TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
8inci
Birleşim
19 Ekim 2021
Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Ankara Milletvekili Emrullah İşlerin,
Aliya İzzetbegoviçin vefatının 18inci yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun,
Hatayın ekonomik sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Kırıkkale Milletvekili Halil
Öztürkün, çiftçilerin desteklenmesine ilişkin gündem dışı
konuşması
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça görüşmeleri izlemek
üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Azerbaycan Millî Meclisi
Dışişleri ve Parlamentolararası İlişkiler
Komitesi Başkanı Samet Seyidov ve Gürcistan Parlamentosu
Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Nikoloz
Samkharadze ile beraberindeki heyete Hoş geldiniz. denilmesi
B) Tezkereler
1.- Cumhurbaşkanlığının,
Birleşmiş Milletlerin Mali ve Orta Afrika Cumhuriyetinde icra
ettiği harekât ve misyonlar kapsamında hudut, şümul, miktar ve
zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tespit edilmek üzere, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin yurt dışına gönderilmesi ve
Cumhurbaşkanınca verilecek izin ve belirlenecek esaslar çerçevesinde
bu kuvvetlerin kullanılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin son
olarak 6/10/2020 tarihli ve 1263 sayılı Kararıyla uzatılan
izin süresinin Anayasanın 92nci maddesi uyarınca 31/10/2021
tarihinden itibaren bir yıl uzatılmasına ilişkin tezkeresi
(3/1696)
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin,
2020 ve 2021 KPSS geçerlilik süresinin üç yıla çıkarılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
2.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan
Aygunun, tarımsal desteklere ilişkin açıklaması
3.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın
19 Ekim Muhtarlar Gününe ilişkin açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin,
siyasi iktidarın başta Merkez Bankası olmak üzere düzenleyici ve
denetleyici kurumlara müdahalesine son vermesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
5.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın,
Aliya İzzetbegoviçin vefatının 18inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
6.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin 19
Ekim Muhtarlar Gününe ilişkin açıklaması
7.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, iç
işlerimize müdahale eden büyükelçileri dadaşlar adına telin
ettiğine ve vefat eden Özdemir Bayraktarı rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
8.- Iğdır Milletvekili Yaşar
Karadağın, Azerbaycanın Bağımsızlık
Gününü kutladığına, Aliya İzzetbegoviçin
vefatının 18inci yıl dönümüne ve 19 Ekim Muhtarlar Gününe
ilişkin açıklaması
9.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, 19 Ekim
Muhtarlar Gününe ve Hataydaki esnaf ve çiftçinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
10.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karadumanın
19 Ekim Muhtarlar Gününe ilişkin açıklaması
11.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin 19 Ekim
Muhtarlar Gününe ilişkin açıklaması
12.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal
Fendoğlunun, çırak ve kalfaların sorunlarına ilişkin
açıklaması
13.- Kırıkkale Milletvekili Ahmet
Önalın, Makine ve Kimya Fabrikalarına yapılacak personel
alımına ilişkin açıklaması
14.- Bursa Milletvekili Mustafa Esginin, CHP Genel
Başkanının bürokrasiyi seçilmiş Hükûmete karşı
çıkmaya çağırmasının vesayet siyaseti olduğuna
ilişkin açıklaması
15.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın 19
Ekim Muhtarlar Gününe ilişkin açıklaması
16.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataşın
19 Ekim Muhtarlar Gününe ilişkin açıklaması
17.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin,
kamudaki engelli atamalarına ilişkin açıklaması
18.- Tokat Milletvekili Yücel Bulutun, çiftçilerin
ÇKS işlemlerinin ücretsiz yapılması ve sulama birlikleri ile HES
şirketlerinin denetlenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
19.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın,
yabancı tekellerin fındık fiyatlarını
düşürdüğüne ilişkin açıklaması
20.- Muğla Milletvekili Burak Erbayın,
Muğla halkının Akköprü Barajının neden
satıldığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
21.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Azerbaycanın Bağımsızlık
Gününü kutladığına, 19 Ekim Muhtarlar Gününe, vefat eden
Baykar AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Özdemir Bayraktara Allahtan
rahmet dilediğine, Mahir Ünal ve ailesini dünyaya gelen kız
çocukları vesilesiyle kutladığına, esnafın
sorunlarına ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
sebebiyle yandaşlar topluluğu zenginleşirken halkın
yoksullaştığına ilişkin açıklaması
22.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Mahir Ünal ve ailesini dünyaya gelen kız çocukları vesilesiyle
kutladığına, Aliya İzzetbegoviçin vefatının
18inci yıl dönümüne; 19/10/2011 tarihinde Hakkâri Çukurcada silahlı
saldırıda şehit olan askerlere Allahtan rahmet, gazilere uzun
ömür dilediğine; Baykar AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Özdemir
Bayraktara Allahtan rahmet dilediğine, 19 Ekim Muhtarlar Gününe, ABD ve
Batılı ülkelerin büyükelçiler vasıtasıyla Türk
yargısına müdahalelerini kınadığına ve Azerbaycanın
Bağımsızlık Gününü kutladığına ilişkin
açıklaması
23.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, 19 Ekim Muhtarlar Gününe, direnişteki Cargill
işçilerini kutladığına ve işten atılan Cargill
işçilerinin geri alınma taleplerinin haklı olduğuna,
cezaevlerindeki keyfî infaz yakma uygulamalarına, İçişleri
Bakanlığının zırhlı aracın çarpması
sonucu katledilen Fikri Demirbaşın ailesine tazminat davası
açmasının Türkiyede hukukun işlemediğini
gösterdiğine, yargıdaki tarikat kadrolaşmalarına, HSK üyesi
Hamit Kocabeyin neden istifa ettiğini öğrenmek istediğine,
Kavala dosyası için açıklama yapan büyükelçilere sert tepki gösteren
Adalet Bakanının AİHM kararlarının neden
uygulanmadığını açıklaması gerektiğine ve
Osman Kavala ile Selahattin Demirtaş hakkındaki kararların bir
an önce uygulanmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması
24.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
vefat eden İstanbul Milletvekili İsmet Uçmaya Allahtan rahmet
dilediğine, Baykar AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Özdemir
Bayraktara Allahtan rahmet dilediğine, Mahir Ünal ve ailesini dünyaya
gelen kız çocukları vesilesiyle kutladığına, 19 Ekim
Muhtarlar Gününe ve Aliya İzzetbegoviçin vefatının 18inci
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
25.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünalın, kızının doğumu nedeniyle güzel temennilerini
sunan herkese teşekkür ettiğine, Baykar AŞ Yönetim Kurulu
Başkanı Özdemir Bayraktara Allahtan rahmet dilediğine, Nuri
Pakdilin 2nci ölüm yıl dönümüne, 19 Ekim Muhtarlar Gününe, Aliya
İzzetbegoviçin vefatının 18inci yıl dönümüne, Azerbaycanın
Bağımsızlık Gününü kutladığına ve
yargımıza müdahale etme hadsizliğini gösteren büyükelçilerin
açıklamasını kabul edilemez bulduklarına ilişkin
açıklaması
26.- Samsun Milletvekili Bedri Yaşarın,
Çankırının merkez Çatalelma köyündeki çiftçilerin Sulama
Birliğiyle yaşadıkları sorunlara ilişkin açıklaması
27.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, uyuşturucu kullanımına ve tedavisine ilişkin
açıklaması
28.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk
Gergerlioğlunun, KHKyle ihraçlara ilişkin açıklaması
29.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Niğdenin sulama sorunlarına ilişkin açıklaması
30.- Bolu Milletvekili Arzu Aydının, 19
Ekim Muhtarlar Gününe ve CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlunun Boluda milletvekilleri teşkilat
toplantısı esnasında sarf ettiği bazı sözlere ilişkin
açıklaması
31.- Kütahya Milletvekili Ceyda Çetin Erenlerin, 19
Ekim Muhtarlar Gününe ve Aliya İzzetbegoviçin vefatının
18inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
32.- Hatay Milletvekili Suzan Şahinin,
Hatayın eğitim alanındaki sorunlarına ilişkin
açıklaması
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, 15/10/2021
tarihinde Kayseri Milletvekili Dursun Ataş ve arkadaşları
tarafından, büyüme rakamlarının vatandaşın alım
gücüne ve istihdam üzerine etkisinin, TÜİK tarafından açıklanan
enflasyon ve işsizlik rakamlarının gerçeği
yansıtıp yansıtmadığının
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 19 Ekim 2021 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir Milletvekili Sevda Erdan
Kılıçın, yabancı ülkelerde oturma ve çalışma
izni alan Türk vatandaşlarına ilişkin sorusu ve
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunun cevabı
(7/48152)
2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
Kâğıt kullanımının önlenmesini teminen yasama
evrakının elektronik ortama taşınması önerisine
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya
Sadi Bilgiçin cevabı (7/49388)
3.- İzmir Milletvekili Murat Bakanın, bir
şirket tarafından geliştirilen casus yazılım üzerinden
Türkiyede takip edilen kişilerin olup olmadığının
araştırılmasına ve çeşitli iddialara ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varankın cevabı
(7/49491)
4.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Kanun teklifleri ile yazılı soru ve Meclis
araştırması önergelerinin elektronik ortama
taşınması önerisine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/49772)
5.- Mersin Milletvekili Alpay Antmenin, bir PTT
Başmüdürünün sosyal medya paylaşımı hakkında yürütülen
soruşturmaya ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/50006)
6.- Şanlıurfa Milletvekili Ömer
Öcalanın, Birecik-Halfeti yol güzergahında heyelana karşı
önlem alınmasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/50008)
7.- Ankara Milletvekili İbrahim Halil
Oralın, Tatvan Çevreyolu Projesinde yapılan toplulaştırma
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/50528)
8.- Van Milletvekili Muazzez Orhan
Işıkın, Vana ulaşımda artan uçak bileti
fiyatlarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/50750)
9.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın,
Ankara-Niğde otoyolunun bakım ve onarım ihtiyacına
ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil
Karaismailoğlunun cevabı (7/50751)
10.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemirin,
Türkiye-KKTC arası uçak bileti fiyatlarına ve uçak seferlerinin
artırılmasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/50754)
11.- İzmir Milletvekili Atila Sertelin, TCDD
3. Bölge Müdürlüğünün ihalelerine dair bazı iddialara ilişkin
sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun
cevabı (7/50755)
12.- Hatay Milletvekili Suzan Şahinin,
Hatay-Kıbrıs arasında direkt uçuş seferlerinin
başlatılması ve bilet fiyatlarının
azaltılması istemine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/50758)
13.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunçun,
Kahramanmaraşın Göksun ilçesine bağlı Çardak Mahallesine
PTT şubesi açılması talebine ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun
cevabı (7/51037)
14.- İstanbul Milletvekili Oya Ersoyun, bir
okul müdürünün kadınlara yönelik hakaret içeren paylaşımı
hakkında soruşturma yapılıp
yapılmadığına,
- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, öğretmen atamalarına,
- Tunceli Milletvekili Polat Şaroğlunun,
Tuncelideki okulların branş öğretmeni ihtiyacına,
- Şanlıurfa Milletvekili Ömer
Öcalanın, Adananın Seyhan ilçesinde bulunan bir okulun merdiven
basamaklarına yazılan bir ifadeye,
- Şanlıurfa Milletvekili Ayşe
Sürücünün, Şanlıurfanın Karaköprü ilçesinde bulunan bir
lisenin kıyafet uygulamasına,
Adananın Seyhan ilçesinde bulunan bir okulun
merdiven basamaklarına yazılan bir ifadeye,
- Ağrı Milletvekili Abdullah Koçun,
taşımalı eğitim sistemine dair bazı önerilere,
- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün,
Adananın Seyhan ilçesinde bulunan bir okulun merdiven basamaklarına
yazılan bir ifadeye,
- Bingöl Milletvekili Erdal Aydemirin,
öğretmen atamalarına,
- Eskişehir Milletvekili Metin Nurullah
Sazakın, Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Nezahat
Onbaşıya ders kitaplarında yer verilmesi önerisine,
- Adana Milletvekili İsmail Koncukun,
Bakanlık tarafından Mart 2021de yapılan unvan
değişikliği sınavına,
- Muğla Milletvekili Suat Özcanın,
Bakanlığa bağlı okullarda Covid-19a karşı
aşılananlara,
Bakanlığa bağlı okullarda kronik
rahatsızlığı bulunan öğretmen ve öğrenci
sayısına,
- Denizli Milletvekili Gülizar Biçer
Karacanın, 6 Eylül 2021 tarihi itibarıyla okullarda
çalışan personelin yaptırdığı PCR testlerine,
- Antalya Milletvekili Kemal Bülbülün,
Bakanlıkça okullarda sağlık birimleri oluşturulmasına,
İlişkin soruları ve Milli Eğitim
Bakanı Mahmut Özerin cevabı (7/51082), (7/51083), (7/51084),
(7/51085), (7/51086), (7/51087), (7/51088), (7/51089), (7/51090), (7/51091),
(7/51092), (7/51094), (7/51095), (7/51096), (7/51097),
15.- Van Milletvekili Muazzez Orhan
Işıkın, Vanın doğalgaz altyapısının
yetersizliğine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/51125)
16.- Bingöl Milletvekili Erdal Aydemirin, Bingölde
yaşanan su kesintilerine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/51126)
17.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun, KPSS'den yüksek puan alıp mülakat sonrası
atanamayan kişilere,
- Giresun Milletvekili Necati
Tığlı'nın, okullarda alınan pandemi önlemlerine,
- İzmir Milletvekili Tacettin
Bayır'ın,Öğrenci yurdu sayılarının yıllara
göre istatistiki verilerine,
- Mersin Milletvekili Rıdvan Turan'ın,
Üniversite öğrencilerinin barınma sorununun giderilmesi ile yurt ve
ev fiyatlarında düzenleme yapılması talebine,
İlişkin soruları ve Milli Eğitim
Bakanı Mahmut Özer'in cevabı (7/51171), (7/51172) (7/51872)
(7/51873)
18.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhanın, PTT
Genel Müdürlüğünde çalışan taşeron işçilere
ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil
Karaismailoğlunun cevabı (7/51183)
19.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Plastik kullanımını azaltmak için
yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/51185)
20.- İzmir Milletvekili Ednan Arslanın,
27. Dönem milletvekilleri tarafından yöneltilen soru önergeleri ve bilgi
edinme taleplerinin sayısına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/51186)
21.- İzmir Milletvekili Ednan Arslanın,
27. Dönem milletvekilleri tarafından yöneltilen soru önergeleri ve bilgi
edinme taleplerinin sayısına ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun
cevabı (7/51399)
22.- Gaziantep Milletvekili İrfan
Kaplanın, Bakanlık tarafından Gaziantepe yapılan
yatırımlara ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/52159)
19 Ekim 2021 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah
ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus
DİNÇEL (Mardin), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8inci
Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Aliya
İzzetbegoviçin vefatının yıl dönümü münasebetiyle söz
isteyen Ankara Milletvekili Emrullah İşlere aittir.
Buyurun Sayın İşler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Ankara Milletvekili Emrullah İşlerin,
Aliya İzzetbegoviçin vefatının 18inci yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; güzel insan Aliyanın, erdem
abidesi Bilge Liderin bu dünyadan göçüp gidişinin ardından tam on
sekiz yıl geçti. Vefatının 18inci yılında, Gazi
Meclisimizde, siz değerli vekillerimizin huzurunda kendisini bir kez daha
saygı ve rahmetle anıyorum.
Geçen on sekiz yıl içinde Aliyanın ismi
Türkiyede o kadar çok zikredildi, o kadar çok benimsendi ki birçok il ve
ilçemizde ismi caddelere, sokaklara, camilere, parklara, okullara verildi.
Bütün bunlar onun yaşadığı ve mücadelesini verdiği
dava ruhunun Anadolu insanının davası ve irfanıyla
örtüşmesi sebebiyledir. Yaşadığı dönemde Türkiye ve
Bosna arasında başlattığı iletişim ve
kurduğu dostluk köprüleri zamanla daha fazla güç kazanmış,
böylece istiklal ve istikbal sevdalısı bu iki necip millet nice
hayırlı hizmetlere motor olmuştur.
Değerli milletvekilleri, birçok insan bilge ve
erdemli bir devlet adamı olması nedeniyle Aliyadan Bilge Kral diye
bahseder ve bu bir hakikattir. Bense, Aliyanın konuşmaları ve
röportajlarını okuduktan sonra, onunla ilgili kaleme
aldığım yazıda İnsanıkâmil Aliya
başlığını kullanmayı tercih ettim çünkü bundan
yirmi altı yıl önce tüm dünyanın sessiz kaldığı
bir mezalime tek başına Dur. diyebilmek ve milletine sabırla
mücadele bilincini aşılamak ancak insanıkâmil bir duruş ve
söyleme sahip olmakla mümkün olabilirdi.
Büyük zaferler bilinçli ve adanmış dava
adamlarıyla kazanılır. Burada, Aliyanın zor zamanlarda yol
yürüdüğü dava arkadaşlarına verdiği değeri ifade eden
şu muhteşem sözünü dikkatlerinize arz etmek istiyorum: Kendileriyle
pek çok sıkıntıları atlattığım dava
arkadaşlarımı eşimi sevdiğim kadar seviyorum.
İşte, bu cümle ancak insanıkâmil bir gönle ve zihne sahip olan
kişinin dilinden dökülebilir. (AK PARTİ sıralarından
Bravo! sesleri, alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Aliya, İslam
dünyasının yetiştirmiş olduğu ender mütefekkirlerden
birisidir. İslam dünyasının içine düştüğü
bölünmüşlük ve parçalanmışlığı kendisine dert
edinmiş, kafa yormuş ve bu konuda Avrupada yetişmiş bir
entelektüel olarak ciddi analizlerde bulunmuştur. Onun İslam
dünyası sadece denizler, ırmaklar ve dağlarla değil, farklı
menfaat ve etkilerle de parçalanmış durumdadır. sözü bütün
çıplaklığıyla bir hakikat olarak önümüzde durmaktadır.
Aliya, tarih hakkında şöyle söyler:
İnsanlar tarihe hükmedemez, tarihe Allah hükmeder. O ne derse, o olur.
Tolstoy bunu ispatlamak için 2 bin sayfa yazmıştır.
İnsanlar tarihi yönetemezler, bunu ne siz ne de Napolyon, İskender
gibi mağrur liderler yapabilir. Bunu ancak Allah yapar, bu böyledir. Bu
elbette ki Allahın müdahalesini bekleyip evde oturmamız
gerektiği anlamına gelmiyor; tam tersine, bizler tarihte son derece
aktif rol almakla, belirli yasa ve kurallara bağlı kalarak
savaşmakla mükellefiz. Aliya ve arkadaşları, bu ilkeli
bakış açısıyla hareket edip Avrupanın ortasında bir
milletin soykırıma uğratılmasına göz yuman sözde medeni
Batıya karşı destansı bir mücadeleyle var olma
savaşını kazanarak Müslüman Boşnak halkının yeni
tarihini yazmışlardır.
Aliya, Batılıların Bosnalı
Müslümanlar hakkındaki yanlış değerlendirmelerini ve
yaklaşımlarını şu sözleriyle reddetmektedir: Kurtulmak
için geleneklerinizi bir kenara bırakmak ve asimile olmak
zorundasınız; kendinizi değiştirirseniz dünya
kurtulmanıza izin verecek ancak bizler asimile olmak istemiyoruz. Söz
konusu olan bir İslam tasavvuru ise biz modern bir İslam, bir Avrupa
İslamı tasavvur ediyoruz. Bu anlamda, bizler hem Doğu hem de
Batı için pek çok şey yapabiliriz. Bizim görevimiz belki de
İslamı yeni bir bakış açısından ve hakiki
ışığıyla göstermektir. Allaha şükürler olsun ki
bunu yapmayı başardık.
Değerli milletvekilleri, Avrupanın
ortasında yok olmakla karşı karşıya kalan Bosna
halkı, onun bilgeliği, ahlaki liderliği, askerî dehası ve
medeniyet tasavvuru sayesinde zorlukları aşmış, yaşama
inancını ve istiklalini kazanmıştır.
İnsanıkâmil Aliya İzzetbegoviç, vefatından önce Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanla yaptığı görüşmede
Siz evladıfatihansınız, onun için buralar size emanet, o
emaneti koruyun. demiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Başkasını
yok ederek var olacağını sanan barbarlar ve onlara destek
olanlar şunu bilmelidirler ki: Aliyanın deyişiyle
evladıfatihan olan bizler, bu şuur ve emanet bilinciyle dün
olduğu gibi bugün de, yarın da dünyanın neresinde olursa olsun
zalimin karşısında, mazlumun yanında yer alacak ve
insanlık değerlerini sonuna kadar yaşatmaya devam edeceğiz.
Birilerinin unutturmaya çalıştığı zulümleri çok
hatırlayacağız ve hatırlatacağız.
Bu duygu ve düşüncelerle insanıkâmil Bilge
Kralı vefatının 18inci yılında rahmetle, minnetle,
saygıyla ve şükranla anıyor, Cenabhaktan kendisine cennetini ve
cemalini nasip etmesini niyaz ediyorum. Sizlere de saygılarımı
sunuyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Hatayın ekonomik sorunlarıyla ilgili söz isteyen Hatay Milletvekili
Mehmet Güzelmansura aittir.
Buyurun Sayın Güzelmansur. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun,
Hatayın ekonomik sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Hatayın Suriye krizinden dolayı
yaşadığı ekonomik sorunları anlatmak için söz
aldım. Genel Kurulu ve tüm vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, iktidarın
Hatayın çeşitli noktalarında Yaparsa AK PARTİ yapar.
yazan tabelaları var. Doğru söylüyorlar. Bir şehre
yapılacak bu kadar vefasızlığı, bu kadar
adaletsizliği, üvey evlat muamelesini, bu kadar yanlışı
ancak AK PARTİ yapar. (CHP sıralarından alkışlar)
Ben, şimdi size bunları anlatacağım.
AK PARTİ iktidarının 2020de 12,5 milyar lira vergi ödeyen
Hataya ayırdığı kamu yatırım ödeneği sadece
408 milyon lira. Yani 30 lira vergi toplanıyor, Hataya sadece 1
lirası harcanıyor. Bu mu adaletiniz? İktidarın Hataya
yirmi yıldır üvey evlat muamelesi yapması takipteki
alacakları bakımından Hatayı 81 il içerisinde
kaçıncı yaptı biliyor musunuz? 3üncü il yaptı.
İktidarın Hatayın gelir kapılarını bir bir
kapatması Hatayı Türkiyede kişi başına gayrisafi
millî hasılası en çok düşen 8inci il yaptı. 2011de
Hatayda kişi başına düşen gayrisafi yurt içi hasıla
7.200 dolardı, 2019da bu rakam 5.617 dolara düştü yani 1.583 dolar
azaldı.
İktidarın şehrimize
aymazlığı Hatayı en fazla konkordato ilan eden 9uncu il,
bereketli Amik Ovasını da icradan tarım arazisi
satışında 16ncı yaptı. İktidarın üreteni
değil rantçıyı sevmesi yüzünden Hatayda kayıtlı
çiftçi sayısı yüzde 72 azaldı. 2011 yılında Hataydaki
kayıtlı çiftçi sayısı 35 binken bu sayı ne yazık
ki Haziran 2021de 10 bine indi.
İktidarın kavgacı dış
politikası Hatayın tır filosunu yüzde 38 eritti. 2011 Suriye
krizi öncesinde Hatayda yaklaşık 14 bin tır varken 14 Orta
Doğu ülkesine açılan sınır kapılarımız kapanınca
bu sayı 8.700e düştü. Bu kavgacı politika Orta Doğuya
ihracatımızı da azalttı. 2012de Hatayın Orta
Doğuya ihracatı 1 milyar 111 milyon dolardı, 2020de 848 milyon
dolara düştü.
İktidarın aymaz göç politikası
Hatayın demografik yapısını değiştirdi.
Suriyelilerin Reyhanlı ilçe nüfusuna oranı yüzde 131; Kumlu ve
Kırıkhan, nüfusunun yarısı kadar; Antakya, Belen ve
Altınözü, nüfusunun üçte 1i kadar Suriyeli barındırıyor.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
buraya kadar on dokuz yılda iktidarın yaptığı
yanlışlarla Hatayı nasıl perişan ettiğini
anlattım. Şimdi de yapmadıklarıyla Hatayı nasıl
gerilettiğini anlatacağım. İktidar Hatayın
eğitimine yatırım yapmadı, bu yüzden derslik
başına düşen en fazla öğrenci sıralamasında Hatay
3üncü sırada; sınıfların yarısı Türk,
yarısı Suriyeli öğrenci. Bu mudur eğitim
anlayışınız? İktidarın Hatay turizmine
yatırım yapmaması, üstüne bir de on yıldır
savaşın gölgesinde yaşamaya mahkûm etmesi Hataya gelen
yabancı turist sayısını yüzde 90 azalttı. İktidar
Hatayda sulama projelerine yatırım yapmadı. Reyhanlı
Barajını 5/5/2015te açacağız. dediler, 2021e geldik;
buradan soruyorum Reyhanlı Barajından bir metrekare
tarlasını sulayan bir çiftçimiz var mı? Gönen Çayı, Büyük
Karaçay Barajı Projelerinde milim ilerleme yok. Bu aymazlık nedendir?
İktidar Hatayda sağlığa da yatırım yapmadı.
2012 yılında Sağlık Bakanlığına
bağlı 10 hastane vardı, aradan dokuz yıl geçti bugün 11
hastane var. 160 bin nüfuslu Defneye bir hastane yapmaktan bile imtina
ettiniz. Hataya 550 bin Suriyeli göçtü -Hatayın kendi nüfusu 180 bin-...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla)
Hatayın nüfusu
730 bin oldu. İktidarın kamu hastanelerinde
artırdığı yatak sayısı ne kadar biliyor musunuz?
1.032. Bu, vefasızlık değil mi?
Hatayı yirmi yıldır görmezden gelen
iktidar bu kadim şehre yol da yapmadı. İşte bu yüzden Hatay
ölümlü kaza sayısında 81 il içerisinde 10uncu sırada. 25 bin
kilometre bölünmüş yol yapmakla övünen iktidar Hatayda yirmi
yıldır 38 kilometrelik bir yolu bitiremedi. Edirneden başlayan
otoyolu Belene kadar getirdiniz ama gerisini getirmediniz. Bu
Dünyanın üçüncü büyük organizasyonu olan EXPO
2021e ev sahipliği yapacak Hataya iktidar bir kuruş dahi katkı
vermedi. Bu, haksızlık değil de nedir? Hataylılar bu
adaletsizliği, bu vefasızlığı, bu üvey evlat
muamelesini bir kenara yazıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla) Kaybettiğini
yerine koyma vakti diyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
çiftçilerimizin desteklenmesiyle ilgili söz isteyen Kırıkkale
Milletvekili Halil Öztürke aittir.
Buyurun Sayın Öztürk. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.- Kırıkkale Milletvekili Halil
Öztürkün, çiftçilerin desteklenmesine ilişkin gündem dışı
konuşması
HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çiftçilerimizin desteklenmesi
hususunda gündem dışı söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen değerli
izleyicileri saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında köylerimize ve
mahallelerimize gece gündüz demeksizin, yirmi dört saat sorumluluk bilinciyle
hizmet veren muhtarlarımızın 19 Ekim Muhtarlar Gününü
kutluyorum.
Değerli milletvekilleri, bu sene küresel
ısınmanın olumsuz etkilerinden en çok ülkemiz çiftçisi ve
üreticisi zarar görmüştür. Özellikle seçim bölgem Kırıkkalenin
Keskin, Delice, Balışeyh, Karakeçili ilçelerimiz ile Çerikli
beldemizde kuraklıktan ciddi zararlar oluşmuş ve ürün tarlada
kalmıştır. Bu minvalde eldeki imkânlarla yapılması
gerekenlerin bir kez daha gözden geçirilmesi yerinde olacaktır. Çünkü
ertelenen çiftçi borçlarının bir kısmının ödemeleri
ekim sonu itibarıyla tekrar başlayacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak öteden bu yana
çiftçilerimizin, tarımsal ve hayvansal üreticilerimizin meselelerini,
beklentilerini, hedeflerini yakından takip etmekteyiz. Çiftçilerimizin
sorunları vardır ve bunların ilgili bakanlıklarca etap etap
çözülmesi de memnuniyet vericidir. Şu zorlu günlerde Hükûmetin çiftçilerimize
yönelik adım ve kararları yerinde ve değerlidir. Geçtiğimiz
ay itibarıyla 2021 yılının tarımsal destek
ödemelerinin yüzde 77 oranında gerçekleştirildiğini biliyoruz.
Bu kapsamda belirlenen 2021 yılı için destek tutarının,
16,8 milyar Türk lirasının çiftçilerimize ödendiği de kamuoyuna
yansımıştır.
Yine geçtiğimiz hafta Milliyetçi Hareket
Partisinin de desteğiyle çıkardığımız önemli bir
kanunla çiftçilerimize yapılan destek ödemelerinden alınan vergiler
kaldırılmıştır. Bu kanunla bugüne kadar alınan 4
milyar Türk lirası vergi tutarı da çiftçilerimize iade edilecektir.
