TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
58nci
Birleşim
24
Şubat 2022 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kocaeli Milletvekili
Sami Çakırın, 28 Şubatın yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, emeklilerin yaşadığı
sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Gaziantep
Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, üniversiteye giriş için uygulanan
Temel Yeterlilik Testi ve Alan Yeterlilik Testi baraj puanının
kaldırılmasına ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.- Osmaniye
Milletvekili İsmail Kayanın, Hocalı katliamına
ilişkin açıklaması
2.-
Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmazın, Ukrayna-Rusya krizine
ilişkin açıklaması
3.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Türkiyenin savunma
sanayisinde elde ettiği ilerlemeye ilişkin açıklaması
4.- Trabzon
Milletvekili Ahmet Kayanın, Karayolları bünyesinde çalışan
müşavir ve danışmanların özlük haklarına ilişkin
açıklaması
5.-
Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücünün, cezaevlerindeki hak
ihlalleri ve işkencelere ilişkin açıklaması
6.- Çanakkale
Milletvekili Jülide İskenderoğlunun, Rusya ile Ukrayna
arasındaki savaş ihtimaline ve Çanakkaleye yapılan
yatırımlara ilişkin açıklaması
7.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, şeker fabrikalarındaki ve
belediyelerdeki geçici işçilerin kadro sorununa ilişkin
açıklaması
8.- Kocaeli
Milletvekili İlyas Şekerin, Ukrayna-Rusya krizine ilişkin
açıklaması
9.- Kocaeli
Milletvekili Sami Çakırın, İklim Şûrasına
ilişkin açıklaması
10.- Samsun
Milletvekili Kemal Zeybekin, Ukrayna-Rusya savaşına, EYTlilere,
emekli maaşlarına ve sağlık sistemindeki sorunlara
ilişkin açıklaması
11.-
Balıkesir Milletvekili İsmail Okun, Ukrayna-Rusya savaşına
ve doktor maaşlarına ilişkin açıklaması
12.-
İzmir Milletvekili Murat Çepninin, Ukrayna-Rusya krizine ilişkin
açıklaması
13.-
İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlunun, Ukrayna-Rusya krizine
ilişkin açıklaması
14.- Uşak
Milletvekili İsmail Güneşin, Ukrayna-Rusya savaşına ve
Seyfi Alanya Kış Atmalar Şampiyonasında Türkiye
şampiyonu olan Ali Peker ve antrenörü Çağrı Oflaz ile 2022
Uluslararası Kodlama Yarışmasında dünya şampiyonu
olan Yüksel Avcı ve öğretmeni Bayram Yiğiti tebrik
ettiğine ilişkin açıklaması
15.- Adana
Milletvekili Kemal Peközün, Ukrayna-Rusya krizine ilişkin
açıklaması
16.- Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun, Bertelsmann Vakfının
yeni raporuna ilişkin açıklaması
17.-
İstanbul Milletvekili Zeynel Özenin, Ukrayna-Rusya krizine ilişkin
açıklaması
18.- Mersin
Milletvekili Zeynep Gül Yılmazın, 28 Şubat postmodern darbesine
ve 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin açıklaması
19.- Adana
Milletvekili Burhanettin Bulutun, Ukrayna-Rusya krizine ilişkin
açıklaması
20.-
İzmir Milletvekili Ali Kevenin, emeklilerin, engelli
aylığı ve 65 yaş aylığı alan
yurttaşların geçinemediğine ilişkin açıklaması
21.- Muş
Milletvekili Şevin Coşkunun, Eşik Platformunun taleplerine
ilişkin açıklaması
22.- İzmir
Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Ukrayna-Rusya krizine
ilişkin açıklaması
23.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Ukrayna-Rusya krizine ilişkin
açıklaması
24.- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Ukrayna-Rusya
krizine ilişkin açıklaması
25.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Ukrayna-Rusya krizine
ilişkin açıklaması
26.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
Ukrayna-Rusya krizine ve Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaş ile İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelere
ilişkin açıklaması
27.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
28.- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
29.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Engin Altay ile Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptıkları açıklamalarındaki
bazı ifadelere ilişkin açıklaması
30.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
31.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul
Milletvekili Engin Altay ile Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptıkları açıklamalarındaki
bazı ifadelere ilişkin açıklaması
32.-
İzmir Milletvekili Aytun Çırayın, Ukrayna-Rusya
çatışması konusunda konuşurken savaş teriminin
kullanılmasının doğru olmadığına
ilişkin açıklaması
33.- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Gülistan Dokunun
ailesinin Adalet Bakanıyla görüşmesinin sağlanması ve fiilî
gözaltının bitirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
V.-
ÖNERİLER
A)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, Gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmında bulunan 292 sıra
sayılı Kanun Teklifinin bu kısmın 1inci
sırasına alınmasına ve bu kısımda bulunan
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine
ilişkin önerisi
VI.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Teklifleri
1.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültürel
İş Birliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2756) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 292)
2.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uganda
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayi İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1458) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 178)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kocaeli
Milletvekili Fikri Işıkın, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın 292 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesi
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Kocaeli Milletvekili Fikri
Işıkın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın 292 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
4.- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir
Milletvekili Sevda Erdan Kılıçın, İzmirin Konak
ilçesindeki bazı maddi durumu yetersiz öğrencilerin okula devam
edemediği iddiasına,
- İzmir
Milletvekili Tacettin Bayırın, İzmirin Konak ilçesindeki
bazı maddi durumu yetersiz öğrencilerin okula devam edemediği
iddiasına,
- Adana
Milletvekili İsmail Koncukun, sözleşmeli olarak çalışan
PİKTES öğretmenlerine,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özerin cevabı
(7/58504), (7/58506), (7/58511)
2.- Adana
Milletvekili İsmail Koncukun, yatılı bölge ortaokul
sayılarındaki azalmaya ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Mahmut Özerin cevabı (7/58512)
24 Şubat
2022 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 58inci Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, 3
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, 28 Şubatın yıl dönümü hakkında söz isteyen Kocaeli
Milletvekili Sami Çakıra aittir.
Buyurunuz Sayın
Çakır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın, 28 Şubatın
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 28 Şubat tarihiyle
ilgili olarak gündem dışı söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuya giriş yapmadan
önce, Rusyanın Ukraynaya karşı başlattığı
saldırının kabul edilemez olduğunu ifadeyle, silahın
ve silahlı gücün etki sahasının çepeçevre sardığı
bir dünyaya doğru hızla yol alırken Amerika-Rusya eksenli
emperyalizmin dünyayı öncelikle askerî, sonra ekonomik bir
paylaşım sürecine sürüklediğini görmek mecburiyetindeyiz ve
Savaş çözümdür. anlayışını reddediyoruz.
Değerli milletvekilleri,
28 Şubat tarihi içimizde ve ruhumuzda bir şubat soğuğu gibi
yaşadığımız, insan ve insanın düşünce,
inanç, anlayış, yaşam ve yaşama değerlerini
tankların ve silahların gölgesinde yok etme, baskı altına
alma adına postmodern denilen yeni model bir darbe versiyonuydu.
Senaristler ve uygulayıcılar Bin yıl sürecek. iddiasıyla
beyinlerimizi bloke etme propagandası da yaparak süreçte kişi hak ve
hürriyetlerinin nasıl tarumar edilebileceğini göstermişlerdir.
Allaha hamdolsun ki kurdukları hayal şubat ayı gibi kısa
sürmüş, tarihin derin ve küflü mahzenlerinde kaybolup gitmiştir. Bu
milletin inancı ve özgür yaşamak için verdiği mücadeleler,
tarihin muhtelif dönemlerinde yine tarihin ders alacağı nitelikte
örneklerle doludur. Bu millet sustuğu zaman bile cevap vereceği
zamanı beklemeyi bilmiştir. 28 Şubatı yaşarken
gördüklerimiz, göremediklerimiz, bizi geçmişe götürürken bir taraftan da
bu anlayış ve zihniyetin var olmaya devam edeceğini de
göstermiş oluyordu. Aslında, o gün, toplumun her kesiminde
olması gerektiği gibi bir duruş sergilenebilseydi ne 27
Nisanı ne de 15 Temmuzu yaşamayabilirdik denilebilir mi, bilmiyorum.
Temel felsefe olarak darbe kültürünün kalıtsal ve
kalıntılarının yerleşik bir düzen
aldığı bir toplumun kodlarını bu anlayışa
uyarlamaya çalışmaları, içeriden ve dışarıdan
desteklendiği o günün acı bir gerçeğidir. Oluşturulan
kaotik ortamda yaşananların detayı, teferruatı üzerine o
günden beri çok şey yazıldı, çizildi. Ben burada o konulara daha
fazla girmek istemiyorum ama yaşanan zorlukların, çekilen çilelerin,
paylaşılmayan acıların müsebbipleri elbette maşerî
vicdanda cezalandırılmış olmakla birlikte, filhakika,
asıl ceza yerinin mahşerde olacağının bilincindeyiz.
Öğretim hayatının alabora edildiği, küçük esnaftan büyük
esnafa fişlendiği, derneklerin ve vakıfların dümdüz edildiği,
gözyaşının sel olduğu, ne adına, niçin
yapıldığı eminim, yapanlar tarafından bile bir
mantık temeline dayandırılmadığı bir süreç.
Toplum ve siyaset üzerinde sivil destekli postal izleri bırakan dönemin
Başbakanı rahmetli Necmettin Erbakanın istifa ettirilmesiyle
sonuçlanmış gibi gözükse de Demokrasiye balans ayarı. olarak
tarif edilse de bir darbe dinamiği çerçevesinde belirlenmiş bir kesim
üzerinden silindir gibi geçmişti. Şaşırdığım
konulardan biri, acı dolu günler yaşanırken bu işin içinde
bizatihi bulunanların bugün demokrasi havarisi kesilmeleri, sanki o gün darbeye
alkış tutan onlar değilmiş gibi hareket etmeleri. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Bravo!
SAMİ ÇAKIR (Devamla)
Dedim ya, teferruata girmeyeceğim. Yaygaralar, yalanlar, sahte kimlikler
üzerinden üretilen senaryolar, üst üste konmuş tezgâhlarla algı
tutmuş, Refah Partisi kapatılmış, aslında hep gözden
kaçırılan ekonomik kayıplar zirve yapmış, milyarlarca
dolar zarar, gayrisafi millî hasılanın -en iyimser tahminle- üçte 1i
heba olmuş, korkunç bir yıkım gerçekleşmişti. Bir
emrivaki, bir oldubittiye getirilerek dayatılan bir süreç.
Kılıfını nereye uydurmaya çalışırsanız
çalışın, aslında, hiçbir kılıfın
örtemeyeceği kadar pervasız, gereksiz, baştan
aşağıya yanlış ve gücü zulme çevirmenin
adıydı 28 Şubat. İrtica, şeriat geliyor.
çığırtkanlığı çoğu zaman kavram olarak
arkasına sığınılan, onun üzerinden kendi ikbal ve
geleceklerini kurgulamanın adı olarak önümüze konulmuş gerçek
irticanın tam da kendisiydi 28 Şubat. Anayasanın verdiği
tüm hakları bir amayla geri almanın, bu hakların
bazıları için fazla olduğuna inanmanın,
fazlalıkları törpülemenin gerektiği safsatasına
inanmanın ve bunu da toplum adına, toplum için
yaptığını söyleyerek yapmanın adıydı
aslında 28 Şubat.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
SAMİ ÇAKIR (Devamla)
Teşekkür ederim Başkanım.
28 Şubat tarihi
zihnimize kazınmış, hafıza belleğimizde yer
edinmiş, şekli böyle bir kara tabloyu var olarak önümüze koymuş
ve yarınlar için de yarınlarda da anılmaya devam edecek bir gündü.
Hafızayıbeşer nisyan ile maluldür. derler; oysa insan
hafızası kendisi için unutsa bile yarına ve çocuklarına bir
ibret dünyası olarak aktarması gerekenleri unutmamayı
başarabilmeli. Bu, onun için insani bir görevdir. Zira, yolun dikenini,
çayırını, çimenini, çilesini, belasını
anlatmadığın, tanıtmadığın bir gelecek
geçmişini hayırla yâd edebilir mi veya niçin yâd etsin?
Arşivler, kayıtlar o gün, o darbeye zemin hazırlayanları,
yakın duranları, menfaat elde edenleri birebir kaydetmiş,
gelecek nesillerin ve meraklıların emrine amade, muhafaza etmeye
devam ediyor. 28 Şubatın derin izlerini silme mücadelesinde
emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu ve milletimizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı ikinci söz, emeklilerin yaşadığı
sorunlar hakkında söz isteyen Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'e
ait.
Buyurun Sayın Gürer.
(CHP sıralarından alkışlar)
2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, emeklilerin
yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; güne Rusya
ile Ukrayna arasındaki savaşla başladık, dünya ve ülkemizde
yansımalarını bugün burada çok yönlü de konuşacağız.
Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan savaşın ülkemize olumsuz
yansımalarının önüne geçmek için tarımda acil eylem
planı geliştirilmelidir. Hububat ve bitkisel yağ ithali
yanında farklı ürün ihracı yaptığımız 2
ülkeyle ilişkilerde savaş süresince oluşacak risklerin olumsuz
yansımasının en aza indirilmesi olasıdır. Hâlen
ekilmiş ve bu yıl hasat edilecek hububat ürününde yeterli taban gübre
atılamamıştır, üst gübre zamanı geliyor, verimi
artırmak için gerekirse üst gübre çiftçimize derhâl ücretsiz dağıtılmalıdır.
Bitkisel ham yağda, farklı ürünlerde açık gidermek için hemen
devreye girilmeli, yüzde 40ı aşan bitkisel ham yağ
açığımıza yönelik önlemler alınmalıdır,
ihraç ürünler için de yeni pazar arayışlarına derhâl
gidilmelidir. İktidar, laf değil, uygulamalı çözümlere derhâl
yönelmelidir, tarımda kendi kendine yeten ülke olmamanın
acısını bu süreçte de yaşamamak için gerekli düzenlemeler
sağlanmalıdır.
Bu bölümü Mustafa Kemal
Atatürkümüzün güzel, önemli, değerli sözüyle bitirmek istiyorum: Yurtta
barış, dünyada barış. temel ilkemiz olmalıdır.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde emekliler gerçekten büyük sorunlar yaşıyorlar.
Hâlihazırda asgari ücretin yarısı tutarında bir emekli
maaşı veriliyor, 1.500 liradan 2.500 liraya çıkarılmış
olması, emeklilerin sorunlarını çözmedi. Eğer 2008
yılında Adalet ve Kalkınma Partisi aylık bağlama
oranı kat sayısını yüzde 70den 40a düşürmeseydi
bugün en düşük emekli maaşı asgari ücret düzeyinde
olacaktı. Emekliler için mutlak suretle bir intibak düzenlemesi
yapılması, emekli maaşlarının en az asgari ücret
düzeyine çıkarılması, emeklinin yaşadığı
sorunlara kısmen de olsa bir çözüm üretecektir. Emeklinin yüzde 90ı
açlık sınırının altında maaş
almaktadır.
Ayrıca, Genel
Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlunun
önermesiyle, Ramazanda ve Kurbanda verilen bayram ikramiyeleri, 1.100 lira
artık çok düşük kalmıştır. Bunun için kanun teklifi
verdim. Emeklilere en az 4.253 lira yani bir asgari ücret tutarında
Ramazan ve Kurban Bayramında ikramiye verilmelidir. Ayrıca, banka,
oda, sigorta, vakıflardan emekli olanlar bayram ikramiyesi
alamamaktadır. Bu arkadaşlarımızın da mağduriyeti
giderilmeli, tüm emekliler için bayram ikramiyesi uygulaması
gerçekleştirilmelidir. Neden onlar bayramlarda, Ramazan ve Kurbanda bir
emekli ikramiyesinden mahrum bırakılıyorlar?
Değerli arkadaşlar,
yine verdiğim bir kanun teklifiyle emeklilere aile yardımı
sağlanmasını da talep ettim. Emeklilerin içinde bulunduğu
koşullarda aile yardımı da emekli için en azından bir
destek gerçekleştirmiş olacaktır. Emeklilerin
yaşamını iyi kılmak, yıllarca bu ülkede fedakârca
çalışmış, emekliliği hak etmiş insanlar için bir
lütuf değildir, onların yaşamlarının son bölümünü daha
iyi yaşamalarının yolunu açacak düzenlemeler yapmak bu Meclisin
de asli görevi olmalıdır.
Bunun yanı sıra,
emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili de mutlak surette gasbedilen
haklarının iadesi gerekir. Emeklilikte yaşa takılanlar
sık sık kamuoyu gündemine gelmekte ama yirmi yıldır Adalet
ve Kalkınma Partisi bu konuda bir düzenleme yapmadığı gibi,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim getirdiğimiz önerileri de
reddetmektedir. Emeklilikte yaşa takılanlar bu ülkede
sayıları 4,5 milyona erişen sorunlu, önemli bir kesimdir. O
arkadaşlarımızın da beklentileri Meclis tarafından bir
an önce karşılanmalı ve emeklilikte yaşa
takılanların gasbedilen hakkı verilmelidir.
Sigortasını yatırmış, primini ödemiş, emeklilik
için yaş uygulaması nedeniyle mağdur ediliyor. Adalet ve
Kalkınma Partisi 58 yaşına gelen yaşla yetinmemiş,
2008 yılında çıkardığı yasayla bunu 65
yaşına kademeli olarak getirmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Devamla) Bu mağduriyeti de sonlandırmak gerekiyor. Emekli olmak da
emekli olarak yaşamak da bu ülkede sorun. Ne emekli olmanızın
yolu açılıyor ne emekli olduktan sonra da hak ettikleriniz size
sağlanıyor. Bunları göz önünde bulundurup 10 milyonun üzerinde
emekli için Meclisimize sunduğumuz kanun tekliflerinin bir an önce gündeme
alınmasının, emeklilerin yaşam refahını
yükseltecek önlemlerin sağlanmasının tüm Meclisin, tüm siyasi
partilerin görevi olduğunu düşünüyor yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı üçüncü söz, üniversiteye giriş için uygulanan Temel
Yeterlilik Testi ve Alan Yeterlilik Testi baraj puanının
kaldırılması hakkında söz isteyen Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filize aittir.
Buyurunuz Sayın Filiz.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
3.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, üniversiteye
giriş için uygulanan Temel Yeterlilik Testi ve Alan Yeterlilik Testi baraj
puanının kaldırılmasına ilişkin gündem
dışı konuşması
İMAM HÜSEYİN
FİLİZ (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; TYT ve AYT baraj puanlarının
kaldırılmasının üniversitelerimizde öğrenci profilini
nasıl etkileyeceği konusunda gündem dışı konuşma
yapmak üzere söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve Türk
milletini saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
YÖK Başkanının verdiği bilgilere göre geçen yıl 2
milyon 607 bin 715 aday sınava alındı. Aralarından
sıfır alanlar ve kopya nedeniyle 215 bin civarında elenen var.
Eğer baraj puanı olmasaydı 2 milyon 393 bin kişinin
puanı hesaplanacaktı ancak 1 milyon 627 bin 539 kişinin
puanı hesaplandı yani 700 bini aşkın kişi sistem
dışına itildi. Bu sorunu gerekçe göstererek YÖK
Başkanı üniversiteye girişte TYTde 150 ve AYTde 180 olan baraj
puanlarının kaldırıldığını ifade
etmiştir. Böylece, daha fazla sayıda öğrencinin tercihte
bulunabilme imkânına kavuşturulacağını, tercih
havuzunda çok daha fazla sayıda öğrencinin olmasının
sağlanacağını, adayların kontenjan tespitinde
başarı sırasına göre yerleştirileceğini,
öğrencilerin baraj sebebiyle psikolojik baskı altında
kalmalarının önüne geçileceğini, öğrenciler arasında
daha fazla rekabet sağlanacağını ifade ediyor.
Şimdi, belirtmek gerekir
ki Türkçe ve matematik testlerinden 0,5 ham puan alan yani matematik ya da
Türkçe sorularından sadece 1 net yapması istenen öğrenciler
kimlerle rekabet edecektir? Bu durumda, yüksek atlama spor yarışmasını
bir düşünün, çıta her turda aşağıya çekiliyor. Böyle
bir yarışma, böyle bir rekabet olabilir mi? Tercih havuzunda daha
fazla öğrencinin bulunacağı iddiası doğrudur ama
üniversiteye girip giremeyecekleri belli değildir çünkü puan
hesaplamaları önceki senelerdeki gibi yapılacak. Ön lisans ve lisans
programlarının yerleştirme puanlarında düşüş,
indirme söz konusu olmayacak ve başarı sırası
şartı getirilen mesela tıp fakültesinin en az 50 bininci
sırada, diş hekimliğinin en az 80 bininci sırada,
mühendisliğin en az 300 bininci sırada, öğretmenliğin en az
300 bininci sırada olması isteniyor yani bu programların
puanlarında, başarı sıralamasında hiçbir
değişiklik yok. Dolayısıyla üniversite okuma
donanımına sahip olmamış öğrencilerin tercih havuzunda
yer almış olmalarının akademik dünyaya ve gençlerimize ne
gibi katkılar sağlayacağını anlamak mümkün
değildir.
Peki, ne olacak? Birçok
devlet ve vakıf üniversitesinin boş kalan kontenjanları
üniversiteye giriş donanımı olmayanlarla doldurularak liyakatsiz
mezunlar ve diplomalı işsizler gibi birtakım ciddi
olumsuzluklara yol açılacaktır. Bu arada, vakıf üniversitelerine
maddi katkıda bulunulacak, para kazandırılacaktır.
Değerli milletvekilleri,
aslında, sormamız gereken şey, on iki yıl okuduktan sonra
matematik veya Türkçe testlerinden 1 soru dahi yapamayacak olan
ortaöğretim mezunlarımızın olmasıdır. Bu noktaya
nasıl geldik sorgulamalıyız. Bu öğrenciler hangi
üniversitelere girecekler, nasıl bir eğitim alarak mezun olacaklar?
Bu mezunların niteliği tartışılır olacak ve
beş yıl sonra diplomalı işsizlere yüz binlerce genç
katılmış olacak.
Değerli milletvekilleri,
üniversitelerde kontenjanlar sorun olmaya devam ediyor. Kontenjan sorununu
çözmek için mezunları istihdam etmesi beklenen devlet
kuruluşlarının, Millî Eğitim
Bakanlığının, tüm meslek kuruluşlarının,
sanayici ve iş insanları örgütlerinin görüşleri yönünde beş
yıllık programlarla talepler tespit edilerek arz dengesi
kurulmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
AK PARTİnin yirmi yıllık uygulamalarında üniversiteler
konusu hep sürüncemede kalmış, öğrencilerin ve üniversitelerin
sorunları katlanarak devam etmiştir. Kontenjanlar bir nevi
işsizliği dört beş yıl öteleme anlayışıyla
tespit edilmiştir. Son yıllarda atanan rektörlerin liyakat yerine
sadakati esas alarak akademik makamlara yaptıkları atamalar büyük
ölçüde sorun olmaya devam etmiştir.
Değerli milletvekilleri,
burada, çok önemli gördüğüm bir konu üzerinde daha durmak istiyorum.
Öğretmenlik programlarındaki başarı sırası, biraz
önce söylediğim gibi, en düşük 300 bindir, tıp fakültesindeyse en
düşük 50 bin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
İMAM HÜSEYİN
FİLİZ (Devamla) - Konuşmaya başladık mı
öğretmenlik mesleğinin çok kutsal olduğunu söyleyip Hazreti
Aliyi referans göstererek Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi
olurum. diyoruz ama öğretmenlik mesleğine gereken önemi vermiyoruz.
Eğitimin düzelmesi nitelikli öğretmenlerle sağlanır.
Nitelikli öğretmen yetiştirmek istiyorsak diğer tedbirlerin
yanında en düşük başarı sırasını en
azından 50 bine çekmeliyiz diyor, Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi sisteme giren milletvekillerimize yerlerinden birer
dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Kaya
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın, Hocalı
katliamına ilişkin açıklaması
İSMAİL KAYA
(Osmaniye) Teşekkürler Sayın Başkan.
Ermenistan birliklerinin otuz
yıl önce Yukarı Karabağ bölgesindeki Hocalı şehrine
düzenledikleri saldırıda 613 Azerbaycan vatandaşı; çocuk,
kadın, yaşlı ayrımı gözetilmeden zalimce katledildi.
Türkiye olarak Hocalıdaki bu insanlık dışı
katliamın acısını her zaman yüreğimizde hissettik.
Hocalı katliamı, tüm insanlığın dersler
çıkartması ve bir vicdan muhasebesi yapması gereken önemli bir
olaydır, vicdanlarımızda en ağır cezaya mahkûm
ettiğimiz bir katliamdır. Bu vesileyle, Ermenistan'ın çeyrek
asra yakın bir süredir işgal ettiği toprakların Azerbaycan
toprakları olduğunu, Azerbaycanlı kardeşlerimizin
yanında olmaya devam edeceğimizi ifade ederek Azerbaycandaki
şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyor, kederli ailelerine ve tüm
Azerbaycan halkına başsağlığı dileklerimizi
ileterek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Kaçmaz
2.- Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmazın, Ukrayna-Rusya
krizine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN KAÇMAZ
(Şırnak) Teşekkürler Sayın Başkan.
Ukraynada yaşanan
gelişmeler NATO ve Rusya arasındaki hegemonya
savaşının yansıması olarak karşımıza
çıkmaktadır. Dolayısıyla, bu hegemonya
savaşlarının halklar lehine sonuçlar
yaratmadığını, halklara savaş, yıkım,
yoksulluk ve ölümden başka bir şey getirmediğini biliyoruz.
Uluslararası güçlerin ve Birleşmiş Milletlerin, Ukraynada
yaşanan gelişmelerde barışçıl yöntemlerin hâkim
olabilmesi için devreye girmelerini; müzakereyle, diplomatik yöntemlerle ve
diyalogla sorunların çözülebilmesi için üzerlerine düşeni
yapmaları gerektiğini ifade etmek isteriz.
Bağımsızlık
isteyen bölgelerde de yine Birleşmiş Milletler ve AGİT devreye
girerek o bölgede yaşayan halklara sormalıdır. Esas
alınması gereken, halkların iradesidir, halkların kendi
kaderini tayin hakkı halklara bırakılmalıdır.
Savaşa Hayır. diyoruz.
BAŞKAN Sayın
Taşkın
3.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
Türkiyenin savunma sanayisinde elde ettiği ilerlemeye ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiye,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
güçlü liderliğinde, AK PARTİ iktidarında yirmi yıl
içerisinde gerçekleştirdiği savunma sanayisi
yatırımları sayesinde bölgesinde oyun kuran ve oynanan kirli
oyunları bozan bir ülke konumuna geldi. Bugün insansız hava, kara ve
deniz araçlarından helikopterlere, silah ve mühimmatlardan füzelere, hava
savunma sistemlerinden elektronik harbe kadar çok geniş bir yelpazede
ihtiyaç olan sistemler yerli ve millî olarak tasarlanıyor,
geliştiriliyor ve üretilip kullanılıyor.
Türkiye, açık-gizli
bütün ambargolara rağmen, terörle mücadeleden sınır ötesi
harekâtlarına kadar her alanda millî çıkarların
gerektirdiği tüm hamleleri yapabilmesini savunma sanayisinde elde
ettiği ilerlemeye borçludur diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Kaya
4.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın, Karayolları
bünyesinde çalışan müşavir ve danışmanların özlük
haklarına ilişkin açıklaması
AHMET KAYA (Trabzon) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Karayolları Genel
Müdürlüğüne bağlı müdürlüklerde müşavir ve
danışman olarak çalışan kardeşlerimiz maruz
kaldıkları kadro adaletsizliğine çare arıyorlar. İhale
usulüyle müteahhitlere yaptırılan tünel, köprü, viyadük ve kara
yolları inşaatlarında Genel Müdürlük adına kalite ve
kontrolden sorumlu olarak laboratuvarlarda, bürolarda, şantiyelerde,
kısacası Karayollarının çalışma
alanlarının hepsinde görev alan bu kardeşlerimiz, kadrolu
Karayolları çalışanlarıyla aynı işleri
yaptıkları hâlde âdeta üvey evlat muamelesi görmektedirler. 2017
yılında yapılan taşeron düzenlemesindeki tüm
şartları sağlamalarına rağmen ihalede
danışmanlık ibaresi geçtiği için bu kardeşlerimiz
kadro haklarını alamamışlardır. Bununla birlikte,
maaşlarında gecikmeler ve ücret adaletsizlikleri de
yaşamaktadırlar. Ulaştırma Bakanlığı ve
Karayolları Genel Müdürlüğü yetkililerine sesleniyorum:
Karayolları bünyesinde müşavirlik, danışmanlık
statüsünde çalışan bu kardeşlerimize kadro haklarının
verilmesini ve yaşadıkları tüm haksızlıkların son
bulmasını diliyorum.
BAŞKAN Sayın
Sürücü
5.- Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücünün,
cezaevlerindeki hak ihlalleri ve işkencelere ilişkin
açıklaması
AYŞE SÜRÜCÜ
(Şanlıurfa) Teşekkürler Sayın Başkan.
Cezaevlerinde hak ihlalleri
ve işkenceler âdeta rutin hâle gelmiş durumda. Urfa Hilvan Cezaevinde
oksijen tüpüyle hayatını sürdüren ve 2009 yılında
Urfa-Halfeti-Yukarıgöklü belde Belediye
Başkanlığımızı yapmış olan KOAH
hastası Bazo Yılmaz cezaevinde kalamayacak durumdadır fakat
ısrarla tahliye edilmeyip cezaevinde tutuluyor.
Yine, yüzde 94 engelli olan
Emin Gülerin de derhâl tahliyesi gerekiyor. Cezaevinden her gün tabutlar
çıkarken bu ağır hasta mahpusları daha ne kadar cezaevinde
tutacaksınız? Ağır hasta tutuklu Bazo Yılmaz ve Emin
Güleri derhâl tahliye edin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
İskenderoğlu
6.- Çanakkale Milletvekili Jülide İskenderoğlunun, Rusya ile
Ukrayna arasındaki savaş ihtimaline ve Çanakkaleye yapılan
yatırımlara ilişkin açıklaması
JÜLİDE
İSKENDEROĞLU (Çanakkale) Rusya ile Ukrayna arasındaki
savaş ihtimali bile çok üzücü. Neticede bunlardan en çok kadın, çocuk
ve sivil halk mağdur olacak. Savaşın her türlüsüne Hayır.
diyerek sözlerime başlamak istiyorum.
Cumhuriyetin ön sözünün
yazıldığı Çanakkalemiz hükûmetlerimiz döneminde hak
ettiği yatırımlara kavuşmaya devam ediyor.
Yüzyılın sadece hayali kurulabilen 1915 Çanakkale Köprümüz dört
yıldan kısa bir sürede tamamlandı, hizmete alınıyor.
Bölgemizde ulaşımın önemli sorunlarından
Ayvacık-Küçükkuyu yolunda 2017 yılında çalışmaları
başlatılan tünellerimizde geçtiğimiz günlerde Işık
Göründü Töreni düzenlendi. Üstyapı çalışmalarının
ardından yakında hizmete girecek her iki yatırım bölgemizin
turizm, ticaret ve sosyoekonomik gelişmesine olumlu etki sağlayacak.
Vizyonuyla şehrimizin
gelecek profilini çizen ve âdeta yeniden inşasını sağlayan
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğana
teşekkürlerimizi sunuyoruz.
BAŞKAN Sayın
Gürer
7.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, şeker
fabrikalarındaki ve belediyelerdeki geçici işçilerin kadro sorununa
ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Teşekkürler Sayın Başkan.
Şeker
fabrikalarında, belediye ve il özel idare gibi kurumlarda geçici
işçiler çalıştırılmaktadır ve bu
işçilerimize yıllardır kadro verilmemektedir. Yirmi üç senedir
geçici işçi olarak kamu şeker fabrikasında çalışan
emekçi arkadaşlarımızdan birisi diyor ki: Kadro da bizim
anamızın ak sütü gibi helaldir. Sendika ile Bakanlık
arasında imzalanan protokolde geçici işçilere de kadro
alınması bir an önce sağlanmalıdır. 22
yaşında girdim, 45 yaşına geldim, hâlâ kadro alamadım.
