TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
66ncı Birleşim
15 Mart 2022 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Çanakkale
Milletvekili Jülide İskenderoğlunun, 18 Mart Çanakkale Zaferi ve
Şehitleri Anma Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
2.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, 14 Mart Tıp
Bayramına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Çanakkale
Milletvekili Muharrem Erkekin, 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, sağlık emekçilerinin taleplerine
ilişkin açıklaması
2.- Muğla
Milletvekili Süleyman Girginin, Muğla Seydikemerdeki kadastro
çalışmalarına ilişkin açıklaması
3.- Düzce
Milletvekili Ümit Yılmazın, 14 Mart Tıp Bayramına ve
evlerinde elektrikli tıbbi cihaz kullanan hastaların elektrik
faturalarına ilişkin açıklaması
4.- Mersin
Milletvekili Olcay Kılavuzun, şehit Ertuğrul
Ulupınarın isminin mezun olduğu okula verilmesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
5.- Hatay
Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, sağlıkta şiddete
ilişkin açıklaması
6.- Kayseri
Milletvekili Çetin Arıkın, Bandırma Eğitim ve
Araştırma Hastanesinin Başhekiminin anestezi doktorlarına
yönelik talimatına ve 14 Mart Tıp Bayramına ilişkin
açıklaması
7.-
Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın, hekimlerin
sorunlarına ve taleplerine ilişkin açıklaması
8.-
İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecanın, 14 Mart Tıp
Bayramına ve hekimlerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
9.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 14 Mart Tıp
Bayramına ve Cumhurbaşkanının
açıkladığı sağlık çalışanlarına
yönelik düzenlemeye ilişkin açıklaması
10.-
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, süt üreticilerinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
11.- Amasya
Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin, 2021 yılı içerisinde
Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde gerçekleştirilen
yatırımlara ilişkin açıklaması
12.- Osmaniye
Milletvekili İsmail Kayanın, Türkiyenin yerli ve millî savunma
sanayisine ilişkin açıklaması
13.-
İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, 14 Mart Tıp
Bayramına ilişkin açıklaması
14.-
Balıkesir Milletvekili Fikret Şahinin, 14 Mart Tıp
Bayramına ilişkin açıklaması
15.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, süt üreticilerinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
16.- Adana
Milletvekili İsmail Koncukun, zamlara ilişkin açıklaması
17.- Tokat
Milletvekili Yücel Bulutun, Tütün İhracatçıları Birliğinin
belirleyeceği tütün fiyatına ilişkin açıklaması
18.-
Balıkesir Milletvekili İsmail Okun, Adalet Bakanlığı
tarafından yapılan görevde yükselme ve unvan mülakatlarına
ilişkin açıklaması
19.- Aksaray
Milletvekili Ayhan Erelin, çiftçilerin beklentilerine ilişkin
açıklaması
20.-
Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Hükûmetin pandemi
dolayısıyla getirdiği müzik yasağına ilişkin
açıklaması
21.- Gaziantep
Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, zeytinliklerin madenciliğe
açılmasına ilişkin açıklaması
22.- Gaziantep
Milletvekili İrfan Kaplanın, 14 Mart Tıp Bayramına ve
Cumhurbaşkanının doktorları hedef alan sözlerine
ilişkin açıklaması
23.-
İstanbul Milletvekili Rümeysa Kadakın, İBB tarafından
kesilen çınarlara ilişkin açıklaması
24.-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Adıyaman Uzunköyün
yol ve köprü sorununa ilişkin açıklaması
25.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, PKK tarafından Ankara Kızılay
Güvenparkta düzenlenen saldırının yıl dönümüne, 14 Mart
Tıp Bayramına, Cumhurbaşkanının doktorları hedef
alan konuşması ile sağlık çalışanlarına
müjde olarak açıkladığı vaatlere, İstanbul
Esenyurtta bulunan Akçaburgaz Mahallesinin eğitim alanındaki
sorunlarına ve kamuda iş yapan müteahhitlere yönelik düzenlemeye ilişkin
açıklaması
26.- Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, İstiklal Marşının
kabulünün 101inci yıl dönümüne, PKK-PYD tarafından Ankara
Güvenparkta düzenlenen saldırının yıl dönümüne, 14 Mart
Tıp Bayramına, şehadetinin seneidevriyesinde Talat Paşayı
rahmet ve minnetle andıklarına, Yemenin başkenti Sanada bulunan
Türk Şehitlik Anıtına düzenlenen saldırıya ve 23
Yaş Altı Avrupa Güreş Şampiyonasında Millî
Takımımızın elde ettiği başarılara
ilişkin açıklaması
27.- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, 14 Mart Tıp
Bayramına, rehin tutulan Selçuk Mızraklı ve İdris
Balukenin Tıp Bayramını kutladığına,
sağlıkta şiddete, Bandırma Eğitim ve
Araştırma Hastanesinin Başhekiminin grevdeki doktorlara yönelik
sözlerine, gıda krizi tehlikesine, iktidar partisinin kaymakam, müftü ve
jandarmayla seçim çalışması için gittiği Siirtte köylüleri
tehdit ettiğine ve kadın cinayetlerine ilişkin
açıklaması
28.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 14 Mart Tıp
Bayramına, Cumhurbaşkanının sağlık
çalışanları ile muhtarlara verdiği sözleri
tutmadığına ve İstanbul Milletvekili Rümeysa Kadakın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
29.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine, 14 Mart Tıp Bayramına, İstiklal
Marşının kabul edilişinin 101inci yıl dönümüne ve
Cumhurbaşkanının açıkladığı sağlık
çalışanlarına yönelik düzenlemeye ilişkin
açıklaması
30.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
31.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
32.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Kars Milletvekili Ahmet Arslanın
İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
33.- Kars
Milletvekili Ahmet Arslanın, Samsun Milletvekili Erhan Ustanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
34.- Mersin
Milletvekili Zeynep Gül Yılmazın, Mersinde gazetecilere
yapılan saldırılara ilişkin açıklaması
35.- Samsun
Milletvekili Bedri Yaşarın, Yeniçağ gazetesi temsilcisi
İbrahim Akkuşa yapılan saldırıya ilişkin
açıklaması
36.- Osmaniye
Milletvekili Baha Ünlünün, Osmaniyenin Kadirli ilçesindeki Ahmet Kastal Caddesindeki
trafik sorununa ilişkin açıklaması
37.- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Uşak
Milletvekili İsmail Güneşin HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
38.- Uşak
Milletvekili İsmail Güneşin, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
39.- Adana
Milletvekili Burhanettin Bulutun, Adananın Yüreğir ilçesine
bağlı Kazım Karabekir Mahallesindeki kentsel dönüşüm
nedeniyle vatandaşların yaşadığı mağduriyete
ilişkin açıklaması
40.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Şanlıurfa
halkının sorunlarına ilişkin açıklaması
41.- Ankara
Milletvekili Şenol Sunatın, 316 sıra sayılı Kanun
Teklifinin birinci bölümü üzerinde İYİ Parti Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında sarf ettiği
bazı ifadeleriyle ilgili düzeltmede bulunmak istediğine ilişkin
açıklaması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.-
Cumhurbaşkanlığının, Anayasa ve Adalet
Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan, Diyarbakır
Milletvekili Semra Güzel hakkında yasama
dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
tezkeresinin (3/1849) Cumhurbaşkanlığına iade
edildiğine ilişkin tezkeresi (3/1891)
B) Önergeler
1.- Antalya
Milletvekili Çetin Osman Budakın, (2/3524) esas numaralı Perakende
Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/162)
VI.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili Samsun Milletvekili Erhan
Usta tarafından, TÜRK TELEKOMun özelleştirme işlemlerinde
oluşan şaibeli durumlar ile bunların Türk milletine
yüklediği maliyetin incelenmesi, kullanılan kredilerdeki şüpheli
durumların araştırılması, söz konusu özelleştirme
sonucunda devletin zarara uğramasına sebep olan ihmaller ile bu
ihmallere sebep olan görevlilerin tespit edilmesi, dört yıl sonra kamuya
bedelsiz olarak devredilecek bir varlığın Türkiye Varlık
Fonu tarafından satın alınmasının arkasında yatan
gerçek sebeplerin açığa çıkarılması amacıyla
15/3/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15
Mart 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
2.- HDP
Grubunun, Batman Milletvekili Necdet İpekyüz ve arkadaşları
tarafından, halk sağlığının ve sağlık
emekçilerinin sorunlarının incelenmesi amacıyla 15/3/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Mart 2022 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP
Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, sağlık
çalışanlarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/5685) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 15 Mart 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Teklifleri
1.- Konya
Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir ve 36 Milletvekilinin Diyanet
İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun ile Devlet Memurları Kanununda ve 375 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/4212) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 316) (x) 316 S. Sayılı Basmayazı
9/3/2022 tarihli 65'inci Birleşim Tutanağı'na eklidir.
2.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uganda
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayi İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Teklifi (2/1458) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 178)
VIII.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın, TBMM Personeli ve Emeklileri
Biriktirme, Dayanışma ve Yardım Sandığına
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya
Sadi Bilgiç'in cevabı (7/58616)
2.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Hukuk Hizmetleri
Başkanlığına yapılan atamalara ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç'in
cevabı (7/58617)
3.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Bazı
çalışanlara mobbing uygulandığı iddiasına
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya
Sadi Bilgiç'in cevabı (7/58618)
4.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Hukuk Hizmetleri
Başkanlığına tahsis edilen araca ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç'in
cevabı (7/58619)
5.- Van
Milletvekili Murat Sarısaç'ın, yaşayan diller ve lehçeler
dersine dair verilere,
-
Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ'ın, ana dilde eğitim
hizmeti talebine ve Kürtçe öğretmeni atamalarına,
-
Şanlıurfa Milletvekili Nusrettin Maçin'in, 2012 yılından
itibaren Kürtçeyi seçmeli ders olarak seçen kişi sayısına ve
Kürtçe öğretmeni atamalarına,
- Batman
Milletvekili Necdet İpekyüz'ün, Türkiye'de yok olma tehlikesinde olan
anadillere ve anadilde eğitime,
- Bingöl
Milletvekili Erdal Aydemir'in, kaybolmaya aday diller arasında gösterilen
Zazaca ile ilgili yapılan çalışmalara,
- Antalya
Milletvekili Kemal Bülbül'ün, Erzurum'da bir kuran kursunda
yaşandığı iddia edilen olaylarda adı geçen
kişilere uygulanan yaptırımlara,
- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Bakanlığın öğrenci
başına yaptığı harcamaya,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in cevabı
(7/58684), (7/59308), (7/59312), (7/59571), (7/59572), (7/59672), (7/59677)
6.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın'ın, Kuzey Marmara Otoyolu
Projesinin bazı kesimlerinde gerçekleşen ek maliyet
artışına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/58699)
7.- Zonguldak
Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz'ın, 2020-2021 eğitim ve
öğretim yılında ilkokul ve lise düzeyinde öğrencilerin
devamsızlık durumuna,
-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir'in, otizmli çocukların
eğitime erişimlerine,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in cevabı
(7/59052), (7/59054)
8.- İzmir
Milletvekili Bedri Serter'in, İzmir'de OSB'ler içinde yer alan özel
eğitim kurumlarına ve OSB dışı mesleki ve teknik
eğitim okullarına ayrılan ödenek miktarına,
- Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, Kürtçeyi seçmeli ders olarak
seçen kişi sayısına ve Kürtçe öğretmeni atamalarına,
- Batman
Milletvekili Ayşe Acar Başaran'ın, Batman'da bulunan bir okulun
müdürüne yönelik şikayetlere,
- Denizli
Milletvekili Yasin Öztürk'ün, Denizli'deki fen liselerinin
kontenjanlarının boş olmasına,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in cevabı
(7/59055), (7/59314), (7/59671), (7/59673)
9.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal'ın, öğretmen
atamalarına,
- Batman
Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki'nin, 2020-2021 eğitim-öğretim
yılında Kurmanca ve Zazaca seçmeli derslerini seçen öğrencilere,
-
İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm'ün, özel eğitim kurumlarında
görevli öğretmenlerin özlük haklarının iyileştirilmesi
talebine,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in cevabı
(7/59056), (7/59057), (7/59309)
10.-
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi'nin, Amasya ilinde
Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel
istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına
uygunluğuna,
Balıkesir
ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel
istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına
uygunluğuna,
Çanakkale
ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel
istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına
uygunluğuna,
Kocaeli ilinde
Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel
istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına
uygunluğuna,
Antalya ilinde
Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel
istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına
uygunluğuna,
Çorum ilinde
Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel
istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına
uygunluğuna,
- Denizli
Milletvekili Yasin Öztürk'ün, fen liseleri ve sosyal bilimler liselerinin
kontenjanlarının boş olmasına,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in cevabı
(7/59409), (7/59410), (7/59411), (7/59412), (7/59413), (7/59414), (7/59675)
15 Mart 2022
Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.01
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 66ncı Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü münasebetiyle söz
isteyen Çanakkale Milletvekili Sayın Jülide İskenderoğluna
aittir.
Buyurun Sayın
İskenderoğlu. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Çanakkale Milletvekili Jülide İskenderoğlunun, 18 Mart
Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
JÜLİDE
İSKENDEROĞLU (Çanakkale) Binlerce Mehmet şehit oldu, binlerce
Mehmet toprak oldu; toprak bize vatan oldu.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, dile kolay, her şeyden
sakındıkları, gözleri gibi baktıkları
evlatlarını vatana kurban olsunlar diye saçlarına kınalar
yakıp Çanakkaleye gönderdi analar geriye dönmeyeceklerini bile bile. O
kınalı kuzuların her biri Çanakkalede yıkılmaz kale,
bükülmez bilek, geçilmez duvar oldu yüz yedi yıl önce. Kendi
hayatları, hayalleri, umutları vardı; her biri Çanakkalede
Mehmet oldu, Mehmetçik oldu. Mehmetçik bir hilal uğruna en değerli
varlığını, canını ortaya koydu. Bir millet burada
birlik oldu, Çanakkale geçilmez oldu. Gazi Mustafa Kemalin
hatıralarındaki şu satırları düşünün:
Karşılıklı siperler arasındaki mesafe
Çanakkale, Türkiyedir.
Çanakkaleye, şehitliklere giden herkes derin bir hüzün, haklı bir
gurur duyar; her yerde, tek bir mezar taşının altında
yüzlerce şehidimiz yatar. Şehitliğimizi ziyarete gelen çocuklar,
gençler sorarlar: Burada kim yatıyor? Bir şehit mezarında
Edirneli Hasan, Denizlili Ahmet, Sivaslı Mehmet, Erzincanlı Kazım,
Diyarbakırlı Memo, Balıkesirli Mehmet, Kosovalı Muhammet
koyun koyunadır; kısacası, Çanakkale şehitliklerinde
Türkiye yatar.
Çanakkale, vatan
müdafaasında omuz omuza mücadele edip şehit olunca koyun koyuna yatan
hepimizin dedesinin emaneti Türkiyedir. Onların derdi, şehit
İbrahim Nacinin günlüğünde dediği gibi: Şehit olmaktan
korkmuyorum; bir mezar taşım bile olmayacak, unutulmaktan
korkuyorum. Biz aziz şehitlerimizi unutturmayacağız, asla
unutmayacağız.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ecdat bize çok kutlu bir miras bıraktı,
al bayrağı ve bu cennet vatanı. Bu aziz vatanın her bir
köşesinde hizmet etmek bizler için büyük bir şeref ancak biz
Çanakkaleyi temsil etmekten ayrı bir onur, büyük bir gurur duyuyoruz. Her
sabah güneşin ilk ışıklarının vurduğu
şüheda topraklarına bakarken omzumuzda kahraman ecdada olan borcumuzu
hissediyoruz. Cumhuriyetin ön sözünün yazıldığı
topraklardır Çanakkale. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın özel ilgi ve hassasiyetiyle AK
PARTİ hükûmetlerimiz döneminde Çanakkale Savaşının
yaşandığı Gelibolu Yarımadası âdeta yeni
baştan ihya edildi. Gerçek şüheda kabristanları ortaya
çıkarıldı, anıt ve mezarlıklar yeniden düzenlendi. Her
yıl yüz binlerce vatandaşımızın ziyaret ettiği
tarihî alan, gerek dönemin izlerini taşımasıyla gerekse son
teknolojinin kullanıldığı müze ve simülasyon merkeziyle bu
destanın nesiller boyunca aktarıldığı dev bir
açık hava müzesi hâline getirildi. Her biri tarihin izlerini
taşıyan Bigalı köyündeki Atatürk Evi, Bayramiçte
hemşehrimiz olmasıyla övündüğümüz Mehmet Akif Ersoyun
çocukluğunun geçtiği ev, Ezineli Yahya Çavuşun evi, Bigalı
Mehmet Çavuşun evi, Anadolu Hamidiye Tabyaları ve daha nicelerini
restore ederek hizmete açtık ve nihayetinde, dünya literatürüne Çanakkale
adını bir kez daha yazdıracak, her bir detayıyla ayrı
ayrı gurur vesilesi olan 1915 Çanakkale Köprüsünün
açılışını bu özel günde gerçekleştiriyoruz.
Toplam geçiş uzunluğu 4.608 metreye ulaşan köprümüz, kendi
alanında dünyanın ilk sıralarında yer alıyor. Köprünün
2.023 metrelik orta açıklığı cumhuriyetimizin 100üncü
yılını, 318 metrelik çelik kuleleri Çanakkale Deniz Zaferinin
kazanıldığı 3üncü ayın 18ini yani 18 Mart gününü,
kırmızı beyaz rengiyse al bayrağımızı temsil
ediyor. Ülkemizin göz bebeği, tarihimizin ön sözü Çanakkalemizi bir kez
daha tarihe yazdıracak bu dev eserin açılışına Türkiye
Büyük Millet Meclisindeki tüm milletvekillerimizi ve tüm
halkımızı davet ediyoruz.
18 Mart Şehitleri Anma
Günü ve Çanakkale Deniz Zaferinin yıl dönümünde başta Anafartalar
kahramanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları,
Çanakkale şehitlerimiz, ebediyete intikal etmiş gazilerimiz olmak
üzere vatan savunmasında canlarını feda etmiş bütün aziz
şehitlerimizi saygı, minnet ve rahmetle anıyor, bu
şanlı zaferin 107nci yılını bir kez daha kutluyorum.
(AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı ikinci söz, 14 Mart Tıp Bayramı münasebetiyle söz
isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Sefer Aycana aittir.
Buyurun Sayın Aycan.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, 14 Mart
Tıp Bayramına ilişkin gündem dışı
konuşması
SEFER AYCAN
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 14
Mart Tıp Bayramı nedeniyle gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
14 Mart 1827, Türkiyede
modern tıp fakültesinin kurulması ve tıp eğitiminin
başlangıcıdır. 14 Martın ilk anılması da 14
Mart 1919a denk gelir. O gün,
İstanbul, İngilizler tarafından işgal altındadır.
İşte, o gün Tıbbiyeliler işgale direnmeye
azmetmişlerdir; bayraklarını çekmişler, kimsenin
sokağa çıkamadığı günde Tıbbiyeliler işgali
lanetlemiş, işgal için eylem yapmıştır yani 14 Mart
bizim günümüzdür, millî bir gündür, millî tarihimizdir, Tıbbiyelilerin
tarihidir. Tıbbiyeliler, Sivas Kongresinde var olan kişilerdir,
cumhuriyeti kuran iradedir yani Tıbbiyeliler millîdir, vatanseverdir; Türk
Tabipleri Birliği yöneticilerinin aksine, daima devletinin, milletinin
yanında ve hizmetindedir. Tıbbiyeliler, devletine sadık, insan
sevgisiyle dolu ve görev aşkıyla, özveriyle çalışan
kişilerdir. Bugün bu gururu yaşıyoruz; tabii ki modern tıp
fakültesinin kurulmasından bugüne geçen sürede tıbbiye çok ciddi
mezunlar vermiş ve tıp doktorları, Türkiyenin doktorları
tüm dünya tarafından kabul edilen doktorlar hâline gelmiştir. Bu
gurur hepimizindir, bununla mutluyuz, bayram ediyoruz.
Tabii, 14 Martla birlikte
Türkiyenin sağlık sorunlarını da konuşuyoruz,
tıp eğitiminin sorunlarını da konuşuyoruz,
sağlık mesleğinin, uygulamanın sorunlarını
konuşuyoruz, sağlık hizmetlerini konuşuyoruz. Elbette
sorunlarımız vardır ama bu sorunlar çözülmeyecek sorunlar
değildir, hep birlikte bu sorunların üstesinden de gelebiliriz.
Tıp eğitimi zordur, tıp fakültesine girmek zordur, bitirmek çok
daha zordur; herkesin de harcı değildir. Tıpta uzmanlık
dünyanın en zor sınavıdır, sınavı kazanmak
zordur, uzman olmak çok çok daha zordur. Hekimlik fedakârlıktır, iki
günde kırk sekiz saatin otuz altı saatini hastanede geçirmek,
hastaların başında hizmet aşkıyla yanmaktır,
özveri mesleğidir. Tıp fakülteleri özel kuruluşlardır,
bunlara sahip çıkmak lazım. Buralar eğitim
kurumlarıdır. Tıp mesleği ustalık çıraklıkla
öğrenilen bir meslektir. Onun için, tıp fakültesi hastanesi var olmalıdır,
her şeye rağmen var olmalıdır ve
yaşatılmalıdır. Orası herhangi bir, sıradan
hastane değildir, hizmet hastanesi değildir; orası bir
eğitim ve araştırma merkezidir. Onun için, buna destek olmak,
bunları kuvvetlendirmek ve sorunlarını da halletmek gerekir.
Sağlık
hizmetlerinin sorunları vardır. Sağlık hizmetleri bugün
gelinen noktada sıkıntılı bir konumdadır ama bu nokta,
hekimlerin oluşturduğu bir sorun değildir. Maalesef, bugün,
sağlık hizmeti, alınıp satılan, ticari bir meta,
hastaneler ise işletme hâline gelmiştir, hekim ile hasta arasına
para girmiştir. Evet, dünyanın her yerinde sağlık
hizmetleri pahalıdır, Türkiyede de pahalıdır ama bu
pahalılık hekimlerden kaynaklanan bir sorun değildir. Evet,
tıp mesleği en kalifiye eğitim görmüş kişilerin yaptığı
bir meslektir, sağlık hizmeti pahalı bir hizmettir. Biz de
Keşke hekim ile hasta arasına para meselesi girmese. deriz;
keşke öyle olmasa, para konuşulmasa, paranın
konuşulmadığı, her insanın istediği
sağlık hizmetini istediği gibi aldığı bir sağlık
hizmeti işleyişi olsa ama dünyada liberal ekonomik sistem
sağlık hizmetini tamamen kontrol altına almış ve
finanse etmektedir ve maalesef, sağlık hizmeti, alınıp
satılan meta hâline gelmiştir. Keşke böyle olmasa,
sağlık hizmeti herkese verilen, insanların sağlığını
koruyan, geliştiren ve tedavi eden bir yaklaşımla ele
alınsa; biz bunu istiyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak tabii ki tüm
hekimlerimizin sorunlarını biliyoruz.
Hekimlik fedakârlık
isteyen bir meslektir. Sanıldığının aksine, hekimler
ve sağlık personeli çok düşük ücret almaktadır, öyle yüksek
ücretler almamaktadır. Yeni göreve başlamış bir hekimin
maaşı 8.500 liradır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
SEFER AYCAN (Devamla)
Tamamlıyorum.
Ama sorun sadece maaş
değildir. Biz hekimin itibarını,
saygınlığını kazanmasını istiyoruz. Hekim,
saygın bir kişidir ve saygı görmeyi hak eden kişidir. Onun
için, paradan çok, hekimin itibarını,
saygınlığını tekrar kazanması gerektiğine
inanıyoruz. Elbette çok
sorunumuz var, bu sorunların hepsi çözülebilir sorunlardır.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, Genel Başkanımızın da ifade ettiği gibi, tüm
sağlık personeline saygı duyuyoruz, özveriyle çalışan
tüm sağlık personelini takdir ediyoruz, sağlık personeliyle
ilgili, maaşlarıyla ilgili ya da özlük haklarıyla ilgili
yapılacak her düzenlemeyi desteklemeye varız.
Hepinize
sağlıklı günler diliyorum; sağ olun, var olun. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı üçüncü söz, 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma
Günü münasebetiyle söz isteyen Çanakkale Milletvekili Sayın Muharrem
Erkeke aittir.
Buyurun Sayın Erkek.
(CHP sıralarından alkışlar)
3.- Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkekin, 18 Mart Çanakkale Zaferi
ve Şehitleri Anma Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Evet, Birinci Dünya
Savaşı başladıktan kısa bir süre sonra itilaf
devletleri Çanakkale Boğazı'na saldırdılar. Çanakkale'de
çok önemli bir cephe açıldı ve 18 Mart 1915te işgal
donanması Çanakkale Boğazı'na girerken burnunu ilk sokan
zırhlı Agamemnon zırhlısıydı. Bu, Anadolu'ya
verilen önemli bir mesajdı. Agamemnon'u hepimiz tanıyoruz; yine
Çanakkale'nin tarihî topraklarında gerçekleşen Troya
Savaşı'ndaki kişi. Evet, o zırhlı Boğaza ilk
giren zırhlıydı. Ne güzel söylemiş Mehmet Akif:
Şu Boğaz harbi
nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların,
yükleniyor dördü beşi.
Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün
akvamıbeşer,
Kaynıyor kum gibi, tufan
gibi, mahşer mahşer.
Evet, Çanakkale cephesi çok
farklı bir cepheydi ve bizim açımızdan var olmak ya da yok olmak
anlamına geliyordu. Gencecik bir nesli Çanakkale toprakları
bağrına bastı; askeri, mekteplisi, Tıbbiyelisi, çiftçisi,
genci, kadını vatan savunması için Çanakkalede bir araya geldi
ve bugün de Çanakkalenin tarihî topraklarında yan yana yatıyorlar.
Anafartalar kahramanı,
cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk için de askerlik
hayatında Çanakkalenin çok önemli, özel bir yeri vardı. Atatürkün
doğum yeri Gelibolu Tarihî Yarımadasındaki Kemalyeri kabul
edilir. Gazi Mustafa Kemali de bütün dünya Çanakkalede
tanımıştır. Çanakkalede Büyük Komutan Gazi Mustafa
Kemalin etrafında birleşen kadrolar daha sonra Kurtuluş
Savaşında da bir araya gelecekler ve daha sonra da bu yüce Meclisin
çatısı altında ve genç Türkiye Cumhuriyetini çağdaş
uygarlık düzeyine ulaştırma mücadelesinde de birlikte
çalışacaklardı. 23 Nisan 1920de Türkiye Büyük Millet Meclisi
açıldığında yani Gazi Meclisin ilk döneminde Çanakkale
cephesinde görev yapmış 25 milletvekili yer alıyordu, ikinci
döneminde bu sayı 36ya çıktı yani Çanakkale cephesinde büyük
bir vatan savunmasını gerçekleştirenler, kahramanlık
destanını yazanlar işte siyaset sahnesinde de Mecliste de yine
Türkiye için mücadelelerini verdiler.
Çanakkale aynı zamanda
bir centilmenler savaşıydı. Hayatının önemli bölümü
cephelerde geçmiş büyük bir kumandan ama aynı zamanda büyük bir
devlet adamı ve barış insanı olan Gazi Mustafa Kemal 1934
yılında tüm dünyaya tarihin en önemli mesajını yine
Çanakkaleyle, Çanakkale savaşlarıyla veriyordu: Bu memleketin
toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar, burada bir dost
vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde
uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak
diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar, göz
yaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim
bağrımızdadır, huzur içindedirler ve huzur içinde rahat
rahat uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten
sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır. (CHP
sıralarından alkışlar) Evet, bu mesaj dünya tarihindeki en
anlamlı barış mesajıdır ve Çanakkale ruhu da işte
budur, büyük bir kahramanlığın yanında kardeşlik ve
barıştır.
Bu vesileyle, 18 Martı
büyük bir gururla kutluyor, ebediyete intikal eden tüm şehitlerimizi ve
gazilerimizi büyük bir vefayla ve saygıyla anarak yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP,
AK PARTİ ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden
birer dakika süreyle söz vereceğim.
İlk söz, Sayın
Çelebi...
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, sağlık
emekçilerinin taleplerine ilişkin açıklaması
MEHMET ALİ ÇELEBİ
(İzmir) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sağlık
emekçilerimizin talepleri şunlardır:
1) Emekliliğe
yansıyan, yoksulluk sınırı üzerinde temel ücretin
verilmesi.
2) Ek göstergelerin 3600den
7200e kadar kademeli olarak yükseltilmesi.
3) Etkili ve
caydırıcı, yeni bir sağlıkta şiddeti önleme
yasasının çıkarılması.
4) Bütüncül bir meslek hastalıkları
yasası çıkarılması.
5) Asistan hekimler
başta olmak üzere, uzun süreli ve angarya çalışmanın
kaldırılması.
6) Veteriner hekimlerin de
yapılacak yasal düzenleme ve maaş iyileştirmelerinden
faydalanması.
7) Kadrolu, güvenceli
istihdam.
8) Karar alma
mekanizmalarında yer alma.
9) İnsanca yaşamaya
yetecek emekli maaşı.
10) Özel sağlık
kuruluşlarında ciro baskısına,
taşeronlaştırmaya, güvencesiz çalışmaya son verilmesi.
Bu taleplere kulak verilmeli
diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Girgin
2.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, Muğla
Seydikemerdeki kadastro çalışmalarına ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN
(Muğla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına: Muğla ili Seydikemer ilçesine bağlı
mahallelerin neredeyse tamamında 3402 sayılı Kadastro Kanununun
geçici 8inci maddesi kapsamında çalışmalar
yapılmış olup, çalışmalar sonucunda
taşınmazlar hazine adına tespit edilmiş, içinde bulunanlar
belirlenmiş, askı listeleri kesinleşmiştir.
Hazine adına tescil
edilmiş olan taşınmazlar, vatandaşların uzun
yıllardan bu yana kullandıkları, kendilerine ait arazilerin
kenarlarında bulunan veya atadan kalma yerlerdir. Vatandaşlara
tarım arazilerini ihaleye çıkmadan satın alma imkânı
sağlayan mevzuat uyarınca yapılabilecek başvuruların
süreleri de bitmiştir. Bu nedenle, Kadastro Kanununun geçici 8inci
maddesi kapsamında hazine adına tescil edilmiş olan bu
taşınmazlar herkese açık ihaleyle satılabilecektir. Maddi
güçleri elvermeyen vatandaşlarımızın uzun yıllardan bu
yana kullandıkları atadan kalma arazileri almalarını
kolaylaştıracak güncel düzenlemeler yapmayı düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Yılmaz
3.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, 14 Mart Tıp
Bayramına ve evlerinde elektrikli tıbbi cihaz kullanan
hastaların elektrik faturalarına ilişkin açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
14 Mart Tıp
Bayramı, başta hekimlerimiz olmak üzere tüm sağlık
çalışanlarımız için kutlu olsun.
Başta ALS hastaları
olmak üzere tıbbi cihazlara bağlı olarak yaşamak zorunda
olan hastaların elektrik faturalarında yaşanan artış,
hastaları ve hasta yakınlarını zor durumda
bırakmaktadır. Bu tür tıbbi cihazlar kullanan hastalarımızın
elektrik faturalarında, alt limit olarak düşünülen 210 kilovatsaat
uygulamasının kullandıkları cihazların elektrik
tüketimi göz önünde bulundurularak yeniden değerlendirilmesi
gerekmektedir. Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığımızın Sağlık Bakanlığıyla
imzalayacağı bir protokolle ALS, astım, KOAH ve benzeri
hastalarımızın evlerinde cihaz kullananlara yönelik elektrik
kullanım tutarının iyileştirilmesi
hastalarımızı ve hasta yakınlarını ziyadesiyle
memnun edecektir.
BAŞKAN Sayın
Kılavuz
4.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, şehit Ertuğrul
Ulupınarın isminin mezun olduğu okula verilmesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu toprakları
kanlarıyla vatan yapan, milletimiz uğruna canlarını hiçe
sayan, ay yıldızlı al bayrağımız şanla
dalgalansın diye sıradağlar gibi duran aziz şehitlerimiz
Türk milletinin şeref ve namus nişanesi olmuşlardır.
Milletimizin necip evlatlarının adlarını ve
anılarını yaşatmak, gelecek nesillere onların
ışığını ve emanetlerini aktarmak adına, 8
Ocak 2022de Şanlıurfa Akçakale hudut hattında bölücü alçak
teröristlerce döşenen EYPnin infilak ettirilmesi sonucu şehit olan,
geçmiş dönem MHP Gülnar İlçe Başkanımızın
oğlu Ertuğrul Ulupınar kardeşimizin isminin en son mezun
olduğu okul olan Gülnar Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesine verilmesini
talep ediyor; bu vesileyle şehitlerimizi rahmetle, minnetle, saygıyla
anıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Güzelmansur
5.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, sağlıkta
şiddete ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiyede sağlık
çalışanlarına yönelik şiddet dur durak bilmiyor.
Canımızı emanet ettiğimiz sağlıkçılara
artık cinayete teşebbüs boyutuna varan saldırılar
düzenleniyor. AKP, iktidarda olduğu yirmi yılda sağlıkta
şiddete yönelik caydırıcı bir yasa çıkaramadı,
CHPnin tekliflerini de reddetti. 2018de Sağlık
çalışanlarına kalkan elleri affetmek mümkün değil. denildi
ama dört yıldır bir yasayla ete kemiğe büründürülmedi.
Dün, 14 Mart Tıp
Bayramı dolayısıyla yine bir dizi vaat açıklandı;
bunların takipçisi olacağız, lafta kalmasına müsaade
etmeyeceğiz. Sağlıkta etkin şiddet yasasının bir
an önce Meclis gündemine gelmesini istiyoruz. Sağlık emekçilerinin
mesleklerini emekliliklerine de yansıyan ücretlerle ve şiddetten uzak
bir ortamda yapmaları için sonuna kadar mücadele edeceğiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Arık...
6.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, Bandırma
Eğitim ve Araştırma Hastanesinin Başhekiminin anestezi
doktorlarına yönelik talimatına ve 14 Mart Tıp Bayramına
ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ne duruyorsunuz, şunu
hemen paketleyin, hemen alın şunu. Sayın milletvekilleri,
paketlenmesi istenen uyuşturucu baronu değil; tacizci, tecavüzcü
değil; katil, terörist değil. Paketlenmesi istenen, 14 Mart Tıp
Bayramında çalışma koşullarının
iyileşmesini, sağlıkta şiddetin önlenmesini, Aile
Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliğinin geri çekilmesini
isteyen anestezi doktorları. Paketleyin hemen şunu. diye talimat
veren de doktorlara Giderlerse gitsinler. diyene şirin gözükmek isteyen,
hoş gözükmek isteyen Bandırma Eğitim ve Araştırma
Hastanesinin Başhekimi.
Sevgili
meslektaşlarım, hiç üzülmeyin, paketlenip gidecek olanlar bu iktidar
ve onların liyakatsiz bürokratları.
14 Mart Tıp
Bayramınız kutlu olsun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
İlhan.
7.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın,
hekimlerin sorunlarına ve taleplerine ilişkin açıklaması
METİN İLHAN
(Kırşehir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Doktorlarımız
uzunca bir süredir grev yapıyorlar ama Hükûmet sanki ortada hiçbir sorun
yokmuş gibi üç maymunu oynamaya devam etmektedir.
Hekimlerimiz bir türlü önüne
geçilemeyen sağlıkta şiddet, ağır çalışma
koşulları, uzun çalışma süreleri ve yoksulluk düzeyine
gelmiş gelir düzeyleriyle tükenmişlik sendromu yaşamaya
başladılar ve artık dayanacak güçleri de kalmadı. Bu
olumsuz tabloyu sadece siyasetçiler değil, tüm ülke olarak görmemiz
lazım.
Bakınız,
hekimlerimiz diğer dünya ülkelerine kıyasla neredeyse en az
maaşı alıp en fazla şiddete uğrayan bir konumdalar. Bu
sebeple hekimlerimizin makul ve haklı talepleri olan toplum
sağlığının korunmasına yönelik birinci basamak
sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi, çalışma
ortamlarının iyileştirilmesi, sağlıkta
caydırıcı bir şiddet yasası
çıkartılması, sağlık
çalışanlarının ücretlerinde en az yüzde 50lik bir
iyileştirme yapılması ve diğer hususlarda zaman
kaybetmeksizin TBMM olarak harekete geçmemiz sağlıklı ve mutlu
yarınlar yaşayabilmemiz için büyük önem arz etmektedir.
BAŞKAN Sayın
Emecan
8.- İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecanın, 14 Mart
Tıp Bayramına ve hekimlerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
EMİNE GÜLİZAR
EMECAN (İstanbul) Teşekkür ederim.
Dün 14 Mart Tıp
Bayramıydı fakat bu anlamlı gün AKP iktidarında bayram olmaktan
çıktı ve yine bayram tadında kutlanamadı. Hekimler özlük
haklarını alamıyorlar, saygınlıklarını
kaybettiler, şiddet görüyorlar. 2021 yılında 364
sağlık çalışanı görevi başındayken
şiddete maruz kaldı. Bu saldırılar son bir yılda yüzde
62 arttı yani bu sistem bizleri, ailelerimizi koruyan hekimlerimizi
koruyamıyor ve hekimlerimiz dün bu sisteme karşı, kötü
çalışma koşullarına karşı alanlardaydı.
Bizler haklarını almak için direnen bütün hekimlerimizin
yanındayız. Onlar bir yere gitmiyorlar, siz gideceksiniz.
Sağlık çalışanlarımızın huzurla, güvenle
çalışacakları bir Türkiye sözüyle tüm hekimlerimizin 14 Mart
Tıp Bayramı'nı kutluyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Taşkın
9.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 14 Mart
Tıp Bayramına ve Cumhurbaşkanının
açıkladığı sağlık çalışanlarına
yönelik düzenlemeye ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Son derece kutsal bir görev
icra eden değerli hekimlerimizin ve sağlık hizmetlerini
halkımıza ulaştırmada büyük bir özveriyle görev alan tüm
sağlık çalışanlarımızın 14 Mart Tıp
Bayramı'nı kutluyorum. Salgın dolayısıyla
hayatını kaybeden hekimlerimize ve sağlık çalışanlarımıza
Allah'tan rahmet, hasta olanlara acil şifalar diliyorum.
Türkiye,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
güçlü liderliğinde, yirmi yıllık AK PARTİ iktidarında
sağlık alanında âdeta çağ atlamıştır;
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.
anlayışıyla tüm sağlık altyapısını
yenilemiştir. Devletimiz, hekimlerimiz ve tüm sağlık
çalışanlarımız için her zaman en iyisini yapmanın
gayreti içinde olmuştur. Bu kapsamda, Sayın
Cumhurbaşkanımızın dün açıkladığı
sağlık çalışanlarına yönelik iyileştirmeler
içeren 5 maddelik düzenlemenin hekimlerimize ve tüm sağlık
çalışanlarına hayırlı olmasını diliyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Bülbül...
10.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, süt üreticilerinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Sayın Başkan, süt üreticileri zor durumda. 2017 yılında
süt 1 lirayken yemin çuvalı 38 liraydı. 2022 yılında sütün
litresi 4 lira 70 kuruş, yemin çuvalı ise 300 lira. Yani sütün
fiyatı 4,5 kat artarken yemin fiyatı 8 kat arttı. Dünya
standartlarına göre 1 kilo sütle 1,3 kilo yem alınması gerekli
ama bizde 1 kilo sütle
BAŞKAN Sayın
Karahocagil...
11.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin, 2021
yılı içerisinde Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde
gerçekleştirilen yatırımlara ilişkin açıklaması
MUSTAFA LEVENT
KARAHOCAGİL (Amasya) Teşekkür ederim Başkanım.
2021 yılı
içerisinde liderimiz Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde
gerçekleştirdiğimiz yatırımları anlatmaya devam
ediyorum. Her türlü desteği verdiğimiz, önündeki tüm engelleri
kaldırdığımız, üretim programlarına entegre
ettiğimiz mesleki liselerimiz 2021de 750 milyon Türk lirası üretim
geliri sağladı. 1.248 engelli öğretmenimizin ve ocak
ayındaki 15 bin öğretmenimizle toplam 36.407 öğretmenimizin
atamalarını gerçekleştirdik.
295 kültür varlığı
ve vakıf eseri restore edildi. Yeni Türkiye fotoğrafının en
belirgin görüldüğü eserlerden biri olan Atatürk Kültür Merkezinin
açılışını gerçekleştirdik.
Biz hizmet
kervanıyız, biz Cumhur İttifakıyız, biz AK
PARTİliyiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Biz
bu yüce milletin bağrından çıkmış, sadece millete
borcu olan bir hareketiz. Biz mazlumların, mağdurların, ümmetin
kurduğu Türk milletiyiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Kaya
12.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın, Türkiyenin yerli
ve millî savunma sanayisine ilişkin açıklaması
İSMAİL KAYA
(Osmaniye) Teşekkürler Sayın Başkan.
Karabağ zaferinde büyük
rol oynayan Bayraktar SİHAlar için Erdoğanın Katil Droneu
manşeti atan Alman Bild gazetesi aynı SİHAların Ukraynada
kullanılması hakkında umudun silahı
tanımını yaptı. Bu yaklaşım,
etrafımızdaki siyasi ve askerî çatışmalardan dolayı
ülkemize dönük çeşitli riskler, tehlikeler ve tehditlerin hangi boyuta
geldiğinin göstergesidir. Bunlara karşı asil milletimizin
egemenliğini ve bağımsızlığını
koruyabilmemiz, cennet vatanımızın savunmasını
yapabilmemiz için yerli, millî ve güçlü bir savunma sanayisine sahip
olmamız gerekmektedir.
Şu anda tüm dünya
ülkelerinin çekindiği, özendiği, saygı gösterdiği savunma
sanayisine sahibiz. Yerli ve millîlik oranımız yüzde 20 seviyesinden
yüzde 80 seviyelerine çıkmıştır. Bununla birlikte dünya
diplomasisinde ülkemiz stratejik bir konuma gelmiştir, diplomasinin ve
çözümün merkezi konumundadır.
