TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
56ncı
Birleşim
22
Şubat 2022 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Çorum Milletvekili Erol
Kavuncunun, Çoruma yapılan yatırımlar ve taleplere
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Kayseri Milletvekili
Çetin Arıkın, 21 Şubat Dünya Ana Dili Gününe ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Ağrı
Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemirin, Ağrının
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili
Murat Çepninin, Gülistan Dokunun bulunması gerektiğine ilişkin
açıklaması
2.- Bursa Milletvekili
Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Çevre, Şehircilik ve
İklim Değişikliği Bakanlığının bugün
Konyada topladığı İklim Şûrasına ilişkin
açıklaması
3.- Yozgat Milletvekili Ali
Kevenin, Yozgat ili Çayıralan ilçesi Evciler köyünün yol sorununa
ilişkin açıklaması
4.- Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın, çip üretimine ilişkin açıklaması
5.- Adana Milletvekili Ayhan
Barutun, ziraat mühendislerinin atama sorununa ilişkin
açıklaması
6.- Şırnak
Milletvekili Hüseyin Kaçmazın, hasta mahpuslara ilişkin
açıklaması
7.- Mersin Milletvekili
Hacı Özkanın, Afrika Kıtasıyla siyasi ve ekonomik ilişkilere
ilişkin açıklaması
8.- Trabzon Milletvekili
Ahmet Kayanın, Karayolları 10. Bölge Müdürlüğünde taşeron
olarak çalışan şoförlerin maaş sorununa ilişkin
açıklaması
9.- Gaziantep Milletvekili
Bayram Yılmazkayanın, zorunlu temel ürünlerdeki KDV oranının
düşürülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
10.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, BUSKİde çalışan şoförlerin
taşeron kapsamından çıkarılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
11.- Mersin Milletvekili
Olcay Kılavuzun, ülkücü şehit Fırat Yılmaz
Çakıroğlunu rahmetle andığına, kadına yönelik
şiddete ve yaralanan Akkuyu Nükleer Güç Santrali işçilerine
geçmiş olsun dileklerini ilettiğine ilişkin açıklaması
12.- Kırşehir
Milletvekili Metin İlhanın, Kırşehirin ulaşım
sorununa ilişkin açıklaması
13.- Hatay Milletvekili
Mehmet Güzelmansurun, nakliye sektörünün sorunlarına ilişkin
açıklaması
14.- Kocaeli Milletvekili
Sami Çakırın, Kandıranın güzelliklerine ilişkin
açıklaması
15.- İstanbul
Milletvekili Hayati Arkazın, obeziteye ilişkin açıklaması
16.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, yaralanan Akkuyu Nükleer Güç Santrali
işçilerine geçmiş olsun dileklerinde bulunduğuna ve santraldeki
çalışmalara ilişkin açıklaması
17.- Kayseri Milletvekili
Çetin Arıkın, Kayseri Akkışlanın sorunlarına
ilişkin açıklaması
18.- Adana Milletvekili
Müzeyyen Şevkinin, emekli edilen uzman erbaşların
mağduriyetine ilişkin açıklaması
19.- İstanbul
Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun, pandemiyle mücadeledeki
başarısızlığa ilişkin açıklaması
20.- Mersin Milletvekili
Zeynep Gül Yılmazın, Mersinli kadın girişimcilere verilen
teşviklere ilişkin açıklaması
21.- Gaziantep Milletvekili
İrfan Kaplanın, Gaziantepspor çalışanlarının
mağduriyetine ilişkin açıklaması
22.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, uyuşturucu kullanımının
yaygınlaşmasına ilişkin açıklaması
23.- Hatay Milletvekili Lütfi
Kaşıkçının, Hatayın Altınözü ilçesine
ilişkin açıklaması
24.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Çevre, Şehircilik ve
İklim Değişikliği Bakanlığınca düzenlenen
İklim Şûrasına, Rusya ve Ukrayna arasındaki
gerginliğe, Cumhurbaşkanının Afrika ziyaretine, toplum
kesimlerini enflasyona ezdirmeyeceklerine ve Çanakkale Köprüsüne ilişkin
açıklaması
25.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlunun, solunum yetmezliği olan ve evinde
konsantratör cihazları kullananlar için elektrik faturalarının
yapılandırılması gerektiğine, elektrik zamlarına
ve sağlık çalışanlarının haklı taleplerine
ilişkin açıklaması
26.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, millî para tekvandocularımızın ve
okçularımızın başarılarına, Avrupa Birliği
ülkelerindeki yabancı düşmanlığına, Vergi
Haftasına ve Gelir İdaresi Başkanlığı
çalışanlarının özlük haklarına ilişkin
açıklaması
27.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Doğu Avrupadaki siyasi ve
askerî gelişmelere, sağlıkta şiddete, yaralanan Akkuyu
Nükleer Santrali işçilerine acil şifalar dilediğine ve SMA
hastalarının yaşadığı mağduriyete
ilişkin açıklaması
28.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Gülistan Dokunun ailesinin Meclisten
taleplerine, Ukrayna krizine, elektrik zamlarına ve Erdoğanın
CHP Genel Başkanına yönelttiği tehdit içerikli sözlere
ilişkin açıklaması
29.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, İYİ Parti grup önerisinin oylama
işlemine ilişkin açıklaması
30.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Konya Milletvekili Orhan Erdemin HDP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
31.- Konya Milletvekili Orhan
Erdemin, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında sehven sarf
ettiği bazı ifadelerine ilişkin düzeltmede bulunmak
istediğine ilişkin açıklaması
33.- Batman Milletvekili
Necdet İpekyüzün, Konya Milletvekili Orhan Erdemin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
34.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Konya Milletvekili Orhan Erdemin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
35.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
36.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın AK PARTİ grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
37.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
38.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin AK PARTİ grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
39.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
40.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
41.- Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Mersin Milletvekili Ali Mahir
Başarırın doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
42.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Mersin Milletvekili Ali
Mahir Başarırın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
43.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
44.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
Engin Altayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
45.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, gübredeki fiyat artışları nedeniyle
çiftçilerin yaşadığı mağduriyete ilişkin
açıklaması
46.- Eskişehir
Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, Süleyman Şah Türbesine
ilişkin açıklaması
47.- Aydın Milletvekili
Süleyman Bülbülün, çiftçilerin yaşadığı mağduriyete
ilişkin açıklaması
48.- Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycanın, tarım sektöründe istihdamı
artırılması gereken meslek gruplarına ilişkin
açıklaması
49.- Amasya Milletvekili
Mustafa Levent Karahocagilin, iktidarın çalışmalarına
ilişkin açıklaması
50.- İstanbul
Milletvekili Ali Kenanoğlunun, TÜM EMEKLİ-SENin taleplerine
ilişkin açıklaması
51.- Trabzon Milletvekili
Hüseyin Örsün, Rusya-Gürcistan sınır yolunda bekletilen
nakliyecilerin yaşadığı mağduriyete ilişkin
açıklaması
52.- Kayseri Milletvekili
Dursun Ataşın, Kayserinin ilçelerinde nüfusun hızla
azaldığına ilişkin açıklaması
53.- Aksaray Milletvekili
Ayhan Erelin, çiftçilerin yaşadığı mağduriyete
ilişkin açıklaması
54.- Tekirdağ
Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, insanların zaruri
ihtiyaçlarına KDV istisnası getirilmesi ve çiftçilerin
borçlarının yapılandırılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
55.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Trabzon Milletvekili Ahmet
Kayanın 194 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesi
üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
56.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Akdeniz Üniversitesindeki
ırkçı saldırıya ilişkin açıklaması
57.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Mersin Milletvekili
Rıdvan Turanın 194 sıra sayılı Kanun Teklifinin
3üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşması ile Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
58.- Mersin Milletvekili
Rıdvan Turanın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
59.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Mersin Milletvekili
Rıdvan Turanın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
V.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının,Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu heyetinin 22-25 Şubat 2022 tarihleri
arasında Bosna Herseke resmî bir ziyaret gerçekleştirmesine
ilişkin tezkeresi (3/1862)
2.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonunun Avrupa Birliği Konseyi Fransa Dönem
Başkanlığı tarafından 24-25 Şubat 2022
tarihlerinde Fransanın başkenti Pariste düzenlenecek olan ortak
dış ve güvenlik politikası ve ortak güvenlik ve savunma politikası
konulu parlamentolar arası konferansa katılmasına ilişkin
tezkeresi (3/1863)
B) Önergeler
1.- Mersin Milletvekili Ali
Mahir Başarırın, (2/1486) esas numaralı Ergenekon
Davası Kapsamındaki Dava Süreçlerinin Yol Açtığı
Mağduriyetlerin Giderilmesine İlişkin Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/159)
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ Parti
Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlu tarafından, hekimlerimizin istifalarının ve
yurt dışında çalışmayı tercih etmelerinin
nedenlerinin araştırılması ve bu konuda gerekli tedbirlerin
alınması, sağlık sistemindeki aksaklıkların tespit
edilmesi ve çözüme kavuşturulması, sağlık
çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesi için
yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla 22/2/2022 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 22 Şubat 2022 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun,
Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir ve
arkadaşları tarafından, ana dilinde eğitimin önündeki
engellerin araştırılması amacıyla 22/2/2022 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 22 Şubat 2022 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Zonguldak
Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz ve arkadaşları tarafından,
PTT AŞnin altın alım satım işinin
araştırılması amacıyla 22/2/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22
Şubat 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun,
gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmındaki sıralama ile Genel Kurulun calışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ve Genel Kurulun 1, 2, 3, 8, 9, 10, 15, 16,
17, 22, 23, 24 29, 30 ve 31 Mart 2022 Salı, Çarşamba ve Perşembe
günkü birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek
gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ilişkin
önerisi
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Konya Milletvekili Orhan Erdemin yaptığı
açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Konya Milletvekili Orhan
Erdemin, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Zonguldak Milletvekili
Deniz Yavuzyılmazın, Kars Milletvekili Ahmet Arslanın CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Mersin Milletvekili Ali
Mahir Başarırın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VIII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi
Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada Değişiklik
Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2371) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 194)
2.- Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti ile Fas
Krallığı Arasındaki Serbest Ticaret
Anlaşmasını Tadil Eden Anlaşmanın Notalarla Birlikte
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3323) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 261)
3.- Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun A400M Uçağının İş
Birliği İçinde Geliştirilmesi, Üretimi Evresi ve
Başlangıç Desteğine İlişkin A400M Program Üst Kurulu
Kararına Dair 1, 2 ve 3 Sayılı Değişiklik Metinlerinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Teklifi
(2/2220) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
288)
4.- Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun A400M Uçağının İş
Birliği İçinde Geliştirilmesi, Üretimi Evresi ve
Başlangıç Desteğine İlişkin A400M Program Üst Kurulu
Kararına Dair 4 Sayılı Değişikliğin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Teklifi
(2/3670) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
289)
5.- Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan
Hükümeti Arasında Yolcu ve Eşyanın Karayolu ile
Uluslararası Taşınmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi (2/2704) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 241)
6.- Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ruanda
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1947) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 187)
7.- Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ruanda
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Notalarla Birlikte
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2848) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 243)
IX.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı:
241) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan Hükümeti Arasında Yolcu
ve Eşyanın Karayolu ile Uluslararası Taşınmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifinin oylaması
2.- (S. Sayısı:
194) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve
Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin
oylaması
3.- (S. Sayısı:
261) Türkiye Cumhuriyeti ile Fas Krallığı Arasındaki
Serbest Ticaret Anlaşmasını Tadil Eden Anlaşmanın
Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifinin oylaması
4.- (S. Sayısı:
288) A400M Uçağının İş Birliği İçinde Geliştirilmesi,
Üretimi Evresi ve Başlangıç Desteğine İlişkin A400M
Program Üst Kurulu Kararına Dair 1, 2 ve 3 Sayılı
Değişiklik Metinlerinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna İlişkin Kanun Teklifinin oylaması
5.- (S. Sayısı:
289) A400M Uçağının İş Birliği İçinde
Geliştirilmesi, Üretimi Evresi ve Başlangıç Desteğine
İlişkin A400M Program Üst Kurulu Kararına Dair 4
Sayılı Değişikliğin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna İlişkin Kanun Teklifinin oylaması
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanalın, TBMM Televizyonunun yenilenmesi
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/57747)
2.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, TBMM Başkan Danışmanı
olarak görev yapan bir kişiye ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/57748)
3.- Mardin Milletvekili Pero
Dundarın, kadın sanatçıların sorunlarına ilişkin
sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanıkın
cevabı (7/58060)
4.- Zonguldak Milletvekili
Deniz Yavuzyılmazın, Zonguldak Tapu ve Kadastro Müdürlüğünün
hizmet binası yapım işinin akıbetine ilişkin sorusu ve
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı
Murat Kurumun cevabı (7/58072)
5.- İstanbul
Milletvekili Onursal Adıgüzelin, pandemi döneminde öğrencilere
dağıtılan tablet sayısına ve internete erişimde
yaşanan sorunlara,
- Mardin Milletvekili Tuma
Çelikin, Süryanicenin seçmeli ders olarak okutulması talebine,
- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, KYK yurt başvurusu yapmasına rağmen
yerleşemeyen öğrenci sayısına,
Öğrenci yurdu
kapasitesinin artırılması talebine,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özerin cevabı
(7/58224), (7/58226), (7/58369), (7/58374)
6.- Kahramanmaraş
Milletvekili Ali Öztunçun, Kahramanmaraşın Elbistan ilçesinde
bazı okulların ısınma problemine,
- İzmir Milletvekili
Ahmet Tuncay Özkanın, Bakanlık tarafından düzenlenecek bilgi
yarışmasının organizasyonunun bir vakıf
tarafından yapılacağı iddiasına,
- Mersin Milletvekili Ali Mahir
Başarırın, Bakanlığın periyodik yayın
alımlarına ve haberleşme giderlerine,
- Mersin Milletvekili Alpay
Antmenin, son 5 yılda özel öğrenci teşviki verilen öğrenci
sayısına,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özerin cevabı
(7/58366), (7/58367), (7/58368), (7/58379)
22 Şubat
2022 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)
-----0----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 56ncı Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, Çoruma yapılan yatırımlar ve talepler hakkında
söz isteyen Çorum Milletvekili Erol Kavuncuya aittir.
Buyurun Sayın Kavuncu.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Çorum Milletvekili Erol Kavuncunun, Çoruma yapılan yatırımlar
ve taleplere ilişkin gündem dışı konuşması
EROL KAVUNCU (Çorum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seçim bölgem Çorum
ilimize yapılan yatırım ve hizmetlerle ilgili şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulumuzu, aziz milletimizi
ve Çorumlu hemşehrilerimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
AK PARTİ, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın liderliğinde, Türkiye'de gerek insan hakları,
özgürlükler, demokratikleşme gerekse ekonomik kalkınma, siyasi ve
uluslararası ilişkiler bağlamında son yirmi yılda yüz
yıllık değişim ve dönüşümlere imza
atmıştır; hamdolsun.
Diğer taraftan, 2018de
başlayan global ekonomik kriz zorlu Covid salgın süreciyle
derinleşerek âdeta bütün dünyayı esir almıştır. Bunun
sonucu olarak özellikle elektrik, doğal gaz, petrol, enerji fiyatları
bugün itibarıyla dünyada 4 kat, 5 kat artmıştır. Bütün
dünyayı etkisi altına alan özellikle enerji ve gıda
fiyatlarındaki bu krizden vatandaşlarımızın en az
etkilenmesi için Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğanın talimatlarıyla halkımızın lehine her
gün yeni tedbirler, kararlar alınmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizin 81 ilinde olduğu gibi Çorumumuzda da bu dönemde önemli
yatırmalara imza atılmıştır. İlimiz Çorumda,
2002-2022 yılları arasında, başta 1.702 derslikten
oluşan tam donanımlı 133 yeni okul binası olmak üzere çok
sayıda eğitim yatırımı yapılmıştır.
Devam eden 32 okul ve diğer eğitim yatırımlarıyla
birlikte ilimizde eğitim yatırımları tutarı bugünkü
rakamlarla 5 milyar 674 milyon Türk lirasına ulaşmış
durumdadır. İlimizde yapılan sağlık
yatırımları olarak, son yirmi yılda, Erol Olçok Eğitim
ve Araştırma Hastanemiz başta olmak üzere tam
donanımlı 6 yeni hastane, 7 toplum sağlığı ve
aile merkezi, 9 sağlıkevinin yanı sıra, daha birçok
sağlık yatırımıyla bugünkü rakamlarla 4 milyar 792
milyon Türk lirası yatırım gerçekleştirilmiştir.
Ayrıca, yapımına başlanılan Onkoloji Tanı ve
Tedavi Merkezimizin hizmete girmesiyle birlikte hem ilimiz hem de bölgemiz çok
önemli, hayırlı bir hizmete de kavuşmuş olacaktır.
Ulaşımda, ilimizde,
AK PARTİ öncesinde sadece
Yine Çorum ilimizde 2002
yılına kadar 13 sulama tesisiyle sadece 32 bin dekar arazi
sulanabiliyorken AK PARTİ sonrası yapılan 21 baraj, sulama
tesisi ve devam eden 12 adet sulama ve 4 adet baraj inşaatının
tamamlanmasıyla da 11 kat artarak toplam 358 bin dekar arazide sulu
tarım yapılabilecektir. Bu yatırım ve hizmetler için de 5
milyar 693 milyon Türk lirası harcama yapılmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
yeniden büyük Türkiye, güçlü Türkiye hedeflerimize ilerlerken bu zorlu ve kutlu
yarışta Çorum ilimiz 81 il arasında 13üncü sıradaki
ihracat şampiyonluğuyla yük alan bir il olarak, özellikle ve
öncelikle projesi tamamlamak üzere olan Kırıkkale-Delice-Çorum-Samsun
hızlı tren ve yük treni çift hatlı demir yolu projemizin hayata
geçirilmesiyle birlikte Karadeniz Limanı ve bölgemiz demir yoluyla
Akdenize ve bütün Türkiyeye bağlanacak, ülke ve bölge ekonomisine,
özellikle ilimizin kalkınmasına büyük katkılar
sağlayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
EROL KAVUNCU (Devamla)
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Diğer taraftan, Çorum
ilimiz tarım, makine ve imalat sanayisindeki
başarısının yanı sıra aynı zamanda sekiz bin
yıllık kadim tarihî ve doğal güzellikleriyle bir turizm
başkentidir. Bu vesileyle, sizleri, Anadolumuzun orta yerinde,
medeniyetlerin kesiştiği kavşak noktasında bulunan,
yiğidin harman olduğu Çoruma davet ediyoruz; bu davetimiz aynı
zamanda tüm milletimizedir.
Kısıtlı zaman
diliminde ancak çok az bir kısmını anlatabildiğimiz, AK
PARTİ döneminde ilimiz Çoruma kazandırılan yatırım ve
hizmetlerden dolayı, başta Sayın Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere sayın bakanlarımıza,
milletvekillerimize, teşkilatımıza ve emeği geçen herkese
şükranlarımızı sunuyorum efendim.
Teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı ikinci söz, 21 Şubat Dünya Ana Dili Günü münasebetiyle
söz isteyen Kayseri Milletvekili Çetin Arıka aittir.
Buyurun Sayın Arık.
(CHP sıralarından alkışlar)
2.-
Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, 21 Şubat Dünya Ana Dili
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
ÇETİN ARIK (Kayseri)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
21 Şubat Dünya Ana Dili Günü nedeniyle gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Gazi Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
dil, bir milleti ayakta tutan, onun varlığını ve
devamlılığını sağlayan, millî şuuru
besleyen, bir millete mensup olma hazzı veren en temel değerdir.
Milletin varlığı dilin varlığıyla mümkündür. Dilin
bu özelliğidir ki Atatürkün Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türk
halkına Türk milleti denir. Türk milleti demek Türk dili demektir. Türk
dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Türk dili Türk milletinin
kalbidir, zihnidir. sözlerinde ifade bulmuştur.
Sayın milletvekilleri,
bir milletin dili bozulursa kültürü de sanatı da ahlakı da bozulur.
Onun için, bir milleti içten yıkma yöntemine önce dilden
başlanır. Onun için, dil üzerinde oynanan oyunlara karşı
her zaman uyanık olmak gerekir.
Sayın milletvekilleri,
Türk dili yaklaşık 8.500 yaşındadır ve dünyada en çok
konuşulan 5inci dildir. Türkçe, 1277 yılında Karamanoğlu
Mehmet Bey tarafından resmî dil olarak ilan edilmiştir. Ne acıdır
ki bu güzel ülke, bu iktidar döneminde, yirmi yılda pek çok alanda yedi
yüz kırk beş yıl geriye gitmiştir. Türkçenin resmî dil ilan
edilişinden tam yedi yüz kırk beş yıl sonra bir Millî
Eğitim Bakan Yardımcısı çıkıp Türkçe öldü.
diyebilmiştir; bu ayıp da sizlere yeter. TÜRGEV, Ensar, İlim
Yayma Cemiyeti referanslarıyla Bakan
Yardımcılığına getirilen bu şahıs
Öğrenciler, öğretmenleriyle ancak Arapça diyalog kuracaktır.
Öğrenci, teneffüslerde öğretmeniyle ancak Arapça konuşabilir, ya
konuşur ya da yanında tercüman getirir. diyerek 952 okulda 675 bin
öğrenciye Türkçeyi yasaklamaya kalkmıştır. Eseriyle övünen
bu zat Türkçe konuşmanın yasak olmasıyla öğrencilerim
mecbur kaldıkları için ister istemez Arapça konuşmaya
başladılar, rüyalarında dahi Arapça konuşanlar oldu.
diyor. Ey Bakan Yardımcısı, insanlar rüyalarını ana
dillerinde görürler. Türkçe öldü. diyorsun ya, Türkçe ölürse Türkiye ölür.
Türkçe sen misin ki ölsün; ölen senin millî ruhun. Burası Türkiye,
dumanı tüten tek Yörük çadırı kalsa da biz Türkçe
konuşacağız. Bu dil sekiz bin beş yüz yıl nasıl
yaşadıysa sonsuza kadar da öyle yaşayacaktır. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
Bakınız, sayın
milletvekilleri, Türkiye genelinde şubeleri bulunan, Evladı Resul
İlim ve İrfan isimli derneğin kurucusu olan zat, çocuklara
Türkçe isim verilmesine karşı çıkıyor, çocukların
tarikatlara teslim edilmesini istiyor. Sözde şeyh, bu yoz Kaya,
Yağmur gibi Türkçe ismi olanlar cehennemden en son çıkacaklar;
çocuklarınıza Türkçe isim koymayın, çocuklarınızı
tarikata teslim edin, arkasını aramayın. diyor. Burası Türkiye,
burada Arap milliyetçiliği, Baasçılık yapamazsınız. Ey
yerli ve millî iktidar, Türkiyeye, Türk ismine düşman olanlara
karşı ne yaptınız, ne yapıyorsunuz? Ne
yaptıklarını ben söyleyeyim: Çocuklarımıza Türküm,
doğruyum, çalışkanım. demeyi yasaklıyorlar. Ne mutlu
Türküm diyene! demek yasak ama yobazlığın her türlüsü serbest.
(CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, benim bir çift
sözüm de AKP Genel Başkanının evinin önünde
Andımızı okutacağız. diyenlere: Türkçe öldü.
diyorlar, neredesiniz? Türkçe öldü. diyorlar, niçin sesiniz
çıkmıyor? Bu teslimiyetinizin sebebi nedir sayın
milletvekilleri? Anadoludaki, daha da önemlisi, yeryüzündeki tüm ana diller
kıymetlidir, değerlidir. Nelson Mandela Bir adamla anladığı
bir dilde konuşursanız bu onun aklına ulaşmanıza izin
verir, onunla ana dilinde konuşursan bu onun kalbine kadar
ulaşır. diyor. Tevfik Esenç Bir rüya gördüm, anlatsam da
anlamazsınız. diyor. Hiç kimsenin insanların rüyalarının
çocukları ve torunları tarafından
anlaşılmasını engellemeye hakkı yoktur çünkü insanlar
ana dillerinde rüya görürler. Benim isyanım bu iktidarın Türkçeye
olan düşmanlığına, Arap seviciliğine ama hiç kimse
endişe etmesin, Türkçe hep yaşayacak.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ÇETİN ARIK (Devamla)
Teşekkür ederim Başkan.
Yürü bre Hızır
Paşa,
Senin de çarkın
kırılır.
Güvendiğin
padişahın,
O da bir gün devrilir. diyen
Pir Sultanı;
Belimizde
kılıcımız Kirmani,
Taşı deler
mızrağımın temreni,
Hakkımızda devlet
etmiş fermanı,
Ferman padişahın,
dağlar bizimdir. diyen Dadaloğlunu yok etmeyi hiç kimse
başaramamıştır çünkü Türkçe Yunus Emredir,
Karacaoğlandır, Pir Sultandır, Dadaloğludur çünkü Türkçe
Ülkesini, yüksek bağımsızlığını
korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı dillerin
boyunduruğundan kurtarmalıdır. diyen Gazi Mustafa Kemal
Atatürktür. Türkçe dün vardı, bugün de var, yarın da var
olacaktır.
Gazi Meclisi ve aziz milleti
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı üçüncü söz Ağrının sorunları
hakkında söz isteyen Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan
Taşdemire aittir.
Buyurun Sayın
Taşdemir. (HDP sıralarından alkışlar)
3.-
Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemirin,
Ağrının sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Teşekkür ederim Başkan.
Ağrıda
yaşanan sorunlara dair söz aldım, Genel Kurulu da saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
aslında Ağrının sorunlarına ilişkin defaatle
bunu kürsüde gündeme getirdik, onlarca defa önerge verdik ama maalesef
kentimizde yaşanan sorunlara dair herhangi bir adım
atılmadı, hatta yanlış politikalardan kaynaklı bu
sorunlar gittikçe derinleşiyor yani kentin yaşam alanına dair
nereye yüzünüzü çevirseniz çok ciddi sorunlarla karşılaşıyorsunuz.
Eğitimden sağlığa, belediye hizmetlerine, iş
yaşamına, nereye yüzünüzü çevirseniz ciddi bir kriz ve kaos
yaşanıyor Ağrıda. Yani özellikle son yirmi yılda
birçok yetersizliğe rağmen kent kendine yetiyordu ama son yirmi
yılda uygulanan politikalar kentteki bütün yaşam alanını
krize çevirmiş durumda. Bakın, biz, tarım ve
hayvancılıkta aslında kendimize yeten bir kenttik ama AKPnin
uyguladığı politikasızlıktan kaynaklı şu an
kentimizde tarım yapılamıyor, çiftçiler borç
batağında, insanlar Bu sene acaba tarlamı ekeyim mi, ekmeyeyim
mi? diye düşünmek zorunda çünkü mazot fiyatları almış
başını gidiyor.
Yine, kentimizin sanayisi
olarak tarif ettiğimiz Hayvan Borsası durma noktasına geldi.
Oysa, Hayvan Borsası sadece Ağrının değil, birçok
ilin de gelip gittiği, hayvanların alınıp
satıldığı bir canlı merkezdi ama şu an gidin
bakın insanlar düşünüyor; ne hayvan alabiliyor ne hayvan satabiliyor
çünkü yem fiyatları, yayla yasakları, yine sizin bu yanlış
politikalarınız gerçekten ekonomiyi bitme noktasına getirdi
kentimizde.
Yine, değerli
arkadaşlar, kentimizde derin bir yoksulluk yaşanıyor, gerçekten
insanlar açlık sınırında. Bırakın asgari ücreti,
bu asgari ücret bizim için artık lüks bir kavram. Ağrıda 500 TLnin
bile girmediği binlerce hane var ama Ağrılılara elektrik
faturası geliyor 1.000 TL, 1.500 TL. Bunu protesto etmek için
Doğubeyazıt halkı sokağa indi, itirazını,
demokratik hakkını kullandı; haklı bir biçimde buna isyan
etti.
Yine, doğal gaz
fiyatlarına bakın, arkadaşlar, bu kadar derin yoksulluğun
yaşandığı bir kentte en iyi ihtimal 700-800 TL para
geliyor. Neden bu kadar? diyeceksiniz çünkü bakın, insanlar, bu
soğuk hava koşullarına, havanın bu kadar soğuk
olmasına rağmen kombisini zaten yakmıyor; günde üç saat, dört
saat yakıyor. Kadınlar, çocuklar, yaşlılar hep hasta. Yani
zaten hastane sorunu da ayrı bir kriz, orada bir hastaneden de söz etmek
mümkün değil ama işte bu kadar derin sorunlarla boğuşuyor
kentimiz.
Kentin sokakları
köstebek yuvasına dönmüş, çöp yığınları
almış başını gidiyor. 21inci yüzyılda, insanlar
Ağrıda kar suyunu içiyor, su olmadığı için karı
eritiyor, su olarak kullanıyor. Gençler bu tabloya itiraz ediyor, bu
tablonun değişmesini talep ediyor. Bunun için ne yapıyor
gençler? Kenti terk ediyor. Sadece bu yıl binlerce genç aslında bir
bilinmeze yol aldı, yurt dışına gitmek zorunda kaldı;
ailesini, sevdiklerini terk etmek zorunda kaldı. Neden? İnsanca bir
yaşam için. Çünkü burada insanca muameleyi görmüyor gençlerimiz; elbette ki
keyfî bir şekilde, kentlerini, yurtlarını terk etmiyorlar.
Bakın, gerçek bu iken
biz ne izliyoruz televizyonlarda? AKPli siyasetçiler, Belediye
Başkanı bize hayalî bir Ağrıdan söz ediyor, bizim
bilmediğimiz bir gerçeklikten söz ediyor; halka yalan söylüyor, manipüle
ediyor. Bakın, geçen gün Belediye Başkanınız bir televizyon
programına çıkmış, orada diyor ki: Ağrıda 5
bine yakın iş gücüne ihtiyacımız var ama bu gençleri HDP
bırakmıyor ki çalışsın. Ya, gerçekten, pes, pes
vallahi; bu kadar yalan, insanların gözünün içine baka baka
Bir kentin
gerçekliği karşısında bu kadar yalanı nasıl rahat
söylüyorsunuz, açıkçası biz artık utanır duruma geldik
sizin yerinize.
Değerli arkadaşlar,
bakın, gidin Ağrıya, İŞKUR binasının önünde
siz göreceksiniz gençlerin nasıl kuyrukta olduğunu; o eksi 25
derecede gençler İŞKURun önünde geçici de olsa, kısa bir
süreliğine de olsa bir iş bulabilme umuduyla o kuyruklarda bekliyor
ama gençler iş bulamıyor; HDP engellediği için değil, sizin
torpil anlayışınızdan kaynaklı olarak gençler iş
bulamıyor. Bakın, bırakın HDPli gençleri, AKPli gençler
de iş bulamıyor çünkü sizin yandaşlarınızdan, sizin
akrabalarınızdan, sizin aşiretinizden Ağrıya,
Ağrılılara, HDPlilere, AKPli gençlere bile sıra gelmiyor
ki. Bakın, topluma öncülük edecek, doğruluğu, dürüstlüğü
öğretecek imamlar için bile torpil istiyorsunuz, torpille imam
atıyorsunuz. Bu anlayışta AKPye gerçekten ne derler artık
bilemiyorum; bu size mi kaldı yoksa sizin politikalarınız
mı artık bunu onaylar noktaya getirdi insan şaşırıyor
açıkçası.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Taşdemir.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Devamla) Değerli arkadaşlar, kentte kurumlar
işlemez duruma gelmiş. Neden? Yine bu ayrımcılık, bu
kayırmacılık siyasetiniz yüzünden. Her kuruma sizin siyasetçilerinizden
birileri İllaki benim yandaşım o kurumda yer alacak. Bana
yakın olan yer alacak. diyerek kentteki bürokrasiyi, kentteki
kurumları yazboz tahtasına çevirdiniz. Kent orada hizmet
alamıyor, insanlar muhatapsız kalıyor bu kurumlar karşısında.
Açıkçası, artık Ağrıda yaşanan sorunlara,
biriken sorunlara karşı Ağrının AKPden, AKPli
siyasetçilerden, AKPnin politikalarından bir umudu yok. Kentimizin
hafızası güçlüdür, bu yaşanan sorunlara karşı onurluca
yaşam talebi var ve bu yaşam talebinin hesabını da
sandıkta AKPlilerden, AKP politikasından soracaktır, bunu da en
yakın zamanda göreceğiz.
Yine, değerli
arkadaşlar, kentte en çok duyduğumuz söz şu: Biz artık
bizim sorunumuzu çözmelerini istemiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Devamla) Yeter ki televizyonlara çıkıp
Ağrı hakkında, Ağrıyla ilgili yalan söylemesinler;
gölge etmesinler, biz başka bir şey istemiyoruz. diyorlar.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, şimdi sisteme giren sayın milletvekillerine
yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Çepni
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İzmir Milletvekili Murat Çepninin, Gülistan Dokunun bulunması
gerektiğine ilişkin açıklaması
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Teşekkürler Başkanım.
Gülistan Doku yedi yüz seksen
gündür kayıp, yedi yüz seksen gündür ailesi, kadınlar ve demokratik
kamuoyu Gülistan Doku nerede? diye soruyorlar. Dersim'de kameralar önünde
kaybolan Dokunun bulunması bir yana, deliller karartılmaya,
şüpheliler korunmaya çalışılıyor. Annesi, babası
ve ablası Aygül Doku bugün grubumuzu ziyaret ettiler, aile tüm Meclisten
seslerinin duyulmasını talep ediyor. Meclis sorumluluk almalı,
Gülistan Doku bulunmalıdır ve tekrar soruyoruz: Gülistan Doku nerede?
BAŞKAN Sayın
Altaca Kayışoğlu
2.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Çevre,
Şehircilik ve İklim Değişikliği
Bakanlığının bugün Konyada topladığı
İklim Şûrasına ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA
KAYIŞOĞLU (Bursa) - Çevre Bakanlığı bugün Konya'da
İklim Şûrasını topladı. Sayın Çevre Bakanı,
küresel ısınmayı 1,5 derecede tutmamız gerektiğini, 2
derece ısınırsa dünyanın yok olacağını
belirten açıklamalar yaptı; ilk İklim Şûrasını
toplamakla övündü. Bu toplantıda planlar hazırlanacak, yine,
kâğıt üstünde dönüşümden, vizyondan, hedeflerden bahsedilecek
ama eyleme gelince Gemlik Körfezi'nde MKS adlı bir firmaya derin deniz
deşarjı için onay verecek; deniz ısınacak, müsilaj olacak,
iklim bozulacak.
Yine, Kütahya Örencik
Eğrigöz Dağında çıkarılacak altın nedeniyle
Susurluk Havzası, Ulubat Gölü ve Kocasuyla Marmara Denizi kirlenecek.
Sayın Bakana buradan soruyorum: Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?
BAŞKAN Sayın
Keven
3.-
Yozgat Milletvekili Ali Kevenin, Yozgat ili Çayıralan ilçesi Evciler
köyünün yol sorununa ilişkin açıklaması
ALİ KEVEN (Yozgat)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu fotoğraf Yozgat Çayıralan ilçemize
bağlı Evciler köyüne ait. Aslında burası bir
kasabaydı, maalesef, belediyelikten düşürüldü ve şu an
yolları, işte gördüğünüz gibi, her taraf çamur deryası. İnsanlar komşudan
komşuya zor gidiyorlar, şu kış günü çamur olmayan
yolları yok maalesef. Neden biliyor musunuz? Evciler köyümüz Alevi
Bektaşi köyü olduğu için ayrımcılığa maruz
kalıyor. En küçük köye dahi kilitli parke
dağıtılırken, sathi kaplama yapılırken Evciler
köyü çamur içinde kaldı. Bu hangi vicdana sığar söyler misiniz?
Soruyorum sizlere: Bu insanlar vergiyi vermiyorlar mı, bu insanlardan
vergi almıyor musunuz, bu insanlar devlete karşı sorumluluklarını
yerine getirmiyorlar mı? Yozgatta hangi Alevi köyüne giderseniz gidin
kesin bir sorunu vardır. Çok mu zor bu köyleri çamurdan kurtarmak? Bu
ayrımcılığı artık bırakın, toplumu
ayrıştırmaktan, buradan size oy çıkmaz. En kısa
zamanda Çayıralan Özel İdaresi ve Kaymakamlığını
göreve, sorumluluğa davet ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Yılmaz...
4.-
Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, çip üretimine ilişkin
açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Akıllı
telefonlardan otomotive, sağlık, iletişim, endüstriyel
otomasyonlardan dijital altyapılara kadar dijital dünyanın temel
taşı olan yarı iletken çipler, Covid-19 döneminde yaşanan
üretim sıkıntısıyla tüm dünyanın gündemine
oturmuştur. Dünyada çip üretebilen ve tüm dünyaya pazarlayan
sınırlı sayıda ülke mevcuttur. Çip üretimi, pahalı ve
teknik altyapı gerektiren üretim tesisleriyle mümkün olabilmektedir.
Ülkemizin gelecek dijital dünyasında söz sahibi olabilmesi ve çip
üretiminde ileri noktaya gelebilmesi için dost ve müttefik ülkelerle beraber
üretmesi gerekmektedir. Bunun teknik altyapısının düzenlenen
yasal düzenlemelerle yapılması gerekmektedir. Zira çip üretimi için
50-60 milyar dolar civarında yatırım yapılması
gerekmektedir. AB yeni çip...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Barut...
5.-
Adana Milletvekili Ayhan Barutun, ziraat mühendislerinin atama sorununa
ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana)
Sayın Başkan, Türkiye'de ziraat fakülteleri her yıl
yaklaşık 5 bin mezun vermekte, 50 bini aşkın işsiz
ziraat mühendisi bulunmaktadır. Hepimiz biliyoruz ki Tarım
Bakanlığı, liyakatsiz yönetim kurumu, personel
açığını kapatmak için çaba göstermiyor, adım atmıyor,
göstermelik ve çok az sayıda alımlarla günü geçiştirmeye
çalışıyorlar. Tarım Bakanlığında sadece
binlerce ziraat mühendisi açığı var; gıda, su ürünleri,
veteriner hekim, balıkçılık teknolojisi mühendisi, orman
mühendisi, tekniker ve teknisyen eksiği de çok fazla. Bu işin
eğitimini alan gençlerimizi işsizlik batağına saplamanın
mantığı yoktur. Bakanlık atama yapmalı, istihdam
artırıcı projelerle destek vermeli, bu soruna acil çözüm
getirmelidir. Ülkemize yük değil, kazanç olmak isteyen gençlerimiz sizden
haber bekliyor. Tarıma, çiftçimize ve ülkemize hizmet için bekleyen gençlerimizin
sesini duyun, geçmiş dönemde verilen atama sözünü tutun.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Kaçmaz.
6.-
Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmazın, hasta mahpuslara
ilişkin açıklaması
HÜSEYİN KAÇMAZ
(Şırnak) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sekvan Becerikli, bedeninin
yarısı felçli, ihtiyaçlarını tek başına
karşılayamıyor; Fatma Tokmak, kalp hastası ve günlük
iğne yapıyor; Sıddık Gürel, 70 yaş üstü ve
çeşitli hastalıkları bulunuyor; Mevlüde Baştaş, 61
yaşında, yüzde 90 engelli; İdris Başaran, epilepsi, çölyak,
kalp, kronik mide ve bağırsak hastası; Dicle Bozan,
bağırsakları dışarıda ve bir bacağı
protezli. Sadece son beş yılın kayıtlarına göre, 89
ağır hasta tutsak, hastalıkları nedeniyle
yaşamını yitirdi. Kamuoyu vicdanını yaralayan bu
sorunun çözümü için cezaevlerinde tutulan ağır hasta mahpusların
tahliye edilip kalıcı tedavilerinin sağlanması hukuki,
vicdani ve ahlaki olandır. Hapishane koşullarında tedavileri
yapılamayan hasta mahpusların infazları acilen
durdurulmalıdır. Bu zulme ve intikamcı yaklaşıma
derhâl son verilsin. Hasta mahpuslara özgürlük!
Teşekkürler Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Özkan
7.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, Afrika Kıtasıyla siyasi
ve ekonomik ilişkilere ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Afrikalılarla siyasi ve
ekonomik ilişkileri hızla geliştirmek için büyük gayret sarf
ediyoruz. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde diplomatik ve insani temasların yanı sıra,
ticaret, yatırımlar, kültürel çalışmalar, güvenlik ve
askerî iş birliği ile kalkınma projeleri gibi birçok alanda
önemli mesafeler katettik. Afrika Kıtasıyla toplam ticareti, 2003
yılında 5,4 milyar dolar seviyesinden 2021 sonu itibarıyla 34,5
milyar dolara yükselttik. Sahra Altı Afrika ülkeleriyle 2003
yılında 1,3 milyar dolar olan ticaret hacmi, 2021de 11,7 milyar
doları buldu. Afrika Kıtasının barış ve
istikrarına, ekonomik ve sosyal kalkınmasına katkı
sağlayacak çalışmalarımızı Afrikalı
dostlarımızla birlikte yürüterek geleceği birlikte inşa
edeceğimize inanıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Kaya
8.-
Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın, Karayolları 10. Bölge
Müdürlüğünde taşeron olarak çalışan şoförlerin
maaş sorununa ilişkin açıklaması
AHMET KAYA (Trabzon)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Karayolları 10. Bölge
Müdürlüğünde taşeron olarak çalışan yaklaşık 160
şoför kardeşimize 2022 Ocak ve Şubat ayı maaşları
ödenmemiştir. Sadece de Trabzonda değil, birçok bölgede aynı
sıkıntının yaşandığını biliyoruz.
Taşeron şirkete gidiyorlar Karayolları bize ödesin, biz de size
ödeyeceğiz. diyorlar. Karayollarına gidiyorlar Hazineden para
gelmedi, ödenek yok. diyorlar. Kirasını, faturalarını,
taksitlerini zamanında ödeyemeyen, biriken borçlarını kredi
kartıyla kapatmaya çalışan perişan hâldeki işçi
kardeşlerimiz çare arıyor. Ayrıca, bu sorun yeni değil,
yıllardır böyle.
Buradan Ulaştırma
Bakanlığı ve Karayolları yetkililerine sesleniyorum: Bu
insanlarımıza bu sıkıntıyı yaşatmaya ne
hakkınız var? İşçi kardeşlerimizin hak ettikleri
maaşlarını bir an önce ödeyin, bundan sonra
maaşlarında gecikme yaşanmaması için gerekli tedbirleri
alın, en önemlisi de bu kardeşlerimize kadro vererek kamudaki
taşeron adaletsizliğine artık bir son verin.
BAŞKAN Sayın
Yılmazkaya
9.-
Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın, zorunlu temel
ürünlerdeki KDV oranının düşürülmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bebek bezi, yetişkin
hasta bezi, yatak koruyucu, hijyenik ped ve ıslak havlu gibi zorunlu temel
ürünlere lüks tüketim ürünleri gibi yüksek KDV oranlarının
uygulanması yanlış bir vergi politikası olup bu
uygulamanın bir an önce değişmesi gerekmektedir. Bu sebeple,
bebeklerin ve hastaların temel ihtiyacı olan bu ürünlerdeki KDV oranlarının
yüzde 18den yüzde 1e düşürülmesi gereklilik arz etmektedir. Özellikle
geçinmekte zorlanan engelli yurttaşlarımızın aileleri ve
çocuklu aileler için önemli bir destek olacaktır. Hasta alt bezi ile bebek
bezinin lüks olmadığı gibi zorunlu bir ihtiyaç olduğunu
kimse inkâr edemez ancak görünen o ki Sayın Cumhurbaşkanı evli
çiftlerden 4-5 çocuk isterken bebek bezinin ne kadar pahalı olduğunun
hatta bebek bezinden alınan yüzde 18 KDVnin bile farkında değil
galiba. Bu gidişle aylık 800 TLye ulaşan bir bebek bezi
masrafı nedeniyle vatandaşımız bebeğini eski usullerde
olduğu gibi taşa toprağa yatıracak gibi görünüyor.
İşte ülkenin geldiği hâl diyorum, yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Aydın
10.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, BUSKİde çalışan
şoförlerin taşeron kapsamından çıkarılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kamuda taşeron
işçilerin sorunu maalesef hâlâ devam etmekte. Bizim defalarca dile
getirmemizden sonra iktidar bu konuya kısmen çözüm üretti ancak Bursada
Büyükşehir Belediyesine bağlı BUSKİdeki şoförler bir
türlü taşerondan alınıp şirkete geçemediler. Bütün
Büyükşehrin şirketleri; BİNTED, BURULAŞ, Tarım AŞ
geçmesine rağmen buradaki arkadaşların 22 Ocakta sözleşme süresi
doldu ve bir aydır sonlarının ne olacağını merak
ederek bir gelecek kaygısı yaşamaktadırlar.
Buradan sesleniyoruz: Daha
önce de işçi sözleşmelerinde aynı süreç yaşandı ve
Büyükşehirde çalışan bir çok aile mağdur oldu.
BUSKİde çalışan şoförlerin bir an önce Büyükşehir
şirketlerine alınarak taşeron kapsamından
çıkarılmasını, eğer bu olmazsa da konuyu sonuna kadar
takip edip işçilerimizin yanında olacağımı ifade
ediyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Kılavuz
11.-
Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, ülkücü şehit Fırat
Yılmaz Çakıroğlunu rahmetle andığına,
kadına yönelik şiddete ve yaralanan Akkuyu Nükleer Güç Santrali
işçilerine geçmiş olsun dileklerini ilettiğine ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
20 Şubat 2015te
PKKlı teröristler tarafından Ege Üniversitesinde öğretim
hayatını devam ettirirken kahpece şehit edilen ülkücü
şehidimiz Fırat Yılmaz Çakıroğlu kardeşimizi ve
bütün şehitlerimizi rahmetle, özlemle anıyor; manevi
huzurlarında saygıyla eğiliyorum.
Mersinimizin Toroslar
ilçesinde erkek arkadaşı tarafından canice katledilen
işitme ve konuşma engelli Edanur Esendere kardeşimizi ve 16
yaşında nişanlısı tarafından hunharca öldürülen
Sıla Şentürkü rahmetle anıyor, ailelerinin
acısını yürekten paylaşıyorum. Kadına yönelik
fiiller işleyen canilerin gün yüzü görmemesini, insanlıktan nasibini
almamış bu yaratıkların en ağır şekilde
cezalandırılmasını beklemekteyiz.
Mersinimizin Silifke
ilçesinde Akkuyu Nükleer Güç Santrali işçilerini taşıyan
aracın devrilmesi sonucu yaralanan 40 işçimize geçmiş olsun
dileklerimi iletiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
İlhan
12.-
Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın, Kırşehirin
ulaşım sorununa ilişkin açıklaması
METİN İLHAN
(Kırşehir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Diğer birçok projede
olduğu gibi, Ankara-Sivas Yüksek Hızlı Tren Hattı
Projesine de zaman ve maliyet açısından daha çok kârlılık
sağlanacağı hâlde bağlantı yolu verilmeyerek Kırşehir
anlamsız bir şekilde kapsam dışı
bırakılmıştır. Ulaşımın toplumsal,
sosyal ve ekonomik boyutlarının topyekûn olarak insan
yaşamında çok önemli bir yer tuttuğu düşünüldüğünde
Kırşehirin kara, hava ve demir yolu ulaşımıyla ilgili
ne yazık ki özellikle AKP iktidarında sürekli
cezalandırıldığına tanık olmaktayız. Bu
sebeple, Kırşehir de ulaşım ve lojistiğe
bağlı sanayi ve endüstriyel tarımda ne yazık ki
gelişememiştir. Yüzyıllar öncesinde bile Ahilik gibi ticaret ve
toplum hayatı arasında kurumsal olarak bir bağ oluşturan,
tarihsel bir yapıya sahip, onun beşiği olan Kırşehir,
Ankara ile Kayseri arasına sıkışmış, kaderine
terk edilecek sahipsiz bir şehir değildir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Güzelmansur
13.-
Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, nakliye sektörünün sorunlarına
ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Nakliye sektörü durma
noktasına geldi. Motorine son bir yılda yüzde 123 zam
yapıldı. Üç ayda lastik fiyatları yüzde 150 arttı.
Nakliyeci ancak kredi çekerek lastik alabiliyor. Garantili otoyol, köprüler,
tünel ücretleri de ortada. Bu zamlara, bu hayat
pahalılığına tırcılar, kamyoncular nasıl
dayansın? Çoluğun çocuğun rızkı zamlara gidecekse
kontağını nasıl çevirsin? Tüm bunlar yetmezmiş gibi,
şehir giriş-çıkışlarındaki kantarlar da
nakliyeciye ceza yazdırıyormuş. Allahtan korkun. Esnafa kredi
verdik. diye övünen iktidara soruyorum: Şoförler cemiyetinden esnaf
siciline kadar 15 yere para ödenmezse o kredi alınamıyor. Böyle
vicdansızlık olur mu? Böyle düzen mi olur? Olmaz elbet. İlk
seçimde millet bu düzeni sona erdirecek.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Çakır
14.-
Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın, Kandıranın
güzelliklerine ilişkin açıklaması
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Sayın Başkan, Kocaelinin güzelliklerini anlatırken
Kandıraya özel bir yer ayrılmalıdır. Zira bu
güzelliği tarif ederken 50 bin nüfuslu ilçenin yaz sezonunda
yaklaşık 1 milyon kişiyi ağırladığı
gerçeğini ifade edersek ne demek istediğimiz daha iyi
anlaşılacaktır. Sahil bandı, akarsu, göl, deniz, mesire
alanı, ada, mağara, kayalıklar gibi, hem merak uyandıran
hem de bir cazibe merkezi olarak insanları kendine çeken yanıyla
efsunlu bir ilçe.
Başta fındık
olmak üzere nefis tarım ürünleri yanında, hindi ve manda yoğurdu
özel lezzetlerdir. Gönlü geniş insanıyla özellikle İstanbulun
stresini atmak isteyenlere bir durak kadar yakın. Yeşil ile mavinin
kucaklaşmasının somut bir örneği. Birbirinden güzel
sahilleri, tertemiz deniziyle mükemmel bir coğrafyadan bahsediyorsak
kelimelerle ne kadar anlatabiliriz?
Kandıra sizi
çağırıyor. derken dikkat edilmesi gereken en önemli husus
bağışıklık yapabileceği endişesidir diyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Arkaz
15.-
İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, obeziteye ilişkin
açıklaması
HAYATİ ARKAZ
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Çağımızın
vebası olarak nitelendirdiğimiz obezite son yıllarda giderek
yaygınlaşıyor. Obezite; tansiyon, kalp ve akciğer
hastalıkları, şeker, böbrek, safra kesesi, romatizma ve damar hastalıkları
gibi birçok probleme neden oluyor. Bunların yanı sıra,
psikolojik olarak da olumsuz etkiler bırakıyor. Küresel salgın
sebebiyle zamanımızın çoğunu hareketsiz geçirmemiz de
obeziteye başka bir davetiye çıkarıyor. Bu vesileyle
insanlarımızı obeziteye karşı mücadele etmeye ve
farkındalık yaratmaya davet ediyorum.
Daha önce belirttiğim
gibi, her vatandaşımızın bir aile hekimi olduğu gibi
bir de spor ve diyet uzmanı olmalıdır diyorum, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Bravo! Helal olsun!
BAŞKAN Sayın
Taşkın
16.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, yaralanan Akkuyu
Nükleer Güç Santrali işçilerine geçmiş olsun dileklerinde
bulunduğuna ve santraldeki çalışmalara ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Seçim bölgem Mersin'in Gülnar
ilçesinde Akkuyu Nükleer Güç Santralinde çalışan işçileri
taşıyan otobüsün yoldan çıkarak şarampole devrilmesi sonucu
yaralanan işçi kardeşlerimize geçmiş olsun dileklerinde
bulunuyorum. Bu vesileyle, Mersin'de inşa edilen Türkiye'nin ilk nükleer
santrali Akkuyu Nükleerde çalışmalar yoğun bir şekilde
devam ediyor. Akkuyu Nükleer Güç Santrali tamamlandığında toplam
elektrik ihtiyacımızın yüzde 10unu tek başına
karşılayacaktır. Burada çalışan, emek sarf eden tüm
işçi ve mühendis kardeşlerimize teşekkür ediyorum.
Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın güçlü liderliğinde, AK
PARTİ olarak enerji ihtiyacımızı millî enerji ve maden
politikamız rehberliğinde yerli ve millî imkânlarla karşılamaya
gayret ediyoruz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Arık
17.-
Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, Kayseri
Akkışlanın sorunlarına ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Akkışla, iktidar
partisinin unuttuğu, gözden çıkardığı, yok
saydığı; gilaburusu, yoğurdu ve mert insanlarıyla
ünlü, küçük, şirin bir ilçemiz. Nüfusunun çoğunluğu tarım
ve hayvancılıkla uğraşır. Yem fiyatlarının
artması, elektrik fiyatlarındaki yükselme nedeniyle hayvancılığı
da tükenme noktasına geldi. Zaten ilkbahar, koyunculuk yapanlar için çile
ayıdır. AKP, her seçim döneminde Akkışlalı
hemşehrilerimize bol kepçeden seçim vaadi verir ama seçim bitince verilen
sözlerin hepsini unutur. Akkışlalı hemşehrilerimize devlet
hastanesi sözü verildi, Hayırlı olsun. denildi, tarih
açıklandı, Akkışla'nın her yerine boy boy hastane
fotoğrafları asıldı, televizyon programları
yapıldı ama gelinen noktada Nüfus azaldı, kalan nüfus da zaten
yaşlı, hastane sizin neyinize? deniliyor. Devlet hastanesini bekleyen
Akkışla, elindeki adliyeden de oldu; iyi mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Şevkin
18.-
Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, emekli edilen uzman
erbaşların mağduriyetine ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2016 yılı öncesinde
45 yaş sınırı nedeniyle zorunlu olarak devlet
memurluğuna geçirilen ve emekli edilen uzman erbaşların
mağduriyeti hâlen giderilmedi. TSK'den ilişiği kesilen ve resen
emekli edilen 2.900 uzman erbaşın kademe derecelerinde sorun
yaşandı, farklı emekli maaşlarıyla mağdur
edildiler. Daha sonra çıkarılan 6000 sayılı Kanundan 1.200
personel yararlanırken 1.700ü için bir düzenleme yapılmadı. SGK
kurumuna durumlarını bildiren uzman erbaşlara ret
yazısı geldi. Ayrıca, TSK'de aynı statüde görev yapan
bazı rütbeliler 3600 ek göstergeden faydalanırken sadece uzman
çavuşların gösterge dışı tutulması ve birçok
personelle aynı işi yapmalarına rağmen aşırı
ücret farkı büyük haksızlıktır. Bu haksızlığı
bir an önce giderin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Nuhoğlu
19.-
İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun, pandemiyle mücadeledeki
başarısızlığa ilişkin açıklaması
HAYRETTİN NUHOĞLU
(İstanbul) Teşekkür ederim.
İki yıldır
hayat tarzımızı değiştiren pandemiyle yaşamaya
devam ediyoruz. İlk başladığı günden beri
alınması gereken tedbirleri ısrarla söyledik. Onlar,
başarı hikâyeleri anlattılar ve bugünlere geldik. Günlük vaka
sayıları 100 bine, vefat edenlerin sayıları 300e
dayanmış, rekor üstüne rekor kırılmaktadır ama
Sağlık Bakanı Endişe etmeyiniz, müsterih olunuz. diyor.
Tedavi için günde 16 hapı hastalara içirdikten sonra hiçbir işe
yaramadığını kabul edenler Hastalık normale döndü.
diyor, hikâye anlatmaya devam ediyorlar. Maske dağıtmayı
beceremediler, yoğun bakımda bocaladılar, aşı
konusunda çuvalladılar, vefat edenlerin sayısını gizlediler.
Sağlık çalışanları perişan, doktorlar
kaçıyor, onlar hâlâ konuşuyor. Yeter artık! Kimse
başarı hikâyesi dinlemek istemiyor. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Gül
Yılmaz
20.-
Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmazın, Mersinli kadın
girişimcilere verilen teşviklere ilişkin açıklaması
ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin)
Mersin ilimiz olarak özellikle kadın istihdamı ve
kadınların üretime katılımları açısından
oldukça verimli topraklara ve potansiyele sahibiz. Girişimci ruhuna sahip,
hayalleri olan, fikirleri bulunan, cesaret ve yetenekleriyle ön plana
çıkan Mersinli kadınlarımız birer birer başarı
hikâyelerini hayata geçiriyor. Devletimiz kadın girişimciliğini
teşvik etmek için kadınlarımıza pozitif
ayrımcılık içeren mikro krediler ve hibeler veriyor.
Mersinimizde de kadın girişimcilerimize yönelik teşviklerin
sınırları aştığı görülmektedir ki bu da bizi
ziyadesiyle memnun ediyor.
Ruhundaki
ışığı, zihin sandıklarındaki mücevheri ortaya
çıkarmak için engel tanımayan bütün kadınlarımızı
kutluyorum. Kadınlarımızın ruhundaki enerjiyi ve
heyecanı üretime dönüştürmek için destek olan Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan başta olmak
üzere tüm kişi ve kurumlara teşekkürlerimi sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Kaplan
21.-
Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplanın, Gaziantepspor
çalışanlarının mağduriyetine ilişkin
açıklaması
İRFAN KAPLAN (Gaziantep)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Seçim bölgem Gaziantepin
köklü spor kulüplerinden biri olan Gaziantepspor Futbol Kulübü Derneği
geçirmiş olduğu kötü bir sürecin ardından 2019-2020 sezonunda
borç batağına saplanmış ve kapısına kilit
vurularak kapatılmıştır. Kapatılma sonucunda,
yıllardır kulübe hizmet etmiş 42 emekçi çalışan
mağduriyet yaşamıştır; kulüp
çalışanları birikmiş alacaklarını ve kıdem
tazminatlarını alamamıştır. Hukuki süreç
sonuçlanmış, mahkeme kararıyla ödeme emri
çıkarılmıştır ancak icra yoluyla satılan
taşınmazların gelirlerinin önceliği vergi ve SGK borçlarına
gitmiş, kulübün emektarları eli boş bir şekilde
kalakalmıştır.
Kulüp
çalışanlarının mağduriyetlerinin bir an önce
giderilebilmesi için tüm yetkilileri göreve davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Filiz
22.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, uyuşturucu
kullanımının yaygınlaşmasına ilişkin
açıklaması
İMAM HÜSEYİN
FİLİZ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ekonominin iyi
yönetilmemesinden kaynaklanan ekonomik kriz sonucu elektriğe, doğal
gaza, akaryakıta, gübreye, ilaca, temel gıda maddelerine,
iğneden ipliğe yapılan zamlarla, çiftçi, köylü, esnaf, memur,
emekli ve gençlerimiz geleceğe dair umutlarını yitirip, toplumda
gerginlik her geçen gün tırmanırken uyuşturucu kullanımının
yaygınlaşması gibi bir felaketle daha karşı
karşıyayız.
Yoksulluğun
aşırı arttığı ortamların, gençlerimizi
uyuşturucu batağına sürüklediğini seçim bölgem Gaziantepte
ziyaret ettiğim muhtarlardan da duymak üzüntü vericidir. Bu konu,
siyasetin üstünde bir konu olup aynı zamanda ülke güvenliği
sorunudur. Emniyetin gerçekleştirdiği uyuşturucu
operasyonları, asayişi temin etmek açısından oldukça
önemlidir ama tek başına yeterli olmamaktadır.
Toplumda, uyuşturucuya
karşı bir bilinç yaratmanın yanında eğitim sisteminde
değerlerimizin öğretilmesi ve refahın artırılması
çok önemlidir diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Kaşıkçı
23.-
Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçının, Hatayın
Altınözü ilçesine ilişkin açıklaması
LÜTFİ KAŞIKÇI
(Hatay) Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bu hafta sonu, Altınözü
ilçemize bağlı Kozkalesi, Akdarı, Yunushanı ve Seferli
Mahallelerimizde vatandaşlarımızla bir araya geldik.
Altınözü ilçesi,
ziyaretçilerinin keşfetmesini bekleyen çok sayıda tarihî mirasa ev
sahipliği yapmakta. Binlerce yıllık tarih ve kültür birikimine
sahip ilçemiz, doğal güzellikleri, kültürel dokusu ve tarihî
değerleriyle turizm konusunda son derece iddialı. Özellikle,
Yunushanı Mahallesindeki Roma dönemine ait olan kaya mezarları ile
Kozkalesi Mahallesindeki Kürşat Kalesinin restorasyonu için Turizm
Bakanlığından ek bir bütçeye ihtiyaç duyulmaktadır.
Yunushanı ve Kozkalesi Mahallelerimizdeki bu tarihî mirasların
ilçemizin tanıtımına ve ekonomisine son derece büyük
katkısı olacağını düşünmekteyiz.
Altınözü, lezzetli
yemekleri ve misafirperver insanlarıyla sizi çağırıyor.
BAŞKAN Şimdi
Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Muhammet Emin Akbaşoğlu.
Buyurunuz Sayın
Akbaşoğlu.
24.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Çevre,
Şehircilik ve İklim Değişikliği
Bakanlığınca düzenlenen İklim Şûrasına, Rusya ve
Ukrayna arasındaki gerginliğe, Cumhurbaşkanının Afrika
ziyaretine, toplum kesimlerini enflasyona ezdirmeyeceklerine ve Çanakkale
Köprüsüne ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; baharın müjdecisi cemrelerden ilki
düştü, bereket getirsin inşallah diyorum. Toprağın hayat
bulması, doğanın yeniden yeşermesiyle birlikte
yaşadığımız pandemi sürecinin de sona ermesini ve
umutlarımızın da tazelenmesini Cenab-ı Haktan niyaz
ediyor, aziz milletimize hayırlı bir yıl diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
bugün Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği
Bakanlığınca düzenlenen İklim Şûrası Konyada
başladı, 25 Şubata kadar devam edecek. Dünya çok kritik bir eşikte,
Türkiye olarak iklim değişikliğinin önüne geçmek ve etkilerini
ortadan kaldırmak adına âdeta seferberlik ilan etmiş
durumdayız. O sebeple yeşil dönüşüm anlayışıyla
organize edilen bu Şûrayı gerçekten çok önemli buluyoruz.
Türkiyenin yeşil kalkınma ve sıfır atık
çalışmalarına büyük katkı sağlayacağına
inandığımız bu Şûranın nice güzelliklere,
hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; pandemi kaynaklı krizlerin ardından
Rusya ve Ukrayna arasında yaşananlar sebebiyle de küresel bir
gerginlikle karşı karşıyayız. Bu süreçte Türkiye
olarak, diplomasinin hâkim olması, gerginliğin ortadan kalkması
adına büyük bir gayret içerisinde olduğumuza bütün dünya şahittir.
En kötü barış, savaştan daha iyidir. Bu sebeple savaşın,
can kayıplarının ve yeni göçlerin önüne geçmek adına tüm
ülkeleri itidalli davranmaya davet ediyoruz. Türkiye bu gerginliğin
ortadan kalması adına her zaman ara buluculuğa ev sahipliği
yapmaya, sorumluluk üstlenmeye hazır olduğunu Sayın
Cumhurbaşkanımızın dilinden bütün muhataplarına ve
dünyaya ilan etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz
efendim.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; malumunuz olduğu üzere Sayın
Cumhurbaşkanımız bir dizi ikili görüşme için Afrikada
bulunmaktadırlar. Burada karşılıklı
yatırımlar, anlaşmalar ve dış ticaret
anlaşmalarıyla gerçekten önemli, stratejik bir çaba ortaya
konmaktadır. İnşallah, Türkiye ve Afrika Kıtasıyla
ilgili karşılıklı güven ve iş birliği içerisinde
atılan adımlarla Afrikayla olan bağlarımızı çok
daha güçlendirmeye ve ileri götürmeye kararlıyız.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yirmi yıldır AK PARTİ hükûmetleri
döneminde gerçekten hiçbir zaman toplum kesimlerini enflasyona ezdirmedik,
ezdirmeyeceğiz. Bu konuda mutlaka toplumun bütün kesimlerinin alım
gücünü artırmaya devam edeceğiz ve inşallah, nice güzellikleri
hep beraber yaşayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz
efendim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Bu vesileyle bir büyük eseri daha aziz milletimizin
hizmetine sunmanın bahtiyarlığı içerisindeyiz.
İnşallah, Çanakkale Zaferimizin yıl dönümü olan 18 Martta
Çanakkale Köprümüzü milletimizin hizmetine sunacağız, şimdiden
hayırlı olsun diyoruz.
Hayırlı bir yasama
haftası diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ
Parti Grup Başkan Vekili Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlu.
Buyurunuz Sayın
Dervişoğlu.
25.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, solunum
yetmezliği olan ve evinde konsantratör cihazları kullananlar için
elektrik faturalarının yapılandırılması
gerektiğine, elektrik zamlarına ve sağlık çalışanlarının
haklı taleplerine ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) - Çok teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Yüce meclisi
saygılarımla selamlıyor, başarılı bir
çalışma haftası diliyorum.
Bir hususa Türkiye Büyük
Millet Meclisinin dikkatini çekmek arzusundayım. Evde uzun süreli oksijen
makineleri kullanmakta olan hastalarımızın yaşadıkları
önemli bir mağduriyet var. Kronik solunum yetmezliği olan binlerce
KOAH hastası, kalp yetmezliği, astım ve akciğer kanseri
hastaları oksijen tedavisi için, elektrikle çalışan konsantratör
adlı bir cihaz kullanmaktadırlar. Bu hastalar, yaşamları
için gerekli olan, elektrikle çalışan solunum cihazlarını
günde en az on beş saat çalıştırmak mecburiyetinde. Bu
zamanı dikkate alırsak, 1 hastanın 1 cihazının
aylık tüketimi 210 kilovatı aşmaktadır. Üstelik bazı
hastalar 2 cihaz birden kullanmak durumunda kalıyorlar; bu durumda da
fatura katlanarak artıyor. Solunum yetmezliği olan ve evinde
konsantratör cihazları kullananlar için elektrik faturaları
yapılandırılmalı, yaşama tutunmak için nefes almaya çalışan
hastalar mağdur edilmemelidir.
Ayrıca, 1 Ocak 2022
tarihinden itibaren, mesken aboneleri için elektriğe konutlarda 150
kilovatın altında kalan tüketim için yüzde 52, üzerindeki tüketim
içinse yüzde 127 zam yapılmıştır. Elektrik
faturalarına gelen yüzde 127lik zam geçim sıkıntısı
çeken milletimizin belini bükmüş, enflasyon altında ezilen
vatandaşımızın tencere kaynatmasını zor hâle
getirmiş ve bunun üstüne bir de vatandaşlarımız evlerinde
karanlıkta oturmak zorunda kalmıştır. Konutlardaki 150
kilovat sınırı, gelen tepkiler üzerine 210 kilovata
çıkarılmış ama bu da yeterli olmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Özellikle pandemi sürecinde esnaf
büyük bir borç yüküyle karşı karşıya
kalmıştır. Bir de bunların üzerine zamlarla birlikte gelen
elektrik faturasıyla esnaflarımız kepenk kapatma noktasına
getirilmiştir. 2021 Ocak ayından itibaren bugüne kadar yapılan
elektrik zammına baktığımızda ise zam oranı yüzde
162ye çıkmıştır. İşçiye, memura, emekliye yüzde
25 ile yüzde 30 arasında yapılan zamlar, son bir yıl içerisinde
elektriğe yapılan yüzde 162 zammın oldukça altında
kalmıştır.
Elektrik temel bir insani
ihtiyaçtır, elektrik dağıtımı ise millî bir politika
olup devlet eliyle yapılmalıdır. Hükûmeti artık
sarayın çevresinde biriktirdiği müteahhitlere değil, milletimize
hizmet etmeye davet ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Başkanım.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; müsaade ederseniz bir hususa daha işaret edeceğim. 1
Aralık 2021 Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilen teklifle uzman
doktor, pratisyen hekim ve diş hekimlerinin maaşlarında 2.500
ile 5.000 lira arasında bir iyileştirme yapılmasının
planlanmasının ardından sağlık teşkilatlarındaki
çalışanlar arasında yapılan bu
ayrımcılığa tepkiler yükselince geri çekilen ve bugüne
kadar da neticelenmeyen iyileştirme çalışması vardır;
bu unutulmamalıdır. Sağlık sektörü bir bütündür ve
sağlık çalışanlarına kendi içlerinde
ayrımcılık yaşatılmamalıdır. Aralık
ayında uzman ve pratisyen hekimlere yapılması planlanan
iyileştirme ve zamların hemşireler, sağlık
memurları, ambulans ve acil bakım teknikerleri, acil tıp
teknisyenleri, veteriner hekimler, fizyoterapistler, radyoterapistler, ortopedi
ve tıbbi laboratuvar teknikerleri gibi çeşitli sağlık
çalışanlarına da yapılması artık bir zaruret
olarak karşımızda durmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Bitiriyorum.
Sağlık sektörüne
bir bütün olarak bakmak lazım. Bununla birlikte, görevi başında
vefat eden sağlık çalışanlarımızın
ailelerine ölüm aylığı bağlanabilmesi, sağlık çalışanlarına
uygulanan şiddette cezaların artırılması, 3600 ek
göstergenin verilmesi gibi sağlık çalışanlarının
haklı talepleri de bir an önce yapılacak çalışmayla
karşılanmalıdır. Bu beklentilerinin
karşılıksız kalmaması icap etmektedir. Hükûmeti
sorumluluğu yerine getirmeye davet ediyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum efendim.
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Erkan Akçay.
Buyurunuz Sayın Akçay.
26.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, millî para
tekvandocularımızın ve okçularımızın
başarılarına, Avrupa Birliği ülkelerindeki yabancı
düşmanlığına, Vergi Haftasına ve Gelir İdaresi
Başkanlığı çalışanlarının özlük
haklarına ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Millî para
tekvandocularımız 19 Şubat 2022de Arnavutlukun Durres kentinde
düzenlenen Dünya Tekvando Başkanlık Kupasında 6 altın, 1
gümüş, 2 bronz olmak üzere toplam 9 madalya kazanmışlardır.
Millî sporcularımız 20-21 Şubat 2022deki müsabakalarda da 3
altın, 4 bronz madalya kazanmıştır. 22 Şubat 2022de
millî okçularımız Öznur Cüre, Sevgi Yorulmaz, Dubaide devam eden Para
Okçuluk Dünya Şampiyonasında Makaralı Yay Kadın Çiftler
kategorisinde sıralama atışları sonunda 1.344 puanla dünya
rekoru kırmıştır. Ülkemizi gururlandıran bütün millî
sporcularımızı, teknik ve yönetim ekibini tebrik ediyor,
başarılarının devamını diliyorum.
Sayın Başkan, 19
Şubat 2020de Almanyanın Hanau kentinde gerçekleştirilen
ırkçı saldırıda 4'ü Türk vatandaşı olmak üzere 9
kişi hayatını kaybetmişti. Vefatlarının 2nci
yıl dönümünde menfur saldırıda hayatını kaybedenleri
bir kez daha rahmetle anıyorum. Almanyada yaşayan
vatandaşlarımıza yönelik sistematik saldırıların
ilki 22 Kasım 1982de gerçekleştirilmiş, 2000 yılından
itibaren Neonazi terör örgütlerinin faaliyetleriyle saldırılar
hız kazanmıştır.
Son yıllarda
yaşanan göç hareketliliğiyle, Almanya, Fransa ve Yunanistan
başta olmak üzere, Avrupa Birliği ülkelerinde göçmen
karşıtlığı ve yabancı
düşmanlığı tehlikeli boyutlara
ulaşmıştır. Bazı Avrupa Birliği ülkelerinin ve
sivil toplum kuruluşlarının Avrupa'da meydana gelen göçmen
karşıtlığı ve yabancı
düşmanlığına çanak tutmaları vahim bir tablodur.
Yunanistan'ın göçmenlere yönelik insanlık dışı
sistematik saldırıları için herhangi bir uluslararası hukuk
mekanizması maalesef henüz devreye konulmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Avrupa
Birliği ülkeleri yabancı düşmanlığıyla ilgili
olarak gereken önlemleri almak durumundadır.
Sayın Başkan, bu
yıl 21-27 Şubat tarihleri Vergi Haftası olarak
kutlanmaktadır. Vergi, devlet olmanın en temel
unsurlarındandır. Devlet, vergilendirme yetkisiyle hukuki ve fiilî
egemenliğini kullanmaktadır. Vergi, aynı zamanda bir
vatandaşlık görevidir ve devlet-vatandaş ilişkilerinin
uyumlu, düzenli, saydam ve gönüllü olması bakımından da büyük
önem arz etmektedir. Verginin toplumun tüm kesimlerince benimsenmesi, vergi
bilincinin geliştirilerek gönüllü ödeme
alışkanlığının artırılması, vergi
adaletinin sağlanması, dolaylı vergilerden doğrudan
vergilere geçilmesi de her geçen gün daha da önemli hâle gelmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Başkan.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Türkiye salgınla mücadelede ekonomi ve maliye politikalarıyla eş
güdümlü vergi politikalarını uygulamaya koymuştur. Gıda
sektörü başta olmak üzere, fahiş fiyat artışlarından
kaynaklanan olumsuz etkileri azaltmak maksadıyla belirli hizmet
sektörlerine yönelik KDV indirimleri enflasyonu azaltıcı rol
oynamıştır ve oynayacaktır. Eşel Mobil Sistemi
uygulaması, tütün mamullerinde uygulanan ÖTV nispi vergi oranının
yüzde 67den yüzde 63e indirilmesi, motorlu araçlarda ÖTV matrah
eşiklerinin güncellenmesi salgınla ve enflasyonla mücadelede de bir
etkiye sahiptir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, Gelir İdaresi Başkanlığında
gelir uzmanı, müdür, vergi dairesi müdürü, avukat, memur olmak üzere
taşra ve merkez teşkilatlarında toplam 38.468 personel
çalışmaktadır; diğer taraftan, 8 binden fazla vergi
müfettişi de görev yapmaktadır. Ayrıca, 122 bin -serbest
muhasebeci, mali müşavir ve yeminli mali müşavir olmak üzere- serbest
meslek sahibi bulunmaktadır. Vergi Haftası vasıtasıyla
Gelir İdaresi Başkanlığında görev yapan memur, şef,
gelir uzmanı, müdür yardımcısı ve müdürlerin özlük
haklarının eşit işe eşit ücret kapsamında
yeniden değerlendirilmesi gerektiğini bir kez daha vurgulamak
istiyorum. Bu vesileyle vergi mükelleflerinin, Maliye Bakanlığı
ve Gelir İdaresi çalışanlarının, serbest muhasebeci ve
mali müşavirlerin Vergi Haftasını tebrik ediyorum.
Teşekkür ederim. (MHP ve
AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Meral Danış
Beştaş.
Buyurunuz Sayın
Danış Beştaş.
27.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Doğu
Avrupadaki siyasi ve askerî gelişmelere, sağlıkta şiddete,
yaralanan Akkuyu Nükleer Santrali işçilerine acil şifalar
dilediğine ve SMA hastalarının yaşadığı
mağduriyete ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Evet, Ukrayna meselesi
dünyanın gündeminde. Doğu Avrupadaki siyasi ve askerî
gelişmelerden çok büyük bir kaygı duyuyoruz. Ukrayna ve diğer
Doğu Avrupa ülkeleri, NATO ve Rusya arasındaki iktidar mücadelesinin
ve askerî yayılmacı politikanın zemini olmamalıdır.
Doğu Avrupa halkları bu çatışmalı durumdan en fazla
zarar görecek kesimi oluşturuyor. Çalınan savaş
tamtamlarına karşı her türlü barışçıl siyaset ve
diplomatik çabayı desteklediğimizi paylaşmak istiyorum. Hem NATO
hem de Rusya, gerilimi düşürmek için pozisyonlarını tekrar
gözden geçirmelidir. Başta bölgedeki sivil halk olmak üzere milyonlarca
insanın hayatını tehlikeye sokacak bu tırmanış,
küresel bir felaketin kapısını da aralayabilir. Tüm
tarafları müzakere ve diplomasiyle meseleleri çözecek bir tutum
geliştirmeye çağırıyoruz. Ayrıca, Putinin,
Rusyanın asker göndermesi meseleyi daha da
ağırlaştıracaktır. Son yansıyan bilgilere göre
askerler de gönderildi. Her türlü askerî müdahaleye karşı
olduğumuzu da paylaşmak istiyorum.
Sayın Başkan, bu
durumda Ukrayna gerilimindeki her denklem, Türkiyeyi jeopolitik ve ekonomik
olarak doğrudan etkileyecek durumda. Ukraynada yaşananlarla ilgili
karar süreçleri sadece sarayın insafına bırakılmayacak
kadar tüm Türkiye halkını yakından ilgilendirmektedir. Türkiye
halkının yüzde 90nını temsil eden bir Parlamentodayız
şu anda. Hem Dışişleri Bakanının Meclise gelip
bilgilendirme yapması ve tüm grupların mevcut durumu analiz etmesi
hem de karar alma sürecinde önerilerini sunması gerektiğini düşünüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bu kapsamda Parlamentomuzun, Bakanın
bilgilendirmesi ve grupların görüşlerini açıklaması
şeklinde çalışmasını ivedilikle öneriyoruz.
Sağlıkta
şiddet, diğer bir başlık. Evet, hiçbir şekilde
bitmiyor. Şırnaktaki bir doktora uygulanan şiddeti -tüm
Türkiyede yayınlandı- duymuşsunuzdur ve TTB dün açıklama
yaptı. Savcı olduğunu belirten bir hasta yakını
Şırnakta bir hekimin hastasına uyguladığı tedaviyi
beğenmediğini belirterek şiddet uygulamıştır.
Şiddetin faili, bizzat sağlıkta şiddet davalarına
bakması muhtemel bir yargı mensubu. Bir savcının bir hekime
şiddet uyguladığı bir coğrafyada sağlık
emekçilerini şiddetten koruyamayacağımız çok açık. Bu
olayı ve tüm bu bilgiyi yargının ve tabii ki kamuoyunun
bilgisine sunuyorum ama şu bilgiyi de unutmayalım
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Başkan.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Daha önce, halı saha maçında kendileri
oynasın diye öğretmenleri gözaltına aldıran
savcıyı da unutmadık ve bu şekilde, aslında
yasayı uygulaması gereken
Burada tüm grupların birlikte
çıkardığı Sağlıkta Şiddet Yasası zaten
eksik, bunun uygulanmamasını da asla kabul edilebilir
bulmadığımızı ifade etmek istiyorum.
Diğer bir konu, Akkuyu
Nükleer Santralinde işçi servisleri yine kaza yaptı. Kötü
çalışma, barınma ve beslenme koşullarının artarak
devam ettiği santral inşaatında, Sipahili Kampında işçileri
taşıyan 2 servisin kaza yapması sonucu onlarca işçi
yaralandı ve Akkuyu Santrali zarar vermekten başka hiçbir işe
yaramıyor hakikaten. Yaralananlara acil şifalar diliyorum.
İşçilerin yaşam koşullarının çok ağır
olduğunu, birçok iş cinayeti yaşandığını da
biliyorum; umarım, bu konuda sözlerimiz duyulur ve gerekli önlemler
alınır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, bu SMA meselesi çok önemli
bir gündem ve eminim, bütün milletvekillerine de aileler ulaşıyordur.
İlaç giderlerine ilişkin bir tebliğ yayınlandı Resmî
Gazetede ve öyle bir yayınlandı ki sanki Artık bu kampanyalara
ihtiyaç olmayacak, SGK bunların giderlerini karşılayacak. diye
büyük bir yanıltma yapıldı. Oysa sadece kullanılan
ilacın, önceden de kullanılan bir ilacın kullanılma yöntemi
değiştirildi. Bu ilacın adını da şimdi
paylaşacağım: Zolgensma adlı ilacın uygulanma
şartları değiştirildi ve aileler sıklıkla bizi
arıyorlar, Bu konuda kampanyalarımız aksadı. diyorlar
çünkü kamuoyuna yanlış bir bilgilendirme
yapıldığını söylüyorlar. Zolgensmayla ilgili herhangi
bir gelişme yok, tedavi onunla yapılabiliyor ve 1, 2, 3 tip SMA
hastalarının Nusinersen almaya devam edebilmeleriyle ilgili kriterler
kaldırılmış oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Başkan.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Kararda ayrıca mekanik solunum desteği
ihtiyacı olmayan hastalarda tedaviye başlanacağı
belirtildi. Yani SMA hastalığı tedavisi için bir kısım
kriterler sağlandı ama asla bu bir çözüm değil. Özgecan isminde
bir çocuğumuzun ailesi bana ulaştı; yüzlerce bebeğin,
birçok bebeğin yakını ulaşıyor. 2,5 trilyonluk bir
ilaca ulaşmak ve çocuklarını yaşatmak için kampanya yapan
ailelere kulaklarımızı tıkamayalım ve tabii ki
Sağlık Bakanlığının da bir an önce bu konuda yeni
bir adım atması ve bu ilaç bedellerini karşılaması
gerektiğini söylemek istiyorum. SMA hastası çocukların ölümünü
hep birlikte bu aşamada dayanışmayla engelleyebiliriz ama
asıl talebimiz, tabii ki Sağlık Bakanlığının
karşılaması yönünde.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edecek
misiniz?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yok, etmeyeceğim.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Engin Altay.
Buyurunuz Sayın
Başkan.
28.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Gülistan Dokunun ailesinin
Meclisten taleplerine, Ukrayna krizine, elektrik zamlarına ve
Erdoğanın CHP Genel Başkanına yönelttiği tehdit
içerikli sözlere ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan. Zatıalinizi
ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim.
Sayın Başkan,
bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir acılı anne babanın
feryadını sanıyorum bütün gruplar işitti, bu anne baba
bütün grupları ziyaret etti. Kızları, evlatları Gülistan
Doku iki yıldır, 5 Ocak 2020den beri kayıp. Kayıp
olayının yaşandığı andan itibaren bu konunun
üzerine eksik ve yanlış gidildiğine dair ciddi iddiaları
var. Meclisten talepleri var. Türkiye Büyük Millet Meclisi çare müessesesidir
ve bu talebe, bu feryada, bu çığlığa seyirci kalamaz.
Yürütme organına Türkiye Büyük Millet Meclisinden sesleniyorum: Gülistan
Dokunun akıbetinin ne olduğunun, nerede olduğunun ortaya
çıkarılması konusunda azami gayreti göstermeye
çağırıyorum. Bu acılı anne babanın feryadına
hem Meclisimizin hem aziz vatandaşlarımızın ve yürütme
organının dikkatini çekiyorum.
Sayın Başkan,
Türkiyenin kuzeyinde, Karadenizin karşı sularında
sıkıntılı bir durum yaşanmaktadır ve Rusya Devlet
Başkanı Vladimir Putin, Ukraynanın doğusundaki ayrılıkçı
Donetsk ve Lugansk bölgelerinin
bağımsızlığını
tanıdığını belirterek bir açıklama
yapmıştır. Ukraynanın
bağımsızlığını, egemenliğini ve toprak
bütünlüğünü hiçe sayan ve uluslararası hukukun açık bir ihlali
olan bu kararı asla kabul etmiyor ve kınıyoruz. Cumhuriyet Halk
Partisi Yurtta barış, dünyada barış. diskuruyla hareket
eden, bu anlayışa sahip bir partidir. Uluslararası
ilişkilerde emrivakilere ve uluslararası hukuku ihlal eden her türlü
gelişmeye karşı çıkan, Birleşmiş Milletler
Şartında ifadesini bulan devletlerin toprak bütünlüğü ve
sınırların dokunulmazlığı ilkelerine saygı
gösteren bir anlayışa sahibiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Karadeniz'in güvenliğini önemsiyoruz, Ukrayna krizinin
Türkiye'ye çok olumsuz etkilerinin olmaması, olası etkilerin bertaraf
edilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisini ve yürütme organını
şimdiden yapıcı ve samimi bir şekilde uyarmayı da bir
görev addediyoruz Sayın Başkan.
Sayın Başkan, öte
yandan, Sayın Cumhurbaşkanı Afrika'dan müjde peşinde, yüzde
127lik elektrik zamlarıyla ilgili yeni adımlar
olacağını ve 1 Martta başlayacağını
söylüyor. Yüzde 127lik zammı bir gecede yaptılar ama iki aydır
indirim yapmayı beceremiyorlar. İndirim yapacağız.
diyorlar ama iki aydır nasıl bir indirim
yapılacağını merak ediyoruz. Şimdi, esnafa yüzde 25
indirimden söz ediliyor, yüzde 127nin 25ini indirirsen geriye 102 kalır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) - Esnaf bunu nasıl ödeyecek, Hükûmetten buna bir çare,
buna bir çözüm yok. Tekrar altını çiziyorum, aziz milletimizin
dikkatini çekiyorum. Bir gecede yüzde 127 zam yapanların iki aydır
bunu nasıl indireceklerini düşünmelerini ve böyle beceriksiz bir
tablo ortaya koymalarını da milletimizin takdirine
bırakıyorum.
Sayın Başkan,
Beyefendi Milletin sesine kulak veriyoruz. diyor, milletin sesine kulak
veriyorsa millet şöyle diyor: Göstermelik indirim değil,
zamları geri al. İktidar, bir gecede yapılan bu yüzde 127lik
zammı ve diğer zamları -akaryakıt, doğal gaz- derhâl
geri çekmek durumundadır eğer milletin sesine kulak veriyorsa.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Erdoğan, muhalefeti kriminalize ederek, terörize ederek,
ötekileştirerek, kutuplaştırarak ve tehdit dili kullanarak
ekonomideki ayıplarını, ekonomideki kusurlarını
örtemez.
Bir tehditte de bulunmuş
Beyefendi. Tam şöyle diyor Sayın Genel Başkanımıza: Ankaradan
İstanbula bir daha kolay kolay yürüyemezsin. Sayın Erdoğana
önce şunu söyleyeyim: Bu tehdit dili ona yaramadı, bundan bir an önce
vazgeçmesini tavsiye ederim ama Sayın Kemal Kılıçdaroğlu
gereğinde, gerekli görüldüğünde, değil Ankaradan İstanbula,
Edirneden Karsa kadar yürür, yürüyecektir, Erdoğanın bunu
engellemesi de mümkün olmayacaktır.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı
ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,Türkiye
Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu heyetinin 22-25 Şubat
2022 tarihleri arasında Bosna Herseke resmî bir ziyaret
gerçekleştirmesine ilişkin tezkeresi (3/1862)
18/2/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu Heyetinin 22-25 Şubat 2022 tarihleri
arasında Bosna Herseke resmî bir ziyaret gerçekleştirmesi
öngörülmektedir.
Anılan ziyarete Türkiye
Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Heyetinin
katılım sağlaması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 6ncı maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğerini okutuyorum:
2.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonunun Avrupa Birliği
Konseyi Fransa Dönem Başkanlığı tarafından 24-25
Şubat 2022 tarihlerinde Fransanın başkenti Pariste
düzenlenecek olan ortak dış ve güvenlik politikası ve ortak güvenlik
ve savunma politikası konulu parlamentolar arası konferansa
katılmasına ilişkin tezkeresi (3/1863)
18/2/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonunun Avrupa Birliği Konseyi Fransa Dönem
Başkanlığı tarafından 24-25 Şubat 2022
tarihlerinde Fransa'nın başkenti Paris'te düzenlenecek olan
"Ortak Dış ve Güvenlik Politikası ve Ortak Güvenlik ve
Savunma Politikası konulu parlamentolar arası konferansa katılması
öngörülmektedir.
Anılan ziyarete, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Heyetinin
katılım sağlaması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İYİ PARTİ
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VI.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, hekimlerimizin
istifalarının ve yurt dışında çalışmayı
tercih etmelerinin nedenlerinin araştırılması ve bu konuda
gerekli tedbirlerin alınması, sağlık sistemindeki
aksaklıkların tespit edilmesi ve çözüme kavuşturulması,
sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesi
için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla 22/2/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Şubat 2022 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
22/2/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu;
22/2/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İzmir Milletvekili ve
Grup Başkan Vekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından
hekimlerimizin istifalarının ve yurt dışında
çalışmayı tercih etmelerinin nedenlerinin
araştırılması ve bu konuda gerekli tedbirlerin
alınması, sağlık sistemindeki aksaklıkların
tespit edilmesi ve çözüme kavuşturulması, sağlık
çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesi için
yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla 22/2/2022 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 22/2/2022 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Adana
Milletvekili Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu.
Buyurunuz Sayın
Çulhaoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubumuzun hekimlerimizin
istifalarının ve yurt dışında çalışmayı
tercih etmelerinin nedenlerinin araştırılması ve bu konuda
gerekli tedbirlerin alınması, sağlık sistemindeki
aksaklıkların tespit edilmesi ve çözüme kavuşturulması,
sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesi
için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla verdiği
Meclis araştırması önergemiz üzerine söz aldım; heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AK PARTİ iktidarı sağlık
alanında yaşanan sorunları çözeceğine dağ gibi
biriktirdi, pandemi sürecinde de doktorlarımızı koruyamadı.
Türk Tabipleri Birliği verilerine göre, pandeminin
başlangıcından 20 Ekim 2021 tarihine kadar 7.428
sağlık çalışanı enfekte oldu, 216 sağlık
çalışanımız, 146 hekim meslektaşımız vefat
etti. Hayatını kaybeden tüm meslektaşlarıma ve
sağlık çalışanlarımıza buradan bir kez daha
Allah'tan rahmet, ailelerine ve sevenlerine başsağlığı
diliyorum.
Bugün maalesef doktorlarımız
ağır iş yükü altında kötü çalışma
koşullarına mecbur edilmektedir. Covid-19 salgınıyla
doktorlarımızın üzerindeki yük daha da artmıştır.
Doktorlarımız canlarını ortaya koyarak salgınla
mücadele ederken, bir yandan da sağlık çalışanlarına
yönelik şiddete maruz kalmaktadır. 2021 yılında
sağlık çalışanlarına yönelik saldırılar bir
önceki yıla göre yüzde 62 artış göstermiş, ne yazık ki
316 sağlık çalışanımız şiddete maruz
kalmıştır.
Bakın, değerli
arkadaşlarım, hekim emeğini değersizleştirirseniz,
emeğinin karşılığını vermezseniz,
ağır çalışma koşulları ve
karşılaştıkları şiddet olaylarını
çözmezseniz doktorlarımızın yurt dışına gitmesine
de engel olamazsınız. 2012 yılında 59 doktorumuz yurt
dışına çıkarken özellikle
Cumhurbaşkanlığı hükûmet etme sisteminin yürürlüğe
girdiği 2018 yılından itibaren bu sayılar katlanarak
artmıştır. 2018 yılında 877 tabip istifa etmişken
bu sayı 2021 yılında 2.514e yükselmiştir. 2021
yılında istifa eden tabip sayısı üç yıl önceki
sayılarla karşılaştırıldığında
artışın yüzde 186 olduğu görülmektedir. Son iki yılda
istifa eden hekim sayısı 9 bini aşmıştır.
Aynı şekilde, Türk Dişhekimleri Birliği verilerine göre
2021 yılında istifa eden diş hekimi sayısı 2019
yılına göre 2 kat artmıştır. Hekim istifalarıyla
sağlık sisteminde ciddi aksaklıklar yaşanmaktadır.
Merkezi Hekim Randevu Sisteminde bazı branşlarda hekim bulunamamakta
ve randevu alınamamaktadır. Kamu hastanelerinde ameliyatların
aksadığı da iddia edilmektedir. Yaşanılan
aksaklıklar vatandaşlarımızın hayatlarına mal
olabilecek derecede önemli sorunlardır, bu sebeple ivedilikle çözüme
kavuşturulması gerekmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; partili Cumhurbaşkanlığı
sistemiyle her yıl yurt dışına giden beyin göçünü tersine
çevirerek ülkemizde görev yapmalarını sağlamak için acil
çalışmalar yapılması gerekmektedir. 5 Ocak 2022 tarihli
grup toplantımızda Sayın Genel Başkanımız Meral
Akşener Hanımefendi bu hususta açıklama yaparak pandemi
döneminde Covid-19 sebebiyle vefat eden sağlık
çalışanlarımızın şehit
sayılmasını, sağlık çalışanlarına
uygulanan şiddet için gerekli önlemlerin alınmasını, ek
ödemelerin verilmesini, sağlık çalışanlarına saatlik
nöbet ücreti olarak ödenen 16 lira gibi komik ödemenin acilen
artırılmasını, adaletsiz döner sermaye sistemi yerine
emekliliğe yansıyan adil maaşlar verilmesini, taşeron ve
sözleşmeli hizmete son verilerek, sağlık hizmetlerinde
farklı istihdam modelleri kaldırılarak sağlık
çalışanlarımızın güvenceli ve kadrolu olacak
şekilde tek çatı altında toplanması gerektiğini
söylemiştir. Eğer doktorlarımıza ve tüm sağlık
çalışanlarımıza hak ettikleri itibarı, güveni ve
şartları AK PARTİ iktidarı sağlayamazsa bizler iktidar
olduğumuzda tek tek yapacak, sağlık
çalışanlarımızın hak ettikleri koşullara
kavuşmalarını sağlayacağız.
İYİ Parti iktidarında
hastalar müşteri, sağlık çalışanlarımız köle
olmayacaklar diyor, araştırma önergemize desteklerinizi bekliyor,
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Hakkâri Milletvekili Sayın Sait Dede.
Buyurunuz Sayın Dede.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SAİT
DEDE (Hakkâri) Teşekkürler Başkanım.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; ekonomik krizin en görünür, can yakıcı
bir biçimde yansıdığı alanlardan biri de sağlık
alanıdır. Bakın, aylarca sağlık emekçileri
sağlık alanında yaşanan sorunları Bakanlıkla
görüşebilmek ve bu sorunlara çözüm bulabilmek için çeşitli eylem ve
etkinlikler düzenlediler. Ancak, ne yazık ki görüşme talepleri kabul
görmediği gibi, sağlık emekçileri hakkında gözaltı
işlemi de dâhil olmak üzere birçok baskı ve uygulamalarla
karşı karşıya bırakıldılar.
Bakın, son güncel
verilere göre, Türkiye'deki çalışma koşullarından, ezici
iş yükünden, mesailerinin getirisinin azalmasından, son dönemde
mesleklerine yönelik ciddi bir saygı kaybından, özlük ve emeklilik
haklarında yaşadıkları kayıplardan ve
sağlıkta şiddetin artmasından dolayı yurt
dışına gitmek zorunda kalan hekimlerin başvurularında
yoğun bir artış gözlemlenmektedir. Bunun sebebi de elbette
AKPnin 2000li yılların başında uygulamaya koyduğu
bir Dünya Bankası projesi olan Sağlıkta Dönüşüm
Programı'dır. Basına yansıyan verilere göre, 2012
yılında 59 hekim yurt dışında hekimlik yapabilmek için
başvururken, bu sayı 2013 yılında 90a, 2014te 118e, 2015
yılında ise 150ye yükseldi. Son kertede 3 bini aşkın hekim
başka ülkelerde çalışmak için Türkiye'den ayrılmak zorunda
kaldı.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; son zamanlarda, başta sosyal medya olmak üzere
çeşitli platformlara baktığımızda birçok hekimin yurt
dışına gidebilmenin yollarını
aradığını görüyoruz. Hekimler başta Almanya olmak
üzere Avrupa'nın çeşitli ülkelerine gidebilmenin yollarını
arıyorlar, şu an 8 bin hekim de yurt dışına gidebilmek
için arayıştadır. Kötüleşen ekonomi ve yüksek enflasyon
yüzünden maaşları asgari ücret seviyesine düşen doktorlar
tükenme noktasına gelmişlerdir. Bu durum, artan sayıda yeni
mezun ve uzman doktoru yurt dışında daha iyi fırsatlar
aramaya itmektedir.
Sayın milletvekilleri,
Türk Tabipleri Birliği Başkanı Doktor Şebnem Korur
Fincancı, son on yılda toplam 4.891 genç doktorun Türkiyeden yurt
dışına gittiğini, geçen yılın ilk dokuz
ayında gidecekleri ülkelere vermek üzere iyi hâl belgesi alan doktor
sayısının 967 olduğunu açıklamıştır.
Sağlık Bakanı ise sağlıkla ilgili sorunları
sağlık emekçilerinin, hekimlerin temsilcileriyle konuşmaktan
sürekli kaçmakta, sağlık emekçilerinin karşısına polis
bariyerlerini yerleştirmektedir. Sağlıkla ilgili sorunlar yalnızca
tweet atarak, sayılarla oynanarak çözülmez. Artık halkların
karnı avcı hikâyelerine doymuş bulunmaktadır. Bir kez daha
uyarıyoruz, bugün sağlık sistemindeki bu kötü gidiş
nedeniyle kaybettiğimiz her canın sorumlusu bu iktidardır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SAİT DEDE (Devamla)
Tamamlıyorum Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Vekilim.
SAİT DEDE (Devamla) Bu
kaygı verici gidişatı durdurmak için sağlık
emekçilerinin sesine kulak verilmesi, özlük haklarındaki beklentilerinin
bir an önce karşılanması, çalışma koşullarının
düzeltilmesi, sağlıkta şiddeti bitirecek uygulamaların bir
an önce yürürlüğe konulması gerekmektedir. HDP olarak her şart
ve mercide, her koşulda sağlık emekçilerinin haklı
mücadelesinin yanında olduk, olmaya da devam edeceğiz.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Nazır
Cihangir İslam.
Buyurunuz Sayın
İslam. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NAZIR
CİHANGİR İSLAM (İstanbul) Sayın Başkan, çok
değerli arkadaşlarım, İYİ Partinin grup önerisi
hakkında Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, son iki yılda 9 bin hekim
görevlerinden istifa etti ama daha önemli bir hadise, yurt dışı
için Türk Tabipleri Birliğinden belge alan hekimler
Bu rakam yılda
ortalama 50 kadardı yani 50 hekimimiz yurt dışına
gidiyordu, 2021 yılında bu rakam 1.800e çıktı yani 36 kat
bir artış gösterdi.
Değerli
arkadaşlarım, sağlık çalışanlarının
yaklaşık üçte 2si meslek hayatında en az bir kez şiddete
maruz kalıyor. 2021 yılı için bu rakam 316dır yani 316
sağlık çalışanımız darbedilmiştir, artışsa
bir önceki yıla göre yüzde 62dir.
Değerli arkadaşlar,
belki de bu olaylardan daha acı olan, bu olayların faillerinin üçte
1i hakkında hiç işlem yapılmaması, yaklaşık üçte
1inin sadece göstermelik bir şekilde gözaltına alınıp
salınması, kalan üçte 1inin de caydırıcı olmayan
cezalarla iyi hâlden bu durumdan kurtulmasıdır yani para
cezaları gibi. Bir ülke düşünün ki tweet atmak, sağlık
çalışanını darbetmekten daha riskli bir hâldedir.
Değerli
arkadaşlarım, Merkezî Hekim Randevu Sistemini getirdiniz ama birçok
uzmanlık alanında randevu yok. Hasta muayenesini aşağı
yukarı beş dakikaya indirdiniz. Aslında bu, sizin, SSK
hastanelerini kapatmanızın ve bu sisteme geçmenizin en önemli
gerekçelerinden bir tanesiydi. Fakat ne oluyor? Bu kadar kısa bir zamanda
hasta bakılınca çok büyük ve fahiş hatalar yapılabiliyor ve
hekimler tazminatla baş başa kalabiliyor. Bizi Suriye
şartlarında çalıştırıp Avrupa Birliği ve
Amerika Birleşik Devletleri hukukuyla -ceza hukukuyla, tazminat hukukuyla-
bize muamele ediyorsunuz; en önemli sorunlardan bir tanesi bu. Büyük ve önemli
ameliyatlar artık kamuda yapılmıyor, para
karşılığı özel hastanelerde yapılıyor.
Bakınız, Hollandada 2012 yılında hekimler 6 bin ila 10 bin
euro alırken Türkiyede 4 bin euro kadar alıyordu; bugün ise 500 ila
600 euroya hekim çalıştırıyorsunuz. Değerli
arkadaşlarım, bu, yüzde 7 bir düşüş değil, yedide
1ine bir düşüştür 500-600 euroya hekim istihdam etmek.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
NAZIR CİHANGİR
İSLAM (Devamla) Yine, hekimler ve sağlık personelinin
işlerine yabancılaştığını, işte bu
politikalar sonunda yabancılaştığını,
araştırma ruhunun hemen hemen yok olduğunu görüyoruz ve
sağlık çalışanlarının yüzde 84ünün sürekli
olarak endişe içinde, korku içinde ve âdeta tetikte
çalıştıklarını müşahede ediyoruz. İşte
bu yüzden gurbette çalışmayı tercih ediyorlar.
Çözüm basittir değerli
arkadaşlarım, bakın, daha önce şu dendi: Bu doktorlar
yerdeki bayrağı kaldırmak için para ister. Bir kişi daha
çıktı, dedi ki: Bu doktorlar iğne yaparsa hastalar felç olur.
Ben bunların, bu saçmalıkların analizine girmeyeceğim ama
burada düşmanca bakış, halkı hekimlere karşı
kışkırtmak ve şiddet dilinin sansürsüz ifadesini görüyoruz;
işte öncelikle bu dile son verin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NAZIR CİHANGİR
İSLAM (Devamla) Değerli arkadaşlar, sağlık
çalışanlarını korumuyorsanız niyetiniz
tartışılır, koruyamıyorsanız basiretiniz
tartışılır; bunların ikisi de kötü ve problemlidir.
Önergeyi kabul ediyoruz.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Mustafa
Esgin.
Buyurunuz Sayın Esgin.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MUSTAFA ESGİN (Bursa) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlayarak sözlerime başlıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti tarihi
boyunca elbette sağlık alanında önemli adımlar
atılmıştır. Bununla birlikte, 2000li yılların
başında sağlık, Türkiyenin en önemli sorunları
arasındaydı. O günleri hatırlıyorum,
vatandaşlarımızın öncelikli 3 sorunundan biri
sağlık sorunuydu; sağlıkta memnuniyet son derece
düşüktü, özellikle hastanelerde verilen ikinci basamak hizmetlerde önemli
sorunlar yaşanmaktaydı, bunun en yoğun
yaşandığı hastanelerin başında da SSK hastaneleri
gelmekteydi. O günlere ait yapmış olduğumuz
değerlendirmelerden rahatsızlık duyduğunuzu biliyorum ama o
tarihlerde Türkiyenin gerçekleri bunlardı.
Değerli arkadaşlar,
ilk günden bu yana AK PARTİ iktidarlarının en önemli gündem
maddelerinden biri sağlık olmuştur. Sağlıkta
Dönüşüm adını verdiğimiz bir dizi önemli düzenlemeyi
hayata geçirdik. Öncelikle birinci basamak sağlık hizmetlerini
yeniden ele aldık ve aile hekimliği sistemine geçtik. İkinci
basamak sağlık hizmetlerini tek çatı altında toplayarak
sağlıkta eş güdümü sağladık. Sosyal güvenlik
reformuyla sağlığın hizmet sunumu ile
finansmanını birbirinden ayırdık. Aslında SSKnin
temel problemi de buydu; bunu düzenlemek, ortadan kaldırmak bize nasip
oldu. Genel sağlık sigortasıyla toplumun tamamını
sosyal güvenlik şemsiyesi altına aldık. Etkili, verimli, kolay
erişilebilir, mali açıdan sürdürülebilir, çağdaş bir
sistemi ortaya koyduk.
Değerli arkadaşlar,
bütün bunların sonunda sağlık göstergelerinde önemli
iyileşmeler oldu. Anne-bebek ölüm hızlarında 5 kat azalmalar söz
konusu oldu. Hastanelerimizi modernize ettik, şehir hastanelerini kurduk,
sağlık çalışanı sayısını 300 binlerden
1 milyon 200 binlerin üzerine çıkardık, sağlıkta insan kaynağımızı
ülke genelinde adil ve dengeli bir şekilde dağıttık, bütün
bunların sonunda sağlıkta memnuniyet oranımızı
önemli oranda artırdık, vatandaşımızı ve ülke
kaynaklarını finansal açıdan koruduk, sağlıkta
erişim oranını kat kat artırdık yani
sağlıkta önemli bir başarı hikâyesini ortaya koyduk; bunu
milletimiz yakından görüyor.
Değerli arkadaşlar,
bütün bunlarla birlikte tüm dünyada önemli bir küresel salgını
yaşamaya devam ediyoruz. Sağlık sistemimiz ve sağlık
çalışanlarımız iki yıldır önemli bir mücadele
ortaya koyuyor. Hepimiz çok bunaldık; hekimlerimiz, sağlık
çalışanlarımız hepimizden fazla bunaldı. Bu noktada,
hekim maaşları, döner sermaye dağılımı ve
emekliliklerine yansıyacak maaşla ilgili bazı
sorunlarımız olduğunu biliyoruz. Maaş, ek ödeme, özlük
hakları ve emekliliklerini kapsayacak şekilde yapmakta olduğumuz
düzenlenmeye tüm partilerin katılımıyla örnek bir destek ortaya
konuldu. Hekimlerimizin yanı sıra diğer sağlık
çalışanlarımızla ilgili bir çalışmayı
sürdürdüğümüzü ve en kısa zamanda olumlu bir gelişmeyi ortaya
koyacağımızı burada belirtmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz
efendim.
MUSTAFA ESGİN (Devamla)
Teşekkür ederim.
Evet, kutsal
saydığımız bu hizmeti yaparken amacı insanlara hizmet
olan fedakâr sağlık çalışanlarımıza yönelik
şiddet, sadece sağlıkçılara yönelik olarak değil,
bütün insanlar için hiçbir vicdanın kabul edemeyeceği ve sonuna kadar
mücadele edilmesi gereken bir sorundur. Bunun için, evet, sadece yasalarla
sağlıkçılarımızı korumamız mümkün
değil, toplum olarak şiddete karşı bir tutum
geliştirmek zorundayız. En son 17 Nisan 2020 tarihinde önemli bir
düzenlemeyi yine hayata geçirmiştik. Evet, bu yasaları uygulayan
adalet mensuplarımızın konuya hassas
yaklaşmalarını arzu ediyoruz, basınımızın
rating kaygısıyla şiddet haberlerini ekrana
yansıtırken daha hassas hareket etmesini umut ediyoruz, meslek
örgütümüzün siyasallaşmak yerine sağlığı ve hekimleri
önceleyen bir yaklaşım içinde bulunmasını diliyoruz.
