TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
55inci
Birleşim
17
Şubat 2022 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Samsun
Milletvekili Bedri Yaşarın, Millî Mücadelenin simge eserlerinden
Samsun Atatürk Parkındaki Onur Anıtına yönelik
saldırıya ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İzmir
Milletvekili Bedri Serterin, İzmirin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Bursa
Milletvekili Mustafa Esginin, Bursanın 2022 Türk Dünyası Kültür
Başkenti olmasına ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-Adana
Milletvekili Ayşe Sibel Ersoyun, Türk Medeni Kanununun kabul
edilişinin 96ncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması
2.- Muğla
Milletvekili Mürsel Albanın, kadına yönelik şiddete
ilişkin açıklaması
3.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin, Tarsusa yapılan devlet
hastanesinin çevre düzeninin bitirilmesi ve Adana-Mersin Hızlı Tren
Hattının yer altına alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
4.- Muğla
Milletvekili Süleyman Girginin, Muğlanın Dokuzçam ve Göktepe
Mahalleleri arasındaki yol sorununa ilişkin açıklaması
5.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, sigara
bağımlılığına ilişkin açıklaması
6.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, emeklilere verilen bayram ikramiyesine
ilişkin açıklaması
7.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, Türk Medeni Kanununun
kabulünün yıl dönümüne ve ortak velayet hakkına ilişkin
açıklaması
8.- Osmaniye
Milletvekili İsmail Kayanın, hain terör örgütü PKKnın 17
Şubat 2016da Ankara Merasim Sokakta gerçekleştirdiği
saldırının yıl dönümüne ilişkin açıklaması
9.- Adana
Milletvekili Orhan Sümerin, Cumhurbaşkanı tarafından
açıklanan hayvan yemlerindeki indirimin piyasada
uygulanmadığına ilişkin açıklaması
10.- Kocaeli
Milletvekili Sami Çakırın, Avrupanın göçmenlerle ilgili
politikalarına ilişkin açıklaması
11.- Hatay
Milletvekili Serkan Topalın, elektrik faturalarına ve Hatayın
Hassa ilçesinde yaşanan doğal afete ilişkin açıklaması
12.-
Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldızın, seyahat acentelerinin
sorunlarına ve Kuşadası esnafının kredi talebine
ilişkin açıklaması
13.- Karaman
Milletvekili İsmail Atakan Ünverin, Konyalı çiftçilerin
sorunlarının çözümü için atılması gereken adımlara
ilişkin açıklaması
14.- Adana
Milletvekili Ayhan Barutun, üniversite giriş sınavında baraj
uygulamasının kaldırılmasına ilişkin
açıklaması
15.- Erzincan
Milletvekili Süleyman Karamanın, Hükûmet desteklerine ilişkin
açıklaması
16.-
İzmir Milletvekili Bedri Serterin, esnafın sorunlarına ve
beklentilerine ilişkin açıklaması
17.- Samsun
Milletvekili Neslihan Hancıoğlunun, Türk Medeni Kanununun kabul
edilişinin 96ncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması
18.-
Iğdır Milletvekili Habip Eksikin, cezaevlerinin ölüm evlerine
dönüştüğüne ilişkin açıklaması
19.- Adana
Milletvekili Burhanettin Bulutun, aile sağlığı merkezi
çalışanlarının sorunlarına ve taleplerine ilişkin
açıklaması
20.- Uşak
Milletvekili İsmail Güneşin, Hükûmetin dünyadaki gıda, emtia ve
enerji fiyatlarındaki artışa karşı
aldığı tedbirlere ilişkin açıklaması
21.- Gaziantep
Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, Gaziantepteki vatandaşların
sorunlarına ilişkin açıklaması
22.-
Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, Eskişehirsporun
ve diğer Anadolu kulüplerinin desteğe ihtiyacı olduğuna
ilişkin açıklaması
23.- Giresun
Milletvekili Cemal Öztürkün, Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın 54üncü
Birleşimde TMOyla ilgili yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
24.- Trabzon
Milletvekili Ahmet Kayanın, Giresun Milletvekili Cemal Öztürkün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
25.- Giresun
Milletvekili Cemal Öztürkün, Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
26.- Trabzon
Milletvekili Ahmet Kayanın, Giresun Milletvekili Cemal Öztürkün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
27.- Amasya
Milletvekili Mustafa Tuncerin, Amasyanın okullarından sürekli
olarak karantina haberleri geldiğine ilişkin açıklaması
28.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, Medeni Kanunun kabul edilmesinin 96ncı
yıl dönümünü kutladığına, Ankara ve İstanbul
Büyükşehir Belediyelerinin topladığı
bağışlara el konulduğuna, şehit ve yardım
paralarına el koyan AKP iktidarını kınadıklarına,
Recep Tayyip Erdoğanın elektrik fiyatlarına ilişkin
açıklamasına ve Uluslararası İstatistik Kurumunun
TÜİKle ilgili açıklamasına ilişkin açıklaması
29.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, alçak terör örgütünün altı yıl
önce Ankarada askerî servis aracına gerçekleştirdiği
saldırının yıl dönümüne, Jandarma Genel Komutanı
Orgeneral Eşref Bitlis ve beraberindekilerin şehadetinin 29uncu
yıl dönümüne, Sıla Şentürk cinayetine, Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ve dün Mersinde yerel bir gazeteye yapılan
saldırıya ilişkin açıklaması
30.- Bursa
Milletvekili İsmail Tatlıoğlunun, Jandarma Genel Komutanı
Orgeneral Eşref Bitlis ve Sağlık Bakanı Lütfi
Kırdarın vefatlarının seneidevriyesine, hain terör örgütü
PKK-YPGnin altı yıl önce Ankara Merasim Sokakta
gerçekleştirdiği saldırının yıl dönümüne,
Trabzonun Akçaabat ile Tonya ilçelerinin ve Erzincanın Tercan ilçesinin
düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümüne, Kosovanın
bağımsızlık ilanının yıl dönümüne, Sıla
Şentürk cinayetine, ilaç zamlarına, Kiğı Barajına,
elektriğin devlet eliyle dağıtılması gerektiğine,
İznik Gölünün kurumakta olduğuna ve Merkez Bankasının
Ankarada olması gerektiğine ilişkin açıklaması
31.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, HDP Parti Meclisi üyesi
Seçkin Kırın vefatına, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanının esnafın indirimli tarifeden yararlanacağına
ilişkin açıklamasına, AK PARTİ Genel Başkan Vekili
Binali Yıldırımın dolardaki ritim bozukluğuna
ilişkin açıklamasına, AK PARTİ Genel
Başkanının faiz-enflasyon tezinin bilimsellikle ilgisi
olmadığına ve Konrad-Adenauer-Stiftung Vakfının
gençler hakkında yaptığı araştırmaya ilişkin
açıklaması
32.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Şanlıurfa ve
diğer güneydoğu illerindeki vatandaşların elektrik
hususunda mağdur olduklarına ilişkin açıklaması
33.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Muş Milletvekili Gülüstan
Kılıç Koçyiğitin 76 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
34.- Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Muş Milletvekili Gülüstan
Kılıç Koçyiğitin 76 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
35.- Kayseri
Milletvekili İsmail Özdemirin, MHP Kayseri eski İl Başkanı
Zeynel Temurun vefatına ilişkin açıklaması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Mustafa Şentop ve beraberindeki Parlamento
heyetinin Gürcistan Parlamentosu Başkanı Shalva Papuashvilinin vaki
davetine icabetle 21 Şubat 2022 tarihinde Gürcistana resmî bir ziyarette
bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/1861)
VI.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili Samsun Milletvekili Erhan
Usta tarafından, ülkemizde çalışan motorkuryelerin mesleki
sorunlarının tespit edilmesi, sektör çalışanlarının
hayatlarını tehlikeye atan kötü çalışma
koşullarına son verilip insani çalışma
şartlarının sağlanması için gerekli önlemlerin
alınması, bu vatandaşlarımızın sigortalı ve
güvenceli çalıştırılması için gerekli düzenlemelerin
yapılması amacıyla 17/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17
Şubat 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP
Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluç tarafından, tütün üreticilerinin
sorunlarının araştırılması amacıyla
17/2/2022 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17
Şubat 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP
Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan esnaf ve sanatkârların sorunlarının
incelenerek bu sorunların çözümü için izlenecek yolların belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan (10/1250) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
17 Şubat 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Teklifleri
1.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Kongaz Süleyman Demirel Moldova Türk Lisesi Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi (2/1797) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 76)
2.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Karayolları
İşaretleri ve Sinyalleri Sözleşmesi, Karayolu
İşaretleri ve Sinyalleri Sözleşmesine Ek Avrupa
Anlaşması ve Karayolu İşaretleri ve Sinyalleri
Sözleşmesine Ek Avrupa Anlaşmasına Ek Karayolu Yatay
İşaretleme Protokolüne Katılmamızın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3178) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 273)
3.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ve İsviçre Federal Konseyi Arasında Diplomatik Misyon, Konsolosluk ve
Daimi Temsilcilik Mensuplarının Refakatçilerine İlişkin
Kazanç Getirici Faaliyetler Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2223) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 125)
4.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada
Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2371) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 194)
5.- Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Göçmen İşçilerin ve Aile
Fertlerinin Haklarının Korunmasına Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunmasına İlişkin Kanun Teklifi
(2/2058) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
290)
6.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî Çerçeve
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/2663) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 291)
7.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İş
Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2599) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 190)
8.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İş
Birliği ve Karşılıklı Yardım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/2498) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 172)
9.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti
Arasında Cezaî Konularda Adlî Yardımlaşma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1794) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 98)
10.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Zimbabve
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1455) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 205)
11.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Brezilya
Federatif Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1197) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 25)
12.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1363) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 31)
VIII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akarın, bundan sonraki
birleşimlerde kürsüdeki hatibe selamlama için ek süre vermeyeceğine
ilişkin konuşması
IX.- OYLAMALAR
1.- (S.
Sayısı: 76) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
ile Moldova Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Kongaz Süleyman Demirel Moldova
Türk Lisesi Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin oylaması
2.- (S.
Sayısı: 273) Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun
Karayolları İşaretleri ve Sinyalleri Sözleşmesi, Karayolu
İşaretleri ve Sinyalleri Sözleşmesine Ek Avrupa
Anlaşması ve Karayolu İşaretleri ve Sinyalleri
Sözleşmesine Ek Avrupa Anlaşmasına Ek Karayolu Yatay
İşaretleme Protokolüne Katılmamızın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin
oylaması
3.- (S.
Sayısı: 125) Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve İsviçre Federal Konseyi Arasında
Diplomatik Misyon, Konsolosluk ve Daimi Temsilcilik Mensuplarının
Refakatçilerine İlişkin Kazanç Getirici Faaliyetler Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifinin oylaması
4.- (S.
Sayısı: 205) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Zimbabve Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve
Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin
oylaması
X.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, üniversitelerde akademisyen olarak görev yapan
veya dil eğitimi için yurt dışına gönderilen personele
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya
Sadi Bilgiçin cevabı (7/57620)
2.- İzmir
Milletvekili Sevda Erdan Kılıçın, İzmir ve ilçelerindeki
okullarda karantinada bulunan sınıf sayıları ile Covid-19
vakalarına,
-
Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağın, seçmeli ders seçimlerinde
bazı yerlerde Kürtçenin bulunmamasına,
-
Şırnak Milletvekili Nuran İmirin, okullarda seçmeli ders olarak
Kürtçenin seçilmesine ve Kürtçe öğretmeni atamalarına,
-
İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün, sözleşmeli öğretmenlere
eş durumundan dolayı tayin hakkı verilmesi talebine,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özerin cevabı
(7/57845), (7/58115), (7/58116), (7/58117)
3.- Adana
Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruçun, Temel Eğitim
Genel Müdürlüğü 2020 Yılı Birim Faaliyet Raporunda yer alan
bazı hedeflerin gerçekleştirilememesine,
-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 2012-2022
yılları arasında Kürtçeyi seçmeli ders olarak seçenlere ve
Kürtçe öğretmeni atamalarına,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özerin cevabı
(7/58119), (7/58222)
17 Şubat 2022 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Emine Sare
AYDIN (İstanbul)
-----0----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
55inci Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Millî
Mücadelenin simge eserlerinden Samsun Atatürk Parkındaki Onur
Anıtına yönelik saldırı hakkında söz isteyen Samsun
Milletvekili Sayın Bedri Yaşara aittir.
Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Samsun Milletvekili Bedri Yaşarın, Millî Mücadelenin
simge eserlerinden Samsun Atatürk Parkındaki Onur Anıtına yönelik
saldırıya ilişkin gündem dışı konuşması
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Samsun ilimizde Atatürk Onur Anıtına
yapılan saldırıyla ilgili konuşma yapmak üzere gündem
dışı söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 3 Şubat tarihinde
Samsunumuzun sembollerinden biri olan Atatürk Onur Anıtına menfur
bir saldırı gerçekleşmiş, 2 kişi Atatürk
Anıtına halat bağlayıp çekmeye
çalışmıştır ancak çevredekilerin tepkisi üzerine
kişiler kaçmış ve daha sonra bu kişiler yakalanarak
tutuklanmıştır. Üstelik, bu saldırı öncesi
şahısların parkta keşif yaptıkları da ortaya
çıkmıştır. Kişilerin suç dosyası da hayli
kabarıktır. Ortada planlı bir saldırı olduğu
aşikârdır. Olayın üzerine detaylı olarak gidilmesi
şarttır. Sadece bu kişilerin tutuklanmasıyla
kalınmamalı, ardından bu eylemi azmettiren kişilerin olup
olmadığı da sorgulanmalıdır. Aksi takdirde, bu tür
eylemler farklı illerde de görülür ve bunun toplumun huzurunu bozacağı
aşikârdır. Nitekim, bu olayın peşi sıra Edirnede
Adalet Anıtına bir saldırı gerçekleşmiştir.
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki bu yapılan saldırı, ortak
değerlerimize yapılan bir saldırıdır; bu
saldırı, Atamızın fikir ve düşüncelerine yapılan
saldırıdır.
Değerli milletvekilleri, hemen hemen birçok
şehrimizin düşman işgalinden kurtuluş günü vardır ve
her yıl bu günler de coşkulu törenlerle kutlanmaktadır ancak
Samsunun bir kurtuluş günü yoktur çünkü Samsun kurtulan değil,
kurtaran şehirdir ve bu özelliğiyle diğer vilayetlerden
farklılaşmıştır.
Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk Samsuna dair
bakın ne söylemiş: Ben, Samsunu ve Samsun halkını
gördüğüm zaman, memlekete ve millete ait bütün düşünce ve
kararlarımın yerine getirilebileceğine dair bir defa daha
kuvvetle inanmıştım. Samsunluların hâl ve durumlarında
gördüğüm, gözlerinden okuduğum vatanseverlik ve fedakârlık ümit
ve tasavvurlarımı olumlu bir inanca götürmeye yetmişti.
Aynı zamanda, Ulu Önder Atatürk 19 Mayıs 1919, benim doğum
tarihimdir. diye vurgulamıştır ve Atatürk Anıtı da
işte bu noktada çok önemlidir. Bu anıt, Başkomutanımız
Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Millî Mücadeleyi
başlattığı noktayı simgeleyen bir anıttır.
Bu anıt bir tarihtir. Bu anıt Samsunumuzun şerefidir, onurudur,
gururudur. Bu anıtı yapan ünlü heykeltıraş Krippelin ifade
ettiği gibi Bu anıtta, azim dolu gözleriyle şahlanan atın
üzerinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk dimdik bir şekilde oturuyor. Bu
oturuşta korkusuzluk, kolun kılıca uzanışında ise
Türklüğün gücü vardır. Türklüğün millî birlik ve
beraberliğinin en güzel örneği bu anıttır. Bu
coğrafyada millî birlik ve beraberliğimizi, millî
duygularımızı yıkmak, sarsmak ya da ülkemizde huzursuzluk
yaratan gündem dışına çıkmak adına, zaman zaman bu tür
provokatif eylemler ne yazık ki olmaktadır, olacaktır da. Ancak,
burada bizim önemli görevimiz sağduyuyu korumaktır. Provokasyona
gelmediği için Samsun halkına, Samsun yöneticilerine, tüm siyasi
partilere buradan teşekkür etmeyi bir borç biliyorum. Samsun bu eyleme en güzel
cevabı birlik ve bütünlüğüyle, gösterdiği tepkiyle ortaya
koymuştur. Gündüzü karartmak isteyenlere inat, geceyi aydınlatan,
anıt önünde nöbet tutan tüm Samsunlu hemşehrilerime minnet
duygularımı iletmeyi bir borç biliyorum. Yapılan bu alçak
saldırıyı Samsunlu vatandaşlarım adına
kınıyorum. Kurtuluş Savaşının gururu olan
Samsunda böyle bir provokatif eylemin olmasını tekrar buradan telin
ediyorum, tutuklanan şahısların, yaşanabilecek provokatif
eylemler için de caydırıcı olması adına, en
ağır şekilde cezalandırılmalarını Samsun
adına buradan talep ediyorum. Samsunumuzun Atatürkün
açtığı bu onurlu yolda, gösterdiği hedefte, durmadan
yürüyeceğine inancımızı ifade etmek istiyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Gündem dışı ikinci söz,
İzmirin sorunları hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili
Sayın Bedri Sertere aittir.
Buyurun Sayın Serter. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- İzmir Milletvekili Bedri Serterin, İzmirin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
BEDRİ SERTER (İzmir) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
İzmir'in sorunları üzerine söz aldım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Toprağına çomak diksen meyve
ağacı, zeytin ağacı fışkıran, Körfezinde çipura, levrek, kaya
balıkları, yunus balıklarının yüzdüğü, tarihî
kimliği sekiz bin beş yüz yıla dayanan ve kazmayı
vurduğunuz her yerden tarih fışkıran, Cenevizlilerden beri
liman kenti ve Egenin ticaret merkezi olan, yaşayanların hangi
kentten gelirlerse gelsinler kendilerini kısa bir süre içinde parçası
hissettiği, tüm dünyada ve Türkiyede yaşayan vatandaşların
gıptayla baktığı ve herkesin ister turist olarak
geldiği isterse yerleştiği, kendine münhasır, huzurlu,
özgür, sosyal ve demokrat bir kent İzmir. Yirmi yıldır iktidar
olan AKP zihniyetinin oy alamadığı ve başarılı
olamadığı için böylesi bir kente, şaşı bile
değil, kör bakan zihniyetini hatırlatmak için çıktım bu
kürsüye. İzmirliler, AKPnin baktığı her yeri oy ve beton
olarak görmeye devam ettiğini bildikleri için yaşadıkları
tüm engellere göğüs gererek Kendi yağımızla kavruluruz.
diyerek, dayatmalara karşı koyup itaat etmeyi kabul etmeyerek son
yirmi yıldır yapılan seçimlerde AKP zihniyetine paye
vermemişlerdir ve bugün gelinen noktada, ülkenin birleştirici gücü
olan Cumhuriyet Halk Partisine karşı her türlü iftiraya rağmen,
AKPye karşı dimdik durmaya devam etmektedirler.
Ey iktidar, Samos depremi sonrasında
yaşadığımız kayıplar ve gerçekleşen hasarlar
sonucunda her yaptığınız işte olduğu gibi depremi
de siyasete alet ettiniz. Betona dayalı politikalarınıza mahkûm
ettiğiniz ve depremde evleri ağır ve orta hasar gören bina
sahiplerini düşürdüğünüz durumun sonucu ne oldu? diye soruyor
İzmirli. Ben söyleyeyim: Siyasi şovlarınız bir işe
yaramadı, İzmirde size inanan da kalmadı. Yıllardır
Gedizden geleceğini söylediğiniz su ne oldu? Yine mi sorumlusu
Cumhuriyet Halk Partisi? diye soruyor İzmirli. 2014 seçimlerinde son
Başbakan Binali Yıldırımın sözünü verdiği 35
projenin sonucu ne oldu? diye soruyor İzmirli. On beş
yıldır
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
BEDRİ SERTER (Devamla) Teşekkür ederim.
Demokrasinin kalesi İzmirde yaşayan bütün
İzmirli dostlarım, her şeyi, İzmirin hak ettiği gibi,
kentimize yakışan şekliyle de çözüyoruz. Belediyelerimizin bütün
engellemelere rağmen gerçekleştirdiği ve
yurttaşlarımızın hizmetine sunduğu projeler
yapmamız gereken işlerimizdir; üç gün önce temeli atılan ve
tarihî bir yatırım olan Buca metrosu gibi. İzmir için
attığımız her adım boynumuzun borcudur.
İktidarımız çok yakında. Az kaldı, İzmir'de
doğan güneş İzmir'i çok daha güzel aydınlatacak, Türkiye'ye
baharı getirecek. İktidarımız yakın,
heyecanımız yüksek. Geliyor gelmekte olan.
Teşekkürler ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Gündem dışı üçüncü söz,
Bursa'nın 2022 Türk Dünyası Kültür Başkenti olması
hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili Mustafa Esgine aittir.
Buyurun Sayın Esgin (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Bursa Milletvekili Mustafa Esginin, Bursanın 2022 Türk
Dünyası Kültür Başkenti olmasına ilişkin gündem
dışı konuşması
MUSTAFA ESGİN (Bursa) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu ve aziz milletimizi selamlayarak
sözlerime başlıyorum.
Bugün sizleri köklü tarihi ve kültürüyle tüm
zamanların güzel şehri Bursaya götüreceğim. Ertuğrul
Gazi'nin hayali ve rüyası, Osman Gazi'nin inancı ve vasiyeti, Orhan
Gazinin fethi ve mirası olan bir şehirdir Bursa. Bursa, Anadolunun
özeti, birlik ve beraberliğin odak noktasıdır. Yaşadığı
şehre sevdalı insanlar vardır bir de sevdalı
insanların yaşadığı şehirler. İşte, bu
iki tanıma da uyabilen bir şehirdir Bursa. Ne diyor Ahmet Hamdi
Tanpınar Bursa'da Zaman şiirinde: Başındayım sanki
bir mucizenin
Tarihî sokaklarında o yaşanmışlığı
hissedebileceğiniz, duvarların hatta mezar taşlarının
sizinle konuştuğu, hayallerinize sığmayacak kadar büyük ama
her an bir yerinde kendinizi bulabileceğiniz bir şehirdir Bursa.
Ecdat, bu şehri ilk başkent yapmakla kalmadı, aynı zamanda
medeniyetin başkenti de yaptı; hanlar, çarşılar,
bedestenler, hamamlar, çeşmeler, camiler, medreseler ve ilk vakıf
eserleri bu ulu şehirde inşa edildi; ilk ticari sözleşme bu
şehirde imzalandı; ilk hastane ve ilk bedesten yine burada kuruldu.
Ayrıca dünyanın ilk hayvan hastanesi yine Bursada yapıldı.
İşte, o merhametli ve kalbi güzel insanların şehridir
Bursa.
Değerli milletvekilleri, gönül
coğrafyası diye bir tabir var, benim de çok sevdiğim bir tabir.
Bizim gönül coğrafyamız, fiziki coğrafyamızdan çok daha
geniş ve derindir. Kültür dünyasının UNESCOsu olarak
tanımlanan Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY)
gönül coğrafyamız ve aynı zamanda kardeşlerimiz olan
Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve
Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanları tarafından 1993
yılında kurulmuştur. TÜRKSOY, ortak kültürümüzü gelecek
nesillere aktarmak ve dünyaya tanıtmak için çalışmaktadır.
Bursamız TÜRKSOY tarafından 2022 Türk Dünyası Kültür
Başkenti olarak seçilmiştir. Kadim tarih ve kültürümüzü yıl
boyunca düzenlenecek etkinliklerle dünyaya tanıtma gayretiyle Sayın
Valimiz, Büyükşehir Belediye Başkanımız ve kent
dinamikleriyle birlikte çalışmaktayız. Tarihî Baharat Yolu ve
İpek Yolunun kesiştiği, sekiz bin beş yüz yıllık
tarihiyle farklı medeniyetlerin izlerini taşıyan, zengin bir
kültüre ev sahipliği yapan Bursamız, ekonomik ve sosyal dokusunun
yanı sıra doğal güzellikleri, şifalı suları, yaz
ve kış turizmi imkânları gibi zenginliklerle harmanlanmış
olan bir şehirdir. Aynı zamanda, Cumalıkızık, Tarihî
Çarşı ve Hanlar Bölgesi, Sultan Külliyeleriyle UNESCO Dünya
Mirası Listesinde yer almaktadır. Tüm bu
ayrıcalıkların yanı sıra, çini ve Bursa ipeğinin
ön planda olduğu zanaat ve halk sanatları dalında Yaratıcı
Şehirler Ağına dâhil olan şehrimiz, Türkiye
Sağlıklı Kentler Birliği Dönem
Başkanlığına da seçilmiştir.
Kıymetli milletvekilleri,
insanlığın hafızası şehirlerdir, medeniyetin ömrü
şehirlerin ömrü kadardır. Türklerin büyük tarihî yürüyüşünde
medeniyet atlasına armağan ettiği 3 büyük oyun kurucu şehir
vardır: Gönül kuran Buhara, imparatorluk kuran Bursa ve insanlık
kuran Bosna. Bursanın Türk Dünyası Kültür Başkenti olması,
Türk tarihine ve dünyaya kazandırdıklarını Bursa
hafızasından, dilinden, tecrübesinden dinlemek anlamına
gelmektedir. Bugün Bursamızda Osmanlının 6 padişahı
ruhaniyetiyle varsa, 5 külliyesiyle medeniyetin boynundaki gerdanlık
olarak diziliyse ve cumhuriyetin kurucu sanayi ve tarım şehri olarak
modern zamanların kültürünü de inşa edici tecrübesi varsa o zaman
Bursamız tayin edilmiş Kültür Başkenti değil, kültür
şehirlerinin tarihteki başkenti olma hikâyesini bu yıl
paylaşacağımız kültürün irade şehri olarak
tanımlamakta elbette yarar vardır.
Bursa, AK PARTİ iktidarıyla birlikte büyük
ve güçlü bir yatırım ve hizmet ağıyla
buluşmuştur. Ulaşımdan sağlığa,
eğitimden tarıma, gençlik ve spor yatırımlarından daha
birçok alanda büyük yatırımları hizmete kazandırdık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MUSTAFA ESGİN (Devamla) Teşekkür ederim
Başkanım.
Yapılan yatırımlar saymakla bitmez
fakat özellikle birine burada değinmek istiyorum: Bursalıların
her zaman içinde bir ukde olan, Ulu Cami ve çevresindeki Tarihî Çarşı
ve hanlarımızı bir duvar gibi kapatan örtü
yapılaşmayı ortadan kaldırıyoruz ve
Çarşıbaşı Meydan Projemizle geleceğimiz ile
geçmişimizi buluşturuyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) İşte eski Bursa diye tabir edeceğimiz
bölge Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız ile Bursa
Büyükşehir Belediye Başkanlığımız tarafından
yeniden Bursaya kazandırılıyor. Bu anlamlı hizmet
tamamlandığında Balibey Hana sırtınızı
dayadığınızda ve Hanlar Bölgesine
baktığınızda tarihin vazgeçilmez kültür başkenti
Bursayı yeniden göreceksiniz.
Öyleyse şimdi Bursa zamanıdır. Tüm
milletvekillerimizi ve aziz milletimizi kadim başkent Bursaya
beklediğimizi ifade ediyor, Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Helal
olsun!
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) Bravo!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika söz
vereceğim.
Sayın Ersoy
IV.- AÇIKLAMALAR
1.-Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoyun, Türk Medeni Kanununun
kabul edilişinin 96ncı yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Türk Medeni Kanununun Türk toplumuna
kazandırdığı en önemli yeniliklerden biri kadın-erkek
eşitliğini getirmiş olmasıdır. Bir ülke, eğitim,
hukuk ve istihdam gibi önemli toplumsal alanlarda kadın-erkek
eşitliğini kabul eder, cinsiyet eşitsizliğini ortadan
kaldırırsa kültürel, ekonomik gelişimini
hızlandırmış olur.
Doksan altı yıl önce bugün kabul edilen
Türk Medeni Kanunu, çağdaş medeniyet yolunda atılan en önemli
adımlardan biridir. Kadın ile erkeği eşit kılan Medeni
Kanunun kabul edilmesiyle kanun önünde kadın-erkek eşitliği
sağlanmış, kadınların ve toplumun ilerlemesinin önü
açılmıştır. Bu vesileyle, Mustafa Kemal Atatürkü ve Medeni
Kanunun oluşmasında emeği geçen herkesi saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Alban
2.- Muğla Milletvekili Mürsel Albanın, kadına yönelik
şiddete ilişkin açıklaması
MÜRSEL ALBAN (Muğla) Birisi 19, diğeri
16 yaşında, daha çocuk yaşlarda sayılacak 2
kızımız üç gün içerisinde katledildi.
19 yaşında, kendisi çocukken karnında
taşıdığı dört aylık bebeğiyle birlikte imam
nikâhlı eşi tarafından 20 yerinden bıçaklanarak
katledilmiştir.
İstanbul Sözleşmesini yırtıp
atan Erdoğan ve AKP yönetimi, şiddetin önüne geçecek önlemleri almak
yerine, bunları uygulamak yerine kadınların ölümünü izliyor.
Kadın hakları ve toplumsal cinsiyet
eşitliği, bir ülkenin demokrasisinin temel ölçüsüdür. Demokrasiyi
amaç olarak değil, araç olarak görenler kadına yönelik şiddeti
önleyemezler.
İstanbul Sözleşmesi, Millet
İttifakı tarafından yeniden bu Mecliste kabul edilecek,
kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin önüne geçilecek ve bunlar son
bulacaktır.
BAŞKAN Sayın Şimşek
3.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, Tarsusa yapılan
devlet hastanesinin çevre düzeninin bitirilmesi ve Adana-Mersin Hızlı
Tren Hattının yer altına alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Tarsusa yakışan
bir devlet hastanesi yapılmış ve inşaatı
tamamlanmıştır. Yalnız, çevre düzeniyle ilgili
eksikliklerden dolayı hastanenin açılışı
gerçekleşememektedir. Bununla ilgili de ihaleler yapılmakta ama
piyasadaki dengesizlikten dolayı firmalar iş bırakmaktadır.
Buranın acilen pazarlık usulüyle ya da acele iş yaptırma
tekniğiyle yapılıp çevre düzeninin bitirilmesi ve 350 bin nüfuslu
kentin devlet hastanesinin hemen hizmete açılması gerekmektedir.
Bir de Adana-Mersin Hızlı Tren
Hattının yer altına alınması Tarsusta yaşayan
hemşerilerimizin beklentisidir. Buranın mutlaka yer altına
alınarak demir yolunun geçtiği mevcut güzergâhın ve üzerinin de
yeşil alan olarak değerlendirilmesi ve kent içi trafiğin
rahatlatılması Tarsuslu hemşehrilerimin beklentisidir.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Girgin
4.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, Muğlanın
Dokuzçam ve Göktepe Mahalleleri arasındaki yol sorununa ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ulaştırma ve Altyapı
Bakanlığına: Karayolları Genel Müdürlüğü Muğla
26ncı Şube Şefliğine bağlı Dokuzçam Mahallesi
ile Göktepe Mahallesi arasında kalan 9 kilometrelik bağlantı
yolu oluşan heyelanlar ve yolun çökmesi sonucu ulaşıma tamamen
kapatılmıştır. Özellikle Çamoluk, Göktepe, Esençay,
Günlüce, Avcılar, Kuzluk, Bozyer, Dokuzçam, Sungur Mahalleleri,
ulaşımlarda mesafeleri büyük ölçüde kısalttığı
için bu yolu tercih etmektedirler. Göktepe Mahallesi bölgesinde yukarıda
adı geçen mahalleler, bu yol ağı üzerinden Sungur Mahallesine
ulaşarak Kavaklıdere ilçesine, Yatağan ilçesine ve İzmir yoluna
varabilmektedirler. Söz konusu yolun bakım ve onarımı için
ilgili bir çalışma var mıdır? Çift yönlü trafik
akışının sağlanması için, bu yolun
genişletilmesi ve standartlara uygun hâle getirilmesi için bir
çalışma bulunmakta mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
5.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, sigara
bağımlılığına ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Her yıl milyonlarca insanın
hastalanmasına ve ölümüne yol açan bir bağımlılık olan
sigara, dünyada ve ülkemizde önemli bir halk sağlığı
sorunudur. Dünyada 1 milyarın üzerinde kişi sigara içiyor ve bu
kişilerin yüzde 80i az gelişmiş ve gelişmekte olan
ülkelerde yaşıyor.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Bravo!
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Sigara
kullanımı nedeniyle dünyamızda her yıl 7 milyon insan
doğrudan, 1,2 milyon insan ise pasif içici olması sebebiyle
hayatını kaybediyor. Türkiye'de 15 milyondan fazla kişi sigara
tüketiyor ve her sene ortalama 100 bin kişi tütün kullanımına
bağlı hastalıklar sebebiyle hayatını kaybediyor.
Türkiye, Cumhurbaşkanı Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın güçlü liderliğinde sigarayla mücadele
konusunda 2002 yılından bu yana elde ettiği
başarılarla dünyada örnek bir ülke konumundadır.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Helal
olsun!
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Tüm
vatandaşlarımıza öldürücü madde olan sigaradan uzak
durmalarını tavsiye ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Sayın Gürer
6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, emeklilere verilen
bayram ikramiyesine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ekonomik krizden en çok etkilenen toplumsal
grupların başında gelen emeklilerimize Ramazan ve Kurban
Bayramlarında verilen bayram ikramiyesinin 1.100 liradan 4.253 liraya
çıkarılması için Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına kanun teklifi verdim. Eğer 2008
yılında katsayı oranı düşürülmeseydi, bugün en
düşük emekli maaşı asgari ücret düzeyinde olacaktı.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal
Kılıçdaroğlunun önerisi doğrultusunda başlayan bayram
ikramiyelerinin emeklilerin içinde bulunduğu koşullarda
yaşadıkları sorunlara karşı 4.253 liraya çıkarılması
onlara nefes aldıracaktır. Ramazan ve Kurban Bayramlarında en
düşük bayram ikramiyesi 4.253 lira olmalı. Ayrıca, özel
bankalarda çalışanlara da emekli bayram ikramiyesi verilmelidir
diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Aycan
7.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, Türk Medeni
Kanununun kabulünün yıl dönümüne ve ortak velayet hakkına
ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, bugün, Türk Medeni Kanununun kabulünün yıl dönümüdür,
kanunun kabulünü kutluyorum. Kadına verilen haklar, aile
yapımızla ilgili düzenlemeler nedeniyle Mustafa Kemal Atatürkü
rahmet ve minnetle anıyorum.
Türk Medeni Kanunu, kabul edildiği
yıllarda çağına göre ve diğer ülkelere göre çok ilericiydi.
Bugün, aile kurumumuzda sorunlar vardır; maalesef, boşanmalar
hızla artmaya devam etmektedir. Her boşanma yeni sorunlara ve çatışmalara
neden olmaktadır. Keşke boşanmalar olmasa ama çare yoksa da
süreyi uzatmanın kimseye faydası yoktur. Adil bir şekilde
hızlıca sonlandırmak, çatışmayı önlemek gerekir.
Boşanma sonrasında en büyük çatışma, yoksulluk
nafakası ve çocuk velayeti konusundadır. Çocuğun ortak velayeti
çatışmayı önleyecektir, çocuk için de anne için de baba için de
ortak velayet haktır ve bu hak korunmalıdır.
Saygılarımla.
BAŞKAN - Sayın Kaya
8.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın, hain terör örgütü
PKKnın 17 Şubat 2016da Ankara Merasim Sokakta
gerçekleştirdiği saldırının yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Birilerinin barış meleği diye
göstermeye çalıştığı eli kanlı teröristler
Ankaranın ortasında 29 masum vatandaşımızı
şehit etmişlerdi, üzerinden tam altı yıl geçti. Hain terör
örgütü PKK, 17 Şubat 2016da Ankara Merasim Sokakta askerî personel
taşıyan servis araçlarını hedef almıştı.
Bomba yüklü otomobille saldırı gerçekleştiren PKK,
aralarında sivillerin de bulunduğu 29
vatandaşımızın ölümüne, 75 kişinin de
yaralanmasına sebep oldu. Türkiyeyi yasa boğan bu
saldırıda bugün altı yılı geride bıraktık.
PKKnın üst yönetiminin talimatlarıyla gerçekleştirilen
saldırıları unutmadık, asla unutmayacağız.
Bu vesileyle, tüm şehitlerimize Cenab-ı
Allahtan rahmet diliyorum. Türkiyede son terörist de etkisiz hâle
getirilinceye kadar kararlı mücadelemiz sonuna kadar devam edecektir
diyerek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Sümer
9.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, Cumhurbaşkanı
tarafından açıklanan hayvan yemlerindeki indirimin piyasada
uygulanmadığına ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Cumhurbaşkanı
Hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımızın
girdi maliyetini düşürmek amacıyla hayvan yemi yüzde 12 indirimle
satılmaya başlanacaktır. açıklamasında bulundu. Hemen
ardından tüm yandaş basın kuruluşları çiftçiye büyük
destek diye haber yaptı ancak işin aslı öyle değil. Besi
yemi torba başına 230 liraya satılıyordu, yüzde 12lik
indirim sonrası 200 liraya inmesi hesaplanmıştı. Bugün,
Adanada besicilikle uğraşan vatandaşlarımız
Tarım Kredi Kooperatiflerinden yem almak istediklerinde indirimin torba
başına sadece 10 lira olarak yansıtıldığını
söylüyorlar. Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan indirim
bile piyasada uygulanmıyor. Çiftçinin, besicinin, bu ülkenin temel
gıda üreticisinin kandırılmasına toplumun her kesimi
artık çok sıkıldı. Ya bir yol açın ya da üreticinin ve
tüketicinin sorunlarına çare bulun.
BAŞKAN Sayın Çakır
10.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın, Avrupanın
göçmenlerle ilgili politikalarına ilişkin açıklaması
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) Sayın Başkan,
acının rengi var mıdır bilemem. Dünyanın sahte
insanlık havarisi kesilmesinin tiyatrodan başka bir şey
olmadığını her yeni olayda yeniden yaşıyoruz.
Medeniyet merkezi diye yutturulmaya çalışılan Avrupanın
göçmenlerle ilgili politikalarının, tarihin en karanlık
sayfalarından biri olarak anılacağı inkâr edilemez bir
gerçektir. Duyduklarımız ve gördüklerimiz acınası
acziyetlerinin, zorbalık ve faşist zihniyetlerinin sadece basit bir
tezahürüdür. Göçmenlerin kıymetli eşyalarına el
konulduğunu, aç susuz, tel ve duvarların arkasına mahkûm
edildiklerini, farklı muamelelere tabi tutulduklarını,
botlarının zıpkınlandığını tüm
dünyanın gördüğünü ve sustuğunu biliyoruz. Birkaç gün önce,
Yunanistan sınırında elbisesiz bir şekilde 19 göçmenin
donmaya mahkûm edilmelerinin dünyanın umurunda olmamasına üzülmemek
elde değil elbette ama galiba asıl üzülmemiz gereken şey hâlâ
onların bu yüzünü görmek istemeyenlerin hâlipürmelalidir diyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Bravo!
BAŞKAN Sayın Topal
11.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, elektrik
faturalarına ve Hatayın Hassa ilçesinde yaşanan doğal
afete ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
İktidara bir kez daha sesleniyorum: Elektrik
faturaları vatandaşımızın cebini çarpmaya devam
ediyor. Bu, soygun değil de nedir? Bakın, Hataylı bir
hemşehrimin bir faturası; önceki ay 303 lira, bu ay 1.246 lira, tam 4
katı. El insaf, el vicdan ya! Yeter artık! Böyle bir şey olamaz
arkadaşlar, biraz da vatandaşımızı düşünün. Allah
şahit, gün gelir çarpılırsınız, günaha girersiniz.