Geleceğin güçlü
Türkiyesi için çok çalışacağız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Arkaz
13.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, 14 Mart Tıp
Bayramına ilişkin açıklaması
HAYATİ ARKAZ
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ülkemizde 14 Mart 1827de
Tıbbiye Mektebi açılmış. İstanbulun işgalini
protesto için toplanan genç hekimler 14 Mart 1919da ilk defa Tıp
Bayramını kutlamıştır. Bu vesileyle gece gündüz,
salgın afet, bayram tatil demeden büyük bir özveriyle insanların daha
sağlıklı yaşaması için mücadele eden; Çanakkalede, Sakaryada,
Dumlupınarda, Kocatepede ateş hattında insan hayatı
kurtaran; coronavirüse karşı hasta başında şehit olan
Murat Dilmener, Cemil Taşcıoğlu, Feriha Öz ve adını
sayamadığım tüm meslektaşlarımın,
kısacası aziz Atatürkün kendisini emanet ettiği Türk
hekimlerinin 14 Mart Tıp Bayramını kutluyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Şahin
14.- Balıkesir Milletvekili Fikret Şahinin, 14 Mart Tıp
Bayramına ilişkin açıklaması
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün 14 Mart Tıp
Bayramıydı, her ne kadar AKP iktidarında bayram olmaktan
çıkmış olsa da ben değerli meslektaşlarımın
bayramını tebrik ediyorum ve yaşamlarını coronavirüs
pandemisi mücadelesinde kaybeden değerli meslektaşlarımı da
rahmetle anıyorum. 14 Mart, Tıp Bayramı olmanın ötesinde
tıbbiyelinin emperyalizme karşı başkaldırı
günüdür. Bu nedenle de değerli meslektaşlarımız bu
toprakların vatan olmasında hayatları pahasına mücadele
vermişlerdir ve kesinlikle de birilerinin Giderlerse gitsinler.
demesinden etkilenip de gidecek değillerdir. Onlar için aslolan ulusumuzun
kurucusu Mustafa Kemal Atatürkün Beni Türk hekimlerine emanet ediniz.
sözüdür. Bu sözün üzerine kim ne söylerse söylesin, tıbbiyeliler Anadolu
topraklarında yüzyıllardır varlardı, bundan sonra da var
olacaklar.
Çok teşekkür ediyorum,
sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Gürer
15.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, süt üreticilerinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Teşekkürler Sayın Başkan.
Hayvancılık
yapanlar yem fiyatlarına gelen zamlardan dert yanıyor.
Cumhurbaşkanının Yemde yüzde 12 indirim yaptık.
dediği lafın hükmü bir hafta sürdü, yem fiyatları yine
yükselişe geçti.
AKP iktidarı sorunu
seyrediyor, Ulusal Süt Konseyi acele süt fiyatlarını
artırmalı, vatandaşı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Koncuk
16.- Adana Milletvekili İsmail Koncukun, zamlara ilişkin
açıklaması
İSMAİL KONCUK
(Adana) Tüccara sormuşlar 2 kere 2 kaç eder? diye, tüccarın
cevabı Alırken mi, satarken mi? olmuş. Hepinizin bildiği
gibi, akaryakıt fiyatları 137 dolardan 102 dolarlara kadar düştü
ama her gece otomatik olarak gelen zam otomatik olarak yansımıyor
indirime maalesef. Yüzde 30luk indirime rağmen 2 lira 38 kuruşluk
bir indirim yapıldı. Tam tüccar anlayışı, alırken
başka, satarken başka yani zam yaparken başka, indirirken
başka bir iktidar zihniyeti var maalesef.
Vatandaşımız,
bilhassa çiftçilerimiz elektrik ve akaryakıt zammının, gıda
zammının maalesef ezici ağırlığı
altında. Vatandaş bunu yaşarken iktidar seyrediyor. Maalesef,
vatandaşımız
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Bulut
17.- Tokat Milletvekili Yücel Bulutun, Tütün
İhracatçıları Birliğinin belirleyeceği tütün
fiyatına ilişkin açıklaması
YÜCEL BULUT (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ziraat
odalarımızdan yapılan bilgilendirmeye göre, Tütün
İhracatçıları Birliğinin geçen sene kilogram fiyatı
yaklaşık olarak 30 TL olarak belirlenen ham tütünün bu seneki
sözleşme fiyatlarını takriben 38 TL olarak belirleyeceği
ifade edilmektedir. Tütün emekçilerinin üretmiş olduğu ham tütün
fiyatlarının 38 TL olarak belirlenmesi, artan maliyetler nedeniyle tütün
emekçilerini tatmin etmekten oldukça uzaktır. Ziraat odalarımız,
tütün üreticilerimizin emeklerinin karşılığını
alabilmesi için taban fiyatın 60 TL bandında olması
gerektiğini ifade etmektedirler. Bu nedenle, Tütün İhracatçıları
Birliğinin derhâl tütün emekçisi çiftçilerimizi maliyetler karşısında
koruyacak ve üretime teşvik edecek, hakkaniyete uygun bir fiyat
belirlemesi gerekmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ok
18.- Balıkesir Milletvekili İsmail Okun, Adalet
Bakanlığı tarafından yapılan görevde yükselme ve unvan
mülakatlarına ilişkin açıklaması
İSMAİL OK
(Balıkesir) Adalet Bakanlığının
yaptığı mülakatta maalesef adalet duygusu zedelenmiştir.
Adalet Bakanlığı tarafından yapılan görevde yükselme
ve unvan mülakatlarında yazılı sınavlarda dereceye giren
gençlerimiz maalesef elenmişlerdir. Tıpkı geçmiş dönemlerde
öğretmenlik atamalarında ve kamuya değişik kademelerde
yapılan mülakatlarda olduğu gibi, yine, derece yapan gençlerimiz bu
mülakatlarda maalesef sıraya dahi girememişlerdir. Oysaki bu
gençlerimiz kolay yetişmiyorlar. Bu gençleri yetiştiren anne babalar
başta olmak üzere, gençlerimizin adalet duygusu zedelenmiştir. Bir
daha adalet duygusunun böyle yerle bir edildiği uygulamalarla
karşılaşmamak adına kamunun bütün alanlarında mülakatlar
iptal edilmeli çünkü bu gençler Türkiyenin geleceğidir.
BAŞKAN Sayın
Erel
19.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, çiftçilerin beklentilerine
ilişkin açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray)
Teşekkürler Başkanım.
Tarım ve
hayvancılığın önemli geçim kaynağı olduğu
Aksaraydan çiftçilerimiz, devletimizden stopaj ve gelir vergisi kesintilerinin
iadesini beklemektedir. Çiftçilerimize beş yıl geriye dönük gelir
vergisi kesintisi ve stopaj iadeleri için Hazine ve Maliye
Bakanlığı geçtiğimiz aylarda tebliğ yayınlamış,
31 Aralık 2021 tarihine kadar da başvuruları
almıştı. Ekonomik felaket nedeniyle büyük buhran yaşayan,
zam yağmuru altında çaresizce çırpınan; mazot, tohum, gübre
ve ilaç alamayan çiftçilerimiz gerçekten zor durumdadır.
Sıkıntılarla dolu bir dönemden geçen çiftçilerimize
yapılacak bu ödemeler bir nebze de olsun can suyu olacaktır.
Bu konuda gerekli
adımların atılması çağrısında bulunuyor,
Genel Kurulu ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Yıldız
20.- Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldızın,
Hükûmetin pandemi dolayısıyla getirdiği müzik yasağına
ilişkin açıklaması
HÜSEYİN YILDIZ
(Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Müzik yasağını
pandemi dolayısıyla Hükûmet getirmişti. On binlerce insanın
ekmek yediği bir sektörün maalesef
HES yasakları kalktı, maske
yasakları kalktı, pandemiyle ilgili her türlü yasak kalktı;
müzik yasakları kalkmadı. Geçen hafta yine Aydında
Kuşadası ve Didimdeydim, turizm sektörü 1 Nisanda başlıyor
ve mekân sahipleri, turizmle uğraşan arkadaşlarımız
Henüz herhangi bir yasak kalkmadığı için mekânları
açamıyoruz. Sizin aracılığınızla
Cumhurbaşkanına, Turizm Bakanına ve İçişleri
Bakanına sesleniyoruz: Bir an önce kararınızı verin, müzik
yasağını kaldırınız. diyorlar.
BAŞKAN Sayın
Filiz
21.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, zeytinliklerin
madenciliğe açılmasına ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN
FİLİZ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanına sesleniyorum: Zeytinliklerimiz üzerinde oynanan oyunları
durdurun ve zeytin ağaçlarını madenciliğe feda eden
yönetmeliği geri çekin. 1951-52 yıllarında İspanya Hükûmeti
Akdenizde, Egede yetişen yabani zeytin ağacı delice odunundan
yapılması şartıyla Türkiyeden çok yüksek miktar ve fiyatla
odun kömürü satın almak ister. Oyunun farkında olmayanlar yüksek
geliri göz önünde bulundurarak deliceleri kesip kömür yaparlar. 1948-51
yılları arasında ise Marshall Planından yararlanma
şartı olarak Amerikadan mısır özü yağı
satın alınması istenir. Türkiye'den zeytinyağı
alınıp karşılığında mısır özü
yağı verilir. O sırada zeytinyağının
sağlığa zararlı olduğu söylenir ve bazı yerlerde
zeytin ağaçları sökülür. Zeytinyağlı Yiyemem türküsü
popüler hâle gelir ve Basma da fistan giyemem. sözleriyle birlikte
kadınlar sentetik giysilerle tanışır. Bu oyunları
durduralım diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Kaplan
22.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplanın, 14 Mart Tıp
Bayramına ve Cumhurbaşkanının doktorları hedef alan
sözlerine ilişkin açıklaması
İRFAN KAPLAN (Gaziantep)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Tüm tıp
doktorlarımızın 14 Mart Tıp Bayramını
kutluyorum. Erdoğan doktorlar için Açık konuşuyorum, giden
gitsin, üniversiteden yeni mezun doktorlarımızı buraya
getiririz. Biz asistan doktorlarımızla burada devam ederiz. dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğana sormak istiyorum: Bir asistanı kim
eğitiyor? Tecrübeli bir hekim kaç yılda yetişiyor? Ayrıca,
bu ülkenin tapusunu mu aldınız da önünüze gelen herkesi göndermekle
tehdit ediyorsunuz? Sizin beceriksiz yönetiminiz, yıllarca binbir emekle
yetişen doktorlarımızı yurt dışına gitmek
zorunda bırakıyor. Gidecek olan hekimlerimiz değil, gidecek olan
sizsiniz. Tehdit ederek yönetmeye çalıştığınız bu
halk artık sizi sandığa gömecek.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Kadak
23.- İstanbul Milletvekili Rümeysa Kadakın, İBB
tarafından kesilen çınarlara ilişkin açıklaması
RÜMEYSA KADAK (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sadece İstanbul
Milletvekili olarak değil, çevreci bir genç olarak da dile getiriyorum.
İnanılmaz üzgünüm çünkü geçtiğimiz haftayla birlikte İBB
toplamda 112 koca çınarı kesmiş bulunuyor İstanbulda.
Kesim izni olmadan 112 koca çınardan bahsediyorum ve bu sadece iki senede
gerçekleşti; daha öncesinde, sekiz sene içerisinde bu sayının
yarısı kadar kesim dahi yapılmamıştı.
Şu anda bana sosyal
medyadan birçok genç arkadaşımız soruyor -ben de merak ediyorum-
herhangi bir hastalık tespit edildiğinde önleme ve tedavi olmadan
neden bu yola başvurulduğunu. Ve bütün İstanbullular için bir
soru sormak istiyorum: Bu şehrin bütün sorunları artık böyle mi
yönetilecek? Yani onarma, tedavi olmadan direkt kesim; yaşatma olmadan
direkt ölüm mü tercih edilecek, merak ediyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Tutdere
24.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Adıyaman
Uzunköyün yol ve köprü sorununa ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizlere
bugüne kadar asfalt, yol ve köprüyle tanışmayan bir köyden söz
edeceğim. Yüzlerce vatandaşımızın
yaşadığı bu köyümüz, Adıyaman merkeze sadece
BAŞKAN Şimdi
Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
İlk söz İYİ
Parti Grup Başkan Vekili Samsun Milletvekili Sayın Erhan Ustaya
aittir.
Buyurun Sayın Usta.
25.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, PKK tarafından
Ankara Kızılay Güvenparkta düzenlenen saldırının
yıl dönümüne, 14 Mart Tıp Bayramına,
Cumhurbaşkanının doktorları hedef alan konuşması
ile sağlık çalışanlarına müjde olarak
açıkladığı vaatlere, İstanbul Esenyurtta bulunan
Akçaburgaz Mahallesinin eğitim alanındaki sorunlarına ve kamuda
iş yapan müteahhitlere yönelik düzenlemeye ilişkin
açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Çok
teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle iyi bir hafta
olmasını diliyorum.
13 Mart 2016 tarihinde terör
örgütü PKK tarafından Ankara Kızılay Güvenparkta bombalı
bir araçla düzenlenen saldırıda 36 vatandaşımız
şehit olmuş, 32si çocuk 344 vatandaşımız da
yaralanmıştı. Bu menfur saldırının 6ncı
yıl dönümünde ben, tekrar, şehit olan vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, yaralılarımıza da şifa diliyorum.
Sayın Başkan, dün,
malum, 14 Mart Tıp Bayramıydı; ben bütün sağlık
çalışanlarımızın ve doktorlarımızın bu
anlamlı gününü tebrik ediyorum. Bu vesileyle, özellikle pandemi
şartlarında, virüse karşı, cephede savaşan asker
misali, büyük bir özveriyle, canı pahasına mücadele eden bütün
sağlık çalışanlarımızın haklı taleplerinin
bir an önce karşılanması gerekirken Cumhurbaşkanı
Sayın Erdoğan geçtiğimiz günlerde yapmış olduğu
konuşmasında doktorlarımızı hedef alarak, Açık
konuşuyorum: Gidiyorlarsa gitsinler. diyerek kabul edilemez bir ifadede
bulunmuştur. Sayın Erdoğan kendisini
Cumhurbaşkanlığına taşıyan milletin
sorunlarını artık görmezden gelmeye başlamış ve
vatandaşların haklı taleplerine kulaklarını
tıkamıştır. Başta doktorlar olmak üzere tüm
sağlık çalışanları hem maddi hem de manevi buhran
içerisindedir. Sağlıkta şiddetin önüne geçilememiş,
sağlık çalışanlarının aldığı ücret
yoksulluk sınırının altında kalmıştır.
Sağlık çalışanları hem maaşlarında hem de
çalışma koşullarında iyileşme beklerken
Cumhurbaşkanı Erdoğan kendilerine kapıyı göstererek
Giderseniz gidin! demeyi tercih etmiştir. Sayın
Cumhurbaşkanı, hancı olan bu millettir, yolcu sizsiniz, gidecek
olan varsa o da sizsiniz ve bu gidişle gideceksiniz. Zaten
getirdiğiniz son seçim kanunu teklifi de kaybetme telaşınızı
göstermektedir.
Aziz milletimize sözümüz
olsun ki İYİ Parti iktidarında, sağlık
çalışanları dâhil, haklı taleplerinin
karşılanmasını bekleyen tüm meslek grupları refaha
kavuşacak, rahat bir nefes alacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Konuyla
ilgili diğer bir husus ise: 14 Mart Tıp Bayramı vesilesiyle
Sayın Erdoğanın dün yaptığı konuşmada
sağlık çalışanlarına müjde olarak açıkladığı
vaatlere dikkat çekmek istiyorum. Sayın Cumhurbaşkanı dün
vadettiklerini 2018 seçimleri öncesinde de vadetmişti ama o günden bugüne
dört yıl geçmiş olmasına rağmen bunlarla ilgili hiçbir
şey yapılmadı.
Yine, 1 Aralık 2021de,
bu Mecliste hepimiz tarafından kabul edilen doktorların özlük
haklarının iyileştirilmesine ilişkin bir teklif vardı,
bu geri çekildi; aradan üç buçuk ay geçmiş olmasına rağmen
-hatta biz, bunun genişletilerek bütün sağlık
çalışanlarını kapsamasını beklerken- şu anda
getirilen hiçbir şey yoktur. Hani Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi hızlı karar almayı mümkün kılacaktı,
niye bu kararlar alınamıyor? Madem öyle, dün müjde diye
vadettiğiniz düzenlemeyi buyurun, hemen getirin, biz İYİ Parti
Grubu olarak bunu desteklemeye hazırız.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; on gün önce İstanbul Esenyurt'ta
ziyaretlerde bulundum. 2022 yılının Türkiyesinde metropol
şehrimiz İstanbulun Esenyurt'una hiç yakışmayan bir
manzarayla karşılaştık.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) -
Akçaburgaz Mahallesinde Halil Fahri Orman İlkokulunda öğrenciler
ikili eğitim alıyor ve sınıflar 70 kişilik. 70
kişilik sınıflarda çocuklar eğitim alıyorlar. Bu okul,
oranın, Akçaburgaz Mahallesinin nüfusu 2 bin iken
yapılmış, şu anda nüfusu 50 bine gelmiş, okulda hiçbir
gelişme yok. Çevredeki diğer mahalle okullarına gidenlerden
kayıt esnasında bağış adı altında 5 bin
liradan başlayarak yüksek miktarlarda para alınıyor, buna bir de
servis ücretini eklediğinizde insanların bunu ödemesi mümkün
değil. Tabii, devlet okullarında bunun olmaması eğitimde
fırsat eşitliği açısından da büyük bir problemdir.
Hani, eğitimin kalitesi zaten AK PARTİ hükûmetleri döneminde ciddi
ölçüde düştü ama fiziki koşulların iyileştiğine
ilişkin bir sürü şey söylüyorsunuz. Size buradan canlı bir örnek
veriyorum: Esenyurtun Akçaburgaz Mahallesinde 70 kişilik
sınıflar
Şimdi Yer yok. deniliyormuş, burada 54 dönüm
yeşil alan var; tabii, nüfus 2 binden 50 bine çıkarken bütün
yeşil alanlara bina inşaat izinleri verildiği için şimdi
yer bulunamadığı ifade ediliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun)
Bitireceğim Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) - Bu
çağda, bu devirde, 21inci yüzyılda böyle bir şey milletimize
yakışmıyor. Dolayısıyla -bu işi- ben buradan
Millî Eğitim Bakanına da sesleniyorum: Bu sorun bir an evvel
çözülmeli, varsa benzer sorunlar, onların da elbette çözülmesi gerekiyor.
Son husus da şu
Sayın Başkan: Biliyorsunuz, burada, 19 Ocak 2022 tarihinde kamuda
iş yapan müteahhitlere yönelik bir fiyat farkı kanunu
çıkarılmıştı. Şimdi, hadi o, geriye doğru
olan bir kısım şeyleri tam olmasa da telafi etti fakat esas
fiyat artışları aralıktan sonra başladı ve 2022
yılında yapılacak işlerde ciddi bir sıkıntı
var. Yaklaşık 80 bine yakın müteahhit var bu anlamda iş
alan. Bu bahsettiklerimiz o 5li çete veya kıyak ihale alan insanlar
değil, bunlar rekabetçi koşullarda -pazarlık usulü de
değil- iş almış insanlar. Yaklaşık 1 milyon da
çalışan var, işçi var ve çok büyük bir sıkıntı
içerisindeler. Burada, mutlak suretle, fiyat farkına ilişkin ciddi
bir düzenleme yapılması gerekiyor ve hatta şartsız tasfiye
imkânı sağlanmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun)
Bitireceğim.
BAŞKAN
Toparlayalım lütfen.
ERHAN USTA (Samsun)
Eğer bunu yapamazsak ekonomideki sıkıntı giderek
artacaktır, ciddi bir istihdam sorunuyla karşı karşıya
kalacağız. Bu düzenlemenin bir an önce yapılması
lazım. Hakikaten alt yükleniciler ve müteahhitler son derece zor durumdalar.
Buna kulak tıkamamak gerekiyor. Tabii -bunu yaparken de- elbette bu
vesileyle yani 21/B kapsamında iş almış olanları,
pazarlık usulüyle iktidara yakın olanların aldığı
işleri filan kastetmiyoruz; rekabetçi fiyatlardan iş alan
müteahhitlerin durumunu kastediyorum. Bu sorunun da çözülmesi lazım.
Bununla ilgili Genel Kurula gelecek teklife bizim de destek vereceğimizi
ifade etmek isterim.
Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Peki,
teşekkür ediyorum.
Söz sırası
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Muhammed Levent
Bülbülde.
Buyurun Sayın Bülbül.
26.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, İstiklal
Marşının kabulünün 101inci yıl dönümüne, PKK-PYD
tarafından Ankara Güvenparkta düzenlenen saldırının
yıl dönümüne, 14 Mart Tıp Bayramına, şehadetinin
seneidevriyesinde Talat Paşayı rahmet ve minnetle
andıklarına, Yemenin başkenti Sanada bulunan Türk
Şehitlik Anıtına düzenlenen saldırıya ve 23 Yaş
Altı Avrupa Güreş Şampiyonasında Millî
Takımımızın elde ettiği başarılara
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Mehmet Akif Ersoy tarafından kaleme
alınan Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak.
mısrasıyla başlayıp Hakkıdır, Hakka tapan
milletimin istiklal. mısrasıyla sonlanan Ya istiklal ya ölüm!
kararlılığıyla var olan, Millî Mücadele ruhunu
anlatmış olan İstiklal Marşımız 12 Mart 1921
tarihinde Gazi Meclisimizde kabul edilmiştir. Mehmet Akifin Allah bu
millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın.
niyazına âmin diyerek İstiklal Marşımızın
kabulünün 101inci yıl dönümünü, Mehmet Akif Ersoy başta olmak üzere
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve bütün Millî Mücadele
kahramanlarımızı rahmet ve minnetle yâd ederek burada bir defa
daha dile getiriyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 13 Mart 2016 tarihinde Ankara Güvenparkta otobüs
duraklarının önünde hain terör örgütü PKK-PYDnin düzenlediği
bombalı saldırıda genç, çocuk, yaşlı demeden 36 masum
vatandaşımız katledilmiş, 349 vatandaşımız
da yaralanmıştır. Bu alçak saldırının yıl
dönümünde, şehit edilen vatandaşlarımızı rahmetle
anıyor, hain terör örgütü PKK-PYDyi bir kere daha şiddetle
lanetliyoruz.
Sayın Başkan, 14
Mart 1827 tarihinde II. Mahmut döneminde Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i
Amire kurulmuş ve bu tarih Türkiyede modern tıp eğitiminin
başladığı gün olarak kabul edilmiştir. 14 Mart tarihi
bu vesileyle Tıp Bayramı olarak kutlanmaktadır. Yine, 14 Mart
1919da Tıbbiyeli Hikmet Boran öncülüğünde tıp fakültesi
öğrencileri işgal güçlerini protesto ederek 14 Mart gününe ayrı
bir anlam ve önem kazandırmışlardır. 14 Mart Tıp
Bayramı dolayısıyla, başta şehit edilen doktor ve
sağlıkçılarımız olmak üzere, Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün Beni Türk hekimlerine emanet ediniz. vecizesine mazhar olan
doktorlarımızın ve sağlık
çalışanlarımızın Tıp Bayramını kutluyoruz.
Sayın Başkan,
Osmanlı Devletinin son zamanlarında, özellikle Birinci Dünya
Savaşı şartlarında Sadrazamlık vazifesiyle devletimize
önemli hizmetleri olan büyük vatansever Talat Paşa 15 Mart 1921 tarihinde
Ermeni bir terörist tarafından Berlin'de sırtından vurularak
şehit edilmiştir. Şehadetinin seneidevriyesinde Talat
Paşa'yı rahmet ve minnetle anıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Sayın Başkan, geçtiğimiz 12 Mart günü Yemen'in
başkenti Sana'da bulunan Türk Şehitlik Anıtı'na Husi
unsurlarınca saldırı düzenlenmiş ve şehitliğimiz
iş makineleri vasıtasıyla yıkılmak istenmiştir.
Bu çirkin ve alçak saldırıyı Gazi Meclisimizden en sert
şekilde kınadığımızı beyan ediyor, Yemen
Ağıdıyla hafızamıza kazınan ve gönül
coğrafyamızda şehadete erişen aziz şehitlerimizi
rahmet ve minnetle anıyoruz.
Son olarak, Bulgaristan'da
düzenlenen 23 Yaş Altı Avrupa Güreş Şampiyonası'nda
toplamda 20 madalya kazanan Millî Takımımız cumhuriyet
tarihinde kadınlarda da ilk kez Avrupa'nın en büyüğü
olmuştur. Grekoromen kadınlarda Avrupa şampiyonu olarak ilk
altın madalyayı kazanan Ahıska Türkü millî sporcumuz Elvira
Kamaloğlunu, teknik heyeti ve tüm sporcularımızı kutluyor,
başarılarının devamını diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Söz sırası
Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Meral
Danış Beştaş'ta.
Buyurun Sayın
Beştaş.
27.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
14 Mart Tıp Bayramına, rehin tutulan Selçuk Mızraklı ve
İdris Balukenin Tıp Bayramını kutladığına,
sağlıkta şiddete, Bandırma Eğitim ve
Araştırma Hastanesinin Başhekiminin grevdeki doktorlara yönelik
sözlerine, gıda krizi tehlikesine, iktidar partisinin kaymakam, müftü ve
jandarmayla seçim çalışması için gittiği Siirtte köylüleri
tehdit ettiğine ve kadın cinayetlerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Dün 14 Mart Tıp
Bayramıydı ve sağlık emekçileri üç gün boyunca acil
sağlık hizmetleri dışında büyük grev kararı
aldılar, iş bırakma kararı aldılar. Ben, öncelikle, bu
kararlarını, direnişlerini
selamladığımızı ve kendilerine yönelik hakaretamiz
sözleri şiddetle kınadığımızı, bunun kabul
edilemez olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Tabii, bizim
doktorlarımız da halkın doktorları da maalesef şu anda
rehin tutulmaya devam ediliyor. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi
Eş Başkanımız sevgili Selçuk Mızraklı ve önceki
dönemlerde Grup Başkan Vekilimiz olan Doktor İdris Balukeni bütün
grubumuz adına ve halkımız adına özel olarak selamlayarak
bayramlarını kutlamak istiyorum.
Şimdi,
açıkçası, Denizlide bir hastanın hekimi rehin alma çabası,
sağlıkta şiddetin geldiği aşamayı çok net gözler
önüne seriyor. Diğer bir görüntü dün, Bandırma Eğitim ve
Araştırma Hastanesinde yaşandı. Büyük grevlerinin
başında olan hekimleri, tehdit ve hakaretle engellemeye
çalışan başhekimin sözleri ibret vericiydi. Twittera da
yansıyan görüntülerde Başhekim Muzaffer Şenvelinin hastanedeki
güvenlik görevlilerine hitaben, görüntüleri çeken doktoru kastederek Şunu
da hemen paketleyin, alın, götürün. sözleri kamuoyunda bir infiale ve
büyük bir tepkiye sebep oldu. Evet, Paketleyin. diyen Başhekimin cesareti
nereden aldığını söylememize gerek yok herhâlde, hepimiz
gayet iyi biliyoruz. Bir ülkenin Cumhurbaşkanı sağlık
emekçilerini hedef gösterirse başhekimler de bu şekilde devam
ettirir.
Sayın Başkan, çok
ciddi bir gıda krizi tehlikesiyle yüz yüzeyiz. Türkiye İstatistik
Kurumu şubat ayı tarım ürünleri üretici fiyat endeksini,
Tarım-ÜFEyi açıkladı. Buna göre ÜFE şubatta aylık
bazda yüzde 13,74 artarken yıllık bazda yüzde 68,49 yükseldi. Böylece
endeks, yıllık bazda yeni bir rekor daha tazeledi.
Tarım-ÜFE bir önceki
yılın aralık ayına göre yüzde 30,61 ve on iki aylık
ortalamalara göre de yüzde 30,88 artış kaydetti. Sektörlerde bir
önceki aya göre; balık ve diğer balıkçılık ürünlerinde
yüzde 7,40, tarım ve avcılık ürünleriyle ilgili hizmetlerde
yüzde 13,49 ve ormancılık ürünleriyle ilgili hizmetlerde de yüzde
26,22 artış gerçekleşti. Ana gruplarda bir önceki aya göre;
canlı hayvanlar ve hayvansal ürünlerde yüzde 4,67, çok yıllık
bitkisel ürünlerde yüzde 11,72, tek yıllık bitkisel ürünlerde yüzde
19,95 artış gösterdi.
Evet, gıda krizi
kapıda ama yetkililer bunu duymuyor. Porsiyonları küçültün.
diyorlardı geçen sene, bu sene Yemeyin. diyecekler, Zaten sizin
yerinize biz yiyoruz. diyorlar.
Bakınız, yoksul
sayısı bir yılda 4,5 milyondan 11 milyon kişiye yükseldi.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı verilerine göre, devlet
yardımı alan yoksul hanelerde yaşayanların sayısı
bir yılda 2,5 kat arttı. 11 milyon kişi yardıma muhtaç
yaşıyor. Bu, dehşet verici bir rakamdır hakikaten. Devlet
yardımı alan yoksul hanelerde yaşayan yoksulların
sayısı -bir kere daha söylemek gerekirse tam rakam olarak- 11 milyon
370 bin kişi olarak hesaplandı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Artık yoksulluktan değil, açlıktan söz
ettiğimiz günlerden geçiyoruz. Bizim bu konuda verdiğimiz kanun
teklifi derhâl gündeme alınmalı ve bu halkı açlıktan hep
birlikte kurtarmalıyız.
Sayın Başkan,
vekili olduğum ilden bugün bir telefon aldım, ayrıca
görüşmeler yaptım. İktidar partisi, seçim
çalışmasına başlamış; kaymakam, müftü, jandarma
birlikte köy ziyaretlerine başlamışlar. Şirvanın
Zivzik ve Sarıdana köyüne bir heyet gitmiş. Heyeti
açıklayacağım: Bir, müftü; iki, kaymakam; üç, jandarma
işte kolluk gücü- bir de 2 AKPli encümen üyesi var. Gitmişler,
muhtarın evinde toplantı yapmışlar ve bu toplantıda
alenen köylüler tehdit edilmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayalım lütfen.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Muhtarın evinde şunu söylemişler: Bu
köylerden HDPye 1 oy bile çıkmamalı. Hatta şunu da
söylemişler: HDP sizi tehdit ederek oy alıyor. Bunlar da
demişler ki: Vallaha, HDP bizi tehdit etmiyor, bizi sadece jandarma gelip
tehdit ediyor. Ama buna rağmen, oyların gitmemesi gerektiğini
ciddi bir şekilde uyarı olarak söylemişler. Bunu asla kabul
etmeyeceğiz. Köylülere yönelik bu tehditlere bu kadar erken
başlamanızın büyük kaygınızdan
kaynaklandığını biliyoruz ama tehdidi devletin gücünü arkasına
alarak yapanlar şunu unutmasınlar ki bu halk sayesinde o koltuklarda
oturuyorlar. Siirtin hiçbir köyüne bu tehditlerle gitmeyin lütfen çünkü
Siirtliler bu konuda tehditlere pabuç bırakmaz, kendisi kime isterse
onlara oyunu verir. (HDP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Son olarak, kadın cinayetleri hiç bitmeyen
konumuz. Evet, Danıştay Savcısı Nazlı Yanıkdemir
hakikaten iyi bir mütalaa verdi, 8 Mart gününde verdi, bunu çok anlamlı
buluyoruz ve hatta İstanbul Sözleşmesinden çekilmenin yasaya
aykırı olduğunu şu kayıtla yapmış: Hiçbir
kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi
kullanamaz. ifadelerini kapsayan, Anayasanın 6 ve 90ıncı
maddelerine dayanmış. Şimdi, bu şekilde usulsüz
çıkılamayacağını Danıştay Savcısı
da söyledi ve inanıyoruz ki en kısa zamanda bir karar çıkacak,
çıkmalı fakat İstanbul Sözleşmesinden çekildik. diyenler
-şimdi önümüze reform paketi diye- Kadına yönelik şiddeti
-sözde- çözeceğiz. diye bir iddiada bulunuyorlar. Tabii, onlar bu
iddiaları istedikleri kadar ileri sürsünler; Yargıtay Ceza Genel
Kurulu, hiçbir ahlaka, ilkeye, hukuka sığmayan bir karar verdi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bitiriyorum Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Beştaş.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) 2014 yılında katledilen Hatice Kaçmaz,
evlilik teklifini kabul etseydi öldürülmeyecekti. sözünü indirim sebebi
yaptılar. Aslında kadınlara şunu söylüyorlar, Evet, biz,
sizler adına cevap veririz. diyorlar ama biz kadınlar da Evleri,
sokakları, iş yerlerini size dar edeceğiz. diyenler, elinizden
geleni ardınıza koymayın. diyoruz. Sizin erkek
yargınızın karşısında her geçen gün daha da
büyüyen bir kadın mücadelesi var. Biz, dişimizle
tırnağımızla kazandık sözleşmeyi, 6284ü,
nafakayı da kürtaj hakkını da kazandık; bizim
kazanımımız. Kimler geldi, kimler geçti, kadın mücadelesi
bir kere bile durmadı, yavaşlamadı, giderek çoğaldı.
(HDP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
Söz sırası
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Engin Altayda.
Buyurun Sayın Altay.
28.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 14 Mart Tıp
Bayramına, Cumhurbaşkanının sağlık
çalışanları ile muhtarlara verdiği sözleri tutmadığına
ve İstanbul Milletvekili Rümeysa Kadakın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Çok teşekkür ederim.
Sayın Başkan
zatıalinizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim.
Sayın
Başkanım, bugün tabii, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
sağlık çalışanı ve tıp doktoru olarak bulunan
bütün milletvekillerimiz başta olmak üzere,
doktorlarımızın, sağlık
çalışanlarımızın Tıp Bayramını tebrik
ediyorum. Tabii, bu 14 Mart biraz buruk geçiyor. Doktorlarımızla ilgili
dört aydır devam eden ama bir türlü sonuca bağlanamayan ve dört ay
önce de bir müjde gibi başlayan süreç akamete uğradı, kesintiye
uğradı; sebebini de bilemiyoruz. Yürütmenin bürokrasiye mi gücü
yetmiyor, bürokrasinin yürütmeye mi bir engellemesi var yoksa yürütme top mu
çeviriyor anlamış değiliz. Mesele şudur: Burada bulanan her
birimizin ve Türkiye'deki 84 milyon insanımızın ayakta ve
hayatta olmasının yegâne sebebi sağlık çalışanlarıdır;
hepsinden Allah razı olsun. Müteaddit defalar söyledim, Türkiye gibi bir
ülkede, maalesef, sağlık çalışanlarımızı ve
doktorlarımızı koruyamıyor olmamız, ülkede
tutamıyor olmamız, hemşirelerimizin ve tabip dışı
sağlık çalışanlarının karınlarını
doyuramıyor olmamız, otuz altı saat nöbet tutturuyor
olmamız ve günde 90 hastaya baktırıyor olmamız bence bir
ayıptır, sağlık çalışanlarına
karşı bir kusurdur, yanlıştır. Türkiye Büyük Millet
Meclisi bu işin asıl sahibidir ve bu konuda Türkiye Büyük Millet
Meclisinin işlevi gereği olarak yürütme organına basınç
yapabilmesini beklerdim.
14 Mart nedeniyle bütün
siyasi partiler doktorların Tıp Bayramını tebrik etti de
doktorlar dün bayram falan yapmadı ki cop yedi. Doktorlar Atatürk
Anıtına çelenk koyamaz. gibi bir noktaya evriltildi. Türk Tabipleri
Birliğinin yönetim kadrosu kriminalize edildi, terörize edildi.
Şimdi, biz Meclisten hangi yüzle doktorların Tıp
Bayramını kutluyoruz? Oldu canım! Doktorlar isyan ediyorlar,
iş bırakma eylemi yapıyorlar. Ya, insan bir sormaz mı kardeşim
Sizin derdiniz nedir? diye. Gidersen git. laf mıdır, söylenecek
laf mıdır? İsteyen gitsin... Zamanı gelince millet
birisini gönderecek, kimin gideceğini hep beraber göreceğiz. Ama ben
bu Mecliste müteaddit defalar sağlık çalışanlarından
özür diledim. Meclisin bir üyesi olmam bile -evet, kişisel bir kusurum
olmamakla birlikte- sağlık çalışanlarının içinde
bulunduğu hâl bakımından en azından bir özrü gerektirir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ben, aslında dün, Sayın Cumhurbaşkanından
da bu konuyla ilgili konuşurken doktorlarımızın bir gönlünü
almasını, bir gönlünü okşamasını, hatta -erdemdir özür
dilemek- Dört aydır bu işi halledemedik, özür dileriz ama siz iyi ki
varsınız. demesini çok bekledim. Çünkü neticede yürütme
organının başı sıfatıyla her işte
olduğu gibi bu iş de onun iki dudağının ucunda. Ama
burada bir nekeslik var, burada bir defans var. Sayın
Cumhurbaşkanı, -Allah sağlık versin, ömrü uzun olsun- seni
de bu doktorlar ameliyat etti, kurtardı, ayaktasın ve
hayattasın, 14 Martta doktorlara bir özrü, bir samimi içten
teşekkürü
Bu meseleyle ilgili bir takvim vererek doktorların hak
ettikleri ama şimdiye kadar hallolmayan ek ödeneklerini niye ödemiyorsunuz
kardeşim?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Evet, tablo bu.
Biz, 14 Mart Tıp
Bayramında, doktorlarımızın özlük hakları
bakımından şiddete karşı tam güvence
yasasını getirmiş olup bugün belki bunun son
oylamasını yapıyor olmalıydık. Şiddete
karşı da koruyamıyoruz doktorları, ülkede de
tutamıyoruz. Velhasıl, Allah hepsinden razı olsun. Covid-19
ikinci yılını tamamladı. Evet, çok büyük hasar aldık,
90 bini aşkın vatandaşımız hayatını kaybetti
ama doktorlarımızın ve sağlık
çalışanlarımızın insanüstü gayreti olmasaydı, 90
bin değil de belki 500 bin-600 bin insanımızı bugün
kaybetmiş olacaktık. Biz Meclis olarak doktorlarımıza böyle
bir günde, böyle bir haftada şükran, minnet duygularımızı
daha yüksek bir sesle ifade edebilmeliyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın
lütfen.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Onları alkışlıyoruz. dedik, bununla
yetindik.
Tabii, Sayın
Cumhurbaşkanının söz verip de ihmal etmesinin örneği çok.
Şimdi, Beştepede 19 Ocak 2022 tarihli 51inci Muhtarlar
Toplantısında Sayın Cumhurbaşkanımız diyor ki:
Onlar konuşur, biz yaparız. Muhtarlarımıza 4.250 lira
hayırlı olsun. Oh, ne güzel, biz de sevindik; az ama sevindik.
Aradan iki ay geçti, Sayın Cumhurbaşkanı, senin o sözünden sonra
muhtarlar 2 maaş aldı ve aldıkları maaş 3.640 lira. Ya,
sözünde dur. Niye durmuyorsun? Şimdi ben muhalefet milletvekili olarak
Cumhurbaşkanını sözünde durmaya davet edince sataşma
mı yapmış oluyorum, hakaret mi etmiş oluyorum bunu da
bilmiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım
lütfen.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ama burası Meclis, Cumhurbaşkanı buradan daha
büyük ve daha güçlü değil. Türkiyede yaşanan bütün sorunların
çözümü noktasında Türkiye Büyük Millet Meclisinin, dolayısıyla
aziz milletimizin üstünde bir güç de tanımıyorum.
Bu arada, AK PARTİ
Milletvekilimiz Rümeysa Kadak kardeşime, Sayın Milletvekilime çok
teşekkür ediyorum, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin çınar
ağaçlarını kestiğini, katliam yaptığını
söyledi; çevre hassasiyeti için kendisini kutluyorum, çok teşekkür
ediyorum. Ancak bir bilgi notunu Genel Kurulla paylaşmak istiyorum: Bu
bölgede, 2013 öncesinde bitkilerle ilgili teşhis edilen bir kanser
türünden, bir hastalıktan dolayı 56 ağaç kesilmiş.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2013-2018 arasında da
Gezi hassasiyetinden de kaynaklı olarak hastalıklı olmasına
rağmen kimse yani bu yönetimden önceki yönetim de orada
hastalıklı ağaçlara müdahale edememiş.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım, son sözlerinizi alalım.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) - 59 ağaç için Kurula başvuru
yapılmış. Bu arada bulaşıcılık, kanser, 73
ağaca sirayet etmiş. Kanserin yayılmaması için ve kuru
ağaçların, kurumuş ağaçların o koca
dallarının milletin kafasına düşmemesi için de belli
ağaçlar, hastalıklı ve kurumuş ağaçlar kesilmiş.
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin kasıtlı olarak bir çevre
katliamı yaptığını iddia etmek çok mesnetsiz olur, çok
anlamlı bir şey olmaz, bunun adına muhalefet bile denilmez;
bunun da altını çizmek istiyorum.
Sizi ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, son söz
AK PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Mustafa Elitaşa aittir.
Buyurun Sayın
Elitaş.
29.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine, 14 Mart Tıp Bayramına, İstiklal
Marşının kabul edilişinin 101inci yıl dönümüne ve
Cumhurbaşkanının açıkladığı sağlık
çalışanlarına yönelik düzenlemeye ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yüce Meclisin değerli
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Önce, Rümeysa
kardeşimizin dile getirdiği Dolmabahçe Sarayının
çevresinde bulunan ağaçlarla ilgili Sayın Engin Altay -kesilme
konusunda- önce teşekkür etti ama arkasından bir şey ilave etti,
59 tane hastalıklı ağaç olmasına rağmen, maalesef,
Gezi Parkı hassasiyetinden dolayı dönemin belediyesi 2013-2018
yılları arasında bu işi gerçekleştiremedi; o günden bu
tarafa gerçekleştirmiş olsaydı 79 tane ağaç
hastalanmamış olurdu. dedi. Aslında altında yatan
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Öyle demedim ki ya, öyle demedim!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) 79 tanesi kanser oldu. diye ilave etmişti.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Şu anda 73 tane kanserli ağaç var.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Kanserli ağaç var
59 taneyle ilgili tedbir
alınmış olsaydı bu yapılabilirdi. diye söyledi; ben
de katılıyorum buna.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Ama ilk cümlesini söylerken, Gezi Parkı hassasiyetinden
dolayı bu ağaçlara dahi müdahale edilemediğini ifade etti.
