TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
64üncü
Birleşim
8
Mart 2022 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, Başkanlık Divanı
olarak 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutladıklarına ve
bugün İç Tüzük 60a göre söz isteyen kadın milletvekillerine birer
dakika pozitif bir ayrımla yaklaşacağına ilişkin
konuşması
IV.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli
İşler
1.- Başkanlıkça,
görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan
Pakistan-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Heyetine Hoş
geldiniz. denilmesi
B) Önergeler
1.- Adana Milletvekili Ayhan
Barutun, (2/4006) esas numaralı Türk Ceza Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/161)
V.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili Emine Sare Aydının, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Samsun Milletvekili
Neslihan Hancıoğlunun, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Adana Milletvekili
Ayşe Sibel Ersoyun, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin
gündem dışı konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycanın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladığına ve Hükûmetin hazine arazilerini çiftçilere açma
kararını desteklediklerine ilişkin açıklaması
2.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebinin, belediye zabıta personellerinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
3.- Ankara Milletvekili Nevin
Taşlıçayın, kadın ve erkeğin Türk toplum
hayatındaki uyumuna ilişkin açıklaması
4.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe
ilişkin açıklaması
5.- Bursa Milletvekili
Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar
Gününe ilişkin açıklaması
6.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, ayçiçeği yağı açığına
ilişkin açıklaması
7.- Mersin Milletvekili Olcay
Kılavuzun, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutladığına,
Mersinli yaş sebze meyve üreticileri ile ihracatçıların
sorunlarına ve Mersindeki 2/B arazilerinin satışına ilişkin
açıklaması
8.- Hatay Milletvekili Mehmet
Güzelmansurun, eşelmobil sisteminin uygulanması gerektiğine
ilişkin açıklaması
9.- Adana Milletvekili Ayhan
Barutun, Rusya toprağı sayılacak Akkuyu Nükleer Santrali için
iktidarı göreve çağırdıklarına ilişkin
açıklaması
10.- Muğla Milletvekili
Süleyman Girginin, pandemi yasakları kaldırılırken müzik
yasağının sürdürülmesinin kabul edilemez olduğuna
ilişkin açıklaması
11.- Kırşehir
Milletvekili Metin İlhanın, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar
Gününü kutladığına ve EYTlilere gasbedilen
haklarının geri verilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
12.- Mersin Milletvekili
Hacı Özkanın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin
açıklaması
13.- Mersin Milletvekili
Cengiz Gökçelin, temel gıda maddelerine ulaşmakta yaşanan
zorluğa ilişkin açıklaması
14.- Adana Milletvekili
Burhanettin Bulutun, eczacılık fakültesi ve öğrenci
sayılarındaki artışa ilişkin açıklaması
15.- İstanbul
Milletvekili Hayati Arkaz,ın kronik böbrek hastalığına
ilişkin açıklaması
16.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, Deprem Haftasına ve 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününe ilişkin açıklaması
17.- Kırıkkale
Milletvekili Ahmet Önalın, taşeron işçilerin sorunlarına
ilişkin açıklaması
18.- Hatay Milletvekili Suzan
Şahinin, kadın yoksulluğuna ilişkin açıklaması
19.- Adana Milletvekili Orhan
Sümerin, taşımacı esnafının
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
20.- Aydın Milletvekili
Süleyman Bülbülün, sağlık alanında yaşanan sorunlara
ilişkin açıklaması
21.- İstanbul
Milletvekili Emine Gülizar Emecanın, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar
Gününe ilişkin açıklaması
22.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, toplumsal cinsiyet eşitliğine
ilişkin açıklaması
23.- Adana Milletvekili
Müzeyyen Şevkinin, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününe ilişkin
açıklaması
24.- Afyonkarahisar
Milletvekili Burcu Köksalın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe
ilişkin açıklaması
25.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin
açıklaması
26.- Antalya Milletvekili
Hasan Subaşının, Antalya Finikedeki birinci derece doğal
sit alanının Gençlik ve Spor Bakanlığına tahsisine ve
Dünya Kadınlar Gününü içtenlikle kutladığına ilişkin
açıklaması
27.- Gaziantep Milletvekili
İrfan Kaplanın, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününe
ilişkin açıklaması
28.- Yozgat Milletvekili Ali
Kevenin, Sarıkaya Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Yüksekokuluna
bağlı bir uygulama hastanesi talep ettiğine ilişkin
açıklaması
29.- İstanbul
Milletvekili Zeynel Özenin, Şah Kalender Veli Türbesine ilişkin
açıklaması
30.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlunun, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar
Gününe, zeytinliklerin rant uğruna madencilik faaliyetlerine
açılmasına, ilaç zammına ve Halkalı-Ispartakule arası
demir yolu hattı inşaatı ihalesine ilişkin
açıklaması
31.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Ukraynanın işgaline giden süreçte Rusya, ABD ve
bazı Batılı ülkelerin tutumuna, 10 Mart 2022de Antalyada
Türkiye, Ukrayna ve Rusya arasında toplanacak olan üçlü zirveye,
İhlas medya grubu Ankara temsilcisi gazeteci yazar Batuhan
Yaşarın vefatına ve Ömer Seyfettinin vefatının
102nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
32.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe,
sağlık çalışanlarının taleplerine,
Sağlık Bakanlığının
yayımladığı genelgeyle sağlık emekçilerini ve
hekimleri tehdit ettiğine, Cizre Kaymakamlığı
tarafından iptal edilen Mem u Zin adlı tiyatro oyununa ve
mahpusların cezaevlerine gelen elektrik faturalarını ödemekte
zorlandıklarına ilişkin açıklaması
33.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, kadını ezen ve yok sayan erkeklerin 8 Martı
kutlamalarının tam bir ikiyüzlülük olduğuna,
kadınların sorunlarına ve cumhuriyet devrimlerinin kadınlar
için önemine ilişkin açıklaması
34.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünalın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe, kadın
haklarının geliştirilmesi amacıyla yapılan düzenlemelere
ve gündemdeki kadına şiddetle ilgili Komisyon raporuna ilişkin
açıklaması
35.- (10/96, 234, 409, 501,
698, 1743, 1747, 1912, 2187, 2203, 2303, 2353, 2389, 2477, 2673, 2675, 2697,
2830, 2976, 2979, 3019, 3109, 3206, 3430, 3476, 3479, 3482, 3484, 3485, 3493,
3504, 3505, 3508, 3510, 3685, 3723, 3918, 3919, 3920, 3921, 3922, 3923, 3924)
Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanı Öznur Çalıkın, kadına yönelik şiddetle
mücadeleye ve kadının güçlendirilmesi için yapılan
çalışmalara ilişkin açıklaması
36.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, meydanlardaki kadınları coplayan Hükûmetin
kınanması gerektiğine ve İstanbul Sözleşmesine
ilişkin açıklaması
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ Parti
Grubunun, Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve arkadaşları
tarafından, kullanımı zorunlu olan bebek bezi, hasta alt bezi ve
kadın hijyen ürünlerine yapılan fiyat
artışlarının hanelerin gider kalemlerine yansıma
tutarlarının vatandaşların alım gücünü düşürmesi
nedeniyle bu ürünlerde kısıtlı kullanımın yol
açabileceği sağlık sorunlarının önlenmesi ve alım
gücünün artırılması için KDV oranlarında düzenleme
yapılması amacıyla 28/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8
Mart 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
2.- HDP Grubunun, Mersin
Milletvekili Rıdvan Turan ve arkadaşları tarafından,
gıda krizinin nedenleri ve alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 8/3/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8
Mart 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
3.- CHP Grubunun, Denizli
Milletvekili Gülizar Biçer Karaca ve arkadaşları tarafından,
kadınların çalışma hakkına tam olarak sahip
olabilmeleri amacıyla 7/3/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8
Mart 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun,
bastırılarak dağıtılan 316 sıra sayılı
Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 1inci
sırasına alınmasına ve bu kısımda bulunan
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine, Genel Kurulun 8 Mart 2022 Salı günkü (bugün)
birleşiminde 315 sıra sayılı Meclis
Araştırması Komisyonu Raporunun gündemin Özel Gündemde Yer
Alacak İşler kısmına alınarak görüşmelerinin bu
birleşimde yapılmasına, Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerine ve 316 sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
VIII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler
1.- Adana Milletvekili
Müzeyyen Şevkin ve 22 Milletvekilinin, Hatay Milletvekili Serkan Topal ve
28 Milletvekilinin, İYİ Parti Grubu adına Grup Başkanvekili
İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun, Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve 25 Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 21 Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 29 Milletvekilinin, Kırıkkale
Milletvekili Ahmet Önal ve 24 Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Saliha
Sera Kadıgil Sütlü ve 25 Milletvekilinin, Eskişehir Milletvekili Utku
Çakırözer ve 22 Milletvekilinin, Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen
ve 21 Milletvekilinin, Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve
19 Milletvekilinin, Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 20
Milletvekilinin, Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer ve 21
Milletvekilinin, Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü ve 20
Milletvekilinin, Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit
ve 19 Milletvekilinin, Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir ve
19 Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Oya Ersoy ve 20 Milletvekilinin,
Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç ve 23 Milletvekilinin, Muğla
Milletvekili Süleyman Girgin ve 24 Milletvekilinin, İzmir Milletvekili
Selin Sayek Böke ve 26 Milletvekilinin, Adana Milletvekili Tulay
Hatımoğulları Oruç ve 19 Milletvekilinin, İstanbul
Milletvekili Züleyha Gülüm ve 19 Milletvekilinin, Aksaray Milletvekili Ayhan
Erel ve 19 Milletvekilinin, Adana Milletvekili Tulay
Hatımoğulları Oruç ve 19 Milletvekilinin, Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycan ve 20 Milletvekilinin, Konya Milletvekili Esin Kara ve
20 Milletvekilinin, Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç
Koçyiğit ve 20 Milletvekilinin, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay
Pekgözegü ve 19 Milletvekilinin, Şırnak Milletvekili Nuran İmir
ve 19 Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm ve 20
Milletvekilinin, Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca ve 20
Milletvekilinin, Isparta Milletvekili Aylin Cesur ve 19 Milletvekilinin,
İstanbul Milletvekili Oya Ersoy ve 20 Milletvekilinin, Muş
Milletvekili Şevin Coşkun ve 19 Milletvekilinin, Mardin Milletvekili
Ebrü Günay ve 19 Milletvekilinin, Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan
ve 19 Milletvekilinin, Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir
ve 19 Milletvekilinin, Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere ve 21
Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlü ve
21 Milletvekilinin, İYİ Parti Grubu adına Grup Başkanvekili
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, İstanbul Milletvekili Züleyha
Gülüm ve 19 Milletvekilinin, MHP Grubu adına Grup Başkanvekili Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, AK Parti Grubu adına Grup
Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, Grup
Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Grup Başkanvekili
Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Grup Başkanvekili Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Grup Başkanvekili
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın; Kadına Yönelik Şiddetin
Sebeplerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması
Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasa'nın 98'inci,
İçtüzük'ün 104 ve 105'inci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis
Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri
(10/96, 234, 409, 501, 698, 1743, 1747, 1912, 2187, 2203, 2303, 2353, 2389,
2477, 2673, 2675, 2697, 2830, 2976, 2979, 3019, 3109, 3206, 3430, 3476, 3479, 3482,
3484, 3485, 3493, 3504, 3505, 3508, 3510, 3685, 3723, 3918, 3919, 3920, 3921,
3922, 3923, 3924) ve Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (S.
Sayısı:315)
IX.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Dilşat Canbaz Kaya'nın, TBMM'de görev yapan personel ile
ilgili çeşitli hususlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç'in cevabı (7/58428)
2.- Bingöl Milletvekili Erdal
Aydemir'in, Bingöl'de bulunan Çalıkağıl köyünün yol, su ve
elektrik sorununa ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/58615)
3.- İzmir Milletvekili
Murat Bakan'ın, İzmir Çiğli/Kaklıç Havalimanının
akıbetine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/58701)
4.- Eskişehir
Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu'nun, 2012 yılından itibaren
Zafer Havalimanını kullanan yolcu sayısına ve yüklenici
firmaya verilen yolcu garantisine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/59349)
5.- Eskişehir
Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu'nun, İstanbul Havalimanındaki
bir tesisin çatısının çökmesine ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun
cevabı (7/59350)
6.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2020-2022 yılları
arasında Bakanlığın yaptığı ihalelere
ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil
Karaismailoğlu'nun cevabı (7/59613)
7.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi'nin, Antalya ilinde Bakanlığa bağlı kurum
ve kuruluşlara ait binaların depreme karşı dayanıklılığına,
Çorum ilinde
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait
binaların depreme karşı
dayanıklılığına,
Çanakkale ilinde
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait
binaların depreme karşı
dayanıklılığına,
Amasya ilinde
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait
binaların depreme karşı
dayanıklılığına,
Balıkesir ilinde
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait
binaların depreme karşı
dayanıklılığına,
Kocaeli ilinde
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait
binaların depreme karşı
dayanıklılığına,
İlişkin soruları
ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun
cevabı (7/59775), (7/59776), (7/59777), (7/59778), (7/59779), (7/59780)
8
Mart 2022 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.01
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64üncü
Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı vardır.
Görüşmelere başlıyoruz.
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin,
Başkanlık Divanı olarak 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar
Gününü kutladıklarına ve bugün İç Tüzük 60a göre söz isteyen
kadın milletvekillerine birer dakika pozitif bir ayrımla
yaklaşacağına ilişkin konuşması
BAŞKAN Öncelikle, kadın
milletvekillerimizin ve kadınlarımızın, bütün Türkiyedeki
vatandaşlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
Başkanlık Divanı olarak kutluyoruz. (Alkışlar)
Bugün, söz isteyen kadın milletvekillerimize de
60a göre birer dakika söz verirken pozitif bir ayrımla
yaklaşacağımı ifade etmek istiyorum.
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Çeşitli İşler
1.-
Başkanlıkça, görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif
etmiş bulunan Pakistan-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu
Heyetine Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN Ülkemize resmî bir ziyarette bulunan
Pakistan-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Heyeti Genel Kurulumuzu
teşrif etmişlerdir. Kendilerine Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulu adına Hoş geldiniz. diyorum. (Alkışlar)
Gündeme geçmeden önce, 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Emine
Sare Aydına aittir.
Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili Emine Sare Aydının, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
EMİNE SARE AYDIN (İstanbul) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Suriye'deki iç savaş, Afganistan'daki rejim
değişikliği, zorunlu göçler, çatışmalardan kaçan
milyonlar, Ukrayna'da süregelen savaş, tüm dünyanın mücadele
ettiği Covid-19 pandemisi, beraberinde gelen ekonomik krizler
Evet,
hepimiz şu an çok iyi farkındayız ki küresel olarak zorlu bir
süreçten geçiyoruz ve bu süreçte de en fazla etkilenenler maalesef ki yine
kadınlar, yine kadınlar ve çocuklar. Bugün, hepimiz şahidiz ki
dil, din, ırk fark etmeksizin, Suriye'de olduğu gibi, Ukrayna sınırlarında
ellerinde bebekleriyle savaştan kaçan kadınlar aynı korkuyu
taşıyarak o zorlu yolculuğa çıkıyorlar. Tablo
aynı olsa da maalesef sınırın öteki tarafındaki Batılı
ülkeler mültecileri Batılı ve Doğulu olarak ayırarak
ırkçı kodlarını tekrar yazıyorlar.
Bu şiarla kadının statüsünü
artırmak, eşitsizlikleri gidermek,
ayrımcılığın önüne geçmek adına devrim
niteliğinde kanunlar, yönetmelikler ve düzenlemeler gerçekleştirdik.
Örneğin 6284 sayılı Kanun bunlardan bir tanesidir. Şimdi
ise hepimizin malumu, TBMM gündemimizde konuyla ilgili yeni düzenlemeler
üzerinde tartışılıyor. Toplumun huzurunu bozan, hepimizi
yaralayan şiddet vakalarına yönelik mücadelemiz adına son derece
ciddi adımlar atıyoruz. Oysaki kadın
(Uğultular)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
bakın, konuşmacı önemli bir gündem üzerinde konuşma
yapıyor.
EMİNE SARE AYDIN (Devamla) Evet.
Sayın Engin Bey, CHPnin Sayın Grup
Başkan Vekili, AK PARTİnin Sayın Grup Başkan Vekili,
MHPnin ve yine, İYİ Partinin Sayın Grup Başkan Vekilleri;
bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, müsaadeniz olursa, konuşmama devam
etmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Oysaki kadın her yerde aynı kadın,
şiddet her yerde aynı şiddet, duyulan korku her yerde aynı
korku; dolayısıyla, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü yaşarken
bugün, en çok, mağdur ve mazlum coğrafyalarda yaşayan
kadınları anmak, maruz kaldıkları eşitsizliklere ve
şiddete karşı bir ses olmak istiyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
önderliğinde Kadın değişirse ülke değişir,
kadın güçlenirse ülke güçlenir. mottosundan hareketle,
kadınları her alanda güçlendirmemiz her zaman önceliğimiz oldu.
Buna göre, kadına yönelik saldırılarda somut pişmanlık
emaresi içermeyen hiçbir davranış indirime tabi olmayacak; çokça tartışılan,
takım elbise, kravat takdir indirimi sayılmayacak; kadına
karşı işlenen kasten öldürme, yaralama, işkence ve eziyet
gibi suçların cezası artırılacak. Tüm bunlarla birlikte, eş
ve boşanılan eşe karşı işlenen kasten yaralama
suçları katalog suç düzenlemesine dâhil edilecek.
Çok kıymetli milletvekilleri, tüm bu
düzenlemeler önleyici, caydırıcı birtakım önlemlerdir.
Bizler, toplumumuzda Kadın insandır. bakış
açısını yerleştirmez isek mücadelemiz eksik kalır;
bunun için de ekonomide, akademide, sanatta, teknolojide kadının
adını görmeye ihtiyacımız var. Her alanda üreten
kadınlar oldukça, inanıyorum ki kadın meselesi tarihe
karışacak, kadına dair sorunlar bir bir çözüme kavuşacak.
Bunun için de kadının ekonomik ve sosyal yaşama daha fazla
katılımını sağlamak, finansa erişim
kaynaklarını kolaylaştırmak, istihdamı artırmak
için her zaman çalışıyoruz. Ticaret Bakanlığı,
Tarım ve Orman Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı, KOSGEB, TKDK gibi kurumların kadına yönelik
vermiş olduğu destekler, hibeler, teşvikler her geçen gün
fazlalaşıyor. Bugün, baktığımızda, Anadolu'nun
her bir köşesinde devletimizin vermiş olduğu teşvik
destekleriyle ekonomimize katkı sağlayan emekçi kadınlarımızı
görüyoruz; kurmuş oldukları şirketlerle dünyaya Türkiye'nin
adını duyuruyorlar. Bu büyük gururu bizlere
yaşattıkları için gururluyuz, mutluyuz. Tüm bu emekçi
kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü ayrıca kutluyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, evet, biliyoruz, gerek
ulusal gerek uluslararası düzeyde verilen tüm mücadelelere, gösterilen
çabalara rağmen kadınların dezavantajlı konumu maalesef
evrensel bir sorun olarak karşımızda. Kadına yönelik
eşitsizliklerin, adaletsizliklerin ve ayrımcılığın
yılın sadece bir gününde değil, her zaman aklımızda olması
gerektiğine inanıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EMİNE SARE AYDIN (Devamla) Sayın
Başkanım, bir dakika alabilir miyim?
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
EMİNE SARE AYDIN (Devamla) Kadın
meselesinin ideoloji, dil, din, ırk, cinsiyet fark etmeden tüm bireylerin
meselesi olduğunun altını bir kez daha çiziyorum fakat bizler,
geçmişimizin değerleri, inanışımızın
gereği kadına vermiş olduğumuz değeri yeni dünya
düzeninde, yeni Türkiye inşasında göstererek ülkemizin
refahını her geçen gün artıracağız, bu sorunu hep
birlikte aşacağız.
Sayın Cumhurbaşkanımızın
kadın sorunlarına göstermiş olduğu hassasiyetin bizlere çok
büyük bir güç verdiğini biliyoruz. Bu hassasiyeti yalan yanlış
şekilde manipüle ederek kendi politik ajandalarını oluşturmaya
çalışanların ise farkındayız fakat bilmeliler ki
kadın meselesi, politik bir malzeme olarak kullanılamaz. Bu,
kadına karşı bir saygısızlıktır, mücadeleye
karşı bir samimiyetsizliktir. Neyse ki feraset sahibi milletimiz ve
özellikle kadınlarımız, Cumhurbaşkanımızın
ve AK PARTİnin yanındalar, samimiyetinin farkındalar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EMİNE SARE AYDIN (Devamla) Sayın
Başkanım, arada kesildiği için, çok küçük, bir dakika daha rica
edeceğim.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
EMİNE SARE AYDIN (Devamla) Teşekkürler.
Değerli arkadaşlar, sözlerime son verirken
bir kez daha 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde söz almış olmaktan
dolayı duyduğum memnuniyeti ifade etmek istiyorum.
Bugün Adalet Komisyonuna gelen yeni kanuni düzenlemede
ve yine Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Komisyonu
çalışmalarının sonuçlarını
Tüm Meclise hitap
etmek istiyorum ve hepimize: Gelin, hep birlikte, kadın ve erkek vekiller
olarak gelecek kuşaklara aktarabileceğimiz, kız
çocuklarımızı, gençlerimizi, kadınlarımızı
koruyacak iş birliğini, anlayışı,
dayanışmayı ortaya koyalım. Renk, dil, din ayırt
etmeksizin, bu topraklara ayak basan, vatanını seven her bir
kadın bizim için önemlidir. Gelin, hep birlikte, bu çatı altında
kadına yönelik şiddetle mücadele ve diğer kanuni düzenlemelerde
ortak iş birliği gösterelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EMİNE SARE AYDIN (Devamla) Bu çatı,
kadına yönelik samimiyetini ancak bu şekilde ortaya koyabilir.
Çok teşekkür ediyorum, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündem dışı ikinci söz, 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü münasebetiyle söz isteyen Samsun Milletvekili Neslihan
Hancıoğluna aittir.
Buyurun Sayın Hancıoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.-
Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlunun, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Mart Dünya Kadınlar Günü
dolayısıyla söz aldım, ancak sözlerime başlamadan önce
tarih boyunca kadim medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan
Karadenizin vakur kenti Artvinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 101inci yılını kutluyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Tarihte 7 Mart nasıl Artvinin özgürlük
iradesini temsil ediyorsa, 8 Mart da kadınların özgürlük iradesini
temsil etmektedir. Biz kadınların, asırlar süren emek ve
varoluş savaşının simgeleştiği tarihtir 8 Mart.
1857 yılının 8 Martında Amerikada yaşanan o acı
olaydan hareketle şunu bir kez daha vurgulamak gerekiyor: Kadının,
toplumsal yaşamın her alanında verdiği varoluş
mücadelesi ve elde ettiği bütün kazanımların bedeli alın
teri ve gözyaşı olmuştur.
Türk kadını açısından ise 1923
öncesi verilen mücadeleleri, ödenen bedelleri tabii ki yok saymıyoruz
ancak biz kadınlar, toplumsal ve siyasal alanlardaki
varlığımızı şüphesiz cumhuriyetimize borçluyuz.
Millet iradesini egemen kılmak ve tebaayı özgür bireyler hâline
dönüştürmek için savaşan o büyük devrimin mimarlarına hem
şükran hem de görev borcumuz var. Nedir o görev borcu? Biz
kadınların, toplumsal yaşamın her alanında ve
hayatlarının her evresinde karşı karşıya
kaldığı eşitsiz ve ayrımcı koşulları
yerle bir etmek. Bu konuda sürekli eşitlik kavramını
kullanıyoruz ama aslında doğrusu adalet kavramıdır,
cinsiyet adaleti kavramıdır. Mevcut sistemin bir adaleti olsa zaten
cinsiyete dayalı bir eşitlik talebi ve beklentisi var olmazdı.
Sistem adaletli olsa liyakat, başarı, bilgi ve birikim en temel
kriter olur, bütün bunlar toplumun hizmetine sunulabilirdi. İşte, bu
nedenle adalet, adalet, adalet diyoruz.
Değerli milletvekilleri, biz
kadınların maruz kaldığı adaletsizliği beş
dakikalık bir süre içinde anlatmak mümkün değildir. Mesela, bugün,
ülkemizde her 10 kadından 7si eve hapsolmuş, ancak 3ü istihdam
piyasasında yer bulabiliyorsa; çalışma imkânını elde
eden kadınlara güvencesiz koşullarda, esnek çalışma,
kayıt dışı çalışma modelleri
dayatılıyorsa, emeğinin karşılığını
tam ve eksiksiz ücret olarak alamıyorsa, mobbinge, istismara, tacize maruz
kalıyorsa ve kadın olmanın bedelini canıyla ödüyorsa o
hâlde sorgulamamız gereken şey, bu adaletsiz sistemdir. Toplumsal
cinsiyet eşitliği özelinde yaşadığımız
adaletsizliğin hepsi kadını ikincil gören, kadına kendi
iradesi dışında roller biçen, eğer kadın bir şeyi
başarıyorsa o başarıyı sanki kendisi
bahşetmiş gibi yaklaşım sergileyen zihniyetten besleniyor.
İşte, o zihniyet, siyaset yapan kadına Evine dön. diyen
zihniyettir; o zihniyet, Uzay Programında yer alacak bilim insanları
için cinsiyet sınıflaması yapan zihniyettir. Biz kadınlar
bu zihniyeti reddediyoruz ve buna asla boyun eğmeyeceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, kadınların
varoluş mücadelesi verirken ödediği bedel, adalet uğruna
ödenmiş bir bedeldir; kutsaldır, değerlidir. Sırf
cinsiyetinden ötürü emeği sömürülen, hakları gasbedilen, şiddete
maruz kalan, istismara uğrayan, katledilen kadınlar bu bedeli ödedi
ve maalesef bedeli ödemeye de devam ediyor. Bütün bu olumsuzluklara Dur!
demek her şeyden önce bir insanlık görevidir. Kadın- erkek fark
etmez, cinsiyet temelli bütün sömürü ve istismar çarkını kırmak
hepimizin ortak görevidir. Bu, aynı zamanda, Türk kadınının
eğitim, bilim, sanat ve bütün sosyoekonomik haklardan adilce
yararlanması için yüreğini ortaya koyan Büyük Önderimiz Mustafa
Kemal Atatürke olan bir görev borcudur. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bu düşüncelerimle emeğin, alın
terinin ve biz kadınların varoluş mücadelesinin
simgelendiği gün olan 8 Mart Kadınlar Gününü kutluyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle söz isteyen Adana Milletvekili
Ayşe Sibel Ersoya aittir.
Buyurun Sayın Ersoy. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.-
Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoyun, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın milletvekilleri, 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü dolayısıyla gündem dışı söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle başta şehit
anneleri, eşleri ve yakınları olmak üzere tüm
kadınların gününü kutluyorum.
Kadınla ilgili konular disiplinler arası
bir nitelik taşır ve her türlü eşitsizlikten
arınmış bir görüşü ifade eder. Kadınlar, bilinen tarih
boyunca bilim ve kültür alanının dışında tutulma
çabasıyla mücadele etmek zorunda kalmışlar ve kuralı bozan
kadınlar her zaman var olmakla birlikte, bunlar birer istisna olmaktan
ileri gidememiştir. Dünya tarihinde 19uncu yüzyılda kadın
hareketinden bahsedilir ancak Anadoluda 13üncü yüzyılda
Bacıyan-ı Rum adıyla anılan, Türkmen hanımların
oluşturduğu bir kadın hareketinden bahsetmek mümkün.
Bacıyan-ı Rumun, Hacı Bektaş Velinin manevi
desteğiyle sufi Türkmen hanımlarca kurulmuş, halka hizmeti esas
almış bir teşkilat olduğunu söyleyebiliriz.
Türk kültür ve devlet geleneğinde ise
kadın sadece sosyal hayatta değil, siyasi hayatta da önemli bir rol
oynamıştır. Eski Çağ ve Orta Çağda Türk
kadını belli bir mekâna hapsolmaktan ziyade Avrupada yaşayan
diğer kadınlara göre toplum içerisinde ve devlet yönetiminde oldukça
aktif bir rol oynamıştır. Bilinen en eski Türkçe kaynak olan
Orhun Abidelerinden Kül Tigin Abidesinde Tanrının Türk milleti yok
olmasın diye yarattığı kişiler arasında
İkinci Göktürk Devletinde, Kağanın eşi İlbilge
Hatunun adına yer verilmiştir. Eski Türk devlet geleneğinde
kadının siyasi konumunu gösteren bu durum Türk toplumunda kadına
verilen değerin bir ifadesi olarak değerlendirilmiştir.
Türkiyede ilk olmak ve bu ilki de
gerçekleştiren bir kadın olmak elbette çok zor ancak her
değişim küçük bir adımla başlıyor, o ilk adım da
belki bizler ve genç kızlarımız için önemli bir cesaret
kaynağı oluyor. Türkiye tarihinde çok önemli bir yere sahip
kadınlardan birisi de ilk kadın mühendisimiz ve Anıtkabirin
Başmühendisi Sabiha Rıfat Gürayman da ilklerden biri. Evet, Sabiha
Gürayman cumhuriyetin ilk kadın inşaat mühendisiydi; onun hayalinde
projeler vardı, yollar, köprüler, şantiyeler. Sabiha Hanım,
kadın olması nedeniyle masabaşı bir göreve
atanmıştı ancak onun hayali şantiyede çalışmaktı,
Bir şantiyede görev almak istiyorum. diyerek dilekçesini müdürüne verdi.
Müdürü dilekçeyi uzun süre amirlerine iletemedi, şantiyede kadın
mühendis nasıl olacaktı? Müdür bu isteğinden Sabiha
Hanımı vazgeçirmeye çalıştı ancak Sabiha Hanım
dilekçesinde ısrarlıydı. Büyük tartışmalardan sonra
Ankaranın Beypazarı ilçesi Karaboğaz mevkisindeki köprü
inşaatına mühendis olarak tayin edildi. Sabiha giydi pantolonu ve
çizmeleri, daldı şantiyelerin içine. Elinde planlar, projeler,
altında çamur, başladı çalışmaya; ne olursa olsun
köprü bitecekti. Genç Mühendis Sabiha, çevre köylülerin meraklı
bakışları arasında bütün gücüyle
çalışıyordu. İnşaat devam ederken işçiler
maaşlarını alamadıkları için işi
bırakacaklarını söylediler. Sabiha Nasıl olur, bu köprü
bitmeli! diye isyan ediyordu. Gitti, işçilerle konuştu ve
işçileri ikna etti ve köprü işçilerin ve köylülerin
yardımıyla bitti. Köylüler köprünün adını Sabiha için
Kız Köprüsü koydular. Bugün Kız Köprüsü kullanılmamakta ancak
Ankara Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu köprünün
korunmasına karar verdi. Sabiha Hanımın 40 metrelik mucize
Kız Köprüsü o günden sonra bütün kadın mühendislerimize ve şu
anda tam olarak seksen sekiz yıl sonra 18 Martta
açılışı gerçekleşecek olan dünyanın en uzun
köprüsü olarak anılan Çanakkale Köprüsünde kız mühendislerimize de
ilham oldu. Atılan bir küçük adım büyük bir kıvılcım
olmuştu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.
AYŞE SİBEL ERSOY (Devamla) Evet
kıymetli vekiller, güçlü Türkiye için güçlü kadınların
varlığının artarak devam etmesini dileyerek sözlerimi
noktalamak istiyorum. Ayrıca, başarılarını Türkiye
Büyük Millet Meclisine taşıyan siz kadın milletvekili
arkadaşlarıma da iyi ki varsınız diyorum. (MHP, AK
PARTİ, CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi,
sisteme giren ilk 20 milletvekilimize 60a göre yerlerinden söz vereceğim.
Ayrıca, sisteme giriş yapamayan 5 milletvekilimize ve sistemde ilk
20ye giremeyen kadın milletvekillerimizden söz talebi olanlara söz
vereceğim.
İlk söz Sayın Aycanın.
Buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününü kutladığına ve Hükûmetin hazine arazilerini çiftçilere
açma kararını desteklediklerine ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde tüm
kadınlarımıza sağlıklı, huzurlu günler diliyorum.
Hükûmetimizin aldığı kararı,
hazine arazilerini çiftçilere açma kararını Milliyetçi Hareket
Partisi olarak destekliyoruz. Boş duran bir karış arazimiz
kalmasın diyoruz. Gelişmeler gösteriyor ki kendi kendimize ne kadar
yetersek o kadar güçlüyüz. Petrol gibi zorunlu maddeler dışında
dışa bağımlılıktan kurtulmak gerekir. Özellikle
tarımsal üretimi artırabilir ve tarımsal ürünleri ithal etme
zorunluluğundan kurtulabiliriz. Bu nedenle ekilmeyen hazine arazileri,
kişisel arazileri mutlaka ekmeliyiz, kullanmalıyız. Bu
doğrultuda zeytin, ayçiçeği ekimindeki kararları destekliyoruz.
Tarımsal üretim yapacak kişilerin ürün bazında, üretim bazında
desteklenmesini doğru buluyoruz. Belirlenen uygun fiyatlı ve
alım garantili üretim politikalarıyla ülkemizde tarımsal üretimi
artırmak mümkün olacaktır.
BAŞKAN Sayın Çelebi
2.-
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, belediye zabıta
personellerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Belediye zabıta personellerinin çözülmesi
gereken sorunları bulunmakta. Ek göstergeleri 2200; 3600 ek gösterge
talepleri var. Bu sayede emekli aylıkları 1.300 lira fark edecektir.
Belediyelerin çoğunda haftada altı gün üzerinden
çalıştırılmaktalar. Resmî ve özel tatil günlerinde
çalışıyorlar. Genel idari hizmet sınıfındalar,
ayrı bir hizmet sınıfı bekliyorlar. Sürekli sahada
olmalarına rağmen arazi tazminatından yararlanamıyorlar.
Özel hizmet tazminat sorunları var; 65 puan özel hizmet tazminatı
adil değildir, sistem zabıta memuru için 100den
başlamalıdır. Fazla mesai ücreti maktu tavan tutarı
üzerinden ödenmekte. 2012 yılında bu tutar asgari ücretin
yarısı iken bugün asgari ücretin yüzde 18i kadardır. Asgari
ücrete endekslenerek artışı yapılması uygundur
diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Taşlıçay
Buyurun Nevin Hanım.
3.-
Ankara Milletvekili Nevin Taşlıçayın, kadın ve
erkeğin Türk toplum hayatındaki uyumuna ilişkin
açıklaması
NEVİN TAŞLIÇAY (Ankara) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Bir arada yaşamanın, beraber yol
almanın ve büyümenin yegâne unsurlarından biri hiç şüphesiz ki
kadın ve erkeğin toplum hayatındaki uyumudur. Bu uyum Türk
milletinin diline ve tarihine yansımakla birlikte kaybedilmesi göze
alınamayacak bir kültürel değerdir. Bu kültür zedelendikçe,
kadınlar toplumla aralarındaki bağı kaybettikçe
milletimizin ilerlemesi mümkün değildir. Bize düşen görev ise
kültürel kodlarımızın farkına vararak toplumsal düzenimizi
korumaktır. Bugün dünyanın düşlediği bu husus tarihimizde
ve kültürümüzde aslolandır diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
4.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin)
Fedakârlıkları, emekleri, sevgileriyle hayatımızın her
alanında yer alan tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününü kutluyorum.
AK PARTİ olarak,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın
güçlü liderliğinde, göreve geldiğimiz ilk günden bu yana
kadınlara yönelik insani, siyasi, sosyal, ekonomik her alanda çok önemli
çalışmalarımız oldu. Kadınların iş gücüne
katılımını yüzde 27ler seviyesinden yüzde 34 seviyesine
çıkardık, kadın istihdamını 6 milyondan 10 milyon
sınırına getirdik, üniversitelerimizdeki öğretim
elemanları arasında kadınların oranı yüzde 51e
yaklaştı, AK PARTİ'nin siyasi hayata katılımıyla
kadınların Parlamentodaki temsil oranı yüzde 4 iken yüzde 17lerin
üzerine yükseldi. İnsanımız, kadim kültürümüz ve ait
olduğumuz medeniyetimizden ilham alarak kadınlarımızı
güçlendirmek, saygınlığını ve haklarını
korumak üzere çalışmalarımız devam edecektir diyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Kayışoğlu
5.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, 8 Mart Dünya
Emekçi Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum.
Bugün, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü.
Kadınlar ne istiyorlar? Toplumsal cinsiyet eşitliğinin hayata
geçirilmesi için zihniyet değişikliği istiyorlar, kadınlar
aynı işi gördükleri erkeklerle aynı ücreti almak istiyorlar ve
bunun yasal güvenceye kavuşturulmasını istiyorlar, İstanbul
Sözleşmesi'nin yürürlüğe konulmasını ve
uygulanmasını istiyorlar, eğitim hayatından
uzaklaştırılmamak istiyorlar, özellikle, 0-6 yaş çocuklar
için okul öncesi ücretsiz, nitelikli eğitim imkânı
sağlansın ki çalışma yaşamına, sosyal yaşama
katılalım istiyorlar. Ne istiyorlar? Hijyen ürünlerine erişmek
istiyorlar, barınmak istiyorlar, sırf kadın oldukları için
öldürülmemek, ötekileştirilmemek istiyorlar. Çok mu şey istiyorlar
diyorum, bütün kadınların gününü kutluyorum.
BAŞKAN - Sayın Gaytancıoğlu
6.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, ayçiçeği
yağı açığına ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Son günlerde zam şampiyonu ayçiçeği
yağı. Çiçeği burnunda Bakan Yağ açığı
oluşmaması için her türlü tedbiri aldık. dedi, hangi tedbiri
aldılar bilinmiyor. Yine, sorunu ithalatla çözecekler, fatura artacak,
bütün umutlar bugünlerde hasadın başlayacağı güney
yarım küredeki Arjantin ve Brezilyaya kaldı. Oradan gemiler gelirse
ayçiçeği yağı bulunabilecek. Unutmayalım, geçtiğimiz
yıl, oradan zirai ilaç kalıntısı çok yüksek ürünler, kanserojen
olduğu için geri çevrilmişti. Peki, neden kendi çiftçimizi
düşünmüyoruz? Yeni Tarım Bakanı üretimi
artıracağız, bu nedenle ayçiçeği desteklerini yüzde 100
artırıyoruz diyebiliyor mu? Hayır. Mazotu ve gübreyi yarı
fiyatına verebileceğiz diyor mu? Hayır. O zaman
sıkıntılar devam edecek demektir.
CHP iktidarında, biz, bu yağ
açığını çiftçimizi destekleyerek kapatacağız.
BAŞKAN Sayın Kılavuz
7.-
Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladığına, Mersinli yaş sebze meyve üreticileri ile
ihracatçıların sorunlarına ve Mersindeki 2/B arazilerinin
satışına ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
8 Mart Dünya Kadınlar Gününde tüm
kadınlarımızın Kadınlar Gününü tebrik ediyorum. Her
birini saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizin yaş sebze ve meyve deposu olarak
anılan Mersinimizde Mersinli üreticilerimiz ve
ihracatçılarımız, Rusya-Ukrayna savaşından olumsuz
etkilenmiştir. İhracatçılarımız,
alacaklarını tahsil edememekte, yeni hasat döneminin başlayacak
olması ve düşen fiyatlar nedeniyle sorunlar yaşamaktadır.
Bu sebeple üreticilerimize yönelik destek ve teşviklerin sürdürülmesini,
ihracattan kaynaklı sorunların giderilmesini talep ediyoruz.
İhracatçılarımızı ve üreticilerimizi koruyacak
tedbirlerin alınması yerinde olacaktır.
Mersinimizin Erdemli, Anamur, Bozyazı, Mut ve
Tarsus başta olmak üzere birçok ilçesinde hazine ve 2/B arazilerinin ihale
yoluyla satışa çıkarılması ve yüksek fiyat
endişesi nedeniyle mülk kullanıcıları sorunlar
yaşamaktadır. Bu arazilerin, rayiç bedeller üzerinden
kullanıcılara ve orada yaşayan insanlarımıza tahsis
edilmesi beklentileri karşılayacaktır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Güzelmansur
8.-
Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, eşelmobil sisteminin
uygulanması gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Akaryakıtta bu zorlu koşullarda
eşelmobili devreden çıkardılar. İktidar, yönetme yetisini
iyice kaybetti. 18 Mayıs 2018 tarihinde akaryakıtta vergilerin
azaltılması yoluyla fiyat artışlarının tüketiciye
yansımasının önüne geçen eşelmobil sistemi
başlatıldı, doğru da bir karardı. O zaman dolar 4,46;
enflasyon 12,15; benzin 6,29; motorin 5,75ti. Gelelim bugüne, dolar 14,52;
enflasyon 54,44; benzin 19,36; motorin 21,34. Buna rağmen iktidar eşelmobil
sistemini uygulamıyor, tüm veriler yüzde 200ün üzerinde artış
göstermiş, eşelmobil devreye alınmıyor,
akaryakıtın üzerindeki vergi yükü hafifletilmiyor. Bu nasıl bir
vurdumduymazlık, bu nasıl bir aymazlık. Hakikaten insanın
aklı almıyor, akaryakıt fiyatları uçup gidiyor, iktidar
sadece seyrediyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Barut
9.-
Adana Milletvekili Ayhan Barutun, Rusya toprağı sayılacak
Akkuyu Nükleer Santrali için iktidarı göreve
çağırdıklarına ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
ülkemizin kurtarıcısı, cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önderimiz
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Yurtta barış, dünyada
barış. sözleri, Ukrayna-Rusya arasındaki savaş nedeniyle
önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Ulu Önderimizin ilke ve
devrimlerine sıkı sıkıya bağlı kalmamız
gerektiği çok açıktır. Eğer bunu yapmazsak emperyalist
paylaşım savaşları nedeniyle ülkemizin egemenliği
tehlikeye düşecektir.
Rusya, saldırganlığı nedeniyle
dünyanın her yerinde ağır yaptırımlarla
karşı karşıyadır. Ukraynaya saldıran Rusya,
Çernobil başta olmak üzere nükleer enerji tesislerini ele
geçirmiştir. Tüm dünya nükleer tehditle karşı
karşıyadır. Uygar ülkelerin yaptırımlarının
benzeri ülkemiz tarafından da hayata geçirilmeli, yönetimi ve mülkiyeti
tamamen Rusyaya ait olacak olan Akkuyu Nükleer Santrali için adım
atılmalıdır. Bu sayede ülkemiz nükleer felaketten
kurtarılacak, dünya barışına da katkı
sağlanmış olacaktır. Rusya toprağı sayılacak
Akkuyu Nükleer Santrali için iktidarı göreve çağırıyoruz.
BAŞKAN Sayın Girgin
10.-
Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, pandemi yasakları
kaldırılırken müzik yasağının sürdürülmesinin
kabul edilemez olduğuna ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Salgın sürecinden en ağır
şekilde etkilenenlerden biri de müzik ve eğlence sektörü oldu.
