TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
67nci Birleşim
16 Mart 2022 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kayseri
Milletvekili Dursun Ataşın, Kayserinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, tarım ve gıda
sektöründe yaşanan sıkıntılara ilişkin gündem
dışı konuşması
3.-
Diyarbakır Milletvekili Oya Eronatın, Diyarbakırda
yapılan yatırımlara ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Diyarbakır
Milletvekili Oya Eronatın yaptığı gündem
dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
2.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, bedelli affı, öğrenci affı
ve ehliyet affına ilişkin açıklaması
3.- Gaziantep
Milletvekili Bayram Yılmazkayanın, Cumhurbaşkanının
hekimlere yönelik söylemleriyle hekimlerin saygınlığını
zedelediğine ilişkin açıklaması
4.- Adana
Milletvekili Ayhan Barutun, ülkemizi nükleer tehditlerden korumamız
gerektiğine ilişkin açıklaması
5.- Amasya
Milletvekili Mustafa Tuncerin, eski Başbakan Binali
Yıldırım ile Tarım ve Orman Bakanı Vahit
Kirişcinin çiftçilere yönelik sözlerine ilişkin açıklaması
6.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Türkiyenin yürüttüğü
yoğun diplomasi trafiğine ve Antalya Diplomasi Forumuna ilişkin
açıklaması
7.- Muğla
Milletvekili Süleyman Girginin, Muğla Seydikemerdeki Boğalar
Barajının bir an önce bitirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
8.-
İstanbul Milletvekili Rümeysa Kadakın, CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlunun partisinin grup toplantısında
yaptığı bazı açıklamalarına ilişkin
açıklaması
9.- İstanbul
Milletvekili Hayati Arkazın, 18 Mart Çanakkale Zaferinin 107nci
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
10.- Kayseri
Milletvekili Çetin Arıkın, Kayseri Vergi Denetim
Başkanlığının yeniden Kayseriye alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
11.- Adana Milletvekili
Müzeyyen Şevkinin, Adananın Yüreğir ilçesi Şehit Erkut
Akbay Mahallesinde yaşanan kentsel dönüşüm trajedisine ilişkin
açıklaması
12.- Amasya
Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin, 2021 yılı içerisinde
Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde gerçekleştirilen
yatırımlara ilişkin açıklaması
13.- Gaziantep
Milletvekili İrfan Kaplanın, üniversite öğrencilerinin yurt
sorununa ilişkin açıklaması
14.-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Adıyamanın Besni
ilçesindeki öğretmenevi eksikliğine ilişkin açıklaması
15.- Adana
Milletvekili Orhan Sümerin, Adananın Kozan ilçesindeki cep telefonuyla
iletişim ve internet hizmeti sorununa ilişkin açıklaması
16.- Hatay
Milletvekili İsmet Tokdemirin, Amik Ovasındaki çiftçilerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
17.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, tarımsal
sulamanın önemine ilişkin açıklaması
18.- Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun, iktidarın emrindeki
yargının merhametsiz uygulamalarına ilişkin
açıklaması
19.-
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin, Tekirdağ Çerkezköydeki PAS
fabrikası ile Çorlu Lila Kâğıt Fabrikasındaki işçi
direnişine ilişkin açıklaması
20.- Kocaeli
Milletvekili Sami Çakırın, Mehmet Sait Karaçorlunun vefatına
ilişkin açıklaması
21.- Mersin
Milletvekili Zeynep Gül Yılmazın, Atatürkün Mersini ziyaretinin
99uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
22.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, gaziler arasındaki şeref
aylığı farkının adil olmadığına,
Diyanet İşleri Başkanlığının 2022
yılı için belirlediği fitre miktarlarına ve Hazine ve
Maliye Bakanı Nureddin Nebatinin açıklamalarına ilişkin
açıklaması
23.- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, 16 Mart Halepçe
katliamı ile Beyazıt katliamının yıl dönümüne, faiz
indirimlerinin olumsuz sonuçlarına ve akaryakıt fiyatlarındaki
sürekli yükselişe ilişkin açıklaması
24.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 16 Mart Halepçe katliamı
ile Beyazıt katliamının yıl dönümüne; sağlık
çalışanlarına, muhtarlara ve çiftçilere verilen sözlere;
gıda krizi tehlikesine, Cumhurbaşkanının CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun Diyarbakır
Annelerini ziyaretine ilişkin sözlerine ve Cumhurbaşkanının
Köyceğizde yaşayan ve yangınla mücadelede şehit olan
Şahin Akdemirin ailesini Marmaris Öğretmenevine ayağına
çağırdığına ilişkin açıklaması
25.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, İstanbul Milletvekili Engin
Altay, Samsun Milletvekili Erhan Usta ve Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptıkları açıklamalar
ile Kayseri Milletvekili Dursun Ataşın yaptığı gündem
dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
26.- Aksaray
Milletvekili Ayhan Erelin, Aksaraylı süt üreticilerinin sorun ve
taleplerine ilişkin açıklaması
27.- Burdur
Milletvekili Mehmet Gökerin, doktarların ve sağlık
çalışanlarının haklı taleplerini
karşılayacak yasal düzenlemenin bir an önce Meclise gelmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
28.- Batman
Milletvekili Ziver Özdemirin, Halepçe katliamına ilişkin
açıklaması
29.- Kayseri
Milletvekili Dursun Ataşın, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
30.- Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Antalya Diplomasi Forumuna,
Türkiyenin diplomasi alanındaki başarılarına, Almanya eski
Dışişleri Bakanı Sigmar Gabrielin Patriotların
Türkiyeye verilmemesinin bir hata olduğuna ilişkin
açıklamasına ve Türkiyenin savunma sanayisindeki gelişmelere
ilişkin açıklaması
31.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Kayseri Milletvekili Dursun
Ataşın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
32.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
33.- Yozgat
Milletvekili Ali Kevenin, alkollü bir sürücünün çarpıp kaçması
sonucu hayatını kaybeden lisanslı bisiklet sporcusu Umut
Gündüzün ailesinin taleplerine ilişkin açıklaması
34.- Mersin
Milletvekili Olcay Kılavuzun, temel gıda ürünlerinde yapılan
stokçuluğa ve ayçiçeği yağı üzerindeki algı
operasyonlarına ilişkin açıklaması
35.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, akaryakıta sürekli
yapılan zamlara ilişkin açıklaması
36.- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Balıkesir
Milletvekili Belgin Uygurun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
37.-
Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, 21 Mart Dünya
Ormancılık Gününe ilişkin açıklaması
38.- Van
Milletvekili Muazzez Orhan Işıkın, Halepçe katliamına ve
Nevroza ilişkin açıklaması
39.- Ordu
Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, fındık üreticilerine verilmesi
gereken desteklere ilişkin açıklaması
40.-
Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslanın, Nevşehirin
doğal gazı olmayan ilçelerinde ve sanayi bölgelerinde yaşanan
mağduriyete ilişkin açıklaması
41.- Osmaniye
Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, Antalya Diplomasi Forumuna
ilişkin açıklaması
42.- Adana
Milletvekili Kemal Peközün, Adana Kürkçüler Cezaevindeki tutsakların
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
43.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
44.-Hatay
Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, Türkiye ile Suriyenin Asi Nehri üzerinde
birlikte kurmayı planladığı Dostluk Barajına
ilişkin açıklaması
45.-
İstanbul Milletvekili Oya Ersoyun, 8 Martta sokağa çıkan ve
gözaltına alınan kadınlara ilişkin açıklaması
46.-
Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin, ibadethanelerin
giderlerinin karşılanmasında yaşanan
sıkıntılara ilişkin açıklaması
47.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin, Mersinde görülen zirai don olayına
ilişkin açıklaması
48.- Hatay
Milletvekili Serkan Topalın, atanamayan sağlık yönetimi
mezunlarına ve atanamayan öğretmenlere ilişkin
açıklaması
49.-
Şanlıurfa Milletvekili Aziz Aydınlıkın,
Şanlıurfadaki uyuşturucu ve sokak aralarında oynanan
şans oyunları sorununa ilişkin açıklaması
50.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Ankara Milletvekili Emrullah
İşlerin 316 sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci
bölümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
51.- Ankara
Milletvekili Emrullah İşlerin, Hatay Milletvekili Serkan
Topalın 316 sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması ile
Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun 316 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 5inci maddesi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki ve Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin 316 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Diyarbakır Milletvekili Oya Eronatın, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptığı
açıklaması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Diyarbakır
Milletvekili Oya Eronatın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akarın, Grup Başkan
Vekillerinin kendileri için öngörülen sürelerin çok üzerinde
konuştuklarına ve bütün milletvekillerine kullandırmaya
çalıştığı birer dakikalık söz taleplerine
saygı gösterilerek daha çok milletvekilinin konuşmasına
fırsat verilmesi gerektiğine ilişkin konuşması
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.-
İYİ Parti Grubunun, Grup Başkanı ve Bursa Milletvekili
İsmail Tatlıoğlu tarafından, son yıllarda Türkiyede
uygulama sıklığı gittikçe artan kamu-özel iş
birliği (KÖİ) projelerinin Türk ekonomisine etkilerinin tespiti,
şeffaflık ve hesap verebilirlik kıstasları dikkate
alındığında kamu kaynakları bakımından
verimliliğinin incelenmesi, kamu maliyesi nazarında nihai
sonuçlarının araştırılması ve hukuka aykırılıkların
tespit edilerek hakikatin Türk milletiyle paylaşılması
amacıyla 16/3/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16
Mart 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
2.- HDP
Grubunun, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü ve
arkadaşları tarafından, İstanbul Sözleşmesinden
doğan yükümlülüklerin yerine getirilmesi için atılacak
adımların belirlenmesi amacıyla 16/3/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16
Mart 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP
Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, konut görevlilerinin
karşılaştıkları sosyal ve ekonomik sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan (10/5638) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
16 Mart 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
4.- AK
PARTİ Grubunun, bastırılarak dağıtılan 320
sıra sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler
kısmının 2nci sırasına, yine bu kısımda
bulunan 270, 297, 308, 310, 311, 312, 318, 119, 72, 147, 181, 296 ve 309
sıra sayılı Kanun Tekliflerinin ise yine bu kısmın
sırasıyla 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14 ve 15inci
sıralarına alınmasına ve bu kısımda bulunan
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine ve 320 sıra sayılı Kanun Teklifinin İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi
VIII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Teklifleri
1.- Konya
Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir ve 36 Milletvekilinin Diyanet
İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun ile Devlet Memurları Kanununda ve 375 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/4212) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 316)
2.- Manisa
Milletvekili İsmail Bilen ve 29 Milletvekilinin Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/4260) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 320)
3.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Eğitim Enstitüsü
(EİTEE) Arasında EİTEEnin Hak, Ayrıcalık ve
Bağışıklıklarına Dair Ev Sahibi Ülke Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3168) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 270)
IX.- OYLAMALAR
1.- (S.
Sayısı: 316) Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları
Kanununda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin oylaması
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İzmir Milletvekili
Murat Bakan'ın, 2018-2021 yılları arasındaki kayıp
silah soruşturmalarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Bekir Bozdağ'ın cevabı (7/58772)
2.-
İstanbul Milletvekili Dilşat Canbaz Kaya'nın, nafakaya yönelik
yeni düzenleme çalışmalarına ve çeşitli verilere
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın cevabı
(7/59258)
3.- Mersin
Milletvekili Alpay Antmen'in, 2015-2022 yılları arasında taciz,
tecavüz ve istismara maruz kalan kişilere ve çocuklara yönelik suçlara
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın cevabı
(7/59477)
16 Mart 2022 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İshak GAZEL
(Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67nci
Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Kayserinin
sorunları hakkında söz isteyen Kayseri Milletvekili Sayın Dursun
Ataşa aittir.
Buyurun Sayın Ataş. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataşın, Kayserinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; Kayserinin sorunları hakkında gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, seçim bölgem Kayseri,
altı bin yıllık tarihi, ticaret yolları üzerindeki konumu,
önemli sanayi altyapısı, verimli topraklarıyla tarih boyunca hep
önemli bir şehir olmuştur. Ancak Kayseri, son yıllarda, devlet
yatırımlarının sürekli azalması, teşviklerden
mahrum bırakılması gibi nedenlerle, büyüyen ve gelişen bir
şehirden, gerileyen, önemini kaybeden bir şehir hâline
dönüşmüştür.
Değerli milletvekilleri, Kayseri denilince akla
gelen sanayi ve ticaret, bugün bitme noktasına gelmiştir. Her geçen
gün büyüyen krizin oluşturduğu tahribat, devletten herhangi bir
destek göremeyen Kayserili esnafı da derinden etkilemiştir. Bugün
Kayseride binlerce esnaf; elektrik, su, doğal gaz faturalarını
ödeyemez hâle gelmiştir. 2021 yılı içerisinde Kayseride 1.138
esnaf iş yerini kapatmış, 1.200 Suriyeli ise iş yeri
açmıştır. Sanayicinin durumu da esnaftan farksızdır;
devletten destek ve teşvik olmaması, ulaşımın çok zor
olması gibi nedenlerle yatırımcılar da Kayseriden bir bir
kaçmaktadır. Ticaret ve sanayide yaşanan bu olumsuz gelişmeler
sonucu istihdam azalmakta, işsizlik artmakta, Kayserili gün geçtikçe
fakirleşmektedir.
TÜİK verilerine göre, 2016 yılında
yüzde 8,4 olan işsizlik, bugün yüzde 13le Türkiye ortalamasının
üzerine çıkmıştır. İstihdam ise yüzde 50lerden yüzde
30lara gerilemiştir. SGK verileri dikkate
alındığında, Türkiyede ortalama günlük kazanç 165,06
lirayken Kayseri, ortalama 146 lira günlük kazançla Türkiye genelinde 29uncu
il konumuna gerilemiştir. 2020 yılı hane halkı kullanılabilir
fert gelir ortalaması 33.428 lirayken Kayseri 27.018 lirayla yine Türkiye
ortalamasının altında kalmıştır. Öyle ki
Kayserili, vergisini dahi ödeyemez duruma gelmiştir. 2021
yılında Türkiyede tahakkuk eden verginin tahsil edilme oranı
yüzde 77,6 iken Kayseride bu oran yüzde 69,6dır. Kayserili, 2004
yılında her 100 liralık verginin 87 lirasını
ödeyebiliyorken 2021 yılında bu, yüzde 69,6 liraya
düşmüştür.
Değerli milletvekilleri, Kayseride tarım
ve hayvancılık da sekteye uğramıştır. İlimiz
yüz ölçümünün yarısına yakını tarım alanıyken
Kayserili çiftçi bu topraklardan para kazanamamaktadır. Özellikle
teşviklerin ve devlet yatırımlarının eksikliği,
Yamula, Develi 2nci Merhale ve Bahçelik Sulama Projelerinin yirmi
yıldır ödenek yokluğu denilerek bitirilmemesi gibi nedenlerle
Kayserili çiftçi, toprağını terk etmektedir. Kayseride
tarım alanlarının sadece yüzde 14ü sulanabiliyorken, son on
altı yılda Kayserinin toplam tarım alanının yüzde
13,7si yok olmuşken Kayserili çiftçi, toprağını nasıl
terk etmesin? Çiftçi, toprağını terk ettiği için de
Kayseride tarımsal üretim yapan ilçelerimizde nüfus giderek
azalmaktadır.
Kayserinin sorunları saymakla bitmez ancak
sürem kısıtlı olduğu için hızlı geçiyorum.
Bugün, Türkiyenin ortasında olup Kayseri kadar
ulaşılması zor bir ikinci şehir yoktur. Havaalanı
küçük ve uçuş sayısı yetersizdir, fiyatlar da bu yüzden
pahalıdır. Batıyı doğuya bağlayan bir
otobanı bulunmamaktadır. On iki yıldır hızlı tren
vaadiyle oyalanan Kayseriye hızlı tren için bütçeden pay
ayrılmamıştır, şimdi kredi bulunacağı
söylenerek Kayserili yine oyalanmaktadır. Kayseri hak ettiği
yatırımları alamadığı gibi elindekileri de
kaybetmektedir.
Son olarak, Kayseri Vergi Denetim
Başkanlığı kapatılarak Konyaya
bağlanmıştır. Gelen tepkilerden sonra da iktidar, bu kurumu
tekrar açmak yerine, Konyadan alarak Ankaraya
bağlamıştır.
Diğer taraftan, Kayseri gibi büyük bir
şehirde hâlen 6 ilçede doğal gaz bulunmamaktadır.
Kayserili, ayrıca, şehrin nüfusunun yüzde
10unu oluşturan yabancı sığınmacılara bakmak
zorunda kalmıştır. Suriyelilerin yarattığı
toplumsal ve asayiş olayları da cabasıdır.
Değerli milletvekilleri, Kayserinin
yatırım aldığını iddia edenlere soruyorum: Her
şey ortada, oranlar ortada, yatırım planları ortada yani
halebi oradaysa arşın burada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
DURSUN ATAŞ (Devamla) Bu yüzden, iktidar
partisinin milletvekilleri, Kayseride sokağa çıkıp
vatandaşa selam veremez durumdadır. İktidarın Kayseri
milletvekilleri, sivil toplum örgütlerinin, odaların seçimlerine
Ankaradan müdahale ederek onları dizayn etmeye
uğraşacaklarına, Kayserinin sorunlarına çözüm bulmak için
uğraşsalar bugün Kayseri çok daha iyi durumda olurdu ama iktidar,
bunun yerine, Kayseriliyi vaatlerle aldatmaya devam etmektedir ancak bu
uğraşları işe yaramayacak, yirmi yıldır hüküm
sürdükleri Kayserideki saltanatları ilk seçimde yıkılacaktır
diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
tarım ve gıda sektöründe yaşanan sıkıntılar
hakkında söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Sayın İlhami
Özcan Ayguna aittir.
Buyurun Sayın Aygun. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, tarım
ve gıda sektöründe yaşanan sıkıntılara ilişkin
gündem dışı konuşması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Sayın Başkan, değerli vekiller; tarım ve gıda
sektörünün büyüyen sıkıntıları üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Sizleri ve ekranları başında bizleri izleyen
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Pandemi sürecinde gıda fiyatları
inanılmaz arttı; bunun üzerine, bölgemizde yaşanan gerginlikler,
Ukrayna-Rusya savaşı ve artan gıda fiyatları
vatandaşı gıda alamayacak noktaya getirdi. Vatandaşlar,
karnıyarık yapmak için geçen yıl kıyma bulamaz iken bu
yıl da patlıcanı bulamaz hâle geldiler. Biliyorsunuz,
marketlerde bebek mamaları, artan fiyatlar sebebiyle alarm takılıp
kilitli dolaplara konuldu, şimdi de sebze ve meyveleri aynı kâbus
bekliyor. FAO, gıda fiyatlarının artmaya devam edeceğinin
uyarısını yapıyor ancak tarım sektörünün stratejik,
kilit sektör hâle geleceği bir sürece doğru sürükleniyoruz.
İktidarın yaşananlardan ders
almasını bekliyoruz ama hamaset dışında hiçbir
adım atmıyorlar. Ayçiçeği yağı gemilerinin
Cumhurbaşkanı tarafından Putin aranıyor Sayın Putin,
ayçiçeği yağı gemilerini salar mısınız? deyip
Türkiye Cumhuriyetini ve Türkiyeyi küçük düşürüyor yani siz üretmezseniz
işte gidip Putine böyle boyun eğersiniz diyorum. Sonra kalkıp
boş tarım arazilerinde ekim yapanlara da hibe desteği
vereceğinizi söylüyorsunuz, geçiniz onu. Bu iktidar, tarım
alanlarını sanayiciye, madenciye açarak âdeta liberal kapitalizmin
babası olan Adam Smithin Bırakınız yapsınlar,
bırakınız geçsinler. anlayışını şiar
edinmiştir.
Evet, topraklarımızı peşkeş
çekmenize izin vermeyeceğiz değerli milletvekilleri. Çiçeği
burnundaki yeni Tarım Bakanı da gelir gelmez bizleri hayal
kırıklığına uğratıyor, çıkıyor, zeytinliklerin madenlere
açılmasına cevaz vereceklerini, Afrikadaki bakir topraklarda üretim
yapacaklarını ifade ediyor. Ya, biz kendi topraklarımızda
üretim yapamazken Gideceğiz, Afrikada üretim yapacağız.
diyor! Hani, millîydiniz, yerliydiniz? Bu duruş ne millîliktir ne
yerliliktir diye söylüyorum.
Değerli arkadaşlar, 2001 yılında
26 milyon 350 bin hektar alan üretimdeyken on dokuz yıl sonra bu toplam
olarak 23 milyon 137 bin hektar alana düşmüş yani yüzde 12
oranında alan üretimden çıkmış. Yine, son dönemde 27 milyon
dekar alanda tahıl üretimi yapılamaz hâle gelmiş. Siz kendi
tarlanızı ekemezken gidiyorsunuz Afrikadan medet umuyorsunuz. Hadi
oradan diyorum ben sizlere. Yine, bakınız,
akıllanmamışsınız, Sudanda darbe oldu, hani, Sudanda
Bakınız, 2003 yılında ÇKSde 2
milyon 760 bin çiftçimiz varken bugüne geldiğimizde 2 milyon 104 bine
düşmüş yani çiftçilerimizi üretimden
uzaklaştırmışsınız. 2003te, çiftçinin Tarım
Krediye, Ziraat Bankasına ve diğer sektöre 2,4 milyon lira borcu
varken bugün Tarım Kredi ve Ziraat Bankasındaki borç tam 178 milyara
gelmiş; özel bankalarla beraber bu, tam 211 milyara gelmiş yani
çiftçiyi bitirmişsiniz.
Yine, bakınız, AK PARTİ Genel
Başkan Vekili Binali Yıldırım, benim seçim bölgem olan
Tekirdağ Çorluda çiftçilere sesleniyor Ekin kardeşim, ekin
ekebildiğiniz kadar; maliyetler yüksek, gübre yüksek, diğer girdiler
yüksek olsun ama siz ekin. diyor ama nasıl eksin çiftçi? Borç
almış başını gidiyor. Eğer ekebiliyorsa
Sayın Binali Yıldırım gelsin eksin bakalım, görsün
tabloyu. Gübre ve mazot fiyatları uçmuş, anlık
değişiyor; üre gübresi artık altın değerinde,
altını geçmiş ama sizin daha bundan haberiniz yok diyorum ben.
On beş gün önce mazotun litresi 16,31 lirayken bugün 20,44 lira yani bir
depoda 300 lira fark var arkadaşlar.
Sayın Yıldırım yine Çorluda
başka bir açıklama yapıyor, müjde veriyor. Ya, ötede ekin
diyor, ondan sonra da kalkıyor plastik sanayi müjdesi veriyor, PAKOP
dediğimiz OSBye yol açıyor. Diyor ki: Gözünüz aydın, yeni bir
sanayiniz oluyor, plastik sanayi. Dediği bölge, tarımsal sit
alanı. Ötede 13 tane OSB var, doluluk yüzde 42, siz kalkıyorsunuz,
tarımsal sit alanında yeni bir OSB açıyorsunuz yani bizim
aklımızla dalga geçiyorsunuz değerli dostlar.
Evet, seçim öncesi vaatte bulundunuz, dediniz ki:
Mazotun yarısı bizden, yarısı sizden. Nerede? Günler
geldi geçti hâlâ hiçbir şey yok. Tarım Kanununda çiftçimizin 211
milyar lira alacağı var. Gelin, bunu mahsuplaşın, borcu
silin. diyoruz, Cumhurbaşkanı dün akşam bir açıklama
yapıyor, diyor ki: Çiftçilerimize borcu tekrar
artıracağız. Yani siz sadece borçluyu bilirsiniz,
borçlandırmayı bilirsiniz.
Yine, bakınız, Sayın
Cumhurbaşkanı tarlada güneş enerjisi diyor, belli ki Genel
Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlunun fikirlerinden
çok etkilenmiş. Yani sizler proje aşırmasını çok iyi
biliyorsunuz aynı 2 maaş ikramiye gibi ama bizde proje bitmez.
Cumhurbaşkanı dün sulama müjdesi veriyor,
bunun da içi boştur dostlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) Çünkü
GAPta baktığınız zaman hedef
konuşulmamıştır. GAP hedefi şöyleydi: 2,2 milyon
hektar sulanacaktı, bugün itibarıyla ancak 571 bin hektar
sulanabiliyor yani yüzde 32 sulanan arazi var. Elinizi tutan mı vardı
yirmi yıldan beri Sayın Cumhurbaşkanı diyorum ben buradan?
Gelin, tarımsal sulamada çiftçimizin elektrik faturasını
sıfırlayalım.
Yine, yazlık ekim sezonu
Gemilerle
ayçiçeği yağı alacağınıza gelin çiftçinize bir
destek olun, 50 kuruş olan prim desteğini 1,5a çıkaralım,
gübre mazotunu artıralım. Yine, yazlık buğday, arpa üretimi
için destekleme politikasını ortaya koyalım.
Biz ne yapacağız, evet, biz ne
yapacağız? Biz, Çiftçi Kayıt Sistemi yerine yeni bir sistem
getireceğiz, onunla beraber tüm tarımsal destekleri ve tarımsal sigortaları
kapsayan proje getireceğiz. Çiftçinin, evet, süt üreticisinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Selamlayın lütfen.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım.
Süt üreticisi perişan, şu anda
hayvanlarımız, ineklerimiz kesime gidiyor. Gelin, 20 kuruş olan
prim desteğini 2 liraya çıkaralım, sütün fiyatını
yenileyelim, Süt Konseyi toplansın diyoruz ama nerede?
Bakınız, diğer bir konu da,
geldiğimiz noktada çiftçilerimizin, küçük ve orta ölçekli aile
işletmelerini destekleyeceğiz diyoruz.
Kadınlarımızın sosyal güvenlik primlerini biz
ödeyeceğiz, aile sigorta destek projesi dâhilinde ve aile
işletmelerini güçlendirerek hem et besiciliğini hem süt besiciliğini
yani kırsalı güçlendireceğiz diyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Diyarbakırda yapılan yatırımlar hakkında söz isteyen
Diyarbakır Milletvekili Sayın Oya Eronata aittir.
Buyun Sayın Eronat. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Diyarbakır Milletvekili Oya Eronatın, Diyarbakırda
yapılan yatırımlara ilişkin gündem dışı
konuşması
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Diyarbakırlı şair rahmetli
Şevket Beysanoğlu, bakın Diyarbakır için ne demiş: Ey
benim kara sevdam, güzel Diyarbakırım/Sinende doğdum senin,
sinende yatacağım/Bu can tende oldukça seni anlatacağım.
Ben de bugün size Diyarbakırı anlatacağım. (AK PARTİ
ve MHP sıralarından alkışlar)
Diyarbakır, Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki
AK PARTİ iktidarlarıyla en görkemli yatırım dönemlerini
yaşamaktadır. Bu yatırımlar; kamu, özel sektör ve belediye
iş birliğiyle uyum içinde yürütülmekte. Diyarbakıra son yirmi
yılda tarım, ulaştırma, haberleşme, enerji,
eğitim, sosyal hizmetler, sağlık, imalat sanayisi, turizm ve
madencilik konularında -dikkatinizi çekmek isterim- tam 2.450 proje
kazandırdık. Çoğu tamamlanan bu projelerin toplam tutarı 79
milyar 392 milyon TLdir. Özellikle, Büyükşehir Belediyemiz son dört
yılda yaptığı hizmetlerle âdeta çığır
açtı. Örneğin, EKAY Projemiz; kentin elli yıllık çöp
sorununu çözecek olan Entegre Katı Atık Yönetimi Projemizle
Karacadağ bölgesindeki vahşi depolama alanı rehabilite edildi ve
5 Haziran Dünya Çevre Gününde ilk elektriği üretmeye başladık.
Yine, Büyükşehir Belediyemiz, ihtiyaç sahibi ailelere yardımları
kartlarla yapıyor. 17 ilçemizde 12.500 aile bu kartlardan faydalandı,
bu yıl da bir 30 milyon destek sunacağız.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Helal
olsun!
OYA ERONAT (Devamla) Yine, Büyükşehir
Belediyemize ait bilgievlerinden 7.250 çocuğumuz ve gencimiz
faydalandı, spor eğitiminden de kesintisiz, on iki ay boyunca 11.320
gencimiz faydalandı. Üniversiteye hazırlanan lise
öğrencilerimize bu sınavda yardımcı olmak amacıyla
faaliyete aldığımız akademi liselerinden de 7 binden fazla
gencimizi ve çocuğumuzu faydalandırdık.
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Bravo!
OYA ERONAT (Devamla) Millet Kıraathanesinde
ikramlar ücretsiz yapılmakta. Diğer kitap kafeler ile Millet
Kıraathanesinden toplamda 120 bin insanımız faydalandı.
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin)
Maşallah!
OYA ERONAT (Devamla) Yine, kentte, istihdamı
artırmak amacıyla kalifiye eleman yetiştiren 15 DİSMEK kurs
merkezimizde 6.004 kursiyerimiz eğitim gördü.
Sanata da ağırlık verdik.
Büyükşehir Belediyemiz aracılığıyla, 80 konser, 67
söyleşi, 28 tiyatro gösterimi ve 14 şiir dinletisiyle 32 bin
sanatsevere ulaştık.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Helal
olsun!
OYA ERONAT (Devamla) Değerli milletvekilleri,
kadim şehrimizin sembolü olan surlarımızda restorasyon
çalışmalarımız devam ediyor. 2 etap çalışma
tamamlandı, şu anda 3üncü etap restorasyon
çalışmalarında devam var; 4üncü etap
tamamlandığı zaman surlarımız bir uçtan bir uca
gezilebilecek ve surlarımız ile kentin bostanı arasındaki
yeşil kuşakla turizme ait eşsiz güzellikler gün yüzüne
çıkarılacak.
Gene, Ticaret ve Sanayi Odasıyla iş
birliğimiz neticesinde 5 çağrı merkezi hizmete girdi. Medeniyet
dilleri atölyesinde, hani Kürtçeyi yasaklıyorsunuz diyorlar ya,
bakın, ben size söyleyeyim: Kürtçe, Zazaca, Arapça, Farsça, Osmanlıca
ve Süryanice dillerinde kurs veriliyor ve dikkatinizi çekmek isterim, 112 Acil
Çağrı Merkezimiz Türkçe, Kürtçe ve Zazaca hizmet veriyor. Demek ki
Kürtçe yasak falan değilmiş, bunlar algı yönetimiymiş.
Diyarbakırda, Diyarbakırı bir
ekonomik merkez hâline getirmek için oluşturmaya çalıştığımız,
projelendirdiğimiz lojistik köyümüz tamamlandığında ilk
etapta 5.400 insanımıza istihdam sağlanacak. Yine,
Karacadağ bölgesinde Karacadağ Organize Sanayi 295 hektarlık
alan üzerine kurulmuş olup 179u işletme, 43ü de sosyal donatı
alanı olmak üzere 222 parsel ayrılmış bulunmakta.
Diyarbakırda günde 4 bin küçükbaş, 500 de
büyükbaş hayvan kesimi yapılmakta ve bu kesimler Avrupa
standartlarında, çok iyi şartlarda ve hijyene uygun bir şekilde
son sistem olarak yapılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
OYA ERONAT (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Değerli Başkan, kıymetli
milletvekilleri; sabah Hakan Çavuşoğlu Bakanımızla
beraberdik, Bugün Diyarbakırı anlatacağım. dedim,
Diyarbakırı beş dakikaya nasıl sığdıracaksın?
dedi, Ben de zaten yalnızca fragmanını anlatacağım.
dedim. Bu anlattıklarım sadece fragmandı. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
Biz, kente bir çivi çakılmasını dahi
istemeyen terör örgütünün üzerine şöyle bir kırmızı
çarpı attıktan sonra Diyarbakır hizmetlerde âdeta
şahlanışa geçti, kentte inanılmaz güzellikler
yaşanıyor. (AK PARTİ ve MHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Çok teşekkür ediyorum.
Bu arada, 16 Mart 1988 yılında
Saddamın yaptığı Halepçe katliamında
hayatını kaybeden tüm insanları da buradan rahmetle
anıyorum.
Diyarbakırda hizmetlerin de tekrar devam
edeceğini söylüyorum. Herkese saygılarımı sunuyorum. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
SEMİHA EKİNCİ (Sivas)
Diyarbakır seninle gurur duyuyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, hatip konuşmasında Algı yönetimiyle
Kürtçenin yasaklandığını söyleyenler var. dedi, aslında
sataştı. Takdir sizin yani, ya buradan ya oradan
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Allah Allah!
BAŞKAN Bir sataşma yok Sayın
Beştaş, ben konuşmanın bütününü dikkatlice dinledim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Var
Sayın Başkan. Çivi çakılmasını istemeyenler diyerek
açıkça
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Niye
üzerinize alındınız ki?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Size mi?
Niye üstüne aldın ki?
OYA ERONAT (Diyarbakır) Terör örgütü dedim.
Terör örgütü dedim, sen terör örgütü müsün?
BAŞKAN Sayın Eronat, müsaade eder
misiniz
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, konuşmanın tamamında değil ama
özellikle Kürtçeye ilişkin bölümde, burada işte, kurslar
açıldığını, Kürtçe konuşmalar yapıldığını,
başvuruların Kürtçe alındığını söyledi
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Doğru
söylüyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
ve
algı yönetimiyle bunların yapılmadığını
söyleyerek doğrudan bir suçlama yaptı.
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Niye
alındınız buna yani?
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Böyle bir
şey olamaz ya!
BAŞKAN Şimdi, yerinizden 60a göre bir
söz vereceğim ancak bir sataşma olduğunu düşünmüyorum
konuşmanın bütününde.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) O zaman
60a göre yerimden gerçekleri söyleyeyim.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Zaten
geldiğinde söylesin Başkanım ya!
BAŞKAN 60a göre yerinizden söz
vereceğim.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Diyarbakır Milletvekili Oya Eronatın yaptığı gündem
dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, her şeyden önce Diyarbakır Büyükşehir
Belediyesi iktidara ait değil, el koydular, gasbettiler, kayyum
tarafından yönetiliyor. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş
Başkanımız Selçuk Mızraklı da şu anda Edirne
Cezaevinde rehin; önce bunu not edeyim. Diyarbakır Büyükşehir
Belediyesini kazanmışlar da orada hizmet yapıyorlarmış
gibi bir algı yaratmasınlar
OYA ERONAT (Diyarbakır) Devlet yapıyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
gasbettikleri bir belediyeyi istedikleri gibi soyup soğana çevirdiler;
birincisi bu.
İkincisi: Birkaç rakam vereceğim,
şurada elimde haberi de var. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin
belediye ve halk otobüslerinin parasının
aktarıldığı havuzdan, 2017-2018 yıllarında 5,5 milyon
liralık yolsuzluk iddiası -sadece bir tanesini söylüyorum- mahkemeye
taşındı.
Yine, sevgili Selçuk Mızraklının
Daha önceki kayyumun yaptığı krallara layık -tırnak
içinde- banyonun nasıl olduğunu bütün Türkiye ve dünya ibretle
izledi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bitirelim lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Şu
anda istedikleri kadar anlatsınlar, Diyarbakır Büyükşehir
Belediyesini çaldılar, halk iradesini çaldılar;
hırsızlığı meşrulaştırmaya çalışıyorlar
ama Diyarbakır halkı iradesinin gasbedildiğini ve
çalındığını,
hırsızlandığını gayet iyi biliyor.
Diyarbakırda Kürtçe yasak değil.
diyorlar, bu konuda saatlerce biz de kayyum önergesi getirip
anlatırız; Diyarbakırda Kürtçe tabelalar
kaldırıldı.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Yalan söylüyorsun,
yalan!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Hâlâ kadınlar
Kürtçe başvuru yapamıyorlar.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Yalan söylüyorsun.
BAŞKAN Sayın Eronat
OYA ERONAT (Diyarbakır) Yalan söylüyor.
BAŞKAN Lütfen
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yani,
Oya Eronat oradan bana Yalan söylüyorsun. diyor ama
OYA ERONAT (Diyarbakır) Yalan söylüyorsun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
kendi
söyledikleri yalanları ben saatlerce anlatabilirim.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Yalan söylüyorsun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Her
şeyden önce, buradan, yani kayyumla gasbedilen bir belediye kendilerine
aitmiş gibi, var olan soygunu, yolsuzlukları söylemeden,
hırsızlığı söylemeden bir güzelleme
yapılmasını da çok korkunç buluyorum.
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Hayır,
sizi ikna etmek zorunda değil ki konuşmasıyla. Gerçekleri anlattı,
sizi mi ikna edecek?
BAŞKAN Peki, teşekkür ediyorum.
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) Milleti de
kandırmasınlar ama.
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Sizin
söylediklerinizin hepsi doğru, bizim söylediklerimiz yanlış!
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) Yani bizi ikna edemezsiniz
zaten ama milleti de kandırmanıza izin vermeyeceğiz.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sayın
Başkanım, hırsızlıkla suçlanıyoruz. Bir dakika
söz istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sataştı Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun, sataşmadan kürsüden söz
vereceğim.
İki dakika veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Helal
sana şehit annesi.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Diyarbakır Milletvekili Oya Eronatın, Siirt Milletvekili
Meral Danış Beştaşın yaptığı
açıklaması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Diyarbakır
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) Biraz da
Diyarbakır zindanlarını anlatın Oya Hanım
OYA ERONAT (Devamla) Yahu, çok zorunuza gidiyor
biliyorum ama
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) Diyarbakır
zindanlarındaki işkenceleri anlatın.
BAŞKAN Müsaade edin
OYA ERONAT (Devamla) Bakın, ben size bir
şey söyleyeyim
BAŞKAN Sayın Eronat, Genel Kurula hitap
edin.
OYA ERONAT (Devamla) Kuzularımızı
dağdaki çakallara kaptırmıyoruz. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Çünkü
büyükşehir belediyesine ait kamplarda beyin yıkamak için, dağa
adam çıkarmak için seanslar düzenliyordunuz, kayyumlar gelince dağa
çıkarma seansları sona erdi. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Selçuk Mızraklıya gelince; Selçuk
Mızraklı, daha seçilir seçilmez bir hafta içinde televizyon
ekranlarında gördük, sözde PKK marşında hazır olda bu
şekilde durdu mu durmadı mı? (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar) Söyleyin bakalım. Önde
Değer ailesi dediğiniz aileler, başlarında,
boyunlarında sarı, yeşil, kırmızı paçavralarla
Selçuk Mızraklı bunların önünde saygı duruşunda durdu
mu durmadı mı? (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Sürekli Çaldı, çaldı. diyorsunuz. Yahu, sözde PKK
marşında hazır olda duran bir insan orada nasıl
büyükşehir belediye başkanlığı yapacak? Biz
yapılan hizmetleri saydık, iktidarımız döneminde
yapılan hizmetlerdir. Kayyum yaptı mı? Yaptı.
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) Sadece siyaset
yapıyorsunuz. Bunlar senin iddiaların, iftiraların
OYA ERONAT (Devamla) Halka sorun, çok memnunlar,
çok mutlular. Bir gidin, konuşun bakalım insanlarla, kayyumdan
memnunlar mı değiller mi?
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) Hiç mutlu
değiller. Hiç kimse mutlu değil, Diyarbakır sokakları
OYA ERONAT (Devamla) Ama çok
haklısınız, dediğim gibi, kuzuları dağdaki
çakallara artık kaptırmıyoruz. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından Helal olsun! Bravo sesleri, alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) 21 Nevrozunda
göreceksiniz Diyarbakır halkı size ne diyor, hizmetlerinize ne diyor
OYA ERONAT (Diyarbakır) Göreceğiz,
göreceğiz.
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van)
Talanınıza, yolsuzluğunuza, iftiralarınıza ne diyor
OYA ERONAT (Diyarbakır) Göreceğiz.
BAŞKAN Müsaade eder misiniz, Grup Başkan
Vekiliniz kürsüde, müsaade edin. Yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim
Sayın Vekil.
2.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Diyarbakır Milletvekili Oya Eronatın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, değerli halkımız, özellikle sevgili
Diyarbakırlılar; ben Diyarbakırda ikamet ediyorum, bir
ikametgâhım Diyarbakırda ve Diyarbakırlıyım.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Ben
Diyarbakırlıyım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Diyarbakır halkının sizi sevdiğini nereden
çıkardınız anlamadım.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Değilsin,
Diyarbakırlı değilsin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Her
gün orada yaşıyorum. Demin vekilimiz de söyledi, 21 Martta
Diyarbakır Nevroz meydanına bakın, milyonlarca insan kimi
seviyor, kime karşı; orayı izleyin, bir size öneririm.
Diğeri, kayyumu savunuyorsunuz ama kayyumun
elimde okuyamayacağım kadar uzun bir yolsuzluk listesi var. Size söz
veriyorum, halkımıza söz veriyorum; gelecek hafta kayyum raporunu
getiriyoruz, araştırma önergesi istiyoruz. Eğer sözlerinizin
arkasındaysanız gelin hırsızlıkları
araştıralım, gelin kayyum ne kadar büyük yolsuzluk
yapmış, nelere el koymuş, halkın iradesini gasbetmek bir
yana, halkın olması gereken paranın nasıl AKP tarafından
atanan kayyum tarafından çarçur edildiğini ve cebine
atıldığını hep birlikte görelim.
Ayrıca, Sayın Eronat, lütfen Selçuk
Mızraklıya dil uzatmayın.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Niye
uzatmayacakmışım? Allah Allah! Gerçeği söylüyorum,
gerçeği.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Selçuk
Mızraklı, bir kere, bu ülkede ender yetişmiş doktorlardan
biridir; Belediye Başkanı seçilinceye kadar hakkında bir
soruşturma dahi yokken tek suçu Belediye Başkanı olmaktır.
SEMİHA EKİNCİ (Sivas)
Doktorluğuna bir şey söylemedi zaten,
Başkanlığına söyledi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Sizin
Valiniz var ya, Valiniz, emrinizde çalışan Vali, 31 Mart gecesi
kayyum atanması için yazı yazmış ya! Daha seçim
bitmiş, kazanmış, oturmadan yazı yazdınız.
Siz, bu ülkede halka düşman bir politika
yürütüyorsunuz ve bunun en büyük cevabı da Diyarbakır
halkındadır; yüzde 70le geldik, gelecek seçimlerde yüzde 90
olacağız. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Hiçbiri doğru
değil, yalan söylüyorsun!
OYA ERSOY (İstanbul) Sen
Diyarbakırı nereden biliyorsun ya? Diyarbakırı ne zaman
gördün?
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) Göreceksin, 21
Martı takip et, 21 Martı. 21 Martı takip et, göreceksin kim
doğru söylüyor.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika
süreyle söz vereceğim.
Sayın Çelebi
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, bedelli affı,
öğrenci affı ve ehliyet affına ilişkin açıklaması
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, üç af Türkiye'nin
gündemine gelmelidir: Bedelli affı, öğrenci affı, ehliyet
affı. Askerlik Yasasıyla bedelli askerlik kalıcı hâle
geldi, binlerce genç -çoğu yasadan habersiz- yoklama kaçağı
durumuna düştü, bu nedenle bedelli askerlikten faydalanamıyorlar.
İş kuran, kredi çeken, pandemide zora düşen, işlerini
kaybetmek istemeyen gençlerimiz için bir defaya mahsus bunu çözmeliyiz, bedelli
affını getirmeliyiz, kanun teklifim komisyondadır.
Eğitimleri yarım kalan ve terör
bağlantısı olmayanlar için öğrenci affı gerekmektedir.
Ayrıca, biriken ceza puanları sebebiyle ehliyetlerine el konulan
Ekmek teknemize dönmek istiyoruz. diyerek ehliyet affı talep eden
vatandaşlarımız da bize ulaşmaktadır.
Vatandaşlarımızın taleplerine kulak verelim diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Yılmazkaya
3.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın,
Cumhurbaşkanının hekimlere yönelik söylemleriyle hekimlerin
saygınlığını zedelediğine ilişkin
açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bu memleket bizim, hiçbir yere çekip gitmiyoruz.
diyen sağlık emekçisi doktorlara Gidiyorlarsa gitsinler, yenilerini
alırız, yurt dışından doktor getiririz. diyen
zihniyet, herhâlde kendisini memleketin tek sahibi zannediyor. Yoğun
çalışma koşulları, şiddet, Covid'e yakalanma riski,
bir de düşük maaşlarla birlikte kötü çalışma
şartları içinde olan doktorların mesleği hiçbir dönem bu
kadar değersiz olmamıştı. Cumhurbaşkanının
söylemlerinden anlaşılıyor ki Afganlı, Pakistanlı,
Suriyeli doktorları alarak beş dakikalık muayene sisteminde
vatandaşı iyice perişan etmenin derdindesiniz.
Bir hekim olarak özellikle şunu belirtmeliyim
ki doktorun özeli, devleti kalmadı, bakılan hastaların hepsi
vatandaşımız ama kamudaki doktorlar liyakatsiz yöneticiler
tarafından uygulanan mobbingler yüzünden mesleklerinden soğutulmakla.
Bu doktorlarımızın özlük haklarını verseydiniz,
yetersiz maaşlarını yükseltseydiniz zaten özele gitmezlerdi.
Hekimlerin saygınlığını zedelemekten derhâl vazgeçin
diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Barut
4.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, ülkemizi nükleer tehditlerden
korumamız gerektiğine ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) - Sayın Başkan,
açlık, sefalet, yokluk ve yoksulluk diz boyu. Bu durum hem ülkemizde hem
de dünyada böyle. Bir avuç tuzu kuru insanın dışında
milyarlarca insan açlık ve sefaletin yanı sıra sömürü
savaşları nedeniyle çile çekiyor. Her gün yeni savaşların,
acıların, dramların ortasına uyanıyoruz. Filistin'de
kardeşlerimiz can verirken Ukraynada Rus bombalarıyla ölüyor
insanlık. Rusyanın Ukrayna saldırısında tüm dünya
nükleer tehdit nedeniyle bir kez daha ürperdi. Defalarca Ülkemizi nükleer
tehditlerden koruyalım; Akkuyudaki nükleer santralden vazgeçilsin. diye
çağrı yaptık, AKP iktidarı ise uyarıları dikkate
almıyor. Oysa söz konusu olan ülkemizin ve halkımızın
güvenliğiyle ilgili. Rusyanın nükleer tehdidiyle alakalı tüm
dünya alarma geçerken İncirlik Üssünde bulunduğu dile getirilen
Amerikaya ait nükleer silahlar da tartışma konusu. Gelin, ülkemizi
ve dünyayı nükleer felaketler yaşanmadan koruyalım.
BAŞKAN Sayın Tuncer
5.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncerin, eski Başbakan Binali
Yıldırım ile Tarım ve Orman Bakanı Vahit
Kirişcinin çiftçilere yönelik sözlerine ilişkin açıklaması
MUSTAFA TUNCER (Amasya) AKPnin eski
Başbakanı Binali Yıldırım, çiftçilere yönelik olarak
Ekin kardeşim, ekebildiğiniz kadar ekin. Maliyetler yüksek, mazot
yüksek, gübre yüksek, diğer girdiler yüksek, nasıl ekelim. diye
düşünüyorsanız, düşünmeyin. demiş. AKPnin ziraat
mühendisi ama topraktan bihaber yeni Tarım Bakanı Kirişci ise
Afrikanın özellikle kuzeyinde olmasa bile güneyinde çok ciddi alanda
bakir alanlar var. Bu alandaki üretimle birlikte bunu ülke olarak yapabilecek,
başarabilecek durumdayız. demiş.
Sayın AKPliler, çiftçiye ekmeyi, biçmeyi
öğretmeyin, onlar zaten çok iyi biliyorlar. Çiftçiye yüzde 342 zamlanan
gübreyle nasıl ekeceğini, yüzde 130 artan tohum ve elektrik
bedellerini nasıl ödeyeceğini, 20 lirayı aşan mazotu
nasıl alabileceğini anlatın. Çiftçi artık laf dinlemek,
boş icraat duymak istemiyor. Çiftçi artık bizzat verdiğiniz
sözleri tutmanızı, mazotu ve gübreyi yarı fiyatına
vermenizi bekliyor. Yedi yıldır maydanoz bile
yetiştiremediğiniz Sudan topraklarını
düşüneceğinize, parasızlıktan ekilemeyen
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Taşkın
6.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
Türkiyenin yürüttüğü yoğun diplomasi trafiğine ve Antalya
Diplomasi Forumuna ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Son on günde Türkiye baş döndüren diplomasi
trafiğiyle barışın, istikrarın, küresel huzurun,
diyaloğun merkezi, adresi ve tek garantisi olduğunu bir kez daha tüm
dünyaya ilan etti.
Rusya ve Ukrayna Dışişleri
Bakanları, Türkiyenin ev sahipliğinde Antalya Diplomasi Forumunda
bir araya geldi. Dışişleri Bakanlığımız,
Antalya Diplomasi Forumunun 2nci yılında, 3 bin seçkin
katılımcı ile 17 devlet ve hükûmet başkanına, 80
bakana, 39 uluslararası teşkilatın üst düzey yöneticilerine, 75
ülkeden kanaat önderlerine, dünya devletlerinin yaklaşık yüzde
40ının temsilcisine ev sahipliği yaptı. Bu yoğun
diplomasi trafiği açıkça göstermektedir ki Türkiye,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
güçlü liderliğinde, yirmi yıllık AK PARTİ iktidarında
bölgesel ve küresel ölçekte oyun kurucu bir ülke hâline gelmiştir diyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Girgin
7.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, Muğla
Seydikemerdeki Boğalar Barajının bir an önce bitirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Tarım ve Orman Bakanlığına:
2013te temeli atılan Seydikemer ilçemizdeki Boğalar Barajı
aradan dokuz yıl geçmesine rağmen hâlâ tamamlanamadı;
barajın yapımı yılan hikâyesine döndü, Seydikemerli çiftçi
kaderine terk edildi, yaşamlarını büyük oranda tarım ve
hayvancılıkla kazanan bölge insanımız için bu gecikme büyük
bir hayal kırıklığı oldu. Baraj, 42 bin dönüm arazinin
sulanmasını sağlayacak ve hizmete girmesiyle bölge ekonomisine
katkı sağlayacaktır; dolayısıyla, bölgemiz çiftçisi
açısından bir an önce bitirilmesi elzemdir. Ülkemiz
tarımının geleceği planlı, çiftçimiz yararına
projelere bağlıdır. Çiftçimizin ekmeği günübirlik seçim
takvimine dayalı sözlere terk edilemez. Gençlerimizin işe, topraklarımızın
suya kavuşması için sözler tutulmalı, baraj bir an önce
bitirilmelidir. Seydikemer çiftçisinin sabrı tükenmiştir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kadak
8.- İstanbul Milletvekili Rümeysa Kadakın, CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun partisinin grup
toplantısında yaptığı bazı
açıklamalarına ilişkin açıklaması
RÜMEYSA KADAK (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bir Sayın Genel Başkan grup
toplantısında şöyle dedi: Eskiden Türkiye deyince devletler
şöyle bir dururlardı Bakalım, ne diyecekler? diye, şimdi
sırtlarını dönüyorlar.
Bakın, sadece geçtiğimiz hafta,
İsrail Cumhurbaşkanı, Azerbaycan Cumhurbaşkanı,
Yunanistan Başbakanı Rusya-Ukrayna kriziyle ilgili çözüm bulabilmek
için Türkiyeye geldiler. Yine, bu hafta pazartesi günü Almanya Şansölyesi
Türkiyeye geldi. Bugün Polonya Cumhurbaşkanı Ankaraya geliyor
görüşmeler gerçekleştirmek için. Bunlara ek olarak Türkiye, iki
ülkenin Dışişleri Bakanlarını bir araya getirerek
aslında barış için, çözüme ulaşabilmek adına
atılabilecek en somut çalışmalardan bir tanesine imza attı.
Bunun dışında burada sayamayacağım onlarca ülkenin
temsilcileriyle telefonla veya yüz yüze görüşmeler
gerçekleştiriyoruz. Benim şöyle bir sorum var: Acaba Sayın Genel
Başkanla aynı ülkeden mi bahsediyoruz, aynı Türkiyeden mi
bahsediyoruz?
BAŞKAN - Sayın Arkaz
9.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, 18 Mart Çanakkale
Zaferinin 107nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
18 Mart 1915te, âdeta yüzen kaleleri andıran
zırhlıları ve yüzlerce deniz aracıyla Boğaza
saldıran Birleşik donanmanın karşısına Türk
Kuvvetleri eldeki kısıtlı imkânlar ve Mehmetçikin
sarsılmaz cesaretiyle çıkmıştır. Çanakkale Zaferi,
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ten Cevat Paşaya, Binbaşı Nazmi
Bey'den Koca Seyit Onbaşıya unutulmaz bir mirastır. 18 Mart,
kutsal vatan topraklarını canları pahasına koruyarak
şehitlik makamına ulaşan Mehmetçiklerin tarihe altın
harflerle Çanakkale geçilmez! yazdıkları bir destanın
adıdır. 18 Mart Çanakkale Zaferi'nin 107nci yıl dönümü kutlu
olsun.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Arık
10.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, Kayseri Vergi
Denetim Başkanlığının yeniden Kayseriye
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Kayseri, İç Anadolu'nun en önemli sanayi ve
ticaret merkezlerinden biri. Kentimizde 38.945 gelirler vergisi mükellefi ve
13.959 kurumlar vergisi mükellefi bulunuyor. Buna rağmen Kayseri Vergi
Denetim Başkanlığı Konyaya bağlandı.
Kayserililerin tepkisine neden olan bu durumun ardından MÜSİAD,
Maliye Bakanlığını ve iktidarın kentini değil de
kendisini düşünen milletvekillerini ziyaret ederek
Başkanlığın yeniden Kayseriye alınmasını
talep etti. Peki, ne oldu biliyor musunuz? Kayserililerin aklıyla dalga
geçercesine Vergi Denetim Başkanlığı Konyadan
alınarak bu kez de Ankaraya bağlandı. Kayserili
hemşehrilerime ve özellikle de çay içmeye beklediğim MÜSİAD
yönetimine sesleniyorum: İnsanın aklıyla dalga geçen bu zulüm
düzeninin, sizi dinliyormuş gibi yapıp bildiğini okuyan bu kibir
abidelerinin sonu geldi. Emin olun ki halkın iktidarında halka
rağmen hiçbir adım atılmayacak.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Şevkin...
