sarsıldığı, hesap edilemeyen sorunların vuku
bulduğu bir dönemde ülkemizin Afrikayla olan ilişkileri çok daha
sağlıklı bir zeminde gelişimini devam ettirir ve elbette
ettirmelidir de.
Muhterem milletvekilleri,
Afrika'da bulunan ülkelerle son yıllarda ilişkilerimiz giderek daha
önemli ve yüksek bir seviyeye doğru ilerliyor. Ticaret hacmimizin
artış gösterdiği böylesi bir dönemde Afrika
Kıtasının ana sorunu olan istikrarsızlıkla mücadele
anlamında çoğu ülkenin Türkiye'yle iş birliğini
geliştirme niyeti her taraf için pozitif sonuçlar doğurmaktadır.
Batılı ülkelerin sömürgeci yaklaşımının içinde
bulunduğumuz yüzyılda da devam edebilmesi için Afrika
Kıtası'nda terörizm odaklı yürüttüğü karanlık
politikaları aşmak umuduyla çoğu ülke Türkiyenin insani
yaklaşımına duyduğu saygıyla bizimle iş
birliği yapmanın yollarını aramaktadır. Uzun
yıllardan bu yana ülkemizin de terörizmle mücadele anlamında en çok
hedef alınan ülkelerden birisi olduğu ve bu alandaki
başarılarımızın da her çevre nazarında
görüldüğü bir dönemde Afrika'daki ülkelerin Türkiye'nin tecrübe ve potansiyelinden
yararlanmak istemeleri gayet normaldir. Buna karşın, çoğu Avrupa
ülkesinin Türkiye'nin Afrika ülkeleriyle giriştiği ve giderek
gelişen ilişkilerden duyduğu rahatsızlığın
ana sebebi de işte burada kendisini göstermektedir. Zira Afrika'ya biçilen
kader, sürekli çatışmaların yaşandığı,
devlet otoritesinin son derece zayıf tutulduğu, kalıcı iç
anlaşmazlıkların devam ettiği bir siyasi iklimin özellikle
de zengin kaynaklara sahip ülkelerde devam ettirilebilmesidir. Bu durum, yeni
yüzyıl sömürgeci zihniyetinin Afrika Kıtasındaki zengin
kaynaklara kolaylıkla ve neredeyse bedavaya erişmesi, kendisine
şartları istenildiği gibi ayarlanabilecek bir pazar
oluşturması ve güvenlik açısından da yine kendilerinin
muhatap alınacağı rezil bir politikayı işaret
etmektedir. Böylelikle, terörizm ve iç çatışmalar sebebiyle ülkelerin
içişlerine kolaylıkla müdahale imkânı bulan sömürgeci güçler
kendi çıkarlarını da aynı ölçüde hâkim kılmayı
sürdürmeyi istemektedir. Dolayısıyla, ülkemizin Afrika ülkeleriyle
savunma sanayisini kapsayan iş birliği Avrupalı sömürgeciler
tarafından büyük bir rahatsızlıkla
karşılanmaktadır. Terörle mücadele anlamında Afrika
ülkeleriyle imkân, tecrübe ve teknolojik birikimlerimizi paylaşmamız,
halk oyuyla göreve gelmiş, kendi ülkesinde huzur, barış ve
istikrar ortamı yaratmak isteyen Afrika ülkelerindeki hükûmetler
nazarında saygıyla karşılanmaktadır. Buna
karşın, sömürgeci geçmişi olduğu açıkça bilinen ve
aynı zamanda PKK terör örgütüne verdiği destekle tanınan
bazı Avrupalı ülkelerin Türkiye'nin Afrika'daki savunma
işbirliklerinden rahatsız oldukları sır değildir.
Vahim olan mesele ise bahse konu olan Türkiye karşıtı ülkelerle
içimizde görünen kimi çevrelerin ağız birliğine girmiş
olmalarıdır. Son aylarda bu durum, ülkemiz kamuoyunda da bazı
çevrelerce bize göre maksatlı olarak işletilmekte ve yine aynı
malum kesimler, ülkemizi, başka ülkelerde yaşanan iç
çatışmalara taraf olmakla itham etmektedirler; hatta aynı
yaklaşımla, Türkiyenin SİHA ve İHA teknolojisini
Afrikadaki ülkelerle paylaşmasının yanlış
olduğunu aynı malum çevreler iddia etmektedir. Türkiye'nin PKK terör
örgütüyle mücadelesinde SİHA ve İHAların
sağladığı üstünlükten rahatsızlıklarını
açıkça ifade edenlerin, Afrika ülkeleriyle ilişkimizde de ülkelerin
iç işlerine karışıp taraf tutma yaklaşımıyla
ele alınması maksatlı eylemleri gün yüzüne
çıkmaktadır. Böylesi bir yaklaşımın gerçekçi, ahlaki
ve vicdani olduğunu söyleyebilmek mümkün olmayacaktır. Aynı
malum çevrelerin yüzyıllardır Afrikayı sömüren ülkelere dönüp
tek bir laf dahi etmeden, üstelik bu sömürgeci ülkeleri ileri demokrasi
sınıfında değerlendirerek her fırsatta Türkiye'yi
kendilerine şikâyet eder tarzda tutum takınmaları içlerine
düştükleri vahim hâli de gözler önüne sermektedir.
Demokrasinin ve diplomasinin
gereği olarak bir ülkede yaşayan insanların oylarıyla görev
başına gelmiş, uluslararası meşruiyeti olan
hükûmetlerle her türlü iş birliğini geliştirmek tabii bir
durumdur. Dolayısıyla, Türkiyenin Afrika ülkeleriyle savunma
sanayisini de kapsayan iş birliği imkânlarını
genişletmesi memnuniyet verici bir gelişme olarak görülmektedir. Bu,
önce insani, sonrasındaysa millî yaklaşımın gereğidir.
Terörle mücadele meselesi, ülkemiz için, önce kendimizi ilgilendiren boyutuyla
millî güvenliğimizi tesis etmenin, sonrasındaysa meselenin genel
boyutu dikkate alındığında, diğer ülkelerle, aynı
tehlikeye yönelik ortak hareket edebilmenin önemini karşımıza
getirmektedir. Elbette, geliştirdiğimiz iş birliği
bazı ülkeleri rahatsız edecektir çünkü onların derdi bu
kıtanın kaynak ve insanlarının sömürülmeye devam
edilmesidir. Bunlara yol vermemiz, sessiz kalmamız ve sineye çekmemiz
mümkün olmayacaktır. Biz, huzur isteyen ve kendi topraklarımızla
birlikte dünyanın geri kalanına da huzurun hâkim olmasını
hedefleyen bir ülkeyiz. Kendilerini, ıslah edici olarak gösterip
bozgunculuk yapanların karşısında durmak bu yüzden insani,
vicdani ve imani bir sorumluluktur. Bu kapsamda, Afrika ülkeleriyle
ilişkilerimizin aradan geçen her gün biraz daha ileri seviyeye
ulaşması, karşılıklı ticaretin gelişmesi ve
kıta genelinde ülkeler arası ilişkilerde, bugün, taraflı
tarafsız herkesin Türkiye modelinden bahsetmesi olumlu bir
gelişmedir.
Bilhassa, savunma sanayimizin
Afrika pazarında elde ettiği başarı çok boyutlu olarak ele
alınmalıdır. Zira, katma değerinin yüksek
olmasının yanı sıra, rekabette üstünlük sağlayan ve
ülkeler arası ilişkilerin stratejik boyutunu temin eden ana
alanların başında savunma sanayisi gelmektedir. Ülkemizin 2020
yılında Afrikaya gerçekleştirdiği savunma sanayisi
ihracatının toplam savunma sanayisi ihracatımız içinde
yüzde 9,2lik bir paya sahip olduğu belirtilmektedir. Bir başka
deyişle, 2 milyar 200 milyon dolarlık savunma ve havacılık
sanayisi ihracatımızın 83 milyon doları Afrikaya
gerçekleşmiştir. Tespit edilen son verilere
bakıldığında ise 2021in henüz ilk on aylık savunma
sanayisi sektörünün 2020nin aynı dönemine kıyasla 6 kat
artışla 288 milyon 439 bin dolar ihracat gerçekleştirmesi,
Afrika ülkelerinin bahse konu olan sahaya artan ilgisini ve bu pazarın
potansiyelinin yüksek olduğunu göstermektedir.