Pandemi yasaklarında on beş ay sahne alamayan on binlerce müzisyen
oldu. Normalleşme adımlarıyla eğlence sektörü
mekânları geri dönmüş olsa da yasakların yükü hâlâ müzisyenlerin
sırtında. Gece on ikiden sonra müzik yasağının devam
etmesi yalnızca eğlence ve müzik sektöründe
çalışanları değil tüm bölge esnafını olumsuz
etkiliyor. Gece on ikiden sonra müzik olmuyor diye esnaflar
dükkânlarını erken kapatmak zorunda kalıyor. Pandemi
yasakları kaldırılırken müzik yasağının
sürdürülmesi kabul edilemez. Çaresizlikten kendi çözümünü dillendiren
Marmarisli bir restoran sahibi Nasıl ki toplu etkinlik ve
eğlencelerde basit tedbirler alınıyorsa canlı müzik
alanında da yasak yerine dikkat edilmesi gerekenler şeklinde
tedbirler alınabilir. diyor. Bu sese kulak verin.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın İlhan
11.-
Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın, 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Gününü kutladığına ve EYTlilere gasbedilen
haklarının geri verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kadının kimliği, cinsiyeti üzerinden
yapılmaya çalışılan her türlü
ayrımcılığa, haksızlıklara, şiddet, istismar
gibi insanlık dışı davranışlara karşı
çıkıp esefle kınıyor; 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar
Gününü kutluyorum.
EYTyle ilgili şu ana kadar çok şey
söylendi ancak iktidar sanki bu vatandaşlarımızı erken
emeklilik bekleyen ve ayrımcılık isteyen bir grupmuş gibi
sürekli lanse etmekte ve kamuoyunda böyle bir algı oluşturmaya
çalışmaktadır. Ancak ortada emeklilikte yaşa takılan
kimse yok, iktidar tarafından emeklilikle ilgili kanuni ve anayasal
hakları gasbedilmiş geniş bir kitle var. O yüzden ben kendileri
için emeklilikte yaşa takılanlar ifadesinin kullanılmasını
doğru bulmuyorum. Bizler yüce Meclis olarak Anayasanın
üstünlüğü ve açık hükümlerine bağlı kalarak sarayın
tasarrufunu beklemeden bir an önce emeklilik hakları gayrihukuki
şekilde ellerinden alınan aziz vatandaşlarımıza haklarını
zaman kaybetmeden geri vermeliyiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özkan
12.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe
ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Aile birliğinin en önemli unsuru,
değerlerimizin temsilcisi, taşıyıcısı ve
koruyucusu olan kadınlar, sosyal ve ekonomik hayattaki
başarıları kadar yetiştirdikleri nesillerle de
geleceğimizin şekillenmesine herkesten daha çok katkıda
bulunmaktadırlar.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan liderliğinde kadınlarımızın
iş gücüne katılım oranlarının artırılması,
eğitimlerinin önündeki tüm engellerin kaldırılması, mesleki
bilgi ve beceriye sahip olmaları ile ekonomideki yerlerinin
güçlendirilmesi, kadın girişimcilerimizin teşvik edilmesi
konusunda büyük mesafeler katettik.
Bu duygu ve düşüncelerle, başta şehit
ve gazilerimizin kıymetli anneleri ile eşleri olmak üzere,
fedakârlıkları, emekleri, sevgileri ve mücadeleleriyle
insanlığın umudunu yeşerten tüm
kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gökçel
13.-
Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, temel gıda maddelerine
ulaşmakta yaşanan zorluğa ilişkin açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ülkemiz 1950li yıllarda Kore Savaşı
devam ederken tarım ürünlerinde kendi kendine yeterli olmakla
kalmamış, başta Avrupa olmak üzere tüm dünyanın gıda
ihtiyacını karşılamıştı. Bugün ise AKPnin
beceriksizliği yüzünden vatandaşlarımız temel gıda maddelerine
ulaşmakta zorluk çekiyor. Bakanlar tek tek Gıda
stoklarımız yeterli. Gıda stokumuzda sıkıntı
yok. diyor. Cumhurbaşkanı, Rusyayla buğday ve ayçiçeği
yağı dolu gemilerin Türkiyeye geçişine izin verilmesi için
pazarlık yapıyor. Bakan Nebati Yoksulluk var. diyenin ve
stokçuların tepesine bineceğiz. diye tehdit ediyor. Tehditle,
sopayla yoksulluğu, yokluğu engelleyemezsiniz ancak çiftçilerimize
destek vererek yoksulluğu, yokluğu engellersiniz. Ülkeyi
düşürdüğünüz durum karşısında ne diyeceğimi
bilemiyorum; sadece Allahtan korkun, çekin, gidin diyorum.
BAŞKAN Sayın Bulut
14.-
Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun, eczacılık fakültesi ve
öğrenci sayılarındaki artışa ilişkin
açıklaması
BURHANETTİN BULUT (Adana) Sayın
Başkan, Resmî Gazetede bugün yayınlanan
Cumhurbaşkanlığı kararıyla 3ü eczacılık
olmak üzere 8 üniversiteye yeni fakülte kuruldu. 2001 yılına kadar
toplam 8 eczacılık fakültesi varken bugünkü kararla Kocaeli,
Bahçeşehir ve Fırat Üniversitelerine açılan yeni fakültelerle
birlikte Türkiyedeki eczacılık fakültesi sayısı 60a
çıktı. Sağlık Bakanlığı, Sağlıkta
İnsan Kaynakları 2023 Vizyonuna göre 2023 yılına kadar
eczacı ihtiyacının 32.900 olduğunu ifade etti.
Hâlihazırda bugün eczacı sayısı 43.841dir. Fakülte ve
öğrenci sayılarının eczacılık mesleğinin
geleceğine zarar verecek, endişe verici bir şekilde her geçen
yıl artması, fakültedeki nitelik kaybının yanında
mezun olanların işsizlik sorunuyla karşı karşıya
kalmalarına neden olmaktadır. Eczacılık mesleğini
değersizleştiren, eczacılık mesleğine ve mesleğin
geleceğine zarar veren
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Arkaz
15.-
İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz,ın kronik böbrek
hastalığına ilişkin açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Kronik böbrek hastalığı son
yıllarda tüm dünyada bir salgın şeklinde artış
göstererek ciddi bir hastalık hâline geldi. Bu hastalığın
önemine dikkat çekmek için her yıl mart ayının ikinci
perşembe günü Dünya Böbrek Günü olarak belirlenmiştir. Kronik böbrek
hastalığının önlenmesi için gereksiz ilaç
kullanılmaması, aşırı tuzlu ve yüksek kalorili
beslenmekten kaçınılması, yeterli sıvı tüketilmesi,
düzenli egzersiz yapılması, sigara ve alkolden uzak durulması
gerekmektedir. Böbrek hastalığı erken tespit edildiğinde
önlenebilir bir hastalıktır. Bu sebeple, düzenle olarak
sağlık kontrolü yapılmalıdır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şeker
16.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Deprem Haftasına ve 8 Mart
Dünya Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, geçen hafta Deprem
Haftasıydı. İnsanlara büyük acılar yaşatan depremler
coğrafyanın kaderidir ancak depremlerin afete dönüşmesi
toplumlar için asla bir kader değildir. Alınacak tedbirler ve
yapılacak çalışmalarla depremlerin afete dönüşmesi
önlenmelidir.
1999 Kocaeli-Gölcük depremi can kaybı ve maddi
hasar bakımından yaşanan en son büyük depremdi. Can
kaybını önlemek için başta 2000 yılı öncesi binalar
olmak üzere bütün binaların deprem risklerinin bertaraf edilmesi elzemdir.
Depremlerin, savaşların en çaresizi ve
mağduru çocuklarımız ve kadınlarımızdır.
Sevgi, emek ve fedakârlıkla bizleri yetiştiren, dünyamızı
daha yaşanabilir hâle getirip insanlığın umudunu
yeşerten kadınlarımızın Dünya Kadınlar Gününü
kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Önal
17.-
Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önalın, taşeron
işçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
AHMET ÖNAL (Kırıkkale) Teşekkürler
Sayın Başkan.
696 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle
kamuda çalışan taşeron işçilerin sürekli kadroya
alınmaları yönünde bir çalışma yapılsa da bu
düzenlemeden kamu kurumlarında taşeron işçi olarak
çalışan ve kadro bekleyen birçok kişi
yararlanamamıştır. Kamu iktisadi teşebbüsleri, özel bütçeli
kuruluşlar, sosyal tesisler, çağrı merkezleri ve hastane bilgi
yönetim sistemi ihalelerinde çalıştırılan taşeron
işçiler hâlen kadro beklemektedirler. Düşük ücret, güvencesiz
çalışma koşulları her an işten çıkarılma
tehdidi karşısında tek amaçları ailelerinin geçimini
sağlamak olan ve sayıları yaklaşık 400 bini bulan bu
insanların yaşadığı mağduriyet bir an önce
giderilmelidir. Ayrıca, içinde bulunduğumuz ekonomik koşullar,
hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı,
yüksek enflasyon karşısında ekonomik krizden en fazla etkilenen
kesimlerin başında da kamuda kadro bekleyen taşeron işçiler
gelmektedir. Tüm bu sebeplerle iktidar partisi, 2017 yılından beri
kadro bekleyen bu insanlara verdiği sözleri acilen tutmalı,
taşeron işçilerin haklarını vermeli, bu konuda
yaratılan mağduriyet giderilmelidir.
BAŞKAN Sayın Şahin
18.-
Hatay Milletvekili Suzan Şahinin, kadın yoksulluğuna
ilişkin açıklaması
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Yüce Atatürk,
eşitlik ve hak temelli devrimlerin sayesinde buradayız. Seni
şükranla ve özlemle anıyoruz, ruhun şad olsun.
Kadın yoksulluğu raporlarına göre
yoksul kadınlar temel ihtiyaçlarına dahi erişemiyor.
Kadınların yoksulluk içinde yaşama olasılığı
erkeklere göre yüzde 35 daha fazla; yoksulluk yaşayan hanelerin
altıda 1i tek ebeveynin kadın olduğu ailelerden oluşuyor.
Evsiz kalan kadınların dörtte 1i ev içi şiddet sebebiyle evsiz
kalıyor; kadınların yüzde 52si çocuk bakımı nedeniyle
çalışmıyor. Aynı iş için kadınlar erkeklerden
yüzde 24 daha az ücret alıyor. Yoksullukla mücadele eden kadınlar
çocuk yaşta ekonomik sebeplerle evleniyor, şiddete maruz
kaldıklarından adalete erişemiyor. Yoksulluk yaşayan
kadınların çalışma ve sosyal haklarına
erişebilmeleri için nafaka hakkı korunmalı, aile desteği
sigortası hayata geçirilmeli, ücretsiz ve nitelikli kreş sağlanmalı,
eşit işe eşit ücret politikası
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Sümer
19.-
Adana Milletvekili Orhan Sümerin, taşımacı esnafının
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Pazar günü Adana Pozantı Şoförler
Odasının üyeleriyle bir araya geldik. Tüm Türkiyede aynı
durumun tespit edildiği bir konuyu dile getirdiler: Okul servis ihalesi
alan esnaflar ihaleyi aldıkları zaman mazot 6 lira 30 kuruştu;
şu anda 22 lirayı geçen mazot, esnafı zararına iş
yapmak zorunda bırakıyor. Bu şartlarda zarar ediyoruz, ihaleden
çekiliyoruz. dediklerinde şartnameye göre tutanak tutuluyor ve cezai
işlem uygulanıyor, aynı zamanda beş sene okul servisi
ihalelerine girmeleri yasaklanıyor. Yine, bu esnaflarımızın
ihaleyi alırken ödedikleri teminatlar da yanıyor.
İktidarın, mağduriyetleri önlemek için, okul servisçileri ve
nakliyeciler başta olmak üzere, akaryakıt zamlarından etkilenen
tüm esnaflara kamu ödemelerini güncel rakam üzerinden hesaplaması ve
sözleşme hükümlerini yeniden düzenlemesi gerekmektedir, yoksa
taşımacı esnafı Anahtarlarımızı Hükûmete
teslim edeceğiz. diyor.
BAŞKAN Sayın Bülbül
20.-
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, sağlık alanında
yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Teşekkür ederim
Başkan.
AKP iktidarının beceriksizliği
yüzünden insanların sağlık çilesi bitmiyor. Hastanelerde bir
kısım ameliyat malzemesi, ilaç, medikal malzemeler ne yazık ki
artık bulunamıyor, ameliyatlar yapılamıyor. Yandaşa
peşkeş çekerek ve milyonlarca lira harcanarak yapılan
hastanelerden vatandaş aylarca randevu alamıyor. Zamlı ilaç
fiyatları nedeniyle hastalar mağdur ediliyor, birçok ilaç eczanelerde
bulunmuyor. Kronik solunum yetmezliği olan binlerce KOAH, kalp
yetmezliği, astım, bronşektazi ve akciğer kanseri
hastası oksijen tedavisi için elektrikle çalışan solunum
cihazı kullanıyor. Bu hastalar yaşamları için gerekli olan
solunum cihazlarını günde en az on beş saat
çalıştırmak zorundalar. Solunum cihazına bağlı
yaşamak zorunda olan bir hastanın 250 lira gelen elektrik
faturası bu ay 550 lira gelmiş. Peki bu hastalarımız ne
yapsın, cihazlarını mı kullanmasın? Solunum
cihazı kullanan hastalarımız tespit edilmeli, gelen
faturaları derhâl iptal edilmelidir. Bu durum artık halk
sağlığı sorunudur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Emecan
21.-
İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecanın, 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) Bugün
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Kuvayımilliye mücadelemizde etkin
rol oynamış, bu memleket için direnmiş ve bu temel
haklarını tüm dünya ülkelerinden daha erken kazanmış olan
cumhuriyetin kadınları bugün ülkemizde iş, ekmek ve yaşam
mücadelesi veriyorlar. Ülkemizde kadın istihdamı erkek
istihdamının yarısından bile az, eşit işe
eşit ücret alamıyorlar, toplumsal cinsiyete dayalı her türlü
baskıya maruz kalıyorlar ve en önemlisi öldürülüyorlar. Sokakta,
evde, iş yerinde günde en az bir kadın cinayete kurban gidiyor.
Türkiyede kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri önlenmek
isteniyorsa İstanbul Sözleşmesi yeniden yürürlüğe
konulmalıdır. Tüm bu politik iklim ve baskılara rağmen emek
mücadelesi, yaşam mücadelesi veren tüm kadınların Dünya
Kadınlar Gününü kutluyor, İstanbul Sözleşmesi
yaşatır. diyorum.
BAŞKAN Sayın Özdemir
22.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, toplumsal cinsiyet
eşitliğine ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Başkanım.
İçinde yaşadığımız
toplum ve kamu yönetimi anlayışı maalesef bütün
vatandaşlarına hak ve özgürlükler temelinde eşit, adil hizmet
veya bir yaşam sunmuyor. Özellikle de kadınlar söz konusu
olduğunda eğitime erişim, çalışma hayatına, karar
alma mekanizmalarına eşit katılım, temel sosyal hizmetlere
eşit erişim, ev içindeki veya dışındaki tüm yaşam
alanlarındaki iş bölümü, şiddet, tehditler gibi temel alanlarda
çok ciddi sorunlarımız devam ediyor. Temel hak ve özgürlüklerde,
toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamakta gerek Anayasa, gerekse
onayladığımız uluslararası sözleşmelerdeki
taahhütlerimizden uzaklaşıyoruz, yok sayıyoruz veya çıkıyoruz
ve bunun sonucunda, ülkemizin, kadın hakları başta olmak üzere,
temel haklarda ciddi geriye gidişlerini yaşıyoruz. Biz, yasama
organı olarak büyük bir sorumlulukla kadınların hak ve
taleplerinde bizden beklenen uygulamaya dönük somut adımları bir an evvel
atmalıyız.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Şevkin
23.-
Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar
Gününe ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde üzgünüz,
kızgınız, kırgınız. Özellikle, son yirmi
yıllık süreçte kadın istihdamı azaldı; kadın
cinayetleri, taciz ve tecavüzler arttı. Kadını öteleyen zihniyet
nedeniyle 15 yaş üzeri 20 milyon kadın iş yaşamı
dışında kalıyor. 9 milyon 635 bin ev kadını
hiçbir şekilde iş yaşamına dâhil edilmiyor. İş
gücünde olmayan kadın oranı yüzde 70lere dayandı. Sadece geçen
yıl 367 kadın, ocak ve şubat ayında ise 98 kadın
hayattan koparıldı. Kadın milletvekili, kadın öğretim
üyesi, rektör, muhtar, bakan sayısı oldukça yetersiz. Türkiye'de
toplam 209 üniversitede sadece 17 kadın rektör var, 13 üniversitede
kadın profesör bile yok. Türkiye'de toplam 50.157 muhtarın sadece
107si kadınlardan oluşuyor. Türkiye'nin kalkınmasında kadın
hareketi ve kadın gücü asla yadsınamaz. Türkiye'nin
aydınlık yarınlarına
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Köksal...
24.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününe ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkürler
Sayın Başkan.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde
kadınların şiddete maruz kalmadığı, cinayete
kurban gitmediği, eşit işe eşit ücret
aldığı, eğitimden koparılıp çocuk yaşta
evlendirilmediği, kadın işsizliğinin sona erdiği,
kadınların Mecliste ve yerel yönetimlerde sayılarının
arttığı bir Türkiye dileğiyle tüm kadınların
gününü kutluyor; Afyonkarahisar halkını susuzluktan kurtararak bugün
de Kadınana suyu olarak anılan suyu şehrimize getiren Alâettin
Keykubatın kızları olan ve Kadınana olarak bilinen Asiye
Sultan, Naime Gevher ve Melek Peyker kardeşleri, ilimizin ilk kadın
milletvekili olan cumhuriyet kadını Mebrure Gönençi ve Kurtuluş
Savaşımızın kadın kahramanlarını
saygı, rahmet ve minnetle bir kez daha anıyorum.
BAŞKAN Sayın Filiz
25.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününe ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Atatürkün Şuna inanmak lazımdır ki
dünya üzerinde gördüğümüz her şey kadının eseridir.
sözüyle başlamak istiyorum. Kadınlar cumhuriyetle birlikte
hayatın her alanında, her işte, her meslekte yerlerini
almıştır ancak ülkemizde kadına şiddetin ve kadın
cinayetlerinin artarak devam etmesi bizi derinden yaralamaktadır. Bunun
için kadınların yaşam haklarının güvencesi olan
İstanbul Sözleşmesinin yeniden uygulanması
sağlanmalıdır. Ayrıca, kadınlarımızı
eşit ve özgür birey olarak görmeyen köhne zihniyetlerin yeşermesine
fırsat verilmemelidir.
Tüm kadınlarımızın Kadınlar
Gününü kutlarken, Çinde binlerce Uygur kadınına yapılan
insanlık dışı tecavüz ve işkenceleri şiddetle
kınıyorum. En son Ukrayna-Rusya krizindeki gibi, her savaşta
büyük mağduriyetler yaşayan kadınları da anmadan geçemeyeceğim.
Dünyanın her yerinde kadınlar anadır ve her türlü saygıya
layıktır diyor, Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Subaşı
26.-
Antalya Milletvekili Hasan Subaşının, Antalya Finikedeki
birinci derece doğal sit alanının Gençlik ve Spor
Bakanlığına tahsisine ve Dünya Kadınlar Gününü içtenlikle
kutladığına ilişkin açıklaması
HASAN SUBAŞI (Antalya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Finike ilçemizin denize hâkim, en güzide 120
dönümlük ormanlık alanı ile birinci derece doğal sit alanı
son günlerde üçüncü dereceye dönüştürülmüş ve Antalya Büyükşehir
ve Finike Belediyelerine plan değişikliği başvurusu
yapılmıştır. Söz konusu alanın güreş ve okçuluk
sporuyla faaliyet gösteren bir vakfa devri için Gençlik ve Spor
Bakanlığına tahsisi öngörülmüştür. Bu alan halka açık
seyir terası ve rekreasyon amaçlı kullanılmalıdır. Okçuluk
sporu adı altında sosyal tesis alanı olarak plan isteği
halk arasında Bilal Erdoğan mı el atıyor? tepkisine neden
olmuştur. Konuyla ilgili soru önergemiz henüz cevaplanmadı.
İddialar doğruysa elinizi Finike'den çekin diyor, Dünya Kadınlar
Günü'nü içtenlikle kutluyorum.
BAŞKAN Sayın Kaplan
27.-
Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplanın, 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Tarlada, evde, okulda, yaşamın her
alanında dokunduğu her yeri cennet bahçesine çeviren
kadınların daha güvenilir, eşit hak ve eşit temsille daha
görünür kılınması önündeki engelleri hep birlikte yok
edeceğiz. Kadını sadece çocuk doğuran, evde ailesine bakan
bireyler olarak düşünen, kahkahasından rahatsız olan,
eğitimini engelleyen, kadın cinayetlerini politikleştiren bu
düzeni hep birlikte yıkacağız; kadınların gece
yarısı sokakta arkasına bakmayacağı günleri hep
birlikte inşa edene kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.
İstanbul Sözleşmesi'nin tam anlamıyla uygulandığı
bir ülke özlemiyle kadınlarımızın 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Günü'nü kutluyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Keven
28.-
Yozgat Milletvekili Ali Kevenin, Sarıkaya Fizyoterapi ve Rehabilitasyon
Yüksekokuluna bağlı bir uygulama hastanesi talep ettiğine
ilişkin açıklaması
ALİ KEVEN (Yozgat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Yozgat Sarıkaya ilçemiz termal su
kaynakları yönünden zengin bir ilçe olduğu için burada 2020
yılında Bozok Üniversitesine bağlı Sarıkaya
Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Yüksekokulu ısrarlarımızla
birlikte açıldı, emeği geçen herkese buradan teşekkür
ediyorum. Şu an 1 ve 2nci sınıfta yaklaşık 130
öğrenci Sarıkaya'da eğitim alıyor ancak önümüzdeki yıl
uygulamaya geçmeleri gerekiyorken Sarıkaya'da yapılan veya temeli
atılan bir uygulama hastanesi yok. Sarıkaya Fizik Tedavi Uygulama
Hastanesinin bir an önce ihale edilerek hem eğitime hem de bölge
halkının hizmetine kazandırılması gerekiyor.
Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Yüksekokuluna bağlı olmak üzere,
uygulama hastanesinin yatırım kararının acilen
açıklanmasını talep ediyor, bugünden Yükseköğretim Kurulunu
ve Millî Eğitim Bakanlığını uyarıyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Özen
29.-
İstanbul Milletvekili Zeynel Özenin, Şah Kalender Veli Türbesine
ilişkin açıklaması
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) Teşekkürler
Başkan.
Ankara'nın Çubuk ilçesinin Sele köyünde Alevi
toplumu için kutsal olan Şah Kalender Veli Türbesi, Diyanet
tarafından işgal edilip cami olarak restore edilmiştir. Sadece
imamın ezan okuyup namaz kıldığı fakat köydeki Alevilerin
katılmadığı, Aleviler için tarihî öneme sahip bir inanç
merkezi resmen gasbedilmiştir. 1646 yılından beri,
yüzyıllardır Alevi-Bektaşi inancına göre itikat ve ibadet
edilen türbenin camiye çevrilmesi Alevi inancına hakarettir, Alevi
inancına sahip değildir. Şah Kalender Veli Türbesi bir an önce
Alevi yolundaki eski hâline dönmelidir. Alevilerin vergileriyle Alevileri
asimile etmek için seferber olanlara Artık yeter! diyoruz,
inancımızdan elinizi çekin.
Tüm kadınların Emekçi Kadınlar
Günü'nü kutluyorum.
(x)
Teşekkürler.
BAŞKAN Şimdi Sayın Grup Başkan
Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
İlk söz Sayın Dervişoğlunun.
Buyurun.
30.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, 8 Mart Dünya
Emekçi Kadınlar Gününe, zeytinliklerin rant uğruna madencilik
faaliyetlerine açılmasına, ilaç zammına ve
Halkalı-Ispartakule arası demir yolu hattı inşaatı
ihalesine ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Bu
vesileyle, başta şehit ve gazi anneleri olmak üzere tüm
kadınlarımızın, Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında bulunan kadın milletvekillerimizin ve İYİ
Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener
Hanımefendinin bu özel gününü tebrik ediyorum.
Hemen her gün en az bir haberle gündemde yer bulan
şiddet ve kadın cinayetleri konusu toplumsal
sorunlarımızın başında gelmektedir. Türkiyede
kadına şiddet artmakta, istihdamda kadın sayısı düşmekte,
yönetime katılmada ise cinsiyet ayrımcılığı
dikkat çekmektedir. Şiddetin nasıl duracağını bütün
yönleriyle somut görevler vererek gösteren İstanbul Sözleşmesi, bu
konuda dünyadaki en iyi rehber olarak kabul edilmiştir. Ancak Türkiye, bu
sözleşmeye imza atan ilk ülke olmasına rağmen bu
sözleşmeden çekilmiştir. Sözleşmenin asıl anlamı
kadınların hayatının kurtarılmasıdır ve her
yönüyle kadınlara sahip çıkılmasıdır. Fakat maalesef
İstanbul Sözleşmesi gerekçe gösterilmeden, gerekçe sunulmadan tek
kişinin aldığı bir kararla uygulamadan
kaldırılmıştır. İstanbul Sözleşmesinin
yerine kendimiz yeni sözleşme yaparız. denilmesine rağmen
kadın cinayetlerinin önlenmesi için hiçbir caydırıcı
çalışma da yapılmamaktadır. İYİ Parti olarak
kadınlara yönelik cinsiyet ayrımcılığının
sona erdiği, şiddetin ve fırsat eşitsizliğinin ortadan
kaldırıldığı bir Türkiye vadediyoruz. Genel
Başkanımızın öncülüğünde kadını özne alan
çalışmalarımıza da aralıksız devam ediyoruz.
Saygıdeğer milletvekilleri,
geçtiğimiz hafta 1 Mart 2022 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan
karara göre zeytinlik alanlarda madencilik faaliyetlerine izin
verilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Bu kararla, insan sağlığı tehlikeye
atılmış, doğa ve çevre zarara
uğratılmıştır; iklim değişiklikleri ve
küresel ısınma riski artmış, iklim krizlerinin önü
açılmıştır. Alınan kararla zeytinlik alanların
bulunduğu bölge ekonomisi de yara alacaktır. Hem bölge alanları
hem de ülkemiz çevresel ve ekonomik olarak geri dönülmez risklerle
karşı karşıya bırakılmıştır. 2013
yılında Hükûmetin hazırladığı zeytin
alanlarının endüstriyel işletmeciliğe açılmasıyla
ilgili yönetmeliğin yaşama geçirilmesi, Danıştay İdari
Dava Daireleri Kurulunun 2013/157 sayılı Kararıyla durdurulmuştur.
Emsal karar ortadayken bugün yürürlüğe konulan bu kararın hukuki
gerekçesi de bulunmamaktadır. Bölge halkının geçimini
sağladığı ve doğal nefes alanı olarak
gördüğü zeytinlikler, rant uğruna madencilik faaliyetlerine
açılmamalıdır. İYİ Parti olarak çevreye ve zeytinlik
alanlara sahip çıkarak bölge halkının sesini duyurmaya da devam
edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın milletvekilleri, Sağlık Bakanlığının
almış olduğu karar neticesinde tüm ilaçlara euro kuru
güncellemesiyle yüzde 37,43 oranında zam gelmiştir. Beşerî
tıbbi ürünlerin fiyatlandırılmasında kullanılan 1 euro
değeri için sabitlenen fiyat, geçtiğimiz sene 4,57 lirayken bu sene
6,29 lira olarak açıklanmıştır. Bununla birlikte, fiyat
farkından dolayı birçok ilaç getirilemediğinden hastalar muadil
ilaçlara yönlendirilmek zorunda bırakılmaktadırlar. Memura,
işçiye ve emekliye yüzde 25 ile yüzde 30 oranında zam verilirken
ilaçlara yüzde 37nin üzerinde zam yapılması, vatandaşın
sırtına yüklenen yeni bir külfet olarak ortaya
çıkmıştır. Hükûmet temel ürünlere ve ilaçlara gelen
zamlarla milletimizi enflasyon karşısında bir kez daha ezdirmiş,
vatandaşlarımızı her geçen gün giderek artan hayat
pahalılığı karşısında çaresiz
bırakmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın milletvekilleri, Danıştay 13. Dairesi,
proje kapsamında 28 Haziran 2021 tarihinde gerçekleşen
Halkalı-Ispartakule arası demir yolu hattı inşaatı
ihalesini hukuka aykırı bularak iptal etmiştir. Kararda,
pazarlık usulü yöntemiyle yapılan ihalede gerekli açıklık
ve rekabetin sağlanamadığı belirtilirken Kamu İhale
Kanununun 21/b fıkrasında aranan ivedilik şartını da
taşımadığı vurgulanmıştır.
Danıştay, kararın kesin nitelik
taşıdığına dikkat çekerek karar düzeltme yolunun da
kapalı olduğuna hükmetmiştir. Danıştayın iptal
gerekçesinde 21/bnin uygun görülmemesi bugüne kadar saraya yakın
çevrelere verilen ve 21/byle yapılan ihalelerin usulsüzlüğünü ortaya
çıkarmıştır. Danıştayın verdiği bu
kararla, hem Kanal İstanbul Projesinin bir rant projesi olduğu hem
de bu zamana kadar yandaşlara dağıtılan ihalelerin
usulsüzlüğü ortaya çıkmıştır. İYİ Parti
olarak konunun takipçisi olacağımızı belirtiyor, Genel
Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun.
31.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Ukraynanın işgaline giden
süreçte Rusya, ABD ve bazı Batılı ülkelerin tutumuna, 10 Mart
2022de Antalyada Türkiye, Ukrayna ve Rusya arasında toplanacak olan üçlü
zirveye, İhlas medya grubu Ankara temsilcisi gazeteci yazar Batuhan
Yaşarın vefatına ve Ömer Seyfettinin vefatının
102nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
24 Şubat 2022de Rusyanın,
Ukraynanın Donbas bölgesini işgaliyle başlayan işgal ve
çatışmalar 13üncü gününde de devam etmektedir. On üç günlük süre
zarfında durum yıkıcı bir boyuta ulaşmış,
sivil ve askerî can kayıpları iki ülke arasında kalıcı
bir ateşkesin sağlanmasını kaçınılmaz
kılmıştır. Rusya-Ukrayna arasında 28 Şubat, 3
Mart ve 7 Mart 2022 tarihlerinde ateşkesin sağlanması
amacıyla müzakereler yapılmıştır. 3 turda
gerçekleştirilen görüşmelerde kalıcı bir ateşkes
kararı çıkmamıştır ancak sivillerin tahliyesi için
ortak insani koridor açılması konusunda mutabakata
varılmıştır. Geçici ateşkesle sivil
vatandaşların tahliye edilmesi önemli bir adımdır ancak
küresel ve bölgesel barışın sağlanmasının tek
yolu kalıcı ateşkesin acilen hayata geçirilmesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Rusya, müzakereleri siyasi ve
askerî bir manivela olarak kullanmaktan vazgeçmeli, askerî
unsurlarını geri çekerek işgali sonlandırmalıdır.
Ukraynanın işgaline giden süreçte, terazinin bir kefesinde Rusya,
diğer kefesinde Bekle, gör. politikasıyla çıkar kovalayan ABD
ve bazı Batılı ülkeler vardır. Batılı ülkeler
güvenlik paranoyası oluşturarak çevreleme politikalarıyla
soğuk savaş ruhunu diriltmeye tevessül etmektedir. ABD, Güney
Kıbrısta, Giritte, Dedeağaçta askerî üsler kurarak ön
hazırlıklarını tamamlamış, askerî tatbikatlarla
savaşın provasını yapmıştır. Her
fırsatta kaosun tetikçiliğini yapan ABD, bir yandan Ukraynayı
motive ederken, diğer yandan Rusyayı
kışkırtıcı eylem ve söylemlerde bulunmuştur.
Suriyenin kuzeyinde PYD-PKK terör örgütüne silah ve mühimmat yüklü tırlar
gönderen, 2022 savunma bütçesinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
terör örgütlerine 177 milyon
dolar pay ayıran ABD, Ukrayna konusunda neden sessizliğe
bürünmüştür? ABD, bu tutumuyla Rusyanın gücünü test ederek, Avrupa
Birliği ülkelerini çaresiz bırakarak hegemonyasını
güçlendirmeyi hedeflemektedir. ABD, NATO üyesi Avrupa Birliği ülkelerine
aba altından sopa göstermektedir; krizi daha da derinleştirerek
savaş baronlarının, küresel tetikçilerin değirmenine su
taşımaktadır. NATO, rasyonel gerçekler temelinde, kurumsal
yapısını ve genişleme stratejisini yeniden gözden
geçirmeli, sanal korkular üretmekten vazgeçmelidir. Rusya-Ukrayna
savaşının kalıcı bir ateşkesle sonuçlanması
hususunda amasız, fakatsız, sorumluluk üstlenen ve iki ülkeyle
masaya oturabilecek tek ülke Türkiyedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu doğrultuda, 10 Mart
2022de Antalyada Dışişleri Bakanları nezdinde Türkiye,
Ukrayna ve Rusya arasında toplanacak olan üçlü zirve oldukça önemlidir.
Türkiye, gerçekçi, dinamik ve sağduyulu diplomasi birikimiyle
kalıcı ateşkesin sağlanması hususunda gereken
adımları atmaya devam edecektir.
Sayın Başkan, İhlas medya grubu
Ankara temsilcisi gazeteci yazar Batuhan Yaşar tedavi gördüğü
hastanede hayatını kaybetmiştir. Merhum Batuhan Yaşara
Allahtan rahmet, kederli ailesine başsağlığı
diliyorum.
Sayın Başkan, 6 Mart 2022, millî edebiyat
akımının ve çağdaş Türk hikâyeciliğinin
öncülerinden, yazar, şair, asker ve fikir adamı Ömer Seyfettinin
vefatının 102nci yıl dönümüdür. Ömer Seyfettin otuz altı
yıllık kısa hayatına rağmen, Türkçeyi ustalıkla
işlediği çok sayıda önemli eseri edebiyatımıza kazandırmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen sözlerinizi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ömer Seyfettin aynı
zamanda Balkan Savaşlarında ve Birinci Dünya Savaşında
bulunmuş bir subaydır. Ömer Seyfettin, millî birlik ve
beraberliğin önemini savaş meydanlarında yaşayarak tatbik
etmiş, bir yandan düşmana karşı savaşırken
diğer yandan Türk milletinin yarınları için çözüm reçeteleri
sunmuştur. Ömer Seyfettin için, vatanı bölmek isteyen düşman ne
kadar tehlikeliyse onlara çanak tutan mandacı iş birlikçiler de o
kadar tehlikelidir. Ömer Seyfettin eserlerinde, Türk milletinin şanlı
mazisini reddeden sözde aydınların, iş birlikçi siyasetçilerin
ipliğini pazara çıkarmış, milletimizin ferasetiyle bunu çok
iyi göstermiştir. Bu vesileyle Ömer Seyfettini bir kez daha rahmetle
anıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Oluç
32.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününe, sağlık çalışanlarının
taleplerine, Sağlık Bakanlığının
yayımladığı genelgeyle sağlık emekçilerini ve
hekimleri tehdit ettiğine, Cizre Kaymakamlığı
tarafından iptal edilen Mem u Zin adlı tiyatro oyununa ve
mahpusların cezaevlerine gelen elektrik faturalarını ödemekte
zorlandıklarına ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, bugün bütün kadın
vekillerimiz -Ankara Vekilimiz dışında- sokaklarda ve alanlarda,
8 Mart kutlamalarında. Bu vesileyle, tüm kadınların 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününü kutluyorum.
Sayın vekiller, biliyorsunuz, uzun bir süredir
sağlık çalışanları çeşitli eylem ve etkinlikler
düzenliyorlar, taleplerini dile getiriyorlar. Nedir istedikleri?
1) Çalışma koşullarının ve
ücretlerinin iyileştirilmesini istiyorlar.
2) İş, gelir ve mesleki
bağımsızlığın güvence altına
alınmasını istiyorlar.
3) Sağlık çalışanlarına
yönelik şiddetin önlenmesini istiyorlar.
4) Covid-19un meslek hastalığı
sayılmasını istiyorlar.
5) Nitelikli sağlık hizmeti için gerekli
uygulamaların hayata geçirilmesi talepleri var.
Şimdi, tamamen anayasal hakları bu
talepleri dile getirmek ve bunun için çeşitli eylem ve etkinlikler
yapıyorlar. Peki, Sağlık Bakanı duyuyor mu bunları?
Belli ki duymuyor artık. Peki, Meclis duyuyor mu? Meclis de duymuyor
maalesef çünkü sağlık emekçilerinin ve hekimlerin çalışma
koşullarının düzeltilmesine yönelik kanun teklifi -biliyorsunuz-
geri çekildi ve bir daha getirilmedi ne Komisyona ne de Genel Kurula. Bunu her
seferinde hatırlatıyoruz, bir düzenleme yapılmadı yani.
Şimdi, bu eylem ve etkinliklere tahammülü olmayan
bir Sağlık Bakanlığıyla karşı
karşıyayız. Önümüzdeki hafta da 14 Mart Tıp Bayramı -biliyorsunuz-
ve sağlık emekçilerinin ve hekimlerin bu talepler
doğrultusundaki mücadeleleri, eylemleri devam edecek. Sağlık
Bakanlığı bir genelge yayınladı, bu genelgede diyor
ki: Disiplin mevzuatı içerisinde değerlendireceğiz bu
yaptıklarınızı. Yani tehdit ediyor sağlık
emekçilerini ve hekimleri Sağlık Bakanlığı bu
genelgeyle ve Eğer bu eylem ve etkinlikleri devam ettirecek
olursanız size disiplin uygulayacağız. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Tabii, bu
genelge iç hukuk açısından da uluslararası sözleşmeler
açısından da emsal kararlar açısından da açıkça hak
ihlali anlamına geliyor ama onu bir kenara koyalım, ikiyüzlü bir
politika. Bir taraftan siz, Sağlık Bakanlığı olarak
diyeceksiniz ki: Sağlık çalışanları, emekçileri,
hekimler pandemi süresinde olağanüstü fedakârlıkla
çalıştılar, hayatlarını kaybettiler yeter ki halk
sağlığı sağlansın diye. Ve bunun
karşısında özlük haklarıyla ilgili, çalışma
koşullarıyla ilgili düzenlemeler yapılması gerekiyor,
insani çalışma koşullarının sağlanması
gerekiyor ama bu yöndeki taleplerinin karşısına disiplin
mevzuatını çıkaracaksınız; vicdana sığmayan
bir genelge bu. Sağlık Bakanlığına bir kez daha
çağrı yapıyoruz, uyarıyoruz: Sağlık emekçileri ve
hekimler sizin köleniz değildir, hakları vardır ve bunları
hak ediyorlar. Dolayısıyla disiplin mevzuatı uygulamaktan
kesinlikle uzak durun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Şimdi, sayın vekiller, Cizre'de 12 Martta
oynanması planlanan bir tiyatro oyunu var, adı Mem u Zin. Cizre
Kaymakamlığı tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeden bu
oyun iptal edildi. Yani belediye salonunun kirası ödenmiş ve herhangi
bir gerekçe yok, keyfî bir iptalle karşı karşıyayız.
Bu oyun turneye çıkmış, daha önce 13 gösterim yapmış
çeşitli kentlerde. Neden iptal edildi bu oyun, neden yasaklandı?
Kürtçe olduğu için elbette ki. Bunu biliyoruz, Kürtçeye tahammülsüzlük
var. Daha evvel de Dario Fo'nun bir oyunu Beru yani Kürtçesi Beru, Türkçesi
Yüzsüz yasaklanmıştı. Yani kayyum yönetiminin Kürtçeye yönelik
bir tahammülsüzlüğü olduğunu biliyoruz fakat ne yaman çelişkidir
ki -Cizre Kaymakamı aynı zamanda kayyumu Cizre'nin- kaymakamlık
sitesine girdiğiniz zaman karşınıza ne çıkıyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Kültür ve Tarih
başlığı altında Mem u Zin çıkıyor yani
yasaklanan oyun çıkıyor. Daha tuhaf bir şey söyleyeyim:
Kaymakamlığın Twitter hesabı var, Twitter hesabına
tıkladığınız zaman arka profil fotosu aslında Mem
u Zin. Yani bir taraftan, sözde, Mem u Zin, Kürt tarihî ve kültürü
sahipleniliyor ama bunu anlatacak oyun yasaklanıyor; çelişkili bir
durum yani ciddiye alınacak bir durum değil elbette ki bu. Şimdi
bir kez daha söylüyoruz: Mem u Zin doğduğu topraklarda ve mekânlarda
gösterilemiyor, oynanamıyor; bu, kabul edilebilir bir şey
değildir ve Cizre Kaymakamının buna ilişkin herhangi bir
açıklaması da yoktur, hukuki bir açıklaması da yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Toparlıyorum
efendim.
Bu yasakçı zihniyetin ve uygulamaların
terk edilmesi gerektiğini düşünüyoruz ve Kürtçe ana dilinde kültürel
faaliyetlere yasak koyan bu kayyum zihniyetini de kınıyoruz ve bu
oyunun oynanmasına izin verilmesi gerektiğini bir kez daha özellikle
vurguluyoruz.
Şimdi, cezaevlerinde çeşitli sorunlar
yaşanıyor, hep dile getiriyoruz. Bu seferki çok daha ilginç bir
durum. Biliyorsunuz, elektrik fiyatlarına, faturalara sürekli zam geliyor,
bunu her gün konuşuyoruz ve cezaevlerinde de aynı durumla karşı
karşıyayız. Elbistan E Tipi Kapalı Cezaevinde kalan bir
hükümlü mektup yazmış ve diyor ki: Elektrik faturaları
yaklaşık 3e katlandı. Bizim odaya gelen elektrik faturası
-4 arkadaşız- bir önceki ayın 3 katı geldi; zamlar
öncesinde 80 lira geliyordu şimdi 220 lira geldi. Ve bunu gerçekten
tahammül edilemez bir durum olarak değerlendiriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son kez mikrofonunuzu açıyorum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim efendim.
Niye bu zamlar geldi? diye soruyor oradaki görevli
memura, memur diyor ki: Cezaevleri ticarethane olarak değerlendiriliyor
ve tarife ticarethane olarak işlediği için bu kadar zam geldi. Yani
cezaevleri neden ticarethane olarak değerlendiriliyor, bu zaten tuhaf bir
durum. Yani cezaevindeki hükümlüler ne cezaevinin sahibi ne de işleteni
ama elektrik faturaları böyle.
Sadece orada değil, Diyarbakır 2 Nolu
Yüksek Güvenlikli Cezaevinden de 6 mahpus aynı sorunu yaşıyor ve
faturaların yükseldiğini, ödemekte zorluk çektiklerini söylüyorlar.
Tarsustan bir mektup geldi; engelli mahpus, engellilerden elektrik
faturası alınmamasına, kesilmemesine rağmen kendisine
cezaevinde bu faturanın kesildiğini söylüyor. Yani cezaevlerinde
yaşayan insanlar da bu elektrik faturalarıyla ilgili ciddi sorunlarla
karşı karşıya kalmış vaziyetteler.
Adalet Bakanlığına çağrı
yapıyoruz: Bir an evvel bu durum giderilmelidir ve mahkûmların,
tutukluların bu şekilde yüksek...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Son cümlem,
tamamlayayım efendim.
BAŞKAN Son cümle için mikrofonunuzu
açıyorum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Hükümlülerin ve
tutukluların cezaevlerinde böyle yüksek elektrik faturaları
ödemelerinin önüne geçilmeli ve Adalet Bakanlığı tarafından
bu faturaların karşılanması sağlanmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özkoç...