Düşünebiliyor musunuz Gezi Parkı olayında toplam 12 tane
ağaç vardı; bu 12 ağaçtan 3 tanesi kuruydu, kesilecekti, 9
tanesi de taşınacaktı. 9 tanesinin taşınmasına
imkân vermeyen, fırsat vermeyen, kuru ağaçların bertaraf
edilmesine veya kesilmesine izin vermeyen ve Türkiyenin 81 vilayetinin 80inde
tencere, tava çaldırılarak, ağaç hassasiyeti ortaya
çıkarılarak -ki bugün hepimizin de geçtiği- ODTÜnün hemen
yanındaki yol için olmasın diye eylemler yapıldığı
bir dönemde geçilerek aslında doğru olan bir şeyi haksız
bir şekilde eylem hâline dönüştürüp ülkeyi hangi noktaya
getirdiklerinin de altının çizildiğinin en güzel işaretini
ve tespitini bugün Sayın Altay göstermiştir. Eğer ağaçlarda
öyle bir durum varsa onların yapılması muhakkak ki gereği
icabıdır. Gezi Parkı hadisesinde de -12 tane ağaç,
bakın- 12 tane ağacın 3 tanesi kesilecek, 9 tanesi
taşınacaktı; kesilme değil, hastalık değil,
başka yerlere taşınacak bir durumdu ama maalesef, kamuoyunun
olumsuz yönde, hassas bir şekilde başka noktaya götürülmesinin
ülkemizde bazı doğruların da yapılmamasının, 59
tane kanser hastalıklı ağacın 2013-2018 döneminde, hatta,
2022ye geldiğimiz dönemde dahi, on yıllık bir süre içerisinde
onlarla ilgili tedavinin, tespitin veya önleyici bir durumun ortaya çıkarılmamasının
ne noktalara getirdiğinin en önemli göstergelerinden biridir. Eğer
Sayın Altayın dediği gibiyse, 59 tane kanserli ağaç
ortadan kaldırılsaydı bugün 79a çıktığını
ifade ettiği
ENGİN ALTAY
(İstanbul) 73.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri)
73e çıktığını ifade ettiği, 24 tane
ağacın da en azından bu şekilde hastalanmamasına
sebebiyet vermiş olurduk.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Gezi Parkındaki 12 ağaç için Türkiyeyi ayağa
kaldıranlar o gün o çerçevede o hassasiyeti dikkate alarak bugün 24 tane
ağacımızın kurtuluşuna sebebiyet vermiş
olurlardı.
Dün 14 Mart Tıp
Bayramıydı; ondan iki gün önce, Sayın Grup Başkan
Vekilimiz Levent Bülbülün de ifade ettiği gibi, İstiklal
Marşının kabul edilişinin 101inci yılını
kutladık. Yine, Mehmet Akif Ersoyun dediği gibi, inşallah, bu
millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmak nasip olmaz, Yüce
Mevla böyle bir zamanı bize göstermez diye ümit ediyoruz.
14 Mart Tıp Bayramı
dolayısıyla tüm sağlık çalışanlarımızın,
tababet mensuplarının Tıp Bayramını tebrik ediyorum.
Bugüne kadar tıp konusunda Türkiye Cumhuriyeti gerçekten çok önemli
gelişmeler ortaya koymuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Nasıl ki Ulu Önder Atatürk'ün 1938 yılında ve veya
daha önceki yıllarda söylediği Beni Türk doktorlarına emanet
ediniz. ifadesinin bugün gerçekleştiğini görüyoruz. Dünyada Türk
doktorlarının çok revaçta olduğunu -başka ülkelerden
Türkiye'ye sağlık için- sağlık turizminin de
geliştiğini ifade etmeyi büyük bir mutluluk kaynağı olarak
düşünüyorum. Bizim Aralık 2021 tarihinde çıkarmaya
çalıştığımız ama çeşitli sebeplerle çıkaramadığımız,
bazı kesimleri ihmal ettiğimizi değerlendirdiğimiz kanun
teklifiyle ilgili kısım dün Sayın
Cumhurbaşkanımız tarafından açıklandı. Burada bir
kısmının kanun teklifi olmadan idari bir işlemle, eylemle
yapılması gereken konular arasında olduğunu görüyoruz,
birkaç maddelik kısmının da kanun düzenlemesi
yapılmasıyla olacak diye düşünüyoruz. Onu da -o dönemde- yüce
Meclisin takdirlerine
Çalışmalarımızı
gerçekleştirdik, Değerli Grup Başkan Vekillerimize, siyasi parti
gruplarına teşekkür ediyorum
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri)
tababet sınıfıyla ilgili konuda hassasiyetlerini
dile getirdiler -önergelerimizin olması konusunda- 6 maddeyi hiç
görüşmeden madde ihdası olarak gerçekleştirdik.
İnşallah, önümüzdeki günlerde, bizim de üzerinde
çalıştığımız bu konu gündeme getirilecek.
Muhtarlarla ilgili konu,
hassasiyet dile getirildi. Muhtarlarımızın asgari ücret kadar
maaş almalarıyla ilgili kısım -biliyorsunuz- AK PARTİ
iktidarı döneminde gerçekleşti. Bundan önce -Sayın Altay da
milletvekili adayıydı bizim aday olduğumuz dönemde- muhtarların
Biz mademki muhtar seçiliyoruz, BAĞ-KURlu yapıyorsunuz; hiç
değilse BAĞ-KUR primlerimizi ödeyin. diye bizden istekleri,
talepleri varken bugün biz, 4.253 lira maaş alacak hâle getirdik.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Almıyorlar, almıyorlar; hiçbiri almıyor.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Altay, müsaade ederseniz... Maaş alabilir hâle
getirdik. diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Bugün yaptığımız çalışma
çerçevesinde, muhtemelen bu hafta sonunda, inşallah, bir kanun teklifi
vereceğiz. Kanun teklifinin içerisinde
-çalışmalarımızı yaptık, 23 maddelik kanun
teklifimiz var- muhtarlarımızın 4.253 lira maaş alacaklarıyla
ilgili düzenleme de gelecek. Muhtemelen bunu, ya önümüzdeki hafta Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşürüz ya da bir sonraki hafta Genel
Kurulda görüşürüz.
Şunun altını
çizeyim: 4.253 liralık kısım, ne zaman hak ettilerse -ki
yılbaşından itibaren hak edecekler- o tarihten itibaren
yürürlükte olacak. Ben değerli muhtarlarımıza buradan bu müjdeyi
iletmiş olayım.
Ve bizim
sağlığımız için gayret gösteren, -para meselesi
değil- ettikleri Hipokrat yeminine bağlı kalıp insan
hayatının devamı için, onların sağlıklarına
imkân vermek için çalışan tüm sağlık personelimizin
Tıp Bayramını tebrik ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Elitaş kendisinden önce
yaptığım konuşmadaki söylediklerimi farklı bir anlamda
yorumlayarak bağlamından saptırdı.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Ne kadar yanlış anlamışsınız öyle!
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Yerimden de olabilir, ben
BAŞKAN Yerinizden söz
vereyim; evet, biraz yanlış anlama oldu galiba, ben de hissettim onu.
Buyurun.
30.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Şimdi, net olarak dedim ki: 2013ten önce
hastalıklı ağaçlar kesilmiş. 2013-2018 arasında da
ağaçlara bakılmış, seyredilmiş. Neden? Gezi
hassasiyetinden. Siz buradan aldınız Gezi hassasiyeti. dediniz, 12
ağaç için başladı
Şimdi 81 il ayağa kalktı.
dediniz, doğru, kalktı da
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) 80 il.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) 80 il ayağa kalktı. Niye kalktı biliyor
musunuz? Siz yürütme organı olarak doğa ve çevre hassasiyetiyle Gezi
Parkına sahip çıkan insanların çadırlarını
yakarsanız, orada âdeta bir Vandalizm gösterisi yaparsanız,
insanların temel hak ve özgürlüklerini, gösteri, toplantı, protesto
haklarını devlet eliyle engellerseniz, insanların böyle büyük
bir insan hakları ihlaline karşı Türkiye'nin 81 vilayetinde ayağa
kalkmasını ben demokrasinin gereği sayarım; böyle
düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, bir cümle
BAŞKAN Siz niye söz
istediniz Sayın Elitaş?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Devam ettirmemek için bir cümle
BAŞKAN Pardon, niye
söz istediniz?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Efendim, bakın, bu Gezi Parkı hassasiyeti konusu gündeme
getirildi ama bugün, Gezi Parkındaki 3 tane ağacın kuru
olduğunun farkında olmayan insanlar
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Gezi Parkında siz kışla
yapacaktınız, ağaç değildi ki derdiniz.
BAŞKAN Sayın
Elitaş, niye söz istediğinizi sordum ama siz açıklama
yapıyorsunuz. O zaman şöyle yapalım; yerinizden size de bir
dakika söz vereyim, açıklayın ve bir dakikada bitirelim bu işi.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Bir dakikada açıklıyorum.
BAŞKAN Peki, buyurun.
31.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, bakın, 59 tane kanserli
ağacın
Bugün 74 tane ağaç kesilecek. deniliyor, 74
ağacın kesilmesine hassasiyet göstermeyen
O konuyu da ilk defa biz
burada söyledik Rümeysa Hanımın açıklamasından sonra.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Biz onu bilgilendirelim diye söyledik.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, ya daha önceden biliyormuş
Kamuoyunu
aydınlatmadan yapılan bir işle ilgili sayın milletvekilimiz
hassasiyetini dile getirdi ama hiç kimseden, 81 vilayetin hiç birinden ses
çıkmadı. Demek ki Gezi Parkı hadisesinde kimlerin ne işlem
gördüğünün, ne rol aldığının gerekçesi de bugün ortaya
çıkmış oluyor.
Teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ya, sen çadır yakarsan 81 vilayet niye ayağa
kalkmasın? Milletin çadırını yaktınız ya!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Kimse çadır kurmuyordu Dolmabahçenin önünde.
BAŞKAN Evet,
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Milletin çadırını yaktınız ya!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Dolmabahçenin önüne kimse çadır kurmamış.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Millet çadırda yatarken çadır yaktınız
ya!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Dolmabahçenin önüne kimse çadır kurmamış. Kim
kurdurdu o çadırları?
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Gitsin millet eylem yapsın, gitsin eylem yapsın.
ERHAN USTA (Samsun) Ya,
yalandan kavga etmeyin!
BAŞKAN Sayın
Elitaş, Sayın Altay; Meclisin en kıdemli Grup Başkan
Vekilleri ve Milletvekillerisiniz. Güzel başladık güne.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Teşekkür ediyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Böyle,
ağaç için, doğa için hep kavga edelim -ama yumrukla değil tabii
ki, fiziki kavga değil- ağaçlarımızı,
doğamızı koruyalım; hep birlikte koruyalım.
İhtiyaç varsa da tabii ki kesilecektir, bir kanser vakası
görülmüş, diğerlerine de yansımaması için bir işlem
yapmışlar.
Evet, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Cumhurbaşkanlığının, Anayasa ve Adalet
Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan, Diyarbakır
Milletvekili Semra Güzel hakkında yasama
dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
tezkeresinin (3/1849) Cumhurbaşkanlığına iade
edildiğine ilişkin tezkeresi (3/1891)
BAŞKAN - Anayasa ve
Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan, Diyarbakır
Milletvekili Sayın Semra Güzele ait (3/1849) esas numaralı Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi,
Cumhurbaşkanlığının 14 Mart 2022 tarihli
yazısı doğrultusunda Cumhurbaşkanlığına iade
edilmiştir.
Bilgilerinize sunulur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
16.19
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.35
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66ncı Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
İYİ Parti Grubunun
İç Tüzük'ün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili Samsun
Milletvekili Erhan Usta tarafından, TÜRK TELEKOMun özelleştirme
işlemlerinde oluşan şaibeli durumlar ile bunların Türk
milletine yüklediği maliyetin incelenmesi, kullanılan kredilerdeki
şüpheli durumların araştırılması, söz konusu özelleştirme
sonucunda devletin zarara uğramasına sebep olan ihmaller ile bu
ihmallere sebep olan görevlilerin tespit edilmesi, dört yıl sonra kamuya
bedelsiz olarak devredilecek bir varlığın Türkiye Varlık
Fonu tarafından satın alınmasının arkasında yatan
gerçek sebeplerin açığa çıkarılması amacıyla
15/3/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15
Mart 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
15/3/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
15/3/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Erhan
Usta
Samsun
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Samsun Milletvekili ve Grup
Başkan Vekili Erhan Usta tarafından TÜRK TELEKOMun özelleştirme
işlemlerinde oluşan şaibeli durumlar ile bunların Türk
milletine yüklediği maliyetin incelenmesi, kullanılan kredilerdeki
şüpheli durumların araştırılması, söz konusu
özelleştirme sonucunda devletin zarara uğramasına sebep olan
ihmaller ile bu ihmallere sebep olan görevlilerin tespit edilmesi, dört
yıl sonra kamuya bedelsiz olarak devredilecek bir varlığın
Türkiye Varlık Fonu tarafından satın alınmasının
arkasında yatan gerçek sebeplerin açığa
çıkarılması amacıyla 15/3/2022 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 15/3/2022 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN İYİ
Parti grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden
İYİ Parti Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta.
Buyurun Sayın Usta.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) Çok teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Bugünkü Meclis
araştırması önergemiz TÜRK TELEKOMun yüzde 55 hissesinin
Varlık Fonu tarafından satın alınmasıyla ilgili,
hatırlanacağı üzere, biz 2 Şubatta da bununla ilgili bir
önerge vermiştik. O zaman, bu, medyada yer almıştı ve bu
iddialar doğru mu, bu konu araştırılsın diye önerge
vermiştik, o günkü önergemiz reddedilmişti. O gün, AK PARTİ
Grubu adına konuşma yapan Ahmet Arslan -kendisi de burada şimdi-
o gün onun konuşulmasını İşte, bunun daha dört
yılı var ama bunun hazırlık süreci var. diye ona
bağlamıştı. Aslında, kendisinin bütün savunması
bu vesileyle çökmüş oldu. Görüldü ki bir buçuk ay içerisinde işlem
yapıldı ve önümüze geldi.
Şimdi, tabii, bunun çok
teferruatı var yani, bu, başından sonuna kadar şaibeli bir
konudur, hakikaten Meclisin araştırması gereken bir konudur,
Türk milletine, Türk devletine büyük bir zarar doğurmuş bir konudur.
Bu anlamda, bu ciddiyetle meseleye yaklaşılmasının ben
önemli olacağının düşünüyorum.
Şimdi, biliyorsunuz,
daha işin teferruatına girmeyeceğiz. Varlık Fonu satın
alma yapıyor. Ne kadar? 1 milyar 650 milyon dolara bu yüzde 55 hisseyi
alacağım. diyor. Bir miktar geriye gidecek olursak, bu hisse şu
anda Türk bankalarının elinde. Niye bunların elinde? Çünkü
Hariri ailesi hazineye olan yükümlülüğünü yerine getirmek için
bankalardan, yurt içindeki bankalardan borçlanma yaptı, 2013
yılında içeriden 4 milyar 750 milyon dolar borçlandı.
Şimdi, orada dikkat çeken bir husus var: Kendisinin aslında
Türkiye'de T-Bank diye bir bankası var, o banka Hariri ailesine borç veren
konsorsiyumun içerisinde yok. Bu grup kredisine girecek büyüklükte bir şey
değil yani bir miktar orada olabilirdi çünkü başka bankalardan
alıyorsunuz, kendi bankanız niye o konsorsiyumun içerisinde yer
almıyor? Bu, şunu akla getiriyor: Planlı. Yani adamlar
kaçacaklarını, bu borcu takıp Türkiye'den
kaçacaklarını baştan planlamışlar; taammüden
yapılmış bir şey. Buna devleti yönetenler niye sessiz
kaldı, problem burada. BDDK niye sessiz kaldı, yönetim kurulundakiler
niye sessiz kaldı? Tabii, bu, mutlak suretle
araştırılması gereken bir husus.
Şimdi, Lübnanlı
ortak ne yapıyor bu arada? Bu 2006-2018 döneminde tam verdiği para
kadar, 6 milyar 540 milyon doları temettü olarak bir defa yurt dışına
çıkarıyor ve bunun yurt dışına
çıkartılmasıyla ilgili hiçbir sorunla
karşılaşılmıyor. Kardeşim, senin borcun var,
şu borcunu öde, niye bunun hepsini çıkartıyorsun? diye hiç
kimsenin bir şey dediği yok, hiçbir şekilde engel olunmuyor.
Şartnameye göre altyapı yapması gereken firma altyapı
yatırımlarını yapıyor mu? Yapmıyor; işin
kötüsü, bunlar denetlenmiyor. 9 milyar dolarlık -8,5 milyar
dolarını takıyor, 400 milyon dolar kasada gözüküyor- bakır
kablo satışı var. Danıştay kararı var
bunların satılamayacağına ilişkin, ihale
şartnamesi var satılamayacağına ilişkin. 9 milyar
dolar civarında bir paraya bakır kabloyu satıyor ve bunun sadece
417 milyon dolarlık kısmını kasaya koyuyor,
kalanının kimin cebine gittiği belli değil ve buna da hiç
kimse engel olmuyor.
Şimdi, Sayın Ahmet
Arslan birazdan muhtemelen yine aynı savunmayı yapacak Efendim, 400
milyon dolarlık -büyüklük 9 milyar dolar da- kablo satışı
kasaya konuldu. diyor. Ya, bu bile bir skandal, bu bile bir itiraftır.
Niye itiraftır? Siz bu 400 milyon doları kasaya koydunuz, bunun yüzde
55i kimin? Yüzde 55i yine Hariri ailesinin yani bakır kablonun yüzde
55ini kendi söylediklerine göre bile yurt dışına
çıkartıyor temettü olarak, kasaya konulması
Çünkü bunun
satılamaması lazım, diyelim ki satıldı, hazineye
verilmesi gereken bir parayı -zaten bir kısmının
şirketle ilişkisini hiç kurmuyor ama küçük bir miktarını-
şirkete vererek onun da yüzde 55ini geri alıyor. 2,6 milyar dolar
olarak gayrimenkul satışı var, bununla ilgili paranın
nerede olduğunu hiç kimse bilmiyor.
Arkadaşlar, daha da
kötüsü, yolsuzluk bununla da bitmiyor; bakın, sermaye azaltımı
yapılıyor 2 defa; 4,2 milyar TL sermayesi var buranın. Borç
aldıktan sonra -4,2 milyar TL borç alırkenki sermaye- bu sermaye önce
3 milyar TLye, sonra 2,6 milyar TLye düşürülüyor ve buna hiç kimse
Senin bu kadar borcun var, sermayeyi niye azaltıyorsun? Azaltamazsın
yani kredibil değilsin. demiyor, engel olunmuyor.
Yönetim Kurulunda
tanıdık isimler var, bakıyorsunuz -şimdi tek tek saymak da
istemiyorum ama kendilerine de cevap hakkı doğsun- İsmet
Yılmaz, Efkan Ala, Süleyman Karaman. Hele Süleyman Karaman, Riskin Erken
Saptanması Komitesi Başkanı olarak Yönetim Kurulunda devlet
adına, hazinenin menfaatlerini koruma adına yer alıyor; bu kadar
soygun yapılırken bu arkadaşların hiçbirisi niye
konuşmuyor? Başka isimler de var: Fuat Oktay, Yiğit Bulut, Fahri
Kasırga, Nureddin Nebati gibi birçok isim var, burada bu isimlerin hepsini
biz tanıyoruz.
Şimdi, tabii, para
ödenmeyince -4,75 milyar doların bir kısmı ödeniyor, onun ne
kadar olduğu da belli değil- mecburen bankalara bu hisseler geçiyor,
Hariri ailesi elini yıkayıp çekip gidiyor, tertemiz oluyor.
Şimdi, 2 defa da Türkiyeye, Hariri ailesinden bir şahıs
Cumhurbaşkanına geliyor, ziyaret ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
ERHAN USTA (Devamla) - Biz
merak ediyoruz ve buradan, Hariri ailesinin bu fertlerine Bu paraları
niye ödemediniz; kardeşim, siz ne yapıyorsunuz, niye bu ülkeyi
soydunuz? diye Sayın Cumhurbaşkanı sormuş mudur diye
Cumhurbaşkanına sormak istiyorum.
Şimdi, daha sonra tabii
bir şirket kuruluyor. Bu şirketten de en son 2026
yılının Ocak ayında bize sıfır bedelle dönecek
olan bu hisseye Varlık Fonu bugün 1 milyar 650 milyon dolar vererek
satın alıyor. Bunun cevabını istiyoruz biz: Niye
sıfır bedelle yarın bize dönecek olan bir şeye 1,6-1,7
milyar dolar para veriliyor? Tabii, akla ilk gelen şey ikinci bir Hariri
olayı oluşacak arkadaşlar. Bakın, bugün buradan söylüyorum:
Şimdi, burada alacaklar o hisseyi 2026yı beklemeden çünkü ülkeyi o
kadar kötü yönettiler ki
Yani 1,6 milyar dolar vererek 3-5 milyar
dolarlık bir özelleştirme geliri elde etmek için, şimdi,
2026yı beklemeden bugün alıyorlar ve bunun özelleştirilmesi,
ikinci bir yabancıya satış olayıyla Türkiye
karşılaşacak. Bunun da olup olmadığını
kendilerine ben buradan da soruyorum. Şimdi, ciddi hatalar
yapıldı, ciddi peşkeşler çekildi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Usta, teşekkür ediyorum.
ERHAN USTA (Devamla) Tamam,
bitiriyorum.
Dolayısıyla, bu
konunun Meclis tarafından araştırılması hakikaten
vatanını, milletini seven her insan açısından elzemdir
diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden Diyarbakır Milletvekili
Sayın Garo Paylan.
Buyurun Sayın Paylan.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
TÜRK TELEKOM özelleştirilmesiyle milletimiz organize bir şekilde
dolandırılmıştır. Bakın, bunlar ya iş
bilmiyorlar ya kötü niyetliler. Bir kamu varlığı, gücü olmayan
Oger Telecom'a yani bu borcu ödeme gücü olmayan Oger Telecom'a 6,5 milyar
dolara özelleştirildi ve bu 6,5 milyar doların yalnızca 1,6
milyar doları peşin olarak alındı, kalanı Türkiyenin
bankalarından borç alındı arkadaşlar ve Oger Telecom
yıllarca TÜRK TELEKOMdan temettü aldı yani kâr payı aldı.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, Türkiyenin bir varlığını
sattınız. Bu şirket de kâr eden bir şirketten kâr payı
alıyor. Bu kâr payıyla ne yapıyor, bankalara borcunu mu ödüyor?
Hayır, ödemiyor. Ne yapıyor? Parayı yurt dışına
götürüyor, her yıl 500 milyon, 700 milyon dolar yurt dışına
götürüyor. Şimdi, yönetim kurulunda kimler var arkadaşlar? Kimler var
söyleyelim: Fuat Oktay var. Kim Fuat Oktay? Şu anda Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı Yardımcısı arkadaşlar. Başka
kim var? Yiğit Bulut var, hâlâ Cumhurbaşkanı
Başdanışmanı. Düşünün ki bu kişiler yönetim
kurulunda. Bu şirket de kâr payını alıp yüzlerce milyon
doları yurt dışına götürüyor, 2005-2006. Ne yapar yurtsever
bir insan? Ya, arkadaş, der ki: Sen bu kâr payını
alıyorsun, yurt dışına götürüyorsun, borcu burada
bırakıyorsun. Buna müdahale eder. Ama ya işi bilmeyen bir
kişiyse ya da kötü niyetli bir kişiyse buna sessiz kalır
arkadaşlar. Maalesef Türkiye dolandırılmıştır.
Hariri ailesi parayı alıp götürmüştür, borcu burada bırakmıştır
arkadaşlar. Yeter mi? Yetmez; gayrimenkullerini satmıştır
milyarlarca dolarlık, hortumlamıştır şirketi. Yeter
mi? Yetmez; milyarlarca dolarlık bakır hurdayı
satmıştır, şirketi hortumlamıştır. Peki, o
dönemde Fuat Oktay ne yaptı, Yiğit Bulut ne yaptı, Fahri
Kasırga ne yaptı? Sessiz kaldılar, sessiz kalmakla ya görevlerini
ihmal ettiler ya da bu suça ortak oldular arkadaşlar. Bunun
soruşturulması gerekmez mi? Ve bu kişilerin hâlâ
Cumhurbaşkanlığında görevli olması utançtır
ülkemiz adına arkadaşlar, hesap vermeden.
Derhâl bir Meclis
soruşturması açılmalıdır ama yapılmıyor. Bu
da yeter mi? Yetmez. Dolandırıcılığın yeni bir
safhasına geçiliyor. Üç yıl sonra bedavaya hazineye geçecek yani
kamuya geçecek bir varlıktan bahsediyoruz, üç yıl sonra. Yeni bir
soygun, yeni bir organize dolandırıcılık tezgâhı var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
GARO PAYLAN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, üç yıl sonra bedavaya geçecek bir
şirket, şimdi 1,65 milyar dolara ben bu şirketi geri
alacağım. diyorlar. Niye yapıyorsunuz bunu arkadaşlar?
Bak, çiftçi tarlasına
gübre atamıyor, tarlasını traktörüyle süremiyor mazot
fiyatları yüzünden. 1,65 milyar dolar 23 milyar TL yapar. Ben bu parayla 2
milyon çiftçinin gübre masrafını ve mazot masrafını
karşılayabilirim. Ayçiçeği ekebilir çiftçi, buğday ekebilir,
Türkiye kendine yeter bir ülke olabilir. Ama hayır, 2 milyon çiftçiyi
tercih etmiyorlar, yeni bir organize
dolandırıcılığın sayfasını
açıyorlar maalesef arkadaşlar.
Yurttaşlarımız
bunun hesabını sormalı ve adaletli bir meclis de bunun
hesabını sormalı. Bu açıdan herkesin, tüm vicdanlı ve
adaletli milletvekillerinin bu araştırma önergesine destek vermesi
lazım arkadaşlar.
Saygılar sunarım.
(HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz talep eden Zonguldak Milletvekili Sayın Deniz
Yavuzyılmaz.
Buyurun Sayın Deniz
Yavuzyılmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA DENİZ
YAVUZYILMAZ (Zonguldak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konu TÜRK TELEKOMun özelleştirilmesi sürecinde yaşanan şüpheli
durumlar. O hâlde biz de olağan şüphelilere hep birlikte
bakalım, TÜRK TELEKOM'un bugününden geriye doğru gidelim. Bakın,
TÜRK TELEKOM'un yönetim kurulu listesi. TÜRK TELEKOM'un yönetim kurulunda 3
Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı var, 1
Hazine ve Maliye Bakanı var Nureddin Nebati -ki kendisi aynı zamanda
Türkiye'nin ilk çift maaşlı Bakanı olma unvanına da sahip-
ve bir de Cumhurbaşkanı Başdanışmanı var; Yönetim
Kurulu Başkanı Ulaştırma ve Altyapı Bakan
Yardımcısı. 2021
yılında 6 maaş ikramiyeyle birlikte sadece TÜRK TELEKOM'dan
aldıkları aylık net maaş 33.849 lira. Aynı zamanda, bu
da yetmiyor, yine, TÜRK TELEKOM'un alt şirketleri var, alt
şirketlerinde de yine pek çok AK PARTİli bürokrat var. Kim var? TT
Mobil adı verilen yani TÜRK TELEKOM'un mobil internet şirketinin
Yönetim Kurulu Başkanı kim? Karayolları Genel Müdürü Abdulkadir
Uraloğlu. Ne işi var bu şirketin Yönetim Kurulu Başkanlığında?
Bilen yok. Devlette part-time çalışan bir Karayolları Genel
Müdürü var. Daha da enteresanı, geçtiğimiz aya kadar TTNET adı
verilen TÜRK TELEKOM'un internet şirketinin Yönetim Kurulu
Başkanı da kimdi? Sayıştay Başkanı Metin
Yener'di. Yani denetlenmesi gereken bu şirketlerin bizzat sorumlu yöneticisi
durumuna gelmiş vaziyette.
TÜRK TELEKOM'un büyük
soygununda yer alanlar bunlarla sınırlı değil, aynı
zamanda Cumhurbaşkanı Yardımcısı olan Fuat Oktay,
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olan Fahri
Kasırga, eski TRT Genel Müdürleri İbrahim Şahin, İbrahim
Eren, eski Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, AK PARTİli
milletvekilleri Mehmet Habib Soluk, Süleyman Karaman ve eski İçişleri
Bakanı Efkan Ala tüm bu TÜRK TELEKOM'un özelleştirilme sürecinin
içinde yer almış ve tüm bu kullanılıp da geri ödenmeyen
krediler sürecinde bu yanlışların ortağına
dönüşmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Devamla) Tamamlıyorum Başkanım.
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Devamla) Ve bu süreçte, çok üzerinde durulmadı ama ben kredi kullanılan
bankaların da kullandıkları oranlarda nasıl hissedar
olduklarını yüzdeleriyle sizinle paylaşacağım: Akbank
yüzde 35,6; Garanti Bankası yüzde 22,1; İş Bankası yüzde
11,6; LYY International yüzde 11,7 ve diğerleri de yüzde 19 oranında
TÜRK TELEKOM hisselerine sahip oldular. Bu kredileri niye verdiler? Bu
kullanılan krediler ve satılan TÜRK TELEKOM gayrimenkulleri ne oldu?
Bunların tümü şu anda belirsiz.
Sayın milletvekilleri,
cümlelerimi tamamlarken Vatanını en çok seven milletini soymayan,
soydurmayandır. diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına söz talep eden Kars Milletvekili
Sayın Ahmet Arslan.
Buyurun Sayın Arslan.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
AHMET ARSLAN (Kars) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; önergeyle ilgili daha önce de açıklamalar
yapmıştık ancak Varlık Fonunun yeni sözleşmesiyle
birlikte, yeni bir boyut kazanmış oldu. Onunla ilgili de Genel
Kurulumuzu, saygıdeğer Meclisi ve kamuoyunu bilgilendirmek isterim.
TELEKOMun imtiyaz
hakkının devri
Deniyor ki: Birisine peşkeş çekildi.
Kademe kademe gideyim; televizyonlarda, canlı yayında, herkese
açık bir şekilde gerçekleştirilmiş bir imtiyaz hakkı
ihalesi ve o günden bugüne gerek 7 milyar dolarlık peşin ödeme
gerekse hazineye aktarılan temettü dâhil 15 milyar 600 milyon dolar
hazineye para aktarılmış.
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Nereden aktarılmış?
ERHAN USTA (Samsun) Bizim
malımız zaten, bizim malımız. Haririye giden temettüyü
söyleyeceksiniz siz, Haririnin aldığı temettüyü söyleyeceksiniz
siz. 6,5 milyar dolar temettü
Böyle bir bakış açısı
olabilir mi ya!
AHMET ARSLAN (Devamla) Ve
yine, değerli arkadaşlar, 7 milyar dolar bir işe
yatırım yaparsanız, bunun da bir maliyeti varsa elbette ki bunu
da bu imtiyaz hakkı sözleşmesiyle TELEKOM'u
çalıştırıp kazanacaksınız.
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Parayı kim verdi?
AHMET ARSLAN (Devamla) Buna
kimsenin bir şey deme hakkı yok.
ERHAN USTA (Samsun)
Allahtan korkun ya!
AHMET ARSLAN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, TELEKOM, uluslararası
bağımsız denetim kurumları tarafından denetleniyor;
TELEKOM, SPK tarafından denetleniyor ve bütün hesap ve işlemler
herkese açık, bunu herkes biliyor.
ERHAN USTA (Samsun) Kime
açık? Kim denetlemiş?
AHMET ARSLAN (Devamla) Ve
TELEKOM, sadece pandemi döneminde teknoloji geliştirmeyle birlikte, ilave
2,7 milyon yeni internet müşterisi kazanmış ve ülkemizin
e-ticaret sektöründe pandemiyi sıkıntısız ve başarılı
bir şekilde -eğitiminden ticaretine- geçirmesini
sağlamıştır.
ERHAN USTA (Samsun)
Özelleştirmeye gelin, özelleştirmeye.
AHMET ARSLAN (Devamla)
Önemli bir konu daha, TELEKOMun atıl durumdaki gayrimenkulleri ve
atıl durumdaki bakır kabloları satılmıştır,
doğrudur. Ancak, bunun yerine yaklaşık 5 katı gayrimenkul
yatırımı yapılmıştır, bunun yerine
yaklaşık 5 katı fiberoptik altyapı yatırımı
yapılmıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu paralar alındı, kasaya kondu. derken
birilerine dağıtıldı değil, bunlarla 5 katı
yatırım yapıldı.
ERHAN USTA (Samsun)
Satamaz, satamaz, Danıştay kararı var.
AHMET ARSLAN (Devamla) Bu
çok önemli, bunun bilinmesinde fayda var. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun)
Danıştay kararı var, satamaz.
AHMET ARSLAN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, Varlık Fonu bir adım attı.
ERHAN USTA (Samsun)
Satamaz, yatırım yapma yükümlülüğü var ama, onları satamaz.
AHMET ARSLAN (Devamla) Ben
de, 2 Şubatta, burada, sizlere arz ettim, dedim ki: Varlık Fonu
TELEKOMun değerini koruyabilmesi, 2026 sonrasında da bu ülkeye daha
fazla hizmet etmesi, bugün de teknolojiyi geliştirmesi, fiberoptik
altyapıyı artırması, internet hızının
artırılması
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Zonguldak) Sayıştay Türk TELEKOMu denetleyecek mi?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım.
AHMET ARSLAN (Devamla)
Değerli Başkanım
Cümlemi baştan alıyorum.
TELEKOM, bu süreçte daha
fazla fiberoptik altyapı yatırımı yapması, internet
hızını artırması, veri saklama kapasitesini
artırması, teknolojik yatırımlarını
artırması ve buna bağlı olarak TELEKOM sektöründen bu
ülkenin daha fazla gelir elde edebilmesi adına belirsiz bir dört
yıldan vazgeçmiş
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Zonguldak) Sayıştay denetleyecek mi?
AHMET ARSLAN (Devamla)
onun yerine çok net bir şekilde kamu hissesini yüzde 86ya getirmiş
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Zonguldak) Sayıştay denetleyecek mi?
AHMET ARSLAN (Devamla)
ve
bununla ilgili önemli bir adım atmıştır. Bu adımı
atarken de gerek ulusal gerek uluslararası değerlendirme
kuruluşlarına değerlendirme yaptırmıştır ve
değerlendirmede yüzde 55 hissenin dört yıla tekabül eden
rakamından çok daha düşük bir rakama almıştır. Bunu
ben söylemiyorum, bunu uzmanlar söylüyor deyip Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Zonguldak) Sayıştay denetleyecek mi?
SERVET ÜNSAL (Ankara) Para
nerede, para?
AHMET KAYA (Trabzon) Bunun
neyini savunuyorsunuz Allah aşkına ya?
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Zonguldak) Sayıştay niye denetlemiyor?
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.
Bir de tutanaklara geçmesi
için
BAŞKAN Sayın
Usta
ERHAN USTA (Samsun)
Oylamadan önce karar yeter sayısı isteyeceğiz.
Ayrıca, bir de madde
60a göre yerimden bir söz istiyorum, izniniz olursa.
BAŞKAN Yani konuyla
ilgili mi söz istiyorsunuz?
ERHAN USTA (Samsun) Konuyla
ilgili tabii ama çok ciddi sorularımız var, hiçbirine cevap vermedi o
anlamda.
BAŞKAN Peki,
yerinizden bir dakika veriyorum.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Kars Milletvekili Ahmet
Arslanın İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Şimdi, bir ayda
Çelişkiye bakın, AK PARTİli arkadaşların vicdanına
sesleniyorum: Siz elinizi kaldıracaksınız onu biliyorum da belki
vicdanen biraz rahatsız olursunuz diye.
YUSUF BAŞER (Yozgat)
Geç onu!
ERHAN USTA (Samsun) Ahmet
Arslanın bundan bir buçuk ay önce yaptığı savunma
şuydu: Evet, 2026da bize geri gelecek ama öyle önemli bir kurum bize
geri geleceği için biz bunun hazırlıklarına
başladık arkadaşlar. diye burada savunma yaptı. Şimdi
yaptığı savunma tamamen değişti. Her konuştuğu
iki gün sonra çöp oluyor.
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Sana mı soracak?
ERHAN USTA (Samsun)
Arkadaşlar, bunu dikkatinize, bunu vicdanınıza sunuyorum. Tamam
mı?
Şimdi, bakın,
iddialarımız var. Ya, bunların hepsinin alınma imkânı
var. Adamın bankası var, bankasından 1 lira kredi vermiyor,
konsorsiyum kredi veriyor, bankasından kredi vermiyor. Baştan
planlıyor bu parayı alıp kaçmayı. Hariri ailesi buraya
geliyor, Cumhurbaşkanıyla görüşüyor, bir tane kelam edilmiyor
kendilerine.
Bakır kablolar
Bakın, bakır kabloyu Danıştay Satamaz. diyor, ihale
şartnamesi Satamaz. diyor. Atıl gayrimenkul. diyor ya, Allahtan
da korkmuyorsunuz ya, atıl gayrimenkulü satamaz diye
BAŞKAN Peki,
teşekkür ediyorum Sayın Usta.
AHMET ARSLAN (Kars)
Değerli Başkanım
BAŞKAN Sayın
Usta, yani bu söylediklerinizi kürsüde tekrarladınız zaten.
ERHAN USTA (Samsun)
Şunun için söylüyorum: Ama bunlara bir cevap bekliyoruz.
BAŞKAN Son sözünüzü
alayım.
Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Peki.
Sayın
Başkanım, şunun için: Bunlar bilinmiyor değil ama
Sayın Ahmet Arslan buraya çıkıp konuşuyorsa -tabii,
Ulaştırma Bakanlığı da yapmış bir
arkadaşımız- bunlara cevap vermesi lazım. Ya, bunun
altında kalınır mı? Bunun altında kalmaması
lazım. Şimdi, bakır kabloyu Satamaz. diyor, ihale
şartnamesi de diyor bunu, Danıştay da diyor, Gayrimenkul
satamaz. diyor ama Yatırım yapmak zorundadır. diyor, elbette
fiberoptik yatırımını yapacaksın ama sen 9 milyar
dolar -bakın kendisi söyledi- kablo satılıyor, hurda
satılıyor, 417 milyon dolar olarak kasada gösteriliyor ama bunun
karşılığında yapılan şey 2,7 milyar dolar yani
her tarafı çelişki, her tarafı çuvallama. Dolayısıyla
evet, yani arkadaşlar el kaldıracak, durumlarından öyle
anlaşılıyor ancak ben yine de vicdanlarına bir not
düşmek istiyorum, tarihe bir not düşmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki,
teşekkür ediyorum.
AHMET ARSLAN (Kars)
Sayın Başkan, yerimden bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Evet,
Sayın Arslan, size de yerinizden bir dakika veriyorum 60a göre.
Buyurun.
33.- Kars Milletvekili Ahmet Arslanın, Samsun Milletvekili Erhan
Ustanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
AHMET ARSLAN (Kars)
Değerli Başkanım, 2 Şubatta da söyledim ki Varlık
Fonu, bu ülkenin çok önemli olan bir şirketinin değerini koruyacak
adımları atacaktır, bunu yapmak zorundadır, zira hazine
adına sorumluluğu alan Varlık Fonudur.
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Zonguldak) Sayıştay denetliyor mu?
AHMET ARSLAN (Kars)
Varlık Fonu bugün tam da onu yapmıştır. Amacı bu
şirketin kamu adına, devlet adına değerini artırmak ve
gelecekte bu devlete daha fazla hizmet vermesini sağlamaktır. Bu
konuda hiç kimsenin şüphesi olmasın, bu açıklamayı tekrar
yapıp sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Peki, denetleniyor mu?
BAŞKAN Peki,
teşekkür ediyorum.
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Başkanım, bir cümleyle tutanaklara geçmesi
açısından söylüyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Usta.
ERHAN USTA (Samsun)
Bakın, tutanağı burada Sayın Ahmet Arslanın, diyor
ki: TELEKOM gibi büyük bir şirket, bu ülke için değerli olan bir
şirket eğer dört sene sonra imtiyaz hakkı bitip yeniden bir
imtiyaz hakkıyla yola çıkılacaksa bunun kararı bir günde
verilmez, bunun kararı bir günde yapılmaz. Yani biz bu amaçla bu çalışmaları
başlattık. diyor. Şimdi söylediği şey tamamen
farklı.
BAŞKAN Peki,
teşekkür ederim.
AHMET ARSLAN (Kars)
Uzatmayacağım Başkanım, kayda geçsin lütfen.
BAŞKAN Peki, siz de
buyurun, tutanaklara geçsin.
AHMET ARSLAN (Kars)
Varlık Fonu tam da dediğimi yapmıştır. TELEKOMun dört
yıllık sürecinde daha fazla yatırım yapması, teknoloji
sektörünün buradan daha fazla gelir elde etmesi ve daha sonraki dönemlerde de
bu ülkeye daha fazla katma değer oluşturacak bir adımı
atmıştır, tam da bir buçuk ay önce söylediğim
adımı atmıştır deyip kayıtlara geçmesini arz
ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili Samsun
Milletvekili Erhan Usta tarafından, TÜRK TELEKOMun özelleştirme
işlemlerinde oluşan şaibeli durumlar ile bunların Türk
milletine yüklediği maliyetin incelenmesi, kullanılan kredilerdeki
şüpheli durumların araştırılması, söz konusu
özelleştirme sonucunda devletin zarara uğramasına sebep olan
ihmaller ile bu ihmallere sebep olan görevlilerin tespit edilmesi, dört yıl
sonra kamuya bedelsiz olarak devredilecek bir varlığın Türkiye
Varlık Fonu tarafından satın alınmasının
arkasında yatan gerçek sebeplerin açığa
çıkarılması amacıyla 15/3/2022 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15
Mart 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN İYİ
Parti grup önerisini oylarınıza sunmadan önce İYİ Parti
Grubunun karar yeter sayısı talebi vardır. Oyladıktan sonra
karar yeter sayısı arayacağım.
İYİ Parti grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Divan üyeleri arasında
bir anlaşmazlık var, o nedenle elektronik cihazla oylama
yapacağız.
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Buna ret verenler tarih önünde hesap verecekler.
BAŞKAN İki dakika
süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
17.03
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 17.09
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66ncı Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
İYİ Parti grup
önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir. Karar
yeter sayısı vardır.
3 sayın milletvekiline
yerlerinden birer dakika söz vereceğim.