Bizler de bu fabrikaların tozunu, yükünü çekenleriz. Bizim de kadro
hakkımız verilsin. istemektedir. Alın terlerinin, emeklerinin
hiç sayılması ailelerini ve kendilerini de yaralamaktadır. Bu
nedenle, şeker fabrikasındaki geçici işçilerin, belediyelerdeki
geçici işçilerin kadroları verilmeli, onların da
mağduriyetleri giderilmelidir diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Şeker
8.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Ukrayna-Rusya
krizine ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Karadenizin güvenlik ve istikrarını tehdit eden, Rusyanın
haksız ve hukuksuzca başlattığı Ukrayna-Rusya
savaşı daha fazla büyümeden diplomasi ve diyalog yoluyla
çözülmelidir. Ülkemizin Ukraynanın toprak bütünlüğüne verdiği
önemi Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan her
ortamda dile getiriyor. Temennimiz, Rusya ve Ukraynanın bir an önce
müzakere masasına dönmeleridir.
Dünyada yaşayan tüm
canlılar savaş olmadan, huzur içinde yaşamak istiyorlar.
Üzülerek görüyoruz ki geçmişte olduğu gibi bugün de bazı ülkeler
çeşitli bahanelerle huzursuzluk çıkarmaya ve sömürmek istedikleri
ülkeleri kaos ortamına sürüklemeye çalışıyorlar.
İnsanoğlu ve tüm canlılar hukukun, vicdanın, merhametin,
umudun var olduğu bir dünyada yaşamak istiyor diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Çakır
9.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın, İklim
Şûrasına ilişkin açıklaması
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Sayın Başkan, Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığınca organize edilen
İklim Şûrasının hayırlara vesile olmasını
temenni ediyorum. Bu Şûrada Türkiye'nin 2053 yılı net sıfır
emisyon ve yeşil kalkınma hedefleri doğrultusunda, stratejik
hedefleri belirlenecek, iklim kanunu başta olmak üzere iklim konusunda
geliştirilecek mevzuata katkı sağlanacak, sera gazı
emisyonlarının azaltılması ve iklim
değişikliğine uyum bağlamında temel politikalar ile
öncelikli eylemleri içeren bir yol haritası oluşturulması
hedeflenmektedir. Dünyanın değişen iklim ve beraberindeki
yaşam koşullarının iyileştirilmesi adına
atacağı her adımı sonuna kadar desteklemek insanlık
görevimizdir. Dahası, tüm dünyanın bu konuda durması
gerektiği yerle ilgili insanlığın tereddütlerini giderecek
bir fikir ve eylem birliğine ihtiyaç olduğunu kabulden geçmektedir.
Yoksa gelinen yer daha kötü geleceğin habercisi olmaktan öteye geçmeyecek,
acı gelecek önümüze çıkacak tek gerçektir diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Zeybek...
10.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybekin, Ukrayna-Rusya
savaşına, EYTlilere, emekli maaşlarına ve sağlık
sistemindeki sorunlara ilişkin açıklaması
KEMAL ZEYBEK (Samsun)
Sayın Başkanım, savaş bir insanlık suçudur,
barbarlıktır. Şu anda savaşı çıkaranlar ve
savaşın olmasını sağlayanları ve destekleyenleri
de buradan kınıyoruz.
Emeklilikte yaşa
takılanların sorunlarının çözülmesini ve sağlık
hizmetlerinden yararlanmasını istiyoruz.
Öğretmenlerimize,
polislerimize, hemşirelerimize, din görevlilerine 3600 ek gösterge sözü
verilmesine rağmen yasasının çıkarılmasını
da talep ediyoruz.
Emeklilerimizin en düşük
ücretlerinin asgari ücret dolayında olmasını istiyor ve talep
ediyoruz.
Hastanelerimizdeki
insanlarımız günlerce randevu alarak tedavilerini yaptırmak
istiyorlar, randevularını alsalar dahi tetkiklerini ve tahlillerini
yaptırmak için günlerce bekliyorlar. Hastalarımızı
psikolojik olarak daha çok hasta ettiniz, hastalandırıyorsunuz.
Bu özel hastanelere de bir
yaptırım uygulanmasını talep ediyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Ok
11.- Balıkesir Milletvekili İsmail Okun, Ukrayna-Rusya
savaşına ve doktor maaşlarına ilişkin
açıklaması
İSMAİL OK
(Balıkesir) Teşekkür ederim.
Emperyalist emellerle,
uluslararası hukuku çiğneyerek, Ukrayna topraklarını
işgal ederek masum insanları vahşice katleden Rusya'yı
nefretle kınıyorum. Bu kirli savaşı seyreden başta
Birleşmiş Milletlerin ve uluslararası kurumların derhâl
harekete geçerek daha fazla masumun kanının
akıtılmaması için gerekli tedbirleri alması
gerektiğine inanıyorum.
Öte yandan,
doktorlarımızın maaşlarının
artırılmasına yönelik Daha iyisini yapacağız.
denilerek iptal edilmesi ancak hiçbir şey yapılmaması tam bir
skandaldır. Derhâl beklenen düzenleme en hızlı şekilde
yapılmalı ve doktorlarımızın istifalarının
ve beyin göçünün önüne geçilmelidir.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Çepni
12.- İzmir Milletvekili Murat Çepninin, Ukrayna-Rusya krizine
ilişkin açıklaması
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Teşekkürler Başkan.
Emperyalistler bir kez daha
sistem krizlerine savaşla çare bulma hesabındalar, bedelini ise tüm
emekçi halklar ödeyecekler. Ukrayna savaşı işgalci
emperyalistlerin paylaşım savaşıdır. ABD, NATO ve
Rusya tüm ikiyüzlülükleriyle sahnedeler. Suriye'de başka, Kürtler söz
konusu olunca başka, Ukrayna'da başka. NATO, ABD dünyaya savaş
ihracını, Rusya işgal ve genişleme siyasetini, Türkiye de
gerilimleri fırsata çevirme siyasetini terk etmelidir. Ulusların
kendi kaderini tayin hakkı dün olduğu gibi bugün de geçerlidir.
Donetsk ve Lugansk halklarının talepleri son derece meşrudur.
Yaşasın dünya
işçi sınıfı ve ezilen halklarının
enternasyonalist birliği.
BAŞKAN Sayın
Kenanoğlu
13.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlunun, Ukrayna-Rusya
krizine ilişkin açıklaması
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, savaş, kan ve gözyaşı
demektir. Savaşı zenginler çıkarır; çıkar
grupları, diktatörler, emperyalistler yayar ama bedelini halk öder;
emekçiler, fakir halk, açlık ve sefalet içerisinde ölür.
Ukrayna'da halklar
geleceğini kendileri belirlemelidir, kaynaklar savaş için değil
insanca yaşam için kullanılmalıdır. Emperyalist
saldırganlığa da NATO'nun yayılmacı
politikalarına da tek adam rejimiyle yönetilen Rusya'nın
işgaline de Hayır. diyoruz. Bu savaş, Rusya ve NATO
arasındaki egemenlik savaşıdır. Savaş, bir
insanlık suçudur ve derhâl durdurulmalıdır. Bu konuda
Birleşmiş Milletler ve AGİT inisiyatif almalıdır.
BAŞKAN Sayın
Güneş
14.- Uşak Milletvekili İsmail Güneşin, Ukrayna-Rusya
savaşına ve Seyfi Alanya Kış Atmalar
Şampiyonasında Türkiye şampiyonu olan Ali Peker ve antrenörü
Çağrı Oflaz ile 2022 Uluslararası Kodlama
Yarışmasında dünya şampiyonu olan Yüksel Avcı ve
öğretmeni Bayram Yiğiti tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; savaş demek; gözyaşı demek, kan
demek, mağduriyet demek, can kaybı demektir. Rusya'nın
Ukrayna'ya başlattığı savaşı en kısa zamanda
sonlandırmasını dilerim.
19-20 Şubat 2022
tarihlerinde Mersin'de gerçekleştirilmiş olan Seyfi Alanya Atmalar
Kış Şampiyonasında Uşak ilimizi temsil eden sporcumuz
Ali Peker gülle atma kategorisinde 20,76 metrelik derecesiyle kendine ait
Türkiye rekorunu kırarak Türkiye şampiyonu olmuştur. Sporcumuz
Ali Peker'i ve antrenörü Çağrı Oflaz'ı tebrik ediyor,
başarılarının devamını diliyorum.
2022 Uluslararası
Kodlama Yarışmasında Uşak ilimiz Bilişim
Öğretmeni Bayram Yiğit'in danışmanlığında
Mahmut Özgöbek İlkokulu öğrencimiz Yüksel Avcı dünya şampiyonu
olmuştur. Öğrencimizi ve danışman öğretmenimizi tebrik
ediyor, başarılarının devamını diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Peköz
15.- Adana Milletvekili Kemal Peközün, Ukrayna-Rusya krizine
ilişkin açıklaması
KEMAL PEKÖZ (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Rusya ve Ukrayna
arasında uzun süredir devam eden gerginlik çatışmaya ve
savaşa dönüşmüş durumda. Hiçbir savaşın
kazananının olmadığını, özellikle sivillerin
çokça zarar gördüğünü biliyoruz. Her iki ülkenin de uluslararası
sözleşmelere bağlı kalarak savaşın daha da ileri
boyutlara taşınmaması gerekir. Türkiyenin de Montrö
Sözleşmesini tam uygulayarak taraf olmaktan kaçınması gerekir.
Savaş acı ve
gözyaşı olduğu gibi sivillerin ve halkın bu savaştan
hiçbir çıkarı yoktur. Savaş sadece patronlara ve emperyalistlere
yarayabilir, onun dışında halkın bir çıkarı
yoktur. Bu savaş derhâl durdurulmalıdır.
BAŞKAN Sayın
Gergerlioğlu
16.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun, Bertelsmann
Vakfının yeni raporuna ilişkin açıklaması
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Uluslararası kuruluşların
nitelikli raporları bizim, Cumhur İttifakına yönelik
muhalefetimizi destekliyor. Merkezi, Almanyanın başkenti Berlindeki
Bertelsmann Vakfının yeni raporuna göre daha otoriter bir yönetim
anlayışının yerleştiği, ekonomisi daha da
kötüleşen Türkiye son on yılda demokrasi ve hukuk devletinin en çok
gerilediği ülke oldu. Raporda Türkiye; hukuk devleti, demokratik
kurumların istikrarı ve devletin temel işlevini yerine getirme
kapasitesi bakımından 137 ülke arasından 74üncü sırada yer
aldı. Raporda 3 temel sorun gösterildi. Bunlar: Otoriterleşmenin
belirginleşmesi, ekonomik kırılganlık ve artan oranda
ihtilafların hâkim olduğu bir dış politika. denildi. Yeni
Türkiyede güçlü bir yürütme sistemi kisvesi altında otoriter
eğilimler konsolide oldu. Popülist milliyetçiliği kullanan
Erdoğanın politikaları Meclis ve kamu yönetimi dâhil tüm
demokratik kurumlarda artan oranda denetlenmeye yol açtı.
BAŞKAN Sayın
Özen
17.- İstanbul Milletvekili Zeynel Özenin, Ukrayna-Rusya krizine
ilişkin açıklaması
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul)
Teşekkürler Başkan.
Biz Halkların Demokratik
Partisi olarak savaşa, silahlanmaya, askerî anlaşmalara her zaman
karşı olduk çünkü savaşın kazananı olmaz. Savaş
ölüm demek, yokluk demek, yıkım demek. Biz bölgemizde bunu en iyi
bilenlerdeniz. Onun için Rusyanın bu saldırısı derhâl
durdurulmalı ve Türkiye de İHAlar, SİHAlar satacağız
diye bu savaşın bir tarafı olmamalı, bundan
sakınmalı. Diğer taraftan Montrö Anlaşması esnetilmeden
eksiksiz olarak uygulanmalı.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gül
Yılmaz
18.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmazın, 28 Şubat
postmodern darbesine ve 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin
açıklaması
ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin)
Darbeler; insanlık onurunu zedeleyen, milletin iradesini hiçe sayan,
işkencelerle, zulümlerle, tehdit ve baskılarla sürdürülen
antidemokratik uygulamalardır.
1997, 28 Şubat
postmodern darbesiyle de sözde irtica tehdidi bahanesiyle antidemokratik MGK
kararları alınmış, dönemin iktidarına darbe
vurulmuştur. Bin yıl sürecek. denen 28 Şubat darbesiyle
birlikte başörtülü kızlar üniversitelere giremez olmuş, siyasi
görüş ve inancından dolayı insanların çalışma,
eğitim, ibadet, düşünce ve ifade özgürlükleri gibi temel hakları
elinden alınmıştır. 28 Şubatta siyasete, demokrasiye
ve insan haklarına balans ayarı yapmaya çalışanlar aziz
milletimiz tarafından kısa sürede balans ayarına
uğramışlardır.
Son olarak da 15 Temmuz darbe
girişiminde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde milletimizin inancı ve ferasetiyle darbelere son bir
darbe daha vurulmuştur. Yirmi yıldır her şartta ve
koşulda darbeler karşısında yanımızda olan
milletimize şükranlarımızı sunuyoruz.
BAŞKAN Sayın
Bulut
19.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun, Ukrayna-Rusya krizine
ilişkin açıklaması
BURHANETTİN BULUT
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Diplomatik girişimler,
diyalog çabaları sonuçsuz kaldı ve Rusya ile Ukrayna arasında
hiç istemediğimiz bir savaş yaşanmaya başlandı. Bugüne
kadar çıkan hiçbir savaş insanlığın lehine
olmamıştır, bu savaş da olmayacaktır. Çocukların,
masum insanların öldüğü savaşın karşısında
barışın yanındayız. Krizin daha da derinleşmeden
müzakere ve diplomasiyle çözülmesi, sağduyunun galip gelmesi en büyük dileğimizdir.
Bombardıman
altındaki Ukraynada bulunan vatandaşlarımız hava
sahası kapalı olduğu için tahliye edilememektedir.
Vatandaşlarımızın bir an önce güvenle tahliye edilmesi için
gerekli adımlar atılmalıdır.
Nazım Hikmetin
dediği gibi, savaş korku ve sefaletten başka bir şey
getirmez; yakar, yıkar, öldürür, yok eder.
BAŞKAN Sayın
Keven
20.- İzmir Milletvekili Ali Kevenin, emeklilerin, engelli
aylığı ve 65 yaş aylığı alan
yurttaşların geçinemediğine ilişkin açıklaması
ALİ KEVEN (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
8 milyon emeklimiz asgari
ücretin altında emekli maaşı alıyor, 3 milyondan fazla
emeklimiz iş arıyor. Verilen sefalet zamlarıyla geçinemeyen
emeklimiz bizlere soruyor: 2.500 lirayla kirasını mı ödeyecek, doğal
gaz faturasını mı ödeyecek, elektrik faturasını
mı ödeyecek, yoksa pazar alışverişine mi çıkacak? Bir
sosyal devlet düşünün ki emeklisine bu kısacık hayatında
rahat bir gün yüzü gösteremiyor.
Aynı şekilde,
engelli aylığı ve 65 yaş aylığı alan
yurttaşlarımız da geçinemiyor. En düşük engelli
maaşı olan 842 lirayla, bu hayat pahalılığında,
bırakın geçinmeyi, bu ücret gıda harcamasına bile yetmez.
Eğer gerçekten sosyal devlet olmak istiyorsak yurttaşlarımıza
asgari bir geçim ücretini sağlamak zorundayız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Coşkun
21.- Muş Milletvekili Şevin Coşkunun, Eşik
Platformunun taleplerine ilişkin açıklaması
ŞEVİN COŞKUN
(Muş) Teşekkürler Sayın Başkan.
EŞİK bugün Grup
Başkan Vekilimiz ve milletvekillerimizle birlikte Mecliste bir basın toplantısı
düzenledi. 300 kadın örgütünün bir araya gelmesiyle oluşan
EŞİK Platformu kadın kazanımlarını korumak,
şiddetsiz bir yaşamı savunmak ve kadınların eşit
hakları için mücadele ediyor. Bugün kadınların nafaka
hakkını gasbetmek isteyen iktidara karşı buradaydılar.
Bizler de kadınların nafaka hakkının gasbedilmesine izin
vermeyeceğiz. Kadınların nafaka hakkını gasbeden
değil, kadınların yoksulluğuna çözüm üreten politikalar üretin.
Teşekkürler.
BAŞKAN Şimdi
Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
İYİ Parti Grubu
adına Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlu.
Buyurunuz Sayın
Dervişoğlu.
22.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun,
Ukrayna-Rusya krizine ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Dün Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yaptığım konuşmada, tarihe not düşmek
adına, Rusya ile Ukrayna arasında gelişen olaylarda Türkiye
olarak bizi bekleyen tehlike ve tehditlerin değerlendirilmesi hususuna
işaret etmiştim. Üzerinden yirmi dört saat geçmedi ki Putin, Rus
ordusuna Ukrayna topraklarına girme talimatı verdi. Mevcut tablo
Rusyanın başlattığı askerî harekâtın
yalnızca Donbas bölgesiyle sınırlı
kalmayacağını ortaya koymaktadır. Rusya, Belarus sınırından
Kieve, güneyden de Ukraynanın Karadenize
çıkışını kesecek şekilde Odessaya yönelik bir
çevreleme harekâtı gerçekleştirebilir. Bölgede topyekûn bir
savaşla karşı karşıya kalma ihtimali de maalesef söz
konusudur. Avrupanın güvenlik mimarisinin temel belgesi olan Helsinki
Nihai Senedi ve o zamandan bu yana varılmış olan diğer
mutabakatların tamamı Rusya tarafından yok
sayılmaktadır. Rusyanın askerî harekât adı altında
Ukraynanın Donbas bölgesinde yürüttüğü, ülkenin diğer
bölgelerine de yaymış olduğu bu saldırı hem
Ukraynanın altyapısı ve ekonomisini hem de dünya ekonomisini
olumsuz yönde etkileyecektir. Sayın Genel Başkanımız Meral
Akşenerin ifade ettiği gibi, biz İYİ Parti olarak her
şeyden önce devletlerin toprak bütünlüğüne ve tam egemenliğine
saygı duyulması gerektiğini düşünüyoruz. Bir ülkenin
egemenlik sahasının başka bir egemen devlet tarafından
ihlal edilmesini de asla kabullenmiyoruz. Bu çerçevede saldırıya
uğrayan devlet olan Ukraynanın uluslararası hukuktan ve
Birleşmiş Milletler Şartının 51inci maddesinden
doğan meşru müdafaa hakkını tanıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Tüm bunlarla birlikte, bizim için
asıl olan, yalnız ve ancak Türk milletinin çıkarlarıdır.
İleriye dönük olarak atılacak her adımda önceliğimiz,
Türkiyenin stratejik ve jeopolitik çıkarları olmalıdır.
Doğrudan Türkiyeye bir saldırı olmadığı müddetçe
geleneksel Türk dış politikasının aktif
tarafsızlık ilkesinin muhafaza edilmesi, bu noktada ülkemizin yüksek
çıkarları açısından fevkalade önemlidir.
Ekonomimizin mevcut
kırılganlığı da dikkate
alındığında, öncelikle yapılması gereken, krizin
ülkemize olabilecek yansımalarının asgari düzeyde
tutulmasını sağlayacak tedbirlerin alınmasıdır. AK
PARTİ iktidarının yanlış tarım politikaları
neticesinde Türkiye, buğday ihtiyacının büyük
kısmını Rusya ve Ukraynadan karşılamak zorunda
kalmıştır. Buğday ithalatının yüzde 64,6sı
Rusyadan, yüzde 13,4ü ise Ukraynadan yapılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Bu özel durum, bu ithalatı
etkileyeceği için bazı gıda ürünlerindeki fiyatlarda da
hızlı artışlar söz konusu olabilir.
Öte yandan, Rusyanın
önemli gelir kaynağı olan ve Karadenizde bulunan TürkAkım ve
Mavi Akım Doğal Gaz Boru Hatlarının saldırıya
uğraması ihtimali üzerinde de hassasiyetle durulmalıdır.
Böyle bir durumda Türkiye ciddi bir doğal gaz tedariki sorunuyla
karşı karşıya kalabilir. İktidarın ivedilikle bu
hususlarda gerekli tedbirleri alması gerekmektedir. Günümüzdeki durum
iktidarın değil, ülkemizin sorunudur. Bu sorunun
aşılması ise ulusal çıkarlarımızın
gereği olarak atılacak adımlara bağlıdır.
İstişare ve ortak akıl çerçevesinde belirlenecek bir stratejiye
ihtiyaç vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konuyu ele alacak
olmasını memnuniyetle karşılıyor ve kriz
yatışıncaya kadar
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) -
Türkiye Büyük Millet Meclisinin tüm
siyasi parti liderlerinin düzenli bir şekilde bilgilendirilmeleri ve
gerekiyorsa bir araya gelmeleri çağrısında bulunuyoruz.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum efendim.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Erkan Akçay.
Buyurunuz Sayın Akçay.
23.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Ukrayna-Rusya krizine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Muhterem milletvekilleri,
küresel ve bölgesel istikrar, barış ve huzur ortamı önemli bir
tehdit altındadır. Rusya-Ukrayna krizi tarihsel süreçteki
kırılma noktalarıyla analiz edilmeli ve bütünlük arz eden bir
perspektifle ele alınmalıdır. Rusya ve Ukrayna arasında
Donbas Bölgesinde 6 Nisan 2014te başlayan çatışmalar, 11
Mayıs 2014te Donetsk Halk Cumhuriyeti ve Lugansk Halk Cumhuriyeti
isminde iki ayrı yönetimin kurulmasıyla sonuçlanmıştı.
Gerilim, Rusyanın 16 Mart 2014te Kırımı
uluslararası hukuka aykırı olarak ilhak etmesiyle devam
etmiş ve çatışmalar 6 Nisan 2021de yeniden
başlamıştır. İki ülke arasında Aralık
2021de Ukraynanın doğusunda yeniden tırmanan gerilim krizin
son perdesini aralamış ve Rusya 21 Şubat 2022de Donetsk ve
Lugansk bölgelerini bağımsız cumhuriyet olarak
tanıdığını açıklamıştır. Ukrayna
ve Rusya krizi 24 Şubat 2022de fiilî saldırılarla yeni bir
boyuta ulaşmış, süregelen gerilim çatışma
ortamına evrilmiştir. Krizin tetikleyici unsurlarından biri de
son yıllarda mutasyon geçiren küresel belirsizlik ortamıdır.
Covid-19 salgınıyla ivme kazanan küresel belirsizlik; sınır
anlaşmazlıkları, enerji krizleri, göçmen meselesi gibi önemli
sorunlarla başka bir boyut kazanmıştır. Dünyada ve bölgemizde
yaşanan son gelişmeler bu durumun açık bir göstergesidir. 27
Eylül 2020de Ermenistanın Azerbaycana düzenlediği
saldırılar, Kasım 2021de Polonya-Belarus
sınırında meydana gelen mülteci krizi, ocak ayının ilk
haftası Kazakistanda başlayan olaylar küresel gerilim
hatlarının en yakın örnekleridir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Meydana gelen hadiseler domino etkisi yaratmış, organize ve
senkronize bir bütünlük hâlinde Ukrayna-Rusya krizinin
altyapısını da hazırlamıştır diyebiliriz.
Muhterem milletvekilleri,
Rusyanın 21 Şubat 2022de Donetsk ve Lugansk bölgelerini
bağımsız cumhuriyet olarak tanıması krizin önemli bir
dönüm noktası olmuştur. 24 Şubat 2020deki fiilî
çatışmalara giden sürecin kilometre taşı 21 Şubat
tarihli kararla döşenmiştir. Rusya, bu kararla yangına körükle
gitmiş, Ukraynanın siyasi birliğini ve egemenlik
haklarını açıkça ihlal etmiştir.
Rusya-Ukrayna krizinin
derinleşmesinin diğer bir boyutunu da uluslararası
çatışmaların çözümü noktasında yetersiz kalan
Batılı ülkeler ve uluslararası örgütler
oluşturmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Başta ABD olmak üzere, Avrupa Birliği ülkeleri, AGİT ve
Birleşmiş Milletler, üzerlerine düşeni yapmamış,
krizin çözümü noktasında tahrikçi bir tutum almışlardır.
Söz konusu ülkeler ve uluslararası örgütler, yapıcı bir tutumla
sorunları çözmekten ziyade, krizi daha da derinleştirmişlerdir.
Bu duruma Kosova'da, Bosna'da, Kıbrıs'ta, Kırım'da ve son
olarak Karabağ'da defalarca şahit olduk. Batılı ülkeler
medya organları aracılığıyla âdeta bir savaş
borsası yaratmış, uluslararası medya baronları
savaş çığırtkanlığı yapmıştır.
Batılı ülkeler, hiçbir çıkar gözetmeden Ukrayna'nın
egemenliğini ve toprak bütünlüğünü savunmak yerine Ukrayna'yı
pazarlık konusu hâline getirmişlerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Ukrayna, bağımsız ve egemen bir devlettir, hiçbir küresel güç
mücadelesinin piyonu yapılamaz. Söz konusu ülkeler, Ukrayna'yı
satranç tahtası olarak görmekten vazgeçmeli, krizin çözümü için
yapıcı ve somut adımlar atmalıdırlar.
Ukrayna-Rusya krizi
jeopolitik konumu itibarıyla ülkemizi de çok yakından
ilgilendirmektedir. Çatışmaların sona ermesi, Ukrayna'nın
siyasi ve toprak bütünlüğünün korunması Türkiye'nin güvenliği ve
bölgenin istikrarı açısından kaçınılmaz bir
mecburiyettir. Karadeniz'in güvenliği Türkiye'nin güvenliği demektir.
Orta Asya'nın istikrarı Türkiye'nin istikrarıdır. Orta
Doğu'nun huzura kavuşmasının yolu da Türkiye'den
geçmektedir. Türkiye, diplomasi birikimiyle, hiçbir çıkar gözetmeksizin
küresel ve bölgesel istikrarın korunması amacıyla krizin çözümü
noktasında gerekli çalışmaları yürütmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu
kapsamda Türkiye, gerilimin sonlandırılması ve bölgesel
barış ortamının yeniden tesis edilmesi amacıyla iki
ülkeyle de diplomatik temaslarda bulunmuştur. Cumhurbaşkanı Sayın
Erdoğan'ın 3 Şubat 2022 tarihli Ukrayna ziyareti, Türkiye'nin
krizin çözümü için gösterdiği samimiyetin en açık göstergesidir.
Diğer yandan, bugün Cumhurbaşkanımız Sayın
Erdoğanın başkanlığında gerçekleştirilen
bir güvenlik zirvesi yapılmıştır ve Türkiye, hadiseleri ve
gelişmeleri dikkatle, ciddiyetle ve soğukkanlılıkla takip
etmektedir. Türkiye, millî birlik ve bütünlük içinde kendi gündemine hâkim bir
ülkedir. Yine, bu güvenlik zirvesi sonrası yapılan açıklamada da
Sayın Cumhurbaşkanı, Rusyanın Ukraynaya yönelik
saldırısının uluslararası hukuku ihlal ettiğini
ve kabul edilemez olduğunu da ifade etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Başkan.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Türkiye'nin, Ukraynanın siyasi birliğine, egemenliğine ve
toprak bütünlüğüne desteğini sürdüreceği de
vurgulanmıştır. Türkiye, uluslararası düzlemde meselenin
çözümü noktasında çok olumlu bir tutum almaktadır. Türkiye Yurtta
barış, dünyada barış. parolasıyla, barışın
ve istikrarın tesis edilmesi için gereken bütün adımları
başarılı ve kararlı bir şekilde atacaktır.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Meral Danış
Beştaş.
Buyurunuz Sayın
Danış Beştaş.
24.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Ukrayna-Rusya krizine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Maalesef Rusya-Ukrayna
savaşı bütün hızıyla, eziciliğiyle ve
yıkımıyla devam ediyor ve en çok etkilenen ülkelerin
başında da tabii ki Türkiye geliyor. Türkiye hem bir NATO üyesi hem
de Rusyayla doğrudan ekonomik, siyasal ilişkileri olan bir ülke
konumunda. Maalesef bugüne gelinceye kadar Türkiyenin Bu savaştan
nasıl daha az etkilenirim? ya da Bu savaşı nasıl
önlerim? noktasında yeterli bir irade ortaya
koymadığını görüyoruz. Ara buluculuk yapacağız.
sözleri ortalıkta dolaştı ancak Cumhurbaşkanı
Afrikadaydı ve Dışişleri Bakanı hâlâ Türkiyede
değil. Bugün güvenlik zirvesi toplandı ama Dışişleri
Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Kazakistanda geziyor. Acaba
Kazakistandaki ziyaretler bu savaştan çok daha mı önemli? Bunu bütün
Türkiye kamuoyunun takdirine sunuyorum. Ve bu savaştan hem siyasal hem
sosyal hem toplumsal hem de ekonomik olarak en çok etkilenen ülkelerin
başında Türkiyenin geldiğini ve bugünden bunun sonuçlarını
yaşadığımızı önemle ifade etmek istiyorum.
Şimdi ne oluyor? Bugün
güvenlik zirvesi toplanmış -bütün basın yayın
organlarına bir saat kırk beş dakika sürdüğü ifade
ediliyor- fakat salı günü buradan HDP Grubu adına açık
çağrımızı yapmıştık;
Dışişleri Bakanının Türkiye Büyük Millet Meclisine
gelerek bir bilgilendirme yapmasının ve bütün grupların bu
konudaki önerilerini, düşüncelerini ifade etmelerinin en önemli gündem
olduğunu söyledik ve çağrımızı yaptık. Aradan üç
gün geçti, Türkiye Büyük Millet Meclisinde hâlâ bu gündemle bir toplantı
yapamadık, bir bilgilendirme alamadık. Tamam, Beştepede
güvenlik zirvesi yapılsın ama halk iradesini temsil eden en önemli
organ burasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Bu savaşın sonuçları 85 milyon
yurttaşı doğrudan etkiliyor ve burada Türkiye
yurttaşlarının yüzde 90 iradesi temsil ediliyor. Biz, Türkiye
Büyük Millet Meclisine karşı bu tutumu kesinlikle kabul edilemez
bulduğumuzu ve sarayın bu meselenin üstesinden tek başına
gelemeyeceğini, hele hele Kazakistanda dolaşan ve hâlâ Türkiyeye
dönmeyen bir Dışişleri Bakanına teslim edilemeyeceğini
önemle söylüyoruz ve bir kez daha çağrı yapıyoruz: Meclis
kapanmamalı; yarın da çalışmalı, gerekirse hafta sonu
da çalışmalı ve bu savaşın bize etkileri,
sonuçları ve bu savaşın bitmesi için üzerimize düşen rolü
nasıl yerine getirebilirizi konuşmamız ve tutum almamız
gerektiğini özellikle ifade ediyorum.