33.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, kadını ezen ve yok sayan
erkeklerin 8 Martı kutlamalarının tam bir ikiyüzlülük
olduğuna, kadınların sorunlarına ve cumhuriyet
devrimlerinin kadınlar için önemine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye Cumhuriyeti Büyük
Millet Meclisinin Genel Kurul salonundan önce annemden, sonra da Türkiyedeki
bütün kadınlardan özür diliyorum. Erkekler, Türkiyede yaşayan
erkekler, hele böyle günlerde o kadar büyük ikiyüzlülük içerisindeler ki
kadınlara sanki bir şeyi bağışlıyormuşuz
gibi, bu hakkı verme hakkı bizdeymiş gibi davranarak bugün çok
güzel sözler söylüyoruz ancak annemiz önce bizi doğuracak, bakacak, gece
gündüz yanımızda olacak, hastayken yanımızda olacak ama
erkek o ya, evin ekmeğini getiriyor ya, o bundan muaf olacak.
Çamaşırı yıkayacak, bulaşığı
yıkayacak, evi temizleyecek ama erkek bundan muaf olacak. Erkeğin
hastası olacak, kadın ona bakacak, erkek bundan muaf olacak. Ondan
sonra da bugünlerde geliyoruz, kadınların gözünün içine baka baka
onlara diyoruz ki: Bu gününüz kutlu olsun, siz çok değerlisiniz, siz
şöylesiniz, böylesiniz. Bu tam bir iki yüzlülüktür. Kadını
ezen, kadını yok eden, kadını yok sayan
Kadın sadece
onların istediği gibi yaşarsa ahlaklı ama kendi
istediği gibi yaşarsa ahlaksız olacak ve kadına
karşı hükmü erkek verecek, kadın kabul etmezse öldürecek; böyle
bir dünyada erkekler kadınların gözünün içine baka baka diyecekler
ki: Siz kutsalsınız, siz çok önemlisiniz, bizim için
değerlisiniz. Bunların hepsi fasarya, bunların hiçbir tanesi
doğru değil. İlk önce bir erkek evinde eşiyle birlikte
hayatı paylaşacak; ilk önce, kardeşini, annesini sadece
kendisine karşı iyi olduğu için değil, kendi
hayatlarını özgürce yaşadıkları için onları
sevebilecek; işte o zaman bunu söyleme hakkına sahiptir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Kadınlar, emek
verdikleri alanlarda ayrımcılığa, zorbalığa ve
şiddete maruz kalıyorlar, korku ve çaresizlik içinde
bırakılıyorlar. Sadece 2022nin başında elli dokuz
günde 98 kadın öldürülmüş. Bunun suçlusu kim? Kadınlar mı?
Bunun önüne nasıl geçilmeli? Şiddetin önüne sadece adli tedbirlerle,
polisiye önlemlerle, yara sarma mekanizmalarıyla geçemeyiz. Bütüncül
politika kurmak gerekiyor çünkü kadına şiddet bir zihniyet sorunudur,
bir bakış açısıdır. İstanbul Sözleşmesi de
işte bu nedenle büyük önem taşıyor. Okul öncesi eğitimden
ceza yasalarına, ekonomik destekten temsile kadar bir dönüşüm
yaratabilirsek ancak sorunu çözebiliriz.
Biliyoruz ki kadına şiddet ve yoksulluk
birlikte büyüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, devam edin.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Türkiyede 15 milyondan
fazla kadın yoksul. Kadınların iş gücüne katılım
oranı OECD ve AB ülkeleri arasından en düşük seviyede, yüzde 34;
çalışma çağındaki 3 kadından sadece 1i
çalışıyor ve çalışanların da üçte 1i sosyal
güvenceden yoksun, kayıt dışı istihdam devam ediyor. Bu
tablo, kadınları kendi yaşam alanlarında en
yakınları tarafından her türlü şiddete mahkûm hâle
getiriyor. Değişim, işte tam da buralardan başlamalı.
Kadını, süslü cümleler ile sıfatlardan uzak, sadece insan olarak
gören bir bakış soruna çözüm üretebilir. Kadın-erkek
eşitliğine inanmıyorum. Kadın şiddeti
abartılıyor. Türk kadını evinin süsüdür. İş
arayan kadına evdeki işler yetmiyor mu? diyebilen, Kadın
kahkaha atmayacak. deme cüretini gösteren bir bakış
açısıyla sorun çözülemez, sadece büyütülür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Nitekim, büyüdü
rakamlar; veriler ve kadınların çektiği ortada. Demokrasiye
ihtiyacımız var, cumhuriyet değerlerine sahip çıkmaya
ihtiyacımız var. Cumhuriyet devrimleri kadını ve topyekûn
toplumu özgürleştirmeyi hedef aldı. Kız-erkek karma eğitim,
kadınların okuyarak meslek sahibi olması, siyasi haklar, aile ve
sosyal haklar, yaşamda, çalışma hayatında
kadınların erkeklerle aynı yasal haklara kavuşması
cumhuriyetin kazanımlarıdır. Cumhuriyet değerleri
aşındırıldıkça kadınlar da haklarını,
güvencelerini kaybeder duruma geliyorlar. Kadınlar, erkekler, gençler;
hep birlikte 100üncü yılında cumhuriyeti
taçlandıracağız, hep birlikte özgürleşeceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ünal...
34.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın, 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününe, kadın haklarının geliştirilmesi amacıyla
yapılan düzenlemelere ve gündemdeki kadına şiddetle ilgili
Komisyon raporuna ilişkin açıklaması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; başta şehit
annelerinin olmak üzere, tüm kadınların Dünya Kadınlar Gününü
en içten dileklerimle tebrik ediyorum.
Öncelikle, biz AK PARTİ olarak hem siyasal
alanda hem de akademide kısaca toplumun tüm kesimlerinde
kadınımızı layık olduğu yerde; eşit, güçlü
ve haklarına sahip bir birey olarak güçlendirmek için elimizden gelen her
şeyi yaptık, yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz.
2002 yılından bu yana, başta Anayasa
ve temel kanunlarımız olmak üzere, mevzuatımızda
kadın-erkek eşitliğinin hukuki zeminini güçlendirdik. Kadın
haklarının geliştirilmesi, kadının toplumsal
statüsünün güçlenmesi ve -bunun altını çizerek söylüyorum-
kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi amacıyla pek çok
düzenleme yaptık. Kadına yönelik şiddetle mücadeleyle ilgili
yeni bir kanun teklifini de yakında Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunacağız. Cezaların
artırılmasını, faillerin hiçbir
davranışının indirim nedeni olarak kabul edilmeyeceğini
savunuyoruz. Ayrıca mahkeme sürecinde uysal davranılması,
pişman olunması veya halk arasındaki ifadeyle kravat
taktı diye indirimden yararlanılmasının
değiştirilmesi bizler için önem arz etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin lütfen.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Şöyle
bir geriye dönüp baktığımızda 2002 yılında
yürürlüğe giren yeni Türk Medeni Kanunuyla cinsiyete dayalı
ayrımcılığı ortadan kaldıran düzenlemeler
gerçekleştirdik. Yine, 2003 yılında yürürlüğe giren yeni
İş Kanunu'yla -getirdiği en önemli ilerleme-
işveren-işçi ilişkisinde cinsiyet dâhil hiçbir nedenle temel
insan hakları bakımından ayrım
yapılmayacağını belirledik. Yine, 2004 yılına
geldiğimizde ise Anayasa'nın 10uncu maddesine Kadınlar ve erkekler
eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama
geçmesini sağlamakla yükümlüdür. hükmünü ekledik. 2010 yılında
yapılan son değişiklikle pozitif ayrımcılık
hususunu da içinde barındıran oldukça güçlü bir düzenleme hayata
geçti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Pozitif
ayrımcılığın benimsenmesi, kadınların hak
kazanımlarının hızlanması, toplumsal bağlamda
normalleşmenin sağlanması için görünürlük kazanmaları,
adaletin ve eşitliğin daha hızlı tesis edilmesi için bu
düzenlemeler hayata geçirildi. Biz hiçbir konuda şöyle düşünmedik: Bu
noktaya geldik, bu bize yeter. Geldiğimiz, geliştirdiğimiz her
noktayı biz yeni bir başlangıç olarak görüyoruz ve biz her türlü
ayrımcılığa, ötekileştirmeye ve hele hele eril bir dil
kullanarak kadına hak veren bir pozisyonda değil; Anadolu
irfanıyla, Neşet Ertaş'ın o muhteşem ifadesiyle
kadın insandır, biz insanoğlu diyerek kadınımızı
üstün ve her şeyden önce anne, eş, kardeş ve eşit bir birey
olarak görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Ve Malatya
Milletvekilimiz Sayın Öznur Çalık'ın uzunca bir süreden beri
sürdürdüğü kadına şiddetle ilgili Komisyon
çalışması raporu da tam da bugün gündeme gelecek ve bütün siyasi
partiler kadına şiddet konusunu bir kez daha tartışacaklar
ve bu raporun gereği yapılacak.
Şunu unutmayalım: Küresel bir sorunu
konuşuyoruz ve maalesef dünyada her on bir dakikada 1 kadın
öldürülüyor. Bu hepimizin ortak sorunu, küresel bir sorun; kadına dönük
şiddet hepimizin ortak bir sorunu ve hepimizin ortak sorumluluğu. Bu
bilinçle tekrar, kadınlarımızın Dünya Kadınlar Gününü
en içten dileklerimle kutluyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ Parti Grubunun, Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve
arkadaşları tarafından, kullanımı zorunlu olan bebek
bezi, hasta alt bezi ve kadın hijyen ürünlerine yapılan fiyat
artışlarının hanelerin gider kalemlerine yansıma tutarlarının
vatandaşların alım gücünü düşürmesi nedeniyle bu ürünlerde
kısıtlı kullanımın yol açabileceği
sağlık sorunlarının önlenmesi ve alım gücünün
artırılması için KDV oranlarında düzenleme
yapılması amacıyla 28/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8
Mart 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
8/3/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 8/3/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve 20 milletvekili
tarafından, kullanımı zorunlu olan bebek bezi, hasta alt bezi ve
kadın hijyen ürünlerine yapılan fiyat
artışlarının hanelerin gider kalemlerine yansıma
tutarlarının vatandaşların alım gücünü düşürmesi
nedeniyle bu ürünlerde kısıtlı kullanımın yol açabileceği
sağlık sorunlarının önlenmesi ve alım gücünün
artırılması için KDV oranlarında düzenleme
yapılması amacıyla 28/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerinin önüne alınarak
görüşmelerinin 8/3/2022 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ Parti Grubu adına Sayın Yasin Öztürk.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN
ÖZTÜRK (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
grubumuzun önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle hayatının her alanı
emekle yoğrulmuş, doğuran, büyüten, yaşatan, üreten,
çalışan ve ne yazık ki baş tacımız olması
gerekirken ezilen, cefakâr, fedakâr, cesur kadınlarımızın 8
Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyor, önlerinde saygıyla
eğiliyorum.
Gelelim gündem konumuza: Hepimizin bildiği
gibi, Katma Değer Vergisi Kanununda istisna uygulanacak ürün ve hizmetler
belirlenmiş, bu belirleme dışında kalan ürünlere
uygulanacak KDV oranları listeler hâlinde gösterilmiştir.
Yıllardır talep edilmesine rağmen, lüks sayılmayan ve
zorunlu ihtiyaç olarak tüketilen birçok üründe yüzde 18 KDV oranı
uygulaması devam etmektedir. Bu ürünlerin başında bebek bezi,
hasta alt bezi ve kadın hijyen ürünleri bulunmaktadır yani,
kullanımı zorunlu, kısıtlı kullanımı ya da
erişilememesi durumunda sağlık sorunları
yaşanmasına da sebep olabilecek sıhhi ürünler, hijyenik ürünler.
Lüks nedir? Giyimde kuşamda, eşyada,
harcamada, yaşam biçiminde kendini gösteren, Olmasa da olur, almasak da
olur. diyebileceğimiz harcamalar, aşırı gösterişli
tutum. Sözlük tanımı böyle. Peki, bebek bezi lüks müdür; hangi anne
gösteriş olsun diye bebeğinin altını bezler? Hasta alt bezi
lüks müdür; hangi hasta, hangi yaşlı konfor olsun diye böyle bir
duruma katlanır? Kadın pedi lüks müdür; hangi kadın aylık
rutin döneminde bu ürünleri kullanmaktan kaçınabilir? Ama ne yazık ki
bu ürünler, fiyatları itibarıyla zorunluluktan çıkıp lüks
hâline gelmiştir.
Şimdi -tırnak içinde- lüks yaşayan bu
grupların durumlarına bir bakalım: Meşhur TÜİKimiz
enflasyon verilerini perdelemek için rakamlarla oynasa da nüfus verilerine
güvenmek zorundayız. TÜİK tarafından yayımlanan nüfus
verilerine göre, her yıl ortalama 1 milyon 300 bin bebek doğumu
gerçekleşmektedir. Türkiye'de 0-3 yaş arası bebek ve çocuk
sayısı 5 milyon civarındadır. Bebek ve çocuklar için en
büyük gider kalemini çocuk bezi için yapılan harcamalar oluşturmaktadır.
Yeni doğan bir bebek için günde 8-10 adet bez tüketilmektedir. Bebek
bezlerinin fiyatı, bir yıl öncesine kadar adet başına 1
liranın altındayken yapılan zamlar sonrası adet
başına bebek bezinin fiyatı 3 liraya kadar
yaklaşmış durumdadır. Çoklu adette boyutuna göre
fiyatı 2 lira civarına düşse de bebek yaşı büyüdükçe
kullanılan bebek bezi sayısı azalsa da 0-3 yaş arası
bebek sahibi olan ailelere aylık bez maliyeti 450-500 lira arasında
yansımaktadır. Bunlar bugünkü rakamlar, bir ay sonra bu rakamın
ne olacağı belirsiz ama bilinen tek bir şey var: Daha ucuz
olmayacağı çünkü özellikle bu ürünler en fazla ithalat yapılan
ürünler arasında. Yerli üretim yapılsa da ham madde ithal ve kötü
haber, bugüne kadar stoktaki ham maddeyi kullanan üreticilerin stokları da
tükenmek üzere.
Yine, aynı şekilde, engelli, yatağa
bağlı ve yaşlı hastalarımız da hasta alt bezi
kullanmak zorunda kalmaktadır. Evet, SGK, hasta bezlerinin bir
miktarını karşılamaktadır ama sınırlı
bir kullanımın, geri kalanını engelli
hastalarımız, yatağa bağlı hastalarımız ve
yaşlı hastalarımız cebinden ödemek zorunda. Hele bir de bu
vatandaşlarımızın sadece emekli maaşıyla geçinmek
zorunda olduğunu düşünün. Ne oluyor biliyor musunuz? Bu
vatandaşlarımızdan yüzde 18 KDV almanın hesabı yapılırken
hasta, günlük bez kullanımında kısıtlamaya gittiği
için sağlık sorunları yaşamaya başlamaktadır.
Pişikler, yatak yaraları, SGKya ekstra sağlık
harcaması olarak geri dönmektedir.
Ve gelelim hayatımızın öznesi
kadınlarımızın -yine, tırnak içinde- lüks kabul edilen
zorunlu ihtiyaçlarına. Bebek bezleri, hasta alt bezleri gibi, kadın
hijyen ürünleri de dövizdeki dalgalanma nedeniyle fiyatı en çok artan ürün
grupları arasında baş sırada yerini
almıştır, artı yüzde 18 KDV de bu fiyatları çarpan
etkisiyle katlamaktadır. 2020 yılı Aralık ayında birim
fiyatı 67 kuruş olan hijyenik pedler 2021 yılının
aynı döneminde 1,05 liraya yükselmiş, mart ayında ise markalara
göre fiyatları değişim gösterse de kadın pedlerinin birim
satış fiyatları 2 lira civarında seyretmektedir.
Kadınlarımız, ekonomik
kırılgan gruplar arasında ilk sırada yerlerini
almaktadırlar. Bizim kadınımız fedakârdır. Ev
ekonomisinin idaresini de elinde tutmak zorunda olan birçok kadınımız
ne yazık ki yine kendilerinden fedakârlık ederek zorunlu
ihtiyacı olan kadın hijyenik ürünlerinin kullanımını
azaltmak veya vazgeçmek zorunda kalmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Bunun adı
ekonomik erişilmezlik değildir; bir hak ihlalidir, bir
sağlık sorunudur ve öldürülürken seyredilen, şiddete
uğradığında tek başına bırakılan, hor
görülerek dışlanan kadınlarımız devlet tarafından
yapılacak en basit destekten bile mahrum bırakılmaktadır.
Israrla tekrar ediyorum: Bebek bezi, hasta alt bezi ve yaşlı hijyenik
ürünleri lüks değil, zorunlu bir ihtiyaçtır.
Bugün Kadınlar Günü, hani bugün özlü sözlerle
kadınlar kutlanıyor, sözler veriliyor ya, büyük sözlere,
tutamayacağınız vaatlere gerek yok. Kadınlarımıza
İstanbul Sözleşmesinden çıkarken sormadınız,
kadınlarımızı düşünmediniz. Şimdi,
kadınlarımız için sadece küçücük bir adım atın, biz de
destek verelim.
Tekraren, başta eşimin,
kızımın ve Sayın Genel Başkanımızın
olmak üzere bütün kadınlarımızın gününü kutluyor,
kadınlarımızı ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Rıdvan Turan, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
İktidar utanır mı bilmiyorum ama ben
çok utandım tanık olduğumda. Seçim bölgemde bebek bezi
alamadığı için höllük toprağı kullanan bir ailenin
evine misafir oldum. Höllük toprağının ne olduğunu bilenler
varsa bilmeyenlere anlatsın, burada, üç dakikada anlatacak hâlim yok. Bu,
21inci yüzyıl Türkiyesinin AKP eliyle getirildiği hâli çok net
olarak gösteriyor. Ya, bu hijyen ürünlerinin -kadın pedinden bebek bezine
kadar, hasta altlığına kadar- bir meclisin konusu olması
kadar zaten utanç verici bir şey olabilir mi? Yani bunların hiçbiri
lüks tüketim değil, hepsi zaruri tüketim malzemesi iken bir partimiz
bununla ilgili araştırma önergesi veriyor ve bunu tartışıyoruz.
Bu, bu Meclisin bütün bileşenleri açısından utanılacak bir
şeydir. Bunun tek bir sebebi var arkadaşlar. Bu sebebin adı,
Recep Tayyip Erdoğan'dır. Daha önce, tarım konusunda aynı
şeyi söyledim, diğer enflasyon kalemleri konusunda aynı
şeyi söyledim, bir kez daha söyleyeyim yani. Şimdi, bunların
lüks olabilmesi olağan koşullarda mümkün müdür? Eğer Faiz
sebep, enflasyon sonuçtur. gibi bir Zihni Sinir projesine bir ülkeyi bir deney
alanı hâline getiriyorsanız Hele bir bakalım, bunun sonucunda
ne olacak? diyorsanız bunun zaruri ve zorunlu siyasi ve iktisadi
sonuçlarından bir tanesini yaşarsınız. Şimdi denecek
ki: Ya, bu doğrudur. Bakın, ben doğru
olmadığını kanıtlayayım: Ne kadar zamandır
faiz artırımı yok ama enflasyonun ne kadar inanılmaz bir
biçimde artmaya devam ettiğini hepimiz görüyoruz. Eğer bu tez
-tırnak içi tez- doğru olmuş olsaydı faizin
artırılmadığı, politika faizinin sabit
kaldığı zamanda -ya da dönem dönem düşürüldüğü zaman
da oldu- enflasyonun artmamasını beklerdik, öyle değil mi? Ama
inanılmaz bir hızla artıyor. İktidar diyor ki: Bunlar hep
dış güçlerin oyunlarıdır. bir bakalım ya,
dış güçlerin oyunları mı gerçekten?
Şimdi, Eylül ayında kur 8,5 liraydı,
Brent ham petrolün varili o zaman 75 dolardı; aşağı
yukarı bize 600 küsur liraya mal oluyordu 1 varil petrol. Şimdi, deniyor
ki: Ya, petrol fiyatları küresel olarak arttı. Doğru mu?
Doğru, 120 doların üzerine çıktı şimdi. Bunu
anladık da kur 8,5 lirayken bunu 14,50ye çıkaran kim yani para
politikası araçlarıyla bu kurun yükselmesini engellemek, mesela
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
RIDVAN TURAN (Devamla)
faiz artırmak burada
bir araçtır; bunu yapmamak, bunda ısrar etmek Faiz sebep, enflasyon
sonuçtur. denilmek suretiyle 8,5luk kuru 14,5 liraya çıkaran
kişinin adı, Recep Tayyip Erdoğandır.
Dolayısıyla uluslararası alanda petrolün zamlanması bir
şeydir, bu yetmiyormuş gibi bir de Recep Tayyip Erdoğan
katkısıyla -iktisatta yeni bir ekol olarak- bu aşağı
yukarı 1.700 liraya çıkmış durumdadır varili yani 600
küsur liradan 1.700 küsur liraya çıkışı arasındaki
fark, iktisada Recep Tayyip Erdoğan faktörü olarak geçecektir.
İşte, bebek bezi de bundan, mazot da
bundan, benzin de bundan, her şey de bundan ve bu akıldan, bu
iktidardan kurtulmadıktan sonra enflasyonun düşme ihtimali yüzde
sıfırdır değerli arkadaşlar.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Nurhayat Altaca Kayışoğlu.
Buyurun Sayın Kayışoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, ekran başında bizleri izleyen değerli
milletimiz; herkesi saygıyla selamlıyorum.
İYİ Parti Grubunun, çocuk bezi, kadın
hijyen pedi ve hasta bezleriyle ilgili, artan fiyatlar ve KDV oranıyla
ilgili araştırma önergesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Baştan söyleyeyim: Elbette ki bu önergeyi
destekliyoruz, geç bile kalınmış; gerçekten, burada
konuşulmadan, bir an önce yapılması gerekenlerin
yapılması gereken bir sorun. Enflasyonun ne noktaya geldiği çok
açık; hepimiz her gün yaşıyoruz, fiyatlara yetişemiyoruz
yani buradaki konuşmada fiyatları söylemek için araştırma
yapıyoruz ama o anda fiyatlar değişiyor maalesef. Yirmi yıl
önce, AKP Yoksullukla mücadele edeceğim. diye geldi ama yirmi yıl içerisinde,
bırakın yoksullukla mücadeleyi, maalesef yoksulluğu iktidarda
kalma aracı olarak kullandı ve bugün, yoksulluk sınırı
15 bin liranın üzerinde. Erdoğanın deyimiyle, ülkenin
yarısından fazlası yoksulluk sınırının
altında, asgari ücretliler ve neredeyse bütün emekliler de açlık
sınırının altında yaşıyor. Millet sabah
ekmek kuyruğunda, öğlen yağ kuyruğunda. Çocuğuna bez
alamaz durumda anneler, babalar; marketlere gidiyorlar, bezin fiyatını
görüyorlar, paraları yetmiyor ve üzüntülü üzüntülü marketten geri
dönüyorlar. Kadınlar
Üreme çağındaki her kadın ayda bir
kez regl oluyor ve hijyen pedleri kullanmak zorunda. Hastalar, yine öyle, bez
kullanmak zorundalar ama SGK maalesef tamamını
karşılamıyor ve bu ürünler lüks tüketimmiş gibi.
Pırlanta gibi, elmas gibi şeylerin üzerinde vergi yokken bu hijyen
ürünleri üzerinde, çocuk bezleri üzerinde yüzde 18 KDV uygulanıyor. Bunun,
hakikaten, konuşulması dahi çok korkunç yani ayıp bir şey
gerçekten bu KDV oranının bu hijyen ürünlerine uygulanması.
Şimdi, Derin Yoksulluk Ağının
yaptığı bir araştırma var 103 aile üzerinde,
kadınların yüzde 82si pedlere erişemiyor; hele hele tarım
alanında çalışan kadınlar, hele hele kırsal kesimdeki
gençler; üniversite öğrencileri, lise öğrencileri maalesef pedlere
ulaşamadıklarını söylüyorlar. 1 bebek bir ayda
yaklaşık, ortalama -önerge sahibi sayın hatip de söyledi-
450-500 liraya mal olan çocuk bezi kullanıyor. Bir asgari ücret 4.253
lira, Allah aşkına 500 lirasını çocuk bezine ayıran
bir aile, bir de bunun mamasını, diğer ihtiyaçlarını
düşünün; nasıl geçinecek, nasıl yaşayacak, nasıl
zorunlu ihtiyaçlarını karşılayacak?
Evet, Erdoğan bir zamanlar diyordu ya: Ah, ah,
bu millet bunlardan neler çekti; atalarımız, babalarımız,
dedelerimiz, neler çekti kuyruklarda? Şimdi de diyor ki gençlerimiz: Ah,
ah, bizim çocuklarımız, bizim bebeklerimiz, bizim gençlerimiz, neler
çekti bu AKP iktidarından? (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla)
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Bez bile alamaz durumdalar, hijyen pedine
erişemez durumdalar, hasta bezine erişemez durumdalar.
Evet, ilk yapılması gereken, KDVnin
kaldırılması, mutlaka ve mutlaka kaldırılması
gerekiyor; sonra yapılması gereken de erişemeyenlere, bu hijyen
ürünlerine erişemeyenlere sosyal devletin gereği olarak mutlaka bu
ihtiyaçların ulaştırılması gerekiyor ve elbette ki
yoksullukla gerçekten samimiyetle mücadele etmek gerekiyor ki onu da biz
yapacağız diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Emine Zeybek.
Buyurun Sayın Zeybek. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA EMİNE ZEYBEK
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ
Parti grup önerisi üzerinde söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ olarak Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın
önderliğinde, yirmi yıldır sosyal politikalar ve sosyal
yardımlar alanında devrim niteliğinde çalışmalar
yapılarak gelişmiş ülkelere dahi örnek olacak bir
durumdayız bugün itibarıyla ve vatandaşlarımızın
her zaman yanında olduğumuz gibi, bundan sonra da olmaya devam
edeceğiz.
İktidarımız döneminde özellikle
engelliler ve hastalarımızın hayatlarını
kolaylaştırmak için yaptığımız
çalışmalar takdire şayandır. Hastalarımız ve
çocuklarımız bizim için her zaman önemli olmuştur. Bu amaçla,
engelli çocuklar dâhil, çocuk ve yetişkin alt bezi, külotlu hasta alt bezi
ödeneği Sosyal Güvenlik Kurumumuz tarafından ödenmektedir. Hasta bezi
raporu almak kolay, herhangi bir hastanedeki uzman bir doktor tarafından
bu raporu alabilirsiniz. Bu rapor e-nabıza işlenmekte ve reçeteyi de
yaptığımız değişiklikle aile hekimleri dâhi
yazabilmektedir. Bu reçetelerle anlaşmalı eczanelerimizden veya
herhangi bir medikalden hasta bezleri rahatlıkla hasta veya
yakınları tarafından temin edilmektedir. Hasta bezi
raporlarının süreleri iki yıl. İki yıldan sonra
tekrarlanabiliyor ve hastaneye gidemeyecek durumdaysa hastamız 444 38 33
no.lu telefonu arayarak evde sağlık hizmetlerinden
yararlanabilmektedir. Hasta bezi reçetesiyle bir aylık 120 adet veya iki
aylık 240 adet hasta alt bezi alınabilmektedir. Bugüne kadar,
iktidarımıza bu konuda, hasta bezleri ve engelli hasta bezleri
hakkında herhangi bir sıkıntı
yansıtılmamıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekillerimiz; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Sayın
Derya Yanık Hanımefendi bebek bezi ve kadın hijyen ürünlerine
yönelik yansıtılan şikâyetler üzerinde çalışma
yapılabileceğini kamuoyuna yansıtmıştır. Bu
nedenle, Meclis araştırması açılmasına ihtiyaç
olmadığını belirtiyorum.
Sözlerime son vermeden önce, başta şehit
anneleri ve şehit eşleri, Diyarbakır Anneleri olmak üzere tüm
kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.-
HDP Grubunun, Mersin Milletvekili Rıdvan Turan ve arkadaşları
tarafından, gıda krizinin nedenleri ve alınacak önlemlerin
belirlenmesi amacıyla 8/3/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8
Mart 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
8/3/2022
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
8/3/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
8 Mart 2022 tarihinde, Mersin Milletvekili
Sayın Rıdvan Turan ve arkadaşları tarafından verilen
17303 grup numaralı gıda krizinin nedenleri ve alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 8/3/2022 Salı günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına önerinin gerekçesini açıklamak üzere Sayın Nusrettin
Maçin.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NUSRETTİN MAÇİN
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizde gıda fiyatları almış başını
gidiyor. Her gün yeni bir zamla uyanan halklarımız bu fiyat
artışları karşısında çaresiz bir durumda ve
asgari beslenme olanaklarından yoksun bırakılmış. Biz,
HDP olarak defalarca bu kürsüde şunu söyledik: Bu iktidar ülkeyi bir an
önce bu ithalat sarmalından kurtararak, tarımsal üretimi
artırarak gıda güvencesi, gıda güvenliği ve gıda
egemenliği ilkelerini esas alan bir politikaya geri dönmelidir
uyarısını yaptık. Biz, ülkenin üretime dayalı bir
tarım politikasına ihtiyacı olduğunu defalarca bu kürsüde
dile getirdik. Bir de dünyada Covid-19 salgınıyla birlikte ülkelerin
tarım alanında kendi kendine yeterli olmasının önemini ve
üretim odaklı politikaların aciliyetini hayatın kendisi, bize
bir defa daha ilan etmiş oldu.
Bölgede ve dünyada hegemonya
savaşlarının ve çatışmaların yoğun
yaşandığı bir tarihsel süreçte ülkemizde gıda fiyatları
giderek artmaktadır. Bu artışın dışsal ve içsel
sebepleri vardır. Covid-19 pandemisi, küresel iklim
değişikliği ve kuraklık, petrol fiyatlarında
jeopolitik risklerin artışına bağlı olarak görülen
artış. Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş tüm dünyada
olduğu gibi ülkemizde de gıda enflasyonunu artırmaktadır.
Ülkemizde son bir yılda zaten bir gıda enflasyonu vardı. Bu iki
ülkenin savaşıyla birlikte ithalata dayalı gıda
kalemlerinde ithalatçı stokçuların aç gözlülüğü de eklenince
yağ kuyrukları gibi unda ve başka gıda kalemlerinde
kuyrukların olması ihtimal dâhilindedir.
Önümüzdeki dönemde buğdayın ton
fiyatının 500 dolara doğru tırmanması un ve
dolayısıyla ekmek kıtlığını da beraberinde
getirecektir. İktidarın kendi çiftçisinden sezon başında
tonunu 2.250 TLden aldığı buğdayı dışardan
2 katına yakın bir fiyatla alması yukarıdaki sözlerimizi
kanıtlayan ibretlik bir durumdur.
Türkiyede iktidarın yanlış ekonomi
ve tarım politikasından kaynaklı genel olarak ekonominin bütün
alanlarında kriz olmakla birlikte enerji ve gıda alanında
izlenen politika sonucu ne yazık ki ülke büyük çöküşün girdabına
girmiştir. Bütün dünya yenilenebilir yeşil enerji
politikalarını üretme sürecine girerken Türkiye, maalesef büyük tehlike
arz eden ve ekosisteme onarılamaz bir zarar veren nükleer enerji
santrallerini inşa etmektedir. Zeytin ağaçlarının
kesilmesi, nükleer enerji santralleri inşası politikası büyük
bir trajedidir. Enerji, gıda ve küresel iklim değişikliği,
küresel ısınmanın iç içe geçtiği bir dönemde
sağlık ve güvenilir gıda temini, gıda egemenliği
ilkesi bir zorunluluktur. Türkiye'de gıda krizinin çözülmesinin tek yolu
gıda güvencesini ve gıda egemenliğini temel alan
politikaların hayata geçirilmesidir. Bu amaçla, biz HDP olarak bir Meclis
araştırması komisyonunun kurulması elzemdir diyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Sayın Fahrettin Yokuş.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Beslenme, insanoğlunun en temel
ihtiyaçlarından biridir. Sağlıklı bir yaşam için de
sağlıklı beslenme başta gelmektedir. Gıda
güvenliği, birincil üretim aşamasından yani bitkisel üretim,
hasat, bakım, sulama, hayvan sağlığı, hayvanların
aşılanması, tükettikleri yemlerin kontrolü ve ürünlerin
nakliyesi dâhil tüketiciye ulaşana kadar tüm aşamaları
kapsamalıdır.
Pandemi süreciyle birlikte bir kez daha gördük ki
dünyada ve ülkemizde gıda ürünleri stratejik hâle gelmiştir. Bu
nedenle, bütün ülkeler gıda ürünleriyle ilgili çeşitli
çalışmalar, programlar geliştirmeye
başlamıştır. Ülkemizde ise yıllardır süregelen
yanlış tarım uygulamaları çiftçimizi, üreticimizi ve
tüketicilerimizi korumaktan uzaklaştığı gibi, üretimde
maalesef geriye gittik.
Değerli milletvekilleri, ithalat yaparken dahi
gerekli önlemler alınmıyor, gereken sağlık kontrolleri
yeterince yapılmıyor. Denetimler hem ithal ürünlerde ve hem de
ülkemizde üretilen mamullerde ne yazık ki hâlâ yetersiz. Bu kadar
başıboşluk olmaz. Merak ediyoruz, Tarım
Bakanlığımız ne işe yarar, neler yapıyor.
Gıda krizi ne yazık ki kapımıza dayandı. Ülkemizde
gıda fiyatları her gün artıyor. Gıdadaki yıllık
enflasyon yüzde 64lere ulaştı. Hâlâ enflasyonla mücadelede
fahiş fiyat uygulayan işletmelerin denetlenmesiyle
uğraşıyoruz. İşletmeler ne yapsın? Kendi kendine
yeten tarım ülkesiyken tarımı bitirdiniz. Ayçiçeği,
buğday, patates gibi ürünleri desteklemediniz. Hiç ders
almadınız. Şimdi de zeytinlikleri bitirmek için
uğraşıyorsunuz. Gıda güvenliğimiz tehlikedeyken,
gıda krizi kapımıza dayanmışken hâlâ ders almamakta
ısrar ediyorsunuz. Çiftçilerimiz kazanmıyor, birçoğu
icralık olmuş, kaybediyor. Elbette, sadece çiftçiler değil
kaybeden, üreticilerimizin yanında, tüketicilerimiz de kaybediyor,
tüketicilerimiz de mağdur. Çünkü hepimiz biliyoruz ki üretimden tüketime
kadar gelen noktada maalesef kazanan ya aracılar oluyor ya da yüksek
girdilere sebep olunuyor.
Değerli milletvekilleri, geçim
kaygısı çeken vatandaşlarımız en ucuz hangi besin
varsa ona yöneliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Tüketici,
mecburen ucuz ürünlere yönelirken sağlını da tehlikeye
atıyor çünkü taklit, tağşiş ürünler, merdiven altı üretimler
maalesef yeterince denetlenmiyor. İthal edilen ürünlerde de
sağlık kontrolleri yeterince yapılmıyor. Soruyorum: Bugüne
kadar üretici sağlığını korumak için, tüketici
sağlığını korumak için ne yaptınız?
Değerli milletvekilleri, acilen gıda
güvenliğine yönelik önlemleri artırmamız gerekiyor, daha ötesi,
gıda üretim seferberliği başlatmalıyız. Tarım ve
hayvancılığa gerekli destekleri sağlamalıyız.
Döviz kuruna bağlı olan gübre, yem, akaryakıt, elektrik, tohum,
zirai ilaçlar gibi girdilerde en az yüzde 50 oranında indirimler
yapmalıyız. Mazotta verdiğiniz yüzde 50 indirim sözünü
tutmanız gerekiyor ve üreticimize gereken desteği vermezsek bugün
olduğu gibi, dünyada, yarınlarda da en küçük bir krizde maalesef sarsılırız
diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın İlhami Özcan Aygun.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü de
kutluyorum.
Sabah kalktık, her zaman olduğu gibi
Zaten önceki Tarım Bakanımızın Erzincan programı
varken Resmî Gazete yayımlanıyor görevden
alındığına ilişkin ve yine bu akşam Resmî
Gazetede bir karar çıkıyor: Çiftçimize yüzde 75 tarımsal
destek vereceğiz. Ya, siz bu hikâyeyi bize daha önce de
anlatmıştınız. Ne oldu? Hiçbir şey olmadı. Yani
işlenmeyen, işlenemeyen arazilere siz destek verseniz ne olur, ben
buradan size soruyorum. Başınızı bir an evvel kumdan
çıkarın, asıl üretim yapan çiftçilerimizi desteklememiz
lazım. Nasıl mı? Bakınız, her zaman söylüyorsunuz,
işte 2002de şu vardı, bu vardı; elektrik yoktu, araba
yoktu, şu yoktu, bu yoktu. ama 2002de, çiftçimizin borcu siz
geldiğinizde 2,4 milyar lirayken şimdi, Tarım Kredi ve Ziraat
Bankasına olan borçlarda gelmişiz 178 milyar liraya. Ama özel
bankalarla beraber diğer bayilere baktığımız zaman,
211 milyarı geçen bir borç var. Hani, AK PARTİ yapıyordu,
güçlendiriyordu; çiftçiyi borç içinde bıraktınız, borç
batağına batırdınız.
Yine, bakınız, siz gelmeden önce, 2002 ile
2020ye baktığımız zaman tam 580 bin çiftçimiz üretimi
bırakmış. Yani diyor ki: Artık ben üretemiyorum, bittim,
tükendim. icra kapıya dayanmış. Yani gelinen noktada siz çiftçiyi
bitirdiniz.
Gelin, bakın, AK PARTİ iktidarında
tarımsal ürünlere 126 milyar dolar, gıda ürünlerine de 77 milyar
dolarla birlikte tam 203 milyar dolar ithalata para
harcamışsınız. Yani kendi çiftçinize değil, Rusya, Ukrayna
çiftçisine tam 203 milyar dolar para harcamışsınız.
Arkadaşlar, gelin, bu yanlıştan vazgeçin diyoruz.
Bakınız, geçtiğimiz günlerde de
hatırlarsınız, şehitlerimiz vardı, Rusyanın
bombalamasıyla şehitlerimiz vardı. Rusya'ya gittik, kapıda
dakikalarca hazır ol da beklettiler. Şimdi, yine aynı
şekilde, pazar günü Cumhurbaşkanı, Putin'le görüşüyor,
diyor ki: Sizden ricam, şu gemileri salar mısınız? Ya,
ülkeyi düşürdüğünüz hâle bakın, düşürdüğünüz hâle
bakın, rica ettiriyorsunuz; üretimden çiftçiyi
uzaklaştırdınız, yabancıya avuç açtınız.
Bundan bir an evvel dönün diyoruz.
Yine, bakınız, çiftçiye bir an evvel, acil
olarak destek verin. Şu anda üretim sezonu, Çukurovada çiftçimiz
ayçiçeği ekimi yapacak. Gelin, 50 kuruş olan desteği 1,5 liraya
çıkaralım diyoruz, çiftçimizin gübresinin yüzde 50sini verelim
diyoruz. Hani, çok güzel demiştiniz, çıkıp seçim
meydanlarında Yarısı bizden, yarısı çiftçiden.
demiştiniz. Nerede, hani mazotun yarısı nerede sizden? Çiftçi
olduğu gibi tamamını ödüyor ve bu akşam gene, çiftçinin
mazotuna zam var. Çiftçi, traktörünü artık çalıştıramaz
hâlde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) Onun için
bu önergeyi destekliyoruz, üretimi destekliyoruz.
Gelin, bu yanlıştan vazgeçin. Elden gelen
öğün olmaz, olsa da zamanında bulunmaz. İşte, aynı
şekilde, kalkarsın Rusya liderine dersin ki: Şu gemileri bir
salar mısın, bize bir yardımcı olur musun? Böyle bir
duruma düşmek istemiyoruz. Biz üretendik, evet, üretendik; en büyük
ihracatçıydık ama şimdi bütün tarım ürünlerini ithal eder
hâle geldik. Kimin sayesinde? Cumhur İttifakının sayesinde.
Evet, sizler sayesinde artık herkese avuç açar hâle geldik. Gelin, bu yanlıştan
vazgeçin.
Çiftçimizi destekleyelim; gübresinin yüzde 50sini
verelim, çiftçinin mazotunun yüzde 50sini verelim. Ayçiçeği sezonu, acil
olarak primi artıralım. Evet, şu anda buğday ve arpa sezonu
yazlık ekimler için; buğday ve arpa için de bir an evvel destekleyin
diyorum. Ve gelin, bir sefer de kendinize değil, bu milletin efendisine
ses verin; onları destekleyin diyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Hüseyin Şanverdi.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBA ADINA HÜSEYİN
ŞANVERDİ (Hatay) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; HDPnin grup önerisi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyor, başta
şehit anneleri olmak üzere tüm kadınlarımızın 8 Mart
Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum.
Kıymetli milletvekilleri, Hükûmetimiz bugüne
kadar tarıma hep öncelik vermiş ve çiftçimizi desteklemiştir.
23,1 milyon hektar ekilebilir tarım arazisinin 15,6 milyon hektarı
ekilen, 3,2 milyon hektarı nadasa bırakılan, 779 bin
hektarı sebze yetiştirilen ve 3,6 milyon hektarı meyve, zeytin
ağaçları ve bağcılık için ayrılan alanlardan
oluşmaktadır. Bu da demek oluyor ki ülkemizde hemen hemen bütün
tarım alanları ekilip biçilmektedir.
Bugün yayımlanan
Cumhurbaşkanlığı kararıyla, nadasa bırakılan
arazilerin tarımsal üretime kazandırılması projelerinde
proje maliyetinin yüzde 75ine kadar hibe desteği sağlanmış
ve bu proje için toplamda 169 milyon lira ayrılmıştır.
Kıymetli milletvekilleri, enflasyon şu
anda sadece Türkiye'nin değil tüm dünyanın problemi.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü şubat
ayı küresel gıda fiyatlarının tüm zamanların en yüksek
seviyesine ulaştığını bildirmiştir. Gıda
fiyatlarının yüksekliğine karşı
vatandaşımızı korumak, üretime devam etmek için Hükûmetimiz
her türlü tedbiri alıyor, almaya da devam edecektir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Sayın Bakanımız,
çiftçilerimizin desteklenmesi adına, bugün itibarıyla mazot, gübre ve
yem bitkileri destek ödemelerinin başladığını ve mart
ayı içerisinde 5 milyar 586 milyon TLlik tarımsal destekleme
ödemelerinin tamamının yapılacağını
açıklamıştır.
