TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
88inci
Birleşim
10
Mayıs 2022 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Karaman Milletvekili
Recep Şekerin, 13 Mayıs Türk Dil Bayramı ve Karamana
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Adıyamanın Besni ilçesinde
meydana gelen dolu felaketinden zarar gören çiftçilerin ve diğer
vatandaşların durumuna ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Musa Piroğlunun, engellilerin sorunları ve taleplerine
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebinin, sığınmacı sorununa ilişkin
açıklaması
2.- Uşak Milletvekili
Özkan Yalımın, pandemi izninde bulunan mahkûmların izin
sürelerinin uzatılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
3.- Gaziantep Milletvekili
Bayram Yılmazkayanın, Gaziantep Büyükşehir Belediyesinin rant
odaklı projelerine ilişkin açıklaması
4.- Gaziantep Milletvekili
İrfan Kaplanın, yüksek enflasyon karşısında
maaşların eridiğine ilişkin açıklaması
5.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, Anneler Gününe ilişkin
açıklaması
6.- Hatay Milletvekili Mehmet
Güzelmansurun, muharip gazilere ödenen şeref aylıklarının
artırılması gerektiğine ilişkin açıklaması
7.- Niğde Milletvekili
Selim Gültekinin, Niğdeli çiftçilerin refah düzeyini yükselten projelere
devam edileceğine ilişkin açıklaması
8.- Malatya Milletvekili
Mehmet Celal Fendoğlunun, Yeni Camisinin aslına uygun restore
edilmesini Malatya adına talep ettiğine ilişkin
açıklaması
9.- Adana Milletvekili Ayhan
Barutun, Adananın Yüreğir ilçesi Köprülü Mahallesindeki kentsel
dönüşüm çalışmalarına ilişkin açıklaması
10.- Tokat Milletvekili Yücel
Bulutun, patates ve soğan üreticilerinin beklentilerine ilişkin
açıklaması
11.- İstanbul
Milletvekili Züleyha Gülümün, HDPye yönelik provakasyonların devam
ettiğine ilişkin açıklaması
12.- Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın, TFF 3. Lig 2. Grupta şampiyon olan Düzcesporu
tebrik ettiğine ve Düzcenin modern bir stat talebine ilişkin
açıklaması
13.- Muğla Milletvekili
Süleyman Girginin, kamu arazilerinin kamunun ihtiyacına göre
kullanılması gerektiğine ilişkin açıklaması
14.- Kütahya Milletvekili Ali
Fazıl Kasapın, Tavşanlı Linyitsporun
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
15.- Çanakkale Milletvekili
Özgür Ceylanın, serbest muhasebeci mali müşavirlerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
16.- Mersin Milletvekili
Cengiz Gökçelin, hububat alım fiyatlarının derhâl
açıklanması gerektiğine ilişkin açıklaması
17.- Mersin Milletvekili
Hacı Özkanın, Cumhurbaşkanının konut kredisi
müjdesine ilişkin açıklaması
18.- Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycanın, 10-16 Mayıs Engelliler Haftasına
ilişkin açıklaması
19.- Muğla Milletvekili
Mürsel Albanın, kadın sığınmaevlerinin
yetersizliğine ilişkin açıklaması
20.- İstanbul
Milletvekili Ali Kenanoğlunun, 3 önemli Alevi çatı kurumunda
yapılan seçimlere ilişkin açıklaması
21.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, uyuşturucu kullanımı ve madde
bağımlılığı sorununa ilişkin
açıklaması
22.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, emeklilerle ilgili acil düzenlemeler yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
23.- Samsun Milletvekili
Erhan Ustanın, Hıdırelleze, 10-16 Mayıs Dünya Engelliler
Haftasına, 10 Mayıs Dünya Psikologlar Gününe, Haitide 8 Türk
vatandaşının da içinde bulunduğu otobüsün
kaçırılmasına, TÜİKin açıklamış olduğu
işsizlik rakamlarına, esnafın ödeyemediği elektrik
faturalarına, Avrupada enerji enflasyonunda 1inci olduğumuza,
hayvan yetiştiricilerinin sorunlarına ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun Osmangazi Köprüsüne
ilişkin verdiği rakamlara ilişkin açıklaması
24.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, 8 Mayıs 2022 tarihinde İsviçrenin Basel
şehrinde düzenlenen 23 Nisan Uluslararası Çocuk Festivalinde bölücü
terör örgütü PKK yandaşlarınca gerçekleştirilen alçak
saldırıya, Haitide 8 Türk vatandaşının da içinde
bulunduğu otobüsün kaçırılmasına, 9 Mayıs 1988 tarihinde
Mardinin Nusaybin ilçesi Taşköyü mezrasında terör örgütü
PKKnın gerçekleştirdiği menfur ve alçak
saldırının yıl dönümüne, 10 Mayıs Dünya Psikologlar
Gününe, 7-13 Mayıs Karayolu Trafik Haftasına, Yunanistanda
düzenlenen Dünya Gençler Halter Şampiyonasında madalya kazanan
sporcularımızı tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
25.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, 10-16 Mayıs Dünya Engelliler
Haftasına, 10 Mayıs Dünya Psikologlar Gününe, Kuzey İrlandada
yapılan seçimlerde Sinn Feinin gösterdiği başarıya, Gezi
tutuklularınca yapılan ortak açıklamaya, hayatını
kaybeden Profesör Doktor Zeynep Ergunun ailesine ve yakınlarına
başsağlığı dilediğine, Nesin Vakfına
yapılan yanlıştan bir an önce dönülmesi gerektiğine, 80
yaşındaki Makbule Özer ile 79 yaşındaki Hadi Özerin örgüte
yardım ve yataklıktan dolayı cezaevine
kapatılmasının bir utanç vesikası olarak tarihe
geçeceğine, 1 Mayısta HDP İstanbul il binasına polis
gözetiminde giren şahsa ve 5 Haziran davasında yargılanan
polislere verilen cezaya ilişkin açıklaması
26.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, iktidara geldiklerinde engelli yurttaşların önündeki
engelleri kaldıracaklarına, saray yönetiminde ülke
sorunlarının katlanarak arttığına, bu sorunların
cezaları artırarak değil bütüncül politikalarla
çözülebileceğine ve kendi iktidarlarında bu sorunların
üstesinden geleceklerine ilişkin açıklaması
27.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Vakıflar
Haftasına, Engelliler Haftasına, Cumhurbaşkanının
konut satışına ilişkin açıkladığı pakete,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir hukuk devleti olduğuna ve kuvvetler
ayrılığı prensibinin her zaman cari olduğuna, ekonomik
sıkıntı çeken vatandaşların durumunu iyileştirici
paket ve düzenlemeleri kamuoyuyla paylaşacaklarına ve Genel Kurul
gündemine ilişkin açıklaması
28.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Şanlıurfada mermi,
mayın ve benzeri şekilde katledilen çocuklara ilişkin
açıklaması
29.- Adana Milletvekili Orhan
Sümerin, buğday taban fiyatının bir an önce
açıklanması gerektiğine ilişkin açıklaması
30.- Muğla Milletvekili
Süleyman Girginin, Muğlanın Ortaca ve Dalaman ilçelerinde bulunan
Sarıgerme ve Kayacık sahillerini kapsayan kısımdaki kesin
korunacak hassas alanın sit statüsünün düşürüldüğüne ilişkin
açıklaması
31.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, TÜİKin açıkladığı
işsizlik rakamlarına ilişkin açıklaması
32.- Trabzon Milletvekili
Ahmet Kayanın, yaş çay taban fiyatlarının bir an önce
açıklanması gerektiğine ilişkin açıklaması
33.- Tekirdağ
Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, göçmen ve
sığınmacı sorununa ilişkin açıklaması
34.- Kocaeli Milletvekili
Ömer Faruk Gergerlioğlunun, açık cezaevi izinlerinin
uzatılması gerektiğine ilişkin açıklaması
35.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Mersin Milletvekili Alpay
Antmenin 323 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
36.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
37.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
38.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
39.- Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, AK PARTİnin tütünle ilgili
düzenlemelerinin yanlışlığına ilişkin
açıklaması
40.- Tekirdağ
Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, buğday ve arpa taban
fiyatının 7 liranın altında açıklanmaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
41.- Kütahya Milletvekili Ali
Fazıl Kasapın, Genel Kurulda görüşülen 323 sıra
sayılı Kanun Teklifinin sağlıkta şiddeti
önlemeyeceğine ilişkin açıklaması
42.- İstanbul
Milletvekili Turan Aydoğanın, Nesin Vakfının
hesaplarının bloke edilmesine ilişkin açıklaması
V.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, (2/4367) esas numaralı Kanun Teklifini
geri aldığına ilişkin önergesi (4/168)
2.- İstanbul
Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun, (2/3678) esas numaralı
Bazı Andlaşmaların Yapılması İçin
Cumhurbaşkanına Yetki Verilmesi Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/169)
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ Parti
Grubunun, Grup Başkan Vekili Samsun Milletvekili Erhan Usta
tarafından, Türk sanayisinin yüksek teknolojili ürün üretiminin ve bunun
ihracattaki payının artırılması için alınacak
tedbirlerin ve teşviklerin tespit edilmesi amacıyla 10/5/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Mayıs 2022 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup
Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş
ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından,
Türkiyede engellilerin temel yurttaşlık haklarının tanınması
ve korunması amacıyla 10/5/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10
Mayıs 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan ve arkadaşları tarafından
Doğu Karadeniz Bölgesinde yapılan çay üretimindeki sorunların
araştırılması ve bu kapsamda alınması gereken
önlemlerin ve politikaların belirlenmesi amacıyla 21/3/2022 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 10 Mayıs 2022 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
VII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Denizli Milletvekili
Nilgün Ök ve 45 Milletvekilinin Bankacılık Kanunu ile Bazı
Kanunlarda ve 655 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4389) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 327)
2.- Ankara Milletvekili
Lütfiye Selva Çam ve 109 Milletvekilinin Türk Ceza Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/4290) ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporlarının (S. Sayısı: 323)
3.- Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun İslam İşbirliği
Teşkilatı Polis İşbirliği ve Koordinasyon Merkezi
Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi (2/2034) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 127)
4.- Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Polonya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayinde Gizlilik Dereceli
Bilgilerin Karşılıklı Korunmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi (2/4161) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 313)
VIII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Mersin Milletvekili Alpay
Antmenin, okullarda konuşma yapmak üzere davet edilen bir kişiye,
- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, Karsın Sarıkamış ilçesine
bağlı Güllüce köyünün okul ve lojman ihtiyacına,
Karsın
Sarıkamış ilçesine bağlı Çamyazı köyünün ilkokul
ve lojman ihtiyacına,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özerin cevabı
(7/62396), (7/62399), (7/62400)
2.- Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, ülke geneli ve Adıyamanda
Bakanlık ve bağlı kuruluşlar bünyesinde çalışan
engelli, eski hükümlü ve terörle mücadelede malul sayılmayacak
şekilde yaralanan personel sayısına,
- Kocaeli Milletvekili Ömer
Faruk Gergerlioğlunun, Kocaeliye bağlı Piri Reis Mahallesinin
ilkokul ihtiyacına,
- İstanbul Milletvekili
Erkan Başın, ilk ve orta öğretim çağındaki çocuklara
yönelik sağlık verilerine,
- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, Kocaelinin Başiskele ilçesine bağlı bir
mahalleye lise yapılması talebine,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özerin cevabı
(7/62401), (7/62545), (7/62546), (7/62550)
3.- İstanbul
Milletvekili Onursal Adıgüzelin, 2020 ve 2021 yıllarında Türk
Akreditasyon Kurumu bünyesinde çalışan personele ödenen ücretlere
ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlunun cevabı (7/62513)
4.- Zonguldak Milletvekili
Deniz Yavuzyılmazın, Türk Spor Vakfına ilişkin sorusu ve
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebatinin cevabı (7/62524)
5.- Mersin Milletvekili Zeki
Hakan Sıdalının, Bakanlığın iklim kriziyle
mücadele kapsamında yürüttüğü çalışmalara,
- İzmir Milletvekili
Murat Bakanın, 2018-2022 yılları arasında İzmirde
hakkında yıkım kararı verilen okullara,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özerin cevabı
(7/62552), (7/62705)
6.- Şanlıurfa
Milletvekili Ayşe Sürücünün, Şanlıurfanın Suruç ilçesine
bağlı Tavşan Mahallesinde yaşanan elektrik kesintisine
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/62602)
7.- İzmir Milletvekili
Sevda Erdan Kılıçın, son 5 yılda Türkiye genelinde
yapılan kamu ve özel sektör yatırımlarına,
Son 5 yılda İzmir
iline yapılan kamu ve özel sektör yatırımlarına,
Son 5 yılda
Ağrı iline yapılan kamu ve özel sektör
yatırımlarına,
Son 5 yılda Aksaray
iline yapılan kamu ve özel sektör yatırımlarına,
Son 5 yılda Ardahan
iline yapılan kamu ve özel sektör yatırımlarına,
Son 5 yılda Batman iline
yapılan kamu ve özel sektör yatırımlarına,
Son 5 yılda Bayburt
iline yapılan kamu ve özel sektör yatırımlarına,
Son 5 yılda Bingöl iline
yapılan kamu ve özel sektör yatırımlarına,
Son 5 yılda Bitlis iline
yapılan kamu ve özel sektör yatırımlarına,
Son 5 yılda Bolu iline
yapılan kamu ve özel sektör yatırımlarına,
Son 5 yılda
Çankırı iline yapılan kamu ve özel sektör
yatırımlarına,
Son 5 yılda
Diyarbakır iline yapılan kamu ve özel sektör
yatırımlarına,
Son 5 yılda Düzce iline
yapılan kamu ve özel sektör yatırımlarına,
Son 5 yılda Erzincan
iline yapılan kamu ve özel sektör yatırımlarına,
Son 5 yılda Erzurum
iline yapılan kamu ve özel sektör yatırımlarına,
Son 5 yılda
Gümüşhane iline yapılan kamu ve özel sektör
yatırımlarına,
Son 5 yılda Hakkâri
iline yapılan kamu ve özel sektör yatırımlarına,
Son 5 yılda
Iğdır iline yapılan kamu ve özel sektör
yatırımlarına,
Son 5 yılda Isparta
iline yapılan kamu ve özel sektör yatırımlarına,
Son 5 yılda Karabük
iline yapılan kamu ve özel sektör yatırımlarına,
Son 5 yılda Kars iline
yapılan kamu ve özel sektör yatırımlarına,
Son 5 yılda Kilis iline
yapılan kamu ve özel sektör yatırımlarına,
Son 5 yılda Mardin iline
yapılan kamu ve özel sektör yatırımlarına,
Son 5 yılda Muş
iline yapılan kamu ve özel sektör yatırımlarına,
Son 5 yılda Yalova iline
yapılan kamu ve özel sektör yatırımlarına,
Son 5 yılda Van iline
yapılan kamu ve özel sektör yatırımlarına,
Son 5 yılda
Şırnak iline yapılan kamu ve özel sektör
yatırımlarına,
Son 5 yılda Siirt iline
yapılan kamu ve özel sektör yatırımlarına,
Son 5 yılda Rize iline
yapılan kamu ve özel sektör yatırımlarına,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/62790), (7/62791), (7/62792), (7/62793),
(7/62794), (7/62795), (7/62796), (7/62797), (7/62798), (7/62799), (7/62800),
(7/62801), (7/62802), (7/62803), (7/62804), (7/62805), (7/62806), (7/62807),
(7/62808), (7/62809), (7/62810), (7/62811), (7/62812), (7/62813), (7/62814), (7/62815),
(7/62816), (7/62817), (7/62818)
8.- İzmir Milletvekili
Atila Sertelin, son 5 yılda Türkiye sınırlarında
mayından temizlenen ve tarıma açılan alanlara ilişkin
sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/62820)
9.- Zonguldak Milletvekili
Deniz Yavuzyılmazın, başka kurum ve kuruluşlarda mecburi
hizmet yükümlülüğü olduğu halde Bakanlık bünyesinde
çalışan personele ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanı Derya Yanıkın cevabı (7/62837)
10.- Zonguldak Milletvekili
Deniz Yavuzyılmazın, başka kurum ve kuruluşlarda mecburi
hizmet yükümlülüğü olduğu halde Bakanlık bünyesinde
çalışan personele ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/62909)
11.- Kocaeli Milletvekili
Tahsin Tarhanın, bakan yardımcılarına tahsis edilen özel
tahsisli konutlara ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı
Derya Yanıkın cevabı (7/62940)
12.- Ankara Milletvekili
Nevin Taşlıçayın, kadın konuk evi sayısına ve bu
evlerde kalan kadınlara yönelik yürütülen çalışmalara
ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya
Yanıkın cevabı (7/62941)
13.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, mevsimlik tarım işçisi kadınların
eğitimlerinin devam ettirilmesi için yapılan çalışmalara
ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya
Yanıkın cevabı (7/63235)
14.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, Kore ve Kıbrıs gazilerinin
çocuklarının 3713 sayılı Kanun kapsamında kamuda
istihdam olanağından yararlandırılmaları talebine
ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya
Yanıkın cevabı (7/63236)
10 Mayıs
2022 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 88inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, 13 Mayıs Türk Dil Bayramı ve Karaman hakkında söz
isteyen Karaman Milletvekili Recep Şekere aittir.
Buyurun Sayın
Şeker. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Karaman Milletvekili Recep Şekerin, 13 Mayıs Türk Dil Bayramı
ve Karamana ilişkin gündem dışı konuşması
RECEP ŞEKER (Karaman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karaman, 13 Mayıs
Türk Dil Bayramı ve Yunus Emreyi Anma Etkinlikleri nedeniyle gündem
dışı söz aldım, heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Aynı zamanda, Engelliler Haftamızı ve 12 Mayıs
Hemşireler Gününü de kutluyorum.
Karamanoğlu Mehmet Bey
tahta oturduktan sonra sarayda farklı dil, pazarda farklı dil, ilim
ortamlarında, ilim meclislerinde farklı dil olduğunu görüyor ve
bununla ilgili bir ferman yayınlayarak fermanında Şimden gerü
hiç kimesne kapuda ve dîvânda ve mecâlis ve seyrânda Türkî dilinden gayrı
dil söylemeyeler. diyerek Türkçemizi devlet dili olarak ilan ediyor. Bu tarih
13 Mayıs 1277, şu anda 745inci yılını
kutlayacağımız bir tarih. O günden bugüne kadar Türkçemiz dünyada
en çok konuşulan 5inci dil olmuş ve 220 milyonun üzerinde
insanının konuştuğu bir dil hâline gelmiştir.
Aynı zamanda, duru Türkçesi ve yüzyıllar öncesinden gelen sevginin
dili olan, aynı devirlerde yaşamış, Osmanlı
tapularında dedesi İsmail Hacının tekkesinin Karamanda
kayıtlı olduğuna dair bilgilerin olduğu, Evliya Çelebinin
mesnevisinde mezarının Karamanda olduğunu söylediği,
aynı zamanda Karaman isimli divanıyla Yunus Emre de Karamanlıdır.
Bu sebeple, 13 Mayıs Dil Bayramı ve Yunus Emreyi Anma Etkinlikleri
düzenlemekteyiz. Ben tüm milletvekillerimizi cuma günü
yapacağımız etkinliklere davet ediyorum. Aynı zamanda,
etkinliklerimize Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesinden Çevre
ve Doğal Kaynaklar ve Sağlık Komisyonu üye milletvekillerimizi
de Karamanda ağırlayacağız.
2021 yılı -UNESCO
biliyorsunuz Yunus Emre Yılı- Sayın
Cumhurbaşkanımızın tensipleriyle de Türk Dili
Yılı ilan edilmişti. Pandemi sebebiyle çok verimli
kutlayamadık ama bu yıldan itibaren inşallah en güzel
şekilde kutlamaya devam edeceğiz.
Karaman, aynı zamanda
Atatürkün ata yurdudur. Karaman, Mevlânanın gençliğinin
geçtiği, annesinin, kardeşlerinin Karamanda metfun bulunduğu,
Anneme uğramadan bana ziyarete gelmeyin. dediği bir ildir.
Aynı zamanda Karaman; Piri Reisin, Kemal Reisin, Tapduk Emrenin,
Şeyh Edebalinin, Kâzım Karabekir Paşanın, Bekir
Sıtkı Erdoğanın memleketidir. İsa (AS)ın
havarilerinden Saint Paulün 4 kere ziyaret ettiği, Derbe diye bölgemizin
İncilde geçtiği, Hristiyanlık âleminin hac merkezi Binbir
Kilisenin olduğu yerdir. Karaman, tarıma dayalı ürünlerin
birçoğunda; nohut, kuru fasulye, nane, mısır, pancar gibi birçok
üründe ilk 10da olan, elma ağacı sayısı olarak Türkiyede
1inci, rekolte olarak 3üncü sırada olan, Toroslarda
yetiştirdiği kirazı ihraç eden bir ildir. Aynı zamanda
Karaman, Divle mağara obruk peyniriyle dünya 1incisi olmuş,
coğrafi işaretlere girmiş, balıyla dünya derecesi
almış bir ildir. Aynı zamanda Karaman, bisküvi kokan bir
şehirdir. Tarıma dayalı sanayinin geliştiği, 1inci
Organize Sanayisinde 167 tane fabrikanın olduğu, 1inci Organize
Sanayisini doldurmuş, bu şekliyle de bisküvi, kek, çikolata
ihracatında Türkiyenin lider olduğu bir ildir. Aynı
şekilde, paketli ihraç edilen bulgurun da yüzde 80inin Karamanda üretildiği
bir ildir. Karaman, 2nci Organize Sanayiyi kurdu, bütün prosedürleri
tamamlayan bir ildir. serbest bölgeyi on yedi yıl aradan sonra ilk alan
ildir. Bunun dışında teknoparkı, İŞGEMi kuran
bir ildir.
Şimdi, ocak ayında
hızlı trenimizi açtık ve ilk üç ayda hızlı trenimizle
Konya-Ankara-Karaman-İstanbul bağlantısında
yaklaşık 220 bin insanımız taşınmış
oldu hızlı, konforlu ve ucuza. Aynı zamanda -hızlı trenimizin
bir özelliği de- Karamandan Mersin Yenice Limanına kadar hatlar
devam ediyor, Ulukışlaya kadar yüzde 90 seviyesine geldi, onlar da
bittiği zaman sanayideki ürünlerimiz hızlı bir şekilde
Mersin Limanına taşınmış olacak.
Aynı zamanda Karaman,
güneşin Türkiyeye ışınlanma gün oranı olarak en iyi
olduğu ildir, bu sebeple, enerji ihtisas organize sanayi bölgemizi kurduk.
Şu anda 740 megavat gücünde GES, RES, HES gibi birçok yeşil enerjinin
üretildiği Karaman, kendi enerjisini fazlasıyla üreten bir ildir,
depremin en az olduğu ildir. Aynı zamanda Karaman, millî eğitimde
1.510 olan derslik sayısını 3.300e çıkararak yüzde 100ün
üzerinde bir gelişme sağlamıştır. Bu şekilde
ilköğretimde 15, ortaöğretimde 16 kişilik sınıflarda
öğrencilerimiz eğitim görmektedir. Karaman, tıp fakültesini,
diş hekimliği fakültesini kurmuş bir ildir, 40 civarında
öğretim üyemiz eğitim vermeye, aynı zamanda hasta bakmaya
başlamıştır. İlçelerimizde hastanelerimiz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
RECEP ŞEKER (Devamla)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
RECEP ŞEKER (Devamla)
Sağlıktan eğitime, TOKİlerden gençlik ve spora kadar
birçok alanda AK PARTİ döneminde 20 milyarın üzerinde
yatırım almış bir il Karaman.
Bu vesileyle bu
yatırımların gelmesinde Sayın
Cumhurbaşkanımıza, emeği geçen bakanlarımıza,
bürokratlarımıza teşekkür ediyorum. Tüm milletvekillerimizi 13
Mayıs Cuma günü Karamanda Dil Bayramı etkinliklerine ve Yunus
Emreyi Anma Etkinliklerine beklediğimi belirtmek istiyorum. Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı ikinci söz, Adıyamanın Besni ilçesinde meydana
gelen dolu felaketinden zarar gören çiftçilerin ve diğer
vatandaşların durumuyla ilgili söz isteyen Adıyaman Milletvekili
Abdurrahman Tutdereye aittir.
Buyurun Sayın Tutdere.
(CHP sıralarından alkışlar)
2.-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Adıyamanın Besni
ilçesinde meydana gelen dolu felaketinden zarar gören çiftçilerin ve diğer
vatandaşların durumuna ilişkin gündem dışı
konuşması
ABDURRAHMAN TUTDERE
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
3 Mayıs akşamı Adıyamanda özellikle Besnide yoğun
bir dolu yağışı görüldü ve şu an fotoğrafta da
gösterdiğim şekilde yumurta büyüklüğünde dolu yağışı
gerçekleşti. Tabii, bu dolu yağışı bölgede çok ciddi zararlara
sebebiyet verdi. Özellikle dolu yağışından etkilenen,
merkeze bağlı Palaş köyü, Gümüşkaya köyü başta olmak
üzere, Besni ilçemizde Çakırhüyük beldesi, Kurugöl, Ören,
Kızılin, İzollu, Yazıbeydili, Aktepe, Yoldüzü,
Camuşçu, Hasanlı, Konuklu, Hacıhalil, Berete, Karagüveç,
Eğerli, Kargalı, Kızılkaya; bu bölgelerde fıstık
bahçeleri, badem bahçeleri, özellikle tarlaya ekili olan buğdaylar, pamuk
alanları ciddi anlamda zarar gördü ve yaklaşık 52 dekarlık
alanda büyük bir mağduriyet yaşandı. Tabii, biz, çiftçilerimizi
olaydan hemen sonra oluşturduğumuz heyetle birlikte yerlerinde
ziyaret ettik, muhtarlarımızla beraber, köylülerimizle beraber saha
çalışmaları yaptık. Bu saha çalışmalarında
gerçekten vahametin büyüklüğü bütün çıplaklığıyla
ortaya çıktı. Besni ilçemizde, biraz önce saydığım
yerleşim birimlerinde ağırlıklı olarak özellikle
fıstık bahçeleri bulunuyor. Fıstık ağacı çok
narin bir ağaç, bir yıl ürün verip bir yıl ürün vermeyen bir
ağaç ve bu yıl ürün yılıydı, maalesef çiftçinin ürün
yılı bu yıl dolu nedeniyle bir kâbusa döndü. Şu
gördüğünüz fotoğraftaki fıstık ağacında
-görüyorsunuz- bu yoğun dolu nedeniyle yaprak dahi kalmamış yani
fıstık verecek filizler falan hiçbir şey kalmadı ve
milletin, çiftçinin alın teri, gerçekten, büyük bir emekle yetiştirmiş
olduğu ağaçların durumu dolu nedeniyle bu şekilde. Büyük
bir travma var, büyük bir mağduriyet var; bu konuda üreticilerimiz,
özellikle fıstık üreticisi zararların
karşılanmasını talep ediyor çünkü bu yıl ürün dolu
nedeniyle gitti, seneye zaten ürün vermeyecekti, dolayısıyla iki
yıl boyunca çiftçimiz, fıstık üreticimiz mağdur olacak.
Buradan yetkililere sesleniyoruz, bu çiftçilerimizin yaşamış
olduğu bu mağduriyetin giderilmesi için çalışmaları
bir an evvel başlatmalarını bekliyoruz.
Değerli arkadaşlar,
aynı şekilde, Keysun Ovası Adıyamanın gerçekten en
bereketli ovalarından bir tanesi; her çeşit ürünün
yetiştiği bir yer. Burada özellikle arpa eken, buğday eken,
pamuk eken üreticilerimiz de var. Burada da bir buğday tarlası
görüyorsunuz. Burada buğday tarlası resmen biçer girmiş gibi
yerle bir olmuş, başaklar yerlerde ve çiftçi gerçekten kan
ağlıyor. Bu buğday üreticisi, pamuk üreticisi ve buradaki badem
üreticileri, meyve bahçe sahipleri de ciddi anlamda mağduriyet
yaşıyorlar. O kadar şiddetli dolu yağışı
oldu ki bakınız, burada bir aracın arka camını
patlatmış durumda. Evlerdeki güneş enerjilerinin
camlarının tamamı yerle bir oldu. Büyük bir felaket; felaketin
boyutları, gerçekten, anlatmakla bitmez.
Tabii, çiftçilerimiz,
üreticilerimiz zaten ekonomik kriz nedeniyle çok büyük bir mağduriyet
yaşıyorlardı; mazotu borç ettiler, gübreyi borç ettiler,
ilacı borç ettiler; aldılar, tarlayı sürdüler, ekinlerini
ektiler, fıstıklarına baktılar ancak böyle bir felaketle
karşılaştılar. Dolayısıyla burada, tam da burada
çiftçimizin mağduriyetinin giderilmesi için devletin devreye girmesi
lazım, devletin sıcak elinin devreye girmesi lazım.