Çok önemli ve insani bir
mesele daha var: Ukraynada çok sayıda öğrenci var Türkiye
yurttaşı, bu sabah bana da çok sayıda
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Başkan.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Çok sayıda öğrenciyle telefonla
konuştum -konum gönderenler bile var Ukraynadaki konumlarını-
uçak biletlerinin çok pahalı olduğunu, bazıları -mesela bir
tanesi, ismi bende- uçak biletlerinin iptal edildiğini, havaalanına
ulaşamadıklarını ve bombardıman altında
olduklarını ifade ettiler. Bu konuda da derhâl bir girişim
başlamalı tabii ki; Ukraynada bulunan Türkiye yurttaşları
Yine, ekonomiye
yansımasını kısaca söylemek istiyorum. Son yirmi dört saat
itibariyle Türk lirasının dolar karşısındaki
kaybı rublenin dolar karşısındaki kaybıyla aynı
orana ulaştı. Rusyada dolar rezervi olduğu için piyasaya
müdahale ettiler ve doları düşürdüler tabii, Türkiyede döviz rezervi
olmadığı için dolar düşürülemiyor. Rusya, savaşa girip
onlarca yaptırımla karşı karşıyayken bizde,
Türkiyede dolar değer kaybediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Biraz sonra konuşmacılarımız
ekonomik, tarım alanında, diğer bütün alanlardaki etkilerini
tabii ki paylaşacak ama biz bu meselenin çok çok önemli olduğunu,
herkesin yaşamını doğrudan ilgilendirdiğini ifade
etmeye devam edeceğiz ve Rusya ile NATO arasındaki egemenlik,
hegemonya savaşının bedelinin halklara ödetilmesine
karşıyız, daha önce de Libya ve Afganistandan biliyoruz. Orada
hâlâ yaratılan yıkımın bedelini Afganistan ve Libya
yurttaşları ödüyor. Birleşmiş Milletler ve ilgili
uluslararası kuruluşlara açık çağrı yapıyoruz:
Oradaki halkın görüşlerine başvurulmalı ve halkın
iradesi doğrultusunda tabii ki adım atılmalıdır.
Askerî müdahalenin kabul edilebilir, izah edilebilir, desteklenebilir hiçbir
yanı yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bu konuda bugün itibarıyla partimizin merkez
yürütme kurulunun bir açıklaması var, onu da paylaşarak
sözlerimi bitireceğim: Ukraynada yaşananlar NATO ile Rusya
arasındaki egemenlik mücadelesinin son halkasıdır. 2014
yılından bu yana Ukrayna-Rusya arasında yaşanan gerilim,
bugün yaşanan gelişmelerle birlikte büyük bir savaş ve felaketin
kapısını aralamıştır. Ukraynada olanlar sadece
iki komşu ülke arasında yaşanan bir gerilim değil,
aynı zamanda NATO ve Rusya arasındaki egemenlik mücadelesinin son
halkasıdır. Rusyanın uluslararası hukuku ihlal ederek
başlattığı askerî müdahaleyi kesin bir şekilde
reddediyoruz. Rusya Hükûmetini, Minsk Anlaşmasına sadık kalarak
askerî operasyonları durdurmaya ve müzakere kanallarını yeniden
açmaya çağırıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız Sayın Başkan.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ukrayna Hükûmetini, iki blok arasında gerilimi
artıracak tutumdan vazgeçmeye çağırıyoruz, Rusyayla
diyalog kurma girişimlerini destekliyoruz. AKP Hükûmetini de Montrö
Boğazlar Sözleşmesinden doğan tüm yetki ve sorumluluklarını
hiçbir biçimde esnetmeden yerine getirmeye çağırıyoruz.
Sivillerin korunması ve insani trajedilerin önlenmesi için başta
Birleşmiş Milletler ve AGİT olmak üzere uluslararası
kurumları inisiyatif almaya çağırıyoruz.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Engin Altay.
Buyurunuz Sayın Altay.
25.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Ukrayna-Rusya
krizine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sizi ve yüce Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Rusya, Ukraynayı
uluslararası hukuku ve Minsk Protokolünü de ihlal ederek işgal etti.
Bu, kabul edilebilir bir durum değildir. Ukraynanın yani
Karadenizin karşı kıyısındaki komşumuzun toprak
bütünlüğü, egemenliği ve bağımsızlığı
çiğnenmiştir; bunu kabul etmemiz mümkün değil, ilaveten,
şiddetle kınıyoruz.
Sayın Başkan,
gelinen bu noktada Türkiyenin bu süreçle ilgili tavrı, tutumu, tedbiri
özenle ama mutlaka Türkiye Büyük Millet Meclisi onayıyla belirlenmelidir.
Yürütme organına, bu süreçle ilgili tavır, tutum ve eylemleri
noktasında Türkiye Büyük Millet Meclisinin işin asıl sahibi
olduğunu hatırlatmayı bir görev sayıyorum.
Şimdi, gelişmeleri
izliyoruz, güvenlik zirvesi toplandı, bitti; sonucu merak ediyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanının biraz önce elime ulaşan bir
açıklaması var, dünkü açıklamalarıyla da bayağı
terslikler, zıtlıklar gösteriyor, biraz sonra görüşeceğimiz
kanunda yapacağım konuşmada bunlara değineceğim.
Ancak, benim şimdi söylemek istediğim şudur Sayın
Başkan: Sayın Cumhurbaşkanı bu konuda Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gücünü ve desteğini arkasına almak istiyorsa -ki
almalı, alabilmeli- bu sebeple, bu meselenin ekonomik, siyasal
sonuçları ve riskleri bakımından ister bu gece ister yarın
sabah kapalı özel bir oturumla Türkiye Büyük Millet Meclisini Türkiye
Cumhuriyeti'nin dış politikasının, özelde de Rusya-Ukrayna
krizi süreci bakımından bu sürecin sahibi ve paydaşı
yapmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Anayasa'mızın 87nci maddesini Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bulunan bütün milletvekillerimizin bildiğini biliyorum ama
hassaten Anayasanın 87nci maddesiyle Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilen görevleri bir kere daha hatırlamamızda ülkemizin ali menfaatleri
bakımından fayda görüyorum. İşin sahibi yürütmeden önce
Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Çağrımız çok açık, çok
net: Sayın Cumhurbaşkanının bizatihi kendisini -çünkü yeni
sistem tek adam yönetimidir, süreci tek başına yürütmektedir- bu
gece, olmadı yarın, cuma günü Türkiye Büyük Millet Meclisini bir
kapalı oturumla bilgilendirmeye ve istişareye davet ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Doğru olan budur, yapılması gereken budur. Bu
süreçte Türkiye bakımından olası ekonomik ve siyasal riskler,
askerî riskler bakımından işin sahibinin Türkiye Büyük Millet
Meclisi olduğunu, Anayasa'nın 87nci maddesini yürütme organına
tekrar tekrar hatırlatıyorum.
Biz, Parlamentodaki bütün
siyasi parti grupları, biraz sonra görüşeceğimiz bir
uluslararası anlaşmayla konuyla ilgili fikirlerimizi ortaya
koyacağız ancak konunun kapalı oturumda görüşülmesinin özel
bir ehemmiyet ve öneminin olduğu aşikârdır.
Bu vesileyle, yürütme
organına şu sitemimi de belirtmek isterim: Ukraynada
çoğunluğu öğrenci olmak üzere 20 bini aşkın Türk
vatandaşımız, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Biraz önce arkamdaki milletvekili arkadaşımıza
sanıyorum Odessadan telefon geldi; bizi arıyorlar,
vatandaşlarımızın mağdur edilmemesi gerekir. Bu
noktada, Türkiye Cumhuriyeti devleti Dışişleri
Bakanlığı keşke -birçok ülkenin yaptığı
gibi- günler önceden oradaki vatandaşlarımızı uyarabileydi.
Bunu da bir eksik...
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Uyardı.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Hayır, Seyahat etmeyin. dendi ama Ukraynadan
ayrılın. uyarısı yapılmadı bildiğim
kadarıyla, yapılmadı.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Yapıldı.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Seyahat etmeyin. başka bir şey; Ukraynaya
gitmeyin. başka bir şey, Ukraynadan ayrılın. başka
bir şey.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Yapıldı efendim.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Gösterin efendim bana belgesini. Yapılmadı. Neyi
tartışıyoruz ki? Ben burada samimi bir şekilde 20 bin
insanımızın can ve mal güvenliğiyle ilgili endişemi
ortaya koyuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Yani bu Meclisin yürütmenin her yaptığına böyle
kayıtsız şartsız destek vermesini, her vesileyle yürütme
organını arkalamasını bir siyasi parti aidiyeti
bakımından anlamaya çalışıyorum ama arkadaş, 20
bin gencin hayatı söz konusuysa da yürütmenin yanlışına
Evet. denmez canım. Bu kadar olmaz Sayın Başkan, bu kadar
olmaz! (CHP sıralarından alkışlar)
Ve bu bir şeyi daha
göstermiştir ki Montrö Sözleşmesi, Karadeniz havzası
bakımından, Karadenize kıyısı bulunan ülkeler
bakımından, bu ülkelerin barış, huzur, refah içinde
yaşaması bakımından ne kadar hayati bir önem
taşıyor. Bunu da bu vesileyle gördük. Biraz sonra
konuşmamızda değineceğiz ama Hükûmetin Montrö konusunda
yüksek hassasiyetini ve işin gereğini yapma noktasında,
anlaşmaya, sözleşmeye harfiyen uyması noktasında yürütme
organını sıkı bir takip ve denetim içinde
tutacağımızı da yüce Meclisin bilgilerine ve aziz
milletimizin bilgi ve takdirlerine sunuyorum.
Teşekkür ederim efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Muhammet Emin
Akbaşoğlu.
Buyurunuz Sayın
Akbaşoğlu.
26.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Ukrayna-Rusya krizine ve Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş ile İstanbul Milletvekili Engin
Altayın yaptıkları açıklamalarındaki bazı
ifadelere ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Çok teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Öncelikli olarak hakikaten,
bütün insanlığın huzuru, barışı, güvenliği
asıldır; uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletler
gibi küresel teşkilatlar bunu sağlamakla mükelleftirler. Bununla
beraber, özellikle bölgesel ve küresel güvenlikle birlikte Karadenizin
güvenliği bizler için de çok önem arz etmektedir. Bu çerçevede, öteden
beri bütün dünyaya ve Karadenizden komşularımız hem Rusyaya
hem de Ukraynaya Sayın Cumhurbaşkanımız itidal
çağrısında, gerektiğinde ara buluculukla
kucaklayıcı, kuşatıcı bir şekilde, hukuk
içerisinde, barış içerisinde görüşmelerle meselelerin çözümüne
dönük çağrılarda bulunmuş, bu konuda onarıcı,
yapıcı bir dış politik yaklaşımla
kucaklayıcı, kuşatıcı ve uluslararası hukuku
önceleyici durumu, yaklaşımı bütün ilgili muhataplarıyla ve
dünyayla paylaşmıştır. Ancak ne yazık ki bu manada
Rusya Ukraynayla ilgili bir savaşın başlangıcına
düğmeye basmak suretiyle vesile olmuştur. Öncelikli olarak şunu
ifade etmek isterim ki bu süreç içerisinde Dışişleri
Bakanlığımız, gerek Kiev Büyükelçiliğimiz gerek Odessa
ve buradaki konsolosluk çağrı merkezimizden 15 binin üzerindeki
Ukraynada yaşayan vatandaşlarımıza bizzat
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Gerek merkezden,
Dışişleri Bakanlığımızdan, çağrı
merkezinden gerek Kiev Büyükelçiliğimiz ve Odessa Konsolosluğumuzdan
15 binin üzerindeki vatandaşımıza bizzat telefonla arayıp
veya SMS göndermek suretiyle bu konuyla ilgili süreç içerisinde
bilgilendirmeler yapılmış, güvenliklerinin sağlanması,
tahliyeyle ilgili hususlara ilişkin açıklamalar
yapılmıştır. Ve aynı zamanda resmî anlamda da
Dışişleri Bakanlığımız 12 Şubat, 22
Şubat ve 24 Şubat tarihlerinde bunu açık bir şekilde hem
buradan Ukraynaya gidecek vatandaşlarımıza hem de Ukraynadan
Türkiyeye gelecek ve orada güvenliklerini sağlamaya dönük
vatandaşlarımıza gerekli açıklamalar, bildirimler mutaden
yapılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Başkan.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bu, polemik konusu olacak bir husus
değil, teknik bir konudur. Bu bilgiyi de yüce Meclisin ve kamuoyunun
bilgisine sunuyorum. Bu konuda 5 bine yakın vatandaşımız da
Türkiyeye gelmiştir, dönmüştür.
Değerli milletvekilleri,
bu konuyla ilgili Rusya Federasyonu Silahlı Kuvvetleri tarafından
Ukraynaya yönelik olarak başlatılan askerî operasyonu asla kabul
edilemez bir operasyon olarak reddettiğimizi beyan etmiştik. Bu
saldırı, Minsk Mutabakatlarını ortadan
kaldırmanın ötesinde, uluslararası hukukun ağır bir
ihlalidir; bölgemizin ve dünyanın güvenliğine ciddi bir tehdit
teşkil etmektedir. Ülkelerin toprak bütünlükleri ve egemenliklerine
saygı duyulması gerektiğine inanan Türkiye,
sınırların silah yoluyla değiştirilmesine
karşıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Rusya Federasyonunu da bu
haksız ve hukuksuz eylemini bir an önce durdurmaya
çağırıyoruz. Ukraynanın siyasi birliği,
egemenliği ve toprak bütünlüğünü bugüne kadar desteklediğimiz
gibi bundan sonra da desteklemeye devam edeceğimizi yüce Meclisin
huzurunda bütün milletimize ve bütün dünyaya ifade etmek isterim.
Bu konuda, barış,
huzur ve istikrara vurulmuş bir darbe olarak gördüğümüz
Rusyanın savaş kararını
Ukraynada yaşayan herkesin
can güvenliğini sağlama noktasında bütün
insanlığın da sorumlu olduğunu ve bütün uluslararası
hukuk kuruluşlarının da teşekküllerinin de
insanlığın can, mal, özgürlük ve bu konudaki emniyetini,
güvenliğini sağlama konusunda da bir yükümlülük içerisinde
olduğunu hatırlatmak isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Barış her zaman
savaştan evladır, öncedir. Dolayısıyla, biz Dünya 5ten
büyüktür. derken küresel düzenin, bu konuda, insanlığın
geleceğini tehdit eden küresel zulüm düzeninin de değiştirilmesi
gerektiğini vurgularken işte tam da parmak
bastığımız konu budur. Buradan hareketle, bu olaylarda
-insanlığın geleceği ve güvenliği için-
Birleşmiş Milletler teşkilatının da gerçekten
fonksiyonel anlamda insanlığın geleceğine,
barışına, huzuruna, güvenliğine, refahına katkı
sağlayacak şekilde fonksiyon üstlenmesi gerektiğini
hatırlatmak isterim.
Bugüne kadar her iki
komşumuza da gerçekten kucaklayıcı, yapıcı bir
şekilde, savaş olmadan, barış içerisinde sorunların
çözümüne dönük yaklaşımımızı bundan sonra da devam
ettirebileceğimizi hem Sayın Putinle hem de Sayın Zelenskiyle
bire bir görüşmeleri esnasında Sayın
Cumhurbaşkanımız ortaya koymuşlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Başkan.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Buradan, Türkiye Büyük Millet
Meclisinden de milletimiz adına Parlamentodaki temsilciler olarak ifade
ediyoruz ki bir an evvel barışa dönülmelidir.
İnsanlığın selameti, bölgemizin selameti, Ukrayna ve
Rusyanın da selameti açısından bu zorunlu neticeyi bir an evvel
almanın inşallah hep beraber şahidi olalım diyor, bu konuda
bütün niyetlerimizin en kısa zamanda gerçekleşmesi niyetiyle,
duasıyla hepinize selamlarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Altay
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Benim savaş bölgesinde kalan 20 bin
vatandaşımızın hayatıyla ilgili duyduğum
endişeyi sayın mevkidaşımın bir polemik yapmak
olarak değerlendirmesini kendisine yakıştıramadım. Bu
sebeple yerimden bir dakikalık söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ben de söz istiyorum.
27.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Akbaşoğlu, bugün Meclisi,
çalışma planı yokken karar verdik, birlikte topladık.
Derdimiz, Türkiyenin bu savaştan mümkünse sıfır hasarla, 20 bin
vatandaşımızın da can güvenliğini sağlayarak
Türkiyeye getirmek ve komşu kıyımızdaki 2 komşu
ülkenin savaşına da Türkiyenin yapacağı, savaşın
durmasına katkıları konuşmak. Bu savaşın
durması lazım; bunun için bugün buradayız, Meclisteyiz.
Ben 20 bin
vatandaşımızla ilgili endişem var. diyorum, siz diyorsunuz
ki: Polemik yapıyorsun. Niye polemik yapayım arkadaşım?
Yani yasamanın görevi yürütmeyi denetlemek, yürütmeyi uyarmaktır,
yürütmeyi ikaz etmektir arkadaşlar. Siz, bize diyorsunuz ki: Görevinizi
yapmayın; yürütmeyi alkışlayın, ne yaparsa yapsın
alkışlayın. Böyle bir şey yok.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ayrıca, bir şey daha söyleyeyim,
Dışişleri Bakanlığı açıklaması bana da
geldi, tam olarak şöyle: 22 Şubatta yapılmış ve ne
denmiş biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Ukraynanın
doğu bölgesinden ayrılın. denmiş. Yani oraya bomba,
kurşun
Biraz kaçın, batıya kaçın. Böyle şey olabilir
mi? Bütün ülkeler Ukraynayı terk edin. demiş, birçok ülke;
bizimkiler Ukraynanın doğu bölgesinden ayrılın.
demiş. Buna dikkat çekiyorum, bunda ne var? Bunları da söyleyemeyeceksek
biz çekip gidelim, siz kendiniz oturun burada ya. Hayret bir şey ya! (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu, lütfen, Sayın Danış
Beştaşın sizden önce söz talebi var efendim.
Buyurun Sayın
Danış Beştaş.
28.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben de konuşmamda ağırlıkla
orada öğrencilerin mahsur kaldıklarını, destek talep
ettiklerini ve muhatap bulamadıklarını ifade etmiştim. Bunu
öyle laf olsun diye söylemiyoruz, hakikaten burada bir propaganda yapmak gibi
bir amacımız da yok. Önemli olan, şu anda var olan sorunları,
sıkıntıları ve hayati meseleleri çözme iradesidir ve bu
nedenle buradayız. Kendisi ısrarla ve inatla bunu reddediyor yani
uzun uzun konuştu ancak konuşmasında ekonomik etkilerine, hangi
politikalar ürettiklerine, öğrencilere nasıl katkı
sağlayacaklarına, Türkiye'deki kayıtları nasıl
engelleyeceklerine dair hiçbir somut ifade kullanmadı. Şu anda somut
olarak şöyle bir sorunumuz var: Türk lirasının değer
kaybını geçtim; o diğer ürünleri, ekonomik
sıkıntıları geçtim; öğrenciler ve Türkiye
yurttaşları orada, Türkiye'ye dönmek istiyorlar, uçak
bulamıyorlar, bulundukları yerden ayrılamıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Dilerse, Sayın Akbaşoğluna ben konum
bilgilerini, kimlik bilgilerini de verebilirim yani bunu biz ezbere burada
ifade etmiyoruz. Şu bir alışkanlığa dönüştü: Ne
söylesek Hayır, doğru söylemiyorsunuz, gerçeği budur.
diyorlar. Böyle bir şey olamaz yani bizim kendi aklımızdan bir
şüphemiz yok ya da elimizdeki verilerden de bir kaygımız yok.
Burada derdimiz hakikaten bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek,
vatandaşların gelmesini sağlamak.
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Böyle ne kadar gidecek efendim? Ben de söz istiyorum tekrar
efendim. Böyle olmaz ki.
29.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili Engin Altay ile Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelere ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
bir bilgilendirmeyle ilgili hem yüce Meclisi hem de kamuoyunu net bir
şekilde aydınlatmak için
Dışişleri
Bakanlığının 12 Şubatta, 22 Şubatta, 24
Şubatta bu konuya ilişkin açıklamaları olduğunu ifade
ediyorum, bir.
İkinci olarak,
Ukraynada yaşayan 15 binin üzerinde vatandaşımıza
telefonla ve SMSle ulaşılmak suretiyle bizzat bu konuyla ilgili
bilgilendirmelerin yapıldığını ve hâlen bu konuyla
ilgili görüşmelerin devam ettiğini, kara, deniz ve hava yoluyla da
tahliye imkânlarının söz konusu olduğunu bu süreç içerisinde,
bugün itibarıyla
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı)
hava sahasının kapalı
olduğunu, bununla beraber, hava, deniz ve kara yoluyla
AHMET KAYA (Trabzon)
Konsolosluğa ulaşılamıyor şu an, konsolosluğa;
çocuklar çare arıyor.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı)
5 binin üzerinde
vatandaşımızın Ukraynadan Türkiyeye döndüğünü bu
çerçevede ifade ediyor; net, resmî, doğru bilgileri veriyorum.
Şu anda niçin
Kazakistanda? denmişti. Sayın Dışişleri
Bakanımız ikili görüşmeler münasebetiyle bir takvim içerisinde
Afrikadaki ikili görüşmelerde de bulundular, oradan da Kazakistanda daha
önceki tarih itibarıyla ikili görüşme söz konusu olduğu için
oradalar ve bugün de Türkiyeye dönmek suretiyle bu konunun üzerinde -orada da
bu konunun üzerinde- bütün Dışişleri bürokratlarıyla,
diplomatlarıyla görüşme içerisinde bu olaya nezaret etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurunuz.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Şunu ifade ediyorum Sayın
Başkanım: Türkiye Cumhuriyeti devleti gerçekten bu konuda çok
duyarlı, hukukun üstünlüğüne inanan ve kendi
vatandaşlarının canını da her şeyden fazla
önceleyen bir yaklaşım içerisinde olmuştur. Bu pandemi sürecinde
sağlıkla ilgili yüz binlerce insanımızı dünyanın
belki 100ü aşkın ülkesinden kendi ülkemize getirme noktasındaki
başarısı da hepimizin ortak bir başarısı olarak
ortadadır. Dolayısıyla, bu konuda en ufak bir tereddüt
olmadığını ve işlemlerin, münasebetlerin,
ilişkilerin oradaki vatandaşlarımızla, ilgili kurumlarla,
Dışişleri Bakanlığımız bünyesinde
koordinasyonla devam ettiğini ifade etmemden de bir bilgilendirme olarak
herhâlde Meclisimizin de memnun olması lazım geldiğini
düşünüyorum.
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Ya, vatandaşlar yayına katılıyorlar ve
diyorlar ki: Böyle bir şey yok. Siz burada laf söylüyorsunuz ya!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, vatandaşlar televizyon
yayınına katılıyorlar ve Kaldık burada. diyorlar.
Yani dediğiniz gibi
değil bu işler.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Altay.
30.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Şimdi, Meclis çare müessesesi. Tabii, bu işleri
konuşacağız, ben Niye konuşalım? da demem ama
Sayın Akbaşoğlu benim biraz önce söylediğim
Bakanlığın duyurusunu, tarihini verdi ve içeriğini
söylemedi yani beni yalanlamadı, yalanlayamaz da zaten.
Ben şimdi okuyorum
Bakanlığın duyurusunu: Ukraynanın doğu bölgelerine
seyahat ve güvenlik durumu duyurusu, 22 Şubat 2022: Ukraynanın
doğu bölgelerindeki son gelişmeler çerçevesinde
vatandaşlarımızın Ukraynanın doğu bölgelerinden
ayrılmaları kuvvetle tavsiye edilmektedir. Vatandaşlarımızın
gerekli durumlarda Kiev Büyükelçiliğimizle temas etmeleri önerilmektedir.
demiş ve bir telefon numarası vermiş Bakanlık, olan bu. Bu
kötüdür demem ama bu eksik; niye eksik? Şimdi, efendim, Donetskteki ve
Luhansktaki bizim Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı öğrencimizin;
kıt kaynaklarla orada barınan, okuyan öğrencimizin Kieve kendi
imkânlarıyla gitme şansı var mı?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Kaçının var? Ben diyorum ki:
Dışişleri Bakanlığı bu konuda bu işi eksik
yapmıştır, uyarıyı geç yapmıştır;
uyarıyı Ukraynadan ayrılın. şeklinde yapmak yerine
Ukraynanın doğusundan batısına kayın. şeklinde
yapmıştır. Dışişleri Bakanına buradan
soruyorum: Donetskte, Luhanskta okuyan öğrenci Kieve gidip nerede
yatacak, nerede kalkacak kardeşim? Böyle bir şey olabilir mi? Bu
kadar gayriciddi dış politika yapılabilir mi? Bunları
söylemeyelim mi Sayın Başkan?
Ayrıca, deminki
çağrımı -haberler geliyor mağduriyetle ilgili- tekrar
tekrar söylüyorum: Burası Meclis; güvenlik zirvesinde konuşulanların
Meclise aktarılması lazım. Biraz sonra
konuşacağız. Cumhurbaşkanını Türkiye Büyük Millet
Meclisine bilgi vermeye tekrar tekrar davet ediyorum. Sayın
Cumhurbaşkanı bizzat gelip bizleri bilgilendirmelidir. Nokta. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Grup
Başkan Vekillerinin izniyle
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Hayır, her şeye bir cevap ver! Ben de söz
istiyorum.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Son olarak şunu söylemek
istiyorum Sayın Başkanım
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Böyle bir şey yok!
BAŞKAN Sayın Grup
Başkan Vekilleri
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bakın, şöyle bitiriyorum
Sayın Başkanım
Kısaca bir açıklamada bulunmak
istiyorum.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Allah Allah ya!
BAŞKAN Buyurunuz.
31.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili Engin Altay ile Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelere ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bakınız, burada bir
tartışma konusu olması açısından değil; bu
konuyla ilgili Dışişleri Bakanlığımızın
koordinasyonunda bütün meseleler anbean takip edilmektedir diyorum. Telefonla
15 binin üzerindeki vatandaşımıza ulaşılmıştır
diyorum. Gerekli uyarılar, her türlü açıklamalar internet
ortamında yapılmıştır diyorum ve 5 binin üzerinde
vatandaşımız da Ukraynadan Türkiyeye gelmiştir diyorum.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Vatandaş Büyükelçiliğe ulaşamıyormuş
ya!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Ben şunu somut olarak ifade
ederim mevkidaşlarıma: Somut bir şekilde bizden istedikleri,
Dışişleri Bakanlığımıza iletmek istedikleri
mağduriyetlerle ilgili bilgileri kendileri de paylaşabilirler
doğrudan Dışişleri Bakanlığımızla, bizimle
de paylaşabilirler; biz de Dışişleri
Bakanlığımıza iletebiliriz diyorum.
Saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.21
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.36
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58inci Birleşiminin
İkinci Oturumu açıyorum.
Sayın Çıray,
buyurunuz.
32.- İzmir Milletvekili Aytun Çırayın, Ukrayna-Rusya
çatışması konusunda konuşurken savaş teriminin
kullanılmasının doğru olmadığına
ilişkin açıklaması
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bazı
konuşmacıların bugün Ukrayna-Rusya çatışması
konusunda konuşurken savaş deyimini kullandıklarına
şahit oldum, teknik olarak doğru değildir.
Bağımsız ve egemen devletin işgali söz konusudur.
Dolayısıyla, Rusyanın kendisinin de altına imza
attığı Helsinki ve Paris Şartlarına uyması
gerekmektedir ve Türkiye'nin çıkarları açısından da
Ukraynanın toprak bütünlüğünü savunuyoruz, sadece bunu söylemek
istiyorum. Savaş ilan edilmiş değil, teknik bir problem,
eğer bunu yetkili ağızlardan kullanırsak Montrö konusunda
da bazı sıkıntılarımız çıkabilir.
Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) İşgale karşı bir savaş var, onu
kastediyoruz.
BAŞKAN Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Danışma Kurulunun
bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
V.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında bulunan 292
sıra sayılı Kanun Teklifinin bu kısmın 1inci
sırasına alınmasına ve bu kısımda bulunan
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine ilişkin önerisi
No: 73 24/2/2022
Danışma
Kurulu Önerisi
Danışma Kurulunun
24/2/2022 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantıda
aşağıdaki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mustafa
Elitaş Engin
Altay
Adalet
ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Meral
Danış Beştaş Erkan
Akçay
Halkların
Demokratik Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İYİ
Parti
Grubu
Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında bulunan
292 sıra sayılı Kanun Teklifinin bu kısmın 1inci
sırasına alınması ve bu kısımda bulunan diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi
önerilmiştir.
BAŞKAN Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın Grup Başkan
Vekillerimizin, sanıyorum, söz talepleri yok.
Alınan karar
gereğince, denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına
geçiyoruz.
1inci sıraya
alınan Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Kültürel İş Birliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Kültürel İş Birliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2756) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 292) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Komisyon Raporu 292 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz
isteyen, İYİ Parti Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın
Ahmet Kamil Erozan.
Buyurun Sayın Erozan.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA AHMET KAMİL EROZAN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii ki karmaşık bir ortamdayız.
Biraz evvel yapılan konuşmaların bazılarına katılıyorum,
bazılarına katılmıyorum ama Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekilinin Keşke bir kapalı oturum yapılsaydı.
fikrine yüz defa katılıyorum. Niye bunu söylüyorum? Ben şimdi
dilimi kontrol etmek durumundayım, her şeyi konuşamayacağım
burada çünkü her şeyi konuşursak bambaşka bir yere gideriz ve
bunun yarattığı sıkıntıyla
konuşacağım, onu da söyleyeyim.
Şimdi, izin verirseniz,
bugünlere nasıl ve niye geldikle başlamam lazım. Bugüne niye ve
nasıl gelindiğinin analizini yapmadan bugünü anlamak mümkün
değil. Niye bunu söylüyorum? Biliyorsunuz, 1991 senesinde Sovyetler
Birliği dağıldı. Bu dağılış o
coğrafya için büyük bir travma yarattı. O travmanın sonucu ne
oldu? Daha evvelden Marksist-Leninist, ateist bir sistem vardı; onun
yerine yeni cumhuriyetler, yeni kimlikler çıktı; yeni kimlikler
derken yeni milliyetler çıktı hatta. Bu milliyetlere
baktığınızda -bu yeni doğan, Sovyet
coğrafyasında doğan 15 cumhuriyete- bunlardan 2 tanesi ismi ile
cismi birbiriyle uyumlu olmayan 2 devletti; o tarih itibarıyla söylüyorum,
ismi ile cismi birbirine uymayan. Bunlardan bir tanesi Kazakistan. Ne demek
istediğimi de açacağım birazdan. Yani Ermenistan'da Ermeniler
vardı, Kırgızistan'da Kırgızlar vardı,
Azerbaycan'da Azeriler vardı, Kazakistan'da Ruslar vardı
çoğunlukta ancak yeni yeni Kazakistanın ismiyle cismi bir hâle geldi
çünkü Kazaklar çoğunluğa geçtiler. Ama Ukrayna daha değişik
bir ülke ve bu değişikliğinin sebebi de ülkenin isminden
kaynaklanıyor yani Ukrayna bir kimlik değil, Ukrayna eşikteki
ülke demek uzaktaki ülke demek, bir ulus kimliği değil. Bence
Sovyetler Birliğinin yıkılmasından bu yana geçen süreç
içinde o kimlik arayışında olan bir ülkenin dramasını
yaşatıyoruz biz bugün. Şimdi, buraya baktığımızda,
ne diyor Ruslar? Bu taraf bizim. Yani bugün Donbas dediğimiz kriz
coğrafyasında, Rusların da oturduğu
Mesele sadece Ruslar
da değil, o coğrafya Ortodokstur. Batıya doğru
gittiğinizde Rusluk azalır, Ortodoksluk da azalır, Katoliklik
başlar. Dolayısıyla böyle karmaşık bir sosyokültürel
yapının içinde ve bunun sancılarıyla biz bugünlere geldik.
Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra o travma, biraz evvel
sözünü ettiğim travma çerçevesinde Sovyet ekonomisinden yadigâr ne
kaldıysa bütün ülkeler çöktüler aslında ekonomik anlamda. Bu
çöküşten tabii ki Rusya Federasyonu da payını aldı ve Putin
devreye girinceye kadar yani Gorbaçov, Yeltsin dönemleri geçip de Putin devreye
girinceye kadar Rusya Federasyonu o çöküntünün çözümü arayışı
içinde, bir çaba içinde oldu ve o biraz evvel sözünü ettiğim Rus
milliyetçiliği de o kimlik arayışının, yeni kimlik
arayışının tezahürü olarak güçlendi. O yakın çevre
politikası bunun üstüne bir kat geldi. Onun ötesinde, bu
Bağımsız Devletler Topluluğu adı altında, ismi
Sovyetler Birliği olmasa dahi onu anımsatan bir ilişkiler
manzumesi oluştu ve âdeta Putin, Sovyetler Birliğini
canlandırmak peşinde olmasa dahi Çarlık Rusyasını
canlandırmak arayışına girdi ve bana sorarsanız, bunda
da on sene evveline bakarsanız Rusya on sene evveline nazaran daha da
güçlü; ekonomik alanda da güçlü, askerî alanda da güçlü, yetenekleri daha
yüksek bir seviyede ve kurduğu ilişkilerle de bunu
pekiştirmiş vaziyette.