Temennimiz, Afrikadaki dost
ve kardeş ülkelerle süregelen politikaların gelişerek ve
derinlik kazanarak devam etmesi, gerçekte yabancısı
olmadığımız ve yüzyıllar boyu
ecdadımızın da bizzat yaşayarak varlık gösterdiği
Afrika ülkeleriyle münasebetlerimizin, karşılıklı
saygı ve kazanç ilkesiyle geleceğe güvenle yol alabilmesidir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Yunanistanın son yıllarda ülkemize
karşı takındığı mütecaviz eylemlerin giderek
artış gösterdiğini hepimiz müşahede ediyoruz. Garip bir kompleksle
hareket eden bu ülkenin Türkiye'ye karşı beslediği düşmanca
tutum yeni boyutlar kazanmaya başlamıştır. Ege ve Doğu
Akdenizde kıta sahanlığı ve deniz yetki alanlarıyla
alakalı Atinanın sürdürdüğü akıl, mantık, vicdan,
izan, ahlak ve hukuka uygun olmayan politikalarla Türkiye'nin ve Batı
Trakya Türklüğünün haklarının gasbedilmeye
çalışıldığı her yönüyle ortadadır.
Egede kıta
sahanlığını tartışma konusu yapan, Doğu
Akdenizde hukuksuz ve temelsiz yaklaşımlarla Sevilla haritası
dayatmasında bulunan, Batı Trakyadaki Türklerin haklarını
teslim etmeyen Yunanistan aradan geçen her gün hukuka ve ikili anlaşmalara
aykırı eylemlerine de hız kazandırmıştır.
Ülkemize karşı ne yaparsa yapsın caydırıcı bir
etkiye asla kavuşamayacak olan Yunanistanın sadece kendisine ve
ekonomisine zarar veren askerî harcamaları bizim nazarımızda
ancak tüy sıkleti kadar bile değerli değildir. İyi
komşuluk ilişkileri yerine sürekli düşmanlık duygusuyla
hareket eden Yunanistan savaşın acı tecrübelerini farklı
zamanlarda tatmış bir ülkedir. Dolayısıyla gerginliğe
mahal vermek, sürekli kışkırtıcı eylemlerde bulunmak
ve ilişkileri zehirleyici bir tutum takınmak bu ülke
açısından sorunları çözmez, aksine ciddi sorunlarla
yüzleşme mecburiyetini beraberinde getirir. Türkiye
karşıtlığında bu hız ve seviyede ilerlerse bir
gün mutlaka karşılığını göreceklerini ise iyi
anlamalıdırlar. Egede var olan kıta
sahanlığını
Uluslararası hukuka
aykırı biçimde adalara askerî yığınaklar yapmaya devam
eden Yunanistan, ülkemizin iyi komşuluk ilişkileri
çağrılarına kulak asmayarak tahriklerine devam etmektedir.
Yunanistan Millî Savunma Bakan Yardımcısı geçtiğimiz
aralık ayında Meis Adasındaki Yunan birliklerini ziyaret
etmiş ve orada bulunan birliklerin gerektiğinde Helenizmin egemenlik
haklarını savunmaya hazır olduğunu dile getirmiştir.
Yunan Bakan Yardımcısının bu söyleminin Yunanistanın
genel siyasi düşüncesinin açık bir tezahürü olduğu
ortadadır. Diğer yandan, Yunanistan Dışişleri
Bakanlığı tarafından hazırlandığı
belirtilen üç yıllık strateji planında ülkemizin casus belli
kararından vazgeçmesi için çalışılması gerektiği
de ifade edilmiştir. Yunan Başbakan Miçotakis ise asıl
endişelerinin Türkiyenin üzerinde egemenlik hakkı
kullanabileceği deniz yetki alanlarını tanımlayan mavi
vatan politikamız olduğunu belirtmiştir. Yunanistanın
tahrik ve hukuksuz faaliyetlerine karşı ülkemizin verdiği
haklı tepki ve girişimlerse Yunanistan Cumhurbaşkanı
tarafından saldırganlık ve tehdit olarak
nitelendirilmiştir.
Geçtiğimiz günlerde yine
Yunanistan Savunma Bakan Yardımcısı İskiri, Bozbaba,
Semadirek, Midilli, İpsara, Sakız, Sisam, Kelemez, Bulamaç,
Nergiscik, Keçi ve Bodrum ilçemize
Bu vesileyle, sözlerime son
verirken gündemimizde bulunan tüm anlaşmalara olumlu yönde oy
vereceğimizi belirtiyor, Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz.
Buyurun Sayın Çeviköz.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET ÜNAL
ÇEVİKÖZ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gündemimizde bugün 5 uluslararası belge var. Ben bu
belgelerle ilgili olarak genel bir görüş bildirmek üzere Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Bu belgelerden 4 tanesi
anlaşma, 1 tanesi mutabakat muhtırası. Bu
ayrıntıyı özellikle vurguluyorum çünkü biraz ileride
konuşmam sırasında bu ayrıntıya tekrar döneceğim.
İmzalanan belgeler de hükûmetler arası belgeler. Bunları
kamuoyunun bilmesi gerekir, hangi ülkelerle imzalanan anlaşmalarla
ilgileniyoruz bugün Meclisimizde diye. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askerî Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi, yine
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Askerî Eğitim İş Birliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kamboçya Krallığı Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Savunma Sanayi İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Uganda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında -ki bu
maddenin de konusu bu- Askerî İş Birliği Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi, yani söz konusu belgelerin 3ü askerî, 1i savunma
sanayisi, 1i de yatırımların karşılıklı
teşvikine yönelik.
İktidarın
yanlış ekonomi politikaları nedeniyle zor günlerden
geçtiğimiz şu sıralarda ülkemizin refahını
artıracak daha çok anlaşmanın Parlamentomuzdan
onaylanmasını elbette arzu ediyoruz. Ülkemize,
vatandaşlarımızın refahına, iş dünyasına can
suyu olabilecek anlaşmaları parti olarak destekliyoruz. Bugün
görüşülen hiçbir anlaşmaya da bir itirazımız yok ancak
dileğimiz, Türkiyenin ekonomik kalkınmasına, teknoloji
atılımına, dijital devrime ve yeni teknolojiler
bağlamında getirilen, imzalanan anlaşmaları gündemimize
almak istiyoruz ve bunları daha sık görmek istiyoruz.
Değerli milletvekilleri,
anlaşmaların tamamına Cumhuriyet Halk Partisi olarak olumlu oy
kullanacağız fakat uluslararası anlaşmalardan bahsederken
hukuk dünyasında yarattığı etkiler bakımından
önce temel bazı kavramları birbirinden ayırarak başlamak
isterim. Örneğin, Cumhurbaşkanının son Birleşik Arap
Emirlikleri ziyareti esnasında iki ülke arasında 13 anlaşma
imzalandı. şeklinde kamuoyunda haberler çıktı. Kamuoyunun
bilgilenmesi ve aydınlanması açısından burada bir düzeltme
yapmak istiyorum çünkü atılan imzaların detaylarına şöyle
bir baktığımda Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri
arasında bir anlaşma imzalanmamış. İmzalananlar
şu belgeler: Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanında
İşbirliği Mutabakat Muhtırası, İklim Eylemi
Alanında Mutabakat Zaptı, Sanayi ve İleri Teknolojiler Alanında
İşbirliği Mutabakat Muhtırası, Kültürel Alanda
İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptı, Tarımsal
İşbirliği Üzerine Mutabakat Zaptı, Kara ve Deniz
Taşımacılığı Alanlarında
İşbirliği Mutabakat Muhtırası, Gençlik Alanında
İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptı, Afet ve Acil Durum
Yönetimi Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat
Zaptı, Meteoroloji Alanında İşbirliğine
İlişkin Mutabakat Zaptı, Medya ve İletişim
Alanlarında İşbirliği Protokolü, Arşiv Alanında
İşbirliği Protokolü, Kapsamlı Ekonomik Ortaklık
Anlaşması Müzakerelerinin Başlatılmasına
İlişkin Ortak Bakanlar Bildirisi, Türkiye ve Birleşik Arap
Emirlikleri Arasında Savunma Sanayi İşbirliği
Toplantılarının Başlatılmasına İlişkin
Niyet Mektubu. Yani bizim uluslararası hukuk açısından
anlaşma diye nitelendirdiğimiz belgelerin hiçbiri bu 13 maddelik
belgenin arasında yok.