Değerli milletvekilleri, 2001 yılında
800 bin ton olan ayçiçeği yağı üretimimiz 2021 yılında
2,5 milyon tona çıkarak tam 3 kat artmıştır. 2002
yılında 100 milyon civarında olan zeytin ağacı sayısı
190 milyona ulaşmıştır. Türkiye'nin 2021 sonu
itibarıyla tarım ve gıda ürünleri ihracatı 25,1 milyar
dolar, ithalatı ise 19,5 milyar dolar olmuştur; böylece, tarım
ürünlerinde dış ticaret fazlası 5,6 milyar dolara
ulaşmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN ŞANVERDİ (Devamla)
Sayın Başkanım, son sözlerim
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HÜSEYİN ŞANVERDİ (Devamla)
Çiftçisiyle, üreticisiyle, çalışanıyla ülkemiz ekonomisine
katkı sağlamak için alın teri döken tüm vatandaşlarımıza
teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.-
CHP Grubunun, Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca ve
arkadaşları tarafından, kadınların çalışma
hakkına tam olarak sahip olabilmeleri amacıyla 7/3/2022 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 8 Mart 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
8/3/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 8/3/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca ve
arkadaşları tarafından, kadınların çalışma
hakkına tam olarak sahip olabilmeleri amacıyla 7/3/2022 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin (3244 sıra no.lu)
diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 8/3/2022
Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Gülizar Biçer Karaca.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GÜLİZAR BİÇER KARACA
(Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisi Grubumuzun önerisi adına söz almış
bulunmaktayım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün 8 Mart; kimilerine göre Emekçi Kadınlar
Günü kimilerine göre Kadın Hakları Günü kim ne anlam yüklerse
yüklesin 8 Mart kadınların hak mücadelesinin günüdür. 8 Mart, emekçi
kadınların eşit işe eşit ücret mücadelesiyle
direndiği, sermayenin direnen kadınları yakarak susturmaya
çalıştığı, yani 8 Mart, kadınların emek
mücadelesi için can verdiği gündür. 8 Mart, eşit işe eşit
ücret hakkının mücadelesinin günüdür; 8 Mart, kadınların
yaşam hakkının mücadelesinin günüdür; 8 Mart,
kadınların insan hakları temelinde hak
kayıplarını önlemek için verdikleri mücadelenin günüdür. Peki,
1800lü yıllardaki bu eşit işe eşit ücret mücadelesinden
2022 yılına geldiğimizde kadınların durumu ne? Dünya
Ekonomik Forumunun istihdama katılım, siyasete katılım, sağlık
ve eğitime erişim haklarının değerlendirildiği
her yıl yayımlanan raporlarından 2021 yılı Raporunda
Türkiye 156 ülke arasında 133üncü sıraya gerilemiş durumda;
yani 2020den 3 sıra daha geriye düşmüş durumda. Raporda
eşitlik için, toplumsal cinsiyet eşitliği için
kadınların Türkiye'de yüz otuz altı yıl beklemesi gerektiği
yazıyor. Yüz otuz altı yıl beklemeye hiç niyetimiz yok, bunu da
ifade etmek isterim.
Türkiye'de geniş tanımlı kadın
işsizlik oranı yüzde 42,7ye yükselmiş. 13 milyon kadın
güvencesiz işlerde bakım işçisi olarak çalışmakta ve
iş gücüne katılamamaktadır. İş gücüne katılan 9
milyon kadından yüzde 35,6sı da ücretsiz ve kayıt
dışı çalışmaktadır. 2019 verilerine göre,
aynı işi yapan erkek 100 lira ücret alırken kadınlar sadece
47 lira ücret almaktadır yani ekonomik buhran kadınları giderek
yoksullaştırmakta, kadın yoksulluğu da
derinleşmektedir. Kadınların çoğu güvencesiz işlerde
ve az ücretli, düşük ücretli vasıfsız işlerde
çalıştırılmaktadır; en çok da tarımda ve ev işinde
çalıştırılmaktadır. Kadınlar sadece emek
dünyasında, istihdamda değil, kadınlar aslında karar
mekanizmalarında da yoklar. Bakanlıklarda kadın istihdamı
sadece yüzde 16, Parlamentoda kadın istihdamı sadece yüzde 17,3;
yerel yönetimlerde kadın oranı ise sadece yüzde 3. İşte,
tartışma programlarına çağrılan her 10 konuktan sadece
1i kadın. Yani kadın hakları ve kadın mücadelesinde
kadınların hiçbir alanda adı yok. Peki kadının
adı nerede var? Kadın cinayetlerinde var, kadına karşı
şiddet haberlerinde var. Geçtiğimiz günlerde tek kişilik
hükûmetin temsilcisi çıktı dedi ki: Kravat indirimine son
veriyoruz. ve ardından Israrlı takibi sona erdiriyoruz. diye
gürledi. O zaman sormak istiyoruz: Bunları düzenleyen İstanbul
Sözleşmesinden bir gecede hukuksuzca neden çıktınız?
Bunları hayata geçirmek için Kasım 2019da Avrupa Birliği ve
Avrupa Parlamentosundan 800 bin euro hibe almıştınız, o
para nereye gitti, bugüne kadar neler yaptınız?
Değerli milletvekilleri, buradan saraydaki tek
kişilik hükûmete seslenmek istiyoruz: Kadınların işte böyle
boş vaatlere karnı tok. Sizler kadınların aklıyla, kadınların
zekâsıyla bu şekilde lütfen alay etmeyin. Kadınlar
ağızlarına iki kaşık bal sürüldü diye koşturarak
sizlere oy verecek falan da değiller. Biz kadınlar bu kürsüden
diyoruz ki: Kadın ve kız çocuklarının şiddet ve
istismara karşı en önemli güvencesi olan İstanbul
Sözleşmesinden bir gecede hukuksuzca çıkıp Denizlili
hemşehrim Şebnem Şirin ve yüzlerce kadının katillerine
cesaret veren zihniyetten hiçbir beklentimiz yoktur. Eşitlik
kadınların fıtratında yok. diyen, Kadına şiddet
abartılıyor. diyen, Kadın ahlaklı olsun, kürtaj
yaptırmasın. diyen, Münevver Karabulut cinayeti sonrasında o
acılı ana babaya Kızlarına sahip
çıksalarmış. diyen zihniyetten kadınların hiçbir
beklentisi ve talebi yoktur. Kadınların sizlerden tek talebi var: Getirin
sandığı, gönderelim sizi. diyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Devamla) -
Değerli milletvekilleri, eşitlik olmadan adalet olmaz, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak toplumsal cinsiyet eşitliğini her alanda hayata
geçireceğimiz, kadınların yüz otuz altı yıl
beklemeyeceği bir iktidarı kadınlarla birlikte
kuracağız ve kadın dayanışması ve kadın
mücadelesiyle bunu birlikte başaracağız. İstanbul
Sözleşmesi'ni iktidarımızın ilk bir haftasında tekrar
uygulamaya alacağız. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Anadolu'da çocuklar
hiç analarının uyuduğunu görmez; analar çocuklardan, herkesten
sonra yatar, herkesten önce kalkar. Yani Anadolu topraklarında kadın
önce uyanır, güneş sonra doğar. İşte, kadınlar
uyandı, korkunuz bundan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Devamla) İşte
o uyanan kadınlar, o mücadeleci kadınlar sizi gönderecek ve o özgür
Türkiyeyi sizlerle değil, hep birlikte kurtaracağız. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Sayın Behiç Çelik.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kadınların çalışma hakkını geliştirmeyi
amaçlayan CHP grup önerisi üzerinde konuşma yapmak için söz aldım.
Genel Kurulu ve 8 Mart münasebetiyle, başta şehit ve gazi anneleri
olmak üzere, tüm kadınlarımızı saygıyla
selamlıyorum; 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun.
Değerli arkadaşlar, Anadolu'ya Türk
mührünü vurduğumuz ilk günden bugüne, kadınlarımız her
türlü cefa ve özverinin timsali olmuştur. Yine
kadınlarımız, bağımsızlık mücadelemizde
büyük kahramanlıklar sergilemiş, cumhuriyetimizin ilk
yıllarında da aydınlık ve güçlü Türkiye'nin tesisine
katkıda bulunmuştur. Bilinmelidir ki dün olduğu gibi bugün de
kadınlarımız olmadan üretimden, gelişimden,
kalkınmadan bahsedemeyiz. Kadınları ekonomik, sosyal ve siyasal
yaşamdan dışlamak, bu ülkenin büyümesine ve
kalkınmasına konulacak en büyük engeldir. Kadın genel başkana
sahip olan bir siyasi partinin, İYİ Partinin milletvekili olarak
ifade etmek isterim ki yarının Türkiyesi kadınlar olmadan
inşa edilemez. Güçlü ve müreffeh bir Türkiye, kadınlar olmadan
hayaldir arkadaşlar çünkü umudun olduğu her yerde kadınlar vardır.
Nerede bir başarı ve umut, nerede bir kurtuluş ve sevinç varsa
orada kadınlar vardır; canlarıyla, inançlarıyla, azim ve
kararlılıklarıyla vardır.
Değerli arkadaşlar, ne yazıktır
ki iktidarın her alanda sergilemekte olduğu duyarsızlık ve
savrulma hâli, kadınların istihdamı konusunda da devam
etmektedir. Her ne kadar yasal birtakım düzenlemeler mevcut olsa da
kadınların pratikte istendiği düzeyde çalışma
hakkına sahip olduğunu söylemek de zordur. Cumhuriyetimizin
kadınlara verdiği önem ve değer dün gibi aklımızdayken
AKP iktidarlarının bugünkü dışlayıcı ve
ayrıştırıcı tavrı ne acıdır. Toplumsal
değerlerimizi, ahlaki değerlerimizi tarumar eden bir yönetim
anlayışının bizi sürüklediği noktada,
kadınlarımız iş hayatına ya hiç giremiyor ya da
barındırılmıyor. Türkiye'de her 100 kadından 29unun
çalışma hayatında olmasını nasıl içimize
sindireceğiz? Dünya Ekonomik Forumunun yayınladığı
2021 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporunda da bu açıkça
görülüyor. Buna razı olabilir miyiz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - Eşitlikçi ve
adil bir rekabet ortamının olduğunu, sırf cinsiyet
eşitsizliği nedeniyle oluşturulan baskı ve engellerin
olmadığını kim iddia edebilir?
Değerli arkadaşlar, kadınların
istihdamı ve iş yaşamındaki sorunlarının bir an
evvel çözülmesi gerekiyor. Türkiyenin büyümesinin ve zenginleşmesinin
yolu buradan geçmektedir. Kadınların çalışma hakkına
tam olarak sahip olabilmesi demek, istikrar demektir, refah demektir.
İYİ Partiyle kadın gerçek anlamda
güçlenecektir diyorum. Bu duygu ve düşüncelerle, Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisine olumlu oy vereceğimizi ifade etmek istiyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Filiz Kerestecioğlu, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Özellikle işçi
kadınların yaşadıkları sorunlar, kayıt
dışı çalışma ve alanlarda yaptıkları
direnişler gerçekten 2021e ve 2022ye de aslında en fazla
damgasını vuran şeylerden oldu. Türkiyenin gündeminde işçi
direnişleri yer alıyor. Bu direnişlerin başında da en
fazla kadınlar var çünkü aslında hayatın tüm sorumluluğu
bizlerin üzerinde. Hayat pahalılığı ve ekonomik kriz
karşısında kadınlar; ağır üretim
baskısı, uzun çalışma saatleri, zorunlu mesailer,
haksız yere tutanakla işten çıkarma, prim kesme tehdidi, insan
sağlığını tehlikeye atacak biçimde tuvalet ve su
kısıtlamaları, regl günlerinde ağır çalışma
koşullarının değişmemesi, hamile işçilerin bile
zorunlu mesailere zorlanması, düşük ücretler ve kadınlara
erkeklerden daha az ücret verilmesi, kreş ve emzirme odasından yoksun
olarak hakaret ve zorbalıklara maruz kalarak
çalıştıkları sisteme isyan ediyorlar.
Evet, yapılan araştırmalarda, bugün
13,3 milyon kadın ücretsiz bakım emeği verdiği için
çalışma hayatına katılamıyor ve geniş
tanımlı genç kadın işsizlik oranı da yüzde 42,7.
Erkeklerin istihdama katılım oranı yüzde 63,5 ve erkekler
kadınlardan yüzde 27,4 daha fazla kazanıyorlar. Evet, bu nedenle bu
önergeyi destekliyoruz ve kadınların iş hayatında
yaşadıkları sorunların
araştırılmasını istiyoruz. Ama bir sorun daha var;
evet, kadınlar alanlardan yasaklanmaya, alanlar kadınlara
kapatılmaya çalışılıyor. Yirmi yıldır biz
patriyarkaya itaat etmedik, susmadık, sokaklardan ve feminist
mücadelemizden vazgeçmedik, 20nci yılda da vazgeçmeyeceğiz,
özellikle İçişleri Bakanı da bunu duysun. Tam yirmi
yıldır, her 8 Mart gecesi sokakları, meydanları doldurmak
için yürüyoruz, hayatı kadınlara kısıtlamak isteyenlere
baş kaldırıyoruz. Evet, ben, bugün alanlarda, iş
yerlerinde, evlerde direnen tüm kadınları selamlıyor ve 8 Mart
Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum. Ama bir yandan yasaklar koyan bir
yandan da engellerken sürekli kutlama yapan erkeklere de bir çift sözümüz var
tabii.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Eğer bizlere 8 Mart kutlaması yapmaktan fırsat
bulursanız evi süpürün yani Dağları delme Ferhat, evi süpür.
diyoruz sizlere ve Kadınlarımız
Kadınlarımız
diye konuşmaktan, bizi kontrol altına alacak diller kurmaktan da
vazgeçin. Bizi güçlendirecek olan da sizler değilsiniz, biz kendi
gücümüzün gayet farkındayız ve bunun için yıllardır
mücadele ediyoruz, bu haklarımızı da bu mücadeleyle
kazandık, bundan sonra da asla kaybetmeyeceğiz ve
gasbettirmeyeceğiz. O yüzden, alanları -bir kez daha söylüyorum-
özellikle İstanbulda kadınlara kapatmaktan vazgeçin çünkü her
yıl bu mücadeleyi kaybediyorsunuz, bu yıl da kaybedeceksiniz.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Nilgün Ök.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NİLGÜN ÖK (Denizli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; CHP grup önerisi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce Meclisi ve ekranları
başında bizleri izleyen vatandaşlarımızı sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Emeği, cesareti, fedakârlığıyla,
evde, çalışma hayatında ve tabii ki de hayatın her
alanında değer üreten tüm kadınların 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününü kutluyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; iktidara geldiğimiz günden bugüne, Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın liderliğinde, AK PARTİ
olarak hem temel insan hakları hem de beşerî sermayenin
güçlendirilmesi perspektifiyle, kadının eğitim,
sağlık, istihdam, karar alma mekanizmalarına
katılımı yönünde pek çok önemli düzenlemeyi hayata geçirdik.
Özellikle iş hayatında ayrımcılığı önlemek
amacıyla eşit işe eşit ücret ilkesini getirerek aynı
ve eşit değerde bir iş için cinsiyet nedeniyle daha düşük
ücret verilemeyeceği; işe alınmada, çalışma
koşullarında ve iş akdinin feshinde cinsiyet dâhil hiçbir
nedenle ayrımcılık yapılamayacağı; İş
yerinde cinsel taciz iş akdinin feshinde haklı neden oluşturur.
hükümlerini iktidarlarımız döneminde biz getirdik. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Kadınların gece postalarında
çalışmalarını, gebe ve emziren kadınların
çalışma şartlarının iyileştirilmesi, yarı
zamanlı çalışma hakkının getirilmesi gibi birçok
düzenlemeyi de hayata geçirdik. Yine, Anayasanın 10uncu maddesinde yaptığımız
düzenlemeyle Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. hükmünü ekleyerek
ilk defa cinsiyet bizim iktidarımız döneminde vurgulandı. 2010
yılında, yine, Anayasada pozitif ayrımcılık
ilkesinin yer almasını sağlayarak devlet olarak hibe, destek,
teşvik ve fonlarda kadınlar lehine yaptığımız
düzenlemeler ve uygulamalarla; gelir vergisinde, ve kadın
kooperatiflerinde yaptığımız yasal düzenlemelerle
kadınların iş hayatına, çalışma hayatına
işçi, çiftçi, girişimci olarak katılımını destekledik,
destekliyoruz ve desteklemeye devam edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bakınız, birkaç rakam vermek istiyorum: İŞKURun Aktif
İşgücü Programlarından faydalananların yüzde 52,5i,
mesleki eğitim kurslarından yararlananların yüzde 57,7si,
iş garantili İşbaşı Eğitim Programlarından
yararlananların yüzde 49u kadındır. Ayrıca kadın
istihdamını da destekliyoruz. Kadınların istihdam edilmesi
hâlinde on sekiz aylık süreyle prim ve vergi teşviki
sağlıyoruz. Bugüne kadar kadını asla eve
kısıtlamak gibi bir düşüncemiz olmadı, tamamen
kadınların istihdamının daha da artması yönünde birçok
çalışmayı ve politikayı hayata geçirdik. Yine,
kadının iş gücüne katılımı yüzde 27
seviyelerinden yüzde 34 seviyelerine geldi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
NİLGÜN ÖK (Devamla) Aynı şekilde,
kadın istihdamını 6 milyondan 10 milyon sınırına
getirdik. Tabii ki biliyoruz; yeterli mi, hayır, yeterli değil ancak
ülkemizde kadınların en çok ayrımcılığa maruz
kaldığı yıllarda, çağdaşlık, laiklik, irtica
söylemleriyle ötekileştirildiği yıllarda önü kesildiği
için, maalesef, 2013 yılına kadar kadını her alanda
istihdam edemediğimiz için, sadece kıyafetlerinden dolayı
doktor, mühendis, mimar, hâkim, öğretim görevlisi olmalarının
önü kapalı olduğu için, e, dolayısıyla, hâl de böyle olunca
istihdam farkını kapatmak kolay olmuyor ama katedilen mesafenin
önemini de görmezden gelmemeliyiz. Bugün kamudaki kadın oranı yüzde
40, kadın öğretmen oranı yüzde 60tır ve birçok
öğretmen, doçent, araştırma görevlisi oranı yüzde 50nin
üzerindedir.
Kadınlara karşı asla ayrımcılık
ve dışlama yapmadık. Bugün yine önemli bir rakamı daha
vermek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NİLGÜN ÖK (Devamla) Başkanım,
pozitif ayrımcılık.
BAŞKAN Pozitif ayrım 60a göre
sözlerdeydi.
NİLGÜN ÖK (Devamla) Pozitif
ayrımcılık rica ediyorum.
BAŞKAN Burada bir pozitif ayrım yok.
NİLGÜN ÖK (Devamla) Tamam, bitiriyorum,
toparlıyorum.
BAŞKAN Son cümlenizi alayım.
NİLGÜN ÖK (Devamla) 2002de göreve
geldiğimizde, yüksek öğretimdeki kadın oranı yüzde 13,5ken
bugün bu rakam yüzde 49a gelmiştir ve bunun çok önemli olduğuna
inanıyorum.
Sözlerimi daha fazla uzatmayarak yüce Meclisi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ama biz inanıyoruz ki
Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi Kadını dışlayan
bir toplum, gücünün ve potansiyelinin yarısından vazgeçmiş
demektir.
İnşallah, büyük ve güçlü Türkiyeyi
kadın-erkek omuz omuza hep birlikte inşa edeceğimize
inanıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım.
4.-
AK PARTİ Grubunun, bastırılarak dağıtılan 316
sıra sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 1inci sırasına alınmasına ve bu
kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine, Genel Kurulun 8 Mart 2022 Salı günkü (bugün)
birleşiminde 315 sıra sayılı Meclis
Araştırması Komisyonu Raporunun gündemin Özel Gündemde Yer
Alacak İşler kısmına alınarak görüşmelerinin bu
birleşimde yapılmasına, Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerine ve 316 sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
8/3/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 8/3/2022 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince, grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Mahir
Ünal
Kahramanmaraş AK PARTİ Grubu
Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 316
sıra sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden,
gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 1inci sırasına alınması ve bu
kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
8 Mart 2022 Salı günkü (bugün)
birleşiminde 315 sıra sayılı Meclis Araştırması
Komisyonu Raporunun gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmına alınarak görüşmelerinin bu birleşimde
yapılması, bu görüşmelerde siyasi parti grupları adına
yapılacak konuşmaların süresinin otuzar dakika olması (bu
süre en fazla 3 konuşmacı tarafından kullanılabilir) ve
aynı birleşimde Meclis Araştırması Komisyonu
Raporunun görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
9 Mart 2022 Çarşamba günkü birleşiminde
316 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
9 Mart 2022 Çarşamba günkü birleşiminde
316 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin
tamamlanamaması hâlinde 10 Mart 2022 Perşembe günkü birleşiminde
316 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
çalışmalarını sürdürmesi;
316 sıra sayılı Kanun Teklifinin
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,
önerilmiştir.
|
316 sıra
sayılı Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir ve 49
milletvekilinin Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları
Kanununda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4212) |
||
|
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI |
|
Birinci Bölüm |
1 ila 7nci Maddeler |
7 |
|
İkinci Bölüm |
8 ila 14üncü maddeler |
7 |
|
TOPLAM MADDE SAYISI |
14 |
|
BAŞKAN Öneri üzerinde söz talebi
İYİ Parti Grubu adına Sayın Hayrettin Nuhoğlunun.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN
NUHOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi üzerine söz
aldım, selamlarımı sunarım.
Bu vesileyle, önemli gördüğüm bir konuyu
paylaşmak istiyorum: 3 Şubat 2022de Samsun'da meydana gelen olayda,
Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nı başlatmasını
sembolize eden anıta yapılan saldırıda, önceden
planlandığı gibi halat bağlanarak araçla çekilmek suretiyle
yıkılmak istenmiş fakat başarılı
olunamamıştır. 4 Şubat 2022de ise İskilipli Atıfın
Çorum'un İskilip ilçesinde bulunan mezarı başında aile
yakınları tarafından yapılan anma toplantısına
Çorum Valisi, Çorum Belediye Başkanı ve Hitit Üniversitesi Rektörü başta
olmak üzere, çok sayıda Adalet ve Kalkınma Partisi yöneticisi ve
milletvekili katılmıştır. Bu bilgiler kapsamında,
İçişleri Bakanının cevaplandırması için Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdiğim
yazılı soru önergesinde şunları sormuştum: Samsun'daki
olay ile Çorum'daki anma toplantısının ilişkisi var
mı? İskilipli Atıf'ın, ailesi tarafından
anılmasına engel yoktur ama devlet erkânının
katılmış olmasına imkân sağlayan bir af
çıkarılmış mıdır ve iadeiitibar yapılmış
mıdır? Çorum'daki toplantıda, Kurtuluş Savaşı'na
karşı çıkarak vatan hainliği suçlamasıyla
yargılanarak idam edilen kişinin anma toplantısına
katılan devlet yetkilileri hakkında soruşturma
başlatılmış mıdır, başlatılmadıysa
başlatmayı düşünüyor musunuz?
Ben henüz cevap alamadım ama bakın ne oldu
değerli arkadaşlar: Çorum Valisi cumhuriyet
savcılığına başvurarak Sungurlu Belediye
Başkanı hakkında, verdiği bir beyanattan dolayı
şikâyette bulunmuş; hakaret, iftira ve Türk milletini, Türkiye
Cumhuriyeti devletini, devletin kurum ve organlarını
aşağılama suçlarından cezalandırılması için
kamu davası açılmasını talep etmiştir. Belediye
Başkanı ne demişti? Sungurlu halkının su
çığlıklarına kulak tıkayanlar İskilip'e
koşarak gidiyorlar. Defalarca Sungurlu'da su
sıkıntısı had safhada olacak, artık somut adımlar
atılması gerekiyor. dedik devletin Valisine ama sesimizi
duyuramadık. Bu suretle, Sungurlu halkının temsilcisi
olduğunu gösteren Belediye Başkanı hakkında soruşturma
açılıyorsa ben de bu kürsüden o törene katılan Çorum Valisi ve
devlet yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulunuyorum. (İYİ
Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
21inci yüzyılın ilk çeyreğinde,
henüz daha ilk çeyreğini doldurmadan, Türkiye Cumhuriyeti devleti iç ve
dış siyasette, ekonomide ve sosyal hayatta zor günler
yaşamaktadır. Büyük bir cesaretle Türk olmaktan kurtulduk.
diyenler, Onuncu Yıl Marşı'nı duyunca sinirlenenler,
İzmir Marşı'nı duyunca salonu terk edenler, İstiklal
Marşı'nda ayağa kalkmayanlar ne yazık ki ülkemiz
yönetiminde söz sahibi konumuna geldiler ve kinlerini kusmaya
başladılar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim.
Kamu kurumlarının giriş
kapılarında yazılı olan T.C.leri sildiler. Bir taraftan
Türk çocuklarından Andımız esirgenirken diğer taraftan
bağlılık yemini ederek ABD vatandaşı olanlara üst
düzeyde devlet görevi verdiler. Kurtuluş Savaşına
karşı çıkarak işgal kuvvetleriyle iş birliği
yapanların isimlerini devlet kurumlarına verdiler. Bu iş
birlikçiler için anma toplantıları, paneller düzenlediler; kitaplar,
albümler çıkardılar. Ama değerli milletvekilleri, Türk milleti
artık uyanmıştır, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
kuruluş felsefesine ve kurucu iradeye sahip çıkacaktır; buna
gönülden inanıyorum.
Saygılar sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş
bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Önergeler
1.-
Adana Milletvekili Ayhan Barutun, (2/4006) esas numaralı Türk Ceza
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/161)
4/3/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İç Tüzük 37ye göre, (2/4006) esas
numaralı Kanun Teklifimin doğrudan gündeme alınması
hususunda gereği arz ederim.
Saygılarımla.
Ayhan
Barut
Adana
BAŞKAN Evet, önerge üzerinde teklif sahibi
olarak Adana Milletvekili Ayhan Barut konuşacaktır.
Buyurun Sayın Barut. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde bu kürsüde
konuşmak benim için çok kıymetli. Analarımız,
eşlerimiz, bacılarımız, evlatlarımız,
kısacası bizi biz yapan kadınlarımız için
buradayım, bu kürsüdeyim; en çok da vahşice katledilen Özgecan
Aslanlar, Pınar Gültekinler için, Aleyna Çakırlar için, Nadira
Kadirovalar için buradayım.
Kadınlarımız katlediliyor;
şiddete, istismara, işkenceye maruz bırakılıyor;
canımız yanıyor. Bir kadını ortadan ikiye böl;
yarısı annedir, yarısı çocuk. demiştir Cemal Süreya.
Gönül isterdi ki bugünü, yaşamı var eden kadınlarımız
için kutlama gününe çevirelim ancak ne yazık ki
kadınlarımızın ülkemizde yaşadığı
korkunç durum nedeniyle kutlama değil, mücadele günü olarak öne
çıkıyor. Maalesef, Türkiyede günde en az 3 kadın öldürülüyor,
sadece bu yılın ilk iki ayında 68 kadın katledildi.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun verilerine göre
ise Türkiyede 2021 yılında 280 kadın öldürüldü, 217 kadın
da şüpheli şekilde ölü bulundu. Daha geçtiğimiz günlerde 15
yaşında -nişanlandırılıp- öldürülen yavrumuza
yandık.
Jandarma tarafından 2021 yılında
hazırlanan bir kayda göre tam 48 bin kadın erkek şiddetine maruz
bırakıldı, bu oran bir önceki yıla göre yüzde 12
artmış durumda. Kadına yönelik şiddet, istismar, taciz,
tecavüz ve eşitsizlikle ilgili ne yazık ki ülke genelinde
sağlıklı bir istatistiki veri yok. Bu bile AKP
iktidarının kadına bakışını göstermeye
yetiyor.
Kadınlar yalnızca şiddet,
vahşet, katliam, istismar, tecavüz ve eşitsizliğin değil,
aynı zamanda büyük bir adaletsizliğin de kurbanıdır.
Türkiyede kadının karşısına en büyük sorun olarak
şiddet çıkıyor, ardından işsizlik, eğitimsizlik
ve taciz geliyor. Türkiyede her 10 kadından 7si iş bulamıyor.
Kadınların istihdama katılım oranı yüzde 26,3
civarında. Türkiyede 20 milyon kadın iş yaşamı
dışında kalıyor. 15 yaş üzerindeki 30 milyon 695 bin
kadının 10 milyonu iş gücüne katılabiliyor. Toplumsal
cinsiyet eşitsizliğini besleyen, kadını istihdam
dışına iten politikalar nedeniyle sosyal yaşamdan
uzaklaştırılan kadınlar, Türkiyede hem ekonomik hem de
sosyal özgürlükten yoksun yaşıyor. Kadınlar erkeklerle
yaptığı aynı işe rağmen daha az ücret
alıyor.
Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
liderliğinde kurulan ülkemizde kadınlar birçok Avrupa ülkesinden çok
daha önce çok sayıda hakka sahip olmuştur ancak aradan geçen onca
yıla ve gelişen dünyaya karşın Türkiye, hâlâ kadınlar
konusunda eşitsizlik, istismar ve şiddet kurbanı oluyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen günlerde -eğer lafta kalmazsa-
bu konuyla ilgili kapsamlı bir yasal düzenleme yaptıklarını
söyledi ancak gelecek kanunun ne kadar yetersiz olduğunu göreceğiz.
Oylamak gerekiyorsa burada, bugün, benim
verdiğim kanun teklifine evet oyu vermenizi bekliyorum. İktidar
mensupları bugüne kadar kadına yönelik vahşeti yalandan
kınayıp seyretmekle yetindiler; yirmi yıldır memleketi tek
başına yönetiyorlar, vahşeti -körüklemek yerine- engellemek için
ellerinden tutan mı vardı, neden yapmadılar? Çünkü böyle bir
niyetleri yoktu.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün hâlâ kadına yönelik şiddetin önlenmemesi,
kadınların ekonomik ve toplumsal yaşamın
dışına itilmesi, siyasal alandan ve yönetim kademelerinden uzak
tutulması kabul edilemez. Biz biliyoruz ki kadını
ötekileştiren politikalar nedeniyle kadın cinayetleri ve kadına
yönelik şiddet bu kadar çok arttı. Kadını, aileyi ve çocukları
koruyamayan; katliamları, şiddeti, tecavüzü ve tacizleri
engelleyemeyen siyasi iktidar, kadını ve aileyi korumaya yönelik imza
atılan İstanbul Sözleşmesinden bir kişinin arzusuyla ve
kararıyla vazgeçti. Tarihe utanç olarak kalacak bu yanlış
adımdan derhâl geri dönülmelidir. İstanbul Sözleşmesi hükümleri
acilen yaşam bulmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
AYHAN BARUT (Devamla) Kadına yönelik kötücül
ve vahşi her suçta çeşitli hafifletici sebepler gösterilerek cezai
indirim veya meşrulaştırmaysa kabul edilemez. Türkiye'de aileden
başlayarak tüm birimlerde cinsiyet eşitliğine dayalı
eğitim seferberliği başlatılmalıdır.
İktidar, kadın-erkek fırsat eşitliğinin
sağlanması, kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüzlerin
sonlanması, suçluların hak ettikleri cezayı almalarına
dönük müeyyidelerin uygulanması, mağdurların
haklarının aranmasına yönelik var olan yasaların hayata
geçirilmesini sağlamalıdır. Bizler AKP iktidarına
rağmen, her yerde, direnen kadınların mücadelesini her zaman
destekleyeceğiz.
Bugün, burada, bu kanun teklifini Meclise
taşıyarak, kadına karşı şiddet
tanımını getirerek kadınlarımıza karşı
işlenen suçlarda zaman aşımının ortadan
kaldırılmasını istedik. Vereceğiniz oyları da
hepinizin vicdanlarına bırakıyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:17.30
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.43
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 64üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince gündemin Özel
Gündemde Yer Alacak İşler kısmına geçiyoruz.
Bu kısımda yer alan, Kadına Yönelik
Şiddetin Sebeplerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak
Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla kurulan
Meclis Araştırması Komisyonu Raporu üzerindeki genel
görüşmeye başlıyoruz.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
1.- Adana
Milletvekili Müzeyyen Şevkin ve 22 Milletvekilinin, Hatay Milletvekili
Serkan Topal ve 28 Milletvekilinin, İYİ Parti Grubu adına Grup
Başkanvekili İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlunun, Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve 25
Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 21
Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 29
Milletvekilinin, Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önal ve 24
Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlü ve
25 Milletvekilinin, Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer ve 22
Milletvekilinin, Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen ve 21
Milletvekilinin, Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve 19
Milletvekilinin, Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 20 Milletvekilinin,
Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer ve 21 Milletvekilinin,
Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü ve 20 Milletvekilinin,
Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve 19
Milletvekilinin, Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir ve 19
Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Oya Ersoy ve 20 Milletvekilinin,
Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç ve 23 Milletvekilinin, Muğla
Milletvekili Süleyman Girgin ve 24 Milletvekilinin, İzmir Milletvekili
Selin Sayek Böke ve 26 Milletvekilinin, Adana Milletvekili Tulay
Hatımoğulları Oruç ve 19 Milletvekilinin, İstanbul
Milletvekili Züleyha Gülüm ve 19 Milletvekilinin, Aksaray Milletvekili Ayhan
Erel ve 19 Milletvekilinin, Adana Milletvekili Tulay
Hatımoğulları Oruç ve 19 Milletvekilinin, Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycan ve 20 Milletvekilinin, Konya Milletvekili Esin Kara ve
20 Milletvekilinin, Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç
Koçyiğit ve 20 Milletvekilinin, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay
Pekgözegü ve 19 Milletvekilinin, Şırnak Milletvekili Nuran İmir
ve 19 Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm ve 20
Milletvekilinin, Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca ve 20
Milletvekilinin, Isparta Milletvekili Aylin Cesur ve 19 Milletvekilinin,
İstanbul Milletvekili Oya Ersoy ve 20 Milletvekilinin, Muş
Milletvekili Şevin Coşkun ve 19 Milletvekilinin, Mardin Milletvekili
Ebrü Günay ve 19 Milletvekilinin, Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan
ve 19 Milletvekilinin, Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir
ve 19 Milletvekilinin, Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere ve 21
Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlü ve
21 Milletvekilinin, İYİ Parti Grubu adına Grup Başkanvekili
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, İstanbul Milletvekili Züleyha
Gülüm ve 19 Milletvekilinin, MHP Grubu adına Grup Başkanvekili Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, AK Parti Grubu adına Grup
Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, Grup
Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Grup Başkanvekili
Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Grup Başkanvekili Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Grup Başkanvekili
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın; Kadına Yönelik Şiddetin
Sebeplerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması
Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İçtüzük'ün
104 ve 105'inci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması
Açılmasına İlişkin Önergeleri (10/96, 234, 409, 501, 698,
1743, 1747, 1912, 2187, 2203, 2303, 2353, 2389, 2477, 2673, 2675, 2697, 2830,
2976, 2979, 3019, 3109, 3206, 3430, 3476, 3479, 3482, 3484, 3485, 3493, 3504,
3505, 3508, 3510, 3685, 3723, 3918, 3919, 3920, 3921, 3922, 3923, 3924) ve
Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (S. Sayısı:315) (x) (xx)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
İç Tüzükün 103 ve 104üncü maddelerine göre,
Meclis Araştırması Komisyonunun raporu üzerindeki genel
görüşmede ilk söz hakkı önerge sahiplerine aittir. Daha sonra,
İç Tüzükün 72nci maddesine göre siyasi parti gruplarına ve
şahısları adına 2 üyeye söz verilecektir.
Alınan karar gereğince, siyasi parti
grupları adına yapılacak konuşmaların süreleri en
fazla 3 kişi tarafından kullanılabilecektir. Ayrıca, istemi
hâlinde Komisyona da söz verilecek, bu suretle Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu üzerindeki genel görüşme
tamamlanmış olacaktır.
Konuşma süreleri, Komisyon için yirmi dakika,
alınan karar gereğince siyasi parti grupları adına otuzar
dakika, önerge sahipleri ve şahıslar için onar dakikadır.
Komisyon Raporu 315 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Raporun üzerinde söz alan sayın
milletvekillerinin isimlerini okuyorum: İYİ Parti Grubu adına
Sayın Şenol Sunat, Sayın Aylin Cesur; Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Sayın Esin Kara, Sayın Hayati Arkaz; Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Filiz Kerestecioğlu;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Aysu Bankoğlu,
Sayın Jale Nur Süllü, Sayın Suzan Şahin; Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Sayın Öznur Çalık, Sayın Tuba Vural
Çokal, Sayın Çiğdem Erdoğan Atabek.
İlk söz, Sayın Şenol Sunatın
İYİ Parti Grubu adına.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ŞENOL
SUNAT (Ankara) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
kadına yönelik şiddetin sebeplerinin araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi konusunda oluşturulan
Meclis Araştırması Komisyonunu değerlendirmek üzere
İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Gazi Meclisi saygıyla selamlarım.
Evet, bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü.
Vefakâr, cefakâr, çilekeş ve mücadeleci tüm
kadınlarımızın Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun
diyorum.
Sayın milletvekilleri, evet, Meclis
Araştırması Komisyonu Raporunu görüşüyoruz. Rapor 912
sayfa. Elimize dün geçti; geçmedi de aslında bugün gördük. Raporu okuma
imkânımız bu şartlarda mümkün değil. Bu, teamüllere
aykırı; bu, usule aykırı. Siz her zaman olduğu gibi,
usulsüzlüklerinize devam ediyorsunuz. Devam edin, devam edin; az kaldı.
Sayın milletvekilleri, Meclis
Araştırması Komisyonu, tüm partilerin vermiş olduğu
araştırma önergeleri birleştirilerek kadına yönelik
şiddet konusunda uygulamada var olan eksikliklerin tespit edilmesi için
kurulmuştu. Bilindiği üzere, Komisyonun kurulmasından çok
kısa bir süre sonra Cumhurbaşkanı, hukuka uygun olmayan ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi iradesini yok sayarak bir gece yarısı
kararnamesiyle İstanbul Sözleşmesinden çıkma kararı
aldı. Alınan talihsiz ve o kadar da yanlış olan bu karar
neticesinde Komisyona katılıp katılmama konusunda
başından beri tereddütler yaşadım. İyi niyetimi
kaybetmeden, mazeretim olmadığı sürece toplantılara
katılıp görüşlerimi ve sorularımı da yöneltmeye
çalıştım.
Komisyon Başkanının Komisyona davet
edilecekler konusunda istişare etmemesi, Komisyonda dinlenecek
kişilerin Komisyon üyelerine çok kısa süre önce bildirilmesi,
kadın hakları ve kadına şiddet konusunda duyarlı
olmayan bazı kişi ve kurumların davet edilmesi de ayrı bir
konudur. Meclis Araştırması Komisyonunun çoğulcu
değil, çoğunlukçu bir anlayışla çalışmaları
devam ettirmesi; yıllardır sürdürülen kadın hakları ve
kadına yönelik şiddeti önleme konusundaki kazanımlardan geri
adım atılacağı ve belli kesimleri memnun etmek için
kanunlarda değişikliklere gidecek altyapıyı
hazırlamaya çalıştığı ortadaydı. Ülkemizi
ilgilendiren her konuda olduğu gibi bu konuda da tamamen siyasi
mülahazalarla alınacak yanlış kararlara meşruiyet
kazandırmak benim ve mensubu bulunduğum İYİ Partinin
yapısında yoktur. Bu Komisyonun içinde yer almamın toplum ve
özellikle kadın vicdanında yerinin olmadığını
düşündüğümden Meclis Araştırması Komisyonundan
ayrıldım.
Hiçbir konuda samimi değilsiniz sayın
iktidar milletvekilleri, bu raporda da ne kadar süslü cümleler etseniz de
mesele uygulamalarınızda olacaktır. Ben, bugün, sadece
bilgisayarla toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını
taradım, maalesef önerilerinizde bu kavrama rastlamadım.
Sayın milletvekilleri, Türkiye 20 Mart 2021
tarihinde İstanbul Sözleşmesi'nden çekildi; mart ayından
itibaren şiddet ve cinayet oranlarının ve kadın
haklarına yönelik ihmallerin artmasına neden oldu. İstanbul
Sözleşmesi ve bu sözleşmenin maddelerine uygun, tüm siyasi partilerin
onayıyla çıkan 6284 sayılı Kanunun uygulamadaki
aksaklıklarını ve eksikliklerini tartışmamız
gerekirken Meclisin görüşü bile sorulmadan bazı marjinal
grupların isteği yüzünden Cumhurbaşkanı tarafından
İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı alındı. Bu
durum, kadına karşı şiddet eğilimlilerinin cüretini
arttırdı.
İstanbul Sözleşmesi'nden ayrılmak,
sahada boşluk oluşturup kadının devlet desteği ve
korumasından mahrum kalmasına sebep oldu. Her gün bir iki kadın
hunharca öldürülüyor. Katliamlardan bahsediyorum sayın milletvekilleri,
fiziksel şiddeti, cinsel, ekonomik ve psikolojik şiddeti artık
konuşamıyoruz bile. Türkiye'de 2021 yılında 280 kadın
hunharca öldürüldü, 217 kadın ise şüpheli şekilde ölü bulundu. Şubat
ayında 23 kadın cinayeti işlendi, 21 kadın şüpheli bir
şekilde ölü bulundu. Türkiye, kadınların can güvenliğinin
tehdit edildiği bir ülke hâline geldi; kadınların, erkek
şiddetine karşı koruma talebi sayısı yüzde 150
arttı. Ayrıca, Türkiye, OECD ülkeleri arasında kadına
karşı şiddetin en yaygın olduğu ülke konumuna geldi.
2021 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporunda, 150 ülke içinde Türkiye
133üncü sırada yer aldı.
Samimi değilsiniz, samimi olsaydınız
İstanbul Sözleşmesinden çekilmezdiniz. Biz, İYİ Parti
olarak, iktidar olduğumuzda İstanbul Sözleşmesini yeniden
imzalayacağız, kanunları şiddeti önleyecek şekilde
uygulayacağız. Hedefimiz, hiçbir kadının şiddete
uğramadığı, eğitim, çalışma ve özel
yaşamında ayrımcılığa maruz
kalmadığı, her kadının özgürce
yaşadığı bir Türkiye.
İstanbul Sözleşmesinden neden çıkıldı
biliyor musunuz sayın milletvekilleri? Bir kısım insan,
kavramlara bilerek veya bilmeyerek veya amaçlı bir şekilde
farklı anlamlar yükledi. Toplumsal cinsiyet eşitliği, bireylerin
cinsiyetlerine bakılmaksızın hayatın tüm alanlarında
eşit fırsat ve haklardan yararlanması ve eşit muamele
görmesi, diledikleri tüm alanlarda kişisel bilgi ve becerilerini
geliştirebilmesi ve tercihler yapabilmesidir. Kadınlar ile erkekler,
kız çocukları ile erkek çocukları arasında hak, sorumluluk
ve kazanımlarda eşitlik anlamını
taşımaktadır toplumsal cinsiyet eşitliği. Kavram
olarak toplumsal cinsiyet eşitliğinin, insan olmaktan kaynaklanan
hak, sorumluluk ve fırsatların kadın veya erkek olarak dünyaya
gelmekle ilişkilendirilmemesi gerekmektedir. Burada kastedilen eşitlik,
kadınlar ile erkeklerin aynı olmaları anlamına gelmez.
Yine, toplumsal cinsiyet eşitliğinin gerçekleştirilmesi de
kadınlar ile erkeklerin aynı olmalarının
sağlanması anlamına gelmez. Bu tanımın amacı,
cinsiyetin biyolojik tanımının yahut kadın ve erkek
terimlerinin yerine geçmek de değildir. Sözleşme, kadına
karşı şiddetin toplumsal cinsiyete
dayandığını ve kadınlar ile erkekler arasında
tarihten gelen eşitsiz güç ilişkilerinin bir tezahürü olduğunu
söylüyordu. Toplumsal cinsiyet kavramı, kadın ve erkeğe
kültürlerin, toplumların yüklediği rol ve görevleri ifade etmek için
kullanılır. Bir kere daha söylüyorum, sözleşmede toplumsal
cinsiyet kavramı için -öyle söylenildiği gibi eş cinsellik ya
da cinsiyetsizleştirme olmayıp- toplum tarafında kadın ve
erkeğe yüklenen ve sosyal olarak kurgulanan roller, davranışlar
ve eylemler tanımı yapılıyordu.
Evet, sözleşmenin amacı aile
yaşamını ve aile yapılarını bozmak gibi ifade
edildi; asla sözleşmede bu şekilde bir ifade de söz konusu
değildir. Sözleşme, şiddet içeren bir ilişki içindeki
herkese -yani şiddet mağduru kadın, erkek, çocuk,
yaşlı, engelli gibi- emniyet, koruma ve destek
sağlanmasını ve şiddet içermeyen bir yaşamı
yeniden kurma imkânının sunulmasını amaçlamaktadır.
