TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
57nci
Birleşim
23 Şubat
2022 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin
Taşdoğanın, Gaziantepe ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin,
Adananın sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Trabzon Milletvekili Bahar Ayvazoğlunun,
Trabzonun düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Rıdvan Turanın,
gazetelere ve gazetecilere yönelik saldırılara ilişkin
açıklaması
2.- Gaziantep Milletvekili Bayram
Yılmazkayanın, PIKTES öğretmenlerinin kadro mağduriyetine
ilişkin açıklaması
3.- Şırnak Milletvekili Hüseyin
Kaçmazın, 5 yaşında öldürülen Efe Tektekine ilişkin
hazırlanan ATK raporlarına ilişkin açıklaması
4.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun,
Hocalı katliamına ilişkin açıklaması
5.- Hatay Milletvekili Suzan Şahinin, Medeni
Kanunda değişiklik hazırlığına ilişkin
açıklaması
6.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül
Yılmazın, Mersindeki yaş meyve ve sebze üretimine ilişkin
açıklaması
7.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin,
kadın cinayetlerine ilişkin açıklaması
8.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun,
sağlık emekçilerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
9.- İstanbul Milletvekili Ali
Kenanoğlunun, Alevi örgütlerinin 27 Şubat 2022 Pazar günü
Kadıköyde gerçekleştireceği mitinge ilişkin
açıklaması
10.- İstanbul Milletvekili Hayati
Arkazın, Hocalı katliamına ve
Cumhurbaşkanlığı Koruma Dairesi
Başkanlığı Özel Harekât Şube Müdürü Hayrettin Erenin
vefatına ilişkin açıklaması
11.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan
Aygunun, Tekirdağın yol sorununa ilişkin açıklaması
12.- Niğde Milletvekili Selim Gültekinin,
Tarıma Dayalı İhtisas Besi Organize Sanayi Bölgesinin
Niğdeye hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
13.- Osmaniye Milletvekili İsmail
Kayanın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın Afrika
turunun Fransada endişelere neden olduğuna ilişkin
açıklaması
14.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
emeklilerin sorunlarına ve Vakıfbankta taşeron
çalışanların kadro beklediklerine ilişkin
açıklaması
15.- Ankara Milletvekili Gamze Taşçıerin,
Hacettepe Üniversitesi işçilerinin yaşadığı
mağduriyete ilişkin açıklaması
16.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın,
sağlık çalışanlarının
yaşadığı sıkıntılara ilişkin
açıklaması
17.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, Mersinin Silifke ilçesine ilişkin
açıklaması
18.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
Kocaeli Üniversitesine ilişkin açıklaması
19.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, İklim Şûrasına ilişkin açıklaması
20.- Antalya Milletvekili Çetin Osman Budakın,
Manavgat Beşkonakta açılmak istenen mermer ocağı sebebiyle
ağaç katliamı başladığına ilişkin
açıklaması
21.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrulun,
Gaziantepspor çalışanlarının mağduriyetine
ilişkin açıklaması
22.- Antalya Milletvekili Aydın Özerin,
buğday ithalatının sakıncalarına ilişkin
açıklaması
23.- Kırıkkale Milletvekili Ahmet
Önalın, Kırıkkale esnafının enerji zamları
nedeniyle yaşadığı mağduriyete ilişkin
açıklaması
24.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, iki sene önce bugün İranda meydana gelen deprem
nedeniyle Vanda yaşamını kaybeden vatandaşları
rahmetle andığına, Ardahanın düşman işgalinden
kurtuluşunun 101inci yıl dönümüne,
Cumhurbaşkanlığı Koruma Dairesi
Başkanlığı Özel Harekât Şube Müdürü Hayrettin Erenin
vefatına, EYT meselesine ve muhtemel bir Rusya-Ukrayna savaşına
karşı alınması gereken tedbirlere ilişkin
açıklaması
25.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Covid-19 salgınıyla ivme kazanan küresel belirsizliğin
etkilerine, Rusya-Ukrayna krizine, 22 Şubat 2022de Sakız Adası
açıklarında 2 Türk balıkçı teknesine Yunanistan
unsurları tarafından açılan ateşe ve
Cumhurbaşkanlığı Koruma Dairesi Başkanlığı
Özel Harekât Şube Müdürü Hayrettin Erenin vefatına ilişkin
açıklaması
26.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Ukrayna krizinin ekonomik boyutuna, Asrın Hukuk
Bürosu tarafından açıklanan İmralı Cezaevindeki hak
ihlallerine ilişkin rapora, İçişleri Bakanlığının
mültecilere yönelik seyreltme uygulamasına, Diyarbakırın Sur ilçesinde
bulunan Kırklar Dağında yapılmak istenen Devlet Bahçeli
Hatıra Ormanına ve Kürtlerin yoğun olarak
yaşadığı illerde sağlığa erişim
oranlarının çok düşük olduğuna ilişkin
açıklaması
27.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
28.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
29.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
30.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
31.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptıkları açıklamalarındaki
bazı ifadelerine, Ukrayna krizine, sağlıkta şiddete,
elektrik zamlarına, 14 Mart Tıp Bayramından önce
sağlık çalışanlarına yönelik yasal düzenlemenin
yapılması gerektiğine ve Doktor Ebru Ergin ve sağlık
çalışanlarına geçmiş olsun dileklerini ilettiklerine
ilişkin açıklaması
32.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Cumhurbaşkanlığı Koruma Dairesi
Başkanlığı Özel Harekât Şube Müdürü Hayrettin Erenin
vefatına; asgari ücretliler ile memur ve emeklileri maaşları,
3600 ek gösterge, sözleşmeli personel ve EYTlilerle ilgili düzenlemelere;
1 Mart itibarıyla elektrik faturalarının indirileceğine, millete
ve devlete hizmet eden devlet adamlarının isimlerinin
yaşatılmasının bir vefa borcu olduğuna ve terörün ve
teröristin karşısında olduklarına ilişkin
açıklaması
33.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Cumhurbaşkanlığı Koruma Dairesi
Başkanlığı Özel Harekât Şube Müdürü Hayrettin Erenin
vefatına ilişkin açıklaması
34.- İstanbul Milletvekili Şamil
Ayrımın, Cumhurbaşkanlığı Koruma Dairesi
Başkanlığı Özel Harekât Şube Müdürü Hayrettin Erenin
vefatına, Hocalı katliamına ve Ermenistan ile Türkiye arasında
yapılmakta olan normalleşme görüşmelerinin bölgeye huzur, refah
getirmesini dilediğine ilişkin açıklaması
35.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Gülistan Doku meselesinin
araştırılması amacıyla verecekleri önergenin kabulünü
ve Gülistan Dokunun bugün gözaltına alınan ailesinin serbest
bırakılmasını talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
36.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Van Milletvekili Osman Nuri Gülaçarın yerinden
sarf ettiği bazı ifadelere ilişkin açıklaması
37.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
38.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
39.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
40.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Van Milletvekili Osman Nuri Gülaçarın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması ile Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
41.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
42.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
43.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
44.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Gülistan Dokuyla ilgili soruşturmanın hâlen devam ettiğine ve
bir an evvel sonuçlanmasını dilediklerine ilişkin
açıklaması
45.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bütün siyasi
partilerin araştırma önergelerinin gereklerini yerine getirebilecek
bir siyasi duruş ve tavır sergilemeleri gerektiğine ilişkin
açıklaması
46.- Kastamonu Milletvekili Hasan
Baltacının, Kastamonulu çekme helva imalatçılarının
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
47.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk
Gergerlioğlunun, Çorum Cezaevinde kadın
koğuşlarındaki dolapların erkek görevliler tarafından
arandığına ilişkin açıklaması
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Van Milletvekili Osman Nuri Gülaçarın HDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, 23/2/2022
tarihinde Muğla Milletvekili Metin Ergun ve arkadaşları
tarafından, arıcılık sektörünün
yaşadığı, başta şeker krizi olmak üzere girdi
maliyetlerinde gerçekleşen artışların ve diğer
sorunların nedenlerinin kapsamlı bir şekilde araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 23 Şubat 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, 23/2/2022 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, Gülistan Dokunun akıbetinin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Şubat 2022
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
3.- CHP Grubunun, 22/2/2022 tarihinde Bursa
Milletvekili Lale Karabıyık ve arkadaşları tarafından,
yükseköğretimde yaşanan sorunların
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (3211 sıra no.lu), diğer
önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23
Şubat 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Nimetullah Erdoğmuşun, Grup Başkan Vekillerine Doku ailesinin
çığlığına kulak vermelerinden ötürü
Başkanlık Divanı olarak minnet duyduklarına ilişkin
konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Nimetullah Erdoğmuşun, saat 21.00e kadar yapılan canlı
yayından azami derecede istifade etmek üzere milletvekillerinden ilave
süre istememelerini istirham ettiklerine ilişkin konuşması
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ruanda Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1947) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 187)
2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ruanda Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi (2/2848) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 243)
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Brezilya Federatif Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1197) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 25)
4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Tunus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür
Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetleri
Hakkında Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair
Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi (2/1543) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 55)
5.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1363) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 31)
6.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Uganda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma
Sanayi İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1458) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 178)
7.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti
Arasında Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada
Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2370) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 169)
IX.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 31) Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin
oylaması
2.- (S. Sayısı: 187) Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Ruanda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin oylaması
3.- (S. Sayısı: 243) Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Ruanda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Notalarla Birlikte
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin
oylaması
4.- (S. Sayısı: 25) Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Brezilya Federatif Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava
Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Dair Kanun Teklifinin oylaması
5.- (S. Sayısı: 55) Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Tunus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin
Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetleri Hakkında
Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin oylaması
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
öğrenci başına yapılan harcamaların yükseltilmesine,
- İzmir Milletvekili Sevda Erdan
Kılıçın, engelliler için sınıf öğretmeni
branşında yapılan atamalara,
- Diyarbakır Milletvekili Dersim
Dağın, öğretmen atamalarına,
- İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin,
çeşitli branşlarda yapılması planlanan öğretmen
atamalarına,
İlişkin soruları ve Millî Eğitim
Bakanı Mahmut Özerin cevabı (7/58220), (7/58221), (7/58225),
(7/58227)
23 Şubat 2022 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah
ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Necati TIĞLI (Giresun),
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57nci
Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Gaziantep
hakkında söz isteyen Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin
Taşdoğana aittir.
Buyurun Sayın Taşdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin
Taşdoğanın, Gaziantepe ilişkin gündem dışı
konuşması
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; sözlerime
başlamadan önce, 22 Aralıkta Gaziantepte pitbull cinsi köpeklerin
saldırısına uğrayan ve sağlık durumu şu anda
iyi olan Asiye Ateş kızımızın davasında tahliye
edilen sanıkların yapılan itiraz sonucunda yeniden
tutuklandığını bildiriyor, konunun bizzat takipçisi
olduğumuzu da sözlerime eklemek istiyorum..
Sayın milletvekilleri, seçim bölgem ve
aynı zamanda memleketim Gazianteple ilgili bazı hususları dile
getirmek istiyorum. Gaziantepin, ülkemizin her zaman üretim, istihdam ve ihracat
gücünün üzerinde performans sergileyen bir şehir olduğunu
yakından görmekteyiz. Sürekli büyüme ve gelişme hedefini
gerçekleştirmek için yoluna emin adımlarla devam eden Gaziantep'in
gelişim ve istikrar çizgisi, geçen yılın ocak ayına göre bu
yılın ocak ayında yüzde 8,2 artarak 723 milyon 767 bin dolar
ihracatla devam etmektedir. Ülkemizin en fazla ihracat yapan 5inci şehri
konumunda yer alan Gaziantep, 2022 yılına 10 milyar dolarlık
hedefini aşarak girmeyi başarmıştır. 10 milyar 92
milyon dolar ihracatla 2021de kendi ihracat rekorunu kıran gazi şehrimizin
2022de ise 13 milyar dolar olan ihracat hedefini de aşacağına
hiç şüphemiz yoktur.
Ayrıca, tarım ürünleri üretiminin
yoğun yapıldığı Gaziantep, Şanlıurfa,
Mardin, Diyarbakır, Kahramanmaraş, Malatya, Adıyaman ve Kilisin
bağlı olduğu Güneydoğu Anadolu İhracatçı
Birlikleri üyesi firmalarımız da ocak ayında 128 ülke ve serbest
bölgeye 373.361 ton ürün göndererek geçen yılın aynı dönemine
göre dış satımları yüzde 51
artırmıştır. Söz konusu dönemde bölgeden en fazla 47 milyon
864 bin dolarla makarna ihraç edilirken en çok ihracat ise 91 milyon 56 bin
dolarla Iraka gerçekleştirilmiştir. Bu vesileyle, geleceğimiz
açısından umut veren ve göğsümüzü kabartan başta oda
başkanlarımız olmak üzere, ihracatçılarımız,
iş insanlarımız ve onların çok değerli
çalışanlarına başarılar diliyor, teşekkür
ediyorum.
Bir başka önemli husus ise sadece Gaziantepli
ihracatçılarımız için değil, birçok bölge şehirlerinin
de beklediği Hassa-Dörtyol tünel projesidir. Ülkemizin en büyük organize
sanayi bölgesine sahip Gaziantepin ve birçok şehrimizin İskenderun
Limanına mesafesini kısaltacak ve bölge sanayisine sınıf
atlatacak olan Hassa-Dörtyol tünel projesindeki çalışmaları
yakından takip etmekteyiz. Ulaştırma
Bakanlığımızca güzergâh projesi tamamlanan Hassa-Dörtyol
tünel projesi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bulunan Gaziantep,
Hatay, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Adıyaman, Diyarbakır,
Malatya ve Mardin illeri başta olmak üzere birçok ilimizin ticareti ve
sanayisi açısından önemlidir. Bu sebeple, tünel projesindeki
yapım işleri ihalesinin hızlandırılması ve
tünelin bir an evvel hizmete açılması büyük önem
taşımaktadır.
Sayın milletvekilleri, üretken, girişimci
şehrimiz Gaziantep 3,5 milyon dekar tarım alanına sahiptir.
Antep fıstığından zeytine, kırmızıbiberden
üzüme, sarımsaktan naneye, buğdaydan mercimeğe kadar onlarca
ürünü yetiştirdiğimiz ilimiz aynı zamanda tarıma
dayalı sanayinin başkenti adıyla da anılmaktadır.
Tarım Bakanlığının gazi şehrimize destekleriyle,
ilimizde son on dokuz yılda büyükbaş hayvan sayımız yüzde
410, küçükbaş hayvan sayımız yüzde 151 artarken üreticilerimize
son on dokuz yılda 2,1 milyar TL destekleme ödemesi
yapılmıştır. Sadece 2021 yılında ise Gaziantepli
çiftçilerimize 248 milyon TL destekleme ödemesi
yapılmıştır. Yine 2021 yılı verilerine göre,
ülkemizde tarımsal ihracatın yüzde 11i Gaziantepten
gerçekleştirilmiştir. İlimiz, tarımsal üretimi değere,
katma değeri ise yüksek ürünlere dönüştürülebilen şehirlerin en
başında gelmektedir. Üreticilerimizin alın teri ve devletimizin
destekleriyle Gaziantepin tarımsal üretiminde çok önemli
artışlar yaşanmıştır. 2021 yılı
TÜİK verilerine göre ilimiz, sarımsak ve nane üretiminde Türkiye
1incisi, Antep fıstığı, kırmızıbiber ve
acur üretiminde Türkiye 2ncisi, nar üretiminde Türkiye 5incisi, üzüm
üretiminde Türkiye 6ncısı ve mercimek üretiminde Türkiye 8incisi
olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Devamla) Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
Tüm bunların yanı sıra, yeni
tarım teknolojileri, yeni yöntemler ve yeni fırsatlarla
tanışılması, üretim kalitesinin artırılması
ve yeni pazar imkânlarının genişletilmesi adına birçok fuar
organizasyonunda da üretici ve sektör temsilcileri bir araya gelmektedir. Bu
vesileyle, bugün Gaziantepte açılan 13üncü GAP Tarım, Tarım
Teknolojileri ve Hayvancılık Fuarımızın ilimiz,
bölgemiz ve ülkemiz tarım sektörüne hayırlı olmasını
diliyor, organizasyonda emeği geçen herkese şükranlarımı
sunuyorum.
Gaziantepin gazi adaşı Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Adananın sorunları hakkında söz isteyen Adana Milletvekili
Müzeyyen Şevkine aittir.
Buyurun Sayın Şevkin. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin,
Adananın sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Tarımın, sanayinin, sanatın,
sanatçının, festivallerin ve gastronominin kentinden, Seyhan ve
Ceyhan Nehirlerinin içinden geçtiği bereketli toprakları, Anavarza,
Yılan Kalesi, Toprakkale Kalesi, Magarsus ve Şar Antik Kentleri,
Varda Köprüsü, ender mavi kelebeği, pamuğu, karpuzu, narenciyesi,
Karataş, Yumurtalık sahilleri, iç gölleri, lagünleri, kuş cenneti,
Toroslardaki yaylalarıyla cennet şehrimizden, sıcak kentin
sıcak insanlarından, kadim kent Adanadan Meclisimize selam olsun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, Türkiye ekonomisinin
lokomotifi konumundaki Adanamız ne yazık ki merkezî idare
tarafından son yıllarda tamamen gözden çıkarılmış
görünüyor. Nasıl mı? Bakın, Adana Şakirpaşa
Havalimanı kapatılma girişimi içerisinde. Sayın
Ulaştırma Bakanına yöneltmiş olduğumuz soru
önergesine, maalesef, geçerli olmayan yanıtlarla yanıt
verilmiştir. Öz olarak, havalimanı gözden
çıkarılmıştır. Havalimanımız dünyanın
sayılı havalimanlarındandır ve şehre
yakınlığı nedeniyle de stratejik konumdadır. Kâr eden
9 havalimanından biridir, gelişmeye, genişlemeye de yatkın
bir havalimanıdır. Havalimanımızın kapanacağından
bahsedenler bu tarihî hatanın altında kalırlar. Kapatmanıza
asla izin vermeyeceğiz, bilesiniz. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
Diğer bir önemli konumuz ise hafif raylı
sistem. Halk arasında metro olarak bilenen bu sistem
doğmamış çocukları bile borçlandırıyor. Ne
hastaneye ne otogara ne havalimanına ne üniversiteye giden bu metro âdeta
bir lunapark treni konumunda. 1inci etap verimsiz bir şekilde her gün
zarar ediyor. Adana Büyükşehir Belediyesinin Cumhurbaşkanlığı
onayına sunduğu 2nci etap ise maalesef Cumhurbaşkanı
onayından geçmemiştir. Hükûmet, defalarca bakanlar düzeyinde,
Cumhurbaşkanı düzeyinde Adanaya söz vermiş olmasına
rağmen metronun borcunu devralmadı. Hiç olmazsa 2nci etap projesine
onay verin de insanlar rahat rahat hastaneye, otogara, havalimanına
ulaşsınlar.
Yine, Adana Yüreğirde 2013 yılında
yıkılan ve dokuz yıldır yerine yenisi
yapılacağı söylenen Karşıyaka Devlet Hastanesi; burada
500 bin insan sağlık hizmetinden yoksun. İktidarın
bakanları dokuz yıldır her seçim yenisinin
yapılacağını vadettiler ama hâlâ
En son kasım
ayında -sözüm ona- ihaleye çıkmıştı, fiyat
farkları nedeniyle ihale iptal edildi. Arkadaşlar, ölüm yolu; daha
evvelki gün 42 yaşında bir vatandaşımızın
taziyesine gittim, Adana Şehir Hastanesine ulaşmak için yolda
hayatını kaybetti. Artık daha fazla insanın bu ölüm yolu
olan Karataşta ölmesine izin vermeyin; yeteri biliyorsanız yeter
artık.
Adana Vakıflar Sarayı adıyla
bilinen, sadece Adanaya değil Türkiyeye ve hatta dünyaya ürün tedarik
eden, 35 kadın girişimcisinin de burada el emeği, göz nuruyla
üretim yaptığı, giyim eşyası, süs eşyası
ürettiği ortam 150 esnafı ilgilendiriyor. Bin
çalışanın ve aileleriyle 5 bin insanın kapıya
konulduğu bir süreç yaşanıyor Adana Vakıflar Sarayında
arkadaşlar. Vakıflar Genel Müdürlüğünü bu konuda
duyarlılığa çağırıyorum, bu insanları
sorunlarıyla baş başa bırakmayın. Yıllardır
işlettikleri dükkânlarından atma girişiminiz yetmiyor, bir de
icra dosyalarıyla baş başa bırakıyorsunuz;
ayıptır, yazıktır, günahtır arkadaşlar.
Adana merkezli hizmet veren Türkiye Cumhuriyeti
Devlet Demiryollarının 6ncı Bölge Müdürlüğünün tarihî
değere sahip Adanadaki vagon ve lokomotif atölyeleri de ne yazık ki
kentimizden taşınıyor. 400 memur, işçi, makinist, teknisyen
de Adana dışında çalışmak zorunda
bırakılıyor. Dolayısıyla, burada, maalesef yine Adana
ekonomik olarak kaybediyor. Kurumların bir bir Adanadan
kopartıldığını görüyoruz. Karayolları, radyo ve
benzeri gibi kurumların gitmesi sadece bir nakil değil aynı
zamanda ticari, ekonomik ve sosyal olarak da Adananın kaybına neden
oluyor.
Yedigöze Barajı Tarımsal Sulama Projesi
kapsamında İmamoğlu, Kozan, Ceyhan, Sarıçam ilçeleri, 1
milyon dönümü geçen tarımsal arazinin sulamasını sağlayacak
olan proje on yılı aşkın süredir tamamlanamıyor.
Çiftçi bu bölgede su bekliyor arkadaşlar, neden tamamlanmıyor? Yine,
yıllardır tamamlanmayan ve 6 ilçemize hizmet eden Kozan yolu ölüm
yolu olmaya devam ediyor. Saimbeyli halkı, adliyesinin yeniden açılmasını
bekliyor. Karataş ve Yumurtalık turizm teşvik bölgesi olmaktan
çıkarıldı. Neden diye soruyoruz arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla)
Tamamlıyorum efendim.
2007 yılında Bakanlar Kurulu
kararıyla ilan edilen Ceyhan Enerji İhtisas Bölgesi 8 bakan eskitti,
on beş yıldır hâlâ orada çivi çakılmıyor
arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, Sayın Hükûmet
yetkilileri; Adana yeteri kadar kan kaybetti, Hükûmet tarafından hep yok
sayıldı. Yatırım yapılmayan Adana ekonomik olarak her
geçen gün kan kaybediyor. Neden sadece güncel sorunlara vurgu
yaptığım Adanayı bu kadar gözden
çıkardınız? Yetmez mi artık? Adana canından bezdi. Bu
kürsüden Hükûmete bir kere daha sesleniyorum: Ya Adanamızın bu
sorunlarını çözün ya da sandığı getirin, çözecekler
gelsinler. (CHP sıralarından alkışlar) Biliyoruz, elbet
geççek, bu mağduriyet bitecek. Hiç kuşkunuz olmasın, AKP
gitçek. (CHP sıralarından alkışlar)
ALPAY ANTMEN (Mersin) Geççek, geççek.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Gitçek,
gitçek.
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Trabzonun düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Trabzon Milletvekili Bahar Ayvazoğluna aittir.
Buyurunuz Sayın Ayvazoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Trabzon Milletvekili Bahar Ayvazoğlunun,
Trabzonun düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dilden dile acıklı
ağıtların günümüze kadar aktarıldığı,
muhacirlik döneminin son bulduğu Trabzonun düşman işgalinden
kurtuluşunun 104üncü yıl dönümü dolayısıyla söz
almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve zor
coğrafyanın zor çocuklarının kenti Trabzonumuzu
saygıyla selamlıyorum.
Medeniyet tarihinin en önemli kentleri arasında
yer alan Trabzonun payına, yaşanan her türlü savaş ve
çatışmadan hep ağır bedeller düşmüş. Cennetmekân
Fatihin fethiyle huzur bulan şehrimiz kendini egemen güç gören
devletlerin dolduruşuna gelip içi boş irredantist hayaller ve Megali
İdea gibi saçmalıklarla kendini kandırmış çetelerin
saldırıları sonucu din, dil, mezhep, ırk ayırt
etmeksizin kardeşlik hukuku çerçevesinde yaşayan Trabzonluların
huzur ve güvenliğine kastederek 18 Nisan 1916da tamamen işgal edilir.
Şehrimizde ve bölgemizde tarihin
sayfalarına kara leke olarak geçen binlerce zulmü, işkencesi,
yağması ve sebep olduğu birbirinden acıklı göç
hikâyelerinin günümüze kadar aktarıldığı muhacirlik dönemi
başlar. Şehrimizde yaşayan Osmanlı tebaası
baskılara, zulümlere ve işgale dayanamayarak topraklarını
terk etmek zorunda kalır ve yaşadıklarını
ağıtlara, mânilere, türkülere, ninnilere sığdırarak
salladığı beşiklerin evlatları da
kulağındaki bu sesle büyür. Bu ses, yüzyıllardır sevgi ve
saygı içerisinde yaşadıkları, merhamet ettikleri
azınlıklardan bu muameleyi görmeyi asla hak etmeyen milletimize
tarihin en kötü yıllarını da hatırlatır; binlerce
ailenin aç, susuz ve savunmasız göç etmek zorunda
kaldığını anlatır; binlerce çocuğun yollarda
şehit olduğunu, kadınıyla erkeğiyle binlerce
insanın sırtından vurulduğunu, işkencelere maruz
kaldığını söyler. Bu ses, bu topraklarda yaşanan
mezalimi aradan yüz dört yıl geçse de asla unutturmaz. Nasıl unutulur
ki milletimizin mahremine, dinine, devletine,
bağımsızlığına göz koyanlar? Nasıl unutulur
ki mabetlerimizi yakıp yıkanlar? Nasıl unutulur
insanımızın canına, kadınlarımızın
namusuna kastedenler? O yüzdendir ki biz unutulmayanlarla ve unutmayanlarla
oluşturduğumuz kader birliğini hep sağlam tutarız. O
yüzdendir ki biz kadınıyla erkeğiyle, genciyle
yaşlısıyla mevcudiyetimizin ve istikbalimizin yegâne temelini de
bu temelin en kıymetli hazinemiz olduğunu da istikbalde bizi bu
hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedbahtların
olacağını da hep hatırımızda tutarız. O yüzdendir
ki devlet fikriyatının ilkelerini suni muhtevaların kontrolüne
asla vermeyiz. O yüzdendir ki dedelerinin, ninelerinin aktardığı
gerçeklerle büyüyen genç kuşağımızın
dimağına kaygıyı ve korkuyu değil, öz güveni ve umudu
yerleştiririz. O yüzdendir ki harflerin içine parantezlerin hapsine
kuşak çatıştırmaktansa teknolojinin, bilimin, bilginin,
ilmin sonsuzluğundaki zihinleri yarıştırırız.
Bundandır Trabzon Türkiye'nin tsidir. söylemi, bundandır Türkiye
sevdalısı lideri Recep Tayyip Erdoğana desteği,
bundandır merhum Özdemir Bayraktarla Rabbim uzun ömür versin- Hasan
Soylu amcalarımızın evlatlarının gayreti.
Sargana Destanını bilir misiniz?
Osmanlı döneminde 18 gemiden oluşan Rus donanması bir bayram
sabahı henüz gün ağarmadan karaya demir atar ve toprağa ayak
basan Rus askerleri bir yandan Akçaabat Kavaklı köyünü ateşe verirken
bir yandan siperler kazarak yerleşmeye girişir. Köyün erkekleri
bayram namazındadır ve destan yazmak kadınların boynuna
borç olmuştur. Saldırılara karşı silahlanan Ulve
Hatunu gören kahraman Karadeniz kadınları hemen direnişe geçer
ve işgal kuvvetlerini durdurarak camide saldırıdan haberi
olmayan erkeklere zaman kazandırır. Kadınlar ellerine
geçirdikleri balta, nacak, keser, orak, bıçak, kazma, kürek gibi ilkel
silahlarla Ulve Hatunun yanında ayrı bir birlik kurarak savaşın
seyrini değiştirir. Savaş bittiğinde 48i kadın, 921i
erkek olmak üzere 969 kişi şehit olur. Bu destandan da
anlaşılacağı üzere, Trabzonun kahramanlığı
kadınının ve erkeğinin güç birliğinden doğar.
İşte, bu topraklarda bu yüzden vatansever evlatlar yetişir.
Trabzonun sevdası Fatihte vücut bulur, şehrin kapısı
olur; Yavuzda vücut bulur, devlete mühür olur; Süleymanda vücut bulur,
düşmanın korkusunu doğurur; Mustafa Kemalde vücut bulur,
kurtuluşa ram olur; Erende vücut bulur, 15liğe kuşak olur; Selçukta
vücut bulur, hilale bayraktar olur ve geçenlerde defnettiğimiz merhum
Yaşar Ayvaz amcamızın açık reyinde vücut bulur; Recep olur,
Tayyip olur, Erdoğan olur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
BAHAR AYVAZOĞLU (Devamla) Çünkü bu
toprakların insanı Gazi Mustafa Kemal Paşanın dediği
gibi, Türk milleti baki olduğu için görevini kişilere karşı
değil, milletine karşı yapar. Gözleri memleket aşkıyla
parlayan insanların yurdu Trabzonun düşman işgalinden
kurtuluşunun 104üncü yılı kutlu olsun.
Hepinizi saygı sevgi ve muhabbetle
selamlıyor, Trabzonlu hemşehrilerimize de saygılarımı
sevgilerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren sayın milletvekillerine yerlerinden birer dakika
süreyle söz vereceğim.
Sayın Turan
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Rıdvan Turanın,
gazetelere ve gazetecilere yönelik saldırılara ilişkin
açıklaması
RIDVAN TURAN (Mersin) Gazetelere ve gazetecilere
yönelik saldırılar giderek artıyor. Geçtiğimiz hafta seçim
bölgem Mersinde Mersin Haberci gazetesi bir grubun saldırısına
uğradı. Gazete binası, gazete çalışanları ve
Haberci gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yüksel Ekinci hedef
alındı. Sebebi, gazetenin yaptığı haberin
beğenilmemesiydi. Bu kez de buradan Sayın Ekinci şahsında
Haberci gazetesine geçmiş olsun diyor, barbarca saldırının
faillerini şiddetle kınıyorum.
Yine, önceki gün Ses Kocaeli haber sitesinin sahibi
ve Yazı İşleri Müdürü Güngör Arslan yazdığı
haberi beğenmediğini söyleyen bir saldırgan tarafından
öldürüldü. Ailesine, sevenlerine ve tüm basın camiasına
başsağlığı diliyorum. Bu durum, zaten cezaevleri
gazetecilerle dolu olan ülkemizdeki basın özgürlüğü açısından
ibret vericidir ve kabul edilemez. Bu konularda yetkilileri göreve davet
ediyorum. Sorumluların adalet önüne çıkarılarak
hesabının derhâl sorulmasını talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmazkaya
2.- Gaziantep Milletvekili Bayram
Yılmazkayanın, PIKTES öğretmenlerinin kadro mağduriyetine
ilişkin açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
PIKTES öğretmenlerinin
yaşadığı mağduriyetlere bir yenisi daha eklendi. Millî
Eğitim Bakanlığıyla yapılan toplu sözleşmede,
yılda 2 maaş ikramiye alması gereken PIKTES öğretmenleri,
bu kapsam dışında bırakılarak hakları
gasbedilmiştir. Yeri gelince öğretmen, yeri gelince işçi olarak
tanımlanan PIKTES öğretmenleri, Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından üvey evlat muamelesi görmektedir. Türk
Eğitim Sistemine Entegrasyonun Desteklenmesi Projesi kapsamında altı
yıl boyunca mülteci öğrencilere rehber olan PIKTES öğretmenleri,
hak ettikleri 2 maaş ikramiyeyi talep etmektedir. Ek ders ücreti alamayan
ve öğretmen maaşından düşük ücretlerle çalışan bu
eğitim emekçilerinin gasbedilen hakları bir an önce verilmeli, uzun
zamandır bekledikleri kadro güvencesi sağlanmalıdır.
İktidarın bu konuda gerekli hassasiyeti göstererek PIKTES
öğretmenlerinin kadro mağduriyetini bir an önce gidermesini
bekliyoruz.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kaçmaz
.
3.- Şırnak Milletvekili Hüseyin
Kaçmazın, 5 yaşında öldürülen Efe Tektekine ilişkin
hazırlanan ATK raporlarına ilişkin açıklaması
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kürt sorununun çözümsüzlüğü noktasındaki
ısrar ve güvenlikçi politikalar Kürtlerin ölümünü meşru kılmaya
devam ediyor. 2019 yılında Diyarbakırda evinden
fırına ekmek almak için çıkan 5 yaşındaki Efe
Tektekine ilişkin bugüne kadar hazırlanan 3 ayrı raporda ATK,
Efeyi kusurlu bulurken fail polisi ise savundu. ATK raporlarının nasıl
hazırlandığını, kimlerin nasıl müdahale
ettiğini çok iyi biliyoruz fakat ölen Kürt çocuğu olunca
cezasızlık politikasındaki ısrar inada dönüşüyor.
Çocukların dini, dili, ırkı yoktur.
İktidarı, düşmanlaştırıcı
politikalarını çocuklar üzerinde denemekten vazgeçmeye
çağırıyoruz. Adli Tıp Kurumu ve benzeri
kuruluşları bağımsız sivil toplum
kuruluşlarına bırakın. İnsan yaşamına
ilişkin karar mercilerinin siyasetin güdümünde olmasını kabul
etmiyoruz. ATK, ideolojik davranmaktan derhâl vazgeçmelidir.
Teşekkürler Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Kılavuz
4.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun,
Hocalı katliamına ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
26 Şubat 1992de sözde medeni dünyanın
gözü önünde, can Azerbaycanımızın Hocalı kasabasında
63ü çocuk, 106sı kadın ve yaşlılarımız olmak
üzere 613 soydaşımız hunharca katledildi. Gözlerini kan
bürümüş Türk düşmanı caniler tarafından
gerçekleştirilen Hocalı katliamında şehadet şerbeti
içen soydaşlarımızı, gardaşlarımızı
rahmetle ve minnetle anıyor, manevi huzurlarında saygıyla
eğiliyorum.
Hocalı dinmeyen acımız, geçmeyen
sızımız, kapanmayan yaramızdır. Kalbi
kararmış, vicdanı nasır tutmuş dünya sessiz kalsa da
bizler bu soykırımı ve şehitlerimizi asla unutmadık,
unutmayacağız, unutturmayacağız. Yaşasın
Azerbaycanımız, yaşasın Türkiyemiz!
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Şahin
5.- Hatay Milletvekili Suzan Şahinin, Medeni
Kanunda değişiklik hazırlığına ilişkin
açıklaması
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Bir gecede
İstanbul Sözleşmesinden çıkılmasındaki gibi yine
kadın düşmanı grupların mağduriyeti kisvesi
altında Medeni Kanunda değişiklik hazırlığı
yapılıyor, kadın hakları ilerletileceğine
tırpanlanıyor. Mevcut düzenlemede nafaka süresiz değil hâkim
takdirinde, kadına değil yoksul eşe verilmekte. Ülkemizde
açık ara kadınlar yoksul olduğu için kadına nafaka
bağlanıyor. O yüzden devletin görevi nafaka ödemek değil
kadın yoksulluğunu gidererek nafaka ihtiyacını ortadan
kaldırmaktır. Herhangi bir geliri olmayan 16 milyon kadın
varken, ortalama 370 TL olan nafakaların yüzde 66sı ödenmezken neden
kadınların nafaka hakkına göz dikiyorsunuz? Hadi,
kadınların sosyal ve ekonomik hayata eşit
katılımını güçlendirecek politikalar geliştirin, aile
desteği sigortasını hayata geçirin. Uyarıyoruz: Kadın
yoksulluğu, toplumsal cinsiyet eşitsizliği asıl sorun iken
kadınların nafaka hakkını tartışmaya
açamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Medeni Kanuna da
haklarımıza da dokunamazsınız.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
6.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül
Yılmazın, Mersindeki yaş meyve ve sebze üretimine ilişkin
açıklaması
ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) Türkiyenin yaş
meyve ve sebze deposu olarak anılan Mersinimiz sahip olduğu verimli
toprakları ve elverişli iklim yapısıyla ülkemiz
tarımında zirveyi bırakmıyor. Yaş meyve ve sebze
ihracatında üç yıl üst üste Türkiye 1incisi olan tarım kenti
Mersin, bu süre içinde ülkemiz ekonomisine toplam 1 milyar 878 milyon dolar
katkı sağladı. Bereketli topraklarda yılın on iki
ayı sıfırdan 1.500 rakıma kadar tarımsal üretim yapan
Mersinli çiftçilerimizin büyük emek ve katkılarıyla ürettiği
sebze ve meyveler, ihracatın yanı sıra Türkiyenin dört bir
yanında vatandaşlarımızın sofralarını
süslüyor.
Küresel piyasalarda yüksek seyreden petrol
fiyatları ve zor kış şartları dolayısıyla
yaşanan sıkıntıları yine Mersinli çiftlerimizin
üretimiyle aşacağımıza inanıyorum.
Tüm çiftçilerimize bereketli bir yıl diliyor,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Şimşek
7.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin,
kadın cinayetlerine ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Ankara Sincanda 29
yaşındaki Mersin Gülnarlı hemşehrimiz Gülsüm Kuyar,
hakkında uzaklaştırma kararı bulunan boşanma
aşamasındaki eşi Mehmet Kuyar tarafından temizlik görevlisi
olarak çalıştığı okulda bıçaklanarak şehit
edilmiştir.
Kadın cinayetlerine artık bir son
verilmesi; özellikle kadınlarımızı,
kızlarımızı, çocuklarımızı, masum
insanlarımızı hedef alanların saldırı ve
şiddet dalgasının hepimizin ortak bir sorunu olduğu; çocuk
istismarı, kadın cinayetleri, tecavüz suçlarında
caydırıcı, kalıcı ve kapsayıcı sonuçlar
alabilmek için gerekirse idam cezasının görüşülmesinin ve
tartışılmasının önünün açılması;
televizyonlarda bu kadın cinayetleriyle ilgili
kadınlarımıza, kızlarımıza,
çocuklarımıza kasteden, yumruk atan, kurşun sıkan,
bıçak sallayan alçakların en ağır şekilde
cezalandırılması adalet ve hukukun temel görevi, hepimizin
takibini yapması gereken başlıca konudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Aksi
takdirde şiddet teşvik edilmekle kalmayacak bir bakıma
ödüllendirilmiş olacaktır.
BAŞKAN Sayın Barut
8.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun,
sağlık emekçilerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
kahraman sağlık emekçileri özellikle pandemi döneminde iş
yükleri arttığı ve ekonomik hakları ödenmediği hâlde
fedakârca görev yapmayı sürdürüyor. Kutsal bir mesleğin temsilcileri
olan sağlıkçılarımız, hakları tam olarak
verilmediği hâlde halk sağlığı için mücadelesine devam
ediyor. Sağlıkta 39 branşta yüz binlerce gencimiz atama
bekliyor; iş yükü artıyor, hakları ödenmiyor ama
sağlıkçılarımızın sesini duyan yok.
Bunca sorun ve çilenin arasında kahraman
sağlık emekçilerimiz ayrıca şiddete uğruyor,
katlediliyor. Sağlıkta can yakan sorunlar yetmezmiş gibi
şiddet kol geziyor. Bu kürsüden defalarca dile getirdik, çözüm istedik ama
iktidar adım atmadı. Gelin, sağlıktaki vahşetin son bulması
için daha çok zaman kaybetmeden etkin bir yasal düzenleme yapalım,
muhalefet-iktidar el ele sağlıkta yaşanan sorunlara çözüm
bulalım; şiddetin son bulması, sağlıkçıların
haklarının verilmesi için seferber olalım.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kenanoğlu
9.- İstanbul Milletvekili Ali
Kenanoğlunun, Alevi örgütlerinin 27 Şubat 2022 Pazar günü
Kadıköyde gerçekleştireceği mitinge ilişkin
açıklaması
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, Alevi örgütleri zorunlu din dersi uygulamasına
karşı 27 Şubat Pazar günü Kadıköyde olacaklar. Alevilerin
çatı örgütleri; Alevi Bektaşi Federasyonu, Alevi Vakıfları
Federasyonu, Alevi Dernekleri Federasyonu ve bu federasyonlara bağlı yüzlerce
kurum gerçekleştirecekleri buluşmaya demokrasiden, emekten, özgür ve
eşit yurttaşlıktan yana olan bütün cümle canları davet
ediyorlar. Alevi kurumları Cemevleri ne ticarethane ne de ikamethanedir.
Cemevlerimiz ibadethanedir. diyorlar.
Biz de zorunlu din dersi uygulamasına son
verilmesi için; eşit yurttaşlık temelinde demokratik, laik,
bilimsel ana dilde eğitim taleplerimizi bir kez daha seslendirmek için 27
Şubat saat 15.00te İstanbul Kadıköyde olacağız ve
hep birlikte demokratik, laik taleplerimizi bir kez daha Alevilerin taleplerine
karşı üç maymunu oynayan iktidara karşı
haykıracağız.
BAŞKAN Sayın Arkaz
10.- İstanbul Milletvekili Hayati
Arkazın, Hocalı katliamına ve
Cumhurbaşkanlığı Koruma Dairesi
Başkanlığı Özel Harekât Şube Müdürü Hayrettin Erenin
vefatına ilişkin açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
25-26 Şubat 1992 gecesi can Azerbaycanın
Hocalı kasabasında yaşanan katliam, insanlık tarihine bir
kara leke olarak geçmiştir. 106 kadın, 83 çocuk, 70 yaşlı
olmak üzere 613 Azerbaycan Türkü Ermeni çeteciler tarafından
katledilmiştir. Hocalıda katledilen
soydaşlarımızı ve Karabağ şehitlerimizi rahmet ve
minnetle anıyorum.
Ayrıca, Sayın
Cumhurbaşkanımızın Senegal ziyaretinde görevi
başında geçirdiği kalp krizi sonucu şehit düşen
Cumhurbaşkanlığı Koruma Dairesi Başkanlığı
Özel Harekât Şube Müdürümüz Hayrettin Eren Beyefendiye Allahtan rahmet,
ailesine ve polis teşkilatımıza
başsağlığı diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aygun
11.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan
Aygunun, Tekirdağın yol sorununa ilişkin açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Teşekkür ederim Başkanım.
Hayrabolu-Süleymanpaşa arasındaki yolun
temeli dönemin Ulaştırma Bakanı Arslan tarafından 2017
yılında atılmıştı. O gün, 2020de
ulaşıma açılacağı söylenmişti, hâlen inşaatı
devam ediyor ve ne zaman biteceği muamma yani ucu açık.
6/12/2021 tarihinde dönemin Ulaştırma
Bakanı Karaismailoğlunca acele açılışı
yapılan Kandamış-Ortaca arasındaki şarampol için
bariyer yapılmış ancak aynı yerin karşısında
yani Ortaca-Kandamış arasındaki şarampol ise
karşısındakinden daha derin olmasına rağmen bariyer
unutulmuş.
Açılışta şahsıma laf
yetiştirme sırasına girenlere Gazi Meclisten bir sözüm var:
Acele işe şeytan karışırmış.
Bırakın beni, işinizi doğru yapın, bir canımızı
yitirmeden gerekli tedbiri alın, yılan hikâyesine dönen ölüm yolunu
bir an evvel bitirin.
2021 yılında Tekirdağ ilimiz vergi
vermede 6ncı; hizmet alımında, yatırım almada ise
56ncı sırada. Bunu göz önüne alarak Tekirdağdaki
yatırımları bir an evvel bitirin. Başka
canımızın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gültekin
12.- Niğde Milletvekili Selim Gültekinin,
Tarıma Dayalı İhtisas Besi Organize Sanayi Bölgesinin
Niğdeye hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
SELİM GÜLTEKİN (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Niğdemizi yeni fabrikalarla, yeni organize
sanayi bölgelerimizle buluşturmaya, yeni iş sahaları açarak
işsizliği önlemeye, ilimizin ekonomisini güçlendirmeye, Anadolunun
parlayan yıldızı Niğdemizi her alanda geliştirmeye
kararlılıkla devam ediyoruz. Tarım ve Orman
Bakanlığımızın onayıyla Tarıma Dayalı
İhtisas Besi Organize Sanayi Bölgemizin kuruluş işlemleri
tamamlanmış ve tüzel kişilik kazanmıştır.
Tamamlandığında Türkiye'nin en büyük 3üncü besi organize sanayi
bölgesi olacak olan bu OSBmiz faaliyete geçtiğinde ilimizde 4 bin
kişiye istihdam sağlayacak ve ülkemizin 18 bin ton
kırmızı et üretimini karşılayacaktır. Biyogaz
enerji tesisi, yem fabrikası, et ve et ürünlerini işleme tesislerini
de içeren et sığırcılığı ihtisas organize
sanayi bölgemiz Niğdemiz ve ülkemize hayırlı uğurlu olsun.
Başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
olmak üzere, Tarım ve Orman Bakanlığımıza ve
emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
Niğdemiz her şeye değer diyor,
Niğdeli hemşehrilerimizi ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kaya
13.- Osmaniye Milletvekili İsmail
Kayanın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın Afrika
turunun Fransada endişelere neden olduğuna ilişkin
açıklaması
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın Afrika turu Fransada endişelere neden oldu.
Fransız Vekil Dominique Erdoğan Afrikadaki ekonomik ve güvenlik
varlığını gizlice güçlendiriyor. Türkiye'yi durdurun.
çağrısında bulundu. Bu çağrının altında
yatan sebep, Cumhurbaşkanımızın görev süresinde 53 kez
kıtayı ziyaret ederek Afrikayı en çok ziyaret eden lider
konumunda olmasıdır; aynı zamanda, Fransa başta olmak üzere
Avrupa ülkelerinin kıta üzerindeki sömürüye, talana dayalı etkisinin
azalmasıyla Avrupa ve dünya ülkeleri arasında Türkiye'nin
itibarının artmasıdır. Artık dünyada gündemi
belirleyen bir ülke olduk. Bölgemizde ve dünya üzerinde Türkiye ve İslam
âleminin menfaatlerini korumak için akılcı ve onurlu bir politika
izledik. Bugün gelinen noktada AK PARTİ hâlen milletimizin umudu ve
Türkiye'nin parlak geleceğinin teminatıdır diyerek Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
14.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
emeklilerin sorunlarına ve Vakıfbankta taşeron
çalışanların kadro beklediklerine ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ülkemizde emekli olmak da emeklilik sonrası
yaşam da AKP iktidarının acımasız ve olumsuz
uygulamalarıyla ciddi soruna dönüştü. İntibak düzenlemesi
yapılmadı, emekli maaşları arasında ciddi farklar var.
Emekli bayram ikramiyeleri çok düşük kaldı; en az emekli bayram
ikramiyesi 4.253 lira olmalıdır. 506 sayılı Kanunun geçici
20nci maddesine tabi dördüncü kol sosyal güvenlik kurumları olan banka,
sigorta, odalar ve borsalar birliğinin vakıf sandıklarından
emekli olanlar kanun kapsamında olmadığı için bayram
ikramiyesi alamamaktadır. Bayram ikramiyesi tüm emekliler için
uygulanmalıdır.
Bu arada, Vakıfbankta taşeron
çalışanlar kadro beklemektedir. Temizlik, güvenlik, büro personeli ve
şoförler diğer kamu bankalarında kadro almış ancak
Vakıflar Bankasında hâlen kadro verilmemiştir. Kamuda tüm
taşeron firmada çalışanlar da bir an önce kadroya
alınmalıdır.
BAŞKAN Sayın Taşcıer
15.- Ankara Milletvekili Gamze Taşçıerin,
Hacettepe Üniversitesi işçilerinin yaşadığı
mağduriyete ilişkin açıklaması
GAMZE TAŞCIER (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü ile DİSK
SOSYAL-İŞ arasında 14 Eylül 2021 tarihinde bir toplu iş
sözleşmesi imzalandı ancak ücret zammı ve diğer parasal
hükümler bazı işçiler için uygulanırken 300ü aşkın
işçiye keyfî olarak ve çeşitli mazeretler öne sürülerek bu
uygulanmadı. Emekleri karşılığı çalışan
insanların hem geriye dönük hakları ödenmedi hem de sosyal tesislerde
çalışan 24 işçi ticari gerekçelerle işten
çıkarıldı. Emekçiler arasında ayrım yapan,
aylardır haklarını ödemeyen ve insanları kış günü
işsiz bırakan Rektörlüğe yönettiği yerin ticarethane
değil üniversite olduğunu hatırlatıyorum.
İşçilerin ödenmeyen haklarının teslim edilmesi ve
işten çıkarılanların işe iadesi
çağrısını yapıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN- Sayın Arık
16.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın,
sağlık çalışanlarının
yaşadığı sıkıntılara ilişkin
açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Sayın Başkan,
hekimler, sağlık çalışanları çok üzgün, çok
kırgın ve çok kızgın çünkü canları, malları ve
haysiyetleri tehlike altında. Canları tehlike altında çünkü her
gün şiddete uğruyorlar. Dün Nöroloji Doktoru Ebru Ergin farklı
bir ilaç yazmadığı için bir şehir eşkıyası
tarafından şiddete uğradı. Şırnakta şiddeti
engellemesi gereken savcı bile kamu gücünü kullanarak doktora şiddet
uyguladı. Tuzun koktuğu günleri yaşıyoruz. Malları
tehlike altında çünkü Hastaya beş dakika vakit
ayıracaksın, dışarıda bekleyen 100 hastayı idare
edeceksin, hata yaparsan da aldığın 8 bin liraya karşı
1 trilyon tazminat ödeyeceksin. deniliyor. Bir hâkim düşünün, önüne bir
dosya koyacaksınız Beş dakikada hüküm ver, hata yaparsan adli
ve idari olarak sorumlusunuz. diyeceksiniz.
Haysiyetleri tehlike altında çünkü doktor
efendi dönemi bitti. Doktor efendi money peşinde, doktor efendi
hastanın cebinden elini çek
BAŞKAN Sayın Taşkın
17.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, Mersinin Silifke ilçesine ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Akdenizin incisi Mersinimizin cennet
köşelerinden biri de Silifke ilçemizdir. Akdeniz Bölgesinin tam
ortasında, Konya, Çukurova ve Antalya yöresine giden yolların
kavşak noktasında kurulmuş olan Silifke; adaları,
koyları, kumsalları, gölleri, ırmağı, ovası,
kuş cenneti deltası, Cennet-Cehennem ile Aşağı Dünya
Obruğu, Uzuncaburç, Olba Antik Kenti, Liman Kalesi, Silifke Kalesi gibi
kaleleriyle olağanüstü varlıkları olan seçkin bir ilçemizdir.