Kamuoyunu yanıltmamak adına
bunların mutabakat muhtırası mı, anlaşma mı,
protokol mü olduğunu açığa çıkarmak istedim, onun için bu
ayrıntıyı dile getirdim. İktidar yurt içinde şu ana
kadar Açılış yapıyoruz. dediği gibi,
uluslararası anlaşmalar konusunda da bolca söylemlerde bulunuyor.
İşin aslını görüşüyorsunuz, içinde anlaşma
adını taşıyan bir tane belge yok, hatta tek anlaşma
geçen belge de Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması
Müzakerelerinin Başlatılmasına İlişkin Ortak Bakanlar
Bildirisi.
Değerli milletvekilleri,
bu belgeler arasında bir tanesi benim oldukça dikkatimi çekti: Arşiv
Alanında İşbirliği Protokolü. Birleşik Arap
Emirlikleriyle hangi ya da ne arşivi üzerinde iş birliği
yapacak iktidar onu anlamış değilim. Yandaş basında
Birleşik Arap Emirlikleri Veliaht Prensi hakkında çıkan
haberleri mi ya da bakanların ve milletvekillerinin Birleşik Arap
Emirlikleri hakkındaki sözlerini mi arşivleyecekler? Böyle bir
protokole imza atma önerisi iktidardan mı geldi yoksa Birleşik Arap Emirliklerinden
mi geldi? Eğer iktidardan geldiyse herhâlde arşivi silinmiştir
çünkü karşı taraftan geldiyse malum kandırılma konusunda
tecrübeli olduğu için iktidar, yine kandırılmış
olabilir; onun için, bizden söylemesi. Yoksa Sedat Pekerin arşiv
kaydı mı tutulacak? Gerçi onun arşiv kaydını görmek
pek de iç açıcı olmaz herhâlde, özellikle Türkiye'deki bazı
siyasiler açısından. Yani diyeceğim o ki iç politik
mülahazalarla dış politikayı dilinize dolarsanız bu
eleştirileri duymayı, yeri gelince arşivlerinizi silmeyi de göze
alırsınız.
Yine, bu belgelerden bir
başka dikkat çekici olanı da Türkiye ve Birleşik Arap
Emirlikleri arasında savunma sanayi iş birliği
toplantılarının başlatılmasına ilişkin niyet
mektubu. Değerli milletvekilleri, bu toplantılarda neyin
konuşulması planlanıyor acaba? Yani ASELSANın
satışı mı konuşulacak, bunu sormak isteriz. Daha önce
ASELSANın Birleşik Arap Emirliklerine satılacağı
yönünde çıkan iddialara ilişkin doğru dürüst doyurucu bir cevap,
bir açıklama ve aydınlatıcı bir bilgi alamadık. Onun
için, bir kere daha bu görüşmeler vesilesiyle bunu tekrar gündeme getirmek
ve sormak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
Cumhurbaşkanı, Birleşik Arap Emirliklerini ziyareti öncesinde
basın mensuplarına yaptığı açıklamada şöyle
diyor: Birleşik Arap Emirliklerini son olarak başbakan olduğum
dönemde 2013 yılında ziyaret etmiştim. Abu Dabi Veliaht Prensi
Şeyh Muhammed bin Zayed Al Nahyanın kasım ayında
Ankaradaki temaslarıyla birlikte ilişkilerimizde yeni bir dönemi
başlattık. Bu yeni dönem Mısırla da başlayacak
mı? Buradan bunu sormak isterim ya da Arap Ligiyle ilişkilerini
yeniden kurmaya hazırlanan Suriyeyle de yeni dönem başlayacak
mı? Yani sırada Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ve
Suriye Cumhurbaşkanı Esad da var mı?
Değerli milletvekilleri,
Mısır, Doğu Akdenizin en önemli aktörlerinden biri.
Mısırla 2 tur Dışişleri Bakan
Yardımcıları düzeyinde görüşmeler yapıldı fakat
Mısırla ilişkilerde bir türlü istenilen ivme yakalanamadı.
Bu durumun sebebi nedir acaba? Yani Mısırla, Birleşik Arap
Emirlikleriyle olduğu gibi hızla düzelen bir ilişki acaba neden
kurulamıyor? Yoksa Mısıra pazarlanacak bir şey
bulunamadı mı?
Cumhuriyet Halk Partisi
olarak Mısırla bozulan ekonomik, kültürel ve siyasi
ilişkilerimizin güven, dostluk ve dayanışma temelinde yeniden
inşa edilerek, Mısırla da iş birliği hâlinde, bölge
sorunlarının giderilmesi için çalışılmasını
biz hararetle savunuyoruz ancak maalesef, iktidarın dış
politikası âdeta bir ironi malzemesi hâline geldi. Doğu Akdenizin
bir diğer önemli ülkesi olan Libyada da iktidar adına ironik,
ülkemiz adına trajik bazı gelişmeler oluyor. Libyanın
doğusunda yer alan Tobruktaki Temsilciler Meclisi tarafından 10
Şubatta Başbakan seçilen Fethi Başağa, hükûmeti kurmak için
istişarelere başladığını açıkladı.
Temsilciler Meclisi, Geçici Hükûmetin Başbakanı olarak artık
Abdulhamid Dibeybeyi tanımadığını duyurdu. Bugüne
kadar Libya konusunda bu kürsüden yapmış olduğum her
konuşmada, Suheyrat Anlaşması uyarınca Tobruktaki
Temsilciler Meclisinin ne kadar önemli olduğunu hep dile getirdim, hep
altını çizdim, vurgulamaya çalıştım. Yine Suheyrat
Anlaşması uyarınca meşru kabul edilen Temsilciler
Meclisiyle görüşmeden Libyayla yapılan hiçbir anlaşmanın
kabul edilmeyeceğini de hep vurgulamaya çalıştım ama
iktidar maalesef muhalefete kulaklarını tıkadı.
Bundan iki ay önce Libyadan
gelen bir parlamento grubuyla yapılan görüşmede
Dışişleri Komisyonundaki üyelerimiz, bahse konu ülkeyle daha
evvel imzalamış olduğumuz 2 tane mutabakat muhtırası
hakkında ne düşündüklerini sordular, Libyalılardan
aldığımız cevap: Onlar bizim Meclisimizde önümüze dahi
gelmedi, bizim için herhangi bir geçerliliği yoktur. dediler.
Şimdi ülkenin
doğusunda Hafter güçleriyle ittifak içindeki Temsilciler Meclisinin
kararına karşı çıkan Dibeybe, geçiş yönetimini
seçimlere götürecek yol haritası çerçevesinde anayasa
çalışmalarını tamamlama hedefini dile getirmişti, bu
süreçte de görevinde kalacağını söylemişti. Bu nedenle,
şimdi Libyada oldukça gergin bir durum söz konusu çünkü artık onu
tanımayan ve başka bir Başbakan olarak tayin edilmiş bir
kişi var. Peki, kimdir bu Fethi Başağa? İçişleri
Bakanlığı döneminde Türkiyedeki iktidarın desteğini
alan hatta görevden alındığı sürede yine iktidarın
desteğiyle tekrar göreve getirilen Fethi Başağa, şu
sırada aslında resmen saf değiştirmiş durumda. Yani söz
konusu yaşanan gelişmeler iktidarın Libya
politikasının gümbür gümbür çöktüğünü gösteriyor.
