TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
60ıncı
Birleşim
2 Mart 2022 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, Genel Kurulun 2/3/2022 tarihli
60ıncı Birleşiminde İç Tüzükün 59uncu maddesinin ikinci
fıkrası çerçevesinde yürütmenin Genel Kurulu bilgilendirmesi ve
devamında siyasi parti grupları adına konuşmalar ile grubu
bulunmayan bir milletvekilinin konuşmasının İç Tüzükün
70inci maddesine göre kapalı oturumda yapılmasına ilişkin
önergesi
B) Tezkereler
1.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa
Birliği Konseyi Fransa Dönem Başkanlığı
tarafından 24-25 Şubat 2022 tarihlerinde Fransanın
başkenti Pariste düzenlenecek olan Ortak Dış ve Güvenlik
Politikası ve Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası konulu Parlamentolar
Arası Konferansa Türkiye Büyük Millet Meclisinden katılacak heyeti
oluşturmak üzere, isme yapılan davet ve siyasi parti grubunun
bildirmiş olduğu isimlere ilişkin tezkeresi (3/1877)
2.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde Türkiye-Azerbaycan-Pakistan Parlamentolar Arası Dostluk
Grubunun kurulmasına ilişkin tezkeresi (3/1878)
V.- KAPALI
OTURUMLAR
VI.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun, ülkemizdeki deprem
sorununa ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Gaziantep
Milletvekili Bayram Yılmazkayanın, Gaziantepte yaşanan
uyuşturucu sorununa ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Sivas
Milletvekili Semiha Ekincinin, Sivasta 2021 yılında yapılan
çalışmalara ilişkin gündem dışı
konuşması
VII.- AÇIKLAMALAR
1.-Balıkesir
Milletvekili İsmail Okun, zeytinliklerin maden işletmeciliğine
açılmasına ilişkin açıklaması
2.- İzmir
Milletvekili Murat Çepninin, zeytinliklerin maden işletmeciliğine
açılmasına açılmasına ilişkin açıklaması
3.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, 28 Şubat
sürecine ilişkin açıklaması
4.- Osmaniye
Milletvekili İsmail Kayanın, Türkiyenin denizcilik alanındaki
atılımlarına ilişkin açıklaması
5.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, ilaç kademe rakamlarına
ilişkin açıklaması
6.- Osmaniye
Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, 28 Şubat darbesine ve
şubat ayı ihracat verilerine ilişkin açıklaması
7.- Mersin
Milletvekili Hacı Özkanın, Arslanköyün düşman işgalinden
kurtuluşunun 102nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
8.- Düzce
Milletvekili Ümit Yılmazın, ilaç kademe rakamlarına
ilişkin açıklaması
9.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin, Mersinli yaş sebze meyve
ihracatçılarının sorunlarına ilişkin
açıklaması
10.- Gaziantep
Milletvekili Bayram Yılmazkayanın, Gaziantepte
muhtarlıkların birleştirilerek ortadan
kaldırılması sorununa ilişkin açıklaması
11.- Hatay
Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, zeytinliklerin maden
işletmeciliğine açılmasına ilişkin
açıklaması
12.- Konya
Milletvekili Abdulkadir Karadumanın, zeytinliklerin maden işletmeciliğine
açılmasına ilişkin açıklaması
13.- Adana
Milletvekili Burhanettin Bulutun, sağlık emekçilerinin performans
ödemelerinde yaşanan gecikmeye ilişkin açıklaması
14.- Kastamonu
Milletvekili Hasan Baltacının, Kastamonu gibi sosyoekonomik
gelişmişlik endeksi düşük illerde bölgesel sigorta primi
teşvikinin devam ettirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
15.- Adana
Milletvekili Orhan Sümerin, Adanada elektrik faturalarının
ödenmesinde karşılaşılan zorluklara ilişkin
açıklaması
16.-
Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın, Ankara-Niğde
Otoyolu nedeniyle arazileri istimlak edilen vatandaşların
mağduriyetine ilişkin açıklaması
17.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, elektrik faturalarındaki
indirime ilişkin açıklaması
18.- Kocaeli
Milletvekili Sami Çakırın, Avrupalı gazeteciler ile televizyon
yayıncılarının Rusya-Ukrayna savaşı hakkında
sarf ettikleri cümlelere ilişkin açıklaması
19.- Kütahya
Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, Kütahyanın Simav ilçesine
siyanürlü altın madeni açılması için verilen ÇED raporuna
ilişkin açıklaması
20.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, zeytinliklerin maden
işletmeciliğine açılmasına ilişkin
açıklaması
21.- Amasya
Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin, AK PARTİ Hükûmetinin 2021
yılında gerçekleştirdiği hizmetlere ilişkin
açıklaması
22.- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, 2 Mart darbesinin
yıl dönümüne, dokunulmazlıkları kaldırılan
milletvekillerine, Cumhurbaşkanının Avrupa Birliğine
yönelik sözlerine, Sezgin Baran Korkmazın ABDye iade talebine,
zeytinliklerin maden işletmeciliğine açılmasına, 17
Aralık 2021 tarihinden bugüne kadar ne kadar dolar
satıldığını öğrenmek istediklerine ve Aysel
Tuğluk hakkında hazırlanan ATK raporuna ilişkin
açıklaması
23.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisar iline
bağlı Başmakçı ve Sandıklı ilçelerinin su
sorununa ilişkin açıklaması
24.- Aksaray
Milletvekili Ayhan Erelin, Sadi Somuncuoğlunun vefatına
ilişkin açıklaması
25.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Ukrayna-Rusya arasında yaşananların
Mecliste gündem dışı söz talebiyle konuşulmasının
rejimin yanlışlığını gösterdiğine, Genel
Kurul gündemine, TÜİKin açıkladığı büyüme
rakamlarına ve tek adam rejiminin milletten kopuk, yoksula düşman bir
rejim olduğuna ilişkin açıklaması
26.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemi sayesinde 2021 yılında istihdam ve ihracatla
refahımızı artırdığımıza, Rusya ile
Ukrayna arasında yaşanan kriz ortamında Dışişleri
Bakanlığımızın gerekli diplomatik girişimleri
gerçekleştirdiğine, 2022 yılı Ocak ve Şubat
aylarında gerçekleşen ihracat rakamlarına ve Yeşilay
Haftasına ilişkin açıklaması
27.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Rizenin düşman işgalinden
kurtuluşunun 104üncü yıl dönümüne, Yeşilay Haftasına,
Deprem Haftasına, Karayolları, KİT ve belediye şirketleri
çalışanlarının kadro sorununa, zeytinliklerin maden
işletmeciliğine açılmasına, araç muayene ücretlerinde
fahiş fiyat artışlarına ve Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
28.- Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Rizenin düşman işgalinden
kurtuluşunun 104üncü yıl dönümüne, Deprem Haftasına,
Yalovanın Çiftlikköy ilçesinde yaşayan 118 yaşındaki
Zeliha ninenin vefatına ve Nuri Paşanın vefat yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
29.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, 314 sıra sayılı Kanun Teklifinin
Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Komisyona iade edilmesi
gerektiğine ve Başkanlığın tutumunun bu yönde
olmaması hâlinde usul tartışması açılmasını
talep ettiğine ilişkin açıklaması
30.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Adalet ve Kalkınma Partisinin istismarcı
bir yasama yaklaşımıyla bütün kanunları temel kanun olarak
görüştürmesinin doğurduğu sakıncalara, Kanunlar ve Kararlar
Başkanlığının komisyonlarla paylaştığı
kanunlarla ilgili yasama tekniği açısından
değerlendirmeleri içeren evrakın Komisyon sözcüleriyle
paylaşılmamasının sebebini bilmek istediğine ve bu
eksikliğe rağmen kanun görüşmelerine devam edilirse usul
tartışması açmak zorunda olduklarına ilişkin açıklaması
31.- Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Başkanı Ziya Altunyaldız, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, talep ettikleri inceleme raporunun kendilerine
verilmesinden dolayı Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Celal Adana teşekkür ettiklerine, Kanunlar ve Kararlar
Başkanlığının görevini yaptığının
anlaşıldığına ve iktidar partisinin kaliteli yasama
konusunda hassas davranmadığına ilişkin
açıklaması
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ Parti Grubunun, Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral ve
arkadaşları tarafından, tarımsal girdi fiyatlarındaki
uzun süreli artışın sebeplerinin
araştırılması, verilecek destek ve teşviklerin tespiti
ile bu bağlamda gıda fiyatlarındaki artışın
önlenmesine yönelik tedbirlerin çeşitlendirilmesi amacıyla 28/2/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Mart 2022 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP
Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Türkiye genelinde milyonlarca seyyar
esnafın içinde bulunduğu çalışma ve yaşam
koşullarının belirlenerek iyileştirilmesi amacıyla
18/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2
Mart 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP
Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler
kısmında yer alan, medikal sektöründe yaşanan tıbbi cihaz
temin edilmesine yönelik sorunların araştırılması
amacıyla verilmiş olan (10/5461) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2
Mart 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
4.- AK
PARTİ Grubunun, bastırılarak dağıtılan 314
sıra sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 1inci sırasına alınmasına ve bu
kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine, Genel Kurulun çalışma saatlerine ve 314
sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin
önerisi
IX.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Teklifleri
1.- Çorum
Milletvekili Oğuzhan Kaya ve 87 Milletvekilinin Nükleer Düzenleme Kanunu
Teklifi (2/4222) ile Çevre Komisyonu ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (S. Sayısı:
314)
X.- USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, 314 sıra sayılı
Kanun Teklifinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle
Komisyona iade edilip edilmemesiyle ilgili Başkanlığın
tutumu hakkında
2 Mart 2022 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ),
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 60ıncı
Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, yürütmenin, Ukraynada
yaşanan son gelişmeler hakkında İç Tüzükün 59uncu
maddesinin ikinci fıkrası gereğince gündem dışı
söz istemi vardır. Bu istemi yerine getireceğim, daha sonra talepler
hâlinde siyasi parti grupları ve grubu bulunmayan milletvekillerinden
birine söz vereceğim.
Konuşma süreleri yürütme için yirmi dakika,
siyasi parti grupları için on dakika, grubu bulunmayan bir milletvekili
için ise beş dakikadır.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 59uncu
maddesinin ikinci fıkrasına göre yapılacak
konuşmaların İç Tüzükün 70inci maddesi çerçevesinde
kapalı oturumda yapılmasına dair bir önerge vardır.
Önergeyi okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Genel Kurulun 2/3/2022
tarihli 60ıncı Birleşiminde İç Tüzükün 59uncu maddesinin
ikinci fıkrası çerçevesinde yürütmenin Genel Kurulu bilgilendirmesi
ve devamında siyasi parti grupları adına konuşmalar ile
grubu bulunmayan bir milletvekilinin konuşmasının İç
Tüzükün 70inci maddesine göre kapalı oturumda yapılmasına
ilişkin önergesi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Genel Kurulun 2/3/2022 tarihli 60ıncı
Birleşiminde İç Tüzükün 59uncu maddesinin ikinci fıkrası
çerçevesinde yürütmenin Genel Kurulu bilgilendirmesi ve devamında siyasi
parti grupları adına konuşmalar ile grubu bulunmayan bir
milletvekilinin konuşmasının İç Tüzükün 70inci maddesi
doğrultusunda kapalı oturumda yapılmasını arz ve
teklif ederim.
Cahit
Özkan
Denizli Grup Başkan Vekili
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
kapalı oturumda Genel Kurul salonunda bulunabilecek sayın üyeler
dışındaki dinleyicilerin ve görevlilerin dışarıya
çıkmaları gerekmektedir.
Sayın idare amirlerinden salonun
boşaltılmasını temin etmelerini rica ediyorum.
Yeminli stenografların ve yeminli görevlilerin
salonda kalmalarını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Salonun hazırlanması amacıyla
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.03
V.- KAPALI OTURUMLAR
İKİNCİ
OTURUM
(İkinci
Oturum Kapalıdır)
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.45
BAŞKAN:
Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Emine Sare AYDIN (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
60ıncı Birleşiminin kapalı oturumdan sonraki Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Şimdi, 3 sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Deprem
Haftası münasebetiyle ülkemizdeki deprem sorunuyla ilgili söz isteyen
İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu.
Buyurun Sayın Nuhoğlu. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
VI.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun, ülkemizdeki
deprem sorununa ilişkin gündem dışı konuşması
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mart ayının ilk
haftası Deprem Haftasıdır. Hafta dolayısıyla gündem
dışı söz aldım, selamlarımı sunarım.
Türkiye'nin depremlerden en çok etkilenen ülkelerden
biri olması halkımızın sürekli deprem korkusuyla
yaşamasına sebep olmaktadır. Deprem, gerçekten, sonuçları
itibarıyla korkunç bir olaydır; yıkıcı olması
dolayısıyla can kayıpları, yaralanmalar ve sakat kalmalar
yanında psikolojik sorunlar, bulaşıcı hastalıklar ve
ekonomik kayıplar da oluşmaktadır. Acil yardım
harcamaları, üretim ve gelir kaybı, pazar kaybı, enflasyon
artışı, planlanmış yatırımların
ertelenmesi, işsizlik ve ortaya çıkan konut ihtiyacının
karşılanması gibi mecburiyetler felaketin önemini daha da
artırmaktadır.
Sonuçları itibarıyla korkunç bir felaket
olduğunu ifade etsek de deprem bir doğa olayıdır.
Diğer doğa olaylarında olduğu gibi gerekli ve yeterli
tedbirler alındığı takdirde korkulacak bir olay
olmadığı bilinmelidir. Çok daha şiddetli depremlerin
görüldüğü diğer bazı ülkelerde ölü sayısı çok azken
veya hiç olmazken bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde etkisi
ağır olmaktadır. İşte bu konunun üzerinde
durulmalıdır çünkü her deprem sonrası gözyaşı
dökenler, deprem yardımları toplamanın dışında
kalıcı çözümler üretememişlerdir. Depremin
yıktığı konutların yerine yenilerini yapmış
olmak yeterli olamaz, çözüm bu değildir; esas çözüm, deprem nerede ve
hangi büyüklükte olursa olsun, deprem olmadan önce kentsel dönüşümü gerçekleştirmekle
olur. Üstelik sadece konutlar değil; okullar, yurtlar, hastaneler, kamu
kuruluşları, iş merkezleri, limanlar, havalimanları,
tüneller, köprüler, kara yolları, demir yolları, metro hatları,
istasyonlar, su, enerji ve iletişim hatları, kısaca,
hayatın devamını sağlayacak bütün yapılar depreme dayanaklı
olarak yapılmalıdır. Kimse kimseyi kandırmasın,
Türkiyede bunlar yapılmıyor, sadece konuşuluyor. Küçücük
örneklerle halkın gözü boyanmaktadır.
İstanbulda da kentsel dönüşüm
açısından yapılan neredeyse hiçbir şey yoktur ama kentsel
dönüşüm diyerek ranta dönük her şey yapılmaktadır. Kentsel
dönüşüm projesi adına halkın nasıl istismar edilerek
sömürülmek istendiğini, âdeta eziyet edildiğini mahallerdeki inceleme
gezilerimizde bizzat gördük, isteyen her milletvekili de gidip görebilir.
Rant uğruna istismarın en son ve çok büyük
örneğini de Kanal İstanbul denilen büyük imar yağmasında
görmek mümkündür. İstanbulun 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı
resen değiştirildikten sonra hazırlanan 1/5.000 ve 1/1.000
ölçekli imar ve uygulama planlarıyla İstanbula en büyük ihanet
yapılmaktadır. Kanal manzaralı diyerek büyük bir arazi
pazarlama işi Arap ülkelerinde ve İstanbulda şu anda devam
etmektedir.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarlarının deprem konusunda ülkemize ve
bilhassa İstanbula okullar ve bazı hastane ve kamu
kuruluşlarının dönüşümü dışında olumlu
katkılarının olduğunu söylemek mümkün değildir. Oysa
99 depreminden sonra ülkemizde bilimsel araştırmalar artmış
ve ortaya çıkan yeni bilgiler doğrultusunda deprem haritaları ve
yeni yönetmelikler hazırlanmıştır. Ne var ki uygulamada
başarılı işler yapılmadığı için deprem
tehdidi aynen devam etmektedir. Diğer taraftan, teknik üniversiteler,
mühendis odaları, sivil toplum kuruluşları çok
başarılı hamleler yapmış olmasına rağmen
iktidar tarafından hâlâ çözüm ortağı olarak görülmemektedir.
Burada bir hususu daha dile getirmek gerekir,
vatandaşlarımızda deprem bilinci henüz yeteri kadar
oluşmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) Bir deprem
sonrası, televizyonlarda, meydana gelen depremin öncü mü, artçı
mı olduğu; büyük depremin ne zaman olacağı ve hangi
büyüklükte olacağı veya nerede olacağı merak edilmekte ve
sorulmaktadır. Bunlar sorulmasın demiyorum ama önemli olan, depreme
karşı gerekli önlemler alınmış mıdır veya ne
kadar alınmıştır; bunlar daha çok
konuşulmalıdır.
Deprem Haftasında hatırlatmak isterim ki
2021 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulan ve İYİ
Parti adına bizim de katkı sağladığımız Deprem
Komisyonu Raporunda yer alan öneriler vakit geçirilmeden uygulamaya
konulmalıdır. İhtiyaç duyulan dönüşümlerin
sağlanması durumunda deprem korkunç olmaktan çıkar.
Deprem başta olmak üzere sel, yangın,
çığ, toprak kayması ve kuraklık gibi bütün doğa
olaylarının felakete dönüşmemesini, ülkemizi ve milletimizi
korumasını Yüce Allahtan niyaz eder, saygılar sunarım.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Gaziantep'te yaşanan uyuşturucu sorunuyla ilgili söz isteyen
Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayaya ait.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın,
Gaziantepte yaşanan uyuşturucu sorununa ilişkin gündem
dışı konuşması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Gaziantep ilimin ve
ülkemizin içinde bulunduğu ve giderek artan uyuşturucu sorunuyla
ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
ve ekranları başında bizi izleyen vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Son dönemlerde dünya genelinde kökleşen
uyuşturucu trafiğinin başlangıç noktasının
gelişmemiş ülkelerden kaynaklandığı net bir
şekilde görülmektedir. Türkiye ise diğer ülkelerle kıyaslandığında
gelişmemiş ülkelere yakın bir coğrafyada olmasından
ötürü dezavantajlı bir koridor üzerinde bulunmaktadır. Bu koridor
üzerinde bulunan Pakistan, Afganistan, İran ve Türkiye uyuşturucunun
en çok ele geçirildiği ülkelerdir. Türkiye'de 2019dan beri, her sene, tüm
Avrupa Birliği ülkelerinden fazla uyuşturucu yakalanmaktadır.
Ancak ülkemizde, ilginçtir ki, öyle bir hâle gelmişiz ki son zamanlarda
limanlarımızda yakalanan uyuşturucunun sahibi bile ortaya
çıkmamaktadır, ne kadar trajikomik. Dünya genelinde en çok
uyuşturucu ele geçirilen 3 ülkeden 1i maalesef Türkiye. Geçmiş
verilere baktığımızda Türkiye'de madde kullanımı
kaynaklı ölen kişi sayısı 2006 ile 2017 yılları
arasında yüzde 1.580 artmış. Sadece bu veriler bile ülkemizin
içinde bulunduğu uyuşturucu bataklığını bizlere
net bir şekilde göstermektedir.
Değerli arkadaşlar, uyuşturucu
kaynaklı suçların son on bir yılda 14 kat arttığı
görülmektedir. Özellikle uyuşturucu kullanımı
yaygınlaştıkça suç işleyen çocuk sayısında da
büyük bir artış görüyoruz. Tabii ki uyuşturucu
baronlarının ve sektörünün büyük çabası olmakla birlikte, temelde
suçlu çok unsur vardır. İktidarınız süresince devamlı
değiştirilen kalitesiz eğitim sistemi, işsizliğin
ortaya çıkardığı gelecek kaygısı ve ailelerin
çocuklarını ilgisiz bir şekilde yetiştirme
tarzlarından dolayı uyuşturucu madde
bağımlılığının gittikçe
arttığını görmekteyiz. Aslında toplumun bütün
katmanlarını derinden etkileyen ciddi bir sosyal yarayla, büyük bir
toplumsal meseleyle karşı karşıyayız. Bakın, ne
yazık ki okul koridorlarından alışveriş merkezlerine,
parklardan mahalle aralarına kadar ölümcül virüs gibi hızla
yayılan uyuşturucu, çocuklarımızı tehdit ediyor.
Ülkemizde ölüm kalım savaşı veren uyuşturucu
bağımlısı 1 milyon 850 bin yurttaşımız var.
Maalesef ülkeyi öyle bir kötü yönettiniz ki çoluğu çocuğu, genci
yaşlısı sayenizde uyuşturucu ve psikolojik ilaç
bağımlısı hâline geldi neredeyse.
Değerli milletvekilleri, uyuşturucu
bağımlılığı sadece kullananı değil,
ailesini, çevresini de son derece olumsuz etkileyen bir hastalıktır.
Uyuşturucu madde bağımlılığına
karşı herkesin elini taşın altına koyması
gerekmektedir ama en önemlisi bilinçli, eğitimli ve çocuğuna sahip
çıkan ailedir.
Türkiyede uyuşturucu
kullanımının 10 yaşına kadar düştüğü ve son
on yılda uyuşturucu kullanımından cezaevlerinde
yatanların sayısının yüzde 400 arttığı bir
dönemdeyiz; çocuklarımız zehirleniyor, gençlerimiz yok oluyor.
Türkiyede uyuşturucu kullanım yaşının ortalama 15 ila
24 yaş arasında olduğu ama son dönemde 12-13 yaş
aralığında ciddi bir artışın
yaşandığı, 10-11 yaş aralığında da
kliniklere başvuran vaka sayılarında artışın
olduğunu görüyoruz. Aşırı merak,
sınırlarını aşma çabası, özenti ve duygusal
boşluk içerisinde olan gençlerimiz uyuşturucu
bataklığına daha fazla düşmektedir.
Özellikle son zamanlarda kullanımı giderek
artan sentetik uyuşturucuların ilk kullanımı dahi ölüme yol
açabilmektedir ve bu sentetik uyuşturucular kısa sürede
alışkanlık yapmaktadır. Uyuşturucu, kullanan
kişide fizyolojik, psikolojik ve sosyal anlamda ciddi yıkımlara,
ekonomik ve birçok toplumsal zararlara yol açmaktadır. Devlet, kamu kurumları,
sivil toplum kuruluşları, Emniyet ve ailelerin topyekûn mücadele
etmesi gereken bu tehlikeye karşı pek de ilerleme
sağlandığını söyleyemiyoruz; karşı
karşıya kaldığımız tablo çok vahim değerli
arkadaşlar. Çocuklarımızı zehirleyen, gençlerimizi yok
eden, toplum ve insan sağlığı açısından
yıkıcı zararları olan bu konunun
araştırılarak tespitlerin yapılması, gerekli
önlemlerin alınması, yaşanan sorunların çözümü ve
geleceğimiz olan gençlerin korunması adına gerekli
adımların bir an önce atılması gerekir.
Değerli arkadaşlar, ayrıca, özellikle
Gaziantep ilimizin merkez ve ilçelerinde, son yıllarda mültecilerin
artmasıyla birlikte, bölgemde yoğun bir şekilde
kullanımı artan, beyin ve vücut üzerinde kalıcı hasarlar
oluşturan, eroin ve bonzaiye göre daha çok bağımlılık
yapan, ateş buz adı verilen metamfetamin adlı sentetik
uyuşturucuyla ilgili acilen gerekli tedbirlerin alınması
gerekir; bununla ilgili, kamuoyunun bilinçlendirilmesi lazım. Bakın
değerli arkadaşlar, ham maddesi kolay ele geçirildiği, kimyadan
anlayan bir kişi tarafından yeterli alet edevatla rahatlıkla
yapılabildiği ve bu sayede çok ucuz olduğu için en tehlikelisi
metamfetamin yani ateş buzdur. Uyuşturucu baronları bu zehre,
varlıklı veya fakir aile ayrımı yapmaksızın, ucuz
olduğu için çocuklarımızı alıştırmak istiyor
ve duyuyoruz ki alıştırdıkları
çocuklarımızı kendi kötü emelleri için çok rahat
kullanabilmekteler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAYRAM YILMAZKAYA (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
BAYRAM YILMAZKAYA (Devamla) Örneğin,
varlıklı bir aile olmasa bile alıştırdıkları
çocuğu suça teşvik ediyorlar; en basit hâliyle bile kendi ailesi ve
yakınlarından bir şeyler çalmaya, hırsızlık
yapmaya ya da başka suçları işlemeye teşvik ediyorlar.
Bu ürün öyle tehlikeli ki tedaviyi kabul eden veya
diyelim ki iki üç ay tedavi olmuş ve bırakmış çocuk,
geniş bir ortamda kullanan diğer şahsın kokusunu
hissedebiliyor ve tekrar beyni alarm edip alışmaya tekrar
başlıyor, o kadar tehlikeli. Değerli arkadaşlar, en
önemlisi, bu zehre çocuklarımızın başlamamasını
sağlamaktır. Kolluk kuvvetleri ne kadar uğraşırsa
uğrasın, şahıs başına 1 polis dahi verseler
mücadelenin hız kazanması için ilk unsur, ailenin veya çocuğun
koruyucusunun dikkatli olması, ilgisini eksik etmemesi, hâl ve
hareketlerini takip etmesi ve daha da önemlisi, sevgi ve şefkatle
sarılıp öpüp koklamasıdır. Niye koklaması diyorum?
İnanın, içmeyen adam içenin kokusundan anlar arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAYRAM YILMAZKAYA (Devamla) - O yüzden
çocuklarımızı sahipsiz bırakmayalım, onlara gereken
ilgi ve şefkati eksik etmeyelim diyorum.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Gündem dışı üçüncü söz,
Sivasta 2021 yılında yapılan çalışmalar hakkında
söz isteyen Sivas Milletvekili Semiha Ekinciye aittir.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
3.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin, Sivasta 2021
yılında yapılan çalışmalara ilişkin gündem
dışı konuşması
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) - Sayın Başkanım,
kıymetli milletvekilleri; Selçuklunun kalbi, Osmanlının
vicdanı, cumhuriyetin aklı, Millî Mücadelemize ve Ulu Önder Mustafa
Kemal Atatürk'e yüz sekiz gün ev sahipliği yapmış sultan
şehrim Sivaslılar adına sizleri ve ekranları
başında bizleri izleyen kıymetli hemşehrilerimi
selamlıyorum.
Sultan şehrimiz Sivasımıza 2021
yılında yatırılan yatırımları uzun uzun
anlatmak isterdik ama beş dakikalık sürede sadece birkaç
bakanlığımızın çalışmalarından
bahsedebileceğim.
Konuşmama geçmeden önce geçen hafta
Şarkışla ilçemizde hunharca katledilen Duriye Taşdelen
hemşehrime Allahtan rahmet, ailesine başsağlığı
diliyorum.
Sultan şehrimiz Sivasta İl Özel
İdaremiz tarafından
Millî eğitim alanında 2021 Yılı
Yatırım Programı kapsamında 6 okulumuz, 100 derslik, 2 spor
salonu, 200 öğrenci kapasiteli pansiyon, 2 öğretmenevi, 1 halk
eğitim merkezi, 1 atölye inşaatı yıl içinde
tamamlanmıştır. 25 okulumuzda toplamda 240 derslik, 3 adet spor
salonu, 400 öğrenci kapasiteli 2 pansiyon, 2 atölye, 1 öğretmenevi ve
1 halk eğitim merkezinin inşaatı da devam etmektedir.
İşçi istihdamı konusunda da önemli
bir ivme yakalayan Sivasımız 2021 yılının son
günlerinde Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından cazibe merkezi
ilan edilen Sivas Demirağ Organize Sanayi Bölgesinde 35 firmamıza
şimdiden yer tahsisi yapılmıştır ve ilk etapta 10.400
kişinin istihdamı beklenmektedir. 1. Organize Sanayi Bölgesindeyse 2002
yılında 76 firmamızda 842 kişi istihdam edilirken 2021
yılı sonu itibarıyla 262 firmamızda 10.200 hemşehrimiz
istihdam edilmektedir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın 8
Şubat 2019 tarihinde Sivaslılara verdiği kenevir müjdesinin
ardından Sivasta kenevir ekimine başlanmış ve
geçtiğimiz aylarda da hasadı yapılmış, bir iş
insanımız tarafından da sanayide kullanılmaktadır.
Tarım ve hayvancılık alanında devlet yatırımlarından
yararlanan Sivasta, Sivas Tarım ve Kırsal Kalkınmayı
Destekleme İl Koordinatörlüğü bu yıl rekor kırarak tüm
illerin önüne geçmiş ve 120 milyon yatırım tutarlı 354
projeye 67,3 milyon TL hibe ödemesi gerçekleştirmiştir. Bu
hizmetlerin yapılmasında bizlere büyük destek veren ve emeği
olan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğana,
Grup Başkanımız Sayın İsmet Yılmaza, Cumhur
İttifakı Milletvekilimiz Sayın Ahmet Özyüreke ve tüm
milletvekillerimize teşekkür ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SEMİHA EKİNCİ (Devamla)
Başkanım, bir dakika daha
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
SEMİHA EKİNCİ (Devamla) Sözlerime
hemşehrim şair Yavuz Bülent Bâkilerin Sivasa dair şu güzel
dizeleriyle son vermek istiyorum:
Ne güzel seni sevmek böyle uzaktan,
Ve seni düşünmek bir çocuk hevesiyle,
Her sabah yeniden ezan sesiyle,
Müslüman Müslüman uyanan şehir.
Bir Selçuklu nakışında seni bulmak ne
güzel,
Ne güzel seni duymak bir ney sesinde,
Şems-i Sivasî'nin mübarek türbesinde,
Kandil kandil yanan şehir.
Bir gün bir derviş gibi çıkıp
gelirsem eğer,
Görürsem bir daha gönül gözüyle seni,
Anla bir rüzgâr gibi yüreğimden geçeni,
Ve sonra anam gibi sar beni Sultan şehir.
Sultan şehri her anmamda heyecanlanıyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın İsmail Ok, buyurun.
VII.- AÇIKLAMALAR
1.-Balıkesir Milletvekili İsmail Okun, Zeytinliklerin maden
işletmeciliğine açılmasına ilişkin
açıklaması
İSMAİL OK (Balıkesir) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
1 Mart 2022 tarih ve 31765 sayılı Resmî
Gazete'de yayımlanan yönetmelikle zeytinliklerimiz enerji elde etmek
amacıyla maden işletmeciliğine açılmıştır.
Oysaki küresel ısınmanın etkisiyle oluşan iklim
değişikliği ve bölgemizde yaşanan Ukrayna
savaşıyla gıdanın stratejik bir ürün olduğu bir kez
daha görülmüştür. Ülkemizin gıda güvenliğini teminat altına
almak için bu yönetmelik iptal edilmelidir. Ülkemizin enerji
ihtiyacını ve dışa
bağımlılığını en aza indirmek adına ise
çevre dostu güneş enerjisi gibi alternatif kaynaklardan elektrik elde
etmek için yatırımlar ve teşvikler
artırılmalıdır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika
süreyle söz vereceğim.
Sayın Çepni
2.- İzmir Milletvekili Murat Çepninin, zeytinliklerin maden
işletmeciliğine açılmasına açılmasına
ilişkin açıklaması
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Teşekkürler
Başkan.
AKP talana doymuyor; ormanlar, sular, kentler,
köyler, şimdi de zeytinlikler. Maden Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelikle zeytinlikler
elektrik şirketlerine peşkeş çekilecek. Anayasa'nın
tarım alanlarının, çevrenin korunması hükümlerine ve Çevre
Kanunu'na da aykırı bu düzenleme alenen halka ve doğaya
karşı suç niteliğindedir. Henüz tek bir maden
sahasının bile rehabilite edilmediği koşullarda elektrik
şirketleri zeytinlikleri rehabilite edeceklermiş; bu, koca bir
yalandır. Yönetmelik derhâl iptal edilmelidir, AKP ve şirketleri
ormanlardan, tarım alanlarından ellerini çekmelidir.
BAŞKAN Sayın Çelebi
3.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, 28 Şubat sürecine ilişkin açıklaması
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
28 Şubat sürecine dair görüşüm şudur:
Halkın iradesini sadece halk sorgular. Bunu seçimle demokratik kurullar ve
örgütlenmeler üzerinden yapar. Askerin siyasete müdahalesi talep ve istekler ne
olursa olsun kabul edilemez çünkü ordumuz demokratik denetime tabidir. Asker,
siyasetin emrindedir ama bu demek değildir ki siyasetin oyuncağı
olsun. Ayrıca, bilinmelidir ki 28 Şubat kararları
başkadır, 28 Şubat davası başkadır. 28 Şubat
davası üzerinden Oh olsun!culuk yanlıştır çünkü FETÖ
kurgusu bir davadır. İddianameyi yazan savcı, bilirkişi,
tanık FETÖcü çıkmıştır. 80 yaş
ortalamasındaki komutanlara eziyet edilmektedir. Anayasa Mahkemesi yeniden
yargılama kararı almalıdır diyorum, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kaya
4.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın, Türkiyenin
denizcilik alanındaki atılımlarına ilişkin
açıklaması
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Türkiyenin denizcilik alanındaki
atılımları uluslararası savunma yayınlarında
yankılanıyor. Türkiyenin ilk istihbarat gemisi TCG Ufuk
dünyanın önde gelen savunma yayınlarında geniş yer buluyor.
Geçtiğimiz günlerde Türkiyenin bu alanda ilk 10 ülke arasına
girdiğine vurgu yapıldı. Yerli ve millî imkânlarla üretilen ve
dünyada çok az sayıda ülkenin sahip olduğu, ülkemizin ilk istihbarat
gemisi TCG Ufukun Deniz Kuvvetleri Komutanlığının
envanterine girmesi başta dünyanın en köklü ve büyük savunma
yayın organı olan İngiltere menşeli bir yayın kurulu
olmak üzere tüm küresel basında geniş yankı buldu.
Türk savunma sanayisi ürünlerini kullanan ülke
sayısı her geçen yıl artmaktadır.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
güçlü liderliğinde AK PARTİ olarak ülkemizin güvenliği için ordumuzu
daha güçlü ve caydırıcı kılacak birçok projeyi
gerçekleştirdik ve gerçekleştirmeye de devam edeceğiz diyerek
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Aydın
5.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, ilaç kademe
rakamlarına ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Bir süredir kamuoyunun da yakından takip
ettiği üzere ilaçların bulunmasında, tedarikinde
sıkıntılar vardı ancak son dönemde nispeten azalsa da bu
sorun devam ediyor.
Eczacılarımızı yakından
ilgilendiren bir başka konu da işletme giderleri son derece
artmasına rağmen İlaç Fiyat Kararnamesi 2009 yılından
beri maalesef güncellenmemiştir. 1inci kademedeki ilaçların
oranı, son gelen fiyat güncellemesinden sonra yüzde 1lere kadar
düşmüşken, 2009dan bu yana dolar kuru yüzde 879 artmışken,
euro yüzde 717 artmışken, asgari ücret yüzde 751 artmışken
bu İlaç Fiyat Kararnamesindeki oranlar maalesef hiçbir şekilde
değişmedi. O dönemde 5inci kademe oranı yüzde 5 iken bu dönem
yüzde 30a ulaşmış toplam ilaçlarda.
Buradan Bakanlığa sesleniyoruz: Bir an
önce bu İlaç Fiyat Kararnamesini güncelleyin, kademe oranlarını
değiştirin, eczaneler gerçekten giderleri karşılamakta
zorlanıyor, can çekişiyorlar.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
6.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, 28
Şubat darbesine ve şubat ayı ihracat verilerine ilişkin
açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Demokrasinin, halk iradesinin, temel hak ve
özgürlüklerin darbeci zihniyet tarafından askıya alınması
ve Bin yıl sürecek. dedikleri postmodern darbe olarak
adlandırılan 28 Şubat darbesi, milletimizin inancına,
medeniyetimizin değerlerine yapılmıştır.
İnşallah, bundan sonra darbeler tarihin karanlık
sayfalarında yerini alacaktır.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın dirayetiyle 28 Şubat zihniyetinin millî
iradeye karşı olan tüm uygulamaları ortadan
kaldırılmıştır. Ekonomimiz; yatırım,
istihdam, üretim, ihracat odaklı, büyüme ilkeleri doğrultusunda
gelişimini sürdürmektedir. Bugün açıklanan ihracat verilerine göre
ihracatımız, geçtiğimiz yılın şubat ayına
göre yüzde 25,4 artışla 20 milyar dolarla tüm zamanların en
yüksek şubat ayı ihracat rekorunu kırmıştır. Dış
ticaret hacmimiz ise geçen yıla göre yüzde 36,5 artışla 48,1
milyar dolara yükseldi.
Bu tarihî başarımızın elde
edilmesinde emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum
BAŞKAN Sayın Özkan
7.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
Arslanköyün düşman işgalinden kurtuluşunun 102nci yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Arslanköy, kartal gibi heybetli duruşuyla
Toroslardan Anadoluyu aydınlatan bir meşaledir. Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün Arkadaşlar, gidip Toros Dağlarına bakın,
eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir
duman tütüyorsa şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet
asla bizi yenemez. Atatürk bu sözüyle âdeta Arslanköyü tarif etmiştir.
Arslanköy, Çukurova bölgesinde düşman
işgaline karşı direnişin ilk başladığı
yerdir. Bu vesileyle, Çukurovanın bağımsızlık sembolü
olan Arslanköyümüzün düşman işgalinden kurtuluşunun 102nci
yılını kutluyor, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak
üzere Arslanköyün bağımsızlık mücadelesinde
canlarını feda eden aziz şehitlerimizi rahmetle ve minnetle yâd
ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
8.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, ilaç kademe
rakamlarına ilişkin açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
2009 yılında çıkarılan İlaç
Fiyat Kararnamesine göre ilaç fiyatları 5 kademeye
ayrılmış ve bu kademeler doğrultusunda eczane ve depo kâr
oranları belirlenmiştir. Geçen on üç yıl içerisinde ilaç
fiyatları belirlenirken uygulanan euro kurunda yüzde 750 ve işletme
giderlerinde başta asgari ücret olmak üzere yüzde 800 oranında
artış olmasına karşın kademelerde artış
yapılmamıştır. Bu durum eczanelerin işletilmesini
zorlaştırmasının yanında, birçok ilacın da kâr
oranlarında düşüş yaşanmasına ve piyasada ilacın
bulunmamasına sebebiyet vermektedir. Halkımızın ilaç
temininde sıkıntı yaşamamaları ve sağlık
problemleriyle karşılaşmamaları için bir an önce ilaç
kademe rakamlarında başlangıç olarak bir kereye mahsus yüzde 500
oranında artış yapılmalı, bundan sonraki fiyat
artışlarında kademelerde de aynı oranda artışa
gidilmelidir.