Sözleşme, kadınlara veya erkeklere herhangi bir yaşam
tarzını dayatmamaktadır, hiç kimseyi herhangi bir yaşam
tarzını benimsemeye de zorlamamaktadır. Ailelerin
karşı karşıya kaldığı asıl tehdit,
şiddetin kendisidir. Mağdurları korumayı ve onları
desteklemeyi amaçlayan tedbirler can güvenliğini koruma
amaçlıdır. Bu şekilde ilkeler üzerinden bir tanım ve tarif
yapan bir sözleşme aile yapısını nasıl bozar? Tam
tersi, ailede kadının varlığını hissettiren ve
kadını güçlü kılan bir pozisyon sağlar.
Şiddete yönelik ve diğer konularla ilgili
politikalar geliştirirken sebebini tanımlamak gerekiyor. Kadına
yönelik şiddet her şeyden önce bir insan hakları ihlalidir.
Tabii ki, bir sözleşme kadına şiddeti önleyemez ama
İstanbul Sözleşmesi önleyici politikalar için ülkelere, devletlere
yol haritası çizmekteydi. Ama şiddetin önlenmesi için zihniyetin
değişmesi gerekiyor sayın milletvekilleri; kanunlardaki
eksikliklerin ve uygulamadaki aksaklıkların giderilmesi için
kararlılık gerekiyor, asla bu konuda taviz verilmemesi gerekiyor;
demokrasi kültürünün gelişmesi ve güçlendirilmiş parlamenter sistemin
hayat bulması gerekiyor.
Demokrasinin olmadığı yerde insan
hakları da olmaz, kadın hakları da olmaz. Toplumun ve
yaşamın her alanında, tüm karar alma mekanizmalarında
kadın-erkek eşitliğini sağlamak ve korumak için öncelikli
bir devlet politikası gerekiyor. Ekonomik koşulların
ağırlaşması toplumun her kesimini mutlaka etkiliyor ama en
çok etkilenen kesim kadınlar, yoksullaşan daha çok kadınlar;
iş piyasasında ilk işten çıkarılacak, ilk gözden
çıkarılacak olanlar kadınlar oluyor. Bu yüzden ekonomik kriz
kadın istihdamını olumsuz etkiliyor; çalışmayan
kadınlar aile geçiminde daha fazla sıkıntı çekiyor,
kayıt dışı çalışanların çoğu
kadın. Kadınlarımızı
yoksullaştırdınız, kuru soğana, ekmeğe muhtaç
ettiniz.
Sayın milletvekilleri, devletin görevi,
kadın yoksulluğunu bitirecek ve toplumsal cinsiyet
eşitliğini sağlayacak çalışmalar yürütmektir.
Raporunuzu inceleyemedim; altıncı yargı paketinden
bahsediyorsunuz ama başka söylentiler de gündemi meşgul ediyor.
Yoksulluk nafakasının evlilik süresiyle
sınırlandırılması ya da orantılı bir süre
belirlenmesi, bu süre sonunda nafaka alacaklısının gelirinin
olmaması hâlinde devletin nafaka ödemeye devam etmesi yani devlet destekli
bir nafaka sistemine geçileceği dile getiriliyor, duyuyoruz. Yargıtay
başta olmak üzere mahkemeler bu söylentilerin etkisi altında
kalmakta, yoksulluk nafakası istemleri şimdiden reddedilmektedir.
Yoksulluk nafakası alacaklısı, daha
ağır kusurlu olmaması şartıyla kadın eş ya
da erkek eş olabilir, cinsiyet belirtilmemiştir ancak ülkemiz
koşullarında toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir sonucu
olarak genellikle kadınlar lehine bu nafakaya hükmedilmektedir. Türkiyede
kadınların erkekler karşısında hangi konumda yer
aldığı, ayrımcılığa maruz
bırakılıp bırakılmadığı, şiddet
verileri, istihdam verileri, mal varlığı verileri detaylıca
ortaya konulmadan tekil örnekler üzerinden yoksulluk nafakasıyla ilgili
tartışmalar yürütülemez. Birçok dosyada, şiddet gören kadınların şiddetten
bir an önce kurtulmak, can güvenliklerini sağlamak istedikleri için nafaka
talep etmedikleri, nafaka taleplerini geri çektikleri de görülüyor.
Yoksulluk nafakasına yönelik müdahaleler
Evliyken evinin kadını olsun, çalışmasın;
boşanınca çalışıp ekmeğini kazansın, ona
mı bakacağım? zihniyetinin ürünüdür ve yalnızca bir
başlangıç hamlesidir. Bu maddeyle ilgili değişiklikler
yapıldıktan sonra kadınların diğer
kazanılmış haklarına mı -yani edinilmiş mallara katılma
rejimi, miras hakları gibi- geçeceksiniz? Ekonomik krizin bu denli
tırmandığı bu ortamda kadınların daha fazla
yoksullaşmasına ve muhtaç hâle getirilmesine,
boşanmalarının ise zorlaştırılarak aile içi
şiddete boyun eğmelerine sebep olacak bir kanun değişikliğine
karşı çıkacağız İYİ Parti olarak.
Yine, aile ara buluculuğundan söz edilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞENOL SUNAT (Devamla) Bitiriyorum.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ŞENOL SUNAT (Devamla) Kadın-erkek
eşitsizliğinin bu kadar büyük olduğu, kadınların
eğitim ve istihdama katılım konusunda büyük engellerle
karşılaştığı ülkemizde aile ara buluculuğu,
baştan eşitsiz bir ilişki üzerinden başlayacaktır. Ara
buluculuk sürecinde kadınların can güvenliği büyük bir risk altında
olacaktır. Ayrıca, bu adım aile hukukunun özelleştirilmesi
sonucunu doğuracak, çok hukukluluğun önünü açacak, hukuk devleti ve
laiklik ilkesini de aşındıracaktır.
Sayın milletvekilleri, kadın
eğitendir, büyütendir, üretendir. Dünyada her şey kadının
eseridir. Kadın gözetendir, vakfedendir, öğretendir. Kadın
yükselmezse alçalır vatan. Kadın var edendir, can verendir,
sabredendir ve en çok ezilendir. Kadına şiddet asla kabul edilemez.
Genel Başkanımız Sayın Meral
Akşener Hanımefendinin de dediği gibi İYİ Parti
iktidarında kadınların varlığına da
kadınların başarılarına da bu ülke
alışacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
ikinci söz Sayın Aylin Cesurun.
Buyurun Sayın Cesur. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYLİN
CESUR (Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu olan
partilerin önergelerinin birleştirilerek kadına yönelik şiddetin
sebeplerinin araştırılması için 9 Mart 2021de kurulan
Meclis Araştırması Komisyonu Raporunu görüşüyoruz.
Komisyonun kuruluşu ilginç bir hadiseyle
kesişti; 20 Martta, Türkiye Büyük Millet Meclisi iradesinin yok
sayılarak, bir gece yarısı kararnamesiyle İstanbul
Sözleşmesinden çekilme kararıdır bu kesişen. Bu, sadece
demokratik hukuk devletine, güçler ayrılığına ve
yasamanın yetkilerine uygun olmayan bir hamle değildi;
kadınlarımızın verdikleri ve kadınlarımız
için verilen mücadeleyle edinilmiş olan
kazanımlarımızın da yok sayılması
kararıydı. Senelerce kendisine destek vermiş ve yarın
geleceğini eline alarak kendisini gönderecek milyonlarca kadını
karşısına alacağı bir karardı bu iktidarın
ve aslında Türk kadınının tarihi değiştirecek
gücünü hafife almaktı.
Ne acayiptir ki bir yandan, Türkiye Büyük Millet
Meclisindeki iktidar kanadı, önceki yıllarda defalarca
sunduğumuz ve reddettikleri kadına şiddetin
araştırılması teklifini Meclis gündemine -birlikte-
getirerek kabul etti; umutlandık biz de hep beraber, 2021de 471e
çıkan kadın cinayetinden sonra nihayet iktidar
çağrılarımıza kulak vermişti ve komisyon kuruluyordu.
Tam on bir gün sonra, bir gece yarısı,
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle tilki uykusundan
uyandık. Meğer komisyon sadece bir tamponmuş; kanamayı
geçici durdurmakmış amaç, kökünden kaldırmak değilmiş.
Aslında mevzu, yine sorunu çözmek değil; mevzu, algıyı
yönetmekmiş; mış gibilikmiş yine Hükûmetin
yaptığı.
Buna rağmen, komisyonda kaldık,
görüşlerimizi bildirdik, sorularımızı sorduk ve bugün yüce
Meclise sunulan bu raporun oluşumuna katkıda da bulunduk. Sayın
Şenol Sunat, işlerken yaşadıklarını, hemen her
komisyonda takınılan çoğulcu değil de çoğunlukçu
tutumla temsil etmede yaşadıkları
sıkıntıları ve asıl amacına meşruiyet
kazandırmamak adına 23 Haziranda neden Komisyondan
ayrıldık, bunu burada paylaştı; onlara girmeyeceğim.
Özetle, salt siyasi saiklerle hareket edeceğini
baştan belli eden, kadına yönelik şiddeti önlemek bir yana,
kazanımlardan geri adım atılacağını ve belli
kesimleri memnun etmek için, kanunlarda değişiklik için zemin
komisyonu imiş maalesef; böyle bir duruma düştük. Bunu Türk
kadını bilmelidir, iktidarı bu konuda yüce Türk milletine
şikâyet ediyorum huzurlarınızda. Kadınlarımız
İstanbul Sözleşmesi'ne gerek yok. diyenleri, güvenlik ve adalet
kurumlarından yardım istediklerinde nasıl geri çevrildiklerini,
sözleşmeden çıkılırken artan kadın cinayetlerini
unutmayacaklar. Şiddetin kadını da olur muymuş?
Cinayetin kadını da olur muymuş? diyenleri, Kadına
yönelik şiddet tolere edilebilir rakamlarda arttı. diyenleri,
cumhuriyetin kadınlarımıza kazandırdıklarını
yok sayanları, Türk kadını ne yaptı ki? diyenleri
unutmayacaktır.
Raporda 17 başlıkta 555 tane politika
önerisi var. Bu şu demek: Hani senelerdir söylüyoruz ve reddediyorsunuz
ya, Biz harikayız, çok iyi bu işler. filan diyorsunuz ya; kendi
tespitlerinizle en az 555 tane farklı adım daha
atılabilirmiş ama atmamışsınız, bunlar kendi
Komisyonunuzun tespitleri. Yani kadına karşı mücadelede
eksiklikler o kadar büyükmüş ki iktidar vekillerinden teşekkül
kalmış bir Komisyonda dahi, yapılmamış ama
yapılması gerekli 550 adet tespit bulunmuş.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı
2021 bütçe konuşmamda söylemiştim, asliye ve aile mahkemelerinde
onaylanan kolluk kuvvetleri kararları 2013ten 2018e 5 kat
artmış. 2008den 2019a kadar kadın cinayetleri 500 kat
artmış. Sığınmaevleri yetersiz ve şiddet
mağduru kadınlarımıza iş imkânı
sağlanmıyor demiştim. Biz şikâyetçiyiz; ölen, şiddet
gören kadınlarımız adına şikâyetçiyiz; annesiz kalan
evlatlar, evlatsız kalan anneler adına şikâyetçiyiz; çocuk
yaşta evlendirilen kız çocuklarımız adına
şikâyetçiyiz; alınacak dersler var. 2016-2020 Kadına Yönelik
Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planınız başarısız
olmuştur; işte bu rapor da bunun kanıtıdır. 2021de
yine arttı ve 497 kadınımız daha öldürüldü. Biz 2018den
beri önerge veriyoruz; eğer o gün harekete geçilseydi, eğer
ellerinizi reddetmek üzerine kaldırmasaydınız bugün hayatta
olacaklardı ve belki binlerce kadınımız şiddetten uzak
bir şekilde yaşayacaktı.
Şimdi, burada, iktidarınıza bir
sorumluluk düşüyor. Bizi karar süreçlerine dâhil etmediniz, birtakım
çözümler geliştirdiniz; iktidarınızın son yılında
bunları uygulayın. Dostane söylüyorum, kadına şiddeti
tolerable bulan Aile Bakanınızla konuşun, tolere etmesin artan
rakamları.
Bugün Dünya Kadınlar Günü. Biz, Türkiye
Cumhuriyetinin kurucusu Büyük Atatürk'ün bize verdiği haklara sahip
çıkacak Türk kadınları olarak cumhuriyetimize ve ilkelerine
bağlıyız ve Atatürk'e şükran duyuyoruz. Cumhuriyetin
kendisi kadın ve erkeği eşit yapmayı hedeflemiştir;
kadın, cumhuriyetle yasal olarak ulusal devletin eşit
vatandaşı ilan edilmiştir. Kadın-erkek
eşitliğinin sağlanması için sadece haklarda eşitlik
sağlanması yeterli değildir. Kadın cinayetleri, kadın
yoksulluğu, kadın okuryazarlığının düşük
oluşu, kadınların yeteri kadar temsil edilememesi;
haklarının kullanımında bugün ciddi sorunlarımız
olduğunun kanıtıdır. İstanbul Sözleşmesi gibi bir
yol haritamız olmasına rağmen Türkiye, yıllarca bu
sözleşmenin ilkesinden sapmıştır ve son olarak da hukuka
aykırı olarak çöpe atmıştır. Geriye gittik biz
kadınlar olarak ve elbette ülke olarak, her yerde görüyoruz bunu ve
Türkiye'de kadınların hak ettiği koşullara ve hayata
erişmesi için artık yönetimin değişmesi şart
olmuştur, sizden bir beklentimiz kalmamıştır.
Kadınlarımızın sorunları, kadına değer veren
ve çağdaş bir dünya görüşü olan bir yönetim
anlayışıyla ancak çözülebilir. 2008den 2021e kadar 4.147
kadınımız cinayete kurban gitti; 2008de 80 olan sayı,
bugün yılda 500lere vardı. İstatistiklere
baktığımızda, kadınlarımız, çoğunlukla
eşleri, sevgilileri, eski eşleri, birileri tarafından
öldürülüyor; çalışmak istediği için, boşanmak istediği
için, yeni bir hayat kurmak istediği için; daha basiti, fikrini
söylediği için öldürülüyorlar. Bu nedenle, bu cinayetlerin adı
kadın cinayeti.
6284 sayılı Kanun kapsamında,
kadına şiddet sayısı 2016da 162 binken 2021de 268 bine
yükselmiş; beş yılda yüzde 65 artmış. Artış
tolere edilebilir. diyen Aile Bakanına soruyorum: 268 bin olayı
tolere edebilir misiniz? Size soruyorum: 268 bin şiddet olayını
tolere edebilir misiniz?
Koruyucu tedbir kararlı
kadınlarımız 2016da 60 binken 2020de 121 bine
çıkmış ve 2021de İstanbul Sözleşmesinden
çıkıldıktan sonraki etki çarpıcı; 121 binden 65 bine
düşüyor, üstelik şiddet yüzde 65 artmasına rağmen -az önce
verdiğim rakamlarla- yani sözleşmeden çıkınca
kadınlarımız bir nevi yalnızlığa terkedilmiş
ve şikâyetlerini söyleyince geri gönderilmişler. En az 1 kere
şiddete uğrayan kadınlarımızın oranı yüzde
38, psikolojik şiddete uğrayan kadınlarımızın
oranı yüzde 45, ekonomik şiddete uğrayan
kadınlarımızın oranı yüzde 30 ve bu yüzde 30un yüzde
11i ailesi izin vermediği için çalışamayan kadınlarımız.
Bir şekilde ısrarlı takipteki kadınlarımızın
oranı yüzde 27. En çok, erken evliliklerde ve çalışmayan,
eğitimsiz kadınlarda görülüyor şiddet; demek ki çözüm sadece
şiddeti bitirmekten değil, kadını güçlendirmekten geçiyor.
Durum ne peki? 2018 Nüfus ve Sağlık
Araştırmasına göre 21-25 yaş arası genç
kadınlarımızın yüzde 14,8i 18 yaşından önce ve
yüzde 2si 15 yaşından önce evlendirildi. Adli Sicil ve
İstatistik Genel Müdürlüğüne göre aile mahkemesi hâkimleri 2019da,
16 yaşındaki 11.446 çocuğun evlenmesine; 2020de, 16-17 yaş
arası 13.014 kız çocuğunun evlenmesine izin verdi ve 2019da
15-17 yaş arası doğum yapan çocukların sayısı
9.714. İşin temelinde kadının ekonomik özgürlüğü var,
kadın ekonomik özgürlüğünü kazanabilirse şiddetten ancak
kaçabiliyor. Kadınlarımızın okumasında,
istihdamında karar alıcılar arasında kadınların
olması çok önemli. Ülkemizde okuma yazma bilmeyenlerin yüzde 85i hâlâ
kadın yani okuma yazma bilmeyen 1 milyon 872 bin kadın var ve
eğitim çağında ama okula gitmemiş, yarıda
bırakmış hâlâ 516 bin kız çocuğumuz var.
Yükseköğrenimde, lisede çocuklarımız erkeklere göre gerideler
okumakta ve kadınlarımızın eğitimde geçirdiği
zaman erkeklere göre iki yıl geride. Dolayısıyla iş
bulmada, iş imkânı yaratmada da o kadar gerideler.
Şu bizi kıskanan Batı sorunları
çözdüğü için yüzümüzü oraya dönelim diyoruz işte. Türkiyede
kadının ekonomiye katılımı fırsat
eşitliğinde 153 ülke arasında Katar ve Bahreynden sonra
136ncılığa gerilemişiz, 2006da 106ncıydık.
Nedir on dört senelik yaptıklarınızla Türkiyeyi 30 sıra
daha geri gönderen? Bir düşünme zamanı, şapkayı
çıkarıp bir düşünme zamanı. Kadın istihdamında AB
ortalamasını yakalamak için 10 milyon kadına daha iş
vermemiz gerekiyor. Kadın işsizliğinde Avrupanın 2, OECD
ülkelerinin 3 katındayız ve yönetici kadınlarımız
yüzde 14,8; Avrupada yüzde 25 ve 40larda. Türkiyede 1.389 belediye
başkanından sadece 41i kadın ve 50.278 muhtardan 1.071i
kadın. Bürokraside üst düzey yöneticilerin yüzde 11,38i;
İçişlerinde 1.672 mülki idare amirinin 63ü, 6.561 savcıdan
946sı, Anayasa Mahkemesinde 12 üyeden 3ü, HSKde 211 hâkim ve savcıdan
14ü, 81 validen 2si, 143 genel müdürden 14ü, 830 kaymakamdan 23ü, 30.832
okul müdürünün ancak 2.900ü kadın. Yani ne kadar gerideyiz görüyorsunuz
değil mi? Gelir adaletsizliğinde erkeklerin kazandığı
her 100 liraya karşı kadınlarımız sadece 43 lira
kazanıyorlar, birikim ve mülklerin çoğunluğu da maalesef
erkeklerde. Kadın hamile kalır diye, çocuğu var diye işe
alınmıyor, alınırsa tacize veya mobbinge uğruyor ve
bakımevleri, kreşler, bakım hizmetleri yetersiz olunca bu da
kadınların üzerinde.
Sonuç: Hâl böyleyken en çok yoksullaşan,
işini kaybeden kadınlar; Türkiye geriye giderken en hızlı
geriye gidenler yine kadınlar. Devlet yönetiminde, kurumlarda, yerel
yönetimlerde, yasama süreçlerinde kadının önde olması gerekiyor,
başka türlü soruna çözüm çıkmıyor işte. Şiddet
odaklı değil, yapısal yani mesele, yapısal problemleri
çözmeniz gerekiyor, tümden bir zihniyet dönüşümüne ihtiyaç var ve bu
zihniyetle, sizdeki zihniyetle buna çözüm olmadığı da net olarak
ortada.
Ah! Vah! diyerek, Kadınlarımız öldü,
biz de çok üzülüyoruz. diyerek bu işin içinden
çıkılamayacağı da ortada. Şiddete sonuna kadar hepiniz
karşısınız, biz de karşıyız ama çözüm sizde
değil, çözüm demokraside. Bu nedenle, ben konuşmamın sonunda
kadınlarımıza sesleneceğim ve konuşmamı kadınlarımıza
seslenerek, Türk kadınına seslenerek tamamlayacağım.
Değerli kadınlarımız, sevgili
kızlarımız, kardeşlerimiz; bugün ne yapıyorsak ve neye
sahipsek biz Türk kadınları bunu Atatürke borçluyuz ve yarın
bize reva görülen bu çaresizlikten çıkmak da biz kadınların el
ele vermesiyle mümkün. Bunu sağlamak, bunu bize sağlayan
atalarımıza borcumuz ve gelecek nesillere karşı
sorumluluğumuz. Nasıl başaracağız? Ülkemizi içine
girdiği bu kaygılı, huzursuz; yokluklarla
sınandığımız; kızlarımızı,
evlatlarımızı koruyamadığımız; onlara
yarınlara umutla bakacakları bir ülke, bir memleket hayali
kurdurtamadığımız; komşumuzun aç uyuduğu;
kadınlarımızın, doktorlarımızın, hatta
sokaktaki hayvanlarımızın dahi şiddete
uğradığı; yarınlara umudu kalmayan gençlerin ülkeyi terk
etmek istediği; uluslararası camiada
saygınlığımızın kalmadığı; her gün
şehit cenazelerinin kalktığı ve yüreklerimizin
yandığı; borcun yiğidin kamçısı olmaktan
artık çok uzak olduğu ve borcun batak olduğu; her gün gelen
zamlarla kazancımızın mum gibi eridiği; takatimizin
tükendiği; konuşmanın yasaklandığı, ses
çıkarıp hakkını arayan öğrencilerin terörist ilan
edildiği; gelirin, adaletini bırak, kendisinin bile artık mucize
sayıldığı; hak ve hukukun Kafdağına;
eşitliğin masallara; insanca yaşamların ise sadece dizi
senaryolarına saklandığı bir ülke olmaktan biz sizinle
çıkacağız; Yüce Allaha ve size güveniyoruz.
Genel Başkanı kadın olan bir partinin
bir kadın milletvekili olarak tüm emekçi, üretici, esnaf, işçi
kardeşlerimin, öğretmenlerimizin, doktorlarımızın,
hukukçularımızın, mühendis ve teknisyenlerimizin, kamu personeli
ve atama bekleyen kadınlarımızın,
kızlarımızın Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum.
Bugünler geçecek, size söz veriyorum. Yeter ki kendinize inanınız,
yeter ki önünüze kader diye konan ve sadakalar ile vaatlerle sizi insanca
yaşama hakkından mahrum bırakan bu yönetimden artık elinizi
çekiniz. Başaracağız. Nereden mi biliyorum? Daha evvel
yaptık çünkü biz kadınlarımızla. Nezahat
Onbaşıyla başardık, Halide Ediple, Şerife
Bacıyla, Nene Hatunla, Tomris Hatunla başardık biz daha önce;
Kara Fatmayla, Gördesli Makbuleyle, Sabiha Gökçenle, Süreyya
Ağaoğluyla, Türkan Saylanla, Safiye Aliyle, Nurcan Taylanla,
Filiz Dinçmenle yaptık; Özlem Türeciyle, Canan Dağdevirenle
yapıyoruz.
Gelin, karanlıklar ülkesi olmaktan
çıkaralım güzel memleketimizi. Gelin, aydınlatalım beraber
karanlıkları. Karanlık, karanlığı kovamaz
değerli kadınlarımız; bunu sadece ışık
yapabilir. Nefret, nefreti uzaklaştıramaz değerli
kadınlarımız; bunu sadece sevgi, inanç ve kendine güven
yapabilir. Bugün önümüze konan bu kaderden ve yoksulluktan birlikte
çıkabiliriz. Tek başına biz bir zeytin dalıyız,
birlikte koca bir zeytin ağacıyız; birbirimize güvenelim,
zeytinimize sahip çıkalım, Atatürke ve kurduğu cumhuriyete
sadakatle bağlı kalalım ve başaracağımıza
inanalım. Gelecek, bugün ne yaptığımıza
bağlı. Sabahı olmayan gece yok, iyileşeceğiz; biraz
daha sabırla, başaracağımıza inançla ve
damarlarımızda akan o asil kan durmadıkça vatanımız
için ve yüce milletimiz için inançla bu memlekete, memleketimize,
topraklarına, ağacına, insanına, hayvanına sahip
çıkmakla mümkün. İyileşeceğiz, sizinle
iyileşeceğiz; umudunuzu karartmayınız ve iyi günler
yakın diyorum.
Hepinizin Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyorum ve
saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Sayın Esin Kara.
Buyurun Sayın Kara. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ESİN KARA (Konya) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kadına Yönelik Şiddetin
Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
Raporu üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Tarihinde kadına diğer milletlere nazaran
en büyük değeri veren, töresinde kadınla sosyal, kültürel, ekonomik
hayatta ayrımcılık olmadan omuz omuza yürüyen milletimin,
ordularının başında cenk meydanlarında Tomris
Hatun'un, devleti yöneten Raziye Sultan'ın; Türk'ün töresini
kadınların omzunda yükselten İlbilge Hatun'dan Hayme Anaya,
dünyaya vatan savunmasının nasıl
yapıldığının dersini veren Nene Hatun'dan Çete
Ayşeye, Tayyar Rahmiye'ye ve adını saymaya vaktimin
yetmeyeceği asil ve cesur nice Türk kadınlarının torunu bir
Türk kadını olarak Meclis kürsüsünde kadın ve şiddet
kelimelerini yan yana konuşuyor olmanın beni derinden
yaraladığını ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Komisyonumuzun yapmış olduğu toplantılarda
Adalet, İçişleri, Millî Eğitim, Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlarımız olmak üzere, çok sayıda bürokrat, hâkim,
savcı, akademisyen, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu,
meslek birliklerindeki avukat, yapımcı, senarist, gazeteci; sivil
toplum kuruluşlarından, sendikalardan temsilciler; uluslararası
örgütlerin Türkiye temsilcileri; psikiyatrist, psikolog; şiddet
mağduru kadınlar olmak üzere görüşüne ihtiyaç
duyabileceğimiz tüm kurum ve kişilerle görüşmeler
gerçekleştirdik.
Ayrıca, İstanbul, Ankara, Gaziantep ve
Diyarbakır olmak üzere 4 şehirde saha çalışmaları
yaparak sivil toplum kuruluşları, ŞÖNİM, kadın
konukevleri, ceza infaz kurumları, eğitim merkezleri, aile destek
merkezlerine ziyaretlerde bulunarak medya temsilcileri, şiddet
mağduru kadınlar, sığınmacı kadınlar,
şiddet uygulayan faillerle de görüşme fırsatı bulduk.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde başarılı
çalışmaları bulunan İspanyaya ziyarette bulunduk. Bu
noktada şunu da ifade etmek isterim ki: Komisyonumuzun ziyareti
sırasında tüyler ürperten bir kadın cinayeti haberi de
İspanya basınına düşmüştü, ne kadar
başarılı olunsa da kadın cinayetleri tüm dünyada devam
etmekteydi.
Dünya Sağlık Örgütü Kuruluş
Sözleşmesinde Erişilebilir en yüksek sağlık
standartlarına ulaşmak herhangi bir ırk, din, siyasal
görüş, ekonomik ya da toplumsal koşul ayrımı
yapılmaksızın her insanın temel haklarından biridir.
ifadesi yer almaktadır. Sağlığın korunması
yönünde uygulanması gereken bu temel hak konusunda en çok zarar gören ve ihlal
edilen, kadına yönelik uygulanan şiddet nedeniyle kadın
haklarıdır. Kadına yönelik şiddet özel bir sorun
değildir, tüm dünyada kadına yönelik şiddet toplumsal bir sorun
olarak kabul edilmekte ve her geçen gün önlenmesi amacıyla daha ciddi
adımlar atılmaktadır. Kadına yönelik şiddet, cinsiyete
dayanan, kadını inciten, ona zarar veren; fiziksel, cinsel, ruhsal
hasarlarla sonuçlanma olasılığı bulunan, toplum içerisinde
ya da özel yaşamda ona baskı uygulanmasına ve özgürlüklerinin
keyfî olarak kısıtlanmasına neden olan her türlü
davranıştır. Özellikle, erkeğin kadından üstün
görüldüğü, kadın ve erkek rollerinin katı çizgilerle birbirinden
ayrıldığı toplumlarda kadınların daha çok şiddete
maruz kaldığı görülmektedir. Şiddet değişik
biçimlerde sınıflandırılmaktadır; genellikle fiziksel,
cinsel, sözel, ekonomik ve psikolojik şiddet olarak
tanımlanırken mobbing, zorla evlilik, ısrarlı takip olarak
da karşımıza çıkmaktadır.
Kadına yönelik şiddetin en kötü sonucu
kadın cinayetleridir. Ülkemizde yaşanan kadın cinayetlerine
yönelik çözüm önerileri Sayın Genel Başkanımız Devlet
Bahçeli Beyefendi tarafından 22 Şubat 2022 tarihinde yapmış
oldukları grup toplantımızda şöyle ifade edilmiştir:
Kadınlarımıza, kızlarımıza,
çocuklarımıza kasteden, yumruk atan, kurşun sıkan,
bıçak sallayan alçakları en ağır şekilde
cezalandırmak adalet ve hukukun temel görevi, hepimizin takibini
yapması gereken başlıca konulardır. Şiddete tolerans
gösterilemez, iyi niyet hâli uygulanamaz, pişmanlık hükümleri tatbik
edilemez; aksi olursa, şiddet, teşvik edilmekle kalmayacak, bir
bakıma ödüllendirilmiş olacaktır. Kadına yönelik
saldırılar maneviyat ve medeniyet ilkelerimizin çiğnenmesi,
haklı yere övündüğümüz değerlerin gölgelenmesi demektir.
Hatırlarsanız, 16 Kasım 2021 tarihinde yapmış olduğumuz
Meclis grup toplantımızda kadına yönelik şiddete
karşı görüşlerimizi paylaşmıştım; parti
olarak, kadına şiddetin engellenmesi, mütemadiyen yaşanan
cinayetlere bir son verilmesi hususunda 6 maddeden teşekkül eden
tekliflerimizi kamuoyunun dikkatine sunmuştum. Bu tekliflerimizi özet
hâlinde tekrar ifade edecek olursam şunları söylemek mümkündür:
26ncı Dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmuş olduğumuz
ve uzun bir hazırlığın mahsulü olan ruh sağlığı
yasası teklifinin bir an önce görüşülüp yasalaşmasını;
çocuk istismarı, kadın cinayeti, tecavüz suçlarında
caydırıcı, kalıcı ve kapsayıcı sonuçlar
alabilmek için gerekirse idam cezasının bile tartışmaya
açılmasını; medyada kadınlara yönelik cinayetlerin tekrar
tekrar gösterim ve ifşasına kesinlikle son verilmesini, şiddeti
özendirip teşvik edecek her türlü yayın ve haberden
kaçınılmasını; bizi bize anlatan, değerlerimizle
beslenen, aldatmanın, cinayetin, şiddet dilinin gösterilmediği
dizi filmlerin hazırlanmasını; üniversitelerin sosyoloji,
psikoloji, psikiyatri, felsefe, ilahiyat gibi bölümlerinde görev alan
değerli akademisyenlerin öncülüğünde ülkemizin şiddet
haritasının çıkarılmasını, şiddetle
mücadelede ufuk ve yol açıcı çalışmaların
yapılmasını; son olarak da insanlığa ve istikbale
bakış vizyonumuzu belgelendiren İnsanlığın Huzuru
Projemizin her yönüyle tanıtılmasını,
tartışılmasını ve toplumun her kesimine
ulaştırılmasını önermiş, bu düşüncelerimi sorumluluk
bilinciyle gündeme getirmiştim. Bugün de aynı çizgideyiz, aynı
görüşteyiz, somut önerilerimize kulak verilmesini temenni ediyoruz.
Türkiyede kadına yönelik şiddetle
mücadelede kuvvetli yasal düzenlemeler olmasına karşın hukuk
kurallarının uygulamaya geçirilmesinde sorunlar
yaşanmaktadır. Bu durum kadına yönelik şiddetle mücadeleyi
olumsuz etkilemekte, yasal düzenlemelerden beklenen amacın
gerçekleşmesine engel olmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak
beklentimiz, öncelikle akademisyenler tarafından ülkemizin şiddet
haritasının çıkarılması, kadına ve çocuklara
yönelik gösterilen şiddet olaylarında ceza indirimi
uygulanmaması, cezai işlemlerde erteleme yapılmaması,
kadına şiddet suçlarında hafifletici sebep ve mazeret
imkânı tanınmaması, ısrarlı takibin suç kapsamına
alınması, kadın cinayetleri ve cinsel istismar suçlarında
gerekirse kamu vicdanının huzur bulması için idam
cezasının gündeme alınmasıdır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak yüce Meclisimize
sunmuş olduğumuz ruh sağlığı yasası
teklifinin içerisinde, kadına yönelik şiddet faillerinin stres
yönetimi, öfke kontrolüyle ilgili olarak isteği olmasa bile tedavi
altına alınması gerekliliği belirtilmektedir. Toplumumuzda
birçok ruhsal sorun çözümsüz kalmaktadır. Cezaların yalnızca
fiilî olarak çekilmesi kişilerin ceza sonrası aynı davranışlarına
devam etmelerine neden olmaktadır, hatta bu davranış biçimi öfke
nedeniyle katlanarak artmaktadır. Ruh sağlığı yasa
teklifimizin bir an evvel Meclis gündemine alınarak kabul edilmesi
temennimizdir.
İspanya ziyaretimizde kadına yönelik
şiddet suçundan dolayı ceza alan erkeklere ruhsal tedavi almayı
kabul etmeleri karşılığında ceza indirimi
uygulandığı, bu tedavi sürecine katılanların
yaklaşık yüzde 70inin aynı nitelikteki suçları
tekrarlamadıklarının görülmesi ruh sağlığı
yasası teklifimizin ne kadar yerinde olduğunu göstermektedir.
Komisyonumuzun çalışmaları
neticesinde toplumsal farkındalık oluşturulması,
kurumların güçlendirilmesi, mevzuat değişikliğinin
yapılması, medya dilinin iyileştirilmesi, kadının
ekonomik hayatta güçlendirilmesi, mağdurların her bakımdan
desteklenmesi, faillerin rehabilite edilmesi, yerel yönetimlerin etkin
katılımının sağlanması, ŞÖNİMlerin
iyileştirilmesi, bütçenin kadın ve erkek eşitliğine uygun
yapılması, ailenin ve toplumun eğitilmesi gibi birçok alanda
yapmış olduğumuz önerilerin hayata geçirilmesi temennimizdir.
Önümüzdeki günlerde görüşülecek olan yargı paketinde kadına
yönelik şiddet cezalarının artırılması,
ısrarlı takibin suç sayılması, kamuoyunda kravat indirimi
olarak bilinen indirimin kesin olarak sınırlarının
çizilmesi hakkındaki yasa taslağı çalışmaları
Komisyonumuzun başarısının göstergesidir. Burada
önerilerimizin birkaç tanesine ancak değinebileceğim.
6284 sayılı Yasa gereğince nüfusu 100
binin üzerinde olan birçok belediyenin kadın konukevi açma
yükümlülüklerini yerine getirmediklerini görmekteyiz. Bu noktada, bu hükümlere
uymayan bu belediyelere caydırıcı yaptırımlar
uygulanmasına yönelik önlemlerin acilen alınması gerekmektedir.
Yine, boşanma sürecinin ülkemizde oldukça uzun
sürmesi ve bu süre içerisinde eşlerin birbirlerine duydukları öfke ve
kızgınlığın artması, kadın cinayetlerinin ve
kadına uygulanan şiddetin sebepleri arasında yer
almaktadır. Boşanma sürecinin de hızlı sonuç vermesi için
uzmanlık mahkemelerinin kurulması gerekmektedir. Boşanma
oranlarındaki artış dikkate alınacak olursa evlilik öncesi
çiftlerin birbirlerini tanıyabilmesi için birbirleri hakkında adli
bilgi alabilmesinin önünün de açılması gerekmektedir.
Medyada yer alan toplum ahlakına
aykırı yapımlar ve kadına şiddeti meşru gösteren
dizi ve filmlerin yer alması cezai yaptırıma tabi
tutulmalı, toplumsal hoşgörü ve aile yapısını
destekleyen yayınlara daha çok destek verilmelidir. Komisyonumuz
çalışmalarında yapımcılara kadının cinsel
obje olarak kullanılmamasına, şiddet içerikli sahnelerden uzak
durulmasına, aile yapısını destekleyen dizilerin
yapılmasına ihtiyacımız olduğunu belirttik. Ancak bu
noktada sektörün rating ve dış pazarların taleplerini
karşılayabilme hırsı, RTÜK tarafından verilen
cezaların sektörün kazancına göre çok düşük kalması
yapımcıların şiddet içeren yapımlardan uzak
durmamasına neden olmaktadır. Yeryüzünde iyi ile kötünün mücadelesi
-ilk cinayet- Habil ve Kabilden beri süregelmektedir. Yüzde 100 engellenmesi
imkânsız önlemlerle ancak azaltılması gerekebilmektedir. Bu
noktada, şiddetin engellenmesine yönelik bilinç ana kucağında
başlamalıdır. Çocuklar ilk olarak ailelerini rol model almakta,
ailede gösterilen şiddeti davranışa dönüştürmektedir. Bu
sebeple eğitim hem ailede hem okullarda verilmelidir. Şiddet eğilimi
olan bireyler, gerek okullardaki rehberlik gerekse aile hekimliği gibi
aile psikiyatrları sayesinde erken süreçte teşhis ve tedavi
edilmelidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öldürülen her kadının haberini izlerken
yüreğinde merhamet taşıyan, Allah inancı olan her insan
azap çekmektedir. Daha hayatının baharında iken bindiği
minibüsün şoförü tarafından katledilen Özgecan Aslan'ın; lise
öğrencisi Münevver Karabulut'un; evladının Anne ne olur ölme.
feryatları arasında boğazı kesilerek can veren Emine
Bulut'un; samuray kılıcı ile ruh sağlığı
yerinde olmayan cani tarafından doğranan Başak Cengiz'in; cesedi
yakılan Pınar Gültekin'in; tecavüze uğrayıp bir
plazanın 20nci katından atılan Şule Çetin; daha
adını sayamadığım eşi, sevgilisi, aile bireyleri
ya da hiç tanımadığı kişiler tarafından öldürülen
nice kadınımızın acısı hâlâ yüreklerimizi
sızlatmaktadır. Ne ailelerinin ne de kamunun vicdanı rahat
değildir. Cinsel istismara uğrayan ya da öldürülen bir evladın
acısı, bir ana mezara gidene kadar sürecek bir acıdır.
Evladına bu vahşeti yaşatanların nefes almadığını
veya devletinin onun nefes almasına izin vermeyeceğini bilmesi,
acısını dindirmese de en azından bir nebze olsun
rahatlatacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir milletin kadına verdiği değer onun
gelişmişlik seviyesinin göstergesidir. Sözlerimi, Türk töresinin
kadına verdiği değerin vücut bulduğu 3 liderin sözleriyle
tamamlamak istiyorum:
Daha emin ve daha doğru olarak
yürüyeceğimiz bir yol vardır: Büyük Türk kadınını
çalışmamıza ortak kılmaktır." Gazi Mustafa Kemal
Atatürk.
Unutmayınız ki bir memleketin refahı
ve saadeti, ne gelirinin çokluğuna ne de silahlı kuvvetlerinin
kuvvetine bağlıdır. Bu, kültürlü okumuş, aydın,
kendisini yetiştirmiş ve karakter sahibi kadınların adedine
bağlıdır. Hakiki fayda, başlıca kuvvet ve gerçek olan sağlamlık
buradadır. Başbuğ Alparslan Türkeş.
Kahraman ve fedakâr Türk kadınının
hak ettiği yerlerde olması, layık olduğu sosyal, siyasal ve
ekonomik sıçramalar yaşaması bizim tehir edemeyeceğimiz bir
gayedir. Bilinmelidir ki Türk kadını millî şerefimizin
abidesidir. Bilge lider Devlet Bahçeli.
Konuşmama son verirken kadına,
çocuğa, hayvana, kısacası her canlıya yönelik şiddetin
son bulmasını temenni ediyor, vatanı uğruna aslanlar
doğuran şehit ve gazi analarımız başta olmak üzere,
asil Türk kadınının Dünya Kadınlar Gününü kutluyor, büyük
Türk milletini ve onun Büyük Meclisini saygıyla selamlıyorum. (MHP ve
AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına ikinci söz talebi Sayın Hayati Arkazın.
Sayın Arkaz, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HAYATİ ARKAZ (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü sebebiyle söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve büyük Türk milletini
saygıyla selamlıyorum. Bu vesileyle, sözlerime başlamadan önce,
tüm kadınların Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk diyor ki: Şuna
inanmak gerekir ki dünya üzerinde gördüğümüz her şey
kadının eseridir. Kadınların yükseldiği bir dünyada
medeniyet ve insanlık da yücelir. Değerli milletvekilleri,
kadın, ailedir; kadın, annedir; kadın, vatandır;
kadın, ülkedir; kadın, toplumun aynasıdır ve kadın,
gelecek nesillerin teminatıdır. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü,
ülkemizde ilk kez 1921 yılında Emekçi Kadınlar Günü olarak
kutlanmaya başlandı. Dünya genelinde kutlanması ise 1977
yılında gerçekleşmiştir. Artık, 8 Mart, kadın
hakları açısından bu günlere nasıl gelindiğinin
hatırlanmasını sağlayan özel ve kutlu bir gündür.
Değerli milletvekilleri, Türk
kadınları hükümdarın yanında hatun olarak devlet işlerinde
söz sahibiydi. Orhun Kitabelerinde bazı emirler hakan ve hatunun
buyruğu olarak yazılmıştı. Türk kadını, Orta
Asya bozkırlarında Tomris Hatun, işgale karşı Kara
Fatma, Erzurumda Nene Hatun, hasta başında Doktor Safiye Ali,
gönüllerde Zübeyde Hanım, Anadolunun her yanında gözü
yaşlı şehit anasıdır. Dünyada hiçbir milletin
kadını Ben Anadolu kadınından daha fazla
çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu
kadını kadar hizmet gösterdim. diyemez. Lider Devlet Bahçeli Beyin
dediği gibi Kadın, aile ve toplumsal ilişkilerin
direğidir. Kahraman ve fedakâr Türk kadını hak ettiği yerde
olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, bir ülkenin
kalkınması ve o ülkede demokrasinin sağlanması için
kadının özgür olması gerekiyor. Bizler insan, toplum ve devlet
olarak kadınların hakkını, hukukunu ve can güvenliğini
korumalıyız; bu, kadınlarımıza şeref ve namus
borcumuzdur çünkü kadın, toplumun şerefidir, namusudur.
Koruyamıyorsak orada bir sorun var demektir, bu sorunu hep birlikte
ortadan kaldırmalıyız.
Bilindiği üzere, geçtiğimiz yıl 9
Mart tarihinde Gazi Meclisimizin Genel Kurulunda tüm partilerin ortak
kararıyla kadına yönelik şiddetin
araştırılması amacıyla bir Komisyon kuruldu. Bu
Araştırma Komisyonunun bir üyesi olarak Kadınlar Günü vesilesiyle,
kadına yönelik şiddetten bahsetmek istiyorum. Dünya Sağlık
Örgütünün 2015 verilerine göre Türkiyede 1 milyon nüfus başına 5
kadın cinayeti düşüyor. İçişleri
Bakanlığımızın açıkladığı son
verilere göre ise 2021 yılında bu rakam milyonda 3,5a
düşmüştür. Ülkemiz özelinde incelediğimizde İstanbul,
Ankara ve İzmirin en çok kadın cinayeti işlenen
şehirlerimizden olduğunu görüyoruz. Bu cinayetlerin yüzde 70inden
fazlası kadınların yuva olarak bildiği kendi evlerinde
işleniyor. En çok kurban verdiğimiz kadınlar 26-35 yaş
aralığında bulunmaktadır. Sadece cinayetler değil,
kadınlar her türlü olayda en çok şiddeti tanıdığı
insanlardan görüyor. Kadına yönelik şiddetin büyük çoğunluğunu
hakaret, kasten yaralama, kötü muamele, tehdit ve darp oluşturuyor.