Ayrıca, Hatay ilimizin Hassa ilçesinde
doğal afet yaşanıyor, vatandaşımız mağdur
oluyor, doğal afet bölgesi ilan edilmiyor. Neden arkadaşlar? Hassa
ilçemizdeki vatandaşlarımız mağdur. Bir an önce doğal
afet bölgesi ilan edelim, o vatandaşlarımızın
mağduriyetini birlikte giderelim.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yıldız
12.- Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldızın, seyahat
acentelerinin sorunlarına ve Kuşadası esnafının kredi
talebine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Türkiyede, 2019 yılında turizmde 35
milyar ciro yapan 14 bin seyahat acentesi var. Maalesef, 2020den beri fatura
kesmeyen seyahat acentelerimiz var. Hükûmet olarak bütün umudu turizme
bağlayan iktidar, maalesef, bu seyahat acentelerini ikinci plana atıp
hiçbir kredi sunmadı. Ben buradan özellikle Turizm Bakanına ve Maliye
Bakanına seslenmek istiyorum: Bu 14 bin acenteye destek vermediğiniz
takdirde, uzun vadeli kredi vermedikten sonra önümüzdeki sezonda yani bu
sezonda kesinlikle ve kesinlikle hiçbir beklentiniz olmasın.
İkincisi, yine Aydın bölgemizde,
Kuşadası turizm bölgesinde hem otelcilerle hem restorancılarla
hem kafelerle, herkesle konuştuğumuzda Bu enerjiyle bizim otel açma
şansımız yok. Bir an önce Hükûmet bize uzun vadeli kredi versin
ki otellerimizi, kafelerimizi, restoranlarımızı açalım,
aksi takdirde hizmet edemeyiz. diyorlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ünver
13.- Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünverin, Konyalı
çiftçilerin sorunlarının çözümü için atılması gereken
adımlara ilişkin açıklaması
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Geçtiğimiz günlerde, Konya Karapınar
İlçe Başkanlığımızın düzenlediği
programda Karapınara bağlı İslik, Hasanoba ve
Hotamış köylerimizi ziyaret ederek vatandaşlarımızla
buluştuk. Tüm ülkede olduğu gibi burada da çiftçimiz, elektrik ve
akaryakıt başta olmak üzere, tarımsal girdi maliyetleri
altında ezilmekte, tarlasından kaldıracağı ürünün hak
ettiği değeri bulamayacağı düşüncesiyle kara kara
düşünmektedir. TÜİKe göre bile Tarım-ÜFE aylıkta yüzde
14,80e, yıllıkta yüzde 52ye yükselmiştir. Bu maliyeti
karşılayabilmesi için çiftçimizin desteklenmesi, Tarım Kredi ve
banka borçlarının faizlerinin silinmesi gerekmektedir. Çiftçimiz
Karaman ve Konya Ovasının tarımsal sulama sorununun
çözülmesini, bu kapsamda Göksu Nehrinin sularının bir an evvel
verimli topraklarıyla buluşmasını beklemektedir. Buradan
iktidara sesleniyorum: Acilen KOP projesini bitirin, Konya ve Karaman Ovasını
bir an önce Göksuyla buluşturun. O gün gelinceye kadar da çiftçimizin
enerji maliyetlerini düşürme tedbirlerini alın. (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Barut
14.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, üniversite giriş
sınavında baraj uygulamasının kaldırılmasına
ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan, AKP
yirmi yıllık iktidarı boyunca eğitimi âdeta yapboz
tahtasına çevirirken toplumda yükselen haklı eleştirileri hep
görmezden geldi. Başına buyruk kararlarla geleceğimizin
teminatı çocuklarımızın yarınlarına hep darbe
vurdu. Bilimsel, laik, demokratik, nitelikli, herkese eşit ve parasız
eğitim taleplerine kulak tıkayanlar şimdi yine bildiğini
okumayı sürdürüyor. Bu vahim uygulamalardan biri de üniversite giriş
sınavında baraj uygulamasının kaldırılması
oldu. Yine, milyonlarca gencin yaşamını etkileyecek bir konuda
tek bir gencimize ve uzmanlara sormadan adım attılar. Genç
işsizlik rakamlarını az gösterebilmek için, öğrencilerden
müşteriymiş gibi kâr etmek için bu kararı aldılar.
Milyonlarca gencimiz bilimsel, erişilebilir, demokratik ve nitelikli bir
üniversite istiyor. Tabeladan ibaret üniversiteler
kapatılmalıdır. Bilim üreten, akademik özgürlüklere sahip,
rektörünü ve yönetici kadrosunu kendi bileşenleriyle seçen üniversite
istiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Karaman
15.- Erzincan Milletvekili Süleyman Karamanın, Hükûmet
desteklerine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ olarak
yirmi yıldır halkımızın hizmetindeyiz. Birçok
sıkıntıların üstesinden geldik ve Allahın izniyle hep
birlikte, dünyada olduğu gibi ülkemizde de etkisini gösteren küresel, sosyal,
ekonomik sorunların da üstesinden geleceğiz. Genel
Başkanımız ve Cumhurbaşkanımızın
liderliğinde bakanlarımız, milletvekillerimiz hep birlikte
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.
anlayışıyla devlet-millet el ele çalışıyoruz.
Elektrik desteğini 2,1 milyon haneden 4 milyon haneye
çıkarıyoruz. Öğrencilerimize beslenme yardımını
570 TLden 750 TLye çıkarıyoruz. Tarımda destekleri
artırıyoruz; üre, çay, CAN, amonyum sülfat gübrelerinde yüzde 30, karma
hayvan yeminde yüzde 12
Pancar üreticisine ödemeler bir ay öne çekildi. Pancar
alımında ton başına 15 TL prim ödenecek. Gıda
ürünlerinde KDV yüzde 8den yüzde 1e düşürüldü.
Destekler için Sayın
Cumhurbaşkanımıza ve Bakanlar Kuruluna teşekkür eder,
saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Serter
16.- İzmir Milletvekili Bedri Serterin, esnafın
sorunlarına ve beklentilerine ilişkin açıklaması
BEDRİ SERTER (İzmir) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Pandemi boyunca imdat
çığlıklarını duymadığınız,
boğulurken son nefeste minik minik destekler verdiğiniz
esnafımız artık dayanamıyor. Pandeminin
başladığı yirmi üç aylık süreçte dağ gibi biriken
kredi borçları yetmezmiş gibi, artan maliyetler ve ödenemez hâle
gelen elektrik ve doğal gaz faturaları esnafları tek tek kepenk
indirme noktasına getirdi. Sadece son bir yılda kapanan esnaf
sayısı 102 bin. Ekmeksiz, aşsız kalan insan
sayısı 1 milyonu geçti. Esnaf acilen enerji tüketim bedellerinde özel
tarifeler uygulanmasını, taşımacı esnafı ise
akaryakıtta ÖTVnin alınmamasını istiyor. Esnaf acilen faizsiz
ve uzun vadeli kredi desteği bekliyor. Ülkenin bel kemiğini
çatlattınız, ayakta duracak hâl bırakmadınız; yeter
artık, duyun bu sesleri. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Hancıoğlu
17.- Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlunun, Türk Medeni
Kanununun kabul edilişinin 96ncı yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) Sayın
Başkan, bugün toplumsal, ekonomik ve siyasal hayatta kadın-erkek
eşitliğini esas alan, cumhuriyet devrimlerimizin temelini
oluşturan Medeni Kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabulünün
96ncı yıl dönümü. Medeni Kanun, bu yüce Meclisin altına imza
attığı en değerli hukuk metinlerinden biridir. Medeni
Kanun, kadınlara tanıdığı haklar açısından
toplumun aydınlık yüzü olmuş, biz kadınlara eşit ve özgür
bireyler olarak toplumsal ve kamusal yaşamda yer alma imkânı
tanımıştır. Başta bu büyük devrimin mimarı,
ulusumuzun ebedî lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere,
çağımızın en başarılı
çağdaşlaşma, aydınlanma atılımının
mimarlarını ve devamındaki süreçte bu mücadeleye emek veren
herkesi şükran, saygı ve minnetle anıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Eksik
18.- Iğdır Milletvekili Habip Eksikin, cezaevlerinin ölüm
evlerine dönüştüğüne ilişkin açıklaması
HABİP EKSİK (Iğdır) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Türkiye'de cezaevleri âdeta ölüm evlerine, âdeta
nazi kamplarının ölüm evlerine dönüşmüştür.
Yaşları 70den fazla olan Iğdırlı Kerim Boran,
Hacı Ferzende Elbi, Ehettin Kaynar, Abdullah Ateş, Mecit Baştaş
cezaevinde kalamayacak kadar yaşlıdırlar ve hastalıklara
sahiptirler ama bütün bunlara rağmen hâlâ cezaevinde
tutulmaktadırlar. Kerim Boranla ilgili, Meclis İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonuna yapılan başvurudan
sonra gelen cevap şöyle diyor: Cezaevinde tek başına
kalabilir. Ve birçok rahatsızlığı sayılmasına
rağmen maalesef Kalabilir. diyor. Yine, Iğdır S Tipi
Cezaevinde hukuksuz bir şekilde tutuklular tek başlarına, tekli
odalarda tutuluyorlar. Iğdır'da, İHDnin
hazırladığı rapora göre, birçok usulsüzlük ve aynı
zamanda işkenceye varan uygulamaların olduğu ortaya
konulmuştur. Bu nedenle, Meclisin bu konuda İnsan Hakları
İnceleme Komisyonunu Iğdır Cezaevine, Iğdır S Tipi
Cezaevine göndermesi elzemdir ve bu yaşlıların derhâl tahliyesi
için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bulut
19.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun, aile
sağlığı merkezi çalışanlarının
sorunlarına ve taleplerine ilişkin açıklaması
BURHANETTİN BULUT (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Aile sağlığı merkezleri,
ekonomik kriz ve fahiş zamlardan en çok etkilenen kurumların
başında gelmektedir. Ekonomik kriz ortamında giderlerin
olağanüstü artması yanında maaşlarda yapılan sözde
artışlar yeterli olmamış, ASM'lerin işleyişini
zora sokmuştur. Çalışma koşullarının
ağırlaşması, artan şiddet olayları, güvencesiz
çalışma, angaryalar ve ceza yönetmeliğinin dayatılması
ASM çalışanlarında mutsuzluğa ve umutsuzluğa
gitmiştir. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası,
ASM'lerin, sağlık çalışanlarının
sorunlarının giderilmesi için 17-18 Şubat tarihlerinde iş
bırakma kararı almıştır. Talepleri; emekliliğe
yansıyacak temel ücretler, cezalandırma yönetmeliğinin geri
çekilmesi, ASM çalışanlarının kadrolu güvenceye alınması,
şiddete karşı etkileyici, caydırıcı bir yasa,
ASM'lerin elektrik ve doğal gaz giderlerinden ücret alınmaması.
Sağlık Bakanlığı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Güneş
20.- Uşak Milletvekili İsmail Güneşin, Hükûmetin
dünyadaki gıda, emtia ve enerji fiyatlarındaki artışa
karşı aldığı tedbirlere ilişkin
açıklaması
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son iki yıldır dünyada
yaşadığımız Covid salgını neticesinde tüm
dünyada gıda fiyatları, emtia fiyatları, enerji fiyatları
önemli ölçüde artmıştır. Bundan ülkemiz de maalesef
etkilenmiştir. Bu etkilenmeyi en aza indirmek için Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan önderliğindeki
Hükûmetimiz, temel gıdada KDVyi yüzde 8den yüzde 1e indirmiştir. Tarım
Kredi Kooperatiflerinde gübre fiyatlarında yüzde 30 indirime
gidilmiştir. Elektrik fiyatlarında yaşanan
sıkıntılarla ilgili yeni çözüm önerileri getirilecektir.
Yurtlarda kalan öğrencilerimizin yemek ücretleri
artırılmış, internet kotalarının 2 katına
çıkarılması gibi pek çok kolaylık hayata geçirilmiştir.
Şimdiye kadar İnsanı yaşat ki
devlet yaşasın. prensibiyle halkımızın yanında
olan Adalet ve Kalkınma Partisi, bundan sonra da halkımızın
yanında olmaya ve halkımızın sorunlarını çözmeye
devam edecektir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Filiz
21.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, Gaziantepteki
vatandaşların sorunlarına ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Geçen hafta, seçim bölgem Gaziantepte
esnafları ve bazı meslek odalarını ziyaret ettim.
Fahiş elektrik ve doğal gaz faturaları, tonu 4.500 lirayı
aşan kömür fiyatıyla vatandaş, ısınma ve geçim derdine
düşmüş. Semra Öğretmen Maaşım anca kira ve
faturaları karşılayabiliyor. diyor. Berber Cuma,
faturaların yüksekliğinden dolayı BAĞ-KURunu
yatıramıyor, dükkân kirasını ödeyemiyor; tıraş
parasını ödeyemeyenler için Askıda tıraş
başladı. diyor.
Çiçeğin Patileri Hayvan
Barınağını ziyaretimizde görevliler, hayvan yemi olarak
kullandıkları tavuk kırıntısını artık
vatandaşın yemeklerde kullanmak için satın almaya
başladığını ve kırıntının kilo
fiyatının 1 liradan 7 liraya çıktığını
anlattılar.
Oto ve Makina Sanatkârları Esnaf
Odasını ziyaretimizde Başkan, çırak ve kalfa
bulamadıklarını, zanaatkârlığın ölmekte
olduğunu içi yanarak anlattı. Gaziantepten farklı kesimlerin
durumlarını iktidarın dikkatine sunuyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kabukcuoğlu
22.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun,
Eskişehirsporun ve diğer Anadolu kulüplerinin desteğe
ihtiyacı olduğuna ilişkin açıklaması
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Eskişehirspor, kurulduğu günden bugüne
futbolcularıyla, taraftarıyla Türk futboluna önemli katkılar
sunmuştur; 60ların sonu ve 70lerin başında Süper Lig
şampiyonluğunu 3 kez kıl payı kaybetmiştir, Türk
futbolunda Anadolu devriminin simgesi olarak görülür.
Eskişehirspor bugünlerde maalesef ki büyük
çapta borçlarla boğuşmaktadır. Anadolu kulüplerine başarılarıyla
öncülük eden Eskişehirsporumuzun olduğu gibi diğer Anadolu
kulüplerinin de desteğe ihtiyacı vardır. Yarım asrı
aşan emeklerle bugüne gelmiş Anadolu kulüpleri bir başına
bırakılmamalıdır. Devletimiz, uygun mevzuatla kulüplerin
sağlıklı yönetilmelerini sağlamalı ve onların
ayakta kalmasına imkân tanıyacak maddi destekte
bulunmalıdır.
Saygılarımı sunarım.
BAŞKAN Sayın Öztürk
23.- Giresun Milletvekili Cemal Öztürkün, Trabzon Milletvekili Ahmet
Kayanın 54üncü Birleşimde TMOyla ilgili yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Dün, Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya Bey Toprak
Mahsulleri Ofisinin fındık satışıyla ilgili bir
açıklamada bulundu. Burada eksik ve doğru olmayan bilgiler var,
onları düzeltmek istiyorum.
Toprak Mahsulleri Ofisi düzenleyici bir kuruluş
olarak fındık mübayaası yapmıştır.
Aldığı fiyatlar da Sayın Kayanın dediği gibi
değil
26,5 lira Levant kalite ve 27 lira Giresun kalite fiyat ilan
etmiştir. Açıkladığı satış fiyatı ise
39 lira olarak 20 bin ton ihaleye çıkmış. Aradaki kredi
maliyetleri, diğer bütün maliyetler dikkate
alındığında ve özellikle de fındığın ihraç
ürünü olması hasebiyle piyasa düzenleyicisi kurum olarak TMOnun bu
fiyatı uygun bir fiyattır. Buradan üreticinin mağduriyeti söz
konusu değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Öztürk.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) Bu konu önemli Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Ama böyle bir usulümüz yok. Daha sonra
belki. Şimdi, Ahmet Bey de söz istedi. Oradan belki bir şey
çıkar, bakalım.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) Tamam, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kaya
24.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın, Giresun Milletvekili
Cemal Öztürkün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
AHMET KAYA (Trabzon) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Dün yaptığım açıklamada
verdiğim rakamları Cemal Bey de ifade ettiler. Üreticimiz 26,5-27
lira olarak açıklanan fındığını bu sene 23-24
lira ortalamayla sattı, yani -ben de fındık üreticisiyim-
randımanıdır, nemidir, şuyudur, buyudur derken bir de
TMOnun almamak için yaptığı bir sürü işler var. Hepsini
üst üste koyduğumuz zaman fındığı 23-24 lira ortalamadan
aldı ve yapılan hesaplamalarda fındığın 1
kilosunun üretim maliyeti bu yıl 23-24 lira civarındaydı zaten.
Toprak Mahsulleri Ofisi üreticiden ortalama bu fiyatlara aldığı
fındığı toptan olarak 39 liradan satıyor.
BAŞKAN Sayın Öztürk, buyurun.
25.- Giresun Milletvekili Cemal Öztürkün, Trabzon Milletvekili Ahmet
Kayanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) Sayın
Başkanım, Ahmet Beyin dediği ifadelerde eksiklikler var. Çünkü
50 randıman üzerinde fındık alıyor Toprak Mahsulleri Ofisi,
doğrudur ama Türkiye fındık ihracatında ve üretiminde
dünyada 1 numaradır. Dolayısıyla bu ürünün
fiyatlarının belirlenmesi de Türkiyeye aittir, olmalıdır.
O bakımdan, açıklanan 39 lira fiyat piyasa şartlarına göre
3 doların da altına düşmüş durumdadır. Aslında
bizim istediğimiz, Türk fındığının 3 doların
altına asla ve asla düşmemesidir. Dolayısıyla 26,5 ve 27
lira ilan edilen fiyatlar ya da Ahmet Beyin dediği gibi 24 liraya
fındık satılması farklı bir olay. Burada Toprak
Mahsulleri Ofisini yıpratıcı bir lisan kullanmamalıyız
diye düşünüyorum çünkü Türkiye aynı zamanda uluslararası
piyasayı da regüle eden, düzenleyen bir durumdadır. Toprak Mahsulleri
Ofisinin zaten 20 bin ton ihalesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Öztürk.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Toprak
Mahsulleri Ofisi ithalatçı kurum oldu.
BAŞKAN Sayın Kaya, size de bir söz
vereceğim, ikinize de ikişer kez söz vermiş olacağım,
bir daha üçüncü sözü vermeyeceğim. Böyle bir usul yok, ilk kez
yapıyoruz.
Buyurun Sayın Kaya.
26.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın, Giresun Milletvekili
Cemal Öztürkün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
AHMET KAYA (Trabzon) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Şimdi, meram
anlaşılmıştır aslında. Cemal Beyin de ifade
ettiği gibi TMO kuruluş amacına uygun iş yapmıyor.
TMOyu rencide etmek için, tenkit etmek için ben bunu söylemiyorum, sadece bir
tespitte bulunuyorum. Kuruluş amacı ne? Piyasayı düzenlemek,
üreticiyi korumak ama ortaya çıkan tablo TMOnun yüksek oranda kâr
ettiğini, üreticinin zarar ettiğini gösteriyor. Fındık 3
doların altına elbette düşmemeli, TMO
fındığı hemen hemen 3 dolar civarında satıyor
şu anda ama üreticiden aldığı fiyat düşüktür. Biz
sezon başında bütün bunları öngörerek
fındığın fiyatının en az 35 lira olarak açıklanması
gerektiğini ifade ettik. Keşke 35 lira olarak
açıklanmış olsaydı, üretici de zarar etmemiş
olsaydı; bizim derdimiz budur.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) Son bir söz istiyorum
efendim.
BAŞKAN Cemal Bey, Ahmet Bey; bir araya gelin,
fındık üreticisi kazansın; biz de fındık yiyelim, biz
de fındık bekliyoruz sizden.
Sayın Tuncer
27.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncerin, Amasyanın
okullarından sürekli olarak karantina haberleri geldiğine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Millî Eğitim Bakanı, 22
sınıflı Amasya Lisesinde 20 sınıf karantinada. Mart
2020 tarihinden bu yana pandemi gerçeğiyle yaşıyoruz. Geçen
günlerde açıklanan verilere göre vaka sayıları
bakımından Türkiye'de en ön sıralarda yer almakta olan
Amasyanın okullarından sürekli olarak karantina haberleri
gelmektedir. Amasyanın en büyük okullarının birkaçında
bile durum çok vahim boyutlara ulaşmıştır. 22 sınıfı
bulunan Amasya Lisesinde 20 sınıf, 19 sınıflı 12
Haziran Lisesinde 11 sınıf, Amasya Anadolu Lisesindeyse 10
sınıf karantina nedeniyle kapalıdır. Yine, ilkokul ve
ortaokullardaki durum hiç de iç açıcı değildir. Erken ve test
yapmadan sonlandırılan karantina süreçleri, durumu daha vahim hâle
getirmiştir. Gelişmiş ülkelerde uygulanan hızlı test
yöntemi acilen ülkemiz okullarında da uygulanmaya
başlanmalıdır. Öğrencilerimizin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Şimdi, söz talep eden Sayın
Grup Başkan Vekillerimizin söz taleplerini
karşılayacağım.
Engin Özkoç, Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili.
Buyurun Sayın Özkoç.
28.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Medeni Kanunun kabul
edilmesinin 96ncı yıl dönümünü kutladığına, Ankara ve
İstanbul Büyükşehir Belediyelerinin topladığı
bağışlara el konulduğuna, şehit ve yardım
paralarına el koyan AKP iktidarını kınadıklarına,
Recep Tayyip Erdoğanın elektrik fiyatlarına ilişkin
açıklamasına ve Uluslararası İstatistik Kurumunun
TÜİKle ilgili açıklamasına ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Medeni Kanunun kabulü cumhuriyetin temelini
oluşturan laik, demokratik devlet sisteminin yapılanması
açısından çok önemlidir. Medeni Kanunun kabul edilmesinin
96ncı yıl dönümünü kutluyorum.
Pandemide ekonomik zorluk yaşayan
vatandaşlarımıza destek için Ankara Büyükşehir Belediyesi
ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından
başlatılan kampanyalarda İstanbul Büyükşehir Belediyesi 6,2
milyon TL, Ankara Büyükşehir Belediyesi ise 3,5 milyon TL para
toplamıştır. Bunlar, Belediye Başkanlarımıza olan
güven ve elinde imkânı olan vatandaşımız ile mağdur
olan vatandaşımızın birbiriyle iletişimi sağlanarak
mağdur olan vatandaşımızı refah noktasına
getirmek için yapılan girişimler neticesinde toplanan
paralardır. Bu paralara maalesef bugün usulsüzce el konulmuştur,
Defterdarlık hesaplarına geçirilmiş; milletin, mağdur olan
insanlarımızın cebine gitmesi gereken, ailesinin evdeki
çorbasını kaynatacak olan bu miktara el konulmuştur. Bugün, bu
el konulan bağışların İstanbul Büyükşehir
Belediyesine ait olan kısmının İstanbul
Defterdarlığına aktarıldığı haberini de
aldık.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, 15
Temmuz kalkışmasında şehit yakınları için
toplanan 300 milyon lira para ile Beşiktaşta terör
saldırısına uğrayan polislerimiz için toplanan paralar da
kamuoyunun çok iyi bildiği gibi maalesef bu
vatandaşlarımıza aktarılmamıştır. Aradan
uzun süreler geçtikten sonra, Cumhuriyet Halk Partisinin muhalefeti
doğrultusunda vakıf kurarak ayda bin lira gibi verdikleri para,
vatandaşımız için toplanan paralar açısından
kesinlikle çözüm değildir. Şehit parasına el koyan, yardım
parasına el koyan AKP iktidarını Cumhuriyet Halk Partisi olarak
sonuna kadar buradan kınıyoruz.
Vatandaşın maaşına yüzde 25-30,
elektrik fiyatlarına yüzde 127 zam yapan AKP Genel Başkanı ve
AKP iktidarı Türkiye, vatandaşlarına en uygun fiyatla elektrik
hizmeti sunan 3üncü ülke durumundadır. demiş. Recep Tayyip
Erdoğan, Türkiyenin, Avrupanın en düşük asgari ücretini veren
ülkesi olduğunu saklıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Türkiyede brüt 328
euro olan asgari ücretin Almanyada 1.658 euro, Hollandada 1.725 euro
olduğundan söz etmiyor. Türkiyede asgari ücretle çalışan bir
saatlik çalışması karşılığında sadece
19 kilovatsaat elektrik alabiliyor ancak asgari ücretli örneğin Fransada
49 kilovatsaat, Almanyada 24 kilovatsaat, Hollandada 50 kilovatsaat elektrik
kullanabiliyor. AKP ve Erdoğanın ekonomideki yalanlarının
sonu gelmiştir. Vatandaşımız mağdurdur;
vatandaşımızın gözünün içine baka baka ilk önce
doları, dövizi 18 liraya, 20 liraya çıkartıp ondan sonra 13,6
liraya biz indirdik. diyerek övünen bir anlayış ancak
vatandaşımızla dürüst bir şekilde iletişim kurmayan
bir anlayıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Vatandaşlarımızın bugün de çok iyi bildikleri gibi
Cumhurbaşkanlığı sistemi daha Türkiyenin başına
bela olmadan önce dolar 4,5 liraydı ve o zamanlar AKP Genel
Başkanı söz konusu dövizle ilgili diyordu ki: Dolar 10 lira olacak,
siz Cumhurbaşkanlığı sistemiyle gerektiği gibi bu
yetkiyi bana verin, dolar kaç liraya inecek görürsünüz. Şimdi, biz
buradan soruyoruz: Dolar 13 lira 60 kuruşa geldiği hâlde siz
nasıl bir indirimden bahsediyorsunuz, bunu açıklayın.
Elektriğe yüzde 127 zam yapıp, ondan sonra Biz yüzde 27sini
kaldırırız. deyince elektriğe yapılan yüzde 100 zam
yok olmuş mu oluyor? Milleti kandırarak milleti özgür, refah bir
düzeye çekemezsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Onun için bir kere daha
söylüyoruz: Demokratik toplumlarda demokrasinin çaresi her zaman vardır.
Türkiyeyi yönetemiyorsunuz. Yangın çıkıyor, uçağınız
yok; doğal gaz sıkıntısı var, üretim yapamıyoruz,
doğal gaz kısıntısına gitmek zorunda
bırakıyorsunuz ülkeyi. İnsanları soğuktan tir tir
titreyerek akşamları evlerinde huzur içerisinde
yaşamlarını sürdüremez bir hâle getirdiniz, artık
marketlerden değil pazar artıklarından geçinen bir duruma
düşürdünüz.
Bugün de Uluslararası İstatistik Kurumu
TÜİKle ilgili açıklama yapıyor, Türkiyeye diyor ki: Biz size
güvenmiyoruz, size güvenebilmemiz için bize güvence verin.
Millet AKP iktidarına güvenmiyor, bir an önce
sandık diyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Bülent Turan.
Buyurun Sayın Turan.
29.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, alçak terör örgütünün
altı yıl önce Ankarada askerî servis aracına
gerçekleştirdiği saldırının yıl dönümüne,
Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis ve beraberindekilerin
şehadetinin 29uncu yıl dönümüne, Sıla Şentürk cinayetine,
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve dün Mersinde yerel bir
gazeteye yapılan saldırıya ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Altı yıl önce bugün Ankarada en kara
günlerden biri yaşanmıştı, askerî servis aracının
geçişi esnasında alçak terör örgütünün düzenlediği bombalı
saldırı sonucunda asker ve sivillerimizden oluşan 29
kardeşimiz şehit olmuştu. Ben tüm şehitlerimizi rahmetle,
gazilerimizi saygıyla anmak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yirmi dokuz yıl önce bugün Jandarma Genel
Komutanımız Orgeneral Eşref Bitlis Paşamız, 3
subayımız, 1 astsubayımız ve 1 PTT
çalışanımızla beraber şehit olmuştu, hem
Paşamıza hem de ekibine Allahtan rahmet diliyorum.
Aynı şekilde, dün, 16 yaşındaki
Sıla Şentürkün canice katledilmesi hepimizi derinden sarstı. 16
yaşındaki bir çocuğun yaşı nişan yaşı
değil, okul yaşı olması gerekir. Sıla
evladımıza ölümü reva gören herkesin adalet önünde,
karşısında en ağır derecede hesap vermesini, caninin
adalet önünde hak ettiği cezayı almasını yakından hep
beraber takip edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şehit ve gazilerimiz için kurulan vakfın para
meselesini Genel Kurulda çok uzun tartışmıştık, bu
konuyu tekrar polemik olmasın diye açmayacağım; tüm bilgileri,
belgeleri vermiştik. Şehitlerimizin ailelerinin ve gazilerimizin
yanındayız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; basın özgürlüğü esastır, basının
bizim gibi düşüneni, bizim gibi düşünmeyeni olmaz; hepsinin
mesleğine eşit derecede saygı duyma görevimiz var. Dün,
maalesef, Mersinde bir yerel gazeteye yapılan çok dehşet bir
saldırıyla sarsıldık; elimde fotoğraflar, görüntüler
var; bunları arzu edenlerle paylaşmak isterim. Mersin'de bir siyasi
partinin gençlik kollarının, maalesef, yoğun bir şekilde
yumurtalar, taşlar, hakaretler, tehditlerle beraber basına
saldırdığını görmüş olduk. Bir daha,
basının hür ve özgür olması gerektiğini, gerekli tedbirlerin
alınması gerektiğini ama en öncesi tüm siyasi partilerimizin bu
konuyu kınamasını yürekten diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN İYİ Parti Grup
Başkanı Sayın İsmail Tatlıoğlu.
Buyurun Sayın Tatlıoğlu.
30.- Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğlunun, Jandarma
Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis ve Sağlık Bakanı
Lütfi Kırdarın vefatlarının seneidevriyesine, hain terör
örgütü PKK-YPGnin altı yıl önce Ankara Merasim Sokakta
gerçekleştirdiği saldırının yıl dönümüne,
Trabzonun Akçaabat ile Tonya ilçelerinin ve Erzincanın Tercan ilçesinin
düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümüne, Kosovanın
bağımsızlık ilanının yıl dönümüne, Sıla
Şentürk cinayetine, ilaç zamlarına, Kiğı Barajına,
elektriğin devlet eliyle dağıtılması gerektiğine,
İznik Gölünün kurumakta olduğuna ve Merkez Bankasının
Ankarada olması gerektiğine ilişkin açıklaması
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Bugün, 32nci Jandarma Genel Komutanı
Eşref Bitlisin şehit edilişinin yıl dönümünü ve aynı
zamanda Sağlık Bakanı Lütfi Kırdarın ölüm yıl
dönümünü idrak ediyoruz. Merhum Bitlise ve merhum Kırdara
vefatlarının seneidevriyesinde bir kez daha Allahtan rahmet diliyor,
mekânları cennet, ruhları şad olsun diyoruz.
Altı yıl önce bugün, Ankara Merasim
Sokakta Türk Silahlı Kuvvetlerimize ait askerî servis
araçlarının geçişi sırasında hain terör örgütü PKK-YPG
tarafından bomba yüklü aracın patlatılması sonucu 29 asker
ve sivil vatandaşımız şehit edilmiştir.
Şehitlerimize Allahtan bir kez daha rahmet diliyoruz; ruhları
şad olsun, mekânları cennet olsun.
Bugün, Trabzonun Akçaabat ile Tonya ilçelerinin ve
Erzincanın Tercan ilçesinin düşman işgalinden kurtuluş
yıl dönümünü idrak ediyoruz. Hem Trabzonlu hem de Erzincanlı
vatandaşlarımızı tebrik ediyor, en içten
duygularımızla selamlıyoruz. Bağımsızlık
için mücadele eden aziz milletimizi ve toprakları vatan yapan aziz
şehitlerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyoruz.
Bugün, aynı zamanda Kosovanın
bağımsızlık ilan yıl dönümü ve bunu da kutluyoruz.
Dün, 16 yaşındaki kızımız
Sıla Şentürkün vahşice öldürüldüğü haberini büyük bir
üzüntüyle okuduk ve öğrendik. Ne yazık ki ülkemizde kadın
cinayetleri durdurulamıyor, her geçen gün gittikçe artıyor. Hukuk
eksik kalıyor, cezalar yeterli gelmiyor ve kadınlarımız,
hem de gencecik kadınlarımız, kızlarımız her gün
ölüyor; kadınlar ve kız çocukları fiziksel, duygusal, cinsel
şiddete ve istismara maruz kalıyor. Kadına karşı
şiddet cezaları artırılmalı, iyi hâl indirimi muhakkak
kaldırılmalıdır. İYİ Parti olarak çocuklara ve
kadınlara yaşanacak özgür bir Türkiye'yi sağlayana dek
mücadelemize yılmadan devam edeceğiz.
Bugün Türkiye'nin önemli bir konusu var, o da tüm
ilaçlara euro kuru güncellemesi nedeniyle yaklaşık yüzde 37,43
oranında zam gelmesi. Gerçekten Türkiye'yi yönetenler, temel ürünlere ve
ilaçlara gelen zamlarla milletimizi enflasyona karşı ve
sağlık hizmetlerinin alımı ve tedavi konusunda hem
ezdirmişler hem de güç duruma düşürmüşlerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Özellikle
elektrik faturaları milletimizi perişan ederken 2,4 milyara mal olan
Kiğı Barajı yapılan hatalar nedeniyle tam yirmi aydır
üretim yapamamaktadır ve anlaşılmıştır ki burada
da bir yandaş müteahhit söz konusudur. Zarar, iki yıldır duran
üretimle beraber 1 milyar lirayı bulmaktadır. İşte bu
yönetim anlayışı hem milyarlarca lira zarara neden olmakta hem
de ihtiyaç zamanında vatandaşımızı elektriksiz
bırakmaktadır. Özelleştirilen elektrik şirketleri ve elektrik
üreten barajlar yandaş müteahhitlere para kazandırırken aziz
milletimiz de mağdur edilmiştir. Elektrik temel insani bir
ihtiyaçtır ve elektrik dağıtımı ise millî bir politika
olup devlet eliyle dağıtılması daha doğrudur ve
geçtiğimiz süreç bu özelleştirmelerin nasıl bir yanlış
kurguyla yapıldığını ortaya koymuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Bu
nedenle, iktidarı daha fazla yandaş firmalara değil milletimize
hizmet etmeye davet ediyoruz.
Bursa'da, Marmara ve Bursamızın
değerli su kaynağı, Türkiye'nin 5inci büyük gölü, İznik
Gölü kurumaktadır. İklim şartları ve çevresel etkenler
nedeniyle İznik Gölü
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım lütfen.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa)
Saygıdeğer Genel Kurul, son olarak da merkez bankaları
başkentlerin kurumlarıdır. Dolayısıyla, büyük
ülkelerin büyük kurumları vardır ve Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası da Türkiye'nin büyük kurumudur ve başkentte
olmalıdır. Bugün artık bankacılıkta operasyonlar
bankanın nerede olduğuna bakılmaksızın
yapılabilmektedir ama Merkez Bankası gibi siyasetin bir
bütünlüğünde de yürüyen bankanın Ankara'da olması daha
doğrudur. Özellikle, bugünlerde, İstanbul'daki Merkez Bankası
personeline, taşıma süreci içerisinde istifa baskıları
gerçekten manidardır ve bu işin sahibi olunmalıdır.
Saygılar sunarım, teşekkür ederim.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Hakkı Saruhan Oluç.
Buyurun Sayın Oluç.
31.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, HDP Parti
Meclisi üyesi Seçkin Kırın vefatına, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanının esnafın indirimli tarifeden yararlanacağına
ilişkin açıklamasına, AK PARTİ Genel Başkan Vekili
Binali Yıldırımın dolardaki ritim bozukluğuna
ilişkin açıklamasına, AK PARTİ Genel
Başkanının faiz-enflasyon tezinin bilimsellikle ilgisi
olmadığına ve Konrad-Adenauer-Stiftung Vakfının
gençler hakkında yaptığı araştırmaya ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Vekiller, bugün maalesef çok üzücü bir
haber aldık, Parti Meclisi üyemiz Seçkin Kırı sağlık
sorunları nedeniyle kaybettik. Ailesine, arkadaşlarına,
sevenlerine başsağlığı ve sabır diliyoruz;
mekânı cennet olsun diyoruz. Seçkin Kır, 12 Eylül 1980 öncesinde Karadeniz
DEV-GENÇ Genel Sekreterliği yapmış bir Samsunlu
arkadaşımızdı. 12 Eylül darbesi sonrasında bütün
devrimcilerin, sosyalistlerin ağır baskılara maruz
kaldığı gibi Seçkin Kır da yargılamalarla ve cezaevi
yaşamıyla karşı karşıya geldi. 80li
yılların son döneminde Yeni Öncü ve İşçi Dünyası
dergi ve gazetelerinde yayın kurulu üyeliği yaptı. Seçkin
Kır kararlı bir sosyalist ve devrimci olarak işçi ve emekçilerin
mücadelesine olan inancıyla faaliyetlerini sürdürdü ve son dönemde de
Halkların Demokratik Partisi Parti Meclisi üyesiydi. Gerçekten çok üzgünüz
ve bir kez daha ailesine, arkadaşlarına ve sevenlerine
başsağlığı diliyoruz; mekânı cennet olsun
diyoruz.
Şimdi, sayın vekiller, Enerji
Bakanınız var -iktidara sesleniyorum- bugün açıklamalar
yaptı ve esnafın indirimli tarifeden yararlanabilir hâle
geleceğini söyledi Yüzde 25 gibi bir indirim olacak elektrik
fiyatlarında. dedi. Hakikaten bazen sizin bakanlarınızın
şaka gibi konuşması çok etkileyici oluyor yani akıl
sağlığımızı korumak gerektiğini her gün bir
kez daha söylüyoruz, niye? Ya, siz buraya bir kanun teklifiyle geldiniz ve
elektrik için dediniz ki: 150 kilovatsaat üzerinde kullanma bedeli... Bu
bedelleri kademeli olarak belirliyoruz. Biz o zaman, muhalefet olarak size
dedik ki: 150 kilovatsaat yanlıştır. Önerge verdik, sizin bir
vekiliniz kalktı -adı da lazım değil- çok ilginç
konuşmalar yaptı bu 150 kilovatsaat üzerine. Aradan bir hafta geçti,
Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı dedi ki: Ya, bu 150
kilovatsaat olmadı, onu 210a çıkartıyoruz. Hani, o vekiliniz
kalkıp burada demedi Ya, ben yanlış demişim. diye; onu da
geçtik. 210 kilovatsaat olmaz. dedik, bu da tutmadı. Şimdi
diyorsunuz ki: Esnafa yüzde 25 indirim yapacağız. Neden yüzde 25
indirim yapıyorsunuz? Yüzde 127 elektrik zammından yüzde 25ini
indiriyorsunuz yani esnaf gine yüzde 102 zamlı olarak elektriğini
ödeyecek çünkü zaten esnafın 210 kilovatsaat üzerinde elektrik
harcaması; çok açık herkes bunu biliyor. Yani siz hakikaten
halkı aldatmaya çalışıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Bu Enerji
Bakanı, çok önemli bir şeymiş gibi bu açıklamayı bugün
yaptı. Tabii, esnaf biliyor durumu yani bunu yutacak durumda değil.
Mesele, o yaptığınız yüzde 127 zamdan yüzde 25ini indirmek
değil, esnaf açısından bu zamların geçerli
olmadığını ilan etmektir esas itibarıyla, bunu yapacak
durumda değilsiniz.