BAŞKAN - Sayın Şimşek
9.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, Mersinli yaş
sebze meyve ihracatçılarının sorunlarına ilişkin
açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Türkiye yaş sebze meyve
ihracatının büyük bir kısmını gerçekleştiren
Mersinli hemşehrilerim, bu ihracatın yaklaşık yüzde 50sini
Ukrayna, Rusya ve Türk Cumhuriyetlerine yapmaktadır. Yaşanan krizden
dolayı ihracatçı firmalar sıkıntıya
düşmüştür. Tabii, bunun yansımaları da dönüp üreticimize,
çiftçimize olacaktır. Öncelikle, Kredi Garanti Fonundan bu ihracat
birliklerinin mutlaka desteklenmesini, bu firmaların
alacaklarının mutlaka garanti altına alınmasını,
bunlarla gerekli görüşmelerin yapılmasını ve bu sürecin en
az zararla geçirilmesini istiyoruz çünkü önümüzdeki günlerde tekrar turfanda
sebze meyveyle ilgili de üretim başlayacak. Aksi takdirde, yeni pazarlar
bulunup bir çalışma yapılmazsa üreticilerimiz zor durumda
kalacaktır. Bu noktada bir çalışma yapılmasını
talep ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Sayın Yılmazkaya
10.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın,
Gaziantepte muhtarlıkların birleştirilerek ortadan
kaldırılması sorununa ilişkin açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Her dönem muhtarların sorunlarını
çözmek adına vaatlerde bulunan ama bu konuda samimi ve gerçekçi
adımlar atmayan AKP iktidarı, muhtarlık müessesesini gitgide
pasivize etmektedir. Muhtarların ve muhtarlıkların özel ve özlük
hakları olmak üzere birçok sorunu var. Ancak özellikle ilim Gaziantep'te
son dönemlerde mahalle sakinlerine ve muhtarlara sorulmadan
muhtarlıkların birleştirilerek ortadan
kaldırılması ise demokrasi ve siyaset tarihimizde
görülmemiş bir olaydır. Gaziantep ilimizde birçok birleştirmenin
yaşandığı muhtarlıkların bulunduğu mahalle
nüfusları Türkiye'deki 500 ilçe belediyesinin nüfusundan daha büyük. Bu
yapılan düzenlemelerle devasa mahalleler oluşturulmakta. Bu
mahallelerdeki aşırı nüfusla birlikte muhtarların da hizmet
verebilme kabiliyeti zorlaştırılmaktadır.
Vatandaşların ve muhtarların kaygılı olduğu bu
kararın vatandaşa ve muhtarlara sorulmadan uygulamaya
alınması yerel yönetimlerin temelini oluşturan muhtarlarımıza
darbe niteliği taşımaktadır. Bu antidemokratik uygulamadan
bir an önce dönülmesini bekliyoruz.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Güzelmansur
11.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, zeytinliklerin maden
işletmeciliğine açılmasına ilişkin
açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Zeytin ağacından bahsetmeyen kutsal kitap
yoktur. Peygamber Efendimiz de zeytin için Çekirdeği her derde
devadır. demiştir. Ancak, iktidar barışın, üretimin
simgesi zeytin ağaçlarını yok etmek için 8 defa yasa teklifi
gönderdi Meclise, her seferinde de kamuoyunun tepkisiyle geri çekti.
İktidar baktı ki milletin iradesi zeytin ağaçlarının
katliamına izin vermiyor, şimdi yolu arkadan dolanıp bir
yönetmelik çıkardı: Zeytinlikleri madenciliğe açacaklar; zeytin
ağaçlarına bu şekilde kıyacaklar. Türkiyede zeytin
üreticiliğinde 81 il içinde 5inci sıraya gelen Hatay da bu
yönetmeliği reddediyor, hep bir ağızdan Zeytinime dokunma.
diye haykırıyor. Ben de buradan iktidara sesleniyorum: Bu zalim
yönetmeliği iptal edin, zeytinime dokunmayın.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Karaduman
12.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karadumanın, zeytinliklerin
maden işletmeciliğine açılmasına ilişkin
açıklaması
ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) Sayın
Başkan, dün, çıkarılan bir yönetmelikle tabiri caizse Zeytin
Kanunu ortadan kaldırılmış ve zeytinliklerin tarumar
edilmesinin önü açılmıştır. Buna göre zeytin sahasında
madencilik faaliyetinin yapılmasına izin verilmiştir. Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığının böyle bir yönetmelik
çıkarması aynı zamanda kanuna aykırıdır.
İktidarı boyunca âdeta lobilere hizmet etmiş olan AK PARTİ
şimdi de maden lobisine teslim olmuş ve bereketin timsali olan
zeytinin ve zeytinliklerin idam fermanını
çıkarmıştır. Gözü ranttan başka hiçbir şey
görmeyen anlayış, bugün de binlerce yıldır besin ve geçim
kaynağı olan zeytinliklerimize göz dikmiş durumdadır. Bu
yanlıştan ve bu çarpıklıktan bir an önce geri dönülmesi
gerektiğini ifade ediyoruz ve konunun sonuna kadar takipçisi
olacağız.
BAŞKAN - Sayın Bulut...
13.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun, sağlık
emekçilerinin performans ödemelerinde yaşanan gecikmeye ilişkin
açıklaması
BURHANETTİN BULUT (Adana) - Sayın
Başkan, pandemide en ön safta mücadele eden hekimlere, sağlık
çalışanlarına verdiği sözü tutmayan, özlük ve mali
haklarını iyileştirmeye yönelik düzenlemeyi belirsiz bir tarihe
kadar ileri atan Sağlık Bakanlığı Hakkı
ödenmez. dediği sağlıkçılara haklarını
ödemediği yetmezmiş gibi, şimdi de sağlık emekçilerine
verilen, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödenen performans ödemesini
zamanında yapmamaktadır. Örnek olarak, Adana Çukurova Üniversitesi
Balcalı Hastanesinde hekimlere ve sağlık emekçilerine
yapılan performans ödemeleri, daha önce ayın 15i ve 20sinde
yapılması gerekirken 2 Mart itibarıyla
yapılmamıştır. Döner sermayede para olmadığı
için ödemelerin yapılmadığı belirtilmektedir. Ek ödemelerde
gecikme yaşanması, pandemi koşullarında iş yükü artan,
ağır şartlarda çalışan sağlık emekçilerini
mağdur etmektedir. Sağlık emekçileri, sorunlarının bir
an önce giderilmesini ve performans ödemelerinin zamanında
yapılmasını talep etmektedir.
BAŞKAN - Sayın Baltacı...
14.- Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacının, Kastamonu gibi
sosyoekonomik gelişmişlik endeksi düşük illerde bölgesel sigorta
primi teşvikinin devam ettirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
HASAN BALTACI (Kastamonu) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sosyoekonomik gelişmişlik endeksi
düşük olan Kastamonu gibi illerde ilave 6 puanlık bölgesel sigorta
primi teşviki sonlandırılmıştır. Son üç
yılda nüfusu yaklaşık 10 bin kişi azalan, kayıtlı
işsiz sayısı son on ayda 2.886 kişi artan Kastamonunun
4ten 5inci teşvik bölgesine alınmayı beklerken
karşılaştığı bu durum istihdam ve üretimdeki kan
kaybının daha da hızlanmasına yol açacaktır. Ekonomik
krizle birlikte üzerindeki yük daha da artan işverenlerimizin
teşvikten artık yararlanamamaları her bir çalışan için
aylık yaklaşık 300 liralık ek bir maliyeti beraberinde
getirmiştir. İşverenlerimizin her zamankinden daha çok ihtiyaç
duyduğu teşvik primi mutlaka devam ettirilmeli, mağduriyete son
verilmelidir.
BAŞKAN Sayın Sümer
15.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, Adanada elektrik
faturalarının ödenmesinde karşılaşılan zorluklara
ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Elektrik faturalarındaki fahiş zamlardan
sonra birçok iş yerinin ve evin faturasını ödemekte
zorlandığı kamuoyu gündemine yansımıştır.
Türkiye genelinde birçok esnafımız, iş yerine gelen
faturasını vitrin camlarına asarak duruma tepki göstermiş
ve ışıklarını kapatarak zamları protesto
etmiştir. Fatura ödemelerinde yaşanan güçlük bir yana, ödemeyi
gerçekleştirmek isteyen aboneler çeşitli zorluklarla
karşılaşıyor. Adanada elektrik faturalarının
ödenmesinde kredi kartı kullanılabiliyor ancak tek çekim
şansı vatandaşa tanınmıyor. Eğer
faturanızı kredi kartıyla ödeyecekseniz en az 2 taksit
yapmanız gerekiyor. Bu durumda vatandaş aylık yüzde 4 ekstra
faiz ödemek zorunda kalıyor. Banka anlaşmalarının
vatandaşı zorda bırakmayacak şekilde yeniden
yapılandırılması, faturasını ödemek isteyen
abonelere yardımcı olacak düzenlemelerin getirilmesi gerekiyor. Zaten
ödeme güçlüğü çeken milletin cebindeki son kuruşu faiz yoluyla
nasıl alırız anlayışından bir an önce
vazgeçilmelidir.
BAŞKAN Sayın İlhan
16.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın,
Ankara-Niğde Otoyolu nedeniyle arazileri istimlak edilen
vatandaşların mağduriyetine ilişkin açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir)
Teşekkür ederim Başkanım.
Yap-işlet-devret projelerinin en trajik
örneklerinden, kimsenin de yüksek geçiş ücretleri sebebiyle doğru
dürüst kullanmadığı, hazine garantili milyar dolarlık
kredilere ek olarak milyar euroluk geçiş garantilerinin mevcut
olduğu, uzak da olsa Kırşehire de bir bağlantı yolu
bulunan Ankara-Niğde Otoyolunda planlandığı ilk günden
bugüne ne yazık ki yüklenici firmanın ekonomik çıkarları
doğrultusunda Hükûmetçe büyük bir hassasiyet güdülerek süreç devam
ettirilmektedir. Ancak konu istimlak bedellerinin ödenmesine gelince, maalesef
iktidar, firmaya gösterdiği hassasiyeti vatandaşlarımıza göstermemektedir.
Ortada mahkeme kararları olmasına rağmen, arazileri istimlak
edilen vatandaşlarımızın arazi bedellerini hâlâ ödememek
karar, kural, kanun tanımamaktır. Yandaşlarının
çıkarlarına büyük özen gösteren Hükûmetin
vatandaşlarımıza karşı böyle bir tasarrufu olamaz. Bu
sebeple, bir an önce arazi istimlak bedelleriyle ilgili sorunu çözünüz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Taşkın
17.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, elektrik
faturalarındaki indirime ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Tüm dünya ekonomileri Covid-19
salgınının yol açtığı büyük bir krizin
içerisinde; özellikle, enerji piyasalarında fahiş fiyat
artışları söz konusu. AK PARTİ iktidarı olarak
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
güçlü liderliğinde, vatandaşlarımıza yansıyacak
bedelin en az seviyede kalması için destek mekanizmalarını birer
birer hayata geçirmeye devam ediyoruz. Bu kapsamda, meskenler ile tarımsal
sulamada kullanılan elektriğin KDVsi yüzde 18den yüzde 8e düşürülmüştür.
Ayrıca, meskenlerdeki düşük tarife sınırı da günlük 8
kilovatsaate, aylık 240 kilovatsaate yükseltilmiştir. Ticarethane
statüsündeki elektrik abonelerinin günlük 30 kilovatsaate, aylık 900
kilovatsaate kadar tüketimi olan ilk dilimine yüzde 25 indirim uygulanacaktır.
Böylece mesken ve ticarethane aboneleri yıllık yedişer milyar
lira daha az fatura ödeyeceklerdir. İndirimlerin milletimize
hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Çakır
18.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın, Avrupalı
gazeteciler ile televizyon yayıncılarının Rusya-Ukrayna
savaşı hakkında sarf ettikleri cümlelere ilişkin
açıklaması
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) Sayın Başkan,
ülkemizde aklı, vicdanı olan herkes Ukraynada tepelerine bomba
yağan masum insanlar için üzülürken, dua ederken ve Onlar için ne
yapılabilir, hangi yardım yapılabilir? diye
çırpınırken Avrupalı gazeteciler ile televizyon
yayıncıları canlı yayınlar esnasında
Rusya-Ukrayna savaşı hakkında açıklama yaparlarken sarf
ettikleri cümlelerle hem dehşete düşürdüler ve hem de İslam ve
Müslüman düşmanlıklarını açıkça itiraf ettiler.
İfadelere bakın: Onlar gelişmekte olan bir üçüncü dünya ulusu
değil; burası Avrupa, mavi gözlü, sarı saçlı, Avrupalı
insanlar öldürülüyor. Bunlar Suriyeli mülteciler değil; Hristiyanlar ve
beyazlar, sanki Irak ve Afganistandaymışız gibi füzelerle
vuruluyoruz. İşte Batının gerçek yüzü, medeniyet
anlayışı, ruh yapısı tam da budur. Çağdaş
uygarlığın, kendileri dışındakiler için katliam,
zulüm ve ölümü layık gören bu faşist, skolastik zihniyeti
dünyanın başının belası olmaya devam edecektir diyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kasap
19.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın,
Kütahyanın Simav ilçesine siyanürlü altın madeni açılması
için verilen ÇED raporuna ilişkin açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Yine, siyanürlü bir altın madeni vakası
daha... Kütahyanın Simav ilçesinin Örencik, Avcılar köylerini
tamamen yok edecek siyanürlü altın madeni için ÇED Olumlu raporuna
itiraz ettik. Doğayı, suyu, yaban hayatını,
tarımı, hayvancılığı bitirdiniz, bitiriyorsunuz.
Eğrigöz Dağındaki sit alanlarının, Emet
Çayının, dolayısıyla Bursa, Balıkesir illerimizin de
zehirlenmesine izin vermeyeceğiz. Şehrin yüzde 96sını
maden alanı yaptınız ama insanlar fakir, insanlarımız
aç, insanlarımız işsiz. Apar topar
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle tarım
alanlarını istimlak ettiniz. Madene yol açıyorsunuz, vahşi
madencilikle şu anda doğa tekrar geri kazanılamadı. Murat
Dağı gibi burada da ÇED raporuna itiraz edeceğiz, olumsuz olacak
rapor ve kazanacağız, doğa kazanacak, Türkiye kazanacak;
ülkemizin yok olmasına izin vermeyeceğiz.
Teşekkürler Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Gürer
20.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, zeytinliklerin maden
işletmeciliğine açılmasına ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
1 Mart 2022 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan
yönetmelik değişikliğiyle, elektrik ihtiyacının
karşılanması üzerine yürütülen madencilik faaliyetleri gerekçesiyle
tapuda zeytinlik olarak kayıtlı olan alanlara denk gelen yerde
madencilik faaliyetlerinin yürütülmesi ve tesisin inşasına izin
verilmesi yönünde bir düzenleme yapıldı. Bu, zeytinciliğin ölüm
fermanıdır.
Soruyorum: Zeytincilik yapılan bölgelerin
Cumhur İttifakına mensup milletvekilleri bunu içlerine sindiriyorlar
mı? Yine, bölgede Cumhur İttifakının il, ilçe
başkanları bunu içlerine sindirebiliyorlar mı? Daha önce
Mecliste böyle bir teklif için denemeler yapıldı, ortak tepkilerle
kanun teklifi olarak Meclise getirilmedi. Yönetmelikle ilgili verilen bu karara
itirazları yok mu sayacağız? Kutsal ağaç olarak
tanımlanan ve ülkemizin zenginliği olan zeytin
ağaçlarının da gözü doymaz rantçılara kurban edilmesini
seyredecek miyiz diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Karahocagil
21.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin, AK PARTİ
Hükûmetinin 2021 yılında gerçekleştirdiği hizmetlere
ilişkin açıklaması
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya)
Teşekkür ediyorum Başkanım.
2021 yılı, AK PARTİ Hükûmetinin
lideri Recep Tayyip Erdoğanla ülkemizde gerçekleştirdiği
hizmetleri anlatmaya devam ediyorum.
Ayder Yaylasında 21.614 metrekarelik bir
alanı kesin korunacak hassas alan olarak tescil ettik. Yayladaki bütün
araçları yer altına yaptığımız 1.917 araçlık
otoparka indirdik.
İzmir depremi sonrası yapımına
başladığımız konut ve dükkânların ilk
etabını halkımıza teslim ettik; inşallah, kalan
kısmını da kısa sürede tamamlayacağız. Deprem
sonrası Elâzığ, Malatyada yapımına
başladığımız konutlardan 21.455ini hak sahiplerine,
ailelere teslim ettik.
Amasyamıza son on sekiz yılda 965 milyar
lira tarımsal destekleme ödemesi yaptık. Son on sekiz yılda,
Amasyada gıda denetimlerini 2002de 247 iken 2020de 6.842 adede
çıkardık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya)
İşimiz hizmet, gücümüz millet sloganının vücut
bulduğu hizmetler yaptık. Allah, Recep Tayyip Erdoğandan
razı olsun. Durmak yok, yola devam.
BAŞKAN Şimdi söz talep eden Grup
Başkan Vekillerimize söz vereceğim.
Sayın Beştaş, buyurun.
22.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
2 Mart darbesinin yıl dönümüne, dokunulmazlıkları
kaldırılan milletvekillerine, Cumhurbaşkanının Avrupa
Birliğine yönelik sözlerine, Sezgin Baran Korkmazın ABDye iade
talebine, zeytinliklerin maden işletmeciliğine açılmasına,
17 Aralık 2021 tarihinden bugüne kadar ne kadar dolar
satıldığını öğrenmek istediklerine ve Aysel
Tuğluk hakkında hazırlanan ATK raporuna ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün 2 Mart, 2 Mart darbesinin yıl dönümü.
Neredeyse her aya birkaç darbenin yıl dönümü sığıyor
maalesef. Aradan geçen yirmi sekiz yılda hiçbir şeyin
değişmediğini aslında dün bir kez daha yaşadık.
Ne 1994te ne 2022de demokratik bir Meclis yok karşımızda.
Suçsuz ceza olmaz. kuralının bir kez daha bozulduğuna
şahitlik ederken biz, Anayasanın hukuk devleti ilkesinden nasıl
tavizler verildiğini her gün biraz daha deneyimliyoruz. Tabii ki demokrasi
açısından son derece acı bir deneyim oldu bizim için. 28
Şubat ve 2 Mart darbecilerinin bayrağını bir kez daha yere
düşürmeyen bir Parlamentoyu dün bir kez daha gördük ve yaşadık.
Evet, dün, Leyla Zana, Ahmet Türk, Orhan Doğan, Hatip Dicle, Sırrı
Sakık ve Mahmut Alınaktı dokunulmazlıkları kaldırılan
ve aynı gün tutuklananlar ama ne onlar boyun eğdi ne de bugün
cezaevindeki arkadaşlarımız boyun eğdi; onların onurlu
ve kararlı tutumu da sürüyor, biz de onlarla gurur duyuyoruz. Tabii, bir
gün önce ne gariptir ki güçlendirilmiş parlamenter sistem bildirisi
yayınlayan muhalefetin de bir gün sonra Parlamentonun
zayıflatılmasına nasıl bir katkı
sunduklarını ve oy kullandıklarını da gördük,
şahit olduk. Oylama sırasında çekilen hatıra
fotoğrafı ise unutulmayacaklar listesinde; bu hatıra
fotoğrafı Meclise de demokratik siyasete de vurulan bir
fotoğraftır, bunu tarih unutmayacak diyorum.
Dün, defalarca AİHM kararını
tanımıyoruz. diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle
bir cümle kurdu: Avrupa Birliği üyesi ülkelere diyorum ki: Şu anda
Ukraynayla ilgili gösterdiğiniz hassasiyeti lütfen Türkiye için de
gösterin. Yoksa Türkiyeye de birileri savaş açıp
saldırdığı zaman mı Türkiyeyi gündeme
alacaksınız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Şimdi, gerçekten bunun neresinden tutalım bilmiyorum. Bir yandan
Demirtaş ve Kavala kararlarını tanımayan ve AİHMe
meydan okuyan bir Erdoğan ve buna kafa tutan bir Erdoğan, şimdi
de Avrupa Birliğinden ve AİHMden medet umduğunu, beklenti
içinde olduğunu ima ediyor, medet umuyor. Evet, ilkesizliğin
kitabı çıksa AKP iktidarı dönemini anlatan 20 cilt kitap
çıkacağını iddia ediyorum ve bunu ispatlamaya
hazırız gerçekten. Erdoğan, AİHM kararlarının uygulanmamasına
dair büyükelçilerin açıklamasına sert tepki verirken şimdi Avrupa
Birliğine çağrı yapıyor; evet, kendi Anayasasını
uygulamayan Cumhurbaşkanı Avrupa'dan hukuk mu bekliyor acaba? Bunu da
sormak istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Son
sorumuz şu: Defalarca AİHM kararları neden uygulanmıyor?
diye Meclise verdiğimiz soru önergelerini iade eden irade, AİHM
kararlarını uygulayacak mı yoksa sistemden çıkarılma
pahasına hukuksuzlukta ısrar mı edecek?
Diğer bir konu Sezgin Baran Korkmaz. Evet,
Avusturya'daki Wels Bölge Mahkemesi, bu ülkede tutuklu Sezgin Baran Korkmaz'a
ilişkin dolandırıcılık suçu kapsamında ABD'nin
iade talebine dair kararında talebi kabul etti ve kara para aklama
suçlaması kapsamında ise iade talebini yerinde bulmadı ama dolandırıcılıkta
buldu. Şimdi, Türkiye ve ABD tarafından kırmızı
bültenle aranıyor. 19 Haziranda Avusturya'nın başkenti Viyana'ya
yaklaşık
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Biz
soruyoruz: Uluslararası kamuoyunda iadenin ABD'ye
yapılacağı hususu tartışılıyor. Yeni bir
Rıza Sarraf meselesi mi gündemde? Bu konuda kamuoyuna net bir açıklama
yapılacak mı, bunu soruyoruz.
Zeytinlikler meselesi dünden bu yana çok güçlü bir
şekilde tartışılıyor. 1 Martta yani dün Resmî
Gazete'de bir yönetmelik yayımlandı ve buna göre zeytinlik
alanlarında maden arama çalışmaları yapılabilecek ve
devamında da bunun rehabilite edileceği yine ayrıntılı
söyleniyor. Şunu söylemek isteriz ki bugüne kadar rehabilite edilen bir
maden sahası olmadı ve bundan sonra da olmayacaktır. Bilimden, geçmiş
deneyimlerden uzak bir yönetmelikle karşı karşıyayız;
kanuna aykırı, Anayasaya aykırı bir yönetmelikle
karşı karşıyayız ve burada kömürden
çıkış yerine kömürü doğa pahasına teşvik eden
korkunç bir yönetmelikle karşı karşıyayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Bu kanun
dışı ve doğa düşmanı yönetmeliğin bir an
önce iptal edilmesi gerekiyor ve bu, yasa yapma tekniğine de uygun
değildir. AKP pandemiyi fırsata çevirerek kanuna aykırı
ihalelerin de önünü açmış oldu, şimdi de Ukraynadaki
savaşı bahane ederek zeytinlikleri talana açmıştır;
bunu unutmayacağız ve tabii ki bu işin peşini de
bırakmayacağız.
Ukrayna savaşının Türkiyeyi
nasıl etkilediğini burada anlattık, tekrar etmeyeceğim; en
çok etkilenen ülke Türkiye oldu. Şimdi doları TL
karşısında güçlendirdi ve hemen hemen Rus rublesi kadar
değer kaybetti. Şimdi 14 TL barajını aştı dolar
ve kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, doların 14 TL bandında
tutulması için Merkez Bankası tarafından 4 milyar dolar
satıldı. Bu miktarda bir satış yapıldı mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Resmî
açıklamalara göre en son dolar satıldığı 17
Aralık 2021 tarihinden bugüne kadar ne kadar dolar satıldı ve
yoksa AKP iktidarı 128 milyar doları çöp ettiği dönemdeki gibi
dolar satışını da kamuoyundan gizlemekte midir? Gerçekler
bir kez daha açığa çıktığında biz ne kadar milyar
dolar kaybedildiğini göreceğiz ve sorularımıza yanıt
bekliyoruz.
Son söyleyeceğim Aysel Tuğlukla ilgili,
sevgili arkadaşımız, daha önce bu sıralarda oturmuş ve
şu anda ciddi bir hastalıkla boğuşuyor. Sayın
Başkan, bu işin bir de insani boyutu var ama ATKnin son verdiği
raporu burada birkaç cümleyle ifade etmek istiyorum. Hakikaten Adli Tıp
Kurumu raporunu okuduğumda dehşete düştüm. Bunu
hazırlayanlar doktor mu, savcı mı, jandarma mı, emniyet mi,
kim bunlar? Doktor değiller, doktor olmadıkları kesin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Bitireceğim Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Çünkü
Adli Tıp Kurumu raporu denilen o pespaye belge, iddianameyi kesmiş,
kopyalamış ve yapıştırmış. Böyle bir
şey olamaz. Demans hastası Aysel Tuğluku nörolog görmemiş
bile ve bu demans hastalığında 1inci derecede teşhisi
koyacak nörologtur, nöroloğun imzası yok, psikiyatristten imza
alınmış ve hakikaten Aysel Tuğluk gün geçtikçe çok büyük
bir tehlikeyle daha fazla yüz yüze kalma riski taşıyor, derhâl
bilimsel ve objektif bir rapor hazırlanması gerekliliğini bir
kez daha söylüyorum, bir an önce dışarıda tedavi edilmesi
gerekiyor diyorum.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Burcu Köksal, buyurun.
23.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisar
iline bağlı Başmakçı ve Sandıklı ilçelerinin su
sorununa ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Seçim bölgem Afyonkarahisar ili Başmakçı
ilçesi Yaka köyünde bulunan Yaka Göletinde su tutulumu olmadığı
için ciddi sulama sıkıntısı yaşanmaktadır. Su
sıkıntısı yüzünden ağaçlar kurumakta, verim
düşmektedir; buna çare bulunmazsa köylü tarımı tamamen
bırakma noktasına doğru gitmektedir. Sandıklı
ilçemizin Saltık köyünde de defalarca söylememize rağmen hem içme
suyu hem de sulama suyu sıkıntısına çözüm
bulunmamıştır. Köylü, güneş enerjisi kullanılarak
sondaj yapılmasını talep etmektedir. Ayrıca yine
Sandıklı ilçemize bağlı Çevrepınar köyünde de 8 tane
olan baraj çıkışı 2ye düşürüldüğü için sudan tüm
köy yararlanamamaktadır ve bu yüzden de sulamada mağdur
olmaktadır. Bu konuda acilen tedbirlerin alınması
gerektiğini buradan bir kez daha yineliyoruz.
BAŞKAN Ayhan Bey, buyurun.
24.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, Sadi Somuncuoğlunun
vefatına ilişkin açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Ülkemizin ve Aksarayımızın
yetiştirdiği kıymetli devlet insanlarından, Türk
milletçiliğinin simge ismi Aksaray Milletvekili Kıymetli
Bakanımız Sadi Somuncuoğlu Rahmetirahmana
kavuşmuştur. Ömrünü Türk milletine, Türk devletine, Türk
Bayrağına adayan ve bu uğurda her türlü cefayı çeken
Aksarayımızın yiğit evladı Sadi ağabeyimizi
gözyaşları ve Fatihalarla son yolculuğuna uğurladık.
Aksarayın vekili olarak Sadi ağabeyimizin bize emaneti olan vatan
görevini sonuna kadar yerine getirecek, güzel Aksarayımıza, cennet
ülkemize son nefesimize kadar hizmetkâr olacağız. Türk milleti, Türk
milliyetçileri Sadi ağabeyimizden razıdır; Yüce Allah da ondan
razı olsun, makamı cennet olsun diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
25.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Ukrayna-Rusya arasında
yaşananların Mecliste gündem dışı söz talebiyle
konuşulmasının rejimin
yanlışlığını gösterdiğine, Genel Kurul
gündemine, TÜİKin açıkladığı büyüme rakamlarına
ve tek adam rejiminin milletten kopuk, yoksula düşman bir rejim
olduğuna ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, çok
uzun süredir bütün dünyada tek gündem var, bir haftayı buluyor
Rusyanın saldırısı ve Ukraynayla savaş hâli. Uzun
süredir dünyanın gündeminde olan bu konunun Meclis gündemine gelmesi için
sayısız çağrı yapmıştık. Nihayet bugün
Dışişleri Bakanı geldi, kapalı bir oturumda
bilgilendirme yaptı, gruplar da değerlendirmelerde bulundular.
İçeriğe dair söyleyecek bir şeyimiz yok, onları
tartıştık ama milletimizin bilmesi gereken bir husus var: Bu
ülkede, bu Parlamentoda Ukrayna-Rusya arasında yaşananlar İç
Tüzükün 59uncu maddesine yani gündem dışı söz talebine göre
yapılabildi. Bu bile Anayasaya ne kadar uyumlu tartışmalı,
İç Tüzük yapılırken Böyle bir ihtiyaç durumunda. diye
esneterek yazmıştık. Bir ülkenin Parlamentosu konunun savaş
olduğu bir durumda meseleye el koyup, Bakanları
çağırıp, yürütmeden bilgi alıp ortak aklı ve ulusal
menfaatleri birlikte tartışma noktasına gelemiyorsa ve bunu
ancak gündem dışı söz talebiyle yapıyorsa, bütün dünyanın
gündemi bu Parlamentoda gündem dışıysa bu rejimde bir
yanlışlık var, bir hata var. Bu İç Tüzük, bu Anayasa
Bu
yapılan, rejime kasteden Anayasa değişikliğinin bu ülkeye
ve bu Parlamentoya yaptıklarının milletimiz tarafından bir
an önce ilk seçimde vereceği kararla telafi edileceğini umuyoruz. Bu
konuda söyleyeceğim budur.
Apar topar bugün Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifini
görüşeceğiz. Neden? Çünkü bu kanunun, kanun hükmünde kararnamenin
iptali nedeniyle 9 Marta kadar çıkarılması gerekiyor. Peki, ne
zaman alındı bu karar? Geçen sene 9 Martta, bir yıl süre
verildi. Bir yıl boyunca bu konu üzerinde bir şey yapmayan Adalet ve
Kalkınma Partisi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hatırlayalım, üç
hafta önce elde kanun yok, çalışmadılar. İki hafta boyunca
uluslararası anlaşmalar görüşülsün ama tam son haftaya
gelindiğinde pazartesi günü apar topar, bu kadar kritik bir konu,
kırk sekiz saat geçmeden ele alınmasını önerecekler.
Kaliteli yasamada bu istisna durumun Danışma Kuruluyla tespiti
lazım ama esnetilmiş bir şeyle, grup önerisiyle içtihat
oluşmuş bu konuda ve böyle bir kanun, böyle bir düzenleme, bu kadar
önemli bir düzenleme aceleye getiriliyor. Ve sonuç? Olabildiğince özerk
olması gereken, bütün dünyada çok sert kanunlarla kurulmuş,
astığı astık kestiği kestik, bağımsız,
özerk, etkilere kapalı, doğayı, çevreyi ve ulusunun
menfaatlerini, milletinin menfaatlerini düşünen bu kurum için maalesef,
özerkliği bırakın bir yana tamamen bir kişiye
bağlı bir kurum oluşturuluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Maalesef ülkenin Merkez
Bankası, kuruluş kanunundaki tüm güvencelere rağmen,
Başkanına Devamlı söz dinlemiyordu. diye,
bağımsız olması gereken Merkez Bankasına
yapılanlar hepimizi mahvetti, duman etti. Bugünkü elektrik
faturasının da kurun da yoksulluğun da işsizliğin de
sebebi onlar ama şimdi bir benzeri nükleer tehlikede yapılıyor.
Bir kişi karar verecek, onu alacak bunu koyacak; liyakat değil
sadakat. Sadece kendimiz değil bu coğrafyadaki herkesin
sağlığını, hayatını tehdit eden bir durum.
Bu konu ciddiyetle ele alınması gereken ve dünyadaki iyi örneklere
bakılarak ve Türkiyede uzmanların çokça dinlenerek
yapılması gereken bu düzenleme El terazi, göz kantar; biz biliyoruz,
biz yaparız, hadi bakalım. yapılmaya
çalışılıyor. Çok çok çok yanlış bir işin
arifesindeyiz, bunu söylemek isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Son konum, Türkiye
İstatistik Kurumu; millî gelirin geçen yıl sabit fiyatlarla yüzde 11
büyüdüğünü açıkladı ancak 2021 yılı da 2020
yılında olduğu gibi Türk halkının büyük
çoğunluğunun yoksullaştığı, küçük bir
azınlığın servetine servet kattığı bir
yıl oldu. Bunu analiz edince milletimizin şunu bilmesi lazım:
TÜİK bunu 3 yöntemle hesaplıyor; üretim, harcama, gelir yönetimi. Biz
detaylara bakınca gördük ki 2019da ücretlilerin millî gelirden
aldığı pay yüzde 34 azalmış, 2020de yüzde 33
azalmış, 2021de yüzde 30 azalmış. Peki, ne artmış?
Kârlar artmış, kâr! Yani emekçi çalışmış,
aldığı pay azalmış ama şirketler yüzde 47,5;
yüzde 49; yüzde 52 2019-20-21de artırmışlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu işin sonunda bir
bakıyorsunuz
Yani yüzde 42,8lik artış herkesin
maaşında olsa o zaman yüzler gülerdi ama ne olmuş?
İşçi ücretleri yüzde 21 artmış, kamu
çalışanının maaşı yüzde 15, emeklinin
aylığı yüzde 17 artmış ama diğer taraftan
enflasyonun darbesiyle daha ocak ayında ne kaybettikleri, şubat
ayında ne kaybettikleri ortada. Gelen zamlarla asgari ücretin yarısı gitmiş,
diğerleri geriye bile düşmüş geçen seneden, iki ay içinde. Bu ne
demektir? Tek adam rejimi
Verin yetkiyi kardeşinize, bakın, ne
olacak! Ne olmuş üç yılda? Emek ucuzlamış, kârlar
fırlamış; emekçinin cebinden patronun cebine para transferi
olmuş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, toparlayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bitiriyorum, son, tek cümle
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu kadar milletten kopuk, bu
kadar yoksula düşman, bu kadar emekçiye rahatsızlık ve zarar
veren bu rejimden, millet eliyle ilk seçimde sandık başında bu
tek adam rejiminden demokrasiye dönüşün sağlanmasını,
artık kısa çöpün uzun çöpten hakkını almasını,
emeklinin, emekçinin uzun adamdan, tek adamdan hakkını
almasını bekliyoruz.
Teşekkür ederim efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, Sayın Özkan, buyurun.
26.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi sayesinde 2021
yılında istihdam ve ihracatla refahımızı
artırdığımıza, Rusya ile Ukrayna arasında
yaşanan kriz ortamında Dışişleri
Bakanlığımızın gerekli diplomatik girişimleri
gerçekleştirdiğine, 2022 yılı Ocak ve Şubat
aylarında gerçekleşen ihracat rakamlarına ve Yeşilay
Haftasına ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
aziz milletimiz âdeta, 2020 yılında başlayan küresel
salgın, küresel ısınma, yine, 2021 yılında
başlayan emtia fiyatlarındaki artış ve küresel ekonomik
enflasyon
Diğer taraftan da âdeta Ukrayna krizini daha öncesinden
biliyormuşçasına Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemini hayata geçirmek suretiyle böylesine küresel krizlerin olduğu bir
ortama en hazırlıklı devletlerden, en hazırlıklı
anayasal rejimlerden biri olarak girdik. Bu sayededir ki 2020 yılında
bütün küresel ekonomiler ardı ardına kapanırken ve emtia
fiyatlarındaki artışla bütün insanlık küresel bir
enflasyonla karşılaşırken ülke olarak bizler, hamdolsun,
2021 yılını büyük bir ihracat rekoruyla yani üretimi,
gençlerimizi istihdam etmek suretiyle istihdamı ve ihracatla
refahımızı artırdık.
Tabii, özellikle böylesi bir küresel afet
ortamında Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan kriz milletimize
ağır bedeller ödetebilirdi; o, darbe bakiyesi parlamenter sistem
olsaydı. Biz böylesi bir ortamda, inanın, kendi ulusal
çıkarlarımız yerine, taraf olmak yerine bu ülkede
bağımsızlığımızı ve
çıkarlarımızı önceleyerek gerekli kararları dahi
alamayabilirdik. Bu anlamda, ülke olarak biz ülkesel değil, ilkesel
meseleye yaklaşmak suretiyle böylesi küresel bir kriz ortamında,
hamdolsun, milletimizin menfaatleri neyi gerektiriyorsa onun peşinde
koştuk ve koşmaya da devam ediyoruz.
Tabii, özellikle Ukrayna krizi başlamadan
evvel
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
başta
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere,
bakanlarımız ve tabii ki Dışişleri
Bakanlığımız gerekli diplomatik girişimleri
gerçekleştirmek suretiyle, böylesi küresel bir olay ve bölgesel bir kriz
konusunda meseleyi kendi akışına bırakmadan proaktif bir
karar almak suretiyle hem meselenin ortaya çıkışını,
krizini engellemek üzere girişimlerde bulunmuş, ara buluculuk
çalışmaları ve uzlaşı çalışmaları
içerisinde olmuş, diğer taraftan vatandaşlarımızın
tahliyesiyle ilgili aktif karar almıştır ve tabii, bu hususta
bütün mevkidaşlarıyla görüşmüşler ve ara buluculuk
noktasında da tarafları bir araya getirme gayretinde, hamdolsun,
Türkiye olarak da katkımız olabilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bu çerçevede, geçen
hafta Bakanlar Kurulunda alınan karar çerçevesinde, Meclis
İçtüzüğü'nün 59/2nci fıkrası çerçevesinde, Meclisi
bilgilendirme kararı ta bu Kabine toplantısında alınmıştır
ve bu çerçevede, bugüne kadar aldığımız bütün kararlarda
nasıl millî Meclisimizi, Millet Meclisimizi bilgilendirmişsek bu
hususta da bilgilendirmede acele davranmaya gayret ettik.
Evet, değerli milletvekilleri ve aziz
milletimiz; özellikle 2021 yılını büyük ihracat
rakamlarıyla karşılarken 2022ye yeniden bir ihracat rekoru
içerisinde başladık. 2022 yılı Ocak ve Şubat
aylarında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 25
oranında ihracatımız artmıştır. 20 milyar 3
milyon dolar olarak ihracatımız gerçekleşmiş, tüm
zamanların en yüksek ihracat rakamına ulaşmışız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Başkanım,
bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İthalatımız
da yüzde 45 artarak 28 milyar olmuş ve özellikle İngiltere'yle
yaptığımız ticarette cari fazla vermişiz.
Dış ticaret hacmimiz yüzde 36 artmış, ihracatın
ithalatı karşılama oranı yüzde 80ler bandına
ulaşmıştır.