Üreticilerimiz Hükûmetten, Tarım Bakanlığından şunu
bekliyorlar: Bir an evvel bölgedeki hasar tespit
çalışmalarının yapılmasını bekliyorlar,
buradaki zararın bütün boyutlarıyla araştırılıp
raporlaştırılmasını bekliyorlar ve akabinde de bu
zararların en yakın zamanda giderilmesini bekliyorlar. Ben de
Adıyaman Milletvekili olarak çiftçilerimiz adına Hükûmete ve
Tarım Bakanlığına şu çağrıyı
yapıyorum: Bir an evvel harekete geçilmesi lazım, eğer erken
tespitler yapılıp zararlar giderilirse bu Keysun Ovasında
ikinci ürün ekme şansımız var. Çiftçilerimiz hiç olmazsa ikinci
ürününün süresini kaçırmadan yeniden tarlalarını tohumla
buluşturacak ve belki de çoluk çocuğunun nafakasını tekrar
çıkarma şansını bulacaklardır. Burada çiftçi
mağdur olduğu için biz sorduk, TARSİM sigortasını
yapmayan çok sayıda üretici var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla)
Dolayısıyla, mevcut TARSİM sigortasını
yapanların, TARSİM sigortası kapsamındaki alanların da
bir an evvel tespiti için Tarım Bakanlığının TARSİM
yetkililerini de sahaya göndermesi ve gerekli çalışmaları
yapması gerekiyor.
Gördüğümüz üzücü
tablodan bir tanesi de özellikle çiftçinin yoksulluğu nedeniyle büyük bir
kesimi TARSİM sigortası da yapmamış, bu da büyük bir
sıkıntı. Dolayısıyla buranın bir an evvel saha
tespitleri yapılarak, hasar tespit komisyonları kurularak harekete
geçirilmesi ve çiftçilerimizin mağduriyetinin giderilmesini biz talep
ediyoruz. Biz bu süreci sonuna kadar takip edeceğiz, Tarım
Bakanlığı, Besni Kaymakamlığı sorunları
çözünceye kadar, çiftçilerimizin alın terinin
karşılığı verilinceye kadar süreci takip
edeceğiz. Ben bu kürsüden bütün Besni çiftçilerimize, Adıyamandaki,
Palaştaki çiftçilerimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Onların sesi olmaya devam edeceğim.
Başkanım, size de
teşekkür ediyorum böyle bir fırsatı verdiğiniz için.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı üçüncü söz, engellilerin sorunları ve talepleri
hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Musa Piroğluna
aittir.
Buyurun Sayın
Piroğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
3.-
İstanbul Milletvekili Musa Piroğlunun, engellilerin sorunları
ve taleplerine ilişkin gündem dışı konuşması
MUSA PİROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, Engelliler Haftasındayız.
Bu hafta engellilerin haftası olarak anılacak ve kutlanacak. Sosyal
medya şimdiden sevgi sözcükleri, kalp resimleri ve benzeri şefkat
dolu mesajlarla dolu. Biz diyoruz ki sevgi sözcükleri sizin olsun, şefkat
dolu yürekleriniz yanınızda kalsın, engellilerin önündeki
engelleri kaldırın. Engelliler sermaye için üretimin
dışına düşmüş emek olarak, devlet için ise hazinenin
sırtında yük olarak algılanıyor. İktidar engellileri
izole ediyor, neredeyse bir kişinin, buradaki vekillerin ya da herhangi
bir üst sınıftan birinin bir yemek parası kadar aylık gelir
veriliyor. Bu izolasyonun içinde toplumsal hayattan, sosyal hayattan
dışlanıyor ve yaşamaya zorlanıyor ama sadece engelli
zorlanmıyor, bakım hizmeti altında engelli eve hapsedilirken,
aileye hapsedilirken aslında aile de kadına hapsediliyor. Engelli
bireyle beraber anne de izole ediliyor, hayatın dışına
itekleniyor. Devlet gerekli hiçbir desteği vermiyor ve anneyle beraber
orada engelli neredeyse toplumun dışında yaşamaya
zorlanıyor. Bu anneler sigorta istiyor.
Ben bugün görme engellilerin
Noterler Birliği önündeki basın açıklamasına katıldım,
geldim. Duyduklarım tüylerimi diken diken etti, belki sizi rahatsız
etmez. Avukat, doktor -değişik personel- öğretmen görme
engellilerinin noterde imza yetkisi yok. Noter, 2 şahit olmadan, onlarca
davayı üstlenen, devlet adına ara buluculuk yapan avukatların
imzasını tanımıyor. Ben 1994te öğretmenlik için
başvurduğumda doktorun biri bana Öğretmen olamazsın.
demişti. Milletvekili olabiliyoruz, bakan olabiliyoruz ama görme
engelliyseniz notere gittiğinizde, noter yasa dışı bir
şekilde Şahitlik gerekir. deyip o kişinin imzasını
tanımıyor. Görme engelliler diyor ki: İmzamız onurdur.
Ben buradan diyorum ki: Engellilerin onuru onurumuzdur.
Bir başka sorun devam
ediyor. Mithat Tokur, Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğünde
çalışıyordu, KHKyle işinden atıldı;
kazandı, işbaşı yaptı; şimdi, Türkiye
İş Kurumu onu başka bir yere sürdü. Kendisi ortopedik engelli ve
yasa diyor ki: Ortopedik engelliyi sürgün edemezsiniz. Ama yasa dinlememek
noterden aşağı kadar geliyor. Yetmiyor, Çağlayan
Adliyesinde bir avukat savcıya dilekçe vermeye kalkıyor, savcı
dilekçeyi kabul etmiyor. Niye? Görme engelli. Okumayı bilmezsin. diyor,
ayrımcılık yukarıdan aşağıya geliyor.
Görme engellilerin basit
talepleri var. Bir, yoksullukla uğraşıyorlar, yoksulluğun
en dibini yaşıyorlar. Alt bezi alamıyorlar, sonda
alamıyorlar, medikal hizmetlerden yararlanamıyorlar ve sadaka gibi
bir maaşla geçiniyorlar. Otizmli bireyler ağır sorunlarla
uğraşıyor, aileleri neredeyse intiharı istiyor. Bir baba
tweet atıyor: Bugün hâlini görünce çocuğumun, benden sonra
devletin ne yapacağını biliyorum; ortada bırakacak.
Ailelerin hepsi kendi çocuklarının geleceği konusunda derin
kaygılara sahip.
İstihdam
Ne yazık
ki engelliler iş bulamıyor, devlet kadroları bile doldurulmuyor.
Özel sektör engelliyi zaten bireyden, insandan saymıyor ve istihdamdan yok
ettiğiniz bireyi, aslında yaşamdan koparıyorsunuz. Devlet
otomobil veriyor, ÖTV indirimi yapıyor, 400 bin lira üst sınır
koymuş, 400 bin liraya otomobil bulamıyorsunuz. Adı engelli ÖTV
indirimi engelliler hiçbirinden yararlanamıyor ve bütün bunlar basit
genelgelerle, basit yöntemlerle burada bile çözülebilir, bunun için kanuna bile
ihtiyaç yok. Bu Meclisteki hükûmet, iktidar istediği an bunlar
hakkında bir emirle, bir genelgeyle engellilerin en azından günlük
yaşamını rahatlatabilir ama yapmıyor, ama
kılını kıpırdatmıyor hatta uluslararası
yasaları, kendi çıkardığı yasaları görmezden
gelmeye devam ediyor. Ve engelliler ne yazık ki bu Engelliler
Haftasına da büyük mağduriyetlerle giriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
MUSA PİROĞLU
(Devamla) Sebebi basit: İktidar sadakayla geçinen, bakıma muhtaç,
izole edilmiş, toplumun dışına atılmış
engelliler istiyor. Bizse engellerin kaldırıldığı, insanca
eşit yaşayacağımız, eşit yurttaş olarak
hayata gireceğimiz engelsiz bir dünya, engelsiz bir yaşam istiyoruz.
Ve bilinsin ve duyulsun ki bunu eninde sonunda söke söke alacağız,
biz kazanacağız. (HDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden
birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Çelebi
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, sığınmacı
sorununa ilişkin açıklaması
MEHMET ALİ ÇELEBİ
(İzmir) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sığınmacılar
ülkemizde demografik yapımızı, sağlık gen
haritamızı, sosyolojik bütünlüğümüzü, emek-sermaye
ilişkisindeki dengeyi, asayişi ve güvenliği, millî kültürümüz ve
müşterek değerlerimizi, siyasi durumu, ekonomimizi olumsuz
etkilemektedir. Sığınmacılar meselesi ne din
kardeşliğiyle ne de ırkçılıkla açıklanamaz;
devletimizin bekası, milletimizin huzuru, göç mühendisliği
meselesidir. Bu konuyu dile getirmek suç değil, vatanseverliktir.
Acil eylem planı olarak,
bir: Sınırda kuş uçurtmayıp yeni gelecekler engellenmelidir.
İki: Esadla Suriyelilerin geri dönüşü üzerine görüşülmelidir.
Üç: Avrupa Birliğiyle eşit sorumluluk paylaşımı
üzerine görüşülmelidir diyorum, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Yalım
2.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, pandemi izninde bulunan
mahkûmların izin sürelerinin uzatılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
pandemi izninde bulunan mahkûmlarımızın bu haftadan itibaren
tekrar cezaevlerine çağrıları yapıldı ancak hâlâ
pandemi tam anlamıyla bitmedi, yeni varyasyon tiplerinden bahsediliyor.
İnsan ve toplum sağlığı hiçbir şeyden önemli
değildir. Bu sebepten dolayı, pandemi izninde olan
vatandaşlarımızın izin sürelerinin altı ay daha
uzatılması toplum sağlığı açısından
ciddi anlamda doğru olacaktır. Bu sebepten dolayı altı ay
uzatılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN Sayın
Yılmazkaya
3.-
Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın, Gaziantep
Büyükşehir Belediyesinin rant odaklı projelerine ilişkin
açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Plansız yapılan
projeler ile çarpık betonlaşma sonucu yeşili az olan Gaziantep,
maalesef rant odaklı projeler yüzünden daha havasız ve ormansız
bırakılmakta. Antep halkının zararına olacağı
için mahkeme tarafından iptal edilen Tugay imar projesi, Büyükşehir
Belediyesindeki alicengiz oyunlarıyla tekrar pişirilip önümüze
getirilmektedir. Mahkemeden iptal kararı çıkar çıkmaz söz konusu
alan için ufak değişiklikler yapılarak yeni planın
alelacele tekrardan Belediye Meclisinden geçmesi ve askıya
çıkması borç batağında olan Belediyenin amacının
ne olduğunu daha net ortaya koymaktadır.
Gaziantep halkı
adına, çocukların geleceği için, yaşanabilir bir kent
adına ortak paydada buluşan Antepteki odalar, STKler, siyasi parti
temsilcileri ve bazı Meclis üyeleri bu karara toplu olarak itiraz etti.
Kamu yararı gözetilerek Gaziantep halkı adına yapılan bu
itirazlar tekrar yargıya taşınmadan Gaziantep Büyükşehir
Belediye Meclisi tarafından dikkate alınmalı diyor, yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Kaplan
4.-
Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplanın, yüksek enflasyon
karşısında maaşların eridiğine ilişkin
açıklaması
İRFAN KAPLAN (Gaziantep)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanı
Enflasyonun köpüğünü alacağız. dedi. TÜFE yüzde 7,25
oranında arttı, nisan ayında enflasyon yüzde 69,97 düzeyinde
gerçekleşti, maaşlara yapılan zamlar eriyip gitti. Bugün
vatandaşlarımız marketlere sadece gezmeye gidiyorlar. Alım
gücü yok, raflardaki rakamlar artık kimseyi şaşırtmıyor;
kızdırıyor. Artık vatandaşlarımız patatesi,
salatalığı, domatesi, soğanı taneyle alıyor,
temel ihtiyaç lüks hâline geldi. Hırsız içeride, kapı kilit
tutmuyor ve artık bu halk isyan ediyor. AK PARTİ Hükûmeti derhâl,
enflasyonu ve artan zamları da göz önüne alarak emekçilerimizin,
memurlarımızın ve tüm kamu çalışanlarının
maaşlarına zam yapmalıdır, maaş farkı acilen
ödenmelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Taşkın
5.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Anneler Gününe
ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bilindiği gibi,
geçtiğimiz pazar Anneler Günü olarak tüm yurtta değişik
etkinliklerle kutlandı.
Fedakârlık ve sevginin,
merhamet ve şefkatin timsali olan annelerimiz
başımızın tacı, en değerli varlıklarımızdır.
Annelerimiz sadece insanı dünyaya getiren bir varlık değil;
aynı zamanda, insanın doğduğu andan itibaren hem koruyucusu
hem de öğretmenidir.
Sevgili Peygamberimizin
Cennet, annelerin ayaklarının altındadır. buyruğu,
dinimizin annelerimize verdiği önemi ve onlara göstermemiz gereken hürmeti
gözler önüne sermesi açısından çok önemli ve anlamlıdır.
Başta şehit ve gazi
annelerimiz olmak üzere annem, eşim ve ömürlerini ailelerine vakfeden, her
daim hürmetlerin en büyüğünü hak eden tüm annelerimizin Anneler Gününü
kutluyor, ahirete irtihal etmiş tüm annelerimizi rahmet ve minnetle yâd
ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Güzelmansur
6.-
Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, muharip gazilere ödenen şeref
aylıklarının artırılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Vatanımızın
bekası için canlarını ortaya koyan muharip gazilerimize 1005
sayılı Kanunla şeref aylığı ödeniyor. 1005
sayılı Kanun 1968 yılında çıktığında
tüm gazilerimize aynı miktarda ödeme yapılıyordu ve o zaman bir
aylık şeref aylığıyla 1 tam altın
alınıyordu. On beş yıl önce, AKP, bir kanun çıkararak
gazilerimiz arasında sosyal güvencesi olan ve olmayan diye bir
ayrım yaptı. Bugün, sosyal güvencesi olmayanlara 4.253 lira, olanlara
ise 1.607 lira maaş ödeniyor; her iki maaş miktarıyla da 1 tam
altın alınamıyor. Ekonomiyi uçurduk. diyorsunuz ama görülüyor
ki elli dört yıl önce ekonomimiz sizin yönettiğiniz dönemden çok daha
güçlüymüş.
Buradan iktidara
sesleniyorum: Gazilerimize hak ettikleri değeri verin, ayrımı
kaldırın, maaşlarını 6 binin üstüne çıkarın.
BAŞKAN Sayın
Gültekin
7.-
Niğde Milletvekili Selim Gültekinin, Niğdeli çiftçilerin refah
düzeyini yükselten projelere devam edileceğine ilişkin
açıklaması
SELİM GÜLTEKİN
(Niğde) Teşekkürler Sayın Başkan.
Niğdemizi her alanda
büyütmeye ve kalkındırmaya devam ediyoruz. Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı KOP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı tarafından 2011-2022 yılları
arasında, 159u küçük ölçekli sulama işi olmak üzere, 237 adet
projemize yaklaşık 200 milyon TL ödenekle destekleme
yapılmıştır. 2022 yılında da 21 milyon 100 bin TL
ödenekle kapalı sulama sistemlerini, hayvan içme suyu tesislerini de içeren
12 adet projemizi daha Niğdemize kazandırıyoruz.
Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, suyu ve modern
tarımı önemseyerek Niğdemizde tarımsal yapıda
değişimi ve sürdürülebilirliği sağlayıp şehrimizin
yenilikçi bir yaklaşımla ekonomik ve sosyal kapasitesini
güçlendirerek Niğdeli çiftçilerimizin refah düzeyini yükseltecek
projelerimize hız kesmeden devam edeceğimizi belirtiyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Fendoğlu
8.-
Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlunun, Yeni Camisinin
aslına uygun restore edilmesini Malatya adına talep ettiğine
ilişkin açıklaması
MEHMET CELAL FENDOĞLU
(Malatya) Teşekkür ederim Başkanım.
Yapımına 1893te
başlanan ve Sultan II. Abdülhamitin verdiği destekle 1912de
tamamlanan tarihî Yeni Camisi, halk dilinde Teze Camisi Osmanlı
mimarisini bugüne taşıyan, tamamen kesme taştan yapılan
camimiz, merkez kubbe ve 5 gözlü son cemaat mekânından oluşan,
Malatyamıza emanet yüz on yıllık eserimizdir. Malatya bizim
ortak sevdamız; hemşehrilerimizin beğenmediği hiçbir
projeyi onaylamamız mümkün değildir. Teze Camisi de
Malatyamızın simge yapılarındandır. Restorasyon
çalışmaları kapsamında Vakıflar Genel
Müdürlüğümüz bu tarihî yapıyı en ince ayrıntısına
kadar yenilemiş ve hizmete açmıştır. Son yapılan duvar
çalışması camimizin görselliğini etkilemiştir ve
caminin görüntüsünü kapatmıştır. Son yapılan
duvar-çeşme yapısının durdurulup caminin aslına uygun
restore edilmesini Malatya adına talep ederim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Barut
9.-
Adana Milletvekili Ayhan Barutun, Adananın Yüreğir ilçesi Köprülü
Mahallesindeki kentsel dönüşüm çalışmalarına ilişkin
açıklaması
AYHAN BARUT (Adana)
Sayın Başkan, Adananın Yüreğir ilçesine bağlı
Köprülü Mahallesinde 290 dönümlük alan 2013te Bakanlar Kurulu kararıyla
afet riskli alan ilan edildi. Yaklaşık 1.200 hak sahibi büyük bir
mağduriyet yaşıyor. Seyhan Nehrinin hemen yanı
başında kentin en değerli bölgelerinden biri olan alanda
yaşanan drama kayıtsız kalınamaz. Kentsel dönüşüm
çalışmalarıyla ilgili belirsizliklerin ortadan kalkması, yurttaşların
mağdur edilmemesi, hak kaybına izin verilmemesi gerekiyor. Riskli
alan ilanı sonrasında yüzde 42ye ulaştığı
söylenen, sonrasında kısmi düzeltmeler yapıldığı
aktarılan düzenleme ortaklık payı (DOP) kesintisi nedeniyle
yurttaşların çok ciddi bir hak kaybına uğrayacağı
açıktır. Telafisi imkânsız kayıpların
yaşanacağı ortada. Hak kaybı açısından infial
yaratan bu süreçle ilgili Bakanlıkça ayrıntılı açıklama
yapılmalı, kimsenin mağdur edilmeyeceği ve hak kaybına
neden olunmayacağı halka duyurulmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın
Bulut
10.-
Tokat Milletvekili Yücel Bulutun, patates ve soğan üreticilerinin
beklentilerine ilişkin açıklaması
YÜCEL BULUT (Tokat) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülke genelinde son elli
yılda görülmeyen ölçüde ocak ayından mart ayına kadar 4 kez üst
üste meydana gelen ayaz ve don vurması nedeniyle patates ve soğan
üretiminde hasat yüzde 70 oranında düşmüştür. Verim kaybı
nedeniyle patates ve soğan üreticileri de ciddi bir mağduriyet
içerisindedirler. Hasadın yüzde 70 oranında düşmesi nedeniyle
oluşan açığın giderilmesi için ithalat yoluna
başvurulması bir seçenek olarak düşünülse de ithalatın
soğan ve patates üreticilerini orta vadede karşı karşıya
bırakacağı zarar, üretimin önemli ölçüde durması sonucunu
doğuracaktır. Bu nedenle, çiftçimizin temel beklentisi, hasat
konusunda ciddi zarara uğrayan patates ve soğan üreticisi çiftçimize,
tohum ve gübre başta olmak üzere, girdi kalemlerine ilişkin
destekleme sağlanarak 2022 yılı içerisinde üretimden
kopmamalarının sağlanmasıdır. Bu kalemlerin yani
patates ve soğan kalemlerinin ithalatla karşılanması
hâlinde rekabet imkânı olmayan birçok çiftçimizin bu ürünlere
ilişkin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Gülüm
11.-
İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün, HDPye yönelik
provakasyonların devam ettiğine ilişkin açıklaması
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
- Partimize yönelik provokasyonların arkası kesilmiyor. Genel
Merkezimize yapılan provokasyon girişiminin bir başka biçimi
İstanbul il binamıza polis gözetiminde kimliği belirsiz
kişilerin gizlice girmesiyle gerçekleşti. Görüntüler ortada;
kimliği belirsiz şahıs sivil polislerle bir süre konuşup
parti binasını işaret ediyor ve Burası mı? diye soruyor.
Binaya giren şahsın belinde silah olduğu
anlaşılıyor. Binaya girip bir süre orada kalan bu
şahıs, çıktıktan sonra, yine polislerle konuşup oradan
uzaklaşıyor. Ardından, bu kez plakasız bir araç geliyor ve
aynı polislerle konuşuyor. İzmirde il binamıza giren ve
Deniz Poyraz arkadaşımızın yaşamını
çalanlar, organize katliam planlarını ve
saldırılarını parti binalarımızda denemeye devam
ediyorlar ama nafile; ne HDP bu halkın partisi olmaktan vazgeçecek ne de
halk HDPyi yalnız bırakacak. Biz kazanacağız. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Yılmaz
12.-
Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, TFF 3. Lig 2. Grupta
şampiyon olan Düzcesporu tebrik ettiğine ve Düzcenin modern bir
stat talebine ilişkin açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
TFF 3. Lig 2. Grupta
şampiyon olan Düzcesporu tebrik ediyorum. Şampiyonlukta emeği
geçen, başta Başkanımız Gökhan Kapoğlu ve Yönetim
Kurulu olmak üzere, teknik heyeti, futbolcularımızı ve cefakâr
Düzcespor taraftarını tebrik ediyorum.
Gençlik ve Spor
Bakanlığından, artık ekonomik ömrünü tamamlamış,
30 yaşını aşkın stadımızın
yıkılarak çevre yolunda planlanan şekilde yenisinin
yapılmasını ve modern bir stada Düzcenin de
kavuşmasını talep ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Girgin
13.-
Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, kamu arazilerinin kamunun
ihtiyacına göre kullanılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN
(Muğla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Kasa tamtakır. Hazine
taşınmazlarının haraç mezat satışı son
hız devam ediyor. Özelleştirme İdaresinin 5 Mayıs tarihli
ilanına göre, aralarında Bodrumdaki 2 arazinin de bulunduğu
taşınmazlar satışa çıktı. Bu ülkenin her yerini
parsel parsel satmaya yeminli misiniz? Özelleştirme İdaresi eliyle
kamu arazilerine rant temelli imar planlarına son verilmelidir. Bodrum
Gökçebelde konut alanı olarak planlanan bu arazileri kamu personelimizin
lojman ihtiyacına yönelik kullanmak niye aklınıza gelmiyor? Elde
olanı satmaktan başka bir yol bilmiyor musunuz? Hazine arazileri rant
uğruna satılırken diğer tarafta kamusal hizmet
alanları, okul, sağlık, karakol, spor, sosyal, kültürel ve
benzeri tesis alanları kamulaştırma yükünden dolayı
alınamamakta ve dolayısıyla kamu hizmetleri aksamaktadır.
Kamu arazileri kamunun ihtiyaçlarına göre kullanılmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın
Kasap...
14.-
Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, Tavşanlı
Linyitsporun yaşadığı mağduriyete ilişkin
açıklaması
ALİ FAZIL KASAP -
(Kütahya) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Memleket ekonomik bir rant
içinde kıvranırken, sosyal çalkantılar yaşanırken bir
de sporda kara bir leke yaptı bu Spor Bakanlığı.
Tavşanlı Linyitspor'un 3. Lige çıkma hakkını
gasbettiler. Maç başladıktan sonra kural değiştirmek sizin
usulünüz, sizin yönteminiz. Esame listesinde olmamasına rağmen, maç
başladıktan sonra tedbirli oyuncunun faksı bir dakika sonra
geliyor. Böyle bir usulsüzlükle ilgili Sayın Gençlik ve Spor
Bakanını, Türkiye Futbol Federasyonunu, Amatör Spor Kulüpleri
Federasyonunu göreve davet ediyorum. Masa başında bir
takımın, bir şehrin hakkını gasbetmeyin.
Tavşanlı Linyitspor'un hakkı, emekçi kömür işçilerinin
takımının hakkı 3. Ligdir, bu hakkı masa
başında gasbetmeyin. Kalem oyunlarıyla oyun içinde, maçta kural
değiştirmek sizin yönteminiz olmamalı.
Teşekkürler Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Sayın
Ceylan...
15.-
Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, serbest muhasebeci mali
müşavirlerin sorunlarına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) -
Sayın Başkan, serbest muhasebeci mali müşavirlerin
sorunları her geçen gün azalacağına iktidarın
çıkardığı yeni düzenlemelerle kar topu gibi büyümektedir.
2021 yılında Kooperatif ve Üst Kuruluşlarının
Denetimine Dair Yönetmelikte yapılan düzenlemeler meslek
mensuplarını rahatsız etmiştir. Değişiklikler
yapılırken TÜRMOBun önerileri görmezden gelinmiştir; en makul
önerilerinden biri olan, denetleme organında en az bir meslek mensubunun
bulunması önerisi dahi kabul görmemiştir. Dış denetim
şartının düzenlendiği maddeyle Bakanlıkça yapılan
sınavda başarı şartı aranması SMMM ve YMM olarak
görev yapan meslek mensuplarını, en hafif deyimiyle, üzmüştür.
Ayrıca, daha önce Meslekî Eğitim Kurulunda temsil edilen TÜRMOB, 703
sayılı KHKyle kuruldan çıkarılmıştır.
Muhasebe alanında çıraklık, kalfalık ve ustalık
süreçlerinden meslek örgütü olan TÜRMOBun dışlanmış
olması kabul edilemez. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Gökçel
16.-
Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, hububat alım fiyatlarının
derhâl açıklanması gerektiğine ilişkin açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hububat hasat sezonu
yaklaşıyor; mayıs ayının sonunda buğday ve arpa
hasadı Çukurovada başlayacak ancak Toprak Mahsulleri Ofisi hububat
alım fiyatlarını hâlâ açıklamadı. Sahada çiftçilerle
yaptığımız konuşmalarda, ziraat odaları ve Türkiye
Ziraat Odaları Birliğiyle yaptığımız
görüşmelerde hububat alım fiyatları
açıklanmadığı için çiftçilerimizin önünü göremediğini,
son bir yılda maliyetlerin yüzde 200den fazla
arttığını söylediler. Maliyetler fahiş oranda
arttı, çiftçilerimiz üretimden uzaklaşıyor. AKP, çiftçimizin
sorunlarını çözmek yerine ithalat yapıyor. Çiftçi önünü görmek,
üretmek istiyor. Çiftçimizi maliyetler altında ezmekten vazgeçin, derhâl
hububat alım fiyatının kilogramını en az 7 lira olarak
açıklayın, prim desteklerini artırın.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Özkan
17.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, Cumhurbaşkanının
konut kredisi müjdesine ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Dünyanın ve bölgemizin
sancılı bir süreçten geçtiği şu dönemde Türkiye,
rotasından sapmadan hedeflerine doğru ilerliyor. İlk defa konut
sahibi olacaklara 2 milyon liraya kadar, birinci el satın almalar için on
yıla kadar vadeli olmak üzere 0,99 faizli konut kredisi
sağlıyoruz. Mayıs başı itibarıyla yüzde 40ı
tamamlanmış ve asgari yüzde 50si satılmamış
inşaat projelerinin tamamlanabilmesi için 20 milyar liraya kadar kaynak
ayırdık.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Müteahhitleri bir doyuramadınız gitti ya!
HACI ÖZKAN (Mersin) Bir
yıl boyunca konut fiyatlarını duyurdukları fiyatta sabit
tutma güvencesi veren firmalar belli rakama kadar otuz altı ay vadeyle
finansmandan yararlanabilecek.
Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından paylaşılan bu
müjdelerin milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Aycan
18.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, 10-16 Mayıs
Engelliler Haftasına ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, 10-16 Mayıs Engelliler
Haftasıdır. Engelli kişi sayısı ülkemizde ve dünyada
artmaktadır. Nüfusumuzun yüzde 12sinin en az 1 engeli vardır.
Engellilik hayatın gerçeğidir, herkesin başına gelebilir.
Engellilerle birlikte yaşamalı, hayatı
paylaşmalıyız. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz tüm
engellilerimizin bağımsız olarak yaşamasından
yanayız, engellilerle ilgili yapılacak düzenlemeleri ve
iyileştirmeleri destekliyoruz. Tüm kurum ve kuruluşlar engellilerin
hayatını kolaylaştırmak için gerekli düzenlemeleri
yapmalıdır. Özellikle yerel yönetimler şehirde engellilerin
yaşamasını kolaylaştırıcı düzenlemeler
yapmalıdır. Engelliler için en önemli konulardan biri engellilerin
istihdamıdır, kamu ve özel sektör engelli istihdamını
artırmalıdır. Bu durum, engellilerin kimseye
bağımlı olmadan yaşaması için son derece önemlidir.
Engelli vatandaşlarımıza tüm engellerinin
kalktığı sağlıklı bir ömür diliyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın
Alban
19.-
Muğla Milletvekili Mürsel Albanın, kadın
sığınmaevlerinin yetersizliğine ilişkin
açıklaması
MÜRSEL ALBAN (Muğla)
Sayın Başkan, Türkiyede kadına şiddet olaylarındaki
artışın hangi boyutlara ulaştığı kadın sığınmaevlerindeki
sayının yükselişiyle birlikte ortaya çıktı. Aile ve
Sosyal Hizmetler Bakanlığına verdiğimiz soru önergemize
verilen yanıta göre, kadın sığınmaevlerinde
barınan kadınların ve beraberindeki çocukların
sayısı 87.595 kişiye ulaşarak Tunceli ve Bayburt illerinin
nüfusunu aştı. Kadın sığınmaevlerinin nüfusu bu
kadar artarken Bakanlığa bağlı sadece 112 kadın
sığınmaevi bulunmaktadır. 112 adet kadın sığınmaevi
yetersizdir. Yerel yönetimlerin haricinde Bakanlık acilen çok sayıda
sığınmaevi açmak zorundadır çünkü ülkeyi
yönetemediğiniz net bir şekilde ortada, insanları bu duruma
getirdiniz. Bu konuda Bakanlığı göreve ve görevini yerine
getirmeye çağırıyoruz.