Değerli milletvekilleri, Komisyonumuz,
gerçekleştirdiği 24 toplantıda toplam yüz elli saatten fazla
çalışmış, konuyla ilgili bakanlar, bürokratlar, hâkimler,
savcılar, akademisyenler, meslek kuruluşları temsilcileri,
avukatlar, yapımcılar, senaristler, gazeteciler, sivil toplum
kuruluşları, psikiyatrist, psikolog ve şiddet mağduru
kadınlar olmak üzere toplam 71 kurum ve kuruluştan 93 kişi
dinlemiştir. Millî Eğitim Bakanlığına bağlı
Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü tarafından
kadınların kişisel gelişimini güçlendirmek amacıyla
yurdun birçok yerinde kurslar düzenlenmiştir. Yine, İŞKUR Genel
Müdürlüğü tarafından kadınların ticari ve girişimci
ruhunu destekleyici seminerler yapılmıştır. Ankara, İstanbul,
Gaziantep ve Diyarbakırda 7 saha çalışması
yapılmış, kadın konukevleri ve aile destek merkezleri
ziyaret edilmiş, ayrıca 27-31 Ekim 2021 tarihinde İspanyaya
resmî bir gezi düzenlenmiştir.
Son duruma baktığımızda,
kadınlarımız yirmi dört saat çalışan KADES
uygulamasını telefonlarına yüklüyorlar, şiddete
uğramaları hâlinde tek tuşla, beş dakika içinde güvenlik
güçleri olaya müdahale edebiliyor. Bugüne kadar KADES uygulamasını
yaklaşık 2,5 milyon kadınımız indirdi. Emniyet
güçlerimiz tarafından 1.100 aile içi şiddet ve kadına
şiddetle mücadele bürosu kuruldu, yüz binlerce jandarmamıza ve
polisimize bu konuda eğitim verildi. Şiddet mağduru
kadınlarımız için devlet koruması altında
ŞÖNİMlerde güvenli bir ortam sağlanabiliyor. Kadın
cinayetleri oranında yüzde 28 azalma var.
Kadınlarımızın,
kızlarımızın, çocuklarımızın şiddete,
tacize ve tecavüze maruz kalması ayıp ve utanç
kaynağıdır. Kadına yönelik şiddet bizim toplumumuzun
bir parçası olamaz. Bizler kadınları baş üstünde tutan bir
milletin, bir ecdadın evlatlarıyız. Dünyanın birçok
ülkesinden önce, 1934te kadınlara seçme ve seçilme hakkı veren bir
ülkenin vatandaşlarıyız. Büyük Atatürk diyor ki: Ey kahraman
Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere
yükselmeye layıksın.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde kadına
yönelik şiddetle mücadele amacıyla hukuki ve idari yönden birçok
olumlu adım atılmıştır. Bununla birlikte, tüm dünyada
olduğu gibi ülkemizde de kadına yönelik şiddetin
varlığını sürdürüyor olması daha
ayrıntılı çalışmaların yapılmasını
gerektirmektedir. Dün akşam Adalet Bakanımız Sayın Bekir
Bozdağ, Sağlık Bakanımız Sayın Fahrettin Koca ve
bakanlıkların bürokratlarıyla kadına yönelik şiddet
ve sağlıkta şiddet konuları üzerinde Adalet Komisyonu
üyeleriyle bir toplantı gerçekleştirdik. Yapılacak yeni
çalışmalarla kamuoyunda iyi hâl indirimi olarak bilinen hâkim
takdir indirimi ortadan kaldırılacak, iyi hâl indirimi uygulayacak
hâkimler somut delillerle karar vermek zorunda kalacaklar. Takım elbise
giymek, kravat takmak, önünü iliklemek ve boyun bükmek iyi hâl olmaktan
çıkıyor.
Kadına yönelik şiddet faillerinin tutuksuz
yargılanmasına izin verilmemelidir; hapisse hapis, idamsa idam,
gereken ne varsa o yapılmalıdır. Özellikle kadın ve çocuk
cinayetleri ile çocuk istismarlarında mutlak ama mutlak idam cezası
getirilmelidir, kadına kalkan eller de kırılmalıdır.
Kadına yönelik şiddetin sebepleri
başında eğitimsizlik, toplumsal baskı, sosyal medya,
bazı TV dizileri, ne yazık ki televizyonlarda yayınlanan
kadın programları gelmektedir. Ülkemizde istihdam edilen kadın
sayısı yüzde 34 oranındadır, yükseköğrenim mezunu
kadınlarımızın iş gücüne katılım oranı
ise yüzde 66dır. Kadınların eğitim seviyesi yükseldikçe
iş gücüne daha fazla katıldıklarını görmekteyiz.
Kız çocuklarının okutulması ve kadının
güçlenmesine destek veren kampanyalar çoğaltılmalı,
kadınların iş hayatında konumları
iyileştirilmeli, istihdamda kadınların sadece oranı
değil etkinliği de artırılmalıdır.
Geleceğimiz için kadına yönelik şiddeti tamamen ortadan
kaldırmak istiyorsak eğitimden başka çaremiz yoktur çünkü
çocuklarımızın ve gençlerimizin bugün okullarda alacakları
eğitim, yarın toplumumuzu şekillendirmek için temel
olacaktır. Gerekli eğitimin ailede başlayarak okullarda ders
olarak verilmesi, cezaların düzeltilmesi, TV dizilerinin,
programların ve medyanın kontrol altına alınması
gerekmektedir ve şarttır. Ayrıca -burası çok önemli-
evlenmeye aday olan çiftlerin psikolojik rapor ve sabıka
kayıtlarıyla birlikte mutlaka ön eğitimden geçmeleri ve bu
eğitim sonrası aldıkları ehliyetle evliliğe adım
atmaları sağlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri, kadına yönelik
şiddet söz konusu olduğunda bahsetmeden geçemeyeceğim bir konu
var: Bazı sivil toplum kuruluşları, demokrasi ve barış
havarileri, sözde insan hakları savunucuları, iradesini
Pensilvanyaya ve Kandile ipotek verenler, devlet ve millet
düşmanları kadın haklarının arkasına saklanarak
propaganda yapıyorlar. Kadına yönelik şiddetin böylece istismar
edildiğini görüyoruz. Oysaki, neredeyse kırk yıldır bildiğimiz
en büyük kadın katili ve çocuk tecavüzcüsü, bölücü ve hain terör örgütü
PKKdır. Terör örgütü, kadınlarımızı mahrumiyete,
ayrımcılığa, şiddete, taciz ve tecavüze maruz
bırakıyor; kadınlarımızı köleleştiriyor;
canlı bomba olarak kullanıyor; ailesinden uzaklaştırıp
hem ailenin canını yakıyor hem de çocuk yaştaki kızların
istikbalini söndürüyor. PKK, 1984ten bu yana 300den fazla öğretmenimizi
şehit etti, aralarında Aybüke Yalçın, Neşe Alten ve
Ayşe Konakçının da olduğu şehit
öğretmenlerimizin büyük çoğunluğu kadındı;
ruhları şad olsun.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
devleti ve büyük Türk milletinin, kadın hakları konusunda
dışarıdan gelecek hiçbir dayatmaya ve zorlamaya ihtiyacı
yoktur. Bilimden sanata, spordan edebiyata, siyasetten ekonomiye kadar,
hayatın her alanında kadınlar hak ettikleri ve layık oldukları
toplumsal yeri almalıdırlar. Kadınlar yalnızca şiddet
konuşulurken aklımıza gelmemelidir.
Kadınlarımız güçlendikçe millî
uyanış yaygınlaşacak, millî diriliş ve
dayanışma ruhu Türkiyeyi büyütecektir. Milliyetçi Hareket Partisi
şerefli Türk kadınının her zaman destekçisi, sözcüsü ve
yanında duran gücü olacaktır.
Kadına yönelik şiddetin engellenmesi
amacıyla Meclis gündemine gelecek yeni düzenlemeyi kararlılıkla
destekleyeceğimizi tekrar buradan ifade etmek istiyorum.
Kadınların, hayatın bütün alanlarında
tam bir eşitlik içinde var olduğu, kadına karşı
şiddetin yok edildiği bir Türkiye dileğiyle, başta
şehit anneleri olmak üzere 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum.
Şiddet ve cinayete kurban giden tüm
kadınlarımızı rahmet ve minnetle anıyorum.
Ayrıca yaklaşık üç yıldır
evlat nöbeti tutan Diyarbakır Annelerine selam ve
saygılarımı gönderiyorum, yalnız
olmadıklarını söylüyorum.
Burada sözlerimi bir şiirle bitirmek istiyorum:
Türkiyede kadın demek Halide Edip, Nene Hatun, Kara Fatma, Süreyya Sülün,
Şerife Bacı, Halime Çavuş, Nezahat Onbaşı, Çete
Ayşe, Tayyar Rahmiye, Gördesli Makbule, Safiye Hüseyin, Zübeyde
Hanım; istiklal ateşininin kıvılcımı,
cumhuriyetin temel taşı demek. Benim gözümde kadın, hem ana hem
yâr; yaşadığım aziz vatan kadın demek.
Sözlerimi bitirmeden önce burada
arkadaşımın verdiği bir notu okumak istiyorum: Bizim
topraklarda önce kadınlar uyanır, sonra güneş doğar çünkü
güneşi kadınlar doğurur.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime yirmi dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.46
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.18
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 64üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
315 sıra sayılı Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu üzerinde açılan genel
görüşmeye devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Evet, gruplar adına konuşmalarda
kalmıştık.
Şimdi, söz, Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Filiz Kerestecioğlunun.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
Sayın Kerestecioğlu, süreniz otuz
dakikadır.
HDP GRUBU ADINA FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi, öncelikle, yıllardır
kadın hakları mücadelesi veren ve yine yıllardır, maalesef,
cezaevlerinde rehin olan bütün kadın arkadaşlarımı
selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum. 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününüz kutlu olsun arkadaşlar ve özgür günlerde hep birlikte
dışarıda kutlamak dileğiyle diyorum.
Şimdi, 7 Mart 2021 günü Samsunda sokak
ortasında eşi tarafından ağır şiddete
uğrayan bir kadının görüntülerine hepimiz tanık
olmuştuk ve hemen onun akabinde, 9 Martta bu Mecliste şu anda
raporunu görüştüğümüz Komisyonun kurulmasına karar verildi bütün
partilerin ortak kararıyla. Ve 20 Martta da İstanbul
Sözleşmesinden çekilme kararı alındı. Ve ardından da
biz bu çalıştığımız Komisyondan, Kadına
Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak
Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan
Meclis Araştırması Komisyonundan muhalefet partileri olarak art
arda çekilme kararı aldık. Neden? Çünkü aslında ortada
İstanbul Sözleşmesi vardı ve İstanbul Sözleşmesi gibi
güçlü, Türkiyenin bütün kurumlarına sorumluluk ve denetim görevi veren
bir uluslararası sözleşme vardı. Ve ortaklaşa olarak
aslında büyük bir sevinçle imzalanan, yine bu Mecliste kabul edilen bir
sözleşme vardı. Ve bu sözleşmeden sırf aslında yine
iktidara oy verme potansiyeli olduğu düşünülen küçük bir erkek
grubunun manipülasyonlarıyla çekilindi, bu karar alındı
tıpkı şimdi nafaka konusunda da yapılmak istenildiği
gibi. Yani ortada aslında kadınların, çocukların
alabildiği muhteşem nafakalar yok. Ben yıllarca avukatlık
yaptım ve bu nafakaların tahsilinin ne kadar güç olduğunu
biliyorum. Nafakaların ortalama şu andaki miktarının 500
lirayı aşmadığını biliyorum. Ve bunun için
kadınlar mücadele ederken yine küçük bir erkek grubu bir manipülasyon
yapıyor: Biz, efendim, ömür boyu nafaka mı ödeyeceğiz,
şunu mu yapacağız, bunu mu yapacağız? Bunlar da yalan
çünkü ömür boyu ödenen bir nafaka yok. Nafaka alan kişinin
şartlarında değişiklik olursa o mahkemeye başvurulur
ve nafakanın kaldırılması istenir. Ondan sonra
Zenginleşme vardır. denir; mahkeme de -genelde de erkek hâkimler
olduğu için- güle oynaya buna karar verir. Yani dolayısıyla
ortada bir nafaka sorunu da yok aslında ve İstanbul Sözleşmesinde
de bir sorun yoktu. Aslında bunu gerçekten bence iktidar partisindeki
kadınlar da dâhil olmak üzere bütün kadın örgütleri de bütün
partilerden kadınlar da gayet net olarak biliyorlardı.
Evet, ben taşımakta güçlük çektim, orada
bıraktım, gerçekten kütük gibi bir rapor şu anda
Dün akşam
beşte bize ulaştı. Şimdi, bunu hakikaten doğru dürüst
inceleyip de görüş bildirmek şu anda mümkün değil ama elimizden
geleni yine de yapmaya çalıştık. Hakikaten ağır bir
rapor yani buraya getirmek de
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele
Ulusal Eylem Planını da 1 Temmuzda
açıklamıştınız, tam İstanbul Sözleşmesinin
yürürlükten kaldırıldığı gün
açıklamıştınız; 8 Martta da bu raporu
açıkladınız yani sembolik siyaset, mış gibi yapmak
sadece. Bu raporda yer alan öneriler olumlu olabilir, birçok öneri olumlu
olabilir benim buna bir itirazım olmaz ama bunlar bizim ilk defa
söylediğimiz şeyler değil ki. Yani bu raporda yer alan önerileri
hayata geçirecek bir siyasetin varlığı asıl eksiklik yoksa
yazmak kolay, önümüze böyle kocaman kocaman raporlar atmak da kolay.
Şimdi, raporda, veri toplama,
farkındalık yaratma, kadınlara sahip oldukları hakları
ve şiddeti önleme mekanizmalarını tanıtma, toplumsal
cinsiyet eşitliğine duyarlı bütçeleme
Tabii, raporda
kadın-erkek fırsat eşitliğine duyarlı bütçe diye
geçiyor, aman toplumsal cinsiyet demeyin, gerçekten biber sürerler
ağzınıza. Bizim de aslında, yıllardır talep
ettiğimiz öneriler bulunuyor bunların içerisinde. Örneğin,
raporda deniliyor ki: Kadına yönelik şiddetle mücadele, çok yönlü
bütüncül bir yaklaşımı ve toplumun tüm kesimlerinin ortak ve
kararlı mücadelesini gerektirmektedir. Evet. Kadına yönelik
şiddetle daha etkin mücadele etmek için önleme, müdahale, destek ve koruma
hizmeti sunan tüm kamu kurum ve kuruluşlarının eş güdüm
içerisinde, bütüncül, kapsayıcı, erişilebilir hizmet sunma
kapasiteleri artırılmalıdır. Bu kapsamda,
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğüne yeterli bütçe aktarılarak
kapasitesinin artırılması, ŞÖNİMlerin nitelik ve
nicelik bakımından iyileştirilmesi, ŞÖNİMlerde
görevli meslek elemanı sayısının
artırılması, sığınakların
sayılarının artırılması ve ülke geneline
yayılması, büyükşehir belediyelerinin ve nüfusu 100 binin
üzerindeki belediyelerin sığınak açma yükümlülüklerini yerine
getirmelerinin sağlanması, sığınak açmak isteyen
belediyelere ilgili Bakanlık tarafından gerekli desteğin
verilmesi öneriliyor.
Şimdi, her bütçe döneminde arkadaşlar ve
her KEFEK toplantısında, bir buçuk yıl
çalıştığımız İstanbul Sözleşmesinin
Etkin Uygulanması ve İzlenmesi Alt Komisyonunda, o sürede, bütün
bunları söyledik. Her bütçede söyledik ve her KEFEK
toplantısında söyledik. Eğer o komisyonun raporu
hazırlansaydı benzer önerileri o raporda da zaten okuyacaktık.
Şimdi, bu önerileri sadece biz söylemiyoruz
herhâlde çünkü Meclis aslında, bu siyaseti tam da üreten yer değil.
Bu siyaseti üreten yer hayat, sokaklar, iş yerleri ve oralarda
çalışan kadınlar; Mor Çatı söylüyor, Kadınlar Birlikte
Güçlü söylüyor, EŞİK söylüyor, KADEM de söylüyor aynı
şekilde ve tüm platformlarda dile getiriliyor. İstanbul
Sözleşmesi söylüyor, sözleşmenin özünü bu rapordaki Kadına
yönelik şiddetle daha etkin mücadele etmek için önleme, müdahale, destek
ve koruma hizmeti sunan tüm kamu kurum ve kuruluşlarının eş
güdüm içerisinde; bütüncül, kapsayıcı, erişilebilir hizmet sunma
kapasiteleri artırılmalıdır. cümlesi oluşturuyor
aslında, gerçekten özü bu.
Şimdi, dediğim gibi, ne oldu biz
sözleşmeden çekildik o bir grup size oy verme potansiyeli olan erkek
manipülasyonuyla? Yerine aynı yeni bir komisyon kurduk, aynı
cümleleri tekrar ettik ve bu, işte koskoca kütük gibi raporu
hazırladık getirdik. Şimdi burada bunun için konuşuyoruz.
Yani yeni ve kocaman şeyler yaptığınız zaman kocaman
bir sorunu çözmüş olmuyorsunuz; tıpkı kocaman şehir
hastaneleri yaptığınız zaman çözmediğiniz gibi,
tıpkı kocaman kocaman adliyeler yaptığınız zaman
adalete erişimin gerçekten sağlanabilir olmadığı gibi.
Evet, mesele niyet beyanı değil çünkü bu
bir niyet beyanı gene ve gerçekten önlemek, kadınların
öldürülmesini önlemek ve sadece öldürülmesini önlemek de değil, neden biz
sadece öldürülmemizi engellemeyi istemek durumundayız? Biz mutlu olmak
istiyoruz, biz hayatın her alanında eşit ve özgür olarak
yaşamak istiyoruz. Yani şunda hemfikir oluyoruz: Evet,
kadınlarımız öldürülmesin. Bir de o mız, mız,
mız ekleriyle sürekli konuşuyor, bir iyelik ve sahiplik ekleriyle.
Kadınlar öldürülmesin, kadınlar öldürülmesin. Bunda hemfikir
oluyoruz da sadece öldürülmemek değil mesele, dediğim gibi, aynı
zamanda biz eşit, özgür ve mutlu yurttaşlar olmak istiyoruz.
Hemen her yargı paketinde ısrarlı
takibin suç sayılmasını, yargıda çalışan
personelin kadına yönelik şiddet vakalarında izlemesi gereken
tutum hakkında eğitim almasını, kadına yönelik
şiddet suç kategorisinin aralarında evlilik bağı olmayanları
da kapsaması gerektiğini söyledik. Yirmi yıldır
iktidarsınız, yirmi yıl. Ya, tuhaf değil mi? Yirmi yıl
sonra, yine böyle bir raporla karşımıza geliyorsunuz. Yani sanki
yirmi yıldır siz yoktunuz, başkaları vardı ve siz
Evet ya, gerçekten bir bakalım, kadına yönelik şiddetle ilgili
önlenmesi gereken neler var, neler yok bir araştıralım da bir
komisyon kuralım, bunları da bir güzel sıralayalım.
dediniz, karşımıza getirdiniz. Gerçekten tuhaf, gerçekten.
Ortada hâlâ önlenemeyen kadın cinayetleri var. Tabii ki bunu biliyoruz,
bu, Türkiye'ye has bir durum değil yani ama koyduğu yasaları
uygulamamak, şiddeti önleme mekanizmalarının verimli
çalışıp çalışmadığını denetlememek
ve aynı zamanda bir de denetim sorumluluğu yükleyen ve kendi
imzaladığı sözleşmeden çıkmak bu ülkenin ve bu
iktidarın yetersizliği ve sorumluluğudur.
Kadına yönelik şiddet ve
cezasızlık hız kesmeden devam ediyor. Örneğin, bana
defalarca yazan, iletişimde bulunan bir kadın var. Öz çocuğunu
istismar eden ve mesleğini suçunu örtmek için kullanan erkek hâkim hâlâ
görev başında. Evet, velayet anneye nihayet verildi ama kadın
hâlâ bu adama tazminat ödüyor ve bu adam hâlâ hâkim olarak görevinde duruyor;
il vekilleri bunu biliyorlar, kendileriyle özel olarak da konuştum defalarca.
Ben, dediğim gibi, bunu, bu aymazlığı asla kabul
etmediğimi bir kez daha ifade ediyorum.
2021 yılında 339 kadın erkekler
tarafından öldürüldü; erkekler, 793 kadına şiddet uyguladı,
424 kadını taciz etti, 96 kadına tecavüz etti. Sadece Ocak ve
Şubat 2022de 45 kadın erkek şiddeti nedeniyle
hayatını kaybetti; geçtiğimiz iki aydan bahsediyorum, sadece iki
ayda.
Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının açıkladığı verilere göre
erkek şiddetiyle öldürülen kadınların yüzde 8i, basına
yansıyan haberlere göre, en az 20 kadın, üstelik
uzaklaştırma ve koruma tedbir kararı almış
olmasına rağmen öldürüldü. Aralarında trans kadınların
da olduğu en az 213 kadın ölümü basına şüpheli ölüm
olarak yansıdı. Geçtiğimiz dört ay içerisinde sadece
İzmir'de 3 nefret suçu işlendi. 27 Kasımda öldürülen trans
kadın Berrak'ın ardından 16 Ocakta Günay Özyıldız
isimli trans kadın öldürüldü, 3 kişi de ağır
yaralandı. En son, 17 Ocak 2022de yine İzmir'de, 4 saldırgan
trans kadınlara çivili sopalarla saldırmıştı. Olay
yerinde bulunan ve müdahale etmesi için çağrılan polis memuru ne dedi
biliyor musunuz? Ben sizi korumak zorunda mıyım? Evet, bu
şekilde konuştu ve transfobik hakarette bulundu; tutanak
tutulmadı, delil toplanmadı ve saldırıya uğrayan
kadınlar karakolda da faillerin ölüm tehditleri ile karşı
karşıya kaldılar.
Bakın, değerli arkadaşlar, yüksekten
düşerek ölmek gibi bir ölüm türü var bugün Türkiye'de, yüksekten
düşerek ölmek. Son iki yılda en az 28 kadının -tırnak
içinde tabii- yüksekten düşerek yaşamını yitirdiği
yansıyor basına. Gerçekten, yüksekten düşen kadınlar ülkesi
hâline geldik.
Dört yıl önce Ankara'daki bir plazanın
20nci katından düşerek hayatını kaybeden Şule Çetin
intihar ettiği öne sürülse de öldürüldüğü ortaya
çıkmıştı. Aysun yıldırım, Duygu Delen, Esin
Güneş, Sezay Koçak Özahi, Şeyda Yılmaz ve niceleri balkondan
atılma, yüksekten itilme gibi nedenlerle yaşamını yitirdi.
Dosyalar kapatılmadan önce derinlemesine araştırmalar
yapılmadı. Yine cezasızlık süreci işliyor.
Bakın, daha 4 Martta bir tahliye ve beraat
kararı verildi. Ağustos 2020de erkek arkadaşı Mehmet
Kaplanın evinin balkonundan şüpheli bir şekilde düşerek
hayatın kaybeden Duygu Delenin intihar ettiği ileri sürülmüştü.
Şüpheli ölümün ardından gözaltına alınan Mehmet Kaplan,
çocuğu kasten öldürme, zincirleme şekilde nitelikli cinsel istismar,
yağma ve hakaret suçlamasıyla tutuklanıp hakkında dava
açıldı. 4 Martta görülen davada mahkeme heyeti,
sanığın zincirleme şekilde nitelikli cinsel istismar ve
kasten öldürme suçlarından beraatına, hakaret suçundan verilen doksan
gün hapis cezasının 1.800 lira para cezasına çevrilmesine,
yağma suçundan ise on yıl hapisle cezalandırılmasına
ve hükümle birlikte tahliyesine karar verdi. Biz, eskiden, gençlik
yıllarımızda, avukatlıkta Adam öldür, gasp yapma. derdik
yani gerçekten gasbın cezası, yağmanın cezası, insan
öldürmekten daha ağır bu ülkede. Giresunda 16 yaşındaki
Sıla Şentürk, ailesinin zorla
nişanlandırdığı Hüseyin Can Gökçek tarafından
öldürüldü. 10 ayrı suçtan sabıkası bulunan Hüseyin Can Gökçek
bir yıl önce Sıla Şentürkü kaçırmış, ailenin
şikâyeti üzerine yakalanan Gökçek çocuğun cinsel istismarı,
kaçırılması ve alıkonulması suçundan
tutuklanmış ama ailenin şikâyeti geri çekmesiyle serbest kalmıştı.
Şimdi, sadece otuz altı gün tutuklu kalmış. 15
yaşını ikmal etmemiş bir kız çocuğunun cinsel
ilişkiye rızasının aranamayacağı, bu suçun
tutuklu yargılanmayı gerektireceği açık ancak Gökçek
hakkında haftada bir imza yükümlülüğü ve yurt dışına
çıkış yasağı şeklinde bir adli kontrol
kararı verildi. 11 Kasım 2021 tarihinde istismar dosyasının
ilk celsesinde Hüseyin Can Gökçekin vermesi gereken imzaları dâhi hiç
vermediği ortaya çıksa da yine ne tedbir oldu ne bir şey;
üstüne, 11 Kasımdaki celsede sanığın imza yükümlülüğünün
de kaldırılmasına karar verildi. Sıla, ifade verip tüm
gerçekleri anlatmak istese de dinlenmedi, Sılayı dinlemek için dava
2nci celseye yani 3 Marta ertelendi. Sonra ne oldu? Sıla öldürüldü, evet
Sıla öldürüldü. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı,
Sıla Şentürkün cinayetiyle ilgili Sıla Şentürk veya ailesi
tarafından ocak ayında yapılan görüşmelerde herhangi bir
risk ve tehdit nedeniyle bir başvuru
yapılmadığını belirtmiş. Başvuru
yapılmasa da önceden korumanız altına alınan ve sonra
danışmanlık tedbirini devam ettirdiğiniz bir çocuğu
takip etmek sizin sorumluluğunuz değil mi?
Pınar Gültekin, Metin Avcı ve kardeşi
Mertcan Avcı tarafından kasten ve planlı şekilde öldürüldü.
Şubat ayındaki duruşmada Mertcan Avcı tahliye edildi ancak
itiraz ve kamuoyu baskısıyla yeniden tutuklandı. İpek Ere
tecavüz edip intihara sürükleyen eski uzman çavuş Musa Orhan hakkında
on yıl hapis cezası verildi, Musa Orhan adli kontrol kararıyla
hâlen serbest dolaşıyor.
Şimdi, bakın, bugün
Cumhurbaşkanı Erdoğan kadın muhtarlarla bir araya
gelmiş ve Tokatta Özlem Ağ isimli kadını 23 yerinden
bıçaklayan eşinin serbest kalmasına ilişkin diyor ki:
Tokattaki Özlem kardeşimizin 23 yerden ahlaksız, adi eşi
tarafından bıçaklandığını öğrendim. Ne
yaptılar, ne ettiler? diye sorduk. Üç ay sonra serbest
bırakmışlar adamı. Hemen aradık, araştırdık
tekrar bu adi herifi içeri almışlar. Şimdi böyle mi
yapılıyor yargılama bu ülkede? Tekrar bu adi herifi içeri alarak
mı? Saydığım adi heriflerin de aynı şekilde içeri
alınmasını istiyoruz. Adaletin böyle işlediği bir ülke
olabilir mi? Yani gerçekten bu, kabul edilebilir bir şey değil.
Kadınların Özlem Zengin vasıtasıyla ya da sizler
vasıtasıyla Sayın Erdoğana ulaşması mı
gerekiyor, bizim ona ulaşmamız mı gerekiyor adaletin
sağlanması için?
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya)
Yanlış anlamışsın ya, çok yanlış
anlamışsın.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Böyle olmuş, böyle
yazıyor. Yanlış anlamayı açıklarsınız,
açıklarsınız.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya)
Sorduk, almışlar. diyor, yani aldıklarını ifade
ediyor, Biz aldırttık. demiyor.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Biz aldırttık. diyor basbayağı, aynen
sözlerini okuyorum.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya)
Hayır öyle demiyor, Almışlar. diyor.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Arkadaşlar, Erdoğanın sözlerini okuyorum: Ey
hâkim, sen nasıl oluyor da böyle birisini serbest bırakıyorsun?
Hâkim böyle bir tasarruf yapıyor. Ondan sonra yargıya hakaret
Ne
hakareti ya? Eğer ben bu ülkede Cumhurbaşkanıysam sen de 23
yerden eşini bıçaklayan böyle bir adamı serbest
bırakıyorsan bununla ilgili söylenmesi gereken neyse bunu da sana ben
söylerim. Ben demedim bunları yani basbayağı
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya)
Tebrik etmeniz gerekir, teşekkür etmeniz gerekir. Bir kadın
milletvekili olarak teşekkür etmeniz gerekir.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Kadınlar, yapmayın! Kadınlar, yapmayın,
yapmayın!
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Komisyondan
çıkmasaydınız, gitmeseydiniz de Komisyonda
anlatsaydınız bunları.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Yani burada hep beraber biz adalete erişimi
sağlayacağız ister AK PARTİli olun ister Milliyetçi
Hareket Partili olun ister İYİ Partili olun ister Cumhuriyet Halk
Partili ister HDPli.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Bırakıp
kaçmasaydınız Komisyonu, orada konuşacaktınız.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Ya, ben bu yola başımı koydum yani
yıllardır bunun için mücadele ediyorum, kadın
dayanışması için, kadın dayanışması için.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Komisyondan niye
ayrıldınız?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Şimdi, Ben bu yola başımı koydum. deyince
Bir tek ben koydum. mu demiş oluyorum? Yani nasıl böyle bir
şey algılanabiliyor? Bu da bir tuhaflık gerçekten.
Ben size sesleniyorum bu yüzden Gelin, bunu hep
beraber yapalım. diye. Adalete böyle erişilmez.
PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir)
Neredeydiniz? Niye kaçtınız? Kaçan sizsiniz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Acıklı, acıklı! Burada sadece
kadınların bağırıyor olması da acıklı
tabii.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Komisyondan
çekilmeyecektiniz, istediklerinizi
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Komisyondan tabii ki çekilecektik.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Niye çekildiniz?
Şov yapmak için çekildiniz.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya)
Şov yapayım. diye, şov, şov.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Biz kaç tane komisyonda yer aldık? İstanbul
Sözleşmesinden çekilince tabii ki Komisyondan çekilinir. Burada oyun mu
oynuyoruz biz? Koskoca İstanbul Sözleşmesinden...
PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir)
Geç onu, geç.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Sizin kadına
şiddet diye bir derdiniz yok, işiniz şov yapmak.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Hanımefendi, benim hayatım hiç şovla geçmedi, hiç
şovla geçmedi.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Ya, ya! Bütün
Türkiye bunu biliyor, bütün Türkiye sizi biliyor.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Ben, Mor Çatıyı kurdum bu ülkede, kurucularından
biriyim, İstanbul Barosunda Kadın Hakları Merkezinin
kurucularından biriyim, Kadın Eserleri Kütüphanesinin
destekçilerinden biriyim, Kadın Hukukçuları Destekleme
Vakfının kurucularından biriyim, aynı zamanda birçok
vakıf ve derneğin kurucularındanım.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Herkes sizi çok iyi
tanıyor.
PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir)
Ya, evet, yaklaşık 20 kere dinledik bunu ama bir şey
yaptığını görmedik.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) O yüzden siz boşa konuşmayın, boşa
konuşmayın. (HDP sıralarından alkışlar)
PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir)
Bunu 20 kere söyledin, her toplantıda tekrarlıyorsun; en az 20 kere
ben bu kulakla duydum ama hiçbir şey yapmadın, hiçbir şey.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Diyarbakır
Anneleri seni çok iyi biliyor, Diyarbakır Anneleri seni çok iyi
tanıyor, merak etme.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, sizin grup
konuşmacılarınız var, gereken cevapları verirler. Rica
ediyorum
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Sizi rahatlatıyorsa, devam edin, gerçekten rahatlatıyorsa
devam edin. Siz yapmışsınız demek ki, ben
yapamamışım, daha iyilerini yapsın.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) - Bizim rahatlamaya
ihtiyacımız yok.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Genç kadınlar yapıyorlar zaten, benden çok daha iyilerini
yapacaklar, yapıyorlar da zaten, yapmak zorundalar. (AK PARTİ
sıralarında gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar bir de kadına
şiddeti tartışıyoruz, konuşuyoruz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Çünkü biz şuna inanmıyoruz: Biz başlattık
tarihi ve tarih bizimle sona erecek, biz yaptık ve tarih bizimle sona
erecek. Asla böyle bir anlayışımız yok ki bizim.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) Sen
yarım bırakıp gidenlerdensin.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Biz Nezihe Muhiddinler başlattı. diyoruz, siz
kendinizden başlatıyorsunuz. Biz Nezihe Muhiddinler
başlattı, bugünlere geldi. diyoruz, biz de o mücadelenin içerisinde
payımızı anlatıyoruz ama biz, ondan sonrasında bugün 8
Martta, sizin, aslında hepinizin isyan etmesi gereken, polislerin her
tarafı çevirdiği, yürütmediğiniz, şiddet uygulanan
kadınlarla olmanız gerekiyor, onlar sürdürüyorlar mücadeleyi. Biz
onları alkışlıyoruz. Ben her zaman onların
yanında olamıyorum çünkü belim ağrıyor, belki
yaşım ilerledi ama o kadınlar hâlâ mücadeleyi sürdürüyorlar ve
kıyasıya sürdürüyorlar; biz de onları
alkışlıyoruz, yapmamız gereken bu zaten. Sadece şunu
söylemiyoruz: HDP yapıyor, bir tek HDP yaptı. Asla böyle bir şey
söylemiyoruz, böyle bir anlayışımız yok zaten.
Komisyonun görevlerine gelince: Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu sadece, böyle, önüne bir kanun
iliştirildiği zaman görev yapacak bir Komisyon değil. Bu
Komisyonun aslında basbayağı ombudsmanlık gibi görevleri
var ama yapmadığı görevleri var. Yani bunları
hatırlıyor musunuz bilmiyorum, Türkiye Cumhuriyetinin taraf
olduğu uluslararası anlaşmaların, kadın-erkek
eşitliği ve kadın hakları konusundaki hükümleriyle, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası ve diğer ulusal mevzuat arasında uyum
sağlamak için yapılması gereken değişiklikleri ve
düzenlemeleri belirlemek -KEFEK'in ne zaman böyle bir şey
yaptığını gördük biz, ben görmedim- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığınca havale edilen kadın-erkek
eşitliğinin ihlaline ve toplumsal cinsiyete dayalı
ayrımcılığa dair iddialarla ilgili başvuruları
incelemek ve gerekli gördüğü hâllerde gerekli mercilere iletmek, kadın-erkek
eşitliği konusunda kamuyu bilgilendirici etkinlikler yapmak, Komisyon
görevleriyle ilgili olarak genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri ile
gerçek ve tüzel kişilerden kanunlarda öngörülen usullere uyarak bilgi
istemek ve ilgililerini çağırarak bilgi almak yetkisine sahip KEFEK.
Yani KEFEK, sadece belirli alt komisyonlar kurarak ya da bir kadın sokakta
çok ağır şiddete uğradığı zaman Hemen bir
komisyon kuralım. diyerek komisyon oluşturarak değil, durduğu
yerde de -dediğim gibi- ombudsmanlık gibi görev yapabilecek bir
Komisyon aslında, çok önemli yetkileri var ama bu yetkilerini
kullanmıyor. Ben iki önceki Başkanı çok iyi
hatırlıyorum, birçok kez kulislerde Niye biz toplanmıyoruz,
niye KEFEK toplanmıyor? diye sorduğum zaman Ama Filiz Hanım,
bir kanun yok ki bizi ilgilendiren. demişti; kanun olması gerekmiyor
ki bizim gerçekten bunları yapabilme kapasitemiz var KEFEK olarak ve
yapmak zorundayız, Türkiye'de durum bu iken yapmak zorundayız. KEFEK,
protestolardaki şiddet, cezaevlerindeki şiddet, sağlık
çalışanlarına yönelik şiddet, çocuk istismarı
konularıyla da ilgilenmeli. Evet, bütün bunları da yapma yetkimiz var
bizim. KEFEK aslında her kanunun toplumsal cinsiyet eşitliği
açısından, kadınların hakları açısından
uygulanıp uygulanmadığını denetlemeli, ayrıca,
teklif de getirebilir. Kalkıp da bir gösteride -şimdi olduğu
gibi- kadınlara şiddet uygulandığında bir protesto
metni yayınlayabilir ya. Evet, 8 Martta ritmik
zıpladığı için yargılanan kadınlar var bu ülkede.
Mesela, hemşirelere, doktorlara, sağlık emekçisi kadınlara
şiddet uygulandığında bir açıklama yapamaz
mıyız? Cezaevinde kadınlara şiddet uygulanırken
cezaevi komisyonuyla bir bağlantı kurdunuz mu, bununla ilgili en ufak
bir şüpheye düştünüz mü? Örneğin, Aysel Tuğluk; demans
hastası, cezaevi koşulları her geçen gün
hastalığını daha da ilerletiyor ve bugün, aslında,
cezai ehliyeti olamayacak kadar hasta olduğu kabul edilmiş. Bu
Mecliste altı buçuk yıl vekillik yapan Aysel, açıkça adli ve
tıbbi bir şiddete maruz bırakılıyor ama sizden bir ses
var mı? Yine yok. Garibe Gezer, cezaevinde yaşadığı
şiddeti, eziyeti, işkenceyi duyurmaya çalıştı
-işitmediyseniz bilmiyorum, işitseniz de tepkisiz kaldınız-
sonunda şaibeli bir şekilde hayatını kaybetti. En son,
Garibenin kardeşi Haşim Gezer mektup yollamış ve Onun
yaşadığı ihlalleri yazdım,
ulaştırmamışlar, ulaşsa Garibe ölmeyebilirdi. Tacize
takipsizlikler verilmiş; haktan, insanlıktan bahsedilebilir mi? diye
soruyor.
Evet, KEFEK kendini bürokratik ve rutin bir
işleyiş içerisinde konumlandırdıkça hiçbir şekilde
ilerleme kaydedemez. Mesela, Gülistan Dokuyla ilgili İçişleri
Bakanlığına hiç soru sorup görüş aldı mı? Yedi
yüz doksan üç gündür kayıp bir kadından bahsediyoruz. Ya da bize
bazen Diyarbakır Annelerinden söz ediyorsunuz ya, evet, Diyarbakır
Annelerinin sorunlarını dinleyin; gelin, hep beraber gidelim
dinleyelim ama Cumartesi Anneleri ya, onlar da yerinden edildi bu ülkede, hiç
onlarla ilgili bir kelam da siz kurdunuz mu? Ya da Emine Şenyaşar
var, yine erkek şiddetinden dolayı bütün ailesini kaybeden bir kadın,
adliyenin önünde tam bir yıldır nöbet tutuyor ve bir kere KEFEK bu
şiddete karşı bir beyanda bulundu mu veya gidip Hâlin nedir?
dedi mi Emine Şenyaşara?
Ve kadınların yaşadığı
ekonomik şiddet... Bütün bunlara karşı da aslında, evet,
alt komisyonlar kuruluyor zaman zaman ama gerçekten bizim bu
pahalılık, bu yoksulluk, bu derin yoksulluk karşısında
-kadınların yaşadığı- aynı zamanda daha
sık toplanıyor ve önlem alıyor, önlem öneriyor olmamız
gerekiyor.
Ayrıca şu da var: Şimdi, KEFEK,
Meclis personeli kadınlarla da toplantı yapmalı yani terzi önce
kendi söküğünü dikmeli. Benim yıllardır bu hayalimdir ama bir
kere olsun Mecliste kendi çalışanlarına yönelik toplumsal
cinsiyet eşitliği konulu bir toplantı organize edildiğini
görmedim. Yani biz gerçekten biliyor muyuz mesela Mecliste çalışan
kadınlar ne sorunlar yaşıyorlar, acaba taciz veya mobbing veya
başka sorunları var mı? Onları kim dinleyecek, kim
onların sorunlarıyla yüzleşecek ve onlara destek olacak? Bunu
yapacak olan komisyonlardan bir tanesi de KEFEK ama böyle bir şey de yok
tabii.
Evet, ben son olarak aslında iki önemli
mütalaaya ve bir karara değinmek istiyorum: Danıştay
savcıları Elmas Mucukgil ve Aytaç Kurt hazırladıkları
mütalaalarla -kendilerine yapılan başvurular üzerine-
Cumhurbaşkanı kararıyla sözleşmeden çekilmenin,
İstanbul Sözleşmesinden çekilmenin, hukuka aykırı
olduğunu ve kararın iptal edilmesi gerektiğini belirttiler. Bu,
çok önemli bir mütalaa aslında, her ikisi de gerçekten çok önemli. Yani,
şunu ifade etmek istiyorum: Bu mücadeleler sonunda
kazanılmış olan haklar sadece Ha, tamam, bitti. diyerek
bırakılmıyor; aynı zamanda, hâlâ bunun peşi sıra
koşan insanlar var, kadınlar var ve onlar, evet, yaptıkları
başvuruların sonunda, en azından böyle bir mütalaaya
ulaştılar.
Gülmenize bir şey diyeceğim ama hakikaten
on dokuz saniyem kaldı, neyse
Ne diyeyim, bilemiyorum ama bunu ben
özellikle iktidara değil, kadınlara hatırlatmak istiyorum:
Önemli işler başarılıyor, İstanbul Sözleşmesi
bitmiş değil, biz onu yaşatacağız ve bu mütalaalar da
aslında bunu söylüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Bir başka nokta daha var, bir Anayasa Mahkemesi kararı
-27 Ocakta- önemli bir karar bu da; bu da iş yerlerinde ayrımcılık
yapılmamasını ve bazı personele kreş
hakkının tanınıp başka personele
tanınmamasını iptal eden bir karar. Yani, sevgili işçi,
çalışan kadınlar; her yerde kreş hakkını talep
edin. Tabii, kreş hakkı sadece kadınların değil,
erkeklerin de hakkı aslında, bir ailede huzur olacaksa hakikaten
böyle olabilecek. O yüzden, bunu da unutmayalım derim.
Son olarak, gözleri ışıldayan bir
Bakanınız var, o bugün demiş ki: Kadına ağır
iş, kadının eline kazma kürek, iş makinesi
yakışmıyor. Neyin bize yakışıp yakışmayacağına,
hangi işte çalışıp
çalışmayacağımıza, bedenimize, kimliğimize biz
karar veririz; sizler haddinizi bilin!
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına ilk söz Sayın Aysu Bankoğlunun.
Buyurun Sayın Bankoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYSU BANKOĞLU (Bartın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, son
yıllarda birilerinin eşi, annesi ya da kardeşi olarak
tanımlanmaya zorlanan ama her krizde ilk gözden çıkarılan; evde,
sokakta, iş yerinde şiddetin her türlüsüne maruz kalan ama
mücadelesinden asla vazgeçmeyen tüm kadınları saygıyla
selamlıyorum. Varoluşunun bile bir mücadeleye dönüştüğü tüm
kadın arkadaşlarımın Kadınlar Gününü kutluyorum.