Çilek, muz, nar, üzüm, zeytin, limon, portakal, mandalina ile birçok tarım
ürünü açısından bir üretim üssüdür. Silifkenin önemli bir
markası, tarihî lezzeti Silifke yoğurdunu yerinde tatmaya; eşsiz
güzellikte sahilleri, doğal ve kültürel zenginlikleri, samimi ve içten
Yörüklerin ev sahipliğinde damak çatlatan diğer lezzetleriyle Silifke
sizleri çağırıyor diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Şeker
18.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
Kocaeli Üniversitesine ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Seçim bölgem Kocaeli, 1i vakıf üniversitesi
olmak üzere toplam 3 üniversiteye, yaklaşık 90 bin üniversite
öğrencisine ev sahipliği yapıyor. 1992 yılında kurulan
Kocaeli Üniversitesi köklü bir üniversite olup ön lisanstan doktoraya kadar
toplam 70 binin üzerinde öğrenci ve 2 binin üzerinde akademik personelle
araştırma üniversitesi olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
Kentimize ve ülkemize katma değer sunan Kocaeli Üniversitesi, Avusturalya
merkezli uniRank kuruluşunun ülkeler bazında yaptığı
üniversite sıralamasında ülkemizde 22nci sırada yer
alırken İngiltere merkezli yükseköğretim derecelendirme
kuruluşu THE tarafından hazırlanan Dünya En İyi Genç
Üniversiteler 2022 sıralamasında da önemli başarı gösterdi.
Başta Rektörümüz Profesör Doktor Sadettin Hülagü olmak üzere tüm akademik
kadroyu ve öğrencilerimizi tebrik ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aycan
19.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, İklim Şûrasına ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, bugünlerde devam eden İklim Şûrasını ve
şûra çalışmalarını destekliyoruz. İklim
değişikliği sadece tarımı değil her şeyi
dolayısıyla insanı etkilemektedir; direkt veya dolaylı
yollarla insanda hastalıklara neden olmakta, insan
sağlığını etkilemektedir. İklim
değişikliğinin temel nedeni hava kirliliğidir; burada
ısınmayla ilgili yakıtlar, sanayi kuruluşları,
elektrik üretimi, termik santraller, motorlu taşıtlar, atık
yönetimi başlıca hava kirliliği nedenidir. Hava kirliliği
bölgedeki hastalık yükünün direkt yüzde 25inin nedenidir. Hava
kirliliğiyle topyekûn mücadele etmeliyiz. Küresel ısınma ve
iklim değişikliğini önlemek için her kişi ve kurum
sorumluluğunun gereğini yerine getirmeli, hava kirliliğini
önlemek için halk sağlığını gözetmeli ve öncelik
almalıdır; halk sağlığına olan etkisi
sorgulanmalı ve yatırımlarda, politikalarda ona göre adım
atılmalıdır. Ayrıca, toprak kirliliği ve su
kirliliğini önlemek için de hep beraber çaba göstermeliyiz.
BAŞKAN Sayın Budak
20.- Antalya Milletvekili Çetin Osman Budakın,
Manavgat Beşkonakta açılmak istenen mermer ocağı sebebiyle
ağaç katliamı başladığına ilişkin
açıklaması
ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Antalyamızın cennet köşelerinden
biri olan Manavgat Beşkonakta mermer ocağı açılmak
isteniyor ve ağaç katliamı başlamış durumda.
Manavgat'ta geçtiğimiz yaz Türkiye tarihinin en büyük yangın felaketi
yaşandı ve 600 bin dekardan fazla ormanımız kül oldu;
vatandaşımız evini, canını, malını, tarlasını,
bahçesini ve hayvanlarını kaybetti. Kışın
ortasındayız ve hâlâ vatandaşımızın yaraları
sarılmış durumda değil. Yangın sırasında
IBAN dağıtıp para toplayan iktidar, yandaşını
zengin etmeye devam ediyor. Manavgat'ın yanan ormanları
tıraşlanırken yanmayan bölgeleri de yağmalanmaya devam
ediliyor. Ülkemizin en büyük millî parklarından birinin yanında, su
kaynaklarının üstünde, antik kentlerin bulunduğu bölge mermer
taşı için yok ediliyor. Beşkonak, sadece turizme değil
500den fazla endemik bitki türüne ev sahipliği yapıyor. Yöre
halkı bu kış gününde sokaklarda doğayı, memleketlerini
savunmak için eylemler yapıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Toğrul
21.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrulun,
Gaziantepspor çalışanlarının mağduriyetine
ilişkin açıklaması
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Anadolu'nun efsane spor kulüplerinden biri olan
Gaziantepspor Kulübünün sıkıntılı günler
yaşadığı 2018 yılının sonları ve 2019
yılının başlarında daralmaya gidildiği
gerekçesiyle kulüpte çalışan 42 işçi işten
çıkarılmıştır. Kulüpte çalışan 42
işçinin yaklaşık 4 milyon 650 bin TL kıdem ve ihbar
tazminatı ödenmemiştir. Bunun üzerine Gaziantepspor
çalışanları yerel mahkemeye dava açarak tazminat
haklarını talep etmişler. İşçiler iki yıllık
sürecinin ardından açmış oldukları davayı
kazanmış olmalarına rağmen, alacaklarını
alamıyorlar. İşçiler cebinden para toplayarak kulübün taşınmazlarının
bir kısmını satışa çıkarmışlar fakat bu
defa da SGKnin kulüpten alacakları, işçilerin önüne engel olarak
çıkmıştır. Bugün bizi ziyaret eden işçiler
sorunlarına çözüm istiyorlar. Biz de buradan Gaziantep milletvekillerini,
Gaziantep Valiliğini ve Büyükşehir Belediyesini, bu işçilerin
mağduriyetlerinin bir an önce giderilmesi için tüm yetkilileri göreve
davet ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Özer
22.- Antalya Milletvekili Aydın Özerin,
buğday ithalatının sakıncalarına ilişkin
açıklaması
AYDIN ÖZER (Antalya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Herkesin dün gibi hatırlayacağı üzere
Tarım Bakanı Pakdemirli saman ve buğday ithalatını
eleştirdiğimiz için Paramız var ki ithalat yapıyoruz.
demiş, her türlü ürünü değil ancak stratejik olanların
üretilmesi gerektiğini ifade etmişti. Ekmeğin ham maddesi olan
buğdayı stratejik bir ürün olarak görmeyen, düşük maliyetli
üretime çaba harcamak yerine ithalatla doyabileceğini zanneden, pandemiden
bile ders çıkarmayan bu anlayış yüzünden bugün
vatandaşlarımız ucuz ekmek kuyruklarında. Şimdi ise
başımıza Rusya-Ukrayna krizi çıktı. Geçen yıl 6,7
milyon ton buğday ithal ettiğimiz bölgede savaş tamtamları
çalıyor. Aralık 2018deki uyarılarımıza Paramız
var. yanıtını veren Sayın Bakana sormak istiyorum:
Rusya-Ukrayna krizi yüzünden ola ki bir ambargo durumunda buğday ithal
etmezsek ne olacak, un üretimi tehlikeye girmeyecek mi? Bu krizin milletimizin
boğazındaki lokmaya değmemesi için hangi tedbirleri
alacaksınız?
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
BAŞKAN Sayın Önal
23.- Kırıkkale Milletvekili Ahmet
Önalın, Kırıkkale esnafının enerji zamları
nedeniyle yaşadığı mağduriyete ilişkin
açıklaması
AHMET ÖNAL (Kırıkkale) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Ekonomik kriz, işsizlik, hayat
pahalılığı hem esnafımızı hem
vatandaşımızı mağdur ediyor. Elektrik ve doğal
gaz faturalarındaki yüksek artışlar; benzin, mazot ve LPGye her
gece yapılan zamlar bitmek bilmiyor. Bir dönem, Kırıkkalede,
ticari hayatın en yoğun yaşandığı Bankalar
Caddesinde, Toprak Mahallede, Kızılkanat İş Merkezinde
esnafımız bir bir kepenk kapatıyor. Yahşihan ilçemize
bağlı Yenişehir Mahallemizde bir esnafımız bu ay
kendisine gelen elektrik faturasının aylık ödediği kira
parasının 3 katından fazla olduğunu söylüyor.
Yenişehirde bir başka esnafımız doğal gaz
faturasından korktuğu için kombiyi
çalıştıramadığından yakınıyor.
Ödediği vergilerle, çalıştırdığı personellerle
devletimize yük değil, katkıda bulunan esnafımız
Artık dayanacak gücümüz kalmadı, sesimizi duyun. diyor. Çok geç
olmadan buradan sesleniyor, iktidarınızı uyarıyoruz: Enerji
zamlarını geri çekin, Kırıkkale esnafının sesini
duyun.
BAŞKAN Şimdi Sayın Grup Başkan
Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
İYİ Parti Grup Başkan Vekili
Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlu.
Buyurunuz Sayın Dervişoğlu.
24.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, iki sene önce bugün İranda meydana gelen deprem
nedeniyle Vanda yaşamını kaybeden vatandaşları
rahmetle andığına, Ardahanın düşman işgalinden
kurtuluşunun 101inci yıl dönümüne,
Cumhurbaşkanlığı Koruma Dairesi Başkanlığı
Özel Harekât Şube Müdürü Hayrettin Erenin vefatına, EYT meselesine
ve muhtemel bir Rusya-Ukrayna savaşına karşı
alınması gereken tedbirlere ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Genel
Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
İki sene önce bugün, İranın
Azerbaycan eyaleti Hoy ilinde bir deprem yaşanmıştı. 5,9
büyüklüğündeki deprem neticesinde İranda herhangi bir can kaybı
olmamasına rağmen Vanda 10 vatandaşımız
hayatını kaybetmişti. Bu vesileyle onları rahmetle
anıyorum. Üzerinde durulması gereken bir konu bu. Merkezi
İranda olan bir deprem Vanda can alıyorsa o zaman depreme yönelik
tedbirlerin de gözden geçirilmesi gereklidir diye düşünüyorum. Hükûmeti bu
konuya hassasiyetle yaklaşmaya ve gün geçirmeden denetimleri
arttırarak özellikle deprem bölgelerinde olası depremlere
karşı tedbir almaya davet ediyorum.
Gazi Mustafa Kemalin önderliğinde
başlatılan ve sürdürülen Millî Mücadelede Ardahan yüz bir yıl
önce bugün, 23 Şubat 1921de düşman işgalinden
kurtarılmıştır. İşgal boyunca Ardahanda bağımsızlık
mücadelesi verirken hayatını kaybeden aziz şehitlerimize
Cenab-ı Allahtan rahmet diliyor, bu toprakları vatan yapan aziz
şehitlerimizi şükran, minnet ve duyguyla yâd ediyor ve
Ardahanlıların da bugününü kutluyor, en kalbî duygularımla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Cumhurbaşkanının
Senegal ziyareti sırasında Cumhurbaşkanlığı
Koruma Dairesi Başkanlığı Özel Harekât Şube Müdürü
Hayrettin Eren kalp krizi geçirerek vefat etmiştir. Merhuma Allahtan
rahmet diliyorum; kederli ailesine, Emniyet teşkilatına da
başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Allah rahmet
eylesin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Emeklilikte yaşa takılan mağdurların da
olmasına sebep olan konu, hepinizin bildiği gibi geriye doğru
işletilen bir kanun vasıtasıyla kazanılmış
hakların ortadan kaldırılması ve
vatandaşlarımızın mağdur edilmesiyle ortaya
çıkmıştır. EYT meselesi artık toplumsal bir sorun ve kanayan
bir yaradır. Devlet, vatandaşına karşı adil
olmalıdır. Devlet, vatandaşına zorluk çıkarmaz,
vatandaşını mağdur etmez ve vatandaşın
haklarını elinden almaz. Sosyal devlet olmanın gereği de
zaten budur.
Hükûmet, yaklaşık 5 milyon kişiyi
ilgilendiren emeklilikte yaşa takılanlar için bir çalışma
başlatıldığını ifade etmiştir. AK PARTİ
teklifi bu yıl Meclis Genel Kuruluna gelecek gibi görünüyor. EYT teklifi
için bazı formüller üzerinde çalışılıyormuş.
Yaş sınırı ve sigortalılık sürelerine
bakılacak, 50 yaşın altında olmama ve 1999 öncesi
BAĞ-KUR ya da SSK sicil kaydı bulunma şartı
aranacakmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Kanun çıktığında prim ve gün
sayısını dolduranlara da emeklilik hakkı
gelebilecekmiş. Çalışma bu yöndeymiş. Bize göre bu
çalışma yetersizdir. Yirmi beş yıl beş bin dört yüz
elli günü dolduran, emeklilik hakkını kazanmalıdır.
Kazanılmış haklar herhangi bir yaş sınırına
takılmadan da eksiksiz olarak hak sahiplerine verilmelidir diyoruz. Bu
temenniyi ifade ediyorum ve Hükûmeti de bu konuda duyarlı olmaya davet
ediyorum.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Putinin Donbas bölgesine girmesi için orduya talimat vermesi
sonrası bölgede savaş beklentisi artmıştır. Sayın
Genel Başkanımız Meral Akşenerin bugünkü grup
konuşmasında belirttiği üzere, muhtemel bir Rusya-Ukrayna
savaşında Türkiye olarak bizi doğrudan etkileyen birtakım
olaylar yaşanacak ve bizi bekleyen bazı tehlike ve tehditler de
oluşacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Olası bir savaş tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde
de doğal gaz dengelerini değiştirecektir; gaz fiyatları
artabilir, Rusya kademeli olarak doğal gazı kesebilir. Yine, bu
konjonktürel durumdan kaynaklı olarak döviz yükselecektir. Dövizin
yükselmesiyle birlikte iç piyasada ham madde sıkıntısı
yaşanabilir, vatandaşlarımız yeni bir zam dalgasıyla
da karşı karşıya kalabilir. Turizm sekteye
uğrayabilir; geçtiğimiz sene Rusya ve Ukraynadan ülkemize gelen 7
milyon turist sayısında ciddi bir azalma olması da söz konusu
olabilir. Biliyorsunuz, Rusyadan buğday ithal ediyoruz, bu süreç sekteye
uğrayabilir. Buğday fiyatları artabilir, buğday üreticisi
ve çiftçimiz zarara uğrayabilir. Bunlara karşı tedbirler
geliştirmek, stratejik planlar yapmak mecburiyetindeyiz. Petrol
fiyatlarındaki artış ülkemize akaryakıt zammı olarak
yansır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Tüm bu riskler ciddi bir biçimde değerlendirilmelidir.
Hükûmet, muhtemel bir savaşta vatandaşımızı daha da
zora sokabilecek durumları önceden tespit ederek o alanlarda politika
geliştirmek sorumluluğunda olduğunu unutmamalıdır.
Birkaç konum daha var ama zaman
sınırını fazla aşmak istemiyorum. Sabrınız
için teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum
efendim.
BAŞKAN Biz teşekkür ediyoruz efendim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili
Sayın Erkan Akçay.
Buyurunuz efendim.
25.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Covid-19 salgınıyla ivme kazanan küresel belirsizliğin
etkilerine, Rusya-Ukrayna krizine, 22 Şubat 2022de Sakız Adası
açıklarında 2 Türk balıkçı teknesine Yunanistan
unsurları tarafından açılan ateşe ve Cumhurbaşkanlığı
Koruma Dairesi Başkanlığı Özel Harekât Şube Müdürü Hayrettin
Erenin vefatına ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Covid-19 salgınıyla ivme kazanan küresel
belirsizlik sınır anlaşmazlıkları, enerji krizleri,
göçmen meselesi gibi önemli sorunlarla başka bir boyut
kazanmıştır. Kasım 2021de Polonya-Belarus
sınırında meydana gelen mülteci krizi, ocak ayının ilk
haftası Kazakistan'da başlayan hadiseler, Aralık 2021de
Rusya-Ukrayna sınırında yeniden tırmanan gerilim küresel
gerilim hatlarına en yakın örneklerdir.
Meydana gelen hadiseler domino etkisi yaratmakta,
organize ve senkronize bir bütünlük arz etmektedir. Rusya ve Ukrayna
arasında Donbas bölgesinde 6 Nisan 2014te başlayan
çatışmalar 11 Mayıs 2014te Donetsk Halk Cumhuriyeti ve
Lugansk Halk Cumhuriyeti isminde 2 ayrı yönetimin kurulmasıyla
sonuçlanmıştı. Gerilim Rusya'nın 16 Mart 2014te
Kırım'ı uluslararası hukuka aykırı olarak ilhak
etmesiyle devam etmiş, çatışmalar 6 Nisan 2021de yeniden başlamıştır.
Rusya 21 Şubat 2022de ayrılıkçı Donetsk ve Lugansk
bölgelerini bağımsız cumhuriyet olarak tanıyarak krizin son
perdesini açmıştır. Bu karar Ukrayna'nın siyasi
birliğinin, egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün ihlal
edilmesidir. Başta ABD olmak üzere Avrupa Birliği ülkeleri, AGİT
ve Birleşmiş Milletler krizin giderilmesi bakımından her
zaman olduğu gibi yine sınıfta kalmıştır.
Tarihsel süreçte, söz konusu ülke ve uluslararası örgütlerin, sorun
çözmekten ziyade krizi daha da derinleştiren tutumlarına Bosna'da,
Kosova'da, Kıbrıs'ta, Kudüs'te, Keşmir'de ve Karabağ'da
defalarca şahit olduk.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Batılı ülkeler
medya organları aracılığıyla âdeta bir savaş
borsası yaratmış, uluslararası medya baronları
savaş çığırtkanlığı yapmıştır.
Ukrayna soğuk savaşı anımsatan blok politikalarına,
emperyalist amaçlara kurban edilmemelidir. Ukrayna bağımsız ve
egemen bir devlettir, hiçbir küresel güç mücadelesinin satranç tahtası da
olmamalıdır. Ukrayna'nın siyasi ve toprak bütünlüğünün
korunması Türkiye'nin jeopolitik güvenliği ve bölgenin istikrarı
bakımından kaçınılmaz bir mecburiyettir. Karadeniz'in
güvenliği Türkiye'nin güvenliği demektir. Orta Asya'nın
istikrarı Türkiye'nin istikrarıdır. Orta Doğu'nun huzura
kavuşmasının yolu da Türkiye'den geçmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Türkiye, engin diplomasi
birikimiyle, hiçbir çıkar gözetmeksizin, küresel ve bölgesel
istikrarın korunması amacıyla krizin çözümü noktasında
gerekli çalışmaları yürütmektedir.
Sayın Başkan, 22 Şubat 2022de
Sakız Adası açıklarında avlanan 2 Türk balıkçı
teknesine Yunanistan unsurları tarafından açılan ateş
nedeniyle 1 vatandaşımız yaralanmıştır. Bu menfur
saldırının Türkiye ile Yunanistan arasında 64üncü turu
gerçekleştirilen istişari görüşmelerin
yapıldığı güne denk gelmesi ayrıca dikkat çekici ve
esef vericidir. Yunanistan, Egede ve Doğu Akdenizde Türkiyenin
meşru haklarına riayet etmeli, gerginliği tırmandıran
politikalardan artık vazgeçmelidir.
Sayın Başkan,
Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğanın Senegal
ziyaretinde görev yapan Özel Harekât Şube Müdürü Hayrettin Eren, 23
Şubat 2022de geçirdiği kalp krizi nedeniyle vefat etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Merhum Hayrettin Erene
Allahtan rahmet, yakınlarına ve mesai arkadaşlarına
başsağlığı diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Meral Danış Beştaş.
Buyurunuz Sayın Danış
Beştaş.
26.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Ukrayna krizinin ekonomik boyutuna, Asrın Hukuk
Bürosu tarafından açıklanan İmralı Cezaevindeki hak
ihlallerine ilişkin rapora, İçişleri Bakanlığının
mültecilere yönelik seyreltme uygulamasına, Diyarbakırın Sur
ilçesinde bulunan Kırklar Dağında yapılmak istenen Devlet
Bahçeli Hatıra Ormanına ve Kürtlerin yoğun olarak
yaşadığı illerde sağlığa erişim
oranlarının çok düşük olduğuna ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Ukrayna krizinin ekonomik boyutunu da
düşünmemiz gerekiyor. Bu Ukrayna krizi tüm dünya ekonomisini olduğu
gibi Türkiyeyi de doğrudan etkileyebilir, etkiliyor. Türkiye bir yandan
NATO üyesi, diğer yandan ise Rusyaya ekonomik olarak angaje olmuş
durumda. İyi yönetilmemesi durumunda Türkiye halklarına
çıkarılacak, çıkacak ekonomik fatura maalesef çok yüksek olacak
çünkü AKP-MHP ittifakı döviz ihtiyacını turizmden
karşılama hayalleri kurarken Rus turistler gelmeyebilir; doğal
gaz ve akaryakıt fiyatları daha fazla zamlanabilir; jeopolitik
risklerden ötürü döviz artabilir ve bu da enflasyonu doğal olarak
yukarı çeker; başta gıda ürünleri olmak üzere, birçok temel
ihtiyaç kaleminde Rusyaya bağımlılık geriliminin
yükselmesi durumunda ambargoya varacak yaptırımları da gündeme
getirebilir. Bu sebeple, Türkiyede gıda ve enerji krizi baş
gösterecek ve fiyatlar fahiş derecede artacak, açlık ve yoksulluk
derinleşecektir. Yani Türkiye halkları açısından yüksek
maliyetlerin söz konusu olabileceği bir dönemden geçiyoruz. Bu kapsamda,
Türkiye'nin politikalarının belirlenmesinde güç matrisleri ve
iktidarın ideolojik körlüğü değil ortak akıl esas
alınmalı ve tüm siyasi aktörler politika belirleme sürecinde yer
almalıdır. Bu vesileyle dünkü çağrımızı tekrar
yineliyorum ve Dışişleri Bakanının bir an önce Meclis
Genel Kurulunda parti gruplarını bilgilendirmesi talebimizi tekrar
ediyorum.
Sayın Başkan, dün, Türkiye siyaset
hukukunu ilgilendiren çok önemli bir rapor açıklandı Asrın Hukuk
Bürosu tarafından.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
İmralı Cezaevinde son bir yılda yaşanan hak ihlallerine
değinen bir rapor var elimizde ve Asrın Hukuk Bürosu raporunda,
Türkiye adalet sisteminin nasıl keyfî ve bilinçli bir şekilde
işkence yaptığı bir kez daha gözler önüne seriliyor.
Evet, Sayın Öcalan, yirmi üç yıldır
yanında bulunan siyasi hükümlüler Sayın Hamili
Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş yedi
yıldır İmralı tecrit sistemi dediğimiz ağırlaştırılmış
infaz rejiminde olağanüstü tecrit koşullarında tutuluyorlar.
Rapor, iletişim hakkı başta olmak üzere diğer tüm
hakların nasıl gasbedildiğini etraflıca anlatıyor.
Özellikle uluslararası kurumlar, AYM ve diğer kurumların bu
ihlalde nasıl el birliğiyle çalıştığı son
derece çarpıcıdır.
Dün rapor kamuoyuyla
paylaşıldığı için ayrıntılarına
girmeyeceğim ancak iki konunun altını önemle çizmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) 2021
yılı boyunca, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde
3üncü maddede düzenlenen işkence yasağı, 6ncı maddedeki
adil yargılanma hakkı, 8inci maddede aile ve özel hayata
saygıyla haberleşme hakkı, 13üncü maddede düzenlenen etkili
başvuru yolu ile hak ve özgürlüklerin amaç dışı
kısıtlanmasını yasaklayan 18inci maddesi ihlal
edilmiştir. İmralı tecrit sisteminin
uygulayıcıları tarafından negatif ve pozitif bütün
yükümlülükler ihlal edilerek suç işlenmiştir ve devam ediyor.
Böylece, Anayasa, AİHS ve diğer tüm hukuksal
bağıtların yok sayıldığı İmralı
tecrit sistemi, Türkiyede hukuk ve demokrasi dışı bir
yaşamın inşa edilmesine neden olmaktadır. Öcalanı
devre dışı bırakmak, Kürt sorununu
derinleştirmektedir, çözümün önüne geçme çabalarıdır. Bunun
faturası son altı yedi yılda görüldüğü üzere çok
ağır olmaktadır. Tecrit aynı zamanda bir insanlık
suçudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Başta CPT olmak üzere, Adalet Bakanlığı ve tüm ilgilileri
görevlerini yapmaya çağırıyoruz: İmralı
kapılarını açın, avukatlar ve aileleri görüşmelerini
yapabilsinler.
Diğer bir mesele mülteciler. İçişleri
Bakanlığının seyreltme uygulamasının
ayrıntıları kamuoyuyla paylaşıldı. Bu kapsamda,
yabancı nüfusun mahalle nüfusunun yüzde 25ini aştığı
16 il, her türlü statüden tüm yabancıların kayıt
başvurularına kapatıldı. Şimdi, bu -İstanbulda
Fatih ve Esenyurtta- yürürlüğe girdi ve bu kapsamda Suriyelileri de
gönüllük esasıyla demişler ama bu gönüllü olmayacak, farklı il
ve ilçelere yerleştirmek için bir çalışma başladı.
Uygulama, mülteci hukukuna da Cenevre Sözleşmesine de açıkça
aykırı durumda çünkü mültecilerin iş bulabilmek adına
seyahat etmeleri gerekiyor. Bu yönüyle seyahat etme hakkına
aykırı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Mültecilerin seyahat etme hakkı ellerinden alınıyor ve bu,
toplumda ayrımcılığı derinleştiriyor ve daha
geçenlerde Esenyurtta halk arasındaki çatışma bunu bize
göstermişti. İçişleri Bakanlığının
ayrımcılığı derinleştiren politikalarıyla
toplumsal barışı ve bir arada yaşama hukukunu
bozmaktadır. Uygulamanın büyük bir kırılmayı ve
toplumsal sorunları beraberinde getirme tehlikesi mevcuttur. O nedenle
uluslararası hukuka uyulmasını ve bu uygulamadan derhâl
vazgeçilmesini talep ediyoruz.
Sayın Başkan, Diyarbakırın Sur
ilçesinde bulunan Kırklar Dağında MHP Genel Başkanı
Devlet Bahçeli adına yapılmak istenen Devlet Bahçeli Hatıra
Ormanı için ağaç dikim çalışmaları başladı.
MHP İl Başkanlığı, özel bir firmaya ait kepçeyle
fidanların dikileceği alanda kazı çalışması
yapıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Kazının yanı sıra tabelanın dikileceği yere de 2
beton kolon yapıldı. Bir yere adınızı yazınca o
yer sizin olmadığı gibi halk da benimsemiyor. Devlet Bahçeli
Hatıra Ormanı diye isim koyduğunuz yer Diyarbakır halkınındır.
Halka sormadan isim koyma yöntemleri çok eskilerde kaldı. Kentin
hafızasını, ruhunu bir isimle değiştireceğini
zanneden zihniyetin ta kendisi yok olmuştur zaten. Yok olduğunu
bildiği hâlde bir isimle yaşama çabası hem beyhude hem de
acınasıdır. Siz oraya ne isim yazarsanız yazın aslolan
halkın belleğidir. Siyaseten ve zihniyet olarak yok hükmünde
olduğunuzu ilan ettiğiniz bu yöntemlerinizin sonuç vermeyeceğini
zaman size gösterecek; çok çok az kaldı, geçecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, son olarak, eşitsizlik raporu, müsaadenizle
Şimdi, bağımsız bir grup var, sivil toplum gönüllüsü,
hekimlik ve sağlığa erişimle ilgili eşitsizlik bülteni
yayımlıyorlar her ay. Bu ay hekimlik ve sağlık hizmetine
erişimde büyük bir eşitsizlik olduğunu gözler önüne serdi.
Özellikle Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı illerde hem
bebek ölüm oranları hem de sağlığa erişim
oranları maalesef çok düşük. Birçok rakam var, sadece şunu
söyleyeyim: Tıp doktoru, diş hekimi sayısından bebek ölüm
oranlarına kadar TÜİK'in verileri bile bu eşitsizliği
ortaya koyuyor. Hekim sayısındaki yetersizlik, hekim başına
düşen hasta sayısını da artırıyor -buna dair,
eşitsizlik bölgesindeki vahametin rakamlarını bilahare
başka konuşmalarımızda paylaşacağız- ama ana
dilinde sağlık hizmeti alamıyor olmak da bu
eşitsizliği derinleştiren hususlar arasında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Evet,
her gün söylediğimiz bir mesele var; bu söylediğim -bizim sözlerimiz
değil- objektif, bilimsel raporlarda da eşitsizliği net bir
şekilde ortaya koyuyor. Bu bir söylem değil, Kürt halkının
gerçeği. Bu gerçeği değiştireceğiz,
değiştirmeliyiz.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Akçay
27.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Milliyetçi Hareket Partisi
Diyarbakır il teşkilatımızın organizasyonuyla
Diyarbakır'da Genel Başkanımız Sayın Devlet
Bahçeli'nin adının verildiği bir ormana, ağaç dikimine
ilişkin Sayın Beştaş'ın
kışkırtıcı ve hadsiz açıklamalarını
kınıyorum. Bu, bölücü, ötekileştirici ve tahrik edici bir
dildir. Diyarbakır Milliyetçi Hareket Partisi il ve ilçe
teşkilatları, Diyarbakır ili ve ilçelerinde ikamet eden
kıymetli vatandaşlarımızın bir
teşkilatıdır; bunlar bu şekilde bir karar
almışlardır. Sayın Beştaştan veya HDPden izin
alacak değiliz yani bu konuda.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) Halktan
alın diyoruz, halktan; bizden değil.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Verilmiştir ve bu konuyu
da artık kapatmaları gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ve inşallah yıllar
boyu, Diyarbakırda Devlet Bahçeli ormanı ağaçlarımız,
yemyeşil bir şekilde uzun yıllar boyunca kalacaktır ve
bunların sayılarını da artıracağız, onu da
ifade edeyim. Hiç kimsenin haddi ve hakkı da değildir bu tür sözleri
sarf etmek. (MHP sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Akçay bölücü, ötekileştirici olduğumu söyledi,
sataştı.
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yani sen tahriklerine devam
et bakalım, hadi! Şuna bak, durduk yerde nereden çıkarıyor
böyle şeyleri? Sana mı soracağız?
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri ve değerli halkımız;
biz, tahrik etmek için bu cümleleri kurmuyoruz. Biz
ERKAN AKÇAY (Manisa) Türkiyenin her yerinde orman
dikeriz biz; ne bu hadsizlik?
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Diyarbakır da bizimdir, Edirne de bizimdir; size mi soracağız?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ben
sizi dinledim, ben sizi dinledim.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Türkiye;
vatanıyla, milletiyle bölünmez bir bütündür.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bu
tepkiler bile aslında sizin niye böyle bir psikoloji
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Diyarbakır da Ankara da Edirne de birdir, bunu ayırmaya
çalışan, alçaktır.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Git Osmaniyeye dik, Osmaniyeye.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Devlet Bahçelinin tapusunda mı Diyarbakır?
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Ya, sizin tapunuzda
mı?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Anlamadım!
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sakin
olun, sakin olun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Sayın Başkan, ben
Baştan başlatırsanız.
(HDP ve MHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Ya, sizin tapunuzda
mı, sizin tapunuzda mı?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) Nasıl
konuşuyor öyle!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Bağırma, bağırma!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Konuşma!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Yüzde 0,0 oy alıyorsun, gidip orman yapıyorsun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Nasıl konuşuyorsun!
Konuşma!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Ormanları yakan
sizsiniz, teröristlerle beraber yürüyen sizsiniz!
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Sizsiniz
Sayın Ümit Bey, sizsiniz! Orman yaktığınızı biz
de size mi söyleyelim Siz, orman koruma alanlarını
MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) Niye rahatsız
oldun ormandan sen?
BAŞKAN İzin verir misiniz efendim.
(HDP ve MHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Türkiye
BAŞKAN Sayın Şimşek, Grup
Başkan Vekili kürsüde efendim.
MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) PKKlılar
orman yakıyor, PKKlılar!
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Ne zaman bir terörist bu
Meclisten uzaklaştırılınca Devlet Bahçeliye
saldırıyorsunuz, MHPye saldırıyorsunuz!
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak)
Alakası yok! Alakası yok! Saptırıyorsunuz konuyu!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, müsaade
eder misiniz efendim.
Baştan alalım.
Buyurunuz Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ben
Diyarbakır halkının düşüncelerini ve duygularını
Diyarbakırda iktidarda olan bir parti olarak burada ifade ettim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Diyarbakır
halkını...
MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) Sen kimsin, sen!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Eğer sesinizi yükseltirseniz ben daha çok yükseltirim!
MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) Bağır!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bir
dakikadır saygıyla burada dinliyorum.
MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) Bağır,
bağır!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Biz
Diyarbakırda yüzde 70 oy almış; bütün baskılara
rağmen, bütün yolsuzluklara rağmen oy almış bir partiyiz.
Selçuk Mızraklı bugün Diyarbakır
Büyükşehir Belediye Eş Başkanı olarak Edirne Cezaevinde
tutuluyor.
MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) Kalsın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Biz,
Devlet Bahçelinin bir yerde hatıra ormanı
açamayacağını söylemiyoruz, bunun yerinin Diyarbakır
olmadığını söylüyoruz. (MHP sıralarından gürültüler)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Allah Allah!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Diyarbakır halkı haftalardır bu konuda Biz bunu kabul
etmiyoruz. diyor.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Diyarbakır, bir vatan toprağıdır.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Eğer halkın sözlerine kulak verecek olursanız bunu dikkate
alırsınız. (HDP ve MHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar, gürültüler) Biz herhangi bir
saygı sınırını aşmadık. Şimdi biz
götürüp Selahattin Demirtaş hatıra ormanını Osmaniyeye
diksek ne dersiniz?
MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) Gelin bakalım!
Gelin bakalım!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ya,
böyle bir şey yok! Gidin, Osmaniyede hatıra ormanları
açın, buna bir diyeceğimiz yok. Ben, burada, halkın vekili
olarak, buna tepki gösterildiğini söylüyorum.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Bu bir bölücü dildir Sayın Başkan, lütfen uyar. Uyar
Sayın Başkan, görevine davet ediyorum seni.
MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) O, Selahattin
Demirtaş değil; o, Devlet Bahçelidir! Devlet Bahçeli o, Devlet
Bahçeli!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Yani
bu siyasetin Ben buraya kendi adıma vereyim, burası benim olur.
dönemi geçti.
MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) O, Devlet Bahçeli;
o, hain değil! O, hain değil; o, Devlet Bahçeli!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Devlet
Bahçeli gece gündüz Kürt halkına hakaret eden, onları yok sayan bir
dilin peşindeyken en büyük Kürt iline gidip hatıra ormanı
yapmak, bölücülüğün ta kendisidir; asıl birleştirme bu
değildir. Biz Halkı tahrik etmeyin. diyoruz.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Sen Diyarbakıra Kürt ili diyemezsin, her yer Türkiye
Cumhuriyetidir.
MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) O, hain değil;
o, Devlet Bahçelidir. O, hain değil; o, Devlet Bahçeli.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
Bakın, haksız olduğunuz için oradan
bağırıyorsunuz ama ben sizi dikkatle dinledim. Burada
söylediğim cümlelerin çok daha fazlasını Diyarbakır
halkı söylüyor.
YAŞAR KARADAĞ (Iğdır)
Diyarbakır Annelerine gidin, Diyarbakır Annelerine gidin. Acı ve
gözyaşı dışında Diyarbakıra ne verdiniz siz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Ben de
onların Vekili olarak onlar adına burada ifade ettim, etmeye devam
edeceğim. (HDP sıralarından alkışlar)
YAŞAR KARADAĞ (Iğdır) O
Diyarbakır Annelerinin gözyaşlarına kurban olun siz.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Sen kurban ol bütün annelere.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Siz Diyarbakıra sahip oldunuz ha!
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Yok, siz olacaksınız!
BAŞKAN Sayın Akçay
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, belli
ki bir tahrik ve kışkırtma noktası yaratmaya
çalışıyorlar. Diyarbakır, Türkiye Cumhuriyetinin bir
vilayetidir, Türk devletinin bir ilidir, vatanımızın aziz bir
köşesidir. Milliyetçi Hareket Partisi teşkilatları, Anadolunun
Edirneden Karsa, Diyarbakırdan Trabzona kadar istediği yerin
uygun gördüğü her türlü etkinliğini yapar. Biz 81 vilayette bine
yakın ilçede teşkilatlanmış bir siyasi partiyiz. Hiçbir
partinin başka bir partinin ne yapıp ne yapamayacağına
karışma hakkı da yoktur. Dolayısıyla, HDP Grup
Başkan Vekilinin de bu şekilde bir söz söylemeye hakkı da
yoktur, haddi de yoktur. (MHP sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkanım
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Ağaç
dikiyoruz, ağaç; kötülük yapmıyoruz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
lütfen sona erdirelim...
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Ağaç
dikiyoruz, ağaç! Terbiyesizlik yapmayın.
BAŞKAN Müsaade edin efendim.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Bu bölücülere izin verme Sayın Başkan.
MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) Selahattin
Demirtaş ile Devlet Bahçeliyi aynı noktada ölçemez kimse!
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Ağaç
dikiyoruz, ağaç!
SALİH CORA (Trabzon) Ağaç dikilmesine
nasıl karşı çıkılır, böyle bir şey olur mu
ya?
BAŞKAN Sayın Beştaş,
yerinizden buyurunuz efendim.
29.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Diyarbakır halkı; yeşili de sever, ağacı da sever,
doğayı da sever, ekolojiktir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Milliyetçi Hareket Partisinin
Diyarbakır teşkilatı, Diyarbakırın bir
halkıdır, mensuplarıdır.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bu
konuda bizim bir itirazımız yok ama Kürt halkına her gün
düşmanlık dilini kullanan Baş üstünde baş, taş
üstünde taş bırakmayın. diyen bir zihniyetin temsilcilerini
orada istememesi normal.
MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) Yok, o sizsiniz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Evet, teröristlere diyoruz
biz onu. Aynen öyle! Teröristlere, PKKya diyoruz biz onu.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Meclisi şu anda
çalıştırılmıyor. Dünyanın hiçbir yerinde
seçilmişler dururken bir il örgütü gidip hatıra ormanı açamaz.
MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) Açar.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Biz
Türkiyenin her yerinde açarız.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Açar, öyle bir yasa yok.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Kayyum
orada olmasa, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi seçilmişleri
orada olsa böyle bir hatıra ormanı zaten açılamaz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Diyarbakırda HDP
hatıra ormanı var mı?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Biz
gidip Osmaniyede ya da Kayseride açamıyoruz ki bunu savunduğumuz
hâlde... Biz halkın ne dediğini anlatıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Bitiriyorum.
MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) Yalan söylüyorsun,
halk öyle demiyor! Halk öyle demiyor, yalan söylüyorsun!
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Orada açanlar da Diyarbakır halkıdır.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Gelin referandum yapalım, Diyarbakır halkına soralım. Hodri
meydan!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Burada
halkın sesine kulak verilmesini istiyoruz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Onlara
çağrımdır: Diyarbakıra fikirlerinizle gidin,
düşüncelerinizle gidin.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Tabii, doğru, doğru! Biz de bekliyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Tabela
partisi bile olamadığınız hâlde gidip hatıra
ormanı açarak Diyarbakır halkının gönlünü
kazanamazsınız. Irkçılığa geçit verilmez.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Çadır tiyatrosu ya!
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) Böyle
siyaset olmaz! Böyle Türkiye partisi olamazsınız siz! Yeter be!
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Size ne
canım! Türkiye partisi olup olmayacağımızı size mi
soracağız ya!
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) Yeter
be!
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Allah
Allah! Siz mi karar vereceksiniz!
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa)
Diyarbakıra ne zaman siz sahip çıktınız?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Hodri meydan! Referandum yapalım, Diyarbakır halkına sorun!
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) Sen
halkı temsil etmiyorsun! Sen halkı temsil etmiyorsun!
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Buna siz
mi karar veriyorsunuz! Sen mi karar veriyorsun ona?
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Ya biz
kimden oy alarak geldik Sayın Başkan!
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Referandum falan ne ayak Sayın Başkan, nereden müsaade
ediyorsun böyle sözlere!
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Halka
soracaksınız.
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) Sen
terör örgütünü temsil ediyorsun! Konuşmayın! Yeter!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Terör örgütünü sen temsil ediyorsun! Halka mı soracağız!
diyor.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Provokasyon yapmaya gelmişsiniz buraya.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Akçay.
30.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
Milliyetçi Hareket Partisi Diyarbakıra gitmez, Milliyetçi Hareket Partisi
Diyarbakırda zaten. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Ya, evet, evet!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ayrıca, ya ben merak
ediyorum, Diyarbakırda HDPnin hatıra ormanı var mı? Bu
kadar belediye kazandınız, ettiniz; 2 tane ağaç mı
diktiniz, orman mı yaktı taraftarlarınız?
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Onlar iblisin çocukları, ağaç yakanlar!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Bırakmadınız ki
Her gün var, her gün dikiyoruz.
MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) Sanırım
silah almaktan ağaca para yetmiyordur, olabilir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkan Vekiline -nihayet efendim- söz sırası
geldi.
Buyurunuz Sayın Altay.
31.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptıkları açıklamalarındaki
bazı ifadelerine, Ukrayna krizine, sağlıkta şiddete,
elektrik zamlarına, 14 Mart Tıp Bayramından önce
sağlık çalışanlarına yönelik yasal düzenlemenin
yapılması gerektiğine ve Doktor Ebru Ergin ve sağlık
çalışanlarına geçmiş olsun dileklerini ilettiklerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Zatıalinizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Biraz önceki tartışmalar aklıma büyük
ustanın şu dizelerini getirdi efendim: Yaşamak bir ağaç
gibi tek ve hür/Ve bir orman gibi kardeşçesine
İnşallah bu
günleri görürüz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür etmenizi bekleriz Sayın Altay, ağaç dikenlere de
teşekkür edin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, Ukrayna krizi derinleşiyor; toprak bütünlüğünü,
bağımsızlığını ve egemenliğini hiçe
sayan Rusyanın müdahalelerini -dün de söyledik- tasvip etmemiz mümkün
değil. Krizin sonlandırılması noktasında
Birleşmiş Milletlere de görev düştüğü
kanısındayız ama burnumuzun dibinde olası sonuçları
çok olumsuz etkiler doğuracak bu kriz bakımından, Hükûmetin de
yaptığı temaslarla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisini
bilgilendirmesi gereği vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisi,
Hükûmetin yaptığı görüşmelerden, ilişkilerden,
etkileşimlerden mutlaka haberdar edilmelidir. Bu, yürütmenin yasama
organına saygısının da bir gereğidir. Bu
bağlamda, yürütme organımızı, gelişmelerle ilgili,
Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi vermeye çağırıyorum.
Sayın Başkan, yürütme organı kara
kışa en hazırlıksız yakalanmıştı;
umarım bu Ukrayna krizine de sonuçları bakımından,
inşallah, hazırlıksız yakalanmayız. Biz AK
PARTİ'yi, daha doğrusu yürütme organını geçmişte
müteaddit defa uyardık; tedarikler noktasında bir ya da bir iki
ülkeye bağımlılığın Türkiye'nin ekonomik
özgürlüğü bakımından, bölgedeki istikrarı ve içerideki
yaşanabilecek olası sorunlar bakımından riskli
olduğunu söyleyegeldik. Bugüne kadar yürütme organı bizim bu
uyarılarımızı dikkate almadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi
geldiğimiz noktada özellikle doğal gaz, turizm ve buğday ithali
bakımından olası sıkıntılara gebe gibi
görünülmektedir. Umarım OSBlerde şalterleri yeniden indirmek zorunda
kalmayız, umarım yürütme organının bir B planı
vardır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; koruyamıyoruz, ülkede tutamıyoruz,
karınlarını doyuramıyoruz, otuz altı saat nöbet
tutturuyoruz, günde 90 hastaya baktırıyoruz, bir de üstüne üstlük
şiddete maruz kalıyorlar. Herhâlde kimden bahsettiğim
anlaşılmıştır. Doktorlarımıza ve
sağlık çalışanlarımıza yönelik şiddet
eylemlerini kınıyoruz, tasvip etmiyoruz ama devletin görevi de
doktorlarımızı ve sağlık çalışanlarını
koruyabilmektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Önce
vatandaşlarımıza seslenmek istiyorum: Hasta yakını
psikolojisini anlıyoruz. Herkes hastanedeki hastasıyla ilgili iyi
haber almak ister, bir an önce iyi sonuç almak ister. 84 milyon bilsin ki
Türkiyenin bütün doktorları ve sağlık
çalışanları cansiparane, insanüstü bir gayret ve performansla
görevlerini yapmaktadırlar. Doktorlarımıza ve sağlık
çalışanlarımıza karşı tutum ve
davranışlarımızda en azından hak ettikleri
saygıyı 84 milyonun göstermesini istiyorum.
Dün, Ebru Ergin Doktorumuz, Hocamız Ankara
Eğitim ve Araştırma Hastanesinde şiddete maruz kaldı.
Üzücü ya, şu
Daha aylar önce Meclisten bu konuda bir kanun
çıkarmıştık, Ebru Hocamıza şiddet uygulayan,
serbest bırakılmış. Sayın Bakanımız da
tweet atıyor, ne diyor? Yasal düzenleme yakın. Günaydın
mı desem, ne desem bilemedim. Ya, aylar önce yaptık, biz CHP olarak
dedik ki Bu yetersiz, bu böyle olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Şimdi, Sayın Bakan diyor ki: Yasal düzenleme yakın.
Dilekçe veriyor Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonunun CHPli üyeleri. Komisyon Başkanı da
-eski bir Bakan, tıp insanı- ya, bir buçuk yıldır Komisyonu
toplamamışsın kardeşim, Komisyon sadece kanun teklifi
gelince mi toplanır? Böyle bir ayet, hüküm mü var? Bu kadar ülkede
Covid-19 var, mücadele var, sağlık çalışanlarının
sorunları var; bu duyarsızlığı da anlamak mümkün
değil. Her hafta, bir hafta sonraya öteleyerek, müjde verir gibi
Şunu yapacağız, bunu yapacağız. demez yürütme.
Yürütme Yaptım. der ya, muhalefet der Biz iktidar olursak şunu
yapacağız. diye.
Bir gecede asrın zammı, yüzde 127lik
elektrik zammını bir gecede yaptılar, iki aydır Nasıl
indiririz? diye düşünüp beceremiyorlar, iki aydır düşünüyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir gecede
nasıl yaptıysanız bir gecede zamları geri çekeceksiniz.
Böyle yürütme olmaz.
Sayın Başkan, bakın, mart geliyor; 14
Mart, Tıp Bayramıdır. Buradan yürütmeye sesleniyorum: 14 Mart
Tıp Bayramından önce doktorlarımıza, sağlık
çalışanlarımıza hem özlük hakları bakımından
on numara bir yasa yapmalıyız hem de şiddete karşı tam
güvence yasasını çıkarmalıyız. Bu, Meclisin, ulusuna,
sağlık çalışanlarına bir ödevidir.
Ben, şahsen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuyla
birlikte, maruz kaldıkları şiddet ve kamu tarafından,
işveren tarafından maruz bırakıldıkları
olağanüstü olumsuz çalışma şartlarından dolayı
tekrar doktorlarımızdan özür diliyoruz. Biz özür diliyorsak yürütme
organının da yürütme organını destekleyen birinci partinin
de bu konuda iki çift laf etmesi lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama vaat
değil, somut iki çift laf etmesi, edebilmesi lazım.
Tekrar Doktor Ebru Ergine geçmiş olsun
diliyoruz, sağlık çalışanlarına geçmiş olsun
diliyoruz. Onları koruyamadığımız, ülkede
tutamadığımız, karınlarını doyuramadığımız,
otuz altı saat nöbet tutturduğumuz, günde 90 hastaya
baktırdığımız için de Meclisin bir üyesi olarak ben
özür diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Muhammet Emin Akbaşoğlu.
Buyurunuz Sayın Akbaşoğlu.
32.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Cumhurbaşkanlığı Koruma Dairesi
Başkanlığı Özel Harekât Şube Müdürü Hayrettin Erenin
vefatına; asgari ücretliler ile memur ve emeklileri maaşları,
3600 ek gösterge, sözleşmeli personel ve EYTlilerle ilgili düzenlemelere;
1 Mart itibarıyla elektrik faturalarının indirileceğine,
millete ve devlete hizmet eden devlet adamlarının isimlerinin
yaşatılmasının bir vefa borcu olduğuna ve terörün ve
teröristin karşısında olduklarına ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Çok teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikli olarak -Sayın
Cumhurbaşkanımızın Senegal ziyareti esnasında-
Cumhurbaşkanlığı Koruma Dairesi Özel Harekât Şube
Müdürü Hayrettin Eren Müdürümüze Allah'tan rahmet ve mağfiret diliyorum.
Görevi başında şehit olan Hayrettin Eren ve bütün
şehitlerimizi rahmetle, minnetle yâd ediyor, ailelerine
başsağlığı ve sabrıcemil niyaz ediyorum. Allah;
mekânlarını cennet, makamlarını ali eylesin bütün
şehitlerimizin.
Değerli milletvekilleri, malumunuz olduğu
üzere, yerli ve millî Türkiye ekonomi modeliyle yatırım, üretim,
istihdam, ihracat ve cari fazlaya dayalı büyüme modelimizi hayata
geçirdik. İnşallah bu bağlamda ülkemizin kalkınma
hamlelerine çok daha büyük ivmeler katacağız. Malumunuz olduğu
üzere, bütçe görüşmeleri esnasında Genel Kurulda da ifade
ettiğimiz üzere beş önemli adım atacağımızdan
bahsetmiştik: Birincisi, asgari ücretlilerle işe
başlayacağız; iki, memur ve emeklilerimizin durumuyla ilgili
maaş düzenlemelerini yapacağız; üç, 3600 ek göstergeyi düzenleyeceğiz;
dört, belediyelerimizde çalışan bütün sözleşmeli personelimiz
dâhil olmak üzere bütün kamu kurum ve kuruluşlarında
çalışan sözleşmeli personelin durumunu ele alıp kadroyla
ilgili çalışmayı gerçekleştireceğiz ve nihayet
beşinci adım olarak da EYTli kardeşlerimizin durumunu ele
alarak bu meseleyi de masaya yatırıp Allahın izniyle 2022
yılı içerisinde bu meseleyi de halledeceğiz demiştik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
- İlk ikisini gerçekleştirdik. Şu anda Çalışma
Bakanlığımız, ilgili paydaşlarla 3600 ek göstergeyle
ilgili çalışmayı yapıyor. Ardından sözleşmeli
personel ve EYTli kardeşlerimizin durumu gelecek. Bu hususları
kamuoyuyla paylaşmak istedim.