Sözlerime son verirken Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ
Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Biz fazlayız Başkanım.
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Başkanım, geçti.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Başkan, biz fazlayız, biz.
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.-
HDP Grubunun, Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir ve
arkadaşları tarafından, ana dilinde eğitimin
önündeki engellerin araştırılması amacıyla 22/2/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Şubat 2022 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
22/2/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
22/2/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
22 Şubat 2022 tarihinde
Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir ve
arkadaşları tarafından verilen 17012 grup numaralı ana
dilinde eğitimin önündeki engellerin araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 22/2/2022 Salı günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Altay
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
29.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, İYİ Parti grup
önerisinin oylama işlemine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Biraz önce İYİ
Parti grup önerisinin işari yöntemle yapılan oylamasında kabul
oylarının zannımızca ret oylarından fazla olduğu
kanaati hem bizim grubumuz hem İYİ Parti Grubunda hasıl oldu
ancak siz reddedildiğini açıkladınız; bu konuyu bir
açıklığa kavuştursak iyi olur aslında.
BAŞKAN Kalkmış
elleri saydık efendim, daha dikkatli olacağız.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Peki efendim, sağ olun Başkanım.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir ve
arkadaşları tarafından, ana dilinde eğitimin önündeki
engellerin araştırılması amacıyla 22/2/2022 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 22 Şubat 2022 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi grup önerisini açıklamak üzere Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Necdet
İpekyüz.
Buyurunuz Sayın
İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ
(Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Evet, Birleşmiş
Milletler, dünyada birçok yerde ana dillerin yok olmasıyla karşı
karşıya olduğumuz için UNESCO tarafından 21 Şubat Ana
Dili Günü olarak ilan edildi. Peki, ne oluyor? Niçin ana diller yok oluyor? Ya
birileri asimilasyona uğrattığı için ya birileri inkâr
ettiği için ya da yok gördüğü için. Peki, dünya, zenginlik, bu
zenginliği var edenler ne yapıyor? Dillerini yaşatmak için
ellerinden gelen olanağı sağlıyorlar.
Birleşmiş Milletler
bu günü ilan ederken ne diyor taraf ülkelere? Diyor ki: Sizin -sadece bu günü
kutlamak için değil- bugün inkâr edilen, gasbedilen, yerleri işgal
edilen, ana dillerinin gelişimi için olanak tanınmayan yerlerde
eğitim alanında, kültür alanında her türlü
kolaylığı sağlamanız lazım. Peki,
yapılıyor mu? Yapılıyor. Peki, yapılmayan yerler var
mı? Var. Yapılmayan yerlerde ne oluyor? İşte,
kutuplaşma, ayrımcılık, nefret ve kin. Bir de ne var?
Göstermelik -hani o tırnak içinde sözde çok kullanılıyor ya-
sözde yapılanlar var. Ben şimdi bu kürsüde Kürtçe
konuştuğumda stenograflar (x) diye yazacak. Desem ki
(x) bu Ana Dili Günü kutlu olsun. desem
(x) diye geçecek.
Bir taraftan tercihli dil
serbest ama ana dille eğitimle ilgili, özellikle Kürtçeyle ilgili talepler
nefret terör ihanet diye tanımlanıyor ama ne oluyor?
Cumhurbaşkanı daha on gün önce bir açıklama yaptı, ne dedi?
Terör, insanların sadece canına, malına, özgürlüğüne
kastetmekle olmaz, milletlerin varlığının ve devamlılığının
teminatı olan dilini, edebiyatını, kültürünü bozmak da bir
çeşit terördür. Ve devam etti, dedi ki: Bütün hak dinlerde ana dilini
kullanmak, eğitimini vermek haktır. Peki, Türkiyede nasıl? Siz
ana dille ilgili ikircikli politikalar oynarsanız, kayyumlar, kaymakamlar,
valiler oturdukları gibi Kürtçeye yönelik baskılar
geliştirirler. Aslında ne yapılması lazım? Biz
barışı getirmek istiyorsak, Birleşmiş Milletler de
bunu söylüyor, ana dillerin kullanılması lazım, desteklenmesi
lazım, geliştirilmesi lazım ama Türkiyede böyle bir
yaklaşım yok, tam tersine Anayasa buna engel olmakta. Bakın,
size bir örnek vereyim: Plan ve Bütçe Komisyonunda biz Halkların
Demokratik Partisi olarak çok dilli eğitimin verilmesi için Millî Eğitim
Bakanlığının bütçesinin 10 milyon lira
artırılmasını talep ettik, reddedildi. Ne için? Çok
dilliliğe karşı çıkıldığı için. Ana
dille ilgili her söylem aslında bir yaraya, bir travmaya dönüşüyor.
Hepimizin bildiği bir
olay var. 11 Şubatta bir anneyi kaybettik, burada onu saygıyla analım,
İpek ana. İpek ana Kamber Ateşin annesiydi, Sivasta
yaşayan bir anne, tek kelime Türkçe bilmiyordu, oğluyla
görüşmeye gidemiyordu. Kızıyla beraber görüşmeye
gittiğinde oğlunun gözlerinin içine baktı; durdu, durdu tek
dediği şuydu: Kamber Ateş, nasılsın? Biraz geçti:
Kamber Ateş, nasılsın? 3 kez tekrarladı. Ve Kürtçeyle
ilgili ilk konuştuğunuzda ne denildi? Anneler ağlamasın.
Ama şimdi siz Anneler ağlamasın. değil... Anneler
konuşamıyor ve tek verdiğiniz örnek: Cezaevinde Kürtçe
serbest. Ama cezaevinde Kürtçe radyo dinlemek yasak, cezaevine Kürtçe
yayın sokmak yasak. Ape Musa ıslık çaldığı için
yasaktı, Leyla Güven ve arkadaşları orada Kürtçe halay
çektikleri için hücre cezasına çarptırılıyor. Bu,
işte, ikirciklidir. Bu, işte, Kültür Bakanlığının
izniyle daha önce oynanmış oyunun, Fatih Belediyesince yasaklanan
oyunun, Beru Yüzsüz oyununun bir yansımasıdır. Dilde
ikiyüzlülük olmaz; desteklemek lazım, geliştirmek lazım.
Biz, sadece Kürtçeyle ilgili
değil, bütün dillerle ilgili, yok olacak dillerle ilgili ne diyoruz?
Gelin, araştıralım; gelin, hangi yasaklar var, hangi engeller
var, kaldıralım. Ülkede barışı istiyorsak en
başta Kürtçeyle ilgili düzenlemeyi yapalım. Çünkü şunu
söylüyoruz: Kürtçeye gösterilen saygı Kürte gösterilen
saygıdır. Bu konuda adım atarsak bütün dillerle ilgili adım
atmış oluruz ama bunu görmezsek, inkâr edersek, görmezlikten gelirsek
hiçbir ilerleme sağlayamayız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz
efendim.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla)
- İnişli çıkışlı olmaz, en başta, burada
adım atmamız lazım çünkü biz şunu söylüyoruz: Ana dilli
eğitimler, ana dille ilgili yapılan düzenlemeler ülkelere demokrasiyi
getirmiştir, ülkelere barışı getirmiştir; ülkelerde
kutuplaşmayı, ayrımcılığı, nefreti
önlemiştir. Herkes ana dilinde eğitim hakkına sahip
olmalıdır. Bütün diller dünya
varlığının zenginliğidir. Dünya
varlığının zenginliğini Türkiyede bir
mezarlığa, çöle dönüştürmeye kimsenin hakkı yoktur. Bunun
mücadelesini sürdüreceğiz ve bu mücadeleyi de onurlu bir şekilde
sürdüreceğiz. Bugüne kadar da bütün dillerle ilgili ve Kürtçeyle ilgili
yapılan çalışmaları biz desteklediğimiz gibi bunun
araştırılıp Türkiyedeki bütün engellerin
kaldırılmasını istiyoruz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Sezgin
Tanrıkulu.
Buyurunuz Sayın
Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Değerli arkadaşlar, ben de
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yani Türkçe ortak ve resmî
dilimiz ama sonuçta bu kadim topraklarda Türkçenin dışında
yurttaşlarımızın konuştuğu birçok ana dili var ve
bu ana diliyle ilgili sorunlar da Adalet ve Kalkınma Partisinin icat
ettiği sorunlar değil ama Adalet ve Kalkınma Partisinin
çözmediği, devam ettirdiği sorunlar, böyle bilinmesi lazım. Ana
dili yasaklanamaz, ana dili horlanamaz, ana dili aşağılanamaz;
aksine, yurttaşlarımızın ana dilini geliştirmeleri ve
ana dili ortamlarında yaşamlarını yürütmeleri için, hizmet
almaları için, ana dilinde eğitimini almaları için devletin,
kamunun hizmet sunması lazım ama böyle mi? Tabii ki değil
değerli arkadaşlar.
Şimdi, biraz önce
konuşuldu, birçok örnek verebilirim, birçok örnek. Yani siz biraz sonra
çıkacaksınız Ana diliyle ilgili olarak biz şunları,
şunları yaptık. diyeceksiniz, ben çok yakın örnekler
verebilirim, kendimden örnekler verebilirim. 12 Eylül darbesinden sonra 2932
sayılı Yasa çıkarıldı, özel çıkarıldı.
Yasanın nasıl çıkarıldığını Kenan
Evren, darbeci Kenan Evren açıklıyor: 1983te bir köyü ziyaret
ediyoruz. Köyde 9 yaşındaki bir çocuğu görüyor ve Türkçe
konuşmadığını görüyor, sadece Kürtçe konuşuyor.
Ankaraya döndükten sonra böyle bir yasa çıkarma gereğini duyduk ve
çok aşırıya kaçtık. diyor. Ama o yasa tam on iki yıl
ayakta kaldı, on iki yıl ve Kürtçeyle ilgili herhangi bir özel
ortamda bile konuşmak mümkün değildi. Ben sıkıyönetim
mahkemesinde avukatlık yaptım. Mehdi Zana bu yasaya tepki için
mahkemede kendisini Kürtçe tanıtmak istedi. Mahkeme başkanı
duruşma zaptında Sesler çıkarıyor. dedi, dilini yazmamak
için Sesler çıkarıyor. dedi ve kendisi dayakla salondan
atıldı; sene 1987. Şimdi aynı şey bu Mecliste de
yapılıyor, Kürtçenin adı geçmiyor, x x x geçiyor. Aradan
geçen bunca zaman var, bu Mecliste de bu yapılıyor aynı zamanda,
dilin adı yazılmıyor.
Değerli arkadaşlar,
yine söyleyeyim, kendimizden örnek verelim. Diyarbakır Barosu
Başkanlığı yaptım, aynı dönemde beraber
çalıştığımız Grup Başkan Vekili var,
Halkların Demokratik Partisinden Meral Danış Beştaş;
beraber yargılandık. Neden yargılandık biliyor musunuz?
Aynen bu yasaya muhalefetten. Sizin
iktidarınız döneminde, sizin Adalet Bakanınız izin verdi.
Bir ajanda ya; avukatlara dağıttığımız ajandada
günleri, haftaları ve ayları Kürtçe yazdık, Türkçenin
yanında. Bundan dolayı hakkımızda soruşturma
açıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) - Adalet Bakanı izin verdi, ağır ceza mahkemesinde
yargılandık, bundan dolayı yargılandık.
Daha dün, bakın, daha
dün, İstanbulda bir duruşma izledim, DİAYDER davası, din
alimlerinin davası, birçok milletvekili de izledi; Kürt mele ve seydalar.
Arkadaşlar, bakın, sizin iktidarınızda Kürtçe suç dili
olarak görülmeye devam ediyor, suç dili. İddianamede ne var? Bakın,
okuyacağım. Sayın Başkanım, çok özür dilerim ama...
Bakın ne var? Kürtçe bilen arkadaşlarımız var bu
sıralarda: ...(x) Heja
...(x) Armanç ...(xx)
Taybet ...(x) Bunlar, iddianamede
yazılmış. Ne deniliyor biliyor musunuz bu iddianamede?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Deniliyor ki: Bunlar Kürtçede gündelik hayatta kullanılan
kelimeler değil. Bu mele ve seydalar, hutbelerinde bu kelimeleri kullanarak
örgüt propagandası yapıyorlar. Ya, vicdanınız kurusun
gerçekten ya!
Ben size söyleyeceğim.
Heja bu sıralarda milletvekilliği yapmış, bakanlık
yapmış Şerafettin Elçinin oğlunun adıdır. Kaç
yaşında biliyor musunuz? 60 küsur yaşında. Armanç kimin adıdır
biliyor musunuz? Yusuf Ekincinin oğlunun adıdır. Kaç
yaşında biliyor musunuz? Yusuf Ekinci faili meçhul, öldürülen avukat;
50 yaşındadır. Taybet kimdir biliyor musunuz? Silopide cenazesi
yerde kalan anamızın adıdır. Bakın, sizin
savcılarınız bu kelimelere suç dili diyor ve bunları
suç diye, bu şekilde iddianameye yazıyor. Neyi savunuyorsunuz,
neyi? Neyi savunuyorsunuz? Şimdi çıkacaksınız, diyeceksiniz
ki: Biz Kürtçeyle ilgili bunları yaptık. Bu iddianameyi yazan
savcıdan hesap soracak mısınız, sormayacak
mısınız? (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
Bu yurttaşların ana diline saygı göstermeyen o savcıdan
hesap soracak mısınız, sormayacak mısınız?
Çıkın, bunu söyleyin; önümüzü ilikleyelim.
Teşekkür ediyorum. (CHP
ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Orhan
Erdem.
Buyurunuz Sayın Erdem.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
TRT Şeş, başka bir şey yok. TRT Şeş
AK PARTİ GRUBU ADINA
ORHAN ERDEM (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlarım.
Halkların Demokratik
Partisinin önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım.
Ana dil konusu, Kürtçenin
özgürce konuşulması ve eğitimdeki sorunlarına yönelik
verilen bir önerge var. Tabii, bu önergeyi veren arkadaşlar 2002ye
kadarki Türkiye'nin durumunu hatırlamıyorlar veya hatırlamak
istemiyorlar.
Malum 2002de bu milletin
teveccühüyle iktidara gelen AK PARTİ bugüne kadar askerî vesayetle
yürütülen, Kürt politikasına, Kürt bölgelerindeki
sıkıntılara ve doğu illerimizdeki probleme ilk el atan ve
doğduklarında normal hayatı bilmeyen çocuklara OHAL'i
kaldırarak normal bir dünyayı gösteren
Arkasından -Engin Bey
burada, biz o dönem ikimiz de İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonundaydık- ilk defa Kürtçe kursları o dönemde açtık ve
gittik Diyarbakır'da bu kursları gezdik. Bugün 12 kurs var, 6sı
öğrenci olmadığından kapanmış ama o gün
açtık. O günün valisi de Efkan Alaydı. Biz bu serbestliği
çıkardığımızda Vali Bey aynen şunu söyledi:
Gündemde tuttukları bu konuya siz yasal imkânı getirdiğinizde
kimse takip etmedi. Valilik olarak ben bir görevli verdim ve kursun
açılabilme imkânını hazırladım. Siz de bugün
geldiniz. Bu işlere hep politik bakıldı.
Yine, AK PARTİ döneminde
Kürtçe kurslardan sonra -biraz önce laf atıyorlar ama bunlar hep bir
devrim- TRT Şeşin açılması, yayın
yasağının bu şekilde değişmesi ve daha sonra
başta Artuklu Üniversitemizde, sonra da diğer 3 üniversitemizde Kürt
enstitülerinin açılması -şu anda 3 ilde Kürtçe edebiyat
fakülteleri var- millî eğitimde getirdiğimiz yasayla 5inci,
6ncı, 7nci, 8inci sınıflarda Kürtçenin Zazaca ve Kurmanci
olarak seçmeli derslere alınması; bunların hepsi AK PARTİ
döneminde...
ZİVER ÖZDEMİR
(Batman) CHP karşı çıkıyordu...
ORHAN ERDEM (Devamla) Evet.
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Öğretmen, öğretmen atamıyorsunuz.
ORHAN ERDEM (Devamla) Yine,
yargıda, yargılamada dil olarak sıkıntıların
çözülmesi... Bugün siyasi propaganda yasağını kaldıran AK
PARTİdir. Bütün bunların yanında, Kürtçe isim
konulamıyordu bu ülkede, 2003te bunun yasağını
kaldıran AK PARTİdir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ORHAN ERDEM (Devamla) Yine,
şehirlerin isimleri değişmişti, bunun üstündeki engelleri
kaldıran AK PARTİdir. Kısacası, Kürtlerin partisi AK
PARTİdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu
milletin, kardeşliğin partisi AK PARTİdir. Onun için 15 seçimde
yüzde 50yi, 51leri, 52leri görmüş; son döneminde ittifakıyla
birlikte milletin teveccühünü alan AK PARTİdir.
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Ya Dersim diyoruz,
zıplıyorsunuz oradan hâlâ!
ORHAN ERDEM (Devamla) Sorun
varsa yine çözecek AK PARTİdir. Milletin umudu AK PARTİdedir.
Hepinize saygılar sunuyor,
hürmetlerimi iletiyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın
Beştaş...
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
30.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Konya
Milletvekili Orhan Erdemin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Hatibi dinledim. Galiba
devrim yapılmış ama bizim haberimiz yok, bu devrimi nerede
yaptılar, hakikaten bilmiyoruz; bu ülkede yaşıyoruz.
Yaşım 2002den
önceyi hatırlıyor Sayın Vekilim. Ben, 2002den önceki dönemi de
yaşadım, 2002den sonraki dönemi de yaşadım ve o aradaki
farkı da tezadı da Kürt diline, Kürtlere yönelik uygulamaları da
çok iyi biliyorum. Yani demin Sezgin Beyin söylediği, sadece baronun
kitapçığında Kürtçe yazdığı için
yargılandım, İnsan Hakları Derneğinin davetiyesinde
w yazdığı için yargılandım. Bugün cezaevine
gittiğimde insanlar diyorlar ki: Kürtçe mektup yazamıyorum. Ben
Kürtçe konuşamıyorum. Kürtçe kitap yasak. Yani şunu söylüyorum:
Bir devrim falan yok, göstermelik
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt)
işte, Kürtlerin partisi AK PARTİdir(!)
AK PARTİ Kürtlerin partisi olamaz. En son olacak parti bu koşullarda
siz olabilirsiniz. Siz, Ahmed-i Haniden Celadet Ali Bedirhana kadar kütüphane
kaldırmış, tabela kaldırmış bir partisiniz. Siz,
kayyumlarınızla şehir girişlerindeki Hoş geldiniz
(x) cümlelerini kaldıran,
kayyumlarınıza talimat veren bir partisiniz. Siz, Taksimde Kürtçe
müzik yaptı diye gençleri gözaltına aldıran, biz protesto
ettikten sonra -vekil gidip orada- Vallahi, burada Kürtçe söylemek serbest.
diyen bir partisiniz; bunları saymakla bitiremem. Ama tabii ki bizim
mücadelemiz sizin de kabul etmenizdir, bütün partilerin bu dili kabul
etmesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bitireceğim Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yani biz bunun aksine bir şeyi savunmuyoruz,
burada olumlu konuşmanızdan rahatsızlık duyduğumdan
değil, gerçekleri bilelim ki buna çözüm üretelim derdindeyiz. Yani biz
hâlâ burada ana dilimizde konuşma yapamıyoruz. Daha düne kadar burada
Kürtçe üç cümle söyledim diye kıyametler koptu; şimdi yine
kurarım, yine birileri zıplar yerinden. Bu dile de bu kimliğe de
tahammül yok, düşmanlık yüz yıldan beridir devam ediyor; AKP
buna tüy dikiyor şu anda.
Teşekkürler. (HDP
sıralarından alkışlar)
ORHAN ERDEM (Konya)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Erdem
ORHAN ERDEM (Konya)
Yerimden söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Erdem.
31.-
Konya Milletvekili Orhan Erdemin, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ORHAN ERDEM (Konya)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Kürtçe kitap yok. diyor,
Millî Eğitimin müfredatında bu dediğim sınıfların
hepsine yönelik yazılmış, devletin Kürtçe kitapları var.
Ben fakülteler açıldığını söylüyorum, enstitüler
açıldığını söylüyorum; bunu bu kadar yanıltmak
ve
ERKAN AKÇAY (Manisa) PKK
yayını istiyorlar.
ORHAN ERDEM (Konya) Biz
diyoruz ki: AK PARTİ Kürtlerin partisidir; kardeşliğin,
Türkiye'nin partisidir. Gerçekten de öyledir.
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Tabelaları niye sildiniz? Kitap
bastınız, tabela sildiniz.
ORHAN ERDEM (Konya) Bu
yapılan bütün gelişmelerle, doğudaki insanlara askerî vesayet
altında zulmedilmesine son veren AK PARTİdir ve o zaman da sadece AK
PARTİ ve CHP vardır Mecliste. Onların olmadığı
bir dönemde bunlar
Çünkü HADEP, bugün bu işleri
siyasallaştırarak yaptığı için çözümden çok
çözümsüzlük getiriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) HDP demek istedi galiba.
KEMAL PEKÖZ (Adana) Kaç
öğretmen atadınız, onu da söyler misiniz? 3, sadece 3.
BAŞKAN Buyurun.
ORHAN ERDEM (Konya) HDPnin
bu tutumuyla -Mecliste de görüyoruz- çözüm değil gerginlik
yaratılıyor. Bizim derdimiz PKKdır, kendilerinin bir türlü
diyemediği terör örgütüyle mücadeledir. Kürtlerin bütün hakları
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Bravo, bravo(!)
ORHAN ERDEM (Konya) Ben
Konyalı bir Kürtüm, bu Mecliste birçok arkadaş birbirini
tanımaz, kökenlerini bilmez.
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Ezbenlenmiş klişeye geldiniz.
ORHAN ERDEM (Konya) Kürt,
Türk, hepimiz biriz ve bunun kardeşliğinin bu ülkenin geleceği
için mayasını atmaya çalışıyoruz, terörün de sonuna
kadar karşısında durup bir terörist kalmayana kadar gideceğiz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Beştaş
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, aslında
sataştı, takdir sizin. Siyasallaştırarak
BAŞKAN Buyurun.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Konya
Milletvekili Orhan Erdemin yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
değerli halkımız, değerli Kürtler;
(x)
Değerli milletvekilleri,
bu meseleyi siyasallaştıran biz değil, iktidar partisidir. Siz
seçmeli ders koydunuz, biz ana dilde eğitim diyoruz. Seçmeli derslere
girecek öğretmen atamıyorsunuz. Siz TRT Şeş diyorsunuz,
TRT Şeşte gece gündüz Türklük propagandası yapılıyor,
Kürtçe Türklük propagandası yapılıyor. Siz daha Kürt halkı
Kürt demeden Ben Kürtüm. dediniz, doğudaki insanlar dediniz.
Doğudaki insanlar dediğiniz, Kürtlerin yaşadığı
bölgelerdir, kürdistan coğrafyasıdır; daha bunu söylerken imtina
ediyorsunuz. Ya, Dario Fonun oyununu yasaklayan bir iktidarın
başındasınız yani biz Kürtçenin
yasaklandığını size ispatlamak zorunda değiliz, biz
bunu yaşıyoruz. Doğrudur, iktidar partisi AK PARTİ,
Kürtleri AKPlileştirmek istedi, Kürtleri tamamen kendi kimliklerinden
sıyırarak AKPlileştirmek istedi. Bunu
başaramadığı için bir savaş politikasının
altına imza attı ve bugüne kadar yürüyor.
Ayrımcılık
yok. diyorsanız gelin hangi ili istiyorsanız oraya gidelim,
ayrımcılığın nasıl olduğunu tane tane size
gösterelim.
Kürtçe kitap dediğimizde
size açık soruyorum: Bugün cezaevlerine Kürtçe kitap giremiyor, Xwebun
dergisini yasaklıyorsunuz. Diyanet İşleri Başkanı
Kürtçe ezanı(x) yasaklıyor ya,
Kürtçe fetva verilemiyor yani; Arapça ve Türkçe veriliyor, Kürtçe verilemiyor.
Daha düşmanlığın nesini söyleyeyim yani? (HDP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
NECDET İPEKYÜZ (Batman)
Başkanım
BAŞKAN Bir saniye
efendim.
Sayın milletvekilleri
Sayın Beştaş,
Kürtçe ezan dediniz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ha, fetva demek istedim.
BAŞKAN Onu bir
düzeltir misiniz, vaaz demek istediniz herhâlde.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Vaaz demek istedim Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
32.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında sehven
sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin düzeltmede bulunmak
istediğine ilişkin açıklaması (x)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Kürtçe hutbe ve vaaz demek istedim;
yanlış ifade ettim, sehven oldu.
NECDET İPEKYÜZ (Batman)
Sayın Başkan, 60a göre
BAŞKAN Yerinizden
efendim, yerinizden.
Buyurunuz Sayın
İpekyüz.
33.-
Batman Milletvekili Necdet İpekyüzün, Konya Milletvekili Orhan Erdemin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
NECDET İPEKYÜZ (Batman)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Tabii, şimdi, bizi
dinlediklerinde iktidar tarafından sürekli bu konuda yapılan
adımlar söyleniyor. Aslında, bizim de sormamız lazım:
27nci Dönem boyunca, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
denilen sistem boyunca yayınladıkları kaç tane Kürtçe kitap var?
Bakın, hep Diyanetten
söz ediyoruz, az önce de söylendi, 18 Şubatta mele diye -melelerle
ilgili düzenleme yapılmıştı- onların verdikleri
vaazlar, onların taziyelerde okudukları dualar veya hadisler Kürtçe
olduğu için haklarında tahkikat yapıldı. Mele Ekrem şu
anda cezaevinde. Mele Ekrem İstanbulda herkesin takdir ettiği
Peki, Diyanet 6 dilde
yayın yapıyor, niçin Kürtçe yok? İşine gelince yapar,
işine gelmeyince yapmaz. Cumhurbaşkanlığı kendi
yayınlarında
İletişim
Başkanlığının 6 dilde yayını var, bir tane
Kürtçe var mı? Bir tane broşür yok. Kültür
Bakanlığının bir tane var mı? Yok. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın İpekyüz.
ORHAN ERDEM (Konya)
Başkanım, cevap hakkı
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Böyle giderse bitmez.
BAŞKAN Size ilaveten
süre verdim, tekrara düşmeyelim efendim.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Vermediniz, hayır, verilmedi
efendim.
BAŞKAN Ben
birleştirdim Sayın Erdeminkini. İki dakika süre verdim efendim.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Biraz evvel Sayın Meral
Beştaş kürsüye sataşmadan çıktı.
BAŞKAN Buyurunuz,
yerinizden efendim.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sataşmadan dolayı yeni bir
söz istiyoruz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sataşmadan alsın; evet, evet.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Erdem.
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Ne söyledi Sayın Akbaşoğlu,
ne söyledi de sataştı?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Açık yani
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Hayır, ne söyledi yani ne söyledi?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Neler söylediğini gördük burada
yani.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yok, sataştım, sataşmadım
demiyorum.
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Açık ve net
Açık ve net
Başkan, büyük sataşma(!)
BAŞKAN Yeni bir
sataşmaya mahal vermeyelim Sayın Erdem.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
Konya Milletvekili Orhan Erdemin, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ORHAN ERDEM (Konya)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sataşma gibi bir derdim
yok. Konuşmalarımızdan çıkan lafları
değiştiriyorlar.
Biz doğu illeri
dediğimizde, bugün biliyoruz ki en çok Kürt nüfus İstanbulda,
bunların farklı anlaşılmasına gerek yok. Burası
üniter bir devlet. Göçler olmuş, bir kısmı Konyaya gelmiş,
Kırşehire gelmiş, Yozgata gelmiş, İstanbula
Biz
burada Kürtlerin eğitimiyle ilgili verilen bir önergenin
görüşmelerini yapıyoruz. Yöre insanları var, Batmandan,
Adıyamandan, Hakkâriden, Vandan arkadaşlar burada. Herkes,
doğuda bilhassa, Kürt partisi olarak çıkarak, insanların ne
kadar zulüm yaptığını, Kürtü Kürte, Kürtü Türke
böldürdüğünü biliyor. Biz şunu diyoruz: Bu işi yapacaksak önce
deyin ki: PKK terör örgütüdür. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Dâhiyane bir buluş(!)
ORHAN ERDEM (Devamla) Bunu
dediğinizde çok önemli yol alırsınız; bunu dediğinizde
varsa eksikler, bunları gideririz.
HÜSEYİN KAÇMAZ
(Şırnak) Biz demeyince Kürtlerin Kürtçe hakkı yok, değil
mi? Kürtlerin Kürtçe konuşabilmesi koşula bağlı; ayıp
ayıp!
ORHAN ERDEM (Devamla) Bu
bakımdan, bu kardeş ülkeyi Türkiyeye dönük bir kötü işlemde
Sözde Ermeni soykırımı olur, sizin taraf bunu kabul eder;
Azerbaycan Karabağdaki savaşa Türkiye bildiri yayınlar, sizin
taraftan ret gelir. Türkiyenin her türlü olumlu ve dünyada ses getirecek
eyleminde Türkiyenin içindeki bir parti bu milletin vicdanlarına
rahatsızlık verecek adımlar atar; biz buna üzülüyoruz.
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Sizi rahatsız etmek
onurdur, onur; sizin politikalarınıza karşı çıkmak
şereftir.
ORHAN ERDEM (Devamla)
İnşallah, bu tutumunuzu değiştirirsiniz, daha güzel bir
iklimde siyaset yaparız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Beştaş.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
34.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Konya
Milletvekili Orhan Erdemin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yani hakikaten terörö lafını ne zaman
kullanacaklar diye merakla bekliyordum. Biz, Türkiyede yaşayan on
milyonlarca Kürtün haklarını savunurken, dilini savunurken yine
getirdiler, teröröye bağladılar çünkü bir cevapları yok;
verebilecekleri bir argüman, bir temel yok; işte Adalet ve Kalkınma
Partisinin siyaseti tam da burası gibi.
Şimdi, aynen Sayın
Akbaşoğlunun -şey yapmak istemem ama- matematik hesabı
gibi oldu. Ben diyorum ki: Ana dilde eğitim istiyoruz, bu dilin önündeki
engeller nelerdir, bunları bir tartışalım; yasal olarak,
fiilî olarak bu nedir diye araştıralım diyorum, gelmiş,
terörö edebiyatı yapıyor. Bu, onların verebileceği bir
cevap olmadığını gösteriyor.
Şimdi, soruyorum:
Turistlere Kürtçe rehberlik veriliyor mu? KADES uygulamasında neden Kürtçe
yok? Kadınlar
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Somut soruyorum, turistlere neden Kürtçe rehberlik
verilmiyor? Uçağa ben binince neden Kürtçe anons yapılmıyor?
Benim yaşam hakkım yok mu? Diyarbakırdan, Mardinden,
Hakkâriden kalkan uçakta İngilizce anons yapılıyor ama Kürtçe
anons yok. Kürt kadını şiddete uğramıyor mu,
şiddete maruz kalmıyor mu? KADES uygulamasında Kürtçe uygulama
yok. Kamu hizmetlerinin ana dilinde verilmesi için defalarca kanun teklifi ve
önerge verdik; hepsini reddettiler. Gördüğünüz gibi verebilecekleri bir
cevap yok, bunu anlıyorum tabii, bari desinler ki: Vallahi biz
kimliğimizi inkâr ederek AK PARTİde kalabiliyoruz. Biz de bunu
anlayalım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
Akbaşoğlu, sataşma var efendim.
Buyurun, kürsüye buyurun.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Buradan, yerimden cevap
vereceğim.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Bence bir sataşma yok.
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Hesap makinesi var mı?
HÜSEYİN KAÇMAZ
(Şırnak) Hesabı bir düzeltin.
BAŞKAN Peki, buyurun
yerinizden efendim.
35.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Biraz evvel gerçekten
Sayın Orhan Erdem Bey gerekli bütün her şeyi ifade etti. Bizi de
zikrederek bu olaya müdahil olmamız noktasındaki çağrıya
biz de uyduk, bu davet çerçevesinde kanaatimi ifade etmek istiyorum.
Sonuç itibarıyla Türkiye
Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir, bir üniter devlettir, 786 bin
kilometrekaresiyle 85 milyon insanıyla kardeştir, birdir, beraberdir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve sonuç itibarıyla
asla ve kata hiçbir etnik kökeni reddeden bir yaklaşım içerisinde
değildir. Sonuçta, bütün vatandaşlarımız doğusuyla
batısıyla, kuzeyiyle güneyiyle, 81 vilayetinde yaşayanıyla
bizim kardeşimizdir, birbirimizin kardeşiyiz; tek bir yüreğiz,
tek bir bileğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bizi birbirimizden ayırmak
isteyenlere de asla geçit vermedik, vermeyiz.
Sonuçta, hep zikrediliyor,
bir hukuki hususu hatırlatmak istiyorum. Meclis İçtüzüğü
açık, sonuç itibarıyla, resmî dil Türkçedir, güzel Türkçemizle hep
beraber anlaşarak konuşuyoruz, birbirimizi anlıyoruz. Bir
arkadaş çıkıp İngilizce, Fransızca, Almanca burada
konuşursa, Arapça konuşursa, hangi dilden konuşursa
konuşsun o konuda da oraya bir x konuluyor ve tutanağın
altına farklı bir dille konuşulduğuna ilişkin not
düşülüyor. Dolayısıyla bunu, bu genel uygulamayı Sadece
Kürtçeye yapılıyor. diye kamuoyuna açıklamak açıkça bu
konuyu istismar etmek, doğru bilgi vermemek demektir. Bunu da kamuoyunun
takdirine sunuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Ayrıca, ifade etmek isterim ki
biz 85 milyon insanımızla, Türküyle Kürtüyle, Alevisiyle Sünnisiyle
biriz, beraberiz ve kardeşiz. Bu kardeşliği bozmaya
çalışan, PKK terör örgütü başta olmak üzere, emperyalist ve
siyonistlerin maşalığına soyunan DAEŞinden
PKKsına, DHKP-Csinden PYD/YPGsine kadar bütün terör örgütlerinin
kafasını ezeceğimizi de buradan ilan ediyorum.
Hürmetlerimi sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir ve
arkadaşları tarafından, ana dilinde eğitimin önündeki
engellerin araştırılması amacıyla 22/2/2022 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 22 Şubat 2022 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir efendim.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
3.-
CHP Grubunun, Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz ve
arkadaşları tarafından, PTT AŞnin altın alım
satım işinin araştırılması amacıyla
22/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Şubat 2022 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
22/2/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
22/2/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Zonguldak Milletvekili Deniz
Yavuzyılmaz ve arkadaşları tarafından, PTT AŞnin
altın alım satım işinin araştırılması
amacıyla, 22/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (3210 sıra no.lu) diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 22/2/2022 Salı günlü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Zonguldak Milletvekili Sayın Deniz Yavuzyılmaz.
Buyurunuz Sayın
Yavuzyılmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA DENİZ
YAVUZYILMAZ (Zonguldak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
AK PARTİ, ileri teknoloji hamlelerine devam ediyor, şimdi de
altını buharlaştırmayı başardılar.
Nasıl mı? Bu elimde gördüğünüz rapor, PTTnin Teftiş Kurulu
raporu. Ne diyor? PTTdeki kayıp altın vurgununu anlatıyor.
Değerli milletvekilleri,
PTTnin kaynağından altın alım satım işi için
özel bir şirkete aktardığı 2 milyon doların
buharlaştırıldığını tespit ettik, paralar ve
altınlar kayıp. Bu vurgun nasıl yapıldı? Teftiş
Kurulu tane tane anlatıyor. 2018 yılında dönemin PTT Genel
Müdürü ve Genel Müdür Yardımcısı usulsüz olarak
kaynağından altın alım satım işi için özel bir
şirketle üç yıllık kâr ortaklığı protokolü
imzalıyor, şirketin yönetimine PTTden de bir daire başkanı
giriyor süreci takip etsin diye. Protokol imzalandıktan sonra hemen ertesi
gün -aslında otuz gün süre olmasına rağmen- hiç teminat
alınmadan, riskler ortadan kaldırılmadan şirkete 2 milyon
dolar aktarılıyor. Şirketin Ziraat Katılım
Bankası ortak hesabındaki para, aynı bankada hesapları
bulunan bir kısım şirket yöneticileri tarafından amacı
dışında kendi cari işlemlerinde kullanılıyor. Kim
söylüyor bunları? Teftiş Kurulu raporu söylüyor. Paranın yani
aktarılan 2 milyon doların 1,5 milyon dolarlık kısmı
şirket kasasına nakit çekiliyor, sonraki banka hesap hareketlerinde
paranın izine bir daha rastlanmıyor. Kim söylüyor bunu? Teftiş
Kurulu raporu söylüyor. 500 bin dolarlık kısmının ise
Dubai'den altın alımı için teminat verildiği söyleniyor
ancak bu altın alımının da izine rastlanmıyor. Bu
süreçler içinde PTTye aktarılan herhangi bir kâr payı da yok.
Şirket teknik iflas açıklıyor ve PTTye de Sadece kâra ortak
olman yetmez, zarara da ortaksın kardeşim. diyor ve neticede, kamu
kaynağı olan 2 milyon dolar buharlaşıp gidiyor. Evet, durum
bu kadar vahim. Bunu söyleyen Teftiş Kurulu paranın tahsil edilmesini
istiyor ancak ne mümkün? Sadece bununla mı bitiyor PTTdeki bu para
buharlaştırma, altın buharlaştırma işlemleri?
Bakın, burada yine hukuk müşavirliğinin bir belgesi var, bu da
PTTnin iştiraki olan Anadolum AŞye ait -yani, filo araç kiralayan
şirketi- bakın ne diyor: Filo araçlarına alınmış
araç takip sistemlerine harcanan tutarlar ve alım sürecini
soruşturduk, neticesinde şirketin uğradığı KDV
hariç zarar 4 milyon 301 bin 160 lira. ve bu süreçlerin içinde yer alan
yetkililerin isimlerini yazmış, diyor ki: Bu PTTnin AK
PARTİli bürokratları üzerlerine düşen bağlılık,
özen, güven, kontrol ve dürüstlük yükümlülüklerine aykırı hareket
etmiştir.
Ve bunca yolsuzluğun,
usulsüzlüğün olduğu PTTnin yönetimine de çok garip bir şekilde,
26 Nisan 2021 tarihinde, hiç de uzmanlık alanıyla ilgili olmayan kimi
atadınız? Kimi atamış olabilirsiniz, PTTyle en ilgisi
olmayan hangi yetkili olabilir? Emniyet Genel Müdürünü atadınız ve
bunca dolandırıcılığın olduğu,
yapıldığı PTTde maalesef, hiç hak etmediği hâlde,
Emniyet Genel Müdürünü de muhatap olur duruma getirdiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Devamla) Bir an önce bu yanlıştan dönmeniz gerekiyor.
Benim ve birçok Cumhuriyet
Halk Partili milletvekilinin yaptığı suç duyuruları var.
Bakın, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma,
ihalenin edimine fesat karıştırma, nitelikli
dolandırıcılık; bu suçlamalarla Emniyet
teşkilatının en tepesinde yer alan kişiyi muhatap hâle
getirmemeniz gerekiyor. Bu yanlıştan dönün diyorum.
Ve şu sözlerle
konuşmamı tamamlamak istiyorum: Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin
Nebati vatandaşın yastık altındaki altınlarına
göz dikeceğine, önce, PTTdeki AK PARTİli bürokratların buharlaştırdığı
altınlara baksın diyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Rıdvan
Turan.
Buyurunuz Sayın Turan.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN
(Mersin) Sayın Başkan, değerli Genel Kurul; Organize
İşler diye bir film vardı, orada meşhur bir diyalog var
-hatırlayacaksınız- arabayı müşteriye satmaya kalkan
Superman ile Yılmaz Erdoğan yani Asım arasında, diyor ki:
Anlaştık biz parada. Araba nerede? Müşteride. Para
nerede? Yarın verecek. Şimdi, ne araba var ne para var ortada yani
açık bir dolandırıcılık var. Biz de PTTye
soralım: Ya, para nerede? Altın alınacak. E, altın
nerede? Altın da yok. Eğer bu araştırma komisyonu kurulup
bu en açık detayına kadar incelenmezse, Meclis bu meselenin üstüne
gitmezse bizim açımızdan bu işin organize bir çete faaliyeti
olduğu kanıtlanmış olacak çünkü bir defa, PTTnin görev
tanımı içerisinde olmayan bir altın ticareti, ne olduğu
bilinmeyen ve ihale mantığının, ihale
kurallarının tamamen dışında cereyan eden bir iş
birliği biçimi, derhâl ödenen 2 milyon dolar gibi ciddi bir kamu
kaynağı; bunun sonucunda da ortada ne altının olması
ne paranın olması. Ya, böyle şeyleri çok gördük de tabii,
insanın biraz kanına dokunuyor. Yani bu memlekette yoksulluk bu kadar
boyutlanmış, almış başını gidiyorken,
domatesin kilosu 20 liraya çıkmışken, memleketin, kamunun
kaynağını, 2 milyon lirasını ne idiği belirsiz
birilerine vermek, bunun peşine düşmemek -Ziraat Bankasının
daha önce Demirörenle kurduğu ilişki gibi- bunlar çok ahlaksızca
şeyler gerçekten. Kim yapıyorsa ona diyorum, sorumlusu kimse ona
söylüyorum: Bu, ahlaksızlık.
Yıllarca mütevazı
bir biçimde bu sisteme karşı mücadele eden bir sosyalistim,
kapitalizmden nefret ettim hâlâ da nefret ediyorum. Ya, sayenizde, kapitalizmin
kendi kuralları içerisinde işleyen biçimini bile arar olduk, biliyor
musunuz? Ahbap çavuş ilişkileri, kayırmacılık, akraba
ilişkileri, patrimonyalizm almış başını gidiyor.
Yani bir sistemin olağan hâl ve biçiminde, rekabete dayalı
Hani
anlatılır ya; işte Adam Smithin kitaplarından bu zamana
kadar herkes yazdı çizdi bunları, hepsinin palavra olduğuna
adımın Rıdvan olduğu kadar eminim de ama o bile bir
kuraldı biliyor musunuz yani o bile bir kuraldı, şimdi
kuralsızlığın dibine vurulmuş durumda. Bu sebeple,
bunun bir iktidar meselesi olduğunun bilincindeyim,
soruşturulmayacağının da bilincindeyim. Nasıl
Demirören Ziraat Bankasından 750 milyon doları cebine atıp
gittiyse bunun da böyle olacağından adım kadar eminim çünkü bu
konuda bir umudumuz kalmamış durumda ama biz bunun yine de kamuoyuna
mal olmasından ve bunun anlatılmasından yanayız. O nedenle,
önergeyi destekliyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ
Parti Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Hayrettin
Nuhoğlu.
Buyurunuz Sayın
Nuhoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
üzerine İYİ Parti adına söz aldım. Selamlarımı
sunarım.
Konuya girmeden önce bir
hususu dile getirmek istiyorum. Bu kürsüden konuşmak veya
Başkanlığa önerge vermek üzere bana iletilen konuların
doğruluğunu araştırmadan hiçbir zaman hareket etmedim ama
aradığım bazı yetkililer devlet memuru olduğunu unutup
AKP ilçe başkanı gibi davranmaktadır. Bugün, böyle bir durumla
karşılaştım. Seçim bölgemdeki Üsküdar İlçe Millî
Eğitim Müdürünü aradım, sekreteri görüşmesi olduğunu
söyledi. Bir süre bekledikten sonra cep telefonundan aradığımda
küstahça cevap verdi. Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı
saygılı olması gerektiğini hatırlatınca da Genel
Müdürü beklediğini, onun daha önemli olduğunu söyledi. Sert
konuşması üzerine davranışını Genel Kurulda dile
getireceğimi söyleyince daha da küstahlaşarak Ne yaparsan yap.
dedi.
AHMET KAYA (Trabzon)
Yazıklar olsun!
HAYRETTİN NUHOĞLU
(Devamla) Şimdi, buradan Millî Eğitim Bakanına sesleniyorum:
Millî Eğitim Müdürüne devlet memuru olduğunun
hatırlatılmasını, devlet geleneğinde böyle bir
davranışın olamayacağı konusunda ikaz edilmesini
bekliyor ve konuya geçmek istiyorum. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
Önergeye konu edilen, PTTde
yapılan çok sayıda hatalı işlemlerden biridir, 2018de özel
bir şirket vasıtasıyla 2 milyon doların hiç edilmesi
meselesidir. PTT ana sözleşmesinde hüküm olmamasına rağmen,
Sermaye Piyasası Kanunu ve Bankacılık Kanunu hükümlerine de
uygun olmadığı hâlde, sermayesi yetersiz özel bir şirketle
altın konusunda yurt dışından tedariki ve yurt içinde, yurt
dışında piyasalarda satılması anlaşması
yapılmıştır. Bu, makul bir işlem değildir. Bu
işlem yapılırken konusunda uzmanlaşmış başka
hiçbir firmayla iletişim kurulmamış, ihale
yapılmamış, gizlilik içinde sözleşme
imzalanmıştır; burada, iyi niyet görmek mümkün değildir.
Sözleşme imzalandığı gün, hem de otuz gün süre
olmasına rağmen, hiçbir teminat alınmadan 2 milyon doların
şirkete aktarılması da normal bir davranış
değildir. Bu paranın aynı gün cari hesaplara aktarıldığı,
hiçbir zaman altın ticareti yapılmadığı, PTTye
herhangi bir kâr payı da ödenmediği rapordan
anlaşılmaktadır. Netice itibarıyla, 2 milyon doların
akıbetinin tespit edilemediği, âdeta buharlaştığı
raporda yer almaktadır. Yıllardan beridir, ülkemizin başta
yap-işlet-devret ve kamu-özel iş birliğine ait garantili
yatırımlar ile limanlardan fabrikalara kadar satışlar olmak
üzere soyulduğu, vurgunun boyutlarının çok büyük olduğu
raporda yer alan 2 milyon doların bunların yanında gerçekten
küçük kaldığı kamuoyu tarafından bilinmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
HAYRETTİN NUHOĞLU
(Devamla) - Ne yazık ki iktidarın bu konudaki
duyarsızlığı da bilinmektedir.
Değerli milletvekilleri,
yaşanmakta olan ekonomik krizin bu ölçüde derin olmasının
sebeplerinden biri, hiç şüphe yok ki yapılan büyük soygundur. Bu
çarpık yönetim anlayışının hiçbir şekilde kötü
gidişatı durduramayacağı, tek çarenin, yaklaşmakta
olan seçimle partili Cumhurbaşkanlığı sisteminden kurtulmak
ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmek olduğu
anlaşılmıştır; bu çözüm, artık Türk milleti
tarafından da desteklenmektedir. Küçük olsa da bu yolsuzluğun
araştırılarak gerçeğin ortaya çıkarılması,
seçimden sonra, yapılan bütün yolsuzlukların hesabının
sorulacağı anlamına geldiği için önergeye destek
vereceğimizi bildirir, Genel Kurula saygılar sunarım.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kars Milletvekili Sayın Ahmet
Arslan.
Buyurunuz Sayın Bakan.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
AHMET ARSLAN (Kars) - Saygıdeğer Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; ben de hepinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum.
Verilen önergeyle ilgili bir
iki tespiti yapıp ondan sonra dilimin döndüğünce cevaplar vermek
isterim.
Değerli arkadaşlar,
sene 2003, PTT sadece postacılık hizmeti yapıyor ve bilişim
sektörünün gelişmesiyle birlikte bu sektördeki ciro gittikçe düşüyor.
Dolayısıyla PTT, yeni bir hizmet anlayışıyla sadece
posta değil, lojistik ve kargo hizmeti de yapabilmek adına anonim
şirket hâline geliyor. Anonim şirket hâline geldiğiniz zaman,
Turkcell gibi olursunuz, Yurtiçi Kargo gibi olursunuz, Aras Kargo gibi
olursunuz, Türk Hava Yolları gibi olursunuz; her ne kadar sermayenizin
tamamı devlete ait de olsa anonim şirket olarak ticaretinizi
yaparsınız. İşte böyle olduğu için, PTT, 2018
yılında Türk Ticaret Kanununa bağlı olarak bir
sözleşme yapmış, bu sözleşme çerçevesinde de dünyadaki
birçok posta kurumunun yaptığı gibi özel sektörle iş
birliği yapıp altınla ilgili fonlama yapıp ithalatı,
ihracatı, satışı, takibi ve lojistiği konusunda
iş birliği yapmış. Bu iş birliğinde 2 milyon
dolar para aktararak bu işlemleri yapıp günün sonunda, üç
yılın sonunda da bu paranın iadesi ve gelişen marka
değeri lojistikle birlikte de bu işi daha çok yapabilir hâle gelmek
adına bir yola çıkmışlar. Para kayboldu. deniliyor ama
2019 yılının sonunda benzer bir ifade olunca gidip hesaplar
inceleniyor. Bu hesaplarda bu paranın olduğu tespitli ve
müfettiş raporunda da var.
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Zonguldak) Hangi müfettiş raporunda?
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Hani, nerede rapor? Nerede rapor? Rapor nerede?
AHMET ARSLAN (Devamla)
Ancak daha sonra altın ithalatıyla ilgili bir karar
değişikliğine gidip rejim değişikliğine gidilince
firma işlem yapamaz veya daha az işlem yapabilir hâle geliyor. Böyle
olunca da PTT 2 milyon doları iade et. diye başvuruyor ancak
ticaret yapıyorsunuz, iki tarafsınız, iki tarafın da hak ve
menfaatleri var, hak ve menfaatler çatışınca da tahkime gidiyor.
Dolayısıyla işlem tahkimin sonucuna göre tekâmül edecektir. O
yüzden, kaybolan, yok olan, efendim, iç edilen herhangi bir şeyin
olmadığını özellikle vurgulamak istiyorum. Yine Niye böyle
bir firmayla? deniliyor. İstanbuldaki Kuyumcukenti herkes bilir, birçok
kuyumcunun orada iş yaptığını ve onların bir
birliğinin olduğunu bilir. O birlik içerisinde yer alan birçok
kuyumcunun oluşturduğu bir firmayla bu tip bir ticari ilişkiye
girilmiştir ve firma altın ticareti yapmış, yapmaya da
devam etmiştir; bundan hiç şüpheniz olmasın.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALPAY ANTMEN (Mersin) Tüyü
bitmemiş yetimin hakkı yenmiştir.
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Zonguldak) Usulsüz işlem, Sermaye Piyasası Kanunu madde 35
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Bakan.
AHMET ARSLAN (Devamla)
Sadece iki şeyi söyleyeceğim. Efendim, herkes her şeyi
söyleyebilir, herkes iftira da atabilir, dolandırıcı da
diyebilir, şunu da diyebilir, bunu da diyebilir ancak bir şeye
özellikle dikkatinizi çekmek isterim: Değerli arkadaşlar, bu konu
nasıl ortaya çıkmış? Herhangi bir muhalefet mi ortaya
çıkarmış? Hayır. Bu konu, bu tip bir polemik konusu olup
tahkime gidince Devlet Denetleme Kurulu devreye girmiş, Sayıştay
devreye girmiş, Genel Müdürlüğün Teftiş Kurulu devreye
girmiş, Bakanlığın teftişi devreye girmiş; günün
sonunda bu raporlar KİT Komisyonuna geliyor, Meclis adına da zaten
KİT Komisyonu gereğini yapacaktır.
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Zonguldak) Çünkü doğru.
AHMET ARSLAN (Devamla) Hiç
şüpheniz olmasın ki Burada bir yanlışlık var
mıdır, yok mudur?u ortaya çıkaran zaten
Bakanlığın ilgili birimleridir. Bu anlamda, varsa
yapılması gereken bir şey yapılacaktır; bundan hiç ama
hiç şüpheniz olmasın deyip saygılarımı sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Zonguldak) Yani kabul ediyorsunuz.
ATİLA SERTEL
(İzmir) KİT Komisyonunda da oylayıp aklıyorsunuz ya!
KİT Komisyonunda çoğunlukla aklıyorsunuz, hiçbir şeyi
sorgulayamıyoruz ki! KİT Komisyonunda ne görüşeceğiz, ne
konuşacağız?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın hatip kendisinden önce konuşan
konuşmacımızın söylediklerini bağlamından
koparmıştır ve -dolandırıcılık, rüşvet,
zimmet- öyle bir ifade kullandı ki arkadaşımızın bütün
PTT camiasını dolandırıcılıkla
suçladığı algısına yol açtı; söz talep ediyoruz
efendim.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Yavuzyılmaz.(CHP sıralarından alkışlar)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.-
Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmazın, Kars Milletvekili Ahmet
Arslanın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Zonguldak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi,
hamaset yaparak bu kaybolan 2 milyon doların akıbetini gizlemeye
çalışmak maalesef çok acı bir tablo ortaya koyuyor. Bakın,
ben, belgeden okuyorum, bakalım yapılan bu işlem, bu usulsüz
atılan imzalar kanuna uygun mu değil mi?