Şimdi, bu ayrılan
Varşova Paktı da dağıldı tabii, onu hiç söylemeye
gerek yok. Ama bu Varşova Paktı ülkeleri, o Rusya Federasyonunun
Sovyetler Birliğinden yadigâr travması içinde bence
akıllıca bir şey yaptılar ve o çaba içinde bir yandan
NATOya, diğer yandan Avrupa Birliğine üye oldular. Yani 6 ülke ama
bunlardan bazıları -üzülerek söylemem lazım, yine dilimi kontrol
ederek- bazı rövanşist arayışlara girdiler. Yani, ne demek
istiyorum? Sovyetler Birliği döneminde çektiklerinin
acısını Rusya Federasyonuna fatura etmeye. Bunda
başarılı oldular mı? Bence büyük bir soru işaretidir.
Bu bitmedi, yani Varşova Paktı, NATO ve Avrupa Birliği ülkesi
oldu, arkasından Sovyetler Birliği coğrafyasındaki 3 ülke,
Baltıklar, onlar da yine NATO ve Avrupa Birliği üyesi oldular ve bu
tabii ister istemez Rusyada bir çevrelenme kaygısı yarattı. Ha,
şimdi, bu çevrelenme kaygısının daha sonraki
adımlarında Gürcistanın başına neler geldiğini
ve bugün Ukraynanın neler yaşadığını hep
birlikte görüyoruz. Yani, Rusun maalesef şöyle bir yöntemi vardır;
lafını dinlerseniz ne âlâ, dinlemezseniz sopayı eline
alıyor. Bu da tamamen güç dengesiyle ilgili yani Rusyayla ilgili olarak o
bölgede onunla baş edecek bir gücün olduğunu da söylemek çok güçtür.
Ne oldu? Osetya ve Abhazya gitti, arkasından Kırım gitti,
şimdi Donbas gidiyor. Bütün bunları niye söylüyorum? Bence,
önümüzdeki döneme baktığımızda, bu kriz geçtikten sonra, bu
yaşadığımız sancıların sağlıklı
bir şekilde mutlaka analizi gerekecektir ancak bunu
başarabildiğimiz ölçüde biz ileriye daha sağlıklı
bakabiliriz.
Bir hususa değinmek
isterim. Biraz evvel Sayın Dervişoğlu konuşmasını
yaparken -arkasından da Sayın Aytun Çıray- savaş kelimesi
üzerinden dikkatinize bir hususu getirmek istedi. Şimdi burada ben kulak
verdim, herkes cömertçe savaş kelimesini kullandı.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Herkes
kullanmadı ya, ben kullanmadım mesela.
AHMET KAMİL EROZAN
(Devamla) - Şimdi bunu niye söylüyorum? İlerisi için söylüyorum,
dikkat edelim diye söylüyorum.
Şimdi işte, bu
biraz uluslararası hukukla ilgili bir konu ama- savaş esirlerine
uygulanacak kurallar vardır. Savaş esirlerine bir kuralın
uygulanabilmesi için savaşın ilan edilmiş olması gerekir.
Savaşın ilan edilmemiş olmasının sonucu o esirler
infaz edilebilir ama savaş ilan edilmişse esirler infaz edilmez.
Dolayısıyla, ülkeler savaşa girdiklerinde kendi
vatandaşlarını, kendi evlatlarını, kendi
eratını korumak için savaşı ilan etmeyi tercih ederler ki hukuk
devreye girsin diye. Ha, şimdi, ister istemez yine bir Montrö lafı
duydum tüylerim diken diken oldu. Tüylerim diken diken oldu, sebebi de şu:
Savaş diyorsanız, ben şimdi size soruyorum: Montrönün 19uncu
maddesi yürürlükte mi? Buyurun cenaze namazına derim. Geçmişteki bir
konuşmamda söyledim, Türkiye Cumhuriyetinin bir tapusu Lozan
Anlaşması ise ikinci tapusu Montrö Anlaşmasıdır.
İnce elenmiş, sık dokunmuş bir anlaşmadır; her
kelimesinin, her virgülünün anlamı vardır. 19uncu maddede
çeşitli hâller var, savaş hâlinde diyor. Biz savaş hâlinde
miyiz şimdi? Biraz evvel Aytun Çıray söyledi, savaş hâlinde
değiliz. İyi ki değiliz, savaş hâlinde olsaydık
başımıza neler geleceğini siz tahayyül edin, tahayyül etmek
için de okuyun. Dolayısıyla böyle bazı kelimeleri ucuza
kullanmaktan imtina edelim ve ileriye yönelik olarak da dikkatli olalım
demek durumundayım.
Şu anda
çatışma devam ederken bizim oraya bir çözüm üretme yeteneğimiz
yok. Cumhurbaşkanı bunu başka şekilde denedi, bir yere
varılamayacağı anlaşıldı. Şimdi
dolayısıyla biz, ülkemiz için, millî çıkarlarımız
açısından önemli olan, bu çatışmayı durdurmak
konusunda tabii ki siyasi birtakım yaklaşımlar veya arayışlar
veya çağrılarda bulunabiliriz. Birleşmiş Milletleri filan
unutun, Birleşmiş Milletlerden bir çözüm çıkmaz çünkü
Birleşmiş Milletlerden bir çözüm çıkması için
Rusyanın Evet. demesi lazım, orada bir veto var
dolayısıyla Birleşmiş Milletler havanda su döver bu ara.
Ama bizim kendi çıkarlarımızı düşünerek başka bir
yaklaşım benimsememiz lazım yani sorunun özüyle değil
sonuçlarıyla ilgilenmemiz lazım, bu sonuçlardan ülkemizin minimum
zararla çıkabilmesini sağlamamız lazım. Zararsız
çıkmamız mümkün değil. Sabah dolar kaçtı, şu anda kaç?
Benim, gıda sektöründe çalışan bir arkadaşım var,
toptancılardan sabahleyin geçilen mesaj şu: Ayçiçeği
yağını ve unu saat on ikiye kadar alıyorsanız
alın, on ikiden sonra yüzde 50 zamlı. Gidin süpermarkete
bakalım, sabahki fiyatla şimdiki fiyatı buluyor musunuz?
Akşam benzin almayı unutmayın giderken. Yarın da motorin
almayı unutmayın giderken. Doğal gazın fiyatının
kaç olacağını düşünün. Niye bunu söylüyorum? Bugün
Avrupada spot piyasada bin metreküp doğal gazın fiyatı 1.200
dolar, 1.200 dolar. Biz kaça alıyoruz? Bunun dörtte 1ine alıyoruz.
Petrol sabahleyin 102 dolardı, şimdi kaç dolar olduğunu
bilmiyorum. Altın kaçtı? Kaç olduğunu bilmiyorum. Emtia
fiyatları kaçtı? Kaç olduğunu bilmiyorum. Buğday
fiyatı kaçtı? Kaç olduğunu bilmiyorum. Bunların pek
çoğunda dışa bağımlıyız, hem de kime
bağımlıyız? 2 tane çatışan ülkeye. Ha, bunun
sonucunda ortaya çıkacak rakamların -artık siz aile bütçeniz
üzerinde mi, devletin bütçesi üzerinde mi- ne gibi yansımaları
olacağını da bence düşünmekte fayda var.
Ha, şimdi, biz Donbas
diye yatıp kalkıyoruz da Donbas dediğimiz yerde 2 tane
devletçik türedi. Bir tanesi Lugansk, diğeri Donetsk. Ben Lugansk
diyorum, bazılarınız Luhansk diyorsunuz, onun da g ile
olması gerektiğini bu vesileyle hatırlatmış
olayım. Niye onu söylüyorum? O coğrafyada -bunu ancak Ünal Çeviköz
bilir- Hitler diye bir adam yoktur, Gitler diye bir adam vardır,
Hamburger yoktur Gamburger diye bir şey vardır, Luhansk yoktur
Lugansk diye bir şey vardır; bu da kayıtlarda dursun, bol bol
kullanırsınız ileride.
Ha, şimdi, bu Donbas
bölgesindeki o 2 devletçik açısından biliyorsunuz bu
çatışma ortamında o coğrafyanın hemen hemen
ortasından -ki yatay olarak- geçen bir çatışma hattı
vardı. Şimdi bu çatışma hattı yedi sekiz senedir orada
duruyor. Çözüm var mı? Yok. Normandiya formatı işlemiyor, Minsk
Anlaşmaları işlemiyor. Ama bu arada, bana sorarsanız,
bazı ülkelerin -Batılı ülkelerden bahsediyorum- NATO
üyeliği perspektifinde Ukrayna'yı biraz yeterinden fazla
heveslendirmeleri bu tırmanmanın bence sebeplerinden bir tanesidir.
Ama maalesef işler umulduğu gibi gitmedi. Niye umulduğu gibi
gitmedi diyorum? Hatta -şu anda Zelenskinin durumuna hiç kimse
düşmesin- bundan on gün evvel Zelenski Batıya dönerek Savaş
çığırtkanlığını bırakın,
yaptırım yapacaksanız ben işgale uğramadan
yapın. diye haykırdı; duyan olmadı. Şimdi,
yaptırım yapanlar kimler? Bugüne kadar duyduklarımız
Amerika Birleşik Devletleri var, İngiltere var, Almanya var,
başka yok. NATO'ya da bu konu gelmeyecek bana sorarsanız çünkü
NATO'ya bu konu gelirse bu yaptırımlar konusunda herkesin aynı sesle
konuşamayacağı maalesef ortada. Şimdi, bu bir zafiyet
yarattı. Bu işgali yöneten bu zafiyeti görmedi mi? Gördü. Yani bu
kriz ortamında Batı'nın biraz da öz eleştiri yapması
lazım. Ama adam kılıfına uydurdu; adam derken Putin'den
bahsediyorum. Nasıl kılıfına uydurdu? Bu coğrafyadaki
hâkimiyetini pekiştirmek için hukuki bir zemin yaratmaya
çalıştı. Nedir o hukuki zemin? Zaten kendilerini defakto
devletçik ilan etmiş olan bu Lugansk ve Donetsk birimlerini tanıdı
pazartesi akşamı. O gün o tanıma esnasında masaya
uluslararası anlaşmalar geldi, uluslararası anlaşmalar.
Niye uluslararası diyorum? Çünkü imzalayanlar artık devlet oldular. O
uluslararası anlaşmaların ben metnini görmedim ama kendim kadar
eminim ki o metinlerin içinde bu ülkelere yönelik -yani bu ikisinden
bahsediyorum- herhangi bir tehdit olması hâlinde Rusyanın müdahale
hakkının olduğu mutlaka orada yazıyor. Kılıf
dediğim bu, uluslararası anlamdaki kılıf bu. Bu
kılıf yaratıldı ve dün akşam da bu müdahale
gerçekleşti.
Dün neydi biliyor musunuz?
Rusyada Ordu Günüydü. Tesadüf değildir, Ruslar hiçbir şeyi
tesadüfen yapmazlar. Ruslar ne zaman işgal ettiler Afganistanı?
Tesadüfen işgal etmediler, 24 Aralıkta işgal ettiler. Ne demek
24 Aralık? Bütün Batı uykudayken işgal ettiler. Şimdi, olan
oldu, maalesef oldu. Şimdi, Ukraynanın içine düştüğü bu
açmazdan çıkması büyük ihtimalle zaman alacaktır. Çünkü -yine bu
coğrafi konuya döneceğim, Donbasa- o çatışma
hattının kuzeyinde Ukrayna birlikleri vardı. Ama bölgenin idari
tanımına bakarsanız, o Donetsk ve Lugansk daha da kuzeye
doğru gidiyor, coğrafi olarak kuzeye gidiyor. Geçenlerde Putine
Sizin bu tanıma durumunuz sadece sizin ayrılıkçı
kankalarınızın bulunduğu coğrafyayı mı kapsıyor
yoksa idari coğrafyayı mı kapsıyor? diye sordular,
İdari coğrafyayı." dedi yani Bizimkilerin kontrol
ettiklerini değil, onun tamamını. dedi. Orada havai
fişekler atılmaya başlamıştı zaten,
ayrılıkçıların havai fişekleri atılmaya başlamıştı.
Ne demek? Bulunduğum yerin kuzeyine gideceğim. diyor adam ve gitti.
Orada da durmadı dün akşam, şu anda Ukraynanın toprak
bütünlüğü sadece Donbas bölgesinde değil, bütünlüğüyle ihlal
edilmiş vaziyettedir. Ukrayna'nın havaalanı
kalmamıştır şu anda. Yani biraz evvel Uçaklarla
vatandaşlarımızı getirelim. dediniz ya, hadi bir bulalım
havaalanı! Uçak bulursunuz da havaalanı bulamazsınız,
feribot dahi zor bulursunuz. Yani dolayısıyla Cumhuriyet Halk
Partisinden Grup Başkan Vekilinin biraz evvel söylediğine
katılıyorum, öngörebilmiş olmak lazımdı bunları.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Eskiden yapılacaktı.
AHMET KAMİL EROZAN
(Devamla) - Olduktan sonra ooo! Yapabilmiş olmanız gerekenin ancak
çok azını yapabilirsiniz.
Ha, şimdi buradan
çıkarılacak dersler var mıdır? Çok vardır ama bu kriz
ortamında bunların üzerine eğilmek mümkün değildir. Biraz
evvel Sayın Dervişoğlu, bizim bugün
yaptığımız açıklamadan size cümleler, satırlar
aktardı. Sayın Cumhur... Yine Cumhurbaşkanı dedim.
Sayın Başbakan, o da değil, Sayın Genel
Başkanımız. Sayın Genel Başkanımız bundan
bir müddet evvel bir memleket masası lafı etti. Bugün tam bir
memleket masası ortamındayız biz. Niye bunu söylüyorum? Türkiye
Büyük Millet Meclisinin bilgilendirilmesi gerekir mi? Gerekir. Ama biz kendi
aramızda konuşuyoruz yani Komisyon burada... Bakan? Allah selamet
versin, ikinci defa corona olmuş. Kendisine burada sağlık
dileklerimi de iletirim. Bir an evvel gelsin bize bu konuda bilgi versin.
diye bunu söylüyorum. Sadece bizim değil, siyasi parti liderlerinin de
bilgilendirilmesi lazım. Sadece bilgilendirmek de yetmez, ortak akıl
gereği müşterek politikaları birlikte oluşturmamız
lazım. Bunu yapması gereken iktidar tabii ki. Biz
çağrıyı yapıyoruz. Çünkü biraz evvel yine Sayın
Dervişoğlu söyledi, bizim açıklamamızda o var, bugünkü
mesele iktidarın meselesi değildir, ülkenin meselesidir. Bu ülkenin
meselesinin çözümünün de müştereken düşünülerek
gerçekleştirilmesi lazım. Çıkarılacak çok ders vardır,
çok ders vardır; ümit ediyoruz ki her beladan -bir belayla karşı
karşıyayız- bir fayda üretmenin yolunu bulmalıyız.
Ben hepinizi saygıyla
selamlar, bu gibi durumların bir daha tekerrür etmemesi dileğiyle
hepinizi kucaklarım.
Saygılar. (İYİ
Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KUZEY KIBRIS TÜRK
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA KÜLTÜREL İŞ
BİRLİĞİ PROTOKOLÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 13
Şubat 2020 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültürel
İş Birliği Protokolünün onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde
üzerinde söz isteyen, İYİ Parti Grubu adına Erzurum Milletvekili
Sayın Muhammet Naci Cinisli.
Buyurunuz Sayın Cinisli.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlarım.
3 defa Rus işgaline
uğramış, işgalden sonra da Ermeni milislerin mezalimini
yaşamış, Rus işgalinin ne demek olduğunu yakından
bilen bir şehrin, Erzurumun Milletvekili olarak söz almış
bulunuyorum.
Bütün ülkeler
açısından olduğu gibi ülkemizin de dış
politikasının önceliği bölgemizdeki ülkelerle barış,
istikrar ve iş birliği coğrafyasının
oluşturulması olmalı. İYİ Parti olarak ülkelerin
toprak bütünlüklerine ve egemenliklerine saygı duyulması
gerektiğine inanıyoruz. Sınırların silah yoluyla
değiştirilmesine karşı olduğumuzu ifade ediyoruz.
Rusya özel askerî harekât adı altında Ukraynanın Donbas
bölgesinde bir saldırı yürütüyor. Mevcut durum, Rusyanın
başlattığı askerî harekâtın yalnızca Donbas
bölgesiyle sınırlı kalmayacağını da ortaya koyuyor.
Rusya, Belarus sınırından Kieve, güneyden de Ukraynanın
Karadenize çıkışını kesecek biçimde Odessaya yönelik
bir çerçeveleme harekâtı gerçekleştirebilir. Rusyanın
Ukraynaya karşı başlattığı askerî harekât
çerçevesinde kullanılan terimler de uluslararası ilişkiler ve
sözleşmeler temelinde dikkate alınmalı. Özellikle, biraz önce
Sayın Grup Başkan Vekilimiz Aytun Çıray Beyefendi ve Ahmet
Erozan Beyefendinin de ifade ettikleri gibi savaş sözcüğü -azami
özen göstererek- telaffuz edilmemeli. İstanbul ve Çanakkale
Boğazlarından geçişi düzenleyen Montrö Sözleşmesine göre
savaş zamanlarında Türkiyeye, askerî gemi geçişi
uygulamalarında kısıtlama hakkı tanınıyor.
Türkiye savaşta değilse askerî gemiler barış dönemindeki
şartlarla boğazları geçebiliyorlar. Türkiye savaştaysa ya
da savaş tehdidi hissediyorsa savaş gemisi ve askerî yardım
gemilerinin geçişini engelleme hakkına sahip. Yine, Montrö
Sözleşmesine göre, Karadenize kıyısı olmayan ülkelerin
sözleşmeye uygun şartları taşıyan askerî gemileri on
beş gün önceden Türkiyeye haber vererek boğazları geçebiliyor
ve en fazla yirmi bir gün Karadenizde kalabiliyorlar.
Sayın milletvekilleri,
Rusyanın özel askerî harekât adı altında Ukraynanın
Donbas bölgesinde yürüttüğü Ukraynanın
silahsızlandırılması adı altında ülkenin
diğer bölgelerine de yaymış olduğu bu
saldırının hem Ukrayna vatandaşları hem de
Ukraynanın altyapısı ve ekonomisi açısından
yıkıcı sonuçlarının olması kaçınılmaz
görünmektedir. Ukrayna ve Rusya arasındaki
uzlaşmazlığın bağımsız ve egemen bir
devletin toprak bütünlüğünün ne ad altında olursa olsun ihlal
edildiği bir aşamaya gelmiş olması uluslararası
hukukun ve kurallarının ihlali niteliğindedir. Rusyanın
Ukraynaya karşı başlattığı harekât, Minsk
Mutabakatlarını ortadan kaldırmanın ötesinde
uluslararası hukukun ağır bir ihlalidir, bölgemizin ve
dünyanın güvenliğine ciddi bir tehdit teşkil etmektedir.
Ayrıca, Avrupanın güvenlik mimarisinin temel belgesi olan Helsinki
Nihai Senedi ve o zamandan bu yana varılmış olan diğer
mutabakatların da yok sayılması demektir. Rusya Federasyonu
tarafından yürütülen bu haksız ve hukuksuz eylemin bir an önce
durdurulması için çağrıda bulunuyoruz. Bu çerçevede,
saldırıya uğrayan devlet olan Ukraynanın uluslararası
hukuktan ve Birleşmiş Milletler Şartının 51inci
maddesinden doğan meşru müdafaa hakkını tanıyoruz.
Günümüzdeki durum
yalnızca iktidarın değil, ülkemizin sorunudur. Bu sorunun
aşılması ise ulusal çıkarlarımızın
gereği atılması gerekecek adımların istişare ve
ortak akıl çerçevesinde belirlenmesiyle mümkün olabilecektir. Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulumuzda bu konunun gündeme
alınmış olmasını memnuniyetle
karşılıyor ve kriz yatışıncaya kadar Türkiye
Büyük Millet Meclisi ve tüm siyasi parti liderleri düzenli bir şekilde
bilgilendirilmeli ve gerekiyorsa bir araya getirilmeli
çağrısında bulunuyoruz.
Bu krizden hem ülkemiz hem de
bölgemiz için çıkarılacak çok ders var. Ülkemizin dış
politika öncelikleri ve hedefleri belirlenirken güvenlik ve istikrar
konuları üzerinde ciddiyetle durulmalı, devlet ciddiyetiyle
değerlendirilmeli. Başarılı bir dış politika için
komşularımızın, ülkemize müzahir olan veya olmayan
bölgemizdeki diğer ülkelerin önceliklerinin ne olduğu bilinip amaçları
anlaşılmalı. Bunların analizini zamanı geldiğinde
yapmak ve bu tür durumların tekrarını önlemek üzere
yapılabilecekleri belirlemek de bir ulusal öncelik olmak
durumundadır. İktidarın bu kaygı verici durumun özü
konusunda mevcut askerî çatışma ortamında siyasi çağrıların
ötesinde yapabileceği pek bir şey bulunmadığından,
ekonomimizin mevcut kırılganlığı da dikkate
alınarak, öncelik krizin ülkemize olabilecek yansımalarının
asgari düzeyde tutulmasına, diğer ifadeyle, krizin ülkemiz
açısından gündeme getireceği sıkıntıların
yönetilmesine verilmelidir. Tarihe nasıl geçirileceği böyle
zamanlarda belli olur yine.
Korkarım ki bölgemizde
büyüyen ateş cumhuriyet tarihimizin ekonomik olarak en kötü zamanına
ve en zayıf yönetici kadrosuna denk gelerek en büyük zararı bize
verme ihtimalini barındırıyor. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar) Ülkemizin tarımda ve gıda güvenliğinde Rusya
ve Ukrayna'ya en bağımlı bırakıldığı
dönemdeyiz. Turizm gelirlerimizde de en büyük payı yine Rusya ve Ukrayna
oluşturuyor. Enerjide Rusya'ya bağımlıyız yine.
Savunma sanayisinde Ukraynayla yapılan önemli iş birlikleri
temelinde en büyük zararı yine ülkemiz görebilir. Bu konjonktürel durumdan
kaynaklı olarak Türk liramızın değer kaybı
yaşamasının önüne muhakkak geçilmelidir. Dövizin yükselmesiyle
birlikte iç piyasada ham madde sıkıntısı yaşanabilir.
Vatandaşlarımız yeni bir zam dalgasıyla da karşı
karşıya kalabilirler. Bu nedenle, böyle bir durumda Türk ekonomisine,
tarımına, turizmine ve diğer etkilenme ihtimali olan sektörlere
devlet ciddiyetiyle yaklaşılmalı, yetişmiş, doğru
kadrolarla akıllar başlara devşirilmelidir. AK PARTİ
seçimlere kadar hiç olmazsa bu sorumluluğunu devlet ciddiyetiyle
taşımalı, etrafını değil, ülkesini ön plana
alarak görev üstlenmelidir.
Değerli milletvekilleri,
Rusya'nın yaptığı hamlelere ortak bir tavırla,
aklıselimle yanıt verilmeli. Şimdiye kadar Amerika ve Avrupa
Birliğinin, Batı Blokunu oluşturan ülkelerin tek seslilikle bir
tavır gösterdiğine, maalesef, şahit olamadık.
Almanyanın, İngilterenin, Amerika'nın Rusya'ya karşı
yaptırım kararları ne kadar gerçekçi göreceğiz. Avrupa,
kullandığı doğal gazın neredeyse
yarısını Rusyadan temin ediyor ancak Rusya bu konuyla ilgili
bir yaptırıma maruz kalırsa ne yapacağını
biliyordu. Bu nedenle Almanyanın Kuzey Akım 2 Boru
Hattını şimdilik askıya alması Rusya tarafından
öngörülmüş ve önlemi alınmıştı. Rusya Devlet
Başkanı Putin, Pekin Kış Olimpiyat Oyunları
vesilesiyle Çini ziyaret etmiş ve geçtiğimiz haftalarda petrol,
doğal gaz satış anlaşması imzalamıştı.
Çin ile Rusya arasında kurulmakta olan petrol, doğal gaz boru
hatlarından Çine çok ciddi miktarlarda satış
yapılması öngörülüyor. Rusya ekonomisi için çok önemli olan
doğal gaz satışında, Avrupadan çok daha iyi bir alternatif
oluşturduğu kanaatlerine hâkimler. Bu vesileyle bu kriz
ortamında, Ukrayna-Rusya arasındaki kriz ortamında ve ülkemizin
maalesef içinde bulunduğu tarihin en büyük kriz ortamında ülkemizin,
devletimizin zeval görmemesini Allahtan niyaz eder, Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlarım. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili Sayın Ahmet
Erbaş.
Buyurunuz Sayın
Erbaş. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA AHMET
ERBAŞ (Kütahya) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültürel İş Birliği
Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Gazi Meclisi ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
hiç kuşkusuz ki yüz yılı aşkın süredir
Kıbrıstaki kardeşlerimiz bir varlık mücadelesi
sürdürmektedir. 1878 yılında adanın İngilizlerin
hâkimiyetine geçmesiyle orada yaşayan soydaşlarımız büyük
baskılara karşı mücadele etmek zorunda kalmıştır.
1931 Rum isyanı bahane edilerek soydaşlarımıza İngiliz
sömürgesi zulmü yaşatılmıştır. İstiklal
Marşı'nı ve ana vatanı, Türkiye Cumhuriyetini
hatırlatacak her şey yasaklansa da Kıbrıs Türk milleti
direnerek diline, dinine, kültürüne ve her şeyin ötesinde Türkiye'ye olan
bağlılığına sahip çıkmıştır. 1955
yılında Rumların adayı Yunanistan'a bağlamak için
kurdukları EOKA terör örgütünün saldırılarına göğüs
gerilmiş, 1960 yılında uluslararası anlaşmalarla
kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti'nde 2 eşit halktan biri olarak yer
almasına rağmen Rumların Kıbrıs Türk halkını
yok etmeye yönelik planıyla şehitler vermiş, toprak
kaybetmiş, dışlanmış ama Türkiye'ye
bağlılığından asla ödün vermemiştir. On bir
yıl boyunca süren eziyetlere dayanarak, her türlü mücadele altında
Türk varlığından ödün vermeden ayakta duran Kıbrıs
Türk milleti 1974 Barış Harekâtıyla huzura kavuşmuş,
1983 yılında da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini
kurmuştur. Soydaşlarımız, maalesef, Birleşmiş
Milletlerin aldığı kararlarla dünyadan izole edilerek ambargolar
altında ezilmeye devam etmektedir. Kurulan devletimizin,
soydaşlarımızın nefes borusu Türkiye Cumhuriyetidir.
Gelinen son noktada,
yaşadığım ve vatandaşı da olduğum Kuzey
Kıbrıs'ta altyapı sorunları bulunmaktadır.
İnternet altyapımız çok zayıftır, fiber optik
ağı mutlaka gelmelidir çünkü şu anda 3G bile
sağlıklı çekmemektedir. Enerji ve elektrik
sıkıntısı had safhadadır. Türkiye'de elektrik
fiyatları konuşulurken Kıbrıstaki faturaları görseniz
inanamazsınız, acilen güneş enerjisi santrallerine yönelmek
lazım. Beşparmak Dağları komple güneş panelleriyle
kapatılabilir. Uzmanlar çözüm bulmalı, Kıbrısa elektrik ve
internet ağı örülmelidir. Anamur suyunu Kıbrısa götürerek
çok büyük bir iş başardık. Ada için suyun ne kadar önemli
olduğunu bu yaz arızadan dolayı kaynaklanan kesintiler
yaşanınca daha iyi anladık. Şimdi de gelen suyu
tarımda da kullanmaya başlıyor adamız. Aynı, suyun
geldiği gibi fiber optik kablolarla elektrik de getirebiliriz. 500
yataklı devlet hastanesinin temelinin bu yıl içinde atılıp
çok kısa sürede hizmete geçeceğinden şüphemiz yoktur.
Kıbrıs turizmi hem Kıbrıs için hem de Türkiye için olmazsa
olmaz bir gelir kaynağıdır ama uçak seferleri
artırılmalıdır. Bu sezon turizm patlaması olacağı
belli olmuştur.
Değerli milletvekilleri,
Covid başlamadan önce, 2019 yılında Ercan Havalimanına
yaklaşık 4 milyon yolcu gelmiştir; 2 milyon kişi
giriş, 2 milyon kişi çıkış yapmıştır.
Bu yolcularımızın büyük bir kısmı, yaklaşık
yüzde 83ü Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıdır fakat uçak
fiyatları inanılmaz yüksektir. Size İstanbuldan bir örnek
verebilirim, geçen hafta İstanbuldan Ercan Havalimanına bir saat on
dakikalık bir yolculuk -ekonomik bilet- 3 bin liraydı, buna
nasıl dayanılacak? Bu şekilde Kıbrısın turizmini
nasıl artıracağız? Sıkıntımız
yalnızca uçak fiyatlarının yüksek olması değil,
ayrıca çok az ilimizden uçak kaldırıyoruz. Mutlaka
lokasyonları artırmamız lazım; özellikle Türkiye
Cumhuriyetimizde turizmin göz bebeği olan Bodrumdan, Dalamandan,
Gazipaşadan, Antepten, Trabzondan mutlaka seferler
koymalıyız.
AHMET KAYA (Trabzon)
Trabzondan da istiyoruz, evet. Kıbrısa şart.
AHMET ERBAŞ (Devamla)
AnadoluJet ve Türk Hava Yolları belki bu seferlerden dolayı zarar
edebilir ama Kıbrıs için bu zarara değer. Ayrıca acil
şekilde Ercan Havalimanını uluslararası seferlere açma
mücadelesini yapmaya devam etmeliyiz. Şu anda yalnızca
Taşucundan yapılan deniz seferlerini de İskenderun, Alanya ve
Karataştan da çeşitlendirmeliyiz; bu iş yalnızca
Taşucunun sırtında kalmamalıdır.
Tabii, Kıbrıs
deyince üniversiteler
Değerli milletvekilleri, şu anda
Kıbrısta 19 üniversitede 103 ülkeden yaklaşık 100 bine
yakın öğrencimiz eğitim görmektedir. Bu öğrencilerimiz,
aynı zamanda, mezun olup gittiklerinde, gittikleri ülkede de Kıbrısın
gönüllü tanıtım elçileridir. Hem Türkiyeden giden
öğrencilerimizin hem de yurt dışından Kıbrısa
gelen öğrencilerimizin sayısını artırmak için mutlaka
teşvik programları yapmalıyız ve bu öğrencileri
teşvik etmeliyiz. Öğrencilerin kalacak yurt ve barınma
problemini ve ulaşım problemlerini de mutlaka çözmemiz gerekiyor.
Türkiye ve Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki ithalat ve ihracat mutlaka
Türk lirası üzerinden yapılmalıdır. Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetindeki kardeşlerimizin de sterlin sevdasından mutlaka
vazgeçmesi gerekmektedir.
Ülkemizin koylarında
yapılan açık deniz balıkçılığı,
teşvikler verilerek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine
kaydırılabilir çünkü şu anda bizim koylarımızda bu
açık denizcilik iyice dolmuş vaziyette, bir yandan turizm bir yandan
açık denizcilik koylarımızda inanılmaz derecede
kirliliğe sebep olmaktadır. Kıbrısta fazla koy yok
değerli arkadaşlarım, bu yüzden, açık deniz
balıkçılığını Kıbrısa çok
rahatlıkla teşvik edebilir, açık deniz
balıkçılığında da Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti bu bölgenin bir üssü hâline gelebilir; bu, rahatlıkla
yapılabilir. Tabii, bunu yaparken de bir ada devleti olan
Kıbrısta mutlaka deniz ticaret odasını da kurmamız
lazım.