Ayrıca, elektrikle ilgili malumunuz, Enerji
Bakanlığımız bütün hane halkını,
esnafımızı, bütün milletimizi rahatlatacak
çalışmayı şu anda yapıyor, 1 Mart itibarıyla,
inşallah, bu faturaların indirildiği bir sürece hep beraber
muhatap olacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu manada işçimizi, çiftçimizi, emeklimizi,
memurumuzu, esnafımızı, sanayicimizi, velhasıl toplumun
bütün kesimlerini desteklemek suretiyle yolumuza devam edeceğiz ve her
kesimin de alım gücünü artırarak refah düzeyini yükselteceğiz.
Bu konuda en ufak bir şüphenin olmamasını arzu ediyorum.
Değerli Başkanım, değerli
milletvekilleri; hakikaten yakmak ve yıkmak kolaydır ancak yapmak,
inşa etmek, ihya etmek, büyütmek, sürdürülebilir hâle getirmek ise
gerçekten zordur. AK PARTİ, yirmi yıllık iktidarı
dönemlerinde işte bu zoru Sayın Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde gerçekleştirmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Akif ne güzel söylemiş:
Hadi gel yıkalım şu Süleymaniyeyi
desen,
İki kazma kürek, iki de ırgat gerek,
Ancak hadi gel yapalım şunu geri desen,
Bir Sinan, bir de Süleyman gerek.
Dolayısıyla, yapılan işler
Marifet iltifata tabidir. Çerçevesinde, bu yapım sürecinde hakikaten
canla başla, üstün bir gayretle bu hizmetleri milletimize sunan bütün
bakanlarımıza, Sayın Cumhurbaşkanımıza, bu konuda
emeği geçen bütün işçi kardeşlerimize, o işleri alıp
yürüten bütün işverenlere ve bütün bürokratlara da buradan
teşekkürlerimi ifade etmek isterim.
Değerli Başkan ve değerli
milletvekilleri; şunu da ifade ederek sözlerimi toparlayacağım:
Allahın izniyle
Şu geççek meselesiyle ilgili çeşitli
yorumlar yapılıyor, ben de Genel Kurula ve Genel Kuruldan bütün
kamuoyuna şunu ifade etmek isterim:
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) İnşallah, Haziran 2023te yapılacak olan
seçimlerde, Cumhur İttifakı karşısına çıkan
ittifakı geççek, o konuda en ufak bir şüphe söz konusu değil
arkadaşlar.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Geççek sizin
dilinize de yerleşti vallahi!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ayrıca, Bu da geçer Ya Hu. demiş bizim
büyüklerimiz, bu da geçer Ya Hu. Bütün sıkıntılar geççek,
geçecek ve Allahın izniyle yolumuza devam edeceğiz. Büyük ve güçlü
Türkiye'nin öncülüğünde adil ve merhametli yeni bir küresel düzeni
Allahın izniyle insanlığa hediye edeceğiz; bu
liderliği de Recep Tayyip Erdoğanın öncülüğünde Cumhur
İttifakının zaferiyle Türkiye Cumhuriyeti devleti
gerçekleştirecek inşallah. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ORHAN SÜMER (Adana) Ramazan Can bile gülüyor!
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Ramazan Can bile gülüyor yanında!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Konu gündeme geldiği için şunu ifade edeyim
arkadaşlar: Milletimize ve devletimize hizmet eden devlet
adamlarımızın isimlerinin yaşatılması bir vefa
borcudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bundan tabii bir durum söz konusu olamaz, bunun
dışındaki söylemler kabul edilemez. Ve kesinlikle etnik bir
köken üzerine bir siyasi söylem ve bir siyasi parti de oluşamaz. Sonuç
itibarıyla, 81 vilayetiyle, 85 milyon insanıyla; dün Türküyle
Kürtüyle, Alevisiyle Sünnisiyle bir ve beraber olduğumuzu buradan ifade
etmiştik. Bu kardeşliğimizi pekiştirmemiz,
kucaklaşmamızı ortaya koymamız ve asla ve kata hiçbir
şekilde terörü tolere edici bir yaklaşım sergilenmemesi bütün
partilerin ortak paydası olması lazım gelir. Biz Türküyle
Kürtüyle, Alevisiyle Sünnisiyle; 81 vilayetiyle üniter devlet
yapısı içerisinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yeter ya! Bir
saat oldu ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Rica ederim, sizler daha fazla konuştunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır,
bakalım kaç dakika konuşmuşum, farkını
alacağım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Toparlıyorum.
Şöyle, toparladığım nokta
şu; bakın, hep beraber ortak paydamız şu: 81 vilayetiyle,
85 milyon insanımızla; Türküyle Kürtüyle, Alevisiyle Sünnisiyle
bir ve beraberiz, hep beraber terörün ve teröristin
karşısındayız; hiçbir kimse, hiçbir güç bu birlikteliğimizi,
vatanın ve milletin devletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan
kaldıramayacaktır. Bunun arkasında olan emperyalist ve
siyonistlere de onların maşalarına da haddini bildirmeye devam
edeceğiz diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
ve MHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkanım, Sayın Akbaşoğlu bizim daha fazla
konuştuğumuzu söyledi, şimdi bunun ölçümlerini istiyorum sizden,
bildirmenizi de istiyorum.
BAŞKAN Tamam.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama ben bir
taziye için 60a göre bir ek
BAŞKAN Buyurun.
33.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Cumhurbaşkanlığı Koruma Dairesi
Başkanlığı Özel Harekât Şube Müdürü Hayrettin Erenin
vefatına ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ben, biraz önce Sayın Akbaşoğlu
konuşurken öğrendim; Cumhurbaşkanlığı Koruma
Dairesi Başkanlığı Özel Harekât Şube Müdürümüz
Hayrettin Eren görevi başında şehit olmuş. Kendisine
Allahtan rahmet diliyorum, ailesine sabırlar diliyorum, Emniyet teşkilatımıza
başsağlığı diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Altay, bu son
konuşmanızla beraber sekizer dakika hitabınız
olmuştur, onu arz edeyim efendim.
RECEP ÖZEL (Isparta) Eşitledik.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Akbaşoğlununki bana niye çok geliyor o zaman?
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Bizim ne kadar alacağımız kaldı Sayın
Başkanım?
BAŞKAN Sayın Ayrım
34.- İstanbul Milletvekili Şamil
Ayrımın, Cumhurbaşkanlığı Koruma Dairesi
Başkanlığı Özel Harekât Şube Müdürü Hayrettin Erenin
vefatına, Hocalı katliamına ve Ermenistan ile Türkiye
arasında yapılmakta olan normalleşme görüşmelerinin bölgeye
huzur, refah getirmesini dilediğine ilişkin açıklaması
ŞAMİL AYRIM (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.
Ben de Cumhurbaşkanımızın Senegali
ziyaretinde rahmete giden Koruma Şube Müdürü Hayrettin kardeşimize
Allahtan rahmet diliyorum, yakınlarına sabırlar diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, bundan otuz
yıl evvel Ermeni güçleri, 1992de 25 Şubatı 26 Şubata
bağlayan gece, Hocalıda yeryüzünün en vahşi
katliamlarından birini gerçekleştirdiler. Silahlı baskında
106sı kadın, 83ü çocuk olmak üzere toplam 613 Azerbaycan
vatandaşı hayatını kaybetti, 1.275 kişi rehin.
Dünyanın gözü önünde yaşanan Hocalı katliamının sebep
olduğu yaraların hâlâ taze olduğunu biliyor, can
Azerbaycanın acısını kalbimizin en derinlerinde
hissediyoruz. Tarihe bir kara leke olarak geçen, 20nci yüzyılın en
kanlı katliamı olan Hocalı katliamının 30uncu yıl
dönümünde şehadete yürüyen kardeşlerimizi rahmetle yâd ederken hüznü
ve matemi yüreğimizde derinden hissediyoruz. Bu vesileyle,
Azerbaycanın işgal altındaki topraklarını azat
ettiği ve yerlerinden edilmiş yaklaşık 1 milyon
Azerbaycanlıya dönüş yolunu açtığı kırk dört
günlük vatan savaşında hayatını kaybeden şehitleri bir
kez daha rahmet ve saygıyla anıyorum ve bugünlerde Ermenistan ile
Türkiye arasında yapılmakta olan normalleşme görüşmelerinin
de bölgeye huzur, refah getirmesini diliyor, hepinizi saygılarla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, 23/2/2022
tarihinde Muğla Milletvekili Metin Ergun ve arkadaşları
tarafından, arıcılık sektörünün
yaşadığı, başta şeker krizi olmak üzere girdi
maliyetlerinde gerçekleşen artışların ve diğer
sorunların nedenlerinin kapsamlı bir şekilde
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Şubat 2022
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
23/2/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 23/2/2022 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Muğla Milletvekili Metin Ergun ve 19
milletvekili tarafından, arıcılık sektörünün
yaşadığı, başta şeker krizi olmak üzere girdi
maliyetlerinde gerçekleşen artışların ve diğer
sorunların nedenlerinin kapsamlı bir şekilde
araştırılması amacıyla 23/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 23/2/2022 Çarşamba günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ Parti Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın
Metin Ergun.
Buyurunuz Sayın Ergun. (İYİ Parti ve
CHP sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA METİN
ERGUN (Muğla) Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri;
arıcılık sektörünün sıkıntılarının
araştırılması ve çözüm bulunması için verdiğimiz
önergeyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
arıcılık dünya çapında rekabet üstünlüğüne sahip
olduğumuz nadir tarımsal alanlardan biridir. 8 milyonu
aşkın arı kovanıyla yaklaşık 83 bin
arıcımız, Türkiyeyi dünyanın en önemli bal üreticilerinden
biri hâline getirmiştir. Türkiye, günümüzde, bu emekçi
arıcılarımızın sayesinde Çinden sonra dünyanın
en fazla bal üreten 2nci ülkesidir fakat arıcılık sektörü artan
girdi maliyetleri, orman yangınlarının arı besleme ve
kışlatma alanlarında yarattığı tahribat, göç
yollarında ve yayılım alanlarında yaşanan
sıkıntılar, sahte bal üretimi ve denetimsizlik gibi daha nice
sayısız problemle boğuşmaktadır. Tüm sorunlar
yetmezmiş gibi, arıcılık sektörü bir de iktidarın
aldığı yanlış kararlarla âdeta
cezalandırılmaktadır. Bunun en son ve en
sıkıntılı örneğini TÜRKŞEKERin
arıcılarla ilgili aldığı kararda gördük.
Geçtiğimiz sonbahara kadar arıcılara uygun koşullarda
şeker tedarik eden TÜRKŞEKER, arıcılara şeker vermeyi
artık durdurmuş bulunmaktadır. TÜRKŞEKERin şeker
satışını durdurmasıyla arıcılık sektörü
derin bir krizle karşı karşıya kalmıştır. Bu
uygulamayla arıcılar piyasanın insafına
bırakılmış durumdadır. Piyasadaki şeker fiyatlarından
dolayı birçok arıcı arılarını beslemek için
şeker temin edemez durumdadır, temin edebilenler ise 460-470 lira
bedel ödeyerek şeker alabilmektedir. Bunun anlamı şudur: Kovan
başına 141 lira maliyet ve 3,3 kilo bal demektir yani bu şeker
fiyatlarıyla üreticimiz kovandan aldığı 11 kilo balın
3,3 kilosunu sadece şekere verecek demektir. Bu durum, temel besini
şeker olan arıların beslenmesini ve
yaşatılmasını güçleştirmektedir. Eğer arıcıların
şeker talebi hızlı bir şekilde karşılanmaz ise
Türkiye genelinde yaklaşık 8 milyon arı için açlığa
bağlı kitlesel ölüm riski kaçınılmaz hâle gelecektir.
Kitlesel arı ölümleri yaşanacak olur ise eğer, arılar
tozlaşmayı sağlayamayacağı için tarımsal üretimin
verimi ve biyolojik çeşitlilik de büyük ölçüde zarar görecektir.
Muhterem milletvekilleri, bildiğiniz gibi geçen
sene Türkiye tarihinin en büyük orman yangınları yaşandı.
Muğla'da, Antalya'da ve Mersin'de orman yangınlarından
dolayı arı beslenme alanları büyük ölçüde zarar gördü. Özellikle
Muğla'daki yangınlarda çam balı üretiminin temel unsuru olan
balsıralı çamlar ve Basra böcekleri yandı. Yangınlardan
dolayı rekolte kaybı görülmemiş oranda düştü yani
arıcıların çektiği sıkıntılar katlanarak
arttı bu yıl için. Tüm bu dertlerin üzerine TÜRKŞEKERin
şeker satmama kararı ise âdeta arıcıların
yarasına tuz biber ekti. Bir kez daha ifade etmeliyim ki TÜRKŞEKER bu
yanlış kararından dönmez ise arıcılar bu
sıkıntılı dönemi atlatamayacaktır. Önce Türkiye
genelinde kitlesel arı ölümleri gerçekleşecek, sonrasında da
arıcıların arıcılığı
bırakması gündeme gelecektir. Dolayısıyla, bu kriz,
arıcılık sektöründe telafisi mümkün olmayan bir sosyal sermaye
kaybı riskiyle karşı karşıya olduğumuzu
göstermektedir. Arıcılık konusunda karşı
karşıya kaldığımız en büyük tehlike budur.
Dolayısıyla, arıcılarımızın şekere
erişimini kısıtlayan düzenlemeler derhâl
kaldırılmalıdır. TÜRKŞEKER, arıcılara uygun
koşullarda şeker tedarikine yeniden başlamalı ve şeker
fiyatları uygun hâle getirilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
METİN ERGUN (Devamla) Arıcılık
sektörü tarımsal üretim girdilerindeki zamlardan da ciddi şekilde
etkilenmiş durumdadır. Mesela, akaryakıt zamları bunlardan
biridir. Türkiyede arıcıların yaklaşık yüzde
90ın gezginci arıcıdır muhterem milletvekilleri ve her
yıl pek çok arıcı arılarını yüzlerce kilometre
uzaktaki noktalara götürüp getirmektedir. Dolayısıyla, artan
akaryakıt maliyetleri de arıcıların belini büktüğü
için arıcılar ciddi desteklemelere ihtiyaç duymaktadır.
Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son
verirken, arıcılık sektörünün problemlerinin
araştırılması ve çözüm yollarının bulunması
için verdiğimiz önergeye desteklerinizi bekliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar; CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hüseyin Kaçmaz.
Buyurunuz Sayın Kaçmaz. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HÜSEYİN KAÇMAZ
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Albert Einsteinın arılarla ilgili bir
sözü var Arılar olmazsa insan ömrü dört yıldır. diyor. Tabii,
AKP iktidarı olursa da Türkiyede arıcıların ömrü çok
kısa olur. Onu peşinen söylemek isterim.
Türkiyede arıcılık sektörü derin bir
krizle karşı karşıya. Türkiye genelinde 8,1 milyon kovan
arı yaşıyor, kayıtlı 83 bin arıcımız
var, dünyadaki arı ırklarının yüzde 22si Anadoluda
bulunuyor. Bu verilere baktığımızda, Türkiye'nin
arıcılık konusunda büyük bir gen merkezi olduğunu net bir
şekilde görebiliyoruz. Bu hakikat, Türkiyede arıcılık
sektöründeki bir krizin tüm dünyayı etkileyebilecek bir felaketin
kaynağı olabileceğini de bizlere gösteriyor çünkü kitlesel
arı ölümleri, arıların tozlaşmayı sağlama
fonksiyonlarından ötürü tarımsal üretime ve biyoçeşitliliği
de büyük zarar verecektir.
Türkiyedeki arıcılık sektörüne
baktığımızda, her geçen gün girdi maliyetlerindeki
artış, orman yangınları, doğanın, ormanlık
alanların madenlere, enerji sektörüne açılması ve
betonlaşma arıcılık sektörünü de yok ediyor. Tüm bunlarla
birlikte bahsedilen sorun yine girdi maliyetlerinin artışı ve
arıcılık sektörünün karşı karşıya
kaldığı sorunlar. Arıcılık merkezlerindeki
-dediğimiz gibi- orman yangınları; özellikle, geçen sene
Muğla, Antalya ve Mersindeki orman yangınları bu sektördeki
krizi daha da derinleştirdi. Dediğimiz gibi, orman
yangınları ve talan politikaları, arı konaklama ve
kışlatma alanlarının zarar görmesi arıcılıkta
olumsuz etkiye ve rekolte düşüklüğüne sebep oluyor ve tüm bunlar kitlesel
arı ölümlerine sebep oluyor. Hatırlarsanız, İkizderedeki
itirazların başında gelen o bölgenin arıcılık
merkezi olmasıydı çünkü madenden çıkacak olan tozlar
arıcılığı bitirecekti ve şu aşamada tam da
öyle oldu. Yine, dediğimiz gibi, ormanlık alanlarındaki rant
odaklı enerji ve madencilik faaliyetleri,
arıcılığı bitirme noktasına her geçen gün daha da
yaklaştırıyor. Dediğimiz gibi, özellikle arı
merkezlerindeki orman yangınlarındaki duruma
baktığımızda, sadece Muğlada 6 bin hektar
ormanlık alan yandı. Dünyadaki çam balının yüzde
90ını tek başına Muğla sağlamaktaydı ancak
şu an bölgedeki arı yetiştiricileri perperişan bir hâlde.
Şimdi iktidar bal ithal etmeyi
tartışıyor; öncelikle, iktidarı, arıcıların
bu girdi maliyetlerini düşürmeye, arıcılık için elzem
ormanlık alanları rant ve talana açmaktan vazgeçmeye ve
arıcılık sektörünün sorunlarını tespit ve ivedilikle
çözüm bulmaya davet ediyoruz. Tüm bu sebeplerle önergeyi kıymetli
bulduğumuzu belirtmek isterim.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer.
Buyurunuz Sayın Gürer. (CHP ve İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyede
arıcılık deniz seviyesinden yüksek yaylalara kadar 81 ilimizde
yapılabiliyor ve Türkiye bal üretiminde dünyanın sayılı
ülkelerinden biri.
2021 yılının başlarında
Torosların Bolkar yaylalarında arıcılarımızı
ziyaret etmiş, görüşmüştüm. Kuraklığın arıcılar
üzerindeki büyük etkisinden dert yandılar. O dönem Bakanlığa
soru önergesi de verip bu sorunla ilgilenilmesini söyledim ama her konuda
olduğu gibi o konuda da Bakanlıktan bir destek gelmedi.
Ardından, Muğla bölgemiz başta olmak üzere, çıkan orman yangınlarıyla
arıcılar gerçekten büyük sıkıntı içine girdiler ve bu
anlamda, arıcıların geçmişe göre daralmasıyla
yaşadıkları sorunlara çözüm beklerlerken Adalet ve Kalkınma
Partisinin genel siyasi tavrı yine bir bölücülük olarak
karşımıza çıktı ve Arıcılar Birliği
varken Arıcılar Birliği yerine arıcılarla ilgili
oluşturdukları platform eliyle şeker dağıtmaya
başladılar. Arıcılar bu anlamda örgütlülerdi, örgütlü olan
kesime değil de
Kendi örgütledikleri dar bir kesim üzerinden
arıcılığın geleceğini riske attılar. 83 bin
arıcı Türkiye genelinde örgütlenmiş, sorunlarını dile
getiriyorlar, Bakanlık nedense onları muhatap almak yerine bir
platform üzerinden şeker dağıtımını
sağlayarak o alanı da problemli hâle getirdi.
Değerli arkadaşlar,
arıcıların, sorunlarının çözümü için kendilerine
verilmesini istedikleri destekler var. Örneğin, mazotta, beslenme
şekerinde, mumda, tenekede -yani arıcılık yapabilmeleri
için- gerekli destekleri beklerlerken karşılarında siyasi iktidarın
ayrımcı dilini gördüler, bu anlamda arıcılar üzgün.
Arıcılığın diğer bir
sorunu da Türkiyede sahte balın çok yaygın olması. Ne
yazık ki taklit ve tağşişte yapılan denetimler de
sonuçlara yansıyor. (CHP sıralarından alkışlar) Gerçek
anlamda bal üreticileri destek bulmak yerine, bunun sahtesi piyasada yer
alıyor ve bunlar yakalandığı hâlde önü kesilmiyor. Tabii ki
bununla ilgili yeterli denetim de yapılmıyor, merdiven altı
dediğimiz sahte bal piyasada var. Bir balın 30 ile 60 lira
arasında maliyeti varken, 25-30 liraya marketlerde nasıl bal satılabilir?
Bu anlamda balda ciddi sorunlar yaşanıyor, bunun için de
sorunların araştırılmasının ihtiyaç olduğunu
düşünüyoruz. Mevcut siyasi iktidar nerede rant varsa oraya bal
arısı gibi değil sarı arı gibi hücum ediyor ve bu,
arı üreticilerini de sorunlu kılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) Eğer Adalet
ve Kalkınma Partisi iktidarı arıcıların sorununun olup
olmadığını merak ediyorsa bu araştırma önergesine
destek vermelidir. Araştırma yaparak arıcılıkta olsun
dünya markası olmayı, dünya
tanınırlığını sürdürelim, yoksa
arıcılık ciddi risk altında. Tarım zehirleri nedeniyle
Çukurovada arılar ölüyor; kuraklığın etkisi nedeniyle
arıların yine verimliliği düşüyor; orman
yangınlarıyla arıcılık tehdit altında; bir de
sahte bal üretimi devam ediyor. Bütününü inceleyelim ki Türkiye'de
yurttaşlarımızın aldığı sahte balın
önüne geçelim, arıcılara destek verelim.
Bu alanda ülkemizde
arıcılığın geleceğini kurtaralım diyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Kars Milletvekili Sayın Yunus Kılıç.
Buyurunuz Sayın Kılıç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YUNUS KILIÇ (Kars)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; tabii,
arıcılık, tarım sektörünün, üretimin en fazla
çeşitlendirildiği, ülkemizin de gerek flora gerek fauna olarak
oldukça müsait olduğu, dünyada da iyi yerlere geldiğimiz bir üretim
alanımız. Tabii, bu iyi yerlere nasıl geldik, onunla
alakalı bir iki cümle edeyim. 2002de -AK PARTİyi hep dönüm
noktası olarak alırız ya- bizim Türkiyemizde 4 milyon
civarında kovan vardı, şu anda 8 milyonu geçti. O zaman 60 bin
ton civarında bal üretiyorduk, şu anda 115 bin tonlara
çıkardık. Bizim zamanımızda ilk defa arıcılara
kovan desteği verilmeye başlandı, kovan başına para
vermeye başladık, yapmaya devam ediyoruz. Arıcıların
olumsuz etkilendiği yıllarda borçlarını faizsiz
erteliyoruz, sübvansiyonlu krediler veriyoruz. Örneğin, geçen yıl
Muğlada orman yangınlarından etkilenen arıcılara
kovan başına 30 lira destek verdik. Yine, arıcılık
yapıp da geçen yıl üretim kaybına uğrayanlara kovan
başına 30 lira destek verdik ve vermeye devam ediyoruz. Yani
aslında arıcılığı nereden alıp nereye
getirdiğimizi önce bir anlatmamız lazım ama şekerle
alakalı sıkıntıyla ilgili de izninizle birkaç cümle etmek
isterim.
Saygıdeğer milletvekilleri, şekerle
alakalı sıkıntı tamamen bu yıla ait bir
sıkıntıdır. Daha önceki yıllarda, biliyorsunuz,
şeker fiyatı dünyadan oldukça yüksekti zaten Türkiyede yani
Türkiyeden dışarıya şekerin gitme ihtimali yoktu.
Ayrıca serbest piyasada ve TÜRKŞEKERde şeker fiyatları
aynı olduğu için arıcıların TÜRKŞEKERden ilave
bir şeker alma talepleri zaten yoktu yani serbest piyasadan bunu
rahatlıkla alabiliyorlardı.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Ya
Başkanım, Tekirdağ 3 araba parasını
yatırmış, şekeri vermemişsiniz. Parayı
yatırdığı hâlde şekerini alamıyor.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Bugünkü gelinen durum ne
biliyor musunuz? Aslında takdir edilmesi gereken ayrı bir şey
var arıcıların dışında, TÜRKŞEKER şu
anda rafta tüketicinin şekere ödediği parayı azaltabilmek için
fiyat garantisiyle rafa ürün çıkarıyor yani özel sektörün tüketicinin
cebinden daha fazla para almasına müsaade etmemek için bunu yapıyor.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Ya,
platforma 50 kilo veriyorsun. Platformda kovan başı 50 kilo
şeker vermişsiniz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Özel sektörün
yolunu kim açtı, yolunu? Şeker fabrikalarını kim
özelleştirdi?
YUNUS KILIÇ (Devamla) Dolayısıyla
TÜRKŞEKER şu anda şekerin torbasını 250 liraya
satarken özel sektör şekerin torbasını 450 liradan satıyor.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Şeker
fabrikalarını özelleştirdiniz, şimdi özelden
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) 40
bin çuval kaç para yapıyor Sayın Başkan, biliyorsun. 1.500 tane
YUNUS KILIÇ (Devamla)
Arıcılarımız da haklı olarak buradan almak istiyorlar
fakat TÜRKŞEKERin gene tespitleri
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Birliklere niye
vermiyorlar birliklere? Birliklere niye vermiyorlar, birliklere?
YUNUS KILIÇ (Devamla) Daha önce yapmış
oldukları bu tür alımlardan bazı arı üreticilerinin kötü
niyetle bu şekeri alıp piyasada ticari ürüne dönüştürdükleriyle
alakalı tespitleri var.
ORHAN SÜMER (Adana) Sayın Başkan,
özelleştirme yapmayacaktınız şeker fabrikalarını.
YUNUS KILIÇ (Devamla) - Peki, tedbir ne? O zaman
arıcımıza destek olmayacak mıyız?
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Sayın Başkanım, Tekirdağ arıcılarının
parası yatmış, parası ödenmiş. Ondan sonra akit
bitmiş, adamdan fark isteniyor. Nedir bu? 1 kilo şeker alamıyor.
YUNUS KILIÇ (Devamla) - Yirmi yıldır
olduğumuz gibi yine olmaya devam edeceğiz ve
arıcılarımıza TÜRKŞEKER şimdi şeker
şurubu ve arı keki üretti ve bundan almalarını tavsiye
ediyor.
Ayrıca bakın, diyorsunuz ki: Ayrımcılık
yapmış bu örgütler arasında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Sayın Başkanım, Tekirdağ diyorum bakın, Tekirdağ.
Tekirdağa bakın. 3 tır parası yatırmış,
parası yatmış ve ondan sonra TÜRKŞEKER kalkıp diyor
ki: Fark istiyorum senden.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Kılıç.
YUNUS KILIÇ (Devamla) - Toplam 10 bin ton şeker
dağıtmış ama bunun
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Ben
bir şey sordum; Sayın Başkanım, soruyorum.
YUNUS KILIÇ (Devamla) - İlhami Bey, sürekli
birbirimizle konuşuyoruz, oradan konuşmaya gerek yok ki. Buradaki
hakkımı niye gasbediyorsun? Seninle zaten her gün istişare
ediyoruz biz. Sen benim Komisyon üyemsin, lütfen yapma böyle ya! Lütfen
yapmayın. Bırakın konuşayım ya, biraz sonra geleyim,
yanında yine devam edelim.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Sayın Başkanım, Tekirdağ arıcılarının
parası yatırılmış. Bunun hesabını kim
verecek? 1 kilo şeker almamış.
BAŞKAN Sayın Aygun
Lütfen Sayın
Aygun
Buyurunuz Sayın Kılıç.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Bakın, TÜRKŞEKER,
geçen yıl, bu dernekler aracılığıyla
arıcılarımıza 10 bin ton şeker
ulaştırdı ve iddia ettiklerinin tam aksine
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Adam
1 kilo şeker almamış be.
YUNUS KILIÇ (Devamla) - Hani Türk
Arıcılar Birliğini ayrı tutuyor TÜRKŞEKER. diyor ya,
7 bin tonunu bunun üzerinden verdi arkadaşlar. Keşke böyle
ayrımcılığı siz de yapabilseniz.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Başkanım, atarım sana bütün raporları.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Şu
Arıcılar Birliğini arayıp bir konuş bakalım.
Arıcılar Birliğini bir ara, konuş.
YUNUS KILIÇ (Devamla) - 10 bin tonun 7 bin tonunu
Arıcılar Birliği üzerinden üyelerine ulaştırdı.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Platform neyin
nesi? Platform neyin nesi?
YUNUS KILIÇ (Devamla) - Bizim şu andaki gayemiz
ve gayretimiz de yeniden arıcılarımızın düşük
maliyetli şekere ulaşımını sağlayabilmek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Platform neyin
nesi? Bir de onu açıkla.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Platforma 40 kilo yerine 1 kilo vermemişler. Adalet nerede? Adalet
isminize soruyorum ya.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Şu
platformu bir açıklasın. Platform neyin nesi?
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Sayın Başkanım, parası yatmış. Parası
yattığı hâlde 1 kilo şeker alamıyor adamlar ya!
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Ya, Tarım
Komisyonu Başkanı olarak, platform niye kuruldu, onu bir
açıklayın.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Utanmadan bir de fark istiyorlar.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
YUNUS KILIÇ (Devamla) - Ben bizzat TÜRKŞEKER
Genel Müdürlüğüyle yeniden görüştüm ve burada, yeniden
Arıcılarımıza nasıl destek olabiliriz?in
çalışmasını yapıyorlar.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Platform niye
var, platform niye var? Ya, 81 ilde birlik var.
YUNUS KILIÇ (Devamla) - Belki kovan başına
yeni bir istihkak metoduyla arıcılarımızın daha
düşük maliyetli şekere ulaşmasının temini için gayret
sarf ediyoruz.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Hikâye!
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sahte balı
da anlat!
YUNUS KILIÇ (Devamla) Ayrıca,
arıcımız, istediği kadar alabileceği şurup ve
arı kekini de TÜRKŞEKERden satın alabilir.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sahte balı
da anlat!
YUNUS KILIÇ (Devamla) - Biz
arıcılığımızı önemsiyoruz. Yirmi
yıldır yaşatıp, büyütüp geliştirdiğimiz, gözümüz
gibi baktığımız bu sektörü bundan sonra da en yüksek
seviyede destekleyerek devamlılığını, üretim
kalitesini ve miktarını artırmaya devam edeceğiz diyor, yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Danış
Beştaş
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) 60a
göre söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Gülistan Doku meselesinin
araştırılması amacıyla verecekleri önergenin kabulünü
ve Gülistan Dokunun bugün gözaltına alınan ailesinin serbest
bırakılmasını talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Dün, 5 Ocak 2020 tarihinden beri kaybolan Gülistan
Dokunun annesi, babası ve ablası Aygül Doku Meclisteydiler; bizim
grubumuzu da ziyaret ettiler, iktidar grubu dâhil bütün grupları ziyaret
ettiler ve Meclisten, gruplardan tek bir talepleri vardı: Bu meselenin
araştırılmasını, bir komisyon kurulmasını,
canlı veya maalesef- ölü beden olsun bulmak istediklerini ifade
etmişlerdi. Şimdi, bunun üzerine, biz, bugün, birazdan bir
araştırma önergesi indireceğiz. Öncelikle
çağrımız, bütün gruplardan, bu kadar insani bir meselede
Genç
bir kızın, üniversite öğrencisi bir kadının kaybolmasının
ailesi için ve sevenleri için ne kadar büyük bir acı olduğunu ifade
etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Diğeri yeni bir gelişme. Aile bugün, Adalet Bakanı Sayın
Bozdağdan randevu istemişti, galiba randevu talepleri
reddedilmiş ama Adalet Bakanlığının önünde darpla
gözaltına alınmışlar; şu anda görüntüler elimde.
Kendileriyle de görüşeceğim birazdan, avukatlar yanlarında.
Adalet ararken büyük bir adaletsizlikle karşı karşıyalar. Yerlerini
sordum, Sincan Fatih Devlet Hastanesine muayene edilmek üzere götürüldüler;
yaşlı anne, baba ve ablası Aygül Doku. Hakikaten bu acıya
yeni acılar eklenmesin. Yani Gülistan Doku -Türkiyede de, dünyanın
her yerinde de- nerede? sorusu kulaklarımızda her gün
çınlıyor. Öncelikli talebimiz bu araştırma komisyonunun
bütün gruplar tarafından kabulüdür, diğeri de bu gözaltını
derhâl sonlandırın. Yani hakikaten bunun hiçbir izahı
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) HDPnin yeni bir
provokasyonu mu bu?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Efendim
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) HDPnin yeni bir
provokasyonu mu?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Gözaltına alma
provokasyonu senindir, sen aldırdın!
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) Aylardır yoklar
da niye şimdi, niye bugün?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ayıptır
be!
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Sen ne biliyorsun da
konuşuyorsun ya!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Bir insanın
kaybından bahsediliyor.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Ne provokasyonu ya!
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ Parti Grubunun, 23/2/2022
tarihinde Muğla Milletvekili Metin Ergun ve arkadaşları
tarafından, arıcılık sektörünün
yaşadığı, başta şeker krizi olmak üzere girdi
maliyetlerinde gerçekleşen artışların ve diğer
sorunların nedenlerinin kapsamlı bir şekilde
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Şubat 2022
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN İYİ Parti grup önerisi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Başkanım, sayınız efendim.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Say
Başkanım, çoğunluk burada.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Çoğunluk burada, çoğunluk burada Başkan; kabul edilmiştir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kabul edildi
efendim.
BAŞKAN Elektronik oylamaya geçeceğiz
efendim, izninizle.
Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
(CHP sıralarından Zülfü Bey, ceket,
ceket
sesleri)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Zülfü Bey, ceket,
ceket
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Oy
verdikten sonra giyiniyoruz. Ben asker değilim, siz de komutan
değilsiniz; zaten olamazsınız öyle bir şey. Sizden bir halt
olmaz zaten!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Zülfü Bey, o
sözünü bir düzelt, hoş olmadı.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Sana
demedim ben.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kime dersen
Bak,
buraya doğru söyledin, hoş bir şey değil.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Ad
veremem ki.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hoş
değil ağabeyciğim, hoş değil ya. Ne demek Sizden bir
halt olmaz!? Hoş bir şey mi bu ya? O sözünü düzelt, hoş
değil; tutanağa geçti ya!
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN Kabul edilmemiştir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, sözümü bitirememiştim.
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurunuz
efendim.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
36.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Van Milletvekili Osman Nuri Gülaçarın yerinden
sarf ettiği bazı ifadelere ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Özür dilerim,
sözümü bitiremedim.
Van Milletvekili Osman Nuri Gülaçar Bu bir HDP
provokasyonu mu? dedi. Ya, insani ve vicdani değerlerinizi
hatırlatırım, insani ve vicdani.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) Birazdan
söyleyeceğim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bir de bir
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi olarak
ortalıkta dolanıyorsunuz.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) İstismar
ederseniz cevabınızı alırsınız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben,
genç bir kızın, kadının kaybolmasından söz ediyorum.
İki yıldır aile Dersimde de Türkiyede de dünyanın her
yerinde çocuğunu arıyor; siz orada buna bir provokasyon diyorsunuz.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) İstismar
ediyorsunuz.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul)
İstismar nedir ya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Her
şeyi yapan sizsiniz. Gözaltına aldıran, kaybettiren bazen, bu
olayda bulmayan, aramaktan vazgeçen
Bugün önerge getiriyoruz, her zamanki
dilinizle bu işi tahrik ediyorsunuz. Ben, sizi insanlıktan bir
çıkma hâli olarak değerlendiriyorum.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) Provokasyonunuzu ifşa
ettiğimiz için mi?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
İnsan Hakları Komisyonu üyesi olarak sadece bir an bu aileyle empati
yapın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sizi Van
halkına şikâyet ediyorum, Türkiye halkına şikâyet ediyorum.
Aygül Dokuyu serbest bırakın. (HDP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ayıp ya,
gerçekten ayıp!
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 23/2/2022 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, Gülistan Dokunun akıbetinin araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 23 Şubat 2022 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
23/2/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 23/2/2022 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
23 Şubat 2022 tarihinde Siirt Milletvekili Grup
Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından
(16705 grup numaralı) Gülistan Dokunun akıbetinin
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 23/2/2022 Çarşamba
günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Muş Milletvekili Sayın Şevin Coşkun.
Buyurunuz Sayın Coşkun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ŞEVİN COŞKUN
(Muş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grubumuzun
önergesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Gülistan Doku, 21
yaşında, genç bir kadın. Üniversiteyi okuduğu Dersimde 5
Ocak 2020 tarihinden bu yana, bütün kentin kameralarla yirmi dört saat
izlendiği kentte o tarihten bu yana kayıp ya da kaybettirildi. Oysaki
o kentte herkesin takip edildiğini ve izlendiğini çok iyi biliyoruz.
Yedi yüz seksen iki gündür Gülistana ne oldu? Gülistan Doku nerede? diye
sormaya devam ediyoruz.
Siyaset-mafya ilişkilerinin bu kadar
ortalığa saçıldığı bir dönemde Gülistanın
kaybolmasını normal görmek mümkün değil. Şeffaf
yürütülmeyen bir süreç söz konusu. Baş şüpheli Zaynal Abarakov'un
yurt dışına çıkarılmasına ilişkin etkin bir
soruşturma yürütülmelidir. Şüphelinin annesi Cemile Yücel,
CİMERe yazdığı dilekçede, oğlunun, dönemin Tunceli
Valisi Tuncay Sonel ve diğer yetkililerin bilgisi dâhilinde Rusyaya
gönderildiğini ancak olayın açığa
çıkarılması üzerine oğlunun Türkiyeye getirildiğini
iddia ediyor. Bir mülki amir genç bir kadının kaybolmasındaki
başşüpheliyi neden gönderir? Mülki amirler ve yetkililer
tarafından aileye Kızınız intihar etti. yönündeki iddia
hangi bilgiye dayanarak ısrarla söyleniyor. Gülistan Dokuya
ulaşılamamış olması faillerin korunmasına dair
birilerinin büyük bir gayret içerisinde olduğunun göstergesi değil
midir? Burada kimler korunuyor? Gülistan Dokunun kaybolması normal
görülmemeli ve araştırılmalıdır. Ailenin yedi yüz
seksen iki gündür başvurmadığı yer kalmadı. Buna
rağmen Zaynal Abarakov neden sorgulanmıyor? Yirmi dört saat bile
gözaltında tutulmadı, telefonuna el konulmadı ve gerekli
inceleme yapılmadı. Buna karşın, başşüpheli
Abarakovun üvey babası Engin Yücelin şikâyeti üzerine,
acılı aileye, Gülistanın ablası Aygüle, tehdit ve mala
zarar verme gerekçesiyle beş ay hapis, 2.250 TL idari para cezası
verildi. Evladını arayan bir aileye bu cezanın verilmesinin
anlamı şudur: Kızınızı aramayın.
Gülistanın ablası Aygül Doku geçtiğimiz ocak ayında bu
Meclisin tüm üyelerine mektup göndererek acısını,
çağrısını ve adalet arayışını dile
getirmiştir. Mektupta, 18 Aralık 2021de, dönemin Adalet Bakanı
Abdülhamit Gülün Dersime gitmeden önce, Valinin özel kalemi tarafından
gazetecilerin aranarak Bakana Gülistan hakkında soru sormayın.
denildiği iddiaları da belirtiliyor. Bu iddialar hakkında
yetkililerin ne dediğini gerçekten merak ediyoruz. Aygülün mektubunda
dikkat çektiği bir diğer husus ise bugüne kadar Meclisin bu konudaki
sessizliğidir çünkü Gülistanın akıbetine dair Meclise verilen
tüm önergeler yanıtsız bırakılmıştır.
Değerli milletvekilleri, Doku ailesinin evladını
bulma arayışları bununla da sınırlı değil.
Doku ailesi, anne Bedriye, baba Halit ve abla Aygül Doku dün grup
toplantımıza katıldı. Abla Aygül Doku kürsüden
Onların suçunu çok iyi bilmesini istiyorum. Biz Gülistanı bugün
değil, teslim olduğumuz gün karanlıkta bırakmış
olacağız. Biz Gülistan Dokuyu bulmadan, bize bu
karanlığı yaşatanlar adalet önünde hesap vermeden teslim
olmayacağız. Bugünlerin hesabını hepsinden teker teker soracağımızdan
kuşkuları olmasın. dedi. Devlet yetkililerine de
çağrıda bulunan Aygül Doku Benim tek istediğim, 21
yaşında gencecik bir kadını karanlıkta
bırakmamanızdır. Gülistanı karanlıkta
bırakırsak umudumuzu tüketeceğiz. Ben bu acıya teslim olduğum
gün öleceğim. ifadelerini kullandı.
Aile bugün diğer partileri de ziyaret etti.
Ayrıca, biraz önce ailenin, Adalet Bakanı Bekir Bozdağla
görüşme talebine karşılık ise polisin darp ve
gözaltısı oldu, şu anda da gözaltındalar. Yine bir adalet
arayışı aslında adaletsizlikle yanıt bulmuş oldu.
Oysaki Doku ailesinin bu Meclisten tek bir talebi var, kızlarına ne
olduğunun açığa çıkarılmasını istiyorlar.
Burada hepimizin vicdani sorumluluğu, Gülistan Dokunun akıbetinin
aydınlatılması, faillerin açığa
çıkarılması, yargılamaların önünün açılması
için bir an önce araştırma komisyonunun kurulmasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞEVİN COŞKUN (Devamla)
Başkanım toparlıyorum.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ŞEVİN COŞKUN (Devamla) Çünkü
Gülistan içimizden birinin kızı, kardeşi, ablası,
yeğeni olabilirdi; Meclisin bu hassasiyetle düşünmesi gerekiyor. Bu
Meclis aynı zamanda Gülistana, ailesine ve kadınlara karşı
da sorumluluğunu yerine getirmelidir çünkü bu belirsizlik Gülistan
Dokunun ailesi ve sevenleri için bitmeyen bir işkencedir. Bu
işkenceye bir an önce son verilmelidir. Buna son verilmesi için de
vicdanınızın sesini dinleyerek önerimize kabul oyu verin; aksi,
ailenin acısını daha da derinleştirmektedir. Bu
belirsizliğe son vermek için herkesi empati kurmaya davet ediyorum.
Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.
Buyurunuz Sayın Erel. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL
(Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk
milleti; iki yıldır kaybolan genç kızımız,
evladımız Gülistan Dokunun akıbetinin
araştırılması amacıyla verilen önerge üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Munzur Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü 2nci
sınıf öğrencisi Gülistan Dokudan yurttan ayrıldıktan
sonra 5 Ocak 2020den beri haber alınamamış. Kaybolan Gülistan
Doku kızımızın ailesi bugün gerçekleştirdiğimiz
grup toplantısında bizlerle birlikteydi. Bir anne, bir kadın
hassasiyeti ve şefkatiyle olaya yaklaşan Sayın Genel
Başkanımız Meral Akşener Hanımefendinin de
belirttiği gibi, biz İYİ Parti olarak isterdik ki keşke
Gülistan kızımızın ailesini çok daha iyi şartlarda ağırlayabilseydik,
bugün grup toplantımızda Gülistanla birlikte
ağırlayabilseydik ama olmadı. Maalesef, Gülistan
kızımız yedi yüz seksen iki günden beri kayıp. Üniversite
öğrencisi gencecik bir kızımız yedi yüz seksen iki gündür
kayıpsa ve bulunamıyorsa nasıl Bu memlekette analarımız,
bacılarımız, kadınlarımız güvende. diyebiliriz,
soruyorum size. Artan kadın cinayetlerinin önüne nasıl geçeceğiz
ve kadına yönelik artan şiddete nasıl Dur! diyeceğiz?
Şu bir gerçek: Eğer kadınlarımızı
koruyamıyorsak hiçbirimiz memlekette huzurlu yaşayamayız. Bu
vesileyle, buradan Gülistan Dokunun ailesinin feryadını duyarak
Adalet Bakanımız ile İçişleri Bakanımızı
göreve çağırmak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biz İYİ Parti olarak bu olayın tüm yönleriyle
aydınlatılması için gereken her türlü katkıyı
vereceğiz. Gülistan kızımızın değerli ailesine
buradan sesleniyoruz: İYİ Parti olarak acınız
acımızdır. Yine, Sayın Genel Başkanımız
Meral Akşener Hanımefendinin belirttiği gibi,
kadınların huzuru, can güvenliği, iyiliği kurulduğumuz
ilk günden bu yana bizim için siyasetin ve gündelik tartışmaların
üstündedir. Gülistanlar kaybolmasın, Cerenler yaşasın ve aileler
bir daha böyle acılarla karşılaşmasın diye
İYİ Parti olarak biz, üzerimize düşen ne varsa yapmaya
hazırız.
Buradaki hadiseyi kişilerden
bağımsız, ideolojilerden bağımsız, siyasetten bağımsız,
partilerden bağımsız bir baba olarak bir
kızımızın, bir insan olarak kardeşimizin,
anamızın kaybolduğunu ve yedi yüz seksen iki gündür haber
alınamadığını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Erel.
AYHAN EREL (Devamla) Böyle bir empati yaparak, bu
durumda bir ailenin yaşadığı duyguları,
yaşadığı karanlık ortamı göz önüne alarak en
azından bu ailenin çocuğunun sağsa sağ salim, eğer
Hakk'ın rahmetine kavuşmuş ise de bir şekliyle
kafasındaki soru işaretlerinin, çelişkilerinin ortadan
kaldırılması gerektiği inancıyla hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Tunceli Milletvekili Sayın Polat Şaroğlu.
Buyurunuz Sayın Şaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA POLAT ŞAROĞLU (Tunceli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Tunceli Munzur
Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü 2nci sınıf öğrencisi
Gülistan Doku, 5 Ocak 2020 tarihinde kaldığı yurttan
ayrılmasının ardından iki yılı aşkın
bir süre geçmesine rağmen ne kendisinden bir haber alınabilmiş
ne de bir izine rastlanılmıştır. Bu süreçte, Gülistan
Dokunun erkek arkadaşı olduğu bilinen ve davanın tek
şüphelisi olan Zaynal Abakarovun ne doğru düzgün bir ifadesi
alınmış ne soruşturulmuş; bu kapsamda telefonuna,
bilgisayarına el konulmamış, evinde bir kriminal inceleme
yapılmamıştır. Yine, yakın tarihte, şüpheli
Zaynalın annesi Cemile Yücelin CİMERe bir dilekçe
yazdığı ve oğlunu dönemin Valisinin bilgisi dâhilinde
Rusyaya yolladığı, daha sonra İçişleri
Bakanının ricası üzerine tekrardan ülkeye geri getirdiği
yönündeki dilekçesi maalesef haber olmuştu. Ancak buna rağmen, 5 Ocak
2020 tarihinde Tunceli merkezde kaybolan, bir daha da izine rastlanmayan Munzur
Üniversitesi öğrencisi Gülistan Dokunun kaybına ilişkin etkin
bir araştırma ve soruşturma yürütülememiş, kamuoyu
yeterince aydınlatılamamıştır. Öte yandan, Gülistan
Dokunun ablası Aygül Doku süreç boyunca yaşanan olayları içeren
bir mektup kaleme alarak Meclisteki tüm milletvekili makamlarına
yollamış ve bir araştırma komisyonu kurularak bu
karanlığın aydınlığa kavuşturulması
çağrısında bulunmuştur.
Yedi yüz seksen günü aşkındır
kendisinden haber alınamayan ve âdeta sırra kadem basan bir
üniversite öğrencisinin akıbeti hepimizin ortak meselesi
olmalıdır. Ne acıdır ki ülkemizde, kaybolan
evlatlarının bir mezar taşı olması için yıllarca
adalet arayan anneler var. Tüm çabamız, aynı acıların bir
daha yaşanmaması ve Bedriye annemizin de bu kadere ortak
olmamasıdır. Bu anlamda, bütün değerli milletvekillerimizi Doku
ailesinin bu acısına ortak olmaya ve bu feryada kayıtsız
kalmamaya davet ediyorum. Doku ailesinin tek bir talebi var, o da adaletsizliğin
son bulması ve gerçeklerin ortaya çıkarılmasıdır. Bu
doğrultuda, Gülistan Doku olayının tüm yönleriyle
araştırılması, hakkında ulaşılması
gereken konular için Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu önergeye destek
veriyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Van Milletvekili Sayın Osman Nuri Gülaçar.
Buyurunuz Sayın Gülaçar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN NURİ GÜLAÇAR
(Van) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5 Ocak 2020 günü
kaybolan Gülistan Dokunun akıbetinin araştırılmasıyla
ilgili verilmiş olan araştırma önergesine istinaden AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Söze başlarken Gülistan Doku
kızımızla ilgili, evvela Sayın Cumhurbaşkanıma,
konuyu hassasiyetle, defaatle takip eden İçişleri Bakanımız
Sayın Süleyman Soyluya ve Adalet Bakanımıza teşekkür
ediyorum.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Sonuç?
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) - Neden? Çünkü
Cumhurbaşkanımız ailemizle bizatihi görüşmüş.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) E, ne oldu?
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) E, sonuç?
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla)
İçişleri Bakanımız Elâzığda, Tuncelide,
Ankarada defaatle görüşmüş.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) E, sonra?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Fıratın
kenarında kaybolan kuzudan sorumluyuz. diyordunuz.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) Defaatle
görüşmüş ama siz her zamanki gibi istismar, provokasyon olsun
diye.... (HDP sıralarından gürültüler)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ya, ne alakası
var! İnsan kayıp ya, insan kayıp!
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) Yapılan bu
kadar güzellikleri, bu kadar ahlaklı, erdemli
çalışmaları...
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Onun için mi
gözaltına aldınız!
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) ...bu kadar
hassasiyetleri istismar ediyorsunuz!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ayıptır,
ayıptır! Aileyi onun için mi gözaltına aldınız!
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) Dinleyin, sözümü
söyleyeyim.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Bir kere, çok köprü
yaptınız; çok köprü, yol, otel, turizm tesisi...
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) - Değerli
arkadaşlar...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Bir saat önce
gözaltına aldınız ya!
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla)
konuyla ilgili
konuşuyoruz. Konuyla ilgili olarak tüm ilgili makamlar, Tunceli
Valiliği, Bakanlık yetkilileri, Jandarma, Emniyet sürekli aileyle
irtibat hâlinde olmuş.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Bu kadar gündür
çözemedik. mi diyorsunuz?
OSMAN NURİ GÜLAÇAR
(Devamla)
Ha, bununla beraber bu ailemiz aylarca Tuncelide misafir edilmiş.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sonuç, sonuç?
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sonra?
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) Bir dedikleri
iki edilmemiş, her türlü misafirperverlik yerine getirilmiş.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Nerede, nerede, Gülistan nerede?