Şimdi, böyle, ekonomideki bu durum
karşısında ilginç açıklamalar yapıyorsunuz ya hep -dün
de söylemiştim- bugün de bir ilginç açıklamayla
karşılaştım. Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Başkan Vekili Binali Yıldırım dolardaki bu ritim
bozukluğu üzerine demiş ki: Bunun bilimsel bir izahı yok.
Zaten biz de hep bunu söylüyorduk, dolardaki o ritim bozukluğunun bilimsel
bir izahı gerçekten yok. İzahı çok açık, izah şuradan
kaynaklanıyor: Bir zırva tez ortaya attı sizin Genel
Başkanınız, faiz-enflasyon ilişkisi üzerine.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bu faiz-enflasyon
zırva tezinin bilimsellikle bir ilgisi olmadığını hep
söyledik, şimdi Binali Yıldırım da söylemiş oldu.
Örneği yok bunun dünyada, herhangi bir ülkede de örneği yok,
yaşanmış bir örneği de yok. Ama zaten bu tez yüzünden her
şey bu hâle geldi, bunun bilimsellikle açıklanabilir hâli yok, çok
doğru söylemiş Sayın Binali Yıldırım.
Bakın, Eylül 2021de faiz 19du, bugün 14e
indirdiniz. Bugün Merkez Bankası toplantı yaptı, 14te
tutuyoruz faizi. dedi. Hani, bu tez doğru idiyse niye indirmeye devam etmiyor
Merkez Bankası yüzde 14ten, niye korkuyorsunuz? Ya, o gün, Eylül 2021de
enflasyon 19,58di, bugün enflasyon TÜİKin sahte rakamlarına göre
bile yüzde 49a varmış vaziyette, değil mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Toparlıyorum efendim.
Şimdi, dolar o zaman 8,4 liraydı,
şimdi olmuş 13,60; ihtiyaç kredisi o gün 23,5muş, şimdi
31e gelmiş faizi. Yani bu, bilimsellikle açıklanacak bir durum
değil gerçekten ve bunu siz yaptınız.
Bakın, son bir şey söyleyeceğim. Bu,
Almanya merkezli bir vakıf var, Konrad-Adenauer-Stiftung. Hani, bu, sizin
çok yakın dostunuz vardı, Merkel, Almanya Şansölyesi, bu
vakıf ona bağlı olan bir vakıftır yani Hristiyan
Demokrat Partiye. Evet, toparlıyorum efendim. Şimdi, bu vakıf
bir araştırma yapmış -sizin yol arkadaşınız
olanlar- 18-25 yaş kuşağı gençler için, Türkiye'deki Z
kuşağı için. O araştırmada öyle ilginç sonuçlar
çıkmış ki mesela bu gençlerin yüzde 82,9u demiş ki:
Türkiyede gelir dağılımı çok dengesiz. Görüyorlar ve
bunu kimin yaptığını da biliyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Yine, bu
gençlerin yüzde 87,3ü demiş ki: Büyük işsizlik var Türkiyede. Ve
bunun birinci nedeni olarak adam kayırmacılık ve torpil
demiş, Kamuya, işe alımlarda ehliyet ve liyakate göre
davranılmadığını düşünüyoruz. demiş
gençlerin çok büyük bir kısmı; kimin yaptığını
biliyorlar. Bu politikacılara hiç güvenmiyoruz. demiş gençlerin çok
önemli bir kısmı. Siyasi partilere de güvenmiyoruz. demişler,
Bunu kimin bu hâle getirdiğini de biliyoruz. demişler. Ee,
Cumhurbaşkanına da hiç güvenmiyorum. diyenlerin oranı yüzde
48, Güvenmem. diyenlerle birlikte bu oran yüzde 58,8e çıkmış.
Gençler gerçekleri görüyorlar yani. Bu ülkenin bugünkü yönetiminden hiç memnun
değilim. diyenler yüzde 62,5. Memnunum. diyenlerin oranı ne
biliyor musunuz? 5,9 bu gençler arasında. Şimdi, bütün bu durumu göz
önünde bulundurarak son bir rakam daha verip bitireceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Son cümlem,
evet.
BAŞKAN Evet, son rakamı alalım
lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Son rakam da
şu: Gençlerin, Z kuşağının yüzde 72,9u Fırsat
verilse veya imkânım olsa Türkiye dışındaki bir ülkede
yaşamak istiyorum. diyor. Neden? Bu iktidar bu hâle getirdiği için
bu ülkeyi. Ve bunlar nereye gitmek istiyorlar? Almanyaya, İngiltereye,
Fransaya, Avrupa ülkelerine, ABD'ye, Kanadaya, İskandinavyaya gitmek
istiyorlar ağırlıklı olarak. Yani mesela Afganistana,
Suudi Arabistana, Kuveyte, İrana filan gitmek isteyen yok
aralarında. Şimdi, bunları niye söylüyorum? Size yakın vakfın
araştırması da aslında bu iktidarın Türkiyeyi nereye
getirdiğini gösteriyor, hani bir kez daha hatırlatmış
olalım dedik.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben teşekkür ediyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Enerji
Bakanımızın da Binali Beyin de takibini yapsınlar böyle,
çok yakından takip ediyorlar. Başarılarımızı
görecekler Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki.
Sayın Tanal
32.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Şanlıurfa ve diğer güneydoğu illerindeki
vatandaşların elektrik hususunda mağdur olduklarına
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ederim.
Diyarbakır, Şanlıurfa, Batman, Siirt,
Şırnak ve Mardin illerindeki elektrik sayaçları ya direklere
dikiliyor veyahut da kapalı, kilitli bir dolabın içerisine
alınıyor. Burada 81 ilimizden milletvekili arkadaşlarımız
var.
Mesela, AK PARTİ Grup Başkan Vekili
Sayın Turan, Çanakkalede sizin elektrik sayaçları direklere
dikiliyor mu, kapalı dolapların içerisine konuluyor mu?
Şanlıurfaya siz niye böyle bir muamele yapıyorsunuz?
Yani hem Şanlıurfalılardan oy
alıyorlar hem belediyeyi alıyorlar hem milletvekillerini
alıyorlar ama onlara hırsız muamelesi yapıyorlar Sayın
Başkanım. Burada Urfa milletvekilleri yok mu AK PARTİnin? Ya,
Allah rızası için, bunlar kavurma sofralarından kalksınlar,
artık o vatandaşa hizmet için bu kürsüde konuşsunlar. Şanlıurfalılar
elektrik hususunda mağdur, perişan. Hepsini bu kürsüden söyledik ama
maalesef dile getiren yok. Burada Şanlıurfa milletvekillerini,
Diyarbakır, Batman, Siirt, Şırnak milletvekillerini halka şikâyet
ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Gelsinler, burada
halkın hukukunu, hakkını, özgürlüğünü savunsunlar.
Halkımız perişan, mağdur. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Mahmut Bey, iyi ki yoklar çünkü
hepsine birer dakika söz vermek zorunda kalırdım.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop ve
beraberindeki Parlamento heyetinin Gürcistan Parlamentosu Başkanı
Shalva Papuashvilinin vaki davetine icabetle 21 Şubat 2022 tarihinde Gürcistana
resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/1861)
17/2/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Sayın Mustafa Şentop ve
beraberindeki Parlamento heyetinin Gürcistan Parlamentosu Başkanı
Sayın Shalva Papuashvilinin vaki davetine icabetle, 21 Şubat 2022
tarihinde Gürcistana resmî bir ziyarette bulunması hususu 28/3/1990
tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 6ncı maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzük'ün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili Samsun
Milletvekili Erhan Usta tarafından, ülkemizde çalışan
motorkuryelerin mesleki sorunlarının tespit edilmesi, sektör
çalışanlarının hayatlarını tehlikeye atan kötü
çalışma koşullarına son verilip insani çalışma
şartlarının sağlanması için gerekli önlemlerin
alınması, bu vatandaşlarımızın sigortalı ve
güvenceli çalıştırılması için gerekli düzenlemelerin
yapılması amacıyla 17/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17
Şubat 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
17/2/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 17/2/2022 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Erhan
Usta
Samsun
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İktidarın başarısız
politikaları nedeniyle genç iş gücümüz etkin bir şekilde
değerlendirilememekte, gençlerimiz sigortasız ve güvencesiz olarak
motokuryelik yapmak zorunda bırakılmaktadır. Bu meslek için ise
gerekli düzenlemeler yapılmamakta ve gençlerimizin çalışma
koşulları e-ticaret şirketlerinin insafına
bırakılmaktadır. Ülkemizde çalışan motokuryelerin
mesleki sorunlarının tespit edilmesi, sektör
çalışanlarının hayatlarını tehlikeye atan kötü
çalışma koşullarına son verilip insani çalışma
şartlarının sağlanması için gerekli önlemlerin
alınması, bu vatandaşlarımızın sigortalı ve
güvenceli çalıştırılması için gerekli düzenlemelerin
yapılması amacıyla Samsun Milletvekili ve Grup Başkan
Vekili Erhan Usta tarafından 17/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 17/2/2022 Perşembe günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - İYİ Parti grup önerisinin
gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden Mersin Milletvekili Sayın
Behiç Çelik.
Buyurun Sayın Çelik. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İYİ Parti grup önerisi üzerinde konuşma yapmak için söz
aldım. Grup önerimizin dayanağı olan Meclis
araştırması önergesi Sayın Erhan Usta tarafından
verilmişti, bunu hatırlatmak istiyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu,
halkımızın ihtiyaçlarına koşarken zamanla yarışan
motosikletli kurye çalışanlarını saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, grup önerimizin söz
konusu olan motosikletli kuryeler içinde bulunduğumuz devlet krizinden en
çok etkilenen mesleklerden biridir. İşsizliğin,
umutsuzluğun kol gezdiği; kamu kaynaklarının hoyratça
kullanıldığı, yamalandığı; ülke
zenginliklerinin bir bir peşkeş çekildiği ülkemizde üniversite
mezunu gençlerimiz, bu ülkenin aydınlık yarınları,
motokuryeliğe zorlanıyor. 15 yaşından büyük işsiz
sayımız 4 milyona yaklaşırken yandaşlara,
rantçılara, vurguncu ve talancılara oluk oluk kaynak
aktarılıyor.
Açıkça ifade etmek istiyorum ki bu ülkenin
gençlerini işsizlik belasından kurtarmadan kamu düzeni ve iş
hayatı işletilemez; umutsuzluk, gerginlik artar, istikrar bozulur.
Genel Başkanımız Sayın Meral Akşenerin dün
yaptığı grup toplantısında ifade ettiği gibi, biz,
dünyanın en eğitimli motokurye ağına sahibiz
arkadaşlar; bu, modern dünyada hem ayıptır hem de utançtır.
Ülkemizin dinamizm kaynağı olan genç nüfusumuza daha iyi bir gelecek,
daha müreffeh bir kariyer planlaması sunamayanlar da bu ayıbın
mimarıdır. Kadrosuz, sigortasız, hiçbir yasal güvencesi olmadan
karın tokluğuna çalışan bu insanları e-ticaret
şirketlerinin insafına bırakanlar da bu utancın
sorumlusudur.
Değerli arkadaşlar, içinde
bulunduğumuz pandemi süreci motokuryelerin durumunu daha da
zorlaştırdı. Dijital platformlara yönelik talepler arttı.
Böylece e-ticaret şirketleri kârlarını katlarken motokuryelerin
hayati risklerinde belirgin bir artış gözlendi; kazalar ve ölümler
çoğaldı. Ürün depodan çıktıktan sonra beni
ilgilendirmez." diyen bu şirketler bütün yükü motokuryelerin üzerine
yıkmaya devam ediyor. Sayıları toplamda 1 milyon civarında
olduğu tahmin edilen motokuryeler, daha güvenli ve daha adil bir
çalışma düzenini hak etmiyor mu arkadaşlar? Hiçbir sosyal
güvencesi, sağlık sigortası olmadan çalışan bu
insanlar için yapılabilecek hiçbir şey yok mu? Arkadaşlar,
elbette var, yeter ki niyet olsun, yeter ki gayret olsun, yeter ki biraz
vizyon, biraz da vicdan olsun.
Değerli arkadaşlar, konuya ilişkin
bazı verileri de burada sizlerle paylaşmak isterim. Her yıl
100ün üzerinde can kaybı söz konusu. Sadece 2019 yılında ölümle
sonuçlanan 103 kazanın 75inde motokuryelerin varlığı
acı gerçeğe işaret etmektedir. Ülkemizde Covid-19un ilk ortaya
çıkışından bugüne kadar motokuryeler 63 binden fazla kazaya
karışmıştır. Bu süre zarfında 190ın
üzerinde motokurye trafik kazaları sonucunda hayatını
kaybetmiştir. Buradan anlaşılıyor ki fizik kanunlarına
ve mevzuata aykırı olarak
Değerli milletvekilleri, bu konuda bir soru
önergesi de vermiştik. İş güvenliğini düzenlemek, erken
teslimat zorlamasına yönelik hususlar ve mesai başlangıç
bitiş saatlerine ilişkin soruları Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığına verdik, maalesef iki aydır en ufak bir
cevap gelmedi.
Değerli milletvekilleri, temel mesele, ülkede
kendini geniş ölçekte hissettiren bir devlet krizinin
varlığıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Biz buna Erdoğan
krizi diyoruz. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi Türk
tarihine acı bir tecrübe olarak geçmiştir, bedeli çok ağır
olmuştur. Allahtan dileğimiz, en az hasarla bu ucube sistemden bir
an önce kurtulmaktır. Bakınız, hiçbir soruna çözüm
bulunamıyor, 1 milyon kişinin çalıştığı
sektörle de ilgilenen yok. Değerli arkadaşlar, bu gerekçelerle
buradan bir çağrıda bulunuyoruz: Gelin, motokuryelerin mesleki
sorunlarını tespit edelim; gelin, yeni hukuki düzenlemeler
yapalım; gelin, bu sektör çalışanlarının hayatlarını
tehlikeye atan kötü çalışma koşullarına son verelim
diyoruz.
Hepinize saygılar sunarım. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına söz talep eden İzmir Milletvekili Sayın Serpil
Kemalbay.
Buyurun Sayın Kemalbay. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ
(İzmir) Sayın Başkan, sayın vekiller; DİSK-ARa göre
15-24 yaş geniş tanımlı genç işsizliği erkeklerde
yüzde 35 iken, genç kadın işsizliği yüzde 51lerdedir.
Türkiyede 10 kişiden sadece 3ü kayıtlı ve tam zamanlı
istihdam edilebiliyor. Gençler gerçek bir iş bulma konusunda büyük bir
umutsuzluk yaşıyor. Gençlerin ülkeden kaçmak için birbirini
çiğnediği bu ortamı AKP yarattı, son yirmi yılda bunu
başardınız, kendinizle gurur duyabilirsiniz. Gençlerimizin üçte
1i ne işte ne de okulda; sayenizde hepsi depresyonda.
Bugün Medeni Kanundan da bahsedildi; Medeni Kanun
var ama kadınlar çalışma yaşamında
ayrımcılığa uğramaya devam ediyor, kadınlar daha
fazla işsiz. Ucuz emek rejimi kadın emeğini esnek, güvencesiz
işlere yönlendiriyor ve kadını eve hapsediyor. Evlerde sarf
edilen, görünmeyen kadın emeğinden de fayda sağlanıyor ve
bu şekilde kadınlar daha da işsiz bırakılıyor.
Sizin genç işsizliğine sunduğunuz
çözüm barajsız üniversitedir. Bu barajsız üniversite modeli özel
üniversitelerin boş kontenjanlarını doldurarak aslında özel
üniversitelerin sorunlarını çözmeye yarıyor. Bize göre, gençleri
diplomalı işsizler yapan, eğitim kurumlarını AKPnin
arka bahçesi yapan ticarileşen eğitim sistemimiz çöpe
atılmalıdır. Çözüm olarak gençleri diplomalı işsiz
olmaktan çıkaracak, hayata hazırlayacak, meziyetlerle donatacak
bilimsel, demokratik, laik, politeknik eğitim altyapısını
oluşturmalıyız. Birazdan çıkıp burada afaki nutuklar
atacaksınız. Çocuklarımıza güvenceli bir gelecek
sağlamadıktan sonra patlattığınız ihracatlar olsa
olsa sizlerin kasalarınızı dolduracaktır. Elektrik
zamlarıyla çarpılan 84 milyon buna tanıktır. Siz, gençlere
güvenceli bir gelecek sağlama peşinde değilsiniz; sizin bütün
derdiniz, 5li çeteleriniz, yandaş sermayedarlarınız. Sayenizde
gençler ya işsiz ya da kötü koşullarda boğaz tokluğuna
çalışmak zorunda. Güvencesizlik, işsizlik, kötü
çalışma koşulları, iş cinayetleri, meslek
hastalıkları, uzun iş saatleri, motokuryelerde olduğu gibi
esnek istihdam modellerini gençler nasıl beğensinler? Hepsi ucuz emek
rejiminin bir sonucu olan bu politikalardan artık vazgeçilmelidir.
Bazıları çıkıp diyebilir ki: Gençler iş
beğenmiyor. Bu koşullar nasıl beğenilsin? Ucuz emeğe
dayalı sermaye birikim modeli iktidarınızın bilinçli bir
tercihidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) Sadece ve
sadece Mart 2020den Mayıs 2021e kadar geçen süre içerisinde, bakın,
bizim elimizdeki verilere göre, 237 motokurye işçisi iş cinayetinde
yaşamını yitirdi, 63 bin motokurye işçisi kazaya
karıştı. Bu nasıl bir çalışma düzenidir? Bakan
çıkıp bunu açıklamalıdır; önergelerimize cevap
vermiyor. İktidarınız bu ölümlerden direkt sorumludur. Aynı
şekilde, Aliağa gemi söküm işçileri şu anda kötü
çalışma koşullarına karşı grevdedirler. Niye
Türkiyede Türkiyeli işçiler hayatları pahasına
çalışmak zorunda, bu kadar kötü koşullar yaratılıyor,
işçilerin çalışma koşulları bu kadar kötü oluyor? Genç
işsizlerin sorunları böyle mi çözülecek diye sormak istiyoruz.
Zaman kısıtlı, ancak bu kadar
aktarabildim.
Sağ olun. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın Yüksel Mansur
Kılınç.
Buyurun Sayın Kılınç. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YÜKSEL MANSUR KILINÇ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Partinin
motokuryelerin sorunlarının araştırılmasıyla
ilgili önergesi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, binlerce Yemeksepeti
çalışanı motokuryenin eylemleri bugün 17nci gününde. Önceki gün
Meclisimizin çatısı altında
ağırladığımız motokurye kardeşlerimiz çok ağır
koşullarda çalıştırılıyorlar, çok ağır
biçimde sömürülüyorlar. Pandemi koşullarında canları
pahasına çalışarak hayatın akışını
sağladılar, çalıştıkları şirketler ise
değerlerine katbekat değer kattılar, değerlerini katbekat
artırdılar. Ama motokuryeler sefalet ücretiyle çalışmaya
zorlanıyor. Bir gecede binlerce motokuryenin iş kolu
değiştirilerek sendikaya üye olma hakları ellerinden
alındı. Ülkemizde yaklaşık 900 bin motokurye yaşam
savaşı veriyor. Yaşam savaşı veriyorlar çünkü sefalet
ücretleriyle ağır sömürü koşullarında
çalıştırılıyorlar; yaşam savaşı veriyorlar
çünkü erken teslimat baskısıyla trafikte âdeta ölüme gönderiliyorlar.
2020 yılında 280 motokurye trafik kazalarında
yaşamını yitirdi, vücutlarının bir yerinde kaza izi
olmayan motokurye neredeyse yok.
İktidar, yüz binlerce motokuryeyi e-ticaret
sektörünün devasa çarklarının arasına terk etmiş durumda.
Ticaret Bakanlığı, motokuryelere ölümüne baskı kuran
şirketlerin erken teslimat kampanyalarına karşı sessiz.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, yüz binlerce
motokuryenin kayıt dışı
çalıştırılmasına, iş sağlığı
ve güvenliğinin ihlal edilmesine karşı sessiz.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, yüzlerce
motokuryenin ölümüne neden olan katil bariyerlerin düzenlenmesi, motokuryelerin
köprü ve tünellerden güvenli şekilde geçişlerinin
sağlanması taleplerine karşı sessiz. Maliye
Bakanlığı, motokuryelerin koruma ekipmanlarının ÖTV,
KDV ve gümrük vergilerinin kaldırılması taleplerine
karşı sessiz. İçişleri Bakanlığının,
MOBESE kameralarıyla bütün görüntüler elde edilebildiği hâlde
motokuryelerin trafikte yaşadığı kazaların ve
sorunların azaltılması için gözleri kapalı.
Peki, bunca zor koşullarda canı
pahasına çalıştırılan motokuryelerin talepleri
nelerdir? En temel, en insanca haklarını istiyor motokuryeler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
YÜKSEL MANSUR KILINÇ (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, motokurye ve Yemeksepeti çalışanlarından bir
grup temsilci, Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğluyla Mecliste görüşerek sorunlarını
anlattı. Genel Başkanımız, motokurye temsilcilerine
sorunlarına sahip çıkacağımızı ifade etti.
Motokuryelerin sorunlarının Mecliste
araştırılmasını sağlayarak öncelikle sahipsiz
olan, her gün onlarca kazanın yaşandığı motokurye
alanını can pazarı olmaktan çıkarabiliriz.
Önergeyi destekliyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz talep eden Ankara Milletvekili Sayın Orhan Yegin.
Buyurun Sayın Yegin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yani aslında
Orhan Bey arkadaşımız adaletli bir arkadaşımız
ama
Herhâlde destek verecek gibime geliyor.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Öyle
görünüyor; yürüyüşü öyleydi, yürüyüşünden öyle
anlaşılıyor.
BAŞKAN Mahmut Bey iltifatlarda bulunuyor
sizin için Orhan Bey, Mahmut Bey iltifat ediyor size.
AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN YEGİN (Ankara)
Sağ olsunlar, teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İYİ Parti Grubunun vermiş olduğu öneri
üzerinde grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Aziz milletimizi
ve onu temsil eden Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli milletvekilleri, günümüzde giderek
artan dijitalleşme, bunun yaygınlaşması, internet üzerinden
yapılan işlemlerin, alışverişlerin hızla büyümesi
yeni iş alanlarını ve yeni iş modellerini de beraber
getirirken bu yeni oluşan alanlara ilişkin problemleri,
sıkıntıları ve mağduriyetleri de beraberinde
çalışma hayatının içerisine getirmiş oldu.
Hepimizin şahit olduğu üzere, özellikle
Covid-19un dünya genelinde yaygınlaşmasıyla beraber
insanların hayatlarında birçok değişiklik olurken bunlardan
biri de bizim de kendi tüketim alışkanlarımızda,
alışveriş alışkanlıklarımızda ortaya
çıkan değişiklikler ve özellikle pandemi şartlarında
e-ticaretin hızla yaygınlaşmasıyla ortaya çıkan bir
istihdam biçimi veya ihtiyacı tüm dünyada hızla büyüyen bir iş
kolunu da, iş alanını da beraberinde doğurmuş oldu.
Türkiyede pandemiyle beraber on-line alışveriş ve
siparişlerin artması, aynı zamanda evrak ve eşya
taşıma sektöründeki büyüme nedeniyle kargo faaliyetleri ve
motosikletle kuryelik hizmetinde de ciddi bir artış oldu.
Tabii ki yeni ve giderek artan bu iş
alanıyla ilgili yeni hukuki düzenlemelere de kesinlikle ihtiyaç
duyulmaktadır. Bu hizmet alanında çalışanların
statüsü, hukuki hakları, ücretleri ve daha farklı sorunlarıyla
ilgili olarak da bütün alanlarda karşımıza çıkan gündemler
olmaya başlamaktadır. Bu iş modeline göre
çalışanların, özellikle de motokuryelerin iş ve sosyal
güvenlik hukukuna göre statülerinin belirlenmesi, bu statüleri
kapsamındaki hakların öğrenilmesi ve hayata geçirilmesi
gerçekten büyük önem arz etmektedir. Evet, bu iş kolunda bazı riskli
ve sorunlu alanların olduğu kesinlikle ortadadır ve
aşikârdır. Bu alanda çalışan vatandaşlarımızın
çalıştığı süre boyunca sürekli motor üzerinde ve trafikte
zamanla yarışarak siparişlerin hızlı
yetiştirilmesine ilişkin ortaya koydukları çaba, siparişin
hızla teslim edilmesi ve belki de müşterilerinden şikâyet
almamak için sürecin onları trafikte belli problemlere zorlaması,
motorlarının bakım ve benzeri ihtiyaçlarının belki de
aksatılmak zorunda kalınması, güvencesiz çalışma,
sigortasız ve kayıt dışı çalışma, fazla
çalışma, işsizlik primiyle ilgili sorunlar, problemler, düşük
ücretle veyahut da gelirle çalıştırılmaya
zorlanılması gibi benzeri alanlarda sorunlar oluşurken
diğer taraftan sipariş süreçlerine ilişkin hususlar hem kurye
olarak çalışanlarımızı -bunu yetiştirmeye
çalışan çalışanlarımızı- hem de trafikte
bulunan diğer kişileri de bir riskin içerisine, bir riskin
altına sokmaktadır.
Kıymetli milletvekilleri, gelişen ve
büyüyen bu alanda riskleri ve sorunları görüp buna yönelik bir
adımı ilk defa belki de 29 Kasım 2017 tarihinde attık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
ORHAN YEGİN (Devamla) Başkanım,
teşekkür ederim.
Bu konudaki ilk adımımızı 29
Kasım 2017 tarihinde attık. Mesleki Yeterlilik Kurumumuz,
uluslararası standartları da dikkate alarak,
çalışmasını ve hazırlığını yaparak
motosikletli kuryelik mesleğini Resmî Gazetede yayımlanan
Motosikletli Kurye Ulusal Meslek Standardıyla tanımladı.
Bilindiği üzere, bir kişinin motosikletli kuryelik mesleğinde
mesleki yeterlilik belgesi alabilmesi için MYK tarafından
yetkilendirilmiş sınav ve belgelendirme kuruluşlarında
teorik ve pratik sınava girerek başarılı olabilmesi de
gerekmektedir. Bu alanda çalışan emekçi kardeşlerimizin hem can
güvenliği hem de sosyal güvenliği açısından
alınması gereken tedbirleri alacağımızdan,
atılması gereken adımları atacağımızdan
endişeniz olmasın. Zaten tüm bunlara ilişkin olarak gerek
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız ve ona
bağlı ve ilgili kuruluşlar olan Mesleki Yeterlilik Kurumu, SGK,
İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü
ve Çalışma Genel Müdürlüğüyle beraber İçişleri
Bakanlığımız ve Ticaret Bakanlığımızda
bu alanda, hem ücretler, sosyal güvence, sosyal haklar, ücret hakları,
çalışma hakları hem de diğer alanlarda bir
çalışma yürütmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayın lütfen Sayın
Yegin.
ORHAN YEGİN (Devamla) Sürem doldu.
Başkanım, çok teşekkür ediyorum
selamlama süresi de verdiğiniz için.
Değişen hayat, değişen
koşullar yeni sorunlar, yeni problemler getiriyor. Bu sorunlara kör kalmak
hiçbirimizin yapabileceği bir şey değil. Hep beraber, el ele
verip, bu sorunları tespit edip kurumlarımıza yardımcı
olarak, onların düzenlemekte yetersiz kaldığı hususlarda
biz de Meclis olarak onlara destek olarak en iyisini hayata geçirmeye ve
sürekli takip ederek güncellemeye devam edeceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
AHMET KAYA (Trabzon) Arada bizim dediklerimizi de
dikkate alın ama, hep sizin dediğiniz olmasın, arada söz
dinleyin.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Tam zamanı,
tam zamanı.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
İYİ Parti grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, burada kabul edenlerin sayısı reddedenlerin
sayısından fazla.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) 22ye 17 Sayın
Tanal, 22ye 17.
AHMET KAYA (Trabzon) Nerede ağabey? 22
nerede?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Siz kaç
kişisiniz, biz kaç kişiyiz? Ya, ağabey, sayar
mısınız; siz 13 kişisiniz, biz burada muhalefet partileri
olarak 50 kişiyiz.
Başkanım, AK PARTİ 13 kişi; 13
kişiyle nasıl reddediliyor Başkanım ya?
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Sayı
sayma konusunda sıkıntın var.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ya, canım
ağabeyciğim, şu anda AK PARTİ 13 kişi.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Mahmut
ağabey, senin sayı sayma konusunda sıkıntın var; sana
sataşıyorum ağabey.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, tütün üreticilerinin
sorunlarının araştırılması amacıyla
17/2/2022 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Şubat 2022
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
17/2/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 17/2/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
17 Şubat 2022 tarihinde Siirt Milletvekili Grup
Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından
(16915 grup numaralı) tütün üreticilerinin sorunlarının
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 17/2/2022 Perşembe
günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım,
ben bunun üzerine konuşmak istiyorum, bunun üzerine söz almak istiyorum
ben.
BAŞKAN Buyurun Mahmut Bey.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bu önerge üzerine söz
almak istiyorum.
BAŞKAN Anlayamadım
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bu önerge üzerine söz
almak istiyorum.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) CHP
adına kim konuşacak?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Erken
başlamış Başkanım.
BAŞKAN Nasıl yani, anlayamadım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Biz de anlamadık.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım
BAŞKAN İç Tüzükün hangi maddesine göre
bu önerge üzerine söz alacaksınız?
NAZIM MAVİŞ (Sinop) İç Tüzük mü
değişti bu arada?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Evet,
söyleyeceğim, İç Tüzüke göre.
Başkanım, biraz önce kuryelerin
sorunlarının araştırılmasıyla ilgili öneriyi
oylamaya sundunuz. AK PARTİ sıralarında şu anda 13
kişi var, muhalefet partilerinin sırasında 50 kişi var.
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) Ya,
oyladıktan sonra çıktılar arkadaş ya!
BAŞKAN Mahmut Bey
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yani bu 13
kişinin oyu nasıl bizden üstün oluyor, ben onu anlamak istiyorum ya.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Aday olsun, Kâtip Üye
olsun Başkanım.
BAŞKAN Mahmut Bey, bir soru
soracağım, tek bir soru soracağım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Buyurun, dinliyorum
Başkanım.
BAŞKAN Bana güveniyor musunuz?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Evet
Başkanım.
BAŞKAN Nokta, bitti.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kâtip Üye olsun
Başkanım, aday olsun da.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin gerekçesini açıklamak üzere Iğdır Milletvekili
Sayın Habip Eksik.
Buyurun Sayın Eksik. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HABİP EKSİK
(Iğdır) Teşekkürler Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
2017 yılında bir torba yasayla tütün
üreticisini ve ticaretini yapan yüz binlerce kişiyi mağdur edecek bir
yasa çıkarıldı, sarmalık tütün üreticileriyle ilgili. Bu
yasayla ilgili çok sayıda protesto yapıldı ve eylem
yapıldı; hatta bununla ilgili Adıyamanlı bir çiftçimizin
Tırşıkçı kapitalistlere hayır! sözü gündeme damga
gibi oturdu ve hepimizin kulaklarında çınladı. Bunun üzerine bu
yasa 1 Ocak 2022ye kadar defalarca ertelendi ve maalesef ama maalesef, 1 Ocak
2022 tarihinde bu yasa yürürlüğe girdi ve yüz binlerce insanın
mağdur edilmesine sebep oldu. Çünkü bu sarmalık tütün üretimini yapan
en az 200 bin aile Adıyamanda yaşamaktadır. Bakın,
Malatyada, Çanakkalede, Artvinde, Bitliste, Düzcede, Mardinde,
Muşta, Bingölde, Batmanda, Diyarbakırda, Hakkâride, Hatayda yüz
binlerce aile bu tütün sayesinde geçimini sağlamaktadır. Öyle çok
uçuk rakamlar da kazanmıyorlar, 1-2 dönümlük arazilerde 20-30 bin TL
kazanabilecekleri bir paradan bahsediyoruz ama maalesef, iktidar gerçekten bu
insanların son geçim kalesi olan, son geçim noktası olan alanı
da ellerinden aldı ve binlerce çiftçi mağdur edildi. Bugün bu
çiftçilerin birçoğu eğer ürettikleri bu tütünleri satarlarsa üç ile
altı yıl arasında ceza yiyecek. Bakın, kokain, eroin, esrar
satışı değil; tarlasında ürettiği tütünü satmaya
götürürse üç ile altı yıl arasında ceza yiyecektir maalesef
iktidarın çıkardığı yasa yüzünden. Sadece üreticiler,
çiftçiler mağdur değil, aynı zamanda atölyelerde tütünü
işleyen binlerce insan bu işten dolayı işsiz
kalacaktır ve mağdur olacaktır.
Baktığınız zaman
çıkarılan yasaya o kadar absürt düzenlemeler var ki aklınız
hayaliniz şaşar. Bakın, çıkarılan yasada şunu
diyor: Kooperatif olmadan tütünü satamaz. Tamam, çiftçiler kooperatif
kurabilir, 4 ile 7 kişi arasında rahatlıkla bir kooperatif
kurulabilir ama iktidar diyor ki: Yok, sen, üretici olarak, en az 250 üretici
bir araya geleceksin ve aynı zamanda bu tütünü işleyecek
fabrikayı kuracaksın. Yani her çiftçi oraya en az 100 bin TL para
koymak zorunda kalacak. Zaten o kadar parası olsa, sermayesi olsa o
işi yapmaz, emin olabilirsiniz ama maalesef böyle bir düzenleme.
Bununla bitmiyor, çıkarılan yasada bir de
şöyle bir düzenleme var: Tarım ve Orman Bakanlığına
bağlı olması gerekirken, tarımsal bir işlem
olmasına rağmen Ticaret Bakanlığına bağlıyor
kooperatifi. Niçin? Çünkü tarımsal desteklemelerden faydalanılmaması
için. Biz kooperatifçiliğe karşı değiliz ama bu
şekilde, insanların tamamıyla geçim kaynaklarından
edilmesine karşıyız. O açıdan da biz, bu
tırşıkçı kapitalistlere yarayacak olan yasanın derhâl
geri çekilmesini, ertelenmesini ve hatta Mecliste yeni bir düzenlemeyle iptal
edilmesini talep ediyoruz Halkların Demokratik Partisi olarak çünkü bu
düzenleme yüz binlerce insanın aç kalmasına, yoksul kalmasına
sebep olacaktır; açlıkla biraz daha karşı karşıya
kalmasına sebep olacaktır. Bu açıdan, bu düzenleme derhâl
ertelenmeli ve sonrasında da bir düzenlemeyle geri çekilmelidir.
Bakın, daha önce, 2008 yılında TEKEL
özelleştirildi ve özelleştirildikten sonra da bunun ülke için büyük
bir olanak olduğu, üretimin artacağı söylendi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
HABİP EKSİK (Devamla) - Teşekkürler
Sayın Başkan.
2008 yılında TEKELin
özelleştirilmesinden sonra geçen yıllara
baktığınız zaman, Türkiye'de tütün üretiminin oranı
yüzde 42den yüzde 11e düştü, tütün üreticilerinin sayısı da
405 binden 57 bine düştü. Kısacası, şunu net bir
şekilde belirtelim: Bugün sarmalık tütün üreticileri için
çıkarılan, mecburi kılınan yetki belgesi düzenlemesi de
ulusal yani yerel ve aynı zamanda uluslararası emperyal
şirketlere yarayacak bir düzenlemedir. Türkiye'nin üretimden
uzaklaştırılması, Türkiye halklarının kendi
toprağını işleyememesi, açlığa, yoksulluğa
ve sefalete sevk edilmesi için yapılan bir düzenlemedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HABİP EKSİK (Devamla) Selamlama için
Sayın Başkan
BAŞKAN Selamlayalım lütfen.
HABİP EKSİK (Devamla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Kısacası, Türkiye'yi büyük bir pazar
hâline dönüştürmenin devamıdır. O açıdan, biz tekrar
söylüyoruz: Tırşıkçı kapitalistlere hayır! Gelin, bu
düzenlemeye karşı evet verin araştırma önergemize ve biz
bu kapitalistlere hayır diyelim, halklarımızın
yanında yer alalım diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
söz talep eden, Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş.
Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İYİ Parti Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tütün mamulleri, tüm dünyada olduğu gibi
ülkemizde de yoğun olarak tüketilmektedir. Siyasi iktidar, 1 Ocak 2022de
çıkarmış olduğu bir yasal düzenlemeyle üreticilerimizi
maalesef mağdur etmiştir, yetki belgesi almayan tütün üreticilerine
üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası öngörmüştür. Bu
yasal düzenlemeyle kendi üreticimizi korumak yerine uluslararası şirketleri
korumayı tercih etmişlerdir. Uluslararası büyük şirketlerin
ve tekellerin önünü sonuna kadar açmışlardır. Kendi tütünümüzü
üreten çiftçimiz de mağdur edilmiş, edilmeye de hâlen devam
edilmektedir. Hükûmetinizin çiftçiye maalesef faydası yok. Şimdi,
Ekim yaparsanız ceza keserim, hapse atarım. diyorsunuz; yerli
çiftçimiz ve tütünümüzü korumuyorsunuz, sonra da çıkıp Hem yerli hem
de millîyiz. diyorsunuz.
Bir diğer konu, vergide yapılan zam
nedeniyle sigara fiyatlarındaki artış. Sigara üzerindeki ÖTV
maktu vergilerini yüzde 47 artırdınız. Şu anda sigaradan
toplamda yüzde 63 vergi alıyorsunuz. Sadece ocak ayı sigara vergisi 9
milyar 200 milyon Türk lirası. Vatandaşlarımızdan, sigara
içen vatandaşlarımızdan yıllık 100 milyar lira vergi
alıyorsunuz; insaf, vicdan nerede?
Değerli milletvekilleri, iktidarın
uyguladığı yanlış politikalar tütün üreticimize can
çekiştiriyor, binlerce TEKEL işçimiz perişan. Yılda
yaklaşık 500 milyon dolar ihracat yapılırken şu anda
bu bedele yakın ithalat yapıyoruz, döviz ödüyoruz. TAPDKnin de
kapatılmasıyla Tarım ve Orman Bakanlığı iç
piyasayı çok uluslu şirketlere peşkeş çekmekten başka
bir işe yaramıyor, resmen tütünde de kapitülasyonları sonuna kadar
uyguluyorsunuz. Biz, Türkiye olarak ihracat yaparken ithalat yapar konuma
geldik. 1988 yılında yalnızca 600 ton olan tütün
ithalatımız, 2020 yılında maalesef 115 bin tona
yükselmiştir. Ülkemizde üretilen tütünün yüzde 75i ihraç edilmekteydi ve
bu ihracattan 500 milyon dolar elde ediyorduk.
Değerli milletvekilleri, TEKEL özelleştirilmiş,
tütün üreticileri tüccarın insafına bırakılmış,
yerli tütünü koruma anlamında en önemli faktörlerden biri olan kilogram
başına ithalatta Tütün Fonu kaldırılmış ve Türk
tütünü maalesef uluslararası tütün tröstlerine teslim edilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Teşekkür
ederim.
Şu anda TAPDKnin kapatılması, Tütün
ve Alkol Dairesi Başkanlığına tamamen siyasi
kadroların yerleştirilmesi, TAPDK kapatıldıktan sonra da denetleme
ve düzenleme sisteminin bu hususta tamamen ortadan çıkması, maalesef
Türk tütününe yapılan en büyük yanlışlık idi. Eskiden
dünyaca ünlü sigara markalarının üzerinde Türk tütününden
üretilmiştir. yazardı; şimdi, maalesef Amerikan Virginia tütünü
sloganlı tütün paketlerinden sigara içiyor bizim
vatandaşlarımız. Sayın Genel Başkanımız
Meral Akşenerin dediği gibi, Türkiyede tütünü ortadan
kaldırarak Virginia tütününü yaydılar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayalım lütfen.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Size söz
veriyoruz ki aracıları kaldıracağız, Adıyaman
tütününü dünyada marka yapacağız ve inşallah o günler
yakındır diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz talep eden, Adıyaman Milletvekili Sayın Abdurrahman
Tutdere.