BAŞKAN Sayın
Kenanoğlu
20.-
İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlunun, 3 önemli Alevi çatı kurumunda
yapılan seçimlere ilişkin açıklaması
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, son altı ayda 3 önemli Alevi
çatı kurumumuz genel kurulunu yaptı. Ekim ayında Hacı
Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı genel kurulunu yaptı ve Sayın
Ercan Geçmez tekrar Başkanlığa seçildi. Mart ayında Alevi
Kültür Dernekleri Genel Merkezi genel kurulunu yaptı ve Sayın
İsmet Kurt Genel Başkanlığa seçildi. 8 Mayısta ise Pir
Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Merkezi genel kurulunu yaptı ve
Sayın Cuma Erçe Genel Başkanlığa seçildi. Ben, buradan, 3
Genel Başkanımızı ve yönetimlere seçilen tüm
arkadaşlarımızı kutluyorum. Alevilerin hak mücadelesinde
önemli bir yere sahip olan bu kurumlarımızı Meclis Genel
Kurulundan selamlıyorum, yönetime gelen tüm canlarımızı da
kutluyorum, başarılar diliyorum. Yapacakları mücadelede ve
hizmette Hak yardımcıları, Hızır yoldaşları
olsun.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Tutdere? Yok.
Sayın Filiz
21.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, uyuşturucu
kullanımı ve madde bağımlılığı sorununa
ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN
FİLİZ (Gaziantep) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Gençlerimiz,
çocuklarımız ve toplumumuz için ciddi bir tehlike oluşturan
uyuşturucu kullanımı ve madde
bağımlılığı sorunu her geçen gün büyümektedir.
Seçim bölgem Gaziantepte bizzat görüştüğüm birçok mahalle sakini
metruk ev ve binaların içinde uyuşturucu, özellikle ateş/buz
denilen metamfetamin kullanımı ve satışının
yapıldığını, bu evlerin önünden korkarak geçtiklerini,
çocukları için endişe ettiklerini ifade ettiler. Vatandaşlar,
söz konusu yerlerde gençlerin ve çocukların uyuşturucu maddeye
kolaylıkla ulaşabildiklerini, uyuşturucu temini için de
ayrı bir asayiş sorunu olan hırsızlık
vakalarının arttığını dile getirdiler.
Bu sorunun önlenmesi ve
gerekli tedbirlerin alınması için uyuşturucu kullanımı
ve madde bağımlılığının tüm
boyutlarıyla araştırılması ve sorunun çözülmesi için
ilgili bakanlıklarımız, eğitim kurumlarımız ve
üniversitelerimiz koordineli bir çalışma yapmalıdır diyor,
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Gürer
22.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, emeklilerle ilgili acil
düzenlemeler yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Teşekkürler Sayın Başkanım.
2003 yılı net
asgari ücret 226 lirayken asgari emekli aylığı 332 lira idi.
2022 yılında net asgari ücret 4.253 lira, asgari emekli
maaşı ise 2.500 liradır. AKP iktidarı emeklilerin
maaşlarını budaya budaya emekliyi açlık sınırı
altında gelirle yaşamaya mecbur etmiştir. 2008 yılında
AKP iktidarının değiştirdiği aylık bağlama
oranıyla emekli maaşları erimiştir. 2000 yılından
önceki dönemde uygulanan alt sınır emekli aylığı
bağlama oranının yüzde 70ten yüzde 35e düşürülmesi
özellikle asgari ücretle çalışanların emekli
aylıklarında önemli hak kayıplarına neden olmuştur.
Güncelleme katsayısı ve aylık bağlama oranının
iyileştirilmesi şarttır. Emekli aylıklarına seyyanen
zamla birlikte refahtan pay verilmelidir. En az emekli maaşı asgari
ücret seviyesinde olmalıdır. Emekli çarşı pazara
çıkamaz duruma düşürülmüştür, et ve süt mamullerini artık
rafta görmektedir. Emeklilerle ilgili acil düzenlemeler
sıralanmalıdır.
Teşekkür ediyorum
Başkanım.
BAŞKAN Evet,
şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
Sayın Usta, buyurun.
23.-
Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Hıdırelleze, 10-16
Mayıs Dünya Engelliler Haftasına, 10 Mayıs Dünya Psikologlar
Gününe, Haitide 8 Türk vatandaşının da içinde bulunduğu
otobüsün kaçırılmasına, TÜİKin açıklamış
olduğu işsizlik rakamlarına, esnafın ödeyemediği elektrik
faturalarına, Avrupada enerji enflasyonunda 1inci olduğumuza,
hayvan yetiştiricilerinin sorunlarına ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun Osmangazi Köprüsüne
ilişkin verdiği rakamlara ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
İyi bir hafta diliyorum.
Bütün milletvekili arkadaşlarımın geçmiş
bayramını kutluyorum.
5 Mayısı 6
Mayısa bağlayan gece idrak ettiğimiz Hıdırellez gününü
kutluyor, aziz milletimize huzur ve refah getirmesini diliyorum. Böylesi
anlamlı bir günde, İYİ Parti iktidarıyla birlikte
tarımın kalkındığı, toplumun her kesimi için
haklı taleplerinin karşılandığı, gençlerin ülkeye
ve geleceklerine dair umutlarının yeşerdiği, emeklilerin
torunlarına rahatça harçlık verebildiği bir Türkiye temenni
ediyorum.
10-16 Mayıs, Dünya
Engelliler Haftası, farkındalık kapsamında engelli
vatandaşların karşı karşıya oldukları
sorunların dile getirildiği haftadır. Bugün kutlanacak ya da
tebrik edilecek bir gün değil, 9 milyon engelli
vatandaşımızın ve ailelerinin
karşılaştığı zorlukları ve sorunları
dile getirip çözüm sunma günüdür. Evde bakım ücretlerinin yetersiz
olması ve bu yetersiz ücretin dahi herkese verilmemesi Hükûmetin en
başta çözmesi gereken sorunlardan bir tanesidir. Bir ülkenin kalkınma
ve muasır medeniyet seviyesi, o ülkenin dezavantajlı
vatandaşlarına sağladığı kolaylıklar ve
imkânlarla ölçülmektedir. Bu kapsamda, İYİ Parti olarak, daha
erişilebilir ve daha yaşanabilir, engelsiz bir Türkiye inşa
etmek için çalışmaya son gücümüzle aralıksız devam
edeceğiz.
10 Mayıs Dünya
Psikologlar Günü'nü kutluyor, tüm psikologlarımızı muhabbetle
selamlıyorum. Psikologlar meslek yasasının da
çıkarılması gerektiğine inanıyor, konuyla ilgili
Hükûmeti çalışma yapmaya davet ediyorum.
Dün Dominik Cumhuriyeti'nden
Haitiye seyahat etmekte olan ve 8 Türk vatandaşımızın da
içinde bulunduğu bir yolcu otobüsü Haitinin başkenti
Port-au-Princee yaklaştığı sırada silahlı
gruplarca kaçırılmıştır. Edindiğimiz ilk
bilgilere göre, yolcuların fidye amaçlı
kaçırıldığı söylenmektedir. Olayın ardından
-Haitiye akredite- Türkiye'nin Santo Domingo Büyükelçiliği Haiti ve
Dominik Cumhuriyeti nezdinde girişimlere başlamıştır.
İYİ Parti olarak olayı yakından takip ediyor,
Dışişleri Bakanlığımızın gecikmeden
gerekli tüm tedbirleri almasını da bekliyoruz.
Sabah saatlerinde Türkiye
İstatistik Kurumu işsizlik rakamlarını açıkladı;
işsizliğin arttığını görüyoruz, bunu daha uzun
süre konuşmaya gerek yok yani Hükûmet şu ana kadar hep pandeminin en
derin olduğu dönem ile şu anı mukayese ediyordu, İstihdam
arttı. diyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
ERHAN USTA (Samsun) Hâlbuki
biraz daha geriye giderek baktığımızda aslında
işsizliğin çok yüksek boyutlara ulaştığını
görüyoruz. Geniş tanımlı işsizlik son verilere göre yüzde
22,7 olarak gerçekleşmiştir, bir önceki aya göre 0,6 puanlık bir
artış olmuştur; bu çok olağanüstü bir artıştır.
Genç nüfustaki işsizlik oranının da zaten ne olduğunu
hepimiz biliyoruz.
Bayramda seçim bölgem
Samsunda, tabii, ziyaretlerimiz oldu. Hemşehrilerimizle bayramlaşma
esnasında bir dokunduk bin ah işittik. Emekli perişan, memur
perişan, işçi perişan, özellikle esnaflar da çok sıkıntıda;
esnaf sermayesinin hızla eridiğini, sattığı malın
yerine yenisini koyamadığını söylüyor, borçla
boğuştuğunu söylüyor.
Bütün bu
sıkıntılar zaten devam ederken son dönemde de biliyorsunuz
elektrik faturaları
Havzada bir esnaf şunu söyledi bana: Dört
aydır ben elektrik faturamı ödeyemiyorum. Şimdi, elektrik
faturası ödeyemiyor fakat elektrikleri de kesilmiyor, enteresan bir
şey fakat cezai işlem, kaçak elektrik kullanma muamelesi
yapılıyor; daha sonra borçları katlanarak artıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ERHAN USTA (Samsun) Bu
şekilde dağıtım şirketleri bir tuzak kuruyor.
Elektriğini kessen feryat daha fazla artacak, kesmiyor fakat ödeyemeyecek
duruma getiriyor, böyle bir cezalandırma var. Dolayısıyla bu konuya
bakılması lazım. Avrupa'da enerji enflasyonunda 1inciyiz; yüzde
40 Avrupada, Türkiyede ise enerji enflasyonu yüzde 265, bunun
kaldırılması mümkün değil. Bu, dünyadan kaynaklanan bir
şey değil, dünyadan kaynaklanan olsa Avrupadaki kadar enflasyonumuz
olurdu, enerji enflasyonu. Yani yüzde 40 ile yüzde 265 arasındaki fark
Türkiyenin, Türkiye ekonomisinin yanlış yönetilmesinden
kaynaklanmaktadır, Erdoğan Hükûmetinin yanlış
uygulamalarından kaynaklanmaktadır.
Yine, bayram ziyaretleri
esnasında ilçelerde, özellikle Lâdik ilçesinde şöyle bir şeyle
karşılaştık Sayın Başkan, hayvan
yetiştiricileri şunu söylüyor: Buzağılarda doğum
parametresi diye bir şey icat edilmiş, buna göre doğum
parametresine uygun bir şekilde buzağı doğumu
gerçekleşmezse buzağı yardımları kesiliyor. Yani on
beş ayda bir, on beş ayı geçtikten sonra
buzağının doğmuş olması durumunda bu destek
verilmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ERHAN USTA (Samsun) E,
şimdi yani yem fiyatlarının bu kadar arttığı bir
ortamda, insanların Şu yaz gelse de biraz hayvanları meraya
çıkarsak. diye yazı beklediği bir ortamda bu doğum
parametresinin bu şekilde uygulanması yine hayvan üreticilerini çok
zor durumda bırakıyor. Bunun mutlak suretle esnetilmesi lazım.
Mesela, bir üretici dedi ki: 10 tane buzağım oldu sadece 4 tanesine
destek aldım. Birçoğu Hiçbirine destek alamadım. diyor.
Dolayısıyla pahalı girdi fiyatlarından dolayı
hayvanlar yeteri kadar beslenemiyor. Zaten zor durumda olan hayvan üreticileri
de bu buzağı desteğinin kesilmesiyle daha da
sıkıntılı duruma geliyorlar.
Son konu olarak da Sayın
Başkan, Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu dün bir
açıklama yaptı, bu açıklamada Osmangazi Köprüsünü örnek vererek
bayram dönemi için bir haftada yolcu sayısının, daha
doğrusu taşıt sayısının garantiyi geçtiğini,
yüzde 120 olarak gerçekleştiğini söyledi. Tabii, bir defa, bu bir
haftayı almak çok doğru bir şey değil yani yoğun olan
bir hafta; bir.
İkincisi; biz şu
anda almamız gereken yani müteahhide...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun)
Bitireceğim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Mikrofonu son
kez açıyorum.
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Müteahhide -otomobil için
söylüyorum- 672 lira ödeniyor; bunun 184,5 lirası sadece vatandaştan
alınıyor, 487,5 lirası hazine tarafından veriliyor.
Şimdi, siz bunu görmeyeceksiniz, Yüzde 120 oranı gerçekleşti.
diyeceksiniz. Bu düzeltmeyi yaparak oranı
hesapladığımızda, yani garanti karşılama
oranı o en yoğun olan hafta için yüzde 28 olarak gerçekleşmiştir,
yüzde 120 değil. Yani verdiğiniz parayla birlikte buna bakmanız
lazım; vatandaşı kandıran, vatandaşı aldatan bir
Ulaştırma Bakanı vardır. Bunu yılın geneline
vurduğumuzda da gerçek karşılama oranı yüzde 21dir.
Dolayısıyla, 84 milyon, işte, birkaç yandaş müteahhide
çalışıyor bu ülkede ve bunu da millete yanlış anlatan
bir Ulaştırma Bakanı var.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Bülbül
24.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, 8 Mayıs 2022 tarihinde
İsviçrenin Basel şehrinde düzenlenen 23 Nisan Uluslararası
Çocuk Festivalinde bölücü terör örgütü PKK yandaşlarınca
gerçekleştirilen alçak saldırıya, Haitide 8 Türk
vatandaşının da içinde bulunduğu otobüsün
kaçırılmasına, 9 Mayıs 1988 tarihinde Mardinin Nusaybin
ilçesi Taşköyü mezrasında terör örgütü PKKnın
gerçekleştirdiği menfur ve alçak saldırının yıl
dönümüne, 10 Mayıs Dünya Psikologlar Gününe, 7-13 Mayıs Karayolu
Trafik Haftasına, Yunanistanda düzenlenen Dünya Gençler Halter Şampiyonasında
madalya kazanan sporcularımızı tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 8 Mayıs 2022 tarihinde İsviçrenin
Basel şehrinde düzenlenen 23 Nisan Uluslararası Çocuk Festivaline
bölücü terör örgütü PKK yandaşları tarafından alçakça
saldırı düzenlenmiş ve bu saldırıda en az 6
vatandaşımızın yaralandığı
bildirilmiştir. Terör örgütü PKKnın özellikle Avrupanın göbeğinde
sokakları rahat bir şekilde terörize edebilmesi, başta
olayın vuku bulduğu İsviçre olmak üzere, tüm Avrupa ülkelerinde
terör örgütlerine karşı kararlı bir şekilde mücadele
edilmesi gerekliliğini bir kere daha ortaya
çıkarmıştır. Menfur saldırıda yaralanan
vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor,
olayın faillerinin derhâl adalet karşısına
çıkarılarak cezalandırılmasını talep ediyoruz.
Sayın Başkan, 8i
Türk vatandaşı olmak üzere içerisinde 17 kişinin bulunduğu
yolcu otobüsünün Dominik Cumhuriyetinden Haitiye giderken silahlı
gruplarca kaçırıldığı bildirilmiştir. Dışişleri
Bakanımız tarafından vatandaşlarımızın
kurtarılmaları için kriz masası oluşturulduğu ve
vatandaşlarımızın sağlık durumlarının
iyi olduğu ifade edilmiştir. Devletimizin ilgili birimleriyle konuyu
yakından takip ettiği bu süreçte
vatandaşlarımızın bir an evvel sağ salim bir
şekilde kurtarılmalarını diliyoruz.
Sayın Başkan, 9
Mayıs 1988 tarihinde Mardin ilimizin Nusaybin ilçesi Taşköyü
mezrasına baskın yapan terör örgütü PKKnın alçak
saldırısında aynı aileden 8i çocuk, 2si kadın olmak
üzere 11 vatandaşımız katledilmiş, 2 çocuk ağır
yaralanmıştır. Masum sivil ve çocukların katledildiği
bu menfur ve alçak terör saldırısının yıl dönümünde
şehit edilen vatandaşlarımızı rahmetle anıyor,
terör örgütü PKK'yı bir kere daha lanetliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam ediniz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) - Sayın Başkan, insan davranışlarının
psikolojik, biyolojik ve sosyal süreçlerini ele alarak neden ve sonuç
bağlamında ruhsal yaşantıya olan etkilerini çeşitli
bilimsel yöntemlerle inceleyen ve ruh sağlığının
korunması ve geliştirilmesi noktasında önemli bir mesleği
icra eden psikologlarımızın 10 Mayıs Dünya Psikologlar
Günü'nü kutluyoruz.
Yine, trafik düzeni ve
güvenliğinin öneminin vurgulanması, kamuoyunun trafik
güvenliğine yönelik duyarlılığının
arttırılması amacıyla 7-13 Mayıs haftası Karayolu
Trafik Haftası olarak kutlanmaktadır. Trafik Haftası vesilesiyle
sağlıklı yolculukların meydana gelebilmesi ve trafik
kazalarının önlenmesi hususunda özellikle emniyet kemerinin
kullanımı, hız sınırına uyma, trafik
ışıklarına riayet etme, yaya yolu ve yaya geçitlerinin
önemi konusunda tüm vatandaşlarımızı kurallara uymaya davet
ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) - Son olarak, Yunanistan'da düzenlenen Dünya Gençler Halter
Şampiyonası'nda kadınlar 81 kiloda yarışarak toplamda
230 kiloluk derecesiyle 2 altın, 1 gümüş madalya kazanarak dünya
şampiyonu olan millî sporcumuz Dilara Narin ve erkekler 81 kiloda
yarışarak toplamda 324 kiloluk derecesiyle dünya şampiyonu olan
millî sporcumuz Hakan Şükrü Kurnaz'ı yürekten tebrik ediyor, ülkemizi
gururlandıran sporcularımızın
başarılarının devamını diliyor; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Beştaş
25.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, 10-16
Mayıs Dünya Engelliler Haftasına, 10 Mayıs Dünya Psikologlar
Gününe, Kuzey İrlandada yapılan seçimlerde Sinn Feinin
gösterdiği başarıya, Gezi tutuklularınca yapılan ortak
açıklamaya, hayatını kaybeden Profesör Doktor Zeynep Ergunun
ailesine ve yakınlarına başsağlığı
dilediğine, Nesin Vakfına yapılan yanlıştan bir an
önce dönülmesi gerektiğine, 80 yaşındaki Makbule Özer ile 79
yaşındaki Hadi Özerin örgüte yardım ve yataklıktan
dolayı cezaevine kapatılmasının bir utanç vesikası
olarak tarihe geçeceğine, 1 Mayısta HDP İstanbul il
binasına polis gözetiminde giren şahsa ve 5 Haziran davasında
yargılanan polislere verilen cezaya ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, 10 Mayıs ile 16
Mayıs arasında, Birleşmiş Milletlere üye 156 ülke aynı
tarihlerde Engelliler Haftasını kutluyor. Engelliler için
yaşamı kolaylaştıran tek bir dokunuş olmayan bir
ülkede yaşıyoruz ne yazık ki. Oysa aşılamayacak
engelin olmadığını engelli yurttaşlar bize her gün
çeşitli vesilelerle gösteriyor. Engeli yaratan, iktidarın
yurttaşını öncelemeyen politikalarıdır. Bu bahisle,
öncelikle Engelliler Haftasını kutlamak istiyorum. Onlara yönelik
yaşam koşullarının iyileştirilmesine dair
politikaların mutlaka öne alınması gerekiyor. Bugün engellilere
dair bir araştırma önergesi indiriyoruz. Bütün partilerden bu
araştırma önergelerini desteklemelerini de talep ediyoruz.
Yine, bugün 10 Mayıs
Dünya Psikologlar Günü. Ben de ruh sağlığının
korunması, geliştirilmesi için çok geniş çabalar gösteren
psikologların gününü kutluyorum.
Sinn Feinin önderlerinden
Bobby Sandsin cezaevinde açlık grevinde hayatını
kaybettiği 5 Mayıs 1981den tam kırk bir yıl sonra 5
Mayıs 2022de Kuzey İrlanda Parlamento seçimlerini Sinn Fein
1incilikle tamamladı; bu sonuçlara göre, 90 sandalyeli Kuzey İrlanda
Parlamentosunda 27 sandalye elde etti. Evet, Sinn Fein Kuzey İrlanda'da
ilk defa seçimleri 1incilikle bitirdi. Daha önce de 2020 yılında
Güney İrlanda'da yine 1inci olmuştu Sinn Fein ve
İrlanda'nın her iki yakasında Sinn Fein rüzgarı esiyor.
Ben, öncelikle onların zaferini kutluyor ve selamlıyorum. Dünya
mücadele tarihinin en genç ve sevilen figürlerinden olan Sandsten geriye
şiirleri, şarkı sözleri ve günlükleri kaldı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin,
buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Günlüğündeki son cümle Bizim de günümüz
gelecek. idi. Evet, sevgili halkımız, bizim de günümüz gelecek,
umudumuzu yitirmeyelim.
Gezi tutuklularından Can
Atalay, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Mücella
Yapıcı, Osman Kavala ve Tayfun Kahramandan ortak bir açıklama
yapıldı. Bu açıklamada Konu bizler değiliz! Asıl
mesele güzel ülkemizde insanlık, vicdan, adalet ve hukuktan en asgari
düzeyde dahi bahsedilip bahsedilemeyeceğidir. Ya kin ve kibir baskın
olacak ya da kardeşlik, eşitlik, özgürlük ve demokrasi kazanacak. Biz
adaleti, kardeşliği, vicdanı, özgürlüğü ve tabii ki Geziyi
savunacağız. demişler. Evet, biz de HDP olarak, Gezi
tutuklularını buradan selamlıyoruz, onlarla birlikte mücadeleye
devam edeceğiz, içerideki kardeşlerimizi asla unutmayacağız
ve davanın unutulmamasına, haklı sonuç çıkmasına dönük
çabalarımızı ve mücadelemizi devam ettireceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Daha yeni başladım Başkan.
BAŞKAN Vakit çabuk
geçiyor.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yazar ve barış imzacısı Profesör
Doktor Zeynep Ergun hayatını kaybetti; ailesine ve
yakınlarına başsağlığı diliyorum,
saygıyla eğiliyorum.
Nesin Vakfının mal
varlığına el konuldu. Açıkçası,
bağışlarla ayakta duran bir vakıf, çok önemli işler
yapıyor çocuklar için ve orada istihdam edilen insanlar; çocuklar var.
Bizler de eğitime gönül veren Nesin Vakfının yanında
olduğumuzu belirtiyor ve bir an önce bu yanlıştan vazgeçilmesini
talep ediyoruz.
Sayın Başkan, size
ibret verici bir resim göstereceğim. Evet, 80 ve 79 yaşında bir
çift. Kim? Makbule Özer ve Hadi Özer. Dün tutuklandılar. Evet, cezaevine
götürüldüler. Neden? Örgüte yardım, yataklık yaptıkları
iddiasıyla haklarında mahkûmiyet kararı varmış.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bitireceğim Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Çete üyelerini, suç örgütlerini, Madımak
katillerini, Hizbullahçıları, kadın katillerini serbest
bırakan iktidar 2 yaşlı insanı cezaevine kapatarak herhâlde
devleti koruduğunu söylemeyecek. Devlet adalete ve hukuka
dayanmıyorsa o devleti zaten sorgulamamız lazım. Hakikaten bu
fotoğrafa bakıp iktidar grubuna -kim utanırsa bilmiyorum-
utansın diyorum. Utanın ya! Bu kadın devleti mi yıkacak?
Siz "Nevroz"da 5 yaşındaki çocuğun üstünü arayarak, 80
yaşındaki insanları cezaevine kapatarak bu devleti eğer
bunlarla ayakta tutacaksanız tutamayacaksınız çünkü siz
yıkıyorsunuz, asıl bu yıkıcılığı
siz yapıyorsunuz. Bu, utanç vesikası olarak, sizin
alnınızda kara bir leke olarak kesinlikle tarihe geçecek.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bu Makbule ve Hadi Özer'e bütün iktidar grubu
vekilleri lütfen bir dakika düşünmeden baksın diyorum, acaba ne
hissedecekler?
Son olarak, bugün
İstanbul il binamıza 1 Mayısta bir keşif
yapıldığını öğrendik. Polisler
eşliğinde, polisler gözetiminde içeride yedi dakika kalan zata
ilişkin henüz hiçbir açıklama yok. İktidar grubuna soruyorum ve
araştırmalarını talep ediyorum: Polislerin öncülük
ettiği, gözetlediği bizim parti binamıza giren bu
şahıs kimdir? Kimliklerinin bir an önce açıklanmasını
ve bize de bunun bildirilmesini talep ediyoruz. HDP'yle uğraşmaktan
vazgeçin. Siz HDP'ye saldırdıkça, unutmayın, HDP bunun
karşısında daha da güçleniyor, büyüyor çünkü bizim fikirlerimiz,
ideolojimiz, siyasetimiz sizin sandığınızdan çok daha güçlü
ve büyüktür.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ek süre vermeyecek misiniz?
BAŞKAN Mikrofonu son
kez açıyorum.
Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ya, bununla bağlantılı söyleyeyim
-TÜİK rakamları açıklandı, onu bırakıyorum
başka zamana- Sayın Başkan, 5 Haziran katliam davasında
polislere iki ay on beş gün ceza verilmişti; iki ay on beş gün.
Ya, 4 kişi öldürüldü, katliam yapıldı, bu polislere verilen ceza
da bugün beraatle sonuçlandı. Katilleri aklayan ama siyasetçileri,
muhalefeti susturmaya çalışan bir iktidar aklı kaybetmeye
mahkûmdur. Vallahi de kaybettiniz, billahi de kaybettiniz. Kaybedeceksiniz.
demiyorum, şu anda zaten halk size gerekli cevabı veriyor. Bu
fotoğraf sadece hafızanızda kalsın; 5 yaşındaki
çocuktan, 80 yaşındaki nineden korkan bir iktidarın halka
verebileceği hiçbir şey kalmamıştır.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Özkoç
26.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, iktidara geldiklerinde engelli
yurttaşların önündeki engelleri kaldıracaklarına, saray
yönetiminde ülke sorunlarının katlanarak arttığına, bu
sorunların cezaları artırarak değil bütüncül politikalarla
çözülebileceğine ve kendi iktidarlarında bu sorunların
üstesinden geleceklerine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde yaklaşık
10 milyon engelli yurttaşımız var, aileleriyle birlikte 40
milyon kişi. Bunların sorunlarını biliyoruz, çarelerini
biliyoruz. Mevcutta yerel iktidarımızda, yakın gelecekte genel iktidarımızda
engelli yurttaşlarımızın önündeki fiziksel ve ekonomik
engelleri tek tek kaldıracağız. Öncelikle çalışma
hayatındaki engelleri kaldıracağız, kamu ve özel sektördeki
engelliler için ayrılan tüm kotaları dolduracağız, engelli
aylıklarını ve evde bakım aylıklarını hayat
pahalılığını gözeterek belirleyeceğiz;
sağlık kurulu raporları başta olmak üzere, sağlık
altında kangrenleşen sorunları gidereceğiz, eğitimde
fırsat eşitliğinin önündeki tüm engelleri ortadan
kaldıracağız.
Değerli Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; ülkemizdeki engellilerin ve
tüm yurttaşların nefes alabilmesi için aşmamız gereken
temel engel saray yönetimidir. Sarayın ülkeyi yönettiği her gün
sorunlarımız katlanarak artıyor. Sarayın dün konut
fiyatlarındaki artışı engellemek için müjde olarak
kredilerin düşürüleceğini duyurması, son bir yılda ev
fiyatlarının 2ye katlanmasına neden olmuştu. Tek bir günde
artış yüzde 50yi buldu. Faiz düşürerek enflasyonu indirmeye
çalışan ekonomistin dâhiyane yeni hamlesi galiba bu. Bu hamle de yine
kur korumalı mevduat sonucunda gördüğümüz gibi, parası olana
yarayacak ve yine kamu bankaları üzerinden hazinenin yükünü
artıracak, ekonomi daha fazla boğulacak.
Erdoğan'ın
halkın boğazına çökerek üretmeye
çalıştığı diğer bir hamle de stokçulukla ilgili.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam ediniz.
Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Piyasada, tarlada ürün yok, dolar 15i aşmış, akaryakıt
zamlarını günlük takip etmek mümkün değil. Saray stokçulukla
uğraşıyor. İki yıldır aynı hikâye. Sorun
cezaların azlığı değil, AKP'nin yanlış
tarım, ekonomi ve para politikasıdır. Çare burayı
değiştirmek. Stok kısmıyla ilgili çözüm de ceza
arttırmak değil, kapsamlı hal yasası, perakende ticaret
düzenlemesi, AVM ve elektronik ticaret hakkında düzenleme ve lisanslı
depoculuk yasasıdır. Sorun yapısaldır, çare de
yapısal, üretilebilir ama AKP ne yaptı? Corona sürecinin
başında fahiş fiyat artışına karşı
Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu oluşturdu. Kurulu kuran,
başında yer alan Bakan Ruhsar Pekcan kendisi fahiş fiyatçı
ve stokçu çıktı, onun bile hesabı sorulamadı Türkiye'de.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
İkinci adım bu yılın başında stokçulukla ilgili
cezaları 20 kata kadar arttırdılar. Sonuç, cezalardaki tarihî bu
artıştan sonra beş ay içerisinde enflasyon tarihî
artış gösterdi. Hepimiz acı tecrübeyle gördük, ceza
artırarak ne stokçuluk ne de fiyat artışının önüne
geçilebiliyor. Niye şimdi tekrar ceza artırmayı konuşuyoruz?