11.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, Adananın
Yüreğir ilçesi Şehit Erkut Akbay Mahallesinde yaşanan kentsel
dönüşüm trajedisine ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
2020 yılında riskli alan ilan edilen
Adananın Yüreğir ilçesi Şehit Erkut Akbay Mahallesinde kentsel
dönüşüm trajedisi yaşanıyor. Mahalleli kara kışta
evlerinden çıkmaya zorlanıyor ancak evlerine biçilen değerler
çok düşük. Ayrıca, 100 metrekarelik evde oturanlara söz verilmesine rağmen
borçlanmayla da olsa 3+1 konut hakkı tanınmıyor. Sadece
arsası olanlara da hiçbir şekilde ev verilmeyeceği söyleniyor,
arsa karşılığı da düşük bir bedel
çıkıyor. Kira ücretleri yükselmesine rağmen iki yıl
öncesinin kira ücretleri veriliyor. Soruyorum: 13 bin liraya bir
yıllık kirayla ev bulabilir misiniz? Projenin ne zaman
başlayacağı, ne zaman biteceği de meçhul. Mahalle
Muhtarı muhatap bulamıyor. Çoğu inşaatlarda, tarlalarda
çalışan, seyyar satıcılık, pazarcılık yapan
halk perişan. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurumu göreve
çağırıyoruz. Sorunların çözümünü talep ediyor, kimsenin 6
bin kişinin ahını almamasını diliyorum.
BAŞKAN Sayın Karahocagil...
12.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin, 2021
yılı içerisinde Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde
gerçekleştirilen yatırımlara ilişkin açıklaması
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya)
Teşekkür ederim Başkanım.
Hükûmetimizin, liderimiz Recep Tayyip Erdoğan
önderliğinde 2021 yılında gerçekleştirdiği
yatırımları anlatmaya devam ediyorum. 24 Temmuz 2020
yılında, seksen altı yıl sonra tekrar ibadete açılan
Ayasofya-ı Kebir Cami-i Şerifine kardeş Taksim Camisi de
hizmete alındı. Kapalı alanda 6 bin, açık alanda 7.500
kişinin aynı anda ibadet edebildiği Zonguldak Uzun Mehmet
Camisinin de açılışı yapıldı. 4 büyük
uluslararası organizasyona başarıyla ev sahipliği
yapıldı. Doğu Akdenizde meşru hak ve
çıkarlarımızı koruduk. D8 Asya İşbirliği
Diyaloğu, Türk Devletleri Teşkilatı, Güneydoğu Avrupa
İşbirliği Süreci ve Asya Parlamenterler Asamblesi dönem
başkanlıkları yürütüldü. Türkiye hizmete Recep Tayyip
Erdoğanla kavuştu.
Bu yüce millet yüceliğini 2023te de
gösterecek, bir daha Erdoğan diyecektir inşallah. Durmak,
duraksamak yok, yola devam.
BAŞKAN Sayın Kaplan
13.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplanın, üniversite
öğrencilerinin yurt sorununa ilişkin açıklaması
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
İçinde bulunduğumuz eğitim
öğretim yılı başlangıcında üniversite
yurtlarının eksikliği azami seviyeye çıkmış,
binlerce öğrenci barınma ihtiyacını karşılamakta
zorlanmıştır. Yarıyıl geçmiş olmasına
rağmen devlet yurtlarında hâlen sırası gelmemiş
öğrencilerimiz bulunmaktadır. Üniversite sayısının
çoğaltılmasından ziyade, eğitim kalitesi yüksek, öğrencilerin
ihtiyaçlarının tam anlamıyla karşılanması
konusunda yeterli okulların ülkemize kazandırılması hepimiz
için daha olumlu sonuçlar doğuracaktır. Önümüzdeki eğitim
öğretim döneminde üniversite öğrencilerimizin aynı
sorunları tekrar yaşamaması için bir an önce gerekli girişimlerin
yapılarak yurt sorunun çözülmesine yönelik adımların atılması
gerekmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tutdere
14.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin,
Adıyamanın Besni ilçesindeki öğretmenevi eksikliğine
ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Besni, tarihî, doğal
güzellikleri, üzümünün yanında çalışkan insanları ve
eğitime verdiği önemle bir marka ilçemizdir. Bu ilçemizin okul ve
derslik ihtiyacı büyük oranda, Erdemoğlu ailesi başta olmak üzere
hayırsever hemşehrilerimiz tarafından karşılanmaktadır.
Buradan tüm hayırsever hemşehrilerime teşekkür ediyorum. Ancak
dünyada ve Türkiye'de Eğitim Bayramı'nın
kutlandığı tek ilçe olan Besnimizde öğretmenevi yok.
Eğitime bu kadar önem veren, yüzlerce öğretmen ve eğitim
emekçisinin bulunduğu ilçemizde öğretmenevinin
bulunmayışı büyük bir mağduriyete neden olmaktadır.
Buradan iktidara ve Millî Eğitim Bakanına
açıkça çağrı yapıyorum: Okulları hayırseverler
yapıyor, bari öğretmenevini siz yapın, Besni'ye bir çivi
çakın diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Sümer
15.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, Adananın Kozan
ilçesindeki cep telefonuyla iletişim ve internet hizmeti sorununa
ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Adana Kozan ilçemize bağlı Çelenuşağı,
Yanalerik, Kıbrıslar, Velicanlı, Koçyazı, Konakkuran,
Kalkumaç, Ergenuşağı, Marankeçili, Kızlarsekisi, Kabaktepe
köylerimizde ne yazık ki cep telefonuyla iletişim sağlanamıyor,
internet hizmeti verilmiyor. 11 köy muhtarı bunu ortak dilekçeyle Kaymakamlığa
bildiriyor ancak çözüm alınamıyor. Köylülerimiz tüm köylerini
kapsayacak iletişim sorununu ortadan kaldıracak baz istasyonu için de
kendileri yer vermiş. Herkesin cebindeki telefonla iletişim
sağladığı bir dönemde Adana'nın 11 köyünde
telefonların çekmemesi kabul edilemez. Kaymakamlığa verilen
dilekçe de 2019 yılından beri sonuç bekliyor. Buradan başta
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu olmak üzere ilgili tüm kurum
ve bakanlıkları 21inci yüzyılda Adana'da yaşanan bu
çağ dışı durumu bir an önce çözmeye davet ediyorum. Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu milleti takip ettireceğine
kendisiyle ilişkili olan sorunları çözsün.
BAŞKAN Sayın Tokdemir
16.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemirin, Amik Ovasındaki
çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
İSMET TOKDEMİR (Hatay) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Tüm Türkiye'de olduğu gibi Amik Ovamızdaki
çiftçilerimiz de girdilerin bu kadar yüksek olduğu bu dönemde taban
gübresi atamıyor, üst gübreyi de kısarak kullanıyor. Gübrede
yıllık zam oranları yüzde 400lere dayandı, zamlar
nedeniyle çiftçinin gübre kullanımı da yüzde 50 azaldı. Bu da
başta hububat ürünlerinde ciddi verim kaybına sebep olacak ve yurt
içindeki pahalılığı daha da çok artıracaktır.
Buradan yeni Tarım Bakanına sesleniyorum:
Tarım bir bütündür, bir yerde sorun başlarsa domino etkisi yapar.
Bitkisel üretim sıkıntıya girdiğinde hayvansal üretim daha
çok sıkıntıya girecektir. Tüketici çok yüksek girdi
fiyatlarıyla karşı karşıya kalacak, olan yine
vatandaşımıza olacaktır diyor, teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Aycan
17.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, tarımsal
sulamanın önemine ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, tarımsal sulama çok önemlidir. Tarımsal verimi
artırmak için sulama kapasitemizi, sulama etkinliğimizi
artırmalıyız. Bu konuda Hükûmetin aldığı
kararları destekliyoruz ve sonuçlarını bekliyoruz.
Kapalı sulama sistemi
artırılmalıdır. Sulama barajları bitirilmeli,
çiftçimizin su ihtiyacı karşılanmalıdır. Sulama için
kullanılan enerjide de indirim uygulamak faydalı olacaktır.
Kahramanmaraş akarsu yönünden zengin bir ildir
fakat sulama amaçlı barajlarımız ve göletlerimiz bir an önce
bitmediğinden faydalanılamamaktadır. Adatepe Barajı, Nurhak
Göleti, Çağlayancerit-Helete sulama kanallarının bitmesi
topraklarımızın sulanması için çok önemlidir. Var olan
açık kanalların kapalı hâle getirilmesi de gerekmektedir.
Kahramanmaraşta sulanan araziler tüm
arazilerin genelde yüzde 25ini oluşturmaktadır. Bunu artırmak
hem verimi artıracak hem de tarlalardan 2nci hatta 3üncü ürünü
almamızı sağlayacaktır. Sulama barajlarının
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gergerlioğlu
18.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun,
iktidarın emrindeki yargının merhametsiz uygulamalarına
ilişkin açıklaması
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İktidarın emrindeki yargı
bırakın hukuksuzluğu, her gün merhametsizlik ve
vicdansızlıklara imza atmaktadır. Tuba Evmez, şu
gördüğünüz hasta, bir böbrek nakil hastası -annesinden böbreğini
almış- eşi de cezaevinde, 2 ve 7 yaşlarında 2
çocuğu olan bir anne. Geçtiğimiz gün Şanlıurfa Mahkemesi
onu altı yıl üç ay hapse mahkûm etti. Şu anda Marmara
Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yatıyor,
hasta bir ay önce böbrek nakli oldu ve Gebzede evinin önünde polisler
bekliyor, hastaneden geldiği gibi alıp onu cezaevine götürecekler.
İnsanlığın zerresi
kalmamış bu iktidarın yönetiminde. Böbrek nakli olmuş,
cezaevi koşullarının hijyensizliğine dayanamayıp
ölebilecek bir hastayı cezaevine götürmek için evinin kapısında
polislerin beklediği bir iktidar dönemini yaşıyoruz, cezaevi
müdürlerinin vekillerin telefonuna çıkmadığı bir Adalet
Bakanlığı dönemini yaşıyoruz; şiddetle
kınıyorum.
BAŞKAN Sayın Yüceer
19.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin, Tekirdağ
Çerkezköydeki PAS fabrikası ile Çorlu Lila Kâğıt
Fabrikasındaki işçi direnişine ilişkin açıklaması
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Tekirdağ
Çerkezköyde üretim yapan PAS fabrikasında sendikaya üye oldukları
için işten çıkarılan 20 işçi tam yirmi sekiz gündür; Çorlu
Lila Kâğıt Fabrikasında 60 işçi yetmiş beş gündür
fabrika önünde direnişini sürdürüyor.
Anayasal bir hak olan sendikalaşmak;
emeğinin, alın terinin karşılığını
istemek, insan onuruna yaraşır çalışma
koşullarını istemek suç değildir; suç, bu yasal hakkı
tanımamak ve engellemektir; suç, çoğunluğu elde eden yetki
belgesi almaya hak kazanmış sendikayı kabul etmemek, yargı
kararını tanımamaktır.
Buradan işverenleri yaptıkları
hatadan dönmeye davet ediyorum. İşçilerin sendikalaşma iradesini
kabul edin ve işten çıkarılan emekçilere bir an önce
işbaşı yaptırın.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Çakır
20.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın, Mehmet Sait
Karaçorlunun vefatına ilişkin açıklaması
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) Sayın Başkan,
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire
Başkanlığı yapmış olan dostum, kardeşim
Mehmet Sait Karaçorlunun vefat haberini büyük bir üzüntüyle öğrenmiş
bulunmaktayım.
Araştırma, inceleme ve Osmanlı tarihi
üzerine eserleri ve çalışmalarıyla şehrimizde iz
bırakmış olan değerli hocamıza Allahtan rahmet,
yakınlarına ve sevenlerine sabırlar diliyorum.
O, aslen Elâzığlı ama İzmitte
yaşamak şiir gibi bir şey. derken, İzmitli olmanın
nasıl bir şey olduğunu hafızalarımıza
kazıyordu. Mesnevi okumalarıyla güncel bir Mevlâna
olunabileceğini de hem öğretiyor hem de göstermiş oluyordu. Onu
ve onun gibi insanları sağlığında tanımak,
anlamak son derece önemli olmakla birlikte, hatırasını yaşatmak
öğrencilerine ve dostları olarak bizlerin üzerine düşen bir
borçtur; zira, giden değerlerin yerini doldurmak hiç de kolay olmayacak,
onu biliyoruz.
Tekrar rahmet diliyor, Genel Kurul saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gül Yılmaz
21.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmazın, Atatürkün
Mersini ziyaretinin 99uncu yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) Arkadaşlar, gidip
Toros Dağlarına bakınız. Eğer orada bir tek Yörük
çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa şunu çok
iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez. diyerek
kadim şehrimizi onurlandıran Gazi Mustafa Kemal Atatürk bundan doksan
dokuz yıl önce Mersinimizi ziyaret etmiştir.
17 Mart 1923te halkın büyük coşkusu ve
tezahüratları eşliğinde karşılanan Ulu Önder Atatürkü
ilimizde ağırlamanın onur ve mutluluğunu bugün de aynı
heyecanla yüreğimizde hissediyoruz.
Atatürkün Mersinliler Mersininize sahip
çıkınız. öğüdü doğrultusunda, birlik, beraberlik ve
kardeşlik içerisinde, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan liderliğinde ilimizi her alanda daha ileri seviyelere
taşımak için var gücümüzle çalışıyoruz ve
çalışmaya devam edeceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
İlk söz İYİ Parti Grup Başkan
Vekili Sayın Erhan Ustaya aittir.
Buyurun Sayın Usta.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Dün
de oradan başladı Başkanım. İYİ Partiden dün
başladı.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) MHPden
başlıyor Başkanım.
ERHAN USTA (Samsun) MHPden
başlayacağız Başkanım.
BAŞKAN Tekrar eski hâline döndük, bilginiz
yok galiba.
ERHAN USTA (Samsun) Bilgim yok.
BAŞKAN - Böyle bir gelişme olmuş, biz
de aynı eski statüde devam ediyoruz.
22.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, gaziler arasındaki
şeref aylığı farkının adil
olmadığına, Diyanet İşleri
Başkanlığının 2022 yılı için
belirlediği fitre miktarlarına ve Hazine ve Maliye Bakanı
Nureddin Nebatinin açıklamalarına ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Peki, teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, gündeme getirmek
istediğim birinci konu, vatan müdafaasında kanıyla, canıyla
mücadele eden gazilerimiz var; bunlara, biliyorsunuz, şeref
aylığı veriliyor. Fakat geçmişte herkese aynı miktarda
bir rakam verilirken 2007 yılında yapılan, AK PARTİ
hükûmetleri döneminde yapılan bir düzenlemeyle sosyal güvencesi olanlar
ve olmayanlar şeklinde bir ayrıma tabi tutuldu bu şeref
aylıkları; tabii, bu ayrım çok incitici. Bugünkü rakamlarla
baktığımızda, sosyal güvencesi olanlar 1.607 lira,
olmayanlar ise 4.423 lira alıyor, yaklaşık 3 katı yani biri
diğerinin 3 katı. Dolayısıyla omuz omuza
çalışmış, aynı şartlarda gazi olmuş muharip
gazilerimiz arasında oluşturulan bu farkın adil
olmadığını düşünüyoruz. 26.500 muharip gazimiz var. Bu
konuda biz çok ciddi şikâyet alıyoruz ve dolayısıyla bu
konunun mutlak surette düzeltilmesi gerekir. Hükûmeti bu konuda adım
atmaya davet ediyorum.
Diyanet İşleri
Başkanlığı 2022 yılı için fitre
miktarlarını belirledi, burada belirlenen rakam 40 lira olarak
Biliyorsunuz, fitre dediğimiz şey 1 kişinin gıda
ihtiyacıdır. Dolayısıyla ortalama aile büyüklüğünün
-bu işlerde hep 4 kişi alınır- 4 kişi olduğunu
kabul ettiğimizde ve otuz gün üzerinden hesap ettiğimizde, gıda
ihtiyacı için devletin resmî kurumunun ortaya koyduğu rakam 4.800
lira. Bugün asgari ücret ne kadar? 4.250 lira. Yani devletin resmî kurumunun
ortaya koyduğu, sadece gıda ihtiyacı için verilen rakam asgari
ücretin üzerinde. Ailelerin tek ihtiyacı gıda değil;
kirası, elektriği, suyu, okul parası, yol parası derken bir
sürü masrafı var. Dolayısıyla bunun mutlak suretle bir dikkate
alınması lazım; bu, ülkemizin geldiği fakirleşmeyi
gösteriyor. Hatta burada bu hesabı bir de şöyle yapmak lazım:
2020 yılında fitre 27 liraydı -her şeye el
attıkları gibi, her şeyi bozdukları gibi Diyanete de
müdahale eden bir Hükûmet vardı- 2021e gelindiğinde çok yüksek
gıda enflasyonuna rağmen fitre 27 liradan 28 liraya
çıkmıştı. Dolayısıyla 2020 yılına göre
baz aldığımızda, son iki yılda yüzde 95 gıda
enflasyonu var. Efendim, bu hesap üzerinden yaptığımızda da
53 lira olması gerekiyor 1 kişinin günlük ihtiyacı. 53x4x30
dersek 6.360 liraya geliyor; aslında olması gereken rakam da bu.
Şu andaki gelirlerin ne kadar düşük olduğunu göstermesi
açısından ben bunu sizin dikkatinize sunmak istiyorum.
İki gündür Sayın Nebatiden bir
kısım açıklamalar var, bugün ve dün açıklamaları oldu.
Yani tabii, bunları hakikaten insan üzülerek dinliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Çünkü Sayın Başkan,
Hazine ve Maliye Bakanlarının konuşmasının piyasaya
güven vermesini beklersiniz. Yani öyle bir konuşur ki o
konuştuğu zaman Hakikaten ya, tamam, bak, benim kafamda bir
endişe vardı ama yani işler iyi gidecek demek ki bu ülkede.
filan dersiniz. Ya, bizim Hazine ve Maliye Bakanı konuşunca bir
miktar güven kırıntısı varsa o da kayboluyor. Şimdi,
bir hesap vermiş bu kur farklarıyla ilgili, bu kur korumalı
mevduatta kur farkına ilişkin bir hesaptan bahsediyor -bir aritmetik söylüyor
ya, bir Hazine ve Maliye Bakanı böyle bir şey yapmaz- diyor ki: 250
milyar lira olsa -tamam da şu anda 550 milyar lira, niye 250 milyar lira
alıyorsun- yüzde 5 kur farkı olsa 12,5 milyar lira yükü olur. Ya,
hakikaten alkışlamak gerekiyor insan içinde. Ya, aritmetik bu ya,
250nin yüzde 5ini alırsan 12,5 milyar olduğunu ilkokul 1inci
sınıftaki bir çocuk söyler. Bir Hazine ve Maliye Bakanı ki bunu
şeffaf bir şekilde söylemeli; bu rakamların hiçbiri yok. Kim,
hangi kurdan, ne kadar müracaat etti, elimizde ne var
.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun)
bize şu ana kadar
oluşan yükü nedir, bundan sonra oluşacak yükü nedir? Bunların
hesabını vermesi gereken bir Maliye Bakanı dört işlemden
bahsederek bu milletle dalga geçiyor. Bir de bunu gidiyor uluslararası
yatırımcılara da anlatıyor yani olacak iş değil.
Herhâlde, şimdi
Onları dinledikten sonra uluslararası
yatırımcılar da artık Türkiyeyle ilgili ne
düşünmüşlerdir bilmiyorum. Tabii, bu şunu akla getiriyor: Demek
ki bu hesapları yapamıyor. Bu söylediği, bu ülkenin kurumsal
kapasitesinin nereye getirildiğini gösterme açısından ibretlik
bir hadisedir: 250 milyar lira olursa, yüzde 5 kur farkı olursa 12,5
milyar lira olur. Sanki 12,5 milyar lira da düşük bir rakammış
gibi üstelik. Ya, tarım bütçesinin yarısı sizin 12,5 milyar
lira dediğiniz. Kaldı ki bu en az 100 milyar lira olacak; bizim
hesaplarımız o şekilde.
Bir de şimdi, sadece kur farkı mı?
Değil. E, şimdi Biz kur farkından ve faizden vergi almayacağız.
diyorsunuz. Hazine buradan bir kayıpla karşılayacak. Buradan
oluşacak kaybımız ne kadar? E, onun dışında,
kurumlar vergisi istisnası getirildi, burada bas bas bağırdık
Yanlış yapıyorsunuz. diye. Potansiyeli 90 milyar liraya kadar
bir kurumlar vergisinden de
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
ERHAN USTA (Samsun) - Toparlayacağım
Başkanım.
Bunlar var. Bunların hiçbirini söylemeden böyle
bir aritmetikten bahseden, böyle ciddiyetsiz bir açıklamayı maalesef
Sayın Bakandan dinlemiş olduk.
Bir şey daha söylemiş bugün
yabancılara, diyor ki: Bir sorun mu yaşadınız, bürokrasiyi
alaşağı ederiz, arkamızda Cumhurbaşkanı var. Ya,
kardeşim, zaten siz böyle yaptığınız için size bu
yabancı yatırımcı gelmiyor. Yani Devletin sistemini filan
tanımam ben, sistem mistem tanımam. diyor. Şimdi, bürokrasi ile
kırtasiyeciliği birbirine karıştıran bir zihniyet var
karşımızda. Hep böyle diye diye devlet yıkıldı,
devletin kurumları kalmadı, devletin kurumlarının zerre kadar
itibarı kalmadı bu ülkede. Kuralın olmadığı,
kurumların olmadığı bir ülkeye yabancı
yatırımcı gelmez, işte bu yüzden gelmiyor. Bir de bunu,
böyle, sanki övünülecek bir şeymiş gibi yabancı
yatırımcılara bu şekilde söyleyen bir Maliye Bakanı
var.
Allah ıslah etsin, sonumuz hayır olsun
diyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Peki, ben teşekkür ediyorum.
Sayın Beştaş
23.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
16 Mart Halepçe katliamı ile Beyazıt katliamının yıl
dönümüne, faiz indirimlerinin olumsuz sonuçlarına ve akaryakıt
fiyatlarındaki sürekli yükselişe ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) -
Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, bugün, 16 Mart Halepçe katliamının
yıl dönümü maalesef. Saldırıda 5 bini aşkın Kürt
katledildi, 7 bin ile 10 bin arasında sivil insan yaralandı ve o
kimyasal saldırıdan sonra birçok hastalık meydana geldi.
Yapılan araştırmalara göre, Halepçe'deki engelli doğum
oranı Hiroşima ve Nagazakinin tam 5 katı. Bu saldırı,
o bölgelerde Kürt halkına, sivil nüfusa yapılan en büyük kimyasal
saldırı olarak tarihteki yerini aldı. Bu saldırı, salt
binlerce insanın ölmesine ve yaralanmasına sebep olmadı, gelecek
kuşakları da çok büyük bir etki altına almıştır
tabii ki. Nitekim, Irak Yüksek Ceza Mahkemesi, 1 Mart 2010 tarihinde soykırım
eylemi olarak Halepçe katliamını tanıdı.
Saldırı, benzer şekilde birçok parlamentoda uluslararası
insanlığa karşı suç olarak tanımlandı fakat
Türkiye Büyük Millet Meclisinde, her yıl talep etmemize rağmen bu
konu kabul edilmedi. Bu nedenle, Halepçe katliamını,
soykırımını tanıyan bir kanun teklifinin gündeme
alınmasını tekrar talep ediyoruz.
Bu katliamın açısı tabii ki hâlâ
içimizde çok derinlerde, elma kokusu ise yüreğimizdeki yerini koruyor.
Katliamda yaşamını yitirenleri bir kere daha saygı ve
minnetle anıyorum ve anıları önünde saygıyla
eğiliyorum.
Şimdi, Kürtçe birkaç anma yapmak istiyorum:
(x)
Sayın Başkan, maalesef, bazı tarihler
vardır acıları çağırır. 16 Mart Beyazıt
katliamı da Halepçe katliamından on yıl önce, hemen aynı
gün oldu. 16 Mart 1978de İstanbul Üniversitesi Eczacılık
Fakültesi önünde düzenlenen bombalı, silahlı saldırı sonucu
7 öğrenci yaşamını yitirdi ve 41 öğrenci de
yaralandı. Dosya her zamanki gibi tabii ki cezasızlığa terk
edildi ve Emniyet arşivinde bulunan 7 Mart 1978 tarihli bilgi notu
katliama engel olmadı, tıpkı Suruç gibi, tıpkı Ankara
katliamı gibi. Bu bilgi notu, katliamla ilgili soruşturma ve
yargılamalar sürerken maalesef hiç ortaya çıkmadı, ta ki yirmi
iki yıl geçinceye kadar ve failler de görevi ihmalden yargılanıp
delil yetersizliğinden beraat ettiler. Ben, 7 öğrenciyi
Nazımın bir şiiriyle anmak isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Beyazıt'ta
şehit düşen
Silkinip kalktı kabrinden,
Ve elinde bir güneş gibi taşıyıp
yarasını
Yıktı Şahmeran'ın
mağarasını.
Saygıyla.
Ekonomi gündemi hiç bitmiyor, faiz
artırarak faiz indiren muhteşem bir ekonomi anlayışı
var iktidarın! Merkez Bankası, politika faizini Ağustos 2021den
itibaren yüzde 19dan yüzde 14e indirirken Türkiye hazinesinin faiz giderleri,
enflasyondaki yükselişle de birlikte rekor seviyeye geldi. Faiz
indirimlerinin aslında temel amaçlarından biri tabii ki piyasaya
kaynak sağlamaktır, yatırımların ve harcamaların
artması teşvik edilir fakat Türkiyede bu iş böyle olmuyor;
2022nin başından itibaren hane halklarının alım
gücündeki erimeyle harcamaların kısılması durumuna gelindi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Devletin
de borçlanma faizleri yükseldi. Bu faiz indirimi kime yaradı? diye
sormak istiyorum.
Sayın Başkan, Türkiye
yurttaşlarının temel gündemlerinden biri akaryakıt
fiyatlarının sürekli yükselişi. Rusya ve Ukrayna arasındaki
devam eden savaş nedeniyle Brent petrol fiyatları yükselişe
geçti ve Brent petrolde yükseliş dünyadaki akaryakıt
fiyatlarını artırdı; bu, doğru fakat Türkiye, dünyaya
göre negatif ayrıştı. Akaryakıt fiyatları yükselirken
geçtiğimiz hafta zamlar ardı ardına açıklandı,
şimdi de dünyada Brent petrol fiyatları düşüşe
başladı ama Türkiyede benzin fiyatları yükseldi. 26
Şubatta yani Ukrayna savaşının başlamasından
sonra Brent petrol fiyatı 100 dolardı -burada, çizelgede görülüyor- o
gün itibarıyla benzinin litresi 16,87diydi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sonra,
Brent petrol fiyatının tavan yaptığı gün 7 Martta
fiyatı 139 dolara çıktı -yine, çizelgede en yüksek
oranını görüyoruz- aynı gün Ankara Çankayada benzinin litresi
19,36 oldu. Peki, sonra ne oldu? Brent petrol fiyatları düşmeye
başladı, 15 Mart yani dün itibarıyla 100 dolara geriledi ve 26
Şubattaki rakamına ulaştı ancak bizde 15 Martta benzinin
litre fiyatı yine arttı, 20,49 TLye çıktı. Yani Brent
petrol fiyatı azalırken bizde benzin fiyatları artmaya
başladı ve hâlâ bugün itibarıyla 2 lira fazla akaryakıt
ücreti alınarak soygun devam ediyor. Brent petrol fiyatları
düşüyor ama Türkiyede artıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Bitiriyorum Başkanım.
Tarımsal üretim, sanayi üretimi, toplu
taşıma, nakliye ve ulaşım sektörleri başta olmak üzere
acilen ucuz akaryakıt sağlanmalıdır. Bu çok acil bir
ihtiyaçtır ve toplumun çok ivedi bir talebidir. Akaryakıtta vergi
yükü bir an önce kaldırılmalıdır; böylece, hem
akaryakıt fiyatları litrede yaklaşık 7 TL inecek hem de
genel enflasyonu aşağı doğru çekecek bir etki
yaratılacaktır. Bu çizelgeyi herkes izlesin ve iktidar sözcüleri
özellikle Uluslararası alandaki artışla paralel biz benzinin
fiyatını artırıyoruz, bir farkımız yok dünyadan.
diyorlar, bu konuda da gerçeğe aykırı ve algı yaratmaya
yönelik bir açıklamadır bu, bunu da kamuoyunun takdirine sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, bu konuda bir açıklama yapmadan önce, bilmediğim yeni
bir durum mu gelişti? Grup Başkan Vekillerinin konuşmaları
dönüşümlü gidiyordu, dün de İYİ Partiden başladı,
bugün de İYİ Partiyle
BAŞKAN Evet, son iki hafta
sıkıntı oluşmuş ve tekrar eski hâline dönülmüş,
yine İYİ Partiden başlayarak 1inci partiye doğru bir
çalışma yapılmış.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Kim
karar verdi Başkanım?
ERHAN USTA (Samsun) Keşke siyasi partilerle
de bir tartışılsaydı bu. Kim aldı bu kararı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Meclis
Başkanlığının kararı bu zaten.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yok canım,
nasıl
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sizlerin
kararı
BAŞKAN Böyle bir gelişme olmuş, ben
de
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Başkanlık Divanının İç Tüzükte olmayan bir hükmü
uygulaması, Başkanlık Divanından
ENGİN ALTAY (İstanbul) İç Tüzükte
olmayan bir hüküm; o zaman, benim şimdilik söz talebim yok, Sayın
Elitaş konuşsun. Söz, İç Tüzüke göre istem sırasına
göre verilir zaten, şimdilik söz istemiyorum ben o zaman.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama 60a göre
söz hakkımız var sadece.
BAŞKAN Tabii, tabii, öyle ama bir usul
vardı, o usule uyuyorduk, sonra sizlerin de talebiyle
ERHAN USTA (Samsun) Hayır, bizim öyle bir
talebimiz olmadı.
BAŞKAN
hep beraber
yaptığımız görüşmelerde dönüşümlü olarak yapmaya
karar verdik. Ama son iki haftada bir sıkıntı oluşmuş,
bana bu sıkıntı iletildi, bunu gerekli yerlerde tekrar
arkadaşlarla görüşüp bir mutabakat sağlarsak dönüşümlü
olarak yaparız ama sağlayamazsak da yine 1inci parti en son olmak
üzere eski usule, oluşan içtihada döneriz diye düşünüyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, biz de bugün öğrendik yani bizimle, Grup
Başkan Vekilleriyle bir ilgisi yok. Eğer bu, Meclis
Başkanlık Divanı ya da Vekillerinin bir kararıysa onu
anlamak isteriz, yoksa bizimle paylaşılan bir bilgi yok.
BAŞKAN Ben de şimdi önümde bulunca
problemi ve görüşmeler de devam ettiği için böyle bir uygulama
yapıyorum. Eski usule döndüm, diğer arkadaşlar da dönmüşler
ama bu konuyu birlikte tartışıp tekrar istediğiniz
şekle dönüştürebiliriz, onda bir problem görmüyorum.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkanım,
pardon, ben de çok kısa bu konudaki
BAŞKAN Tabii, buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Yani bu ciddi bir adaletsizlik
aynı zamanda çünkü her defasında biz konuşacağız ve
bizden sonra diğer siyasi partiler mesela AK PARTİ bize cevap verme
hakkını kullanacak oysa bunun dönerli olması belli bir
şekilde kendi içerisinde bir adaleti de getiriyordu. Yani İç Tüzükte
buna ilişkin bir hüküm olmadığı için
BAŞKAN Ben de katılıyorum size,
benim fikrim de dönerli olması konusunda ama böyle bir iki hafta
sıkıntı yaşanmış, çözülmemişti, yine oturur
birlikte çözeriz diye düşünüyorum.
ERHAN USTA (Samsun) Tamam. Yani bu
düşüncelerimizi Divanın da bilmesinde fayda var, o anlamda
söylüyorum.
BAŞKAN Cevap verme konusunda bir
sıralama fark etmiyor. Biz arkadaşlar, Grup Başkan Vekilleri
talep ettiği zaman zaten söz veriyoruz, sataşma olduğunda zaten
söz veriyoruz, 60a göre de talep edilirse söz veriyoruz; söz konusunda bir
problem yok.
Sayın Altay, sizden devam edelim, bugünkü
uygulamayı bu şekilde yapalım; ben görüşeceğim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Peki efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ben de
adaletsizliğe itiraz ediyorum Sayın Başkanım
Ben de adaletsizliğe
itiraz ediyorum.
BAŞKAN Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) 3 siyasi parti
sürekli olarak bizi eleştiriyor.
ERHAN USTA (Samsun) İktidar olma!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Usta
diyor ki: Önce AK PARTİ konuşsun -o, bizim sorduklarımıza
cevap veriyor- doğrusu bu. 3 siyasi parti beş dakikadan on beş
dakika konuşsa bize on beş dakika cevap hakkı doğması
lazım; işin gerçeği bu.
ERHAN USTA (Samsun) Hayır, sizi muhalefete
alalım Mustafa Bey
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Cevap
hakkını kullanıyor. diyor ama böyle bir usul yok, yeni bir usul
çıkmış.
ERHAN USTA (Samsun) Sizi muhalefete alalım
yani.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Elitaş
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Zaten önümüzdeki
seçimde değişecek ya!
BAŞKAN Sayın Elitaş, siz burada
1inci partisiniz; doğru. 1inci, 2nci, 3üncü, 4üncü, 5inci partiler
var, herkes eşit haklara sahip burada, eşit zaman süresine sahip.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Efendim,
hayır Cevap hakkı. diyor Sayın Usta.
ERHAN USTA (Samsun) Sadece AK PARTİ
açısından da değil canım, başka partiler de verebilir
yani.
BAŞKAN Bilirsiniz bir dakika veriyoruz zaman
zaman, bir dakikada arkadaşlar kendi kentinin problemlerini anlatmaya
çalışıyor, iki dakikada Türkiyeyi anlatmaya
çalışıyor, siz de Grup Başkan Vekilleri olarak beş dakikada
her şeyi anlatabilirsiniz diye düşünüyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama onlara
yetmiyor eleştirmede beş dakika, bize cevap vermede beş
dakikayı çok görüyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Altay, sizinle devam
ediyoruz.
Buyurun.
24.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 16 Mart Halepçe
katliamı ile Beyazıt katliamının yıl dönümüne;
sağlık çalışanlarına, muhtarlara ve çiftçilere verilen
sözlere; gıda krizi tehlikesine, Cumhurbaşkanının CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun Diyarbakır
Annelerini ziyaretine ilişkin sözlerine ve Cumhurbaşkanının
Köyceğizde yaşayan ve yangınla mücadelede şehit olan
Şahin Akdemirin ailesini Marmaris Öğretmenevine ayağına
çağırdığına ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Zatıalinizi ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Şunu anlamadım tabii: Şimdi, mesela
ben 16 Mart Halepçe katliamından bahsedeceğim, 16 Mart Beyazıt
katliamından bahsedeceğim; bunları Elitaş mı
yaptı ki cevap vermek zorunda hissediyor kendini? Ne alakası var?
(CHP sıralarından alkışlar)
Tabii, 16 Mart kötü bir gün esasen. Günlerden 16
Mart; Türkiye için de bölge için de tatsız olaylar
yaşadığımız bir tarih; 1988deki Halepçe
katliamını unutmak da mümkün değil, buradan ders çıkarmamak
da mümkün değil. Katliamın sorumluları
Tabii, belli hesaplar
görüldü ama olan ölen 5 bin kişiye oldu. Kınıyoruz,
savaşlar son bulsun diyoruz; hiçbir menfaat ve çıkar savaş
sebebi olamaz, böyle bakıyoruz.
Yine, 16 Mart 1978de Beyazıttaki hain
saldırıda 7 öğrenci katledildi, 40 öğrenci, 40
vatandaşımız yaralandı. Bunlar kınanması gereken
ve herkesin kınaması gereken ve son olması dilenmesi gereken
hususlardır. Bunları kayıtlara geçirmek istiyorum.
Sayın Başkan, yürütme organı yeni bir
modası yeni bir şey icat etti, bunlar hani, icat severler; şimdi
sözde müjdeler dönemine girdik. Mesela, 1 Aralıkta burada
doktorlarımıza, sağlık çalışanlarımıza
ekonomik özlük haklar bakımından sözde müjdeler verildi; aradan dört
ay geçti, hâlâ tık yok. 19 Ocakta muhtarlarımıza sözde müjde
verildi maaşlarıyla ilgili, hâlâ tık yok. Dün görüştük
Sayın Elitaşla, kanun teklifini getireceklerini söyledi ama ben de
tekrar teyit etmek istiyorum, muhtarlarla ilgili kanun teklifinin en
azından, maaş bakımından bir an önce gelmesi lazım ve
dün söylediğiniz gibi ocaktan geçerli olması lazım; aksini kabul
etmiyoruz. Ve siz de dün zaten Ocaktan geçerli olacak. dediniz,
inşallah, ocaktan itibaren geçerli olur. İnşallah, sözünüzü
Erdoğan yere düşürmez Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Erdoğan, Sayın Kılıçdaroğlu değil.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Kılıçdaroğlunun yere düşürdüğü söz yok, sizin çok
var, ben şimdi söyleyeceğim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Çok yere
düşürdü, siz biliyorsunuz, beraber de şahidiz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Doktorlara
verdiğiniz söz nerede? Muhtarlara verdiğiniz
Çiftçiye sözler
veriliyor, vallahi, güler misin ağlar mısın. Ömer Fethi Beye de
sordum bugünkü zamları çünkü gübre, mazot zamlarını
güncelliyoruz her gün.
Dün Beyefendi diyor ki: Kapalı modern sulama
sistemi kuracağız. Kur, elinden tutan yok. Dün Beyefendi diyor ki:
Güneşten elektrik üretimine yoğunlaşıp çiftçinin sulama
maliyetini düşüreceğiz. Bak, bu çok güzel. Niye güzel? Çünkü
Sayın Erdoğan geç de olsa Bay Kemalin projelerini er geç alıp
uygulamak üzere yola çıkıyor, bu güzel bir şey. (CHP
sıralarından alkışlar) Biz Urfada bunu yapacağız
dediğimizde Erdoğan dalga geçiyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Dün, Sayın
Genel Başkan grup toplantısında bunu videoyla da anlattı,
tekrar bu sözünü teyit etti. Ne mutlu bize ki Sayın
Cumhurbaşkanı da hemen Güneşten elektrik üretip çiftçinin
sulama maliyetini düşüreceğiz. dedi. Ha, bir şey daha söyledi.
Müjdeye bak müjdeye! Çiftçiye diyor ki: Senin kredi limitini
artıracağım. yani seni daha çok
borçlandıracağım, daha çok batıracağım diyor.
Bunu da müjde diye sunuyor ya, işte o gücümüze gidiyor ve Erdoğana
şunu hatırlatmak lazım: Gübreye yüzde 400, mazota yüzde 200,
ilaca yüzde 250, elektriğe yüzde 130 zammı hangi fahişçi
yaptıysa Erdoğanın onu da yakalamasını bekliyorum.
Üre gübresi 1.860 liradan 13.500 liraya çıkmış.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) 14
bin lira oldu.
ENGİN ALTAY (İstanbul) 14 oldu. diyor
İlhami Bey. Ömer Bey, artı mı gübre, yeni artış var
mı? İlhami Bey
Evet, tarımdaki ilaca yüzde 250 zam
yapılmış, elektriğe yüzde 130
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ve şuna da
çok üzüldüm: Anadolu Ajansı Flaş... Flaş
Flaş
diyerek
haber geçti. Sayın milletvekilleri, güler misin ağlar mısın
dönemi başladı Türkiye'de ya. Flaş... Flaş
Flaş
Ne
var? Biz dedik ki Ukrayna ile Rusya barıştı galiba. Haber ne?
Ayçiçeği yağı yüklü ilk gemi Boğaza girdi. Vay
anasını be! Vay anasını be! Türkiye'yi
düşürdüğünüz hâle bakın. Ama tabii, bunlar milletin hâliyle
hallenmemenin, milletten kopmanın açık işaretleridir. Çiftçiye
ne müjdesi veriyorsun sen? Çiftçi traktörüne mazot dolduramıyor, bir;
tarlaya gübre serpemiyor, iki; tarlaya ilaç atamıyor, üç; tarlaya su
salamıyor, dört; ahırdaki öküzüne, ineğine saman veremiyor,
beş. Başka ne yapamıyor? Çok şey yapamıyor. Bu kafayla
giderse Türkiye iki yıl sonra gıda krizi yaşayacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Daha ilk bu
Başkanım.
Böyle umursamaz, duyarsız bir şekilde
Çiftçiye müjde veriyorum, kapalı sulama yapacağım. diye müjde
olur mu ya, böyle bir müjde olabilir mi? Seni daha çok
borçlandıracağım. deyip de bunu çiftçiye müjde diye pazarlamak
tuhaf bir şey, tuhaf. Bunları kabul etmiyoruz Sayın Başkan.
Aynı şekilde bir şeyi daha hemen
söylememe müsaade edin. Sayın Genel Başkanımız
Diyarbakır'a gitti, havalimanına indi ve saat 21.00de İl
Başkanıyla bir değerlendirme yapmadan Ben Diyarbakır
Annelerine gideceğim. dedi. Diyarbakır Anneleri Diyarbakır
Öğretmenevinde kalır. Şunun için: Çoğu Diyarbakır
merkezli değil, çevre ilçelerden. Diyarbakır Öğretmenevi Diyarbakır
Annelerinin geçici ikametgâhıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Genel
Başkan Diyarbakır Öğretmenevine gitti, onlarla görüştü.
Hem AK PARTİ Sözcüsü hem Sayın Cumhurbaşkanı dediler ki:
Kılıçdaroğlu Diyarbakır Annelerini oteline
çağırdı, ayağına çağırdı. Bir ayağa
çağırma var, ben bugün bir yanlışlığı
düzeltmek istiyorum. Sayın Genel Başkan, Diyarbakır Annelerinin
ayağına gitti, gitmesi de gerekirdi. Elbette anneler ayağa
çağırılmaz ama anne ayağa çağırıldı.
Yangınlarda, Marmaris, Köyceğiz yangınlarında, Manavgat,
Bodrum, Milas yangınlarında Sayın Cumhurbaşkanı
bölgeye gitti, Köyceğizde yaşayan bir ailenin evladı,
Şahin Akdemir, bu yangınla mücadele sırasında şehit
oldu. Bir yanlışlığı da düzeltmek istiyorum.
Basın toplantısında bana verilen yanlış bir bilgiyle, Sayın
Cumhurbaşkanının Şahin Akdemir'in annesini,
babasını ve kardeşini Okluk sarayına
çağırdığını söyledim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Engin Bey, tamamlayalım lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tamamlayalım
Başkanım.
Sonra arkadaşlar beni uyardı, Sayın
Cumhurbaşkanı şehidimizin ailesini Okluk sarayına
çağırmamış, Marmaris Öğretmenevine
çağırmış Köyceğizdeki köyden,
Bir ayağa çağırılma
ayıbı var ise bunu da Sayın Cumhurbaşkanı
gerçekleştirmiştir, durumu kamuoyunun ve Meclisin bilgisine
sunarım. Ancak ben basın toplantısında Okluk sarayına
çağırdı. demiştim, bunu da bu vesileyle düzelteyim,
Marmaris Öğretmenevine, ayağına çağırmış
Sayın Cumhurbaşkanı şehidimizin anne, baba ve
kardeşini.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Biz teşekkür ediyoruz.
Sayın Elitaş, buyurun.
25.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, İstanbul
Milletvekili Engin Altay, Samsun Milletvekili Erhan Usta ve Siirt Milletvekili
Meral Danış Beştaşın yaptıkları açıklamalar
ile Kayseri Milletvekili Dursun Ataşın yaptığı gündem
dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Biraz önce adalet dedi, aslında ben de adalet
istiyorum. Ben kime cevap vereyim, kimin açıkladıklarını
söyleyeyim?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Verme, verme! Sen
de söyleyeceğini söyle.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yani
aslında cevap verilmeyecek konular gündeme getirildi. Biraz önce gündem
dışı konuşmada Kayseri Milletvekili arkadaşımız,
Kayseriyle ilgili konuyu gündeme getirdi. Aslında usul, esas burada bir
atışma, sataşma varsa cevap vermek ama Grup Başkan
Vekillerine verdiğiniz söz gereğince değerli milletvekili
arkadaşımızın yanlış rakamlarla ifade ettiği
konuyu düzeltmek istedim. Arkasından Sayın Ustanın Hazine ve
Maliye Bakanımızla ilgili yaptığı
değerlendirmeler konusunda bir değerlendirme yapmayı arzu
ederdim.
ERHAN USTA (Samsun) Yapın, biz bekleriz
Sayın Elitaş, bekleriz özellikle Nebatiyle ilgili.
Başkanım, gerekli süreyi verin de
hakikaten bir değerlendirme yapsın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sonra
Sayın Danış Beştaşın petrol fiyatlarıyla
ilgili ifade ettiği, Türkiyedeki akaryakıt fiyatlarının
Brent petrole bağlı olarak ifade ettiği, konuştuğu
konulara mı; Sayın Altayın Sayın Recep Tayyip
Erdoğan sizin lafınızı yerde bırakacak mı? diye
söylediğine mi, hangisine kaçar saniye içerisinde cevap vereyim
şaşırdım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Verme... Ver
kurtul!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama önce
değerli hemşehrimiz, Milletvekilimiz Sayın Ataşın
söylediğini kısa geçmeye çalışacağım. Kayseri,
yatırımlardan en az pay alan bir ildir. On iki yıldır hâlâ
hızlı tren konusundaki söylentiler devam ediyor. diye ifade
etmiştir.
Bakın, 2002 yılına gelene kadar
Kayseri'de 8 milyon metrekarelik organize sanayi bölgesi vardı. 348 tane
parsel vardı. Bu 348 tane parselin hemen hemen yüzde 20lik
kısmı doluydu. Ben de oradaki OSBnin
katılımcılarından biriyim. 1984 yılında ilk
yatırımı yapan 5 sanayiciden biriyim Kayseri Organize Sanayi Bölgesinde.
2004 yılında Kayseri Organize Sanayi Bölgesinde
Yine, bizim iktidarımız döneminde
Türkiye'nin en büyük serbest bölgelerinden biri Kayseride
gerçekleştirilmiştir. 7 milyon metrekarelik serbest bölge, lojistik
köyüyle birlikte limanlara en çok yakınlaştırılan bir il
pozisyonunda devam etmektedir. Kayseride, Allah rahmet eylesin, rahmetli
Turhan Feyzioğluna hep dua ederiz; Kayseri Üniversitesinin
kurulmasına çok büyük katkı sağlamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Niyazi
Bahçecioğluna dua et Başkan, onun da çok emeği var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Allah rahmet
eylesin, iyi bir dostumuzdu Belediye Başkanımız Niyazi
Bahçecioğlu.
Adı daha sonra Erciyes Üniversitesi hâline
gelmiş ve bugün dünya sıralamasında çok önemli bir noktaya
ulaşmış Erciyes Üniversitemiz, 2021 yılında Turkovac
aşısını yani Covid-19la mücadele etme aşısını
gerçekleştirme başarısını göstermiş, bugün gurur
duyduğumuz bir noktaya gelmiş.
Bizim iktidarımız döneminde 3 üniversite
kurulmuş, bunlardan 2si devlet üniversitesi. Kurulan 3 üniversitenin de
altında benim ve milletvekili arkadaşlarımızın
imzasının olmasından gurur duyuyoruz. Kayseride geçmiş
tarihler içerisinde -ki yine rahmetle anıyorum- Sayın Turhan
Feyzioğlu zamanında yapılan üniversitenin ve arkasından
Birinci Organize Sanayi Bölgesinin kurulmasında yine Sayın Turhan
Feyzioğlunun çok büyük katkıları var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama bugün 40
milyon metrekareye ulaşan Kayserideki organize sanayi bölgelerinde bizim
imzalarımız, bizim katkılarımız var, bunların
hiçbiri göz ardı edilemez. 2021 yılının sonunda 142
kilometrelik Yerköy-Kayseri arasındaki hızlı trenin ihalesi
yapılmış, Ulaştırma Bakanlığının
programında 2026 yılında bitirileceği planlanmış.
ÇETİN ARIK (Kayseri) 2019da bitiyordu,
2026ya
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) 2026
yılında bitirileceği planlanmıştır.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bakın, bir rakam söyledi Sayın Ataş, Kayseride kapanan
şirketler
diye söyledi, söylediği rakamları
Ticaret
Odası Başkanını aradım Milletvekilimiz böyle bir
şey söylüyor, doğru mu yanlış mı? diye, bana gelen
rakamlar tamamen farklı. Yani burada ya bizim Ticaret Odası
yanlış bilgi veriyor ya da Sayın Ataşın bilgi sahibi
olduğu kişi farklı bilgi veriyor. Açılan işletme
sayısı 1.769, kapanan işletme sayısı 565.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Açılanlar
kayıt altına alınan Başkanım, yanlış bilgi
veriyorsun.
BAŞKAN Toparlayalım lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bakın,
değerli milletvekillerim, Sayın Altay diyor ki: Cumhurbaşkanımız
Güneş enerjisi sistemiyle size ucuz elektrik kurma imkânı
vereceğiz. diyor. Değerli arkadaşlar, 2007 yılında
biz yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili bir yasal düzenleme yaptık,
2009 yılında bunu iyileştirdik, 2013 yılından itibaren
Türkiye güneş enerjisiyle kavuştu. Bugün, güneş enerjisinin
altyapısı, kurulu gücü yaklaşık 10 gigavata
ulaşmış, rüzgâr enerjisi yaklaşık 16 gigavata
ulaşmış, jeotermal enerjiyi belli bir noktaya doğru
getirmişiz. Bundan önceki dönemde hepimizin birlikte -sanıyorum oy
verdiniz- çıkardığımız kanunda tarımsal
sulamalarla ilgili yapılan yatırımları, güneş enerjisi
yatırımlarını yenilenebilir enerji kaynaklarıyla
ilgili kısımda destekleme imkânı var, teşvik imkânı
var. Yani, 1 megavatlık kısmı ürettiğiniz takdirde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kaçıncı
bu ya! Kaçıncı bu!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Başkanım
BAŞKAN Sayın Elitaş,
tamamlayalım lütfen.
ERHAN USTA (Samsun) Vallahi Başkanım,
yani
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Niye
rahatsız oluyorsunuz Sayın Altay, ben eleştirmiyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Senin kadar ben
de konuşayım. Yoksa sabaha kadar konuşurum.
BAŞKAN Devam edelim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Ya, sen
sabahtan beri eleştiriyorsun, ben bir şey söylüyor muyum?
BAŞKAN Devam edin Sayın Elitaş,
devam edin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın
Başkan, adalet istiyorum, oraya kadar yürüyeyim mi?
BAŞKAN Şimdi, biraz sonra konuşma
sürelerini açıklayacağım ben.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Tamam
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bizim anlaşmamız biliyorsunuz 2+1di ama
sonsuz bir konuşma süresi veriyorsunuz.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) 5+1
oldu.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sonsuz
değil.
ERHAN USTA (Samsun) - Sen de Kayseriyi bulunca
devam ediyorsun oradan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) E, muhalefetin
konuşmasından niye rahatsız oluyorsunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Rahatsız
olmuyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Allah Allah!
Meclis konuşma yeri ya.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
İktidarın konuşmasından siz niye rahatsız oluyorsunuz?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Meclis
konuşma yeri.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Niye
doğruları duymaktan rahatsız oluyorsunuz? Sayın Altay, niye
doğruları duymak rahatsız ediyor sizi?
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Elitaş, bir
Grup Başkan Vekili şehrinden o kadar bahsetmez.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sen sorulara
cevap vermiyorsun, sorulara cevap versen amenna.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Grup Başkan Vekilleri, bir müsaade eder misiniz.
Sayın milletvekilleri, sisteme giren 60a göre
bir dakika söz isteyen milletvekilleri salondan ayrılmasınlar, tüm
talepleri karşılayacağım.
Buyurun, devam edin Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Milletvekillerimize haksızlık oluyor.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Bize sonsuz
süre veriyorsunuz, milletvekillerine bir saniye vermiyorsunuz.
Haksızlık, bana göre haksızlık.
BAŞKAN Veriyorum şimdi.
Buyurun, devam edin.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Sizi
mi dinleyeceğiz sabaha kadar?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Bakın,
efendim
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın
Meral Danış Beştaş Brent petrol fiyatlarıyla ilgili
açıklama yaptı. Eğer, EPDK, enerji
5015 sayılı -sanıyorum
kanun numarası o- Kanuna baktığı takdirde Türkiye'deki
petrol fiyatlarının nasıl belirleneceği yasada
yazılmış. Bizimki Brent petrole göre değil, Arab heavy
diye ifade ettiğimiz İtalya ve en yakın ülkeler çerçevesindeki
petrol fiyatlarına paralel bir düzenlemeyle gerçekleşiyor. Yani
İtalyadaki -ne varsa yakınlarda- Yunanistandaki vesaire gibi
ülkelerdeki ortalama fiyatlara göre yapılan bir düzenleme.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ama siz
açıklamalarınızda Bu orada artıyor, Batıda
artıyor, her yerde artıyor, bizde de artıyor. diyorsunuz.
ERHAN USTA (Samsun) Cenova, Cenova.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bakın,
muhtarlarla ilgili kısmı bugün Sayın Genel Başkan
2007
yılından bu tarafa Grup Başkan Vekiliyim. Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın Başbakan olduğu dönemde Grup Başkan
Vekili olarak yaptım, Cumhurbaşkanı, Genel Başkan
olduğu dönemde Grup Başkan Vekili görev olarak görev yaptım.