Ve tabii, özellikle, mart ayı Yeşilay
açısından da önemli. Başkanım, bu gençlerimiz
açısından önemli olduğundan bahisle son kez bir söz talebim
vardır. Her yıl 1-7 Mart tarihleri ülke genelinde düzenlenen
etkinliklerde Yeşilay Haftası olarak kutlanmaktadır. Yüz iki
yıldan beri herkesi sağlıklı yaşamaya davet eden
Yeşilayımızın, Hükûmet olarak, Meclis olarak her daim
yanındayız. AK PARTİ ve bağımlılıkla
mücadele tam anlamıyla bu dönemde başarıya ulaşmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Dünya Sağlık
Örgütü, 2016 yılında bağımlılıkla mücadelede
ülkemizi dünyaya örnek gösterdi. Bu kapsamda, toplum temelli ruh
sağlığı merkezleri kurularak
bağımlılıkla amansız mücadele edildi. Bakanlar
düzeyinde görev yapacak Uyuşturucuyla Mücadele Yüksek Kurulunu kurduk ve
hayata geçirdik. İllerde uyuşturucuyla mücadele
çalışmalarının takibi için uyuşturucuyla mücadele il
koordinasyon kurullarını oluşturduk.
Vatandaşlarımızın 7/24 ulaşabileceği,
danışmanlık alabileceği Alo 191 Uyuşturucu ile
Mücadele Danışma ve Destek Hattını hayata geçirdik.
Ülkemizin sergilediği kararlılık ve
liderlik sayesinde tütünle mücadele programında da dünya 1incisi olduk ve
ülkemizin model ülke olmasını sağladık. Sigarayla
mücadelede Dünya Sağlık Örgütü tarafından 4 kez ödüllendirildik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Tütünle mücadele
kapsamında sigara bırakma polikliniklerimiz ücretsiz ilaç
imkânını da sunmaktadır. Bu çerçevede gençlerimizi, yani
geleceğimizi sağlıklı nesiller olarak yetiştirme
gayretimizin ve bağımlılıkla mücadelemizin etkin bir
şekilde sürdürüleceğini ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Usta, buyurun.
27.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Rizenin düşman
işgalinden kurtuluşunun 104üncü yıl dönümüne, Yeşilay Haftasına,
Deprem Haftasına, Karayolları, KİT ve belediye şirketleri
çalışanlarının kadro sorununa, zeytinliklerin maden
işletmeciliğine açılmasına, araç muayene ücretlerinde
fahiş fiyat artışlarına ve Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün, Rizenin düşman işgalinden
kurtuluşunun 104üncü yıl dönümünü idrak ediyoruz. Ben, bu vesileyle
bütün Rizeli hemşehrilerimin kurtuluş gününü tebrik ediyorum, buradan
da selamlarımı iletiyorum. Bu vesileyle yine istiklal mücadelesinde
hayatını kaybeden bütün şehitlerimize ve gazilerimize de
Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum.
Toplumun ve bilhassa gençlerin
bağımlılık konusunda bilinç ve farkındalık
düzeyini artırmak için her yıl 1-7 Mart tarihleri arasında idrak
ettiğimiz Yeşilay Haftasını kutluyorum. Bireye, aileye ve
topluma büyük zararları olan sigara, alkol, uyuşturucu ve
uyarıcı gibi maddelerin sebep olduğu
bağımlılıkların maddi ve manevi olarak telafisi mümkün
olmayan kayıplara yol açacağı unutulmamalıdır.
İYİ Parti olarak gençlerimizi bu bağımlılıklardan
uzak tutmak için mücadele etmeye kararlılıkla devam edeceğiz.
Ama bu vesileyle uyuşturucu kullanım yaşının da çok
küçük yaşlara düştüğünü Hükûmetin görmesi lazım ve şu
anda yapılan mücadelenin de bu anlamda çok yetersiz olduğunu
görüyoruz.
Toplumda deprem bilincinin oluşması,
deprem öncesine, esnasına ve sonrasına hazırlıklı
olunması ve deprem tehlikesinin kamuoyunun gündeminde kalması
amacıyla yine her yıl 1-7 Mart tarihleri arası Deprem
Haftası olarak belirlenmiştir. Deprem, bölgemizin bir gerçeğidir
ve bu gerçeğe göre tedbir alınmalıdır. Hükûmeti konuya
hassasiyetle yaklaşmaya ve gün geçirmeden denetimleri artırarak
tedbir almaya davet ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Karayolları Genel Müdürlüğüne bağlı bölge
müdürlüklerinde danışmanlık hizmet alımında görev
yapan teknik personel işçileri 696 sayılı KHK kapsamındaki
şartları taşımasına rağmen ihale isminde
danışmanlık ibaresi geçtiği için kadro hakkından
yararlanamamışlardır. Müşavir firma
çalışanları kadro kapsamı dışında
tutulmuştur, oysa bu arkadaşlarımız 2017 yılından
beri kadro hakkı tanınan işçilerle aynı şartlarda,
aynı işi yapmaya devam etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Usta.
ERHAN USTA (Samsun) İşçiler aynı
sebepten dolayı bir kez daha kapsam dışı kalma
endişesi yaşamaktadır. Aslında, sadece Karayolları da
değil, yine taşerondan kadroya geçirirken biliyorsunuz, yüzde 70
sınırına takılan mutfak çalışanları
vardı, şoförler vardı, yine hastane bilgi sisteminde
çalışan taşeron işçilerimiz vardı; onlara da kadro
verilmemişti. Yine, KİT çalışanlarına ve belediye
şirketleri çalışanlarına kadro verilmemişti. Bu
adaletsizliğin artık bir an evvel sona erdirilmesini istiyoruz ve
mutlak suretle bu düzenlemenin yapılması lazım. Biz
İYİ Parti olarak Meclise bu tür bir kanun teklifi getirilmesi
durumunda destekleyeceğimizi ifade ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1 Mart 2022 tarihli 31765 sayılı Resmî Gazetede
yayımlanan ve Maden Yönetmeliğinin 115inci maddesinde yapılan
değişiklik kararına göre tapuda zeytinlik olarak
kayıtlı olan alanlarda ülkenin elektrik ihtiyacını
karşılamak üzere yürütülen madencilik faaliyetlerine izin verilmesinin
önü açılmıştır. Bu karar doğaya, çevreye ve insan
sağlığına geri dönülmesi mümkün olmayan zararları da
birlikte getirecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Usta.
ERHAN USTA (Samsun) Küresel
ısınmayı hızlandıracak ve yeni iklim krizlerini
doğuracaktır. Alınan kararın bölge ekonomisini zarara
uğratması bir yana ülkemizin çevresel ve ekonomik geleceği
açısından ciddi riskleri beraberinde getireceği
kaçınılmaz bir gerçektir. Benzer bir yasanın 2013
yılında Danıştay tarafından yürütmeyi durdurma
kararı ortadayken yapılan bu düzenlemenin hukuki dayanağı
da bulunmamaktadır. Bununla birlikte zeytinliklerin madencilik faaliyetine
açılması ÇED raporlarına da aykırıdır. Hükûmetin
bölge halkının geçim kaynağı ve nefes alanı olan
zeytinlikleri yandaş müteahhitleri zengin etme uğruna madencilik
faaliyetlerine açmasını kabul etmiyoruz. İYİ Parti olarak
bölge halkının, bölge ekonomisinin ve doğal alanların
savunucusu olmaya devam edeceğiz.
Son gelen zamlarla birlikte 2022 yılı için
araç muayene ücretlerinde fahiş fiyat artışları
yaşanmıştır. Araç muayene ücretleri KDV dâhil otobüs,
kamyon, çekici ve tankerlerde 686 liraya; otomobil, minibüs, kamyonet gibi
araçlarda 507 liraya; traktör, motosiklet ve motorlu bisikletlerde 258 liraya
yükselmiştir, egzoz ve emisyon ölçümleri de eklendiğinde fiyatlar
iyice artmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
ERHAN USTA (Samsun) Toparlayacağım
Sayın Başkanım.
Kredi kartıyla ödeme yapmak isteyen
vatandaşlarımızdan mevzuata aykırı bir şekilde
komisyon talep edilmektedir. Devletin kendi eliyle işletip uygun
fiyatlarla kâr sağlayabileceği bir işletme özel şirketlere
verilerek saray ve çevresi zengin edilirken vatandaşlarımız
mağdur edilmiştir. Vatandaşlarımız TÜVTÜRKteki
fahiş muayene ücretlerinin düşürülmesini talep etmektedir. Aziz
milletimizin sesi olarak konuyu Mecliste gündeme getiriyor, Hükûmetten konu
hakkında bir düzenleme yapmasını bekliyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; az önce mevkidaşım Cahit Bey de gündeme getirdi,
dış ticaret rakamları söylendi. Şimdi, tabii, bu Ticaret
Bakanlığının da bir üslubu var; sanki Ticaret
Bakanlığı veya bizim dış ticaret dediğimiz
şey sadece ihracatmış gibi, ithalat tarafı yokmuş
gibi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
ERHAN USTA (Samsun) -
arkadaşlar
değerlendirme yapıyorlar yani kendi uydurdukları yalana
kendileri de artık inanmaya başladılar.
Değerli arkadaşlar, evet, şubat
ayında 20 milyar dolar ihracat oldu. Şimdi, konuşma kendi içinde
çelişkili; Dünya bu kadar enflasyon yaşıyor. diyorsunuz, bu
kadar enflasyonun yaşandığı yani dolarda da enflasyonun
olduğu bir dönemde bütün zamanların en yüksek ihracat
rakamının olması kadar da normal bir şey zaten olamaz. Ama
şimdi, 20 milyar dolar ihracatımız var, bunun
karşılığında 28 milyar dolar ithalat olduğunu
niye söylemiyorsunuz? Ya, bu, dış ticaretin bir unsuru değil mi,
bunu nasıl içinize sindiriyorsunuz?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Söyledik ya.
ERHAN USTA (Samsun) Hakikaten bilmediğiniz
için mi söylemiyorsunuz?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Maalesef, söyledik.
ERHAN USTA (Samsun) Yoksa milleti kandırmaya
mı çalışıyorsunuz?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Maalesef, söyledim onu.
ERHAN USTA (Samsun) Söylemediniz, hayır.
Enerji deyip bahane uyduruyorsunuz; bahane filan değil...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Cari açık
kapanacaktı, ne oldu?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Maalesef, onları
söyledik.
ERHAN USTA (Samsun) 10 milyar dolar dış
ticaret açığından bahsetmiyorsunuz. Hani, siz dış
ticaret fazlası verecek bir program uyguluyordunuz, Türkiye Ekonomi
Modeli dediğiniz oydu. Şimdi, ihracatta yüzde 25 artış
var, ithalatta onun 2 katından daha fazla bir artış var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Usta.
ERHAN USTA (Samsun) Yani böyle bir
değerlendirmeyi yapmayı kendinize nasıl
yakıştırıyorsunuz, ben anlamıyorum.
Dolayısıyla, tabii, Bakan yapınca milletvekillerinin de belki
yapması bu anlamda normal ama bunların ülkeye bir faydası yok
Sayın Başkan. Bunların ülkeye faydası
olmadığı gibi, bu konuşmaları dinleyen piyasa
güvenmiyor. İşte, bu güvensizlik nedeniyle Türkiyenin CDS primi
600e çıkmış yani Amerikada CDS primi 10 arkadaşlar, Avrupa
ülkelerinde 10; bakın, 100 filan değil, 10, bizde 600, onların
60 katı CDSimiz yani ülke risk primimiz varsa yani faizimiz varsa yani
hazine yüzde 7,25le dolar cinsinden borçlanıyorsa bu ülkeyi siz
batırırsınız. İşte, sizin bu
konuşmalarınızın, bu uygulamalarınızın, bu
bakış açılarınızın ülkeye bu şekilde
zararı var. Allah rızası için biraz daha dikkatli yorum
yapalım. Yani kimi kandırıyorsunuz? Millet yoksulluk içerisinde
kıvranıyor. Elektrik ücretini ödeyemediği için kepenk
kapatıyor esnaf. Yani böyle bir ortam varken bu söylediklerinizin hiç
kimseye bir faydası olmadığı gibi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
ERHAN USTA (Samsun)
toplumu ve piyasayı
rahatsız ediyor ve ülkenin risk primini artırıyor. Her konuştuğunuzda
bu ülkeye olan faiz maliyeti, bütçenin faiz maliyeti, ülkenin faiz maliyeti
artıyor. Bunu görmelerini istirham ediyorum, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bülbül
28.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Rizenin
düşman işgalinden kurtuluşunun 104üncü yıl dönümüne,
Deprem Haftasına, Yalovanın Çiftlikköy ilçesinde yaşayan 118
yaşındaki Zeliha ninenin vefatına ve Nuri Paşanın
vefat yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün Rizenin düşman işgalinden kurtulduğu
gündür. Yüz dört yıl önce bugün düşman işgalinden kurtulmuş
olan Rizemizin kurtuluşunu kutluyor, başta Gazi Mustafa Kemal
Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere tüm şehitlerimizi
rahmet ve minnetle anarken Rizeli hemşehrilerimize saygı ve
selamlarımızı iletiyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dünyanın en aktif ve etkin deprem kuşaklarından
birinde yer alan ülkemizde tarih boyunca onlarca deprem meydana gelmiş,
toplum hafızasında maddi ve manevi büyük hasarlar
bırakmıştır. Depremle iç içe yaşamaya mecbur
olduğumuz gerçeğiyle deprem öncesinde, deprem sırasında ve
deprem sonrasında bilinç ve farkındalık oluşturulması
maksadıyla her yıl 1-7 Mart arası Deprem Haftası olarak
anılmaktadır. 1900 ile 2022 yılları arasında ülkemizde
75ten fazla büyük ve yıkıcı deprem meydana gelmiş ve
binlerce vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. 4
büyüklüğünün üzerinde meydana gelen deprem sayısı özellikle son
yıllarda artarak 2020 yılında 320, 2021 yılı
içerisinde ise 187 adet olarak gerçekleşmiştir. İçişleri
Bakanlığımızın uhdesinde AFAD tarafından 2020
yılının teması Afetlere Hazırlık Yılı
2021 yılı Afet Eğitim Yılı 2022 yılı da
Afet Tatbikat Yılı olarak ilan edilmiştir. Türkiye Bina Deprem
Yönetmeliği ile Türkiye Deprem Tehlike Haritasının ilgili
akademisyenler tarafından yeniden hazırlanması, afet
kapsamında İl Risk Azaltma Planlarının hayata geçirilmesi,
AFAD acil durum mobil uygulaması gibi yeniliklerin hayata geçirilmesi ve
son olarak Türkiye Afet Risk Azaltma Planının 2022 yılında
uygulanacağının açıklanması son derece önemli
gelişmeler olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim.
Bununla birlikte, depremin afet riskinin
azaltılması maksadıyla deprem öncesi yapı denetiminin
yaygınlaştırılması, ihtiyaç duyulan yerlerde
binaların güçlendirilmesi ve deprem toplanma alanlarının
artırılması oldukça önemlidir. Deprem sırasında
vatandaşlarımızın nasıl davranacağı ve
koordinasyon hususunda eğitimlerin artırılması ve deprem
sonrası her türlü olasılık düşünülerek özellikle millî
güvenliğimizi koruyacak senaryoların oluşturulması son
derece önemlidir.
1-7 Mart Deprem Haftası vesilesiyle
geçmişten günümüze kadar yaşanan depremlerde hayatını
kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle anıyor ve depreme
karşı her zaman hazır olma gerekliliğini bir defa daha dile
getirmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, geçtiğimiz yıl kendi elleriyle ördüğü 115 çift yün
çorabı Şırnakta üs bölgesinde görev yapan askerlerimize hediye
eden Yalovanın Çiftlikköy ilçesinde yaşayan 118 yaşındaki
Zeliha ninemizin hayatını kaybettiğini teessürle
öğrenmiş bulunmaktayız. Hediyeleriyle birlikte gönderdiği
mektupta Düşmana korku, dosta güven, mazlumlara sevinç veren gururumuz,
Peygamber ocağı Mehmetlere minnet, şükran ve duayla hediye ediyorum.
diyen Zeliha nine gönlümüzde müstesna bir yere sahip olmuştur.
Tıpkı Kara Fatma, Şerife Bacı, Nene Hatun ve binlerce
kahraman Türk kadını gibi asla unutulmayacaktır. Zeliha ninemize
Allah'tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı
diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, Azerbaycan'ın başkenti Baküyü Ermeni çeteleri ve Rus
işgalinden kurtaran, Türk savunma sanayisinin kurucusu ve kurduğu
birçok fabrikayla bunun öncüsü olan, Enver Paşa'nın kardeşi
Kafkas İslam Orduları Komutanı ve Bakü Fatihi olarak
anılan Nuri Paşa, 2 Mart 1949da Sütlüce'de bulunan silah ve
fişek fabrikasında meydana gelen patlama sonrasında 27
işçisiyle beraber şehit olmuştur. Nuri Paşa'nın
kömürleşen ve parçalanan cesedi sessiz ve hüzünlü bir şekilde
Edirnekapı Şehitliğine defnedilmiştir. Nuri
Paşa'nın vefatına sebep olan patlamanın nedeni net bir
şekilde aydınlatılamamıştır, sabotaj şüphesi
hâlen en kuvvetli ihtimal olarak değerlendirilmekte olan, cumhuriyetin ilk
ve en önemli savunma sanayisi yatırımcılarından olan, Nuri
Paşa'yı rahmet, minnet ve şükranla anıyor, Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Avrupa Birliği Konseyi Fransa
Dönem Başkanlığı tarafından 24-25 Şubat 2022
tarihlerinde Fransanın başkenti Pariste düzenlenecek olan Ortak
Dış ve Güvenlik Politikası ve Ortak Güvenlik ve Savunma
Politikası konulu Parlamentolar Arası Konferansa Türkiye Büyük
Millet Meclisinden katılacak heyeti oluşturmak üzere, isme
yapılan davet ve siyasi parti grubunun bildirmiş olduğu isimlere
ilişkin tezkeresi (3/1877)
1/3/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Avrupa Birliği Konseyi Fransa Dönem
Başkanlığı tarafından 24-25 Şubat 2022
tarihlerinde Fransa'nın başkenti Paris'te düzenlenecek olan Ortak
Dış ve Güvenlik Politikası ve Ortak Güvenlik ve Savunma
Politikası konulu Parlamentolar Arası Konferansa Türkiye Büyük
Millet Meclisinden bir heyetin katılması hususu Genel Kurulun 15
Şubat 2022 Tarihli 53'üncü Birleşiminde kabul edilmiştir.
28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'un 2'nci maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere
isme yapılan davet ve siyasi parti grubunun bildirmiş olduğu
isim Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Ad ve Soyadı Seçim
Çevresi
Ahmet Aydın Adıyaman
Özgür Ceylan Çanakkale
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir Tezkeresi daha vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
Türkiye-Azerbaycan-Pakistan Parlamentolar Arası Dostluk Grubunun
kurulmasına ilişkin tezkeresi (3/1878)
1/3/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
3620 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki
Kanun'un 4üncü maddesi uyarınca, TBMM Başkanı ile birlikte
Türkiye-Azerbaycan Parlamentolar Arası Dostluk Grubu ve Türkiye-Pakistan
Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Yönetim Kurulu Üyelerinin Yönetim
Kurulunu oluşturduğu ve Başkanlığını TBMM
Başkanının yapacağı Türkiye-Azerbaycan-Pakistan
Parlamentolar Arası Dostluk Grubunun kurulması Genel Kurulun
tasvibine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Yoklama talebi vardır.
Sayın Özel, Sayın Sümer, Sayın
Şevkin, Sayın Gürer, Sayın Bingöl, Sayın Başarır,
Sayın Köksal, Sayın Şahin, Sayın Tanal, Sayın Ünsal,
Sayın Arı, Sayın Bakan, Sayın Zeybek, Sayın Budak,
Sayın Yıldız, Sayın İlhan, Sayın Keven,
Sayın Kılıç, Sayın Köse, Sayın Girgin.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.07
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.19
BAŞKAN:
Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Emine Sare AYDIN (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 60ıncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının tezkeresinin oylamasından önce,
istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
BAŞKAN Pusula veren milletvekillerimiz
ayrılmasınlar arkadaşlar.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Emine Zeybek, Kocaeli? Burada.
Halil Özşavlı? Yok.
Şenel Yediyıldız, Ordu? Burada.
Mehmet Habib Soluk? Burada.
Serkan Bayram? Burada.
Harun Karacan, Eskişehir? Burada.
Metin Gündoğdu? Burada.
Toplantı yeter sayısı vardır.
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler (Devam)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde Türkiye-Azerbaycan-Pakistan Parlamentolar
Arası Dostluk Grubunun kurulmasına ilişkin tezkeresi (3/1878)
(Devam)
BAŞKAN Tezkereyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, Ankara Milletvekili İbrahim
Halil Oral ve arkadaşları tarafından, tarımsal girdi
fiyatlarındaki uzun süreli artışın sebeplerinin
araştırılması, verilecek destek ve teşviklerin tespiti
ile bu bağlamda gıda fiyatlarındaki artışın önlenmesine
yönelik tedbirlerin çeşitlendirilmesi amacıyla 28/2/2022 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 2 Mart 2022 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
2/3/2022 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantıda
siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisini İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ve teklif ederim.
Erhan Usta
Samsun
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral ve 19
milletvekili tarafından tarımsal girdi fiyatlarındaki uzun
süreli artışın sebeplerinin araştırılması,
verilecek destek ve teşviklerin tespiti ile bu bağlamda gıda
fiyatlarındaki artışın önlenmesine yönelik tedbirlerin
çeşitlendirilmesi amacıyla 28/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 2/3/2022 Çarşamba günkü Birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ Parti Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın
İbrahim Halil Oral.
Buyurun Sayın Oral. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubumuzun tarımsal
girdi fiyatlarındaki uzun süreli artış sebeplerinin
araştırılması hakkındaki grup önerisinin gerekçesini
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, tarımda
olağanüstü bir hâl içerisindeyiz. Tarımdaki geriye gidiş, girdi
fiyatlarındaki artış, ülkemizdeki ekonomik durum
tarımın geleceğini bir beka meselesi hâline getirmiştir.
Türkiye, ekmek fiyatlarının yani en temel gıdanın
tartışılır hâle geldiği bir durumdadır. Bu durum
normal değildir; bu anormal durumu biz değil, doğrudan Türkiye
İstatistik Kurumu işaret etmektedir. TÜİKin iktidar
baskısı altında olduğu düşünüldüğünde,
karşımıza çıkan rakamların çok daha
fazlasının olması ihtimali korkutucudur.
TÜİK, Aralık 2021 tarımsal girdi
enflasyonunu açıklamıştır. Buna göre, Aralık 2021de
bir önceki yılın aynı ayına göre girdi fiyatlarında
yıllık yüzde 45,61lik bir artış yaşanmıştır.
Aynı veri 2019 yılında yüzde 10,17 olarak
gerçekleşmişti, aradaki farkı varın kıymetli
milletvekilleri, siz düşünün. Yıllık artışlardan
ortalamanın üstünde yer alan kalemlerde ise birinci sırayı yüzde
152,42lik artışla gübre ve benzeri toprak geliştiriciler
almıştır, en büyük yükün gübrede olduğu açıkça
görülmektedir. Ülkemizdeki enflasyonun bile kat kat üstündeki bu rakam iktidar
için bir utanç vesikasıdır.
Kıymetli milletvekilleri, iktidar,
çarpıtılmış TÜİK verileriyle Ülkemiz şu kadar
büyüdü, bu kadar büyüdü. diye nutuk atmaktadır ancak yüzde 11
civarındaki büyüme için de yine TÜİK verileri bize bir gerçeği
göstermektedir, sizin sözde büyüyen Türkiye rakamlarınızda bile
tarım sektörü yüzde 2,2 küçülmüştür çünkü çiftçi üretim
yapamamaktadır, çünkü çiftçi maliyetleri
karşılayamamaktadır, çünkü çiftçi banka borçlarının,
artan döviz kurlarının, Tarım Kredi borçlarının
altında maalesef ezilmektedir; ekonomi çiftçinin üstünden silindir gibi
geçmektedir. Üretemeyen bir Türkiye demek ekonomik
bağımsızlığını kaybetmiş bir ülke
demektir, lâmı cimi yok, iktidarınızın kötü tarım
politikaları Türkiye'nin bağımsızlığını
tehdit etmektedir.
Değerli milletvekilleri, geldiğimiz
noktada hububat ürünlerindeki üretimde yüzde 30lara varan düşüşler
yaşanmaktadır. Bu tabloda Tarım Bakanı Sayın
Pakdemirli'nin milletin parasını lütufmuş gibi
dağıtmayı müjde olarak açıklamasını asla kabul
edemeyiz. Tarımda destek zaten anayasal bir sorumluluktur. Biz Üretim
beka meselesidir. derken, birileri gübre piyasasında günlük
değişiklikler yaparak çiftçiyi sömürmektedir; Sayın Pakdemirli
ise havaya bakıp ıslık çalmaktadır. Tarım Kredi
Kooperatifi CAN gübrede yüzde 30 indirim yapmıştır. Hepimizin
olumlu gördüğü bu duruma çiftçimiz de sevinmiştir. Tonda 6.150 TL'lik
bir fiyat açıklanmıştır. Sonra, piyasadaki bazı firmalar
fiyatı 5.500 Türk lirasına çekmiş, çiftçi de doğal olarak
özel firmalardan gübre almıştır. Birkaç gün sonra ise Tarım
Kredi, fiyatları 4 bin TL'ye düşürmüştür. Bakanlık,
tarım gibi hayati bir sektörde böyle, keyfî fiyat
dalgalanmalarını neden seyretmektedir? Şimdi, Rusya'nın
Ukrayna'daki işgal politikaları sebebiyle yeni bir kriz gelmektedir.
CAN gübre fiyatları yine 5-6 bin bandına çıkmaktadır. 14-15
bin liradan DAP gübresi satılırken kaç çiftçi gübre
atabilmiştir? İktidar, ülkemizi tarım spekülatörlerine teslim
etmektedir, birileri çiftçinin sırtından zengin olmaktadır.
Tarım sektörü batan geminin malları mantığıyla
yağmalanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
Sayın Başkanım, tamamlayayım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Oral.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) Ancak,
şu unutulmamalıdır: Bu batan gemide hepimiz varız.
Hepimizin boğazından geçen ekmek bu batan geminin en temel ürünüdür.
Kıymetli milletvekilleri, girdi
fiyatlarındaki artışın öncüleri arasında makine
bakım maliyetleri ve mazot da başı çeken kalemlerdendir.
Ülkemizde son bir sene içerisinde benzin fiyatları yüzde 134, mazot
fiyatları yüzde 159 artmıştır. Hani damat Bakan bir vakit
çıkıp Ne yapacaksınız doları, dolarla mı
maaş alıyorsunuz? demişti ya; dolarla maaş almıyoruz
ama dolara endeksli artan mazotla tarla sürüyoruz, dolarla maaş
almıyoruz ama dolara endeksli yağlarla, makine yedek
parçalarıyla tarım yapıyoruz. Kısacası,
değersizleşen Türk lirası çiftçimizi de derinden etkilemektedir.
Artan mazot fiyatları traktörleri de çalışamaz hâle
getirmiştir. Söylenecek bir şey yoktur. Kısacası,
tarımda acil bir...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Garo Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, son zamanlarda
çarşıya, pazara çıkan var mı? Ben kendi
alışverişimi halk pazarından, çarşıdan yapmaya
çalışırım. Niye? Hem ihtiyaçlarımı göreyim hem de
fiyatları göreyim diye.
Değerli arkadaşlar, çarşıda,
pazarda yangın var, fiyatlar ateş pahası, farkında
mısınız bilmiyorum. Yurttaşlarımız girdi
maliyetleri yüzünden zamlanan temel gıda ihtiyaçlarını
karşılayamıyorlar. Siz ne yapıyorsunuz bu durumda? Zincir
marketleri hedefleştiriyorsunuz; zabıtayla, kollukla, polisle fiyatların
düşeceğini zannediyorsunuz. Değerli arkadaşlar, fiyatlar
böyle düşmez.
Bakın, geçen yıl Türkiye uçtu. dediniz,
yüzde 11 büyüdü. Ben size soruyorum: Kimi büyüttünüz Allahınızı
severseniz, kim büyüdü? Yani, siz ve yandaşlarınız büyüdünüz,
onu biliyoruz ama işçi, memur, emekli büyüdü mü? Hayır, küçüldü arkadaşlar.
Bununla beraber, çiftçi büyüdü mü? Hayır, onlar da küçüldü. Ya,
TÜİKin rakamında bile Türkiye yüzde 11 büyümüş gösterilirken
çiftçimizin yani tarımın yüzde 2 küçüldüğü görüldü. Ya, yüzde 2
küçülme de gerçekçi değil. Köye gidiyor musunuz bilmiyorum son zamanlarda;
çiftçi diyor ki: Tarlama gübre atamadım. Çiftçi tarlasına gübre
atamadıysa arkadaşlar, oradan nasıl bereket alacak?
Düşünebiliyor musunuz, kış gübresini atamadı çiftçi.
Şimdi kış gübresi atamadı, evet, yağmurlar
yağıyor, buğday başak tutacak ama bahar gübresini
atamadığı zaman o başaklar tane tutmaz arkadaşlar,
bahar gübresini atmak zorunda.
Bakın, bir buğday kriziyle karşı
karşıyayız, unutmayın. Türkiye ihtiyacının üçte
1ini Rusya ve Ukraynadan alıyordu; Rusya ve Ukrayna savaşta, bu savaş
eğer sürecek olursa Türkiye bir buğday kriziyle karşı
karşıyadır. Bunun için, arkadaşlar, beka meselesi
buğday krizidir, bakın, çiftçi tarlasına gübre atamazsa bir
buğday kriziyle ve ekmek kriziyle karşı karşıya
kalacağız.
Dünyada buğday fiyatı 1.100 dolara
çıktı. Bu ne demek? 14-15 bin liraya buğday ithal
edemeyeceğiz demek. Siz çiftçiye geçen sene 2.700 lira verdiniz, bu
yıl 7-8 bin lirayı verseniz çiftçiyi kurtarmayacak. Ne yapmamız
lazım? Çiftçilerin girdi maliyetlerini düşürmemiz lazım; yani,
çiftçilerin gübresini en az yüzde 50 oranında sübvanse etmemiz lazım.
Mazota sürekli zam bindiriyorsunuz ya, çiftçiye mazotu ücretsiz vermek
lazım arkadaşlar; tarlasını sürebilmesi için, biçeri
sokabilmesi için, gübre atabilmesi için derhâl kamu bütçesinden kaynak
ayırmak zorundayız. Bunun için de bu araştırma önergesine
destek vermeniz lazım değerli arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GARO PAYLAN (Devamla) Sayın Başkan,
müsaadenizle
BAŞKAN Buyurun.
GARO PAYLAN (Devamla) Bakın, çiftçinin
maliyeti düşmeden, tarlada maliyet düşmeden, tezgâhta maliyet
düşmez arkadaşlar. Girdi maliyetleri düşerse hem üretim artar
yani bolluk bereket olur; çiftçi tarlasını ekebilir, ürünler üretilir
ve hem de arkadaşlar, maliyetler düşeceği için tezgâhta fiyatlar
da düşer. Yani hem bolluk bereket olur hem de maliyetler
düşeceği için fiyatlar düşer. Bu açıdan, tarımsal
destekleri mutlaka artırmalıyız. Bunu bir beka meselesi olarak
görmeliyiz. Bakın, depoda 2,5 milyar dolarlık S-400 füzesini
çürütüyorsunuz, hiçbir işe yaramıyor. O 2,5 milyar dolarla tüm
çiftçileri ihya edebiliriz, tarımsal üretimi artırabiliriz. Bu
açıdan, bu araştırma önergesine destek veriyoruz, hepiniz de
destek verin; gelin, çiftçinin hâlinden anlayalım ki girdi fiyatları
düşsün, gıdanın maliyeti düşsün,
yurttaşlarımız gıda kriziyle karşı
karşıya kalmasınlar.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Uşak Milletvekili Sayın Özkan Yalım.
Buyurun Sayın Yalım. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖZKAN YALIM (Uşak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İlk önce, verilen önergeyi
desteklediğimizi özellikle sözlerime başlarken belirtmek istiyorum.
Tüm yüce heyeti selamlıyorum ve de bizi izleyen
vatandaşlarımızı aynı şekilde selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, gıda
fiyatları, şu anda günümüzün gerçekten belası ekonomi. Ekonomi
gıda demek. Hepsi birbirine paralel bir şekilde devam ediyor. Ancak
bunun artışları İYİ Partinin vermiş olduğu
grup önerisiyle tabii ki araştırılmalı.
Buradan özellikle iktidar vekillerine, şu anda
Cumhur İttifakının vekillerine sormak istiyorum: Bunu siz de
düşündünüz mü hiç? Çok basit ama pek de işinize gelmiyor
düşünmek. Bu gece 00.01den itibaren motorine yani mazota 1 TL 51 kuruş
zam geleceğini biliyor musunuz? Yarın da gelecek, onu da biliyor
musunuz?
AK PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın
Özkan, ben size hatırlatayım: Bir kere, gıda
artışlarının ana sebebi motorin çünkü gıda tarlada
üretildikten sonra neyle geliyor marketlere, marketlere gıda neyle
geliyor?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Senin
tırların nereden, ne kadara alıyor çiftçiden? 400 tır
sahibi, 400 tırı var.
ÖZKAN YALIM (Devamla) Lojistikle, nakliyeyle
geliyor. Nakliyeyle geldiği için akaryakıt fiyatları gerçekten
etkiliyor. Onun için siz ilk önce akaryakıt fiyatlarını indirin,
böylelikle gıda fiyatları düşecektir. Bakın, tabii, bununla
bitmiyor, bir tek motorin değil -biraz önce benden önceki
konuşmacı arkadaşlarım da söyledi- gübre maliyetleri,
gübre.
Bir kere, Sayın Özkan, beni dinler misiniz,
size bir soru soracağım; özellikle, Sayın Tarım
Bakanının yaptığı açıklamadan dolayı
soracağım. (CHP sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Buyurun, buyurun.
ÖZKAN YALIM (Devamla) Sayın Tarım
Bakanı geçen gün yaptığı bir konuşmada dedi ki: Son
bir yılda gübre fiyatı yüzde 352 arttı. Bakın, tekrar
soruyorum, Sayın Tarım Bakanı dedi ki kendi
konuşmasında, kayıtlarda var: Son bir yılda gübre
fiyatları yüzde 352 arttı.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Dolar bazında da
arttı, Amerikada da arttı.
ÖZKAN YALIM (Devamla) Peki, size soruyorum:
TÜİKin verdiği açıklama ne biliyor musunuz son bir yılda?
Yüzde 152. Hangisi doğru söylüyor? Değerli arkadaşlar,
Tarım Bakanı mı doğru söylüyor, TÜİK mi doğru
söylüyor? (CHP sıralarından alkışlar) İşte,
burada mesele. Onun için bence siz bunun bir doğrusunu bulun ilk önce.
Tabii, bunun yanında, biraz önce dediğim
gibi, nakliye fiyatları vesaire. Bakın, iktidara geldiğinizde
-özellikle şuradan bir konu açmak istiyorum- bir küçük altın 32
TLydi. Bakın, bugün pazardan aldığınız
salatalık, patlıcan 32 TL. Artık takdiri vatandaşlara
bırakıyoruz.
Bunun yanında, biraz önce Sayın Paylan da
özellikle söyledi, ben de bunu özellikle belirtmek istiyorum. Bakın,
değerli arkadaşlar, Rusya-Ukrayna savaşından dolayı
buğdayda ciddi anlamda sıkıntı çekeceğiz çünkü bir an
önce çiftçimizin, özellikle büyük arazi sahibi olan çiftçilerimizin,
doğudaki vatandaşlarımızın, büyük çiftçilerimizin
arazilerini ekmelerini teşvik etmemiz gerekiyor. Değerli
arkadaşlar, doğudaki büyük araziler ekilmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZKAN YALIM (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
ÖZKAN YALIM (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bu, çok önemli. Bakın, eğer bunu çözersek
buğday ithalatına son vereceğiz. Doğudaki büyük arazi
sahipleri dekar başına 35 TL desteği alıp maalesef
ekmiyorlar. Sayın Tarım Bakanı pek Türkiye'nin Tarım
Bakanı değil ama en azından belki Cumhurbaşkanı bizi
dinler. Ben buradan sesleniyorum: Gelin, araziye destek değil ürüne destek
verin. Eğer ürüne destek verirseniz
Sayın Özkan, duyuyorsunuz değil mi?
Bakın, politikayı değiştirin. Araziye değil, özellikle
eken çiftçiye, araziye değil ürüne destek verdiğinizde tembel çiftçi
değil
Büyük arazi sahipleri maalesef tembelleşti.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Kim ekiyorsa ona
veriyoruz desteği.
ÖZKAN YALIM (Devamla) Onun için, üreten Türkiye
için ürüne destek vermek zorundayız.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ürüne veriyoruz.
ÖZKAN YALIM (Devamla) Ürüne destek
verdiğimizde bütün ekilip biçilmeyen arazilerimiz ekilecek. Ne Rusyadan
ne Ukraynadan buğday ithal etmek zorunda kalmayacağız diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ürüne veriyoruz, ürüne!
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Hatay Milletvekili Sayın Hüseyin Şanverdi.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN
ŞANVERDİ (Hatay) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, İYİ Partinin grup önerisi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Kıymetli milletvekilleri, dünya ekonomisinde
son yıllarda yaşanan olumsuzluklar maalesef tüm dünyada olduğu
gibi ülkemizde de tarım girdi maliyetlerini
artırmıştır; özellikle gübre, akaryakıt ve elektrik
fiyatlarında önemli artışlar gerçekleşmiştir.