Buyurun Sayın
Yılmaz.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmazın, Mersinde
gazetecilere yapılan saldırılara ilişkin
açıklaması
ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin)
Son bir ay içinde ne yazık ki Mersinimizde iki gazete temsilcisi
saldırıya uğramıştır. Mersin CHP Büyükşehir
Belediyesinde yolsuzluk iddialarını belgeleriyle haberleştiren
Mersin Birebir Haber gazetesi imtiyaz sahibi Zeynel Boğan bu haberler
üzerine dün sokak ortasında 4 kişilik bir grubun muştalı ve
bıçaklı saldırısına maruz kalmıştır.
Saldırı sonucu gazeteci Boğanın yüzü kanlar içinde
kalmış, burnu kırılmış, kafatası
çatlamıştır. Bu çirkin saldırının yapılan
haberler üzerine gerçekleşmesi dikkat çekicidir.
Yine, bir ay önce de CHP
Gençlik Kolları üyesi bir grup Büyükşehir Belediyesinde yolsuzluk
iddialarını haberleştiren yerel Haberci gazetesine baskın
düzenleyerek yumurtalı, boyalı ve yemli saldırıyla gazetecileri
hedef almıştır. Mersinde ne yazık ki özgür basın kaba
kuvvetle susturulmaya çalışılmaktadır. Her iki
saldırıyı da kınıyorum. Sorumluların adalet
önünde hesap vereceğine inanıyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Yaşar
35.- Samsun Milletvekili Bedri Yaşarın, Yeniçağ
gazetesi temsilcisi İbrahim Akkuşa yapılan saldırıya
ilişkin açıklaması
BEDRİ YAŞAR
(Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Samsunun 19 Mayıs
ilçesinde devlet hastanesinin inşaatında eksik görülen yapım
işlerini medyaya taşıyan, elinde kaleminden başka gücü olmayan
Yeniçağ gazetesi temsilcisi İbrahim Akkuş,
yaptığı haber sonrası sosyal medya
paylaşımları gerekçe gösterilerek geçtiğimiz yıl
haziran ayında inşaat firması çalışanları
tarafından belediyede doğal gaz borularıyla darp
edilmiştir. Şikâyetçi olan Sayın Akkuş bir yıl süren
yargılamada mahkemeden de hapis cezası almıştır. Biber
gazına bıçak tanımlaması yaparak üst limitten altı
ay hapis cezası verildi. Ceza dörtte 1 indirimle iki ay yirmi dört güne
düşürüldü. Doğru haber peşinde koşan, görevini
layıkıyla yerine getirmeyi görev edinen gazetecimize yapılan
saldırıyı kabul edilemez buluyoruz, üstelik şikâyetine
rağmen dosya üzerinden yapılan incelemeyle verilen ceza ise hukuk
garabetini gözler önüne sermektedir. Buradan Sayın Akkuş ve onun gibi
basın camiasına yapılan saldırıları
kınıyor Sayın Akkuşa geçmiş olsun dileklerimi
iletiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Ünlü
36.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlünün, Osmaniyenin Kadirli
ilçesindeki Ahmet Kastal Caddesindeki trafik sorununa ilişkin
açıklaması
BAHA ÜNLÜ (Osmaniye)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Seçim bölgem Osmaniye'nin
Kadirli ilçesinde bulunan Korkut Ata Üniversitesine bağlı Kadirli
yerleşkesinde yaklaşık 1.200 öğrenci öğrenim
görmektedir; bu yerleşkenin olduğu bölgede ayrıca okullar, üniversite
yurdu, kamu binaları ve yerleşim yerleri de bulunmaktadır.
Nüfusun fazla olması trafik yoğunluğunu artırmakta ve
kazalara sebebiyet vermektedir. Üniversite yerleşkesinden ve KYK yurdundan
yaya olarak ilçe merkezine gitmek için üniversite öğrencilerinin
kullandığı Ahmet Kastal Caddesinde yaya
kaldırımı bulunmamaktadır, işlek yolda yürümek zorunda
kalan çocuklarımızın can güvenliği tehdit
altındadır. Bu sebeplerle can kayıplı kazaların
yaşanmaması ve yayaların yolu güvenli şekilde
kullanabilmesi için yol genişletilmeli ve yaya kaldırımı
yapılmalıdır.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Necdet İpekyüz ve
arkadaşları tarafından, halk sağlığının
ve sağlık emekçilerinin sorunlarının incelenmesi
amacıyla 15/3/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15
Mart 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
BAŞKAN - Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
15/3/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
15 Mart 2022 tarihinde,
Batman Milletvekili Necdet İpekyüz ve arkadaşları
tarafından verilen 17422 grup numaralı, Halk
sağlığının ve sağlık emekçilerinin
sorunlarının incelenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisine verilmiş olan Meclis Araştırması Önergesinin
diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 15/03/2022
Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep
eden Batman Milletvekili Sayın Necdet İpekyüz.
Buyurun Sayın
İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NECDET
İPEKYÜZ (Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
14 Mart, genelde her 14 Mart
geldiğinde burada, son dönemde, daha çok sağlık
çalışanlarının ve hekimlerin problemleri gündeme geliyor ve
ismi bayram, Tıp Bayramı diye söyleniyor. Eğer bir ülkede, bir
meslek grubu, çalışanlar bayram denilen süreçte problemlerini
aktarıyorsa, sorunlarını aktarıyorsa bayram yoktur. Ve biz,
buradan, genelde problemleri gündeme getirdikleri için bütün sağlık
emekçilerini ve hekimleri selamlıyoruz. Buradan bir diğer selam da
sevgili Doktor İdris Balukene, bir diğer selam Doktor Selçuk
Mızraklıya, bir diğer selam Hemşire Hülya Alökmen
Uyanıka
Bu arkadaşlarımız seçilmişlerdi, onurlu
sağlık görevlerini yerine getiriyorlardı, her yerde
Sağlıktan ve özgürlükten tasarruf edilmez. diyorlardı.
Değerli arkadaşlar,
14-15 Mart, bugün dahi sağlık emekçileri, hekimler Görevdeyiz.
diyor. Ve uzun bir süredir sağlık emekçileri beyaz nöbet dediler,
beyaz yürüyüş dediler, beyaz forum dediler ve gelip Mecliste ziyaret
ettiler, Çankaya Kapısında açıklama yaptılar Bizi
dinleyin. dediler. Ve dört yüz doksan sekiz gündür, beş yüz gündür
Sağlık Bakanı, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyiyle
konuşmuyor. Beş yüz gündür, siz konuşmayacaksınız,
dinlemeyeceksiniz; demokratik kitle örgütlerini, sivil toplum örgütlerini
dinlemeyeceksiniz sonra da diyeceksiniz: Biz bildiğimizi yaparız.
Ve diyeceksiniz ki: Beğenmeyen gitsin. Ve sonra, üç gün sonra, dört gün
sonra kararı değiştireceksiniz. 14 Martla beraber aslında
burada bizim söylediğimiz: Bu saygıyla beraber; gelin, ne
söylüyorlar, araştıralım. Bu beyaz nöbetler niçin, beyaz
yürüyüşler niçin? 500 bine yakın sağlık
çalışanı var. Bu sağlık emekçileri ne istiyorlar?
Şimdi, deniyor ki: Para istiyorlar. Hayır, özlük haklarıyla
ilgili emeklerinin karşılığını istiyorlar ama
önce varlıklarına değer verilmesini istiyorlar, değer
görmek istiyorlar. Ama siz sağlık kurumlarını işletme
gibi düşünürseniz, siz sağlık kurumlarına gelen
insanları müşteri gibi düşünürseniz; çalışanları
da köle gibi düşünürsünüz, işçi gibi düşünürsünüz;
sendikasız, özlük hakları olmayan bir sisteme dönüştürürsünüz ve
ne olur? Hekimler, sağlık çalışanları yoksulluk
sınırının altında çalışır.
Neydi büyük hikâye?
Sağlıkta dönüşüm, sağlıkta dönüşüm... Daha iki
gün önce beni Kozluklu yurttaş aradı. Diyarbakırda çocuğu
yatıyor, menenjit geçirmiş, çocuğuna film çektirecek, üniversite
hastanesinde yattığı hâlde film çekilmiyor. Sorduğumda,
üniversite hastanesinin film çekilen yeri özelleştirilmiş. Birçok
yerde özelleştirme yapmışsınız ve işletmeye
dönüştürmüşsünüz. İnsanlar ameliyat olmak için üç ay, dört ay
sonraya gün alıyor veya ameliyatla ilgili kullanılacak materyal
olmadığı için Git, cebinden al. Sizin
yaptığınız dönüşüm, sağlıkta
özelleştirmeydi; sizin yaptığınız dönüşüm,
Gidin, parası olan sağlığı daha iyi alabilir. Ama
biz HDP olarak ilk günden beri neyi söylüyoruz? Eşit, erişilebilir,
nitelikli, ücretsiz, ana dilinde sağlık hizmeti.
Sayın
Cumhurbaşkanı dün ne dedi? Dünya Sağlık Örgütü,
sağlığı, fiziksel, ruhsal, sosyal tam iyilik hâli olarak
tanımlıyor. Aslında Dünya Sağlık Örgütü şu anda
buna bir ek daha yapmış: Siyasal olarak da tam iyilik hâli. Dünya
Sağlık Örgütü ne diyor, biliyor musunuz? Bir hastaya yirmi dakika
zaman ayırmak lazım. Bakanlık ne diyor? Önce beş
dakikaydı, şimdi on dakika. On dakikada gelip kuyrukta
bekleyeceksiniz anamnez- hikâyenizi anlatacaksınız, muayene
olacaksınız, gerekli tetkikleri isteyecek; bu, imkânsız bir
şey.
Sağlıkta
dönüşümle beraber nöbetler uzun, eğitim yok, özlük hakları yok;
döner sermaye dediniz, performans dediniz; emeklilikte yok, hiçbiri
emekliliğe yansımıyor. Bunlar istenildiğinde
Teröristsiniz, hainsiniz. deniyor. İnsanlar kendi haklarını
istemeyecekler mi? İnsanlar koruyucu sağlığı
istemeyecekler mi? Sağlıktaki bütün olumsuzluklar neye
dönüşüyor? Şiddete dönüşüyor ve arkadaşlar, şiddet
denilince cinayete dönüştü, insanlar katledildi. Neydi? Pandemide
alkışladık, alkışladık. Ne oldu pandemide?
Sağlıkta çalışan, yaşamını yitiren -518
kişi- insanlar oldu. Ne oldu? Yaşamını yitirenlerle ilgili
herhangi bir şey yapmadık. Meslek hastalığı olsun.
dediler, meslek hastalığıyla ilgili herhangi bir işlem
yapılmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
En son, neydi? Bütçe
görüşmeleri döneminde Sağlık Bakanı geldi, arkada oturdu,
bütün siyasi partilere ve Grup Başkan Vekillerine dedi ki: Bu yasayı
çıkartalım, sağlık çalışanlarıyla ilgili
düzenlemeyi yapalım. Hekimler yurt dışına gidiyor,
gitmesinler. Burada hep beraber çıkardık. Sayın Mehmet
Erdoğan burada mı, bilemiyorum, ne dedi? Geri çekildi, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığının Komisyonundan geri çekildi. Ne
dediler? Biz en kısa sürede bütün sağlık
çalışanları için, 500 bin kişi için düzenleme
yapacağız. 14 Mart, hiçbir şey yok. Gitsinler, gitsinler.
Gelin,
araştıralım. Biz sağlık çalışanlarına
değer vermezsek, sağlık emekçilerinin sorunlarını
konuşmazsak daha sağlıksız günlere gideriz. Daha
sağlıklı günler yaşamak için halk
sağlığından, toplum sağlığından yana
olalım. Gerçek sağlık sorunları içinse siyasal çerçevedeki
sorunları bulurken sağlık emekçilerine saygı gösterelim,
onların eylemlerini de anlamlı bulalım.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ
Parti Grubu adına söz talep eden Isparta Milletvekili Sayın Aylin
Cesur.
Buyurun Sayın Cesur.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA AYLİN CESUR (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Reddedileceğini
artık sağır sultanın bile bildiği bir önerge daha var
ve onun üzerinde konuşuyoruz. Biz, elbette, sağlık
çalışanlarının haklarını düzenleyecek her türlü
önergeyi destekliyoruz, baştan söyleyelim.
Konumuz, doktorlar,
sağlık personelinin almadıkları hakları,
uğradıkları şiddet ve bozulmuş sağlık
sistemi. Dün, 89 yaşında bir meslektaşım maalesef
bağırıyordu, sokakta ve yerde bağırıyordu
tartaklanırken Ben sizin anne-babanıza baktım yahu! diye.
Bakın, bu tarihe geçti, bunu not alın. Geçen haftadan beri
doktorlarımız gündemde, durduk yere Gidin. dendi onlara. Dün
başları okşandı, bugün yine hırpalandılar ve
bence aslında bütün bunların sebebi kötü giden ekonomi, artan mazot
fiyatları, geçim sıkıntısındaki milyonlar için gündemi
değiştirmek miydi bilemiyorum ama bildiğim bir şey var,
geldiğimiz yerde sağlık sistemimiz bozulmamış,
kokuşmuş değerli arkadaşlar, çok üzülerek söylüyorum. Neden
böyle olduk? Çünkü sağlık sistemi, liyakat, vicdan, hoşgörü ve tecrübeyle
yürütülür; günü kurtaran, öngörüsüz ve kısa vadeli popülist
anlayışlarla batağa saplanacaktı ve saplandı o
batağa.
Dünyaya nam
saldığımız sağlık sistemimiz neden bu hâle
düştü? Soru bu. Çünkü devletin, sağlık hizmetlerinde
sağlaması gereken 4 tane evrensel kural var: Birincisi,
sağlığın herkes tarafından karşılanabilir
olması; ikincisi, sağlık hizmetine bütün vatandaşların
ulaşması; üçüncüsü, yeterli ilgi ve alakanın tüm
vatandaşlara verilmesi ve dördüncüsü, sağlık
çalışanlarının insani ve yeterli şartlarda
çalışabilmesi. İşte, bu dördüncüyü sağlamazsanız
-ilk 3ünü zaten sağlayamıyorsunuz- sonuç ne oluyor? İşte,
sonuç bugün geldiğimiz nokta oluyor.
Tıpta ihmale yer yok
değerli arkadaşlar. Hastaneler büyük olsun ne çıkar, içinde
eğer doktorlar rahat çalışamıyorsa ve hastalar oradan
memnun ayrılmıyorlarsa ne çıkar büyük hastaneler
olmasından? Kötü ekonomi yönetimiyle tablo şu: Randevu ve sevk
sistemi bozuk; ameliyatlar yapılamıyor, malzeme yok; tedavi
alamıyor hastalar, ilaç yok, ilaç firmaları ve eczaneler işaret
ediliyor, onların sırtına yüklenmiş yük ve günah keçisi
aranınca birileri bulunuyor. Beş dakikaya düşen muayene
süreleri, hastane hastane gezen hastalar, ne kadar hasta muayenesi o kadar
ücret anlamında hastayı müşterileştiren ve doktoru
makineleştiren bir sistem, performans sistemi ve
sağlığın kontrolsüzce özelleştirilmesiyle aslında
altına konulan dinamit ve gelinen yer
Sistemsel sorunlarla
yaşanan gerginlikler, senelerdir Durduralım. diye verdiğimiz
reddedilen önergeler ve artan şiddet olayları, hekimlerimizin ve
sağlık çalışanlarının hak ettiklerinin
altında ücretlerle ve fazla mesaide
çalıştırılmaları
İki senede 553 sağlık
çalışanı hayatını kaybetti, pandemide ön saflarda
çalıştılar ama verdiğimiz bütün önergeleri reddettiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Tamamlayalım lütfen.
AYLİN CESUR (Devamla)
Şiddet kınandığıyla ve Hakkınız ödenmez.
denilen sağlık çalışanları da haklarının
ödenmemesiyle kaldı. İki yılda 9 bin hekim gitti, Giden
gitsin. diyorsunuz. Dün müjdeler verdiniz ama bunlar ancak merhem
niteliğinde, yapısal bir çözüm yok. Bakan Bey bir mektup
yazmış, sonunu söylemeyi unutmuş, Bunların gereğini
yerine getireceğim, getiremezsem de gereğini yapacağım.
demeyi unutmuş dün. Bakınız, yapısal problemleri
çözmezseniz, sağlık sistemini eğer düzeltmezseniz ne
sağlıkçı için çalışılabilir ne memleket için
yaşanılır olur.
Anlaşılması
gereken şu: Biz hekimler mesleğimizi para için yapmıyoruz, bunu
anlamınız lazım. Bizim en pahalı takımız,
bakın, gördüğünüz bu stetoskop; daha değerli bir şeyimiz
yok. Bizim bunu almamız hiç kolay olmadı, gençliğimizi verdik
bunu alıp da kullanabilmek için. Bırakın gidin. dediğiniz
yerde kolay kolay gitmeyiz de bu hakkımızı hiç kimseye
yedirmeyiz de. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Bravo!
AYLİN CESUR (Devamla)
Yedirmeyeceğimiz bir şey daha var; biz şifa
dağıtıyoruz ama Büyük Atatürkün kurduğu cumhuriyete, ön
saflarda, Tıbbiyeli Hikmetlerden başlayan bugüne gelen tıp
doktorları her zaman sahip çıkmaya devam edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Cesur.
AYLİN CESUR (Devamla)
Doktorları kum torbası yapmanıza da izin vermeyeceğiz,
doktorların haklarını da yedirmeyeceğiz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz talep eden Balıkesir Milletvekili Sayın
Fikret Şahin.
Buyurun Sayın
Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FİKRET
ŞAHİN (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, 14 Martla ilgili,
sağlık çalışanlarının haklarıyla ilgili bir
konuşma yapmak üzere huzurlarınızdayım.
AKP iktidarı sayesinde,
14 Martlar, Tıp Bayramı olmanın ötesinde artık
sağlık sorunlarını konuştuğumuz günlere
dönüştü.
Tarihsel sürecine
baktığımız zaman -bakın, bugünkü
açılışta Çanakkaleyle ilgili konuşmalar yapıldı,
oturduğum yerden şöyle hafızamda canlandırdım-
Çanakkale Savaşına tam 765 Tıbbiyeli katıldı ve 346sı
şehit oldu 1915 yılında. 1921 yılında, altı
yıl sonra hiç 1inci sınıf öğrencisi dahi
kalmadığı için -çünkü Çanakkale Savaşında, 1915
yılında tıp fakültesine giren tüm öğrenciler şehit
olmuştu- 1 kişi bile mezun veremedi. Tıbbiyeli bu gelenekten geliyor.
AKP iktidarında sizler
Sayın Sağlık Bakanı Fahrettin
Kocanın yazdığı mektup üzerinden söylüyorum,
Hocasından öğrencisine kadar hekimin
saygınlığının azaldığını ifade
ediyorlar. diyor Sayın Koca. Peki, ben buradan sormak istiyorum: Hekimin
saygınlığını azaltan kim? Hangi iktidar azalttı?
Hekime Varsın gitsinler. diyen Genel Başkanınızdan,
şu anda Sağlık Komisyonu Başkanı olan ve
iktidarınızın ilk dönem Bakanlığını yapan
Sayın Recep Akdağdan şu anki Bakanınıza kadar hepiniz
hekimlerin saygınlığını yerle bir ettiniz. Sayın
Koca konuşmasında diyor ki: Altın yere düştüğü zaman
değeri azalmaz, elmas tozlandığı zaman
ışıltısından kaybetmez. Altını yere düşüren
kim? Bu mesleğin ışıltısını söndüren kim?
Sizsiniz. Evet, Sayın Grup Başkan Vekili de burada olsa ona da -AKP
Grup Başkan Vekiline- hitaben söyleyeceğim. Bakınız,
sağlıkla ilgili bu kadar çok sıkıntı
yaşıyoruz; hastalar randevu alamıyor, tetkik
yaptıramıyor, ameliyat olamıyor; pandemi sanki bu ülkede
yokmuş gibi, sağlık çalışanlarının özlük haklarıyla
ilgili sıkıntılar yokmuş gibi Sağlık Komisyonu da
ortada yok, tam dört yüz seksen üç gündür Sağlık Komisyonu
toplanmıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisini, AKP sıralarını
ilgilendirmiyor mu bu sağlıkla ilgili sorunlar?
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Buradayız burada.
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Şimdi, birazdan çıkacaksınız Şehir
hastanesini şöyle yaptık böyle yaptık. diyeceksiniz, maliyeti
tam 8 kat.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Şehir hastanesine laf yok.
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Şehir hastanelerinde yandaşlarınıza
verdiğiniz paraları, verdiğiniz hizmetleri sağlık
çalışanlarına verseydiniz şimdi sağlık hizmetleri
çok daha iyi bir noktada olurdu.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Başka bir şey bilmez misiniz, paradan başka bir
şey bilmez misiniz? Hizmet var, hizmet.
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Ne diyerek geldiniz, sağlıkta dönüşüm dediniz.
Sağlıkta dönüşüm, oldu şu anda sağlıkta
çöküş. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen Sayın Şahin.
FİKRET ŞAHİN (Devamla)
Sizlerin de telefonu çalıyor.
NİLGÜN ÖK (Denizli)
Parmağını indir, parmağını indir.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Şehir hastanelerinin hizmetini kapatamazsınız.
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Sabahtan akşama kadar hastaneden randevu alamıyoruz,
ameliyat olamıyoruz, tıbbi malzeme bulamıyoruz. diye sizlerin
telefonları da çalıyor. Evet, hepiniz özel hastane patronusunuz
İsmail Bey gibi. Tabii, size dokunmuyor bu. Tabii, o yüzden böyle ön
sıraya gelip laf atıyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Her zaman dokunur, her zaman.
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Sağlıkta Dönüşüm Programı dediğiniz
sistem, özünde sağlığı ticarileştiren,
vatandaşın almış olduğu sağlık hizmeti
üzerinden yandaş şirketlerinize para kazandıran bir sistemdir ve
gelinen nokta da çöküş noktasıdır, çöküş
noktasıdır. Evet, şu anda o yüzden sağlık
çalışanları grevde.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Alnı açık yüzü ak, hizmete en iyi şekilde devam
edeceğiz.
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Son sözüm de şu olacak: Aynen sizin yöneticileriniz de sizin
gibi. Benim kendi ilçem Bandırma'da başhekim tutup da hekimine
Şunu paketleyin. diye bir hitapta bulunabiliyor; bakın, sizin
sayenizde.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Hangi cesaretle böyle konuşabiliyor? Hekimler paketlenemez bu
ülkede, hekimleri paketleyecek bir güç daha yok bu ülkede.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Şahin.
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Çünkü hekimler cumhuriyetin kuruluşundan bu yana
Kuvayıtıbbiye olarak hizmet etmişlerdir.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Hekimlere saygımız sonsuz.
BAŞKAN İsmail
Bey, lütfen
Rica ediyorum İsmail Bey.
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Kimsenin onları paketlemeye gücü yok, sizler
paketleneceksiniz.
Saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İSMAİL TAMER
(Kayseri) İsmail Tamer diyerek sataşmada bulundu, söz istiyorum.
BAŞKAN Size
sataşmadı, size sataşmadı.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Sataştı, sataştı. Başkanım,
tutanağı getirtin, görün. Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Bir
sataşma varsa İsmail Bey şimdi cevap verir.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Uşak Milletvekili Sayın İsmail
Güneş.
Buyurun Sayın
Güneş.
AK PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Sizleri ve ekranları başında bizleri izleyen
aziz vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
sözlerime başlamadan önce, gece gündüz demeden çalışan,
şifa dağıtmak için canla başla uğraşan başta
hekimlerimiz, hemşirelerimiz olmak üzere tüm sağlık
çalışanlarımızın 14 Mart Tıp Bayramını
tebrik eder, Covid sürecinde dünyaya örnek olacak
çalışmalarından dolayı kendilerine şükranlarımı
arz ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan
önderliğindeki AK PARTİ iktidarlarında sağlıkta çok
büyük değişim ve dönüşüm yapılmıştır.
Sağlık altyapısına çok büyük önem verildiği gibi,
burada hizmet veren hekimlerimizin ve sağlık
çalışanlarımızın hem konfor alanları hem sayıları
hem de ekonomik düzeylerinde önemli derecede iyileştirme
yapılmıştır.
2000li yıllarda 300 bin
olan sağlık çalışanımız bugün 1 milyon 200 bine
ulaşmıştır. AK PARTİ iktidarlarıyla, performansta
önemli iyileşmeler sağlanmış olup bazı dönemlerde
hekimlerimizin Avrupa ülkelerine göre daha fazla ekonomik kazanımlar elde
ettiğine birlikte şahitlik ettik. Aile hekimliğine geçilmeden
önce çok düşük ücret alan pratisyen hekimlerimiz aile hekimliğine
geçilmesiyle beraber hem statü anlamında hem ekonomik anlamda önemli
kazanımlar elde etmişlerdir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Bırakın da hekimler
alkışlasın. Kendi kendinizi alkışlıyorsunuz.
İSMAİL GÜNEŞ
(Devamla) İmkânlarımız ölçüsünde hekimlerimize en iyi ücreti
vermek isteriz. Bugün en düşük nüfusa sahip aile hekimi 14 bin TL, en
yüksek yüksek nüfusa sahip aile hekimi 24 bin TL sabit ücret almaktadır.
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Eskişehir) Ortalaması ne, ortalaması?
İSMAİL GÜNEŞ
(Devamla) Buna ilave olarak grupları değişken olmak üzere 6
bin TL ile 11 bin TL arasında ayrıca gider ücreti almaktadır.
Dolayısıyla, aile hekimlerimize giderler dâhil 20 bin TL ile 35 bin
TL arasında ücret ödenmektedir.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Yoksulluk sınırı 15 bin TL!
İSMAİL GÜNEŞ
(Devamla) Yine, hükûmetlerimiz döneminde, ilk defa intern
doktorlarımıza ücret ödenmeye başlanmıştır.
AYLİN CESUR (Isparta)
Yeterli mi, yeter mi yani? Bunlar yeter mi, onu söyleyin.
İSMAİL GÜNEŞ
(Devamla) Sayın Cumhurbaşkanımızın dün verdiği
müjdeyle artık döner sermaye vermeyen hastane kalmayacağı gibi
hekimlerimizin ve sağlık çalışanlarımızın
döner sermayeden aldığı sabit ödeme genel bütçeye
aktarılacaktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Cumhurbaşkanı özür dilesin!
İSMAİL GÜNEŞ
(Devamla) Bunun sayesinde emekliliklerine olumlu bir yansıma
olacağı gibi, izin kullandıklarında da performansla elde
ettikleri döner sermaye daha az etkilenecektir. Ayrıca, döner sermaye
sistemi yeniden düzenlenerek hekimlerimizin ve sağlık
çalışanlarımızın döner sermayeden aldıkları
pay artırılacaktır.
AYLİN CESUR (Isparta)
-cek -cek -cek, -cak -cak -cak
İSMAİL GÜNEŞ
(Devamla) Ayrıca, aile hekimlerimizin aldıkları ücret
miktarı da yeniden düzenlenecektir.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ
(İzmir) Cumhurbaşkanından özür bekliyoruz. Müjde değil,
özür bekliyor sağlık emekçileri.
İSMAİL GÜNEŞ
(Devamla) Değerli milletvekilleri, gerekçe ne olursa olsun
sağlık çalışanlarımıza karşı
yapılan şiddeti asla kabul edemeyiz.
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Eskişehir) Ne yaptınız, ne yaptınız?
İSMAİL GÜNEŞ
(Devamla) Sağlık çalışanlarımıza
karşı işlenen suçları önlemek adına 2014, 2018, 2020
yıllarında yapılan kanuni düzenlemelerle sağlık
çalışanlarını kasten yaralama suçları katalog suçlara
alındı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım Sayın Güneş.
İSMAİL GÜNEŞ
(Devamla) Ayrıca, sağlık çalışanlarına
karşı işlenen suçlar devlet memurlarına karşı
işlenen suçlama ilave olarak yüzde 50 artırıldı. Sağlık
çalışanlarına karşı işlenen suçlarda kolluk
kuvvetlerine faili tutuklama yetkisi verildi ve diğer taraftan, bunlara
ilave olarak hâkimlerin cezanın ertelenmesi kararı veremeyeceği
şartı getirildi.
AYLİN CESUR (Isparta)
Sonuç, sonuç? Hâlâ devam ediyor.
İSMAİL GÜNEŞ
(Devamla) Bunlara ilave olarak, Sayın
Cumhurbaşkanımızın dün verdiği müjdeyle
sağlık çalışanlarına karşı işlenen tüm
suçlar CMK katalog suçlar kapsamına alınarak hâkimlerin tutuklama
kararı verebilmesinin önü açıldı.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Cumhurbaşkanından özür bekliyor
sağlık emekçileri, özür.
İSMAİL GÜNEŞ
(Devamla) Ayrıca, hekimlerin mesleki itirazı sırasında
meydana gelen olumsuz durumlara karşı hekime karşı ceza
davasının açılabilmesi için mesleki sorumluluk kurulunun onay
vermesi şart koşuldu.
ÜMİT BEYAZ
(İstanbul) Doktor yok, doktor.
İSMAİL GÜNEŞ
(Devamla) Diğer taraftan, malpraktise bağlı, hekimlere
karşı açılabilecek tazminat davalarının
açılması yine mesleki sorumluluk kurulunun onayına
bağlanarak hekimlerimizin daha özgür bir şekilde ve korkmadan
mesleklerini yapmasının önünü açmaktayız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Bununla ilgili kanun teklifimiz var, rafta bekliyor.
AYLİN CESUR (Isparta)
Yeter. mi diyorsun? Yeter mi hekimlere?
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Güneş.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkanım, kanun tekliflerimiz rafta bekliyor,
onları indirsinler; Cumhurbaşkanı söylemeden gelmez mi?
İSMAİL GÜNEŞ
(Devamla) Hemşireler başta olmak üzere sağlık
çalışanlarımıza 3600 ek gösterge vereceğiz. Biz AK
PARTİ iktidarları olarak hekimlerimizin ve sağlık
çalışanlarımızın sorunlarını yakından
takip ediyoruz. Bunları biliyoruz, sorunlar için adımlar
atıyoruz.
Sağlık
çalışanlarımızın yanlarında olduğumuzu ve
bundan sonra da yanlarında olacağımızı bildirir, Genel
Kurulu saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın hatip kendisi de gülüyor, bu işe inanmadı herhâlde.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Başkanım, sataşmadan söz istiyorum.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun
Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) 60a göre söz talebim var.
BAŞKAN Yerinizden,
sadece bir dakika.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Başkanım, sataşmadan söz istiyorum. Fikret Bey sataştı
bana.
BAŞKAN Fikret Bey size
latife yapmıştır, sataşmamıştır.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Otur oturduğun yere.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Benim süremin yarısı geçti, bilginize.
BAŞKAN Üç saniye,
tuttum zamanı ben.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Şimdi on beş saniye oldu.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Beştaş.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Uşak Milletvekili İsmail Güneşin HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
doğrusu hatibi dinledim, çok hızlı okudu ama -belli ki- kendisi
de bir hekim sanırım
Doktorlara verilen maaşı öyle bir
anlattı ki yani sanki babasının cebinden veriyor. Sanki AKP iktidarına
göre hiç hak etmiyorlar, hiç çalışmıyorlar... Yani böyle haydan
gelen huya gider gibi garip bir tarz var.
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Ne alakası var ya?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ya, bu doktorlar altı yıl okuyor, TUS
sınavına giriyor, akademisyenlik yapıyor, yirmi dört saatten
fazla nöbetler tutuyor. Daha önce getirdikleri kanun tekliflerini buradan
geçtiği hâlde apar topar geri çektiler. Cumhurbaşkanına siz
cevap mı veriyorsunuz? Katılmıyor musunuz
Cumhurbaşkanına? Beğenmiyorlarsa çekip gitsinler. dedi. Siz
ise burada
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Sayın Beştaş, bunları mı
anladınız?
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Sen onu mu anladın?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Vallahi tebrik ediyorum hatibi, ilk defa
Cumhurbaşkanına karşı cümleler kurdu. Bence aynı
fikirde değilsiniz, en azından doktorları takdir ettiniz ve
emeklerinin karşılığının verildiğini
söylediniz ama onların sesini dinleyin, sözünü dinleyin, hak taleplerine
kulak verin. Bence Beştepe'yle aranızda büyük bir ihtilaf var, bunu
da söylemiş olayım.
Teşekkür ediyorum.
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Yok, öyle bir şey yok.
BAŞKAN Evet,
teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sataşma var Başkanım, buraya
sataştı.
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Başkanım, benim cümlelerimi saptırdı. Ben
öyle şeyler söylemedim, ne söylediğimi ben anlatayım.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
60a göre biz de pek kısa bir söz istiyoruz Başkanım.
BAŞKAN Nasıl
saptırdı cümlelerinizi?
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Hayır, bakın, şimdi, şöyle bir şey, yani
ben hekimlere bugün verdiğimiz ücreti söyledim.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Daha bir şey vermediniz ki.
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Tabii, başlangıçta daha fazlasını vermek
isteriz dedim ve bunların
Ben, şimdi, şöyle bir şey
BAŞKAN Peki,
şöyle yapalım İsmail Bey, mikrofonunuzu açalım, bir
dakikada açıklayın lütfen.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Başkanım, 60a göre pek kısa bir söz biz de istiyoruz.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Sayın Başkan, Cumhurbaşkanı farklı
söylüyor, bu farklı söylüyor.
38.- Uşak Milletvekili İsmail Güneşin, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Başkanım, öncelikle şöyle bir şey: Biz,
hekimlerimizin daha fazla ücret almasını isteriz.
AYLİN CESUR (Isparta)
Bu kadar çok şey vermişsiniz, neden gidiyorlar bunlar, bunu bir
anlatın.
Her sene 1.000 doktor yurt
dışına gidiyor, 9 bin kişi devletten istifa etmiş;
yeterliyse neden?
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Yani ama devletimizin imkânları neticesinde burada görev
yapan hem hekimlerimiz hem tüm memurlarımız bu devletin
görevlileridir.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Saraylara imkân var ama.
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Ve dolayısıyla da dengeyi bozmayacak şekilde
hepsine yaptıkları iş karşılığında
ücret vermek isteriz, hekimlerimize de daha fazla vermek isteriz.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Özel uçaklara var ama bütçe.
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) AK PARTİ iktidarlarında eskiye nazaran daha fazla ücret
verildiğini ben anlatmak istedim. Bugün yeterlidir. demedim yani ama
Eskiye göre bu çok çok artırılmıştır. dedim. Yani
imkânları artırılmıştır ve bunu daha da
artıracağız biz, göreceksiniz. Ben bunları ifade etmek
istedim.
AYLİN CESUR (Isparta)
Ne zaman? Tarih verin, tarih.
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Eskişehir) Yoksulluk sınırı ne kadar, yoksulluk
sınırı?
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Alım gücü nasıl, alım gücü?
Artırmakla ne demek istiyorsunuz?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
60a göre, Başkanım
AYLİN CESUR (Isparta)
Tarih verin, tarih.
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Döner sermayeden
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Tabii ki canım.
Burada, tabii ki döner
sermayenin sabit maaşa aktarılmasıyla beraber özlük hakları
önemli derecede artacak, bir de performans sisteminde önemli
değişiklikler yapılacak. Performans almayan, uygulamayan hiçbir
hastane kalmayacak. Bunları ifade etmek istedim ben.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ne zaman?
NECDET İPEKYÜZ (Batman)
Emekliye yansımıyor, emekliye.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Performans emekliliğe yansımıyor.
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Biz hekimiz, bu işin içinden geliyoruz ve
dolayısıyla da herkesin nasıl iş
yaptığını çok iyi biliyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki,
teşekkür ediyorum.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Necdet İpekyüz ve
arkadaşları tarafından, halk sağlığının
ve sağlık emekçilerinin sorunlarının incelenmesi
amacıyla 15/3/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15
Mart 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın Bulut
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun, Adananın
Yüreğir ilçesine bağlı Kazım Karabekir Mahallesindeki
kentsel dönüşüm nedeniyle vatandaşların
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
BURHANETTİN BULUT
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Adananın Yüreğir
ilçesine bağlı Kazım Karabekir Mahallesindeki
vatandaşlarımız kentsel dönüşümden dolayı
mağduriyet yaşamaktadır. Bölgede yıkım
amaçlanırken aynı parsel içinde olan ve anlaşma yapılmayan
evler için kentsel dönüşüm kapsamında riskli yapı tespiti
yaptırılması istenmiştir. Yasal süre içinde ev sahipleri
riskli yapı tespiti yaptırmadığı için polis
müdahalesiyle tapulu evlere zorla girilip örnek alınmaktadır.
Hemşehrilerimiz firmaların adını bile bilmediklerini,
kâğıt üzerinde herhangi bir sözleşme
yapılmadığını, ancak noter satışı
istenildiğini, teminat yatırılmadığını,
başlarını sokacak ev verilmediğini, onlarca
yıllık emeklerinin ziyan olmasını istemediklerini
söylemektedir. Devlet, vatandaşın dişinden
tırnağından artırarak yaptığı evi
yıkmak için değil, hizmet için vardır. kentsel dönüşüme
Evet. ama vatandaşların mağdur edilmesine Hayır.
BAŞKAN Sayın
Tanal, sesinizi özlemiştik.
Buyurun.
40.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Şanlıurfa halkının sorunlarına ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Çok teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.
Şanlıurfa ili
Ceylânpınar ilçesi Tinne Mahallesi, yine Viranşehir ilçesi Evcimen
köylerindeki vatandaşlar temiz içme suyuna ulaşamıyor. Burada su
kuyusu açmak istiyorlar, TİGEM engelliyor, Şanlıurfa Belediyesi
yapmıyor. Şanlıurfa halkı temiz suya hasret, elektriğe
hasret; yeteri kadar hastane ve doktor olmadığı için
sağlığa erişim hakkı ihlal ediliyor. Şanlıurfada
insan hakları ihlal ediliyor, yaşam hakkı ihlal ediliyor ve
Şanlıurfa milletvekilleri gidiyorlar vatandaşın
sofrasında kavurma yiyorlar. O yedikleri kavurmanın
hakkını, bu vatandaşın hakkını hukukunu gelip
Meclise savunsunlar. Afrikada kuyu açmakla övünen AK PARTİ iktidarı,
Şanlıurfadaki insanlarımız susuz, perişan. Elektriği
yok, suyu yok ve gıdaya ulaşamıyor, iş imkânı yok,
yolları yok yani yazıktır, günahtır.
BAŞKAN Peki,
teşekkür ediyorum.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme
ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, sağlık
çalışanlarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/5685) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 15 Mart 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
15/3/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
15/3/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
CHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
sağlık çalışanlarının sorunlarının araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan (10/5685) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin görüşmesinin Genel Kurulun 15/3/2022 Salı günkü (bugün)
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden,
Tekirdağ Milletvekili Sayın Candan Yüceer.
Buyurun Sayın Yüceer.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA CANDAN YÜCEER
(Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
pandeminin ilk gününden bugüne büyük bir özveriyle, hayatlarını hiçe
sayarak en önde mücadele eden hekimler, maalesef bugün de hak mücadelesi vermek
zorunda bırakılmaktadır. Müteşekkir olunması, ahde
vefada bulunulması, en azından kutlanılması gereken bir
günde, 14 Mart Tıp Bayramında, maalesef, Tıp Bayramına
grevde girmişlerdir. Sağlık emekçileri en çok hastalanan, en çok
ölen meslek grubu olmalarına rağmen, Covid-19u meslek
hastalığı saymayan; beş dakikada bir muayene yapmaya
zorlayan ve ağır çalışma koşullarını, uzun
çalışma koşullarını, angaryayı dayatan;
yıllardır sağlıkta şiddete karşı etkili bir
yasa yapmayan; sağlığı değil ekonomiyi önceleyen ve
maalesef toplumun sağlık hakkını, koruyucu sağlık
hizmetini yok sayan; emeği değersizleştiren, maalesef, yine,
mesleki değerleri tahrip eden, hekimleri hedef gösteren, yoksulluk
sınırı altında kalan bir ücreti dayatan bir zihniyete, bir
algıya karşı hak mücadelesi verdiler, veriyorlar. Evet,
mutsuzlar; evet, yorgunlar, kırgınlar ama her şeye rağmen
sistem hatalarını düzeltme ve daha iyi hizmet verme uğruna
görevdeler. Yalnızca kendi hakları için değil; toplumun
sağlık hakkı, yaşam hakkı ve ülkemizin geleceği
için grevdeler. Bu emeğe, bu özveriye karşın devletin en üst
düzeyinden işittikleri cümle ise: Giderlerse gitsinler. Aslında hak
etmedikleri ifadelerle ilk defa hedef gösterilmiyor hekimler, üstelik ilk
kovulmaları da değil; bugünün Cumhurbaşkanı, on yıl
öncenin Başbakanı gene greve
çıkan hekimler için Çalışmak istemiyorsanız çeker
gidersiniz. demişti; Ben doktorlara iğne yaptırmam. Doktorlar
alimallah insanı felç eder. Doktor efendi dönemi de bitti. demişti.
Dönemin Sağlık Bakanı Doktorun eli hastanın cebinde.
demiş ve Sağlıkta Dönüşüm Programına karşı
olumsuzluklarını anlatan, hatalara, uygulama hatalarına dikkat
çeken hekimlere de Paracı doktorlar gürültü yapıyor. demişti.
Aslında bu açıklamalar, topluma, hekimleri tek istekleri
paraymış gibi göstererek yaşanan krizin üstünü örtme
çabasıdır.
Bugün gelinen nokta,
Sağlıkta Dönüşüm Programı adı altında,
biliyorsunuz, koruyucu sağlık hizmetleri başta olmak üzere
sağlık sisteminde adım adım yaratılan çöküşün bir
sonucu. Türkiyede tam bir kriz var değerli arkadaşlar, tam bir
sağlık krizi yaşanıyor. Hastaların tedavi
olamadığı, doktorların mesleğinin gereğini
yeterince yerine getiremediği bir durum var. Değerli arkadaşlar,
sadece ekmekte, yağda, akaryakıtta kuyruk yok; bugün
sağlıkta da kuyruk var, polikliniklerde kuyruk var, ameliyathanelerde
kuyruk var. Hastalar randevu alamıyorlar; hasta randevu sistemi çöktü,
haftalar ya da aylar sonra randevu alabiliyorlar. Asistanlar eğitim
alamıyorlar çünkü hoca yok. Şehir hastaneleri düzeni işlemiyor,
şehir hastaneleri sağlık sistemimizi âdeta felç etti. İlçe
hastanelerinde hekim açığı had safhada, artık hekimler
hastane hastane dolaşmaktan yoruldu. En önemlisi, aile hekimleri; angarya ve
son çıkardığınız -ve aslında ceza- Sözleşme
ve Ödeme Yönetmeliği adı altında eziliyorlar. Haksız
cezalar, sözleşme fesihleri, yoğun iş yükü altında,
maalesef, birinci basamak sağlık hizmetlerinde çok yoğun
aksamalar var.