Bugüne kadar söylediğimiz hiçbir sözü yarıda
bırakmamıştır. Burada anlaştığımız,
sözleştiğimiz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Yapma
ya, yapma ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Son cümlem
Sayın Başkan.
BAŞKAN Son kez açıyorum Sayın
Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Burada
anlaştığımız, siyasi partilerle okey dediğimiz
her konuda Madem benim Grup Başkan Vekilim bu konuda söz vermiş,
arkasındayız, yürü. demiştir. Onun için söylüyorum; Sayın
Recep Tayyip Erdoğanın sözü serttir, kendisi de mert bir
kişiliktir.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Sağlıkçılara verdiğiniz sözü -hep burada
ortaklaştınız- şimdi maalesef yerine getirmiyorsunuz.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Gördük, gördük; çiftçiyi borçlandıra borçlandıra yürüyorsunuz.
Silsenize borçların faizini.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hangisine cevap
vereyim ben?
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Çiftçinin borcunu sil!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Arık Bir soruya cevap vermedi. diyor Sayın Başkan.
BAŞKAN Utku Bey yok herhâlde.
Sayın Erel
26.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, Aksaraylı süt
üreticilerinin sorun ve taleplerine ilişkin açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Aksaraylı süt üreticilerimizden yoğun
mesajlar almaktayız. Tarım ve hayvancılık can
çekişiyor, ülke genelinde olduğu gibi Aksarayımızda da
durum kötüye gidiyor. Burada da daha önce vurguladığımız
gibi süt üreticileri artık dayanamayacak hâle geldi, inekler bir bir
kesime gidiyor. İneklerin kesime gitmesi büyük bir felaketin habercisidir.
Çiğ süt fiyatları yerinde sayarken her girdinin fiyatı
katlanıyor. Bu da üreticinin borcuna borç, derdine dert oluyor. Süt üreticilerimizin
yetkililerden talebi bir an önce çiğ süt fiyatlarında
iyileştirme yapılmasıdır. Aksi takdirde, Allahım
korusun, 20 liraya, 30 liraya bile süt bulamayacak hâle gelme tehlikesiyle
karşı karşıya kalacağız diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Göker
27.- Burdur Milletvekili Mehmet Gökerin, doktarların ve
sağlık çalışanlarının haklı taleplerini
karşılayacak yasal düzenlemenin bir an önce Meclise gelmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET GÖKER (Burdur) Sayın
Başkanım, uzun çalışma saatleri, düşük maaş,
yetersiz ekipman, riskli çalışma ortamları ve kötü muameleye
maruz kalma, sağlığımızı emanet ettiğimiz
hekimlerimizi ve sağlık çalışanlarımızı
ciddi anlamda zorlamakta. Doktorlarımızı ve sağlık
çalışanlarımızı kendi kaderlerine terk edemeyiz.
Haklı taleplerini karşılayacak yasal düzenleme bir an önce
Meclise getirilmeli ve bu zulme bir son verilmelidir. Bu vesileyle üç günlük
gitmiş oldukları grevi selamlıyorum, tüm kalbimle
yanlarında olduğumu buradan ifade ediyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Özdemir
28.- Batman Milletvekili Ziver Özdemirin, Halepçe katliamına
ilişkin açıklaması
ZİVER ÖZDEMİR (Batman) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, otuz dört yıl önce
bugün 16 Mart 1988 yılında Irak Kürdistan bölgesinde, Halepçe
şehrinde zalim Saddam rejimi tarafından sivil masum, yaşlı,
kadın, çoluk çocuk demeden insanlar bombalarla kimyasal ve zehirli gazlara
maruz kaldı, barbarca katliam hafızalarımızda hâlen
tazeliğini korumaktadır. Bu katliamda binlerce masum kardeşimiz,
kadın, çoluk çocuk demeden katledilmiştir. Ben bu katliamın
yıl dönümünde hayatını kaybeden kardeşlerimizi rahmetle yâd
ediyorum. Bu insanlık suçunu işleyen zalimleri de lanetliyorum. AK
PARTİ olarak da kime karşı yapılırsa
yapılsın, kimden gelirse gelsin zulümlerin, zalimlerin
karşısında ve mazlumların yanında olmaya devam
edeceğiz.
BAŞKAN Sayın Ataşa söz
vereceğim, biraz evvel Sayın Grup Başkan Vekilinin Kayseriyle
ilgili sözlerinden dolayı talebi var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Düzeltme
talebidir muhakkak.
BAŞKAN - Bir sataşma yok, rakamların
yanlış olabileceğini söyledi.
Yerinizden buyurun.
29.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataşın, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın Elitaş Kayseriyle
ilgili 2002 yılından bu yana organize sanayilerin, üniversitenin ne
zaman kurulduğunu, bunları anlattı. Bunlar güzel, Kayseride
olan şeyler, onlara katılıyoruz, orada sıkıntı
yok. Ama söylediği şuydu: Benim yanılttığım veya
yanlış bilgiler verdiğimdi ki bu bilgilerin tamamı, benim,
TÜİKin sayfalarından -girerseniz çok rahat görürsünüz- Sosyal
Güvenlik Kurumu sayfalarından ve Ticaret Odası, Esnaf
Odasının sayfalarından alarak kullandığım
veriler. Siz şirketlerden bahsettiniz; bense
1.138 tane esnafın
kepenk kapattığı esnaf odasının sayfasında
mevcut, 1.200 tane de Suriyelinin iş yeri açtığı yine orada
mevcut. Organize sanayi bölgelerine gelince Kayserinin 2002 yılında
Türkiyedeki durumu ile bugün Kayserinin Türkiyedeki durumunu
karşılaştırdığınızda görürsünüz. O gün
için Konya, Gaziantep bizimle aynı seviyedeyken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Başkanım,
bitirmek üzereyim.
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Yine, organize sanayi
bölgelerindeki yüz ölçümlerden bahsettik ama bugün, gittikçe organize
sanayilerinde esnafımız, ticaret erbabımız Kayseriyi terk
ediyor dedim. Sayın Elitaş da biliyor ki Kayseriye hiçbir destek
yok, ulaşımda gerçekten çok geride. Bugün, Niğde Borda bir organize
sanayi bölgesi yapıldı, bütün Kayserili sanayiciler şu anda
Niğdeden arsa almaya gidiyor ve birçok sanayicimiz oradan arsa aldı
çünkü orada teşvik var; bunu kendisi de biliyor. Ben bunları dile
getirdim. Başka bir sataşmaya da meydan vermeden sözlerimi
bitiriyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akarın, Grup
Başkan Vekillerinin kendileri için öngörülen sürelerin çok üzerinde
konuştuklarına ve bütün milletvekillerine kullandırmaya
çalıştığı birer dakikalık söz taleplerine
saygı gösterilerek daha çok milletvekilinin konuşmasına
fırsat verilmesi gerektiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın Grup Başkan Vekilleri,
sayın milletvekillerimiz; kısa bir bilgilendirme yapmak istiyorum
size. Biraz evvel
Aslında İç Tüzüke göre Grup Başkan
Vekillerinin böyle bir hakları yok ama oluşan bir teamül nedeniyle
bütün Meclis Başkan Vekilleri buna uygun olarak milletvekillerine
tanıdığımız birer dakikalık konuşmalardan sonra
Grup Başkan Vekillerine söz veriyoruz. Aslında burada öngörülen 2+
Teşekkür ediyorum.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Mümkün mü?
BAŞKAN Sayın Bülbül, söz vereceğim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Hayır, yok
Mümkün mü? dedim Sayın Başkan.
BAŞKAN Tabii, vereceğim çünkü siz benim
konuşmam esnasında geldiğiniz için.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Tabii tabii.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Evet, Sayın Bülbül, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
30.- Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Antalya Diplomasi Forumuna,
Türkiyenin diplomasi alanındaki başarılarına, Almanya eski
Dışişleri Bakanı Sigmar Gabrielin Patriotların
Türkiyeye verilmemesinin bir hata olduğuna ilişkin
açıklamasına ve Türkiyenin savunma sanayisindeki gelişmelere
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Evet,
anlayışınız için teşekkür ederiz Sayın
Başkan ama 40a tamamlamayacağız inşallah; onu şey
yapalım.
BAŞKAN Umarım öyle olur.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Eyvallah,
eyvallah.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye, jeostratejik ve jeopolitik konumu gereği tarih
boyunca büyük öneme sahip olmuş, bununla birlikte düşman
bakışların ve farklı hesapların muhatabı
olmuş fakat köklü tarihimiz, güçlü ordumuz ve millî devlet kenetlenmesi
sayesinde dünya düzeninde her zaman başat bir rol üstlenmiştir.
Yaklaşık bir aydır devam eden Ukrayna-Rusya
arasında yaşanan silahlı çatışmalar, her iki ülkeyle
de diplomatik kanalları açık tutan devletimize tarihî bir misyon
yüklemiş ve âdeta diplomasinin merkezi hâline getirmiştir. Dünya
devletlerinin iletişim kanallarının açık kalması ve
diplomasinin önemini kavrama hususunda 11-13 Mart tarihlerinde Antalya
Diplomasi Forumu düzenlenmiştir. Bu yıl 2ncisi düzenlenen Foruma 75
ayrı ülkeden 17 devlet ve hükûmet başkanı, 80 bakan, 39
uluslararası teşkilat temsilcisi katılmış ve 200
civarında görüşme gerçekleştirilmiştir. Özellikle 9 Marttan
itibaren yoğun bir diplomasi süreci yürüten devletimiz diplomatik
temaslarını aralıksız sürdürmekte ve birçok devlet
başkanı Türkiye'ye ziyaretlerini artırarak gerçekleştirmeye
devam etmektedir. Bununla birlikte dünya kamuoyunun yakından takip
ettiği Ukrayna-Rusya tarafları 10 Mart tarihinde Antalyada siyasi
alanda en üst düzey teması Türkiye'nin ara buluculuğunda
gerçekleştirmiştir. Ayrıca uluslararası kamuoyunda İslamofobiyle
mücadele noktasında öncü devlet olarak birçok girişimde bulunan
devletimiz dün itibarıyla Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda
alınan kararla 15 Mart tarihinin Uluslararası İslamofobi ile
Mücadele Günü olarak kabul edilmesinde büyük rol oynamıştır.
Diplomatik anlamda büyük başarılara imza atan devletimizin
tutarlı, dengeli ve millî çıkarlarımızı gözeten
politikasını takdirle karşılıyor, Ankara merkezli
bakış açısıyla tekraren destek ve tebriklerimizi dile
getiriyoruz.
Sayın Başkan, geçtiğimiz günlerde
Almanya eski Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel yapmış
olduğu açıklamada Patriotların Türkiye'ye verilmemesi bir
hataydı. Biz bunu yaptık, Amerikalılar da bunu yaptı.
diyerek âdeta bir itirafta bulunmuş, böylece S-400lerin alım
sürecinde Türkiye'nin bir zaruretten ziyade şahsi nedenlerle S-400 hava savunma
sistemlerini aldığı şeklinde yürütülen gülünç ve kara
propagandalar da bu ifadelerle çökmüş olmuştur.
Bununla birlikte, dünyada ve özellikle bölgemizde
yaşanan kutuplaşmalar ve çatışmalar ülkemizin savunma
sanayisinin gelişmesinin ne kadar önemli olduğunu bir kere daha
göstermiştir. Yıllardır açık veya örtülü şekilde
uygulanan çeşitli ambargolara rağmen ülkemiz savunma sanayisi
alanında yerli ve millî ürün oranını yüzde 80 seviyelerine
çıkarmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Millî piyade
tüfeğinden ALTAY tankına, ATAK helikopterinden dünya çapında
konuşulan millî İHA ve SİHAlara, savaş gemilerimizden
askerî birçok mühimmata kadar daha önce yurt dışından tedarik
edilen savunma unsurları artık ülkemizde imal ve inşa edilmeye
başlanmıştır.
Yine, savunma sanayisinde yaşanan bu önemli
gelişmeler ihracatımızı da artırmıştır.
Dün itibarıyla ülkemizin ürettiği KAPLAN tankları ilk yurt
dışı ihracatı olarak Endonezyaya
gerçekleştirilmiştir. Ülkemizin millî savunma sanayisinin
gelişimine katkıda bulunan ilgili tüm birimlerimizi,
girişimcilerimizi ve mühendislerimizi kutluyor,
başarılarının artarak devam etmesini diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum. Zamanı da
çok tasarruflu kullandınız ayrıca onun için de teşekkür
ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, kısa bir açıklama yapmama izin verir misiniz?
BAŞKAN Buyurun.
31.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Kayseri
Milletvekili Dursun Ataşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, biraz önce Sayın Ataş bilgileri nereden
aldığını söyledi. Ben de Esnaf ve Sanatkârlar Odaları
Birliği Başkanını aradım, dedim ki: Ya, Bana verilen
bilgiler ile burada söylenenler arasında fark var, nedir? diye. Az önce
konuştuğum Ticaret Odası Başkanınındı. 1.769
açılan, 535 kapanan. Sayın Ataş dedi ki: Ben esnaflarla ilgili
söyledim. Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliğini aradım. 2021
yılında kapanan işletme sayısı 1.285, esnaf
sayısı; açılan 4.548. Yani burada rakamlara müracaat
yerlerimizde bir farklılık var, ne olduğunu bilmiyorum ama Esnaf
ve Sanatkârlar Odası bunu söylüyor. 1.200 de Suriyeli iş yeri esnaf
olarak kayıtlara geçmiş. Düzeltmek için aradım.
Sağ olun Başkanım.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, ben de akaryakıt fiyatlarına ilişkin
küçük bir açıklama yapabilir miyim?
BAŞKAN Sayın Beştaş, siz de
yerinizden buyurun.
32.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Akaryakıt fiyatlarında serbest piyasa
sistemine geçildi, Sayın Elitaş bunu biliyor zaten. Esas sorun
akaryakıt fiyatlarının belirlenmesinde vergilerden
vazgeçilmemesi. Bizim ÖTV ve KDVnin kaldırılmasına dair kanun
teklifimiz de var. Ayrıca, Petrol Piyasası Kanununun 10uncu maddesi
benim anlattığım şekilde fiyatlamayı zaten düzenliyor.
Yani burada esas problem kanunla serbest piyasaya bırakıyor ama
vergilendirmeyle fiyatlar yükseliyor. Benim sözünü ettiğim fiyat
farkı burada zaten, hani bir düzeltme yapayım.
BAŞKAN Peki, teşekkür ediyorum.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:15.35
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.50
BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: Rümeysa
KADAK (İstanbul), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 67nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkanı ve Bursa
Milletvekili İsmail Tatlıoğlu tarafından, son yıllarda
Türkiyede uygulama sıklığı gittikçe artan kamu-özel
iş birliği (KÖİ) projelerinin Türk ekonomisine etkilerinin
tespiti, şeffaflık ve hesap verebilirlik kıstasları dikkate
alındığında kamu kaynakları bakımından
verimliliğinin incelenmesi, kamu maliyesi nazarında nihai
sonuçlarının araştırılması ve hukuka
aykırılıkların tespit edilerek hakikatin Türk milletiyle
paylaşılması amacıyla 16/3/2022 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16
Mart 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
16/3/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 16/3/2022 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Erhan
Usta
Samsun
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Bursa Milletvekili ve Grup Başkanı
İsmail Tatlıoğlu tarafından son yıllarda Türkiye'de
uygulama sıklığı gittikçe artan kamu-özel iş
birliği (KÖİ) projelerinin Türk ekonomisine etkilerinin tespiti,
şeffaflık ve hesap verebilirlik kıstasları dikkate
alındığında kamu kaynakları bakımından
verimliliğinin incelenmesi, kamu maliyesi nazarında nihai
sonuçlarının araştırılması ve hukuka
aykırılıkların tespit edilerek hakikatin Türk milletiyle
paylaşılması amacıyla 16/3/2022 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 16/3/2022 Çarşamba günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN İYİ Parti grup önerisinin
gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden Bursa Milletvekili Sayın
İsmail Tatlıoğlu.
Buyurun Sayın Tatlıoğlu.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; kamu-özel iş birliği projeleri
olarak bilinen ve başından itibaren yaklaşık 257 adet
farklı proje ve yaklaşık olarak da 160 milyar dolarlık bir
portföye ulaşmış yatırım ve işletme süreci
üzerine bugün -çok kısa olarak- bir araştırma önergemiz var,
talebimiz var.
Şuna inanıyoruz ki bir gün Türkiye'nin çok
uzun süreli gündemi bu olacak. Günlerce, haftalarca ve aylarca Türkiye bu
konuyu konuşacak ve hukuk dâhil gerçekten bu sürecin
aydınlığa kavuşması ve kamuoyunda
sağlıklı bilinmesi yönünden çok geniş bir gündem
oluşturacak.
Şimdi, neden böyle? Çünkü bu, millî gelirin
yüzde 20sini bulan ve Türkiye'nin önümüzdeki çeyrek asrında da -hem
bütçesi hem de hazinesinin üzerinde- bir yük teşkil eden bir süreç. Ranta
karşı olan, projeyi esas alan bir siyasi parti olduğumuzu
belirtiyoruz. Projeler ve yatırımlar Türkiyede özellikle merkez ve
merkez sağ partilerin temel icraatlarıdır. Biz de kendimizi
burada açıklayan bir siyasi parti olarak bu projelerden ve bunun
devamı projelerden yanayız ama bunların hukuk içerisinde
yapılmasından tarafız.
Değerli milletvekilleri, bu 257 projenin
özellikle yüzde 70i 2003 yılından sonra yapılmış, projelerin
sözleşmeleri ortada yok. Ne şehir hastaneleriyle ilgili ne
İstanbul Havalimanıyla ilgili ne Osmangazi Köprüsü, Gebze-İzmir
yoluyla ilgili ne de diğer yap-işlet veya sözleşme devir bedeli
karşılığı devredilen işlemler bu anlamda çok
açık bir sürece sahip değiller, hep perdelenmiş ve örtülü bir
sürece sahipler.
Bakın, bunlardan Gebze-İzmir Otoyolu
yaklaşık 17 milyar dolar, yaklaşık 420 kilometrelik bir yol
ve bir Osmangazi Köprüsü var. Bu, kurgulanırken şöyle
eleştiriliyordu: Geçenler tamam, geçmeyenleri devlet ödüyor. Bir
eleştiriydi, ben buna katılmıyorum. Geçsin, geçmesin bir
şeyin bedelini hazinenin ödemesi makuldür, yeter ki o proje makul olsun,
yeter ki o proje açık ve şeffaf bir ihale süreci içerisinde hukuka
dayalı yapılsın. Ben o itirazlara hep itiraz eden bir
akademisyen ve siyasetçiyim ama bugün bu çok değişti, kapalı
kapılar arkasında o kadar bir kurgu oldu ki bakın, bu yıl,
2022 yılında -eğer haziran ayında artış olmazsa
Amerikan enflasyonu nedeniyle- Osmangazi Köprüsü için toplam işletme
bedeli olarak yaklaşık 10 milyar Türk lirası bedel ödenecek ve
bunun yaklaşık 2,6 milyar lirası geçenler tarafından
ödenecek ve bunun 7,2 milyar lirasını hazine ödeyecek. Burada
Sayın Bakan bütçeyi konuşurken ve AK PARTİ bunları gündeme
getirirken hep ne diyordu? Hazineye sıfır yük.
Dolayısıyla, bu projeler çok yanlış kurgulanmış
ve bugün hazineye ciddi yükleri olan ve yük miktarı da bizler
tarafından bile bilinmeyen projeler olarak karşımıza
çıkıyor.
İkincisi, bunlarla ilgili yolsuzluk
iddiaları. Bu Meclisin boynunun üstünedir, boynunun borcudur bunlarla
ilgili şeffaflığın açıklığa
kavuşturulması. Bakın, Osmangazi Köprüsü, bu proje toplam yedi
yılda bitirilip on beş yıl işletilmesi üzerine
kurulmuştur. Sözleşmeye sonradan bir madde eklenmesiyle değişiklik
yapılmış, Erken bitince erken ödenir. maddesi getirilmiş,
teknik olarak açıklamaya çok vaktimiz yok. Dünyanın hiçbir yerinde
dört yılı bulmamış bu ve buna benzer köprülerin yapımı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) Üç
yıl dört ayda bitmiş ve siz ne bekliyorsunuz? Bitişinden
itibaren on beş yıl başlayacak. diye bekliyorsunuz. Hayır,
üç yıl sekiz ay ödeme takvimine ilave edilmiş, sadece bunun
miktarı 2,1 milyar dolar. Ben bütçe konuşmalarında Sayın
Fuat Oktaya bunu söylediğimde o, bu miktarın doğru
olduğunu ama Hazineden çıkmadığını söyledi. Bütün
bu büyük işin, büyük hacimli kamu sürecinin hiçbir şekilde ne
sözleşmeleri ne de denetim raporları var ortada. O nedenle bizim talebimiz
şudur: Bu Mecliste bulunan her arkadaşımız için, milletin
vekili arkadaşımız için bunun bir açıklığa
kavuşturulması, kamuoyuyla paylaşılması bir siyasi
kişilik borcudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Selamlayalım.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) Gelin,
bu araştırma önergesine destek verelim ve bunu
açıklığa kavuşturalım. Eğer bu iddialar yersizse
de yersiz olduğu anlaşılsın ve gerçekten vicdanlar
rahatlasın.
Ben bu konuyu bitirirken Sayın Elitaşa ve
Sayın Ataşa Kayseriyle ilgili bir şey söylemek istiyorum, 2
Kayserilinin arasına girmek istemiyorum ama: 2005 yılında
Türkiye'de her vatandaş 100 lira kazanırken Kayserili 95 lira kazanıyormuş,
2021 yılında her vatandaş 100 lira kazanırken Kayserili 88
lira kazanmaya başlamış yani Kayserili fakirleşmiş
-ama açıldı esnaf ama kapandı- neticede Kayserilinin
fakirleşmesiyle süren bir süreç var.
Bu araştırma önergemize her
arkadaşımızdan destek bekliyorum.
Saygılar sunarım. (İYİ Parti ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın Erol
Katırcıoğlu.
Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ben hemen baştan söyleyeyim, bu önergeyi biz
Halkların Demokratik Partisi olarak destekliyoruz. Gerekçesini kısaca
anlatmaya çalışayım, üç dakikada ne kadar anlatılabilir
bilmiyorum ama şunu söyleyeyim: Bakın, bu coğrafyada sermaye
birikimi daima devlet eliyle olmuştur. Bu, cumhuriyetin kuruluşunda
da böyleydi, daha sonraki yıllarda da böyleydi, şimdi de böyle.
Bakın, sadece şunu hatırlayın;
1924te İş Bankası kuruldu ve İş Bankasının
etrafında yerli sermaye şirketleri kuruldu ve bu, özellikle devletin
yaptığı bir şeydi. Hatta, başka bir şey
söyleyeyim; İş Bankasının Yönetim Kurulunda bakanlar
vardı. Dolayısıyla da değerli arkadaşlar, sermaye
birikimi ile devlet müdahalesi veya devlet arasındaki bu ilişki ilginç
bir ilişkidir. Dediğim gibi, çok kısa sürem olduğu için çok
ayrıntıya girmeyeceğim ama şunu söyleyeyim: En bariz
örneklerinden bir tanesi kamu iktisadi teşebbüslerinin sistem içindeki
varlıklarıydı.
Değerli arkadaşlar, bakın, şöyle
bir mekanizma kuruldu, yıllardan beri bu böyledir: KİTler genellikle
özel sektörün girdi mallarını üretirler ve KİTler bu girdi
mallarını satarken maliyetinin altında
fiyatlandırılır Bakanlar Kurulu tarafından yani
KİTler 10 liraya ürettikleri malı 7 liraya satarlar. Kime satarlar?
Özel kesime satarlar. Peki, 10 liraya mal olmuş olan bir mal 7 liraya
satıldığında 3 liralık zarar nereye yazılır?
Bütçeye yazılır değerli arkadaşlar. Bütçeye
yazılır ve bütçeyi halkımız öder veya enflasyon olarak yine
biz öderiz.
Değerli arkadaşlar, bu mekanizma hâlâ
çalışmakta ve giderek de daha rafine hâle gelmiş durumda. Bu
kamu-özel iş birlikleri, bu KİT sisteminin bariz sermaye birikim
aracı olarak kullanılmasının bir başka örneği
olarak karşımızda. Üstelik de gerçekten, bugünün dünyasında
çok kabul edemeyeceğimiz bir şekilde ihalelerin neredeyse davet
usulüyle dünyanın fiyatlarıyla verilmiş olması bir;
ikincisi de ticari sır arkadaşlar, sözleşmeleri okuma
şansımız yok ama şunu söyleyebilirim: Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidara geldiği zaman, diğer bütün başka
partiler gibi, kendi sermaye grubunu yaratma ihtiyacı hissetti ve
kamu-özel iş birliği mekanizmasını bunun için kullandı
ve kullanmaya da devam ediyor. Şimdi, diyeceksiniz ki: İyi ya,
sermaye birikimi kötü mü? Değerli arkadaşlar, eğer biz
demokrasiden bahsediyorsak -ki bahsediyoruz- serbest piyasadan bahsediyorsak
-ki bahsediyorsunuz- bu çerçevede uymayan bir şeyden söz ediyoruz
esasında; kamu-özel iş birliği.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Değerli
arkadaşlar, gerçekten de dünyanın hiçbir yerinde -benim bildiğim
kadarıyla- bu tür ihaleler verilmez, verilse de ticari sır diye
özellikle
Yani düşünün, Meclisten dahi saklanan, Plan ve Bütçe
Komisyonunda çalışan arkadaşlarımızdan saklanan bir
ticari sırla karşı karşıyayız ve
kaçınılmaz olarak bu sistem yolsuzluk üretir, kaçınılmaz
olarak kayırmacılık üretir ve sonuçta, benim anladığım
kadarıyla, Türkiye toplumunun genel aleyhine olmak üzere sonuçlar üretir.
Onun için, biz İYİ Partinin vermiş olduğu bu önergenin daha
da güçlendirilerek verilmesi gerektiğini düşünüyoruz ve oyumuzun da
pozitif olacağını söyleyeyim.
Sağ olun, iyi günler. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz talep eden Adana Milletvekili Sayın Burhanettin Bulut.
Buyurun Sayın Bulut. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BURHANETTİN BULUT (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, eskiden
yap-işlet-devret diye bilirdik bu sistemi, ta ki bir fakirin hayali
olmaya başladığı andan itibaren adı kamu-özel iş
birliğine döndü ve devasa bir büyüklüğe döndü bu işletmeler;
hatta ünü Türkiye'yi aştı. Dünyanın 4üncü ülkesiyiz kamu-özel
iş birliğine bütçe açısından
bakıldığında, tek tek bakıldığında yani
proje bazında bakıldığında ise 1inciyiz,
dünyanın 1inci ülkesiyiz. Bu iş birliklerine dolar bazında
baktığımızda -İYİ Partinin konuşmacısının
söylediği gibi- 160 milyar doları buluyor, 160 milyar dolar. Bu
büyüklük, Türkiye'de gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 20sine
tekabül ediyor. Gelecek yıllardaki ödemeler olarak
bakıldığında, gelecek on yılda yüzde 1leri buluyor.
Böylesi büyük, devasa projelerin hâliyle Sayıştay tarafından
denetlenmesi ve Meclise de sunulması gerekiyor çünkü böylesi büyük
projelerde, konunun başında, ilk bu sistem
başladığında, buradan, devletten bir kuruş
çıkmayacağı söylenmesine rağmen çok ciddi oranlarda
rakamlar hazineden alınıp buraya ödenince bu zorunluluk daha da
büyümüş oldu. Yani devletin cebinden 1 kuruş çıkmadan
yapılan projeler daha sonra hazinenin karşıladığı
projeler hâline geldi, bunlara tek tek örnek verebiliriz; örneğin, Zafer
Havalimanı. Zafer Havalimanı 23 bin yolcuyla 2021i kapatmış.
Peki, garanti edilen oran kaç, sayı kaç? 1 milyon 317 bin yani yüzde 98
oranında bir şaşma var. Kim karşılıyor buradaki
yüzde 98 şaşmayı? Yöneticiler mi karşılıyor? Bu
ihaleyi yapanlar kendi ceplerinden mi karşılıyorlar? Yüzde 10 değil,
yüzde 20 değil; yüzde 98 şaşma sonucu bu müteahhitlere ödemeyi
hazine yapıyor. Burada kamu-özel iş birliklerinde ihalenin nasıl
yapıldığı bilinmiyor, maliyeti bilinmiyor. Sözleşmeyi
sadece biz bilmiyor değiliz, AKP milletvekilleri de bilmiyor çünkü
iktidar, bunların hepsi ticari sır diye, sorduğumuz soru
önergelerine bile cevap vermiyor.
Burada önemli kalemlerden bir tanesi de şehir
hastaneleri. Nihayetinde geçen yıl bütçe görüşmesinde
Sağlık Bakanı bu sistemden vazgeçtiğini söyledi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
BURHANETTİN BULUT (Devamla) Bitiriyorum.
2022 bütçesinden yine örnek verelim:
Sağlık Bakanlığı bütçesi 116 milyar TL iken bu
hastanelere -13 tane şehir hastanesine- ayrılan pay yüzde 20yi
buluyor. Neredeyse hazinenin büyük çoğunluğu bu ticari
işletmelere aktarılacak durumda.
Burada görülen şey şudur: Saray kendine
bir müştemilat kurmuş ve o sarayın içerisinde yandaş
müteahhitlere rant kapısı olarak görüyor. Bu kamu-özel iş
birlikleri tarihe kalacak ancak bu şirketler tarihe kalırken
İngiliz mahkemelerinde belki bunun görüşmeleri olacak; bu sistemi
Türkiyeye getirenlerin ise mahkemesi Türk mahkemelerinde yapılacak.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz talep eden Malatya Milletvekili Sayın Bülent Tüfenkci.
Buyurun Sayın Tüfenkci. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Çok Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri;
kamu maliyesinin en önemli kazanımlarından biri kamu-özel iş
birliği modelidir. Ülkemizde kamu-özel iş birliği modeli, klasik
finansmandan uzun yıllar sürecek altyapı
yatırımlarının yerine daha hızlı bir şekilde
finansman sağlayacak bir modeldir. Esasında, Türkiye'de 1980li
yılların ikinci yarısından itibaren rahmetli Özal'la
gündemimize giren ve daha sonra da AK PARTİ iktidarlarında daha
değişik bir finansman modeli olarak ve altyapı
ihtiyaçlarının hızlı bir şekilde yerine getirilmesi
noktasında devreye sokulmuştur. Bu yatırımlarla inşa
edilen tesisler sözleşme süreleri sonunda kamuya devredilecektir yani bu
projelerin sahibi milletimizdir, kaldı ki gerekirse bu projelerin yeniden
işletme hakkının devredilmesi ve uzatılması da yine
hükûmetlerin uhdesindedir. Unutulmamalıdır ki kamu-özel iş birliği
modeli, birçok projenin bütçe kaynaklarını kullanmadan ve kamu borç
stokunu artırmadan aynı anda yapılmasına imkân
tanımaktadır. Örneğin, İstanbul Başakşehir Çam ve
Sakura Şehir Hastanesi özelinde Sağlık Bakanlığımızın
kamu-özel iş birliği kapsamında ödeyeceği maliyet ile
hastanenin bütçeden yapılması durumundaki maliyet
karşılaştırıldığında aynı
olduğu görülecektir
KEMAL PEKÖZ (Adana) Sağlık Bakanı
kendisi söyledi, Biz bu parayla daha çok hastane yaparız. dedi.
BÜLENT TÜFENKCİ (Devamla)
ancak burada
kamu-özel iş birliği modeliyle hastane çok daha hızlı bir
şekilde tamamlanabilmiş ve hizmete girmiştir. Bunun yanı
sıra, hastaneye ilişkin kullanım bedeli de on sekiz yıl
gibi uzun bir sürede ödenecektir. Dolayısıyla, İstanbul Başakşehir
Çam ve Sakura Şehir Hastanesi kamu-özel iş birliği modeli
sayesinde hızlı bir şekilde ve uzun dönemli bir ödeme
avantajıyla vatandaşımızın hizmetine sunulmuştur.
Yine, kamu-özel iş birliği modeli
kapsamında İstanbul üçüncü havaalanı projesi toplam tutarı,
yaklaşık maliyeti 10,25 milyar avrodur. Projeye bugüne kadar 7,4
milyar avro harcanarak ilk fazı ulaşıma açılmış
ancak 2019 yılında Devlet Hava Meydanları hiçbir garanti ücreti
ödememiştir çünkü yolcu sayısı garanti kapsamının
üzerinde kalmıştır.
Değerli arkadaşlar, biz, bu
havaalanıyla yirmi beş yıl boyunca 22 milyar avro kira gelir
ödemesini de devletin hazinesine koymuş olacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
BÜLENT TÜFENKCİ (Devamla) Esasında
garanti gelirleri ile giderleri topladığımızda devletin bu
işten daha kârlı olduğunu görürsünüz. Bazı yerlerde garanti
kapsamında ödeme yapılıyor ama bazı yerlerde de gerçekten,
yolcu sayısı veya garanti kapsamındaki işler
karşıladığından kira gelirleriyle bu fark kendi
içerisinde birbirlerine denk gelmektedir.
Ben bu vesileyle tekrar yüce Meclisimizi saygı
ve sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın Keven, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- Yozgat Milletvekili Ali Kevenin, alkollü bir sürücünün
çarpıp kaçması sonucu hayatını kaybeden lisanslı
bisiklet sporcusu Umut Gündüzün ailesinin taleplerine ilişkin
açıklaması
ALİ KEVEN (Yozgat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Umut Gündüzün ailesinin
çığlığını sizlerle paylaşmak istiyorum. Umut
Gündüz, 15 Temmuz 2020 tarihinde, 19 yaşındayken bisikletini
kullandığı sırada alkollü bir sürücünün çarpıp
kaçması sonucu hayatını kaybetti. Umut Gündüz lisanslı bir
bisiklet sporcusuydu. Yozgatın Akdağmadeni ilçesi doğumlu olup
hemşehrimdi. Mahkemesi yeni bitti, ölümüne neden olan sürücü sadece dört
ay tutuklu kalıp serbest bırakıldı. Bu durumu kamuoyuna
anlatmak isteyen anne ve baba polis şiddetiyle
karşılaştı, Meclise bile alınmadı. Ölümüne neden
olanların taksirle cezalandırılması gerek hızlı
gerek alkollü araba kullanmalarına rağmen kasıtsız ve iyi
hâl durumlarıyla ceza almaları yani bir nevi cezasız
kalmaları hem ailelerin hem kamuoyunun vicdanını derinden
yaralıyor.
Son iki yılda ülkemizde 300e yakın
bisikletli trafikte hayatını kaybetti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ KEVEN (Yozgat) Mağdur aileleri
bisikletli ölümleriyle ilgili cezaların artırılmasını,
kendilerine hukuksal destek sağlanmasını, ciddi tedbirler
alınmasını talep ediyor.
Umut Gündüze ses olun, bir daha Umut Gündüzler
ölmesin diyorum Başkanım.
BAŞKAN Sayın Olcay Kılavuz,
buyurun.
34.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, temel gıda
ürünlerinde yapılan stokçuluğa ve ayçiçeği yağı
üzerindeki algı operasyonlarına ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Kur ve enflasyon bahanesiyle temel gıda
ürünlerinde yapılan stokçuluğa ve ayçiçeği yağı
üzerinden oluşturulan suni kıtlık algılarına
karşı devletimiz ilk andan itibaren tedbirini almış, bugün
de 6.099 ton ayçiçeği yağı yüklü gemi Mersinimize
ulaşmıştır. Algı operasyonlarıyla
insanlarımız üzerinde kaos ve panik havası
yaratılmış, stokçular soysuz kazanç yollarına yenisini
eklemiş, siyasi rant tüccarları krizi fırsat bilmişlerdir.
İnsanlarımızı endişeye, korkuya sevk edip
refahına el uzatan; fitneye hizmet edip Türkiyeyi aciz göstermeye
amaçlayan odaklar Türk yargısı önünde mutlak surette hesap
vermelidir. Herkes şunu iyi bilmelidir ki Türkiyemiz dün olduğu gibi
bugün de güçlü bir şekilde dimdik ayaktadır.
BAŞKAN Sayın Gürer, buyurun.
35.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, akaryakıta
sürekli yapılan zamlara ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
AKP iktidarlarında hayat pahalılığı her kesimin canına okudu.
Akaryakıta sürekli yapılan zamlar, nakliyecilerin taşıma
maliyetini katladı. Pazarcı esnafı farklı şehirlerden
sebze, meyve getirememekten dert yanıyor. Servisçiler İşin
içinden nasıl çıkacağız? diye düşünüyor, Cepten
yiyoruz. diyorlar, araçlarını satanlar var. Taşıma
sektöründeki esnaf Bu iş böyle gitmez. diye anlatıyor. Aynı
zamanda, olan, tüketiciye oluyor; onlar da daha pahalı hizmet ve ürün
almak zorunda kalıyor. Servis bakım ücretleri, yedek parça ücretleri
katlandı. TÜVTÜRK muayene ücretleri otomobil için 507, kamyon için 685
liraya çıktı; bir yılda yüzde 36 arttı. Hususi oto zorunlu
sigortası bir yılda 420
liradan 940 liraya çıktı. Lastik fiyatlarında yüzde 25
artış oldu.
AKP iktidarı hâlen masal anlatmakla
meşgul. Cumhurbaşkanı, taşıma sektörünün
sorunlarını görmüyor, görüyorsa da çözüm üretmiyor.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü ve
arkadaşları tarafından, İstanbul Sözleşmesinden
doğan yükümlülüklerin yerine getirilmesi için atılacak
adımların belirlenmesi amacıyla 16/3/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16
Mart 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
16/3/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 16/3/2022 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
16 Mart 2022 tarihinde İzmir Milletvekili
Serpil Kemalbay Pekgözegü ve arkadaşları tarafından (17444 grup
numaralı) İstanbul Sözleşmesinden doğan yükümlülüklerin
yerine getirilmesi için atılacak adımların belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 16/3/2022 Çarşamba günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grup
Önerisinin gerekçesini açıklama üzere söz talep eden İstanbul
Milletvekili Sayın Oya Ersoy.
Buyurun Sayın Ersoy. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul)
Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Evet, üç gün sonra 19 Mart; bir gece
yarısı tek adamın verdiği tek taraflı çekilme
kararıyla İstanbul Sözleşmesinden çıktık. demesinin
üzerinden tam bir yıl geçti. Bianetin açıkladığı
erkek şiddeti çetelesi var, rakamları oradan vereceğiz. Bu bir
yıl içinde, 2021 yılında, 339 kadın ve 34 çocuk katledildi,
erkekler 96 kadına tecavüz etti, 772 kadını seks köleliğine
zorladı, 424 kadını taciz etti ve 208 çocuğu istismar etti.
Yine erkekler 793 kadına şiddet uyguladı. 2022
yılının daha başındayken ocak ayında tam 23
kadın, şubat ayında 22 kadın katledildi. LGBT+lar hedef
gösterilmeye devam edildi. Gökkuşağı bayrağı her
tarafta yasaklandı ve her tarafta saldırılar devam etti. 2021
yılında Türkiye, OECD ülkeleri arasında kadına yönelik
şiddet ve kadın cinayetleri sıralamasında 1inci; 2021
Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporunda 156 ülke arasında
133üncü sırada yer aldı. Evet, İstanbul Sözleşmesinden
çıkma kararı erkekleri güçlendirdi, kadınları
güçsüzleştirdi ve şiddet faili erkekler kendilerine suçlu gözle
bakılamayacağından, namus ya da pişmanlık yoluyla
nasıl olsa koruma kalkanıyla yargının kendilerini koruyacağından
o kadar eminlerdi ki mahkeme salonlarında bunları dile getirmekten
imtina etmediler. İlk teşekkür kimden geldi biliyor musunuz?
Pınar Gültekini boğarak öldürdükten sonra yakan katil Cemal Metin
Avcıdan geldi. Muğla 3. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen
duruşmada mağdur olduğunu savunarak bu erkek katil
İstanbul Sözleşmesinin iptal edilmesi iyi oldu. savunması
yaptı. İstanbul Sözleşmesinden tek taraflı çıkma
kararı sadece şiddet faillerini değil, aynı zamanda bizzat
mekanizmalarındaki erkekleri de güçlendirdi yani kolluktaki, yani
yargıdaki erkekleri de güçlendirdi, erkek adaletini güçlendirdi.
2022 yılının ilk ayında 29
kadın şüpheli şekilde hayatını kaybetti.
Kadınların ölmeden önce yalnız olup olmadığı
erkek yargı tarafından araştırılmadı, dava
süreçleri hızlıca kapatıldı. Failler ise yine hep bir
ağızdan aynı savunmayı yaptılar: Ruh
sağlığı bozuktu, intihara meyilliydi. Ve en vahimi de ne
biliyor musunuz? Yargıtay Ceza Genel Kurulunun en son verdiği karar.
TRT sanatçısı Hatice Kaçmaz; 33 yaşındaydı Hatice ve
evlilik teklifini kabul etmediği için katil Orhan Munis tarafından 15
bıçak darbesiyle bir parkın ortasında katledildi. Mahkeme,
katilin tutku derecesinde, aşırı sevgiden kaynaklı olarak
cinayeti işlediğini söyleyerek iyi hâl uyguladı, müebbet hapis
cezası verdi. Evet,
Yargıtaya itiraz edildi, dosya Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gitti,
mahkemenin kararını Genel Kurul aynen onayladı ama ekledi, dedi
ki: Evlenme teklifini kabul etseydi katil cinayeti işlemeyecekti.
Şimdi, katiller az cezayla sıyırsın diye duygusal çöküntü
ve ani hiddet bahanesi bulan yargı, kadınlara evlenme teklifini
kabul etmediği için öldürülmeyi de hak görüyor. Evet, bu ülkede,
boşanmak istediği için, ayrılmak istediği için, evlenmek
istemediği için yani Hayır. dediği için kadınlar
öldürülüyor. Erkek adalet ne yapıyor? Kadın katillerini koruyor yani
kadınlara diyor ki: Kendi hayatınıza, ilişkinize,
evliliğinize, reddetme kararınıza dahi karışırız
biz. Ama biz de sokaklardan, meydanlardan ısrarla haykırıyoruz
ve o haykırışımızı duymak zorundasınız.
Ve size öğreteceğiz: Hayır. Hayır. demektir,
Hayır. Hayır. demektir, Hayır. Hayır. demektir!
Şiddetin kaynağıysa sizin
yarattığınız ve desteklediğiniz toplumsal cinsiyet
eşitsizliğidir. Siz, kadınların kamusal alanda cinsiyetini
reddeden, ailenin içine hapseden, sözleşmeyi aşan saldırı
dalgasının bir parçasısınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
OYA ERSOY (Devamla) - İşte, tam da bu
nedenle, kadınların yüzyıllardır erkek egemenliğine,
ayrımcılığa, cinsiyetçiliğe verdiği mücadeleyle
kazandıkları haklarına göz diken bir iktidar
kuşağıyla karşı karşıyayız tüm dünyada
ve bu nedenle de tüm dünyada kadınlar hep bir ağızdan
bağırıyoruz ve tüm dünyada kadınlar ayakta, diyoruz ki:
Feminist isyan var. Evet, tüm dünyada bir feminist isyan var; 8 Martta da tüm
engellemelerinize, iktidarın bizzat polisinin barikatlarına
rağmen her yerde kadınlar sokaklara aktı, meydanlara aktı
ve isyanını dile getirdi. Evet, biz eşitlik istiyoruz, özgürlük
istiyoruz, hayatlarımızı istiyoruz; haklarımızın
zerresinden bile vazgeçmiyoruz, asla da vazgeçmeyeceğiz ve hep birlikte
haykırıyoruz: Feminist bir dünya kurmadan bitmeyecek bu isyan! (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
söz talep eden Erzurum Milletvekili Sayın Muhammet Naci Cinisli.
Buyurun Sayın Cinisli. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET
NACİ CİNİSLİ (Erzurum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlarım.
Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi
Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi
Sözleşmesi, Türkiye öncülüğünde İstanbulda
imzalandığı için İstanbul Sözleşmesi olarak
anılıyor. Sözleşme, kadına yönelik şiddetin insan
hakkı ihlali olarak sayılması ve şiddetle mücadele için
kurumsal mekanizma öngörmesi bakımından çok önemli. AK PARTİ
Hükûmetinin imkânı olmasına rağmen şerh ve şart
koymadan ilk imza sahibi olduğu İstanbul Sözleşmesinin
şiddeti sona erdirme ve ayrımcılığı
sonlandırma konularında sosyal boyutu bulunuyor. İstanbul
Sözleşmesi, aynı zamanda, AK PARTİ iktidarında
kadınların pamuk ipliğine bağlanmış hak ve güvenliklerini
korumaya vesile olan 6284 sayılı Kanuna dayanan uluslararası
bir belge.
İstanbul Sözleşmesinin kadınlara
sağladığı avantajların yanı sıra,
sözleşme, aynı zamanda, imzalayan ülkelerin ISO belgesine sahip
kurumlar gibi yüksek bir standarda sahip olduğunu; birinci sınıf,
üst lig ülkeler arasında bulunduğunu kanıtlayan bir siyasi belgedir.
Bu belgeyi yırtmak Üst lig standartlarına uymuyorum. demektir; bu,
bir AK PARTİ tavrı ve ayıbıdır. Görülüyor ki AK
PARTİ sözleşmeden çıkarak milletimizi ahlak ölçen bir
sıfatla ayrıştırma gayriciddiliğine,
sorumsuzluğuna gitti. Buradan soruyorum: Eğer ki sözleşmeden
çıkılmasına itiraz edenlere ve muhalefete ahlaksız
deniyorsa bu sözleşmeyi imzalayanlar hangi ahlak ölçüsüyle imza
attılar?
Konunun önemli bir diğer boyutu ise Türkiye
Büyük Millet Meclisinin iradesini hiçe sayan sorumsuz tavırdır. Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemine uygun böylesine bir sorumsuzluk, kurumsal yapısı
sağlam parlamenter sistem içerisinde düşünülemez bile. Sayın
Genel Başkanımız Meral Akşener Hanımefendi'nin
ısrarla üzerinde durduğu ve milletimizin değerini daha da iyi
anladığı iyileştirilmiş, güçlendirilmiş
parlamenter sisteme geçiş seçimlerden sonra Allah'ın izniyle
gerçekleşecektir. İtiraz ettiğimiz,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin verdiği güçle tek
bir kişinin keyfî kararları Türkiye'yi, milletinin kendini onurla
temsil ettiği demokrasiden tamamen uzaklaştırıyor.
Sözleşmenin feshediliş tarzıyla aslında yapılan,
ülkemizi hangi maceralara sürükleyeceği belli olmayan bu yönetim
sisteminin temsilcisi sarayın Türkiye'ye, tüm dünya kamuoyuna ama
asıl önemlisi yüce Meclisimize meydan okumasıdır. Bu tavrı
şiddetle protesto ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti demokratik, insan
haklarına saygılı, sosyal bir hukuk devletidir. Türk insanı
demokrasiyi sevmiştir, yüz elli yıllık parlamenter
geleneğine bağlıdır. Aziz milletimizin desteğiyle
parlamenter geleneğimize tekrar sahip çıkılacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen, buyurun.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla)
Teşekkür ederim.
Bundan sonra bizlerin, tüm sayın
milletvekillerinin görevi Türkiye Büyük Millet Meclisinin onurunu,
şahsiyetini, milletimizin namusunu korumak olmalıdır. Bu
karardan da anlıyoruz ki devlet ile parti birbirine
karıştırılmaktadır. Kadınların pamuk
ipliğine bağlanmış haklarına bile göz dikebilecek
duruma gelmiş olması AK PARTİ'nin düşmüş olduğu
aczi gözler önüne seriyor.
Sayın Genel Başkanımız Meral
Akşener Hanımefendi, İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme
kararının iptal edilerek yürütmenin durdurulması için
Danıştaya başvurmuştu. Başvuru esastan incelendi.
İnceleme kapsamında Danıştay Savcılığı,
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen bir sözleşmenin
ancak aynı yöntemle yürürlükten kaldırılabileceğini
vurguladı ve Cumhurbaşkanı kararının iptali yönünde
karar verilmesinin uygun olacağını kaydetti.
Her yönüyle kalkınmış Türkiye için
hakiki demokrasi ve istişareye dayalı parlamenter sistemin doğru
bir yol olduğunu belirtir, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Gamze Taşcıer.
Buyurun Sayın Taşçıer. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GAMZE TAŞCIER (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, maalesef bu ülkede
kadınlar her gün öldürülüyor; her saat, her dakika şiddete maruz
kalıyor ve bununla da yetinilmeyip kadınlar yargılanıyor.
Nasıl mı? Yirmi yıl öncesine götüreceğim sizi: Orhan Munis,
askerden döndüğünde, liseye giden kız kardeşi dinlediği
müziğin sesini kısmadığı için kız kardeşini
8 yerinden bıçaklayarak öldürdü. Mahkemeye çıktığında
Askerden dönmüştüm, kendimi kaybettim. dedi ve haksız tahrik
indirimini kaptı; sonra Pişmanım." dedi, iyi hâl
indirimini de aldı ve müebbet olması gereken cezası kuşa
döndü, on üç yıl yattı ve çıktı. Aradan yirmi yıl
geçti, bir dolmuşa bindiğinde Hatice diye birisiyle
tanıştı. On beş gün sonra Haticeye evlenme teklifi etti.
Hatice istemediği için doğal olarak bu teklifi reddetti ve Vay sen
misin bu teklifi reddeden
Hemen eve gitti, 20 santimlik bıçağı
çorabının kenarına koydu ve Haticeyi bıçaklayarak öldürdü.
Yirmi yıl boyunca yine değişmemişti zihniyet, çok
sevdiği için öldürmüştü; mahkeme Ee, sen de kabul etseydin. Bu
nedenle tahrik olduğu için ben bu indirimi uygularım." dedi ve
yine haksız tahrik indirimini Orhan Munise uyguladı ve Yargıtay
da maalesef, bu kararı onadı. Tabii, hâkimler bu indirimi uygulamak
zorunda değil ancak her alanda olduğu gibi yargıdaki eril
zihniyet, maalesef, kendini kadınların yerine değil kadın
katillerinin yerine koyarak, empati kurarak onları karar vermeye zorluyor
yani sorun, topyekûn bir zihniyet meselesi.
Şimdi Yargı paketi getireceğiz,
haksız tahrik ve iyi hâl indirimine biz de karşıyız.
diyorsunuz, tam üç yıldır aynı şeyi söylüyorsunuz. Üç
yıl önce verdiğim teklif, hâlâ Meclisin tozlu raflarında
bekliyor ama bu arada sizin keyfiniz yüzünden kadın katilleri üç beş
yıl yatıp elini kolunu sallayarak sokağa çıkıyor ve
başka kadınların hayatlarını, maalesef, gasbediyor.
Peki, yazılı kanunlar her şeye yetiyor mu? Yetmiyor. Bu kanunu
kaldırsak da kendini katillerin yerine koyan bir zihniyet yargıda
olduğu sürece sonuç değişmeyecek.
Mesela, şu an vizyonda şarkıcı
Bergenin bir filmi gösteriliyor, tüm Türkiyede gösteriliyor, tek bir yerde
gösterilmiyor, katilin yaşadığı ilçede yasak. Neymiş?
Beyefendi ve ailesi incinirmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GAMZE TAŞCIER (Devamla) Toparlıyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
GAMZE TAŞCIER (Devamla) Kadın katilleri
istiyor, istedikleri oluyor; kadın katilleri Pişmanım. diyor,
Ah vah, pişmanmış. diyorlar; Sokakta ne işin
vardı? Etek giyiyordu. Kırmızı ruj sürdü. diyorlar;
E, o da hak etmiş. algısı, maalesef, hâlâ zihinlerde devam
ediyor. Yani kadınlar kim olursa olsunlar, ne giyerlerse giysinler hep
yargılanıyorlar. Kanun çıkaralım, evet; indirimleri
engelleyelim, evet ama mahkemelerin dışında da maalesef
kadınlar akıllarda, dillerde, gözlerde, bakışlarda hep
yargılanıyor yani biz bu zihniyeti değiştirmediğimiz
sürece istediğiniz kadar kanun çıkarın, istediğiniz kadar
komisyonlar çıkıp raporlar hazırlasın, kadınlar
yargılanmaktan, öldürülmekten, şiddete uğramaktan kurtulamayacak
ta ki devriiktidarınız bitene kadar. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar; HDP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Balıkesir Milletvekili Sayın Belgin Uygur.
Buyurun Sayın Uygur. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA BELGİN UYGUR
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP
grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın ifade ettiği üzere kadına şiddet bir
insanlık suçudur, bu suretle toplumun tamamının
katıldığı topyekûn bir mücadeleyi gerektirir ve bu
mücadelenin devamlılığı ve sürekliliği esastır.
Şiddetin her türlüsüne ve kadına yönelik şiddete karşı
iktidarlarımız döneminde çok yönlü, çok boyutlu tedbirler
alınmış, mesafeler katedilmiştir. Bu kapsamda, kadına
yönelik şiddetin önlenebilmesi için merkezler inşa edilmiş,
konukevleri yapılmış, yasal düzenlemeler hayata
geçirilmiştir. Şiddete uğrayan veya şiddete uğrama
tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin
korunması ve bu kişilere yönelik baskı ve şiddetin
önlenmesi amacıyla 6284 sayılı Kanun kabul edilmiştir.