Değerli milletvekilleri,
Kıbrısla ilgili politikamızı Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal
Atatürk 17 Ocak 1921 tarihinde verdiği bir mülakatta belirlemiştir:
Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece bölgenin
ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrısa dikkat
ediniz, bu ada bizim için mühimdir. demek suretiyle Kıbrıs'ın
Türkiye için taşıdığı stratejik önemi ortaya
koymuştur. Merhum Başbuğ'umuz Alparslan Türkeş Bey'in de
dünyaya geldiği bu ada, yaklaşık altmış
yıldır dünya gündeminin ağırlık merkezindedir.
Doğu Akdeniz'de uluslararası anlaşmalardan doğan egemenlik
ve doğal gaz hakları bir oldubittiye getirilerek Rumlar
tarafından gasbedilmek istenmektedir. Buna asla müsaade etmeyeceğiz.
Kıbrıs politikası gerek Türkiye gerekse Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti'nin iç siyasetinden bağımsız bir şekilde,
tamamen millî politikalarla oluşturulmalı ve devlet aklıyla
sürdürülmelidir ve sürdürülmektedir. Kıbrıs Türklüğü kendi
kaderini kendi tayin etmeye, kendi göbek bağını kendi kesmeye
hazırdır, buna da kararlıdır. Birleşmiş Milletler
himayesinde on yıllardır süregelen Kıbrıs görüşmeleri
hiçbir işe yaramamıştır, deyim yerindeyse maalesef bir arpa
boyu yol alamadık. Bu kapsamda federasyonu esas alan görüşme
trafiğinin hiçbir anlamının kalmadığı, iki
devletli çözümden başka bir seçeneğin bulunmadığı
anlaşılmıştır. Kıbrıs'ta iki ayrı
devlet varlığı artık herkes tarafından kabul
edilmelidir.
Kırk altı yıl
kapalı hâlde tutulan Maraş'ın mülkiyet haklarına riayet
edilerek açılması ve bu açılımın kapalı
Maraş'ın yüzde 3,5una intikal eden pilot bir bölgede başlayacak
olması pek çok çevreyi maalesef rahatsız etmiştir.
Egemenliğimizin ve mülkiyet haklarımızın üzerinde hiçbir
ülke, hiçbir kuruluş yoktur. Kıbrıs Türklüğü de iradesine
sahip çıkmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti'nin gücü de çok şükür ki
bütün imkânlarıyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
yanındadır ama her şeyden önce kalpler Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti için atmaktadır. Gazi Meclisimizin, Kıbrıs
meselesini partilerüstü gördüğünü, tüm milletvekillerimizin de buna
inandığını düşünüyorum. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, Kıbrıs Türklüğünün eşit egemenliğe dayanan,
uluslararası statüde tescil edilecek, tarihî ve stratejik
kararını sonuna kadar desteklemekteyiz. Genel
Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Beyefendinin ifade
ettiği gibi Ankara ile Kıbrısın kaderi birdir, Anadolu
coğrafyası nasıl vatanımızsa Kıbrıs da
vatanımızdır.
Kıbrıs
davasının yol başları merhum Doktor Fazıl Küçükü,
merhum Rauf Denktaşı, Beşparmak Dağlarına
kanlarını döken aziz şehitlerimizi, ebediyete intikal eden
mücahitlerimizi ve otuz yıl önce bugün Azerbaycan Hocalıda Ermeni
zulmüne ve katliamına uğrayan soydaşlarımızı rahmet
ve minnetle anıyorum.
Bu duygu ve
düşüncelerimle sözlerime son verirken Gazi Meclisi ve yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Tulay
Hatımoğulları Oruç.
Buyurunuz Sayın
Hatımoğulları Oruç. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA TULAY
HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; her ne kadar şu an görüştüğümüz anlaşma
Kıbrısla kültürel iş birliği anlaşması olsa da
bugün bütün dünyanın gündeminde olan ve konuşulan Ukrayna kriziyle
ilgili ve şimdi Rusyanın Ukraynaya başlatmış
olduğu askerî müdahaleyi bugün konuşacağız daha çok. 21
Şubatta Putinin ulusa seslenişini hatırlayacaksınız
ve ulusa seslenişte Donetsk ve Luhanskı
tanıdığını ifade etmişti. Zaten bu açıklama
ve bu konuşmayla aslında Ukraynaya dün gerçekleşen askerî
müdahalenin haberi verilmiş idi.
Kırım ve Donbas
bölgesindeki gerilimler zaten geçmişten beri biliniyordu ama bu
aşamaya ne olursa olsun gelinmemeliydi. Bir savaş hâli var şu an
ortada ve bu savaş hâli asla olmamalıydı.
Şu an Kafkasyada
yaşananların -daha önceki, yine, bu kürsüdeki konuşmamızda
ifade etmiştik- Suriyede, Afganistanda, Libyada yaşanandan hiçbir
farkı yok. Bakın, uluslararası emperyalist güçlerin paylaşım
savaşının bölgede zuhur etme biçimidir şu an Ukraynada
yaşananların tamamı.
Bir Arap Baharı
yaşadık yakın zamanda ve bu Arap Baharında özellikle,
gerçekten, oradaki halkların otoriter rejimlere karşı
yürütmüş oldukları, vermiş oldukları mücadelede, yine,
emperyalist güçler bir şekilde onların devrimlerini, o halkların
somut taleplerini ellerinden çaldılar. Şimdi Ukraynada yaşanan
tastamam bunun benzeridir.
Evet, Donbas bölgesinde
yaşayan halkların taleplerine dönülüp bakılmalı dedik.
Hiçbir ülkenin öteki ülkenin toprak bütünlüğüne müdahale etme hakkı yoktur
ama o ülkede yaşayan ve bağımsızlık yanlısı
olan ya da kendi kültürel taleplerini yükseltmiş olan kesimler de
demokrasi gereği dinlenmelidir. Dolayısıyla şu anda
yaşanan süreci çok iyi değerlendirmek ve bu sürece dair, gerçekten,
gücümüz yetebiliyorsa çözüm önerileri sunmak zorundayız.
Bugün Ukraynada
yaşananları, az önce de ifade ettiğim gibi, emperyalist güçlerin
paylaşım savaşı olarak görmemiz gerekiyor. NATO uzunca bir
süredir esasen bölgede kaybettiği, belki, aslında ABD üzerinden bunu
ifade etmek lazım, daha doğru olacak, dünya ölçeğinde
kaybettiği gücünü yeniden toparlamak üzere şu anda NATO'ya
ağırlık vermiş ve bunun üzerinden bir genişleme hedefi
güdüyor.
Yine, bu kürsüden daha önce
de belirttiğimiz gibi, Çin liderliğinde devam eden Kuşak-Yol
Projesi de bunun tam tersi yani -dünyada artan- tek kutuplu bir dünyadan çok
kutuplu bir dünyaya geçiş sürecinin yaşanmasına
baktığımızda burada aslında soğuk savaştan
sonra ortaya çıkan yeni dünya düzeninden, daha da yeni, yepyeni bir dünya
düzeni inşa ediliyor. Belki de ileride bu
daha farklı kavramlaştırılarak bizler tarafından
fazlaca incelenecek, okunacak bir şeye dönüşecek ve biz bunları
yaşayacağız. Şimdi, bu süreç içerisinde, hatırlayacaksınız,
4 Şubat 2022, bu tarihin altını özellikle çizmek istiyorum çünkü
önümüzdeki süreçte yaşanacak bütün uluslararası gelişmelerde biz
bu tarihe dönüp bakmak zorunda kalacağız. Nedir bu? Rusya-Çin
ortaklığı. Burada tabii ki birkaç maddeyi yeniden
hatırlatmak istiyorum. Büyük bir Avrasya ortaklığı
hedefleniyor, dünya ölçeğinde bu Kuşak-Yol Projesiyle yeniden bir
modern İpek Yolu hedefleniyor ve -burada çok açık- bu imzalanan
bildiride şunlara yer verilmişti: NATO'nun genişlemesine
itiraz. Bunu şu anda Ukraynada yaşanan süreçle ilgili
değerlendirip bu maddeyi buraya yorumlarsak NATO'nun genişlemesine
müsaade etmeyeceğiz. Ukrayna ile ABD arasındaki ilişkilere izin
vermeyeceğiz. demiş oldu Rusya ile Çin ve bu müdahalenin bir
sebebini de bu bildiride ortaklaşılmış olan bu maddeden
okumamız mümkün.
Bir diğeri, ABD'nin füze
planına itiraz ve yaptırımlara karşı mücadele.
Yaptırımlara karşı mücadeleden ne kastediliyordu bu
bildiride? Özellikle Rusya'nın bu askerî müdahalesi zaten
planlanmış bir müdahaledir ve Rusya'ya karşı olası bir
yaptırımda Çin'in ve bu blokun Rusya'nın yanında
olacağına dair aslında NATO güçlerine verilen bir mesajdır
bu ve gelişmeler böyle seyredecek.
Peki, bizler burada ne
yapacağız? Montrö Boğazlar Sözleşmesi çok önem arz ediyor.
Bakın 1936da imzalanmış olan bu sözleşmede İstanbul
ve Çanakkale Boğazları üzerindeki kontrol tamamen Türkiye'de olarak
kabul edilmiştir ve şüphesiz ki yine oradaki 19uncu maddeyi
hatırlayacak olursak savaş hâli diye bir ibare geçiyor ama şu
an bir savaş hâli var fiilî olarak. Şu anda Rusya Donbas bölgesini ve
Ukrayna'yı vuruyor. Az önce de bir hatip söyledi Havaalanı bile yok,
insanlar nasıl getirilecek oradan? demişti Türkiye
yurttaşları için; doğru bir yaklaşımdır.
Şimdi burada 2 şeye
dikkat etmek zorundayız: Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nde hiçbir
şekilde fiilî olarak da esneme sağlanmamalıdır. Bakın,
daha önce yine altını ısrarla çizdiğimiz, Kanal
İstanbul Projesinin en temel amaçlarından biri Montrö
Sözleşmesi'ni delecek olan bir projeydi; o, salt bir Kanal İstanbul
Projesi değildi, bunun bir siyasal anlamı vardı ve Karadeniz
havzası Montrö Sözleşmesi'nden dolayı oraya giremeyenler için
açılacaktı yani NATO güçlerine açılacaktı. O yüzden de
fiilen kesinlikle açılmaması konusunda kararlı durulmak zorundadır.
Şimdi, Türkiyenin kararlı durmasını, ne yazık ki -daha
önce de çok konuştuk bu kürsüden- AKP iktidarının
uygulamış olduğu dış politika bu konuda çok
zayıflatmış durumdadır. Bugün, Türkiyede, özellikle
Ortadoğudaki gelişmelerde başta Suriye meselesi olmak üzere,
Türkiye Rusyaya karşı peş peşe tavizler verdi ve
doğrudan bağımlılık ilişkileri gelişti.
S-400ün alınması en önemli bağımlılık
ilişkilerinden biriydi -kullanılmayacağı hâlde
alınmış olması- yine, tarım politikalarını
bitirmiş olan, tarım üretimini bitirmiş olan AKP
iktidarının başta buğday olmak üzere, Rusyaya
tarımsal olarak bağımlı hâle gelmesi bunların bir
örneği; zaten enerjide bağımlı bir hâldedir ve bu örnekler
uzar gider. Şimdi, Türkiyenin bu manada, burada
sıkışacağı, sadece bu başlıklarda
değil, Suriyedeki, Libyadaki siyasi gelişmeler konusunda da
Türkiyenin sıkışacağı apaçık ortadadır ama
bütün bu sıkışmışlığa rağmen,
Türkiyenin yine de yapması gereken asla dar manada çıkarlar, asla
dar manada bu sıkışmışlığın içinde
kalmak değil, tam tersi, çağırılarını,
barış çağrılarını devam ettirmeli. Yani bundan
dolayı yarın sıkıştırılırız da
Montrö Sözleşmesini delmek zorunda kaldık. gibi bir
yaklaşımın kabul edilmemesi gerektiğinin özellikle
altını çizmek istiyorum.
Şu
çağrıları biz yapmak zorundayız: Minsk Protokolüne
sadık kalınmalıdır, uygulanmalıdır ve NATOnun
sınır genişletme taleplerine karşı
çıkılmalıdır -Ukrayna şu an bunun kurbanı
olmaktadır- bunun önüne net bir şekilde geçilebilmelidir.
Birleşmiş Milletler çok acil toplanmalı ve özellikle bu
savaşın derinleşmesinin ve daha da yaygınlaşmasının
önüne geçecek çalışmaları yoğun bir şekilde
gerçekleştirmeli, Donbasa barış gücünün çok acil
gönderilmesinin alt zeminin hazırlanabilmiş olması gerekir.
Şimdi, tabii, Türkiyede
siyasal çözümlere dair daha önceki konuşmalarımızda bunları
sunmuştuk. Bu sıcak savaş hâlinin
sonlandırılmasından sonra elbette siyaseten bu bölgede ve
Ukrayna krizinde neler yapılabileceği ayrıca konuşulabilir.
Bunun için de özellikle Donbasta yaşayan halkların kendi kaderlerini
tayin etme hakkı önemlidir, onlara sorulmalıdır, referanduma
gidilmelidir ama şu an bunun uzağındayız çünkü ortada
sıcak bir savaş neredeyse başlamış durumdadır.
Doğrudan müdahaleler ve füze kullanımı söz konusu.
Şimdi, burada,
Türkiye'nin tutumuna baktığımızda, daha doğrusu mevcut
olan iktidarın tutumuna baktığımızda,
Cumhurbaşkanı, Putinin açıklamalarını
yaptığı sırada -belliydi bu sürecin böyle
gelişeceği- Senegaldeydi. Dışişleri Bakanı,
Türkiyede yok. Meclisin bilgilendirilmediğini özellikle muhalefet
partilerinin Grup Başkan Vekilleri açıklıkla ifade ettiler. Ben,
onların taleplerini ve altını çizdikleri konuları tekrar
işaret etmek istiyorum ama Türkiye, yaşadığı bu
sıkışmışlıkla, bu öngörüsüz dış
siyasetle, bu barış merkezli olmayan dış siyasetinin ürünü
olarak elini zayıflattığı için şu an mevcut olan
iktidar bu süreçte ölü taklidi yapıyor. Tarafsızız adı
altında aslında ölü taklidi yapıyor. Oysaki Türkiye'nin içinde
bulunduğu jeostratejik konumu, onu bu konuda çok daha kararlı bir
tutum sergileyecek ve bu süreçte belirleyici bir güç olabilecek bir pozisyona
getirebilirdi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Devamla) Ve ben, buradan son olarak şunu söylemek istiyorum:
Muhalefetin bazı önerileri oldu, muhalefet partilerinin Grup Başkan
Vekillerinin önerileri oldu ama anlamsız bir şekilde cevaplarla
karşılaşıldı. Bugün, Ukraynada yaşayan
yurttaşlarımızın haklarının korunmasından,
can güvenliklerinin korunmasından kesinlikle bu Hükûmet, iktidar
sorumludur. Bakın, coronada yurtdışından insanların
getirtilmesiyle ilgili çok büyük sıkıntılar yaşandı.
Aslında, şimdi, çok acil bir şekilde Dışişleri
Komisyonu yine toplanmalı ve oradaki yurttaşlarımızın
da aynı zamanda mağduriyetlerinin giderilmesi için bir planı
açığa çıkarmalıdır. Biz bunu, bu deneyimleri coronadan
elde etmiştik ve yeterince başarılı bir pratik
sergilememiştik, yurt dışından
yurttaşlarımızı buraya getirememiştik.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Devamla) Bununla ilgili de acilen bir çalışma planının
çıkarılması gerekiyor. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Ahmet Ünal Çeviköz.
Buyurunuz Sayın Çeviköz.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET ÜNAL
ÇEVİKÖZ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetiyle kültürel iş
birliği konusunda imzalanan bir anlaşmayla ilgili olarak
konuşuyoruz. Ancak hepimizin gündeminde önemli olan mesele, şu
sırada elbette Karadenizin kuzeyinde Ukrayna ile Rusya arasında
baş gösteren çatışma.
Anlaşmayla ilgili olarak
herhangi bir engelimizin olmadığını ve bu
anlaşmayı onaylayacağımızı başından
belirtmek isterim.
Ancak Ukraynaya
geldiğimiz zaman söylenmesi gereken çok şey var. Biraz evvel söz alan
hatipler bu noktaya nasıl gelindiğiyle ilgili görüşlerini
açıkladılar. Bu noktaya aslında, Varşova
Paktının dağılmasından ve onun arkasından Sovyetler
Birliğinin dağılmasından sonra Avrupa güvenlik mimarisinde
ve Euro-Atlantik güvenlik yapılanmasında bazı dengelerin
değişmesi sonucu geldik. 1997 yılı neden Rusya
tarafından sürekli dile getiriliyor? Bu önemli, bunu şu şekilde
hatırlatmak isterim. Hatırlayacaksınız 27 Mayıs 1997
tarihinde Pariste NATO ile Rusya arasında NATO-Rusya Kurucu Senedi
imzalanmıştı. NATO-Rusya Kurucu Senedinin imzalanması
aslında Rusya ile NATO arasında Avrupa güvenliğinde bir denge
oluşmasını amaçlıyordu. Ancak Rusya, o günkü koşulları
ve o günkü kuvvet yerleşimini o anlaşmayla birlikte bir milat olarak
kabul edip bugün de NATOnun o tarihten sonra yeni üyeler kazanmasıyla
ilgili olarak gelişen coğrafyayı, değişti ve o
dengeler bizim aleyhimize bir pozisyon aldı şeklinde yorumlamaya
başladı. İşte NATOnun 1997deki kuvvet dengelerine dönmesi
talebi ve Rusyanın 1997deki durumu bu şekilde sürekli dile
getirmesi bundan kaynaklanmaktadır. 1997den sonra 1999 ve 2004
tarihlerinde 2 defa NATO genişlemesi oldu ve Rusyanın, Sovyetler
Birliğinin müttefiki olan bazı eski Varşova Paktı üyeleri
tek tek NATOya üye oldular. Böylece NATOnun üye sayısının
artması bir yana NATOnun coğrafi olarak konumu da sürekli
doğuya doğru yayılmaya ve genişlemeye başladı;
işte Rusya açısından da bu bir tehdit olarak
algılandı. Ancak tabii sadece Batının
hatalarının olduğunu söylemek doğru değil çünkü
Rusyanın da bazı hataları var. 1999 yılına kadar
devam eden Avrupada Karşılıklı Kuvvet İndirimi
Antlaşmasıyla ilgili müzakereleri aslında orta menzilli nükleer
füzelerin durumuyla ilgili görüşmelerden çekilen Rusya bozmuştur.
Rusyanın AKKAyla ilgili gelişmeleri, Avrupada
Karşılıklı Kuvvet İndirimi
Antlaşmasını bu şekilde bozması da Batı
tarafından aslında bir zafiyet olarak görülmüş ve bu dengenin
yeniden sağlanması için Rusyaya hep çağrıda
bulunulmuştur. Ama bunun arkasından yine, o küresel dengeleri ve
Avrupa güvenliğini sağlayan başka anlaşmalar da birbiri
ardına -örneğin Açık Semalar Anlaşması gibi-
karşılıklı olarak Rusyanın ve Amerikanın o
anlaşmalardan çekilmeleriyle ortadan kalkmıştır. Yani
Avrupa güvenliği 1997den itibaren hem NATOnun genişlemesi hem de
Avrupadaki büyük dengeyi sağlayan bazı anlaşmaların
bozulması nedeniyle çok ciddi bir şekilde değişime
uğramıştır. 2007 yılında, Rusya Devlet
Başkanı Vladimir Putinin Münih Güvenlik Konferansında önemli
bir konuşması vardır ve orada Batıyı, NATOyu, kendi
topraklarına ve eski Sovyetler Birliği topraklarına doğru
ilerlemekle suçlamış ve bunun kendileri için önemli bir güvenlik
tehdidi oluşturduğunu belirtmiştir. Ancak Batı
tarafından Rusyanın bu duyarlılığı dikkate
alınmamış; bunun hemen ertesinden 2008 yılında da
Bükreşte yapılan NATO Zirvesinde, NATO ülkeleri, Ukraynanın
ve Gürcistanın NATO üyesi olmasını kabul etmişlerdir.
İşte, o 2008 Bükreş Zirvesi, Rusya ile Gürcistan arasında
2008 yılı Ağustos ayındaki savaşa neden olmuş,
bunun sonucunda önce Abhazya ve Güney Osetya Gürcistan topraklarından
ayrılmış ve bağımsızlıklarını ilan
etmiş, bir yıl sonra bu 2 bağımsız,
ayrılıkçı bölgeyi Rusya tanımış ve bugün
Gürcistanın toprak bütünlüğü bozulmuştur. İşte, son
günlerde yaşadığımız olay aslında tam bir
şablon şeklinde Ukraynada aynen uygulanmaktadır. Ukraynadaki
gelişmeler 2014 yılında başlamış ve 2014 yılında
Kırımın Rusya tarafından ilhakıyla, ardından da
bugün Donetsk ve Lugansk olarak bildiğimiz bölgelerin de
ayrılıkçı bir davranış içine girmesiyle
tetiklenmiştir. Aradan geçen sekiz yılda, bugün 2022
yılının başlarında geldiğimiz nokta
Luganskın ve Donetskin bağımsızlıklarını
ilan etmeleri ve bunu Rusyanın tanımasını talep etmeleri,
bunun sonucunda da Rusyanın bu iki bağımsız
ayrılıkçı bölgeyi birer bağımsız devlet olarak
tanıması sonucunu doğurmuştur. Tanıma Rusyaya o
bölgede yaşayan Rusya kökenli, Rusça konuşan insanları veya
Rusya tarafından vatandaşlık verilmiş olan
-aşağı yukarı- 700 bin civarında Ukrayna
vatandaşını koruma kisvesi altında bir askerî
harekâttır. Evet, bu harekâtın ileride Lugansk ve Donetskin
ötesindeki Ukrayna topraklarına varıp varmayacağını
şu anda kestirmek mümkün değil, hepimizin endişesi işin bu
raddeye varmadan engellenmesidir.
Biraz evvel, değerli
meslektaşım ve Milletvekili Ahmet Erozan Lugansk kelimesi üzerinde
durdu ve benim de adımı andı. Biz, ikimiz de
Dışişleri Bakanlığının 1979 ve 1980
yılında diplomalı, Rusça öğrenen ilk
diplomatlarıyız; onun için Rusça bilgisine değindi Sayın
Erozan. Lugansk doğru bir ifadedir ama Rusçasıdır, Ukrayna
dilinde Luhansk denir, aradaki fark da bundan kaynaklanmaktadır; onu da
Sayın Erozanın burada gıyabında, kendisinin Rusça
bilgisine hürmeten hatırlatmak istedim.
Şimdi
yapılması gereken nedir? Değerli milletvekilleri, aslında,
Türkiye hakikaten çok zor bir durumda. Şu açıdan zor bir durumda:
Bir, biz bir Karadeniz ülkesiyiz ve Karadeniz'de hem Ukrayna'yla hem de
Rusya'yla çok önemli ilişkilerimiz var, çok yoğun ilişkilerimiz
var. Bunlar çeşitli vesilelerle dile getirildi. Ukrayna ve Rusya'dan
buğday ithal ediyoruz. Rusya'ya karşı enerji
bağımlılığı içindeyiz. Her 2 ülke de bizim için
önemli birer turist kaynağıdır dolayısıyla Türkiye'nin
turizm gelirlerinde Rusya 1inci sıradadır ama Ukrayna da önemli,
önde gelen ilk 5 ülke arasında yer almaktadır. Dolayısıyla
bu 2 ülke arasındaki bir çatışma ve bunun giderek büyüyerek
Karadeniz güvenliğini etkileyecek bir hâl alması Türkiye'yi çok
yakından ilgilendirir.
Öte yandan Türkiye bir NATO
üyesidir. Dolayısıyla küresel açıdan
bakıldığında dengeler Rusya ile Batı, Rusya ile NATO
arasında yeniden o 1997den beri tartışılan Avrupa güvenlik
yapılanması ve Avrupa güvenlik mimarisiyle ilgili bir
tartışmaya doğru evrilmektedir. İşte burada
Türkiye'nin aslında NATO içinde NATO'yu ve NATO'nun diğer ülkelerini
Rusya'yla yeniden böyle bir ortak güvenlik arayışına davet etme
yükümlülüğü bence çok önemlidir. Elbette NATO'yla ilgili değişik
görüşleri olan değerli milletvekillerimiz, siyasi partiler
vardır ancak Türkiye'nin yetmiş yılı tamamlamış
olan NATO üyeliğinin bütün bu yaşadığımız olaylar
çerçevesinde Türkiye açısından, ulusal güvenliği
açısından ne kadar önemli olduğu bir kere daha belli
olmuştur. Onun için Türkiye'nin NATOyla ilgili bu yükümlülüğünü de
önümüzdeki dönemde NATO toplantılarında üstleneceğini ve
hakkıyla yerine getireceğini düşünüyorum. Esasen zaten Türkiye
kararlara katılmadıkça NATO'nun, konsensüsle karar aldığı
için, herhangi bir şekilde Türkiye'ye rağmen Rusya'yla ciddi bir
şekilde gerginlik yaratacak bir karar alması da mümkün değildir.
Üçüncü olarak değinmek
istediğim de -biraz evvel dile getirildi- Montrö Sözleşmesi.
Değerli milletvekilleri, Montrö Sözleşmesini tartışmaya
bile gerek yoktur. Şu sırada, çeşitli çevrelerden Montröyle ilgili
olarak birtakım yorumlar yapılıyor; işte, boğazların
açılması, kapatılması gibi tartışmalar.
Montrönün bütün hükümleri, aynen, hiçbir şekilde sözleşmenin
lafzına ve ruhuna zarar vermeyecek bir şekilde
uygulanmalıdır. Montrönün anahtarı Türkiye'nin elindedir ve
Türkiye, Montröyü en iyi şekilde yorumlama imkânına sahip olan ev
sahibi ülkedir. Dolayısıyla, Türkiye'nin bu sözleşmeyle ilgili
olarak dışarıdan yapılacak olan telkinlere veya Montrö
Sözleşmesinin lafzına, ruhuna uymayacak bir davranışa sevk
edilmek için yapılan birtakım çağrılara asla kulak asmaması
gerekir. Türkiye'nin Montröyle ilgili kararları hangi koşullarda,
hangi durumda ve hangi ülkelere karşı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ
(Devamla) Kıyıdaş ülkeler, kıyıdaş olmayan ülkeler
ayrımı vardır, ticari gemilere zaten kapatmak mümkün
değildir ama savaş gemileriyle ilgili olarak Montrö hükümlerinde yine
çok açık bir şekilde durum belirtilmiştir. Türkiye'nin
savaşın içinde bir taraf olması veya Türkiye'nin kendisine
yönelik bir savaş tehdidi algısı içinde bulunması hâlinde,
Türkiye, Montrö Sözleşmesinin gereğini yapar.
Bugün, burada, bütün siyasi
parti temsilcileri konuştular. Zannediyorum, ülkemizin güvenliği
açısından, Karadenizin güvenliği açısından, NATO
üyeliğimiz açısından, Ukrayna ve Rusyayla dostluğumuz
açısından ve Ukraynayla, Rusyayla ticari, ekonomik, sosyal
ilişkilerimiz bakımından en dengeli sonucu çıkaracak
şekilde bir ortak yaklaşıma ulaşacağımızı
umuyorum. Herhangi bir görüş ayrılığımız
olduğunu zannetmiyorum çünkü mesele, Karadenizin güvenliği ve
Türkiye Cumhuriyetinin güvenliği, ulusal güvenliği ve
bekasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ
(Devamla) Onun için, Karadeniz'deki bu olumsuz gelişmelere
karşı en dengeli şekilde davranması gereken ve en dikkatli
davranıp taraflara suhulet ve çözümün barışçı yollardan
aranması çağrısında bulunması yükümlülüğü olan
ülke Türkiye Cumhuriyetidir.
Hepinize teşekkür eder,
saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Fikri
Işık.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çok önemli, çok sıkıntılı ama
inşallah sonu hayırla bitmesini temenni ettiğimiz bir süreci
yaşıyoruz. 2 deniz komşumuz, 2 önemli ticaret partnerimiz, 2
önemli stratejik ilişkide bulunduğumuz ülkenin arasında
aylardır her gün artan gerilim, sonunda, dün gece itibarıyla
sıcak çatışmaya dönüştü, topyekûn bir savaşa
dönüşmemesi de en büyük dileğimiz ve temennimiz.
Öncelikle, Türkiye
Cumhuriyeti olarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün kurumları olarak,
burada, şu anda, adına söz aldığım AK PARTİ Grubu
olarak Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü, egemenlik haklarını
ve siyasî birliğini sonuna kadar destekliyoruz, egemenlik haklarına
yönelik hiçbir saldırıyı kabul etmiyoruz.
Kırımın işgaliyle başlayan süreçte, bugün geldiğimiz
noktada Rusyanın başlattığı bu operasyonu bir an önce
durdurmasını bekliyoruz, istiyoruz, talep ediyoruz. Bu noktada,
özellikle, Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Hükûmetimizin
bugüne kadar yaptığı ve bugün de büyük bir gayretle
sürdürdüğü tüm çalışmaları AK PARTİ Grubu olarak da
destekliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın, bu milletin
seçtiği Cumhurbaşkanı olarak bu konuda alacağı ve
aldığı her türlü inisiyatifin de arkasındayız. Bu,
haddizatında bir siyasi mesele değildir -biraz önce arkadaşlarım
da ifade ettiler- bu bir millî meseledir. Türkiye'nin
çıkarlarını yakından ilgilendiren, hatta ve hatta orta ve
uzun vadede Türkiye'nin güvenliğini de ilgilendiren, bir durumdur.
Dolayısıyla bu konuda, en kısa sürede uluslararası hukuka
uygun, Ukraynanın egemenlik haklarını teminat altına alan,
toprak bütünlüğünü ve siyasi bütünlüğünü teminat altına alan bir
çözümün bulunması elzemdir ve kaçınılmazdır.
Değerli
arkadaşlarım, bugüne nasıl gelindi, bu noktada daha önce söz
alan arkadaşlarımız belli konulara değindiler. Evet,
İkinci Dünya Savaşından sonra oluşan yeni dünya dengesinde
özellikle Sovyetlerin gittikçe güçlenmesi, hele hele Stalin gibi
yayılmacı ve öngörülemeyen bir politikacının Sovyetler
Birliğinin başında olması, NATO ve Batıyı bir
askerî ittifak noktasında birleştirdi. Bu noktada, NATOnun
kuruluşu ve Türkiye'nin NATOya girişi çok önemlidir. Bakın, bu
noktada, özellikle şunu vurgulamak isterim: Siyasi olarak
değerlendirebiliriz ama özellikle İkinci Dünya Savaşından
hemen sonra Stalinin Boğazlarda üs istemesi; Artvinin, Ardahanın
ve Karsın Rusyaya verilmesi taleplerini dile getirmesi ve Türkiyeye
yönelik mütecaviz ifadeler kullanması Türkiyeyi Batı
İttifakıyla bir askerî ittifaka yöneltmiştir. Bu noktada,
İsmet İnönüyü saygıyla ve rahmetle anıyorum çünkü özellikle
12 Temmuz Bildirisiyle Cumhuriyet Halk Partisi içindeki
aşırılıkçıları, sertlik
yanlılarını bertaraf edip Türkiye'nin çok partili hayata
geçişinin önünü açan ve Türkiye'nin NATO üyeliğinin
altyapısını oluşturan İsmet Paşadır. Bu
noktada, kendisini saygıyla ve rahmetle anıyorum. Aynı
şekilde, 1952 yılında Türkiye'nin NATOya girişini
sağlayan da rahmetli Menderes ve arkadaşlarıdır,
onları da saygıyla ve rahmetle anıyorum. Bu, Türkiye için tarihî
bir olaydır. O süreçte Türkiye'nin NATOya girmesi Türkiyeye bir savunma
ve güvenlik şemsiyesi sağlamıştır. Sadece Türkiye
değil, gittikçe büyüyen bir NATO gördük ilerleyen yıllarda; 1949, 53,
54 daha sonra, özellikle Varşova Paktının
dağılmasıyla, Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla
oluşan boşlukta ülkelerin teker teker Varşova Paktı
aidiyetinden ayrılıp NATOya doğru yönlenmesi ve Avrupa
Birliğine yönlenmesi boşuna değildir. 1999da Polonyanın
ve daha sonra Çekyanın -tabii o zaman Çekoslovakyaydı- daha sonra
2004te Bulgaristanın, Romanyanın, Baltık ülkelerinin, eski
Yugoslav cumhuriyetlerinden bazılarının NATOyu tercih etmesi
aslında boşuna değildir. Bugün, aslında, Sayın
Putinin başını iki elinin arasına alıp şunu
düşünmesi lazım: Neden acaba bu insanlar NATOyu tercih ediyor da
Avrupa Birliğini tercih ediyor da Rusyayla eski Sovyet topraklarında
bir birliği arzu etmiyor? Bu, sorulması gereken bir durumdur.