Şimdi, toplumun her
kesiminde bıçak kemiğe dayandı ama beş dakikada bir muayene
yapmaya zorlanan, otuz altı saat nöbet tutan, emeklerinin
karşılığını alamayan, üstüne bir de şiddet
ve tehdit gören hekimler, doktorlar gerçekten yoğun bir stres
altındalar ve onlar da maalesef, genç hekimler başta olmak üzere,
kurtuluşu başka ülkelere gitmekte buluyorlar. Bakın, TTBden
2012 yılında sadece 59 hekim yurt dışına çıkmak
için iyi hâl almış, 2021 yılında bu tam 24 kat artmış,
1.405 kişi bunu yapmış. Bir insan için ülkesini terk etmeye
karar vermek, başka bir ülkede hayat kurmak bence hiç kolay değil,
gerçekten çok önemli sebepleri olmalı. Bakın, yurt
dışına gitmek isteyen sağlık
çalışanlarının yüzde 51,6sı daha iyi yaşam ve
çalışma koşulları için gittiğini ifade etmiş,
yalnızca yüzde 1,8i özlük haklarının eksikliğini ifade
etmiş yani doktorların önceliği, Sayın
Cumhurbaşkanının ifade ettiği gibi para değil.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
CANDAN YÜCEER (Devamla) -
İstifa edenlerin yüzde 42si diyor ki: Tükenmişlik
yaşıyorum, yorgunluk yaşıyorum, gelecek kaygısı
yaşıyorum. Yüzde 25,8i Daha iyi yaşam ve çalışma
koşulları arayışıyla gidiyorum. diyor ama bunu görmeyenler
doktorları paragözlükle suçluyor.
Değerli arkadaşlar,
buradan, Tükeniyoruz, geçinemiyoruz. diyen hekimleri dinlememiz lazım.
Bıçak kemikte. diyorlar; bu sese, bu çığlığa kulak
verelim. Gelin, tekrarın gücüyle, bu anlamda bu çalışmaları
yapalım, sağlık sorunlarını tespit edelim,
sağlık sistemimizin sorunlarını tespit edelim.
Ben, bu vesileyle
desteğinizi bekliyorum ama buradan bir kez daha, canı pahasına
bu toplum sağlığına hizmet veren, hayatını
kaybeden tüm meslektaşlarımın aziz hatırası
karşısında saygıyla eğiliyor, tüm
meslektaşlarımın 14 Mart Tıp Bayramı'nı
kutluyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ
Parti Grubu adına söz talep eden Eskişehir Milletvekili Sayın
Arslan Kabukcuoğlu.
Buyurun Sayın
Kabukcuoğlu. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş
olduğu Meclis araştırması önergesi üzerine grubum
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
İbn-i Sina, Farabi,
Akşemseddin, Ali bin Abbas, er-Razi... Türk tıp insanları diye
bir kavram vardır. Yukarıda saydığım insanlar bin
yıl kadar önce dünya tıbbına katkıda bulunmuş Türk
hekimleridir. Türk tıbbı, II. Mahmut zamanında
kurumsallaşmış ve şu andaki tıbbi yapı ve
tecrübesi üzerine devam etmektedir.
OECD ülkelerinde 1,8 doktora
yaptırılan iş ülkemizde 1 doktora; 3,5 hemşireye
yaptırılan iş 1 hemşireye yaptırılmakta ve
onların harcadığı paranın yarısı kadar para
harcanarak Türk tıbbına Türk tıp sektörü hizmet etmektedir ve
tıbbi hizmetlerimizin çıktıları onlarla
yarışır seviyededir.
Ülkemizde yoksulluk
sınırının üstünde ücret alan sağlık
çalışanı yoktur; uzman hekim için de böyledir, profesör için de
böyledir. Sağlık çalışanları hayatlarını
idame ettirme derdindedir; hayatta kalmaya uğraşıyorlar. Bu
nedenle 2021 yılında 4.559 hekim kamudan istifa etmiştir.
Ülkenin
kaynaklarını AK PARTİ Hükûmeti birkaç rantçıya
ayırdı. Ülkenin insanlarını yirmi beş
yıllığına borçlandırıyorsunuz. Sağlık
sektörü deyince, Sağlık Bakanlığı deyince
anlaşılan 13 tane şehir hastanesidir. 13 hastane
Sağlık Bakanlığı bütçesinin beşte 1ini
tüketiyor. Hepinizin insafına hitap ediyorum: Koskoca bir Sağlık
Bakanlığı bütçesinin beşte 1inin 13 binaya
ayrılması reva mıdır?
Sağlıkçıların
sorunları yumak yumaktır. İnsanları bitirdiniz.
Sağlık çalışanlarına Kendin çalış, kazan;
ben sana döner sermayeden para vereyim. diyorsunuz. Bu, onların özlük
haklarına işlemiyor. Döner sermayesi olmayan hastaneler ya da az olan
hastaneler ne yapacak? Bu insanların maddi sorunlarını kim
çözecek? Pandemide hasta oldular, canlarını verdiler; Covid-19u
meslek hastalığı olarak kabul etmediniz. Hayatlarını
kaybettiler, şehit saymadınız; hepsini rahmetle anıyorum.
Dün Tıp
Bayramıydı; Sağlık Bakanlığı
hastanelerinden, tıp fakültesi hastanelerinden ve özel hastanelerden
değişik kesimlerden doktorlarla bir araya geldim; bir dokun bin ah
işit durumundalar. Şehrinizdeki hastanelere gidip sağlık
çalışanlarını gördüğünüz vakit, oradaki
doktorları gördüğünüz vakit ne düşündünüz? Ya da AK
PARTİli Sayın Güneş ve Sayın Tamer -dışarı
çıktılar, keşke burada olsaydılar- acaba kendi
şehirlerine gidip oradaki doktorların gözlerine bakabildiler mi?
Bunca çalışan, canını ortaya koyan insana Sayın
Cumhurbaşkanının talimatı Giderseniz gidin. oldu. Türk
hekimi, hemşiresi, eczacısı, diş hekimi, sağlık
çalışanı böyle bir karşılığı hak
etmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Devamla) Sağlık çalışanları Hükûmetten haraç
istemiyor; sadece, hayatlarını idame ettirecek bedel istiyorlar.
AK PARTİnin
yetişmiş, organize, işini iyi yapan kurumlara tahammülü yoktur.
Türk sağlık sistemi organize, başarısını
geçmişten alan; hekimleri dünyadaki yenilikleri takip eden, kendine imkân
sunulursa uygun ortamda Nobel Ödülü almayı başarabilen güçlü bir
sektördür. AK PARTİ
çalışarak çabalayarak emeğiyle değer yaratan kurumlara
yabancıdır; onlara alerjisi vardır.
Sağlıkta
şiddet, Hükûmetin dokunmadığı, kanayan bir yaradır;
başlı başına bir sorundur, başlı başına
bir konuşma konusudur. CHPnin verdiği araştırma önergesi
önemli bir ihtiyaca cevap verecektir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden İstanbul Milletvekili
Sayın Oya Ersoy.
Buyurun Sayın Ersoy.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY
(İstanbul) Sayın Başkan, öncelikle, ülkenin dört bir
yanında emeğine, tıbbi etik ilkelerine, halk
sağlığını önceleyen etik ilkelerine sahip çıkan
ve halkın sağlık hakkına sahip çıkan bütün
sağlık çalışanlarını sevgiyle saygıyla
selamlamak istiyorum.
Salgının ilk
günlerinden itibaren bütün sorumluluğu halkın sırtına
yüklediniz ama mücadeleyi de sağlık emekçilerinin sırtına
yüklediniz ve Tükendik. çığlığına asla kulak vermediniz;
yüzlercesi hayat kurtarmak için hayatından olmuşken Covid-19u meslek
hastalığı olarak kabul etmediniz. Hemen her gün sağlık
emekçilerine yönelik saldırılar yaşanırken TTBnin 2011
yılında hazırladığı sağlıkta
şiddet yasasını hâlâ çıkarmadınız, bugün de
üstüne üstlük memleketten kovmaya kalkıyorsunuz. Amacınız ne
biliyor musunuz? Amacınız, hekimleri hedef hâline getirmek ve bunun
da gerçek nedeni, aslında yıllardır o uygulamaya
çalıştığınız sağlıkta
piyasalaştırma programına en büyük engel olarak onları
görmeniz. Evet, iyi ki direndiler, iyi ki varlar ve onlar sayesinde biz,
pandemi koşullarında, gerçekten, piyasalaştırma
politikalarınıza rağmen hâlâ korunan bir sağlık
yapısıyla bu pandemiyi karşıladık ve o sayede de
yaşıyoruz. Evet, onlar sayesinde hepimiz ayaktayız.
Ne istiyor peki
sağlık emekçileri? Halk sağlığını önceleyen
sağlık sistemi istiyor, gelecek kaygısı olmadan bilimsel ve
etik kurallara uygun, bu ilkeler eşliğinde hekimlik yapmak istiyor
yani kendileri için iş, gelir, can güvencesi ve mesleki
bağımsızlık istiyor; yurttaşlar için katkı,
katılım payı olmaksızın, eşit, nitelikli,
parasız sağlık hizmeti istiyor ve bu taleplere kulak asmayan
iktidar, hekimleri hedef hâline getiriyor. İşte, bu hedef göstermenin
en somut hâlini biz dün 14 Mart Tıp Bayramında Taksimde yaşadık.
Taksimde İstanbul Tabip Odası üyelerine uygulanan polis şiddeti
bu hedef göstermenin en somut hâlidir. Ne diyor sağlık emekçileri?
Dün engellenmeseydi ne okuyacaklardı biliyor musunuz? Toplum sağlığını
korumak bir yana, daha da riske atan bu sağlık sisteminin
yürütücüleri ne bizim emeğimizi ne toplumun
sağlığını umursamaktadır ancak iş özel
sağlık işletmelerini ve zenginleri korumaya gelince ise hiçbir
sınır tanımamaktadır. Salgın döneminde dahi bu
anlayıştan vazgeçmemişlerdir ve yüz binlerce insanımız,
yüzlerce hekim, sağlık çalışanı
yaşamını yitirirken onlar, sağlık sisteminin,
şehir hastanelerinin güzellemeleriyle günlerini geçirmiş; bunca emek
ve fedakârlığımıza rağmen bir de bizlere Gidiyorlarsa
gitsinler. demişlerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
OYA ERSOY (Devamla)
Salgının en zor günlerinde, bilimsel olmayan salgın
yönetiminize rağmen biz tüm fedakârlığımızla
buradaydık, önceden de olduğu gibi yarın da burada
olacağız. Bu memleket bizim, hiçbir yere çekip gitmiyoruz,
hakkımız olanı sizden çekip alacağız. diyor
sağlık emekçileri.
Evet, sağlık
emekçilerinin bütün talepleri bizim de taleplerimizdir, sözleri sözlerimizdir.
Bu memleket kimsenin mülkü değildir ve bu halk da tebaa değildir. Biz
hep birlikte direnerek halkın olan her şeyi halka iade edeceğiz.
Saygılarımla. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına söz talep eden Ankara Milletvekili
Sayın Arife Polat Düzgün.
Buyurun Sayın Düzgün.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ARİFE POLAT DÜZGÜN (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, çok değerli sağlık çalışanları,
meslektaşlarım, aziz vatandaşlarımız; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın
liderliğinde, AK PARTİ olarak, sağlık alanında
vatandaşlarına sürdürülebilir, nitelikli, erişilebilir ve
ücretsiz sağlık sunumuyla sosyal devlet olmanın örneklerinde
kendi vatandaşlarının takdiriyle karşılanırken
aynı zamanda tüm dünyanın Nasıl yapabiliyorsunuz? diyerek
örnek aldığı sağlık sistemimize hepiniz
şahitsiniz. Sağlıkta, vatandaşlarımızdaki
memnuniyet oranımız yüzde 70lerde olup sağlık
çalışanlarında da bu memnuniyeti sağlamak için
çalışıyoruz.
2020de, sağlıkta
şiddetle, hep birlikte yasamızı değiştirmemize
rağmen ihtiyaçlar, uygulamalar, sürekli takip ettiğimiz konularda...
Dün de 14 Martta Cumhurbaşkanımızın
açıkladığı gibi, sağlıkta şiddet vakalarına
olan hassasiyetimiz sıfır tolerans şiarımızla tekrar
gündeme gelmiştir. Sağlık sistemimiz de işleri
kolaylaştırmak, En iyisini nasıl yapabiliriz? diye
düşünmek üzerine kurulu olup... Evde sağlık hizmetlerinden örnek
vermek istiyorum; artık, hastalarımızın raporları
evdeki muayene takibiyle çıkarılabilmektedir.
Biraz önce arkadaşlar
hasta muayenelerinden bahsettiler. Gerçekten bir yoğunluk
yaşandı ama sağlık çok dinamik bir olay ve bu muayenelerin
MHRSde en az on dakikada bir olmasının sağlanması için
gereken düzenlemeler yapılmış, MHRS sisteminden randevu alamayan
hastalarımız da -işlerini kolaylaştırmak adına-
randevu sistemine dâhil edilmişlerdir.
84 milyon nüfusumuza daha iyi
hizmet vermek için dinamik bir yönetim anlayışıyla, çözüm
odaklı, sürdürülebilir bir adım atmaktayız. Gazi Meclisimizde,
inşallah, çok yakın zamanda... Dün, 14 Martta
Cumhurbaşkanımızın verdiği 5 tane müjdeden -ki ben bir
sağlıkçı olarak bunları çok önemsedim ve çok mutlu oldum-
biri, en önemlisi, sağlık kurum ve kuruluşlarında görev
yapan personele karşı, görevleri dolayısıyla veya görevleri
sırasında yapılan kasten yaralama suçu CMK kapsamında
katalog suçlara dâhil ediliyor. Bu, şu demektir: Siz, kasten bir suç
işlediyseniz, öncelikle tutukluluk kararınız gündeme gelecektir.
İkinci konu, ki bizim
için çok önemli, malpraktis diye bilinen
Mesleki sorumluluk kurulu
oluşturuyoruz; bu da demektir ki: Ceza soruşturması
açılabilmesi için bu kurulun izni gerekmektedir, doktorlarımız
önce kendi kurumunda değerlendirilecektir.
Sağlık
çalışanlarımızın maaş ödemeleriyle ilgili, mali
konularla ilgili iyileştirmeleri de yakın zamanda göreceğiz;
bunlar da çok güzel yöntemler ve öneriler.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
ARİFE POLAT DÜZGÜN
(Devamla) Aile hekimlerine yönelik, özellikle temel ücretlerinde
artış sağlanacağı müjdesi çok güzeldi. Ücretlerde
yapılacak iyileştirmeler emeklilere yansıyacak. Bunların
hepsi gerçekten bir müjde niteliğinde.
Ben, Gazi Meclisimizde
sağlıkta şiddet, özlük hakları, ücretlerin düzenlenmesi
konularında bu çalışmaların yani bu müjdelerin yasal
çalışmalarını hep birlikte yapacağımız için,
bu sevinçle sizleri saygılarımla selamlamak istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
İç Tüzük'ün 37'nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler
1.- Antalya Milletvekili Çetin Osman Budakın, (2/3524) esas
numaralı Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/162)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
TBMM İçtüzüğü'nün
37nci maddesi uyarınca TBMM Başkanlığına vermiş
olduğum ancak kırk beş gün içerisinde komisyonlarda
görüşülmeyen (2/3524) esas numaralı 6585 sayılı Perakende
Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifimin doğrudan Genel
Kurul gündemine alınmasını arz ederim.
Çetin
Osman Budak
Antalya
BAŞKAN - Önerge üzerinde
teklif sahibi olarak Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Budak.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Perakende Ticaretin
Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifiyle ilgili söz aldım.
Hazırladığımız kanun teklifi aslında
yıllardır kanayan bir yaranın bir nebze olsun toparlanması,
düzeltilmesiyle ilgiliydi. Şimdi, bu Mecliste, Genel Kurulda kime sorsak
Evet, bu düzenlenmeli. der. Kanunda birçok boşluk var, aslında
kanun da yok. Bir kanun yapıldı 2015 yılında -ama bir kanun
da yok- hiç olmazsa bunun düzenlenmesi, bu vahşi kapitalizmin bir
şekilde dizginlenmesi gerektiğini söylerler ama bugüne kadar hiçbir
şey yapılmadı.
Biz neyi amaçladık kanun
teklifinde, başlıklar hâlinde size izah etmeye gayret edeceğim.
Biliyorsunuz, zincir marketlerin neredeyse 7/24 çalışma düzeni var ve
burada çalışanlar, emekçiler inanılmaz zor koşullarda
çalışıyorlar. Hiç olmazsa bir gün bu zincir marketlerin
kapanmasıyla ilgili -hiç olmazsa pazar günleri zincir marketlerin
kapanması- hem emekçilerin bir nefes almasını -ki bu AVMlerde
de söz konusudur- aynı zamanda da marketlerin, bakkalların,
ayakkabıcıların da orada ufak tefek de olsa iş
yapmasını sağlamak üzere bu maddeyi getirdik. Hızlı
tüketim ürünlerinin dışında... Hızlı tüketim ürünleri
nedir arkadaşlar? Hızlı tüketim ürünleri gıda, içecek,
aynı zamanda temizlik malzemeleri ve benzeri; bunların
dışında hiçbir şeyin satılmamasını
öngörüyoruz ki buradaki asıl hedef diğer sektörlerin de bir
şekilde nefes alması. Burada da kastettiğimiz şudur: Zincir
marketlere gittiğiniz zaman, araba lastiğinden tutun güzellik
malzemesine kadar neredeyse her şeyi bulabiliyorsunuz. Ayakkabı da
satılıyor, tekstil ürünleri de satılıyor,
aklınıza gelebilen her neyse
Şimdi, bunlarla ilgili
bir düzenleme
Burada bir çarpıcı örnek de bir sektörden vereyim,
kırtasiye sektöründen vereyim: Kırtasiye sektörüyle ilgili
yapılan toplam ciroların, perakendede yapılan toplam
ciroların yüzde 75i okulların açıldığı zamanda
yapılır. Okulların açıldığı zaman ne
zamandır? İşte, eylül ayı. On beş gün önce marketler,
bu zincir marketler, zincir marketin yarısını
boşaltır, on beş gün bütün ciroyu toplar, on beş gün sonra
da bütün kırtasiyeyi kaldırır, başka ürün koyar. Yani
kırtasiyeci esnafı artık nefes alacak durumda değil,
bunların tamamı kepenk kapatmak üzere.
Konsinye
satışın yasaklanması dedik. Konsinye satış:
Getir kardeşim, malını koy, satabildiğimi satarım,
satamadıklarımı iade ederim. Böyle bir uygulama olmaz, bunun
önlenmesini istiyoruz.
En önemlisi, sadece esnaf
ayağında değil, küçük imalatçıyı, sanayici de hatta
orta ölçekli büyük sanayici de kökten etkileyen, aynı zamanda da
markalaşmanın önünde çok büyük bir engel olan özel markalar yani
private label dediğimiz özel markalar. Bu marketlerin tamamı,
bunların neredeyse tamamı -3 harfli diyoruz ya, 2 market daha var, 5
diyelim- kendi üretimlerini yapıyorlar, yaptırıyorlar daha
doğrusu, fason yapıyorlar ama marka kendilerinin. O yüzden, fiyat
belirlemede sanayiciye şunu söylüyorlar: Ben senin enerji fiyatlarını
biliyorum, ham madde fiyatlarını biliyorum, işçilik
fiyatlarını biliyorum; onlar da bunlar bunlar bunlar. İşte,
şu kadar maliyetin var, ben de sana şu kadar kâr veriyorum; kabul
etmezsen, e, kabul etme kardeşim yani şurada yapacak başka bir
üretici var. deyip
Hem markalaşma önünde büyük bir engel hem aynı
zamanda da sanayicinin, küçük işletmecinin önündeki çok büyük bir engel.
Bunun sınırlandırılmasını burada öngörüyoruz.
Şimdi, arkadaşlar,
çarpıcı rakamlar vereceğim. 2002den önce, AK PARTİ
iktidarından önce zincir marketlerin sayısı çok az.
Örneğin, A101ler 2008de kurulmaya başlanıyor, bugün en çok
zincir marketin sahibi A101ler. Peki, sayısı ne, biliyor musunuz? 11
binin üstüne çıkmış. Bir günde 3 tane şube açma hedefleri
var, bir günde 3 tane şube; artık köylerde varlar yani hem esnafın
hem üreticinin çanına ot tıkamış, aynı zamanda sosyal
adaleti de bir şekilde bölmüş. Bakın, burada, yine, iktidar
koltuklarına doğru şöyle bir haberi göstereceğim.
Sayın Cumhurbaşkanı bir açıklama yapıyor. Ne zaman
yapıyor? 23 Eylül 2021de.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
ÇETİN OSMAN BUDAK
(Devamla) 5 zincir market piyasayı altüst ediyor. diye bir
açıklaması var. E, peki, tedbir alın; işte kanunu getirdik,
biliyoruz hayır diyeceksiniz; biz bunu çekelim, siz getirin, hep
birlikte destekleyelim. Bu kanayan yara durdurulmalı arkadaşlar.
Peki, ne oldu? Bundan sonra yapılan iş: Bu 5 market zincirine 2,6
milyar liralık ceza kesildi. Cezalar ödendi mi? Sadece 1 tanesi
ödemiş, diğerleri mahkemeye gitmiş.
Evet, değerli
arkadaşlar, bir de kârları söyleyeyim. Zaman bitti, 1 tanesinin
örneğini veriyorum, 2019da halka arz edilmiş hisseleri olduğu
için BİMin örneğini veriyorum. BİM de 2019da 1,22 milyar kâr
etmiş, 2020de 2,6 milyar, 2011de 2,9 milyar kâr etmiş. Kâra bakar
mısınız? Bir tarafta yok olan esnaf, öbür tarafta semiren
tekelci gruplar, karteller. Bir şekilde semirmiş, bunların
toplam cirosu da 210 milyar liraya ulaşmış arkadaşlar. Onun
için bu kanun teklifine desteklerinizi bekliyoruz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Budak.
İç Tüzükün 37nci
maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alınma önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
18.07
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 18.19
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66ncı Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince, denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan,
Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir ve 36 Milletvekilinin Diyanet
İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun ile Devlet Memurları Kanununda ve 375 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir ve 36 Milletvekilinin
Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları Kanununda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4212) ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 316) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
9 Mart 2022 tarihli 65inci
Birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen 316 sıra sayılı Kanun Teklifinin maddelerine
geçilmesi kabul edilmişti.
Şimdi birinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 7nci
maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz
isteyen İYİ Parti Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın
Şenol Sunat.
Buyurun Sayın Sunat.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA ŞENOL SUNAT (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları Kanununda
ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerine
İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri,
konuşmama başlamadan önce geçtiğimiz günlerde ebediyete intikal
edişinin 81inci yıl dönümü olan ilk Diyanet İşleri
Başkanımız Rifat Börekçiyi bir kez daha bu kürsüden rahmet ve
minnetle anıyorum. 3 Mart 1924 tarihinde, ülkemizin kurucusu, rahmet,
minnet ve şükranla andığım Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün talimatıyla kurulan Diyanet İşleri
Başkanlığına Rifat Börekçi getirilmişti. O dönemde
milletimizin dinbaz ve riyakâr din adamları tarafından
yanlış yönlendirildiği göz önünde bulundurulduğunda Diyanet
İşleri Başkanlığının kuruluşunun ve
varlığının ne kadar önemli olduğu ortadadır.
Ancak bugün görüyoruz ki cebindeki kefen parasını dahi Millî
Mücadeleye bağışlayan ilk Diyanet İşleri
Başkanı, Millî Mücadele kahramanı Rifat Börekçinin ferasetinden
fakirliğin faziletlerini överek millete anlatırken özel uçaklarla,
zırhlı arabalarla, 5 yıldızlı otel
toplantılarıyla anılan Sayın Erbaşa; hatta Londrada
ev alacağı iddia edilen Sayın Erbaşa(x);
Millî Mücadelede kahramanca mücadele eden Rifat Börekçiden Keşke Yunan
galip gelseydi. diyebilen, her fırsatta Gazi Mustafa Kemal Atatürke,
Millî Mücadeleye hakaret edebilme cüreti gösteren bir fesli meczuba
geçmiş olsun ziyaretine giden Sayın Erbaşa.
Sayın milletvekilleri,
ülkemiz bugüne kadar kıymetli Diyanet İşleri
Başkanları gördü; Rifat Börekçiler -Allah rahmet eylesin- Mehmet Nuri
Yılmaz, Ali Bardakoğlu, adı aklıma gelmeyen dahaları
var ancak hiçbir dönemde Diyanet İşleri Başkanı siyasetle
bu kadar iç içe olmadı; dinî inancın yargıda ve siyasette
olması gerektiğinin fetvasını bile verdi. Diyanet
İşleri Başkanının görevi AK PARTİnin
politikalarını destekleyen fetvalar vermek değil.
Hatırlatıyorum:
Anayasanın 136ncı maddesi Genel idare içinde yer alan Diyanet
İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi
doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin
dışında kalarak ve milletçe dayanışmayı ve
bütünleşmeyi amaç edinerek özel kanunda gösterilen görevleri yerine
getirir. diyor; hiç ders çıkarılmıyor sayın
milletvekilleri. İktidar milletvekilleri, sizlere sesleniyorum. Dinî
inancın siyasete alet edilmemesi gerektiğini başımıza
gelen bunca felakete rağmen maalesef öğrenemediniz. O kadar çok
yanlış yaptınız ki hiç de uslanmadınız. FETÖ
gerçeği ortada sayın milletvekilleri. Camiye siyaseti siz soktunuz. Reisiniz
cami içinde de cami dışında da siyaset yapmaya devam ediyor;
ayıptır, günahtır bu millete! Sayın milletvekilleri,
İslam dininin ortaya koyduğu evrensel değerlerin halka
doğru ve güvenilir kaynaklardan aktarıldığı, Müslüman
vatandaşların samimi duygularının suistimal edilmesinin
önüne geçilerek önlendiği, İslam dinine ve Müslümanlara
karşı oluşan ön yargıların bertaraf edildiği bir
anlayış ve amacın hasıl olması memleketimiz için
önemli ve kıymetlidir. Bu teklifle görüyoruz ki iktidarınızda
Diyanet İşleri Başkanlığının personel
eğitiminde yirmi yıldır yetersiz kaldığını
itiraf ediyorsunuz. İtiraf etmek de iyidir sayın milletvekilleri.
Eskisi gibi değil; her konuda artık zeytinyağı gibi üste
çıkamıyorsunuz, yalanlayamıyorsunuz. Siz hatırlamazsınız
belki de Diyanet Akademisinin, Kasım 2017 tarihinde, hain darbe
girişiminden hemen sonra dönemin Başbakan Yardımcısı
Bekir Bozdağ tarafından dile getirildiğini
hatırlıyorum. Geç kalınmadı mı? Bozdağın
Akademinin kurulmasıyla ilgili gerekçesinin bu teklifle hemen hemen
aynı olduğunun da altını çiziyorum. Hani
kandırılıp aldatıldığınız dönemden, tüm
devlet kurumlarını hain terör örgütü mensuplarıyla
doldurduğunuz dönemden bahsediyorum yani siyasi ayağını
araştırmaya bir türlü yanaşmadığınız
FETÖden bahsediyorum. Sayın milletvekilleri, Diyanet İşleri
Başkanlığı personelinin liyakatli, ehliyetli ve iyi
yetişmiş olması son derece önemlidir. Bu kanun teklifiyle
akademilerde gerçekleştirilecek hizmet içi eğitimlerde din
istismarının önüne geçilerek, nitelikli, donanımlı,
kıraat ve hitabeti iyi din görevlilerinin yetiştirilmesinin sağlanması
hepimizin arzusu ve isteği. Adam kayırmanın, kul hakkı
yemenin, ihaleye fesat karıştırmanın, rüşvetin,
fitnenin yanlış şeyler olduğunu millete anlatacak;
hutbelerde siyasi gündeme bilinçaltı mesajlar göndermek yerine helal ile
haramı korkmadan, çekinmeden söyleyecek din adamlarının
yetiştirileceğini umuyor ve temenni ediyorum. Bu konuyu da yine
siyasetinize alet edip, kadrolaşma ve ideolojik
saplantılarınıza göre insan seçecekseniz sizi yüce Allaha
havale ediyor ve aziz Türk milletinin vicdanına bırakıyorum. Siz
yapamazsanız da emin olun ki en iyi şekilde bundan sonra bizler
yetiştireceğiz, az kaldı diyorum.
Değerli milletvekilleri,
evet -çok fazla sayıda- 12 adet din yüksek ihtisas merkezi, 19 adet
eğitim merkezi, 61 ilahiyat fakültesi, 58 İslami ilimler fakültesi ve
binlerce, yüzlerce çok programlı imam-hatip liseleri var. İstenilen
nitelikte insan yetiştirilemiyor mu? diye sormak gerekiyor. YÖKle, Millî
Eğitim Bakanlığıyla görüşmelerinizin sağlıklı
olmadığını düşünüyorum yani Diyanet İşleri Başkanlığı
için söylüyorum bunu. Diyanet Akademisi bu kadar önem arz ediyorsa Diyanet
Akademisi Başkanının da akademik yeterliliğinin daha üst
seviyede olmasının daha doğru olacağını buradan
ifade etmek isterim. Evet, Diyanetin başı olan kişinin de dinî
yeterliliğinin çok fazla olması lazım, başında
profesör unvanı olması da bu işi maalesef çözmüyor yani
eserleriyle temayüz etmiş insanların Diyanet İşleri
Başkanı olmasında fayda var.
Evet, biz 5inci maddede
İYİ Parti olarak verdiğimiz önergenin tekrar değerlendirilmesi
gerektiğini bir kere daha bu kürsüden vurguluyoruz. Yazılı
sınavlarda yüksek puan almalarına rağmen sözlü mülakatlarda
elenerek mağdur olan öğrencilerimizin seslerini,
feryatlarını bugün her kurum için hepimiz duyuyoruz. Herhangi bir
değerlendirme ölçütüne dayandırılmaksızın elenen bu
öğrencilerimizin hakları yenilirken bu mağduriyetlerin
benzerlerinin özellikle Diyanet Akademisine girişlerde
yaşanmaması için 5inci maddenin ikinci fıkrasına ek olarak
Başkanlık tarafından Akademiye giriş için yapılacak
sözlü ve uygulamalı sınavlarda görüntü ve ses kaydının
alınması zorunluluğunu Komisyon görüşmelerinde teklif
ettik, maalesef Komisyonda bu teklifimiz değerlendirilmedi; bu teklifin
Genel Kurulda değerlendirilmesinin önemli olduğu kanaatindeyim. Böylece
sözlü veya uygulamalı sınavların görüntü ve ses kaydıyla
kayıt altına alınması oluşabilecek kayırma ve
haksızlıkları ortadan kaldıracaktır, hukuk devleti
ilkesinin hayata geçirilmesi açısından yerinde ve önemli bir uygulama
olacaktır. Uyarıyoruz, Diyanet Akademisi yandaşları
mülakatlarla istihdam edecek ve iktidarın politikalarını dinî
örtünün altında yayacak bir kurum asla olmamalıdır.
İktidarın karnesi, biliyorsunuz, bu konuda zayıflarla dolu.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bu eleştirilerimle birlikte, Diyanet Akademisi doğru
yönetildiği ve eleştirilerimizle de paralel olarak yeniden
geliştirildiği takdirde faydalı olacak ve dinî
hayatımıza katkı sunacaktır diyorum.
Hayırlı uğurlu
olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz talep eden Iğdır Milletvekili
Sayın Yaşar Karadağ.
Buyurun Sayın
Karadağ. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA YAŞAR
KARADAĞ (Iğdır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 316 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci
bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
insan hayatının çok önemli bir parçası olan dine dair
işlerin toplum hayatında yürütülmesi için kurumsal bir hüviyete
ihtiyaç bulunduğu açıktır. Dünyada din hizmetlerinin sunumu her
ülkenin kendi gelenek ve kültürüne göre şekillenmektedir. Türkiyede din
hizmetleri geçmişten günümüze hep bir kamu hizmeti olarak icra
edilmiştir. Osmanlı Devleti hem İslam diniyle ilgili işleri
hem de azınlıkların dinî işlerini kamu hizmeti
anlayışı içerisinde idare etmiştir.
İslam dininin inanç,
ibadet, ahlak esaslarıyla ilgili işlerini yürütmek, sahih bilgiyle
halkı din konusunda aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmekle
görevli olan Diyanet İşleri Başkanlığı
cumhuriyetimizin önemli kurumlarından biridir. 3 Mart 1924te Gazi Mustafa
Kemal Atatürk tarafından kurulan Diyanet İşleri
Başkanlığı, bireysel ve toplumsal hayata ilişkin
değerleri, Müslümanların tarihî tecrübesini, modern çağın
beşerî, ekonomik ve teknolojik değişimini hesaba katarak hareket
etmektedir. Başkanlık, dünya çapında İslam'ın bir
bütün olarak anlaşılmasına hizmet eden, batıl amaçları
için dini istismar eden odakların eline düşmekten insanları
koruyan, onların özgür iradeleri ve akıllarını ipotek
altına almaya karşı duran bir anlayışı temsil
etmektedir.
Diyanet İşleri
Başkanlığı bugün Orta Asya'dan Balkanlara, Avrupa'dan
Amerika'ya, Asya'dan Afrika'ya ve Avustralya'ya kadar dünyadaki bütün
Müslümanlara hizmet sunan uluslararası bir kurum hâline gelmiştir.
Günümüzde tüm insanlığı ilgilendiren şiddete, teröre,
ırkçılığa, sömürgeciliğe karşı çıkmak
ve bunların sebep olduğu zorunlu göç, açlık ve yoksulluk gibi
sorunları çözmeye yönelik bilinç oluşturabilmek için gayret
göstermektedir. Bütün bu etkenler Diyanet İşleri
Başkanlığından yeni talep ve beklentilerin
oluşmasına zemin hazırlamaktadır.
Değerli milletvekilleri,
din hizmetlerinin çağın ihtiyaçlarını
karşılayacak düzeyde yürütülmesi ancak nitelikli din görevlileriyle
mümkündür. Bu sebeple, özellikle din hizmetleri alanında
Başkanlıkta görev alacak personelin göreve başlamadan önce
mesleki yeterliliklerinin sağlanması, niteliklerinin
geliştirilmesi ve bu şekilde göreve hazır hâle getirilmesi büyük
önem arz etmektedir. Bu hususlar dikkate alınarak vaiz, Kur'an kursu
öğreticisi, imam-hatip ve müezzin-kayyım unvanlarında görev
alacakların mesleğe başlamadan önce; mevcut personelin de hizmet
içinde eğitim, uzmanlık programları, seminer, sempozyum,
konferans ve benzeri etkinlikler yoluyla gelişmelerine katkı
sağlanarak nitelikli görevlilerin yetiştirilmesi amacıyla
Başkanlık bünyesinde Diyanet Akademisine ihtiyaç olduğu
görülmektedir. Bu husus, İslam dininin ortaya koyduğu evrensel
değerlerin halka doğru ve güvenilir kaynaktan aktarılması,
Müslüman vatandaşların samimi duygularının istismar
edilmesinin önlenmesi, İslam dinine ve Müslümanlara karşı
oluşan haksız ön yargıların önüne geçilmesi
bakımından da önemlidir. Ayrıca, Akademideki eğitim süreçleri
aday din görevlileri üzerinde aidiyet duygusunun gelişimine katkı
sağlayacaktır. Bu kanunla Başkanlık bünyesinde, Diyanet
Akademisinin kuruluşuna ve burada görev yapacak kişilerin özlük
haklarına ilişkin düzenlemeler yapılacaktır.
Değerli milletvekilleri,
söz konusu değişikliklerle Diyanet İşleri
Başkanlığının din hizmetleri sınıfına
ait kadrolarına atanacak aday din görevlilerinin mesleki eğitimi ile
hizmet içi eğitim faaliyetlerinin ve yurt dışından gelen
mahallin din görevlilerine yönelik eğitim faaliyetlerinin yürütülmesi,
Başkanlığın görev alanıyla ilgili
araştırmalar yapılması, sosyal ve kültürel etkinliklerle
kurs ve sertifika programlarının düzenlenmesi, bu çerçevede
Başkanlık Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görevlerinin
ve Başkanlık taşra teşkilatı birimlerinin yeniden
düzenlenmesi, Başkanlık personeline Diyanet Akademisinde mesleki
eğitime katılma ve eğitim sonunda Başkanlık din
hizmetleri sınıfına ait kadrolara atanabilme hakkı
tanınması ile Diyanet Akademisi eğitim görevlilerinin özlük
haklarına ilişkin düzenleme yapılması hususları hüküm
altına alınmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak çıkarılacak bu kanunu desteklediğimizi belirtmek
istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türk milleti İslamla şereflendikten sonra Başbuğumuz
Alparslan Türkeşin dediği gibi; Türklük bedenimiz, İslamiyet
ruhumuz olmuştur.
Aziz milletimiz
İlayıkelimetullah uğrunda alpleriyle, erenleriyle 3 kıtada
İslamiyeti yaymış, İslamın
sancaktarlığını üstlenmiştir. Aziz milletimiz;
Haçlı Seferlerinde, Çanakkalede, Kutülamarede, Kurtuluş
Savaşında vatanlarını savunurken aynı zamanda Mehmet
Akif Ersoyun İstiklal Marşımızda belirttiği gibi
Ruhumun senden İlahi şudur ancak emeli:/Değmesin mabedimin
göğsüne namahrem eli, diyerek İslamın
muhafızlığını yapmıştır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, mabedin savunması demişken, sizlere Osmanlı
ordusu Kudüsten çekilirken Mescid-i Aksayı koruması için nöbetçi
bırakılan, Mescid-i Aksanın son nöbetçisi Iğdırlı
Onbaşı Hasandan bahsetmek istiyorum. Merhum tarihçimiz İlhan
Bardakçının anlattığına göre, 1972
yılının Mayıs ayında Mescid-i Aksanın
kapısında kimsenin tanımadığı, 2 metreye
yakın boyu ve garip giysisiyle bir adama rastlıyor. Kim olduğunu
merak edip yanına varıyor ve selam verip kim olduğunu soruyor.
Yılların yorgunluğu yüzüne yansımış
yaşlı adam başını kaldırarak cevap veriyor: Ben
Kudüsü kaybettiğimiz gün buraya bırakılan artçı
bölüğünden 20nci Kolordu, 36ncı Tabur, 8inci Bölük, 11inci
Ağır Makineli Tüfek Takım Kumandanı Onbaşı
Hasanım. Merhum tarihçimiz şaşırır ve
duygulanır. O esnada Onbaşı Hasan kendisinin yüzüne bakarak
Sana bir emanetim var oğul, nice yıldır saklarım. Emaneti
yerine teslim eden mi? diye sorar. Merhum Bardakçı Elbette baba, buyur
hele. diye cevap verir. Onbaşı Hasan şöyle devam eder:
Memlekete döndüğünde yolun Tokat sancağına düşerse, git,
burayı bana emanet eden kumandanım Kolağası Musa Efendiyi
bul, ellerinden benim için öp, ona de ki, gönül komasın: 11. Makineli
Takım Kumandanı Iğdırlı Onbaşı Hasan o
günden bu yana bıraktığın yerde nöbetinin
başındadır, tekmilim tamamdır kumandanım. dedi
dersin. Merhum Bardakçı bunun üzerine duygularını şöyle
anlatıyor: Taş kesilmişti. Bir kez daha baktım,
kapalı gözleri ardında dört bin yıllık Peygamber
ocağı ordumuzun serhat nöbetçisi gibiydi, ufukları gözlüyordu,
nöbetinin başındaydı. Tam elli beş yıl kendisini
unutmuş olmamıza rağmen devletine küsmemişti.
Değerli milletvekilleri,
biz öyle bir milletiz ki Türklük şuuruyla donatılmış
bedenimiz ve İslamiyet inancıyla perçinlenmiş ruhumuzla
varız, sonsuza kadar da inancımız ve imanımızla var
olacağız. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bu duygu ve düşüncelerle
çıkaracağımız kanunun hayırlara vesile
olmasını diliyor ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu söz talep eden, Antalya Milletvekili Sayın Kemal
Bülbül.
Buyurun Sayın Bülbül.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL
(Antalya) Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri, değerli
Genel Kurul üyeleri; herkesi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Evet, Diyanet
İşleri Başkanlığı bünyesinde Diyanet Akademisi
adı altında bir çalışma için verilen yasa önerisini
görüşüyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığı
bünyesinde, bakın, hangi kurum ve kuruluşlar, daha doğrusu
Diyanet İşleri Başkanlığının ifa etmeye
çalıştığı görevleri... İlahiyat fakülteleri,
imam-hatip liseleri, İslami ilimler fakülteleri, Kur'an-ı Kerim
kursları, hizmet içi eğitim programları, cemaat ve
tarikatların olanakları; Diyanet İşleri Başkanlığının
2 tane yayınevi var -bir kendisinin, Diyanet İşleri
Başkanlığının, bir de Diyanet İşleri
Vakfının yayınevi var- bir televizyon kanalı var; e, bütün
televizyon kanalları da emrine amade; yetmiyor, buna bir de akademi
isteniyor ve bu akademi istenirken nasıl isteniyor bu akademi?
Şöylesi koşullarda isteniyor; Diyanetin ifade ederken tek din, tek
dil üzerinden ifade ettiği bir şey, bunu
açıklayacağım. Nasıl tek din ve tek dil? Şöyle,
bakınız: Diyanet İşleri Başkanlığı,
içtihatlarını, İslam'ın Hanefi mezhebi üzerine yürüttüğünü ve Maturidilik tefsiri üzerinden
yürüttüğünü söylüyor. Böyle bir hakkı var mıdır? Tabii ki
vardır. Fakat bu ülkede sadece Hanefiler yok. Bu ülkede Şafiiler de
var, bu ülkede Aleviler de var, onu söyleyeceğim. Şimdi Maturidi, Hanefi,
Sünni, erkek ve tekçi. Bakınız, camilerde hutbe okutulurken tek dille
okutuluyor, ana dilde ibadet hakkı yoktur. Kürtçe, Romanca, Arapça,
Çerkezce ibadet hakkı yoktur. Neden? Bu hutbeler camilere bu dillerde
gönderilmiyor. Bu, tek dilciliğin olduğunu gösteriyor; bir.