Bakın, 1/10/2021
tarihindeki -yani 1 Ekim 2021- üç ay, dört ay önceki Teftiş Kurulu raporu
ne diyor, hemen okuyalım. Diyor ki: İşbirliği adı
altında yapılan fonlamanın, fonlama yapılan şirketin
borsada kaydı olmasına karşın, halka açık
olmaması, sermayenin paylara bölünmemiş olması ve bir
ortaklığı bulunmadığından, fonlamanın bir
işbirliği ve belirli bir kâr karşılığında
belirli süreli borç verme fonu özelliği taşıması
nedenleriyle, yapılan fonlamanın Sermaye Piyasası Kanununun
35inci maddesi hükümlerine uygun olmadığı gibi -şimdi, bu
kanun dışı değil mi; kesin, bunu ispatladık- kredi
verme yönüyle PTT AŞnin bankacılık yapma yetkisinin
bulunmadığı dikkate alınırsa açılan kredi,
verilen borç işleminin Bankacılık Kanununun hükümlerine de
uygun olmadığı tespit edilmiştir. Neyi gizliyorsunuz, neyi
saklıyorsunuz? Teftiş Kurulu bunu tespit etmiş, konu
savcılıkta, suç duyurusunda bulunulmuş; neyi savunuyorsunuz? Siz
bu kadar iddialı savunursanız, kürsüye çıkıp yargı
konusu olan bir konuya bu şekilde etki etmeye
çalışırsanız o zaman size de bazı sorular sorarlar. Ne
siz muhatap olun ne yanlışı yapanın arkasında durun
diyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET ARSLAN (Kars)
Başkanım, yerimden, tutanaklara geçsin diye bir ifadede bulunmak
istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Arslan.
AHMET ARSLAN (Kars)
Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum.
Özellikle kayıtlara
geçmesi adına istirhamım o ki bunu zaten ortaya çıkaran, böyle
bir şey var mıdır yok mudur, bununla ilgili teftiş isteyen,
bununla ilgili savunma isteyen, bununla ilgili yargılama izni veren zaten
Bakanlıktır. Hiç şüpheniz olmasın ki varsa bir
yanlışlık Bakanlık da, ilgili kurumlar da bunun
gereğini yapacaktır, bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın;
zaten aksi olursa yargıya müdahale, teftişe müdahale olur.
Saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz ve
arkadaşları tarafından, PTT AŞnin altın alım
satım işinin araştırılması amacıyla
22/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22
Şubat 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Sayın milletvekilleri,
Divan üyeleri arasında bir anlaşmazlık söz konusu.
Elektronik cihazla oylama
yapacağız.
İki dakika süre
veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Öneri kabul
edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
4.-
AK PARTİ Grubunun, gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmındaki sıralama ile Genel
Kurulun calışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ve Genel Kurulun
1, 2, 3, 8, 9, 10, 15, 16, 17, 22, 23, 24 29, 30 ve 31 Mart 2022 Salı,
Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer alan
işlerin görüşülmesine ilişkin önerisi
22/2/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
22/2/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından İç
Tüzükün 19uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki
önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Muhammet
Emin Akbaşoğlu
Çankırı
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında bulunan
261, 288, 289, 241, 187, 243, 25, 55, 31, 178, 169, 119, 290 ve 47 sıra
sayılı Kanun Tekliflerinin bu kısmın sırasıyla 2,
3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 25 ve 26ncı sıralarına
alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;
Genel Kurulun 1, 2, 3, 8, 9,
10, 15, 16, 17, 22, 23, 24, 29, 30 ve 31 Mart 2022 Salı, Çarşamba ve
Perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi ve bu birleşimlerde saat 24.00e kadar çalışmalarını
sürdürmesi önerilmiştir.
BAŞKAN İYİ
Parti Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Feridun Bahşi
Buyurun Sayın
Bahşi. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA FERİDUN BAHŞİ (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AK PARTİ grup önerisi üzerine söz
aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Antalya Türkiyenin en önemli tarım bölgesidir ve tarımda
çeşitlilik bakımından eşsiz bir şehirdir. Antalya'daki
tarım hareketi Türkiyedeki enflasyonu direkt etkileyebilecek
büyüklüktedir. Bu kadar önemli bir sektörün sorunları hep
tartışıldığı hâlde neden kalıcı bir
çözüme kavuşturulmadığını bir türlü
anlayamıyoruz. Çiftçilerimiz gerçekten çok zor durumda, seslerini bir
türlü duyuramıyorlar. Biz de çiftçilerimizin sesi olmak için bu kürsüden
seçim bölgem olan Antalyalı üreticilerimizden gelen şikâyet ve
istekleri aktarmak istiyorum: Antalya'da yaşanan fırtına, hortum
ve soğuktan zarar gören çiftçiler perişan durumdadır. Bu konuda
defalarca kanun teklifi verdik ama hiçbiri gündeme alınmadı.
Fırtına ve hortumdan birçok çiftçimizin serası zarar
görmüştür. Zarar gören seraların normal şartlar altında
yirmi dört saat gibi bir sürede tekrar naylonlarının örtülmesi
gerekir. Yoksa fidesi 9 lira olan domates ve biberi bu fiyata alıp tekrar
dikecek çiftçi maalesef,
kalmamıştır. Ayrıca yeni sera kurmaya kalksa naylonun ve
demirin fiyatları almış başını gitmiştir.
Sera demiri, naylon girdileri fiyatı altı ayda 3 kat
artmıştır. Bin metrekare projeli
bir sera fiyatı 140 bin lirayı bulmuş durumdadır. Bundan
sonra sera yapacak çiftçi bulmak zordur. Acilen sera yapan çiftçiye faizsiz
kredi verilmeli ve demir, naylon, plastik girdilerine destek
olunmalıdır.
Bu yıl portakal, limon,
greyfurt dalında kaldı. Çiftçiler bahçelerine gübre atamaz hâle
geldiler çünkü geçen yıl örneğin; 4.500 lira olan gübre bu yıl
18 bin liraya çıktı. Aynı şekilde buğday eken çiftçi
de ekinine gübre veremiyor. Ekine gübre verilse dönümünden 600 kilo, verilemediği
takdirde 150 kilo buğday alıyor. Bu gidişle buğday üretimi
neredeyse yok olacak durumda. Çiftçilerimiz tarımda vahşi sulama
tekniğini bıraktı ve olması gereken modern sulamaya;
damlama ve fıskiye sulama sistemine geçti fakat modern sulama elektrikle
yapılıyor. Cumhurbaşkanı konuşuyor, açıklama üstüne
açıklama yapıyor ama tarımsal sulamada kullanılan
elektrikten hiç bahsetmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
FERİDUN BAHŞİ
(Devamla) Her çiftçi sulamada kullandığı elektrik ücretiyle
kazancının yarısını elektrik şirketlerine
veriyor. Bu yüzden, acilen tarımsal sulamada kullanılan elektrik
kilovatsaatlerinin ücreti düşürülmelidir. Yine, tedarik zincirindeki
kamyoncu esnafımızın kullandığı mazot, vergisiz,
maliyetine verilmeli ve otoyol, köprü geçiş ücretleri makul seviyelere
çekilmelidir. Tarladan 2 liraya çıkarılan salatalık, ikinci
komisyoncunun ve bir tüccarın elinden geçtikten sonra markete 16-18
liraya, market de kendi kârını ve vergisini koyduktan sonra 25-30
liraya satılmaktadır. Bundan dolayı, bir an önce hal yasası
çıkmalı ve meyve sebze fiyatlarındaki
fırsatçılığın önüne geçilmelidir.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'de çiftçi sayısı son on yılda yüzde 48
azalmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
FERİDUN BAHŞİ
(Devamla) Tarımsal girdilerin yüksekliği ve ürünün para etmemesi
sebebiyle çiftçi üretimden çekilmektedir. Tarım alanları da yine AK
PARTİ döneminde yüzde 12 azalmıştır. Bir taraftan ülke
nüfusumuz artarken diğer taraftan ekilebilir tarım
alanlarının daralmasıyla gıda temininde alarm
noktasına gelinmiştir. Tarıma ve tarım politikalarına
bakışın mutlaka değişmesi gerekir. Bu vesileyle Gazi
Meclisi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili Sayın Meral
Danış Beştaş.
Buyurun Sayın
Danış Beştaş. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; size çok büyük bir sorunu, cezaevleriyle ilgili bir sorunu üç
dört dakikada anlatacağım: Tutuklanan mahpusların uzak
cezaevlerine gönderilmesi; kendi memleketlerinden, tutuklandıkları
ilden binlerce kilometre ötedeki hapishanelerde tutulmaları.
Elimde bir mektup var
-biliyorsunuz- Kandıra Cezaevinden maalesef cenazesi çıkan Garibe
Gezerin ağabeyinin. Mektubun hepsini okumaya zamanım yok ama özeti
şu: 4 çocuğum var, üç buçuk yıldır hücredeyim, üyelikten
ceza aldığım için beni hücreye kapattılar -kesinlikle
CİKe aykırı- çocuklarım beni görmek için okulu bırakmak
istiyor. diyor çünkü Elâzığ Cezaevinde ve 350 kilometreyi bile
gidemeyecek durumdalar ve diyor ki: Bu soruna bir çözüm bulun ve tabii ki,
Garibe Gezerin cinayetini ya da intiharını, ölüm sebebini ortaya
çıkarın.
Başka bir başvuru
var, bunların hepsi son bir saatte geldi. Dersim eski İl Eş
Başkanımız Songül Erden Şahin Elâzığ Cezaevinde
şu anda, altı yıl üç ay ceza almış; 2,5
yaşında bir kızı var ve ailesi aradı Kayseriye
götürülecek, lütfen bir çözüm bulun. dedi. Bu ikisini örnek olarak veriyorum.
Türkiyenin her yerindeki cezaevlerine bölgeden, Kürt illerinden tutuklu
gönderilir, hükümlü gönderilir. Örnek mi: Bekir Kaya, Van Büyükşehir
Belediye Başkanı, altı yılı aşkın bir
süredir Silivri Cezaevinde. Figen Yüksekdağ Kandıra Cezaevinde.
Gültan Kışanak, evi Diyarbakırda, Kandıra Cezaevinde.
Sebahat Tuncelin ailesi Malatyada kendisi Kandırada. Ben Siirtin
Vekiliyim, tutuklu yakınlarını ziyaret ettiğimde birisi
Oğlum -ya da kızım- Rize Kalkanderede. diyor, birisi
Eşim -bilmem- Bolu F Tipinde. diyor, birisi Tekirdağ diyor. Yani
ailelerin kendi yakınlarını görmemeleri için mi bu uygulama? Bu
ceza içinde bir ceza uygulamasıdır. Şimdi siz her yere cezaevi
inşa ediyorsunuz, Adalet Bakanı her gün müjdeler veriyor Şuraya
cezaevi yapacağız, şuraya cezaevi yapacağız. Peki,
insanlar tutuklandıkları ikametgâhlarında neden tutulmuyorlar?
Bugün Selahattin Demirtaş neden Edirnede? Her hafta eşi ve 2
kızı neden bir uçağa binip bir de arabayla bir gününü yola
veriyor? Bu ayrıca bir eziyettir, bu kötü muameledir, bu işkencedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Ha, diyeceksiniz ki yasada var mı?
Yasayı didik didik ettim; Ceza İnfaz Kanununu, ceza usulünü,
hapishanelerle ilgili yönetmelikleri, böyle bir hüküm yok. Bu tamamen keyfî bir
uygulama. Kötülük ya! Saf kötülüksünüz gerçekten. Yani bir insanı ailesi
görmesin diye neden Siirtten Rizeye gönderirsiniz, Diyarbakırdan neden
Edirneye gönderirsiniz, Vandan neden Silivriye gönderirsiniz, Mardinden
neden Kandıraya gönderirsiniz? Size listeleri getirsek bunun tamamen bir
işkence yöntemi olduğunu ve ailelerin
Ben geçen hafta bir aileyi
ziyaret ettim, anne yatakta On yıldır oğlumu göremedim. Sadece
bir kere göreyim ölmeye razıyım. diyor. Ya, bu konuda Adalet ve
Kalkınma Partisine açık çağrı yapıyorum: Bu safi
kötülük ve işkence değilse bu uygulamadan vazgeçin diyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
36.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın AK PARTİ grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Biraz evvel kürsüden
konuşan hatip, Sayın Grup Başkan Vekili dedi ki -hakikaten
hiçbir şekilde kabul edilemeyecek şekilde- Saf, safi kötülüksünüz.
Bunu reddettiğimizi ancak kendisiyle ilgili bir değerlendirme
yapmış olabileceğini ifade etmek isterim.
Teşekkür ederim.
37.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Ben Sayın Grup Başkan Vekilini bunun kötülük
dışında bir izahı varsa yapmaya davet ediyorum. Bana yasa
göstersin, yönetmelik göstersin, Anayasa hükmü göstersin, herhangi bir yasal
dayanak göstersin ben kabul edeyim. Bir insanı tutuklandıktan sonra
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.-
AK PARTİ Grubunun, gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmındaki sıralama ile Genel
Kurulun calışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ve Genel Kurulun
1, 2, 3, 8, 9, 10, 15, 16, 17, 22, 23, 24 29, 30 ve 31 Mart 2022 Salı,
Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer alan
işlerin görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi.
Buyurunuz Sayın
Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ grup önerisi
bugünden itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun
çalışma programını düzenliyor, bu çerçevede birtakım
tekliflerin görüşülmesini öne alıyor. Baktım, daha çok
uluslararası anlaşmaların öne alınması söz konusu.
Buradan hem AK PARTİ Grubuna hem de Cumhurbaşkanımız
Sayın Erdoğana bir soru sormak istiyorum. Yani
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğanın yapmış
olduğu açıklamalar, iktidarın yapmış olduğu,
açıklamış olduğu programlar, projeler acaba AK PARTİ
Grubunun gündeminde yok mu? Baktım, Sayın Cumhurbaşkanı 19
Ocak 2022 tarihinde Muhtarların maaşlarını asgari ücret
seviyesine çıkaracağız. açıklamasını
yapmış. Tarih 19 Ocak. Şubat bitiyor arkadaşlar, marta
gireceğiz, AK PARTİ grup önerisinde ben muhtarların maaşlarının
arttırılmasıyla ilgili bir kanun teklifinin gündeme
alındığını görmüyorum.
Geçen hafta Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun muhtarlık kanun teklifi buraya İç Tüzükün 37nci
maddesi vasıtasıyla getirildi. Muhtarlık kurumunu -köy ve
mahalle muhtarlıkları dâhil- yeni baştan düzenleyen, doksan
sekiz yıllık 442 sayılı Köy Kanununun yerine gelmek üzere
buraya getirildi. Burada muhtar maaşları da vardı, muhtar
maaşlarının orada gösterge rakamı 22000e
çıkarılmak suretiyle 5.179 liraya çıkarılması
öngörülüyordu. İktidar partisinin oylarıyla bu teklif reddedildi. Bu
defa Grup Başkan Vekillerimiz, madem o teklifi reddettiniz, hiç
değilse Cumhurbaşkanının vermiş olduğu sözün
gereğini yerine getirmek üzere bir kanun teklifi verdiler. Muhtarlık
maaşları asgari ücretten az olamaz. 2108 sayılı Muhtar
Ödenek ve Sosyal Güvenlik Yasasında değişiklik öngörülüyor.
Sevgili arkadaşlar,
değerli milletvekilleri; bakın, ilgili yasa, bu, 2108
sayılı Yasa der ki: 14750 gösterge rakamı memur maaş
katsayısıyla çarpılmak suretiyle muhtar maaşı
hesaplanır. Ocak ayında muhtarların maaş hesabına
yatan rakam 3.446 lira. E, Sayın Cumhurbaşkanı ne demişti?
4.253 liraya yükselteceğiz. Nerede bu?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Şubat geliyor, şubat bitiyor.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Başkan.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Tam 50 bin muhtar bu düzenlemeyi bekliyor.
Mesele sadece maaş
meselesi değil, muhtarlık kurumuna itibar kazandırmamız
lazım arkadaşlar. Muhtarlık kurumu ne kadar itibarlı
olursa, ne kadar güçlü olursa demokrasimiz de o kadar güçlü olur; demokrasi
muhtarlıklardan başlıyor.
Bir şey söylemek
istiyorum. Değerli milletvekilleri, geçen sene mayıs ayında
Sayın Erdoğan reform programı açıkladı, tam 157 eylem
planı var orada; saydım, 87 tanesinin gereğini yerine getirmemişsiniz.
Bir tanesi, bunlardan bir tanesi neydi biliyor musunuz? Artık hiçbir kamu
görevlisi birden fazla ek görev yapamayacak, birden fazla ballı
maaşı alamayacak yani bir ballı maaşı yine alacak da
diğerlerini alamayacak; onu getirmiyorsunuz, O ballı maaşlara
devam. diyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Ama muhtardan asgari ücreti esirgiyorsunuz.
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Akbaşoğlu, buyurunuz efendim.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
38.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin AK PARTİ grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, teşekkür
ederim.
Biraz evvel sayın
hatibin sorduğu soruya cevaben ifade etmek isterim ki gündemimize hâkimiz
ve kesinlikle Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından, AK
PARTİ tarafından ifade edilen bütün hususların bu konuda
takipçisi olduğumuzu ve bunu Meclise getirdiğimizi ve
getireceğimizi ifade etmek isterim.
Aynı zamanda, Yargı
Reformu Strateji Belgesi ve İnsan Hakları Eylem Planı
çerçevesinde de biliyorsunuz 5 tane yargı paketini
yasalaştırdık ve devamında çalışmaları
milletvekili arkadaşlarımız yürütüyorlar. Her bir paketi de
Meclisin gündemine getireceğimizden bilgilendirmek isterim.
Ayrıca, muhtarlık
kurumunu hakikaten çok saygın bir kurum olarak görüyor ve o noktada
gerekli değeri, önemi her zaman verdiğimiz gibi, vermeye devam
ediyoruz. O konuda en ufak bir sıkıntının
olmadığını ve olmayacağını ifade etmek
isterim.
Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, ben de
60ıncı maddeye göre bir söz talep edebilir miyim efendim?
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
39.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Akbaşoğlu'na
açıklaması için teşekkür ediyorum ancak benim biraz önce kürsüde
yapmış olduğum eleştirinin ve sormuş olduğum
soruların cevabını kendisinden alabilmiş değilim.
Sayın Erdoğan 19 Ocakta Muhtar maaşlarını asgari
ücret seviyesine çıkaracağız, gönlüm buna razı değil.
dedi; asgari ücretten daha az maaş almalarına razı değil.
Sayın
Akbaşoğlu, ben size soruyorum: Ne zaman getireceksiniz? Önümüzdeki
hafta mı, yarın mı, öbür gün mü? Lütfen, daha net bir cevap verirseniz
memnun olurum.
ALİ ÖZTUNÇ
(Kahramanmaraş) Gelmez ayın son çarşambası!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu, cevabı sonra da verebilirsiniz efendim.
Buyurunuz efendim.
40.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Şunu ifade ettim: Gündemimize
hâkim olduğumuzu, bütün sözlerimizi de yerine getirdiğimizi ve getireceğimizi.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) 3600, EYT, hangi söz yerine geldi?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bunun da
tanığının muhtarlarımız başta olmak üzere,
bütün kamuoyu olduğunu da ifade ediyorum.
ALİ ÖZTUNÇ
(Kahramanmaraş) Ne zaman, ne zaman? Tarih ver Akbaşoğlu,
tarih!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bu kadar açık ve net ifade
ettiğimi tekrarlamak durumunda kaldım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.-
AK PARTİ Grubunun, gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmındaki sıralama ile Genel
Kurulun calışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ve Genel Kurulun
1, 2, 3, 8, 9, 10, 15, 16, 17, 22, 23, 24 29, 30 ve 31 Mart 2022 Salı,
Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer alan
işlerin görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İç Tüzükün 37nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Önergeler
1.-
Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarırın, (2/1486) esas
numaralı Ergenekon Davası Kapsamındaki Dava Süreçlerinin Yol
Açtığı Mağduriyetlerin Giderilmesine İlişkin
Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/159)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
(2/1486) esas numaralı
Kanun Teklifimin İç Tüzükün 37nci maddesi gereğince doğrudan
gündeme alınmasını arz ederim.
Ali
Mahir Başarır
Mersin
BAŞKAN Önerge üzerinde
teklif sahibi olarak Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır konuşacaktır.
Süreniz beş
dakikadır.
Buyurun Sayın
Başarır. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ergenekon Davası
Kapsamındaki Dava Süreçlerinin Yol Açtığı
Mağduriyetlerin Giderilmesine İlişkin Kanun Teklifi üzerine söz
almış bulunmaktayım.
Sözlerime başlarken
başta Ali Tatar, Kuddusi Okkır, Kaşif Kozinoğlu ve bu
karanlık süreçte yaşamına son veren, yaşamını
yitiren birçok kahraman, aydın, asker, siyasetçiyi rahmetle, saygıyla
anıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar, Ümraniyede
2007de başlayan bir oyun 12 Eylül 2010 referandumundan sonra zirveye
ulaştı çünkü o referandumda yargıyı FETÖye teslim
etmiştiniz. O referandum bir FETÖ projesiydi çünkü onun bir amacı vardı;
bu ülkedeki kahraman subayları, siyasetçileri, aydınları,
milletvekillerini, üniversite hocalarını mağdur etmek
istiyorlardı, tutuklamak istiyorlardı, tasfiye etmek
istiyorlardı ve maalesef ki plan önce medyada başladı, önce
medya linç etti, sonra siyaset kurumu, en son da yargı devreye girdi.
Bakın, biz, o dönem Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve Genel
Başkanımız Bu bir kumpas. dedik, Bu bir kirli oyun. dedik,
Silivride bir mücadele verdik ama siz bize darbeci dediniz ama kim
darbeciymiş, kim vatansevermiş tarih gösterdi. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakın, arkadaşlar,
Fetullah Gülen çetesiyle birlikte dönemin Başbakanı, dönemin
bakanları, dönemin kirli yazarları bir oyun ortaya koydu ve tertemiz
insanları mağdur ettiler. Avukatlar Silivrideki karanlık mahkemelerde
savunmalarını yapamadılar.
Ben neye üzülüyorum biliyor
musunuz? Zekeriya Öze makam arabasını verenler, ordunun kalbi kozmik
odayı FETÖye teslim edenler ya da Devletin bağırsağı
temizleniyor. diyenler bugün hâlâ görevde ve yüzleri kızarmıyor.
(CHP sıralarından alkışlar)
Merak ediyorum; o tertemiz,
yürekli subay Ali Tatarın hesabını verebilecek misiniz? Ömrünü
öğrencilere, bilime, insanlığa vermiş Türkan Saylanın
hesabını verebilecek misiniz? Bu ülkenin Genelkurmay Başkanını
terörist sıfatıyla yargıladınız. Değerli
arkadaşlar, kimdi gizli tanık? Bir terör örgütü yöneticisi.
Şurada aramızda olan Tuncay Özkan -idam cezasını
savunuyorsunuz ya- idam cezası olsaydı asılmıştı,
asılmıştı, birçok asker, birçok sanatçı, birçok
siyasetçi idam edilmişti. Evet, İlker Başbuğun
hesabını veremezsiniz. Ne dediniz? Ergenekonun kasası Kuddusi
Okkır. Cebinden 5 lira çıkmadı, Silivri Belediyesi cenazesini
kaldırdı. Peki, neden bunu yaptınız, niçin bunu
yaptınız? Çünkü FETÖ bunu istiyordu, bir Amerikan projesiydi; ordunun
güçlü olması, ordunun vatansever olması birilerini rahatsız
ediyordu. Buna ortak olduğunuz için üzülüyorum ben. Bakın,
düşmanın silahla, topla, tüfekle, tankla
yapamadığını orduya FETÖyle yaptınız. Orada ölen
insanların kanları var ellerinizde ama ne yaptınız? FETÖ
kirli. dediniz, FETÖ kirlenmiş. dediniz, çekildiniz. Sonra o kirli
ellerinizi FETÖ sabunuyla yıkadınız. Olmaz arkadaşlar,
olmaz. Bakın, gelinen süreçte -devlet hata yapabilir ama
mağdurların hakkını teslim eder- bir özür dilemediniz;
görülen tazminat davaları yıllar yıllar geçmiş hâlâ
Yargıtayda, insanlar daha tutuklu kaldığı günlerin
tazminatlarını alamadılar ve maalesef ki bu durumdan yüzü
kızarmayan bir iktidar var.
Değerli arkadaşlar,
hiç kimse o karanlık dönemi unutmamalı. Tam bu sözleri söylerken
değerli bir arkadaşınızı görüyorum, Sayın Ramazan
Canı görüyorum. Ne demişti?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) O zaman FETÖcülük bir trenddi. demişti, O
zaman FETÖcü olanlar bir yere geliyordu. demişti, daha yakın bir
zamanda demişti. Oysa biz cumhuriyette de 1960ta da 1980de de bugün de
FETÖ ve onun gibileri bir trend olarak değil bir hain olarak gördük. (CHP
sıralarından alkışlar) Siz onlara maalesef ki bu güzel
devleti teslim ettiniz; bu yargıyı, istihbaratı, orduyu teslim
ettiniz.
Bakın, Bilgin
Balanlıyı tutukladınız, yerine kim geldi; Akın Öztürk
geldi; bu Meclisi bombalayan adam şu anda cezaevinde. İlker
Başbuğu tutukladınız, Hava Kuvvetlerinde asker
bırakmadınız ve onlar ne yaptı? Boğaziçini kesti,
insanları öldürdü, Meclisi bombaladı. Sorumlusunuz, gereğini
yapmak zorundasınız, özür dilemek zorundasınız. O insanlara
bir özür borcunuz var çünkü onların kanları ellerinizde. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
41.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Mersin
Milletvekili Ali Mahir Başarırın doğrudan gündeme
alınma önergesi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz evvel ortaya konan iddiaların tümünü
reddettiğimizi kayıtlara geçiriyorum. (CHP sıralarından
gürültüler)
VELİ AĞBABA
(Malatya) İddia değil, gerçek.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Gerçek, gerçek!
VELİ AĞBABA
(Malatya) Kitabın ortasından konuştu Ali Mahir
Başarır.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Yargıyı FETÖye teslim
ettiniz. denildi.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Yalan mı? Yalan mı?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Yargıyı FETÖye teslim
edenler 12 Eylül 2010 tarihinde referandumda kabul edilen Anayasada yer alan
HSYKnin yapısının iptali için
(CHP sıralarından
gürültüler)
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş)
Hadi oradan!
VELİ AĞBABA
(Malatya) Siz teslim ettiniz, siz.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Anayasa Mahkemesine başvuran
Cumhuriyet Halk Partisinin başvurusu neticesinde o dizayn iptal edildi,
maalesef
(CHP sıralarından gürültüler)
VELİ AĞBABA
(Malatya) Siz teslim ettiniz, siz.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Mezarda olanlara bile oy kullandıracağız. diyen adamın
yanına gittiniz. Yazık!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı)
HSYKnin FETÖ tarafından ele
geçirilmesinin önü böyle açıldı. Bu açık ve net, sarih bir
hukuki düzenlemedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) CHPnin Anayasa Mahkemesine
(CHP
sıralarından gürültüler)
VELİ AĞBABA
(Malatya) Ortaktınız!
ALPAY ANTMEN (Mersin) 17-25
Aralık neydi?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) CHPnin Anayasa Mahkemesine
(CHP
sıralarından gürültüler)
VELİ AĞBABA
(Malatya) Hadi oradan!
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Milletten özür dileyen kim?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) HSYKnin yapısını
düzenleyen kanunla ilgili iptal davası açılması sonucunda FETÖ,
HSYKye hâkim olmuştur.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Aferin be!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bunun da müsebbibi açık ve seçik
hatibin partisidir dolayısıyla anlattıkları kendisine ancak
söylenmesi gereken hususlardır.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Yalan, bu kadar olur yalan!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bu hususu kamuoyunun ve Meclisin
bilgisine sunuyor yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından gürültüler)
VELİ AĞBABA
(Malatya) Bu da enflasyon hesabına benzedi, enflasyon hesabına!
AYDIN ÖZER (Antalya) Ne
istedi de vermediniz, ne istedi de?
VELİ AĞBABA
(Malatya) Enflasyon hesabına döndü, enflasyon hesabına!
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Altay
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Hatibimizin konuşmalarını
bağlamından çıkararak, Anayasa Mahkemesine yapılan bir
başvuruyu da dayanak göstererek FETÖ terör örgütüyle hatibimizi ve
konuşmasını ilişkilendirdi; sataşmadan söz istiyoruz
efendim.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Yalan bu kadar olur mu Sayın Başkan?
ALPAY ANTMEN (Mersin)
Matematiği bilmezse olur!
VELİ AĞBABA
(Malatya) Yalanın da bir ölçüsü olur!
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Başarır.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarırın, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) E, maalesef bazı yalanları yakalayacak
doğru, dünyada icat edilmedi. AK PARTİnin yalanları da onlardan
bir tanesi.
Şimdi, Sayın
Başkan, bakın, ben birçok iddia ortaya koydum. Siz, Sayın
Başbakanın Zekeriya Öze zırhlı aracını vermesini
açıklayabilir misiniz? Siz, İlker Başbuğun yargılandığı
davadaki durumu açıklayabilir misiniz? Biz 2010 referandumuna köy köy,
mahalle mahalle gezip karşı çıkarken, Amerikadaki alçak
Mezardan çıkın, oy kullanın. derken neredeydiniz? (CHP
sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA
(Malatya) Ortaklardı, ortak!
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Amerikadaki alçak Herkes oy kullanacak. derken,
okyanus ötesinden dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğanla
mitingler yaparken neredeydiniz?
ALPAY ANTMEN (Mersin)
Türkçe Olimpiyatları
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Niye Anayasa Mahkemesine
başvurmayacağız? Biz sizin çıkardığınız
her abuk subuk yasayla ilgili başvuruyoruz, suçlusu biz mi olduk?
EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Biraz da FETÖnün CHP yapılanmasını anlat ya! Ne
olduğunu da anlat, oraya gelmeyecek misin?
ALPAY ANTMEN (Mersin) FETÖnün
ortağı kimdi?
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Şimdi, siz sorularımıza cevap verin.
EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Deniz Baykala ne yaptığınızı anlat!
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Eğer sen Ali Tatarın intiharını
yüreğine sığdırabiliyorsan bir sözüm yok.
YELDA EROL GÖKCAN
(Muğla) Kaset ne oldu?
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Kuddusi Okkırın cebinden 5 lira
çıkmadan, bu düzmece iddianameyle kanserden cezaevinde ölümünü
yüreğine sığdırabiliyorsan hiçbir sözüm yok. Ama bunun
hesabını verin, çıkın, özür dileyin. Ali Tatarın
evladından, ağabeyinden, Ali Tatarın eşinden özür dileyin.
Kuddusi Okkırın ailesinden özür dileyin. Gidin, İlker
Başbuğdan bir değil, bin kez özür dileyin. Tuncay Özkandan
özür dileyin; bugün idam cezası olsaydı -bir kez daha söylüyorum-
adamı asacaktınız, asacaktınız siz.
YELDA EROL GÖKCAN
(Muğla) Deniz Baykaldan da özür dileyin! Kurduğunuz kara kumpas
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Evet, Sayın Deniz Baykal da ne dedi? Sen bunun
savcısıysan ben bunun avukatıyım." dedi, haksız
mı çıktı? (CHP sıralarından alkışlar)
EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Onu harcadınız ama onu niye demiyorsun?
YELDA EROL GÖKCAN
(Muğla) CHP'nin içindeki FETÖ yapılanmasına bak!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Oylayalım
mı efendim?
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Neyi savunuyorsunuz? Bırakın ya!
VELİ AĞBABA
(Malatya) Savcı Recep Tayyip Erdoğan, hâkim Fetullah Gülen! Bunlar
ortak, ortak!
ALPAY ANTMEN (Mersin)
FETÖyü savunma!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, bir açıklama
yapacağım.
ALPAY ANTMEN (Mersin) Bari
FETÖyü savunmayın!
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Bağırsaklarınız temizleniyor,
bağırsaklarınız!
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Akbaşoğlu.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
42.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Mersin
Milletvekili Ali Mahir Başarırın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bakın, benim söylediğim hususa hiç temas edilmeden
iş geçiştirildi. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Ettim, ettim!
VELİ AĞBABA
(Malatya) Ortaktınız, ortak! Yakında onunla da
helalleşirsiniz.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Olayın özü şudur: 12 Eylül
2010daki referandumdaki Anayasa değişikliğinde HSYKnin
yapısı bütün hâkimler ve savcılarla ilgili doğru bir
temsiliyete dair bir çerçeve çizilmişti. (CHP sıralarından
alkışlar) Bununla beraber, buna dair hâkim ve savcıların oy
kullanma usulünün iptaliyle ilgili Anayasa Mahkemesi kararı sonucunda
maalesef HSYKnin yapısı FETÖye teslim edildi.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Siz Türkçe Olimpiyatlarında gözyaşı dökerken biz
Silivri duvarlarını yıkıyorduk Beyefendi!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bu kanuni düzenlemenin kendi mehabetini
bozan ve CHPnin başvurusu sonucunda ortaya çıkan bir hadisedir.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
3.400 hâkim, savcı neredeydi? Siz atamadınız mı?
Yazık!
VELİ AĞBABA
(Malatya) Siz maklubeye kaşık sallarken biz Silivrideydik.
Maklubeciler, maklubeciler!
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Milletimden af diliyorum." diyen kimdi?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Ergenekon davasıyla ilgili
şunu ifade etmek isterim: Partimizin bütün davalarla ilgili tutum ve
davranışı şudur
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Adalet mülkün temelidir.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Fransadan akrabaların gelmiş. Kapının önüne
çık.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Maklubeciler!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Haklı ve haksız birbirinden
ayrılmalıdır, suçlu ve suçsuz birbirinden
ayrılmalıdır. Bir davada kim suçluysa ona kanuni müeyyide
uygulanmalı, kim suçsuzsa o da
ayrıştırılmalıdır. Dolayısıyla, Sayın
Cumhurbaşkanımızın o zaman söylediği de bundan
başka bir şey değildir ve olamaz. Sonuç itibarıyla AK
PARTİ olarak da bağımsız ve tarafsız
yargının
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Hangi yargı? Nerede bağımsız, tarafsız yargı,
nerede?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı)
yaklaşımlarına
bakış açımızın da bu olduğunu ifade ediyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Altay
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Efendim, 60a göre pek kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN
İnşallah efendim. Buyurunuz.
43.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Peki, sizi üzmeyeceğim Başkanım.
BAŞKAN
Estağfurullah. Hayır efendim, biz üzülmeyiz, sadece istifade ederiz.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) 12 Eylül 2010 Anayasa değişikliğinde HSYK
seçimlerinde taşra teşkilatında oy kullanma usulüyle ilgili
Anayasa Mahkemesine gitmek FETÖnün yolunu açmış. Buna gülsem mi
ağlasam mı bilemedim. Çünkü seçime katılacak FETÖcülerin
yargıya yerleştirilen, büyük oranda da AK PARTİ döneminde
yerleştirilen hâkim, savcı sayısı zaten oylama şekli
her ne olursa olsun HSYK seçimlerini kazanacak sayısal
çoğunluktaydı ki 15 Temmuzdan sonra 3 binin üzerinde hâkim ve savcıyı
FETÖcü olmaktan dolayı arkadaşlar camiadan çekti aldı,
görevlerine son verdiler.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) 3.500 FETÖcü hâkim, savcıyı oraya
yerleştirenlerin pişkin pişkin Siz Anayasa Mahkemesine
gitmeseydiniz böyle olmazdı. iddiasına gülüp geçeriz sadece.
Bir şeyi daha merak
ediyoruz. Bildiğim kadarıyla Şamil Tayyar hâlâ AK PARTİnin
üyesidir, MKYKdedir. Şamil Tayyar'ın bir iddiası var, AK
PARTİ'de FETÖ borsası var. diye, bu borsadan kimlerin nemalandığını
da çok merak ediyoruz.
Ergenekon, Balyoz sürecini
bir hukuk süreci olarak nitelemesinden dolayı da, bir hukuki süreç olarak,
bağımsız yargı süreci olarak nitelemesinden dolayı da
Sayın Akbaşoğlu'na söyleyecek söz bulamıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın
Başkan
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ben kısa kestim, uzatırsak çok uzatırız.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bir dakika
BAŞKAN Buyurun.
44.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şunu ifade edeyim: Biraz evvel isimler zikrettiler
Ergenekon savcıları diye, hiçbirisi AK PARTİ döneminde hâkim
ve savcılık mesleğine girmemiştir, ondan önce mesleğe
girenlerdir. Sonuç itibarıyla, o 3.500 hâkimin çoğu AK PARTİ'den
önce sisteme giren FETÖ'cü kişilerdir. Dolayısıyla bu konudaki
suçlamaların temelsiz olduğunu da kamuoyunun bilgisine sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Önergeler (Devam)
1.-
Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarırın, (2/1486) esas
numaralı Ergenekon Davası Kapsamındaki Dava Süreçlerinin Yol
Açtığı Mağduriyetlerin Giderilmesine İlişkin Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/159) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:18.02
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.20
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56ncı Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) 60a göre söz talebim var.
BAŞKAN - Sayın
Gürer, buyurunuz efendim.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
45.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, gübredeki fiyat
artışları nedeniyle çiftçilerin yaşadığı
mağduriyete ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Geçtiğimiz yıl
gübreye gelen fiyat artışları nedeniyle çiftçiler ciddi bir
mağduriyet yaşadılar. Bakanın verdiği yanıta göre
gübreye bir yılda yüzde 342 zam gelmiş. Tarım Kredi Kooperatifleri
yüzde 30luk bir indirim yaptı. Bazı çiftçilerimiz Tarım Kredi
Kooperatiflerine başvurup sipariş vermişlerdi. Şu anda
geçmiş fiyattan o siparişler işlem gördüğü için çiftçiler
mağduriyet yaşıyor. Bir an önce Tarım Kredi
Kooperatiflerinin almış olduğu siparişleri mevcut yüzde
30luk indirim üzerine çekmesi gerekiyor çünkü çiftçi hâlihazırda
mağdur, bir de bu yüzden sıkıntı yaşamasın.
Yetkililere sesleniyorum: Tarım Kredi Kooperatiflerinden sipariş
verip ürününü almayan çiftçiye mevcut fiyat üzerinden fiyatlandırma
yapılsın ve mağduriyetleri giderilsin. Çünkü çoğu çiftçimiz
bu yıl gübre atamadı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kabukcuoğlu
46.-
Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, Süleyman Şah
Türbesine ilişkin açıklaması
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Süleyman Şah,
Osmanlı Devletinin kurucusu, Osman Beyin dedesidir. İlk Süleyman
Şah Türbesi, sınırlarımızın
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Bülbül
47.-
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, çiftçilerin
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ekonominin kötü yönetilmesi
esnafı, emekliyi, çalışanı, işçiyi
yoksullaştırdığı gibi çiftçileri de üretimden
uzaklaştırmıştır. Mazota, yeme, gübreye, zirai
ilaçlara ve tarımsal sulamada kullanılan elektriğe yapılan
fahiş zamlar çiftçiyi borç batağına sokmuştur.
Tarımsal amaçlı üretim yapan hayvancılık işletmelerini
mazot, yem gibi girdi maliyetlerinin artması zaten zor duruma
sokmuşken elektrik ücretlerinin de fahiş şekilde
zamlanması, ticarethane kategorisinde değerlendirilen ve en yüksek
birim fiyattan elektrik faturası ödeyen bu yerleri kapanma noktasına
getirmiştir. Tarımsal amaçlı üretim yapan büyük
hayvancılık işletmelerinin talebi, elektrik aboneliğinde
tarımsal olarak bir kategori açılması ya da daha uygun birim
fiyatından ödeme yapılması için düzenleme getirilmesidir.
Tarımsal sulama için elektrik kullanan ama fahiş faturalarıyla
boğuşan çiftçinin çığlığı
duyulmalıdır, elektriğe yapılan zamlar geri
alınmalıdır.
Geliyor gelmekte olan.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Aycan
48.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, tarım sektöründe
istihdamı artırılması gereken meslek gruplarına
ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, insanın dengeli ve yeterli
beslenmeye ihtiyacı hayati bir konudur. Beslenme, insanın
sağlık düzeyini etkileyen temel faktörlerdendir. Bu nedenle, artan
nüfusla birlikte gıda üretimini, tarımsal üretimi artırmalıyız.
Tarımsal üretimi artırmak için kaynakları doğru
kullanmalı ve bilimsel yaklaşımlardan yararlanmalıyız;
bilimsel danışmanlık, değerlendirme, denetim de
tarımsal üretim için önemli konulardır. Bu nedenlerle tarım
sektöründe hem kamuda hem de özel sektörde ziraat mühendisi, gıda
mühendisi, su ürünleri mühendisi ve veteriner hekim istihdamını
artırmalıyız. 150 bin ziraat mühendisi atama beklemektedir.
Kamuda yapılacak atama; zirai analiz ve değerlendirme, özellikle
toprak analizi, uygun ürün belirlenmesi ve doğru zirai ilaç
kullanımı açısından önemli fayda sağlayacaktır.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın
Karahocagil
49.-
Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin, iktidarın
çalışmalarına ilişkin açıklaması
MUSTAFA LEVENT
KARAHOCAGİL (Amasya) Sayın Başkanım, ayinesi iştir
kişinin, lafa bakılmaz. 2021 yılında denizlerimizi 11 bin
metreküp müsilajdan temizledik, Marmara Denizimizi özel çevre koruma bölgesi
ilan ettik ve 22 maddelik eylem planı hazırladık.
Denizlerimizden 38.300 ton çöp topladık, ayrıca, denizlerimizin
kirlilik ve kalite durumunu 423 istasyonda takibe başladık.
Doğa
harikalarımızdan Salda Gölünde korunan alan miktarını 7
kat artırdık, ayrıca Salda Gölünün UNESCO Dünya Mirası
Listesine alınması için çalışmalara başladık.
43 millet bahçesini
tamamlayarak halkımızın hizmetine sunduk, yapımı süren
293 bahçemizi de hızla tamamlayacağız.
2021 yılında, basit
usulde vergilendirilen 835 bin esnafın kazancı vergiden muaf tutuldu.
Tarımsal destekleme ödemelerinde gelir vergisi kaldırıldı.
Vatandaşlarımızın küresel enerji krizinden en az
şekilde etkilenmesini temin için gereken her adımı attık.
Doğal gaz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kenanoğlu
50.-
İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlunun, TÜM EMEKLİ-SENin
taleplerine ilişkin açıklaması
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, TÜM EMEKLİ-SEN bugün bizleri
ziyaret etti ve şu talepleri dile getirdiler: Yaşanan ekonomik
krizin yükü bugün emeklilerin üzerindedir. TÜİKin
açıkladığı yüzde 36 enflasyonun bile altında
yapılan maaş zamları emeklileri daha da yoksulluk içerisine
itmiştir. Temel ihtiyaç maddelerine dövizdeki yükseliş gerekçe
gösterilerek yapılan fahiş zamlar döviz düşmüş
olmasına rağmen geri alınmamış, aksine her gün yeni
zamlar yapılmaktadır. Hükûmet ise kendi yaptığı
zamları görmezden gelerek esnafa zamları indirmesini söylemektedir,
oysa doğal gaz, elektrik, benzin, mazot, LPG, tekel ve temel tüketim
maddelerine yapılan zamların sebebi bu ihtiyaç maddelerinden
alınan yüksek oranlı vergiler ve özelleştirmelerdir. Siyasi
iktidarın emeklilerin taleplerini dikkate alarak temel ihtiyaç maddelerine
yapılan zamları geri almasını, en düşük emekli
aylıklarının da 5.200 lira olmasını istiyor ve
bekliyoruz. diyor Tüm Emekliler Sendikası.
BAŞKAN Sayın Örs
51.-
Trabzon Milletvekili Hüseyin Örsün, Rusya-Gürcistan sınır yolunda
bekletilen nakliyecilerin yaşadığı mağduriyete
ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Türkiyenin
ihracatını Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine ve Rusyaya
taşıyan nakliyecilerimiz ülkemize dönme sıkıntısı
yaşıyor. Ülkemize dönüş güzergâhındaki Rusya-Gürcistan
sınır yolunda Türk plakalı araçlar on beş gündür çok zor
şartlarda bekletiliyor. Rus yetkililerin Ermeni, Gürcü, Rus nakliyecilere
geçişte öncelik verdiği, Türk plakalı araçları
beklettiği yönünde çok sayıda şikâyet tarafıma
iletilmiştir. Nakliyeci kardeşlerimizin bu mağduriyetinin bir an
önce giderilmesi için ülkemizin yetkili makamları devreye girmeli, Rus
makamları nezdinde gerekli girişimleri yapmalı ve bu
mağduriyetler ivedi olarak giderilmelidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
aziz milletimizin sıkıntılarını giderme, derdine çare
olma yeridir diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Ataş
52.-
Kayseri Milletvekili Dursun Ataşın, Kayserinin ilçelerinde nüfusun
hızla azaldığına ilişkin açıklaması
DURSUN ATAŞ (Kayseri)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Kayseri nüfusu 2021
yılında 12.900 kişi artarak 1 milyon 434 bin olmuştur ancak
Özvatan, Felâhiye, Pınarbaşı, Akkışla,
Sarıoğlan, Bünyan, Yeşilhisar, Tomarza, Sarız ve
Yahyalı ilçelerimizde nüfus hızla azalmaya devam etmektedir.
Eğitim ve sağlık hizmetleri dahi karşılanamayan bu
ilçelerimiz günden güne boşalmaktadır. Tarımsal üretimin
öneminin daha da arttığı, ekonomik krizin derinleştiği,
işsizliğin sürekli yükseldiği bu dönemde kırsaldan göçün
önüne geçmek son derece önemlidir. İktidar, kırsal ilçelerimizde
tarım ve hayvancılığa daha çok destek vermeli, yeni
istihdam alanları oluşturmalı, işsizlik
kaygısını gidermelidir. Eğitim ve sağlık
hizmetlerinde öğretmen ve mezun, uzman doktor açığı
kapatılmalıdır.
İlçelerimiz tamamen
boşalmadan gerek merkezî bütçeden gerekse belediyeler
aracılığıyla göçü önleyecek tedbirler bir an önce
alınmalıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Erel
53.-
Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, çiftçilerin yaşadığı
mağduriyete ilişkin açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Çiftçimiz çok zor durumda;
gübre fiyatları, mazot fiyatları, elektrik fiyatları üst üste
bindi, çiftçinin beli büküldü. Çiftçimiz Canımızdan bezdik, kimse
sesimizi duymuyor. diye feryat ediyor. Tarım Kredi Kooperatifleri gübre
fiyatlarında yüzde 30 indirime gitti fakat bu kesinlikle yeterli
değildir. Açıklamaya göre üre gübrenin tonu 9.200 liraya
çekilmiş, bu müjde diye veriliyor fakat hiç kimse geçtiğimiz yıl
üre gübrenin fiyatının 2 bin lira olduğundan bahsetmiyor.
Çiftçimiz diyor ki: Bize ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye
çalışıyorlar. Bu zamlar bizi yaktı; bu şartlar
altında toprağımızı ekemeyiz, mazot atamayız,
elektrik kullanamayız. İlk seçimde de bizi yakanları biz
yakacağız.
Çiftçimizin feryadına
duyarsız kalmayalım diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Alınan
karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin
Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada Değişiklik
Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada
Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2371) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 194) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Komisyon raporu 194 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz
isteyen İYİ Parti Grubu Adına Denizli Milletvekili Sayın
Yasin Öztürk.
Buyurunuz Sayın Öztürk.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Fildişi Sahili
Cumhuriyeti Hükûmeti arasında yapılan anlaşmanın
onaylanmasının uygun bulunmasına ilişkin kanun teklifi
üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış
bulunmaktayım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ'sinin sürekli
hâle getirdiği bir alışkanlık var, Meclisi oyalama;
sayelerinde Meclis nasıl oyalanır onun da tecrübesini
yaşatıyorlar bizlere, sağ olsunlar. Ülke yangın yerine
dönünce, tansiyon yükselince, vatandaş sesini yükseltmeye başlayınca
AK PARTİsi sanki bunlar başka ülkenin sorunlarıymış
gibi kulaklarını, gözlerini ülkeye kapatır, Mecliste hiç
kalmamış gibi ya alakasız bir kanun teklifi Genel Kurulun
gündemine getirilir ya da yıllardır komisyonda bekleyen
uluslararası anlaşmalar sandıktan gün yüzüne
çıkarılır, yeni bir şey yapılıyormuş gibi
milletvekillerinin önüne sunulur. Bir diğer taktik de
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile bazı
Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde değişiklik
yapılan Cumhurbaşkanlığı kararnameleri Genel Kurulda
onaylatılır, tasdik makamı
çalıştırılır. Şimdi, anlaşılan,
ellerinde tekrar tekrar değiştirilmesi gereken
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi kalmamış ki
geçmişte yapılan uluslararası anlaşmada
değişiklik yapılmasına dair anlaşmalar önümüze
getiriliyor. İşte, şimdi de Fildişi Sahili Cumhuriyeti
Hükûmetiyle 2016da imzalanan iki ülke arasında
yatırımların karşılıklı teşviki ve
korunmasına ilişkin yapılan anlaşma ve anlaşma
notalarındaki değişikliği bu ahvalde görüşüyoruz.
Sayın
Cumhurbaşkanı için Fildişi Sahilleri çok önemli çünkü Sayın
Erdoğan Türkiye Cumhuriyetini temsilen Cumhurbaşkanları
seviyesinde bu ülkeye giden ilk Cumhurbaşkanı. Daha öncesine kadar
ilk kademede böyle bir ziyaret gerçekleşmemiş. Vardır bir
bildiği diyeceğiz ama pandemi öncesine kadar Cumhurbaşkanlığı
filosu Hazır uçak havadayken oraya da uğrayalım, buraya da
uğrayalım. diye Afrika'da gezmedik ülke
bırakmamıştı. Fildişi Sahili ziyareti de Gana, Nijerya
ve Gineye yapılan beş günlük program kapsamında
gerçekleşmişti; daha öncesinde de Doğu Afrika ziyaretleri.
Dikkatinizi bir noktaya
çekmek istiyorum, iki ülke arasında anlaşma 2016da
imzalanmış ama anlaşmanın uygun görülmesine ilişkin
kanun teklifi 2019da Meclis Başkanlığına sunulmuş.
Yine, 2019da kanun teklifi Dışişleri Komisyonunda
görüşülmüş ve bugüne kadar bekletilmiş. Türkiye'nin
yatırımcısı kendi ülkesinde bile yatırım yapamaz
hâle gelmişken Fildişi Sahili Hükûmetiyle imzalanan ama bugüne kadar
bekletilen anlaşma neden şimdi Genel Kurulun gündemine
getirilmiş? Çünkü 2019 yılında 60 iş insanımız bu
ülkeye giderek yatırımlar hakkında bilgi almış, olur
da yatırım yaparlarsa sorunla karşılaşmasınlar
diye anlaşmanın onaylanması için 2022 yılı
beklenmiş. Çok merak ediyorum, 2019 yılında bu ülkeye giden 60
iş insanımızın 2022 yılı Türkiyesinde bile
yatırım yapabilecek hâli kaldı mı? Geçtiğimiz
yılın son aylarına damga vuran dolarizasyon krizini bir tarafa
bırakalım, daha geçen haftalarda yaşanan elektrik ve doğal
gaz kesintilerinden kaynaklanan kriz nedeniyle fabrikalarımız
çalışamaz hâle geldi, ihracatçı verdiği sözü tutamadı.
Bu işadamları Artık Türkiye'de yatırım yapacak imkân
kalmadı, bari Fildişi Sahili'nde yatırım yapalım.
diye iktidara baskı uyguladılarsa bilemem ama niyet başka;
niyet, ülke gündeminden uzaklaşma.
Bu arada Fildişi Sahili
Hükûmetiyle imzalanan tek anlaşma da bu değil. Ticaret
anlaşması, ekonomik ve teknik iş birliği
anlaşması, çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması, askerî
alanda eğitim, teknik ve bilimsel iş birliği gibi
anlaşmalarımız da var. Muhtemelen ileriki dönemlerde iktidar
sıkışınca, iş kalmayınca, bunlarda da
değişiklik içeren bir kanun teklifini önümüze getirir;
alıştık artık.
Değerli milletvekilleri,
tabii ki Meclis uluslararası anlaşmaları onaylamak zorunda ama
zamanlama çok önemli. Şu an dünyanın gündemi, Rusya ve Ukrayna
arasında süren gerilim. Silahların patlamasına ramak
kalmışken derdimiz Fildişi Sahilindeki yatırımlar
mı olmalı, Meclis iki haftadır benzer ülkelerle yıllar önce
yapılan anlaşmaları mı onaylamalı? Tek bir
kıvılcımın Türkiye'yi derinden etkileyeceği belli olan
bu krizde diplomatik kanallarımızın devrede olduğundan
endişemiz yok ama böyle bir dönemde Afrika gezisine çıkan Sayın
Cumhurbaşkanına sözümüz var: Ülkenin içinde ekonomik savaş,
sınırında tehlike var. Suriye meselesinden hiçbir ülke bizim kadar
etkilenmedi. Ekonomimize yansıyan bir tarafa, bir de asıl sosyolojik
boyutu var ki bu sorun Türkiye'yi yıllarca etkileyecek. Rusya-Ukrayna
krizinden en çok etkilenecek ülkelerin başında da yine Türkiye
geliyor. Rusyanın elinde Türkiyeye karşı kullanabileceği
o kadar çok yaptırım gücü var; ticaret, turizm, enerji
yaptırımları ve en önemlisi askerî yaptırımlar.