Şiddetin önlenmesi ile koruyucu tedbirlerin etkin olarak
uygulanmasına yönelik destek hizmetleri veren ŞÖNİMler hayata
geçirilmiştir. Şiddet mağdurunun ve beraberindeki çocukların
karşılaştıkları sorunların çözümüne bire bir destek
verilmesi amacıyla 374 sosyal hizmet merkezinde şiddetle mücadele
irtibat noktaları oluşturulmuştur. Elektronik kelepçe
uygulamasının yaygınlaştırılması için
İçişleri Bakanlığı GAMER bünyesinde elektronik izleme
birimi faaliyete geçirilmiştir. Konuyla ilgili son derece önemli sonuçlar
ve çıktılar içeren kadına yönelik şiddetin
araştırılması ve önlenmesi amacıyla kurulan Meclis
araştırması komisyonu raporumuz Meclis Genel Kurulumuzda kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, kadına yönelik
şiddetle mücadelenin devamlılığı doğrultusunda
yeni yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi noktasında
çalışmalarımız kararlılıkla devam ediyor. Bu
çerçevede, Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından
açıklanan ve Meclis Başkanlığımıza bugün sunulan
yeni düzenlemelerle de kadına karşı işlenen suçların
cezasını artıracağız. Yeni düzenlemeyle, artık
kadına yönelik saldırılarda faillerin somut pişmanlık
emaresi içermeyen hiçbir davranışı indirim nedeni olarak kabul
edilmeyecek, takım elbise giyip kravat takmak takdir indirimi gerekçesi
olmayacak. Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve eziyet gibi suçlar
kadına karşı işlenmişse cezalar daha da
artırılacak. Nikâhlı veya boşanmış eşe
karşı işlenen tehdit suçlarına verilecek cezaların da
alt sınırı artırılacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
BELGİN UYGUR (Devamla) Fiziken veya
iletişim araçları vasıtasıyla yapılan
ısrarlı takip eylemleri de artık hapisle sonuçlanacak bir suç
olarak işlem görecek. Aynı şekilde, eşe veya boşanılan
eşe karşı işlenen kasten yaralama suçları da katalog
suç düzenlemesine dâhil edilerek tutuklama kararları
kolaylaştırılacak. Şiddet mağduru kadınlara,
talep etmeleri hâlinde, baro tarafından ücretsiz avukat
görevlendirilebilecek.
Değerli milletvekilleri, güçlü kadın,
güçlü aile ve güçlü toplum politikamızla, tek bir kişi dahi
şiddet görmeyinceye kadar şiddete karşı sıfır
tolerans ilkesiyle kadına karşı şiddetle ve her türlü
şiddetle mücadelemiz tavizsiz ve kararlılıkla devam edecektir.
OYA ERSOY (İstanbul) Yargıtay da
bunları diyor mu? Yargıtay da bunu biliyor mu?
SALİH CORA (Trabzon) İstanbul
Sözleşmesinde bile yok bunlar ya, daha ne istiyorsunuz?
BELGİN UYGUR (Devamla) Genel Kurulu ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) 60a
göre bir söz alabilir miyim?
BAŞKAN Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
36.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Balıkesir Milletvekili Belgin Uygurun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Milyonlarca kadın bu önergemizin
görüşülmesini bekliyor çünkü bilerek 8 Marttan sonraya bıraktık
ve hakikaten, defalarca, neredeyse ayda 1-2 tane önerge getiriyoruz. Bütün
önergelerimiz AKP ve MHP oylarıyla reddedilirken burada,
yaptıkları ve yapacaklarına dair sadece kamuoyunda algı
yaratmaya dönük bir konuşma yapıldı. İstanbul
Sözleşmesinden çekilen... Yargının kararlarının
tamamen cezasızlığa dayandığı bir konuda bu
söylenenlerin hiçbir karşılığı yoktur. Mevcut
yasaların uygulanmadığını söylüyoruz, mevcut
sözleşmeden çekilindiğini söylüyoruz. Şu anda kadına
yönelik şiddete ceza verecek yeterince madde var, bunlar
uygulanmıyor. Bu toplumsal cinsiyet rolleri meselesinde bu perspektifi
sorgulamak lazım ve siyaset erkinin de bu konuda üzerine düşeni
yapması gerekiyor.
SALİH CORA (Trabzon) Yargının
işi onlar.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü ve
arkadaşları tarafından, İstanbul Sözleşmesinden
doğan yükümlülüklerin yerine getirilmesi için atılacak
adımların belirlenmesi amacıyla 16/3/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16
Mart 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Neye
itiraz ediyorsun Cora?
SALİH CORA (Trabzon) Yargının
işi o, yargı
Sizin anlattıklarınızın
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Neye
itiraz ettin anlamadım, algı diyoruz.
SALİH CORA (Trabzon) Sizin
anlattıklarınızın muhatabı yargıdır.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Siz
Hatice Kaçmazı dinlediniz mi? Kararı dinlediniz mi?
SALİH CORA (Trabzon) Muhatap
yargıdır.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Kararı dinlediniz mi? Hatice Kaçmaz kararını bir okur musun?
SALİH CORA (Trabzon) Gönder okuyalım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Yargıtay Ceza Genel Kurulu vermiş ya!
SALİH CORA (Trabzon) Tamam da
yargının kararını burada mı düzeltelim?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Biz de
diyoruz ki cezasızlık var. Her şeye itiraz etme bilmeden ya!
BAŞKAN Sayın Kabukcuoğlu
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, 21 Mart
Dünya Ormancılık Gününe ilişkin açıklaması
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Teşekkür ederim Başkanım.
Pazartesi günü Ormancılık Günü'nü
kutlayacağız. Orman varlığımız toplam yüz
ölçümümüzün yüzde 29u iken Avrupa Birliğinde bu oran yüzde 43tür.
Ülkemizde orman yangınları sonucu zarar gören alan miktarı
yılbeyıl artmış; 2019da 11 bin, 2020de 20 bin, 2021de
ise 139 bin hektara ulaşmıştır.
Ayrıca AK PARTİ hükûmetlerince 739 bin
hektar alan orman sınırı dışına
çıkartılmıştır. Oksijen üreten; erozyon,
çığ, sel gibi afetleri önleyen; doğal ilaç sunan; karbondioksit,
hava kirliliği yaratan gaz ve partikülü temizleyen; yağmur
yağmasına yardımcı olan ormanlarımıza sadece
fidan dikerek sahip çıkmak çelişkili bir politikadır. Gelecek
nesillere bırakacağımız en kıymetli hazinemiz
ormanlarımız olacaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
BAŞKAN Sayın Işık
38.- Van Milletvekili Muazzez Orhan Işıkın, Halepçe
katliamına ve Nevroza ilişkin açıklaması
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) Teşekkürler
Sayın Başkan.
16 Mart 1988de Baas rejiminin Kürtlere yönelik bir
soykırımı olan Halepçe katliamı tüm Kürtlerin
yüreğindeki derin bir yaradır. Halepçe katliamının ve
yapanları kınıyor, yaşamını yitirenleri
saygıyla anıyorum.
(X)
Nevroz zulme karşı direniş, yeniden
diriliş, yeni ve özgür yaşamın ateşidir. Başta Kürt
halkı olmak üzere tüm ezilen halkların Nevrozunu kutluyorum.
(X) (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Adıgüzel...
39.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, fındık
üreticilerine verilmesi gereken desteklere ilişkin açıklaması
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Fındıkta doğrudan gelir desteği
dokuz yıldır 170 lira. Dokuz yıl önce gübre bin lira, bugün 8
bin lira; altın 83 lira, bugün 870 lira; dolar 1,8 lira, bugün 15 lira;
tam 10 kat fark var. Bu hesaptan bakarsak doğrudan gelir desteğinin
bugün 1.700 lira olması lazım. 700 lirası sizin olsun, en az bin
lira istiyoruz.
Anayasa 45inci madde tarımda desteklemeyi
şart koşar. Yine, Tarım Kanunu'nun 21inci maddesine göre millî
gelirin yüzde 1ini tarımda desteklemeye ayırmanız lazım.
Efendim, işte Şu kadar gelir desteği verdik, bu kadar destek verdik.
Arkadaşlar, cebinizden vermiyorsunuz, bir; ikincisi, eksik veriyorsunuz.
Şu anda AKP hükûmetlerinin çiftçiye tam 230 milyar lira borcu var.
Fındıkta da doğrudan gelir desteğini en az bin liraya
çıkarmanızı bekliyoruz, ayrıca mazot desteği ve gübre
desteği de ilave olmak üzere.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gün
içerisinde 60a göre söz talep edip kullanan arkadaşlara ikinci kez söz
vermediğimi bilmeniz gerekiyor. Onun için de 60e göre söz talep etmeyin
yani ikinci kez kullanan arkadaşlar, talep eden arkadaşlar için
söylüyorum bunu.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, konut görevlilerinin
karşılaştıkları sosyal ve ekonomik sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan (10/5638) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Mart 2022 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzük'ün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
16/3/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 16/3/2022 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, konut görevlilerinin
karşılaştıkları sosyal ve ekonomik sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan (10/5638) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin görüşmesinin Genel Kurulun
16/3/2022 Çarşamba günlü (bugün) birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden Ankara Milletvekili
Sayın Levent Gök.
Buyurun Sayın Gök. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konut görevlilerinin
sorunlarının araştırılması hakkındaki grup
önerimiz üzerinde söz aldım. Hepinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, onların bir
meslek kanunu yoktur. Onların çalışma saatleri belli
değildir. Onların iş güvenliği yoktur. Onlar, eğer 30
konuttan az olan site ve apartmanlarda görev yapıp da işten
çıkarılıyorsa işe iade davası açamazlar. Onlar
apartmanlarda temizlik, kalorifer, çatı bakımı, elektrik,
boyama, güvenlik, malzeme taşıma, asansör tamiri gibi birbirinden
bağımsız her işte çalıştırılırlar.
Onlar, Covid salgınının, savunmasız kalmış ve
salgına rağmen herkesle muhatap olmuş, salgının tam da
hedefinde olan kişilerdir. Onlar, apartman sakinlerinin
alışverişleri için markete giderken kendi arabalarını,
kendi mazotlarını, kendi benzinlerini kullanırlar. Onların
oturdukları daireler, bodrum ve sığınaktan bozma,
güneş görmeyen, nem alan, insan onuruna yakışmayan yerlerdir.
Onlar, kıdem yılına bakılmaksızın asgari ücretle
çalıştırılırlar ve bu işi yaparken çoluğu
çocuğu ve eşiyle hep birlikte bu işte beraberce
çalışırlar. Kimdir bunlar? Onlar, mevzuatımızda, Konut
Kapıcıları Yönetmeliğinde hâlen kapıcı olarak
nitelendirilen ve rencide edilen konut görevlileridir.
Değerli milletvekilleri, konut görevlilerinin
birkaç gün çalışmadığını düşünün,
apartmanın ya da sitenizin ne hâle geldiğini görürsünüz. Sizin
farkında olmadığınız apartmanın temizliği,
doğal gazın, kaloriferin yanması, alışverişin yapılması,
apartmanın diğer sorunlarının giderilmesi hiç de kolay
değildir. Konut görevlilerini apartmanınızdan, sitenizden birkaç
günlüğüne bir çekin, neler olacağını görürsünüz ve onları
belki ancak o zaman fark edersiniz.
Öyle önemli görevler yaparlar ki bu görevlerini
yaptıkları zaman kimse onların farkında değildir. Oysa
konut görevlileri, günümüzde, apartmanlarda, birbirini tanımayan
komşuların yaşadığı apartmanlarda herkesi
tanıyan ve herkesin de onları tanıdığı yegâne
kişidir. Sizlerin çoğu belki apartmanınızın 2 kat
altındaki komşuyu tanımazsınız ya da yandaki
komşuyu tanımazsınız, böyle bir gerçeklik var ama onlar
herkesi tanır, çoluğuyla çocuğuyla tanır, bilir ve onların
yardımına koşarlar.
Onlar, eşi iş yerinde olduğu
sırada, çocuğunun süt ihtiyacı olduğunda, evde olan bir
annenin ilk çağırdığı ve yardımına
koştuğu kişidir. Onlar, evinde hasta olup da ilaçları biten
yaşlı teyzelerimizin, amcalarımızın, annelerimizin,
babalarımızın ilaçlarını alıp onlara getiren ve
sağlığının sıkıntıya girmemesi için
çalışan arkadaşlarımızdır. Onlar, musluğu
bozulana su tamircisini, elektriği bozulana elektrik tamircisini getirip
arızayı gideren ve evdeki normal yaşamın sürmesini
sağlayan baş tacı kişilerdir. Onlar, eve, apartmana gireni
çıkanı, yabancıları tanıyan, apartman sakinlerinden
ayıran ve apartmanın güvenliğinden sorumlu kişilerdir.
Onlar, gerektiğinde çocuklarımızı okula götüren, servise
bindiren ve gerektiğinde de onları servisten karşılayıp
annesine teslim eden kişilerdir. Ve onlar, evinde yalnız yaşayan
bir insanın, bir babaannenin, bir dedenin, yanına uzun
yıllardır ya da günlerdir çocuklarının gelmediği o
yaşlıların Bir kere olsun zil çalsa da onunla bir dakika
konuşayım. diye beklediği, Bir insan göreyim. diye
beklediği çok güzel insanlardır.
Kısaca, onlar, koca bir sevgiyi,
dayanışma duygusunu içinde barındıran güzel
insanlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
LEVENT GÖK (Devamla) Değerli milletvekilleri,
bu önerge, Türkiyede sayıları 1 milyonu bulan, ailesiyle birlikte 5
milyon yurttaşımızın insanca yaşamak için hepimizin
ilgisini ve alakasını beklediği bir önergedir, siyasi boyutu
kesinlikle yoktur. Hepimizin hayatını kolaylaştıran konut
görevlilerinin bizlerden bekledikleri haklı ve sıcak bir ilgidir.
Gelin onların bu sorunlarına bir el uzatalım,
sorunlarını birlikte çözelim ve vereceğimiz kanun teklifleriyle
onları gerçekten toplumda kendi arzuladıkları bir standarda
beraber kavuşturalım. Hep beraber yapalım bu işi. Bu
iş, sadece CHPnin işi olmasın, AK PARTİnin de olsun,
MHPnin de olsun, İYİ Partinin de olsun, HDPnin de olsun; hepimizin
olsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LEVENT GÖK (Devamla) Bu önerge hepimizin
desteğini bekliyor ve onlar da bunu heyecanla bekliyor.
Saygılarımla. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
söz talep eden Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş.
Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ Parti
ve CHP sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayıları yaklaşık 1 milyonu
bulan apartman görevlisi çalışanlarımız oldukça zor
şartlarda hizmet görevi yapıyorlar. Meslek kanunu olmayan apartman
görevlilerinin iş tanımı İş Kanununda konut
kapıcısı olarak geçiyor. Bu maddeye göre de Konut
Kapıcıları Yönetmeliği yürürlüktedir. Ancak, bu
yönetmelikte apartman görevlilerinin belli bir iş tanımı yok, bu
yüzden apartman görevlilerinden her işi yapması isteniyor. Apartman
görevlilerini hem temizlikçi hem bahçıvan hem de güvenlik görevlisi olarak
görüyoruz. Tamir, su, elektrik, her sorunu apartman görevlilerine yüklüyoruz.
Şayet apartman görevlisi bu işleri bilmiyorsa İnternette izle,
öğren, yap. deniliyor. Neden? Çünkü usta getirip para ödemek istemiyor
apartman yöneticileri. Bunun sonucu asansör tamir ederken, çatı ve cam
temizliğini yaparken düşerek hayatını kaybeden birçok
apartman görevlisi emekçi olmuştur.
Değerli milletvekilleri, en büyük
sorunları yaşam alanları yani apartman görevlilerinin
oturdukları evleridir. Ev bile denilemeyecek tek göz odada ya da bodrum
katında yaşamaya çalışıyorlar. İş yükleri
ise oldukça ağırdır. Bununla birlikte, baskı ve mobbingle
karşı karşıya kalıyorlar. Mesai saatleri yoktur, 7/24
hizmet etmeleri isteniyor. Çalıştıkları apartman ya da
siteden bir an bile uzaklaşamıyorlar, âdeta hapis hayatı
yaşıyorlar. Yine çoğu apartman görevlisi kayıt
dışı çalıştırılıyor, SGK kapsamına
dahi alınmıyor. Asgari ücrete yapılan zamlardan sonra ise birçok
apartman görevlisi işten çıkarılmış durumda.
KONUT-İŞ Sendikası Başkanı Alican Kayhan Bey
Sendikamızın temsil ettiği üyelerimiz apartman görevlileri,
konut işçileri olduğunu ülke genelinde sayıları aileleriyle
birlikte 3 milyonun üstünde. Bu iş kolunda çalışan emekçi
kardeşlerimiz en zor ve en sorunlu iş kolu olduğunu
çalışma kolları bir fabrika çalışanınkine
benzemez. Günün her saati çalışma içindeler. Mağaraları
andıran sağlıksız yerlerde oturan
arkadaşlarımız olduğunu ve bunun 3194 sayılı
İmar Kanunu'na aykırı olduğunu söylememize rağmen tek
bir adım atılmıyor. diye hayıflanıyor.
Bir yandan geçim derdiyle boğuşan bir
yandan da haksızlıklara uğrayan apartman görevlilerimizin
bizlerden istekleri var. Apartman görevlileri mağara gibi bodrumda
yaşamak istemiyorlar, her şeyden önce insani şartlarda
yaşamak istiyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Meslek
kanunlarının ve iş tanımlarının
olmasını istiyorlar; arada sırada kendilerinin de bir özel
hayatı olduğunun bilinmesini istiyorlar yani saygı istiyorlar.
Sosyal güvencelerinin olmasını istiyorlar; apartman görevlileri
kendilerini koruyan bir yasa, bir yönetmelik istiyorlar. Çok mu zor bu
emekçilerin haklı taleplerini karşılamak? Apartman görevlileri
bizlerin hayatını kolaylaştırıyor, bizler de
onların hayatını kolaylaştıracak düzenlemeler
yapmalıyız.
Konut görevlilerinin arabası bile var.
diyerek onlara şaşı bakan anlayışı kabul
etmiyoruz ve kınıyoruz. Onlar bizim insanlarımız, onlar
bizim canlarımız; onlar her şeyin en iyisini hak ediyorlar,
nasıl 85 milyon hak ediyorsa onlar da hak ediyorlar. Bu önergeyi
destekliyoruz.
Saygılarımı sunuyorum. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına söz talep eden Adana Milletvekili Sayın Kemal Peköz.
Buyurun Sayın Peköz. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA KEMAL PEKÖZ (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepimizin günlük olarak
hayatına dokunan, en yakın dostumuzdan bile çok daha önce
imdadımıza yetişen bir -meslek olması gereken- grubun
sorunlarıyla ilgili önergeyi tartışıyoruz. Konuşmaya
başlamadan önce önergeyi destekleyeceğimizi ve bunun çok haklı
ve yerinde bir önerge olduğunu ifade etmek istiyorum. Bu meslek grubu
şu ana kadar meslek olarak tanınmadığı gibi iş
tanımı da söz konusu değil, yok. İşten
çıkartılanlar işe iade davası açamıyorlar çünkü
apartman yöneticileri sadece apartmanda oturanların vekili olarak
işlem gördükleri için ve yönetim kurulu kararıyla karar
aldıklarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde
bulunamıyorlar. Çevredeki otoparklardan bile sorumlu
sayılabiliyorlar. Hatırlarsınız, arabası
çizildiği için apartmanın önünde kapıcıyla
tartışıp kapıcıyı bıçaklayarak öldüren bir
kişi de olmuştu.
Eşlerinin çalışmasını da
şart koşuyorlar çoğu yerde; bu insanlar işe
alınırken Sizin boş zamanınız
olmadığında ya da bir yerde olduğunuzda eşiniz de
aynı şekilde sizin gibi çalışacak. diye söyleniyor.
Daire sayısıyla ilgili bir
sınırlama yok; 5 daireli bir apartmanda da görev yapabiliyorlar, 50
daireli bir apartmanda da görev yapabiliyorlar ama bununla ilgili de herhangi
bir sınırlama yok bir iş tarifi olmadığı için.
Eğer bir apartmanda ya da bir konut sitesinde
1den fazla insan çalışıyorsa çalışanlardan birisi
hastalandığında ya da günlük izin kullandığında
onun işinin de kendileri tarafından yapılmasını,
dolayısıyla iş yükünün 2 katına çıkmasını
sağlıyorlar.
Mesai saatlerinin herhangi bir sınırı
yok; sabah saat yedide de çağırılabilir, akşam dokuzda,
onda, on birde de çağırılabilir ve her zaman emre amade
olması istenir.
En kötüsü de şu: Çok kötü koşullarda
yaşıyorlar; genellikle güneş görmeyen, nemli, dar yerlerde ve
bodrumlarda yaşamaya mahkûm ediliyorlar.
Haksız fesih söz konusu olabiliyor ve
haksız fesih olduğunda da -söylediğimiz gibi- tazminat talepleri
maalesef olamıyor.
Hepimizin ihtiyacı olan, derdimize derman
olmaya çalışan, hemen aradığımızda koşup
gelen ve -Levent Bey'in de gayet güzel ifade ettiği gibi- candan olan
insanlar. Maalesef, sinema filmlerinde de zaman zaman bu insanlar
horlandı, küçümsendi, çıkarcı olarak gösterildi; gözü açık,
çıkarcı, her şeyden menfaat uman insanlar olarak gösterildi, oysaki
öyle değil. Bunların bir meslek kanununa kavuşturulması,
iş tarifinin yapılması lazım. Bir de çocuklarıyla
ilgili sorunlar yaşadıklarını hepimizin bilmesi lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
KEMAL PEKÖZ (Devamla) Çocukları sosyal
çevrede genellikle dışlanır, horlanır ve kapıcı
çocuğu diye nitelendirilir, onlar da gerçekten travma yaşarlar. Bu
insanlara en kısa zamanda el uzatılması lazım çünkü bu
insanlarla muhatap olmayan hemen hemen hiç kimse yoktur; hepimizin günlük
olarak hayatındadırlar, günlük olarak bize dokunmakta,
ihtiyaçlarımızı da karşılamaktadırlar. Onun için
haklarının bir an önce verilmesi, iade edilmesi, mesai saatlerinin
belirlenmesi, meslek hâline getirilmesi
Bu kadar insanın, kalabalık
bir grubun işinin meslek sayılmaması da bugüne kadar olan bir
eksikliktir, bunun bir an önce giderilmesi lazım. Bunun sağı
solu, önü arkası, ortası yok, herkesin sorunudur diye
düşünüyorum; sizleri selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz talep eden Ankara Milletvekili Sayın Orhan Yegin.
Buyurun Sayın Yegin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN YEGİN (Ankara)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve onu
temsil eden Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli milletvekilleri, bilindiği gibi
apartman kültürünün, kalorifer kullanımının
yaygınlaştığı 1960lı yıllardan itibaren
başlayan ve kapıcılık olarak tabir edilen apartman
hizmetleri kısa zaman içerisinde toplumsal yaşamda önemli bir yer
tutmuş ve günümüzde de özellikle büyükşehirlerde neredeyse apartman
görevlisi olmayan bina ve site kalmamıştır.
Sayın Gök, Sayın Yokuş, Sayın
Peköz çok güzel ifade ettiler ve apartman görevlileri aslında öylesine önemli
bir boşluğu doldururlar ki hayatlarda, bulundukları
binaların aynı zamanda güvenliği, aynı zamanda bekçisi,
hafızası ve bir nevi ailenin bir ferdi gibi yardıma ilk
koşan yakınları gibidirler.
Kıymetli milletvekilleri, İş
Kanununda apartman görevlilerinin hizmetlerinin kapsamı ve çalışma
şartlarıyla ilgili hususların Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığınca hazırlanacak bir yönetmelikle
düzenleneceği hüküm altına alınmış ve bu kapsamda
Konut Kapıcıları Yönetmeliği
çıkarılmıştır. Apartman görevlilerinin çalışma
süreleri genel olarak haftalık kırk beş saat olup diğer
çalışanlardan aslında farklı bir düzenlemeye burada tabi
tutulmamıştır. Haftalık çalışma süresinin
kırk beş saat olarak belirlendiği durumlarda bu sürenin
aşılmasıyla aslında fazla çalışma ücreti
hakkı da doğmaktadır. Apartman görevlilerine yasal asgari ücret
düzeyinin altında kalmamak şartıyla İş Kanunu
hükümlerine göre ücret ödenmelidir ve ayrıca, bu ücretlerin uzun
yıllardan beri gelir vergisinden muaf tutulduğunu da hepimiz
bilmekteyiz.
Yine, bu çalışanların
yıllık ücretli izin hakkı ile hafta tatili ve resmî tatillerde
çalışmama hakkı mevcut olup haftanın altı günü
çalışan bir apartman görevlisinin bir gün kesintisiz yirmi dört saat
dinlenme hakkı da bulunmaktadır. Ayrıca, İş Kanununda
belirtilen şartların oluşmasıyla birlikte kıdem ve
ihbar tazminatı alma hakları da doğmaktadır. İşe
iade davası sadece bu çalışanlarımızın
değil, 30un altında çalışanın olduğu iş
yerlerinin genelinde yaşanan bir durumdur. Dolayısıyla sadece
burayı kapsayan bir durum da değildir. Bu kişilerden görevi
nedeniyle verilmiş olan konut için iş sözleşmesinin devamı
süresince kira istenemez iken su, elektrik, ısınma ve sıcak su
giderlerine kısmen ya da tamamen katılıp
katılamayacağı ise sözleşmeyle belirlenmektedir.
Kıymetli milletvekilleri, bu alanda
çalışan vatandaşlarımızın çalışma
koşullarının diğer işletme
çalışanlarına göre uygulamada bazı farklılıklar
göstermesinin ise gerek apartman görevlileri gerekse de bina yönetimi
açısından birtakım sorunlara neden olduğu, evet, bir
gerçektir. Özellikle, görev yaptığı taşınmazda ikamet
eden apartman görevlisinin -biraz da işin doğası gereği-
özel hayatı ile çalışma hayatının iç içe geçmesinin,
günlük çalışma süreleri, hafta tatili ve genel tatil
çalışmaları gibi hususlarda onları bazı
haksızlıklara maruz bıraktığı da bir gerçektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ORHAN YEGİN (Devamla) Diğer yandan,
genellikle gerek maaşları gerekse sigortaları toplanan aidatlar
üzerinden karşılandığı için, bu aidatların
toplanması sırasında karşılaşılan sorunlar
nedeniyle hem maaş ödemelerinde hem de sigorta primlerinin ödenmesinde
gerçekten sorunlarla karşılaşılabiliyor. Bunun
dışında, belki de en önemli problemlerden biri, bu
vatandaşlarımızın iş akdi feshedildiğinde, sadece
işlerini değil, büyük bir çoğunluğunun aynı zamanda
yaşadığı evlerini de bir anda kaybetme durumuyla
karşı karşıya kalmasıdır.
Kıymetli milletvekilleri, apartman
görevlisinden herkesin gönlünü hoş tutması bekleniyor. Kişi işten
stresli gelir, acısını ondan çıkarmaya kalkar; ailesiyle
tartışır, o sırada apartman görevlisine denk gelir,
stresini ona yansıtır veya ona patlar. Sadece apartman yöneticisi
değil, bazen bütün bina onlara patron oluverir veya mobing uygular. Belki
de her birimiz aslında bir apartman görevlisiyle beraberiz ve
unutmamalıyız ki aynı zamanda onlarla komşuluk hukuku
içerisinde yaşıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN YEGİN (Devamla) Süre bitti mi?
BAŞKAN Bitti, selamlayın.
ORHAN YEGİN (Devamla) Günlük
yaşantımızda kendileriyle olan münasebetlerimizde onlara hak
ettiği değeri mutlaka vermeli ve özellikle siyasetçiler ve devlet
olarak onların hak ve hukukunu korumalıyız. Bu konuda grupların
hazır olan bir çalışması varsa bunu incelemekten ve bu
konuda neler yapabileceğimizi hep beraber araştırmaktan da
memnuniyet duyacağımızı ifade etmek istiyorum. On dokuz
yıllık AK PARTİ iktidarında çalışma
hayatındaki yaklaşımımız hep çalışana
değer vermek, emeğin değerini artırmak, emek kesimini
haklarıyla buluşturmak olmuştur. Bundan sonra da bu azim ve
kararlılıkla çalışmalarımıza,
istişarelerimize ve birlikte tartışmalarımıza devam
edeceğimizi ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyor, ek
süre için de size çok teşekkür ediyorum Başkanım.
Sağ olun. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Sayın Sarıaslan
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslanın,
Nevşehirin doğal gazı olmayan ilçelerinde ve sanayi
bölgelerinde yaşanan mağduriyete ilişkin açıklaması
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Nevşehir ilimizin ve Acıgöl ilçemizin
organize sanayi bölgelerinde önemli eksikliklerinden biri de söz verilmesine
rağmen doğal gaz altyapısının hâlâ
oluşturulamamasıdır. OSBlerin doğal gaza
kavuşturulmasıyla birlikte yatırımların
artacağı, sanayinin gelişeceği, istihdamın
artacağı ve ülke ekonomisine ciddi katma değer sağlayacağı
aşikârdır. Doğal gaz altyapısının olmaması
nedeniyle sanayi bölgelerine yatırım yapılmamakta,
vatandaşlarımız ise özellikle kış aylarında
mağduriyet yaşamaktadır. Doğal gazı olmayan
ilçelerimizde ve sanayi bölgelerimizde hava kirliliği oluşumunun
önüne geçilmesi, ısınma ve diğer ihtiyaçların
karşılanması için doğal gaz altyapısının
getirilmesine yönelik sanayicilerimizden ve vatandaşlarımızdan
talepler vardır. Nevşehir ilimizde doğal gazı olmayan
ilçelerde ve sanayi bölgelerinde vatandaşlarımızın
yaşamış olduğu ısınma sorunlarının,
yaşanan mağduriyetlerinin giderilmesine ilişkin bir
çalışma yapılacak mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
41.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, Antalya
Diplomasi Forumuna ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan liderliğinde Türkiyenin bölgesinde ve dünyada giderek
artan gücünün, cazibesinin ve öneminin en somut örneklerinden biri
geçtiğimiz hafta yapılan Antalya Diplomasi Forumudur. 75 ayrı
ülkeden 17 devlet ve hükûmet başkanı, 80 bakan, 39 uluslararası
teşkilat temsilcisinin katılımıyla düzenlenen forumda,
Rusya ve Ukrayna arasında en üst düzey temaslar gerçekleşmiştir.
Biz Dünya 5ten büyüktür. derken sadece kendimiz için, kendi ülkemiz için bir
talepte bulunmuyoruz; milletimizin hakkıyla beraber tüm
insanlığın hakkını, hukukunu, ortak menfaatini de
savunmaya çalışıyoruz. Geçmişimizin birikimini ve
tecrübesini reddetmeden, yenilikçi bir diplomasi anlayışıyla,
küresel gündemin en üst sıralarında yer alan terörizm, açlık,
yoksulluk, kıtalar arasındaki adaletsizlik, sıcak
çatışma ve iç savaşlar, iklim değişikliğinin yol
açtığı çevre felaketleri karşısında
çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Peköz
42.- Adana Milletvekili Kemal Peközün, Adana Kürkçüler Cezaevindeki
tutsakların yaşadığı mağduriyete ilişkin
açıklaması
KEMAL PEKÖZ (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Adana Kürkçüler Cezaevindeki tutsakların
aileleri ve aynı zamanda İnsan Hakları Derneğinin de
yaptığı tespitlere göre hasta tutsaklar hastaneye gidecekleri
zaman cezaevi görevlileri ya da askerler tarafından ağız
aramasına tabi tutuluyorlar. Tutuklular buna itiraz ettikleri zaman,
Sağlık personeli bu aramayı yapsın. dediği zaman da
Aramaya karşı çıktı. diye reddediyorlar ve hastaneye
götürmüyorlar. Onun için sağlık sorunları her gün daha da
artmaya devam ediyor. Bu duruma son verilmesi, tutsakların haklarına
riayet edilmesi, tutsakların devletin güvencesinde olduğunun
unutulmaması gerekir.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak
dağıtılan 320 sıra sayılı Kanun Teklifinin
kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer işler kısmının 2nci sırasına,
yine bu kısımda bulunan 270, 297, 308, 310, 311, 312, 318, 119, 72,
147, 181, 296 ve 309 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin ise yine bu
kısmın sırasıyla 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14 ve
15inci sıralarına alınmasına ve bu kısımda
bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine ve 320 sıra sayılı Kanun Teklifinin İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
16/3/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 16/3/2022 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Mustafa
Elitaş
Kayseri
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak
dağıtılan 320 sıra sayılı Kanun Teklifinin
kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmının 2nci
sırasına, yine bu kısımda bulunan 270, 297, 308, 310, 311,
312, 318, 119, 72, 147, 181, 296 ve 309 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin
ise yine bu kısmın sırasıyla 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11,
12, 13, 14 ve 15inci sıralarına alınması ve bu
kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi,
320 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki
şekliyle olması,
Önerilmiştir.
320
sıra sayılı Manisa Milletvekili İsmail Bilen ve 29 Milletvekilinin
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4260) |
||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde
Sayısı |
1.
Bölüm |
1
ila 9uncu Maddeler |
9 |
2.
Bölüm |
10 ila 19uncu Maddeler |
10 |
Toplam
Madde Sayısı |
19 |
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına söz talep eden Siirt Milletvekili Sayın Meral
Danış Beştaş.
Buyurun Sayın Beştaş. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve bizi izleyen
halkımız; bugün Diyarbakırda 24 kadın gözaltına
alındı, 24 kadın. Biraz önce iktidar grubu adına
konuşan hatip, milletvekili ne kadar büyük kadın hakları hizmetleri
yaptıklarını anlatadursun, kadın hakları mücadelesi
verenlere yönelik sistematik bir saldırı var. Peki, bu
gözaltıların sebebi ne? İntikam, 8 Martın intikamı.
Çünkü Türkiye'deki 8 Mart kutlamalarına ve kadınların yüz
binlerle meydanları doldurmasına iktidar daha fazla tahammül edemedi;
gaz attı, barikatlar kurdu, Ayakkabılarınızı
arayacağız. dedi, yok Ağız içinizi arayacağız.
dedi ama engelleyemedi. Kadınlar isyanlarında ve direnişlerinde
ileri geçtiler ve bütün barikatları yıktılar.
Kim bu kadınlar? Hepsini saysam sürem geçecek,
çoğunu da yakından tanıyorum. Birisi Rosa Kadın
Derneği Başkanı sevgili Adalet Kaya, Yenişehir İlçe
Eş Başkanımız Remziye Sızıcı, yerine kayyum
atanan Sur Belediyesi Eş Başkanımız Filiz Buluttekin. Yine,
Bismil Belediyesi Eş Başkanımız Gülşen Özer, SES
Kadın Sekreteri, TÜM BEL-SEN Eş Başkanı Nihal Yanık,
BTS Kadın Sekreteri Bahar Uluğ ve bu listenin tamamı elimde.
Ortak özellikleri ne? Kadın hakları mücadelesi vermek ve 8 Martta
bulunmak. Yani kadın hakları savunuculuğu yapmak AKP
iktidarına göre büyük bir suç çünkü hak aramak suç. Ya, 8 Martta
Diyarbakır'da kadınlara öyle bir arama dayatıldı ki önceki
mitingde ben de oradaydım diyorlar ki: Neredeyse alanda çıplak
arayacaklar, neredeyse onu dayatıyorlar. Üstünüzü çıkarın,
ayakkabınızı çıkarın, çantanızın içine
bakalım, saçınızdaki tokaları çıkaralım. Neye
tehdit oluşturuyor ya? Kadınlar haklarını istiyor. Bu
ülkede eşit ve özgür yurttaş olarak yaşamak istiyorlar.
Şimdi, siz Diyarbakırda sabah baskınıyla 24
kadını gözaltına alarak kadınları
korkutacağınızı mı sanıyorsunuz?
Kadınları korkutamazsınız, susturamazsınız; biz
mücadeleye kesinlikle devam edeceğiz ve mücadeleden de vazgeçmeyeceğiz.
Kadınların temel bir sloganı var: Korkmuyoruz, susmuyoruz,
itaat etmiyoruz! (HDP sıralarından alkışlar)
Evet, bütün kadınlar adına bunu buradan
söylüyorum. Bir an önce 24 kadın arkadaşımızı serbest
bırakın ya! Ne istiyorsunuz? Bu ülkede her gün hamasetle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Daha
biraz önce, hatip, iktidar grubu adına, işte Yeni bir paket
getireceğiz. yok Kravat indirimini ortadan kaldıracağız.
yok Şu yasal düzenlemeyi yapacağız. diye, kadınlara,
sözde, hani bir iyilik yapıyorlarmış gibi -tırnak içinde-
gösteriyor. Ama bu ne cehalet ya? Türk Ceza Kanununda kravat indirimi
yazmıyor, Türk Ceza Kanununda hazır olda durmak yazmıyor.
Bunu yapan, hâkimler, savcılar; bu, cezasızlık politikası.
Siz, Türk Ceza Kanununda Kravat takana indirim yapmayın. mı
diyeceksiniz? Bu zihniyeti yayan, iktidarın ta kendisidir. Kadına
yönelik düşmanlığı, ötekileştirmeyi,
ayrımcılığı toplum iktidardan dinliyor, siyasetten
dinliyor. Dil buradan değişecek önce, sonra topluma yayılacak.
Ben bütün kadın yoldaşlarımı
sevgiyle selamlıyorum. Bir an önce serbest bırakın. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın Engin Altay.
Buyurun Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
AK PARTİ grup önerisi Meclis gündemini
planlayan bir öneri. Türkiye Büyük Millet Meclisinde bizim Cumhuriyet Halk
Partisi olarak vatandaşın, milletin menfaatine olan konularda
meseleye müspet yaklaştığımız bilinen bir vakıa.
Bu, uluslararası anlaşmalar için de geçerli. Türkiye'mizin ulusal
menfaatlerini önceleyen, mütekabiliyeti esas alan konularda Cumhuriyet Halk
Partisi Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin, hükûmetlerinin yabancı ülke
devletleriyle, hükûmetleriyle yaptığı anlaşmalara müspet
bakar ve Türkiye'nin dünya milletler ailesi içerisinde saygın konumunun
korunmasını önceler; hep böyle olagelmiştir.
Aynı şekilde içerideki kanunlar
noktasında da -mesela, şimdi, bu grup önerisiyle tüketici
haklarıyla ilgili bir kanun sanıyorum gündemin 2nci
sırasına alınmak suretiyle önümüzdeki hafta görüşülecek-
arkadaşlarımız komisyonda eleştirilerini yapıyorlar,
yapıcı önerilerini gündeme getiriyorlar; iktidar partisi buna çok
uymuyor, kanunun saraydan geldiği gibi geçmesine, virgülüne bile
dokunmadan geçmesine özel bir önem ve özen gösteriyorlar. Bunu yasama
organının bir üyesi olarak kendilerine de çok yakıştırmıyorum.
Yani yasama organı yürütmenin basıncı altında da
olmamalıdır. Hiç şüphesiz bir parti aidiyeti vardır, parti
hiyerarşisi vardır, olaya böyle bakılmasını
yadsımam ama mesela, şu anda, bu hafta görüştüğümüz Diyanet
Akademisi kanununda olduğu gibi, arkadaşlarımızın,
Millî Eğitim Komisyonundaki çok değerli
arkadaşlarımızın çok da kıymetli, kanunun daha da
amacına uygun hâle gelmesine de imkân sağlayacak önerilerine kulak
asılmamasını da doğru bulmuyorum. Diyanet İşleri
Başkanlığının niye kurulduğu bellidir; din hizmetlerinin
tek elden, dinimizin emrettiği gibi ve devletin laik niteliğine uygun
bir şekilde yürütülmesini öncelemek ve esas almak üzere kurulmuştur.
Diyanet İşleri
Başkanlarının, gelmiş geçmiş Başkanlar içinde
şu anki Sayın Başkanın zaman zaman sıcak siyasete
aktör olmasını kabul etmediğimizi,
yakıştırmadığımızı da müteaddit defalar
izah ettik, kamuyla paylaştık. Ancak bilinmesi lazım ki Diyanet
İşleri Başkanlığı bünyesindeki
imamlarımızın, vaizlerimizin, müezzinlerimizin görevin
gerektirdiği niteliklere sahip olması Cumhuriyet Halk Partisinin de
hiç şüphesiz önceliğidir. Konuya böyle
baktığımızın da bilinmesini isterim.
Sürem doluyor ancak bu vesileyle -erken ama- bir
erken uyarı yapmak istiyorum iktidar partisine: Sanıyorum 2 Nisanda
mübarek ramazan ayı başlayacak,
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bilmiyor; bilmeyebilir,
ben de bugün öğrendim ama üzüldüm. 6 lira. Daha şimdi, o da artmazsa.
Üstünde yumurta yok, susam yok Sayın Elitaş.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) -
Yumurtalısı 8 lira.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bu millet nasıl
oruç tutup iftar yapacak ya? Ya, Allah aşkına, şu milletin
hâline biraz bakın. 5 kişilik bir aile, 6 kişilik bir aile, yirmi
dört saat içinde eve en az 8 tane pide alacak.
ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, bir de Engin Bey,
fitreyle oynadılar biliyorsunuz.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Evet.
ERHAN USTA (Samsun) - Fitreyi de sadece 40 lira
yaptılar, normalde 2020yi baz alınca 55 lira olması
lazımdı.
ENGİN ALTAY (Devamla) Evet.
Nasıl olacak? Her vakit yüce dinimizin kutsal
değerlerini siyasi toplantılarınızda özellikle Sayın
Erdoğan gündeme getiriyor. Nasıl olacak Sayın Erdoğan?
Bakın, Meclisten sesleniyorum: Ramazan geliyor; yumurta yok, susam yok,
sade pide 6 lira. Allah'tan korkun diyorum ya, başka da bir şey
demiyorum ya! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisini
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Başkanım, oylayalım mı?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, oylamaya
geçtiniz Başkanım ya! Oylamayı yapın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Oyladıktan
sonra söz alayım.
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisinin
grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, bana bir soru sordu.
ENGİN ALTAY (İstanbul) E, bilemedin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Kendisi de
bilmiyormuş da yeni öğrendiğini söyledi. Aslında, grubu
adına, önerimiz üzerine konuşma yaptıktan sonra
ENGİN ALTAY (İstanbul) Geçti, öneri
geçti.
BAŞKAN Pide fiyatını sordu, siz de
bilmediğinizi söylediniz, o da bilmediğini söyledi, cevap verdiniz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tamam, bunda ne var?
Sen kanun çıkarmak istemiyor musun ya?
BAŞKAN Bir sataşma da yok size
aslında. Yerinizden 60a göre söz vereyim, hani söylemek istediğiniz
bir şey varsa ilaveten söyleyin. Yalnız, lütfen yani
kıymalı, susamlı, yumurtalı, pastırmalı
Ramazanda biliyorsunuz, bunlar çok şeydir. Tek tek alalım
fiyatları lütfen.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) 5 kişilik
bir aile günde 3 simit yese 2.500 lira yapıyor ya!
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
43.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın AK PARTİ grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Pide fiyatlarıyla ilgili, Engin Bey bugünkü
fiyatları söyledi. Bilmiyorum, ben, ramazanda da normal zamanda da pek
pide almıyorum ama gerçekten
ERHAN USTA (Samsun) Tabii, sizin
katığınız fazla. Vatandaş katık bulamıyor, o
yüzden ekmek yiyor zaten.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ya, şimdi,
Allah aşkına yapmayın, mübarek ramazana girerken
vatandaşın söylemlerini doğru kabul etmek şiardandır.
Yani bu anlamda, pide hemen bayatlayan bir üründür biliyorsunuz, somun ekmek
hemen bayatlamaz. Sayın Gürer burada, pidenin hemen bayatlamasıyla
ilgili kısmı bilir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yani
Vatandaş pide yemesin, ramazan pidesi yemesin. mi demek istedi pide
bayatlar diye? Tutanaklara geçsin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yesinler,
yesinler; herkese afiyet olsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Vatandaşa
ramazan pidesini çok görüyor iktidar. Pide bayatlar, somun ekmekle iftar
açın. diyor.
SALİH CORA (Trabzon) Engin Bey, oruç
tutacaksanız pideyi biz ayarlarız.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Öyle; tutanaklara
geçsin.
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Oruç sadece sana mı?
Kullandığın kelime ne kadar ayıp!
Müslümanlığı bile tekelinde
zannediyor ya!
MAHİR POLAT (İzmir) Vatandaş pide
yemesin. dediniz Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Buradan,
arkadan laf atıyorlar ama...
MUSTAFA TUNCER (Amasya) - Size laf atmıyoruz,
Salih Beye...
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Lafı
neresinden anladıkları meçhul.
Biz herkesin Müslüman olduğuna
inanırız. Bir ateist Ben Müslümanım. diyorsa ona da biz iman
ederiz, Müslüman deriz. Kimin dininin İslam olduğunu, kimin Müslüman
olduğunu, kimin Allaha yakın olduğunu tek Cenab-ı Hak
bilir.
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Duy, duy; Salih Bey, duy.
Salih Cora duysun, Salih Cora.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Benim
şahsımla ilgili söylediğim konu da şu: Ben
yıllardır pek pide almayan birisiyim ama
vatandaşlarımızın her şeyin en güzeline layık
olduğunu ifade etmek istiyorum.
MAHİR POLAT (İzmir) Pasta
alıyorsunuz o zaman siz; pide almıyorsunuz, pasta alıyorsunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Arkadaşlar,
Grup Başkan Vekili konuşuyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ya, Allah
aşkına, şurada bir cümlemizi söylememizden niye rahatsız
olursunuz, anlayamadım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tamam Sayın
Elitaş, özür dileriz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yani Sayın
Altay burada geliyor, beyefendi bir şekilde söylüyor ama son cümlelerini
biraz şedit bir şekilde söylemesine rağmen pek
yakıştıramadığımı ifade ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne dedim ben
şedit?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ramazan
bereketli olsun.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Ramazan sohbetleri, herkesin bildiği gibi, her
yıl...
ENGİN ALTAY (İstanbul) Vatandaş
pide yemesin, somun ekmek yesin. dedi Sayın Elitaş, ben öyle
anladım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hep
yanlış anlıyorsun zaten Engin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben öyle
anladım.
BAŞKAN Ramazan sohbetlerinin yeri
ayrıdır. Ramazan sohbeti yapıyorsak birbirimizi kırmadan,
üzmeden sohbetler etmeliyiz diye düşünüyorum.
Alınan karar gereğince, denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Konya Milletvekili
Hacı Ahmet Özdemir ve 36 Milletvekilinin Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Devlet Memurları Kanununda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Milli
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir ve 36
Milletvekilinin Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları
Kanununda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4212) ile
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 316) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 316 sıra sayılı
Kanun Teklifinin birinci bölümünde yer alan 4üncü maddesi kabul
edilmişti.
Şimdi, 5inci maddeyle devam ediyoruz.
5inci madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 316
sıra sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ömer
Faruk Gergerlioğlu Necdet
İpekyüz Kemal
Peköz
Kocaeli Batman Adana
Serpil
Kemalbay Pekgözegü Kemal
Bülbül Erol
Katırcıoğlu
İzmir
Antalya İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Kocaeli
Milletvekili Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu.
Sayın Gergerlioğlu, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet Akademisi üzerinde
konuşuyoruz. Diyanet Akademisi eğitimi işe yaramaz. Neden? Çünkü
kriteri adalet değil. Diyanet zaten şu anda Allahın dinini
değil, iktidarın dinini anlatıyor. Diyanet İşleri
Başkanlığı yolsuzluklar üzerinde hiçbir şey
söylemiyor, muktedirlerin dinini anlatıyor. Bu ülkede insanlar
kaçırılıyor 1990lardan beri; binlerce insan
kaçırıldı. Diyanetin tek bir kelamı var mı bu noktada?
Hâlen kaçırılıyor, işkenceler yapılıyor;
kaçırılıyor insanlar ve işkenceler yapılıyor, bir
kısmı bulunamıyor; tek bir kelamı var mı?
Yargısız infazlar yapılıyor, tek bir kelam
duyamıyoruz. Kürt meselesindeki ayrımcılıklarla ilgili her
gün konuşuyoruz, Diyanetin bir yorumu yok. Cezaevleri ihlalleri çok
yoğun bir şekilde var, Diyanetin bir sözü yok. Bütün bunların
üstüne Diyanet Akademisi ne eğitimi verecekmiş Allah
aşkına? KHKlerle yüz binlerce insan; yargısız infazlarla
ihraç edildi, intihar ettiler, kansere yakalandılar, depresyona
yakalandılar; Diyanet tek kelime etmedi. Neden? Çünkü Allahın dinini
değil, iktidarın dinini anlatıyor, Allahtan değil,
muktedirden korkuyor; başka bir şey değil.
Bakın, bu din; ruhu esas alır, şekli
değil. Bu din; namaz, oruç, hac, zekât anlatmak için gelmemiştir;
insanların vicdanını kuvvetlendirmek için gelmiştir,
hakkı hukuku ortaya çıkarmak için gelmiştir. İhale
yasaları kaç defa değiştirildi? Belki yüzlerce defa. Neden
değiştirildi, hepimiz biliyoruz; yolsuzluklar olsun diye. Diyanet tek
bir kelime etti mi? Hayır. Herkesin vergisinden Aleviler
yararlanamıyor, cemevleri yararlanamıyor, ibadethane statüsünden
yararlanamıyor; bunu eleştirmek için Alevi olmaya gerek yok, ben
Sünniyim ve şiddetle eleştiriyorum. Buna nasıl göz
yumarsınız?
Şimdi, bakın, Bakara suresinin 174üncü
ayeti var -ben imam-hatip lisesi mezunuyum, tefsir ilimlerini tahsil etmiş
bir kişiyim- ayetikerime diyor ki: Allah'ın kitabının bir
kısmını gizleyenler ve Allah'ın dinini az bir paha
karşılığında satanlar, karınlarına
başka bir şey değil ancak ateş doldurmaktadır.
Diyanet İşleri yetkililerine de hatırlatıyorum: Bu
yaptıklarınızla ancak karnınıza ateş
doldurursunuz çünkü bu eleştiriler, Peygamberi din açısından
eleştirip onun yolunu engellemeye çalışan Mekkeli din tacirleri
için nazil olmuştu.
Şimdi, bakın, Hazreti Ömer camide hutbe
veriyor, bir kadın itiraz ediyor. Hazreti Ömer, keskin bir lider ama o
kadının itirazı karşısında bütün cemaatin
ortasında Evet, sen doğru söyledin, Ömer haksız, ben
yöneticiyim ve haksızım. Bir kadın, beni mahcup etti; bir
kadın eliyle düzeldim Ya Rabbi, yanlışımdan vazgeçtim,
şükürler olsun. dedi binlerce insan arasında.
Erkek egemen bir din anlayışı var
şu anda İslam toplumlarında ama böyle değildi. Peki, erkek
egemen bir anlayışı düzeltmek için ne yapıldı? Hiçbir
şey yapılmadı. İmam-ı Azam Ebu Hanife,
İmam-ı Hanbel; devletin, o zalim sultanların dediklerine evet
dememek için onların diyanet işleri başkanlığı
teklifini kabul etmediler ve kırbaçları altında öldürüldüler.
Onlar böyleydi, ya Diyanet? Hayır, Diyanet şu anda maalesef ki
işlevini yerine getirmiyor. Şu anda, bakın, neden camiler her
kesimden insan için sıcak bir barınak değil; buna bir cevap
verilmeli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Dinî
anlayışta yenilenme neden olmuyor? Diyanet kurumu, iktidara ses
çıkarmama yeri mi? Kur'an kurslarında dayak, taciz konusu neden sümen
altı ediliyor?
Bakın, ben size bir örnek vermek isterim kendi
hayatımdan, dinî anlayışımdan. İzmit Protestan
Kilisesine molotofkokteyli atılmıştı ve ben o zamanlar,
MAZLUMDER Kocaeli Şube Başkanıydım, Başörtüsüne
Özgürlük gösterileri yapan birisi olarak ilk kınayan ben olmuştum.
Akşam pastör beni aradı, Yahu, Müslüman bir insansın, seni
biliyorum; şaşırdım ve sevindim, bunu eleştirdin.
dedi. Ben Ben Müslüman ve insan hakları savunucusuyum, bu benim
vazifemdir. dedim. Daha sonra, İzmitteki mahallem Kocatepe Camisi
Derneğinin Yönetim Kurulu üyesiydim, Kürt meselesindeki
ayrımcılıkları eleştirdiğim için dernekler
masası dedi ki: Oradan çıkacaksın, sen orada yer
alamazsın; Kürt meselesinde bu tür görüşlerin var, açığa
alındın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gergerlioğlu,
teşekkür ediyoruz.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Bir
dakika daha
BAŞKAN Peki, selamlayın.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla)
Şimdi, bakın, din anlayışı nereden nereye geldi. Ben
bir Müslüman olarak Hıristiyana yapılan saldırıda, Hrant
Dink cinayetinde ilk konuşanlardan birisiydim ve böyle olmanın da çok
erdemli bir görev olduğunu düşünüyorum ama öbür tarafta,
ırkçılığı men ettiğini bildiğimiz İslam
dininin güya temsilcileri beni bir mahalle camisi derneği yönetim kurulu
üyesi olmaktan çıkardılar; çıkarıldık. Bu ne perhiz bu
ne lahana turşusu!
Yine, bakın, Fatma Yavuz, bir Diyanet
görevlisi. Sosyal medyada IŞİDi eleştirdiği için
Diyanetten ihraç edildi, sadece bunun için. Geleneksel din
anlayışını eleştirdiği için ihraç edildi. Fatma
Yavuz duyarlılık gösteren bir insandı, Artvinli olduğu
hâlde Ben Müslüman Ermeniyim, Ermeni meselesini anlayın. diyen samimi
bir Müslümandı, bundan dolayı ihraç edildi.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Gergerlioğlu.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Kocaeli Milletvekili olduğunuz
için ekstra bir pozitif ayrımcılık yaptım; ayrıca,
yapmayacağım bundan sonra.
SALİH CORA (Trabzon) Siz her zaman pozitif
ayrımcılık yapıyorsunuz.
BAŞKAN Sana, değil mi Salih?
SALİH CORA (Trabzon) Eyvallah, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Peki.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları Kanununda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5inci maddesiyle
değiştirilmesi teklif edilen 633 sayılı Kanunun 10/A maddesinin
ikinci fıkrasına aşağıdaki cümlelerin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
"Başkanlık
tarafından Akademiye giriş için yapılacak sözlü ve/veya
uygulamalı sınavda görüntü ve ses kaydının
alınması zorunludur. Sözlü ve/veya uygulamalı sınava giren
adaylara istemleri halinde, bu görüntülerin verilmesi zorunludur.