Pandemiyle birlikte ülkelerin ihracatlarına kısıtlamalar
getirmesi arzın azalmasına, belirsizlikler ise talebin artmasına
neden olmuştur. Uluslararası taşımacılıkta
fiyatların anormal derecede artması maliyet enflasyonunu
tetiklemiştir. Enerji maliyetleri doğal gazda 10 kat artarken petrol
fiyatları 50 dolardan bugün 110 dolarlara yükselmiştir. Hâliyle,
dünya enerji piyasasında yaşanan bu durum ülkemizi de etkilemiş,
girdi maliyetlerinin artmasına neden olmuştur. Hükûmetimiz
çiftçimizin her zaman yanında olmuş ve yanında olmaya devam
edecektir. KDV oranları tarımsal sulamada yüzde 18den yüzde 8e, yem
ve gübrede yüzde 1e indirilmiştir; aynı zamanda, temel gıda
ürünlerinde de KDV oranı yüzde 1e indirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, 2022 yılı
içerisinde 25,8 milyar lira olarak planlanan tarımsal destekleme bütçesi
3,2 milyar lira ek bütçeyle 29 milyar liraya
çıkarılmıştır. Bu desteklemeyle, ülke içi stratejik
öneme sahip buğday, arpa, çavdar, yulaf ve tritikale üretimi yapan
çiftçilerimize dekar başına 50 TL ek ödeme yapılacaktır. Bu
ilaveyle, desteklemeyle 2022de hububat üreticilerine ödenecek girdi
desteklerinde geçen yıla oranla yüzde 127 artış
sağlanmıştır. Hazine ve Maliye Bakanlığı
desteğiyle, çiftçilerimize Ziraat Bankası aracılığıyla
toplamda 110 milyar liralık düşük faizli kredi desteği
sağlanmıştır. Çiftçimize sıfır faizle
hayvancılıkta 100 bin TL, bitkisel üretimde 50 bin TLye kadar kredi
desteği verilmiştir. Sıfır faizli kredilerin total rakam
içindeki payı 28,5 milyar liradır. Ayrıca, gübre
fiyatlarında yüzde 30 indirim sağlanarak çiftçimize destek
verilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HÜSEYİN ŞANVERDİ (Devamla)
Çiftçilerimiz 2021 yılındaki ürün fiyatlarından memnun
kalmış ve ürün fiyatlarıyla emeğinin
karşılığını almıştır. Bu yıl
her ne kadar girdi maliyetleri yüksek olsa da çiftçimiz tarlasını
boş bırakmamış ve tarlasında ürün yetiştirmek
için çalışmaya devam etmektedir. Pandemi döneminin kahramanları
çiftçilerimizdir. İyi ki varsınız değerli çiftçilerimiz,
Allah hepinizden razı olsun. Hükûmetimiz yirmi yıldır
olduğu gibi bu yıl da çiftçimizin yanında olacak, gerek
verdiği desteklerle gerekse ürün fiyatlarıyla çiftçimizin
kazanmasını sağlayacak ve hem çiftçimizin hem de vatandaşımızın
yüzünü güldürecektir; bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın diyor,
hepinizi saygıyla hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Gübreye
gelmiş yüzde 500 zam, elektriğe gelmiş yüzde 158 zam.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Gübreye yüzde 400 zam.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza sunup
karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kâtip Üyeler arasında ihtilaf söz konusu,
elektronik cihazla tekrarlayacağım.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.49
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 60ıncı Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
İYİ Parti grup önerisinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır.
Okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Türkiye genelinde
milyonlarca seyyar esnafın içinde bulunduğu çalışma ve
yaşam koşullarının belirlenerek iyileştirilmesi
amacıyla 18/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2
Mart 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2/3/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 2/3/2022 Çarşamba günü
(bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
18 Şubat 2022 tarihinde Siirt Milletvekili Grup
Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından
verilen 16955 grup numaralı Türkiye genelinde milyonlarca seyyar
esnafın içinde bulunduğu çalışma ve yaşam
koşullarının belirlenerek iyileştirilmesi amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 2/3/2022 Çarşamba günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Sayın Murat Çepni.
Buyurun Sayın Çepni. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul ve değerli halkımız;
evet, gündemimiz, ekonomik krizden en ağır etkilenen güvencesiz,
görünmeyen emek; yoksulun her fırsatta koştuğu, onların da
yoksulun yardımına koştuğu insanlardan bahsedeceğiz. 6
milyonluk bir nüfus bu. Sokak satıcıları, seyyar esnaflar, sokak
müzisyenleri, katı atık toplama emekçileri; evet, 6 milyonluk
görünmeyen bir nüfus. Geniş tanımlı işsizlik 10 milyon
civarında, çalışan sayısı ise 29 milyon ve bu 6
milyonluk nüfus, 6 milyonluk emekçi bu 29 milyonun içerisinde.
Çalışanlara dâhil edilen 6 milyondan fazla da seyyar esnaf var ve
bunların sorunlarını bugün gündeme getireceğiz.
6,5 milyona yakın bu insanların, insan
topluluğunun çok ağır sorunları var. Seyyar
satıcıların bir bölümü belediyelere başvurarak
işgaliye, tezgâh ve kıyafet için yüksek meblağlar ödeyerek
aldıkları ruhsatla gösterilen yerlerde satış
yapabilmekteler. Aynı zamanda, Gelir Vergisi Kanunu'nun 9uncu maddesinde
belirtilen kriterleri taşıyan seyyar satıcılar gelir
vergisinden muaf tutulabilmekteler. Hem bu biçimde kısmen
kayıtlı olan hem de tümden ruhsatsız, izinsiz çalışmak
zorunda olan seyyar esnaf ağır ve zor koşullarda ayakta kalmaya
çalışıyor. Özellikle pandemi koşullarında hiçbir
destekten ve teşvikten de faydalanamadı bu insanlar.
Ek olarak zabıta baskısı,
saldırıları, para cezaları ve hapis cezaları da
diğer karşı karşıya kaldıkları
sıkıntılar. Seyyar esnaf intihar ediyor; Erzincan'da, Marmaris'te
tezgâhlarına el konulması sonucunda insanlar kendilerini yaktılar.
Anayasa'nın 49uncu maddesi Devlet,
çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma
hayatını geliştirmek için çalışanları ve
işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği
önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma
barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır.
diyor. Böylece, seyyar esnafın yaşadığı
sıkıntıların çözümü Anayasa açısından da bir
zorunluluk.
Yaşanan sorunlara karşı seyyar
esnaflar örgütleniyorlar. İzmir'de, üç yıl önce, Seyyar
Satıcılar Derneği önderliğinde 30a yakın seyyar esnaf
ve sanatkâr dernek ve kooperatifi İzmir Seyyar Esnaf ve Sanatkârlar
Meclisini kurdular. Sonrasında da çalışma genişledi ve
Türkiye Seyyar Esnaf ve Sanatkârlar Meclisi kuruldu. Meclis, 11 ilde hâlen çalışmaya,
örgütlenmeye çalışıyor. Seyyar esnaflar, Seyyar
Satıcılar Derneği; yerel yönetimlerin ve devletin
yapamadığını kendileri emekleriyle yapmaya
çalışıyorlar.
Sonuç olarak, seyyar esnafın
çalışanların çalışma ve yaşam
koşullarının belirlenerek iyileştirilmesi, başta
belediyeler ve ilgili kurumlarla iş birliği yapılarak
sorunlarının çözülmesi için gerekli desteğin
sağlanmasını talep ediyorlar, güvencesizliğe
karşı sosyal güvenlik talep ediyorlar ve bunun karşısında
her türlü yasal düzenlemenin yapılmasını talep ediyorlar. Bizler
de bu kanun teklifimizde bunun görüşülmesini talep ediyoruz ve Meclisin bu
konuda özel bir sorumluluk üstlenmesi gerektiğini söylüyoruz.
6 milyonluk bir nüfustan bahsediyoruz ve bu 6
milyonluk nüfus, AKPnin yürüttüğü rant ve soygun ekonomisi sonucunda
tümüyle güvencesiz koşullarda yaşamaya mecbur
bırakılıyorlar sokaklarda; en son katı atık
işçilerinin yaşadığı, en son seyyar esnafların
yaşadığı ve en son pandemi koşullarında yine
müzisyenlerin, sokak müzisyenlerinin yaşadıkları gündeme
geldiğinde hepimiz buna tanık olduk. Bu anlamda, milyonlarca
insanın sorunlarının çözülmesi için bu önergenin kabul
edilmesini talep ediyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs.
Buyurun Sayın Örs. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN
ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verilen
araştırma önergesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz
aldım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizi izleyen aziz
milletimizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün seyyar
satıcılarımız birçok sorunla karşı
karşıyadır. Yaşanan yüksek enflasyon, doğal gaz ve
elektriğe yapılan zamlar, hayat pahalılığı ve
vatandaşın alım gücünün düşmesi sonucu uzun, yorucu ve
elverişsiz koşullarda çalışan seyyar
satıcılarımız Artık evimizi geçindiremiyoruz! diye
feryat eder durumdadırlar. Haftanın her günü on iki saatten fazla
çalışan simitçi, balıkçı, köfteci, meyve sebzeci, midyeci,
kokoreççi, ayakkabı boyacısı milyonlarca
vatandaşımızın kazançları maalesef
faturalarını ödemeye yetmiyor ve en önemlisi bugün
aldığı ürünü bir hafta sonra aynı fiyata alamıyor.
Değerli arkadaşlar, seyyar
satıcılarımızın ekonomik sorunlarının
yanında en önemli sorunu sağlık güvencelerinin olmayışıdır.
Bu hususta, seyyar satıcı vatandaşlarımızın
kayıt altına alınarak sağlık güvencelerinden
faydalanması için gerekli düzenlemelerin yapılması son derece
önemlidir. Seyyar satıcı kardeşlerimiz diyorlar ki: Bizler
devletimize vergi vermek istiyoruz, bunun için kayıtlı hâle gelmemiz
şart. Belediyelerin önderliğinde kurulacak komisyonlar
aracılığıyla kentin belirli noktalarında seyyar
satış noktaları oluşturulabilir; bu noktalarda, kayıtlı
olan satıcılara alan tahsis edilebilir. Bu alanlar için belediyeye
işgal bedeli ödeyelim, belediye de bizleri hijyen ve diğer konularda
denetlesin. Böyle diyor seyyar satıcı arkadaşlarımız.
Yine seyyar satıcılarımız diyorlar ki: Kayıt
dışına mecbur bırakılıyoruz dolayısıyla
teşvik ve desteklerden de faydalanamıyoruz.
Değerli arkadaşlar, özellikle pandemide
para kazanamayan seyyar satıcılarımız prim
borçlarını yatıramadığı için devletin
sağladığı sağlık hizmetlerinden de faydalanamıyorlar,
o nedenle de seyyar satıcılar da diğer esnaf ve işçiler
gibi yasal bir statüye kavuşturulmalıdır. Bu
insanlarımızın birçoğu aileleriyle birlikte
çalışıyor, çoğu zaman tek tezgâhtan bir aile geçimini
sağlıyor; amaçları bir lokma ekmek parası kazanmak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) - Bunu yaparken de bazen
pazarlarda, köşebaşlarında, bazen mahalle aralarında, metro
girişlerinde vatandaşımızın temel
ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Değerli
arkadaşlar, bu insanlarımız, sadaka değil, insan onuruna
yaraşır bir hayat sürdürebilecek ve ailelerinin
ihtiyaçlarını karşılayabilecek desteklerin verilmesini,
düzenlemelerin yapılmasını istiyorlar.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Yozgat Milletvekili Sayın Ali Keven. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ KEVEN (Yozgat) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; esnafımızın
yaşadığı sorunlar üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
İki yıldır
yaşadığımız pandemi şartları herkesin
hayatını olumsuz yönde etkiledi. Ama olumsuz etkilenen bir kesim var
ki o da aileleriyle birlikte yaklaşık 15 milyon nüfusu geçindiren
esnafımız. Hayat pahalılığıyla birlikte
halkımızın alım gücünün düşmesi, ülke genelinde
esnafımızı siftah yapamayacak bir hâle getirdi. Özellikle küçük
şehirlerde bu durum daha da hissediliyor. Yozgat esnafı da bundan
nasibini aldı maalesef. Sattığı malın yerine yenisini
alamayan esnafımız, zamlarla birlikte artan maliyetlerin yanında
bir de AVM'ler ve her köşebaşında açılan zincir marketler
yüzünden -yüz binlerce esnaf- siftah yapamıyor, evini geçindiremiyor.
Maalesef, esnafımız iktidarınız döneminde asgari ücretle
iş arar hâle geldi. Saray, AVM sahiplerinden fırsat bulup
çarşıdaki, pazardaki taleplerini görmüyor, duymuyor.
Esnafımızın acil talepleri dikkate alınmıyor. Sigorta
ve BAĞ-KUR prim borçlarına yapılandırma ve gecikme
faizlerine af isteniyor. Esnafın bir aylık BAĞ-KUR primi 1.726
lira, bunun mutlaka aşağı çekilmesi gerekiyor. Ayrıca,
normal çalışan 7.200 prim gününde emekli olurken
esnafımızın 9 bin prim gününde emekli olmasının
yarattığı adaletsizliği de gidermek zorundayız; böyle
bir adaletsizlik olmaz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yozgatta pazarcılık yapan esnafımızın
da sizlere selamları var, diyorlar ki: Bu sebze ve meyve fiyatları
düşmezse ürün satacak müşteri bulamayacağız. Bu zamlardan
dolayı hem esnafımız hem de tüketici çok zor durumda. Akaryakıta
gelen zamlar başta olmak üzere, esnafımızın üzerindeki
vergi yükü ve faturalarına mutlaka kapsamlı bir çözüm üretmeliyiz.
Örneğin, yılbaşında elektriğe yüzde 127 zam yapıp
sonra Yüzde 14 indirim sağladık. demek ciddi bir çözüm üretmiyor.
Vatandaşımız artık bu yalanları da yemiyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
Tedarik zincirinin her halkasındaki
esnafın sorunlarını tespit edip gerekli desteği ve
sübvansiyonları mutlaka artırmalıyız. Aksi hâlde,
vatandaşın sofrasını ucuzlatmak mümkün değil.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Esnaf Kredi ve Kefalet Kooperatiflerinin kredilerinden
faydalanılmasının önünde maalesef sicil engeli var.
Esnafımıza sicil affını acil sağlamalıyız, 2
milyondan fazla esnafı görmezden gelemeyiz.
Diğer yandan, Merkez Bankası faizi yüzde
14 olduğu hâlde esnafımız yüzde 17yle kredi kullanıyor. Bu
faiz oranlarının da politika faizine indirilmesi önem arz ediyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kamyoncu esnafının, şoför esnafının,
servisçi esnafının, taksici esnafının, halk otobüslerini
işleten esnafın, kısaca akaryakıta gelen zamlarla beli
bükülen esnafımızın talepleri var ve son zamlarla 17 lirayı
geçen mazot, dün gelen indirimle şu an 16 lira 20 kuruş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ALİ KEVEN (Devamla) Bu fahiş fiyatlarla
kontak çevirmek zulüm oldu. Bu zulmü reva görmeyin; şoför
esnafının da üretimin teminatı çiftçilerin de
kullandığı mazottan ÖTVyi, KDVyi kaldırın. Özellikle
nakliyecilik yapan şoför esnafımız üzerinden yüzde 2 KDV,
tevkifat vergisini mutlaka kaldırın, direkt nakliyatçıya ödeyin.
Mazot, lastik, yedek parça derken masraflar uçtu gitti zaten. Bu meşru
talebi lütfen değerlendirmeye alın.
Bakın bir örnek vereceğim; 4 bin motora
sahip bir lüks cipin sahibi pompaya yanaşınca aynı fiyatı
ödüyor, akşama kadar evinin geçimini sağlamak için direksiyon
sallayan esnafımız da aynı fiyatı ödüyor. Bu, Allahtan
reva mı arkadaşlar, soruyorum size. (CHP sıralarından
alkışlar) Kanal İstanbula ayıracağınız
parayı Türk esnafına, Türk çiftçisine ayırın,
bakınız kısa sürede ülkemiz ayağa kalkacaktır. Bu
akaryakıt fiyatlarıyla siz şoförün oyunu değil,
alsanız alsanız onun bedduasını alırsınız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Antalya Milletvekili Sayın Atay Uslu.
Buyurun Sayın Uslu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan maskeler çıkıyor mu artık?
BAŞKAN Serbest, serbest.
Sağlık Bakanı öyle diyor ama biz
maskeyi takmaya devam edelim.
AK PARTİ GRUBU ADINA ATAY USLU (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; seyyar satıcılarla ilgili
Meclis araştırması açılması üzerine söz
almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Seyyar satıcılık, ekonomik, toplumsal
ve kültürel yanları olan bir sektör. Bugün sokak sokak gezerek
ekmeğini çıkarmaya çalışan seyyar satıcılar
ürünlerini satmak için ortaya koyduğu söylemlerle şarkılara,
Türk filmlerine konu olmuştur. Seyyar satıcılar günümüz mobil ticaretinin
âdeta geçmişten gelen önemli bir parçası konumundadır. Seyyar
satıcılar vergi kayıtlarını yaptırmak,
belediyelerden ruhsat almak koşuluyla idarece belirlenen yerlerde ve
belirli çerçevede satışlarını yaparlar. Seyyar
kavramı 2005 tarihli Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları
Kanununda yer almış, daha sonra bu kanuna uygun oluşturulan
Koordinasyon Kurulu kararlarında pazarcılık mesleği
öncelikle tanımlanmış esnaf ve sanatkârlar meslek kolu olarak.
Daha sonra seyyar satıcılık mesleği tanımlanmış,
2019 yılında da seyyar satıcılık ve
pazarcılık mesleği sistemin içerisine dâhil edilmiştir.
Bugün Türkiyede seyyar satıcılık mesleğiyle iştigal
eden 11 bin esnafımız vardır. Yine, pazarcılık
mesleğiyle iştigal eden 89 bin esnafımız bulunmaktadır.
Meslek olarak tanımlanan seyyar
satıcılar ve pazarcılar pandemi döneminde devletimizin
diğer esnaflara sağladığı tüm hibe ve desteklerden
faydalanmışlardır. Bu süreçte, biliyorsunuz, iktisadi
faaliyetlerin desteklenmesi, nakit akışlarının
korunması için önemli iyileştirmeler ve desteklerde bulunuldu; gelir
kaybı desteği, sabit yeri olanlara kira desteği
uygulamalarında bulunuldu. Yine, 3 bin lira ve 5 bin lira hibe destekleri
var. Bu iki desteğin toplamı 9 milyar liradır, esnaf ve
sanatkârlarımıza 9 milyar lira hibe desteği
sağlanmıştır bu kalemde. Esnaf ve sanatkârların
faydalandığı bu hibe desteğinden seyyar satıcılar
ve pazarcılar da faydalanmıştır.
Değerli milletvekilleri, yine, biliyorsunuz,
esnaf ve sanatkârlarımızı bu dönemde faiz indirimli kredilerle
destekledik. Halk Bankasının sağladığı kredilerde
faiz indirimleri uygulandı; 2020de 42 milyar lira, 2021de 33 milyar
lira, 2022 Şubatından bugüne kadar ise 8 milyar lira, toplamda 80
milyar liralık bir kredi, faiz indiriminden faydalandırılarak
esnafımızın hizmetine sunulmuştur. Toplamda 100 milyar
liralık hibe ve kredi desteği esnafımıza
sağlanmıştır bu süre içerisinde. Yine, esnafımıza
geri ödemede kolaylıklar tanınmıştır, vergi
muafiyetiyle ilgili bu Mecliste hep beraber yasal düzenlemeler ortaya koyduk.
2002den bugüne kadar Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın
liderliğinde esnaf ve sanatkârlara yönelik iyileştirmeler yaptık
ve yapmaya devam ediyoruz. Ben bir esnaf çocuğuyum, esnaf çocuğu
olarak her zaman esnaf ve sanatkârların yanında olmaya, onların
lehine çalışmaya devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ATAY USLU (Devamla) Hükûmetimiz, devletimiz büyük
bir aile olarak gördüğümüz esnaf ve sanatkârların her zaman
yanındadır. Esnafımıza, sanatkârlarımıza
hayırlı işler ve bereketli kazançlar diliyorum.
Bu vesileyle şunu da ifade etmek istiyorum
değerli milletvekilleri: Rusyanın Ukraynaya saldırmasıyla
çıkan savaş sonucunda tarım sektörü ciddi şekilde
etkilendi. Ukrayna ve Rusya yaş sebze ve meyvede önemli bir pazardı.
Şimdi, hem gerekli ödemelerde ve tahsilat sisteminde çıkan
aksaklıkların giderilmesi hem de Ukraynadan ve Rusyadan dönen
tırların başka ülkelere yönlendirilmesi, geri girişleri
konusunda sınır kapılarında Hükûmetimiz çözümler üretmektedir.
İçişleri Bakanlığımız, Dışişleri
Bakanlığımız, Ticaret Bakanlığımız,
Hazine ve Maliye Bakanlığımız sınır
kapılarında anlık çözümler üretmekte, ihracat sektörüyle
yakın çalışmaktadır; biz de milletvekilleri olarak bu
süreci yakın takip etmekteyiz.
Bu vesileyle Genel Kurulu tekrar selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Karar yeter
sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Divanda anlaşmazlık vardır.
İki dakika süre veriyorum oylama için.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.20
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 19.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 60ıncı Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Divan üyeleri arasında ihtilaf var, elektronik
oylama yapacağım.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön
Görüşmeler kısmında yer alan, medikal sektöründe yaşanan
tıbbi cihaz temin edilmesine yönelik sorunların
araştırılması amacıyla verilmiş olan (10/5461)
esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Mart 2022 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2/3/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 2/3/2022 Çarşamba
günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön
Görüşmeler kısmında yer alan, medikal sektöründe yaşanan
tıbbi cihaz temin edilmesine yönelik sorunların
araştırılması amacıyla verilmiş olan (10/5461)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin
görüşmesinin, Genel Kurulun 2/3/2022 Çarşamba günkü (bugün)
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın
Çetin Arık.
Buyurun Sayın Arık. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÇETİN ARIK (Kayseri)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
bugün, doktorların, sağlık çalışanlarının
sorunları ve kamu hastanelerinde acil olmayan ameliyatların
tıbbi malzeme yokluğu nedeniyle yapılamayışı
üzerine, grubum adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bugün, ne
sağlık hizmetini sunan memnun ne de sağlık hizmetini alan;
her ikisi de mutsuz, herkes mutsuz. Öyle ki tıp fakültesi
öğrencisinden profesörüne kadar Neden bu mesleği seçtik? diye
kendilerini sorgular hâle geldiler. Sağlık
çalışanları, doktorlar; çok üzgünler, çok kırgınlar ve
çok kızgınlar çünkü bugün onların can güvenlikleri, mal
güvenlikleri ve haysiyetleri tehdit altında.
Can güvenlikleri tehdit altında, neredeyse her
saat başı bir şiddet haberi alıyoruz. Peki, gece gündüz,
aralıksız, fedakârca çalışan bu doktorlara niçin bu kadar
şiddet uygulanıyor? Şiddetin nedeni, hastayı müşteri,
doktoru tüccar, hastaneleri de ticarethane gibi gören bu sağlık
sisteminde. Şiddeti önlemek için bu sağlık sisteminin yeniden
yapılandırılması gerekiyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın milletvekilleri, bugün doktorların
mal güvenliği yok. Bakınız, aldığı 8 bin lira;
yeri geliyor 1 trilyon lira, 2 trilyon lira tazminat ödemeye mahkûm ediliyor.
Diyorsunuz ki: Otuz altı saat çalış. Hadi ameliyata! Hadi
polikliniğe! Poliklinikteki süren beş dakika, dışarıda
bekleyen 100 hastayı da idare et ve hata yapma. Doktorlara hata
yaptıran, bu sistemin kendisi. Sayın milletvekilleri, bir hâkim
düşünün, önüne bir dosya koyun; Bu dosyaya hüküm vermek için süren
beş dakika, beş dakikada hüküm vereceksin. Eğer hatalı
hüküm verirsen bundan adli ve idari olarak sorumlu tutulacaksın.
diyebilir misiniz? Diyemezsiniz. Peki, hekime niye diyorsunuz? Yani nasıl
ki bir hâkime verdiği karardan dolayı kolay dava
açılamıyorsa hekime de öyle olmalı ve ihtisas mahkemeleri
kurulmalı.
Sayın milletvekilleri, ödenen bu yüksek
tazminatlar nedeniyle artık doktorlar cerrahi branşları tercih
etmiyor. Bugünden sizleri uyarıyorum: On yıl sonra sizi ameliyat
edecek doktor bulamayacaksınız.
Bakınız, doktorların haysiyetleri de
tehdit altında, Yani bir eli sürekli fakirin fukaranın cebinde
olanlar Doktor efendi, elini vatandaşın cebinden çek. Doktor efendi
dönemi bitti. Doktor efendi money peşinde. diyerek doktorların
onuruyla oynadı. Ben buradan söylüyorum: Doktor efendi hiçbir zaman
money peşinde olmadı, doktor efendi kaybettirdiğiniz meslek
onurunun peşinde bugün. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar) Doktor efendi insanca yaşamak için, emeğinin
karşılığını almak için, meslek onurunu korumak
için 17-18 Şubat tarihlerinde meşru iş bırakma eylemini
yaptı. Doktorların bu feryadını New York Times Türkiyede
yoğun çalışma saatleri, azalan ücretler ve artan şiddet
nedeniyle yıpranan doktorlar yurt dışına giderek iş
arıyor. diye haber yaptı; elin oğlu duydu ama maalesef ki benim
Sağlık Bakanım duymadı. (CHP sıralarından
alkışlar) Üstüne üstlük de 81 ilin valiliğine genelge göndererek
Bu doktorları cezalandırın. dedi, iyi mi? Yani 14 Mart
Tıp Bayramına on gün kalmış, doktorlara vereceğiniz
müjde bu mu? Ayıptır be! Biraz vicdan olur insanda, biraz utanma
olur. Zaten bu doktorlar cezasını çekiyor; bu doktorların en
büyük cezası Fahrettin Koca gibi bir Sağlık Bakanına sahip
olmaları.
Sayın milletvekilleri, bakınız,
Sayın Bakan doktorların cezalandırılması için
Anayasanın 17nci ve 56ncı maddelerine atıfta bulunuyor. Bu
maddeler Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh
sağlığı içinde sürdürmesini sağlar. diyor. Doğru
mu? Doğru. Peki, doktorların iş bırakma eyleminde acil
servis çalıştı, pandemi servisi çalıştı,
doğum servisi çalıştı, onkoloji hastanesi
çalıştı, bütün servisler çalıştı.
Doktorların cezalandırılması için Anayasanın 17nci
ve 56ncı maddelerine atıfta bulunan Sağlık
Bakanlığı, kamu hastanelerine Para yok, acil olmayan
ameliyatları yapmayın, hastaneyi zarara uğratmayın. diye
genelge gönderiyor; bu ayıp da size yeter. (CHP sıralarından
alkışlar) İşte İstanbul İl Sağlık
Müdürlüğü, işte Manisa Celal Bayar Üniversitesi, işte Gazi
Üniversitesi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÇETİN ARIK (Devamla) Teşekkür ederim.
Bakınız, sayın milletvekilleri,
Karadeniz Bölgesinde tek plazmaferez işleminin
yapıldığı Farabi Hastanesi Karadeniz Bölgesindeki tüm
hastanelere Terapötik aferez seti satın
alınamadığından hayati öneme sahip plazmaferez işlemi
için bize hasta göndermeyin. diyor. Yani plazmaferez ki akrep
sokmalarında, yılan sokmalarında, arı sokmalarında can
kurtaracak.
Şimdi, sayın milletvekilleri, ben sizin
vicdanınıza sesleniyorum. Anayasayı, en kutsal hak olan
yaşam hakkını kim ihlal ediyor? Paramız yok diye Ameliyat
yapmayın, zarar ediyoruz. diyen Sağlık Bakanı mı
yoksa demokratik haklarını arayan doktorlar mı? Bu genelgeler
kurullara gönderildiğinde dolar 6 liraydı, şimdi dolar 14 lira
ve sorun çok daha derin, çok daha acil. Gelin sayın milletvekilleri,
sağlıkta yaşanan bu sorunları, ameliyatların niçin
yapılamadığını araştıralım.
Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Eskişehir Milletvekili Sayın Arslan Kabukcuoğlu. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN
KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesi hakkında İYİ Parti Grubum
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Tıbbi aletler, tanı ve tedavide vazgeçilmez
öneme sahiptir. Tıbbi aletlerin kullanılması, örneğin, bir
ortopedi ameliyatında yüzde 90a kadar varan oranlara sahiptir veya
kardiyoloji gibi bir ameliyatta eğer ki stendiniz yoksa açık kalp
ameliyatına geçersiniz; böyle çok kıymetli ve önemli malzemelerdir.
Ülkemiz tıbbi cihaz alanında ithalata bağımlıdır,
tıbbi cihazın yüzde 85ini ithalatla karşılamaktayız.
Ülkemizde ekonomik hayat
fırtınalıdır. Hükûmet otuz altı ay süreyle tıbbi
alet satıcılarına ödeme yapamadı. Maliye ve
Sağlık Bakanlığı ile tıbbi malzeme
satıcıları ödemeye çözüm getirmeye çalıştılar.
116 milyar Türk lirası bütçeye sahip Sağlık
Bakanlığı tıbbi firmalara olan borcunu yüzde 40
azalttığı hâlde hâlâ ödeyememiştir. Trilyonlarca
liralık yatırımlarımız tıbbi alet eksikliği
nedeniyle atıl durumdadır. Hükûmet tıbbi malzemeye yalnız
iç pazar gözüyle bakmamalıdır. Yetişmiş insan gücümüz
vardır, kendi çapında üretim yapan firmalar da vardır ancak un
var, yağ var, şeker var ve helvayı yapamıyoruz. Üç ayda
döviz 7,5 liradan 14 liraya kadar yükseldi. Bu kadar yüksek fiyat
artışına hiçbir firma karşı duramaz. Tıbbi
malzeme satıcılarına daha uygun ödeme planı
uygulanmalıdır. Tıbbi malzemeler, katma değeri yüksek,
kârı yüksek ürünlerdir. Hükûmet bu firmalara destek olmalıdır.
Günümüz serbest ekonomi dünyasında hükûmetler
yerli imalata öncelik tanırlar, kolaylıklar tanırlar; firma
gelişir, firmanın yurt içinde başlayan serüveni ihracatla devam
eder. Tıbbi malzeme satıcıları, örneğin Karabağ
Savaşından sonra çok yüksek oranda ihracatta bulundular. Üretim
potansiyeline sahip olmak her zaman önemlidir. Samsun ili civarında ciddi
bir tıbbi alet üreticileri kümelenmesi vardır, önemli sorunları
vardır. Hükûmet bu sektöre sahip çıkmalı ve onlara
yardımcı olmalıdır. Mevcut sağlık sistemi
tıbbi malzeme imalatçılarına değil, ithalatını
yapanlara öncelik tanımaktadır. İmalatçı firma hammaddesine
yüzde 18 KDV ödüyor, satarken de tıpkı ithalatçı firma gibi
yüzde 8 KDVyle satmaktadır. İthalatçı firma imalatçı
firmadan yüzde 10 daha fazla kâr etmektedir.
Hükûmetin uyguladığı yanlış
ve tutarsız tıbbi malzeme ödeme politikası pek çok kesimi
mağdur etmektedir; en başta hastalar mağdur oluyor, devletin
sağlık kurumları zarar ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) Katma
değeri yüksek, yeniliklere çok açık bir sektörde ülkenin söz sahibi
olmasına engel olunuyor.
Ülkemizde medikal sektöründe yaşanan kriz
nedeniyle Meclis araştırması son derece yerinde ve uygundur.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Necdet İpekyüz.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında bu kürsüye
sağlıkla ilgili her çıktığımızda,
problemleri gündeme getirdiğimizde nedense hiçbir araştırma
önergesine destek verilmiyor, hep reddediliyor ve bir taraftan
baktığımızda, sağlık bu ülkede giderek bir krize
dönüşüyor ve bir halk sağlığı sorununa dönüşüyor
ve o nedenle yurttaşlar itiraz ediyor, bu iş kolunda
çalışan emekçiler, sağlık çalışanları itiraz
ediyor ve kurumlara gidip hizmet almak isteyenler, onlar da itiraz ediyor.
Çıkan sese engel çıkarıyorlar. Daha bugün Çankaya
Kapısının önünde, Meclisin kapısının önünde
Ankara Onkoloji Hastanesinin kapanmaması için gelen yurttaşlara öyle
bir engel çıkartıldı ki o insanların sesinin
duyulmaması istendi.
Kriz ne? Halk sağlığı sorunu
olan ne? Az önce de arkadaşımız söyledi, bir taraftan,
eğitim aşamasında daha insanlar, bitirmeye yakın,
değil TUSa hazırlanmak, yabancı dil öğreniyorlar yurt
dışına gitmek için; giderek sayı artıyor. Neydi? Bu
ülkede demek ki gelecekteki sağlık alanında bir
yığın sıkıntılar artacak.
Bir diğer konu ne? Yurttaşlar ameliyat
günü alamıyor, muayene günü alamıyor. Ameliyat gününü niçin
alamıyor? Malzeme yok; üç ay, altı ay sonraya gün veriliyor. Bunun
ismi ne? Sağlıkta dönüşüm. Bunun ismi şu: Ya cebinden
ödeyeceksin ya özele gideceksin. Hani özelde belli bir fark limiti
koymuştunuz? Yok. İsteyen istediği rakamı alıyor;
söylenenler artık 30 bin, 50 bin, 100 binle ifade edilen rakamlar. Peki,
koruyucu sağlık ne? Unutulmuş, bitmiş. En çok
gördüğümüz ne? Sağlıkta şiddet. Her şiddet
sonrası kınama yapılıyor, sosyal medyada bir şeyler
gündeme getiriliyor, unutuluyor. Ve neydi? Bu Mecliste biz burada hekim ve
sağlık çalışanlarına ilişkin bir düzenleme
yapmaya çalışmıştık, Bitti. demiştik, bitmedi.
Şimdi, Tıp Bayramı geliyor, kalkıp
konuşacağız ve hekimler Grevdeyiz. diyor, sağlık
emekçileri Grevdeyiz. diyor, Bu çalışma şartlarında ne
çalışabiliriz ne sağlık hizmeti sunabiliriz. Onlar da
görülmüyor, engelleniyor ve ne oluyor? Tekrar kaos şeklinde bir düzenleme
çıkartılıyor, Hiçbir şey yapamazsınız, ben her
şeyi biliyorum.
Ve medikal sektörü
Ya, ülkeyi öyle bir borçlu hâle
getirdiniz ki şimdi artık yurt içinde borçlusunuz. Medikal
şirketleri üniversitelere malzeme vermek istemiyor, medikal
şirketleri kamu hastanelerine malzeme vermek istemiyor. Açın,
istediğiniz kamu yöneticisine sorun; ihalelere artık medikal
firmaları girmiyor, kiminde otuz ay, kiminde on üç ay ödeme
yapılmıyor ve gelinen aşama da ne? Gel, pazarlık edelim.
Pazarlığa gelmezse Hadi gidin vergi denetlemesine, hadi defterlerini
alın, ceza kesin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Neydi? Gelin,
anlaşın, yüzde 25ine çizgi çekin. Ve anlaşma oluyor, yüzde
25ine çizgi çekiliyor; işte, 3üncü ay şu kadar ödeme
yapılacak, 6ncı ay şu kadar ödeme yapılacak. Sayın
Nebati de açıkladı, Sağlık Bakanı da
açıkladı bu konuda anlaşma yapmışız. Şimdi,
medikal firmalar diyor ki: Tekrar, paramız verilmiyor, hazirana
öteleniyor. Bu nedir? Bu getirdiğiniz Ben ödemem, ben istediğimi
yaparım. Peki, yansıması nedir? Özele git, cebinden öde.
Yansıması nedir? Kredi çekmişsen faizini ver.
Yansıması nedir? KDV'sini ver, vergisini ver, personel
maaşını ver, elektriğini ver, yakıtını ver.
Ama vatandaşın yoksullukla, açlıkla her gün
hastalandığı, koruyucu sağlığın
ötelendiği bir durumda sadece yataklı hizmetler düşünülüp
parası olanlara hizmet düşünülmekte. Sonuç ne? Halk
sağlığı sorunu. Sonuç ne? Parayı vermeyen, giderek
yoksullaşan, sistemde mobbingi olan ve şiddete davetiye
çıkartan, giderek cinayete dönüşen bir sürece dönüyor.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Bursa Milletvekili Sayın Mustafa Esgin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ESGİN (Bursa)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Gazi Meclisimizi ve
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi AK PARTİnin
sağlık modeliyle birinci basamak sağlık hizmetlerinde,
ikinci basamak sağlık hizmetlerinde, sosyal güvenlik sisteminde
önemli iyileştirmeler gerçekleştirilmiştir. Bu sayede
sağlıkta memnuniyet oranları artmış, sağlık
insan kaynağı ülke genelinde adil ve dengeli bir şekilde
dağıtılmış, sağlığa erişim
oranı kat kat artmış, yürütülen doğru politikalarla
vatandaşımızı ve ülke kaynaklarını finansal
açıdan koruyan bir sistem ortaya konmuştur. Bununla birlikte
tıbbi cihaz alanında da önemli çalışmalar
yapılmıştır. Bunların başında, ithalata
bağımlı sektörlerde özellikle olağanüstü süreçlerde ortaya
çıkabilecek sorunların çözümü adına yerli üretimin desteklenmesi
gelmektedir. Bu konuda yapmış olduğumuz çalışmalarla,
yüzde 80 olan dışa bağımlılık oranını
azaltarak medikal sektörümüzde yerli üretim oranını yüzde 50nin
üzerine çıkarmayı başardık, bunu daha da
geliştireceğiz.
Öte yandan, geçtiğimiz yıl tıbbi
cihaz firmalarımızın kamu alacaklarıyla ilgili yaşanan
sorun, Sağlık Bakanlığımızın, Hazine ve
Maliye Bakanlığımızın çabalarıyla ortadan
kaldırılmıştır. Medikal sektörünün kamu
alacaklarıyla ilgili ödemelerin doksan gün içinde yapılmasıyla
ilgili bir planlama ortaya konmuştur. Gerek küresel Covid
salgınının ekonomik etkileri gerekse dövizdeki manipülatif ve
spekülatif etkilenmeler nedeniyle özellikle ithal medikal ürünlerde
yaşanan fiyat istikrarsızlığı ve bunun sonucunda
ortaya çıkan kısa süreli sorunlar da ortadan
kaldırılmaktadır. Bu noktada tıbbi malzemelere yeni
Sağlık Uygulama Tebliğinde yüzde 75 oranında zam
yapılarak sorun giderilmeye çalışılmıştır.
Yaşanabilecek lokal aksaklıkları da çözüme kavuşturma
adına yakından takip etmekteyiz.
Değerli arkadaşlar, Covid döneminde büyük
fedakârlıklarla en önemli sorumlulukları üstlenen hekim ve
sağlık çalışanlarımızla ilgili yapmak
istediğimiz iyileştirmelerde sona yaklaştık. Kamuda
çalışan hekim ve sağlık
çalışanlarımızın maaşlarında önemli bir
iyileştirmeyi gerçekleştirme
kararlılığındayız. Döner sermaye sisteminde
yapacağımız değişiklikle özellikle döner sermaye
dağıtımında sorun yaşayan hastanelerimizde görevli
sağlık çalışanlarımızı
rahatlatacağız.
Sağlıkta yaşanan şiddet olaylarıyla
ilgili bugüne kadar önemli düzenlemeler yapmıştık. Bütün bunlara
rağmen devam eden, sağlık çalışanına yönelik
şiddet olaylarını asla göz ardı edemeyiz. Bu noktada yeni
bir düzenleme için çalışmalarımız sürüyor. Malpraktisle
ilgili hekim ve sağlık çalışanlarının
yaşadığı tedirginlik defansif tıp uygulamalarına
neden olmakta ve verilen bazı sağlık hizmetlerinin sunumunu
olumsuz etkilemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, buyurun.