Rusya yıllardır
Esadın arkasında ve rejime bağlı güçler Rusyanın
desteğiyle bölgede yeniden konuşlanıyor. Suriye, Rusyanın
Ukrayna hamlesine ilk desteği vererek bağlılığını
gösterdi. Rusyanın geçmiş hedefleri doğrultusunda Suriye
üzerinden Türkiye üzerinde bir cephe açmayacağının garantisi
yok. Türk devletinin diplomasi geleneğinde dostum diye dış
politik anlayış olamaz. Esada dostum dediniz, sonuç ortada;
Putine de dostum demiştiniz, ülke adına diliyorum sonuç Suriyeyle
yaşananlara benzemez. Meclisin bu dönemde yapması gereken,
uluslararası anlaşmaları görüşmek yerine, bilgi sahibi
olması, bu ülkenin geleceği için muhalefetin de görüşlerine
başvurmasıdır.
Değerli milletvekilleri,
AK PARTİsinin uyguladığı yanlış
politikaların sonucunu hem içeride hem dışarıda
yaşamaya başladık. Türkiye, uluslararası kamuoyunda
demokrasisi gerileyen, ekonomisi krize sürüklenen ve dış politikada
zikzaklar çizen bir ülke görüntüsü sergiliyor. Dış dünyada
yalnızlaşan Türkiye, geçmiş dönemlerde liderler seviyesinde
gerçekleştirdiği görüşmelerde muhatap bulamaz duruma geldi.
Dış politikada
Rusya kadar en kritik konu başlıklarımızdan biri de
Amerikayla ilişkiler. Amerikayla ilişkilerimiz tarihin en kötü dönemlerinden
birini geçiriyor ve Bidenın iş başına gelmesinin
ardından ilişki düşük bir profilde ilerlemeye başladı.
Geçtiğimiz yıl ocak ayında başkanlık görevini üstlenen
Biden, Erdoğanla ilk telefon görüşmesini ancak üç ay sonra Ermeni
soykırımını tanıyacağını bildirmek
üzere gerçekleştirdi. Dış politika önceliklerinden birinin
demokratik ülkelerin ittifakı olarak belirleyen Biden, aralık
ayı başında düzenlediği Demokrasi Zirvesine Erdoğanı
davet etmedi. Dünya üzerindeki müdahalelerine bakınca, Amerika gibi bir
ülkenin Türkiyeyi demokrasiyle idare edilen ülkeler liginden
dışlamasını eleştirebiliriz. Elin ağzına laf
vermemek gerekiyor ama ülke gerçeklerimiz de ortada. İktidarın
antidemokratik uygulamaları nedeniyle cezaevlerimizin doluluk oranı
her geçen gün artıyor. Bu uygulamalara son vermek için birilerinin
ülkemize sopa göstermesine gerek yok ama iktidar, her geçen gün, eleştiri
yapmak ve görüşünü açıklamak suretiyle fikir beyan edenlere,
gazetecilere Silivri yolunu göstermekteki istikrarlı tavrına devam
ediyor. Kaldı ki bu uyarı sadece Amerikayla sınırlı
da değil. Türkiye, ihracatının önemli bir bölümünü Avrupa
Birliği ülkeleriyle yapıyor. Ülke olarak hedefimiz de Avrupa
ülkelerinden daha fazla yatırım çekmek ve ticareti daha iyi noktalara
taşımak ancak Avrupa Birliği de Türkiyeye, imza
attığı hukuki süreçlere, sözleşmelere uygun davranması
gerektiğini sıkça hatırlatıyor.
Değerli milletvekilleri,
bilindiği üzere, ülkelerin dış ilişkilerinde mutlak dostluk
veya mutlak düşmanlık yoktur, sadece ülke menfaatleri söz konusudur.
Ancak bu ilişkilerde keskin U dönüşleri de güvenilirlik ve
ilişkilerin devamlılığı açısından bir test
niteliğindedir. Türkiye, uzun bir süredir Mısır, Birleşik
Arap Emirlikleri ve İsraille ilişkilerinde sorun yaşıyor.
2021 yılından itibaren bu ülkelerle bir normalleşme sürecine
girildi, İsraille bir kademeli yakınlaşma öngörülürken
Birleşik Arap Emirlikleriyle kademeler atlanarak görünür bir
yakınlaşma sağlandı. İktidarın yeni
arayışlara girmesinin sebebini ülke çıkarlarına, güvenlik
ve bölgedeki istikrar arayışlarına bağlamayı çok
isterdik ama neden belli; hazinede para kalmadı. Araplar Türkiyeye
gelince yatırım konusunda 10 mutabakat yaptık, ziyaretlerine
gidince sayıyı 13e çıkardık. Demedi mi Araplar:
Türkiye'de yatırım yapmak için en iyi dönem. Bu biten ekonomi,
iktidarın bitişine de sebep olacak ama şunu da ülke olarak ne
yazık ki çok gördük: AK PARTİsi, seçmen desteği ne zaman azalsa
dış politikadaki gerilimi tırmandıracak bir argümana her
zaman sığınmıştır; Suriyeyle yaşanan macera
ne yazık ki bu politikanın ürünüdür, İsraile parmak sallama bu
politikanın ürünüdür. Yine, ne yazık ki iktidarın iç
politikadaki seçmenlerini konsolide etmek için dış politikadaki
gerilimi tırmandırması da ihtimal dâhilindedir.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye dünyada millî gelirine oranla en fazla insani yardım yapan
ülkedir. Bu yardımlar TİKA, Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı, Yunus Emre Enstitüsü ve Maarif
Vakfı aracılığıyla yapılmaktadır. 2002
yılında ülkemizin kalkınma yardımları 85 milyon dolar
iken, bu rakam 2017 yılında 8 milyar 120 milyon dolara
yükselmiştir. Rakamın bu kadar yükselmesinde kurum bütçelerinin
örtülü ödenekle desteklenmesinin büyük payı var. Tabii ki dünyada en fazla
insani yardım yapan bir ülke olmamız ülkemiz adına gurur veren
bir gelişmedir, ancak yardımsever olmanın da belirli
şartları vardır. Öncelikle kendi ülkenizde yardıma muhtaç
kimse kalmadıysa, güçlü bir ekonomiye sahipseniz, istihdam sorununu
çözmüşseniz tabii ki diğer ülkelerin de yardımına
koşabilirsiniz ama ülkemiz açısından işler
değişik.
Öncelikle TİKAdan
başlayalım. TİKA 1992 yılında kuruluyor. Kuruluş
felsefesinin temelinde doğrudan Türk dünyası ve akraba
topluluklarının kalkınması, sosyal ve kültürel alanlarda
desteklenmesi ve Türkçenin yaygınlaştırılması
yatıyor. Tabii, hedef bu olunca kurumun yönetim yapısı da buna
göre şekilleniyor. 2002ye kadar kurumun yönetiminde büyükelçiler görev
yaparken AK PARTİsi iktidarının göreve gelmesiyle birlikte
ülkedeki bütün kurumlardaki liyakat-sadakat sistemi TİKAda da
işlemeye başlıyor. 2003 yılından beri yönetimde kimler
yok ki! Başbakanın kimya mühendisi olan özel kalem müdürü, özel kalem
müdürünün antropolog olan özel kalem müdürü, özel kalem müdürü
yardımcısı
Yönetim böyle şekillenince daire
başkanlıkları ve temsilcilikler de liyakat-sadakat çemberinde
şekilleniyor. Üst düzey bir kuruluşun tepe noktasındaki bir
ismin sağlıkçı yeğeni, TÜGVA konferansçıları,
eski milletvekilleri, milletvekili adayları, belediye başkan
adayları, bildiği tek yabancı dil Osmanlıca olan rabia
işareti fenomeni; ne ararsanız var.
İşin ilginç bir
yanı daha var; TİKA elemanlarının birçoğu
hakkında internet kaynaklarından bilgi silinmiş durumda ama
bilinen gerçeklerden biri, TİKAda görevlendirilen birçok kadın
personelin Sayın Emine Erdoğan Hanımefendiyle irtibatlı
olması. Öncelikle söyleyelim: TİKA hem Sayıştay denetimine
tabi değil hem de İhale Kanunu hükümlerinden muaf bir kuruluş
yani neredeyse denetimsiz satın alma hakkına sahip. 2017
yılında ülke kaynaklarından 8 milyar 120 milyon dolarlık
bir yardım bütçesi ayrılınca, tabii bu hizmetler de merak
uyandırıyor. TİKAnın dikkat çeken hizmetlerinin
bazılarına bakalım: Şilideki Filistin asıllıların
kurduğu futbol kulübüne yardımda bulunmuş,
antrenmanlarını da daha iyi yapabilmesi için 2 çim saha inşa
etmiş; Ginede meyve ve sebze üretiminin ve çeşitliliğinin
artırılması amacıyla üç yıllık bir program
başlatılmış, 100 hektarlık arazi iş makineleriyle
temizlenmiş, traktör hibe edilmiş ve sulama sistemi kurulmuş;
ramazan ayında Erenler Sofrası kapsamında 82 ülkede 1 milyon
kişiye gıda ve hijyen paketi dağıtılmış,
sıcak yemek dağıtılmış; 15 Afrika ülkesinin
meteoroloji uzmanlarına havacılık ve uydu meteorolojisi dersi
verilmiş; Venezuelada nüfus hareketlerinden etkilenen 12 kadına
kendi işlerini kurmak için tekstil ekipmanı, Kolombiyada pazar
yerlerinde faaliyetlerini sürdüren 46 aileye et, balık, tavuk ürünü
satsınlar diye tezgâh temin etmiş; hatıra ormanlarına fidan
dikmiş; dikiş, nakış ve savaş muhabirliği
eğitimi vermiştir.
TİKA 1992
yılında neden kurulmuştur? Afrika ya da Güney Amerikadaki geri
kalmış ülkelere dikiş, nakış eğitimi versin, çim
saha yapsın, balık tezgâhı dağıtsın diye
değil elbette; yıllarca Rus egemenliğinde yaşamış
soydaşlarımızla kültür ve dil birliğimizi yeniden kurmak ve
geliştirmek amacıyla. Ne yazık ki AK PARTİsi
iktidarında hedeften adım adım uzaklaşıldı; Türk
coğrafyası, devletin kurumsal güvencesinden çıkarak önce kriminal
hâle gelmiş cemaate, sonra atama yapılırken liyakati sadakatle
ölçülen ehliyetsiz kişilerin yönetimine terk edilmiştir.
Yine aynı geleneksel
atama ve misyona sahip bir başka kuruluş, Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı.
Başkanlık 2010 yılında kurulmuştur. Kültür
Bakanlığı bünyesinde görev yapan bu kuruluşun görevi de
yurt dışındaki vatandaşlarımız, kardeş
topluluklarımız ile Türkiyede öğrenim gören uluslararası
burslu öğrencilere yönelik çalışmaları koordine etmektir
ama ne yazık ki bu kuruluşumuz da asli görevinden uzaklaşarak
arpalığa dönüşmüş bir kuruluş hâline gelmiştir.
Kurumun adındaki Akraba Topluluklar Başkanlığı
yanlış anlaşılmış, ne kadar eş dost, akraba
varsa yönetime dâhil edilmiştir. Başkan, Kabinede yer alan bir
bakanın kuzen kadrosundan Akraba Topluluklarına atanırken
başkan yardımcılıklarına İlim Yayma Cemiyeti
üyeliği de yeter şart olarak kabul edilmiştir.
Bu kapsamda, yurt
dışında hizmet veren, hizmetinin
karşılığını da bütçeden fazlasıyla alan bir
kuruluş daha var: Maarif Vakfı. Bu Vakıf, Millî Eğitim
Bakanlığı dışında yurt dışında doğrudan
eğitim kurumu açma yetkisine sahip tek kuruluşumuz. Vakıf ne
tesadüf ki 17 Haziran 2016da, malum darbe girişiminden sadece bir ay önce
kuruluyor ve o tarihe kadar kriminal cemaatin yayılmasına göz yumulan
ülkelerde yapılan temizliğin ardından eğitim faaliyeti
görevini yerine getiriyor. İcraat mantığı doğru mu?
Doğru. Ama bu amaca hizmet eden ve resmî hâle getirilen bir kuruluş,
yine, siyasi hırs, misyon ve atama kurallarına göre hareket ediyorsa
icraat da eleştirilir, amaç da eleştirilir, vakıf da eleştirilir.
Vakfın bütçesi 2017de 163 milyon lira iken bugün 1 milyar 389 milyon
liralık bir rakama ulaşmış durumda ki gerektiğinde
Sayın Cumhurbaşkanı tek bir imzayla bütçede aktarma yapabiliyor
ve bu bütçe, AK PARTİsi mülakatından geçmiş, yurt
dışında dolarla çalışan personel yanında
iktidarın çifter maaşlı bürokratlarını da besliyor.
Başta yeni Millî Eğitim Bakanımız olmak üzere, eski-yeni
bakan yardımcıları da Vakfın mütevelli heyetinin üst
sıralarında isimlerde bulunuyorlar.
Vaziyet bu olmasına
rağmen, iktidar partisine mensup milletvekilleri bizi
eleştireceklerdir: Yurt dışında faaliyet göstermemize
karşı mı çıkıyorsunuz? Bugüne kadar, ne usulüne uygun
olarak gelmiş, halkın yararına olan kanun tekliflerine sırf
muhalefet olsun diye muhalefet ettim ne de vatandaş aleyhine
yaptığınız icraatı eleştirmekten
kaçındım. Bu ülke hepimizin ülkesi, bu bütçe milletimizin bütçesi. Bu
milletin hak ettiği her kuruş göstermelik yardım diye dağıtılıyorsa
yardımınızı da sorgularım, sizi de sorgularım. Ne
diyelim, az kaldı; bugünler de geççek, geççek. Dayan milletim, dayan; az
kaldı, ilk seçimde gitçek, gitçek.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Şahıslar adına, Adana Milletvekili Sayın Tulay
Hatımoğulları Oruç.
Buyurunuz Sayın
Hatımoğulları Oruç. (HDP sıralarından
alkışlar)
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP iktidara
geldiğinde -hepinizin hatırlayacağı üzere- sıfır
sorun politikasını hayata geçirmek üzere ciddi adımlar da atmıştı
ama çok kısa bir zaman zarfında sıfır sorun
sıfır barışa dönüştü ne yazık ki ve şimdi,
bütün komşularıyla; doğusuyla, batısıyla, kuzeyiyle,
güneyiyle, herkesle kavgalı olan AKP normalleşmeden bahsediyor.
İlişkileri anormal hâle getiren kim? AKP iktidarı.
Normalleşme diyen kim? Yine AKP iktidarı. Suç senden, suçlu senden;
onun için, çare senden olamaz. Zamların sorumlusu kendileri
değilmiş gibi
Hep böyle denemeler yaptılar ya bu yöntemle, bir
yansıtma; sanki her şeyin sorumlusu muhalefetmiş gibi,
başkalarıymış gibi, bu ülkeyi başkaları
yönetiyormuş gibi davrandılar ya hep, hatta bu ülkedeki yaşanan
ağır ekonomik krizi de bunun üzerinden yansıtmaya
çalışıyorlar ya başkalarına, aynı şeyi
dış siyasette de yapıyorlar. Yalan dolan yöntemi dış
siyasette de normalleşme kılıfıyla
karşımıza çıkarılıyor.
Şimdi, şunu
belirtmemiz lazım ki: Bu normalleşmenin altında ne
sıfır sorun politikası yani bölgesel bir barışı
sağlamak var ne sahici bir kardeşlik var -Afrikadaki
kardeşlerine Kardeşleşme politikası götürüyoruz. diyerek-
ne de yaptıkları ticari anlaşmalarla Türkiyedeki yoksullukla
mücadele etme var; yine AKP iktidarını kurtarma girişimi var.
Havuz medya günlerdir Birleşik Arap Emirlikleriyle yapılan görüşmeleri
ve 13 sözleşmeyi yazıp çiziyor. Burada, normalleşme sadece
Birleşik Arap Emirlikleriyle değil; İsrail, Suudi Arabistan,
Mısır ve Libyayla kapılar aralanmaya
çalışılıyor. Peki, bunun nedeni ne? Ülkede artan bir
açlık, yoksulluk ve derinleşen bir ekonomik kriz var. Bu
yoksulluğun, bu hayat pahalılığının sembolü,
ödenemeyen elektrik faturaları oldu. Döviz, TL karşısında
büyük bir değer kazandı, TL değer kaybetti. Bu da Körfez
ülkeleri başta olmak üzere, dış sermayenin iştahını
ciddi bir biçimde kabartmış durumdadır. Körfez ülkeleriyle de
kurulan ilişki ülkeye geçici bir şekilde sıcak para
akışını sağlamak içindir. Bunlar, yoksulun
yoksulluğunu gidermek için değil; sadece, AKPnin seçim sathına
girilmiş olan bir süreçte sıcak para akıtarak piyasayı
kendi meşrebince rahatlatmak için yapılan girişimleridir diye
belirtmek isteriz.
Evet, bu normalleşmeden
karşımıza bazı farklı anormal ilişkiler ortaya
çıkıyor. Nedir bunlar? Mesela, ABD, Türkiye'nin Birleşik Arap
Emirlikleri ve İsraille normalleşmesini çok iyi buluyor çünkü
İrana karşı bir güç oluşuyor. Bu sefer İranla ve
İranın yanında duran ülkelerle ilişkiler
anormalleşecek ve derken, gelecek baharda Birleşik Arap
Emirlikleriyle de düşmanlaşılacak. Bütün bunların
altını neden özellikle çiziyoruz? Tutarsız, ciddiyetsiz, ben
merkezci bir siyasetin ürünüdür ondan; böyle bir dış siyaset
yürütülemez. Ben buradan sormak istiyorum: Türkiyedeki milyonlarca Kürtle
ilişkileri normalleştirmeyi düşünüyor musunuz? Suriyeyle
ilişkileri normalleştirmeyi düşünüyor musunuz? Suriyedeki
Kürtlerle ilişkileri normalleştirmeyi düşünüyor musunuz? Tabii
ki hayır.
Evet, değerli
halkımız, ekranı başında bizi izleyen değerli
halklarımız; dünden beri en fazla konuşulan gündemlerden biri
Ukrayna krizi. Ve Putin, ulusa sesleniş konuşmasında
Rusyanın, özellikle Donetsk ve Luhanskı
tanıdığını ifade etmiş oldu. Uzun zamandır
devam eden Ukrayna krizinin önemli evrelerinden biri yaşanıyor
şu anda ve bize âdeta şunu söyletiyor: Savaş kapıda
mı? Evet, bu kriz salt bir Ukrayna krizi değildir; bu kriz Libya ve
Suriyede yaşanan emperyalist güçlerin savaşıdır ve dünya
savaşının bölgesel ölçekte zuhur eden biçimidir. Libya ve
Suriyede yaşadığımız örneğin benzerini
şimdi Ukraynada yaşıyoruz, yaşayacağız. Ne
yazık ki Ukrayna, NATO güçleri ile Rusya-Çin merkezli güçlerin
çatışma alanı olmuştur. Çin liderliğinde devam eden
(Kuşak-Yol) Modern İpek Yolu Projesi, bu sürecin önemli belirleyeni
oldu, olacak; önümüzdeki süreçte en çok konuşulacak konulardan biri bu
olacaktır.
4 Şubat 2022de Çin ve
Rusya arasında yeni bir dünya düzeni manası taşıyan bir
bildiri imza altına alındı ve bu bildirideki özellikle birkaç
başlığın altını çizmek istiyorum. Büyük Avrasya
Ortaklığı mahiyetinde Rusya-Çin ittifakı, Çin-Rusya-Hindistan
ortaklığı hedefi var bu bildiride; NATOnun genişlemesine
itiraz var, ABDnin füze planına itiraz var ve yaptırımlara
karşı önlem alma var, aynı zamanda turuncu darbelere
karşı iş birliği var. İşte, bütün bunlarla
-yakın bir zamanda- Çin ve Rusya bir ortak bildiride bu konuyla ilgili
takınılacak tavırları belirlemiş durumda. Ukraynadaki
gelişmeler konusunda Rusya bu bildiriyle aynı zamanda Çini de
yanına almış durumdadır.
Peki, Türkiye
açısından süreç nasıl işleyecek? Bu süreçte en çok
etkilenebilecek ülkelerden biri Türkiyedir. AKP iktidarının önünde
çok zor sorular var. Neden AKP iktidarı diyoruz? Çünkü bu ülkenin
dış politikasını yirmi senedir belirleyen AKP
iktidarıdır. Bugün, Türkiyeyi bu zor sorularla karşı
karşıya bırakan AKPnin izlemiş olduğu yalan,
yanlış, dolan ve sarkaç niteliğindeki dış siyasetinin
şu an sonuçlarını yaşıyoruz. HDP olarak bizler bu
konuda çok uyardık, muhalefet de uyardı. NATOnun talebiyle Montrö
Sözleşmesi delinecek mi? diye şu an AKPye soruyoruz.
Dışişleri, dün, Putinin Ukraynanın toprak
bütünlüğüne halel getirdiğine dair bir açıklama yapmış
oldu. Bunun elbette Türkiye açısından bazı sonuçları
olacaktır. Nedir bu sonuçlar? Suriye, Libya, Doğu Akdeniz ve
Karadeniz havzasında siyasal iklimi belirleyecek olan yepyeni bir sürece
girdiğimizin özellikle altını çizmek isterim. Aynı zamanda,
Türkiyede turizm ve tarım sektörünün de önümüzdeki süreçte Rusyayla
yaşanan ilişkilerden ağır bir şekilde
etkileneceğinin özellikle altını çiziyorum. Daha önceki
konuşmamda ifade ettim, buğday cenneti olan Türkiyede buğday
üretiminin önüne geçen bu iktidar bizi buğday konusunda Rusyaya
ağır bir şekilde bağımlı hâle getirmiştir;
ekmeksiz kalabiliriz.
Evet, bu sürecin
barış, diyalog ve diplomasi yoluyla çözülmesi Batının ve
Doğunun lehinedir yani bütün dünyanın lehinedir. Hangi güç olursa
olsun -ister NATO, ister Büyük Avrasya Ortaklığı- askerî
yayılmacılığı bir an önce durdurmak zorundadır
çünkü dünya bir felakete sürükleniyor. Yeni teknolojilerle bezenmiş
nükleer silahların gelişmesi savaşları geleneksel
konvansiyonel savaşların ötesine taşır, çok daha tehlikelidir.
Bu nedenle Rusya ve NATO ülkeleri Ukraynanın sınırına
silah yığmaktan acil olarak vazgeçmelidir.
Bağımsızlık yanlısı bölgelerde yaşayan
halkların görüşü sorulmalıdır. Bunun için hem
Birleşmiş Milletler hem AGİTin gözetiminde, baskılara
maruz kalmadan bir referandum gerçekleştirilmelidir. Bunun için de
uluslararası düzeyde sorumluluk üstlenmelidir bahsettiğimiz kurumlar.
Minsk Protokolü hatırlanmalı ve bütün taraflar buna uygun
davranabilmelidir. Bakın, 18-20 Şubatta Münih Güvenlik
Konferansı toplandı ve oradan bir çözüm çıkmadı; hatta
Rusya bu konferansa katılmadı bile, böylece de bir tavır
sergilemiş oldu. O nedenle şunun altını özellikle çizmek
isterim ki: Birleşmiş Milletler bu süreçle ilgili çok acil
toplanmalı ve gerilimin nasıl düşürülebileceğine dair acil
bir şekilde önlemler almalıdır. Sivil barış gücü
heyeti Donbassta fiilen bulunarak bir savaşın olmasının
önüne geçmelidir, bunu engellemelidir.
Evet, değerli
halklarımız, Cahit Berkayın şarkı sözlerini burada
sizlerle paylaşmak istiyorum. Cahit Berkay diyor ki: Dostlar, sizlere bir
çift sözüm var/Sevmek, paylaşmak varken/Bu kavga, bu talan
neden?/Asık suratlı, eli silahlı/Böyle bir dünya/Olmasın
reva çocuklarımıza/Bu dünya bizim, yok etmeyelim, birbirimize
zehretmeyelim
Evet, sevgili çocuklar, size
sözümüz olsun ki bu dünyayı sermayenin adaletsizliğine,
yaşamları silahların namlularına asla terk
etmeyeceğiz; adaletli, eşit, özgür; barış, kardeşlik
dolu bir dünyada mutlulukla oyun oynayacaksınız; bunun sözünü hep
beraber veriyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE FİLDİŞİ
SAHİLİ CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA YATIRIMLARIN
KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE KORUNMASINA
İLİŞKİN ANLAŞMA VE ANLAŞMADA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR NOTALARIN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
Madde 1- (1) 29
Şubat 2016 tarihinde Abidjanda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada değişiklik
yapılmasına dair Notaların onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde
üzerinde söz isteyen, İYİ Parti Grubu adına Bursa Milletvekili
Sayın Ahmet Kamil Erozan.
Buyurunuz Sayın Erozan.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA AHMET KAMİL EROZAN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben 1inci maddeye gelmeden evvel iki hususun
altını çizmek isterim. Bir tanesi: Oturumun başında Bosna
Hersek'e gidecek bir heyete ilişkin bir oylama yapıldı. Şu
gündem üzerinden söylüyorum, burada Bosna Hersek yazıyor ama
arasında tiresi yok. Niye tiresi yok keyfiyeti üzerinde duruyorum. O tire
bir imla kuralı değildir, o tire siyasi bir tiredir. O siyasi tireyi
koymazsanız Bosna Hersek'in bütünlüğünü sorgulatır hâle
gelirsiniz. Ben bunu -Komisyondaki arkadaşlarım bilirler- birkaç defa
gündeme getirdim ve üzülerek görüyorum ki hâlâ Bosna Hersek Bosna ve Hersek
olarak, iki kelime olarak geliyor. Bunu inşallah bir daha görmem.
İkincisi:
Cumhurbaşkanımız nerede? diye birkaç gündür aranıyoruz
biliyorsunuz, Ukrayna'da bir şeyler oluyor ya. Sonunda Afrika'da
olduğunun izini bulduk, dönmek üzere olduğunu da anlıyoruz ve bu
Afrika ziyaretinin böyle karışık bir ortamda yapılıyor
olmasını da iktidar bir anlamda Afrika'ya yönelik
politikalarımızın veya önceliklerimizin altını çizmek
üzere yaptı diye anlıyoruz.
Şimdi, biraz evvel
gündeme gelen bu Fildişiyle ilgili anlaşma da herhâlde Afrika'yla
ilişkilerimizin önemli bir unsuru olarak bizim huzurumuza geldi ama ben
şu soruyu sormak istiyorum: Bu anlaşma Komisyondan 27 Şubat
2020de geçti, iki sene evvel yani 300 metrelik mesafeyi epey zaman alarak
geldi, kaplumbağa hızıyla geldi. Ben bunu, bu Afrika öncelikli
dış politikamız açısından büyük bir çelişki
olarak görüyorum.
Buradan asıl meseleye
geçeyim, Ukraynaya. Tabii, bütün ülkeler açısından olduğu gibi,
bizim de herhâlde dış politikamızın önceliği
bölgemizdeki ülkelerle bir barış, istikrar ve iş birliği
coğrafyası yaratmak olmalıdır. Biz, bunun için
çalışacağız zamanı geldiğinde -iktidar- ama bunu
yaparken şunu da hep akılda tutmamız gerekir:
Etrafımızda hep dostlar, ortaklar, kardeşler yok, rakipler de
var. Dolayısıyla bu coğrafyada bir başarı elde etmek
istiyorsak dış politikada, karşıdaki rakiplerimizin veya
hatta hasımlarımızın arayışlarının ne
olduğunu, önceliklerinin ne olduğunu, ne arayışla ne
iş yapmaya çalıştıklarını görmek gerektiği
kadar kendi yeteneklerimizin de doğru değerlendirilmesi gerekir.
Bizim gözlemimiz; iktidar burada maalesef büyük bir özürlü durumunda. Özürlü
derken şunu söylemek istiyorum: Zaten iktidarın dış
politikası ideolojik tercihler temelinde geliştiği gibi, bir de
Sayın Cumhurbaşkanının dünya lideri olarak
tanımlanmasından kaynaklanan sebeplerle bir büyüklük kompleksi içinde
biz bu politikayı yürütüyoruz. Maalesef bu sebepten dolayı ayrıca
kurumsallıktan da uzaklaştık yani mevcut ucube sistemde
dış politikanın Beştepedeki birtakım dehalara emanet
edildiğinin de farkındayız. Bu ister istemez dış
politikanın aynı zamanda aş ve iş olması gerekirken
bunlardan uzak bir şekilde
Biz herhâlde bir dert yumağı
devralacağımız kanaatine varmaya başladık.
Ukrayna deyince tabii
Donbassa geçmeden Kırımdan başlayarak geçmem lazım. Yani
Kırım meselesi sadece bir ilhak meselesi değildir İYİ
Parti açısından. Geçmişi asırların derinliklerine
giden, ortak sosyokültürel değerlerle pekişen, kardeşlik temelinde
gelişen bir ilişki manzumesidir bizim için Kırım. Oradaki
kardeşlerimizin millî kimliklerini korumaları, toplumsal ve kültürel
geleneklerini yaşamaları ve de sürdürmelerini gözetmek ve
korunmasına destek olmak şimdi olduğu gibi gelecekte de bizim
önceliğimiz olacaktır.
Ukrayna krizine gelecek
olursam
Bu sorunu da iktidar maalesef gerçekçi ve sağlıklı bir
şekilde değerlendiremedi; elmalarla armutları
karıştırdı, zaman zaman bir NATO üyesi olduğumuzu
unuttu, iki arada bir derede kaldı ve sonunda da Sayın
Cumhurbaşkanı -biraz evvel ifade ettiğim gibi- Afrikada,
sağ salim döner inşallah. Ama bu Ukrayna meselesi üzerinden bugüne
kadar iktidarın sergilediği tavrı bir yandan belki bir denge
arayışı olarak görmek mümkündür çünkü bir yanda Rusya, öbür
tarafta Ukrayna; bu kolay bir iş değildir ama bizim gördüğümüz,
iktidarın arayışları dengeyi geçti, cambazlığa
dönüştü. Dolayısıyla içine düştüğümüz bu açmazdan
nasıl çıkacağız? Herhâlde, inşallah, az bir zararla
çıkarız diye umuyoruz.
Tabii, benim için en büyük üzüntü
kaynağı hem Ukraynanın başına gelen hem Zelenskinin
başına gelendir yani adam bir müddettir haykırıyor
Batıya: Savaş çığırtkanlığını
bırakın. diyor, Durun artık. diyor, Yaptırım
uygulayacaksınız şimdi uygulayın, işgale
uğradıktan sonra değil. diyor, Büyükelçiliklerinizi
kapatıp gitmeyin. diyor; diyor, diyor, bunların hepsini dedi,
dinleyen olmadı ama olan oldu dün akşam. Şimdi bu olan olduktan
sonra bizim önümüzde bir yeni bölgesel sorun var yani geçmişte donmuş
krizler dediklerimize bir yenisi eklenmeye aday şu anda. Niye? Çünkü bu
Donbass bölgesindeki hem Donetsk hem Lugansk Halk Cumhuriyetleri denilen
birimler bize istesek de istemesek de bir anlamda Gürcistanda olup bitenleri
veya Kırımda olan bitenleri hatırlatıyor. Ve dikkatinizi çekmek
isterim, Rusya orada da durmadı yani işgal kelimesini onlar
kendilerine göre adapte ettiler, bir barış gücü adı
altında bu işlevi yerine getirdiklerini söylüyorlar. Ama üzüntü veren
kısmı şu: Uluslararası toplumun sürecin ve krizin bu
noktaya gelmesinde önemli kusurları olduğu
kanısındayız biz. Bunu NATO açısından söylemek mümkün,
Avrupa Birliği açısından da söylemek mümkün; Birleşmiş
Milletlere hiç girmiyorum yani bu konu Birleşmiş Milletlere gitse ne
olacağı belli, Rusyanın veto hakkı olduğu için bu
vetoya çarpar ve geri döner.
Şimdi, önümüzdeki
dönemdeki sorunlara bakarsak tabii ki birtakım yaptırımlar
geleceği anlaşılıyor. Ama bu yaptırımların
Rusya açısından iki sene evveline nazaran
Ki arada Rusyanın ekonomisinde
önemli artılar var, artı petrol, gaz fiyatlarının
artmasından kaynaklanan artılar var, adamların döviz rezervleri
artmış vaziyette, Avrupanın doğal gazının yüzde
46sı Rusyadan geliyor. Dolayısıyla, Rusyanın bu
yaptırımlar karşısında eli biraz güçlü geçmişe
nazaran. Ama şunun altını biz İYİ Parti olarak çizmek
istiyoruz: Biz Rusya Federasyonunun Ukraynanın Donetsk ve Lugansk
bölgelerinde ihdas olunan ve ülkenin toprak bütünlüğünü tehdit eden siyasi
oluşumları tanıma kararını bölgesel barış ve
istikrarı haleldar eden bir adım olarak görmekteyiz. Soğuk
savaşın zihinlerimizde hâlen de canlı olan karelerini
anımsatan bu gelişmelerin yakın coğrafyamıza ve
özellikle ülkemize olabilecek yansımalarından da kaygı duymaktayız.
Niye bunu söylüyorum? Bu krizin kontrol edilememesi, daha da tırmanması
hâlinde ne olacağını ben sıralayayım size.
Doların bugün dahi 13.86ya kadar geldiğini fark etmişsinizdir,
daha da yukarı gitme riski var. Altın fiyatlarının daha
yukarı gitme riski var. 98 dolara gelmiş olan petrol
fiyatının yukarı gitme riski var, ona bağlı olarak
doğal gaz fiyatlarının yukarı gitme riski var. Emtia
fiyatlarının yukarı gitme riski var. Zaten kırılgan
ekonomimiz üzerinde bunların yansımaları var. Turistlerin gelip
gelmeyeceği sorusu var. Meyve ve sebze satıp
satamayacağımız sorusu var. Buğday
kıtlığına düşüp düşemeyeceğimiz sorusu var.
Burada bir konuya daha değineyim; bu meyve sebze elde kalacak diyorum ya,
bunun belki iç piyasaya bir faydası olur, fiyatlar düşer. İktidar
bundan da medet umuyorsa bilmiyorum ama şu var ortada: Biliyorsunuz Arap
Baharı Arap Baharı diye konuşulur, maalesef, biz, şimdi,
şu anda bir Donbas kışıyla karşı
karşıyayız ve bu Donbas kışının
ayazından en çok zarar görebilecek olan ülke Türkiyedir. İktidar,
inşallah, hassasiyetle bu konuyu takip eder.
Bölgemizin
çatışmalara değil huzur ve iş birliğine en çok ihtiyaç
duyduğu bir ortamda Rusya Federasyonunun almış olduğu son
kararlar bölge ülkeleriyle olan ilişkilerimizi ancak olumsuz yönde
etkileme riskini taşımaktadır. Ümidimiz, bu sorunun
kalıcı olmaması ve aklıselimin yeniden duruma hâkim
olmasıdır.
Sürem sınırlı
kaldı, ben izin verirseniz bu İsrail meselesine döneyim; iki konum
daha vardı ama onları pas geçiyorum. Böyle, İsrail
Cumhurbaşkanının ülkemizi ziyaret ediyor olmasından bir
memnuniyet duyulduğunu anlıyorum. Biz de duyuyoruz,
ilişkilerimizin normalleşmesini biz de isteriz ama bunun bedeli
olarak sizden ne isteyeceklerinin farkında mısınız? Yani bu
adam eli boş dönmez buradan, buraya geldiğinde sizden isteyeceği
ilk ve en önemli husus Hamasın buradaki ofisini
kapatacaksınız. olacaktır, Hamasın faaliyetlerini
önleyeceksiniz. olacaktır. Hazır mısınız? Adam
bunları isteyecek sizden. Aynı Mısırın
yaptığı gibi. Mısır da size ne dedi?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
AHMET KAMİL EROZAN
(Devamla) Mısır ne istedi sizden? İstanbuldaki Müslüman
Kardeşlerin faaliyetlerini durdurun. dedi. Durdurdunuz veya
sınırlandırdınız. Şimdi aynı sorunu
başka şekilde İsrail ve Hamas üzerinden
yaşayacaksınız. Bunun da tedbirini almış
olduğunuzu varsayıyorum.
Birleşik Arap
Emirlikleriyle bitireyim. 13 tane anlaşma diye övünüyor iktidar.
Bunlardan bir tanesinin ismi anlaşma ise bana haber verin. Hiçbirinin
ismi anlaşma değil, ya mutabakat muhtırası ya mutabakat
zaptı ya niyet mektubu ya şu ya bu ve bunun ucunda da hiç para yok,
sıfır. Dolayısıyla iktidar yine bir algı operasyonu
peşinde ve her şeyi yoluna koyduğu kanısında.
Kaldı ki geçmişte Birleşik Arap Emirliklerine hangi
ithamları yönelttiğinizi de herkes hatırlasın. Sayın
Cumhurbaşkanımız
Sayın Cumhurbaşkanımız
dedim, Sayın Başbakanımız demem lazım ileriye
yönelik olarak. Sayın Genel Başkanımız şöyle bir cümle
sarf etti bu Birleşik Arap Emirlikleri konusunda: Allah kimseyi
söylediklerinin aksini yapar duruma düşürmesin. dedi.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Tamer
Osmanağaoğlu.
Buyurunuz Sayın
Osmanağaoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA TAMER
OSMANAĞAOĞLU (İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri,
194 ve 261 sıra sayılı Kanun Teklifleri üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce Türk milletini ve Gazi Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Küreselleşmeyle birlikte
ortaya çıkan ve siyasetin hâkim biçimi olma konusunda bir hayli mesafe
kateden küresel siyaset anlayışı, şüphesiz
uluslararası ilişkilerin de belirleyici unsurları arasına
girmiştir. Sadece ulusal çıkarların gözetildiği bir siyaset
anlayışıyla Afrika başta olmak üzere yeni dünyanın
birçok noktasında varlığını hissettiren küresel
siyasetin etkin aktörlerinin sömürgeci anlayışından en çok etkilenen
kıta ise hiç şüphe yok ki Afrika Kıtası olmuştur.
Tarihî ve kültürel
bağlarımız asırlar öncesine dayanan, ekonomik ve siyasi
ilişkilerimiz sağlam temeller üzerine bina edilen birçok ülkenin
bulunduğu Afrika Kıtası ile Türkiye arasında
ilişkilerin güçlendirilmesi hiç şüphe yok ki gerekliliğin
ötesinde tarihî bir sorumluluk olarak da karşımıza
çıkmaktadır.
21inci yüzyılın
ikinci yarısından itibaren uluslararası sistem içerisinde daha
etkin rol oynamaya başlayan Afrika ile ülkemiz arasındaki
ilişkilerin güçlendirilmesindeki tarihî sorumluluğumuzu ortaya
çıkaran gönül coğrafyası kavramımızın bir
gereği olduğu da muhakkaktır.
Hâlihazırda devletimizin
Türk milletinin tecrübelerini de ortaya koyan toplumsal, siyasi, kültürel
birikimlerle, sahip olduğu imkân ve kaynakları, Afrika ülkelerinin
boğuştuğu sorunları çözmek için kullanması,
karşılıklı fayda temelinde şekillenen Türkiye-Afrika
ilişkilerine büyük merhale katettirmiştir. İkili
ilişkilerle başlayan münasebetler zamanla bölgesel bir hâl
almış, kıtasal ve küresel boyutlarıyla da güçlü bir
ilişki ağının örülmesi için çalışmaların
devam ettiği bilinmektedir. Tarihsel temeli oldukça sağlam olan
Afrikayla ilişkilerde en büyük referansımız hiç şüphe yok
ki aziz ecdadın bölgeye vurduğu Türk mührüdür. Tarihleri boyunca
kapılarını açtıkları her millet tarafından
sömürülen, insani olarak hor görülen, her türlü psikolojik harekât ve
savaş taktiklerinin uygulama sahası hâline getirilen,
uluslararası hırsların mücadele arenası olan bu
yaşlı kıtanın bizi kucaklaması, yaşlı
kıtada Türkün her zaman beklenen olması da bu yüzdendir. Diğer
ülkelerin aksine, kıtaya ayak basan Türk devletleri her zaman adaletiyle
nam salmış, yükselttiği refah düzeyiyle takdir edilmiş,
sağladığı güvenle de imzasını hiç silinmemek
üzere gönüllere nakşetmiştir. Zaman zaman bu imzanın üstü
konjonktürel çalışmalar, gelişmeler sebebiyle
tozlanmış olsa da son yıllarda bu tozun ortadan
kaldırıldığını görmek elbette sevindiricidir.
Kıymetli
büyükelçiliklerimizin samimiyet ve muhabbetle
çalışmalarının yanında TİKA, AFAD, Yunus Emre
Enstitüsü, Maarif Vakfı, Diyanet Vakfı, Anadolu Ajansı, Türk
Hava Yolları gibi kurumlarımızın bölgedeki
varlıkları da bağların kuvvetlendirilmesinde büyük
katkılar sunmaktadır. Hele hele, uluslararası sistemin yeni
denge arayışları içerisinde olduğu bir dönemde, jeopolitik
önemi daha da artan ve kollarını açmış bir şekilde
bizleri bekleyen Afrika ülkelerinin çağrısına cevap vermenin
millî bir görev olduğu inkâr edilemeyecektir. Geçmişte emperyalist
iştahların mağduru olan Afrikanın bugün çok daha büyük bir
tehdit altında olduğu da göz önünde bulundurulmalıdır.
Geçmişte emperyalist, ırkçı, sömürgeci bazı devletlerin
psikolojik harekâtlarına, propagandalarına ve katliamlarına
maruz bırakılan bu ülkeler bugün ise devlet dışı birçok
aktörün de bu minvalde girişimlerine muhatap kalabilmektedir. Bu sebeple,
Afrika Kıtasıyla güçlendirilen ilişkilerin önemi sadece siyasi
değil aynı zamanda da insani bir görev olarak
karşımıza çıkmaktadır. Şüphesiz, tesis edilecek
sağlam ilişkiler, kaybolan uluslararası düzenin tesis edilmesine
de katkı sunacaktır. Salt güçle kendi çıkarları
doğrultusunda dayatmalarda bulunanlara karşı Türkiye'nin
kurduğu ilişkilerde ahlaki veri olarak kullanması dünya
kamuoyunun gözünden ve dikkatinden kaçmamaktadır.
Kurulan ve kurulacak olan
siyasi ilişkilerin yanı sıra, oluşturulacak ticaret
köprülerinin hacminin genişletilmesi de büyük önem arz etmektedir.
Şüphesiz, son yıllarda Afrika Kıtasıyla
gerçekleştirilen toplam ticaretin 10 milyar doların üzerinde
seyretmesi, Türk müteahhitlik firmalarının üstlendiği proje
hacminin 71,1 milyar dolar düzeylerinde seyretmesi çok önemli bir
başarıdır; elbette yeterli değildir. Salgın etkisinin
yavaş yavaş ortadan kalktığı da göz önünde
bulundurulursa kıtayla olan ticari ilişkilerimizin çok daha iyi
yerlere taşınacağından hiç şüphemiz bulunmamaktadır.
Son yıllarda izlenen kararlı ve Ankara merkezli dış
politika sayesinde, Afrikayla aramızda bir engel gibi görünen Akdenizin,
Afrikayla aramızdaki kopmaz hukukun bir nişanesi hâline geldiği
görmezden gelinemeyecektir. Özellikle, Afrika Kıtasının Akdenize,
oradan da tüm dünyaya açılan kapısı olan Libyada sağlanan
istikrarın başkahramanı olan ülkemizin, Kuzey Afrikada da
aynı tecrübelerini paylaşmak için hazır olduğu
bilinmelidir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; eğer bugün hâlâ bir Afrika ülkesine
gidildiğinde duvarda ecdadın simgesi tuğralar asılı
duruyorsa, bugün hâlen bir Afrika ülkesine gidildiğinde yabancı
devlet ricali Türkiye'nin inşa ettiği mimari yapıların
altında karşılanıyorsa Türke olan muhabbet bitmemiş,
Türke olan hasret eksilmemiş demektir. Mevlânanın dediği gibi
Aradığın seni arayandır. Gönül coğrafyamızda
yaşayan dost ve kardeş ülkelerle aradığımız
muhabbet şüphesiz onların da beklediği muhabbettir.
Bu duygu ve düşüncelerle
yüce heyetinizi saygı ve muhabbetlerimle selamlıyor, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada
Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ile Türkiye
Cumhuriyeti ile Fas Krallığı Arasındaki Serbest Ticaret
Anlaşmasını Tadil Eden Anlaşmanın Notalarla Birlikte
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin
hayırlı olmasını diliyorum. Bu kanun teklifinin Afrika,
Akdeniz ve İslam âleminin önemli bir üyesi olarak gördüğümüz,
hâlihazırda 160 Türk firmasının faaliyet gösterdiği,
tarihin seyrini değiştiren, stratejilerimizin merkezi olan Fasla
ilişkilerimizi güçlendirmesini de ayrıca umut ediyorum.
Tekrar selam, saygı ve
muhabbetlerimi iletiyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın
Garo Paylan.
Buyurunuz Sayın Paylan.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bu Meclis ne için var? Yurttaşlarımız bizi ne için seçti?
Dertlerine derman olalım diye, öyle değil mi? Peki, Meclisin gündemi
ne olmalı arkadaşlar? Vatandaşın derdi olmalı yani
Meclisin gündemi halkın gündemi olmalı.
Şimdi, çarşıya
pazara çıkıyorsunuz arkadaşlar, gerçi AKPliler
çıkamıyor ama biz çıkıyoruz; halkın gündemi ne
arkadaşlar? Halk Geçinemiyorum. diyor, Mutfakta tenceremi
kaynatamıyorum. diyor, Faturalarımı ödeyemiyorum. diyor,
Açım, açıktayım. diyor, Mecliste ne konuşacağız
arkadaşlar şimdi? Fildişi Sahiliyle yapılan bir ekonomik
anlaşmayı konuşacağız. Halkın gündemi ne,
Meclisin gündemi ne! Şuraya bakıyorum, sahneye, 280 AKP vekilinden
yalnızca 4ü burada. Neymiş? Saraydan ferman gelmedi, ne
yapacağız? Fildişi Sahiliyle yapılan bir
anlaşmayı görüşeceğiz.
Değerli arkadaşlar,
ben bu durumdan dolayı utanç duyuyorum, tüm milletvekilleri de utanç
duymalı. Bakın, çarşıda, pazarda yangın varsa,
mutfakta yangın varsa, halkın gündemi Meclisin gündemi de
olabilmelidir.
Bakın, arkadaşlar,
ben evimin alışverişini kendi yapan bir insanım. Halk
pazarına gidiyorum, 20 liranın altında sebze yok, 10
liranın altında meyve yok. Mahalle marketine gittiğimde 5
litrelik yağın 120 lira, 150 lira olduğunu görüyorum.
Yurttaşlarımız bunları alamıyorlar, tencerelerinde
kaynatamıyorlar. Biz ne yapmalıyız? Sosyal bir devletiz
değil mi? Bu noktada kamu devreye geçmeli. Peki iktidar ne yapıyor bu
durumda arkadaşlar? Bakın, bu fotoğraftaki durumu yapıyor.
Ne yapıyor iktidar? Marketlere zabıta gönderiyor Fiyatları
yükseltmeyin. diyor, halka yanlış hedef gösteriyor.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Ne yapsın, göndermesin mi marketlere?
Denetlemesin mi yani, onu mu istiyorsunuz?
GARO PAYLAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, çiftçi ekemezse yani yeterli hıyar olmazsa
hıyarın fiyatı nasıl düşer arkadaşlar? Çiftçi
ekemezse, yeterli kabak yoksa, patlıcan yoksa bunun fiyatı nasıl
düşer? Gübre fiyatları yüzde 300 artmışsa, siz markete
gidip Ya, bu fiyatı düşür. derseniz marketçi de şunu söyler:
Arkadaş, benim maliyetlerim arttı, ben bundan dolayı zam
yapıyorum. Ya, polisiye tedbirlerle fiyatların düştüğü
dünyanın neresinde görülmüş arkadaşlar? Mal yeterliliği
varsa, yeterli kabak varsa, patlıcan varsa fiyatı düşer; arz-talep
meselesi. Ama üretim yoksa, çiftçi üretimden kopmuşsa, üretemiyorsa,
tarlasına gübre atamıyorsa, yem alamıyorsa hayvanına
yeterli üretim olmaz. İşte, bu noktada iktidar yine yanlış
hedef gösteriyor. Üç yıl önce soğan üreticisine terörist
demişti, öyle değil mi? Soğan depoları
basılmıştı. Ne oldu? Fiyatlar düştü mü? Düşmedi.
Sonra halcileri hedef gösterdi, halcilere terörist dedi hatta, öyle
değil mi? Aracılar fiyatı yükseltiyor. dedi. Ne oldu, hallere
baskın yaptınız, fiyatlar düştü mü? Düşmedi.
Geçtiğimiz yıl zincir marketleri hedef gösterdiniz, cezalar
yazdınız, fiyatlar düştü mü? Düşmedi arkadaşlar.
Şimdi yeniden marketlere zabıta gönderiyor, efendim, marketleri hedef
gösteriyor. Millet hedefin kim olduğunu çok iyi biliyor değerli
arkadaşlar. Sizin yanlış ekonomi politikalarınız
yüzünden şu anda yurttaşlarımız açlıkla, sefaletle
karşı karşıya.
Şimdi, bu noktada ne
yapmalı bir Meclis? Halkın alım gücünü korumalı, öyle
değil mi? Gerek çiftçinin üretim yapabilmesi için şartları
korumalı gerekse enflasyon canavarının altında inim inim
inleyen vatandaşın alım gücünü korumalı.
Bak, biz bir yasa teklifi
verdik, asgari ücretin üç ayda bir belirlenmesi için yasa teklifi verdik. Ey
AKP Grubu, ey MHP Grubu; neden bunu gündeme almıyoruz, neden bunu gündeme
almıyoruz?
Bak, asgari ücreti 4.250 lira
yaptınız. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez ilk kez, bakın,
iddiayla söylüyorum- asgari ücret daha işçinin cebine girmeden açlık
sınırının altına düştü, Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde ilk kez oldu. Geçtiğimiz yıl asgari ücret 2.825 lira
yapıldığında 7nci aya kadar açlık
sınırının altına düşmemişti, yedi ay
dayanmıştı ama artık bunların maşallah
dediği kırk gün dayanmıyor. Kırk gün önce müjde diye
belirttiğiniz 4.250 lira asgari ücret daha işçinin cebine girmeden
açlık sınırının altına düştü
arkadaşlar. İşte, bu açıdan Meclisin gündemi asgari ücretin
3 ayda bir belirlenmesi olmalı değerli arkadaşlar.
Başka ne olmalı
Meclisin gündemi? Meclisin gündemi Fildişi Sahiliyle ilgili anlaşma
mı olmalı? Fas Krallığıyla ilgili anlaşma
mı olmalı? Ne olmalı arkadaşlar? Emeklilikte yaşa
takılanlar olmalı. Niye bekletiyorsunuz emeklilikte yaşa
takılanları? Bak, yıllardır umut veriyorsunuz Getirdik,
getireceğiz. diye. Seçim ağzına bırakıyorsunuz
değil mi EYTlileri? Gelin, şimdi görüşelim, emeklilikte
yaşa takılanları emekli edelim. Yapamıyorsunuz, neden?
Çünkü tercihlerinizden vazgeçmiyorsunuz. Yandaşlarınıza para
aktarmaya devam ettiğiniz sürece, 5li çeteye para aktarmaya devam
ettiğiniz sürece emeklilikte yaşa takılanları emekli
edemiyorsunuz. Bak, öğretmenler atama bekliyor. Meclisin gündemi ne
olmalı? Atanamayan, atanmayan öğretmenler olmalı değil mi?
Gelin, 200 bin öğretmeni derhâl, her yıl da 100 bin öğretmen
atayalım. diyoruz. Bak, 600-700 bin öğretmen atama bekliyor, derhâl
bunları atayalım, kanuni düzenleme yapalım. diyoruz.
Yapamayız. diyorsunuz. Neden? Aşırı güvenlikçi savaş
politikalarından vazgeçmediğiniz için. Bütçeden 250-300 milyar lira
savaş politikalarına gidiyor. Gelin, Barışçıl
politikalara dönelim. Emeklilikte yaşa takılanları emekli
edelim. Atanamayan öğretmenleri atayalım, bunun yasal
görüşmelerini de yapalım. diyoruz. Siz ne diyorsunuz? Saraydan
ferman gelmedi. Sayın Cumhurbaşkanı Afrikada ve oraya ekonomik
programı anlatmaya gitti; e, Ferman gelmedi, biz bir şey
görüşemeyiz. diyorsunuz yani Meclisin iradesi yok diyorsunuz değerli
arkadaşlar.