Ukrayna meselesinde de belki
ayırt etmemiz gereken iki konu var. Bir tanesi, Avrupa Birliği ve
Batının tavrı, diğeri NATOnun tavrı. Evet, bu son
süreçte, özellikle Amerikanın tavrı anlaşılamamıştır.
Bir sıcak çatışmayı engellemek için mi bu kadar yüksek
perdeden Bugün müdahale olacak. Yarın müdahale olacak. Öbür gün
müdahale olacak. demiştir; yoksa acaba Rusyanın bu noktadaki girişimlerinde
bilmeyerek de olsa tahrik noktasında bir rol mü almıştır;
bu, şu anda şahsen benim çok net olarak izah edebildiğim bir
durum değil ama şunu da bilmemiz lazım: Evet, bu süreçte Avrupa
Birliği de kesinlikle sınıfta kalmıştır. Avrupa
Birliği, evet, ekonomik bir devdir, siyasi bir güçtür ama siz de biliyorsunuz,
askerî bir cücedir. Avrupa Birliği, kendi kısa vadeli menfaatlerinin
uğruna bölgenin uzun vadede almak durumunda kaldığı
riskleri büyük çoğunlukla ihmal etmiştir ve etmeye de devam ediyor.
Son süreçte, NATOyla ilgili
Evet, Türkiye NATOnun bir üyesidir. NATO eşittir Amerika denklemi
doğru bir denklem değildir. NATO, 30 ülkenin ittifakla karar
aldığı bir organizasyondur ve NATOnun temel
politikalarından biri açık kapı politikasıdır -Open
door policy- açık kapı politikası. Bu açık kapı politikasında,
bir ülke kendi iç değerlendirmeleri sonunda NATOya üye olmak isterse NATO
Hayır, ben seni almam. demiyor, ona NATOya üye olmak için gerekli
şartları sunuyor Bu şartlara uyarsan seni NATOya
alırız. diyor. Bu şartlara uyulduktan ve o şartların
yerine getirildiği kanaati oluştuktan sonra da 30 üyenin
mutabakatı olursa bir ülke NATOya üye olabilir. Ukrayna bu süreci
başlatmıştır ama süreç içerisinde, maalesef ölçüsüz,
dengesiz, Ukraynayı çok ümitlendiren NATO üyesi bazı ülkelerin
girişimlerinin farkındayız ama bunu, NATOnun bir kurumsal
kimliği olarak, bir tavrı olarak değerlendiremeyiz, çünkü biz de
NATOnun bir üyesiyiz ve 30 ülkenin ortak kararı olmadan NATOda herhangi
bir taslak yürürlüğe giremez. Bu açıdan da özellikle son dönemde Ukraynaya
yönelik ölçüsüz ve Ukraynayı cesaretlendiren adımların maalesef
bugün geldiğimiz noktada payı olduğunu söylememiz lazım ama
bizde güzel bir fıkra vardır biliyorsunuz, Nasrettin Hocanın
evin hırsız girmiş, hırsızı
yakalamışlar, kadıya şikâyet etmiş. Kadı Hocaya
niye camını kapatmadın, niye şunu yapmadın, niye bunu
yapmadın diye sormuş, Hoca da dönmüş Ya, bu
hırsızın hiç mi suçu yok? demiş. Şimdi, bu işgal
girişiminde bulunan, bu operasyonu başlatan Rusyanın hiç mi
suçu yok? Elbette Rusyanın yaptığı kabul edilemez. Egemen
bir ülkenin topraklarına hangi gerekçeyle olursa olsun- uluslararası
hukuka aykırı bir operasyon kabul edilemez. Bunu, hepimizin
altını kalın çizgilerle çizmek durumunda olduğumuz bir
gerçek olarak ifade ediyorum. Elbette, bunun Türkiye'ye etkilere
olacaktır, olmaya da başlamıştır. Zira, 2
komşunuzda aynı anda yangın çıkarsa bu yangının
dumanının sizin evinize gelmemesi mümkün değildir ama
Hükûmetimiz gereken tüm tedbirleri almıştır, almaktadır ve
almaya da devam edecektir. Bu noktada da her tedbir alındıkça,
zamanında, zemininde kamuoyuyla paylaşılacaktır. Bu
noktada, felaket tellallığının özellikle şu süreçte,
Türkiye'ye fayda vermeyeceğini, efendim, şu fiyat şu kadar
yükselecek, bu fiyat bu kadar yükselecek gibi yaklaşımların Türkiye'ye
de ülke insanına da fayda vermeyeceğini özellikle ifade etmek
isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FİKRİ IŞIK
(Devamla) Sayın Başkanım, toparlamak için
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
FİKRİ IŞIK
(Devamla) Hele hele böyle dönemlerde bizim daha dirayetli
Çünkü belli ki bu
kriz geldi, buna yönelik bizim adımlarımızın daha vakur,
daha dirayetli olması lazım.
Değerli arkadaşlar,
son söz olarak şunu söyleyeyim: Maalesef, filler tepişirken çimenler
ezilirmiş, Rusya-Ukrayna geriliminde en fazla kaybeden hem Rus halkı
olacak hem Ukrayna halkı olacak hem de bölge halkı olacak. Ben,
bundan dolayı bu etkileşimin, bu negatif etkilenmenin en az
olmasını temenni ediyorum. Başta Rusya'nın bu konudaki
durumunu tekrar ve behemehâl gözden geçirmesini ve bölgede Minsk Grubunun
toplantıları çerçevesinde adil, kalıcı bir çözüm
bulunması için diplomasinin bütün kurullarıyla, kurumlarıyla,
işlevleriyle devrede olması gerektiğini ifade ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN 1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde
üzerinde söz isteyen Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Erol Katırcıoğlu.
Buyurunuz Sayın
Katırcıoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EROL
KATIRCIOĞLU (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Değerli vekiller,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, Fikri Bey
sağ olsun, öyle bir konuşma yaptı ki sonuçta, mesela benim gibi
Hükûmet politikalarına itirazı olan bir insanın
söyleyeceklerinin de önünü kesmiş gibi oldu ama ben yine
söyleyeceğimi söyleyeceğim tabii.
Değerli arkadaşlar,
bir kere -yani ben ekonomiyle ilgili konuşacağım ama- genel
olarak birkaç cümleyle karşılaştığımız
sorun, esasında iki kutuplu dünyanın veya iki kutuplu herhangi bir
şeyin çatışmacı bir özellik
taşıdığı gerçeğini yansıtıyor. Bugün
itibarıyla karşılaştığımız sorun
gerçekten, iki blokun yeniden, uzun yıllar, soğuk savaş
dönemlerinde yeşermiş olan, yapılanmış olan ama daha
sonra
En azından Varşova Paktının kendini
lağvetmesine rağmen NATOnun varlığını devam
ettirmesi ve üstüne üstlük genişleme politikası -benim
anladığım kadarıyla- asıl problemin de temelini
teşkil ediyor. Dolayısıyla da şimdi biz öyle bir
durumdayız ki
Ekonomik olarak demiyorum ama esasında, genel olarak,
siyasi olarak -zaten bugün yapılan açıklamalar da Hükûmet
tarafından yapılan açıklamalar da bunu gösteriyor- bakın,
eğer bu iki dünyanın içinde ikisiyle birlikte yürümeye
kalktığınız zaman, başınıza işte
Türkiyenin başına gelenler veya gelecek olanlar gelir. Şunu
demek istiyorum: S-400leri Rusyadan alıyorsunuz ama siz bir NATO
ülkesisiniz ve yeteri kadar da ikna etmemişsiniz kendi dâhil
olduğunuz birliği veya organizasyonu. Dolayısıyla da öyle
bir durum ortaya çıkıyor ki şimdi, bugün, Hükûmetin
açıklaması ortada, Rusyanın karşısında bir
pozisyon almak zorunda kaldınız.
Şimdi,
haklı-haksız meseleleri veya detayına indiğimizde
aramızda büyükelçiler ve konunun uzmanları var ve birçok şeyi
söylediler, biz de öğrendik, fakat ben asıl buradan şöyle bir
şeye getirmek istiyorum: Bu iki kutuplu oluşumların kendi içinde
çatışmacı olmasının en önemli özelliklerinden bir
tanesi esasında Türkiye. Yani Türkiye toplumu, Türkiyedeki siyaset yapma
tarzı Türkiyeyi de aslında iki kutuplu hâle getirmiş durumda.
İki tane ittifak var ve iki ittifak birinin söylediğini diğeri
eleştirerek siyaset yapmaya çalışıyor. Biz, bu iki
ittifaklı ya da iki kutuplu Türkiyeye de itiraz ediyoruz. Bizim
itirazımız şu: Bu ülke çok farklı çıkarları,
farklı kesimleri olan bir ülke ve dolayısıyla da bütün bu
farklılıkları kapsayacak bir yerden bir demokrasi kurmamız
lazım, yoksa kutuplaşarak değil. Kutuplaşma, zaten, geçen
yüzyılın meselesiydi, bugüne sarktı, sarkmış
olduğunu en azından bugünkü Ukraynaya yapılan müdahaleden
anlıyoruz ama şu gerçeği değiştirmiyor değerli
arkadaşlar: İkili dünyalar hep çatışmacıdır ve
üretken değildir. Dolayısıyla da biz kendimizi, kendi siyasi
bakış açımızı üçüncü yol diye tanımlarken
esasında, topluma bunu söylemeye çalışıyoruz yani bu iki
kutuplu siyasetin de Türkiye'nin sorunlarını giderebilecek
potansiyeli veya etkinliği olamaz gibi diye düşünüyoruz. Her neyse,
bunları göreceğiz konuşacağız.
Şimdi, tabii ki hemen
hemen herkes biliyor ve üzerinde çok konuştular, Türkiye ekonomisini
birkaç yoldan etkileyecek bu hadise. Bunlardan bir tanesi, tabii ki enerji
çünkü yüzde yüz enerjiye bağımlıyız, doğal gaz ve petrol
bağlamında söylüyorum. İkincisi, tarım ürünleri ki bizim
tarım ürünlerimizle ilgili olarak Rusya'yla bir bağlantımız
var, bir de turizm.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bakın, bu üç konuda, esasında, CHP'nin Sayın
Grup Başkan Vekili Cumhurbaşkanının buraya gelip de bir
brifing vermesini önermişti, ben de mesela, şöyle bir brifing
verilmesi gerektiğini düşünüyorum: İçine girmekte olduğumuz
ekonomik koşullar Sayın Fikri Işık'ın söylediği
kadar basit ve kolay atlatılabilecek sorunlar değil.
Dolayısıyla da ekonomiden sorumlu Bakanın buraya gelip bize
brifing vermesi lazım. Son rakamlar nedir, neyi gösteriyor bunları
konuşmamız lazım. Değerli arkadaşlar, çok açık,
yeni ekonomik model
Esas itibarıyla, hatırlarsınız, o
zaman, Adalet ve Kalkınma Partisinin yetkilileri, Sayın Bakan da bunu
ifade etti Bir risk alıyoruz. dedi. Değerli arkadaşlar, risk
alarak ülke ekonomisi yönetilemez. Eğer riski azaltmaya yönelik tedbirler
almak üzere bir anlayışla ekonomiyi yönetmeye kalkarsanız
başarılı olma şansınız vardır. Aldınız
bir risk, şimdi, risk nereye geldi? CDS primlerine bakın, en az 20
puan yükseldi bugün yani dolar cinsinden ödeyeceğimiz faizler borçlanma
söz konusu olduğuna göre daha yüksek olacak.
Şimdi,
görebildiğimiz kadarıyla -tekrar doğal gazdan
başlayayım- doğal gazın aşağı yukarı
yüzde 30-35ini biz Rusya'dan karşılıyoruz ve bir
kısmını İran'dan karşılıyoruz. Rusya,
İran'la ilişkili, yarın öbür gün hadiseler öyle gelişebilir
ki, öyle bir durum olabilir ki Rusya'nın baskısıyla İran
-ki bildiğim kadarıyla İran'la sözleşmemiz bitti ve yeni
bir sözleşme yapmamız gereken bir dönemdeyiz- bize doğal gaz da
vermeyebilir veya çok yüksek fiyatlarla vermek durumunda kalabilir.
Dolayısıyla da bir kere, enerjiden enflasyona yönelik olmak üzere, iç
piyasa fiyatlarımızla ilgili olmak üzere büyük bir baskı
olacağı çok açık.
Tarım ürünleri
Değerli arkadaşlar, biz buğday ve arpanın
aşağı yukarı yüzde 85ini ithal ediyoruz ve Rusya'dan ithal
ediyoruz. Dolayısıyla da ben size söyleyeyim, yarın öbür gün
ekmek fiyatı herhâlde 5-6 lirayı bulacak, yani gözüken o.
Turizmle ilgili olarak
konuşacak olursak değerli arkadaşlar, gelmezler; yani geçen
sene, yanılmıyorsam, 5 milyon civarında Rus turist gelmişti
ve Türkiye bayağı ciddi bir gelir elde etti. E, bunu sağlayamazsınız.
Peki, bunlar nereye dökülüyor? Aslında döküldüğü yer, yeni ekonomik
modelin tam da özüne değiyor çünkü yeni ekonomik model
hatırlayacaksınız, enflasyonla mücadelede faiz artırarak
üretimi kısmak, talebi kısmak vesaire gibi Ortodoks politikalar
yerine -Sayın Nebati heterodoks demişti ama ben heterodoks
olduğuna da katılmıyorum- ithal ikameci yeni bir modele
doğru evrildiler. Peki ama bunun özeti şu: Cari fazla vererek veya
cari açığı kapatma süreciyle enflasyona yani fiyat
artışlarına ket vurmak imkânını böyle bir model
çerçevesinde gördüklerini söylediler. Fakat arkadaşlar, görebildiğim
kadarıyla bu söylemeye çalıştığım yani cari
açığın
Mesela, bakın, hatırladığım
kadarıyla ocak ayında ihracatımız yüzde 17 arttı,
ithalatımız yüzde 55 arttı. Yani cari açığı
kapatmak veya cari fazla vermek yoluyla enflasyonu önlemek gibi ifade edilen
yeni ekonomik model, gerçekten bir çıkmaza doğru gidiyor.
Dolayısıyla, bu, önümüzdeki dönemin, enflasyon başta olmak üzere
oranlarını ciddi bir şekilde fırlatacaktır ve
gerçekten de kontrol edilemez bir noktaya doğru evrilme ihtimalimiz
vardı.
Kurlarla ilgili olarak da
söyleyebiliriz
İşte, dünden itibaren ya da sabahtan itibaren
baktığımızda kurlar, kur korumalı mevduat sistemine
rağmen artmaya başladı ve daha da artacak. Dolayısıyla
da bunun anlamı da şu: Kur korumalı mevduat hesabı
cinsinden baktığımızda -bu aradaki farkı ödeyecektik
ya, hazine ödeyecekti; dolar değeri ile faiz haddi, politika faizi
arasındaki farkı- bu artacak değerli arkadaşlar yani bunun
maliyeti artacak. Nasıl artacak? Hazineye gelecek bu yük. Peki, bu yük
hazineye geldiği zaman ne olacak? Değerli arkadaşlar, hazinenin
vergi toplaması lazım, vergilerle bunu karşılaması
lazım. O zaman yeniden yeni vergiler ihdas etmek zorunda
kalacaksınız ki Türkiye halkı, zaten enflasyonla çok zor günler
yaşıyor, böyle bir destek vermesi ihtimali de bana göre neredeyse
sıfır. Dolayısıyla da çok ciddi bir tarihî momentteyiz
değerli arkadaşlar. Yani bunu belki başka ülkeler için söylemek
bu kadar önemli olmayabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
EROL KATIRCIOĞLU
(Devamla) Teşekkür ederim.
Ama Türkiye gibi 2 kutbun
içinde ya da 2 kutbun arasında siyaset yapmayı anlamlı bulan bir
anlayışla yönetildi ve bunun sonucunda gerek ekonomik olarak gerek
siyasi olarak bir çıkmazın içine sürüklendik. Şimdi, bunun
konuşulması lazım, bunun Mecliste konuşulması
lazım, bu konunun uzmanlarının ve yetkililerinin gelip bize
brifing vermeleri lazım ve Türkiyenin gerçekten nereye doğru
gittiğiyle ilgili olarak sahip olduğumuz kuşkuları, mesela,
benim şu anda ifade etmeye çalıştığım yüksek
enflasyon gibi ve ondan sonrasında büyük bir iktisadi çöküşe
doğru gitme ihtimali konusunu aydınlatsınlar, öğrenelim ve
gerekli tedbirleri hep birlikte almaya çalışalım.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Engin Altay
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN
ALTAY (İstanbul) Çok teşekkür ederim Sayın Başkan, sizi
ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bir memnuniyetimi belirtmeden
edemeyeceğim. Sayın Işık, Sayın Erozan, Sayın
Çeviköz, Sayın Erbaş, Sayın Katırcıoğlu,
Sayın Hatımoğulları
Bugün hep güzel konuşmalar oldu,
yapıcı olumlu konuşmalar oldu. Sayın Işıka
ayrıca teşekkür ederiz. Uzun bir aradan sonra bir AK PARTİlinin
İsmet İnönüye teşekkür etmesi bizim için, demokrasimiz için
sevindirici bir gelişme. Çok teşekkür ederiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
NAZIM MAVİŞ (Sinop)
Alkışlamanızı beklerdik.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Tabii şunu söyleyeyim peşinen, önemli bir konuyu görüşüyoruz,
kıymetli görüşler de ifade ediliyor. Ancak ben Sayın
Işıkın, bir sataşma değil, burada hepimiz
yapıcı ve samimiyiz, şu görüşünü doğru bulmam:
Sayın Cumhurbaşkanının aldığı, alacağı
her türlü karar ve tavrın arkasındayız. Parti aidiyeti olarak
amenna, eyvallah, biz de Sayın Genel Başkanımızın
alacağı her türlü kararın arkasında oluruz şüphesiz
ama şunu vurgulamamız lazım: Orta yerde bir Anayasa var
-getirmedim buraya yani milletvekillerine Anayasa göstermek hadsizlik olur
diye- 87nci maddesi çok açık, Türkiye Büyük Millet Meclisine verilen
görev ve yetkiler çok açık. Sabah Sayın Genel
Başkanımızla yaptığım görüşmede de yani bu
meseleyle ilgili
Önemli bir sorunla karşı karşıyayız,
kabul etmemiz lazım. Sayın Cumhurbaşkanı yurt
dışı programını yarıda kesti, Sayın Genel
Başkanımız Denizli programını yarıda kesti,
diğer siyasi parti genel başkanlarının hakeza
kurmaylarıyla toplantıları var bildiğim kadarıyla.
Şimdi burada işin sahibi, değerli arkadaşlar, Meclistir. Bu
krize yönelik atılacak adımlar noktasında, evet, millet yürütme
organına bir Devletin iş ve işlemlerini gör. diye bir yetki
verdi ama sahip Meclis. Mesela ne yapıyoruz? Üç gündür biz
uluslararası anlaşmaları uygun bulduğumuzu
onaylıyoruz, kanun görüşüyoruz. Yürütme organı gidiyor
Ruandayla bir ticaret anlaşması, iş birliği
anlaşması yapıyor, Meclise getiriyor, biz onaylarsak hayata
geçiyor. Böyle bakıldığı zaman, yürütme organının
yani Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın bu noktada
Türkiye Büyük Millet Meclisinin tam desteğini, sadece AK PARTİ
Grubunun değil, sadece Cumhur İttifakıyla birlikte değil,
Türkiye Büyük Millet Meclisini oluşturan bütün siyasi parti gruplarının
tam desteğini, dolayısıyla milletin tam desteğini
arkasında hissetmesinin faydası olacağı kanaatindeyiz.
Yanlışsam Yanlış. deyin. Zira önemli bir mesele var,
sürecin nereye evrileceğini hiçbirimiz bilmiyoruz; böyle bakabilmemiz
lazım.
Ne dedim sabah ben yerimden
konuşurken? Sistem değişti, tek adam yönetimi var diyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanı bu Meclise gelmelidir arkadaşlar,
buraya şöyle ellerini koymalıdır ve teker teker bütün
grupların isimlerini zikrederek kapalı bir oturumda düşüncesini,
kafasındaki formülasyonu, modeli, alacağı kararları;
etkinlik, eylem, her neyse bizimle paylaşmalıdır. Bizim
onayımızı alırsa Putinin karşısında da
Bidenın karşısında da Zelenskinin
karşısında da Birleşmiş Milletlerde de daha güçlü
olur. Yanlış mı söylüyorum? Konuya böyle bakabilmeliyiz, bir
boyut bu. (CHP sıralarından alkışlar)
İkinci boyut şudur:
Değerli arkadaşlar, biz siyaset yapıyoruz. Sabah da gene bir
tartışma oldu. Şimdi, Sayın Erozanın kimi
uyarıları oldu, benim de altına imza atacağım uyarılar
fakat iktidar partisine mensup Sayın Milletvekilimiz Işık dedi
ki
Uyarı ve endişeleri, alınması gereken önlem
önerilerimizi bir felaket tellallığı olarak görmemek lazım.
Yani Bu krizden sebep, Türk lirası dolar karşısında
eriyor, tedbir alalım. demek Bu krizden sebep, turizm gelirlerimizde
olası büyük bir düşüşü şimdiden öngörüp tedbir
alalım. demek Bu krizden sebep, bir doğal gaz
sıkıntısı yaşayabileceğiz; bunu görelim, hep
birlikte tedbir alalım. demek, bu krizden dolayı
Bildiğimiz
gibi, çok yüklü buğday alıyoruz. Evet, o buğdayı almazsak
aç kalmayız, onu hepimiz biliyoruz. Yani bunu makarna yapıyoruz, un
yapıyoruz satıyoruz ama Ekonomimiz kayba uğrayacak. demek
Sayın Işık, felaket tellallığı değildir. Bu
şu mantıktır: Efendim, muhalefet konuşmasın ya,
muhalefet bizi ya alkışlasın ya sussun demektir. Bu da siyaseten
doğru bir iklim ve yaklaşım değil diye düşünüyorum.
Şunu anlamış değilim: Şimdi burada keşke bu
oturumu kapalı yapabilseydik. Böyle konularda bende münakaşayı
doğru bulmuyorum. Politik olarak İşte, sen onu yaptın da
ben bunu yaptım.ı doğru bulmuyorum. İşte, Hükûmetin
bilgilendireceği kapalı bir oturuma henüz olumlu, olumsuz bir cevap
vermediniz.
Bakın, şimdi
Dışişleri Bakanlığımızın bugün tarihli
-24 Şubat 2022 tarihli- açıklaması var. Altına tereddütsüz
imza atarız, bugün yaptığı bir açıklama, eyvallah.
Fakat aynı bugünkü gazetede Sayın Cumhurbaşkanının dün
yaptığı bir açıklama var -gazetenin ismini şöyle
saklayalım, reklam olmasın- İkisinden de vazgeçemeyiz.
Şimdi dün Cumhurbaşkanımız bunu söylüyor, bugünkü
gazetelere bu çıkıyor; bugün Dışişleri
Bakanlığımız Evet, ikisi de komşumuz. falan diyor;
biz de diyoruz, Sayın Çeviköz ve Erozan da dedi ama bugün Rusya
Federasyonunu da bu haksız ve hukuksuz eylemi bir an önce durdurmaya
çağırıyoruz. bu güzel. Sen şimdi İkisinden
vazgeçemeyiz. diye peşin söylersen Ukraynaya şu anda askerî bir
müdahalede bulunan Rusyayı cüretlendirmiş olursun çünkü bu krizin en
aktör ülkelerinden biri ister istemez Türkiyedir Karadeniz
paydaşlığı bakımından yani Amerika değildir
bu krizin aktör ülkesi. Çözümü noktasında da Türkiye olmalıdır,
olabilmelidir ama kafadan İkisinden de vazgeçemeyiz. olmaz
arkadaşlar. Biri haklı, biri haksızsa tarafsız olmak
haksızdan yana olmaktır. Bunu da bilginize sunmak istiyorum.
Şimdi, gene şunu
söyleyeyim: Bakın, bu da bir buradan bir nemalanma değil.
Dışişleri Bakanlığımız
Dışişleri Bakanı Kazakistanda, niye demiyorum, önceden
planlanmış bir gezi, gidecek, bölgeyle ilgilidir; geçmiş olsun,
Covid olmuş. Ya, not alma hemen Akbaşoğlu, eleştirmiyorum,
bir mahzuru yok diyorum zaten. Şimdi ama orada 20 bin, çoğunluğu
öğrenci evladımız var, vatandaşlarımız var; ben
Hükûmetin yürütme organının bu konuda daha profesyonel, daha
proaktif, daha erken ön alma noktasında bir zafiyetini görüyorum. Zafiyet
şuradan anlaşılıyor: 12 Şubatta Dışişleri
Bakanlığımız Ukraynanın doğu
sınırındaki bölgelerine mecbur kalmadıkça gitmeyin. diyor.
Ukraynadaki vatandaşlarımıza diyor ki, belge burada:
Ukraynanın doğusuna gitmeyin. Olabilir, hadi diyelim -çünkü 12
Şubat- ama Dışişleri Bakanlığı bunu söylediğinde
dünyada birçok ülke vatandaşlarına Ukraynadan ayrılın.
diyor.
Dışişleri
Bakanlığımızın bugünkü açıklaması daha
farklı; bugünküne itirazım şunun için olamaz: Hava sahası
kapalı, yollar kapalı. Bugün de diyor ki bizim Dışişleri
Bakanlığımız: Ukrayna hava sahası hâlen
kapalıdır. Mevcut aşamada evlerinizden dışarı
çıkmayın. Yani şimdiye kadar neredeydin? 20 bin
insanımız günlerdir sizi aradı, bizi aradı; bu konuda
şimdi arkadaşlar, Dışişleri
Bakanlığının daha basiretli, daha öngörülü
olmasının, olabilmesinin orada yaşayan
Biraz önce Trabzon
Milletvekili Ahmet Kayaya benim arkamda otururken telefon geldi. Sayın
Akbaşoğlu diyor ki: 5 bin kişi geldi. E, Allah razı
olsun, 15 bin ne olacak, 15 bin ne olacak? Yani burada bir öngörüsüzlüğe,
bir basiretsizliğe işaret etmek durumundayız ister istemez.
Şimdi -işin
uzmanı arkadaşlarımız konuştu, daha da
konuşacaklar- şunun tekrar altını çizmek istiyorum, ben
buradan -kızsın, kızmasın- Sayın Erdoğana
seslenmek istiyorum: Mühim bir süreç, dikkatli götürülmesi gereken bir süreç,
hata yapılmaması gereken bir süreç, Türkiyeyi ekonomik ve siyasal
olarak çok etkileyecek bir süreç yürüyor ve burada Türkiye
Cumhurbaşkanı sıfatıyla elbette görüşmeleri,
temasları kendisi yapacak, hiçbir itirazımız yok, tekrar diyorum
ki, ama unutma, işin sahibi sen değilsin, işin sahibi Türkiye
Büyük Millet Meclisi. (CHP sıralarından alkışlar) Bu
bakımdan, sen işin yüklenicisisin ya da işin emanetçisisin ya da
iş sana verilmiş, Bu işi yürüt. denmiş; bu işi sen
millet adına, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yapacak isen diyorum
ki: Aldığın, alacağın kararlarla, yapacağın
görüşmelerle, Türkiyenin takınacağı tutumla ilgili olarak
5 siyasi parti grubunun öncelikle liderleriyle ayrı ayrı mı
görüşürsün, Meclise lütfedip -şereflendirip- Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bir kapalı oturumda yol haritanı bize anlatır
mısın bilmem ama tekrar söylüyorum, millî davalarda sen, ben olmaz,
millî davalarda parti meselesi olmaz. Evet, şimdilik bizim dışımızda
cereyan eden bir hadise ama benden önceki hatiplerin söylediği gibi
Türkiyeye, bize yönelik olası ekonomik ve siyasal etkilerinin çok
olacağı net.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Bu bakımından, samimi bir çağrı yapıyorum: Sayın
Recep Tayyip Erdoğan, işin sahibi Türkiye Büyük Millet Meclisidir;
ister bu gece ister yarın, ne zaman vaktin müsaitse ama bir an önce
Türkiye Büyük Millet Meclisine gel, Meclise bilgi ver, Mecliste istişare
et, yol haritanı ona göre belirle; Türkiyenin başına bir kaza
gelmesin.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum efendim. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Sayın Başkan
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Bir şey yok bunda, ne var ya?
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili Fikri Işıkın, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın 292 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 2nci maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle bir
polemik oluşturma gayesinde değilim. Elbette iktidar olarak bizler
yaptıklarımızı söyleyeceğiz, muhalefet olarak sizler
de bizim eksiklerimizi söyleyeceksiniz; biz bundan ders alacağız,
sizler de yapılan güzel işleri en azından bizi cesaretlendirecek
tarzda ifade edeceksiniz ve bundan ülkemiz kazançlı çıkacak, bize
umut bağlayan 84 milyon hatta etki coğrafyamızda bulunan yüz
milyonlarca insan kazançlı çıkacak.
Bu noktada, benim ifadelerimi
belki biraz daha açıklığa kavuşturmam gerekir, Engin Beye
bir sataşmadan, sözden daha ziyade. Ben burada AK PARTİ Grubu
adına konuştum, Sayın Cumhurbaşkanımız da AK
PARTİnin Genel Başkanı aynı zamanda.
Dolayısıyla, Sayın Cumhurbaşkanımıza güvenimizi
ifade etmemizin ne Anayasayla ne diğer kanunlarımızla
çelişir bir yanı yok. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Hocam, ben de ettim, Genel Başkanımıza
güveniyorum.
FİKRİ IŞIK
(Devamla) Elbette ki Sayın Cumhurbaşkanımızı da
bağlayan bir Anayasamız var. Elbette ki bu Anayasa yürürlükte
olduğu sürece Sayın Cumhurbaşkanımız da bu Anayasaya
uygun davranmaktadır ve davranacaktır. Bunları biz zaten ön
kabul olarak gördüğümüz için bunu ifade etme gereği duymuyoruz sadece
onun bu noktada, evet, işin sahibi, yüklenicisi
Arkadaşlar,
kuvvetler ayrılığını en çok vurgulayan sizlersiniz.
Doğru; yasama, yürütme ve yargı kuvvetler ayrılığı
prensibine göre çalışır. Sayın
Cumhurbaşkanımıza Anayasa'nın tanıdığı
yetkileri kullanması, Sayın Cumhurbaşkanımızın
Bu işin sahibisin veya yüklenicisisin. anlamında bir
ayrımı doğrusu bana göre çok gereksiz kılıyor. Anayasa
Sayın Cumhurbaşkanımızın görevlerini belirlemiş,
buna göre Sayın Cumhurbaşkanımız görevini ifa ediyor,
Meclis de Anayasanın kendine verdiği hakları ve görevleri
kullanıyor. Bugün de aslında burada, bu düzeyli, bu seviyeli
tartışmayı yapıyor olmamız bunun bir göstergesi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FİKRİ IŞIK
(Devamla) Sayın Başkanım, müsaade ederseniz toparlayayım.