MUSTAFA ESGİN (Devamla) Teşekkür ederim
Başkanım.
Bu konudaki çalışmalarımızı
kısa bir süre içerisinde sonuçlandıracağız. Özlük
haklarına ve emekliliğe yansıyan, maaşlarda kayda
değer bir düzenlemeyi de gerçekleştireceğiz.
Değerli arkadaşlar,
vatandaşımız hastaneye geldiğinde derdine derman ararken
Önce Allah, sonra sen. diye hekimlerimize ağır bir sorumluluk
yükler. Ameliyata götürülen bir hasta sevdiklerinin ve Allahın aziz bir
emaneti olarak sağlık çalışanlarımız
tarafından teslim alınır. Vatandaşımız ile
sağlık çalışanlarımız arasındaki güven ve
saygı ilişkisinin bozulmasının tüm toplum için büyük bir
sorun oluşturacağı gerçeğinden hareketle hepimizin ortak
bir duyarlılık ve kararlılıkla hareket etmesi
kaçınılmazdır.
Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken
Gazi Meclisimizi, aziz milletimizi ve fedakâr sağlık
çalışanlarımızı saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Öneriyi oylamadan evvel yoklama talebi
vardır.
Sayın Özel, Sayın Sümer, Sayın
Köksal, Sayın Karadeniz, Sayın Bulut, Sayın Tarhan, Sayın
Şahin, Sayın Güzelmansur, Sayın Sarıaslan, Sayın
Tanal, Sayın Yeşil, Sayın Demirtaş, Sayın Arık,
Sayın İlhan, Sayın Yılmazkaya, Sayın Şahin,
Sayın Girgin, Sayın Tokdemir, Sayın Emecan, Sayın Gök.
Yoklama için iki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.49
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 60ıncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin oylamasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
BAŞKAN Pusula veren milletvekillerimiz
ayrılmasınlar.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Habib Soluk? Burada.
Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön
Görüşmeler kısmında yer alan, medikal sektöründe yaşanan
tıbbi cihaz temin edilmesine yönelik sorunların
araştırılması amacıyla verilmiş olan (10/5461)
esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Mart 2022 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
4.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak
dağıtılan 314 sıra sayılı Kanun Teklifinin
kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmının 1inci
sırasına alınmasına ve bu kısımda bulunan
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine, Genel Kurulun çalışma saatlerine ve 314 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
2/3/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 2/3/2022 Çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantıda siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Cahit
Özkan
Denizli
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 314
sıra sayılı Kanun Teklifi'nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin
"Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 1'inci sırasına
alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
2 Mart 2022 Çarşamba günkü (bugün)
birleşiminde 314 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci
bölümünde yer alan maddelerin oylamalarının tamamlanmasına
kadar,
3 Mart 2022 Perşembe günkü birleşiminde
314 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
3 Mart 2022 Perşembe günkü birleşiminde
314 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin
tamamlanamaması hâlinde haftalık çalışma günlerinin
dışında 4 Mart 2022 Cuma günü saat 14.00te toplanması ve
bu birleşiminde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin
Kanun Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında bulunan işlerin görüşülmesi ve bu
birleşiminde 314 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
4 Mart 2022 Cuma günkü birleşiminde 314
sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin
tamamlanamaması hâlinde haftalık çalışma günlerinin
dışında 5 Mart 2022 Cumartesi günü saat 14:00'te toplanması
ve bu birleşiminde denetim konularının görüşülmeyerek
gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler
kısmında bulunan işlerin görüşülmesi ve bu
birleşiminde 314 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
5 Mart 2022 Cumartesi günkü birleşiminde 314
sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin
tamamlanamaması hâlinde haftalık çalışma günlerinin
dışında 6 Mart 2022 Pazar günü saat 14:00'te toplanması ve
bu birleşiminde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin
Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler kısmında
bulunan işlerin görüşülmesi ve bu birleşiminde 314 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışmalarını sürdürmesi,
314 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.
|
314 sıra sayılı Çorum Milletvekili
Oğuzhan Kaya ve 87 Milletvekilinin Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi
(2/4222) |
||
|
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki
Madde Sayısı |
|
1inci
Bölüm |
1 ila 15'inci Maddeler |
15 |
|
2nci
Bölüm |
16 ila 29uncu Maddeler |
15
(Geçici 1inci Madde Dâhil) |
|
Toplam Madde |
30 |
|
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA
(Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, bu grup önerisinde Adalet ve
Kalkınma Partisi çalışma saatlerine ilişkin bir öneri
getiriyor. Değerli arkadaşlar, tabii, bu 314 sıra
sayılı Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi gerçekten son derece kötü
hazırlanmış, alelacele, gayriciddi hazırlanmış
bir kanun teklifi; bir defa bu tespiti yapalım. Bu, Komisyonda çok
konuşuldu zaten, buna ilişkin değerlendirmeleri birazdan burada
da eğer başlanırsa göreceğiz. Fakat, şimdi, bunun
ötesinde, tabii, burası çok önemli. Yani, niye bir kanun teklifi
gelişigüzel hazırlansın? Zaten bu nedenle sürekli sürekli kanun yapmak
zorunda kalınıyor, kanun kalitesinde son derece düşme var; bir
defa bunun tespitini yapalım.
İkincisi, İç Tüzük zorlanarak getiriliyor
yani üç gün içerisinde bu kadar önemli bir düzenleme geçirilmeye
çalışılıyor; bunu anlamak mümkün değil. Bu tür
şeyler, nükleer yani bu tür kritik düzenlemeler başka ülkelerde halka
soruluyor, referandum yapılıyor, böyle gelişigüzel, çalakalem,
imla hatalarıyla dolu filan getirilmiyor; şimdi, bu, olacak iş
değil.
Bir şey daha var, yani böyle tehdit edercesine,
sanki muhalefeti tehdit edercesine hafta sonu da çalışma
şeklinde bir öneri getiriliyor. Değerli arkadaşlar, bu, bu kadar
acildi, böyle bir zorunluluk vardı, biz iki üç hafta tatil yaptık,
niye tatil yaptık? AK PARTİ Grup Başkan Vekilleri bize
Gündemimizde bir şey yok. dediler. Yani iki hafta önce gündemimizde bir
şey yok, şimdi geldiğimiz noktada bunun alelacele
çıkartılması lazım. Niye? Çünkü 9 Martta Anayasa
Mahkemesinin verdiği süre doluyor. Anayasa Mahkemesi ne kadar süre
vermiş? Bir yıl süre vermiş. Ya, bir yıl bekliyorsunuz,
bekliyorsunuz, en sonunda getirdiğiniz kanun teklifi de gayriciddi,
gelişigüzel, çalakalem yazılmış bir kanun teklifi ve
Meclisi sıkıştırıyorsunuz, Bunun illaki
görüşülmesi lazım. Komisyondaki görüşmeler sıkıştırıldı,
sabah kaça kadar sürdü, 5e kadar mı sürdü? Dünyanın neresinde böyle
bir şey var? Tabii, siz bir kalite beklemiyorsunuz, her şey
kalitesizleştiği için memlekette. Yani laf olsun torba dolsun diye
iş yapılıyor. Bir kanun teklifi sabahın 5ine kadar
görüşülmez arkadaşlar, bu kadar önemli bir şeyse bunu zinde
kafayla görüşmek lazım, toplumun her tarafına sormak lazım,
meslek örgütlerinin gelmesi lazım, sivil toplum
kuruluşlarının gelmesi lazım; bunların hiçbirini
getirmeden böyle paldır küldür bir şey yapılıyor.
Ya, bir yıl süre verilmiş, iptal edilen
bir kısım hükümler var, bir yıl niye duruyorsunuz? Tabii, size
söylemiyorum ben bunu, nihayetinde yeni sistemde -gerçi siz yapmak zorunda
olduğunuza göre, daha doğrusu hep beraber yapmak durumundayız
ama bizim hiçbir kanun teklifimiz geçmiyor- biz biliyoruz ki bunun pratik uygulaması
Cumhurbaşkanlığından geliyor veya bakanlıklardan
geliyor. Ya, Allah aşkına, şu Meclisin itibarını zerre
kadar düşünüyorsanız biriniz kalkıp sorsun şurada:
Kardeşim, beni niye sıkıştırıyorsun sabahlara
kadar? Niye bunu madem
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Usta.
ERHAN USTA (Devamla) Teşekkür ederim
Başkanım.
Yalnız şunu sormak lazım: Bizi niye
sıkıştırıyorsunuz? diye sizin sormanız
lazım. Nihayetinde oradakiler bürokratlar
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
kendi teklifimiz, milletvekillerimizin teklifi.
ERHAN USTA (Devamla) Hayır efendim, öyle bir
şey yok. Cahit Bey, birbirimizi kandırmayalım. Bunun bir tane
maddesini yazacak bir kişi yok şurada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERHAN USTA (Devamla) Bırakın Allah
aşkına yani Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliği yaptım ben,
kimse kimseyi kandırmasın. Kurumdan geliyor, kurum
sıkıştırıyor sizi ama kuruma şunu sormak
lazım: Kardeşim, niye bir yıl durdunuz? Niye bir yıl durdunuz
ve çok kötü bir kanun teklifi getirdiniz? Yarın bunlar da iptallerle
karşılaşacak. Dolayısıyla, Meclisin itibarı
diyorsak, milletvekilinin itibarı, saygınlığına
diyorsak önce kendi itibarımıza kendimiz sahip
çıkacağız. Meclisin saygınlığı kendimiz sahip
çıkacağız. Bir defa reddetmiş olsanız bunların
hiçbirisi olmayacak ama bir defa bile reddetmiyorsunuz, hiçbir
konuşmayı zaten izlemiyorsunuz, her defasında
dışarı çıkılıyor, ondan sonra yoklama
istendiği zaman içeri geliniyor. Aman burada bir kelimeye dahi maruz
kalmayalım. anlayışıyla yasa yapılmaz. Yani
aslında benim konuşmam bu değildi çünkü ithalat ihracat
meselesini konuşacaktık, memlekete faydalı bir şey
konuşalım diye uğraşıyorduk ama yani bu tavırdan
sonra bunu hakikaten
Yani son derece üzüldüğümü ifade etmek istiyorum. Bu
anlayışla kanun yapmanın da bu ülkeye bir faydası yok.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu kanun teklifiyle ilgili görüşmeler
yapacağız ve Türkiye isyanda bununla ilgili ama umurunuzda mı bilmiyorum
fakat ben bugün gene, bir başka isyanı dile getirmek için söz
aldım.
Bugün Meclise Doktor Abdurrahman Yurtaslan Onkoloji
Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kapatılmasın Platformu
üyeleri geldiler. Meclis Çankaya Kapısına geldiler ve herhâlde yine,
Ankaranın bütün polisi, bütün Emniyet güçleri oradaydı ve onlara
seslenerek de şöyle söyledim: Onkoloji hastanesi herkese açık,
polislere kapalı. diye bir şey yok. Yani onkoloji hastanesine
herkesin ihtiyacı var arkadaşlar, herkesin ihtiyacı var.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Onkoloji kapatılmıyor
ki; hastaneyi başka yere taşıyoruz, daha iyi yere
taşıyoruz; kapatılmıyor Onkoloji.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Kanserden bahsediyoruz; gerçekten, en ufak bir enfeksiyon hâlinde
taşınması, şehir hastanelerinde bir yerden bir yere ulaşımı
bile zor olan, mümkün olmayan insanlardan bahsediyoruz.
Bizler yıllardır, bu hastaneden
yetişmiş sağlık çalışanları sayesinde
nitelikli sağlık hizmeti almaktayız, hem hastaneye hem de
hastanenin sağlık hizmetlerine kolay ulaşım sağlamaktayız.
Hastalarımızın sürekli eğitim aldıkları merkezi
var. Ayrıca, yakınında, il dışından gelen
hastalarımızın refakatçileriyle birlikte ücretsiz, konforlu
biçimde kalabildikleri, yemeklerini yiyebildikleri Zübeyde Hanım Konukevi
var. Çoğumuzun özel hastanelere gidecek parası yok. Kanser
hastalığının her geçen gün arttığı günümüzde
bu tür hastanelerin kapatılmasını ya da kısmen
taşınmasını bir kenara bırakın, yenilerinin
hizmete sokulmasına ihtiyacımız var. diyorlar. Evet, gerçekten,
bu hastalık karşısında bu hizmetleri veren Onkoloji
Hastanesini neden kapatıyorsunuz, niyetiniz nedir, buna bir açıklama
getirmemiz lazım. Ankara halkı bunu soruyor; sadece Ankara
değil, aynı zamanda tüm Türkiye'deki yurttaşlar bunu soruyorlar
çünkü Onkoloji Hastanesi öyle herhangi bir hastane değil, ben size
söyleyeyim. Her türlü kanser tanı, tedavi, takibi ve
bakımını uluslararası kalite standartlarıyla verebilen
bir hastane, kapısına kilit vurulmak istenen hastane. Türkiye'de
eğitim ve araştırma vasfına sahip olan tek hastane bu
hastane, Abdurrahman Yurtaslan Onkoloji Eğitim ve Araştırma
Hastanesi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Evet, şehir hastaneleri işlemiyor. İnsanlar
müşteri değiller, siz hastalara müşteri gözüyle bakmaya devam
edemezsiniz ve sadece rant için, insan için değil, rant için
Ankara'nın en değerli yerlerindeki kaç tane hastaneyi kapattınız,
onları terk ettiniz ve bakımsızlığa bıraktınız;
hâlbuki onların tekrar yenilenmesi gerekiyor ve bütün bu hastanelerin
şu anda devam edenlerinin çalışmaya devam etmesi lazım ve
kapatılmış olanların da açılması lazım.
Bu sadece hastalar için olan bir şey
değil, aynı zamanda sağlık çalışanları için
de olan bir şey. Onların orada hayatları var, o hastanelerin
etraflarında evleri var ve hayatlarını ona göre
yapmışlar, düzeneklerini ona göre kurmuşlar. İnsan için
diyoruz, insan için gerçekten yatırım.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Nevşehir Milletvekili Sayın Faruk Sarıaslan.
Buyurun Sayın Sarıaslan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FARUK SARIASLAN (Nevşehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Türkiyenin, kendine yeterli gıda ürünlerine
sahip olabilmek için ithalata dayalı tarım ekonomisinden, üretime,
yerli ve millî tarım ekonomisine acilen geçmesi gerekir. Türkiye, Avrupa
ülkeleri arasında ürün çeşitliliği açısından en zengin
ülke olmasına rağmen bu zenginliğinden maalesef
yararlanamıyor. Türkiye, hayvan ithalatına son on yılda
yaklaşık 10 milyar dolar para ödedi. Bu paralar, Brezilya, Amerika,
Uganda, Polonya gibi birçok ülkenin çiftçisinin cebine girdi. Bizim hayvan
yetiştiricilerimiz ise borç batağında. Yine, Türkiye, fabrika
yeminde yüzde 60 oranında dışa bağımlı. Kendimize
yetecek buğday yetiştiremiyoruz. Buğday ithalatının
yüzde 65ini Rusyadan, kalan kısmını da Ukrayna ve
değişik ülkelerden alıyoruz. Köylerimizde binlerce dönüm arazi
bomboş, girdi maliyetlerinden dolayı da kimse ekim yapmıyor.
Arkadaşlar, bugün 1 dönüm yere buğday ekiminde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FARUK SARIASLAN (Devamla) Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
FARUK SARIASLAN (Devamla) Sayın
milletvekilleri, buradaki konuşmalarımın hemen hemen hepsinde
söyledim: Nevşehirle birlikte 4 ile hayat verecek olan Kayseri Yamula
Barajı bittiği hâlde bunların sulama kanalları
yapılmadı, sulama kanalları yapılmadığı için
de sulak araziye geçilemiyor. Bu proje hayata geçirilirse Nevşehir,
Kayseri, Yozgat, Kırşehiri de içine alan 4 ilimizde 200 bin
hektarlık arazi sulama tarımına kavuşacak, üretim de 3-4
kat artacak. Yıllardır vatandaşa söz verdiğiniz hâlde neden
Yamula Barajının sularını toprakla
buluşturmuyorsunuz? Oysaki İç Anadolu Bölgesine
baktığınızda AK PARTİnin oy deposu olarak
görüyorsunuz. Herhâlde size oy verenleri cezalandırmak istiyorsunuz.
Teşekkür eder, saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.21
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.55
BAŞKAN:
Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 60ıncı Birleşiminin Sekizinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
1inci sıraya alınan, Çorum Milletvekili
Oğuzhan Kaya ve 87 Milletvekilinin Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi ile
Çevre Komisyonu ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya ve 87 Milletvekilinin Nükleer
Düzenleme Kanunu Teklifi (2/4222) ile Çevre Komisyonu ve Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (S.
Sayısı: 314) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporları 314 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN - Özgür Bey, şimdi mi söz
istiyorsunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet efendim.
BAŞKAN Buyurun.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 314 sıra sayılı
Kanun Teklifinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle
Komisyona iade edilmesi gerektiğine ve Başkanlığın
tutumunun bu yönde olmaması hâlinde usul tartışması
açılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şöyle ki çok uzatmadan
ifade edeyim Sayın Başkanım -geçtiğimiz haftalarda da bir
benzerini yapmıştık- bugün gün içinde söz aldığım
konuları tekrar etmeden: Biz Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifinin
sakıncalı bir kanun teklifi olduğunu elbette söylüyoruz, gerekli
tedbirlerin alınmadığını ama bunların hepsinden
farklı olarak, Komisyon aşamasında da dile getirdiğimiz
ancak Komisyon raporunun düzenlenmesine engel olamadığımız
bir hâlde biz bu kanun teklifinin pek çok maddesinin Anayasaya
aykırı olduğunu düşünüyoruz ve bununla ilgili, 8inci
maddenin (1)inci fıkrasının Anayasanın 128inci
maddesine; 9uncu maddenin Anayasanın 2nci ve 56ncı maddelerine;
18inci maddenin yine Anayasanın 2nci ve 56ncı maddelerine; 22nci
maddenin (2)nci fıkrasının Anayasamızın 128inci
maddesinin ikinci fıkrasına; 21inci maddesinin Anayasanın
2nci, 7nci, 56ncı, 87nci ve 123üncü maddelerine ve son olarak da
22nci maddesinin (4)üncü fıkrasının Anayasanın 10uncu
maddesine aykırılıklarını iddia ettik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bununla ilgili de ilgili
Komisyonun bu konudaki raporunun gerçeği
yansıtmadığını; bu konunun, Anayasaya
aykırı bir kanun teklifinin Meclis Genel Kurulunda
görüşülmesinin doğru olmadığını ve Anayasa'ya
aykırılık sebebiyle şu anda görüşmelere
başlamadan Başkanlık Divanının ilgili metni Komisyona
iade etmesi gerektiğini savunuyoruz ve bu konuda bir tutum belirlemenizi bekliyoruz.
BAŞKAN Tutumum görüşmelerin devam etmesi
noktasındadır.
X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal
Adanın, 314 sıra sayılı Kanun Teklifinin Anayasaya
aykırı olduğu gerekçesiyle Komisyona iade edilip edilmemesiyle
ilgili Başkanlığın tutumu hakkında
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tutumunuz o yöndeyse tutumunuz
hakkında İç Tüzükümüze göre usul tartışması açma
talebim var.
BAŞKAN Hayhay.
Lehte, aleyhte
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Lehte
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
- Aleyhte
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Aleyhte
AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) Lehte
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, bu kanun teklifiyle ilgili Anayasaya aykırı olup
olmaması hususunda Kanunlar ve Kararlar
Başkanlığının bir raporu yok, eğer varsa bize bir
sunar mısınız?
BAŞKAN Özgür Bey söyledi ama.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Özgür Bey söyledi ama
biz sizden istiyoruz. Yani böyle bir rapor var mı, yok mu? Varsa bize
verin, olumlu veya olumsuz.
BAŞKAN Hayhay.
Tutumumun lehinde ilk söz Cahit Beyin.
Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, 314 sıra
sayılı Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi malum olduğu üzere
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda
görüşülmüştür ve yapılan bütün o görüşmelerde Anayasaya
uygunluk açısından denetimi de Komisyon aşamasında
yapılmıştır ve bu noktada Anayasaya
aykırılıkla ilgili iddialar reddedilmiş ve Anayasaya uygun
olduğu yönünde karar verilmiştir. Hâl böyle olunca Anayasaya
aykırılıkla ilgili artık değerlendirme Genel Kurulda
ve Komisyonda değerlendirilmek yerine Anayasanın ilgili hükümleri
çerçevesinde Mecliste grubu bulunan siyasi partiler ve belli sayıdaki
milletvekili bir araya gelmek suretiyle Anayasa Mahkemesinde bu tür
itirazları yapabileceklerdir. Bu çerçevede, tutumunuzun lehinde
yaklaşımımızın olduğunu ifade ediyoruz,
destekliyoruz ve bu bağlamda Anayasaya aykırılıkla ilgili
iddiaların reddiyle Genel Kurulda yasanın görüşülmesine devam
edilmesini istiyoruz.
Meclisi de Genel Kurulu da saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Aleyhte İbrahim Özden
Kaboğlu... (CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; evet, Anayasaya
aykırı olabilir, Anayasa Mahkemesine başvurulabilir ama Anayasa
Mahkemesi önceden denetim yapmıyor, sonradan denetim, yıllar sonra...
Sayın Özkan, bu yol, yol değildir, hukuki
yol değildir, yargısal denetim yolu değildir; tıpkı
şimdi olduğu gibi.
Bakın, nasıl gelindi bu eşiğe:
702 no.lu Kanun Hükmünde Kararnameyi Anayasa Mahkemesi iptal ettiği için
bugün burada bu yasayı görüşmekteyiz. Ne zaman yapıldı?
Hükûmet kendi kendini lağvettikten sonra yani müstafi hükûmet döneminde
bile ciddi bir tasarruf yapılmayacağı hâlde mülga hükûmet
döneminde böyle bir düzenleme yapıldı, bile bile Anayasaya
aykırı bir düzenleme yapıldı ve Anayasa Mahkemesi de bunu
iptal etti. Anayasa Mahkemesinin iptalinin üzerinden bir yıl geçtiği
hâlde düzenleme son dakikada yapıldı, son dakika yapılan
düzenleme de Anayasaya açıkça aykırı olarak yapıldı.
Biz haykırdık, sabahlara kadar bu konuda aykırılık
gerekçelerimizi öne sürdük fakat ne yazık ki dinletemedik ve bugün burada
bunu dile getirmek durumundayız.
Aslında 3 ana eksiklik söz konusu burada:
1) Bu kadar önemli bir yasanın yasa etki analizi
bulunmuyor.
2) Çevresel etki değerlendirmesi bulunmuyor.
Türkiyenin geleceğini, Türkiye ülkesini, bütün bölgeyi tehlikeye atacak
düzenlemeler zincirinde çevresel etki değerlendirmesi yok.
3) Anayasaya açıkça aykırılık
taşıyor.
Şimdi, bu durumda, esasen, Komisyonda 1inci
konuda herhangi bir rapor gelmedi, sorduk defalarca. Yasa etki analizi yok,
çevresel etki değerlendirmesi yok, Anayasaya uygunluk incelemesi
kesinlikle yok.
Bir de ne söz konusu biliyor musunuz? 1inci madde
Nükleer Düzenleme Kurulunu düzenliyor, görev ve yetkilerini sayıyor ama
statüsü yok. Bu tür kuruluşlar karşılaştırmalı
hukukta hep özerk ve uzman birim olarak, kamu tüzel kişiliği olarak
düzenlenir ama bu düzenlenmemiş. 1inci maddeden itibaren sakat. Biraz
önce Grup Başkan Vekilimizin saydığı üzere, diğer
maddeleri de Anayasaya çok yönlü aykırı olmakla birlikte, esasen,
1inci maddesindeki sakatlık diğer maddelere de sirayet ediyor ve
tümüyle Anayasaya aykırılık ortaya çıkıyor çünkü
1inci madde bunun görev, yetki ve sorumluluklarını ortaya koyuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Kaboğlu.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Anayasa hukukunda ve kamu hukukunda hangi makama görev, yetki ve sorumluluk
verdiğinizi bilmeniz gerekir. Bu hangi statüde olacak? Bu tür
kuruluşlar bağımsız, özerk ve uzman
kuruluşlardır. Eğer bu böyle değilse verdiğiniz görev
ve yetkileri kullanamaz. Hayır, biz
sıkıştırdığımız zaman, gece
yarısı Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle
düzenlenecek. denildi. Kesinlikle düzenlenemez çünkü madde (104/17) bellidir:
Kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı
kararnamesi çıkarılamaz. Kanunla düzenleme yapılan bir konuda
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Bu, çok
açık bir hükümdür. Eğer siz Bunu yasayla düzenledik. Bunun özünü
CKyle düzenleyelim. diyorsanız zarf ve mazruf ilişkisi ortaya
çıkar. Bu, açıkça Anayasa'ya aykırıdır. Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edilecek metni burada oylamayalım, geri
çekelim ve bunu Anayasa'ya uygun bir düzenleme hâline getirelim çünkü
yıllar geçtikten sonra Anayasa Mahkemesinin denetim yapmasının
bir anlamı ve işlevi bulunmamaktadır.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Lehte Ahmet Özdemir
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkanım,
bu raporu sizden istedik, Kanunlar ve Kararlar sizin solunuzda oturuyor Bu
devlet sırrı. diye vermiyor. Komisyona havale etti, Komisyondan
istiyoruz, vermiyor. Böyle bir yasama düzeni olamaz. Böyle bir şey mi
olur?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın
Tanalın tutumu Anayasa'ya ve İç Tüzüke aykırı efendim.
Anayasa'ya ve İç Tüzüke aykırı Sayın Tanalın tutumu,
kürsüde hatip var.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yani Raporu biz
veremiyoruz. diyor. Komisyon Başkanı burada. Olacak şey mi ya!
BAŞKAN Sayın Özdemir, siz buyurun.
AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çalışma usulünde en önemli belirleyici kriter şu
elimde bulunan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğüdür.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bu, devlet
sırrı mı ya! Kanunlar ve Kararlar raporunu ben vermem. diyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Hatip kürsüde, hatip
kürsüde.
AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Biz de
çalışmalarımızı bu İç Tüzüke göre
yapıyoruz, işlemlerimizi buna göre yürütüyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yani
Başkanım, devletin raporu böyle gizli, sır olamaz.
AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Sayın
Başkanımızın görüşmelere devam yönündeki kararı
da yine İç Tüzükteki açık hükümler doğrultusundadır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Böyle bir şey mi
olur ya? Dört dönemdir Milletvekiliyim, komisyon veriyor. Sanayi Komisyonu Ben
veremem. diyor.
BAŞKAN Devam edin Sayın Özdemir, devam
edin.
AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Sanki, arkadaş
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yanınızda,
Kanunlar ve Kararlar Veremem. diyor.
Ya, ben hatipten özür diliyorum, kusura
bakmayın. Sizden çok özür diliyorum.
AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Özür diliyorsunuz ama
aynen devam ediyorsunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sizden çok özür
diliyorum ama yapılacak şey mi ya?
BAŞKAN Sayın Tanal, müsaade edin,
arkadaşımız konuşsun.
Buyurun.
AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Şimdi, biraz
önceki aleyhte söz alan Hocamız, sanki -Anayasa Mahkemesini,
gösterdiğimiz yolu- sadece tek denetim yetkisi Anayasa
Mahkemesindeymiş gibi anlattı ama aslında kanun teklifleri
görüşülmeye başlanmasının ilk aşamasından
itibaren Anayasaya uygun olup olmadığına dair bir inceleme
yapılarak geliyor. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisine gelişinin ilk
noktası yani komisyonlar, -İç Tüzükün 38inci maddesi-
komisyonlarında önüne gelen bir kanun teklifiyle ilgili ilk
inceleyeceği şey zaten Anayasaya aykırılık
iddiası veya Anayasaya aykırı olup olmadığı.
Komisyonlarda bu yönde bir inceleme yapıldıktan sonra Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna geliyor, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna geldiğinde de yine, bir denetim yetkisi var zaten, İç Tüzük
84üncü madde de bunu açıkça söylüyor; kanun tekliflerinin
görüşülmesi sırasında Anayasaya aykırı olduğu
iddia edilen maddelerle ilgili önergeler öncelikle görüşülür diyor.
Dolayısıyla, aslında bir kanun teklifinin teklif olarak
hazırlanmasından kanunlaşmasına kadarki her aşamada
Anayasaya aykırılık iddiaları değerlendiriliyor.
Ancak değerlendirilemeyecek bir nokta var; kanunun Genel Kurulda görüşülmeye
başlanması sırasında artık bu denetim yapılamaz.
Dolayısıyla da Başkanımızın bu yöndeki
kararının doğru olduğunu ve
Başkanımızın tutumunun lehinde oy
kullanacağımızı belirtiyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aleyhte, Ali Kenanoğlu
(HDP
sıralarından alkışlar)
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Sayın
Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, hatip Yani bu kanunlar zaten
komisyonlara gelmeden önce ilgili uzmanlarla, çeşitli komisyonlarla
değerlendirilerek, işte, Anayasaya uygunluk noktasında
incelemeler yapılarak geliyor. dedi.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Komisyonda dedi.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) Komisyonda
dedi, tamam, oraya da geleceğim.
Birincisi şu: Madem bunların her
aşamada Anayasaya uygunluk kontrolü yapılıyor, o hâlde
çeşitli kararlar Anayasa Mahkemesinden niye geri dönüyor? Demek ki bu
incelemeler yeterli değil ya da incelemelere hakikaten Anayasaya uygunluk
çerçevesinde bakılmıyor. Sadece kimi siyasi saiklerle ve ihtiyaca
binaen çıkartıldığı için zaman zaman
çıkartılan yasalar Anayasa Mahkemesinden geri dönüyor; bir kere bu
bir gerçek.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Onun için Anayasa
Mahkemesi var, tabii, doğru.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) İkincisi:
Komisyonda incelendi. deniliyor. Şimdi, ben asıl Komisyonun
üyesiyim. Komisyon açısından böyle bir inceleme söz konusu
olmadı. Komisyon sadece Anayasa Komisyonuna gönderiyor, onlar Komisyonu
toplamadan dahi kendileri Bir sorun yok. babında bir bildirimde
bulunuyorlar. Şimdi, burada, biz Komisyon olarak bu işin Anayasaya
uygunluk noktasında, çerçevesinde herhangi bir incelemeye tabi
tutulduğunu görmedik, Komisyon aşamasında böyle bir şey
olmadı.
Şimdi, bir kere, şöyle bir şey var:
Zaten bu yasanın kendisi Anayasa Mahkemesinden dönen bir kanundur, dönme
gerekçesi farklıdır fakat oradan dönen bir kanundur. Bu kanuna esas,
bu kuruma esas Akkuyu Nükleer Santrali meselesinde şeklinde olduğu
gibi, anayasal ve yasal denetimlerden kaçırmak açısından, ortada
daha şirket yokken uluslararası sözleşme imzalanıyor.
Dolayısıyla birçok açıdan hem anayasal kural ihlal ediliyor hem
de bu yasayla bir bütün olarak birtakım denetimlerden kaçırmak
babında da işlemler yapılıyor.
Şimdi, iktidarın şöyle bir
mantığı var yani bu kurumun yapılmasında da var bu:
Biz çıkaralım. Sizin zaten Anayasa Mahkemesine gitme
hakkınız var, gidersiniz, hakkınızı orada
ararsınız, eğer Anayasaya uygun bulunmuyorsa geri döner. Böyle
bir yaklaşım olmaz. Meclis Anayasaya aykırı bir kanun
çıkarırım ben. diyemez. Yani siz Uygun değilse oradan
döner nasıl olsa. diyorsunuz. Bununla ilgili daha önce beyanlar da oldu,
kimi zaman komisyonlarda da böyle beyanlar oluyor. Bu, apaçık şudur:
Biz, kanunlara aykırı, Anayasaya aykırı kanun
yaparız. demek oluyor. Bu da tek adam rejiminin bir ürünüdür. Bu nedenle,
kanun teklifinin Komisyona geri gönderilmesi gerekir, Komisyonda da Anayasaya
uygunluk incelemesi yapılması gerekir.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teklifin Anayasaya
aykırılığı itirazlarına ilişkin
Başkanlığımızın görüşünü kısaca
açıklamak istiyorum.
Bilindiği üzere, İç Tüzükün 38inci
maddesine göre, komisyonlar, kendilerine havale edilen tekliflerin ilk önce
Anayasanın metin ve ruhuna aykırı olup
olmadığını tetkik etmekle yükümlüdürler. Komisyon, Anayasaya
aykırı gördüğü teklifi maddelerine geçmeden reddetmek
zorundadır. Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu, teklifi Anayasaya aykırı görmeyerek raporunu
Başkanlığımıza intikal ettirmiş, teklif
gündemimizdeki yerine almıştır. Genel Kurulda teklifin tümü
üzerindeki görüşmeler sırasında Anayasaya
aykırılık iddialarının dile getirilmesi mümkündür.
Genel Kurulun bu görüşmelerden sonra Anayasaya aykırılık
iddialarını ciddi görerek maddelere geçilmesini reddetme yetkisi
bulunmaktadır.
Yine, İç Tüzükün 84üncü maddesine göre,
teklifin belli bir maddesinin Genel Kurulda görüşülmesi
sırasında Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle
reddini isteyen önergeler diğer önergelerden önce oylanır. Görüldüğü
gibi, bu teklifin Anayasaya aykırı görülmesi hâlinde gerek
Komisyonda gerekse Genel Kurulda reddedilmesine olanak tanıyan çok
sayıda kural bulunmaktadır. Başkanlığımızca
raporun işlemden kaldırılması gibi bir işlem tesis
edilmesi mümkün değildir, tutumum bu yöndedir.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN - Özgür Bey, size söz vereyim.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Adalet ve Kalkınma
Partisinin istismarcı bir yasama yaklaşımıyla bütün
kanunları temel kanun olarak görüştürmesinin doğurduğu
sakıncalara, Kanunlar ve Kararlar Başkanlığının
komisyonlarla paylaştığı kanunlarla ilgili yasama
tekniği açısından değerlendirmeleri içeren evrakın
Komisyon sözcüleriyle paylaşılmamasının sebebini bilmek
istediğine ve bu eksikliğe rağmen kanun görüşmelerine devam
edilirse usul tartışması açmak zorunda olduklarına
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL - (Manisa) - Sayın
Başkanım, şimdi, genel bir sorun ama mutlaka irdelenmesi ve
çözülmesi gereken şöyle bir sorunumuz var: Okuduğunuz açıklama
eğer kanun İç Tüzük 81e göre görüşülüyor olsa tatmin edici
çünkü 7 önerge hakkı var ve ayrıca 81e göre de her bir madde
üzerinde grupların onar dakika söz söyleme hakları var. Ama Adalet ve
Kalkınma Partisi, 300, 500, 700, 900, 1.000 maddelik kanunlar için istisna
bir hâli düzenleyen 91inci maddedeki temel kanunu bir istisnai kaideye
çevirerek ve istismarcı bir yasama yaklaşımıyla bütün
kanunları temel kanun olarak görüştürmekte. Böyle olunca, temel kanunda
önerge sayısı 2yle sınırlıdır -çünkü 900
maddelik bir kanun görüşeceğiniz düşünülüyor- ayrıca
grupların önerge hakları saklıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu durumda, -torba kanun gibi
birbiriyle ilgili ilgisiz, başka başka maddelerin olduğu- her
bir maddede milletvekillerinin görüş bildirmesi olanaksız olduğu
için değişiklik önergeleri vererek ve bu istismara karşı
İç Tüzükün muhalefet lehine evrilebileceği basit
değişiklik önergelerini zaman zaman vererek beş dakika olsun
madde üzerinde konuşma hakkı kazanıyoruz. Sizin
yaptığınız, Kanunlar ve Kararların ifade ettiği
87 hatırlatması: Anayasaya aykırı olduğunu düşünüyorsan
o maddede önergeni verirsin, öncelikle görüşülür. Bu, şu demek: Bir
maddenin Anayasaya aykırı olduğunu iddia ediyorsan o maddenin
içeriğine yönelik söz söyleme hakkını elinden alırım.
Eğer maddenin içeriğine yönelik söz söyleyeceksen Anayasaya
aykırılığını iddia edemezsin çünkü önerge 2,
grupların hakkı saklı yani CHPnin 1 hakkı var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi, bu durumda, ben
nasıl Anayasaya aykırılığı iddia edeceğim
ya da edersem, o maddenin aslında yanlış
yazıldığı, -başka mahzurlarının- Anayasaya
aykırılık dışındaki mahzurlarının
giderilmesi gerektiği yönünde nasıl konuşacağım,
nasıl önerge vereceğim? Bu, yapısal bir sorun; böyle olduğu
için ve bütün kanunları 81 değil, 91e göre -bir istisna hariç-
görüştürdükleri için ciddi bir sıkıntıya dönüşmüş
durumda.
İkinci husus da, tabii, Kanunlar ve Kararlar,
her kanun geldiğinde o kanunla ilgili yasama tekniği
açısından bir değerlendirme yaparak ve onun içinde sadece
Anayasaya aykırılık değil ama komisyonun yapacağı
temel işlerden bir tanesi ve birinci iş olduğu için o konuda da
bir mahzur görüyorsa onu da ifade eden bir bilgi notu gibi bir
çalışmayı yani Meclis Başkanı imzasıyla
değil ama bir hizmet olarak sürekli talep edilen ve talep edilmesinde
fayda görüldüğü için yıllardır otomatik bir şekilde yapılan,
yollanan ve iyi yasama açısından önemli bir evrakı Komisyonla
paylaşıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Komisyonun bu evrakı,
Komisyon Başkanı, Komisyonun idari işlemlerinden sorumlu ama Anayasaya
aykırılığı veya başka mahzurları tek
başına değerlendirme, bunu Komisyon üyeleriyle
paylaşmama... Talep edildiği takdirde Komisyon üyesi olmamanın
tek ayrık durumunun önerge verememek ve oy kullanamamak olduğu yani
geriye kalan tüm hakları kullanabilen milletvekilinden bu esirgenemez.
Şu açıdan Sayın Başkanım:
Komisyon Başkanı, lütfen, Komisyonun sözcüleriyle -çoktan bunu
yapmış olmalıydı- o belgeyi paylaşmalıdır ve
bir mahzur varsa görülmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bitiriyorum
Başkanım.