Bakın, 3600 ek gösterge
bekliyor. Ya, bir yıl önce söz verdiniz, ta seçim zamanı sözü
vermiştiniz, bir yıl önce de Çalışıyoruz. dediniz;
neden Meclisin gündemine gelmiyor 3600 ek gösterge? Bak, bütün siyasi
partilerin önergesi var, yasa tekliflerimiz var; hadi gündeme alalım, var
mısınız? Yoksunuz. Neden gündeme alamıyoruz ey AK
PARTİ, neden? Çünkü saraydan ferman gelmedi. Bir sebebi daha var, tercihlerinizi
değiştirmiyorsunuz; hâlâ lüks arabalarla geziyorsunuz saraylarda,
binlerce lüks araba saltanatından vazgeçmediniz, saraylarda
yaşıyorsunuz, yandaşlarınıza üçer, beşer
maaş veriyorsunuz. Bunları değiştirmediğiniz için 3600
ek gösterge yasası bu Mecliste görüşülemiyor.
En düşük emekli
maaşını 2.500 lira yaptık. dediniz değil mi?
Emekliler de kısmen sevindi, 1.500 liradan 2.500 lira yaptınız.
Ya, kaşıkla verdiğinizi kepçeyle daha bir ayda geri aldınız.
2.500 lira nedir bugün arkadaşlar ya? Eridi, gitti. Bir emekli
faturalarını ödemeye kalksa 1.500 lira tutuyor, 1.500-2000 lira kira
vermeye çalışıyor. E, taş mı yiyecek bu emekliler
arkadaşlar? Bunu düşünmeyecek mi bu Meclis? En düşük emekli maaşını
en azından asgari ücret seviyesine yükseltmek için yasa teklifi verdik
biz, hadi buyurun görüşelim; niye Fildişi Sahilini görüşüyoruz?
Neden Fas Krallığıyla yapılan anlaşmayı
görüşüyor bu Meclis arkadaşlar? Halk aç, aç; uyanın değerli
vekiller. Bak, AKPliler halkın karşısına
çıkamıyor, Çarşıda, pazarda yok. diyor
yurttaşlarımız. Niye? Gitmeye yüzünüz yok. Bak,
yurttaşlarımıza elektrik faturaları gönderiyorsunuz.
Yurttaşlarımız diyor ki: Ben faturaları ödeyemiyorum. Ve
ne diyor biliyor musunuz ey AKPliler? En büyük faturayı biz
sandıkta AKPye keseceğiz. diyorlar.
Değerli arkadaşlar,
bak, yasa teklifi verdik, Tüm yurttaşlarımıza ihtiyaç
sınırına kadar elektriği, doğal gazı, suyu,
interneti ücretsiz verelim. dedik. Neden bu Meclisin gündemi bu olmuyor arkadaşlar?
Bak, 100 milyar liraya çözebiliyoruz bunu. Tüm
yurttaşlarımızı faturalardan kurtarabiliriz ama yok, siz
Yandaşlara para aktarmaktan vazgeçemiyoruz. diyorsunuz değerli
arkadaşlar. Bak, Kredi ve Yurtlar Kurumuna 6 milyon gencimiz borçlu,
hayata borçlu başlıyorlar. Yasa teklifi verdik, Gelin, Kredi ve
Yurtlar Kurumunun borçlarını silelim. dedik, yok Kaynak yok.
diyorsunuz. Ya arkadaşlar, kaynak var. Bu ülke dünyanın en zengin
ülkelerinden birisi olabilir ama ortada bir yolsuzluk çarkı varsa orada
kaynak olmaz, hırsız evin içindeyse orada kaynak olmaz. Gelin, Kredi
ve Yurtlar Kurumuna borçlu gençlerimizin borçlarını silelim. Bunu
yapabiliriz, bunu gündemimize alabiliriz.
Değerli arkadaşlar,
Sayın Nebati kırk gün önce Türkiye ekonomi modelini
açıkladı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
GARO PAYLAN (Devamla)
Bunların maşallah dediği kırk gün yaşamıyor.
Sayın Nebati de Gözlerimdeki ışıklara bakın.
demişti, gözlerinin feri söndü. Aynı zamanda 84 milyon yurttaşımızın
da gözünün feri söndü Sayın Nebatiyle birlikte. AKP zaten büyük bir zulüm
düzeni kurmuştu, yurttaşlarımız ekonomik olarak
sıkıntılar yaşıyordu ama Türkiye ekonomi modeli
denen ucube sistem Türkiyeyi daha da batırdı.
Değerli arkadaşlar,
üç yılda 3 bakan eskittiniz tek adam rejimiyle. 4 Merkez Bankası
Başkanı gitti, 5 TÜİK Başkanı gitti. Bak, ekonomi
dikiş tutmuyor. Bu açıdan behemehâl bu modelden vazgeçmeliyiz ve
saraydaki zalim düzene karşı Meclisin mutlaka irade
almasını sağlamamız lazım değerli
arkadaşlar.
Hepinize saygılar
sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime
yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
19.32
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 20.05
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)
-----0----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56ncı Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
194 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Sayın Aygun
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
54.-
Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, insanların zaruri
ihtiyaçlarına KDV istisnası getirilmesi ve çiftçilerin
borçlarının yapılandırılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Başkanım.
Cumhurbaşkanı
Erdoğan 3 çocuk yapın, nüfus planlaması yapın. diyor ama
çocuk doğumunu teşvik edecek politika uygulamıyor. Kedi, köpek
mamasından yüzde 18, bebek mamasından yüzde 18, çocuk bezinden, hasta
bezinden yüzde 18 KDV alınması haksızlıktır çünkü
pırlantaya KDV istisnası uygulanmaktadır. Haziran 2020den bu
yana bezlere, çocuk mamalarına astronomik zamlar
uygulanmıştır, zam oranı yüzde 200lere yakındır.
Mamalara, çocuk bezlerine marketler kilit takar duruma geldiler. Kuş
yemine KDV hiç uygulanmazken kedi, köpek mamasına uygulanması
ayrı bir haksızlıktır. İnsanların zaruri
ihtiyaçlarına KDV istisnası getirin. Meclise getirmiş
olduğumuz ve onaydan geçen kanun teklifimiz şu anda Plan Bütçede
bekliyor, Genel Kurula indirin, kanunlaştıralım. Ayrıca
gıda güvenliğinin teminatı olan çiftçilerimize de Tarım Kredi
ve Ziraat Bankası borçlarını yapılandıralım,
faizlerini silelim, ana parayı 5 eşit taksite bölerek gıda
güvenliğimizi sağlayalım.
Teşekkür ederim
Başkanım.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada
Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2371) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 194) (Devam)
BAŞKAN Şimdi
1inci madde üzerinde söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ahmet Ünal Çeviköze aittir.
İstanbul Milletvekili
Sayın Çeviköz, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET ÜNAL
ÇEVİKÖZ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan uluslararası
anlaşmaların uygun bulunması konusunda yapılan
görüşmelerde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri;
sözlerime gündemin sıcak konusu olan Rusya Devlet Başkanı
Vladimir Putin'in dün gece yapmış olduğu açıklamalarla
başlamak istiyorum, zira bu gelişme hepimizi ilgilendiriyor.
Gerginliğin sıcak bir çatışmaya evrilmesi Karadeniz
havzasında hiç istenmeyen bir durumun ortaya çıkmasına ve bir
savaş ortamının belirmesine yol açabilir. Bu da elbette en çok
ülkemizi, Türkiyeyi etkileyecektir.
Değerli milletvekilleri,
uluslararası hukuk uluslararası ilişkilerin sürdürülmesinde
dikkatle uyulması gereken bir kavramdır. Sorunlar ne kadar
karmaşık olursa olsun çözümü için daima uluslararası hukuk
çerçevesinde davranılarak hareket edilmesi gerekir. Mevcut
uluslararası hukuk kavramları, uygulanagelen kurallar, mevcut
uluslararası örgütler yetersiz olabilir ancak bunun tek taraflı ve
dayatmacı davranışlara bir gerekçe, bir mazeret olarak
kullanılması bu eksikliği gidermez. Şunu kabul etmemiz
gerekir: Evet, Birleşmiş Milletler günümüzde birçok uluslararası
sorunun çözümünde yetersiz kalmaktadır. Bunun düzeltilmesi için
Birleşmiş Milletlerin daha etkin bir kuruluş hâline getirilmesi
maksadıyla çalışılmalıdır, reformu için gayret
sarf edilmelidir. Bu çabalara elbette Türkiye'nin de katılması ve
elinden gelen katkıyı yapması gerekir ancak bugünün
şartları yetersiz ve sorunların çözümünde mevcut kurum ve
kuruluşlar yetersiz kalıyor diye Birleşmiş Milletleri devre
dışı bırakmak, tek taraflı davranışlarla
çözüm aramak veya bu tür davranışları savunmak kabul edilemez,
edilmemelidir. Kimi zaman bu tür tek taraflı davranış ve
müdahaleler insan haklarını korumak iddiasıyla da
yapılabilmektedir ancak tek taraflı davranışların
aslında insan haklarının temel güvencesi olan uluslararası
hukuku ihlal ettiğini de görmezden gelemeyiz. Bu tür
davranışlar, uluslararası hukuku daha da zayıflatır.
Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi olarak dış politikada
uluslararası hukuk ilkelerinden yana tavır alınmasını
bizler temel bir davranış kodu olarak kabul ederiz.
Rusya Devlet
Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna'nın doğusundaki
ayrılıkçı Donetsk ve Lugansk bölgelerinin
bağımsızlıklarını tanıma kararını
imzaladı, Rusya ordusu da Donbassa Türkiye saatiyle bu sabah 00.45te
girmeye başladı. Putin, tanıma kararının ardından
Rusya ordusuna Doğu Ukrayna'daki ayrılıkçı bölgelerde
barışı koruma görevi de verdi.
Değerli milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Ukraynanın
bağımsızlığını, egemenliğini, toprak
bütünlüğünü hiçe sayan, başta Minsk Anlaşmalarının ve
uluslararası hukukun açık bir ihlali olan, Birleşmiş
Milletler şartında ifadesini bulan devletlerin toprak
bütünlüğüne saygı ve sınırların zor
kullanılarak değişmezliği ilkelerini açıklıkla
ihlal anlamına gelen bu eylemi asla kabul etmediğimizi ve kınadığımızı
açıkladık; benzer bir durum Kırımda da mevcuttur, onu da
biliyoruz ve Kırımın ilhakını da aynı
şekilde tanımıyoruz. Dün geceki bu gelişme, Ukrayna ve
çevresinde yükselen gerilimin diplomatik yollardan ve diyalogla çözülmesi için
gösterilen çabalara ve girişimlere ciddi biçimde zarar vermiştir.
Bizler savaşın ne kadar zarar verdiğini bilen ve savaş
meydanlarındaki tecrübelerinden en güçlü barış
mesajlarını çıkarmayı bilen bir lider olan Atatürkün
partisi olarak uluslararası ilişkilerde emrivakilere ve
uluslararası hukuku ihlal eden her türlü gelişmeye
karşıyız. Söz konusu tanıma kararı Karadeniz
güvenliğini ciddi biçimde tehlikeye sokmuştur. Bu kararın
yaratabileceği sakıncaların önlenmesi için ilgili
tarafların ivedilikle yapıcı ve barışı önceleyen
bir diyalog içine girmelerini gerekli görüyoruz. Bu nedenle, gerilimin bir
savaşa doğru evrilmemesi için farklı düzeyde yürütülen
diplomatik temasları desteklediğimizi bir kez daha vurgulamak
isterim.
Değerli milletvekilleri,
Karadenizin öneminin bir kere daha arttığı bu süreçte, kimi
çevreler tarafından Montrö Boğazlar Sözleşmesinin
sağladığı statünün tartışılmaya açılmak
istenmesindeki tehlike de artık iyice gün yüzüne çıkmıştır.
Türkiye Cumhuriyetinin temellerini oluşturan en önemli belgelerden biri
Lozan Anlaşması ise, diğeri de Montrö Boğazlar
Sözleşmesidir. Türkiye Cumhuriyetinin bekasıyla ilgili olan bu 2
anlaşma âdeta Türkiye Cumhuriyetinin tapu belgeleri gibi addedilen
uluslararası hukuk araçlarıdır. Ne mutlu ve ne gurur verici bir
durumdur ki bu anlaşmalar zamanında imzalanmış ve ülkemizin
uluslararası hukuka dayalı şekilde çıkarları
gözetilmiş, garanti ve güvence altına alınmıştır.
Bugün, Montrö Sözleşmesi olmasa bağımsızlık ve
egemenliğimize yönelecek olan tehditleri düşünebiliyor musunuz?
İşte bu nedenle, uluslararası hukuku, onun araçları olan
belgeleri, anlaşmaları ve uluslararası hukuku oluşturan
diğer temel dayanakları savunmaya devam edeceğimizi bu vesileyle
tekrar vurguluyorum.
Değerli milletvekilleri,
bugün gündemimizde 5 anlaşma var. Bunlara da kısaca değinmek
isterim.
Bunlardan bir tanesi,
biliyorsunuz, 194 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşma. Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın 13üncü maddesinde,
notayla yapılan değişiklik uyarınca,
uyuşmazlıklara ilişkin bildirimlerin ve diğer belgelerin,
Cumhurbaşkanlığı Hukuk Mevzuat Genel Müdürlüğü,
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Beştepe, Ankara, Türkiye
adresine teslim edilmesi isteniyor. Türkiye'nin imzaladığı
uluslararası anlaşmalarla ilgili irtibat noktasının
Dışişleri Bakanlığı olmasının daha
doğru olacağını düşünüyoruz. Bu konuda, Filistin
Devleti Hükûmetiyle imzalanan benzer nitelikli bir anlaşmada da tutumumuzu
bir muhalefet şerhiyle ortaya koymuştuk. Bu gerekçeyle, biz bu
anlaşmada da bu teklife muhalifiz.
Ülkemizin ve bütün
dünyanın çoklu küresel sorunlarla
karşılaştığı bir süreçte, iktidarın,
Dışişleri Bakanlığı yerine Beştepeyi ikame
etme çabaları kabul edilemez. Mikro örneklerde dahi görmüş
olduğumuz üzere, izlenen bu tavır aslında iktidarın
dış politikayı, uluslar ve devletler arası bir konu olarak
görmediğini, âdeta hükûmetler arası bir dış ilişkiler
manzumesi olarak anladığını göstermektedir. Yine, bu
iktidar, Cumhurbaşkanı Başkanlığında
Beştepe'de Avrupa Birliği büyükelçileriyle iki senedir yapılan
toplantılara Adalet ve Kalkınma Partisi Dış
İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan
Yardımcısını da çağırmaktadır. Bu
toplantılar partinin toplantısı mıdır, devletin
toplantısı mıdır? İşte, uyguladığınız
sistem dünyada eşi emsali görülmemiş bir yönetim sistemi olursa,
devlet ile iktidar partisi arasında bir fark kalmazsa olacağı
budur; bunu, özellikle bu vesileyle bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
Zira, iktidar değiştiğinde uygulamaya sokacağımız
güçlendirilmiş parlamenter sistemle birlikte bu acayiplikler de düzelecek
ve devletin işleyişi normale dönecektir.
Diğer anlaşmalara
baktığımda, Fas Krallığıyla yapılan Serbest
Ticaret Anlaşması
Herhangi bir çekincemiz bulunmuyor,
anlaşmanın ekonomik olarak zor günlerden geçen ülkemize bir nebze de
olsun ekonomik bakımdan katkı sunmasını arzu ediyoruz. 2
tane A400M uçağının durumuyla ilgili anlaşma var; biri,
iş birliği içinde geliştirilmesi, üretim evresi ve
başlangıç desteğine ilişkin; diğeri de onu
tamamlayıcı nitelikte, yine üretim evresi ve başlangıç
desteğine ilişkin 2 anlaşma. Bu 2 anlaşma önemli, şu
açıdan önemli: Bizim herhangi bir çekincemiz yok ama hazır bu A400M
uçağından bahsedilirken şunu da vurgulamak isterim: A400M
uçağı büyük bir nakliye uçağıdır, Türkiye bu
uçağın yapımında katkıda bulunan, parça üreten
böylelikle sanayisini geliştiren, savunma sanayisi alanında da
teknolojik birikim sağlayarak kapasitesini artıran bir ülke hâline
gelmiştir. Gönül isterdi ki benzer bir fırsatı F-35
uçaklarının üretiminde de yakalamışken elimizden
kaçırmasaydık ve bugün dünyanın en güçlü savaş
uçaklarından biri olarak addedilen F-35in üretimine katkı
sağlayarak 900ün üzerinde parçasını üreterek edindiğimiz
deneyim ve birikimi savunma sanayimizin daha da ileri gitmesinde önemli bir
girdi olarak kullanmayı sürdürebilseydik ama bildiğiniz gibi
başka bir 400 sayısı üzerinden, Rusyadan alınan S-400ler
yüzünden böyle bir imkânı kaybettik. İşte, bu durum da
uluslararası ilişkilerin sadece tek boyutlu bir bakış
açısıyla yürütülemeyeceğini, çok disiplinli, çok taraflı,
enine boyuna düşünerek ve ince eleyip sık dokuyarak karar almadıkça
kârdan çok zararla biten sonuçlarla da
karşılaşılabileceğini bir kez daha hazin bir
şekilde göstermiştir.
Değerli milletvekilleri,
son olarak, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan Hükûmeti Arasında
Yolcu ve Eşyanın Kara Yolu ile Uluslararası
Taşınmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi de
gündemimizde var. Bu anlaşma üzerinde de bir çekincemiz yoktur. Onunla
ilgili de olumlu tutumumuzu burada bu vesileyle belirtmek isterim.
Çok teşekkür ederim.
(CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahıslar adına Trabzon Milletvekili Sayın Ahmet Kaya
konuşacak.
Buyurunuz Sayın Kaya.
(CHP sıralarından alkışlar)
AHMET KAYA (Trabzon)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar,
Türkiyeye en büyük döviz girdisi sağlayan sektörlerden biri de
nakliyecilik sektörüdür. Türkiye'nin ihracatını yapan, Türkiye'nin
ihracatını Rusyaya ve Türki Cumhuriyetlerine yapan nakliyecilerimiz
şu anda çok ciddi bir sıkıntı içindeler. Artan yakıt
maliyetlerinin yanında şu anda Rusyanın Vladikavkaz ve Nalçik
bölgesinde yüzlerce Türk tırı ve Türk şoförü mahsur
kalmış durumdalar. Bu sorun bir günlük, iki günlük bir sorun
değil; bu sorun yaklaşık on üç, on dört gündür süregelen bir sorun.
Şoför arkadaşlarımız orada çok ilkel şartlarda, çok
büyük bir sıkıntı içinde hayat mücadelesi veriyorlar.
Bulundukları açık cezaevi olarak konumlandırdıkları
o yerde ne tuvaletleri var, ne lokantaları var, ne de yiyecekleri,
içecekleri var; hiçbir şeyleri yok. Orada büyük bir sıkıntı
içinde kendilerine uzanacak bir yardım eli bekliyorlar. Bu
arkadaşlarımız bizlere ulaştılar ama sanıyorum
iktidar partisine ulaşamadılar. Buradan özellikle Sayın Grup
Başkan Vekili Akbaşoğlundan bu konuya ivedi olarak el
atmasını rica ediyorum. Moskova Büyükelçimiz marifetiyle bu konunun
ele alınmasını ve bir çözüm üretilmesini rica ediyorum. O
insanlar günlerdir orada, çok ilkel şartlarda, bu soğukta büyük
sıkıntı içinde yaşam mücadelesi veriyorlar. Gerçekten
içmeye dahi suları yok. Beni aradılar, sosyal medyada da
videoları var, birçok video paylaştılar, oradan yardım
feryatlarını herkes duydu ama sanıyorum size o ses
ulaşmadı. Rica ediyorum bu soruna hep birlikte el atalım ve o
şoförlerimizi oradaki o mağduriyetten, o sıkıntıdan
kurtaralım. Çünkü kendileri şu an onlara uzanacak bir yardım
elini bekliyorlar, bunu ifade ediyorlar; bundan kendilerini yoksun
bırakmayalım.
Bakın, oradan Ermenistan
plakalı tırlar, Gürcistan plakalı tırlar, Rus plakalı
tırlar rahatlıkla geçebilirken Türk tırları ıssız
bir alanda, hiçbir imkânın olmadığı bir alanda
depolanıyor ve günlerce bekletiliyor. Gerçekten büyük bir
mağduriyetleri var. Bu konuda lütfen siz de gerekli girişimleri
yapın ve bu sıkıntıyı hep birlikte çözelim istiyoruz.
Değerli arkadaşlar,
günlerdir Türkiyedeki enerji sıkıntısını
konuşuyoruz, artan elektrik faturalarını konuşuyoruz,
artış gerekçelerini konuşuyoruz, yaşanan
mağduriyetleri konuşuyoruz. Bu konuyla ilgili birçok şeyi
konuştuk ama bir şeyi konuşmadık: Biz ne
yapacağız? Yirmi yıldır bu ülkenin başında bir
iktidar var, biz enerjide böyle bir sıkıntı yaşıyorsak
ne yapacağımızı da konuşmamız lazım. Bütün
dünya ülkeleri artan enerji maliyetleri ve enerji
sıkıntısına karşı birtakım politikalar
geliştirdi, geliştiriyor, ağırlıklı olarak
yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneliyorlar ama ülke olarak biz hiçbir
alternatif üretmiş değiliz. Bu meseleyi bir akıl süzgecinden
geçirmemiz gerektiğini ve enerji politikalarımızı yeniden
ele almamız gerektiğini düşünüyorum. Akıl demişken bu
ülkenin kurtarıcısı ve kurucusu Büyük Önderimiz Mustafa Kemal
Atatürk Benim manevi mirasım akıl ve bilimdir. demişti. Bilim
ne diyor? Eğer siz ülke olarak enerjide dışa
bağımlıysanız -ki öyle, yüzde 69 nispetinde enerjide
dışa bağımlı bir ülkeyiz- kendi
imkânlarınızla çözüm üretin diyor.
Şimdi, bu ülkenin
sınırsız güneş olanakları var, rakamlara baktım.
Bu ülke, yılın yüz on dört günü kesintisiz güneş alıyor ve
yüksek verimlilikte bir güneşimiz var, günlük yedi buçuk saat. Neden güneş
enerjisinden elektrik üretimine yönelmiyoruz mesela? Yenilenebilir enerji
kaynakları dediğimiz deniz dalgasına neden yönelmiyoruz? Ya da
rüzgâr konusunda
Elbette yapılan yatırımlar var, o alanda
yapılan faaliyetler var fakat önünde çok büyük engeller var
arkadaşlar, bu yatırımları kolaylaştırmamız
lazım. Dışa bağımlıyız. diyoruz, enerjiyi
petrolden üretiyoruz, enerjiyi doğal gazdan üretiyoruz, enerjiyi kömürden
üretiyoruz, hepsinde dışa bağımlıyız. Evet,
dışa bağımlıyız ama bu ülke, kendi
yağıyla kavrulabilecek tedbirleri, yöntemleri artık
tartışmalı ve hayata geçirmeli.
Geçen, bir organize sanayi
bölgesi ziyareti yaptım, bu yenilenebilir enerji kaynaklarına
ulaşma konusunda prosedürlerin çok ağır olduğundan
bahsettiler. Bunu neden kolaylaştırmıyoruz? Mutlaka bu konuda adım
atmamız lazım. Biz hep bahane üreterek bu soruna çözüm bulamayız
diyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın milletvekilimizin talebi üzerine
Dışişleri Bakanlığına meseleyi ilettiğimizi
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Başkan.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
55.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Trabzon
Milletvekili Ahmet Kayanın 194 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 1inci maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Biraz evvel değerli
vekilimizin ifade ettiği hususla ilgili hemen Dışişleri
Bakan Yardımcımızla irtibata geçmek suretiyle bu konuyu intikal
ettirdiğimizi ve daha sonra da Meclisi bilgilendireceğimizi ifade
etmek isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Başkan.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, yerimden kısa bir söz
alabilir miyim?
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Beştaş.
56.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Akdeniz
Üniversitesindeki ırkçı saldırıya ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Önemli bir gelişme için
söz aldım.
Antalya Milletvekilimiz Kemal
Bülbül aradı. Akdeniz Üniversitesi kampüsünde kafede oturan
öğrencilere ırkçı bir saldırı gerçekleşmiş.
Hatice Tonğ, Feyzi Akan ve Botan Artuç yaralılar ve şu anda
Tıp Fakültesi Hastanesinde tedavi altına alınmışlar,
vekilimiz de yanlarında. En son görüştüğümde
aldığım bilgi, hayati bir tehlike, çok şükür ki yok ve
saldıran ırkçı grup şunu söylemiş: Sizin gibileri
buralarda barındırmayacağız, ekmeğimizi yiyorsunuz.
Yaralanan 3 öğrenci de Kürt öğrenciler. Açıkçası, bu tip
olaylar olduğunda biz her zaman burada, özellikle iktidar partisine
bunlara mahal verilmemesini, gerekli önlemlerin alınmasını ve bu
saldırı ortamına, linç ortamına sebebiyet veren
açıklamalardan, kutuplaştırıcı söylemlerden
vazgeçilmesini özellikle ifade ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Saldıranlar şu ana kadar gözaltına
alınmadılar ve üniversite kampüsü içinde saldırmışlar,
bir an önce yetkilileri göreve davet ediyoruz. Yani bu ırkçı saldırıların
bu ülkede Kürt-Türk ayrımı üzerinden yapılması
açıkçası Kürt düşmanlığı derken neyi
kastettiğimizi bir kez daha ortaya koyuyor. Öğrencilere öncelikle
geçmiş olsun diyorum ve acil şifalar diliyorum. Yetkilileri acilen
göreve davet ediyor, saldırganların derhâl gözaltına
alınmasını talep ediyoruz.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada
Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2371) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 194) (Devam)
BAŞKAN 1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2 (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde
üzerinde söz isteyen Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Hakkâri
Milletvekili Sayın Sait Dede.
Buyurun Sayın Dede. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SAİT
DEDE (Hakkâri) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
konuşmama cezaevlerinde yaşanan insanlık onurunu rencide eden ve
hukuk dışı uygulamalarla başlamak istiyorum.
Türkiye cezaevlerinde artarak
devam eden işkence ve kötü muamele uygulamalarının yanı
sıra, son zamanlarda yaşanan intihar ve kuşkulu ölüm
olaylarıyla beraber cezaevleri şiddetin, baskının, tacizin,
kötü muamelelerin, çocuk istismarlarının ve cinayetlerin sembolü hâline
gelmiştir.
Cezaevlerinin başta
yaşam hakkı ihlalleri olmak üzere her türlü insanlık
dışı ve onur kırıcı muamelelerin
uygulandığı birer işkence mekânı hâline gelmesinde en
büyük pay tabii ki AKP iktidarınındır. Mecliste verilen araştırma
önergelerine, soru önergelerine, baroların ve sivil toplum örgütlerinin raporlarına
rağmen, cezaevlerindeki bu insanlık dışı durum
değişmemiştir. Bu da bize yaşanan ölümlerin, sürgünlerin,
işkencelerin, tecrit ve izolasyonların disiplin cezası
adı altında mahpuslara açıkça işkence edilmesinin bir
program dâhilinde olduğunu düşündürmektedir; eğer öyle
olmasaydı cezaevlerinde yaşanan kötü muamele, işkence ve
yaşam hakkı ihlallerine yönelik iddialara karşı etkin adli
ve idari soruşturmalar başlatılmış olurdu.
Ailelere yaşatılan
eziyet de cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin diğer bir boyutudur.
Mahpusların ailelerinden kilometrelerce uzak hapishanelerde tutulması
hem kendilerine hem de ailelerine yönelik bir dizi hak ihlalini beraberinde
getirmektedir. Aile ve yakınlarının mahpusları ziyaret
etmek için çoğu zaman binlerce kilometre yol gitmek zorunda olması,
onları ziyaretlerini asgariye indirmek zorunda bırakmaktadır.
Mahpusların sevk talepleri reddedildiği gibi birçok sevk
başvurusu işleme dahi alınmıyor.
Yine, doluluk kapasitesinin
çok üstünde olan cezaevlerinde hasta mahpus sayısı artmış
ve hasta mahpusların sağlık durumu
ağırlaşmıştır. Bakın, daha geçtiğimiz
hafta 84 yaşındaki Nusret Muğla Manisa T Tipi Cezaevinde ve 82
yaşındaki Yusuf Bekmezci İzmir 1 Nolu F Tipinde
hayatlarını kaybettiler.
Cezaevlerini ölüm evlerine
çevirdiniz, artık insanları sadece orada ölüme terk etmekle
kalmıyorsunuz aynı zamanda, yaşamlarını ellerinden
almak için el birliğiyle çalışıyor, hayatlarına
kastediyorsunuz. Bakın, Milletvekilimiz Sayın Aysel Tuğluk'a
yapılan tam da bu oldu, burada da organize kötülüğü görüyoruz; tüm
kurumlar el birliği içinde. Adli Tıp Kurumu, tıp bilimine
aykırı olarak, Sayın Tuğluk için
hazırladığı raporda demans hastalığını
inkâr etti.
Değerli milletvekilleri,
uluslararası standartlar, sözleşmeler ve protokoller gereği sağlık
hizmeti sunumunun toplumun her kesimine olduğu gibi, özgürlüğü
kısıtlanmış bireylere de eşit bir şekilde
uygulanması gerekmektedir. Kronik, ağır, terminal dönem hasta
mahpuslar için erken tanı, tedavi süreçlerinin sürekliliği düzenli
olarak izlenme yönünden gerekli sağlık tedbiri ve olanakları bir
an önce sağlanmalıdır. Mahpusların tedavileri düzenli bir
şekilde uygun koşullarda yapılmalı, tedavisi
yapılmayan hasta mahpusların hekime ve sağlık birimlerine
ulaşmada hızlı ve etkin bir şekilde hareket edeceği
kurumsal mekanizmalar oluşturulmalıdır.
Kontrolsüz,
şeffaflıktan uzak, denetimden tamamen izole edilen cezaevinde
gerçekleşen her ölümün faili devlettir. Bakın, ne diyordu eski Adalet
Bakanınız: Cezaevlerindeki tüm vatandaşlarımız
devletimize emanettir, cezaevlerimiz Meclisimiz dâhil olmak üzere
uluslararası kurumlara açıktır, her türlü şeffaf denetime
açıktır. O zaman soruyoruz size: Bangin Muhammed, Garibe Gezer,
Abdülrezzak Şuyur, Halil Güneş, Salih Toğrul, İlyas Demir,
Vedat Erkmen, Ramazan Turan ve daha nice can sizin denetim ve gözetiminiz
altında nasıl öldü, ölmesine göz yumuldu ya da öldürüldü?
Mahpusların yaşam
hakkını her şartta, koşulda sağlamak
zorundasınız. Sizin tabirinizle, emanete özen göstermiyor ve onun
yaşam hakkını koruyamıyorsanız onun özgürlüğünü
de kısıtlayamaz, onu cezaevinde de alıkoyamazsınız.
Şimdi, Türkiye'de, cezaevlerinde yakını bulunan herkes
endişeli. Öyle bir kötülük hâliyle karşı
karşıyayız ki eskiden Ancak tabutla cezaevinden çıkar. uygulamanıza artık bir
yenisi daha eklendi. Cezaevlerinde yaşamını yitiren mahpuslara
artık tabut bile vermiyorsunuz. Bunun en son örneğini Van Yüksek
Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda gördük, insanlara bu acıyı da
yaşattınız. 70 yaşındaki Ramazan Turan, 21/1/2022
tarihinde, tek kişilik karantina hücresinde şüpheli bir şekilde
yaşamını yitirdi. Yirmi iki gün boyunca kaldığı
hücrede geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdiği
söylendi. Van Adli Tıp Kurumundaki otopsi işlemleri avukatları
olmadan yapıldı, aile cenazeyi Hakkâri'ye götürebilmek için Van
Büyükşehir Belediyesi yani kayyum belediyesinden talep ettiği cenaze
aracı ve tabut bile verilmedi. Bunun üzerine aile kendi imkânlarıyla
marangozda tabut yaptırmak zorunda kaldı. Tabii, bununla da
kalınmadı, cenaze konvoyu Hakkâri'ye ulaşıncaya kadar
birçok noktada durdurularak konvoyda bulunan herkese eziyet edildi. Hakkâri'ye
ulaşan Turan'ın cenazesi bu kez Hakkâri Devlet Hastanesinde
yıkatılmak istendi, buna da izin verilmemesi üzerine aile
yaşadıkları eve cenazeyi getirerek yıkatmak zorunda
kaldı. Bununla da yetinilmedi tabii. Cenaze yıkama işlemi
sırasında mahalle imamı da dinî vecibelerin yerine getirilmesi
için çağrılmasına rağmen, Diyanet İşleri Hakkâri
İl Müdürlüğünden talimat almadığını kaydederek
cenazeye gitmedi. Bir cinnet hâlindesiniz. Neyin intikamını
alıyorsunuz Ramazan Turan'dan? 70 yaşında; tabut vermediniz,
cenaze aracı vermediniz, yol boyunca yakınlarına eziyet ettiniz,
imam cenazeye gitmedi, hastanede yıkanmasına dahi izin verilmedi.
Sonra da Neyin düşmanlığı? diyorsunuz. Kürt
düşmanlığının açık örneği budur.
AKP iktidarı
hayatın her alanında yurttaşlara eziyet etmeyi amaç edinmiş
durumda. Cezaevindekiler, sokaktakiler, köydekiler, kenttekiler AKPnin
ayrı ayrı insanlık dışı uygulamalarına maruz
kalmaktadırlar. Son zamanlarda, özellikle seçim bölgemde, elektrik
dağıtım şirketlerinin jandarma eşliğinde enerji
kaybının önüne geçmek bahanesiyle yaptıkları
baskınları eminim sizler de basından görmüşsünüzdür.
Hakkâride ordu, sermaye el ele, hukuku çiğneyerek, bir dizi
baskınlar yaparak halk arasında korku ve dehşet yaymaya devam
ediyorlar. Bakın, Vangölü Elektrik Dağıtım Anonim
Şirketi personeli ve jandarma, Yüksekovaya bağlı Dilekli -Kampa
şukeyan- köyüne ve Ovaiçi -Basan- köyüne sayaç kontrolü adı
altında baskın yapıyorlar. Sabahın erken saatlerinde önce
köyler ablukaya alınıyor, sonra Hollywood filmlerine taş
çıkaran operasyonlar, drone destekli hem de. Operasyonun amacı ne?
Sözde elektrik sayaçlarını kontrol. Tabii, bu manzarayla karşılaşan
yurttaşlar bu baskının sebebini öğrenmeye
çalıştıklarında da gözaltına alınıyorlar. Bu
korkunç, bu, yurttaşı düşman gören uygulamaların çok
acı bir sonucunu 2019 yılında yaşadık. Geçen hafta
dronelarla baskın yaptığınız Dilekli köyünde
yaşamıştık bunu. 5 Aralık 2019 sabah 05.30da yine böyle
bir operasyon gerçekleştirilmiş, kar maskeli güvenlik güçlerini
birden karşısında gören 45 yaşındaki anne Fahriye
Gürbüz kalp krizi geçirerek olay yerinde yaşamını
yitirmişti. Kar maskeli şahısları görünce belki
çocukları için endişelendi, belki de vurulacağını
sandı. Böyle düşünmesi de hayatın olağan
akışına hiç aykırı değildi. Yıllardır
Kürt halkına reva görülen katliamlardan, faili meçhullerden, köy
boşaltmalarından, yakıp yıkmalardan o anne de kendi
payına düşeni ne yazık ki almıştı ve o korku onu
aramızdan aldı.
Winston Churchillin
demokrasiyle ilgili güzel bir cümlesi vardı, belki hepiniz biliyorsunuz;
ne diyordu Churchill? Demokrasi, sabah kapınız
çalındığında gelenin sütçü olduğuna emin
olmaktır.
Sayın milletvekilleri,
Türkiyede yaşanan güncel ve tarihsel sorunların tamamının
kaynağında Kürt sorunundan kaynaklı bir demokrasi sorunu
yatmaktadır. Çözümsüzlüğe bırakılmak istenen ve bu
çözümsüzlükten nemalanan, beslenen derin bir yapıyla karşı
karşıyayız. Aslında, çözümünün çok basit olduğu bir
sorun yıllardır tekçi, inkârcı yaklaşımlar ve
savaş politikalarıyla derinleştirilmekte. Az önce dediğim
gibi, yapısal ve güncel sorunların temelinde de Kürt sorunu
yatmaktadır. Neden? Çünkü bu yaşadığımız
antidemokratik sistemin kodlarında Kürtü inkâr, Kürtü imha mevcuttur.
Öyle olmasaydı şirketler köylere dronelarla, kar maskeleriyle,
orduyla beraber baskın yapabilir miydi? Bu düşmanca tutumu, bu
akıl almaz hezeyanı kimler, nasıl açıklayabilir?
Sayın Başkan,
şimdi, bazıları çıkıp Kaçak elektrik baskını.
diyecek. Diyelim ki kaçak tespiti yapılıyor, bunun yol ve yöntemi bu
mudur? İstanbulun veya Sakaryanın bir köyünü de ablukaya alıp
bir sabah ansızın kar maskeli, elinde ağır silahlar olan
özel kuvvetlerle ve panzerlerle basabilir misiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SAİT DEDE (Devamla)
Tamamlıyorum Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
SAİT DEDE (Devamla)
Enerjinin temel bir hak ve ihtiyaç olduğu bir yüzyılda, bu
yapılan, insanlık dışı bir uygulama değil de
nedir?
Kayıp kaçak konusuna
gelecek olursak, bakın, holdinglere bölge bölge bir enerji tekeli
yaratıldı. Bunların kimler olduğu herkesçe malumdur.
Ispartada halka reva görülen uygulamaları da gördük. Şirketlerin
hâlen eski hatlar üzerinden dağıtım yapması, tek bir
iyileştirme yapmaması ve altyapı eksiliğinden koca bir
kentte yüz binlerce insan karanlıkta kaldı. Diğer taraftan bu
tekelci şirketlerin dağıtımından kaynaklı hak
kayıplarının dahi yurttaşlara kayıp kaçak adı
altında yüklendiğini görüyoruz yani tek bir kalem dahi zarar etmiyor
dağıtım şirketleri. Hatların bakımının
yapılmamasından, kullanılan iletkenin cinsinden dolayı
yaşanan enerji kayıplarını da ya halkın cebinden ya
devletten sübvanse ediyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SAİT DEDE (Devamla)
Kimse enerji şirketleriyle bir olup halkları
hırsızlıkla suçlayamaz. Kimlerin hırsız olduğunu,
kimlerin nasıl çalıp çırptığını herkes
görüyor.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ
Parti Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Bedri Yaşar.
Buyurunuz Sayın
Yaşar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yaklaşık üç
haftadır Türkiye'nin en önemli meselelerini maalesef biz Parlamentoda
konuşmuyoruz. Yani bugün elektrik faturasından tutun gıda
maddelerine yapılan zamlar, KDVnin yüzde 8den 1e düşmesi, piyasada
ne oluyor ne bitiyor aslında Parlamentonun bu geçtiğimiz günlerde bir
an önce buna çözüm bulması lazım gelirken maalesef işte
komisyonlardan gelen, yaklaşık üç dört senedir Parlamentoya inmeyen
anlaşmaları burada teker teker görüşmeye
çalışıyoruz. Tabii bunlar önemlidir ama Türkiye'nin gerçekleri
bundan daha önemlidir, bundan daha acil sorunlarımız var, bu acil
sorunları çözmeden bunların bir anlamı yok, bir
karşılığı da yok. Her seferinde biz şu an
Cumhurbaşkanının gözünün içine bakıyoruz; işte,
elektrikte kullanılan kilovatsaati 210dan 250ye mi çıkarır,
faturalarda ne oranda indirim yapar; yapar mı, yapmaz mı? Mesela,
özellikle inşaat sektörü: Biz yılbaşından hemen sonra fiyat
farkı kararnamesini çıkarmıştık ve hangi rakamın
ne olacağına dair hiçbir uygulama yok. Bu sektörde uygulamayla ilgili
hâlâ ciddi beklentiler var; eğer bu beklentiler karşılık
bulmazsa -belki dikkate almayacaksınız ama- eğer doğru
düzgün bir kararname çıkmazsa bugün, istihdamın yaklaşık
yüzde 6sını, 7sini sağlayan bu sektörün tamamı
iflasın eşiğinde. E, piyasalarda zaten elektrik, doğal gaz,
su faturaları kiralardan daha önemli hâle geldi, bunlardan daha yüksek
rakamlara tekabül ediyor. Peki, bütün bunların konuşulması
lazım gelen Parlamentoda -başta iktidar olmak üzere- üç haftadır
biz neyi konuşuyoruz? İşte, Fildişi Sahiliyle, Gineyle,
Papua Yeni Gineyle arada yapılan anlaşmalar muhakkak
görüşülmeli, önemlidir; zaten Parlamentonun da ittifakla geçirdiği
kanun teklifleridir ama bundan daha önemlisi, bugün içinde bulunduğumuz
şartlara bir an önce çözüm bulunması.
Aynı şekilde,
bugün, uluslararası ilişkilere baktığımız zaman
-tabii, Sayın Cumhurbaşkanımız Afrikaya gitsin, hiçbir
itirazımız yok, dünyanın her yerine gitsin; dünya bugün, küçük
bir köy statüsünde ama- bugün özellikle Karadenizde olan olayları
görüyoruz, Türkiye bunun neresinde, ne kadar aktör? Yani bugün -basından
takip ediyoruz- Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Almanya
Cumhurbaşkanı şu görüşmede, bu görüşmede, ona müdahale
ediyor
Hâlbuki bu olaylar, bütün bu ülkelerin dışında, her
yönüyle -başta enerji arz güvenliği, gıda güvenliği olmak
üzere- Türkiyeyi derinden etkileyen meseleler ama bizim neyin ne olduğu
konusunda hâlâ bir fikrimiz maalesef yok çünkü bizim dış
politikamızda dün kötü dediklerimiz bugün iyi, bugün iyi dediklerimiz
yarın kötü; hâlbuki devlette süreklilik esastır. O gün Birleşik
Arap Emirliklerine FETÖnün finansörü. derken o gün
Cumhurbaşkanını izliyoruz, kardeşim bilmem kim
Hakikaten,
bir milletvekili olarak, bu hitapların bizi derinden üzdüğünü burada
ifade etmek istiyorum. Yine aynı şekilde, Mısırla ilgili
aynı meseleleri gördük. Dolayısıyla değerli
arkadaşlar, uluslararası arenada ülkenin bir
saygınlığı vardır, bir kimliği vardır; ya
dost deyin ya düşman deyin, bir karar verin de en azından bu
ülkedeki 84 milyon da sizin dış politikanız konusunda, olmayan
dış politikanız konusunda bir karara varsın.
Tabii, bunların
yanı sıra özellikle bizim dış ticaretimizle ilgili
dünyanın yaklaşık 150 ülkesinde iş adamlarımız
bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Doğal olarak bu
ülkede de devletini yanında görmek istiyor; ticaret ataşesini,
büyükelçisini, o ülkeyle ilgili neler olup neler bittiğini bilfiil yerinde
izlemek istiyor. Bizim bugün özellikle ihracatımıza
baktığınız zaman, toplam ihracatımızın dünya
ticaretindeki karşılığı yaklaşık yüzde 1,
teknolojik ürünler açısından baktığınız zaman da
ihracatımızın yaklaşık yüzde 3,6sı teknolojik
ürünler, geri kalanı bildiğiniz gibi. Hâlbuki bugün sadece
Almanyanın teknolojik ürün ihracat rakamı yaklaşık 200
milyar dolar civarında. Bunun yanı sıra, doğal olarak
pazarlara şöyle bir baktığımız zaman, özellikle
aralık ayı rakamlarına göre en fazla ihracatı Almanyaya
yapmışız, onun arkasından ABD, Birleşik Krallık,
İtalya, Irak yani bu 5 ülkeye ihracatımızın
yaklaşık yüzde 40ını yapıyoruz. Dolayısıyla
Türkiyenin gerek bu bölgelerle gerekse diğer bölgelerle ilgili ciddi
adımlar atması gerekiyor.
Tabii, ihracat derken
ihracatı destekleyen kurum ve kuruluşlara da şöyle bir bakmak
lazım; bunların başında ne geliyor? EXIMBANK geliyor. Peki,
EXIMBANKa baktığımız zaman, bizim ihracatçı kuruluş
sayımız yaklaşık 94 bin, 13 bin civarındaki
EXIMBANKla çalışıyor, gerisinin EXIMBANKla irtibatı bile
yok yani EXIMBANKın da bu kredileri oluştururken istediklerini ben
şöyle bir sayarsam
Bakın, EXIMBANK ihracatçıyı desteklemek
için hangi belgeleri istiyor? Kredi başvuru evrakı, genel
muvafakatname, kredi talep formu, transfer talimatı, muvafakatname, niyet
mektubu, teminat mektubu, kefalet mektubu. Şimdi, Anadolunun herhangi bir
yerindeki bir ihracatçının zaten banka nezdinde bu itibarı olsa yani
teminat alacak gücü olsa, kredi alacak gücü olsa EXIMBANKa neden gitsin?
Dolayısıyla, EXIMBANKın bu ülkeler bazında
oluşturduğu kredileri de alan firmalara şöyle
baktığınız zaman daha çok bilinen firmaların dışında
herhangi bir şey yok yani Türkiyenin müteahhitlik hizmetleri de yurt
dışında yaptığı faaliyetler de Türkiyedekinin üç
aşağı beş yukarı benzeri. Sanki koskoca Türkiye
Cumhuriyeti bu mahşerin 5 atlısına hizmet etmek için
kurulmuş gibi yani bugün Azerbaycanda işler açılıyor.
diyoruz, Afrikada işler açılıyor. diyoruz, Asyada
işler açılıyor. diyoruz; sanki Sayın
Cumhurbaşkanımızın bu 5 firmadan başka Türkiyede
sektör yokmuş gibi sürekli onları ön planda tutması doğal
olarak ülkenin diğer güçlerini de rahatsız etmekte.
Dolayısıyla, asıl olan, dış ticaret ataşeliklerimiz
dâhil bunların güçlendirilmesi lazım. Dış ticaret
ataşeliklerimizde görev yapan arkadaşlarımızın dil
konusunda bir sorununun olmaması lazım. Aynı şekilde, o
ülkenin ticaret hukuku nedir, nasıldır, bu işler nasıl
olur, o ülkenin hukuki şartları nedir, bunlarla ilgili
donanımlı bilgiye sahip olması lazım. Aynı
şekilde, o ülkenin muhasebe düzeni nedir, vergi düzeni nedir, bununla
ilgili de bilgi, birikim ve donanıma sahip olması lazım. Sadece
ve sadece aldığı ücretlerin yüksek olması
dolayısıyla veyahut da yandaşların, bir makam ve mevki
sahibi olmak üzere yurt
dışı elçiliklerde görevlendirdiğiniz insanların bu
ülkenin ticaretine önemli bir katkısının
olmayacağını buradan ifade edebiliriz.
Yine, bunun yanı
sıra, tabii yurt dışında iş yapan
firmalarımız da var, müteahhitlerimiz de var veya ticaret yapan
arkadaşlarımız da var. Zaman zaman bu ülkelerle ilgili
alacakları oluyor, bu alacakların tahsilatı konusunda da çok
ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Yine, devletimizin bu
konuyla ilgili muhakkak bir adım atması lazım. Neticede onlar bu
ülke için bir şeyler yapmaya çalışıyor, bu ülke için
üretmeye çalışıyor, bu ülke için bulunduğu coğrafyada
faaliyetlerini yürütüyor, doğal olarak devletini de yanında görmek
istiyor.
Zaman zaman bu kürsüden
müteaddit defalarda söylemişimdir: Bugün, özellikle ihracat şampiyonu
olan ülkelerin önemli bir kısmını şöyle incelediğiniz
zaman, ticaret ataşeliklerinin -çalışan eleman sayısının
kesinlikle- neredeyse büyükelçiliklerde çalışan eleman
sayısı kadar eleman istihdam ettiklerini de biz görüyoruz. Yani
hiçbir şey tesadüf değildir, hepsi bir çalışmanın
ürünüdür. Buradaki arkadaşlarımızın da bu ülkede görev
yapan arkadaşlarımızın da iş adamlarının
randevuları dâhil, iş programları dâhil, mevzuatları dâhil
her türlü kılavuzluğu yapma mecburiyetleri var. Bunu buradan biz bir
kez daha hatırlatıyoruz. Yani özellikle Afrika olsun Asya olsun
-bugün Asyada da ciddi faaliyetler var ama- maalesef oralardaki
arkadaşlarımız bu destekleri ciddi oranda
alamadıklarını ifade ediyorlar. Tabii, özellikle teknolojik
ürünleri biz daha çok ihraç edelim diyoruz ama bugün maalesef bizde bu rakam
3,8den 3,6a düşmüş. Bizim patent sayımızı,
buluş sayımızı uluslararası arenayla şöyle bir
mukayese ettiğiniz zaman çok gerilerde olduğunu görüyoruz. Bugünkü
ekonomik şartlarda nasıl desteklersiniz bilemem ama -TUBİTAK da
dâhil- özellikle bu tür teknolojik ürünlerin üretilmesine yönelik faaliyetleri
devletin net olarak desteklemesi lazım. Bu üreticilerimiz devleti net
olarak yanında görmek istiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
BEDRİ YAŞAR
(Devamla) Tabii, ülkenin uluslararası riski de doğal olarak özel
sektörün de piyasada kredi bulması açısından ciddi sorunlar
yaşamasına sebep oluyor. Bugün dünyada en yüksek enflasyonu
yaşayan 8 ülkeden biriyiz. Yine, uluslararası arenada, finans
çevresinde en yüksek faiz oranlarıyla borçlanan ülkelerden biriyiz. Bu
rakamlarla bugün, bu ülkede bir şeyler yapmak oldukça zor. Yine, bugün,
işte Kredi faizlerini 14e indirdik. diyorsunuz, serbest piyasadaki
faizler 24, 25. Yani özel bankalardaki yüzde 24, yüzde 25 faizlerle bugün bu
ülkede yatırım yapmak, ihracat yapmak gerçekten çok zor. Bu
şartlarda hizmet eden bütün arkadaşlarımızı,
üreticilerimizi ben şahsen buradan takdir ediyorum, tebrik ediyorum.
Ülkeye bütün bu zorluklara rağmen istihdam sağlıyorlar,
vergilerini ödüyorlar, hepsine buradan ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR
(Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.
Tabii, doğal olarak bu
tür anlaşmalar ortak anlaşmalar; bunu da desteklediğimizi
buradan ifade ediyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Şahıslar adına, Ankara Milletvekili Sayın Murat Emir.
Buyurunuz Sayın Emir.
(CHP sıralarından alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sizlere basit ama cevap
vermekte zorlanacağınız bir soruyla başlamak istiyorum. Türkiye,
Avrupa Birliği tam üyelik hedefine bağlı mıdır? Çünkü
en son 2016da imzalanan mutabakata göre 6 maddenin daha uyum kapsamında
düzeltilmesi ve gerekenlerin yapılması gerekiyordu -ve Sayın
Cumhurbaşkanı çelişik açıklamalarda bulunuyor- ama sizden
bir ilerleme göremiyoruz. Zorlanıyorsunuz çünkü orada zor maddeler var.
Mesela terör ve terörist tanımını yapmanızı
bekliyor Avrupa Birliği; oysa siz bu tanımı açık bir
biçimde yaparsanız ülkenin yarısını, canınız
istediğinde terörist deyip yaftalama hakkından mahrum
kalacaksınız, yapamıyorsunuz. Aynı şekilde Siyasi
etik yasası çıkarın. diyor Avrupa Birliği;
çıkaramıyorsunuz, çıkaramazsınız ama şunu bilin:
Millet sizi gönderecek, biz geldiğimizde ilk
çıkaracağımız kanun siyasi etik yasası olacak. (CHP
sıralarından alkışlar) Öyle, tek bir yüzükle
başlayıp sonunda, böyle, dünyaları var edecek kadar
zenginleşme olamayacak ve şu anda kazandığınız
haram paranın hepsinin de hesabını teker teker vereceksiniz.
Değerli arkadaşlar,
yine, Avrupa Birliği Kişisel Verileri Koruma Kurulunu
bağımsızlaştırın. diyor. Niye? Çünkü
kişisel verilerin korunması son derece değerli. Bakın, daha
geçenlerde Kahramanmaraş Milletvekilimiz Ali Öztunç ortaya
çıkardı, Kahramanmaraş Belediyesi çalışanların
mezheplerini ve cinsel yaşamlarını merak ediyormuş. Peki,
bu Belediye Başkanına ne yapılıyor? Bir şey
yapılamıyor. Niye? Çünkü Kurul size bağlı, bunları
değiştiremediğiniz için de Avrupa Birliği yolunda
yürüyemiyorsunuz.
Peki, değerli
arkadaşlar, sadece bu mu? Bakın, Hukukun Üstünlüğü Endeksinde
126 ülkeden 109uncuyuz. Bu utanılacak bir sıralamadır. Gerçi
siz hukukun üstünlüğü meselesini bir entelektüel mesele, bizim
aramızdaki bir tartışma gibi görüyorsunuz ama aslına
bakarsanız hukukun üstünlüğü demek iş demektir, aş demektir
ve ülkenin esenliği demektir ve bağımsız, şahsiyetli
dış politika demektir.