İkincisi, tek dincilik.
Bakınız, Hanefilik dışındaki tüm içtihatlar
reddediliyor, Aleviliğe dair zaten tümden kapalı. 3 Haziran 2009da
bir açılım başlatılmak istendi; ıkınıldı,
sıkınıldı, açılınamadı çünkü bir zihin
kabızlığı söz konusu, bu zihin
kabızlığı nedeniyle Aleviliğe dair açılım
yapılamadı.
Dehre Sultan olmak boş
bir heyula imiş/Bir mürşide bent olmak her şeyden evla
imiş. Bu beyti söyleyen kim biliyor musun? Bu beyti söyleyen I. Selim,
Yavuz Sultan Selim. Şimdi, bu beytin arkasında bir hikmet var: Bir
mürşide bent olmak. Şimdi, açılacak Diyanet Akademisi
şöyle bir şey olacaksa, Harran okulunu, Nusaybin okulunu,
İskenderiye okulunu, Bağdatta açılan Beytülhikmeyi esas alacak,
bunun üzerinden çoğulcu felsefeyi de esas alan, din felsefelerine de
açık, farklı dinlere de açık bir şey olacaksa olabilir ama
tekçilik olacaksa olmaz; görünen, tekçiliğin olacağı
şeklinde.
Bakınız, bu
saydığım Nusaybin okulu, Harran okulu, İskenderiye okulu,
Beytülhikme hangi dönemde oldu? Şu dönemde: Yunanca ve Süryanice
külliyatın Arapçaya çevrildiği bir dönemde oldu. Arapçaya çevrilince
yeni bir tefsir boyutu
Farabi, Gazali, İbn Rüşd gibi kişiler
Aristoyla, Platonla, Batı felsefesiyle tanıştılar ve bir
tür -tıpkı Helenistik felsefede olduğu gibi- Doğu-Batı
sentezi ortaya çıktı. O dönem İslam bir Doğu-Batı
senteziydi ama şu dönem sadece iktidarlardan kaynaklı bir sentez,
Orta Doğu devletlerinin kendinden uydurduğu resmî bir İslam var.
Bakınız, bir örnek
vereyim size: Mısırlı yazar Fehmi Şinnavinin İslam
Ümmetinin Yetimleri Kürtler kitabını lütfen bulup okuyun, orada
şundan söz ediyor: Birçok sahabe var
Bakın, sahabeler kimdir? Selman-ı
Farisi, Veysel Karani, Süreyş-i Türki, Suheyb-i Rûmi; bir de Caban
el-Kurdi var. Caban el-Kurdiden hiç söz edilmiyor. Oysa İslam Peygamberi
Muhammed Mustafanın atadığı ilk validir Caban el-Kurdi.
Caban el-Kurdiden maalesef Türkiyedeki İslam kaynakları, resmî
İslam kaynakları söz etmiyor. Bu kapalılığın
sebebi nedir, bu tekçiliğin sebebi nedir? Bakınız,
kılıçla Ayasofya Camisinin minberine çıkmanın 21inci
yüzyıldaki tarifi ne olabilir?
Bakınız, Sayın
Ali Erbaş
Ali çoktur, Şah-ı Merdan bulunmaz. İsmi Ali
olmakla bir şey olmuyor, Şah-ı Merdanı anlamakla bir
şey oluyor ve siz Şah-ı Merdanı anlamamak için bin dereden
su getiriyorsunuz; Aleviliğe kapalısınız. Buradan dava
ediyoruz, Alevi toplumu adına, bir Alevi olarak dava ediyoruz; yüz
kırk altı yıldır Alevi toplumundan alınan vergiler
çeşitli vesilelerle camilere ve benzeri inanç hizmetine sunuluyor ama
Alevi toplumuna bir inanç hizmeti sunulmuyor. Bakınız, son olarak
gördünüz cemevlerine gelen fahiş elektrik faturalarını. Bu
faturalara dair ne dendi? Cemevinin varlığı kabul edilmedi ama
Cemevi konut olarak kabul edilecek. dendi. Cemevi konut değildir, cemevi
hakkın ve hakikatin makamı, Alevi toplumunun ibadethanesidir; bunun
kabul edilmesi lazım ve bunun yanında Aleviliğe dair
bakış açısındaki tekçilik, inkârcılık, reddiyenin
kaldırılması lazım. Bir yerde bir cemevi açılacak,
cemeviyle ilgili soru Diyanet İşleri Başkanlığına
soruluyor. Diyanet İşleri Başkanlığı diyor ki:
İslam'ın mabedi camidir, cemevi diye bir yer yoktur.
Kaymakamlık ve valiler de cemevinin yapılışını
reddediyor. Böyle bir şey olabilir mi? Bu bir reddiyeciliktir, bu bir
tahakkümcülüktür. Arkasından ne yapıyorlar, bakın, tutuyorlar
cemevlerine gizlice memur gönderiyorlar, Bir hizmetiniz, bir
ihtiyacınız var mı? diye cemevlerine soruyorlar. Şimdi,
bu, efendi-köle ilişkisidir. Biz Aleviler bu ülkede köle değiliz. Biz
Aleviler bu ülkenin esas kurucu yurttaşıyız ve
inancımızla, dilimizle, kültürümüzle, hakikatimizle bu ülkenin yurttaşıyız.
Bu hakikati tanımak zorundasınız. Evet, eyvallah, Diyanet
Akademisini kuralım fakat Diyanet Akademisi kurulurken Alevi toplumunun,
farklı inanç gruplarının hakları tanınmış
mı, iade edilmiş mi, varlığı kabul edilmiş mi, sosyolojisi,
felsefesi görülmüş mü? Yetmiş iki millete bir nazarla bakmayan,
kırk yıl müderris olsa hakikatte asidir. diyen Hünkâr Hacı
Bektaş'a ne itirazınız var sizin? İlim ilim bilmektir,
ilim kendin bilmektir./Sen kendini bilmezsen ya nice okumaktır. diyen
Yunus'a ne itirazınız var sizin? Pir Sultan'a ne itirazınız
var? Şah Hatayiye, Viraniye, Yeminiye, Aşık Veysel'e ne
itirazınız var?
MUSTAFA LEVENT
KARAHOCAGİL (Amasya) İtirazımız yok ki.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla)
Dört kitabın manasını okudum, ezber ettim. Aşka gelince
gördüm, bir uzun heceymiş. diyor ya Yunus, işte o aşkı
tarif ediyoruz biz. Aşka ne itirazınız var?
İtirazımız yok ki. diyor yerinde oturan birisi.
İtirazınız var, reddiniz var, inkârınız var ve bu
itiraz, ret ve inkârla bizi köle, kendinizi efendi; siz ihsan eden, biz ihsan
bekleyen
Böyle bir şey yok. Eşit yurttaşlık ilişkisi
istiyoruz. Eşit yurttaşlıkta inancımızın ve
inancımızın mabedi olan cemevinin ve cemevinde yapılan
ibadetin kabulünü istiyoruz. Bu kabul sadece sözlü olarak kabul değildir;
bu kabul, yasal olarak kabuldür; bu kabul, Köy Kanununu; bu kabul,
Anayasadaki değişiklikleri
Bakın, zorunlu din dersiyle ilgili
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği karar var,
uygulanmıyor; cemevleriyle ilgili Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin verdiği karar var, uygulanmıyor. Peki, ne
yapılıyor? Biraz önce dediğim gibi, suç işleri bakanı
2 memuru görevlendiriyor Hele git şu cemevlerini gez, ne ihtiyaçları
varmış? Böyle bir şey olabilir mi? Cemevlerinin ne
ihtiyacının olduğu ancak topluluğun sosyolojik inançsal
olarak varlığı kabul edilip bu varlık üzerinden bir yasal,
anayasal hükmi tarif söz konusu olduktan sonra zaten kendiliğinden ortaya
çıkacaktır.
Aziz milletvekilleri,
bakınız, Komisyonda da söyledim, burada da söyleyeyim;
şeyhülekber İbni Arabi diyordu ki: Ariflerin dini olmaz. Bu,
şu anlama geliyor: Arifler din fanatiği olmazlar, arifler dinsiz
değildir, arifler din fanatiği olmazlar. Gelin, şu din
fanatikliğini, mezhep fanatikliğini ortadan kaldırıp
yetmiş iki millete bir nazarla bakan, yetmiş iki milleti adalette,
hikmette, ekonomide, sosyal yaşamda buluşturan ve birleştiren
bir yasa oluşturalım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım Sayın Bülbül.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla)
Teşekkür ediyorum.
Bu yasada kurumlar da tüm
toplumsal kesimlere hizmet eder nitelikte olsun. Sizin Ahmed-i Haniyle, sizin
Melaye Ciziriyle, sizin Feqiye Teyranla derdiniz nedir? Ahmed-i Haninin,
bakın, anıtı söküldü, sesinizi etmediniz. Her konuda fetva
veriyorsunuz da Diyanet İşleri Başkanlığının
değerli yetkilileri; yolsuzluk, yoksulluk, tecavüz,
ırkçılık, inkârcılık, ret konusunda niye bir
fetvanız yok?
Kaldı ki fetva kurumu
günümüzde değil, tefsir kurumu olabilmeli, tefsir kurumu. Neden tefsir
kurumu olabilmeli? Tefsir kurumu içtihat getiren, insanların,
toplumların ufkunu açabilen, yeni bakış açıları
getirebilen ve entelektüel özellikleri olan bakış
açılarıdır. O nedenle, yıpranmış ve ortadan
kalkmış olan tefsir kurumunun oluşturulmasına da ihtiyaç
var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla)
Sevgili Başkanım, izninizle bir dakika rica ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla)
Sevgili Başkanım
BAŞKAN Sayın
Bülbül
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Selamlama için verebilirsiniz Başkanım.
BAŞKAN Peki, bir selamlayalım
o zaman.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Evet, buradan, yıllarca
katliamlar, asimilasyon, ötekileştirme sebebiyle acılar
yaşamış bir toplumun mensubu olarak, bu acıları bir
yana bırakıp acılarımızı ilmimizle, irfanımızla,
hikmetimizle aşabileceğimizi, bu ülkede eşit yurttaş olmak
istediğimizi, inancımızın ve inancımızın
gereklerinin tanınmasını, ana dilde ibadetin
tanınmasını ve eşit yurttaşlığın tüm
inanç grupları için oluşturulmasını istirham ediyoruz;
bizim mücadelemiz de budur aslında.
Ve Nevroza giderken sevgili
dostlar; Nevroz Demirci Kawada direniş, "Nevroz" Mansurda
ikrar, "Nevroz" mazlumda zaferdir ve 3 kibritin
yarattığı ışık aşkına diyorum ki
"Nevroz"a giderken eşitlik, özgürlük, adalet isteyelim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET KAYA (Trabzon) Bir
dakika daha, bir dakika daha
KEMAL BÜLBÜL (Devamla)
Sevgi ve saygıyla. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Bülbül, keşke fırsatımız olsa bir saat daha dinleriz sizi,
hiç sıkıntı yok.
Sayın Sunat, bir
düzeltme yapacak galiba.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- Ankara Milletvekili Şenol Sunatın, 316 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde İYİ Parti
Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
sarf ettiği bazı ifadeleriyle ilgili düzeltmede bulunmak
istediğine ilişkin açıklaması (x)
ŞENOL SUNAT (Ankara)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Biraz önce Diyanet
Akademisiyle ilgili, Diyanet İşleriyle ilgili bir konuşma
yaparken bir iddia sahibinin, işte, Diyanet İşleri
Başkanının Londrada ev alacağı iddiasını
gündeme getirdim konuşmamda ama biraz önce bu iddia sahibi böyle bir
şey olmadığını ifade etmiş. Diyanet
İşleri Başkanlığının basın birimi de
böyle bir şey olmadığını ifade etmiş.
Kayıtlara geçsin diye bir düzeltme yapmak istedim.
BAŞKAN Peki,
teşekkür ediyorum.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir ve 36 Milletvekilinin
Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları Kanununda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4212) ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 316) (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın
Mehmet Bekaroğlu.
Buyurun Sayın
Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Diyanet Akademisini öngören
kanun teklifiyle ilgili birinci bölüm üzerine konuşacağım.
Değerli arkadaşlarım, önce şunu ifade edeyim yani burada
şu anda Diyanet İşleri Başkanlığının
görmüş olduğu eğitim faaliyetlerini görecek başka bir kurum
kuruluyor ve bu, Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğünden de çok
farklı bir şey değil; akademi adını kullanıyor.
Niye kullanıyor? Bu, problemli bir şey yani akademi bambaşka bir
şey. Niye kullanıyor, bunu bilmiyorum ama biz bunu destekleriz yani
evet oyu veririz fakat bu vesileyle birkaç konuya değinmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, akademi en geniş tanımıyla yükseköğretim
kurumu anlamına geliyor. Bilim, edebiyat, sanat ve değişik
konularda en üst, en iyi bir şekilde bilen insanlar bir araya geliyor ve o
konularla ilgili yüksek kararlar alıyorlar, diğer kurumlara öneride
bulunuyorlar; esas akademi bu. Mesela, Türkiye Bilimler Akademisi böyle bir
şeydi, daha evvel Güzel Sanatlar Akademisi böyle bir şeydi fakat
Türkiyede değişik akademiler kuruldu. Mesela, Harp Akademileri;
işte, kapattınız üniversiteye bağladınız yani
Milli Savunma Üniversitesine bağladınız. Başka akademiler
vardı -iktisadi ve ticari ilimler akademisi falan- bunlar da
kapatıldı. Ne var şimdi? Adalet Akademisi var, bir de Polis
Akademisi var. Bunlar da üniversite çerçevesinde organize edilmiş
-eğer bakarsanız- bunlar üniversite gibi tasarlanmış,
düşünülmüş; fakülteleri var, şeyleri var. Başka
Diyanet
İşleri Başkanlığına bağlı olarak
Ki
bir akademi bir başkanlığa bağlı olamaz yani böyle bir
şey olmaz -akademiden söz edebilmek için bir özerklikten söz etmek
lazım- Başkana bağlı ve görevleri sıralanırken
Başkanın buyuracağı, Başkanın emredeceği,
talep edeceği diğer görevler... diye de yazılmış. Ya,
arkadaşlar, madem bir akademi falan kuruyorsunuz, böyle bir
düşünceniz var -Diyanet yetkilileri- bu işe bir bakın, edin;
gerçekten bir akademi kurun. Sonra, biz, Diyanet Vakfı ile Diyanet
İşleri Başkanlığı arasında organik bir
bağ olduğunu biliyoruz; Diyanet Vakfı paraları falan
camilerde topluyor. Diyanet Vakfının bir üniversitesi var arkadaşlar,
öyle mi? Diyanet Vakfının bir üniversitesi var, İstanbul 29 Mayıs
Üniversitesi. Yanlış mıyım, İstanbul 29 Mayıs
Üniversitesi diye bir üniversitesi var? Eğer üniversite düzeyinde bir
eğitime ihtiyaç varsa ayrıca çünkü dünya kadar, sayısı kaç
tane bilmiyorum üniversitelerin ilahiyat fakülteleri var, İslam bilimleri
fakülteleri var; bunun yanında bir şey gerekiyorsa sizinle organik
bağı olan Diyanet üniversitesinde, İstanbul 29 Mayıs
Üniversitesinde bu işleri görebilirdiniz. Nereden kaynaklandı
arkadaşlar? Niye böyle bir ihtiyaç oldu? Yani polisin var, bizim de olsun
filan mı yani? Nedir yani bu?
Sonra baktım, mevcut
olan Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğünün yaptığı
işlerden farklı ne yapacak? Yani çok da farklı bir şey
göremedim değerli arkadaşlarım. İhtisas, yüksek ihtisas; bunun
da var.
Peki, bir de gerekçeniz var
arkadaşlar, diyorsunuz ki: Kaliteyi artırmak. Değerli
arkadaşlarım, dünya kadar ilahiyat fakültesi var; onlar kaliteli
insanlar yetiştirmiyorlar mı? Şu anda Diyanet İşleri
Başkanlığı kaliteli işler yapmıyor mu? Kaliteli
değil mi?
Sonra arkadaşlar, bir
teşkilatlanma şeyi yapmışsınız. Burada
öğretim görevlileri seçeceksiniz. Bu kurumun yetiştirdiği, bu
kurumda yüksek ihtisas yapan insanlar ve üniversitede doktora yapanlar;
ilahiyat fakültelerinde doktora yapanlar. Madem bir kalite sorunu var, burada
yüksek ihtisas yapan insanları kim yetiştirecek arkadaşlar? Ya,
niye ilahiyat fakültelerini kabul etmiyorsunuz? Dünya kadar ilahiyat fakültesi
var. Onlarca, yüzlerce master, doktora veriliyor; niye bu insanlar size
yetmiyor, gerçekten merak ediyorum. Ha, teknik bir şeyler öğret
Zaten onu öğretiyor şey. Yani Diyanet İşleri, ibadetlerde
vatandaşa yardımcı olmak için ilahiyat fakültesini okuyan
insanlara ayrıca meslek içi bir eğitim gerekiyorsa bu eğitimi
veren kurumlarınız bünyenizde var, taşra kurumları da var.
Şimdi, taşraya da tekrar tekrar kuruyorsunuz, yeniden
örgütlüyorsunuz. Paralel, iç içe geçmiş 2 tane kurum. Ne oldu? Diyanet
İşleri Başkanlığının bir akademisi olacak ve
de Başkana bağlı. Değerli arkadaşlar -burada
öğretim üyesi arkadaşlarımız var- akademinin
başkanı birisine bağlı olur mu? Olur mu arkadaşlar?
Özerk olması gerekiyor, özerk olması gerekiyor, özgür bir
şekilde düşünebilmesi için özerk olması gerekiyor değerli
arkadaşlarım; böyle değil.
Sonra, mevcut kanunlar var;
devlet memuru nasıl olur, ne olur, 657 sayılı Kanun var.
Şimdi, siz, ayrı, paralel bir devlet memurluğu sistemi
getiriyorsunuz. Ne yapacaksınız? İşte, ilahiyat
fakültelerinden, imam-hatiplerden mezun olan insanları bir sınavla
Ama sözlü de yapacaksınız yani mülakat da yapacaksınız.
Niye mülakat yapacaksınız? Zaten insanları eğiteceksiniz,
mülakatta neyine bakacaksınız, ne yapacaksınız? Peki,
Kur'an okumasını bilmeyen varsa
Zaten onlara bakarsınız.
Neyse, kendi adamlarınızı alacaksınız diye bir iddiada
bulunabilirim ben.
Getireceksiniz bunları,
önce aday memur yapacaksınız, sonra sözleşmeli din görevlisi
yapacaksınız, sonra kadrolu din görevlisi yapacaksınız. Yok
böyle bir şey arkadaşlar ya, böyle bir şey yok; nereden çıkardınız
bunu? Bu AYMden gider, döner ama biz, tabii, buna karşı
çıkmayacağız. Niye çıkmayacağız? Çünkü
yanlış bir iş yapıyorsunuz ama çok zararlı bir iş
de yapmıyorsunuz ama gereksiz bir iş yapıyorsunuz, Türkiye Büyük
Millet Meclisi gereksiz bir şekilde meşgul ediliyor. Yani Diyanetin
eğer -bir daha tekrar ediyorum arkadaşlar- bir akademiye, ayrıca
bir üniversiteye
İlahiyat fakülteleri ne diyecek buna? Ayrıca bir
üniversiteye ihtiyaçları varsa bunu şey yapalım.
Değerli arkadaşlar,
burada en temel problem özerklik ve özgür düşünce meselesidir. Bakın,
iki şekilde din insanı var. Bir, gerçekten -biraz evvel
arkadaşımız şey yaptı- tek tip düşünen, eden din
adamları var, bir de özgür düşünenler var. Bakın, eğer siz
bugünkü hâliyle yetmiyor da otoriteyi ya da otoriter yönetimi bütünüyle
destekleyecek, O ne derse o. diyecek din adamları yetiştirmek
istiyorsanız, onun için Özerklik, özgür düşünceyle işimiz
olamaz. diyorsanız, söyleyecek bir lafım yok.
Değerli
arkadaşlarım, bu ülkede Adalet ve Kalkınma Partisinin
iktidarı döneminde dinle ilgili de büyük tahribatlar yapılmıştır.
Yani dindar bir heyet olarak bu konudaki iddialarla, Dindarlara
haksızlık yapılıyor. iddialarıyla gelen bir heyet
döneminde din üzerinde de çok ciddi sıkıntılar ortaya
çıkmıştır. Mesela, hocaların hocası diye bilinen
bir insan çıkmıştır, demiştir ki: Arkadaşlar,
yolsuzluk hırsızlık değildir. Makale yazmış
bununla ilgili; Yolsuzluk hırsızlık değildir. Allah,
Allah! Yetmemiş, ondan sonra demiş ki: Haksızlık,
yolsuzluk, usulsüzlük, şikâyet ederek doğru söylemek iktidara zarar
vereceği için caiz değildir. Bunu söyleyecek. Bunun ötesinde ne
söyleyecek yani Başkana bağlı Akademide yetişecek din
insanı, yüksek ihtisas yapacak din insanı bunun ötesinde ne
söyleyecek değerli arkadaşlar? Bizim bunlara falan
ihtiyacımız yok. Yani gerçekten Müslümanlık dediğimiz
şeyin 2 temeli var; bir tanesi, Tanrıya karşı sorumluluk,
Allaha karşı sorumluluk, iman arkadaşlar. İki, hemcinsine
karşı, diğer insanlara karşı adalet ve merhamet göstermek,
salih amel. Bu şekilde düşünecek, herkes için bu şekilde
düşünecek insan bu yöntemle yetişmez; böyle bir şey yok hiç
olmazsa
Tekrar ediyorum 29 Mayıs Üniversitesi yetmedi mi? Yani şu
anda Diyanet İşleri Başkanlığı şunu mu diyor
bu kanunu getirmekle ya da siz Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu şunu
mu diyor: İlahiyat fakülteleri yetersizdir. Bunlar bu işi
yapamıyor, biz yetiştireceğiz bunları Diyanette. mi
diyorsunuz? Peki, kimlerle yetiştireceksiniz, dışarıdan
hoca filan mı getirteceksiniz, nerede yetiştireceksiniz? Bunlar hiç
belli değil değerli arkadaşlarım. Bunlar yanlış
işler, bunlar yanlış işler, buradan kimseye bir fayda
gelmez değerli arkadaşlarım.
Bir şeyi daha ifade
edeyim: Bu memlekette özgür düşünen insanlar da var ve bunlar ilahiyat
fakültelerinden çıkıyor. Bu insanların isimlerini tek tek
sayacağım, bunu bir görev addediyorum yani çok vardır ama ben
örneklerinden şey yapacağım; Mustafa Öztürk, ne oldu biliyor
musun? Mustafa Öztürkü neredeyse dinden çıkarıp kovaladık
adamı, kovduk. Başka? Mehmet Azimli; son günlerde -bir bilim
insanı- siyerle ilgili yazdıklarından dolayı neredeyse
dinden çıkardık, çıkardık ve sizin hiç sesiniz
çıkmadı Diyanetçiler. Başka? Hayri Kırbaşoğlu,
İlhami Güler, İhsan Eliaçık. Gerçekten özgür düşünceli
insanlar var. Bunların önü açılacak yerde Başkana
bağlı akademiler kurarak bu insanları tekrar
eğiteceğiz, tekrar tek tip düşünce
Biraz evvel
eleştirdiler, evet, Diyanet İşleri
Başkanlığı Kanununda İslam diniyle hizmetlerin
görülmesi, insanların İslam diniyle ilgili ibadetleri yaparken onlara
yardımcı olunması diyor ama
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) İslam dini tek bir şey değil ki, tekdüze, bir tane
yorumdan ibaret değil ki, çok farklı yorumları mevcut. Biraz
evvel Alevi arkadaşımız geldi, Alevilerle ilgili söyledi ama
dünyanın değişik yerlerinde İslam dininin ibadetiyle
ilgili, düşüncesiyle ilgili farklı yorumları var. Bütün bu
yorumları açık bir şeyle yapabilmesi ve bütün bu yorumları
bugünün dünyasında tekrar bugünün dünyasının kelimeleriyle
söyletebilmesi için özgür düşünceli insanların bulunduğu bir
özerk kuruma ihtiyaç var. Yoksa Başkana bağlı akademi
başkanının yöneteceği bir akademiye ihtiyaç yok diyorum
değerli arkadaşlarım.
Saygıyla
selamlıyorum hepinizi. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birinci bölüm
üzerinde gruplar adına söz talepleri
karşılanmıştır.
Şimdi,
şahıslar adına söz taleplerine geçiyoruz.
İlk söz, Siirt
Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaşa aittir.
Buyurun Sayın
Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
size hapishanelerde yaşananları bugün de anlatalım ve her gün
anlattığımız bir meseleyi anlatmaktan vazgeçmeyeceğiz
çünkü eminim diğer partilere de her gün sayısız mektup gidiyor
çünkü bu dönem cezaevlerinde Türkiye tarihinde çok ender rastlanan bir sistem
kurulmuş. İhlaller tek boyutlu değil birçok boyutuyla yasa
tanımazlık, hukuk tanımazlık, yasa
dışılık, işkence ve keyfiyet hüküm sürüyor. Evet,
hakikaten Esat Oktay Yıldıran dönemini aratan neredeyse bir dönem
var. Bir tek köpek kullanmıyorlar herhâlde, Esat Oktay
Yıldıranın Co isminde bir köpeği vardı ünlü.
Şimdi, size sadece
belirli başlıklar sayacağım. Ne oluyor cezaevlerinde? Bir
kere şikâyetler işleme alınmıyor. Tutuklular istedikleri
cezaevinde kalamıyor, ailelerinden uzakta kalıyor.
Üçüncüsü nedir biliyor
musunuz? Cezaevlerinde, giriş ve çıkışlarda hâlâ
çıplak arama yapılıyor. Evet, Çıplak aramayı
kaldırdık, yönetmeliği değiştirdik. dediniz ama gelen
mektuplardan ve ailelerin verdiği bilgilerden çıplak aramanın
devam ettiğini çok net söyleyebilirim. Kelepçeyle insanları tedaviye
zorluyorlar ya, kelepçeyle! Geçen hafta Muhlise Karagüzelle ilgilendim,
ilgilileri aradım, kızı görüşmeye gitti; stent takılmış,
yatakta kolları kelepçeli ve ölümden döndü. Bütün tutuklular ve hükümlüler
hastaneye gittiklerinde doktorla sağlıklı bir iletişim
kuramıyor, kelepçe çıkarılmıyor, jandarma onları
doktorla baş başa bile bırakmıyor; bu bir işkence
yöntemi.
Diğeri, ne oluyor? Bu
hasta mahpusların ölümü. Sayı vermeyeceğim, sayı verirken
çok canım yanıyor, sanki onları bir sayı gibi anlatmak
oluyor. Bunların her biri aileleriyle, dostlarıyla, sevdikleriyle,
çevreleriyle birer yaşam, yüzlerce yaşam. Yeni bir moda çıkardı
şimdi AKP iktidarı, doktorlar, ölmek üzereyken bilgi veriyorlar;
tahliye ediliyor ve sonra gidiyor evinde üç gün beş gün sonra
yaşamını yitiriyor. Neymiş? Cezaevinde ölmemiş oluyor.
Mesela, Mehmet Ali Çelebi bunlardan biri, tahliyeden sonra on gün içinde
yaşamını yitirdi. Buna ilişkin çok sayıda örnek
verebilirim.
Başka ne var? Pandemiyle
beraber tutuklulara ayrıca izolasyon oldu. Yani hastaneye zaten
götürmüyorlar, çok zor götürüyorlar, gittikten sonra da on beş gün tek
odada tutuyorlar ama infaz koruma memurları her gün girip çıkıyor.
Mektupların sansürünü
saatlerce anlatmak lazım. Ya, bazen öyle mektuplar geliyor ki böyle bir
sayfanın bir satır kaldığını düşünün; hepsi
karalanıyor, sansürde bile bir sınır tanınmıyor,
iletişimlerin tamamı kısıtlanıyor. Size birkaç örnek
vereceğim: Hayri Karaş da bunlardan biri; on gün önce Diyarbakır
D Tipi Cezaevinden tahliye edildi, sonra yaşamını yitirdi. Evet,
Selman Büyüktop, Urfa Hilvan 1 Nolu T Tipi Cezaevinden Çorum Sungurlu T Tipi
Kapalı Cezaevine sürgün edilmiş -bir hafta önce, on gün önce bu
olmuş- çıplak aramayı kabul etmeyince yere
yatırmışlar ağız üstü ve elbiselerini yırtarak
çıplak arama yapmışlar. Hiçbir istek ve talepleri yerine
getirilmiyor, sürekli taciz ediliyorlar ve ailesiyle yaptığı
görüşmede bunu aktarıyor, Ben asla kendime bir şey yapmam;
eğer, burada başıma bir şey gelirse cezaevi yönetimi
sorumludur. demiş, evet, ses kaydı var elimizde. Diğeri, Ahmet
Yardım, babasının aktarımı: Şırnak
Cezaevinden sürgün edildim
Afyon Bolvadin T Tipi Cezavinde yatıyor, iki
aydır tek kişilik hücrede kalıyor, kendi dosyasından
politik tutukluların olduğu koğuşa gitmek istiyor, onu
göndermiyorlar, ne televizyon ne buzdolabı, hiçbir malzeme yok ve ailesi
hayatından endişe ediyor. Elimde bunun gibi yüzlerce hayat hikâyesi
var. Şu anda, en önemli sorunlardan bir tanesi de infaz yakmak.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Cezaevi gözlem kurulu diye ucube bir sistem
getirildi yönetmelikle burada İnfaz Kanunu getirildikten sonra.
İnsanlar otuz yıl cezaevinde kaldıktan sonra bir de gözlem
kurulu ayrıca bir yargılama yapıyor. Gözlem kurulu yargı
erki değildir, özgürlük kısıtlaması veremez ama bunlar
veriyorlar. Şu anda otuz yıllık olup infazı yakılan
100'ü aşkın mahpus var içeride. Bu nasıl bir keyfiyettir? Yani
otuz yıldan sonra o insanın dışarı
çıkmasını engellemenin nerede adı var, bunu bilmiyorum.
Özcesi, bunu anlatmakla
bitiremeyeceğim ama Cezaevleri bir ülkenin aynasıdır. derler
ya şu anda bu aynada işkence, hukuksuzluk, keyfiyet, cinayet, kasten
insan öldürmeye tam teşebbüs, sağlık hakkının yok
sayılması, kelepçeyle tedavi, infaz yakılması gibi birçok
husus var.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Beştaş.
İkinci söz talebi
Karabük Milletvekili Sayın Niyazi Güneşe ait.
Buyurun Sayın
Güneş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NİYAZİ GÜNEŞ
(Karabük) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Diyanet Akademisi
görüşmeleri kapsamında söz almış bulunuyorum. Heyetinizi,
aziz milletimizi, kıymetli hemşehrilerimi ve
meslektaşlarımı saygıyla hürmetle selamlıyorum.
Din, insanların en derin
aidiyeti, mensubiyeti ve kimliğini inşa eden değerler
manzumesidir. Biz yolda insanlara eziyet veren bir taşı yahut dikeni
kaldırmayı imanın tanımı içine yerleştiren bir
kültürün sahibiyiz; insanoğlunun akan gözyaşını dindirmeyi,
yaralı kalbini sarmayı ibadet sayan bir dinin mensuplarıyız
ancak bütün bunlar için gerekli olan bir husus vardır; o da bilimdir,
ilimdir ve eğitimdir. Bilgi olmadan din olmaz, bilgi olmadan iman kalbe
yerleşmez, sosyal hayata yansımaz, bilgi olmadan ibadet de olmaz.
İslam coğrafyasında bugün yaşanan sorunların temelinde
dinin kendisi değil, dinin yanlış anlaşılmasından
ve dinî konularda bilgi yetersizliğinden kaynaklanan cehalet vardır.
Din eğitimini ve dinin gerçek bilgiye dayalı olarak
anlatımını halledemeyen ülkelerin sosyolojik olarak sorunlar
yaşadığı bilinen bir gerçektir. Bu sebeple, Türkiye'de
Diyanet İşleri Başkanlığımızın
varlığı ülkemizde dinin anlaşılması,
anlatılması ve yaşanması açısından son derece
önemlidir. Bugün başta yakın ve civar komşularımız
olmak üzere, birçok İslam ülkesinde üzülerek izlediğimiz kaos
ortamı Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir
kurumun ne anlama geldiğini yeterince anlatmaktadır. Bu sebeple,
Diyanet İşleri Başkanlığının niçin
kurulduğunu fark edebilirsek niçin olması gerektiğini
anlamış oluruz. Asra yakın tecrübesiyle, kuruluşundan
itibaren Başkanlık, ana çizgisini hep koruyagelmiştir. Bu çizgi,
kitap ve doğru bilgi çizgisidir. İrşat hizmetlerinde,
yayımladığı eserlerinde, her hafta okunan hutbelerde ve
yapılan vaazlarda, kim ne derse desin, İslam dininin doğru
bilgisini esas almaktadır. İbadetlerin vaktinde ve usulüne uygun
olarak icra edilmesini, din hizmetlerinde nizamı, intizamı,
istikrarı sağlayan bir kurumdur.
Değerli milletvekilleri,
teknolojinin insana tanıdığı imkânlarla, modern
dünyanın küresel boyutta büyük bir değişim ve dönüşüm
yaşadığı günümüzde, bilgiye hızlı erişeme bağlı
olarak, her alanda sürekli şekilde yenilikler meydana gelmektedir. Buna
bağlı olarak kültürel, ahlaki ve fikrî pek çok yeni sorunla
karşılaşmaktayız. Bu yüzdendir ki tefekkür, tahayyül ve
muhakeme gücümüzü, akıl ve vicdanımızı, tüm bilgi
kaynaklarımızı Yüce Rabbimizin bizlere lütfettiğinin
farkında olan, vatandaşlarımıza dinî konularda rehberlik
edebilecek, nitelikli din görevlisine günümüzde ihtiyaç daha da
artmıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Şüphesiz din hizmeti, boşluk kabul etmeyen bir
alandır ve yakın tarihimizde yaşadığımız din
istismarı olayları, bu hizmetin boşluk kabul etmediğinin
bir göstergesidir.
Yaptıkları görev
itibarıyla her türlü kültürden, eğitim seviyesinden ve her türlü
mizaca sahip kişilerle muhatap olan ve onlara dinimizi anlatmaya
çalışan din görevlilerimizin öncelikle kendilerinin donanımlı
olması din hizmetinin daha sağlıklı ve nitelikli
yürütülmesini sağlayacaktır.
Diyanet İşleri
Başkanlığı sadece ülkemiz sınırlarında
değil, dünya ölçeğinde hizmet vermeye çalışan bir
kuruluş hâline gelmiştir. 130 bin görevlisiyle ülkemizin her bir
köşesinde köy ve mezralara kadar hizmet veren; ülkemiz
dışında ise Avrupadan Asyaya, Amerikadan Afrikaya
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
NİYAZİ GÜNEŞ
(Devamla)
Balkanlardan Kafkaslara varan geniş bir coğrafyada, 7
kıtada 100ü aşkın ülkede 2 binin üzerinde görevlisiyle
ülkemizin kültür, irfan ve gönül elçiliğini yapmaktadır.
Son yıllarda Diyanet
İşleri Başkanlığının nitelikli personel
ihtiyacına bağlı olarak yüksekokul mezunu personel
sayısı çoğalmıştır. Verilen hizmet içi
eğitimler, yurt dışında hizmet edecek personele verilen
seminerler, personelin görevde yükselmesine yönelik uygulanan sınavlar
Başkanlığın bir açık üniversite gibi kendini
yenileyen, kendisini eğiten bir kuruma, müesseseye dönüşmesine; mesleki
donanıma sahip nitelikli personelin daha da artmasına yol
açmıştır. Diyanet İşleri
Başkanlığı aynı zamanda bir istihdam kurumu olarak
ortaöğretimden ve üniversiteden yetişen gençleri istihdam etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet,
teşekkür ediyoruz Sayın Güneş.
NİYAZİ GÜNEŞ
(Devamla) Bir dakika süre alabilir miyim?
BAŞKAN Vermiyoruz, bir
dakika verdik zaten fazladan size.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Niyazi Bey, teşekkür ediyoruz.
NİYAZİ GÜNEŞ
(Devamla) Teşkilattan geldim
BAŞKAN İyi, peki,
bir teşekkür edin o zaman.
NİYAZİ GÜNEŞ
(Devamla) Diyanet Akademisiyle anayasal görevine uygun daha iyi
eğitilmiş, yeterli, donanımlı ve nitelikli din görevlisi
yetiştirecek, onları istihdam edecektir. Dolayısıyla, dinî
bilgiler açısından yetişmiş, misyon sahibi ilim
adamına olan ihtiyaç günümüzde daha da önem arz etmektedir.
Bu sebeplerle, Genel Kurulda
görüştüğümüz Diyanet Akademimiz bu anlamda önemli görevler
üstlenecektir. Bu itibarla 21inci yüzyıla daha iyi eğitilmiş,
donanımlı ve bilgili personelle çıkmak açısından
Diyanet Akademisinin kurulması tercihen bir zorunluluk hâline
gelmiştir. Diyanet Akademisinin kuruluş
çalışmalarından itibaren katkısı bulunan
arkadaşlarımıza, Komisyonumuza ve Diyanet İşleri
Başkanlığımız mensuplarına
şükranlarımı sunuyorum. Diyanet Akademisinin ülkemize,
milletimize, memleketimize, Diyanet İşleri
Başkanlığımız ve teşkilatımıza
şimdiden hayırlı olmasını diliyor, hepinizi hürmetle,
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ, MHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
Şahıslar adına
söz talepleri karşılanmıştır.
Şimdi, on beş
dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Aycan
SEFER AYCAN
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, camilerimizin ve Kuran
kurslarının açılmasını, buralara Diyanet
İşleri Başkanlığınca imam-hatiplerin ve Kuran
kursu öğreticilerinin atanmasını doğru buluyor ve
destekliyoruz. Boşluk olmamalıdır, farklı amaçlı
kişilere meydan verilmemelidir. Fakat bazı camilerimiz boş
kalmakta, buralara vekil imam, boş kalan Kuran kurslarına da fahri
Kuran kursu öğreticileri atanmaktadır. Vekil imamlar ve fahri Kuran
kursu öğreticileri bir yıllık sözleşmelerle
çalışmaktadır. Ücretleri çok düşüktür ve hiçbir özlük
hakları yoktur. Bazı vekil imamlar, fahri Kuran kursu
öğreticileriyse yıllardır aynı işi yapmaktadır.
Camilerde ve Kuran kursu öğreticileri arasında ciddi maaş
farkı vardır. Bu farkı gidermeye yönelik bir çalışma
var mıdır? Bu kişilerin durumunu iyileştirmeye yönelik bir
çalışma var mıdır? Bu kişilere kadro verilecek midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Barut
AYHAN BARUT (Adana)
Sayın Başkan, son birkaç gündür Adana başta olmak üzere Çukurova
bölgesinde mevsim normallerinin altındaki sıcaklık nedeniyle
oluşan don olayından kaynaklı büyük hasar meydana geldi.
Bölgemizde etkili olan don afeti, üretime ve üreticiye darbe vurmuştur.
Don nedeniyle turfanda yetiştirilen patatesten kavun ve karpuza dek birçok
üründe büyük rekolte kaybı yaşanacak. Tekrar söylüyoruz: Bu durum patates,
kavun, karpuz üreticisi için yıkıcı bir afettir. Bu kapsamda,
patates, kavun ve karpuz üreticisinin hasarının
karşılanması hayati derecede önemlidir. Zaten artan maliyetler
nedeniyle büyük sorunlarla uğraşan çiftçi şimdi de ayrı bir
darbe yemiştir. Üreticinin yüzünü güldürüp bu sektörün tüm
paydaşlarından geçimini sağlayan birçok insanın
mağduriyetinin ortadan kaldırılması
sağlanmalıdır. Çiftçi zararı karşılansın,
borçları faizsiz ertelensin, üreticiye ek destek verilsin.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Şevkin
MÜZEYYEN ŞEVKİN
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tarımda kendi kendine
yeten ülke olma hedefindeki Türkiye, ne yazık ki tam anlamıyla
dışa bağımlı hâle getirildi. Kendi üreticisini
görmezden gelen Hükûmet, her nedense ithal ürün sevdasından vazgeçmedi.
KDV oranlarının yüzde 8den yüzde 1e indirildiği temel
gıda maddelerine göz atıldığında
karşınıza kahve, çay, Paraguay çayı hülasası, esans ve
konsantreleri, kakao kabukları, iç kabukları, zarları ve
diğer kakao döküntüleri çıkıyor. Şimdi sormak gerekiyor: Bu
ithal ürünlerin temel gıda maddeleriyle ilgisi ne? Adı geçen bu ithal
ürünlerin KDVsi neden tüm yurttaşlarımıza fatura ediliyor?
Ayrıca, bu konu sadece KDVyle sınırlı değil,
haksız kazanç elde edilmesi halkımıza yapılmış
daha büyük bir haksızlık olarak göze çarpıyor. Türkiyedeki
üreticilerimizin çayı yetmiyor mu ki Paraguaydan KDV indirimli çay
getiriyoruz? Türkiye her yıl ortalama 215 bin ton ve üstelik
katkısız çay üretimiyle bu alanda dünyanın önde gelen ülkeleri
arasındadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Taşkın
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Mersin Büyükşehir
Belediyesindeki yolsuzluk iddialarını açığa çıkaran,
haberleştiren, belgeleriyle ispatlayan Mersin Birebir Haber gazetesi
imtiyaz sahibi, bu haberler üzerine dün sokak ortasında bir grubun
bıçaklı saldırısına maruz kalmıştır. Bu
çirkin saldırının çıkan haberler üzerine gerçekleşmesi
dikkat çekicidir. Daha önce de CHP gençlik kolları üyesi bir grup Haberci
gazetesine baskın düzenlemişti. Mersindeki her iki çirkin
saldırıyı kınıyorum. Özgür basını
susturamayacaklar diyor; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Özkan
HACI ÖZKAN (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kamuoyunun haber alma
hakkı için zor şartlarda görev yapan gazetecilerimizin zaman zaman
fiilî ve sözlü saldırılara hedef olduğunu üzülerek müşahede
ediyoruz. Demokrasi, farklı görüşlere tahammül etme rejimidir.