Buyurun Sayın Tutdere. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Tütünün esas sahibi
geldi; tütüncülerin hakkını hukukunu savunacak.
CHP GRUBU ADINA ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Peşin olarak şunu ifade ediyoruz: Biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak tütün üreticilerinin sorunlarının
araştırılmasına ilişkin önergeyi destekliyoruz. 1 Ocaktan
bu yana, özellikle 2017 yılında çıkarılan kanunla getirilen
hapis cezası yürürlüğe girdi, 1 Ocaktan bu yana Türkiyenin her
tarafında tütün işi yapan, üreten, satan ve hatta tüketen insanlarda
ciddi bir karamsarlık ve ciddi bir bekleyiş devam ediyor. Milletin
gözü Mecliste, milletin gözü hukukta, adalette ve vicdanda yeri olmayan bu
hapis cezasının ortadan kaldırılması için Meclisin
yapacağı çalışmada. Bugün, ben, buradan bütün gruplara ve
bütün grupların vicdanına sesleniyorum: Türkiyede üretilen, bu
toprakların tanığı, Türkiyenin uluslararası
piyasalardaki marka değeri olan bir ürünün satılmasına üç
yıldan altı yıla kadar hapis cezası getiren bir düzenlemeyi
öyle inanıyorum ki hiçbir vicdanlı milletvekili kabul etmeyecektir.
Bu konuya ilişkin Milliyetçi Hareket Partisinin
geçenlerde açıklamış olduğu bir rapor vardı.
Diğer muhalefet milletvekilleri zaten bu konunun ve bu cezanın
kaldırılması için gruplar bu konuda çalışma
yaptılar. Aslında AK PARTİnin içinde de geçen kamuoyuna
yansıyan özellikle Malatya milletvekillerinin yapmış olduğu
bir çalışma vardı. Hazır bu çalışmalar
yapılmışken, hazır Parlamentodaki bütün gruplar bu işe
gerçekten yanaşmışken gelin, hep beraber gerçekten hukuk
tarihimize bir kara leke olarak düşen bu yasayı yerli tütün için tamamen
kaldıralım ve üreticilerimiz rahat bir nefes alsınlar.
Şimdi, iktidar biraz sonra gelecek, diyecek ki:
Biz kooperatiflerin önünü açtık. Biz efendim, tütünün önünü açtık.
Değerli milletvekilleri, ben bu kürsüden defalarca söyledim; sizin
getirmiş olduğunuz bu kooperatifleşme modeliyle yerli tütün
üreticilerinin büyük uluslararası sigara şirketleri
karşısında kalma şansı, dayanma şansı
yoktur. Bir kez daha söylüyorum: Bu işi tekrar bir masaya yatırmakta
fayda var. Bu şekilde tütün üreticilerini siz uluslararası sigara
şirketlerinin insafına bırakmış
durumdasınız. Çıkarmış olduğunuz yönetmelikte,
yapmış olduğunuz ÖTV indiriminde yerli tütüne ilişkin
hiçbir avantaj sağlamadınız. Bakınız, ÖTVyi
indirdiniz; daha önce Türkiye piyasasında sarmalık tütün üretmeyen
firmalar hepsi sarmalık işine girdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) Şu anda, 20ye
yakın uluslararası şirket sarmalık tütün işine
girmiş, onlar zaten piyasayı çoktan ele geçirdiler. Daha
Adıyaman'da, Türkiye'nin dört bir yanında çiftçiler örgütlenmek için
uğraşırken onlar piyasayı ele geçirdiler, onun için
yapılması gereken işler var. Gelin, hep beraber bu sorunu
çözelim, kendi üreticimizi koruyalım, kendi tütün üreticilerimizi
koruyacak mekanizmaları derhal devreye sokalım. İş
işten geçmeden bütün grupları bu konuda duyarlı olmaya davet
ediyoruz. Bu konu, tütün meselesi, sadece Adıyaman'ın meselesi
değildir; tütün meselesi, Malatya'nın meselesidir,
Diyarbakır'ın meselesidir, Urfa'nın meselesidir,
İstanbul'un meselesidir, Ankara'nın meselesidir; tütün meselesi,
Türkiye'nin meselesidir. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, bu sorununun
biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak çözümü konusunda her türlü desteği, katkıyı
vermeye hazırız. İktidarı milletten yana, üreticiden yana
tavır koymaya davet ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz
talep eden, Adıyaman Milletvekili Sayın İbrahim Halil
Fırat.
Buyurun Sayın Fırat. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM
HALİL FIRAT (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Öncelikle, sizleri, Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, öncelikle, şunu belirtmek istiyorum: AK
PARTİ iktidara geldiğinden bu yana Türkiye'de kalmış birçok
sorunu çözdü ve çözmeye devam ediyor. Allah'ın izniyle yine bu tütün
meselesini de, yasak olan tütünü yasal hâle getirecek olan hükûmet AK
PARTİ Hükûmetidir ve bunun için de çalışmalar yapıyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Zaten AK PARTİ
bu hâle getirdi.
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Hep öyle oluyor zaten,
önce zam sonra indirim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Zaten AK PARTİ
yasakladı arkadaşım.
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla)
Bakın, yıllarca bu tütün yasaktı, bu yasak olan tütünü, birçok
Hükûmet geldi geçti ama hiçbir Hükûmet hem halkın mağduriyetini
gidermek adına hem de bu tütünü serbest hâle getirmek adına hiçbir
işlem yapmadı.
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Yüzde 600 zam, yüzde 10
indirim!
HABİP EKSİK (Iğdır) Bu
dediğinin anlamı, ölümü gösterip sıtmaya razı etmektir.
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla) Ancak
biz kooperatifler aracılığıyla, inşallah,
Allahın izniyle, bunu serbest hâle getireceğiz. Biz tütünün ne
olduğunu biliyoruz, tütünün hangi aşamalardan geçtiğini de çok
iyi biliyoruz.
HABİP EKSİK (Iğdır) Yasaklayan
da sizsiniz.
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla)
Eskiden bir sigaralık tütünün ne kadar cezalarla
karşılaştığını çok iyi biliyoruz hatta
tütünün içine sarıldığı sigara kâğıdının
yasak olduğu dönemden bu dönemlere geldik.
HABİP EKSİK (Iğdır) Hapse
atıyorsunuz.
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla) Bugün
hatta AK PARTİden önce, 2001 yılında, sözde Türkiyeyi
kurtaracak olan
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Günümüze gel,
günümüze.
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla)
ve
Türkiye'nin ekonomisini kurtaracak olan, Amerikadan getirilen Kemal
Dervişin çıkarmış olduğu yasalarla hepimizin
ekmiş olduğu tütün ortadan kaldırıldı. (CHP
sıralarından gürültüler) O tütünle bütün milletimiz geçimini
sağlıyordu.
HABİP EKSİK (Iğdır) 2008
yılında TEKELi siz özelleştirdiniz.
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla)
Adıyamandaki bütün topraklarda tütün ekiliyordu ve bununla birlikte,
Kemal Dervişin çıkarmış olduğu yasalarla birlikte,
sarmalık kıyılmış tütüne de bulundurma cezası,
bir sigaralığı bulundurmanın bile bir yıldan üç
yıla kadar hapis cezası vardı.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Kemal
Derviş mi attı içeri milleti be!
HABİP EKSİK (Iğdır) Üretici
sayısını 405 binden 57 bine düşürmüşsünüz.
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla)
Sarmalık kıyılmış tütünde, 2008 yılında,
yine AK PARTİ iktidarı döneminde, milletvekilimiz, Millî Savunma
Komisyonu Başkanımız Sayın Ahmet Aydının ve
diğer o dönemdeki milletvekili arkadaşlarımızın
vermiş olduğu önergelerle 50 kilograma kadar bulundurma serbestisi
getirildi. Daha sonra 2010 yılında Bu tütünü serbest hâle getirmek
için neler yapabiliriz. dedik, Adıyamandan gelen sivil toplum
kuruluşları, o zaman tütün platformu, ziraat odaları ve
üreticilerin talepleri doğrultusunda
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) - Yasaklayın.
dediler he.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Ufacık bir
yasa değişikliğiyle hallolacak şeyi oraya buraya
sürüyorsunuz ya. Bir Kanun maddesi değişecek, başka bir şey
lazım değil, ben anlatayım sana. Bir dünya laf
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla)
bu
kooperatiflerin kurulması gerektiğini ve bu tütünün ancak
kooperatifler yoluyla serbest hâle gelebileceğini söylediler.
HABİP EKSİK (Iğdır) Hapis
cezasına gel hapis. Bu hapis cezasını doğru buluyor musun?
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla) O
günden bu yana bu kooperatiflerin çalışmaları başladı
ve şu anda Adıyamanda 18in üzerinde kooperatif kuruldu ve bunlar
tütün alımına başladı.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Kanunda 2
kelime
Sor da ben anlatayım.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Hiçbiri yetki
almamıştı.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Hapis
cezaları ne olacak hapis cezaları? Oraya bir gel.
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla) Yine,
Sayın Cumhurbaşkanımızın kararnamesiyle ÖTV vergi
oranı yüzde 60ların üzerindeyken yüzde 40a düşürüldü.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Uyuşturucu
tüccarı dışarıda gezecek, gariban köylü yargılanacak!
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla) Bu
kooperatifler kurulurken HDPnin hatibinin söylediği Ya, 7 kişiyle
kurulması gerekiyordu. Arkadaşlar, biz burada üreticiyi korumak
durumundayız. En az 250 üretici bir araya gelecek ki üretici, orada
ekmiş olduğu tütününü kooperatifler aracılığıyla
satabilsin. Kendi kooperatiflerini kendileri kuracaklar. Biz, kartellere yol
vermiyoruz, o kartellere yol vermemek adına da en az 250 kişinin bir
araya geleceği kooperatifler
Şu anda kurulan kooperatiflerin
hiçbirinin -18 tane kooperatif kurulmuş- 300ün altında üyesi
bulunmamaktadır.
Değerli arkadaşlar, bir de şunu
söyleyeyim: Tütün, tarım ürünü olmaktan
çıkarılmıştı. Yine, AK PARTİ hükûmetleri
döneminde bunu tarımsal ürün olarak biz getirdik. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HABİP EKSİK (Iğdır) Hapis
cezasına ne diyorsunuz Sayın Vekilim?
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Hapis
cezaları ne olacak, hapis cezaları?
BAŞKAN Selamlayın, selamlayın.
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla)
Şunu da belirtmek gerekir: Daha öncesinde de hükûmetler geldi, geçti, bu
tütünü serbest hâle getirmek ve milletin mağduriyetini gidermek adına
hiçbir işlem yapmadılar, Allahın izniyle AK PARTİ
iktidarında bu kooperatifler aracılığıyla tütünü sorun
olmaktan çıkaracağız, tekrardan vatandaşımız
yasal bir şekilde tütününü satacak, hiçbir engele maruz kalmayacak.
Ben değerli arkadaşlara soruyorum: Bu
tütün şu anda yasak mı? Yasak.
HABİP EKSİK (Iğdır) Yasak.
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla) - Peki,
bu kooperatifler yoluyla serbest hâle getirmeye çalışıyoruz ve
aziz milletimizden şunu istiyorum, şunu talep ediyorum, şunu
rica ediyorum: Bir şeye başlarken her şeyi dört dörtlük yapmak
belki mümkün değildir ama bir yasağı ortadan kaldırmak için
bir yerden de başlanılması gerekiyor.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Siz yönetmelik
çıkarırken zaten işi yanlış yaptınız,
yönetmelik çıkınca yanlış oluyor.
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla) - Biz
bir yerden başlıyoruz. İleride bu kooperatiflerle ilgili, kanuni
düzenlemelerle ilgili birtakım aksaklıklar, eksiklikler olur, bunlar
da Allahın izniyle giderilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Yirmi yıl
oldu. Daha ne zaman giderilecek?
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla) - Çünkü
bu kooperatifler kurulduğunda son teknoloji şartı vardı.
Üreticilerimiz dedi ki: Son teknolojiyi kullanamayız, yapamayız, çok
ciddi anlamda maliyetleri var. Biz de bunlara dedik ki: Vatandaş kullandığı
o makineleri getirsin, orada kullansınlar. Yani eksikleri bu şekilde
gidereceğiz. Allahın izniyle AK PARTİ iktidarları
döneminde tütünü serbest hâle getireceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Fırat, teşekkür
ediyoruz.
HABİP EKSİK (Iğdır) Sayın
Başkan
BAŞKAN Niçin söz istiyorsunuz?
HABİP EKSİK (Iğdır) Sayın
Başkan, HDPli hatip, kooperatiflerin 7 kişiyle
kurulabileceğini söyledi. dedi.
BAŞKAN Öyle söylediniz.
HABİP EKSİK (Iğdır)
Sonrasında da Kartellere uygun hâle getirmeyi amaçlıyor. dedi.
BAŞKAN Şimdi, öyle söylemedi, ben ne
dediğini iyi biliyorum. Siz 4-7 kişi arasında kurulur.
dediniz, o da Biz 250 kişilik, 280 kişilik kurdurduk karteller
oluşmasın diye, onlara hizmet etmesinler çiftçiler, üreticiler diye.
dedi. Size bir sataşma yok. Neyini düzelteceksiniz?
HABİP EKSİK (Iğdır) Sayın
Başkan, konuşmamı anlamından bence kopardı.
BAŞKAN Öyle bir sataşma usulü yok.
Tütünü tartışın diyelim, tartışalım; tütün önemli
bir konu.
HABİP EKSİK (Iğdır) Ben
kayıtlara geçmesi açısından söyleyeceğim
BAŞKAN - Bence tütün konusunda
yapılması gereken şey şu: O hükûmet, bu hükûmet şunu
yaptı, bunu yaptı. değil, aslında tütün konusunda iktidar
partisi de muhalefet partileri de dertleniyorlar. Ben de iki kez gittim,
Adıyamandaki sıkıntıyı biliyorum. Bir araya gelin,
ortak çözüm üretin, hep beraber getirin, burada çözelim bu işi.
HABİP EKSİK (Iğdır)
Kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
HABİP EKSİK (Iğdır)
Kooperatiflerin kurulma şekli kanunla belirlenmiştir.
SALİH CORA (Trabzon) Başkanım,
fındıkla ilgili kanaatiniz neyse tütünle ilgili konuşan vekiller
için de aynısını söyleyin. Dışarıda çay içsinler.
HABİP EKSİK (Iğdır) Eğer
ki orada tütün üreticileriyle ilgili bir özel düzenleme yapılıyorsa
orada aslında bir kartellere uygunluk hâli getirme
amaçlanmıştır.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bunları söyledin
zaten.
HABİP EKSİK (Iğdır) 250 üye ve
yüz binlerce para isteniyorsa, fabrika kurulması mecbur
kılınıyorsa
YAKUP TAŞ (Adıyaman) Her kooperatifin
700-800 üyesi var, nerede kartellere peşkeş çekiliyor? Her
kooperatifin 800-900 üyesi vardır. Gerçek çiftçi burada, aracılar,
sizin savunduğunuz aracılar.
HABİP EKSİK (Iğdır)
o zaman
işte Amerikan firmalarının nasıl tekeli ele geçirmesini
istemişlerse aynısını amaçlamışlardır
diyebiliriz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Konuyu siz kürsüde izah ettiniz.
Kürsüde bu durumu izah ettiniz, sizinle ilgili bir sataşma yok. Onlar da
kendi açısından tütünü tanımladılar.
HABİP EKSİK (Iğdır)
Teşekkür ederim.
SALİH CORA (Trabzon) Başkanım,
dışarıda çay içsinler, fındık sorunlarını
BAŞKAN Sayın Cora, sizden rica ediyorum,
siz gelene kadar gayet iyi gidiyorduk burada. Lütfen rica ediyorum, rica
ediyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çıkarayım
mı Sayın Corayı?
SALİH CORA (Trabzon) Hayır Sayın
Başkanım, fındıkla alakalı sorunu
dışarıda çay içerek çözdüler.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan esnaf ve sanatkârların
sorunlarının incelenerek bu sorunların çözümü için izlenecek
yolların belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/1250) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Şubat 2022 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
17/2/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 17/2/2022 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan esnaf ve sanatkârların
sorunlarının incelenerek bu sorunların çözümü için izlenecek
yolların belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/1250) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin görüşmesinin
Genel Kurulun 17/2/2022 Perşembe günkü (bugün) birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grup
önerisinin gerekçesini açıklamak üzere Trabzon Milletvekili Sayın
Ahmet Kaya.
Salihi dışarı yolladım
insicamını bozmasın diye.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sataşmadan söz
isteyecek Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kaya. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET KAYA (Trabzon) Çok
teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına
ekranları başında bizleri izleyen
yurttaşlarımızı ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ekonomimizin
belkemiği olan esnaflarımızın sorunlarının tespit
edilmesi ve çözüm önerilerinin üretilmesi için bir önerge verdik, birazdan bu
önerge oylanacak ve her zaman olduğu gibi -malumun ilamı olarak
söylüyorum- Cumhur İttifakının oylarıyla bu önergemiz
reddedilecek. Niye reddedilecek? Çünkü Cumhur İttifakının esnaf
diye bir derdi yok, esnafın derdiyle dertlenmedikleri için önergemizi hiç
dikkate almadan maalesef reddedecekler diye düşünüyorum.
Bakın, arkadaşlar, esnaf deyince
Türkiyede yaklaşık 2 milyon 43 bin insandan bahsediyoruz,
aileleriyle birlikte 10 milyonu aşkın insandan bahsediyoruz,
ekonominin belkemiği olan bir kesimden bahsediyoruz. Bugün Türkiyede
esnaf maalesef çok büyük sıkıntılar içinde. Bir arkadaşımla
konuşurken bana şunu söyledi: Babam esnaftı, dedem
esnaftı, ben de esnafım ama esnaf esnaf olalı böyle zulüm hiç
görmedi. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, memleketim Trabzonda sık sık
esnaf ziyaretleri yaparım arkadaşlar. Bakın,
arkadaşımızın, bir esnaf kardeşimizin
dükkânının vitrinine astığı Devren satılık;
namuslu bir şekilde battık. ilanı. Yine, Trabzonda bir
başka esnafımız isyan ederek, feryat ederek Coronadan değil,
açlıktan öleceğiz. diye dükkânına bir levha astı. Yine,
Trabzonda 1924 yılında kurulmuş bir Selim Pastanemiz
vardı, Trabzonun marka değerlerinden biri, Şimdilik buraya
kadar. deyip dükkânını kapattı. Yine, Trabzonun marka
değerlerinden Galip Kuru Temizleme diye bir iş yerimiz vardı,
yetmiş beş yıllık dükkânına maalesef bu levhayı
asarak faaliyetlerine son verdi.
Değerli arkadaşlar, esnafın durumu
maalesef çok vahim. 29 harf, inanın 29 harfle kurabileceğimiz hiçbir
cümle esnafın bugün içinde bulunduğu sıkıntıyı
ifade etmeye yetmez. Biz sürekli grup olarak, milletvekilleri olarak esnaflarla
temas hâlindeyiz. İktidar milletvekillerini sahada göremediklerinden,
yanlarında göremediklerinden dert yanıyor esnaflarımız,
bunu da buradan kendilerine iletmiş olayım.
SALİH CORA (Trabzon) Her hafta sonu
Trabzondayız Sayın Kaya, her hafta sonu Trabzondayız.
AHMET KAYA (Devamla) Gezdiğim esnafların
birçoğu maalesef dükkânında karanlıkta oturuyor, birçok esnaf
soğukta oturuyor, tabelasını yakan esnaf görmedim. Geçmişte
caddelerimiz, sokaklarımız ışıl
ışıldı, elektrik zamlarından sonra esnaflar
tabelalarını kapattı arkadaşlar, akşam vakitleri
sokaklar karanlığa büründü. Niye? Bu fahiş zamlar, bu elektrik
zamları esnafın belini gerçekten büktü. Bakın, öyle elektrik
faturaları geliyor ki esnafın kirasını geçen elektrik
faturaları var. Az önce toplantıdan çıkıldı,
Sayın Bakan bir açıklama yaptı, güya bu soruna çözüm için
toplanmışlardı, yüzde 25 gibi bir indirim yapabileceklerini bir
varsayım olarak iletti. Şunu anlıyoruz ki arkadaşlar,
esnafın yaşadığı sıkıntıdan bihaberler.
Bakın, yine bir esnaf ziyaretinde bir
manzarayla karşılaştım. İşleriniz nasıl?
diye sordum esnaf arkadaşa, bana şu kâğıdı gösterdi.
Arkadaşlar, lütfen dikkatle bakın, esnafımızın
önündeki kâğıt; bu bir yağlı boya tablosu değil,
Picassonun, Abidin Dinonun, Gençağa Küçükün yağlı boya
tablosu değil, bir esnafın iş yerinde otururken önünde
karaladığı bir kâğıt. Nedir bu? dedim, dedi ki:
Vekilim, içim, ruh hâlim, psikolojim bu hâlde; psikolojimi yansıtıyor.
Bakın, arkadaşlar, Ben, kiramı, elektrik paramı, personel
giderlerimi, SSKmi, BAĞ-KURumu, aracımın
yakıtını nasıl ödeyeceğim, evime nasıl ekmek
götüreceğim diye kara kara düşünürken istem dışı
ellerim bu karalamayı yapmış. dedi. Bir arkadaşla
konuştum, bu işlerden biraz anlar, onunla konuştum, dedim ki:
Ya, bana bunu yorumlar mısın, burada ne var? Dedi ki: Sayın
Vekilim, burada sıklıkla daireler çizmiş arkadaş -bu resim
analizi konusunda biraz bilgi sahibi bu arkadaşımız- daireler
birliği, bütünlüğü, var olanı korumayı anlatır. Bu
arkadaşımız öyle bir kaygı içinde, var olanını
yani dükkânını, tezgâhını koruma kaygısı içinde.
dedi.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Malına
konulacak ya! Malına konacaklar diye korkuyor.
AHMET KAYA (Devamla) Bakın,
sıklıkla daireler çizmiş, içinde o gelişigüzel
çizilmiş çizgiler var, bunlar da duyduğu kaygıları ifade
ediyor, belirsizliği ifade ediyor. dedi. İşte, esnafın
hâlini özetleyen fotoğraf arkadaşlar, lütfen dikkatle bakın,
esnaf bu hâlde, esnaf kan ağlıyor, esnaf şu anda yoğun
bakımda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
AHMET KAYA (Devamla) Teşekkür ederim
Başkanım.
Eğer müdahale edilmezse, ivedi olarak
esnafımıza destek paketleri açıklanmaz esnafımız
sahipsiz bırakılırsa bugüne kadar
bırakıldığı gibi, korkumuz odur ki, endişemiz
odur ki toplu esnaf iflasları olacak, esnaf entübe olacak. Bunun müsebbibi
olmayın, gelin önergemize destek verin; esnaflarımızın
sorunlarını araştıralım, çözüm önerilerini hep
birlikte geliştirelim ve memlekete, millete bir hayrınız
dokunsun en azından.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Olmazsa
hayır dualarını okuyacaklar.
ORHAN SÜMER (Adana) Ahmet Başkan,
İbrahim Bey yarın televizyonda nasıl olduğunu açıklar
CHP tarafından(!)
AHMET KAYA (Trabzon) İbrahim ağbey 1
tane domates alıyor, 1 tane salatalık alıyor, esnafa
faydası olmuyor ki. (CHP sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Size
bir kasa göndereceğim.
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
söz talep eden Adana Milletvekili Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu.
Buyurun Sayın Çulhaoğlu. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MEHMET METANET
ÇULHAOĞLU (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin, esnaf ve sanatkârlarımızın
sorunlarının belirlenerek çözüm yollarının ortaya
konulması için vermiş olduğu Meclis araştırması
önergesi üzerinde söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün esnaf ve
sanatkârlarımızın içinde bulunduğu bunalım ortada.
Binlerce esnafımız kepenk kapatmış, birçok
esnafımız siftah yapmadan kepenk kapattığı için
bunalıma girmiş, aile faciaları yaşanmıştır
ve bu facialar hâlen devam etmektedir.
Vergisini, SGKsini, BAĞ-KUR primini ödeyemeyen
esnafımızın korunması için Alışveriş
mağazaları, zincir marketler şehir merkezlerinin 25-
Esnafımıza kamu ve özel bankalar ile
KOSGEB ve Kredi Garanti Fonu aracılığıyla düşük faizli
ve uzun vadeli kredi imkânı sağlamamakta neden ısrar
ediyorsunuz? Kredi ve kefalet kooperatiflerinin, kredi kullanan
esnafımıza eskiden olduğu gibi ödemeleri devam ederken ek kredi
kullanma imkânı sağlamak ve esnafımızın kimseye muhtaç
olmadan faaliyetlerini sürdürebilmesi neden AK PARTİ iktidarının
işine gelmemektedir? Hâlbuki bunlar yapılsaydı
esnafımız biraz rahatlar, iş yapar, evine ekmek götürebilirdi.
Üstüne üstlük işletmeler bu kadar sorunla boğuşurken bir de Ocak
2022 tarihi itibarıyla elektrik ve doğal gaz faturalarının
katlanarak gelmesi esnafımızın belini iyice bükmüştür.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; daha önce 2 defa bu kürsüden, Adana Karataş ilçemizde
balıkçılık yaparak yaşamlarını idame ettiren ve 5
bin kişiye istihdam sağlayan esnaf kardeşlerimizin isteklerini
dillendirmiştim. Sorunların çözülmediği gibi artarak devam
ettiği bana tekrar iletildi. Hepinizin bildiği gibi, Tarım
Bakanlığının açıkladığı tebliğler
denizlere göre uygunluk göstermiyor. Akdeniz, Ege, Marmara, Karadeniz için
özelliklerine göre genelgeler hazırlanmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla)
Tamamlıyorum Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Bakın, buradan Bakanlık yetkililerine
tekrar sesleniyorum: Balıkçılarımızın balık
ağı, işçilerin tulumları, çizme fiyatları katlanarak
arttı; hiç değilse bunların maliyetlerinin düşürülmesi için
ivedi bir çalışma başlatılması gerekir. Bir teknenin
denize açılıp geri dönmesindeki sadece mazot maliyeti 10 ile 15 bin
lira arasında oluyor. ÖTVsi indirilmiş mazot fiyatları hâlen 13
Türk lirası civarında, bunun da makul bir seviyeye getirilmesi
gerekiyor. Turistik sefer yapan feribotlara sıfır ÖTVli mazot
verilirken balıkçılık yapan tekneler neden bu uygulamadan
yararlandırılmıyor? Kazanma garantisi olmayan
balıkçılarımız balık avına çıkmak
istememektedirler.
İktidarı aklıselime davet ediyor,
CHPnin Meclis araştırması önergesini desteklediğimizi
belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın Ali
Kenanoğlu.
Buyurun Sayın Kenanoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Esnaf, tabii ki toplumumuzda, ülkemizde önemli bir
yere sahip. İşletme sahibi insanlar ve toplam itibarıyla 2
milyon 43 bin 541 esnaftan, 2 milyon 221 bin 410 iş yerinden bahsediyoruz
yani devasa bir rakam var, aileleri de işin içine
kattığınız zaman oldukça geniş kesimi temsil eden bir
işveren grubundan bahsediyoruz. Tabii ki yaşanılan krizler,
özellikle pandemi sürecinde yaşanılan krizler en çok esnafları
vurdu. AKP iktidarı, bir taraftan kendileri için hiçbir yasak dinlemezken,
hani lebalep kongreler falan yaparken diğer taraftan da esnafa tümüyle
yasaklar getirdi. İşte, iş yerlerini açamaz hâle geldiler, saat
kısıtlaması yapıldı, iş kollarına göre
farklı düzenlemeler yapıldı ve çoğunlukla da bu
esnafın sırtına yük olarak kaldı. Tabii, diğer
taraftan da büyük holdinglerin, işte yandaş şirketlerin kimi
borçları silinirken, kimi önemli krediler, büyük yüklü miktarda krediler
faizsiz bir şekilde ertelenirken, büyük çoğunluğunun da üzerine
kalem çekilirken; sıra esnafa gelince, esnafın sadece
faturaları, borçları, vergi ödemeleri ve benzeri şeyler sadece
ötelendi yani ertelendi. Tabii, şimdi, bu erteleme nelere yol açtı?
Yani ertelenen şey sonuçta sizin borcunuz ve üç ay sonra, beş ay
sonra tekrar karşınıza çıkıyor. Bu süreç içerisinde
esnaf çalışabildi mi? O süreç içerisinde esnaf
çalışamadı ve buradan kaynaklı olarak çok ciddi
sıkıntı yaşıyor.
Şimdi, gelinen noktada, tabii, elektrik
zamları, doğal gaz zamları çok ciddi ve dövizdeki
artışlar, buna bağlı sonuçlar, maliyet
artışları, emtia girişleri, bunlardaki artışlar
tümüyle esnafı kepenk kapatan noktaya getirdi, kapatmamak için direnenler
de sadece vaziyeti koruyabilmek için, gününü kurtarabilmek için,
dükkânının tezgâhını kapatıp kapatmamak için direniyor
ve kârı bıraktılar yani siftah yapmadan kapatanların
çoğunlukta olduğunu biliyoruz.
Şimdi, bütün bunlar karşısında yapılması
gereken ve alınması gereken tedbirler var. Peki, iktidar ne
yapıyor bunu yaparken? İktidar tümüyle şunu söylüyor: Ya,
işte dünyanın her tarafında enflasyon var, Avrupa enflasyonla
boğuşuyor; Amerika bitmiş, mahvolmuş, batmış
durumda; dünyada her tarafta sıkıntılar yaşanıyor.
Enerji Bakanı çıkıyor, diyor ki: Avrupanın en ucuz
benzinini, en ucuz elektriğini, doğal gazını biz
kullanıyoruz. Yani sanki bu vatandaş böyle hesap kitap, matematik,
hiçbir şey bilmiyor, bu yurttaşlar hiçbir şey bilmiyor; bu
endekslerin nasıl kıyaslanacağını, hiçbir şeyi
bilmiyor; tutuyor, orada kullanılan fiyatı döviz cinsinden çeviriyor
Türk lirasına.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) Oradaki
fiyatı döviz cinsinden yani oranın para birimi cinsinden çeviriyor
Türk lirasına ve ondan sonra bir kıyaslama yapıyor. Böyle bir
kıyaslama olur mu ya? Yani o ülkelerdeki millî gelir nedir, asgari ücret
nedir, insanların geçim standardı nedir; bütün bunları
kıyaslamadan, tek başına rakamı Türk lirasına
çevirerek yapılan bir kıyaslama neye yol açıyor, biliyor
musunuz? Yani bizim açımızdan sıkıntı yok, bizim
seçmenlerimiz zaten sizin o uyuşturucu niteliğindeki yandaş
kanallarınızı izlemediği için sorun yok ama siz kendi
seçmeninize hakaret ediyorsunuz esasında. Yani onları böyle
başka bir yere koyuyorsunuz sanırım herhâlde. Yani böyle bir
kıyaslama mümkün mü? Avrupanın bütün verileri burada, en yakın
rakibiyle Türkiye'nin arasındaki fark 30 puandan fazla yani Türkiyede
resmî rakamlara göre açıklanmış enflasyon yüzde 48,69; en
yakın rakibi Estonyada yüzde 12. Şimdi, bütün bu gerçeklikler
ortadayken bunları nasıl söylüyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
ALİ KENANOĞLU (Devamla)
Dolayısıyla, önergeyi desteklediğimizi ve esnafın
sorunlarının ortadan kaldırılması için gereken her
şeyin yapılmasını söylüyoruz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Sayın Hacı Özkan.
Buyurun Sayın Özkan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HACI ÖZKAN (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu önerisi hakkında AK PARTİ Grubumuz adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi Meclisimiz başta
olmak üzere ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimize
ve değerli esnaf ve sanatkâr kardeşlerime sevgilerimi,
saygılarımı sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, kırk beş
senelik esnafım. 7 yaşımdan beri esnaflık yapıyorum,
hâlen de esnafım, on beş sene de Esnaf ve Sanatkârlar
Başkanlığı yaptım, hâlen de camiayla iç içeyim. Bu
vesileyle, büyüyen Türkiye'nin belkemiği olarak gördüğümüz
kıymetli esnaflarımız üretiyor, istihdam sağlıyor,
ekonomiyi ayakta tutuyor, unutulan sanatları yaşatıyor. Bu
anlayışla, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan liderliğinde AK PARTİ hükûmetlerimiz tarafından
değerli esnaf ve sanatkârlarımıza her konuda tam destek sağlayarak
yanında olduk ve olmaya da devam edeceğiz.
Covid-19 salgınının Türkiyede de
ortaya çıkmasıyla hayata geçirilen ekonomik istikrar kalkanı
tedbirleri çerçevesinde yapılan muhtelif düzenlemeler ve sağlanan
desteklerle ticaret erbabının ve kıymetli
esnafımızın mali açıdan korunması için Hükûmetimiz
tarafından kapsamlı adımlar atıldı. Türkiye Büyük
Millet Meclisinde kabul edilerek yasalaşan kanunla, cirosu 240 bin TLnin
altındaki 850 bin küçük esnafımıza vergi muafiyeti getirdik.
Mali kayıplarının telafisi için gelir kaybı desteği,
kira desteği ve ciro kaybı desteği uygulamaya konuldu. Sigorta
primi desteğinin yanında, esnaf ve sanatkârların salgın
koşulları nedeniyle kredi ve kefalet kooperatiflerine gecikmiş
borçları için TESKOMB tarafından yapılandırma imkânı
getirilmiştir. Son dönemlerde yaşanan enerji fiyatları konusunda
da ticarethane statüsünde fatura ödeyen kuruluşların elektrik
bedelleri önemli oranda düşürülecek.
Aziz milletimizin hamurunda kardeşlik,
dayanışma, birlik ve beraberlik vardır; devirler geçse, dünya
değişse de bu değişmeyecektir. Bizi çimento gibi
birbirimize kenetleyen kardeşliğimiz sayesinde, Allahın
yardımı, milletimizin desteğiyle
yaşadığımız her sorunun ve
sıkıntının üstesinden geldik. İnşallah, bundan
sonra da aynı şekilde engelleri aşarak büyük ve güçlü
Türkiyenin inşasını hep birlikte gerçekleştireceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen, buyurun.
HACI ÖZKAN (Devamla) Unutmayalım ki esnaf
güvenin kapısıdır, esnaf kardeşliğin
teminatıdır, esnaf birliğin sigortasıdır, esnaf
ekonomimizin temel taşıdır, esnaf toplumumuzun
taşıyıcı omurgasıdır.
AHMET KAYA (Trabzon) Esnaf sayenizde battı,
battı!
HACI ÖZKAN (Devamla) Ekonomimizin can damarı
olan esnaf ve sanatkârlarımızdan desteğini esirgemeyen
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğana
şükranlarımı sunuyorum.
AHMET KAYA (Trabzon) Esnaf beddua ediyor, beddua!
HACI ÖZKAN (Devamla) Tüm esnaflarımıza
bereketli işler temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:16.19
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.34
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Emine Sare AYDIN (İstanbul)
-----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 55inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında
Kongaz Süleyman Demirel Moldova Türk Lisesi Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kongaz Süleyman Demirel Moldova
Türk Lisesi Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1797) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 76) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 76 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Oğuz Kaan
Salıcı.
Buyurun Sayın Salıcı. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım,
bu elektrik parasına yazık, 10 milletvekili burada ya! Sayın
Sadi Bilgiç bu işten sorumlu; çağırsın, millet gelsin,
burada izlesin.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Başkan Sayın Haydar Akar, Sayın Akar çağıracak.
CHP GRUBU ADINA OĞUZ KAAN SALICI
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Moldova Cumhuriyeti
Hükûmeti Arasında Kongaz Süleyman Demirel Moldova Türk Lisesi Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi üzerine söz almış bulunuyorum.
Müsaadenizle, genel olarak Türkiye dış
politikasına dair partimizin görüşlerini ve kendi görüşlerimi
ifade etmek istiyorum. Bu anlaşmanın dışında biraz
genelleştirerek söz almış bulunuyorum.
Sayın Dışişleri
Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu Covid pozitif
çıkmış. Dolayısıyla kendisine de buradan -birazdan
kulaklarını çınlatacağım- geçmiş olsun
dileklerimi ileteyim; umarım, bir an önce sağlığına
kavuşur ve pozisyonuna tekrardan, hızlı bir şekilde döner.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Adalet ve
Kalkınma Partisi döneminde dış politika yapımıyla
ilgili sıkıntılar yaşıyor. Dış politika
yapımı derken kastımız şu: Türkiye Cumhuriyeti bir
dış politika hamlesi yapacağı zaman, bir
değişiklik yapacağı zaman ya da yeni bir adım
atacağı zaman o adım nasıl şekillenir, Türkiyede
nasıl bir dış politika yapım aşamasından geçer ve
bir nihai karara varır, o nihai kararın üzerinden de
Dışişleri Bakanlığının bürokratları
eliyle, büyükelçilikleri eliyle yürütmüş olduğu bir dış
politikaya dönüşür?
Şimdi, normal koşullar altında
olması gereken şudur: Sivil toplum örgütlerinin, kamuoyunun,
düşünce kuruluşlarının dış politikayla ilgili
görüşleri olur. Yani kamuoyu görüşü önemlidir, kamuoyunun
görüşüne rağmen kamuoyunun görüşünün aksine dış
politika uygulanamaz, arkasında bir destek bulamaz.
İkincisi: Siyasi partilerimiz var. Siyasi
partiler bu konuya kafa yorarlar, bütün siyasi partilerin bu konuyla ilgili
görüşleri vardır, önemli bir karar alınacağı zaman bir
araya gelinir çünkü alınacak olan bazı kararlar bir hükûmetin ömrünü
aşan kararlar olur; onu istikrarlı bir şekilde, yirmi sene, otuz
sene, o sorun çözülene kadar ya da oradaki pozisyon değişine kadar
sürdürmeniz gerekir. Örnek, Kıbrıs konusudur. Eğer
Kıbrıs konusunda bizim siyasi partilerimiz arasında ya da
-işte, biz doksan sekiz yıllık partiyiz ama- Adalet ve
Kalkınma Partisinin öncesindeki partiler arasında, yeni kurulan
diğer partilerin gelenekleri arasında bir mutabakat olmazsa, bir
anlayış birliği olmazsa Kıbrıs meselesinde Türkiyenin
çıkarları uzun erimli bir şekilde savunulamaz. Bir diğer
örnek, Avrupa Birliğidir. 1963te rahmetli İsmet İnönü
imzalamıştır Ankara Anlaşmasını; bugüne kadar
gelmiştir, bundan sonra da devam edecek bir mücadeledir Türkiye'nin Avrupa
Birliğine üyeliği. Siyasi partiler bu açıdan önemlidir.
Meclis Genel Kurulu
Meclis Genel Kurulu da
önemlidir çünkü burada dış politikaya dair eleştirilerimizi
ortaya koyarız; iktidarın, Hükûmetin, yönetenlerin buradaki
eleştiriler üzerinden, yapıcı eleştiriler üzerinden ders
çıkarmasını, bir yanlışlık varsa bunu
düzeltmesini bekleriz.