Aynı bugün görüşeceğimiz teklifte kadına şiddet ve
sağlıkta şiddetin çözümü ise sadece ceza
artırımını öngörebilmek değildir, ceza tek
başına çözüm değildir, sorunlar köklü ve yapısal çözümler
gerektiriyor, bütüncül politika gerektiriyor. Bu yüzden de siz bunu yapamıyorsunuz
çünkü attığınız her adımda sadece zengini, sadece
yandaşı, sadece sarayı düşünüyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Biz bu yüzden geleceğiz, biz geldiğimizde hep birlikte bütün bu
sorunların üstesinden geleceğiz.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
Akbaşoğlu
27.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
Vakıflar Haftasına, Engelliler Haftasına,
Cumhurbaşkanının konut satışına ilişkin
açıkladığı pakete, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir hukuk
devleti olduğuna ve kuvvetler ayrılığı prensibinin her
zaman cari olduğuna, ekonomik sıkıntı çeken
vatandaşların durumunu iyileştirici paket ve düzenlemeleri
kamuoyuyla paylaşacaklarına ve Genel Kurul gündemine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.
Malumunuz, bu hafta
Vakıflar Haftası. Geçmişten günümüze ulaşan köklü
vakıf kültürümüz toplumun vicdanını ve geleneksel
değerlerini en güzel ortaya koyan sivil yapılanmalar olarak
karşımıza çıkmaktadır. İnancımızdan,
tarihimizden, kültürümüzden, medeniyetimizden kaynaklanan ve gerçekten,
Selçukludan Osmanlıya, Osmanlıdan cumhuriyete uzanan bu vakıf
medeniyeti anlayışımız milletimizin hakikaten önemli
hasletlerindendir. İyilik ve yardımseverlikle birlikte sosyal devlet
olgusunun sentezlenmesiyle sahip olduğumuz zengin vakıf kültürümüz
geçmişten bugüne miras olarak gelmiş, bugünden yarına da gelecek
nesillerimize miras olarak varlığını sürdürecektir.
Vakıf geleneğinin güçlenerek gelecek nesillere aktarılması
hem birey hem de toplum olarak önemli sorumluluklarımızdandır.
Bu vesileyle vakıf kültürüne yönelik hassasiyetlerinden ve
katkılarından dolayı Sayın
Cumhurbaşkanımıza, Kültür Bakanımıza, Vakıflar
Genel Müdürlüğü çalışanlarımıza, vakıf
insanlarımıza, bu konuda bütün sivil toplum
kuruluşlarımıza ve aziz milletimize teşekkürlerimi sunuyor,
bu vesileyle milletimizin Vakıflar Haftasını tebrik ediyorum.
Aynı zamanda, bu hafta
Engelliler Haftası. Engelliler Haftasının tüm dünyada
engellilerin yaşam kalitesini yükseltecek, hayatlarını
kolaylaştıracak yeni adımların atılmasına vesile
olmasını diliyorum. Engelli kardeşlerimizin sorunlarının
çözümünü önceliklerimiz arasında gören bir anlayışla
onların her konuda yanında olmaya ve hayatlarını
kolaylaştırmaya gayret ettik, ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bu noktada yirmi yıl boyunca
birçok adımı hayata geçirdik. Bunların başında 2005
yılında 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanunun
yürürlüğe girmesiyle gerçekten bu konu özel olarak ele
alınmış ve sosyal devlet ilkesinin gerekleri olarak da engelli
kardeşlerimizin eğitimden sağlığa, iş
hayatından, istihdamdan eğitime, evde bakım hizmetlerine kadar
birçok alanda birçok düzenleme lehlerine bir şekilde
yapılmıştır. Bu konuda birçok reforma imza atan ve
özellikle vizyoner anlamda 2030 Engelsiz Vizyon Belgesini ortaya koyan AK
PARTİ iktidarları her zaman engelli kardeşlerimizin yanında
olmuştur, olmaya artarak devam edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
Buyurun.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu çerçevede, sosyal devlet anlayışı
çerçevesinde dün kabine sonrasında Sayın
Cumhurbaşkanımızın açıklamalarıyla üçlü bir
paketle sosyal konutların, arz talep dengesi çerçevesinde dar gelirli,
sabit gelirli vatandaşlarımıza dönük olarak ulaştırılması
ve gayet uygun bir şekilde bu edinimin gerçekleşmesiyle ilgili
hakikaten önemli bir paket açıklandı. Bu manada 30 milyar Türk
lirası çerçevesinde bir destekleme söz konusu olacak. İnşallah
bu paketi hayata geçirmek suretiyle sosyal devletin sosyal konut edindirme
noktasında bugüne kadar yüz binlerce insanımıza sağladığımız
bu imkânı yeni yüz binlere de inşallah imkân olarak
sunacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Tabii ki bu manada ifade etmek
isteriz ki Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir; yasama, yargı
ve yürütme erki kendi anayasal çerçevesi içerisinde, görev ve
sorumlulukları içerisinde mesuliyetlerini ifa etmektedir.
Dolayısıyla, bu kuvvetler ayrılığı prensibi her
zaman cari olmuştur ve olacaktır. Bu konuda her bir erk kendi görev
alanı içerisinde görevlerini bağımsız bir şekilde
deruhte etmektedir.
Alım gücüyle ilgili
şunu ifade etmek isterim ki Türkiye hakikaten Covid-19 pandemisi
nedeniyle, bütün dünyanın içerisinde bulunduğu sıkıntı
nedeniyle üzerine düşen sıkıntıları görmektedir.
İktidarımız bu sıkıntıların
aşılmasıyla ilgili her yeni paketi kamuoyuyla
paylaşmaktadır. Alım gücünü artırmak suretiyle bütün
vatandaşlarımızın durumunu iyileştireceğimizin
bilinmesini isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Son kez
açıyorum.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Son olarak
Bu manada, temmuz ayında
bütün çalışanlarımızla ilgili, memur ve emeklilerimizle
ilgili gerçekten iyileştirici paketlerimizi ve düzenlemelerimizi toplumla
paylaşacağımızı ve bu sıkıntıların
alım gücünün artırılması suretiyle giderileceğini, bu
konuyla ilgili her türlü kanuni düzenlemenin yapılacağını
da ifade etmek isterim.
Son olarak, bu hafta hep
beraber kadına ve sağlıkta şiddeti önlemeye dönük Türk Ceza
Kanununda ve diğer kanunlarda öngörülen değişiklikleri hep
beraber görüşeceğiz. Bu kanunun şimdiden milletimize
hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, (2/4367) esas numaralı Kanun
Teklifini geri aldığına ilişkin önergesi (4/168)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, esas komisyon olarak Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonuna havale edilen (2/4367) esas numaralı Kanun Teklifi
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir tarafından geri
alınmıştır.
Bilgilerinize
sunulmuştur.
İYİ Parti Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VI.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili Samsun Milletvekili Erhan
Usta tarafından, Türk sanayisinin yüksek teknolojili ürün üretiminin ve
bunun ihracattaki payının artırılması için
alınacak tedbirlerin ve teşviklerin tespit edilmesi amacıyla
10/5/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10
Mayıs 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
10/5/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
10/5/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Erhan
Usta
Samsun
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Samsun Milletvekili ve Grup
Başkan Vekili Erhan Usta tarafından, Türk sanayisinin yüksek
teknolojili ürün üretiminin ve bunun ihracattaki payının arttırılması
için alınacak tedbirlerin ve teşviklerin tespit edilmesi
amacıyla 10/5/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 10/5/2022 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına
Sayın Ayhan Altıntaş.
Buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İYİ Parti grup önerimizin gerekçesini açıklamak
üzere söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
AK PARTİ Hükûmetinin
vaadi, 2000 yılında dünyanın 16ncı büyük ekonomisi olan
Türkiyeyi 2023 yılında ilk 10 büyük ekonomiden biri yapmaktı
ancak sonuç böyle olmadı, 21inci sıraya geriledik. Dünyadaki en
büyük ilk 10 ekonomiye baktığınız zaman, teknoloji üreten
ve yüksek teknoloji ürünleri ihraç eden ülkeler olduğunu görüyoruz.
Eğer hedefiniz ülkemizi ilk 10 büyük ekonomiden biri yapmaksa Türk sanayisini
yüksek teknolojiye yöneltmeniz ve bunu desteklemeniz gerekmektedir ancak
iktidar bunu başaramamış
durumdadır. Bunun önemli bir nedeni de Türk imalat sanayisinde yüksek
teknolojili ürün ihracatının tüm ihracat içindeki payının
yeterince artmamasıdır. TÜİKin verilerine göre ülkemizde 2022
Ocak-Mart döneminde ihracatımızın yüzde 90dan
fazlasını imalat sanayisi ihracatı teşkil ederken bunda
yüksek teknoloji ürünlerinin payı yüzde 3 civarındadır. Bunun
yanında, yüksek teknoloji ithalatımız da yüksek düzeyde
seyretmektedir. 2022 yılının Ocak-Mart döneminde yüksek
teknoloji ürünlerinin imalat sanayisi ürünleri ithalatı içindeki payı
yüzde 9,9dur. Bu rakam birkaç yıl önce çok daha yüksekti.
İktidarın yanlış politikalarıyla girilen döviz
sıkıntısı neticesinde yurt dışı
alımlarında kısıtlamalara gidilmesinin bu rakamı
küçülttüğünü kabul etmeliyiz.
Örneğin,
cep telefonlarının ithalatında caydırıcı vergiler
dövizin artışına eklendiğinde telefon
fiyatlarının vatandaşın alım gücünün çok üstüne
çıktığı hepimizin malumudur. 2016da 13,4 milyon adet olan
cep telefonu ithalatı 2020den sonra yaklaşık yarısına
inmiştir. Bu rakamlar döviz krizinin açık bir göstergesi olarak
görülebilir. Zaten geçen kasım ayından beri yaşananlar bu krizin
her alanda vatandaşı ezdiğini gösteriyor. Hükûmetin bu konuda
aldığı en önemli tedbir ise kur korumalı mevduat oldu.
Faiz haram. denilerek getirilen bu sistem, vatandaşı kur riskine
karşı korumak için mevduatını önce faize
yatırmayı zorunlu kılıyor. Vatandaşlar Ben faiz almak
yerine -paramın değerini korumak için- altın veya döviz
yatırımcısı isem kur korumalı mevduata geçmem
isteniyorsa neden faiz hesabına yönlendiriliyorum? diye soruyor.
Döviz
krizine kalıcı çözüm ihracatımızın 1,3 dolar olan
kilogram değerini 3 dolar seviyelerine çıkarmaktır. Bunu da
ancak yüksek teknolojili ürünler ihraç ederek yapabiliriz. Mevcut durumda,
düşük teknolojili ürünler satıp, teknoloji içeriği yüksek
ürünler alıyoruz. Yüksek teknolojili ürünleri kendimiz üretebilmek ve
bunların ihracatımızdaki payını arttırmak için en
temel gereksinimlerden biri AR-GEdir. Maalesef, Türkiye, diğer ülkelerle kıyaslandığında
AR-GE yatırımları, destekleri ve teşvikleri
açısından geride kalmaktadır. Türkiye gayrisafi yurt içi
hasılanın yüzde 1ini AR-GE'ye ayırırken OECD ülkelerinde
bu rakam ortalama yüzde 2,5, Güney Kore'de yüzde 4,5, İsrail'de ise yüzde
5tir. Ayrıca İsrail ihracatının yüzde 10unu yüksek
teknolojili ürünlerden elde ederken Güney Kore'de bu rakamın yüzde 21e
kadar çıktığı görülüyor. Güney Kore'de 1 milyon nüfusa 10
bin araştırmacı düşmekteyken bu rakam Almanya ve Japonya'da
7 bin civarındadır. Bizde ise bu rakam 2 bine yakındır. Bu
rakamı acilen 5 bin civarına çıkarmak elzemdir. AR-GE'ye
ayrılan payımız kadar özel sektörün buna katkısı da
oldukça yetersizdir. Büyük ekonomilerde AR-GE harcamaları
ağırlıklı olarak özel sektör tarafından
yapılmakta, özel sektörün bu harcamalardaki payı devletin
yaptığı harcamaların 5 katına kadar
çıkmaktadır. Türkiye'de ise bu oranın 1,5 kata tekabül
ettiği görülmektedir.
Kısaca, değerli
arkadaşlar, AR-GE harcamaları ile yüksek teknoloji üretim ve
ihracatı arasında yakın bir ilişki olduğu
görülmektedir. Sonuç olarak, döviz krizinin önüne geçmek, işsizliğe
bir nebze çare bulmak, ekonomik kalkınma ve büyüme sağlamak
amaçlanıyorsa yüksek teknolojili ürünlere yönelmek çok önemlidir.
Bu nedenle
araştırma önergemizin kabulünü beklediğimizi belirtiyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Necdet İpekyüz.
HDP GRUBU ADINA NECDET
İPEKYÜZ (Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, 20nci yılda
tekrar ekonomiyle ilgili konuşuyoruz ve bildiğimiz bir gerçek; her
gün yolsuzluk artmakta, yolsuzlukla beraber yoksulluk artmakta. Her
açıklanan paket yurttaşların aleyhine, sermayede belli bir
azınlığın lehine ve her pakette yeni bir hedefler ortaya
atılmakta. Öyle ki yirmi yıllık dönemde gelen her yeni bakan
yeni bir hedef ortaya attı, yeni bir paket açıkladı ve öyle ki
bakanların ne dediğini biz artık unutur olduk. Öyle bakanlar
vardı ki ayları hesap edip Önümüzdeki ay daha iyi olacak, önümüzdeki
ay daha iyi olacak. diyorlardı. Ve damat kayboldu. Öyle bakanlar geldi ki
Her şeyi düzelteceğiz, istikrar olacak; biz kesinlikle taviz
vermeyeceğiz. dediler; dayanamadılar, gittiler. Neredeyse öyle bir
hâle geldik ki yurttaş her gün ağlıyor. Benim gözlerime
bakın. diyen Bakan, Güldür Güldür Showdaki skeci engelliyor çünkü
vatandaş her gün ağlıyor, kara mizah diyeceğimiz
hâlimize, ona bile engel olunuyor. Ne oldu? Şu deniyordu: İhracat
artacak, döviz düşecek, faiz kalkacak -hiçbir şey düzelmeyecek- bütün
yurttaşlar eğlenecek, keyfedecek. Vallahi, eğlenen, keyfeden
belli bir azınlık oldu. İhracat dedikleri artış
dedikleri ne oldu biliyor musunuz? İhracatın artışıyla
beraber Türkiye emek açısından en çok sömürülmeye uygun bir ülkeye
dönüştürüldü. Peki, nedeni ne? İmalatla, sadece imalatla
üretiyorsunuz. Gelin Diyarbakıra, Batman'a, Siirte, Bingöl'e, Muş'a
gidelim, bir tane yüksek teknoloji değil, orta yüksek düzeydeki bir sanayi
üretimi var mı? Hayır, yok. Tümüyle emek iş koluna dayalı
bir çalışan kesim var. Peki, siz ne yapıyorsunuz? İhraç
ediyorsunuz ama hâlâ ham madde olmadığı için ithal ediyorsunuz.
Daha yeni ocak-mart rakamları açıklandığında,
Türkiye'deki ihracata baktığınızda, ithalata
baktığınızda, ihracat, evet, yükselmiş ama ithalat
daha yükselmiş. O zaman siz bir şeyi beceremiyorsunuz.
Becerememenizin nedeni ne? Yanlış tercihleriniz.
Peki, enflasyon düştü
mü? Hayır. Döviz düştü mü? Yine işte 15 TLyi geçti. Ne oldu?
Yoksulluk arttı, açlık arttı. Peki, sadece yüksek teknoloji
üretmekle mi oluyor? Yüksek teknolojiyi üretebilmek için demokrasinin
olması lazım, barışın olması lazım, insan
haklarının olması lazım. Siz özgürlükten yana olmazsanız,
siz örgütlenmeden yana olmazsanız, siz eşitlikten yana
olmazsanız değil yüksek teknoloji, bu ülkeyi giderek tümüyle emek
sömürüsüne dönüştürürsünüz, tümüyle geri bırakırsınız.
Bir diğer konu nedir, en
önemlisi? Bu konuda AR-GE önemli, araştırma ve geliştirme
önemli.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla)
Teşekkür ediyorum.
Araştırma ve
geliştirmenin iyi olabilmesi için bilimin özerk olması lazım.
Bilimin özerk olmadığı yerde tercihler belli bir
azınlığın yanına gelir. Siz üniversiteleri özerk
yönetimden çıkarıp, araştırmadan çıkarıp
neredeyse ayakkabı numarasını verecek kadar kadrolarla sadakatli
bir topluma dönüştürürseniz, sadık bir topluma dönüştürürseniz
AR-GE de gelişmez, sanayi de gelişmez, demokrasi de gelişmez,
özgürlük de gelişmez. Biz HDP olarak şunu diyoruz: Bütün Türkiye'de
eşit bir şekilde, emekten yana, üretimden yana herkesin
katılabileceği bir düzenin gelmesi lazım. Bunu
yapmadığınız sürece ekonomi kötüye gidecek ve siz de dibe
gidiyorsunuz. Baskılar, korkular bu işin sonucunu getirmez;
özgürlükler daha iyi günleri getirir.
Teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Kadim Durmaz.
Buyurun Sayın Durmaz.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KADİM DURMAZ
(Tokat) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri ve
televizyonları başında bizi izleyen aziz milletimiz; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ
iktidarının günümüzde yaşattıklarıyla ilgili, bundan
dokuz yüzyıl önce Farabi güzel bir söz söylemiş: Kendi menfaati
uğruna her şeyi yok sayan insanların eninde sonunda
varacağı yer hüsrandır. İşte AK PARTİ
hükûmetleri, yandaşlarını zengin edebilme uğruna ülkenin
tüm kaynaklarını verimsiz kullanıp bu ülkede bir hüsran
yarattı. Bırakınız, sözde sık sık tekrar
ettiğiniz 25 bin dolar millî gelir ve dünyanın ilk 10 büyük ekonomi
arasında olma hedefini, ülkemizin Anadolu'daki köylüsüne geçen yıl
reva gördüğünüz 2 lira 20 kuruşluk buğday taban
fiyatını ve hiç yüzünüz kızarmadan öngörüsüz bir şekilde
Rusya ve Ukrayna çiftçisinden 6 lira 70 kuruştan buğday alma
ayıbını bu ülkeye yaşattınız. Halkı sebzeye,
meyveye muhtaç ettiniz. 70 yaşına gelmiş emekliye
pazarcılık yaptırıp 20 yaşındaki mültecilere bu
ülkenin kaynaklarını aktararak kendinize itibar ve ikbal kazanma
yolunu deniyorsunuz. Bu ayıpların hepsi bu aziz millet
tarafından deftere yazılmakta. Ve bakın, bu ülkenin kurucusu
Gazi Mustafa Kemal Atatürk bugün de bize yol gösterebilme adına şöyle
diyor: Eğer bir gün benim söylediklerim bilimle çelişirse siz bilimi
önceleyin. Ama baktığımız zaman siz de maalesef yok. Bu
ülkenin üniversitelerinden demokrasiyi, özgürce çalışma iklimini ve
birçok bilim insanını maalesef kopardınız. Bunun sonunda
ülkemizin geldiği yer maalesef borç, borç; içeride ve
dışarıda itibarsız bir Türkiye Cumhuriyeti. Yoksulluk her
geçen gün artarken bu ülkenin birçok fabrikası bir bir kapanmakta ve borç
batağında çırpınmaktadır.
Tabii, Erzurumlu esnafın
dediği gibi, deftere bakirem hac farz olmuş, kasaya bakirem zekâta
muhtacız. Ülkeyi getirdiğiniz nokta bu ama bundan
çıkış var mı? Var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KADİM DURMAZ (Devamla)
Toparlıyorum Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayın
Sayın Durmaz.
KADİM DURMAZ (Devamla)
Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlunun söylediği gibi, maceracı para ve kur
politikalarından vazgeçin, kur korumalı mevduat uygulamasına
derhâl son verin, kamu-özel iş birliği anlaşmalarını
TLye çevirin, Katarla kurulan ahlaksız ilişkiden vazgeçin, enerji
ve tarımda dışa bağımlı politikaları terk
edin diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Mehmet Erdoğan.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; verilen önerge üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ekonomik yapımız,
ticari hareketlilik, üretim kabiliyetimiz ve kapasitemiz her geçen gün
gelişmekte; Türkiyenin ihracatı, dış ticareti, ekonomik
aktivitesi her geçen gün artmakta. Türkiyede nisan ayının sonunda,
sadece de bir günde 1 milyar 956 milyon dolar ihracat yapıldı. Bu,
cumhuriyet tarihinde bir günde yapılan en yüksek ihracat rakamı.
İhracatta artık farklı bir kulvardayız. İhracat demek
üretim, yatırım, istihdam demek.
Tabii, bununla birlikte Millî
Teknoloji Hamlesi Türkiyenin ekonomik ve teknolojik
bağımsızlığını temin edecek yegâne
vizyondur. Türkiye, bu vizyonla küresel piyasalarda rekabet gücünü
artırmakta ve kritik teknolojilerin üretimi noktasında gelişme
kaydetmektedir. Millî Teknoloji Hamlesini âdeta bir millî mücadele olarak
görüyoruz ve ülkemizi teknoloji ve sanayi alanında küresel bir aktör
hâline getirmek için var gücümüzle çalışıyoruz.
Yüksek teknoloji ürünlerinin
üretiminde ve ihracatında atağa geçtik; ithalat azalırken
ihracat rakamları artmaktadır. 2021 yılında Ticaret
Bakanlığı ve Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre,
orta yüksek, orta düşük ve düşük teknolojili ürün ihracatı
toplamda 212 milyar 827 milyon doları buldu; 6,5 milyar dolara
yakını yüksek, 71 milyar doları da orta yüksek teknoloji
ürünlerinden oluştu. Geçen yıl 206 milyar dolara yakın da
çeşitli sınıflarda teknoloji yoğun ürün ithalatı
gerçekleştirildi. 2022 yılının ilk çeyreğinde teknoloji
yoğun ürün ihracatında sağlanan artış devam etti.
İmalat sanayi ürünleri ihracatı geçen yılın aynı
dönemine kıyasla yüzde 20,7 artarak 56 milyar 844 milyon dolara
ulaştı. Bunlardan yüksek teknoloji ürünlerinin ihracatı 1,6
milyar dolar, orta yüksek teknoloji ürünlerinin ihracatı 18,7 milyar
dolar, orta düşük teknoloji ürünlerinin ihracatı 17,8 milyar dolar,
yine, düşük teknoloji ürünlerinin ihracatı da 18,7 milyar dolar
olarak gerçekleşti.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Tabii, verilen önerge Türk sanayisinin yüksek teknolojili ürün üretiminin ve
bunun ihracattaki payının artırılması için
alınacak tedbirlerle ve teşviklerle ilgiliydi. Tabii, olumlu bir önerge;
önergeden dolayı teşekkür ediyorum ama biliyorsunuz, bu konuda,
özellikle yüksek teknoloji noktasında ülkemizin son yıllarda
aldığı mesafe ortada. Bunu da artırarak sürdürmeye devam
edeceğiz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ
Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluç tarafından, Türkiyede engellilerin temel
yurttaşlık haklarının tanınması ve korunması
amacıyla 10/5/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Mayıs 2022 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
10/5/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
10/5/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
10 Mayıs 2022 tarihinde
Siirt Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış
Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili
Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Türkiye'de engellilerin temel
yurttaşlık haklarının tanınması ve korunması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan (18424 grup
numaralı) Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 10/5/2022 Salı günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Sayın Hüseyin Kaçmaz.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HÜSEYİN
KAÇMAZ (Şırnak) Teşekkürler Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Hepinizin bildiği üzere,
10-16 Mayıs, Birleşmiş Milletler tarafından Engelliler
Haftası olarak kabul edilmiştir yani bu hafta Engelliler Haftası.
Bugünden başlayarak kürsüden büyük büyük laflar edeceğiz, sosyal
medyada Hepimiz birer engelli adayıyız. Sevgi her engeli aşar.
Kardeşlerimiz, onlar bizim meleklerimiz. gibi ve buna benzer cümlelerle
paylaşımlar yaparak ne kadar da duyarlı olduğumuzu
ispatlamanın yarışına gireceğiz ve bu maskeli balo tam
tamına altı gün sürecek ve sonrasında engelli bireyler yine
unutulacak.
Şimdi, bütün partilere
bir davetim var: Bu yıl doğruyu yapalım, cesaretle maskelerimizi
indirip gerçeklerle yüzleşelim; engellileri yük, âciz, muhtaç gören mevcut
negatif engelli kültürümüzle yüzleşelim. Irkçılığın
ikiz kardeşi olan, kendi bedenini ve zihninin sahip olduğu
işletim sistemini, yeti farklılığı olan ve nöroçeşitli
bir zihin özelliğine sahip engellilerden üstün gören kibirli, üsttenci ve
ayrımcı içimizdeki sağlamcıyla yüzleşelim.
Engellilerin bağımsız ve onurlu bir yaşam
hakkının ve şansının gerçekleşebilmesinin ön
koşulu olan erişilebilirlik yasasını, çok değil daha
birkaç ay önce yine, bu Mecliste ertelediğimiz gerçekliğiyle
yüzleşelim.
İktidara sesleniyorum:
2005ten beri bu yasayı sürekli ertelemeniz aslında bütün engelli
bireyleri evlere mahkûm ediyor; bu gerçekle yüzleşin. Eğer bakacak
yüzünüz varsa lütufla verilen 800 ile 1.500 lira arasındaki bir maaşla
yaşamak durumunda bırakılan ve yetiremediği için
kullandığı kateteri yani sondayı böbreklerini kaybetme
pahasına tekrar tekrar yıkayarak kullanmak zorunda kalan, hasta alt
bezi alamayacak durumda olan engellilerle yüzleşin yani engelli yoksulluğuyla
yüzleşin. Dolmayan kotalarla, çıkılamayan
kaldırımlarla, sırf Vardır. demek için
yapılmış rampalarla, aracına engellileri almayan, azarlayan
şoförlerle, erişilebilir olmayan tüm kamusal ve özel alanlarla,
modern diyerek övündüğünüz, milyonlarca engellinin
varlığını yok sayarak inşa ettiğiniz mekânlarla
yüzleşin. Engelliler
işsiz, kotalar boş; bu gerçekle yüzleşin. Engelli kotaları
acilen doldurulmalıdır.
Her şeyden önce,
cesaretiniz varsa otistik Sinanla ve Ayfer Hanımla yüzleşin.
Otistikler için en çılgın eylem planının kapatma, tecrit
ve öjeni olarak uygulamaya konulduğu bakımevleri gerçekliğiyle
yüzleşelim. Sinanın bugününden
ve geldiği noktadan toplum ve kamu olarak sorumlu olduğumuz
bilinciyle yüzleşelim ve hatta Sinanın onurlu yaşam
hakkının olmadığı, annesinin çocuğundan haber
alma hakkının gasbedildiği şu günlerde 10-16 Mayıs
Engelliler Haftasında konuşmaya dahi yüzünüzün olmayacağı
gerçekliğiyle yüzleşelim. Bağımsız yaşam
koşullarının sağlanmadığı milyonlarca
engellinin ebeveynlerinin geleceğe ilişkin korkuları,
kaygıları, umutsuzluğu, yorgunluğu ve koyu
yalnızlığıyla yüzleşelim. Ebeveynler Biz ölünce
çocuklarımıza ne olacak? kaygısıyla yaşamak zorunda
kalıyorlar. Sinan'ın annesi, kendisi ve çocuğu için ötanazi
uygulanmasını talep ediyor. Bu gerçekle yüzleşin; engelli
bireylerin aileleri devlete de iktidara da topluma da güvenmiyor çünkü şu
an pratikte, engellilerin mahkûm edildiği, evlere mahkûm edildiği bir
durum gerçekliği karşımızda.
Yine, tabii, bu engellilik
meselesini, bu ülkede yaşayan milyonlarca engellinin sorununu beş
dakikaya da altı güne de sığdırmak mümkün değil. Zira
sorun, klasik tıbbi bakış açısının gelenek hâline
getirdiği söylemin çok ötesinde ve derindir. Partimizin Engelliler
Komisyonu olarak bizler de bu duruma ilişkin iki yıldır bir
çalışma yapıyoruz. HDP Engellilik Manifestosu ve yine,
Engellilere Yönelik Ayrımcı Tabirler Raporunu hazırladık
ve paylaştık kamuoyuyla. Kullandığımız hakaret,
aşağılama, küçümseme içeren negatif dili dönüştürmek için
yüzlerce adet kitapçığı, her gün içerik üreten gazetecilere,
aydınlara gönderdik ve göndermeye de devam ediyoruz. Gelin, bu yıl
sahici bir haftaya dönüştürelim; siyasetçisi, aydını,
gazetecisi, akademisyeni ve toplumun tüm kesimleri, engelliliği inşa
eden ezberlerle zehirlenmiş kolektif zihnimizi ve engellilere yönelik
ayrımcılığı yeniden ve yeniden üreten
kullandığımız sağlamcı dili değiştirmek
için samimi bir süreci başlatalım. Bu süreci başlatmak için
öncelikle engelliliğin salt tıbbi bir mesele
olmadığını idrak etmeliyiz. Toplumsal yaklaşım,
ön yargılar, alışkanlıklar ve gelenekler engellilerin
sorunlarının temel nedenidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla)
Engellilerin toplumsal örgütlenmesinin yetersiz kalması, siyasal
yaşamda, medyada, kültür, sanat ve sporda engellilerin yeterli düzeyde
temsil edilmemesi engellilik sorunlarının çözümsüz kalmasıyla
sonuçlanmaktadır.