Cumhuriyet Halk Partisi
olarak bugüne kadar ne dedik? Dedik ki: Libyada ara bulucu olun, ideolojik
takıntıları bırakın, Suheyrat
Anlaşmasının bütün taraflarıyla görüşün. Hatta
Libyadaki iktidarın taraflı tutumunun Mısırla
ilişkilerimizin düzelmesinin de önünde bir engel olduğunu hep dile
getirdik. Günün sonunda ne oldu? İktidarın desteklediği aday,
yine iktidar tarafından tıpkı Birleşik Arap Emirlikleri
Veliahtına söylenen sözler kadar ağır, hakaret dolu sözler
söylenen Hafterle şu anda beraber hareket ediyor. Aynı şekilde
yine iktidarın karşıt saflarda olduğunu düşündüğü
Akile Salihle yine beraber hareket ediyorlar. Yani şimdi iktidar
yaşanan gelişmeler karşısında söyleyecek hiçbir
şey bulamadığı için sessizliğini muhafaza ediyor, en
azından sessiz kalarak tarafsız görünmelerinde fayda var. Bu anlamda
sessiz kalmalarına hiçbir itirazımız yok, yeter ki ülkemizin
itibarıyla oynanacak hamlelerde bulunmasınlar.
Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, Türkiye'nin Libyada kolaylaştırıcı olması
konusunda atacağı adımları memnuniyetle
karşılayacağımızı özellikle burada tekrar
belirtmek isterim. Bingazideki siyasi oluşumla da oradaki büyükelçimizin
yapmış olduğu görüşmeleri önemsediğimizi de bu
vesileyle tekrar vurgulamak isterim.
Değerli milletvekilleri,
Doğu Akdeniz deyince elbette İsrailden bahsetmeden olmaz tabii ki.
İsrail Cumhurbaşkanı Herzogun 9-10 Mart tarihleri arasında
Türkiyeyi ziyaret edeceği kamuoyuna yansıdı. Öncelikle,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu ziyareti memnuniyetle
karşıladığımızı tekrar belirtmek isterim.
İsraille ilişkilerin hak ettiği seviyeye ulaşması
açısından sembolik bir ziyaret olarak kalmamasını, önemli
bir yol katedilmesini ve aşağı yukarı on iki senedir
İsraille sürekli olarak inişli çıkışlı seyreden
ilişkilerimizin de artık rayına oturmasını ve bundan
sonra da herhangi bir şekilde lüzumsuz sebeplerden dolayı
etkilenmemesini diliyoruz.
Değerli milletvekilleri,
konuşmamın bu bölümünde, gündemin sıcak konusu olduğu için
Ukrayna konusuna da değinmek istiyorum. Malumunuz, bütün dünya Rusya
Ukraynayı bugün işgal edecek mi etmeyecek mi? diye teyakkuz
hâlinde, çünkü 16 Şubat diye bir tarih verildi. Biz, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak günün sonunda aklıselimin galip gelmesini ve
sorunların diplomasi yoluyla çözülmesini arzu ediyoruz. Aksi takdirde
Karadenizdeki olası bir savaştan en çok etkilenecek ülkelerin
başında elbette Türkiye geliyor. Savaştan yana bir tavır
sergilenmemesi gerektiğini belirtiyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak sorunları
tahkim edici değil Ukrayna ile Rusya arasındaki gerilimin çözülmesi
için dönemsel olmayan, tutarlı ve barışçıl politikalar
yürütülmesini elbette savunuyoruz. Ama bizim arabuluculuk teklifimizin de
hiçbir taraf için ciddiye alınmamış bir teklif olduğunu da
burada vurgulamadan geçemiyorum. Türkiye bugün, iktidarın yanlış
politikaları nedeniyle dış politikada Rusyayla asimetrik bir
ilişki içindedir. Her ne kadar liderler üzerinden bir diplomasi
yürütüldüğüne inanılsa da Türkiye, Rusyayla birden fazla cephede
karşı karşıyadır. Bu durum, Türkiyenin dış
politikada sıkışmışlık yaşamasına sebep
olmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
dile getirilen savaş söylemlerinin panik yaratarak Ukrayna halkına ne
kadar zarar verdiğini söylemeden geçemeyeceğim. Bütün faaliyetler
askıya alınmış durumda, Ukraynanın üzerinden uçak
dahi uçmuyor. En refah devleti olduğu düşünülen ülkelerin bile
pandemide ekonomisinin sarsıldığı bir dönemde,
Ukraynanın bu şekilde bir süreçle karşı karşıya
kalması ve böylesine bir zorluk içinde bulunması çok üzücüdür.
Değerli milletvekilleri,
Doğu Akdenizden söz ederken Ege adalarının
silahlandırılması konusuna da özellikle değinmek istiyorum.
Sayın Dışişleri Bakanı bu konuda önemli bir
açıklamada bulundu. Bu vesileyle daha önce Covidle ilgili olarak testinin
pozitif çıktığını öğrenmiş olduğum için
kendisine de acil şifalar diliyor ve en kısa zamanda
sağlığına kavuşmasını temenni ediyorum.
Sayın Dışişleri Bakanı, bu adaların Paris ve
Lozan Barış Antlaşmalarıyla Yunanistana
silahsızlandırma şartıyla verildiğini
hatırlatarak Yunanistanın 1960lı yıllarda bunu ihlal
etmeye başladığının altını çizdi. Yani
Dışişleri Bakanı dedi ki: Yunanistan bundan yani
adalarından silahlandırılmasından vazgeçmezse bu
adaların egemenliği tartışılır. Cumhuriyet Halk
Partisi olarak yapılan antlaşmalar çerçevesinde uluslararası
hukukun gereği olarak Ege adalarının
silahlandırılmasına karşı olduğumuzun
altını özellikle çizmek istiyorum. Bir barış denizi
olduğu inancıyla kimi çevrelerin Egedeki gerilimi artırmak için
adalar özelindeki sorunları kendi egemenlik sorunu gibi göstermelerini
asla kabul etmediğimizi bu vesileyle bir kere daha burada söylemek
istiyorum ve bu durumun Avrupa Birliğine taşınmasını
da doğru bulmadığımızı söylemek istiyorum. Çünkü
mesele Türkiye ile Yunanistan arasında bir meseledir. Yunanistanın
bu konuyu Avrupa Birliğine ithal etmeye çalışması ve
meseleyi Türkiye ile Avrupa Birliği arasında bir meseleye
dönüştürmeye çalışması bizim için asla kabul edilemez.
Biraz evvel bir
tartışma konusu oldu; o konuya da değinmeden geçemeyeceğim.
Hepinizin malumu olduğu üzere Amerika Birleşik Devletleri
geçtiğimiz hafta Türkiye sınırındaki bir Suriye
kasabasında, ki bu neredeyse sınırımıza
Değerli milletvekilleri,
bu soruların cevaplanması elzemdir. Bu sorular, Türkiye'nin
itibarını yakından ilgilendiren sorulardır. Bu sorular,
iktidarın ülkemizi sokmuş olduğu Suriye
bataklığının ülkemiz için ne kadar tehlikeli olduğunu
göstermek açısından da fevkalade önemlidir.
Konuşmamın
başında bugün gündemimizde olan 5 tane uluslararası belgenin
onaylanmasıyla ilgili olarak toplandığımızı ve
bunu görüştüğümüzü belirtmiştim. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak bu belgelerin tümüne olumlu oy vereceğimizi bir kere daha
belirtiyor, hepinize teşekkür ediyor, saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü
üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
19.29
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 19.47
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54üncü Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
108 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE UGANDA
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ASKERÎ İŞ
BİRLİĞİ MUTABAKAT MUHTIRASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 1
Haziran 2016 tarihinde Kampala'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Uganda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askerî İş Birliği
Mutabakat Muhtırası"nın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden Batman
Milletvekili Sayın Necdet İpekyüz.