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Şüphelinin
ifadesini niye almadınız?
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) Dinleyin Allah
aşkına, istismar etmeyin ya, istismar etmeyin! Genç bir
kızımızın kaybı veya vefatı -bilmiyoruz- ama
vallahi istismar ediyorsunuz ya, istismar ediyorsunuz.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Her zamanki gibi.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Faili niye
yurt dışına gönderdiniz?
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) Değerli
arkadaşlar, konuyu tam net bir şekilde öğrenin, bilin,
sağlıklı bilgiye sahip olun. Tunceli Emniyet Müdürlüğünün
yaptığı araştırma neticesinde kızımızın
Uzunçayır Baraj Gölü üzerinde bulunan Sarı Saltuk Viyadüğü Dinar
Köprüsü üzerinde görüldüğüne ilişkin görgü
tanıklarının beyanı ve araç kamerası görüntüsü tespit
edilmiş. Ayrıca, telefon sinyalinin köprü üzerinde kesildiğinin
tespit edilmesi üzerine su altı ve su üstü arama
çalışmaları Tunceli İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğümüz
koordinesinde bölgede başlatılmış.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Yedi yüz seksen iki
gündür bulamadınız!
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) Uzunçayır
Baraj Gölü tahliye çalışmaları sonucunda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Ya, bunları biliyoruz. Bunlar biliniyor ki zaten,
gazeteler yazıyor.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) Sayın
Başkanım, konunun hassasiyetine
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) Teşekkür
ediyorum.
Uzunçayır Baraj Gölü tahliye
çalışmaları sonucunda baraj suyu teknik olarak mümkün olan
minimum seviyeye, 885,32ye düşürülmüş. Arama faaliyetleri iki yüz
altmış bir gün devam etmiş. Peki
(HDP sıralarından
gürültüler)
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) E, ne oldu?
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) Bir dakika
Peki, mademki böyle, normal boğulma, vefat
vesaire aramalarında on beş gün -uzmanların ifadesidir bu-
yeterli bir aramadır.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Zaynalı yakala, Zaynalın ifadesini al.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) Ama bu konunun
hassasiyetine binaen Cumhurbaşkanımın talimatı,
İçişleri Bakanımın talimatıyla iki yüz
altmış bir gün devam etmiş, hâlâ devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Yedi yüz seksen iki
gündür bulunamadı!
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Başşüphelinin ifadesini al, ifadesini!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Bulunamadı
yedi yüz seksen iki gündür!
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Başşüphelinin ifadesini al, bu kadar basit. O
nasılsa söyleyecek zaten.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Belki de siz
yaptırdınız! Dağa götürmüş olabilirsiniz!
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) Kıymetli
arkadaşlar, 97 su altı ve su üstü kurtarma ekibi
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Ya, Zaynala sorsan söyleyecek zaten.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla)
545 personel,
101 araç, 45 bot, 14 ROW
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Ya, Zaynala sor, Zaynala sor, söyleyecek; kendini bu kadar
yorma, bizzat hikâye anlatma!
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla)
6 drone, 7
sonar, 3 köpekli arama ekibi bu aramalara katılmıştır.
BAŞKAN Sayın Gülaçar
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Ya, Zaynala sorsan söyleyecek; çağırın, ona
sorun.
BAŞKAN Sayın Gülaçar, ben ilave süre
vereceğim ama lütfen Genel Kurula hitap edin.
Buyurun efendim.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Başşüpheliye sorsan zaten söyleyecek, bu kadar
kendini yorma.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) Değerli
arkadaşlar, aynı zamanda, soruşturma kapsamında Adalet
Bakanlığı, Tunceli Cumhuriyet
Başsavcılığı yapılması gereken
işlemleri resen başlatmış.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Zaynalın ifadesini alsalar bulacaklar, hikâye anlatma.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Kaç kez
gözaltına aldınız aileyi?
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Zaynalın ifadesini al, Zaynalın!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Aileyi kaç kez
gözaltına aldınız?
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Başşüphelinin ifadesini al!
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) Aile ve ailenin
avukatları tarafından talep edilen şeylerin tamamı CMK
kurallarına göre yerine getirilmeye çalışılmış.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Ne zamana kadar dinleyeceğiz Başkan?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Kaç kez
gözaltına aldınız aileyi, kaç kez?
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Ya, Zaynalın ifadesini al, Zaynalın;
babasının ifadesini al.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) Soruşturma
aşamasında Zaynal Abakarov
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Başkan, biz ne zamana kadar dinleyeceğiz?
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla)
isimli
şahıs iddia edildiği şekliyle -bakın, arkadaşlar,
vallahi istismar ediyorsunuz- bu adam soruşturuluyor, telefonlarına
ulaşılıyor.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Ya, annesi kime ne yazmış, annesi? Biz mi dedik?
Annesi yazmış. Annesi kime ne yazmış?
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) - Telefonlardaki
imaj alma ve inceleme işlemlerinin yapılmasından sonra sadece
mesajlaştığı, olayın vuku bulmasıyla alakalı
olarak bir bilginin olmadığı sonucuna
varılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Gülaçar.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) Şimdi,
sizin çizdiğiniz tabloda...
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Annesi niye CİMERe yazıyor?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ya, yedi yüz seksen
iki gündür, yedi yüz seksen iki gündür... Siz, Türkiye Cumhuriyetini bu kadar
hafife mi alıyorsunuz?
OYA ERONAT (Diyarbakır) Ne bağırıyorsun?
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) Ya,
arkadaşlar...
BAŞKAN Sayın Gülaçar, teşekkür
ediyoruz.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) Bakın, en
başından söylüyorum: Cumhurbaşkanımın bizatihi kendi
talimatı, İçişleri Bakanımın talimatı...
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Kaç kez
gözaltına aldınız, kaç kez?
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Ya, tamam anladık, sen Cumhurbaşkanını
çok seviyorsun.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Kaç kez
gözaltına aldınız, onu söyleyin.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) Niye
çocuğumuzu istismar ediyorsunuz?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Niye gözaltına
alıyorsunuz aileyi? Acı yaşayan aileyi niye gözaltına
alıyorsunuz?
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) Niye
kızımızı istismar ediyorsunuz? İnceleme Komisyonu
olarak bize şu ana kadar bir sonuç gelmedi biliyor musunuz?
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Gülaçar.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) Daha yeni,
birkaç gün önce kızımızın mektubu ulaştı bize.
Ama ben, bunun perde arkasında yine bir HDP provokasyonu olduğunu
düşünüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Gülaçar, teşekkür
ediyorum.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sen HDP
paranoyasındasın, HDP paranoyasındasın; senin derdin HDP!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ya, ayıp ya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Beştaş...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Hatip
bizi provokasyon yapmakla, istismarla suçladı, sataştı.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Beştaş.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Van Milletvekili Osman Nuri Gülaçarın HDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma
Partisi son zamanlarda iktidar olduğunu çoklukla unutuyor. İktidarlar
hesap verirler, iktidarlar
OYA ERONAT (Diyarbakır) Terörist vermez,
iktidar verir!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Hani
Bir kurt, bir kuzu bile kaybolsa onun hesabını bizden sorun.
diyorlar ya, biz AK PARTİ bunu kaybettirdi demedik ki bulunmuyor dedik,
aramıyor dedik, yeterince soruşturmuyor dedik ve size açık
çağrı yaptık; gelin, birlikte bir araştırma komisyonu
kuralım ve bu kızımız kayıp mı oldu, öldürüldü
mü, kaçırıldı mı; varsa cenazesi nerede bunu bulalım
dedik. Siz öyle bir hikâye anlattınız ki
OYA ERONAT (Diyarbakır) Ya, Mecliste mi
bulacaksınız?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ya,
Gülistan Doku'nun ailesi defalarca Dersim'de gözaltına alındı.
Daha on dakika önce size Adalet Bakanlığının önünde darp
edilerek gözaltına alındığını söyledim ve
hatibimiz buradan, kürsüden Valinin Zaynal Abarakov'u yurt
dışına kaçırdığını söyledi,
kaçırdığını. Gülistan Doku'nun telefonunda, son
görüştüğü erkek arkadaşının telefonunda inceleme
yapılmadı. Adam yok ortada, Rusya'ya götürülmüş. Babası
emniyetçi ve Özel olarak korunuyor. diyor aile. Biz bu soruların yanıtını
ne soruşturmada ne İçişlerinin araştırmasında görmedik.
Dersim'de her taraf kameralarla dolu, MOBESE'lerle dolu; bir kadın, bir
insan, bir kedi bile kaybolsa istenirse, irade olursa bulunur diyoruz. Siz
İrademiz var. diyorsanız buyurun araştıralım
diyoruz. Niye bizi suçlayarak işin içinden çıkmaya çalışıyorsunuz?
İktidar öyle bir hâle dönüştü ki işçi
hakkını arıyor, diyorlar ki: Siz provokasyon
yapıyorsunuz. Kadın hakkını arıyor, diyorlar ki:
Provokasyon yapıyorsunuz. Öğrenci hakkını arıyor,
diyorlar ki: Provokasyon yapıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Provokasyonun mimarı sizsiniz.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bu
halkı, bu halkın taleplerini dinlemeden iktidar olunamaz. Bakın,
dinleyin
BAŞKAN Sayın Beştaş,
teşekkür ediyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Sayın Gülaçar, siz bir Kürt milletvekilisiniz, Vanlısınız.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) Evet.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bu
kadının ailesiyle ben hâlâ görüşüyorum.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) Biz de
görüşüyoruz.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Bu ülkenin vekiliyiz
biz! Irkçılık yapma!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Bakın, gözaltında; ben burada ifade ettikten sonra şimdi
diyorlar ki: Emniyet misafir ediyormuş.
BAŞKAN Sayın Beştaş,
teşekkür ediyoruz.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Bakın, hepimiz
bu ülkenin vekiliyiz! Ben de Kürtüm ama bu ülkenin vekiliyim.
Irkçılık yapmayın!
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Irkçılık nedir?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Gözaltını misafir olarak kabul ediyorsanız doğru, Gülistan
Dokunun ailesini çokça misafir ediyorsunuz. (HDP sıralarından
alkışlar)
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sömürücüler!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şunu ifade etmek isterim: Hakikaten, her meseleyi kendi mehabeti ve
çerçevesi içerisinde değerlendirmek gerekir. Burada Değerli
Milletvekilimiz Osman Gülaçar Bey, Meclise meselenin bütün hukuki, idari
boyutlarını bilgilendirmeye dönük bilgi sundu. Bu konuda, başından
itibaren, 5 Ocak 2020den itibaren, bu mesele vuku bulduğundan itibaren
cumhuriyet başsavcılığı tahkikatı
başlatmış ve gereken her türlü adım atılmış.
Bir kayıp var ortada, bu kaybın ortaya çıkarılmasıyla
ilgili arama kurtarma ekipleri, kayıp ekipleri gerekli işlemleri
muazzam derecede başlatmış ve yapmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu konuda baraj tamamen aranmış.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Barajda yok işte, barajı niye arıyorsunuz?
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Zaynalın ifadesini al, Zaynalın.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) İçişleri Bakanlığından özel bir
ekip kurulmuş. Bu konu -en üst düzeyde- bakanlarımıza intikal
ettirilmiş, onların talimatıyla işin üzerine gidilmiş
ve dün tekrar İnsan Hakları Komisyonu Başkanımızla da
ailesi, annesi babası ve kardeşi görüşmek suretiyle Meclis
İnsan Hakları Komisyonumuz da işin üzerinde olduğunu aileye
belirtmiş. Yani durumun bu Meclis araştırması önergesi
kabul edilmediğinde sanki bu mesele kalacakmış, hiçbir şey
yapılmamış veya yapılmayacakmış noktasına
getirilmesi apaçık bir istismardır. Meclis araştırması
komisyonunun hangi durumlarda kurulacağı bellidir ama idari ve adli
soruşturma ve tahkikat da kendi içerisinde devam etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Dolayısıyla, bu konudaki, bunun
dışında, istismara yönelik cümleleri, sözleri,
değerlendirmeleri reddediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir,
herhangi bir adli veya idari olayla ilgili mevzuat sonuna kadar uygulanmakta;
ilgili, yetkili bütün birimler de işin üzerine sonuna kadar gitmektedir.
Şu anda yapılan da odur.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Ya, Meclis ne için
var, ne için var kardeşim? Hayret bir şey ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Biraz evvel, gözaltıyla ilgili şeyler söylendi,
bu, Adalet Bakanlığı önünde bir açıklamaya ilişkin
olarak.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Meclis ne için var?
Biz de İdari görevini yeterince yapmadı. diyoruz, iddiamız
var; sen diyorsun ki: Yaptı.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) O yapılan açıklamadan sonra, Emniyet
görevlilerinin bir gözaltı işlemi olarak değil, oradan
uzaklaştırma olarak bu işlemi gerçekleştirdiği bilgisi
bize şu anda bilgi olarak verildi.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Hastaneye götürüldü
Başkan ya, öyle demeyin ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bir başka bilgi geldiği takdirde de mutlaka
Genel Kurulu bilgilendireceğimi ifade ederim.
Burada olup biten mesele, meselenin bütün
boyutları itibarıyla işin üzerinde olunduğu yönündedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz efendim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bunu Meclisin bilgisine sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Akbaşoğlu.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Gözaltında, gözaltında. Hastaneye gitmişler darp raporu için.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, yerimden kısa bir söz alabilir miyim?
İstismar dedi ama sataşmadan istemiyorum.
BAŞKAN Ona cevap verdiniz daha önce
Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Başkan, yeni bir şey söyledi ama.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bir şey söylemedim ben, ben hiçbir şey
söylemedim, onlara yönelik bir şey söylemedim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yani,
bizim yine istismar ettiğimizi söyledi.
BAŞKAN Yerinizden bir dakika efendim.
Buyurunuz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Üzerlerine alındıysa
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) Sayın
Başkanım, keşke vaktimiz olsaydı, daha fazla
ayrıntılı bilgi verseydim.
38.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, üzerime alındım çünkü açıkça ortaya
çıkarılmayan bir olay, bir kayıp, yürütülmeyen bir
soruşturma gün gibi ortada ve bir aile çığlık
çığlığa iki yıldır sokaklarda kar kış
demeden kızlarının bulunmasını istiyor, sağ ya da
ölü. Bunu söylemek zorunda bıraktınız. Yani şimdi, siz
diyorsunuz ki: İdare ve yargı her türlü işi yapıyor. Biz
de muhalefet olarak diyoruz ki: Yapmıyor. Bunu ortaya çıkarmanın
yolu ne? Meclis araştırsın.
Ya, Zaynal Abakarov temel şüpheli. Neden hâlâ
tutuklu değil, ifadesi nerede? Vali neden kaçırdı onu? Zaynal
Abakarovun babası, Emniyette çalışıyor, Emniyet görevlisi;
bu nedenle neden korunuyor? Bizim sorularımız var; bu sorular sadece
bizim değil, ailenin soruları.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bitti mi efendim?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bitireceğim
Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Cumhurbaşkanına hakaret etti diye ya da sokaktan geçen biri bir
işaret yaptığında gece yarısında ev basıp
gözaltına alan iktidar, güpegündüz kaybolan bir kadının ne
sağ hâlini ne ölü hâlini, cenazesini bulamıyor.
Peki, biz Meclis olarak ne işe yarıyoruz,
ne iş yaparız burada? Bir kadın, bir aile diyor ki:
Çocuğumu bulun.
Son olarak şunu söyleyeyim; diyor ki: Adalet
Bakanlığının önünden
uzaklaştırıldılar. Ya yalancı demek çok zoruma
giden bir şeydir ama ispatlı ya! Biraz önce avukatla görüştüm
-sağlık kontrolü için hastanedeydi- burada konuştum, dediler ki:
Tamam, misafir edeceğiz. Gözaltı yapıyorsunuz, bunun
arkasında bile durmuyorsunuz. Bütün politikanız böyle temelsiz, böyle
yalan, böyle mesnetsiz! (HDP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, lütfen
tekrara düşmeden
Buyurunuz efendim.
39.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bizde yalan dolan olmaz, onu söyleyeyim; biz ne
dersek
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Gözaltı
yaptınız mı, yapmadınız mı?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Gözaltındaydı ya.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Gözaltıyla ilgili
Bakın, verilen bilgiyi
paylaşıyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Size
yazışmaları göstereyim mi?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Gözaltıyla, adli bir olay olarak değil emniyet,
asayişle ilgili bir duruma ilişkin bir idari tedbirle ilgili bir
durum söz konusu, buna ilişkin bir bilgi söz konusu.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Niye
hastanedeler, Fatih Hastanesine niye götürüldüler?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu konuda meseleyi nasıl istismar ettiğinizin
bir delili olarak yaklaşımınız kamuoyunun gözü önünde
cereyan ediyor.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Delil nedir biliyor
musunuz, gözaltını yapıp inkâr etmektir burada.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Olayın bütünüyle devlet birimleri adan zye
üzerinde olduğu hâlde sadece istismara ve olayı başka bir
noktaya çarpıtarak buradan bir kaos, bir kriz çıkarmaya dönük bir
yaklaşımın iyi niyetle bağdaşır bir yönü
bulunmadığını kamuoyunun takdirine sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Ne kaosu çıkacak? Nasıl bir kaos çıkacak?
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 23/2/2022 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, Gülistan Dokunun akıbetinin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Şubat 2022
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir saattir
sistemdeyim efendim, CHPyi görmüyorsunuz.
BAŞKAN Buyurunuz sizinle başlayalım
efendim.
Buyurunuz Sayın Altay.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Van Milletvekili Osman Nuri Gülaçarın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması ile Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, Mecliste bir siyasi partinin grup önerisi başka siyasi
partiler tarafından kabul edilebilir, reddedilebilir; bunlar ayrı
işler fakat konuyu mecrasından saptırmak, yasamanın yürütme
üzerindeki denetim yetkisini istismar diye nitelemek
Sayın Başkan,
bu yeni sistemde Meclisin işi bellidir; Meclis, bütçesini
yaptığı, uygulayacağı yasaları
yaptığı yürütmeyi denetlemekle görevlidir. Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, bu sistemde yürütme organına yönelik kusur, eksik,
yanlış ithamlar AK PARTİyi âdeta çileden çıkarıyor.
Ben beklerdim ki AK PARTİ'li milletvekilleri de zaman zaman yürütmenin
yanlışlarını burada dile getirsin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Dolayısıyla şunu da anlamıyorum: Biz
aksaklıkları, eksiklikleri gündeme getirince Tayyip Bey İşte,
siz Türkiye'yi dışarıya şikâyet ediyorsunuz, şunu
yapıyorsunuz. diyor. Ya, Türkiye'yi dışarıya
karşı rezil eden ya da Türkiye'yle ilgili insan hakları
bakımından kötü karnenin oluşmasına sebep olan
iktidarın bu kabîl uygulamalarıdır.
Bakın, basit bir örnek vereyim şimdi:
Şu anda, Avrupa Parlamentosu İnsan Hakları Alt Komisyonu
Türkiye'de, Ankara'da ve siz ne yapıyorsunuz, ne yapıyorsunuz?
Acılı bir anne, baba ve ablanın Ankara'daki adalet arayışı
çığlığıyla ilgili en temel hakkı olan tepki
hakkını, demokrasideki tepki hakkını kullanmak isteyen bir
aileye gözaltı yapıyorsunuz. Bunu görenler Türkiye'yle ilgili iyi
düşünür mü kardeşim? Bırak, insanlar konuşsun ya! Sen
konuşa konuşa geldin ya! Kurulu düzene isyan ede ede geldin sen ya!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) İsyan
ettiğin kurulu düzenin daha beterini inşa ettin kardeşim. Olmaz
böyle şey.
Bu Gülistan Doku kızımız,
evladımızla ilgili -AK PARTİlilerin de herkesin de içi
yanıyordur, eminim- Aman, yürütmeye bir şey gelmesin. şeklinde
bakılamaz. İddia var, neydi? Zaynal Abarakov, bu kızın en
son görüştüğü kişi ve o kişinin telefon kayıtları
incelenmemiş ve o kişi yurt dışındaysa burada bir
şüphe vardır. Bu çocuğun, bu gencin babasının,
ağabeyinin, üvey babasının neyse, Emniyette yetkili olması
bu çocuğa bir dokunulmazlık kazandırmaz Sayın Başkan
ama üzücü olan şudur: Meclis, milletin sesidir; kimin canı yanarsa çareyi
Mecliste araması en doğal hakkıdır, kimin canı yanarsa
çareyi Ankarada araması da en doğal hakkıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım efendim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir anne, baba ve
abla Adalet Bakanlığının önünde kayıp
kızlarının akıbetini sorguladığı için
gözaltı işlemine tabi tutuluyorsa yazıklar olsun! Vah ki vah,
eyvah ki eyvah! (CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Akbaşoğluna söz verirseniz bugün bu Meclisi
çalıştırmam.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Ama tamamen yanlış, tamamen gerçek dışı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Her konuya cevap
vermek zorunda değilsin kardeşim sen ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Gözaltı yok diyorum, bilgi
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sen, Meclisin
çalışmasını istemiyorsun herhâlde ya.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Adalet Bakanlığı ve İçişleri
Bakanlığıyla görüştüğüm bilgiyi
paylaşacağım Sayın Başkanım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Görürsün sen
şimdi, görürsün şimdi.
BAŞKAN Bir saniye efendim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Evet, Sayın Başkanım
BAŞKAN Bir saniye Sayın
Akbaşoğlu
ENGİN ALTAY (İstanbul) Böyle bir
şey yok ya! Yürütme yok artık burada, sen yürütme değilsin ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Bir saniye
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sen yürütme
değilsin kardeşim!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ben, AK PARTİ iktidarının temsilcisiyim,
AK PARTİ Grubunun Grup Başkan Vekiliyim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Her konuda
yürütme adına laf konuşamazsın.
Siz de veremezsiniz; her dakika laf, her dakika söz
istedi.
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.29
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.50
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 57nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Sayın Grup Başkan Vekillerine yerlerinden
birer dakika söz vereceğim.
Sayın Akbaşoğlu
41.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok
açık bir şekilde ifade ediyorum: Gülistan Dokunun annesi,
babası ve kardeşine hiçbir aşamada gözaltı işlemi
yapılmamıştır. Adalet Bakanlığı önündeki
açıklamaları esnasında başka marjinal gruplar da destek için
oraya gelmiş. Asayişle ilgili, Emniyetin orada bulunması ve
Oteline götürülürken aile Herhangi bir darp ve başka hususlar sonradan
gündeme getirilir. mealindeki yaklaşımlara istinaden, tedbiren
hastanede muayeneleri yapılarak otellerine götürülmüştür; aile,
güvenli bir şekilde otelindedir. Gözaltı işlemi asla
yapılmamıştır.
Meclisin yasama ve denetleme hakkı vardır;
bu, bakidir. Bununla beraber, devletin kurumlarının bu mesele üzerine
herhangi bir şey yapmadığını söylemek doğru
değildir; bizim ifademiz buna dairdir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Sayın Altay
42.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, aslında benim dediğime gelindi. Yasama organı
yürütmeyi denetler. Yürütmenin belli ki bugün Gülistan Dokunun ailesine
yönelik Adalet Bakanlığı önündeki açıklaması
sonrasında bir tasarrufu olmuş. Gözaltıyla neticelenmemiş
olmakla birlikte bu esnada eş zamanlı olarak yasama organında bu
meselenin tartışılması yürütme organını da bir
yanlıştan çevirmiş, bundan büyük memnuniyet duyuyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Danış
Beştaş
43.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) -
Teşekkürler Sayın Başkan.
Gülistan Doku'nun ailesi -elimde video da var,
görünmüyor ama- Adalet Bakanlığının önünde polis
aracıyla Sincan Fatih Devlet Hastanesine götürüldüler, yanlarında
avukatlar vardı çünkü her gözaltında önce adli muayene
yapılır. Burada ifade ettikten sonra, Adalet
Bakanlığıyla görüştükten sonra gözaltı işleminin
yapılmadığını söylediler, bu da yasamanın
etkisini gösteriyor. Yani neticede bu girişimin adli muayeneden sonra
gözaltıyla bitmemiş olması tabii ki mutluluk verici ama burada
önemli olan, bugün bu meselenin bu yönüyle değil de hakikaten bu
kayıp arama işini hep birlikte yapıyor olmamızdı.
Gözaltı işlemine başlandı ama müdahaleyle durduruldu, bu da
sevindirici bir şey yani bunu daha fazla uzatmamak için buradan kesiyorum.
Elimizde bütün görüntüler var, sanki gerçek dışı beyanda
bulunmuşuz gibi bir tutumu da katiyen kabul etmiyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.
Sayın Akçay
44.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Gülistan Dokuyla ilgili soruşturmanın hâlen devam ettiğine ve
bir an evvel sonuçlanmasını dilediklerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Dün, Gülistan Doku'nun ailesi Grup Başkan
Vekili Sayın Levent Bülbül Beyle de görüşmüşlerdi. Yüreği
kor gibi yanan ailenin acısını anlıyoruz ve bu konuya
ilişkin soruşturmanın, aradan geçen yedi yüz elli günü
aşkın bir süre içerisinde hâlâ devam ettiğini de öğrendik,
biliyoruz ve dileriz ki artık bir an evvel kamuoyunun, ülkemizin,
milletimizin de merak ettiği bir neticeye kavuşuruz. Tabii, içimiz ve
yüreğimiz der ki: İnşallah Gülistan Doku sağdır.
Yani öncelikle bunu dua ederim, dilerim. Soruşturmanın da bir an
evvel sonuçlanmasını diliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Sayın Dervişoğlu...
45.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bütün siyasi
partilerin araştırma önergelerinin gereklerini yerine getirebilecek
bir siyasi duruş ve tavır sergilemeleri gerektiğine ilişkin
açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bütün bu tartışmaları bir
araştırma önergesine istinaden yaptık. Siyasi partilerimiz
araştırma önergesiyle ilgili görüşlerini de
açıkladılar. O görüşmelerin akabinde Grup Başkan
Vekillerimiz aracılığıyla da Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine farklı farklı tartışmalar
taşındı.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevi yürütmeyi
denetlemektir; araştırma komisyonlarının
oluşturulması da bu işlemin bir vasıtasıdır. Biz
tartışmayı yapıyoruz, tartışmaya muhtaç
bulduğumuz konular, esas itibarıyla araştırmaya da müstahak
konulardır. O bakımdan, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bütün siyasi
partilerin bu araştırma önergelerinin gereklerini yerine
getirebilecek bir siyasi duruş ve tavır sergilemeleri lazım.
Doğrusunu isterseniz konu siyasi bile olmaktan çıkıyor,
memleketin bir meselesini tartışıyoruz. Onu yapıyorsak
hakkıyla yapalım diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Nimetullah Erdoğmuşun, Grup Başkan Vekillerine Doku ailesinin
çığlığına kulak vermelerinden ötürü
Başkanlık Divanı olarak minnet duyduklarına ilişkin
konuşması
BAŞKAN Sayın Grup Başkan
Vekillerimize Meclisin hassasiyetine tercümanlıklarından ve Doku
ailesinin, Gülistan Doku yavrumuzun ailesinin
çığlığına kulak vermelerinden Divan olarak biz de
minnet duyuyoruz ve sonuç itibarıyla da Gülistan Dokunun inşallah
sağ olarak bulunması konusunda da bu iş birliğinin ve bu
çabanın sürdürüleceği kanaatini taşıyoruz.
Hepinize başarılar diliyoruz.
Sayın Baltacı, bir talebiniz vardı
baştan beri; kusura bakmayın, sizi geciktirdik.
Buyurunuz efendim.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
46.- Kastamonu Milletvekili Hasan
Baltacının, Kastamonulu çekme helva imalatçılarının
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
HASAN BALTACI (Kastamonu) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
AKPnin gerek tarım gerekse ekonomideki
tercihlerinin bedelini ne yazık ki üreticimiz ve
vatandaşımız ödemeye devam ediyor. Ülkede ve seçim bölgem
Kastamonuda şekerle ilgili yaşanan krizi aylar önce bu Mecliste dile
getirmiştim. Her geçen gün büyüyen bu kriz, Kastamonunun yöresel
lezzetlerinden çekme helvanın da tadını kaçırmış,
helva imalatçısının şekerini düşürmüştür.
Fabrikalarında şeker satışını durduran
TÜRKŞEKERin satışlarını TÜRKŞEKER TARIM AŞ
gibi paralel bir şirket üzerinden yapma ve yerel üreticilere
sınırlı mal verme kararı alması, ana ham maddesi
şeker olan çekme helva imalatçılarını mağdur
etmiştir. Yanı başındaki fabrikadan
alamadığı şekerin yurt dışına gönderildiğini,
yandaşlara yüklü miktarlarda ve düşük fiyattan peşkeş
çekildiğini bilen Kastamonulular, AKP iktidarının
helvasını yapacağını günü sabırsızlıkla
beklemektedir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, 22/2/2022 tarihinde Bursa
Milletvekili Lale Karabıyık ve arkadaşları tarafından,
yükseköğretimde yaşanan sorunların
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (3211 sıra no.lu), diğer
önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23
Şubat 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
23/2/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 23/2/2022 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Bursa Milletvekili Lale Karabıyık ve
arkadaşları tarafından, yükseköğretimde yaşanan
sorunların araştırılması amacıyla 22/2/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (3211
sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
23/2/2022 Çarşamba günkü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın
Lale Karabıyık.
Buyurunuz Sayın Karabıyık. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA LALE KARABIYIK (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aslında okul öncesi
eğitimin sorunlarından yükseköğretimin, hatta lisansüstünün
sorunlarına kadar eğilmek lazım ancak bugün zamanımız
kısıtlı olduğundan ve beş dakika içerisinde konuya
değinmem gerektiğinden sadece yükseköğretimin sorunlarına
bir mercek tutmak istedim. Tabii, ama biliyoruz ki okul öncesi eğitim, ilköğretim
ve ortaöğretimin sorunlarını çözmeden, niteliğini artırmadan
asla yükseköğretimin niteliğini artırmak ve
sorunlarını çözmek mümkün değil; bunu da biliyoruz.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde
üniversitelere ne oluyor, bunu düşünüyor musunuz? Sizlerin de
çocukları, gençleri var. Üniversitelerde her gün başarı
sıralaması düşüyor. Uluslararası derecelendirme
kuruluşlarında bakıyorsunuz ki üniversitelerimizin yayın
kalitesi, yayın sayısı her geçen gün düşmüş.
Akademisyenler bu ülkeden göç etmek istiyor, bilim insanları burada kalmak
istemiyor, öğrenciler daha öğrenimleri sırasında bu ülkeden
gitmek istiyor. Akademik barışı bozdunuz, üniversitelerde
umutsuzluk var. Ben ne yayın üretirsem üreteyim, ne yaparsam yapayım
siyasi kadrolaşma var, atanmış rektör ve ekibi bana kadro
vermez. diye umutsuzca çalışmaya ve işini yapmaya özen
göstermeye çalışan akademisyenler var; niye umutsuzlar, neden bunu
düşünüyorlar? Üniversiteler parçalandı; atanmış dekanlar,
atanmış rektörler
Bir rektör, hem rektör hem dekan hem bölüm başkanı.
Bunlar sorun aslında, bunları göz ardı etmemek gerekiyor.
Peki, değerli milletvekilleri,
öğrencilerin durumuna baktığınızda umutla
bakamıyorlar geleceğe. Yükseköğretimin sorunları var.
diyoruz, Barajı kaldırdık. diyorsunuz. Baraj, sorunumuz değil.
Bir gencin, bir öğrencinin eğitimini yapmak hakkıdır,
yükseköğretim almak anayasal bir haktır ama nasıl? Nitelikli bir
eğitim şeklinde, fırsat eşitliği vererek ve de
üniversite öğrencisinin barınma sorununu çözerek ve onun parasız
eğitim yapmasını sağlayarak ve tabii ki
istihdamını da düşünerek, planlayarak ve gerekli ekonomik
reformlarla, paketlerle istihdam politikasını da örtüştürerek
yapmak gerekir. Yoksa bu, öğrenciye boş yere umut vermekten öteye
gitmez. Yeter ki eğitimin niteliği artsın, sorunumuz bu. Bütün
üniversite öğrencilerimiz nitelikli eğitim alsınlar ve istihdam
edilsinler, sorun burada. Ama biz öğrencilerin
başarısının sınavlarda nasıl düştüğünü
çok iyi biliyoruz, ortaöğretimin başarısının
niteliğinin düşmesi sebebiyle bugün çocuklar
başarısız.
Şimdi, tartışmayacak mıyız
ortaöğretimin başarısızlığını? Niye
iyileştirilmiyor? demeyecek miyiz? Veya bir dekan, bir mekân
anlayışıyla kurulan üniversitelerin akademik kadroları
boş, içlerinde birtakım ihtiyaçları var, imkânları
yetersiz, tercih edilmiyorlar, kontenjanları boş kalıyor; Bunları
iyileştirin. demeyecek miyiz, sorgulamayacak mıyız? Ya da
Öğrencilere müşteri gözüyle bakan bazı vakıf
üniversitelerine neden bir mercek uzatmıyorsunuz? Eğitim
niteliği nasıldır? demeyecek miyiz? Peki, öğrencilerin
psikolojisini eğer düşünüyorsanız, eğer Sayın YÖK
Başkanı esas psikolojilerini de düşünüyorsa bu gençlerin, neden
hâlen 345 liraya artırılan üniversite sınavına giriş
ücreti var bu ülkede? (CHP sıralarından alkışlar) Yoksullar
var, yoksunlar var, onlar bu ücreti ödeyemedikleri için sınava giremiyorlar;
bırakın üniversiteyi, sınava giremiyor bu çocuklar.
Öğrencilerin psikolojilerini düşünüyorsanız -eğer
düşünüyorsanız- neden barınma sorununa bir çare üretmiyorsunuz?
Neden öğrencilerin burs imkânlarını artırmıyorsunuz?
Ailelerine hacizler geliyor işe giremedikleri için ve krediyi
ödeyemedikleri için. Öğrenciler üniversiteye girdiklerinde Nasıl
olsa iş bulamayacağım. şeklinde umutsuzca eğitime
başlıyorlar. Neden onların istihdam politikalarını
düşünmüyorsunuz?
Bakın, şu anda getirdiğiniz sistem
ne? Başarı sıralaması olan ve başarı
sıralaması olmayan üniversite alanları, bölümleri
yarattınız. Bu bir kutuplaştırmadır, öğrencilerin
psikolojisi üzerine olumsuz bir etki yapar. Bazı üniversiteler ve alanlar
başarı sıralamasının geçerli olduğu üniversiteler
ve alanlar ama diğerleri değil. Bu, bir
kutuplaştırmadır. Bu, eğitimin niteliğini
iyileştirme değildir; bu bölücülüktür, bunu yapmayınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
LALE KARABIYIK (Devamla) Teşekkürler.
Diğer taraftan, bu ülkede bir kalkınma
stratejisi olacaksa bu, eğitim politikalarıyla birlikte
örtüşebilmelidir ama bunun için de eğitimin öznesinin öğrenci
olduğu bilinmelidir; öğrencinin, gencin, çocuğun üstün
yararına göre hedef konulması gerektiği bilinmelidir. Ama
maalesef iktidarınızda, eğitim sisteminin her kademesi daima bir
kadrolaşma aracı olarak düşünüldü ve eğitim, siyasetin bir
aracı olarak kullanıldı. Bu nedenle de eğitim, okul
öncesinden lisansüstüne kadar her aşamada geriledi. Şimdi oturup bunu
düşünmenin zamanı. Eğer bu ülkeyi düşünüyorsanız,
eğer çocuklarınızı, gençlerinizi düşünüyorsanız,
eğer geleceğinize, kalkınmanıza önem veriyorsanız
oturup bunu araştırmanın, Nerede hata yaptık? demenin
işte şimdi zamanı; gelin, bunu birlikte yapalım.
Üniversitelerimiz, yükseköğretimimiz artık bitiyor, umutsuz gençler
oluştu. Buna, bu suça alet olmayın.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs.
Buyurunuz Sayın Örs. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN
ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
verilen grup önerisi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz
aldım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizi izleyen aziz
milletimizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün, Türkiyede
yükseköğretim sisteminin merkeziyetçi yapısı, hızla artan
üniversite sayısıyla oluşan fiziki imkânsızlıklar,
öğretim elemanı yetersizliği, siyasallaşmış atama
ve partizan yönetim anlayışı gibi nedenlerle üniversiteler
akademik kurumlar olmaktan uzaklaşmaktadır. Bunu söylerken içim
yanıyor ama kendisini ifade edemeyen, özgürce bilimsel çalışma
yapamayan mobbing mağduru öğretim üyeleri ya sessizliğe bürünmekte
ya da üniversiteden ayrılıp beyin göçüyle başka ülkelere
gitmenin yolunu aramaktadır.
Değerli arkadaşlar, üniversite
mezunlarımızın işsizlik oranları hızla
yükselmektedir. Üniversite kontenjanlarının
artırılması, ihtiyaç olmayan alanlarda ikinci öğretim
programlarının açılması, kampüs, yurt gibi üniversite
imkânlarının olmadığı il ve ilçelerde seçim
yatırımı üniversite, fakülte, yüksekokulların açılması
hem yükseköğretimde kaliteyi aşağı çekmekte hem de
üniversite mezunlarının iş gücü piyasalarına dâhil olma
oranını azaltmaktadır. AK PARTİ iktidarının
üniversiteleri yalnızca binadan ibaret gören, bina
sayısının artmasını başarı hikâyesi gibi
sunan yükseköğrenim politikasıyla geldiğimiz noktada, bugün 3
üniversite mezunundan 1i işsizdir arkadaşlar. Bugün ülkemizde
üniversiteler işsizliği öteleyen kurumlar hâline gelmiştir ne
yazık ki.
Genel Başkanımız Sayın Meral
Akşener tarafından açıklanan ve İYİ Parti
iktidarında uygulayacağımız iyileştirilmiş
eğitim sistemiyle üniversiteler bilimsel olarak özgür ve bağımsız
olacaktır. Akademik, idari ve mali olarak özerk, katılımcı
ve hesap verebilir olacaktır. İyileştirilmiş eğitim
sistemiyle akademik çalışmalar üzerindeki her türlü siyasi etkiyi,
baskıyı ve kısıtlamaları tamamen ortadan
kaldıracağız. Akademik alanda özgür ve demokratik ortamı
tesis ederek beyin göçünün önüne geçeceğiz. Çağın gereklilikleri
ve ülkenin ihtiyaçları doğrultusunda ihtisas üniversitelerini
çeşitlendirerek sayılarını artıracağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Üniversitelerin bir
bölümünü faaliyet gösterdikleri bölgelerde öne çıkan sektörlerin nitelikli
iş gücü ihtiyacına cevap verecek şekilde teknoloji kampüslerine
dönüştüreceğiz. Öğretim elemanlarının akademik unvanlarını
hak ettikten sonra kadro almalarının önündeki engel olarak
karşımıza gelen keyfî uygulamalara son vereceğiz.
İYİ Parti iktidarında yurtlar ücretsiz olacak,
öğrencilerimiz almak zorunda oldukları kredileri yurt parası
olarak devlete geri vermek zorunda kalmayacak. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar) Yükseköğretim kredisi alan
öğrencilerimize mezuniyet sonrası istedikleri takdirde kredi
borçlarının büyük kısmını sosyal sorumluluk
projelerinde çalışarak ödeme imkânı sağlayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) - Bu kısa zaman
süresinde düşüncelerimi bu şekilde ifade ettim.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Necdet İpekyüz.
Buyurunuz Sayın İpekyüz. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bir ülkede onurlu yaşamı sürdürebilmenin
ön koşullarından biri tüm vatandaşların ekonomik, ahlaksal,
kendi yeteneklerine göre, eşit, ücretsiz eğitim alabilmesidir.
Eğer bir ülkede siz eğitimi giderek paralıya
dönüştürüyorsanız, eğitim kurumlarını giderek bir
işletmeye dönüştürüyorsanız, giderek büyük holdinglerin
patronlarına teslim ediyorsanız; eğer siz öğrencileri
müşteri olarak görüyorsanız, öğrenci ebeveynlerini müşteri
olarak görüyorsanız; çalışanları, öğretim üyelerini ve
akademisyenleri birer işçi olarak görüp patron edasıyla, mobbingle
davranıyorsanız, ne demokrasiden ne demokratik eğitimden ne de
üniversiteden söz edilir.
Üniversiteler nedir? Üniversiteler bir ülkenin
problemlerine çözüm bulan kurumlardır. Bir ülkede problemler çoksa, bir
ülkede sorunlar çoksa üniversiteler gibi onu konuşacak, onu
araştıracak özerk yerlere sahip olması gerekir. Ama nedir? Yirmi
yılda kendi kendini tüketen, merdiven altı kurumlara dönüşen
üniversitelerde eğitim, niteliksiz bir eğitime dönüştü. Neydi?
Hep övünülürdü, şimdi ilk 500e giremeyen üniversitelerden söz ediliyor.
Sorun ne? Giderek başarısızlık artıyor, nitelik
düşüyor. Sorun barajın kaldırılıp
kaldırılmaması değildir. Herkes eğitime
ulaşabiliyor mu? Herkese planlı bir şekilde, gerektiğinde
istihdam sağlayabiliyor mu? Bakın, tıp fakültesi mezunları
bu kadar eğitimden sonra Türkiyeyi terk ediyorlar, öğretim üyeleri
terk ediyorlar, ama bunlara seyirci kalınıyor.
Peki, YÖK? YÖK neydi? En büyük statükocuydu.
Neredeyse 12 Eylülde gelen YÖKü aratacak düzeye geldiniz. İktidar öyle
bir yaptı ki seçimler yok, rektörler geliyor ve rektörlere
Türkiyede
yerel yönetimlere atadığınız kayyumlardan sonra
rektörlüğü de kayyum mekanizmasına dönüştürdünüz.
Ve geldik, onlara direnen öğrencilere.
Öğrenci olmadan olur mu? Hayır. Kutuplaşma,
ayrımcılık her tarafta yaygın, giderek öğrenciler
problem yaşıyor. İzmirde öğrenciler Türk lirasında
değer kaybı olduğu için çay dağıttılar, çay.
Mitinglerde çay dağıtan öğrenciler gözaltına
alındı. Ankaraya, Meclisin önüne geldiler,
Barınamıyoruz. dediler, gözaltına alındılar.
Elâzığda tıp fakültesi öğrencisi cemaat yurdunda
gördüğü baskıdan dolayı yaşamına son verdi.
Barınamıyoruz. dediler, yine seyirci kalındı. Siz bunlara
çözüm bulamazsanız giderek problemler artar.
Daha bu sabah, biz basın açıklaması
yaptık, kanun teklifi verdik; gelin destekleyelim, bütün KYK borçları
silinsin. Siz öğrencilerin evlerine haciz gönderiyorsunuz, bu hacizle
eğitimi geliştiremezsiniz, ilerleyemezsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Bir diğer
problem: Üniversitelerin özerk olması lazım; siz, özerk ve
bağımsız, demokratik sözlerden çekiniyorsunuz.
Bakın, barış akademisyenlerinden söz
etmediğimiz sürece... Barışı isteyen öğretim
üyelerinin işlerine son verildi, yurt dışına
çıkışlarına engel olundu. Ne oldu? Anayasa Mahkemesi bile
-hepsiyle ilgili- alınan kararları iç hukuka aykırı buldu
ve beraat ettiler. Bir kısmı zaten işe dönemedi. Siz
üniversitelere böyle baktığınız sürece, üniversiteler
gelişemez, giderek yok olur. Ne olması lazım?
Bir diğeri de siz üniversiteleri
akrabaların yerine dönüştürdünüz, kayırmanın yerine
dönüştürdünüz ve bunu bir norma dönüştürdünüz;
akrabalarınızın geleceği, oturacağı yere
dönüştürdünüz. Üniversitelerin liyakati esas alan, bilimsel, özerk,
araştıran, Türkiyenin sorunlarına çözüm bulan demokratik bir
yapıya dönüşmesi lazım. O yüzden, gelin
araştıralım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sinop Milletvekili Sayın Nazım Maviş.
Buyurunuz Sayın Maviş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NAZIM MAVİŞ
(Sinop) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, hükûmetlerimiz döneminde eğitimin her
kademesinde çok önemli adımlar attığımız gibi,
üniversiteleşmeyle ilgili de çok önemli adımlar attık ve bugün
üniversite sayımızı 207ye çıkardık. Ancak üniversite
sayımızı artırmakla kalmadık, aynı zamanda önce
birbirleriyle, sonra da dünyanın önemli üniversiteleriyle
yarışır hâle getirebilmek için üniversitelerimizin kalitesini
artıracak önemli adımlar da attık. Öncelikle,
üniversitelerimizin bütçesini 2,5 milyardan 45 milyara çıkardık,
öğretim üyesi sayısını 70 binlerden 180 binlerin üzerine
çıkardık. 2002lerde 15 bin civarında olan uluslararası öğrenci
sayısı bugün Türkiyede 245 binlere çıkmış, Türkiye bölgesinin
üniversite eğitimi açısından cazibe merkezi olan bir ülkesi
hâline gelmiştir.
Aynı şekilde, YÖK Kalite Kurulu
kurulmuş ve YÖK Kalite Kurulunun kurulmasıyla üniversitelerimizin
kalitesinin denetimi noktasında önemli bir adım
atılmıştır. Yine, açılan bu üniversitelerimizin
çeşitlendirilmesi yani ihtisaslaşma ve misyon
farklılaşması sayesinde üniversitelerimiz belli konulara,
Türkiyenin öncelikleriyle ilgili konulara odaklanmaya yöneltilmiştir. Bu
anlamda bölgesel kalkınma odaklı üniversiteler ve araştırma
üniversiteleri ayrımı önemli bir yer işgal etmektedir. Bölgesel
kalkınma odaklı üniversitelerle, ülkenin kalkınma hedefleri,
şehir ve bölgeyle bütünleşme hedefleri, üniversitelerimizi tek tipleşmekten
uzaklaştırma ve üniversitelerimizin güçlü yönlerine
odaklanmasını sağlama amaçlanmıştır. Aynı
şekilde, araştırma üniversiteleriyle de Türkiyenin
üniversitelerinin nitelik olarak güçlenmesi yönünde önemli destekler
sağlanmıştır.
Değerli arkadaşlar, bu anlamda benim en
çok önemsediğim konulardan bir tanesi 100/2000 Doktora
Burslarıdır. Şu anda 4 bin gencimiz 100/2000 Doktora
Bursları kapsamında, Türkiyede yarın akademik kadroları
oluşturmak üzere doktora eğitimi almaktadır. Bakın, mikro
ve nanoteknolojiden sürdürülebilir tarıma, moleküler farmakolojiden
biyoteknolojiye, moleküler onkolojiden yenilenebilir enerjiye varana kadar
birçok yeni alanda 4 bin civarında gencimiz doktora eğitimi
yapmaktadır.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği
grup önerisinde bahsi geçen araştırma kuruluşunun
yaptığı bir başka araştırma daha var, ben
sayın hocamın dikkatine bu araştırmayı da sunmak
istiyorum. Bakın, uluslararası üniversitecilik
yaklaşımında genç üniversite kavramı önemli bir yer tutmaktadır.
Yani elli yıllık ve altındaki üniversiteler genç üniversite olarak
tanımlanmaktadır. Türkiyede 1972den önce kurulmuş 10 tane
üniversitemiz var. Dolayısıyla, buradan
baktığımızda, Türkiyedeki üniversitelerimizin 190dan
fazlası genç üniversite kapsamındadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
NAZIM MAVİŞ (Devamla) Aynı
araştırma kuruluşunun yaptığı genç üniversiteler
arası başarı sıralamasına
baktığımızda, 68 ülkedeki 471 üniversitede 13 kriter bağlamında
yapılmış araştırmaya baktığımızda
İngilterenin 37 üniversitesi, Hindistanın 34 üniversitesi,
İspanyanın 33 üniversitesi, Türkiye'nin de 31 üniversitesi
bulunmaktadır. Bu rakamlara baktığımızda, sizin grup
önerinizin gerekçesinde adını andığınız ilgili
araştırma kuruluşunun bu araştırmasına
baktığımızda ve objektif olarak üniversiteleri kendi
kurumsal tarihleri içerisinde gruplandırarak yapılmış
olması açısından baktığımızda Türkiye'nin 31
üniversiteyle, en çok başarılı üniversitesi olan İngilterenin
hemen arkasından gelmesi bizim üniversiteleşmedeki kalite
adımlarımızın somut sonuçlarından bir tanesidir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Biz üniversiteleri AK PARTİ iktidarında
asli işlerine çevirdik. Üniversitelerimizin rektörleri artık
cumhuriyet mitinglerinde cüppelerini giyerek Ordu göreve! pankartları
açmıyor, bu milletin çocuklarıyla didişmiyor, asli işlerini
yaparak üniversitelerimizin kalitesini artırıyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALPAY ANTMEN (Mersin) Eş dost, akrabayı
dolduruyorsunuz.
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) İl
başkanlarının evinden çıkmıyorlar, parti rektörü oldu
hepsi.
KANİ BEKO (İzmir) Ne anlatıyorsun
sen, ne anlatıyorsun! Cahil adamsın sen be! Üniversiteler battı,
sen ne anlatıyorsun!
NAZIM MAVİŞ (Sinop) El sallama,
ayıp! Niye oradan el sallıyorsun?
ALPAY ANTMEN (Mersin) Nerede işe yaramaz adam
var üniversiteye dolduruyorsunuz, Türk düşmanlarını üniversiteye
dolduruyorsunuz; yazıklar olsun!
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
KANİ BEKO (İzmir) Üniversiteler
battı, sen ne anlatıyorsun be! Ayıptır, ayıp! Ne
üniversitesinden bahsediyorsun sen be! Dünyada 500 tane üniversite arasına
girmeyen üniversiteler var, her taraf cahil; ayıp yani!
ALPAY ANTMEN (Mersin) Üniversite mi
bıraktınız ülkede!
BAŞKAN Alınan karar gereğince
denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ruanda
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ruanda Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1947) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 187) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 187 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen, İYİ
Parti Grubu adına Erzurum Milletvekili Sayın Muhammet Naci Cinisli.
Buyurunuz Sayın Cinisli. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET
NACİ CİNİSLİ (Erzurum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlarım.
Genel Kurulumuzun gündeminde bulunan
uluslararası anlaşmalara ilişkin kanun tekliflerinin
devletimize, milletimize hayırlar getirmesini dilerim. İYİ Parti
olarak, ülkemizin güvenliğine fayda sağlayacak, ticaret hacmini
artıracak uluslararası anlaşmaları destekliyoruz. Aynı
sağduyu ve yaklaşımın ülkemizde yatırım yapan
kendi sanayicimize, çiftçimize, esnafımıza, büyük özveriyle
çalışan doktorumuza, hemşiremize, öğretmenimize,
polisimize, emeklimize, mülakatla hakları yenen gençlerimize de
gösterilmesini ümit ediyoruz.