Bu sorunlar
ışığında Türkiyede engellilerin temel
yurttaşlık haklarının ve özgürlüklerinin
tanınması, korunması ve geliştirilmesi amacıyla bir
araştırma komisyonunun kurulması gerektiğini
düşünüyoruz ve bu sebeple bugün bu önergeyi veriyoruz.
Sadece, şu durumu tekrar
hatırlatmak istiyorum: Bugün, bir engelli birey, yurttaş otistik
Sinanın annesi, kendisi ve otistik oğlu için ötanazi istiyor. Bu
ayıp da bu iktidarın.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ
Parti Grubu adına Sayın Bedri Yaşar.
Buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
10-16 Mayıs Dünya Engelliler Haftası dolayısıyla tüm
engelli ve engelli yakını vatandaşlarımızın
bugününü kutluyorum, hepimizin birer engelli adayı olduğunu buradan
hatırlatmak istiyorum.
Türkiyede yaklaşık
8,5 milyon engelli bulunmaktadır, bu da ülke nüfusunun yaklaşık
yüzde 12,29una tekabül etmektedir; bu da dünya geneline
bakıldığı zaman 500 milyon civarında. Türkiyede
engelli istihdamına şöyle bir baktığımız zaman;
kamuda yüzde 4, özel sektörde yüzde 3. Maalesef, KİT komisyonları da
dâhil, denetime geldikleri zaman, biz Engelli kadrolarınız dolu mu?
dediğimiz zaman çoğu İşte, şu kadar eksik, bu kadar
bilmem ne
Buradan tekrar uyarıyorum, ülkenin genelinde, başta kamu
olmak üzere bu istihdama yönelik eksiklikler bir an önce giderilmeli.
Düşünün, kamuda 4 bin, özel sektörde de 21 bin civarında bu kadrolar
bugün, maalesef, boş durmaktadır. 2021 yılında kamuda 62
bin kişi işe yerleşmek amacıyla müracaatta bulunmuş,
sadece 1.961 kişi, engelli vatandaşımız kamuda işe
yerleşebilmiştir. Yani, bu şartlar altında işsizlik
oranına şöyle bir baktığımız zaman, maalesef,
normal yaşamını sürdüren insanlara göre engellilerde çok daha
yüksek olduğunu hepimiz müşahede ediyoruz. Hükûmet, zaman zaman
bunların kendi işini kurmalarına yönelik belli rakamlar
açıklıyor; bununla ilgili bir 65 bin rakamı açıklandı.
Tabii, kendi işini kurmalarına yönelik böyle bir destek iyidir ama
bugünkü şartlar altında bunun çok da fazla bir anlam ifade
etmediğini biliyoruz.
Yine, bunların gelirleri
açısından baktığımız zaman, yaklaşık,
engel oranı 40 ila 60 arasındakiler için 2021 yılında 661
lira, 2022 yılında 843 lira yani burada yüzde 27lik bir
artış var. Yine, engel oranı 70 ve üzerinde olanlar için 2021
yılında 992 lira, 2022de de 1.264 lira. Yani bu rakamla sokağa
çıkmanın bile mümkün olmadığını hepimizin idrak
etmesi lazım. Geçim şartları açısından
baktığımız zaman, bugün geçinmek için normal
vatandaştan daha yüksek rakamda bir maaşa ihtiyaç olduğunu
hepimiz biliyoruz burada. Bizim parti olarak önerimiz şu: Engelli
maaşlarını hiç olmazsa asgari ücret seviyesine yükseltelim
istiyoruz.
Tabii, gine, buna paralel
olarak bir diğer sorunu da... Sosyal devlet gereği, engelli
vatandaşlarımız kolaylıkla tek başına istedikleri
yere gidebilme imkânına sahip olmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR
(Devamla) Toparlıyorum Başkanım.
BAŞKAN
Tamamlayın.
BEDRİ YAŞAR
(Devamla) Yani, özellikle yaya yolları açısından düşünün,
belediyelerin verdiği hizmetler açısından olsun,
şehirleşme açısından olsun muhakkak bunlar dikkate
alınarak bu faaliyetlerin yapılması lazım. Yoksa, bugün,
Türkiyede caddede, sokakta engelli vatandaşlarımızın
doğru düzgün ulaşım ve iletişim sağlamasının
mümkün olmadığını hepimiz biliyoruz. Bugün en büyük
problem, sorun şudur: Engelliye engel olmak. Onları normal hayatın
içerisinde bir birey olarak kabul edip buna göre hareket etmemiz lazım.
Gerek iş imkânları
açısından gerekse sosyal hayatta hayatlarının
kolaylaştırılması için Parlamentoda bizim kanun
tekliflerimiz var. Sizin kanun teklifiniz olsun, getirin, sizin olsun,
destekleyelim; amaç, engellilerin hayatı kolaylaşsın. Bu konuyla
ilgili her türlü katkıya hazır olduğumuzu buradan ifade
ediyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Fikret Şahin.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA FİKRET
ŞAHİN (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Nüfusumuzun yüzde 12si yani
9 milyon civarında engelli vatandaşımız var ancak
onları, işte bu hafta olduğu gibi 10 ila 16 Mayıstaki
Engelliler Haftasında veyahut da 3 Aralıkta olduğu gibi Dünya
Engelliler Gününde hatırlıyoruz. Oysa böyle belli günlerde
değil, tüm engellilerin tüm topluma daha iyi entegre olması
açısından yıl boyunca, farkındalığı
artıracak etkinlikler içinde olmak durumundayız hep birlikte.
Vatandaşımız
için AKP iktidarında yaşamak bir hayli zorlu durumda; hele bir
engelliyseniz bu zorluk daha da artıyor, bir kat daha artıyor; hele
engelli bir kadınsanız bu durumunuz, zorluk yaşadığınız
durum katbekat artıyor; hele ki kırsalda engelli bir kadın
bireyseniz, inanın, yaşamaya hakkınız yok yani bu tablo
sizin için giderek daha da zorlaşıyor.
Engellilerimizin büyük
sorunları var, bunları üç ana başlık altında
toplayabiliriz; eğitimde sorunları var, sağlıkla ilgili
sorunları var ve istihdamla ilgili sorunları var.
Eğitimle ilgili sorun,
kendi engel durumlarına ait okul bulmakta zorlanıyorlar, okul
bulsalar dahi kendi engel durumlarına ait özel eğitim alma
imkânlarını belki bulamıyorlar. Hatta şu anki mevzuatta bir
otistik bireyin özel eğitimi için on iki saatlik bir ödeme
yapılıyor ama en az, minimum kırk saat eğitim alması
gerekiyor.
Yine, bakım ücretleri
engellilerimiz için de oldukça az. Yine, anneler, babalar bakıma muhtaç
olan engelli çocuklarının geleceği için büyük endişe
yaşıyorlar ve yine, anneler Allahım, ne olur çocuğumu
benden önce al. diye dua ediyorlar. Bakın, biz bu feryatları
durdurmak zorundayız. Yani annelerinin, babalarının gözü arkada
kalmamalı; engelli çocuğa bakıyorlarsa mutlaka onlara sahip çıkmak
durumundayız.
Yine, sağlıkla
ilgili sorun, hastaneye ulaşamıyor engellilerimiz, ulaşsalar
dahi onları hastanede karşılayacak bir birim yok. Yine, özel
hastanelerde engellilerden katkı payı alınmaya devam ediyor;
ilaç, malzeme gibi harcamaları cepten yapmak durumundalar. Ortez, protez,
işitme cihazı gibi ihtiyacı olan tıbbi malzemelerin SUT
ödemeleri -yani Sağlık Uygulama Tebliğindeki ödemeler- bir
hayli az.
Yine, istihdamla ilgili
sorunları var. Engelli, mesleki eğitim almış olsa dahi
aldığı alanda istihdam edilemiyor. Üniversite mezunu bir engelli
birey Engelli KPSS sınavına girdiği zaman lise mezunu bir
vatandaş gibi, aynı muameleyi görüyor ve meslekte yükselmesi mümkün
olmuyor. Yine, kamuda engelli istihdamının oranı da oldukça az,
en az 2 katına yani yüzde 6 civarına çıkmak durumunda.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Tamamlayacağım.
Efendim, yine, mevzuatla
ilgili sıkıntılar yaşıyoruz. Bir tipik örnek vermek
istiyorum. Bizim kanunlarımızda yüzde 40 ve üzerinde engelliyseniz engelli
haklarından faydalanıyorsunuz ama yüzde 40ın altında
engeliniz varsa hiçbir hakkınız yok. Bakın, bir örnek
vereceğim: Tek gözü kayıp olan bir kişinin engel oranı
yüzde 32. Bu kişi engelli de kabul edilmiyor, sağlam da kabul
edilemiyor ve bu kişi evde atıl vaziyette kalıyor yani bunlar
için de mutlaka birtakım düzenlemeler yapmak durumundayız.
Engellilerin bir hayli
yoğun sorunları var, o nedenle araştırılması
gerekiyor. HDP Grubunun önerisini CHP Grubu olarak destekliyoruz.
Teşekkür ediyorum. (CHP,
HDP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Hacı Ahmet Özdemir.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) Değerli Başkan, kıymetli
milletvekilleri ve bizleri ekranları başında izleyen
vatandaşlarımız, engelli vatandaşlarımız;
hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Bilmiyorum, bu, Genel Kurulda
benim engelliler üzerine kaçıncı konuşmam. Engelliler üzerine
çokça ve sıkça konuşan bir milletvekiliyim. Fakat, burada, ben
rakamlarla anlattım olmadı, daha başka birtakım
argümanlarla anlattım olmadı; bugün ben size rakamlardan
bahsetmeyeceğim çünkü rakamlarla bahsetmeye
kalktığımızda, rakamları biliyorsunuz, arada
dağlar kadar fark var. AK PARTİ iktidarlarının istihdamda,
özellikle engelli istihdamında, memur sayılarında, işçi
sayılarında
(Uğultular)
BAŞKAN
Arkadaşlar, çok gürültü var, lütfen biraz yavaş.
HACI AHMET ÖZDEMİR
(Devamla) Artı, iş yeri sahibi yapma noktasındaki
çabaların sonucunda ulaşılan rakamlar hakikaten akıllara
durgunluk verecek boyutlara ulaştı. Biz Yetmez ama evet. diyen bir
anlayışla çalışıyoruz.
Ben, size sadece
şunları anlatmak istiyorum: AK PARTİ iktidarlarında
engellilerin nereden nereye geldiğini engelli aileleri biliyor, AK
PARTİ iktidarında engellilerin nasıl imkânlara
kavuşturulduğunu engelli aileleri ve engelliler biliyor. Biz
bunları yeterli görüyor muyuz? Görmüyoruz. Daha katedilecek çok mesafe var
mı? Var. Fakat engelli aileleri artık çocuklarını misafir
geldiğinde yan odada saklama ihtiyacı hissetmiyorlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Engelli aileleri, bugün sizin
kırsal olarak bahsettiğiniz kırsal kesimde -çok özür dilerim,
ben bu sahneleri çok gördüm, bu tip olaylarla çok karşılaştım-
samanlıklarda, avlunun bir köşesinde, bir kenarında, tarlaya,
bağa, bahçeye giderken zincirlere vurarak, iplerle, urganlarla
bağlayarak sakladıkları, korumak için bu önlemleri almak zorunda
hissettikleri dönemleri geride bıraktılar. Allaha şükürler
olsun, bugün, eğitimden bahsediyoruz; rakamlar yüz binlerle ifade
ediliyor, milyonlarla ifade ediliyor engellilere verilen eğitimler ve
Eğitilemez. dediğimiz engellilerin biz bugün eğitilebilir hâle
geldiğini görüyoruz. Ders saatleri konusundaki yetersizlikler, daha başka
birtakım noktalardaki yetersizlikler muhalefetin de belirlediği gibi,
bizlere de zaten geldiği üzere, bizlerin de tespit ettiği gibi
iyileştirmeyi hak ediyor. Bu noktadaki çalışmalarımız
devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HACI AHMET ÖZDEMİR
(Devamla) Önerinin aleyhinde olduğumu ifade eder, hepinize saygılar
sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
HACI AHMET ÖZDEMİR
(Devamla) Ayrıca Engelliler Haftasını da kutluyorum desem,
kutlama yakışık alır bir şey değil. Neyi
kutluyorsunuz? diyor engelliler, Ben görme engelliyim, benim görme engelimi
mi kutluyorsunuz? Ortopedik engelliler Engelliler Haftanızı
kutluyorum. dediğimde Benim engelliliğimi mi kutluyorsunuz?
diyorlar. Engelliler Haftasının
duyarlılıklarımızın artmasına,
farkındalıkların oluşmasına, engelli sorunlarına
daha yakından eğilmeye sebep olmasını diliyorum. Engelli
kardeşlerimize hayatlarında başarılar diliyorum. Hayata
katılımlarını gönülden arzu ettiğimi ve bu noktadaki
çabalarımızın, gayretlerimizin devam ettiğini belirterek
tekrar hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Halkların Demokratik
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzük'ün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır. Okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
3.-
CHP Grubunun, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve
arkadaşları tarafından Doğu Karadeniz Bölgesinde
yapılan çay üretimindeki sorunların araştırılması
ve bu kapsamda alınması gereken önlemlerin ve politikaların
belirlenmesi amacıyla 21/3/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10
Mayıs 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
10/5/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
10/5/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan ve arkadaşları tarafından, Doğu Karadeniz
Bölgesinde yapılan çay üretimindeki sorunların
araştırılması ve bu kapsamda alınması gereken
önlemlerin ve politikaların belirlenmesi amacıyla 21/3/2022 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan 3307 sıra no.lu Meclis Araştırması Önergesinin
diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 10/5/2022
Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Sayın Uğur Bayraktutan. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yakın bir zamanda,
önümüzdeki günlerde Karadeniz Bölgesinde çay üretimi başlıyor.
Burada sorunlar var. Bu Parlamentoda çaya ilişkin bir konuşma
yaptım; olmadı, sorunlar halledilmedi, bu kürsüye çay döktüm, 1 çuval
çay çöktüm ama aradan yıllar geçti, ne yazık ki çay sorunu henüz
halledilmedi değerli arkadaşlarım.
Şimdi, sorun şu:
Bakın, geçtiğimiz yıl çayın kilo başına
fiyatı 4 liraydı. Ne yazık ki taban fiyatı uygulaması
olmadığı için, çaya ilişkin yıllardır burada
birçok kere söz edildiği için
Sayın Mehmet Bekaroğlu
Hocamın da geçen günlerde vermiş olduğu kanun teklifinde de buna
ilişkin hükümleri açık bir şekilde ortaya koymuş
olmasına rağmen taban fiyatından uzaklaştık. Geçen
sene 4 lira olmasına rağmen -kota ve kontenjana ilişkin
sorunlarımız var- ne yazık ki çay üreticisi 2,4 lira üzerinden
özel sektöre çayını verdi.
Bakın, değerli
arkadaşlarım, çay üreticisi geçen sene mayıs ayında
çayını verdi, aradan bir yıl geçti, özel sektöre vermiş
olduğu çayın bedelini alamadı. Özel sektör diyor ki: Ben sana
nakit olarak da vermem. Aradan bir yıl geçtikten sonra sadece sana kuru
çay olarak verebilirim. Böyle bir tabloyla karşı karşıyayız.
Şimdi, çay üreticisi de şunu diyor: Kotayı kaldırın,
kontenjanı kaldırın. Nedir bu sorunun temeli değerli
arkadaşlarım? Bakın, Artvinde, Rizede, Trabzonda 1 milyon
kişi, 200 bin aile 781 bin hektar alanda çay üretimiyle geçiniyor. Hani
diyoruz ya; çay millî üründür, çay stratejik üründür. Peki, çay üreticisi bu
ürününün karşılığını alabiliyor mu değerli
arkadaşlarım?
Kota ve kontenjanla
alakalı problem şu: ÇAYKUR ne yapıyor? Üretim kapasitesini
artırmıyor. Üretim kapasitesiyle alakalı -çay fabrikaları
belki eski teknoloji- buna ilişkin çay üreticilerinin yıllardır
feryadına rağmen, ne yazık ki yılda günlük 7 bin-8 bin ton
civarında
9 bin ton aslında ama bin tonu falan kayboluyor, fabrika
onarımı oluyor, başka türlü mücbir sebepler oluyor. Ne
yazık ki arz, çay sezonunda 15 bin-20 bin ton oluyor değerli
arkadaşlarım. Bu durumda ne yapıyorlar? Geliyor, çay üreticisine
diyor ki: Ben senden ucuz fiyata, madem ÇAYKUR almıyor
Biliyorsunuz,
çay eğer üç gün içerisinde toplanmazsa zayi oluyor değerli
arkadaşlarım, başka çaresi olmuyor. Yani daha doğrusu,
devlet çay üreticisine şunu diyor: Kırk katır mı,
kırk satır mı? (CHP sıralarından alkışlar)
Kırk katır mı, kırk satır mı değerli
arkadaşlarım? Çay üreticisi ne yapıyor? Alıyor bu
çayını, gidiyor özel sektöre değerli arkadaşlarım.
Bakın, özel sektöre ilişkin olarak, geçen yıl çay üretimi
yapılıyorken gübreyi 2.400-2.500 TL civarında alıyordu
üretici. Şimdi ne oldu gübre değerli arkadaşlarım?
Şimdi Tarım Kredi Kooperatiflerinde bile 7.800 lira tonu. Bu ne
oluyor? Serbest piyasada 9 bin liradan aşağı değil. Sadece
bunu baz alarak, bunun üzerinden yeni çay fiyatıyla alakalı kendimize
bir skala koyarsak, çayın geçen seneki fiyatı 4 liraysa bu sene 12
lira olması gerekiyor en aşağı, 12 lira olması
gerekiyor değerli arkadaşlarım. Ama çay üreticisi sizden
şunu bekliyor, diyor ki: 9 liradan, 10 liradan aşağı
olmasın.
Ben size soruyorum buradan:
2016 yılından beri Türkiyede pahalılık yok mu, enflasyon
yok mu, hiçbir şey artmadı mı değerli
arkadaşlarım? Çay destekleme fiyatını 2016
yılından beri neden artırmıyorsunuz, neden
artırmıyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar) Her
şeyin fiyatı arttı. Bir de Rize, Sayın
Cumhurbaşkanının memleketi. Çay üreticisini mağdur
etmeyeceğiz. diyorsunuz, niye artırmıyorsunuz değerli
arkadaşlarım çay destekleme fiyatını?
Şimdi, önümüzdeki
günlerde çaya ilişkin belirsizlik devam ediyor. Organik çayla alakalı
problem var, konvansiyonel çaya ilişkin problemler var. Organik çay
fiyatı konvansiyonel çay fiyatından 2 kat daha fazla olmalı,
onunla alakalı belirsizlik de devam ediyor. Çay fabrikalarında
çalışan mevsimlik işçiler kadro istiyorlar, ona ilişkin
sorunlar da var. Bugün Parlamentoya 30 milletvekilinin imzasıyla çay
eksperlerine ilişkin bir araştırma önergesi verdim değerli
arkadaşlarım. Yani çayın bütün bileşenlerine ilişkin problem
var.
Mehmet Bekaroğlu Hocam,
sağ olsunlar, geçtiğimiz günlerde Çay Kanununa ilişkin bir
düzenlemeyi Parlamento Başkanlığına verdi. Şimdi,
görüyoruz ki kapalı kapılar ardında, çay fabrikalarını
ihya edecek olan bir çay kanunu teklifi hazırlanmasına ilişkin
karanlık dehlizlerde bir hazırlık yapılıyor, buna
ilişkin kulağımıza duyumlar geliyor; sakın böyle bir
şey yapmayın, sakın böyle bir şey yapmayın,
bakın, buradan uyarıyorum. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Yapmanız gereken şu: Çay üreticilerini,
çayın bileşenlerini bir masanın ortasına alın,
önümüzdeki günlerde açıklayacağınız çay fiyatını
adam gibi açıklayın, deyin ki: 9 liradan aşağı
olmasın. değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından
alkışlar) Çay destekleme fiyatını da açıklayın,
ÇAYKURun üretim faaliyetini, üretim kapasitesini de artırın
değerli arkadaşlarım, çay üreticileri bunu bekliyor sizden.
Bakın, bu yüce Parlamentodan Karadenize sesleniyorum: Eğer bunu
yapmazsanız, buna ilişkin eğer olumlu gelişmeler
yapmazsanız önümüzde yapılacak ilk seçimde sandık
kurulduğunda Karadeniz'deki çay üreticileri sizleri cezalandıracak,
demedi demeyin arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Buradan açık açık ifade ediyorum, bunu bir kere daha tarihe not
düşüyorum.
Bir de önümüzdeki günlerde
buna ilişkin tedbirler
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Devamla) Değerli Başkanım, bir dakika daha
BAŞKAN - Tamamlayın
sözlerinizi.
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Devamla) Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.
Kota ve kontenjanı
atın. Önümüzdeki günlerde ÇAYKUR'un önüne yürüyecek çay üreticileri,
diyecekler ki: Sizin inisiyatifinize bırakmıyoruz, Emek en yüce
değerdir. diyoruz, Emeğin karşılığını
verin. diyoruz. Ne diyorduk? Çay millî üründür, stratejik üründür,
fındık da aynıdır değerli arkadaşlarım.
Çayı bir avuç kartele teslim etmeyin, çay kanununu bir an önce
çıkartın; Karadenizin, çay üreticisinin hakkını ve
emeğini verin diyorum.
Yüce Parlamentodan hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - İYİ
Parti Grubu adına Sayın Hüseyin Örs.
Buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bölgemizde yapılan çay üretiminde yaşanan
sorunların araştırılması ve yaklaşan çay sezonu
öncesi gerekli önlemlerin alınmasıyla ilgili verilen
araştırma önergesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu ve
ekranları başında bizi izleyen aziz milletimizi en derin
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
çayda geri sayım başladı; ülkemizde Artvin, Rize, Trabzon ve
Giresun illerinde yapılan yaş çay üretiminde hasat dönemine çok az
bir zaman kaldı, yakında hasat başlayacak. Çay, bölgemizde
üreticinin de tek geçim kaynağı olan bir ürünümüzdür. Bölge insanımız
düğün tarihini çaya göre belirler, çocuklarını üniversiteye çay
parasıyla gönderir, evine aldığı çamaşır
makinesinin taksitini çay parasıyla öder; çay, bölge
esnafımızın da bir can suyudur ama gelin görün ki çay üreticimiz
her yıl büyük mağduriyetler yaşıyor, ne yazık ki
yüksek enflasyon ve artan maliyetler karşısında bu
mağduriyetler her geçen gün artarak da devam etmektedir. Açıklanan
düşük fiyat, destekleme priminin artırılmaması, kota ve
kontenjan uygulanması gibi nedenlerle çay üreticimiz mağdur
olmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
bugün, bölgemizdeki üreticilerimiz sıkıntılı, endişeli
bir bekleyiş içindeler. Çayın bahçeden toplanıp fabrikaya gidene
kadarki yolculuğunda maliyetler aldı başını gitti.
Gübre, mazot, çay bezi, çay makası, çay makinesi, işçilik,
taşıma ve diğer giderler kontrol edilemez bir şekilde
artmaktadır ve artmaya da devam etmektedir. Sadece gübre fiyatındaki
artışı söylemek istiyorum, ona dikkatinizi çekmek istiyorum:
Değerli arkadaşlar, geçen sene tonu 2.500 ile 3.000 TL arasında
değişen gübrenin fiyatı bugün neredeyse 4 katına
çıkmıştır. 2021 yılında 2.500-3.000 TL
arasında seyreden gübrenin tonu bugün 9 bin TL seviyesinde seyretmektedir,
üreticimiz çay bahçesine gübre vuramaz hâle gelmiştir. Gübrede destekleme
var ve destek miktarı ise dekar başına -yazıyla da yazsam,
rakamla da söylesem- 8 TL. Bu rakam üreticinin derdine nasıl derman olacak
arkadaşlar?
Bildiğiniz üzere, çayda
bir de destekleme primi var; var ancak nasıl var? Daha önce yine bu
kürsüde yaptığım konuşmalarda değinmiştim;
iktidar uzun yıllardır 13 kuruş olan destekleme primini
artırmamakta ısrar ediyor. Buna aslında ısrar değil
inat demek lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bu, iktidarın ısrarı
değil, bence inadı.
Biz dedik ki: Üreticilerin
son yıllarda yaşamış olduğu sıkıntılar
da dikkate alınarak bu rakam yeniden gözden geçirilsin, destekleme primi
artırılsın, en azından ekonomik kriz ve yüksek enflasyonun
yaşandığı bu dönemde üreticiye destek olacak şekilde
düzenlensin ama iktidar sahipleri kafalarını kuma gömmüş,
vatandaşın taleplerine kulak tıkamaya devam ediyor.
Bugün buradan iktidar
sahiplerine sesleniyorum: Kulaklarınızı açın, bizi iyi
dinleyin, üreticinin sesine kulak verin. Milletin kafasına çay
atacağınıza çay üreticimizi düştüğü yerden ayağa
kaldırın.
Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Ali Kenanoğlu.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Doğu Karadeniz
Bölgesinin önemli geçim kaynağı çay üretimi ve milyonlarca
insanın da geçim kaynağı buradan. Dolayısıyla, sezon
geliyor ve tartışmalar aldı başını gidiyor. Bir
taraftan üretme sorunu var, diğer taraftan da ürettiğini tüketiciye
götürme, iletme, oraya taşıma sorunu var çünkü ikisinin
arasındaki fiyat farkı çok ciddi bir şekilde yüksek. Yani
üretici de şikâyetçi Para kazanamıyoruz. Maliyeti
kurtaramıyoruz. diye, tüketici yani çayı tüketen kişi de çok
pahalıya satın aldığını söylüyor ki öyle. Fark
nereden geliyor? Esasında baktığınız zaman, işte,
nakliye ve bütün bu maliyetlerden kaynaklı ciddi farklar oluşuyor
yani üretici de memnun değil, tüketici de memnun değil; o pahalı
buluyor, o ucuz buluyor; böyle bir sorun söz konusu. Şimdi, tabii, bu
sorunun giderilmesi gerekiyor ve en başta da
Örneğin, iktidar diyor
ki ya da AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan diyor ki:
Dağı taşı, boş bulduğunuz bütün her tarafı
ekin. İşte, tarıma yönelik böyle bir hamle
başlattığını söylüyor ama neyle ekecekler, nasıl
ekecekler? Mazot fiyatları, kimi yerlerde sulama fiyatları, çay
açısından düşündüğünüz zaman gübre fiyatları ve
oradaki sarf malzeme fiyatları tümüyle insanların ekebilme
imkânlarını ortadan kaldırıyor. Şimdi, kimi üreticiler
şöyle diyor: Çay, bildiğiniz, ineklerin yediği ottan daha
ucuz. Böyle diyenler var. Otu 2,75 liraya alıyoruz, çayı 2,10
liraya sattığımız oluyor. diyor, bunu söyleyen üreticiler
var.
Şimdi, diğer
taraftan bu alandaki mevsimlik işçilerin de yaşadığı
sorunlar var, bu sorunlar yumağı içerisinde gidiyor ve bütünüyle
aslında iktidarın uyguladığı, üreticiyi, çiftçiyi değil
de şirketleri destekleyen bir politika söz konusu. Bu anlamda çay
üreticileri bir araya geldiler geçen ay ve taleplerini açıkladılar.
Ben şimdi size bu talepleri ifade etmek istiyorum buradan -üreticilerin
ortak talepleri bunlar- diyorlar ki: Çay üreticileri olarak gerek çayın
geleceği gerekse üreticinin korunması adına çay
makaslarını elimize almadan önce acil olarak şunların
yerine getirilmesi gerekiyor:
Bir: Yaş çay taban
fiyatı uygulanmalıdır. Yaş çay taban fiyatı 9 lira,
organik yaş çay fiyatı konvansiyonel yaş çayın 2 katı
olmalıdır.
İki: Çay gübre fiyatlarının
yüksekliğinden kaynaklı üretici enflasyon oranında sübvanse
edilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ALİ KENANOĞLU
(Devamla) Sayın Başkan bitiriyorum.
Üç: Çay üreticisi özel
sektör karşısında korunarak taban fiyatın altında
yaş çay alımı yasaklanmalıdır.
Dört: Üniversiteye
hazırlatılan, özel sektörü koruyan ve üreticiden saklanan yaş
çay yasa tasarısı geri çekilerek üreticilerle birlikte yeniden
hazırlanmalıdır.