Buyurun Sayın
İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NECDET
İPEKYÜZ (Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, Türkiyede milyonlarca
insan gündelik yaşamında Meclisten yaşamıyla ilgili
haberler bekliyor ve daha çok, günübirlik yaşamında her gün
boğaz boğaza kaldığı açlıkla ilgili,
baskılarla ilgili, gelecekle ilgili Meclisten ne haber çıkabilir diye
bekliyor. Fakat Meclis ne yapıyor? 15 Şubata kadar kendini tatil
ediyor, tatilden sonra da günübirlik yaşam üzerine beklentiler yerine
önceliklerimizi alıyoruz. Evet, bunlar da konuşulmalı ama
biliyor musunuz, her gün, sizlerin izlemediği televizyonlar
dışında başka televizyonlarda, başka ağlarda,
başka yerlerde insanlar sokakta, insanlar iş yerlerinin
kapısında bekliyor.
Nedir? Bakın, elektrik
faturalarından söz edince hemen kıyamet kopuyor. İlk ses
Doğubeyazıttan geldi, binlerce insan sokaklara döküldü
faturalarını ödeyemedikleri için, faturalarda birdenbire olan yüzde
127ye, yüzde 130a yakın zamlarla ilgili. Ne oldu? İşte, en
başta bir düzenleme yapılmıştı, tekrar bir düzenleme
yapıldı ama hâlâ insanlar yürüyor. İnsanlar
ısınamadığı gibi, açlıkla soğukta baş
başa kalmışlar, tek bir ses yok ama ne yapılıyor? Umut
verilmeye çalışılıyor. Neydi? Bu pandemi sürecinde
paketlemeyle ilgili işlemler hızla giderken, her gün kurye işçileriyle
ilgili bir ölüm haberiyle karşı karşıyayken, her gün bu
insanların çektikleri acılarla karşı karşıyayken,
bir çıt yokken, bir işlem yapılmazken, şimdi, insanlar
Yemeksepetinde boykot yaparken işlerini durdurdular. Migrosta insanlar
sokakta, insanlar kapının önünde bekliyorlar, az önce
arkadaşlarımız da özetlediler. Ne oldu lastik
işletmecileri? Ne oldu kamyon şoförleri, nakliyeciler? Dediler ki:
Artık çalışamıyoruz, araçlarımızı
durduracağız. Ne oldu? Çiftçiler diyorlar ki:
Tarlalarımız boş, ekemiyoruz, traktörlerimizi yollara
getireceğiz. Ne oldu? Kızıltepede, Marmariste,
Kuşadasında, Tekirdağda, Çorluda esnaf Elektrik
faturasını ödeyemiyoruz. diyor, yurttaş Elektrik
faturasını ödeyemiyoruz. diyor. Ne oldu? Lojistik çok
gelişiyordu, çok para kazananlar paketle
Yurtiçi Kargodaki işçiler
eylemdeler. Birçok yerde işçiler, emekçiler eylemdeler ve birçok yerde
bunlar sürerken insanlar kulaklarını tıkamış,
onları izlemiyor ve çözüm bulmaya çalışmıyorlar.
Bugün anlatacağım
bir diğer konu sağlık. Neydi? Devasa bir söylem oldu:
Sağlıkta dönüşüm: Kuyruklar bitecek, ücretsiz hizmet gelecek.
Bizler öteden beri şunu diyorduk: Sağlık hizmeti, sadece
yataklı hizmetle değil, korumakla, önlemekle olur ve sağlık
hizmeti sağlık çalışanlarının ekip hizmetleriyle
yürütülür, sadece hekimlerle değil; siz bu ekip hizmetini bozmamak
zorundasınız. Bu dönüşümle beraber siz ne yaptınız?
Dönüşümle beraber, en başta, sağlık
çalışanlarını hedefe koydunuz ama şu anda
sağlık çalışanları yürüyor, hekimler yürüyor; bunun
için beyaz yürüyüş diyorlar, beyaz forum diyorlar, beyaz nöbet diyorlar
ve tekrar sessizlik, sedasızlık... Bunlar dikkate alınmıyor
ve dikkate alınmamasının en büyük gerekçesi ne? Çünkü her
şeyi biz biliriz, her şeyi biz belli kesimlerle saptarız.
Çalışanlardan görüş alınıyor mu? Hayır.
Çalışanların temsilcilerinden görüş alınıyor mu?
Hayır. Yerellerde sorunlara yönelik bir çözüm bulunuyor mu? Hayır. Ne
yapılıyor? Dünya Bankasından görüş alınıyor,
devasa uluslararası ilaç şirketlerinden görüş alınıyor,
bu konuda kredi veren devasa fon kuruluşlarından görüş
alınıyor. İngilterede -yaptıkları şehir
hastaneleri- çöken sistemi burada uygulamaya çalışıyorlar.
Nitekim, Sağlık Bakanı Artık bundan sonra
yapmayacağız. dedi ama geleceğimizi ipotek altına aldınız,
torunlarımıza bile borç bıraktınız.
Peki, nedir? Nedir? Hekimler,
sağlık emekçileri şu anda yoksulluk
sınırının altında maaş alıyorlar. Ne oldu?
Kasım ayının sonunda bütçe görüşmeleri bitti, burada
Sağlık Bakanı arka tarafa geldi, bütün siyasi parti
gruplarının Grup Başkan Vekilleriyle konuştu Bir düzenleme
yapalım." dedi. Bizim arkadaşlarımızın bir
kısmının itirazları oldu Sadece hekimlere yönelik
değil, diğer sağlık emekçilerini de bu işe
katalım. denildi. Bu tartışmalarla beraber televizyonlarda
müjdeli haber: Hekimlerle ilgili düzenleme geliyor, sağlık emekçileriyle
ilgili düzenleme yapılacak. Sabah oldu, ne oldu? Bununla ilgili düzenleme
yapılırken vazgeçildi. Sonra ne oldu? Hiç alakasız bir
Komisyonda geri çekildi, normalde Meclisin kendi uygulamalarına bile ters
olan bir uygulama. Peki, neydi? Bu ters uygulamadan sonra, Grup Başkan
Vekilleri ve iktidar tarafından şöyle bir haber geldi: En kısa
zamanda çıkaracağız. En kısa zaman dediğiniz,
şubat bitti marta giriyoruz, 14 Mart süreci yaklaşacak, oradan da
kalkıp Tıp Bayramıyla ilgili burada konuşmaya
çalışacaksınız.
Burada şunu söylemek
lazım değerli arkadaşlar: Pandemide birçok insan ölmeyebilirdi,
hâlâ da ölmeyebilir, önlenebilirdi. Ama pandemide, bir de bu
koşuşturmacada 518 sağlık emekçisi yaşamını
yitirdi. Bir kere, burada, onları saygıyla anmamız lazım.
Ve bu anmayla beraber şunu söylememiz lazım, onların emeklerini
görmemiz lazım. İlk günden verilen alkış değil
Emeği görmeyen bir yapı sağlık sistemini düşünemez,
geleceğin sağlık sistemini kuramaz.
Geldik, sağlıkta
dönüşüm
Sağlıkta dönüşüm çökertmeye dönüştü,
çöktürmeye dönüştü. Niçin? Koruyucu sağlık hizmetleri yok,
sadece yataklı hizmetleri düşünüyorsunuz, insanları
korumayı düşünmüyorsunuz. Nedir? Meslek hastalığı,
meslek hastalığı, meslek hastalığı dediler bir
düzenleme yapmadınız. Nedir? Sizin getirdiğiniz sistem yüzünden
her gün bir şiddet yaşanıyor, her gün bir şiddet
yaşanıyor ve bu şiddet öyle bir boyuta geldi ki insanlar
katlediliyor, cinayet işleniyor ama yine seyircisiniz, hiçbir şey yapmıyorsunuz.