Tüm bunlarla beraber üretim maliyetlerinin aşağılara çekilmesi,
finansman sıkıntılarının giderilmesi yönünde
atılacak diğer adımlar da tüm çiftçilerimizin ve
üreticilerimizin beklentisidir. Çünkü küresel ısınmanın neden
olduğu kuraklık, aşırı yağış ve
bazı nedenlerle ürünü yetişmeyen, çoğu tarlada kalan köylümüz
şimdilerde yeniden borçlanarak tarlasını ekmeye gayret
göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz
günlerde buğdayda dünya ihracatının yüzde 20sine sahip Rusya
Federasyonu buğday ihracatını durdurduğunu
açıklamıştır. Ardından, başta buğday olmak
üzere tahıl fiyatları yükselmiştir. Buradan da
anlaşılacağı üzere, artık dünyada da ürün
azlığı ve kıtlığı baş gösterebilecektir.
Bu bakımdan, ekim alanlarımızı büyütmek ve güçlendirmek
zorundayız. Öncelikle, Türk çiftçisinin elini bu bakımdan
güçlendirmeliyiz. Bir öneri olarak ekim ayının başında
ödenmek üzere ekim desteği veya başka bir isim altında
çiftçilerimize çok daha güçlü destek sağlayabilmeliyiz. Yanı
sıra, tohum, mazot, gübre ve diğer girdi maliyetlerinin daha
yoğun bir şekilde sübvanse edilmesi çiftçimizin yükünü
azaltacaktır. Beraberinde, tüm çiftçilerin Tarım Kredi Kooperatiflerine
ve Ziraat Bankasına olan mevcut borçlarının şartsız ve
faizsiz bir şekilde ertelenmesi veya yeniden
yapılandırılması, ötelenmesi, elektrik ve su
borçlarının da affedilmesi bütün yüzleri güldürecektir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin
değerli, Türkiye'nin verimli topraklarından düşük maliyetlerde
en üst seviyede para eden ürün elde edebilme çalışmaları
kapsamında da bazı önerilerimiz olacaktır. Bu kapsamda,
öncelikle, tarımsal üretim planlamasına çok ciddi kafa
yormalıyız, sulanabilir tarım alanlarını
artırmalıyız, sözleşmeli tarım uygulamasını
bir an önce geniş alanlarda hayata geçirebilmeliyiz.
Saygıdeğer milletvekilleri, seçim bölgem
Kırıkkalede yaz döneminde ayrı ayrı
dolaştığımız tüm çiftçilerimiz ve üreticilerimizin
beklenti ve taleplerinin Tarım ve Orman Bakanlığı ile
Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkililerini harekete geçirmesi
inancıyla bir kez daha Genel Kurulda bunu dile getirmiş bulunuyorum. Bu
vesileyle Genel Kurulu tekraren saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça görüşmeleri izlemek
üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Azerbaycan Millî Meclisi
Dışişleri ve Parlamentolararası İlişkiler
Komitesi Başkanı Samet Seyidov ve Gürcistan Parlamentosu
Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Nikoloz
Samkharadze ile beraberindeki heyete Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, ülkemize
resmî bir ziyarette bulunan Azerbaycan Millî Meclisi Dışişleri
ve Parlamentolararası İlişkiler Komitesi Başkanı
Sayın Samet Seyidov ve Gürcistan Parlamentosu Dış İlişkiler
Komitesi Başkanı Sayın Nikoloz Samkharadze ile beraberindeki
heyet Dışişleri Komisyonu Başkanı Akif Çağatay
Kılıç ile beraber şu anda Genel Kurulumuzu teşrif
etmiş bulunuyorlar, kendilerine Meclisimiz adına Hoş geldiniz.
diyorum. (Alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Eşk olsun
Azerbaycan, eşk olsun!
BAŞKAN Şimdi, sisteme giren sayın
milletvekillerine yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Çelebi
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin,
2020 ve 2021 KPSS geçerlilik süresinin üç yıla çıkarılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
15 bin öğretmen atamasında 2020 ve 2021
KPSS sınavlarının aynı torbaya atılması ciddi
mağduriyet yaratmıştır. 2020 KPSS sınavına girenlerden
sadece 360 kişi yani yüzde 2,96sı atanmaya hak
kazanmıştır. Kendi alanında Türkiye 1incisi olmuş
2020 KPSSli yerine 2021 KPSSye girmiş, ondan az yüksek puan
almış ancak sıralamada 20nci olanın ataması
yapılmıştır. Peki, çözüm nedir? 2020 KPSS
sınavına girenlerin sınav geçerlilik süresi 22 Ekim 2021de yani
üç gün sonra dolacaktır, geçerlilik süresi üç yıla
çıkarılmalıdır. Evlatlarımızın
geleceğiyle, umutlarıyla oynamayın diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aygun
2.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan
Aygunun, tarımsal desteklere ilişkin açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Dikkat dikkat, Tarım ve Ticaret Bakanları aranıyor! Gübre
fiyatları almış başını gitmiş; üre yok,
taban gübresi yok ama Bosna Hersekte bir metrekare dahi üretimi olmayan
kırmızı mercimeğin ithalatına sıfır gümrükle
izin vererek tarihe geçen, hasat dönemlerinde dahi buğday, arpa ve
mısır biçilirken ithalat sopasını çalıştıran
bakanlıklardan ses yok. Ne Ticaret Bakanı Mehmet Muş ne de
Tarım Bakanı Sayın Bekir Pakdemirli ortalarda yok. Sayın
bakanlar, bırakın La Fontaineden hikâyeler anlatmayı, gelin,
çiftçimize destek olalım.
Gıda güvenliğimizin temeli olan yerli ve
millî üretimin tedarikçisi olan çiftçimiz üretirse ülkemiz güçlenir diyoruz ama
yıl sonu gelmiş, tarımsal desteklerden hâlâ bir haber yok. Siz
çiftçiyi unuttunuz, onlar da sizi sandıkta unutacak diyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Kaya
3.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın
19 Ekim Muhtarlar Gününe ilişkin açıklaması
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Muhtarlarımız, devlet ile
vatandaşlarımız arasında köprü vazifesi gören, ülkemizin
her bir köşesinde devletimizin gören gözü, tutan elidir.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, gösterdiği
teveccühle devlet millet bütünleşmesini sağlamak üzere
muhtarlarımıza tüm kapıları açmıştır.
Muhtarlarımızın ün üst düzeyde kabule ve temsile, hak ettikleri
konuma ve değere kavuşmalarına vesile olmuştur. Bu
vesileyle başta Osmaniye ilimizde görev yapan muhtarlarımız
olmak üzere fedakâr, halkımızın hizmetkârı,
başımızın tacı tüm muhtarlarımızın 19
Ekim Muhtarlar Gününü en içten dileklerimle kutluyor; sağlık,
başarı ve esenlikler dileyerek Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özdemir
4.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin,
siyasi iktidarın başta Merkez Bankası olmak üzere düzenleyici ve
denetleyici kurumlara müdahalesine son vermesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bir gece yarısı partili
Cumhurbaşkanının yine Merkez Bankasındaki son görevden
almaları sonrasında Türkiye'nin risk primi tarihî seviyelere
çıkarken Türk lirası tarihî kayıplar yaşamaktadır.
Siyasi iktidarın, Merkez Bankası başta olmak üzere, bağımsız
ve özerk kurumlara müdahalesi kurlardaki yükselişe, fiyat
istikrarsızlığına ve genel ekonomik tablonun kötüye
gitmesine neden olmaktadır. TÜİK verilerine göre yıllık
bazda enflasyon yüzde 20lere çıkarken Türk lirası dolar
karşısında yılbaşından bugüne kadar yüzde 20
değer kaybetti. Bunun neticesinde ortaya çıkan hayat
pahalılığı karşısında kaderine terk edilen
vatandaşlarımız için yaşam maliyetleri baş edilemez
duruma geldi.
Değerli milletvekilleri, başta Merkez
Bankası olmak üzere düzenleyici ve denetleyici kurumların
bağımsızlığı tartışma
dışı olmalı, yasayla kendilerine tanınan görevlerini
yapmalarına
Siyasi iktidarın müdahalesine son verilmelidir
artık.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çakır
5.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın,
Aliya İzzetbegoviçin vefatının 18inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) Sayın Başkan,
çağdaş dünya yaşamın her alanına el atmasına
rağmen insana, insanlığa, vicdana yönelik adım atmakta
taammüden geri durmaktadır. Hatta Batı ve emperyalizm, kafa
yapısına uygun bir dünya şekillenmesini arzu ediyor ve bunun
için savaşıyor. Ve işin en ilginç yanı, bu savaşı
Müslüman coğrafyasında, Müslümanın kimliği üzerinden;
kaynaklarını sömürme, inancını tahrip etme üzerinden
şekillendirmeye devam ediyor.
İşte, Aliya, bu gerçeğin ve
Avrupanın tam ortasında cehennemi yaşatmak isteyenlere
karşı Bosna ve insanlık adına tarihî bir sorumluluk
çerçevesinde mücadele ederek insanlığın kararan çehresini
aydınlatma yolunda ortaya koyduğu duruş ve gayretle Bilge Kral
olmayı hak ediyordu. Vahşi kıyıma karşı Bizi
toprağa gömdüler fakat tohum olduğumuzu bilmiyorlardı.
ifadesiyle âdeta bir ölür, bin diriliriz diyordu. Özgürlük
savaşçısı Bilge Kralı rahmetle yâd ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker
6.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin 19
Ekim Muhtarlar Gününe ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın ifadesiyle bizim elimiz, ayağımız, gören
gözümüz, duyan kulağımız ve aynı zamanda sesimiz olan
50.278 mahalle ve köy muhtarımızı güçlendirmek için
Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla İçişleri
Bakanlığında ve büyükşehirlerde muhtarlar daire
başkanlığı, diğer belediyelerde ise muhtarlar
müdürlüğü kuruldu. 19 Ekim günü Muhtarlar Günü olarak ilan edildi. AK PARTİ
öncesi 97 lira olan aylık maaşlar, AK PARTİ iktidarıyla 27
kat artış yapılarak 2.632 TLye yükseltildi. SGK primleri
ödenirken silah ruhsatlarındaki harçlar kaldırıldı. Bir
zamanlar Sayın Cumhurbaşkanımıza Muhtar bile olamaz.
diyerek muhtarlığı küçümseyenlere inat muhtarlarımıza
değer veren Cumhurbaşkanımız muhtarlarımızı
Cumhurbaşkanlığı makamında ağırlamakta.
Tüm muhtarlarımızın Muhtarlar Gününü
kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aydemir
7.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, iç
işlerimize müdahale eden büyükelçileri dadaşlar adına telin
ettiğine ve vefat eden Özdemir Bayraktarı rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Değerli Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Başkanım, dadaşların
hassasiyetini en iyi bilenlerden birisiniz. Çok sayıda isim aradı
beni, özellikle iç işlerimize müdahale gibi bir küçüklüğü gösteren
büyükelçileri telin ettiklerini ifade ettiler, onlar adına burada kayda
geçiyorum ben.
Artı, bir başka talepleri daha var:
Terörle mücadelenin ve Karabağ zaferinin bayrak isimlerinden birisini dün
darülbekaya uğurladık. Efendim, Özdemir Bayraktar hakikaten bayrak
bir isim. Onun kaybından büyük bir teessür, büyük bir üzüntü duyuyoruz;
rahmetle, minnetle anıyoruz ve şunun altını çiziyoruz ki
şehitlerimiz onu orada kucakladılar, Allahın izniyle cennetin
en âlâ yerinde ağırlayacaklar.
Ben burada terörle mücadeleye katkı sunmuş
bu kahraman aileyi bir defa, bir defa daha hayırla yâd ediyorum, hepinize
saygı sunuyorum.
Sağ olun.
BAŞKAN Sayın Karadağ
8.- Iğdır Milletvekili Yaşar
Karadağın, Azerbaycanın Bağımsızlık
Gününü kutladığına, Aliya İzzetbegoviçin
vefatının 18inci yıl dönümüne ve 19 Ekim Muhtarlar Gününe
ilişkin açıklaması
YAŞAR KARADAĞ (Iğdır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
18 Ekim tarihi kardeş
Azerbaycanımızın bağımsızlık günüdür. Bu
vesileyle iki devlet, bir millet şiarıyla kardeşliğimizi
baki kıldığımız can Azerbaycanımızın
bağımsızlığının 30uncu
yılını yürekten kutluyorum.
Bugün, Bosna Hersekin efsane lideri, devlet ve
fikir insanı, Bilge Kral Aliya İzzetbegoviçin vefatının
18nci yıl dönümü, rahmetle anıyorum.
Ayrıca, bugün yine, 19 Ekim Muhtarlar Günü.
Demokrasimizin temel taşı, milletimizin güzide temsilcisi
kıymetli muhtarlarımızın Muhtarlar Gününü kutluyor,
görevlerini özveriyle ve fedakârca yerine getiren tüm muhtarlarımıza
çalışmalarında başarılar diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Topal
9.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, 19 Ekim
Muhtarlar Gününe ve Hataydaki esnaf ve çiftçinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Öncelikle, gece gündüz milletimize hizmet eden
muhtarlarımızın gününü kutluyoruz.
Muhtarlarımızın dileklerini ve Genel Başkanımız
Sayın Kemal Kılıçdaroğlunun söylediklerini -iktidara sesleniyoruz-
bir an önce yapın, desteklerinizi sunun, sadece söylemle değil.
Ayrıca, Hatayda esnafımız kepenk
kapatıyor, Hatayda esnafımız kredisini ödeyemiyor, Hatayda
çiftçimiz gübresini alamıyor, faturalarını ödeyemiyor. Hatayda
işsizlik yüzde 40ı buldu arkadaşlar Suriyeliler yüzünden.
Hatayda lütfen yatırım yapın, iktidar Hataya bir baksın,
Hatay halkının artık günahına girmeyin diyoruz.
İktidara bir kez daha sesleniyorum: Hatay
halkının sesini duyun, Hataya yatırım yapın, Hatayda
işsizlik çoğaldı, çoğaldı, çoğaldı!
Bir de muhtarlarımızın da sesini
duyun, sadece Muhtarlar Gününü kutlamakla olmuyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Karaduman
10.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karadumanın
19 Ekim Muhtarlar Gününe ilişkin açıklaması
ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) Büyük bir
fedakârlıkla 7/24 insanımızın hizmetine koşan
muhtarlarımızın uzun yıllardan beri süregelen problemleri
vardır. Muhtarlarımız, ofislerinin kirasını, araç
gereçlerinin tedarikini, elektrik, su, internet ve diğer ihtiyaçlarını
kendileri karşılamaktadır. Ciddi problemler yaşatan seçim
zamanı oy pusulasını dahi kendileri bastırmaktadır.
İzin hakları olmadığı gibi, hastalık, taziye ve diğer
durumlarda çalışamadıklarından dolayı ücretsiz izinli
sayılmakta, kesilen ücretler yerine vekil olarak
bıraktığı azaya verilmektedir. Milletin oylarıyla
seçilen muhtarlarımızın millete hizmet edebilmesi için gerekli
destekler acilen sağlanmalıdır.
Muhtarlarımızın
yaşadığı birçok problemi giderecek düzenlemeleri ivedilikle
gerçekleştirmek durumundayız. Bu vesileyle Saadet Partisi olarak
bütün muhtarlarımızın 19 Ekim Muhtarlar Gününü tebrik ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ekinci
11.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin 19 Ekim
Muhtarlar Gününe ilişkin açıklaması
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Teşekkür
ediyorum Kıymetli Başkan.
Yaklaşık iki yüz yıllık mazisi
olan muhtarlık kurumunun özellikle Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın
çalışmalarıyla hakları iyileştirilmiş ve
işlevselliği artırılmıştır.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın da
Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde düzenli olarak
muhtarlarımızı ağırlayarak onların
görüşlerini ve isteklerini dinleyip demokrasimizin bu en köklü kurumunun
temsilcilerine hak ettikleri değeri verdiğini hep birlikte
müşahede ediyoruz.
Mahallî idarelerin daha da güçlenmesinin
nişanesi olacağını ümit ettiğim, devletimiz ve
kurumlarımız ile vatandaşlarımız arasında köprü
vazifesi gören, demokrasinin ilk basamağı olan değerli
muhtarlarımızın ve Sivas Muhtarlar Derneği
Başkanımız Cemalettin Arslan nezdinde Sivaslı yiğido
muhtarlarımızın 19 Ekim Muhtarlar Gününü kutluyor; vefat eden
muhtarlarımıza Allahtan rahmet, görev başındaki
muhtarlarımıza kolaylıklar ve hayırlı hizmetler
diliyorum.
Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Fendoğlu
12.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal
Fendoğlunun, çırak ve kalfaların sorunlarına ilişkin
açıklaması
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Orta veya lise öğrenimini bitiren, 17
yaşını tamamlayan ve üniversiteye gidemeyen öğrencilerimiz,
meslek dallarına iş başvurusunda bulunduğu zaman,
tecrübeleri olmadığı için düşük ücret verilmesinden
dolayı çalışmıyor ama Hükûmetin yeni
çıkardığı yasayla çırak ve
kalfalarımızın ücretleri devlet tarafından ödenecektir.
Ancak bunun yanında, çırak ve kalfalarımız için ödenen
iş kazası ve meslek hastalıkları primini emeklilik gününe
sayan bir düzenleme SSK'liler için de yapılırsa sanayi sitelerindeki
esnaf ve sanatkârlarımızın iş hacmi artar ve daha çok
çırak ve kalfa çalışmış olur. Böylelikle, mesleki
okulların açıldığı bu dönemde ülkemizde
çalışan çırak ve kalfa sayımızda da artış
olacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Önal
13.- Kırıkkale Milletvekili Ahmet
Önalın, Makine ve Kimya Fabrikalarına yapılacak personel
alımına ilişkin açıklaması
AHMET ÖNAL (Kırıkkale) - Teşekkürler
Sayın Başkan.
Anadolu'nun tam ortasında on iki haneli bir köy
olan Kırıkkale'mizin bugünlere gelmesinde en önemli etken olan Makine
Kimya fabrikaları, geçtiğimiz günlerde yapılan kanun
değişikliğiyle anonim şirkete dönüştürüldü.
Kırıkkale halkımızın tepkilerine rağmen
yapılan bu değişiklik sonucu binlerce kurum
çalışanı aileleriyle birlikte Kırıkkale'den
taşındı. Kırıkkale'den ayrılan personellerimizin
yerine alım yapılacağı konusunda kurum tarafından yapılan
ilana, Kırıkkale'de ikamet şartı da
aranmadığı için, birçoğu Kırıkkale
dışından olmak üzere yaklaşık 70 binin üzerinde
müracaat oldu. Buradan soruyorum: 70 bin kişinin başvurduğu
ilana Kırıkkale'de ikamet eden kaç kişi müracaat
edebilmiştir? Kurum tarafından yapılan sınava sadece birkaç
bin kişinin çağrılma gerekçesi nedir? Kurumda işe
girebilmek için müracaat eden kişilere AK PARTİ'ye üye olmaları
konusunda baskı yapılmış mıdır? Hem kurumda
işe girmek isteyen hem de AK PARTİ'ye üye olmaya zorlanan işsiz
gençlerimizin uğradığı haksızlıkları kim
giderecektir? Kuruma yapılan başvuruya ikamet şartı da
aranmadığına göre
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Esgin
MUSTAFA ESGİN (Bursa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanının son açıklamaları siyasi tarihimiz
adına son derece talihsiz ve sakıncalı beyanlardır. Vesayet
özlemi çeken Ce-Ha-Pe Genel
Başkanı açıkça devlet memurlarını tehdit etmekte,
böylece hukuk dışı bir düzen arayışı
olduğunu ifade etmektedir.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Ne alakası var ya!
Doğru dürüst işlerini yapsınlar!
ALİ ŞEKER (İstanbul) Görevini
yapmayanlara görevini hatırlatmakta.
MUSTAFA ESGİN (Bursa) Herhangi bir hukuki
delile dayanmaksızın, aziz milletin oylarıyla seçilmiş olan
Hükûmetin kanun dışı emirler verdiğini iddia etmek,
bürokrasiyi seçilmiş Hükûmete karşı çıkmaya
çağırmak tam da vesayet siyasetidir. (CHP sıralarından
gürültüler)
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Karşı çıkmaya değil, görevini yapmaya
çağırıyor.
MUSTAFA ESGİN (Bursa) Bunun ülkemizdeki
adı Yassıada zihniyetidir. Kirli senaryolara prim vererek ülkenin istikrarını
sarsıp ülkeyi istikrarsızlığa sürükleyecek yollara tevessül
etmek ancak Türkiye düşmanlarının harcı olsa gerektir. (CHP
sıralarından gürültüler)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Genel
Başkanınız da aynısını söylemiş gelmeden
önce.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Aynaya bakacaksın, aynaya!
MUSTAFA ESGİN (Bursa)
Bağırmayın, dinleyin.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Genel
Başkanınız da iktidara gelmeden önce aynı
konuşmayı yapmıştı.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Aynaya bakacaksın, aynaya!
MUSTAFA ESGİN (Bursa) Milletimizin
ferasetinin, tüm siyasal mühendislik faaliyetlerini boşa çıkaracak
kudrette olduğunu bildirerek Genel Kurulu ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Aynaya bakacaksın, aynaya!
ÖZKAN YALIM (Uşak) Ne alakası var ya!
MUSTAFA ESGİN (Bursa) Siz her şeyi
söyleyeceksiniz ve biz susacağız öyle mi?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MUSTAFA ESGİN (Bursa) - Dinleyin ve ibret
alın!
BAŞKAN - Sayın Ceylan
15.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın 19
Ekim Muhtarlar Gününe ilişkin açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
muhtarlar belediyeler ve vatandaşlar arasında köprü,
vatandaşın devletle ilk kontağıdır. Mahallesini ve
köyünü en iyi muhtar bilir, bu nedenle sosyal yardımların yerine
ulaşması için mutlaka muhtarlarla koordineli yapılması
gerekir. Cumhuriyet Halk Partisi muhtarlık kurumunun görev ve yetkilerinin
genişletilmesi ve özlük haklarının iyileştirilmesini
önemsemektedir. İktidarımızda seçimlerinde fotoğraflı
birleşik oy pusulası kullanımı için yasal düzenlemeyi ve
görev yaptıkları bölgedeki kararlara katılmalarını
sağlayacak düzenlemeleri yapacağız. Belli nüfusu aşan
bölgelerde muhtarlarımıza yardımcı personel
olanağı sağlayacağız. Ödenekleri çok
kısıtlı; mahalle sınırları dâhilinde toplanan
emlak vergilerinden belirli bir payı muhtarlarımıza
aktaracağız. Türkiye muhtarlar birliğinin kurulmasını
sağlayacağız ve muhtarlara yasal izin kullanma hakkını
getireceğiz diyor, tüm muhtarlarımızın Muhtarlar Gününü
kutluyorum.
BAŞKAN Sayın Ataş
16.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataşın
19 Ekim Muhtarlar Gününe ilişkin açıklaması
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Muhtarlar demokrasimizin temel taşı,
mahalle idarelerinin vazgeçilmez bir parçasıdır, millet iradesinin
devletle ilk buluşma noktasıdır. Muhtarlar tüm
vatandaşlarımızın ayrım yapmadan en zor günlerinde en
yakınında olan, onların bütün acılarını,
sevinçlerini paylaşan kardeşlerimizdir. Muhtarlar iktidar
tarafından yapılan baskılara rağmen
tarafsızlığını koruyarak temsil ettikleri mahalle ve
köy sakinlerine en iyi şekilde hizmet etmeye çalışmaktadır.
Hiçbir baskıya boyun eğmeyen, milletimizin
güzide temsilcisi ve hizmetkârı değerli
muhtarlarımızın her zaman, her koşul ve her şart
altında yanlarında olduğumuzu ve olacağımızı
belirterek 19 Ekim Muhtarlar Gününü kutluyor, muhtarlarımıza
görevlerinde başarılar diliyor, tüm muhtarlarımızı ve
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Girgin
17.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin,
kamudaki engelli atamalarına ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına:
Bütün engelleri aştılar ama toplumsal yaşamın tüm
alanlarına katılımın engelini aşamadılar.
Düşünce ve üretkenlikleri engelli değil, emekleriyle kazanıp
toplumda var olmak istiyorlar. Engelliler atanmak istiyor, engelliler yüzde 6
kota istiyor, engelliler çalışmak, evine ekmek götürmek istiyor.
Engelliler için engelsiz ve bağımsız
yaşamın en önemli şartlarından biri çalışma ve
istihdam hakkıdır. İş arayan on binlerce engelli uzun
süreli işsizlikle yüz yüzedir ve aileleriyle birlikte yaşamları
zindana dönmüş durumdadır.
Anayasal bir görev olmasına ve yeterli kadro
olmasına rağmen kamuda engelli atamalarını gerçekleştirmeyen
iktidarı bir an önce harekete geçmeye ve acil olarak 10 bin atama yapmaya
davet ediyoruz. Engelli atamasından tasarruf edilemez, onları
görmezden ve duymazdan gelmeyiniz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bulut
18.- Tokat Milletvekili Yücel Bulutun, çiftçilerin
ÇKS işlemlerinin ücretsiz yapılması ve sulama birlikleri ile HES
şirketlerinin denetlenmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
YÜCEL BULUT (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tarım ve Orman Bakanlığımız
bünyesinde, il ve ilçe müdürlükleri vasıtasıyla, yıl içerisinde,
çiftçilerimizin gerek ÇKS gerek hayvan nakillerinde iş ve işlemlerin
devamı için evrak çıkarılmaktadır. Bu evrakların
hazırlanma aşamasında çiftçilerimizden ciddi bir para
tahsilatı da gerçekleşmektedir. Zor günler geçiren çiftçimizin bu
döner sermaye yükünden acilen kurtarılması ve işlemlerin
ücretsiz yapılması gerekmektedir.
Bunun dışında, Devlet Su
İşleri tarafından yönetilen sulama birlikleriyle ilgili
şikâyetler her geçen gün artmaktadır. Çiftçi aleyhine ardı
ardına başlatılan icra takipleri ve sulama birliklerinin
çiftçilere adil davranmadığına ilişkin iddialar dikkate
alınmalı ve denetlenmelidir.
Yine, Yeşilırmak havzası üzerinde
faaliyet gösteren HES şirketleri köylüye sulama suyu vermek konusunda
kayıtsız kalmaktadır. Bu şirketlerin de ivedi bir
şekilde denetim altına alınması gerekmektedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
19.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın,
yabancı tekellerin fındık fiyatlarını
düşürdüğüne ilişkin açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Anayasa'nın 167nci maddesinde Devlet,
piyasada kartel ve tekel oluşumunu engellemelidir. yazmaktadır ancak
son yıllarda İtalyan asıllı Ferrero isimli şirket
fındık karteli oluşturmuş, çevresine aldığı
üç dört adet yerli tedarikçi şirketle tekel oluşturmaya
başlamıştır. Bu tekelciler eliyle piyasa manipüle
edilmiş, fındık fiyatı 2,5 doların altına
düşürülmüştür. Bu, ülkemizin önemli bir ihracat girdisi olan
fındık ihracatından yeterince gelir elde edememesine sebep
olacaktır. Ayrıca, Karadenizli fındık üreticisi mağdur
edilecek; bu kış üretici tarlasına gübre atamayacak, bakım
yapamayacak hâle gelecektir. Dünyada tarım girdileri ve emtia
fiyatları tüm ürünlerde artarken bu tekelciler fındık
fiyatını düşürmekte, üreticinin zararını
artırmakta ve ülkemizin gelirini azaltmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Ticaret
Bakanlığından beklentimiz, bir an önce bu şirketlerin
incelenmesidir.
BAŞKAN Sayın Erbay
20.- Muğla Milletvekili Burak Erbayın,
Muğla halkının Akköprü Barajının neden
satıldığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
BURAK ERBAY (Muğla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bu elimde görmüş olduğunuz
fotoğraflar, seçim bölgem Muğlanın Köyceğiz ve Dalaman
ilçe sınırları içerisinden geçen Dalaman Çayı üzerinde
bulunan Akköprü Barajının fotoğraflarıdır. Bu baraj,
Türkiyenin 6ncı büyük barajıdır. Bu baraj, 115 megavat
elektrik üretim kapasitesine sahiptir. Bu barajda biriken suyla Köyceğiz,
Dalaman, Ortaca ilçelerinde yaklaşık 150 bin hektar tarım
alanı sulanmaktadır. Yapılan açıklamaya göre, bu barajdan
Türkiye ekonomisine 1 milyar 353 milyon liralık katkı
sağlanmıştır.
Bu bilgileri neden veriyorum? Bu Akköprü Barajı
bundan yirmi gün önce, apar topar 605 milyon liraya satıldı.
Muğla Milletvekili olarak soruyorum: Bu baraj neden satıldı,
Akköprü Barajı neden satıldı? Defalarca sordum, tekrar
soruyorum: Bu kadar gelir getiren, tarım arazilerini sulayan bu baraj
neden satıldı? Bu soruya birilerinin cevap vermesi gerekiyor.
Muğla halkı, AKP iktidarından cevap bekliyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi Sayın Grup Başkan
Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
İYİ Parti Grup Başkan Vekili
Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlu
Buyurunuz Sayın Başkan.
21.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Azerbaycanın Bağımsızlık
Gününü kutladığına, 19 Ekim Muhtarlar Gününe, vefat eden
Baykar AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Özdemir Bayraktara Allahtan
rahmet dilediğine, Mahir Ünal ve ailesini dünyaya gelen kız
çocukları vesilesiyle kutladığına, esnafın
sorunlarına ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
sebebiyle yandaşlar topluluğu zenginleşirken halkın
yoksullaştığına ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum
ve başarılı bir çalışma haftası diliyorum.