Dışişleri Komisyonu önemlidir. Genel
Kurula gelmeden önce, bütün bu anlaşmalarda olduğu gibi,
Dışişleri Komisyonuna gelir, Dışişleri
Komisyonunda bu konular tartışılır, eksikler varsa
giderilir.
Daha ötesinde, Millî Güvenlik Kurulu bunu
konuşur, tartışır; Dışişleri
Bakanlığı bunları konuşur, tartışır;
devlet aklı, devlet birikimi orada temsil edilir.
Bu saymış olduğum 6 alanda Adalet ve
Kalkınma Partisi döneminde çok büyük bir ilerleme sağlanamadı
çünkü az önce Trabzon Milletvekilimiz Cumhuriyet Halk Partisinin esnafla ilgili
önerisinden bahsederken ifade etti Evet, biz çıkacağız,
esnafın sorunlarını dile getireceğiz, anlatacağız
ama Cumhur İttifakının oylarıyla reddedilecek. dedi.
Nitekim de öyle oldu. Dış politikayı da bu çerçeveye
koyarsanız, o zaman Türkiye'nin 84 milyon nüfusuyla, bölgedeki
ağırlığıyla, stratejik konumuyla alakalı
yanlışlar yapmaya başlarsınız ki birazdan o
yanlışların bir kısmından bahsedeceğim zaten.
Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde, bu
söylemiş olduğum dış politika yapım aşaması
takip edilmedi, üzerine bir şey eklendi: Saray. Sarayda dış
politikaya karar veriliyor, bugünden yarına zikzaklar içeren adımlar
atılıyor ve o adımların sonucunda, Dışişleri
Bakanlığı da maalesef Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu da
Dışişleri Komisyonu da düşünce kuruluşları da
siyasi partiler de yani aslında, ortak dış politika yapım
aşamasının bir unsuru olması gereken bütün kesimler
dışlanmış oluyor ve tek bir kararla ani dönüşler, ani
zikzaklar ortaya çıkıyor. Bunu yaptığınız zaman
Türkiyenin bulunmuş olduğu stratejik konumu doğru
değerlendirmiş olmuyorsunuz, Türkiyenin ekonomik büyüklüğünü,
Türkiyenin tarihsel derinliğini doğru değerlendirmiş
olmuyorsunuz dar bir kadroyla Türkiyede dış politika
uygulamış oluyorsunuz. O da birazdan ortaya
koyacağımız arızaları yaratıyor.
Biliyorsunuz, Adalet ve Kalkınma Partisinin ilk
iktidar döneminde komşularla sıfır sorun politikası
izlendi. Açıkçası biz bu politikayı destekledik çünkü
komşularımızla sorun yaşayan bir Türkiyenin, diplomatik
yollardan bu sorunları çözebilecek olan bir Türkiyenin gerek refah
açısından gerek toplumsal barış açısından gerek
komşularla olan ilişkiler açısından
rahatlayabileceğini düşündük. Nitekim bir süre Türkiye ciddi bir
sorun yaşamadı ama sonra atmış olduğu yanlış
adımlarla beraber değerli yalnızlık politikasına
dönüldü. İşte, bunu ilk defa İbrahim Kalın Türkiye Orta
Doğuda yalnız kaldı. iddiası doğru değil ama
eğer bu bir eleştiri ise o zaman söylemek gerekir; bu, değerli
bir yalnızlıktır. sözüyle, "tweet"iyle ifade
etmiş oldu. Daha sonra kendisiyle röportajlar yapıldı,
konuşmalar oldu, değerli yalnızlıktan ifade edilen şey
şuydu: Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak, Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarı olarak değerleri olan bir dış politika izliyoruz,
bu değerleri olan dış politikayı savunacağız.
Nedir bu değerler? Demokrasidir, insan haklarıdır, insan hayatıdır,
demokratik rejimlerin devamıdır. Dolayısıyla eğer
etrafımızdaki ülkeler, Orta Doğu bölgesindeki ülkeler bu
değerlere aykırı davranıyorlarsa o onların bilecekleri
şey; biz buna katlanmayız, değerlerimizi ön plana
çıkarırız, gerekiyorsa yalnız kalırız. Adalet ve
Kalkınma Partili arkadaşların iyi tanıdığı,
düzenli olarak okuduğu İbrahim Karagül, Yeni Şafakta şunu
yazıyor: Amerika ve Batı için tehlike Müslüman Kardeşler
anlayışının bütün Arap devletlerinde iktidarlara -yıl
2013- akın etmesidir. Bu akımın önünü kesmek istiyorlar.
Savaşların, darbelerin, siyasi krizlerin sebebi budur. Önümüzde iki
seçenek var: Ya, bu dalganın önüne geçeceğiz, onu ezenlerle birlikte
olacağız ve coğrafyayı bir yüzyıl daha rehin alacak
cephenin parçası olacağız ya da büyük değişim lehine tercih
yapacağız. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, 2013 yılında,
İhvan hareketini destekleyerek, Müslüman Kardeşler hareketini
destekleyerek kendince bu büyük değişim hareketinin içinde yer
aldığını düşündü. Bundan ana muhalefet partisi olan
Cumhuriyet Halk Partisinin haberi, bilgisi var mı? Yok. Milliyetçi Hareket
Partisi o zaman muhalefetteydi -şu anda iktidar ortağı-
onların bilgisi, haberi var mı? Yok. Parlamentodaki diğer
partilerin haberleri var mı? Yok. Önemli bir aks
değişikliğinden bahsediliyor ve bu da değerli
yalnızlık adı altında ifade edilmeye çalışılıyor.
Peki, şimdi, eğer biz değerlerimize
sahip çıkıyorsak, değerlerimizin doğrultusunda hareket
ediyorsak Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı
olarak, dış politikası olarak... Mısırla
ilişkilerimizi iyileştirmeye çalışıyoruz bugün. Bu,
bizim eleştiri noktalarımızdan biriydi. Cumhuriyet Halk Partisi
dedi ki... Mısırda darbe oldu, Sisi iktidara geldi, Adalet ve
Kalkınma Partisi bunu sert bir şekilde eleştirdi ki
eleştirilecek bir şey. Darbe yoluyla bir iktidarın el
değiştirmesini hiçbirimiz temenni de etmeyiz, bunu doğru da
bulmayız ama devletlerin çıkarı söz konusu olduğunda
devletler arasındaki ilişkiyi de kesmeyiz. Büyükelçilik maslahatgüzar
seviyesine indirildi. Biz bunu eleştirdik, dedik ki: Devletler arasındaki
ilişkiyi bozmayın, devletler arasındaki ilişki devam
etsin. Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlar, en üst düzeyde, Recep
Tayyip Erdoğandan Dışişleri Bakanına kadar bu konuyla
ilgili, bizim sözlerimizle ilgili ağır ithamlarda bulundular. Daha
öteye geçtiler, rabia onlar için siyasi bir simgeye dönüştü.
Mısırdaki gösterileri işaret eden, onlara şiddet
kullanılmasını gösteren rabia onlar için bir siyasi simgeye
dönüştü. Peki, bizi ya da Devletler arası ilişkileri
önemseyin. diye söyleyen herkesi, bütün siyasileri darbecilikle
suçladılar, itham ettiler, bu meseleyi Türkiye'nin bir iç meselesi hâline
dönüştürmeye çalıştılar. Hatta iktidarın önemli
gazeteleri -işte örneğin- Sisiyle ilgili Son Firavun diye
manşet attı; yetmedi, Recep Tayyip Erdoğan Darbeciyle oturmam.
dedi. Biliyorsunuz, Donald Trumpın masasında Sisinin
bulunduğunu haber alınca Sayın Erdoğan, o masaya
oturmayacağını ifade etti. Daha ileri gittiler, Firavun ve
Cellatları dediler. Bunların tamamını Mısırdaki
yönetimle ilgili söylediler. Şimdi, Mısırla ilişki
geliştirmek için dört dönüyorlar, Mısır niyetli değil,
diyor ki: Sen, İhvan mensuplarının ya da onu destekleyenlerin
Türkiyedeki faaliyetlerine bir son ver. Onlar oradan yayın
yapıyorlar, bunları Türkiye'nin dışına çıkar. Ki
bu konuyla ilgili Adalet ve Kalkınma Partisinin Mısırın
talebini yerine getirdiğine dair ciddi iddialar var.
İkincisi: Artık, Sisiye darbeci
demekten vazgeç, bizim buradaki rejimimizi eleştirme. Bunları
yapmadığın sürece biz seninle kolay kolay ilişki
geliştirmeye, ilişkiyi daha ileri bir noktaya götürmeye razı
olmayız. diyorlar.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Yapar, yapar!
OĞUZ KAAN SALICI (Devamla) Sadece
Mısır mı bunu söylüyor? Hayır. Geçmişte de 15 Temmuz
hain darbe girişiminin arkasında olduğu bütün yetkililer
tarafından söylenen Birleşik Arap Emirliklerinde, hatta
fonladıkları, 3 milyar dolar para akıtıldığı
söylenen Birleşik Arap Emirliklerinde de benzer şeyler oluyor. Bütün
bunlar söylenmişken, Birleşik Arap Emirlikleri suçlanmışken
Bugün 13 tane önemli anlaşma yaptık. diye toplumun
karşısına çıkıp bu ilişkiyi, yeni kurulan
ilişkiyi övmeye çalışıyorlar. Daha önce ne demişlerdi?
Bakın, yine Yeni Şafak gazetesi Birleşik Arap Emirlikleri
yetkililerini hedef alarak Şerefsiz Bunlar diye manşet
atmış. Daha ileriye gitmiş; Birleşik Arap Emirliklerinin
PKKya destek verdiğini, çocuk ticareti
yapıldığını ifade eden haberler yapmış. Daha
ileriye gitmiş; Suriyede İdlibde ortaya çıkan bazı
karışıklıkların aslında CIA ve Körfezdeki
iş birliği sonucunda olduğunu ifade etmiş. Yani bize bu
kadar ağır işler yapan, hamleler yapan bir ülkeye neredeyse
Bakanlar Kurulunun yarısını alarak Sayın Tayyip
Erdoğan gitti ve dedi ki: Çok önemli işler yapacağız.
Bundan sonra ilişkilerimizi geliştireceğiz.
Dış politika yapım
aşamasından bahsetmemin nedeni şu: Bu işler bir günde
olmaz. Değerlendirildi mi? Türkiye'nin Körfez ülkeleriyle yeni ilişki
geliştiriyor olması, geliştirme çabası içinde olması
Türkiye'nin önümüzdeki süreçteki stratejik adımlarıyla uyumlu mudur
ya da daha önce niye bu kadar keskin açıklamalar yaptınız, bugün
kendinizi bu kadar boş bir duruma düşürdünüz, boşluğa
düşürdünüz? Bunlarla ilgili bir değerlendirme yapıldı
mı? Hayır, yapılmadı. Yine sarayda dar bir grup oturdu,
karar verdi ve önümüzdeki dönemde Türkiye'nin nasıl bir rota izleyeceğiyle
ilgili bırakın Dışişleri
Bakanlığını, Millî Güvenlik Kurulunu, Meclis Genel
Kurulunu, Dışişleri Komisyonunu, dar bir yapıyla bu karar
verildi.
Şimdi, anlıyoruz ki Birleşik Arap
Emirlikleriyle de, önümüzdeki günlerde muhtemelen Suudi Arabistanla da olacak
olan bu ilişkileri geliştirme çabası
İsraile de -mart
ayında, biliyorsunuz, İsrail Cumhurbaşkanı Herzog
Türkiyeye ziyarette bulunacak- ağır açıklamalar
yapılmıştı, yine büyükelçimiz geri çekilmişti,
elçiliğin seviyesi düşürülmüştü. Bütün bu çabalar, bütün bu
yapılan işler, herhangi bir arka plan düşünülmeden, herhangi bir
şekilde Türkiye Cumhuriyetinin stratejik çıkarlarına hizmet
ediyor mu etmiyor mu buna bakılmadan sadece Bizim değerlerimiz var,
bu değerlere karşı davranıyorsunuz ama biz
haklıyız. mantığı içinde yapılmış.
Peki, değerli yalnızlık doğru ise, rabia doğru ise
hâlâ Adalet ve Kalkınma Partisi o rabia işaretinin arkasında
duruyor mu? Mısırda Sisiyle ilişki geliştirdikten sonra
bir daha rabiayı telaffuz edecek mi Adalet ve Kalkınma Partisi?
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Eder, eder!
OĞUZ KAAN SALICI (Devamla) - Ne olacak o
işaret? Meydanlarda iç siyaset malzemesi hâline getirdiğiniz o
işaret, Adalet ve Kalkınma Partililere sorulmayacak mı? Suudi
Arabistanla ilişki geliştirmek istiyorsunuz; geliştirilebilir,
oturulur, konuşulur, değerlendirilir, geliştirilebilir. Bir
günde bir ilişki geliştirmek istiyorsanız bundan sonra Cemal
Kaşıkçı cinayetinin arkasında durmayacak mısınız,
Cemal Kaşıkçı ismini bir daha ağza almayacak
mısınız? Bunların sonucu bu mu olacak ya da
Mısırla ilişki geliştirildiğinde bir zamanlar O
masaya oturmam. diyen Recep Tayyip Erdoğan, Sisiyle masaya mı
oturacak? Darbecilerin yapmış olduğu darbeyi kabul mu etmiş
olacak? Meseleye buradan mı bakılacak? Adalet ve Kalkınma
Partisi, maalesef, Türkiyede birçok meselede olduğu gibi dış
politikayı da muhalefetin sözlerini dikkate almayan, sadece kendi
bildiğini uygulayan bir hâle getirdi ki dış politikada bunu
yapmak, maalesef, Türkiye'nin geleceği açısından ağır
bir sıkıntı yaratıyor.
Değerli arkadaşlar, Mısırla
ilgili ilişkilerde Sayın Genel Başkanımız Kemal
Kılıçdaroğlu Mısırla başından itibaren bir
diyalog kurulsa Doğu Akdenizde bu gerilim olmazdı. diyor;
doğru söylüyor. İlişkiyi tamamen ortadan
kaldırdığınız zaman gerilimlere açık bir hâle
geliyorsunuz. Ama dönüyor Adalet ve Kalkınma Partisinin o dönemde sözcüsü
olan Ömer Çelik Siz oturun, Sisiyle konuşun, Esadla konuşun,
Hafterle konuşun. Hafter, Birleşmiş Milletlerin
tanımadığı bir güç, -Tarhunadaki toplu mezarların
arkasında- biz bununla ne konuşalım. diyor. Şimdi, diyoruz
ki: Madem Sisiyle ilişki geliştirmek için özel bir çaba
gösteriyorsunuz, bu işin devamı Hafterle gelecek mi? Yani Hafterle
de mi oturacaksınız? Bizim Millî İstihbarat Teşkilatındaki
görevlilerimizi şehit edenlerle oturup bir araya mı geleceksiniz?
Bunun için bir arka plan çalışması yaptınız mı?
Katil, diktatör dediğiniz Esadla da arka planda görüşmeler
yapıyorsunuz, yarın öbür gün orada da bir el
sıkışması olacak mı? Hani değerler vardı, bu
değerlerden vazgeçtiniz mi? Adalet ve Kalkınma Partisi değerleri
tamamen bir kenara bıraktı, bundan sonra sadece oportünizmin
olduğu bir dış politika anlayışına mı geçti?
Bunu da realizm çatısı altında, çerçevesi içinde bizlere mi
aktarmaya çalışıyor?
Değerli arkadaşlar, görüyoruz ki
Birleşik Arap Emirlikleriyle yapılan bu son manevralar aslında
Körfezdeki ekonomik bazı yatırımların Türkiyeye çekilmesi
amacını taşıyor, Katarla ilişkilerde olduğu
gibi. Yani arkasında bir stratejik bakış yok, bir güven unsuru
yok, bir kurumsallaşma yok, Türkiye'nin bugün Adalet ve Kalkınma
Partisi eliyle yaratılan ekonomik krizini hafifletme ya da iktidarı
zora düşmüşken bu zorluktan çıkarma çabası olarak görülüyor.
Şimdi, az önce ben size bazı gazetelerin
manşetlerini gösterdim. Aynı gazeteler, Birleşik Arap
Emirlikleriyle yapılan ziyaretten, anlaşmalardan sonra -ki onlar
mutabakat zaptı ya da niyet mektubudur- bu başlıkları
atıyor Gelin Geleceği Birlikte Kuralım diyor. Değerler
gitti, rabia yok, değerler konuşulmuyor. Körfez
Kırmızı-Beyaz diyor yani Hep beraber iyi işler
yapacağız. diyor. Ne değişti? Hani bizim değerlerimiz
vardı, hani Adalet ve Kalkınma Partisi, değerleri temsil eden
bir siyasi partiydi. Türkiye'ye yatırım yapan kazanır. diyor.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi, bizim dış politikadaki
duruşumuzu maalesef böyle bir noktaya getirdi.
Şimdi değerli arkadaşlar,
Birleşik Arap Emirlikleriyle ilgili bir cümle de Sayın Hulusi Akar'a
söylemek lazım. 15 Temmuzdan sonra şöyle bir demeci olmuş, diyor
ki: Birleşik Arap Emirlikleri, bize zarar vermek amacıyla Türkiyeye
düşman terör örgütlerini destekliyor. Birleşik Arap Emirlikleri
küçüklüğünü ve etkisini göz önünde bulundurarak bunu yapmamalı. Abu
Dabi, Libya ve Suriyede zararlı hareketlerde bulundu, doğru zaman ve
doğru yerde hesabını soracağız. Vallahi siz bir hesap
sorulduğunu gördünüz mü? El sıkışıldı, 13 tane
mutabakat zaptı imzalandı, bu da gururla anlatıldı. Adalet
ve Kalkınma Partisinin borazanlığını yapan, propaganda
mekanizmasını oluşturan gazeteler bile mahcup sahip
çıkabiliyor. (CHP sıralarından alkışlar) Yakında
İsraille de bu adımlar atılacak. Biz haklı olarak
soracağız tabii Mavi Marmara'yı Adalet ve Kalkınma Partisi
unuttu mu? diye soracağız. Mavi Marmarada Adalet ve Kalkınma
Partisinin göstermiş olduğu canhıraş tutumu
hatırlayalım. Mavi Marmaradan vazgeçti mi Adalet ve Kalkınma
Partisi? diye soralım. Önümüzdeki dönemde Filistin davasıyla ilgili
ne tür adımlar atılacak, Filistin davasından vazgeçti mi Adalet
ve Kalkınma Partisi? diye soralım. Suudi Arabistanla ilgili Cemal
Kaşıkçıyı tekrardan hatırlatalım.
Şimdi, problem şurada arkadaşlar:
Adalet ve Kalkınma Partisi, maalesef, dış politikayı
meydanlarda konuşulabilir bir iç politika malzemesi hâline
dönüştürdüğü için biz bunları sorma ihtiyacı duyuyoruz. 31
Mart yerel seçimlerine giderken ve daha sonra İstanbulda tekrar edilen
seçimlerde yani yargı yoluyla iptal edilip tekrar edilen seçimlerde
meydanlarda Recep Tayyip Erdoğan şunu söyledi, dedi ki: Binali
Yıldırıma mı oy vereceksiniz, Sisiye mi oy vereceksiniz?
Şimdi ben size soruyorum: Sisinin yanına gidip el pençe divan
mı duracaksınız yoksa o bahsetmiş olduğunuz
değerleri savunmaya devam eden bir dış politika mı
izleyeceksiniz? (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
OĞUZ KAAN SALICI (Devamla) Sizden
ricamız şu: Nereden dönülürse, ne kadar erken dönülürse kârdır;
dış politikayı bir iç siyaset malzemesi hâline getirmeyin. Bizim
stratejik bir bakışa, kurumsallığa,
sürdürülebilirliğe, güvene, ilişkide olduğumuz ülkelere güven
vermeye ve temsil ettiğimiz değerlere bağlılığa
ihtiyacımız var. Dış politika bir günden öbür güne
değişen bir siyaset olduğu zaman zikzaklarla örülmüş bir
siyaset olur ve biz de başka ülkelerin gözünde güvenilmez müttefiklere
dönüşürüz. Onun için, biz Türkiye'nin komşularıyla iyi
ilişkiler geliştirmesini uzun zamandır savunan bir siyasi
partiyiz; Orta Doğuda iyi ilişkiler kurması gerektiğini
savunan bir siyasi partiyiz; Avrupa Birliğiyle, Amerikayla
ilişkilerin iyileştirilmesi gerektiğini, düşmanlıklar
üzerinden bu siyasetin götürülemeyeceğini savunan bir siyasi partiyiz. Ama
bu siyaseti, dış politikayı iç siyasete bu kadar malzeme
ettiğiniz için dönüp size bu soruları sormak bizim boynumuzun borcu.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelere geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÛMETİ İLE MOLDOVA CUMHURİYETİ
HÜKÛMETİ ARASINDA KONGAZ SÜLEYMAN DEMİREL MOLDOVA TÜRK
LİSESİ MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 17
Ekim 2018 tarihinde Kişinevde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile
Moldova Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Kongaz Süleyman Demirel Moldova Türk
Lisesi Mutabakat Zaptının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
söz talep eden Mersin Milletvekili Sayın Zeki Hakan Sıdalı.
Buyurun Sayın Sıdalı.(İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN
SIDALI (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
hafta Genel Kurulda uluslararası anlaşmaların onaylanması
üzerine görüşmeler yapıyoruz. Bu, ülkemizin uluslararası
itibarı ve dış dünyaya dalgalanışı
açısından elbette ki çok önemli. Muhataplarımızla
faydamıza anlaşmalar yapabilmek, istikrarlı, güçlü ve güven
veren bir ekonomiyle mümkün ancak gidişata
baktığımızda bu tariften çok uzak bir tabloyla
karşı karşıyayız.
TÜİK verilerine göre, yoksul sayısı
son üç yılda 2 milyon kişi arttı. Ocak ayının sonunda
yine buradan yoksulluk sınırının 13 bin lirayı
geçtiğini söylemiştim. Son paylaşılan verilere göre
yoksulluk sınırı 14.288 lira oldu yani bir ayda en az yüzde 10
artış. Açlık sınırıysa yeniden asgari ücrete
dayandı. Tabii, sadece adı asgari ücret, aslında ortalama ücret.
Asgari ücret ve biraz üstüyle geçinmeye çalışanların
sayısı neredeyse 4 kişiden 3ü. Hepimiz eşitlenen Türkiye
istiyoruz ama nerede eşitlenen? Siz yoksullukta eşitlenen bir Türkiye
yaratmaya çalışıyorsunuz, biz ise refahta eşitlenen bir
Türkiye yaratacağız.
Yapılan araştırmalara göre, her 100
hanenin 36sının geliri giderinden az, 51i ise geliri giderine denk
yaşamaya çalışıyor. Bu hazin tabloya rağmen, Maliye
Bakanı çıkıp Sen maaş alıyorsun, en fazla neyi
kaybedersin? diyebiliyor. Maaşını kaybedenin de her şeyini
kaybedeceğini göremeyenler tarafından idare ediliyoruz.
TÜRK-İŞin 2019 rakamlarında
açıkladığı sınırlara göre, ülkemizde 10,7 milyon
kişi aç, 54 milyon kişi ise yoksul. Mevcut şartlarda 2021in
sonuçlarını hayal bile edemiyoruz. Mesela, gıda enflasyonu
yoksulluğun yanında yoksunluğu da derinleştiriyor. En
yoksul yüzde 10luk grupta yer alan 8 milyon vatandaşımız
2020de bir ayda gıdaya sadece aylık 149 lira ayırabildi.
Gıda enflasyonu en çok en düşük gelirli grubu vuruyor hem de
ekmeğini bile vuruyor. Yoksullar ekmeği çok, diğerlerini az
tüketmek değil, maalesef, her şeyi yetersiz tüketmek durumunda yani
yoksul vatandaşlarımız ekmeği bile daha az tüketiyorlar.
Maalesef, ekmeği bile fakire lüks hâline getirdiniz. Yoksulluk AK
PARTİ iktidarlarının halkımıza
dayattığı kader oldu. Bunu değiştirmek de
İYİ Partinin kaderidir. Bizi, yoksul bir ülkenin kaderini
kabullenmiş mazlumları yapamazsınız. İYİ Parti,
Türkiye Cumhuriyetini de Türk halkını da hak ettiği
demokrasiye, adalete, refaha taşıyacaktır.
Kıymetli milletvekilleri, yoksulluk döngüsünü
kırmanın ilk ve en önemli adımı ülkemizde fırsat
eşitliğinin yeniden tesisi. Fırsat eşitliği ve
kapsayıcı kurumlar, cumhuriyet idealimizin vücut bulmuş hâlidir.
Hazır, Moldovadaki Kongaz Süleyman Demirel Moldova Türk Lisesiyle ilgili
mutabakat üzerine konuşuyoruz; bu vesileyle, merhum Demirelin meşhur
vecizesini de hatırlatmış olmak isterim: Cumhuriyet benim
işte! İslamköyden çıkmış bir köy çocuğunu
Cumhurbaşkanı yapan cumhuriyettir. Bunu Büyük Atatürke borçluyuz.
Demirelin fırsat eşitliğini örneklediği bu durum
artık sadece güzel bir anıdan ibaret. Türkiye, iktidarın
uyguladığı yanlış politikalar neticesinde eğitime
erişim, iş olanakları, çalışma koşulları ve
kapsayıcı kurumlar açısından hem gelişmiş
ülkelerin hem de kendi grubunun gerisinde kaldı. Sebebiyse basit; siz
yoksullukla mücadele etmiyor, yoksulluğu yönetiyor, bundan siyaset
devşirmeye çalışıyorsunuz, bu sizin siyasi tercihiniz.
Bugün genç, yetişkin, yaşlı fark etmeksizin herkes bu yoksulluk
döngüsünün mağduru. Dünya Ekonomik Forumuna göre, iktidarınız
çocuklara, anne-babalarının sahip olduğundan daha kötü
fırsatlar sunuyor yani bugün, ülkemizde 18 yaşındaki bir genç,
ebeveynlerinin 18 yaşındaki hâline göre daha kötü şartlarda
yaşıyor. Bunlar sadece bizim değil, İYİ Parti
Kalkınma Kongrelerimize katılan tarafsız akademisyen ve
ekonomistlerin de eleştirileri.
Kıymetli milletvekilleri, iktidar sürekli
ekonomik büyümeyle övünüyor. Verilere baktığımızdaysa
verimliliğini artması, tarım ve sanayi üretiminin
gelişmesiyle değil, nakit girişiyle hormonlu büyüyen bir
ekonomik tablo bu. Ülkeye giren nakdin nerelere
harcandığının izini sürdüğümüzde ise ticaret,
inşaat ve gayrimenkul alanlarında bir kümelenmeyle
karşılaşıyoruz. Gelecek nesilleri borçlandırarak
alınan bu krediler Hükûmet tarafından verimsiz
kullanılıyor, plansız programsız şekilde
harcanıyor ve sonucunda emeğin hakkını vermeyen, istihdama
katkısı olmayan suni bir büyüme olarak karşımıza
çıkıyor. İstihdam konusunda ne kadar geride olduğumuzu
Dünya Bankası ve ILO verilerine bakarak net bir şekilde görebiliriz.
Kendi gelir grubumuzdaki ülkeler vatandaşlarına ortalama yüzde 58,8
oranında istihdam sağlarken, ülkemizdeki istihdam oranı sadece
yüzde 43lerde yani kendi gelir grubumuzdaki ortalamayı yakalamamız
için bile en az 10 milyon kişiye daha istihdam
sağlamalıyız. Fakat bizde durum tam tersi, her gelir grubunda
işsizlik artıyor, iş gücüne katılım oranı
azalıyor; hâl böyle olunca da işsizlik, yoksulluk sarmalı en
önemli problemimiz oluveriyor. Bu sarmal gençlerin geleceğe dair
umutlarını yok ediyor. TÜİK'in dar tanımlı genç işsizlik
oranı yüzde 21 ancak iş bulacağına dair inancını
yitirenleri, başvurusu sonuçsuz kalanları da dâhil ettiğimizde
bu oran yüzde 31lere yani 3 kişiden 1 kişiye ulaşıyor. 3
gencinden 1i işsiz olan bir ülke büyüse ne çıkar, uçsa ne olur?
İstihdam politikaları üreteceğinize üniversite baraj
puanını kaldırma yoluna gidiyorsunuz. Bunun eğitim
kalitesine bir katkısı olacak mı? Hayır. Bunun istihdama
bir katkısı olacak mı? Hayır. Peki ne olacak? Hiçbir
fizibilite yapılmadan ülkenin dört bir yanına açılan, bir
çoğu tabela ve binadan ibaret olan o üniversitelerdeki boş kalan
kontenjanlar dolacak, on binlerce gencin işsiz sayılması da en
az dört yıl daha ertelenmiş olacak; yine bir meşguliyetle tedavi
örneği. Bu durum diploma enflasyonunu körükleyecek, unvanlı
işsizler ordusuna yeni neferler eklenmesinden başka hiçbir işe yaramayacak.
Mesleklerini yapamayan üniversite mezunları, sağlık
sigortasız, güvencesiz şekilde çalıştıkları
dünyanın en uyumsuz eğitimli motokurye ağına dâhil
olacaklar. Oysaki iktidarın ivedilikle yapması gereken, iş gücü
talebi ve arzındaki uyumsuzluğu gidermek ve verimlilik sorununu
çözmek olmalıydı çünkü emek piyasasının verimliliği
hem çalışanların memnuniyeti hem de ekonominin
işleyişi açısından kritik. Bakıyoruz, ülkenin istihdamının
yaklaşık yüzde 36sı mezuniyet branş uyumsuzluğu,
yüzde 43ü yeterlilik uyumsuzluğu yaşıyor. Dijital
dönüşümün ve otomasyonun bu uyumsuzluğu daha da
geliştireceği, derinleştireceği çok açık; hâliyle bu
dönüşüme ayak uydurmak için gençlerin yeni roller edinmesi şart.
Emek piyasası küresel bir dönüşümden
geçerken iş gücünü de aktif politikalarla yarına hazırlamak
zorundayız. Küresel dönüşümü ya yakalayacağız ya da daha
fazla uzaklaşacağız, arası yok. Yarının
dünyasında, bugünün uygulamalarıyla ayakta kalamayız. Gelecek on
yılda mevcut ve potansiyel iş gücümüze sosyal ve teknolojik
yetkinlikler kazandırmak zorundayız. Sosyal ve teknolojik
yetkinliklere ihtiyacın artacağı bu dünyada eğitimimizi de
buna göre yenilemek zorundayız. Sistematik şekilde derinleşen ve
artık nesiller arası devreden yoksulluk sarmalından çıkmak,
teknolojik gelişmeler ve insana yakışır işlere
yönelmek ve eşitlenen Türkiyede buluşmak için, İYİ Parti
olarak önceliklerimizi belirledik. Fırsat eşitliğini
sağlayan, yoksulluk döngüsünü kıran, vatandaşlarda sosyal
transfer bağımlılığı yaratmayan bir sosyal devlet
inşa ederek yoksulluğu azaltan, derin yoksulluğu tamamen ortadan
kaldıran, hak temelli bir sosyal devlet mekanizması
kuracağız. Yarının beceri ve yeteneklerini
kazandıracak kurumsal altyapıyı oluşturarak,
çalışanların asgari ücrette eşitlenmesinin önüne geçerek
iyi ve yeni işler yaratan şirketleri destekleyeceğiz.
Şirketler kazanacak, çalışanlarına daha yüksek maaş
ödeyecekler.
Vasat halklar vasatlığa razı olur;
biz Türküz, olamayız. Refahı hep birlikte hak ediyoruz. Yüksek
oranda asgari ücret, asgari ülke yaratıyor. Asgari ülke değiliz,
olmak da istemiyoruz. Buradan bir kez daha vurgulamak istiyorum;
vasatlığı hak etmiyoruz, vasat olmayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) Tamamlıyorum
Başkanım.
Herkesin asgari ücrette eşitlendiği bir
iş gücü piyasasını kabul etmiyoruz. Başta gençler olmak
üzere toplumun her kesimine iyi işler sağlayacak, suni büyümelerle
yoksullukta değil, sürdürülebilir kalkınmayla refahta eşitlenen
Türkiye istiyoruz; iktidarımızda da inşa edeceğiz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz talep eden Iğdır Milletvekili Sayın Yaşar
Karadağ.
Buyurun Sayın Karadağ. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA YAŞAR KARADAĞ
(Iğdır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan uluslararası anlaşmalar hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Orta Asya
cumhuriyetleriyle ilişkilerimiz dış politikamızın
temel ve stratejik önceliklerinden biridir. Asyanın kalbinde yer alan
Orta Asya, Türk kimliğinin doğduğu ve yeşerdiği
yerdir. Soğuk savaşın sona ermesinden sonra ülkemizin bölge ülkeleriyle
ilişkilerinin yeniden tesisi, Türk dış politikasında yeni
bir boyut olarak öne çıkmıştır. Türkiye için Kafkasyayla
ilgilenmek her bakımdan zorunludur. Üstelik Kafkaslar Türkiyeyi Orta
Asyaya bağlayan kuşak içinde stratejik açıdan anahtar konumda
olduğu gibi, Kafkas ülkeleri için de Türkiye onların Batı
dünyasına açılan kapısıdır. Bu kapsamda, Türkiyenin
bölgeye yaklaşımı, özgürlüklerine kavuşan bu ülkelerin
bağımsızlıklarının pekişmesi, siyasi ve
ekonomik istikrara kavuşmaları, kendi aralarında ve
komşularıyla iş birliği içerisinde demokratik
değerleri benimsemiş devletler olarak varlıklarını
sürdürmelerinin desteklenmesi gibi parametreler üzerinde
şekillenmiştir. Bağımsızlıklarını
kazanmalarından itibaren bölge ülkeleriyle ilişkilerimiz her alanda
pekiştirilmiş, karşılıklı üst düzey ziyaretler,
yüksek düzeyli stratejik iş birliği konseyleri, ortak stratejik
planlama grupları, karma ekonomik komisyonlar gibi mekanizmalarla iş
birliğimiz kurumsallaştırılmıştır.
Değerli milletvekilleri,
bağımsızlığını ilan eden Türk devletlerinden
biri de coğrafi konumu, doğal kaynakları, nüfusu ve
yetişmiş insan gücüyle Orta Asyanın itici gücü olan Özbekistandır.
34 milyonu aşkın nüfusuyla Orta Asya Türk Cumhuriyetleri
arasında en kalabalık ve en genç nüfusa sahip ülkedir. Ülkede
tarım ürünleri ve zengin yer altı kaynaklarına bağlı
çeşitli sanayi kolları gelişmiştir. Bunların
başında tarım ve tekstil makinaları, gıda, gaz ve
otomobil sektörü gelir. Orta Asyanın en büyük tekstil fabrikası ve
tek uçak fabrikası Taşkenttedir.
Eskiden Turan, Orta Çağda Türkistan,
günümüzde Özbekistan denilen bu topraklar zengin bir tarihî geçmişe
sahiptir. Buhara, Semerkant, Taşkent gibi şehirleri görmek insana
huzur vermektedir. Yüzyılların verdiği bütün tahribata
rağmen, bırakılan eserler o dönemde oluşmuş
medeniyetin mükemmelliğini yansıtmaya yetiyor. Köklerimizi ve
kültürel değerlerimizi anlamak açısından mutlaka gidilmesi ve
görülmesi gereken bir ülkedir.
Sovyetler Birliği sisteminin çökmesiyle
birlikte 31 Ağustos 1991 tarihinde Özbekistan Cumhuriyeti
bağımsızlığını ilan etti. Orta Asyada
yaşayan diğer Türk boyları gibi Özbekler de Orhun
Yazıtlarını ve eski Uygur metinlerini ilk edebî eserleri olarak
kabul etmektedir. Bugün Özbekistan sınırları içerisinde yer alan
Fergana ve Siriderya havzasında 20 civarında runik Türk
yazıtı bulunmuştur. Buradan şunu da belirtmeliyim ki
Kırgızistanda kurulan Manas Üniversitesi, Kazakistandaki Hoca Ahmet
Yesevi Üniversitesi gibi bir üniversitenin Özbekistanda da kurulması
şarttır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, 16
Aralık 1991 tarihinde Özbekistanın
bağımsızlığını tanıyan ilk ülke
olmuştur. 4 Mart 1992 tarihinde ise iki ülke arasında diplomatik
ilişkiler tesis edilmiştir. İlişkilerin hukuki temelini
oluşturmak amacıyla bu ülkeyle 100ün üzerinde ikili anlaşma ve
protokol imzalanmış, karşılıklı çok sayıda
üst düzey ziyaretler yapılmıştır. Hatta, bu kapsamda en son
9 Şubat 2022 tarihinde Tarım ve Orman Bakanlıklarımız
arasında tarımsal iş birliğinin geliştirilmesi
alanında birtakım protokoller de imzalanmıştır.
Sayın Cumhurbaşkanımızın Özbekistanı ziyareti
sırasında ülkelerimiz arasındaki Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği
Konseyi mekanizmalarının ihdası ve yapılan
çalışmalar büyük önem arz etmektedir. Özbekistanla aramızda
oluşturulan ticari ve ekonomik ilişkiler her iki ülkenin de ticaret
hacmini büyük oranda artırmıştır. Öyle ki Özbekistanla
ikili ticaret hacmimiz 2021 yılında 3,4 milyar dolara ulaşmıştır.
Ülkemiz tarafından da yakından takip edilen Özbekistanda hayata
geçirilen reformların olumlu etkisi ve Özbekistanın vize muafiyeti
getirmesinin bu ticaret hacmini daha da artıracağı
düşüncesindeyiz.
Değerli milletvekilleri, Orta Asya
Türklüğün beşiğidir. Atılacak her adım Türk
dünyasını şahlandıracaktır. Özbekistanın 15 Ekim
2019 tarihinde Baküde gerçekleştirilen Türk Konseyi 7nci Zirvesine tam
üye olarak katılması da bu anlamda adımların hızla
atıldığının göstergesidir.
Sayın Genel Başkanımız Devlet
Bahçelinin dediği gibi, bugün Türk dünyası uyanmaktadır,
Türkistan ruhu dirilmektedir, rüyaların gerçeğe dönüşmesi için
güçlü adımlar atılmaktadır. 2009da Nahçıvanda imzalanan
Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi, Türk
dünyasının siyasi çatı konumunu oluşturmuştur. Bu
anlamda, Türk birliği projesinin en etkili zeminidir. Bu konsey, 12
Kasım 2021de İstanbulda toplanmış, bu toplantıda
Türk Dili Konuşan Ülkeler Konseyinin adı da Türk Devletleri
Teşkilatı olarak değiştirilmiştir.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Bravo!
YAŞAR KARADAĞ (Devamla) Türk Devletleri
Teşkilatı, Orta Asyadaki yeni yüzyıla dair hedeflerimizi,
hayallerimizi, bağlarımızı hiç kuşku yok ki daha da
genişletmiş ve heveslerimizi artırmıştır. Türk
Devletleri Teşkilatının 2nci zirvesinin de 2022deki
Özbekistanda yapılacak olması ayrı bir önem arz etmektedir.
Özbekistanla ilişkilerimize her alanda karşılıklı
saygı, eşitlik ve ortak fayda temelinde, kardeşlik hukukuna
uygun biçimde devam etmek de son derece elzemdir.