Başkanlık tarafından bu görüntüler ve ses kayıtları
iki yılın sonunda silinir ve yok edilir. Bu görüntüler ve ses
kayıtları, sınava karşı dava açılması
halinde karar kesinleşmeden silinemez ve yok edilemez.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Dursun
Ataş Fahrettin
Yokuş
İzmir Kayseri Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Konya
Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş.
Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Diyanet İşleri
Başkanlığı çalışanlarının birçok sorunu
var, en başta da mali sorunları gelmektedir. Din görevlileri, Diyanet
İşleri Başkanlığının dayatmasıyla
katılım bankalarından banka promosyonu alsınlar diye
zorlanıyor. Halbuki katılım bankalarının il ve ilçelerde
ATM'leri yok. Neden Ziraat Bankası, Halk Bankası değil,
anlamakta güçlük çekiyorlar. Yüz bini aşkın çalışanın
hakkı bu şekilde gasbediliyor.
Sadece bununla kalsa iyi. Bunun yanında, her
hafta cuma namazında para toplayan, din görevlilerini para toplama memuru
gibi gören zihniyetten acilen kurtarmamız lazım.
Cami, mescit, Kuran kursları ve cemevlerinin
başta aydınlatma olmak üzere, ısıtma ve soğutma
giderleri artık merkezî bütçeden karşılanmalı.
Diyanet İşleri
Başkanlığı, din görevlilerini kitap satış memuru
gibi kullanmaktan vazgeçmelidir.
Personele verilen cübbe, sarık, giyim
yardımı ödeneği güncellenmelidir, diğer devlet
kurumlarında uygulanan giyim yardımları gibi ihtiyaca cevap
veren bir bedel verilmelidir.
Ayrıca, bayram tatillerinde, yardımcı
hizmetler sınıfında çalışan ve yatılı Kuran
kurslarında görev yapan personele mesai ödenmelidir.
Diyanet çalışanlarının lojman ve
lojman kirası problemleri mutlaka çözülmelidir.
Din görevlilerimizin tabi tutulduğu ve din
görevlilerine eziyete dönüşen mesleki bilgiler seviye tespit
sınavı kaldırılmalıdır. Bu seviye tespit
sınavı ücreti, her alandaki öğrencilerimizin ödediği
sınav ücretleri gibi rekor seviyeye ulaşmıştır. Her
türlü şartını tamamlayarak mülakat sonucuna göre görevlendirilen
geçici Kur'an kursu öğreticilerinin özlük ve mali hakları vakit
kaybetmeden düzeltilmelidir. Mezuniyet durumu itibarıyla
şartları tutan Kuran kursu öğreticileri, formasyon
eğitimiyle Kuran kursu öğretmeni unvanına bir an önce
kavuşturulmalıdır.
Yardımcı hizmetler
sınıfında çalışan hizmetliler için görevde yükselme
sınavı açılmalı ve ek gösterge verilmelidir.
Atama ve Nakil Yönetmeliği ile Sınav
Yönetmeliği, görevlilerin ihtiyacına cevap verecek şekilde
yeniden güncellenmelidir.
Vaizlerin özlük ve mali hakları düzeltilmeli,
nakil taleplerindeki üç yıl görev yapma dayatmasından
vazgeçilmelidir.
Murakıpların statü ve konumları
yeniden belirlenmeli, özlük ve mali hakları iyileştirilmelidir.
Murakıpların talebine duyarsız kalınmamalı ve
murakıplar için il müfettişliği ihdas sözü bir an önce yerine
getirilmelidir.
Değerli milletvekilleri, cami dernek
başkanları ile muhtarlar; din görevlilerinin amiri değildir, bu
tür dışarıdan müdahalelere kesinlikle engel
olunmalıdır. Başkanlık ve müftülüklerde çalışan
din hizmetleri uzmanlarının görev ve statü tanımları
yeniden yapılmalı, bu kadrolar ara kadro gibi bir anlayıştan
kurtarılmalıdır. Diyanet görevlileri imzasız ve
asılsız şikâyetler nedeniyle büyük problemler
yaşamaktadırlar, bu hususta ciddi tedbirler alınmalı,
Diyanet çalışanlarının
itibarsızlaştırılmasına fırsat verilmemelidir.
Yüce dinimiz adına, 85 milyon insanımıza
hizmet vermekle görevli olan Diyanet İşleri
Başkanlığı, kurum içi ve kurum dışı
uygulamalarıyla örnek alınan bir kurum olmak zorundadır. Diyanet
İşleri Başkanlığı öncelikle siyasi mülahazalardan
uzak tutulmalıdır, şeffaf bir yönetim anlayışı
olmalıdır. Fetvalarına güven duyulan bir kurum hâline mutlaka
dönüştürülmelidir. Kurum çalışanlarının ayrı
ayrı statülerde çalıştırılması en büyük
adaletsizliktir. Kendi çalışanlarını farklı
farklı statülerde kategorize eden bir kurum olmaktan Diyanet
İşleri Başkanlığı
çıkarılmalıdır. Bugün, Diyanet İşleri
Başkanlığında kadrolu, sözleşmeli, vekil imam-hatip,
fahri Kur'an kursu öğreticisi statülerinde personel istihdamı yapılmaktadır.
Çalışanların tamamı kadrolu olmalı ve hak ettiği
ücreti almalıdır.
Diyanet İşleri
Başkanlığında asgari ücretin çok altında
çalıştırılan binlerce personel mevcuttur. Getirilen bu
düzenlemede, yani yaptığınız düzenlemede de sözleşmeli
istihdama devam edileceği anlaşılıyor. Bu düzenlemeyle
Diyanet çalışanlarının hiçbir sorunu maalesef
çözülmemektedir. Eğer Diyanet İşleri
Başkanlığında asgari ücretin altında ücret alan
çalışan varsa vallahi bu ayıp size yeter de artar bile, bunu
lütfen düzeltin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, Diyanet İşleri Başkanlığı her
geçen gün güven kaybeden bir kurum, bir kuruluş hâline gelmiştir.
Diyanet İşleri Başkanlığı maalesef siyasi taassup
altına girmiştir. Diyanet İşleri
Başkanlığını yönetenler 85 milyon insanımıza
güven vermemektedir. Daha önemlisi: Diyanet İşleri
Başkanlığının yanlışları nedeniyle,
adaletsiz uygulamaları nedeniyle, hukuksuzlukları nedeniyle,
yaptığı işler nedeniyle, maalesef, her geçen gün yüce
dinimizden insanlar uzaklaşıyor. İktidarın sayesinde
Türkiye'de ateistler artıyor, deistler artıyor. Allah
aşkına nasıl muhafazakâr bir iktidarsınız? Yüce
dinimize en büyük kötülüğü siz Diyanet İşleri
Başkanlığını siyasallaştırarak
yaptınız; bu günah da size öteki dünyada da yeter, bu dünyada da yeter.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 316 sıra
sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları
Kanununda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5inci
maddesiyle değiştirilen 633 sayılı Kanunun (10/A)
maddesinin yedinci fıkrasındaki kadro ibaresinin pozisyon
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Keven Mustafa
Adıgüzel Ömer Fethi
Gürer
Yozgat Ordu Niğde
Suat
Özcan Yıldırım
Kaya Serkan Topal
Muğla Ankara Hatay
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Niğde
Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer.
Buyurun Sayın Gürer. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin bu maddesinde Diyanet
Akademisiyle ilgili düzenleme ve içeriğin nasıl olacağına
yönelik önermeler yer alıyor. İmam-hatiplerin
varlığında, ilahiyat fakültesinin varlığında
orada eğitim alanların daha sonra Diyanet Akademisinde
değerlendirmeye tabi tutulup yeni bir eğitimin verilmesi,
ardından da burada sözlü sınavda başarılı
olamayanlarla sözleşme yapılmamasının, mevcuttaki
eğitim sisteminin yetersizliği anlamına gelebileceği bir
gerçek. Bu bağlamda, burada insanların mağduriyetinin de söz
konusu olacağını vurgulamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Mustafa Kemal Atatürk,
dinin doğru ve bilgiye dayanılarak öğrenilmesi için ilahiyat
fakültesinin açılması, Diyanet İşleri
Başkanlığının kurulması gibi önemli
ihtiyaçları doğru tespit ederek bu oluşumları
sağlamıştır. CHP döneminde açılan imam-hatip
okulları, ülkemiz genelindeki camilerde imam ihtiyaçlarının
giderilmesinde önemli etken olmuştur. Adalet ve Kalkınma Partisi
döneminde imam-hatip okullarının sayısı arttı;
Niğdenin çoğu köyüne gittim, camide imam yok. Öyle olunca
eğitim verilip oralarda imam olmasının yolu açılmayan bir
düzene dönmüşüz.
Burada şunu belirtmekte yarar var: Diyanet
İşleri Başkanlığının tüm
yurttaşların hakça, adil yaşaması ve inanç, ibadet, ahlak
esaslarından yararlanması, toplumun ayrışması
değil, aydınlanmasıyla ilgili bir sorumluluğu ve görevi de
var.
Bunu burada vurgulamak istiyorum: Bugün, Dünya
Vicdan Günü. Diyanet İşleri Başkanlığında
çalışanlara uygulanan ayrımcılığın da tutanaklara
geçmesinin doğru olacağını düşünüyorum. Belki bu
sayede bizim bu söylediklerimiz dikkate alınır, Diyanette
çalışanlara uygulanan ayrımcılıktan vazgeçilir çünkü
ayrıştırılan insanların da o kurumun personeli
olduğu unutulmamalı.
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Diyanette de mi torpil var
Vekilim?
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) Bakınız,
Diyanet İşleri Başkanlığı taşra
teşkilatlarında çalışan sözleşmeli imam-hatip, vekil
imam-hatip, geçici kurs öğreticileri farklı statülerde görev
yapmaktadırlar. Bu görevliler güvencesiz ve düşük ücretle
çalıştırılmaktadır. Kadrolu görev yapanlarla
-aynı şartlar aranan, aynı eğitimi almış-
aynı işi yapanlar farklı statüleri nedeniyle mağdur edilmektedirler.
Sürekli çalışmaları, öğrenim durumlarına göre kademe
ilerlemesi verilmesi, derece yükseltilmesinin önünün açılması mutlaka
sağlanmalıdır. Vekil imam olup mağdur edilen binlerce
imam-hatipliye verilen sözler tutulmamıştır. Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu bu
soruna dikkat çekmiş ve CHP Grup Başkan Vekillerimizin vermiş
olduğu kanun teklifi, komisyonlarda görüşülüp buraya getirilmesi
gereken bir kanun teklifidir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
yirmi yıldır Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarda. Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidar olduğunda doğan çocuklar bugün 20
yaşında. Ülkemizde, ne yazık ki Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarları döneminde madde bağımlılığı
artmış, şans oyunlarına ilgi
yoğunlaşmış, boşanmalar patlamış,
insanların aile yapısının düzeni bozulmuş.
Bakınız, yandaş medyada, televizyonu izlediğinizde aileyle
ilgili yapılan programların sunucusunun biri, yaptığı
programların etkisinde kalmış olacak ki, ne diyor? Diyor ki:
Eğer sen karına istediği hediyeyi almazsan üst kattaki komşunun
kocası alır. Ülkenin aile yapısıyla ilgili ulusal yayın
yapan bir kanalın yayını yapan sunucusu bunu söyleyebiliyor. (AK
PARTİ sıralarından Bağırma. sesleri) Bundan ben
utandığım için bağırıyorum. Bu utancı
yaşatamaz Adalet ve Kalkınma Partisinin bugünkü
anlayışı. RTÜK var, Diyanet İşleri
Başkanlığı var, aile yapısının
bozulmasına göz yumuyor! (CHP sıralarından alkışlar)
Bu ahlaksızlıkların Türkiye'de geçerliliğini
sağlıyorsunuz. Onun için bağırıyorum, içim
yanıyor. Bu aile sistemi bozulursa bu ülkeyi çökertirsiniz.
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Bağır Vekilim,
bağır. Senin sesini kesemezler.
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) Ne demek üst
kattaki komşusunun gelip de karısına hediye alması, ne
demek? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) Bir sakin ol.
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) Hiç utanmıyor
musunuz bundan? Kalkıyorsunuz bir de oradan laf atıyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Gürer, Genel Kurula hitap
edin lütfen.
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) Değerli
arkadaşlar, şunun altını net olarak çizelim: Bu ülkedeki
insanların ekonomik çöküşüyle oluşan fuhuşundan
kumarına, madde bağımlılığından
yuvaların yıkılmasına kadar sorumluluk siyasi
iktidarındır. Siyasi iktidar bu konularda gerekli önlemleri almadığı
gibi seyretmektedir, bunu da şiddetle kınıyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın Güreri de
kızdırdınız yani.
Evet, 5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
5inci madde kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde 3 önerge vardır,
okutup ayrı ayrı işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 316 sıra sayılı Kanun Teklifinin 6'ncı maddesindeki
"Başkanlık memur kadrolarında bulunan personelden, Din Hizmetleri
Sınıfına atanmak için gerekli öğrenim
şartını taşıyan ve Başkanlıkça
yapılacak sınavda başarılı olanlar ise mesleki
eğitime, özlük hakları korunarak katılabilir. ifadesinin
"Başkanlık memur kadrolarında bulunan personelden, Din
Hizmetleri Sınıfına atanmak için gerekli öğrenim
şartını taşıyanlar başvuru sırasına
göre mesleki eğitime, özlük hakları korunarak katılabilir.
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Necdet
İpekyüz Kemal
Peköz Serpil Kemalbay
Pekgözegü
Batman Adana İzmir
Kemal
Bülbül Erol
Katırcıoğlu
Antalya İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden
İstanbul Milletvekili Sayın Erol Katırcıoğlu.
Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli üyeler, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, bu madde, esas itibarıyla,
Diyanette çalışan memurların Diyanet Akademisinde
yükselebilmesinin önünü açıyor. Bu anlaşılabilir bir şey.
Yani belli sınavlar olacak ve Diyanette şu anda çalışan
memurların yükselmesi ve Diyanet Akademisinde okuması ve orada
öğretim üyesi olması da dâhil olmak üzere bir yol açıyor ki bu anlamıyla
bir sıkıntı yok.
Fakat değerli arkadaşlar, ben
konuşmama Diyanetin yapısıyla ilgili birkaç şey söyleyerek
devam etmek istiyorum. Şöyle ki: Değerli arkadaşlar, devletler
her zaman dini kendi iktidarları için kullanmışlardır,
özellikle bu coğrafyada böyledir; Batıda farklı
gelişmiştir ama bu coğrafyada iktidarlar daima dini kendilerinin
güçlü olarak durabilmesini sağlamak bakımından
kullanmışlardır. Diyanet İşlerinin, esas itibarıyla,
biliyorsunuz Bizanstan kaynaklanıyor kökeni. Yani Bizansta
Bizans
İmparatorluğu değil, daha doğrusu Roma
İmparatorluğu Bizansla temsil olunmaya başladığı
noktadan itibaren Bizans devletleşmeye başlamış ve
imparator, esas olarak devleti, orduyu ve dini temsil eder hâle gelmiştir
yani demin söylediğim gibi, dini kontrol eden bir iktidar modeli
üretmiştir.
Şeyhülislamlık Osmanlıda
Bütün
Osmanlı döneminde de esasında şeyhülislamlık da böyle bir
fonksiyon üzerine inşa edilmiştir. Ta ki 1924te cumhuriyet
kurulduktan sonra bu yapı değişti, Diyanet İşleri
Başkanlığı adıyla dini regüle etmek üzere
çalışan bir kurum
Fakat, değerli arkadaşlar, bu bir
regülatör kurumdur. Yani nasıl bir kurumdur, ben size söyleyeyim:
Tıpkı BDDK gibi yani Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu gibi bir kurumdur. Nedir bu? Nasıl BDDK finansal hizmetleri regüle
ediyor ise yani finansal alanda çalışan firmaları, çıkar
gruplarını vesaireyi belli bir dengede tutmak üzere kontrol ediyorsa
veya düzenliyorsa -öyle diyelim- aslında Diyanet de din alanını
regüle etmek üzere oluşmuş olan bir kurumdur.
Fakat, değerli arkadaşlar, problem
şurada başlıyor: Cumhuriyetin kuruluşundan beri, hatta daha
önceden beri, Osmanlı'dan beri bu toplumsal dokumuz şu ana kadar
sadece Sünni, Hanefi mezhebi temsil etmiyor; daha doğrusu, bu toplumda
Sünni, Hanefi olmanın ötesinde, farklı mezheplere, farklı
inançlara sahip insanlar da var. Dolayısıyla da bütün regülatör
kurumların iki temel özelliği olması lazım; bunlardan bir
tanesi, kapsayıcı olması lazımdır, diğeri de
bağımsız olması lazımdır. Dolayısıyla
da böyle bir çerçeveden baktığımızda, Diyanet
İşlerinin tamamen Sünni Hanefi mezhebi üzerinden bir işlev
üstlenmiş olması asla modern hayatın gerekleriyle uyuşan
bir durum değildir. Dolayısıyla da Diyanet İşleri
yapısı itibarıyla değişmesi gereken bir kurumdur.
Nasıl değişmesi gerekir? Söylediğim çerçevede
değişmesi gerekir. Bir, bütün farklılıkları kapsayan
bir çerçevede oluşması lazımdır. İki, iktidarlardan
bağımsız olması lazımdır. Dünyada dinin yeri
itibarıyla baktığımızda böyle bir perspektif esas
itibarıyla görülüyor ve Türkiyenin ihtiyacının da bu
olduğu kanaatindeyim. Bugün itibarıyla baktığımız
zaman, emin olun, Hanefi Sünni mezhebin dışındaki insanlar
kendilerini dışlanmış hissediyorlar, tıpkı
başka konularda olduğu gibi. Çünkü farklılıklar, bir
toplumda, esasında, hep söylüyoruz, siz de söylüyorsunuz -Adalet ve
Kalkınma Partililer- Zenginliğimizdir. diyorsunuz ama bu
zenginliğin gereğini asla yapmıyorsunuz. Yani etnik ve
diğer konular dışında devam edecek olursam, dinin
farklılıklarını kapsayan bir yerden bir düşünceyi bir
türlü kabul edemiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Sayın
Başkanım, bir dakika
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim.
Bu sebeple de özellikle geniş bir toplum
kesimini kapsayan Alevi inancı ve Sünni Hanefi mezhebinin
dışında bir din benimsemiş olan ya da bir dinî
algısı olan kesimler, Diyanetin içinde kendilerinin temsil
edilmediğini görüyorlar, bundan dolayı da benim
anladığım kadarıyla, din bağlamında da
-Hristiyanlar vesaire de dâhil olmak üzere söylüyorum- Türkiyenin
karşılaşması gereken, karşılaması gereken
-Sayın Kılıçdaroğlunun lafını kullanıyorum-
helalleşmesi gereken bir konu var ve sanıyorum, bu konunun da Diyanet
İşleri Başkanlığı konuşulurken gündeme
gelmesinde büyük yarar var diye düşünüyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 316 sıra sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Devlet Memurları Kanununda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin
6ncı maddesiyle 633 sayılı Kanuna eklenen Madde 10/Bnin
birinci fıkrasındaki Başkanlıkça belirlenen esaslara göre
uygun görülenler ifadesinin isteyenler şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Keven Mustafa
Adıgüzel Ensar
Aytekin
Yozgat Ordu Balıkesir
Serkan
Topal Yıldırım
Kaya Suat Özcan
Hatay Ankara Muğla
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Balıkesir Milletvekili Sayın Ensar Aytekin.
Buyurun Sayın Aytekin. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENSAR AYTEKİN (Balıkesir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
teklifinin 6ncı maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Verilen teklifin genel gerekçesinde Din
hizmetlerinin çağın ihtiyaçlarını karşılayacak
düzeyde yürütülmesi ancak nitelikli din görevlileri ile mümkündür.
denilmiştir.
Peki, teklifin ilerleyen maddelerinde neler var?
6ncı maddeyle, Diyanet İşleri Başkanlığı
personelinden Başkanlıkça belirlenecek şartları
taşıyanların hizmet içi eğitim, kurs, sertifika
programlarına alınması, memur kadrolarında bulunanlardan
din hizmetleri sınıfına geçmek isteyenlerin ise yapılacak
olan sınavda başarılı olmaları şartıyla
mesleki eğitime alınmaları düzenleniyor.
Değerli milletvekilleri, burada vurgulanacak
önemli hususlar var. Başkanlıkça belirlenecek şartlar
kavramının içinin dolması gerekiyor. Kanun yapıyoruz ama
esnekliğe olanak sağlıyoruz. Bu, suistimale açık bir
durumdur. Benzer şekilde sınavda başarılı olma
şartı, yine aynı maddede ihdas edilmiş. Peki, bu sınav
nasıl yapılacak? Bu sınavın niteliğinin içinin fiilî
olarak doldurulması gerekiyor ki bu durum istismara sebebiyet vermesin.
Değerli milletvekilleri, bir süredir devlet
yönetiminde ilginç bir usul oluştu: Yasama yetkisi Parlamentoda
olmasına rağmen, kanunla düzenlenmesi gereken usullerin bir gece bir
Cumhurbaşkanı kararnamesiyle ya da daha da ilginci, bir yönetmelikle
düzenlenmeye kalkıldığını görüyoruz. Yönetmelikler,
kanunun nasıl uygulanacağını gösteren metinler olması
gerekirken kanunlar yönetmeliğe uygun metinler hâline geliyor.
Örneğini geçtiğimiz hafta zeytinliklere verilen maden arama izni
saçmalığında gördük. Kanunla yapılamayanları yönetmelikle
düzenlemeye çalışıyorlar. Bunu neden anlatıyorum? Bu kanun
teklifi bu şekilde geçecek olursa, kısa bir süre sonra, kanunla
güvence altına alınması gereken sınava ilişkin
şartlar yönetmeliklerin insafına bırakılacak. Getirin, bunu
kanunla düzenleyelim, yönetmeliklerle milletin iradesinin üzerine
çıkılmasına izin vermeyelim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biz, Diyanet İşlerini genel olarak
tartışmayı doğru bulmayız ama konuşmamız
gereken şeyler var. Mesela, hâlâ ibadethane sayılmayan cemevlerini,
Alevi köylerinin yapılmayan yollarını
konuşmalıyız, cemevlerine ticarethane olarak kesilen elektrik
faturalarını konuşmalıyız. Yirmi yıldır
iktidardasınız ve bu süre içerisinde Alevi köylerinin yolunu,
altyapısını yapmadınız.
En basitinden, geçtiğimiz günlerde
Balıkesir Altıeylül'e bağlı Karamanlar köyünden bir
polisimiz şehit oldu. Evet, köyümüz Alevi Köyü. Protokol cenazeye
katıldı, bir kişi bile sormadı Bu yollar nedir? Neden
böyledir? diye. O yollarda yürümekte zorlanan protokol üyelerinin yüzleri dahi
kızarmadı. Yani, Diyanet Akademisindeki personelin konferans
almasını ihtiyaç gören, çağın şartlarına vurgu
yapan AK PARTİ zihniyeti, Alevi köyündeki yolu ve kanalizasyonu ihtiyaç
görmüyor. Bu çağda bu sorunlar sıradan kabul ediliyor. Bu teklif, ne
yazık ki Hanefi mezhebine göre din görevlisi yetiştirmek için
yapılıyor, Alevileri yine çaresiz kılıyor. Yalnızca
Alevileri de değil, bu ülkede Hanefi mezhebine ait olmayan herkesi bu
Diyanet dışlıyor. İşte, bu adaletsizliğe isyan
ediyoruz.
Diyanet İşleri bize kurucumuz Mustafa
Kemal Atatürkün emanetidir. Bu emanetin içinde son model zırhlı
araçla cami açılışına gidip vatandaşa gelince
Hâlinize şükredin. demek yoktur. Eline kılıç alıp hutbeye
çıkanların, bir somun ekmekle gün geçirip ibadet edenlere Allaha
teslimiyetten bahsetmeye hakkı yoktur. Nasıl ki din eğitimi alan
ve halka dini anlatmak üzere görevli olanlar bağlı olduğu
cumhuriyeti hedef almamalıysa, siyaset kurumu da din üzerine, Diyanet
İşleri üzerine baskı kurmamalı, camilerde siyasi söylemler
vermemeli, camileri partilerin toplantı yeri hâline getirmemelidir.
Son söz olarak şunu söylüyoruz: Ne cübbe
siyasete ne de siyaset kubbeye ulaşmamalıdır, vicdanlar özgür
kalmalıdır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları Kanununda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin birinci
fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Ayhan
Erel Muhammet Naci
Cinisli
İzmir Aksaray Erzurum
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Aksaray
Milletvekili Sayın Ayhan Erel.
Buyurun Sayın Erel. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin
6ncı maddesiyle, Diyanet İşleri Başkanlığı
kadrolarında görev yapan personelin Diyanet Akademisinde eğitim, kurs
programlarına katılımı ve din hizmetleri
sınıfı kadrolarına atanmasının şartları
düzenlenmektedir.
Sayın milletvekilleri, ülkemizde, günümüzde
Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde 1976
yılından beri hizmet veren 12 adet dinî yüksek ihtisas merkezi, 1972
yılından beri hizmet veren 19 adet eğitim merkezi, 61 ilahiyat
fakültesi, 58 İslami ilimler fakültesi, binlerce imam-hatip lisesi, 16 bin
Kuran kursu, bin civarında hafızlık programı bulunan
kurslarda verilen eğitimi saymaya gerek bile kalmıyor.
Yükseköğretim eğitiminde bu kadar ilahiyat ve İslami ilimler fakülteleri
bulunması, on binlerce mezun vermesine rağmen her türlü donanıma
sahip dinî yüksek ihtisas merkezi ve eğitim merkezlerinde yapılan
eğitim hizmetlerinden on binlerce mezun verilmesine rağmen, Kuran
kurslarından on binlerce hafızlık eğitimi alınmasına
rağmen, din hizmetlerinin çağın ihtiyaçlarını
karşılayacak şekilde nitelikli din adamı
yetiştirmemesi gerekçesiyle akademi kurulması mazeretine
sığınılması Diyanet için acı bir itiraftır.
Değerli milletvekilleri, manevi ve ahlaki
hastalıkların tedavisi hususunda hikmetle ve güzel öğütlerle
nasihat eden bir din görevlisinin sözleri: Bulutlardan ince ince dökülen
rahmet damlaları gibidir, Müslümanın ve İslamın
vazgeçilmezidir camilerimiz. Ancak camilerimizin yalnızlığı
ve garipliği belki de tarih boyunca hiç bu kadar
derinleşmemişti. Öyle süslü duvarlar, kaliteli minber ve mihraplar,
yumuşacık halılar, ekolu ses sistemleri, boy boy minareler
almış başını giderken secde yerleri
yıllardır bekledikleri alınlara hasret kalmış, vakit
namazlarında cemaate susamış camilerle karşı
karşıyayız. Öyle bir manevi uçuruma doğru gidiyoruz ki
felaket desek yeridir. Vakit namazlarında camiye giden cemaat
sayısı neredeyse sıfıra düşmüştür. Bazen koca
koca camilerde imam efendi ve arkasında 3-5i geçmeyen cemaat vardır.
Yapılan araştırmalarda ateizm, deizm, dinsizlik almış
başını gidiyor.
Çok değerli Komisyon üyeleri, ben yıllarca
öğretmenlik yaptım. Öğretmenlik yaptığımız
yıllarda, Türk tarihinin şanlı sayfalarından olan
Trablusgarp, Çanakkale, Sakarya, Büyük Taarruz, Dumlupınar
Savaşlarının Mustafa Kemalin üstün zekâsı ve dehası
neticesinde kazanıldığını ve bu üstün ve büyük deha
sayesinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin açıldığını,
cumhuriyetin ilan edildiğini, bu ilanı sağlayan Mustafa Kemalin
sevgisini ve saygısını da bu genç dimağlara, bu genç
yüreklere nakşettik. Şimdi, çarşıda, pazarda, camide
karşılaştığımız bu gençler diyorlar ki:
Hocam, siz bize böyle böyle öğrettiniz. Bu zaferlerin kahramanı olan
Atatürkü hatta Diyanetin kurucusu olan Atatürkü, Diyanet cuma hutbelerinde
niçin aklına getirmemektedir? (İYİ Parti sıralarından
alkışlar) Bana mantıklı bir cevap verin, ben de bunu
öğrencilerime aktarayım. Bu kahramanlığa, bu zaferlere imza
atan Mustafa Kemalin sağladığı cumhuriyetin ilanında
hutbe konusu olurken cumhuriyeti kuran Mustafa Kemal Atatürkü anmaktan niçin
imtina edersiniz?
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya)
Anıyorlar, anıyorlar.
AYHAN EREL (Devamla) Ya bugünleri kutlamayın
ya da kutlayacaksanız bugünlerin mimarı olan Mustafa Kemal Atatürke
Allah rızası için, Allah aşkına, Muhammed aşkına,
Ali aşkına bir Fatiha okutun; bunda ne zarar var, ne zarar var?
Atatürk bu milletin ortak değeridir. Atatürke inanan insanları
dışlayarak, Atatürkü seven insanları karşınıza
alarak cami cemaatini çoğaltamazsınız. Bakın, gençler ne
diyor biliyor musunuz? Hocam, eğer hutbeyi dinlemek farz olmasa cumaya da
gitmeyeceğiz. Bugün cami cemaatinin bir saf dahi olamamasının
nedenlerini hep birlikte araştıralım. Bir daha diyorum: Mustafa
Kemal Atatürk bu milletin, bu devletin ortak değeridir, onu göz ardı
ederek bu memlekette birliği, beraberliği, dirliği
sağlayamazsınız. Allah rızası için onun ruhuna bir
Fatiha göndermek kimleri rahatsız ediyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
AYHAN EREL (Devamla) Değerli milletvekilleri,
Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, Türk milletinin
hislerine, duygularına tercüman olduğu konuşmasında Türk
tarihine hakkıyla sahip çıkmak bir şereftir. İstiklal
mücadelemizin önderi Gazi Mustafa Kemali anmak bir şereftir. Sizler bu
şerefle yaşamamayı tercih edebilirsiniz, bu bizim sorunumuz
değildir ama unutmayın ki bağımsızlığı
sağlamak için ödenmiş bedeller var. O bedeli tereddütsüz göze
alıp toprağa düşenlere saygı göstermek
zorundasınız. Bu bir lütuf değil, hem dinimizin hem de töremizin
gereğidir. Allah aşkına, Muhammet aşkına, Atatürkle
alıp veremediğiniz nedir? Vatanı işgale yeltenen
Yunanlılar, Fransızlar, İngilizler Mustafa Kemale düşman
olsa anlarım ama Diyanetin Atatürkle ne problemi var, ne sorunu var?
demiştir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Bravo
Hocam!
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı madde kabul edilmiştir.
Sayın Güzelmansur
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
44.-Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, Türkiye ile Suriyenin
Asi Nehri üzerinde birlikte kurmayı planladığı Dostluk Barajına
ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
2022 Kamu Yatırım Programında yer
alan Hataydaki projelerin neredeyse tamamının bitiş süreleri
yeterli ödenek tahsis edilmediği için uzatıldı ancak Türkiye ile
Suriyenin Asi Nehri üzerinde birlikte kurmayı planladığı
Dostluk Barajının bitiş yılı bir yıl öne
çekilmiş. Bu barajla Amik Ovasındaki araziler ve yerleşim
yerleri taşkından korunacaktı. 2011de temeli atıldı,
2012de bitirilecekti. Kardeşim Esad düşman ilan edilince bu proje
de rafa kaldırıldı, ödenek tahsis edilmedi, bitişi de her
yıl uzatıldı. Geçen yılki yatırım
programında 2027de bitecek. yazıyordu, bu yılki programda ise
2026da bitecek. denilmiş. Bu nasıl olacak? İktidara
soruyorum: Esadla barışmayı mı düşünüyorsunuz, yoksa
yatırım programı atmasyonla mı yazılıyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ersoy
45.- İstanbul Milletvekili Oya Ersoyun, 8 Martta sokağa
çıkan ve gözaltına alınan kadınlara ilişkin
açıklaması
OYA ERSOY (İstanbul) Evet, iktidarın 8
Martta savaşa, yoksulluğa ve şiddete karşı
haklarına, hayatlarına sahip çıkmak için sokaklara çıkan
kadınlara düşmanlığı bitmiyor. Bugün
Diyarbakırda, Rosa Kadın Derneğinden, TJAdan ve sendikalardan
24 kadın evlerinde gözaltına alındı. Mücadele eden
kadınları değil katilleri ve katilleri koruyan yargı
kararlarını engelleyin diyoruz biz ve aynı, 8 Martta ve 25
Kasımda olduğu gibi bugün de tüm kadınlar, memleketin dört bir
yanında Erkek devlet şiddetine karşı
dayanışmamız ve direnişimiz ortak. diyerek
sokaklardayız. Gözaltılar, tutuklamalar, baskılar
kadınları korkutamaz. Kadınları derhâl serbest
bırakın ve mücadele eden kadınları değil, tekrar
ediyorum, erkek katilleri, katil erkekleri durdurun ve yargı
kararlarını engelleyin.
Yine, 8 Martta İstiklal Caddesinde
gözaltına alınan İranlı feminist Ghazaleh Moghaddam
hakkında sınır dışı kararı verilmişti
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çakırözer
46.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin,
ibadethanelerin giderlerinin karşılanmasında yaşanan
sıkıntılara ilişkin açıklaması
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Eskişehirimiz dâhil Türkiye'nin dört bir
yanında camilerimiz ve cemevlerinin bakım onarım ve
ısınma giderleri halkımızın verdiği
yardımlarla karşılanabilmekte. Aydınlanma için camilere
sınırlı bir destek verilmekle birlikte cemevlerine hiçbir destek
verilmemekte. Son dönemde pandeminin de etkisiyle camilerimizde cemaat
azalmakta, gelen vatandaşlarımız ise hayat
pahalılığı nedeniyle geçinememektedir. Bu nedenle elektrik
ve ısınma faturalarının ödenmesinde
sıkıntılar yaşanmakta, cami imamlarımız cuma
günleri faturalar için vatandaştan para istemeye utanır hâle
gelmektedir. Birçok bakanlıktan fazla, 16,1 milyar liralık bütçesiyle
Diyanet İşleri Başkanlığı tüm ibadethanelerimizin
bu ihtiyaçlarını karşılamalı ya da doğal gaz,
elektrik şirketlerinin cami, cemevi ve diğer tüm ibadet
mekânlarından ücret almamaları sağlanmalıdır.
BAŞKAN Sayın Şimşek
47.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, Mersinde görülen
zirai don olayına ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, Mersinin tamamında
görülen zirai don olayında başta Mutlu hemşehrilerim olmak
üzere
Kayısı bahçelerinde, şeftali ve erik bahçelerinde Muttan
Anamura, Gülnara, Silifkeye ve Tarsusa kadar yüzde 80-90 civarında
zirai don olmuştur ve ürünler zarar görmüştür. TARSİM tarım
sigortası kapsamı içerisine çiçek döneminde olan meyveleri
almamıştır. Tabii, çiçek döneminden meyveye döndükten sonra olanları
TARSİM kapsama alıyor ama şu anda bütün ürünler, sert çiçekli
meyvelerin tamamı çiçek döneminde olduğu için TARSİM
kapsamına girmiyor.
Burada mutlaka bir yönetmelik
değişikliği yapılarak bunların, sigorta
yaptırılanların TARSİM kapsamına
alınmasını -çünkü yüzde 80lik, 90lık bir zararı
böyle bir yılda çiftçinin karşılayabilmesi mümkün değil-
çiftçilerimizin desteklenmesini ve çiftçilerimizin zararının
TARSİM tarafından karşılanmasını talep ediyor,
saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Topal
48.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, atanamayan
sağlık yönetimi mezunlarına ve atanamayan öğretmenlere
ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sağlık Bakanlığı personel
alımı yapıyor ama maalesef sağlık yönetimi atama
bekliyor, bir türlü sağlık yönetimi mezunlarını
atayamıyor, atamıyor. Sağlık hizmetlerinde aksaklıklar
var, kalitenin artırılması gerekiyor. Bu yüzden,
sağlık çalışanları mezunlarını,
sağlık yönetimi mezunlarını bir an önce ataması
gerekiyor, talep ediyoruz.
Ayrıca, atanamayan öğretmen
arkadaşlarımız var, yüz binlerce atanamayan öğretmen
arkadaşımız var. Bakın, bugün, ücretli öğretmen
arkadaşlarımız okullara gidip gelirken artık dolmuş
parası veremiyor çünkü dolmuş ücreti bile vermiyorsunuz; yazıktır,
günahtır, ayıptır. Engelli öğretmen
arkadaşlarımız var, mezun olan arkadaşlarımız
var, okul öncesi mezunu öğretmen arkadaşlarımız var.
Lütfen, bir an önce, atanamayan öğretmenler için en az 50 bin kadro talep
ediyorlar, biz de istiyoruz, biz de destekliyoruz, bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Aydınlık
49.- Şanlıurfa Milletvekili Aziz Aydınlıkın,
Şanlıurfadaki uyuşturucu ve sokak aralarında oynanan
şans oyunları sorununa ilişkin açıklaması
AZİZ AYDINLIK (Şanlıurfa)
Memleketim Şanlıurfanın en büyük sorunlarından biri olan
uyuşturucu madde bağımlılığı aileleri
yıkmaya, can yakmaya devam ediyor. Üzülerek söylüyorum ki madde
bağımlılığı 8-10 yaşa kadar
düşmüş. Bir an evvel Şanlıurfa özelinde bir
çalışma yapılmalı ve uyuşturucu baronlarının
önü kesilerek evlatlarımız bu bataklıktan
kurtarılmalıdır. Konuyla ilgili bakanlıkları ve tüm
kuruluşları göreve davet ediyorum.
Sayın Başkan, ayrıca, sokak
aralarında çocukların rahatlıkla ulaştığı
tombala ve benzeri şans oyunları büyük bir sorun hâline
gelmiştir. Bu konuda da ilgili kamu kurumlarında denetim kesinlikle
artırılmalı, aksi hâlde istenmeyen sonuçlar ortaya
çıkacaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir ve 36 Milletvekilinin
Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları Kanununda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4212) ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 316) (Devam)
BAŞKAN 7nci madde üzerinde bir önerge
vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 316 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesinde geçen yer alan ibaresinin
bulunan şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.
Necdet
İpekyüz Kemal
Peköz Serpil Kemalbay
Pekgözegü
Batman Adana İzmir
Kemal
Bülbül Erol
Katırcıoğlu
Antalya İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Batman
Milletvekili Sayın Necdet İpekyüz.
Buyurun Sayın İpekyüz. (HDP
sıralarından alkışlar)
NECDET İPEKYÜZ (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
16 Mart 1988
(x) Anne, elma kokusu
geliyor. Burada Halepçe soykırımını kınıyoruz;
böylece başlamak istiyorum.
Evet, Diyanet, iki üç gündür
arkadaşlarımız konuşuyor, geçen hafta da konuşuldu.
Diyanet, aslında, din kurallarına uymayla ilgili bir düzenlemeyi
düşünen bir kurum. 1960lara kadar aslında kapalı, 1965ten
sonra giderek siyasetin müdahale alanına dönüşmüş. Siyasetin
müdahale alanıyla beraber iktidarlar dini kendi doğrultularında
kullanmaya çalışmışlar. Diyanetin, şu anda, internette
bir sayfası var; girdiğinizde, internet sayfasını açtığınızda,
bütün yaptığı faaliyetleri, bütün yayınları
paylaşılıyor. Tek bir dille mi? Hayır, 6 dille
paylaşılıyor; Türkçe, İngilizce, Fransızca, Rusça,
İspanyolca, Arapça. Kürtçe? Yok. 6 dilde yayın yapan bir Diyanet
kurumu var. Bu Diyanet kurumu 2015te Kuran-ı Kerimin Kürtçe mealini
Latin harfleriyle basmış, 2015te Arap harfleriyle ve Kürtçeyle
ilgili o günden beri tek bir yayın yok.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Plan
Bütçede gösterdiler ya
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Diyanetle ilgili
yok, ben şahidim. Şimdi de bakalım, şimdi de bakalım
İbrahim Bey.
Bir diğeri, 2013, Recep Tayyip Erdoğan
Mardinde, çözüm meselesi
Kürt meselesini nasıl çözeceğiz, neleri
konuşacağız? Kanaat önderlerinden birisi diyor ki: Ya, bari
hutbeler, vaazlar Kürtçe anlatılabilse. Ne diyor: Bunun olması lazım,
birçok hutbede, birçok vaazda Arapça geçiyor, birçok insan bilmiyor bunun
anlamını, Kürtçe olması lazım, Kürtçeyle ilgili niye yok?
O günden bugüne geliyoruz, bir tek Kürtçe sayfa yok. E, ne oluyor?
İstanbulda mevlit okutanlar, vaaz verenler, bir taziyede Fatiha okuyup
orada dinî sohbetler yapanlar şu anda cezaevinde; Mele Ekrem ve
arkadaşları. Mele diyorum çünkü Mele Ekrem dediğimizde
Kürtçede mele ayrı bir saygınlığı, hürmeti olan,
medrese eğitiminden gelen insandır. Neydi? Adalet ve Kalkınma
Partisi, tekrar, çözüm meselesinde dedi ki: Melelere özgürlük
tanıyalım, meleler gelsin, imam olsun, bulundukları yerde
çalışsın. Ben geçen yıl Hasankeyfin köyüne gittim, cuma
günüydü, DEDAŞın parasını ödemediği için elektrikleri
kesilmişti, su yoktu. Cami imamıyla sohbet ettim, dedi ki: Vekilim,
keşke su olsa en azından hutbelerde insanlar gelseydi.
Nerelisiniz? Hanefi, Giresunlu; Hasankeyfin köyünde tek bir kelime Kürtçe
bilmiyor. O melelerden buraya geldik.
Bitlis Müftülüğü daha iki ay öncesine kadar her
hutbeyi Kürtçeye çevirip yayınlıyordu, telefon açılmış
Onu kaldırın. diye. Bu mu sizin din
anlayışınız? Siz 25-30 milyon Kürtten söz edeceksiniz,
seçim dönemleri gideceksiniz, lelele lololo
(x) diyeceksiniz, Diyanette
Kürtçeyi inkâr edeceksiniz. Buradan buraya geldiğimizde, aslında
Diyanet iktidarın yaklaşımına, bakış
açısına dönüşüyor.
Bir diğeri
Sadece bu mu? Diyanet ne
yapıyor? 150 bine yakın çalışanı var, 120-150 bin
arası. Dergiyi basıyor, diyor ki imamlara: Hepiniz almak
zorundasınız. Ama aynı Diyanet her cuma günü sergi açıyor,
diyor ki: Çıkışta yardım edin. Ya, VIP ağırlama
var, lüks otellerde yemek var, konaklama var, uçağa binme var; milyonlarca
insandan her hafta para toplayacaksınız; bütçesi devasa, 7
bakanlıktan büyük, bazı kalemleri Sayıştay denetimine
girmiyor. Toplayacaksınız bu parayı. Tamam, toplayın. Ne
oldu biliyor musunuz? Ben dün akşam burada Batmandan bir imamla
konuştuğumda, yeni bir uygulama başlamış, 2 tane
elektrik panosu var camilerde, 2 elektrik panosu. Bir elektrik panosu
aydınlatma için, onu Diyanet ödüyor; diğer elektrik panosu
ısıtma, soğutma için, onu da cemaat ödeyecek, ısıtma,
soğutmayı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Peki, bunun elektrik
faturasını kim kesiyor camilere? Bölgedeki birçok caminin elektrik
faturasını özelleştirilmiş DEDAŞ
TCsi olmak
kaydıyla imamların TClerini alıyor
Siz her hafta para
toplayacaksınız, diyeceksiniz ki: Gelin cemaat, soğutma,
ısıtma parasını sizden alıyorum. Buna ne denir?
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Soygun.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
"Haraç denir.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Ya, vallahi
artık buna siz isim koyun, haraç mı denir, başka bir şey
mi denir.
Ha, olmaz mı? Olur. Nasıl olur? O zaman
özgür ortamda, ben Şafiysem Şafi, Aleviysem Alevi, seçeceğim
ibadet yerinde özgür olayım, özgür bir şekilde kendi
inançlarımla yapayım ibadetimi, tekçi bir anlayış
olmasın, bunu ben karşılayayım. Ne onu yapıyorsunuz
Parayı alıyorsunuz ve tekçi anlayışla bu uygulamayı
uygulamaya çalışıyorsunuz.
Daha çok konu var. Keşke bu dergilere birkaç
tane Kürtçe öykü, vaaz konsa da yayınlansa.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Selamlasam
BAŞKAN Selamlayın, buyurun.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Toparlamak
istiyorum.
Tekrar dönüyorum Diyanet İşleri
Başkanlığına, iletilsin buradan, bu konu çok
konuşuluyor: Kürtçenin olmaması caiz mi, haram mı, günah
mı? Diyanet bari bu soruya cevap versin.
Saygılarımı sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
7nci madde kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.15
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.32
BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 67nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
316 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Şimdi ikinci bölüm görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm 8 ila 14üncü maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde İYİ Parti Grubu
adına söz isteyen Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs.
Buyurun Sayın Örs. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN
ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin ikinci bölümü üzerinde
İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve
ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün İYİ
Parti olarak grup toplantımızı gerçekleştirdik. Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşener grup
toplantımızın açılışında
yaptığı konuşmada Polonya Parlamentosunun Kırım
Türklerinin sembol ismi Mustafa Abdülcemil Kırımoğlunun Nobel
Barış Ödülüne aday gösterilmesine ilişkin aldığı
kararı hatırlatarak bir çağrıda bulundu ve Genel
Başkanımız dedi ki: Polonya Parlamentosu dünya Türklüğünün
ve Kırımın sembol ismi, ömrü sürgünlerde, zindanlarda
mücadeleyle geçmiş değerli büyüğümüz Mustafa Abdülcemil
Kırımoğlunun Nobel Barış Ödülüne aday gösterilmesi
için karar aldı. Polonya Parlamentosunun aldığı kararı
İYİ Parti olarak büyük bir memnuniyetle
karşıladığımızı ifade etmek isterim.
İstiyoruz ki biz de Türk milletinin yegâne hafızası,
milletimizin kutsal çatısı Türkiye Büyük Millet Meclisinde
alacağımız benzer bir kararla destek olalım,
kahramanımızı Nobel Barış Ödülüne aday gösterelim. Bu
vesileyle, bizim için siyasetüstü olan böyle önemli bir konuda tüm siyasi
partilerin desteğiyle Grup Başkanlıklarını gerekli
adımları ivedilikle atmaya davet ediyorum. Ben de Sayın Genel
Başkanımızın bu çağrısını yüce
Meclisimizin kürsüsünden siz değerli milletvekilleri ve aziz milletimizle
bir kez daha paylaşarak sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, kanun teklifinin
ikinci bölümünde bulunan maddelere baktığımızda, 13 ve
14üncü maddeler yürürlük ve yürütme maddeleridir.
Bu bölümde yer alan 8inci maddeyle, Diyanet
Akademisi bünyesinde aylık ek ders ücreti
karşılığında haftalık ders sayıları,
ders görevi alacakların nitelikleri ve ders niteliğinde yönetim
görevinden sayılan hâllerin Cumhurbaşkanı kararıyla
belirlenmesi öngörülmektedir.
Yine, ikinci bölümde yer alan 9uncu maddeyle,
teklifin 5inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 633
sayılı Kanunun 10/A maddesinin değişiklikten önceki
hükümlerinin değiştirilmeden önceki 10/A maddesine göre sözleşmeli
personel olarak istihdam edilenler hakkında uygulanmasına devam
edileceği, Diyanet İşleri Başkanlığı
bünyesinde öğretmen ve eğitim görevlisi kadrolarında
olanların sınavla Diyanet Akademisinde eğitim görevlisi
kadrolarına atanabileceği, dinî yüksek ihtisas merkezi ve eğitim
merkezlerinde eğitime devam edenler hakkında düzenlemeler
öngörülmektedir.
Değerli milletvekilleri, teklifin 10 ve 11inci
maddeleriyle 633 sayılı Kanunun 4üncü maddesinde yer alan en fazla
5 başkan yardımcısının görevlendirilebileceğine
ilişkin hükme uyumlu olacak şekilde düzenlemeler ve kurulması
planlanan Diyanet Akademisinin bağlı birimler cetveline eklenmesiyle
Diyanet Akademisiyle ilgili 657 sayılı Kanunun ilgili cetvellerinde
düzenlemeler yapılması öngörülmektedir.
Değerli milletvekilleri, milletimizin birlik,
beraberlik, kardeşlik, barış ve esenliği için Diyanet
İşleri Başkanlığının her türlü siyasi ve
ideolojik akımlardan arındırılarak siyasetüstü saygın
bir kurum olarak konumlandırılması gerekmektedir. Bu konuyla
ilgili ilk söyleyeceğim cümle budur. Çocuklarımızın
eğitiminde, İslamın güzel ahlak anlayışıyla
sevgi, şefkat ve merhamet tarafının öne
çıkarılması, dinî konulardaki yayınların gerçek
İslama uygun olması, dinî alanda toplumdaki farklı meşrep
ve anlayışlara ayrımcılık yapılmaması
esastır. Unutulmamalıdır ki Diyanet İşleri
Başkanlığı İslam dininin inanç, ibadet ve ahlak
esaslarıyla ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu
aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere kurulmuş cumhuriyetin
ilk kurumlarındandır ve dolayısıyla Diyanet
İşleri Başkanlığı Büyük Atatürk'ün ve
cumhuriyetin bize emanetidir. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
Diyanet İşleri
Başkanlığı, Türkiye Cumhuriyeti devleti
sınırları içerisinde yaşayan azınlıkların
dışında, hangi meşrep ve mezhepten olursa olsun herhangi
bir ayrım yapmaksızın bütün Müslümanlara hizmet etmek için
vardır.
Değerli arkadaşlar, yükseköğrenim
eğitiminde çok sayıda ilahiyat ve İslami ilimler fakülteleri
bulunmasına ve buralardan binlerce mezun verilmesine, her türlü
donanım ve binalara sahip yüksek ihtisas merkezi ve eğitim
merkezlerinde yapılan eğitim hizmetlerine binlerce kişinin
katılmasına, Kur'an kurslarından on binlerce hafızlık
eğitimi alınmasına rağmen; din hizmetlerinin çağın
ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde yürütülmesi ve nitelikli
din görevlilerine ihtiyaç olduğu gerekçesiyle bir Diyanet Akademisinin
kurulmasını bugün, burada konuşuyoruz. Bu gerekçeye
dikkatlerinizi çekmek isterim saygıdeğer milletvekilleri. Yirmi
yıldır Türkiye'yi idare eden AK PARTİ zihniyeti, umarım bu
gerekçeden gerekli dersi almıştır. Bu gerekçe, aslında
acı bir gerçeğin itirafıdır. Diyanetin sahip olduğu
hatırı sayılır eğitim imkânlarına rağmen,
din görevlilerinin eğitimi için yeni bir eğitim kurumu talebinde
bulunuyor olması Eldeki imkânlar amaçları doğrultusunda kullanılmıyor
mu? sorusunu da akla getirmektedir. Bu soru ciddi bir şekilde
irdelenmeli, açıklığa kavuşturulmalı ve
cevaplanmalıdır. Açık ve net söylüyorum; ülkemizde din
hizmetlerinin çağın ihtiyaçlarını karşılayacak
düzeyde yürütülmesi ve nitelikli din görevlileri yetiştirilmesinde
gerçeklerle yüzleşme zamanı gelmiştir.
Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifine
baktığımızda teklifin iki temel amacı olduğunu
görüyoruz. Teklifte iki ayaklı bir model öngörülüyor; birincisi,
hâlihazırda Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde
görev yapan personelin hizmet içi eğitimi; ikincisi ise yeni alınacak
personelin hizmet öncesi eğitimi. Din istismarının önüne
geçecek, mesleki bilgi donanımına sahip, nitelikli, meslek
ahlakına sahip ve davranışlarıyla örnek olan, toplumu din
konusunda aydınlatan, mesleğinin gerektirdiği dinî pratikleri
uygulayan, Türk tarihini, kültürünü kavramış, evrensel ve demokratik
değerlerle donanmış, insan haklarına saygılı,
yaşadığı çevreye duyarlı, bilgiyi deneyimlerine göre
yorumlayıp sosyal ve kültürel bağlam içinde kullanan, sosyal
katılım becerileri gelişmiş, hak ve
sorumluluklarını bilen, sosyal yaşamda etkin, üretken ve
uzlaştırıcı olan, kıraati, hitabeti iyi din
görevlilerinin yetişmesinde eğitimin önemli bir yeri olduğunu
belirtmek isterim.
Din hizmetlerini yürütecek vaiz, Kuran kursu
öğreticisi, imam-hatip, müezzin gibi unvanlarla görev yapacakların
göreve başlamadan eğitilmesinin mesleki yeterliliği
kazanmaları ve niteliklerinin artırılması yönünde de
faydalı olacağını düşünüyorum çünkü insanları
ötekileştirmeden, kutuplaştırmadan, dini siyasete alet etmeden;
kul hakkı yemenin yanlış olduğunu, rüşvetin
yanlış olduğunu; ihaleye fesat
karıştırmanın, yandaşa iş vermenin
yanlış olduğunu; torpilin, adam kayırmanın
yanlış olduğunu korkmadan, çekinmeden söyleyecek din
adamlarına ihtiyacımız var; hutbelerde siyasi söyleve yer
vermeden, iktidar sahiplerinin gündelik algılarının aracı
olmadan gerçek İslam'ı anlatacak din adamlarına
ihtiyacımız var.
Bu akademinin böyle din adamlarının
yetişmesine vesile olması dileğiyle, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına söz talep eden Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut
Toğrul.
Buyurun Sayın Toğrul.