Türk milletinin hürriyet ve
bağımsızlık ruhu ve cehdini dünyaya bir kez daha ilan eden
iki devlet, tek millet
anlayışıyla kader birliği yaparak yekvücut olduğumuz
can Azerbaycanın Bağımsızlık Gününü en kalbî
duygularımla kutluyor ve tebrik ediyorum.
Vatandaşın derdiyle dertlenen tüm
muhtarlarımızın 19 Ekim Muhtarlar Gününü kutluyorum. Bu
vesileyle hafta sonu İzmir Urlada muhtarlarımızla bir araya
geldik, sorunlarını dinledik ve çeşitli istişarelerde bulunduk.
Muhtarlarımızın sorunlarının çözüm
metotlarını gayet iyi biliyor ve tüm bu problem sahalarını
mutlaka ilgili mercilere ulaştırıyoruz. İYİ Parti
olarak, muhtarlarımızın sonuna dek yanındayız,
sorunlarının çözümleri için konunun takipçisi olmaya devam edeceğiz
ve muhtarlarımızın Türkiye Büyük Millet Meclisinden olan talep
ve beklentilerini de içinde bulunduğumuz hafta içinde gündeme
getireceğiz.
Savunma sanayimize uzun yıllar boyunca önemli
hizmetlerde bulunmuş değerli iş insanı Baykar Yönetim
Kurulu Başkanı Özdemir Bayraktarın ebediyete intikal
ettiğini teessürle öğrendim. Kendisine Allahtan rahmet diliyorum,
ailesine sabır ve başsağlığı temenni ediyorum.
Bu arada, değerli mevkidaşımı da
kutlamak istiyorum. Kimileri biliyor, ben bir tesadüf üzerine öğrendim;
Sayın Mahir Ünal Beyin Meryem Asya isimli bir kız evladı
dünyaya gelmiş. Yavrumuza hayırlı, huzurlu, mutlu, umutlu
yıllar diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
Mahir Beyin şahsında da benim için çok
önemli olan Ünal ailesini kutluyorum efendim.
Değerli milletvekilleri, Ticaret
Bakanlığımız salgının başından bu
yılın haziran ayına kadar, on beş ayda 112.710 esnafın
kepenk kapattığını açıklamıştır. Borç
altında ezilen ve destek göremeyen esnaflar dükkânlarını
kapatmak zorunda kalmışlardır. Kapanan bu dükkânlar bir daha
açılamamakta, açık dükkânlar ise iş yapamamaktadır. Esnaf
aylardır borç içerisinde ayakta kalma mücadelesi vermektedir. Döviz kuruna
bağlı olarak ürünlere zam geldikçe fiyatlar artmakta, satın alma
gücü azalmakta, dolayısıyla da işler düşmektedir.
Salgın sürecinde esnafa verilen destek yetersiz kalmış, imkân
diyerek verilen krediler ise esnafı uzun vadede
borçlandırmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) - Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) - 2020 yılı için hazırlanan raporda Kamu
Denetçiliği Kurumuna toplam 90.209 şikâyet başvurusu
yapılmıştır, 70.440ı salgında verilen yetersiz
temel destek kredilerine ilişkindir. Hükûmet, holdinglerin milyarlarca
liralık vergi borcunu tek kalemde silerken esnafa yapılan
yardımlar noktasında yetersiz kalmıştır. Saray çevresi
zenginleşirken 112.710 esnaf artık evine ekmek götürememe
tehlikesiyle karşı karşıyadır. Aileleriyle birlikte
sayıları 500 bini bulan bu insanların derdini dert edinemeyen,
gerçekten ve gerçeklikten kopmuş, halktan uzaklaşmış ve bir
külliyeye hapsolmuş sistemle karşı karşıyayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) - Bir yanda zenginleşen yandaşlar topluluğu,
diğer yanda ise gittikçe fakirleşen halk.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden milletimizin
payına düşen fatura işte tam olarak da budur. Bu hususa yüce
Meclisin dikkatini çekiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Çok teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Muhammed Levent Bülbül
Buyurunuz Sayın Başkan.
22.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Mahir Ünal ve ailesini dünyaya gelen kız çocukları vesilesiyle
kutladığına, Aliya İzzetbegoviçin vefatının
18inci yıl dönümüne; 19/10/2011 tarihinde Hakkâri Çukurcada silahlı
saldırıda şehit olan askerlere Allahtan rahmet, gazilere uzun
ömür dilediğine; Baykar AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Özdemir
Bayraktara Allahtan rahmet dilediğine, 19 Ekim Muhtarlar Gününe, ABD ve
Batılı ülkelerin büyükelçiler vasıtasıyla Türk
yargısına müdahalelerini kınadığına ve
Azerbaycanın Bağımsızlık Gününü
kutladığına ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de konuşmamın başında AK PARTİ
Grup Başkan Vekili Sayın Mahir Ünal Bey'in dünyaya gelmiş
olduğunu şimdi öğrendiğimiz kerimeleri Meryem Asya Hanımefendi'nin
Allah ömrünü hayırlı eylesin, bahtlarını açık etsin,
vatana millete hayırlı evlat olsunlar diyorum; aileyi de bu vesileyle
tebrik etmiş oluyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, Yugoslavya'nın dağılmasından sonra
Sırpların Boşnaklara karşı başlatmış
olduğu soykırıma karşı direnen ve nihayetinde
mücadelesini zaferle taçlandıran Bosna Hersek'in ilk
Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç'in vefatının 18inci
yıl dönümüdür. 1995 yılının Kasım ayında Amerika
Birleşik Devletleri'nin Ohio eyaletindeki Dayton kentine gitmeden önce
Her şeye kadir olan Allah'a ant olsun ki köle olmayacağız. Ben
Avrupa'ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum çünkü çocuk, kadın,
ihtiyar öldürmedik, çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa onlar
bunların tamamını yaptılar, hem de Batı'nın
gözleri önünde, Batı medeniyeti adına. Nefrete nefretle cevap
vermeyin. Bosna için nefret çıkmaz sokaktır. Nefret sadece bizim
ruhlarımızı zedelemiyor, Bosna'nın özünü de zedeliyor.
diyerek bütün dünyaya barış ve demokrasi dersi veren Aliya
İzzetbegoviç'i rahmetle anıyor; ruhu şad, mekânı cennet
olsun diyoruz.
Sayın Başkan, 19 Ekim 2011 tarihinde
Hakkâri'nin Çukurca ilçesinde teröristler gece saatlerinde çok sayıda yere
silahlı saldırı gerçekleştirmiş,
çatışmalarda 24 askerimiz şehit düşmüş, 18 askerimiz
de yaralanmıştır. Bu vesileyle, şehit olan askerlerimize
bir kez daha Allahtan rahmet diliyor, yaralı olarak kurtulan gazilerimize
sağlıklı ve uzun ömürler diliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, geçtiğimiz gün vefat haberini üzülerek almış
olduğumuz, millî ve yerli savunma sanayimizin gelişimine büyük
katkıları olan ve özellikle İHA, SİHA gibi projelerle
günümüzde Türkiye'nin havacılık ve savunma alanında gücüne güç
katan ve memleketimize yüzümüzü ağartan evlatlar yetiştirerek büyük
hizmetlerde bulunan Baykar AŞnin Yönetim Kurulu Başkanı
Sayın Özdemir Bayraktara Allahtan rahmet, yakınlarına ve tüm
sevenlerine başsağlığı diliyoruz.
Sayın Başkan, Türk demokrasi tarihine
bakıldığında, kuruluşuna 1830lu yıllarda
rastladığımız yerel yönetimlerdeki çekirdek
yapıyı temsil eden ve vatandaşlarımızın talepleri
noktasında idareler arası bir köprü vazifesi gören muhtarlık
müessesesi, bugün sayıları 50 bini aşan muhtarımızla
demokrasimizin en güçlü ve bariz temsili olarak mevcudiyetini sürdürmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Yaklaşık iki yıldan bu yana mücadele ettiğimiz Covid-19
salgınında kahraman sağlıkçılarımız ve
güvenlik güçlerimizle birlikte en büyük fedakarlıkları gösteren;
mahallesinin, köyünün sesi, nefesi; demokrasimizin temel taşlarından
olan muhtarlarımızı bir defa daha buradan tebrik ediyor, talep
ve ihtiyaçlarının takipçisi olacağımızı dile
getiriyor, çalışmalarında kendilerine başarılar
diliyoruz.
Sayın Başkan, ABD ve batılı
birçok ülkenin büyükelçilikleri vasıtasıyla ülkemizin yargısal
alanına telkin veya tavsiye adı altında yaptığı
-yargıya ve daha ötesinde egemenliğimize karşı
yapılan- hadsiz açıklamaları buradan
kınadığımızı ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bilinmelidir ki
Türk yargısı, bağımsız ve tarafsız mahkemeler
eliyle Türk milleti adına hüküm verir. Egemenliğimize karşı
diplomatik teamüllere, Anayasamıza ve müttefiklik
anlayışlarına asla sığmayan bu tür müdahale
girişimlerini Gazi Meclisimizden en sert şekilde
kınadığımızı ifade etmek istiyorum.
Yine son olarak; geçtiğimiz gün kutlanan, 18
Ekim 1991 tarihinde -tıpkı 1918de olduğu gibi-
bağımsızlığını dünyaya yeniden ilan eden
kardeş ülkemiz can Azerbaycanın Bağımsızlık ve
Cumhuriyet Gününü kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Meral Danış Beştaş
Buyurunuz Sayın Başkan.
23.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, 19 Ekim Muhtarlar Gününe, direnişteki Cargill
işçilerini kutladığına ve işten atılan Cargill
işçilerinin geri alınma taleplerinin haklı olduğuna,
cezaevlerindeki keyfî infaz yakma uygulamalarına, İçişleri
Bakanlığının zırhlı aracın çarpması
sonucu katledilen Fikri Demirbaşın ailesine tazminat davası
açmasının Türkiyede hukukun işlemediğini
gösterdiğine, yargıdaki tarikat kadrolaşmalarına, HSK üyesi
Hamit Kocabeyin neden istifa ettiğini öğrenmek istediğine,
Kavala dosyası için açıklama yapan büyükelçilere sert tepki gösteren
Adalet Bakanının AİHM kararlarının neden
uygulanmadığını açıklaması gerektiğine ve
Osman Kavala ile Selahattin Demirtaş hakkındaki kararların bir
an önce uygulanmasını talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün Muhtarlar Günü. Ben de yerel yönetimlerin en
önemli parçası olan ve yurttaşların verdikleri oyun
karşılığında çalışmalarını bizzat
gördükleri, denetleyebildikleri, temas ettikleri muhtarların gününü
kutluyorum. Daha demokratik bir sistemde muhtarların aslında
görevlerini hakkıyla yapabileceğine olan inancımı da ifade
etmek istiyorum.
Sayın Başkan, Cargill işçileri bin
iki yüz seksen günden bu yana direniyorlar ve sendikalı oldukları
için işten atılan 14 işçi hâlâ işe alınmadı.
İşçiler sendika haklarını kazandılar ama atılan
14 işçinin geri alınması için bu direnişleri bitmedi.
Öncelikle, sendika hakkını kazandıkları ve direnişleri
başarıyla sonuçlandığı için kendilerini kutluyorum,
direnişlerini selamlıyorum ve 14 işçinin geri alınması
taleplerinin haklı bir talep olduğunu, yanlarında
olduğumuzu da ifade etmek istiyorum.
Bu mikrofondan cezaevi sorunlarını
söylemekten vazgeçmeyeceğiz çünkü her gün yeni sorunlarla katmerleniyor,
işkence devam ediyor, haksızlıklar devam ediyor. Leyla
Akyıldız altı yıldır cezaevinde ve infazı
yakıldı, tahliye edilmesi gerekirken yakıldı. Sebep? diye
soranları şu anda duyar gibi oluyorum iktidar sıralarından.
İnfazın yakılmasının sebebi: ALES sınavına
neden girmedin? Evet, bu bir şaka değil; ben uydurmadım, zaten
uydurmayız da asla. Bunu ne kendimize ne Meclise ne temsil ettiğimiz
halka yakıştırırız, burada hep hakikatleri
konuşuruz. Bu infaz yakmaları, artık hakikaten ifade edemeyeceğimiz,
bıçağın kemiği geçtiği yerleri çoktan aştı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Hükümlüleri, tutukluları, mahpusları cezaevinde tutmak için yalan
yanlış, haksız hukuksuz bu keyfî uygulamaları durdurun
diyorum Adalet Bakanına ve tabii ki iktidar grubuna bu
çağrıyı her gün yapmaya devam edeceğiz.
Sayın Başkan, İçişleri
Bakanlığı zırhlı araçla katledilen -1 aileden 5
kişi katledildi- aileden tazminat almak için tahmin edin ne yaptı?
Tazminat davası açtı. Evet, 2017 yılında zırhlı
aracın çarpması sonucu Fikri Demirbaşın ailesine
zırhlı aracın zarar gördüğü gerekçesiyle -altını
çiziyorum, zırhlı araç zarar görmüş- 250 bin euroluk tazminat
davası açmış. Zırhlı araçlara ilişkin bu konuda
çokça rakam veriyoruz, bugün vermeyeceğim. Bu olayda 5 kişi
yaşamını yitirmiş ve araç sürücüsü de ölmüş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ölen
araç sürücüsü Fikri Demirbaşın vârislerinden tazminat isteniyor.
Hakikaten, işte Türkiye, işte AKP gerçekliği. Zırhlı
araç gelip size çarpıyor, aileden 5 kişi ölüyor, İçişleri
Bakanlığı tazminat ödemesi gerekirken, özür dilemesi gerekirken
-o aracı kullananlara ceza verilmesi gerekirken- araç zarar gördü diye
aileden, vârislerinden tazminat istiyor. Yani buna söyleyecek kavram yoktur
herhâlde. Artık bu da Türkiyede hukukun hiçbir şekilde
işlemediğinin bir resmi olarak kayıtlara geçsin.
Başka bir dehşet verici haber var. Bir
Yargıtay üyesi, yargıda her tarikatın WhatsApp grubu
olduğunu belirterek Hakyol, yargıda egemenliğini ilan etti, HSK
ve Danıştayı kontrol ediyor. dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Biz,
iktidar gruplarına soruyoruz: Bu, cemaatten boşalan kadroların
Hakyol, Menzil tarikatlarıyla doldurulduğu bilgileri doğru
mudur? Bin kadar tarikat üyesinin yer aldığı bu kadroların
yüksek mahkemeleri de kontrol ettiği iddiaları son derece dehşet
verici. Bu iddialara yanıt verilmesini istiyoruz. Atamalara yön veren bu
kadroların verilen kararlara etki ettiği tespit edildi mi? Bu vahim
iddianın bir an önce açıklığa kavuşmasını ve
gerekli yanıtların verilmesini talep ediyoruz.
Diğer bir mesele: HSKde, daha geçenlerde
burada, biz hariç bütün partilerin ortaklaşarak seçtikleri HSK üyelerinden
Hamit Kocabey istifa etti. Neden istifa etti, bu konuda kamuoyuna yansıyan
bilgilerin ne kadarı doğru, ne kadarı yanlış?
Halkın, kamuoyunun, Türkiye toplumunun bunu bilmeye hakkı
vardır. Biz bu konuda bir açıklama istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Yargının tarafsız ve bağımsız
olmadığını söylerken her gün bir yerden çatlaklar
artıyor, artık yamanacak bir bohça bile kalmadı açıkçası.
HSK üyesi seçildikten birkaç ay sonra, neden istifa eder hem de
uzlaşılarak yapılan bir seçimden sonra, hangi çelişkiler
var, ne konuda anlaşılamadı? Yargı üzerinde vesayetin
neresinden tutalım diye bu soruyu ortaya atıyorum.
Son olarak şunu söyleyeceğim: Dün, Kavala
dosyası için büyükelçiler açıklama yaptı.
Dışişlerine çağrıldılar, çok sert
açıklamalar yapıldı Yargıya müdahale etmeyin. diye ama
Yargıya müdahale etmeyin. diyenler, yargıya asıl müdahale
edenler. Neden Kavala serbest bırakılmıyor gerçekten?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Bitiriyorum Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Buna
Adalet Bakanı ya da İletişim Başkanı ya da
İçişleri Bakanı çıkıp sert tepki gösteriyor da Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarının neden
uygulanmadığını kendileri bir açıklasınlar da
öğrenelim. Hangi yetkiyle uygulamıyorlar? Adalet Bakanı
onları kınıyor ama kararın niye uygulanmadığını
açıklamıyor. Sonuçta, imza atılan uluslararası
sözleşmenin gereğidir. Bakanlar Komitesi süre verdi ve şu ana
kadar ne Kavala ne Demirtaş hakkında bir açıklama yok; oraya
yazdıkları yazılarda farklı şeyler yazıyorlar,
buraya farklı bir hikâye anlatıyorlar. Bu nedenle, bu konuda aynaya
bakmalarını öneriyoruz, bu kararları da bir an önce
uygulamalarını talep ediyoruz. Bu, bizim kendi kişisel
görüşümüz olmanın ötesinde hukukun gereğidir, Anayasanın
gereğidir, taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerin
gereğidir diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Engin Altay.
Buyurunuz Sayın Başkan.
24.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
vefat eden İstanbul Milletvekili İsmet Uçmaya Allahtan rahmet
dilediğine, Baykar AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Özdemir
Bayraktara Allahtan rahmet dilediğine, Mahir Ünal ve ailesini dünyaya
gelen kız çocukları vesilesiyle kutladığına, 19 Ekim
Muhtarlar Gününe ve Aliya İzzetbegoviçin vefatının 18inci
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Biraz önce, İç Tüzük 60a göre söz alan
Sayın Mustafa Esginin bir eleştirisi oldu; ona ilerleyen saatlerde
AK PARTİ grup önerisi üzerinde konuşma yaparken cevap vereceğim,
kendisinin de Meclisten ayrılmamasını dilerim arzu ederse.
MUSTAFA ESGİN (Bursa) Meclisteyim Sayın
Başkanım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, içimizde, aramızda bir güzel insan vardı; 24, 25, 26 ve
27nci Dönem İstanbul Milletvekilimiz İsmet Uçmayı geçen hafta
Hakka uğurladık. Ben geçen hafta Mecliste bulunamadığım
için kendisiyle ilgili iki kelam edemedim. Benim nezdimde bir güzel
adamdır, bir güzel insandır, gönül insanıdır, fikir
insanıdır, düşünce insanıdır. Allahımdan
kendisine rahmet diliyorum ve öyle olacağına da inanıyorum.
İsmet Uçmanın eksikliğini Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunda ve kulislerde hep hissedeceğiz, ruhu şad olsun.
Aynı şekilde, savunma sanayimizin
gelişiminde çok önemli katkıları olan, Baykarın kurucusu,
Özdemir Bayraktarın kaybı da ülkemiz için acı bir
kayıptır. Allahtan rahmet diliyorum, mekânı cennet olsun;
ailesine, sevenlerine, savunma sanayimize başsağlığı
diliyorum.
İki olumsuzluktan sonra bir güzel haberi de bu
mutluluğu da ben de diğer Grup Başkan Vekillerimiz gibi
paylaşmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Dostum,
mevkidaşım Sayın Mahir Ünalın biricik
kızının dünyaya gelmesinden dolayı kendisini,
hanımefendiyi ve aileyi tebrik ediyorum; Allahım bahtını
da güzel yapsın diyorum.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sağ
olun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, 19 Ekim 1829 tarihinde ilk muhtarlık teşkilatı
kuruldu, üstünden tam yüz doksan iki yıl geçti. Yüz doksan iki
yıldır muhtarlarımız bu topraklarda görev yapıyor.
Muhtarın özelliği şudur: Biz burada
milletin temsilcisiyiz ama muhtar hem devletin hem milletin temsilcisidir.
Muhtarlar, zor şartlarda kıt kaynaklarla devletin yükünü çeken
insanlardır. Özlük hakları yoktur, birlikleri yoktur, odaları
yoktur, personel çalıştıracak imkânları yoktur ama icra
dairesinden Yüksek Seçim Kuruluna kadar herkes bütün iletişimi muhtarlar
üzerinden görüyor ve muhtarlarımız kıt kaynaklarla mucize
yaratmaya çalışıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Demokrasi
merdiveninin ilk basamağı olan muhtarlarımızın
güçlenmesi demokrasimizin de güçlenmesi demektir.
Muhtarlarımızın bir kanunu yoktur; yasama organı olarak
bizler, Hükûmete bakmadan, Hükûmete kulak vermeden, Hükûmetten icazet almadan
bir an önce muhtarlarımızla ilgili bir yasal düzenlemeyi, bir kanunu
da ortaya koymak zorundayız.
Sayın Başkan, son olarak,
yaşamını halkının özgürlüğüne ve
bağımsızlığına adayan, Bosna Hersekin ilk
Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviçi vefatının 18inci
yılında saygı ve rahmetle anıyoruz. Bir veciz sözünü tüm
siyasetçilere örnek olması dileğiyle paylaşmak istiyorum.
Sayın mevkidaşım da çok güzel bir sözünü paylaştı,
tamamen katılıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Aliya
İzzetbegoviçle ilgili bir söz de benden yani onun bir sözü, şöyle
diyor: İktidara gelirseniz hâl ve hareketlerinize dikkat edin; kibirli
olmayın, kendini beğenmişlik etmeyin, size ait olmayan
şeyleri almayın, güçsüzlere yardım edin ve ahlak
kurallarına uyun. Unutmayın ki sonsuz iktidar yoktur, her iktidar
geçicidir ve herkes er veya geç önce milletin ve nihayet Allahın önünde
hesap verecektir. Ruhu şad olsun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Mahir Ünal.
Buyurunuz Sayın Başkan.
25.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünalın, kızının doğumu nedeniyle güzel temennilerini
sunan herkese teşekkür ettiğine, Baykar AŞ Yönetim Kurulu
Başkanı Özdemir Bayraktara Allahtan rahmet dilediğine, Nuri
Pakdilin 2nci ölüm yıl dönümüne, 19 Ekim Muhtarlar Gününe, Aliya
İzzetbegoviçin vefatının 18inci yıl dönümüne,
Azerbaycanın Bağımsızlık Gününü kutladığına
ve yargımıza müdahale etme hadsizliğini gösteren büyükelçilerin
açıklamasını kabul edilemez bulduklarına ilişkin
açıklaması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Çok
teşekkür ediyorum Değerli Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu haftanın güzel geçmesini, hayırlara
vesile olmasını temenni ediyorum.
Öncelikle, değerli mevkidaşlarım
Sayın Müsavat Dervişoğlu Beyefendiye, Levent Bülbül
Beyefendiye, Engin Altay Beyefendiye sevincimizi paylaştıkları
için ve bu güzel temennileri için, sevgili eşim adına ve kendi
adıma çok teşekkür ediyorum.
Değerli Başkan, dün vefat eden, millî
teknoloji hamlemizin öncü ismi, gençlerimize fikirleriyle ilham
kaynağı olan kıymetli büyüğümüz Özdemir Bayraktar
Hakkın rahmetine kavuştu. Buradan kendisine rahmet diliyorum,
ailesine başsağlığı diliyorum. Gerçekten
inanmış bir insanın neleri değiştirebileceğini
bize gösterdi.
Dün yine, Kahramanmaraşın
yetiştirdiği güzel insanlardan üstat Nuri Pakdilin 2nci ölüm
yıl dönümüydü. Kudüs Şairimiz Sayın Nuri Pakdili de
vefatının 2nci yıl dönümünde saygı, sevgi ve rahmetle anıyoruz.
Bugün yine, 19 Ekim Muhtarlar Günü. Tüm
muhtarlarımıza özverili çalışmalarından dolayı
teşekkürlerimizi sunuyorum.
Yine, bugün Aliya İzzetbegoviçin -Bilge Kral,
bilge lider- vefatının 18inci yıl dönümü. Onu Bilge Kral yapan,
Müslümanların mücadelesinin bir sembolü olmasının yanında
tabii ki değerli fikirleriydi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Yine, can
Azerbaycanın Bağımsızlık Gününü de buradan
kutluyorum.
Yine, yargımıza, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin hukuk sistemine sözde demokrasi vurgusu yaparak müdahale etme
hadsizliğini gösteren büyükelçilerin açıklamasını buradan
kabul edilemez bulduğumuzu; Türk milletine, devletimize ve
yargımıza yönelik büyük bir hadsizlik olduğunu da yine belirtmek
istiyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Sayın milletvekilleri, Anayasanın 92nci
maddesine göre verilen bir Cumhurbaşkanlığı tezkeresi
vardır, okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler
1.- Cumhurbaşkanlığının,
Birleşmiş Milletlerin Mali ve Orta Afrika Cumhuriyetinde icra
ettiği harekât ve misyonlar kapsamında hudut, şümul, miktar ve
zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tespit edilmek üzere, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin yurt dışına gönderilmesi ve Cumhurbaşkanınca
verilecek izin ve belirlenecek esaslar çerçevesinde bu kuvvetlerin
kullanılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin son olarak
6/10/2020 tarihli ve 1263 sayılı Kararıyla uzatılan izin
süresinin Anayasanın 92nci maddesi uyarınca 31/10/2021 tarihinden itibaren
bir yıl uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/1696)
4/10/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik
Konseyinin 25/4/2013 tarihli ve 2100 (2013) sayılı Kararıyla
Malide BM Çok Boyutlu Entegre İstikrar Misyonu (MINUSMA) ve 10/4/2014
tarihli ve 2149 (2014) sayılı Kararıyla Orta Afrika
Cumhuriyetinde BM Çok Boyutlu Entegre İstikrar Misyonu kurulmuştur.
BM Güvenlik Konseyinin 29/6/2021 tarihli ve 2584
(2021) sayılı Kararıyla tadil edilen MINUSMAnın görev
yönergesinde Malide istikrarın sağlanması, siyasi geçiş
sürecinin desteklenmesi, devlet otoritesinin tesis edilmesine katkı
sağlanması; silahlı grupların
silahsızlanmasının, terhis ve topluma yeniden
kazandırılmasının desteklenmesi; ulusal siyasi diyalog
sürecine destek sağlanması, Malinin güvenliğinin yeniden
inşasına yönelik uluslararası katkıların uyumlu
olmasının temini, BM personeli ve sivillerin korunması, insan
haklarının güvence altına alınması ve teşviki,
insani yardım faaliyetlerine destek verilmesi, istikrarın
sağlanması sürecinde kadınların her alanda ve düzeyde
katılımının temini, silahsızlanma, yeniden entegrasyon
ve güvenlik reformu bağlamında çocukların korunması
ve çocuklara karşı suistimal ve hak ihlallerinin önlenmesi söz konusu
Misyonun temel görevleri arasında tanımlanmıştır.
Diğer taraftan,
BM Güvenlik Konseyinin 12/11/2020 tarihli ve 2552 (2020) sayılı
Kararıyla tadil edilen MINUSCA'nın görev yönergesinde Misyonun
imkânları ölçüsünde ve konuşlandığı bölgelerde
sivillerin korunması, sivil halka yönelik tehditlerin tespit edilmesi ve
kaydedilmesi, ülkedeki geçiş sürecinde siyasal hayatın
işleyişine ve devlet otoritesinin tesis edilmesine katkı
sağlanması, ülkenin toprak bütünlüğünün korunması, insani
yardımların ulaştırılmasının
kolaylaştırılması, BM personelinin korunması, insan
haklarının korunması ve teşviki, silahsızlandırma
ve ülkeye geri dönüşlere destek verilmesi ile Orta Afrika Cumhuriyeti'nde
güvenliğin yeniden tesisi için reform çalışmalarının
desteklenmesi gibi hususlar yer almaktadır.
MINUSMA ve
MINUSCA'nın görev süreleri, BM Güvenlik Konseyi tarafından belirli
sürelerle uzatılmaktadır. Bu kapsamda, MINUSMA'nın görev süresi
BM Güvenlik Konseyinin 2584 (2021) sayılı Kararıyla 30/6/2022
tarihine kadar, MINUSCA'nın görev süresi ise BM Güvenlik Konseyinin 2552
(2020) sayılı Kararıyla 15/11/2021 tarihine kadar
uzatılmıştır.
BM tarafından,
ülkelere, söz konusu Misyonlara katılım davetinde bulunulmuştur.
Ayrıca, BM 70'inci Genel Kurulu görüşmeleri sırasında
düzenlenen Barışı Koruma Zirvesinde bahse konu BM Misyonları
için ülkemizden katkı sağlanması talebinde bulunulmuştur.
Afrika'da bölgesel istikrar ve barış için
tehdit oluşturan insani ve siyasi krizlerin çözümüne ülkemizce askerî
katkıda bulunulmasının, bölgede ve genel olarak Afrika
Kıtasında izlemekte olduğumuz faal dış politikamızın
doğal bir uzantısını oluşturacağı
değerlendirilmiş ve 2/8/2016 tarihinden itibaren bu
katkımızın sağlanması için Anayasa'nın 92'nci
maddesi uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi kararlarıyla gerekli
izinler verilmiştir.
Bu yaklaşımdan hareketle hudut,
şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tespit
edilmek üzere, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, BM'nin Mali ve Orta Afrika
Cumhuriyeti'nde icra ettiği harekât ve misyonlar kapsamında yurt
dışına gönderilmesi ve Cumhurbaşkanınca verilecek izin
ve belirlenecek esaslar çerçevesinde bu kuvvetlerin kullanılması için
Türkiye Büyük Millet Meclisinin son olarak 6/10/2020 tarihli ve 1263
sayılı Kararıyla uzatılan iznin süresinin 31/10/2021
tarihinden itibaren bir yıl uzatılması hususunda gereğini
Anayasa'nın 92'nci maddesi uyarınca bilgilerinize sunarım.