Şimdi soruyorum -elimden geldiğince bu
telaşla- Komisyon sözcüsü arkadaşlarıma, Sanayi Komisyonunda bu
belge, bu çalışma paylaşılmamış. Diğer
komisyonlara soruyorum: İstediğimizde veriliyor. deniliyor. Sanayi
Komisyonu bu kanuna özel bir sakınma içindeyse bunun sebebini bilmek
isteriz ve şüpheleri iyice artırır bu. Yok, öyle bir şey
değilse, kaliteli yasama açısından, Meclisimizin uzmanlarının
hazırladığı bu belgenin, bu çalışmanın talep
eden milletvekiliyle paylaşılması lazım. Bunu hem sizin
takdirinize sunuyorum hem de Komisyon Başkanını bu konuda
İç Tüzükü ve Anayasayı ihlal edecek bir tutum takınmamaya
davet ediyorum. Eğer Komisyon Başkanlığı
tarafından bu belgenin bize ulaştırılacağı...
Burada şu olabilir: Komisyonda dosyasındadır, makul süre
bekleriz. Ama bu konuda tatminkâr bir tutum takınılmıyorsa
bundan sonra bu görüşmeyi sürdüremeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Eğer burada siz Bu
eksikliğe rağmen yine devam edeceğiz. derseniz mecburen usul
tartışması açmak zorundayız ama amacımız burada
bir usul tartışmasına gitmek değil, Komisyon
Başkanının bu yanlış ve kötü örnek tutumunu
değiştirmesidir. O konuda bir açıklama bekliyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Görüşleriniz kayda geçmiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Komisyon
Başkanlığı verecek mi Sayın Başkanım?
Komisyon Başkanlığı bu belgeyi gruplarla paylaşacak
mı, Komisyon üyeleriyle paylaşacak mı? Paylaşmayacağını
söylüyorsa usul tartışması açacağız ve belgenin
getirtilmesini isteyeceğiz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altunyaldız.
31.- Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Başkanı Ziya Altunyaldız, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Öncelikle, müsaade ederseniz, Anayasaya
aykırılık iddiasıyla ilgili kısa bir not
düşeceğim. Çok kıymetli üyelerimizin, Genel Kurulun değerli
üyelerinin bildiği gibi İç Tüzükün 38inci maddesine göre,
Komisyonlar kanun teklifinin Anayasaya uygunluğunu değerlendirir. Bu
kapsamda raporun Başkanlık aracılığıyla Genel Kurulun
huzuruna taşınması -aslında, demin Sayın
Başkanımızın da ifade ettiği gibi- Komisyonun
Anayasaya aykırılık yönünde bir tespitinin
olmadığının çok açık bir ifadesidir.
Dolayısıyla yapılan işlemde Anayasaya, İç Tüzüke ve
Meclis teamüllerine bir aykırılık söz konusu değildir.
Diğer taraftan, Kanunların bu konuyla
ilgili görüşü Komisyonumuza sunuldu, burada bir aykırılık
tespiti ya da bulgusu yoktu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Siz raporla ilgili bir
değerlendirme yapın.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ Onu yapıyorum.
Sonrasında, biz raporu ve kanun teklifi metnini
Meclis Başkanlığımıza tevdi ettik
dolayısıyla şu anda bu rapor Meclis
Başkanlığımızdadır.
Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
o zaman
BAŞKAN Bunu değerlendireceğiz Özgür
Bey.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, şimdi yani rapor
Komisyonda da yok, Meclis Başkanlığında
BAŞKAN Soracağız Meclis
Başkanına.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
ama şu olabilir: Meclis Başkanlığı, raporu
Şunu söyleyeyim Sayın Başkan,
hakikaten çok iyi niyetle şunu söyleyeyim: Bu öyle bir şey ki
Komisyon, Başkanını neden seçiyor? Toplantı talebini
değerlendirsin, kendi yetkisini kullanarak kanun teklifleri
geldiğinde görüşme yapsın diye ama gizli kapaklı alıp
inceleyip kendi karar versin diye değil yani bizim Komisyon sözcümüz ve
Komisyon üyeleriyle bu raporu paylaşmasının ve bu raporun
üzerinden yol alınmasının ne mahzuru var? Ne mahzur görmüş
de yapmıyor bunu?
BAŞKAN Bunu değerlendireceğiz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Peki Sayın
Başkanım.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya ve 87 Milletvekilinin Nükleer Düzenleme
Kanunu Teklifi (2/4222) ile Çevre Komisyonu ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (S. Sayısı:
314) (Devam)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerinde İYİ
Parti Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Yasin Öztürk, buyurun.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, bunları görmeden nasıl değerlendiririz,
olacak şey mi? Vallahi ben çalıştırtmam Meclisi, açık
ve net söyleyeyim. 31inci maddenin son fıkrası açık Sayın
Başkanım, belgeyi görebilir, gösterebilir, göstermek zorunda;
burası babasının çiftliği değil! Hatipten özür
diliyorum ben. Bana bu belgeyi göstermek zorunda Başkanım, burada
gizli kapaklı bir şey yapamaz, milletin vebali boynumuzda. Ben,
hatipten, tüm milletvekillerinden özür diliyorum; teamül hakkımı
kullanıyorum ben.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Başkan
Baktırıyorum. dedi Mahmut Bey, ne oluyor ya! Allah Allah!.
BAŞKAN Tanal, seni
çağırıyorlar, seni çağırıyorlar. Arkaya git,
arkaya hadi.
Buyurun Sayın Yasin Bey.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN
ÖZTÜRK (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifinin geneli üzerinde İYİ Parti Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
AK PARTİsi yaklaşık yirmi
yıldır iktidarda, hem de övündükleri gibi tek başına yani
acemilik, çıraklık, kalfalık aşamalarını geride
bırakıp ustalaşması gereken bir durumda ancak ne yazık
ki iktidarın özellikle son dönemlerde attığı her adım
kendi iktidarlarının sonunu hazırladığı gibi, ülkemizi
de uçurumun kenarına itiyor. Her konuda bir acelecilik, her konuda bir
vurdumduymazlık, her konuda bir savrulma Meclis Genel Kuruluna getirilen
kanun tekliflerinin görüşülmesine de yansıyor. Geçtiğimiz iki
hafta Meclis Genel Kurulu, Cumhurbaşkanının yıllar önce
gerçekleştirdiği ziyaretlerinde imzaladığı ancak
yıllardır Genel Kurula getirilmesine gerek duyulmayan
uluslararası anlaşmaları uygun bulmak için oyalandı. Onun
öncesinde de gündemde bir şey olmadığı için -böyle
diyemediklerinden- başka bir gerekçeyle Meclis bir hafta
çalıştırılmadı. Meclis bu şekilde
oyalanırken görüldü ki 9 Mart 2022 tarihinde yürürlüğe girmesi
gereken bir kanun teklifi unutulmuş. Cuma akşamı Enerji
Komisyonundan gelen bir bildirimle Komisyon üyeleri Nükleer Düzenleme Kanunu
Teklifini görüşmek üzere pazartesi günü alelacele toplantıya davet
edildi. Pazartesi günü, önce, sabah alt komisyon olarak seçilen Çevre
Komisyonunda toplantı yapıldı, akşama doğru asli
komisyon Enerji Komisyonu da apar topar, sabaha kadar
çalıştırılıp toplantı gerçekleştirildi ve
teklif bugün Genel Kurulda. Bu arada, teklif tali olarak havale edildiği
Adalet Komisyonu ve Plan ve Bütçe Komisyonu gündeminde ise kendine yer
bulmamış, oysa teklif kapsamlı ceza ve yaptırım
hükümleri ile mali hükümler içermektedir. Bu nedenle, dedik ki özellikle madde
sayısı fazla, kapsamlı ve son derece önemli bu teklifin bu kadar
kısa sürede milletvekillerince sağlıklı bir şekilde
incelenmesi imkânsızdır. Bu nedenle, teklifin yeterince incelenmesi
için süre verilmesini ya da ayrıntılı olarak incelenmesi için
alt komisyonda değerlendirilmesini talep ediyoruz. Tabii ki bu önerimiz,
iktidar milletvekillerinin oylarıyla reddedildi.
Ülkemiz açısından son derece önemli ve
olası nükleer kazalarda kazanın meydana geldiği coğrafyada felaketin
etkilerinin yüzyıllar boyunca atlatılamadığı bir
konudaki bir yasal düzenleme, sabah Çevre Komisyonunda, akşam Enerji
Komisyonunda, iki gün sonra da Genel Kurulda tartışılıp
kapatılacak bir konu değildir. Bu acelecilik önümüzdeki dönemde
ülkemizi büyük tehlike ve risklerle karşı karşıya
getirebilecektir. Milletimize, doğaya, ülkemize karşı hepimiz
sorumluyuz ve bizim milletimize, doğaya ve ülkemize bu kötülüğü yapma
hakkımız yok.
Gelelim bu acelenin nedenine çünkü ortada nükleer
bir mevzuat felaketi var. Bilindiği üzere, Cumhurbaşkanına
yürütmenin yetkilerini veren Anayasa değişikliği Temmuz 2018de
yürürlüğe girmişti. Sayın Cumhurbaşkanı yetkiyi
alınca bunu sınırsız bir yetki gibi algılayıp
Kanun hükmünde kararnamelerle işi götürürüm, kimse de karşı
çıkamaz. diye düşünmüş olacak ki 702 sayılı Nükleer
Düzenleme Kurumunun Teşkilat ve Görevleri ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin altına imza attı. Kanun hükmünde kararname hem yetki
açısından hem de içerik açısından eksikliklerle dolu olunca
bu eksiklikleri gidermek üzere Meclisten bir kanun çıkarıldı
ancak Anayasa Mahkemesi 702 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyi 30
Aralık 2020 tarihli kararıyla iptal etti ve Cumhurbaşkanına
nereye kadar yetkili olduğunu hatırlatan Anayasa Mahkemesi, iptal
gerekçesinde: Çevre ve insan sağlığıyla doğrudan
ilgili olan nükleer enerji ve iyonlaştırıcı radyasyona
ilişkin faaliyetlerin yürütülmesi sırasında ilgililerin
korunmasına yönelik temel ilke ve esaslar ile tarafların sorumluluklarının
belirlenmesi ve bu faaliyetler üzerinde düzenleyici kontrol yetkisini haiz
Nükleer Düzenleme Kurumunun kurulması şeklindeki amacın
Anayasada yapılan değişikliklere uyum sağlanması
kapsamında değerlendirilemeyeceği açıktır.
Nükleer enerji ve iyonlaştırıcı
radyasyon faaliyetlerine ilişkin konular ile bu alanda yetkili bir kurum
kurulması 7142 sayılı Kanunun 1inci maddesinde belirtilen
Anayasada yapılan değişikliklere uyum sağlamak amacı
kapsamında değildir. Dolayısıyla dava konusu kanun hükmünde
kararname kuralları Anayasanın mülga 91inci maddesi uyarınca
verilen kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisinin amaç ve kapsamı
içinde değerlendirilemez. demiştir.
Anayasa Mahkemesi, 9 Mart 2021 tarihindeki Resmî
Gazetede iptal kararının yayınlanmasından itibaren bir
yıl sonra yürürlüğe gireceğini belirtmiştir yani 9 Mart
2022de. Bu sürenin dolacağı tarih bilinmiyor muydu? Unutulmuşsa
bir gaflet, unutulmamışsa ve Nasıl olsa sayısal çoğunluğumuz
var, Genel Kurulda kabul ederiz, geçer. diyorsanız o da ayrı bir
dalalet çünkü birçok ülke, nükleer enerjiyle ilgili bir mevzuatı üç günde
kanun hâline getirmeyi bırakın, nükleer enerji santralinin
kurulmasına ilişkin kararı bile referandumla
vatandaşına soruyor. Takdiri Genel Kurula ve
vatandaşlarımıza bırakıyorum.
Bu arada, kanun teklifi aceleyle görüşülürken
AK PARTİsi her zaman olduğu gibi bu temel kanunu, kod kanunu da yine
nükleer enerjiden bağımsız maddeler ekleyerek torba kanun hâline
getirmiştir. Anlaşılıyor ki iktidar için kanunları
karmakarışık hâle getirmek tedavisi zor bir
bağımlılık hâlini almıştır.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin
maddelerine geçmeden önce ülkemizin enerji
bağımlılığı konusuna değinmek istiyorum.
Evet, nükleer enerji kullanımı bir tercih. Özellikle 1950li, 1960lı
yıllarda, alternatif enerji kaynaklarına erişilemediği
dönemlerde dünyada bazı ülkeler bu tercihi nükleer enerjiden yana
kullanmışlar ama dünya değiştiği gibi tercihler de
değişmiş durumda. Tercihlerin değişme nedenlerinin
başında güvenlik, coğrafi konum, emperyal kaygılar,
karşı politikalar, teknolojik gelişmeler, iklim
değişikliği, siyasal ve ekonomik krizler, bölgesel
çatışmalarla birlikte, nükleer enerjinin riskleri yanında,
nükleer felaketler de geliyor. Dünya bu felaketleri yaşayarak gördü.
Bildiğimiz gibi, Çernobil felaketi yanı başımızda
yaşandı ve hâlâ, özellikle Karadeniz Bölgemizde yaşayan
vatandaşlarımız bu felaketin sonuçlarını acı
kayıplarla yüreğinde hissediyor. Buna rağmen, neden nükleer
enerji? Çünkü ülkemiz, enerji kaynaklarının çeşitliliğine
rağmen enerji ithalatçısı bir ülkedir. 2000li yıllarda
enerji arzında yüzde 67,2 oranında dışa
bağımlı olan ülkemiz, bugün, yüzde 74 oranında
dışa bağımlı hâle gelmiştir ve özellikle Rusya'ya
bağımlı hâle gelmiştir ve bu
bağımlılığın bedeli 10 milyarlarca dolar; 2019
yılında ödediğimiz tutar 40 milyar dolardı, 2022
yılına gelindiğinde yükleneceğimiz bedeli siz
hesaplayın. Bununla birlikte, enerjide bu denli dışa
bağımlı olmak zorunda mıyız? Türkiye, enerji
kaynaklarına ulaşma imkânı bulunan ama iktidarın
yanlış enerji politikaları nedeniyle bu kaynaklardan yeterince
yararlanamayan bir ülke durumuna itilmiştir. Birçok ülkede enerji modeli
üretim, tüketim ve yenilenebilir enerji üzerine kurulmaya
başlanmıştır. Bakın, bu konuda
bağımlılık zincirinden elindeki kaynaklarla kurtulmaya
çalışan ve başarılı olan bir örnek vermek istiyorum:
Almanya örneği. Bakınız, enerji üretimi için geçmişte
nükleer enerji santrallerinden yararlanan Almanya, bu tercihini değiştirmiş,
2030 yılında yüzde 100 oranında yenilenebilir enerji
kullanmayı hedeflemiştir, bunun için öncelik verdiği enerji
kaynağı da güneş enerjisi. Almanyadan 1,5 kat daha fazla
güneşlenme süresine sahip olan ülkemizin neden böyle bir hedefi yok?
Enerji için yüklendiğimiz milyarlarca doların bir
kısmını sadece konutların çatı ve cephelerindeki
elektrik üretimini yaygınlaştırmak için kullanamaz
mıyız? Bu konuda bu uygulamayı teşvik edip finansman için
destek olamaz mıyız?
Geçtiğimiz haftalarda ülkemiz, enerjide
dışa bağımlı olmamızdan kaynaklı bir enerji
yokluğu felaketini yaşadı. İranın on gün süreyle
doğal gaz akışını kesmesi, Türkiye'nin hem elektrik
hem sanayi üretimini aksattı hem de çok güvendiğimiz
ihracatçılarımızın ticari anlaşmalarına zarar
verdi ve hâlâ sanayicimize kısıtlı doğal gaz vermeye devam
ediyoruz. Bunlar yetmezmiş gibi, elektrik kurumumuz TEKin paramparça
edilmesi, dağıtımın özelleştirilmesi ve
dağıtım şirketlerinin verdiği sözleri tutmaması,
elektrik üretim hatlarında yenileme çalışmalarının
bile yapılamaması nedeniyle Isparta günlerce elektriksiz kaldı.
Tekrar nükleer enerji konusuna dönmek istiyorum.
Enerji kaynağı olarak nükleer enerjiden yararlanmak isteyen ülkeler,
nükleer enerjinin barışçıl amaçlı kullanımı
sırasında güvenliğin sağlanması ve sürdürülmesi ile
faaliyetin radyasyonunun olası zararlı etkilerinden korunarak yerine
getirilmesi konusunda önemli sorumluluklar üstlenmişler ve nükleer
enerjinin kullanımına ilişkin uluslararası anlaşmalara
imza atmışlardır.
Ülkemizde nükleer enerji
çalışmalarının temelleri 10 Eylül 1956 tarihinde
atılmış, buna bağlı olarak aynı yıl
Başbakanlığa bağlı Atom Enerjisi Komisyonu
kurulmuş. Komisyon, 1982 yılında Türkiye Atom Enerjisi Kurumuna
dönüştürülmüş, kısa adı TAEK olan bu kurum, 2002
yılında Başbakanlıktan alınıp Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığına bağlanmıştır. Nükleer
enerjiyle ilgili her konuda yetkili kurum olarak teşkil edilen, bu
kapsamda düzenleyici, denetleyici işlevleriyle beraber icra işlevi de
bulunan TAEKin o tarihte görevleri nelerdi? Atom enerjisinin
barışçıl amaçlarla ülke yararına
kullanılmasını sağlamak, temel ilke ve politikaları
belirleyip önermek, atom enerjisiyle ilgili bilimsel, teknik ve idari
çalışmaları yapmak, düzenlemek, desteklemek, koordine etmek ve
denetlemek yani, aslında, bugün görüştüğümüz kanun teklifinin esaslarını
teşkil eden konular üzerine çalışan, yıllardır
birikime, uzmanlığa, arşive sahip olan köklü bir
kuruluşumuz varmış. Ama buna rağmen, iktidar,
Anayasayı, kanunları hiçe sayarak bir kanun hükmünde kararnameyle
yeni bir yapı oluşturmak istemiş, TAEKin yürütmekte olduğu
düzenleyici ve denetleyici faaliyetleri Nükleer Düzenleme Kurumu bünyesinde
şekillendirmiştir.
Bu arada, 2020 yılında, yine bir
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kamu tüzel
kişiliğini haiz, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığıyla ilgili, özel bütçeli Türkiye Enerji, Nükleer ve
Maden Araştırma Kurumu, TENMAK kurulmuştur. Bu kararnameyle
köklü bir kamu kurumu olan TAEK kapatılmıştır. Yine
aynı kararnameyle iktidar tarafından 2003 yılında
kurulmuş bulunan Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü ve 2018
yılında kurulmuş olan Nadir Toprak Elementleri
Araştırma Enstitüsü kapatılmış, kapatılan Kurumun
görev ve yetkileri TENMAKa devredilmiştir. İktidarın mevcutta
1956 yılında itibaren nükleer enerji üzerinde çalışmalar
yapan TAEK gibi bir kurumda düzenleme yapmak yerine, 2018 yılında
Anayasaya aykırı bir şekilde kanun hükmünde kararnameyle
Nükleer Düzenleme Kurumunu kurması kabul edilir bir durum değildir;
Anayasa Mahkemesi de bu düzenlemenin her maddesini haklı bir gerekçeyle
iptal etmiştir. Ayrıca, TAEKin kapatılması basit bir
kurumun görevini sonlandırmak olarak görülmemeli, yıllara dayanan
uzmanlığın, kamusal birikim ve deneyimin, kurumsal
hafızanın yok edilmesi olarak anlaşılmalıdır.
Yine, TAEKin önüne engel olarak gösterilen icrai faaliyetler diye sunulan
gerekçeler de derinliği olmayan ifadelerdir, ticari olmayan
araştırma reaktörleri, izotop üretimi gibi küçük çaplı,
kolaylıkla izole edilebilecek faaliyetlerdi. Bu köklü Kurumun yerine
bütçesi ile idaresi bağımsız yapılanmaya
dönüştürülemeyen, siyasi yapıya daha da bağımlı,
kadroları itibarıyla itaate razı yapılanma
oluşturulmuştur. Bu durum, ülkemizde kamu örgütlenmesinin
plansız ve hedefsiz bir şekilde yapıldığını,
ülkenin günü birlik politikalar ve kararlarla yönetildiğini bir kere daha
göstermiştir.
Değerli milletvekilleri, gelelim nükleer
santral meselemize. Son günlerde, Rusya-Ukrayna krizi ve Rusyanın askeri
olarak dengelenmesi dünyanın önemli bir gündemi olsa da özellikle Türkiye
için uzun vadede enerji ihtiyacını güvene alma konusu da çözüm
bekleyen önemli bir sorun hâline gelmiştir çünkü Türkiye, doğal gazda
olduğu gibi nükleer enerji konusunda da Rusyaya tam
bağımlı olma tehlikesiyle yüz yüzedir. Rus
ortaklığıyla yapılan Akkuyu Nükleer Güç Santrali
inşaatı bittiğinde Türkiyenin ilk nükleer enerji santrali
olacaktır. Bununla birlikte, Akkuyu Nükleer Santrali, egemen bir ülke
topraklarında yabancı bir ülkenin sahip olduğu dünyadaki ilk ve
tek nükleer santraldir ve bu yapısıyla ülkemiz için millî güvenlik sorunu
oluşturmaktadır. Santral inşaatını Ruslar
yapacaktır, zenginleştirilmiş uranyumu Ruslar getirecektir,
nihai nükleer atıkların nasıl değerlendirileceğine
ilişkin inisiyatif Ruslara bırakılmıştır, santral
inşaatı Rus toprağıymış gibi denetim
yapılamamaktadır, Rusya Türkiyeye teknoloji transferi de
sağlamamaktadır ve Türkiye, sanki elektrik ithal edercesine burada
üretilen elektrik için kilovatsaatine 12,35 dolar sent satın alım
garantisi de vermiştir -ki bu rakam sabit değildir- 15,33 dolar sente
kadar çıkabilecektir. Ayrıca, yine millî güvenliğimizi tehdit
eden başka bir unsur, 12 Mayıs 2010 tarihli Ruslarla yapılan
anlaşmaya göre santral bölgesi yanında, bu bölgede bulunan liman da
Ruslara tahsis edilmiştir. Bakınız, Rusların bu limanı
askerî liman gibi kullanmayacağının bir garantisi var mı
hem de Ukraynayla kriz yaşadığı bu dönemde?
Akkuyu Nükleer Santralinin kurulumunun asıl
amacının artan enerji talebinin karşılanması, ülkenin
elektrik arz güvenliğinin ya da yakın bir ifadeyle, enterkonnekte
sistem baz yükünün sağlanması olduğu birçok yetkili
tarafından dile getirilmiştir ancak ülkenin arz güvenliğini
sağlamak için bulunan ortak, enerjiyi politik hedeflerine silah olarak
kullanmayı alışkanlık hâline getirmiş Rusyadır.
Rusya, Ukraynayla yaşadığı krizler bağlamında
2006, 2009, 2014 yıllarında Avrupaya gaz taşıyan boru
hattının vanalarını kapatmıştır. Bu
kesintilerin çoğunlukla kış mevsimine denk gelmesi Avrupada
olumsuz ekonomik sonuçlara yol açmıştır. Kaldı ki Türkiye,
geçtiğimiz ay elektrik ve doğal gazda ihtiyacımızın
yüzde 10una kadar kısmını temin ettiğimiz İran
üzerinden sıkıntı yaşamıştır. İranla
yaşanan krizde Enerji Bakanlığının bir acil eylem plan
olmadığı görülmüştür. Doğal gazda neredeyse göbekten
bağlı olduğumuz Rusyanın vanaları kapatma ihtimali
eklendiğinde, Rusyayla yaşanacak krizin Türkiye için bir kâbus
olacağı ortadadır.
4 adet nükleer reaktörden oluşacak Akkuyu
Nükleer Santralinde 1inci ünite 2023 yılında, diğer ünitelerin
ise birer yıl arayla üretime geçmesi, başlaması
planlanmaktadır. Tabii, bu, Sayın Cumhurbaşkanının
seçim kampanyası takvimine göre yaptığı bir plandır
ama Rus Enerji Kurumu Rosatomun Başkanı bu hedefi iddialı
bulmuş ve 2023 hedefine ulaşmanın tek yolunun Rus ve Türk
tarafı arasında iyi koordine edilmiş ve güven temelli iş
birliğinden geçtiğini dile getirmişlerdir. Sadece bu nedenden
dolayı Türkiye, Ukrayna-Rusya arasındaki krizde tarafını
belli etmek durumunda bırakılmıştır. Bir kere daha
tekrarlamak istiyorum: Akkuyu Nükleer Santrali bizim topraklarımızda
kurulan ama sahibi Rusya olan bir santraldir. Akkuyu Nükleer Santralinin
çoğunluk hissesi olan yüzde 51i her zaman Rusya Federasyonuna ait
olacaktır. Federasyon, diğer yüzde 49luk hisseyi, dilerse, canı
isterse Türkiyedeki yatırımcılara satabilecektir. Santralin
altmış yıl işletilmesi planlanmaktadır.
Limanlarımızı kırk dokuz yıllığına
Katara, yakında yapılacak özelleştirmelerle Araplara, nükleer
santralimizi ise altmış yıllığına Ruslara
Sadece nükleer santral mi? Doğal gazda Rusa
bağımlıyız, buğdayda Rusa
bağımlıyız, turizmde Rusa bağımlıyız.
Rusa bu kadar bağımlı olduğumuz takdirde
yayılmacı politika izleyen Rusya gibi bir ülkeyle en ufak bir kriz
bile ülkemiz için büyük sorunlara neden olabilir. İhtimal dâhilinde midir?
Evet. Bugün göstermektedir ki özellikle bizim coğrafyamızda enerji
alanında bir hâkimiyet mücadelesine şahit olacağız. Yeni
bir durum değil ama artarak devam edeceği de şimdiden belli.
Ülkemiz de bu duruma göre politikasını zaman geçirmeden belirlemek
zorunda, bu keyfî bir durum değil, bir mecburiyettir. Ülkemizin
dış politikasını ilgilendiren her durumda biz parti olarak
yanınızda olduk ve millî menfaatlerimiz çerçevesinde
yanınızda olmaya devam edeceğiz. Bu nedenle şimdiden
hazır nükleer enerji konusuyla ilgili bir düzenleme yaparken hem enerji
sorunumuzu çözecek hem de ülkemizi bir ülkeye bağımlı olmaktan
kurtaracak bir konuda hep birlikte bir karar verelim. Rusyaya
yaptırım çerçevesinde bankalar arası SWIFT
anlaşmaları, Rusyanın banka hesapları dondurulmuş
durumda. Rusya zaten uzun bir süredir Akkuyu konusunda parasal
sıkıntılar nedeniyle ortak arayışında.
İşçilerinin paralarını uzun süredir
alamadığı, inşaatın gerekli hızda
ilerleyemediği biliniyor. Hele ki dünyanın başta ekonomik
yaptırım uygulaması devam ederken Rusyanın Akkuyuya para
aktarabilmesi de mümkün değil. Bakın, bu, ülkemiz için büyük bir
fırsat. Bir kere, Akkuyu Nükleer Santralinin ömrü boyunca maliyet ve kâr
hesabı yapılınca tesisi doğrudan satın almanın,
işletmeyi kendimizin yapmasının veya en azından
işletme hizmeti kiralama yöntemlerinin tercih edilmesinin ülkemiz
adına daha kazançlı olacağı ortadadır. Birim elektrik
üretim maliyetleri karşılaştırılınca Rusyayla
yapılan anlaşma dünyadaki en pahalı örneklerdendir. Her bir
ünite için sadece beş yılda kendini amorti edecek bir fiyatlama
mevcuttur. Sonrası, ülkemiz açısından geldiğimiz konum
altın yumurtlayan tavuk misali olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Yasin Bey.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Şimdi bu
fırsat değerlendirilmeli, ekonomik bağımsızlığımızı
ilan edelim ve Akkuyu Nükleer Santralini hemen, şimdi
alacağımız bir kararla millîleştirelim. Teknolojisini,
know-howını gerekirse Rusyadan alalım, devam edelim ama
Akkuyuyu millîleştirelim. Biz Türkiye'nin gerçekten üretken bir toplum hâline
geldiğinde imtiyazlı hâle gelebileceğine inanıyoruz. Biz
hiçbir ülkeye, mecraya veya maceraya milletin ekmeğini, suyunu, enerjisini
kaybetmek pahasına bağlanılmaması gerektiğine
inanıyoruz. Biz her diplomatik sorunda Eyvah! Mazotum biter, gazım
kesilir, enerjisiz, elektriksiz kalır mıyım? demeyen bir
ülkeyi, kendi buğdayını üretmekten âciz bırakılmayan,
masallarla avutulmayan, kendi kendine yeten bir Türkiye'yi inşa etmek
isteyenlerdeniz. Onun için, gelin, elimizde imkân varken Rusyayla yapılan
sözleşmeyi iptal edip Akkuyuyu millîleştirelim.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Antalya Milletvekili Sayın Abdurrahman Başkan.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ABDURRAHMAN BAŞKAN (Antalya)
Sayın Başkan, Gazi Meclisimizin değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve televizyonları
başında bizleri izleyen büyük Türk milletini saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmamın başında, nükleer
enerjinin barışçıl amaçlı kullanımı
sırasında güvenliğin sağlanması ve sürdürülmesi
faaliyetinin radyasyonun olası zararlı etkilerinden korunarak yerine
getirilmesinde tarafların önemli sorumlulukları bulunduğunu
belirterek başlamak istiyorum.
Yine, ayrıca, görüşmekte olduğumuz
kanun teklifiyle barışçıl kullanım ilkesi esas
alınarak nükleer enerji ve iyonlaştırıcı radyasyona
ilişkin faaliyetlerin yürütülmesi sırasında
çalışanların, halkın, çevrenin ve gelecek nesillerin
yoğunlaştırıcı radyasyonun olası zararlı
etkilerinden korunmasına yönelik uygulanması gereken ilke ve esaslar,
tarafların sorumlulukları, nükleer hadiselerden kaynaklanan nükleer
zararlar hakkındaki hukuki sorumluluk, nükleer enerji ve
iyonlaştırıcı radyasyona ilişkin faaliyetler üzerinde
düzenleyici kontrol yetkisini haiz Nükleer Düzenleme Kurumunun yetki ve
sorumlulukları belirlenmiştir.
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri;
hepimizin malumu olduğu üzere dünyada enerjiye olan talep gün geçtikçe
artmakta ve enerji yatırımlarının önemi giderek daha fazla
anlaşılmaktadır. Bu noktada, çevreyi, toplumu ve gelecek
nesilleri göz önüne alan, güvenilir, ucuz, sürdürülebilir ve erişilebilir
enerji kaynaklarına olan ihtiyaç diğer alternatiflere göre nükleer
santralleri ön plana çıkarmaktadır. 2021 yılı sonu
itibarıyla, dünya üzerinde 30 ülkede toplam 439 nükleer reaktör hâlen işletme
hâlinde olup enerji üretmekte ve dünyanın toplam enerji
ihtiyacının yüzde 10u nükleer enerjiden
karşılanmaktadır. Bu oran, Fransa'da yüzde 70, Belçika'da yüzde
40, Finlandiya, İsveç, Güney Kore ve İsviçre gibi bazı
gelişmiş ülkelerde ise yüzde 30 olarak göze çarpmaktadır.
Örneğin, Fransa'da hâlihazırda 56 nükleer santral faal olup Avrupada
sanayicisine en uygun fiyatla enerji temin eden ülke konumundadır.
Ayrıca, İngiltere gibi birçok gelişmiş ülkede nükleer
santral inşaları devam etmektedir. Nükleer enerji ülkemizin uzun
vadeli karbonsuzlaşma stratejisinin de önemli bir parçasıdır.
Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı verilerine göre
1971-2018 döneminde nükleer enerji toplam 70 milyar ton karbondioksite mâni
olmuştur. Bu da 2012-2013 arası tüm salımlara denk gelmektedir.
Mevcutta nükleer enerji, karbon emisyonlarını yılda 2 milyar ton
oranında azaltmaktadır. Bugün, Avrupada 10 ülke; Fransa, Polonya,
Macaristan, Çekya, Bulgaristan, Slovakya, Romanya, Hırvatistan, Slovenya
ve Finlandiya nükleer enerjinin yeşil ve sürdürülebilir bir enerji
kaynağı olarak kabul edilmesi için Avrupa Birliği Komisyonuna
bir tasarı vermiş ve AB Komisyonu bu tasarıyı kabul
etmiştir. Böylelikle, AB, nükleer enerjinin 2050 yılı karbon
nötr hedefi için hem yeşil hem de sürdürülebilir bir yatırım
olduğunu teyit etmiştir.
Enerji sektörü, tüm sera gazı
salımlarının üçte 2si gibi yüksek bir oranından
sorumludur. Nükleerde karbon salımı yok denecek kadar azdır ve
Akkuyu Nükleer Güç Santralimiz küresel iklim değişikliğiyle
mücadelemize önemli katkılar sağlayacak, çevre dostu da
sayılabilecek bir projedir. Tüm ünitelerinin işletmeye
alınmasıyla her yıl 40 milyon tonun üzerinde karbon
salımının önüne de geçilmiş olacaktır.
Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; ülkemizin enerji alanındaki en büyük
yatırımı olan ve ilk ünitesini 2023 yılında devreye
almayı planladığımız Akkuyu Nükleer Güç Santralinde
kurulmakta olan 4 reaktör faaliyete geçtiğinde Türkiye'nin toplam enerji
ihtiyacının yüzde 10unu tek başına
karşılayabilecektir. Akkuyu Nükleer Güç Santralinde kullanılan
VVER-1200 tasarımı, Fukuşima kazası sonrası belirlenen
gereklilikler göz önünde bulundurularak geliştirilen aktif ve pasif
güvenlik sistemleriyle beraber uzun süre önce doğrulanmış
mühendislik çözümlerinin güvenilirliğini bünyesinde
birleştirmektedir. Genel itibarıyla VVER-1200 yüksek güç,
altmış yıllık hizmet ömrü, yakıt ikmali
yapmaksızın on sekiz ay çalışma imkânı gibi
özellikleriyle öne çıkmaktadır.
Diğer yandan, dünya genelinde iklim
değişikliği tartışmalarının sürdüğü
şu dönemde, iklim değişikliğine etkileri minimum düzeyde
olan, sahip oldukları güvenlik sistemleriyle doğal radyasyonun sadece
yüzde 1i kadar etkiye sahip olan nükleer santrallerin güvenli ve emniyetli
şekilde işletilmelerini sağlamakta en önemli rol hiç
kuşkusuz ki nükleer alanda düzenleyici ve denetleyici görev üstlenen
kurumlara düşmektedir. Nükleer enerji ve iyonlaştırıcı
radyasyona ilişkin faaliyetlerin yürütüldüğü ülkelerde
insanların ve çevrenin korunması bu tesislerin güvenliğini
denetleyen sağlam bir düzenleyici çerçevenin varlığına
bağlıdır. Nükleer enerji ve iyonlaştırıcı
radyasyona ilişkin faaliyetlerin düzenleyici kontrolü için operasyonel ve
etkin bir şekilde bağımsız bir düzenleyici kurumun
oluşturulması ve sürdürülmesinin sağlanması önem teşkil
etmektedir. Düzenleyici kurumların düzenleyici sorumluluklarını
ve işlevlerini yerine getirebilecek yeterli kaynaklara ve uygun
niteliklere sahip ve yetkin personellere de ihtiyacı vardır. Bununla
birlikte, ülkemizin de tarafı olduğu Nükleer Güvenlik Sözleşmesi
de ayrıca sözleşme taraflarına yasal ve düzenleyici çerçeveyi
oluşturmanın yanı sıra bağımsız bir
düzenleyici kurum kurulması görevini de yüklemektedir.
Sayın Başkanım, kıymetli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle radyoaktif atıklara
ve kullanılmış yakıtlara ilişkin hükümler ihdas
edilmiş, Türkiye Cumhuriyeti egemenlik alanı dışında
yürütülen bir faaliyet sırasında ortaya çıkmış olan
radyoaktif atıkların Türkiye Cumhuriyeti sınırları
içerisine sokulmasını da yasaklamıştır. Ülkemizde
yürütülen faaliyetler neticesinde ortaya çıkan radyoaktif
atıkların bertarafında Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden
Araştırma Kurumu (TENMAK) yetkilendirilmiştir. Radyoaktif
atık yönetimine ve işletmeden çıkarmaya ilişkin kurulacak
özel hesaplar, bu hesaplara yapılacak katkı payı ödemelerinin
nasıl belirleneceği, bu hesaplardan yapılacak katkı
payı ödemelerinin neler olduğu, hesapların gelirleri ve
işleyişine ilişkin hususlar da bu kanun teklifiyle düzenlenen
konular arasında yer almaktadır.
Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; Paris Sözleşmesi yani Nükleer Enerji Sahasında
Hukuki Mesuliyete Dair Sözleşmenin 2004 protokolüyle gelen
değişikliklere paralel olarak nükleer enerji alanında hukuki
sorumluluk rejimine ilişkin düzenlemelere de yer verilmiştir. Nükleer
santral işletenin nükleer tesisinde ya da nükleer maddelerin
taşınması esnasında meydana gelen bir nükleer hadiseden
kaynaklanan zararlardan kendisinin, personelinin ve tesisle ilgili teknoloji,
mal ve hizmet sağlayanların herhangi bir kusurunun olup
olmadığına bakılmaksızın ve münhasıran
sorumlu olacağı esası miktar ve zaman açısından
belirli sınırlar dâhilinde kabul edilmiştir. Sorumluluğun,
sigorta veya diğer mali güvencelerle teminat altına
alınması zorunluluğu da öngörülmüştür. Nükleer teknoloji
sadece enerji üretimi için değil tıptan sismik aramalara, uzay
çalışmalarından sanayi teknolojisine ve tarıma kadar birçok
sektörün gelişmesine de öncülük etmektedir. Unutulmamalıdır ki
nükleer enerjiye sahip olmadan gelişen ve gelişmiş olan hiçbir sanayi
ülkesi yoktur.
Enerjide dışa
bağımlılığı azaltmanın en önemli
ayaklarından bir tanesini de nükleer enerji oluşturmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi, her dönem nükleer enerjiye olumlu
yaklaşmış ve seçim beyannamelerinde kesintisiz olarak nükleer enerjinin
geliştirilmesine yer vermiş bir siyasi harekettir. Merhum
Başbuğumuz Alparslan Türkeş, daha 1961 yılında
nükleer araştırmalarla ilgili bütçeye 30 bin lira koydurarak
istikametimizin bu enerji kaynağına doğru olması
gerektiğini kayda geçirmiştir. Merhum Başbuğumuz Alparslan
Türkeşle başlayan nükleer güce sahip olma hedefi, ülkücü akademik
camianın ve devlet içerisinde bu hedefi ülkü kabul etmiş
kadroların önemli ve heyecan verici amaçlarından da biri olmuştur.