Değerli milletvekilleri, vaktiyle Türkiye
dışındaki Türklerin dertleriyle dertlenenler faşistlikle,
ırkçılıkla suçlanıp sıkıyönetim mahkemelerinde
yargılanırken, kardeşlerimiz esaret altında işkence
görürken, Türkistan işgal altındayken, 1940lı yıllarda
bayrak şairimiz ve 9uncu Dönem Seyhan Milletvekilimiz Sayın Arif
Nihat Asya, acılarımızı Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor
eserindeki ağıt şiiriyle dile getiriyordu. Arif Nihat Asya
diyordu ki:
Ağlayın, parmakları nur
Sularından kınalı kızlarım
Ağlasın Meraga göklerinden
Meragaya bakıp yıldızlarım
Yollara Kürşadlar uzanmış ölü
Ağlasın Akülke, ağlasın Sütgölü
Yiğitlerim uyur gurbet ellerde
Kimi Semerkantta bekler beni
Kimi Caberde
Caber yok, Tiyanşan yok, Aral yok
Ben nasıl varım?
Ağla ey Tanrı dağlarından
İndirilmiş Tanrım
Şu yakın suların
Kolu neden bükülmez
Fırat niçin, Dicle niçin, Aras niçin
Benden doğar, bana dökülmez?
Ben ki ateşle konuşurdum, Selle
konuşurdum
İdille Tunayla Nil'le konuşurdum
Sangaryosu Sakarya yapan
İkonyomu Konya yapan
Dille konuşurdum (MHP ve AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Şimdi ise Gazi Meclisimizin çatısı
altında anımızın bir, tasamızın bir, kökümüzün
bir olduğu bu kardeş ülkelerimizle alakalı, birbirimizin gücüne
güç katacak uluslararası anlaşmaların oylanması için el
kaldırıyor olmanın büyük gurur ve mutluluğunu
yaşıyoruz.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak elli üç
yıllık mazimizde siyasetimizin mihenk taşını
oluşturan Türk milleti ve Türk dünyası için bu anlaşmaların
hayırlı uğurlu olmasını diliyor, Gazi Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına söz talep eden İzmir Milletvekilli Sayın Serpil
Kemalbay.
Buyurun Sayın Kemalbay. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ
(İzmir) Sayın Başkan, sayın vekiller; ben size biraz emek
dünyasından bahsetmek istiyorum. Şu anda işçi direnişleri
artarak devam ediyor. İzmir Aliağada, bahsetmiştim, gemi söküm
işçileri direnişte. İzmir Şehir Hastanesi
inşaatında çalışan işçiler ayakta. İzmir
Çiğli Organizede VANSAN fabrikası işçileri, Migros
işçileri, Farplas işçileri, HepsiJET, Scotty, Aras Kargo, Sürat
Kargo, Yurtiçi Kargo ve Yemeksepeti Banabi işçileri ayakta. Yine, geçen
hafta Türkiye'nin birçok ilinde tabipler, sağlık emekçileri
G(ö)revdeyiz grevindeydiler ve bu devam edecek. Asgari ücrete gelen zamdan
sonra işçileri, iş yerleri tarafından yapılan maaş
artırımlarını yeterli bulmayan Beşler Un, Gürteks,
Şireci Tekstil, Sanat Halı, Zafer Tekstil, Has Çuval, Güler Çuval
gibi Antep Organize Sanayide pek çok yerde direniş var. Yine, Ahmet
Aslansoy Tekstil Fabrikası, Beylikdüzünde bulunan Darinda Çorap
işçileri, Eskişehirde Osmangazi Elektrik Dağıtım
AŞ işçileri, Antepte Elyaf İplik işçileri, Esenyurtta
bulunan Öztaş Çorap işçileri direnişte. Antepte bulunan Melike
Tekstil işçileri, Profilsan işçileri, Adapak bardak
fabrikasındaki işçiler, Artemis Halı işçileri grevde,
direnişte. Mersin Akkuyu Nükleer şantiyesinde de yine işçiler
hakları için mücadele ediyor.
Ben biraz bu İzmir Aliağa gemi söküm
işçilerinden biraz daha detaylı bahsetmek istiyorum. İzmir
Aliağada 22 ayrı işletmede işçiler ücretlerinin
artırılması ve eşit ücret, iş güvenliği
ekipmanlarının ve iş kıyafetlerinin işveren
tarafından karşılanması gibi taleplerle greve
çıktılar. Gemi söküm işçilerinin grevini buradan
selamlıyorum. Patronlar grevi yasaklamak için hukuki yola
başvurdular, o da yetmedi ne yaptılar biliyor musunuz? Aliağa
Emniyet Müdürü geldi, patronların yanında grev kırıcılığına
soyundu. Sendikaların, siyasi partilerin greve çıkan işçilerle
dayanışmasının önü engellenmeye
çalışılıyor.
Buradan ona sesleniyorum: Aliağa Emniyet
Müdürü, senin görevin grev kırıcılığı
mıdır yoksa o tersanelerde dönen karanlık işlerin,
suçluların peşine düşmek midir?
Dünyanın hiçbir limanının kabul
etmediği çok tehlikeli, asbestli, ağır kimyasallar içeren ve
radyoaktif bulaşılı gemiler neden hep Türkiyeye getirilip
Aliağada gemi sökümü yapılıyor hiç düşündünüz mü? Sözde
yerli ve millî Hükûmetiniz çıksın ve açıklasın; zehir
saçan, asbest, radyoaktivite saçan bu kirli gemilerin
yanaştığı İzmir Limanı Batının
çöplüğü müdür? Avrupalı devletler kendi limanlarında bu tip gemi
söküm işlerini yaptıramıyorlar çünkü işçi sağlığı,
iş güvenliği kurallarına azami derecede uymak gerekiyor,
çevreyi, doğayı kirletmemek gerekiyor. Kurallara uydukları zaman
sermayedarlar, gemi sökümü kârlı değil ama bunları yapmak için
Türkiye uygun, Türkiyede bunlar serbest ve kârlı bulunuyor, o yüzden de
Türkiyedeler. Çünkü Türkiyede işçiler asbest soluyarak radyoaktif
bulaşılı atıklarla temas etse de meslek
hastalığı takibi yapılmıyor, iş cinayetleri
cezasız kalıyor. Dünyada en az meslek hastası da Türkiyede var;
bu, patronların başarısı değil bu, aslında sosyal
güvenlik kurumlarının ve Çalışma
Bakanlığının başarısı. Gerçekten, Amerika
sermaye sınıfı da Almanya ve diğer Avrupa ülkelerindeki
sermayedarlar da Türkiye'yi kıskanıyorlar, onların işçileri
öldürme hakları yok. Aliağa Limanında her yıl en az 3-4
işçi iş cinayetinde yaşamını yitiriyor, meslek
hastalığını bilmiyoruz. Bu cinayetler sonucunda ne
yapılmış diye bakıyoruz, hangi patron ceza almış;
böyle bir şey de yok. Türkiye'de 2021 yılında en az 2.170
işçi iş cinayetinde yaşamını yitirdi. Daha geçen hafta
İstanbul Güngörende 4ü mülteci 5 işçi yanarak can verdi.
Türkiye devleti, işçilerin
sağlığını ve haklarını
korumadığı gibi işçilerin kendi kendilerini
korumasının da önüne geçiyor; bunun için polisi, jandarmayı
işçinin, direnişin karşısına yığıyor.
Sendikalaşmak sanki suçmuş gibi polisler bastırıyorlar.
Sendikal yetki haklarıysa Çalışma Bakanlığından
bir türlü gelmiyor. Aliağa gemi söküm işçilerinin grevinde
olduğu gibi Aliağa Emniyet Müdürüne grev
kırıcılığı düşüyor. Aliağa gemi söküm
işçilerinin grevine yapılan bu devlet baskısını, grev
kırıcılığını kınıyorum; Aliağa
Emniyet Müdürüne de ellerini işçiden çek diyorum. Aliağa gemi söküm
işçileri yalnız değildir, işçilerin söylediği gibi
direne direne kazanacağız!
Değerli arkadaşlar, işçilerin
kazanması için bu otoriter, ucuz emek rejiminin sona ermesi gerekiyor.
Bunun için en azından şu anki iktidar olan AKP-MHP faşist
blokunun sonlanması gerekiyor.
ARZU ERDEM (İstanbul) Faşist sizsiniz!
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla)
İşçi sınıfının örgütlenmesinin önündeki engelleri
kaldırmalıyız. Güvencesizlik ve işsizlik sermayenin
ücretleri düşürme politikalarıdır, bu politikalardan bir an önce
vazgeçilmesi gerekiyor. Yine ücretleri düşürecek ihracatı yükseltme
politikalarına son verilmesi gerekiyor. Türkiyenin ucuz emek cenneti
olmasının önüne geçilmesi gerekiyor.
İnsana yakışır çalışma
koşulları bir haktır; her yurttaş ya bir işe,
dolayısıyla gelire ya da gelir güvencesine erişebilmelidir. Bunu
serveti vergilendirerek sağlayabiliriz; az kazanandan az, çok kazanandan
çok vergi almalıyız. Türkiyede varlıklarımız,
gelirlerimiz bir avuç sermayedar için değil, halk için seferber
edilebilir. Bunun önünde tek engel sermaye sınıfının
hizmetkârlığını yapan iktidarlardır.
Halkçı bir anlayışla toplumcu,
ekolojik, cinsiyet eşitlikçi bir perspektifle üretim ve paylaşım
düzenini baştan, yeniden dizayn etmeliyiz. Ucuz emek rejimine mahkûm
olmayacağımız politikalara yönelmeliyiz. Bunun için sermaye
sınıfına, savaşa ve çatışmaya aktarılan
kaynaklarımıza Dur! dememiz gerekiyor. 5li çetelere, militarizme
yatırım yapmak yerine toplumsal kaynakları hem ekoloji dostu hem
de üretkenliği yüksek alanlara yönlendirmeliyiz.
Gençlerin üretime katılabilmeleri için çok
yönlü bir biçimde politeknik üretime yönelebiliriz. Okullardan mezun olan
gençleri yapayalnız bırakan, piyasa cehennemine atan politikalar
yerine güvenceli iş ve gelir olanakları yaratabiliriz. Gençlerimize
Asla yalnız yürümeyeceksiniz. diyebilmeliyiz.
Kadınlar bu toplumda hep yok
sayılıyorlar; pandemide de gördük, kadınlar hem işlerini
kaybettiler hem de ev içinde ağır bir iş yüküne maruz
kaldılar. Bakım emeği sadece kadınların
sorumluluğunda değil, bütün toplumun sorumluluğunda
olmalıdır. O nedenle bize göre kreşler, yaşlı ve
engelli bakım merkezleri de kamulaştırılmalıdır.
Başta kamu kurumları olmak üzere iş yerlerinde toplumsal cinsiyet
eşitlikçi istihdam politikaları hayata geçirilmelidir.
LGBTİ+lara ayrımcılık ve nefret söyleminden vazgeçilmesi
gerekiyor.
Şimdiden demokratik halk iktidarı
perspektifiyle kanun teklifleri veriyoruz. Kanun tekliflerimizi tabii ki bu
Hükûmet değerlendirmiyor, dikkate almıyor ancak biz
halkımızla bunları paylaşmaya devam edeceğiz.
Her haneye 250 kilovatsaat elektrik bize göre insan
hakkıdır ve bu devlet, Türkiye büyük bir ekonomidir, bunu
sağlayabilir. Türkiye ekonomisi için bu bir lüks değildir. 250
kilovatsaat elektrik bedelsiz olmalı ve temel ihtiyaçların
faturaları ödenemediğinde hizmetler asla kesilmemelidir. Eğitim,
sağlık, barınma, elektrik, su, doğal gaz ve
ısınma giderleri, internet gibi hizmetler insan hakkıdır;
hiçbir koşulda halkımız bu hizmetlere erişimden mahrum
edilemez. Elektrik ve doğal gaz üretim ve dağıtım
şirketleri kamulaştırılmalıdır.
Bize göre toplumsal adalet için, eşitlik için
ve bugün yaşadığımız ekonomik krizin, ekonomik
buhranın ortadan kalkması için bu köklü çözüm önerilerinden bir an
önce faydalanmak gerekiyor. Elbette ki bunu yapabilmemiz için önce AKP-MHP
faşist blokundan kurtulmamız gerekiyor.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN 1inci madde üzerinde grupların
söz talepleri karşılandı.
Şahıslar adına söz taleplerini
karşılayacağız.
İlk söz, Rize Milletvekili Sayın Osman
Aşkın Baka ait.
Buyurun Sayın Bak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 76 sıra sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında
Kongaz Süleyman Demirel Moldova Türk Lisesi Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerine
şahsım adına söz aldım.
Türk siyasetine önemli hizmetler vermiş, merhum
Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demireli rahmetle anıyorum,
kendisi de benim gibi İTÜlü bir mühendisdi.
17 Ekim 2018 tarihinde imzalanan mutabakat
zaptıyla Kongaz Süleyman Demirel Moldova Türk Lisesinin faaliyetlerine
ilişkin hukuki çerçeve düzenlenmektedir.
Yarın yani 18 Şubat günü, güçlü bir
müttefiki olduğumuz Avrupa Atlantik bölgesinin güvenlik ve
istikrarının korumasında vazgeçilmez bir aktör olmaya devam eden
NATOya Türkiye'nin üye oluşunun 70inci yıl dönümüdür. 18 Şubat
1952de 5886 sayılı Kanunla Türkiye Büyük Millet Meclisi NATO
anlaşmasını onaylamış ve Türkiye resmen NATO üyesi
olmuştur.
Türkiye, bugün, NATO harekât ve misyonlarına en
çok katkı sağlayan ilk 5, ortak bütçeye en fazla katkı veren ilk
7 müttefik arasında yer almakta, NATO'nun 2nci büyük askerî gücü olarak
ön plana çıkmaktadır. Cumhurbaşkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğanın liderliğinde savunma sanayisinde
yaptığı atılımlar, yerli taarruz helikopteri, balistik
füze sistemleri, millî savaş gemileri, dünyada savaş
paradigmasını değiştiren yerli SİHA'lar, elektronik
harp sistemleri, askerî yazılım ve donanımlarla Silahlı
Kuvvetlerinin gücüne güç katmış ve NATO'nun da en güçlü
ordularından biri hâline dönüşmüştür. Farklı
coğrafyalarda sahadaki üstünlüklerini göstermiş olan yerli silah ve
mühimmatlarımız, Kuzey Atlantik İttifakının en önemli
unsurlarından olan caydırıcılığına büyük
katkılar sunmaktadır. Ayrıca, Türkiye, gerek müttefikler gerekse
NATO ortaklarıyla savunma teknolojilerini paylaşmaktan geri
durmamakta, bazı müttefiklerin çeşitli siyasi saiklerle müttefik ve
ortaklara silah satmaktan imtina ettikleri durumlarda bile ittifakın
kolektif savunmasını güçlendirecek her türlü adımı atmaktan
çekinmemektedir.
Türkiye, aynı zamanda, Suriye sahasında
DEAŞla göğüs göğüse savaşan ve bu terör örgütünü hezimete
uğratan tek NATO ülkesi olmuştur. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg 23
Kasım 2020 tarihinde NATO Parlamenterler Asamblesi Genel Kurulunda yaptığı
konuşmasında, Türkiyenin DEAŞla göğüs göğüse
çarpışarak DEAŞı sahada etkisiz hâle getiren ülkelerin
başında olduğunu ifade etmiştir.
Esasen, Türkiye PKK, DEAŞ, PYD/YPG ve FETÖ gibi
terör örgütleriyle mücadelesini tüm NATO müttefiklerine örnek olacak seviyede
yürütmektedir. Bu itibarla hem NATO hem de tüm müttefikler ülkemizin terörle
mücadele stratejisinden istifade etmenin yolunu
araştırmalıdırlar.
Geçtiğimiz yıl, Afganistanda
Talibanın tekrar hükûmeti ele geçirmesi, Amerika Birleşik
Devletlerinin belki de hiç kimsenin beklemediği şekilde Afganistandan
ardına bakmadan ayrılması, yirmi yıllık
yatırımın ne kadar temelsiz olduğunun görülmesi ve yirmi
yıllık süreç neticesinde âdeta hiçbir kazanım elde edememesi
gösteriyor ki NATO ve Amerika Birleşik Devletleri ancak ve ancak Türkiye
gibi bir müttefikle güçlüdür.
Afganistanda şu anda halk çok zor durumda, çok
zor şartlarda. Dolayısıyla, burada da Türkiyenin önemli roller
üstleneceğini görmekteyiz.
Avrupalı dostlarımız ve müttefikler,
Amerika Birleşik Devletlerinin radarını ve
odağını büyük ölçüde Asya-Pasifike taşıması ve
artık Amerika Birleşik Devletlerinin en önemli önceliğinin
Pasifik olacağının açıkça ortaya çıkmasıyla
birlikte kıtanın güvenliği için Türkiyenin
oynadığı rolün kilit konumda olacağını
açıkça görmelidir. NATO sadece askerî bir birlik olmaktan öte, temel
olarak siyasi bir birlik de aynı zamanda.
Sayın Cumhurbaşkanımızın
katıldığı Liderler Zirvesi her iki senede bir
gerçekleştirilmekte ve ittifakın kaderine ilişkin temel kararlar
bu zirvelerde alınmaktadır. Bugün için de ittifakın en önemli
önceliği yenilenen stratejik konsepttir. 2022 yılı Haziran
ayında Madridde gerçekleşecek Liderler Zirvesiyle de gelecek on
seneye yön verecek stratejik konsept kabul edilecektir. Yeni stratejik
konseptte bir önceki stratejik konsepte göre kısmen bazı
değişiklikler olacağı söz konusudur.
NATO'nun şu anda gündeminde biliyorsunuz
Rusya-Ukrayna krizi var. Biz de on beş gün önce Ukraynalı
muhataplarımızla Brüksel'de toplantıdaydık, pazar günü
tekrar gideceğiz. NATO Parlamenterler Asamblesi Türk Delegasyonu
Başkanıyım. Cumhuriyet Halk Partisinden 4
arkadaşımız, AK PARTİ'den 9 arkadaşımız,
Milliyetçi Hareket Partisinden 2 arkadaşımız, Halkların
Demokratik Partisinden 2 arkadaşımız ve İYİ Partiden 1
arkadaşımızla beraber ittifakın yumuşak gücünün önemli
bir unsuru olmaya devam eden NATO Parlamenterler Asamblesinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla)
delegasyonumuz
ülkemizi en nitelikli şekilde temsil etmekte ve Parlamenter düzeyde de
millî çıkar ve menfaatlerimizi korumaktadır. Burası
parlamenterler için çok önemli bir platform; orada NATO üyesi ülkelerin
milletvekilleriyle fikir alışverişinde bulunuyoruz,
görüşlerimizi, tezlerimizi anlatıyoruz. Grubumuz, NATO Parlamenter
Asamblesi Türk Grubu gerçekten uyum içerisinde; ben buradan tekrar üye
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Sözlerime son verirken bir kez daha ifade etmek
istiyorum ki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın
önderliğinde savunma sanayisinde, dış politikada
yaptığımız hamlelerle Türkiye, NATO'nun en güçlü
ülkelerinden bir tanesidir, olmaya da devam edecektir.
Türkiye'nin NATO'ya üye oluşunun 70inci
yılını bir kez daha kutluyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sadece kayıtlara
geçsin diye söylüyorum; Sayın Osman Milletvekilimizin, eski
Bakanımızın, önceki Bakanımızın
yaptığı konuşmayı muhalefet olarak büyük bir dikkat,
nezaket ve sessizlik içerisinde dinledik. Kendisinin de bundan sonra muhalefet
konuşurken bunu hatırlamasını rica ediyorum. (CHP, HDP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar)
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) O tahrik
etmeden konuşuyor, tahrik etmiyor konuşmasında.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Seviliyoruz demek ki
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Şahısları adına
son söz, İzmir Milletvekili Sayın Aytun Çıraya ait.
Buyurun Sayın Çıray. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; önce hafızalarınızı tazelemek
için kısa bir tarihî bilgiyle, hepinizin bildiği bilgilerle girmek
istiyorum. On iki Ada 1911deki Trablusgarp Savaşı sonrasında 18
Ekim 2012de İtalyayla imzalanan Uşi Antlaşmasıyla geçici
olarak İtalya'ya bırakıldı. Bu sırada Birinci Dünya
Savaşı'nın başlamasıyla Ege adaları
Yunanistan'da, On iki Ada İtalya'da kaldı; Türkiye elinde ise fiilen
Gökçeada, Bozcaada ve Meisten başka hiçbir ada kalmadı. O
sırada padişah, Vahdettindi. Musul ise Mondros'tan hemen sonra 10-11
Kasım 1918de İngilizler tarafından işgal edildi; yine
padişah, Vahdettindi.
Bir de Lozan Anlaşması'yla maden ve
petrol çıkaramıyoruz. yalanı var. Osmanlı Döneminde,
19uncu yüzyılda, petrolleri ve madenleri yabancıların
kontrolündeydi. II. Abdülhamit Türkiye'nin bor kaynaklarını 1887'de
bir İngiliz şirketine, Ereğli Kömür İşletmelerini de
1882de Fransız ve İtalyan şirketlerine teslim etmişti.
Değerli arkadaşlar, eğer bu Lozan'la maden bulma yasağı
olduğu doğru olsaydı, siz televizyonlara çıkıp Gaz
bulduk. propagandası yapamazdınız.
Şimdi, bütün bunları niye söyledim, niye
söyledim? Hepimize sesleniyorum, tüm Meclise muhalefeti ile iktidarıyla:
Esasen şimdi adı geçecek olan şahsı muhatap almak
istemezdim çünkü Sayın Tayyip Erdoğan kendisini siyaset
dışına iterek hak ettiği yere göndermişti ama son
zamanlarda çocuklarının Sayın Cumhurbaşkanının
uçağında tekrar ortaya çıkmaları ve kendisinin de
Cumhurbaşkanlığı danışmanı olacağına
dair dedikodular bu tweeti ciddiye almamı gerektirdi. Şimdi bu
tweete iyi bakın, bütün Türkiye iyi baksın. Eski Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek tweetinde Batumu,
Musulu, Halepi, Rakkayı, Süleymaniyeyi ve Kerkükü Lozanda satanlara
lanet olsun. diyor, Bugün buralar Türkiye topraklarına dâhil olsa
ekonomik sıkıntı mı kalırdı? diye devam ediyor
ve ekliyor FETÖvari bir bedduayla
bitiriyor, FETÖvari bir bedduayla: Bu toprakları yabancılara
peşkeş çekenlerin mezarları ateşle dolsun inşallah.
diyor.
ŞENOL SUNAT (Ankara) Yuh olsun ona!
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Şimdi,
bakınız, burada ekonomik başarısızlığa
kılıf arayacağım derken önce Lozanın bence
başarılı kahramanı İsmet Paşaya, sonra
yaptığı bütün işleri Atatürkün bilgisi dâhilinde
yaptığı için Büyük Atatürke ve en sonunda da Lozan
Anlaşmasını imzalayan Gazi Meclise ağır bir hakaret
vardır, Gazi Meclise hakaret edilmiştir! Bu şahıs,
sıradan bir şahıs değildir; Türkiye Cumhuriyeti devletinde
o şikâyet ettiği cumhuriyet sayesinde yirmi beş sene
büyükşehir belediye başkanlığı yapmış bir
şahsiyettir. Buradan, hepimizin ortak kararıyla ve Sayın
Başkan Vekilimize seslenerek Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
bu şahıs hakkında Meclisin manevi şahsiyetine ve
kurucularımıza, kurtarıcılarımıza hakaret
suçundan suç duyurusu yapılmasını teklif ediyorum
arkadaşlar. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına söz
talepleri karşılanmıştır.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde İYİ
Parti Grubu adına söz talep eden Bursa Milletvekili Sayın İsmail
Tatlıoğlu.
Buyurun Sayın Tatlıoğlu.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Sayın Başkan, Meclisimizin
saygıdeğer mensupları; uluslararası anlaşmaları
görüşmekteyiz. Gerçekten de uluslararası ilişkilerin her zaman
önemli olduğu fakat son yarım yüzyılda uluslararası
ilişkilerin ulus içi ilişkileri belirlediği,
coğrafyaları şekillendirdiği, ekonomileri
sarmaladığı, hatta bireysel davranışları ve
bireysel tercihleri çok yakından etkilediği bir dönem içerisindeyiz.
Dünya bu yüzyılda, özellikle de son yarım yüzyıldaki
değişimini belki on binlerce yıl yapmadı.
Baktığımızda, İkinci Dünya Savaşından sonra
dünyada kurulan Birleşmiş Milletler, Uluslararası Para Fonu ve
Dünya Bankası gibi dünyanın siyasi ve ekonomik mimarisinin yeniden
çakıldığını görüyoruz. Dünyada bu mimarinin artık
çalışmadığını ve dünyanın,
Birleşmiş Milletlerin, Uluslararası Para Fonunun ve Dünya
Bankasının yerine başka yapılar arayışı
içerisinde olduğunu görüyoruz ve İkinci Dünya Savaşından
sonra ortaya çıkan bloklaşmaların
yıkıldığına, yerine yeni blokların ve yeni
iş birliklerinin yapıldığına şahit oluyoruz.
Bugün dünya üretiminin üçte 2si RCEP ve
Trans-Pasifik iş birliği tarafından yapılıyor.
1950lerde şöyle denirdi: Dünya ekonomisinin yarısını
Amerika, yarısını diğer dünya yapıyor. 1980lerde
dünya ekonomisinin üçte 1ini Amerika üretiyor, üçte 1ini Avrupa ve Japonya
üretiyor, üçte 1ini de diğer dünya üretiyor diye bir kavram vardı.
Bugün dünya ekonomisinin üçte 2sini Pasifik merkezli iş birliği
üretiyor. Gerçekten RCEPe baktığımızda, 2,4 milyar nüfus
ve 31 trilyon dolarlık bir üretim hacmi görüyoruz. Trans-Pasifike de
baktığımızda 500 milyon nüfus, Amerikayla beraber 850
milyon nüfus ve de burada da gerçekten 32 trilyon dolarlık bir üretim
hacmi görüyoruz. Dünyanın nasıl Çin Denizi merkezinde yeniden
şekillendiğini çok açık ve net görmekteyiz. Bu
değişim, tabii ki dünya ekonomisinde kendine has birtakım
gelişimleri de beraberinde getirmiştir. Türkiyeyi de Türk
ekonomisini de birlikte etkilediğini söylememiz gerekir ve gerçek bir
ifade olarak ortaya da koymamız gerekir. Türkiye bu anlamda dünya ekonomisindeki
bu değişimden etkilenmiştir, gelişmekte olan ülkelerde bu
anlamda ciddi bir etkiye sahip olmuştur. Bakın, son yirmi yılda
gelişmekte olan ülkelerin dünya ekonomisinden aldıkları pay
yüzde 27den 41e çıkmış ama Türkiyenin gelişmekte olan
ülkelerden aldığı pay yüzde 3,7den 2,6ya düşmüştür.
Bütün rakamları üst üste koyduğumuzda Türkiyenin gelişmekte
olan ülkeler içerisinde aldığı payın düştüğünü
görüyoruz; bu önemli. Neden önemli? Çünkü gelişmekte olan ülkelerin dünya
ekonomisinden aldığı pay gerçekten önemli bir yere geldi ama
Türkiye 1980lerde yüzde 0,89 olan dünya ekonomisinden aldığı
payı tam kırk bir yıl sonra 0,86ya düşürmüştür. Yani
şunu çok net ifade etmemiz gerekiyor: 1980 ve 2021 arasında
uluslararası anlamdaki ilişkileri, gelişmeleri, 2000li
yıllardaki bu büyük finansal akışları bir araya
koyduğumuzda ne yazık ki gelişmekte olan ülkelerin lehine olan
bu büyük gelişmenin Türkiye tarafından okunamamış ve âdeta
kör geçildiğini görmekteyiz. Mesela, son yirmi yılda dünya
ticaretinde 3 trilyon dolarlık bir ticaret kayması var; Çin bundan
yüzde 10luk bir pay almıştır, dünya ticaretindeki
payını yüzde 15e çıkarmıştır. Polonya buradan
yüzde 9luk bir pay almış, Güney Kore buradan yüzde 16lık bir
pay almış ama Türkiye yüzde 6lık bir pay
almıştır.
Bu çerçevede baktığımızda, bizim
uluslararası ilişkiler anlamında ekonomimizi çok önemsememiz
gerekiyor. Bizim İYİ Parti olarak çok başından beri,
kuruluşundan beri söylediğimiz bir kavram var, ekonomik coğrafya
kavramı. Türkiye dış politikasının merkezine bu
ekonomik coğrafyayı koymak durumundadır. Çok sık olarak
söylediğimiz İbni Haldunun Coğrafya kaderindir. sözünü
genellikle olumsuz kullanıyoruz ve beceriksizliklerimizi ve
eksikliklerimizi, yapamadıklarımızı bu tür kavramlara
yükleyip milletin ve devletin hesabına yazıyoruz; hâlbuki Türkiye,
coğrafya kaderi olması için uğraşması gereken bir
ülkedir.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Çok güzel bir
yerde yaşıyoruz.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) -
Bakın, bu bölgede istikrarı aramamak Türkiyenin aleyhine
çalışmakla eş değerdir. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
İkinci Dünya savaşından sonra,
gelişmekte olan ülkeler, akıllı ülkeler kavgayı
bölgelerinden kovmuştur. Avrupa Birliği bunun sonucudur ve büyük bir
Avrupa gücü ortaya çıkmıştır. Amerika kendi bölgesinde bunu
gerçekleştirmiş. Bugün Uzak Doğudaki büyümenin, gelişmenin
temel esprisi Japonyanın, Çin başta olmak üzere, Uzak Doğuyu
tedarikleşme süreciyle ekonomik anlamda geliştirmesidir ve dünyada en
büyük ekonomik yapı burada ortaya çıkmıştır. Bizim bu
anlamda bölgeyi güçlendirmemiz lazım. Şunu çok net söylüyoruz: Güçlü
bir Irak daha güçlü bir Türkiye demek, güçlü Suriye daha güçlü bir Türkiye
demek, güçlü Rusya, güçlü Bulgaristan, güçlü Yunanistan daha güçlü bir Türkiye
demek.
Türkiye bölgedeki itilafların tarafı olmak
durumunda değildir, tarihî misyonuna da yanlıştır. Türkiye
bölgedeki ittifakların lideri olmalıdır ve Türkiyenin
büyüklüğüne yakışan da gerçekten budur. Bu anlamda,
baktığımızda, hemen çeperimizde yaklaşık 570
milyon nüfus ve 7 trilyon dolarlık bir ekonomi var. Bu yıl özellikle
ihracat anlamında çok da haklı olarak öne
çıkardığımız rakamlar var; 220-225 milyar
dolarlık ihracatı öne çıkarıyoruz, doğrudur ama
bakın, bir şeyi hatırlatmak istiyorum: Eğer biz
güneyimizdeki ilişkileri siyasal nedenlerle bozmasaydık bugünkü 225
milyar dolarlık ihracatımızın minimum 256 milyar dolar
olması gerekirdi. Bu nedenle, Türkiye hem Orta Doğudaki hem Kuzey
Afrikadaki bu ekonomik coğrafya bölgesinde istikrarı birinci derecede
arayan ülke olmalıdır; bozup düzelten, yükseltip indiren
istikrarsız politikaların yer aldığı, at
oynattığı bir ülke olmak durumunda değildir ve bizim tarihî
geçmişiz, dış politika alanımız, çizgimiz,
kodlarımız da bunu göstermemektedir.
Bakın, Türkiye, en sakin olduğu dönemlerde
bile en dip ve belirleyici bir dış politikanın sahibi
olmuştur. Bu yumuşak gücü, soft power dediğimiz gücü çok iyi
kullanan bir ülke olmak durumundayız. Bu nedenle Türkiye'nin ekonomik
gelişimi bölge istikrarıyla çok özdeştir, Türkiye bunu çok
öncelemelidir. Eğer bölgeniz güçlü olursa güçlü bir ülke olursunuz,
eğer bölgeniz kavgalı ve zayıfsa
Zayıf bölgelerin güçlü
ülkeleri olmaz, zayıf bölgelerin savaşan ülkeleri ve burada
enerjisini tüketen ülkeleri olur. O nedenle de Suriye'den başlayan bu
siyasal gelişmeler son on yılda bu bölgedeki gücün enerjisini
tüketmiştir. O nedenle de yeni bir
Baktığımızda,
inşallah Erdoğan sonrası dönemde bölgesel istikrarı merkeze
koyan, ekonomik coğrafyayı merkeze koyan bir dış politika
takip etmek birinci önceliğimizdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) Buradan
hareketle Türkiye'nin gerçekten 17nci ülke olabilmesi 1 trilyon dolarlık
gelir üretmesine bağlıdır. Bugün, 745 milyar dolarlık bir
Türkiyeyi konuşuyoruz. 745 milyar dolar Türkiye'ye yakışmaz.
745 milyar dolarlık İstanbul'u konuşabiliriz, hatta
İstanbul bile yetmez İzmir'i, Bursa'yı konuşabiliriz ama
Türkiye'yi konuştuğumuzda 2 trilyon civarında kavramları
konuşmamız lazım. Biz 700 milyar lirayı
konuştuğumuzda markaları, bölgeleri konuşmamız
lazım ama bunun gerisine düşüyoruz. Bakın, Türkiye'nin buna
yönelik ihtiyaçlarını karşılamamız lazım. Birinci
oranda uluslararası ilişkileri konuşuyoruz ama uluslararası
anlamda geri düşmememiz, kamu yatırımlarını günün, zamanın
ruhuna göre değiştirmemiz lazım. Mesela Türkiye'nin çok acil 3
milyon kilometre fiber optik kabloya ihtiyacı var ki hem bilgide hem teknolojide hem sanayide hem de
uluslararası ilişkilerde bir rekabet gücü olsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) Son
BAŞKAN Selamlayalım lütfen.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) Türkiye
bunu yapabilecek güçtedir. Türkiye, bugün, işsizliği konuşmak
değil, 10 milyon yeni istihdam yaratabilecek bir güce sahiptir nüfusuyla
ve potansiyeliyle beraber. O nedenle, üretim ve istihdamı merkeze alan,
bölgesel istikrarı birinci derecede dikkate alan politikalar dizisine acil
ihtiyaç vardır. Bugün devlet krizi olarak önümüze çıkan krizin
siyasal iklimle arınmasından sonra inşallah böyle bir sürecin
başlayacağına inanıyoruz.
Saygılar sunarım. (İYİ Parti ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz talep eden Kütahya Milletvekili Sayın Ahmet Erbaş.
Buyurun Sayın Erbaş. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA AHMET ERBAŞ (Kütahya)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; uluslararası
anlaşmalarda MHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Gazi
Meclisi ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, dünya üzerinde
Asyadan sonra en büyük 2nci kıta olan Afrika, asırlardır
güzellikleri, dünyanın en doğal toprakları, dünyanın en
muhteşem doğa harikaları, nehirleri, ormanlarıyla ilgili
değil, zengin kaynakları ama yoksul insanlarıyla,
istikrarsız ve dışa bağımlı devletleriyle
anılmaktadır. Halkın yoksul ama madenlerin, toprağın,
iş gücünün ve güneşin en zengin olduğu yerlerdir.
İşte, bu nedenledir ki Batı dünyası, kıtaya, yüzlerce
yıldır işgal etmek, yağmalamak ve bu sayede ticaretini
artırmak için gelmiştir. Batı, böl ve yönet
anlayışıyla sadece siyasi ve ticari güç elde etmekle
kalmamış, bir de tarihin en acı, en aşağılık
insanlık suçlarından birini Afrikada işlemiştir.
Değerli milletvekilleri, eskiden, genellikle
kralların hayvan koleksiyonları olarak ortaya çıkan hayvanat
bahçeleri yabani hayvanların sergilenmesinden dolayı her daim
insanların ilgisini çekmiştir ama hayvanat bahçeleri aslında
hapishanedir, doğal ortamından koparılmış
hayvanların kafeslerin içinde hapsedildiği yerlerdir. Günümüzde
hayvan aktivistleri ve hepimizin karşı çıktığı
hayvanat bahçelerinde, çok da uzak olmayan bir geçmişte hem de medeniyetin
sözde beşiği sayılan Avrupada, Afrikalılar başta
olmak üzere Uzak Doğulular ve Kızılderililer tıpkı
hayvanlar gibi kafeslere kapatılıp ziyaretlere açılıyordu.
1958de -altmış dört yıl önce- Pariste, Hamburgda,
Barselonada, New Yorkta, Londrada, Milanda ve Varşova gibi
şehirlerde kurulan bu sergiler tüm Avrupalılar tarafından da
ilgiyle karşılanıyordu. En son, 1958de Brükselde sergilenen bu
acımasız insanat bahçelerini, medeni olduğunu iddia eden 400
milyon Avrupalı ziyaret etmiştir. Fransanın Cezayirde sivil
halka yaptığı katliamlarda 1,5 milyon insan soykırıma
kurban gitmiştir; on binlerce kişi kaçırıldı, bir daha
da haber alınamadı. Ruandada daha dün, 90lı yıllarda -otuz
yıl önce- iki büyük kabile birbirlerine düşürülerek binlerce
insanın katledilmesine sebep olunmuştur. Afrikanın bütün yer
altı, yer üstü kaynaklarını kendi zenginlikleri için sömüren
Avrupa, Afrikalıları altın madenlerinde, kendi
topraklarında köle yaptılar. Kendi coğrafyaları hariç tüm
coğrafyalarda problem oluşturan Batı, Afrikada bu
planlarını, desteklediği darbelerle sürdürmüştür. Sadece
son elli yılda, Afrika Kıtasında, başarılı
başarısız en az 200e yakın darbe girişimi
olmuştur.
Peki, ya biz, Osmanlı Devletinin 1500lü
yıllardan sonra himayesine giren Kuzey Afrika ve Afrika içleri uzun
yıllar Batı sömürgesinden kurtulmuştur. Asla zulmetmedik,
kimseye fırsat vermedik. Anadolu insanı, gencecik yavrularını
Afrikanın Avrupa tarafından istila edilmemesi için feda
etmiştir, ne yer altı ne de yer üstü kaynakları için onları
asla sömürmedik. Batı Medeniyeti getireceğim. diye insanat
bahçeleri kurarken biz her yıl 30 bine yakın Afrikalı öğrenciye
yurdumuzda barınma ve eğitim imkânları sağlıyoruz.
Buradaki inancımız bir Afrika atasözüyle özdeşleşiyor:
Yüzümüzün ve gözlerimizin rengi ne olursa olsun
gözyaşlarımızın rengi aynıdır. Yine, Büyük Önder
Atatürkün şu önemli sözü de Türk milletinin sömürgeciliğe
karşı duruşunu özetlemektedir: Sömürgecilik ve emperyalizm
yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletlerarasında hiçbir renk, din,
ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk, yeni bir iş birliği
çağı gelecektir.
Değerli milletvekilleri, Afrikaya
açılım politikamız ülkemizin çok boyutlu dış politikasının
önemli bir parçasıdır. Karşılıklı olarak tarihsel
ve kültürel bağlarımızın bulunduğu,
şehitlerimizin var olduğu Afrika topraklarında
yaşayanların Türk milletine ve Türk devletine karşı olumlu
ve güvenli yaklaşımları bizleri ziyadesiyle memnun etmektedir.
Kıtayla ilişkilerimizi eşit ortaklık ve
karşılıklı fayda temelinde geliştirmekte, Afrika
ülkelerinin siyasi, ekonomik ve sosyal kalkınmalarına katkıda
bulunmak, Afrika Kıtasında barış ve istikrarın
tesisine katkı sağlamak, Afrika kaynaklarının Afrikalılara
yarar sağlayacak şekilde geliştirilmesini hedeflemek en önemli
meselelerimizdir.
Afrikaya açılım politikamızla
Sahraaltı Afrika ülkeleriyle başta siyasi ilişkiler olmak üzere
ticari yatırımlar, kültürel projeler, güvenlik ve askerî iş
birliği ve kalkınma projeleri gibi birçok alanda hızlı
ilerlemeler sağlanmıştır.