Recep
Tayyip Erdoğan
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN Şimdi,
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerinde İç Tüzükün 72nci
maddesine göre görüşme açacağım. Bu görüşmede siyasi parti
gruplarına ve şahsı adına 2 üyeye söz vereceğim.
Konuşma süreleri gruplar için yirmişer dakika, şahıslar
için ise onar dakikadır.
Tezkere üzerinde söz alan sayın
milletvekillerinin isimlerini okuyorum: İYİ Parti Grubu adına
İzmir Milletvekili Sayın Aytun Çıray, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu Erzurum Milletvekili Sayın Kamil Aydın, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın
Hişyar Özsoy, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Ahmet Ünal Çeviköz, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Fikri Işık.
Şimdi ilk söz, Sayın Aytun Çıraya
aittir.
Buyurunuz Sayın Çıray. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tezkere
konuşmama geçmeden önce Anayasanın 90ıncı maddesini
okumak istiyorum. Anayasanın 90ıncı maddesine göre Usulüne
göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun
hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık
iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe
konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası
andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler
içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda
milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.
Değerli arkadaşlar, Anayasanın
90ıncı maddesinin bu fıkrasıyla, esasen, Türkiye
Cumhuriyeti devleti egemenlik haklarından bir kısmını
Avrupa Birliğine devretmiştir. Şimdi, burada hamaset yapıp
bağımsızlık nutku atan arkadaşlar bu
değişikliği Türkiye Büyük Millet Meclisine getirmiş ama
Avrupa Birliği bir devlet ve millet politikası olduğu için
hepimiz desteklemiştik. O nedenle bugün söyledikleri ile Türkiye Büyük
Millet Meclisine getirerek yaptırdıkları Anayasa
değişikliği arasında her zaman olduğu gibi derin bir
çelişki ve ikiyüzlülük vardır.
Değerli arkadaşlar, Birleşmiş
Milletler misyonu çerçevesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin Maliye ve Orta
Afrikaya asker göndermesi konusundaki tezkereye olumlu oy vereceğiz.
Bununla birlikte, bu tezkeredeki bazı ibareler konusunda
itirazımız var çünkü biz, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ilgili
Misyon bağlamında Mali ve Orta Afrika Cumhuriyetinde
bulunmasının hududunun, şümulünün, miktarının ve
zamanının sadece Cumhurbaşkanı tarafından takdir ve
tespit edilmesini sorunlu görüyoruz. Ancak biliyoruz ki bu tür ibareler,
özellikle bu ucube rejimin savunucuları tarafından yürürlükteki
sistemin bir gereği olarak takdim edilecektir. Yine biliyoruz ki bunlar,
esasen ülkemizin tüm cumhuriyet tarihi boyunca karşı
karşıya kaldığı en muazzam sorun olan mutlak güçler
birliğinin hayatımıza bir yansımasından başka
hiçbir şey değildir. Bu sorun o kadar büyük, o kadar derin, o kadar
şiddetlidir ki önümüzdeki kışı milletimiz için
şimdiden tam bir kâbusa dönüştürmüştür.
İnsanlarımız, bu kışı nasıl
atlatacağını, âdeta nasıl ayakta ve hayatta
kalabileceğini kara kara düşünmeye başlamış, derin bir
umutsuzluk ve çaresizlik psikolojisi içinde sürüklenmenin eşiğine
gelmişlerdir.
Değerli milletvekilleri, Sayın Genel
Başkanımızın ülkemizin dört bir tarafındaki
ziyaretleri, insanımızın bu çok üzücü ruh hâlini bütün
çıplaklığıyla ortaya koymak bakımından son derece
önemlidir ama bu ziyaretleri daha da anlamlı ve önemli kılan iki
etken daha vardır: Bunlardan ilki, başta Genel Başkanımız
olmak üzere Millet İttifakının mevcut ve muhtemel tüm
paydaşlarının halkımızla bir araya gelmeleri, tek adam
yönetiminin tüm ülkeye hâkim kıldığı karamsarlık
ikliminde hayati bir ihtiyaç hâline gelmiş dayanışma ruhunu, bu
ruhtan neşet eden umut ve iyilik duygularını beslemesidir. Bu,
aslında, acımasız bir iktidara karşı tüm
insanlarımızı birleştirecek bir vicdan kardeşliği
ve onun ortaya çıkardığı bir vicdani direnişi
ateşlemiştir. Bu kardeşlik ve direniş ruhu, her geçen gün
biraz daha büyüyerek toplumumuzda dalga dalga yayılacak bir kader
ortaklığı duygusudur. Kader ortaklığı duygusu;
kaybettiğimiz demokrasimiz, özgürlüklerimiz ve ekmeğimiz için
doğmuş, kendisini toplumumuzun tamamını sarıp
sarmalayacak çok güçlü bir vatandaşlık bilinci şeklinde göstermektedir.
Bu, esasen, kutuplaşmış ve ayrışmış bir
topluluklar yığını olmaktan çıkıp sadece
farklılıklarını değil muazzam benzerliklerini esas
alarak kabullenmiş, onları çatışma meselesi olmaktan
çıkarmış, geçmiş değil gelecek odaklı bir millet
olmak demektir. Gelecek odaklı millet -bu kavramın altını
çiziyorum- geçmişe takılmayıp kalıcı olarak gelecek
odaklı bir millet olduğumuz anda, yirmi yılda adım
adım milletin tüm varlıklarına Düyun-ı Umumiye muamelesi
yapan, âdeta otokratik tek insan yönetimine dönüşen rejimin bize
sistematik şekilde kaybettirdiklerini geri kazanmak demektir. Bu nedenle
tarihimiz boyunca olmadığı kadar önemli ve varoluşsal bir
ilk seçimde, Türkiye, vereceği oylarla bir dönüm noktası
oluşturacaktır.
Ancak burada aynı önem ve anlamı
taşıyan ikinci bir faktör daha söz konusudur. Sayın Meral
Akşenerin iktidarın pahalılık ve pandemi sürecinden büyük
zararlar gören insanlarımızla buluşmasının,
onların dertlerini içten bir samimiyetle dinlemesinin; eskilerin deyimiyle
halkımızla hemhâl, yenilerin deyimiyle frekansları
tutturmasının gittikçe artan etkisi ortaya çıkmaya
başlamıştır. İnsanımızın dikkatini
rejim ve onun daha da derinleştirdiği ekonomik, sosyal buhrana
çevirmiştir. Milletimiz, artık, içine düşürüldüğü sefalet
çukurunun Sayın Erdoğanda vücut bulan tek adam rejiminden de
kaynaklandığını çok iyi idrak etmektedir; 5 milyon
Suriyelinin, oluk oluk gelen Afgan milislerin başta metropollerimiz olmak
üzere, ülkemizin dört bir tarafına yayılmış
olmasının kendisini nasıl fakirleştirdiğini, refah ve
zenginliğinin önünü nasıl kestiğini artık hiç
olmadığı kadar fark etmiştir. Milletimiz,
yargının tek adam rejiminin bir uzantısı hâline
dönüşmesinin, adaletin âdeta yok olmasının kendi
hayatındaki vahim etkilerini tüm çıplaklığıyla
görmektedir; S-400ler üzerinden Putinle, Patriotlar vasıtasıyla
Bidenla değerli dostum edebiyatındaki gerçek
dışılığı ve utanç verici dost kabul edilme
teşebbüslerini yerin dibine geçmiş gibi izlemektedir.
Değerli milletvekilleri,
vatandaşlarımızın siyasi bir mahiyete ve derinliğe
bürünen duyguları bu kadarla sınırlı değildir. Sade
insanlarımız, Allah tarafından doğuştan kendisine
verilen ırk, sosyal, kültürel kimlik unsurlarının sinsice
yöntemlerle birbirlerine düşmanlaştırılmak için
kullanıldığının da farkına varmaktadır.
Burada yürütülen iktidar mekanizmasının, bölücülük mekanizmasının
işleyişini de gayet iyi kavramıştır. Bu konudaki
gözlem ve tecrübelerini, başta sosyal medya olmak üzere, henüz nispi bir
özgürlüğün hüküm sürdüğü iletişim platformları üzerinden
toplumun bütün kesimleriyle paylaşmaktadır. Artık milletimiz,
kendi iktidarının bekası için âdeta her türlü manipülasyonu göze
almış bir rejimden duyulan korkuyu paylaşarak ve birleşerek
aşmayı öğrenmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu, milletçe, gönülden
gönüle anlaşarak, vicdan kardeşliğini tesis ederek korkuyla
baş etmenin millî bir stratejisidir. Kendi iktidarlarını
devletin veya milletin bekasıyla özdeşleştirerek
kutuplaşmaları ve kamplaşmaları teşvik eden bir
rejimin, mesela, SADAT gibi birtakım çok karanlık paramiliter
aparatların provokasyonlarına ve tedhiş eylemlerine
karşı soğukkanlılıkla fırsat vermeme
bilincindedir.
Kısaca, değerli arkadaşlarım,
her kesimden vatandaşlarımız, doların 9,32 lira olması
ile Merkez Bankası bağımsızlığının
çiğnenmesi arasındaki ilişkiyi artık fark etmiştir.
Yeni köprülerin ve otoyolların dövize endekslenmiş geçiş
garantilerini karşılamak için iktidarın onları
rızkından ettiklerini, pahalılık nedeniyle artan gıda
giderlerini düşürmek için üniversitelilere yaptıkları Porsiyonu
küçült. veya Öğün atlat. tavsiyelerindeki nobran vicdansızlık
arasındaki çelişkinin milletimiz farkındadır.
Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli
üyeleri; Türkiyede, rahmetli Turgut Özalın orta direk diye tabir
ettiği orta sınıflar büyük bir erime sürecine girmişlerdir.
Bu, iktidarın bilinçli olarak izlediği ekonomik politikaların
doğrudan bir sonucudur. Yoksulluk, AKP tarafından âdeta bir iktidarda
kalma stratejisi hâline getirilmiştir. Üretimin geri plana itilmesi ve
bunun sonucunda işsizlik dramatik olarak artmıştır. Bütün
bunlar milleti yoksullaştırma stratejilerinin bir
parçasıdır. İlgili stratejinin çok önemli bir boyutu KÖİ
modelinin yani dövize endeksli geçiş garantili köprü, otoyol ve tünellerin
saray tercihli müteahhitlere muazzam bir servet transferine dönüşmüş
olmasıdır.
Bir diğer boyutu da özellikle otomobil ve
ihtiyaç, tüketim kredisi üzerinden cumhuriyet tarihimizin en büyük dolaylı
vergileriyle, olması gerekenin 3 misli fazlasıyla
borçlandırılarak orta direğin zamana yayılmış bir
fakirleştirme programına tabi tutulmuş olmasıdır.
Türkiyede orta sınıflar bu yolla âdeta tuzağa
düşürülmüşlerdir. Her geçen yıl daha erken üst vergi dilimlerine
girmeye başlamışlar yani milletten alınan kaynaklar iktidar
partisinin teveccühüne mazhar inşaat firmalarına
aktarılmıştır. Ancak Adalet ve Kalkınma Partisinin orta
sınıfı eritme politikaları bunlarla kalmamış,
2008den sonra emekliliğe hak kazananların neredeyse tamamına
düşük emeklilik maaşları bağlanarak emeklilik
yoksulluğa dönüştürülmüştür.
Değerli milletvekilleri, böylece genç nüfus da
üretimsiz bir ekonomiyle bağlantılı olarak hizmet sektöründe
gelip geçici işlerle AKP yönetiminin yoksullaştırma
politikalarının kurbanı hâline gelmişlerdir. Bu,
geleceğimizin geleceksizleştirilmesidir, kesintisiz bir buhran
hâlidir. İnsanlarımız hiçbir biçimde bu sistematik ve organize
yoksullaştırma politikalarını hak etmemişlerdir. Bu
nedenle, hangi kesimden olursak olalım, kendimizi hangi aidiyet unsuruyla
tanımlarsak tanımlayalım hepimizin önünde tek yol var: Bu
fakirleştirme ve kutuplaştırma politikalarının
sorumlusunu özgür irademizle sandığa gömmek.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partisini eleştirmekle, şu ana kadar çeşitli
saiklerle AKPye oy vermiş vatandaşlarımıza bugüne kadar
verdikleri kararlarından ötürü saygısızlık etmeyiz,
onları, oy verenleri AKPyi yönetenlerle bir tutmayız. Onlar Adalet
ve Kalkınma Partisinin vaatlerine inandılar, Ülkem, ailem iyi
olsun. diye AKPye oy verdiler. Bizim hesabımız iktidar
sahipleriyledir, onlara oy verenlerle değil. Bazılarının
sanki iktidarın asli sahiplerinin kusurlarını ona oy verenlere
fatura etmeye çalışmaları kabul edilemez. Elbette bu konuda
hepimizin zaten son derece duyarlı olduğunu biliyoruz ancak biz ne
kadar iyi niyetli olursak olalım -böyle yorumlanmaya elverişli- her
kelimemizin çarpıtılacağını ve seçmenlerin oy
tercihlerini değiştirmelerini engellemek için
kullanılacağını bilmeliyiz.
Değerli milletvekilleri, bu kutsal
çatının altında partim ve Genel Başkanım adına
açıkça ifade ediyorum: 28 Şubat korkutmalarıyla milletimiz
aldanmasın, aldatılmasın, aldırmasın. Bizim
iktidarımızda hiçbir vatandaşımız bugüne kadar elde
ettiği inanç ve kültürel haklardan bir adım geri götürülmeyecek. Biz,
insan haklarına saygılı, inançlara saygılı, kültürel özgürlüklerin
sonuna kadar özgürce yaşandığı bir büyük demokrasisi olan
Türkiye hayal ediyoruz. Millet İttifakının mevcut ve muhtemel
paydaşlarının güçlendirilmiş, iyileştirilmiş
anayasal cumhuriyet ve demokrasi projesi, milletimizin sadece ittifaka oy
verecek seçmenleri için değildir, her bir
vatandaşımızın diğerleriyle eşit onura sahip
olduğu milletimizin tamamı içindir. Biz, radikal İslamcı
ideolojisiyle, cumhuriyetimizle hesaplaşmaya ve onu paranteze almaya
kalkışan AKP zihniyeti gibi iktidara rövanş almak için
değil, vatandaşlarımızın kendi
mutluluklarının peşinden gitme haklarını garanti etmek
için geliyoruz.
Sayın Başkan, yüce Meclisimizin
değerli üyeleri; her vatandaşımızın birer insan, birer
birey olarak başkalarına zarar vermedikçe kendi mutluluğunun
peşinden gidebilmesi en temel özgürlük hakkıdır. Hukukun üstünlüğüne
dayalı bir devlette bu hak tüm içeriğiyle gözetilip korunur. Bunu
sağlayan diğer unsur, devletin temel fonksiyonuyla ilgili kuvvetlerin
birbirinden sağlam bir şekilde ayrılmasıdır.
Türkiye'de bugün olmayan dolayısıyla rejimimizi bir demokrasi
değil otokrasi kılan da budur; mutlak güçler
ayrılığı olmadığı gibi, tam aksine, mutlak
güçler birliğinin ortaya çıkmasıdır. Nitekim bugün gelen
tezkerede dahi bu tezkerenin zamanının, şümulünün ve nasıl
uygulanacağının tek bir kişi tarafından
yapılacağına dair belirtilen bölümdür. Değerli
arkadaşlar, 16 Nisan 2017 referandumu ve onun sonucunun hayata geçmesini
sağlayan 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve
milletvekili seçimlerinden sonra başımıza gelen işte budur.
24 Haziran 2018de 4 lira 55 kuruş olan 1 ABD dolarının bugün
9,30 lirayı geçmesinin sebebi aynı zamanda bu ucube rejimdir; her
şeyin ve her kararın bir kişiye bağlanmasıdır.
Resmî olarak daha 1960lı yıllarda dünyanın en büyük 17nci ekonomisini
devralan bu iktidarın, şimdi, Türkiye'yi dünyanın 21inci ekonomisine
düşürmüş olması da hem kötü ekonomi yönetiminin sonucu hem de bu
rejimin bu sonucu derinleştirmesidir. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
Şimdi, bu iktidar o kadar çelişkiler
içindedir ki bir önceki Onuncu Beş Yıllık Kalkınma
Planında Türkiye için hedeflerini 2 trilyon dolar gayrisafi millî
hasıla olarak koymuş, kişi başına millî geliri 25 bin
dolar olarak koymuş ve ihracatı da 500 milyar dolar olarak
koymuştu. Sonra yeni yapılan kalkınma planında bunu revize
etti, 2 trilyon dolarlık gayrisafi millî hasılayı 1 trilyon
dolara düşürdü ve kişi başına düşen millî gelirimizin
de 12.450 dolar olacağına karar verdi; bu da yetmedi, son
yapılan orta vadeli planla 945 milyar dolara indirdi ama gerçekte kişi
başına düşen millî geliri de 8 bin doların altına
indirdi. İşte, rejimin ve siyasi iktidarın Türkiyeyi
getirdiği nokta budur. Bu demektir ki resmî olarak G20den
çıkarılmamız bir an meselesidir. Bu, hicap verici bir hadise
olur; kırk yıllık, elli yıllık bir ülkeyi sen
getiriyorsun, G20nin dışına düşürüyorsun. Ancak dünya
özgürlükler sıralamasında son on yılda nasıl serbest bir
düşüş yaşadıysak, hukukun üstünlüğü endeksinde büyük
irtifa kaybına uğradıysak bizi orta gelirli bir ülke seviyesine getiren
gayrisafi millî hasıla büyüklüğümüzü de aynı hızla kaybettik.
Bu gerçek, esasen orta sınıflarımızı gayet sistematik
bir biçimde eriten ve yoksullaştırma politikalarında bir iktidar
bekası arayan zihniyetin kaçınılmaz sonucudur.
Değerli milletvekilleri, biz milletimizi hem
refah hem de özgürlükler açısından yoksullaştıran bir
iktidara karşı, hukukun üstünlüğüne ve mutlak kuvvetler
ayrılığına dayalı, anayasal bir cumhuriyet ve
demokrasi olarak Türkiye Cumhuriyeti devletini ayağa
kaldırmaya kararlı ve azimliyiz. Biz, milletçe idrak etmeliyiz ki
demokrasi yoksa, özgürlüklerimiz elimizden alınmışsa ne
kimliklerimizin ne inançlarımızın ne fikir
ayrılıklarımızın hiçbir önemi yoktur.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Sayın Kamil
Aydın.
Buyurunuz Sayın
Aydın. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın Başkan, çok muhterem
milletvekilleri; Mali ve Orta Afrikaya asker gönderilmesinin bir yıl daha
uzatılmasına dair cumhurbaşkanlığı tezkeresi
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına düşüncelerimizi
ifade etmek üzere söz almış bulunmaktayım; yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Sözlerime
başlamadan önce, benden önce birçok konuşmacının ifade
ettiği gibi, ben de aynı duygu ve düşüncelere katılarak
rahmete mazhar iki güzel insanı anarak bir şeyler söylemek istiyorum.
Birincisi, Özdemir Bey, gerçekten savunma sanayisinde yüksek ideallerimizi
gerçekleştiren abide bir şahsiyetti; Allah rahmet eylesin.
İkincisi, yine,
dünyanın aslında içini boşaltıp sadece kavramsal bir tanımlama olarak
dillerine pelesenk ettikleri insan hakları, demokrasi ve hukukun
üstünlüğü noktasında Haçlı Seferlerinin postmodern bir sürecinde
yaşadığı her türlü çileye, işkenceye, soykırıma
rağmen çok açık ve net bir şekilde abide bir örnek
olmuştur; insanlığı ve insan olmanın yüksek bir
değer olduğunu bütün dünyaya haykıran büyük bilim insanı,
mütefekkir ve dava adamı Aliya İzzetbegoviçi rahmetle anıyoruz.
Çünkü o, özellikle 20nci yüzyılın son çeyreğinde postmodern bir
Haçlı seferine dönüştürülen zulmete şöyle seslenmişti,
kıymetli konuşmacılar farklı alıntılar
yaptılar, beni de etkileyen sözleri şuydu: Evet, onlar çok yüksek
yerlere kiliselerini inşa edebilirler, çok yüksek yerlere
haçlarını asabilirler ama başlarını her göğe
kaldırdıklarında mutlaka hilali göreceklerdir. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Allaha şükür, bu,
Aliyanın gerçekten ne kadar dönemler ötesi bir bilgi, birikim sahibi
olduğunu, düşünceleriyle müsemma bir yaşam tarzına sahip
olduğunu ifade etmenin çok açık, net bir göstergesidir.
Tabii, paylaşmak istediğim üçüncü mesele
de şu: Dün 30uncu yılını coşkuyla idrak ettik,
heyetleri de buradaydı, birlikte kutladık, can
Azerbaycanımızın 30uncu Bağımsızlık Günüydü;
Allaha şükür, bunu bir de geçtiğimiz aylarda Karabağın
özgürleşmesiyle taçlandırdık. Buradan bütün Azerbaycana
seslenerek söylüyorum: Bağımsızlığınız,
toyunuz kutlu olsun.
Saygıdeğer milletvekilleri, ulusların
kaderlerini belirleyen çok faktör vardır. Bu faktörleri kendi içerisinde
mukayese etmeye çalıştığımızda çok öne
çıkan, çok belirginliği olan bir tanesi coğrafyanın o ulusa
yüklediği sorumluluklardır. Dolayısıyla, dünya
coğrafyasına baktığımızda
bazılarının çok talihli, bazılarının maalesef çok
talihsiz olduklarına tanıklık etmekteyiz ama bunu
değiştirme imkânı olmadığı gibi sadece teyakkuz
hâlinde olma, tedbir alma, güvenlikli olma stratejileri geliştirmekten
başka yapacak fazla bir şey yok. Dolayısıyla,
uluslararası ilişkilerde stratejileri belirleyen coğrafi konum
ve ehemmiyeti de dikkate aldığımızda, özellikle Asya ve
Afrikanın dün olduğu gibi, bugün de uluslararası emperyalist
güçlerin mücadele alanı olmaya devam ettiğine tanıklık
etmekteyiz. Şimdi, bugünü aslında iyi anlamak için geçmişe bir
projeksiyon sunmak lazım, bir ayna tutmak lazım. Müsaadeniz olursa
öyle bir ayna tutmaya çalışacağım çünkü dünsüz bugün,
bugünsüz yarın kopuktur, bir şey ifade etmez.
19uncu yüzyılda, güçlü ve egemen yapıdaki
Avrupa devletlerinin rekabetlerinin sınırlarını bir bakıma
-özellikle bilimde, sanatta, teknolojideki gelişmelerde ve bunun
teknolojiye yansıması doğrultusunda- bulundukları
coğrafyanın dışarısına -mücadele
alanlarının- taşıdıklarına tanıklık
ettik. İşte, o dönemde maalesef, o kaderin yüklediği
ağır sorumluluk kime denk geldi, kime çattı? Özellikle ham
madde, insan kaynağı ve pazar noktasında bakir, çok rahat
erişilebilir, biraz da masum olan Asya ve Afrika Kıtalarına denk
geldi. Şimdi bunu birazcık açmak gerekirse, aslında,
Batıda, işte, insan hakları noktasında bugün hâlâ büyük
bir sorun teşkil eden siyahi insan varlığının
nedenleri de ta o dönemlere gitmektedir. Çok kısa dönemde büyük
başarıların elde edildiği, büyük yapısal
reformların gerçekleştiği büyük Avrupa başkentlerine
baktığımızda bunun kanlı, çok açık mazisini
görmekteyiz. İşte, bu insan gücü kaynağının
devşirilmesi, burada köle gibi çalıştırılmaları
sonucu elde edilen -sözüm ona- başarılardı. Ham madde de
öyleydi; taşınabildiği kadar taşındı ve pazar
noktasında da yapılanlar, üretilenler bir şekilde oralara tekrar
geri satıldı, gönderildi.
Şimdi, tabii, bu Sanayi Devriminin olumsuz
etkilerinin çok açık ve net bir şekilde işgalleri beraberinde
getirdiğine tanıklık ettik ama tabii, bunlar söylemde çok
açık, net ifade edilmedi çünkü söylemde bunu doğrudan ifade etmek çok
kabullenilebilir bir şey değil. Ne oldu söylemin adı? Mutlaka
kanuni, mutlaka bilimsel, mutlaka kabul edilebilir bir mazerete
dönüştürülme düşüncesi vardı; işte, o da neydi? 18inci
yüzyıl ile ta 1950lere kadar yüz elli yıllık süreçte Batı,
Doğuyu istediği gibi ifade etme, tanımlama, yönlendirme
cihetine gitti. Bunun adına da işte bizim dilimize
Şarkiyatçılık diye çevirdiğimiz oryantalist bir bilimsel
tavır konuldu yani önce tanımladılar, önce ifade ettiler,
eksikleri saptadılar, daha sonra, eğitimden sanata, sanattan bilime,
bilimden inanca, kültüre her türlü takviyeleri, yardımları götürme
düşüncelerini ifade ettiler. Hâlbuki söylem ile eylem arasında çok
büyük bir çelişki vardı. Neydi bu çelişki? Aynen işte
20nci yüzyılda, 1990larda, 2000lerin başında Irak için
yaşadığımız, aynı söylemler vardı. Büyülü
kelimeler, gerçekten makul, mantıklı, kabul edilebilir ifadeler ama
içinde ne vardı? İçinde, baldıran zehrini andıran, o
coğrafyaya gerçekten zulmü götürecek birtakım projeler vardı
yani söz barıştı, kardeşlikti, insan
haklarıydı, demokrasiydi, hukukun üstünlüğüydü, Irak
özgürleştirilecekti gibi
19uncu yüzyılda da Afrika ve Asya
ulusları, halkları özgürleştirilecekti; söylem buydu ama
aslında sömürülmenin diğer bir ifadesiydi.
Şimdi, bunu ben söylemiyorum, aslında buna
benzer dersler yaparken -çok böyle, bir nostalji yaşadım-
sömürgecilik ve sömürgecilik sonrasıyla ilgili derslerde, hiç
unutmuyorum -bir İtalyan tarihçi- Raimondo Luraghi diye bir yazarın
Sömürgecilik Tarihi kitabının kapağında çok veciz bir
hatıra vardı, ifade vardı; daha sonra bütün Türkiye kamuoyunun
diline pelesenk oldu ama ilk çıkış noktası, o kitabın
kapağında neşredilmesiydi. Orada, çok ilginçtir, hepinizce
malum, Kenyanın kurucu Devlet Başkanı Kenyatta şöyle
söylüyor, bu benim ifade etmeye çalıştıklarımı çok
veciz bir şekilde şöyle söylüyor, diyor ki: Batılılar
geldiklerinde ellerinde İncil, bizim ise topraklarımız vardı.
Gözlerimizi kapatıp bizim dua etmemiz gerektiğini söylediler.
Yaptık fakat gözümüzü açtığımızda bizim elimizde
İncil, onların ellerinde ise bizim topraklarımız
vardı. Şimdi, tabii, Kenyattanın söylediği bu şey,
işte bugün tezkerede konuştuğumuz mevzuların ta
çıkış noktalarını, nedenlerini göstermektedir.
Bugün de buna benzer çok örnekler yaşadık.
İlginçtir, bugün yine önemli bir şahsiyetin ölümüne
tanıklık ettik, efendim, Bush Kabinesinin Dışişleri
Bakanlığını yapan -siyahi- asker kökenli Colin Powell ölmüş.
Ama bu Colin Powell bize neyi hatırlattı? Irak olaylarını
hatırlıyorsak, bilimsel çalışmalar
ışığında, özellikle Dünya Atom Enerjisi Kurumunun
başını da büyük bir zapturapt altına alarak -Baradeyi
unutmuyoruz- olmayan bir şeyi ısrarla var diye söylettiler. O da
neydi? Nükleer silahlar. Binlerce nükleer silah var Irak'ta.
Dolayısıyla bizim oraya gitmemizi legalleştirecek mutlaka bir ön
çalışma, bir oryantalist hazırlanma, pişirilme söz konusu
olmalıydı, Colin Powell da bunu çok net bir şekilde yaptı
ama aynı Colin Powell çok yıllar sonra
pişmanlığını ifade etti, yanlış
olduğunu, nedamet getirdiğini söyledi; bilmiyoruz tabii ne derece
kabul edilecek.
Saygıdeğer milletvekilleri, işte
böyle bir coğrafyadan bahsediyoruz. Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti
dediğimizde, günümüzde bu kadim coğrafyalar gerçekten egemen güçlerin
mücadele alanı olmaya devam etmektedir. Bunun en somut ve trajik
örneklerini hâlihazırda Afganistan'da, Libya'da ve Suriye'de görmekteyiz.
İşte, böylesine eylem ve söylem arasındaki korkunç uçurum
ironisinin ışığında bugüne kadar Orta Afrika Cumhuriyeti
ve Mali'de sözüm ona istenen, arzulanan, hedeflenen ne barış ne huzur
ne de ekonomik kalkınma ve gelişme gerçekleşmiştir. Aksine,
kaos, kargaşa ve beraberinde getirdiği insanlık trajedileri hâlâ
devam etmektedir çünkü doğrudan müdahaleler bugün artık biçim
değiştirmiştir ve vekâlet güçler ve gruplar üzerinden
yürütülmektedir. Afrika'nın birçok yerinde olduğu gibi,
Fransızların yarattığı memnuniyetsizlik ve buna
mukabil Rusyanın Wagner gibi dolaylı güçleriyle bölgeye nüfuz etmesi
bölgedeki sorunları daha da derinleştirmiştir. Bunlardan biri
de, bu coğrafyalardan biri de Mali ve Orta Afrika Cumhuriyetidir.