Gazetelerin ve gazetecilerin hedef gösterildiği bir ortamda toplumsal
barış sağlanamaz. Gazetecilere ve basın mensuplarına
yapılan her türlü tehdit ve saldırıyı kınıyorum.
Basına yönelik saldırılar direkt halkın haber alma ve
gerçekleri öğrenme hakkına yönelik saldırılardır.
Basın ve düşünce özgürlüğünü benimsemekte zorlanan kişiler
gazeteleri ve gazetecileri sürekli hedef göstermektedir. Son dönemde, Mersin
ilimizde, maalesef çirkin saldırılara uğrayan gazetecilerimize
geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, sorumluların bir an önce ortaya
çıkarılarak cezalandırılacağına inanıyor;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Bülbül
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AKP iktidarı gençleri
yok sayan politikalarıyla gençlerimizi gelecekten kaygılı,
umutsuz ve mutsuz hâle getirmiştir. İmkânınız olsa yurt
dışında yaşar mısınız? diye sorulan
gençlerin yüzde 73ü yani her 4 gençten 3ü Yurt dışında
yaşarım. diyor. Tek adam, umutsuzluğa sürüklediği gençler
için de doktorlara dediği gibi Giderlerse gitsinler. mi diyecek? Milyonlarca genç işsizliğin
ve umutsuzluğun içerisinde savruluyor. Her 3 gençten 1i ne istihdamda ne
eğitimde var ama saray kendine yakın bir avuç gence tüm
kaynaklarını akıtıyor mülakat adı altında
gençlerin umutlarını söndürüyor. Bugün, KYK borcunu ödeyemediği
için 300 bin genç hakkında yasal işlem başlatıldı.
Şunu da bilin: Sizin bu bozuk düzeninize bu gençler ilk seçimde Dur!
diyecek. Gidiyor gitmekte olan, geliyor gelmekte olan.
BAŞKAN Sayın
Karahocagil
MUSTAFA LEVENT
KARAHOCAGİL (Amasya) Teşekkür ederim Başkanım.
2021 yılında AK
PARTİ Hükûmetinin liderimiz Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde
gerçekleştirdiği yatırımları anlatmaya devam ediyorum:
313 adet tescilli taşınmaza yaklaşık 24 milyon TL nakdî
destek verildi. 2021 yılında Türkiyeyi 29 milyon turist ziyaret
etti, 24 milyar dolar turizm geliri sağlandı. Beyoğlu Kültür
Yolu Festivali başlatıldı. Salgından etkilenen 40 bin
müzisyene 280 milyon TL, 56 müzik projesine 31 milyon TL destek
sağlandı. 504 özel tiyatroya, 19 ilde, 24 sahne ücretsiz tahsis
edildi. İstanbul Sinema Müzesi Atlas 1948 hizmete açıldı. Yurt
dışına kaçırılan 525 eserimiz geri getirildi. 197
sinema projesine toplamda 50 milyon TL destek sağlandı.
Bizde boş laf yok, yalan
yok, iftira yok, küfür yok, hakaret yok. İşimiz hizmet, gücümüz
millet. Durmak yok, yola devam.
BAŞKAN Sayın
Sümer
Sayın Erel
AYHAN EREL (Aksaray)
Teşekkürler Başkanım.
Fahri Kuran kursu
öğreticileri ve vekil imamların kadro istekleri var. Bu kadro
isteklerinde görevde olma şartı aranmaksızın, lisans, ön
lisans ayrımı yapılmaksızın SSK prim günleri dikkate
alınarak kadroya alınmaları talebi var. Bir de aynı
mahallede birbirine
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Topal
SERKAN TOPAL (Hatay)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yaşanan ekonomik krizin
vurduğu sektörlerin biri de yerel basın
kuruluşlarıdır. Artan kâğıt ve mürekkep maliyetlerine
ek olarak külfet hâline gelen elektrik faturaları ve ulaşım
giderleri de eklenince birçok yerel gazetemiz yayın hayatına son
vermek zorunda kaldı. Dijital medya baskısını üzerinde
hisseden yerel gazeteler iflasın eşiğine geldi. Birçok gazete,
çalışanlarını işten çıkararak bir iki
kişiyle ayakta durmaya çalışıyor. İlan verme koşullarını
da düşündüğümüzde bu gazetelerin yaşama şansı yoktur
maalesef. Bir an önce ekonomik destek yapılmalı, kamuya olan
borçları faizsiz olarak ötelenmeli, çalışanların vergi ve
SGK primleri bizzat kamu tarafından ödenmelidir. Hükûmete sesleniyorum:
Yerel medyaya destek verin, unutmayın ki yerel demokrasimizin en büyük
teminatı yerel basınımızdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Komisyon
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Öncelikle fahri Kuran kursu
öğreticileri ve vekil imamlarla ilgili mesele gündeme getirildi. Tabii,
fahri Kuran kursu öğreticileri ve vekil imamlar da Diyanet
İşleri Başkanlığının ihtiyacı
olduğunda kadro ilan ediliyor ve sınava alınıyor. Fahri
Kuran kursu öğreticileri, vekil imamlar da bu sınavlara girerek
göreve atanabiliyorlar. Aslında, bu uygulama tabii ki kadro
eksikliğinden kaynaklanan bir uygulama, bunu belirtmekte fayda görüyorum.
Taşımalı
İlk defa böyle bir -şaka gibi geldi, herhâlde- camilere
taşımalı servis koyarak merkezdeki bir camiye götürme
Böyle bir
şey olabilir mi, olamaz mı; doğrusu ben Genel Kurulun ve
kamuoyunun takdirine bırakıyorum.
Şimdi, esas
itibarıyla, Diyanet Akademisiyle ilgili bazı hususlar dile getirildi,
isim olarak akademi isminden dolayı itirazlar yapıldı. Bu
itirazları ben de haklı buluyorum bir akademisyen olarak ama
devletteki uygulamaya baktığımız zaman, Adalet
Bakanlığında Adalet Akademisi var malumunuz olduğu üzere,
göreve başlamadan önce yani görev yerlerine gitmeden önce o akademide de
hukuk fakültesi mezunları
Burada üst üste dile getirildi İlahiyat
fakültesi mezunları yeterli olmuyor mu? İmam-hatip lisesi
mezunları yeterli olmuyor mu? gibi sorular soruldu. Ülkemizde hukuk
fakültesinden mezun olanlar nasıl ki hâkimlik, savcılık
sınavını kazandığı zaman belli bir süre
eğitime alınıyorlarsa aynı şekilde, Diyanet Akademisi
de günün ihtiyaçlarına binaen
Şu an uygulamada sadece hizmet içi
eğitimle müezzinlerin, imamların eksikleri giderilmeye
çalışılıyor. Dolayısıyla bu yeterli olmuyor.
Diyanet Akademisinin
kurulmasının iki sebebi var. Bunlardan birincisi ve en önemlisi,
Diyanet İşlerinde istihdam edilecek müezzin, imam, kayyım,
Kuran kursu öğreticisi, vaiz ve müftülerin bu Diyanet Akademisinde
yapılacak sınavdan sonra akademiye başlamaları; altı
ay ile üç yıl arasında bir eğitim almaları söz konusu. Bu,
kanun teklifinin 5inci maddesinde çok açık bir şekilde yazıyor.
Bu eğitim sürecinde başarılı olanlar, o zaman
sözleşmeli olarak görevine başlayacak ve diğer kurumlardaki
sözleşmelilerin hak ve hukuklarına tabi olacaklar. Ancak burada
aldıkları kurs süresince de -kanun teklifinin 5inci maddesinde de bu
açık bir şekilde yazıyor- müezzin kayyım olanlara 5000,
imam-hatip ve Kur'an kursu öğreticisi olanlara 6000, vaiz olanlara 7000
göstergenin, bunun karşılığı olarak da
baktığımız zaman bu kurs sürsince alacakları
harçlık, ayda müezzin kayyımlar 1.166 lira, imam-hatipler 1.398 lira,
vaiz olanlar ise 1.632 lira; bu kurs süresince bu harçlığı
almaya devam edecekler.
Bu Akademinin ikinci kuruluma
sebebiyse yani daha
Birincisi, öncelikle ülke içerisindeki müezzinlerimizin,
imamların, vaizlerin, müftülerin her bakımdan yetiştirilmesini;
dolayısıyla uygulama ve pratik yönünü Akademi gerçekleştirecek.
Zaten bu Akademiye girebilmek için ülkenin resmî okulları olan imam-hatip
lisesi mezunlarından ve ilahiyat fakültesi mezunlarından alım
yapılıyor. Dolayısıyla bunların uygulamaya yönelik
eksiklerinin de Akademide giderilmesi sağlanmış olacak.
Diğer taraftan, ülkemiz
son yıllarda bölgesinde ve dünyada çok aktif hâle geldi. Diyanet
İşleri Başkanlığının, yine Diyanet
Vakfımızın yurt dışında pek çok faaliyetleri var.
Aynı zamanda, komşu, akraba ve dost ülkelerin de bizden talepleri
var. Bu talepler çerçevesinde -yine kanun teklifinin 2nci maddesinde açık
bir şekilde yazıyor- Diyanet Akademisi yurt dışından
gelen mahallin din görevlilerine yönelik eğitim faaliyetlerini yürütür;
diyor. Bugüne kadar, komşu balkan ülkelerinden, diğer ülkelerden
bizden din alanında hizmet eden elemanlarına, imamlarına,
vaizlerine, müftülerine, eğitim vermemizi isteyenler olduğunda, Diyanet
İşleri Başkanlığı, bir şekilde -gayriresmî
olarak- hizmet içi eğitim gibi bunu karşılıyordu.
Şimdi, bunun yasal altyapısını, zeminini
oluşturuyoruz. Diyanet Akademisi, aynı zamanda, dost ülkelerden
eğitim almak isteyenlere de ülkemizde aynı şekilde eğitim
verecek. Baktığımız zaman bu Akademiye hakikaten bir
ihtiyaç var. Bu ihtiyacın olduğunu da az çok ilahiyatçı olanlar
bilirler, bu alanda eğitim görmüş olanlar bilirler çünkü uygulamada,
pratikte çok ciddi eksiklikler var, bu eksikliklerin giderilmesi de hizmet içi
eğitimle yeterli olmuyor. Ayrıca, hizmet içi eğitimde herhangi
bir yaptırım söz konusu değil çünkü sözleşmeli olarak
almışsınız, memur olmuş, başarısız dahi
olsa herhangi bir yaptırım söz konusu değil ama Akademiye
girenler başarısız oldukları takdirde sözleşmeliye
geçemeyecekler. Bu da din hizmetleri alanındaki kalitenin artması
bakımından son derece önemli. Bunu da Genel Kurulun bilgilerine
sunmuş olayım.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Birinci bölüm
üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
19.33
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.46
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66ncı Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
316 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Şimdi, birinci bölümde
yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
1inci madde üzerinde 3
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
okutup işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 316
sıra sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Devlet Memurları Kanununda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
1inci maddesi ile 633 sayılı Kanunun değiştirilen 7nci
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin 1, 2 ve 3üncü alt
bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
1) Kuranı Kerimin
usulüne uygun olarak okunmasına, anlaşılmasına,
Başkanlık personelinin islami ilimleri öğrenmesine yönelik
çalışmalar yapmak, bu alanlarda bilgi ve becerilerini
geliştirmek ve hafızlık yapmak isteyenler için Milli Eğitim
Bakanlığının onayı ve denetimiyle, Milli Eğitim
Bakanlığı ile işbirliği içinde Kuran Kursları
ile Kuran eğitim merkezleri açmak, dini eğitim almak isteyenler için
kurslar düzenlemek, bu kurs ve merkezlerle ilgili iş ve işlemleri
yürütmek.
2) Milli Eğitim
Bakanlığı ve Yüksek Öğretim kurumuna bağlı
Üniversitelerin İlahiyat Fakülteleri ve Eğitim Fakülteleri iş
birliği yaparak kurs ve Kuran eğitim merkezlerinde uygulanacak
eğitim programları ve materyalleri geliştirmek, alan
araştırmaları ve ölçme değerlendirme
çalışmaları yapmak.
3) Açılan kurs ve
merkezlerde okuyan öğrenciler için yurt ve pansiyonlar açmak ve
buraları Milli Eğitim Bakanlığının denetim ve
gözetiminde yönetmek.
Ali
Keven Suat
Özcan Mustafa
Adıgüzel
Yozgat Muğla Ordu
Yıldırım
Kaya Serkan
Topal
Ankara Hatay
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
NAZİM MAVİŞ (Sinop) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talep eden Cumhuriyet Halk Partisi Ordu Milletvekilli Sayın Mustafa
Adıgüzel.
Buyurun Sayın
Adıgüzel. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerimin
başında ben de 14 Mart vesilesiyle iki cümle etmek isterim.
14 yaşından beri
sağlığın her alanında -sağlık memuru,
doktor, uzman doktor, özel, kamu hastanesi, idareci, hekim- görev yaptım;
böyle bir zulmü hiçbir dönemde görmedim. Şimdi, önceki gün kovdunuz; dün,
14 Mart bayramdı, bayramı kutladınız. Bugün artık
bayram bitti; yeniden kovabilir, sövebilir, dövebilirsiniz. O yüzden, ben 14
Mart Bayramını bu yıl kutlamadım,
kutlamayacağım; bayram bizim neyimize. Biz hekimler, bayramı AKP
zulmü bittiğinde yapacağız; bunu da buradan ifade etmek istiyorum.
Şimdi, bu kanunla
ilgili, kanunun geneli ve bölümü üzerine arkadaşlar zaten görüşlerini
açıkladı. Nitelikli din adamı yetiştirmek bizim de
arzumuzdur çünkü aydın din adamından bu ülkeye zarar gelmez, fayda
gelir. Ancak Anayasada eğitim bir bütündür. Biz her alanda eğitimin,
din eğitimi de dâhil olmak üzere, Millî Eğitimden, yükseköğretim
kurumlarından bağımsız olmasına
karşıyız. Şimdi, mesela, şu üstünde
konuştuğumuz 1inci maddede açılacak Kuran kursları ve
Kuran eğitim merkezlerinin Millî Eğitim Bakanlığı
onayı, denetimi ve iş birliğiyle olmasını önerdik; bu
yok. (2)nci fıkrada deniliyor ki: İlgili birim, kurum ve
kuruluşlarla iş birliği yaparak
Kim bu ilgili birim ve
kuruluşlar? Belli değil. Millî Eğitim Bakanlığı
ve üniversitelerin ilahiyat fakülteleri ve eğitim fakülteleri burada neden
belirtilmiyor?
Yine, (3)ncü fıkrada
belirtilen Kuran kurslarında ve merkezlerinde okuyan öğrenciler için
açılacak yurt ve pansiyonların Millî Eğitim
Bakanlığının denetimine alınmasını istedik
çünkü denetimsiz yurtların, pansiyonların ne hâle geldiğini,
nelere yol açtığını hep beraber görüyoruz. Biz, burada
muğlak ifadelere karşıyız.
Bakın, mesela, kanunda
çok net belirlenen şeyler var. Anayasa maddesi, deniyor ki:
Milletvekilinin soru önergesine on beş gün içinde cevap verilir. On
beş gün içinde cevap veriliyor mu önergelerinize?
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) İki yıl.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Devamla)
Hiç verilmeyenler var, iki yıldır verilmeyenler var.
Mesela, Tarım Kanununun
21inci maddesi diyor ki: Millî gelirin yüzde 1i, çiftçilere destek
ödemesi... Veriliyor mu? Verilmiyor. Ya, kanunda yazan şeyi vermiyorsunuz
ki buradaki muğlak ifadeler de tam olarak anlamını bulsun. Eksik
bulduğumuz ve belirsiz olan husus, Millî Eğitim ve Yükseköğretim
süreçleriyle ilgili yeterli ilinti ve düzenleme olmamasıdır. Şu
söyleniyor: Ya, işte, biz burada iyi şeyler yapmaya
çalışıyoruz. Zaten biz Millî Eğitimle, Yükseköğretimle
istişare yapacağız, iletişim kuracağız.
Arkadaşlar, cehennemin yolları da iyi niyet taşlarıyla
döşelidir.
Kanunun ileriki maddelerinde
göreceksiniz, boşlukları hep şöyle doldurmuş efendim:
Kararnameyle düzenlenecek. Kararnameyle düzenlenecek. Şimdi, bu
boşlukları dolduracağınız kararnamelerin nasıl çıktığını
da hepimiz biliyoruz; zaten kararname devleti olduk, ağam bilir hükûmeti
tarafından yönetiliyoruz.
Ayrıca, bu Diyanet
Akademisi düzenlemesi sonrası mevcut ilahiyat fakülteleri ve imam-hatip
liseleri hangi durumda konuşlanacak, belli değil. Buralarda
yetişip şu anda görev yapan bu din görevlilerinin neyini eksik
buldunuz; onun da belirtilmesi lazım, bunu da konuşmak lazım.
Madem Diyanet Akademisi devreye giriyor, yeni ilahiyat fakülteleri açmak
konusunda da artık yeni bir değerlendirme yapmak lazım.
Biz, CHP Grubu olarak
Komisyonda çok yapıcı olduk yani buna hepiniz şahitsiniz. Gerçi
komisyon aşamalarından daha önce de bunlar bize de gelsin, biz de
katkı yapalım isterdik ama en azından komisyon
aşamasında çok yapıcı olduk, olumlu katkılar verdik.
Çünkü din konusu siyasetten tamamen ayrı olmalıdır ve Diyanet
ülkedeki tüm dinî inanç gruplarını kapsamalıdır.
Cemevlerinin ibadethane sayılmasıyla ilgili hiçbir çalışma
hâlâ yoktur, yıllardır konuşulur fakat yapılmaz.
Biz, Diyanet kurumunu
Başkanın tavır ve davranışlarıyla
tartışmaya sokmak istemeyiz. Neden? Çünkü Atatürk'ün kurduğu bir
kurumdur, biz de ona sahip çıkıyoruz ama böyle hassas kurumların
başına atama yaparken de atamayı yapan hükûmetin
başının da aynı hassasiyeti göstermesini bekleriz. Biz
seçilmişler olarak bu özeni gösteriyoruz fakat -Diyanet İşleri
kurumunu da tabii ayırarak söylüyorum- burayı yöneten Başkan
aynı hassasiyeti göstermiyor. Birçok kültüre ev sahipliği
yapmış olan bu kadim coğrafyada bu Diyanet İşleri
Başkanının sadece belli bir kesime yönelik tavırları
ve iktidarın sözcüsü gibi konuşmaları toplumun sinir
uçlarına dokunmaktadır. Sadece farklı inanç gruplarını
değil Müslümanları bile ayrıştırmaktadır,
ötekileştirici üslubuyla Müslümanlar tarafından da tepki
almaktadır, bunun da bilinmesini isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Devamla)
Şimdi hazır Millî Eğitim Komisyonumuz da buradayken ve millî
eğitimle ilgili bir konuyu konuşurken şu konuya tekrar
değinmek istiyorum: Okullarımız güvensiz yerler hâline gelmiştir.
Her gün okullarımızda dışarıdan birçok
saldırı olmaktadır, çetelerin kontrolüne geçmiştir. Biz
yavrularımızı bu okullara birtakım
çatışmaların içerisinde güvensiz ortamlarda bulunsunlar diye
göndermiyoruz. Bunun uyuşturucusu var, tinercisi var,
dışarıdan tacizcisi var, birçok kötü olay görüyoruz, her gün
polis kayıtlarına giriyor. Ya, arkadaşlar, artık şu
okulları güvenli hâle getirmek için, 30 bin güvenlik görevlisi okullar
için hazır beklemektedir -yetişmiş- bu 30 bin güvenlik
görevlisini hemen göreve alalım ve okulları güvenli hâle getirelim.
Hepimizin yavruları buralarda eğitim görmektedir. Bunu bir defa daha
söylüyorum.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 316
sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinde geçen
açılan ibaresinin açtırılan şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Serpil Kemalbay
Pekgözegü Kemal
Bülbül Erol
Katırcıoğlu
İzmir Antalya İstanbul
Kemal
Peköz Necdet
İpekyüz
Adana Batman
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
NAZIM MAVİŞ (Sinop) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talep eden Adana Milletvekili Sayın Kemal Peköz.
Buyurun Sayın Peköz.
(HDP sıralarından alkışlar)
KEMAL PEKÖZ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri
Başkanlığının açmak istediği akademiyle ilgili
kanunu görüşüyoruz.
Diyanet İşleri
Başkanlığı bugüne kadar uyguladığı
metotları uygulayacaksa ve eğitimini vermek istediği akademide
de aynı yöntemleri uygulayacaksa bu, Türkiyede halklara beraber
yaşama umudundan ziyade daha çok uçurumların açılmasına
sebep olacaktır. Çünkü bizim inancımıza göre, bizim partimizin
düşüncesine göre Diyanet İşleri
Başkanlığının din işleri
başkanlığına ya da kuruluna dönüştürülmesi ve
aynı zamanda resmî ideolojinin denetiminde olmayan, aynı zamanda
siyasetin aparatı hâline gelmeyen bir kurul hâlinde
çalışması ve her dinden ve her inançtan olan kesime de aynı
şekilde hizmet götürmesi gerekir. Oysaki Diyanet İşleri
Başkanlığı, kurulduğu günden beri devletin
istediği bir tip insan yaratmak için planlanmış, ona göre
organize olmuş ve onu yaratmaktadır: Bu kişi Türk olacak, Sünni
olacak, Hanefi olacak, milliyetçi olacak ve muhafazakâr olacak, bir de eril
kodlara sahip kişi olacak. Bunun dışındaki kesimler için
görmezden gelinen bir durum söz konusudur.
Diyanet İşleri
Başkanlığının açmak istediği kuruma akademi
ismini vermesi ayrı bir problem çünkü akademi dediğiniz zaman
bağımsız olması, özerk olması ve belirlenen bir kurul
tarafından yönetilmesi lazım. Oysaki burada, kanun teklifi metninde
Başkanlığa bağlı olacağı ifade edildiği
gibi, Başkanın talimatlarını yerine getirecek bir kurum olacağı
da ifade ediliyor. Peki, Başkanın ne gibi talimatlar vereceği ya
da ne isteyeceği konusunda bir açıklık var mı? Akademinin
programı, uygulaması hakkında bir uygulama, bir
açıklık var mı? O da söz konusu değil, o da yok.
Mesela, 2014
yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi zorunlu din
dersinden vazgeçilmesi gerektiğini söylediği hâlde buna uyum
sağlanmıyor ve bu problemli durum sürmeye devam ediyor.
Yine, her olur olmaz konuda
fetva veren bir kurula sahip Diyanet İşleri
Başkanlığı, işte, 9 yaşındaki bir çocukla
evlenilip evlenilemeyeceğinden tutun da telefonda boşanmanın olup
olamayacağına kadar fetvalar verebiliyor ama Türkiyede bütün
kamuoyunu ilgilendiren, geniş bir sürü konu gerçekleşirken bunlarla
ilgili de herhangi bir fetva vermediği gibi, herhangi bir görüş
açıklaması da yapmıyor. Mesela, Elâzığ Cezaevinde
tutuklu ve hükümlü olan Ergin Doğru isimli bir arkadaşımız
kendi inancı gereği bir dedeyle cezaevinde görüşmek
istediğini ifade etti ve Adalet Bakanlığı tarafından
bu reddedildi. Bu konu kamuoyuna yansımış olduğu hâlde
Diyanet İşleri Başkanlığından beklerdik ki bu
konuda bir şey söyleyebilsin ama söylemedi.
Yine, cenaze namazı
kılınmayan kesimler olabiliyor. Bildiğiniz gibi, kırk
yıldır bu ülkede savaş ya da çatışma diye
nitelendirebileceğimiz bir durum söz konusu; insanlar
çatışmalarda yaşamlarını yitiriyor, bazı yerlerde
cami imamları bu insanların cenaze namazlarının
kılınıp vecibelerin yerine getirilmesini sağlamıyor.
Oysaki Ölüm, hükmü kaldırır. diye de bir hüküm var, o nedenle de
Bu insanların da aileleri var, anneleri var, babaları var,
kardeşleri var, akrabaları var; o vecibelerin yerine getirilmesi için
tavır göstermeyen, tam karşı tavır alan imamlara
karşı da Diyanet İşleri Başkanlığı yine
herhangi bir şey söylemiyor.
Yine, Alevi köylerine cami
yapılıyordu, biliyorsunuz, 80li yıllarda 12 Eylül rejiminin
Valisi olan Kenan Güvenin Dersimde başlattığı bir
uygulamaydı bu, hâlâ zaman zaman bazı yerlerde sürüyor. Mesela, bir
muhtar kalkıp işte Annemi rüyamda gördüm, köyüme bir cami
yapılmasını istedi benden. diyebiliyor ve oraya, bir Alevi
köyüne, bir tek Sünninin bile yaşamadığı bir köye cami
yapılabiliyor. Diyanet İşleri Başkanı buraya imam
ataması yapıyor, onun dışında hiç kimse camiye
gitmediği gibi imam da zaman zaman ezanı bile okumaktan
vazgeçebiliyor çünkü artık kendisi açısından da çok fazla bir
şey ifade etmiyor.
Bu durumların hepsine
baktığımız zaman, ayrımcılığa, yok
saymaya devam ediyor; kendisi dışında, kendi
inandığı şekil dışında, mesela Ezidilerin,
Süryanilerin, Şafiilerin, Hristiyanların ve Alevilerin hiçbir
etkinliğine katılmadığı gibi, onlara var sayıp
onlara herhangi bir hizmet de sunmuyor. Dolayısıyla da Diyanet
İşleri Başkanlığı bu hâliyle devam ederse
kuracağı akademi de aynı şekilde hizmet yapmaya devam
edecek ve sonuçta tüm ülkede insanların bir arada
yaşamasını değil; tam tersi, bir arada yaşamaması
için lazım olan tohumları da daha fazla serpmiş olacak ve
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
KEMAL PEKÖZ (Devamla)
insanlarımız da burada sıkıntı yaşayacak. Ben
size küçükken yaşadığım bir şey söyleyeyim, bizler
nasıl bakıyoruz olaya? Babam 60lı yaşlarındaydı,
bizim köyümüze çerçiler gelirdi, bu çerçiler genellikle Sünni köylerden,
Darendeden gelirlerdi ve kışın şartlar zor olduğu
için de dönemezler, bizde misafir kalırlardı. Babam Alevi
inancına sahip bir insandı ama bu insanlar namaz kılacaklar,
abdest alacaklar diye kocaman kazanlarda kar suyunu eritir, o su eridikten
sonra az su kalırdı, yine gider, kar ilave eder, birkaç sefer
getirir, o ılık suyu yapar, o sıcak suyu kendilerinin
yattığı odaya bırakırdı ki bu insanlar
ibadetlerini yerine getirebilsinler. Biz böyle bakıyoruz; farklı
mezheplerde, farklı inançlarda olan insanlara böyle bakıyoruz ama
aynı zamanda Diyanet İşleri
Başkanlığının da buna benzer bir tavır
sergilemesini bekliyoruz. Oysaki Diyanet İşleri
Başkanlığı, tam bir ayrımcılık içerisinde,
yok sayma içerisinde ve asimilasyon merkezi olarak devam ediyor. Bunun devam
etmesi hâlinde ne Aleviler ne de başka inançtaki insanlar
haklarını helal etmeyeceklerdir. (HDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları Kanununda ve 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesinde yer alan
değiştirilmiştir ibaresinin yeniden düzenlenmiştir
ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Dursun
Ataş
İzmir Kayseri
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
NAZIM MAVİŞ (Sinop) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talep eden Kayseri Milletvekili Sayın Dursun Ataş.
Buyurun Sayın Ataş.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
DURSUN ATAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 316 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerine İYİ Parti
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
görüştüğümüz kanun teklifi Diyanet İşleri
Başkanlığı bünyesinde Diyanet Akademisi
kurulmasını düzenlemektedir.
Diyanet İşleri
Başkanlığı, İslam dininin inançları, ibadet ve
ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütmek, din konularında
toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmekle görevli olarak
-birilerinin ayyaş ve din düşmanı olarak göstermeye
çalıştığı- Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürkün
emriyle 3 Mart 1924 tarihinde kurulmuştur. İlk Diyanet
İşleri Başkanı da Millî Mücadelenin kahraman
hocalarından Ankara Müftüsü Rifat Börekçidir. Bu nedenle, kanunla ilgili
konuşmama geçmeden, Türk Bayrağının inmesine,
ezanların susmasına müsaade etmeyen, Millî Mücadelenin mimarı,
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkün, kurtuluş
mücadelesini başlatanların öldürülmesi fetvasına
karşılık Ankara Fetvasını yayınlayarak
Anadoluyu Kurtuluş Savaşına çağıran ve varlık
yokluk savaşımızı kazanmamızda büyük etkisi olan ilk
Diyanet İşleri Başkanı Rifat Börekçiyi ve Millî
Mücadelenin tüm kahramanlarını rahmet, minnet, saygı ve
şükranla anıyorum.
Ancak, Diyanet
İşleri Başkanlığının yüz yıl
içerisindeki değişimi tüm vatandaşlarımızın
canını yakmaktadır. Cumhuriyetin ilk kurumlarının
başında gelen Diyanet İşleri
Başkanlığı, diğer tüm köklü kurumlarımız
gibi, AKP döneminde ciddi bir erozyon ve yozlaşmaya
uğramıştır. Kurtuluş Savaşı kahramanı
Rifat Börekçi gibi bir Diyanet İşleri Başkanından
Kurtuluş Savaşı'nı keşke Yunan kazansaydı.
diyen fesli bir meczubun ziyaretine giderek ondan feyzalan, başında
oturduğu kurumun kurucusu ve özgürce dinini yaşadığı
bu vatanın kurtarıcısı Mustafa Kemal Atatürk'e üstü
kapalı beddua eden, dinimize göre değil, siyasete göre fetva veren bu
Diyanet İşleri Başkanına düşmüştür. Müslüman Türk
milletinin vicdanını bu Diyanet İşleri Başkanı
yaralamıştır. Göreve geldiği günden bu yana İstiklal
Harbi kahramanlarına bir hayır duasını çok gören Diyanet
İşleri Başkanına hatırlatmak isterim ki tarihte
Atatürk'e düşman olup da Türk'e dost olan çıkmamıştır.
Hayatını Türk dünyasındaki birliği savunmaya adayan
Azerbaycan'ın mimarı rahmetli Ebulfez Elçibeyin dediği gibi
Allah'ın bahşettiği şerefi istemeyene biz zorla şeref
verecek değiliz. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar) Bu yüzden, Atatürk'ün kurduğu, Rifat Börekçi'nin
bizler gibi mebus olarak görev yaptığı Gazi Meclisten Diyanet
İşleri Başkanına sesleniyorum: Saray sofralarından
kalk, zırhlı Mercedesinden, özel jetinden bir an önce in, yüce Türk
milletinden affını iste ve istifa et. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
ne yazık ki, Diyanet İşleri Başkanlığı
yaptığı işlerden ziyade sürekli skandallarla gündeme
gelmektedir. Geçtiğimiz günlerde ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı
Türkiye'ye geldi, bizim Diyanet İşleri Başkanı ise
Pakistan'a gitti. Dünyanın süper gücü olarak anılan ABDnin Bakan
Yardımcısı tarifeli uçakla uçarken Diyanet İşleri
Başkanı özel jetle uçuyor; özel jetin sadece Pakistana
gidişinin ülkemize maliyeti tam 1,5 milyon Türk lirası yani
imamların lojman sorununu çözemeyen Diyanet, Bodrumda yüzlerce milyon
liraya saray yaptırıyor.
SALİH CORA (Trabzon)
Yalan ya!
DURSUN ATAŞ (Devamla)
Kadın ve çocuğa yönelik skandal fetvalarına hiç girmiyorum bile.
Değerli milletvekilleri
SALİH CORA (Trabzon)
Yalan söylüyorsun!
DURSUN ATAŞ (Devamla)
Yalan söylüyorsam buradan cevaplarsınız.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde millî paramız gibi pek çok şey değer kaybetmiştir
ancak en çok değer kaybeden şey ise liyakat olmuştur. Diyanet ve
müftülüklerin bile kul hakkı yiyerek torpille liyakatsiz
yandaşları işe aldığı günleri hep birlikte
gördük. Şimdi, getirilen kanun teklifinde Diyanet Akademisi kurulması
planlanmaktadır.
SALİH CORA (Trabzon)
Kimin algısına hizmet ediyorsun?
DURSUN ATAŞ (Devamla)
Gerekçesi ise imam-hatip liselerinde, ilahiyat fakültelerinde öğretilmeyen
hususların burada öğretilmesidir. Bu derslerin imam-hatip liselerinin
ya da ilahiyat fakültelerinin müfredatlarına eklenmesi mümkünken bu
yapılmayıp akademi kurulacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
DURSUN ATAŞ (Devamla)
Daha önce kurulan Çevre Ajansı ve Turizm Tanıtım Ajansında
olduğu gibi, yine amaç liyakatsiz yandaşlara kadro
oluşturmaktır. Daha önce kurulan bu kurumlar kurulduğu günden
beri ne iş yapmışlardır? Sadece iktidarın liyakatsiz
yandaşlarına ballı maaşlar vermek dışında ne
işe yaramıştır? 16,1 milyar liralık bütçesiyle 17 bakanlığın
7sini geride bırakan Diyanet İşleri
Başkanlığı için ek bir bütçe yaratılması
dışında bu akademinin kime, ne yararı olacaktır diye
soruyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Cevabı alırsınız, merak etme, cevabı
alırsınız!
SALİH CORA (Trabzon)
Kürsüden inmeden önce sözlerinizi geri alın, özür dileyin veya tövbe edin.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde
kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde 4 önerge
vardır, okutup ayrı ayrı işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 316
sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Serpil
Kemalbay Pekgözegü Kemal
Bülbül
Adana
İzmir Antalya
Necdet
İpekyüz Erol
Katırcıoğlu
Batman İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
NAZIM MAVİŞ (Sinop) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talep eden İzmir Milletvekili Sayın Serpil Kemalbay.
Buyurun Sayın Kemalbay.
(HDP sıralarından alkışlar)
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Değerli halkımızı saygıyla
selamlıyorum.
Tüm tıp
camiasının Tıp Bayramını kutluyor ve sağlık
emekçilerinin yanında, yanlarında olduğumuzu ifade etmek
istiyorum.
Yine buradan -biraz ironik
ama- sevgili Doktor İdris Balukeni ve Doktor Selçuk
Mızraklıyı selamlıyor, Tıp Bayramlarını
kutluyorum ve zindanlarda rehin tutulan tüm yoldaşları buradan
sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
Diyanetle ilgili konuşacağız ama burada çok değerli,
yoksulluk çalışan bir kadın arkadaşın, Hacer
Foggonun haberini okuyarak geldim, size oradan başlamak istiyorum. Diyor
ki: Yoksullara ulaştığımda, doğal gaz yakmadan
battaniyeyle, montla gün geçirenler var; pazar artıklarını,
market önlerinde atılanları toplayanlar var; elektrik süpürgesi
yerine çalı süpürgesi kullanmaya başladı kadınlar,
çocuklarına tokum deyip yemek yemeyenler var; elektrikten tasarruf için
çamaşırı elinde yıkayanlar var; eti, tavuğu, peyniri
lüks gıda tüketimi ilan edip almayanlar var; kadın pedi yerine atlet,
kumaş parçası kullananlar var; çocuk bezi yerine poşet
kullanıp çocuğu erken tuvalet öğrenmeye zorlayanlar var;
bebeği mama yerine hazır çorba yemeye zorlayanlar var. Temel
ihtiyaçlar için sürekli çırpınan kadınları, ekonomik ve
sosyal olarak güçlendirecek kanun teklifleri için burada değiliz,
bambaşka dünyalarda dolaşıyoruz. Şu anda bütçesi 7
farklı bakanlığın bütçesinden daha büyük olan Diyanet
İşleri Başkanlığıyla ilgili bir kanun teklifini
konuşuyoruz. Kadın bakanlığı olmadığı
için kadın bakanlığının bütçesinden bahsedemiyoruz ama
kadınların durumundan bahsederek sözlerime başlamak istedim.
Diyanet İşleri
Başkanlığı bu kadar bütçeyle şatafat içerisinde
yaşıyor aslında, beş yıldızlı otellerde
toplantılar yapıyor Cumhurbaşkanının uçak filosunda
jet uçaklarıyla seyahatler yapıyor vesaire, bunlar burada çok
anlatıldı fakat ailelere şunları söylüyor, diyor ki:
Tasarruflu pazar alışveriş yapın, tüm pazarı gezip
fiyatları öğrenin, ucuz almak için akşam saatlerini bekleyin.
Cuma hutbelerinde Başımıza ne gelirse gelsin, her olay dünya
imtihanının bir parçasıdır. diyerek de herkesi itaatkâr
olmaya davet ediyor. Dolayısıyla aslında, Diyanet
İşleri Başkanlığı yoksulların,
kimsesizlerin, çaresizlerin yanında değil; tam tersine, onları
yatıştıran, yumuşatan, itiraz etmelerini engelleyen
politikalar peşinde. Aladağda, Diyarbakırda, Adıyamanda
tarikat yurtlarında, dinî kurslarda ve Kuran kurslarındaki ihmal
sonucu olan ölümlere, yaralanmalara, cinsel istismarlara, bütün bunlara da
hiçbir zaman Diyanet İşlerinden bir çağrıda
bulunulduğunu, bir üzüntü belirtildiğini, bir konuşma yapıldığını
duymadık; yine, biliyorsunuz, Aysel Tuğlukun annesi Hatun anne
burada, Ankarada gömüldüğü yerden çıkarıldı bir
ırkçı saldırı sonucunda, buna dair bir cümle kurmadı;
yine, Garzan Mezarlığını bombaladılar, buna dair yani
Ölülerden hüküm kalkmıştır. cümlesini kurmadı. Hatta
bazı cenazelere Diyanet İşlerinin araç vermediğini
biliyoruz. Dolayısıyla aslında, Diyanet İşleri kimin
yanında? Diyanet İşleri devletin yanında, devletin egemen
güçlerinin yanında. Devletin yanında. deyince A, tabii, öyle olacak.
diyeceksiniz ama hayır, devlet her zaman haklı değil, doğru
değil; devlette yanlış olan çok şey var. Diyanet
İşleri eğer inançları temsil ediyorsa o zaman bütün
inançların yanında olmalı, hatta inanç sahibi olmayanların
da haklarını savunacak bir kurum olmalı ama biz bakıyoruz
ki Diyanet İşleri aslında, egemen güçlerin, güçlü olanın,
devlete hâkim olan kesimlerin ekonomik, ideolojik, politik
çıkarlarını savunan devletin ideolojik bir aygıtıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (Devamla) Bakın, Alevi toplumuna dair hiçbir şekilde
tutum almıyor. Yine, Ezidilik, Hristiyanlık, Şafiilik, bunlara
karşı hep ayrımcılık uyguluyor. Pir Sultan Abdal
Cemevi ticarethane sayıldı ve elektriği kesildi, Diyanet
İşleri Başkanlığından bu konuda herhangi bir
şey görmedik. Dolayısıyla Diyanet İşleri
Başkanlığı akademi kurarak bu halka hizmet edemez,
yoksullara hizmet edemez, kadınlara hizmet edemez, bütün inançlara
eşit mesafede duramaz, zaten durduğu yer bellidir. Diyanet
İşleri Başkanlığının durduğu yer
güçlünün yanıdır, ezenlerin tarafındadır, sömürenlerin
çıkarlarının tarafındadır ve halkı teskin etmeye,
sessiz olmaya, itaatkâr olmaya çağırmaktadır.
Kabul etmiyoruz, bu yasaya da
hayır diyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 316
sıra sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları
Kanununda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci
maddesiyle 633 sayılı Kanuna eklenen 7/A maddesinin (3)üncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Diyanet Akademisi, Milli
Eğitim Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu, Üniversiteler,
Lisans düzeyinde dini eğitim veren yükseköğretim kurumları ve
müftülükler ile işbirliği ve ortak çalışma yapar. Diyanet
Akademisinde uygulanacak öğretim programları Milli Eğitim
Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulu işbirliği ile
hazırlanır.
Ali
Keven Suat
Özcan Yıldırım
Kaya
Yozgat Muğla Ankara
Mustafa
Adıgüzel Serkan
Topal Süleyman
Bülbül
Ordu Hatay Aydın
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
NAZIM MAVİŞ (Sinop) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talep eden Aydın Milletvekili Sayın Süleyman Bülbül.
Buyurun Sayın Bülbül.
(CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurula
saygılarımı sunuyorum.
Ben zeytinden
bahsedeceğim arkadaşlar. Zeytin, ilk ve ölümsüz ağaçtır,
kutsal meyvedir. Zeytin der ki: Herkese aitim ve kimseye ait değilim. Siz
gelmeden önce de buradaydım, siz gittikten sonra da burada
olacağım. Zeytin, 4 kutsal kitapta yer alan ve Kur'an-ı
Kerim'de Tin suresi, Nur suresi, Enam suresi, Nahl suresinde geçen ve
zeytinyağının tüm kutsal kitaplarda işlendiği bir
ağaçtır yani zeytin kutsaldır. Bütün ağaçların ilki ve
en başı zeytindir. Bunu neden söylüyorum? Şu nedenle söylüyorum:
Diyanet İşleri Başkanımız var. Diyanet
İşleri Başkanı ilgisi olan, olmayan her konu hakkında
konuşuyor. Diyanet İşleri Başkanı Kurtuluş
Savaşı'nı keşke Yunan kazansaydı. diyen fesli Kadir'i
ziyaret ediyor. Bunu özellikle söylüyorum arkadaşlar çünkü ben Ege
çocuğuyum, bizler efeyiz; Yunan'ı o Ege'den atan anaların,
dedelerin torunlarıyız. Hiç kimse çıkıp da Keşke Yunan
kazansaydı. diyen fesli Kadiri ziyaret eden Diyanet İşleri
Başkanını eleştiri hakkımızı kullanmayı
engelleyemez.