Türkiye, kıtanın dört bir yanında
geniş, diplomatik temsil ağıyla Afrika halklarının
daha fazla kalkınmasının, refah arayışının yanındadır ve kıtada 43
büyükelçimiz bulunmaktadır. Türkiyenin Afrika ülkelerine
yaklaşımı, Afrika Birliğinin kurucu ilkelerinin tümüyle
örtüşmekte; kıtada bütüncül, kapsayıcı,
karşılıklı saygı ve kazan-kazan temelinde eşit
ortaklığı temel almaktadır. Kıtayla toplam ticari
hacmimiz 2021 yılı sonu itibarıyla 40 milyar dolar
civarındadır. Bu tabii ki yeterli değildir. Bu rakamın
artacağına, kıtaya bakış açımızın da
partilerüstü olduğuna inanıyoruz.
Değerli milletvekilleri, işte bu 40 milyar
doları aşan ticaretimizin içinde Kütahyanın da çok önemli bir
hacmi vardır. Kütahya olarak çinide dünyanın en büyük üreticilerinden
biriyiz. Ayrıca, seramikte, camda dünyaya, özellikle Çine kafa tutuyoruz.
Sağlık turizminde, kaplıcalarda ve sera alanında
Türkiyenin öncü şehirlerinden biri olma yolundayız. 2021
yılı Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre 400
milyon dolar ihracat gerçekleştirdik. 7 adet organizasyon sanayi
bölgesiyle, 177 üretim yapan fabrikasıyla 20 bin kişiye istihdam
sağlanmaktadır. Yatak kılıfı ve ev tekstili, enerji
sektörü ve kuru akü, rafineri ekipmanları ve tank teknolojileri,
iklimlendirme, bitkisel destek ürünleri imalatı gibi pek çok alanda
faaliyet gösteren fabrikalarımızın yanı sıra Simavdan
17 ülkeye rot ihraç ediyoruz. Türkiyede iki noktada soğuk dövme çelik
üretimi var, bunlardan biri Simavdadır. İnşaatlarda çatı
ve kalıp malzemelerinin birçoğu Simavda üretiliyor. Çok ciddi bir
pekmez üretim merkeziyiz. Türkiyede kullanılan tüm Hyundai ve Ford
arabalarının iç dizayn aksamındaki elektrik kabloları
Tavşanlıda üretiliyor. 1.000 kWye kadar elektrik güç
kaynakları Tavşanlıda üretiliyor yani Tavşanlı
yalnızca leblebiden ibaret değil. Gedizde 52 adet sanayi tesisimiz
var; mermer, tarım, tarım makineleri, plastik ve hepimizin
bildiği ve kullandığı bir tekstil markasının ana
üssü Gedizdir. Yurdumuza bu kadar katma değer kazandıran ve istihdam
sağlayan sanayicimizin bir kaygısı var: Bölgesel iklim
koşullarına göre belirlenecek kademeli doğal gaz
satışının Kütahya için dezavantaj olacağını
düşünüyorlar. BOTAŞın bu kararı tekrar gözden geçirmesini
bekliyoruz.
İlimizde 1.780 endemik bitki türü bulunmakta;
282 bitki türü literatüre girmiş ve 11 bitki türü yalnızca ve
yalnızca Kütahyada yetişmektedir. İlimizin zenginliklerinin
tamamını vakit azlığından dolayı
paylaşamıyorum ama orada bir şehir var; şimdiye kadar
gitmediyseniz ya da gelmediyseniz o şehir bizim şehrimizdir ve
adı Kütahyadır. Bu şehre, Kütahyaya yatırım için
bekliyoruz, sanayi için bekliyoruz. Bu şehre turizm için bekliyoruz,
kaplıca tedavisi için bekliyoruz, seralar için bekliyoruz, Murat
Dağı için bekliyor. Sizi Aizanoi için bekliyoruz; Domaniç, Haymana
tarihimizi anmak için sizi bekliyor. Emette, Hisarcıkta dünya bor
işletmelerinin merkezini görmeniz için bekliyoruz. Kısaca,
değerli vekillerim, sizleri bu şehri gezmek, doğası ve
tarihini görmek için ve yatırım yapmanız için davet ediyoruz.
Bu arada, adım adım 2. Lige doğru
yürüyen, eski başarılarını tekrar
yaşatacağına inandığımız Belediye
Kütahyaspora da başarılar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, bizler Meclisimizin
kürsüsünden sesleniyoruz, yerel, ulusal ve uluslararası konularda
açıklamalar yapıyoruz ama sesimizi ulusal basından ziyade yerel
basın aracılığıyla duyuruyoruz. Daha önce de bu
kürsüden ifade ettiğim gibi, bizim sesimizi bulunduğumuz bölgelerden
yurdumuza ve tüm dünyaya duyurmamızı sağlayan önemli bir kaynak
olan ve ülke yönetiminin dördüncü gücü olarak kabul edilen yerel
basınımız ekonomik olarak çok ciddi sıkıntılar
yaşıyor. Bu nedenle, tarafsız, bağımsız, yerli ve
millî yerel basınımıza hep beraber destek olalım.
Kâğıt fiyatları tonajda geçen yıl 675 dolar iken bu
yıl 940 dolara çıkmıştır. Yerel basın sadece
basılı gazete demek değildir, özel radyolar ve televizyonlar
da aynı sıkıntıları yaşamaktadır. Bu
nedenle, Basın İlan Kurumunun payının, yüzde 15 diliminin
KDVde yapılan düzenleme gibi düşürülmesi, bunun yerel gazeteler için
yapılması gerekmektedir. Ayrıca doğrudan temin adı
altında yapılan ihalelerin de en aza indirilmesi gerekmektedir. Aksi
takdirde yerel gazeteler daha fazla kapanacak ve bu sorun ciddi bir istihdam
sorunu olarak yansıyacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken
Gazi Meclisi ve büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (MHP ve
AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.01
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.08
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 55inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
76 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
2nci madde üzerinde Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın
Zeynel Özen.
Buyurun Sayın Özen. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ZEYNEL ÖZEN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; içinde bulunduğumuz
şubat ayı biz Aleviler için kutsal bir aydır. Aleviler sessizce,
şatafattan uzak, gösterişten uzak oruç tuttular, cemlerini
yaptılar. Ben tüm Alevi halkının yaptığı
hizmetlerin Hak katında kabul edilmesini diliyorum.
Değerli milletvekilleri, iktidar 84 milyonu
temsil ettiğini iddia etmekte. Buraya çıkan her hatip de kürsüde
Kürt-Türk kardeştir, Alevi- Sünni kardeştir. der. Bu, hamasettir
arkadaşlar. Şimdi, bu sözün doğru
olmadığını, gerçekliğe aykırı olduğunu
size tek tek, madde madde açıklayacağım.
Alevilerin eşit yurttaşlık talepleri
yıllardır çeşitli bahanelerle görmezden geliniyor, bunun için
kendi aramızda birlik olmadığımıza dair bahaneler öne
sürülüyor. Aleviler arasında çeşitli yorum farklılıkları
olabilir. Kaldı ki Sünni tarikatlar ve mezhepler arasında da çok daha
fazla farklılıklar vardır. Alevilikte zaten yol bir, sürek
binbirdir. Alevilikte şeyhülislamlık, halifelik gibi makamlar
olmadığı için tekçilik diye bir şey olamaz. Alevilikte
yolun farklı sürekleri olabilir ama Alevilerin temel talepleri doğrultusunda
herhangi bir farklılık yoktur. Türkiyede, Alevilerin 7 çatı
kuruluşunun, ortak açıklamaları mevcuttur. Bu talepleri bir kez
daha dikkatinize sunmak için detaylandırıyorum. Bu talepleri
sağır sultan bile duydu ama ne yazık ki bu Meclis duymadı.
1) Alevi inancı tanınmalı ve gerekli
yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Cumhuriyetin kuruluşundan
bu tarafa Alevilik ve Aleviler yok sayılmış; yapılan
Anayasada, yasalarda, yönetmeliklerde ne Alevilere ne de Alevilerin inanç ve
ibadetlerine yer verilmemiştir. Bu yönde, Anayasa, yasalar ve tüm
yönetmelikler taranmalı, Köy Kanunundan İmar Kanununa kadar tüm
alanlardaki yok saymalar, eksiklikler giderilmelidir. Ki bununla ilgili Meclise
detaylı bir kanun teklifi verdim, maalesef Meclis gündeme bile
almadı.
2) Alevilerin ibadethanesi cemevleridir.
Arkadaşlar, inançlarda esas olan beyandır. Devletin görevi ise bu
beyanı kabul edip gereğini yerine getirmektir. Alevi toplumu,
tartışmasız bir şekilde, toplu ibadetlerinin cem,
ibadethanelerinin de cemevi olduğunu beyan etmektedir. Bu hakikati yok
sayıp cemevlerine farklı statüler aramak yerine, cemevlerine
ibadethane statüsü tanınıp anayasal güvenceye
kavuşturulmalıdır. Buradan muhalefete de sesleniyorum:
Muhalefet, siz, elinizde olan belediyelerdeki cemevlerinin tapusunu derhâl
Alevi kurumlarına teslim edin. Hiçbir sinagog, cami, kilise yok ki tapusu
devletin veya belediyelerin, elinde olsun.
3) Okullarda okutulan zorunlu din dersleri ve mevcut
eğitim sistemi Aleviler için bir asimilasyondur. Okullarda okutulan zorunlu
din kültürü ve ahlak bilgisi dersi, dayatılan seçmeli din dersleri Sünni
İslam dersleridir. Alevi çocukları Sünnileştirilmektedir. Bu
konuda yıllardır Alevi örgütleri mücadele etmekte, mitingler
yapmakta, davalar açmaktadır. Bu derslerin Alevi çocukları
açısından bir asimilasyon dersi olduğu Danıştay ve
AİHM kararlarıyla birçok kez teyit edilmiştir. Son Millî
Eğitim Şûrasında 4-6 yaş arası bebeklere zorunlu din
dersi için tavsiye kararı alınmıştır. Başta
Aleviler olmak üzere, asimilasyon tehdidi yaşayan ve çocuğun
pedagojik gelişiminden endişe eden birçok kesimde infial
yaratmıştır. Demokratik kitle örgütleri bu karara
karşı seslerini duyurmak için 27 Şubatta Kadıköyde
demokrasi ve laiklik mitingi gerçekleştirecektir.
4) Madımak Oteli ibret müzesi olmalıdır.
2 Temmuz 1993 tarihinde Pir Sultan Abdalı anma etkinliğine
katılan 33 canımız katledildi. Sivas Madımak Oteli ibret
müzesine dönüştürülmelidir; katliamı teşhir eden, lanetleyen
görseller yer almalıdır. Böylece bu insanlık dışı
katliamlardan ders çıkartılmalı ve bir daha tekrar etmemesi
için, yaşananlar lanetlenmelidir. İleri demokrasilerde bu tür
mekânların müzeye dönüştürülmesi gelecek kuşakların böylesi
katliamları bir daha yaşamaması için elzemdir. Bu minvalde,
Koçgiri, Dersim, Maraş, Çorum, Sivas ve Gazi gibi geçmişte
yaşanan Alevi katliamlarıyla yüzleşilip rızalaşma
sağlanmalıdır. Alevi katliamlarıyla ilgili ayrı
ayrı hakikatler komisyonu kurulmalı, devlet bu katliamlarla ilgili
gizli arşivleri açıklamalıdır; dava süreçleri yeniden ele
alınmalı, bu katliamlarla ilgili ibret müzeleri ve anıtlar
yapılmalıdır.
5) Alevi inanç merkezleri Alevilere iade
edilmelidir. Alevi toplumunun inanç ve ibadet merkezleri olan başta
dergâhlar ve ocak merkezleri olmak üzere birçoğu Vakıflar Genel
Müdürlüğü, Kültür Bakanlığı veya belediyelerin
mülkiyetindedir. Bu inanç merkezleri, Hacı Bektaş Dergâhı
örneğinde olduğu gibi, ya müze olarak kullanılmakta ya da Çorum
Osmancık'taki Koyunbaba Türbesi gibi Sünni inanç temsilcilerine verilip
amaç dışında kullanılmaktadır. Bu duruma son verilmeli
ve tüm Alevi inanç merkezleri, dergâhları Alevilere iade edilmelidir.
Değerli arkadaşlar, biz Aleviler
yurttaşlık görevimizi eksiksiz yerine getirmemize karşın
taleplerimiz hiçbir zaman dikkate alınmadığı gibi, ne
kamuda varız ne de yasalar karşısında eşitiz. Alevi
ibadethaneleri olan cemevlerimiz bugün, elektrik faturalarında hâlen
ticarethane olarak tanımlanıyor. Yedi yüz yıllık
Şahkulu Dergâhı Cemevine 55 bin Türk lirası, Garip Dedeye 30
bin TL, Pir Sultan Abdal Kültür Derneklerine bağlı cemevlerine
-yıllardır süren- ticarethane faturaları olarak 9 milyon 200 bin
lira civarında borç çıkarılmakta. Biz kimseye Gelin,
elektriğimizi, suyumuzu ödeyin. demiyoruz. Bir inanç olarak tanındıktan
sonra zaten bu sorunlar olmayacaktır. Laikliğin gerçek anlamda
uygulandığı tüm demokratik ülkelerde olduğu gibi devlet,
inançlara tarafsız ve eşit mesafede olmalıdır. Laik bir
devletin belirli bir dinî yapılanması, dinî bir kurumu olmamalıdır;
dinleri, inançları ve ibadethaneleri devlet finanse etmemelidir; devlet,
sadece, herkesin kendi inancını finanse etmesine aracı
olmalıdır. Demokratik, özgür bir sistemde dinler, inançların
esas sahibi olan o inancın mensuplarına bırakılır;
Aleviler olarak bizim talebimiz de tam olarak budur. Dedelere maaş gibi
Alevi inancında asla yeri olmayan vaatlerle Alevi inanç hizmeti sunan
pirleri de camide ellerine tutuşturdukları hutbeyi okuyan imama
çevirmek isteyenlere rızalık vermeyeceğiz. Laiklik ve
demokrasinin evrensel değeri neyse o ilkelerden asla uzaklaşmayacağız,
Alevilerin bunda kullanılmasına da izin vermeyeceğiz.
Geçen hafta Alevilere karşı yoğun
saldırılar yaşandı, Yakup Tilki isimli bir
şahıs Alevilere dakikalarca ağır hakaretler
yağdırdı. Bu şahıs cesaretini Alevilere karşı
uygulanan nefret suçlarındaki cezasızlıktan
almıştır. Neyse ki kamuoyundan gelen yoğun tepkiler
üzerine, bu Yezid, Muaviye soylu edepsiz yobaz şimdi tutukludur. Bu durum
Yakup Tilki isimli aşağılık şahsiyetten öte, sırtını
dayandığı egemen zihniyetin Alevilere reva gördüğü gerçekliğin
bir yansımasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ZEYNEL ÖZEN (Devamla) - Cumhurbaşkanı
Başdanışmanı Hayrettin Karamanın Alevilerle
evlenilmez. açıklaması, eski AKP Milletvekili Hüseyin Beslinin Kürt
Aleviler çifte kavrulmuş yalancılardır. hakareti bunun ibretlik
örneklerindendir.
Cumhurbaşkanına en ufak bir eleştiri
yapanın bile çoluk çocuk demeden hayatının
karardığı bir ülkede Alevilere karşı işlenen
nefret suçlarına her gün bir yenisinin eklenmesinin tek sorumlusu
iktidardır. Dersimin Nazımiye Kaymakamı Uğur Tutkan,
sosyal medyada Düzgün Baba Cemevine ithafen Cemevlerini biz ticarethane
olarak göreceğiz. Kanunsuzluk, usulsüzlük kıblesi olanlara doğru
yolu göstereceğiz. Sana da uzantılarına da devletimizin gücünü
göstereceğiz. diyerek tehditler savurdu. Ardından, eli silahlı
kişilerle beraber çekilen bir fotoğrafla da Alevilere
gözdağı vermeye çalıştı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayalım.
ZEYNEL ÖZEN (Devamla) İşte, bu Hükûmetin
Alevilere yaklaşımının resmi burada arkadaşlar, buraya
bakın; uzun namlulu silahlarla çekiyor ve bu lafları söylüyor.
Değerli milletvekilleri, bir sorunu yok sayarak
çözemezsiniz. Kürt sorununu, Alevi sorununu demokratik yollarla çözmezseniz,
nasıl Kürt sorunu bugün ülkemizin sorunu olmaktan çıkmış,
uluslararası bir sorun hâline gelmiş, Alevi sorunu da bu yolda
ilerler çünkü AİHMin, Danıştayın verdiği kararlar
var; bu kararlara bu Hükûmet uymuyor ve uluslararası bir sorun olacak.
Son olarak, hepinizi selamlıyorum, diyorum ki
yaşasın inançların ve halkların kardeşliği.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz talep eden, Ankara Milletvekili Sayın Levent Gök.
Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Mustafa Kemal Atatürkün 11 Haziran 1937de tarım, ziraat
gelişsin diye hazineye şartlı olarak bahşettiği,
bağışladığı Atatürk Orman Çiftliği arazisi,
52 bin dönüm tapulu, 50 bin dönüm kullanım hakkı olmak üzere 102 bin
dönümden şu an 33 bin dönüme kadar düşerek üçte 2sini
kaybetmiştir. Atatürk Orman Çiftliği, özel yasalarla, yürütme eliyle
birtakım özel yöntemlerle, satışlarla ve kiralamalarla yasaya
aykırı olarak devredilmiştir.
Atatürk Orman Çiftliği arazisi üzerinde son
zamanların en çok tartışmalı konularından bir tanesi
de şu anda Cumhurbaşkanının oturduğu
Cumhurbaşkanlığı sarayıdır.
Değerli milletvekilleri, Osman Kavalanın
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince verilen hak ihlali kararı
üzerine, şubat ayının başında Sayın
Cumhurbaşkanı şöyle bir söz söyledi, dedi ki: Bizim mahkeme
kararlarımızı tanımayanı biz de tanımayız.
Türk mahkemelerine herkes saygı duysun.
Değerli milletvekilleri, o hâlde beni can
kulağıyla dinlemenin tam da sırasıdır.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Dinliyoruz Başkanım.
LEVENT GÖK (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Atatürk Orman Çiftliği arazisi üzerinde
yapılan Cumhurbaşkanlığı sarayına birçok sivil
toplum örgütü, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizler, pek çok duyarlı
yurttaş o konuya itiraz ettik, dedik ki: Buraya çivi dahi çakamazsınız
çünkü burası birinci derecede tarihî sit alanıdır. Ama bütün
itirazlara rağmen, orada, Cumhurbaşkanlığı sarayı
yapıldı, 1.150 oda mı, 1.250 oda mı? Ben bile
sayısını şu anda bilmiyorum. Şu anda çalışan
binlerce kişiyle, suyuyla, elektriğiyle, doğal gazıyla
Atatürk Orman Çiftliği arazisinde Atatürkün vasiyetine aykırı
olarak bir bina inşa edildi. Bu inşaatın kaçak olduğunu
herkes söylüyordu ama kaçak olduğu biline biline yapılmış
bu durumdan herkesin de haberi vardı.
Değerli milletvekilleri, şöyle bir
gelişme oldu: Saray kaçak olunca buna bir yasal kılıf bulmak
gerekiyordu. Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu, 2014
yılında şöyle bir ilke kararı aldı, dedi ki: Millî
park dâhilinde ve tarihî sit alanları üzerinde kamu hizmet binası
yapılabilir. Bakın, Koruma Yüksek Kurulu Kamu hizmet binası
yapılır. diyerek Cumhurbaşkanlığı sarayına
yasal bir kılıf bulmaya çalıştı. 2014
yılında Koruma Yüksek Kurulunun almış olduğu bu ilke
kararı üzerine duyarlı yurttaşlar, sivil toplum örgütleri,
odalar dava açtılar. Sonunda gelinen noktada Danıştay 6. Dairesi
ve Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulundan geçerek, Kültür
Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun Tarihî sit alanları
üzerinde ve millî parklar üzerinde kamu binası yapılabilir.
şeklindeki ilke kararı iptal edildi. Dolayısıyla,
Cumhurbaşkanlığı sarayının yasal
kılıfı olarak Koruma Yüksek Kurulu tarafından alınan
bu karar iptal edilmiş oldu.
Şimdi, Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ortada kapı gibi bir mahkeme kararı var.
Danıştay dedi ki: Burada kamu binası dahi yapamazsın.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi,
idare mahkemesi kararlarının uygulanması zorunluluğu
vardır. Bu kararı, uygulanmak üzere mahkeme tebligat gönderdi ve Koruma Yüksek Kurulu da şöyle
bir cinlik yaptı: Aldı kararı önüne, Danıştayın
kararını uyguluyoruz gibi gözüktü ve 2021 yılının Mart
ayında, geçtiğimiz yıl, dedi ki: Millî parklar ve tarihî sit
alanları üzerinde Danıştay kararını uyguluyoruz. Kamu
kurumu değil, resmî kurum yapılır. şeklinde bir laf
cambazlığı yaptı yani kamu kurumu
yapılamazmış ama resmî kurum yapılabilirmiş!
Değerli hukukçu milletvekili arkadaşlarım, resmî ile kamu
arasındaki farkı bana anlatacak bir arkadaşımız var
mıdır acaba? Yani Kamu kurumu olmaz, resmî kurum olur. demekle
aynı şeyi söylemiyor musunuz? Onlar da biliyorlar elbette minarenin
kılıfa uymadığını ama hiç olmazsa
Danıştayın kararını uyguluyor gözükmek istiyorlar.
Koruma Yüksek Kurulu bu kararı alınca ben
ve birkaç arkadaşımız bu kararın iptali için de dava
açtık. Değerli arkadaşlarım, Koruma Kurulunun
almış olduğu Atatürk Orman Çiftliği arazisi üzerinde resmî
kurum yapılamaz. şeklindeki kararına karşı
şahsım da dava açtı. İlk davada enteresan bir şey
oldu. Ne oldu? O zaman Başbakanlıktı,
Cumhurbaşkanlığından önceki bir dava sürecinde,
Başbakanlık o davaya müdahil olarak dedi ki: Bu mahkemeden verilecek karar
doğrudan doğruya bizim Atatürk Orman Çiftliğinde
yapmış olduğumuz Başbakanlık konutunu -yani
şimdiki Cumhurbaşkanlığı sarayını-
etkileyecektir. Burada vereceğiniz karar, bizim bu inşaatın
yapımını doğrudan etkileyecektir. Ve davaya müdahil
oldular. Böyle bir tabloyla karşı karşıyayız.
Değerli milletvekilleri, açmış
olduğum dava sonunda 6. İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma talebimi
reddetti. Ben de bunun üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri
Kuruluna itiraz yoluyla başvurdum ve yaklaşık on gün önce
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu Siz burada resmî kurum
ibaresini de kullanamazsınız. diyerek yürütmeyi durdurdu; karar
bu.(CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, değerli milletvekilleri,
Cumhurbaşkanlığı sarayına yasal kılıf
bulunması amacıyla yapılan bütün değişiklikler hem
iptal edildi hem de yürütmesi durduruldu, şu anda
Cumhurbaşkanlığı sarayının savunulacak hukuksal
hiçbir zemini kalmadı.
Şimdi, mahkeme kararı bu, değerli
arkadaşlarım, mahkeme kararı. Bu karar
Cumhurbaşkanlığına tebliğ edildi gereği
yapılsın diye. Peki, gereği ne burada? Şu andaki Cumhurbaşkanlığı
sarayının hukuki statüsü nedir bu kararlarla?
AHMET KAYA (Trabzon) Kaçak.
LEVENT GÖK (Devamla) Gecekondudur değerli
arkadaşlarım, tam anlamıyla bir kaçak saraydır; gecekondu.
Yasal kılıfı olmayan, yasal bir statüye dayanmayan bir saraydan
yönetiliyoruz şu anda. Peki, Anayasa nerede, hukuk nerede, yargı
nerede, bu kararların uygulanması nerede?
Değerli milletvekilleri, çok ciddi bir konuyu
anlattığımı düşünüyorum. Şimdi, sözümde
şuraya geliyorum Sayın Cumhurbaşkanının az önce
bahsettiğim cümlelerini kurarak: Bizim mahkeme
kararlarımızı tanımayanı biz de tanımayız.
diyen Sayın Cumhurbaşkanına Bu kararı tanıyın.
diye bir ihtaratta bulunmak istiyorum.(CHP sıralarından alkışlar)
Türk mahkemelerine saygı duyun. diyen Sayın
Cumhurbaşkanına Sayın Cumhurbaşkanım, siz yürütmenin
başısınız, en başta sizin saygı duymanız
gerek. diyerek bir çağrıda bulunuyorum.(CHP sıralarından
alkışlar)
Peki, ne olacaktır? Bir gecekondu, bir kaçak
saray, bu kaçak sarayda
Başka yerde vatandaş gecekondu yapsa
tepesine devletin bütün organları çöker, suyunu keser, doğal
gazını keser, elektriğini keser ve sonunda yüzlerce polis de
yıkmaya gider.
Şu anda sarayın
kaçaklığını Meclisteki arkadaşlarıma ifade
ediyorum; lütfen, bunları da iletiniz, böyle ciddi bir konuda kaçaklığı
tescil edilmiştir. Bu kaçak sarayda hâlen kaçak elektrik
kullanılmaktadır, kaçak su kullanılmaktadır, kaçak
doğal gaz kullanılmaktadır. Şimdi Elektriği
ödemiyorum. diyenlere
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Çözüm
önerin nedir Sayın Gök? Çözüm önerinizi, onu söyleyin. Çözüm önerin ne?
LEVENT GÖK (Devamla) Elektriği ödemiyorum.
diyenlere
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) CHP
gelince yıkacağız. de, onu söyle; anlayalım. Millete
anlatın, millete anlatın bunu.
LEVENT GÖK (Devamla) Elektriği ödemiyorum.
diyenlere deniliyor ki: Elektriğini ödemezsen elektriğini keseriz.
Peki, Kaçak elektrik kullananlara ne yapacaksınız? soru burada,
soru burada. (CHP sıralarından alkışlar) Elektrik kaçak, su
kaçak, doğal gaz kaçak.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Başkanım,
hukuki tespiti yok mu?
LEVENT GÖK (Devamla) Ben hukuki yönünü
anlatıyorum değerli arkadaşlarım.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Başkanım,
yürütmeyi durdurma var, iptal yok ki.
LEVENT GÖK (Devamla) Yapılacak çare
şudur: Yapılacak çare hukuka uymaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız lütfen.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Başkanım,
yürütmeyi durdurma var, iptal henüz yok; devam ediyor.
LEVENT GÖK (Devamla) Eğer devletin en üst
tepesi hukuk kurallarına uymazsa
Yürütmeyi durdurma kararları da
anında hüküm doğuran konulardır ve uygulanması gereken
konulardır iptal kararları gibi, aksi yerine gelinceye kadar ama
değerli arkadaşlarım, bu hukuk garabetini Türkiye kimseye
anlatamaz.
Şimdi, yapılması gereken iş,
hukuka uymaktır. Bir kere Cumhurbaşkanımızın Ben bu
kararı tanımıyorum. diyeceğini düşünmek dahi
istemiyorum. Çünkü geçtiğimiz ay bütün dünyaya Türk mahkemelerini
tanıyın ve lütfen, ona saygı duyun. diyen bir Cumhurbaşkanına
düşen görev, en başta kendisinin bu yargı kararına uymasıdır,
bu kararı tanımasıdır. Aksi hâlde, sarayın
elektriğinin kesilmesi, doğal gazının kesilmesi, suyunun
kesilmesi, gördüğümüz yıkılan gecekondu örnekleri saray için de
geçerli olmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayalım.
LEVENT GÖK (Devamla) Türkiye eğer bir hukuk
devletiyse ve Anayasa önünde herkes eşit ise bu mahkeme
kararlarının uygulanması zorunluluğu
karşısında kimse bir yere kımıldayamaz.
Uygulanması gereken bir mahkeme kararını bütün kamuoyuyla
paylaşıyorum ve Cumhurbaşkanlığı
sarayının bir an önce boşaltılması -şu andaki
konumuyla- olmazsa elektriğinin kesilmesi, olmazsa suyunun kesilmesi,
olmazsa doğal gazının kesilmesi ve icra marifetiyle tahliyesi
söz konusudur. Benim uyarım budur. (CHP sıralarından alkışlar)
Şunu diyebilirsiniz: Ben hukuk kurallarını
tanımıyorum. diyebilirsiniz.
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) Kaçak
saray.
LEVENT GÖK (Devamla) O zaman değerli
arkadaşlarım, o zaman hiçbir kimseye, dünyaya anlatacak sözünüz
kalmaz. Bütün dünyadaki itibarlı hükûmetler hukuka uyarak ayakta
kalmıştır, benim de sizlere önerim budur.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Can.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkanım, sadece tutanağa geçsin: Türkiye bir hukuk devletidir,
dava derdesttir, devam etmektedir.
Arz ederim.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Yürütmeyi durdurma,
bir geriye işlem oluşturmaz Başkanım, mevcudu durdurur.
Mevcudu durdurur. diyor, bu kadar. Geriye işlem tesis edilmez yürütmeyi
durdurma kararında. İptal davası falan
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz talepleri
karşılanmıştır.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde İYİ
Parti Grubu adına söz talep eden, Kayseri Milletvekili Sayın Dursun
Ataş.
Buyurun Sayın Ataş. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN
ATAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan uluslararası anlaşma üzerine İYİ
Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Türk tarihinin en önemli
yazılı eserlerinden olan Göktürk Kitabeleri'nin sonunda Bilge
Kağan Türk Oğuz Beyleri, milletim; işitin, üstte mavi gök
çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe senin ilini ve töreni kim
bozabilir? Ey Türk, titre ve kendine dön. diye buyurmuştur. Ancak, AKP
iktidarında başta dış politika olmak üzere Türk töresi
bozulmuş, özellikle dış politikada temayüller hiçe
sayılmıştır.
Sayın milletvekilleri, AKP'nin yürüttüğü
dış politika tamamen hayal
kırıklığıdır. Türk tarihinin en kötü
diplomasisini yürüten AKP, ülkemizi bütün komşularıyla sorunlu hâle
getirmiş, sürekli U dönüşleri olan, istikrarsız ve kişisel
dostluklara dayalı politikasının bedelini vatandaşa
yükleyen bir dış politika izlemiştir. Gelinen noktada sözde
soykırım açıklamasına tepki dahi veremediğimiz ABD,
Türkiye'yi F-35 projesinden çıkardı. Onun yerine F-16 verecekler.
dediniz, o da yalan çıktı, ödediğimiz milyarlarca dolar bile
boşa gitti. Libya'da sesimiz kesildi, Azerbaycan meselesinde masaya alınmadık,
Doğu Akdeniz'de geri adımlar attık, Ukrayna-Rusya
savaşı kapıda, Türkiye'nin ara buluculuğuna kimse
güvenmiyor, kabul etmiyor, rabialı günler geride kaldı,
Mısır'la diplomatik ilişkilere başladık.
Sayın milletvekilleri, Mısırdaki U
dönüşü gibi, AKP iktidarının dış politikadaki U
dönüşleri ilk değildir; daha önce Suriyede de
aynısını yaşadık. Erdoğan ve Esad, aileleriyle
birlikte tatil yaparken, Bakanlar Kurulunu birlikte toplarken kardeşim
Esad birden katil Esede dönüştü. AKPnin gerçeklerden kopuk yeni
Osmanlıcılık hayallerinin ve bu U dönüşlerinin bedelini
milletimiz çok ağır ödemiştir. AKPnin Suriye politikası
yüzünden 5 milyondan fazla Suriyeli ülkemize getirilmiş, milletimizin 84
milyar dolar parası Suriyelilere harcanmış ve sınırımıza
birçok terör örgütü yuvalanmıştır. Suriyedeki yangına
körükle giden iktidar, bugün, Suriyelilerin ülkemizde yarattığı
ekonomik ve sosyal sıkıntıların başsorumlusudur.
Sayın milletvekilleri, bahsettiğim gibi,
AKPnin dış politikadaki tutarsızlıkları ilk
değildir. Mavi Marmara fiyaskosu daha dün gibi
aklımızdadır. İktidar ve yandaşlarının
inadı ve İsrailin hukuk tanımayan
pervasızlığı nedeniyle 10 Türk vatandaşı
uluslararası sularda katledilmiştir. AKP iktidarı göz göre göre
gelen facia sonrası 3 şart koşmuştur. AKPnin
şartlarına göre, İsrail özür dileyecekti, dilemedi; ölenlerin
yakınlarına tazminat verilecekti, verilmedi, anlaşmaya göre
sadece lütuf ödemesi yapıldı; Gazzeye yönelik abluka
kalkacaktı, abluka daha da ağırlaştı. Ancak zamanla
AKP ile İsrailin ilişkileri normale döndü, İsraille ekonomik
ilişkiler daha da arttı, Filistini bombalayan jetlerin
yakıtları bile Türkiye üzerinden gitti.
Seçim meydanlarında one minute naraları
atan Erdoğan, daha sonra Mavi Marmara gemisini organize eden İHHyi
hedef göstererek Gazzeye giderken bana mı sordunuz? dedi. İsrail,
Kudüsü vururken meydanlarda göstermelik kınamanın arkasında
Türkiyenin İsraille olan ekonomik ve askerî anlaşmaları bugün
aynen devam ediyor. Diğer taraftan Sayın Cumhurbaşkanı
defalarca Gazzeyi ziyaret edeceğini söylemişti, aradan dokuz
yıl geçti, Sayın Cumhurbaşkanı, Gazzeyi ziyaret edemedi
ama biz İsraili sürekli ülkemize davet ediyoruz. Şimdi, İsrail
Devlet Başkanının ülkemizi ziyaret etmesini bekliyoruz. Sormadan
edemiyoruz: Ne değişti, one minutee ne oldu?
Değerli milletvekilleri, tarih 24 Kasım
2015; sınırlarımızı ihlal ettiği gerekçesiyle bir
Rus uçağı Türk F-16ları tarafından düşürüldü.
Cumhurbaşkanı Erdoğan iki gün sonra CNNe verdiği mülakatta
Rus uçaklarının düşürülmesiyle ilgili olarak Rusyadan özür
dilemeyeceğini söyledi. Erdoğan Özür dilemesi gereken bir taraf
varsa bu biz değiliz, hava sahamızı ihlal edenler özür
dilemeli. ifadelerini kullandı. Rusya Devlet Başkanı Putin ise
Sırtımızdan bıçaklandık, çok ciddi sonuçları
olacak. dedi, özür ve tazminat istedi. Bunun üzerine Erdoğan Özür
dilemeyeceğiz, yine olsa yine yaparız.
karşılığını verdi ve tarih 27 Haziran 2016,
Erdoğan, düşürülen uçak için özür diledi. Sonuç olarak AKP yine
dış politikada sert bir U dönüşü yaptı.
Sayın milletvekilleri, Alman bir gazetenin
Türkiye temsilcisi Deniz Yücel, 27 Şubat 2017de tutuklandı; terör
örgütü propagandası yapmak, halkı kin ve düşmanlığa
tahrikle suçlandı. Yücelin Almanyaya iadesi hakkındaki bir soruya
Erdoğan Hiçbir suretle olmayacak, ben bu makamda olduğum sürece
asla, elimizde görüntüler, her şey var, bu tam bir ajan, terörist.
ifadelerini kullandı. Almanya Başbakanı Merkel Yücelin
tahliyesini istedi, Merkelin açıklamalarından birkaç gün sonra yurt
dışı yasağı bile konmadan tahliye edildi. Tarih 16
Şubat 2018, Deniz Yücel özel bir uçakla Almanyaya gitti.
Hemen aklımıza çok benzer bir AKP
vakası daha geliyor, Rahip Brunson. Rahip Brunson ajanlıkla
suçlanıyordu. Erdoğan Bu fakir görevde olduğu sürece bu
teröristi kimse alamaz. dedi. Ne tesadüftür ki ABD Başkanı
Trumpın bir tweeti sonrası Rahip Brunsona ev hapsi kararı
çıktı. Yetmedi, 26 Temmuz 2018de ABD Başkan
Yardımcısı çok sert bir açıklama yaptı:
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türk Hükûmeti, size bir mesajım
var. ABD Başkanı adına konuşuyorum, Brunsonu derhâl
serbest bırakın yoksa sonuçlarına katlanmaya hazır olun.
dedi, dolar bir anda 7,28e fırladı. Trump, 17 Ağustosta Bu
iş henüz bitmedi, insanlarımızı alıkoyamazlar.
ifadesini kullandı. Tarih 12 Ekim 2018, Rahip Brunson tahliye edildi, oysa
o fakir hâlâ o görevdeydi.
Değerli milletvekilleri, AKPnin dış
politikadaki hataları saymakla bitmez. Yine, kralları öldüğünde
ulusal yas ilan ettiğiniz, krallarına devlet şeref
madalyası verdiğiniz Suudi Arabistan. Önce Osmanlı eseri Ecyad
Kalesini yıktı, Türk mallarına ambargo koydu, sonra da
Yunanistanla ortak tatbikat yaptı, Türk okullarını
yasakladı; bugün ise Suudi Arabistanı ziyareti yine gündemde.
Başka bir örnek ise kongrelere onur konuğu
olarak çağırıp kafasından konfeti temizlediğiniz
Barzani, Papanın ziyareti anısına tasarlanan pulda Türkiyenin
doğu ve güneydoğusunu sözde kürdistan sınırlarına
dâhil etmiştir.
AKPnin dış politikada U dönüşlerinin
bir başka durağı ise Birleşik Arap Emirlikleri oldu.
İktidar, önce çıkıp Birleşik Arap Emirliklerini 15
Temmuzun finansörü, hain darbe girişiminin suç ortağı ilan etti.
Ardından AKPnin meşhur U dönüşü gerçekleşti. Birleşik
Arap Emirliklerinden swap anlaşmasıyla para aldık, bu hafta Sayın
Cumhurbaşkanı Birleşik Arap Emirliklerinde resmî ziyaretlerde
bulundu. Yani iktidar, dün 15 Temmuzun finansörü deyip havuz medyasına
Şerefsizler diye manşet attırdığı Birleşik
Arap Emirlikleriyle bugün milyar dolarlık anlaşmalar yapıyor.
İnsanın aklına geliyor; bugün dostunuz olan, tank palet
fabrikasından yalılara, fabrikalardan boğazdaki arsalara,
fındık bahçelerinden AVMlere, Borsa İstanbuldan otellere kadar
pek çok şeyi sattığınız Katar yarın
düşmanımız olursa ne olacak?
Sayın milletvekilleri, AKP, dış
politikada Türkiyeyi oradan oraya savurmaktadır. Orta Doğuda bizden
habersiz yaprak kımıldamaz iddiasından, Orta Doğuda esen
rüzgârdan nasıl korunacağız sürecine girildi. Orta Doğuda
AKPnin hayalleri olan Tunusta El Nahda, Libyada Geçici Konsey, Mısırda
Mursi, Gazzede Meşal, Filistinde Hamas, Suriyede Esadın
düşme ihtimali, hepsi yalan oldu. Emevi Camisinde namaz
kılınamadı, Arap Baharı kışa döndü, AKPnin
politikası ülkemize milyarlarca dolara mal oldu. Ülkemizin kaybolan
itibarı ise cabası oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
DURSUN ATAŞ (Devamla) Sayın
milletvekilleri, diğer bir önemli mesele Doğu Türkistan. Çin,
soydaşımız ve dindaşımız olan Uygur Türklerine
acımasız zulümler uygulamaktadır. Dilleri, dinleri, bütün
özgürlükleri kısıtlanan Uygurların tek umudu Türkiye,
dış politikada Doğu Türkistanı görmezden gelmektedir.