Geçmişten günümüze devam eden bu acı
gerçekler ışığında yine de başta
Birleşmiş Milletler gibi uluslararası örgüt ve
yapıların önlem alıcı ve çözüm üretici girişimleri
görülmektedir. Bu bağlamda her 2 Afrika ülkesinde yaşanan her türlü
sorunun uluslararası bir sorumluluk anlayışıyla çözümüne
yönelik alınan kararların kısaltılmış
karşılıkları olan MINUSMA ve
MINUSCAnın
görev süreleri Birleşmiş Milletlerin Güvenlik Konseyi tarafından
belirli sürelerle uzatılmaktadır. Bu kapsamda MINUSMAnın görev
süresi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2584 sayılı
Kararıyla 30/6/2022 tarihine kadar, MINUSCAnın görev süresi ise
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2552 sayılı
Kararıyla 15/11/2021 tarihine kadar uzatılmıştır.
Birleşmiş Milletler tarafından ülkelere, söz konusu misyonlara
katılım davetinde bulunulmuştur. Ayrıca, Birleşmiş
Milletlerin 70inci Genel Kurulu görüşmeleri sırasında
düzenlenen Barışı Koruma Zirvesinde bahse konu
Birleşmiş Milletler misyonları için ülkemizden katkı
sağlaması talebinde bulunulmuştur.
Afrika'da bölgesel istikrar ve barış için
tehdit oluşturan insani ve siyasi krizlerin çözümüne ülkemizce askerî
katkıda bulunulmasının bölgede ve genel olarak Afrika
Kıtasında izlemekte olduğumuz faal dış
politikamızın doğal bir uzantısını
oluşturacağı değerlendirilmiş ve 2/8/2016 tarihinden
itibaren bu katkımızın sağlanması için
Anayasa'nın 92nci maddesi uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi
kararıyla gerekli izinler hâlihazırda verilmiştir. Bu
yaklaşımdan hareketle, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
Birleşmiş Milletlerin Mali ve Orta Afrika Cumhuriyetinde icra
ettiği harekât ve misyonlar kapsamında yurt dışına
gönderilmesi ve Cumhurbaşkanınca verilecek izin ve belirlenecek
esaslar çerçevesinde bu kuvvetlerin kullanılması için Türkiye Büyük
Millet Meclisinin son olarak 6/10/2020 tarihli ve 1263 sayılı
Kararıyla uzatılan iznin süresinin 31/10/2021 tarihinden itibaren
bir yıl daha uzatılması hususunda Milliyetçi Hareket Partisi
olarak gerekli desteği sağlayacağımızı
açıkça ifade etmekteyiz.
Tabii, bu düşüncelerimizi, bu destek
ifadelerimizi söylerken iki önemli ana aks üzerine oturtarak belirtmek
istiyoruz. Birincisi, dünyanın bir parçası olma yükümlülüğü ve
sorumluluğumuz vardır. Yani uluslararası örgütler içerisinde
-özellikle görev aldığımız, sorumluluk
paylaştığımız yapılar içerisinde- bizim de
rolümüz gereği, sorumluluğumuz gereği yapmamız gereken bir
katkıdır çünkü insanlık adına -çok detaylı gerekçede
yazılı- bölgedeki birtakım sıkıntıların
gerçekten deruhte edilmesi, yok edilmesi adına istenen bir şeydir ama
bizim asıl, ikinci nedenimiz, biz o coğrafyaya çok yabancı
değiliz. Bizim o coğrafyayla geçmişten bugüne çok farklı
bağlamlarda ilişkilerimiz olmuştur; adına gönül
coğrafyası diyelim, adına mazlum, mağdur ve istenilen bir
coğrafya diyelim, ne dersek diyelim, bizim oradaki dört yüz yılı
aşkın tarihî geçmişimiz bize ayrı bir sorumluluk daha
vermektedir. Bu, birinciden daha önemlidir bizim için çünkü gerçekten, orada
-biraz önce ifade ettiğim gibi- 19uncu yüzyıldan bugüne kadar egemen
güçlerin iktisadi ve siyasi varlıklarının idamesi adına
hiçbir insani değer tanımaksızın yaptıkları
bizimle hiçbir zaman bağdaşmayacak niteliklerdir ve nitekim, bugün
işte bunları yapanların o coğrafyada kabulü söz konusu
değil, gönderilmesi söz konusu ama buna mukabil Ey vefalı Türk, ey
özlenen Türk, ey aman dinlediğimizde tarihî misyonuyla bize her zaman el
uzatan Türk; neredesin, buyur gel, kucağını aç, hep birlikte
huzur içinde yaşayalım. diyen yüksek misyonun adıdır. Onun
için -Cezayir'de dışlanan bir Macron ama istenen, özlenen bir
Türkiye- Afrika'nın birçok yerinde, yine aynı şekilde
Asya'nın birçok yerinde -işte en tipiğini Afganistan
örneğinde yaşıyoruz- bu sorumluluğumuz, bu tarihî
misyonumuz gereği, efendim, kabul edip giderek orada Mehmetçikin
barışın, huzurun bir güvencesi, teminatı olduğunu bir
kez daha tarih önünde, milletler mücadelesinde ispatlamanın yoludur.
Dolayısıyla, bugün görüştüğümüz bu tezkerenin kabulü
noktasında duruşumuz nettir. İnşallah, kabulü sonrası,
yüce Meclisimiz tarafından onayı sonrası hayırlara vesile
olur, hem ülkemize hem milletimize hem de gerçekten huzur, barış
arayan Afrika'daki insanlığa fayda ve iyilik getirir diye düşünüyorum.
Bu sözlerle yüce Meclisinizi saygıyla
selamlıyorum, Allaha emanet ediyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Hişyar Özsoy.
Buyurunuz Sayın Özsoy. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HİŞYAR ÖZSOY
(Diyarbakır) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de grubum adına,
Cumhurbaşkanlığının Mali ve Orta Afrikaya asker
gönderme tezkeresini konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Hükûmet yok tabii ki, iktidardan da çok kimse yok.
Böyle, biraz boşluğa konuşacağız her zaman
yaptığımız gibi. Zaten Meclis, maalesef, çoğu zaman
boşluğa konuştuğumuz, istişare yapamadığımız,
diyalog kuramadığımız bir zemin. Bakalım, sonucunda da
aslan Mehmetçikler Afrikaya gidecek. Bir bakalım, ne olacak? İçler
acısı bir durum açıkçası, bunu böyle ifade etmek istiyorum.
Şu karşıda duran kameralar var;
hiçbir zaman kameraya konuşamadım, herhâlde bu defa kameraya
konuşacağız yani. Çünkü bu kürsü, çoğu zaman,
istişarenin yapıldığı değil, kameralara
konuşulan bir kürsü olmuş durumda. Bu anlamda, ben genel bir hayal
kırıklığını ifade ederek başlamak istedim.
Şimdi, tezkerenin sonlarına doğru
gerekçelerden bir tanesi yani asker gönderme gerekçelerinden bir tanesi
şöyle neşredilmiş; tezkereden küçük bir alıntı
okuyorum: Afrikada bölgesel istikrar ve barış için tehdit
oluşturan insani ve siyasi krizlerin çözümüne ülkemizce askerî
katkıda bulunulmasının bölgede ve genel olarak Afrika Kıtasında
izlemekte olduğumuz faal dış politikamızın doğal
bir uzantısını oluşturacağını
değerlendirmiş... diyor. Şimdi, burada iki konu var. Birincisi,
kıymetli arkadaşlar, Birleşmiş Milletlerin misyonu
çerçevesinde Türkiye bir sorumluluk alıyor üzerine, Oraya asker
göndereceğim. diyor. Bu, BM misyonu çerçevesinde ama bu tezkerenin
meşrulaştırılma biçimi sadece BM istiyor diye değil,
Bizim Afrikada faal bir dış politikamız var, bu faal
dış politikamızın doğal bir uzantısı olarak
da biz bunu istiyoruz. diyor. Ben şimdi, bugün size o faal dış
politikadan kasıt nedir, bugün biraz bunu anlatmak istiyorum.
Şimdi, kıymetli arkadaşlar, malum,
biliyorsunuz, Türkiye dış politikada, dünyada, genel olarak,
özellikle Avrupadan tecrit edilmiş durumda. Cumhurbaşkanının
çok fazla görüşebildiği Batılı lider neredeyse yok. Merkel
de bu, mülteciler hatırına gidip geliyor her fırsatta. Randevu
alabilmek için çok fazla lobi yapılıyor ama Batılı liderlerden
randevu bulamayan Cumhurbaşkanı her fırsatta Afrikalı bir
liderle görüşüyor. Geçen hafta Angoladaydı. Tabii ki onlarla da
görüşmek lazım ama şu son birkaç yılda Afrikayla artan ya
da arttırılmaya çalışılan ilişkiler ile Avrupa
Birliğiyle yıkımın eşiğine gelmiş
ilişkiler arasında da ilginç bir zamansal paralellik söz konusu.
Bundan kastım şu: Avrupa Birliğiyle ilişkilerde Avrupa
Konseyiyle ilişkilerde binbir türlü krizin içerisinde boğuşurken
Türkiye, daha yoğunlukla Orta Doğu, Kuzey Afrika hatta şimdi
Orta Afrikaya doğru birtakım askerî, diplomatik girişimlerle
Belki buralardan bir şey koparırım. gibi bir mantık
izliyor.
Tabii, dünyada, diplomaside, genel olarak,
Türkiye'nin şu an demokrasi adına söyleyebileceği çok fazla bir
şey yok, değil mi arkadaşlar? Demokrasi karnesi en fazla
eleştirilen bir ülke. Ekonomik durum içler acısı; G20nin
dışına düşmüş durumda, şu an 21inci sırada,
20nci sırada da değil. Hukuki anlamda zaten çok ciddi
sıkıntılar yaşıyor ve Türkiye, bir dönem sahip olduğu
o model ülke olma itibarıyla sahip olduğu ideolojik misyonu da
şu an tamamen yitirmiş durumda. Kimse artık, Türkiye'yi bir
model olarak görmüyor. On yıl önce görüyordu gerçekten; Orta Doğu'da,
Kuzey Afrika'da Türkiye birçok kesime esin kaynağı olan bir model
gibi görünüyordu.
Şimdi demokrasi, ekonomi, hukuk, ideoloji gibi
alanlarda, kültürel hegemonya gibi alanlarda tam bir çöküş yaşayan
AKP Hükûmeti, hem Birleşmiş Milletler hem NATO bağlamında,
Türkiye'nin sahip olduğu askerî güç üzerinden zemin yakalamaya
çalışıyor. Bakın, son örneklerinden bir tanesini vereyim
size, sonra bu Afrika meselesinin içerisine biraz daha detaylı
gireceğiz. Biliyorsunuz, yakın zamanda Amerika'nın apar topar
bir şekilde Afganistan'dan çıkma durumu söz konusu olmuştu.
Amerika Afganistan'dan çıkmaya çalışırken, Batı genel
anlamda çıkmaya çalışırken fırsat bu fırsat deyip
Acaba Afganistan'da biz bir rol kapabilir miyiz, Batı'nın
ihtiyaçlarına denk gelecek şekilde biz orada bir taşeronluk
işi kapabilir miyiz? diye dünya kadar mesai yürütüldü. Tabii, Taliban
herkesin düşündüğünden daha hızlı ilerlediği için bu
plan da patladı ellerinde. Çok yakın bir zamanda Taliban heyeti
Türkiye'ye geldi. Türkiye bir taraftan tabii, Hükûmet kültürel
yakınlığını bundan kastım, dinî anlamda ortak,
hani, ikimiz de Müslümanız- diğer taraftan Batıyla NATO
üzerinden kurduğu güvenlik iş birliğini yan yana getirip
Batı için Afganistanı sizin için dizayn edebilirim, askerî anlamda
da biraz güç sunabilirim. gibi zemin yakalamaya çalışıyor.
Şimdi çok benzer bir durum söz konusu
kıymetli arkadaşlar. Mesela, bu son zamanlarda Türkiye Afrikaya
abanmış durumda, asker göndermeye çalışıyor ama
örneğin, Fransızlar Sahel Bölgesinde yani bu Mali, Nijer, o
bölgede- olan askerlerini bir yıl içerisinde yarıya indirmeyi
düşünürken, orada oluşan bu boşluğu doldurmak için, bir
bakıyoruz ki Türkiye, ha bire, orada burada birtakım askerî maceralar
içerisine giriyor.
Kıymetli arkadaşlar, yirmi
yıllık AK PARTİ iktidarı döneminde Afrikayla
ilişkiler gerçekten birçok anlamda arttırıldı. Bakın,
size birtakım rakamlar vereceğim, iyi bir şeyler de
diyeceğim. Onlar yapmışlar.
Onu da dinlemiyorlar, çok önemli değil; sonra
herkes oy kullanacak
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi 2002
yılında iktidara geldiği zaman Afrika Kıtasında
toplam 12 tane büyükelçiliği varmış, 2021 yılında
elçilik sayısı tam 43e yükselmiş. Ne ediyor? On dokuz
yılda 31 tane elçilik açmışlar, gerçekten muazzam bir
artış. Afrikada ekonomik iş birliği konseyleri var yani
Türkiye'nin ekonomik iş birliği konseyleri; AK PARTİ iktidara
geldiği zaman 6 taneymiş, şu an 46 tane ekonomik iş
birliği konseyi var Afrikada. Türk Hava Yolları 2002
yılında Afrikada sadece 4 kente uçuş yapıyormuş,
direkt uçuş; şu an 60 kente Türk Hava Yollarının
Türkiyeden uçuşları söz konusu.
Tabii, Türkiye bütün bunları yaparken, o dönem,
hatırlayın, Fetullah Gülen cemaatiyle altın
çağlarını yaşıyorlardı; Afrikada birçok Gülen
okulu açılmıştı yine hükûmetin de desteğiyle
-biliyorsunuz o hikâyeleri- ticareti yine Gülen cemaatinin ilişkileri çerçevesinde
Dünya kadar ilişki açığa çıkarmışlardı o
dönemde.
Türkiye, ilk oralara, Afrikaya
yoğunlaştığı zaman, insani yardımı önemli
bir siyasal araç olarak da kullandı. Öyle, kimse kimseye insani
yardımı çok fazla yapmıyor kıymetli arkadaşlar, bunun
insani diplomasiyle alakası yok, insani yardım üzerinden
Ha, bu
arada insani yardımın içerisine bazen askerî gereçleri bile
sokuyorlar, onları da insani yardım diye yutturuyorlar.
Sadece bunlar değil, mesela, bizim burada
izlerken hani mide krampları geçirdiğimiz o çok kötü, dandik TRT
filmleri var ya; Afrikada onların çok büyük alıcısı var
işin doğrusu. Onları da satıyorlar yani kültürel anlamda da
bir pazar söz konusu.
Hasılıkelam, 43 tane büyükelçilik, 46 tane
iş konseyi açmışlar, o kadar yatırım yapmışlar,
topu topu yıllık 20 milyar dolarlık bir ticaret hacmi; mevcut
durum bu, 2018-2019 yılında.
Şimdi, arkadaşlar, bu elçilikler çok
yapılıyor ya, ben böyle parantez içinde size başka bir hikâye de
anlatayım, bir anekdot. İlginçti, geçen gün Strazburga gittik,
Strazburgda bu Parlamenter Asamblenin toplantılarına. Bir elçilik
binası yapmışlar ki; Konsey kadar elçilik binası
yapmışlar, gerçekten, dünyanın parasını
koymuşlar. Bina, inşaat yapma konusunda üzerlerine yok. Şimdi,
ben tabii, merak ediyorum, diyorum: Ya, niye? Strazburga bu kadar büyük bir
Türk elçiliği yapmanın ne anlamı var? Yani, hani
yapacağın iş belli, ona geliyorum.
Şimdi, dediler ki: İtibar meselesi bu.
En nihayetinde değil mi, itibar? Sayın vekilim, itibar için o kadar
büyük bina yapmayın, AİHM kararlarını uygulayın,
itibarı alırsınız zaten siz. (HDP sıralarından
alkışlar) Orası insan hakları, demokrasi ve hukukun
üstünlüğü
Orası inşaatçı yeri değil. Eğer,
gerçekten, dünyada itibar elde etmek istiyorsanız uluslararası hukuku
tanırsınız, Büyük Dairenin Demirtaş hakkında
verdiği kararı uygularsınız, dünya da der ki: Türkiye
uluslararası hukuka uymaktadır. Türkiye bu itibarı hak
ediyordur.
Bakın, dün 10 büyükelçi
Az önce Mahir Bey de
kınadı onları. Mahir Bey, açıkçası büyükelçiler Türkiye'nin
iç işlerine karışmıyorlar. Siz çok yanlış
anlamışsınız, yok öyle bir şey. O elçiler diyorlar ki:
Türkiye, üzerindeki sorumluluk gereği uluslararası hukuka uysun.
Bunu çarpıtmanın bir anlamı yok, büyükelçiler doğru
demiş. Mahkemeye demiyor, bu Hükûmete diyor ki: O mahkemeler üzerindeki
baskıyı durdurun, uluslararası hukuk var.
Şimdi, ben size soruyorum: Eğer sizin
demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi derdiniz yoksa
Avrupa Konseyi sizi kovmadan siz oradan çıkın. Çünkü o Konseyde olmanın
tek bir gerekçesi olur, gerekçe şudur: Ben, Türkiye'de yaşayan
halkımın demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü
konusunda daha iyi şartlara sahip olmasını istiyorum. derseniz
o Konseyin size faydası olur yoksa her Konsey oturumu işte bu
şekilde şamaroğlanına çevirir. Dolayısıyla -çok
girmeyecektim bu büyükelçilik meselesine- mesele orada 10, 15, 20, 30
Washingtondaki gibi, işte, ne bileyim, New Yorktaki gibi 40 katlı
bina dikmek değil; çok basit şeyler bunlar. Demokrasi, insan
hakları, hukukun üstünlüğüne uyacaksınız.
İtibarın yolu budur, itibarın yolu inşaat değildir.
Kıymetli arkadaşlar, Türkiye -az önce
söyledim- son yirmi yılda Afrikayla gerçekten çok boyutlu çok ilişki
geliştirmiş. Kötü de değil, bakın ha, onu
olumsuzlamıyorum. Ticari anlamda, ekonomik anlamda, kültürel anlamda bir
sürü ilişki var fakat son dört beş yıldır, yirmi
yıldır açığa çıkardığı Afrikadaki
ilişki ağını
Az önce dedim ya, 43 tane büyükelçilik
yapmış, 60 yere Türk Hava Yolları sefer yapıyor, 46 tane
(x) yani ekonomik iş birliği
konseyi yapmış, herkes çalışıyor fakat son dört
beş yılda, her alanda olduğu gibi, Türkiye, Afrikadaki
politikasını da militarize ediyor. Bu şekilde konuyu
bağlamaya çalışacağım.
Bundan kastım şu, birkaç örnek vereyim
size. Libyadaki askerî durumu biliyoruz, gerçi Sudanda Beşir iktidardan
düştükten sonra büyük bir hayal kırıklığıydı
Hükûmet için ama bir yıl sonra, 2019 yılında bu, Libyayla
yapılan anlaşmalarla tekrar Kuzey Afrikada bir askerî pozisyon
yakaladı. Herkes biliyor ki Türkiye Libyada kalıcı -geçici
değil- askerî üsler istiyor hem deniz hem hava üsleri, bunun zeminini
oluşturmaya çalışıyor. Bakın, Somalide askerî üs
kuruldu, Türkiyenin en büyük askerî üssü Somalide, büyük bir askerî üs var
orada. Nijerle yakın zamanda içeriğini bilmediğimiz bir askerî
iş birliği anlaşması yapıldı. Biz
Dışişleri Komisyonundayız, neredeyse bütün Afrika
ülkeleriyle askerî iş birliği anlaşmaları, askerî ticaret
anlaşmaları yapılıyor. Bunun dışında,
Malide darbe oldu: Ya, on yıl Sisi darbeci, darbeci. dediniz, Malide
darbe olunca Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu
ilk kutlayan insan oldu. Darbe yaptılar, bildiğiniz darbe.
Sudanı hatırlıyorsunuz, Sevakin Adasını vermişlerdi,
Türkiye belki üs müs yapar, bir şeyler yapar diye; Beşir gittikten
sonra o iş biraz sarpa sardı ama kıymetli arkadaşlar,
Hükûmet çok sistemli bir şekilde Afrikayla olan, bir kıtayla olan
ilişkilerini sürekli militarize ediyor.
Bakın, Cumhurbaşkanı Afrikada
gittiği her ülkede iki şeyi konuşuyor. Bir: Askerî iş
birliği yapalım. İki: Askerî ticaret yapalım. Damat
üretiyor, biz onları da satarız gibi düşünüyor herhâlde.
Libyada o droneları gösterdikten sonra da biz bunlara satarız.
Şimdi, bakın, hoşa gidebilir, o
droneları göndereceğiz, paralar gelecek ama mesele o kadar basit
değil. Bakın, az önce hatipler konuştular. Afrikanın
gerçekten son dört yüz yıldır çok korkunç bir tarihi oldu, özellikle
son iki yüz yıldır; bütün sömürgecilik az önce konuşuldu,
tartışıldı. Bakın, Türkiye Afrikada, Kuzey Afrikada,
Orta Afrikada askerî girişimlerini artırdığı oranda
ne oluyor? Sadece Türkiye askerî anlamda girişim yapmıyor,
Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Suudi Arabistan, Fransa; bütün
bu ülkeler Türkiyeyle o alanda bir rekabetin içerisine giriyorlar, askerî
rekabetin içerisine. Olan neye oluyor? Bu coğrafyada yaşayan insanlar
için bu ülkeler, yerli olmayan güçlerin askerî savaşlarının,
askerî çekişmelerinin zemini oluyor. Bir örnek vereyim size: Türkiye
Mısırla sorun yaşıyor değil mi? Mısırla
sorun yaşıyor. Bir bakıyoruz, Somaliden sonra Türkiye
Etiyopyayla ilişkileri artırmaya çalışıyor. Mesele
sadece orada çok fazla Müslüman olduğu için değil, hayır...
SALİH CORA (Trabzon) Niye rahatsız
oluyorsunuz?
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Dinle,
anlatayım sana. Zihnini açacağım senin ya. Bir dinle,
anlatayım sana.
SALİH CORA (Trabzon) Hadi bakalım anlat.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla)
Öğreteceğim sana.
SERAP YAŞAR (İstanbul) Onun adı
savunma sanayisi yalnız.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Şimdi,
bakın, Etiyopya ile Sudan ve Mısır arasında hâliyle Nil
meselesi var, su meselesi var ve gerçekten Etiyopyayı da zorluyorlar bu
konuda yani üstte olan ülkeler, tamam. Fakat Rönesans Barajının
yapımı var, biliyorsunuz, aralarındaki ciddi mesele fakat
şu haritaya gidin, bir bakın -şimdi, Türkiye Kuzey Afrikada
sıkıntılar yaşıyor ya, özellikle Mısırla,
Libya vesaire bu tür alanlarda- haritaya bakın, tabii, bilenler,
coğrafya bilgisi olanlar; Eritreden Etiyopyadan tutun, bütün o Sahel
dediğimiz bölgeden Moritanya ve Senegale kadar olan bütün hatta yani
Kuzey Afrikanın bir altındaki hatta komple Türkiye askerî olarak
oralarda müdahaleye çalışıyor. Az önce anlatıyorlardı,
İnsani yardım yapıyoruz, insanidir bizim dış
politikamız. filan değil.
SALİH CORA (Trabzon) Barış ve
huzuru tesis ediyor.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Arkadaşlar,
mesele şudur: Afrika oradaki güçlerin, Batılı güçlerin yüz elli
yıllık çıkarlarının çatışması sonucu bu
duruma gelmiş; şu anda bizim gördüğümüz, Afrikadan Batı
değişik vesilelerle yavaş yavaş çekilirken ortaya
çıkan boşluğu da doldurmaya çalışan, askerî gücüyle
doldurmaya çalışan bir Türkiye söz konusu. Bizim kaygımız
şudur: Bu askerî girişimler Afrika coğrafyasındaki siyasi
çelişkileri daha da derinleştirip militarize edecektir. Bakın,
bir örnek vereyim, bağlayayım
SALİH CORA (Trabzon) Siz öyle hayal
görüyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Boş
verin Vekilim.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Kürtçede öyle bir
laf var diyorum ki:
(x) Öyle
diyorlar değil mi?
Şimdi, bakın, Suriye
savaşını Türkiye çıkarmadı. Türkiye çıkarmadı
Suriye savaşını. Orta Doğu baştan sona yeniden dizayn
ediliyor. Kocaman bir dalga geldi Mısır, Tunus vesaire. Suriyede
savaş çıktı, maalesef çıktı. Bizim temel olarak
Hükûmete eleştirimiz Suriye savaşını niye
çıkardınız? değil, Suriye savaşının daha
fazla militarize olmasına vesile oldunuz diye eleştiriyoruz. Yani
Suriye savaşı ne oldu? Çıktı. Bakın, Suriyeden Esad
gidecekti, yok namazlar kılınacaktı. Ne oldu şu an? On
yıl sonra Türkiye'nin elinde 4 milyon mülteci kaldı, bir 4 milyon da
İdlibde bekliyor. Başka ne var? Ne olduğunu bilmediğimiz
her türlü çete yapıya verilmiş destek var, uluslararası karne
berbat. İktidar değişsin görün o dosyalar nasıl çatır
çutur iniyormuş aşağıya. Başka ne var? Türkiye'nin
bütün Orta Doğudaki dış politika enerjisini tüketmiş bir
Suriye söz konusu. Tamam mı?
İlişkileri militarize ederseniz bunun
kazananı Türkiye olmaz. Sizi kandırmışlar. Sahada olmazsak
biz masada da olmayacağız." diyorlar ya, sizi
kandırmışlar ha. Hollanda sahada var mı? Bütün masalarda
var. İsviçre sahada var mı askerî anlamda? Her yerde var. İsrail
Orta Doğunun hangi ülkesinde at koşturuyor? Bakın, Suriye
masası kurulmuş, Amerikayla, Rusyayla İsrail ne güzel
pışı pışı konuşuyorlar. On yıldır
Türkiye Rusyayla Amerika arasındaki çelişkileri kullanarak yol
almaya çalıştı, al makas da bitti, bundan sonra bakalım,
Türkiye oradan uygun bir şekilde çıkabilmenin yolunu bulacak mı.
Neyse, mevzular derin, siz de biraz insicamımı
dağıttınız, ben de biraz dağıldım.
Ben şöyle toparlamaya çalışayım:
Kıymetli arkadaşlar, hem Afganistandan hem Afrikadan, Batı
buralardan askerî anlamda çekilmenin yollarını ararken Türkiye
şu ana kadar Afrika'da kurduğu ilişkilerle meseleleri daha fazla
militarize etmeden, silahları satmak için yarışa girmeden çok
daha farklı bir politika izleyebilir, bunun zemini söz konusudur. Bizim
Hükûmete temel olarak eleştirimiz budur. Yakın zamanda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım. Bir dakikam daha var mı?
BAŞKAN Vardır efendim, buyurunuz.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Çok teşekkür
ederim Başkanım, naziksiniz.
Yakın zamanda, şimdi, başka
tezkereler de gelecek, onlar hakkında muhtemelen gelecek hafta
konuşacağız, bilahare de konuşacağız.
Kıymetli arkadaşlar, iktidara çok bir
şey demiyoruz, sürekli diyoruz iktidara, hani yorulduk biz de ama
Muhalefetim. diyen arkadaşlara özellikle söylüyoruz: Bakın, son
beş altı yıldır Türkiye'nin bölgede, dünyada ve Türkiye
içerisindeki militarist bütün politikalarının sonucunu şu an
koca bir yıkım olarak çekiyoruz, yaşıyoruz, ekonomik olarak
da çökmüşüz. Dolayısıyla, muhalefete söyleyeceğimiz
şu: Lütfen, bu agresif, militarist politikalara karşı
barışçıl dış politikayı hâkim kılmak için
daha fazla tefekkür edelim, daha fazla risk alalım çünkü savaşın,
silahın hiç kimseye faydası yok. Buraya olmadığı gibi
Afrika halklarına da olmayacaktır diyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.13
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.28
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 8inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
(3/1696) esas numaralı
Cumhurbaşkanlığı Tezkeresinin görüşmelerine devam
ediyoruz.
Şimdi, söz sırası Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköze
aittir.
Buyurun Sayın Çeviköz. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk
Silahlı Kuvvetlerinin, Birleşmiş Milletlerin Mali ve Orta Afrika
Cumhuriyetinde icra ettiği harekât ve misyonlar kapsamında yurt dışında
görevlendirilmesini bir yıl uzatan tezkere hakkında Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, önümüzdeki tezkerenin
temelinde uluslararası terörizmle mücadele konusu var.
Yaşadığımız 21inci yüzyılın ilk
çeyreğinin bitmesine yaklaştığımız
sıralarda, tüm dünyanın bu sözünü ettiğim zaman kesitinde
uluslararası terörden ne kadar büyük zararlar gördüğü hepimizin
malumu. Cumhuriyet Halk Partisi olarak terörle mücadele konusunda etkin ve
kararlı bir duruş sergilediğimizin altını burada bir
kez daha kuvvetle çizmek isterim. Uluslararası terörle mücadele, tüm
uluslararası toplumun dayanışması ve birlikte hareket
etmesiyle mümkündür. Türkiye olarak Afrikada, Mali ve Orta Afrika Cumhuriyetinde
sürdürülen bu mücadeleye katkı vermemiz de bu dayanışmada yer
aldığımızın göstergesidir. Ancak ben buraya
iktidarı övmeye değil, yermeye geldim.