Evet, değerli milletvekilleri, bugün
tartıştığımız bu Komisyon raporu,
kadınların çoğunun erkek egemen toplum yapısını
ve bunun sonuçlarından biri olan kadına yönelik şiddeti
kınayarak reddettiğini söylüyor. Şimdi, biz İstanbul
Sözleşmesinden çıkılmasını kabul etmiyoruz.
dediğimizde kızıyorsunuz. Peki, neden kabul etmiyoruz?
Bakın, raporunu tartıştığımız Komisyon 9
Mart 2021de toplumun tamamının temsil edildiği bu yüce Meclisin
kararıyla kuruldu. Bundan sadece on bir gün sonra, ülkedeki bütün
kadınların yaşam hakkını ilgilendiren ve Meclisin
tamamı tarafından onaylanan bir sözleşmeden tek bir erkek kendi
başına çıkma kararı aldı. Bu Meclisin Komisyonu,
raporunda erkek egemen düzeni eleştirirken tek bir adam, erkek egemen bir
zihniyetle kadınların hayatıyla oynadı ve bunu kabul
etmemizi bekliyorsunuz. Değerli arkadaşlar, bunun kabul edilebilir
hiçbir tarafı yoktur. (CHP sıralarından alkışlar) Bu
yüzden de her seferinde, İstanbul Sözleşmesi'nden
vazgeçmeyeceğimizi üstüne basa basa söylemeye devam edeceğiz çünkü
evet, kadınlar, erkek egemen anlayışın her 8 Martta
Kadınlar çiçektir, böcektir. diyerek kadının yaşam
hakkına ve yaşam tarzına ilişkin ahkâm kesmesinden, bu
ahkâmı keserken karar alma mekanizmalarına kadınların dâhil
edilmemesinden, tek bir erkeğin ülkedeki tüm kadınlar adına karar
vermesinden ve bu kararla kurulan Komisyonu ve bu Meclisi dahi baypas
etmesinden çok rahatsızlar.
Değerli arkadaşlar, bakın, hiçbir
konuda gerçekten aynı fikirde olmak zorunda değiliz ancak Komisyon
raporunuza bakarak anlıyorum ki aslında, sizler de İstanbul
Sözleşmesi'nden çıkarken size danışmayan zihniyetin en
azından verdiğiniz emeğin hatırına bu raporu dikkate
almasını istiyorsunuz ancak lafla peynir gemisi yürümüyor
değerli arkadaşlar. Sorsanız burada herkes eşitlikten
yanadır, herkes özgürlükten yanadır ve şiddete
karşıdır hâlbuki sözün hükmü eylemlerle desteklenmesine
bağlıdır. Ben gerçekten isterdim ki burada bu raporu
tartışalım ancak iktidarınızın cinsiyet
ayrımcılığını körükleyen söylemleri,
istikrarsız politikaları ve kanunları uygulamaması nedeniyle
bu raporunuz zaten çoktan işlevsiz hâle gelmiştir.
Ya, bu iktidarınızın istihdam
sorununu kadının çalışmasına bağlayan,
kadının kahkahasından yürüyüşüne kadar ahkâm kesen
bakanları, milletvekilleri oldu. Sorgusuz sualsiz biat edilen tek
adamınızın Kadına yönelik şiddet
abartılıyor. Ben zaten kadın-erkek eşitliğine
inanmıyorum. gibi tüyler ürperten söylemleri oldu.
Bakın, Komisyonda ne oldu biliyor musunuz? 15
yaşında evlenmenin suç olması insan haklarına terstir.
diyen kamu görevlileri geldi. Çocuğun istismarına ilişkin
İstismar demeyelim; aman efendim, belki de sevmişlerdir. diyen
Komisyon üyeleri vardı. Şiddet durumu dâhil olmak üzere aile ara
buluculuğunu teklif eden Bakanlık görevlileri vardı. Ya,
değerli arkadaşlar, daha ilk toplantıdan itibaren usul ve
süreçle ilgili taleplerimizi görmezden geldi Komisyon ve tüm bu söylenenlere
sessiz kaldı.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Hiç öyle bir
şey olmadı, hepimiz oradaydık.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) Bizler davetlilere
sorduğumuz sorulara bile doğru düzgün cevap alamadık.
İstanbul Sözleşmesinin feshine, çok eşlilik ve çocuk
istismarı savunmalarına Aman efendim, kadınlar da bir şey
mi, asıl erkeğe şiddet var. anlayışına
gıkını bile çıkarmayan Komisyonun kadına yönelik
şiddeti önleyebileceğine zerre kadar
inanmadığımız için biz, bu Komisyondan ayrıldık.
(CHP sıralarından alkışlar; AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Sen hangi
komisyondaydın acaba? Hiç öyle bir şey konuşulmadı.
NİLGÜN ÖK (Denizli) Nasıl
yanlış konuşuyorsun Aysu, öyle bir şey olmadı.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) Şimdi, rapor
diyor ki: Toplumda mağdur için yeterince koruma
sağlanmayacağı algısını engellemek lazım.
AYŞE KEŞİR
(Düzce) Size
rağmen kadına yönelik şiddetle mücadele edeceğiz biz.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) Peki, kim
yaratıyor bu algıyı, kim yaratıyor? Bu algıyı siz
yaratıyorsunuz.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Size rağmen
mücadele edeceğiz kadına yönelik şiddetle.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Komisyondan
çıkıp gitmeseydin bilirdin ne konuşulduğunu. Gelseydin,
Komisyonda çalışsaydın da görseydik.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) O yüzden de tüm bu
cinayetlerden de şiddet vakalarından da İstanbul
Sözleşmesini fesheden iktidarınız sorumludur. (CHP
sıralarından alkışlar)
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Hiç öyle bir
şey yok.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) Bakın, ortada
sağlıklı bir tartışma zemini oluşturabilmemiz
için aslında Bir partinin fikri, zikri budur. diyebilmemiz gerekir ama
Hükûmet kanadı bir gün öyle, bir gün böyle. Bir yandan Komisyon kuruluyor,
bir yandan sözleşmeden çıkılıyor; bir yandan Şiddete
karşıyız, çözeceğiz. söylemleriyle bilmem kaç tane eylem
planı hazırlıyorsunuz, öte yandan nafaka
tartışması başlatıyorsunuz; bir yandan Kravat
indirimini kaldıracağız. diyorsunuz, bir yandan cinsel
istismarın meşrulaştırılmasını
konuşuyorsunuz. Bir bakıyoruz Efendim, kadına koruma
sağlanacak, sığınma evlerini açacağız.
diyorsunuz, bir bakıyoruz ki aile ara buluculuğu tartışmalarıyla
gelmişsiniz. Bir diyorsunuz ki: Efendim toplumsal cinsiyet temeli
demeyelim, fıtrat diyelim. Aman kadına şiddet de demeyelim,
insana şiddet diyelim. Sonra önümüze bir rapor koyuyorsunuz,
açıkça diyor ki: Şiddetin temelinde toplumsal cinsiyet
algısı var. Olmaz böyle arkadaşlar.
Ya, Allah aşkına, bu kaçıncı
şiddet raporunuz, bu kaçıncı araştırma komisyonunuz?
2015te de var bir komisyon raporu, o zaman da bir araştırma
komisyonu kurulmuş ve bugün tartışılan bu raporla benzer
öneriler var. Altı senede ne değişmiş? Altı senede
uygulamada hiçbir gelişme olmamış.
Küresel cinsiyet uçurumunda bugün, ülkemiz 133üncü
ülke. Mevzuatlar uygulanmadığı için hâlâ kadın cinayetleri
artıyor. Koruma altında, uzaklaştırma kararı
olmasına rağmen kadınlar öldürülüyor, şiddete uğruyor;
katiller iyi hâl indirimleriyle ödüllendirilmeye devam ediyor.
Sığınmaevlerini açma yükümlülükleri denetlenmiyor. Neredeyse on
senedir TÜİK hiçbir veri toplamıyor. Nafakaların çoğu zaten
ödenmezken iş nafaka tartışmasına gelince bilen bilmeyen
herkes -kusura bakmayın ama- konuşuyor. Şimdi,
uygulamadıktan sonra hiçbir mevzuat işe yaramaz değerli
arkadaşlar; belki de bu yüzden bu rapordaki kelimeler de ucuzluyor.
Fotoğrafta da çok güzel
çıktınız.
Bakın, değerli iktidar vekilleri,
aranızda hâlâ Hükûmetinizin kadın politikalarına inanan varsa
Kadına karşı şiddete sıfır tolerans. söyleminin
ne kadar boş olduğunu anlamak için, öldürülen, şiddet gören
kadınlara ilişkin son on yıldır yürüyen
tartışmalara bir bakmanızı tavsiye ediyorum.
Gerçekten bu sıralarda oturan kadın
milletvekili arkadaşlarıma samimiyetle sormak istiyorum ya:
Algı değişti. denilerek sizin hakkınızı koruyan
bir sözleşmenin feda edilmesinden gerçekten hiç mi rahatsız
değilsiniz?
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) 6284 var, ne
konuşuyorsun ya! 6284 var, otur da çalış!
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Parti
mensuplarınızın cinsiyetçi söylemlerinden, her gün vahşice
öldürülen kadınların varlığından, Kadına
şiddet abartılıyor. söylemlerinden ve erkeklerin devamlı
olarak sizin yaşam tarzınızla ilgili konuşmasından
rahatsız olmuyor musunuz? Siz her gün bir kadın katli görmekten,
kravat indirimlerinden, kız çocuklarınız yalnız
başına
AYŞE KEŞİR (Düzce) Gündemin
gerisindesin, gündemin gerisindesin.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) -
sokağa
çıkarken tedirgin olmaktan kadın olarak hiç rahatsız olmuyor
musunuz?
AYŞE KEŞİR (Düzce) Çok gerisindesin
gündemin, gündemi yakın takip edin.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Ya, gözlerinizin
içine bakarak soruyorum, oturduğumuz sıralarda oturmuş Halide Ediplerin,
Edibe Sayarların hatırına soruyorum: 1935 yılında bu
Parlamentoda kadın temsilinde dünya 2ncisi olan ülkemizin bugünkü
durumundan memnun musunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AYŞE KEŞİR (Düzce) 2002ye kadar
hiç artıramadınız yüzde 4ü. Yapma ya! Yapma!
AYSU BANKOĞLU (Devamla) Partinizde,
meclisinizde, eski iş yerlerinizde bir avuç kadın olmaktan, sürekli
mobbingle uğraşmaktan, varoluş mücadelesi vermekten
yorulmadınız mı? (CHP sıralarından alkışlar)
AYŞE KEŞİR (Düzce) 2002ye kadar
Parlamentoda artıramadınız ya!
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Sürekli uygulanmayan
kadına şiddet raporu hazırlamaktan, koruma talep eden
kadınların eşlerine teslim edilip ölüme yollanmasından
AYŞE KEŞİR (Düzce) Konuşma!
Sen konuşma! Kadınları Meclise almayan sizsiniz.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) -
durup durup
çocuklarla ilgili evlilik fetvası veren insanlardan
bıkmadınız mı?
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Hadi oradan!
AYŞE KEŞİR (Düzce)
Kadınları Meclise sokmayan sizsiniz, sizin utanmanız lazım.
Kadınları Meclise sokmayan sizsiniz, sizin zihniyetiniz.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) Siz, bu
sunduğunuz raporu kendiniz okudunuz mu?
AYŞE KEŞİR (Düzce) Hiç o konuya
girmeyecektin, hiç o konuya girmeyecektin. Sizin suçunuz, Parlamentoda
kadının yüzde 4ü aşamaması sizin suçunuz.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Söyleyin, okudunuz mu
bu raporu?
AYŞE KEŞİR (Düzce) Sizin
zihniyetinizin suçu.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Okuduysanız ve
bu raporun arkasındaysanız aslında söylediklerimden siz de
rahatsızsınız ama elinizden hiçbir şey gelmiyor demektir ve
bu gerçekten çok üzücü. (CHP sıralarından alkışlar)
ARZU AYDIN (Bolu) Sen kendini ne zannediyorsun!
İradesiz miyiz biz! Ne demek istiyorsun sen! Haddini bilerek
konuşacaksın!
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) CHPde kaç
kadın milletvekili var? 16 mı! Kaç taneydi? Pardon, 12 miydi o?
AYSU BANKOĞLU (Devamla) Değerli
arkadaşlar, davranışla desteklenmediğinden AKPnin sözünün
hiçbir hükmü yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) Kadınlar da bunu
bildiği için kadın dayanışması bugün AKPnin
karşısındaki en güçlü muhalefetlerden biridir ve göreceksiniz,
daima ezmeye, sindirmeye ve yok etmeye çalışan eril iktidara karşı
mücadelemiz devam edecek çünkü biz sizin aksinize ölümden yana değil,
yaşamdan yanayız.
Teşekkürler. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYŞE KEŞİR (Düzce) Onu siz iyi
bilirsiniz. Ezmeyi ve sindirmeyi siz iyi bilirsiniz.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) Vay
be!
AYSU BANKOĞLU (Devamla) Sizin de söz
hakkınız olduğu için oradan bu kadar bağırmanıza
gerek yok; buyurun, kürsü sizindir.
NİLGÜN ÖK (Denizli) Merak etme,
konuşacaklar ama senin gibi yanlış konuşmayacaklar.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya)
Merak etme, sen rahat ol! Rahat ol, söylediklerine cevap vereceğiz oradan!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkan...
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Engin Bey,
oraya girmeyin. Hanımların arasına girmemek lazım.
BAŞKAN Sayın Özkoç, buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Mahir
Başkanım uyardığı için kendisine de teşekkür
ediyorum.
Biz, gerçekten, kadın haklarının
tartışıldığı bir Genel Kurulda yıllarca
erkeklerin kendilerine salladığı parmaktan rahatsız olan
kadınların birbirine parmak sallıyor olmasını
seyretmek istemiyoruz.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Sen hiç
karışma bence! Siz hiç karışmayın!
Karışmayın lütfen!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Arkadaşlar ama ben
de konuşayım, müsaade edin.
BAŞKAN Sayın Özkoç, bakın, ben hiç
araya girmiyorum gördüğünüz gibi.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bu doğru bir
davranış değildir. Onlar önce...
AYŞE KEŞİR (Düzce) Hatip herkese
parmak salladı, hatip bütün Parlamentoya parmak salladı,
yapmayınız! Hatip herkese parmak salladı burada.
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin,
bakın, Grup Başkan Vekili bitirsin sözünü.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Bugün, kadınların
günü! Sayın Başkan, kadınların günü, kadınlar kendi
aralarında konuşuyor.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Lütfen, kendi
arkadaşlarınıza parmak sallamayın. Biz hem muhalefeti
dinlemek istiyoruz hem iktidarın kadınlarını dinlemek
istiyoruz ve bundan da ortak bir çözüm olsun istiyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, tabii ki 8
Mart Dünya Kadınlar Günü ama burada kadın-erkek ayrımı yok,
herkes milletvekili. Bugünkü değerlemeyi böyle yapmakta fayda var. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Jale Nur Süllü, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bugün 8 Mart
Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Her yıl 8 Martı düzenlenen
çeşitli etkinliklerle anıyoruz ancak 8 Martı Kadınlar Günü
olarak keşke anmak zorunda olmasaydık diye düşünüyorum. Hele
hele Dünya Emekçi Kadınlar Gününün erkeklerle eşit işe
eşit ücret mücadelesiyle sürdürülen grev sonrası çıkan
yangında yaşamlarını yitiren kadınların
anısına olduğunu, acı bir olayı
çağrıştırdığını
düşündüğümüzde keşke böyle bir gün hiç olmasaydı diye
düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. 8 Martı her yıl
anmamızın altında yatan eşit işe eşit ücret
mücadelesinin sonucu yaşanan acı olayında kadınların iş
yaşamında yeterince yer bulamamasının da siyasette
yeterince yer alamamasının da kadına yönelik şiddetin de
kadın cinayetlerinin de hepsinin kökeninde ne olduğunu
sorguladığımızda, aslında, tek bir yanıtı
var, o da toplumsal cinsiyet eşitsizliği. Bir çırpıda söyleyiverilen
bir tamlama aslında ama toplumsal cinsiyet tamlaması, son
yıllarda öyle bir hâle getirildi ki kadın-erkek fırsat
eşitliği denilerek tamamen içi boşaltılmaya,
bağlamından koparılmaya çalışıldı;
ısrarla söylemekten kaçınılır, eşitsizlik
yaradılışa bağlanır oldu. Oysaki toplumsal cinsiyet
eşitsizliği doğal bir sürecin toplumsal olarak
şekillenmesiyle oluşan bir olgu. Kadın ve erkek, doğumdaki
tek farklılıkları biyolojik olan 2 farklı cinsiyetin
temsilcilerinin arasındaki güç ilişkisi toplumsal koşullarla
şekillenmektedir. Kadının biyolojik yazgısının
farklılığı toplumsal yazgıya dönüşmekte ve
öğrenilen toplumsal cinsiyet rolleriyle sağlanan güç erkekten yana
eşitlik dengesini bozmaktadır. Erkek egemen düzenin
şekillendirdiği toplumsal cinsiyet eşitsizliği de
kadına yönelik şiddetin temel kaynağını
oluşturmaktadır. Erkeğin kadından üstün görüldüğü,
toplumsal cinsiyet düzeninde erkeğin kadının üzerindeki
iktidarını sürdürmesinin aracı olan şiddet, mevcut düzenin
sürdürülmesinin de bir aracıdır. Araştırma Komisyonu
raporunu görüştüğümüz kadına yönelik şiddeti üreten
dinamikleri mevcut toplumsal, hukuksal, ekonomik, geleneksel ve eğitimsel
yapı içindeki ayrımcı ve kadını erkeğe
bağımlı kılan mekanizmalardan ayrı düşünemeyiz.
Dolayısıyla kadına yönelik şiddetten söz ederken mevcut
iktidarın toplumsal cinsiyet eşitsizliğine bakış açısını
görmezden gelemeyiz. Aslında bu Komisyonun kurulması da ortaya
çıkan rapor da mevcut saray rejiminin olaya bakış
açısının yansıması. Nasıl mı? diyecek
olursanız
Bakın, 8 Mart 2021de Erdoğan, Kadın
Kolları 6ncı Olağan Kongresinde yaptığı
konuşmada, hani o Samsun Canikte, hepimizin yüreğini yakan,
çocuğunun gözü önünde bir kadının, ayrıldığı
erkek tarafından dövülmesine atıf yaparak Mecliste bir komisyon
oluşturuyoruz. Bugün Grup Başkanımızla konuştum ve
süratle böyle bir komisyon oluşturacağız. Biz bunları ne
muhalefete ne diğerlerine bırakamayız. Kadını anne
olmaktan, kardeş olmaktan, evlat olmaktan çıkartıp köksüz ve
ruhsuz bir birey sıfatıyla karşımıza dikmeye kalkanların
oyununa AK PARTİ olarak biz asla gelmeyeceğiz. diye devam ediyor ama
sonunda da kalkıyor, Asıl görev siz kadınlara düşüyor.
diyerek sorumluluğu yükleyip âdeta, çocukları yetiştiren
anneleri şiddetten sorumlu tutuyor.
Raporunu görüştüğümüz bu Komisyona dek 43
adet araştırma komisyonu önerisi verilmiş. Hani Biz işi o
muhalefet partilerine bırakamayız. dediğiniz bizler
tarafından 43 adet önerge verilmiş ama her seferinde AKP ve MHP
oylarıyla reddedilmiş. Ama birdenbire, her ne hikmetse, Meclis
araştırması komisyonu kuracağını ve bu yönde bir
talimat verdiğini söylüyor. Dolayısıyla bu Komisyon, şu
anda raporunu görüştüğümüz Komisyon talimatla kurulmuş bir
komisyon. Zaten Cumhur İttifakı Mecliste, saraydan talimat almadan
bir şey yapabilir mi? Öyle bir izniniz var mı sizlerin? (CHP
sıralarından alkışlar) Cumhurbaşkanının tensipleri
olmadan -hani sizin o meşhur sözünüzle- iradesiyle karar verebilir mi?
Maazallah. Diğer yandan, on dokuz yıldır merkezî yönetimde olan
bir kişi önleme konusunda hiçbir şey yapamamasını, yüzde
400 arttığı bir dönemde Hani biz hiçbir şey
yapamadık, bir araştırma komisyonu kuralım da bilimsel
olarak araştırılsın. diye arkasında bir iyi niyet
aramaya kalkalım diyoruz ama ona da inanmamız zor çünkü saray her
şeyi kendi bildiği gibi şekillendiriyor. Ancak bu
konuşmanın arkasından bir bakıyoruz, 20 Martta milyonlar
neye uyanıyor? Bir gece yarısı İstanbul
Sözleşmesinden çıkılma. diye bir idari kararla
karşılaşıyor ve biz anlıyoruz ki aslında bu
komisyonun ani kurulma kararında bir günah çıkarma
hazırlığı var. Çünkü KEFEKin 2 alt komisyonu vardı
-ben de KEFEK üyesi olduğum için gayet iyi biliyorum- bir tanesi de
mevzuatın İstanbul Sözleşmesine göre taranmasıydı. O
rapor hazırdı, belki tam basılacaktı, birdenbire
İstanbul Sözleşmesinden çıkma kararı geliverdi, o rapor ve
o çalışmalar öylece kaldı.
Biraz önce Aysu Vekilim de söz etti, 2015te yine
bir komisyon kurulmuş. Bakın, bütün Mecliste aradım, 2 cilt
hâlinde basılmış -ancak 1inci cildine ulaşabildim, 2nci
cildi ortalıkta bile yok, ancak dijital ortamda var- ve -ne kadar
acı- altında ne yazıyor biliyor musunuz, koskoca 2 ciltlik
çalışmanın altında? Hükümsüzdür. yazıyor.
İşte, bunun için mi çalışıyorsunuz? Şimdi yeni
bir rapor önünüzde, değil mi?
İşin ilginç yanı da bu yeni raporda,
263üncü sayfada, İstanbul Sözleşmesinden bir Avrupa Konseyi sözleşmesi
olarak söz ediliyor ve ne 2011de Türkiye Büyük Millet Meclisinde
onaylandığından övgülerle söz var bu raporda ne hukuksuzca
çıkılışından. Bakın, ne diyoruz biz ısrarla?
Bizim hukukumuzda, yetkide ve usulde paralellik ilkesi gereği, Türkiye
Büyük Millet Meclisince onaylanan bir sözleşme ancak yine Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından yürürlükten kaldırılabilir. Böyle mi
oldu? Hayır, böyle olmadı, arkadaşlarım da söylediler,
nitekim Danıştay Başsavcılığı da aynı
yönde bir mütalaa verdi. Dolayısıyla, bu raporda hiç bunlardan söz
edilmemiş olması...
Bakın, kişi temel hak ve hürriyetlerini
düzenleyen bir düzenlemeyi yapamayacağı çok açık. Oysa ki
İstanbul Sözleşmesi, temel kişi hak ve hürriyetlerini düzenleyen
bir Avrupa Konseyi sözleşmesi. Bunların hiçbirinden söz edilmiyor,
sanki İstanbul Sözleşmesi'ne hiç girmemişiz, Avrupa Konseyi
sözleşmesi böyle bir uluslararası mevzuat şeklinde var gibi
geçilmiş bu raporda.
Raporun öneriler kısmına bakıyoruz,
siyasette kadın temsiliyetinin düşük olduğundan söz ediliyor ama
hatırlayalım, çok değil, daha çok yeni biliyorsunuz, biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, kadınların eşit temsiliyetine
yönelik bir yasa değişikliği teklifi getirdik ama yine AKP ve
MHP oylarıyla reddedildi. Dolayısıyla, kadına yönelik
şiddetten söz ederken mevcut iktidarın toplumsal cinsiyet
eşitliğine bakış açısı görmezden gelinemez.
Toplumsal cinsiyet eşitliği tamlamasını kullanmaktan
kaçınan, kadını bir birey olarak görmeyip, sürekli iyi anne, iyi
eş, aile düzleminde konumlandıran merkezî yönetim
anlayışının yirmi yıldır şiddeti üreten tüm
dinamikleri şekillendirmesi de kaçınılmazdır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakın, bizim ne anne olmaya ne iyi eş
olmaya ne iyi Müslüman olmaya, hiçbirine itirazımız yok ama
itirazımız olan noktalar belli. Şiddet olaylarında
yaşanan artışın mevcut yönetimin ekonomik, sosyal,
psikolojik yönde yirmi yıldır yol açtığı tahribat
kaynaklı olduğunu görmezden gelmenize itirazımız var;
toplumdaki kaotik yapının, geleceği güvende görememenin
şiddetin artmasında rol oynadığının göz ardı
edilmesine itirazımız var; mevcut yönetim ve yandaş
medyanın ayrıştırıcı,
aşağılayıcı dilinin, şiddeti meşru gören
nefret söylemlerinin şiddetin toplumun her kesimine yayılması ve
normalleştirilmesine yol açmasına itirazımız var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız sözlerinizi.
Bir dakika süre ilave verdim, buyurun.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) Kısacası,
söylediğimiz gibi, kadın cinayetleri de kadına yönelik
şiddet de politiktir ve ne yazık ki bu anlayış tükenmiş
politikaların bir sonucu olarak ayrıştırma ve
kutuplaştırma siyasetiyle kendi tabanını bir arada tutma
çabasında kendini gösteriyor. Ne zaman Tayyip Erdoğan konuşacak
olsa bizim kadınlar olarak yüreğimiz güp güp atıyor. Diyoruz ki:
Bakalım hangi hakkımızı kaybedeceğiz yine?
(AK PARTİ sıralarından Ya, Allah
aşkına! sesleri, gürültüler)
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) İşte, daha
geçen gün yargı paketiyle ilgili konuştu, bugün muhtarlarla ilgili
konuşmuş ama inanıyoruz bugünler de geçecek. Toplumsal cinsiyet
eşitliğinin sağlandığı, kadına şiddetin
bu denli yoğun yaşanmadığı, İstanbul
Sözleşmesi'nin yeniden yürürlükte olduğu, tüm
farklılıklarıyla barışık, kadınıyla
erkeğiyle tüm vatandaşlarımızın huzur ve refah içinde
yaşayacağı Türkiye'yi Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında
kuracağımız iddiasını dile getirerek Genel Kurulu
saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Suzan Şahin, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SUZAN ŞAHİN (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadın cinayetlerinin
son bulduğu, şiddet, taciz, tecavüz utançlarının
yaşanmadığı bir dünyada; insan hakları temelinde,
kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesi, ekonomik,
siyasi ve sosyal başarılarının teşvik edilmesi ve
desteklenmesi ümidiyle 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günümüzü kutlayarak
sözlerime başlamak istiyorum.
Nisan 2021 tarihinde çalışmalarına
başlayan Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin
Araştırılması Komisyonu kadına yönelik şiddetin
ve kadın cinayetlerinin her geçen gün daha da arttığı bir
ortamda kuruldu. Tüm partilerin ortak iradesi olarak kurulan bu
Araştırma Komisyonunda, ilk başta uygulamada var olan
eksikliklerin giderilmesi konusunda ortak bir akıl oluşturulabileceği
inancıyla, bizler de yer aldık. Ancak süreç bir kez daha bizlere
gösterdi ki tavsiye kararlar üretilmesinden daha derin ve acil olan kadına
yönelik şiddetle mücadele konusunda bir ortak akıl
arayışı yok. 23 Haziran 2021 tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi
olarak ortak akıl arayışının ve sorunun çözümüne
yönelik kararlı bir iradenin olmadığını ve Komisyonun
bu çalışma şekliyle çözüme uzak olduğunu ifade ederek
çekilme kararı aldık. Çekilme kararımızın
ardından, diğer muhalefet partileri de benzer gerekçelerle
Komisyondan çekildi. Komisyon çalışmaları sadece AKP ve MHP
üyelerinin kaldığı bir ortamda sürdürüldü. Elinizde
tuttuğunuz bu rapor da muhalefetin önerilerinin ve görüşlerinin yer
almadığı bir şekilde oluşturuldu ve dün bizlere
gönderildi, bu dahi samimiyetsizliktir. Kaldı ki bu Komisyon, İstanbul
Sözleşmesinden hukuksuz bir şekilde çekilme kararının
alındığı bir süreçte çalışmalarına
başladı. Bu Komisyon aynı zamanda bu utancın örtülmesi,
İstanbul Sözleşmesinden hukuksuz çekilme kararının
tartışılmasının önünü kesmek ve şiddetle
mücadelede toplumu yatıştırmak için perde işlevi
görmüştür. İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararının
geri alınması yönünde bir irade koyması gereken bu Komisyon,
kadınların sorunlarını da geçiştirerek, Komisyon
üyelerini konuşturmayarak, davet edilen STKleri görmezden gelerek daha en
baştan kendi amacını sakatlamıştır. Raporda
İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararını
meşrulaştırmak isteyen ifadelerin kullanılması,
kadına yönelik şiddetin çözümünden ne kadar uzak olunduğunun en
net göstergesidir. İstanbul Sözleşmesini kendi iktidarları
döneminde yerlere göklere sığdıramayan, övgülerle devrim
olarak adlandırarak topluma sunan ve imzalayan AKP, sonrasında
sözleşmeyi öcü olarak göstermiş ve tarihî bir hataya imza atmıştır.
(CHP sıralarından alkışlar) Şaşırdık
mı? Tabii ki hayır. Ciddiyetsiz bir yönetim
anlayışıyla ülke olarak rezil oluşumuz bir değil
beş değil. AKP aynı AKP, iktidar aynı iktidar ancak bir
öyle bir böyle davranmak, dün ak dediğine bugün kara demek,
hukuksuzluk, kanun, Anayasa tanımazlık tam bir AKP klasiği. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, toplumsal cinsiyet
eşitliği kavramının tüm siyasi metinlerden
çıkarıldığı bir ortamda şiddete sıfır
tolerans söylemi de gerçekliğini kaybetmiştir. Elinizde
tuttuğunuz 912 sayfalık raporun önemli bir bölümü olan Uygulama
Sürecinin Değerlendirilmesi kısmında kadına yönelik
şiddetle mücadelede çok yönlü, bütüncül ve toplumun tüm kesimlerinin ortak
ve kararlı mücadelesine vurgu yapılıyor. Oysaki bize bile söz
hakkı vermekten kaçındınız. Birçok komisyon kuruldu, birçok
rapor yazıldı ancak hiçbiri tavsiye kararı olmaktan öteye
gidemedi. Benzer şekilde, raporda sorumlu adres olarak tanımlanan
ve benim de üyesi olduğum KEFEK, namus, töre cinayetleri, uygulamadaki sorunlar,
kadın istihdamı, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme gibi
birçok alanda çok önemli raporlar hazırladı; hem de bu
çalışmaları defalarca yaptı, raporladı ancak sonuç
yine aynı, uygulamada bir arpa boyu yol katedilemedi. 2002-2021 yılları
arasında ülkemde 7.071 kadının yaşam hakkı ihlal
edildi. Önümüzde öyle bir tablo var ki çalışma raporlarının
uygulanması bir yana yayınlanmasının bile engellendiği
koşullarda yeni komisyonlar kurmak, yeni raporlar yazmak; sorunu çözme
niyeti ve kararlılığından ziyade ne yazık ki
mış gibi davranmaktan başka bir anlama gelmemektedir.
Değerli milletvekilleri, hepimizin isteği;
ortak aklın sağlanması, kararlılık ve irade
gösterilmesidir. Mevzuat yeterli. söylemlerinin arkasına
sığınarak bunları uygulayacak bir iradenin olmadığı
yine göz ardı ediliyor, bu nedenle de bu rapor da baştan samimiyetini
ve gerçekliğini yitirmiş oluyor. Evet, mevzuatımız var ama
eksiklikler de var. Peki, Cumhur İttifakı ne yapıyor?
Eksiklikleri gidermek yerine kamuoyunda kadın düşmanı
grupların yürüttüğü bir grup azınlığın sözüyle
toplumun yarısını oluşturan kadınlar adına
kararlar veriyor. Bir gecede, kadınları koruyan düzenlemeleri
askıya alıyor, Nafaka sınırlandırılsın, ara
buluculuk getirilsin, erken yaşta evliliklere göz yumulsun.
propagandası yapıyor çünkü AKPnin bu çağ dışı
zihniyeti Kadın-erkek eşitliği fıtrata
aykırıdır. diyen bir söylemden güç alıyor. Tam da bu
noktaya itirazımız. Toplumsal cinsiyet eşitliği toplumun
her hücresine yerleştirilmediği sürece gerçek bir eşitlikten
bahsetmek de mümkün değildir. Kadınları tüm süreçlere eşit
olarak katmadan demokrasi kurulamaz. Türkiyenin geleceği, kadınlar
olmadan konuşulamaz, tartışılamaz. Kadına yönelik
şiddet ve kadınlara yönelik politikalar kararlılık ve irade
gerektirir; bu nedenle de politiktir. Ancak bu irade Cumhur
İttifakında yoktur. (CHP sıralarından alkışlar)
Artık kaybedecek zamanımız yok.
Sürekli aynı suyun içerisinde debelenmektense önceki komisyonların
raporları ve hâlâ yürürlükte olan genelgeleri okuyarak, İstanbul
Sözleşmesini özümseyerek şiddetsiz bir toplum yaratmak mümkün
olacaktır. Çünkü sorun artık tavsiye kararlar üretilmesinden çok daha
derindir ve acildir.
Sayın milletvekilleri, gerçekçi politikalar
üretilemediği için ülkemizin uluslararası arenada karnesi maalesef
kırıklarla doludur. Toplumsal Cinsiyete Dayalı Gelişme
Endeksi sıralamasında Türkiye 162 ülke içerisinde 68inci sırada
yer alarak OECD ülkeleri içerisinde sonuncu sıradadır. Türkiyede
kadınların yüzde 38i şiddet mağduru. Dünya Ekonomik Forumu
Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Endeksinde de 156 ülke içerisinde
133üncü sıradayız. Verilerine kimsenin inanmadığı
TÜİK rakamlarına göre bile iş gücüne katılımda
kadınlar yüzde 34le içler acısı bir durumda. Ekonomik katılım
ve fırsatlarda 140ıncı sırada, eğitime erişimde
101inci, sağlık ve yaşam sürecinde 105inci sırada,
politik güçlenmede 114üncü sıradayız. Dünya Ekonomik Forumu
tarafından Türkiye'de kadınların erkeklerle eşit haklara
sahip olması için yüz otuz altı yıl, ücret eşitliğine
erişebilmesi için iki yüz on yedi yıl geçmesi gerektiği. ifade
ediliyor. Türkiye'yi çağdaş medeniyetler önünde rezil eden bu tablo
AKPnin eseridir. Utanç verici tüm bu istatistikler Türkiye'de kadını
anlamaya yeterlidir ve başka da söze gerek yoktur diye düşünüyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
Cumhuriyeti borçlu olduğumuz Ulu Önderimiz
Mustafa Kemal Atatürk, bizlere, eşitlik ve özgürlük fikrini miras
bıraktı. Güçlü bir millet olmanın yolunun kadınların
her alanda yükselmesini sağlamak olduğunu ifade eden Atatürkün
çağdaş ve aydınlık rejimi bugün de biz kadınların
yolunu aydınlatmaktadır. Ancak, ne yazık ki, bugün ülkemiz, Ulu
Önder Atatürkün Bir toplum, cinslerden yalnız birinin
yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse o
toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun
uğradığı başarısızlıkların sebebi
kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur. diyerek
belirttiği eşitlik fikrinden oldukça uzak bir anlayışla
yönetilmektedir.
CHP iktidarında tüm kadınlara sözümüzdür:
Atatürkün çağdaş bir demokrasinin gereği diye
tanımladığı ve cumhuriyetin, kadın devrimlerinin özü
olan her iki cinsin eşit olduğu bir düzeni kuracağız.
İstanbul Sözleşmesini yeniden yürürlüğe koyacak, samimiyet ve
kararlılıkla kadınların korkmadan yaşayabilecekleri
bir ülkeyi yani yaşanabilir bir Türkiye'yi el birliğiyle inşa
edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın sözlerinizi.
SUZAN ŞAHİN (Devamla) Medeni haklara göz
dikenler, anayasal eşitlik ve laiklik ilkesini yok sayanlar, kadınların
ve çocukların nafakasına el uzatanlar, ayrımcılık
yapanlar, istismarı affedenler, kadın cinayetlerini görmezden
gelenler gidecek; kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesi
kazanacak. Her alanda eşit temsil ve şiddetsiz bir hayat için
mücadeleden vazgeçmeyeceğiz, hiçbir ayrımcılığı
kabul etmeyeceğiz, mücadelemizi eşitlik, özgürlük ve laiklik
ilkelerinden ödün vermeden sonuna dek sürdüreceğiz. Kadına yönelik
şiddet her şeyden önce insan hakkı ihlalidir, zihniyet
değişmeden de giderilemeyeceği
anlaşılmıştır. Kadınları iyi bir eş,
iyi bir anne tanımına sıkıştıranlar gidecek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
SUZAN ŞAHİN (Devamla)
kadınları eşit, özgür bireyler olarak gören, eğitimden
ekonomiye, siyasetten temel hak ve özgürlüklere kadar her alanda eşitlik
anlayışı olan, insan odaklı politikalar üretenler gelecek
çünkü kadınlar size Dur! diyecek. Geliyor gelmekte olan diyor, Genel
Kurula saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, kayıtlara
geçmesi için sizden rica ediyorum.
BAŞKAN Mikrofonunuzu açayım Sayın
Özkoç, duyamıyorum.
Sayın Özkoç, mikrofonunuzu açıyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Özkoç, buyurun.
(Uğultular)
BAŞKAN Arkadaşlar, Sayın Grup
Başkan Vekiline söz verdim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Sayın
Başkanım, şimdi, burada, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar
Gününü kutlarken kadın haklarıyla ilgili bütün milletvekillerimizin
ortak görüşlerini ve eleştirilerini dinliyoruz. Ancak sadece bu
düşüncelerini ve kadınlara yapılan haksızlıkları
sokakta, İstanbulda, başka illerde dile getirmek isteyen
kadınlarımıza karşı bir orantısız
şiddetin gaz kullanılarak uygulanılıyor olması Türkiye
açısından doğru bir görüntü değildir. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulundan İçişleri Bakanlığına sizlerin
vasıtasıyla sesleniyoruz: Bu çirkin görüntüyü ve kadınlara
karşı yapılan bu zulmün bir an önce durdurulmasını
talep ediyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına yapılacak
konuşmalara başlıyoruz.
İlk söz Sayın Öznur Çalıkın.
Sayın Çalık, buyurun. (AK PARTİ ve
MHP sıralarından alkışlar)
Sayın Çalık, önce grup adına
konuşmanızı yapın, diğerini sonra
değerlendireceğiz.
AK PARTİ GRUBU ADINA ÖZNUR ÇALIK (Malatya) -
Sayın Başkan, çok kıymetli milletvekillerim; bugün 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü. Bu son derece anlamlı günde kapsamlı bir
çalışmanın sonucu olarak ortaya çıkardığımız
ve kadınlar özelinde ülkemize faydalı olacağına
inandığımız Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin
Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken
Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Raporumuzu bugün grubumuz adına söz
alarak Meclise getirmiş bulunuyoruz ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününün kadının onuru, öz değeri ve sahip
olduğu temel haklar konusunda etkin bir farkındalığa,
kadına yönelik şiddetle mücadele hususunda küresel bir bilince vesile
olmasını temenni ediyor ve şiddetsiz bir dünya için emek veren
tüm kadınları ve tüm insanları saygıyla selamlıyorum.
Tam bir yıl önce, 9 Mart 2021 tarihinde kurulan
Komisyonumuzun kadına yönelik şiddetle mücadele yöntemlerini, çözüm yollarını,
değerlendirme, tespit ve önerilerimizi sizlerle, aziz milletimizle
paylaşmak umuyorum ve diliyorum ki bugünün en güzel
çıktıları olacak. Tüm siyasi partilerden konuşan
arkadaşlarımızı dinledik, biraz sonra komisyon
sıralarında hepsine cevaplarımızı vereceğiz ama
müsaadeniz olursa bugün yirmi dakikalık konuşmamı Komisyonumuzun
çalışmalarına ve yaptıklarımıza ayırmak
istiyorum.
Çok kıymetli milletvekillerim, öncelikle,
şiddet kavramı üzerinde hepimizin hemfikir olduğunu biliyoruz.
Şiddet, bireyleri ve toplumları doğrudan ya da dolaylı
olarak olumsuz yönde etkileyen çok yönlü bir olgudur. Kadına yönelik
şiddet ise uluslararası ve ulusal düzeyde alınan tedbirlere
rağmen tüm dünyada varlığını devam ettiren evrensel
bir sorundur. Şiddet, tüm toplumların kanayan yarasıdır.
Dünya Sağlık Örgütünün son verilerine göre, dünya genelinde her 3
kadından 1i fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik açılardan
şiddete maruz kalıyor. Bugün, insanlık kadın hakları
konusunda çetin bir imtihandan geçiyor. Dünyanın birçok yerinde
savaş, şiddet ve zorbalık herkesten çok kadınları
vuruyor. Biz, kadının onurunu hedef alan,
ayrımcılığa tabi tutan, şiddete maruz bırakan her
türlü davranışın medeniyet kodlarımıza
aykırı olduğunu çok net ifade ediyor ve altını
çiziyoruz.
Kıymetli milletvekilleri, kadim kültür ve
medeniyetimiz, insana verilen değer, bir arada yaşamaya verilen önem,
adalet, hakkaniyet, merhamet ve hoşgörü üzerine kuruludur.
İnsanı yeryüzünün en şerefli varlığı olarak konumlandıran
inanç sistemimiz ise şerefli varlık vasfında kadın ve
erkeği eşit kılmıştır. Kültür, medeniyetimiz ve
inancımızda şiddetin yeri asla yoktur. Kadına yönelik
şiddetin haklı ya da haksız hiçbir gerekçesi olamaz, bahanesi
olamaz. Kadına yönelik şiddet kadının biyopsikososyal
gelişimini sekteye uğratmakta ve kadına yönelik şiddeti bir
insan hakkı ihlali olarak görmekteyiz. Kadına yönelik şiddet,
bir insanlık suçudur, kadının kimliğini ve onurunu hiçe
saymaktır. Şunu hepimizin çok iyi anlatması gerekir ve
anlaması gerekir: Kadına yönelik şiddet, sadece kamusal
düzenlemelerle değil, kolluk tedbirleriyle değil, aynı zamanda
bütün toplumun topyekûn bir şekilde mücadele etmesiyle ancak çözülebilecek
bir sorundur. Topyekûn bir mücadeleye ihtiyacımız var. Atalarımızın
veciz bir şekilde ifade ettiği gibi, baş başa vermeyince
taş yerinden kalkmaz. Bu taşı yerinden kaldırmak için
herkes elini taşın altına koymalıdır. Hep birlikte,
amasız, fakatsız, lakinsiz, kadına şiddetle mücadelede asla
çifte standartlaşmaya gitmeden, çifte standartçı
yaklaşımlara müsaade etmeden, birlikte ve istişare içinde
sorunun çözümü için mücadele etmeliyiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Kadına şiddetle mücadele, yapısı
gereği çok yönlü bir yaklaşım ve disiplinler arası bir
çalışmayı ve özel stratejilerin geliştirilmesini gerektirmektedir.