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Partim Halkların Demokratik Partisi adına
(2/4212) esas numaralı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Devlet Memurları Kanununda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin
ikinci bölümü üzerine söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu, Genel Kurulun
sevgili emekçilerini ve ekranları başında bizleri izleyen
sevgili yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Kanuna geçmeden önce, bugün acılı bir gün,
16 Mart 1988 Halepçe katliamının yıl dönümü. Halepçe
katliamı, faşist Baas rejiminin başında bulunan Saddam
Hüseyin'in güney Kürdistan'da Kürtlere karşı düzenlediği Enfal
Harekâtının son halkası. 16 Mart 1988 tarihinde biyolojik ve
kimyasal silahlarla gerçekleştirilen katliam sonucu 5 bin kişi
yaşamını yitirdi, 10 bin insan ise yaralandı. Irak Yüksek
Ceza Mahkemesi tarafından 1 Mart 2010 tarihinde soykırım
eylemi olarak tanımlanan Halepçe katliamı, birçok ülkede
insanlığa karşı işlenmiş suç olarak tanımlanmıştır;
umut ederim ki bu Meclis de bu tanımlamayı yapar. Bu vesileyle,
Halepçe katliamında yitirdiğimiz insanlarımızın önünde
saygıyla eğiliyor, rahmet diliyorum.
Sayın Başkan, sayın vekiller;
görüşmelerini sürdürdüğümüz kanun teklifine ilişkin başta şunu
belirtmek gerekiyor ki bu kanun teklifi yasa yapım tekniğinden
oldukça uzaktır. Bakın, yasa teklifinin 2nci maddesinde dinî yüksek
ihtisas, dinî ihtisas ve eğitim merkezlerinden teşekkül
ettirilmesiyle oldukça geniş yelpazede Diyanet Akademisinin çalışma
yürütmesi öngörülüyor. Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun'un 7nci maddesine beş
fıkralık yeni bir madde ekleniyor ve akademinin tanımı,
teşkilat yapılanması, görevleri, yetkileri, iş birliği
yapılacak kurum, kuruluş ve kurulları, akademide görev yapacak
kişilerin kabul şartları tek bir maddeye
sıkıştırılıyor. Kurumun bütün
işleyişini bir seferde anlatmaya çalışmak aslında
kuruma dair her şeyi muğlaklaştırmak demektir.
Diğer yandan, teklif maddesinin ikinci
fıkrasında Akademi, Başkan tarafından verilen diğer
görevleri yerine getirir. gibi, hiçbir somut bilgi içermeyen ifadeler yer
alıyor. Nedir bu görevler? En azından bunun kanunda açıkça tarif
edilmesi gerekirdi.
Sayın vekiller, genel olarak Diyanet
İşleri Başkanlığının kuruluşuna gelecek
olursak, bugün Diyanet, devletin resmî ideolojisi bağlamında
oluşturulmak istenen vatandaş biçiminin dinî boyutunu
şekillendiren bir aygıt gibi çalışıyor. Diyanet
İşleri Başkanlığı, kuruluşundan itibaren
mevcut iktidarların elinde işlevsel bir aparat olmuş ve toplum
mühendisliği adına toplumu din üzerinden dizayn etmek için
kullanılıyor. Diyanet eliyle, itaatkâr, Türk, Sünni Hanefi,
milliyetçi, muhafazakâr ve eril kodlara sahip bir birey oluşturma
hedefiyle ülkedeki farklı inanç ve kimlikler yok sayılıyor,
ayrımcılığa maruz bırakılıyor. Türklük
ekseninde olduğu gibi inanç alanında da tek inancı, tek mezhebi
esas alan bir yaklaşım söz konusudur. Diyanet eliyle diğer inanç
gruplarına karşı, tekçi devlet politikalarına paralel bir
yol izleniyor. Bu tekçi anlayış farklılıkların
ötelenmesine, dışlanmasına zemin hazırlıyor; bu tekçi
anlayış Müslümanlık içerisinde bile mezhepleri
ayırıyor. Deyim yerindeyse Diyanet İşleri
Başkanlığı dediğimiz mekanizma aslında bugün
Türkiyede Hanefi mezhebi işleri başkanlığı gibi
çalışıyor. Türkiyede sadece Sünni Hanefi mezhebine mensup
insanlar bulunmamasına rağmen söz konusu kurum yalnızca bu
mezhebe mensup kişilere hizmet vermektedir. Bu durum Anayasanın
eşitlik ilkesine aykırıdır.
Sayın vekiller, Diyanet İşleri
Başkanlığı bu ülkede Alevilerin, Hristiyanların,
Musevilerin ve diğer tüm inançların sorunlarını çözmek için
değil, tam tersi, bu kesimlerin sistematik olarak kamusal alanda
görünürlüğünü azaltmak için çalışma yapıyor. Diyanet
İşleri Başkanlığı âdeta bir asimilasyon merkezi
gibi çalışıyor. Her fırsatta cemevlerini ibadethane kabul
etmeyip Alevileri camiye davet eden Diyanet İşleri Başkanı,
din görevlilerini Alevilerin yoğun olduğu köy ve mahallelerde istihdam
ediyor, Alevi köylerine zoraki cami yaptırıyor. Diyanet
İşleri Başkanlığı 18 Ağustos 2021 tarihinde
7 Alevi kurumun düzenleyeceği Hacı Bektaş Veli'yi anma
etkinliğine karşı alternatif bir program yapmayı dahi
planlayabiliyor. Gri pasaportla yurt dışına yasa
dışı bir şekilde kaçışın ucu dahi Diyanet
İşleri Başkanlığına kadar uzanıyor.
Sayın vekiller, öte yandan, Diyanet
İşleri Başkanlığına ilişkin Hükûmetin
politikalarından ve uygulamalarından kaynaklanan önemli problemler
söz konusudur. Söz konusu kurum bugün nefret söylemi üreten, halkı bu
yolla bazı kesimler karşısında konsolide etmeye
çalışan ve belli bir anlayış biçimini bütün topluma dayatan
hâl almıştır. Diyanet İşleri
Başkanlığı tarafından ve kurumun resmî sitesinde dönem
dönem yapılan açıklamalar yenilir yutulur cinsten değildir.
Hutbelerde cinsel yönelimlere, cinsiyet kimliklerine, bireylerin özel
yaşamlarına ilişkin nefret söylemleri demokratik bir hukuk
devletiyle bağdaşmamaktadır. Ayrımcılık,
ötekileştirme, dışlama, nefret iklimini besleyen söz konusu
beyanlar Türkiye'nin insan hakları yükümlülükleri
ışığında incelendiğinde kabul edilebilir
değildir. Bakın, Diyanet İşleri Başkanı
boşanmaları, kadınları hedef alarak şöyle diyor:
Hiçbir meslek ya da hedef, aile olmaktan, anne olmaktan daha önemli kabul
edilemez. Açıklamasıyla her fırsatta -iktidar tarafından-
kadın ve erkeğin fıtratlarının eşit
olmadığını vurguluyor, makbul kadın kimliği
üzerinden toplum dizaynını sürdürüyor.
Şimdiye kadar gördüğümüz en partizan
Diyanet İşleri Başkanı bir başka
açıklamasında Önderler olarak boş alan bırakmamamız
lazım. İnanç sokakta olmasın, insanın içinde olsun, insanla
Allah arasında olsun; evine, ticaretine, siyasetine, adaletine,
yargısına yansımasın istiyorlar. Görüyorsunuz,
ortalığı ayağa kaldırıyorlar, inançtan
ayıklansın istiyorlar oraları âdeta. şeklinde bir beyanat
veriyor. Diyanet İşleri Başkanının bu sözleri
çıtayı gerçekten çok yukarıya koyuyor; artık inancın,
dinî inancın devlet ve toplum yönetimine yansımasını
istiyor, Diyanetin siyasette, yargı ve ticarette hükmü geçsin istiyor.
Mevcut Diyanet sadece bununla da yetinmiyor;
Diyanet, yetki alanına girsin girmesin her alanda konuşuyor. Fakat
İslam inancının temelini oluşturan adalete dair tek bir
cümle etmiyor, ülkede büyük bir adaletsizlik yaşanıyor, bu konuda tek
bir hutbe yayınlamıyor. Çocuklara tecavüz ediliyor, kılı
dahi kıpırdamıyor Diyanetin. Şu anda en fazla kul
hakkı yeniliyor, bu duruma dair tek kelime etmiyor. Diyanet illaki
konuşmak istiyorsa ülkede yaşanan yoksulluk, yolsuzluk için konuşmalı;
haksız yere katledilen insanlar için konuşmalı; Kuranda insan
haklarının temelini oluşturan düşünce hakkı,
özgürlükler için konuşmalı; Kuran kurslarında tecavüze
uğrayan erkek çocuklarının hakkını savunmalıdır,
buna ilişkin konuşmalıdır. Mezarlara saldırılar
yapılıyor, gömülme hakkı tüm inançlarda olduğu gibi
Müslümanlıkta da kutsal sayıldığı hâlde mezar
saldırılarına bir tepkisini bugüne kadar duymadık.
Bakın, bu iktidar, kendi İslamını yaratmaya
çalışıyor, buna uymayan Müslüman olan bir din âlimi dahi olsa
ona zulmediyor. Diyanet buna da sesini çıkarmıyor.
Bildiğiniz üzere, 3 Temmuz 2021de
İstanbul merkezli bir operasyon içinde DİAYDER Eş
Başkanının da bulunduğu Din Âlimleri Derneği
mensupları ve Demokratik İslam Kongresi mensupları gözaltına
alındılar. Kendi dilleriyle, kendi inançlarıyla cenazeleri
kaldıran, topluma hizmet eden din görevlilerini gözaltına almak hangi
vicdana sığar; sormak istiyoruz.
Sayın Başkan, sayın vekiller; Diyanet
İşleri Başkanlığının bütçesi, günümüzde 7
bakanlık ve 26 başkanlığın bütçesinden fazladır.
Her yıl büyüyen devasa bütçesiyle birçok bakanlığı geride
bırakıyor. Diyanet, lüks, israf, şatafatla sık sık
gündeme geliyor.
Bakın, son olarak Diyanet heyetinin Pakistan
ziyaretine özel jetle gitmiş olması, bu lüks, şatafat ve
israfın en açık örneğidir. Ama neydi? Bizim bildiğimize
göre İslamiyette israf ve müsriflik haramdır. Diyanet resmî olarak
haram işliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Sonuç olarak,
fotoğrafın bütünü göz önüne alındığında, Diyanet
İşleri Başkanlığının farklı inanç ve
düşünce biçimlerine yönelik negatif yargılar oluşturmaktan,
farklı inanç gruplarını ötekileştirmekten geri
durmadığı açıktır.
En başından beri Halkların Demokratik
Partisi olarak bizlerin Diyanet İşleri
Başkanlığına dair önerimiz şudur: Diyanet, resmî
ideolojinin emrinde olmayan, siyasetin bir aracına dönüşmeyecek,
sadece dinî yapılar, inançlar arasında koordinasyon ve eşit
hizmet sağlayacak bir kurula dönüşmelidir. Diyanet, siyasi
iktidarın politik manevralarına dâhil olmamalıdır, hak ve
hakkaniyet içinde maneviyatın kalbî duyarlılığıyla tüm
vatandaşlara yaklaşımı temel almalıdır.
Ahlak da vicdan da bunu gerektirir diyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz talep eden Hatay Milletvekili Sayın Serkan Topal.
Buyurun Sayın Topal. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SERKAN TOPAL (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ekranları
başında bizi izleyen bütün vatandaşlarımıza
selamlarımı, saygılarımı iletiyorum.
Bu kanun teklifini Komisyonda konuştuk,
konuştuk ama maalesef bir noktayı bile değiştiremediler; AK
PARTİ zihniyeti, ne olacak, zaten değiştirmiyorlar.
Aslında, bu kanun temelinde ilahiyat fakültesi
mezunlarına ve imam-hatip lisesi mezunlarına karşı
konumlandırılan bir kanun. Neden mi arkadaşlar? Bakın,
şimdi, orada diyor ki: Bugüne kadar yeterince verim alamadık bu
mezunlardan, bu yüzden biz paralel bir yapı kuracağız.
Özellikle, bakın arkadaşlar, maddede diyor ki: Uygun görülenlerin
arasından belirlenecek. Şimdi, özellikle, personel
alımında yarın falanca tarikata mensupsa alınacak,
eğer falancaya mensup değilse alınmayacak; işin özeti bu
mu, değil mi? Biz bunu Komisyonda da konuştuk, bu
muallaklığı ortadan kaldırın ama yok. Tabii, birileri
bekliyor, kimi
Mesela, Ensar Vakfı, bununla çok ilgileniyor, çok
ilgileniyor tweet atmış,
okuyabilirsiniz. Bakın, biz bunu söyledik, biz Akademiyi destekliyoruz ama
paralel bir yapı kurulmasına karşıyız.
Bakın, yine 5inci maddede Sözleşmeli
personel pozisyonlarına atanma şartları, sınav ve usulleri
yönetmelikle düzenlenir. diyorsunuz. Oysa Anayasanın 128inci maddesine
aykırıdır çünkü Kanunla düzenlenir. diyor.
Yine, arkadaşlar, Akademi Başkanı
lisans mezunu olabilir ama emrindekiler doktora mezunu olabilir. Ya, böyle bir
şey olabilir mi arkadaşlar? Bunu düzeltin dedik, düzeltmediniz,
düzeltmiyorsunuz.
Yine, arkadaşlar, 128 bin din görevlisine 3600
ek göstergeyi söz verdiniz. Niye getirmiyorsunuz arkadaşlar? Getirin
3600ü, sözünüzü yerine getirin, biz de bundan sonraki bütün önergeleri
çekelim, size destek verelim ama yok, siz verdiğiniz söyleri
tutmuyorsunuz. Öğretmenlik Meslek Kanununda 3600ü verirken dahi bir
yıl sonrasına verdiniz.
Bakın, Diyanet Akademisinin yürüteceği
faaliyetlerin denetimini kim yapacak arkadaşlar? Yine, net bir şey
yok. Ya, dedik ki biz: Net bir şey söyleyin, net bir şey koyun, Millî
Eğitim Bakanlığı denetlesin. Yok. diyorsunuz
arkadaşlar.
Şimdi, bakın, arkadaşlar, Diyanet
İşleri Başkanlığının, cumhuriyet kurumu
olarak kurulmuş, ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütmek,
aynı zamanda toplumsal değerleri baz almak, öne çıkarmak ve
toplumsal barışı bir şekilde sağlamak gibi bir
sorumluluğu var. Peki, Diyanet İşleri
Başkanlığına baktığımızda, kanunen
verilen yetkileri yerine getiriyor mu arkadaşlar? Bakın, Diyanet
İşleri Başkanı siyaset yapıyor mu? Yapıyor.
Vakıf üzerinden ticaret yapıyor mu? Yapıyor. Üniversite kuruyor
mu? Kuruyor. Market işletiyor mu? İşletiyor. Umreyle inanç
turizmi yapıyor mu? Yapıyor. Minbere kılıçla
çıkıyor mu? Çıkıyor. Peki, toplumsal barışa
sıra geldiğinde katkı var mı? Yok. Toplumsal değerlere
saygısızlığa gelince tepki var mı? Yok. Şimdi,
bunun yerine Yunan kazansaydı. diyerek cumhuriyeti ve Atatürkü
aşağılayan o fesli meczubu ziyaret var, Ayasofyada devletimizin
kurucu kadrosuna hakaret edenlere taltif var. Çok eleştiri gelince
Efendim, ben insani bir ziyaret yaptım, hakaret eden imam efendi de zaten
resmî görevli değil. Resmî görevli değilse o zaman sizin orada ne
işiniz var, neden tepkinizi koymuyorsunuz? Sayın Diyanet
İşleri Başkanı insani ziyaretlere önem veriyorsa, mesela,
ortak acımızın, ortak değerlerimizin başında olan
şehit cenazelerine, cemevindeki şehit cenazelerine neden
katılmıyor, neden orada safta olmuyor? Bunun cevabını
verebilir mi arkadaşlar? Bakınız, İslam, barış
demektir. diyoruz, değil mi, barış? Barış, sadece
teorik anlamda olmamalı, eylemlerle bu barışı
sağlamalıyız.
Bakın, Hucurât suresi 10uncu ayet diyor ki:
(Hatip tarafından Hucurât suresinin 10uncu
ayetikerimesinin okunması)
SERKAN TOPAL (Devamla) Yani diyor ki: Müminler
kardeştirler. Öyleyse iki kardeşinizin arasını -birbirine
olan yakınlığını- mutlaka düzeltin.
Bakın, yine, Yüce Peygamber hadisişerifte
buyuruyor ki: Müslüman Müslümanın kardeşidir. Kim kardeşinin
ihtiyacını giderirse Allah da onun ihtiyacını giderir.
Peki, şimdi, müminler kardeştir,
değil mi? Arkadaşlar, cemevlerini tanıdınız mı,
onlara destek veriyor musunuz? Az önce dediğim gibi, cemevinden kalkan
cenazeye Diyanet İşleri Başkanı katılıyor mu,
katılıyor mu arkadaşlar? Bu ülkede yaşayan her yurttaş
verdikleri vergilerle ülkesine sahip çıkıyor, ölümüne sahip
çıkıyor ama gelin görün ki cemevlerinin elektrik faturasını
bile Diyanet İşleri ödemiyor, doğru mu?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Doğru.
SERKAN TOPAL (Devamla) Ne diyor, şimdi
Ne
diyordu? Şimdi, bakın, zulüm sadece şiddetle olmaz
arkadaşlar; birini tanımamak, onu öteki görmek, dışlamak,
yok saymak, onun adına karar vermek, hakkını gasbetmek zulümle
eş değer değil midir arkadaşlar? Allahın emrine uymak
istiyorsanız, o zaman gelin, bu kardeşlerimizin hakkını
verin, farklı inançlara sahip olan bütün kardeşlerinizin
hakkını verin.
Bakın, arkadaşlar, Suriyede savaş oluyor,
bizim ülkede işsizlik artıyor; Irakta savaş oluyor, bizim
ülkede mazot fiyatı yükseliyor; Ukrayna da savaş oluyor, bizim burada
zam üstüne zam konuluyor arkadaşlar. Bütün bunları çözmesi gereken
iktidar, paralel bir yapı olarak karşımıza Diyanet Akademisini
getiriyor. Bakın, Biz destekliyoruz. diyoruz ama daha önce çözülmesi
gereken sorunlar var, çözülmesi gereken yerler var. Bakın, şimdi biz,
Diyanet İşleriyle ilgili olarak Sayın Başkanın
uygulamalarından kaynaklanan birçok yanlışlık ortadayken ve
güven azalmışken bu paralel kurumların kurulmasına
karşıyız arkadaşlar, karşıyız.
Değerli arkadaşlar, kamu kurumları
devlet bütçesinden beslenir yani beytülmaldir. Beytülmal, bir gruba, bir kesime
ayrıcalıklı olarak dağıtılamaz; buna
yasalarımız engel olduğu gibi inancımızda da haram
kılınır. Şimdi kamu bütçesinden aldığı
ödenekle faaliyet yürüten bu kurum Her yurttaşa eşit hizmet
veriyoruz. diyebilir mi? Anayasa'nın 10uncu maddesine de
aykırı davranıyor, İslam dinine de aykırı
davranıyor.
Şimdi arkadaşlar, kimin cennete
gideceğini hiçbirimiz bilemeyiz ama cehenneme kimin gideceğini çok
iyi biliyoruz. Beytülmali yiyenler mutlaka cehenneme gidecektir; bu ülkenin
parasını peşkeş çekenler, bu yurttaşları ötekileştirenler;
milletin parasını, yetimin parasını çalanlar elbette
cehenneme girecek arkadaşlar. Biz de diyoruz ki: Daha fazla günaha
girmeden gelin, bütün yurttaşlarımıza, farklı inançlara
sahip olan bütün yurttaşlarımıza haklarını verin. Yani
burada bütün Alevilere, ehlibeyit inancına sahip olanlara, Caferilere ve
bütün inanç sahiplerine lütfen haklarını teslim edin.
Haklarını teslim edin ki helalliklerini alın,
haklarını helal etsinler diyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Topal.
SERKAN TOPAL (Devamla) Başkanım,
tamamlıyorum.
Son olarak şunu da ifade etmek istiyorum
arkadaşlar: Bir fetva akademisi... Yani skandal fetvalar var
arkadaşlar. Bakın, burada dinimize olan saygıyı lütfen
koruyun. Eş öldüyse eniştenin beklemesine gerek yok, hemen
evlenebilir." diye bir fetva, böyle bir şey olabilir mi
arkadaşlar? Yine Evlatlıkla evlilik günah değil. Ya, böyle
skandal bir fetva olabilir mi arkadaşlar? On-line boşanma
fetvası: Gıyabında boşanabilir. WhatsAppla mı
gönderecek, maille mi gönderecek? Ya, arkadaşlar, böyle bir şey
olabilir mi? Böyle skandal fetva olabilir mi arkadaşlar?
Şimdi, bakın, bu konuda biraz daha
dikkatli olması gerekiyor bu fetvayı verenlerin. Özellikle Diyanet
İşleri Başkanının bu konuda önlem alması
gerekiyor. Bir kez daha sizlere...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERKAN TOPAL (Devamla) Teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum.
Süre bitti... Bir daha süre vermeyeceksiniz
anlaşılan Başkanım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz talep eden Ankara Milletvekili Sayın Emrullah
İşler.
Buyurun Sayın İşler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 316 sıra
sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları
Kanununda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi,
ekranları başında bizleri takip eden aziz milletimizi şahsım
ve partim adına hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.
Diyanet İşleri
Başkanlığı, Cumhuriyet Döneminde ilk tesis edilen
kurumlardan biri olarak 3 Mart 1924 tarihinde Şeriye ve Evkaf Vekâletinin
yerine Gazi Mustafa Kemal Paşanın emriyle kurulmuştur. Diyanet
İşleri Başkanlığı, bugün, Orta Asyadan
Balkanlara, Avrupadan Amerikaya, Asyadan Afrikaya tüm dünyadaki
Müslümanlara hizmet sunan uluslararası bir kurum hâline gelmiştir.
Bununla hepimizin iftihar etmesi gerekir. Diyanet İşleri
Başkanlığı, yaygın din eğitimi ve din hizmetleri
sınıfında istihdam edeceği personeli ilahiyat ve imam-hatip
liseleri mezunları arasından seçmektedir. Başkanlık
bünyesinde görev alacak personelin, öncelikle din hizmetleri uygulamaları
olmak üzere, görevin gerektirdiği yeterlilikleri arzu edilen seviyede
kazanabilmesi ve topluma daha etkin bir din hizmetinin sunulabilmesi için
-mevcut mevzuat gereği meslek öncesi eğitim
yapılamamaktadır- Diyanet Akademisi kanunuyla meslek öncesi
eğitim mümkün hâle gelecek ve aday din görevlilerinin ilahiyat bilgileri
yanında kurumsal bilgi, kültür ve aidiyetlerinin oluşmasına
katkı sağlayacaktır. Bu bakımdan, bu kanun teklifi son
derece önemlidir.
Gruplar adına yapılan konuşmalarda,
burada partilerimizin, gruplarımızın, hemen hemen hepsinin kanunun
lehinde olduğunu ifade etmeleri güzel bir husus; bu, milletimiz adına
sevindirici bir durum ancak bazı hususlar da eleştirilmiştir.
Ben konuşmamın bundan sonraki bölümünde eleştirilere cevap
vereceğim.
Birincisi: Tevhid-i Tedrisat Kanunu'na
aykırı. iddiasını, özellikle Cumhuriyet Halk Partisi
adına konuşan değerli milletvekillerimiz, hatiplerimiz dile
getirmişlerdir; aynen şu ifadeleri kullanmışlardır,
tutanaklardan okuyorum: Bu görüştüğümüz yasa teklifinin Tevhid-i
Tedrisat Kanunu'na aykırı bir yasa teklifi olduğunun
altını en başta çizmek istiyorum. diyor Sayın Kaya ama
kendisi şu an burada yok.
Şimdi, değerli milletvekilleri, Tevhid-i
Tedrisat Kanunu nedir? 3 Mart 1924 tarih ve 430 sayılı Tevhid-i
Tedrisat Kanununun 2nci maddesine göre -maddeyi okuyorum- Şer'iye ve
Evkaf Vekaleti veyahut hususi vakıflar tarafından idare olunan
bilcümle medrese ve mektepler Maarif Vekaletine devir ve raptedilmiştir.
Bu, 2nci madde. Bu maddeye binaen on üç gün sonra, kanunun neşrinden
sonra Maarif Vekâletinin yayımladığı bir genelgeyle bütün
medreseler kapatılmıştır. Peki, kanunun 4üncü maddesi ne
diyor ve neyi emrediyor, şimdi ona bakalım. Kanunun 4üncü maddesi
aynen şöyle: Maarif Vekaleti -o zamanki Maarif Vekâleti
yükseköğretimi de barındırıyor- yüksek diniyat
mütehassısları yetiştirilmek üzere Darülfünunda bir
İlahiyat Fakültesi tesis ve imamet ve hitabet gibi hidematı diniyenin
ifası vazifesiyle mükellef memurların yetişmesi için de
ayrı mektepler küşat edecektir. Yani açacaktır, hem ilahiyat
fakültelerini hem de imam-hatip okullarını açacaktır. Nitekim
buna binaen hemen 1924te 29 tane ilkokul üzerine imam-hatip mektebi
açılmıştır, 29 mektep. Peki, şimdi Cumhuriyet Halk
Partisi döneminde
Bugün burada, bizim bu kanun teklifimizi Tevhid-i Tedrisat
Kanununa aykırı. olarak değerlendiren değerli
milletvekillerine kanundan hareketle söylüyorum: 1924te
açtığınız 29 imam-hatip mektebi 1925e geldik 26ya
düştü, 1926ya geldik 20ye düştü, 1927ye geldik 2ye düştü,
1930a geldik imam-hatip liseleri kapatıldı. Kanunun 4üncü maddesi
ilahiyat fakültesi açılmasını emrediyordu. Peki, ilahiyat
fakültelerine baktığımız zaman, onlar da 1924
yılında, 21 Nisan 1924te İstanbul Darülfünunda ilahiyat
fakültesi açıldı ancak 1933 yılına geldiğimizde bu
fakülte de kapatıldı.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Sayın
Bakan, başka bir malzeme yok mu ya? Millet açlıktan ölüyor, sen hâlâ
oradasın!
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Yani, 1933ten
sonra Tevhid-i Tedrisat Kanununa aykırı olarak 1949lara kadar
hiçbir şekilde dinî eğitim verilmedi. Dolayısıyla Tevhid-i
Tedrisat Kanununu çıkaran Cumhuriyet Halk Partisinin içerisindeki bir
damar, dine karşı olan bir damar zamanla bu kanunu işlevsiz hâle
getirmiş ve Tevhid-i Tedrisat Kanununu uygulatmamıştır,
bunun altını da çizelim.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bir defa,
1926 yılına geldiğimizde, bir kısım din
görevliliği kadroları kaldırılmış yani dinî
alanda çalışanların artık cazibesi tamamen yok
edilmiş. 1927de Şûra-yı Devletin aldığı bir
kararla din görevliliği memurin sınıfından yani memur
sınıfından çıkarılıyor. Bu karar uyarınca
bütün elemanlar görevlerinden uzaklaştırılmış,
dolayısıyla imam-hatip mektebi mezunları için din
görevliliği cazip olmaktan çıkmış, bu görev tamamen fahri
olarak yürütülmeye başlanmış. 1927de o zamana kadar
ortaokullarda dinî eğitim veriliyor, din dersleri veriliyor; 1927de
ortaokullardan çıkarılıyor, kaldırılıyor; 1929da
ilkokullardan ve öğretmen okullarının programlarından din
bilgisi dersleri müfredattan çıkarılıyor. Dolayısıyla
1930-1948 arasına kadar yani 1949da ilahiyat fakülteleri kurulana kadar
on sekiz yıla yakın din eğitimi tamamen yasaklanmış
oluyor.
Peki, 1930-1940 yılları arasındaysa
Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde Kuran
kursları açılıyor. Cumhuriyet Halk Partisinin içindeki bu dine
karşı olan damar o zaman
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir dakika ya!
Bir dakika ya!
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Kim dine
karşıymış ya?
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Ya, dinleyin
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Bu, nasıl
bir ifade ya?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Lütfen ya!
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Bakın,
siz
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sen dine
karşısın ya!
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Sen dine
karşısın ya!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Din
simsarlığı yapıyorsun!
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Şimdi,
bakınız, dinleyin
ENGİN ALTAY (İstanbul) Din
simsarlığı yapma!
EMRULLAH İŞLER (Devamla) 1932
yılında
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Müfterisin!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Allahın
tahsildarlığını yapma!
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Müfterinin önde
gidenisin!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne demek dine
karşı damar ya?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Ne demek ya?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ayıp, sözünü
geri al!
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sen bu
aklı kimden alıyorsun?
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Ben
uygulamaları söylüyorum Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sözünü geri al!
Uygulamayı geç sen, sözünü geri al!
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Bana
bağıramazsın, tamam, otur, dinle!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sözünü geri al!
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Biz sizi
dinledik, siz de oturup dinleyeceksiniz, tamam mı?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sana mı
soracağım oturacağımı? Hadsizlik yapma!
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Cumhuriyet Halk
Partisi dine karşıymış
Senin kadar din anlatırız
sana!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Terbiyesiz adam!
Ahlaksız adam!
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Senin kadar din
anlatırız sana! Haddini bil!
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Sayın
Başkan
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bakanlık
yaptın bu memlekette!
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Terbiyesiz!
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Utanmaz adam!
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Sayın
Başkan
BAŞKAN Siz de sözlerinize dikkat edin.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Sayın
Başkan, böyle bir şey olamaz.
BAŞKAN Siz de sözlerinize dikkat edin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Dine
karşı damar ne demek ya?
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Sana din
öğretirim, din! Hukuk öğretirim!
EMRULLAH İŞLER (Devamla) 1932
yılında
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Fıkıh
anlatırım
Haddini bil!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne demek dine
karşı damar? Sözünü geri alacaksın!
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Uygulamayı
söylüyorum Sayın Altay, uygulamayı söylüyorum, tamam mı?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Elitaş,
sözünü geri alsın! Sözünü geri alacaksın!
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Sen otur,
cevabını ver ya!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben
cevabını veririm.
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Dine
karşı damar ne demek?
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Yeter!
Atalarımıza da hakaret edemezsin!
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Yalan söylüyor,
yalan!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Din sizin
tekelinizde mi?
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Otur,
cevabını ver ya!
BAŞKAN Sayın Altay
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Otur,
cevabını ver! Burada kalkıp
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sen din
simsarısın!
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Din
simsarısın sen!
BAŞKAN - Sayın İşler, siz de
sözlerinize dikkat edin. Bir tanım yapıyorsunuz.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Ama
uygulamayı söylüyorum Sayın Başkan ya!
BAŞKAN Hiçbir yerde geçmeyen bir tanımla
itham ediyorsunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne demek ya?
Hadsiz, terbiyesiz, edepsiz adam!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sen kimsin ya!
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Uygulamayı
söylüyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu ne ya! bu ne
ya!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sen kimsin benim
inancımı sorguluyorsun!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, sözünü geri alsın.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Din
düşmanı!
BAŞKAN Evet, lütfen sözlerinizi geri
alın.
Buyurun.
Siz de oturun yerlerinize.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Sayın
Başkan, bakın, 1932 yılından itibaren on yedi yıl
boyunca din eğitiminin verildiği tek müessese Kuran kursları
olmuştur.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Diyanette
eşine nasıl kadro verildi; milletin hakkını gasbettin, onu
anlat.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Sözünü geri alacak, sözünü! Sözünü alacaksın geri!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sözünü geri
almadan konuşamazsın orada!
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Bu kurslar,
Kuranı yüzüne okuma ve hafızlık eğitimi verdiler. Maarif
Vekâleti bu kursları
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sözünü geri
alacaksın! Sözünü geri alacaksın!
EMRULLAH İŞLER (Devamla)
430
sayılı Kanuna istinaden kendi bünyesine almak istemişse de
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, kürsüye gelmek istemiyorum, ara vermenizi talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir partiye böyle
bir hakaret edilemez. Ne demek ya!
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Sayın
Başkan, sizin sükûneti sağlamanız lazım.
BAŞKAN - Sayın İşler,
söylediğiniz sözler doğru değil.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Tamam,
açıklayabilirim, canım ama
BAŞKAN - O zaman geri alın.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Suç
işliyor.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Lütfen
Hiçbir
suç işlemiyorum.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Suç
işliyor, dinsiz diyor, suç işliyor. Dava açacağım
kendisine.
BAŞKAN Lütfen, yerinize oturun.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Halkı kin ve
nefrete sürüklüyorsunuz!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bunu kabul
edemem, konuşturmam. Dine karşı damar ne demek ya?
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Sana dava
açacağım, haberin olsun. Bu tutanakları sana yedireceğim,
kime dinsiz diyorsun?
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Aç! Bu
kürsüdeki olanlar
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.14
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Şeyhmus
DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 67nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
316 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Sayın Elitaş, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
50.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Ankara
Milletvekili Emrullah İşlerin 316 sıra sayılı Kanun
Teklifinin ikinci bölümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Biraz önce kürsüde yapılan konuşmalar
sırasında grubumuz adına konuşan sayın milletvekili
arkadaşımız bir tarihî meseleyi anlatırken birkaç kere
Cumhuriyet Halk Partisi içerisinde bir kısım dine karşı
damar diye ifade kullandı. Bu ifadenin, Cumhuriyet Halk Partisinin
içerisinde veya Cumhuriyet Halk Partisini dinsiz olarak tanımlama
şeklinde olması mümkün değil; AK PARTİnin bu şekilde
bir görüşü, kanaati yoktur.
Tarihî bir gerçeği anlatırken farklı
mecralara giden bir durum söz konusu olmuştur. Biz Grup Başkan
Vekilleri, daha önce toplantımızda ifade ettiğimiz gibi, hiç
kimsenin kimseye inancı konusunda herhangi bir şekilde görüş
beyan edemeyeceğini, herkesin inancını veya inanmadığını
ifade etmekte hür olduğunu çünkü demokrasinin de zaten böyle bir çerçeve
içerisinde yürümesi gerektiği kanaatimizi ifade etmek istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Tekrar
altını çizerek söylüyorum ki Cumhuriyet Halk Partisinin kurumsal
olarak din veya din düşmanlığı ilgili herhangi bir
ilişkisinin olmadığını ifade ediyor, saygılar
sunuyorum.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir ve 36 Milletvekilinin
Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları Kanununda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4212) ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 316) (Devam)
BAŞKAN Evet, kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Sayın İşler, kalan sürenizi
tamamlamak için kürsüye davet ediyorum.
Temiz bir dille Genel Kurula hitap etmenizi rica
ediyorum.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben, Sayın Grup Başkan Vekilimizin de
ifade ettiği gibi, kimseye dinsiz demedim. Ben, tarihî uygulamaları
örnek veriyorum, o çerçevede o cümleyi kullandım.
Şimdi, bakın, ben dedim ki: 1930da da
imam-hatip mektepleri kapatıldı, 1933de de ilahiyat fakülteleri
kapatıldı Tevhid-i Tedrisat Kanununun 4üncü maddesinin amir hükmü
olmasına rağmen. Peki, 1946lara geldiğimizde, ilkokullara din
bilgisi dersleri konulması yönünde Cumhuriyet Halk Partisi içinde
tartışmalar var. Dönemin Başbakanı Recep Peker bu talepleri
o zaman reddetmiştir ancak taleplerin artarak devam etmesi üzerine
Aralık 1947de toplanan Cumhuriyet Halk Partisi 7nci Kurultayında
ve Meclis müzakerelerinde din eğitimi tekrar tartışmaya
açılmıştır. Bu kurultayda Hamdullah Suphi Tanrıöver
din görevlisi sıkıntısının
ulaştığı had safhayı örneklerle anlatıyor ve
ölüleri zamanında gömmek için imam bulunamadığını
söylüyordu. Dönemin Diyanet İşleri Reisi Ahmet Hamdi Akseki de bir
raporunda camilerde halka namaz kıldıracak ve hutbe okuyacak imam ve
hatip yokluğundan şikâyet ediyor, bazı köylerde cenazelerin
kaldırılamadığını, günlerce ortada
kaldığını bildiriyor, öte yandan birtakım batıl
inanç ve yalancı tarikatların memleketin her tarafına yayılmakta
olduğu uyarısında bulunuyordu. İşte, bunları
önlemek için de Tevhid-i Tedrisat Kanunu önemli ama
uygulanmadığını ben söyledim. Devrin Maarif Vekili Hasan
Tahsin Banguoğlu da bu dönemde halkın en önemli şikâyetinin din
hizmetleri ve din öğretimi meselesi olduğunu bildirerek halkın
yanında bazı aydınların, siyaset ve devlet
adamlarının da hissettiği bu ihtiyaç karşısında
ilk defa Millî Eğitim Bakanlığı olarak 15 Ocak 1949da,
İstanbul ve Ankara'da olmak üzere imam-hatip kursu adıyla on
aylık bir öğretim kurumu açılmış ancak toplumun
ihtiyacı olan nitelikli din görevlisi yetiştirilememiştir. 1932
ile 1950 yılları arasında darülkurralar faaliyete
geçirilmiş, bunlar Diyanet İşleri Başkanlığı
bünyesinde yapılmış. O zaman da bazı gruplar bunun Tevhid-i
Tedrisata aykırı olduğu konusunu dile getirmişler. Burada
da saygıyla, hürmetle anılan dönemin ilk Diyanet İşleri
Başkanı Rifat Börekçi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e giderek bunun
böyle olması gerektiğini söylemiş, onun onayıyla da Diyanet
İşleri Başkanlığı içerisinde bu darülkurralar
görevini yapmıştır. Diyanet İşleri
Başkanlığının şimdi yaptığı da bu,
Diyanet Akademisinin yapacağı da bu. Dolayısıyla bunun
Tevhid-i Tedrisat Kanununa aykırılığı diye bir durum
söz konusu değildir çünkü bu, hizmet öncesi bir eğitim verecek, daha
nitelikli, daha kaliteli din adamı, din görevlisi yetiştirme görevini
ifa edecek; bunun altını çizmek istiyorum.
Diğer bir husus: Dini siyasete alet etme konusu
çok gündeme geldi. Bakınız, bir defa, bir şey bir şeye alet
ediliyorsa alet edilen şey kötü olandır. Nedir burada? Din ulvi
olandır, yüce olandır; kötü olan siyasettir. Bu söz yıllarca
kullanıldı ve bu sözler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Sayın
Başkan, benim beş dakikam vardı, lütfen
BAŞKAN Biz uygun süreyi verdik, siz
tamamlayın.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Hayır,
geri kalanı, bir sürü tartışma çıktı
BAŞKAN - Pazarlık yapmayacağız
Sayın İşler, lütfen tamamlayın.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Ama bazı
hususları aydınlatmak durumundayız Sayın Başkan.
Şimdi, evet, dinin siyasete alet edilmesi
meselesi; yıllarca bunu konuştuk, yıllarca laikliğin ne
anlama geldiğini, nasıl katı uygulaması
yapıldığını gördük. Bakınız, şimdi
başörtülü vekillerimiz var; din siyasete alet mi oldu? Ama bu kürsüde
zamanın, dönemin Başbakanının had bildirme konusunda neler
söylediğini hatırlayınız. Cuma namazına gitmek
İSMET TOKDEMİR (Hatay) Ya, bırak
onları ya!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kaşıma!
Kaşıma!
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Ya,
camileri kapattınız pandemide! Camileri kapattınız be!
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Hayır ya!
Ne demek Altay ya! Sayın Altay, siz her şeyi söyleyeceksiniz, biz
burada susacak mıyız?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Söyle
kardeşim, söyle; kaşıma!
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Böyle bir
şey yok!
YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir) Yalan mı?
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Camileri kapattınız be!
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Siz her
şeyi eleştireceksiniz, biz burada susacak mıyız?
BAŞKAN Sayın İşler, Genel
Kurula hitap edin lütfen.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Ben sizin
şamaroğlanınız değilim. Sorularınıza cevap
vereceğim, bunları dinlemek durumundasınız.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Camileri kapattınız pandemide be!
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Böyle bir
uygulama yok ya, muhalefet konuşacak, iktidar susacak; ne güzel, ne âlâ!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İşler
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Bu ülkede cuma
namazına gitmek, dini siyasete alet
BAŞKAN Sayın İşler, yerinize
davet ediyorum sizi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Adam gibi
konuş! Hakaret etme, adam gibi konuş! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Siz de bayram
namazını yasakladınız!
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Camileri kapattınız, cuma namazını
YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir) Merve
Kavakcıyı kim yuhaladı be, kim yuhaladı burada?
BAŞKAN Sayın İşler, yerinize
davet ediyorum sizi, buyurun.
YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir) Merveyi kim
yuhaladı burada? İşine gelmiyor mu?
BAŞKAN Yerinize davet ediyorum, buyurun.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Daha bitirmedim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Ek sürenizi verdim Sayın
İşler.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Sayın
Başkan, benim beş dakikamı yediler, konuşturtmadılar.
BAŞKAN Beş dakikanızı siz
kendiniz yediniz.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Hayır, iki
dakika daha vereceksiniz Sayın Başkan.
SABAHAT ÖZGÜRSOY ÇELİK (Hatay) Kürsüye kadar
yürüdüler Başkanım.
BAŞKAN Yerinize davet ediyorum sizi.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Böyle bir
uygulama yok ya!
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.35
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.46
BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 67nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
316 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Sayın
Başkan...
BAŞKAN - Yerinizden 60a göre bir
dakikalık söz vereceğim.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
51.- Ankara Milletvekili Emrullah İşlerin, Hatay
Milletvekili Serkan Topalın 316 sıra sayılı Kanun
Teklifinin ikinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması ile Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun
316 sıra sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki ve Aksaray Milletvekili Ayhan
Erelin 316 sıra sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesi
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
EMRULLAH İŞLER (Ankara) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Tabii, ben, aslında konuşma süremi
tamamlayamadım ama buradan bir hususu açıklayarak
huzurlarınızdan ayrılmak istiyorum. Burada, kürsüde
ayetikerimeler okundu; bundan yirmi yıl, otuz yıl önce eğer
bunlar okunmuş olsaydı kıyamet kopardı, Din siyasete alet ediliyor.
denilirdi. Onu da takdirlerinize bırakıyorum.
Ama yapılan eleştirilerden biri de Diyanet
İşleri Başkanlığının hutbelerde Gazi Mustafa
Kemal Atatürk'ün ismini geçirmemesi olayı, bu gündeme getirildi. Ben size
5 Mart 1924te Atatürkün imzasıyla yayımladığı bir
kararnameyi okumak istiyorum: Badema hutbelerde -yani bundan sonra hutbelerde-
isim zikredilmeksizin millet ve cumhuriyetin selamet ve saadetine dua edilmesi
takarrür etmiş ve bu kararın bilcümle vilayete tebliği Dâhiliye
Vekâletine havale edilmiştir." Yani Atatürk, hutbelerde
şahıs isimlerinin anılmamasını 1924te karara
bağlamış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamlayalım.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Şimdi
Diyanet İşleri Başkanlığınca Atatürk'ün bu emrine
uyularak hutbelerde hiçbir şahsın adı anılmamakta, bütün
şehit ve şühedamızın, gazilerimizin adı
anılmaktadır. Ama aynı zamanda, Gazi Mustafa Kemalle ilgili
önemli tarihlerde, cumhuriyetin kuruluşunda vesair gerek Diyanetin
sitelerinde gerek Sayın Başkanın kendi sosyal medya
hesaplarında Gazi Mustafa Kemal rahmetle anılmaktadır. Bunu da
Genel Kurulun bilgilerine sunmuş olayım.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir ve 36 Milletvekilinin
Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları Kanununda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4212) ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 316) (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz talep eden Ankara Milletvekili Sayın Yaşar
Yıldırım.
Buyurun Sayın Yıldırım. (MHP ve
AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şahıs adına da söz talebiniz
bulunuyor, süreniz on beş dakika, ikisini birleştiriyoruz.
MHP GRUBU ADINA YAŞAR
YILDIRIM (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. Milliyetçi Hareket Partisi adına,
Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde kurulacak
olan Diyanet Akademisinin kuruluşu ve burada görev yapacak olan
kişilerin özlük haklarıyla ilgili ve yapılacak kanun
değişikliği üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Diyanet İşleri
Başkanlığı, 3 Mart 1924 tarihinde Gazi Mustafa Kemal
Atatürk tarafından kurulmuştur; İslam dininin inanç, ibadet ve
ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütmek, din hususunda toplumu
aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmekle ilgili, görevlidir.
İslam, 3 semavi dinin sonuncusudur. İslamla
birlikte Kuran-ı Kerim yeryüzüne inmiş, Kuranla birlikte de ondan
evvelki İncil ve Tevratın hükmü kalmamıştır.
Kuran-ı Kerim Mekkede inmiştir. İlk ayet, ilk vahiy
İkra!dır.
(Hatip tarafından Alak suresinin 1inci
ayetikerimesinin okunması)
YAŞAR YILDIRIM (Devamla) Oku! Niye oku?
Mekke nedir, Mekke neresidir? Mekke, İslamın en önemli
merkezlerinden biridir. O günkü şartlarda Mekke
O günkü şartlarda
Mekkede cehalet vardır, vahşet vardır,
ahlaksızlığın zirvesi vardır, o günkü şartlarda
insanlık dramı Mekkede yaşanmaktadır. İnsan
hayatı Mekkede tehlikededir, nesil tehlikededir. Bin dört yüz yıl
evvel Mekkeliler kız çocuklarını diri diri toprağa
gömmekteler. Büyükler çocukları kandırıp Seni teyzene
götürüyorum. Seni amcana götürüyorum. deyip -ki Mekke ahalisinin büyük bir
kısmı- çocuklarını götürüp katletmekte, kız
çocuklarını kızgın kumlara gömmekteler. Bu, gittikçe
yaygınlaşan, gittikçe etrafa doğru genişleyen bir ahlak
hâline gelmiştir; Mekkenin ileri gelenleri de bunu yapmaktadır, Hazreti
Ömer (RA) da kız çocuğunu götürmüş, kızgın kumlara
gömmüştür. Bununla birlikte, Mekkede insan hayatı, insan onuru da
hiçtir; gücü gücüne yetene, kimin kime gücü yetiyorsa sokakta yakalayıp,
çölde yakalayıp, götürüp köle pazarında satmaktadır; onun hür mü
olduğu, köle mi olduğu gücüne bağlıdır. Eğer
güçlüyse hürriyetini ispatlayabilmekte; güçsüzse, arkasında kabilesi yoksa
köle pazarında soluğu almaktadır. Ekonomi tamamen tefecilerin
elindedir ve tefeciler parasını alamadıklarında,
verdiklerini alamadıklarında mutlaka bir can istemektedir.
Parayı alan ödeyemiyorsa çocuğunu götürecek, kendi gidecek ve köle
olacak. Bununla birlikte, fuhşiyat zirve yapmış; cariyelerin
sahipleri, köle ve cariyelerin sahipleri, cariyeleri fuhuş yapmak ve para
kazandırmak için zorlamaktalar. Dinî hususlar tamamen aklın,
mantığın almayacağı noktadadır. Mekkeliler
elleriyle yaptıkları puta taparlar. Bunlar topraktır,
taştır, ağaçtır, zaman zaman da helvadır. Hazreti Ömer
(RA) der ki: Bir şeye ağlarım, bir şeye gülerim;
çocuğumu, kızımı diri diri gömdüm, ona ağlarım
ama yola çıkarken helvadan put yapardık,
acıktığımızda da biz o putu yerdik, buna da gülerim.
İşte, Mekke'nin durumu bu yani bu
saydıklarımın bazıları dünyanın çeşitli
yerlerinde var mı? Var ama beşi hiçbir zaman için bir yerde
değil, beşi Mekke'de; insanlığın dip
yaptığı yer. İşte, o zaman iniyor vahiy: İkra!
Oku! Nerede iniyor? Mekke'ye
Oğuz boyları İslamla 9uncu
asırda müşerref olmuşlar. Selçuk Bey kendi obalarına
İslamı anlatmak üzere Müslümanlardan imamlar
çağırmış ve öbek öbek obalar İslama
girmişlerdir. Hani, zaman zaman söylenir yok kılıç
Müslümanı yok efendim zor
Zor da yoktur, kılıç da yoktur;
Türkler Müslüman olurken gönüllüdür, arzuludur, iştiyaklıdır ve
öğrenerek Müslüman olmuşlardır.
Daha sonraki süreçte, Selçuk Beyin torunu
Tuğrul Bey zamanında Tuğrul Bey halifenin emrine girmiştir.
O günkü şartlarda, Abbasi Halifesi Bağdatın
dışına çıkamamakta iken Tuğrul Beyle birlikte,
Selçuklu hükümdarıyla birlikte başta Konstantinopoliste bulunan Arap
Camisinde olmak üzere fethedilen geniş bir coğrafyada hutbeler
okunmaya başlanmıştır.
O gün bugündür, ondan sonraki süreçte Anadolu
Selçuklusuyla, Osmanlısıyla ve günümüzdeki Türkiye Cumhuriyeti
devletiyle Cenab-ı Allah Türk milletine Müslümanların ağabeyi
sıfatını vermiştir; bu bir ikramdır, ihsandır, bu
bir şereftir elhamdülillah. Milletimiz Tuğrul Beyden bugüne kadar
dünyada bulunan Müslümanlara ağabeylik yapmaktadır. Bu ağabeylik
devam edecek midir? Elbette ki devam edecektir. Devam etmeli midir? Elbette ki
devam etmelidir.
Şimdi, burada, bugünkü Anadoluda, bugünkü
coğrafyada da bir özelliğimiz var: Dünyada Müslümanların 3 tane
kutsal mekânları var: Mekke-i Mükerreme, Medine-i Münevvere ve Kudüs. Bize
göre 4üncü kutsal mekân ve yer Anadolu ve Trakyadır. Niye? Ümmetimuhammedin,
son iki yüzyılda başı sıkışan mazlumun
geldiği yerdir burası. Sultan Hamidden Atatürke, Atatürkten
İnönüye, İnönüden Menderese, Ecevite, Demirele, Özala ve Recep
Tayyip Erdoğana kadar hiçbir mazlum, dininden ve diyanetinden dolayı
yurdundan çıkarılan hiçbir kimse bu kapıdan dönmemiştir,
hepsi içeri alınmıştır. Bugün mazlum olan Ukraynalılar
da gelmekte. Peki, Polonya sınırında Avrupalı, Ukraynadan
gelenleri nasıl karşılamakta? Şöyle karşılamakta:
Mavi gözlü, beyaz tenli, sarı tenli, aksini almıyor; Nepallileri geri
çevirdi, Afrikalıları geri çevirdi, Asyalıları geri
çevirdi. Türk milletinin hâlâ o ferasetinin devam ettiğinin ve
İslam'ın bayraktarlığını yaptığının
en büyük nişanesi bu coğrafyadır; bu coğrafya
Ümmetimuhammedin sığındığı ve
sığınacağı en son emin kaledir, emin limandır.
Şimdi Diyanet de dünyadaki Müslüman ülkelerdeki benzeri
kuruluşların ağabeyidir, büyüğüdür, önde gidenidir,
lideridir, örneğidir.
Efendim, bugün günümüzde -dün de yarın da
olacaktır bu, olmaması da mümkün değil, dünyada hak ve
batılın mücadelesi devam eder- şunu görüyoruz: Diyanete
karşı, camilere karşı bir taarruz var, psikolojik bir
savaş var. Bu, Diyanet üzerinden, camiler üzerinden İslam'a karşı,
Kur'an'a karşı, Allah'a karşı verilen bir mücadele, Allah'a
karşı verilen bir psikolojik mücadele var. Şimdi, bunu
geçmişte yaptılar mı? Yapılmıştır;
geçmişte nemrutlar gelmiştir, Allah'la mücadele etmiştir;
firavunlar gelmiştir, Ebu Cehiller gelmiştir ama hiçbiri galip
olmamıştır. Burada da bilerek veya bilmeyerek Diyanet üzerinden
İslam'a saldırı var. Bir kısım gruplar, bir
kısım organize ve bu işi bilen gruplar, bir kısım
sistemli, akıllı bir şekilde psikolojik mücadelenin
şartlarını yerine getirip İslam'a ve Allah'a savaş
açmışlardır. Bir de bunu bilmeyenler var, görmeyenler var;
modaya uyarız ya, modaya uyup Diyanete laf söyleniyorsa iki de ben
söyleyeyim, Diyanete şöyle deniyorsa iki de ben söyleyeyim. diye bir
mantık gelişti. İşte, bilerek veya bilmeyerek bu psikolojik
savaşın unsurları hâline geldiler. Bu savaşta biz Diyanetin
yanındayız, biz İslam dininin yanındayız, biz
Allahın yanındayız; başka bir yerde olmamız mümkün
değil. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, bu Akademi olacak mı? Olmalı.
Tartışmalarda deniyor ki: Efendim, burada yedi sene okunuyor, yedi
sene imam-hatip, dört sene de ilahiyat, on bir sene; on bir sene yetmiyor mu?
E, şimdi, kaymakam atıyoruz, hâkim ve savcı atıyoruz.
Kaymakamı dört sene Mülkiyede okutuyorsunuz, arkasından kaç sene
kurstur, eğitimdir ve benzeri şeyler var; o, ona yetmiyor mu? Demek
ki yetmiyor. Öbür tarafa dönüyorsunuz, hâkim ve savcı
Hukuk fakültesini
bitiren herkes hâkim ve savcı olabiliyor mu? Efendim, kaç tane imtihan,
kaç tane staj, kaç tane benzer akademi bitiriyor. Dolayısıyla,
yarım doktor candan eder, yarım imam dinden eder. Bizim
imamlarımız iyi yetişmeli, bizim imamlarımız dinimizi
bize iyi öğretmeli, bizim imamlarımız 4 yaşındaki
çocuklarımıza Allahın ismini çok güzel öğretmeli,
Allahın Kur'anını çok güzel öğretmeli; o çapta, o
kalitede olmalı. Yani bizim dünyadaki en büyük servetimiz
imanımızdır ve amellerimizdir. Çocuklarımızın
geleceği, insanlığın geleceği; milletimizin
geleceği de dinini iyi yaşamaya bağlıdır, doğru
yaşamaya bağlıdır. Din iyi yaşanmalı mı?