Yurdumuzdan, vatanımızdan binlerce
kilometre ötelerde görev yapan şerefli askerlerimizi, Afrikadaki
görevlilerimizi elbette gururla destekliyoruz. Değerli milletvekilleri,
benim üzerinde durduğum onların görevleri değil; benim üzerinde
durduğum, burada, yanı başımızda, komşu
Suriyenin topraklarında, Şubat 2020de şehit verdiğimiz 33
şerefli Mehmetimizin şanlı anıları. 33 Mehmetimiz
bir gecede toprağa düştü. Yaralıları için yardıma
giden askerlerimizin bile vurulduğu bir bataklık ve İdlibin
çözülemeyecek bir kördüğüm hâline gelmesidir benim
hayıflandığım ve üzerinde durmak istediğim.
Şimdi, bu elim trajediye sebep olan hatalı dış
ilişkileri nasıl yermem? Aziz şehitlerimizin
anılarını nasıl yâd etmem?
Hatırlayalım, 2019 yılının
yaz aylarında, Suriye yönetiminin İdlibi terörist unsurlardan
temizlemek istemesiyle çatışmalar
ağırlaşmış, Türkiye'nin gözlem noktaları birer
birer kuşatılmaya başlamıştı. Bu
kuşatmaların artacağı ve gözlem noktalarındaki
askerlerin güvenliğinin tehlikeye düşeceği daha ta 27 Haziran
2019 tarihinde İdlibde ilk şehidimizi verdiğimiz gün anlaşılmıştı.
İktidar, bu tehlikeleri dikkate almayarak, Rusyayla liderler arasındaki
ikili ilişkilere güvenerek gözlem noktalarımızı tehlikeden
uzaklaştıran bir tasarrufta bulunmadı. Suriye yönetiminin M4 ve
M5 Karayollarını kontrol etmek istemesiyle de çatışmalar
arttı. İktidar ise bu süreçte gözlem noktalarındaki
askerlerimizin güvenliğini sağlamak yerine hava kontrolünün
olmadığı bir bölgeye asker yığınağı
yaptı.
Değerli milletvekilleri, iktidar o günkü
stratejik olmayan yaklaşımını bugün de sürdürüyor.
Örneğin, İdlibde saldırıların M4 Kara Yolu çevresinde
yoğunlaşmasına rağmen, bunun için bir önlem
alınmadığını sahadan gelen haberlerden görüyoruz. Türk
Silahlı Kuvvetleri unsurlarına saldırılarıyla
adını duyuran bir örgüt var: Seriyyet Ensar Ebu Bekir es-Sıddık
yani Ebu Bekir Sıddıkın Yardımcıları Seriyyesi.
Ebu Bekir Sıddıkın Yardımcıları Seriyyesi,
adını kamuoyuna ilk olarak Ağustos 2020de İdlibde
Türkiye'nin gözlem gücüne yönelik intihar saldırısı
düzenlediği yönünde bir açıklama yaparak duyurmuştu. Bu örgüt
daha önce 11 Eylül ve 5 Ekim tarihlerinde de İdlibde Türk Silahlı
Kuvvetlerini hedef alan saldırılar düzenlemişti. Millî Savunma
Bakanlığı, askerlerimizin şehit olduğu bu
saldırıyı kimin yaptığını dahi
açıklayamamıştı. İktidarın ülkemizi İdlibde
soktuğu darboğaz ve radikal unsurlara yönelik üstesinden
gelemeyeceği görevleri üstlenmesi maalesef bugün askerlerimize kimin
saldırdığının bile açıklanmadığı
bir sürece girmemize sebep oldu.
İdlibe olası bir operasyonun ülkemiz
açısından çok ciddi sonuçları olması muhtemel. Böyle bir
durumda askerlerimizin ve sınırlarımızın güvenliği
elbette öncelikli hedefimiz olmalı. Şimdi, İdlib konusunda
iktidar olası bir göç akınını önlemek için statükoyu koruma
isteğiyle askerlerimizi İdlibde bulundurduğunu söyleyecektir
ama ülkemize Afganistandan akın akın gelen göçmenlere
karşı aylarca herhangi bir önlem de alınmamıştır.
İdlib özelinde Suriye sorununun çözümü konusunda yapılması
gereken bellidir. Suriyenin mevcut Hükûmetiyle görüşmenin zamanı
artık gelmiştir. İktidar, Suriye konusunda Amerika Birleşik
Devletleri ve Rusyayı suçlasa da günün sonunda bu ülkelerle elbette bir
diyalog kurabilmektedir fakat Suriye konusunda tek muhatap alınmayan
Suriyenin meşru yönetimidir. İşine geldiği yerde
Birleşmiş Milletler kararlarına ve Birleşmiş
Milletlerin meşru addettiği hükûmetlere saygı gösterdiğini
ileri süren iktidarın Birleşmiş Milletler tarafından
meşru kabul edilen mevcut Suriye yönetimini de muhatap alması
gerekmez mi?
Değerli milletvekilleri, Türkiye iktidarın
dış ilişkiler anlayışı yüzünden bir
sıkışmışlık içindedir. Ülkeyi yönetmekle sorumlu
olanlar bu sıkışmışlığın liderler
üzerinden yürütülen dış ilişkiler temaslarıyla
aşıldığını sansa da bu yaklaşım günün
sonunda Türkiyeyi daha da sıkıştırmaktadır.
İdlib, liderler arası ilişkilerin işlemediğinin en
bariz örneğidir.
Değerli milletvekilleri, Birleşmiş
Milletler tarafından Afrikada bölgesel istikrar ve barış için
tehdit oluşturan insani ve siyasi krizlerin çözümüne ülkemizce askerî
katkıda bulunulmasına 2 Ağustos 2016 tarihinden itibaren Türkiye
Büyük Millet Meclisi kararıyla izin verilmişti. Bugün önümüzdeki
tezkere, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Birleşmiş Milletlerin Mali
ve Orta Afrika Cumhuriyetinde icra ettiği harekât ve misyonlar
kapsamında yurt dışına gönderilmesi için izin istemekte.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bugüne kadar MINUSMA ve MINUSCA
misyonlarına Türkiye'nin katkı vermesi yönünde bir tutum izledik. Bu
tutumumuzun gerekçelerini yüce Meclisle şu anda paylaşmak isterim
ancak askerlerimizin can güvenliği açısından bölgede ve Afrikanın
genelinde gerçekleşen bazı önemli gelişmeleri ve riskleri
sizlerin ve bizleri ekran başında izlemekte olan değerli
vatandaşlarımızın da bilgilerine sunmadan
geçemeyeceğim.
3 Ekim tarihinde yani tezkerenin Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunulmasından bir gün önce, Malide görev yapan
Birleşmiş Milletler Entegre İstikrar Misyonu
yaptığı açıklamayla Kidal bölgesinde Birleşmiş
Milletler konvoyuna bombalı bir saldırı
yapıldığını belirtti. Açıklamada saldırı
kınanırken 1 Mısırlı barış gücü
çalışanının öldüğü ve 4 kişinin de ağır
yaralandığı ifade edildi. Birleşmiş Milletler Genel
Sekreteri Özel Temsilcisi ve MINUSMA Başkanı El-Ghassim Waneyse
saldırıyı kınarken Bu olay, barış güçlerimizin
üzerinde asılı duran kalıcı tehlikenin ve Malide
barış için yapılan fedakârlıkların üzücü bir
hatırlatıcısıdır. şeklinde bir açıklama
yaptı.
Mali, 2012 yılından bu yana derin siyasi
ve sosyoekonomik etkileri olan bir krizin içinde. Tezkereye konu olan
diğer ülke, dünyanın en yoksul ülkeleri arasında yer alan Orta
Afrika Cumhuriyetiyse Maliden de vahim bir durumda. Orta Afrika Cumhuriyeti
ve Malideki savaşların yayılarak bölgesel bir krize
dönüşme ihtimali tüm bölgeyi etkiliyor. Orta Afrika ve Malideki
çatışmaların dinler arası bir savaşa dönüşerek
küresel ölçekte bir gerilime evrilme olasılığı dahi ihtimal
dâhilinde. Afrika Kıtasının istikrarına, küresel
barışın parçası olmasına ve terörle mücadele
bağlamında gösterilen çabalara katkıda bulunmak elbette
önemlidir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak politikamızın bu
doğrultuda olduğunun altını bir kez daha kuvvetle çizmek
isterim.
El Kaide, IŞİD ve ona biat eden radikal
örgütlerin Afrikada etkin olmalarından ve dünyaya terör ihraç
etmelerinden biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak derin bir endişe
duyuyoruz. Örneğin, Nijeryada Boko Haram ile Batı Afrika Eyaleti
İslam Devleti (ISWAP) arasındaki çatışmalar devam ediyor.
Yine, geçtiğimiz perşembe günü, Nijerya ordusu, ülkenin
kuzeydoğusunda etkili olan terör örgütü Batı Afrika Eyaleti
İslam Devletinin elebaşı Ebu Musab el-Barnawinin öldüğünü
açıkladı. Nijeryada terör örgütü Boko Haramın kurucusu
Muhammed Yusufun oğlu olan Barnawi, 2009da babasının ölümünden
sonra Boko Haramın sözcülüğünü üstlenmişti. Boko Haram
içerisinde 2016da başlayan liderlik krizi, örgütün Barnawi ile Ebubekir
Şekau arasında bölünmesine neden olmuştu. Şekau, Boko
Haramı yönetirken Barnawi ISWAPı kurarak eylemlerine devam
etmişti.
Değerli milletvekilleri, Afrikadaki terör
sorununu, sadece bölgesel olarak kalmadığına ilişkin güncel
bir konu olan Afganistan üzerinden de anlatmak isterim. Örneğin,
Afganistan üzerinden anlatmak söz konusu olduğunda Afganistanda
Barış, İstikrar ve Güvenliğe Tehdit Oluşturan Taliban
ile Diğer Bağlantılı Kişiler ve Oluşumlar
başlıklı bir belgede Kuzey Afrikayı da ilgilendiren
şu hususlar ön plana çıkıyor: Afganistanda sayıları
10 bini aşkın olarak tahmin edilen yabancı terörist
savaşçı örgütlenmeleri arasında Orta Doğu ve Kuzey Afrika
bölgeleri ile Orta Asya, Kuzey Kafkasya, Pakistan ve Sincan Uygur Özerk
Bölgesinden gelen Tehrik-i Taliban Pakistan yani Pakistan Talibanı,
Doğu Türkistan İslami Hareketi, Cemaat Ensarullah, Cemaat el-Tevhid
ve el-Cihad, Özbekistan İslami Hareketi, İslami Cihad Grubu gibi
oluşumlar sayılıyor. Daha da vahim bir durum var;
geçtiğimiz günlerde Türkiye'ye resmî bir ziyaret yapan Afganistan'daki
Taliban yönetiminin 33 kişilik kabinesinden 18 kişinin
Birleşmiş Milletlerin terör listesinde olduğu belirtiliyor.
Afrika'da istikrarın sağlanabilmesi için Libya'da da istikrarın
sağlanması oldukça önemli. Bu yaklaşımın bizzat Afrika
ülkelerinin de yaklaşımı olduğunun özellikle
altını çizmek isterim. Örneğin Nijerya Devlet Başkanı
Muhammed Buhari, Libya'da istikrarsızlık olduğu sürece Afrika'da
silahların yayılmasının ve Sahel Bölgesindeki güvenlik
sorunlarının daima süreceğini söylüyor.
Değerli milletvekilleri, bu nedenle Libya'da
yaşanan son gelişmelere de hem bu tezkere özelinde hem de bölgesel
dinamikler açısından neler oluyor diye bakmak gerekir. Malumunuz,
Libya'da taraflar Ekim 2020de ateşkes anlaşmasına imza
atmış ve siyasi süreç kapsamında ülkeyi seçimlere götürecek olan
Ulusal Birlik Hükûmeti mart ayında göreve başlamıştı.
Seçimlere yaklaşılırken Libya sahasını yeniden
ısındıracak gelişmeler yaşanmaya başladı.
Temsilciler Meclisinin geçen ay yapılan oylamada, Başbakan Abdulhamid
Muhammed Dibeybe liderliğindeki Ulusal Birlik Hükûmetine güvenoyunu çekme
kararı vermesi de ülkede istikrarın sağlanması ve
seçimlerin yapılmasıyla ilgili endişeleri artırdı.
Birleşmiş Milletlerin Libya'da çözüm için belirlediği yol
haritasına göre, başkanlık ve parlamento seçimlerinin 24
Aralıkta aynı anda yapılması gerekiyordu. Libya Temsilciler
Meclisi, parlamento seçimlerini bir ay erteleme kararı aldı.
Hepimizin malumu olan, General Hafterde 24 Aralıkta yapılacak
seçimlerde cumhurbaşkanlığına aday olmanın önünü
açacak bir adım attı ve askerî görevlerini askıya aldı.
Mısır her iki tarafla da konuşarak
temas hâlinde. Daha önce defalarca vurguladığımız gibi,
Mısır, Doğu Akdenizin en önemli ülkelerinden biridir; ülkemizin
Afrika ve Doğu Akdeniz politikaları konusunda da oldukça önemli ve
ilişkilerde hak ettiği değerin verilmesi gereken bir aktördür.
Peki, Mısır ne yapıyor da Libyada her iki tarafla
konuşabiliyor? Mısır, bizim iktidara
yaptığımız önerileri uyguluyor değerli
milletvekilleri. Peki, biz ne diyoruz iktidara her fırsatta? Diyoruz ki:
Libyada çatışan taraflardan birini destekleyip taraf tutmayın.
Diyoruz ki: Libyanın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne
saygı gösterin, ülkenin iç işlerine karışmayın.
Diyoruz ki: 2015 Suheyrat Anlaşmasına göre Trablus Hükûmeti kadar
Tobruktaki Temsilciler Meclisi de meşrudur, bu dengeyi gözeterek iki
tarafla da diyalog içinde olun. Diyoruz ki: Sorunu Birleşmiş
Milletler nezdinde halletmek için girişim yapın. Ve diyoruz ki:
İstendiği takdirde ara bulucu olun.
İktidar, Suheyrat Anlaşması uyarınca
meşru kabul edilen Temsilciler Meclisiyle -yıllardır
yaptığımız uyarılara rağmen- herhangi bir temasta
bulunmayı reddediyor. Ulusal Mutabakat Hükûmetiyle yapmış
olduğumuz deniz yetki alanlarının
sınırlandırılması konusundaki anlaşmanın da
Libyada Parlamentodan onay almadığını bir kez daha
hatırlatmak isterim. Bu ne demek? Bu şu demek: İktidar, Türkiye
Cumhuriyetinin Doğu Akdeniz stratejisini yasal sürecini
tamamlamamış mutabakat zabıtları üzerine inşa
etmiştir. İstikrarın sağlanamadığı bir
ülkede yumurtaları aynı sepete koymanın riskini size şu
şekilde anlatmak isterim: Hükûmetteki her hareketlilik Ankara'da alarm
zillerinin çalmasına neden olur. Libya'da kalıcı ateşkes
sürecine gidilirken yaşanan süreçte bu duruma hepimiz şahit olduk.
Oysa Doğu Akdeniz'de daha kesin çözüm için atılması gereken
adımlar belli. Önce, Mısır başta olmak üzere, Suriye ve
İsraille diplomatik ilişkilerin yeniden hak ettiği seviyeye
yükseltilmesi gerekiyor, aksi takdirde bir hükûmetle
yaptığınız mutabakat üzerine girdiğiniz cendereden
çıkamazsınız. AKP iktidarı, maalesef, Libya'da
başarısız oldu. Bu, hem Libyayla ilişkilerimizi etkiledi
hem de iktidarın Libya'daki yanlı tavrı Mısırla
normalleşme konusunda ülkemiz için büyük bir engel oluşturdu.
Değerli milletvekilleri, Sayın
Dışişleri Bakanı Türkiye'nin 2002de 12 olan Afrika'daki
büyükelçilik sayısının bugün 43e
ulaştığını belirtti, biraz evvel bir değerli
hatip de bu rakamlara işaret etti. Sayın Bakan aynı zamanda,
Gine-Bissauda yakında açılacak olan bir büyükelçilikle bu
sayının 44e yükseleceğini söyledi ve 2003 yılındaki
Afrika açılım politikamız 2013 yılında ortaklık
politikasına dönüştü. cümlesini de sık sık
kullanıyor.
Dış politikada etkin olmanın
nicelikle ilgisi olmadığını göstermek açısından
bir örnek vermek isterim. AKP iktidarının iyi ilişkiler içinde
olmadığı ülkeler, geçtiğimiz hafta Washington'da
birtakım temaslarda bulunmak üzere ziyaretler gerçekleştirdiler.
Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Antony
Blinken 13 Ekimde İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid
ve Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı
Şeyh Abdullah bin Zayed Al-Nahyanla görüştü, Yunanistan
Dışişleri Bakanı Nikos Dendias da Washington'da hazır
bulunan başka bir isimdi. Bu ziyaretler, iktidarın yanlış
politikaları nedeniyle Türkiye'nin dış politikada içinde
bulunduğu yalnızlığın boyutunu görmek
açısından fevkalade önemlidir. 1990 yılında imzalanan
Amerika Birleşik Devletleri ile Yunanistan arasındaki Savunma İşbirliği
Anlaşması, beş gün önce, 14 Ekim Perşembe günü beş
yıllığına yenilendi ve genişletildi. Anlaşma,
aslında, bundan önce bugüne kadar hep birer yıllığına
yenilenirdi; iki ülkenin ortak kararıyla Amerika ve Yunanistan
arasındaki Savunma İşbirliği Anlaşması, 2026dan
itibaren taraflardan biri çekilmediği takdirde süresiz olarak yürürlükte
kalacak. Amerika Birleşik Devletleri ile Yunanistan arasındaki
Savunma İşbirliği Anlaşması uyarınca, Yunanistan,
Türkiye sınırındaki Dedeağaç Üssü ve Girit Adasındaki
Souda Üssü de dâhil olmak üzere ülkedeki Amerikan üslerinde daha fazla Amerikan
askerinin konuşlandırılmasına da izin verecek.
İşte, AKP iktidarının ülkemizi
yalnızlaştıran politikaları, Türkiye'ye karşı
kurulan ittifakların da bu şekilde genişlemesine yol
açıyor. Türkiyede yeniden komşularıyla iyi ilişkileri
olan, bölgesinde ve dünyada yeniden itibarlı bir ülke yapacak politikalar
uygulanmadıkça bu tür ittifaklar ve bu tür gelişmeler artacak ve
Türkiye'nin kuşatılması da devam edecektir. Onun için, ülkemizin
dış politika önceliklerinin de iyi belirlenmesi gerekir. Bizim
dış politika vizyonumuz böyledir, iktidara da bu vizyonu en kısa
zamanda benimsemesini tavsiye ediyor, bu vesileyle yüce Meclisimize
saygılarımı sunuyorum. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Kocaeli Milletvekili Sayın Fikri Işık.
Buyurunuz Sayın Işık. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Birleşmiş Milletlerin Mali ve Orta Afrika Cumhuriyetinde
yürüttüğü harekât ve misyonlar çerçevesinde hudut, şümul, miktar ve
zamanı Cumhurbaşkanımızca takdir ve tespit edilmek üzere,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin MINUSMA ve MINUSCA kapsamında yurt
dışına gönderilmesi ve Cumhurbaşkanımızca
verilecek izin ve belirlenecek esaslar çerçevesinde
bu kuvvetlerin kullanılması için, Türkiye Büyük Millet Meclisinin son
olarak 6 Ekim 2020 tarihli ve 1263 sayılı Kararıyla
uzatılan izin süresinin 31 Ekim 2021 tarihinden itibaren bir yıl daha
uzatılması talebini içeren tezkerenin görüşmeleri üzerinde AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, öncelikle, geçen hafta
kaybettiğimiz İstanbul Milletvekilimiz, bir kültür ve siyaset
adamı İsmet Uçmayı buradan bir kez daha rahmetle yâd ediyorum,
mekânı cennet olsun.
Yine, aynı şekilde, dün
kaybettiğimiz, tanımaktan büyük iftihar ettiğim,
tanışmaktan büyük mutluluk duyduğum ve özellikle savunma
sanayisi alanında istişare yapmış olmaktan her zaman onur
duyduğum Özdemir Bayraktar ağabeyimize de büyüğümüze de Allahtan
gani gani rahmet diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.
Milletimiz bu tip kahramanlara her zaman minnettardır, her zaman
onları gönüllerinde yaşatmanın gayreti içerisinde
olacaktır.
Yine, kendi halkı tarafından Bilge Kral
olarak bilinen Bosna Hersekin ilk Cumhurbaşkanı, hayatını
eşitlik, hürriyet, adalet, insan haklarına vakfetmiş
değerli insan, büyük devlet adamı Aliya İzzetbegoviçi de
rahmetle, minnetle yâd ediyorum.
Yine, aynı şekilde, dün itibarıyla
30uncu yıl dönümünü kutladığımız can Azerbaycanın
Bağımsızlık Gününü ben de buradan bir kez daha tebrik
ediyorum. Şunu memnuniyetle ifade edelim ki 29uncu
bağımsızlık yıl dönümü ile 30uncu
bağımsızlık yıl dönümü arasında hepimizi
gururlandıran çok ama çok önemli bir fark var. Neredeyse otuz
yıldır işgal altında bulunan Karabağ, Türkiyenin de
desteğiyle Azerbaycan tarafından hürriyetine kavuşturulmuş,
bağımsızlığına kavuşturulmuştur. Can
Azerbaycanın bu Bağımsızlık Gününü tekrar buradan
kutluyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dünya her geçen gün daha fazla belirsizliğin olduğu,
güvenin ve istikrarın daha da azaldığı bir süreci
yaşıyor. Sovyetlerin çökmesinden sonra oluşan tek kutuplu
dünyadan âdeta iki kutuplu, üç kutuplu, çok kutuplu dünyaya doğru
hızlı bir geçiş yaşanıyor. Bu süreçte, Batı,
kendi çıkarlarının dışında hiçbir öncelik
tanımıyor; kendi çıkarları gerektirdiği zaman 10 bin
kilometre ötedeki bir ülkeye müdahale etmeyi kendine hak görüyor ama
Türkiyenin kendi sınır güvenliğine yönelik
yaptığı operasyonlara itiraz ediyor. İşine
geldiği zaman terör örgütlerine destek veriyor, işine gelmediği
zaman en ağır terör örgütlerini görmezlikten geliyor. İşte,
Suriyede PYD-YPG terör örgütünün PKKnın uzantısı
olduğunu, Suriye kolu olduğunu bildiği hâlde her türlü
silahı, teçhizatı, mühimmatı verebiliyor, bunu yaparken de hiç
yüzü kızarmıyor. Maalesef, burada konuşan bazı
arkadaşlarımız da 10 bin kilometre öteden Suriyeye silah veren
Amerikayı kınamak yerine, sadece barışın,
dostluğun, kardeşliğin, hakkın ve adaletin egemen
olması için gayret eden Türkiyenin politikalarını
eleştiriyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Eğer itiraz edilecek bir durum varsa Suriyede PYDye, PKKya destek veren
Amerikaya ve onun iş birlikçilerine itiraz etmek lazım. Efendim,
PKK terör örgütüdür de PYD terör örgütü değildir. E, CIA
kaynaklarında, PKKnın bizzat PYDyi yönettiği, PYDnin üst
düzey yöneticilerinin tamamının PKK tarafından
belirlendiği, atandığı ve onlardan talimat
aldığına yönelik kamuya da açıklanmış CIA
belgeleri var. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?
Değerli arkadaşlar, Türkiyenin kendi
güvenliğini sadece sınırlarının içinde değil,
sınırlarının ötesinde de sağlama hakkı ve
yükümlülüğü vardır. Bu hakkı kullandığı için
Türkiye kınanamaz. Bu hakka yönelik kim ne derse desin bizim
açımızdan hükümsüzdür. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Evet, Türkiye kendi hak ve menfaatlerini, kendi
güvenliğini, kendi savunmasının gereğini yapmak için
gerektiğinde Suriyede harekât yapar, gerektiğinde Irakta harekât
yapar, eğer terörün kaynağı daha uzaklarda ise gerektiğinde
oraya da harekât yapar, bu hak Türkiye Cumhuriyeti'nin hakkıdır. Bu
noktada, bizim bugün Suriyedeki varlığımızı
sorgulayanların aslında olaya bir de bu noktadan bakmalarında
büyük fayda var.
Değerli arkadaşlarım, Rusyanın
genişlemeci tavrı devam ediyor. Gürcistanla başlayan,
Ukraynayla devam eden, bugün Suriyede hâlâ süren genişlemeci tavır,
dünya barışına ve istikrarına ciddi tehdit
oluşturuyor. Diğer yandan, Çin ekonomik olarak her geçen gün dünyada
bir dev hâline geliyor. Bir Kuşak, Bir Yol Projesiyle de bu ekonomik
avantajını siyasi nüfuza dönüştürme gayreti içerisinde. Çinin
bu yükselişi, hiç kuşkunuz olmasın, belirli bir süre sonra
askerî alanda da kendini gösterecek. İşte, bu noktada, Tayvan
meselesi, Güney Çin Denizi problemi ve özellikle teknolojinin silahlı
kuvvetlerde daha fazla kullanılma girişimleri Hint-Pasifik
Okyanusu'nu her geçen gün giderek daha da ısındırıyor. Bu
noktada, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve
Avustralyanın geçen günlerde imzaladıkları AUKUSu, bu nükleer
denizaltı anlaşmasını bizim de dikkatle takip etmemiz
gerekiyor.
Tabii, diğer yandan, dünyayı güvensiz hâle
getiren bir başka faktör de teknolojinin hızla gelişmesi ve bu
hızla gelişen teknolojinin de askerî amaçlarla kullanılıyor
olması. Bu noktada, nükleer teknoloji dünya barışına çok
ciddi bir tehdit oluşturmayı sürdürüyor. Robotların askerî
amaçlarla kullanılması, lazer silah sistemlerinin geliştirilmesi
ve özellikle navigasyon noktasında çok büyük tehditler
oluşturulması, yapay zekânın kullanımı, aslında
askerî amaçlarla kullanılması bu yaşlı gezegeni her gün
daha güvensiz hâle getiriyor.
Bir başka alan, siber alan. Siber alan da
askerî mücadelenin bir parçası hâline geldi artık; orduları
nizami olarak sefere göndermiyorlar, siber ordular
aracılığıyla ülkelerin siyasi, ekonomik, sosyal hatta
askerî altyapısına yönelik saldırılar düzenliyorlar. Bu,
dünya açısından çok ciddi başka bir problem.
Bir başka önemli problem de iklim
değişikliğinin sonuçları. İklim
değişikliğini biz sadece ekolojik ve ekonomik sorunlar olarak
ele alırsak, zannediyorum bu yaklaşımımız yetersiz
kalır. İklim değişikliğinin güvenlik boyutunu da
behemehâl çok daha dikkatlice ele almak durumundayız. İşte,
Kuzey Buz Denizindeki çözülmenin Asya ile Avrupa arasında yeni bir
ticaret hattı oluşturması Süveyş Kanalını
gittikçe ikincil hâle getirecek. Bunun oluşturduğu askerî mücadele
yeni bir güvenlik alanı oluşturuyor. NATOnun şu anda en önemli
konularından bir tanesi Kuzey Buz Denizindeki hâkimiyet. Bunlara
dünyanın barışı açısından özellikle dikkat etmek
durumundayız.
Tabii, her geçen gün daha da etkisini artıran
asimetrik tehditler de dünyayı daha güvensiz hâle getirmeye devam ediyor.
Küreselleşen bir terörle karşı karşıyayız.
Maalesef, terörün küreselleşmesinde, biraz önce söylediğim gibi,
egemen güçlerin ikircikli tavrı, egemen güçlerin sadece çıkar eksenli
tavrı önemli rol oynuyor. Bazı terör örgütlerinin desteklenmesi
terörün küreselleşmesinde en önemli faktör. Daha düne kadar terör örgütü
saydıkları birçok örgütle bugün küresel güçler oturup aynı
masada müzakere yapabiliyor.
Bu noktada hepimizin dikkatli olması gereken
bir konu da Afganistandaki gelişmeler. Afganistanın Türkiyeyle çok
tarihî bir bağı var. Bu tarihî bağı dikkate alarak
Afganistanın istikrarı, Afganistanın barışı,
huzuru sadece Asyanın kalbi Afganistanı ilgilendirmiyor, Asyayla
çok önemli stratejik ilişkileri olan Türkiyeyi ve bütün dünyayı
ilgilendiriyor. Bu noktada, önümüzdeki süreçte Afganistanı Rusya ve
Çinin kucağına atacak politikalardan dikkatle
kaçınılmalı, Afganistandaki Talibanı özellikle insan
hakları, kadın hakları, çocukların eğitimi gibi
konularda mutlaka ama mutlaka, bizim inancımızın da gereği
olarak daha güçlendirecek; kadın haklarını, çocuk
haklarını, çocukların eğitimini, insan haklarını
daha da güçlendirecek çalışmalar noktasında hem desteklemeliyiz
hem de havuç-sopa ikilemini burada özellikle masada tutmalıyız.