Bu noktada Türkiye birçok uluslararası sözleşmeye imza
atmış ve ulusal birçok önemli çalışmaya, düzenlemeye, yasal
düzenlemelere imza atmış ve uygulamaları yerine
getirmiştir. Özellikle cumhuriyet tarihimizin
başlangıcından itibaren kadınlara seçme ve seçilme
hakkını birçok ülkeden önce ülkemize tanıyan Gazi Mustafa Kemal
Atatürke ve bugün kadınlar arasında yıllardır süregelen
ayrımcılığı ve yasakları ortadan kaldırarak
siyasi temsil başta olmak üzere tüm kadınların haklardan
eşit şekilde faydalanmasını sağlayan
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğana canıgönülden
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bizim önce kadınları kadınlarla eşitlemek
gibi bir sorumluluğumuz vardı ve bugün Meclisteki kadın
milletvekili temsil oranlarının bu sayıya çıkabilmesinin en
önemli sebebi de kadınlar arasındaki eşitliğin
sağlanması, çifte standardın ortadan
kaldırılmasıdır. Türkiye'de özellikle 2000li
yıllardan itibaren uygulanan sosyal politikalarımızla, Türk
Medeni Kanunumuzla, Ceza Kanunu, Anayasamızda yapmış
olduğumuz değişiklikler ve çıkarmış
olduğumuz 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına
Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kadının
güçlenmesi ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi için çok önemli
mevzuatsal düzenlemelerimizdir.
Kadın haklarını güçlendirmeye,
ayrımcılığı önlemeye yönelik önemli düzenlemeler
yaptık. Etkili mekanizmalar tesis ettik, eylem planları,
kalkınma planları, Cumhurbaşkanlığı
yıllık programları hazırlandı ve tüm bu yasal
çalışmalar kadına yönelik şiddetle mücadelede hukuki
altyapı kadar etkin çalışan bir idari altyapının
sağlanmasına yönelik çalışmaları da beraberinde
getirdi. Özellikle, 2006daki Başbakanlık genelgesi
Biraz evvelki
arkadaşlarıma esasında prensipte buradan cevap vermek
istemiyordum ama biz sadece raporlar yazmıyoruz arkadaşlar, biz tarih
yapıyoruz, tarih yaparken yazdığımız raporları
politikaya çeviriyoruz ve bunları uyguluyoruz.
Bakın, 2005 tarihinde töre saikiyle Töre ve
Namus Cinayetlerini İnceleme Araştırma Komisyonu kuruldu. Bu
Araştırma Komisyonundan sonra 2006 yılında bir
Başbakanlık genelgesi yayınlandı. Komisyonda bütün üye
arkadaşlarımın, katılımcıların her birinin
tek tek söylediği, 2006 yılından sonra, 2006 Başbakanlık
genelgesinden sonra Türkiye'de kadına yönelik şiddetle mücadele bir
devlet politikası hâline geldi. Biz sadece raporları yazmıyoruz,
biz yazdığımız raporları politikaya çeviriyor,
uyguluyor ve yasal düzenlemelerle uygulamaya, alana indirip
kadınlarımızı güçlendirmeye devam ediyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu raporları siz
okuyacaksınız ve muhteşem bir çalışmanın neticesi
olduğunu göreceksiniz. Sadece yazılı metinlerle değil,
uygulamaya dönük mekanizmalarımızı da çok güçlendirdik. Aile
Bakanlığımızı kurduk. İçişleri
Bakanlığımız bünyesinde Adli Destek ve Mağdur
Hizmetleri Dairesi Başkanlığını kurduk ve
müdürlüklerimizi İçişleri Bakanlığımızda Aile
İçi ve Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Şube
Müdürlüğümüzü kurduk, tam 1.005 tane. Adalet
Bakanlığımızda Adli Destek Mağdur Hizmetleri Daire
Başkanlığını ve adliyelerde müdürlüklerini kurduk.
Jandarmaya bağlı Aile İçi Şiddetle Mücadele Çocuk Şube
Müdürlüğünü kurduk. 81 ilimizde ŞÖNİMleri kurduk.
Konukevlerimizi kurduk ve kurmaya da devam edeceğiz. Bunları yaparken
KADES uygulamasının uluslararası ödüle layık olduğunun
altını bir kez daha çizmek isterim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Elektronik kelepçe hakeza uygulamaya
geçirilen çok önemli mekanizmalardan bir tanesi. Tüm bu yasal düzenlemelere,
ilgili kurum ve kuruluşlarca sunulan hizmetlere rağmen, kadına
yönelik şiddetin önlenmesi, sıfır can kaybı ve
şiddetsiz bir toplum nihai hedefine ulaşılması için daha
çok çalışmamız gerektiğinin bilincindeyiz. Bu
bağlamda, özellikle kadına yönelik şiddetin nedenlerinin
araştırılarak konuya ilişkin tespitlerin
yapılması, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için yürütülen
uygulamaların değerlendirilmesi ve bu doğrultuda çözüm
önerilerinin ortaya konulması amacıyla, tüm parti grupları ve
milletvekilleri tarafından toplam 43 önergeye istinaden 9 Mart 2021 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisinde Komisyonumuzu kurduk. 21 Nisan 2021 tarihinden
itibaren çalışmaya başladık ve Komisyonumuzda 24
toplantı yaptık. İlgili kurum ve kuruluşlarımız,
bakanlarımız, başkanlarımız, bürokratlarımız,
yüksek yargı temsilcilerimiz, barolarımız, üniversitelerimiz, meslek
birliklerimiz, medya temsilcilerimiz, sivil toplum
kuruluşlarımız, sendika temsilcilerimiz, uluslararası
örgütlerin Türkiye temsilcileri ve şiddet mağdurları olmak
üzere, 100e yakın insanı Komisyonumuza davet ettik ve dinledik.
Şiddetle mücadele için Türkiyede kimin sözü varsa onu davet ettik.
Davetimize icabet eden, kabul edip gelenlerin başımızın
üzerinde yeri oldu ve onları dinledik, görüşlerinin her birini tek
tek aldık. Davetimize icabet etmeyenler de kendileri sadece
dışarıdan Komisyona davet edilmelerine rağmen
gelmediklerini söylemekle kaldılar.
Ayrıca, Ankarada, İstanbulda,
Gaziantepte, Diyarbakırda yerel kamu kuruluşlarını, sivil
toplum kuruluşlarını, şiddet önleme merkezlerini,
kadın konukevlerini, ceza infaz kurumlarını, eğitim merkezlerini,
aile destek merkezlerini ziyaret ettik. Yerel medya temsilcilerinin,
şiddet mağduru kadınların, konukevindeki
kadınlarımızın, ŞÖNİMdeki
kadınlarımızın, sığınmacı, mülteci
kadınlarımızın, ceza infaz kurumlarında şiddet
uygulayan faillerin -gidip ziyaretlerini yaptık- her biriyle bire bir
görüşme yaptık ve 100e yakın insanla görüşmelerimizi
tamamladık. Yurt dışı ziyaretimiz
İspanyada
İçişleri ve Adalet Bakanlıklarının ilgili
kuruluşlarıyla görüşmelerimizi yaptık ve bu
görüşmelerimizin neticesinde, Komisyon üyesi milletvekillerimiz ve
katılımcılarımızla yapmış olduğumuz
çalışmalar ve toplantılar neticesinde elde ettiğimiz
bulgular, tespitler ve öneriler içeren araştırma raporumuz 916
sayfadan oluşuyor.
Arkadaşlar, kadına yönelik şiddetle
mücadelede Türkiyede ne yapıldı, dünyada ne var? Elinizde Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çok önemli bir belgesi olacak. Her alanda yapılan
tüm çalışmayı bulacaksınız ve bu
çalışmaları özet hâlinde ellerinize teslim etmiş
olacağız inşallah.
916 sayfa, 5 temel bölüm. dedik. Birinci bölümde
şiddet ve kadına yönelik şiddetin kavramsal çerçevesini ele
aldık. İkinci bölümde kadına yönelik şiddetle mücadeleye
ilişkin mevzuata yer verdik. Üçüncü bölümde kadına yönelik şiddetle
mücadele politikasının kurumsal yapısı ve uygulama, izleme,
değerlendirme sürecine; dördüncü bölümde kadına yönelik şiddetle
etkin mücadeleye yönelik tespit ve önerilere, beşinci bölümde ise
kadına yönelik şiddetle mücadelede kurumsal eylem planı ve
tablolara yer verdik.
Dördüncü bölümde, özellikle tespit ve önerilerimizde
17 ana başlık altında 42 tespit, 547 önerimiz yer almakta.
Özellikle vurgulamak isterim ki altını
çizerek söylüyorum- bu tespit ve önerilerimiz sadece kamu kurum,
kuruluşlarına değil, bu önerilerimiz toplumun tüm kesimlerine
-biraz evvel söyledik, topyekûn bir mücadele gerekiyor- sivil toplum
örgütlerine, sendikalara, meslek birliklerine, siyasi partilere. Kıymetli
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinde eğer eşitlik istiyorsanız
ve samimiyseniz önce partinizde kadın milletvekili oranlarını
artıracaksınız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Yüzde 5,5le samimiyet aramayacaksınız, yüzde
11,1le samimiyet aramayacaksınız; önce kendi partinizin içerisinde
samimiyeti ortaya koyacak, iradeye söz söyleyeceksiniz, tabii,
söyleyebiliyorsanız.
Tespit ve önerilerimiz kısmına
geldiğimizde, kadına yönelik şiddette yasal düzenlemeler ve
idari tedbirlerle birlikte toplumsal duyarlılık,
farkındalık ve topyekûn bir zihniyet değişimine ihtiyaç
var. Bu vesileyle, birinci önerimiz farkındalık ve zihniyet
dönüşümüyle ilgili önerilerimizi içeriyor.
İkinci olarak, kurumsal kapasitenin
güçlendirilmesi dedik. Kadına yönelik şiddetle mücadelede önleme,
müdahale, destek ve koruma hizmeti sunan kamu kurum ve
kuruluşlarının iş birliği ve eş güdüm içerisinde
bütüncül, kapsayıcı, erişilebilir hizmet sunma hedefiyle
önerilerde bulunduk. Risk haritaları oluşturulsun istedik, risk
analiz modülü kurulmasını, risklerin
gruplandırılmasını ve bu gruplara özel etkin ve destek
mekanizmalarının geliştirilmesini önerdik.
Üçüncü olarak, politika geliştirilmesi ve
kurumlar arası koordinasyonun sağlanmasına yönelik
önerilerimizde bulunduk.
Dördüncü olarak, mevzuat değişikliği
önerilerimiz var. Mevzuat değişikliklerimizle ilgili geçtiğimiz
yıllar içerisinde kadın haklarını güçlendirmeye,
kadına yönelik şiddeti ve ayrımcılığı
önlemeye ilişkin yasal düzenlemeleri hayata geçirdik.
Bugün, bizim raporumuzda, önerilerimiz içerisinde
kurum ve kuruluşlar arası iş birliği ve koordinasyonu
güçlendirerek kurumsal sorumlulukları bütüncül ve kapsayıcı
şekilde belirleyen, mevcut üst politika belgelerini gözden geçirerek
uygulama etkinliğini daha da artıracak bir mekanizmaya
ihtiyacımız olduğunu belirttik.
İkinci olarak, kadına yönelik
şiddetle mücadele alanında gerçekleştirilen faaliyetlerin
izlendiği, değerlendirildiği, daha etkin bir şekilde
takiplerin yapıldığı, ilgili bakanlıkların,
sorumlu kurum ve kuruluşların ve ilgili kurulların
temsilcilerinden oluşan, izleme ve değerlendirme yaparak gözlem
faaliyetinde bulunan yeni bir merkezin oluşturulmasını arzu
ettik.
Üçüncü olarak, aile içi ve kadına yönelik
şiddetle mücadele konusunda uzmanlaşmış, bütçe ve personel
açısından güçlendirilmiş, koordinasyon izleme ve uygulama
kapasitelerini artıracak, sunulan hizmetlerde standartlaşmayı sağlayacak,
daha hızlı ve kapsayıcı hizmet sunulmasını, mevzuat
uygulamasını izleyecek, uygulanan politikaların etki analizini
yapacak, yeni kurulacak olan merkezin, gözlem merkezinin sekretarya
hizmetlerini de yürütecek, kadına yönelik şiddetle mücadeleyi daha
etkin hâle getirecek bir birim, bir kurum kurulmasını önerdik. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Hukuk ve ceza yargılamasının birlikte
yapıldığı, aile hukukundan kaynaklanan ihtilafları
gideren ihtisas mahkemeleri kurulsun istedik. Kamuoyunda kravat indirimi
olarak bilinen ve kadına yönelik şiddet davalarında
kullanıldığında toplumda cezasızlık
algısı oluşmasına vesile olan iyi hâl indiriminin
kadına yönelik suçlardan tamamen kaldırılmasını
istedik ve toplumda oluşan o cezasızlık algısının
da yürekleri yakan duygunun da ortadan kaldırılmasını
istedik. Hani Rapor ne yapıyor? diyorsunuz ya, işte, rapor
bunları yapıyor. Raporun önerileriyle Allah nasip ederse önümüzdeki
hafta bunlar yasalaşacak ve Meclisimize gelecek. Bütün
kadınlarımızın şiddetten
arındırılmış hâlde olmasını temenni
ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Eşe ve boşanmış eşe
karşı şiddette uygulanan cezayı artırıcı
sebepler kapsamına tüm kadına yönelik şiddet
suçlarının dâhil edilmesini istiyoruz. Israrlı takip yıllardır
konuşuluyor ve yapmış olduğumuz görüşmeler
neticeleniyor inşallah. Israrlı takip fiillerinin etkili ve
caydırıcı nitelikte bir yaptırıma
bağlanmasını, ayrıca suçun nitelikli hâllerine yer
verilmesini önerdik. Bütün Komisyon üyelerimiz hatırlar, Adalet
Bakanımız geldiğinde bunların her birini tek tek
kendileriyle bire bir paylaşmıştık.
Biraz evvel kıymetli Milliyetçi Hareket Partisi
milletvekilimiz söyledi, bir ruh sağlığı yasası
getirilsin istiyoruz. Sürem az kaldı, detayları hemen
başlıklar hâlinde söylüyorum. Ruh sağlığı
yasasını getirelim istiyoruz ve şiddet uygulayanın rehabilite
edildiği, gerektiğinde tıbbi müşahedenin de
yapılmasına dair mevzuatsal değişiklikler istiyoruz.
Kadın istihdamında kadın-erkek fırsat eşitliğinin
sağlanması amacıyla 2010/14 sayılı
Başbakanlık Genelgesinin sistemle
uyumlaştırılmasını ve yeniden
yayınlanmasını öneriyoruz. Medya ve basın dilinin
iyileştirilmesini istiyoruz; medyanın sorunlu dilinin sorumlu dile
dönüşmesini, kadına yönelik şiddetle mücadeleye destek vermesini
istiyoruz.
Kadına yönelik şiddete karşı en
önemli önerilerimiz: Kadının güçlenmesi; güçlü kadın toplumunu
güçlendirecektir. Bu vesileyle, kadının güçlenmesine dönük önerilerde
bulunduk. Şiddet mağdurunun desteklenmesi; önleme, koruma tedbirleri
dâhil olmak üzere şiddete maruz kaldıktan sonra rehabilitasyonu,
barınması, ekonomik desteklenmesi ve istihdamına dair
önerilerimiz var. Şiddet uygulayanın rehabilite edilmesini ve buna
bir iş takibi oluşturulmasını istiyoruz. Rehabilitasyonun
devamında hem şiddet uygulayanın hem de şiddet
mağdurunun şiddet sonrası takibini istiyoruz. Ailenin güçlenmesi
yine önerilerimiz arasındaki en önemli maddelerimizden. Ailenin
güçlendirilmesi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) Olağanüstü dönemlerde
kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin önerilerimiz:
Kadına yönelik şiddetle mücadelede politikaların etkin
izlenmesi. Yerel yönetimlerin, sivil toplum örgütlerinin, baroların, özel
sektörün, meslek birliklerinin ve sendikaların kadına yönelik şiddetle
mücadeleye etkin katılımı doğrultusunda iş
birliklerinin artırılmasına dair önerilerimizi yaptık ve
kadın-erkek fırsat eşitliğine duyarlı bütçeleme,
araştırma, veri toplama ve analizle önerilerimizi
sıraladık.
Çok kıymetli milletvekilleri, sunmuş
olduğumuz Komisyon raporumuzun şiddetsiz bir toplum hedefine
ulaşılmasına katkı sunmasını temenni ediyorum.
Mevzuat önerilerimizden bazılarının önümüzdeki günlerde
Meclisimizin gündemine gelecek olmasından dolayı memnuniyetimi ifade
ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çalık, süreniz
tamamlandı ama mikrofonu açalım, son cümlelerinizi alayım.
Buyurun.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) Kadın haklarıyla
birlikte kadının sosyal, siyasi statüsünü güçlendiren, süregelen
ayrımcılığı ve çifte standardı ortadan
kaldıran, kadına şiddetle mücadelede çok büyük adımlar atan
ve Komisyonumuzun kuruluş aşamasından itibaren desteklerini
esirgemeyen Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğana (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Bırakın
kadınların bir damla kanının dökülmesini, bir damla
gözyaşı dökmelerine dahi toleransımız yoktur. diyerek
kadınlara her anlamda destek veren Emine Erdoğan Hanımefendiye
(AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanımız Sayın Mustafa Şentopa,
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanımız Sayın Doktor
Devlet Bahçeliye (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar) Komisyonumuzun kurulmasına vesile olan ve önerge veren
imza sahiplerine, Komisyon üyesi AK PARTİ ve MHP milletvekili
arkadaşlarımıza, 16 toplantıya katılan diğer
partilerin milletvekillerine, Aile Bakanıma
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZNUR ÇALIK (Devamla)
İçişleri
Bakanıma, Adalet Bakanıma, Millî Eğitim Bakanıma, yüksek
yargı organlarına, kurum başkanlarımıza,
bürokratlarımıza, barolarımıza, akademisyen, medya, STK,
sendika, meslek birlikleri, özel sektör temsilcilerimize
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Mikrofonu açalım
Başkan.
BAŞKAN Mikrofonu açarsam bu teşekkür hiç
bitmeyecek yani.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Olsun olsun, mikrofonu
açalım.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla)
tüm Türkiye'ye
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) Uluslararası
örgütlerimize, yurt içi ve yurt dışında çalışma
ziyaretinde Komisyonumuza katkıda bulunan tüm yetkililere ve çok kıymetli
uzman arkadaşlarıma, raporun ilk gününden itibaren emek veren
uzmanlarıma, akademisyenlerimize teşekkürlerimi sunuyorum. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle, vatan
uğruna canlarını veren kahraman şehitlerimize,
şehitlerimizin annelerine, eşlerine, çocuklarına,
Diyarbakır Annelerine buradan bir kez daha saygılarımı,
sevgilerimi, hürmetlerimi sunuyorum.
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Meclis
Başkan Vekilini unuttunuz.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Süreyya Beye, Süreyya Beye
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
AHMET KAYA (Trabzon) Bir teşekkür de
Başkana.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) Şiddetsiz bir toplum
için teşekkür ediyorum. (AK PARTİ, MHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET KAYA (Trabzon) Başkana da bir
teşekkür edin ya.
Başkanım, bir tek size düşmedi
teşekkür.
BAŞKAN Başkanlık
Divanınızı unuttunuz, yerinizden söz veremeyeceğim size.
Buyurun.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) Meclis Başkan Vekilim
Sayın Süreyya Sadi Bilgiçe
(AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar; MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, Sayın Çalık
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) Divanımızın
kadın üyesi Rümeysa Kadaka ve bütün Divana çok teşekkür ediyorum.
Stenograflarımıza da teşekkür ediyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
ikinci söz Sayın Tuba Vural Çokalın.
Buyurun Sayın Çokal. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA TUBA VURAL ÇOKAL (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Komisyon sürecinde
sabırlı, sebatlı ve özverili çalışmalarından
dolayı Sayın Komisyon Başkanımıza, Komisyon
üyelerimize, uzmanlarımıza, kadına yönelik şiddetle ilgili
tabloyu görmemize imkân sağlayan, katkılar sunan kurum, kuruluş
ve STK temsilcilerimize ve tüm emeği geçenlere teşekkür ederek
başlamak istiyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Başkanımızın da sunumunda
belirttiği ve raporda da görüldüğü üzere şiddet, özel olarak da
kadına yönelik şiddet bütün dünyanın inceleme altına
aldığı, çözüm arayışında olduğu bir
sorundur. Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Tüm Yönleriyle
Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu kadına
yönelik şiddet sorununa ülkemizdeki durum tespiti ve çözüm önerilerini
belirlemek için kurulmuş bir Komisyondur. Komisyon raporuna yansıyan
ve durumu görmemize imkân sağlayan yegâne şey ise taraftar ruhun bir
yana bırakılması, aklıselim olarak konuya
bakılması, samimi ve ciddi bir şekilde sorumluluk
alınmasıdır. Bu sorumluluk önemli çünkü hâlihazırda bir
şey savunulacak, bir zorunluluk olarak görülecekse dahi onun zorunluluk
koşullarının, uygulanabilirliğinin, toplum
açısından avantaj ve dezavantajlarının
araştırılması, tek seçenek olup
olmadığının, daha iyi çözümlerinin bulunup
bulunmadığının aklıselim olarak değerlendirilmesi
gereklidir. Nitekim, Komisyonumuzun nihai amaçlarından biri de ülkemizin
kadına yönelik şiddete yaklaşımında ve
uygulamalarında mevcut durumdaki aksaklıkların ve mevcuttan daha
iyi, faydalı ve etkili çözümlerin bulunup
bulunmadığının tespitiydi.
6284 sayılı Kanun tüm şartlarda
kadına şiddetin karşısına dikilirken kadına
şiddet olgusunu çözmek yerine kadına şiddet
algısından beslenmeye çalışmak en büyük kadına
şiddet girişimidir. Yıllarca bizleri gayrimedeni, özgürlük
bilinci olmayan, ilkel ve geri kalmış olarak görenlerin
dayattığı sözleşmelerle medenileşeceğimizi
düşünenler şunu idrak etmelidir: Bu yüce Meclis kadına seçme ve
seçilme hakkını verirken hiçbir egemenin tasallutu altında
değildi çünkü o egemenlerin ülkesinde henüz daha kadının
adı bile yoktu. Yüce Türk milletinin iradesi Türkiye Büyük Millet
Meclisidir; o irade araştırır, sorgular, çözümler ve her
görüşte bu çatı altında uzlaşarak gereğini yapar. Yüce
Türk milletinin yüce Meclisi kadına şiddet konusunu çözecek tarihî
ferasete, siyasi liyakate sahiptir ancak bunun yerine hap hâline
getirilmiş ve çözüm reçetesi olarak dayatılan bir metin üzerinden
yüce Türk milletinin bu Meclisin çözümsüzlüğüne inanmak art niyet
değilse bile öğrenilmiş çaresizliktir.
İki yüz bin yıllık ordu
geleneğimizden bahsediyoruz, oraya baktığımızda
kadını göreceğiz. Göçle sosyoloji yaratan Türklere
baktığımızda kadının göç ve yol denkleminde
başrol oynadığını göreceğiz; evlenilecek
kızdan planlanacak geleceğe kadar Türk kadınının karar
mekanizması olduğunu göreceğiz. Ana duası
alınmaksızın çıkılan yolun
olamayacağını, ana elmiş değmiş olmak deyimiyle
hüner, beceri, düzen kavramlarını göreceksiniz. Vatan deyince
aklımıza ana gelir, devlet deyince baba gelir; ana vatan ve devlet
baba kavramlarının en asil evladı ise millettir. Vatan bir
devlet her zaman çıkarır ama vatansız devlet olmaz. Türk devlet
anlayışının temelinde yer tutan bu dilsel ifadelerle
kadın ve erkek anlayışımızın kökenleri
açıktır. Bugün kadın sorun olmuşsa yarın vatan sorun
olacaktır. Sağlıklı vatan anayla mümkündür,
yetişmiş millet kadınla mümkündür. Millet varsa devlet
vardır; devletin bekası kadınımız üzerinde hassasiyet
gerektirir ki bu konuda bu çalışmaları yapmamıza imkân
tanıyan Meclisimize çok teşekkür ediyorum.
Uygulamada ortaya çıkan aksaklıklar ya da
değişen koşullarla güncellenmesi gereken noktaların tespiti
üzerine Komisyonumuz çalışmıştır. Bugün ortaya
çıkan koşullar ve tespitlere yönelik olarak da AK PARTİ
Hükûmetimiz yeni yasal düzenlemeler üzerine ivedilikle
çalışmıştır.
Sorunun en büyük kaynaklarından biri de
cezaların caydırıcılığındaki yetersizlik ve iyi
hâl indirimi gibi tartışmalı konulardı. Bunların
çözümüne yönelik olarak yasal adımlar yine Hükûmetimiz tarafından
atıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
TUBA VURAL ÇOKAL (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
TUBA VURAL ÇOKAL (Devamla) Bunun sorunun çözümüne
yönelik bir başlangıç olduğunu biliyor, titizlik ve sorumlulukla
sorunu çözme yönünde hareket eden Hükûmetimizin, yasaların
uygulanması, eğitim ayağının sağlamlaştırılması,
sosyal sorumluluk projeleriyle mücadelenin
yaygınlaştırılması konularında bütün ilgili kurum
ve paydaşlarıyla bir seferberlik hâlinde hareket edeceğini
biliyoruz. Bu konuyu titizlikle takip eden Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğana, konuyla ilgili ivedilikle yasal
düzenlemeleri hazırlayan Sayın Adalet Bakanımız Bekir
Bozdağa bir kadın milletvekili olarak şükranlarımı
sunuyorum. Bu vesileyle, başta şehit ve gazi yakını
kadınlarımız olmak üzere tüm kadınlarımızın
Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Çiğdem Erdoğan
Atabek, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ÇİĞDEM
ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu anlamlı ve değerli günde bir kadın
milletvekili olarak sizlere bu kürsüden hitap etmenin onurunu yaşıyor,
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günümüzü Sakaryamızın kadınları
adına kutluyor ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Diyarbakır Annelerimiz, şehit ve gazi
annelerimiz başta olmak üzere vatan için, insanlık için, doğruya
ve güzele dair tüm değerler için çaba gösteren; sevgileri, emekleri ve
fedakârlıklarıyla insanlığın umudu olan tüm
kadınları içtenlikle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, son yirmi yılda
özellikle kadın ve erkeğin hak temelli eşitliğinin hâkim
kılınmasında, kadının erkekle eşitlenmesinde,
kadının kadınla eşitlenmesinde; ailede, işte,
eğitimde, bürokraside, toplumsal hayatta görünür olmasında;
Anayasada, temel yasalarda, eşit olarak var olmasında büyük
adımlar atmış bir iktidarız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Kadınların hayatın
her alanında daha güçlü var olabilmesi için kadınlara yönelik pozitif
ayrımcılık kavramını ülkemize kazandıran
Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Sayın
Recep Erdoğan'ın kararlı duruşuyla toplumsal
farkındalığımız artıyor ve
uyguladığımız teşvik politikaları
karşılık buluyor.
Kadınların cinsiyetleri sebebiyle
istismara uğramasının her zaman karşısında
olacağımızı ve onların hak
arayışlarında en büyük desteği vereceğimizi bir kez
daha belirtmek istiyorum. Tüm çabalara rağmen hâlâ tam önlenemeyen
şiddetin nedenlerinin araştırılarak tespitler
yapılması, uygulamaların değerlendirilmesi ve çözüm
önerilerinin kamuoyuyla paylaşılması gereği hasıl
olmuştur. Bu çerçevede, Komisyon üyesi olarak çalışmalarında
yer aldığım Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Tüm
Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin
Belirlenmesi Amacıyla Meclis Araştırması Komisyonu
kurulmuş ve bugün sizlere dağıtılan raporu
hazırlanmıştır. Raporumuz büyük bir emeğin ürünüdür.
Yüz elli saatten fazla toplanan Komisyonumuzda konunun tarafı olan, her
kesimden, her görüşten söyleyecek sözü olan, paylaşacak görüşü
olan bakan, bürokrat, hâkim, savcı, medya mensubu, STK, sendika, meslek
birliği temsilcisi, akademisyen, herkesi dinledik. Şiddet
mağdurunu Komisyonda, şiddet uygulayanı ceza infaz kurumunda dinledik.
Şiddet görenin kolluk ve adalet sistemindeki süreçleri tatbikatına
katıldık. Konukevlerinde misafir edilen kadınları ziyaret
ettik, aile destek merkezlerinde kadının güçlenmesi için yapılan
çalışmalara tanıklık ettik. Sorunun çok boyutlu ve
karmaşık yapısını göz önüne alarak mücadelede etkin
aktörlerin hiçbirini dışarıda bırakmadık.
Komisyon toplantılarımız
esnasında hem Adalet Bakanımızı ve Bakanlık
bürokratlarımızı hem de yargı mensuplarını
ağırlamış, cezasızlık algısının
altını çizerek birçok öneride ve talepte bulunmuştuk. Adalet
Bakanlığımızın altıncı yargı paketi
çalışmaları neticesinde gördük ki Komisyon
çalışmalarımızın ve raporumuzun etkileri net bir şekilde
ortada. Bu da Komisyon ilk kurulduğunda Bu Komisyonu yasak savmak için
kuruyorsunuz. diyerek algı çalışması yapan zihniyetin bu
çabasını boşa çıkarmıştır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Biz hiçbir zaman yasak savmak
mantığıyla hareket etmedik; milletin derdiyle dertlenip daha
iyisini nasıl yaparız diye çalıştık, emek verdik. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Yeni reform paketindeki yeni düzenlemeyle artık
kadına yönelik saldırılarda faillerin somut pişmanlık
emaresi içermeyen hiçbir davranışı indirim nedeni olarak kabul
edilmeyecek. Sadece takım elbise giyip kravat takarak, ellerini önünde
birleştirip başını yana eğerek sergilenen tiyatrovari
görüntüler takdirî indirim gerekçesi olmayacak. Kasten öldürme, kasten
yaralama, işkence ve eziyet gibi suçlar kadına karşı
işlenmişse cezalar daha da artacak. Nikâhlı veya
boşanmış eşe karşı işlenen tehdit
suçlarına verilecek cezaların da alt sınırı altı
aydan dokuz aya çıkarılacak. Fiziken veya iletişim araçları
vasıtasıyla yapılan ısrarlı takip eylemlerinin cezası
artık altı aydan iki yıla kadar hapisle sonuçlanacak bir suç
olarak işlem görecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın, buyurun.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Devamla)
Belli durumlarda bu suç için tutuklama kararı da verilebilecek. Aynı
şekilde, eşe veya boşanılan eşe karşı
işlenen kasten yaralama suçları da katalog suç düzenlemesine dâhil
edilerek tutuklama kararları kolaylaştırılacak. Şiddet
mağduru kadınlara, talep etmeleri hâlinde, baro tarafından
ücretsiz avukat verilecek. Tüm bu yeni düzenlemelerin de ülkemiz ve
kadınlar için şimdiden hayırlı olmasını
diliyorum.
Hem inanç sistemimiz hem medeniyetimiz bize
kadına şiddeti bir insan hakları ihlali olarak öğretti.
Kadına yönelik şiddet sadece yöneltildiği kadını
değil hepimizi yaralıyor, incitiyor, acı veriyor. Bu yüzden,
siyasetüstü olarak ele almalı ve mücadele etmeliyiz.
Bu duygu ve inançla
hazırladığımız raporumuzun önemli adımlara yol
gösterici nitelikte olmasını umut ediyor; sözlerime son verirken,
cumhuriyetimizin atılan sağlam temellerle büyümesine katkı
sunan, cephede Kara Fatmayı, meydanda Halide Edipi, 15 Temmuzda da bir
kez daha vatan toprağını kanlarıyla müdafaa eden tüm
kadınları saygı, sevgi, rahmetle anıyorum. (AK PARTİ
ve MHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Devamla)
Hemen bitiriyorum Başkanım.
Başta Öznur Çalık
Başkanımız olmak üzere, ben de bu raporda emeği geçen tüm
milletvekili arkadaşlarıma, tüm uzman arkadaşlarıma ve
saatini, mesaisini bu iş için harcayan tüm kıymetli
arkadaşlarıma çok teşekkür ediyor; hepinizi saygı, sevgi,
hürmet, muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Komisyonun bir söz talebi vardır.
Buyurun Sayın Başkan.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
35.-
(10/96, 234, 409, 501, 698, 1743, 1747, 1912, 2187, 2203, 2303, 2353, 2389,
2477, 2673, 2675, 2697, 2830, 2976, 2979, 3019, 3109, 3206, 3430, 3476, 3479,
3482, 3484, 3485, 3493, 3504, 3505, 3508, 3510, 3685, 3723, 3918, 3919, 3920,
3921, 3922, 3923, 3924) Esas Numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu Başkanı Öznur Çalıkın, kadına yönelik
şiddetle mücadeleye ve kadının güçlendirilmesi için yapılan
çalışmalara ilişkin açıklaması
(10 / 96, 234, 409, 501, 698, 1743, 1747, 1912,
2187, 2203, 2303, 2353, 2389, 2477, 2673, 2675, 2697, 2830, 2976, 2979, 3019,
3109, 3206, 3430, 3476, 3479, 3482, 3484, 3485, 3493, 3504, 3505, 3508, 3510,
3685, 3723, 3918, 3919, 3920, 3921, 3922, 3923, 3924) ESAS NUMARALI MECLİS
ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Söz talebimizin
BAŞKAN Sayın Başkan, bir
sataşmaya mahal vermeden bir değerlendirme lütfen...
(10 / 96, 234, 409, 501, 698, 1743, 1747, 1912,
2187, 2203, 2303, 2353, 2389, 2477, 2673, 2675, 2697, 2830, 2976, 2979, 3019,
3109, 3206, 3430, 3476, 3479, 3482, 3484, 3485, 3493, 3504, 3505, 3508, 3510,
3685, 3723, 3918, 3919, 3920, 3921, 3922, 3923, 3924) ESAS NUMARALI MECLİS
ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Genel
Kurulumuzu bilgilendirmek üzere birkaç şey söylemek isterim.
Kadına yönelik şiddetle mücadeledeki net
duruşumuzu biraz evvel sizlerle paylaştık; yapılan tüm
yasal düzenlemeleri, idari yapıları, merkezî yönetimimizin
yapmış olduğu çalışmaları paylaştık.
Kadına yönelik şiddetle mücadeledeki net duruşumuz bu kadar
açıkken kadına yönelik şiddetin çeşitli sebeplerle
diğer Konsey ülkelerinde de tartışılan bir metne
indirgenmesini asla doğru bulmadığımızın altını
çizmek isterim.
Özellikle, dünyada 200e yakın ülke var ve
CEDAW bu ülkelerin 189 tanesi tarafından imzalanmışken, Avrupa
Konseyinde 47 ülke var ve bu 47 ülkenin sadece 34 tanesi sözleşmeyi
imzalamış, geride kalan 11i imzalayıp onaylamamış, 2
tanesi hiç imzalamamış ve onaylamamış, Rusya, Azerbaycan
imzalamamış vaziyette. Avrupa Konseyindeki 47 ülkeden 34 ülke
sözleşmeyi imzalamış ve onaylamış, 11 ülke
sözleşmeyi imzalamasına rağmen -İngiltere, Ukrayna, Çek
Cumhuriyeti, Bulgaristan, Moldova, Macaristan, Ermenistan, Letonya, Lihtenştayn,
Litvanya, Slovakya- onaylamamıştır. Ayrıca, gözlemci ülke
statüsündeki Amerika, Japonya, Kanada, Meksika, Vatikan sözleşmeyi
imzalamamıştır. Sözleşmeyi imzalayan ve onaylayan 22 ülke
sözleşmeye çekince koymuştur. Polonya da yakın zamanda
sözleşmeden çekilme yönünde işlem başlatmıştır.
AYSU BANKOĞLU (Bartın) İmzalamadan
bunu düşünseydiniz
(10 / 96, 234, 409, 501, 698, 1743, 1747, 1912,
2187, 2203, 2303, 2353, 2389, 2477, 2673, 2675, 2697, 2830, 2976, 2979, 3019,
3109, 3206, 3430, 3476, 3479, 3482, 3484, 3485, 3493, 3504, 3505, 3508, 3510,
3685, 3723, 3918, 3919, 3920, 3921, 3922, 3923, 3924) ESAS NUMARALI MECLİS
ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI ÖZNUR ÇALIK (Malatya) - Bu
vesileyle biz, bütün hukuki düzenlemelerimizi yapacağız. Elimizde çok
önemli metinlerimiz var; 6284 başta olmak üzere, bunları daha da
güçlendirmek üzere raporumuzda önerilerde bulunduk. Özellikle 17 ana
başlık, 42 tespit ve 547 önerimiz var. dedik; Bunlar bu kadar eksik
mi ki bu kadar öneriye yer verdiniz? dendi. Tekrar altını çizerek
söylüyorum, biz bütün siyasi partilere, yerel yönetimlere, medya
kuruluşlarına, barolara, STKlere, sendikalara, özel sektöre, kamu
kurum ve kuruluşlarına önerilerde bulunduk. Bu yapmış
olduğumuz öneriler içerisinde, siyasi partilere de Mümkünse karar
mekanizmalarında, yerel yönetimlerde, belediye meclislerinde, belediye
başkanlıklarında sorumluluklarını alacak şekilde
mutlaka kadınlara görev verin ve sayılarımızı
artıralım. dedik. Özellikle, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 2002 yılında
4,4 olan kadın temsil oranı 2020 yılında yüzde 17,24e
çıkmış vaziyette.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Başkan, süreniz bitti
ama iki dakika içerisinde toparlayın lütfen.
(10 / 96, 234, 409, 501, 698, 1743, 1747, 1912,
2187, 2203, 2303, 2353, 2389, 2477, 2673, 2675, 2697, 2830, 2976, 2979, 3019,
3109, 3206, 3430, 3476, 3479, 3482, 3484, 3485, 3493, 3504, 3505, 3508, 3510,
3685, 3723, 3918, 3919, 3920, 3921, 3922, 3923, 3924) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU
BAŞKANI ÖZNUR ÇALIK (Malatya) - Bu yeterli mi? Tabii ki değil
ama Türkiye tarihindeki bu orana yükselmesinin en önemli sebebi,
kadınların kendi aralarında eşitlenmesi ve çifte
standardın ortadan kaldırılması. 2020 yılından
itibaren, şu anda yüzde 17,24 temsil oranına sahibiz. Kadın
araştırma görevlisi oranımız yüzde 51, kadın avukat
oranımız yüzde 45, kadın hâkim oranımız yüzde 46,
kadın öğretim görevlisi oranımız yüzde 50, mimar
oranımız yüzde 45, bankacı oranımız yüzde 51,
kadın kamu çalışanı oranımız yüzde 40, kadın
profesör oranımız yüzde 32,5 ve kadın akademisyen oranlarımız
da dünyaya örnek mahiyette. Kadının güçlendirilmesi kadına
yönelik şiddetle mücadelede en önemli ayaktır.
Bu vesileyle, bir kez daha yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. Kadının güçlendirilmesi adına
tüm siyasi partilerin destek vermesini temenni ediyorum Kıymetli
Başkanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
36.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, meydanlardaki kadınları coplayan
Hükûmetin kınanması gerektiğine ve İstanbul
Sözleşmesine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, Komisyonda
çalışan milletvekillerimizi, aynı zamanda diğer
milletvekillerimizi de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak çok dikkatli ve
sessiz bir şekilde dinledik. Komisyon Başkanı, özellikle Bu
sadece bizim söylememizle olmaz; bu, aynı zamanda, sivil toplum
örgütlerinin, meslek odalarının, kadından yana olan herkesin
sesini duyurmasıyla olur. dedi. Sanatçıların da
Onlar sesini
duyurmak için meydandalar, sizin Hükûmetiniz onları copluyor. Onları
hiç olmazsa kınamalıydınız, hiç olmazsa burada
kınamalıydınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
Onun haricinde, sizden rica ediyorum: İstanbul
Sözleşmesi, bir avuç erkeğin istemediği bir şeydir, bir
avuç erkeğin, İstanbul Sözleşmesi, bir avuç erkeğin
işine gelmeyen bir sözleşmedir; bunun içini bu kadar boşaltmaya
çalışmayalım çünkü kadın için her anlaşma
değerlidir.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler (Devam)
1.-
Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin ve 22 Milletvekilinin, Hatay
Milletvekili Serkan Topal ve 28 Milletvekilinin, İYİ Parti Grubu
adına Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlunun, Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve 25
Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 21
Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 29
Milletvekilinin, Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önal ve 24 Milletvekilinin,
İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlü ve 25
Milletvekilinin, Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer ve 22
Milletvekilinin, Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen ve 21
Milletvekilinin, Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve 19 Milletvekilinin,
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 20 Milletvekilinin, Ankara
Milletvekili Gamze Taşcıer ve 21 Milletvekilinin, Şanlıurfa
Milletvekili Ayşe Sürücü ve 20 Milletvekilinin, Muş Milletvekili
Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve 19 Milletvekilinin, Ağrı
Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir ve 19 Milletvekilinin, İstanbul
Milletvekili Oya Ersoy ve 20 Milletvekilinin, Kahramanmaraş Milletvekili
Ali Öztunç ve 23 Milletvekilinin, Muğla Milletvekili Süleyman Girgin ve 24
Milletvekilinin, İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke ve 26 Milletvekilinin,
Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç ve 19
Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm ve 19
Milletvekilinin, Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ve 19 Milletvekilinin, Adana
Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç ve 19 Milletvekilinin, Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycan ve 20 Milletvekilinin, Konya Milletvekili Esin Kara ve
20 Milletvekilinin, Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç
Koçyiğit ve 20 Milletvekilinin, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay
Pekgözegü ve 19 Milletvekilinin, Şırnak Milletvekili Nuran İmir
ve 19 Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm ve 20
Milletvekilinin, Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca ve 20
Milletvekilinin, Isparta Milletvekili Aylin Cesur ve 19 Milletvekilinin,
İstanbul Milletvekili Oya Ersoy ve 20 Milletvekilinin, Muş
Milletvekili Şevin Coşkun ve 19 Milletvekilinin, Mardin Milletvekili
Ebrü Günay ve 19 Milletvekilinin, Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan
ve 19 Milletvekilinin, Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir
ve 19 Milletvekilinin, Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere ve 21
Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlü ve
21 Milletvekilinin, İYİ Parti Grubu adına Grup Başkanvekili
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, İstanbul Milletvekili Züleyha
Gülüm ve 19 Milletvekilinin, MHP Grubu adına Grup Başkanvekili Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, AK Parti Grubu adına Grup
Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, Grup
Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Grup Başkanvekili
Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Grup Başkanvekili Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Grup Başkanvekili
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın; Kadına Yönelik Şiddetin
Sebeplerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması
Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasa'nın 98'inci,
İçtüzük'ün 104 ve 105'inci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis
Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri
(10/96, 234, 409, 501, 698, 1743, 1747, 1912, 2187, 2203, 2303, 2353, 2389,
2477, 2673, 2675, 2697, 2830, 2976, 2979, 3019, 3109, 3206, 3430, 3476, 3479,
3482, 3484, 3485, 3493, 3504, 3505, 3508, 3510, 3685, 3723, 3918, 3919, 3920,
3921, 3922, 3923, 3924) ve Meclis Araştırması Komisyonu Raporu
(S. Sayısı:315) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak
Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla kurulan
Meclis Araştırması Komisyonu Raporu üzerindeki genel
görüşme tamamlanmıştır.
Gündemimizdeki konu tamamlanmıştır.
Alınan karar gereğince kanun teklifleri
ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için, 9 Mart 2022 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.11
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, koronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
(x) 315 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(xx) Meclis araştırması önergesinin ön görüşmeleri 9/3/2021 tarihli 56ncı Birleşimde yapılmıştır.