Beyaz yürüyüşle beraber, beyaz nöbetlerle beraber, beyaz forumla beraber
Çankayada Meclis kapısının önünde açıklama yaptı bir
kısım hekimler, bir kısım Parlamentoda çalışan
sağlık emekçileri; onlarla görüşmediler. Sağlık
emekçileri şunu diyor: Sadece kendimiz için değil, geleceğin
kurgusu için, geleceğin sağlıklı yaşamı için bu
çabayı sarf ediyoruz. Ne dediler? Şiddetle ilgili bir düzenleme
yapılsın. Ne dediler? Meslek hastalığıyla ilgili
düzenleme yapılsın. Ne dediler? Koruyucu sağlık
hizmetlerine bir bütçe ayrılsın. Ne dediler? Sadece hastanelerle
değil sadece aile sağlık merkezleriyle ilgili bir düzenleme
yapsanız, ekip hizmetini bozmasanız bu hizmet ilerler. Ama
bunların hiçbiri yapılmadı. 8 Şubatta, tüm Türkiyede
hekimler Görevdeyiz. deyip birçok yerde, iş yerlerinde
çalışmayı bıraktılar, aciller dışında.
Siz hekimleri bu boyuta getirmişseniz ülkenin
sağlığından söz edilemez çünkü sağlık sadece
hastalık değil iyi olma hâlidir; sosyal, siyasal açıdan iyi olma
hâlidir. Burada da sağlık emekçilerini görmeniz lazım.
Şimdi, arkadaşlar, yarın 17si, diğer gün 18i; 17 ve 18
Şubatta aile sağlığı merkezinde çalışanlar
işi bırakıyor, greve gidiyorlar ve buna Görevdeyiz. diyorlar.
Niçin? Bilenler bilir, geçmişte sağlık ocağı sistemi
vardı, aksak bir şekilde ilerlese bile bir sağlık hizmeti
vardı. Sağlık hizmeti Muşta da aynı şekilde
veriliyordu, Diyarbakırda da aynı şekilde veriliyordu,
Batmanda da aynı şekilde veriliyordu, Antalyada da, Afyonda da,
Trabzonda da. Şimdi, siz bu dönüşümle beraber merdiven altında
yerler kiralamaya başladınız, olmadık yerleri
kiraladınız, kamudan binalardan vazgeçtiniz -kiralık- birilerine
rant şekline dönüştürdünüz, bu binaların merdiven altında
şu anda aile sağlık merkezlerine vermişsiniz ve nedir
biliyor musunuz? Aile sağlık merkezine elektrik faturası
geliyor, üstünde ne yazıyor: Ticarethane yazıyor. Siz
sağlığı ticarethaneye dönüştürmüşsünüz, aile
sağlığı merkezlerinin elektrik faturalarında
ticarethane yazıyor. Peki, ne oldu? Faturayı oradaki hekimler
ödüyor. Şimdi peki hekimler ne yapıyor? Diyor ki Ben A
sınıfından Cye geçeceğim. Niçin? Diyor Ben
hemşireyi çalıştıramıyorum, yanımda arkadaş
çalıştıramıyorum, çalışamazsam ben bunu
ödeyemiyorum. Elektrik parasını pahalı vereceğim
-ticarethane- vergi vereceğim artı siz yeni bir ceza sistemi getirdiniz
30 Haziranda, dediniz ki: Basına konuşmayacaksınız,
konuşursanız keseceğiz artı sözleşmenizi bozabiliriz.
Neydi sözleşme bozma? İstanbulda on beş dakika, yirmi dakika
gecikme sözleşme bozma nedeni. Ne böyle bozduğunuzda
Zaten
atadığınız yöneticiler iki dudağa bakıyor, bir
şikâyete bakıyor, ne diyor? Beni tanıyor musun, beni biliyor
musun? Bir tehdide
Sağlık emekçisine böyle yaklaşan
Siz
sistemi tümüyle bozuyorsunuz. Merdiven altında çalışmaya
zorlama, ekip hizmetini bozma, ticarethaneye dönüştürme, koruyucu
sağlığı yok etme ve üstüne angarya, iş yükleri
getiriyorsunuz. Bu angarya iş yükleriyle beraber insanları
çalışamaz düzeye getiriyorsunuz, çalışamaz düzeyinde
özellikle sağlık hizmetinden yararlanmak isteyenler yok oluyor. Ve
neydi? Bunların biricik örgütleri Türk Tabipleri Birliği,
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçi Sendikaları bir söylem
çıkardığında en rahat söyleminiz: Teröristsiniz, hainsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla)
Asıl terörist, hain bu talepleri görmeyenler, emekten yana olmayanlar,
demokratik kitle örgütlerine kulaklarını tıkayanlar, demokratik
kitle örgütlerinin, sağlık ve meslek emek örgütlerinin söylemlerine
kulaklarını tıkayanlardır. Onların söylediği gibi,
asıl olan sağlık, insanları korumaktır. O nedenle,
yıllardır Batmanda, Diyarbakırda, Siirtte, Mardinde,
Şırnakta söylenen sözlerle bitirmek istiyorum: Sağlıktan
ve özgürlükten tasarruf olmaz. Sağlık emekçilerinin kurumlarına,
örgütlerine, seslerine kulaklarımızı kabartalım, seslerine
ses verelim ve eylemlerini destekleyelim. Buradan, HDP olarak
çağrımız: 17-18inde sağlık emekçilerinin
yürüttüğü haklı mücadelenin yanındayız, beraberiz tüm
hepimizin sağlığı için, daha sağlıklı günler
için.
Saygılarımı
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, 1inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci
madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
Madde 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde
kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
Madde 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde
kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamayı
İç Tüzükün 145inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca
oturumun sonuna bırakıyorum.
3üncü sırada yer alan,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askerî Eğitim İş Birliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
3.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askerî Eğitim İş Birliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1535) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 110) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Komisyon Raporu 110 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz
isteyen yok.
Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KAMERUN CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA ASKERÎ EĞİTİM İŞ
BİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
Madde 1- (1) 30 Ocak 2018 tarihinde
Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Askerî Eğitim İş Birliği
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde
üzerinde söz talep eden Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Kırklareli Milletvekili Sayın Vecdi Gündoğdu.
Buyurun Sayın
Gündoğdu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VECDİ
GÜNDOĞDU (Kırklareli) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
güzel ülkemizin başka ülkelerin sahip olmadığı önemli
üstünlükleri ve zenginlikleri vardır. Demografik
fırsatımız, genç ve dinamik bir nüfusumuz, tuttuğunu
koparan bir girişimci gücümüz olduğu asla unutulmamalıdır.
Ayrıca, olağanüstü bir coğrafi avantaja da sahip bir ülkeyiz;
dört buçuk saat uçuş mesafesinde 58 ülkeye; 1,5 milyar nüfusa, 22 trilyon
dolarlık bir pazara erişim imkânımız bulunmaktadır.
Yetişmiş genç beyinlerimiz dünyanın her yerinde kendilerine yer
bulabilmektedir, bu da göstermektedir ki yetişmiş insan gücü
açısından hiçbir sıkıntımız yoktur. Tüm bu
zenginliklerimize ve avantajlarımıza rağmen eksiğimiz,
halkın çıkarlarından çok mutlu azınlıkların
çıkarlarının düşünülmesidir; yanlışımız
ise liyakatli, halktan yana, planlı bir üretim modelini yaşama
geçiren kadroların iş başında olmamasıdır yani
asıl sorunumuz yönetim sorunudur, bu da gözle görünüyor. Geleceğimiz
için umut ışığı olan, ailelerin, ülkemizin aydınlık
yüzü, pırıl pırıl gençlerimiz maalesef
çığlık atıyor, Liyakat esaslı adil bir düzen
istiyoruz. diye de feryatlarını dile getiriyor. Gençlerimiz
Fırsat eşitliği yok. diye ülkesini maalesef terk etmek zorunda
kalıyor. Adaletsizlikte zirve yaptığınız için ülkeyi
terk eden gençlerimizden sonra şimdi de beyaz yakalı
çalışanlarımız, doktorlarımız, mühendislerimiz,
avukatlarımız ülkemizi terk etmeye başladı. Ak diye yola
çıkıp ülkenin üzerine maalesef kara bulutları da serdiniz.