Sayın Başkan, bu bağlamda, son
dönemde Yunanistanın Fransa ve Amerika Birleşik Devletleriyle imzaladığı
anlaşmalarla ilgili bir cümle ifade etmek isterim. Burada Yunanistana bir
tavsiyem var. Yani sadece tarihlerini okusunlar. Megali İdea hayaliyle
Anadolu topraklarını işgale kalkan Venizelosun Türk milletinden
nasıl bir tokat yediğini ve o tokatla nasıl kendine gelip Gazi
Mustafa Kemal Atatürkle daha sonra nasıl bir dostluk kurduğunu
lütfen tarihten öğrensinler. Yunanistanın çıkarı
Türkiyeyle iyi komşuluktur, iyi dostluktur; bunun dışındaki
her hareket Yunanistan için sonu mutlaka ama mutlaka hüsranla bitecek bir
maceradır. Türkiye olarak biz her zaman dostluk ve barış elimizi
Yunanistana uzatıyoruz. Biz hiçbir zaman çatışmalardan beslenen
bir ülke değiliz. Gelin, aramızdaki sorunları dostça çözelim.
Gelin, aramızdaki sıkıntıları birlikte aşalım.
Gelin, hak ve adalet ölçüsünde, kendi sorunlarımızı
başkalarına havale etmeden kendi aramızda anlaşarak
çözelim. Türkiyenin de Yunanistanın da çıkarına olan budur.
Eğer bunu yapmazsa Yunanistan, tarihinde yediği bir tokadı
tekrar yemekle karşı karşıya özellikle kalabilir.
Değerli arkadaşlarım, bugün
konuştuğumuz özellikle Cumhurbaşkanlığı
tezkeresini de tüm bu çerçevede, bu bağlamda değerlendirmemiz
gerekiyor. Türkiye Cumhuriyetinin bir kurucu temel felsefesi var, o da Yurtta
sulh, cihanda sulh. Biz hem içeride sulhun, barışın egemen
olduğu hem de dünyada barışın egemen olduğu bir
anlayışı istiyoruz, bir dünyayı istiyoruz. Bu noktadaki her
girişime Türkiye olarak katkı vermeye hazırız. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) İşte, bu
noktada, Birleşmiş Milletlerin başlattığı MINUSMA
ve MINUSCA Harekâtlarına Türkiye olarak destek veriyoruz. Tabii ki
şunu söylemekte özellikle fayda var: Arkadaşlar, Türkiye, tarihinin
hiçbir döneminde sömürgeci bir ülke olmadı; Türkiye, tarihinin hiçbir
döneminde, belli toprakların, belli coğrafyaların doğal
kaynaklarını, diğer kaynaklarını sömürüp kendi
ülkesini kalkındırmakta bir araç olarak kullanmadı. Eğer
böyle olsaydı, bugün Balkanlar sadece ve sadece Türkçe konuşurdu;
eğer böyle olsaydı, bugün Kafkaslarda bu konuşulan dillerin pek
çoğu konuşulmazdı. Türkiye, her noktada barışı ve
adaleti istiyor. Afrika'yla geliştirdiğimiz ilişkiler asla ve
asla Batı'nınki gibi bir sömürgeci anlayışla
oluşturulan ilişkiler değildir. Türkiye, evet, Afrika'nın
her yerinde bulunacak ama bu bulunma, oradaki ortak
çıkarlarımızı korumak, birlikte büyümek, birlikte
gelişmek, Afrika'nın kalkınmasına da hizmet etmek, bu
sayede Türkiye'nin de refahını artıracak bir anlayış
çerçevesinde olacaktır. Türkiye bugüne kadar bunun dışında
hiç davranmadı; sadece AK PARTİ iktidarlarında değil, tüm
iktidarlar döneminde Türkiye aynı anlayışla hareket etti,
cumhuriyetimizin kuruluşundan bugüne kadar tüm iktidarlar bu
anlayışın dışında hareket etmedi; bugün AK
PARTİ de AK PARTİ iktidarı da bu anlayışla hareket ediyor.
Bizim çıkarımız Afrika'nın refahıdır, bizim
çıkarımız Afrika'nın istikrarıdır, bizim
çıkarımız on yıllarca sömürülen Afrikanın o sömürgeci
zihniyetten kurtulup kendi halklarına dayanan barışçıl,
istikrarlı, refah toplumları hâline gelmesidir; Türkiyenin
başka bir çıkarı olmaz. Bu noktada yanlış anlamalar
varsa özellikle düzeltmeyi bir görev olarak biliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 25 Nisan
2013 tarihinde aldığı 2100 sayılı Kararla Malide Birleşmiş
Milletler Çok Boyutlu Entegre İstikrar Misyonunun kurulması oy
birliğiyle kabul edilmiştir. Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin 28 Hazirandaki oturumunda Birleşmiş Milletler Çok Boyutlu
Entegre İstikrar Misyonunun görev yönergesini 30 Haziran 2022 tarihine
kadar uzatan 2584 sayılı Örneğe Ekli Karar oy birliğiyle
kabul edilmiştir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
tarafından Haziran 2016da MINUSMAnın güç seviyesinin toplam 13.289
barış gücü askeri ve 1.920 Birleşmiş Milletler polisine
kadar yükseltilmesi kabul edilmiştir. MINUSMA, 1,2 milyar dolarla 3üncü
en pahalı barış operasyonu olmaya devam etmektedir. MINUSMA
kapsamında da bizim 7 Emniyet Genel Müdürlüğü personelimiz görev
yapmaktadır.
MINUSMAnın temel misyonunu, Malide
istikrarın sağlanması, siyasi geçişin desteklenmesi, devlet
otoritesinin tesis edilmesine katkı sağlanması, silahlı
grupların silahsızlandırılması, terhis ve topluma
yeniden kazandırılmasının desteklenmesi, ulusal siyasi
diyalog sürecinde destek sağlanması, Malinin güvenliğinin
yeniden inşasına katkı sağlanması olarak
sıralayabiliriz. Malideki temel görevler ise Birleşmiş
Milletler personelinin ve sivillerin korunması, insan haklarının
güvence altına alınması ve teşviki, insani yardım
faaliyetlerine destek verilmesi, istikrarın sağlanması sürecinde
kadınların her alanda ve her düzeyde katılımının
temin edilmesi, silahsızlanma, yeniden entegrasyon ve güvenlik reformu
bağlamında çocukların korunması ve çocuklara
karşı suistimal ve hak ihlalinin önlenmesi şeklinde özetleyebiliriz.
Yine, MINUSCAyla ilgili de Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi, 28 Ocak 2014 tarihinde aldığı 2134
sayılı Kararla Avrupa Birliğini, Orta Afrika Cumhuriyetinde
bir harekât başlatma konusunda yetkilendirmiş ve Birleşmiş
Milletler üyesi ülkeleri harekâta katkı sağlamaya davet
etmiştir. Bu karar temelinde Avrupa Birliği, Orta Afrika
Cumhuriyetinde istikrara katkı sağlamak ve siyasi dönüşüm
sürecini desteklemek amacıyla "EUFOR RCA" adlı bir askerî
harekâtı 1 Nisan 2014 tarihinde başlatma kararı almıştır.
Sadece başkent Bangui bölgesinde icra edilmek üzere başlangıçta
görev süresi altı ay süreyle sınırlandırılan ve toplam
800 askere ulaşması hedeflenen "EUFOR RCA" birliklerinin
ilk 150si 2014 Mayıs ayı başından itibaren Bangui
Havaalanının güvenliğini üstlenmiştir.
Avrupa Birliği "EUFOR RCA"nin 15 Mart
2015 tarihinde sona erdirilmesini müteakip, Orta Afrika Cumhuriyeti Askerî
Danışma Misyonunu başlatmıştır. O ay Orta Afrika
Cumhuriyetinde süregelen Afrika Birliği Harekâtı ise ülkede bir
Birleşmiş Milletler barış gücünün
konuşlandırılmasına ilişkin olarak Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi tarafından 10 Nisan 2014 tarihinde kabul edilen
2149 sayılı Karar uyarınca sivillerin korunması, siyasi
sürece destek sağlanması ile barışı inşa
çabalarına öncelik verecek şekilde 15 Eylül 2014 tarihi itibariyle
Birleşmiş Milletler Orta Afrika Cumhuriyeti Çok Boyutlu Entegre
İstikrar Misyonu yani MINUSCAya devredilmiştir. 14.966 askerî ve
sivil personelden oluşan MINUSCA kapsamında çoğunluğu
Afrika ülkelerinden hâlen yaklaşık 9.200 asker ve sivil personel
görev yapmaktadır, MINUSCAnın süresi yıllık olarak
uzatılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
FİKRİ IŞIK (Devamla)
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 12 Kasımdaki oturumunda oy
birliğiyle kabul ettiği 2550 sayılı Kararla, Orta Afrika
Cumhuriyetinde görev yapan BM Mali Çok Boyutlu Entegre İstikrar
Misyonunun görev süresini 15 Kasım 2021 tarihine kadar
uzatmıştır. Değerli arkadaşlarım, MINUSCAya,
özellikle, Türkiye olarak da ciddi katkı veriyoruz; bugüne kadar 12-14,5
milyon ABD doları civarında Türkiye olarak katkı yaptık.
Biz, Hükûmetimizin küresel barışın
korunması noktasında istediği bu yetkiyi AK PARTİ Grubu
olarak destekliyoruz, tezkereye olumlu oy vereceğimizi şimdiden ifade
ediyoruz. Hepinizi bu vesileyle saygıyla, sevgiyle tekrar
selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına
İstanbul Milletvekili Sayın Yunus Emre.
Buyurunuz Sayın Emre. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkanım, yani bir genel usulümüz var. Arkadaki -Kanunlardaki-
arkadaşlar sizi yanlış yönlendiriyorsa ben onu bilmem ama son
konuşmayı muhalefetin yapması usuldendir efendim. Eğer
ikinci konuşmacı AK PARTİden ise Sayın Emrenin son
konuşmacı olması daha caizdir diye düşünüyorum, takdir
sizin.
BAŞKAN Bence, kürsüye gelmişken
Sayın Emreyi dinleyelim efendim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Takdir sizin
efendim.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Emre.
YUNUS EMRE (İstanbul) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Benden önce Değerli Büyükelçimiz Sayın
Ünal Çeviköz de belirtti, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak hem MINUSMA
hem MINUSCA
misyonlarını destekliyoruz. Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi ilgili kararını oy birliğiyle aldığı
için, Türkiye bu misyonlara katılmaya davet edildiği için olumlu oy
kullanacağız. Zaten biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türkiyenin
ulusal güvenliği, uluslararası prestiji, savunma iş birlikleri
bakımından olumlu olan girişimleri destekledik daha önce, yine
destekliyoruz. Ancak değerli arkadaşlarım, yurt
dışında asker bulundurma konusu, içinde bulunduğumuz
dönemde çok özel öneme sahip bir konu hâline geldi çünkü cumhuriyet tarihinde
hiçbir dönemde olmadığı kadar fazla sayıda askerimiz yurt
dışında, sınırlarımız dışında
bulunuyor ve hiçbir dönemde olmadığı kadar fazla sayıda
ülkede askerlerimiz Türkiyenin dışında bulunuyor. Türk Silahlı
Kuvvetlerinin yaklaşık 350 bin kadar mevcudu var ve 60 bine
yakın askerimiz sınırlarımız dışında
görev yapıyor.
Değerli arkadaşlarım, tabii, bu özel
bir durum, yeni bir durum, bunu doğru tahlil etmek gerekiyor, Meclisin bu
konularda doğru bilgilendirilmesini talep etmek gerekiyor ve tabii,
şunu da eklemem gerekli: Önümüzdeki haftalarda da başka birtakım
tezkereleri görüşeceğiz, o bakımdan bu konuları
etraflıca ele almak durumundayız. Bir defa çok temel bir problem var,
bu tezkerenin başlığında da aynı ifade var, bütün
tezkereler böyle geliyor, deniyor ki: Hudut, şümul, miktar ve zamanı
Cumhurbaşkanınca takdir ve tespit edilmek üzere
Değerli
arkadaşlar, hiçbir demokraside hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanına
bırakacak şekilde bir yetkiyi meclisler yönetimlere vermezler. Böyle
bir yetki, hesap veren bir yönetim anlayışı içerisinde pek
mümkün değildir. Bunun yanında, geçmişte
hatırlayacaksınız parlamenter sistemde bu yetki tezkereleri
Bakanlar Kurulunun imzalarıyla Meclise geliyordu ve yetki Bakanlar
Kuruluna veriliyordu. Şimdi tek bir kişiye bu yetki veriliyor ve tek
kişinin talebiyle bu yetki Meclisten isteniyor. Bir defa, heyet olarak
karar verme, bir heyet olarak sorumlu olma anlayışı ortadan
kalkmış durumda ve biz hudut, şümul, miktar ve zamanı
bilmeden bu yetkiyi veriyoruz. Bunun çok temel bir demokratik problem olarak
not edilmesi gerekir.
Değerli arkadaşlarım, bakın,
yurt dışına asker gönderme kararları çok ciddi kararlar ve
telafisi mümkün olmayan kararlar, yargı denetimine kapalı kararlar.
Anayasa Mahkemesinin 1990da aldığı bir karar var, Anayasa
Mahkemesi diyor ki: Ben Meclisin milletvekilliğinin düşürülmesi ve
Meclis İçtüzüğüyle ilgili kararları dışındaki
Meclis kararlarıyla ilgili inceleme yapmam, karar vermem. Bu nedenle de
yargısal denetim yolu kapalı olan kararlar yani Meclisin çok dikkatle
karar vermesi gereken bir olayla karşı karşıyayız.
Bunun yanında, değerli arkadaşlar,
ben daha önce de önermiştim, bakın, bunların önünde bir engel
yok. Bu konuları tartışmadan önce ilgili komisyonlarda,
Dışişleri Komisyonunda, Millî Savunma Komisyonunda, Güvenlik ve
İstihbarat Komisyonunda ya da müştereken bu komisyonları
toplantıya çağırarak bilgilendirme toplantıları
yapılabilir, İç Tüzükte bunun önünde engeller yok. Asker, sivil kamu
görevlileri ilgili komisyona gelip bilgiler verebilir, milletvekillerinin
sorularını yanıtlayabilir. Bunlar niye önemli? Bir defa,
değerli arkadaşlarım, amacımız nedir yurt
dışına asker gönderirken? Bunları daha iyi tespit edebilmek
için önemli. Görev süresinin sonuna gelirken bu amaçlar acaba
gerçekleşebildi mi? Ne ölçüde gerçekleşebildi? Bunları bilmek
bakımından önemli.
Tabii, değerli arkadaşlarım,
geçtiğimiz yıl, 2020nin Şubat ayının sonunda çok
acı bir olay yaşadık, Suriyede 36 askerimizi şehit verdik.
Askerlerimizin kimi durumlarda güvenliğiyle ilgili çok ciddi sorunlarla
karşı karşıya kalabiliyoruz. Yani Mecliste bunları ele
alabilmemiz gerekir; askerlerimize yönelik tehditler nelerdir, hangi riskler
vardır, bunlarla ilgili hangi önlemler alınıyor, ne adımlar
atılmalıdır? Bunların
tartışılmadığı bir şekilde hudut,
şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanına bırakarak
Meclis görevini yapamaz değerli arkadaşlar.
Bunun yanında birkaç konuyu daha gündeme
getirmek istiyorum. Değerli arkadaşlarım, Birleşmiş
Milletlerin özellikle Afrika misyonlarının başarıları
son yıllarda çok ciddi bir tartışma konusu, uluslararası
planda çok ciddi bir eleştiri konusu. Bu noktayı belirtirken önce
şunu da hatırlatmam gerekli: Biliyorsunuz, dünyada iklim krizi çok
ciddi bir mesele ve tabii, küresel ısınma çok ciddi bir mesele.
Küresel ısınma nedeniyle Afrikada bundan sonraki on yıllarda
çatışmaların sayısının çok daha artması
bekleniyor, çatışmaların derinliğinin çok daha artması
bekleniyor. Bu nedenle, Türkiye gibi Afrikadaki göçten en fazla etkilenecek
konumda olan bir ülke için bu tartışmaları ileride çok fazla
yapacağız; Afrikanın durumunu, Afrikadaki
çatışmaların durumunu. O bakımdan, bu barış
misyonları çok önemli ve az önce söylediğim gibi, ciddi bir
eleştiri konusu dünyada. Niçin öyle? Niçin çok ciddi eleştiriler
yapılıyor? Niçin Afrikadaki çatışma konularına
Birleşmiş Milletler misyonları gerekli çözümleri
sağlayamıyor? Bir defa, değerli arkadaşlarım, bir
örnek vereceğim: Demokratik Kongo Cumhuriyetinde 1999dan beri süren bir
misyon var, MONUSCO Misyonu. Değerli arkadaşlar, yirmi yılı
aşkın bir süre geçmiş, yirmi iki yıl süre geçmiş
üzerinden ve en başta sivillere yönelik şiddetin ortadan
kaldırılması dâhil olmak üzere, en temel amaçlarında
başarısız olmuş ve özellikle en karanlık durum ise
kadınlara karşı cinsel saldırılar ve cinayetler
alanında ciddi bir başarısızlıkla karşı
karşıya. Bir defa, en başta bu sorgulanan bir durum yani bir
ülkenin kültürünü bilmeyen, dilini bilmeyen başka ülkelerin oraya askerler
göndermesi ve bu misyonların barışa, istikrara hizmet edememesi.
Bunun yanında, eski birtakım emperyal ülkelerin özellikle Afrika
misyonlarındaki vaziyetleri ciddi bir tartışma konusu çünkü
yine, biliyorsunuz, bu eski büyük güçler rekabetini hatırlatır bir
şekilde ülkelerin o bölgedeki kendi menfaatlerini aslında korumaya
dönük misyonlar hâline geliyor.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin de
tabii, bu şartlar içerisinde kendini o bölgede güç rekabetinin bir
parçası olarak görmemesi gerekir, öyle konumlandırmaması gerekir.
Burada mevzubahis, tabii, Mehmetçik olduğu için çok özenli bir dil
kullanmaya çalışıyorum ancak bu konuda çok ciddi
sorunlarımız olduğunun, uluslararası planda Türkiye'nin
tartışıldığının altını çizmem
gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, bu konular
üzerine bakarken çok acı bir manzarayı da gördüm yani
Birleşmiş Milletler misyonlarının dünyadaki itibar
kaybı bakımından masaya yatırılması gereken çok
ciddi bir mesele var.
Bakın, önümde çok önemli bir rapor var, önemli
bir yayın var, The Conversation başlıklı bir dergide
çıkan önemli bir makale var. Bu makaleyi Birmingham Üniversitesinden
Sabine Lee ve Queen's Üniversitesinden Susan Bartels kaleme almışlar.
Değerli arkadaşlar, 2004-2017 arasında Karayiplerdeki Haitide Birleşmiş
Milletler Barış Gücü Misyonuyla ilgili bir araştırma.
Araştırmanın başlığı gerçekten çok
çarpıcı, çok sarsıcı -yani sizlerden çok özür diliyorum,
milletimizden çok özür diliyorum ancak bunları tartışmamız
gerekli- bakın, başlık şöyle: Ellerinde birkaç bozuk para
koyuyorlar, içinize bir bebek bırakıyorlar. Birleşmiş
Milletlerden, babaları tarafından terk edilen Haitili 265
çocuğun hikâyesi. Yani Birleşmiş Milletler misyonu, Haitideki
Birleşmiş Milletler Misyonu nedeniyle orada bulunan askerlerin
karıştığı çocuk istismarı olaylarıyla ilgili
çok sarsıcı bir rapor var önümüzde ve bu yönde onlarca
çalışma var.
Değerli arkadaşlarım, tabii, bu
konular gerçekten dünya açısından masaya yatırılması
gereken çok ciddi meseleler; çok sarsıcı öykülerle karşı
karşıyayız. Tabii, çok kötü bir olay, insanlık
açısından utanç verici bir manzara ama bunu da dehşet verici
olsa da ele almak gerekir, serinkanlı bir şekilde tartışmak
gerekir diye düşünerek gündeme getirdim. Tekrar sizlerden özür dileyerek
MINUSCA ve Mali Misyonlarına dönmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, burada da tabii çok
ciddi bir mesele şu: 2014te MINUSCA Misyonuyla ilgili Birleşmiş
Milletler Genel Sekreterinin, o dönemki Birleşmiş Milletler Genel
Sekreteri Ban Ki-moonun ortaya koyduğu hedefler var; 6 hedef ortaya
koymuş, diyor ki: Şiddeti durdurmak, cinayetleri durdurmak,
sivilleri korumak, ülkenin fiilen bölünmesini önlemek, insani
yardımın ulaştırılmasını
kolaylaştırmak ve hükûmete acilen ihtiyaç duyulan desteği
sağlamak. Değerli arkadaşlar, bütün bu hedefler
ulaşılmaktan uzak görünüyor yani yedinci yılın sonunda
bütün bu hedeflerin başarısız olduğu görünüyor. Tabii, ben
bu eleştirileri getirirken genel olarak Birleşmiş Milletler
sistemine, Birleşmiş Milletlerin barışı koruma
misyonlarına karşı olduğum için bunu söylemiyorum.
Şimdiye kadar, bu misyona hizmet eden 1 milyondan fazla insan var, 4
binden fazla kayıp vermiş bu misyonlar. İnsanlık adına
önemli bir faaliyet ama çok ciddi sorunlarının da bulunduğunu
not etmek gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz lütfen.
YUNUS EMRE (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, biz, tabii, kahraman ordumuzla gurur duyuyoruz.
Mehmetçikin uluslararası sorunların çözümüne, barışın
korunmasına katkısını tabii ki çok önemli buluyoruz. Ancak
başta da belirttiğim gibi, yetki tezkerelerinin
hazırlanması, Mecliste müzakeresi konusunda demokratik
standartların çok uzağında bulunuyoruz. Bunları da bizim
milletvekilleri olarak talep etmemiz aslında vazifemizin gereğidir,
bunu söylemem gerekir.
Ayrıca, yine başlangıçta
belirtmiştim, yurt dışında bulunan Mehmetçikin
güvenliğinin sağlanması bakımından da çok ciddi
sorunları geçmişte yaşadık, bir daha 2020
Şubatının sonunda Suriyede yaşadığımız
gibi acı bir manzarayı yaşamak istemiyoruz. Meclise
karşı bu sorumlulukları, yönetimin bu sorumluluklarını
hatırlatma ihtiyacı hissettim.
Tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahısları adına
Nevşehir Milletvekili Sayın Yücel Menekşe.
Buyurunuz Sayın Menekşe. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
YÜCEL MENEKŞE (Nevşehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Birleşmiş Milletlerin Mali ve Orta Afrika
Cumhuriyetinde İcra Ettiği Harekât ve Misyonlar Kapsamında
Hudut, Şümul, Miktar ve Zamanı Cumhurbaşkanınca Takdir ve
Tespit Edilmek Üzere, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Yurt
Dışına Gönderilmesi ve Cumhurbaşkanınca Verilecek
İzin ve Belirlenecek Esaslar Çerçevesinde Bu Kuvvetlerin
Kullanılması İçin, Anayasanın 92nci Maddesi Uyarınca
31/10/2021 Tarihinden İtibaren Bir Yıl Uzatılmasına
İlişkin Tezkere hakkında şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, dün vefat eden,
yerli ve millî savunma hamlemiz adına yaptığı
çalışmalarla büyük hizmetlere imza atmış Baykar Yönetim
Kurulu Başkanı Sayın Özdemir Bayraktara Cenabıhaktan
rahmet dilemek ve kendisini hayırla yâd etmek istiyorum.
Ayrıca, bugün, 19 Ekim Muhtarlar Günü
münasebetiyle öncelikle Nevşehirli muhtarlarımız olmak üzere tüm
Türkiyedeki muhtarlarımızın çalışmalarında
başarılar dilemek suretiyle günlerini kutlamak istiyorum.
Bugün, yine, Bosna Hersek Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviçi, 18inci ölüm yıl
dönümünde, vermiş olduğu mücadele ve bağımsızlık
mücadelesi neticesinde ömrünü kattığı ülkesine ve dünyaya
vermiş olduğu mesaj münasebetiyle hayırla yâd etmek istiyorum.
Bunun akabinde Azerbaycanın kuruluş yıl dönümünü tebrik
ediyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, söz konusu
tezkere ilk kez 2016 Ağustos ayında Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında görüşülmüş ve gerekli izinler
verilmiştir. Bu tarihten itibaren de bölgede yürüttüğümüz aktif
politikanın bir unsuru olarak günümüze kadar süresinin dolması
akabinde her yıl yüce heyetimizin kararıyla
uzatılmıştır.
Türk dış politikası
çalkantılı bir bölgesel ve uluslararası ortamda Türkiye'nin
çıkarlarını korurken aynı zamanda çevremizde ve dünyada
sürdürülebilir barış ve kalkınmaya uygun koşulların
oluşmasını hedeflemektedir. Bu hedefimizin ilham
kaynağı, cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
yurtta barış, dünyada barış. olarak ifade ettiği,
insanlığın bir arada, çatışmasız ve huzur içinde
yaşama öyküsüdür. Bu doğrultuda Türkiye, Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın ifadesiyle
milletimizin girişimci ruhunu ve insani değerlerini yansıtan
girişimci ve insani bir politika kavramını hayata
geçirmektedir. Türk dış politikasının girişimci
niteliği çerçevesinde, ülkemiz, birbirini tamamlayan çok sayıda
siyasi, ekonomik, insani ve kültürel iş birliği araçlarından
istifade etmekte ve küresel ölçekte düşünen ancak dünyanın her
köşesinde yerel düzeyde etkinlik gösteren bir diplomasi
uygulamaktadır. Türkiye, toplam 253 diplomatik ve konsüler misyonuyla
dünya çapında en büyük 5inci temsil alanına sahip hâle
gelmiştir.
Gazi Meclisimizin Saygıdeğer
Başkanı ve kıymetli üyeleri; dünya milletleri ailesinin
eşit haklara sahip, şerefli bir üyesi olarak Türkiye Cumhuriyeti,
uluslararası toplumun temel sorunlarının hepsine aynı
hassasiyetle yaklaşmakta, sorunların çözümü için hiçbir zaman gerekli
sorumluluğu almaktan kaçınmamaktadır. Bu kapsamda, ülkemiz,
Birleşmiş Milletlerin barışı koruma
misyonlarından kalkınmaya, iklim değişikliği eylem
planlarından Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin yeniden
yapılandırma çabalarına kadar her alanda aktif bir politika
sürdürmektedir.
Ulusal, bölgesel ve küresel
politikalarımızın temelinde uluslararası toplumla iş
birliği ve ortaklık kavramları yer almaktadır. Kendi
politikalarımızın inşasını temellendirdiğimiz
bu değerler doğrultusunda da uluslararası toplumun ihtiyaç
duyduğu noktalarda kolektif savunma, kriz yönetimi, barışı
koruma ve insani yardım gibi görevlere de katkıda bulunmaktayız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye, uluslararası örgütlerin en sadık
üyelerinden biridir. Zira dış politikamızın en önemli
ilkelerinden biri uluslararası ilişkiler kapsamında
terminolojisindeki ahde vefa ilkesine uygun hareket edilmesidir.
Bu bağlamda, uluslararası örgütlerin ve
uluslararası hukukun bizlere yüklediği yükümlülükleri yerine getirme
konusunda duyarlıyız. Bugüne kadar
katıldığımız barışı destekleme
harekâtlarının tamamı tartışılmayacak nitelikte
uluslararası hukuk zeminine sahiptir. Bu tezkereyle görev süresini
uzatacağımız harekât ve misyonlar sayesinde Afrikada bölgesel
istikrar ve barış için tehdit oluşturan insani ve siyasi
krizlerin çözümüne katkıda bulunacağımıza olan
inancımız tamdır. Şimdiye kadar görev
aldığımız tüm barışı koruma
misyonlarında olduğu gibi, bu misyonda da amacımız, siyasi,
ekonomik ve sosyal kalkınmaya destek olmak, insani yardımların
hazırlanması ve ulaştırılmasında rol almak,
ülkelerin yeniden yapılanmasına katkı sağlamaktır. Bir
yanda tüm bunları gerçekleştirirken, diğer yanda güvenlik
diplomasisi ve ara buluculuk alanlarında tecrübelerimizi aktarmayı
hedeflemekteyiz. Bunları yaparken, ne bugün ne yarın hiç kimseden bir
karşılık beklememekte ve çıkar ilişkisi
gözetmemekteyiz.
Biliyorsunuz ki Türk toplumu sömürü düzeni kuran bir
toplum değildi. Bizim atalarımız bugün -Selçuklu, Osmanlı-
eğer sömürü düzeni kurmuş olsaydı
620 bin kilometrekareye
hükmetmiş, barışın simgesi olmuş Osmanlı,
yüzyıllarca bu dünyada Afrika'da, Kafkaslarda, Balkanlarda veya kabul
gördüğü bütün coğrafyalarda her zaman barışı
öncelemeyi ilke edinmiştir. Bugün baktığımızda, bu
coğrafya üzerinde emperyalist güçlerin bu coğrafya
insanını, topraklarını, kaynaklarını ne denli
sömürdüğünü çok net bir şekilde görüyoruz. Dolayısıyla
Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak da biz ülke insanlarının,
mağdurların, ülkenin kaynaklarının sömürülmesi
noktasında, dünyanın göz bebeği olmuş, İslam
coğrafyasının göz bebeği olmuş Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın
Başkanlığında İslam coğrafyasının bu
mağdurlarına nasıl destek olduğumuza bugün bütün dünya
şahit oluyor ve takdirle karşılıyor.