Uluslararası anlaşmaların
gündemimizde olması vesilesiyle ülkemizin dış siyasetine
ilişkin görüşlerimi Genel Kurulumuzla paylaşmak isterim. AK
PARTİ iktidarının dış siyaseti iç siyaset malzemesi
hâline getirmesiyle ülkemize yaşattığı irtifa
kaybının, güven eksikliğinin sonuçlarını
uluslararası güncel gelişmelerde sıklıkla görüyoruz.
Unutulmamalıdır ki siyaset bir akıl işidir, dış
siyaset de bir akıl işidir. Dış siyaset de güven üzerine
kurulu, hassas dengeleri gözeten onurlu bir vatan görevidir.
Ülkemizin yüzyıllardır güvene dayalı
dış politikası son on beş senede sorgulanır bir hâl
almıştır. Artık bölgemizde bile ara buluculuk teklifleri
ciddi karşılık bulmamaktadır. Karadeniz'in diğer
yakasındaki kuzey komşularımız arasında savaş
başlamışken, Amerika'dan Çin'e tüm ülkeler teyakkuz hâlinde,
birbirleriyle görüşüyorlarken, ülkemizi yöneten kadro Afrika'da âdeta
safari seyahatinde. Türkiye'ye ha geldi ha gelecek; ha görüşüldü, ha
görüşülecek. denen Putin, dünyanın gözünün içine baka baka
Ukrayna'ya girdi bile. Gerek Batı'da gerekse Doğu'da
tartışılır ülke hâline gelmemiz değerli
yalnızlık kandırmacasından öte bir basiretsizliktir.
Dünyada yeni bir hibrit soğuk savaş
dönemine girildi. Bir taraf Amerika iken diğer taraf Rusya ve Çin'dir. Bu
hibrit soğuk savaşta önceki soğuk savaş döneminden
farklı olarak tarafların sabit destekçileri bulunmamakta. İki
kutbun tarafları olarak Rusya, Çin ve Amerika değişik bölgelerde
farklı iş birlikleri oluşturabiliyorlar. Sabit destekçilerin
bulunmaması, iki kutuplu dünyadaki konforlarından uzak kalmaları
Rusya ve Amerika'yı tedirgin ediyor. Bugün bütün dünyanın merak
ettiği Rusya, Ukrayna'yı işgal edecek mi? sorusu, beklenmedik
bir gerekçeyle âdeta yeni bir doktrinle cevap bulmuştur. Bu gerekçe, dünya
siyasi dengelerini ucu açık bir şekilde sarsma potansiyeline
sahiptir. Korkarım ki bölgemizde büyüyen ateş, cumhuriyet tarihimizin
ekonomik olarak en kötü zamanına ve en zayıf yönetici kadrosuna denk
gelerek, en büyük zararı bize verme ihtimalini
barındırıyor.
Ülkemizin tarımda ve gıda
güvenliğinde Rusya ve Ukrayna'ya en bağımlı
bırakıldığı dönemdeyiz. Turizm gelirlerimizde de en
büyük payı yine Rusya ve Ukrayna oluşturuyor. Enerjide Rusyaya yine
bağımlıyız. Savunma sanayisinde Ukraynayla yapılan
önemli iş birlikleri temelinde en büyük zararı yine ülkemiz
görebilir. Bu nedenle, böyle bir dönemde Türk ekonomisine, tarıma, turizme
ve diğer etkilenme ihtimali olan sektörlere devlet ciddiyetiyle
yaklaşılmalı, yetişmiş doğru kadrolarla
akıllar başlara devşirilmelidir. AK PARTİ seçimlere kadar
hiç olmazsa bu sorumluluğunu devlet ciddiyetiyle taşımalı,
etrafını değil, ülkesini ön plana alarak görev üstlenmelidir.
Artık bu işin günlük siyaseti, yandaşı ve etrafı mutlu
etme ciddiyetsizliği ve şakası kalmadı. Tarihe nasıl
geçileceği, böyle zamanlarda belli olur.
Ukrayna-Rusya meselesinde bugünlere nasıl
gelindiğine gelince, en büyük sebep, Batının Doğuyu,
Doğunun da Batıyı bir türlü anlamamakta ısrar etmesidir.
Bir diğer sebep de Amerika ve Rusyanın Ukrayna üzerinden kendi
hinterlantlarını terbiye etme çabalarıdır. Doğu
mantıklı ülkelere yapılan Batı mantıklı
yaptırımlar, yaptırım yapılan ülkelerin otoriter
yöneticilerini güçlendirmekten başka bir işe yaramıyor. Biraz
önce de ifade ettiğim gibi, Allah korusun, bölgemizi de içine alan
olası bir savaş ortamında hele ki taraflar Rusya ve Ukrayna ise
en çok etkilenecek ülkelerin başında maalesef ülkemizin
geleceğini unutmamalıyız. Yine hatırlayalım ki AK
PARTİnin öngörüsüz, iki adım ötesini hesap etmeyen, sözüm ona oyun
kurduğu dış politika hataları sonucunda Rusya artık
yalnızca kuzey komşumuz değildir, Rusya aynı zamanda güney komşumuzdur
ve menfaatlerimiz çatışmaktadır.
Etkileneceğimiz bir diğer büyük mesele ise
gıda güvenliğimiz olabilir. Neredeyse kasten AK PARTİnin Türk
tarımını içine düşürdüğü mevcut hâliyle arpa,
buğday, mısır gibi ürünlerde en çok ithalat
yaptığımız 2 ülke Rusya ve Ukrayna arasında
yaşanacak gerginlik, ülkemizin başına gıda
güvenliğinde iş açar. Daha önce bu kürsüden ifade etmiştim
tekrar söylüyorum: Ekonomi ve tarım millî güvenlik meselesidir, her ikisi
için de akıllar başlara alınmalıdır; hiçbir Türkiye
Cumhuriyeti devleti yönetiminin aziz milletimizi kıtlıkla imtihan
ettirmeye hakkı yoktur, bunu ne Allah affeder ne de millet affeder.
Savaş şartları bir tarafa, ülkemizde zaten olağanüstü
ağır ekonomik kriz şartları hüküm sürmekteydi, bu süreç
pandemi öncesinden başladı. Bu sürecin kaybedeni milletimiz,
kazananı ise milletin kutsal emanetini almış olan AK
PARTİnin ak elitist kadrosudur.
En hafif tabirle, yapılan, devletin imkânlarını, milletin
emanetini suistimal etmektir.
Bu yıl girdi fiyatlarındaki fahiş
artıştan dolayı çiftçilerimiz gübresiz ekim yapmak zorunda
bırakıldılar. Hububat hasadına yaklaşık üç ay
varken fiyat ve rekolte rakamları yine bir bilinmezlik içinde. Çiftçimiz
malını kaça satacağını bilmiyor. Küstürülmüş
çiftçimizin moralini daha da bozmak veya panik yaptırmak gibi bir niyetim yok, aksine Rusya ve
Ukrayna arasındaki gerilim, eğer milletimizin ve devletimizin
ihtiyaçları göz önünde tutularak değerlendirilir ve tarıma hak
ettiği önem verilirse ülkemiz tahıl pazarında tekrar söz sahibi
bir ülke hâline gelebilir. Bölgede Rusya ve Ukraynayla benzer avantajlara ve
ekosisteme sahip bir ülkeyiz, hatta daha fazla tarımsal
çeşitliliğimiz bulunuyor. Rusya-Ukrayna gerilimi bir fırsat
olarak görülmeli ve hububat ürünlerinin üretiminin artırılması için
çalışılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, Rusya, Amerika, Çin
farklı bölgelerdeki siyasetlerine göre farklı destekçi ülkelerini
yanlarına çekebiliyorlar. Bölgelere göre destekçilerin
değişebildiği siyasi atmosferde akıllı ve güven veren
politikalar yürütmeliyiz. Liderler üzerinden bir diplomasi yürütüldüğü
safsatasına artık son verilmeli. Ülkemiz, AK PARTİ
iktidarının kişisel, keyfî, yanlış kararları
nedeniyle dış politikada hem Doğu hem Batı blokuyla
karşı karşıya kalmış durumdadır.
Bugün, Rusya ve Amerika arasında bocalayan ve
mevzi kaybeden bir ülke hâline geldik. Amerika, NATOnun ikinci güçlü ordusuna
sahip Türkiye yerine bölgede Yunanistanla iş birliği yapmayı
tercih edebiliyor. Rusya ve Ukrayna geriliminde ABD Başkanı Biden,
NATOdaki pek çok müttefikini şahsen arayıp görüş
alışverişlerinde bulundu, Türkiyeyi aramadı. Bidenın
11 Şubat 2022 tarihinde NATO üyesi ülkelerin liderleriyle
yaptığı video konferansa dahi Türkiye davet edilmedi maalesef.
Sözümüzün en çok geçmesi gereken NATOda bile oyun kurayım derken oyun
dışı kalıyoruz.
AK PARTİ iktidarında ülkemiz sürekli
biçimde uluslararası camiada görmezlikten geliniyor. Yöneticilerin
yaptığı ise amatör siyasetçi tarzıyla liderlerle
fotoğraf karesine girebilme çabası ve aynı karede poz verebilmek
için randevu talepleri; tek dert, iç kamuoyuna imaj çalışması.
Yani bu duruma gelmemizin en büyük sebebi, aslında iç politikaya malzeme
üretmek için dış politika yapılması ve kurumsal diplomasiyi
hiçe sayan, devlet tutanaklarına girmeyen liderler diplomasisi
garabetidir. Hâlbuki uluslararası ilişkiler, kurumsal diplomasi
kanalıyla bilgi, tecrübe ve aklıselimle yürütülmeli.
Değerli milletvekilleri, yeni yönetimiyle
kurumsal diplomasiyi açıkça ön plana çıkaracağını
belli eden Amerikaya mesleki tecrübesi üst düzey olan bir meslek memuru
büyükelçi atamak yerine iki liderin arasını bulmakla görevli emekli
AK PARTİli atamak vahim bir hataydı. Türkiye-Amerika
ilişkilerinde yeni ABD yönetiminin dış siyaset yapış
tarzını hesap ederek tavır geliştirmemiz gerekiyor.
Dış politikayı, liderlerin bire bir görüşmesinden ibaret
sanan AK PARTİnin bu yanlış öngörüsü, hem dış
politikaya hem de Türk-Amerikan ilişkilerine ne kadar kör
baktıklarının bariz kanıtı.
ABDnin Suriyede PKK-PYDye kabul edilmez
desteğini, S-400, F-35 meselesini, sözde Ermeni soykırımı
kabulünü, içinden çıkılamaz FETÖ problemini, temelde savunma iş
birliğine dayalı olan Türk-Amerikan ilişkileri yerine bölgede
Yunan-Amerikan savunma iş birliğinin tercih edilir olmasını
Türkiye-Amerika Birleşik Devletleri ilişkilerindeki büyük sorunlar
olarak sıralayabiliriz. Türk-Amerikan ilişkilerinden
bağımsız düşünemeyeceğimiz Türkiye-İsrail
ilişkilerini de akılcı, soğukkanlı bir biçimde, şahısların
yararına değil, Türkiyenin yararına politikalarla kurumsal
iletişim içinde sağlıklı yürütmektir aslolan.
Bir gün hain, darbe destekçisi dediğiniz,
bir gün terörist, İslam düşmanı dediğiniz, bir gün
darbeci dediğiniz, bir gün Haşa, görüşmem, aynı masaya
oturmam. dediğiniz ülkelerle büyük bir pişkinlikle, hangi gizli
hesaplar sonucu olduğunu bilmediğimiz şartlarda U dönüşüyle
masaya oturmanız, ne aziz milletimizin ne de dünya kamuoyunun gözünden
kaçıyor. Bu yapılanı dış politika zannediyorsanız
aldanıyorsunuz. Neden bize güvenilmiyor? diye AK PARTİ yönetimi merak
ediyorsa, son birkaç senede yapılan laubali bocalamalar bile cevabı
bulmak için yeterlidir. Düşünebiliyor musunuz, ülkemiz öylesine bir hâle
sürüklendi ki paramızla silah alamayacak, hatta verdiğimiz
parayı kurtaramayacak duruma geldik? 1999 senesinden beri kurucu
ortağı olduğumuz ve 1.015 parçasını ürettiğimiz
F-35 Projesinden çıkarılmış olmak, bir Türk
vatandaşı olarak benim kanıma dokunuyor.
Dünya siyasetinde ayaklarımızın
üstünde durmamız için ekonomik olarak da güçlü olmamız şart. AK
PARTİnin sebep olduğu Bu da mı hata? diye
sorguladığımız göz göre göre gelen yanlışlarla
Türk ekonomisi, hesap edilemez bir duruma gelmiş, Amerikan Merkez Bankasının
insafına terkedilmiştir. AK PARTİnin dar ufuklu dış
politikasında Suriyeyi sadece Suriyeden ibaret görmüş olması,
İsraili yalnızca İsrailden ibaret görmüş olması, Mısırı
yalnızca Mısırdan ibaret görmüş olması,
Ermenistanı yalnızca Ermenistan olarak görmesi, hatta
Yunanistanı yalnızca Yunanistan olarak görmesi, arka
planlarını ve sahnenin arkasındaki tarihî kulisten bihaber
olmasının sıkıntılarını Doğu
Akdenizde, Orta Doğuda, Türk-Amerikan ilişkilerinde ve
Türkiye-Rusya ilişkilerinde fazlasıyla çekiyoruz.
Buradan ifade etmek istiyorum: Bütün dünya
bilmelidir ki Türkiye, AK PARTİ ve AK PARTİli siyasetçilerden ibaret
değildir. AK PARTİ iktidarının ikili, bölgesel veya
örgütsel düzeyde yaptığı dış siyaset
savrulmalarında ortaya çıkan siyasi maliyetin ülkemize güven,
saygı ve maddi kayıp olarak yansıdığı
unutulmamalı. Bu maliyet, Türkiyedeki tüm siyasete ve aziz milletimize
mal edilemez, vebal AK PARTİ ve Cumhur İttifakı üzerindedir.
Türkiyemizin uluslararası muhataplarına
Türkiye Büyük Millet Meclisinden seslenmek isterim: Önümüzdeki seçimlerde AK
PARTİ döneminin biteceği, Türkiyenin haklarının
uluslararası camiada topyekûn savunulacağı, sözünün masada
geçerli olacağı, bölgesinde güven duyulan, devamlı sıcak
kuvvete başvurmaya mecbur kalmayan, uzun ve orta vadeli planlar yaparken
sözüyle kapıları açacak olan bir İYİ Parti
iktidarının geleceğini, uluslararası
muhataplarımızın AK PARTİli siyasetçileri ve AK
PARTİyi referans alarak artık planlar yapmamaları
gerektiğini dünya kamuoyuna Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden ifade
ederim. Türkiyenin yirmi yıldır içine düşürüldüğü
girdaptan çıkmasının birinci şartı, Türkiyenin içine
düştüğü ekonomik darboğazdan da çıkmasının
şartı olan şahsiyetli politikayla içeride ve
dışarıda tesis edilecek olan güven ortamının
sağlanmasıdır. AK PARTİnin ön yargıları yüzünden
Batı dünyasıyla aramıza ördüğü duvar, bizi Doğunun da
gözünden düşürmüş, sıradanlaştırmıştır.
Batıdaki değerimiz yükseldikçe Doğunun gözünde daha da
büyüdüğümüzü, sözümüzün Doğuda daha da çok kabul gördüğünü
özellikle ifade ederim.
Değerli milletvekilleri, Birleşmiş
Milletler gibi, Afganistanda hiç iyi bir sınav vermemiş olsa da
NATO, bir askerî savunma iş birliği organizasyonu olmasıyla
birlikte yeni süreçte demokrasi ve insan haklarını da savunan siyasi
bir örgüt olma vasfıyla daha çok anılacak. Hepimizin gurur
duyduğu askerî gücümüzü yalnızca ön plana çıkararak NATOda sözü
geçen ülkeler içinde artık bulunamayacağımızı,
aynı zamanda siyasi, demokratik değerlerimizle NATO içinde çok daha
aktif ve sözü dinlenir, yönlendirici ülke olabileceğimizi ifade ederim.
Demokrasi, bireysel özgürlükler, hukukun
üstünlüğü; artık NATOnun çok daha fazla ilgi alanında yani
NATOyu yalnızca bir savaş makinesi gibi görmek doğru olmaz,
demokratik değerler ittifakı olarak da görmeliyiz. Türkiyenin 1952
yılında bu ittifakta yer alma nedenleri Rusya tehdidi ve otokratik
ülkeler blokunun karşısında, demokrat ülkeler yanında saf
tutmak olmasıydı. Türkiye, tercihini çoğulcu demokrasi ve
hürriyetlerden yana yapmıştır. Ülke olarak demokrasi ve
hürriyetlerden yana olan tavrımızda ısrar etmeliyiz. NATOnun ve
diğer uluslararası kuruluşların dikkat çektiği bir
diğer konu da ülkelerdeki yolsuzluk ile aynı ülkelerin
bağımsızlığının bire bir ilgili olduğu,
yolsuzluğa bulaşmış ülkelerin liderlerinin
bağımsız kalamayacağı, o hükûmetlerdeki idarecilerin
içine düştükleri esaretin o ülkelerin yönetimlerine de sirayet
edeceği belirtiliyor. Yolsuzluk, ülkeleri maddi manevi kemiriyor; Ukrayna
örneğinde olduğu gibi, başka ülkelerin de
iştahını kabartıyor.
Son zamanlardaki bir diğer stratejik tehdit
unsuru ise enerji olarak gözükmektedir. Ukraynayla savaşın
eşiğine gelen Rusyada Devlet Başkanı Putinin 22
Şubat 2022 tarihinde tüm dünyaya gaz tedarikini kesintisiz sürdüreceklerini
aktarmasına rağmen Rusyanın enerji kaynaklarını âdeta
bir tehdit olarak kullanmasından ve Türkiyeyi de içine alacak büyük bir
enerji krizine sürükleneceğimizden endişe ederim.
Rusyayla yürütülen yanlış doğal gaz
alım süreci uzun süren elektrik kesintilerine ve üretim kaybına sebep
olabilir. Buna karşı, hidrojen, yenilenebilir enerji üretimi ve
nükleer enerjinin öneminin çok daha fazla hissedilir hâle geleceği bir
dönem yaklaşıyor.
Değerli milletvekilleri, Çini
değerlendirirken, Çinin, askerî gücünü caydırıcılık
manasında kullandığını fakat ekonomik gücünü ise daha
istilacı bir şekilde kullandığını, bu nedenle
Batının henüz Çini bir tehdit olarak algılamaktan ziyade,
tehlikeli stratejik bir rakip olarak gördüğünü göz ardı etmeyelim.
Çin, istilayı askerî gücünden ziyade, para ve yatırım gücüyle
yapıyor. Çinin nükleer silahlanmaya yaptığı
yatırımın, dünyadaki güvenlik dengelerini bozduğunu,
ticaret yollarına da tam hâkimiyet kurmasıyla ticari dengeleri de
bozacağını görmemizde fayda var. Üstün teknoloji hamlesini de
hibrit savaşın bir parçası olan siber tehdit olarak
kullanacağı endişesi bütün dünyada korkulu bir rüya hâline
geldi.
Çin meselesi gündeme gelmişken, en büyük
hassasiyetimiz olan Müslüman Uygur Türkü kardeşlerimizin
durumlarını her şartta dile getirmeliyiz. Yıllardır en
büyük çabamız dünyanın da konuya sahip çıkması ve
çığlıklara kulak vermesiydi. Çabalarımız
gerçekleşti, dünya âlem bu gerçek davaya sahip çıktı. Davaya
asıl sahip çıkması gereken, bugünlere taşıyan Türkiye
Cumhuriyeti devletinin bugünkü yöneticileri ne hazindir ki
kulaklarını tıkadı, soydaşlarımıza
sırtlarını döndüler. Keşke Türkiye bu haklı davaya
bugün liderlik edebilse, diğer ülkeler de takip etselerdi.
Sayın Genel Başkanımız Meral
Akşener Hanımefendi öncülüğünde, İYİ Parti olarak
Uygur Türklerine yapılan büyük mezalimi 4 dile çevrilmiş detaylı
bir rapor hâlinde Türkiye gündemine ve uluslararası kuruluşlar
nezdinde dünya kamuoyu gündemine getirmeyi borç bildik, bunu geçtiğimiz ay
gerçekleştirdik.
Ayrıca, Çinle ilgili daha önce
yaptığım bir teklifi dikkatlerinize tekrar sunmak isterim.
Bugün, ABD ve Çin arasında yoğun şekilde yaşanan ticaret
savaşında Türkiyeye büyük bir fırsat doğdu.
Batılı ülkelerin Çinde yoğunlaşan teknolojik ürün
üretimine alternatif yeni bir ülke aranırken Türkiye
altyapısıyla, yetişmiş genç insan gücüyle, pazara
yakınlığıyla en ideal ülkedir. Hem istihdam
yatırımı hem de teknoloji olarak düşünecek olursak büyük
bir fırsat önümüzde duruyor. Bir doğu bir batı arasında
bocalayan iktidarın doğru bir siyasetle bu yatırımları
Türkiyeye çekmesini dilerim.
Dünyanın böylesine zorlu bir süreçten
geçtiği dönemde ülkemizin cumhuriyet tarihinin en zayıf yönetici
kadrosuyla yakalanması büyük bir talihsizliktir. Ülke ve dünya
şartları daha da ağırlaşmadan milletimizin
sağduyusu ve hakemliğine başvurmak üzere ülke menfaati için
derhâl seçime gidilmelidir.
Devletimize, milletimize zeval gelmemesini
Cenab-ı Allah'tan diler, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Nimetullah Erdoğmuşun, saat 21.00e kadar yapılan canlı
yayından azami derecede istifade etmek üzere milletvekillerinden ilave
süre istememelerini istirham ettiklerine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, izninizle
bir hususu paylaşmak istiyoruz. Saat 21.00e kadar yapılan canlı
yayından azami derecede istifade etmek üzere bütün sayın
vekillerimizden aflarına sığınarak istirhamımız
şudur: İlave süre istemeyelim, normal süremizi kullanalım ve bu
şekilde diğer arkadaşlarımız da yararlanmış
olsunlar.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ruanda Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1947) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 187) (Devam)
BAŞKAN Şahıslar adına
Ağrı Milletvekili Sayın Dirayet Dilan Taşdemir.
Buyurunuz Sayın Taşdemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
Uygulamayı sizden başlatıyoruz
efendim.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü'ne yaklaşıyoruz. Bir kez daha kadınlar
eşitlik, adalet ve özgürlük talebiyle alanlarda, sokaklarda olacak. Evet,
kadınlar yüzyıllardır bu talepler için direniyor, mücadele
etmeye devam ediyor ama maalesef, kadınların bu mücadelesi
karşısında bir kez daha kadınların kazanımlarını
gasbetmeye çalışan, kadınları itaate zorlayan
baskıcı erkek egemen iktidarlar da her gün politikalarında
ısrar ediyorlar. Bu kadın düşmanı politikalar,
kadınlara yönelik şiddeti elbette ki besliyor, büyütüyor. Neredeyse
her gün bir kadın katlediliyor. Kadınlara yönelik bu şiddeti,
kadın cinayetlerini elbette sıradan bir durummuş,
olaymış gibi ele almak mümkün değil.
Bu olanları aslında şiddet olarak
tanımlamak yetersiz; resmen bir kadın kırımı
yaşanıyor. Biz, defaatle söyledik, Meclisin kadına yönelik
şiddet ve bu kadın kırımına ilişkin aslında
bir özel oturum alması gerektiğini ifade ettik, bu talepte bulunduk
ama maalesef Meclis, kadına yönelik bu kırım politikalarına
karşı yine suspus. Dolayısıyla, bu kırım
politikalarına karşı yaşanan bu duyarsızlık bir
şekilde kadına yönelik şiddeti besliyor, büyütüyor ve
kadınların katledilmesini sıradan, normal bir duruma getiriyor.
Değerli arkadaşlar, yine, bu, kadına
yönelik şiddet ve kadın cinayetleri konusunda elimizde gerçekten
sağlıklı bir istatistiki veri yok. Biz, daha önce de Adalet
Bakanlığına, yine Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığına, Emniyet Müdürlüğüne kadına yönelik
şiddet ve kadın cinayetlerindeki istatistikleri almak için
önergelerle başvurduk ama maalesef, herhangi bir cevap almadık. Yani
dolayısıyla insan şöyle düşünüyor: Ya bu verileri yani
kadına yönelik bu kırım politikalarını toplumdan
gizlemeye çalışıyorsunuz ya da gerçekten bu verileri toplayacak
değerde görmüyorsunuz ama biz yine de -iyi ki varlar kadın örgütleri-
bağımsız yayın organlarının takibi ve
ısrarıyla kimi verileri elde edebiliyoruz. Bakın,
kadincinayetleri.org sitesi, Türkiye'de 2010-2020 yılları
arasında 2.534 kadının öldürüldüğünü tespit etmiş.
Yine, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu 2022 Ocak
Ayı Raporuna göre, erkekler tarafından 26 kadın
katledilmiş, 28 kadın da şüpheli şekilde
yaşamını yitirmiş yani bir ay içerisinde 54 kadın
yaşamını yitirmiş. Şimdi, bunu sıradan bir
şiddet olayı olarak tanımlamak mümkün mü? Tam da bu tablonun
kendisi aslında kadına yönelik kırımın da ifadesi
oluyor.
Değerli arkadaşlar, yani birçoğunuz
da takip etmişsinizdir; Giresunda, 16 yaşında Sıla
Şentürk adında bir kız çocuğu katledildi. Şimdi,
Sıla, okul çağında küçük bir kız. Aslında bu çocuk
nişanlandırıldığı kişi tarafından
katlediliyor. Şimdi, belki işin dikkat çekmemiz gereken yanı,
bir kere, Sıla koruma altındayken katlediliyor. Sıla, bunu
katleden şahsa ilişkin ailesiyle birlikte koruma talebinde bulunuyor;
kısa bir dönem koruma altına alınıyor, daha sonra da
şikâyet edilen kişi üç ay tutuklu kalıyor; sonra bu kişi
elini kolunu sallayarak çıkıyor ve yarım
bıraktığı işi yapıyor, Sılayı
katlediyor.
Bakın, bu durum karşısında Aile
Bakanı ne diyor: Öldürülen kadınların sadece yüzde 8i koruma
ve uzaklaştırma tedbiri aldırmış, geri kalan yüzde
92si zaten bu uzaklaştırma ve tedbir kararları için hiç
başvuruda bulunmamış. E, böyle uygularsanız elbette ki
kadınlar böyle bir talepte bulunmaz. Bakın, Sıla bir çocuktu ve
koruma talebinde bulunmuştu; korunamadı, katledildi. Dolayısıyla,
yüzde 92nin neden başvurmadığı sorusunun cevabı
Sılada, Sılanın yaşadığı acı
tecrübede kendisini gösteriyor.
Değerli arkadaşlar, yine, tabii ki AKP
iktidarı kadınları koruyormuş gibi yapıyor,
aslında kadınları korumuyor, kadınlarla ilgili herhangi bir
tedbir almıyor. Dolayısıyla, bu tedbirsizlik ve uygulanmayan
kararlar, kadınların bu ülkede daha rahat öldürülmesini de
beraberinde getiriyor.
Bakın, birkaç tane cezasızlık
örneği vereceğim. Yine, 2020 yılının Ocak ayında
Iğdırda, üç aylık hamile bir kadın olan 28
yaşındaki Ebru Aras, boşanma aşamasındaki eşi
tarafından katledildi. Şimdi, ne bekleriz? Deriz ki: Herhâlde bu
kadını katleden adam bir şekilde
yargılanmıştır, cezasını çekiyordur. Hayır,
öyle bir şey olmadı; bu şahıs delil yetersizliğinden
şartlı olarak tahliye edildi, tahliye edildiği yetmezmiş
gibi bir de -zaten öğretmendi- görevine iade edildi. Böylelikle, bu
olayın üstü kapatıldı.
Yine, değerli arkadaşlar, bakın
-basına da yansıdı- Belçikada 4 kadını öldüren bir
kişi, cezasının geri kalanını ülkemizde çekmek istedi
ve geldi, cezaevinde bir süre kaldı, 4 kadını öldürdüğü
hâlde tahliye edildi ve şu an elini kolunu sallayarak geziyor.
Yani neredeyse kadınları katledenlerin
Gerçekten, bu adalet sistemiyle, bu ülkeyi bulunmaz nimet hâline getirdiniz
kadın katilleri açısından. Kadınları katleden,
öldüren, ülkesinden kaçan buraya geliyor, buraya sığınıyor,
burada vatandaşlık talebinde bulunuyor.
Yine, değerli arkadaşlar, kadın
cinayetlerinin faili erkeklere mahkemelerin iyi hâl indirimleri
uygulaması, az cezaların verilmesi ve şartlı tahliye
kararları kadın cinayetlerine resmen davetiye çıkarıyor.
Yine, tabii ki bütün bunlar olurken AKP
iktidarı ne yapıyor? Hani, buna yönelik politikalar elbette ki
geliştirmiyor, daha çok kadınların hakkını, hukukunu
nasıl gasbederim, kazanımlarına nasıl el koyabilirim, bunun
uyanıklığı peşinde. İşte, en son
İstanbul Sözleşmesinde bunu yaptı, İstanbul
Sözleşmesini feshetti; İstanbul Sözleşmesinden sonra yüzlerce
kadın yaşamını yitirdi. Şimdi ise kadınların
nafakasının peşine düşmüş, Bu nafaka
hakkını nasıl gasbederim?in tartışmasını
yürütüyor. Bakın, AKP bitmeyen yargı paketlerine bir yenisini daha
ekledi, önümüzdeki günlerde Meclis Genel Kuruluna sunulacak olan
altıncı yargı paketinde süresiz nafaka olarak
adlandırılan yoksulluk nafakasının yeniden düzenlenmesi
bekleniyor. İlgili düzenlemelerin basına yansıyan
detaylarına göre, iki yılın altındaki evliliklerde beş
yıl, iki ile beş yıl arasındaki evliliklerde yedi, sekiz
yıl, beş ile on yıl arasındaki evliliklerde ise on iki
yıl nafaka verilmesi planlanıyormuş.
Şimdi, Cumhurbaşkanı Erdoğan,
2009da açıklanan Yargı Reformu Strateji Belgesi kapsamında
Meclise sevk edilen ikinci yargı paketiyle süresiz nafaka ve icralık
çocuk tartışmalarına son vereceğini söyledi. Aslında,
nafaka tartışmasının fitilini o gün ateşledi; bu sefer
biz kamuoyunda nafaka hakkını tartışır duruma geldik
ve bir anda, birden nafakadan mağdur olan insanlar, adamlar ortaya
çıkmaya başladı. Oysa, hukukta süresiz nafaka diye bir tartışma
yok, üstelik Nafaka kadına verilecek. diye bir madde de yok yani Medeni
Kanunun 175inci maddesi gereğince, nafaka boşanma yüzünden
yoksulluğa düşecek tarafa ödenir. Boşanma yüzünden
yoksulluğa düşecek taraf ister erkek olsun ister kadın olsun
birine verilir ama, maalesef, ülkemizde yani bu evliliklerde en fazla suistimal
edilen, istismar edilen, hakkı gasbedilen, çalışma
hayatından alıkonulan kadınlar yoksun, doğalında
kadınlar da bu yoksulluk nafakası talebinde bulunuyorlar. Ama hani
böyle nafakanın ödendiğine de bakmayın, bu nafaka da öyle
ödenmiyor, erkekler ödememek için binbir dereden su getiriyorlar
arkadaşlar. Dolayısıyla, zaten bu nafaka kadınlar yeniden
evlendiklerinde ya da çalışma durumlarında kesiliyor, öyle
süresiz, sınırsız bir nafaka durumu da söz konusu değil.
Yani kadınların nafakadan elde ettikleri cüzi bir miktar,
yaşamlarını sürdürmeleri konusunda zaten çok da destekleyici bir
şey değil ama AKP buna bile gözünü koydu, bunun peşine
düşmüş durumda.
Bakın, yani nafaka ödeyen erkeklerin neredeyse
yüzde 66sı zaten bu nafakayı ödememiş, istatistikler bize bunu
gösteriyor. Yine şunu düşünmek gerekiyor: Eğer kadınlar
nafaka hakkını talep ediyor ise burada eşitsiz bir
politikanın olduğundan söz etmek mümkün. Yani biz nafakayı
nasıl keseriz, biz nasıl bu konuda kadını daha fazla
mağdur ederiz demek yerine, kadınları neden bu kadar cüzi
miktara ihtiyaç duyar duruma getirdik; bunun üzerine düşünüp bunun üzerine
politika üretmek, bunun üzerine tartışma yürütmek gerektiğini
düşünüyoruz.
Tabii, kadınlar yaşamın her
alanında bu hukuksuzluğa, bu kadın karşıtı,
kadın düşmanı politikalara maruz kalıyorlar. İşte,
kadın mücadelesini yürütenler, bu konuda bedel ödeyenler, bunun
değişmesi için alanda farkındalık yaratan bütün
kadınlar hedef hâline geldi, tutuklandı. Bunlardan biri de sevgili
Aysel Tuğluktur. Zamanım kalmadı çok uzun uzadıya
anlatmaya ama Aysel Tuğluku bu sıralarda oturan herkes bilir,
mücadelesine herkes tanıktır. Aysel Tuğluk şu an cezaevinde
çok ağır bir hastalıkla boğuşuyor. Aysel
Tuğlukun bu hastalığına rağmen ATK bir şekilde
ideolojik davranıyor, siyasal davranıyor, Aysel Tuğlukun
cezaevinde kalması için elinden geleni yapıyor. Oysa Aysel
Tuğluk, bu ülkenin demokrasisine, kadın mücadelesine ciddi emek
veren, mücadele veren, bu toplumda erkek egemenliğinin
kırılması için yarattığı farkındalıkla
bilinen bir kadındır. Dolayısıyla Aysel Tuğluku bu
rahatsızlığına rağmen cezaevinde tutmak
açıkçası kadınlara, Aysel Tuğluka yapılan en büyük
haksızlık ve hukuksuzluktur.
Biz kadınlar olarak her yerde Aysel için
adalet! demeye devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şahısları adına
Şanlıurfa Milletvekili Sayın Ayşe Sürücü.
Buyurunuz Sayın Sürücü. (HDP
sıralarından alkışlar)
AYŞE SÜRÜCÜ (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan 21
Şubat Ana Dili Günü haftası vesilesiyle tüm dünya
halklarının Ana Dili Gününü kutluyorum.
Türkiyede yaşayan milyonlarca Kürt en
doğal hakları olan ana dilinde eğitim hakkından
mahrumdurlar. Kürtler yıllarca inkâr ve asimilasyon politikalarıyla
karşı karşıya kaldılar. Oysaki ana dilinde eğitim
hakkı en temel ve meşru bir insan hakkıdır. Kürt dili
başta olmak üzere ana dilinde eğitim hakkından mahrum
bırakılan diller, dil kırımına uğramakla yüz
yüzedir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi,
bireyin ana dilinde eğitim almasını en temel insan hakkı
olarak görmektedir. Türkiye bu sözleşmenin tarafı olmasına
rağmen ana dili hakkında, ona ilişkin çekinceleri hâlen devam
etmektedir. Ana dilinde eğitim haktır. Hiçbir gerekçe bir
çocuğun ana dilinden koparılarak yabancı bir dilde eğitime
zorlayamaz fakat Türkiye yüzyıldır bu utançla
yaşatılıyor. Ana dilinde eğitimin önündeki engeller
kaldırılmalı ve gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
Ana dille ilgili temennimi Kürtçe de söylemek istiyorum, ana dilimle:
(x)
Evet, değerli halkımız, AKP-MHP
ortaklığının ekonomik sonuçlarından biri olan yüksek
enflasyon halkın alım gücünü günbegün eritirken iktidar, ellerinde
bulunan veya kayyum atadıkları belediyelerde su indirimine gitme
kararı aldı. Artık bir ekonomik çöküş ittifakı olan
AKP-MHP bloğu küçük rakamlarla yapılan su indirimleriyle Türkiye
halklarına karşı algı yaratmaya çalışıyor,
halkın geçim sıkıntısıyla âdeta alay ediyor. Bu
konuda, özellikle HDP olarak kayyumcu iktidarın zihniyetinin ikiyüzlü
tavrını burada kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz. Partimizin yerel
yönetimler anlayışı gereği halkın temel
ihtiyaçlarına erişimi ücretsiz kılmak, şayet ücretsiz
olması mümkün değilse bile mümkün olan en ucuz fiyatı uygulamak
temel esaslarımızdan biridir. Örneğin Silopi Belediyemiz, tüm
hanelerden kullanım miktarına bakmaksızın 8 TL ücret
almaktadır. Yine, Patnos Belediyemiz ise suyun metreküpünü 1,5 TLden
halka ulaştırmaktadır. Daha iyi anlaşılması
açısından, kayyum atanan veya AKP yönetiminde olan birkaç belediyeden
örnek vermek istiyoruz. Suyun metreküpünü kayyum atadığınız
Van Büyükşehir Belediyesi 4,37 TLden, Diyarbakır Büyükşehir
Belediyesi 3,80 TLden, Erzurum Büyükşehir Belediyesi 6,42 TLden, Kocaeli
Büyükşehir Belediyesi 5,76 TLden vermektedir ki bu fiyatlar 10 veya
Partimizin belediyeleri tek bir yolsuzluğu dahi
olmayan, kayyum kılıfıyla çöktüğünüz belediyelerimizden
Örneğin Siirt Belediyesinde yaşananlar tam ibretlik. Siirt Belediye
Eş Başkanlarımıza ve meclis üyelerimize suya indirim
yaptıkları için dava açtınız, halkın borcuna
yapılan indirime de kamu zararı dediniz. Kamu zararı diye nitelediğiniz
şeye dönüp baktığımızda, halkın biriken su
borcunun yüzde 90ının silinmesi ve suyun indirimli bir şekilde
halka verilmesiydi. Yargı da halkın borcuna yapılan indirimi suç
olarak kabul edip halkın silinen borçlarını HDP belediye meclis
üyelerinden tahsil edilmesine karar vermiştir. Oysaki kanunda açıkça
belirtilmiştir ki belediyenin su borcu indirimi kararı alma yetkisi
vardır. Yine, Batman Belediye Eş Başkanlarımızın
gözaltı gerekçeleri arasında da suyla ilgili aldıkları
indirim kararının olduğunu da buradan bir kez daha tüm kamuoyuna
ve bu Meclise de belirtmek ve hatırlatmak istiyoruz. İşte, tüm
bunlar, AKP-MHP çöküş bloğunun halka karşı olan gerçek
yüzünü ortaya çıkarıyor.
Evet, değerli halkımız, yine, seçim
bölgem Urfada yaşanan birtakım sorunlara da değinmek istiyorum.
Seçim bölgem Urfada yaşanan ekonomik krizden, yetkililerin
duyarsızlığından, halkı dinlemeden alınan
kararlardan tüm Urfa halkı oldukça rahatsızdır.
Balıklıgöl Haşimiye Meydanında bulunan Özdiker
Çarşısı esnafı büyük bir mağduriyet yaşamakta.
Mevcut ekonomik krizde pandeminin etkileri devam ederken esnafa hiç
danışmadan Cumhurbaşkanı tarafından imzalanan
kararnameyle Özdiker Çarşısı için yıkım kararı
aldınız. Toplam 122 dükkân hakkında verilen yıkım
kararında tapulu dükkân sahibi olan esnaflara dükkânlarının
değerlerinin çok altında düşük bir ücret verilmek isteniyor.
Daha üç gün önce kendilerini ziyaret ettiğimiz
Özdiker esnafının sözlerini aynen buradan söylemek istiyoruz:
Burası bizim ekmek kapımız. Binlerce insan bu dükkânlardan
ekmek yiyip geçimini sağlıyor. Dükkânlarımızın
yıkım kararını verdiniz ama biz billboardlardan
öğrendik. Aşımızla, ekmeğimizle oynamayın. Evet,
biz de diyoruz ki: Madem bu dükkânları yıkacaksınız, neden
on beş aydır esnaf muhatap alınmadı ve bir alternatif
sunulmadı esnafa? Bir zahmet, evet, bir zahmet esnafı muhatap
alın ve bir çözüm üretin. İnsanları daha fazla açlığa
ve yoksulluğa mahkûm etmeyin. Urfa esnafının ekmeğiyle
oynamanıza izin vermeyeceğiz. Esnafı, halkı bu ekonomik
krizde böyle bir çıkmaza sokan AKP iktidarına en büyük cevabı da
halk verecektir.
Evet, değerli halkımız, yine, Urfa
Şireciler ve Fıstıkçılar Odası ve esnafının
sorunlarından bu iktidarın haberi var mı? Şire
Pazarındaki dükkân sayısı oldukça yetersizdir. 135 dükkân var
fakat alan çok dar ve her dükkânda 4-5 esnaf birlikte çalışmakta. Bu
pandemi koşullarında bir dükkânda 4-5 esnafın bir arada
çalışması ne kadar verimli olabilir? Hem istihdamın
artması hem de rahat bir ticaret ağının oluşabilmesi
için esnafın ihtiyaçları temelinde ek dükkânlar
yapılmalıdır.
Ayrıca, Türkiye'nin fıstık ambarı
Urfa'dır. Üretimin yüzde 60tan fazlası Urfa'da
yapılmaktadır. Üstelik tarımsal girdiler dolar bazında iken
fıstık üreticilerine destekleme verilmemektedir. Urfa çiftçisi hiçbir
güvencesi olmadan, destekleme almadan döviz bazlı girdiler
karşısında fıstık üretimi yapmaktadır.
Tıpkı Karadeniz'de fındığın nasıl ki bir
taban fiyatı mevcut ise Urfa'da da fıstığın taban
fiyatı olmalıdır. Fındık üreticileri gibi
fıstık üreticileri de taban fiyata ihtiyaç duymaktadır.
Bakın, iç ve dış ticarette Urfa
kentinin adı geçmemektedir. Urfa Keten Köyneği
fıstığının patent işlemleri ve korumaya
alınıp fıstık üreticisine verilmeyen desteklemenin
verilmesi için Meclise bir kanun teklifi verdik. Eğer çok samimiyseniz
gelin, bu kanun teklifini hep birlikte kabul edelim.
Evet, yine, Birecik'te yoksul ailelerimizin
yaşadığı yoksul bir mahallemiz olan Saha Mahallesindeki
ailelerimizin yaşadığı önemli bir sorunu da bugün gündeme
getirmek istiyorum. Kelaynak yolunda yaşandığı gibi Saha
Mahallesi de doğal bir afet olan heyelanla karşı
karşıya bulunmaktadır. 2018de, Birecik Belediyesi ve AFAD
insanlara evlerini boşaltmaları gerektiği
çağrısında bulundu, insanlar evlerini boşalttılar.
Ayrıca, Saha Mahallesi sakinlerine yeni ev vereceklerini ve
kiralarını karşılayacaklarını söylediler. Bu
ailelere sadece bir yıl kira desteği verildi, ardından destek
kesildi ve mağdur ailelere ev verilmedi. Geçtiğimiz günlerde, evi
boşaltılan bir kadının kirasını ödeyemediği
için kızının telefonunu sattığını
öğrendik. İktidarınızın marifeti, vaatlerde bulunup
tam tersini yapmaktır. Halkın yaşadığı yoksulluk
ve çaresizlikten haberiniz var mı?
Buradan yetkililere sesleniyoruz: Birecik Saha
Mahallesi sakinlerini oyalamaktan vazgeçin, hızlıca onlara
verdiğiniz sözü tutun ve evleri tahsis edin.
Genel Kurulu ve tüm halkımızı
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE RUANDA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
GÜVENLİK İŞ BİRLİĞİ ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 28
Ağustos 2015 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Ruanda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İş
Birliği Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde söz isteyen
İYİ Parti Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın Aylin
Cesur.
Buyurunuz Sayın Cesur. (İYİ Parti ve
CHP sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYLİN
CESUR (Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ruandayla güvenlik alanında anlaşma
yapılması memnuniyet verici, Türkiye'nin yatırım
alanları çeşitlenirken böylece yatırımlarımız
güvence altında olacak. Ve Ruandada yaşanmış acı
olaylar sonrası bir nebze de olsa daha sonraki nesiller için en
azından ülkede daha iyi koşullar sağlanacaktır, etkili
olacaktır diye düşünüyorum ve bu tip ikili anlaşmaların
Ruandada hukukun güçlenmesine de katkı sağlayacağını
düşünüyorum.
Şimdi, hukuk ve demokrasi demişken yüce
Meclisimizde vatandaşın sorunlarını dile getiriyoruz, bu
nedenle de ben derli toplu olarak her sene şubatta ve temmuzda karne
konuşmaları yapıyorum. İşte, şimdi de temmuzdan
bugüne neler olmuş bir hatırlayalım, en çok can yakandan
başlayalım; ekonomi hâliyle. Bütün dünya faizleri yükseltirken
ekonomi biliminin aksine faizlerin indirtildiğini, Türkiye'nin insan
eliyle yapılmış dış kaynaklı olmayan ilk ekonomik
krizine imza atıldığını gördük. Çin modeli, ihracat
modeli, Türkiye modeli derken ne olduğunu ne sizin ne de bizim
bildiğimiz, haftada bir değişen ve asla öngörülemeyen ekonomi
politikaları gördük. 8 lira olan doları 18 liraya çıkarıp
sonra 13 liraya inmesinin marifet diye satılmaya
çalışıldığını gördük. Türk
lirasının yüzde 50den fazla değer kaybettiğini, iki ay
arka arkaya Arjantinin bile gerisine düştüğünü ve sonuçta yüzde 50
enflasyon yaşandığını gördük. Ekonomide neler
yaşanacağının ancak gözlerindeki
ışıltıyla anlaşılmasını sağlayan
ve cumhuriyet tarihine bu şekilde yazılacak bir Bakan gördük. Ocak
ayı dış ticaret açığının 10,4 milyar dolarla
tüm zamanların rekorunu kırdığını, 17,6 milyar
dolar ihracata karşılık ithalatın yüzde 55 artarak 28
milyar dolar olarak gerçekleştiğini gördük. Böylece, lirada
yaşanan değer kaybının iddia edildiği gibi
ihracatı patlatmadığını gördük. Doların 10 lira
olacağını söylediği için vatandaşlarımızın
yargılandığı, 18e ve oradan da 13e giden
yolculuğundan sonra yargılanan 38 kişinin
duruşmalarının ertelendiğini gördük. Dolar çıkarken
elektriğe, doğal gaza, benzine yapılan zamların dolar
inince nedense geri alınmadığını gördük. Dünyanın
en büyük 16ncı ekonomisiyken 21inci sıraya gerilediğimizi,
yarım asırdır ambargo altında yaşayan komünist
Kübanın bile kişi başı millî gelirinin Türkiyeyi
geçtiğini gördük. Sanayiciye tam üç gün gaz verilemediğini ve
sanayide üretimin durduğunu gördük. 2016dan beri yeni yurt
yapılmadığı için öğrencilerimizin sokaklarda
kaldığını gördük. Yeni yılla elektriğe yüzde 50,
kota aşılırsa yüzde 125 ve doğal gaza yüzde 25 zam
yapıldığını gördük. Benzine her hafta gelen kuruş
kuruş zamlarla 8 liradan 15 liraya çıktığını,
vitrinlere elektrik faturalarının
asıldığını, cirosundan fazla gelen elektrik
faturaları nedeniyle esnafımızın
battığını gördük. 2021de asgari ücretle 2.250 tane ekmek
alınırken asgari ücret zammıyla 2022de ancak 1.417 tane ekmek
alınabildiğini gördük. Marketlerde şekere, yağa, kahveye
satış kotası getirildiğini, bebek mamasına ve Ezine
peynirine kilit takıldığını gördük. Son bir yılda
gübre fiyatlarının 4, yem fiyatlarının 2 katına
çıktığını gördük; çiftçinin belinin büküldüğünü,
Türkiyede tarım ve hayvancılığın bitirildiğini
gördük.
Ürettiğimizden çok ithalatla, buğday
ithalatında dünya 1incisi olduğumuzu gördük. Gıdada KDVnin
yüzde 8den yüzde 1e indirilmesine rağmen vergi indirimi sonrası
fiyatların daha da arttığını gördük. 7
yaşında çocukların makroekonomiyi, Merkez Bankasını ve
kurları konuştuğunu ve ailelerinin yoksulluklarına çare
aradıklarını gördük. Vatandaşlarımızın
ekonomik gidişattan bunaldığını, gençlerimizin
umutsuzca bu ülkeden kaçmak istediklerini, bunları duyuran muhabirlerinse
tutuklandıklarını ve ev hapsine
alındıklarını gördük. Hayat pahalılığı
vatandaşın canına tak etmişken sanki kendileri
yiyeceklermiş gibi Gerekirse soğan yeriz. diyen sırtı pek
milletvekillerini, Gerekirse simit yeriz. diyen karnı tok destekçilerini
gördük. Et alamayınca tavsiye olarak Ben kendi hayvanımı
kestiriyorum, ucuza geliyor. diye akıl verenleri gördük. Soğan,
patates kuyruklarından sonra ekmek ve benzinin de kuyruklarını
gördük. Boş börek, boş baklava satıldığını,
vatandaşın onu bile alamadığını gördük. Asgari
ücret zammının verilmeden, 2.500 lira olan emekli
maaşınınsa 4.131 lira olan açlık
sınırının çok altında kaldığını
gördük.
Amerikanın Demokrasi Zirvesine Türkiyenin
davet edilmediğini gördük. Kara paranın aklanması ve terörizmin
finansmanını engellemede eksiklikler var. diye Türkiyenin gri
listeye alındığını, gri pasaportlarımızla
insan kaçaklığını yapıldığını
ortaya çıkaran konsoloslarımıza ise cezalar verildiğini
gördük. Sınır kentlerimizin eskiden yardım
yaptığımız ülkelerce ucuzluk pazarına döndüğünü;
Pandora belgeleriyle, Türkiyedeki servet sahiplerinin İngiltere emlak
piyasasına paralarını kaçırdığını
gördük. İşçi ilanı açılmasına rağmen AK
PARTİnin vereceği listeden alım yapılacağı
iddialarını kabul eden Millet dünyayı yiyor, biz 5 kişi
işe alıyoruz, çok mu? diyen Belediye Başkanı gördük
Elâzığ Paluda. KPSSden yüksek puan almış gençlerin
mülakatlarda en düşük puanlarla elendiğini gördük.