Değerli milletvekilleri,
dünyanın olduğu gibi ülkemizin de yakın gelecekte en önemli
sorunu gıda üretimi, gıda temini ve gıda fiyatları olacak.
Yetersiz üretim nedeniyle iç pazarda ürün arzı azalınca gıda
enflasyonu yüzde 55leri geçti. Bütün ülkeler kendi çiftçisini daha fazla
desteklerken AKP çiftçimize zamlarla eziyete de maalesef devam etmekte. Ürün
bazında tarımsal dış ticarete
bakıldığında geçen yıl 7 milyon 820 bin ton ekmeklik
buğday, 2 milyon 127 bin ton arpa, 2 milyon 107 bin ton mısır,
739 bin ton ayçiçeği tohumu ithalatı yapılmıştır.
Sadece hububat ürünleri ithalatına ödenen ise 3 milyar 679 milyon dolar
olmuştur. Bunun Türk lirası karşılığı ise 49
milyar 666 milyon lira olurken 2021 bütçesinde tarımsal destek ödemelerine
ayrılan toplam ödenek tutarı sadece 22 milyar liradır. Geçen yıl
üreticiye sağlanan 22 milyar liralık desteğe
karşılık, sadece hububat ithalatına yani
yabancıların çiftçisine destek tutarına 2 katından fazla
ödeme yapılmış, çiftçimiz de bu zulmü hak etmemiştir.
Değerli milletvekilleri,
böylesine akıl dışı, tutarsız tarım
politikalarının ülkemizi karşı karşıya
bıraktığı ağır bedeli 84 milyon
vatandaşımız çift haneli gıda fiyatlarıyla ödüyor,
çift haneli enflasyonla ve hayat pahalılığıyla da ödüyor.
Artık gıda krizi kapımıza dayandı, hiç vakit
geçirilmeden de acil tedbirler alınmasının zamanı da
gelmiştir. Önümüzdeki yıl için tarımsal üretim planlaması
derhâl yapılmalıdır, desteklemeler buna göre bir an önce
belirlenmelidir. Bu yıl için arz sıkıntısı
yaşanabilecek stratejik tarımsal ürünlerde alım fiyatı ve alım
garantisi uygulamasına süratle hemen geçilmelidir. Önümüzdeki yıl çiftçinin
kullanacağı gübre maliyetinin en az yüzde 50si destek olarak
verilmelidir. Çiftçimizin kullandığı mazotla ilgili
verdiğiniz, hani seçim kampanyalarında söylüyordunuz ya
Yarısı bizden, yarısı sizden. diye, artık bu sözü
tutmanızın vakti gelmiştir. Çiftçimize ucuz tohum, besicimize de
ucuz damızlık sağlanmalıdır. Sebze tohumundaki, sebze
fidesindeki KDV hemen derhâl yüzde 1lere kadar çekilmelidir. Tarımsal
sulamada kullanılan elektrikte vergi hemen kaldırılmalıdır.
Çiftçimizin elektrik bedellerinin hasattan sonra faize tabi olmadan ödenmesi
sağlanmalıdır. Peki, bunlar yapılmazsa, aksi takdirde ne
olur? Pahalı diye bugün ulaşmakta güçlük çektiğimiz temel
gıda ürünlerine yarın pahalı da olsa ulaşamayacağız,
bulamayacağız; bundan emin olun. Bunun sonunda tarımsal
kıtlık vardır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkenin dört bir yanında evlerden
Yandım Allah! feryatları yükseliyor ama milletimizin sesini duyan
yok. Liyakatin yerini saraya sadakat almış. Doları
düşürdük. diye caka satanlar elektriğe, doğal gaza, gıdaya
bu kadar zammın neden yapıldığını milletimize
hâlâ bir türlü açıklayamadılar. Milletin kürsüsünden bir kez daha
soruyorum: Neden bu kadar faiz, zam yaptınız? Sarayın hangi
ihtiyacını karşılamak, hangi saray beslemelerini doyurmak için
bu zamları yaptınız? Bu faizi, zamları bu milletin
sırtına neden yüklediniz; bunu öğrenmek istiyoruz.
Çıkıp buradan mantıklı, makul bir cevap verin, millet de
bilsin, biz de bilelim artık.
Esnafın elektrik
faturası dükkân kirasını geçmiş vaziyette. Yaz
aylarında özellikle Akdeniz ve Ege Bölgesinde klimalar
çalışmaya başlayınca, faturalar ödenmez boyutlara
ulaşınca millet nefes alamaz hâle gelecek. Böyle bir zulmü bu millet
inanın ne gördü ne de yaşadı. Onu suçladınız, bunu
suçladınız iç güçler dediniz dış güçler dediniz, yirmi
yılın sonunda vatandaşı muma ve gaz lambasına da
muhtaç ettiniz. Artık sokaklarda Açız! diye Açız! diye
millet bağırıyor; evinin kirasını ödeyemiyor, elektrik
faturasını, doğal gaz parasını, su parasını
inanın yatıramıyor. Vatandaş, bıraktık eti, sebze
ve meyveye ulaşamaz hâle geldi.
Ekonomide emin olun ki âdeta
tarih yazıyorsunuz. Sayenizde ilk kez vatandaş pazarda çürük,
yaralı sebze meyve peşinde koşar hâle gelmiş. 1 lira
tasarruf için, baş tacı etmemiz gereken emeklimiz halk ekmek
kuyruklarında gecenin ayazını yiyor, soğukta, emin olun ki
tir tir titriyor.
Elektrik gibi akaryakıt
zamları da zulüm oldu, milleti ezdi geçti. Son bir yılda benzine
yüzde 109, mazota yüzde 132 zam geldi. Hem benzinin hem mazotun litresi artık
15 lirayı geçti. Millet arabasına binemez hâle geldi, çiftçi
traktörünü tarlasına götüremez oldu.
Gübre fiyatlarının
son bir yılda 5e katlanması yetmezmiş gibi 2ye katlanan mazot
fiyatları çiftçimizi de ezip geçiyor.
Çalışana, memura ve
emekliye yapılan maaş zamları sadece kırk günde eridi,
tükendi, gitti. Ne yapacak yılın kalanında emeklimiz;
çalışanımız ne yiyecek, ne içecek, hiç düşünüyor
musunuz bilmiyorum. Masal sizde hep aynı masal, her yeni bir ay öncekinden
iyi olacakmış nakaratlarını sadece atıyorsunuz. Bu
sözleri söyleyen devrik Bakan At izi it izine karıştı. diyerek
istifa edip sırça köşküne çekildi, gitti. Siz de bırakıp
gidin; inanın, bırakıp gittiğinizde, emin olun ki yarın
bugünden daha iyi olacaktır değerli arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri,
ekonominin kitabını yazanlar enflasyonun belini kıracaktı
ama milletin belini kırdılar. Artık zamlar zam değil, zulüm
hâline geldi. Akdeniz'de, Karadeniz'de doğal gaz müjdesi verenler,
uzayı keşfedenler, fakir fukaranın iki göz odasını
ısıtıp aydınlatamıyor, o günlere geldik. Millet iki
göz odasını ısıtamazken, saraylarda milletin parasıyla
1.150 odayı ısıtıp aydınlatanların acaba hiç mi
vicdanları sızlamaz, hiç mi yüzleri kızarmaz, iktidar
milletvekillerinin hiç mi canı yanmaz? Vicdanı olanlara buradan ben
bir kez daha sesleniyorum: Artık sarayın sesine değil
değerli milletvekilleri, vicdanlarınızın sesine kulak
verin. Kulak verin ki sarayın ışıkları sönmesin diye
tüm ülkeyi karanlığa sürüklemekten de artık vazgeçin. Bizler,
yürekleri vatan sevgisiyle, insan sevgisiyle dolu herkesin özgürce
yaşamasını istiyoruz. Herkesin karnının doyduğu,
üretime katıldığı, gelirinin hakça
paylaşıldığı bir Türkiye, bir ülke istiyoruz. Gençlerin,
ülkesi için, insanlık için mücadele ettiği; özgür üniversitelerin bilim
ürettiği, caddelerimizde, sokaklarımızda, mahallelerimizde
şarkıların, türkülerin söylendiği, mutlu, huzurlu,
güvenceli, geleceği iyi olan bir Türkiye istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
VECDİ GÜNDOĞDU
(Devamla) Başkanım
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
VECDİ GÜNDOĞDU
(Devamla) Bizler, vicdanların körelmediği, etik değerlerin her
şeyin üzerinde olduğu, ihtirasların ihtiyaçların önüne
geçmediği bir Türkiyede yaşamak ve yaşatmak istiyoruz. Unutmayın
sayın milletvekilleri, bizi biz yapan, insanı insan yapan
düşüncesi değildir; davranışlarıdır ve bu
davranışlar doğrultusunda önümüzdeki süreçte millet de sizlere
notunu verecektir ama şunu bilin ki notunuz kırık ve
gidicisiniz.