Sayın
Akbaşoğlu, benimle ilgilenmediğinizin farkındayım,
matematikle de ilginizin iyi olmadığını fark ettik ama 126
ülke içerisinde 109uncu olmamızın hesabını gelip burada
vermenizi bekliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
bakın, Osman Kavala dün yine serbest bırakılmadı, tam bin
beş yüz yetmiş beş gündür hapiste, bin beş yüz yetmiş
beş gündür demir parmaklıklar arasında. Niye? Selahattin
Demirtaş niye tutuklu? Bakın, her iki dava birbirine çok benziyor.
Tam tahliye olacağı sırada yeni bir suç uyduruyorsunuz. Osman
Kavalaya önce Gezi davası dediniz, beraat etti; bu sefer 15 Temmuz
darbe girişiminde bulundu. dediniz, tam beraat etti, tahliye
olacağı sırada yeni bir iddianame yetiştirdiniz ve Sen
casussun. dediniz ve bu sayede dört yıla yakın bir süredir hapiste
tutuyorsunuz, buna da Bağımsız yargı. diyorsunuz. Oysa
Cumhurbaşkanı kendisi ifade etmişti: Daha dün tahliye etmeye
kalktılar, biz engelledik. demişti. Türkiye böyle bir ülke ve
Cumhurbaşkanı şu bilinsin istiyor: O istemeden kimse tahliye
olamaz, onun istemediği herkes de hapse her an girebilir, asla bir hukuki
güvenlik söz konusu değildir. Ve bunun üzerinden değerli arkadaşlar,
Türkiye maalesef savruluyor. Bakın, buna değer mi? Yani Sayın
Cumhurbaşkanının bu 2 kişiye ve onların temsil
ettiklerine kişisel husumeti, kişisel kini var diye Türkiye bu
bedelleri ödemek zorunda mı? Bakın, eğer Osman Kavala
davası da istemediğimiz şekilde gelişirse Türkiye Avrupa
Konseyinden dışlanmak üzere, bunu görüyor musunuz? Ve muhtemelen
Abdulhamit Gül bu tehlikeyi gördüğü için Adalet
Bakanlığından azledilmiştir. Baktığınız
zaman Bakanlar Komitesi, Büyük Dairenin kararına uyup Evet, Türkiye
Cumhuriyeti, maalesef, 18inci madde uyarınca tutukluluğu bir siyasi
enstrüman olarak kullanıyor, muhataplarını susturmak, sindirmek
için kullanıyor, sözleşmeyi kötüye kullanıyor. derse Türkiye
bir Orta Doğu ülkesi olma tehlikesiyle karşı karşıya
ve biz bundan çok kaygılıyız. Bakın, şimdi
çıkacaksınız buraya, diyeceksiniz ki: Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi de neymiş, bizim mahkemelerimizden üstün mü? Ama
şunu bilin: Sayın Cumhurbaşkanı da daha önce 3 defa Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine başvurdu. Birinde on ay mahkûmiyet
aldığında başvurdu, birinde adli sicil kaydı
silinmediğinde başvurdu, diğerinde de milletvekili
olamayınca Yüksek Seçim Kurulu kararına karşı çıkmak
için Hakkım ihlal edildi. diye başvurdu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MURAT EMİR (Devamla)
Ve şunu da fark edin: Siz gittiğinizde biz iktidar olduğumuzda,
siz de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kapısına
gideceksiniz ve Haklarım ihlal edildi. diyeceksiniz. Bugün her gün çiğnediğiniz
Anayasa, bugün asla takmadığınız Türkiyedeki hukuk
sistemi, bugün Türkiyedeki evrensel hukuk değerleri, ciddiye
almadığınız evrensel hukuk ilkeleri yarın size de
gerekecek ve bu kantar size de lazım olacak. Bu yoldan dönün ve Türkiye
eğer şahsiyetli bir dış politika sürdürecekse, savrulmayacaksa,
bütün iddialarından teker teker geri adım atmayacaksa ancak güçlü
olarak bunu yapabilir -bunun birinci yolu da- hukukun üstünlüğünün
olduğu, demokratik ve hukuka saygılı bir devlet olarak bunu
başarabilir.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkanım...
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkanım,
iddiaların tümünü reddettiğimizi kayıtlara geçiriyorum,
teşekkür ediyorum.
MURAT EMİR (Ankara)
Ayrıntılı reddedin.
BAŞKAN 2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3 - (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde
üzerinde söz isteyen İYİ Parti Grubu adına Konya Milletvekili
Sayın Fahrettin Yokuş.
Buyurunuz Sayın
Yokuş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu adına hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşma üzerinde söz almış
bulunuyorum.
Uluslararası
anlaşmalar ülkemiz ve diğer katılımcı ülkeler
açısından son derece önemlidir. Ülkemizin dış ülkelere
açılması, yabancı yatırımların ülkemize
getirilmesi ekonomik açıdan oldukça faydalıdır. Bu nedenle,
uluslararası anlaşmaları olumlu bulmaktayız ve
destekliyoruz.
Değerli milletvekilleri,
hepimizin bildiği gibi, burada sağlık
çalışanlarıyla ilgili bir düzenleme yapmaya gayret ettik. AK
PARTİ Hükûmeti olarak önce doktorlarımızla ilgili alelacele bir
düzenleme getirdiniz, sonra Bunda yanlışlık oldu. Ertesi gün
tekrar toplanalım, sağlık çalışanlarını da
içine dâhil edelim. dediniz ama maalesef sözünüzü tutmadınız her
zaman olduğu gibi. Böylece keyfekeder devlet yönetim
anlayışınızın tezahürünü burada bir kez daha gördük,
Türk milleti bir kez daha şahit oldu. Aradan geçen iki aylık sürede
ne doktorlar ne sağlık çalışanları için yeni bir
düzenleme getirmediniz. Sağlık çalışanları ülkenin
dört bir yanında Mesleğimizi yapamıyoruz. Nefes
alamıyoruz. Geçinemiyoruz. diye feryat ediyor Saldırılara
uğruyoruz, can güvenliğimiz yok. diyorlar ama bu feryatları
duymuyorsunuz, 1 milyonu aşkın sağlık
çalışanını yok sayıyorsunuz. Aradan geçen onca zaman
sonra tekrar soruyorum: Sağlık çalışanlarının
haklı taleplerini ne zaman bu çatı altına getireceksiniz,
hastanelerde doktor kalmadığı zaman mı getireceksiniz?
Değerli milletvekilleri,
hekimlerimiz ülke dışına göç ediyor.
İktidarınızın vurdumduymazlığı sayesinde
yaklaşık iki yılda kamudan 8 bini aşkın doktor istifa
etti, emekli oldu, ayrıldı gitti. Hekimlerimiz neden istifa ediyor?
Çünkü kendilerine ülkemizde bir gelecek göremiyorlar. Eğer bu ülkede
hekimler bile kendileri için bir gelecek göremiyorlarsa bunun utancı AK
PARTİ iktidarına yeter de artar bile.
Hekimleri ve sağlık
çalışanlarını istifa ve emekliliğe sürükleyen nedenler
arasında neler var diye baktığınız zaman, iş
yükü, yetersiz ücret, sağlıkta şiddet, liyakatsizlik ve hekimlik
yapma şartlarının sağlanamaması
81 ilde 6.178 hekimle
yapılan bir ankette doktorlarımızın yüzde 45i Gelirim
yetmiyor, geçinemiyorum. diyor; yüzde 76sı Pandemi ek ödeme ücretlerini
alamıyoruz pandemi sürecinde. diyor; yüzde 90ı performansa
dayalı ek ödeme sisteminin adaletsiz uygulandığını
söylüyor; yüzde 92si sağlıkta şiddetle ilgili yasal
düzenlemenin etkili olmadığını söylüyor; yüzde 84ü daha
önce hasta veya hasta yakını tarafından sözel ve fiziksel
şiddete uğradığını söylüyor; yüzde 68i ise
çalışma şartlarının yoğunluğu nedeniyle
hastalarıyla yeterli ve uygun şekilde ilgilenemediğini söylüyor;
yüzde 72si çalışma ortamının pandemi koşullarına
uygun olmadığını söylüyor. Yani bütün bunları AK
PARTİliler duymuyor, görmüyor, âdeta sağır ve görmeze
yatıyor.
Ülkemizde hekimler ne
yazık ki kendilerini yalnız ve sahipsiz hissediyorlar, gerçekten de
öyle. Bu yüzden de her geçen gün istifalar artarak devam ediyor. Neden hâlâ
hekimlerimizi göçe zorlayan şartları iyileştirmiyorsunuz diye
bir kere daha soruyorum, belki mahcubiyetinizden bir dahaki hafta bunu
getirirsiniz diye ümit ediyorum ama çok zor.
Değerli milletvekilleri,
BAĞ-KUR ve SSK emeklisi binlerce doktor ve diş hekimi asgari ücret
seviyesinde emekli maaşı almaktadır. Bu adaletsizlik binlerce
emekli doktor ve diş hekimini mağdur etmektedir. BAĞ-KUR ve SSK
emeklisi doktorların maaş eşitsizliğini gidermek için
düzenleme yapılması elzemdir. Kısacası, hekimler hangi
sosyal güvenlik statüsünde emekli olursa olsun -yani SGK, BAĞ-KUR, Emekli
Sandığı- insanca yaşam şartlarına yükseltilen
emekli aylıklarını hak ediyorlar siz vermeseniz de. Toplumun
sağlığının sağlık emekçilerinin
sağlığıyla mümkün olduğunu artık size tekrar
tekrar buradan söylüyoruz.
Sağlık
çalışanları ne istiyor? Diyorlar ki: Tüm sağlık
emekçilerine insanca yaşamaya imkân veren, emekliliğe yansıyan,
yoksulluk sınırı üzerinde temel ücretin verilmesi. Eğitim
durumu, hizmet yılı, mesleki risk gibi faktörler ile ücret
skalasının belirlenmesi. Ek göstergelerin kademeli olarak
yükseltilmesi. Sağlıktaki personel sayısının kadrolu,
güvenceli istihdamla OECD ortalaması oranında
artırılması. Sağlığa bütçeden daha fazla pay ayrılması.
Emeklilere verilecek olan ilave ödeme hangi kurumdan veya hangi sosyal güvenlik
kurumuna bağlı olarak emekli olduğuna bakılmadan, tümüne
eşitlik ve adalet ölçüsünde, insanca yaşamaya yetecek emekli
maaşı bağlanması. Covid-19 başta olmak üzere, meslek
kaynaklı hastalıklara karşı bütüncül bir meslek
hastalıkları yasası çıkarılması. Etkili ve
caydırıcı yeni bir sağlıkta şiddeti önleme
yasası çıkarılmalı, güvenli iş yerleri
oluşturulmalı. Kanunlara göre, sağlık alanında görev yaptıkları
hâlde sağlık çalışanı olarak görmezden gelinen
veteriner hekimler de tüm sağlık çalışanlarına
yapılacak yasal düzenleme ve maaş iyileştirmelerinden
faydalanmalıdır. Veteriner hekimler neden bu ülkede hekim olarak
görülmez, gerçekten anlamakta güçlük çekiyoruz.
Koruyucu sağlık
hizmetlerinin öncelendiği birinci basamak sağlık hizmetlerinin oluşturulması,
aile hekimliği ceza yönetmeliğinin iptal edilmesi talep ediliyor.
Asistan hekimler başta olmak üzere, uzun süreli ve angarya
çalışmanın kaldırılması, nöbet ertesi izinlerin
ekonomik kayba neden olmadan kullandırılması, sağlık
hizmetlerinde katkı katılım payı reçete ücreti gibi
adlarda alınan ücretlerin iptal edilmesi, liyakatsiz atamalar,
soruşturmalar, mobbing, güvenlik soruşturmaları, KHKlerle
dayatılan antidemokratik uygulamaların derhâl bitirilmesi talep
ediliyor. Özel sağlık kuruluşlarında ciro
baskısına, taşeronlaştırmaya, güvencesiz
çalışmaya son verilmesini istiyorlar. Sağlık hizmetlerinin
planlanmasında ve sunulmasında sağlıktaki emek ve meslek
örgütlerinin karar alma mekanizmalarında yer almasının
sağlanmasını talep ediyorlar. Aslında çok şey
istemiyorlar amma bunlar insanca yaşamak için talepler.
Sağlık
çalışanları bir bütündür. Doktorundan hemşiresine, hasta
bakıcısından hizmetlisine kadar tüm sağlık
çalışanlarının insanca yaşayacak bir ücrete
kavuşturulması şarttır. Yıllarca övündüğünüz
sağlık hizmetleri maalesef bugün çökme noktasına gelmiştir.
Sağlık çalışanlarına şaşı
bakışınızın bedelini bugün sadece sağlık
çalışanları ödemiyor, halkımız yani 85 milyon da
ödüyor. Artık hastanelerimizde yeterince doktor ve çalışan
olmadığı için vatandaşlarımız zamanında
randevu alamamaktadır, randevu tarihleri altı aydan iki yıla
kadar uzamaktadır. Acilen sağlık çalışanlarıyla
ilgili bir düzenleme yapılmalıdır diyorum.
Değerli milletvekilleri,
malumunuz milyonlarca dar ve sabit gelirli vatandaşımız 2022
yılında mutsuz ve umutsuz bir şekilde yaşamaya mahkûm
edildi. Siyasi iktidarın yanlış ekonomik ve sosyal
politikaları sonucu enflasyon yüzde 50leri aştı, işsizlik
rekor kırdı, hayat pahalılığı ise dayanılmaz
boyutlara ulaştı. 2022 yılı Ocak ayında siyasi
iktidarın elektriğe, doğal gaza, akaryakıta, kömüre
yaptığı fahiş zamlar halkımızı perişan
etmiştir. Başta emeklilerimiz olmak üzere, memurlarımız,
asgari ücretli çalışanlarımız, küçük esnafımız,
çiftçilerimiz feryat figan ediyor ancak feryadı figanı duyan bir
iktidar yok.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
FAHRETTİN YOKUŞ
(Devamla) Değerli milletvekilleri, hepiniz biliyorsunuz, memur ve memur
emeklilerine ocak ayında yüzde 7,5 zam yapıldı, ocak ayı enflasyonu
11,1 çıktı. Memur ve memur emeklisi 6 milyon insan şu anda
enflasyon altında eziliyor, altı ay bu maaşla böyle gidecek,
altı ay enflasyonda ezilecek.
Yine, BAĞ-KUR ve SSK
emeklileri hiç zam alamadılar çünkü onlar enflasyon farkı
aldılar, sadece 1.500 lira maaşı olanlar 2.500e
çıktı, onlar da perişan. Buradan diyorum ki gelin,
eşelmobil sistemine geçelim, memurlarımıza, emeklilerimize her
ay bir önceki ayın enflasyon oranı kadar artış yapalım,
zaten şu anda alacaklılar, hiç olmazsa, kısmen de olsa enflasyon
altında ezilmelerini önleyelim diyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Rıdvan
Turan.
Buyurunuz Sayın Turan.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN
(Mersin) Sayın Başkan, kıymetli vekiller; benim bir hipotezim
var. Bu on dakikalık konuşmanın sonunda bu hipotezi bir teorem
hâline getireceğim, ispatlayacağım yani şu anki iddiam
kesinleşmiş olacak. O hipotezim de şu: Erdoğan sebep,
enflasyon sonuçtur. Şimdi, diyor ki: Gıdada fahiş fiyat
uygulayanların canını yakacağız. Peki, Sayın
Erdoğan, bu fahiş fiyatın sebebi sensen ne olacak? Bizim sana ne
söylememizi ya da ne yapmamız istersin? Bir bakalım, yani bu
yıllar içerisinde neler yapılmış, fiyatlar nasıl
düşürülmeye çalışılmış, buna bir bakalım.
Bir defa tabii, şurada ironik bir taraf var. Bir de Bakan çıkıp
da işte Biz, Avrupada tarımsal gayrisafi millî hasılada
1inciyiz kardeşim. dediğinde biz şunu tam anlayamıyoruz:
Ya, madem öyleyse, madem biz 1inciysek; bu patlıcanın tanesi niye 6
lira, domatesin tanesini niye 5 liradan alıyoruz, tarımsal üretimde
enflasyon niye bu kadar yüksek?
(Uğultular)
RIDVAN TURAN (Devamla) Bu
karşılıklı diyalog çok insicam bozucu bir şey
Sayın Başkanım.
On yılda neler
yaptılar, bunlara bir bakalım. Bir defa, ne oldu?
Fiyatlarını düşürmek için ithalat kapıları sonuna
kadar açıldı. Herkes bilir ki ithalatı
artırırsanız, fiyatları düşürmezsiniz, üretimi
düşürürsünüz; üretimin düşmesiyle beraber kronik fiyatlar yüksek
kalır, bunun sonucunda da günün sonunda fiyatları düşürmüş
olmazsınız. Fiyatlar böylece zaten düşmedi. Sonra Hal
yasasıyla fiyat düşecek. denildi, birtakım girişimler oldu,
2012de yürürlüğe giren bir hal yasası vardı, o zaman Hayati
Yazıcı Ticaret Bakanıydı ve Hal yasasıyla sebzede
meyvede fiyatı yüzde 25 düşüreceğiz kardeşim. dedi,
olmadı. Sonra, Albayrak 2019da Yeni hal yasasıyla bu
komisyonculuğu ortadan kaldıracağız, bu komisyoncuları
da perişan edeceğiz, fiyatlar düşecek. dedi, fiyatlar
düşmedi. Sonra ne mi oldu? Gıda Komitesi ve Fiyat İstikrar
Komitesi kuruldu. Bunlar hafiye gibi bu işleri takip ettiler,
toplantılar yaptılar, izleme komiteleri kuruldu, falan falan,
bunların yapıları değişti. Sonuçta ne oldu biliyor musunuz?
Fiyatlar düşmedi. Ama acar iktidarımız fiyatları
düşürme mücadelesinden geri adım atmadı. Ne mi yaptı? Bir
erken uyarı sistemi kurdu, bu erken uyarı sistemi gıda
fiyatlarını düşürmek için sürekli ithalatın önünü açacak
adımlar attı; yine fiyatlar düşmedi. Ardından, tanzim
satışlar kuruldu, biliyorsunuz, bir yerel seçim öncesinde, düşük
fiyatlı, uygun fiyata sebze meyve satmak için insanlar yüzlerce metre
kuyruğa girdi, seçim bitti, AKP seçimi kaybetti, tanzim satışlar
sona erdi ve fiyatlar düşmedi. Sonra dediler ki Ya, bu terörist
patatesçiler ve soğancılar var ya, biz bunların
depolarını basar, onları da piyasaya sürersek fiyatlar
düşecek. Bunu yaptılar, bu kesimleri terörist ilan ettiler. Ne oldu?
Fiyatlar düşmedi. Sonra Rekabet Kurumu devreye girdi, zincir marketlere
-ne bileyim işte- piliç eti üreten 19 firmaya, et sanayicilerine,
şuna buna milyonlarca lira ceza kesti Fiyatları düşürün. diye.
Ne oldu biliyor musunuz? Fiyatlar düşmedi. Sonra ihracat engellendi; önce
limonda, ardından portakalda, şimdi hâlâ nohutta, şekerde,
buğdayda ihracat yasağı var içeride mal bol olsun, fiyatlar
düşsün diye. Tahmin ettiğiniz doğru; fiyatlar yine düşmedi.
Tarım Kredi Kooperatifleri marketlerinde Erdoğan poz verdi Ya,
fiyatlar çok da güzel, herkes gelsin, buradan alışveriş
yapsın. dedi, bin tane açılacağı söylendi, unutuldu. Sonra
ne oldu? Fiyatlar düşmedi. Ardından teknolojik seralar kuruldu ki
örtü altı üretim artsın diye; fiyatlar düşmedi. Sütte,
kırmızı ette fiyatlar sabit tutuldu. Süt fiyatları on üç ay
sabit tutuldu, millet süt ineğini kesmek zorunda kaldı; bunlarda da
fiyatlar düşmedi. Sözleşmeli üretim yapıldı; fiyatlar
düşmedi. Dijital tarım pazarı kuruldu, on-line, oradan
alınırsa fiyatlar düşer diye; yine olmadı. Şimdi,
enflasyon timleri kurmak diye böyle bir Zihni Sinir proje var, özellikle
Nureddin Nebatinin projesi bu, inzibati yöntemlerle bu işi yapacaklar.
Mobil uygulamayla ucuz ürün alınacak, bakılacak nerede daha ucuzsa
vatandaş koştur koştur
İşte, Ruhsar Pekcanın
fikriydi, Nureddin Nebati bunu hayata geçirmeye çalıştı. Ne
oldu? Fiyatlar düşmedi. Şimdi KDV indirimi, yüzde 8lik KDV indirimi
söz konusu, bununla fiyatların düşeceği zannediliyor.
Arkadaşlar, 20 liralık domateste ne olur; yüzde 8 desek 1,6 lira,
doğru mu? Yani 20 liralık domateste 1,6 liralık bir indirim
olacak KDVnin indirilmesiyle beraber. Bu da fiyatları düşürmeyecek
ve enflasyona etkisi -hesaplanmış- 0,71 puan, bu ay içerisinde
yapacağı etki. Neden? Çünkü iktisatta yeni bir ekol var, bu ekole
Erdoğan etkisi diyoruz, Erdoğan sebep, enflasyon sonuçtur.
Şimdi ispatlıyorum
size bunun niye böyle olduğunu. Bakın, geçen yıl eylül
ayında petrolün varil fiyatı 70 ila 75 dolardı. İyi mi?
Cepte dursun. Kur 8,5 liraydı arkadaşlar. Biz o zaman 1 varil petrole
-yani aşağı yukarı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
RIDVAN TURAN (Devamla)
Peki, iktidarın çiftçiye verdiği destek ne? 23 milyar Türk
lirası. E kardeşim, sen bu tahıl için Rusya'ya vereceğin,
Ukrayna'ya vereceğin parayı kendi çiftçine ver de 9,5 milyon
hektardan 7,5 milyon hektara düşürdüğün buğday üretim
alanlarını tekrar çoğalt da işçiyi yeniden mutlu kıl
da bu üretim burada olsun. Yani o kadar çok şey söylenebilir ki ama mesele
şudur: Kardeşim, bu sebzenin, meyvenin fiyatı düşmeyecek;
bakın daha da artacak, nisanda daha da fazla artacak çünkü bu kafa devam
ediyor, bu kafa devam ettiği sürece bu fiyatların düşmesi imkân
ve ihtimal dâhilinde değil. Tarıma bu kadar kötü davranırsan,
çiftçiye bu kadar kötü davranırsan, tarım alanlarını
azaltırsan, ithalatçılık yaparsan -sürem çok azaldı,
anlatacak çok şey var bu konuda- bunun sonucunda bir tarım ülkesinde
ancak ve ancak insanları daha pahalıya doyurabilirsiniz; hatta belki
doyuramayabilirsiniz, hatta belki bir gıda kriziyle karşı
karşıya bırakabilirsiniz. İnşallah bunlar olmaz.
Ama baştaki hipotezi
şu anda doğrulamış olduk; Erdoğan sebep, hayat
pahalılığı sonuçtur. (HDP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın
Akbaşoğlu
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
57.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Mersin
Milletvekili Rıdvan Turanın 194 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşması ile Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Çok teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bir bilgi vermek için ben söz
almıştım, Sayın Beştaş'ın dile
getirdiği konuyla ilgili bir bilgiyi paylaşacaktım: Öncelikli
olarak, tabii, şunu da ifade etmek isterim ki bu enflasyon ve faizle
ilgili meseleye dair, kamuoyuna yansıyan bir bilgiyi Meclisin takdirine
sunuyorum, kamuoyunun takdirine sunuyorum. Covid-19 salgını
kaynaklı enflasyon rekorlarla tüm dünyanın sorunu. Avrupa Birliği
genelinde de yüksek seyreden enflasyon rakamları Avrupa Merkez
Bankası Başkanı Christine Lagardea soruldu. Neden faiz
oranlarını yükselterek enflasyonla savaşmıyorsunuz?
önerisine Lagarde, Faiz artırmak enflasyonu aşağı
düşürmez, sadece ekonomiye zarar verir. cevabını verdi. diyor,
bunu bilgilerinize sunuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Ve devamında Avrupa Merkez
Bankası Başkanı Christine Lagarde Faizi artırsaydık
pandeminin ve ekonomik krizin üstüne bir de finansal bir kriz gelirdi. dedi.
diye bütün dünya kamuoyunda paylaşılan bir bilgiyi takdirlerinize
sunuyorum.
Aynı zamanda, Sayın
Beştaş'ın dile getirmiş olduğu, Akdeniz
Üniversitesinde, saat 17.00 sularında bugün bir kafenin önünde cereyan
eden kavgayla ilgili İçişleri Bakanlığımızdan
bilgi talep etmiştik, onu paylaşmak için ben asıl söz
aldım. Bu konuyla ilgili tahkikatın başlatıldığı
ve tespit çalışmalarının devam ettiği yönünde bilgi
bizimle paylaşıldı, bunu da yüce Meclisin bilgisine sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
RIDVAN TURAN (Mersin)
Sayın Başkan
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) İç Tüzük 60a göre kısa bir söz talebimiz
var.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Turan.
58.-
Mersin Milletvekili Rıdvan Turanın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
RIDVAN TURAN (Mersin)
Sayın Akbaşoğlunun benim argümanlarıma karşı
Christine Lagardeı -ne diyelim- delil göstermesi, örnek göstermesi
gerçekten ibretlik. Çok somut şeylerden bahsediyorum hem de ne Fransadaki
yakınlarıma sorarak bunu yapıyorum ne yüzde 7yi çarpı
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, ben de
-yerimden- bir söz talebinde bulunmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Akbaşoğlu, buyurunuz efendim.
59.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Mersin
Milletvekili Rıdvan Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Çok teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Ben ne söylediğimin
anlaşılması noktasında da bir açıklama yaptım,
orada da ifade ettim.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) O zaman da anlamadık!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Çok açık bir şekilde
diyorum ki: Biraz evvel sizin de bahsettiğiniz, 2020 yılında
brent petrolün varil fiyatı 25-26 dolardı, bugün, işte biraz
evvel ifade ettiler 95-96 dolarlara geldi yani yaklaşık 4 kat, 4
misli artmış. Bu başka bir şey.
Bir de diyorum ki Fransada
da Amerikada da yüzde 5, 6, 7 oranında kırk elli yılın en
büyük enflasyonuyla karşılaşılmış. Ve başka
bir yere geçerken böyle bir husus söz konusu.
Bunu da bu vesileyle
kayıtlara geçirmeme vesile olduğu için Sayın Milletvekiline
teşekkür ediyorum.
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Fransada, Almanyada asgari ücret ne?
Asgari ücret kaç euro?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bir kez daha şunu ifade etmek
istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bakın, değerli
arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanımız diyor ki:
Enflasyon faizin sonucudur. Efendim, Avrupa Merkez Bankası Başkanı
Christine Lagarde da aynı şeyi tekrarlıyor, bu kadar basit.
Tayyip Erdoğana karşı çıkıyorsunuz, Avrupa Merkez
Bankasına ne diyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada
Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2371) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 194) (Devam)
BAŞKAN 3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Teklifin tümü açık
oylamaya tabidir. İç Tüzük'ün 145'inci maddesinin ikinci fıkrası
Başkanın gerekli görmesi hâlinde açık oylama oturumun sonuna
veya haftanın belli bir gününe bırakılabilir." hükmünü
havidir. Bu hüküm uyarınca, teklifin açık oylamasını
oturumun sonuna bırakıyorum.
2nci sıraya
alınan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti ile Fas Krallığı Arasındaki Serbest Ticaret
Anlaşmasını Tadil Eden Anlaşmanın Notalarla Birlikte
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti ile Fas
Krallığı Arasındaki Serbest Ticaret
Anlaşmasını Tadil Eden Anlaşmanın Notalarla Birlikte
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3323) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 261) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Komisyon Raporu 261 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz
isteyen? Yok.
Teklifin maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum.
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ İLE FAS KRALLIĞI ARASINDAKİ SERBEST
TİCARET ANLAŞMASINI TADİL EDEN ANLAŞMANIN NOTALARLA
BİRLİKTE ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 24 Ağustos 2020
tarihinde Rabatda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Fas
Krallığı Arasındaki Serbest Ticaret
Anlaşmasını Tadil Eden Anlaşmanın Notalarla
birlikte onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde
üzerinde söz isteyen, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kenanoğlu.
Buyurunuz Sayın
Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, sayın vekiller;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tabii, uluslararası
sözleşmelerle ilgili, hatiplerimiz, bu konudaki görüşlerimizi ifade
ettiler. Biz de bu vesileyle ülkenin çeşitli gündemlerine ilişkin
görüşlerimizi ifade etmek istiyoruz.
Bu geçtiğimiz günlerde
İstanbul'da DİAYDER davası vardı. DİAYDER, Din
Alimleri Yardımlaşma Derneği. Bu derneğin
Diyarbakır'da dernek olarak faaliyet yürüten bir dernek var, bir de
İstanbul'da. Tabii, ben, İstanbul Milletvekili olmam hasebiyle
DİAYDERin İstanbul'daki davasını takip ettim. Tabii,
esasında bütün dava da İstanbul üzerinden yürüyor çünkü orada bir
kuyruk acısı var. Kuyruk acısı nedir? İstanbul
Büyükşehir Belediyesinin iktidar tarafından yani merkezî iktidar
tarafından kaybedilmesi ve bu kayıpla birlikte İstanbul
Belediyesine yönelik yapılan çeşitli söylemler, iftiralar, yalanlar.
Bunun üzerine kurulu ve bunu yaparken de genel olarak Kürtler üzerinden
yapılan, HDP üzerinden yapılan bir karalama kampanyası var. Bizi
ilgilendiren kısmı da bir taraftan bu, bir taraftan da hakikaten
vekili olduğumuz ilin büyükşehir belediyesine yönelik haksız
tutumlara karşı eleştirilerimiz var.
Şimdi, İstanbul
Belediyesinde ne oluyor yani İstanbul Büyükşehir Belediyesinin
suçlandığı mevzu nedir? Burada teröristlerin işe
alındığı ve çalıştığı yönünde bir
söylem geliştiriliyor. Bu söylem zaten seçimlerden önce
yapılıyor, İstanbulu Ekrem İmamoğlu alırsa
bunlar teröristleri işe alacaklar, sayaç okumalarında, şuralarda
buralarda, bir sürü alanda bu teröristleri çalıştıracaklar.
diye zaten bir kara propaganda yürütülüyor. Şimdi, akabinde seçimler bitiyor,
tabii, seçimleri büyük bir hezimetle iktidar, AKP kaybediyor, Cumhur
İttifakı kaybediyor ve arkasından da bu savlarını
nasıl destekleyecekleri üzerine çalışmalara,
araştırmalara giriyorlar ve buradan DİAYDER, Din Alimleri
Yardımlaşma Derneğinden İstanbul Büyükşehir
Belediyesine yani bu derneğin üyelerinden alınan kişiler
üzerinden bir açık yakaladıklarını düşünüyorlar yani
Buradan bir kapı araladık, hadi biz buradan ilerleyelim. diye düşünüyorlar.
Peki, bunun öncesinde ne imiş? Şimdi, Din Alimleri
Yardımlaşma Derneği, Şafii din insanlarının,
Şafii inancına mensup Müslümanların inançsal hizmetlerini yerine
getirmek için kurulmuş bir dernek, daha doğrusu, Şafii din
insanları tarafından oluşturulmuş bir dernek.
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Mezhep, mezhep
ALİ KENANOĞLU
(Devamla) Şafii mezhebi
Yanlış mı söyledim?
Yani İslam
inancının, Müslümanlık inancının Şafii mezhebiyle
ilgili inançsal hizmetler yürüten insanların bir araya gelerek
oluşturdukları bir dernek ve bu derneğin bir özelliği de
tabii bir taraftan Şafii inancına ait insanlara hizmet verirken bir
taraftan da Kürtçe ibadet hizmeti de yürütüyorlar. Şimdi, daha önce
İstanbul Belediyesinde yaklaşık 180 civarında din
insanı çalışıyor yani bu şekilde inançsal hizmet veren
insan çalışıyor ve bunların tamamı Hanefilerden
oluşuyor. Yani İstanbulda sanki Hanefilik dışında
başka bir inanç yokmuş gibi tümüyle Hanefilerden oluşan -zaman
zaman bu sayı artıyor, zaman zaman düşüyor ama- ortalama 180
kişi çalışıyor.
Şimdi, 24 Haziran
seçimlerinden sonra, Belediye değişiklikten sonra Belediye şunu
söylüyor, diyor ki: Ya, İstanbulda sadece Hanefiler yaşamıyor,
İstanbulda Aleviler de var, Şafii mezhebine sahip insanlar da var,
Hristiyanlar da var; bunlara ait insanların da bu hizmetleri vermesi
gerekiyor belediye bünyesinde ve bunlar genelde gassal hizmeti dediğimiz
cenaze hizmetlerinde istihdam ediliyorlar. Bu çerçevede, bunları işe
alırken de şu kriter uygulanıyor: Yani mahallelerde, ilçelerde,
bölgelerde inanç kurumları üzerinden gidiliyor. Yani böyle, herhangi bir
derneğin, kurumun yani onların ifade ettikleri gibi bir terör
örgütünün, hani kendi söylemlerine göre ifade ettikleri gibi bir örgütün ve
benzeri şeylerin referansıyla olan işler değil. 39 ilçede
hangi mahallelerde hangi inanç kurumları var? Cemevleri, camiler, Caferi
inancına mensup insanların oluşturduğu camiler, Şafii
inancına mensup insanların, mezhebine mensup insanların
oluşturduğu mescitler, camiler üzerinden belediyeye alım yapılıyor
ve bunlar sınavla filan oluyor yani. Alevi dedeleri de işe
alınıyor, Şafii inancına mensup insanlar da iş
alınıyor, Caferi mensubu insanlar da işe alınıyor ve
ilk defa İstanbulun çok inançlı yapısı da Belediyede
temsil edilmiş oluyor aslında, iyi bir şey oluyor yani
yapılamayan bir şey yapılıyor aslında. Bu,
desteklenmesi gereken bir durum ama bunun üzerinden Vay efendim, siz bu
Şafii Kürtleri işe aldınız. diye İstanbul
Büyükşehir Belediyesine teröristleri işe aldığı
üzerinden bir muamele yapıyor ve geçtiğimiz bütçe
konuşmasında burada İçişleri Bakanı bir sayı da
vererek 250 küsur teröristten bahsetti ve zaten bu kapsamda DİAYDERe bir
soruşturma başlatılmıştı, bir gözaltı
işlemi de yapılmıştı; 23 kişi
yargılanıyor, 8 kişi tutuklu yargılanıyordu ve
geçtiğimiz cuma ve pazartesi günleri bunların duruşması
vardı. Ben duruşmaya da katıldım, bir Alevi olarak
Şafii mezhebine sahip inanç insanlarının
yargılandığı duruşmaya katıldım ve onlara
destek olmak için oradaydım çünkü İstanbul Belediyesinin
uygulaması doğru bir uygulamadır ve Türkiye genelinde
yapılması gereken bir uygulamadır ve Diyanet İşleri
Başkanlığı ya da Türkiyenin inançsal sistemi içerisinde de
yapılması gereken bir uygulamadır. Diyaneti eleştirimiz
ayrı bir konu, tabii, o başka bir mesele.
Ancak şunu gördüm: Biz
hani istiklal mahkemelerini çok konuşuruz ya, bir an kendimi istiklal
mahkemelerinde hissettim yani orada 80-90 yaşındaki insanların
yargılanmalarını, Türkçe bilmeyen insanların heceleyerek
Türkçe savunma yapmaya çalışmalarını
Çünkü bir taraftan
Ya, ben Kürtçe savunma yaparsam muhtemelen bana terörist diyecekler. O
nedenle benim Türkçe savunma yapmam gerekiyor. düşüncesine
kapılıyorlar bu insanlar. Yani evlerine gitmek istiyorlar çünkü
hastalar, yaşlılar ve hapishanede vakit geçirebilecek insanlar
değiller, dolayısıyla Türkçe savunma yapmak zorunda hissettiler
kendilerini ve öyle bir Türkçe konuşmak zorunda kaldılar ki hece hece
okumak zorunda kaldılar savunmalarını. Yani kendimi hakikaten
Hani -günümüzde onu çok yaşıyoruz- o istiklal mahkemelerinde
şöyle bir söz vardır ya: Sanıkların idamına,
tanıkların bilahare dinlenmesine... Şimdi, bu cümle istiklal
mahkemelerini özetleyen bir ifadedir. Şimdi, burada, şu anda,
aynı o mahkemede de işte Kobani kumpas davasında da benzer
davalarda da aynı şeyi görüyoruz yani karar verilmiş
sanıkların idamına, cezalarının belirlenmesine,
tanıkları daha sonra dinleriz, delillere bakarız daha sonra;
mesele bu. Şimdi, burada öyle bir yargılama var ki öyle bir
yargılama var ki bütünüyle İstanbul Belediyesiyle olan
hesaplaşmayı, oradaki kuyruk acısını çıkarmak
için Kürtlere ve Kürt inanç insanlarına, Kürtçeye açılmış
bir savaş var ve cezalandırma yöntemi uygulanıyor. Melle,
seyda diyorlar inanç insanlarına tabirleriyle. Şimdi bunlar savunma
yapıyorlar, diyor ki bir tanesi: Ya, ben Binali
Yıldırım'ın referansıyla işe girdim. yani Benim
işe girmem daha önceydi, ben o dönemde alınmadım. diyor. Bir
tanesi Ya, belgelere bakın, kayıtlara bakın, ben
DİAYDERin üyesi dahi değilim. diyor ama niye? Şafii ve Kürtçe
konuşuyor, Kürtçe hutbe vermiş, dolayısıyla o da o
torbanın içine konulmuş. Tümüyle hukuktan uzak, vicdandan uzak,
ahlaktan uzak, inanç özgürlüğünden uzak, İslam'ın kendi
değerlerinden uzak bir yargılama var; niye var? Süleyman Soylu buraya
çıktı Şu kadar terörist çalışıyor. dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi de bir hata yaptı,
yanlış yaptı, onu da buradan eleştiriyorum
çıktı, sanki bu ülkede bağımsız bir yargı
varmış gibi, sanki işleyen bir devlet aklı varmış
gibi Hadi gel, kimse al bakayım! dedi. Ya, bu ülkede sanki
bağımsız yargı var ya. Yani bir kumpasla, bir gizli
tanıkla herkesi içeri atabiliyorlar yani bu kadar basit bir yargılama
sisteminde çalışıyoruz. Sen neyine meydan okuyorsun böyle
koşullarda? Söylemen gereken şu: Tümüyle iftira atıyorsunuz.
Zaten kumpas da kuruyorsun, istediğin kumpası kurup istediğini
suçlu ilan edebilirsin. denilmesi gerekirken Hodri meydan! denildi ve
gelinen sonuçta 80 yaşındaki, 90 yaşındaki insanlar
haksız, hukuksuz, vicdansız ve ahlaksız bir şekilde orada
yargılanıyorlar.
Şimdi, burada Kürtçe
kelimeler ben Kürtçe bilmiyorum tabii, ana dilim Kürtçe değil, ben bir
Türkmenim sayıldı önceki konuşmalarda. Ya, insan isimleri dahi
günlük kelime olarak konuşuluyor diye suç kabul ediliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Kenanoğlu.
ALİ KENANOĞLU
(Devamla) Sayın Başkan, süremiz doldu, tabii, söyleyecek çok
şey var ancak hani, imkân olsa da bu davalar canlı yayınlarda
gösterilse, bu davaları herkes görebilse. Şimdi, Kürtçe hutbeyi,
Kürtçe ana dilde ibadeti yasaklayan iktidar yani şöyle; Kürtçe
Kuran-ı Kerimi alıp miting meydanlarında sallayabiliyor. Yani
iş -kendisine oy gelsin- kendi siyaseti olduğu zaman miting
meydanlarında dahi Kuran-ı Kerimi, Kürtçe Kuran-ı Kerimi o
meydanlarda sallayabilen bir iktidarla karşı karşıyayız.
VECDİ GÜNDOĞDU
(Kırklareli) O başka, bu başka!
ALİ KENANOĞLU
(Devamla) Ama işine gelmediği zaman da Kürtçeyi bir suç unsuru
olarak sunan, Kürtçe ibadet eden insanları da suçlu ilan eden bir
iktidarla karşı karşıyayız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ KENANOĞLU
(Devamla) Bu iktidardan hep birlikte kurtulmak için birlikte mücadele
edeceğiz ve mutlaka bu ülkeye demokrasiyi biz getireceğiz. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, iddiaları
reddettiğimizi kayıtlara geçirmek istiyorum.
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) İstediğin kadar reddet; gerçekler ortada duruyor,
mahkeme tutanaklarında duruyor.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Yahu, reddedince ret oluyor sanki.
BAŞKAN
Şahısları adına Bursa Milletvekili Sayın Erkan
Aydın.
Buyurunuz Sayın
Aydın.
ERKAN AYDIN (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası
anlaşmalarla ilgili söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Fasla ilgili bir
uluslararası anlaşma geldi, iki haftadır da Mecliste
uluslararası anlaşmalar görüşüyoruz. Milletin,
halkımızın yakıcı sorunları var; zamlar
altında, enflasyon altında, işsizlik altında eziliyor ve
milletin kayıtsız şartsız egemenliğinin tecelli
edildiği yerde, biz, bu sorunlara çözüm üretmek yerine, bunlarla ilgili
kanun üretmek yerine iki haftadır uluslararası anlaşmalar
Bunlar da olsun, itirazımız yok ancak halkımız cayır
cayır yanıyor. Örnek, işçiler, maden işçileri, tersane,
liman işçileri, metal işçileri, market çalışanları,
kuryeler, hekimler, sağlık çalışanları, çay
işçileri, enerji işçileri, kâğıt işçileri sokaklarda
hak arıyor. Bakın, sadece 2021 yılında 1.600e yakın
hak arama eylemi yapmışlar, ortalama dört günde bir sokağa
çıkmışlar. Niye çıkıyorlar? İşte,
geçtiğimiz günlerde Kızım hasta olsa ilaç alacak, hastaneye
götürecek param yok. diyen Gülabi Aksunun günde saatlik 4 TL artış
için bir şahsın evinin önünde eylem yaptı diye elleri
kelepçelenerek ağlayan görüntülerini maalesef hep birlikte, içimiz
sızlayarak izledik. Bunlara çözüm üretmemiz gerekiyor ancak bunlara
gelince hep kulaklar duymuyor, herkes kayıtsız kalıyor.
Bakın, iktidarın
bütün bu sorunlara ürettiği çözüm çok basit, 2 tane yol var; Genel
Başkanından Grup Başkan Vekiline, milletvekilinden yöneticisine;
birincisi dış mihraklar, ikincisi de muhalefet. Ne oluyorsa
dış güçlerden, dış mihraklardan, o tutmuyorsa muhalefetten.
İktidar partisinin Grup Başkan Vekili dedi ki: Amerika'da enflasyon
yüzde 7, hiper enflasyon var. Bu arada hiper enflasyon yüzde 200lere denir,
yüzde 7ye denmez. Evet, enflasyon arttı. Bir diğer Grup Başkan
Vekili dedi ki: Fransa'da yüzde 7 var, fiyatlar 4-5 kat arttı.
Bakın, bunları -tabii ki daha sonra düzeltme yapıldı-
halkımız da gerçekten sanki bir komedi filmi izler gibi izliyor.
Arkadaşlar, oralarda fiyatlar arttı ama bakın, şurada,
sadece son bir yıl içerisinde benzine, mazota gelen zam var. Bizi
kıskanan Almanya'da ne kadar artmış? Yüzde 9,5, Amerika'da yüzde
31, Türkiye'de yüzde 110 artmış. (CHP sıralarından
alkışlar)
VECDİ GÜNDOĞDU
(Kırklareli) Bravo!
ERKAN AYDIN (Devamla) Bizim
bunlarla iştigal etmemiz lazım, bunların çözümüne
uğraşmamız gerekiyor ama çözüm basit, hemen bir paket
açıklayalım. Eylülde 22nci paketi açıkladı Hükûmet, dedi
ki: Cari açığı düşüreceğiz. Kasımda 2,6 milyar
dolar cari açık, aralıkta 3,5 milyar dolar cari açık, 22nci
paket dışarıda. Hemen aralıkta, meşhur şu 20
Aralıkta kur korumalı mevduat 23üncü paket, orada âdeta doların
yükselişi düşürüldü, aşağıya indirildi, Millet TL'ye
geçsin. denildi, iki ay geçti toplam mevduatın, döviz
mevduatının sadece 5,8i TLye döndü. Yani 23üncü paket de çöp.
Yetmedi, gözlerinden ışıltı parlayan Bakanımız geçen
hafta 24üncü paketi açıkladı. Ne yaptı? Dedi ki: Şu
milletin yastığının altındaki, evlerdeki
altınlara da bir göz koyalım, onları da alalım. Niye?
Çünkü kötü yönetmenin faturasını beş ayda 3 tane ekonomik paket
açıklayarak halka yüklemek istiyorlar ama sorunun kaynağına
gelince, paketleri çözüm olarak gösteren Hükûmet, sorunun
kaynağını ya dış güçler ya da muhalefet görüyor,
diğer taraftan da sorunu kabul edip ha bire paket açıklıyor. Bu
çelişkiyi de buradan halkımızın takdirlerine sunuyoruz. Eğer
gerçekten sizde böyle bir sorun yoksa, ekonomi gayet güzel gidiyorsa, enflasyon
düşüyorsa
Ki yüzde 50 açıkladı TÜİK, orada bile yüzde 50.
Ancak biz ne konuşuyoruz burada? Fildişi Sahilini, Fası,
Macaristanı konuşuyoruz.
Son olarak şunu
söyleyeyim: Son paketi halk açıklayacak, sandıkta iktidarı
paketleyecek ve o paketlemeyle de artık bu algı
operasyonlarından
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERKAN AYDIN (Devamla)
Toparlıyorum.
BAŞKAN Buyurunuz.
ERKAN AYDIN (Devamla) - Yirmi
yıldır ne iyi yapıldıysa iktidar yapıyor; sütte leke
var, iktidarda leke yok; ne kötü yapıldıysa da dış
mihraklar, dış güçler, karanlık odaklar; o tutmazsa muhalefet.
Bu, halkımızın artık burasına kadar geldi; bardak
doldu, taşıyor; bıçak kemiği deldi. Siz bu gündemlerle
milleti oyalamayı bırakın, halkın gerçek gündemini buraya
getirin ama şunu da söyleyeyim son olarak: Ne yaparsanız yapın,
halkın sandıkta getireceği paketle iktidarınız son
bulacak, Millet İttifakı da iktidara gelip bütün bu yakıcı
sorunlara çözüm üretecek diyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2 - (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde
üzerinde söz isteyen, Kırklareli Milletvekili Sayın Vecdi
Gündoğdu.
Buyurunuz Sayın
Gündoğdu. (CHP sıralarından alkışlar)
VECDİ GÜNDOĞDU
(Kırklareli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
beceriksiz, liyakatsiz yöneticilerin elinde ülke de ekonomi de âdeta
yangın yerine döndü. Cumhuriyet tarihinin en büyük elektrik
zammını bir buçuk ay önce hayata geçiren iktidar, sanki bu
zamları yapan başkasıymış gibi davranmaya devam
ediyor. Elektrik faturalarıyla millete elektrikli işkence
yapıyorlar âdeta. Esnaf, dükkânında ampul yakamaz hâle gelmiş,
karanlıkta oturmaya başlamış, elektrik parası da
kirasını şu anda geçmiş. Köylerde içme suyu, su pompa
elektrik ücretlerini muhtarlar artık ödeyemez hâle gelmiş ve sürekli,
her gün telefon ederek Lütfen bu elektrik faturaları biraz olsun
düşsün. diye yalvarıyorlar.
Bu acımasız,
fahiş zamların sorumlusu kim? Şu anki iktidar, AKP. Fahiş
zamlar vatandaşı perişan edince Nasıl, ne yaparız?
diye milleti oyalıyorsunuz, Cumhurbaşkanı Düzenleme yapıyoruz.
diyor, bakan Çalışıyoruz. diyor, bürokratlar Hesap
yapıyoruz. diyor; vazgeçin milleti oyalamaktan da bir gecede
yaptığınız zammı bu gece geri alın ve netice
itibarıyla fiyatlar bir anda eski hâline dönsün. Yani bırakın
şu tarifeymiş, yok kademeymiş, yok şirketmiş, yok
EPDKymiş; milletin önüne sonuçla gelin, sonuçla. O sonuç, haneye gelen
ucuz faturadır. Seçim zamanı kapı kapı dolaşıp oy
isterken millet size faturaları gösterecek, daha sonra da emin olun ki
hesabınızı kesecek. Her bir elektrik faturası, doğal
gaz faturası sandıkta size inanın kırmızı kart
olarak geri dönecek.
Değerli milletvekilleri,
AKP, milletin cebini ve cüzdanını boşalttı, mutfaktaki
tenceresini boşalttı, milletin tostunun, baklavasının içini
boşalttı; ekmeğinin ya, gramajını düşürerek
ekmeğinin içini boşalttı. Dolar çıktı, akaryakıta
zam; dolar indi, yine akaryakıta zam. Bu nasıl bir ekonomi yönetimi,
var mı bunun dünyada bir örneği, inanın bilmiyorum ama ne
yazık ki milletle dalga geçen, milleti küçük gören bir iktidarla da
karşı karşıyayız.
Cumhuriyet tarihinde ilk kez
öğrenci yoksulluğu yaşıyoruz değerli milletvekilleri.
Geleceğimiz olan gençler ekonomik sıkıntılar nedeniyle
okulunu donduruyor. Öğrenci evlerinde kiralar ödenemiyor ve evler
boşaltılıyor. Gençler Nerede, hangi belediyede ücretsiz yemek
yerim? diye düşünüyor. Ulaşıma para yetişemiyor artık
yürümeye başladılar. Anadan babadan harçlık isteyemez, istese de
ana babada artık harçlık verecek takat kalmamış.
EYTliler yıllardır
çözüm bekliyor, yok. Atanamayan öğretmenler çözüm bekliyor, yok.
Hemşire, imam, polis memurları 3600 ek göstergeyi bekliyor, çözüm
yine yok.
40 milyon
yurttaşımız yoksulluk sınırının altında
yaşıyor, yirmi yıllık Hükûmet hâlâ sanki muhalefet
partisiymiş gibi Yapacağız, çözeceğiz. diyerek masal
anlatıyor. Millete masal anlatırken bir yandan da fakirin
sırtından zengini ihya ediyorsunuz. Türk lirası mevduata, dolar
görünümlü faiz elbisesi giydirip varlıklı mevduat sahiplerine
verdiğiniz faize milletin hazinesini de kefil ediyorsunuz. Fakir
fukaranın sırtından zengini ihya ediyorsunuz, işte size
AKP adaleti dediğimiz olay da bu. Şimdi de neymiş, sanki
nimetler eşit ve adil paylaşılmış gibi Külfeti
beraberce sırtlayacağız. diyorlar. Ya, insafınız
kurusun, ülkenin tüm nimetlerini yandaşlarla beraber yiyeceksiniz,
ballı ihaleler, duble maaşlar alacaksınız milletin
sırtından, sonra da millete Acı reçeteyi gelin, beraber
içelim. diyeceksiniz. Bu mu adaletiniz sizin, bu mu vicdan? Ben size bunu
soruyorum: Hiç Allahtan korkmaz mısınız ya? Hiç kimse kusura
bakmasın, öyle hesabı paylaşmak falan da yok. Yirmi
yıldır yediniz, içtiniz; millet yiyecek kuru ekmek bulamazken siz
saraylarda gününüzü gün ettiniz gün; yandaşlarınıza dolarla,
avroyla bol bol ihale dağıttınız. Sizler geminin lortlar
kamarasında dümencilik yaparken millet o gemide kürek mahkûmu oldu, farkında
mısınız? Sonra da Aynı gemideyiz. diyorsunuz, millete bir
avutma daha veriyorsunuz. Kusura bakmayın, milletin feryadına kulak
tıkadınız, şimdi hesap ödeme sırası da size
geldi, sandıkta o millet de o hesabı çatır çatır sizden
soracak.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
VECDİ GÜNDOĞDU
(Devamla) Buradan milletimize sesleniyorum: Umutsuzluk yok; elektrik
faturası yüksek geldi diye evindeki ampulleri söndürme, seni
karanlıkta bırakan o ampulü söndür. O ampul söndü mü karanlık ve
zengini koruyan düzen de son bulacak. Haktan yana olanın, yoksulun düzeni
kurulacak, aydınlık yarınlar da milletimizle birlikte olacak.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde
üzerinde söz isteyen yok.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde
kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık
oylamaya tabidir. Açık oylamayı İç Tüzükün 145inci maddesinin
ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna bırakıyorum.