Sayıştaya göre sadece 10 ilde 140 bin öğretmen açığı
olduğu belirtilirken Açık yok, fazla var. denildiğini, atama
sözlerinin tutulmadığını, kuryelik yapan
atanmamış öğretmenleri ve İsmail Öğretmenin, Mustafa
Öğretmenin intihar ettiğini gördük.
Otuz altı saat nöbete tabi 25
yaşındaki meslektaşım Rümeysa Şenin trafik
kazasında yorgunluktan hayatını kaybettiğini ve doktorlarımızın
haklarını alamadıklarını, uğradıkları
şiddete dahi engel olunamadığı için çareyi yurt
dışına gitmekte bulduklarını, son yıl 1.300 doktorumuzun
yurt dışına gittiğini maalesef gördük.
Gençlerimizin ve akademisyenlerimizin mücadelesiyle
Boğaziçi Üniversitesinin kayyum rektörü Melih Bulunun görevden
alındığını, yerine gelen Naci İncinin
seçilmiş fakülte dekanlarını görevden alıp atayacak kimse
bulamayınca kendisi ve 2 arkadaşıyla Rektörlük kurulundaki 10
pozisyonun 9unu vekâleten doldurduğunu gördük.
Ülkemizdeki kayıtlı Suriyeli 3 milyon 736
bin kişiyi bulmuşken, toplam mülteci sayısı 7 milyona
dayanmış, hatta daha fazlayken Talibanın güce gelmesinin
ardından sınırlarımızdan yüz binlerce kaçak Afgan
göçmenin girişine izin verildiğini ve nüfusumuzun yüzde 8inin
artık göçmenlerden oluştuğunu gördük.
Hudut namustur. diyen gençlerimizin
vatanlarını sevdikleri için gözaltına
alındıklarını; 2021de 491, ocakta 54
kadınımızın cinayete kurban gittiğini; Belçikada 4
kadını öldürmüş, 2 kadını yaralamış müebbet
hapisli bir suçlununsa Türkiyeye getirilerek serbest
bırakıldığını gördük.
16 yaşındaki Sılanın
nişanlısı tarafından boğazı kesilerek
öldürüldüğünü, vakıf yurdundaki Sami Tuğrulun
başının kesildiğini ve müstakbel meslektaşım Enes
Karanın Ben baskı altındayım, yaşayamam. diyerek
intihar ettiğini gördük.
Tirede, Germencikte, İkizderede
köylülerimize rağmen ormanların tahrip edilmek istendiğini
gördük. Ormanlarımız cayır cayır yanarken bir uçak
filomuzun kalmadığını, helikopterler yetersizken, kayyum
atanmış Türk Hava Kurumu uçaklarının pistte
yattığını gördük. Manavgat, Bodrum, Alanya, Kayseri,
İzmir, Adana, Osmaniye, Milas, Marmaris, Mersin, Kozan, Muğla
yandı; Didim, Kütahya, Kocaeli, Isparta Sütçüler yandı ve
Bakanın Yerleşim yeri tehdidi yok. demesinden sonra köylerin
boşaltıldığını, Kemerköy Santrali için de Bir
tehlike yok. demesinden sonra santralin küle döndüğünü gördük ve
yangınlarda Bakan ne dediyse tersinin çıktığını
gördük. Hangardaki Türk Hava Kurumu uçaklarının bakım maliyetinin
4 milyon dolar olmasına rağmen, son beş yılda 500 milyon
dolardan fazla hibe verilen Somaliye o dönemde tam o günlerde 30 milyon dolar
daha hibe verildiğini gördük. HES yapılmaması gereken yere HES
yapıldığını, dere yatağına bina
yapılmasına müsaade edildiğini ve Kastamonunun Bozkurt ilçesini
sel aldığını, 71 vatandaşımızın
hayatını kaybettiğini gördük. Akdeniz Bölgesindeki
Ispartamızın otuz santim karda boğulduğunu ve Enerji
Bakanı denetlememişken, Belediye koordinasyonu yapmamışken,
kendisini seçen vatandaşların karşısına çıkan
Belediye Başkanının, vatandaşları donarken
çıkıp Bereket yağıyor. dediğini gördük. Coronavirüs
100 bin vaka ve 300 ölümlerde iken Salgın artık grip gibi oldu.
diyen bir Bakan gördük.
Özetle, karne yine sıkıntılı ama
biz millete gidince seçimin ufukta, iktidarın da yolcu olduğunu
gördük ve umuda hep yer olduğunu, yakında bunların geççek ve
sizin de gitçek olduğunuzu gördük.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Arzu Erdem.
Buyurunuz Sayın Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ARZU ERDEM (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Ruanda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve
ekranları başında bizleri izleyen aziz Türk milletimizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, insanlık tarihi
kadar eski olan güvenlik sorunu insanın güvenliğini sağlama
arzusunu ortaya çıkarmıştır. Güvenliğin
sağlanması öncelikle tehdit unsurlarının saptanması
ihtiyacını doğurmuştur. Bu noktada yine insanlık
tarihi kadar eski bir olgu olan terörizm ve terörizmle mücadelenin ele
alınması gerekmektedir. Bugünkü anlamından farklı bir
içeriğe sahip olsa da insan güvenliğine tehdit oluşturan
terörizm, neredeyse ilk insandan günümüze kadar çeşitli dönüşümler
yaşayarak varlığını korumuştur. En temel amaç
olarak geniş kitleler üzerinde korku ve tedirginlik yayarak aynı
zamanda belirli bir konuya da dikkat çekmeyi benimseyen bu tür faaliyetler,
meydana geldiğinde toplumlarda güçlü reaksiyon oluşturmuş ve
terörizme karşı tedbirlerin alınması ihtiyacını
doğurmuştur. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, yıllardan beri
terörü ve terör örgütünü yalnızca kanlı eylemlerden ibaret, bir suç
ve cinayet şebekesi gibi görmekten uzak bir anlayışla daha
yukarıdan yorumlama ve değerlendirme çabası içerisinde olduk.
Özellikle çağımızda terörizmin uluslararası karanlık
oyunların çok etkili bir vasıtası olduğu açıktır.
Millet varlığına kasteden PKK terör örgütüyle ve diğer
örgütlerle mücadele ve teröristlerin imhası yıllardır en üst
seviyede ve büyük bir fedakârlıkla sürdürülmüştür.
Vatanımızın ve milletimizin bekası için, her bir terör
unsuru ortadan kaldırılana kadar, son terörist öldürülene kadar, tüm
silahlar kırılana kadar, güçlü Türkiye hedefine ulaşana kadar
mücadelemiz sürecektir.
Değerli milletvekilleri, Ruanda Cumhuriyeti
Afrika Kıtasının orta bölümünün doğu kısmında
yer alan ve denize kıyısı bulunmayan bir ülkedir. Ülkenin
sınır komşularını Uganda, Tanzanya, Burundi ve bir
kısmı Kivu Gölüyle olmak üzere Kongo Demokratik Cumhuriyeti
oluşturmaktadır. Ülkenin başkenti Kigalidir. Ruanda 30-31
Mayıs 2016 tarihinde Eğitim Alanında İşbirliği
Anlaşması, Dışişleri Bakanlıkları Arasında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Muhtırası ve
Diplomatik Pasaportlar İçin Karşılıklı Vize Muafiyeti
Anlaşması imzalamıştır. Ruandayla 2018 yılı
ticaret hacmimiz yaklaşık 21 milyon Amerika Birleşik Devletleri
doları, 2019 yılında ise 32,4 milyon dolar olarak
gerçekleşmiştir. Son beş yıldır Türk
şirketlerinin Ruandada üstlendiği 20yi aşkın
yatırımın toplam değerinin 400 milyon doları
aştığı bilinmektedir.
Müslüman nüfus Ruandada yüzde 10 ila 15lik bölümü
oluşturmaktadır. 600den fazla cami ve bir o kadar da Kuran kursunun
bulunduğu ülkede İslami eğitim veren onlarca okul faaliyet
göstermektedir. Almanya ve Belçikanın sömürge döneminde Ruanda
Müslümanları büyük zorluklar yaşamıştır, yalnızca
belirli alanlarda bulunmalarına izin verilmiştir; Müslümanların
halkın geri kalan kısmıyla irtibat kurmaları, mülk
edinmeleri, ticaret yapmaları, çiftçilik, hayvancılık gibi
mesleklerle iştigal etmeleri yasaklanmıştır. Bugün ülkedeki
Müslümanların büyük çoğunluğu hâlen o dönemde
yaşadıkları bölgelerde ikamet etmeye devam etmektedir. Bu dışlamacı
tavır ülkenin bağımsızlığını
kazanmasından sonra da devam etmiş, Ruandalı Müslümanlar
eğitim olanaklarından, siyasi temsilden, ticari ve kültürel
faaliyetlerden uzak tutulmuştur. Devlet politikası olarak uzun
yıllar devam eden bu uygulamalar nedeniyle Müslümanlar, ülkenin geri
kalanı nezdinde olumsuz bir imaja sahip olmuştur ancak bu olumsuz
imaj 1994 yılında yaşanan ve 1 milyon insanın
katledildiği soykırım süreciyle birlikte değişime
başlamıştır. Müslümanların aylar öncesinden başlayarak
toplumu sağduyulu davranmaya davet eden açıklamaları ve
soykırım sürecinde kendilerine sığınan insanları
dinlerine ve etnik kökenlerine bakmaksızın korumaları onlara
karşı tavrın değişmesini
sağlamıştır. Öyle ki soykırımdan bu yana geçen
çeyrek yüzyılda ülkedeki Müslümanların sayısının 2
katına çıktığı ifade edilmektedir. Müslümanlar son
yıllarda siyasi temsilde de rol almaya başlamıştır;
bakanlarımız, milletvekillerimiz de ülke yönetiminde görev alır
hâle gelmişlerdir.
2017 yılında Kigaliye Ruanda Dostluk
Grubu olarak gittik. Ruandada yüz binlerce kişinin katledildiği 1994
yılındaki soykırımın ardından yaralar
sarılmıştı ve bu yaraları sarmak kadınlara
kalmıştı, Ruandalı kadınlar çok zorlu bir süreçten
geçmişlerdi; ben bunu bizzat kendi gözlerimle gördüm. Kadına verilen
önem Ruandada son yirmi yılda yaşanan olayların etkisiyle çok
yüksek seviyelere taşınmıştır; o zamandan beri
yetkililer kadınların güçlenmesi için ellerinden geleni
yapmıştır. Sadece ev kadını olmak, tek
başına ev kadını olmak Ruandalı kadınların
ilk hayali olmamıştır; Ruanda Parlamentosunun yüzde 56sı
kadınlardan oluşmaktadır.
Değerli milletvekilleri, günümüzde terörizm,
örgütlü suçlar ve uyuşturucu kaçakçılığı arasında
yakın bağ bulunmakta olup ülkelerin bu sorunlarla mücadelede
başarı sağlamaları için ikili ve çok taraflı iş
birliğinde bulunması büyük önem taşımaktadır. Bu
çerçevede, diğer ülkelerle akdedilen güvenlik iş birliği
anlaşmalarıyla, özellikle terörizm ve örgütlü suçların önlenmesi
maksadıyla güvenlik birimleri arasında doğrudan iletişim
imkânı sağlanmakta ve ikili iş birliğinin
geliştirilmesine katkı sağlayan bir zemin
oluşturulmaktadır. Bu itibarla, 28 Ağustos 2015 tarihinde
Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ruanda Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği Anlaşması
çerçevesinde kara para aklama, siber suçlar, kültür ve tabiat
varlıkları kaçakçılığı dâhil olmak üzere
sınıraşan örgütlü suçlar, uyuşturucuların ve
bunların imalatında kullanılan ara kimyasallarının
yasa dışı üretimi ve kaçakçılığı, insan
ticareti, göçmen kaçakçılığı ve yasa dışı
göç, silah, mühimmat, patlayıcı, nükleer, biyolojik, kimyasal,
radyoaktif ve toksik maddelerin yasa dışı ticareti, para,
pasaport, vize ve diğer resmî evraklarda sahtecilik, mafya tipi organize
suç örgütü yapılanmaları, tütün mamulleri ile alkollü içki
kaçakçılığı ve gümrük kaçakçılığı,
tarafların güvenliğini etkileyen terör örgütleri gibi suç
konularında suçun önlenmesi, bastırılması ve suç
soruşturmalarının yürütülmesi için iş birliğinde
bulunmaktayız. Ruandayla gelişen ve derinleşen iş
birliğimizi hayata geçirmek için son derece ivme kazanan bir süreçte
olduğumuz görülmekte. En son kasım ayındaki toplantıda,
Ruanda'yla, çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması kabul edilerek
Genel Kurula sevk edilmiş, ilişkilerimizde de karşılıklı
olarak bu ivme muhafaza edilmiştir. Ülkede enerji, madencilik, inşaat
alanlarında şirketlerimiz önemli projeler geliştirmektedir.
Ruanda Hükümetinin savunma sanayisi ürünlerimizle yakından
ilgilendiğinin, özellikle araç ve ekipman temini konusunda bu
temasların sonuç vermeye başladığının da
altını çizmek istiyorum. Görüşmekte olduğumuz
anlaşmayla Ruandayla ilişkilerimizin güvenlik boyutunun
çeşitlendirilmesi ve pekiştirilmesi, ayrıca suçun önlenmesi,
bastırılması ve suç soruşturmalarının yürütülmesi
için iş birliğinde bulunulması amaçlanmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak
vatanımızın ve milletimizin menfaatlerini önceleyen, devletimize
çok yönlü katkı sağlayan uluslararası anlaşmaların
tamamına destek verdiğimizi belirtmek ister, saygılarımı
sunarım. (MHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu.
Buyurunuz Sayın Gergerlioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle konuşmama
19 Şubat günü Kocaeli'de işlenen bir gazeteci cinayetiyle
başlamak istiyorum. Ses Kocaeli gazetesi sahibi ve Genel Yayın
Yönetmeni Güngör Arslan gazetesindeki odasında 21 yaşındaki bir
tetikçi tarafından katledildi. Güngör Arslan iktidara muhalif bir
gazeteciydi. Yolsuzlukları, yağmayı, talanı korkusuzca,
yürekli bir şekilde yazan bir gazeteciydi. Öncesinde de
saldırılara uğramıştı. Bu sefer bir tetikçinin
kurşunlarıyla hayatını kaybetti. Güngör Arslan cinayetinin
adil ve etkin bir soruşturmayla bir an evvel aydınlatılması
gerektiğini söylüyorum çünkü biz bu tür cinayetleri çok gördük, faili
meçhulleri çok gördük. Daha on beş yıl oldu; bakın, on beş
yıldır Hrant Dink -bir gazeteci- cinayeti aydınlatılmadı;
aydınlanmadı değil, aydınlatılmadı. Güngör Arslan
da siyasi, politik bir kişilikti, iktidara muhalif bir kişilikti ve
bundan dolayı birçok iftiraya da uğramıştı.
Bakın, onun başına gelenler sadece
katledilmesi değildi; Güngör Arslan bundan altı yıl önce, 15
Temmuz darbe girişiminden sonra darbe girişimi mesulü diye yirmi
dokuz gün gözaltında tutuldu. Kendisi sol gelenekten gelen bir
gazeteciydi, Gülen grubuyla falan da bir ilişkisi yoktu ama FETÖcü ilan
edilerek mallarına çöküldü, gazetesi kapatıldı, tüm mal varlığına
çöküldü ve gazetesindeki engelli çocuğunun oyuncaklarına
ulaşması bile altı yıldır engellendi. Bu kişi
iktidar tarafından sürekli çok zalimce, vicdansızca iftiralara maruz
kaldı ve en sonunda da bu yağma ve talanları ortaya
çıkarırken katledildi. En son yazılarından biri de Kocaeli
Büyükşehir Belediyesinin bir yolsuzluk iddiasıyla ilgiliydi; çok
önemli, çok çarpıcı bunlar. Bu cinayetin dikkatle, titizlikle
araştırılması gerekiyor, karartılmaması
gerekiyor, cezasızlığa uğratılmaması gerekiyor.
Bu cinayeti bir Kocaeli Milletvekili olarak hassasiyetle takip edeceğimi
buradan ilan edeyim.
Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz
günlerde DİAYDER davası başladı, 34. ve 14. Ağır
Ceza Mahkemelerinde yürütülen bir kumpas davası, Din Âlimleri
Yardımlaşma Derneğine yönelik bomboş bir iddianameyle
oluşturulmuş bir dava. Kürtçe kelimelerin terör dili
sayıldığı ve saygın din adamlarının terörist
gibi gösterilmeye çalışıldığı, partimizin
faaliyetlerine de dil uzatıldığı, her farklı partiyle
irtibatı, görüşmesi olan bir derneğin terörist ilan edilme
gayretlerini gördük ve ardından da bu gayretlerin, hepimizin bildiği
gibi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına
doğru yürütülmeye çalışıldığını, bir
kumpas girişiminin ilk basamağı olduğunu çok yakinen
biliyoruz ama burada mevzubahis olan Kürtün dernek kurma hakkıdır,
Kürtün kendi diliyle, Kürtçeyle dinini öğrenme ve öğretme
hakkının teröristlik olarak lanse edilmeye
çalışılmasıdır ve Kürt vatandaşların bir
kamu kurumuna çalışan olarak girmesinin engellenmeye
çalışılmasıdır; en başta yapılanlar
bunlardır.
Değerli arkadaşlar, bakın, bugün,
size çok önemli, çok çarpıcı belgeler sunacağım; Trabzon
Valiliğiyle alakalı bir OHAL Komisyonu alındı belgesi.
Neden bu belge verilmiş? Bakın, çok önemli: Millî Savunma
Bakanlığından ihraç edilen 2 kadın memur, eşlerinden
dolayı ihraç edilmişler. Gizli bir belge, buna ulaştım.
Gizli belgede diyor ki: Bu kişilerin, 2 kadın memurun ihraç nedeni
eşlerinin ihraç edilmesi. Bakın, Türkiyedeki
soykırımı net bir şekilde gösteren bir belgeyi elimde
tutuyorum. KHKyle ihraç edilmenizin nedeni eşinizin ihraç edilmesi,
başka bir neden yok. Bu, gizli devlet belgesinde yazıyor ve bu belge
elimizde. Buna Millî Savunma Bakanlığının cevap vermesi
gerekiyor, tüm iktidarın cevap vermesi gerekiyor. Bu başvuru Trabzon
Valiliğine yapılmış, ardından OHAL Komisyonuna ama çok
açık bir şekilde insanlar eşlerinden dolayı ihraç
edilmiş. Sadece bu kişiler mi? On binlerce kişi açıkça bu
nedenle ihraç edildi ve işte, bazen böyle elimize geçen gizli devlet belgelerinde
de bunlar apaçık bir şekilde ortaya çıkıyor. Daha nice
belgeler burada.
Bakın, belgeler bitmiyor. Size çok önemli,
çarpıcı, tarihî, son altı yıldaki OHAL zulmünü çok net bir
şekilde gösteren bir belge... OHAL iki yıl sürdü, bitti. demeyin,
OHAL bitmedi, OHAL zulmü bitmedi. 86 yaşında hasta bir kişi,
ellerinde kelepçe, iki büklüm polis nezaretinde tutuklanmış,
götürülüyor; bu kişi Nusret Muğla. Yakından takip ettim;
hastalıkları vardı, bir yıl bir aydır cezaevindeydi,
tahliye edilmesi, infaz erteleme alması gerekiyordu, edilmedi ve maalesef
ki cezaevinde yakalandığı Covid hastalığından
dolayı hayatını kaybetti. Zamanında işlemler
yapılsaydı bu kişi cezaevinde olmayabilirdi ve
hayatını kaybetmeyebilirdi. Ama şu fotoğraf, AK PARTİ
iktidarının zalimliğinin ve
vicdansızlığının bir fotoğrafıdır ve unutulmayacak
bir fotoğraftır. 86 yaşındaki hasta, yaşlı bir
mahpusu bu şekilde öldürdü bu iktidar.
Bitmedi; bakın, bir başka hasta,
yaşlı mahpus Yusuf Bekmezci İzmirde hayatını
kaybetti, cinayet gibi bir ölümdü. Bekmezci, bir yıldır
cezaevindeydi, ağır hastalıkları vardı, infaz erteleme
alması gerekiyordu. Konuyu yakından takip ettim, her iki vakaya da
çok vâkıfım. Bu kişiye de infaz erteleme verilmedi, gaddarca
verilmedi; en sonunda yoğun bakımlık oldu, yoğun
bakıma düştü ve yine infaz erteleme verilmiyordu. Ardından
kırk beş gün geçti; en sonunda İstanbul Adli Tıp Kurumu
bile vicdana geldi, insaf etti, şu belgeyle üç ay infaz erteleme verdi.
Kimseye vermeyen, alzaymır hastalarına vermeyen
Ki bu kişi de
alzaymır hastasıydı, mahkemesinde kendisine hâkim soru
sorduğunda Ben niye buradayım? diye cevaplar veren bu alzaymır
hastası aylarca cezaevinde tutuldu ve yoğun bakımlık olsa
bile tahliye edilmedi. En sonunda, kırk beş gün sonra tahliye edildi
ama bu sefer de araya İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinin hâkimi
yetişti, tutukluluğa devam kararı verdi. Yoğun
bakımda, başında jandarmalar bekleyen bir insan
Ya, bırak
da tahliye olsun, üç gün sonra ölecek zaten besbelli, hayatından umut
kesilmiş ama yine tahliye edilmedi ve iki gün sonra hayatını
kaybetti. Başında yakınları yer alamadı,
başında jandarmalarla, kimsesiz, bir yoğun bakım
odasında hayatını kaybetti; zalimliğin dik
âlâsıydı bu.
Bakın, anne-baba tutuklularla ilgili bir
çocuğun bana gönderdiği bir metni de size okumak isterim. Diyor ki
evladımız Eymen Efe: Ben 14 yaşındayım ve küçük erkek
kardeşim 12 yaşında. Annem, babam tutuklu, bize dedemiz
bakıyor. Maalesef bir hafta önce beynine pıhtı attı ve
babaannemle beraber hastanedeler. Evde kardeşimle çoğu zaman tek
kalıyoruz. En azından babam çıkana kadar annemin
infazını erteleyebilirlerse
Çünkü zor durumdayız, biz daha
küçüğüz, onları çok özlüyoruz, başımızda kimse yok.
Annem 6,3 aldı, babam da 7,6 aldı. Yardımınızı
bekliyoruz. Böyle binlerce çocuk var değerli arkadaşlar.
Sayın Başkanım bir dakika verir bana,
son olarak da Çorum Cezaevindeki çok önemli bir vakayı anlatmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla)
Bakın, Çorum Cezaevinde kadın mahpusların
koğuşlarındaki dolaplarında erkek infaz koruma memurları
arama yaptı ve biz bunu kamuoyuna deklare ettik. Adalet
Bakanlığı bir açıklama yaptı fakat...
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Gergerlioğlu.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Son
cümleyle bitireyim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Uzlaşma var ya uzatılmayacak diye.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Peki o
zaman. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Gergerlioğlu.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Başkan izin verirse yerinden belki o olayı söyler sonra, zaman
kalırsa, rica ederiz yani.
BAŞKAN Takdir Sayın Grup Başkan
Vekillerinindir efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Hayır, estağfurullah. Grupların ortak kararı var, hani
zaman kalırsa belki sadece bir dakikada sözünü tamamlar. Takdir sizindir
tabii ki.
BAŞKAN Onu, Ömer Vekilimizi inşallah biz
kollayacağız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sağ
olun.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Yunus Emre.
Buyurunuz Sayın Emre. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YUNUS EMRE (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Türkiye ile Ruanda Arasında Güvenlik
İşbirliği Anlaşması üzerine söz almış
bulunuyorum. Tabii, bu anlaşma hükümleri geçmişteki birçok
anlaşmayla benzerlikler içeriyor. Bizim karşı olduğumuz bir
metin değil. Biz bütün ülkeler ile Türkiyenin güvenlik iş birliğinin
gelişmesini, bunun hukuki temele kavuşmasını mutlulukla
karşılarız. Bu bakımdan bu anlaşmayla ilgili olumlu oy
kullanacağımızı belirtiyorum.
Bugünlerde, tabii, bizim bölgemizi derinden
etkileyen çok önemli siyasi gelişmeler yaşanıyor;
uluslararası ilişkilerde, güvenlik sorunlarında çok önemli
gelişmeler yaşanıyor. Bu konular üzerinde biraz durmak
istiyorum. Tabii, büyük bir krizle karşı karşıyayız.
Ukrayna-Rusya krizi aslında sadece bu iki ülke arasında yaşanan
bir kriz olarak değerlendirilmemeli. Bunun çok ötesinde, Avrupa
güvenliğinin, Avrupa güvenlik sisteminin kapsamlı bir krizle
karşı karşıya olduğunu ve ciddi bir yeniden
yapılanma ihtiyacının bulunduğunu belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, tabii, bu
duruma gelinmesinde Rusyanın ve Rusya Devlet Başkanı Putinin
uygulamalarının, açıklamalarının çok önemli bir yeri
oldu. Geçtiğimiz günlerde Putin, Donetsk ve Luganskın
bağımsızlığını tanıdığını
belirttiği açıklamasında, böyle bir ülkenin, Ukrayna gibi bir
ülkenin tarihte bulunmadığını, böyle bir milletin
bulunmadığını söyleyecek kadar uluslararası
ilişkilerin, dış politikanın çok temel ilkelerine
karşı açıklamalarda bulundu. Aslında, Putin bu
görüşlerini uzun süredir gündeme getiriyor; geçtiğimiz yıl
temmuz ayında kendi kaleminden çıkan bir makale vardı,
başlığı Ruslar ve Ukraynalıların Tarihsel
Birliği Üzerine olan ve Kremlinin web sayfasında yayımlanan
bu makalede de iki gün önce ortaya koyduğu son görüşlerini daha
detaylı bir şekilde anlatmıştı.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
tabii, bunların, bu tür yaklaşım tarzının çok sorunlu
olduğunu görmek gerekiyor. Çünkü siz bir komşu ülkenin tarihte hiç
olmadığını, bunun bir hata olduğunu, kendinizden
önceki devlet yöneticilerinin yanlış uygulamalarının sonucu
olduğunu söylerseniz ve bir de bunun üzerine, bu söylemden sonra o ülkenin
egemenliğini, toprak bütünlüğünü ve uluslararası
ilişkilerin çok temel bir ilkesi olan sınırların
değişmezliği ilkesini ayaklar altına alacak şeyler yaparsanız
dünyada bir uluslararası ilişkiler düzeni kalmaz; bugün olan hadise
budur. Bu sebeple, karşı karşıya bulunduğumuz sorunun
oluşumunda Rusya Devlet Başkanının bu
politikalarının büyük bir sorun oluşturduğunu belirtmem
gerekli. Tabii, Türkiye-Rusya ilişkilerinin derinleşmesi,
gelişmesi bizim karşı olduğumuz bir konu değil;
aksine, desteklediğimiz bir konu. Ancak bu sorunlar
karşısında, Rusyanın bu yanlış uygulamaları
karşısında, uluslararası ilişkilerin temel
kurallarını, kurallı bir uluslararası ilişkiler
anlayışını ve Birleşmiş Milletler sisteminin
işleyişine dönük bir politikayı tabii ki onlara, Rusyaya
anlatmamız işin doğrusudur; bunu belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
açıklamadan sonra, üzülerek bir gözlemimi söyleyeceğim, o da şu:
Bu kadar önemli bir kriz yaşanıyor, Türkiye için çok önemli etkiler
yaratabilecek bir kriz yaşanıyor; sadece güvenlik sorunu olarak
değil, Türkiye'de tarım için de gıda sektörü için de turizm için
de enerji için de ve tabii, Suriyede yaşanan gelişmeler
bakımından da Azerbaycanda yaşanan gelişmeler
bakımından da Türkiye için hem güvenlik bakımından hem
ekonomik ilişkiler, ticaret, enerji bakımından çok önemli
sonuçlar ortaya çıkarabilecek bir kriz ortamının içerisindeyiz.
Peki, bu şartlarda, Türkiye'de yönetimde bulunanlar ne yapıyorlar?
Bakın, hatırlayın, o akşamı hatırlayın,
Putin güvenlik takımını toplamış, ulusal güvenlik
danışmanları, ilgili bakanları karşısında
bulunuyor ve bir açıklama yapıyor; aynı saatte Biden, ABD
Başkanı Biden, yine, ulusal güvenlik takımını
toplamış. Bu ülkelerde bir acil güvenlik durumu var. Şimdi,
bizde ne oluyor o sırada? Bizde, Sayın Cumhurbaşkanı
Senegalde, Senegalin sportif başarılarına yeni
başarılar katacağını düşündüğü bir stadyum
açılışında.
Değerli arkadaşlarım, yani Türkiye'de
devlet ciddiyetinden uzaklaşmak, kurumsal işleyişten
uzaklaşmak
Bu türden acil konuları, gerekli
hazırlıkları yaparak takip etmek anlayışından ne
kadar uzak bulunduğumuzu görüyoruz. Yani bu acil durum ortamında yine
Cumhurbaşkanlığı heyetindeki Dışişleri
Bakanı da Dakardaki Büyükelçilik yeni binasının açılışında
bulunuyor. Yani bu kadar ciddi bir gelişme yaşanıyor ancak ne
bununla ilgili önceden haberler alınmış ne de bununla ilgili
hazırlıklar yapılmış; Türkiye, son derece hazırlıksız
bir vaziyette bu kriz karşısında bulunuyor.
Ayrıca, şunu da yine üzülerek belirtmek
istiyorum: Bakın, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, Gazi Meclis
diyoruz; bu konuda, Ukrayna konusunda bu Meclise şu dakikaya kadar hiçbir
bilgilendirme yapılmadı. Bakın, ben Dışişleri
Komisyonu üyesiyim, Dışişleri Komisyonunda bu gündemle,
bölgemizde yaşanan bu gelişmeler gündemiyle bir toplantı
yapılmadı. Birçok anlaşma görüşüyoruz, iktidar partisi
tarafından gündeme getiriliyor, bunlar üzerinde müzakereler
yapılıyor ama gerçekten konuşmamız gereken ve gerçekten
bilgilenmemiz gereken
Ya, biz milletvekilleriyiz, milletimizi temsilen
buradayız, bu gelişmeleri basından takip ediyoruz.
Ayrıca, tekrar ifade etmek istiyorum, sadece
güvenlikle ilgili bir meseleden bahsetmiyoruz. Çok merak ediyorum yani
karşı karşıya bulunduğumuz bu kriz daha da
derinleşir, dünya enerji piyasalarında bir çöküş meydana gelirse
biz hangi önlemleri aldık ya da malumunuz, bizim buğday
ithalatımızın çok büyük bir kısmı bu ülkelerden
yapılıyor yani biz birkaç hafta içerisinde Türkiyede ekmek üretimi
için çok önemli sorunlarla karşı karşıya kalırsak ne
yapıyoruz, ne planladık, iktidar bu konuda ne yapıyor?
Değerli arkadaşlarım, Meclise bu konularda bilgi verilmesi
gerekmiyor mu? Tekrar ifade ediyorum, sadece güvenlik bakımından
söylemiyorum, turizm içinde milyonlarca insanımız bu konularda
çalışıyor, bu meselelerden ekmek yiyor. Yani Rusyayla
yaşanan gelişmelerin geçmişte, bundan birkaç sene önce
örneğin Türkiyedeki domates üretimine nasıl etkiler
yarattığını hepimiz hatırlıyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bir yaptırımlar bahsi var yani ABD Başkanının
açıkladığı yaptırımlar bugün görünen aşama
itibarıyla Rusyayı uygulamalardan geri çevirebilecek etkide
görünmüyor ancak kriz derinleşirse aşamalı bir şekilde daha
kapsamlı yaptırımların gündeme geleceği anlaşılıyor.
Şimdi, bu konuda, yaptırımlar karşısında
Türkiyenin politikası ne olacak, iktidar hangi adımları atacak?
Biz bunları bilmiyoruz, bu konuda hiçbir açıklama yapılmıyor,
Meclise hiçbir bilgi verilmiyor. Değerli arkadaşlarım, böylesine
önemli bir konuda, Türkiyenin karşı karşıya
bulunduğu, tarihsel önemi haiz bir konu karşısında iktidar
hiçbir açıklamada bulunmuyor, Meclise bilgi vermiyor ve ne yazık ki
Mecliste bu konuları konuşmak üzere iktidar tarafının
-tabii, çoğunluğu bulunduğu için- iktidar çoğunluğunun
hiçbir adım atmadığını da görüyoruz.
Bunun yanında, tabii, bir konuyu daha belirtmek
istiyorum. Geçtiğimiz günlerde Sayın Genel
Başkanımızın Reuters ajansına bir açıklaması
olmuştu; hatırlayacaksınız, kapsamlı bir açıklama.
Orada NATO bahsinde de Genel Başkanımız kimi görüşler
ortaya koymuştu. İktidar basınında, tabii, bizim Genel
Başkanımızın açıklamalarının -her zaman,
âdet olduğu üzere- çok çarpıtıldığı birtakım
yayınlar oldu. Ancak şu son karşı karşıya
bulunduğumuz kriz, Ukraynanın başına gelenler yani gerek
daha önce Kırım hadisesinde başına gelenler gerek son
Donetsk ve Lugansk hadisesinde başına gelenler bize bir şey
gösteriyor; Ukrayna gibi bir kolektif güvenlik şemsiyesinden mahrum
ülkenin başına gelenler Türkiye için Batı ittifakının bir
parçası olmanın, NATO'nun bir parçası olmanın ne kadar
önemli olduğunu aslında gösteriyor. Bu bakımdan, bu son
gelişmeler hem Sayın Genel Başkanımızın bu
açıklamasının hem de Türkiye'nin öteden beri, daha önce, AK
PARTİ iktidarlarından önce izlediği politikanın
haklılığını gösteriyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerimin sonuna gelirken özellikle Suriye'de yaşanan,
bundan sonra yaşanacak gelişmelerin yine Türkiye'de Meclis
tarafından da dikkatle takip edilmesi gerektiğini belirtmek istiyorum
çünkü orada Mehmetçiklerimiz bulunuyor. Azerbaycan'da da 2012den sonra tekrar
Rus askeri varlığı var, oradaki gelişmeler de Türkiye için
çok önemli olacaktır. Meclisin özellikle bu konuları da son kriz
bağlamında takip etmesi gerekir diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz isteyen,
İYİ Parti Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Ayhan
Altıntaş.
Buyurunuz Sayın Altıntaş.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN
ALTINTAŞ (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
187 sıra sayılı Güvenlik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulumuzu ve
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Ruanda Cumhuriyetiyle yapılan bu
anlaşmanın onaylanmasını destekliyoruz ancak belirtmek
isterim ki bu anlaşma yapılalı yedi yıl olmuş, iki
senedir de Mecliste bekliyormuş. Bu sürelerin daha da
kısaltılması gerektiğini vurgulayarak konuşmama
başlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkelerin coğrafi
konumları, komşu ülkelerle olan tarihsel, ekonomik ve sosyolojik
ilişkileri veya bölgedeki demografik hareketler, ülkelerin
bağımsızlığı ve bekası için
tartışılmaz derecede önemli etkenlerdir. Ülkelerin hayatta
kalabilmeleri için varlıklarını güvenceye alacak güçlü ve etkili
savunma imkânlarına sahip olmaları elzemdir. Bu amaçla her devlet
tarih boyunca savunma harcaması yapmak durumunda kalmıştır.
Güçlü savunma sanayisine ve dolayısıyla güçlü orduya sahip olan
ülkeler, uluslararası alanda taktiksel ve stratejik kararların
alınmasında ve olası tehditlere karşı
caydırıcı bir güç ortaya konulmasında etkin
olmaktadırlar. Bu sabahki grup toplantımızda Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşener de
caydırıcılığın uluslararası
ilişkilerdeki öneminden bahsettiler.
Ülkemizin içinde bulunduğu tarihsel,
coğrafik ve jeopolitik koşullar da
caydırıcılığı sağlayabilecek güçlü bir
silahlı kuvvetler ihtiyacını ortaya çıkarmaktadır. Bu
ihtiyacı tespit eden Mustafa Kemal Atatürk ve cumhuriyetimizin
kurucuları için savunma sanayisinin geliştirilmesi önemli hedeflerden
biri olmuştur. 1920lerden başlanarak tank bakımı ve
yenileme tesisi, helikopter montaj ve bakım tesisi, çeşitli tamir ve
bakım atölyeleri, Gölcük Tersanesi, Taşkızak Tersanesi ve hava
ikmal bakım tesisleri kurulmuştur. Ayrıca, hafif silah ve top
tamir atölyeleri, fişek fabrikaları, mühimmat fabrikaları,
çeşitli patlayıcı tesisleri, top ve tüfek üretim tesislerinin
kuruluşları gerçekleştirilmiştir. Daha sonra Makine ve
Kimya Endüstrisi Kurumuna dönüşecek olan Askerî Fabrikalar Genel
Müdürlüğü de kurulmuştur. 1952de Türkiyenin NATO üyeliğiyle
birlikte cumhuriyetin kuruluşundaki atılımlar hız
kesmiş, NATOnun askerî silah, araç ve gereç yardımı Türkiyeyi
aynı zamanda rehavete sürüklemiştir. Bu durgunluk ve rehavet dönemi
1963 Kıbrıs olaylarının başlaması ve 1974
Kıbrıs Harekâtına kadar sürmüştür. 1970lerin
başında Türk Silahlı Kuvvetlerini destekleme
vakıflarının kurulmasıyla yerli savunma sanayisi hamleleri
başlatılmıştır. Hava Kuvvetleri Vakfı 1970lerde
yerli uçak üretmek üzere Türk Uçak Sanayiini yani TUSAŞı, Kara
Kuvvetleri Vakfı da 1975te ASELSANı kurmuştur. Üç yıl
önce işletme hakkı devriyle gündeme gelen Adapazarı Tank Palet
Fabrikası 1973 yılında Palet Yenileme Atölyesi olarak hizmete
girmiştir. ROKETSANın kuruluşu ise 1980lerin sonlarına
doğru gerçekleştirilmiştir.
Ulusal sanayinin büyümesinin de etkisiyle savunma
sanayisindeki gelişmeler hızlanmıştır. AK
PARTİnin iktidara geldiği 2002 yılında savunma sanayimiz
yaklaşık 1 milyar dolar büyüklüğe sahipken 2015
yılında bu rakam yaklaşık 5 milyar dolar civarına
ulaşmış, 2020 yılında da 8 milyar doların üzerine
çıkmıştır. Bu rakamlara bakarak 5 ila 8 kat büyüme
olduğunu söyleyip övünebiliriz ancak rakamlara daha dikkatli bakarsak ne
görmekteyiz? 2002 yılında savunma sektörünün tüm sanayi içerisindeki
payı yüzde 1,83 iken 2015 yılında bu pay yüzde 2,04
olmuştur yani nominal rakamlar 5 kat artış gösteriyorken, tüm
sanayi üretimiyle kıyaslanırsa büyüme yüzde 10 civarında
kalmaktadır. Günümüzde savunma sanayisi üretimimiz yaklaşık 8-9
milyar dolar, ihracatımız da 2,5 milyar dolar civarında ancak
ithalatımız da bu civardadır yani ihracatla ancak ithalatı
dengeleyebiliyoruz. Bu sektörde yapılan yıllık kâr 2 milyar
dolar civarında. Bizim, Ruslardan satın alıp dört
yıldır hangarda beklettiğimiz S-400lerin maliyeti bu sektörün
bir yıllık kârının ötesinde.
Türkiye, İHA ve SİHA konusunda son
yıllarda önemli başarılara imza attı; emeği geçenleri
tebrik ediyoruz ancak basında ve medyada pompalandığı gibi
İHA ve SİHAlar elimizde var diye Dünyada savunma alanında
lider ülkeler sınıfındayız. yanılgısına da
düşmemeliyiz. Öyle olsaydı, bizden satın aldıkları
İHA ve SİHAlarla Ukraynanın Rusyadan korkmaması,
Batılı ülkelerden yardım beklememesi gerekirdi.
Kısacası, önemli işler başardık ama hâlâ dünyada savunma
sanayisi alanında ilk 10 ülke arasında değiliz, daha gidecek çok
yolumuz var. Unutmayalım ki üç yıl önce Katardan teknoloji
transferine ihtiyaç duyduğumuzu ilan ederek Türk Silahlı
Kuvvetlerinin Tank Palet Fabrikasının işletme hakkını
devretmek durumunda kaldık. Sonuçta hem başarı hem de
eksiklikleri gören bir bakışa ihtiyacımız var.
Sermayenin kıt olduğu, kamu
yatırımlarının imtiyaz yarattığı
inancının yaygın olduğu ülkemizde özel sektör
girişimcileri dünyada on-on iki yıl olan yatırımın
geri dönme süresinin üç-dört yıl olmasını bekliyorlar. Bu da
rakamların abartılmasına yol açıyor. Savunma sanayisi de
özel sektörün devletten kolay para kazanma aracına dönüşmesine imkân
sağlayan bir anlayışa evrilmemelidir. Çözüm ortağı,
start-up ve alt yüklenici kavramlarının net
tanımlarının yapıldığı modeller esas
alınmalıdır.
Öncelikle tehditleri ve hedefleri belirlemeli, sonra
ihtiyaçları ortaya çıkarmalıyız. S-400ler satın
alınırken hangi tehdit değerlendirilmesi esas alındı,
bilemiyoruz. 15 Temmuz alçak darbe girişimi sürecinde tepemize bomba
yağdıran uçaklarımızın NATO uçağı
olmasından hareketle NATO'yu bir tehdit gibi mi algıladık,
bilemiyoruz. Rusyayla yapılan çok büyük ölçekli bu sözleşmede
teknoloji transferinin neden yer almadığını da
sorgulamalıyız. Bu sistemi
çalıştırdığımızda NATO sistemlerine sahip
kendi uçaklarımız da tehdit olarak mı görülecek? Rus
teknisyenler olmadan bu sistemi kurup işletebilecek kabiliyete sahip
miyiz? Elimizdeki insan kaynağı bu amacı yerine getirebilecek
mi? Bu gibi soruların yanıtlarını bilmiyoruz.
Son yıllarda, sağlık alanında
olduğu gibi, savunma alanında da uzmanlarımızı,
mühendislerimizi, teknisyenlerimizi, maalesef, beyin göçü yoluyla kaybediyoruz.
Yapmamız gereken en önemli işlerden biri bu değerli insan
kaynağına sahip çıkmamızdır. Bu yetişmiş
insan kaynağının kaybedilmesine yol açan nedenleri tespit edip
düzeltmeliyiz. Savunma sanayisinin yüksek teknoloji içeriği nicelik
değil, nitelik temelli insan kaynağı değerlendirmesi
yapmayı şart kılıyor.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Gülüstan Kılıç
Koçyiğit.
Buyurunuz Sayın Kılıç Koçyiğit.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan, ekranları
başında bizi izleyen değerli halklarımız; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, iki haftadır dış
ilişkileri konuşuyoruz; daha doğrusu, uluslararası
sözleşmeleri konuşuyoruz ama anlaşmaların içeriğine
çok giremiyoruz çünkü malum, çok güncel gelişmeler var ve bu güncel
gelişmeler de gün geçtikçe yakıcı bir hâle geliyor. Bu güncel
gelişmelerin kuşkusuz en önemli başlıklarından biri,
son dönemde Ukrayna ile Rusya arasında yaşanan gerilim ve en son 21
Şubat 2022 tarihinde Rusyanın Donbas bölgesinin
bağımsızlığını tanımasıyla iyice
krizin tırmanması olarak da ifade edilebilir. Aslında bu sorun
yeni bir sorun değil. Ukraynada başlayan Turuncu Devrim, Turuncu
Devrimden sonra AB yanlısı bir iktidarın yönetime gelmesi Rusya
ile Ukrayna arasındaki gerilimi tetikleyen ya da onu başlatan
asıl nedenlerden biriydi. Fakat bugün çatışmayı sadece bir
Ukrayna ve Rusya sorunu olarak ele alırsak bunun da yanlış ve yanılgılı
olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. Temel mesele, burada uluslararası
güçlerin, özellikle de NATOnun yayılmacı politikalarına
karşı aslında Rusyanın da aynı yöntemle cevap
oluşturması, aynı yayılmacı politikayla karşılık
oluşturmasıdır. Rusyanın en büyük stratejisi ya da en
büyük savlarından biri, NATOnun eski Sovyet toprakları
civarında silahlı askerî güçleri konuşlandırması,
özellikle de Ukrayna gibi ülkelerin -ki Gürcistanın da böyle bir talebi
var- NATOya üye ülke olarak alınmasına dönük itirazlarını
aslında ifade ediyorlar. Bunu söylememiz gerekiyor ama en temelde mesele
ne Ukraynadır ne Rusyadır; mesele iki büyük gücün soğuk
savaştan sonra tekrardan küresel hegomonik mücadelesidir, enerji
kaynaklarına ulaşma meselesidir, yönetme meselesidir. Bunun özel olarak
altını çizmemiz gerekiyor.
Tabii ki biz, Halkların Demokratik Partisi
olarak hem NATOnun yayılmacı politikalarına karşı hem
de Rusyanın yayılmacı politikalarına karşı
olduğumuzu; bunun 21inci yüzyılda yeni kaosları, yeni büyük
savaşları tetiklediğini ve bunun bütün bölgeyi etkileyebilecek
çok büyük yıkımlara gebe olduğunu, çok büyük yıkımlar
yaratacağını; milyonlarca insanın göç etmesine, binlerce,
on binlerce insanın yaşamını yitirmesine, bütün
coğrafyanın altüst olmasına neden olacak bir potansiyeli
taşıdığını buradan bir kez daha ifade etmiş
olalım değerli arkadaşlar.
Bugün, Rusyanın, özellikle ABDnin gerileyen
hegemonyasını doldurmak için Libya savaşına müdahil
olması, Suriye savaşına müdahil olması ve diğer bütün
yerlerde daha agresif bir politika izlemesi aslında bugünkü krizin temel
nedenlerinden birini de oluşturuyor. Tabii, bununla beraber, özellikle
ekonomik olarak yükselen Çin'i, Doğu Atlantik hattını da
geçmememiz gerekiyor ve bu anlamda da ciddi bir gerilim olduğunu ve bu
gerilimin gelip Ukrayna-Rusya üzerinden tanımlandığını
ve bu anlamıyla da aslında Ukrayna'nın AB'nin, NATO'nun bir öncü
gücü gibi savaşa doğru itilmeye
çalışıldığını da ifade etmemiz gerekiyor
değerli arkadaşlar.
Şimdi, bu sorunun askerî yöntemlerle
çözülmeyeceği çok açık ve net. Burada yapılması gereken,
gerçekten dengeli, ilkeli, barışçıl bir dış siyaset
izlenmesidir. Peki, Türkiye bunu mu yapıyor; AKP Hükûmeti gerçekten
dengeli, barışçıl ve bütün bölge barışına
katkı sunacak bir dış politika mı izliyor diye
baktığımızda, hayır; Türkiye şunu diyor: Ne
yârden geçerim ne serden geçerim, ne Ukrayna'dan vazgeçerim ne Rusya'dan
vazgeçerim, ne NATO'dan vazgeçerim ne ABD'den vazgeçerim. E, nasıl olacak
o zaman? İşte, o zaman ortaya bir çorba çıkıyor, ortaya
büyük bir kaos çıkıyor, büyük bir karmaşa çıkıyor.
Siz, Rusya'ya yanaşmak için, Rusya'ya yaranmak için S-400
alıyorsunuz, milyonlarca dolar ödüyorsunuz, depoda çürütüyorsunuz; ABD
size yaptırım uygulayıp F-35 programından
çıkarıyor, başka bir ülke başka bir yaptırım
uyguluyor. Şimdi, bütün bunların Türkiye'ye ve Türkiye'de
yaşayan insanların yaşamına maliyeti var değerli
arkadaşlar. Dolar kuru 21 Şubattan itibaren artmaya devam etti
özellikle Rusya krizinden sonra, bunun dış borç üzerindeki etkisini
görmemiz gerekiyor. Kurdaki her bir artış ülkemiz insanını
daha yoksullaştırıyor, iç ve dış borç
sarmalını gittikçe içinden çıkılmaz hâle getiriyor ve en
önemlisi, Türkiye'yi iflasa sürüklüyor.
Diğer bir mesele: Şimdi, Avrupa
Birliği (AB) üst üste yaptırım paketlerini, NATO yine aynı
şekilde üst üste yaptırım paketleri açıklamaya
başladılar ve en üst düzeyde yaptırım
uygulayacaklarını söylediler Rusyaya. Peki, Türkiye ne yapacak?
Türkiye bu yaptırımları uygulayacak mı, bu
yaptırımları destekleyecek mi? Hükûmetten gelen bütün
açıklamalar Biz Ukraynanın toprak bütünlüğünü savunuyoruz,
Rusyanın yaptığını kabul edemiyoruz. İyi,
hoş da siz bir tek Ukraynanın toprak bütünlüğünü savunuyorsunuz
galiba; mesela, Suriyenin toprak bütünlüğüne yönelik ne düşünüyorsunuz?
Afrin, Gire Spi, Serekani, El Bab ve Cerablus ne durumda? Şu anda siz
oraları yönetiyorsunuz; postane yapıyorsunuz, okul yapıyorsunuz,
para basıyorsunuz. Ne yapıyorsunuz? Görevli gönderiyorsunuz. Demek ki
dış politika ilkelilik ve tutarlılık istiyor.
Ukraynanın toprak bütünlüğüne saygılı olan bir hükûmetin
Suriyenin toprak bütünlüğüne de saygılı olması gerekir;
oraya parantez açıp Kürtler hariç, Kürtlerin olduğu yerler hariç.
yazamazsınız. Bunun doğru bir şey
olmadığını ifade edelim.
Diğer bir mesele: Şimdi, bu
yaptırımlar gelecek. E, Türkiyenin zaten mevcut stratejik iki temel
bağımlılığı var; biri enerji
bağımlılığı, ikincisi de -sağ olun- yirmi
yıldır ülkede batırdığınız tarım. Bu
ülke, un ihracatında 1inci sırada yer alıyor ama
buğdayı ithal ediyor, yaklaşık yüzde 87sini de Rusya ve
Ukraynadan ithal ediyor. Peki, olası bir yaptırımda, olası
bir krizde Türkiyede ekmek fiyatları ne olacak değerli
arkadaşlar? Biz artık buğday üretemiyoruz ki, biz ithalata
bağımlı bir ülke hâline gelmişiz ve bugün buğday,
ayçiçeği yağı, arpa en temel stratejik ürünleri oluşturuyor
ama ne yazık ki AKPnin bir tarım stratejisi, bir tarım
bakışı olmadığı için ithalat daha ucuzluyor. Ki
zamanın Bakanı da Paramız var ki saman alıyoruz. demişti.