BAŞKAN Sayın
Bakanım, sataşmada ek süre vermiyoruz ama.
FİKRİ IŞIK
(Devamla) Sayın Başkanım, bir dakika, bir iki konu daha var
çünkü.
BAŞKAN Selam verin,
bitirelim.
FİKRİ IŞIK
(Devamla) Bir iki konuyu bir dakikada şey yapayım.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, ben Sayın Erozan'ı takdir ederim, iyi
yetişmiş bir diplomatımızdır. Bu noktada
konuşmaya başladığı zaman, istifade etmeyi de arzu
ettiğim için dinlemeye çalışırım ama yani Öğlene
kadar şu kadar zam gelecek. Bugün gidin depoyu doldurun. gibi
ifadelerin bugün için -yani bugün için- Meclis kürsüsünden ifade edilmesini çok
doğru bulmadığımı ve bunu da Sayın Erozanın
ismini ifade etmeden söyledim. Yani mümkün olduğu kadar nezaket
içerisinde, günün bugün olmadığını
Bir başka konu
Muhalefet konuşmasın. demiyoruz, aksine muhalefetin
konuşması aslında iktidar için bir nimettir, bu noktada hiçbir
tereddüt taşımıyoruz. Ama değerli arkadaşlar,
şunu da bilin, ya, mesela buğday konusunda şunu net söyleyeyim:
Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin kendine yeten buğdayı var
ama Türkiye'de buğdayda kalite sorunu olduğu için ithal ediyoruz,
ihraç ediyoruz. Türkiye, bugün bir buğday kriziyle yakın zamanda
karşı karşıya gelmeyecek, bu net ama biraz ekmek kalitemiz
düşebilir, bu noktada
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Bu yıl düşük Sayın Bakan. 17 milyon ton
üretimimiz var, 21 milyon ton yerine.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan.
FİKRİ IŞIK
(Devamla) Sayın Başkan, son bir defa insafınıza ve bu
noktadaki şeyinize sığınarak
BAŞKAN
Estağfurullah. Ben
FİKRİ IŞIK
(Devamla) Son bir
BAŞKAN Buyurun,
buyurun efendim.
FİKRİ
IŞIK (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın
Türkiye'nin -evet, bazen kurak geçer; 1 milyon, 2 milyon ton
açığımız olabilir ama- genelde yıllık 21 milyon
ton buğday üretimi vardır ve 21 milyon ton da ihtiyacı
vardır.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Bu yıl 17 milyon 700 bin, Bakanlık
açıklaması.
FİKRİ IŞIK
(Devamla) Bu noktada, bizim kalite sorunumuz olduğu için kaliteli
buğdayı alırız, paçal yaparız. Dünyanın en büyük
un ihracatçılarından biridir Türkiye, bunu görmezden gelmemek
lazım.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) İthal ettiği için
FİKRİ IŞIK
(Devamla) Evet, ikisinden de vazgeçmeyiz, doğru; son derece güzel bir
ifade. Neden? Çünkü hem Rusya bizim çok önemli bir ortağımız,
ticaret ortağımız hem komşumuz hem de Ukrayna çok önemli
bir ortağımız ve komşumuz zaten bunun için Türkiye'nin rolü
çok önemli ve çok kritik yani Amerikadan daha önemli Türkiye'nin rolü, niye?
Amerika 5 bin, 10 bin kilometre ötede. Onun için ikisinden de
vazgeçmeyeceğiz, ikisinin arasını bulmak için elimizden gelen
tüm gayreti göstereceğiz. Bu sorunun barışçıl yollardan
çözülmesi için İkisinden de vazgeçmeyeceğiz. ifadesi bana göre
doğru ve yerinde bir ifadedir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Teşekkür ederim
Sayın Başkanım, anlayışınız için de
ayrıca teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın
Beştaş bir tur sabretti ama ikinci tura sabrı var mı
bilmiyorum.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sataşmadan söz talebim baki kalmak kaydıyla buyurun
efendim.
BAŞKAN Sayın
Beştaş
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Gülistan Dokunun ailesinin Adalet Bakanıyla görüşmesinin
sağlanması ve fiilî gözaltının bitirilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Doğrusu bugün savaş
dışında hiçbir şey konuşmadık, direndim şu
ana kadar fakat dün burada çokça tartıştığımız
Gülistan Doku meselesinde yine bir gelişme var. Umarım, Sayın
Akbaşoğlu, çok uzatmadan ikimiz bu meseleyi çözeriz.
Dünkü
tartışmalardan sonra İçişleri Bakanı asla kabul
edemeyeceğimiz bir dilde cevap verdi, onu buraya bırakıyorum.
Yine, başka başka açıklamalar yapıldı, sanki
gözaltı yokmuş da biz burada söylemişiz gibi. Biz sabah da
görüştük telefonda onu açmayacağım. Şu anda Gülistan
Dokunun anne ve babası Atatürk Bulvarında etrafı Çevik Kuvvet
tarafından sarılmış, Aygül Doku da hastaneye
kaldırılmış. Sebep şu: Sabah beni aradılar, dediler
ki: Biz Adalet Bakanıyla görüşüp gitmek istiyoruz, Ankaraya
gelmemizin temel amaçlarından biri -amacı zaten- adil bir yargı
istiyoruz ve kızımızı ölü ya da diri -yani bunu söylerken
gerçekten her seferinde canım yanıyor- bulmak istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ortada Gülistan yok, ortada cenaze yok, ortada bir
tutuklu yok, ortada adil bir yargılama yok ve arama
çalışmaları bitmiş. İçişleri Bakanı uzun
uzun ne kadar iş yaptıklarını anlatmış. Ya, biz
onlara İş yapmadınız. da demiyoruz Niye
bulmadınız, niye bulamadınız? diyoruz, bunun
yanıtı yok. Gözaltı var. dedik, Yok. dediler; hadi, onu
buraya bırakayım. Sabah Aygül Dokuyla konuştum, hastaneden
çıktıktan sonra polisler demiş ki: Aslında biz sizi
gözaltına almadık, sizi koruduk. Artık gözaltının
izahı da korumak oldu. Şimdi bir demokratik hak... Bir anne baba,
gözü yaşlı bir anne baba Bakanlığın önüne gitmek
istiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sabah sekizde görüştüm kızıyla
-telefon kayıtlarım da var, sekiz-dokuz arasıydı- otelden
çıkmalarına izin verilmemiş; bu saate kadar, bir saat öncesine
kadar. Eğer başka yere gidiyorsanız gidin ama Adalet
Bakanlığının oraya size izin vermeyiz. E, zaten fiilî bir
gözaltı var; e, şimdi de anne baba kuşatılmış.
Biz vekillerimizi belki birazdan göndereceğiz, buna gerek kalmadan...
Diyorlar ki: İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
Başkanıyla görüşmüşler. Onlar Adalet Bakanıyla
görüşmek istiyorlar; daha önce Cumhurbaşkanıyla,
İçişleri Bakanıyla görüşmüşler, bunu da sordum çünkü
dün burada izah edildi ama Adalet Bakanıyla görüşemedik. dediler.
Bu meseleyi tartışmadan olayı anlatıyorum, lütfen bu
görüşme ya yapılsın ya bu fiilî gözaltı bitirilsin ve
gazetecilerin bile oraya yaklaşmasına izin verilmiyor. Yani böyle bir
meselenin bu kadar vahamet durumuna gelmesini
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt)
artık kamuoyunun takdirine
bırakıyorum.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın
Altay
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Biraz önce konuşan Sayın Işık,
kendisinden önce yaptığım konuşmada Anayasanın 87nci
maddesiyle ilgili yaptığım değerlendirmeyi farklı bir
şekilde Genel Kurula atfetmek suretiyle 69a göre söz hakkı
doğurmuştur efendim.
BAŞKAN Bir yorumdu o
ama buyurunuz efendim.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ama farklı atfetti efendim.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Kocaeli
Milletvekili Fikri Işıkın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Çok teşekkür ederim.
Tabii, Anayasa ve hukuk
yoruma açıktır. Anayasa 87nci madde Türkiye Büyük Millet Meclisinin
görevlerini tanımlamıştır, ben buna dikkat çektim.
Sayın Işık Egemenlik kayıtsız şartsız
Erdoğanındır. diyorsa ben onu bilmem ama ben egemenliği
kayıtsız şartsız milletin ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinin elinde biliyorum.
Bir de şunu
söyleyeceğim: Cumhuriyet Halk Partisinin 2019da bir yayını var,
bu kitapçık olarak dağıtıldı, Suriye Krizinin
Gölgesinde Türkiye-Rusya İlişkileri. Bunu hakikaten bütün AK
PARTİ yönetiminin, en azından sarayın kurmaylarının
2019da Cumhuriyet Halk Partisinin Türkiye-Rusya ilişkilerinde Türkiyeye
yönelik olası ekonomik, kültürel, siyasi bütün riskleri ortaya çok net bir
dille koyduğu çok başarılı bir değerlendirmedir.
Hükûmet, devleti sevk ve idare edenler ve Dışişleri
Bakanlığı bürokratları zaman zaman muhalefetin ne
söylediğine biraz kulak verseler bugün bu krizle ilgili Türkiyenin belki
elinin daha rahat, kozlarının daha güçlü olacağı kanaatimi
de bu vesileyle paylaşmak istiyorum. Gene de ben, Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Merkezinin bu Türkiye-Rusya ilişkileriyle ilgili 2019
yayınını hepinize şiddetle ve kuvvetle tavsiye ediyorum.
Çok teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Sayın Başkan, bir dakika, sadece kayıtlara geçmesi
için söylüyorum: Gerek Fikri Işık olarak gerek bir AK PARTİ
Milletvekili olarak Hâkimiyet kayıtsız şartsız
milletindir. düsturuna yürekten inanıyoruz. Kayıtlara geçmesini istirham ediyorum.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Çok güzel, çok teşekkürler.
BAŞKAN Tamamdır.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkanım, hem
Sayın Altay hem Sayın Beştaş bizzat ismimle hitap ederek
bana bazı sataşmalarda bulundu.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sataşmadım ya.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ben sataşmadım. Umarım bu
tartışmayı uzatmayız dedim.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Hem Polemik yapmayalım. diyorsun hem polemik
yapıyorsun ya hem Millî dava var burada. diyorsun ya!
NİHAT YEŞİL
(Ankara) Adamın işi savaşmak.
3.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili Engin Altayın 292
sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşması, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.
Öncelikli olarak belirtmek
isterim ki -dün de burada konuştuk- üniversite öğrencisi Gülistan
Dokunun anne-baba ve kardeşinin gözaltına
alındığı iddiası tamamen gerçek
dışıdır ve uydurmadır.
KEMAL PEKÖZ (Adana) Niye
hastaneye götürmüşler?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Şu anda da zaten yapılan
ifadeler gözaltında olmadığının da bir delilidir. Bu
konu polemik konusu olmamalıdır. Sonuç itibarıyla devletimiz bu
konuyla ilgili idari, adli her türlü konuyu hassasiyetle başından
beri takip etmektedir. Bunu farklı noktalara çekmek olayı başka
amaçlara alet etmek olarak neticelendirir; bunu açık yüreklilikle ifade
ediyorum.
İkinci olarak,
Sayın Cumhurbaşkanımızın Ukrayna ve Rusyayla ilgili
açıklamalarında -başından bugüne kadar- en ufak bir
çelişkili açıklama yoktur; hep birbirini bütünleyen, açılımlayan,
destekleyen açıklamalar söz konusudur, bu konuda itidalli davranma
çağrısı söz konusudur, arabuluculuk göreviyle bu
komşularımızın arasını düzeltmeye dönük
barışçıl, proaktif
bir yaklaşım söz konusudur. Bu manada, farklı
değerlendirmelere katılma imkânımız mümkün değildir.
Aynı zamanda Anayasa
yasama, yürütme ve yargı organlarıyla ilgili net, sarih bir
düzenlemeyi havidir. Yasama, kendi görev alanında görevlerini ifa
edecektir; o da yasama faaliyeti ve denetleme faaliyetidir. Doğrudan
millet tarafından seçilen yürütme organı olarak
Cumhurbaşkanı da milletin verdiği görevi hakkıyla ifa
edecektir ve zaten de ifa etmektedir. Bunu bilgilerinize sunuyor; hepinizi
hürmetle, muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Ağzına sağlık.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın
Beştaş...
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, beni olayı farklı
noktalara çekmekle, suistimal etmekle suçladı; öyle bir şey demedim.
BAŞKAN Buyurunuz.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Bak, cevap bile vermiyorum, görüyorsun, polemik
yapmıyorum.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Çünkü ben sadece Anayasayı
söyledim, sataşma yapmadım.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ben de Anayasayı söyledim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ben hiç sataşmamıştım; bir de
umarım uzamaz dedim, siz sataştınız.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sizin niyetiniz uzatmak.
4.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan...
(Hatibin cep telefonundan bir
görüntü kaydı gösterilmesi)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Yani siz kendiniz ifade ederseniz ne
söyleyeceğinizi... Böyle bir usul yok yani siz kendiniz ifade edin,
anlaşılmıyor zaten şu anda.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Şu anda bir görüntü var; Aygül Doku,
etrafında polis çemberi ve bu olaydan sonra bayılmış. Siz,
ısrarla ve inatla -tıpkı Soylu gibi- bizim suistimal
ettiğimizi, hatta dün hatibiniz istismar ettiğimizi söyledi. Burada
istismar eden de suistimal eden de olayı çözemeyen de çözmeyen de
sizsiniz. Biz iktidar olsak bunları bize söyleseniz sorumluluğumuzu
kabul ederdik. Biz size diyoruz ki -tekrar söylemeyeceğim demin kürsüden
söylediklerimizi- şu anda fiilî olarak anne-baba ablukada, lütfen
onları çıkarın, gitmek istedikleri yere gitsinler,
özgürlüklerini kısıtlamayın. Gözaltı demek illa Emniyete
götürmek demek değildir, sağlık kontrolüne götürmek de fiilî
bir gözaltının başlangıcıdır. Durup dururken
Adalet Bakanlığı önündeki insanlar neden ambulansla
Sağlık Bakanlığı Sincan Fatih Hastanesine götürülür?
Unutmadım.
Onu da geçtim, dün geçti,
bugün için bu sorunun çözümünü istiyoruz ve siz istediğiniz kadar
Gereğini yaptık. deyin hiçbir netice yok. Gülistan Doku hâlâ yok,
hâlâ anne-babası ağlıyor, hâlâ cenazesi yok ve dün Süleyman
Soylu yaptığı açıklamada İşlerine gelen ölüm.
demişler. İçişleri Bakanına soruyorum: Öldüğünü
nereden biliyor? Nereden biliyor da açıklamıyor?
BAŞKAN Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
17.29
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 17.45
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58inci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Kültürel İş Birliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2756) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 292) (Devam)
BAŞKAN 292 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mehmet
Kasım Gülpınar.
Buyurun Sayın
Gülpınar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET KASIM GÜLPINAR (Şanlıurfa) Sayın Başkanım,
değerli milletvekillerim; tahminim odur ki herhâlde dünya tarihi
açısından ve bizleri de çok yakından ilgilendiren çok önemli bir
sürecin başlangıcındayız. Umarım ki çok fazla, tarihe
çok derin etkiler bırakabilecek bir süreçten geçmeyiz ve bu kriz bir an
evvel neticelenir.
Aslında bakarsanız,
Şubat 2014de, Yanukoviçin iktidardan devrilmesinden sonra bölgede
Kırımın ilhakı ve arkasından da Donetsk ve Lugansk
bölgelerinin bağımsız cumhuriyet olarak ilan edilip Rusya tarafından
barış gücü altında Rusyanın oraya girmesinden sonra bugün
yepyeni bir evreye geçilmiş oldu. Tabii, o süreçte hepimiz çok
yakından takip ettik, yaklaşık sekiz senedir askıda olan
bir süreçten bahsediyoruz, Tabii, bugün geldiğimiz noktada
uluslararası toplumun bütün tepkilerine rağmen, bütün
itirazlarına, bütün uyarılarına ve ikazlarına rağmen
maalesef dünyanın da çok çeşitli sınamalardan geçtiği bir
dönemde, çok çeşitli sıkıntılarla, risklerle
karşı karşıya kaldığımız, özellikle
Covid-19 sürecinden sonra çok farklı bir dönemle karşı
karşıya kaldığımız bir süreçte, ekonomik
açıdan, siyasi açıdan bütün bu sıkıntıların
yaşandığı bir dönemde yeni bir olumsuz katkı
yapması çok muhtemel olan bir vakayla karşı karşıya
olmamız da aslında bizi ciddi manada endişelendiriyor. Özellikle
Türkiye olarak bizi çok yakından ilgilendirdiği için -ilaveten tabii
ki bizi yakından endişelendiriyor ama- bu konuyu da bence özellikle
vurgulamak lazım. Tabii, ayrılıkçıların aslında
bir bağımsızlık peşinde
olmadığını, bunu, biraz önce bazı konuşmacı
arkadaşlarımız, belki onlar da kendilerince bir çözüm üretme
açısından vurgulamış olabilirler ama onların,
ayrılıkçıların bir bağımsızlık
peşinde olmadığını çok net bir şekilde bu süreçte
gördük; onların derdi tamamen ve
Demografik açıdan
baktığınızda, orada, hakikaten, ciddi manada bir referandum
yapılsa hiçbir şekilde referandumla
Çünkü azınlık olarak
zaten orada Rus vatandaşları var, bir azınlığın
orada referandumda başarılı olup bağımsızlık
peşinde koşması ve bunu elde etmesi mümkün değil, zaten
mantık olarak da mümkün değil. Onların temel derdi,
Rusyanın da zaten orada bu işi domine etmesiyle diyelim,
bağımsız 2 tane sözde cumhuriyet oluşturup aslında
onların direkt Rusyaya dâhil olması projesinden ibaret bütün mesele.
Tabii, olayın sadece
Donbas ve Kırımla sınırlı
kalmayacağını, bunun aksi yönünde bütün açıklamalara
rağmen, işte, İşgal etmeyeceğiz. Biz Ukraynanın
bütünüyle ilgilenmiyoruz, sadece bunlarla
Buraları tanıyoruz. gibi
bir açıklamanın vaki olmasına rağmen bugün işte çok
net bir şekilde gördük ki bütün Ukraynayı kapsayacak şekilde,
maalesef, işgal olarak nitelendirilebilecek bir durumla karşı
karşıyayız.
Tabii, bunun,
savaşın sebeplerinden biri olarak gösterilen Ukraynanın
potansiyel NATO üyeliği -biraz önce Değerli Milletvekilimiz,
Bakanımız Sayın Fikri Işıkın da ifade
ettiği gibi ve burada diğer konuşmacıların da
söylediği gibi- aslında meselenin sadece çok önemsiz bir
kısmı bence yani. Burada çok cüzi bir önem arz ediyor NATO üyeliği
konusu. Esasında, hepimizin malumu, tabii, Rusyanın Ukraynayı kendi
yörüngesi altında tutma isteği veya en azından, Ukraynanın
tarafsız olarak kalması dâhilinde herhangi bir ittifaka
katılmayacağının garanti edilmesi talebi ağır
basmakta. Tabii, geçmişte de Rusyanın bu tür hareketleri oldu, bunu
bu coğrafyada yaşayan insanlar olarak, değerli milletvekilleri
olarak sizler de mutlaka çok yakından takip etmişsinizdir. En basiti,
mesela, Azerbaycan meselesinde, geçmişte Karabağın işgali
konusunda Rusyanın buna sessiz kalması ve âdeta teşvik
edercesine Ermenistanın yanında yer alması, arkasından
Gürcistanın Güney Osetya Bölgesinin Rusya tarafından yine
işgal edilmesi. Tabii, burada, hedef devlet başkanları nezdinde
de bunu değerlendirmek lazım. Orada daha çok Rusya yanlısı
olmayan, Batıya müzahir devlet başkanlarının hedef
alındığı yönünde de çok ciddi argümanlar var ki bunlar su
götürmez gerçekler.
Tabii, onun akabinde Moldova
konusu var. Biliyorsunuz, Moldovanın Transnistria Bölgesi
Avrupa
Birliğine Moldova üye olmasın, NATOya üye olmasın diye oradaki
ayrılıkçıları da el altından yine Rusyanın
destekleyip Transnistria Bölgesinde hâkimiyet kurma çabaları,
aslında Rusyanın burada, Ukraynada yapmak istediğinin ayak
sesleriydi. Çünkü Ukraynada da biliyorsunuz Batı yanlısı
iktidarlar, daha çok Rusyadan uzaklaşmaya çalışan ve NATOnun
da desteğiyle, Avrupa Birliğinin de desteğiyle Avrupa
Birliğine üye olmak isteyen veyahut daha çok NATOya üye olmak isteyen bir
Ukrayna, tabii ki Rusyanın burada ciddi bir rahatsızlığına
sebep oldu.
Şimdi, geçmişte de
dediğim gibi Rusyanın bu tip eylemleri olduğu için aslında
Rusyanın tekrar -biraz önce Sayın Çeviköz bahsetti veya Sayın
Erozan bahsetti galiba- burada bir Çarlık Rusyası canlandırma
meselesinden bahsedildi ama tabii, Çarlık Rusyası veyahut Sovyet
Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin tekrar canlandırılıyor
olması gibi komplo teorilerine bugün âdeta yağ sürercesine Rusya
maalesef böyle bir eylemde bulundu.
Tabii, bunun başka
parametreleri de var, bunu da aslında vurgulamak lazım. Yani mesele
sadece NATO üyeliği veya Avrupa Birliği üyeliği
Avrupaya
müzahir, Batıya müzahir bir Ukrayna üzerinden meseleye bakmamak
lazım. Tabii, ulusal kimlik tartışmalarını da burada
göz ardı etmemek lazım. Bu Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler
Birliğinin dağılmasından sonra, tabii, soğuk savaş
sonrası düzenin Rusyanın aleyhine işlediğini ve
Rusyanın aleyhine bir sistem kurulduğunu düşünen bir iktidar
anlayışının, bir yönetim anlayışının da
burada, Ukrayna meselesinde çok ciddi bir payı olduğunu mutlaka
değerlendirmek lazım.
Burada, tabii, din faktörü
var, biraz önce konuşmacılardan birisi bundan da bahsetti
yanlış hatırlamıyorsam. Tabii, Ukrayna Ortodoks Kilisesi,
biliyorsunuz, Fener Rum Patrikhanesinden bağımsız bir statü
alarak aslında Ortodoks âleminde son yıllarda yaşanan en önemli
bölünmelerden birine imza attı.
Tabii, Rusya, Ukrayna ve
Belarus
Aslında, biraz önce 2si de bize çok yakın, 2sinden de
vazgeçemeyiz. gibi tabirler kullanıldı ama parantez içinde
aslında Belarusu da değerlendirmek lazım, aslında 3ü de
bize çok yakın. Belki de hem Belarus hem Rusya hem de Ukraynayla
ilişkileri sağlam tutan, 3üne de çok yakın olan yegâne
ülkelerden biri Türkiyedir.
Tabii, Rusya, Ukrayna ve
Belarusun tek millet olduğu inancı hâkim. Bakın, bu çok önemli
bir parametre. Putinin 2021 yılında yazdığı bir
makaleyi göz önüne alırsak, Rusların ve Ukraynalıların
Tarihsel Birliği başlıklı bir makale bu ve burada büyük
Ruslar, küçük Ruslar ve Beyaz Ruslar diye bir kavram var, bizzat Sayın
Putinin ağzından ifade edilmiş. Tabii, burada küçük Ruslar kim?
Küçük Ruslar Ukraynalılar. Ukraynalılar kesinlikle bir kere küçük
Ruslar kavramını kabul etmiyorlar ve Rusyanın jeopolitik bir
felaket sonucu üç parçaya bölünmüş bir ulus olduğuna inanan bir
yönetim anlayışı var. Bu da aslında Ukraynanın bugün
karşı karşıya olduğu durumla ilgili, çok yakından
bağlantılı bir konu. Tabii, Ukraynanın Rusyanın
yörüngesinden çıkmasına bu şartlarda müsaade etmesi bu
parametrelerden dolayı çok mümkün görünmüyor.
Tabii, ilk Rus devletinin ve
Rus-Ortodoks kimliğinin çıkış noktasının Kiev
olarak görülmesi de çok önemli bir konu. Biraz önce dil konusunda iki
değerli diplomatımız hem Sayın Çeviköz hem Sayın
Erozan Lugansk mı, Luhansk mı
Bu konuda aslında bir
bilgilenmiş olduk biz de Genel Kurul olarak; teşekkür ediyorum ben
çünkü bu telaffuz konularına önem veren bir milletvekili olarak. Evet,
anladık ki Lugansk bu işin Rusçası, Luhansk
Ukraynacası.
Bakın, bu
tartışma olunca aklıma geldi, Kiev konusu da aynı.
Şimdi, aslında, bizim yaygın olarak Türkiye'de kullandığımız
Kiev meselesi
Kiev Rusça ama Kıyiv aslında Ukraynaca. Mademki
Kievi biz Ukraynaca kullanmıyoruz, Rusça kullanıyoruz;
Luhanskı da bence denge olsun diye o şekilde kullanalım diyorum.
Tabii, işte, bu Kievin,
o bahsettiğim Kievin Ortodoksluğun ve Rus-Ortodoks kimliğinin
çıkış noktası olarak görülmesi işi daha da
çıkmaza sokuyor. Tabii, Türkiye açısından çok önem arz ediyor.
Biraz önce bahsedildi. Biz bu endişelerin hepsinin farkındayız;
ekonomik anlamda, işte enerji bağımlılığı
olsun, bizim Rus turist açısından ekonomik anlamda
İşte,
buğday ithalatından bahsedildi. Sadece bir konuda -Sayın
Katırcıoğlu Hocam, ben yanlış mı anladım
bilmiyorum- Buğdayın yüzde 85i Rusyadan ithal ediliyor. gibi bir
şey mi yoksa ithal edilen buğdayın yüzde 85i mi?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Öyle, öyle.
MEHMET KASIM GÜLPINAR
(Devamla) Öyle mi kastettik ama orada da bir tashih lazım.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Ukraynayla beraber.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MEHMET KASIM GÜLPINAR
(Devamla) Fethi Bey müdahale ediyor, kendisi bu konuyla ilgili.
Evet, doğrudur, geçen
sene 17 milyon 700 bin ton üretimimiz var. Aslında bize lazım olan 18
ile 20 milyon ton arası bir üretim ve bunun yüzde 66sı geçen sene
-7,5 milyon ton, ithalatımızın yüzde 66sı- Rusyadan,
yüzde 18i Ukraynadan ama geçen senenin tabii ki ekstrem bir durumu var
biliyorsunuz, Türkiyede yaşanan çok ciddi bir kuraklık söz konusuydu
ama inşallah bu sene o durumla karşı karşıya
kalmayız.
Ve enerji konusu
Bakın,
bu, bizi ilgilendirdiği kadar Batıyı da ilgilendiriyor. Dün
Medvedevin bir açıklaması vardı, belki yakından takip
etmişsinizdir: Avrupalı artık aylık 2 bin euro doğal
gaz faturasına hazır olsun. diyor. Bakın, üstü kapalı bir
tehdit aslında bu, çok ciddi bir açıklama yani Avrupayı da
kışkırtacak, oradaki sosyal dinamikleri, oradaki dengeyi de
bozabilecek bir durum söz konusu aslında. Bir Avrupalı bugün -hepimiz
biliyoruz, tanıdıklarımız var- aylık 2 bin euro bir
enerji faturası öderse bu
hakikaten Avrupa için de kaldırılamayacak bir durum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET
KASIM GÜLPINAR (Devamla) Yani bu endişeleri bizim
taşıdığımız kadar eminim Avrupa da Batı da
taşıyordur; bu konuda gerekli çalışmalar yapılacaktır.
Bana ayrılan sürenin
sonuna geldim. Beni sabırla dinlediğiniz için çok teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Gülpınar.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde
üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Yunus Emre.
Buyurunuz Sayın Emre.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YUNUS EMRE
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tabii, tarihî bir dönemden
geçiyoruz, hem bölgemiz için hem dünya için çok önemli gelişmelerin
yaşandığı bir evredeyiz ve gerçekten çok endişeliyiz
değerli arkadaşlarım; ülkemiz için endişeliyiz, dünya için
endişeliyiz ama ülkemiz için bizi endişeli kılan özel bir durum
var, bunun altını çizmek istiyorum çünkü Türkiyede çok kötü bir
yönetim var, Türkiyenin dış politikası öteden beri büyük bir
savrulmanın içerisinde. Böylesine kötü bir yönetim Türkiyede varken,
dış politikada kurumsal işleyiş tamamen çökertilmişken
ülkemizin böyle bir kriz ortamının içinde bulunuyor olması bizi
topyekûn çok büyük bir endişeye sevk ediyor.
Niye Türkiyede çok kötü bir
yönetim var. diyorum; böylesine büyük bir kriz ortamı için, Türkiye için
daha fazla niye endişe duyuyorum, birkaç gerekçeyle açıklamak
istiyorum: Bakın, biz bugün Ukrayna krizini konuşuyoruz, Ukrayna
savaşını konuşuyoruz. Değerli arkadaşlarım,
nasıl konuşuyoruz? Ya, şu ekranda KKTC ile İmzalanan
Kültürel İş Birliği Anlaşması yazıyor
değerli arkadaşlar. Mecliste, burada, lütfedip, iktidar partisi
buraya Cumhurbaşkanını ya da ilgili bakanları getirip bir
genel görüşme açmıyor. Meclisten her türlü bilgi saklanıyor,
Meclise hiçbir bilgi verilmiyor. Benden önce konuşan değerli AK
PARTİli arkadaşım da Ukrayna üzerine konuştu. Nasıl
bir madde üzerine konuştu? KKTCyle ilgili anlaşmanın 2nci
maddesi üzerine konuştu; böyle bir ortamdayız, Türkiyedeki
demokrasinin düzeyi budur. (CHP sıralarından alkışlar)
Milletvekilleri Türkiyenin meseleleri hakkında
konuşamamaktadır, ilk olarak bunu belirtmek istiyorum.
İkincisi: Değerli
arkadaşlarım, vatandaşlarımızın güvenliği
bakımından, 20 binden fazla vatandaşımızın
güvenliği bakımından çok sorunlu bir durum var; tedbir
alınması gerekiyor. Türkiyede demokratik bir yönetim olsa,
Türkiyede güçlü bir devlet olsa bu tedbirler alınırdı. Bu
tedbirleri burada söyleyenler iktidar tarafından hedef hâline getiriliyor.
Sorunlar hedefte değil, söyleyenler hedef hâlinde; böyle bir iktidar
manzarası var.