Filistinden Arakana ümmetin haklarının savunucusu olduğunu
iddia eden partinin yönettiği bir ülkede, Müslüman Uygur Türklerinin toplama
kamplarına kapatılması, sistematik işkencelere, tecavüzlere
uğraması neredeyse haber bile olmamaktadır. AKP iktidarı
Doğu Türkistanı, orada yaşanan zulmü görmezden gelmeye devam
etmektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin güçlü bir
dış politika birikimi vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN ATAŞ (Devamla) Başkanım,
müsaade eder misiniz.
BAŞKAN Evet, selamlamayı da gelenek
hâline dönüştürdük, hadi siz de selamlayın.
DURSUN ATAŞ (Devamla) Peki.
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürkün dış
politikası, dış politikaya ilişkin öğütleri,
çizdiği yol haritası bugün de hâlâ geçerlidir, uymak gerekir. Çünkü
dış politika hata kaldırmayan bir alandır; ciddiyet ister,
kişisel dostluklara dayalı dış politika değil, güçlü,
millî, tutarlı ve istikrarlı bir politika izlenmelidir diyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar
Akarın, bundan sonraki birleşimlerde kürsüdeki hatibe selamlama için
ek süre vermeyeceğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
birleşimin başından beri bu hakkı kullandırdım.
Hak değil aslında, öyle bir şey
kullandırdığım için, selamlamayı bugüne özel, bitene
kadar kullandıracağım, bilginiz olsun ama asla bir dahaki
birleşimde böyle bir olay olmayacak, şimdiden bilginiz olsun. Çünkü
her ilave ettiğimizde bir sonrasının talebi geliyor, bilginiz
olsun.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Erkeklere birse, kadınlara artı bir olmalı Sayın
Başkan.
BAŞKAN Ya, o ayrı bir konu. Pozitif
ayrımcılık yapıyoruz zamanı gelince ama bu gelenek
hâline dönüşmesin veya bir hak hâline dönüşmesin.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kongaz Süleyman Demirel Moldova Türk Lisesi
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1797) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 76) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz talep eden Kayseri Milletvekili Sayın İsmail
Özdemir.
Buyurun Sayın Özdemir. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZDEMİR
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz ve
Moldova Cumhuriyeti arasında Kongaz Süleyman Demirel Moldova Türk Lisesi
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi
sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, geride
bıraktığımız haftalarda Genel Kurulumuz
tarafından kabul edilen Şuşa Beyannamesiyle Türkiye Cumhuriyeti
ve Azerbaycan Cumhuriyeti arasında ilişkilerin daha da
güçlendirilmesi ve derinleşmesine yönelik önemli bir dönem
başlamıştır. Beyannamenin, 9 Şubat 1994 tarihli
Türkiye Cumhuriyeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Dostluğun ve
Çok Yönlü İşbirliğinin Geliştirilmesine İlişkin
Antlaşma, Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında
İşbirliği ve Karşılıklı
Yardımlaşma Protokolü ve 16 Ağustos 2010 tarihinde imzalanan
Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Stratejik
Ortaklık ve Karşılıklı Yardım
Antlaşmasına dayanılarak hazırlandığı
anlaşılmaktadır. Bunun yanında, 13 Ekim 1921 tarihli Kars
Anlaşmasına sadık olunduğuna vurgu yapılması ise
son derece hassas dinamiklere bağlı olan Kafkasyanın huzur,
barış ve güvenliğine verilen önemi işaret etmiştir.
Dünya siyasi tarihi boyunca küresel ticaret, göç ve
güvenlik konularında öne çıkan Kafkasya bölgesinin, 21inci
yüzyılla birlikte sonraki dönemler için barış iklimini
yansıtabilmesi adına geçmişten gelen tecrübelerin korunması
büyük önemi haizdir. Bölge devletleri arasındaki ilişkilerin normale
dönüştürülmesi ve uzun vadeli barışın tesisi yönündeki
çalışmaların da esas olunduğuna beyannamede
değinilmesi müşterek niyeti ortaya koymuştur. Ayrıca,
taraflardan herhangi birinin bağımsızlığına,
egemenliğine, toprak bütünlüğüne, uluslararası düzeyde
tanınmış sınırlarının
dokunulmazlığına veya güvenliğine karşı üçüncü
bir kesimin tehdit ve saldırı gerçekleştirmesi hâlinde
birbirlerine yardım sağlanacağının ilanı tek
millet iki devlet anlayışının kapsamının
artık çok daha ileri bir seviyeye eriştiğine işaret
etmektedir. Bu durum memnuniyet verici bir gelişmedir. Kafkasya
bölgesindeki Türk mevcudiyeti şimdiye kadar hakkı yenen, zulme
uğrayan ve mağdur edilen tarafken bahse konu olan karşılıklı
dayanışmanın ne derecede büyük bir anlama sahip olduğu iyi
anlaşılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, Azerbaycanla olan
stratejik iş birliğimiz bölgesel düzeyde kalmayıp giderek
küresel bir boyut kazanan potansiyele sahiptir. 2 ülkenin iş
birliğinin gelişmesi Kafkasya bölgesindeki kalıcı
barışın sağlanmasında önemli sonuçlar
doğurmuştur. Buna ilave olarak, ülkemiz tarafından ilan edilen
3+
İlk etabı Moskovada
gerçekleştirilen, Türkiye ve Ermenistan tarafından tayin edilen özel
temsilcilerin buluşmalarında herhangi bir ön şart
sunulmamış olması bu sebeple olumlu olarak karşılanmıştır.
Bundan sonraki aşamalarda karşılıklı güven
artırıcı adımların atılması beklenmektedir.
Nitekim, iki ülke arasındaki uçuşların başlamış
olması, ilişkilerin pozitif yönde ilerleyişinin bir
işaretidir. Türk milleti zengin ve engin bir kültürle, insanı
yaşatma merkezli anlayışa sahip; saygılı, nezaketli ve
adil bir karakterdedir; olmayan iddialar, asılsız suçlamalarla hedef
alınmamız, tarihin ve bugünün hakikatlerine elbette
aykırıdır. Dahası, bu mesnetsiz suçlamalar asla ama asla
netice vermeyecek uğraşlarla muhataplarına ağır
kayıplar sunmaktan başkaca bir işe de yaramayacaktır. Bu
anlamdaki haklılığımız ve
kararlılığımız elbette ki katidir. Ermenistan
tarafı bu gerçeği kabul ettiği gün, kendi adına bölgedeki varlığını
sürdürebileceği ve refah seviyesinin artmasını
sağlayacağı kalıcı bir barışa varan
neticelerle yüzleşebilecektir. Temennimiz, Azerbaycanın toprak
bütünlüğüne saygı gösterilmesi, saldırgan tutumlardan
vazgeçilmesi ve bize karşı yöneltilen asılsız
isnatların taraflara katkı sağlamayacağının
görülmesi, anlaşılması ve kabul edilmesidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye, 21inci yüzyıl şartlarında
inandığı değerler uğruna millî
çıkarlarını korumak,
bağımsızlığını muhafaza etmek,
istikrarını sağlamlaştırmak ve dünyanın geri
kalanına da daha adil bir nizamın gelmesini sağlamak üzere yol
almaktadır. Azerbaycan ve Türk dünyası ülkeleri, bu kutlu
mücadeledeki yol ve kader arkadaşlarımızdır.
Karabağda elde edilen zafer bu yolu açmış, Türk dünyası
ülkelerinin birlik ve beraberliği pekişmiştir. Birbirini takip
eden hızlı silsileler yoluyla Karabağ Zaferi sonrasında
Türk dünyası ülkeleri arasında kara ve deniz
sınırlarıyla ilgili anlaşmazlıkların çözümü
aynı kapsamda memnuniyet verici bir başlangıç olarak yorumlanmalıdır.
Türk Dili Konuşan Ülkeler
İşbirliği Konseyinin artık Türk Devletleri
Teşkilatı adıyla anılacak olması, aynı amaç için
verilen eşsiz kıymetini haiz çabaların
varlığını işaret etmektedir. Bu düsturla, Türk
Devletleri Teşkilatının Türk Dünyası 2040 Vizyonu
adıyla ortak hedef belirleyerek çalışmalarını
hızlandırması tarihî değere sahiptir. Dikkat edilirse,
dünya genelinde çok katılımlı ülkeler arasındaki
yapılanmalar; temsil, idare, ortak eylem ve birliktelik gibi farklı
sahalarda derin fikir ayrılığı hatta çözülmeler
yaşarken Türk dünyası ülkeleri bir araya gelerek yeni bir vizyonu
ortaya koymayı başarmıştır. Elbette bu yolda
yapılacak kapsamı son derece geniş alandaki faaliyetler
mevcuttur. Karşılıklı ticaret hacminin geliştirilmesi
maksadıyla, ürünlerin serbest dolaşımı başta olmak
üzere ortak üretim, ortak pazar girişimleri gibi hususların ön plana
çıktığı malumdur.
Diğer yandan, savunma sanayisi alanındaki
iş birliğinin askerî imkân ve kabiliyetlere katkı
sağlayarak tüm Türk dünyası ülkelerinin menfaatine olacak ve
caydırıcılık yönündeki potansiyellerini artıracak
nitelikte olması lazımdır. Kazakistanın
yaşadığı ve ülkenin istikrarını tehdit eden
gelişmelerden de tecrübe ettiğimiz üzere, ihtiyaç hâlinde Türk
dünyası ülkelerinin birbirlerine savunma ve güvenlik alanlarında
destek olabilecek yasal altyapının hazır olmasının
zorunluluğu ortadadır. Bunun yanı sıra küresel enerji
güvenliğinin risk altında olduğu, enerji fiyatlarındaki
istikrarsızlığın giderek arttığı ve her iki
durumun da bazı bölgelerdeki gerginliklerden kaynaklandığı
malumumuzdur. Bu durumda Güney Gaz Koridoru olarak isimlendirilen ve
kaynağı Türk dünyası ülkelerinden oluşan, ülkemiz üzerinden
geçerek Avrupaya ulaşan hattın önemi giderek artmaktadır.
Azerbaycanla aramızdaki gaz hattı TANAPa ilave kaynakların
eklenmesiyle birlikte şüphe yok ki Türk dünyasının önünde daha
pozitif bir iklim vasat bulabilecektir. Böylelikle küresel istikrar ve
güvenliğin kaynağı pek tabii Türk dünyası ülkelerinin
istikrarına, güvenliğine ve refahına bağlı olacaktır.
Zengezur Koridorunun taşıdığı büyük anlam kendisini
burada göstermektedir. Bahsettiğimiz bu konuların tümü var olan
yalınlığıyla karşımızda duran önemli bir
fırsattır ve günden güne gelişen koşullar bu
fırsatın somut neticelerini almaya hepimizi biraz daha
yakınlaştırmaktadır. Ayrıca, Birleşmiş
Milletler dâhil olmak üzere çoklu yapılarda Türk dünyası ülkelerinin
ortak hareket edebilmelerinin tesisiyle her birimizin etkinliğinin
artacağı, sesimizin daha gür çıkabileceği olanaklar da
beraberinde gelebilecektir. Dünyanın daha adil bir nizama
kavuşabilmesi için tarih Türk milletine yeniden büyük bir sorumluluk,
fırsat ve imkân tanımaktadır. İnşallah bu çabalar
hedefine ulaşacak, insana insanca bir yaşam Türk dünyasının
birliğinden geçecektir. Bu meselelerinin tamamına Şuşa
Beyannamesinin önemli bir temel vazifesi teşkil ettiğini görüyoruz.
Uluslararası konularda ikili iş birliğinin dayanışma
ruhuyla ele alınarak karşılıklı desteklerin
sunulmasının taahhüt edilmesi, Güney Gaz Koridorunun etkin biçimde
kullanılması, uluslararası ulaştırma
koridorlarının potansiyelinin daha da geliştirilmesi ve ortak
bir Türk diasporasının kurularak genel sorunlar
karşısında birlikte hareket edilip devamlı
dayanışmanın sergilenmesi karara
bağlanmıştır. Temennimiz, bu olumlu gelişmelerin
sürmesi ve daha ileri bir noktaya, daha ileri bir seviyeye
ulaşmasıdır.
Bu vesileyle, ilgili anlaşmaların
tamamına olumlu yönde oy kullanacağımızı belirterek
Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz İsmail
Bey, süreyi çok düzgün kullandığınız için.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
söz talep eden Muş Milletvekili Sayın Gülüstan Kılıç
Koçyiğit.
Buyurun Sayın Koçyiğit. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın vekiller, ekranları
başında bizleri izleyen değerli halklarımız; hepinizi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Tabii, uluslararası sözleşmeleri
konuşuyoruz ama uluslararası sözleşmelerin mahiyetine geçmeden
önce AKPnin genelde dış ilişkileri yürütme biçimine dair birkaç
kelam etmek zorunluluk. Şimdi, Türkiyenin her geçen gün erozyona
uğrayan bir dış politikası var. Dış
politikayı bir kurumsal akıldan, bir devletin dış
politikasından ziyade, AKPnin dış ilişkiler komisyonu gibi
yürüttüğünü çok iyi biliyoruz. Daha ziyade, AKP Genel
Başkanının direktifleri doğrultusunda, AKPnin güncel
ihtiyaçları doğrultusunda ilişkiler bozuluyor, ilişkiler
düzenleniyor, işte dün kardeşim Esad denilen birdenbire Esed oluyor,
birdenbire Sisiyle köprüler atılıyor, Mursi tutuluyor, vesaire
vesaire. Yani velhasılıkelam tamamen ideolojik saiklerle, bir
partinin ihtiyaçları doğrultusunda, partinin güncel siyasetine
odaklı olarak, özellikle de iç politikaya tahvil edilmek üzere, iç
politikayı dizayn etmek üzere bir dış siyaset yürüttüğünüzü
açık ve net bir şekilde ifade edelim.
Şimdi, konjonktür de bunun için uygundu.
Biliyorsunuz, ABD 2003 yılında Irak'a müdahale etti, büyük bir
hezimete uğradı, geri çekilmek zorunda kaldı, birçok sorun
yaşadı ve en nihayetinde bir hegemonya kaybı yaşadı.
Sonra 2011 yılında halkların demokrasi istemi ve demokrasi
talebiyle ortaya çıkmaları, Arap Baharı denilen süreç ve bu
süreçte Rusya'nın uygun bir ortam bularak güneye inmesiyle, aslında
Türkiye, daha doğrusu AKP iktidarı, deyim yerindeyse bir taşla
birden kuş vurmanın imkânına sahip olmuş oldu. Özellikle,
Rusya ile ABD arasındaki tarihsel çelişkiyi kullanan, tarihsel
çelişkiyi kendisi için bir fırsat olarak gören anlayış, en
nihayetinde günün sonunda aslında şunu hedefliyordu: Kürtler
kazanım elde etmesin. Evet, kâh Rusya'ya yanaşırken, kâh ABDye
yanaşırken, kâh NATO parçası, NATOnun bir üyesi olduğunu
ifade edip, kâh NATOya muhtaç değiliz, bizi niye NATOyla
sınırlandırıyorsunuz. diye ahkâm keserken, en nihayetinde
temel motivasyonu Kürtlerin kazanımlarını engellemek, güneydeki
olası statüyü, kuzey Suriye'deki olası statüyü engellemek ve tabii ki
aslında, Türkiye'deki Kürtlerin kazanımlarını, demokratik
siyasetteki kazanımlarını geriletmek üzerine bir pozisyon
aldığını çok iyi biliyoruz. Bu çelişkileri kullanma
meselesi sürekli gelip Kürtlere takıldığı için, işte,
günün sonunda Kürtlerin kaybetmesi için tavizler, Kürtlerin kaybetmesi için
yanlış ve yanılgılı pozisyonlar da alınmıştı
ki biz, bunu, en özet şekliyle, aslında IŞİD Kobaniye saldırdığında
gördük. Ama sadece orada değil, bakın, 20 Ocak tarihinde
IŞİD Hasekedeki Sina Cezaevinde bir isyan başlattı,
kurtulmak istedi, orayı bombaladı, birçok elemanı
silahlandı, bir saldırı başlattı; eş zamanlı
Kobaniden Hasekeye desteğe giden güçler Türkiyenin SİHAları
tarafından bombalandı. Birkaç gün, on gün süren operasyon sonucunda
kuzeydoğu Suriye yönetimi açıklama yaptı Biz IŞİDi
denetim altına aldık, hiçbiri kaçamadı. diye. Türkiye 1
Şubatta Şengale, Mahmura ve Derike operasyon yaptı.
Şimdi soruyoruz: Ne oluyor, ne oluyor?
IŞİDin Şengalde yarım
bıraktığını AKP Hükûmeti tamamlamak mı istiyor?
74 defa fermana maruz kalmış, gün doğduğunda ellerini
açıp güneşe dönen, önce bütün dünya insanlığı için dua
edip sonra kendi ailesi ve kavmi için dua eden Ezidi halkından ne
istiyorsunuz? Bunca zaman silahlanmamış, bunca zaman silahı,
şiddeti reddetmiş, bundan dolayı kırıma,
soykırıma uğramış Şengal halkından ne istiyorsunuz?
Sizi tatmin etmedi mi, 5 bin Ezidi kadının köleleştirilmesi,
pazarlarda satılması, küçücük yaşta tecavüze uğraması,
istemediği çocukları doğurması yetmedi mi?
İnsanların, ailelerinin gözünün önünde, 21inci yüzyılda diri
diri katledilmesi size yetmedi mi değerli arkadaşlar? Ne
bekliyorsunuz? Ne olmasını bekliyorsunuz? Gidip çocukların,
kadınların, sivil yerleşim yerlerinin başına bombalar
yağdırıyorsunuz ama
Sadece bu değil, sadece bu değil;
bunların her birini üst üste koyduğumuzda, yine son dönemde
IŞİDlilerin ailelerine dönük yargılamaları, nasıl bir
ayda, iki ayda serbest bırakıldıklarını, Etkin
pişmanlıktan yararlanıyoruz. adı altında nasıl
arka kapıdan salındıklarını da çok iyi biliyoruz. Ama
sadece onları bilmiyoruz, Ankara Gar katliamının, Suruç
katliamının davalarında mahkeme heyetlerinin müştekileri
nasıl azarladığını, müştekilere nasıl
yaklaştığını ama bu sırada, olayın faili
olan IŞİD canilerine nasıl müsamaha gösterdiğini de çok iyi
biliyoruz. O zaman soruyoruz: Nedir bu? Açıklayın.
Yüzyıldır Kürtlere özel bir yargı rejimi uyguluyorsunuz,
yüzyıldır; istiklâl mahkemelerinden başladı, devlet
güvenlik mahkemeleriyle devam etti, özel yetkili mahkemeler arkasından
geldi, sonra sulh ceza mahkemeleri ve hâlâ sizin bu özel yargı rejiminiz
Kürtlerin başında Demoklesin kılıcı gibi
sallanıyor. Sadece yargıda bir özel rejim uygulamadınız,
siyasette de özel bir rejim uyguladınız. Sırf Kürtler
Parlamentoya girmesin diye yüzde 10 barajını getirdiniz, Aleviler
temsil edilmesin diye yüzde 10 barajını getirdiniz. Sonra Aleviler,
Kürtler, Ermeniler, diğer bütün halklar birleşip Halkların
Demokratik Partisini kurduğunda, eşit, özgür bir yaşam
tahayyülünü Meclis sıralarına getirdiğinde ne
yaptınız? Bu sefer de Bu oyunu oynamam. dediniz, kendi
koyduğunuz yasaları yeniden ihlal ettiniz ve bu sefer, sonucunu
beğenmediğiniz seçimi sopalarla yeniden yaptırdınız ve
sonra da dönüp buna halkın iradesi dediniz. Bu mudur halkın
iradesi? Halkın iradesi nerede? Nerede Selçuk Mızraklı?
Selahattin Demirtaş nerede? Figen Yüksekdağ nerede? Gültan
Kışanak nerede? Aysel Tuğluk nerede? Hepsi cezaevinde. Hani
halkın iradesi? O zaman söyleyin, açık ve net, çıkın
söyleyin Kimliğinde Diyarbakır yazanlar, Muş yazanlar,
Dersim yazanlar, Ağrı yazanlar, Siirt yazanlar, Van yazanlar,
Hakkâri yazanlar; biz bunların seçme ve seçilme hakkını askıya
aldık, geçersizdir. deyin, biz de bilelim. Hani, özel bir rejimle
yönetiyorsunuz ya, biz de hakkımızı bilelim en azından.
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir)
Saçmalıyorsun, saçmalıyorsun!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Sadece özel yargı rejimiyle yönetmiyorsunuz. Bakın, siz, özel idari
sistemle de yönettiniz; şark ıslahat planları, umumi
müfettişlikler, OHAL uygulamaları, bunların hepsi neydi?
Bunların hepsi Kürt sorununu görmezden gelen, Kürt sorununu halı
altına süpüren anlayışın sonuçlarıydı. Ama bugün,
21inci yüzyıl, bütün dünya aya çıkmış, şimdi biz aya
çıksak, Kürtler bir uydu yapsa aya çıksa, AKP oraya da müdahale
edecek. Olur da orada bir çadır kurarız, olur da orada
başımızı sokacak bir evimiz olur diye siz buradan
kıyameti koparacaksınız. Allah bilir, hangi Marslıyla
ittifak yapacaksınız da bizi aydan indirmeye
çalışacaksınız; anlayışınız,
bakış açınız bu.
Diğer bir mesele, sadece Kürtleri değil,
Alevileri de eşit yurttaş görmüyorsunuz. Ya, arkadaşlar, siz
niye Aleviliği tarif ediyorsunuz? Siz Aleviliği ya da başka bir
inancı tarif etme hakkını, hukukunu kendinizde nasıl
görüyorsunuz? Sizin kaymakamınız bir kutsal mekâna gidip
silahlarıyla nasıl poz verir ya, nasıl verir, nasıl verir?
Bugün cami neyse cemevi de odur, sinagog neyse cemevi de odur, havra neyse
cemevi de odur, kilise neyse cemevi de odur ve Alevilerin ibadethanesidir.
Orada nasıl ibadet edeceğini, hizmetini nasıl yürüteceğini
size de sizin kaymakamınıza da sizin valinize de sormak zorunda
değil. Bir kere olsun mütevazılık yapın, bir kere olsun
deyin ki: Ya haddimizi aştık, özür dileriz Alevi toplumundan. Biz
kimiz ki bir halkı, bir inancı tanımlamaya
çalışıyoruz? Yetmiyor, uzun namlulu silahlarla
kapısına dayanıyorsunuz ya! Elektrik faturasını
ticarethane diye gönderiyorsunuz. Avrupada, Almanyada Aleviler inançsal
protokolle karşılanıyorlar, biliyor musunuz? Bütün cemevleri,
mezarlıkları resmî statüde; inançlarına göre eğitim
alabiliyorlar. Burası? Burası Aleviliğin öz yurdu, 20-25 milyon
Alevi yaşıyor bu ülkede Kürtüyle, Türküyle, Alevisiyle,
Tahtacısıyla, Çepnisiyle; niye bu Meclis üzerine düşeni
yapmıyor? Niye sabah akşam, bu toplumun hayrına olmayan, bu
toplumun yararına olmayan yasalar getiriyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Aleviler kardeşimiz,
size rağmen bu kardeşliğe devam edeceğiz biz.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Bir gün de gelin, deyin ki: Ya, yüzyıldır bu Alevilere
haksızlık ediyoruz; ibadethanelerine el koyduk, dergâhlarına el
koyduk, inanç önderlerinin yetişmesini engelledik, pirlerini, rayberlerini
tutukladık. Ya, biz bu inancı tanıyalım, bu inanç bu
toprakların inancı, bu ülkenin inancı, bu coğrafyanın
inancı; başka bir yerden gelmedi ki! Size sorarak mı var olacak?
Siz Var olun. dedikçe mi var olacak? Bin yıllardır yaşamış,
bin yıllardır baskı görmüş, kurşunlanmış,
kılıçtan geçmiş ama yaşamış ve
yaşatılmış. Siz sanıyor musunuz ki Çorumlar, Sivaslar,
Maraşlar, Gaziler oldu diye Aleviler inancından vazgeçecekler? Siz
sanıyor musunuz ki siz Şengali bombaladınız, Mahmuru bombaladınız
diye Kürtler Kürtlüğünden vazgeçecekler? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Koçyiğit,
selamlayalım lütfen.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Siz sanıyor musunuz ki Selçuk Mızraklıyı
tutukladığınız için, Selahattin Demirtaşı
tutukladığınız için, Gültan Kışanakı
tutukladığınız için Kürtler Kürtlüğünden
vazgeçecekler? Ben size söyleyeyim: Bakın, ben Dersim'de doğdum
O el işaretinizi indirin! Herkes gibi biz de
vekiliz, biz de buraya halkın iradesiyle, seçilmiş oylarla geldik; bu
üstenci tavrınızı bırakın, siz burada hangi hakka
sahipseniz biz de o hakka sahibiz ve biz bu ülkenin sorunlarını dile
getiriyoruz.
SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) Biraz
birleştirici olun, hep sinir uçlarıyla oynuyorsunuz, hep
ayrıştırıyorsunuz. Kardeşliği ön plana
çıkarın, birlik beraberliği ön plana çıkarın.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Kim ayrıştırıyor biliyor musunuz Sayın Vekil?
BAŞKAN Sayın Koçyiğit, Genel
Kurula
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Kaymakam ayrıştırıyor, vali
ayrıştırıyor, ayrımcılık yapanlar
ayrıştırıyor, cemevinin kapısına silahla gidenler
ayrıştırıyor, silahla.
BAŞKAN Sayın Koçyiğit,
teşekkür ediyoruz.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Turan, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Muş Milletvekili
Gülüstan Kılıç Koçyiğitin 76 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
konuşmacının hitabını inanın çok büyük bir
üzüntüyle takip ettik. Artık kızmaktan başka acınası
bir hâl olduğunu görüyorum. İfadelerin seçildiğini biliyorum,
ellerine verilen metin var, aynı iddialar, aynı ithamlar,
ağır ifadeler; bunları külliyen reddediyoruz. Örneğin
Kürtleri bombalayan devlet Kürtleri bombalayan siz tarzı ifadeler ne
kadar izansız, insafsız yaklaşımlar. 85 milyonun
kardeşliğini yirmi yıldan beri haykıran bir ekibiz
Kardeşlerimizin dertleri bizim derdimiz. diyen bir ekibiz. Kürtlere TRT
Kurdî'den başlayın da üniversitelerde, benzer çalışmalarda
ne haklar verildiğini tüm toplum bilir. Hatta daha ötesi, Kürtçe siyasi
propaganda imkânını getiren biziz. O yüzden, 85 milyonu kardeş
bilen böyle bir ekibe bu kadar ağır ithamların insaftan ari
olduğunu düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ayrıca, tekraren
söylüyorum, bu memleketin Alevi-Sünni meselesi gibi bir meselesi yoktur. Bu
memleketin insan hakları meselesi varsa çözecek olan biziz. Büyük
adımlar attık, Alevi Enstitüsü başta olmak üzere çok mesafe
aldık. Eksiğimiz varsa yine biz tamamlarız ancak bunu aziz
kürsüden itham ederek, hakaret ederek ifade etmenin ne Alevilere ne Kürtlere ne
Türklere ne Sünnilere faydası olmadığı kanaatindeyim.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkür ediyorum.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
34.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Muş
Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğitin 76 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Şimdi, tabii, görüşmelerin,
konuşmaların sonuna geldiğimiz bir aşamada
Gerginlik
seviyesi bu kadar yüksek bir konuşmayla işlerin sonuna geldik.
Şunu söyleyeyim: Sayın Bülent Turan'ın ifade ettiği
hususlara bizler de katılıyoruz ama Türk ordusu -yani bunu iftiharla
söyleyebiliriz, bu, belgelerle de sabittir- sivil hassasiyetini dünyada
yaptığı bütün operasyonlarda, bütün faaliyetlerde -ki bunlar
bizzat meşru müdafaa hakkından kaynaklanan operasyonlardır- en
üst seviyede gösteren bir ordudur; biz kendi ordumuzla gurur duyuyoruz. Allah'a
şükürler olsun ki bir sivil katliamıyla, böyle ithamlarla biz
karşı karşıya değiliz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Buradaki
sıkıntıların temeli, tabii, terör yuvası olarak
bildiğimiz Kandil'den sonra ikinci bir Kandil olarak mamur edilmeye
çalışılan, inşa edilmeye çalışılan o Sincar
bölgesindeki terör yuvalarına, diğer bölgelerdeki terör
faaliyetlerine Türk ordusu tarafından gelinemez, bu derine kadar
inilemez. denilen yerlere inildiği için bu kadar büyük bir
rahatsızlığın olduğunu görüyoruz. Yoksa, Türk ordusu
dünya da çok iyi bilmektedir ki bu konularda rüştünü ispat etmiş; her
operasyonunda önce sivilleri korumak ve sivillere zarar vermemek üzerine
planlarını, programlarını yapan ve bunu uygulayan bir
ordudur. Bu rahatsızlıkların sebebini biz çok iyi
anlıyoruz.
Teşekkür ederim.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Koçyiğit...
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sataşmadık
Başkanım.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Sataşmadım ben, bir şey demedim.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Sayın Başkan, tutanaklara geçirelim en azından...
BAŞKAN Hayır, niçin, tutanaklara ne
geçireceksiniz? Niye geçireceksiniz?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Evet, şundan: Bizim rahatsızlığımız tam da sivil
yerleşim yerlerinin bombalanmasıdır.
BAŞKAN Onu söylediniz kürsüden.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Tamam, tekrar düzeltme ihtiyacı var çünkü söylendi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) 5 defa daha söyle, 10
defa daha söylerim.
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Sataşma varsa ona
göre söz verin Başkanım.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Terörle ilgili bir mesele değildir; Şengal bir sivil yerleşim
yeridir, Mahmur bir sivil yerleşim yeridir.
BAŞKAN Tamam, Sayın Koçyiğit,
teşekkür ediyorum.
ARZU ERDEM (İstanbul) 20 defa aynı
şeyi anlattın zaten, yeter ya!
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Moldova
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Kongaz Süleyman Demirel Moldova Türk Lisesi
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1797) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 76) (Devam)
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3üncü madde kabul
edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın ve bugün yapılacak
diğer açık oylamaların elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını, oylama için verilen süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Bu
açıklama, bugün yapılacak diğer açık oylamalar için de
geçerli olacaktır.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Moldova
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Kongaz Süleyman Demirel Moldova Türk Lisesi
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifinin açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı :259
Kabul :259
(x)
Kâtip
Üye İshak
Gazel Kütahya |
Kâtip
Üye Mustafa
Açıkgöz Nevşehir |
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
2nci sırada yer alan Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Karayolları İşaretleri ve
Sinyalleri Sözleşmesi, Karayolu İşaretleri ve Sinyalleri
Sözleşmesine Ek Avrupa Anlaşması ve Karayolu
İşaretleri ve Sinyalleri Sözleşmesine Ek Avrupa
Anlaşmasına Ek Karayolu Yatay İşaretleme Protokolüne
Katılmamızın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun
Karayolları İşaretleri ve Sinyalleri Sözleşmesi, Karayolu
İşaretleri ve Sinyalleri Sözleşmesine Ek Avrupa
Anlaşması ve Karayolu İşaretleri ve Sinyalleri
Sözleşmesine Ek Avrupa Anlaşmasına Ek Karayolu Yatay
İşaretleme Protokolüne Katılmamızın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3178) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 273) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon raporu 273 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelere geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
KARAYOLU İŞARETLERİ
VE SİNYALLERİ SÖZLEŞMESİ, KARAYOLU
İŞARETLERİ VE SİNYALLERİ SÖZLEŞMESİNE EK
AVRUPA ANLAŞMASI VE KARAYOLU İŞARETLERİ VE
SİNYALLERİ SÖZLEŞMESİNE EK AVRUPA ANLAŞMASINA EK
KARAYOLU YATAY İŞARETLEME PROTOKOLÜNE KATILMAMIZIN UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 8 Kasım
1968 tarihinde Viyanada imzaya açılan Karayolu İşaretleri ve
Sinyalleri Sözleşmesi, 1 Mayıs 1971 tarihinde Cenevrede imzaya
açılan Karayolu İşaretleri ve Sinyalleri Sözleşmesine Ek
Avrupa Anlaşması ve 1 Mart 1973 tarihinde Cenevrede imzalanan
Karayolu İşaretleri ve Sinyalleri Sözleşmesine Ek Avrupa
Anlaşmasına Ek Karayolu Yatay İşaretleme Protokolüne beyan
ve çekincelerle katılmamız uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde söz isteyen yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz isteyen yok.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde söz isteyen yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 273 sıra sayılı Kanun
Teklifinin açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı :272
Kabul :272
(X)
Kâtip
Üye İshak
Gazel Kütahya |
Kâtip
Üye Mustafa
Açıkgöz Nevşehir
|
Teklif, kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
3üncü sırada yer alan, Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
İsviçre Federal Konseyi Arasında Diplomatik Misyon, Konsolosluk ve
Daimi Temsilcilik Mensuplarının Refakatçilerine İlişkin
Kazanç Getirici Faaliyetler Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve İsviçre Federal Konseyi Arasında
Diplomatik Misyon, Konsolosluk ve Daimi Temsilcilik Mensuplarının
Refakatçilerine İlişkin Kazanç Getirici Faaliyetler Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi (2/2223) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 125) (xx)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 125 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen yok.
Maddelerine geçilmesine oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ VE İSVİÇRE FEDERAL KONSEYİ ARASINDA
DİPLOMATİK MİSYON, KONSOLOSLUK VE DAİMİ
TEMSİLCİLİK MENSUPLARININ REFAKATÇİLERİNE
İLİŞKİN KAZANÇ GETİRİCİ FAALİYETLER
HAKKINDA ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 22 Mart 2019 tarihinde Ankarada
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve İsviçre Federal Konseyi
Arasında Diplomatik Misyon, Konsolosluk ve Daimi Temsilcilik
Mensuplarının Refakatçilerine İlişkin Kazanç Getirici
Faaliyetler Hakkında Anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde
kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım,
3üncü maddede, burada bir dakika söz istiyorum sizden 3üncü maddeyle ilgili.
BAŞKAN Pardon
MAHMUT TANAL (İstanbul) 3üncü maddeyle
ilgili bir söz talebim var burada efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İşlem bitmedi Sayın
Başkan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) 3üncü maddeyle
ilgili Başkanım, şu çok önemli bir şey
BAŞKAN 3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Şimdi, hepsinde
yapılan hata şu: Yürürlük maddesinde Cumhurbaşkanı
yürütür. diyor, bu yanlış bir deyim. Cumhurbaşkanı
uygular. denilmesi lazım Başkanım.
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama yanlış.
BAŞKAN Mahmut Bey, oylama işlemini
başlatıyorum.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 125 sıra
sayılı Kanun Teklifinin açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı :282
Kabul :281
Çekimser :1 (X)
Kâtip
Üye İshak
Gazel Kütahya |
Kâtip
Üye Mustafa
Açıkgöz Nevşehir |
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Sayın milletvekilleri, 4üncü sırada yer
alan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada Değişiklik
Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve
Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2371) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 194)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan, Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Göçmen İşçilerin ve Aile
Fertlerinin Haklarının Korunmasına Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunmasına İlişkin Kanun Teklifi
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
5.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Göçmen
İşçilerin ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunmasına
Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunmasına
İlişkin Kanun Teklifi (2/2058) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 290)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı sırada yer alan, Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile
Sırbistan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî Çerçeve
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
6.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında
Askerî Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2663) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 291)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7nci sırada yer alan, Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İş
Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
7.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Güvenlik İş Birliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2599) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 190)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
8inci sırada yer alan, Tekirdağ Milletvekili
Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti
Arasında Gümrük Konularında İş Birliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
8.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında İş Birliği ve Karşılıklı
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2498) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 172)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
9uncu sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Cezaî
Konularda Adlî Yardımlaşma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
9.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar
Devleti Hükümeti Arasında Cezaî Konularda Adlî Yardımlaşma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1794) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 98)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
10uncu sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Zimbabve
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
10.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir
Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Zimbabve Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1455) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 205) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde, gördüğünüz gibi.
Komisyon Raporu 205 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Komisyon hileli
iş yapıyor. Komisyon sabahtan beri burada Başkanım.
BAŞKAN Teklifin üzerinde söz isteyen yok.
Maddelere geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ZİMBABVE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA TİCARET VE EKONOMİK
İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 10 Ekim 2018 tarihinde İstanbulda
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Zimbabve Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde
kabul edilmiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
3üncü madde üzerinde söz istiyorum, konuşmak istiyorum.
BAŞKAN -
3üncü maddeyi okutuyorum Mahmut Bey.
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım,
söz istiyoruz ya!
BAŞKAN - Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul
edilmiştir.
Buyurun Mahmut Bey.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ya, Sayın
Başkan, işlem bitmedi daha, bitsin ondan sonra
BAŞKAN Şimdi 3üncü maddeyle ilgili bir
görüşü varmış, ondan sonra
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Yani görüştüğümüz bu uluslararası
sözleşmelerle ilgili 3üncü maddelerde şu deniliyor: Bu Kanun
hükümlerini -yürürlükle ilgili maddedir- Cumhurbaşkanı yürütür.
ibaresi var. Bu ibare, hukuk tekniği açısından doğru bir
ibare değil.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Mahmut
Tanal mı yürütecek?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yani burada
Cumhurbaşkanı uygular. denilmesi lazım.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Mahmut Tanal yürütür. dememiz lazım!
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Cumhurbaşkanı neyi yürütür? Yani burada sözleşmelerde
yürütülür ibaresi hukuk tekniğine yakışmıyor, doğru
bir ibare değil, doğru bir deyim değil, Cumhurbaşkanı
uygular. olması lazım. Bunların hepsinin bu şekilde
düzeltilmesini istirham ediyorum sizden.
Teşekkür ediyorum.
Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Peki, değerlendirilecek
görüşleriniz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Sayın Başkanım, Cumhurbaşkanı yerine, Mahmut Tanal
yürütür!
BAŞKAN - Sayın Özdemir, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Kayseri Milletvekili İsmail Özdemirin, MHP Kayseri eski
İl Başkanı Zeynel Temurun vefatına ilişkin
açıklaması
İSMAİL ÖZDEMİR (Kayseri)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Milliyetçi Hareket Partisinde uzun yıllar
Kayseride il başkanlığımızı yapmış
olan çok değerli gönül ve dava insanı Zeynel Temurun Hakkın
rahmetine kavuşması bugün hepimizi üzmüştür. Bu vesileyle ben kendisine
Cenab-ı Allahtan rahmet, Kayseri il teşkilatımız ve
camiamıza başsağlığı diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
10.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir
Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Zimbabve Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1455) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 205) (Devam)
BAŞKAN Teklifin tümü açık oylamaya
tabidir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 205
sıra sayılı Kanun Teklifinin açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı :
269
Kabul :
269(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
İshak Gazel Mustafa
Açıkgöz
Kütahya Nevşehir
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Sayın milletvekilleri, 11inci sırada yer
alan 25 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
başlayacağız.
11.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir
Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Brezilya Federatif Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava
Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1197) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 25)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
12nci sırada yer alan 31 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
başlayacağız.
12.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir
Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1363) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 31)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun bulunamayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince,
kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 22 Şubat 2022 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum, iyi akşamlar
diliyorum.
Kapanma Saati: 19.33
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) 76 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 273 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını göstere tablo tutanağa eklidir.
(xx) 125 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını göstere tablo tutanağa eklidir.
(x) 205 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.