Beş: Çayda kota ve
kontenjan uygulamaları kaldırılmalıdır.
Altı: Mevsimlik
işçiler kadroya alınmalıdır.
Yedi: Toprak
sağlığı ve verimliliği çalışması
yapılarak organik çay üreticilerinin çay sertifikaları
çıkarılmalıdır.
Bu taleplerin
karşılanması çay üreticilerinin sorunlarının çözümü
konusunda önemli bir adım olacaktır. Bu talepleri buradan iletiyor ve
bu anlamda da önergeyi desteklediğimizi ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Bahar Ayvazoğlu.
Sayın Ayvazoğlu,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; verilen öneri üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Doğu Karadeniz
Bölgemizin önemli tarımsal ürünü, halkımızınsa en önemli
içeceği çayla alakalı, üretim aşamasından tüketim
aşamasına kadar yaşanılması muhtemel her türlü sorunun
çözüme kavuşturulmasıyla ilgili, AK PARTİ hükûmetlerimiz
döneminde, ilgili bakanlıklarımız ve çayın lokomotif
üreticisi ÇAYKUR Genel Müdürlüğümüz ve elbette Gazi Meclisimizde bizler
hassasiyetle çalışmalarımızı devam ettirmekteyiz.
Malumunuz, ülkemizde coronavirüs
pandemisinin başladığı tarihle çay hasadının
aynı zaman dilimine denk geldiği dönemde Çay bahçede kalacak. kara
propagandanıza rağmen en zor şartlarda bile üreticisinin
yanında duran kıymetli Cumhurbaşkanımızın
başında bulunduğu AK PARTİ kadrolarının dün
olduğu gibi bugün de çayı muhalefetin siyasi hesaplarına kurban
etmeyeceğini vurgulamakta fayda görüyorum. Zira, muhalefet 2020
itibarıyla pandemiye rağmen Doğu Karadenize üç günde 50 bin çay
üreticisinin giriş yaptığını, üreticilerin
yaklaşık 30 bininin işçi açığı sebebiyle Rizeye
geldiğini görmezden gelmeseydi ajitasyon kokan göç kurgusunu da
yapmamış olurdu.
Kıymetli Başkan,
değerli milletvekilleri; çayda speküle edilen iki konu var; kota ve
kontenjan. Kota miktarları ÇAYKURun yıllık üretim, satış
ve stok miktarları ile toplam yaş çay rekoltesi dikkate alınarak
hazırlanan yıllık yaş çay alım bütçesi
doğrultusunda belirlenmiş olup kontenjan ise ÇAYKURun günlük
yaş çay işleme kapasitesi ve üreticilerin sahip oldukları
çaylık alanlara göre günlük olarak belirlenmektedir. 2020 yılı
için ÇAYKUR verilerine bakmak gerekirse, ÇAYKUR, tüm zamanların alım
rekorunu kırmış, 860 bin tonla toplam rekoltenin yüzde
60ını alarak üreticilerin mağduriyet yaşamasına da
müsaade etmemiştir. Organik fark ödemeleriyle birlikte üreticilerimize
toplamda 3 milyar 441 milyon yaş çay ödemesi
yapılmıştır. Ayrıca Türkiye çay sanayisi üretim ve
pazarlaması özelleştirme sürecinden sonra bile güçlü bir regülasyon
kurumu olma kabiliyetini koruyan, modernizasyondan rekabetçi teknolojiye kadar
kendisini ihtiyaçlara binaen hem yenileyen hem de geliştiren ÇAYKUR
öncülüğünde bölgenin girişken sanayicisi ve esnafıyla kalite ve
pazar payını her geçen gün artırmaktadır. Ülkemizde son üç
yılda çift haneli büyüme gösteren Türkiye'deki pazar, yabancı
yatırımcıların da büyük ilgisini çekmektedir çünkü ülkemiz
sadece üretmekle kalmıyor, kaliteli üretim de yapmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
BAHAR AYVAZOĞLU
(Devamla) Ayrıca organik çay tarımında da dünyada öncü
ülkelerden biri hâline geldiğimizi de ifade etmeliyim.
Yaş çay kota
miktarımız birinci sürgünde 600 kilogram/dekar, organikte
Sonuç itibarıyla
popülist vaatleriyle çay üreticisini heyecanlandıracaklarına dair CHP
saflarında oluşan beklenti ne kadar sanalsa, 2021 çay sezonunda 860
bin tonla tüm zamanların alım rekorunu kırarak toplam rekoltenin
yüzde 60ını alan ÇAYKURun çay üreticisinde
yaşattığı memnuniyetse o kadar gerçektir.
Dolayısıyla insanımız yirmi yıldır hep
yaptığı gibi gerçeğin peşinden gitmeye devam
edecektir.
Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
(CHP sıralarından
Say, say! sesleri)
BAŞKAN -
Arkadaşlar, müsaade eder misiniz bir karar verelim; ya siz yöneteceksiniz
burayı ya biz yöneteceğiz.
Kâtip Üyeler arasında
anlaşmazlık var, elektronik cihazla oylama yapacağım.
Oylama için iki dakika süre
veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya
başlandı)
(AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar,
gürültüler)
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Yalandan yere bağırma oradan! Gel de say burada. Sayı
saymayı bilmiyorsun.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Konuşma! Kürsüye bak, önüne bak!
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Konuşma! Terbiyesiz adam!
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen biraz sakin olalım.
(Elektronik cihazla oylamaya
devam edildi)
BAŞKAN Öneri
reddedilmiştir.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A)
Önergeler (Devam)
2.-
İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun, (2/3678) esas
numaralı Bazı Andlaşmaların Yapılması İçin
Cumhurbaşkanına Yetki Verilmesi Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/169)
BAŞKAN İç
Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır. Okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
(2/3678) esas numaralı
Kanun Teklifimizin İç Tüzükün 37nci maddesi uyarınca doğrudan
gündeme alınması hususunda saygılarımı arz ederim.
İbrahim
Özden Kaboğlu
İstanbul
BAŞKAN Önerge üzerinde
teklif sahibi olarak İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu
konuşacaktır.
Buyurun Sayın
Kaboğlu.
Süreniz beş dakikadır.
(CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Divan, değerli
milletvekilleri; Bazı
Antlaşmaların Yapılması İçin Cumhurbaşkanına
Yetki Verilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önerge hakkında konuşmak
amacıyla karşınızda bulunuyorum.
Bu konu, özellikle
Anayasamızın 90ıncı maddesinde düzenlenen bu konu madde
90la sınırlı değildir, Anayasamızın birçok
maddesi uluslararası hukuka yollama yapmaktadır ama esasen merkezî
madde 90dır.
Bu konunun gündeme gelmesi,
kamuoyunda tartışılması, İstanbul Sözleşmesi'nden
Cumhurbaşkanının kararıyla çıkış
sonrası olmuştur. İşte bu nedenle -böyle bir yasal düzenlemeyle-
Cumhurbaşkanının uluslararası sözleşmeleri onaylama ve
sözleşmelerden ayrılma yetkisi konusunda Anayasamızın
hükümleri çerçevesinde nasıl bir yasa düzenlemesi yapılmalı,
yapılabilir; bu konuyu sizin takdirlerinize sunacağım.
Şimdi, 244
sayılı yasanın başlığı
Cumhurbaşkanına ilişkin olarak şöyle değiştiriliyor:
Milletlerarası Antlaşmaların Onaylanması, Yürürlüğü,
Yayınlanması, Sona Erdirilmesi ve Bu Antlaşmalardan Çekilme ile
Bazı Antlaşmaların Yapılması İçin
Cumhurbaşkanına Yetki Verilmesi Hakkında Kanun. Esasen bunun
2'nci ve 3üncü maddeleri bu konuda düzenleme yapıyor, 5 maddelik bir yasa
önerisidir. 2nci maddesi büyük ölçüde Anayasanın 90ıncı
maddesiyle örtüşmektedir. Bilindiği gibi 90ıncı maddesi
Türkiyenin uluslararası hukuka açılan kapısıdır,
buradaki kanunilik ilkesi ise bir bakıma bu kapının
menteşelerini oluşturmaktadır. Çünkü bu yasanın 2nci
maddesi ve Anayasanın 90ıncı maddesinin birinci ve dördüncü
fıkraları münhasır kanun ilkesini yansıtmaktadır.
Buna karşılık ikinci ve üçüncü fıkralar -yine, bu yasada
öngörüldüğü üzere- yasallık ilkesine belli kayıtlar getirmek
suretiyle esneklikler tanımaktadır ve bu esneklikler yürütmeye
yönelik olarak, yürütme yetkisine yönelik olarak tanınmış olan
esnekliklerdir; şimdi bunu Cumhurbaşkanı temsil etmektedir.
Beşinci fıkra ise yasa üstü bir düzenlemeyi öngörmektedir, ona
girmiyorum.
Şimdi, burada ne tür
esneklikler öngörülmüştür? Konu bakımından esneklik
öngörülmüştür, süre bakımından esneklik öngörülmüştür ve
yükümlülükler bakımından esneklik söz konusudur. Ekonomik, ticari ve
teknik ilişkileri öngören antlaşmalar süresi bir yılı
geçmemek kaydıyla, mali bir yükümlülük getirmemek kaydıyla ve yürütme
tarafından belli haklara dokunulmamak kaydıyla yürürlüğe
konabilir, yayımlanır ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine
sunulur burada öngördüğümüz üzere. İkincisi, uygulama
antlaşmaları bu çerçevede yer alır belirli kayıtlar
altında ve bunların Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
onaylanmasına gerek bulunmamaktadır, bunlar belli hakları
düzenleme konusu yapıyorsa yayımlanmakla yürürlüğe girer.
Peki, acaba kanunların
onaylanması, yürürlüğün durdurulması, kanunlardan
çıkış konusunda yürütmeye ne tür yetkiler tanınıyor?
Yasamaya tanınan yetkileri belirtelim; sonra, yasal düzenlemede yürütmeye
tanınmış olan yetkiler de -hâliyle- kalmaktadır. Buna göre,
onaylanması Büyük Millet Meclisinin kanunla uygun bulmasına
bağlı olan milletlerarası anlaşmalara katılma,
bunların feshini ihbar etmemek suretiyle yürürlük süresini uzatma, Türkiye
Cumhuriyetini bağlayan bir milletlerarası antlaşmanın
belli hükümlerinin yürürlüğe konulması için gerekli bildirileri
yapma, milletlerarası antlaşmaların uygulama alanının
değiştiğini tespit etme, bunların hükümlerinin
uygulanmasını durdurma Cumhurbaşkanı kararıyla olur.
Onaylanması Büyük Millet Meclisinin kanunla uygun bulmasına
bağlı olan milletlerarası anlaşmaları sona erdirme
veya bu antlaşmalardan çekilme, Türkiye Büyük Millet Meclisinin sona
erdirmeyi veya çekilmeyi kanunla uygun bulmasına bağlıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (Devamla) Teşekkür ederim.
Anayasanın
90ıncı maddesinin ikinci ve üçüncü fıkrası ile bu kanunun
2nci maddesinin (2)nci ve (3)üncü fıkraları kapsamında yer
alan milletlerarası antlaşmalara katılma, bunların feshini
ihbar etmemek suretiyle yürürlük süresini uzatma, Türkiye Cumhuriyetini
bağlayan bir milletlerarası antlaşmanın belli hükümlerinin
yürürlüğe konulması için gerekli bildirileri yapma,
milletlerarası antlaşmaların uygulama alanının
değiştiğini tespit etme, bunların hükümlerinin
uygulanmasını durdurma ve bunları sona erdirme
Cumhurbaşkanı kararıyla olur. Şimdi, bu açıdan
bakıldığı zaman, Anayasanın 90ıncı
maddesinin emrettiği çerçevede böyle bir yetki paylaşımı
yapılabilir. Bu yetki paylaşımının yapılması,
tıpkı Anayasaya tamamen aykırı olan İstanbul
Sözleşmesinden çıkış türü düzenlemelerin
yapılmasının önüne geçer.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Ek sürenizi
verdim, teşekkür ediyorum.
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (Devamla) Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Alınan karar
gereğince, denetim konularını görüşmüyor ve gündemin
"Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan,
Denizli Milletvekili Nilgün Ök ve 45 Milletvekilinin Bankacılık
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 655 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Denizli Milletvekili Nilgün Ök ve 45 Milletvekilinin Bankacılık
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 655 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/4389) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 327)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
17.17
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.37
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 88inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
2nci sırada yer alan,
Ankara Milletvekili Lütfiye Selva Çam ve 109 Milletvekilinin Türk Ceza Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Adalet
Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
2.-
Ankara Milletvekili Lütfiye Selva Çam ve 109 Milletvekilinin Türk Ceza Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/4290) ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporlarının (S. Sayısı: 323)
(x)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Komisyon Raporu 323 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi
kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklifin
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul
edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümde yer alan maddeler
ayrı ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerine gruplar
adına ilk söz, İYİ Parti Grubu adına Sayın Ayhan
Erel'in.
Sayın Erel, buyurun.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, yüce Türk milleti; Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin geneli
üzerine partim İYİ Parti adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifinde hem
sağlık çalışanlarına yönelik şiddetle ilgili hem
de kadına yönelik şiddetle ilgili düzenlemeler vardır. Her iki
konu da uzun yıllardır, maalesef, hemen hemen her gün ülkemiz gündemine
olumsuz olarak yansıyan, basın manşetlerinde yer bulan, toplumda
travmatik etkiler yaratan sosyal bir yara hâline gelmiş ve
yıllardır çözülmeyi bekleyen, ne yazık ki çözülemeyen
konulardır. Bu sebeple, her iki konu açısından da her ne kadar
bu düzenlemelerin çıkarılmasında gecikilmiş ve eksiklikler
olsa da hatta kanun teklifinin bazı maddelerinin hukuk tekniği
açısından hatalı yönleri olmuş olsa da teklifin Meclis
gündemine alınmasını olumlu bir adım olarak görmekteyiz.
Ancak, kanun teklifinde
eleştirdiğimiz ve eksik gördüğümüz önemli noktalar da
vardır. Kanun teklifinde genel olarak sağlık
çalışanlarına şiddet ve kadına şiddet suçunu
işleyenlerin tutuklanmasının
kolaylaştırılması ve cezaların artırılarak
caydırıcılığın sağlanması
amaçlanmıştır. Oysa, sadece tutuklama yapılarak ve sadece
cezalar artırılarak caydırıcılık
sağlanamayacağı gibi, şiddetin engellenmesi ve
sorunların çözülmesi mümkün değildir. Ceza kanunlarındaki
değişikliklerin yanında her iki sorun açısından da
şiddet sorununa yol açan kurumsal, toplumsal ve psikolojik faktörleri
ortadan kaldıracak geniş kapsamlı düzenlemeler yapılmadan
hem sağlık çalışanlarına yönelik hem de kadına
yönelik şiddetin tamamen önlenmesi ve bu sorunun çözülmesi veya en aza
indirilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla bu yasa teklifinin
sorunu bütün yönleriyle ele alıp şiddet sorununa yol açan kurumsal,
toplumsal ve psikolojik faktörlerin ortadan kaldırılmasını
ve sorunun bütün yönleriyle çözümlenmesini amaçlayan daha geniş
kapsamlı ve bütüncül bir yargı paketi olması gerekirdi. Maalesef
bu teklif bu yönleriyle eksiktir ve sorunu kökten çözecek veya en aza indirecek
bir anlayıştan uzaktır.
Değerli milletvekilleri,
teklif, tali komisyon olarak 22 Mart 2022 tarihinde Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonunda görüşülmüş olmakla
birlikte maddelerine girilmemiş, geneli üzerinde konuşmalar
yapılarak toplantı bitirilmiştir. Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonunun doğrudan kuruluş amacı ve
çalışma alanı kapsamına giren bu teklifin maddelerine
girilmeden, STK temsilcileri ile kamu kurum ve kuruluşlarından yetkililerin
görüşleri alınmadan geneli üzerinde görüşmeler yapılarak
kabul edilmesi çok sorunludur. Ülkemiz de kadına yönelik şiddet ve
kadın cinayetlerinde dünyada maalesef en önde gelen ülkeler arasında
yer almaktadır. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütünün
2019 yılı verilerine göre Türkiye üye ülkeler arasında
kadına şiddetin en yaygın olduğu ülkeler
arasındadır. Türkiye'de her 100 kadından 38i fiziksel veya
cinsel şiddete maruz kalıyor. Dünya sıralamasında ise
Afganistan, Tayland ve Zambiyadan sonra yer alıyoruz.
2012 yılında 6284
sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı
Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun yürürlüğe konulmuştur.
İçişleri Bakanlığınca 2018 yılında hayata
geçirilen Kadın Destek Uygulaması yani KADES 3 milyon kadın
tarafından indirilmiştir. 2018 yılında
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan tarafından açıklanan
ve 2018-2023 yıllarını kapsayan Kadının Güçlenmesi
Strateji Belgesi ve Eylem Planı kabul edilmiştir. Tüm bu çabalara rağmen
kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinde artış
son bulmamakta, istatistiklerde ülkemiz başı çekmektedir.
Kadına yönelik
şiddetin temelinde yatan sorunlar tespit edilmeden,
bataklığı kurutmadan ve bu sorunları çözmeden atılacak
adımlar yaraya pansuman olmaktan öteye geçemeyecektir. 24 Kasım 2011
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan 247 milletvekilinden
246sının kabul oyuyla Türkiye'nin ilk imzacısı olduğu
Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve
Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesinden yani İstanbul
Sözleşmesi'nden 19 Mart 2021 tarihinde sadece
Cumhurbaşkanının kararıyla çıkılma kararı
alınması, artan kadına yönelik şiddet ve kadın
cinayetleri konusunda iktidarın bakış açısının
somut bir göstergesidir.
Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşenerin başvurusu
sonucunda, Danıştay Başsavcılığının
İstanbul Sözleşmesinden çekilişin hukuki
olmadığı açıklamasıyla, Danıştayda bu
kararın hukuka aykırılığına dair yargılama
devam etmektedir. İktidar, kendi ihdas ettiği Anayasa'nın
90ıncı maddesindeki temel insan haklarına ilişkin
uluslararası anlaşmaları kanunların üzerinde kabul eden
hükme aykırı olarak İstanbul Sözleşmesinden tek
taraflı olarak ayrıldığımızı
açıklamıştır.
Diğer bir sorun,
kadına karşı şiddetin Türk Ceza Kanunu altında bir
tanımının yapılmamış olmasıdır. Kanun
teklifinde kadına karşı şiddet suçunun açıkça
tanımlanması ve Türk Ceza Kanununa eklenecek bir maddeyle ayrı
suç olarak düzenlenmesi gerekirdi. Kadına şiddet suçu, bir
kadının, sırf kadın olduğu için bir erkek
tarafından erkeğin Yap. dediği şeyi yapmaması ya da
Yapma. dediği şeyi yapması, Okuma. denilen kadının
okuması, Evlen. denilen kadının evlenmemesi ya da
Boşanma. denilen kadının boşanması gibi sebeplerle
şiddete uğraması anlamına gelmektedir. Oysa işbu kanun
teklifinde kadına karşı şiddet suçu olarak ayrı bir
suç oluşturulmamış, kasten öldürme ve kasten adam yaralama gibi
suçların kadına karşı işlenmesi hâlinde nitelikli
hâlden cezalandırılacağı düzenlenmektedir. Bu suçlarda
mağdurun kadın olarak belirtilmesi tek başına kadına
karşı şiddet suçunu önlemek bakımından yeterli
değildir.
Kanun teklifinde kadına
karşı işlendiğinde nitelikli hâle gelen suçların
failine yönelik açıklama getirilmemiştir. Kasten adam öldürme suçunun
ya da kasten adam yaralama suçunun failinin ve mağdurunun kadın
olması hâlinde, bu suçlar kadına karşı şiddet suçunu
oluşturmayacaktır. Partimiz tarafından hazırlanan İyileştirilmiş ve
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ilkelerinde kadına
karşı şiddet suçu açıkça anlatılmış olup,
Türk Ceza Kanununda kadına karşı şiddet adı altında
yeni bir suç olarak düzenleme yapılması öngörülmüştür. Bu husus
Komisyonda tarafımızdan dile getirilmiş, yeni madde
ihdasına dair verilen önergelerimiz reddedilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
basında af kanunu olarak bilinen, 15 Nisan 2020 tarihinde kabul edilen
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 11inci maddesi görüşmelerinde, bugün getirilen düzenleme, iki
yıl önce tarafımızdan önerilmiş, Komisyon ve Genel Kurul
görüşmelerinde kabul görmemiştir. Yine, basında dördüncü
yargı reformu paketi olarak bilinen ve 14 Temmuz 2021 tarihinde Resmî
Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza Muhakemesi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin görüşmelerinde, Türk Ceza Kanununun 82, 83, 86, 96, 109uncu
maddelerine boşandığı eş ibaresinin eklenmesi yerine
bugün teklifte getirildiği gibi kadına karşı ibaresinin
eklenmesini talep etmiştik ancak verdiğimiz tüm değişiklik
önergeleri Komisyon ve Genel Kurulda reddedilmişti. Anayasanın
10uncu maddesindeki eşitlik ilkesine aykırılık teşkil
edecek, kanun sistematiğini ve kadın-erkek eşitliğini
pozitif ayrımcılığın ötesinde bozacak şekilde
yapılan bu düzenlemeler ileride sorunları katbekat arttıracak,
yeni düzenlemeler yapılmak zorunda kalınacaktır. Öyle ki, bir
kadının başka bir kadına karşı suç işlemesi
söz konusu olduğunda kadın şiddetiyle
tanımlayamayacağımız şekilde kabaca cezaları
artırarak kadın faile de bu hükümler uygulanacaktır. Hâlbuki
teklifin yeni madde ihdaslarının ve suçun maksadı ve
tanımı tabii ki bu değildir. Kadına karşı suçun
müstakil bir tanımının yapılmasına dair teklifimiz
Komisyon görüşmelerinde Türkiye Barolar Birliği temsilcisi
tarafından dile getirilmiş ve desteklenmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; diğer bir sorun, suç tiplerine ilişkin ceza
yaptırımlarının düşük olması değil, infaz
sistemine ilişkin düzenlemelerin ve ceza hukukunda indirime neden olan
diğer düzenlemelerin uygulanması sonrasında cezaların
neredeyse infaz edilemez hâle gelmesidir. Bu nedenle, cezaların
caydırıcı etkisi ortadan kalkmakta, kadınlara
karşı şiddet cezasız kalmaktadır. Kamuoyunda,
kadınlara karşı şiddet fiillerine ilişkin bir
cezasızlık algısı oluşmuştur. Bu cezaların
caydırıcı olabilmelerinin tek yolu, etkin infaz sisteminin
geliştirilmesi için topyekûn bir infaz reformudur. Yaygın medyada,
kadına yönelik şiddetle mücadelede büyük önem
taşıyacağı, âdeta reform niteliğinde yenilikler
getirdiği propagandası yapılan bu teklifte mevcuda göre
bazı olumlu düzenlemeler olmakla birlikte kadınlara ve
sağlıkçılara karşı şiddet konusunda cezalarda
kısmi bir ağırlaştırılmaya gidilmiş olup
bunun dışında, sorunun ortadan kaldırılmasında
etkili ve kararlı bir çözüm iradesi görülmemektedir.
Teklif, genel olarak değerlendirildiğinde,
kadına yönelik şiddeti önlemenin felsefesine ters düştüğü
izlenimi uyandırmaktadır. Kadına şiddeti ölüm sonrası
olarak değerlendiren bu zihniyet, vatandaşa Büyük işler yapıyorum.
havasında algı yönetimi yapmaktadır. Bu teklifle, hem kadına
hem sağlık çalışanlarına yönelik şiddet
suçlarının cezaları Türk Ceza Kanununda
artırılmaktadır. Kadına veya sağlık
çalışanlarına şiddet uygulayanlar, cezanın
azlığına güvenerek bu suçları işlememekte, bu
cezaların etkin infazları olmadığı için bu suçları
işleme cesareti ve cüreti göstermektedir.
Türk Ceza Yasası'nda
tehdit, hakaret, şantaj, kasten yaralama, eziyet gibi pek çok suçlar
düzenlenmiş durumdadır. Bu suçların Türk Ceza Kanunu'nda
düzenlenmiş olması etkin uygulanmalarını sağlamamaktadır.
Bu suçlar neredeyse her zaman cezasız bırakılmakta ve ülkemizde
mahkemeler tarafından hükmedilen ceza ile infaz arasında ciddi bir
fark bulunmaktadır. İnfaz düzenlemeleri nedeniyle zaten hükmedilen
cezaların önemli bir bölümü infaz edilememektedir. Kanunda ceza
artırımı oranlarının hangi kriterlere göre tespit
edildiği, bazılarında altıda 1, bazılarında üçte
1, bazılarında ikide 1 oranında artırılması bir
karmaşaya sebep olmaktadır. Ceza artırımının
sorunun çözümü olmadığını hatırlatmakla birlikte, ceza
artırımı yapılacaksa bu cezaların tamamının
belli bir oranda artırılması gerektiği
düşüncesindeyiz. 6284 sayılı Ailenin Korunması ve
Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanundaki koruyucu
ve önleyici tedbirler maalesef uygulanmamaktadır. Uygulanmayan bir ceza
yasasına yine uygulanmayacak maddeler eklemeye çalışan
iktidarın kadına karşı şiddetle mücadele iradesinin
olduğuna güven duyulmamaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizde sağlık sistemi, hizmetin
kalitesi, hizmeti verenlerin mali ve özlük hakları, koruyucu
sağlık hizmetleri ve tedavi hizmetlerinin yeterli olup
olmadığından daha çok iktidar tarafından, bu hizmetlerin
fiilî olarak gerçekleştirildiği yerlerden yani binalardan ibaret
görülmektedir.
Yapılan
araştırmalar neticesinde, Türkiye'de şiddet
olaylarının yüzde 79unun acil servislerde olduğu ve yüzde
91inin de hasta yakınları tarafından
gerçekleştirildiği ifade edilmiştir. Doktorların
hastaları yeterli sürede muayene edemediği, sağlık
çalışanlarının maaşlarında ve özlük
haklarında iyileştirmelerin yapılmadığı, tedavi
hizmetlerinin koruyucu sağlık hizmetlerinin önüne geçtiği,
yeterli ve dengeli sağlık personeli ataması
yapılamadığı, doktor ve hemşirelerin bu ağır
çalışma koşulları karşısında artık
dayanamayıp yurt dışına gittiklerinde,
Cumhurbaşkanının ifadesiyle Giderlerse gitsinler.
denildiği sağlık sisteminin çok ciddi sorunları olduğu
ortadadır.
Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı
Sayın Recep Akdağ'ın Sağlık Bakanı olduğu
2012 yılında, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Sağlık
Çalışanlarına Yönelik Artan Şiddet Olaylarının
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan Araştırma Komisyonu Raporunda son derece
önemli tespitler ve çözüm önerileri vardır. Bu raporun
yayımından ancak on sene sonra Türk Ceza Kanunu kapsamında
iyileştirmeler ve düzenlemeler yapılıyor olması
iktidarın bu konuyu ne kadar ciddiye aldığını
göstermesi bakımından manidardır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Başkanımız Sayın Meral
Akşener Hanımefendinin belirttiği gibi, bugün Türkiye'de
kadın evinde hapisse Türkiye geriliyor demektir, bugün Türkiye'de
kadına şiddet varsa Türkiye düşüyor demektir, bugün Türkiye'de
kadın ölüyorsa Türkiye ölüyor demektir. Kimse şunu unutmasın,
Türkiye'nin büyümesi, Türkiye'nin zenginleşmesi, Türkiye'nin
gelişmesi Türk kadınının elindedir. Türk kadını
güçlü olursa Türkiye de güçlü olur. İYİ Parti iktidarında
kadınların varlığına da kadınların
başarılarına da alışacaksınız.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar) Meclis
koridorlarından belediyelere, fabrikalardan ofislere, evlerden sokaklara,
tarlalardan teknokentlere kadar her yerde kadınlarımızın
olmasına alışacaksınız. Tesettürüyle
uğraşılmayan, bedeniyle sömürülmeyen, her adımda
arkasını kollamayan, durakta lambanın soluk
ışığına sığınmayan;
boşandığında dul, ağladığında hor
görülmeyen; market rafından aldığını gizlemeyen, kendi
ayakları üstünde dağ gibi duran kadınlara alışacaksınız.
Hiç boşuna uğraşmayın, isteseniz de istemeseniz de
alışacaksınız; ya alışacaksınız ya da
ilk seçimde çekip gideceksiniz. Cumhuriyetimizden aldığımız
güçle kadının adını hayatın her yerine altın
harflerle kazıyana kadar durmayacak, yorulmayacak, tükenmeyeceğiz.
Hazreti Ali der ki:
Eğer zalim zulme devam ediyorsa bil ki sonu yakındır, eğer
mazlum da direniyorsa bil ki zafer yakındır. İşte, o
nedenle onlar ne yaparlarsa yapsınlar biz iktidara yürüyoruz. Türkiye'nin
güçsüz oldukları yalanına inandırılmaya
çalışılan kadınları için iktidara yürüyoruz,
Türkiyenin çaresizliğe mahkûm edilen erkekleri için iktidara yürüyoruz.