Ancak böyle yaşanır. Eğer yarım imam olursa, vekil imam
olursa, geçici imam olursa, yok sözleşmeli imam olursa olmaz; imamın
vekili, aslı olmaz yani şimdi, en büyük
sıkıntımız da budur. Buradaki hadise, efendim,
bakıyorsunuz, vekil imamlara, fahri Kuran kursu öğreticilerine,
müezzin-kayyımlara kadro yok, kadro verilmemiş; mutlaka kadro
verilmelidir, bizim için önemlidir. Bu vekil imamlara, fahri Kuran kursu
öğreticilerine, müezzin-kayyımlara mutlaka ve mutlaka kadro
verilmelidir. Aksi takdirde sıkıntı çıkıyor mu? Hep
beraber yaşıyoruz, çıkıyor. Diyanetin bugünkü kurumu, biraz
evvel de arz ettiğim gibi dünyada örnektir. Ha, efendim, biraz evvel bir
arkadaş bir şey söyledi: Diyanet ticaret yapıyor. dedi.
Efendim, ben çok fazla umreye, hacca giden insan olarak
Diyanetin bu hizmeti
takdire şayandır. Diyanetin hac ve umre hizmetleri, dünyada örnek
gösterilecek hizmetlerdir. Ama Cenab-ı Allah kulunu imtihan ediyor. Neyle
imtihan ediyor? Şununla imtihan ediyor: Nefesle imtihan ediyor. Biz, bu
nefesin nimet olduğunu yeni öğrendik. İki senedir
-bazılarının gözü aydın- ne hac var ne umre var. Bekliyoruz
ki umreyi açın, hac bu sene olsun. Gidelim Kâbeye sarılalım,
Allahın beytiyle buluşalım, Harem-i Şerifte namaz
kılalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
YAŞAR YILDIRIM (Devamla) Sayın
Başkanım, bir dakika doldu mu? Bir dakika veriyordunuz millete ama
BAŞKAN Verdim işte.
YAŞAR YILDIRIM (Devamla) Verdiniz mi? Tamam
Sayın Başkanım, bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun, buyurun, tamamlayalım,
onun için söylüyorum.
YAŞAR YILDIRIM (Devamla) Tamam Sayın
Başkanım.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Saatte gözükmedi
bir dakika.
YAŞAR YILDIRIM (Devamla) Arzumuz da budur.
Değerli Diyanet yetkilileri, -biz Cumhurbaşkanı
Yardımcımız Sayın Fuat Oktaya da söyledik- iştiyakla
bekliyoruz, herkes bekliyor; ramazana umreyi açabilirseniz Allah
mekânınızı cennet eylesin, başka hiçbir şey demiyoruz,
Allah hepinizden razı olsun. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri;
hepinize çok çok teşekkür ediyorum. Geceniz mübarek olsun, Allaha emanet
olun. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İkinci bölüm üzerinde gruplar
adına söz talepleri karşılanmıştır.
Şahıslar adına son söz Antalya
Milletvekili Sayın Feridun Bahşiye aittir.
Buyurun Sayın Bahşi. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 316 sıra sayılı Yasa
Teklifi üzerine şahsım adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Burada Diyanetle ilgili teklifi
görüştüğümüz şu anda bile Doğu Türkistanlı İslam
dini mensubu soydaşlarımız, Kızıl Çin tarafından
soykırıma uğratılmaya devam edilmektedir. İktidar ise
hâlâ kör, hâlâ sağırlığı sürdürmektedir.
Değerli milletvekilleri, bugün konuşmama
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Gençliğe Hitabesinden bir bölümle
başlamak istiyorum.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri
zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları
dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil
işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha
vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve
dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar
sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.
Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Evet, değerli vekiller, doksan beş
yıl önce Atatürk bugünleri görmüş ve Türk gençliğini ve Türk
milletini uyarmıştır. Bugün aziz vatanda siyasi, ekonomik ve
sosyal kaleler gerçekten zapt edilmiştir. Sosyal, siyasal, ideolojik ve
ekonomik açıdan ne yazık ki cumhuriyetin kurucu değerleri
ortadan kaldırılmıştır. Adına özelleştirme
denilen yağma, savurganlık ve siyasi rant sistemiyle Türkiye
Cumhuriyetini var eden, ayakta tutan tüm değerler tıpkı
işgal edilmişçesine yok edilmiştir. Peki, ne
yapılmıştır? Ülkenin tersaneleri de
satılmış, limanları da; şeker fabrikaları da
satılmış, kâğıt fabrikaları da; Tank Palet
Fabrikası da satılmış, ASELSANı da; yolları da
satılmış, köprüleri de. Ülkenin her varlığı, her
değeri ya yabancılara ya da yandaşlara peşkeş
çekilmiştir. TELEKOMun Hariri ailesine peşkeş çekilmesini iki
gündür konuşuyoruz. Asıl acı olan, içimizi acıtan nedir,
biliyor musunuz? Bunun sebebini soran yok, üzerine giden yok, engel olmaya
çalışan yok. Bu memleketi sadece savaşlar tüketmez, bizim
memleketimiz son yirmi yılda siyaset eliyle tüm millî kaynakları yok
edilerek tüketildi hem de yerli ve millî^ sloganlarıyla.
Değerli milletvekilleri, milletler
mücadelesinde zafere ulaşabilmek için her bakımdan kuvvetli bir
millet olmak lazımdır. Sadece sloganla millî olmak değil sosyal,
siyasi ve ekonomik yapısını millî şartlara uydurmak
zorunluluğu da vardır. Bundan dolayı uluslararası rekabet
gücünü hedeflemeyen bir ekonomik politikanın da bu mücadelede
başarılı olması mümkün değildir. Bugün Geliştik,
kalkındık. nutukları bu Hükûmetten en çok duyduğumuz
sözdür ama Türkiye, insani gelişmişlik sıralamasında
dünyada 54üncü sıradadır. Müteşebbisi dünyaya açtık, her
yerde varız. sözleri için baktığımızda ise Küresel
Rekabet Endeksinde 61inci sıradayız. Her yıl oyuncak gibi
oynanan eğitim sisteminin kalite sıralamasında ise 41inci
sırada. Bu yeterli gelmediyse Hükûmetin o çok sevdiği demokrasi ve
millî irade değerlerine bakalım. Türkiye, Demokrasi Endeksinde
104üncü sırada yani Hükûmet yoksulun yanında, haramzadenin
karşısındaydı ya, öyle diyordunuz, o hâlde dünyada Yoksulluk Endeksine bakalım, Türkiye
86ncı sırada. Yani Türkiye son sekiz yılda en çok gerileyen 5
ülke arasında yerini korumuştur. Bunun Türkçesi devlet malı
deniz. Daha, yargı bağımsızlığı,
yargıya güven, demokrasi, İnsan Hakları Endeksine girmiyorum
bile. Şimdi, bu rakamlara baktığımızda
insanımızın mutlu olduğu nasıl söylenebilir? Zaten
mutluluk ligi sıralamasında da sınıfta
kalmışız; 104üncü sıradayız. İşte,
değerli arkadaşlar, bu rakamların ortaya koyduğu gerçek,
yirmi yılda AK PARTİnin ülkemize getirdiği gerçeklerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla)
Değerli milletvekilleri, sözlerimi yine Başbuğ Gazi Mustafa
Kemal Atatürkün Gençliğe Hitabesiyle bitirmek istiyorum. Ey Türk
istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi
vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun
kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Gazi Meclisimizi ve yüce Türk milletini
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İkinci bölüm üzerinde
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
8inci madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 316 sıra
sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları
Kanununda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 8inci
maddesi ile 633 sayılı Kanuna eklenen ek madde 7nin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.
"EK MADDE 7- Din Hizmetleri Genel
Müdürlüğüne bağlı dini yüksek ihtisas, dini ihtisas veya
eğitim merkezi müdürü, eğitim görevlisi, öğretmen ve Kur'an
kursu öğreticisi olarak görev yapanlar ile diğer görevlerde
bulunanların aylık ve ek ders ücreti
karşılığında okutacakları ve okutmuş
sayılacakları haftalık ders saatlerinin sayısı, ders
niteliğinde yönetim görevinden sayılan haller, ders görevi
alacakların nitelikleri, 657 sayılı Kanunun 89 uncu maddesi hükümleri
çerçevesinde ders görevi verilmesine dair işlemler ve diğer hususlar
Cumhurbaşkanı kararı ile tespit olunur. "
Mustafa
Adıgüzel Ali
Keven Suat Özcan
Ordu Yozgat Muğla
Yıldırım
Kaya Serkan Topal Çetin Arık
Ankara
Hatay Kayseri
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden Kayseri
Milletvekili Sayın Çetin Arık.
Buyurun Sayın Arık. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 8inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, kanun Diyanet
İşleri Başkanlığı İslamla ilgili
işleri yürütür, din konusunda toplumu aydınlatır, ahlak
esaslarıyla ilgili işleri yürütür, ibadet yerlerini yönetir."
diyor. Kanun Diyanet İşleri din konusunda toplumu
aydınlatır." diyor. Şimdi, bu Diyanet İşleri din
konusunda toplumu aydınlatma görevini yıllarca FETÖye verdi.
Şimdi ben size soruyorum: 15 Temmuz darbe girişimine kadar Diyanet
İşleri Başkanının FETÖ konusunda tek bir olumsuz cümlesini
duydunuz mu? Duymadınız. Bırakın duymayı, FETÖye laf
söylemek dine laf söylemekle eşit değerde tutuldu. 15 Temmuz darbe
girişiminden sonraysa Diyanet FETÖ sapık bir kültür ve sahte bir
mehdidir." dedi. E, günaydın, öyle. Hadi, bu iktidar aldandı,
kandırıldı. Diyanet İşleri, bu ülkenin zeki
çocukları FETÖnün elindeyken ne yapıyordu? Söyleyeyim, Diyanet
İşleri Başkanı da sahte mehdinin yanında yöneticilik
yapıyordu.
Bakınız, yine kanun şöyle diyor:
Diyanet İşleri Başkanlığının önemli
görevlerinden biri de ahlak esaslarıyla ilgili işleri yönetir."
Güzel, şimdi, ben size soruyorum: Diyanet İşleri
Başkanı millet aç açıktayken 3 yerden, 4 yerden, 5 yerden
maaş almak ahlaksızlıktır. diyebildi mi? Diyemedi. (CHP
sıralarından alkışlar) Sayın milletvekilleri,
bakınız, bu ülkenin küçücük kız çocukları cemaat
yurtlarında diri diri yandı; gencecik tıp fakültesi
öğrencisi baskıya dayanamayıp intihar etti; bu ülkenin
çocukları yurtlarda tacize, tecavüze uğradı. Peki, Diyanet
İşleri Başkanlığı Bir kereden bir şey
olmaz. diyene Sen ne diyorsun? Taciz, tecavüz günahtır,
ayıptır, yazıktır. diyebildi mi? Diyemedi. Ama ne dedi,
biliyor musunuz, bakın: Baldızla zina nikâh düşürmez. diye
fetva verdi, iyi mi? Aynı Diyanet Karides, kalamar haram. diye fetva verdi.
Yani karides, kalamar haram, baldız helal. Yani soruyorum sizlere: Diyanet
İşleri bu millete hangi ahlakı anlatıyor? Sayın
milletvekilleri, Diyanet İşleri Başkanı helali, haramı
konuşacaksa karides, kalamar üzerinden değil, tüyü bitmemiş
yetimin haklarını çalanlar üzerinden konuşsun.
Bakınız, bu milletin parası
çalındı sayın milletvekilleri, 128 milyar dolar kayıp. Bu
milletin çocuklarının sınav soruları çalındı,
FETÖnün kirli çocuklarının eline sınav soruları verildi.
Bugün de mülakat adı altında KPSSde 1inci olmuş gençlerimiz
elendi, torpili olanlar yerleşti yani bu milletin geleceği
çalındı. Peki, siz hiç Diyanet İşleri Başkanından
çalmanın haram olduğu, kul hakkı yemenin günah olduğu
konusunda bir tek açıklama duydunuz mu? Duymadınız. Siz hiç Diyanet
İşleri Başkanının kul hakkından, kibirden,
israftan, adam kayırmacılıktan söz ettiğini duydunuz mu?
Duymadınız. Bakınız, sayın milletvekilleri,
vatandaş çöpten ekmek toplarken Kuru ekmek yiyorlarsa toktur. diyenlere,
fakirlere Gerçek mümin yoklukta sabreden, acıyı bal eyleyen...
Kendisi, ejder meyveli sofralarda hep tok olanlara Komşusu açken kendisi
tok yatan bizden değildir. diyebildi mi? Diyemedi. (CHP
sıralarından alkışlar) Peki, millet açken itibar diyerek
saray yapanlara, Bu sarayı kendi paranla yaptıysan israftır,
milletin parasıyla yaptıysan günahtır. diyebildi mi? Diyemedi.
Bakınız, sayın milletvekilleri,
dinimizde beytülmal yani devlet bütçesi halka aittir. Yani gerek alırken
gerekse harcarken haksızlıktan kaçınmak gerekir. Bu zalim
iktidar fakirin fukaranın, garibin gurebanın çocuk bezinden, kefen
bezinden kuruşu kuruşuna vergi aldı, 5li çetenin vergi borcunu
sıfırladı. Peki, bu Diyanet İşleri Kul
hakkıdır, yetim hakkıdır, günahtır. diyebildi mi?
Diyemedi.
Bakınız, sayın milletvekilleri,
serveti bir yüzükle ölçülemeyecek kadar çok olan ve servetinden dini için
vazgeçen Hazreti Ebubekir Müminlerin işlerini üzerime
aldığımdan beri haklarından bir dinar veya bir dirhem
hesabıma geçirmedim. Yediklerim onların yediklerinin kötüleri,
giydiklerim sert ve kabalarıdır. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın
Arık.
ÇETİN ARIK (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Peki, bu Diyanet İşleri Başkanı
Bir yüzükle gelip devletin malıyla Karun kadar zengin olmak
günahtır, ayıptır, yazıktır. diyebildi mi? Diyemedi,
diyemez de.
Bakın, sayın milletvekilleri, biz,
Diyanete, Diyanet İşleri Başkanlığına
karşı değiliz. Yani karşı olduğumuz şey,
Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurumun bir
siyasi partinin arka bahçesi hâline getirilmesidir, Diyanet İşleri
Başkanının şeyhülislamlık rüyası görmesidir. Biz,
Rifat Börekçi gibi kendi işini yapan Diyanet İşleri
Başkanına hep saygı duyduk ve saygı duyarız.
Unutmayın ki biz Diyanet İşleri
Başkanlığını kuran partiyiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyor,
teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 316
sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 8inci maddesinde geçen
çerçevesinde ibaresinin uyarınca ibaresiyle değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Muazzez
Orhan Işık Necdet
İpekyüz Erol
Katırcıoğlu
Van Batman İstanbul
Kemal
Bülbül Kemal Peköz Serpil Kemalbay Pekgözegü
Antalya Adana İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Van
Milletvekili Sayın Muazzez Orhan Işık.
Buyurun Sayın Işık. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Her şeye karar veren Cumhurbaşkanı,
bu maddeyle de Diyanet Akademisi personelinin ve aday personelinin ek ders
saati sayısına ve ücretlerine ilişkin karar verecekmiş.
Diğer kurumlarda olduğu gibi Diyanette çalışanlar da devlet
memurudur; çalışma saatleri, özlük hakları yasalarda gayet
açıktır. Neden Cumhurbaşkanı buraya
karışıyor? Belli ki şahsım rejimi, dini de
şahsına münhasır görüyor ve kendi çıkarları için dini
kullanmakta hiçbir beis görmüyor.
Bu coğrafyada ve tarihinde, birçok inançtan,
mezhepten ve kültürden olan halklarımızın çoğulculuğu,
varlığı onur duyulacak bir durumdur. Tekçi, ırkçı ve
mezhepçi olanlar sadece egemenler, ulus devletler ve iktidarlardır. Ne
Mezopotamya ne de Anadolu halkları tekçi, ırkçı, mezhepçi
değildir. Halkların bu çoğulcu zenginliğini kabul etmeyen
iktidarlar, Diyanet gibi bürokratik kurumlarla, halkları ve inançları
kutuplaştırmakta, ayrıştırmakta,
düşmanlaştırmaktadır. Bu ülkenin halklarının bir
inanç sorunu yoktur. Farklı inanç ve mezhepleri yok sayıp
ötekileştiren Diyanet ve AKP gibi devasa bir sorunu vardır.
Bütçesi birçok bakanlıktan büyük olan Diyanet,
din hizmetleri dışında tamamen iktidarın ideolojik
propaganda aracına dönüşmüştür. Aynı zamanda, OHAL
döneminde ortaya çıktığı gibi, bir tür fişleme kurumu
da olmuştur. Diyanette, AKPnin yandaş sendikasının iş
birliğiyle, iftira ve mesnetsiz iddialarla Vanda ve birçok yerde OHAL
KHKleriyle imamlar ve memurlar ihraç edildi. İstanbuldaki DİAYDER
davasında olduğu gibi AKP de yandaş imamlar ve diğerleri
diye imamları ikiye ayırıyor. Diyanet, ayrıştıran
değil, eşitlikçi ve birleştiren olmalıdır. Elbette ki
Kuran öğrenilmesine ve herkesin inancını yaşamasına
kimsenin itirazı olamaz. Ancak iktidarın Kuran kurslarında
tekçi ve kindar nesil yetiştirilmesi kabul edilemez. Diyanet ve MEBin el
birliğiyle denetimsiz bıraktığı bu yurt ve kurslarda
çocuk istismarları, taciz ve cinayet vakaları her geçen gün artarak
yaşanmaya devam ediliyor. Bu yıl Antalyada bir çocuk öldürüldü,
Elâzığda bir çocuk intihar etti, daha geçtiğimiz ay Erzurumda
Diyanete bağlı Kuran kursunda 7 erkek çocuğunun ve yine birçok
yerde küçük çocukların istismara uğradığı basına
yansıdı. Tabii, bu saydıklarım yaşanan istismar
vakalarından sadece birkaç acı örnek. Tamamen izole edilen bu
yerlerde çocukların maruz kaldığı ağır hak
ihlalleri çoğu zaman gizlenmekte, basına ve kamuoyuna dahi
yansımamaktadır. İktidar ve eril sistemi de çoğu zaman
faili koruyan, gizleyen, yaptırım uygulamayan bir tutum içindedir.
Değerli halkımız, her inanca
eşit mesafede olması gereken Diyanet, Kürt halkı başta
olmak üzere bu ülkede yaşayan halkların inançlarını özgürce
yaşamasının, ana dilinde ibadetini yapmasının önündeki
en büyük engeldir. İmamların Kürtçe dua, mevlit ve hutbe okuması
suç sayılmaktadır. 76 yaşındaki Ali Boşnaka Kürtçe
mevlit okuduğu gerekçesiyle yedi yıl altı ay hapis cezası
verildi, ağır hasta olmasına rağmen tahliye edilmedi ve
cezaevinde yaşamını yitirdi. Daha geçtiğimiz yaz
DİAYDER üyesi 26 imam Kürtçe hutbe okudukları gerekçesiyle
gözaltına alındı, 9u tutuklandı.
İslamı siyasetine araç yapan AKP
iktidarı dönemindeki yozlaşma, kayırmacılık,
yolsuzluk, hukuksuzluk artık arşa varmıştır. Diyanet
ise AKPnin bu yolsuzluklarına, hukuksuzluklarına, talanına
sessiz kalmaktadır. 2 AKP milletvekilinin Van Müftülüğündeki işe
alımlarla ilgili gönderdikleri torpil listelerine tek bir söz bile
söyleyemedi. Kul hakkına girerek torpille işe alınan bir imam
hangi yüzle, nasıl, ayet ve hadislerle cemaate haktan, hukuktan,
adaletten, dinden, haramdan, ahlaktan bahsedecek, buna kim inanacak?
Diyanet bugün AKPnin ideolojik kurumu hatta
sopası hâline gelmiştir. Kürtlerin ölüsüne, dirisine, cezaevindeki
tutsağına yapılan işkencelere sessiz kalmaktadır. 70
yaşındaki Ramazan Turana bir tabutu vermemek, cenaze aracı
vermemek ne demektir. Dahası, yıkanmasını engellemek ne demektir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Devamla)
Teşekkürler.
Bir anneye çocuğunun kemiklerini kargoyla
göndermek hangi anlayıştır? Bu nasıl bir nefret, bu
nasıl bir düşmanlık, nasıl bir din
anlayışıdır? Ey Müslümanlar, ölünün üzerinden her hüküm kalkar.
ayetini kaldırdınız mı? Hangi dinde, inançta ölüye zulüm
var? Bu kirli zihniyetiniz, düşmanlığınız Ekin
Vanın bedenini teşhir ederek, Hacı Lokman Birliki panzerin
arkasında sürükleyerek, Taybet ananın cenazesini yedi gün sokakta
bırakarak, Hatun anneye bir mezarı çok görerek, mezarları
kırarak neyi elde etti? Âcizliğinizi,
düşmanlığınızı, kısacası, olmayan
insanlığınızı teşhir ettiniz. Tüm bu zulümler yaşanırken
Diyanet nerede? Diyanetin görevi zulümlere sessiz kalmamak, mazlumun sesi
olmaktır. Zalimin sofrasında doyup bu zulme sessiz kalanlar da
zalimdir. Zulüm ile abat olanın akıbeti berbat olur.
Saygılarımla. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Devlet Memurları Kanununda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
8inci maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Behiç
Çelik
İzmir Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mersin
Milletvekili Sayın Behiç Çelik.
Buyurun Sayın Çelik. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri
Başkanlığına dair bir düzenlemeyi gerçekleştiriyoruz.
Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Diyanet İşleri
Başkanlığı deyince Türkiye Cumhuriyetinin
kuruluşundan itibaren din hizmetlerine yönelik geniş bir alanı
kapsadığını biliyoruz. Ulu Önderin kurduğu bu
teşkilat, cumhuriyetin daha ilk yıllarında, Kurtuluş
Savaşı yıllarında Ankara Müftüsü olan rahmetli Rifat
Börekçi tarafından oluşturulmuştur. Bu arada, rahmetli Rifat
Börekçinin vefatının 81inci yılını 5 Martta idrak
etmiş bulunuyoruz. Böylesine muhterem din adamlarının
varlığı bizim manevi dünyamıza bir katkı, bir
ışık, bir güven ve sağlam bir geleceği temin
etmektedir; Allah hepsinden razı olsun, nur içinde yatsınlar.
Değerli arkadaşlar, Diyanetin amacı,
milletimizin manevi dünyasını ikmal etmek; İslam dininin
inançları, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütmek;
din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmektir. Fakat
bu hakiki manada yapılabiliyor mu arkadaşlar, buna bakmak lazım.
Gördüğümüz odur ki son yirmi yılda itikadımızda, amelimizde
derin gedikler açılmıştır. Mesela, binlerce ev kilisesi
açılmıştır, zina suç olmaktan
çıkarılmıştır, bir ara Allah indinde din,
İslamdır. ayeti dahi söyletilmemiştir, cuma hutbelerinde parti
propagandası yapılmıştır; domuz etinin kasaplarda
serbestçe satılmasına ilişkin herhangi bir açıklama da
yapılmamıştır, dinler arası diyalog
çalışmalarında sükût edilmiştir; hazinenin
yağmalanması, faiz, kamu mallarının
aşırılması, rant, bankaların soyulması konularında
net tavır konmamıştır.
Değerli arkadaşlar, aslında bunlar
uzun sorunlar zincirinin yalnızca birer halkasıdır, esas sorun
ise çok daha vahim ve kronikleşmiş boyuttadır; bu, sistemle
ilgilidir. Genel Başkanımız Sayın Meral Akşenerin de
sıklıkla ifade ettiği gibi, bu ucube sistem, içinde
bulunduğumuz tüm sorunların esas sebebidir. Açıkça görüyoruz ki
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi adı verilen yönetim
şekli bu ülkenin fıtratına aykırı gelmiştir.
Denge-denetimi tarumar eden, uzmanlığı dışlayarak
kurumları zayıflatan, gelecek umudunu göstermelik mülakatlarla yok
eden, yolsuzluğun, talanın, israfın had safhaya
ulaştığı bu ilkel yönetim sisteminin ivedilikle sona
erdirilmesi ülkemizin ve milletimizin hayrına olacaktır
arkadaşlar; güçlendirilmiş, iyileştirilmiş parlamenter
sistem Türkiyenin çıkış yoludur. Bu sistem, sosyal
yaşamdan adalete, demokrasiden özgürlüklere, millî değerlerimizin
muhafazasından ekonomik krizlerin önlenmesine kadar
karşılaştığımız her türlü sorunun
anahtarıdır. Biz ne diyoruz? Tarafsız
Cumhurbaşkanlığı ve güçlü Parlamento şarttır.
diyoruz, Kuvvetler ayrılığı olmazsa
olmazımızdır. diyoruz, Hukukun üstünlüğünü ve
bağımsız yargı mekanizmasını yeniden
sağlayacağız. diyoruz, Liyakat usulüne döneceğiz.
diyoruz, İnsan haklarını ve bireysel özgürlükleri güvenceye
alacağız. diyoruz, Güçlü bir sosyal devlet inşa
edeceğiz. diyoruz, Özgür basının önündeki engelleri söküp
atacağız. diyoruz, Adil bir seçim düzenini de sağlayacağız.
diyoruz.
Değerli milletvekilleri, bunları
çoğaltabiliriz fakat ben burada bunu noktalarken, Diyanet
teşkilatımızın devlet yıkıcısı
değil, devlet yapıcısı karakterini göstermesini istiyoruz;
Türk milleti de bunu istiyor. İtikaden Mâtürîdî geleneğinin güçlü bir
şekilde savunulması, inanıyorum ki İslam bayrağının
bu topraklarda kıyamete dek dalgalanmasına yol açacaktır fakat
Arap geleneklerinin İslam adına Türk milletine hazmettirilmeye
çalışılması, Eşarilikin yani nakil usulünün
hâkimiyeti için uğraşılması feci bir olaydır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Muhterem vekiller,
diğer taraftan, 11inci asırda başlayıp hâlâ etkisini
sürdüren Hoca Ahmet Yesevi geleneğinin bir devamı olan Hünkâr
Hacı Bektaş Veli yolunun Anadoluda 13üncü asırda güçlü bir
nefes olarak doğması, sadece Türklük için değil, tüm
insanlık için bir aydınlanma çağının
başlangıcını oluşturmuştur.
Bektaşilikle ilgili Diyanetin acaba ne gibi
faaliyeti söz konusudur? Görüyoruz ki Diyanet son yıllarda kendi özgün
mecrasından çıkmış, topluma İslam ahlak ve
esaslarında hakiki hükümleri tebliğde boşluğa
düşmüştür. Bu sebeple, arkadaşlar, biz Diyanetin çok önemli
fonksiyonları olacağına inananlardanız. Milletimizin manevi
dünyasının ikmal ve inşasının mutlaka doğru
ahlaka uygun ve dürüst olarak yerine getirilmesini bekliyoruz. Ümit ederiz ki
eleştirilerimiz dikkate alınır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... 8inci madde kabul edilmiştir.
9uncu maddede 3 önerge vardır, önergeleri
aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 316
sıra sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Devlet Memurları Kanununda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
9uncu maddesiyle 633 sayılı Kanuna eklenen Geçici 19uncu maddenin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
GEÇİCİ MADDE 19 Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihte Başkanlığa ait 703
sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yapılan
değişikliklerle iptal edilen eğitim görevlileri aynı
unvanla daha önceki pozisyonlarında görevlerine devam ederler.
Yıldırım
Kaya Turan
Aydoğan Serkan
Topal
Ankara İstanbul Hatay
Suat
Özcan Ali
Keven Mustafa
Adıgüzel
Muğla Yozgat Ordu
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden
İstanbul Milletvekili Sayın Turan Aydoğan.
Buyurun Sayın Aydoğan. (CHP
sıralarından alkışlar)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Aradan yıllar geçse de, kanayan yara
durdurulmayınca anmadan geçmek de mümkün olmuyor. İstanbul
Üniversitesinde katledilen 7 öğrenciyi, Halepçe'de katledilen binlerce
insanı saygıyla anıyorum. Umarım bir daha olmaz.
İnsansız adalet olma/Adaletsiz insan olur mu/Olur, olmaz olur
mu?/Ama olmaz olsun! diyor Özdemir Asaf.
Burada biraz adalet duygusunu
sorgulayacağız. Şimdi, daha yakın tarihte, iki gün önce,
İstanbul'da bir iş adamı -Tolga Özal, adını da
veriyorum- Sedef Kabaş'ın tutukluluğu sona erdiğinden
dolayı Neden tutuklu tuttunuz? sorgulamasını yapacak bir
tweet atıyor. Cumhurbaşkanına hakaretten dolayı ifadeye
çağrılıyor, savcı tutuklanmasını istiyor, sulh
ceza yargıcı denetimli serbestlikle serbest bırakıyor. Bir
gün sonra savcı -yaranacak ya size- itiraz ediyor buna, o itirazın
karşısında durabilecek bir yargı mercisi
kalmadığı için sulh ceza mahkemesi işinde gücünde bir
iş adamını tutukluyor. Cumhurbaşkanına hakaret
kastı yok, diyor ki: Ben Sedef Kabaş tutuklu kaldı da sorun
çözüldü mü? diye sorguladım. Tutukluyor. Adaletiniz budur sizin.
Valilikler, bu tarz yaftalanmış, işte
Teröristti, şuydu, buydu, anarşistti. iddiasıyla
açtırmış olduğunuz davalarda yargılanan gencecik
insanların çalıştığı kurumlara yazılar
yazıyor yargılama devam ederken. Anayasanın 38inci
maddesindeki masumiyet karinesi varken gizli kaydıyla Bu insanlar
şu, şu, şu şekilde yargılanıyor. diyor. Yani,
iş yerine dolaylı bir talimat veriyorsunuz, insanlar işinden
oluyor. Bu insanlar beraat ettiğinde vicdanınız rahat olacak
mı? Bu nasıl uygulamadır? Hukuk devletinde masumiyet karinesi
varken bu uygulamayı içinize nasıl sindiriyorsunuz?
KHKli ailelerden 100e yakın insan intihar
etti. Diyarbakırda 16 yaşında gencecik bir çocuk, babası
KHKli diye dayanamadı, hayatına son verdi. Bir polis memuru
fındık bahçesinde, Orduda arkada bir not bıraktı Ben
vatan haini değilim. dedi, yaşamına son verdi. Buradan o
vatandaşlarımıza sesleniyorum: Ne olursunuz, sakın ha
yaşamınıza son vermeyin. Bu karanlık günler geçecek; beraat
edenleri, takipsizlik kararı alanları, hakkında hiçbir
yargılama başlatılmadan idari işlemlerle işine son
verilenleri iktidarımızın ilk günlerinde işlerine iade
edeceğiz. Bu zaman yakındır, ne olursunuz tahammüllü olun.
Yine, hakkını arayan,
Barınamıyoruz. diyen, ayda 60 dolar bile etmeyen burs
verdiğiniz, kredi verdiğiniz çocuklar var, üniversite
öğrencileri. Ayda 850 lira kredi ve burs veriyorsunuz; 850 lira, şu
anda 57 dolar civarında bir para. Bu çocuklar Barınamıyoruz.
Geçinemiyoruz. dediler, bu Anayasa'nın 34üncü maddesindeki
toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkını kullandılar,
yine bu Anayasa'daki düşünce özgürlüğü haklarını
kullandılar; Ankara'ya girerken, onların babalarından
aldığınız vergilerle Emniyete tahsis ettiğiniz coplarla
copladınız onları, kelepçelediniz onları, yine onların
babalarından aldığınız vergilerden vereceğiniz
bursu ve krediyi çok gördünüz, Ankara Valiliği kanalıyla Kredi
Yurtlara bir yazı yazarak çocukların burslarını
kestirdiniz. Bu şekilde Boğaziçililerin bursunu da
kestirmiştiniz hatırlarsanız, biz buradan çıktık
Kendimiz vereceğiz. demiştik. O çocuklar dava açtılar;
bakın, burada çil çil kararlar var. Çocuklar haklı, masumiyet
karinesi var, haklarında yargı kararı yok, haklarını
aradılar. dediler mahkemeler, çil çil -gerçi çil çil deyince siz dolar,
mark, para anlarsınız ama- kararlar var, ona rağmen bu
hukuksuzluklara devam ediyorsunuz. Buna son vereceğiz, buna Millet
İttifakı olarak, halk iktidarı olarak son vereceğiz. Bizim
iktidarımızda kimse bu gençlerin kapısına dayanıp
verdiği kredileri bu şekilde ellerinden alamayacak. O çocuklardan
faiz diye aldığınız -bakın, burada parayı da geri
istiyorsunuz bu çocuklardan, hem kesiyorsunuz hem geri istiyorsunuz-
paraları onlara iade edeceğiz -yüzünüz kızaracak- 1 kuruş
faiz almayacağız. İşe başlayacaklar, sigortalı
girişleri yapıldıktan sonra, uygun taksitlerle, anapara
şeklinde borçlarını ödeyecekler. Onlara gençlik politikaları
uygulayacağız; istihdam alanları yaratacağız, ücretli
staj alanları yaratacağız, eğitim alırken ücretlerini
alacaklar, aile destekleri sigortaları kapsamında desteklenecekler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) 19 Mayısta ve 29
Ekimde gençlik bursu alacaklar, oturduğunuz yerden seyredeceksiniz çünkü o
çocuklar, bugün bursunu kestiğiniz çocuklar çok yakın tarihte bu
ülkeyi yönetecekler. Bürokratı olacaklar, yöneticisi olacaklar, sizlerin
yerlerine oturacaklar; biz onurla seyredeceğiz, siz nasıl
seyredersiniz bilmiyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sen kendi
koltuğunu da ver, kendi yerine de oturt.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Size Âşık
İhsani'nin bir şiiriyle sesleniyorum: Dedim düzen? Dedi onlara
göre/Dedim kötü mü ki? Dedi bin kere/Dedim hak, adalet? Tu dedi yere/Arkasından
baltasını biledi." Herkesi sandıkta kendinize balta biletir
hâle geldiniz, kurtulmak için de seçim yasasında tezgâhlar
tezgâhlıyorsunuz. Hangi yasayı getirirseniz getirin,
sandığı isterseniz yedi başlı ejderhanın
ağzının içine sokun, oradan, o sandıktan sizi davulla,
zurnayla, bu insanlarla göndereceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 316 sıra
sayılı Kanun Teklifi'nin 9uncu maddesinde geçen önce kelimesinin
evvel kelimesiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Necdet
İpekyüz Kemal
Peköz Erol
Katırcıoğlu
Batman Adana İstanbul
Kemal
Bülbül Serpil Kemalbay
Pekgözegü
Antalya İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden
İzmir Milletvekili Sayın Serpil Kemalbay.
Buyurun Sayın Kemalbay.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Genel
Kurulu selamlıyorum.
16 Mart Beyazıt ve Halepçe
katliamlarının yıl dönümündeyiz. Öncelikle, katliamda
yaşamını yitirenleri ben de burada saygıyla anıyorum.
Kırk dört yıl önce Beyazıtta o bombayı atanların
devamcıları, Suruçta, Ankarada, Cizrede, Silopide,
Diyarbakırda üzerimize bombalar yağdıranlarla
aynıdır. Halkı sindirmeye yönelik saldırılara boyun
eğmedik, eğmeyeceğiz. Katliamların olmadığı,
yaşanabilir bir ülkeyi birleşerek, mücadele ederek el birliğiyle
kuracağız.
Üyesi olduğum Sosyalist Dayanışma
Platformu geçen hafta, ekonomik buhranın her geçen gün
derinleştiğini belirterek halkımıza, yaşanabilir bir
ülkeyi birlikte yaratmak çağrısında bulundu. Yaşanacak Bir
Ülkeyi Birlikte Yaratalım deklarasyonunun açıklanmasında ben de
vardım ve iki gün önce bu deklarasyon kapsamında yapılan
barışçıl eylemde SODAP üyesi arkadaşlarımız, şiddet
uygulanarak gözaltına alındılar, kolluk tarafından arbede
içerisinde Hüseyin Ağa Camisinin bahçesine sürüklenerek burada kötü
muamele gördüler. Merak ediyorum, Hükûmetin halkı canından bezdiren,
vicdansız, ahlaksız ekonomi politikalarını, fütursuz
zamlarını eleştirmek, protesto etmek neden suç oluyor? Anayasal
bir hak olan düşünce ve ifade özgürlüğü muhalefete gelince neden
yasaklanıyor?
Öte yandan, ibadethanelerin Hükûmetin arka bahçesi
olduğunu görüyoruz. Mazlumların, darda kalanların, ihtiyacı
olanların sığınağı olması gereken camiler;
nasıl oluyor da ayrımcılığın odağı
oluyor, devlet şiddetinin uygulandığı mekânlar hâline
dönüşebiliyor, karakol gibi kullanılabiliyor? Böyle bir
pervasızlık dünyanın neresinde görülmüştür? Bu
fütursuzluğu, hukuksuzluğu kınıyor, iktidarı
Anayasa'ya ve yasalara uymaya davet ediyorum.
Yaşanabilir Bir Ülkeyi Birlikte
Yaratacağız deklarasyonuna dönersek, Sosyalist Dayanışma
Platformunun düşüncelerini ifade etmesinden neden korkuyorsunuz? Ne
söylüyor bu deklarasyon, ona bir bakalım. Yaşanabilir Bir Ülkeyi
Birlikte Yaratacağız deklarasyonuna göre Türkiye'nin içinden
geçtiği bu kritik dönemeçte gerçek kurtuluş birimiz değil,
hepimiz diyebildiğimiz, piyasacı olmayan ama halkçı olan bir
ekonomik programla mümkündür. Türkiye ekonomisi büyüme rekorları kırarken
halkın ekonomisinde derin bir yoksulluk ve kriz yaşanması ciddi
bir soygunun göstergesidir. Hükûmet, fakirden alıp zengine aktarmak için
yaptığı bu soygunun üstünü örtmek için toplumu
kutuplaştırıyor, terörize ediyor, faşizmin kurumsallaşmasına
karşı göğsünü siper eden HDPye kumpaslar kuruyor, HDPyi
kapatmaya çalışıyor; bu gerçeği ifade ediyoruz.
Deklarasyon, halkımıza adaletsizlik,
ayrımcılık, eşitsizlik, işsizlik, yoksulluk,
enflasyon, pahalılık, ekolojik yıkım dayatan bu düzeni
köklü şekilde değiştirmek için çağrıda bulunuyor.
Yoksulluğu yaratan, yoksullar değildir; işsizliği yaratan,
işsizler değildir. Yoksulluğu da işsizliği de yaratan,
siyasi iktidarlar ve egemen sınıflardır. Patronlar kâr
rekorları kırarken elektriğe, petrole, yağa, ekmeğe
zam yağdıranlar, enflasyon rekorlarına imza atanlardır.
Deklarasyon diyor ki: Yaşanacak bir ülkeyi el
birliğiyle yaratabiliriz. Bütün farklılıklarımızla
birlikte ortak bir yaşamı inşa edebilmek için birlikte mücadele
edelim. Kürt halkının iradesine, eşit vatandaşlık
mücadelesine dair ve buna dost bir işçi hareketi yaratmadan işçi
sınıfının da kurtulması, halkların da
kurtulması mümkün değildir. Unutmayalım ki Türkiye siyasi
tarihi, finans-kapitali yaratmak ve onun birikim krizlerine çözüm üretmek için
büyük soygunlarla halkın varına yoğuna el koymuş bir tarihe
sahiptir. Piyasayı baş tacı ederek ne demokratik ve ekolojik bir
toplum yaratabiliriz ne de yoksulluğu, işsizliği yenecek
güvenceli bir yaşam kurabiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) Yani
sağlığı, eğitimi, temel insan hakkı olan
elektrik, su, ısınma, barınma gibi temel ihtiyaçları her
yurttaşa kayıtsız şartsız sunmak, yaşanabilir bir
ülke için olmazsa olmazdır. Hükûmet, halkımıza kendi gücünün
hatırlatılmasını istemiyor; halkımızın
birleşmesinden, dayanışmasından, örgütlenmesinden ve kendi
geleceğini kendi ellerine almasından korkuyor. Ancak bizler
yaşanabilecek bir ülkeyi birlikte yaratma mücadelesinden asla
vazgeçmeyeceğiz.
Yaşanacak bir ülkeyi birlikte yaratmak için
mücadele eden herkesi buradan saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Devlet Memurları Kanununda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
9uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan eklenmiştir
ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederim.
Arslan
Kabukcuoğlu Dursun Müsavat
Dervişoğlu
Eskişehir
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden
Eskişehir Milletvekili Sayın Arslan Kabukcuoğlu.
Buyurun Sayın Kabukcuoğlu. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 316 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesi üzerine İYİ Parti
Grubum adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlarım.
Bu madde, yeni duruma geçiş için düzenleme
içeren, dolayısıyla olması gereken bir maddedir. Ancak maddede
geçen eğitim görevlileri tabiri, dört yıl önceki 703
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle mülga edilmiş maalesef bunca
zaman geçtiği hâlde yasada gereği yapılmamış ve kadro
tanımı olarak kalmıştır. Dört yıl sonra akıl
edip bununla ilgili düzenleme yapıyorsunuz. Hemen her kanun teklifindeki
gibi daha önceden verdiğiniz özensiz kanun tekliflerindeki ya da kanun
hükmündeki kararnamelerdeki hataları sonradan fark edip düzeltmeye
çalışıyorsunuz. Bu kanunda iktidarı daha dikkatli olmaya
çağırıyorum ki vaktimizi verimli kullanalım.
Değerli arkadaşlar, 8 Haziran 2018 Cuma
günü hutbesinde de deniliyor ki: Hiçbir nimeti ölçüsüz israf etmeyelim,
vaktimizi boşa geçirmeyelim. Ancak ne hikmettir ki iktidar partisi,
işleri son güne bırakmakta; bundan çok gocunmuyor, zamanı israf
etmeyi önemsemiyor. Diyanet hutbesinde israftan bahsediliyor ama Sayın
Diyanet İşleri Başkanı, israf konusunda pek duyarlı
davranmıyor. Hatta geçen yıl ne demişti? Altı yıl
önce Diyanete yeni bir araba verilmişti, Mehmet Görmez Hoca
Başkanken. Hocayı rahatsız ettikleri için üzüldü ve
Cumhurbaşkanına geri gönderdi, eski arabaya binmeye devam etti. O
arabaya şu anda ben biniyorum, 11 yaşında. Korkumuzdan yeni bir
araba alamıyoruz. Yani Diyanet İşleri Başkanı
korkmasa yeni bir araba alacak. Bugün vatandaş, arabasına yakıt
alamıyor, geceleri kuyruğa giriyor ki birkaç lira tasarruf etsin ama
kamu arabalarının sayısı hep artıyor.
Cumhurbaşkanlığına sürekli yeni, pahalı makam araçları
alınıyor ancak Diyanetten ses çıkmıyor. Diyanet
İşleri Başkanına düşen görev, Diyanetin hutbesine
uygun davranmaktır; aksi hâlde,
inandırıcılığı kalmıyor.
Değerli arkadaşlar, Diyanet
İşleri Başkanı maalesef olaylara objektif
yaklaşmıyor, tarafgir bir tutum takınıyor. Sayın
Başkan, Ayasofya minberine çıkarken eline kılıç alacağına,
bu şekilde düşmanlara mesaj vermeyi, dosta da güven vermeyi
deneyeceğine keşke geçmişe vefayı öğrense, keşke
gerçek yiğitliği görse, keşke kahramanlığı görse.
Bakın, İstanbulu II. Mehmet, İslam adına fethetmiş ve
Mustafa Kemal, düşman işgalinden kurtarmıştır. Bugün
Ayasofyada namaz kılınabiliyorsa en başta Mustafa Kemal Atatürk
sayesindedir. 28 Kasım 1919 Cuma günü Kahramanmaraşta kahraman bir
imamın dediği gibi: Hürriyeti ve bayrağı olmayan bir yerde
cuma namazı kılmak caiz değildir. Sayın Diyanet
İşleri Başkanı, yiğitlik yapmak istiyorsa ülkemizde
namaz kılınmasını borçlu olduğumuz insanlara vefa
göstermesini de bilmelidir. Ancak, ne yazık ki kendisi, o kuruculara lanet
okumak gafletine dahi düşmüştür.
Bu yasa teklifine karşı değiliz ama
iktidarın sorunları bütünsel ele alıp köklü çözümler getirmek
yerine günlük, alelacele hazırlanmış geçici çözümlerle
meselelere yaklaşmasına karşıyız. Son yirmi yılda
kanun hükmünde kararnamelerle ya da kanun teklifleriyle pek çok yasada pek çok
değişiklik yaptınız. Maden Kanunu 20 kez, Kamu İhale
Kanunu 190 kez, görüşmekte olduğumuz Diyanet Kanunu ise 2005ten bu
tarafa 14 kez değişiklik gösterdi. Bazı
olağandışı durumlarda kanunların değişmesi
kabul edilebilir ancak bunca sık kanun değişmesi normal midir?
Özenli ve planlı kanunlar yapmak için istişare gerekir. Öyle
gözüküyor ki sizin kendi içinizde dahi istişare yapma ihtiyacını
duymayan bir yönetim anlayışınız var.
İlk defa Genel Başkanımız
Sayın Meral Akşener tarafından dile getirilen
İyileştirilmiş Ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem
Mutabakatının 6 siyasi partiyle beraber milletimizin önüne
konulması, toplumda heyecan ve umut yaratmıştır.
İnşallah, ilk seçimde millet; özenli, demokratik, milliyetçi ve
kalkınmacı bir yönetim sistemine ve işlevsel Türkiye Büyük
Millet Meclisine kavuşacaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
9uncu madde kabul edilmiştir.
10uncu maddede 3 önerge vardır,
aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 316 sıra
sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları
Kanununda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 10uncu
maddesindeki Kanunun eki ibaresinin Kanuna ekli şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Keven Suat
Özcan Yıldırım
Kaya
Yozgat Muğla Ankara
Mustafa
Adıgüzel Serkan
Topal Murat Emir
Ordu Hatay Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden Ankara
Milletvekili Sayın Murat Emir.
Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından
alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Elimde daha sıcaklığı
geçmemiş bir kanun teklifi var. Daha önce müjdesini vermiş gibi
yaptığınız, özellikle kadına karşı
şiddet ve sağlıkçılara karşı şiddetle ilgili
yasa teklifiniz elimizde. Baktığımız zaman olumlu birkaç
şey var ama sizin her zamanki huyunuz burada da depreşmiş; zehri
şekerle sarıyorsunuz, sanki iyi bir şey yapıyormuş
gibi gösteriyorsunuz ama iyi bir şey yaparken dahi içerisine bir sürü
tuzağı eklemekten de geri kalmıyorsunuz. Doğrusu, sizin
aklınıza gelen, şeytanın bile aklına gelmez.
Değerli arkadaşlar, bakın, bu
teklifte özellikle sağlıkçılara karşı şiddet,
katalog suçlardan yapılıyor yani bir tutuklama sebebi olarak
değerlendirilecek; bu, olumludur ama devamına geliyoruz,
bakıyoruz, son derece tehlikeli hükümler var. Eğer kamuda
çalışıyorsa veya üniversite hastanesinde
çalışıyorsa veya özelde çalışıyorsa bu
kişilere dönük olarak soruşturma yapılabilmesi bir kurulun
iznine bağlanıyor. Aslına bakarsanız zaten memur
sıfatı taşıyanlar, 4483 sayılı Kanun
gereğince izne bağlı soruşturulabilirler yani bunu
aslında, bu Bakanlık kendi uhdesine almak için yapıyor; ne
yapıyor? Mesleki Sorumluluk Kurulu kuruyor. Zaten işiniz gücünüz
kurul kurmak; her defasında değişik kurullar ihdas ediyorsunuz,
bütün yetkileri elinize toplamak istiyorsunuz.
Peki, bu Kurul ne yapacak? Bir hekim hakkında
bir hata yaptığı bir soruşturma iddiası var ise
bakacak Soruşturulsun mu, soruşturulmasın mı? diye. Peki,
bu Kurul kim, kimlerden oluşuyor: Bakan yardımcısı, 4 genel
müdür, 2 de dışarıdan alınacak hoca. Yani tamamen
bürokratik, tamamen sizin bürokratik zincirinizin parçası olan
kişileri Kurul olarak atıyorsunuz ve diyorsunuz ki: Bu
soruşturma iznini buna verdik. Aslında zaten mevcut kanunda kurullar
vardı ama siz bütün yetkiyi bakanlıkta, kendi uhdenizde toplamak
istiyorsunuz.
Peki, biz bu Kurula nasıl güveneceğiz?
Yani sanki hekimler için iyi bir şey yapıyormuş gibi
görünüyorsunuz ama hekimlerin tepesinde yeni bir kılıç
sallandırılmaya başlıyorsunuz. Sevdiklerinizi, beğendiklerinizi,
AKPli olanları, sizin sendikalarınıza üye olanları
affedeceksiniz, Soruşturulmasın. diyeceksiniz ama sonrasında,
TTBye üye ise veya sizin hoşunuza gitmeyen düşünceleri var ise
kendiniz kafanıza göre değerlendireceksiniz ve Soruşturulsun.
diyeceksiniz; bunun hukukla, adaletle, akılla, vicdanla
açıklanması mümkün değil.
Bu Kurulun yetkileri bitmiyor arkadaşlar,
sıkı durun. Hukuk davası açıldı, tazminat oluştu.
Anayasa 125 gereğince tazminat davası önce kamu adına
açılır, kamu eğer ihtiyaç duyarsa buna rücu davası açar,
ilgili yargılanır ve suçu varsa tazminatı öder ama burada ne
yapıyorsunuz? Rücu edilip edilmeyeceğine de bu beyler karar
verecekler yani mahkemenin yerine geçecekler. Bir hukuk devletinde bakan
yardımcısı ve 4 genel müdürden oluşan bir heyet, mahkemenin
yerine geçebilir mi? Bu, Anayasaya, hukuk devletine uygun olabilir mi? Böyle
bir şey getiriyorsunuz. Yani daha somutlaştırayım
arkadaşlar, uykunuz gelmiş belli: Bir hekimin yaptığı
bir işlemden dolayı devlet hastanesi, üniversite hastanesi
hakkında 1 milyon lira tazminata hükmedildiyse beyler oturacaklar, bakacaklar;
o kişinin, ilgilinin 1 milyon lirayı ödeyip ödememesine Devlet mi
ödesin, doktor mu ödesin? diye karar verecekler. Bu olabilecek bir şey
mi? Doktorlara, hekimlere yapılacak bundan daha büyük saldırı
olabilir mi? Bunun adı, bürokratik şiddettir. Siz,
vatandaşın şiddetini önlemeye kalktınız ama
aslında son derece zararlı ve son derece tehlikeli bir hükmü Meclisin
önüne getireceksiniz.
Dolayısıyla değerli arkadaşlar,
bakın, sağlık alanı sizin öyle tek başınıza
yönetebileceğiniz ve istediğiniz gibi düzenleyebileceğiniz bir
alan değildir. Zaten geldiniz, işi duvara dayadınız;
şu anda Türkiyede insanlar muayene olamıyor, randevu alamıyor,
randevu bulsalar ameliyat olamıyor, ameliyat randevusu alsalar malzeme
bulamıyor. Bütün bu zorlukların, sıkıntıların
sebebi de sonuçta hekimlerin tepesine çıkıyor; ya şiddet olarak
yaşıyorlar ya da Cumhurbaşkanının hakaretleri ve hedef
göstermeleri olarak katlanmak zorunda kalıyorlar.
Sayın Cumhurbaşkanının
Giderlerse gitsinler. sözü çok eleştirildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MURAT EMİR (Devamla) Sayın
Başkanım, toparlıyorum.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MURAT EMİR (Devamla) - Ben konuşulmayan
birkaç açıdan kısaca değineceğim. Yeni mezun hekimlerle
yolumuza devam ediyoruz. diyor Sayın Cumhurbaşkanı.
Günaydın! derler çünkü Türkiyede zaten yeni mezun hekimlerin hepsi
atanıyorlar. Hele ihtisası bitirince veya yan dal ihtisası
yaparsa zaten mecburi hizmeti var Sayın Cumhurbaşkanı, onlar
zaten çalışıyorlar. Sonra Asistan hekimlerle yola devam
ederiz. diyor. Ya, sizin asistan hekimlerin günde otuz altı saat nöbet
tuttuğundan haberiniz yok mu, hiç bunları bilmiyor musunuz? Buna
rağmen oluyor bunlar. Yurt dışından doktor
getirecekmiş; Pakistandan, Suriyeden getirebilirsin tabii; Amerikadan, Almanyadan
getirsene cesaretin varsa, yüreğin yetiyorsa. Yani bir
Cumhurbaşkanının Türkiyenin gerçeklerinden bu kadar kopuk
olmasına şaşmamak mümkün değil. Tabii, bir de özel
hastanelere karşıymış gibi duruyor, öyle konuşuyor,
özele giden doktorları tehdit ediyor ama kendi
Bakanlığını özel hastaneler zinciri olan birisine teslim
etmiş birisi yapıyor bunu. Bunu da şiddetle kınıyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım önergeler aynı
mahiyette olup, okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 316 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 10uncu maddesinde geçen
eklenmiştir ifadesinin ilave edilmiştir ifadesiyle
değiştirilmesini teklif ederiz.