Genel Kurula saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde
kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde
kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık
oylamaya tabidir. Açık oylamayı İç Tüzükün 145inci maddesinin
ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna bırakıyorum.
Sayın Turan
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
42.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, dün kalp krizi geçirdikten sonra
baypas ameliyatı olan Bayburt Milletvekili Fetani Battalın
sağlık durumuna ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; dün kalp krizi
geçirdikten sonra baypas ameliyatı olan Bayburt Vekilimiz, ağabeyimiz
Fetani Battalın durumu hakkında ufak bilgi vermek isterim.
Vekilimizin yoğun bakım süreci devam ediyor, çok şükür bugün
şuuru yerinde, zaman zaman konuşabiliyor. Süreç,
doktorlarımızın beklediği gibi ilerlemekte. Yarın servise
çıkmasını ümit ediyoruz. Dualarınızı bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki, Allah
şifalar versin.
Sayın Barut
43.-
Adana Milletvekili Ayhan Barutun, hayata geçirilmesi gereken tarımsal
desteklemelere ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana)
Sayın Başkan, tarımda derinleşen sorunlar arşa
ulaştı. İş bilmez Tarım Bakanı çözüm
üreteceğine havadan sudan konuşup maval okuyor. Bu sorunların
çözümü belli, elinizi tutan yok, hemen harekete geçmeleri gerekiyor. Derhâl
tarımsal üretim planlamasını yapın, desteklemeleri buna
göre belirleyin. Bu yıl için arz sıkıntısı
yaşanabilecek stratejik tarımsal ürünlerde fiyat ve alım
garantisi uygulamasına geçin. Önümüzdeki yıl çiftçinin
kullanacağı gübre maliyetinin en az yüzde 50sini destek olarak
verin. Sebze tohumundaki yüzde 8lik, sebze fidesindeki yüzde 18lik KDVyi
yüzde 1e indirin. Tarımsal sulamada kullanılan mazot ve elektrikteki
vergiyi kaldırın. Tarımsal üretim maliyetlerindeki vergileri
düşürün. Çiftçimiz elektrik bedellerini hasattan sonra faize falan tabi
olmadan ödeyebilsin. Tarımsal sulamada 2021 tarifesini bu yıl
artırmayın. Tarımsal destekleri yasal düzeye yani 79 milyar
liraya çıkarın.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN 4üncü
sırada yer alan, İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamboçya
Krallığı Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
4.-
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamboçya Krallığı Hükümeti
Arasında Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1596) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 150)(x)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Komisyon Raporu 150 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz
isteyen yok.
Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KAMBOÇYA KRALLIĞI
HÜKÜMETİ ARASINDA YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE
KORUNMASINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 21 Ekim 2018 tarihinde
İstanbulda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamboçya
Krallığı Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde
üzerinde söz talebi yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde
üzerinde söz talebi bulunmuyor.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler
2nci madde kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde
üzerinde söz talebi bulunmuyor.
3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3üncü madde kabul
edilmiştir.
Teklifin tümü açık
oylamaya tabidir. Açık oylamayı İç Tüzükün 145inci maddesinin
ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna bırakıyorum.
5inci sırada yer alan,
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım'ın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Savunma Sanayi İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
5.-
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Savunma Sanayi İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1594) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 182) (X)
BAŞKAN - Komisyon?
Yerinde.
Komisyon Raporu 182 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz
isteyen yok.
Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
FİLDİŞİ SAHİLİ CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA SAVUNMA SANAYİ
İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 29
Şubat 2016 tarihinde Abidjanda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayi
İşbirliği Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde
üzerinde söz talebi bulunmuyor.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde
kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde
üzerinde söz talebi bulunmuyor.
2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde
üzerinde söz talebi bulunmuyor.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde
kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık
oylamaya tabidir. Açık oylamanın ve bugün yapılacak diğer
açık oylamaların elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum. Bu açıklama bugün
yapılacak diğer açık oylamalar için de geçerli olacaktır.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 182 sıra sayılı Kanun Teklifinin
açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 286
Kabul : 269
Ret : 17 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Şeyhmus
Dinçel Mustafa
Açıkgöz
Mardin Nevşehir
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Şimdi, İç Tüzükün
145inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna
bıraktığımız açık oylamaları
yapacağız.
109 sıra
sayılı Kanun Teklifinin açık oylamasına
başlıyoruz.
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askerî Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1534) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 109) (Devam)
BAŞKAN Oylama için bir
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 109 sıra sayılı Kanun Teklifinin açık
oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 280
Kabul : 262
Ret : 17
Çekimser : 1 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Şeyhmus
Dinçel Mustafa
Açıkgöz
Mardin Nevşehir
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
108 sıra
sayılı Kanun Teklifinin açık oylamasına
başlıyoruz.
2.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uganda
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askerî İş Birliği Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1454) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 108) (Devam)
BAŞKAN Oylama için bir
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 108 sıra sayılı Kanun Teklifinin açık
oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 282
Kabul : 265
Ret : 17 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Şeyhmus
Dinçel Mustafa
Açıkgöz
Mardin Nevşehir
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
110 sıra
sayılı Kanun Teklifinin açık oylamasına
başlıyoruz.
3.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askerî Eğitim İş Birliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1535) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 110) (Devam)
BAŞKAN Oylama için bir
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 110 sıra sayılı Kanun Teklifinin
açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 285
Kabul : 267
Ret : 17
Çekimser : 1 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Şeyhmus
Dinçel Mustafa
Açıkgöz
Mardin Nevşehir
Teklif
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
150
sıra sayılı Kanun Teklifinin açık oylamasına
başlıyoruz.
4.-
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamboçya Krallığı Hükümeti
Arasında Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1596) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 150) (Devam)
BAŞKAN Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, izninizle son oylama sonuçlarını okumak istiyorum.
150 sıra
sayılı Kanun Teklifi açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 287
Kabul : 269
Çekimser : 18 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Şeyhmus
Dinçel Mustafa
Açıkgöz
Mardin Nevşehir
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Sayın milletvekilleri,
6ncı sırada yer alan 76 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine başlayacağız.
6.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili
Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Kongaz Süleyman Demirel Moldova Türk Lisesi Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi (2/1797) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 76)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7nci sırada yer alan
273 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
başlayacağız.
7.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Karayolları
İşaretleri ve Sinyalleri Sözleşmesi, Karayolu
İşaretleri ve Sinyalleri Sözleşmesine Ek Avrupa
Anlaşması ve Karayolu İşaretleri ve Sinyalleri
Sözleşmesine Ek Avrupa Anlaşmasına Ek Karayolu Yatay
İşaretleme Protokolüne Katılmamızın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3178) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 273)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra komisyonun
bulunamayacağı anlaşıldığından alınan
karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için 17 Şubat 2022
Perşembe günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati:
20.29
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) 109 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) ) 108 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 110 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 150 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(X) 182 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.