Türkiyenin umutları çalınan, hayalleri öldürülen gençleri için
iktidara yürüyoruz. Türkiyenin yolunu açmak için milletimizle beraber el ele,
omuz omuza, gönül gönüle emin adımlarla iktidara yürüyoruz. Emin olun,
güneşin doğmasına çok az kaldı. Hiç merak etmeyin, zengin,
mutlu ve huzurlu bir Türkiye hedefimize çok az kaldı; güneşli
günlere, umutlu yarınlara inanın çok az kaldı. Ülkemizi yönetmek
için biz hazırız, milletimizin sıkıntılarını
biz çözeriz ve Cenab-ı Hak şahidimiz olsun, mutlaka çözeceğiz.
Müjdeler olsun, İYİ
Parti iktidarına çok az kaldı diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Sayın Halil Öztürk.
Buyurun Sayın Öztürk.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HALİL
ÖZTÜRK (Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 323 sıra sayılı Türk
Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin tümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve bizleri ekran
başında izleyenleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Milliyetçi Hareket Partisinin çok duyarlı olduğu ve önemli
bulduğu kadına ve sağlık çalışanlarına
karşı şiddetin önlenmesine dair çözümler içeren kanun teklifinin
görüşmelerine başlamış bulunmaktayız. Parti olarak
öteden bu yana seçim beyannamelerimizde, parti programımızda,
kadına yönelik etkinlik ve programlarımızda kadına
karşı şiddetin önlenmesi adına çözümler ve vaatler sunan
bir partiyiz. Bunun yanı sıra kadına karşı her daim
pozitif ayrımcılık yapılmasını da
savunagelmekteyiz. Bu kapsamda kadına ve çocuğa karşı
şiddetin önlenmesine yönelik kanun tekliflerimizi gerek ilk imza sahibi
olarak gerekse Milliyetçi Hareket Partisi mensubu milletvekillerimizin
hazırladığı diğer tekliflere destek olarak Meclis
Başkanlığına da sunmuş bulunmaktayız.
Saygıdeğer
milletvekilleri, şanlı tarihimizin süreçlerinde de görüleceği
üzere Türk milleti sahip olduğu değerleri itibarıyla aileye ve
özellikle kadına büyük bir önem vermektedir. Ancak toplumsal yaşamda
söz konusu bu değer özellikle içinde bulunduğumuz 21inci
yüzyılın ilk çeyreğinden bu yana kadınlarımıza
yeteri kadar yansımamıştır. Ülkemizde olduğu gibi,
uluslararası alanda da rakamlara ve olaylara
bakıldığında aile içi kadına karşı
şiddetin giderek artan oranla gündemi işgal etmeye devam ettiği
görülmektedir. Avrupa İstatistik Ofisinin (Eurostat) 100 bin kişi
başına düşen kadın cinayetleri verisinde 189 cinayetle
Almanya başı çekmektedir, onu 124 cinayetle Fransa ve 89 cinayetle
Romanya izlemektedir. Kadına karşı şiddet olaylarında
kadınları koruyucu önlemleriyle günümüzde tüm Avrupaya örnek
gösterilen İspanyada dahi kadın cinayetleri her yıl
artış içindedir. Diğer taraftan, cinsiyet eşitliği
bakımından örnek gösterilen Finlandiya, kadın cinayetleri
bakımından Avrupa Birliği içindeki en yüksek oranlardan birine
sahip ülke olarak ön sıralarda yer almaktadır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, kadına karşı şiddete yönelik rakamlara
İçişleri Bakanlığımızın verilerinden de
baktığımızda 2018de 279, 2019da 336 olan kadın
cinayeti sayısının 2020de 268e düştüğü, 31
Aralık 2021 tarihi itibarıyla da 307 olarak gerçekleştiği
görülmektedir. Kadir Has Üniversitesi tarafından bu yıl 8incisi
düzenlenen Türkiye'de Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı
Araştırması 2022 sonuçları da bu konuda bizlere farklı
bilgiler sunmaktadır. Araştırmaya göre, kadınların
yüzde 70i şiddeti ilk sırada belirtirken, erkeklerin yüzde 63ü de
kadınların yaşadığı en büyük sorunlarda 1inci
sıraya şiddeti koymaktadır. Yine, araştırmaya göre
Kadının Toplumda Yaşadığı En Büyük Sorun
başlığında şiddeti yüzde 7yle işsizlik, yüzde
5,4le eğitimsizlik, yüzde 5,1le sokakta baskı ve taciz, yüzde 4le
aile baskısı, kadın-erkek eşitsizliği de yüzde 4
olarak takip etmektedir. Dikkat çekici bir başka tespit ise bireylerin
eğitim seviyesi arttıkça şiddetin boşanma için yeterli
sebep olduğu düşüncesinin de artmasıdır; ilkokulda bu oran
yüzde 69, lisede yüzde 73, yüksekokulda yüzde 77dir. Buna ilaveten,
boşanmış bir kadının iffetinin eski kocasını
ilgilendirmediği görüşünün tüm eğitim seviyelerinde yüzde 70in
üstünde olduğu gözlemlenmektedir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, şiddet kavramı kişiye veya bir gruba yönelen
fiziksel, cinsel, psikolojik, sözel türleri bulunan cebir ve zorlamayı
ifade etmek için kullanılan bir kavramdır. Şiddetin çok
geniş bir yelpazede gerçekleşmesi ve hatta kişinin kendisi
tarafından yine kendisine yöneltilen fiiller şeklinde de ortaya
çıkabilme durumu söz konusudur. Bu yüzden tanımlanması ve
sınırlarının belirlenmesi oldukça güçleşmiş ve
zaman almıştır. Gelinen noktada şiddet, özgürlüklerin ve
hakların kısıtlanmasını da içerecek bir
genişlikte tanımlanmıştır yani bir kişi, grup ya
da topluluk üzerinde hâkimiyet kurarak o kişi, grup veya topluluğu
istismar etmek amacını taşıyan her türlü eylem ve niyeti
ifade edecek genişlikte bir kavrama evrilmiştir. Hukukumuza ise
şiddet kavramı ilk olarak 6284 sayılı Ailenin
Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair
Kanunla girmiştir. Kanunda şiddet kavramı yalnızca
fiziksel güç uygulamak olarak değil, gerek ruhsal gerek sözlü gerekse
ekonomik şiddet olarak geniş anlamda
tanımlanmıştır. Bu kapsamda Kadının Statüsü Genel
Müdürlüğünün yayınladığı bildirgede kadına yönelik
şiddeti kadınlara fiziksel, cinsel veya psikolojik acı veya
ıstırap veren veya verebilecek olan cinsiyete dayalı bir eylem
veya bu tür eylemlerle tehdit etme, zorlama veya özgürlükten yoksun
bırakma şeklinde tanımlanmaktadır. Bu tanımdan da
anlaşılacağı üzere kadına yönelik fiziksel, sözlü,
duygusal, psikolojik, ekonomik ve cinsel olmak üzere farklı türlerde
şiddet olayları yaşanmaktadır.
Günümüzde -az önce ifade
ettiğim gibi- kadını koruma tedbirleriyle tüm Avrupaya örnek
olarak gösterilen İspanyanın bu sürece nasıl geldiğine de
kısaca değinmek isterim: 1997de 60 yaşındaki Ana Orantes,
yetkililere defalarca şikâyette bulunmasına rağmen eski eşi
tarafından dövülüp, balkondan atılıp yakılarak
öldürüldüğünden beri İspanya, kadına karşı
şiddeti önleme konusunda önemli çaba sarf etmiştir. İspanyada
yasal düzenleme olarak en büyük adım, 2004te kadına yönelik
şiddet alanında entegre kanunun yürürlüğe girmesiyle
atılmıştır. Kanunla, aile birliği içinde veya
sevgililer arasında meydana gelen şiddet, devletin bir sorunu olarak
değerlendirilmiştir; ardından, yine önemli ve kapsamlı bir
düzenleme de Aralık 2017de gerçekleşmiştir. Temsilciler Meclisi
ve Senatoda iktidar ve muhalefet partilerinin uzlaşmasıyla 292 tedbir
içeren Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddete Karşı Devlet
Paktı kabul edilmiştir. İspanyada 2003-2010 arasında
kadın cinayetleri sayısı 68 iken 2011-2020 yılları
arasında rakam 52ye kadar düşmüştür.
Saygıdeğer
milletvekilleri, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de gerek kadına
gerekse çocuklara yönelik şiddetin önlenmesine dair düzenlemeler,
uygulamalar hayata geçirilmiştir ve geçirilmeye de devam edilmektedir. Bu
kapsamda, Türkiyede kadına yönelik şiddeti önlemek amacıyla
gerçekleştirilen önemli aşamalardan biri de 1986da
Birleşmiş Milletlerin Kadına Karşı Her Türlü
Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması
Sözleşmesi olan CEDAWın kabul edilmesi olmuştur. Ardından,
1987 yılında kadın ve erkek arasındaki ayrımcılığın
sona ermesi amacıyla mülga Devlet Planlama Teşkilatı bünyesinde
Kadına Yönelik Politikalar Danışma Kurulunun kurulmasıyla
başlayan süreç izleyen yıllarda kadına ve çocuğa
karşı şiddetin önlenmesi için çok sayıda
çalışmayı hayata geçirmiştir. Bu kapsamda,
mevzuatımızda başta Anayasamız olmak üzere gelişen
toplumun ihtiyaçları göz önünde bulundurularak kanunların ve
diğer mevzuatın iyileştirilmesi amacıyla -tıpkı
bugün olduğu gibi- önemli adımlar atılmıştır.
Yine, Türkiye'de şiddeti ortaya çıkaran risk faktörlerinin ortadan
kaldırılması ile kadının sosyoekonomik olarak
güçlenmesini hedefleyen birçok tematik strateji belgesi ve eylem planı da
bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
2012 yılında şiddete maruz kalan kadın ve çocuklara destek
sağlamak amacıyla kurulan şiddet önleme ve izleme merkezlerinin
de -kısa adıyla ŞÖNİMin- başarıyla hizmet
verdiğine tanık olmaktayız. Son rakamlar çerçevesinde 81
ilimizde bulunan ŞÖNİMler 149 kadın konukevi ve 383 sosyal
hizmet merkezi ve şiddetle mücadele irtibat noktalarıyla kadına
ve çocuklara karşı şiddet için mücadele vermektedirler.
Diğer taraftan, kadına şiddete karşı destek hattı
olarak anılan KADES mobil uygulamasından da oldukça başarılı
sonuçlar elde edilmiştir. Şiddetin önlenmesi konusunda hayata geçirilmek
istenen tüm çabaları desteklediğimizi buradan bir kez daha özellikle
belirtmek istiyoruz.
Saygıdeğer
milletvekilleri, malumlarınız olduğu üzere, Milliyetçi Hareket
Partisinin de yer aldığı ve desteklediği kadına
yönelik şiddetin önlenmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulan
araştırma komisyonunun raporu geçtiğimiz mart ayında Genel
Kurulda görüşülerek kabul edilmiştir. Komisyon raporunda 17 ana
başlık altında 42 tespit ve 547 öneriye yer vermiştir. Bu
önerilerin hayata geçirilmesi hususunda da Milliyetçi Hareket Partisi olarak
tereddütsüz desteklerimizi sürdürmeye devam edeceğiz.
Kıymetli
milletvekilleri, hekimliğin bir meslek olduğu hepimizin malumudur;
öte yandan, tıbbi girişimin kendine özgü risk ve sapmaları da
bulunduğu bilinen bir hakikattir. Dolayısıyla oluşabilecek
her kötü sonuçtan hekimlerimizin sorumlu tutulması da beklenmemelidir. Bu
bakımdan, özellikle cerrahi müdahalelerde bulunan
doktorlarımızı tazminat baskısından kurtaracak,
onların rahat ve güven içerisinde, kendinden emin bir biçimde görev
yapmalarını sağlayacak düzenlemelerin teklif metninde yer
alması da büyük bir beklentiyi karşılamış
olacaktır.
Ayrıca, ülkemizde cerrah
ihtiyacı her geçen gün artmaktadır. Bugün tıp fakültesini
bitiren yeni bir pratisyen hekim, girmiş olduğu TUS
sınavlarında cerrahi bölümü tercih etmemekte ve cildiye, fizik tedavi
gibi herhangi bir operasyonel faaliyet göstermeyen, gerektirmeyen bölümleri
tercih etmektedir. Bu da cerrahi dallarındaki açığı her
geçen gün artırmaktadır. Bu sebeple bu kanun teklifinin malpraktis
davaları bakımından çıkartılması da büyük bir
ihtiyacı karşılayacak ve hekimlerimizi rahatlatacaktır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, gecesini gündüzüne katarak cefakârca çalışan
sağlık görevlilerimizin oluşturduğu grup, ülkemizin en yüksek
tahsilli insan gücünü oluşturan gruplar içinde yer almaktadır. Bunun
için de kanun teklifini oldukça önemsiyor ve değerli buluyoruz. Diğer
taraftan, son günlerde yaşanılan -oldukça üzüntü duyduğumuz-
sağlık çalışanlarına yönelik
saldırıları esefle kınamaktayız. 2021
yılında sağlık
çalışanlarına yönelik saldırıların yüzde 62
oranında arttığı bu alandaki araştırmalarla
tespit edilmiş olup her 4 saldırıdan 3ünün faili de hastalar ve
yakınları olmuştur. Sağlık
çalışanlarına yönelik şiddet vakalarını
şiddetle lanetliyoruz. Şifa dağıtan kardeşlerimize
yönelik saldıranların -her kim olursa olsun- en ağır
biçimde cezalandırılması gerektiğine inanıyoruz. Bu
bakımdan, sağlık kurum ve kuruluşları sıfır
toleranslı alan ilan edilerek buralarda şiddet uygulayanlara da ek
olarak acil tıp hizmetleri dışındaki kamu sağlık
hizmetleri ücretli hâle getirilmelidir. Bu tip caydırıcı
tedbirler, sağlık çalışanlarımızı daha da
güvenlikli hâle getirebilecektir.
Diğer
taraftan, sağlık çalışanlarımızın maaş
ödeme sistemlerinde ve mali haklarında önemli iyileştirmeleri
içerecek düzenlemeler ile hemşireler ve sağlık memurları
başta olmak üzere 3600 ek gösterge uygulamasının da MHPnin
güçlü desteğiyle kısa zamanda bu kutlu çatı altında
görüşülüp yürürlüğe gireceğini belirtmek isteriz.
Sayın
milletvekilleri, kadına ve çocuklara yönelik şiddeti önleme konusunda
önemli gördüğümüz bir önerimizi buradan ifade etmek isterim. Eğitim
sistemimize toplumsal cinsiyet, kadın-erkek eşitliği, aile içi
şiddet, kadına yönelik şiddet gibi konular içeren derslerin
küçük yaşlardan itibaren uygulanmak üzere entegre edilmesi bizi ülke
olarak bu alanda ön sıralara çıkaracaktır. Diğer taraftan,
yürürlükteki politika dokümanlarının etkin uygulanmasının
kadına yönelik şiddetle mücadelede tüm tarafların eş güdüm
içerisinde hareket etmesiyle başarıya ulaşabileceği bir
başka gerçek olarak karşımızda durmaktadır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz teklifle takdir indiriminin nedenlerine
sınırlama getirilmekte; kasten öldürme suçunun kadına
karşı işlenmesi hâli suçun nitelikli hâlleri arasına
alınmakta; kasten yaralama suçunun kadına karşı
işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı dört aydan
altı aya çıkarılmakta; işkence suçunun kadına
karşı işlemesi hâlinde cezanın üç yıl olan alt
sınırı beş yıl hapse çıkarılmakta;
kadına karşı eziyet suçunun işlenmesi hâlinde iki yıl
olan alt sınır, iki yıl altı aya çıkarılmakta;
ısrarlı takip suçu ilk kez müstakil bir suç olarak Türk Ceza
Kanunu'nda düzenlenmekte; tehdit suçu mağdurunun kadın olması
hâlinde cezanın alt sınırı dokuz ay hapis cezasına
çıkarılmakta; sağlık kurum ve kuruluşlarında
görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya
görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçları
katalog suçları arasına alınmakta; sağlık
çalışanları hakkında sağlık mesleğinin
icrası kapsamında yaptıkları muayene, teşhis ve
tedaviye ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalardan kaynaklı
zararların tazmini için açılan davalarla ilgili Mesleki Sorumluluk
Kurulu karar verici olmaktadır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, yüreği vatan sevdasıyla yanıp tutuşan çok
sayıda gurbetçimiz yurt dışında yaşamaktadır. Bu
bağlamda, İngiltere Türk Dernekleri Federasyonundan değerli
dostumuz ve dava arkadaşımız olan Sayın Fırat Maden'in
18 Mart Çanakkale Zaferi anısına kaleme aldığı
şiirini -konuşmamın son bölümünde- sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Şiirin adı Ataya
Özlem:
Bir çift mavi göz
kanatlandı gökyüzüne,
Turnalar kanat
çırptı Ötüken'e doğru
Ve Tanrı
Dağlarına selam verdi;
Tek servetim
Türklüğüm. derdi.
Sürdü kır
atını bozkıra, yedi düveli yere serdi;
Soluklandı Vey
Irmağı kenarında,
Ve Kürşad'a selam verdi.
İçti Orhun'un
kaynağından,
Yoruldu kalbi, yalnız
Vatan için çarpan.
Yırtılsın
artık, gözlerdeki gafletten perde,
Dünya o zaman görecek hakikat
nerede!
Dört bir yana
atılsın yine Bozkurtların,
Varsın şehadet
kanımızda dolaşsın,
40 çerisiyle Kürşad
dahi,
Yağmur bekleyen ruhumuza
salınsın!
Buradan dünyanın
neresinde olursa olsun vatan, millet, Türklük sevdasıyla yaşayan tüm
vatandaşlarımıza sevgi ve saygılarımızı
yolluyor, Milliyetçi Hareket Partisi olarak kanun teklifinin kadına ve çocuklara
karşı şiddetin önlenmesinde oldukça etkili sonuçlar
doğuracağına inanıyor ve görüşülmekte olan mezkûr
kanunu destekleyeceğimizi ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
BAŞKAN Sataşma
yok, 60a göre bir dakika açıklama var.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yok, sataşmadan istemedim.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Beştaş.
Yerinizden bir dakika
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
28.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Şanlıurfada mermi, mayın ve benzeri şekilde katledilen
çocuklara ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
10 yaşında bir
çocuk, Yusuf Yücelin geçtiğimiz hafta Ceylanpınarda dedesinin
evinde bir mermi kafasına isabet etmişti ve bugün, maalesef,
bulunduğu yoğun bakımda hayatını kaybetti. Öncelikle
ben ailesine ve tüm sevenlerine başsağlığı diliyorum.
Açıkçası, bu kaçıncı Kürt çocuğu burada mermi,
mayın ve benzeri şekilde katlediliyor ve biz bunu anlatıyoruz
-söylemeyeceğim, söylemek istemiyorum- ama bunun çözümü öncelikle
cezasızlık politikasının son bulmasıdır.
Ceylanpınar'da Bu mermiler daha çok sınırın diğer
tarafından geliyor. deniliyor ama bu netleşmiyor ve çocukların
ölümlerine sebep olan bu olaylar aydınlatılmıyor.
Ben tekrar ailesine
başsağlığı diliyorum ve acılarını
hakikaten yürekten paylaşıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Savaş siyaseti, savaş politikası
çocukları öldürmeye devam ediyor. Daha geçenlerde Muharrem Aksan yine
Urfa'da savaş mühimmatı patlaması sonucu yaşamını
yitirmişti. Bu son çocuk olsun diyorum, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Allah rahmet
eylesin.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
2.-
Ankara Milletvekili Lütfiye Selva Çam ve 109 Milletvekilinin Türk Ceza Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/4290) ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporlarının (S. Sayısı: 323)
(Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Sayın Züleyha Gülüm.
Buyurun Sayın Gülüm.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM
(İstanbul) Şimdi, görüştüğümüz yasa ne için deniliyor?
Kadınlara ve sağlık emekçilerine yönelik şiddeti önlemek
iddiasıyla getirildi. Aslında kamuoyunun baskısıyla
getirildi, İstanbul Sözleşmesi'nden geri çekilmeye
kadınların gösterdiği tepki sonucu olayların üstünü örtmek
üzere kadına yönelik şiddeti, sağlık emekçilerine yönelik
şiddeti önlüyormuş gibi görüntü vermek üzere getirilmiş bir yasa
teklifinden bahsediyoruz; gerçekte, çözüm üreten bir yasa teklifi değil.
Peki, önce şunu sormak
gerekiyor: Gerçekten yasal düzenleme yapmak yetiyor mu? Bizzat şiddeti
önlemesi gereken İçişleri Bakanlığı ve onun emrindeki
kolluk kuvvetleri bu şiddeti uyguluyorsa, açıkça yasalar ihlal
ediliyorsa ve bu yasaları ihlal edenler cezasızlıkla
ödüllendiriliyorsa hangi yasayı çıkarırsanız
çıkarın ne sonuç üretecek? Elbette ki hiçbir sonuç üretmeyecek. En
yakın örneğini nerede yaşadık? Partimizin genel merkezine
bizzat İçişleri Bakanlığınca yürütülen bir
provokasyonda gördük. Erkek devlet saldırganlığı, yine,
öncelikli olarak hedefine bir kadını aldı. Saldırgan polis,
arkadaşımız Ayşe Acar Başaranı çivilemekle
tehdit etti; ne bir engelle karşılaştı ne hakkında bir
gözaltı yapıldı ne de soruşturma açıldı; aksine,
arkadaşlarımız gözaltına alındı.
Dolayısıyla ne yasalarınızın ne de aslında sizin
uygulamalarınızın kadına yönelik şiddeti engellemek
gibi bir derdinin olmadığı çok açık. Partimizi ablukaya alarak,
bizleri tehdit ederek, provokasyonlarla hedef göstererek özgürlük
mücadelemizden vazgeçireceğinizi sanıyorsanız,
yanılıyorsunuz. Biz kadınların şiddete,
zorbalığa boyun eğeceğini sanıyorsanız,
yanılıyorsunuz. Ayşe Acar Başaranın da biz
kadınların da bu ucuz tehditlerden korktuğunu
sanıyorsanız, yine yanılıyorsunuz. Bizler,
yıllardır özgürlük mücadelesi veren kadınlarız,
yılmayız, korkmayız ama sizi de biliyoruz. Siz, 8 Martta gazla,
copla, gözaltılarla durduramadığınız Susmuyoruz,
korkmuyoruz, itaat etmiyoruz! diyen yüz binlerce kadının sesinden
korkuyorsunuz. Siz, İstanbul Sözleşmesi bizim, vazgeçmiyoruz! diyen
milyonlarca kadından korkuyorsunuz. Siz, Nevroz alanlarını
dolduran milyonlardan korkuyorsunuz. Siz, sermayeyle ortaklaşıp
hakkını yediğiniz on binlerce işçinin, emekçinin alın
teri için verdiği mücadeleden, 1 Mayıs alanlarındaki
dayanışmasından korkuyorsunuz. Bizler, sizlerden korkmuyoruz ama
siz, hapishanelerde siyasi rehine olarak tuttuğunuz Gültan
Kışanaktan, Sebahat Tuncelden, Figen Yüksekdağdan, Mücella
Yapıcıdan, Aysel Tuğluktan ve binlerce özgürlük mücadelesi
veren kadından korkuyorsunuz. Bir yandan, kadınların en önemli
kazanımlarından biri olan İstanbul Sözleşmesinden tek bir
erkeğin kararıyla çıkıyorsunuz. 25 Kasımda, 8 Martta
şiddete, tacize, kadın cinayetlerine ses çıkaran
kadınları polis şiddetiyle susturmaya
çalışıyorsunuz.
Çocuk teslimi
düzenlemeleriyle erkeklerin çıkarlarını önceleyerek
kadınların can güvenliğini hiçe sayıyorsunuz. Nafaka
hakkını tartışmaya açarak kadının evdeki
şiddete mahkûm olmasını istiyorsunuz. Kadınları,
esnek, güvencesiz, düşük ücretli işlere yani aileye ve erkeğe
mahkûm edip her türlü sömürüye açık hâle getiriyorsunuz. Kürtajı
fiilî olarak engelliyor, kadınların kendi bedenleri, hayatları
ve kimlikleri hakkında kararlarını vermesini engellemeye
çalışıyorsunuz.
Canları pahasına
boşanmaya, Şiddete dur! demeye çalışan
kadınları korumuyorsunuz. 6284 sayılı Yasayı
hakkıyla uygulamıyorsunuz. Katliam seviyesine çıkmış
erkek egemenliğinin yarattığı erkek şiddetini
durdurmak gibi bir niyetiniz yok. Şimdi de kalkmış, göstermelik
bir yasayla sorunun üstünü örtmeye kalkıyorsunuz. TCKde etkisiz ceza
artırımlarıyla kadınların asıl taleplerini görmezden
geliyor, gelen tepkileri de susturmaya çalışıyorsunuz.
Bu yasa teklifinde
şiddet önlenmiyor, kadınların senelerdir talep ettiği
düzenleme ve politikalar geçiştirilmeye çalışılıyor.
Yasa teklifinde ne kadın-erkek eşitsizliğinden ne de toplumsal
cinsiyet eşitsizliği gibi İstanbul Sözleşmesini
hatırlatan hiçbir tanımdan söz etmiyorsunuz, ısrarla,
kadına yönelik erkek şiddetinin asıl kaynağının
üstünü örtmeye çalışıyorsunuz. Erkek egemenliğinin
yarattığı erkek şiddetini tariflememek için, yasaya
geçirmemek için özel bir uğraş veriyorsunuz, hâlbuki erkek egemenliğinden
kaynaklı erkek şiddeti olarak tariflediğinizde, bir
kadının bir kadına karşı işlediği suç da
yapılan ceza artırımları arasında sayılacak ve bu
koşulda, bir kadının kadına karşı
işlediği suç da ağırlaştırılmış
olacak. Sırf erkek egemenliğini yazmamak için, sırf toplumsal
cinsiyet eşitsizliğini yazmamak için ceza yasalarıyla
oynuyorsunuz.
Yargının erkeklik
indirimlerinden biri olan iyi hâl indiriminde bir değişiklik
yapmış gibi gösteriyorsunuz, kravat takarsan indirim yapmam ama
nasıl pişman olduğunu iyice anlatırsan cezanı
hafifletirim diyorsunuz. Bu maddeyle âdeta, faile
pişmanlığını nasıl göstereceğini
öğretiyorsunuz. Şunu açık söyleyelim: Failden
pişmanlık gerekçelerini açıklamasını istemek erkek
yargının cezasızlık uygulamalarını
meşrulaştırmak demek. Yasayla âdeta, fail erkeklere
pişmanlık rolü yaptırmaya çalışıyorsunuz. Bir de
sanki hâkim zaten verdiği her kararda gerekçe yazmak zorunda
değilmiş gibi Hâkim gerekçe yazsın. diyorsunuz. Anayasanın
141inci maddesi Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak
yazılır. diyerek zaten hukuki güvenliği sağlamıyor
muydu? Hukuk devleti olmaktan çoktan vazgeçildiğini, hâkime Gerekçe yaz.
hatırlatması bile tamamen açığa çıkarıyor.
Kadına ve çocuklara
yönelik suçlarda takdirî indirim olmaz, takdirî indirimin gerekçesi de olmaz.
Erkek egemenliği kaynaklı olarak kadınlara ve çocuklara
karşı işlenen suçlarda takdirî indirimlerin yani erkeklik
indirimlerinin tümden ortadan kalkması gerekiyor.
Haksız tahrik indirimi
de kadına yönelik suçlarda yıllardır bir cezasızlık
aracı olarak kullanılıyor. Faillerin erkeklik savunmaları
yargı tarafından meşru sayılıyor, hâlbuki
kadınlar hayatlarını korumak için öldürmek zorunda
kaldığında haksız tahrik indirimi alamıyor ama
erkekler daha az ceza alsın diye her türlü gerekçe meşru
sayılıyor. Bunun son örneklerinden birini Yargıtay Ceza Genel
Kurulunun Hatice Kaçmaz kararında gördük. Hatice Kaçmaz, evlenme teklifini
kabul etmediği için Orhan Munis tarafından 15 yerinden
bıçaklanarak öldürüldü. Yargıtay Ceza Genel Kurulu ne dedi? Kabul
etseydi öldürülmezdi. dedi. Yani erkeklerin tahakkümünü, erkeklerin
hakimiyetini kabul etmemiz isteniyor aslında bu kararla.
En üst merci olan
Yargıtay dahi erkeği korumak için her türlü yolu deniyorken erkek
egemenliğinden kaynaklanan suçlarda takdir hakkının erkek
yargıya verilmesi kabul edilemez. Haksız tahrik indirimi veya iyi hâl
indirimi olan erkeklik indirimlerinin tamamen yasadan
çıkarılması gerekiyor ama kanun teklifinde buna ilişkin de
hiçbir düzenleme göremiyoruz. Kadına yönelik suçlarda
ağırlaştırılmış hâl kapsamına alma ve
cezalarda artırma yoluna gidilmiş ancak hepimiz çok iyi biliyoruz ki
ceza miktarları çok düşük, ceza infaz sistemi erkek faillere yönelik
etkili bir ceza yöntemi olarak uygulanmıyor. Örneğin,
ısrarlı takip suç olarak tanımlanmış. Hepimiz
biliyoruz, çoğu cinayetin öncesinde fail erkeğin bilerek
ısrarlı takip eylemi vardır ama suç için belirlenen cezanın
burada da bir karşılığı yok. Cezanın alt
sınırı basit hâlde altı ay ve nitelikli hâlde bir yıl
yani toplumun deyişiyle, yatarı bile olmayan, paraya çevrilebilecek,
ertelenebilecek miktarlardan bahsediyoruz yani bir etkisi olmayacak.