Bugün Covid denen bu virüs belasından bile
dünyadaki ülkelerin, dünya insanlığının ne çektiğini
çok net bir şekilde gözlemliyoruz ve biz Türkiye Cumhuriyeti devleti
olarak bugün Avrupa'ya, yeri geliyor Amerika'ya maskelerle, tedavi ilaçlarıyla
destek olmaya çalışıyoruz ve bundan sonra da destek
olacağımızı söyleyebilirim.
Çıkar gözetmeden, diplomatik
anlayışımız sayesinde Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde
yine Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak bugüne kadar tüm İslam âleminin ve
tüm dünya mazlumlarının yanında olduk, bundan sonra da olmaya
devam edeceğimizi ifade etmek isterim.
Sözlerime son verirken, bütün
insanlığın barış içerisinde, huzur içerisinde
yaşamasını temenni ediyorum. Bugün Afrika
ülkeleri dediğimizde Afrika ülkelerinin insanlarının da bizim
gibi, Allahın yarattığı kullar olduğunu
düşünüyorum ve o insanların da barış ve huzur içerisinde
yaşamasını temenni ediyorum.
Bu duygu ve
düşüncelerle tezkeremizin hayırlı olmasını diliyorum.
Bu tezkereye evet oyu kullanacağımı ifade etmek istiyorum.
Yüce Meclisimizi ve ekranları başında bizi izleyen aziz
vatandaşlarımızı tekrar selamlıyorum.
Saygılarımla.
Sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, tezkereyi
oylarınıza sunacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
60a göre söz
taleplerini karşılayacağım.
Sayın Yaşar
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Samsun Milletvekili Bedri Yaşarın,
Çankırının merkez Çatalelma köyündeki çiftçilerin Sulama
Birliğiyle yaşadıkları sorunlara ilişkin
açıklaması
BEDRİ YAŞAR
(Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Çankırı
Çatalelma Köyü Muhtarı Ünal Tuncer: Her sene sulama kanallarından
toprak temizliyoruz, bu temizliği yaparken kepçe Özel İdareden
geliyor, kullanılan mazot bizden gidiyor. Köyde sadece ben, bu yıl
kanaldan toprak temizlemek için 70 bin liralık mazot parası
harcadım. Sulama Birliği hiçbir katkı sağlamadı,
hiçbir katkı sağlamadığı gibi Sulama Birliği
bizden dönüm başına 19 TL ücret istiyor. Sulama Birliği,
Kızılırmak suyunu bize parayla satıyor. Bize 1 TL
katkısı olmayan Hamzalı Sulama Birliği bizden dönüm
başına da 19 TL ücret istiyor. Havadan inen su hariç yerdeki
suların hepsi bize ait ve çiftçilere parayla satarız. diyorlar.
Bizler suyu bentten kullanıyoruz, elektrikle
kullandığımız zaman
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aycan
27.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, uyuşturucu kullanımına ve tedavisine ilişkin
açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, maalesef, ülkemizde uyuşturucu madde kullanımı
alınan tüm önlemlere rağmen artıyor. Şehrim
Kahramanmaraşın ilçelerinde bile sokakta uyuşturucu kullanılıyor.
Elbette bunda PKKnın, terör örgütlerinin önemli payı vardır.
Yeni önlemler almalıyız. Sokakta uyuşturucuyla yakalanan
İçiciyim. diyerek serbestçe dolaşmaktadır. Sokakta
uyuşturucuyla yakalanan kişiler, uyuşturucunun miktarına
bakılmaksızın satıcı olarak kabul edilmeli ve
tutuklanmalıdır, uyuşturucuya ulaşım mutlaka
önlenmelidir.
Diğer bir konu da: Uyuşturucu tedavisi
sadece ilaç vererek olmamaktadır, bu kişilerin sosyal ve mesleki
rehabilitasyonu sağlanmalıdır. Uyuşturucu
bağımlılarının sosyal ortamı mutlaka değiştirilmeli,
bir işe yerleştirilmeleri sağlanmalıdır. Aksi hâlde,
tekrar uyuşturucu satıcılarının eline düşmektedir
ve satıcı olarak kullanılmaktadır, aynı zamanda da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gergerlioğlu
28.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk
Gergerlioğlunun, KHKyle ihraçlara ilişkin açıklaması
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Elimde skandal 2 belge var, haberlere de konu oldu;
Pendik Belediye Başkanlığının idare mahkemesine
verdiği cevap ve idare mahkemesinin kararı, skandal bunlar. HDPye oy
verdiği ve HDPyi desteklediği için FETÖ suçlamasıyla ihraç
edilen bir kişinin kararları ve belgeleri bunlar. HDP faaliyetlerine
katıldığı için idare mahkemesi de şöyle bir kararla
cevap vermiş: AK PARTİ dışındaki partileri destekleme
emri verdi FETÖ, bu yüzden, HDPye oy vermesi FETÖ üyesi olduğunu
gösterir. Bu skandal belgeler elimde, isteyen inceleyebilir. Yüz binlerce
KHKlinin nasıl ihraç edildiğine dair skandal belgeler bunlar, daha
binlerce belge var elimizde. KHK zulmü ve soykırımı bir an evvel
bitmelidir.
BAŞKAN Sayın Gürer
29.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Niğdenin sulama sorunlarına ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Kuraklık, sulama suyunda planlamanın
önemini bir kez daha göstermiştir. Karadeniz ve Akdenize akan
suların yönünün Anadolu tarım alanlarına dönüştürülmesi
şarttır. Niğde ili Ulukışla ilçesinde İmrahor
Göleti ve Bor ilçesi Halaç köyü gölet inşaatları
başlatılmıştır ancak süresi içinde
tamamlanmamış, yarım kalmıştır. 2022
yılı bütçesine Niğde ili için bu bağlamda yeterli kaynak
ayrılmalıdır. Ayrıca Güney, Tekneçukur, Şeyhömerli,
Maden, Beyağıl, Himmetli, Elmalı, Gösterli, Demirkazık,
Üçkapılı, Bekçili, Çukurbağ, Karanlıkdere, Karamahmutlu,
Havuzlu, Ovalıbağ, Şeyhlere su kaynakları için gölet
yapılması beklenmektedir. Darboğaz, Emirler, Handeresi, Porsuk
Göletlerinin ise farklı sorunları bulunmaktadır, çözüm
sağlanmalıdır. Yer altı suları enerjiyle
çıkarıldığından enerji maliyeti yüksektir, bu nedenle
yer üstü suları değerlendirilmelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Aydın
30.- Bolu Milletvekili Arzu Aydının, 19
Ekim Muhtarlar Gününe ve CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlunun Boluda milletvekilleri teşkilat
toplantısı esnasında sarf ettiği bazı sözlere
ilişkin açıklaması
ARZU AYDIN (Bolu) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
19 Ekim Muhtarlar Günü nedeniyle özelde Boluda ve
tüm Türkiyede mesai arkadaşlığı
yaptığımız muhtarlarımızın Muhtarlar Gününü
kutluyoruz.
Bu minvalde Sayın Kılıçdaroğlu,
Boluda, milletvekilleri teşkilat toplantısı esnasında
basına yansıyan konuşmasında seçilmeleri hâlinde Daha
onurlu, daha gururlu bir ülkede yaşayacağız. ifadesini
kullanmıştır. Lakin bu ifadeyi kabul etmek mümkün değildir.
Zira, onur ve gururun azı veya çoğu olmaz; hele bu lafzı bu
kadim medeniyetin, bu aziz devletin oluşturduğu, devletimizin
şahsında kullanmak kimsenin haddi de hakkı da değildir.
Dolayısıyla şanlı geçmişimizle
bağlarını kesmiş olduklarını bildiğimiz
zihniyetin bu söyleminin, aziz milletimizin, yakın tarih olan 15 Temmuzda
devletin bekası, onur ve gururu için nasıl canını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çetin Erenler
31.- Kütahya Milletvekili Ceyda Çetin Erenlerin, 19
Ekim Muhtarlar Gününe ve Aliya İzzetbegoviçin vefatının
18inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
CEYDA ÇETİN ERENLER (Kütahya) Sayın
Başkan, Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın liderliğinde hizmetleriyle
toplumun her kesiminin gönlünü fetheden AK PARTİ iktidarımız
döneminde muhtarlığın kurtuluş günü olan 19 Ekimin Muhtarlar
Günü olarak kutlanılmasına karar verilmiştir. Milletimize
hizmet yolunda teşrikimesai yaptığımız, hem
milletimizi hem de devletimizi temsil gibi mühim bir görevi üstlenen
Kütahyamızın kıymetli muhtarlarının ve tüm
muhtarlarımızın Muhtarlar Gününü kutluyor, selam ve
hürmetlerimi sunuyorum.
Bosna Hersekin kurucu Cumhurbaşkanı,
derin manalar içeren sözleri, haksızlıkla mücadelesi ve eserleriyle
İslam dünyasına ilham vermeye devam eden bilge lider Aliya
İzzetbegoviçi rahmetle anıyor, yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Şahin
32.- Hatay Milletvekili Suzan Şahinin,
Hatayın eğitim alanındaki sorunlarına ilişkin
açıklaması
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Yüz yüze
eğitimi savunduk, hâlâ da savunuyoruz ancak okullarda önlemler yetersiz.
Bakanlık verilerine göre, 53.620 okulda kadrolu 27.180 hizmetli var ve bu
toplam okul sayısının yüzde 50sine denk geliyor. 559
öğrenciye yalnızca 1 hizmetli düşüyor.
Seçim bölgem Hatayda da okullardaki hizmetli
sayısı azaltıldı. Koskoca Hatayda sadece 350 hizmetli
görevlendirildi, 5-6 okula 1 temizlik görevlisi düşüyor. Önceki
yıllara göre görevli sayısı yarı yarıya azaldı.
Sadece Maske tak, günde 2 kez ateş ölç.
diyerek pandemiyle mücadele edilemez. Yarın havalar soğuduğunda
pencere ve kapıları açamayacak olan sınıflarda virüs
yayılımı artacak; okul öncesi sınıflarda teneffüs
arası bile yok; 60 kişiyi bulan sınıflar patlamaya
hazır bomba hâline gelecek. Acilen sınıf mevcudiyetleri düşürülmeli
ve yeni derslikler için kadro bekleyen yüz binlerce öğretmenin atamaları
yapılmalı, hizmetli sayısı
artırılmalıdır.
Demokrasinin temel taşı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN İYİ Parti Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, 15/10/2021
tarihinde Kayseri Milletvekili Dursun Ataş ve arkadaşları
tarafından, büyüme rakamlarının vatandaşın alım
gücüne ve istihdam üzerine etkisinin, TÜİK tarafından açıklanan
enflasyon ve işsizlik rakamlarının gerçeği
yansıtıp yansıtmadığının
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 19 Ekim 2021 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
19/10/2021
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
19/10/2021 Salı günü (bugün) toplamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Kayseri Milletvekili Dursun Ataş ve 20
milletvekili tarafından, büyüme rakamlarının
vatandaşın alım gücüne ve istihdam üzerine etkisinin TÜİK
tarafından açıklanan enflasyon ve işsizlik rakamlarının
gerçeği yansıtıp yansıtmadığının
araştırılması amacıyla 15/10/2021 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 19/10/2021 Salı günkü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ Parti Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın
Dursun Ataş.
Buyurunuz Sayın Ataş. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN
ATAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İYİ Partili 20 milletvekili arkadaşımla birlikte vermiş
olduğumuz TÜİK tarafından açıklanan büyüme
rakamlarının vatandaşlar üzerindeki etkilerinin
araştırılması. konulu Meclis araştırması
önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve bizleri
takip eden vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, TÜİK verilerine
göre, Türkiye, 2021 yılının ikinci çeyreğinde yüzde
21,7lik büyümeyle tarihinin en yüksek büyüme oranlarından birini
gerçekleştirdi. TÜİK, hiçbir inandırıcılığı
kalmayan, gerçeklerle uyuşmayan, masa başında
hazırladığı rakamları açıklarken vatandaş
geçim derdiyle uğraşıyor; vatandaşın hâlini görmezden
gelen iktidar ise bu büyüme rakamlarının Türkiye ekonomisinde yeni
bir şahlanış dönemi olduğu masalını
anlatıyor. Hâlbuki, ekonomik veriler ve reel piyasadaki yaşanan gelişmeler
bu durumun tam tersi olduğunu gösteriyor. TÜİKin ayarlamalı
verilerine göre bile 2021 yılının Ocak ayında yüzde 12,15
olan yıllık enflasyon Eylül ayında yüzde 19,58e yükseldi.
Enflasyon Araştırma Grubu tarafından yapılan
araştırmalarda ise yıllık enflasyon en az yüzde 45i
göstermektedir. Son üç ayda işsizlik maaşına başvuran
kişi sayısı 518 bindir. Her 3 gencimizden 1i işsizdir.
Dünya Sefalet Endeksinde sadece Venezuela, Angola gibi ülkeleri geçmeyi başardık;
156 ülke arasında 21inci sırada yer alıyoruz ama iktidara göre
ekonomimiz büyüyor, şahlanış dönemindeyiz; tabii, inanan varsa!
Değerli milletvekilleri, soruyorum size:
Ekonominin yüzde 21,7 büyüdüğü bir ülkede bir yılda 100 binden fazla
esnaf kepenk kapatır mı? Ekonominin şahlandığı
bir ülkede çiftçi, gübre, tohum, ilaç alamadığından
tarlasını terk eder mi? Çiftçinin traktörüne haciz gelir mi?
Ekonominin yüzde 21,7 büyüdüğü bir ülkede 5,5 milyon kişi elektrik
faturasını ödeyemez hâle gelir mi?
Soruyorum size: Ekonominin sözde
şahlandığı bir ülkede 22 milyon açık icra dosyası
olur mu? (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Sadece
son dört ayda 3 milyon yeni icra dosyası açılır mı? 84
milyonluk ülkede her 4 kişiden 1i icralık olur mu? Ekonominin tarihî
büyüme yakaladığı bir ülkede para, pula döner mi? Döviz
kurları zirve üstüne zirve yapar mı? Yabancı
yatırımcı birer birer ülkeyi terk eder mi? Ekonominin çok iyi
olduğu bir ülkede son beş yılda 4 kez Merkez Bankası
Başkanı değişir mi? Ekonomisi büyüyen bir ülkede
öğrenci yurtlarına yüzde 30 zam gelir mi? O ülkenin gençleri sokakta
yatar mı? Üniversite öğrencisi yemek parası
olmadığı için intihar eder mi? Şahlanan bir ekonomide
akaryakıta bir haftada 3 kez zam gelir mi? Doğal gaza her ay,
elektriğe yılbaşından bugüne yüzde 22 zam gelir mi? Son bir
yılda yumurta yüzde 70, domates yüzde 70, tavuk eti yüzde 69, patates
yüzde 58, ayçiçeği yağı yüzde 52, süt, peynir, yoğurt yüzde
35, salam, sucuk, sosis yüzde 38, makarna yüzde 28,5, ekmek yüzde 28, dana eti
yüzde 25 zamlanır mı?
Değerli milletvekilleri, bu nasıl büyüme?
Böyle büyümenin kime, ne faydası var? Vatandaşa bir faydası
olmadığı ortada. Vatandaş dün aldığını
bugün alamıyor. Böyle büyümenin olsa olsa 5li müteahhit çetesine, üç beş
maaşlı danışmana, yandaşlara ve saray
soytarılarına faydası vardır. Esnaf Eve ekmek
götüremiyoruz. derken, gençler Neden bu ülkede insanca
yaşayamıyorum! diye isyan ederken, vatandaş çöpten yemek
toplarken, ucuz ekmek kuyrukları varken ekonomi büyümez; büyüyen olsa olsa
ekonomideki kara deliktir. Büyüyen ekonomi değil, vatandaşın
derdidir; büyüyen bankalardan kredi kullanan 34,5 milyon insanın borcudur;
son bir haftada yüzde 10 artan dolardır, dövizdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
DURSUN ATAŞ (Devamla) Değerli milletvekilleri,
AKPnin de siyasallaştırdığı kurumların da
milletimiz nazarında bir inandırıcılığı
kalmamıştır. Açıklanan büyüme rakamlarının,
bahsedilen büyümenin, ekonomik parametrelerin de ne kadar
sağlıklı olduğunun, vatandaşa ne kadar
yansıdığının araştırılması
gerekmektedir. Bu nedenle, araştırma önergemize evet oyu
vereceğinizi ümit ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Erol Katırcıoğlu.
Buyurunuz Sayın Katırcıoğlu.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, İYİ Partinin
vermiş olduğu ve Türkiye İstatistik Kurumunun
çalışmalarıyla ilgili olarak ortaya çıkmış olan
kuşkulu durumun araştırılmasıyla ilgili önergeyle
bağlantılı birkaç şey söylemek istiyorum. Bir kere, bu
ülkenin çok ünlü bir iktisatçısı -muhtemelen önümüzdeki dönemde Nobel
alacak olan- Daron Acemoğlu diyor ki: Bir ülkenin ekonomik
gelişmişliği o ülkedeki kurumsal yapının
gelişmişliğiyle doğrudan orantılıdır. Yani
Bir ülkede sosyal kurumlar, idari kurumlar ne kadar gelişmişse
ekonomi de o kadar gelişmeye müsait hâle gelir. diyor.
Değerli arkadaşlar, fakat
açıkçası Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini
gerçekten siz yanlış anladınız -özellikle Adalet ve
Kalkınma Partisindeki arkadaşlara söylüyorum- çünkü bu tek adam
sistemi dediğimiz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi,
bütün kurumları, aslında, kurum olmaktan çıkarmış
vaziyette; başka biçimde söyleyecek olursam, tarafsız olması
gereken devlet kurumları olmak yerine doğrudan doğruya Hükûmete
bağlı kurumlar hâline getirmiştir, TÜİK de onlardan
biridir. Şimdi, TÜİKin kanununa baktığımızda
madde 4te resmî istatistikleri toplarken, bu kurum, güvenilirlik ilkesine
uymasına lazım, tutarlılık ilkesine uyması lazım,
tarafsızlık ilkesine uyması lazım, istatistik
gizliliği ilkesine uyması lazım, güncellik ilkesine uyması
lazım ve şeffaflık ilkesine uyması lazım deniyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, TÜİKin verdiği
rakamları düşünürsek -demin İYİ Partili arkadaşım
ayrıntılı verdi- bu istatistiklerin gerçekten bu ilkelerle
hiçbir ilgisi olmadığını anlarsınız. Yani
şöyle söyleyeyim, enflasyon oranına yüzde 19-20 diyorlar fakat
bağımsız iktisatçıların yaptığı araştırmalardan
anladığımız kadarıyla enflasyon oranı yüzde 40
civarında yani 2 katı. Şimdi, işsizlikle ilgili olarak
verilen rakama baktığımızda yine aynı şekilde,
mesela TÜİKin verdiği verilere göre 4 milyon civarında
işsiz var fakat DİSK-ARın yaptığı
araştırmaya göre 8 milyon işsiz var.
Değerli arkadaşlar, sonuç olarak şunu
söylemek istiyorum: Bu kurumun kanununun 17nci maddesinde Hiçbir konuda
talimat verilemez İstatistik Kurumuna. deniyor. Öyle mi derseniz?
Doğrusunu isterseniz bu söylediğim rakamlardan bu ifadenin ya da bu
17nci maddenin geçerli olmadığı bir kurumla karşı
karşıyayız diye düşünüyoruz yani Hükûmetin bir şekilde
bu kuruma baskı yaparak istatistikleri yönlendirdiği kanaatindeyiz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, yani
şöyle söyleyeyim: Böyle bir kurumun gerçekten verdiği istatistiklerin
güvenilirliği kalmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim.
Ben size başka bir şey söyleyeyim,
gerçekten oradaki bürokratları da suçlamış olmamak için
şöyle bir ifade de kullanabilirim: Gerçekten TÜİKte
çalışanlar hiçbir biçimde madde 17nin söylediği gibi talimat
almıyorlar ve görevlerini yerine getiriyorlar diyelim, gerçek bu diyelim
ama arkadaşlar, hepiniz biliyorsunuz ki bu gerçeği, eğer bu
gerçekse, kimse kabul etmiyor bugün yani yaratılmış bir
algı var ve bu algının temizlenmesi lazım, temizlenmesi
için de TÜİKin gerçekten daha bağımsız, Hükûmetten
ayrı bir biçimde çalışır hâle gelmesi lazım.
Dolayısıyla da İYİ Partinin verdiği
bu öneriyi biz grup olarak destekliyoruz ve gerçekten de TÜİKin
fonksiyonlarıyla, yapısıyla ilgili olarak bir
araştırmanın yerinde olacağı kanaatindeyiz.
Hepinize iyi akşamlar diliyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Giresun Milletvekili Sayın Necati Tığlı.
Buyurunuz Sayın Tığlı. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NECATİ TIĞLI (Giresun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Başkanlık
Heyetini ve Genel Kurulu saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
İYİ Parti Grubu tarafından verilen
TÜİK verilerinin tüm gerekçeleriyle araştırılması
önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Kıymetli vekillerim, 3 çeşit yalan
vardır: Bir, beyaz yalan; iki, kuyruklu yalan; üç de TÜİK. Eğer
TÜİK tarafından açıklanan verilere bakacak olursak ülkemizin
Avrupa Birliği ülkelerinden, Çinden, Amerikadan bile daha iyi durumda
olduğuna inanmamız gerekecek. İktidarın sözcüsü ve
raportörü konumundaki TÜİKin ülkemizin 2021de yüzde 21,7 büyüdüğünü
açıklamasına gerçekten kamera şakası demekten başka
söylenecek hiçbir söz yoktur. Veriler ortadayken, asgari ücretlinin cebinde
yangın varken TÜİKin bu iddialarına inanmak tabii ki de mümkün
değildir. Pazar fiyatları, manav fiyatları almış
başını gitmiş. Mazot, benzin, LPG her gece zamlanıyor.
Peynir, zeytin, temizlik malzemeleri geçen yıla göre yüzde 70-80
zamlanmış. Cumhurbaşkanı bile marketten
alışveriş yaparken sadece abur cubura 1.000 TL ücret ödüyor ama
TÜİK çıkmış, yıllık enflasyonun yüzde 19,58
olduğunu belirtiyor. TÜİK herhâlde farkında değil ama
vatandaşın çarşıda, pazarda hissettiği gerçek
enflasyon yüzde 50lere çoktan dayanmış durumdadır. Buradan
bakıldığında dahi ülkenin yoksullaştığını
görüyoruz ama açıklanan verilere baktığımızda ülke
uçuyor. Evet, ülke uçuyor, dolar 1,40tan 9,30a çıkmış, ülke
uçuyor. Ülke uçuyor ama aşağıya uçuyor. Sayın
Cumhurbaşkanı 14 Eylül 2021de bir konuşmasında asgari
ücretin 16 kat, işçi emekli maaşının 27 kat arttığını
söylüyor. Söylemek başka, gerçekler başka kıymetli vekillerim.
Şayet öyle olsaydı bugün işçi emeklisi en az 7.450 TL, memur
emeklisi en az 13.500 lira civarında emekli maaşı alıyor
olmalıydı. Bu verilerin hiç birisi enflasyonda büyümeyi, asgari
ücretliyi, emekliyi anlatan veriler değil. Oysa TÜİKin on dokuz
yıllık sözde verilerine baktığımızda işçinin
emekli aylığı 276 liradan 2.599 liraya 9,4 kat artmış.
Memurun emekli aylığı 502 liradan 3.569 liraya 7,1 kat
artmış. BAĞ-KUR esnaf aylığı ise 261 liradan
2.679 liraya 10,3 kat artmış. Sayın Cumhurbaşkanı
herhâlde BAĞ-KURlu tarım emekli aylığının 66
liradan 1.778 liraya 26,9 kat artarak yükselmesinin bütün emekliler için
olduğunu zannediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
NECATİ TIĞLI (Devamla) Teşekkür
ediyorum Başkanım.
Hani nerede 16 kat artışlar, 27 kat
artışlar? Kimseyi kandırmayın. Artan bir emekli
maaşı varsa o da katbekat artan sarayın emekli
maaşlarıdır. Emekli aylıkları hem millî gelirin hem
asgari ücret artışının hem de açlık ve yoksulluk
sınırının çok çok altındadır. İşçi emeklisi,
memur emeklisi, kamu işçisi, asgari ücretli, çiftçi artan enflasyon
karşısında ezilmekten nefes alamaz hâle gelmiştir.
TÜİK bunları görmezden geliyor, gerçek verileri halkla
paylaşmaktan kaçınıyor. Gelin, gerçeklerden kaçmayın, kim
size kanun dışı her ne yaptırıyorsa yapmayın,
gerçek verileri açıklayın. İYİ Parti Grubu tarafından
verilen grup önerisini destekliyoruz.
Genel Kurulu saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Gaziantep Milletvekili Sayın Abdullah Nejat Koçer.
Buyurunuz Sayın Koçer. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH NEJAT KOÇER
(Gaziantep) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Pandemiyle birlikte her anlamda dünya yeniden
şekilleniyor. Etkisi hâlâ sürmekte olan salgın tüm dengeleri
değiştirmiş durumda. Gelişmiş ülkeler istihdam,
üretim, büyüme sorunları yaşarken Türkiye, bu süreci aldığı
tedbirler, hayata geçirdiği sosyal ve ekonomik desteklerle
başarıyla yönetmiş, dünya ticaretinde kendini yeniden
konumlandırmayı başarmıştır. Tedarik zincirinin
kırılmayarak devam etmiş olması kapasite
kullanımı ve sanayi üretimini artırmıştır.
Büyümenin en güçlü öncü göstergesi olan sanayi üretimi ağustos ayında
yıllık bazda 13,8, aylık bazda yüzde 5,4 yükselmiştir.
İmalat sanayi kapasite kullanım oranı eylül ayında bir
önceki aya göre 1 puan artarak yüzde 78,1 seviyesine gelmiştir. ABD ve Çin
ekonomilerinin bu yılki büyüme performanslarına ilişkin kredi
kuruluşlarının tahminleri düşerken aynı
kuruluşlar Türkiye'deki ekonomik toparlanmanın devam ettiğine
dikkat çekmekte, büyüme tahminlerini yükseltmektedir. Dünya Bankası,
Türkiye için 2021 yılı büyüme beklentisini 3,5 puan artırarak
yüzde 5ten yüzde 8,5e revize etmiştir. Küresel tedarik zincirinde
Türkiye stratejik bir üsse dönüşmekte, jeopolitik konumu ve sunduğu
avantajlarla bölgesinde ve dünyada uluslararası şirketlerin ilgisini
çekmektedir. Türkiye, Avrupa'da tedarik zincirindeki değişimden en
fazla kazanç sağlayan ülke konumundadır. Eylül ayında geçen
yılın aynı ayına göre yüzde 30 artışla 20,8
milyar dolar olan ihracatımız tarihimizde ilk kez aylık bazda 20
milyar dolar eşiğine ulaşmıştır.
İhracatın bu senenin sonunda 211 milyar dolar seviyesinde
gerçekleşeceği öngörülmektedir. Türkiye'nin dünya ihracatındaki
payı ilk kez yüzde 1in üzerine çıkmıştır, tüm
ekonomik veriler bu payın daha da artacağına işaret
etmektedir.
Dünyada önemli bir tedarik üssü hâline gelen
ülkemizde kapasite kullanım oranında önemli artış
yaşanmıştır, sanayi üretimi artmaktadır,
ihracatımız yükselmektedir, Türkiye 2021i yaklaşık yüzde 9
büyümeyle tamamlayacaktır. TÜİK'in açıkladığı her
rakamın piyasada, ekonomide karşılığı vardır
ve bunlar büyümeyi teyit etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Devamla) Büyüme
rakamları arttıkça üretim, ihracat ve istihdam artacak, hem ülkemizin
hem vatandaşlarımızın refah seviyesi de yükselecektir.
Bu düşüncelerle İYİ Parti grup önerisine
katılmadığımızı ifade ediyor, yüce Meclisinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
III.- YOKLAMA
(İYİ Parti sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Başkanım, oylamaya geçmeden önce yoklama
talebimiz var.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Sayın Dervişoğlu, Sayın
Çakırlar, Sayın Yaşar, Sayın Örs, Sayın Nuhoğlu,
Sayın Çulhaoğlu, Sayın Ataş, Sayın Bahşi,
Sayın Erel, Sayın Öztürk, Sayın Cesur, Sayın Filiz,
Sayın Beyaz, Sayın Sıdalı, Sayın Kabukcuoğlu,
Sayın Oral, Sayın Cinisli, Sayın Çıray, Sayın Kaplan,
Sayın Çelik.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Meclis
tarihinde bir ilk olacak kendi önergelerinde yoklama istediler.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Ne zaman yoklama isteyeceğimize biz karar veririz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Meclis
tarihinde bir ilk.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Ben ilklere imza atmayı severim.
BAŞKAN Yoklama için üç dakika süre veriyorum
ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
BAŞKAN Pusula veren sayın
milletvekilleri lütfen ayrılmasınlar.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:19.03
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.17
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8inci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN İYİ
Parti grup önerisinin oylamasından önce, istem üzerine yapılan
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya
başlandı)
BAŞKAN Pusula veren
sayın milletvekilleri lütfen Genel Kurulda bulunsunlar.
(Elektronik cihazla yoklamaya
devam edildi)
BAŞKAN Yapılan
ikinci yoklamada da toplantı yeter sayısı
bulunamadığından, alınan karar gereğince kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için, 20 Ekim 2021 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 19.21
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.