Değerli arkadaşlar,
burada Maden Yönetmeliğinde değişiklik adı altında
3 Martta çıkan, zeytinciliği talan yönetmeliği olan, zeytini
bitirecek olan yönetmelik hakkında Diyanet İşleri Başkanlığının
hiçbir lafı yok. Kutsal meyve hakkında bir tek laf etmiyor ve onun
derdi farklı; onun derdi Pakistana özel uçakla gitmek; onun derdi makam
araçlarıyla uğraşmak; onun derdi halkın en önemli gündemi
olan sorunlarıyla ilgili hiçbir şey dememek; yoksullukla, yolsuzlukla
ilgili hiçbir şey söylememek; tabii, Kuran-ı Kerimde bulunan zeytin
ağaçları hakkında da zeytinin talanıyla ilgili hiçbir
şeyden söz etmemek.
Değerli arkadaşlar,
Gazi Mecliste milletin gönlünde olan, makam, araba peşinde olmayan ilk Diyanet
İşleri Başkanımız Mehmet Rifat Börekçiyi rahmetle ve
minnetle anıyorum. O, milletin gönlündeydi, o en zor şartlarda,
Kurtuluş Savaşında milletin gönlünde yer etmiş bir Diyanet
İşleri Başkanıydı.
Değerli arkadaşlar,
1 Mart 2022 gecesi, Resmî Gazetede bir yönetmelik yayınlandı; bu
yönetmelik, zeytinlik ağaçlar, zeytin alanları, çevre
kıyımı açısından maden işletmesi kurulacak
yerlerle ilgili olarak, talan yönetmeliği olarak ortaya
çıkarıldı. Bu, 4 defa Meclise gelmişti, geri gönderildi,
daha sonra yönetmelik değişiklikleri yapıldı,
Danıştay tarafından iptal edildi. Burada, 3573 sayılı
Kanun açık, Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin
Aşılattırılması Hakkında Kanunun 20nci maddesi
açık;
Arkadaşlar, sonra, üç
gün sonra ne oldu? Zeytincilik alanlarını bitirecekler ya,
zeytincilik alanlarına maden işletmesi yapacaklarmış,
rehabilitasyon olarak daha sonra üzerlerine gerekli zeytin ağaçlarını
dikeceklermiş. Ya, arkadaş, siz nerede diktiniz? Bergamada siyanürle
altın aradınız da ot bitmiyor, ot? Kaz Dağlarında
mahvettiniz doğayı da ot bitmiyor, ot! Nereye yapacaksınız?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım
lütfen.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) -
Şirketlere peşkeş çekeceksiniz, daha sonra şirketler
gelecek, kamu zararı olarak devlete kalacak; işiniz bu, hep böyle
geçti.
Daha sonra, 5 Martta, dört
gün sonra yeni bir yönetmelik düzenlemesi oldu. Ya, sit alanlarına
çıktınız, sit alanlarına -üç nitelikli sit alanı var;
bir, korunaklı sit alanları; iki, nitelikli sit alanları; üç,
sürdürülebilir sit alanları- o alanları da maden işletmelerine,
enerji santrallerine açtınız. Nasıl açtınız? Gene
yönetmelik değişikliğiyle açtınız. Hangi kanuna
aykırı? 2863 sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanunu'na aykırı. Anayasanın
63üncü maddesine aykırı. Neye aykırı? Uluslararası
sözleşmelere aykırı. Ya, fıtratınızda var
Anayasaya aykırı kanun getirmek, Anayasaya aykırı
yönetmelik getirmek ama bunlar geçecek. Hep birlikte Türkiye rahat bir
şekilde nereye geçecek? Demokratik parlamenter rejime.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
MELİHA AKYOL (Yalova)
Kesilen ağaçlar
SALİH CORA (Trabzon)
Beşiktaşta kesilen ağaçlar ne oldu?
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Arkadaşlar, 2 tane dava açtık, isterseniz göndereyim size,
onları bir okuyun.
SALİH CORA (Trabzon)
Beşiktaşta kesilen ağaçlar
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Dava dilekçemi de göndereyim ben size, öğrenin biraz, öğrenin;
talanı öğrenin, talanı.
(AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları Kanununda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 2nci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Arslan
Kabukcuoğlu
İzmir Eskişehir
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
NAZIM MAVİŞ (Sinop) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde
söz talep eden Eskişehir Milletvekili Sayın Arslan Kabukcuoğlu.
Buyurun Sayın
Kabukcuoğlu. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon)
Beşiktaşta kesilen ağaçlar
BAŞKAN Sayın
Cora, lütfen...
GAMZE TAŞCIER (Ankara)
Beşiktaşa gitmeye gerek yok, Atatürk Orman Çiftliğine gidin,
bir tane ağaç kalmadı, rezil ettiniz. Rezil ettiniz Atatürk Orman
Çiftliğini.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Katliam yapıldı, katliam.
(AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 316
sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerine
İYİ Parti Grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlarım.
İlk ayeti Oku. olan
yüce dinimiz İslamın bir bütün olarak emirleri ve İlim Çinde
de olsa ona talip olun çünkü ilim her Müslümana farzdır. ifadesiyle
ümmetine rehberlik edip yol gösteren Peygamberimizin telkin ve
davranışları göz önünde bulundurulduğunda, bu kanun teklifi
din adamlarının nitelik ve nicelik yönüyle geliştirilmesini
amaçlayan bir girişim olması yönüyle müspet bir adım olarak ele
alınabilir. Yaşamın insafsız, her alandaki bilginin
geçmişte örneği görülmemiş bir hızla değişim
gösterip yeniden yorumlandığı günümüzde bu kaçınılmaz
gerçeğin bir gereği olarak her tür ve kademedeki din
adamlarımızın göreve hazırlanma,
göreve atanma, görevde yükselme ölçütlerinin bilimsel ölçülere tabi
kılınması ve sistematik bir yapıya kavuşturulması
elbette ki önemli ve değerli bir gerekliliktir. Böyle olmakla birlikte,
üzerinde tartışılan kanun teklifinin gerçek bir gereksinimden
hareket edip etmediği, duyulduğu ifade edilen gereksinimin
kalıcı bir çözüm oluşturup oluşturmadığı,
konu hakkındaki mevzuat, hâlihazırdaki teşkilatlanma, din
adamı yetiştirmek amacıyla kurulmuş farklı tür ve
kademedeki kurum ve kuruluşların işleyişine olan müspet ve
menfi yansımaları yönüyle
büyük bir dikkat ve özenle değerlendirilmesi gerekmektedir. Diyanet
İşleri Başkanlığı bünyesinde kurulmak istenen
sistemle -şu anda mevcut ve Başkanlık bünyesinde bu fonksiyonu
yerine getiren bir sistem olduğu hâlde- yıllarca
kullanılmış, etkinliği tespit edilmiş sistem ortadan
kaldırılıyor. Şu anki Başkanlık eğitim
sistemi neye cevap vermedi de yeniden bir teşkilatlanma modelinden
bahsediyoruz? Eğitimciler de hukukçular da mevcut sistemin neden
değiştirildiğine akıl erdiremediler. Yasa teklifi son
derece bulanık ve muğlaktır. Herhâlde yasa uygulamasıyla
yasanın ne olduğunu anlayacağız.
17 Nisan 2017 referandum
oylaması öncesi Genel Başkanımız Sayın Meral
Akşener güçlendirilmiş parlamenter sistemin önemini dile
getirmiştir. Anayasa değişmeden önce olabilecek
aksaklıkları önceden fark eden Genel Başkanımız
geleceği görmüş ve haklı çıkmıştır. Üç buçuk
yıllık Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden
memnun hiçbir kesim yoktur, Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemiyle yargının bağımsızlığı ve
tarafsızlığı yok edilmiştir. Cumhurbaşkanına
tanınan doğrudan ve dolaylı atama yetkileriyle yargı
yürütmenin vesayetine girmiştir. Özetle,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi yönetimde
kişiselliğe ve keyfîliğe yol açmıştır.
Cumhurbaşkanına, yasama, yürütme ve yargıyı güdümü
altına alan, çok geniş ve denetimsiz yetkiler tanıyan otoriter
bir yönetim yaratılmıştır.
6 partinin yetkililerince
büyük emeklerle hazırlandıktan sonra Genel Başkanlar toplanarak
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metnini imza altına
aldılar. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi olarak tarif
edilen keyfî ve kural tanımaz yönetim sistemi ülkemize cumhuriyet
tarihinin en derin siyasi ve ekonomik krizlerinden birini yaşatıyor.
Güçlendirilmiş parlamenter sistem önerimizle
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi sona erecektir; bu, geriye
dönüş değildir, hukuk devleti ve kuvvetler
ayrılığı esasına dayanan yeni bir sisteme geçiyoruz.
Sistemin esası, kuvvetler ayrılığı ilkesiyle etkin,
dengeli ve denetleme mekanizmalarına dayanan bir hükûmet modelini
amaçlamaktadır.
Güçlendirilmiş
parlamenter sistemden ana hatlarıyla bahsetmek gerekirse;
Cumhurbaşkanı yedi yıl süreyle seçilecek, tarafsız olacak,
bir dönem için seçilmiş olacak ve görevi sona erdiği vakit hiçbir
siyasi bağlantıya girmeyecektir. Bakanlar Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyeleri arasından seçilecek, Cumhurbaşkanı, Mecliste en
çok üyeye sahip olan partinin genel başkanını hükûmeti kurmakla
görevlendirecektir. Başbakan ve bakanlar Türkiye Büyük Millet Meclisine
karşı bireysel ve kolektif olarak sorumlu olacaktır. Hükûmet,
basit çoğunlukla kurulurken düşürülmesinde salt çoğunluk
istenecektir. Seçim barajı yüzde 3 olacak, milletvekilleri beş
yıl arayla seçilecektir. Hâkimlik ve savcılık meslekleri tam
bağımsızlık için birbirinden ayrılacaktır.
Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkileri genişletilecektir. Anayasa
Mahkemesinin bağımsızlığını etkileyen
unsurlardan biri üye seçimidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Devamla) Anayasa Mahkemesi üyeleri; Danıştay, Yargıtay,
Sayıştay, Türkiye Barolar Birliği ve Üniversitelerarası
Kurul tarafından münhal kadronun 3 misli aday arasından Türkiye Büyük
Millet Meclisince seçilecektir. Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyelerinin
yarısı Türkiye Büyük Millet Meclisi, diğer yarısı
Yargıtay, Danıştay, Türkiye Barolar Birliği, adli ve idari
yargı birinci sınıf hâkim ve savcıları tarafından
kendi mensupları arasından seçilecektir. Yargıtay üyeleri
Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından seçilecek; Danıştay
üyelerinin 3/4ü Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından, 1/4ü
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilecektir. Yüksek Seçim Kurulu
bir yüksek mahkeme olarak nitelendirilecektir. Sayıştay üyeleri
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilecektir. Temel hak ve
özgürlükler, din ve vicdan hürriyeti, kadın hakları, basın
özgürlüğü, çevre ve sürdürülebilirlik konularında devlet
sorumluluğu açıkça ortaya konulacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Devamla) Güçlendirilmiş parlamenter sistemi ana hatlarıyla ortaya
koymaya çalıştım. Görüldüğü gibi, mevcut
Cumhurbaşkanlığı yönetiminin keyfîliği ve
sorumsuzluğu ortadan kaldırılmakta, kuvvetler
ayrılığı ve hukukun üstünlüğü tam olarak hayata geçirilmektedir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Kabukcuoğlu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 316
sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesiyle 633
sayılı Kanuna eklenen 7/A maddesinin (2)nci fıkrasında
yer alan Başkanlığın Din Hizmetleri
Sınıfına ait kadrolarına ibaresinin
Başkanlığın Din Hizmetleri Sınıfına ait
unvanlarla ihdas edilen pozisyonlarına şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Ramazan
Can Ceyda
Bölünmez Çankırı
Kayseri Kırıkkale İzmir
Zeynep Gül
Yılmaz Mihrimah
Belma Satır
Mersin İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NAZIM MAVİŞ
(Sinop) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, aday din
görevlilerinin atanmalarına ilişkin hüküm diğer mevzuata uygun
hâle getirilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddede 3 önerge
vardır, okutup aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 316
sıra sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Devlet Memurları Kanununda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
3ncü maddesiyle değiştirilen 633 sayılı Kanunun 8inci
maddesinin üçüncü fıkrasının tekliften
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Keven Suat Özcan Yıldırım
Kaya
Yozgat Muğla Ankara
Mustafa Adıgüzel Serkan
Topal
Ordu Hatay
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NAZIM MAVİŞ
(Sinop) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talep eden Muğla Milletvekili Sayın Suat Özcan.
Buyurun Sayın Özcan.
(CHP sıralarından alkışlar)
SUAT ÖZCAN (Muğla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Devlet Memurları Kanununda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü
maddesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Anayasanın 136ncı maddesinde Genel idare içinde yer alan Diyanet
İşleri Başkanlığı, lâiklik ilkesi
doğrultusunda, bütün siyasî görüş ve düşünüşlerin
dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve
bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine
getirir. denilmektedir. Mevcut hâliyle 7 bakanlık bütçesinden daha büyük
bir bütçesi, çok ayrıntılı -başkan
yardımcılıkları, genel müdürlükler, daire
başkanlıkları- ve kapsamlı bir yapısı olan
Diyanet İşleri Başkanlığının, ayrıca
5.138 imam-hatip lisesi, 3.535 imam-hatip ortaokulu, 105 ilahiyat fakültesi, 90
bine yaklaşan cami, sözleşmeli personel dâhil 150 bin personeli
-60.808 imam, 12.280 müezzin ve 2.625 vaiz- ve toplamda 18.675 Kuran kursuyla
bu kadar büyük ve kapsamlı kurumun yönetiminde daha hassas olunması,
ayrıca bütçenin bu düzenlemelerle ne kadar büyüyeceğinin de
belirtilmesi gerekir.
Kanun teklifinin bu
maddesiyle, Başkanlığın taşra teşkilatı, il
ve ilçe müftülükleri dışında doğrudan merkeze
bağlı yeni birimler eklenmektedir. Kanunun önceki hâlinde dinî yüksek
ihtisas merkezleri ve eğitim merkezleri Başkanlığa
bağlı taşra teşkilatlarıyken bu teklifle Kuran
eğitim merkezleri, dinî ihtisas merkezleri, yeni birimler eklenmektedir;
buna bir de Diyanet Akademisini ekliyoruz.
Maddenin getirdiği bir
diğer değişiklik ise kurs, staj, rotasyon, hizmet içi
eğitim, terfi ve performans ölçütlerine ilişkin usul ve esaslar ile
Kuran eğitim merkezleri, dinî yüksek ihtisas, dinî ihtisas ve eğitim
merkezleri, Kuran kursları, yurt ve pansiyonların çalışma
usul ve esaslarının yönetmelikle düzenlenmesidir.
Teklif metninde yer alan
dinî yüksek ihtisas merkezleri dinî ihtisas merkezleri ve eğitim
merkezleri terimleri tanımlanmamıştır. Kuran eğitim
merkezlerinin hâlihazırda Kuran kurslarından ne açıdan
farklı oldukları da meçhuldür.
Teklif metninde yer alan ve
Diyanet İşleri Başkanlığının taşra
teşkilatının unsurları olarak görülen söz konusu
birimlerinin görevleri kanun düzeyinde tanımlanmamıştır.
Anayasanın 136ncı maddesi uyarınca genel idare içinde yer alan
Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi
doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşüncelerin
dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve
bütünleşmeyi amaç edinerek özel kanunda gösterilen görevleri yerine
getirir. Anayasanın 136ncı maddesi ile hukuk devleti ilkesini
öngören 2nci maddesi ve yine, Anayasanın 123üncü maddesi uyarınca
söz konusu merkezlerin görevlerinin kanun düzeyinde gösterilmesi ve
tanımlanması gerekir. Bir başka deyişle, söz konusu
merkezlerin Diyanet İşleri Başkanlığının
özel kanunda gösterilen hangi görevleri yerine getireceği açık
şekilde belirtilmeli ve söz konusu merkezlerin çalışma esas ve
usulleri kanunla çerçevelenmeden teklif metninin (2)nci fıkrasında
öngörüldüğü şekliyle yönetmeliğe
bırakılmamalıdır.
Yine, (2)nci fıkrada
terfi ölçütlerine ilişkin usul ve esasların yönetmelikle
düzenleneceği öngörülmüştür. Bu düzenleme Anayasanın 128inci
maddesinin ikinci fıkrasına aykırıdır. Bu teklifle
Diyanet İşleri Başkanlığında ikili bir
eğitim modeli oluşmaktadır; bir tarafta Eğitim Hizmetleri
Genel Müdürlüğü, diğer tarafta Diyanet Akademisi olacaktır. Bu
iki kurumun birbirinden neden ayrı olması gerektiğine
ilişkin bu teklifte hiçbir hüküm yoktur; bu durum da yetki ve sorumluluk
karmaşasını beraberinde getirecektir. Bu kanunun gerekçesinde
Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğünün isteyip de
başaramadığı ancak Diyanet Akademisinin kurulmasıyla
başarılacak olanın ne olduğuna dair hiçbir bilgi ve hüküm
bulunmamaktadır. Diyanet
İşleri Başkanlığı uzun zamandır kendisini
var eden ilkelerin ve görevlerin dışına çıkmak, başta
laiklik ilkesine aykırı tutumlar sergilemek, ulusça bütünleşme
ve dayanışmayı amaçlamak yerine; tersine, bütünleşme ve
siyasi konularda taraf olmak gibi davranışlar sergilemektedir. Bu
durumun ülkemiz bütünlüğüne ne kadar büyük derin yaralar
açabileceğini gördük ve büyük toplumsal bedeller ödedik.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
SUAT ÖZCAN (Devamla) Sonuç
olarak bu belirsizlikler ve tereddütler, cumhuriyetin temel niteliği olan
laiklik ilkesini daha çok aşındırmak ve kemirmek için kurumsal
bir zemin yaratma riskini beraberinde getirebilir. Büyük Önderimiz Mustafa
Kemal Atatürk laiklik ilkesini toplumun temel direklerinden biri ve
uzlaşı aracı olarak görmüştür, bu anlayışla da
Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur.
Diyanet İşleri Başkanlığı farklı dinleri,
mezhepleri ve değişik din yorumlarını, dünya
görüşlerini bir arada tutmalı, eşit ve adil
davranmalıdır. Böylelikle toplumun birliktelik ve bütünlüğü
sağlanmalıdır diyerek teşekkür ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 316
sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinde geçen
performans ibaresinin başarı şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Necdet
İpekyüz Serpil
Kemalbay Pekgözegü Kemal
Peköz
Batman İzmir Adana
Kemal
Bülbül Erol
Katırcıoğlu
Antalya İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
NAZIM MAVİŞ (Sinop) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişiklikle
madde metninin daha anlaşılır hâle gelmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları Kanununda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü maddesinde yer alan
değiştirilmiştir ibaresinin yeniden düzenlenmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Müsavat
Dervişoğlu Ayhan
Erel Muhammet
Naci Cinisli
İzmir Aksaray Erzurum
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
NAZIM MAVİŞ (Sinop) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talep eden Erzurum Milletvekili Sayın Muhammet Naci Cinisli.
Buyurun Sayın Cinisli.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
MUHAMMET NACİ
CİNİSLİ (Erzurum) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulumuzu ve aziz milletimizi saygıyla
selamlarım.
Sözlerimin başında,
Mehmet Rifat Börekçi, Ahmet Hamdi Akseki, Ömer Nasuhi Bilmen gibi değerli
din âlimlerimizi ve eski Diyanet İşleri
Başkanlarımızı rahmetle anıyorum; hayatta olan Lütfi
Doğan, Süleyman Ateş, Tayyar Altıkulaç, Mehmet Nuri Yılmaz,
Ali Bardakoğlu, Mehmet Görmez gibi örnek eski Diyanet İşleri
Başkanlarımıza sağlık, afiyet diliyorum. Kendilerinin
ne kadar berrak ve aydınlatıcı zihinlere sahip oldukları
günümüzde daha iyi anlaşılıyor. Cumhuriyet tarihi boyunca
Diyanet İşleri Başkanlarımızın tarihî
kültürümüzle ne kadar bağdaşmış oldukları,
hoşgörüyle dinimizi sevdirerek otoritenin keyfine göre değil,
Cenabı Hakkın buyruklarına göre görev ifa ettikleri
toplumumuzda daha da iyi fark ediliyor. Yakın tarihimize kadarki Diyanet
İşleri Başkanlarımızın, dinimizin kesin
hükümlerine aykırı, keyfî ve siyasi fetva vermeyi
akıllarından bile geçirmedikleri, milletimizin yaşayış
tarzı ve şartlarının dışına hiçbir zaman
çıkmadıkları hepimizin ortak fikri.
İslamiyet'i kabul
ettikten sonra Selçuklu ve Osmanlı Devleti dönemleri de dâhil olmak üzere,
cumhuriyetin ilanından beri mukaddes dinimiz yaşayış
tarzımıza büyük bir örnek teşkil etmiştir. Yalnızca
dinî söylemlerle dindar olmak mümkün değildir. Dinî söylemlerle din
dışı emel münafıklıktır. Allah esirgesin,
münafıklık dinimizce kâfirlikten çok daha büyük bir günahtır. Takiye
ve hurafe dinimizin en büyük düşmanlarıdır.
Esas itibarıyla,
İslamiyetin ahlak ve vicdan temelli yüce bir din olduğu ve bu
yaşam felsefesini de milletimizin yakın geçmişe kadar yönetici
kadrolarında görüp takip ettiği unutulmamalı. Temsil ettikleri kurumların
inandırıcılıkları açısından, göz önündeki
devlet insanlarının ve idarecilerin örnek
alındığı da hatırlanmalı. İstatistiki
rakamlar maalesef öyle göstermese de günümüzde insanımızın,
geçmişte olduğu gibi, hiç şüphesiz ve gönülden mübarek dinimizin
emirleri ile Peygamber Efendimizin sünnetine büyük ölçüde uyarak ve
gönüllerini temiz tutarak yaşadıklarını ümit ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
nazik ve hassas bir konu gündemimizde. Cumhuriyet tarihimiz boyunca
kurulmuş en önemli kurumlarımızdan biri olan, neredeyse
cumhuriyetimizle yaşıt Diyanet İşleri
Başkanlığıyla ilgili bir kanun teklifini görüşüyoruz.
Teklifle, din görevlilerinin mesleki eğitim faaliyetlerini planlamak ve
yürütmek, Başkanlığın görev alanlarına ilişkin
araştırmalar yapmak üzere Diyanet Akademisinin kurulması
öngörülüyor. Üst düzey eğitimli, mukaddes dinimizi hak ettiği
biçimde, en layıkıyla anlatıp öğretecek din âlimlerinin
yetişmesi İYİ Parti olarak arzu ettiğimiz bir durum.
Son zamanlarda, toplumun
gözünün önünde yer alan, örnek olması gereken insanların, dinimizin
temeli olan vicdana ve ahlaka sığmayan yaşayış
tarzlarına mübarek dinimizi kalkan yapmalarını büyük bir
üzüntüyle takip ettiğimizi ifade etmek isterim. AK PARTİ yönetici
kadrosunun, yüce dinimizin vicdan, ahlak ve tevazu ölçülerine
sığmayan davranışları yüzünden genç ve orta
yaşlı insanların dinî hassasiyetlerinde maalesef zedelenmeler
meydana gelmektedir. İfade etmeliyim ki yirmi yıllık AK
PARTİ iktidarı en büyük zararı aile hayatına, milletimizin
manevi duygularına ve mukaddes dinimize vermiştir. Mübarek dinimizi,
kendi hatalarına, kuralsız yaşayış tarzlarına
kalkan yapıp insanlarımızın zihinlerinde haksız soru
işaretleri uyandırmışlardır. İnşallah,
İYİ Parti olarak iktidara geldiğimizde, bizim bir görevimiz de
adil yaklaşımımız ve ecdada yakışan yönetim
şeklimizle aziz milletimizin manevi duygularında açılan yaralara
merhem olmak olacaktır. Yirmi yıllık tahribattan sonra kolay
olmayacağını biliyoruz. Yirmi yıllık büyük
tahribatı yaparken AK PARTİ yöneticilerinin kullandıkları
kelime ve metotları buradan sayarak günahlarına ortak olmak istemem.
AK PARTİ, daha önce de
bu kürsüden ifade ettiğim gibi, ne millîdir ne demokrattır ne de
muhafazakârdır; AK PARTİ kuruluşundan beri
fırsatçıdır. Esen rüzgâra göre, devlet, millet menfaati
gözetmeden, değerlerimizin göreceği zararı hesap etmeden
suistimal etmediği millî ve manevi değerimiz
kalmamıştır. Örneklerini yıllardır aziz milletimizle
birlikte görüyoruz. Aziz milletimiz ve özellikle genç kardeşlerimiz AK
PARTİnin bu fırsatçı niyetine ve siyasetine artık
inanmıyorlar; ben de inanmıyorum.
Yıllardır zaman
zaman konuşulan Diyanet Akademisi projesinin bir anda önümüze gelmesinden
önce üst düzey tartışmaların yapılmasını ve
böylesine önemli bir projenin eksiksiz bir şekilde kanunlaşmasını
ümit ederdim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
MUHAMMET NACİ
CİNİSLİ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Gerek İslami ilimler
camiasında gerekse Diyanet İşleri Başkanlığı
iç bünyesinde yeterli tartışmaların olmadığı
gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisinden de kanun teklifini onaylama
dışında katkı sağlayıcı bir talebin
gelmemesi üzüntü vericidir.
Millî Eğitim
Bakanlığıyla daha fazla etkileşime sahip olması
gerektiğini düşündüğüm Diyanet Akademisi projesinin
hayırlara vesile olmasını, günümüz ve gelecek nesillerimizin
manevi hayatına, mübarek dinimizin anlaşılmasına
katkılar sağlamasını diler, Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlarım. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 3üncü madde
kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde 3
önerge vardır, okutup aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 316
sıra sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Devlet Memurları Kanununda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
4üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 4- 633
sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasına genel
müdür, ibaresinden sonra gelmek üzere Diyanet Akademisi Başkanı,
ibaresi eklenmiştir.
Ali
Keven Mustafa
Adıgüzel Suat
Özcan
Yozgat Ordu Muğla
Yıldırım
Kaya Serkan
Topal
Ankara Hatay
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talep eden Yozgat Milletvekili Sayın Ali Keven.
Buyurun Sayın Keven.
(CHP sıralarından alkışlar)
ALİ KEVEN (Yozgat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 4üncü maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu teklifle neden yeni bir akademiye ihtiyaç
duyulmaktadır anlayamıyorum. Diyanet Akademisi tasarlanırken
sadece hizmet içi eğitime yönelik bir ihtiyaç mı düşünüldü,
yoksa dini siyasete alet etmenin ustası olan AKP yeni bir fetva kurumu mu
oluşturuyor veya kadrolaşacağı yeni bir alan mı
yaratıyor?
Dini siyasete alet etmek
deyince, aklıma gelmişken soruyorum: Çikolata kutusunun içinde
rüşvet almak hakkında Diyanet makamları neyi salık veriyor
acaba yada Diyanet Akademisi sıra rüşvet maddesine geldiğinde
neyi anlatacak? Bence, bu örneği versin, tam sizin döneminizi
yansıtır. Önce çikolata kutusu içinde rüşvet alınır,
sonra rüşvetçinin önüne yatılır, en sonunda da büyükelçi olarak
ödüllendirilir. der sanırım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri
Başkanlığı şimdiye dek yaptığı hizmet
içi eğitimlerde bir başarı sağlayamadı mı?
Sağlayamadı. diyorsanız, Maalesef istenilen verimi
alamıyoruz. diyorsanız, yirmi yıllık
iktidarınızda en çok müdahale ettiğiniz bu kurum hakkında
bir öz eleştiri vermelisiniz. Bu yasayla, din hizmetlerinin
çağın gereklerine uygun bir hâle getirilmesi amaçlanmaktadır.
diyorsanız, hakikaten çağın gereklerini yerine getirin ve önce
cumhuriyetin kurucu değerlerini özümsemiş, demokratik, laik bir
ülkede yaşadığının bilincinde olan yöneticileri
atayın. Bu kurumu her türlü cemaat ve tarikatın baskısından
arındırın, kurtarın.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu teklifle, Diyanet Akademisi Başkanı
olmak için belirtilen eğitim düzeyi arasında lisans mezunu olmak
yeterli sayılıyor yani herhangi bir akademik unvan şart
tutulmuyor. Hâlbuki kanun teklifi, akademide eğitim görevlisi olarak
çalışacaklar arasında doktora mezunu kişileri
saymaktadır yani bu şekilde, Akademi Başkanının
eğitim düzeyi emrinde çalışanların eğitim düzeyinin
altında olabilecektir; bu çelişkiyi de takdirlerinize sunuyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; buradan Diyanet İşleri
Başkanlığına sesleniyorum. İmam-hatip, müezzin, vaiz
gibi din görevlilerine mobbing uygulayarak onları siyasi işlerinize
alet etmeyin. Cuma fetvalarını siyasi fetva hâline
dönüştürmekten vazgeçin. Siyasi nutuklarınızı camilerimize
sokmayın. Kutsal camilerimizin siyasallaştırılmasına
izin vermeyin. Cemevlerine yasal statülerini verin. Bu devlete vergisini ödeyen
milyonlarca Alevi yurttaşımızın kutsal mekânları olan
cemevlerine gerekli saygıyı gösterin lütfen.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görevde veya emekli birçok imam-hatip
arkadaşım var ve onlar diyorlar ki: Bizler toplumun tüm kesimlerini,
Alevi, Sünni kim olursa olsun, siyasi görüşüne bakmadan kucakladığımız
için, bu siyasete alet olmadığımız için oradan oraya
sürülüp durduk. Bu din görevlilerinden Müezzin Fuat
Yıldırımın sizlere selamı var. Müezzin Fuat
Yıldırım kim? diyeceksiniz. Fuat Yıldırım, Gezi
eylemleri döneminde yalanlarınıza ortak edemediğiniz, Bezmialem
Valide Sultan Camisinin eski müezzini. (CHP sıralarından
alkışlar) Camide içki içen kimseyi görmedim. dediği için onu
İstanbulun ücra bir köşesine sürdünüz. O şimdi, böbrek nakli
olmak için, sağlığına kavuşmak için mücadele ediyor. Fuat
Yıldırımın hepinizin üzerinde ahı var. Siz önce,
gidin, mağdur ettiğiniz din görevlilerinden helallik isteyin, ondan
sonra akademinizi kurup zihniyet eğitiminize başlayın.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları Kanununda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin (1)inci
fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Hayrettin
Nuhoğlu
İzmir İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Hayrettin Nuhoğlu.
Buyurun Sayın
Nuhoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
HAYRETTİN NUHOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun teklifinin 4üncü maddesi üzerine söz aldım.
Selamlarımı sunarım.
Diyanet İşleri
Başkanlığı bünyesinde Diyanet Akademisi kurulmasıyla
ilgili hazırlanan bu teklifin 4üncü maddesinde Akademi
Başkanlığı için en az lisans düzeyinde dinî
yükseköğrenim mezunu olma şartı öngörülmektedir. Yapılmak
istenen, 633 sayılı Kanunun 9uncu maddesine bir ibare eklenmesi
gibi görünen husus esasında gerçek niyet hakkında şüpheler
uyandırmaktadır.
Din hizmetlerinin
çağın ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde
yürütülmesi nitelikli din görevlileriyle mümkündür. Bu sebeple, personelin
göreve başlamadan önce mesleki yeterliliklerinin sağlanması ve
göreve hazır hâle getirilmesi elbette önemlidir. Çünkü İslam dininin
sahip olduğu evrensel değerlerin halka doğru olarak
anlatılması, insanların samimi duygularının istismar
edilmemesi, İslam dinine karşı oluşan haksız ön
yargıların değiştirilmesi bu şekilde
sağlanabilir. Yönetenlerin yanlışlıkları ve bilhassa,
görünüşte Müslüman gibi olup davranışlarında her türlü
fenalığı yapanların faturası İslam dinine
yüklenemez.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin ilk yıllarında oluşturulan
kurumsal yapılardan biri olan Diyanet İşleri
Başkanlığı büyük bir öngörüyle ve isabetle
kurulmuştur. Doksan sekiz yıldır önemli hizmetler gören bu
kurum, son yıllarda paralel devlet yapılanması kapsamında
zarar görse de varlığını din hizmetleri açısından
sürdürmüştür.
Diyanet İşleri
Başkanlığının kurulmasının önemini anlamak
için yüz yıl öncesini hatırlamak gerekir. İstiklal
Savaşında şeyhülislam İngilizlerle iş birliği
yaptı, hazırladıkları bildirileri Yunan uçaklarıyla
Anadoludaki yerleşim yerlerine attırdılar. Kendilerine hoca
diyen Dürrizadeler, Mustafa Sabriler, İskilipli Atıflar bunları
yaparken ilk Diyanet İşleri Başkanı Rifat Börekçi gibi Millî
Mücadeleye malıyla, kanıyla, canıyla destek veren hocalar daha
çoğunluktaydı. 1941in Mart ayında ölene kadar Diyanet
İşleri Başkanlığı yapmış olan Rifat
Börekçiyi bu vesileyle rahmet ve minnetle anarken yaptıklarını
kısaca hatırlatmak isterim.
Ülkemiz işgal edilince
Ankara Müdâfaa-i Hukuk Cemiyetini kurarak Millî Mücadeleye katıldı.
Mustafa Kemal Paşayı Ankaraya davet ederek
karşıladı. Ankaralılardan topladığı
parayı Heyeti Temsiliyeye teslim etti. Kendisi ve eşi için
biriktirdiği kefen parasını bile Millî Mücadeleye
bağışladı. Şeyhülislam Dürrizadenin Mustafa Kemal ve
Kuvayımilliyecilerin idam fetvasına karşılık, o
zamanki Ankara Müftüsü olarak 153 müftüyü toplayarak karşı fetva
oluşturdu. Hilafet ve saltanat düşman elinde esirdir. Baskı
altında hazırlatılan fetva hükümleri geçersizdir." demek
suretiyle Millî Mücadele saflarında yer aldı.
Değerli milletvekilleri,
Diyanet İşleri Başkanlığının son zamanlarda
ne yazık ki siyasete alet edildiğini söylemek zorundayım. Oysa
Anayasamız bu kurum için Bütün siyasi görüş ve düşüncelerin
dışında, milletçe dayanışma ve bütünleşme
amacıyla görevini yerine getirir. hükmünü getirmiştir. Ama ne var ki
Anayasanın bu hükmü yok sayılmaktadır. Siyaset
kışlaya ve okula girmemesi gerektiği gibi camiye de girmemeliydi.
Her üçüne de girdiyse eğer, bunun sorumlusu elbette siyaset kurumudur.
Herkes tarafından
bilinmelidir ki millete hizmet için var olan siyaset kurumu insanların
gizli niyetlerinin, kabaran ihtiraslarının ve şahsi
kaprislerinin tatmin sahası olamaz. Siyasetçilerin dikkat etmeden
kullandıkları üslup, nefret ve hakaret dili -üzülerek söylüyorum-
toplumu ayrıştırmaya ve kamplaştırmaya yol
açmaktadır; Türk milletine mensup olma şuuru zayıflamakta, tek
kişiye biat etme duygusu ön plana çıkarılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım
lütfen.
HAYRETTİN NUHOĞLU
(Devamla) Değerli milletvekilleri, yetkili ve sorumlu herkes en
kısa zamanda makul ve mutedil olmalıdır. Hoşgörü
ortamı oluşturulmalı ve sükûnet sağlanmalıdır.
Burada Diyanet İşleri Başkanlığına çok önemli
görev düştüğü kanaatindeyim.
Hiç şüphesiz, böyle bir
hoşgörü ortamında siyasi ilişkilerin normalleşmesi,
bölgemizde ve dünyada devam eden kargaşada millî birlik ve
bütünlüğümüzü sağlayacak, ekonomik sorunların çözümüne de
katkıda bulunacaktır.
Yanlışta ısrar
edilmemesi hâlinde Türk milletinin hak ettiği huzur ve güven ortamına
kavuşacağına olan inancımı belirtiyor, saygılar
sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 316
sıra sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinde geçen ibaresi
kelimesinin ifadesi şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Kemal
Peköz Necdet
İpekyüz Serpil
Kemalbay Pekgözegü
Adana Batman İzmir
Kemal
Bülbül Erol
Katırcıoğlu Mehmet
Ruştu Tiryaki
Antalya İzmir Batman
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talep eden Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki.
Buyurun Sayın Tiryaki.
(HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Teklifin tümü üzerine çok konuşma
yaptım, Komisyonda yaptım, burada konuştum; madde üzerine de
birkaç şey söyleyeceğim ama önce bu akşam cezaevleriyle ilgili
birkaç şeyin altını çizmek istiyorum. Cezaevindeki durum,
gerçekten her geçen gün kötüye gidiyor. İnanın, cezaevindeki insanlar
durumu 12 Eylül zindanları dönemiyle
karşılaştırıyor. Ben 2 tane örnek vereceğim; biri
-yakınları beni aradı ve durumunu anlattı-
Şanlıurfa Hilvan 1 No.lu T Tipi Cezaevinden Çorum Sungurlu 1 No.lu T
Tipi Cezaevine sevk edilen Selman Büyüktop, diğeri de Şırnak
Cezaevinden Afyonkarahisar Bolvadin T Tipi Cezaevine sürgün edilen Ahmet
Yardım. Bu sürgün edilen insanlar, yüksek güvenlikli cezaevinden yüksek
güvenlikli cezaevine gönderiliyor ve yine jandarma eşliğinde, ring
araçlarıyla gönderiliyor fakat cezaevine varır varmaz yarı
çıplak vaziyette üst araması dayatılıyor. Buna direnen,
bunu saygısızlık olarak kabul eden mahkûmlar da emin olun,
yerlere yatırılıyor, hırpalanıyor, şiddet uygulanıyor
ve üstleri başları yırtılıyor. Bu aileler bana
ulaştılar, çocuklarının, yakınlarının
yaşamlarından endişe duyduklarını söylüyorlar. Biri
telefon görüşmesini kaydetmiş, diyor ki: Ben yaşamayı
seviyorum, kendime zarar vermek istemiyorum ama hiçbir isteğim
karşılanmıyor. Eğer başıma bir şey gelirse,
eğer beni öldürürse bu cezaevi yönetimi öldürmüştür. Lütfen
bunların sesine, bunların çığlığına kulak
verin yani bir yakınınızın aynı uygulamalara maruz
kaldığını düşünün. Bunun gibi hissetmek zorunda
değilsiniz, bu aileler gibi hissetmek zorunda değilsiniz ama her
birimiz bunları düşünmek zorundayız.
Bakın, Leyla Güven,
27nci Dönemde bizimle beraber milletvekili olan bir
arkadaşımız, sadece gardiyanın hakaretine Hayır.
dediği için on bir gün hücre cezasına
çarptırılmış. İnsan Hakları Derneği
raporları yayınlanıyor, diyor ki İnsan Hakları
Derneği: 569u yaşam tehlikesi altında olan, ağır
hastalıklarla karşı karşıya olanlar içinde olmak üzere
1.500ün üzerinde hasta mahpus var, lütfen bu hasta mahpusları serbest
bırakın. Sadece iki yıl içerisinde 49 kişi
yaşamını yitirdi, bakın, cezaevlerinde. Ben, tahliye
edildikten birkaç gün sonra ölenlerin rakamını söylemiyorum. Bunun
ismi, cezaevlerinde fiilen idam cezası uygulamaktır; bunun başka
bir adı yoktur. Eğer yirmi yıldır cezaevinde olan bir insan
ölümle karşı karşıyaysa ve Adalet Bakanlığı,
bu Hükûmet bunların tahliye edilmesi konusunda bir adım
atmıyorsa bunların yaşamından sorumludur. Eğer idam
insanlık suçuysa hasta mahpusları ölüme terk etmek de emin olun, bir
tür idam cezasıdır ve insanlık suçudur. Umarım Adalet ve
Kalkınma Partisi, umarım Adalet Bakanlığı bu konuda
bir adım atar ve hasta mahpuslar sorununu çözer diye düşünüyorum.
Son olarak, maddeyle ve
geneliyle ilgili birkaç şey söyleyeceğim. Bakın, Komisyonda uzun
uzun eleştirilerimizi söyledik, sunduk fakat yasaya ilişkin
önerilerimizi de sunduk. Emin olun, Komisyonda tek bir virgül dahi
değiştirilmedi, oysa yapıcı önerilerimiz vardı. Genel
Kurula gelmeden önce bir kısmıyla ilgili değerlendirme
yapın. dedik, aynı biçimde, yine neredeyse virgülüne dokunulmadan
yasa teklifi geçiriliyor. Dolayısıyla, muhalefet milletvekillerinin
Meclis çalışmalarında, komisyon çalışmalarında
yürüttükleri çalışmanın tamamını, yaptıkları
araştırmaları, sundukları katkının
tamamını yok saymış oluyorsunuz; bunların bir
kısmının iyi niyetli olduğuna inanın.
4üncü maddede şunu
düzenliyorsunuz, diyorsunuz ki: Diyanet Akademisinin Başkanı da
tıpkı Diyanet İşleri Başkanı gibi,
tıpkı Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı
gibi, Rehberlik ve Teftiş Başkanı gibi, genel müdür, il ve ilçe
müftüleri ve vaizler gibi dinî yüksek eğitim almış olsun. Biz
buna karşı çıkmıyoruz. Kuşkusuz, din görevlilerine
eğitim verecek, memuriyete başlamadan önce bu eğitimleri verecek
kadroların dinî yükseköğretim görmesi koşulunun aranması
doğru bir uygulama, yanlış olmayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
Belki, burada görev yapacak
kişilerin aynı zamanda birer eğitimci olduğunu
düşünerek formasyon almalarını sağlayacak bir düzenleme
yapabilirsiniz diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
4üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde
kabul edilmiştir.
Birleşime iki dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
21.03
ALTINCI OTURUM
Açılma
Saati: 21.04
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66ncı Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
316 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan
178 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
başlıyoruz.
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir
Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Uganda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayi
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1458) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 178)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da Komisyonun
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için 16 Mart 2022 Çarşamba
günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
21.05
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) 316 S. Sayılı Basmayazı 9/3/2022 tarihli 65inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme bu birleşim Tutanak Dergisinin 132nci sayfasında yer almaktadır
(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade bu Birleşim Tutanak Dergisinin 116ncı sayfasında yer almaktadır.