3üncü sıraya alınan,
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun A400M Uçağının
İş Birliği İçinde Geliştirilmesi, Üretimi Evresi ve
Başlangıç Desteğine İlişkin A400M Program Üst Kurulu
Kararına Dair 1, 2 ve 3 Sayılı Değişiklik Metinlerinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Teklifi
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun A400M
Uçağının İş Birliği İçinde
Geliştirilmesi, Üretimi Evresi ve Başlangıç Desteğine
İlişkin A400M Program Üst Kurulu Kararına Dair 1, 2 ve 3
Sayılı Değişiklik Metinlerinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Teklifi (2/2220) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 288) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Komisyon Raporu 288 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz
isteyen yok.
Teklifin maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
A400M
UÇAĞININ İŞ BİRLİĞİ İÇİNDE
GELİŞTİRİLMESİ, ÜRETİMİ EVRESİ VE
BAŞLANGIÇ DESTEĞİNE İLİŞKİN A400M PROGRAM
ÜST KURULU KARARINA DAİR 1, 2 VE 3 SAYILI
DEĞİŞİKLİK METİNLERİNİN ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) A400M
Uçağının İş Birliği İçinde
Geliştirilmesi, Üretimi Evresi ve Başlangıç Desteğine
İlişkin A400M Program Üst Kurulu Kararına dair 1
Sayılı Değişiklik metninin 7 Ocak 2011 tarihinden, 2
Sayılı Değişiklik metninin 27 Mart 2015 tarihinden ve 3
Sayılı Değişiklik metninin 20 Şubat 2018 tarihinden
geçerli olmak üzere onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde
üzerinde söz isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa
Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu.
Buyurunuz Sayın
Vahapoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA
HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 288 sıra sayılı Kanun Teklifi hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Dünyanın kargaşaya,
kavgaya en yatkın bölgeleri olan Balkanlar, Orta Doğu ve Kafkasların
merkezinde yer almaktayız. Hristiyanlık ile İslam'ın,
Ortodoksluk ile Katoliklik ve Protestanlığın, Doğu ile
Batı kültürünün kesiştiği yerdeyiz.
Karşılıklı olarak doğunun batıyla, kuzeyin
güneyle kesiştiği, dünya hâkimiyet teorilerinde mutlaka kontrol
edilmesi gereken bölge olarak zikredilen bölgenin merkezindeyiz. Dünya
tarihinin asli ögeleri olan koca bir Türk dünyası ve koca bir İslam
dünyası mevcut. Bizim geçmişimizde imparatorluklar, cihan devletleri,
Asyanın steplerinden Romanın kapısına, Viyana'ya,
Baltık sahillerine kadar uzanmış bir geçmişimiz ve bu
dünyaya liderlik etme potansiyelimiz mevcut. Bunun bugün de yapılabilmesi
için soft power yani yumuşak gücün yanında, bilinen millî güç ve
imkânlarla birlikte sert güç hard power olarak bilinen
caydırıcılığı yüksek silahlı gücümüzün de
olması gerekmektedir. Oyunun kuralları da aslında bunu
gerektiriyor. Hangi ekonomik güce sahip olursanız olun,
caydırıcı bir askerî gücünüz yoksa maalesef küresel asıl
oyuncu olamamaktasınız. Buna en güçlü örnek Almanya ve
Japonya'nın durumudur. Her iki ülke de küresel anlamda bilim, teknoloji,
sanayi, ekonomi vesaire vesaireye sahip olmalarına rağmen güçlü bir
askerî yapıya sahip olamadıkları için istedikleri kadar etkili
olamamakta, birilerinin hep arkalarında kalmakta, onların dümeninde
gitme zorunluluğu hissetmektedirler. Tabii, bu gerçeğe
karşı hayalperest barış güvercinlerinin çıkıp
barış, kardeşlik, insan hakları, halkların kardeşliği,
demokrasi gibi süslü laflar etmeleri, bunu insanlığa karşı
silahlanma olarak Kabul edilemez. diye sunmaları da mümkündür. Küresel
oyun kurucuların dönemsel uşaklığına soyunmuş
olanların telkin ve tavsiyelerine Türkiye'nin artık karnı
toktur. Türkiye büyüyecekse, bölgesinde ve dünya genelinde
saygınlığını sürdürecekse sert güce yani
caydırıcı bir askerî güce de sahip olma zorunluluğu
vardır. Ülkelerin hak ve menfaatlerini korumalarında,
karşısındakinden beklediği saygıyı görmesinde,
bugününden olduğu kadar yarınından da emin olmasında sadece
diplomasinin yetmediğine hep şahit olmaktayız; bu nedenle, her
alanda güçlü olabilmemiz için gereken neyse yapılması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
çoğunlukla Kara Kuvvetlerimizin nakliye uçağı olarak
kullandığı C-130 ve C-160 uçaklarımız vardır,
askerliğinizi yaptığınız sırada bu uçaklara da
binmiş olabilirsiniz. Bu çilekeş uçaklar uzun yıllardır
Türk Silahlı Kuvvetlerinin envanterinde bulunmaktadır ve önemli
bölümünün kullanım süresi dolmak üzeredir. C-160 uçaklarının
yakın gelecekte kullanım dışı kalmaları söz
konusudur. Türkiye, bu nedenle 2003 yılında A400M Yeni Nesil Nakliye
Uçağı Tedarik Projesine katılmıştır. Bu proje
Almanya, Fransa, İspanya, İngiltere, Belçika ve Lüksemburg'un üyesi
olduğu Ortak Silahlanma İşbirliği Örgütü bünyesinde
yürütülmektedir. Ülkemiz bu örgütün üyesi değildir.
Projenin bir gereği olan
uçak gövdesi, sürat, fren sistemleri gibi ana parçaları ülkemizde
üretilmektedir. Proje tasarım ve üretimde TUSAŞ'ın, motor
üretiminde TEInin görev üstlendiği Türk Havacılık Uzay Sanayii
ve Selex Komunikasyon gibi firmalarımızın yer
aldığı, Kayseri'deki 2nci Hava Bakım
Fabrikamızın önemli rol üstlendiği bir projedir yani biz
projenin içindeyiz. Ülkemiz, bu uçaklardan 10 adet sipariş vermiş ve
bunun 9unu teslim almış olup bu uçaklar hâlen
kullanılmaktadır, 10uncu uçağımızda Mart 2022de
Silahlı Kuvvetlerimizin envanterine girecektir.
A400M uçakları
ağır ve hacimli yük taşıma kapasitesine sahip, yüksek
süratli ve uzun menzil uçabilen uçaklardır. Bu uçaklar hava indirme
harekâtları, birlik intikali, havadan havaya yakıt ikmali, elektronik
gözetleme gibi faaliyetlerde kullanılmaktadır. Bunun yanında
doğal afetlerde -mesela Elâzığ'da meydana gelen depremde- hava
ikmal köprüsünün oluşturulmasında, salgın hastalıklarda
hasta ve ilaç naklinde kullanılır. Çin'den, Wuhan'dan Covid
aşılarının ilk getirildiği uçaklar bu uçaklardır.
Afganistan'dan ülkemize askerlerimizin ve sivil şahısların
getirilmesi konularında yararlanılmıştır. Uçan kale
ya da Koca Yusuf gibi isimlerle adlandırılan uçaklar, bu
uçaklardır. Bu projenin yürütülmesi ve geliştirilmesinde Ortak
Silahlanma İşbirliği Örgütü üyesi ülkelerden Fransa, mali
katkı taahhüdünü artırmış ve bununla ilişkili 1 ve 2
Sayılı Değişiklikler 2011 ve 2014 yıllarında;
Belçikanın mali katkı taahhüdünü artırma kararına
ilişkin 3 Sayılı Değişiklik 2018 yılında;
Almanyanın ve Belçikanın tekrar, mali taahhüt
karşılıklarını artırma kararı da 4
Sayılı Değişiklik olarak 2020 yılında
imzalanmıştır. Bu değişiklik metinlerinin
onaylanmasının ülkemize yüklediği herhangi bir ilave yük bulunmamaktadır.
Bunun yanında, Türkiyenin diğer ülkelerden farklı olan yönü
projeyle ilgili 2003 Tarihli Mutabakat Muhtırası ve Program Üst Kurul
Kararı kanunla uygun görüldüğü için bu metinlerde yapılan değişikliklerin
onaylanmasının da Türkiye Büyük Millet Meclisi takdirine
bırakılmış olmasıdır.
Değerli milletvekilleri,
günümüzde gündem sürekli değişmektedir. Rusyanın
attığı her adımın Türkiyenin hak ve menfaatlerine
tehdit oluşturduğunun farkında olmak zorundayız. Rusya,
eski ve tarihî hâkimiyet bölgelerini yeniden hâkimiyeti altına alma
arayışındadır. Nitekim, Ukraynayı parça parça yutan
bir Rusya bulunmaktadır. Kırımdan sonra bu defa Ukrayna
topraklarını, Donetsk ve Luhanskda kurdurduğu kukla hükûmetleri
tanıyarak ilhak yoluna giden ilk adımı atmıştır.
Osetya, Kırım ve Donetsk ile Luhansktan sonra Batının ne
diyeceği fazla önemli değildir. Zira, ABDnin başını
çektiği Batı Bloku laf üretmenin hatta Rusyayı
kışkırtmanın ötesinde bir şey yapmamış ve
yapmayacağını da göstermiştir. Bugün, Putinin atacağı
adımları öngörmek zor değildir. Çarlık
Rusyasının hedefleri, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler
Birliğinin hak ve menfaat bölgeleri, komünizmin genişleme ve hedef
ülkeleri içten ele geçirme teknikleri, Rus millî hafızası ve Rus
milliyetçiliğinin hedefleri ile Putin gibi bir Rus milliyetçisinin
hedeflerini eğer önünüze koyarsanız, ileride atacağı
adımları şimdiden kestirmeniz mümkündür. Buna
karşılık olarak, bugün Bidenın yayınlamış olduğu
mesajda şu deniliyor: Rusyanın uluslararası hukuku bariz
ihlallerinden çıkar elde etme şansını reddetmek için bir
yürütme emri imzaladım. Sonraki adımlar konusunda da Ukrayna da dâhil
olmak üzere müttefikler ve ortaklarla yakın istişarelerde bulunmaya
devam ediyoruz. Yani laf, laf, laf.
Rusyanın bundan sonraki
adımının Baltık ülkeleri değil, Suriye olma ihtimali
göz ardı edilmemelidir. Suriyenin Rusyayla birleşme kararı tüm
dengeleri bozacaktır ki Suriye, hatırlayacaksınız,
Mısırla da birleşme kararı almış idi. Şu
anda Esad fevkalade sıkışmış durumdadır, buradan
kurtulmak için böyle bir yol izlerse stratejik olarak Rusya bütün dünya
ülkelerinin önüne geçecektir. Suriyenin böyle bir karar almasının
önündeki en büyük engel, bu ittifakla birlikte oluşacak arazinin üzerinde
İsrailin hak iddia ediyor olmasıdır.
Milliyetçi Hareket Partisi
lideri ve Genel Başkanım Sayın Devlet Bahçelinin bugün MHP grup
toplantısında dikkat çektikleri üzere, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak Rusya ve Ukrayna arasındaki muhtemel savaşı kesinlikle doğru
bulmuyor, bu cinayet teşebbüsüne hiç kimsenin ortak olmamasını
temenni ediyoruz; barış, huzur ve istikrarın kökleşmesi
için diplomasi ve diyaloğun tek çıkar yol olduğuna
inanıyoruz; savaş yanlıştır, insanlığın
kaybetmesidir diyoruz. Ayrıca, savaş
çığırtkanlığı yapan Savaş çıktı
çıkıyor. yaygarası koparan ülkelerin asla iyi niyetli
olmadığı kanaatindeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA HİDAYET
VAHAPOĞLU (Devamla) Cümlemi tamamlayayım müsaade ederseniz.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MUSTAFA HİDAYET
VAHAPOĞLU (Devamla) Milliyetçi Hareket Partisi olarak söz konusu kanun
teklifini uygun gördüğümüzü ve desteklediğimizi yüce Meclisin
bilgilerine sunuyor, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve
AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahıslar adına Ankara Milletvekili Sayın Nihat Yeşil.
Buyurunuz Sayın
Yeşil. (CHP sıralarından alkışlar)
NİHAT YEŞİL
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye içte ve dışta çok zor bir dönemden geçiyor. Türkiye yönetilmiyor,
âdeta savruluyor. Enerji politikalarında dışa
bağımlılığın bedelini bugün en ağır
şekilde toplumumuz ödüyor. Doğal gaz faturaları ödenmediği
için battaniye altında soğukta üşüyen yavrularımız
var. Evine ekmek götürmekte zorlanan, en temel gıda ürünlerini dahi
alamayan, pazarda etiketlere bakıp yutkunan, çocuğu meyve
istediğinde alamayan çaresiz annelerimiz var. Kış günü ekmek ve
yağ kuyruklarında saatlerce bekleyen vatandaşlarımız
var. Kirasından fazla gelen elektrik faturalarını ödeyemeyen, dükkânlarını açamayan
esnaflarımız var.
2020 yılında
Türkiye genelinde doğal gazı kesilen 779 bin abone varken icra takibi
başlatılan 53 bin abone vardı. 2021 yılının
sadece ilk sekiz ayında doğal gazı kesilen 914 bin abone varken
icra takibi başlatılan 48 bin abonemiz var. Ankaramıza
gelindiğinde ise, 2020 yılında doğal gazı kesilen 87
bin abonemiz var. 2021 yılının sadece ilk sekiz ayında
Ankarada doğal gazı kesilen 107 bin abonemiz var. Bu insanların
üzerinde hepinizin ahı vardır. Bu yetmezmiş gibi milyonlarca
işsiz gencimiz var. KYK borcundan dolayı evine icra gelen 400 bin
öğrencimiz var. Atama bekleyen binlerce öğretmenimiz var. Ülkesine
faydalı bir evlat olarak okulunu bitirip çalışmak isterken
işsizlikten çıkar yol bulamayan, yarından ümidi kesilen, kesmek
zorunda bırakılan, çaresiz, intihar eden gençlerimiz var. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
davul zurnayla duyurduğunuz asgari ücret de yüzde 50 artışla
4.250 lira oldu. TÜİKe göre enflasyon yüzde 49, ENAGa göre enflasyon
yüzde 115. Elektrik faturalarının en düşüğü yüzde 52, en
yükseği de yüzde 120 arttı, doğal gaz faturaları yüzde 25
arttı. TÜİKin gıda enflasyonu dahi yüzde 44 oldu. Kiralar yüzde
50 arttı. İğneden ipliğe her şeye zam gelirken
arttırdığınız asgari ücretin yüzde 50si nerede?
Nasrettin Hocanın sorduğu gibi: Kedi buysa ciğer nerede,
ciğer buysa kedi nerede? (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
her alanda olduğu gibi, sağlık sistemi de alarm veriyor.
Sağlık emekçilerimiz sesini duyuramıyor. Türk Tabipleri
Birliği Meclis önünde beyaz nöbet eyleminde. Eylem
yapamazsınız. gerekçesiyle doktorlarımız itilip
kakılıyor. Hekimlerimiz -özlük hakları nedeniyle-
yıllardır hakkı olan iyileştirmeyi talep ediyor.
Hastanelerimizde doktor eksikliği nedeniyle mevcut doktorlarımız
muayenelere yetişemiyor. Ameliyathaneler yoğun bakım servisine
dönüşüyor. Acil ameliyatlar dışında rutin ameliyatlar
yapılamıyor. Döviz kurundaki artış nedeniyle ithal
tıbbi malzemelere ulaşılamıyor. Kullanımı zorunlu
ilaçlar ödeme listelerine alınamıyor. Hastalarımız
hastanelere ulaşamıyor, sistemden randevu alamıyor. Bu da sizin
sağlık karneniz.
Bu şehir efsanesi
dediğiniz şehir hastaneleri tam bir kara deliğe dönüştü.
Son beş yılda 21 milyar ödeme yapılmasına rağmen
Sağlık Bakanlığı buralara para yetiştiremiyor,
buna rağmen hizmette verim alınamıyor. Ankara Bilkent Şehir
Hastanesi açılınca Ankara merkezindeki tarihî hastanelerimiz
kapatıldı. Ankara Numune Hastanesi, Türkiye Yüksek İhtisas
Hastanesi, Dışkapı Çocuk Hastanesi, Ankara Fizik Tedavi ve
Rehabilitasyon Hastanesi, Ulus Devlet Hastanesi tüm
uyarılarımıza rağmen, halkın karşı
çıkmasına rağmen teker teker kapatıldı.
Ayrıca yine Ankarada
temeli 2013 yılında atılan Etlik Şehir Hastanesi aradan
dokuz yıl geçmesine rağmen açılamadı. Ankara Şehir
Hastanesi açıldığı zaman Ankarada tam 6 tane hastanemiz
daha kapatılacak. Doktor Sami Ulus Hastanesi, Yenimahalle Onkoloji
Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Etlik Zübeyde Hanım Araştırma
Hastanesi, Ankara Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesi, Keçiören Eğitim ve
Araştırma Hastanesi, Dışkapı Yıldırım
Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesiyle Ankarada toplam
12 hastanemizin kapısına kilit vurulmuş olacak. Girilen onca
külfetin, yapılan onca yatırımın, verilen yirmi beş
yıllık kira garantilerinin hastaya faydası olmadı, doktora
faydası olmadı, eczacıya faydası olmadı, medikalciye
faydası olmadı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
NİHAT YEŞİL
(Devamla) -
hastane çevresine, esnafa faydası olmadı, toplu taşıma
faydası olmadı, kamu bütçesine faydası olmadı yani bu
milletin hiçbir ferdine faydası olmadı. Ya bu gerçekleri kabul
edeceksiniz ya da iş işten geçince yine Kandırıldık.
diyeceksiniz.
Değerli arkadaşlar,
çözüm belli; yapılan bu haksız zamlar geri alınsın,
özelleştirmeler iptal edilsin, emekçinin sesi kesilmesin, kamuya
atamalarda sadakat değil liyakat gözetilsin, yargıya müdahale
edilmesin, hâkimlere baskı yapılmasın, sağlık
emekçisine şiddet engellensin, kadına şiddet son bulsun,
rantçıya değil, esnafa destek verilsin, yancıya değil,
çiftçiye teşvik verilsin, 5li çeteye değil, Türkiyeye kaynak
sağlansın.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN 1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde
üzerinde söz isteyen Balıkesir Milletvekili Sayın Fikret Şahin.
Buyurunuz Sayın
Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde ilk Covid
tanısı 11 Mart 2020 tarihinde konuldu ve yaklaşık olarak
iki yıldır da pandemi süreciyle mücadele ediyoruz. Her ne kadar
Sayın Sağlık Bakanı Hastalık azaldı. demiş
olsa da bugünkü yayınlanan tabloda 271 vatandaşımızın
hayatını kaybetmiş olduğunu, 86 binden fazla da yeni
tanı konulduğunu görmüş oluyoruz.
Peki, bu iki yıllık
pandemi sürecinde Meclisimizin ihtisas komisyonu yani Sağlık Komisyonu
ne yapmıştır? Bunu ifade etmek istiyorum size: Sağlık
Komisyonu iki yıllık pandemi sürecinde sadece 2 defa
toplanmıştır; ilk toplantısını 21 Temmuz 2020
tarihinde, 2nci ve son toplantısını da 19 Kasım 2020
tarihinde yapmıştır yani 19 Kasım 2020 tarihinden itibaren
tam dört yüz altmış gün geçmiştir ve Sağlık Komisyonu
bu tarihten sonra bir kez dahi toplanmamıştır. Sağlık
Komisyonu 2021 tarihinde, pandeminin en yoğun izlediğimiz bu
sürecinde bir kez dahi toplanmamıştır. Sağlık
Komisyonunun 2021 yılında internet sitesindeki tablosuna bakacak
olursanız hiçbir kaydın olmadığını göreceksiniz.
Ve yine, bu dört yüz
altmış günlük süreçte bakınız nelerle
karşılaştı ülkemiz ve Sağlık Komisyonu bunlarda
nasıl davrandı, onu ifade etmek istiyorum: Bu dört yüz
altmış günlük süreçte 13 milyonu aşkın vaka
tanısı koyduk, 80 bini aşkın Covid nedeniyle vefat
yaşadık. Sağlıkta Dönüşüm Programı denilen
program sağlıkta çöküş programı hâline geldi,
sağlık sistemi hızla sorunlarla boğuşur hâle geldi ve
vatandaşlarımız hastanelerde muayene dahi olamaz hâle geldiler.
Muayene olabilenler tetkiklerini yaptıramadılar, tıbbi malzeme
eksikliği nedeniyle ameliyatlar yapılamadı, ilaçlar
bulunamadı, tedaviler gecikti. Sağlık hizmetleri tamamen paraya
endeksli hâle geldi, parası olmayan vatandaşlarımız hizmet
alamaz hâle geldi. Yine, Sağlık Komisyonunun dört yüz
altmış günlük toplantı yapmadığı süreçte 207si
hekim olmak üzere en az 543 sağlık çalışanı Covid
nedeniyle hayatını kaybetti. Yine, bu pandemi sürecinde 9 bini
aşkın hekim istifa etti, en azından 3 bin hekim yurt
dışına gitti ve her geçen gün hekimlerin yurt
dışına gidişleri arttı. Son on yılda yurt
dışına giden hekim sayısı tam 24 kat arttı.
Sadece 2021 yılında, geçtiğimiz yıl Türk Tabipleri
Birliği kayıtlarına göre en az 1.405 hekim yurt
dışına gitti. Ve sağlık
çalışanlarının özlük haklarıyla ilgili yasal düzenleme
dahi yapılamadı. Aralık ayının içinde buraya
hekimlerle ilgili bir düzenleme geldi ve iki gün sonra bu düzenleme tekrar
çekildi. Bu düzenleme dahi, hekimlerle ilgili, sağlık
çalışanlarıyla ilgili bu düzenleme dahi Sağlık
Komisyonu üzerinden değil Sanayi Komisyonu üzerinden geldi ve
Sağlık Komisyonu kendi görev alanına dahi sahip
çıkamadı. Yine, sağlık çalışanları,
Sağlık Komisyonunun çalışmadığı bu dört yüz
altmış günlük süreçte pek çok greve imza attılar, önümüzde de 14
Mart Tıp Bayramı var ve büyük bir iş bırakma eylemine de
hazırlanıyorlar. Yine, aşılama hızı neredeyse
durmak noktası geldi. Uzun yıllar sonra üretilen yerli aşı
Turkovacla ilgili birtakım şüpheler giderilemedi, aşı
karşıtlarına karşı yeterince mücadele
yapılamadı bu dört yüz altmış günlük süre boyunca. Ve yine,
Sağlık Komisyonu bu dört yüz altmış günlük süreçte herhangi
bir çalışmaya gerek duymadı ve toplantı yapmadı. Ama
bizler, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu sorunlara duyarlıyız.
Bakın, 31 Ocak tarihinde Sağlık Komisyonunun Cumhuriyet Halk
Partisi üyesi 6 milletvekili olarak Komisyona dilekçeyle başvurduk ve
Sağlık Komisyonu Başkanı Sayın Recep Akdağdan
yetkisini kullanarak Komisyonu toplantıya çağırmasını,
Komisyonun bir an önce bu sorunlarla ilgili toplantı yapmasını
talep ettik. Kendisi geçtiğimiz hafta toplantı
yapacağımızı belirtti ama yapılamadı, bu hafta
yapılabileceğini söyledi ama bu hafta da toplantıyla ilgili
herhangi bir gündem maalesef önümüzde yok.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Bitmek üzere Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Bakınız, Cumhurbaşkanlığı yönetim
sisteminin bir handikabı da, Meclisteki ihtisas komisyonları yeteri
kadar sorumluluk alamamakta, sorunları çözememektedir. Yüz yılda bir
yaşadığımız pandemi sürecinde dahi Sağlık
Komisyonu dört yüz altmış gündür çalışmıyor, geçen
yıl hiçbir toplantı dahi yapmamıştır. Tabii, buradan
AKP Grubuna sormak istiyorum: Sağlık Komisyonu bu süreçte
çalışmayacak da ne zaman çalışacak?
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN 2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde
üzerinde söz isteyen? Yok.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3üncü
madde kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık
oylamaya tabidir. Açık oylamayı İç Tüzükün 145inci maddesinin
ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna bırakıyorum.
4üncü sıraya
alınan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun A400M
Uçağının İş Birliği İçinde
Geliştirilmesi, Üretimi Evresi ve Başlangıç Desteğine
İlişkin A400M Program Üst Kurulu Kararına Dair 4
Sayılı Değişikliğin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna İlişkin Kanun Teklifi ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
4.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun A400M
Uçağının İş Birliği İçinde
Geliştirilmesi, Üretimi Evresi ve Başlangıç Desteğine
İlişkin A400M Program Üst Kurulu Kararına Dair 4
Sayılı Değişikliğin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna İlişkin Kanun Teklifi (2/3670) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 289) (x)
BAŞKAN - Komisyon?
Yerinde.
Komisyon Raporu 289 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz
isteyen? Yok.
Maddelere geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
A400M
UÇAĞININ İŞ BİRLİĞİ İÇİNDE
GELİŞTİRİLMESİ, ÜRETİMİ EVRESİ VE
BAŞLANGIÇ DESTEĞİNE İLİŞKİN A400M PROGRAM
ÜST KURULU KARARINA DAİR 4 SAYILI DEĞİŞİKLİK
METNİNİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) A400M
Uçağının İş Birliği İçinde
Geliştirilmesi, Üretimi Evresi ve Başlangıç Desteğine
İlişkin A400M Program Üst Kurulu Kararına dair 4
Sayılı Değişiklik metninin 17 Aralık 2020 tarihinden
itibaren geçerli olmak üzere onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde
üzerinde söz isteyen Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya.
Buyurunuz Sayın
Yılmazkaya. (CHP sıralarından alkışlar)
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
Cumhurbaşkanının dediği gibi, ülkemiz nereden nereye geldi?
Ben size hangi konularda nereden nereye geldiğinizi anlatmak istiyorum, bu
kısa zaman içinde bir kısmını saymaya çalışacağım.
Hepsi birbirinden önemli ama en başta adalet ve hukuk sistemimiz nereden
nereye geldi. Basit olarak, adalette terazi bırakmadınız, can
çekişir hâle geldi. Özgürlükler ve yaşam şartları, insan
hakları, düşünce ve basın özgürlüğü, güvenlik nereden nereye
geldi. Mesleklere verdiğiniz değer ve devletteki liyakat, özellikle
öğretmenlik ve sağlıkçıların durumu nereden nereye
geldi arkadaşlar. Döviz kurları, özellikle 1,5 liradan
aldığınız dolar nereden nereye geldi. Enflasyon nereden
nereye geldi. Tarlasına ve hayvanına sahip çıkan çiftçimizin ve
köylümüzün sayısı, ekilen tarım arazilerinin miktarı,
alın teri döken işçimiz, esnafımız, emekçimiz, memurumuz,
emeklimiz nereden nereye geldi. Elektrik ve doğal gazın fiyatı,
yapılan zamlar, kömürün ve gübrenin ton başına fiyatı,
akaryakıt ve su, ulaşım masrafları, kiralar, ev
fiyatları, hastane, okul, eğitim masrafları, mevsimsel
ihtiyaçlar, gıda ve mutfak masrafları ve daha
sayamadığım birçok unsur sizin iktidarınızda,
değerli arkadaşlar, nereden nereye geldi. İntihar eden
vatandaş sayısında ve kadına şiddet
sayısında nereden nereye geldik. Aslında sokağa
çıkacak hâliniz kalmamış ama bir çıksanız da görseniz,
gerçekten, memleketi nereden nereye getirdiniz. Daha size ülkenin dış
politikadan nereden nereye geldiğini de söylemiyorum, Suriyelilerden de
bahsetmiyorum.
Basit olarak söylenmek
istenirse, siz ülkeyi devraldığınızdaki ülkenin durumunu
gelin tartışalım ancak kesin olan bir şey var ki siz ülkeyi
perperişan hâle getirdiniz değerli arkadaşlar. İnsanlarımızın
tüm bu şartlara, pahalılığa rağmen bu kadar zorda
kaldığı ülkemizde tek şansınız nedir biliyor
musunuz değerli arkadaşlar? O kadar uğraşmanıza
rağmen yok edemediğiniz dayanışma ve paylaşma
kültürümüz, aile törelerimiz sayesinde ülkemiz hâlen ayakta kalabilmekte,
biliyor musunuz? Ömrünün belki on on beş yılını rahatlıkla
yaşayabilme planı yapan babalarımız, dedelerimiz veya
büyüklerimiz çocuklarına, torunlarına veya konu komşu
birbirlerine sahip çıkabildiği için insanlarımız aç da olsa
hayatta kalabilmektedirler. İşsiz oğluna, işsiz
kızına, aç kalacak torununa sahip çıkan büyüklerimiz sayesinde
ülke hâlen ayakta durabilmektedir, biliyor musunuz? Ancak hayat
pahalılığını öyle bir hâle getirdiniz ki artık
13,5 milyona varan emeklilerimiz de büyük sıkıntı içine girdiler,
onlar da artık kendilerine dahi zor bakar hâle geldiler maalesef, nereden
nereye.
Ülkeyi getirmiş
olduğunuz perişan hâlden utanmayıp bir de neler
söylediğinizi biliyor musunuz? Ben size söyleyeyim: Halktan kopuk bir
şekilde sarayında yaşayan Fransa kraliçesi gibi -hani o kuru
ekmeği bile bulamamaktan yakınan halka hitaben Ekmek
bulamıyorlarsa pasta yesinler. demişti ya- şimdi halktan kopuk
bir şekilde sarayında yaşayanlar geçinemeyen vatandaşlara
Porsiyonlarını küçültün. diyor, Enerji Bakanı soğuktan
donan ve gaz alamayan vatandaşa Kombileri kısın. diyor
vicdanı sızlamadan; bakanlarda da nereden nereye geldik
arkadaşlar.
Halk yoksullaştıkça
siz zenginleşiyorsunuz, yandaşlarınız zenginleşiyor,
çoluk çocuğunuz zenginleşiyor; daha arabada kokain içenleri de
söylemiyorum. İşçiye, memura, emekliye, çiftçiye Para yoktur.
deniliyor, yandaşların milyarlarca liralık vergi borcu bir
gecede siliniyor fakat nereden nereye geldik!
Neyse arkadaşlar, burada
bir diğer önemli konuya, sağlıkta şiddet konusuna
değinmek istiyorum. Kime olursa olsun, kime yapılırsa yapılsın
fiziki ya da sözlü şiddetin her türlüsüne karşıyız ve
şiddete Hayır. diyoruz. Son dönemlerde Türkiyenin hemen hemen her
yerinde sağlık emekçilerimize yapılan saldırılar,
sağlıkta şiddet olaylarında gelinen noktanın
vahametini gözler önüne sermektedir. Sağlık emekçilerimize yönelik
Sen kim oluyorsun lan., Seni mermi manyağı yaparım., Seni
döve döve öldürürüm., Senin ağzını burnunu
kırarım., Senin gibi doktorun..., Bana ne zaman bakacaksın
lan?, Bunun hesabını size soracağım., Benim sıram
ne zaman gelecek?, Sen benim kim olduğumu biliyor musun? gibi sözlü ve
fiziki saldırılar devamlı yapılmaktadır. Şimdi,
değerli arkadaşlar, bu sözlü ve fiziki saldırıları bir
hâkime, bir savcıya, bir Emniyet mensubuna, bir subaya yapamayan
vatandaş, sağlık çalışanlarını istediği
gibi tehdit edebilmekte, onlara sözlü veya fiziki şiddet
uygulayabilmektedir ve bununla da övünebilmektedir. Bakın, nereden nereye!
Öncelikle, bu
saldırı eylemlerinde bulunanları kınıyor, yargı
mensuplarına karşı işlenen suçlarda olduğu gibi
sağlıkçılara karşı yapılan saldırılarda
da iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasının
uygulanması adına Hükûmetin bu yönde gerekli düzenlemeleri
yapmasını bekliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
BAYRAM YILMAZKAYA (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bütün bu sağlıkta şiddet, beş
dakikada bir hasta bakma zorunluğu, verilmeyen özlük hakları, söz
verildiği hâlde yapılmayan maaş zamları, kötü çalışma
koşulları nedeniyle insanlarımız ve hekimlerimiz bu
meslekten soğudu. Bu nedenledir ki artık bu meslek hem tercih
edilmiyor hem de var olan hekimlerimiz daha rahat mesleğini icra etmek ve
insanca yaşamak için yurt dışına gitmenin
yollarını arıyorlar.
Değerli arkadaşlar,
hoca seviyesinde doktor kalmadı. Yakında kamuda asistan hekimleri
eğitecek kimse de kalmayacak, hatta sıradan ameliyatları yapacak
doktor bile bulamayacaksınız. Sağlığı da nereden
nereye getirdiniz diyor ama her şeye rağmen dostlarımızla
birlikte, perperişan ettiğiniz bu ülkeyi tekrar ayağa
kaldırmanın sözünü veriyoruz. Sandık gelecek, gitti gidiyor
iktidar ve geliyor gelmekte olan diyorum.
Teşekkür ediyorum
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde
üzerinde söz isteyen? Yok.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2nci
madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde
üzerinde söz isteyen? Yok.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3üncü
madde kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamayı
İç Tüzük'ün 145'inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca
oturumun sonuna bırakıyorum.
5'inci sıraya
alınan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan Hükümeti Arasında Yolcu ve
Eşyanın Karayolu ile Uluslararası Taşınmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
5.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Macaristan Hükümeti Arasında Yolcu ve Eşyanın Karayolu ile
Uluslararası Taşınmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi (2/2704) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 241) (x)
BAŞKAN - Komisyon?
Yerinde.
Komisyon Raporu 241 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz
isteyen? Yok.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE MACARİSTAN HÜKÜMETİ
ARASINDA YOLCU VE EŞYANIN KARAYOLU İLE ULUSLARARASI TAŞINMASINA
İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 7 Kasım 2019
tarihinde Budapeştede imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Macaristan Hükümeti Arasında Yolcu ve Eşyanın Karayolu ile
Uluslararası Taşınmasına İlişkin
Anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde
üzerinde söz isteyen Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Arzu Erdem.
Buyurun Sayın Erdem. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ARZU ERDEM
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan Hükümeti Arasında Yolcu ve
Eşyanın Karayolu ile Uluslararası Taşınmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubum
adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi ve
ekranları başında bizleri izleyen aziz Türk milletimizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
ekonomik kalkınma, bir ülkenin ekonomik, siyasi ve sosyal
refahının geliştiği bir süreçtir. Bir ülkenin ekonomik
kalkınması nüfusun yaşam düzeyi, ekonomik rekabet yeteneği,
ülkenin gayrisafi yurt içi hasılası, kişi başına
düşen millî geliri ve ekonomik
bağımsızlığının olumlu yönde
değişmesiyle tanımlanan bir süreçtir. Ekonominin
gelişmesinin temel dinamiği insan sermayesi ve
yarattığı yeniliklerdir. İnsanın sermayesi
insanların eğitimi, sağlığı, bilim,
çalışma koşullarının ve yaşam kalitesinin
artırılmasından oluşmaktadır. İşte, tam
burada uluslararası anlaşmaların ülkelerin
kalkınmasındaki önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır.
Uluslararası anlaşmaların her iki muhatap ülkesi, bu
anlaşmaların ekonomik faydalarını ülkelerin lehine çevirmek
için gayret sarf etmektedir. Ekonomik, siyasi, teknolojik, çevresel ve kültürel
etkenlerle oluşan küreselleşme sürecinde dünyanın
şekillenmesinde derin değişiklikler oluşmaktadır.
İşte cennet vatanımız Türkiyemiz bu küreselleşme
sürecinde etkin rol oynamaktadır ve oynayacaktır. Diğer birçok
ülkeyle kıyasladığımızda Türkiye'nin küreselleşme
sürecindeki etkisi, kapasitesi çok daha yüksek. Bunun temelinde Türkiye'nin
sahip olduğu siyasi, askerî ve ekonomik güç yatmaktadır. Bu çok yönlü
güç sayesinde, Türkiye, gerek bölgesel gerek küresel anlamda etkin politikalar
yürütebilme imkânı bulmaktadır. Uluslararası anlaşmalar da
bu politikaların en önemli parçalarından bir tanesidir, hatta
-şöyle diyebilirim- lokomotif parçalarından biridir.
Bugün görüşmekte
olduğumuz uluslararası anlaşmalar, özellikle son yıllarda
ekonomik potansiyelin farkına varılmasıyla doğabilecek
fırsatların değerlendirilmesi bakımından çok büyük
önem arz etmektedir. Uluslararası anlaşmalar, taraf ülkeler
arasında 21inci yüzyılın getirdiği yeni fırsatlarla
birlikte, karşılıklı güven ve kazan-kazan
anlayışıyla çözüm üretebilecek büyük bir potansiyel ortaya
çıkarmaktadır. Bu açıdan Milliyetçi Hareket Partisi olarak
uluslararası sözleşmeleri desteklediğimizi belirtmek isterim.
Değerli milletvekilleri,
ulaştırma, günlük hayatın devamında temel işlevleri
olan bir hizmet türüdür. Eşya ve yolcunun bir yerden başka bir yere
taşınması olayı insanoğlunun ortaya
çıktığı tarihten bugüne kadar uzanmaktadır, bundan
sonra da her daim devam edecektir. Ekonomilerin desteği ve itici gücü olan
ulaştırma sektörü, son dönemde bütün dünyada gerek hacim gerek
yapı itibarıyla muazzam gelişmeler göstermektedir. Bir yandan
sanayinin yaygınlaşması ve dünya ticaretinin genişlemesi,
diğer yandan başta iç ve dış turizm olmak üzere çeşitli
nedenlerle insanların daha çok seyahat etmeleri ve kitle
taşımacılığının ivme kazanması, daha
emin, ucuz ve hızlı ulaştırma araçları yapma ve
kullanma teknolojisinin gelişmesine yol açmaktadır. Sanayileşme
hareketlerine paralel olarak ulaştırma faaliyetlerinin önemi her gün
daha da artmaktadır. Diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de
sabit sermaye yatırımları gerçekleştirme yüzdeleri
itibarıyla ulaştırma sektörü hatırı sayılır
bir yer işgal etmektedir.
Günümüzde kara yolu
ulaşımı ülkelerin taşıma sistemleri için en önemli
yeri işgal etmektedir. Özellikle İkinci Dünya Savaşı ve
sonrasında motorlu kara taşıtlarındaki gelişmeler kara
yolu taşımacılığını güvenli ve ucuz hâle
getirmiş ve yaygınlaştırmıştır. Hâlen ileri
ülkeler dâhil diğer taşıma sistemlerinin -hem hava hem deniz-
çok gelişmiş olmasına rağmen eşyada kara yolu
taşımacılığının toplam taşıma
içindeki payı yüzde 50 ila yüzde 75 arasında değişmektedir,
yolcuda ise yüzde 70 ila yüzde 95 arasında değişmektedir. Bu da
neyi gösteriyor aslında? Kapasite tamamen dolmuş değil, bizim
için de fırsatlar var, dünyadaki diğer ülkeler için de fırsatlar
var. Bu oranlar Türkiye'de sırasıyla yüzde 76 ve yüzde 94tür. Söz
konusu oranların önümüzdeki yıllarda korunacağı
düşülmektedir, hatta artırılması gerektiği de
görülmektedir.
Kara yolu
taşımacılığının bu kadar benimsenmesinin
diğer önemli bir nedeni ise bu ulaştırma sisteminin coğrafi
bakımdan gösterdiği esnekliktir. Başka bir deyişle,
diğer ulaştırma sistemlerinin katkısına ihtiyaç
duyulmaksızın taşıma kapıdan kapıya
yapılabilmektedir. Ulaştırma sektörü içerisinde büyük bir yeri
olan uluslararası kara yolu
taşımacılığımız hızlı bir
gelişme ve büyüme göstermektedir.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizin uluslararası taşımacılık faaliyetlerinde
kara yolu taşımacılığı geniş bir paya
sahiptir. Türkiye, tarih boyunca doğu ve batıyı birbirine
bağlayan en kısa yol olması nedeniyle köprü işlevi
görmüştür. Son yıllarda ekonomik ve sosyal şartlarda meydana
gelen hızlı değişim ve transit ticaretteki genişleme
sonucu kara yolu taşımacılığının önemi
artmıştır, artmaya da devam edecektir. Ülkemizde teşvik
tedbirleriyle uluslararası kara yolu yük ve yolcu
taşımacılığında hızlı bir gelişme
sağlanmış olup bugün diğer ülkelerle rekabet edebilecek
güçlü bir filoya sahip hâle gelinmiştir.
Görüşmekte
olduğumuz kanun teklifiyle, Türkiye ile Macaristan arasındaki kara
yolu taşımacılık faaliyetleri, 14 Eylül 1968 tarihinde
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan Halk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Uluslararası Karayolu Nakliyatına Mütedair Anlaşma
ve bu anlaşmanın değiştirilmesini teminen 21 Haziran 1976
tarihinde imzalanan Uluslararası Karayolu Nakliyatına
İlişkin Anlaşmayı Tadil Anlaşması çerçevesinde
yürütülmektedir.
Türkiye-Macaristan
ilişkileri 2013 yılından itibaren yüksek düzeyli stratejik
iş birliği düzeyinde yürütülmüştür. Macaristan, başta
Avrupa Birliği olmak üzere, Avrupa ve diğer uluslararası
platformlarda ülkemizle her zaman yakın dayanışma içerisinde
olmuştur, ticari ve ekonomik ilişkilerimizin her geçen gün arttığı,
salgın döneminde karşılıklı olarak maske ve ilaç ham
maddelerinin tedarik edildiği bilinmektedir. Macaristan, ülkemiz ve
Batı Avrupa ülkeleri arasında geçiş yolları üzerinde yer
almaktadır ve kara ulaştırması açısından oldukça
önemli bir ülkedir. Söz konusu anlaşmayla, 1968 ve 1976 tarihli
anlaşmaların yenilenerek günümüz koşullarına uygun ve
standart bir metin hâline getirilmesi amaçlanmıştır.
Değerli milletvekilleri,
bizler Milliyetçi Hareket Partisi olarak ülkeler arasında her türlü
ilişkiyi her alanda geliştirme noktasında katkı
vereceğimizi ifade ediyoruz; bugüne kadar ettik, etmeye de devam
edeceğiz.
Türkiye, ülkeler
arasındaki ilişkilere çok sayıdaki karmaşık sorunlar
merceğinden değil, karşılıklı menfaat ilkesine
dayalı, iş birliğini ve dostlukları geliştirici
fırsatlar ve gelişmeler penceresinden bakmalıdır. Sonuç
olarak, Türkiye dış siyasetini, Türkiye Cumhuriyetimizin kurucusu
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün de dediği gibi Yurtta sulh, cihanda sulh.
ilkesi temeline dayalı, millî çıkarları karşılıklı
olarak önceleyen bir vizyonla ve sahip olduğu tüm imkânları azami
suretle seferber ederek hayata geçirmelidir. İşte, tam bu çerçevede
baktığımızda uluslararası sözleşmelerin ve
diğer ülkelerle geliştirilen ilişkilerin tamamının ne
kadar önemli olduğunu görüyoruz. Güçlü Türkiye hedefine ulaşmak için
bir ve birlikte olmamız gerektiğini, bu açıdan el ele vermemiz
gerektiğini, uluslararası sözleşmelerin hiçbirine bir
itirazın yapılmaması gerektiğini, yapılan
itirazların siyasi saikle yapıldığını, nasıl
ki Yunanistan ve diğer ülkeler, özellikle ülkemizi eleştirmek için
birtakım siyasi saiklerle kararlar veriyorsa burada muhalefetin de
eleştirilerine tamamıyla siyasi gözle baktığını
belirtmek isterim.
Genel Kurulu ve değerli
milletvekillerimizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahıslar adına Mersin Milletvekili Sayın Alpay Antmen.
Buyurunuz Sayın Antmen.
(CHP sıralarından alkışlar)
ALPAY ANTMEN (Mersin) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası anlaşmaları
görüşüyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bugüne kadar Türkiyenin
çıkarına ve yararına olan bütün anlaşmaları sonuna
kadar destekledik, bugünden sonra da desteklemeye devam edeceğiz; bunu
tartışmayız, tartıştırmayız bile. Ama ben
bugün size ülkemizin başına açılan ve açılması
muhtemel olan diğer uluslararası rezilliklerden bahsetmek istiyorum.
Öncelikle, Mersin
Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekanı Profesör Erdal
Baykan, bu vatandaş 2015 yılında AKP Adana milletvekili aday
adayı olmuş, milletvekili adayı gösterilmemiş, daha sonra
gelmiş Mersin Üniversitesinde dekan yapılmış ve
çıkmış, birkaç gün önce ne diyor biliyor musunuz? Dikkatli
dinleyin sayın milletvekilleri, Mersin'de Suriyeli öğrenciler için
düzenlenen bir törende konuşuyor: Suriyeli kardeşlerimizin
Hafızlık İcazet Törenine katıldık -iyi, güzel-
Halep'in, Şamın yurdumuz olduğunu, Mersinimizin Halep'in
nahiyesi olduğunu, bugün burada misafir değil ev sahibi olduklarını
söyledik. Bunun neresi millî, neresi yerli, bunu söyleyin. (CHP
sıralarından alkışlar) Bir de utanmadan diyor ki: Her
şey aslına döner." Orada duracaksın arkadaş, Mersin,
ne zamandan beri Suriyenin bir vilayeti oldu, nahiyesi oldu, ne zamandan beri
Halepin nahiyesi? Mersin'in aslı neymiş, neye dönecekmiş, hesap
vereceksin. (CHP sıralarından alkışlar) Bir de diyor ki:
Suriyeliler misafir değil, ev sahibi. Bu kafaya bakar
mısınız, demek ki biz misafirmişiz. İleride bu adam
kalkacak diyecek ki: Ey Mersinliler, misafirsiniz, hadi bakalım, yallah!
Bakın arkadaşlar,
Türkiye Cumhuriyetinin bir şehri olan Mersini Suriyeye aitmiş gibi
gösteren ve sığınmacıları da Türkiyenin
sahibiymiş gibi lanse eden bu dekanı neden görevden
almıyorsunuz? Neden sesiniz çıkmıyor? Neden AKPnin ve
milliyetçi olduğunu söyleyen ortağının bu konuda bir yorumu
yok, bir sesi çıkmıyor? Yoksa siz de aynı görüşte misiniz,
lütfen açıklayın.
Bakın,
sığınmacı konusu Türkiyenin artık en önemli
sorunlarından biridir. Büyükşehirlerde milyonlarca
sığınmacı var. Bunlar misafir, misafir de misafirliklerini
bilmiyorlar. Denetim yok, kim nerede, ne yapıyor bilen yok. Geldiği
yerde sabıkalı mıydı, suç işledi mi, hiç kimse
bilmiyor. Canı isteyen istediği şehre gidiyor, istediği
şehirde oturuyor, vergi vermeden dükkân açıyor. Dünyanın
neresinde böyle bir manzara var arkadaşlar? Afrikanın kabile
devletleri bile sınırlarını daha iyi korur. Süleyman Soylu,
Sayın Bakan, belediye başkanlarımızı
röntgenleyeceğine sınırları izle. Sana muhalif
yazarları avlayacağına belinde kemer şeklinde
kılıçlarla gezen sığınmacıları yakala,
sınır dışı et.
Değerli milletvekilleri,
sizlere bazı sorularım var: Şu an Türkiyede kayıtlı,
kayıtsız kaç tane sığınmacı var? Bunlar hangi
kentlerde? Bunlardan AFADın rakamları dışında
kaydı olmayanlar kimler biliyor musunuz? Suriyeliler mi, Afganlar mı,
İranlılar mı? Hayır, hiç kimse bilmiyor. Bu konuda elimizde
gerçekçi veriler yok; AKP de bilmiyor, saray da bilmiyor, bilen yok. Peki, en
önemli sorum: Yüz binlerce insan akın akın Türkiyeye geldi, gelmeye
devam ediyor. Bu insanlar arasında terörist var mı, biliyor musunuz?
Hayır. Çocuk tecavüzcüsü var mı, biliyor musunuz? Hayır. Suç
işleyenler var mı, suça bulaşanlar var mı, biliyor musunuz?
Hayır, bilmiyorsunuz, umurunuzda da değil. Allah aşkına,
devlet böyle mi yönetilir? Peki, dün bazı gazetelerde yayınlandı
Çocuklara tecavüz eden Afgan mafya lideri, çeteci Türkiyeye geldi. diye. Bu
nedir ya! Bir çocuk tecavüzcüsünü Türkiye'nin sınırları içine
nasıl alıyorsunuz? Yazıktır, günahtır! (CHP
sıralarından alkışlar) Anneler babalar çocuklarını
gözlerinden bile sakınıyor, siz elin tecavüzcülerini Türkiyeye
getiriyorsunuz.
Bakın, sayın
milletvekilleri, defalarca önerge verdim, ben soruyorum: Türkiyede şirket
kurarak kaç kişi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oldu?
Şirketleri birbirine devrediyorlar, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığını alıyorlar veya sözde, 250 bin
dolar veriyorlar ya da vermiyorlar, bir ev alıyorlar, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı oluyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ALPAY ANTMEN (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir kere, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığı bu kadar ucuz değil; bu ülke kanla,
savaşla elde edildi, hiç kimseye Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığını peşkeş çekemezsiniz. (CHP
sıralarından alkışlar) Soruyorum, defalarca sordum: Hangi
şirket sahipleri Türk vatandaşı oldu? Hangi gayrimenkulleri
alıp Türk vatandaşı oldular ve bu Türk vatandaşı
olanların içinde suça bulaşanlar var mı, mafya liderleri var
mı, yabancı teröristler var mı? Tek bir cevap geliyor,
maşallah, Sayın Süleyman Soylunun imzasıyla tek bir cevap:
Mevcut kanun ve yönetmeliklere göre işlem yaptık. Daha sonra
mahkemeler önünde de tarih önünde de bu cevabı verirsiniz,
hesabını size bu millet soracak diyorum, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde
üzerinde söz isteyen? Yok.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde
üzerinde söz isteyen? Yok.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Teklifin tümü açık
oylamaya tabidir. Açık
oylamanın ve bugün yapılacak diğer açık oylamaların
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama
için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen
üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için
verilen süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum. Bu açıklama bugün yapılacak diğer açık
oylamalar için de geçerlidir.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 241 sıra
sayılı Kanun Teklifi açık oylama soncu:
Kullanılan oy sayısı : 292
Kabul : 280
Ret : 12 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Şeyhmus
Dinçel Sevda
Erdan Kılıç
Mardin İzmir
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Şimdi, İç Tüzükün
145inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna
bıraktığımız açık oylamaları
yapacağız.
194 sıra sayılı
Kanun Teklifinin açık oylamasına başlıyoruz.
1.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada
Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2371) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 194) (Devam)
BAŞKAN Oylama için bir
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN 194 sıra
sayılı Kanun Teklifinin açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 287
Kabul : 245
Ret : 42 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Şeyhmus
Dinçel Sevda
Erdan Kılıç
Mardin İzmir
Teklif
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
261
sıra sayılı Kanun Teklifinin açık oylamasına
başlıyoruz.
2.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti ile Fas
Krallığı Arasındaki Serbest Ticaret
Anlaşmasını Tadil Eden Anlaşmanın Notalarla Birlikte
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3323) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 261) (Devam)
BAŞKAN
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 261 sıra
sayılı Kanun Teklifinin açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 287
Kabul : 287 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Şeyhmus
Dinçel Sevda
Erdan Kılıç
Mardin İzmir
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
288 sıra
sayılı Kanun Teklifinin açık oylamasına
başlıyoruz.
3.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun A400M Uçağının
İş Birliği İçinde Geliştirilmesi, Üretimi Evresi ve
Başlangıç Desteğine İlişkin A400M Program Üst Kurulu
Kararına Dair 1, 2 ve 3 Sayılı Değişiklik Metinlerinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Teklifi
(2/2220) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
288) (Devam)
BAŞKAN Oylama için bir
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN 288 sıra
sayılı Kanun Teklifinin açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 287
Kabul : 276
Ret : 11 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Şeyhmus
Dinçel Sevda
Erdan Kılıç
Mardin İzmir
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
289 sıra
sayılı Kanun Teklifinin açık oylamasına
başlıyoruz.
4.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun A400M
Uçağının İş Birliği İçinde Geliştirilmesi,
Üretimi Evresi ve Başlangıç Desteğine İlişkin A400M
Program Üst Kurulu Kararına Dair 4 Sayılı
Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
İlişkin Kanun Teklifi (2/3670) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 289) (Devam)
BAŞKAN Oylama için bir
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN 289 sıra
sayılı Kanun Teklifinin açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 291
Kabul : 280
Ret : 11 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Şeyhmus
Dinçel Sevda
Erdan Kılıç
Mardin İzmir
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Sayın milletvekilleri,
6ncı sıraya alınan 187 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
6.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Ruanda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1947) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 187)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7nci sıraya alınan
243 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
başlıyoruz.
7.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Ruanda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Notalarla Birlikte
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2848) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 243)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da Komisyonun
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için 23 Şubat 2022
Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati:
22.53
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(xx) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelime ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme bu Birleşim Tutanak Dergisinin 73üncü sayfasında yer almaktadır.
(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade bu Birleşim Tutanak Dergisinin 72nci sayfasında yer almaktadır.
(x) 194 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 261 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 288 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 289 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 241 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.