Paranız var ki saman alıyorsunuz ama işte bir kriz
olduğunda paranız olsa da saman da alamazsınız, buğday
da alamazsınız, ayçiçeği yağı da
alamazsınız; onun da ötesinde bütün bir Türkiye halklarını
kıtlıkla baş başa bırakırsınız. Bunun
da kabul edilemez olduğunu ifade etmemiz gerekiyor.
Diğeri, enerji
bağımlılığı değerli arkadaşlar.
Bakın, enerji arzında yaşanan sorun nedeniyle Türkiye dünya
kadar sorun yaşadı, üç gün boyunca sanayi üretimi durdu, Isparta
özelleştirme nedeniyle üç gün boyunca karanlığa mahkûm edildi.
Türkiyenin en fazla doğal gaz ve petrol ihracatı
yaptığı ülkelerden biri de Rusya. Böyle bir krizde NATOdan yana
tutum aldığında ne olacak? Orada da büyük bir skandal olacak ve
bugün aldığımız doğal gaz fiyatlarının 10
katına fiyatlarla biz doğal gaz ve petrol almak durumunda
olacağız ki zaten Brent petrolün fiyatı 98 dolara kadar da
yükselmiş durumda.
Diğeri nedir değerli arkadaşlar?
Rusyanın uçağı düştüğünde Türkiyeye
uyguladığı yaptırımları
hatırlayınız. Ne olmuştu? Rusya misilleme olsun diye tek
bir yolcu koymuştu ve Türkiyeye uçak göndermişti değil mi? Bütün
turizm sezonu bıçakla kesilir gibi kesildi çünkü Türkiye turizmde de en
fazla Rus turistle ayakta durabiliyor değerli arkadaşlar. Yani
Almanyadan sonra Türkiyeye en fazla Rusyadan turist geliyor ve olası
böyle bir krizde siz, çok bel bağladığınız Yaz gelsin
de turizm gelirlerimiz artsın, işte, cari
açığımız küçülsün. dediğiniz meselede de ne
yazık ki bunu da yakalayamayacaksınız. Bunu da ifade etmemiz
gerekiyor.
O zaman ne yapmak gerekiyor? Çok açık ve net,
birincisi: Birleşmiş Milletlerin ve AGİTin özellikle de
tartışmalı bölge olan Donbas ve Luganskta tarafsız,
bağımsız bir referandumla halkın görüşüne
başvurması gerekiyor. Yani eğer bağımsızlık
istiyorlarsa ve referandumda da bu çıkarsa bütün dünya
toplumlarının buna saygı duyması gerekiyor, bu konuda bir
adım atılmalı.
İkincisi: Hem Rusyanın hem de NATO'nun
Ukrayna sınırındaki askerlerini geri çekmesi ve askerî
müdahalelerden geri durması gerekiyor.
Diğer bir nokta: Birleşmiş
Milletlerin çok hızlı bir şekilde hem Ukraynayı hem
Rusyayı hem de diğer NATO ülkelerini toplayarak bu soruna
kalıcı çözüm, kalıcı bir ateşkes
sağlanıncaya kadar orada bir barış gücü, özellikle de sivil
bir barış heyeti bulundurması ve bu anlamda da adım
atması gerekiyor.
Bunlar yapılmadığı zaman ne
olacak değerli arkadaşlar? Çok açık ve net, dünyanın gözü
önünde kocaman, büyük bir dram yaşanacak, büyük bir insan kaybına
neden olacak bir süreçle karşı karşıya geleceğiz.
Türkiyenin Hem Rusyayı desteklerim hem
Ukraynayı desteklerim hem NATO'cuyum hem ABD'ciyim. diyen bir noktadan
çıkıp ilkeli bir dış siyaseti, barışçıl bir
dış siyaseti, insan haklarını önemseyen bir dış
siyaseti ve ayrımcı olmayan bir dış siyaseti ilke
edinmesinin önemle altını çiziyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Artvin Milletvekili Sayın Uğur Bayraktutan.
Buyurunuz Sayın Bayraktutan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında -biliyorsunuz, hemen
yanı başımızda ciddi bir ateş var Rusya ile Ukrayna
arasında ciddi bir problem yaşanıyor- bu anlamda bu
toprakların yetiştirmiş olduğu en büyük devrimciyi Mustafa
Kemal'i bir kere daha şükranla anıyoruz. Neden? Çünkü boğazla
ilgili Montrö Sözleşmesi 1936da yapıldı, aradan seksen
altı yıl geçmesine rağmen Karadenizi bir barış gölü
hâline getiren ve o sözleşmedeki hükümlerle bugüne kadar Karadeniz'de herhangi
bir savaş çıkmamasıyla alakalı öngörüsünü ortaya koyan
Mustafa Kemal'i, onun Meclisinden bir kere daha saygıyla anıyorum
değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
Burada bir uluslararası sözleşmeyi
konuşuyoruz, bu konuda herhangi bir problem yok. Ben de seçim bölgem
Artvin'le alakalı bazı problemleri ve bazı sorunları
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
Parlamentoda, bu kürsüde özellikle koroner anjiyografi ünitelerinin
kurulması konusunda birçok konuşma yaptım, en
aşağı 8 Meclis konuşması yaptım, 55
yazılı soru önergesi verdim, 3 Meclis araştırması
önergesi verdim ve sonunda duymayan kulaklar bu talebimizi duydular; ben
içtenlikle teşekkür ediyorum ve bunun sonucunda da Artvin'de bir anjiyo
ünitesi kuruldu. Bu konuşmaları yapıyorken diyordum ki:
Artvin'in çocukları Artvin'in yollarında ölmesin.
Ben, televizyonları başında bizleri
izleyen bütün Artvinlilere buradan sesleniyorum: Çorbada büyük tuzumuz oldu -bu
konuda hiç mütevazı değilim- ve Artvin'de anjiyo ünitesi kuruldu,
artık insanlar yollarda ölmüyorlar, basit bir anjiyo ünitesi nedeniyle
uğrayacakları mağduriyetlerin giderilmesi açısından
ciddi bir merhale elde ettik. Bu konuda ilin sağlık müdürü, ilin
yetkilileri herkese teşekkür ettiler, bir tek bana teşekkür edilmedi;
o konuda da serzenişte bulunmuyorum. Artvin halkı, hakkı tescil
etmiştir. Bu anlamda da bu mağduriyetlerinin giderilmesi
açısından gereken yapıldı.
Değerli arkadaşlarım, bunu kurduk ama
başka bir problem var Karadeniz'de; o da şu: Biliyorsunuz Karadeniz,
Çernobil faciası nedeniyle özellikle kanser vakalarının çok
yoğun bir şekilde artışının olduğu bir
bölge. O nedenle bizim, ısrarla, bölgede bölgesel bir onkoloji hastanenin
kurulmasıyla alakalı bir talebimiz var. Ne yazık ki Artvin'den, Rize'den,
Trabzon'dan insanlar, özellikle devlet yetkililerinin laflarına uyarak
Çernobil'deki o radyasyonlu çayları Bize herhangi bir şey olmaz.
diyerek içtiler ve aradan zaman geçtikten sonra ne yazık ki o
insanları Cerrahpaşaya, Hacettepeye gönderdiler; orada ölüm
döşeğinde yatıyorlarken Bizi doğduğumuz yerlere gönderin.
diye vasiyette bulundular; soğuk bir otobüsün bagajında onları
Artvin'e, Rize'ye, Trabzon'a gönderenlere bu Meclisin kürsüsünden selam olsun; onları
tabutlarla geri gönderdiler. O nedenle bölgede bir onkoloji hastanesinin
kurulmasında büyük bir zaruret bulunmaktadır değerli
arkadaşlarım.
Şimdi, bir hakkı tescil edeceğiz.
Bakın, Artvin Devlet Hastanesi önemli bir hastane, bu hastanenin
başında da Salih Hocamız gibi gerçekten
Başhekimliğiyle Artvindeki bütün hastalarımızın,
hasta olmayanların, ona yolu düşenlerin büyük takdirlerine mazhar
olmuş bir hocamız vardı, Başhekimdi, değerli
arkadaşlarım -özellikle AK PARTİdeki milletvekili
arkadaşlarım dinlerlerse- bu konuda ciddi yardımları olmuştu.
Bu arkadaşımız, görevi esnasında başhekim
yardımcılarına ilişkin kadrolar boşaldı diye
Sağlık Müdürüne talepte bulunmuş olmasına rağmen, buna
ilişkin yazılar yazmış olması ve yanına
gitmiş olmasına rağmen Artvinin Sağlık Müdürü bu
talebi değerlendirmek için ne yazık ki Artvinin AK PARTİ
İl Başkanından gerekli onayı alarak ve onun vereceği
cevaba göre gereğini yapacağını söyledi; üç ay bekledi bu
sevgili Başhekimimiz değerli arkadaşlarım, en ufak abartma
yok. Şimdi, bu konuşma bittikten sonra İl Başkanını
ararsınız doğru mudur, değil midir diye, görürsünüz. Üç ay
içerisinde herhangi bir atama yapmadı ve bu Başhekim, üç ay sonra
-baktı ki herhangi bir işlem yapamıyor- istifa dilekçesini
koydu, İl Müdürü dedi ki: Bunu da benim İl Başkanına
sormam lazım. Vali, Artvinde ne iş yapıyorsa
Artvinin Valisi
ne yazık ki bir siyasi partinin il başkanı değerli
arkadaşlarım. Ben bütün bu olumsuzluğa rağmen, bu
Başhekim arkadaşımızın bugüne kadar Artvin
halkına yapmış olduğu bütün iyiliklere karşı
karşılaşmış olduğu bu tavra rağmen ben
Artvinin milletvekili olarak ona uygulanan bu tavırdan dolayı bu
yüce Parlamentoda, bütün milletimin huzurunda ondan özür diliyorum, ondan
yürekten özür diliyorum değerli arkadaşlarım. (CHP
sıralarından alkışlar) Ona yapılan muamele bu olmamalıydı,
Artvinliler ona sahip çıkmalıydılar; yüreğimizdedir,
kalbimizdedir, bundan sonra da hizmetinde, görevinde başarılar
diliyorum değerli arkadaşlarım. İnanıyorum ki bundan
sonra da daha iyi görevler yapacaktır değerli arkadaşlarım.
Bunun yanında başka problemlerimiz de var.
Benim de okuduğum Gazi Ortaokulu var. Onun önünde asırlık
ağaçlar vardı, devlet yetkililerinden bunun kesilmeyeceğine
ilişkin taahhütler ve teminatlar almamıza rağmen ne yazık
ki o ağaçlar geçen hafta içerisinde bir gece vakti -biliyorsunuz,
eşkıya yapıyor bu işleri gece vakti, hırsızlar bu
işleri gece vakti yapıyor- talimatla kesildi değerli
arkadaşlarım.
Şimdi, Artvinin başka sorunları var,
Artvinde ciddi anlamda problemler var değerli arkadaşlarım.
Bunlar nelerdir? Bakın, Artvine gelenler, gidenler görüyorlar; Sarp
Sınır Kapısına ilişkin problemlerimiz var. Sarp
Sınır Kapısı nedir? Buradan, daha önce -aynı bugün
yapmış olduğumuz gibi- Gürcistanla yapmış
olduğumuz -ve hiçbir muhalefet olmayan, altına bütün partilerin imza
atmış olduğu bir anlaşmayla- özellikle Muratlıda yeniden
bir sınır kapısı açılmasına ilişkin
taahhütte bulunduğumuz bir anlaşmayı Parlamentodan geçirdik.
Hemen hemen bütün komşularımızla sorunlarımız var ama
sağ olsun, Gürcistan Hükûmetiyle Gürcistanın ülkemizle- hiçbir
sorunumuz yok değerli arkadaşlarım. Onlar da bu taahhüdün
altına imza attılar, dediler ki: Evet, Muratlıda bir
sınır kapısı açılmasına ilişkin bir beklenti
var, bunun gereğini yapalım. Bu sözleşmenin üzerinden
yıllar geçmiş olmasına rağmen, bu konuda gerek
Dışişleri Bakanlığı nezdinde gerek diğer
Hükûmet yetkilileri nezdinde yapmış olduğumuz bütün
girişimlere rağmen ne yazık ki bu konuda sonuç alamadık.
Bugün Trabzondan veya Erzurumdan Artvine gelmek isterseniz, özellikle
Trabzon ve Sarp Sınır Kapısı arasında onlarca
kilometre tır kuyruğu görürsünüz. Değerli
arkadaşlarım, bu nedenle bir an önce, ivedilikle Muratlı
sınır kapısının açılmasında yarar
vardır. Neden? Özellikle kara yolundaki tır trafiğinin Muratlıya
aktarılması, Sarp Sınır Kapısının aynı
zamanda bir turistik kapı olması açısından önem arz eden
fiilî bir durum vardır, bunun gereğinin yapılması
gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, ben bu
konuşmayı yapmadan önce özellikle tır şoförleri bu sorunu
da Parlamentoda dile getirmemi istediler. Özellikle Rusya ile Gürcistan
arasındaki sınır kapısında diğer tır
şoförlerine uygulanmayan muamele boş tırların geri
dönüşünde Türk tır şoförlerine uygulanıyor; on beş gün
boyunca orada bekletiliyorlar, ciddi mağduriyet yaşıyorlar, bir
yere aktaramadılar; Dışişlerine, ilgili yerlere
aktardılar ama ne yazık ki bu sorunun
karşılığı olmadı. AK PARTİ yetkilileri
bunları not alırlarsa, gereğini yaparlarsa, bu konuda
yardımcı olurlarsa çok seviniriz.
Değerli arkadaşlarım, ciddi
sorunlarımız var. Özellikle önümüzdeki günlerde Sarp Sınır
Kapısının açılmasıyla beraber Covid'in
artacağına ilişkin arkadaşlarımızın bana
uyarıları var, ticaret odalarının bu konuda
uyarıları var. Devlet yetkililerinin, Hükûmet yetkililerinin bu
konuda da dikkatli davranmaları gerekiyor, Covid vakalarının
artışı konusunda. Özellikle Sarp Sınır
Kapısındaki bu geçişler serbest bırakıldıktan
sonra, daha serbest olduktan sonra vakaların artacağına
ilişkin kaygılar var. Hükûmetin gerekeni, üzerine düşeni yapması
gerekiyor değerli arkadaşlarım. Bunu da bir kere daha
Parlamentodan dile getiriyorum.
Evet, ciddi ekonomik sorunlarımız var,
insanlar ciddi sıkıntılar çekiyorlar ama önümüzdeki dönemde hani
diyoruz ya Geliyor gelmekte olan. diye. Çorbasını, yemeğini
pişirmekte kaygı duyan Ayşe teyzemiz ve evinde oturan Kazım
amcamız hiç merak etmesinler, önümüzdeki dönemde bu ekonomik
kaygılarının giderileceğini, umudun ve özgürlüğün
ülkesinde, hepimizin Türkiyesinde özgürce dolaşacağımız
güzel günlerin yakın olacağını bir kere daha buradan ifade
etmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Bir başka sorun daha var değerli
arkadaşlarım, onu da ifade edeyim. O da ne? Bundan önce
yapmış olduğum Parlamentodaki konuşmada
Avukatlık
yaptığım yıllarda ormanda bir tane çivi çakamazdınız.
O zamanlarda devlet vatandaştan ormanı korurdu, sizin döneminizde bu
hikâye değişti; şimdi vatandaş devletten ormanı
korumaya çalışıyor. Önemli iş adamınız sizin
-hani 5li çete diye tabir etmiş olduğumuz- o mahiyetli
işadamınız Mehmet Cengiz, Artvin'de ormanın ortasına
güzel bir villa kondurdu. Geçenki Parlamento konuşmamda dedim ki: Bu
villayı bu beyefendi ne zaman kaldıracak? Tık yok! Orman Bölge
Müdürüne seslendim, Orman Bakanına seslendim Artvin'de Türkiye
Cumhuriyeti'nin yasaları işlemiyor, Artvin'de Mehmet Cengiz'in yasaları
işliyor. dedim, ne Validen ses var ne milletvekilinden ses var ne bir
yöneticiden ses var değerli arkadaşlarım. Ne zaman
yıkacaksınız bu villayı, merak ediyorum. Ne zaman bu
villayı yıkacaksınız değerli arkadaşlarım?
Mehmet Cengizin avukatlarına soruyorum: Ne zaman
yıkacaksınız bu villayı? (CHP sıralarından
alkışlar) Bu ülkede Türkiye Cumhuriyetinin yasaları mı
geçerli, Mehmet Cengizin yasaları mı geçerli değerli
arkadaşlarım? Bir an önce bunun cevabını vermemiz
gerekiyor.
Artvinliler ülkelerini seviyorlar,
yurtlarını seviyorlar, yeşili seviyorlar, geldiğimiz
toprakları seviyorlar. Bu topraklar bize doğru olmayı, onurlu
olmayı, yeri geldiğinde kırılmayı ama asla
eğilmemeyi öğretti değerli arkadaşlarım. Biz o
toprakların çocuklarıyız. O nedenle, bu siyasi iklim
değişecektir. O madeni oraya getirip başımıza bela
edenleri de inşallah o madene gömeceğiz değerli
arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar) Bu
Parlamentodan da bunları söylemekten de büyük onur duyuyorum.
O nedenle, biraz önce ifade ettiğim
sağlığa ilişkin problemlerin, Artvinin
yaşamış olduğu eğitime ilişkin problemlerin,
Yusufeli ilçemizin yaşamış olduğu kamulaştırma ve
yeni yerine ilişkin problemlerin bir an önce giderilmesi gerekiyor.
Özellikle, geçtiğimiz günlerde bir milletvekilinizin Yusufeli
Barajının gecikmesiyle ilişkin olarak Cumhuriyet Halk
Partisinin açmış olduğu davalardan dolayı gecikti.
şeklindeki ironik lafını dikkatle izliyorum. Yazılı
soru önergesini Parlamentoya verdim, bakalım hangi davayı ne zaman
açtık. Ben yirmi beş yıl avukatlık yaptım, böyle bir davanın
varlığından haberim yok, onu da ısrarla takip ediyorum ve
önümüzdeki günlerde onun sonucunu da yine bu Parlamentoda yapacağım
konuşmalarda ifade edeceğim.
Bu vesileyle, bu şansı bize
verdiğiniz için Parlamento grubuma ve Engin Altaya özellikle şükran
duygularımı ifade ediyorum. Mustafa Kemalin Parlamentosundan bütün
milletvekillerini saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde söz isteyen
İYİ Parti Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Hasan
Subaşı.
Buyurunuz Sayın Subaşı.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN
SUBAŞI (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
187 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Ruanda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerinde konuşmak üzere partim
adına söz aldım.
Görüşülmekte olan uluslararası
anlaşmalara partimiz olarak bir itirazımız
olmadığı gibi, hangi kıtada ve hangi mesafede olursa olsun
ticari faaliyetleri geliştirmeye ve güvenlik tedbirlerini almaya dönük
anlaşmaları olumlu buluyoruz.
Anayasamızın 90ıncı maddesine
göre usulüne uygun yürürlüğe konulmuş milletlerarası
anlaşmalar kanunla eş değer sayılmaktadır. Ayrıca
2004 yılında Hükûmetin, Anayasanın 90ıncı maddesine
ek olarak yaptığı düzenlemeyle, uluslararası
anlaşmanın, temel hak ve özgürlüklere ilişkin olması
hâlinde yasaların üstünde, üst norm sayılacağı hükme
bağlanmıştır.
Konumuz uluslararası sözleşmeler olunca
kadına yönelik şiddeti önlemeye dönük İstanbul Sözleşmesi
ilk akla gelen oluyor. 11 Mayıs 2011de İstanbulda imzaya
açılmış olan sözleşmeye ilk imzayı atan,
parlamentosunda ilk onaylayan ülke olmamıza rağmen usulüne uygun
yürürlüğe girmiş İstanbul Sözleşmesi 20 Mart 2021 tarihinde
Cumhurbaşkanı kararıyla Türkiye bakımından feshedilmişti.
Yakın zamanda yaşadığımız bu örnekte, önemli bir
uluslararası sözleşme, Anayasamıza göre, bırakın üst
norm olma niteliğini, kanunla eş değer sayılsa bile Cumhurbaşkanı
kararıyla yok sayılamaz, yine ancak Meclis onayıyla çekilmek
mümkün olur. Kaldı ki kadına yönelik şiddetin önlenmesine
ilişkin olması nedeniyle temel insan haklarıyla ilintilidir ve
üst norm sayılması gerekir. Bu sadece kadına yönelik bir
haksızlık değil, ciddi bir insan hakkı ihlali
niteliğindedir. Bunun bize gösterdiği, Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminin gün geçtikçe otoriterleşmesinin ciddi boyutlara
ulaştığının görüntüsüdür, rejimin ciddi bir sorun
hâline geldiğinin açık bir örneğidir. Türkiye Büyük Millet Meclisini
dikkate almayan rejimin halkın kendisini dikkate aldığından
söz edemeyiz. Bir pandemi felaketi yaşanırken yaraları sarmak
yerine, yüzde 100ü aşan elektrik, doğal gaz, mazot ve benzin
zamlarını peş peşe sıralamak, tarım üretiminin en
önemli girdisi gübre fiyatlarını 3-5 kat artırmak demokratik ve
sosyal bir devlet anlayışında söz konusu olamaz.
Ülke nüfusunun neredeyse dörtte 1inin
yaşadığı İstanbulun başta deprem ve trafik yükü
gibi yaşamsal sorunları varken Kanal İstanbul gibi nereye
varacağı belirsiz, tartışılmamış,
bilimsellikten uzak ve İstanbula belirsiz bir ilave yük ve sorun
taşıyacak bir projede ısrar etmek yine otoriterleşmenin,
halktan kopmanın sonucudur. Ekonomi gibi kırılgan ve dünyayla
entegre bir yapıda inatla Faiz sebep, enflasyon sonuç. diyerek halkı
üç beş ayda büyük bir fakirleşme ve yoksulluğa terk etmek ciddi
sorunlu bir rejimi tarif etmektedir.
Ormanlarımız, yaşam
alanlarımız. ÇED gerekmediği için ilk başta 25
hektarın altında taş ocağı izni alarak faaliyete geçen
işletmeler sadece Antalya'da değil, yurdun birçok yerinde ormanları
ve kırsal yaşam alanlarını, tarım,
hayvancılık, arıcılık ve en önemlisi insan
sağlığını etkileyerek yaşanabilir çevreleri
yaşanmaz hâle getirmeye devam ediyor. Bölgemizde en son Korkuteli
Dereköyde kömür ocağı ile Manavgat Beşkonak Köprülü Kanyon
Kırkkavak mevkisinde taş ocağı için yöre halkı
direnmektedir. Bu insanlar Anayasa'nın 56ncı maddesine göre
sağlıklı bir çevrede yaşamak hakkına sahiptir.
Öncelikle bunu sağlamak, korumak devletin görevidir. Anayasa'ya göre halka
da görev verilmişse de bu uğurda mücadele eden birçok yurttaş
maalesef gözaltına alınmakta, hatta tutuklanmaktadır.
Elmalı'da Alevilerce kutsal sayılan Dur Dağı
örneğinden geçmiş yıllarda söz etmiş, Tekke köyünde onlarca
insanın, yurttaşımızın tutuklandığından
bahsetmiştim. Yine 2017 yılında Finike'de ormanları korumak
için 2 çevre dostu arkadaşımızın katledildiğinden de
söz etmiştim. Beşkonak Kırkkavak Mahallesi çevresindeki orman,
Manavgat yangınından bölge sakinlerinin yoğun çabası sonucu
korunmuş ender ormanlık alanlarımızdan biridir. Bugün, şimdi,
taş ocağıyla, bu, yangından korunmuş alan daha
tehlikeli bir tehdit altındadır maalesef. Taş ocakları
yapılmasın. demiyoruz ama su kaynakları, meskûn alanlar
-endemik bitki türleri- ve ormanlık alanlar, arıcılık,
tarım ve hayvancılık yapılan alanlarda hiç
durmaksızın devam etmektedir. Oysa uygun alanlar yerel yönetimlerin de
onayıyla saptanabilir; en azından, 25 hektardan az olan alanlarda
ÇEDden kurtarmak için izin alıp sonradan genişletme hilesinin önüne
geçmek için her hâlükârda ÇED zorunlu olmalıdır.
Rejimin otoriterliğinden söz etmişken,
Karadeniz komşumuz Rusyadan ve gelişmelerden de kısaca söz
etmek isterim. Sınır komşusu Ukrayna toprağı
Kırımı 2014te ilhak etmişti. Nihayet, geçtiğimiz
günlerde uluslararası Minsk Anlaşmasını tek taraflı
yok sayarak yine Ukrayna sınırları içinde Donbas bölgesini ilhak
etmek üzeredir. Otoriter bir rejim maalesef, sınır komşusu olup
olmadığına bakmaksızın egosunu tatmin ile güç
gösterilerini komşularına, diğer devletlere, hatta halkına
gösterme çabasından vazgeçmezler, ortak aklı yeterince
kullanmadıkları için yarattıkları tehlike ve tehditleri
umursamazlar, farkına da varmazlar. İkinci Dünya Savaşında
otoriter rejimler dünyanın felaketine neden olmuş, savaş 65
milyon insanın ölümüyle sonuçlanmıştı. Sonrasındaki
gelişmeler otoriter rejimleri sonlandırmış, Avrupa
demokrasiye sarılmış, insan hakları kavramı ön plana
çıkmıştı.
Bugün, yine, maalesef hem çevremizde hem de bizzat
kendimizde örneklerini gördüğümüz otoriterleşmenin ne
komşularımıza ne halkımıza ne de yönetenlere hiçbir
fayda sağlamayacağı tarihin örnekleriyle ortadadır.
Nasıl ki Afrikanın en ücra noktalarında iş birliği
arıyorsak öncelikle kendi coğrafyamızda
komşularımızla iyi ilişkiler kurma, ticari ve ekonomik
faaliyeti geliştirme becerisini ortaya koymalıyız.
Sayın Genel Başkanımızın
ifade ettiği gibi Demokratik, güçlendirilmiş bir parlamenter rejim,
ortak aklı arama, yine de toplumların gelişmesi, dünya
barışının sağlanması için en doğru
çözümdür. diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Murat Çepni.
Buyurunuz Sayın Çepni. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul ve değerli halkımız;
evet, Parlamento en temel görevlerinden biri olan gerçekleri konuşma,
çözüm üretme işini maalesef gerçekleştirmiyor ve bunu
kasıtlı olarak yapmıyor ve sokakta, gerçek siyaset sokakta
yapılıyor. Halkın ihtiyaçları, halkın talepleri
sokakta her biçimde, her düzeyde gündemleştiriliyor.
AKP, tarihin belki de görüp görebileceği en
halk karşıtı siyasetlerden bir tanesi fakat en iyi
başardığı işlerden birini de söylemek lazım,
haklarını yememek lazım; gerçekleri ters yüz etme konusunda son
derece başarılılar. Bir illüzyon hareketi AKP. Bakın,
büyüme diye tartıştırdığı, kabul ettirmeye
çalıştığı şey, koskoca bir saadet zinciri, bir
saray ekonomisi. Bir yüzükle gelip Eğer zenginleşirsem bilin ki
çaldım. diyen bir siyasetle karşı karşıyayız ve
halkın her türlü olanağının, kaynağının
zenginlere hortumlandığı bir düzeni büyük bir kalkınma
diye sunabilme başarısını da gösteren bir iktidarla karşı
karşıyayız. Evet, AKP gerçekliği bu.
Kriz ağırlaşıyor ve
derinleşiyor. Bu kriz klasik bildiğimiz krizler, kriz
tanımlamalarıyla açıklanamaz, ortada çok kapsamlı bir
yıkım politikasıyla karşı karşıyayız.
AKP Genel Başkanı aynı gemide olduğumuzu söylüyor ve daha
da ileriye gidiyor, Biz nasıl beraber kalkındıysak, bu sürecin
olumlu yanlarını nasıl beraber paylaştıysak,
olumsuzları da beraber paylaşacağız. deyiverdi fakat buna
en başta halkımız, emekçi halklarımız itiraz ettiler
çünkü bu, baştan sona yalandı, baştan sona aslında
halkın gerçekliğiyle dalga geçmek ve hakaret etmek anlamına
geliyordu. Hemen bir kez daha söyleyelim, biz aynı gemide değiliz.
Ortada bir gemi var; bu gemi, AKPnin, sarayın rant ve soygun gemisidir.
Bu gemide yüzde 1 var; bu ülkede yirmi yılda zenginleşmiş, dünya
sıralamasına, zenginler sıralamasına girmiş bir avuç
kan emicinin olduğu bir gemi var ama milyonlarca emekçi, yoksul
halkımız bugün, bırakın beslenmeyi, bırakın
kültürel faaliyetlerde bulunmayı, bırakın gezmeyi,
faturalarını nasıl ödeyeceğini, aldığı
maaştan daha yüksek faturalarla nasıl baş edeceğini
konuşur durumda. Peki, bunun sorumlusu kim? Bunun sorumlusu halktan
çalanlar yani AKP iktidarı, saray rejimi.
Evet, AKPnin vazgeçmediği şeyler var.
Bunlar, milyon dolarları yap-işlet-devret projeleriyle
şirketlere hortumlamak; bunlardan asla vazgeçmiyor. Yine, sarayın
şirketlerine ballı ihaleler vermekten de asla vazgeçmiyor. Yine,
talan ve rant projelerinden de asla vazgeçmiyor. Krizin yükünü emekçilere
yıkmaktan da asla vazgeçmiyor. Yine, çeteleşme ve mafyalaşmaktan
da asla vazgeçmiyor. Farkındaysanız son dönemde AKPnin en
meşgul olduğu işlerden bir tanesi; uyuşturucu ve kumar
ekonomisini yeniden dizayn etmekle şu anda son derece meşgul. Hangi
mafyaya bunu vereceğiz, hangi mafyayı alıp hangi mafyayı
onun yerine koyalım, bununla son derece meşgul bir AKP
iktidarıyla karşı karşıyayız. Bakanlıklar,
İçişleri Bakanlığı doğrudan bu işin
içerisinde; sadece dizayn eden değil, doğrudan bu işin
içerisinde, meşguller. Yine, kendilerinden olmayanlara, itiraz edenlere
parmak sallamaktan, şiddet uygulamaktan da asla vazgeçmeyen bir AKP
rejimiyle karşı karşıyayız. Halka reva görülen;
yoksulluk, açlık, kredi kartı borçluluğu, krediler, kredi ve AVM
ekonomisinde köle gibi yaşamak ve çalışmak halkımıza
reva görülüyor. Yine, uçmadığı, geçmediği, görmediği
saray projelerine Allahın lütfu diye şükretmek halkımıza
reva görülüyor. Ama artık deniz bitti. Evet, şimdi siyaseti
halkımız yapıyor; işçi sınıfı, emekçiler
yapıyor. Deniz bitti, işçi baharı başladı ve gerçek
siyaset, halklarımızın, işçi sınıfının,
emekçilerin baharının siyaseti başlamış oldu ve
halkımız bu siyasete karşı, bu manipülasyon siyasetine
karşı, bu illüzyona karşı bizzat kendi pratiğiyle
dimdik ayakta durmaya başladı. Bir kez halk ayağa kalktığında,
bir kez işçi sınıfı ayağa kalktığında
bütün oyunlar görüldüğü gibi bozulur. Tayyip Erdoğan ne diyordu? OHAL
sürecinde patronlara şunu söylüyordu: Biz sizin için OHAL yaptık,
daha niye eleştiriyorsunuz? Bakın, ne güzel, grev olmuyor; ne güzel,
işçi sınıfı kölece çalışabiliyor. diye
patronlara çıkışıyordu. Evet, AKP bir OHAL rejimidir ve
OHAL rejimi, işçi düşmanı bir rejimdir ve bu OHAL rejimi,
iş cinayetlerinde hayatını kaybeden işçilerin ölü bedenleri
üzerine yükselen bir rejimdir, halk düşmanı, işçi
düşmanı bir rejimdir.
Evet, buradan, işçi baharını üreten,
yaratan Trendyol işçilerine, Hepsiburada işçilerine, Scottyden
Yemeksepeti işçilerine, Banabiden Yurtiçi Kargo işçilerine,
Farplastan Sinbo işçilerine, Migros Depodan metal işçilerine, SML
Etiket işçilerinden Antep OSB işçilerine ve BTO-SEN işçilerine
selam olsun. Onların direnişiyle özgür bir geleceği
kuracağız. Emeğin özgürleştiği bir dünyayı
onların emekleriyle, direnişleriyle kuracağız. Evet, buna
benzer onlarca işçi direnişi şu anda sürüyor. Bu işçi
direnişleri, açlığa, yoksulluğa, düşük ücretlere ve
sendikasızlaştırma saldırısına karşı
gerçekleşiyor.
Geçtiğimiz günlerde, geçtiğimiz hafta sonu
İstanbul Kartalda Birleşik İşçi Hareketinin işçi
baharı buluşmasında idik ve bu buluşmaya çok sayıda
işçi direnişinden işçi arkadaşlarımız geldiler.
Orada bütün işçiler kendi bulundukları alandan neden direndiklerini
anlattılar ve orada Farplas işçisi şunu söyledi: Biz, sadece
kendimiz için direnmiyoruz, bütün insanlık için direniyoruz, bütün
ezilenler için direniyoruz ve bu daha başlangıç, mücadeleye devam.
Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz! diyerek
orada hepimize coşku ve heyecan kattı. Bizim ona
anlatacağımız çok şey yoktu çünkü en güzel sözü direnenler
söylemişti. Orada yine, DİSK BTO-SEN işçileriyle sohbet ettik, o
buluşmada DİSK BTO-SEN işçilerinin yaşadığı
sorunlara tanık olduk. DİSK BTO-SEN işçileri İstanbul
Büyükşehir Belediyesine bağlı Ağaç AŞde
çalışıyorlar ve bu işçiler ücretsiz izne
çıkarılıyorlar, bunu eleştiriyorlar. Sendikalaşma,
işveren, müdür, şef ve çavuşların baskısıyla
engellenmeye çalışılıyor; DİSKin orada örgütlenmesi,
BTO-SENin örgütlenmesi engellenmeye çalışılıyor ve
DİSK üyesi işçiler tehdit ediliyorlar. En ağır işi
yapmalarına rağmen en düşük ücreti alıyorlar ve daha da
çarpıcısı, iş kolu barajını aşmış
olmalarına rağmen, geçtiğimiz günlerde Bakanlık, bir
alavere dalavereyle, barajı geçmediklerini ortaya koydu. Evet, Kartalda
gerçekleştirilen işçi direnişi ülkenin dört bir tarafında
gerçekleşen direnişlerin bir parçasıydı ve oradan hepimiz
büyük bir enerji aldığımızı söyleyebiliriz.
Evet, işçi sınıfı kendi yolundan
yürümeye devam edecek. İşçi sınıfı ayağa
kalktığında, itiraz ettiğinde özgürleşiyor ve bir
aşamadan sonra, kendisi için değil, tüm işçi
sınıfı için, tüm emekçiler için harekete geçtiğinin
farkına varıyor ve her eylem alanı her birimizi fazlasıyla
özgürleştiriyor. Kendi gücümüze güvenmek zorundayız, kendi yolumuzu
örgütlemek zorundayız çünkü biz çoğunluğuz. Milyonlarca
işçi bir avuç kan emicinin hırsızlığı yüzünden
yoksul ve aç kalmaya mahkûm ediliyor. Buradan sömürünün olmadığı
bir dünyayı hep birlikte üreten ellerimizle kurabiliriz. İş ve
ekmek mücadelesi ile demokrasi ve özgürlükler mücadelesini
birleştirebildiğimizde kazanmamız işten bile değildir.
Bunu birleştirebildiğimizde bu coğrafyada işsizliği de
açlığı da yoksulluğu da bitireceğiz, demokrasiyi ve
özgürlüğü de birlikte getireceğiz. Bilelim ki AKP saray rejiminin
ezilenlere vereceği hiçbir şey yoktur, bunların dini imanı
paradır ve bunun için yapamayacakları hiçbir iş yoktur,
işlemeyecekleri hiçbir suç yoktur. Bizi kurtaracak olan, kendi
kollarımızdır. Mücadeleyi büyütmek ve mutlaka ve mutlaka her yol
ve biçimde örgütlenmekle karşı karşıyayız. Örgütlü bir
gücü hiçbir kuvvet yenemez diyorum. Direnen tüm işçileri buradan bir kez
daha selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
İç Tüzükün 145inci maddesinin ikinci
fıkrası "Başkanın gerekli görmesi halinde açık
oylama oturumun sonuna veya haftanın belli bir gününe
bırakılabilir." hükmünü havidir. Bu hüküm uyarınca teklifin
açık oylamasını oturumun sonuna bırakıyorum.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.27
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.41
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
Kâtip Üyeler: Şeyhmus
DİNÇEL (Mardin), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)
-----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 57nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
2nci sırada yer alan Tekirdağ Milletvekili
Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ruanda Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Notalarla Birlikte Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ruanda Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi (2/2848) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 243) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon raporu 243 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz talebi yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE RUANDA
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA YATIRIMLARIN KARŞILIKLI
TEŞVİKİ VE KORUNMASINA İLİŞKİN
ANLAŞMANIN NOTALARLA BİRLİKTE ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 3
Kasım 2016 tarihinde İstanbulda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Ruanda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Notalarla birlikte
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde söz isteyen
Adana Milletvekili Sayın Ayhan Barut.
Buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen
kıymetli yurttaşlarımız; sizleri saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Ukrayna ve Rusya odaklı gerilim sürecine
bakınca ülkemizi görkemli bir kurtuluş mücadelesiyle
bağımsızlığa kavuşturan Ulu Önderimiz Gazi
Mustafa Kemal Atatürkün Yurtta barış, dünyada barış.
sözünün önemini bir kez daha vurgulamak gerekiyor. Savaşın
kazananı olmaz. gerçeğinden hareketle, güney
sınırlarımızın ardından Karadeniz
kıyılarında yaşanan savaş ortamının bir an
önce son bulmasını dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.
Sayın Başkan, AKP eliyle açlık,
yoksulluk, sefalet, çaresizlik, zam ve yaşam darlığı gün
geçtikçe büyüyor. Üreticisinden esnafına, emeklisinden işçisine,
işsizinden memuruna herkes ekonomik yangın içinde boğuluyor. Bu
yangına sebep olanlar, çözüm adına adım atmadığı
gibi sürekli de krizi derinleştiriyor. Tarım Ürünleri Üretici Fiyat
Endeksinde yüzde 52ye ulaşan yıllık seviye ise korkutucudur.
ÜFE yükselişi, tüketiciye gıda enflasyonu olarak geri dönüyor. Âdeta
kısır döngüye dönüşen bu sürece çözüm üretemiyorlar.
Bu artışa karşın çiftçi de
kazanamıyor çünkü üreticinin kullandığı girdiler,
çeşidine göre yüzde 100 ile yüzde 300 arası arttı. Bu nedenle
üretici, borç yükü altında ezilmektedir. Öyle ki, özellikle bu dönemde
maliyetler her gün artıyor, tüketici de pahalıya almak zorunda
bırakılarak cezalandırılıyor. Artan gübre, yem, mazot,
elektrik gibi; zirai ilaç, tohum, işçilik, kredi faizleri çiftçinin belini
bükerken tüketiciler de feryat ediyor. Gıda ürünlerinde yüzde 7lik KDV
indirimi gibi göstermelik adımlar ise sorunu çözmüyor. Tarımda üreten
rahatlatılıp kazancı artırılmazsa ucuza gıda
tüketmek de hayal görünüyor. Gelin, yol yakınken üretim ve çiftçi
odaklı adımlar atın.
Ülkemizde bireysel kredi ve bireysel kredi
kartından dolayı yasal takibe intikal etmiş kişi sayısı
4,1 milyona ulaştı. Yaklaşık 35 milyon kişinin
bireysel kredi ve kredi kartı borcu 1 trilyon 17 milyar liraya
yükselmiş. Geniş tanımlı işsizlik seviyesi ise yüzde
20lere dayandı. İcra dairelerinde yaklaşık 23 milyon
civarında icra dosyası da mevcuttur, bulunmaktadır.
İktidarın pembe boyacısı
TÜİK ise enflasyon oranını 2022 yılının Ocak
ayında yüzde 48,69 çıktığını söylüyor. Fahiş
zamlar, gerçeği ortaya koyuyor ama bağımsız
kuruluşların açıkladığı yıllık
enflasyon yüzde 114,87 olarak hesaplanıyor. Mızrak, çuvala
sığmıyor; halkın içine düşürüldüğü sefalet
ortamı, elektrik ve doğal gaz faturalarından kiralara;
borçlardan artan ekmek fiyatlarına kadar her şeyden net olarak ortaya
çıktı ve görülüyor. Türk lirası ise sürekli değer
kaybediyor.
Herkesin bildiği üzere yüksek enflasyon;
açlık, yoksulluk işsizlik demektir. Tek adam rejimi deyince
kızıyorsunuz ama hadi, bu kez de şahsım hükûmeti diyelim
hiç oralı olmuyor. Uzmanların da dile getirdiği paranın
gücünü üretim belirler ancak kimse bu gerçeğin gereğini yerine
getirmiyor. Uzmanların enflasyon sorununu çözmek için ifade ettiği
gibi para politikası, maliye politikası ve belli sektörlerde ihtiyaç
olan üretimi destekleyecek yapısal değişimle ilgili kıllarını
bile kıpırdatmıyorlar. Fiyatlara vergi üzerinden müdahale ederek
çözüm üreteceklerini sananlar aldanıyor, gerçeğin sesine kulak verin.
Çözüm istiyorsanız yapısal adımlar atın; demokrasi, adalet
ve hukukun önündeki engelleri, baskı politikalarını bırakın,
tarımdan sanayiye her alanda üretimi ve üreticiyi esas alan uygulamalara
imza atın, insan haklarına saygılı olun, demokrasi ve
adalete olan güveni tesis edin.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Hatay Milletvekili Sayın Mehmet
Güzelmansur.
Buyurunuz Sayın Güzelmansur. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yine Hatay, yine Suriyeliler meselesi. Öncelikle
on bir yıldır iktidarın yanlış Suriye
politikasının, mantıksız göç politikasının
cefasını çeken tüm Hataylı hemşehrilerimi ve Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri; AKPnin akla ziyan
dış politikası, Türkiyeyi perişan etti ama en çok da
Hatayı perişan etti. Hatay yoksullaştı, Hatay
işsizleşti, Hatayın demografik yapısı değişti.
İktidar, bu yanlışın ya yeni farkına vardı ya da
yaklaşan seçimlerde yaşayacağı mağlubiyeti tersine
çevirmeye çalışmak için adım atmaya başladı.
Seyrekleştirme projesi diye bir proje
açıklandı. İktidar, bu projenin amacını Suriyelilerin
Türkiyede nüfusun demografik yapısını bozmaması için
uyguluyoruz. diye açıklamış. İktidara buradan ben
Günaydın. diyorum. Hatayın üçte 1i kadar Suriyeliyi Hataya
doldurmadan önce aklınız neredeydi? Türkiyedeki 40 ilin nüfusundan
fazla Suriyeliyi Hataya getirmeden önce aklınız neredeydi? Ben üç
yıldır böyle bir nüfusu ağırlamanın ekonomik, sosyal
ve demografik tahribatlarını anlattığımda,
Büyükşehir Belediye Başkanımız Doçent Doktor Sayın
Lütfü Savaş bu tehlikeye dikkat çektiğinde adımızı
ayrımcıya çıkaranlar, şimdi özür dileme erdemini
gösterecekler mi acaba?
Bu açıklanan projenin basına
verildiği kadarıyla detaylarına baktım; ben bu kadar
plansız, önü sonu düşünülmemiş, lalettayin
hazırlanmış bir proje ömrümde görmedim. Hatayın da içinde
bulunduğu 52 ildeki 800 mahalle her türlü statüden tüm
yabancıların başvurularına kapatılmış ve bu
mahallelerin hangileri olduğunu bile bilmiyoruz. Gönderilecekleri yerler
neye göre belirlenecek, onu da bilmiyoruz ama burada daha önemli bir konu var.
Suriyelilere yoğun bir şekilde verilen vatandaşlıklarla
bazı mahallelerin yerli nüfusları Suriyeli nüfusunun çok altında
kaldı yani bu mahallelerin demografik yapılarının üstüne
çoktan el Fatiha okundu.
Şimdi size bir örnek vereceğim:
Hatayın Yayladağı ilçesinde Dutlubahçe diye bir mahallemiz var.
Bu mahallede yaşayan Suriyelilerin neredeyse tamamı vatandaş
yapılmış. Mahallede toplam seçmen sayısı 3.171,
Suriyeli seçmen sayısı 2.295; istedikleri Suriyeliyi muhtar seçecek
çoğunluktalar. Mahalle nüfusunun yüzde 75i Suriyeli şu an.
Aralarında Türkçe dahi bilmediği hâlde vatandaşlık
verilenler var. Şeker dağıtır gibi vatandaşlık
dağıtmış iktidar; böyle onlarca mahalle var Hatayda.
İktidara soruyorum: Bu mahallelerin demografik yapısını
daha önce niye dert etmediniz? Ya da iktidara şunu sorayım:
Reyhanlıda Suriyeli sayısının, ilçe nüfusunu
aşmasına göz yumdunuz hatta çanak tuttunuz; Reyhanlıdaki 130
bin Suriyeliyi Türkiyenin hangi noktasına gönderebileceksiniz? Üstüne
üstlük de gönüllülük esasıyla nasıl gönderebileceksiniz?
Değerli milletvekilleri, Suriyeli konusu
ülkemiz açısından gerçekten çok önemli, derhâl çözülmesi gereken bir
konu ancak bu önemli sorun, önü sonu belli olmayan böyle popülist projelerle
çözülmez. Bu sorunun çözülmesinin tek yolu Suriyede barışın
sağlanmasıdır, Esadla görüşmektir; bunu aklı
başında her insan söylüyor. Her insan; atasının
toprağında, doğduğu toprakta, vatanında
yaşamayı hak eder; bu bir insanlık hakkıdır, bunu sağlamak
da insanlık görevidir.
Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlunun da söylediği gibi, Suriyede
barış tesis edilmeli, Suriyeliler de ülkemizden vatanlarına
davul zurnayla dönmelidir, bundan başka yol yoktur ancak AKP
iktidarında bu yolu alacak ne niyet ne gayret ne de beceri var.
Suriyelileri Avrupayla pazarlık konusu olarak gören, Batıya
şantaj konusu olarak gören, geleceği öngörmeyen bir iktidar
Suriyeliler konusunu çözemez. Suriyeliler sorununu çözecek, Genel
Başkanımız Kemal Kılıçdaroğludur; bu sorunu
çözecek olan, Millet İttifakıdır. (CHP sıralarından
alkışlar) Suriyeliler konusunu dert eden, bu sorunun çözülmesini
bekleyen tüm vatandaşlarımıza buradan sesleniyorum: Müsterih
olun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla) Yapılacak ilk
seçimde AKP iktidarı gidecek, iktidara gelen Millet İttifakı da
bu sorunu kökten çözecektir. Hadi yallah! diyecek size.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2-
(1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde
üzerinde söz isteyen yok.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde
kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3 -
(1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde
üzerinde söz isteyen yok.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde
kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamayı İç Tüzükün 145inci
maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna
bırakıyorum.
BAŞKAN 3üncü sırada yer alan, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Brezilya
Federatif Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Brezilya Federatif Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1197) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 25) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 25 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen yok.
Teklifin maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE BREZİLYA FEDERATİF
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA HAVA ULAŞTIRMA
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1-
(1) 5 Aralık 2017 tarihinde Kolomboda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Brezilya Federatif Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava
Ulaştırma Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde
şahıslar adına söz isteyen Kırşehir Milletvekili
Sayın Metin İlhan.
Buyurunuz Sayın İlhan. (CHP
sıralarından alkışlar)
METİN İLHAN (Kırşehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye ekonomisinde
özellikle son yıllarda maalesef artan belli başlı yapısal
sorunların varlığı konusunda başta siyasetçiler olmak
üzere toplumun tüm kesimleri hemfikir olmuş durumdadır.
Ekonomik çöküşün Türkiyenin her şehrinde
olduğu gibi Kırşehirde de doğrudan ve dolaylı olarak
insan yaşamına olumsuz yansımaları yer almaktadır. Bir
Orta Anadolu şehri olan Kırşehirin ekonomisi, temel olarak
tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır.
Kırşehir ekonomisine yıllık yaklaşık 1,5 milyar
lira gibi çok önemli bir katma değer sağlayan besi çiftlikleri,
ekonomik darboğaz sebebiyle çok zor günler yaşamaktadır. Marka
hâline gelen Kırşehir etini korumak, besi çiftliklerinin
sorunlarını tespit etmek ve çözüm önerileri üretmek adına TBMM
Başkanlığına sunduğumuz Meclis
araştırması önergemiz de ne yazık ki gündeme
alınmamıştır. Süt üreticilerimiz, yüksek girdi ve
düşük süt alım fiyatları yüzünden ineklerini kestirme
noktasına gelmiştir.
Kırşehir önemli bir hayvancılık
potansiyeline sahipken veterinerlik fakültesinin olmaması da başkaca
önemli bir sorunu teşkil etmektedir. Tarımsal ürünlerde planlı
ve etkin bir destekleme modelinin hayata geçirilememesi, neredeyse tüm
tarımsal ürünlerde ithalatın önünün açılması ve özellikle
son bir yılda rekor kıran gübre, mazot gibi temel girdilerdeki
inanılmaz artışlar, Kırşehir çiftçisinin belini
kırmıştır; çiftçilerimiz, gübresiz üretime yönelmek zorunda
kalmışlardır.
TR71 illeri içerisinde hayvancılıkta ilk
sırada yer alan ve yem bitkisi ihtiyacı had safhada olan Kırşehir,
ne yazık ki siyasi saiklerle IPARD desteklerinin de dışında
tutulmuştur. Ayrıca, özelleştirilen Kırşehir
Şeker Fabrikası da pancar üreticimizi türlü gerekçelerle sürekli
mağdur etmektedir.
Şehrimiz, bir türlü kamu
yatırımları konusunda istenilen düzeye gelememiştir.