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri;
bu amaç doğrultusunda Genel Başkanımız Sayın Devlet
Bahçeli Beyefendi, 24 Haziran 2018 Seçim Beyannamesinde, partimizin bu
konudaki görüşlerini şu cümlelerle ifade etmişlerdir: Büyümenin,
kalkınmanın, gelişmiş bir ülke olabilmenin temel
dinamiklerinden biri olan enerji, büyük ölçüde kendi imkânlarımızla
temin edemediğimiz ve ithal etmek zorunda kaldığımız
önemli bir girdidir. Bu durum, ülke olarak uzun vadeli enerji stratejisi
çerçevesinde millî bir enerji politikası ortaya koymamızı da
zorunlu kılmaktadır. Ülkemizin enerji politikasının temel
önceliği, enerji talebindeki artışın güvenli bir biçimde
karşılanabilmesidir. Enerjiye olan talep; nüfus
artışı, sanayileşme, kentleşme ve teknolojik
gelişmelere paralel olarak da artış göstermektedir. Enerji üretiminde
kullanılabilecek kaynakların çeşitliliği, üretim ve
dağıtım sistemlerine yönelik teknolojilerdeki hızlı
gelişmeler, kaynak temininin aynı zamanda uluslararası
ilişkiler ve diplomasinin de konusu olması ve enerji tüketiminin
olumsuz çevre etkileri, enerjiyle ilgili değerlendirmelerin çok boyutlu ve
çok eksenli bir yaklaşımla ele alınmasını zorunlu
kılmakta, bunları dikkate alan millî bir enerji politikası
ortaya koymayı gerektirmektedir. Küresel ölçekte güç dengesi
arayışları, enerji politikalarını etkilemekte,
yaşanan ekonomik ve politik belirsizlikler enerji ve doğal kaynaklar
üzerindeki paylaşım mücadelelerini de artırmaktadır.
Enerjinin ekonomik boyutunun yanı sıra siyasi, diplomatik, çevresel
ve insani boyutlarının olması uzun vadeli bir enerji stratejisinin
hazırlanmasını da gerekli kılmaktadır. Enerji
diplomasinin geliştirilmesiyle zengin enerji kaynaklarına sahip Türk
Cumhuriyetleriyle ikili ve çok taraflı anlaşmaların
yapılması, bu kapsamda Türk enerji ticaret birliği
kurulması, enerji sahasında başlayan bu birliğin ekonominin
diğer alanlarına da model olması sağlanmalıdır.
Türkiye'de elektrik sektörü, arz güvenliğini
esas alan bir anlayışla ekonomik büyüme ve refaha katkı
sağlama doğrultusunda gelişmiştir. Sağlam mevzuat ve
güçlü politika dokümanları bir piyasanın etkin işlemesinin ön
şartı ise finansal sürdürülebilirlik ve yatırımlardaki
ekonomiklik de o piyasanın varlığını devam
ettirmesinin asgari şartlarındandır. Ülkemizin
politikalarını, enerji arz güvenliğini sağlama ve enerji
pazarında avantaj yakalama amacı şekillendirmektedir.
Dünyada yaşanan teknolojik gelişmeler, ham
madde ve petrol fiyatlarındaki değişimler, yenilenebilir enerji
ve doğal gaz kaynaklı politikalara geçiş enerji sektörünün ne
kadar dinamik ve gelişmeye ne kadar açık olduğunu da
göstermektedir. Bu çerçevede, enerji ham maddelerinde dış
bağımlılığın azaltılması, bunun için
kömür ve yenilenebilir enerji kaynaklarının azami seviyede
değerlendirilmesi, enerji ithalatında kaynak ve kaynak ülke
çeşitliliğinin sağlanması, etkin bir talep yöntemiyle
enerji arzının kesintisiz ve yeterli bir şekilde
gerçekleştirilmesi, çevreye dost ve duyarlı bir anlayışla
gelişmiş atık, kontrol ve bertarafına, havza ve kaynak
planlamasına dayalı bir yaklaşımla enerjinin çevre ve insan
sağlığına zarar vermeden üretilmesi, enerji
verimliliğinin üretimden tüketime bütün alanlarda güçlü ve
çeşitlendirilmiş finansal araçlarla desteklenmesi ve yeni enerji
teknolojilerini üretecek yetkinliğe ulaşılması gereklidir.
Bu bağlamda, Türkiyenin önüne koyduğu 500 milyar dolar ihracat ve
ilk 10 ekonomiye girme hedefleri açısından kesintisiz enerjiye ve
dolayısıyla da en az 3 adet nükleer santrale ihtiyacı
olacaktır.
Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; yeri gelmişken, 5 Mart 1207 yılında Selçuklu
Sultanı I. Gıyâseddin Keyhüsrev tarafından Türk yurdu hâline
getirilen Antalya'mızın fethinin 815inci yılını
kutlamak istiyorum. Anadolu Selçuklu Devleti için Antalya her zaman bir ülkü
olmuştur. Antalya, İstanbul ile Mısır arasındaki en
kısa yol üzerinde bulunmaktadır. Büyük ve önemli bir limana sahip
olarak deniz ticaretini sürdürmek isteyen Anadolu Selçuklu Devleti için
Antalya'nın şüphesiz stratejik ve ekonomik önemi çok büyüktür. Bu
kutlu fetih sayesinde, Selçuklu Devleti için Antalya uygun vergi kolaylıklarıyla
kısa bir zaman içerisinde önemli bir dış ticaret
kapısı olmuştur, medeniyete de önemli öncülük etmiştir. Bu
sayede, Selçuklu Devleti dış ticaretin gelişmesine
bağlı olarak bir deniz gücü hâline de gelmiştir. Böylece, ilk
Türk deniz gücü Selçuklular eliyle Antalya'da kurularak, Antalya'mız Türk
denizciliği için stratejik bir konuma yükselmesinin gururunu da
yaşamaktadır.
Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; sözlerime son vermeden önce hem tarihimizde şanlı
bir asker hem de savunma sanayimizin sembol ismi olan, Kafkas İslam
Orduları Komutanı ve Bakü'nün kurtarıcısı Nuri
Killigil Paşa'yı şehadetinin 73üncü yıl dönümünde rahmet,
minnet ve saygıyla anıyorum.
Görüşmekte olduğumuz Nükleer Düzenleme
Kanunu Teklifi'nin vatanımıza ve milletimize hayırlı
olmasını temenni ediyor, Genel Kurulu ve ekranları
başında bizleri izleyen yüce Türk milletini saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Özgür Bey, buyurun.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, talep ettikleri inceleme
raporunun kendilerine verilmesinden dolayı Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Celal Adana teşekkür ettiklerine, Kanunlar ve Kararlar
Başkanlığının görevini yaptığının
anlaşıldığına ve iktidar partisinin kaliteli yasama
konusunda hassas davranmadığına ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkanım,
biraz önce talep ettiğimiz inceleme raporu sizin incelemenizden sonra
bizlere verildi. Birincisi, tutanakta, eksik kalmasın, kaliteli yasama
açısından ve herhangi bir şüphe yaratmaması
açısından, siz usul tartışmasına da gerek duymadan
kendi inisiyatifinizle yaptınız; bizce bu çok değerliydi,
teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN Sağ olun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İkincisi; Kanunlar ve
Kararlar Başkanlığının görevini yaptığı
anlaşılıyor.
Üçüncüsü; Komisyon
Başkanlığının tabii, büyük bir telaşla
yaptıkları için, İç Tüzükün kendilerine verdiği,
Komisyonun kendine havale edilen teklifi, ilk önce Anayasanın metin ve
ruhuna aykırı olup olmadığını tetkikle yükümlü
olduklarına ilişkin bu görevi
Kendileri Yokluğundan bir
şey anlayın. diyorlar ama orada usul yönünden tüketilmesi gerekir
bunun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yani Anayasaya
aykırı olduğunu düşünmüyoruz. denilebilir; düşünen
gruplar bunu iddia ederler, her birimizin çok kıymetli Anayasa Komisyonu
üyeleri var, bizimkiler gidip katkı sağlıyorlar. Bunun Sanayi
Komisyonunda tüketilmemiş olmasını da bir eksiklik olarak
değerlendiriyoruz.
Bunun dışında, ayrıca, tabii,
bir başka eksiklik de teklif Sanayi Komisyonuna esas komisyon olarak
yollandığı gibi tali komisyon olarak da Anayasa Komisyonuna
yollanmış ama Anayasa Komisyonu toplanmamış, raporunu
hazırlamamış, Sanayi Komisyonuna da yollamamış. Bu, bu
dönem sadece 2 kez yapıldı, eskiden yüzde 80lerdeydi, şimdi
binde 2lerde; bu da yine iktidar partisinin kaliteli yasama konusunda hassas
davranmadığını gösteriyor.
Ben şahsınıza grubumuz adına
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum, sağ olun.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya ve 87 Milletvekilinin Nükleer
Düzenleme Kanunu Teklifi (2/4222) ile Çevre Komisyonu ve Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (S.
Sayısı: 314) (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kenanoğlu.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Nükleer Düzenleme Kanun Teklifini görüşüyoruz.
HDP Grubumuz adına söz aldım.
Öncelikle, bu yasa yapım meselesine
karşı itirazlarımızı her aşamada dile
getiriyoruz, burada bir kez de bu teklifin gelişi ve görüşülme biçimi
üzerinden bir bilgilendirme ve değerlendirme yapmak isterim. Bir defa,
Nükleer Düzenleme Kurumu kanun hükmünde kararnameyle kuruluyor, esasında
Meclisin yetkileri elinden alınmış oluyor ve bir KHKyle bu
kurum oluşturuluyor. Şimdi, bunun üzerinden Anayasa Mahkemesine
başvuruluyor ve Anayasa Mahkemesi bunu iptal ediyor, diyor ki: Sizin
yetkinizde değil, bunun bir kere Meclis tarafından
yapılması gerekiyor. Anayasa tartışmasında biz buna
değindik yani mesele şu, buradaki yaklaşım yani tek adam
rejiminin yaklaşımı şöyle: Biz yaptık oldu, olmazsa
siz verirsiniz, itiraz edersiniz, bunun uygunluğu
tartışılır; uygun değilse de getiririz Meclise,
nasıl olsa sayısal çoğunluğumuz da var, eller kalkar ve
geçer. Bunu söylerken gerekçelendirerek de anlatmak isterim. Şimdi, bir
yıl süre vermiş Anayasa Mahkemesi, demiş ki: Bir yıl
içerisinde bu teklifi düzenleyebilirsiniz. İptal kararında bundan
bahsetmiş. Şimdi, bir yıl 9 Martta doluyor yani 9 Mart 2022de
Resmî Gazete'de yayınlanması gerekiyor bu kanunun. Şimdi, bir
yıl boyunca bu konuda hiçbir faaliyet yürütülmemiş, hiçbir
çalışma yürütülmemiş, komisyona gelmemiş, kanun teklifi
düzenlenmemiş ve bunun son anına denk getirecek şekilde teklif
Komisyona geldi. Nasıl geldi Komisyona? Önce bize dediler ki: Biz, Akkuyu
Nükleer Santrali'ne bir gezi düzenleyeceğiz. Komisyon üyeleri olarak çok
sevindik olarak yani en azından Akkuyu Nükleer Santralini gezecektik yani
ne oluyor, ne bitiyor, bir sürü iddia var; hem oradaki emekçiler,
çalışanlar açısından bir sürü iddia var hem nükleer
santralin inşaatıyla ilgili birçok iddia var, bütün bunları
belki yerinde inceleme, görme şansı elde edecektik. Fakat bu apar
topar iptal edildi, denildi ki: Kanun teklifi gelecek, bir kanun teklifi var,
dolayısıyla buna gidemeyiz. ve ertelendiği söylendi bize.
Şimdi, bu kanun teklifi 25 Şubat günü saat 11.05te mail
adreslerimize, mail atılarak bildirildi ve bu bildirimle beraber bize
çağrı, gündem ve kanun taslağı gönderildi. Şimdi, bize
denildi ki, yani 25 dediğim cuma günü saat on bir: Pazartesi günü saat
14.00te toplanılacak ve teklifi görüşeceğiz. Ya, bir dakika,
cuma günü saat on bir; cumartesi, pazar giriyor araya ve bizim bu kanun teklifi
üzerinde çalışma şansımız yok, teknik bir konu. Her
bir Komisyon üyesi bu konuda uzman değil, ayrıca olması da
gerekmiyor ama bu konuyla ilgili uzmanlardan görüş alabilme
imkânımız da yok zaman açısından. Ve Çevre Komisyonu
toplandı, 28 Şubat saat onda, Çevre Komisyonu baktı ki
yetişmeyecek, bizim toplantı yani Enerji Komisyonu
toplantısı 16.00ya ertelendi, Çevre Komisyonu saat 14.00
civarlarıydı sanırım, bitirdi, iki saat aradan sonra bizim
Komisyon yani Enerji Komisyonu toplandı ve Çevre Komisyonu raporu,
muhalefet şerhleri biz daha Komisyon toplantısındayken
dağıtıldı, ne okuma şansımız oldu ne
değerlendirme şansımız oldu. Ve 28 Şubat saat onda
Çevre Komisyonunda başlayan ve 16.00da Enerji Komisyonunda devam eden
görüşmeler 1 Mart sabahı saat beşe kadar sürdü ve ısrarla,
inatla Bu çıkacak. denildi. Niye? E, zaman kalmadı. Ve bugün
yarın bu kanunu buradan çıkartmak istiyor iktidar partisi.
Şimdi, niye bunu yapıyorlar? Bunun bir sebebi var yani bir
yıldır saklayıp buraya getirmelerinin. Bir kere, halkın
iradesini yok sayan bir tutum söz konusu burada çünkü Meclis halkın
temsilcilerinden oluşuyor. Yani Cumhurbaşkanı yüzde 51-51,5 oyla
seçilmiştir, budur temsiliyeti fakat Meclisin yüzde 90dan fazla bir
temsiliyeti vardır, buradaki milletvekilleri ve partiler
açısından değerlendirdiğiniz zaman. Ama bütün buranın,
dolayısıyla halkın iradesi yok sayılarak Bir el indir,
kaldır; hemen geçirin bu teklifi. deniliyor.
Şimdi, burada, tabii ki neden bu acele, niye?
Çünkü nükleer santralleri esas alan bomba diyebileceğimiz bir enerji
kaynağı üzerinde bir kanun çıkartılıyor. Şimdi
Nükleer santraller meselesi kamuoyunda tartışılmasın, çok
fazla üzerine düşünülmesin; çevre örgütleri, bu konuya itiraz eden nükleer
karşıtı kurumlar bu işle ilgili herhangi bir şey
yapamadan, bir araya bile gelemeden hemen apar topar biz bu kanunu
çıkartalım. Bütünüyle son dakikaya bırakılması ve
milletvekilleri üzerinde, Komisyon üyeleri üzerinde bir manevi baskı
oluşturulmasının aslında nedeni budur. Yani, halka karşı,
çevreye, doğaya, canlılara karşı bir kanun teklifi
getiriliyor ve bu kanun teklifi tartışılmasın,
konuşulmasın diye de böyle sıkboğaz edilerek kanun
çıkartılıyor.
Kanun çıkartılırken 17 kurum davet
edilmiş Komisyona, 17 kurum. Liste burada, bunların tamamı kamu
kurumu yani hiçbir sivil toplum kuruluşu yok. Yani kamuoyu bu konuda ne
diyor; bu kanundan etkilenecek olan toplumsal yapıların, sivil toplum
örgütlerinin, demokratik kitle örgütlerinin temsilcileri bu kanunla ilgili ne
diyor, bilmiyoruz. Çağırılıp dinlenmiyor ve bütün yöntem
böyle oluyor. İşte, bu liste, aslında, AKP'nin yönetim
anlayışının listesidir; aslında, bu liste, tek adam
rejiminin ülkeyi yönetme listesidir. Tümüyle bu şekilde
bakılıyor. Halk olmasın, kitle örgütleri olmasın, sivil
toplum kuruluşları bu işin içerisinde yer almasın; ben
şirketlerle -ki çoğu zaman da şirketler
çağırılıyor- ve kamu kurumlarıyla bu
tasarıyı hazırlarım, ondan sonra da
çıkartırım.
Şimdi, tartışmaların
odağındaki Akkuyu Nükleer Santrali var. Şimdi, ifade ettik,
Akkuyu Nükleer Santrali yapılırken, daha ortada şirket yokken
Rusya'yla uluslararası bir sözleşme yapılıyor ve
şirket kurulmamış daha. Niye? Birtakım denetimlerden
kaçırmak için, uluslararası sözleşmelerdeki, o
Anayasanın
90ıncı maddesi güvencesi çerçevesinde, denetimden
kaçırılarak şirket ortada yokken bu iş yapılıyor.
Şimdi, Akkuyu Nükleer Güç Santralinin sahibi kim? Bunun sahibi Rusya yani
yirmi yıl boyunca tümüyle Rusyaya ait. Peki, yirmi yıldan sonra ne
oluyor? Yirmi yıldan sonra, yine yüzde 51i Rusyanın kontrolünde
olacak yani yüzde 51i. Yine Rusya belirleyecek her şeyi. Şimdi, biz
ne yapıyoruz? Kendi topraklarımızda bir santral kurduruyoruz
Rusyaya Al sana toprak, gel buraya santrali kur. Ee, ondan sonra
elektriği üret. Ee? Ben satın alacağım, satın alma
garantisi veriyoruz. Baktığınız zaman, satın alma
garantisi verdiğimiz rakamlar öyle ufak tefek rakamlar değil ya da
söylendiği gibi ucuz filan değil; 12,35 cent ile 15,33 cent
arasında bir rakam söz konusu. Şimdi, bu rakamın dolar bazında
olduğunu düşündüğünüz zaman, hiç öyle ucuz enerji, ucuz elektrik
bilmem ne kesinlikle söz konusu değil. Bu santral devreye girince ucuz
elektrikle karşı karşıya olmayacağız, bunun da
bilinmesi gerekiyor.
Şimdi, diğer taraftan dedik ki: Bizim
elektriğe, enerjiye ihtiyacımız var mı? Bugün biz
basın toplantısı yaptık, bu konuyu komisyonlardaki
arkadaşlarla, Çevre Komisyonunda ve Enerji Komisyonunda
değerlendirdik ve orada bizim enerjiye ihtiyacımız
olmadığını ifade ettik. Yandaş basın hemen
şöyle manşet atmış: HDPli vekiller dedi ki Türkiyenin
enerjiye ihtiyacı yok. Şimdi, dediğimiz bu değil;
dediğimiz, söylediğimiz şu: Türkiyenin şu anda kurulu
yapısı ve elektrik üretimi kilovat bazında
baktığınız zaman ihtiyacının fazlası olarak
var yani yeni bir santral kurulumuna, yeni bir elektrik üretim aracına
ihtiyaç yok; bahsettiğimiz bu. Mevcut planlamalar, mevcut
yatırımlar, mevcut hesaplamalara göre, ürettiğimiz elektrik
zaten fazlasıyla var. Ha, bunu yönetemiyorsunuz, ayrı bir konu,
Ispartayı bütün bu fazlalığa rağmen elektriksiz
bırakıyorsunuz. Niye? Çünkü vermişsiniz şirketlere;
şirketler, dağıtım, iletim ve benzeri trafo
bakımlarını yapmıyorlar, para harcamıyorlar, ha bire
fatura kesip para kazanıyorlar. Buradaki o kaçakları, o yollardaki, o
elektrik trafolarındaki, o iletişim hatlarındaki
kayıpları düzeltseniz, şirketler o yatırımları
yapmış olsa Akkuyu Nükleer Santraline ihtiyaç duymazsınız
çünkü buradan üretilen elektriğin daha fazlası oralarda kaybediliyor.
Ama yandaş şirketler besleniyor, o nedenle de siz buna ihtiyaç
duyuyorsunuz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, nükleer
santrallere karşı çıkışımızın sebepleri
var. Bunlardan bir tanesi de tabii ki bu kazalar, atıklar ve benzeri.
Şöyle düşünün: Nükleer santral hiç kaza yapmıyor yani tam
randımanlı çalışıyor, hiçbir sıkıntı
yok, hiçbir sorun yok. Bütün bunlara rağmen ortalığa radyoaktif
bir toz saçıyor yani bundan kurtulma şansınız yok.
Şimdi, dolayısıyla, Mersinde ne olacak? Mersinde şu
olacak arkadaşlar: Mersinde yetişen çilek, muz ve benzeri
gıdalara Radyoaktif atık içerir. etiketi getirmek zorunda
kalacaksınız; şimdi, hiçbir kaza riskinden filan bahsetmiyoruz,
bu etiketi getirmek zorunda kalacaksınız. Dolayısıyla,
burada ciddi bir sorun var ve mesele, esasında, yine hiçbir sorun
olmadığı takdirde atıklar var yani nükleer
atıkların ne olacağı konusu belirsiz çünkü şu anda
nükleer atıklardan tümüyle kurtulmak söz konusu değil ve bunlar
ülkelerin başına bela, daha çok da bizim ülkemizin başına
bela çünkü gelişmiş ülkeler bu atıkları bize gönderiyorlar.
İzmir Gaziemirdeki meseleyi arkadaşlarımız Komisyonda
detaylıca anlattılar, basın toplantısında da
ayrıca bölüm konuşmalarında da dile getirecekler.
Şimdi, Akkuyu Nükleer Santrali daha kurulmadan
ölüm saçmaya başladı, daha çalışmaya başlamadan. Niye?
Orada ciddi iş cinayetleri söz konusu, emekçiler ölüyor fakat bir denetim
de söz konusu değil, denetim yapamıyoruz; milletvekilleri gidiyor,
inceleme yapamıyor, giremiyorlar oraya. Niye? Rusyanın kontrolünde,
bizim değil ki; yani böyle bir şey var. Denildi ki: Burada bir çatlama
söz konusu. Şimdi, bu çatlama nereden kaynaklandı? Çatlamanın
zeminden mi, kullanılan malzemeden mi, işçilikten mi
kaynaklandığı bilinmiyor çünkü denetim yapmak isteyen Mimarlar
Odasının, Jeoloji Mühendisleri Odasının santral
alanına girmesine izin verilmiyor. Bu çatlağın sebebi
bilinmediği gibi, bir de patlak var çatlağın yanı
sıra. Bu patlak ne, patlama ne? Şimdi, bir patlak oluşmuş,
patlama oluşmuş. Biz bununla ilgili soru önergesi verdik, dedik ki:
Ya, bu santralde bir patlamaya ilişkin iddialar var, bir patlama var ve bu
biliniyor yani. Nedir bu patlama? Verdikleri cevap şöyle yani Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanının imzasıyla bana gönderilen, önergeme
cevap, diyor ki: Akkuyu Nükleer Güç Santrali sahasında yürütülen
faaliyetler sırasında, ihtiyaç duyulan alanlarda mevzuat uyarınca
izin verilen sınırlar çerçevesinde planlı patlamalar
yapılmaktadır. Burası iyi, gayet normal ama devamı var
bunun, devamında diyor ki: Sorumlular hakkında idari soruşturma
ilgili kurumlar tarafından başlatılmıştır. Ya,
bir dakika, neyi soruşturuyorsun? Yani sen izinli bir patlamayı
mı soruşturuyorsun? Yani ortada bir durum var ama durumu
yazamıyorsun, söyleyemiyorsun, cevabını veremiyorsun yani kimin
hakkında soruşturma başlatıyorsun? Madem izinli bir
patlamaydı, izni verenler hakkında mı soruşturma
başlatıyorsun? Yani Niye izin verdiniz bu patlamaya? diye mi
soruşturma başlatıyorsun? Paragrafın
başlangıcı ile devamı arasındaki çelişkiler
komedinin ta kendisi yani, işi izah eden bir durum bir taraftan.
Değerli arkadaşlar, şimdi, burada
önemli bir konu da evet, enerjiye ihtiyaç meselesi. Enerjiye ihtiyaç var, bu
kesin ama demin de belirttiğim gibi, tasarruf tedbirleriyle bu enerji
ihtiyacının karşılanacağı -ki zaten mevcutta
fazlası var- ama bunun nükleer santraller yoluna gitmeden de mevcut durumdan
kazanılması ve sağlanması mümkün. Şimdi, örneğin,
AVMler var. İşte, orta ölçekli bir alışveriş
merkezinin aylık elektrik gideri 15 bin hanenin elektrik giderine
karşılık geliyor, 15 bin hanenin. Ya, Türkiyede bir kontrolsüz
AVM durumu var ve bu AVMlerin yol açtığı sarfiyattan tasarruf
edilse bütün bu Akkuyu Nükleer Santraline dahi ihtiyaç kalmayacak çünkü Akkuyu
Nükleer Santrali öyle denildiği gibi faaliyete geçtiği zaman
Türkiyenin bütün elektrik ihtiyacını falan karşılamayacak
yani sadece yüzde 7,7sini karşılayacak; o da ilk seferde, tam
çalıştığı zaman. Daha sonra, bu, yıllar üzerinde
yani örneğin 2030 yılında 6,3e; 2040 yılında ise
3,9a düşecek yani Türkiyenin elektrik ihtiyacını
karşılama noktasında. Yani, öyle anlatıldığı
gibi, sanki Akkuyuda nükleer elektrik santrali devreye girecek ve Türkiyede
artık elektrik sıkıntısı olmayacak; tümüyle bu,
burayı karşılayacak. falan diye bir şey de yok yani;
tümüyle üretimin kapasitesi yüzde 7,7yi ancak karşılayabilecek
pozisyonda. Bu da, tasarruf edilse
Yani, hakikaten, bu, hani sizin,
yandaş çetelere verdiğiniz şirketler var ya, onlar üzerine
düşen sorumlulukları yerine getirip yatırımlarını
yapsalar, buradaki elektrik üretiminden daha fazla elektrik elde edilmiş
olacak. Şimdi, dolayısıyla, bu konu öyle kamuoyuna
anlatıldığı gibi değil çünkü kamuoyu bununla ikna
ediliyor. Yahu, ne yapacağız, karanlıkta mı
kalacağız? Cep telefonu da kullanıyorsunuz, bak, evde
televizyon izliyorsunuz, işte, buzdolabı
çalıştırıyorsunuz. Bunları da mı
çalıştırmayalım? Böyle ajite ediyorlar.
Şimdi, biz zannediyoruz ki yani kamuoyu
-bunları izleyenler- zannediyor ki: Yahu, bu nükleer santral
yapılmazsa biz beş sene sonra evde televizyon bile izleyemeyiz,
buzdolabını bile çalıştıramayız. Bizim buna
ihtiyacımız var. Ya, külliyen yalan bu, külliyen bir algı
operasyonu ve bu algı operasyonuyla bu yatırımları
oluşturup paraları buraya aktarıyor ya da Rusyaya alım
garantisi veriyorsunuz yani. Şimdi, dolayısıyla, bu
algılarla bu ülkeyi zaten yönetmeye çalışıyorsunuz bütünüyle,
her alanda; burada da aynısını yapıyorsunuz.
Ve şimdi, bu nükleer santrallerdeki kazalar ve
riskler var; işte, Fukuşima var, hani Japonya teknolojide
tartışılmaz bir ülke; biz neredeyse yapılı
yolları işler hâlde tutamıyoruz, her gün bir yerler çöküyor ama
bunun karşısında kalkıyorsun diyorsun ki: Bu güvenli bir
nükleer santral olacak. Japonyada bile ciddi bir felaket söz konusu oldu ve
bu Fukuşima'daki felaketi biliyoruz. Bir taraftan da Çernobil hemen
yanı başımızdaydı, Çernobilde de yaşadıklarımızı
biliyorsunuz. Hani oradan nasıl etkilendi ülkemiz biliyorsunuz ama biz
şunları da gördük yani televizyonlara çıkıp Ya, bu
çayları rahatlıkla içebilirsiniz, bunlarda radyasyon falan yok.
deyip televizyon karşısında çay içen bakanlara tanık
olmuş bir ülkeyiz. Şimdi, bu, tümüyle algı operasyonudur. Geçen
bununla ilgili yani bu algı operasyonları meselesiyle ilgili bir
haber okudum; ahlak, kural, sınır, ticaret kurallarını dahi
tanımayan şirketler, kapitalistler, vahşi kapitalistler,
zamanında, sigaranın faydaları için yani Sigara
faydalıdır. diye lobi oluşturmuşlar ve bununla ilgili
makaleler yazdırmışlar, haberler yaptırmışlar
Yahu, sigara sağlığa faydalı, nasıl sigarayı
yasaklarsınız? filan diye. Yahu, yaklaşım hep aynı, o
gün sigaraya yapılanlar bugün nükleer santral için yapılıyor;
aynı mantık, aynı kafa devam ediyor.
Bir de Komisyonda şöyle bir tartışma
oldu -gerçi kamuoyunda hep oluyor bu tartışma- şimdi diyorlar
ki: Ya, kazadır bu, hani ne olacak; uçağa biniyorsun, uçak da kaza
yapabiliyor, düşüyor, insanlar ölüyor ya da sen araba kullanıyorsun,
araba da kaza yapabiliyor, insanlar ölüyor; e, ne yapalım; arabayı da
mı yasaklayalım, işte, uçağı da mı
yasaklayalım? Ya, böyle bir mantık olur mu? Uçak kazasında
ancak uçak alanındaki ya da oradaki, o andaki insanlar etkilenir, en
şeyle hani onlar yaşamını yitirirler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) Araba
kazasında o anda orada bulunan insanlar etkilenir,
yaşamlarını yitirirler en kötü ihtimalle.
Şimdi, nükleer kazada böyle bir şey mi
var? Yani bu kazalar, nükleer kazalar sonucunda gelecek kuşakların
yaşamları etkilenmiyor mu? Bunu bilmiyor musunuz sanki. Yani
yıllar boyunca bunun etkisinin sürdüğünü, insanların kansere
yakalandığını, o kazalar sonucunda engelli çocukların
dünyaya geldiğini yaşamadı mı bu dünya? Yani yeniden
kendimizi tecrübe mi etmemiz lazım? Yani insan aklı kendisinin
dışında yaşadıklarını tecrübe etmek üzerine
kurulu değil midir? Tecrübe dediğimiz şeyi illa kendimiz mi
yaşamamız gerekiyor? İlla o felaketlerin bizde mi olması
gerekiyor? Bir de şöyle bir savunma var, diyor ki: Avrupa bu nükleer
santralleri yaptı, zengin oldu -bilmem şu oldu, bu oldu- biraz da biz
olalım. Yani biraz da biz kirletelim bu dünyayı. Ya, böyle bir
akıl, böyle bir mantık olur mu?
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Balıkesir Milletvekili Sayın Ahmet Akın
konuşacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET AKIN (Balıkesir)
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada 29 maddelik Nükleer Düzenleme Kanunu
Teklifini görüşüyoruz.
Şimdi, Anayasa Mahkemesi Kurumun
kuruluşunu kanun yerine Cumhurbaşkanlığı
kararnamesiyle yaptığınız için iptal etti. Şimdi,
müzakere etmeden, bunu jet hızıyla geçirme peşindesiniz yani
yine her zamanki gibi hukuksuzluğa bir kılıf uydurma peşindesiniz.
Burada -sözde- özerk bir kurum kurulması amaçlanıyor. Şimdi,
gerekçeye bakıyoruz; gerekçeye baktığımız zaman böyle
gözükebilir ancak maddelere baktığınız zaman alakası
yok. Net bir şekilde ortaya çıkan şu: Liyakat yok, yine bir
kişinin iki dudağında hareket eden bir kurum yapılmak
isteniyor, oluşturulmak isteniyor.
Görüştüğümüz teklifte, nükleer enerjinin
çevreye zarar vermeyen, düşük maliyetli ve millî enerji projesi
kapsamında önem taşıdığını iddia
ediyorsunuz. Bu da teklifle çelişiyor baktığınız
zaman. Mesela, Akkuyu Nükleer Santrali yap-işlet-devret modeliyle
değil, yap-işlet-sahip ol modeliyle yapılıyor. Yani ne
demek? Santral Rusyanın.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
hatırlayın, 4 Aralık 2015, Rusya ile Türkiyede problem
yaşanıyor. Efendim, Putin diyor ki: Biz vanaları
kapatırız. Erdoğan diyor ki: Tezek yakarız. 4
Aralık 2015, efendim, siz o zamandan bu zamana hiç ders
almadınız mı? Allah aşkına, bakın, nereden
nereye
Mesela, o zaman, eğer yenilenebilir enerjiye özellikle de
güneşe yeteri kadar önem verseydiniz bağımlılığımız
bu kadar olmazdı. Hatta yine 4 Aralık 2015te Sayın Devlet
Bahçeli Bu milletin çektiği çile artık yeter. Artık sarayda
tezek yakılsın, saray sobayla ısınsın. diye
Erdoğana cevap vermişti. Bari ortağınızı
dinleyin, o da aynı şeyleri söylemişti ama o zamandan bu zamana
hiçbir önlem almadınız. Ne yaptınız? Rusyaya teslim
oldunuz, bu doğru bir şey değil.
Buyurun, şimdi Rusya ve Ukrayna savaşta.
Efendim, burada, enerji krizini, jeopolitik riskleri değil; dünyanın
en pahalı enerji anlaşmasını Rusyayla göbekten
bağladığımız Kurumu; anlaşmanın, nükleer
santralin Kurumunu görüşüyoruz. Arkadaşlar, siz, maalesef,
Türkiye'nin enerji politikasını Rusya'ya bağladınız,
güneşe yeteri kadar yatırım yapmadınız. İkide
birde söylüyorsunuz: Biz yenilenebilir enerjide çağ atladık. diye.
On dokuz yılda güneşe yaptığınız 8 bin megavat
Şimdi siz bunu başarı olarak mı görüyorsunuz, onu merak
ediyorum. Ben buradan söyleyeyim: Millet İttifakı'nın
iktidarında göreceksiniz, güneş ve hibrit sistemlerle hızla ama
hızla bağımlılıktan kurtulacağız. (CHP
sıralarından alkışlar) Yerli ve millî dediğiniz
santral ne yerli ne millî. Teknoloji transferi yok. Sadece ne var biliyor
musunuz? Milletin parasının ödenmesi var. Ayrıca, dünyada hiçbir
ülke ilk nükleer santralini bir yabancı ülkenin uhdesinde yaptırmadı
arkadaşlar. Bir de nükleer santralin önemli bölgelerine girilmesine izin
verilmiyor. Şimdi soru şu: Bu nükleer santral nasıl
denetlenecek? Neye bakılacak? Yani denetlemeye gittiğiniz zaman
Rusya'nın size verdiği kâğıtları esas sayıp ona
göre mi karar vereceksiniz?
Değerli arkadaşlar, fiyatına
bakıyoruz, Elektrik Mühendisleri Odasının (EMO) Nükleer Enerji
Raporunda Rus şirketine garanti para olarak yapacağı ödemesine
karşılık alacağı para 35,5 milyar dolar. Şimdi,
yakıt hariç, burada, bir nükleer santralde işletme gideri
yaklaşık yüzde 8 ila 10 arası. Hesapladığınız
zaman, ortada, on beş yılda 32 milyar doların üzerinde
parayı Rusya'ya ödeyeceksiniz. Ne ödeyeceksiniz? 1 kilovatsaat
başına 12,35 dolar ila 15,33 dolar. Ya, bu ne demek? Böyle bir
şey, bu rakamlar kabul edilebilir mi?
Bakıyoruz, şu an, elektrikte; konut, ilk
kademede fiyat ne kadar? 1 lira 27 kuruş civarında, 1 lira 27
kuruş. Bunun içinde vergi var, efendim, dağıtım, iletim
var, kayıp kaçak var, her şey içinde. E, şu an ulusal tarifede
belirlenen çıplak elektrik birim fiyatı ile nükleerden alınacak
çıplak fiyat arasında yüzde 100ün üzerinde fark var arkadaşlar.
Yani, nükleer santralden alınacak 1 kilovatsaat elektrik için 2 liradan
fazla ödenecek ki bunun içinde -bu sadece maliyet- vergi yok, hiçbir şey
yok. Yani, bu ne demek? Vatandaşımızın, Ayşe
teyzemizin, Murat amcamızın faturası en az yüzde 108 artacak.
Neden? Sizin yüzünüzden, yanlış politikanız yüzünden. Saray
faturayı ödemiyor diye vatandaşın sırtına bu kadar
faturayı yüklemek ayıptır, yazıktır, günahtır
arkadaşlar.
Bakın, sayın milletvekilleri, nükleer
enerji alanında düzenleyici çerçevenin 2 temel bileşeni vardır:
1incisi, uluslararası normlar, efendim, standartlar, kurallar ve
öneriler; 2incisi, ülke özelinde oluşturulacak düzenleyici otoritenin ve
çerçevenin oluşturulması.
Şimdi örneklere bakalım; Japonyada
felaketten sonra Japonya Parlamentosunun raporu var, aynen şöyle, buradan
okuyayım: Nükleer enerjide güvenlik hayati önem taşır.
Düzenleyici otoritenin bağımsızlığı,
saydamlığı ve teknik kapasitesi gibi unsurlar çok önemlidir.
Nükleerdeki kazaların toplumsal ve çevresel maliyeti çok yüksektir. TEPCO
Fukuşima Nükleer Santrali kazası hükûmet, düzenleyiciler ve TEPCO
arasındaki yönetim eksikliğinden ortaya çıkmıştır.
Onlar fiilî olarak ülkenin nükleer kazalardan korunma hakkına ihanet
etmişlerdir. demiş. Bundan ders alın, bu da bir ifade. (CHP
sıralarından alkışlar) O yüzden,
Cumhurbaşkanlığı yetkisinden uzak olması, bağımsızlık,
saydamlık ve liyakate bağlı olması çok önemlidir. Bu teklif
ise ne dünyayla uyuşmuş durumda ne de prensiplerini kabul etmiş
durumda. Bu kabul edilemez.
Değerli arkadaşlar, bu işin vebali
çok büyük, onun için sizleri düşünmeye ve buna ret vermeye davet ediyoruz.
Bu, kolay bir şey değil. Bunun teknik altyapısı Anayasadan
tutun, efendim, denetiminden tutun, tamamen uzaklaşmış durumda.
Değerli arkadaşlar, bir de şu boyut
var ki bakıyoruz, AK PARTİ iktidarında enerjide -maalesef
diyorum çünkü bedelini vatandaş ödüyor- skandallar üstüne skandallar
yaşanıyor. Ne bir politika var, o koyduğunuz politika belli,
efendim, işte, yandaşa para aktarma, yandaşı zengin etme,
vatandaşı müşteri görme politikası. Ben şunu söylemek
istiyorum: Sadece son üç ayda, son üç ayda milletimizin yaşadıklarına
bir bakalım: Hayat pahalılığıyla boğuşan vatandaşımız,
efendim, enerji faturalarında indirim beklerken cumhuriyet tarihinin en
büyük zammını yaptınız. Kademeli tarifenin sosyal tarife
olması gerekirken bir zam aracına çevirdiniz. Zam yapmak için, yani
söz yerindeyse, ne yapacağınızı
şaşırdınız. Önce 150 kilovat dediniz kademe için
Efendim, olmadı, yanlış yaptık. dediniz, 210
yaptınız, sonra 230-240 kilovatsaate yani bizim dediğimize iki
ay sonra geldiniz. Ancak yetmez, çünkü biz zamsız demiştik. Onun
için bu cumhuriyet tarihinin en büyük zamlarını derhâl geri
alın; bu talimat, milletin size talimatıdır.