Diplomatlarımızın
güvenliği çok önemli bir mesele. Ne tedbir aldınız Allah
aşkına? Ya, şu Meclise getirin ilgili görevliyi;
Dışişleri Bakanı mı olacak, Millî Savunma Bakanı
mı olacak
Diplomatlarımızın can güvenliği, orada
bulunan devlet görevlilerimizin güvenliği hakkında ne
yaptınız? Ya, ben ABDnin, ABD devletinin kendi diplomatlarıyla
ilgili ne yaptığını biliyorum, vatandaşı
olduğum Türkiye Cumhuriyetinin ne yaptığını
bilmiyorum. Ya, yazıklar olsun ya! Şu Meclise bunun bilgisini niye
vermiyorsunuz kardeşim? (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, Karadenizin güvenliği ne olacak? Bakın, biz
NATO üyesi olarak, bu bölgede bulunan, en önemli askerî güce sahip ülke
konumundayız; NATOnun 2nci gücüyüz. Karadeniz, bugün, bütün
dünyanın dikkat kesildiği bir alan. Karadenizde deniz
savaşları olabilir, Karadenizde çok kapsamlı
çarpışmalar olabilir; bu konularda, Türkiyeyi savaştan korumak
için hangi adımları atıyorsunuz? Türkiyenin
barışını, güvenliğini sağlamak için ne
yapıyorsunuz? Bunu kimse bilmiyor arkadaşlar ve bana sorarsanız,
acı tarafı, şunu da söyleyeyim, siz de bilmiyorsunuz, siz de
bilmiyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, sadece Türkiyenin karşı karşıya
bulunduğu güvenlik sorunu Karadenizle mi sınırlı Allah
aşkına? Ya, Suriyede bizim komşumuz oluverdi Rusya. 2012
yılında son Rus askeri Azerbaycandan ayrılmıştı,
şimdi karşı karşıya bulunduğumuz durumda tekrar
Rusya, Azerbaycanda askerî varlık içerisinde ve bunun yanında
Ermenistandaki askerî konumunu da daha da tahkim etmiş vaziyette. Allah
aşkına bir düşünün ya, 2008de Gürcistan, arkasından
Kırım, arkasından Suriye, arkasından Azerbaycanda daha
geçtiğimiz yıl yaşanan hadiseler. Bu hangi ülkenin
etrafında oluyor arkadaşlar? En son Ukraynanın üç cepheden
birden, hem denizden hem doğudan hem kuzeyden saldırı
altında olduğu ortamda, bu bahsettiğim gelişmeler Allah
aşkına hangi ülkenin etrafında oluyor? Ve siz bununla ilgili
şu Meclise bilgi vermek yerine bize deneyimli diplomatların dil
konusundaki hassasiyetlerinin ne kadar mühim olduğunu anlatıyorsunuz.
Ya, gerçekten ben bunu anlayamıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bir önemli bahis de yaptırımlar konusu.
Yaptırımlar ne ölçüde Rusyayı durdurabilecek, bu ayrı bir
konu ama bu yaptırımlar karşısında sizin tutumunuz ne
olacak, ya ne olacak? Bunu biz bilmiyoruz ve tekrar ifade etmek istiyorum, siz
de bilmiyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, tekrar ifade ediyorum, Türkiyede gerçekten demokratik,
hesap veren bir devlet anlayışı olsa, güçlü bir yönetim olsa
işler böyle olmaz. Örneğin, Türkiyenin enerji
bağımlılığı... Benden önce Sayın Engin Altay
da ifade etti. Bakın, bizim 2019da Türkiye-Rusya İlişkileri
başlıklı partimizin önemli bir raporu var. Biz burada da ortaya
koyduk, başka yayınlarda da ortaya koyduk. Türkiye, Rusyayla enerji
bağımlılığı bakımından çok sorunlu bir
durumdadır. dedik. Sizin kimi sözcüleriniz de bunu kabul ettiler
ayrıca, dediler ki: Bunu değiştirmek adına yenilenebilir
enerji yatırımları yapıyoruz, Türkiyenin Rusyaya
bağımlılığını azaltmaya
çalışıyoruz. Ya, Allah akıl fikir versin! Bunu
yapıyorsanız nükleer santral anlaşmasını niye
Rusyayla yapıyorsunuz kardeşim? Yani mesele Türkiyenin enerji
bağımlılığını Rusyaya karşı
azaltmaksa eğer, bunun yolu Rusyaya Türkiyede bir enerji santrali,
nükleer enerji santrali yaptırmak mıdır? Yani, tekrar ifade
ediyorum, bakın, Türkiyede gerçekten demokratik, hesap veren bir yönetim
olsa, güçlü bir devlet anlayışı olsa -ne yazık ki çok
tahrip ettiniz- bunlar olmaz arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlarım, sayın milletvekilleri; turizm konusu... Ya, son
kur krizini Sayın Cumhurbaşkanının ekonomi ilmine önemli
katkıları sonucu ülkemiz çok ağır biçimde yaşadı
ve Türkiyenin önüne koyabildiğiniz yegâne ümit, yaz aylarında
gelecek turistlerin, efendim, dövizleriyle Türkiyedeki bu kur krizi
ortamının hafifleyeceğiydi. Şimdi, ben çok merak ediyorum:
Turizm gelirlerinin azalması ihtimali karşısında -ki
Türkiye için çok önemli 2 ülke Rusya ve Ukrayna- hangi tedbiri
aldınız ya, çok merak ediyorum; Allah aşkına, biriniz
çıkın, şurada bir anlatın bakalım.
Sayın milletvekilleri,
bakın, Türkiyenin şu dönemde en büyük sorunu hayat
pahalılığı, değil mi? Türkiyedeki hayat
pahalılığının en önemli kaynakları nedir? Nedir
en önemli kaynakları Türkiyedeki hayat
pahalılığının? Enerji konusunda Türkiyenin
dışarıya bağlı olmasıdır; artan döviz
kurları nedeniyle enerji fiyatlarının artması,
faturaların artmasıdır. Türkiyedeki hayat
pahalılığının en önemli kaynaklarından biri
budur. İkincisi de tarımdaki fiyatların, gıda
fiyatlarının artmasıdır ki benden önce birçok hatip de
söyledi, Ukrayna ve Rusyayla ilgili durum gıda fiyatlarıyla
doğrudan ilgili. Ya, bu kadar açık bir durum varken, Türkiyede hayat
pahalılığının en önemli sebepleri enerji ve
gıdayla ilgiliyken ve yine, bu kriz ortamında Türkiye bundan en fazla
etkilenecek ülkeyken, ya Allah aşkına, hangi
hazırlığı yaptınız, hangi önlemi
aldınız; bir çıkın, anlatın bakalım bize burada.
Sayın milletvekilleri,
değerli arkadaşlarım; ayrıca hatırlatmam gerekiyor,
Ukraynayla savunma sanayisi alanında çok ciddi yeni iş birlikleri
gündemdeydi, değil mi? Türkiye açısından da biz, Türkiyenin
savunma sanayisinde gelişme göstermesinden memnun olan insanlar olarak,
bir partinin üyeleri olarak bunu destekliyoruz ama şimdi, Ukraynadaki
yeni durum karşısında Türkiyenin savunma sanayisi hangi
zorluklarla karşı karşıya kalacak? Bununla ilgili ne önlem
aldınız, Allah aşkına ya, biriniz çıkın,
şurada anlatın; bize hatıralarınızı
anlatmayın, geleceğini anlatın Türkiye'nin. Savunma sanayisi
alanında Ukrayna'yla çok ciddi iş birlikleri gündemdeydi. Bunlar ne
olacak? Bunlarla ilgili hangi tedbirleri aldınız? Başınızı
öne eğmeyin, bu sorulara yanıt verin arkadaşlar; çıkın
şu kürsüye, bu sorulara yanıt verin.
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Ne münasebet! Başımızı niye öne eğelim? Sanki
savaşı biz çıkarmışız!
YUNUS EMRE (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, ayrıca bu çatışmanın
en önemli riski de çatışmanın tırmanma potansiyeli; dikkatinizi
çekmek istiyorum. Bakın, başladığı noktada
değiliz, 21i gecesi Putin'in açıklamalarının olduğu
noktada değiliz, gerilim tırmanıyor, daha farklı
aşamalara da geçebilir. Bu Meclise anlatmanız gerekmez mi bu
tırmanma ihtimali karşısında hangi önlemleri aldığınızı?
Niye bunları bize anlatıyorsunuz arkadaşlar? Biz niye sizin
masallarınızı burada dinlemek durumundayız?
Değerli
arkadaşlarım, son olarak bir konuyu daha dikkatinize sunmak
istiyorum. Türkiye geçmişte de çok ağır bunalımların,
krizlerin ortasında kalmıştır, İkinci Dünya
Savaşı'nın en büyük çatışmaları Türkiye'nin
etrafında gerçekleşmiştir; 20nci asrın en uzun
savaşı, İran-Irak Savaşı Türkiye'nin 2 komşusu
arasında olmuştur ve Türkiye o yıllarda öylesine
başarılı bir denge politikası izlemiştir ki;
bakın, bunun altını çizmek istiyorum, öylesine
başarılı bir denge politikası izlemiştir ki 1980'li
yıllarda Türkiye, İran-Irak Savaşı
karşısında, Bağdat'ta, Irakın başkentinde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
YUNUS EMRE (Devamla) Sayın
Başkanım, tamamlıyorum.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
YUNUS EMRE (Devamla)
İran'ın menfaatlerini Türk Büyükelçiliği savunur
konumdaydı; tam tersi şekilde de İranda, İranın
başkenti Tahranda Irakın menfaatlerini Türk Büyükelçisi savunur
konumdaydı.
Türkiye, geçmişte
bölgesine, komşularına güven veren; barışın, huzurun
teminatı konumunda olan; saygın, köklü bir devlet geleneğine
sahip ülke konumundaydı. Sizin döneminizde büyük bir savrulmayla karşı
karşıyayız. İşte, başlangıçta söyledim
değerli arkadaşlarım; çok büyük bir krizle karşı
karşıyayız ve çok endişeliyim bir baba olarak, bir
yurttaş olarak, bir milletvekili olarak çok endişeliyim;
endişemin de sebebi Türkiyenin, tarihinde olmadığı kadar
kötü bir yönetimin pençesinde bulunuyor olmasıdır ama ilk seçimlerde
bunun sonunun geleceğini de biliyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Rıdvan
Turan.
Buyurunuz Sayın Turan.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN
(Mersin) Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Hep derler ya
Savaşları zenginler çıkarır, fukaralar ölür. diye,
şimdi böyle bir savaşla yine karşı karşıyayız.
Esasen, savaşları çıkaran ve bundan iktisadi ve siyasi sonuç
almaya çalışanlar bir tarafta, diğer taraftaysa
yarınsızlaşmış, yarın ne yapacağı,
hayatta kalıp kalmayacağı belli olmayan milyonlar var.
Tabii, dünya çok savaş
gördü ve bu savaşlar eninde sonunda bitiyor ama en azından 45ten
sonra dünyayı şekillendiren temel şey, İkinci Dünya
Savaşının dünyada yaratmış olduğu insani
dramdı, iktisadi yıkımdı, sosyal açmazlardı.
Şimdi, nereye varacağını bilmediğimiz bir
çatışma süreciyle yine karşı karşıyayız.
Konuşmacıların
pek çoğu şu anki meseleyi bir tarihsel projeksiyonla ele alarak
Çarlıktan Sovyetler Birliğine, Sovyetler Birliğinden de
Putinizme bir gönderme yaptılar. Bunun kökten yanlış olduğunu
ifade etmek istiyorum. Sovyetler Birliğinin milletler meselesine
bakışıyla ne Çarlıkın bakışının
arasında bir ortak nokta vardır ne de Putinizmin arasında bir
ortak nokta vardır. Sovyetler Birliği, esasen, kurulduğu
dönemde, ulusların kendi kaderini tayin hakkı temelinde ve
Birliğe katılan bütün ülkelerin özgür iradesiyle bir araya
gelmeleriyle oluşmuş bir birliktir. Ne var ki 1924 Leninin ölüm
yılıdır. 1924te Leninin ölümüyle birlikte adım adım
bürokratik bir savruluş, ekonomist ve bürokratik bir savruluş
yaşamıştır Sovyetler Birliği. Özellikle Kruşçev
ve sorasındaysa bu bürokratik ve ekonomist yapı giderek aslında
bir, ne diyelim, bir kapitalist ülkeden farklı olmayan bir biçimde,
kapitalizmi yarışarak geçme amacına bütün sosyalizmin
ideallerini terk etmiş bir biçimde, Batıyla yarış hâlinde
olmayı sosyalizmin ideallerine tercih etmiş bir biçimde 91e
geldiğinde artık Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Ve o
zamandan sonra, yani reel sosyalizm dediğimiz sürecin tasfiyesinden
sonra, Putinizmle beraber, evet, bir tür Petroculukun yeniden
başladığını söylemek, ifade etmek gerekir ve şu
anda bunun siyasi sonuçlarından bir tanesini yaşıyoruz.
Bakın -Putin- reel sosyalizmin dağılması yani 91den
sonraki dönemde, Rusya, hem ekonomik hem siyasi hem sosyal çok ciddi sorunlar
yaşamış olmasına rağmen, şu anda Çarizm ya da
Petroculuk -ne derseniz adına- bununla birlikte başka bir düzeye
ulaşmış durumda. Ben çok açık söyleyeyim, aslında
bunların hepsi üç gün önce karar verilmiş şeyler falan
değil, uzunca bir süredir kararı verilmiş. Bu konuda
tahkimatın yapıldığı bir durumla karşı
karşıyayız. Nereden biliyorum? En azından tarımdan
biliyorum.
Bakın, arkadaşlar,
90larda Rusya ithalatçı bir ülkeydi, her şeyi ithal eden bir
ülkeydi. Değerli arkadaşlar, bu zaman dilimi içerisinde, özellikle
son yedi sekiz yıllık zaman dilimi içerisinde inanılmaz bir
tarım hamlesi yaptılar ve şu anda tarımda mutlak
ihracatçı hâle gelen, askerî olarak kendisini tahkim eden ve
yayılmacı, özellikle eski sınırlarına yani kendi hinterlandındaki
ülkelere tekrar yayılma siyasetiyle nüfuz etmeye çalışan bir
Rusya örneğiyle karşı karşıyayız ve Ukraynaya
dönük olarak bu saldırgan tutumu, bu işgal politikasını
asla ve asla kabul etmiyoruz. Evet, bunu ifade etmek lazım.
Nazım Hikmetin
Memleketimden İnsan Manzaralarında bir şey geçiyor. Cezaevinde
2 kişi konuşuyor, biri diyor ki: Diyorlar ki Savaşı Hitler
çıkarmış. Peki, Hitleri kim çıkarmış? Okumayan
varsa okusun mutlaka, çok keyiflidir.
Eyvallah, Rusyanın bu
konudaki hatalarını, yanlışlarını ve
attığı yanlış adımlardan geri çekilmesini talep
ediyoruz; anladım da bu bir terör örgütü olan NATOyu ve NATOnun
yayılmacı politikasını görmemizi engellememeli. Yani reel
sosyalizmin çözülüşünden sonra şunlar yazılmadı mı
arkadaşlar, Fukuyama çıkıp Tarihin sonu gelmiştir.
Artık ABD öncülüğündeki kapitalizmin bütün dünyayı domine
edeceği, bizden başka şefin olmadığı bir dünya
kurulacaktır. demedi mi? Okumadınız mı onları?
İşte, o zamandan bu zamana NATO, ABDnin küresel çapta yeni
sömürgeler, nüfuz alanı elde etmek için kullandığı bir
mekanizmadır. Dolayısıyla, burada söylenmesi gereken esas
şey şudur: Bu çatışmalı sürece son verilmelidir, bir
an evvel son verilmelidir. Oradaki bütün askerî faaliyet
sonlandırılmalıdır. Rusya bölgeden çekilmelidir.
İşgal ettiği yerler bir referanduma tabi tutulmalı,
uluslararası ve bağımsız gözlemcilerin duhul ettiği
bir referanduma tabi tutulmalı ve o insanlar kendi kaderini böyle
çizmelidir.
Peki, 1997 yılında
Rusyayla yeni bir güvenlik mimarisi konusunda anlaşmış olan
NATO ne yapmalıdır? Var mı buna da cevabınız? NATO da
eski sınırlarına geri çekilmelidir, Ukrayna temelli
yayılmacı siyasetine son vermelidir. Denilmesi gereken şey
şu esasında: Yani şimdi diyelim ki bu Ukrayna meselesi çözüldü,
ya üç gün sonra Putinin çıkıp Kardeşim, Romanyadan
çıkın, burası benim eskiden nüfuz alanımdı.
demeyeceğinin garantisi nedir? Ya da NATOnun daha agresif bir tutum
içerisinde tutum almayacağının garantisi nedir? Bunların
garantisi yok. Dolayısıyla Türkiye'nin savunması gereken temel
şey -bir NATO ülkesi olması hasebiyle de bunu söylüyorum- bir defa bu
iki güç arasında kalıcı, siyasete dayalı, müzakereye
dayalı bir antantın yeniden sağlanmasıdır, bunun için
çaba sarf edilmelidir. Ve ne yapılmamalıdır, biliyor musunuz?
İktidar dış politikada şimdiye kadar ne yaptıysa bu yapılmamalıdır.
Yani mesela, Suriyede nasıl davrandıysa böyle
davranılmamalıdır. Mesela, Cezayirdeki tutum burada bu
şekilde gösterilmemelidir. Mesela, Bayraktar İHAlarını
satacağım diye bu çatışmalı ve riskli alana tepetaklak
girilmemelidir. Bunlar, son derece önemli olan şeyler. Ve bir şey
daha yapmamalıdır iktidar; hani herkes ne yapılması
gerektiğinden bahsetti ya, bir şey daha yapmamalıdır. Bu
destabilize durumu kendine bir gerekçe sağlayarak daha şahin, daha
müdahaleci -özellikle Suriyenin kuzeyi için söylüyorum- böyle bir siyasal
yaklaşıma yönelmemelidir. Bu, hem ülkemizi ciddi manada
sıkıntıya sokar hem de uluslararası düzeyde
sıkıntıya sokar.
Süre kısa ama biraz da
bu ilişkinin başka bir veçhesine değinelim. Enerjide
bağlıyız, tarımda inanılmaz derecede
bağlıyız. Az önce bir hatibimiz bahsetti; öyle değil
arkadaşlar, bizim 18 milyon tona ihtiyacımız var ama bu sene
gerçekleşme ihtimali olan rekoltemiz 15-16 milyon tondur. Petro
Petro
diyorum; dil sürçer, doğruyu söylermiş. Putin zaman içerisinde
nasıl kendi tarım politikalarını tahkim ederek bir mutlak
ihracatçı hâline geldi, bizde ise buğday ekim alanları giderek
azalıyor. Dün hesaplamıştım, 50 milyar 600 milyon lira
ithalata para verirken kendi çiftçimize 23 milyar teşviki ancak veriyoruz.
Hazine eksi 60 milyarda, yedek akçeler dahi yenildi, bu kadar türbülansın
yoğun olduğu bir yerde iktidar sözcüleri diyor ki: Vallahi, merak
etmeyin, her şey yolunda, her şey kontrolümüz altında.
Değil. Zaten değildi, savaşın yaratmış
olduğu destabilize ortam ve türbülans bu hâli daha da fazla
derinleştirdi, daha da fazla artırdı. Günlerden beri, oradaki
insanlarımızı tahliye etmemek sıradan bir mevzu değil.
Televizyonlarda çocuklar çıkıp
İşte, bu sabah bir tıp
öğrencisi konuşuyordu, bu çocuklar kaderleriyle baş başa
kaldıklarını söylüyorlar. Yapacak bir şey de yok,
havaalanı kalmamış durumda. Yani herkes kendi
vatandaşını oradan çekerken, diplomatlarını çekerken
bizimkilerin orada kalıyor olması, çocukların orada kalıyor
olması anlaşılmaz bir şey.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
RIDVAN TURAN (Devamla) Bir
de çocuklardan bir tanesi dedi: Biz Konsolosluğa da
ulaşamıyoruz. İnşallah, diplomatlar da çekip
gitmemiştir yani; bunu düşünmek istemiyorum.
Böyle bir durumda kurun
artmasıyla ve kur korumalı mevduat hikâyesiyle birlikte hazineye daha
fazla yükün geleceğini hepimiz biliyoruz. Yaptırımlar
gerçekleştiğinde ne yapılacağına ilişkin ben
kimsenin zerreyimiskal kadar bir fikrinin olduğunu düşünmüyorum;
aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık
hesabı.
Şimdi, yıllardan
beri söylediğimiz iktisadi, siyasi ve toplumsal meseleler işte bu
savaşın prizmasından kırılarak çok daha
yakıcı bir biçimde ortaya düştü. Mümkünse, bundan en az biçimde,
en az yarayla çıkmak gerekir kuşkusuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
RIDVAN TURAN (Devamla)
Selamlayayım.
BAŞKAN -
Selamlayalım.
RIDVAN TURAN (Devamla) -
Türkiyenin tarafsız pozisyonda kalmasına, barış için çaba
sarf etmesine, bunu yaparken de kendi yurttaşlarımıza, özellikle
emekçilere, yoksullara bu savaşın faturasını
aksettirmeyecek sosyal politikalara ihtiyacımız var. Yoksa emin olun
ki Ukrayna ne kadar travmatize oluyorsa, en az onun kadar da bizim
memleketimizde ciddi sorunlarla karşı karşıya
kalırız.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın
İsmail Emrah Karayel.
Buyurunuz Sayın Karayel.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL EMRAH KARAYEL (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Benden önceki
konuşmacılar gibi, ben de bugün Rusya ve Ukrayna arasındaki
çatışmalardan bahsedeceğim. Tabii, bu konudan bahsediyor olmak
son derece üzücü, özellikle bu çatışmaların hepsinin,
dünyanın neresinde olursa olsun bir insani boyutu, insani kriz boyutu
olması hasebiyle son derece üzücü. Belki yeni mülteci akınlarına
sebebiyet verecek. Bunu önümüzdeki saatlerde belki bu gece, belki yarın
net şekilde göreceğiz.
Rusya bu operasyonunu sadece
Kırım ve Donbas bölgesiyle sınırlı mı tutacak
yoksa İngiltere ve Amerikanın aslında aldığı
istihbarat raporlarını biraz da bir taktik icabı dünya
basınından duyurması ve bunun üzerinden ilgililerine, Ukraynaya
ve Rusyaya mesaj vermesinde olduğu gibi aslında tamamen bütün
Ukraynanın işgaline dönük bir adım mı atılacak, bunu
göreceğiz. Tabii ki bizim istediğimiz, çatışmaların
bir an önce sona ermesi, bir an önce Minsk Anlaşması
bağlamında oradaki kurallara riayet edilmesi ve
barışın sağlanmasıdır; oradaki insani krizin,
sivil ölümlerinin de bir an önce sona ermesidir. Bu konuşmadan önce,
haberlere baktığımda en son, hastanenin vurulduğu yönünde
haberler vardı. Bunların hepsi son derece trajik hususlar.
Evet, Rusyanın
Ukraynaya gerçekleştirdiği bu operasyonun tabii ki temelinde
aslında NATO ve Varşova Paktlarının ayrılması,
Varşova Paktının dağılması, Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetler Birliğinin dağılmasından sonraki süreçte
dünyanın tek kutuplu hâle gelmesi, Rusyanın zayıf olması
zamanında NATOnun ve tek kutup olarak ifade edilen Amerika Birleşik
Devletlerinin başta Polonya olmak üzere eski Rus, Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetler Birliği ülkelerinin bir kısmını Avrupaya
yaklaştırması, bir kısmını da NATOya alması
var. Putinin konuşmalarına baktığımızda,
aslında Putinin temel olarak buraya vurgu yaptığını
ve kendi etki alanının, daha önce kendi etki alanında komünist
Rusyanın, komünist Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin
parçası olan ülkelerin kapitalist NATO üyesi olmasına, kendi güvenliğini
tehdit eder duruma gelmesine gösterdiği tepkiyi görüyoruz. Tabii,
başlangıcı aslında 2013 yılı. Ukrayna ve Rusya
arasındaki krizin
O dönemde Ukraynada Rusya yanlısı yönetimin
Avrupayla olan anlaşmayı askıya alması, bunun üzerine,
Batı ülkelerinin de çeşitli ülkelerin de desteğiyle birlikte
Batı yanlılarının başlattığı gösteriler
ve bu gösteriler neticesinde, Kievdeki meydanda hepimizin aslında
televizyondan da canlı olarak seyrettiği gösteriler neticesinde
oradaki istikrarın zarara uğraması, neticede Kırımda
ve Donbas bölgesinde ortaya çıkan fiilî durum. 2014 yılında
Rusya tarafından Kırımın ilhakı ve Donbas
bölgesindeki ayrılıkçılar, bunların Rusya yanlısı
güçler olarak Rusyanın da desteğiyle Ukrayna içerisinde
Aslında Rusyanın bugün atacağı adımları
-şimdi baktığımızda çok daha net görüyoruz-
hazırlar şekilde tavırlarının olduğunu
gözlemledik. 2014 sonrasında, Minskteki anlaşmalar çerçevesinde
aslında biraz daha durağan bir döneme girildi ama bu süreç içerisinde
de özellikle son dönemde takip ediyoruz ki aslında Rusya şu an
hazırlamış olduğu operasyonun gerekliliklerini yerine
getirmiş, birliklerini kaydırmış, donanmasını
Kırıma getirmiş, Kırım civarındaki askerî
birliklerini tahkim etmiş, Ukraynanın etrafına ciddi bir askerî
yığınak yapmış, Belarusla atması gereken
adımları atmış ve en son olarak da -hepimizin yakından
takip ettiği gibi- askerî tatbikatlar bahanesiyle Belarusla çok daha
yakın ilişkiler içerisinde ve Ukrayna etrafında kendi askerini
tahkim etmesi, hazır hâle getirmesi söz konusu.
Tabii, bu süreç içerisinde
yapılan açıklamalar var, bu gerginlik döneminde yapılan
açıklamalar var, onları ben ifade etmek istiyorum. Bu anlamda,
Batı ülkelerinin, bazı NATO ülkeleri yetkililerinin, Avrupa
Birliği yetkililerinin yaptığı açıklamalar ki
bunların bir kısmının aslında çözüme hizmet
etmediğini de buradan açıkça ifade etmek istiyorum. Belki de bu
çatışmaları, bu uzlaşmaz tutumu, Ukrayna ve Rusya
arasındaki bu kriz tutumunu derinleştiren açıklamalar bunlar.
Bunlardan birkaçını ifade etmek istiyorum: Amerika Savunma
Bakanı Austin, Ukraynalı mevkidaşıyla
yaptığı görüşmede Rusya'nın
saldırganlığına karşı Ukrayna'ya destek vermeye
hazır olduklarını belirtmiş; İngiltere
Başbakanı Boris Johnson Zelenskiyle yaptığı
görüşmede ülkesinin Ukrayna'nın egemenliğine, toprak
bütünlüğüne desteğini yinelemiş, gerekli desteği
vereceğini ve tedbirler konusunda yardımcı
olacağını belirtmiş; AB Dış İlişkiler
ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Borrell tereddütsüz desteklerini
ifade etmiş, Rus birliklerinin Ukrayna sınırındaki
hareketliliği nedeniyle de endişeli olduklarını ifade
etmiş ama geldiğimiz noktada, bugün sabah ciddi şekilde
başlayan operasyonlara karşı maalesef şimdiye kadar ciddi
bir açıklama ne NATO'dan ne de Avrupa Birliğinden gelmedi. Evet, G7
toplantıya çağrıldı, Amerika Birleşik Devletleri
Başkanının yapacağı açıklama bekleniyor,
onların yaptırımıyla ilgili neler söyleyecekleri bekleniyor
ki bir önceki açıklama -uluslararası basındaki ifadesiyle
söyleyelim- Dağ fare doğurdu. cinsindendi. Dolayısıyla
bugünkü toplantıların neticesinde ne çıkacak? Bu çıkan
neticeler, yaptırımlar işe yarayacak mı? Ve bunların
hepsi olsa bile neticede o zamana kadar Rusya, Ukrayna'da yapmak istediğini
gerçekten hayata geçirmiş olacak ve duracak mı? Bunların hepsini
ilerleyen süreçte hep birlikte göreceğiz.
Gene, Rusya'yla bu müzakere
sürecinde Amerikan Başkanı, Rusya Başkanıyla bir araya
geldi, görüşmeler gerçekleştirdi. Aslında bunların bir
kısmının görüşmüş olmak için yapıldığını
şimdi çok daha net anlıyoruz. Ama burada ifade edilen çeşitli
hususlar var, bu süreçte çatışmaların veya gerginliğin
azalması anlamında özellikle Rusya'nın ifade ettiği
hususlar var. NATO'nun genişlemesinin durması, 1997 sonrası eski
Doğu Bloku ülkelerine kuvvet konuşlandırılmasının
geri çekilmesi; bunda mesela Polonya ve Romanya gibi ülkelerin NATO'ya
girişi kast ediliyor. Gene önemli bir üçüncü husus var, bunu özellikle
ifade etmek istiyorum: Eski Sovyet coğrafyasında askerî
faaliyetlerin yapılmaması
Bu ifade aslında Orta Asya'daki
devletleri; Azerbaycan'ı ve Orta Asya Türk Cumhuriyetlerini de
kapsıyor. Bu anlamda aslında Kazakistan'da gördüğümüz sürecin
devamının veya benzerlerinin ileride de yaşanabileceği
anlamında, oradaki Amerikan etkisinin, NATO etkisinin, Batı etkisinin
derecesine göre, Rusya'nın rahatsızlığına göre
yaşanabileceği anlamında da yeni riskleri aslında ifade
eden hususlar.
Tabii, Türkiye olarak biz
Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü, siyasi bütünlüğünü sonuna kadar
destekliyoruz ve Minsk Anlaşmaları çerçevesinde, uluslararası
hukuk çerçevesinde uluslararası hukuka riayet edilerek bu
çatışmaların, bu kriz ortamının bir an önce
bitirilmesini istiyoruz ve bu anlamda da yapılması gereken,
atılması gereken adımların hepsini atıyoruz, bunu
özellikle ifade etmek istiyorum. O anlamda Sayın
Cumhurbaşkanımızın liderliği ülkemiz için önemlidir ve
ülkelerin, özellikle iki ülkenin liderleriyle yaptığı
görüşmeler barışın sağlanması anlamında son
derece kıymetlidir. İki ülkenin de aslında güvendiği ve
görüşmeler anlamında da güvenilen ülke olarak ifade ettiği
ülkedir Türkiye. Dolayısıyla bundan önce hep çözümün tarafı
olarak nasıl yer aldıysa bundan sonra da çözümün bir parçası
olarak yer alacak. Bu anlamda özellikle ifade etmek istiyorum: Bizim
diplomatlarımızdan, büyükelçiliğimizden ve
konsolosluklarımızdan bahsediliyor. Özellikle Kievdeki
büyükelçiliğimiz ve Odessadaki başkonsolosluğumuz görevinin
başında, Dışişleri Bakanlığımızdan
bunun teyidini aldık.
AHMET KAYA (Trabzon) Kimse
ulaşamıyor ama.
İSMAİL EMRAH
KARAYEL (Devamla) Oradaki telefon numaraları da özellikle
paylaşılıyor televizyonlardan, biz de ulaşma konusunda
herkese elimizden geldiğince yardımcı olabiliriz. Yine, oradaki
vatandaşlarımızın tahliyesi anlamında da
Dışişlerimizin yaptığı uyarılar oldu,
ülkenin doğusundan ayrılmaları yönünde yapılan
uyarılar oldu. Şimdiye kadar da ülkemize getirilen
vatandaşlarımız var ciddi sayıda.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
İSMAİL EMRAH
KARAYEL (Devamla) Teşekkürler Başkanım.
Gerekmesi hâlinde oradaki
vatandaşlarımızın tahliyesi için nasıl dünyanın
diğer ülkelerinde gerekli operasyonlar yapıldıysa -örneğin
Afganistanda, en son yaptığımız operasyonlardan biri- bir
insanımızın hasta olsun veya durumu zor olsun getirilmesi için
dünyanın dört bir tarafına nasıl bir kişi için bile
devletimiz uçak gönderiyorsa, bu güce sahipse oradaki
vatandaşlarımızın da tahliyesi için gereğini
yapacağını buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bu anlamda,
inşallah, özellikle bu çatışmanın en kısa sürede son bulmasını
niyaz ediyorum, bunun için dua ediyorum. Bölgemiz ve dünya için son derece
riskli süreçlere yol açabilir, riskli neticelere yol açabilir. Bu anlamda bu
çatışmaların bitmesiyle birlikte oradaki sivil ölümlerinin de
bir an önce son bulmasını temenni ediyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gruplar
adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Birleşime iki dakika ara
veriyorum.
Kapanma
saati:18.32
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 18.33
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58inci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
292 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Uganda
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Savunma Sanayi İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir
Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Uganda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayi
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1458) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 178)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için 1 Mart 2022 Salı günü
saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
18.33