Türkiye'nin kalbinde her zaman kültürel ve tarihî dokusuyla mihenk
taşı olmasına rağmen, çevre illere göre
yatırımlar konusunda hep geride kalmış ve devlet
yatırımlarından istenilen seviyelerde
yararlanamamıştır. Örneğin ihtiyaç yokken başka bir
bakanlığa kız yurdu yapılması için devri yapılan
ve AKP'li yerel yöneticilerin toplumu yanlış bilgilendirdiği
merkez Hükûmet Konağı inşaatı, 2017 yılında
başlayan Turizm Lisesi Uygulama Oteli, Kaman Pansiyon ve Atölye
Yapımı inşaatı, yılan hikâyesine dönen Yamula
Barajı Sulama Projesi ve yarım kalan, devam etmekte olan veya hiç
başlanmamış diğer kamu yatırımlarının
eksikliği, Kırşehirli vatandaşlarımız
tarafından büyük bir tepkiyle karşılanmaktadır.
Ayrıca Kırşehir bir türlü
yatırımcı için cazip hâle getirilememiştir. Organize Sanayi
Bölgemiz gün geçtikçe küçülmekte, bunun sonucu olarak da
yatırımcılar, sanayiciler ve KOBİ'ler çareyi küçülmekte
veya başka yere gitmekte aramaktalar ne yazık ki. Uçuk derecede artan
enerji maliyetleri; şehrimiz sanayicisinin, esnafının ve
çiftçisinin belini kırmıştır. Küçük bir esnaf, 15 bin lira
elektrik faturasını nasıl ödesin? (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakınız, hâlâ pandemi sürecini
yaşamaktayız. Hükûmet, tek bir hastanesi olan Kırşehir'e ne
yazık ki şehrimiz için zaruri bir ihtiyaç olan ikinci hastaneyi
defalarca dile getirmemize rağmen yapmamıştır. 2017
yılında yatırım programına alınan ve 2019
yılında tamamlanmış olması gereken hastane
inşaatına bir çivi bile çakılmamıştır.
Kırşehirliler sabah karanlıkta hastane önünde beklemekten,
haftalar sonrasına randevu almaktan ve tedavi için il
dışına gitmekten bıktılar. Ayrıca birçok sebepten
ötürü başta doktorlar olmak üzere sağlık
çalışanları ilimizden istemeyerek de olsa
ayrılmaktadırlar. Daha geçen hafta diyaliz hastalarımızın
tedavisini yapan Kırşehirin tek nefroloji uzmanı ilimizden
ayrıldı. Eskiden çok başarılı ve diğer illerden
talep alan bir hastaneyken şu anda tam tersi bir durumu yaşamaktayız.
Bakınız, sağlık çalışanları geçim
sıkıntısı çekmekteler ve daha geçen hafta
doktorlarımız seslerini duyurabilmek için iki gün iş
bırakma eylemi yaptılar. Demek ki bıçak kemiğe dayandı
ve sağlık çalışanlarımız sağlıkta
şiddet, özlük ve ekonomiyle ilgili yaşadıkları
sorunların çözülmesini acilen istemektedirler. Biz Cumhuriyet Halk Partisi
olarak hazırız, lütfen zaman kaybetmeden pandeminin
kahramanlarına amasız, fakatsız hak ettiklerini verelim.
Uzman doktorlar için en az 5 bin, pratisyenler ve diş hekimleri için en az
3 bin ve diğer sağlık çalışanları için de en az
2.500 lira maaş artışı yapılsın ki
sağlık emekçilerinin kazançları insanca yaşanılabilir
düzeye gelsin. Bu sorunu 14 Mart Tıp Bayramından önce saraydan
(CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz efendim.
METİN İLHAN (Devamla) Bir saniye
BAŞKAN Bir karar alındı efendim.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Bir saniye olabilir
Başkanım, olsun olsun.
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir)
Haksızlık olur herkese efendim, haksızlık olur.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Kayda geçsin, kayda geçsin; söyleyin, kayda geçsin.
BAŞKAN Buyurun efendim.
METİN İLHAN (Devamla) Bu sorunu, 14 Mart
Tıp Bayramında önce saraydan icazet beklemeden yüce Meclis olarak
hep birlikte çözelim.
Son olarak, Mecliste Kırşehirli 7 milletvekili
olduğunu belirtmek isterim. Buradan hepsine seslenmek istiyorum:
Unutmayınız ki Neşet Ertaşın da dediği gibi
Şirin Kırşehirin hepimizde emeği var. Bugünlerde
şirin Kırşehire eğer bir şeyler yapacaksak hep
birlikte bir arada olalım diyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Şahısları adına
Amasya Milletvekili Sayın Mustafa Tuncer.
Buyurunuz Sayın Tuncer. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Tuncer, sizin sürenize mahsuben Metin
Beye verdim efendim.
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Hâlbuki ben de ek süre
isteyecektim.
BAŞKAN Peki efendim, buyurun.
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün, size, kamu iktisadi teşebbüsü olan ve
devletin genel hayvancılık politikası çerçevesinde
hayvancılık sektöründe düzenleyici ve destekleyici bir rol üstlenen
Et ve Süt Kurumunun yani eski adıyla Et ve Balık Kurumunun nasıl
iflasın eşiğine geldiğine ilişkin Sayıştay
raporlarıyla bir konuşma yapağım.
2018 yılında yapılan rejim
değişikliğiyle yani tek adam rejimine geçiş anından
itibaren her geçen yılda Et ve Süt Kurumu büyük zararlar etmeye
başlamış ve bugün itibarıyla çöküşün
eşiğindedir. Kuruluşun 2019 yılındaki net zararı
34,7 milyon lira iken bu zarar 2020 yılında 223 milyon lira olarak
gerçekleşmiştir. 2020 yılındaki zararla beraber Et ve Süt
Kurumunun 2020 yılı sonu itibarıyla toplam zararı 880,7
milyon liraya ulaşmıştır.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Batırmışlar.
MUSTAFA TUNCER (Devamla) Yanlış
duymadınız, kuruluşun 2020 yılı sonundaki
birikmiş zararı tamı tamına 880 milyon liradır.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Yazıklar olsun!
MUSTAFA TUNCER (Devamla) Ödenmiş sermayesi ve
öz kaynak toplamı 1 milyar 304 milyon lira olan kurum, 880 milyon lira
zararla öz kaynak toplamının üçte 2sini kaybetmiş
durumdadır. Yani, Kurum, hazine desteği olmazsa ayakta duracak hâlde
değildir.
Değerli milletvekilleri, Et ve Süt Kurumunun
zararı 880 milyon lirayı aşmışken borçları ne
durumda, ondan da bahsetmek isterim. Sayıştay denetimi sonunda hazırlanan
rapora göre, Kurumun 2019 yılı sonunda toplam borcu 3 milyar 100
milyon liraya çıkmıştır. Bu borcun yüzde 79unu banka
kredileri oluşturmaktadır ve banka kredileri bir yıl vadeli olup
kısa sürede Kurum çok büyük borç ödemesi altındadır. Hazine destek
vermedikçe Kurumun bu kredi borçlarını faaliyetleriyle ödemesi mümkün
değildir. Kuruluşun 2018 yılı kısa vadeli
borçlanması 592 milyon lira iken 2019 yılında yapılan bir
yıllık kısa vadeli borçlanması ise 1 milyar 500 milyon lira
olmuştur. 1,5 milyar liralık borcun kaynağı ise tam olarak
izah edilememektedir. KİT Komisyonunda Bu kadar büyük miktardaki borcun
nasıl yapıldığını ve kaynağının ne
olduğunu araştıralım. diyoruz ama, maalesef, iktidar
milletvekillerinin oylarıyla taleplerimiz reddediliyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Ancak hiç kimsenin şüphesi
olmasın, Millet İttifakı iktidarında bu usulsüzlüklerin
kaynağını teker teker çıkartacağız ve sorumlular
adalet önünde hesap vermekten kaçamayacak. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, zarar eden ya da büyük
bir borcun içinde olan tek kamu iktisadi kuruluşu Et ve Süt Kurumu
değil; BOTAŞ, ÇAYKUR gibi birçok KİT borca batık ve büyük
zarar içinde. İşin ilginci de KİTlerde meydana gelen büyük
zararların neredeyse tamamı tek adam rejimi uygulanmaya
başladıktan sonra oluşan zararlardır. Bu da şunu
gösteriyor: Tek adam rejimi bu ülkeye, halkımıza ve
kuruluşlarımıza yapılmış en büyük kötülüktür.
(CHP sıralarından alkışlar) Et ve Süt Kurumu ve diğer
KİTlerimizin fahiş zararlardan kurtulup yeniden kâr eden kurumlar
hâline gelmeleri çok basittir. Bunun yolu derhâl erken seçimdir, çözümü ise
Millet İttifakının iktidarıdır ve parlamenter
rejimdir. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, biraz da bölgem
Amasyadan bir konuyla ilgili bahsetmek istiyorum. Amasya ili merkez ilçeye
bağlı Büyükkızılca, Aksalur, Karaköprü, Dadı ve
Sevincer köylerindeki domates seraları, ocak ayında yağan
yoğun kar nedeniyle iskeletlerinin uçması ya da naylonlarının
kesilmesi sebepleriyle kullanılamayacak biçimde zarar görmüştür. Bu
bölge, Türkiyenin en önemli sera domatesi yetiştiren bölgelerinden
biridir. Bölgede 6 bin dekar sera bulunmaktadır. Kar
yağışı neticesinde 4 bin dekardan fazla sera
kullanılamayacak duruma gelmiştir; 2 bin dekarlık sera tamamen
uçmuş, 2 bin dekar seranın ise naylonları zarar görmüştür.
Bu zarar tamamen görülen bir zarardır ve kullanılmaları mümkün
değildir. 1 dekar seranın yeniden yapım maliyeti 180 bin TL ile
200 bin TL arası olmaktadır. Naylonun metresi ise 60 TLdir. Bölgenin
gördüğü zarar ise toplam sera miktarının yüzde 75inden
fazladır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA TUNCER (Devamla) Sayın
Başkanım, on saniye...
BAŞKAN Sayın Tuncer, böyle bir...
MUSTAFA TUNCER (Devamla) Ama bu çok önemli bizim
Amasya için Sayın Başkanım.
BAŞKAN Bir karar efendim, Grup Başkan
Vekillerinin kararıdır.
MUSTAFA TUNCER (Devamla) Sera Amasya için önemli
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Afetle ilgili
konuşuyor Başkanım. Büyük bir afet var Amasyada.
BAŞKAN Buyurun efendim, buyurun.
MUSTAFA TUNCER (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
İlgili kurumların yapmış
olduğu zarar tespitinde çıkan rakam 420 milyon lira
civarındadır. 2021 yılının kurak geçmiş
olması nedeniyle çiftçinin ettiği zarar da dikkate alındığında,
kar yağışı nedeniyle oluşan zararları üreticinin
karşılama imkânı ve ekonomik gücü yoktur. Ayrıca, bu
seraların 2022 yılında domates üretiminde kullanılabilmesi
için mart ayı içerisinde yeniden yapılıp tamamlanması
gerekmektedir, aksi takdirde ülkemiz yaklaşık 1 milyon ton domates
üretimini feda etmiş olacak. Bu durum domates fiyatlarına ve ülke
ekonomisine doğrudan etki yapacaktır. Kaldı ki domates fidesi
bağlantılarını yapıp bedelini nakit, çek ve senetle
ödeyen üreticilerimiz bu yönden zarara uğrayacaklardır. Bu nedenle,
bahsettiğim Amasya'nın köylerinin acilen afet bölgesi ilan edilmesi
ve seraların derhâl yapımına başlanılması
kaçınılmazdır diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim Başkanım.
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1inci madde kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz isteyen
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu Adına Şanlıurfa Milletvekili
Sayın İbrahim Özyavuz.
Buyurunuz Sayın Özyavuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZYAVUZ
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına 25 sıra sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Brezilya Federatif Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi hakkında söz almış
bulunmaktayım. Sizi ve ekranları başında bizi izleyen aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Ticari ilişkiler, savaşlar ve doğal
felaketler sonucu çıkan göçmen sorunları, insan hakları ihlalleri,
bulaşıcı hastalıklarla mücadele, iklim
değişikliği, bilimsel ve teknolojik gelişmeler, güvenlik
sorunları ve terörist faaliyetler tüm ülkeleri eşit oranlarda olmasa
da birbirine bağımlı hâle getirmiştir. Osmanlı
arşivlerine baktığımızda, 1700lerden itibaren
Brezilya ile Osmanlı arasında belli bir diplomatik ilişki hacmi
olduğu görülmektedir. Dönemin Brezilya İmparatoru 2 kez
İstanbul'a gelmiş ve Osmanlı topraklarını ilgiyle
ziyaret etmiştir. Brezilyayla ikili siyasi ilişkilerimiz 1927
yılında Roma'da dostluk antlaşmasının
imzalanmasıyla başlamış olup son dönemde önemli bir ivme
kazanmıştır. Coğrafi uzaklık ve iki ülkenin
dış politika önceliklerinin farklı olması nedeniyle 20nci
yüzyıl boyunca istenilen seviyeye ulaşamayan ikili ilişkiler son
yıllarda kayda değer bir gelişme göstermiştir. Günümüzde
bölgesel liderlikleri konusunda iddialı olan Türkiye ve Brezilya'nın
uluslararası platformlarda daha aktif olmaya çalışmaları
son derece umut vericidir.
Türkiye ile Brezilya arasında gelişmekte
olan ilişkilere katkıda bulunmak gayesiyle, hava trafiğiyle
ilgili ulusal mevzuata uyulmak şartıyla iki ülke arasında hava
seferlerinin yapılmasının ve iki ülke arasındaki ekonomi,
kültür, turizm alanlarındaki iş birliğinin daha ileri bir düzeye
getirilmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Söz
konusu anlaşma, iki ülke arasındaki ekonomi, kültür ve turizm
alanlarındaki iş birliğinin daha ileri bir düzeye getirilmesini
sağlaması bakımından faydalı bulunmaktadır.
Türkiye'nin, aralarında Brezilya, Meksika,
Arjantin ve Kolombiya'nın da bulunduğu bölgedeki 18 ülkeyle
imzaladığı ticari ve ekonomik iş birliği
anlaşmaları çerçevesinde karma ekonomik komisyon için gerekli hukuki
altyapı oluşturulmuştur. Bölge ülkeleriyle serbest ticaret
anlaşması müzakereleri devam etmektedir. Türkiye'nin Latin Amerika ve
Karayipler bölgesinden en fazla ithalat gerçekleştirdiği ülkeler
arasında 3,5 milyon dolarla Brezilya yer almaktadır. Brezilya, Güney
Amerikada ticaret hacmimizin en yüksek olduğu ülkedir.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Brezilya Federatif
Cumhuriyeti Hükümeti arasındaki kanun teklifini Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak olumlu bulduğumuzu belirtir ve her 2 ülke ticareti
açısından da hayırlı olmasını dilerim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Şanlıurfa başta olmak üzere, bölgemizin
çeşitli illerinden 1 milyona yakın insanımız ülkemizin
birçok iline mevsimlik tarım işçisi olarak çalışmaya
gitmektedir. Bu insanlarımız, ülke ekonomisine katkı
sağlamak amacıyla her yıl ilkbahar aylarında yediden
yetmişe yollara düşmektedir; bu yolculuklarda kimi zaman trafik
kazalarında can verirken gittikleri yerlerde ise çok zor şartlarda
yaşam mücadelesi vermektedirler. Eli nasırlı, vatan
sevdalısı mevsimlik tarım işçilerimiz, maalesef, gittikleri
yerde temel ihtiyaçları olan elektrik, su, banyo, tuvalet gibi
ihtiyaçlardan yoksun olarak üretim çarkını döndürmeye
çalışmaktadırlar. Özellikle eğitim öğretim
aşamasında çocukları olan bu insanlarımız
eğitimle ilgili çok büyük sıkıntı yaşamakta ve
taşımalı eğitime ihtiyaç duymaktadırlar; bu çocuklarımızın
çalıştıkları yerlere en yakın okullara devlet eliyle
taşınmaları gereklidir. Tarım işçilerimizin
çalıştığı illerde ve ilçelerde elektrik, su, tuvalet,
banyo gibi temel ihtiyaçlarının valilikler ve belediyeler
tarafından karşılanması da gerekmektedir.
Tarımda artan girdiler nedeniyle çiftçimizin
ekin ekmeme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu
bugünlerde, bazı ürünlerin ekim alanlarının ciddi olarak
azalacağı tahmin edilmektedir. Bu giderlerin en önemli
unsurlarından biri de elektrik faturalarıdır. Elektrik
enerjisiyle sulama yapan çiftçimize gelen yüksek elektrik faturaları da
ayrıca sorun olmaya devam etmektedir. Çiftçimizin üretim çarkını
sürdürmesi ve nefes alabilmesi için elektrik borçlarının
yapılandırılarak taksitler şeklinde ödenmesinin yolu
açılarak çiftçilerimize destek olunmalıdır.
Şanlıurfamızda toprak, tarım
reformundan yıllık taksitli ödemelerle arazi alan
vatandaşlarımız, hayat şartlarının
ağırlığı ve tarım girdilerinin de artmasıyla
birlikte bu taksitleri aksatmış ve ödeyemez duruma gelmiştir.
Bankalardan, ipotek veremediklerinden kredi alma imkânı da olmayan bu
kardeşlerimizin borçlarının faizleri silinerek
taksitlendirilmesi gereklidir. Tarım Bakanımızın bu konuyu
çözmek için adım atacağını umuyorum.
Yine, Türkiye genelinde, baktığımızda,
açık sulama sisteminde su kaybı, aşırı sulamanın
yol açtığı hastalıklar tarımsal girdilerin
yükselmesine sebep olmaktadır. Bu sorun, modern sulama imkânlarıyla
minimize edilebilir. Bunun için de kapalı sulama sistemine,
yağmurlama ve damlama sistemlerine geçiş sağlanması hem su
tasarrufu sağlayacak hem de tarım girdilerinde azalma
sağlamış olacaktır.
Sözlerime son verirken yüce Türk milletini ve
kıymetli Meclisi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde de söz isteyen
yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamayı İç Tüzükün 145inci
maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna
bırakıyorum.
4üncü sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tunus
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu,
İşleyişi ve Faaliyetleri Hakkında Anlaşmada
Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Tunus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür
Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetleri
Hakkında Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair
Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi (2/1543) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 55) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 55 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE TUNUS
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA KÜLTÜR MERKEZLERİNİN
KURULUŞU, İŞLEYİŞİ VE FAALİYETLERİ
HAKKINDA ANLAŞMADA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR NOTALARIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1- (1) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Tunus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür
Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetleri
Hakkında Anlaşmada değişiklik yapılmasına dair
Notaların onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde söz isteyen
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili
Sayın Mehmet Taytak.
Buyurunuz Sayın Taytak. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye-Tunus
arasında kültür merkezlerinin kuruluşuna dair kanun teklifi
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Gazi Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye-Tunus
ilişkileri tarih ve kültürden kaynaklanan dostluk bağlarıyla
geçmişten günümüze kadar sürmektedir. 1574 yılında Osmanlı
Devletinin Akdenizdeki hâkimiyetinin artmasıyla topraklarına
kattığı Tunus, Türk milletini bir dost, bir kurtarıcı
ve kardeş bir millet olarak karşılamıştır. Üç yüz
yedi yıl boyunca Osmanlı himayesinde kalan Tunus, Osmanlı
Devleti'nin zayıflamasından sonra, başta Fransa olmak üzere
Batılı emperyalistlerin istilasına
uğramıştır. Gabon, Senegal ve Tunus gibi Afrika ülkelerinde
Fransızlar insanları yalnızca öldürmekle kalmamış,
geride kalanları da din değiştirmeye zorlamışlardır.
Geçtiğimiz yüzyıl boyunca halkları Müslüman olan bu ülkelerde
insanlar zorla Hristiyan yapılmıştır. Zalim Batı,
Fası, Tunusu ve Cezayiri işgal ederken 1,5 milyon Müslümanı
da katletmiştir. Batının ve özellikle Fransanın Afrikaya
uyguladığı soykırımlar, katliamlar uluslararası
kamuoyunda vicdanı rahatsız etmeye devam etmektedir. Bu
bağlamda, Osmanlı Döneminde ülkenin emperyalist ülkelere
karşı verdiği direnişi temsil eden ay yıldızlı
bayrak, Türk milletinin Tunusa bıraktığı miras olarak bugüne
kadar gelmiştir.
Afrikaya açılım politikamız
ülkemizin çok boyutlu dış politikasının önemli bir
parçasıdır. Karşılıklı olarak tarihsel ve
kültürel bağlarımızın bulunduğu, şehitlerimizin
var olduğu Afrika, o topraklarda yaşayanların Türk milletine ve Türk
devletine karşı olumlu ve güvenli yaklaşımları bizleri
ziyadesiyle memnun etmektedir. Ülkeler arasında kurulan kültür merkezleri,
o ülkenin tarihini, kültürünü ve sanatını tanıtmak, bununla
ilgili bilgi ve belgeleri dünyanın önüne sürmek ve sunmak, dil, kültür ve
sanat alanlarında eğitim almak, yurt dışında hizmet
vermek, diğer ülkelerle kültürel alışverişini ve
dostluklarını artırmak amacıyla yapılmaktadır ve
bu amaçla kurulmuştur. Tunusta bulunan, Türkiye Cumhuriyeti devletine
bağlı olarak faaliyet gösteren Yunus Emre Enstitüsü
aracılığıyla Türk kültürünü ve Türk sanatını
tanıtmak için birçok etkinlik düzenlenmekte, ulusal ve uluslararası
düzeyde ülkemiz temsil edilmektedir. Türkçe dil eğitimleri, Türk-Tunus
ortak mirası faaliyetleri gibi çalışmalarla, Türk dilinin ön
plana çıkarıldığı birçok konferans ve panelle
Türk-Tunus kardeşliği pekiştirilmektedir.
Türkiye-Tunus arasında büyük bir ortak
medeniyet vardır. O topraklarda şehitlerimiz vardır. Anadolunun
binlerce evladı Afrika topraklarını korumak için can
vermiştir, şehit düşmüştür. Türk-Tunus arasındaki
kültüler bağ çok güçlüdür. Kültürel anlamda bu bağın daha çok
güçlenmesi, geliştirilmesi açısından Tunus Kültür Merkezinin
ülkemizde açılması önem arz etmektedir. Türkiye'nin Afrika ülkelerine
yaklaşımı, kıtada kapsamlı ve eşit
ortaklığı esas alan, saygın bir anlayıştır
ve Afrika halklarının tüm ilkeleriyle örtüşmektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye ve Tunus
arasında 2021 yılında 1 milyar dolarlık ihracat
rakamlarını aşan ticaret hacmimizin daha da artacağına
olan inancımız tamdır. Türkiye, Tunusa maddi ve lojistik
destekler vererek bu iki ülke arasındaki ilişkiyi stratejik bir
düzeye yükseltmiştir. Tunus son zamanlarda Türk yatırımcılar
için önemli bir saha hâline gelmiştir, Tunusta faaliyet gösteren birçok
Türk şirketi bulunmaktadır. Afrikanın en nitelikli iş
gücüne sahip olmasıyla Avrupa pazarını hedefleyen Tunusun her
yıl büyüyen ekonomisinde de Türkiye önemli bir partner olarak yerini
almıştır. Pandemi dönemini ekonomik büyümeyle kapatan birkaç
ülke arasında yer alan Türkiye, 2022 yılında da daha büyük
hedeflere aynı inanç ve kararlılıkla yürümektedir.
Sağlık Bakanlığı ve Millî Savunma
Bakanlığı koordinasyonlarında hazırlanan Covid-19
aşısı, tespit kiti, solunum cihazı, maske, dezenfektan ve
steril eldivenler Batının birbirinin maskesine çöktüğü
dönemlerde Türkiye Cumhuriyeti tarafından Tunus makamlarına teslim
edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, Tunus, Türk milletinin
gönül coğrafyasında bulunan kadim ve dost bir ülkedir. Tunus Cumhurbaşkanı
Habib Burgibanın Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk için ifade
ettiği şu sözler hafızalarımızda yerini
almıştır: Tunus milleti, bugün, yüzyıllık
bağlarıyla bağlı bulunduğu kardeş ve soylu Türk
milletiyle, Mustafa Kemalin unutulmaz anısını canlandırmak
ve saygıyla anmak üzere hürmetkâr bir düşünce içerisinde
birleşmektedir. Onun sahada, savaş meydanlarında büyük asker
olduğunu tespit ettikten sonra, her şeyin tamamen kaybolduğu
düşünülen bir anda milletinden ümidini kesmeyi ve yenilgiyi kabul etmeyi
şiddetle reddeden, Allahın seçtiği büyük insanı
anıyoruz. Onun ölmez eseri, egemenliklerini elde etmiş milletlerin
kaderlerine hükmedenler için ışıklı bir örnek ve bir ilham
kaynağı olarak kalacaktır.
Değerli milletvekilleri, emperyalist güçlerin
tarihteki bu katliamları devam ettiği aşikârken dikkatlerinizi
Kuzey Afrikadan Kafkaslara, Azerbaycanın Dağlık Karabağ
bölgesine, Hocalıya çekmek istiyorum. Bundan tam otuz yıl önce,
Ermeni güçleri, 1992 yılının 25 Şubatı 26 Şubata
bağlayan gecesinde, Hocalı kasabasında, Azerbaycan resmî
kaynaklarına göre 83 çocuk, 106 kadın ve 70ten fazla yaşlı
olmak üzere toplam 613 soydaşımızı şehit etmiş,
487 kişiyi ağır yaralamıştır; bu olay tarihte
kara bir leke olarak yerini almıştır. 26 Şubat 1992de
çocukların başlarının taşlarla ezildiği, hamile
kadınların karınlarının acımasızca
deşildiği, semada dalga dalga feryatların yükseldiği
Hocalıyı unutmadık, unutturmayacağız. Bilge
liderimiz, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli
Beyefendinin ifade ettiği gibi, inanıyorum ki Dağlık
Karabağın bütünüyle hak sahibi Azerbaycana geçeceği dönem
gelecek. Başta Hocalı olmak üzere ecdat yadigârı vatan
toprakları Türk milletinin emanetine mutlaka tevdi edilecektir çünkü
Hocalı Türktür, Dağlık Karabağ Türk'tür; bu topraklar
Türkün ebedî yurdudur. (MHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar) Bu tarihî gerçeği hiçbir zalim emel, hiçbir
muhasım çevre değiştiremeyecek, yürüyen kervana taş
koyamayacaktır. Bir kere kalkan bayrak asla inmeyecektir,
ezanlarımız susmayacaktır, vatanımız bölünmeyecektir,
mukadderatımız yıkılmayacaktır.
Sözlerime son verirken Genel Kurulu ve büyük Türk
milletini saygıyla selamlıyorum. (MHP, AK PARTİ ve İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şahıslar adına Adana
Milletvekili Sayın Orhan Sümer.
Buyurunuz Sayın Sümer. (CHP
sıralarından alkışlar)
ORHAN SÜMER (Adana) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Uluslararası anlaşmalarda ülkemizin
çıkarları doğrultusunda her türlü anlaşmaya destek
verdiğimizi belirtir Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, iktidar ne kadar
aksini iddia etse de Türkiye büyük bir ekonomik kriz yaşıyor. Bu
ekonomik krizin sorumlusu da bizzat saray iktidarı ve tek adam rejimidir.
Krizi yaratanlar ne yazık ki çözüm üretemezler. Bugün, Türkiyenin her
ilinden mutfaktaki ateşle feryatlar yükseliyor; esnaflarımız
faturalardan, işletmeler girdi maliyetlerinden, emeklilerimiz hayat
pahalılığından, nakliyeciler akaryakıt
fiyatlarından, öğrenciler sınav ücretlerinden ve burslardan
şikâyet ediyor. Yani Türkiyede yediden yetmişe herkes
fakirleşiyor, bir tek saray ve çevresi zenginleşiyor. İtibardan
tasarruf olmaz. diyenler vatandaşların ne durumda olduğunu
düşünmeden lüks içinde yaşamaya devam ediyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Sarayın şatafatlı
hayatının faturasını 84 milyon vatandaşımız
da ödemek zorunda kalıyor.
Değerli milletvekilleri, bu yüce Meclis
çatısı altında pazardan atık sebze ve meyve toplayan
vatandaşlarımızın olduğunu, zamlardan sonra on
binlerce lira gelen elektrik faturalarını, şehirlerin en
işlek caddelerinde kırk yıllık esnafların
dükkânlarının ya kiralık ya satılık durumda
olduğunu anlattık ama maalesef, kimse anlamıyor. Bu tablolar
Türkiyenin yirmi yıllık AKP iktidarının eseridir. Bir
tarafta oğlunun beslenme çantasına ekmek koyamayan baba varken
diğer tarafta oğlunun gemiciklerinin sayısını bilmeyen
babaların olduğu Türkiyeyi Türkiye halkı unutmaz. (CHP
sıralarından alkışlar) Türkiyenin mutlaka tarımsal
kalkınma modeline geçmesi gerekir. Limonun, narenciyenin dalında
kaldığı, buğdayın Avrupadan ithal edildiği bir
düzen kimin işine yarıyor? Tabii ki saray ve
şürekâsının.
Değerli milletvekilleri, bizler Bu milletin
parasını heba etmeyin. Lüksten, şatafattan vazgeçin."
dedikçe iktidar bildiğini okuyama devam ediyor. Adananın en
değerli arazisine, şehrin tam ortasındaki stadyum arazimize
millet bahçesi yapılacağı açıklandı, bu ekonomik
krizde ihalesi yapıldı, Adana Millet Bahçesi tam 43 milyon liraya
ihale edildi. İhaleyi alan şirketin büyük bir çoğunluğunun
kamu kaynaklı olduğu, daha önce Erzurumda yaptığı
iş nedeniyle devleti 11 milyon lira zarara uğrattığı
ve zararı karşılamadığı...
Değerli arkadaşlar, Adanada millet
bahçesi yapılacak alana en uçuk, en gösterişli projeyi bile
uygulasanız 10 milyon liradan daha fazla masraf çıkması mümkün
değil. Aynı iş tam 4,5 kat fazla bedelle ihale ediliyor, ihaleyi
alan şirketle ilgili soru işaretleri ortaya
çıkarılıyor ama Hükûmet ve yetkililerinden tek ses
çıkmıyor. Yazık değil mi? Günah değil mi? Adanada yatırım
yapılacaksa, 40 küsur milyon lira harcanacaksa tarıma
aktarılması lazım, Adanalı esnaflara,
yatırımcıya, üreticiye girdi maliyeti olarak fayda
sağlanması lazım. Varsa yoksa rant, beton
anlayışının sonuçlarını hep birlikte görüyoruz.
Adanayı, tarım başkenti olarak tanımlarız;
çiftçilerin diyarı, toprağından bereket fışkıran
memleket olarak anlatırız. Artık bu topraklarda ürün
yetişmiyor değerli arkadaşlar. Niye mi? Çiftçimiz gübre
atamıyor, traktörüne mazot alamıyor. Saraydan açıklama geldi,
Gübre fiyatlarında yüzde 12 indirim yapılacak. denildi, Gübrenin
torbası 230 liradan 200 liraya düşecek. denildi ama
Cumhurbaşkanının açıklamasına rağmen Toprak
Mahsulleri Ofisi gübrede sadece 10 lira indirim yaptı. Bu şartlar
altında çiftçi toprağını nasıl ekecek?
Değerli milletvekilleri, Anadoluda bir tabir
vardır Yokluk oyunu bozar. derler. Türkiyenin içinde bulunduğu
ekonomik şartların bozulması ve yoksulluğun artması
her geçen gün alıştığımız toplumsal
yapıyı da bozmaya başladı. Adanada maalesef
uyuşturucuya erişim yaşı 12ye düşmüştür.
Ortaokul çağındaki çocuklarımız uyuşturucu illetinin
pençesine düşüyor. Bu durumda, Adana için ekonomik nedenler haricinde,
yanlış Suriye mülteci politikasının etkilerinin de
olduğu kesindir.
Ayrıca, yine, Adana Kozanda bölünmüş yol
projesi on beş yıldır yapılmayı bekliyor. Cumhurbaşkanlığı
yatırım programına göre 59 kilometrelik yol için 301 milyon lira
ayrılmış, bugüne kadar 105 milyon lira harcanmış; 2022
yılı içerisinde ayrılan tutar sadece 7 milyon lira yani Kozan
yolu bu sene de hizmete geçmeyecek. Yol yapımında övünen iktidar,
iş Adanaya gelince ne hikmetse Var. demesine rağmen bir türlü
bitirmeyi beceremiyor.
Değerli milletvekilleri, AKP
iktidarının yirmi senedir ülkeyi adım adım sürüklediği
uçurumdan nasıl çıkaracağını Cumhuriyet Halk Partisi
kadroları çok iyi biliyor.
Sandığın milletimizin önüne
geldiği ilk seçimde 84 milyonu yeniden aydınlık Türkiye'ye
kavuşturacağımızın sözünü veriyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sağ olun Başkanım. (CHP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sinop Milletvekili Sayın
Barış Karadeniz.
Buyurunuz Sayın Karadeniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BARIŞ KARADENİZ (Sinop) Sayın
Divan, değerli milletvekilleri; Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Uluslararası anlaşmalarda ülkemiz lehine
olan her şeye olumlu cevabı veririz ama bir de Türkiye'de
anlaşmanız gereken bazı yerler var, ilk başta bunlarla da
bir anlaşmanız lazım, bunlar balıkçılar. Geçen,
buradaki konuşmamda her şeyi anlattım, o gün bugündür hiçbir
şey değişmiyor; tekrar, tekrar, tekrar -Genel
Başkanımızın tekrarın gücü dediği- size de
anlatacağız bunları.
Öncelikle Sayın Genel
Başkanımıza buradan teşekkürümü iletmek istiyorum.
İktidarınızda kuramadığınız -her
balıkçıya sorduğunuz Türkiye'de ne lazım?
dediğinizde cevabını da aldığınız-
balıkçılık ve denizcilik üzerine bir bakanlık kurulacak.
Sayın Genel Başkanımıza sonsuz teşekkür ediyorum bunun
sözünü bütün balıkçılara verdiği için. (CHP
sıralarından alkışlar)
Geçen sene bugün mazot 4 TL'ydi balıkçıya,
bugün 14 TL. Birçok balıkçı kontağı kapattı, sezonu
kapattı, gitti, evinde oturuyor, perişan. Burada bir ah var, bunu
dikkate alın derim.
Alımlar hep dışa
bağımlı; balıkçıların şu anda bütün
alımları dolar bazında, euro bazında. Türk parası
değer kaybettikçe balıkçılar erimeye başladı,
balıkçılar eridikçe de artık denize çıkamaz oldu. Bu
balıkçıların seslerine kulak verin, çok önemli. Kurun
bakanlığı, size teşekkür etmeyi de biliriz ama yapın,
yapmazsanız çok yakında biz bunu başaracağız.
Evet, ağ fiyatları; geçen sene ağ
fiyatları 60 TLydi, bu sene 140 TL; 80 lira olan ağ fiyatı 200
TL; köpük fiyatları geçen sene 7 TLydi, bugün 15 TL. Nasıl
çıkacak balıkçı bu işin içinden?
Evet, bazı önerilerimiz var: Bölgesel
balıkçılığa geçin. Türkiyede her kanun her denizde, her
alanda işlemez; Karadeniz ile Ege, Marmara ile Akdeniz birbirinden
farklıdır. Bölgesel balıkçılığa
ihtiyacımız var.
Bir de sintine ve evsel atıkların
atılması için kırk sekiz saatte bir
12 kişinin üzerinde
çalışan teknelere diyorsunuz ki: Kırk sekiz saatte bir
sintinenizi boşaltın. E, limanlarınızda boşaltacak
yeriniz yok ki. Bir altyapıyı yapın, ondan sonra bu Sahil
Güvenliğin baskısını, cezasını üzerinizden çekin.
Sahil Güvenlik nereye boşaltıyor sintinesini, onu da sormak
lazım.
Evet, limanlarımız
sıkıntıda, limanlarımız başka yerlere
devrediliyor, balıkçıların elinden alınıyor; çok
önemli bir konu. Limanlar balıkçılarındır,
balıkçı limanları. Burayı es geçmeyin derim.
Evet, demirleme alanları
farklılaştı, artık el değiştirmeye, yer
değiştirmeye başladı; balıkçıklarımız
bu konuda sıkıntılı.
Kıyı balıkçılarımıza
sesleniyorum
Kıyı balıkçılarımız Türkiyede zor
şartlarda çocuk okutmaya, ev geçindirmeye çalışıyor ama
teknesini boyayacak, ağını alacak. Sinopta bir
balıkçıya sordum,
Evet, bir de balıkçı bu sene para
kazanamadı, Ziraat Bankasına borçları var;
borçlandırdınız ama ödeyemeyecek. Ne yapacaksınız?
Elinden teknesini mi alacaksınız? Öteleyin, yeniden
yapılandırın, kredilendirin, bir şey yapın. Sesimizi
dinleyin lütfen, rica ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Evet, balıkçılarımızın
Sosyal Güvenlik Yasasıyla ilgili sıkıntısı var. Sosyal
Güvenlik Kurumunun balıkçıların tayfalarıyla ilgili yeniden
bir yenileme yapması lazım. Balıkçının cumartesi,
pazarı olmaz; hava dört gün eser, cumartesi hava esmez, balığa
çıkar. Bunları yeniden düzeltmemiz lazım, yoksa çok kişi bu
konuda mağdur oluyor sevgili arkadaşlarım.
Karadeniz Ekonomik İşbirliği
denilen bir şey var, uluslararası anlaşma yapıyoruz ya,
Karadeniz ülkeleri var. Bir ülkede ağ boyu farklı,
balığı tutma boyu farklı; bir ülkede farklı, bir
ülkede farklı. Gelin hep beraber bu ülkeleri birleştirelim,
Karadenizdeki balığı da eşitleyelim, hep beraber
kurtaralım, bu da çok basit bir şey.
Bir de orkinos kotasıyla ilgili adil
dağılım bekliyoruz. Bu da çok önemli bir konu. Türkiyede
balıkçılığa sahip çıkan, Türkiyede hiç
konuşulmayan bir konuyu Cumhuriyet Halk Partisi ve Millet
İttifakı dile getirdi. Az önce milletvekillerimizle konuştuk,
verilen sözlerin hepsinin arkasındayız. (CHP sıralarından
alkışlar)
Ben Sinopluyum, balıkçı kentinin,
kasabasının milletvekiliyim. Memleketimde de birçok balıkçı
var, her gittiğimde bunları dile getiriyorlar. Artık anlatmaktan
yorulduk ama anlayana kadar devam edeceğiz. Sayın Başkanım,
lütfen bunlara dikkat edin. Balıkçımız mağdur, balıkçımız
sıkıntılı. Meslek adına bir tanımı bile yok;
balıkçı nedir, mesleği yok, tanımı yok; serbest meslek
mi, nedir? Ama Türkiyede buradan aile geçindiren, çoluk çocuk geçindiren
birçok kişi var.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tüm balıkçılara da selam ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum.
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN
2nci madde üzerinde söz isteyen yok.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde
kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum.
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde söz isteyen yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 3üncü madde kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamayı İç Tüzük'ün 145inci
maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna
bırakıyorum.
5inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım'ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1363) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 31) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Komisyon raporu
31 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü
üzerinde söz isteyen yok.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BELARUS CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE
KORUNMASINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 14 Şubat 2018 tarihinde Minsk'te
imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde söz isteyen,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın
Abdurrahman Başkan.
Buyurunuz Sayın Başkan. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ABDURRAHMAN BAŞKAN (Antalya)
Sayın Başkan, Gazi Meclisimizin kıymetli vekilleri; Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli Başkan, kıymetli
milletvekilleri; ülkemiz köklü dostluk ve kardeşlik
bağlarımızın bulunduğu Belarus'un
bağımsızlığını tanıyan ilk ülke
olmuş ve 25 Mart 1992 tarihinde ilk diplomatik ilişkilerini kurmaya
başlamıştır. Belarusla ilişkilerimiz
yapıcı, diyalog odaklı bir temelde, olumlu mecrada
ilerlemektedir. Yatırımların karşılıklı
teşviki ve korunması anlaşmalarının ana amacı,
beraberinde yalnızca sermaye değil, aynı zamanda teknoloji
yönetim becerisi, uluslararası pazarlara giriş imkânını da
getiren doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını
taraf ülkeler arasında teşvik etmek ve ilgili ülkenin hukuk düzeni
içinde bu yatırımların korunmasını
sağlamaktır. Bu nedenle ülkemiz müteşebbis ve sermayesinin
dış ülkelere açılması, aynı zamanda yabancı
yatırım ve ileri teknolojinin ülkemize gelmesi yoluyla ekonomimizin
küreselleşen dünya ekonomisi içinde etkin bir şekilde yer alması
genel ekonomi politikamızın ana hedefleri arasındadır. Ülkemizde
yapılan doğrudan yabancı sermaye
yatırımlarının korunması ve daha fazla yabancı
sermaye girişinin özendirilmesi için yatırım ve ticaret
ilişkilerimizin yoğun olduğu veya bu ilişkilerin
gelişmesine yönelik potansiyele sahip olduğu düşünülen ülkelerle
yatırımların karşılıklı teşviki ve
korunması anlaşmalarının imzalanmasına 1962
yılında başlanmıştır. Ülkemizin sermaye ihraç
eder hâle gelmesiyle bu süreç hızlandırılmış ve bugüne
kadar 104 ülkeyle, anılan anlaşmaların imzalanmış
olması son derece önemlidir.
Kıymetli milletvekilleri, Değerli
Başkan; bu itibarla 14 Şubat 2018 tarihinde Minskte imzalanan
Belarus Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın temel esasları şu
şekilde olmuştur: Anlaşmaya taraf ülke sınırları
içinde gerçekleştirilen yabancı sermayeli yatırımların
ve ilgili faaliyetlerin tabi olacağı muameleyi belirleyerek ekonomik
iş birliği için uygun koşullar yaratmak. Türkiye ve Belarusla
yabancı yatırımların kamulaştırma ve devletleştirme
yönünde tabi olacağı muamele ve sahip olduğu haklara
açıklık getirmek. Her iki ülkede taraf ülke
yatırımlarıyla ev sahibi devlet arasında
yatırımlarla ilgili çıkabilecek ihtilafların çözüm
yollarını tespit etmek. Her iki ülkenin yatırımcılarının
elde ettiği kârların ve diğer gelirlerin gecikme
olmaksızın transfer edilmesini güvence altına almak ve daha
istikrarlı bir yatırım ortamının teminini öngören bu
anlaşmayla birlikte iki ülke arasındaki sermaye
akışında artış gerçekleşmesi beklenmektedir. Bu
anlaşma yatırımcılara ekonomik ve yasal güvence verirken
ilgili ülkelere yine herhangi bir yük getirmemektedir. 14 Şubat 2018
tarihinde imzalanan söz konusu anlaşma yürürlüğe girdiği tarihte
iki ülke arasında 8 Ağustos 1995 tarihinde imzalanan Türkiye
Cumhuriyeti ve Belarus Cumhuriyeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşma yürürlükten kalkacaktır.
Değerli Başkan, kıymetli
milletvekilleri; 14 Şubat 2018 tarihinde imzalanan anlaşma, 8
Ağustos 1995 tarihli anlaşmadan temel olarak şu noktalarda
farklılıklar içermektedir: Yatırım terimi, uzun süreli
ekonomik ilişkiler kurmak amacıyla iş faaliyetleriyle
bağlantılı olarak yapılacak doğrudan yabancı sermaye
yatırımlarını kapsayacak ve böylelikle kısa süreli ve
spekülatif nitelikteki portföy yatırımlarını
dışarıda bırakacak şekilde
tanımlanmıştır. Ev sahibi ülke tarafından diğer
akit taraf yatırımcılarının yatırımlarına
uygulanacak millî muamele ilkesinin gayrimenkul edimine ilişkin olarak
uygulanmasını zorunlu kılmayan istisna hükmü eklenmiştir.
Anlaşmanın, uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin
hükümlerinde uluslararası tahkim mekanizmasına
başvurulmasına ilişkin istisnalar da getirilmiştir. Söz
konusu istisnalar uyarınca yalnız yabancı sermayeyle ilgili
yürürlükteki mevzuat çerçevesinde izin verilmiş ve fiilen
yatırım faaliyeti başlamış olan
yatırımlardan kaynaklanan uyuşmazlıklar uluslararası
tahkime götürülebilecektir. En çok gözetilen ulus muamelesi ilkesinin yatırımcı-devlet
uyuşmazlık çözümü, usul ve mekanizmaları açısından
uygulanacağı da hükme bağlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Belarus Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın 14 Şubat 2018
tarihinde Minskte imzalandığı, anlaşmanın
yürürlüğe girmesiyle 1995 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus
Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın yerini alacağı, 1995 tarihli
anlaşmanın yenilenmesinin, zaman içinde gerçekleştirilen
değişikliklerin geçmiş tarihli anlaşmalara
yansıtılması gereğini teminen tarafımızın
isteğiyle gündeme geldiği ve Türkiye ile Belarus arasında
akdedilen anlaşmanın taraf ülkelerin sınırları içinde
gerçekleştirilen yabancı sermayeli yatırımların ve
ilgili faaliyetlerin tabi tutulacağı muameleyi belirleyecek ve
ekonomik iş birliği için elverişli koşulların
oluşturulmasını amaçlayacaktır.
Anlaşmanın bir diğer hedefinde ise
Türkiye ve Belarustaki yabancı yatırımların
kamulaştırma ve devletleştirme bakımından tabi
olacağı muameleye ve sahip olduğu haklara açıklık
getirilmesi olduğu, söz konusu anlaşmayla taraf ülkelerde özel
teşebbüs ile devlet arasında yatırımlar hususunda
doğabilecek ihtilaflara ilişkin çözüm yollarının tespit
edilmesinin de öngörüldüğü, daha istikrarlı bir yatırım
ortamının oluşturulmasını sağlayacak bu
anlaşma sayesinde iki ülke arasında sermaye
akışının artmasının beklendiği,
anlaşmanın yatırımlara ekonomik ve yasal güvence verirken
diğer ilgili ülkelere ilave bir yük getirmediği de ifade
edilmiştir.
Değerli Başkan, kıymetli
milletvekilleri; konuşmama son vermeden önce, Genel
Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Beyefendinin ifade
ettiği Başkalarının ağzına bakmıyoruz,
ağzımızdan ne çıkacağına baktırıyoruz.
Uluslararası ilişkilerde ne kalıcı düşmanlıklar
vardır ne sürekli dostluklar vardır. Partimiz, dış politika
esasını bölgemizde ve dünyamızda barışı sürekli
kılmak ve uluslararası iş birliğini genişletmek olarak
amaçlamış ancak bunun teslimiyetçilik olmayacağını
önemle vurgulamıştır. sözlerini bir kez daha yüce Meclisin
kürsüsünde hatırlatarak görüşmekte olduğumuz anlaşmaya
Milliyetçi Hareket Partimiz olarak olumlu oy vereceğimizi beyan ediyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz isteyen yok.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu kanun
hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde söz isteyen yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın Gergerlioğlu, bir talebiniz
vardı, buyurunuz efendim.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
47.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk
Gergerlioğlunun, Çorum Cezaevinde kadın
koğuşlarındaki dolapların erkek görevliler tarafından
arandığına ilişkin açıklaması
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çorum Cezaevinde kadın
koğuşlarında içinde kadın iç
çamaşırlarının bulunduğu dolapların erkek
görevliler tarafından arandığını
açıklamıştım, Adalet Bakanlığı bunu
yalanladı. Önceden de çıplak aramayla ilgili iddialarımı
yalanlamışlardı ama gerçek çıkmıştı. Meclis
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuyla Keskin Cezaevine
gittiğimde de kadın mahpuslar yine aynı dolapların erkek
görevliler tarafından arandığını belirtmişti.
Ben buradan Sayın Adalet Bakanı Bekir
Bozdağa sesleniyorum: Adil, etkin bir soruşturma yapın,
kadın mahpusları dinleyin, Ömer Beyin dediğinin eksiği
var, fazlası yok. diyen o kadın mahpusları dinleyin, kamera
görüntülerini izleyin, bu skandalı gerçekleştirenler hakkında
etkin bir soruşturma yürütün.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
5.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1363) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 31) (Devam)
BAŞKAN Teklifin tümü açık oylamaya
tabidir.
Açık oylamanın ve bugün yapılacak
diğer açık oylamaların elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için verilen süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Bu açıklama, bugün yapılacak diğer
açık oylamalar için de geçerlidir.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 31 sıra sayılı Kanun
Teklifi açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı :297
Kabul :287
Ret :10 (x)
|
Kâtip
Üye Şeyhmus
Dinçel Mardin |
Kâtip
Üye Abdurrahman
Tutdere Adıyaman |
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Şimdi, İç Tüzükün 145inci maddesinin
ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna
bıraktığımız açık oylamaları
yapacağız.
187 sıra sayılı Kanun Teklifinin
açık oylamasına başlıyoruz.
1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ruanda Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1947) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 187) (Devam)
BAŞKAN Oylama için bir dakika süre veriyorum
ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 187 sıra sayılı Kanun
Teklifi açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı :290
Kabul :280
Ret :10 (x)
|
Kâtip Üye Şeyhmus Dinçel Mardin |
Kâtip Üye Abdurrahman Tutdere Adıyaman |
Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
243 sıra sayılı Kanun Teklifinin
açık oylamasına başlıyoruz.
2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ruanda Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi (2/2848) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 243) (Devam)
BAŞKAN Oylama için bir dakika süre veriyorum
ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN 243 sıra
sayılı Kanun Teklifinin açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı :294
Kabul :284
Ret :10 (x)
|
Kâtip
Üye Şeyhmus
Dinçel Mardin |
Kâtip
Üye Abdurrahman
Tutdere Adıyaman |
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
25 sıra sayılı
Kanun Teklifinin açık oylamasına başlıyoruz.
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Brezilya Federatif Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1197) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 25) (Devam)
BAŞKAN Oylama için bir
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN
25 sıra sayılı Kanun Teklifinin açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı :297
Kabul :287
Ret :10 (x)
|
Kâtip
Üye Şeyhmus
Dinçel Mardin |
Kâtip
Üye Abdurrahman
Tutdere Adıyaman |
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
55 sıra sayılı
Kanun Teklifinin açık oylamasına başlıyoruz.
4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Tunus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür
Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetleri
Hakkında Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair
Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi (2/1543) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 55) (Devam)
BAŞKAN Oylama için bir
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 55 sıra sayılı Kanun
Teklifi açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı :293
Kabul :258
Ret :35 (x)
|
Kâtip
Üye Şeyhmus
Dinçel Mardin |
Kâtip
Üye Abdurrahman
Tutdere Adıyaman |
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
178 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
6.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Uganda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma
Sanayi İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1458) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 178)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
169 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
7.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada
Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2370) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 169)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için, 24 Şubat 2022
Perşembe günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.03
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) 187 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) 243 S.Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.
(x) 25 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 55 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 31 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.