Arkadaşlar, AK PARTİ iktidarı
vatandaşlarımızı faturalarla çarpıyor;
vatandaşlarımızı eskiden elektrik çarpardı, şimdi
vatandaşlarımız faturaları gördü mü çarpılıyor.
Esnafa bakıyoruz, esnafın faturası kirasını
geçmiş durumda. Burada bir tablo var, buraya yazdım: Enerji
Bakanı Nerede? Enerji Bakanı zaten ortalarda yok, konuşmuyor
da, efendim, işte sadece birkaç görüşme yapıyor ama sonuçta
vatandaşa bunun bedelini ödetiyor. Bakın, burada var: Ticarethanede
yüzde 127 oranında zamla vatandaşa kepenk
kapattırdınız. Daha sonra Yüzde 25 indirim. dediniz, bunu
müjde olarak anlattınız. Ya indirim diyorsunuz, yüzde 106
zammı bu milletin yakasına yapıştırıyorsunuz. Ya,
arkadaşlar, siz nerede yaşıyorsunuz? Bunun akıl,
mantıkla alakası yok. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakıyorum, milletin en büyük derdinde AK PARTİ sıraları da
bomboş.
Bakın; bu, vatandaş Atilla. Burada fatura
342 lira, fatura gelmiş 1.186 lira olmuş. Şimdi, siz indirim
yaptınız ya, yapacaksınız ya; bu, gelecek 1.000 liraya yani
siz 342 liralık faturayı 1.000 lira yaptık. diye
vatandaşa müjde vermeye -kusura bakmayın ama- utanmıyor musunuz
arkadaşlar? Milleti kandırmaya hakkınız var mı?
Doğru bilgi verin. (CHP sıralarından alkışlar)
Esnafa bakıyoruz; esnaf Tarkan, baktık.
Efendim -ticarethane- aralık ayında fatura 15.630 lira, şimdi
oldu adamın faturası 65 bin lira. Müjde dediniz, 55 bine
indirdiniz, bir de bunu İndirim yaptık. diye tutturuyorsunuz.
Arkadaşlar, bu faturalar gelecek. Vatandaş bunun farkına
varmayacak mı? Ödeme gününde yine isyan edecek. Bir de o yetmiyor,
vatandaşın isyanına yaygara diyorsunuz. Yazıklar olsun
size! Vatandaşımız faturalarını ödeyemiyor. Yaygara
değil, işinizi yapın ve milletin faturalarını
ödenebilir duruma getirin. Baktınız olmuyor, sanki zamları siz
yapmıyorsunuz gibi, sahte bir indirim algısı oluşturmaya
çalıştınız. Ne oldu biliyor musunuz? Enerji Bakanı
toplandı, açıklamalar yapıldı. Olan şu: Dağ fare
doğurdu, ortada bir şey yok ve dağıtım firmalarını
topladınız Bizden fayda yok, ucuz elektriği kendiniz bulun.
dediniz. Ya, bu yakışıyor mu bu iktidara? Cumhuriyet tarihinin
en büyük zamları ortadayken KDV'yi yüzde 18den yüzde 8e indirdiniz. Ya,
indirim müjdesi diye sundunuz, toplamda ilk kademede yüzde 43, ikinci kademede
yüzde 119 zam hâlâ ortada. Bu yaptığınız sözde indirim
müjdesi ve maalesef bu tamamen bir aldatmacadır. Arkadaşlar, sonuçta,
vatandaşlarımız faturalarını ödeyemiyor. Soruyoruz,
diyoruz ki: Ocak ayında elektrik, doğal gaz faturasını
ödeyemeyen vatandaşımızın sayısı nedir? Cevap
yok; ağustos ayından bu yana cevap alamıyoruz. Bir buçuk ay önce
doğal gazda arz güvenliğini sağlayamadınız,
plansız programsız davrandığınız ve stratejik
rezervleri sağlayamadığınız için sanayinin çarklarını
durdurdunuz, bunun faturasını da sanayiciye kestiniz. 21inci
yüzyılda, 2022 yılında 500 bin nüfuslu koca kenti günlerce
karanlıkta bıraktınız. Bunlar sadece üç ayda yani
zannetmeyin yirmi yılda. Şimdi, başka ülkede olsa ne olur
biliyor musunuz? Başka ülkede olsa ne yönetim kalır ne iktidar
kalır ne cumhurbaşkanı kalır ne bakan kalır. Ülkede
demokrasiyi ne hâle getirdiniz, bari affınızı isteyin de
milletimiz desin size
Fedakârlık aldatmacaları yapıyorsunuz. Bu
millet için yapacağınız en büyük fedakârlık milletin önüne
sandığı getirmektir arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
Saygıdeğer milletvekilleri, bakın,
Türkiyede kuraklık nedeniyle hidroelektrik santrallerin payı
düştü. Ha, bu sürpriz miydi? Değil çünkü iklim
değişikliği diye bir gerçek var. Bu iklim
değişikliğini iki şekilde yönetebilirsiniz: Birincisi,
etkileri azaltmak; ikincisi, adapte olmak yani sisteme uyum sağlamak. Siz
yine bir yanlışın peşindesiniz. O da şu:
Yağış var diye biriken su rezervlerini hemen
kullanıyorsunuz. Bunun temmuzu, ağustosu var arkadaşlar. Geçen
yılki 2 Ağustosu unutmayın, 2 Ağustosta bu milleti
elektriksiz bıraktınız. Yine biz uyarımızı
yapalım, ona göre tedbiriniz alın. Hangi birini söyleyeyim? Hiçbir
yerinde doğru dürüst bir şey yok; vatandaş lehine de yok, plan
da yok, program da yok. Hidrodaki öngörüsüzlüğünüzü
Şimdi, gelelim doğal gaza. Vizyoner bir
yönetim, değerli arkadaşlar, pandeminin kontrol altına
alınmasıyla dünyada baskılanan taleplerin artışa
geçeceğini, bunun da doğrudan doğal gaz fiyatlarını
artıracağını ve arz güvenliği
sıkıntısı yaşanacağını bilir. Kriz
yönetimi diye bir şey var, kriz yönetimi. Siz krizi yönetmiyorsunuz,
vatandaşa bedel olarak ödetiyorsunuz; bu da kabul edilebilir bir şey
değil. Olması gereken, biz, 2021de Doğal gazda uzun vadeli
anlaşmaları, tonajları arttırın. diye söyledik,
yapmadınız; Depolarınızı tam kapasite doldurun.
dedik, doldurmadınız. Arkadaşlar, doğal gazda da LNGnin
payı neden yüzde 30lara çıktı? Bu işten kim para
kazanıyor? LNGnin yüksek fiyatlara çıkması benim
vatandaşımın faturasına zam olarak yansıyor,
işte, onun için bu faturalar artıyor. Sizin yanlış
tercihiniz nedeniyle faturalar vatandaşın sırtına
yükleniyor. Enerji faturalarındaki fahiş zammı Avrupadan
örnekler vererek Yok efendim, 5 kat arttı. diyerek
açıkladınız. Doğru değil. Neden? Çünkü Avrupa
İstatistik Ofisi (EUROSTAT) açıkladı. Ne dedi? Yıllık
enflasyon yüzde
Ayrıca, Türkiyeye bakıyoruz, elektrikte
düşük tarifede on dört ayda artan yüzde 85, yüksek tarifede yüzde 176.
Şimdi, bu zamlar varken KDVyi düşürmek hangi yaraya merhem
olacaktır? Olamaz. (CHP sıralarından alkışlar) Yangını
nasıl söndürecek? Milletin mutfağı yanıyor, siz yüzde 8lik
zammı yapıp indirim diye yutturuyorsunuz; yazıklar olsun! (CHP
sıralarından alkışlar)
Ayrıca, bakın, sanayide elektrik yüzde 176
arttı, efendim, doğal gaza yüzde 385 minimumda zam geldi. Bu
zamları bizim Ayşe teyze ödüyor, siz ödemiyorsunuz saraydakiler ama
vatandaş ödüyor, onun faturalarına biniyor.
Değerli arkadaşlar, dünyada enerji
denklemi değişiyor. Siz bu denklemden uzaktasınız çünkü
vizyoner bir yönetim yok. İklim değişikliği, 2050de net
karbon sıfır hedefiyle hareket ediyor. Rusya-Ukrayna savaşı
bu değişimi hızlandırmış durumda. Ya, Enerji
Bakanı çıkıyor Krizin etkisiyle yaşanan fiyat
dalgalanmaları bizi etkilemez. diyor, ertesi gün tarihin en büyük
zamları geliyor. Arkadaşlar, bir akıl tutulmasıyla
karşı karşıyayız ve gerçekten sizin bu akıl tutulmanızın
bedelini bizim vatandaşımızın ödeme zorunluluğu yok.
(CHP sıralarından alkışlar) İşte, bu millet onun
için bir seçim istiyor.
Ayrıca, Ukraynada insanlar savaş
nedeniyle maalesef kuyruklar, akaryakıt kuyrukları oluşturuyor;
bizim güzel ülkemizde, Türkiyede AK PARTİnin zamları nedeniyle,
millet zamdan kaçmak için petrol ofislerinin önünde kuyruklar oluşturuyor.
Üç ayda benzindeki, motorindeki artış yüzde 50yi geçti.
Vatandaşı orada da aldattınız; efendim, dolar 18 lirayken
11 lira olan benzin, dolar 14 lirayken 17 lira oldu. Ne oldu sizin
söylemleriniz? Bu yanlış, bunu milletimiz görüyor değerli
arkadaşlar.
Enerji her şeyden önce bir tasarım ve bir
öncelik işidir, ona göre hareket edilmesi lazım. Yirmi
yıldır iktidardasınız; ortaya koyduğunuz, tahrip
edilen bir ekosistemin yok sayıldığı, enerjinin bir sosyal
hak olarak görülmediği, vatandaşın müşteri gibi
görüldüğü bir noktaya geldik. 100 bin megavat kurulu gücümüz var.
diyorsunuz; güzel, her fırsatta söylüyorsunuz. Arkadaşlar, tüketim 55
bin megavatı geçtiğinde sistem darboğaza düşüyor. Sadece
Cumhurbaşkanlığı sistemi değil, enerjideki sisteminiz
de çöktü, gitti, bitti; söyleyeyim. Geldiğimiz noktada, Türkiyeyi arz
güvenliğinde tartışmalı noktaya getirdiniz; yirmi
yılda bağımlı olduğumuz enerjide teknolojisini dahi
geliştiremediniz.
Değerli arkadaşlar, biz ne
yapacağız, biz? Bunu başlıklar hâlinde kısaca
söyleyeyim; Sayın Başkanım da müsaade ederse iki, üç dakika
içerisinde tamamlayacağım. Türkiyede enerji sektöründe yatırımlar
hız kesmeden, arz güvenliği krizi yaratmadan, uzun vadeli plana
dayalı, dünyadaki eğilimlerle uyumlu sınai ve ticari
faaliyetleri gözeten halkçı bir enerji politikasını
uygulayacağız ve bu kapsamda enerjide kamunun rolünü ve
sorumluluklarını yeniden yapılandıracağız. TEİAŞı
özelleştirme kapsamından derhâl çıkaracağız. EPDKnin
bağımsızlığını sağlayıp
yönetişim yapısını güçlendireceğiz. Sizin
yaptığınız gibi AK PARTİnin ilçe
başkanlığı olmayacak EPDK, bağımsız olacak.
TEDAŞ güçlü ve yetkin bir denetim mekanizmasına sahip olacak. Gerekli
bakımı, onarımı yapmayan elektrik dağıtım
şirketlerinin sözleşmeleri feshedilecek. Ayrıca, kamu
santrallerini işleten EÜAŞın üretimdeki payı artacak,
elektrikte kamunun elini güçlendireceğiz. Enerji verimliliği
sağlanacak. Türkiye'nin en büyük kaynağı enerji
verimliliğidir, yüzde 30a yakın bir potansiyel var. 2007de
yönetmelik çıkardınız, orada kaldınız, bir adım
ilerleme yok. Enerji kooperatiflerini kurduk; onda da yönetmelikte oynamalar
yaptınız, enerji kooperatifleri çalışamıyor. Enerji
kooperatiflerini destekleyeceğiz ve Türkiye'nin her yerinde enerji
kooperatifleri olacak. Mevcut bürokrasiyi yenilenebilirde, özellikle
güneşte azaltacağız. Enerji politikalarımızın
odağında yenilenebilir enerji olacak, en tepesinde de güneş
olacak. Enerji arz güvenliği orta ve uzun vadeli planlanacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
AHMET AKIN (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Yer altı doğal gaz depolarının
kapasitesini artırarak kış ayları öncesi tam dolu
olmalarını sağlayacağız yani sizin gibi, sanayiciye
şalteri indirtmeyeceğiz. Türkiyeye özgü enerjide yeşil
dönüşümü biz yapacağız. Yeşil dönüşüm için, Yeşil
Mutabakat için düşük karbonlu kalkınma modelini hayata
geçireceğiz. (CHP sıralarından alkışlar) Değerli
arkadaşlar, şunu söyleyeyim: Yeşil dönüşüm, Yeşil
Mutabakat bir terzi gibi, her ülkeye özgü olarak dikilir ve biz, bunun dikimini
yapacağız. 2030 yılına kadar her yıl 5 bin
megavatlık GES kurulması için teşvik vereceğiz ve destek
vereceğiz. Destekleme mekanizmalarını, yerli ve yeni
teknolojilerin desteklendiği ve tüm paydaşların ortak karar
alacağı bir yapıya dönüştüreceğiz.
Dağıtık enerji kullanımını teşvik
edeceğiz yani bireysel veya kooperatifler kanalıyla
vatandaşın, çiftçinin rahatça enerji üreticisi olmasını
sağlayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET AKIN (Devamla) Efendim, bir dakika müsaade
ederseniz
BAŞKAN Vermiyorum.
AHMET AKIN (Devamla) Kendi enerjisini üreten
BAŞKAN Bir dakika uzattık.
AHMET AKIN (Devamla) Tamam, o zaman bitireyim
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Kimseye vermiyoruz.
AHMET AKIN (Devamla) Peki, tamam, o zaman buradan
söyleyeyim.
Arkadaşlar, faturalar şeffaf olacak, onu
söyleyeyim. Millet faturasını alıyor, şeffaf olarak
göremiyor. Enerji faturalarının ödenebilir koşullarda
olmasını sağlayacağız ve faturaların ödenebilir
olduğu bir ekosistemi hep birlikte meydana getireceğiz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına yapılan
konuşmalar tamamlanmıştır.
Teklifin tümü üzerinde şahsı adına
ilk olarak Adana Milletvekili Sayın Müzeyyen Şevkin
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Şevkin. (CHP
sıralarından alkışlar)
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi
üzerine parti grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Ülkemiz açısından son derece önemli ve
olası nükleer kazanın meydana geldiği herhangi bir
coğrafyada yüzyıllarca bu etkinin kalacağı böyle bir yasal
düzenleme ne yazık ki herhangi bir bilim insanının, daha
doğrusu bilim insanlarının, sivil toplum örgütlerinin,
demokratik kitle örgütlerinin, meslek örgütlerinin görüşü
alınmaksızın alelacele Meclisin gündemine
alınmıştır. Nükleer Düzenleme Kurumunun 2/7/2018 tarihli ve
702 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamesi, Cumhuriyet Halk Partisi
tarafından Anayasa Mahkemesine taşınması sonucunda
30/12/2020 tarihinde iptal edilmiş ve Resmî Gazetede
yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra, 9/3/2022
tarihinde yürürlüğe girmesi hüküm altına
alınmıştır. Yani geriye yaklaşık altı gün
gibi bir süre kala bu yasa dayatılarak önümüze getiriliyor
arkadaşlar. Sürenin dolmasına sadece on gün kala Komisyona haber
geliyor, ülke için bu kadar önemli olan bir kanun teklifi apar topar komisyonlara
gönderiliyor, iki ayak âdeta bir pabuca sığdırılıyor.
Yasal sürenin bitimine bir hafta kala, biz bu Mecliste bu düzenlemeyle ilgili,
telafisi imkânsız, belki de etkileri yüzyıllar boyu sürecek olan bir
felaketin yaşanmasına karşı kapı aralayacak bir yasa
teklifini burada görüşüyoruz. Allah aşkına, bu ne
aymazlıktır arkadaşlar? Bize bunu AK PARTİli
dostlarımız bir açıklarsa çok mutlu olacağız.
Kanun teklifi tali komisyon olarak sevk
edildiği Çevre Komisyonunda sabah görüşüldü, öğleden sonra ise
ana komisyon olan Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonunda aynı günde ayrı ayrı görüşüldü; yine, tali
komisyonlar olan Adalet ile Plan ve Bütçe Komisyonlarında
görüşülmedi; Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda da ele alınması
gerekirken maalesef, bu Komisyona sevk dahi edilmedi.
Çevre Komisyonunun hazırladığı
rapor Komisyon esnasında getirildiği için inceleme fırsatı
bulunamadı maalesef. Dolayısıyla yine, bu süreçte, bizim bu
kanun teklifinin alt komisyona sevk edilmesiyle ilgili vermiş
olduğumuz bütün önergeler reddedildi süre
kısıtlılığı bahane edilerek arkadaşlar.
Pazartesi öğleden sonra 16.00da başlayan görüşme salı günü
sabah saat 05.00e kadar kesintisiz devam etmiş ve yasama işlevi
niteliğini kaybetmiş, teklif, üzerinde gerekli ve yeterli
değerlendirmeler yapılamadan maalesef geçmiştir.
Yine, 29 maddelik kod kanun teklifinin içine sabaha
karşı âdeta dayatılarak ve 27nci maddeden sonra 3 fıkra
hâlinde, sulama birliklerinin, belediyelerin ve il özel idarelerinin Devlet Su
İşlerinden izin alarak hidrolik alanlar üzerine yenilenebilir enerji
kaynağı kurmasına ilişkin 3 madde getirilmiştir. O
saatte, herhangi bir inceleme fırsatımızın
olmadığı ve bütün itirazlarımıza rağmen
dayatılarak bu kod kanun maalesef kod kanun olmaktan çıkarılarak
bir torba kanun hâline çevrilmiştir ne yazık ki.
Arkadaşlar, gerçekten çok merak ediyoruz, bu ne
ciddiyetsizliktir ya, böyle bir şey olabilir mi? Yani iki yıl
yatıp ve bundan on yıl önce Cumhuriyet Halk Partisi defalarca
şerhlerinde mutlaka bunun, düzenlemenin yapılması gerektiğini
söylemiş olmasına rağmen, şerhlerle bu tutanaklara
geçmiş olmasına rağmen bu kadar bekleyip, sözleşmeler
yapılıp, inşaat ihaleye çıkıp inşaat
başladıktan sonra bu düzenlemenin getirilmesi tam bir AKP
klasiğidir ve çok büyük bir ciddiyetsizliktir.
Değerli milletvekilleri, Nükleer Düzenleme
Kurumunun kuruluşuna dair düzenlemeler içermesi gereken kanun teklifinde
öncelikle Kurumun özerk bir yapıda olması gerekiyor. Personel
rejimini belirleyecek nükleer enerji konusundaki düzenleme ve denetleme
yetkilerini tanımlayacak maddeler yönünden eksiklikler mevcut olduğu
gibi, kanun hükmünde kararnamesinde açıkça yer alan kadro cetveline
teklifin ekinde yer verilmemiştir. Teşkilat, görev, yetki, sorumluluk
ve personele ilişkin düzenlemelerin açıkça bu teklif metninde
yazılması gerekirdi ancak bu konu, maalesef,
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenme yoluna
gidilmiştir. Böyle bir düzenleme olamaz ve Cumhurbaşkanına bu
kadar sınırsız yetki verilemez.
Teklif, nükleer enerjinin çevreye zarar vermeyen,
düşük maliyetli ve millî enerji projesi kapsamında önem
taşıdığı iddiasıyla gündeme getirilmiştir
ancak ülkemizde hâlihazırda inşaat hâlinde olan tek nükleer enerji
santrali olan Akkuyu'nun sözleşmesi incelendiğinde, bu santralin
yap-işlet-devret yöntemiyle değil, yap-işlet-sahip ol yöntemiyle
Rus şirkete verildiği ve bu yönüyle Türkiye'nin santral üzerinde
hiçbir mülkiyet hakkının olmadığı, tesisin
işletme süresi dolduğunda Türkiye'ye devrolmayacağı yani
tüm sistemi Rus firmanın yapacağı, bu yönüyle nükleer enerjinin
millî enerji projesi olmadığı gayet açıktır. Soruyorum
şimdi AKP'li milletvekillerine: Bu projenin neresi millî arkadaşlar,
bana birisi çıkıp açıklayabilir mi? (CHP sıralarından
alkışlar) Nükleer enerjiye dair teknik ve bilimsel bilgiye
Türkiye'nin de sahip olması gerekirken Rus firma bu teknolojiyi ne
yazık ki vermiyor. Bu yönüyle Akkuyu, egemen bir devletin
sınırları içerisinde olup da bir başka devlete ait olan ve
o devlet tarafından işletilen ilk ve tek nükleer enerji santrali
özelliğini taşımaktadır. Ayrıca, arkadaşlar,
buraya dikkatinizi çekmek isterim; bu bir millî güvenlik sorunudur. Güneyde
sıcak denizlere ulaşmaya çalışan Ruslar, burada
yapılan, Akkuyu'da yapılan nükleer santralle ve burada yapılan
askerî limanla âdeta elini kolunu sallayarak egemenliğimizi tehdit eder
noktaya gelmiştir. Bunu da buradan kamuoyunun dikkatlerine sunmak isterim.
Öte yandan, nükleer enerjinin en ekonomik enerji
olduğuna dair hikâyeler anlatılıyor; bu böyle değil
arkadaşlar, buraya çıkan her konuşmacı söyledi.
YEKAnın yarışmasında yenilenebilir enerji 2,5 ila 3,5 sent
arasındayken Akkuyu Nükleer Enerji Santralinde 12,35 sentle rüzgâr ve
güneş enerjisi gibi kaynakların 3-4 katı fazlasına mal
edilmesi, bu işin ne kadar ciddiyetten uzak hazırlanmış
olduğunu yine ortaya koymakta.
Bir yanda Rusyanın Ukraynayı
işgaline dair millî güvenliğimizle ilgili, ekonomimizi, ticaretimizi
ve tüm turizmimizi ilgilendiren konular Mecliste
tartışılması gerekirken, Rusyanın lokomotifi
olduğu nükleer enerjiye ilişkin bir düzenlemenin Türkiye Büyük Millet
Meclisine böyle apar topar getirilerek görüşülmesi zamanlama
açısından da manidardır arkadaşlar.
Nükleer enerjiden elektrik elde edilen ilk santral
1957 yılında kuruldu. Tabii, barışçıl bir enerji
olduğu iddia ediliyordu ama 1979da meydana gelen Three Mile Island,
1986da Çernobil, 1997de Tokaimura ve 2011de Fukuşimada yaşanan
facialar sonrası binlerce, yüz binlerce insan hayatını kaybetti,
radyasyona maruz kaldı ve hâlâ yaşamları boyunca hastalıkla
mücadele etmek durumunda kaldılar. Bu kazalardan sonra pek çok Avrupa
ülkesi nükleerden uzaklaşırken bizim eski teknolojiyi ya da hiç
kullanılmamış teknolojiyi getirip ülkemize ısrarla
dayatmamız anlaşılabilir bir durum değildir arkadaşlar.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının tamamı tüketilmeden,
ısrarla nükleer enerjiye geçiliyor olması gerçekten ülkemiz
adına bir handikaptır. İsveç, Norveç, İrlanda, Danimarka,
Almanya gibi ülkeler hızla nükleer enerjiden ayrılıyorlar.
Bakın, Siemens firması 400 tane reaktörle ilgili, Rosatomla
yapmış olduğu anlaşmayı, yaşanan bu nükleer
kazalar sonrası tamamen feshetmiş ve Bundan böyle asrın projesi
bizim için yenilenebilir enerjiye dönüştür. demiştir.
Evet, değerli milletvekilleri, yenilenebilir
enerji kaynaklarına ağırlık vermek bu ülkenin en
hayrına olan bir yaklaşım olur. Dolayısıyla konuya
depremsellik açısından da aslında bakılması gerekiyor.
Akkuyu Nükleer Santralinin yakınında bulunduğu Ecemiş Fay
Hattında ocak ayında, Kıbrıs açıklarında 6,4
büyüklüğünde bir deprem yaşandığını da buradan
dikkatlerinize sunmak isterim. 2022 yılı Ocak ayında
yaşanmıştır bu deprem. Dolayısıyla bunu da benzer
kazaların olmaması için önemli bir uyarı olarak buradan söylemek
isterim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, Komisyonumuzda
yine, radyoaktif atıkların transit geçişi ve radyoaktif
maddelerin bulaşmış olduğu malzemelerin
ithalatının teklif metninden çıkarılarak (1)inci
fıkraya uyum sağlanmasını ve kullanılmış
yakıtların işletme süresi boyunca depolanmasının
oluşturacağı riskin azaltılmasını önerdik.
İnsanın, doğanın geleceği açısından hayati
öneme sahip bu konunun yani radyoaktif atıkların yönetimi ve
bertarafı konularının yeterli ölçüde hukuki belirlilik
oluşturmadan ve güvence oluşturmadan bu teklifte geçiyor olması
yine kabul edilemez bir durumdur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Şevkin.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) Tüm bu
süreçlere bakıldığında, kanun teklifinde yer seçiminden
etüt proje çalışmalarına, yapıların
inşaatından kontrol ve denetim süreçlerine kadar her bir ayrıntının
ele alınması; kanunda boşluk bırakılmadan, kaza ve
risklere davetiye çıkaracak yaklaşımlardan uzak durulması
gerektiği düşünülmektedir. Bu açıdan
bakıldığında, kanun teklifini, toplumun ilgili kesimleri
tarafından değerlendirilmeden Türkiye Büyük Millet Meclisine
taşımanın yanlışlığını bir kere
daha burada ifade etmek istiyorum.
Evet, değerli milletvekilleri, Rusya,
coğrafyamızda fazla mali ve iklimsel risk almadan yüksek kârlı
bir yatırıma kalkarken iktidarın bu olaya bu kadar kör
bakışı bu ülkenin şanssızlığıdır.
Ayrıca, Cumhurbaşkanına bu kadar yetki verilmesi yanlıştır.
Kamu kurumlarının meslek kuruluşlarında, denetim
mekanizmasında olması gerekir ama hiç merak etmeyin; Türkiyenin
sigortası Cumhuriyet Halk Partisidir, etkin mücadelesine her zaman
olduğu gibi bugün de devam edecektir. (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) Dünün
değil, bugünün değil, yarının Türkiyesi için biz
hazırız diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahsı adına ikinci söz
Sayın Ziya Altunyaldıza aittir.
Buyurun Sayın Altunyaldız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi
üzerinde AK PARTİ Grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım. Aziz milletimizi ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Şahsınız
adına söz aldınız, grup o hakkı kullanmadı, yirmi
dakikayı, geçtiniz; şahsınız adına
konuşuyorsunuz.
ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla) Şahsım
adına söz almış bulunmaktayım.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Grubumuz da kefildir,
kefildir grubumuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) E, kullanmadınız
arkadaşlar.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Zarfa değil,
mazrufa bak.
ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, ne konuştuğumuzu, öncelikle, bir bilgilendirme
adına hatırlatmak istiyorum.
Türkiyede nükleer enerji ve nükleer
kurumlarıyla ilgili bugün konuşmuyoruz. Bakın, Atom Enerjisi
Komisyonu 1956 yılında kurulmuş, 1957 yılında
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumuna üyelik gerçekleştirilmiş,
Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 1982 yılında kurulmuş, Akkuyu için
IGA 2010 yılında imzalanmış, Nükleer Düzenleme Kurumu 2018
yılında, TENMAK 2020 yılında kurulmuş ve inşallah
Akkuyunun 1inci ünitesinin hizmete alınması ve enerji üretimi 2023
yılında.
Şunu özellikle ifade etmek istiyorum
değerli arkadaşlar: bu kapsamda baktığımız zaman
aslında Ya, bu düzenlemeyi daha önce yapsaydık, daha kapsamlı
yapsaydık, şu şekilde yapsaydık. desek olurdu, gerçekten
hak verebilirdik. Ancak şu anda 56 yılında başlayan
nükleerle ilgili çalışmaları yetkilendirme, denetleme ve
düzenlemeyle ilgili bir kurum oluşturuyoruz, bunun yasal
altyapısını oluşturuyoruz, bununla ilgili uluslararası
anlaşmaları yerine getiriyoruz ve bu anlaşmalardan kaynaklanan,
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansıyla ilgili yükümlülükleri yerine
getiriyoruz ve bütün bunlar karşısında da Türkiyenin
kabiliyetlerini, kapasitesini, bu alandaki gücünü ve enerji güvenliğini
teminat altına alıyoruz; yaptığımız iş bu
aslında.
O yüzden değerli arkadaşlar, hepinizin
bildiği gibi, enerji ile büyüme arasında, enerji ile kalkınma
arasında, enerji ile refah arasında doğrudan bir ilişki
vardır. Özellikle, büyüme performansındaki her yüzde 1lik
artış enerji talebinde yüzde 2ye yakın bir artış
oluşturuyor. Yine, değerli arkadaşlar, Uluslararası Enerji
Ajansının verilerine göre, önümüzdeki yirmi yılda mevcut enerji
talebi yüzde 48 artacak ve bugün, dünyanın toplam enerji
ihtiyacını 30 farklı ülkedeki 439 nükleer reaktör
karşılamakta ve yine, OECD ülkelerinde nükleer reaktörlerden
karşılanan enerjinin oranı elli yıl önce yüzde 1,3 iken
bugün yüzde 10lara gelmiş durumda. O yüzden, ne konuştuğumuzu
öncelikle, gerçekten burada çok iyi şekilde izah etmemiz lazım. Yine,
AB ülkelerine baktığımız zaman, burada da çok önemli
artışların, önemli nükleer santrallerin olduğunu görüyoruz.
Bu kapsamda, dünyanın en büyük nükleer santralinin Güney Koredeki Kori
Güç Santrali -7.500 megavat- olduğunu ifade etmek isterim ve bizim Akkuyu
Nükleer Güç Santrali de hepinizin bildiği gibi, 4.800 megavat ve tüm
üniteler hizmete girdiği zaman 35 milyar kilovatsaat elektrik üretecek;
geçen yılki elektrik talebine baktığımız zaman da 327
milyar kilovatsaat elektrik tüketmişiz; bu, toplam elektrik tüketiminin
yüzde 10una tekabül ediyor. Dolayısıyla, iyi bir şey
yapıyoruz değerli arkadaşlar. Endişe etmeyin, gerçekten iyi
bir şey yapıyoruz.
Diğer taraftan, değerli arkadaşlar,
bazı konuşmacı arkadaşlar yeşil kalkınma ve
yeşil mutabakattan bahsetti; teşekkür ediyorum. Biz,
Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle Yeşil Kalkınma
Devrimini çoktan başlattık.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Radyoaktif
maddeler kırk bin yıl kalıyor Başkan, kırk bin
yıl!
ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, şunu özellikle ifade edeyim: Bakın, dünyadaki sera
gazı salımının yüzde 70i enerji üretim süreçlerinden
gelmektedir. O zaman, enerjiyi dönüştüremezseniz yeşil
kalkınmayı nasıl yapacaksınız, sorarım size.
Diğer taraftan, bakın, bir şey daha ifade etmek istiyorum:
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı verilerine göre 1971-2018 döneminde
nükleer enerji toplam 74 milyar ton karbondioksit emisyonuna mâni olmuş
yani 2013-2018 arası dönemde ki toplam salıma denk geliyor bu. Ya, o
zaman yeşil ekonomi diyorsak, yaşanılabilir bir dünya
diyorsak enerji üretim alanlarını dönüştürmek
zorundasınız; bizim yaptığımız da enerji üretim
alanlarının dönüştürülmesidir. Karbonsuz bir dünyaya en önde
yürüyen ülkelerdeniz.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Termik santrallerle
mi?
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) Termik
santralleri açıyorsunuz Sayın Başkan.
ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla)
ve bu sayede
küresel yatırımları çekip, dünyanın -başta Avrupa
Birliği olmak üzere- tedarik, üretim ve ticaret merkezini oluşturmaya
gayret ediyoruz değerli arkadaşlar. Bu kapsamda, önümüzdeki dönemde,
şu ana kadar yaptığımız tüm yeşil
yatırımları artırmayı hedefliyoruz. Bakın,
değerli arkadaşlar, güneş
yatırımlarımızı artırdık ve dünyada
yenilenebilirde 12nci sıraya, Avrupada 5inci sıraya yükseldik. Tüm
bu alanları kapsayıcı bir şekilde düşünüyoruz hem
teknolojinin üretimine giriyoruz hem enerjinin dönüşümünü yapıyoruz.
Bütün bu yaptıklarımızla
Bir
şeyi daha ifade etmek istiyorum değerli arkadaşlar,
kalkınmadan bahsetti arkadaşlarımız ve enerjinin
güvenliğinden bahsetti. Değerli arkadaşlar, enerjinin güven
altına alındığı bir ülke Türkiye. Niye öyle diyorum?
Bakın, 2020 yılında Çinle birlikte en yüksek ekonomik büyümeyi
sağlayan ülkeyiz. Rakamlarla konuşuyorum. 2021 yılında
dördüncü çeyrekte 9,1 büyüdük ve 2021 yılının tamamında
yüzde 11 büyüdük.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Kim
büyüdü?
ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla) Demek ki çarklar
çalışıyor, enerji güvenliği var, enerji tedarikinde
sıkıntı yok.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Ya, kim
büyüdü yani?
ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla) Kısa dönemli,
arızaya dayalı bir kesinti olmuştur ve arkasından her
şey düzene girmiştir. Bunu siz de biliyorsunuz, aziz milletimiz de
biliyor.
ERHAN USTA (Samsun) Yüzde 20 kesinti devam ediyor
Sayın Başkan, yüzde 20 doğal gaz kesintisi devam ediyor.
ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla) Bakın, bu
performansla değerli arkadaşlar, 2021 yılında G20, OECD ve
AB ülkeleri arasında en yüksek büyümeyi sağlayan ülke olduk.
Şimdi, enerji talebini ya da enerji tedarikini
neden bu kadar önemsiyoruz arkadaşlar? Neden enerji
arzımızı bu kadar güven altına almaya
çalışıyoruz? Bakın, Türkiye son yirmi yılda elektrik
ve doğal gaz talebi yaklaşık 3 kat artan bir ülke, 3 kat. Bunu
nasıl temin ettik? Enerji güvenliğimizi sağlayarak temin ettik.
3 kat arttı
TACETTİN BAYIR (İzmir) Ziya Başkan,
torunlara nasıl anlatacağım? Nükleer
sızıntıyı torunlarıma nasıl
anlatacağım?
ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla) Büyüyen ekonominin
yanında artan nüfusla yıllık elektrik talebi her sene yüzde 6
artıyor, bunu karşılamaya devam ediyoruz. Sadece geçtiğimiz
yıl, değerli arkadaşlar, elektrik talebindeki artış
yüzde 8, doğal gaz talebindeki artış yüzde 21 olmuştur.
TACETTİN BAYIR (İzmir) Ziya Başkan,
torunların yok mu? Torunlara nasıl anlatacağız?
ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla) O yüzden,
hızla büyüyen, gelişen Türkiye'nin büyümesini besleyen enerji
talebinin artışını da karşılama noktasında
tüm tedbirlerimizi alıyoruz. Önümüzdeki dönem yeşil dönüşüm
süreciyle birlikte elektrikli araçların, elektrikli raylı
araçların, binalardaki elektrik kullanımının artmasını
da öngörüyor ve bunun için bu çalışmaları yapıyoruz. Bu
sebeple, hem mevcut enerji kaynaklarındaki
yatırımlarımızı artırırken hem de alternatif
enerji kaynaklarına yatırım yaparak Türkiye'nin geleceğini,
Türkiye'nin enerji güvenliğini sağlamaya devam ediyoruz
arkadaşlar.
TACETTİN BAYIR (İzmir) Hangi güvenlik,
hangi? Çocuklarımız ne olacak? Torunlar ne olacak?
ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla) Bu çerçevede, size
bir rakam daha vereceğim değerli arkadaşlar. Demin ifade ettim,
Akkuyu Nükleer elektrik talebimizin yüzde 10unu karşılayacak dedim.
Akkuyu Nükleer, sadece elektrik talebini karşılamayla kalmıyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla)
aynı
zamanda, bakın, yeşil dönüşümde nükleer güç santralinin tüm
üniteleri devreye alındığında ülkemizde her yıl 40
milyon tonun üzerinde karbondioksit salımına mâni oluyoruz, 40 milyon
ton. Değerli arkadaşlar, bu, TÜİK rakamların göre yıllık
sera gazı emisyonlarının da yüzde 10una tekabül ediyor.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Atıklarını ormana mı atacaksınız,
atıklarını?
ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla) O yüzden,
değerli arkadaşlar, bu Nükleer Düzenleme Kurumunu oluşturuyoruz;
her şeyi düzen içerisinde, düzenlenmiş, yetkilendirilmiş,
denetim altına alınmış ve Türkiye'nin geleceği güven
altına alınmış bir şekilde milletimize hizmete devam
ediyoruz.
Aziz milletimizi ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN İç Tüzükün 72nci maddesine göre
verilmiş bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 314 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine İç Tüzükün 72nci
maddesi gereğince devam edilmesini arz ve teklif ederiz.
Özgür Özel Tahsin Tarhan Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu
Manisa Kocaeli Manisa
Mehmet Güzelmansur Orhan Sümer Vecdi Gündoğdu
Hatay Adana Kırklareli
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama istiyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunmadan
evvel yoklama talebi var, onu yerine getireceğim.
Sayın Özel, Sayın Tarhan, Sayın
Şevkin, Sayın Köksal, Sayın Sümer, Sayın Budak, Sayın
Yeşil, Sayın Bakırlıoğlu, Sayın Karadeniz,
Sayın Gürer, Sayın Bayır, Sayın Akın, Sayın
Güzelmansur, Sayın Aydın, Sayın Kılıç, Sayın
Arı, Sayın Sarıaslan, Sayın Keven, Sayın Girgin,
Sayın Şahin.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:23.13
DOKUZUNCU
OTURUM
Açılma
Saati: 23.21
BAŞKAN:
Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 60ıncı Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu
açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN - 314 sıra sayılı Kanun
Teklifinin tümü üzerindeki görüşmelerin devamına ilişkin Manisa
Milletvekili Özgür Özel ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Yapılan ikinci yoklamada da toplantı yeter
sayısı bulunamadığından alınan karar
gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 3 Mart 2022 Perşembe günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.25