Necdet
İpekyüz Kemal
Peköz Erol
Katırcıoğlu
Batman Adana İstanbul
Kemal
Bülbül Serpil Kemalbay
Pekgözegü
Antalya İzmir
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Dursun
Müsavat Dervişoğlu Yasin
Öztürk
İzmir Denizli
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde
ilk söz talebi Adana Milletvekili Sayın Kemal Peköze aittir.
Buyurun Sayın Peköz. (HDP
sıralarından alkışlar)
KEMAL PEKÖZ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ilgili kanun teklifinin 10uncu maddesi üzerinde
söz aldım.
İki gündür Akademi üzerinden daha çok Diyanet
İşleri Başkanlığını konuşuyoruz. Niçin
Diyanet İşleri Başkanlığını
konuşuyoruz? Çünkü Diyanet İşleri
Başkanlığının olması gerektiği gibi
olmadığını düşünüyoruz ama zaten, şu anda
anlatılırken de -konuşan arkadaşların da haklarını
yemeyelim- genellikle doğru bir şey söylüyorlar, diyorlar ki:
Diyanet İşleri Başkanlığı İslamiyete
hizmet için kurulmuştur. Oysa ki biz, Türkiyede sadece
Müslümanların yaşamadığını, Hristiyanların
yaşadığını, farklı mezheplerden, farklı
dinlerden, farklı inançlardan insanların olduğunu da biliyoruz
ve bunlara hizmet edilmesi gerektiğini de ifade ediyoruz. Yani biz
isterdik ki Diyanet İşleri Başkanlığı bütün
inançları kapsayacak şekilde örgütlenmiş olsun, bütün inançlara
aynı mesafede, aynı konumda davransın, biz de alt birim olarak
oluşturacağı bir şeyin üzerinde onun daha mükemmel hâle
gelmesi için tartışma yürütelim, konuşalım, önerilerimizi,
düşüncelerimizi söyleyelim. Bu nedenle, baştan yanlış olan
bir şey olduğu için, biz, alt birimlerin de buna uygun
örgütleneceğini, o nedenle de buna karşı olduğumuzu ifade
ediyoruz.
2 kişi bir alacak verecek meselesinde bir
tartışma yürütüyorlarmış, iş kavgaya dönüşünce
mahkemeye gitmişler. Hâkim alacaklı olana sormuş, alacak
iddiasında olana sormuş, demiş ki: Siz niçin kavga
ediyorsunuz? Alacaklı demiş ki: Benim bu adamdan alacağım
var, alacağımı ödemiyor, istediğim zaman da benimle kavga
ediyor. Borçluya sormuş: Bu insanın senden alacağı varmış,
ödemiyormuşsun. Niçin ödemiyorsun? Borçlu Ben bu insanı hiç
görmedim hayatımda, hiç tanımıyorum. demiş. Alacaklı
itiraz etmiş, Beni nasıl tanımazsın? demiş. Öteki
Tanımıyorum. demiş. 2-3 sefer tekrarlayınca alacaklı
demiş ki: O zaman ben de seni hiç tanımıyorum.
Şimdi, bizim durumumuz da böyle bir şey. Beni
tanımayan yani vergilerimle bana değil, başka bir inanca hizmet
eden, bu inancı da sadece İslamiyete değil, İslamiyetin
de 1 mezhebine, 4 mezhebinden 1 tanesine hizmet eden
Mesela, Şafiilere
hizmet etmiyor, Malikilere hizmet etmiyor, Hanbelilere hizmet etmiyor.
Diyeceksiniz ki: Maliki, Hanbeli Türkiye'de çok az ya da yok. 1 kişi
bile olsa madem bir hakkı var, bu hakkının savunulması, bu
hizmetin de yapılması lazım.
Diyanet İşleri lüks ve şatafat
içerisinde yaşamaya devam ediyor mu? Evet. Beş yıldızlı,
yedi yıldızlı otellere kadar toplantılar yapabiliyor mu?
Yapabiliyor. Birkaç milyonluk aracı yetersiz bulup Eski bir araçla gidip
geliyorum, yeni bir araç alamıyorum. diyecek kadar da pervasız
davranabiliyor. Bu ülkede bu kadar yoksulluk, bu kadar yolsuzluk varken, bu
kadar olumsuzluk yaşanırken olur olmaz her konuda fetva veren bir
Diyanet İşleri Başkanlığı bu konularda bugüne
kadar sesini çıkarmıyor, bu kadar haksızlık olurken Neden
bu haksızlıklar yapılıyor? Neden bunlar gündemde
olabiliyor? diye bir tepki göstermiyor.
Diyanet İşleri
Başkanlığının 2019da 104.814, şimdi ise 128.469
personeli var, 89.445 camiyi de uhdesinde bulunduruyor ama buna
karşılık, cemevleri gibi bir ibadethaneyi şu ana kadar
ibadethane olarak görmüyor, kabul etmiyor ve kendisine sorulduğu zaman,
belediyeler planlara cemevi yeri olarak işlemek istedikleri zaman da
Böyle bir şey yoktur. Bizim ibadet yerimiz camilerdir. deyip kestirip
atabiliyor, böyle de bir haksızlık yapabiliyor. Bu kadar personelin
içerisinde farklı inançlarda, farklı dinlerde olan bir tek
kişinin olduğunu bugüne kadar kimse bize söyleyemedi,
ispatlayamadı. Bu kadar cami varken karşılığında
diğer ibadethanelere dostça yaklaşılmaması, onların
giderlerinin karşılanmaması da ayrı bir garabet.
Dolayısıyla, ben diyorum ki: Bizi tanımayan, bize hizmet
etmeyen, farklı kesimlerdeki insanlara da hizmet etmeyen bir kurulu kabul
etmiyoruz, haklarımızı da helal etmiyoruz ve onun
oluşturacağı hiçbir kuruma güvenmediğimiz için kurulacak
olan Akademiyi de doğru bulmuyoruz. Olmayacağını,
baştan yanlış iliklenen bir düğmenin sonunun doğru
iliklenemeyeceğini söylüyoruz. İleri gidiyorsanız eğer,
arka tekerlek ön tekerleği takip etmek durumundadır. O nedenle,
Diyanet İşleri Başkanlığı yanlış
örgütlenmiştir, şu anda da yanlış içerisindedir, kurulacak
olan ona bağlı kuruluşlar da yanlış olacaktır,
onun için kabul etmiyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde söz talep eden Denizli Milletvekili Sayın Yasin Öztürk.
Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
İktidarda kim olursa olsun siyasetten ari
tutulması zorunlu 3 temel yapı vardır: Ordu, yargı ve
Diyanet. Çünkü bu milletin dosta ve düşmana gücünü gösterebilmesi,
başı derde girsin girmesin hakkında verilecek yargı
kararına saygılı olabilmesi ve inancının gereklerini
yerine getirirken tuzaklara düşmemesi için bu kurumlar güçlü ve
bağımsız bir şekilde yapılanmak zorundadır. Bu
nedenledir ki cumhuriyetimizin kuruluşunun üzerinden daha bir yıl
geçmeden iki kurumsal yapının kuruluşu aynı tarihe denk
getirilmiştir. 3 Mart 1924 tarihinde Şeriye ve Evkaf Vekâleti
kaldırılarak yerine Başvekâlet bütçesine dâhil ve
Başvekâlete bağlı Diyanet İşleri Reisliği,
bugünkü adıyla Diyanet İşleri Başkanlığı,
yine kaldırılan Erkânıharbiyeiumumiye
Bakanlığının yerine Genelkurmay
Başkanlığı kurulmuştur. Bu iki kurumun aynı günde
kurulmasının gerekçesi aynıydı; Diyaneti ve askeriyeyi
siyasetin dışına çıkarmak. Kurucu Liderin bu konudaki
haklılığı, ülkemizde geçtiğimiz yıllarda on
yılda bir tekrarlanan askerî darbelerin sonuçları itibarıyla
ortadadır. Ayrıca, 15 Temmuzda da dini kullanan bir örgüt, paralel
bir yapılanmayla özelikle yine bu 3 kurumsal yapıya zarar
vermiştir; yargı, Diyanet ve askeriye.
15 Temmuz darbe girişiminden ders
alınmış mıdır? Tartışılır. Bugün
hâlâ bazı cemaatlerin iktidar üzerinde etkili olduğu bilinmektedir.
FETÖden en büyük dersi alması gereken iktidar, hâlâ oy deposu olarak
gördüğü bazı cemaatlere ne istedilerse vermeye devam etmektedir.
Kurumsal olarak bağımsız olması
gereken Diyanet İşleri Başkanımız da ne yazık ki
verdiği fetvalarla iktidarı aklayıcı pozisyonda görev
almakta, iktidarın sipariş fetvalarını hazırlamakta,
vazgeçemediği bireysel alışkanlıklarıyla da millî
hassasiyetleri yadsıyan fesli hasta ziyaretleriyle toplumun tepkisini
çekmeye de devam etmektedir.
Ne yazık ki kurumsal yapıdaki bu
bozulmaların tek adresi Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemidir. Atamaların tek bir kişinin onayı çerçevesinde
gerçekleşmesi, icraatın da onay makamının takdirine göre
şekillenmesine neden olmaktadır. Kurumsal denetim ve hesap
verebilirliğin devre dışı kaldığı bu
sistemde, takdir de tekdir de kişiye özel hâle gelmiştir.
Bu sistemden çıkışın adresi
bellidir. İlk olarak Sayın Genel Başkanımızın
dile getirdiği ve hassasiyetle üzerinde durduğu güçlendirilmiş
parlamenter sistem, özellikle liyakatin gözetilmesi gereken Genelkurmay
Başkanlığı, Diyanet İşleri
Başkanlığı, MİT Başkanlığı gibi önemli
atamalarda Cumhurbaşkanına söz hakkı vermekle birlikte, tek
başına karar verme yetkisine son verecektir. Bu sistemde üst düzey
atamalar üçlü kararnameyle yapılacak ve liyakat, sadakatin yerini
alacaktır.
Değerli milletvekilleri, uygulamalarıyla
tartışılmaması gereken bir kurum olan Diyanet, ne
yazık ki lüks harcamalarıyla tepki toplamaktadır. Tahsis edilen
makam otomobilleri, başkan ve başkan yardımcıları
konutları için yapılan harcamalar, lüks otellerdeki seminerler
toplumun büyük kesimlerinde eleştirilere neden olmaktadır. Tabii ki
bütçesinin büyük bir bölümünü personel giderlerine ayırmak zorunda olan
Diyanet İşleri Başkanlığına bu anlamda bir
sözümüz yok ancak bu bütçenin amaç dışı harcamalarla
şişirilmesi toplumun her kesiminin dikkatini çekiyor.
Diyanetin büyük bütçesinden küçük bir örnek vereyim:
2010 yılında Diyanet İşleri Başkanlığına,
radyo ve televizyon kurumları ile diğer yayın
kuruluşları vasıtasıyla toplumu din konusunda
aydınlatma görevi verilmiştir. Bu görevlendirmeye hiçbir sözümüz yok,
doğru bir uygulama. Bu görevlendirme doğrultusunda, Diyanet, 2012de
TRT'yle yapılan protokol sayesinde TRT Anadolu kanalında on iki
saatlik yayın hakkına sahip oldu. Bütün masraflar TRT bütçesinden
karşılanıyor, TRT'nin teknik ekipleri kullanılarak
yayınlar yapılıyordu programları da Diyanet
İşleri Başkanlığının imam-hatipleri,
müftüleri ve ilahiyat fakültesinin akademisyenleri yapıyordu, hatta
yayınlanacak programları Diyanetin uzmanları denetliyordu,
herhangi bir sorun da yaşanmıyordu çünkü TRT'nin deneyimli personeli,
teknik imkânları ve geniş arşiviyle kaliteli dinî programlar
üretiliyordu. 2016da bir torba yasayla vakıflara radyo ve televizyon
kurma hakkı verildi. Bu imtiyazın hemen ardından, 2018de
Türkiye Diyanet Vakfına bağlı olarak Vakıf Medya Sanat
Radyo Televizyon AŞ kuruldu ve Diyanet TV kablo ve uydu lisansı
alarak yayıncılığa başladı ve TRT'den
ayrıldı. Diyanet İşleri Başkanlığı,
önce Diyanet Vakfı aracılığıyla bir televizyon için ne
gerekiyorsa bütün harcamaları yaptı; stüdyolar kuruldu, kameralar,
montaj setleri, naklen yayın araçları alındı, yine pek çok
personeli bünyesine dâhil etti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) -
ve izlenebilir bir
yayın politikası uygulanmayınca da zarar etmeye
başladı. Diyanet Vakfı üzerinden yapılan harcamalar için
gelir yetersiz kalınca, imdada yine Diyanet İşleri
Başkanlığının bütçesi yetişti. İlk zamanlar
personel ve program giderlerinin bir kısmı Diyanet Vakfı
tarafından karşılanırken şimdi büyük bir
kısmı Diyanetin bütçesinden ödenmeye başlandı.
Diyanet Vakfı geçmişte büyük hizmetlere
imza atan bir vakıf. Yurt dışında camiler yaptı,
tarihî eserlerin restorasyonunu ve yurtlar yaptı, öğrencilere burslar
verdi, garibanlara yardımda bulundu. Gelirinin büyük bir bölümü
bağışlara dayanan ve birçok hayırlı hizmet
gerçekleştiren bu vakfın, TRTnin imkânlarından
yararlanırken yüklü harcamalar yapmasına, bir televizyon
macerasına atılmasına gerek var mıydı? Nereden nereye?
Beytülmal diye devlet idarecilerinin bir mumun bile hesabını
yaptığı zamandan, har vurup harman savuracak kadar beytülmali
talan edercesine hiçbir beis görmeden güya dini temsil eden devlet
yöneticilerine diyelim.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 10uncu madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.11
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 67nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
316 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
11inci madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri okutup aykırılık sıralarına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 316 sıra
sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları
Kanununda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11inci
maddesindeki eki ibarelerinin ekli şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ali
Keven Mustafa
Adıgüzel Suat
Özcan
Yozgat Ordu Muğla
Abdurrahman
Tutdere Yıldırım
Kaya Serkan Topal
Adıyaman Ankara Hatay
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talep eden
Adıyaman Milletvekili Sayın Abdurrahman Tutdere.
Buyurun Sayın Tutdere. (CHP
sıralarından alkışlar)
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu elimdeki bir
mahkeme kararı; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairenin
kararı. Bu karar 26 Nisan 2016da çıktı. Bu karar ne diyor? Bu
karar, Türkiyedeki cemevlerinin ibadethane olduğunu tescilleyen bir
karar. Peki, bu karar 2016da çıktı, o günden bugüne kadar AK
PARTİ iktidarı bu kararın gereğini yerine getirdi mi?
Getirmedi. Yirmi yıllık AK PARTİ iktidarı ne yaptı?
Alevi çalıştayları yaptı, dedeleri topladı ancak
sadece oyaladı, bugüne kadar bu kararın gereğini yerine
getirmedi. Bu teklifte de buna ilişkin bir düzenleme yok. O zaman, buradan
iktidara şu çağrıyı yapıyoruz: Milyonlarca Alevinin
ibadethane olarak kabul ettiği cemevlerinin yasal statüye
kavuşması için gerekli çalışmaları bir an evvel
yapın ve bu insanlarımızı daha fazla mağdur etmeyin.
Değerli milletvekilleri, 2 Mart ve 4 Mart
tarihlerinde, Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlunun görevlendirmesiyle, Genel Başkan
Yardımcımız, Malatya Milletvekilimiz Sayın Veli Ağbabanın
Başkanlığında 14 milletvekilinden oluşan bir heyetle
Erzincan, Erzurum, Gümüşhane ve Bayburtta bir dizi saha
çalışması yaptık ve vatandaşlarımızı
dinledik. Gittiğimiz illerde sivil toplum örgütlerini, odaları, esnafları
ve sahadaki yurttaşlarımızı dinledik, dertlerine ortak olmaya
çalıştık. Tabii, gittiğimiz her yerde gördüğümüz
manzaralar gerçekten içler acısıydı; her tarafta işsizlik,
her tarafta yoksulluk. Özellikle sokaklarda genç işsizlerin
sayısının çokluğu hepimizin vicdanını
kanattı.
Buradan, bir iki fotoğrafla, şu anda
özellikle bu bölgedeki esnafımızın yaşanan ekonomik kriz
nedeniyle yaşadığı mağduriyetleri sizlere aktarmak
istiyorum. Burası Erzurum, Erzurumun en işlek caddelerinde bir
manav. Bu manava bizzat kendim girdim ve manavla yapmış
olduğumuz sohbette kendisi aynen şunu söyledi: Bundan önceki
elektrik faturam 2 bin liraydı, şu anda 7.500 lira geldi. Şu an
alışveriş yapan vatandaşlarımız domatesi, biberi
kiloyla alamıyorlar, artık taneyle alma dönemi başladı.
Gerçekten, şu poşette de o an alışveriş yapan bir
vatandaşımızın yaptığı
alışverişi görüyorsunuz; 4 tane domates, 3 tane biber.
İşte, şu anda vatandaşın ve esnafın içinde
bulunduğu durumu en iyi özetleyen fotoğraflardan bir tanesi.
Yine, Bayburtta, gerçekten hepimizin
vicdanını kanatan bir başka fotoğraf: Burası Bayburt,
Bayburtta bir terzi dükkânı. Değerli milletvekilleri,
bakınız, yanan bir soba, sobanın üstünde bir ütü. Terzi
esnafı, elektrik faturasının
ağırlığından ve fahiş olmasından
kaynaklı Artık biz, ütüyü fişe takamıyoruz, sobada
ısıtıp malzemeleri bu şekilde ütülüyoruz. dedi.
İşte bu fotoğraf, AK PARTİ iktidarının ekonomik
politikalarının çöküş fotoğrafıdır, değerli
arkadaşlar, bu, sizin iktidarınızın esnafı
çökerttiğinin fotoğrafıdır. Bu ütünün
sıcaklığı sandıkta sizleri yakacak. (CHP sıralarından
alkışlar) Eğer tedbir almazsanız, eğer bu esnafın
sesini duymazsanız, eğer bu insanlarımızın bu
mağduriyetine bir an evvel çözüm bulmazsanız, inanın ki
vatandaşımız sizi sandıkta mutlaka cezalandıracak,
bunu bilesiniz. Biz sizleri uyarıyoruz, vatandaşlarımıza
artık çile çektirmeye son verin, görevinizi yapın ve milletimizi bu
mağduriyetten kurtarın.
Yine, Erzincanda
karşılaştığımız bir durum: 9 belde ve 2
köyde taşıma işi yapan minibüsçü esnafımız özellikle
mazot fiyatlarının yüksekliğinden şikâyet etti. Bir de
özellikle bütünşehir uygulaması nedeniyle orada bir pilot uygulama
yapılmış; Belediye, yaklaşık 85 kişilik bu
minibüsçü şoför esnafına Sizin haklarınızı
koruyacağız. diye söz vermiş. Ancak zaman geçmiş, aylar
geçmiş, yıllar geçmiş, Erzincan Belediyesi bu konuda adım
atmamış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) Biz buradan
Erzincandaki taşıma esnafı adına Erzincan Belediyesine de
çağrı yapıyoruz, bu esnafımızın mağduriyetini
giderin ve bu insanlarımızı daha fazla mağdur etmeyin, bu
yurttaşlarımızın kazanılmış haklarına
saygı duyun diyoruz.
Buradan, Türkiye Büyük Millet Meclisinden Erzuruma,
Erzincana, Bayburta ve Gümüşhaneye selam olsun diyoruz. Bizler
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak bundan sonra da sizin sesiniz olmaya devam edeceğiz,
zorlukları, bu zor günleri aşmanız konusunda size her türlü
destek olacağız. İnşallah, biz iktidarı
uyaracağız; iktidar sorunu çözdü, çözdü; çözmedi, Allahın izni
ve sizin desteğinizle iktidara geldiğimizde bu sorunları Millet
İttifakı olarak biz çözeceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım 2 önerge aynı
mahiyettedir, aynı mahiyetteki önergeleri birlikte okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 316 sıra sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesinde geçen
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Necdet
İpekyüz Serpil Kemalbay
Pekgözegü
Adana Batman İzmir
Erol
Katırcıoğlu Kemal
Bülbül Garo Paylan
İstanbul Antalya Diyarbakır
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Dursun Müsavat
Dervişoğlu
Adana İzmir
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Diyarbakır Milletvekili Sayın Garo Paylana aittir.
Buyurun Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, demokratik bir
devletin kapsayıcı kurumları olur, demokratik bir devlette
devlet herkese hizmet eder. Bizim de bir Diyanet İşleri
Başkanlığımız var. Değerli arkadaşlar,
eğer, şimdi bir kişi çıkıp Diyanet İşleri
Başkanlığı Türkiye'deki tüm inançlara hizmet ediyor.
derse, ben, şu anda bu konuşmamı derhâl durdurabilirim ama durum
öyle değil arkadaşlar, Diyanet İşleri
Başkanlığı şu anda yalnızca İslam
inancına ve onun yalnızca bir mezhebine hizmet ediyor. Oysa,
arkadaşlar, hepimiz vergi veriyoruz, hepimiz bu devletin hizmetlerini
karşılaması için vergi veriyoruz öyle değil mi? Ben bir
Ermeni Hristiyan yurttaş olarak vergi veriyorum. Bu ülkede Hristiyanlar,
Museviler, Aleviler, hatta inanmayanlar vergi veriyorlar ama arkadaşlar,
bu vergiler nereye harcanıyor Diyanet İşleri
Başkanlığı üzerinden? Tek bir inanca harcanıyor. Bu
doğru mudur, bu hak mıdır? Bence değil arkadaşlar.
Bakın, ben Tevrat'ı da okudum,
İncil'i de okudum, Kur'an-ı Kerim'i de okudum. Her din adaleti
vazediyor. Burada siz bir adalet görüyor musunuz? Bence görmemeniz lazım.
Bakın, zorunlu din dersi vardı, ben de zorunlu din dersinde
İslam inancını dinlemek için o sınıfta bulunmak
durumunda kaldım ve hoca şunu anlattı, dedi ki: Her günahı
Allah affedebilir ama bir şeyi affetmez, kul hakkını affetmez.
Bakın, açıkça söylüyorum buradaki bürokratlara ve sizlere: Bu yasa
teklifine de evet deyin, ben sizlere hakkımı helal etmiyorum,
hakkımı helal etmiyorum arkadaşlar. Hadi buyurun, hadi
hesabını verin bu dünyada da öbür dünyada da, hadi, buyurun. Burada
büyük bir kul hakkı var arkadaşlar. Bakın, yasanın
gerekçesi burada, ne diyor yasa? İslam dininin inanç, ibadet ve ahlak
işlerini yürütmek; din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet
yerlerini yönetmek. diyor. Peki, arkadaşlar, güzel, böyle bir hizmet var,
güzel, ne güzel. Peki, size şunu söyleyeceğim: Ermeni Patrikhanesinin
de aynı amacı var ya, Rum Patrikhanesinin de aynı amacı
var, cemevlerinin de aynı amacı var. Ya, siz Ermeni Patrikhanesine
daha statü vermediniz, statüsü yok, statüsü yok -Yaşar, ne yaşar ne
yaşamaz- Rum Patrikhanesinin bir statüsü yok, cemevlerinin statüsü yok bu
ülkede ya. Hak mıdır bu arkadaşlar, adalet midir? Devam ediyor,
ne diyor biliyor musunuz? Din hizmetlerinin çağın
ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde yürütülmesi ancak
nitelikli din görevlileriyle mümkündür ve bunları eğitmemiz
lazım. diyor. Çok güzel, çok doğru. Peki, arkadaşlar, Tayyip
Erdoğan da Dindar nesil yetiştirmek istiyorum. diyor. Size bir
iddiayı söyleyeyim: Ermeni Patrikhanesi de dindar bir nesil
yetiştirmek istiyor, Ermenilerin dindar olmasını istiyor, bunun
için mücadele veriyor; peki, Ermeni Patrikhanesinin ruhban okulu açmasına
niye izin vermiyorsunuz? Rum Patrikhanesi de Rumların dindar yetişmesi
için mücadele veriyor, aynı buradaki amaçlar doğrultusunda, neden Rum
Patrikhanesinin ruhban okulunu açmasına ve kendi cemaatini dindar
yapmasına izin vermiyorsunuz? Neden cemevlerinin bu anlamda önünü
kesiyorsunuz? Ya, Allah'ınızı severseniz, on binlerce caminin
elektriğinin faturasını devlet ödüyor da niye 50-100 tane
kilisenin, 30-40 tane havranın elektriğini bu devlet ödemiyor, neden
cemevlerinin elektriğini bu devlet ödemiyor arkadaşlar, neden? Burada
bir hak, adalet görüyor musunuz değerli arkadaşlar?
Bakın değerli arkadaşlar, bu anlamda
ben size bir şey daha önereceğim. Bakın, Osmanlıda her
cemaat, her inanç kendi örgütlenmesini yapmış. Biz şunu da
demiyoruz: Ya, 50 bin imamın maaşını veriyorsunuz, 200
papazın da maaşını verin. Onu biz
karşılıyoruz, biz örgütlenmişiz. Ermeni toplumu
örgütlenmiş, vakıflarını kurmuş, cemaat
bağışlarda bulunuyor, papazımızın
maaşını veriyoruz. Orada cemediyoruz, bir araya geliyoruz, bu
bir örgütlülüktür. Ya, Osmanlıda İslam dini de örgütlüydü ya; her
mahallede, her ilçede vakıf vardı, kendileri topluyorlardı
maaşlarını, caminin ihtiyaçlarını
karşılıyorlardı, imamın maaşını
veriyorlardı icabında. Neden böyle bir örgütlülük olmasın
arkadaşlar? Neden devlet tek bir inanca hizmet etsin? Bakın, her
şeyi devlete bırakırsanız din devletleşir; doğru
değil. Dini devletin tasallutundan kurtarmak lazım. Yapmamız
gereken, Diyanet İşlerini bir koordinasyon kuruluna çevirmek; bir
koordinasyon kurulu olmalı, denetim yapmalı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
GARO PAYLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, halk kendisi örgütlenmeli, bu örgütlülüğün önünü
açalım. Öyle, göreceksiniz, halk dinine daha çok sahip çıkacak,
camisine, kilisesine, havrasına, cemevine daha çok sahip çıkacak. Bu,
yanlıştır, hak değildir, adalet değildir.
Bu açıdan hepinizi kul hakkını tekrar
düşünmeye, adaletli bir düzen kurmaya çağırıyorum; hak
için, adalet için.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci konuşmacı Adana Milletvekili Sayın Mehmet
Metanet Çulhaoğlu.
Buyurun Sayın Çulhaoğlu. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 316 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 11inci maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına
görüşlerimi ifade etmek üzere söz aldım. Heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İYİ Parti Grubu olarak getirilen bu kanun teklifini
uygun buluyoruz ama Diyanet İşleri Başkanlığı son
yıllarda en çok eleştirilen kurumlarımızdan biri. Göz
bebeğimiz olan bir kurum neden bu kadar eleştiriliyor, neden bu kadar
gündeme geliyor? Bunlara baktığımızda, Diyanet
İşleri Başkanının ve bazı din
adamlarımızın siyasi bir figür olarak iktidar propagandası
yapıp kurumu yıpratmalarından ve güvenirliliklerini kaybetmelerinden
kaynaklandığını görmekteyiz. Camileri miting alanına
çevirmeyi, cami çıkışlarını siyaset arenasına
dönüştürmeyi, hatta camilerde AK PARTİ ilçe toplantıları
yapmayı ve bazı sivil toplum kuruluşları
aracılığıyla iktidar lehine yemekli organizasyonlar
yaptırmayı alışkanlık hâline getirdiniz.
Yetmiyormuş gibi, iktidar milletvekilleri olarak müftü ve imam
atamaları için referans olmanız, hakkıyla görev ve atama
bekleyen imamlarımızı da rahatsız etmektedir. Hâlbuki
Diyanet İşleri Başkanlığımız yüce dinimizin
yapılmasını tavsiye ettiği ve uzak durulmasını
emrettiği kavramlara bağlı kalınarak yönetilse, siyasette
tarafsız kalsa bu denli eleştirilmez ve yıpratılmazdı.
Dini siyasete alet etmek, dünyevi makam, mevki ve imkânları elde etmek
gayesiyle siyasete aracı olarak kullanmak yüce dinimiz İslama da
aykırıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ iktidarı,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet etme sisteminde ülkemizi yönetme
becerisini iyice kaybetmiş, vatandaşından kopmuş ve
artık milletimizin hiçbir beklentisine cevap veremez duruma
gelmiştir. Bu sistemin ülkemizi ne hâle getirdiğini anlamak için son
beş yıla bakarsak halkımızın nasıl
fakirleştiğini rahatlıkla görebiliriz. 2017 yılında
asgari ücret 2 çocuklu bir aile için asgari geçim indirimi dâhil 1.600
liraydı. TÜİKin enflasyon oranına müdahale etmesiyle bugün
asgari ücret 4.253 lira. Kurumlara nasıl müdahale edildiğine bir
örnek de Din İşleri Yüksek Kurulu
Başkanlığının 2022 yılı fitre
miktarını 1 kişinin 2 öğünü için 40 lira olarak
açıklamasıdır. Hâlbuki Din İşleri Yüksek Kurulu, 2020
yılında fitre miktarını 27 lira, 2021 yılında ise
28 lira olarak açıklamıştı yani artış yüzde
3,7ydi. Oysa gıda fiyatları 2021 yılında yüzde 20,6
artmıştır, şubat ayı itibarıyla iki
yıllık gıda fiyat artışı ise yüzde 95tir. Buna
göre 2022 yılında bir kişinin fitre miktarının 53 lira
olması gerekiyordu. 4 kişilik ailenin otuz günlük fitre miktarı
ise 6.360 lira olması gerekiyor. Burada bile kurumlara nasıl müdahale
edildiği açıkça görülmektedir.
Memura zam verilmeden önce TÜİKe müdahaleyle
enflasyon oranını açıklatıyorsunuz. Ramazanda fitre
miktarı açıklanmasında Din İşleri Yüksek Kuruluna
müdahale ediyorsunuz. Vatandaşın rahat oruç tutması için açıklanan
fitre miktarına bari müdahale etmeyin değerli arkadaşlar.
Ramazanda 4 kişilik ailenin 2 öğün mutfak
masrafı makyajlı açıklanan 40 lirayla bile 4.800 lira ediyor
ayda oysa olması gereken fitre miktarı aylık 6.360 liradır,
verdiğiniz asgari ücretse fitre miktarının altında, 4.253
liradır. Ev kirası, doğal gaz, elektrik faturaları ve giyim
masraflarını ilave ederseniz, bırakın asgari ücretle
çalışanları, devlet memurlarının büyük bir bölümünün
bile fitreye muhtaç hâle geldiğini görüyorsunuz. Vatandaşlarımızı
ülke tarihinin en yüksek elektrik ve doğal gaz faturaları ve akaryakıt
zamları yüzünden isyan noktasına getirdiniz. Ekmek kuyrukları,
yağ kuyrukları, akaryakıt kuyruklarıyla vatandaşı
umutsuz ve yorgun düşüren bu ucube sisteme milletimiz ilk seçimde ve ilk fırsatta
son verecektir.
Genel Başkanımız Sayın Meral
Akşenerin dediği gibi, AK PARTİnin toplumumuzu
kutuplaştırmasından, insanlarımızı birbirine
düşmanlaştırmasından, toplumun hassasiyetleriyle
oynamasından, cumhuriyet değerlerimizle kavga etmesinden, yüce
dinimizi siyasete alet etmesinden milletimiz bıktı, usandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bunların son bulması için hemen seçim
istiyoruz ve seçimlerle birlikte bu iktidar gidecek, geleceğe umutla
baktığımız aydınlık günler gelecektir.
İYİ Parti iktidarında
güçlendirilmiş parlamenter sistemle tüm sorunları çözecek, ülke
insanımızın özlem içinde beklediği demokratik hukuk
devletini inşa edeceğiz diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 11inci madde kabul edilmiştir.
12nci madde üzerinde 1 adet önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 316 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 12'nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 12-
27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin;
a) Eki (I)
sayılı Cetvelin "A- Aylıklarını 657
sayılı Devlet Memurları Kanununa Göre Alanlar bölümünün (6)
numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
6- Kadroları Din Hizmetleri
Sınıfında yer alan personel; |
Ek Ödeme
Oranı (%) |
|||
a) Diyanet
Akademisi Dini Yüksek İhtisas Merkezinde eğitim görevlisi
kadrosunda bulunanlardan; |
|
|||
l) 1-2 dereceden aylık
alanlar |
170 |
|||
2) 3-4 dereceden aylık
alanlar |
160 |
|||
3) Diğer derecelerden
aylık alanlar |
150 |
|||
b) Diyanet Akademisi Dini
İhtisas Merkezinde eğitim görevlisi kadrosunda bulunanlardan; |
|
|||
l) 1-2 dereceden aylık
alanlar |
|
|
|
160 |
2) 3-4 dereceden aylık
alanlar |
|
|
|
150 |
3) Diğer derecelerden
aylık alanlar |
|
|
|
140 |
c) Diyanet Akademisi
Eğitim Merkezinde eğitim görevlisi kadrosunda bulunanlardan; |
|
|
|
|
l) 1-2 dereceden aylık
alanlar |
|
|
|
150 |
2) 3-4 dereceden aylık
alanlar |
|
|
|
140 |
3) Diğer derecelerden
aylık alanlar |
|
|
|
130 |
ç) Vaiz kadrosunda
bulunanlardan; |
|
|
|
|
1) 1-2 dereceden aylık
alanlar |
|
|
|
99 |
2) 3-4 dereceden aylık
alanlar |
|
|
|
99 |
3) Diğer derecelerden
aylık alanlar |
|
|
|
99 |
d) Diğer kadrolarda
bulunanlardan; |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
1) 1-2 dereceden aylık
alanlar |
98 |
|||
2) 3-4 dereceden aylık
alanlar |
98 |
|||
3) 5-7 dereceden aylık
alanlar |
98 |
|||
4) Diğer derecelerden
aylık alanlar |
98 |
b) Eki (II)
sayılı Cetvelin (4) numaralı sırasına "Diyanet
İşleri Başkan Yardımcısı, ibaresinden sonra
gelmek üzere "Diyanet Akademisi Başkanı, ibaresi
eklenmiştir.
Necdet
İpekyüz Erol
Katırcıoğlu Kemal
Bülbül
Batman İstanbul Antalya
Serpil
Kemalbay Pekgözegü Kemal
Peköz Musa
Piroğlu
İzmir Adana İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden
İstanbul Milletvekili Sayın Musa Piroğlu.
Buyurun Sayın Piroğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUSA PİROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, 7 Mart saat 11.00 gibi sosyal medyaya bir tweet düştü. Bir
anne, 10 yaşında otistik çocuğu var, yardım talep ediyor;
basit bir şey istiyor. Çocuğunun diş ağrısı
tutmuş. Çocuk evde duramıyor, hastaneye götürmesi lazım, bir
taksiye bindirmiş hastaneye gidecek. Çocuk bağırdığı
için taksici araçtan indiriyor, araç bulamıyor; taksi istiyor, taksi
gelmiyor; Emniyeti arıyor, polis gelmiyor; ambulansı arıyor,
ambulans da gelmiyor. Birkaç insan ve benim dâhil olduğum bir grup
arkadaş süreci takip ettik, İstanbul Büyükşehir Belediyesinden
yardım istedik ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi bir ambulans
gönderdi ve çocuk hastaneye gitti ve çocuk rahatladı çünkü beni arayan
arkadaş bu çocuğun yaşadığı dramı şöyle
anlattı: Ağrıdan ağzına tornavida sokuyordu."
dedi.
Peşine aynı hafta içinde bir başka
haber gene Twittera düştü. Bir anne çocuğuyla beraber, bebek arabasındaki
otistik çocuğuyla beraber dolmuşa biniyor. Dolmuş şoförü
Araba yer kaplıyor." diye kadını indirmek istiyor.
Kadın Arabanın parasını da ödeyeyim. deyince de O kadar
paran varsa git otomobil satın al." diyor. Hiç kimse itiraz etmiyor,
o çocuk ve araba dolmuştan indiriliyor.
Bir başka haber, gene aynı hafta; Sinan
Gündoğdu, adını duymuşunuzdur, otistik bir birey. Pendik
bakımevinde şiddete uğramış, iki kaburgası
kırılmıştı. Annesi bakımevinden aldı, bir
evde yaşıyor. Annesi bir odayı demir parmaklı bir
kapıyla kapatmış ve çocuk o odada. Hastaneye gitmesi lazım
ama çocuk bir atak geçiriyor ve annesi üstünü giydiremiyor, hastaneye
götüremiyor. Sinanın yaşadığı durumu insanlar otistik
olduğu için sanıyor oysa Sinanın sorunu otistik olması
değil, Sinanın bir tane temel sorunu var, diğerlerinin
yaşadığı soruna benzeyen bir sorunu var; eğitim
alamıyor. Çünkü otizm bir hastalık değil. Otistik bireyler
eğitilebilirse, eğitime alınabilirlerse bir eşit
vatandaş gibi hayata katılabiliyorlar ama sistem bu çocukların
eğitim almasının önüne ciddi engeller çıkarıyor.
Paralı sistemi getirmiş durumdalar, birçok okula aileler
çocuklarını yollayamıyor ve uygulama okullarının
önemli bir kısmı da kapatılmış.
Bir başka sorun daha duruyor otistik bireyler
için, Sinanın annesi açıkça yazıyor o "tweet"te.
Eğer çözmeyeceksiniz ben de çocuğum için ötanazi hakkını
kullanmak istiyorum. diyor ve inanın, otizmli çocuğu olan annelerin,
ailelerin yüzde 90ı çocuklarının kendisinden önce ölmesini
istiyor. Bu devlet, bu Hükûmet, biz, hepimiz bu ülkede bu insanlara bu
dramı yaşatıyoruz. Belki siz bilmezsiniz, ben dolmuşun
olmamasını yaşadım, ben otobüsün beni almamasını
yaşadım, ben hastaneye gidememenin ne olduğunu da
yaşadım. Engelliler bu ülkede en dipte yaşıyor ve buna
seyirci kalınıyor ve engellilik bir yoksulluk sorunu olarak devam
ediyor.
Bu gördüğünüz araç çocukların yürümesi
için yapılmış bir yürüteç, fiyatını söyleyeyim, 26.500
lira ve bu vasat bir araç, ben daha iyisini gördüm, 90 bin lira. Siz
engellilere bakım yardımı olarak 1.200 lira verip, 840 lira
verip engellilerin bu araçlara seyirci kalmasına yol açıyorsunuz.
Engelliler hasta değiller, engelliler yeti kaybından dolayı
böyle değiller, engelliler bir tek şeyden dolayı engelliler,
onların yaşama katılma imkânları devlet ve toplum
tarafından kısıtlandığı için engelliler. Devlet
ve iktidar ne yazık ki engellileri toplumun vicdanına terk ediyor ve
biz bu vicdanın ne olduğunu taksiden indirilen, otobüsten indirilen,
dolmuştan indirilen insanlarda görüyoruz. Hükûmet ne kadar vicdanıysa
bu ülkenin toplumu da o kadar vicdanlı.
89 yaşındaki bir kadın hocayı,
bir doktoru, Taksim Meydanında yerde sürükleyen vicdan engellilere
toplumdan vicdan istiyor. Ne yazık ki bu toplum da en az bu kadar
acımasız olabiliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
MUSA PİROĞLU (Devamla) Diyaneti
konuşuyoruz, 6 bakanlıktan fazla bütçesi olan bir kurumu
konuşuyoruz, yüzlerce eğitim kurumu olan bir kurumu konuşuyoruz,
binlerce kadrosu olan bir kurumu konuşuyoruz ama bu çocuklar için hiçbir
şey yapmıyoruz. Diyanete Akademi açacağınıza bu
çocuklara okul açın, Diyanete para ayıracağınıza bu
çocuklara para ayırın ve Diyanete imkân yaratacağınıza
bu çocukların eğitime, bu çocukların hayata erişiminin
imkânını yaratın ve inanın çok daha fazla sevaba
girersiniz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
12nci madde kabul edilmiştir.
13üncü maddede önerge bulunmuyor.
13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
13üncü madde kabul edilmiştir.
14üncü maddede 1 önerge vardır, okutup
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 316 sıra
sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları
Kanununda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 14üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 14: Bu Kanun Cumhurbaşkanı
tarafından yürütülür.
Ali
Keven Suat
Özcan Yıldırım
Kaya
Yozgat Muğla Ankara
Mustafa
Adıgüzel Serkan
Topal İbrahim Özden
Kaboğlu
Ordu Hatay İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talep eden
İstanbul Milletvekili Sayın İbrahim Özden Kaboğlu.
Buyurun Sayın Kaboğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; önce hukuk ve
liyakat açısından, daha önce diğer yasalar üzerinde
yaptığımız inceleme açısından bu yasa teklifinin
özellikle 3üncü ve 5inci maddelerinin Anayasa ve Anayasa Mahkemesi
kararları açısından değerlendirmesini yapacağım.
Madde 3; ihtisas merkezlerinin görevlerinin
yönetmeliğe bırakılması, Anayasanın 123üncü
maddesine aykırıdır zira Anayasa gereği kanunla
düzenlenmesi gerekmektedir. Yine aynı maddede yükselme ölçütlerine
ilişkin usul ve esasların da kanunla düzenlenmesi gerekirken
yönetmelik alanına bırakılmış olması da
Anayasanın 128inci maddesine aykırıdır.
5inci maddeye gelince; bu maddede öngörülen sözlü
veya uygulamalı sınav Anayasanın 70inci maddesinin
öngördüğü liyakat ilkesine aykırıdır. Aday din görevlisi olarak
atanacakların başvuruları, Akademi giriş sınavı,
aday din görevlilerinin eğitim programları ve süresi, disiplin ve
izin işlemleri, ilişik kesilme hâlleri, sözleşmeli personel
pozisyonlarına atanma şartları, sınav ve usulleri ile bu
maddenin uygulanmasına ilişkin diğer hususlar Anayasa 28
gereği kanunla düzenlenmeliydi. Bu konuların da yönetmeliğe
bırakılması Anayasaya aykırıdır.
Anayasaya aykırılıkla ilgili bu
kadarla yetiniyor ve esasen Diyanet İşleri
Başkanlığının Anayasa içerisindeki yerine değinmek
istiyorum. Anayasa, dünyevi nitelik taşıyan bir metindir; insan
haklarına dayanan, demokratik hukuk devleti ekseninde bütün inanç ve
düşünce özgürlüklerini güvence altına alır. Anayasamızda
Diyanet İşleri Başkanlığı da dünyevi bir
bakış açısıyla düzenlenmiştir. Bu bakımdan,
Diyanet İşleri Başkanlığının üç önemli
hususu öne çıkmaktadır: Birincisi, hedef; ikincisi, amaç; üçüncüsü
ise kaçınma. Hedef; yol, doğrultu, laikliktir 136ncı maddeye
göre. Amaç ise milletçe bütünleşme ve dayanışmadır.
Kaçınma ise siyasi görüş ve düşüncelerden uzak durması
Diyanet İşleri Başkanlığının.
İşte, Diyanet İşleri Başkanlığı yasayla
belirlenen görev, yetki ve sorumluluklarını bu üçlü anayasal hedef ve
amaç doğrultusunda kullanmak durumundadır. Gerçekten bunu
somutlaştırmak için laikliğin ne olduğuna bakmak gerekir.
İki yönü var: Bir, olumsuz yönü; iki, olumlu yönü. Olumsuz yönü, devletin
bir resmî dini tanımaması, resmen bir dini tanımaması
demektir ama bu, dinler karşısında tümüyle ilgisiz
kalacağı anlamına gelmemekte, mabetler karşısında
eşit muamele yapması anlamına gelmektedir eğer bir mabede
yardım ederse. Laikliğin olumlu tarafı ise devletin din, vicdan
ve inanç özgürlüklerini güvence altına almasıdır, bu güvenceyi
de eşit biçimde güvence altına almak durumundadır. Laik toplum
düzeni ancak laikliğin olumsuz ve olumlu yönleriyle güvence altına
alınması sonucu mümkün olabilmektedir.
Anayasamız Diyanet İşleri
Başkanlığının kuruluşuna denk düşen maddeyi
görev ve yetkileri açısından 24te
somutlaştırmıştır. Bir, özgürlük ilkesini koyuyor.
İki, kayıtlama ilkesi. Üç, koruma ilkesi. Dört, din ve ahlak
konusunda bilgilenme. Beş, yasaklama ilkesi. Bu bakımdan,
kayıtlama; Anayasanın 14üncü maddesine aykırı olmamak
kaydıyla bütün dinsel ibadetler ve ayinler serbesttir. Nedir bu? Laik
cumhuriyettir, demokratik ve laik cumhuriyete aykırı olmamak
kaydıyla bütün dinler, ibadetler serbesttir. İnanç ve vicdan
özgürlüğü insan haklarının sert çekirdeğinden
yararlanır, savaş ortamında bile hiç kimseyi inancı ve dini
sorulamaz, o denli güvence altındadır ama dinsel bilgilenme
hakkı açısından özellikle madde 24 fıkra dört sorunludur.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararını Türkiye
uygulamamıştır, Diyanet İşleri
Başkanlığının da bu konuda sorumluluğu
bulunmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
En önemlisi beşinci fıkra, dinî siyasete
alet etme yasağıdır. Bu konuda Diyanet İşleri
Başkanlığının bir kollama görevi vardır,
eğer yasama, yürütme, yargı dini siyasete alet ederse; iki,
kendisinin de kaçınma görevi bulunmaktadır. İşte bu
çerçevede, aslında din ve insan hakları bağlamında konuya
baktığımız zaman insan hakları, laikleşme
sürecinin bir ürünüdür ve din özgürlüğünün de güvencesidir, bu açıdan
bakmak gerekir. Unutmayalım, Türkiye, 15 Temmuza hukuk ve liyakate,
laikliğe saygı göstermediği için gelmiştir. Bu
bakımdan, laiklikten, eşitlikten ve yurttaşlıktan
uzaklaşılması Türkiyeyi 15 Temmuza getirmiş bulunuyor. Bu
nedenle, bu düzenlemeleri çok titizlikle yapmak gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayın lütfen.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim.
Bu metinde üç önemli sorun var. Birincisi, bu torba
yasa teklifinin adı Diyanet akademisi olmalıydı, bunu
saklamaya gerek yok.
İkincisiyse, burada söz konusu olan yasa
teklifinin Meclis tarafından yapılmamış
olmasıdır, sipariş bir yasa teklifidir. Eğer bu yasa
teklifi Meclis tarafından yapılmış olsaydı, teklif
tekeli bizde olduğuna göre, Anayasaya uygun yasa teklifi olarak ortaya
çıkardı.
Üçüncü önemli sorunsa, Diyanet İşleri
Başkanlığına tüm dünyaya hizmet sunma görevi verilemez.
Eğer böyle bir görev verilirse o zaman böyle bir yasa teklifiyle
amaçlananın tersi sonuçlar ortaya çıkar ki bu da İslamofobi
olarak adlandırılan bir gelişmedir. Diyanet İşleri
Başkanlığı, bizim vergilerimizle Anadolu insanına,
bütün inançlara eşit bir biçimde hizmet vermelidir, bütün dünyaya hizmet
etme görevi bulunmamaktadır.
Teşekkür ederim, saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... 14üncü madde kabul edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
İç Tüzük 86ya göre lehte bir söz talebi
bulunmaktadır; Çorum Milletvekili Sayın Erol Kavuncu.
Buyurun Sayın Kavuncu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
EROL KAVUNCU (Çorum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri
Başkanlığı Diyanet Akademisi kurulmasına dair kanun
teklifi lehinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün maalesef
insanlık savaş, terör, salgın hastalık ve bütün
dünyayı kuşatan adaletsizlikler sebebiyle çaresizlik ve umutsuzluk
içerisinde hayat mücadelesi vermektedir. İnsanlık bir tarafta israf,
bencillik ve rehavet; diğer yanda yoksulluk, sefalet ve sosyal yalnızlık
kıskacında mücadele etmektedir. Bütün dünyada yaşanan bütün bu
olumsuzların, işlenen tüm insanlık suçlarının
temelinde şüphesiz iman zafiyeti ve inançsızlık
yatmaktadır. Üçüncü dünya savaşı tehdidinin kapıya
dayandığı; insanlığın terör, salgın
hastalık, enerji ve gıda kriziyle kıskaca alındığı
böylesi bir ortamda insanlığa umut olacak yegâne çıkış
yolu da hiç şüphesiz İslamdır, başka da
çıkış yolu yoktur. İslam dini aziz milletimizin en
kıymetli müştereki, en vazgeçilmez değeridir.
Diğer taraftan, Kuran ve sünnet merkezli
İslam dininin temel ilkeleri konularında topluma rehberlik yapmak ve
ibadet yerlerini yönetmekle görevli Diyanet İşleri
Başkanlığı, kurulduğu günden itibaren bu görevlerini
yurt içinde ve yurt dışında büyük bir gayret ve özveriyle
yürütmektedir.
Değerli milletvekilleri, bugün Diyanet
İşleri Başkanlığının varlığı
milletimizin en büyük imkânlarından biridir. Zorlu Millî Mücadele
yıllarından 1940lı yılların yokluk, kıtlık,
baskı dönemlerine, 15 Temmuz FETÖ ihaneti kalkışmasından
zorlu Covid salgını sürecine kadar hep aziz milletimizin yanında
yer almıştır. 15 Temmuz FETÖ darbe
kalkışmasındaki ezanları susturan darbelere inat darbeleri
durduran selalar misyonuyla imam ve müezzinlerimizin diriliş ve
kıyam selalarını unutmamız asla mümkün değildir.
Diğer taraftan, dünyada ve ülkemizde her alanda
meydana gelen gelişmeler halkımızın bu güzide kurumdan
beklentilerini de bir hayli yükseltmiştir. Toplumun bu beklentilerini
karşılamak amacıyla bu önemli hizmetleri yürüten Diyanet din görevlilerinin
daha kaliteli, verimli hizmet verebilmeleri ve mesleki anlamda daha
donanımlı bir hâle gelmeleri amacıyla Diyanet Akademisi
kurulması konusu Meclisin gündemine gelmiştir. Şüphesiz, Diyanet
Akademisine duyulan ihtiyacın temelinde nitelikli din eğitiminin
ancak nitelikli personelle verilebileceği gerçeği yatmaktadır.
Bu sebeple, genel bir ifadeyle din görevlisi olarak adlandırılan
başta vaiz, imam-hatipler olmak üzere Kuran kursu öğreticisi,
müezzin-kayyım gibi görevlilerin göreve başlamadan önce mesleki
yeterliliklerinin geliştirilerek kutlu görevlerine hazır hâle
getirilmeleri büyük önem arz etmektedir. Bu amaçla kurulması
kararlaştırılan Diyanet Akademisi, din görevlilerimize
mesleğe başlamadan önce büyük katkılar sağlayacak ve
sonraki yıllarda da hizmet içi kurs ve eğitimlerle bilgi ve
heyecanlarının diri tutulmaları mümkün olacaktır. Bu sayede
yüce dinimiz İslamın evrensel değerlerinin
vatandaşlarımıza doğru ve güvenilir kaynaklardan
aktarılması, dinimize ve Müslümanlara karşı
geliştirilen haksız ön yargılarının önüne geçilmesi mümkün
olabilecektir. Ayrıca, maalesef Kıta Avrupası başta olmak
üzere dünyada İslam düşmanlığının artış
gösterdiği günümüzde dünyanın her tarafında sorumluluk alan din
görevlilerinin görevlerini hakkıyla yerine getirmeleri için Akademi
oldukça önemli bir görev ifa edecektir.
Bu vesileyle, Diyanet teşkilatında
imam-hatip, Kuran kursu öğreticisi gibi din görevlisi olarak görev yapan
personelin zaman içerisinde tümüyle ilahiyat fakültesi mezunlarından
oluşması ve Diyanet teşkilatında ciddi boyutlara
ulaşan din görevlisi ihtiyacının gerek açıktan atamalarla
ve gerekse asli şartları taşıyan ancak fahri olarak bu
görevi yürütenler arasından karşılanması da
halkımızın ortak beklentisi ve arzusudur.
Son olarak, her alanda ülkemizin normalleşmesi,
gelişmesi, kalkınması noktasında elde edilen tarihî
başarılar ve kazanımlar için en başta
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak
üzere mihrapları imamsız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
EROL KAVUNCU (Devamla)
minberleri hatipsiz ve
minareleri ezansız bırakmayan, teşkilatın bütün
kademelerinde hizmet eden din görevlilerine ve Diyanet İşleri
Başkanımıza şükranlarımızı sunuyoruz.
Kanun lehinde oy kullanacağımızı
ifade ederken, kanun teklifimize imza atan, katkı koyan AK PARTİ
Grubumuza, Komisyon üyelerine, teklifin yasalaşması için evet oyu
verecek milletvekili arkadaşlarımıza ve katkı sunan herkese
teşekkür ediyor. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum
efendim.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü açık oylamaya
tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy
pusulalarını oylama için verilen süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri 316
sıra sayılı Kanun Teklifi'nin açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 288
Kabul : 278
Çekimser : 10(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Bayram Özçelik İshak Gazel
Burdur Kütahya
Böylece teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
2nci sıraya alınan, Manisa Milletvekili
İsmail Bilen ve 29 Milletvekilinin Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.
2.- Manisa Milletvekili İsmail Bilen ve 29 Milletvekilinin
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4260) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 320)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sıraya alınan, Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı Eğitim Enstitüsü (EİTEE)
Arasında EİTEEnin Hak, Ayrıcalık ve
Bağışıklıklarına Dair Ev Sahibi Ülke
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Ekonomik İşbirliği Teşkilatı
Eğitim Enstitüsü (EİTEE) Arasında EİTEEnin Hak,
Ayrıcalık ve Bağışıklıklarına Dair Ev
Sahibi Ülke Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3168) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 270)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için, 17 Mart 2022 Perşembe
günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
İyi geceler. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
Kapanma Saati: 22.06
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) (x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(X) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) 316 S. Sayılı Basmayazı 9/3/2022 tarihli 65inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.