Yine, ısrarlı
takip, şikâyete bağlı bir suç olarak tanımlanıyor.
Kadınların şikâyetten vazgeçmesi için erkekler tarafından
nasıl tehdit edildiğini, ailesiyle, yakınlarıyla,
çocuğunu öldürmekle nasıl tehdit edildiğini hepimiz biliyoruz.
Bu tehditlere karşı kadınlar korunmuyor iken şikâyete
bağlı olması binlerce ısrarlı takip suçunun
cezasızlıkla sonuçlanmasına yol açacak. Yine, bu yasa teklifine
göre, ısrarlı takip suçunun tanımlanması sadece
ayrılık kararı verilen, nitelikli hâli için ayrılık
kararı verilen veya boşanılan eşe karşı işlenmesi
hâlinde gerçekleşiyor; oysa, erkekler, kadınlara yönelik
ısrarlı takip suçunda tanıdığı,
tanımadığı, herhangi bir ilişki biçimi
olmadığı ya da sevgilisi, arkadaşı olduğu
kadınlara yönelik de bu suçu işliyor. Yine burada kadınlar arasında
bir ayrım yapılmış, medeni hâl
ayrımcılığı üzerinden Kadınlar sevgilisi olan ya
da hiç tanımadığı erkekler tarafından
ısrarlı takibe uğradığında basit hâli
uygulayacağız. diyorsunuz.
Teklifte yalnızca
kadına yönelik yaralama suçu tutuklama tedbirleri arasında
sayılıyor, diğer suçlarda yine bu yönlü bir sıralama yok.
İşkence, eziyet, tehdit ve yaralama suçları kadına yönelik
olması hâlinde ceza artırımına gidilmiş; evet, ama bu
suçların da bir yatarı yok. Failler cezaevine girmeden
salıverileceği gibi ceza miktarları da aslında
caydırıcılıktan uzak.
Özellikle, işkence
suçundan bahsetmek gerekiyor. Türkiyede işkence suçunun bir
karşılığı yok aslında; yasal düzenlemede var ama
fiiliyatta ne soruşturma açılıyor ne davalar görülüyor ne de
açılabilen davalarda bir ceza karşılığını
görebiliyoruz. Polisin, devlet görevlisinin, gardiyanın sokaklarda,
eylemlerde, gözaltılarda, hapishanelerde yaşattığı
işkencelerin soruşturulup cezalandırılabilmesi bir yana,
bizzat iktidarın bir politikası olarak işkenceyi uygulama
düzenli olarak sürdürülüyor. Kandıra Hapishanesinde işkence gören,
cinsel şiddete uğrayan ve intihara sürüklenen Garibe Gezer bunun en
somut örneklerinden biriydi ve yine cezasızlıkla sonuçlandı.
Cezaevlerinde hâlen çıplak arama işkencesi sürüyor, reddeden
kadın mahpuslar darbediliyor, disiplin cezalarına maruz
bırakılıyor, kadınlara karşı işlenen hangi
işkenceye ilişkin soruşturma yürütüldü de bir ceza aldı da
şimdi de artırımdan bahsediyorsunuz.
Yine, bizzat devlet eliyle
kadınlara yoksulluk dayatılıyor. Yoksulluk demek, kadına
yönelik şiddetin çok daha fazla artması demek. Daha beş gün önce
dört aylık bebeği olan KHKli öğretmen Emine Üzel
yaşamına son verdi, intihar gibi gözükse de bu bir intihar
değil. Kadınlar KHKlerle, farklı yöntemlerle
yoksullaştırıldığı için intihara sürüklendiler
yani aslında bir cinayet işlendi.
Kadına yönelik erkek
şiddeti, yasalarla oynayıp iktidarınızın
reklamını yaparak çözeceğiniz bir konu değil. Kadına
yönelik erkek şiddeti ve erkek devlet şiddeti önlenmek isteniyorsa
sorunun kaynağının öncelikle doğru konulması
gerekiyor. Erkek egemenliğinden kaynaklanan bir ilişki biçimi ve
bundan kaynaklı bir şiddet olduğu, iktidarınızın
da bu egemenliği her gün siyasetiyle, sözleriyle büyüttüğü
gerçeğinin ortaya konulması gerekiyor. Bu yasa teklifi
hazırlanırken ne Komisyon aşamasında ne de bu aşamada
erkek egemenliğinin yarattığı şiddetle mücadele eden
feministlerin, kadın örgütlerinin, sivil toplum örgütlerinin deneyimlerine
ve taleplerine başvurulmadı, yine her zamanki gibi Biz yaptık,
oldu. zihniyetiyle, bir torba yasa mantığıyla önümüze
getirildi. Biz kadınlar, sorunun asıl mağdurları ve
muhatapları olarak senelerdir, her yerden, erkek şiddetine
karşı mücadele yöntemini ve taleplerimizin ne olduğunu
haykırıyoruz ve diyoruz ki: Erkek şiddetiyle mücadele ceza
yasalarına sıkıştırılmadan bütüncül bir biçimde
ele alınmalıdır. İstanbul Sözleşmesinden geri çekilme
kararı bir an evvel geri alınmalı, sözleşmenin her bir
maddesi kadınların yaşama hakkı, güvenlik hakkı,
özgürlük hakkı ve ekonomik hakları bakımından hayati
değer taşıdığından bir an önce hayata
geçirilmelidir. Tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi ve CEDAW kadınlar lehine iç hukukta ve mahkeme
kararlarında esas alınmalıdır. 6284 sayılı Kanun
etkin ve doğru biçimde uygulanmalı, birçok kadının
hayatını kurtaracak bu yasa bir an önce doğru düzgün hayata
geçirilmelidir. Önemli olan yasa yapmak değil, yasanın etkin biçimde,
bütüncül politikalarla uygulanmasıdır. Karakollardan, adliye
salonlarından kadınlar artık geri çevrilmesin, koruma
kararları kolayca verilsin, kadını şiddetten koruma
yöntemleri geliştirilsin diyoruz.
Şiddetin temeli erkek
egemenliğinin yarattığı toplumsal cinsiyet
eşitsizliğidir. Bu cinsiyet eşitsizliğini önleyici,
bütünlüklü politikalar tümüyle devreye sokulmalıdır. Erkek egemen
sistemden kaynaklı kadına yüklenen bakım emeğini devlet
üstlenmeli, bunun dışında kalan işlerin erkeklerle ortak
paylaşılmasına yönelik çalışmalar
yapılmalıdır. LGBT+lara, mültecilere, farklı etnik köken
ve inanç gruplarına, siyasi düşünceleri nedeniyle
ayrımcılığa uğrayanlara yönelik suçlarda da özel
düzenleme yapılmalı, bu suçların kaynağı ortaya
koyulmalı, bu suçlar nefret saikiyle işlenmiş olması
nedeniyle nitelikli hâller arasında sayılmalı ve cezalar
artırılmalıdır. Eğer bütün bu tedbirler dikkate
alınırsa gerçekten kadına yönelik şiddet
açısından çözücü politikalar üretilebilir.
Diğer bir mesele
sağlıkçılar. Yine, burada da hikâyeden bir yasa teklifi
getirilmiş durumda. Neoliberal politikalar devam ettikçe
sağlıkta şiddetin de önüne geçilmesi mümkün değildir.
Hastaneler ticarethaneye, hastalar müşteriye dönüştürülmüş
durumda. Devlet hastanelerinde yoksul halk sıra bulamıyor. Kapı
önünde sıra olmasın. diye getirilen MHRS sisteminde sıra yok.
Muayene sırası bulabilene beş dakika ayrılıyor. Bu
aşırı yoğunluk hekim-hasta ilişkisini bozuyor.
Şiddet, bu tıkanmış sistemin bir sonucu olarak
gelişiyor ve olağanlaşıyor.
Sağlık sorunu son
yirmi yıldır ülkeyi yöneten siyasi iktidarın sorumluluğunda
ancak bu düzenlemeyle sağlıkta şiddet konusu da
geçiştirilmeye çalışılıyor. Sağlıkta
şiddetle mücadele sadece faillerin cezalandırılmasıyla veya
karşılığı olmayan ceza artırımlarıyla
mümkün değil.
Türk Tabipleri
Birliğinin verilerine göre, sağlıkta şiddeti gösteren beyaz
kod bildirim sayısı 2020de 11.942 iken 2021de beyaz kod bildirim
sayısı 29.826ya yükselmiş. Yine TTBnin yaptığı
anket sonuçlarına göre hekimlerin yüzde 84ü meslek hayatlarında en
az 1 kez fiziksel veya sözel şiddete uğramış ancak
bunların yarısı beyaz koda yansıtılabilmiş yani
önemli bir oranın yansımadığı beyaz kod verilerine
göre bile 2021 yılında Türkiyede günde ortalama 80den fazla
sağlıkta şiddet vakası yaşanmış.
İktidarın
sağlık alanında yürüttüğü politikalar sağlık
emekçilerine şiddet, ölüm, çaresizlik, umutsuzluk olarak geri dönüyor ve
sağlık emekçilerinin dayanılmaz çalışma koşulları
tüm taleplere rağmen düzeltilmiyor. Hekimler çözümü öncelikle istifa
etmekte, emekli olmakta veya ülkeyi terk etmekte arıyor şu an.
Türk Tabipleri
Birliğinin, sağlık sendikalarının defalarca
şiddete karşı sunduğu çözüm önerilerinin üstü örtülüyor. Bu
yasa teklifinde bir kez daha görüldüğü gibi, iktidar, kendi palyatif,
sorunun temelinden uzak ve torba yasaya sıkıştırılan
düzenlemelerle talepleri geçiştirmeye çalışıyor. Hâlbuki
sağlıkta şiddet de kadına yönelik şiddette olduğu
gibi öngörülebilir ve önlenebilir bir sorun. Tıkanmış
sağlık sisteminin aynı şekilde sürdürülmesi ve
derinleşen ekonomik buhran şiddeti artırıyor. Öncelikle,
şiddetin kaynağı çözülmek zorunda.
Türk Tabipleri
Birliğinin, sağlık sisteminin halk yararına
değiştirilmesi, hekimlerin yaşama, çalışma ve ekonomik
koşullarının düzeltilmesi amacıyla
başlattığı Sağlığımız İçin
Hekimlere Kulak Verin! başlıklı kampanyada 10 acil talep var.
Koruyucu sağlık hizmetleri esas alınsın. Birinci basamak
sağlık hizmetleri güçlendirilsin, hastalık değil
hastalanmama üzerine kurulu önleyici politikalar uygulansın.
Basamaklı bir sağlık sistemi modeline geçilsin. Beş
dakikada sağlık olmaz, hekimlerin hastalarına yeterli süre
ayırmalarını sağlayacak uygun çalışma
koşulları sağlansın. Nüfus başına hekim ve
sağlık çalışanı sayısı nitelikli
sağlık hizmeti için gerekli ve yeterli düzeye
çıkarılsın. Şehir-şirket hastaneleri
politikasından vazgeçilsin. Geleceğimizi ipotek altına alan
şirketleşmiş hastanelerden vazgeçilsin. Sağlık
hizmetleri bilime ve halk sağlığına uygun yapılandırılmış
kamu ve üniversite hastanesine verilsin. Sağlığa ayrılan
bütçe artırılsın. Sağlık, herkes için parasız,
hekimlerin ve emeklilerinin karşılığını
alabilecekleri bir şekilde düzenlensin. Katkı payları adı
altında kalem kalem ücretlendirmeye son verilsin. Hekimlerin gelirleri,
emeğinin karşılığı, insanca yaşanabilir,
emekliliğe yansıyacak tek ödeme olarak sağlanmalı. 7200 ek
gösterge uygulansın. Etkili bir sağlıkta şiddet yasası
çıkarılsın. Covid-19 meslek hastalığı
sayılsın.
Sağlık sisteminin
eksiklerinin sorumluluğu sağlık çalışanlarına
yıkılamaz. Sağlık hizmetlerinden kaynaklanan zararlarda
hastaların kayıpları kamu tarafından üstlenilmeli, ödenecek
tazminatlar hekim ve sağlık çalışanlarına
yansıtılmadan vakit kaybetmeksizin
karşılanmalıdır. Hekimler üzerinde baskılara son
verilmeli, aile hekimliği, ceza yönetmeliği, mobbing, KHK, arşiv
taraması ve güvenlik soruşturması gibi baskıcı
uygulamalardan vazgeçilmelidir. Tıp ve tıpta uzmanlık eğitiminde
nitelik öncelikli olmalı, tıp eğitimi ve tıpta uzmanlık
eğitimi alanının uzmanlarının ve meslek örgütlerinin
önerileriyle nitelikli, uluslararası standarda uygun hâle getirilmelidir.
Hekimlerin örgütlenmesinin ve haklarını savunmasının
önündeki engeller kaldırılmalı, başta hekimlerin meslek
örgütü Türk Tabipleri Birliği olmak üzere hekim örgütlerini hedef alan
konuşmalardan, yasal düzenlemelerden vazgeçilmelidir. diyor.
İşte gerçekleşmesi gereken asıl düzenlemeler bunlar.
Şimdi yine
sağlıkla ilgili başka bir şeyden bahsetmek istiyorum,
otizm. Sağlık sisteminin ne hâle geldiğini gösteren başka
bir çarpıcı örnek: Sinan 20li yaşlarda otistik bir genç.
Beş altı ay önce kaldığı bakımevinde
ateşlendiği için hastaneye kaldırıldı. Burada, muayene
sonucu kaburgasının kırılmış olduğu,
vücudundaki izlerden şiddete maruz kaldığı ortaya
çıktı. Sinanın annesi Sinanı bakımevinden aldı
ancak maddi imkânsızlıklardan ötürü bakımevine geri
bırakmak zorunda kaldı. Sinan bir buçuk ay sonra Sakarya Arifiye
Bakımevine alındı. Bu tarihten sonra anneye Sinan hakkında
bilgi verilmedi, Öldüğü zaman haberdar ederiz. denilerek anne bilgisiz
bırakıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla)
Sinan, gizli olarak çekilen bir fotoğrafta, yatak olmayan bir odada,
zeminde çıplak biçimde uzanıyor ve aynı yere tuvaletini yapmak
zorunda bırakılıyordu. Sinanın barınma
koşulları, sağlık ve bakım koşulları
hakkında Sağlık Bakanlığı tarafından derhâl
araştırma yapılmalı, sorun bir an önce çözülmelidir.
Ayrımcılık, şiddet, saldırganlık insanların
yaşama haklarını, sağlık ve beslenme
haklarını engelliyor. Sinan sadece bir örnek, Sinan gibi binlerce
çocuk var.
Son olarak, bu ülkede
insanların şiddetten korunmasından bahsediyorsunuz ama daha
yakın zamanda bizzat devletin şiddetiyle karşı
karşıya kalanlar var. Vanın Edremit ilçesinde 80
yaşındaki Makbule Özer ile 79 yaşındaki Hadi Özer
hastalıklarına ve ilerlemiş yaşlarına rağmen, ev
hapsi, koruma talepleri reddedilerek yardım ve yataklık
yaptığı iddiasıyla tutuklandılar.
Düşmanlığın bile bir hukuku var, bir sınırı
var ama sizde bu sınır yok.
Makbule Özer ve Hadi Özer
derhâl serbest bırakılsın. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Turan Aydoğan.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Biraz esprili
başlayalım değil mi arkadaşlar? Bir bilmecem var desem
acaba bu kanun teklifini çıkaracak olan arkadaşlar Haydi sor, sor.
derler mi bilmiyorum ama burada da yoklar zaten; 5 arkadaşımız
var, Sayın Grup Başkan Vekili var. Ya, bilmece şu: İstanbul
Sözleşmesi nereye battı da çekildiniz, şimdi böyle makyajlayacak
kanun teklifleriyle kamuoyunu meşgul etmeye çalışıyorsunuz?
Neydi eksiği İstanbul Sözleşmesinin? Nedir 6284te size uymayan
şey? İstanbul Sözleşmesinden çekildikten sonra alelacele, kanun
yapma tekniğine aykırı, sokaktan adam getirseniz
kullanmayacağı ifadelerle beraber bu yaptığınız
kanun teklifini buraya getirmenizin temel nedeni, acaba zaman içerisinde 6284ü
de yok saydırmak mıdır? Koca bir kanun var. Bu getirdiğiniz
teklifin gerekçesinde, Fransız hukukuna varana kadar aslında hiçbir
dayanağı olmayan atıflarda bulunuyorsunuz ama on
yıldır yürürlükte olan kadına karşı şiddetle
ilgili 6284e yönelik tek bir atıfta bulunmuyorsunuz. Niye? Çünkü
siyasetin hukuka yansımaması gereken samimiyetsizliği bu
getirdiğiniz kanun teklifiyle beraber kendisini ortaya koyuyor.
İstanbul Sözleşmesini samimi olarak getirmediniz. Bayram ilan
ettiniz, 2011 yılında bazı çevrelerle beraber sokağa
döküldünüz. Hakkıydı bu, bakın, sözleşme çok
kıymetliydi. İstanbul'un adıyla anılan, çağa uygun,
gerçekten insan yaşamını teminat altına alabilecek bir
sözleşme yaptınız yani o dönemde yaptığınız
en iyi işlerden bir tanesini yaptınız. Sonra, Sayın Cumhurbaşkanı,
bir nisan ayı gece yarısı tekmeyi vurdu, kovayı devirdi.
Sağır kaldınız, dilsiz kaldınız, lal
kaldınız, tek kelime etmediniz. O sözleşme buradan bir kanunla
çıkmamış mıydı? Onun bir yürürlük kanunu yok muydu?
Anayasada Cumhurbaşkanının neyi yapıp neyi
yapmayacağı yazmıyor muydu? Aslında o çekilmeyle beraber
Meclisin yetkisi gasbedilmemiş miydi? Siz bu Meclisin milletvekili
değil miydiniz? Olduğunuz ortamlarda tek kelime etmediniz,
yattınız bir süre. Sonra, yine vahiy geldi galiba sarayın duvarları
arasında. Öyle ya, kadın cinayetleri var, ortalıkta bir dünya
problem var, İstanbul Sözleşmesinden çekilerek bunu azaltmak yerine
artırmaya neden olunmuş bir ortam var. E, ne yapalım? Makyaj
yapalım. Bu makyaj kanunu getiren arkadaşlarımız
-iddialı olarak söylüyorum- hukuk bilmiyorlar ya da kötü niyetliler.
İkisinden biri, üçüncü seçenek yok; ya hukuk bilmiyorlar ya kötü
niyetliler. Nerede görülmüş Anayasa normuna karşı, sıradan
bir kanunda normu tekrar yazarak kanun çıkarıp şirinlik
yaratmak? Hâkimleri, onları takdiri indirim nedenlerinden
uzaklaştıralım, sonra tadadi olarak
saydıklarımızı da yazarken gerekçelendirsinler. Bu Anayasa
sizi bağlamıyor galiba. Anayasanın 141inci maddesinde -Sayın
Cora, sen bilirsin, hukukçusun- bütün kararların gerekçesiyle
yazılacağı yazar değil mi? CMKde aynı hüküm
vardır, HMKde aynı hüküm vardır. Der ki Hâkimler
kararlarını gerekçeleriyle yazar. Mahkemeler kararlarını
gerekçeleriyle yazar. Siz bu kanun teklifinin 1inci maddesiyle neyin
şirinliğini yaptınız yine? Üçüncü sayfa haberlerinden
dolayı bir şirinlik mi yapmayı düşündünüz? Hâkim gerekçeli
yazacak. Yazmıyorsa sizin getirdiğiniz hâkimler yazmıyor. Bu
kepazeliği ikrar etmek zaten size yeterli. Ortalığı ilçe
başkanı hâkimlerle doldurdunuz; karar yazmayı da bilmiyorlar
zaten, gerekçe yazmayı da bilmiyorlar, gerekçelerini kalemlerindeki
birazcık daha tecrübeli kalemdeki müdüre ya da elemana
yazdırıyorlar. Bu utanç sizin zaten, utancınızın
ikrarını yapıyorsunuz burada. Anayasa 141i görmüyorsunuz,
CMKyi görmüyorsunuz, HMK 27yi görmüyorsunuz, hiçbir şeyi görmüyorsunuz,
Hâkimler, gerekçeli yazacaklar. Zaten gerekçeli yazmaları gerekiyor ama
sizin getirdiğiniz hâkimlerde bir sorun var. Onlar karar yazarken tarihe
geçtiler, dediler ki: Kadınların karnından sıpayı,
sırtından sopayı eksik etmemek lazım.
SALİH CORA (Trabzon)
Çok kaba bir cümle.
BAŞKAN Sayın
Cora, lütfen laf atmayın.
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Aynen, mahkeme kararında var, getiririm, önüne koyarım. Aynen
böyle, bu, halk deyimi, kullanan hâkime söyleyeceksiniz, yıllarca hâkimlik
yaptı İstanbulda.
Bir başka hâkim,
kırıtmayı kararına gerekçe yaptı Kadınlar
kırıtmamalı. dedi; bir başka hâkim, cilveli olmaktan
bahsetti; sizin getirdiğiniz hâkimler.
Aslında bunlar, hukuksal bir politik bulanıklığın
yarattığı alanda saçma sapan bir eğitimle ve saçma sapan
bir zihniyetle yargıyı işgal altına almış olan
şahısların verdiği kararlar. Kadınlar kırıtmayacak,
kadınlar cilveli olmayacak, kadının karnından sıpa,
sırtından sopa eksik olmayacak. E, daha ne olmayacak?
Anayasanın 10uncu maddesinde eşitlik ilkesinden bahsediliyor niye
hiç kimse erkeklerle ilgili karar verirken Erkekler de şunu, bunu yapmaz,
yapmamalı. diye... Kadına sizin o garip ahlakçı
tavrınızı dayatarak kararlar yazdırılıyor.
Hatırlar
mısınız, bir hâkim daha vardı, bir avukat hanımın
etek boyunu ölçmeye kalktı. Hatırladınız değil mi?
Duruşmadan çıkarmaya kalktı. O hâkim, önce soruşturuldu,
sonra tekrar mesleğine aynen başlatıldı, sonra aynı,
benzeri bir davranıştan dolayı sanıyorum ya istifa etti ya
meslekten el çektirildi.
SALİH CORA (Trabzon)
Gereği yapılmış.
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
- Ama hâkime baktığınızda zaten oturduğu yerde
objektif ve subjektif olarak güven veren bir hâkim değildi;
darmadağınık saçlar, saç, sakal birbirine karışmış.
Orada hâkim mi oturuyor, yoksa sokakta uzun süredir her türlü hijyenden mahrum
kalmış bir adam mı oturuyor? O da sizin
yarattığınız hâkimdi işte. Kadınları bu
eğitimsiz ve zihniyeti bulanık hâkimlerin eline teslim etmekten
vazgeçerseniz sorun çözülecek aslında.
Üç sorun var burada. Bir,
kadını asla kucaklamayan, Anayasanın 10uncu maddesindeki
eşitlik ilkesine uygun görmeyen bir politik zihniyet; iki, eğitimi
sorunlu bir hâkimler ve hukukçu ordusu kadrosu; üç, İstanbul Sözleşmesinden
çekilerek ve 6284ün ısrarlı takip hükümleri on yıldır
uygulanmayarak önlerine yem olarak atılmış kadınlar var.
Israrlı takip nerede uygulandı biliyor musunuz? Komik gelecek ama
Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Profesör Naci İnciye
uygulandı, tedbiren uygulandı. Kadınlara on yıldır
uygulanmayan ısrarlı takip meselesi miras kavgasında aile
arası bireylere uygulandı. Ama zihniyet kendini burada da ele
veriyor. Bir toplumsal cinsiyet olarak kadını korumak yerine, suçun
tipini esas almak yerine suçun süjesi üzerinden tarifler yapıyorsunuz.
1inci maddeden itibaren başlayarak Kadın, kadın, kadın,
kadın, kadın
diye tarif yapıyorsunuz. Anayasanın 10uncu
maddesindeki eşitlik ilkesini hiçe sayıyorsunuz. Eğer bilmiyorsanız
ben size okuyayım, biliyorsunuzdur ama işte, o zaman da bu kanunu
niye yaptığınızı sorgulamak lazım.
Anayasanın 10uncu maddesinin ikinci fıkrasında diyor ki:
Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu
eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. O zaman,
kadınlar ve erkekler arasında eşitliği bozacak bir kanun
yapmayacağız biz; aksine, bu eşitliği temin edecek bir yol
yürüyeceğiz.
Şimdi, bütün maddelere
kadını yerleştirdiniz; basit yaralamaya yerleştirdiniz,
ölümle sonuçlanan olaylara, oraya buraya kadın ifadesini
yerleştirdiniz. Şimdi ikinci bilmeceyi soracağım ben,
umarım, hanımefendilerden birisi cevap verir. Mahalle arasında
iki kadın kavga etti, kadının biri, diğerini darbetti;
sizin bu kanun teklifinize göre normal darptan daha fazla ceza alacak. İki
kadın, olur ya, aralarında herhangi bir konu çıktı,
kadının kadına şiddeti meselesi falan değil, mahalle
arasında, çocukların uzlaşmazlığı nedeniyle o ona
bir şey dedi, bu buna bir şey dedi, saç saça baş başa
birbirlerini darbettiler, normal darba göre burada katlanmış ceza
alacak değil mi? Başı derde girecek yani getirdiğiniz kanun
teklifine göre. Öyle ya, cevap yok. Bunları Komisyonda da biz size
söyledik. Bu kanunu bir sene sonra değiştirmek zorunda
kalacaksınız, bu dediğim olaylar gelecek önünüze ya. Kadın
kadına kavgalara bu kanunu uygulayacaksınız
ağırlaştırılmış neden diye, kadın
kadına kavgalara bunu uygulayacaksınız. İki erkek kavga
ettiğinde basit yaralama gibi duracak; haydi, bir erkeğin kadınla
kavgasını anladım -kadın olduğundan dolayı olmasa
bile ki öyle olması gerekiyor- iki kadın birbiriyle kavga
ettiğinde Darbedilen kadın, 2 katı ceza
uygulayacağız. Ne yaptınız siz ya? Bu kanun teklifinin
özeti bu.
SALİH CORA (Trabzon)
Çok geniş yorum yapıyorsunuz.
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Hâlbuki yapmanız gereken şuydu: Eğer gerçekten kadına
karşı şiddetle mücadele diye bir derdiniz olsaydı, bir
toplumsal cinsiyet tarifi üzerinden bu kanun teklifine maddeler eklemeniz
gerekiyordu. Neydi bu? Kadınlara karşı, toplumsal cinsiyete
dayalı şiddet ve bir kadına kadın olduğu için yöneltilen
veya kadınları orantısız bir biçimde etkileyen şiddet
ve cinsiyet kimliği nedeniyle işlenen suçlar olmalıydı,
bunlar olmalıydı; siz kadın diye yazdınız,
bıraktınız, attınız. Hadi bunları geçtik, diyelim
ki bunları uygulayacaksınız, hangi ülkeye
uygulayacaksınız biliyor musunuz? Bize zaman kaybettireceksiniz.
Kadınla ilgili uluslararası cinsiyet eşitsizliği
ölçeğinde 156 ülke arasında 133üncü sıradaki ülkede bunu
uygulayacaksınız yani kadını şiddetten
korumayacaksınız, saçma sapan bir kanun getireceksiniz, ondan sonra
da bu 133üncü sıradan aşağıya değil, 156ya
doğru yukarıya gideceksiniz. Zihniyet böyle olursa yapacak bir
şey yok. Tekrar ediyorum: Suçun tipine göre tarif yapmak yerine
mağdurun kimliği üzerinden tarif yaptığınız için
buradan çıkma imkânınız yok. (CHP sıralarından
alkışlar) Sorun cezaların hafifliği ya da
ağırlığı değil, ayrıca, zaten siz de bunu
çok sorun etmediniz. Burada, alt sınırı altı ay olanı
dokuz aya çıkardınız, dört ay olanı altı aya
çıkardınız yani hükmün açıklanmasının
ertelenmesiyle ilgili bir hüküm de koymadınız, hemen hemen hepsi üç
yılın altında kaldı zaten. Niye yaptınız? Ne
işe yaracak? Yine cezalandıramayacaksınız. Sorun başka
bir yerde, sorun İnfaz Yasasıyla beraber -az önce söylediğim-
hâkimlerle ilgili eğitimde ve arkadaki siyasi iradenin
sakatlığında. Siz aslında İstanbul Sözleşmesine
savaş açtınız, bu savaşın devamını buraya
getirdiniz, burada bunu süslemeye çalışıyorsunuz ama o kadar
acemice, o kadar hukukçuluktan uzak yapıyorsunuz ki her şeyiyle
beraber Anayasa Mahkemesinden geri dönecek şekilde yapıyorsunuz. Az
önce söyledim, Anayasanın 141inci maddesine aykırı bir
şey yaptınız. Anayasanın 138inci maddesi de diyor ki:
Hâkimler vicdanlarına göre karar verirler.
Bağımsızdırlar, tarafsızdırlar; vicdanlarına
göre karar verirler. Siz takdiri indirimi burada kaldırdınız.
Ya, bu, Anayasa Mahkemesinden geçer mi? O zaman bu 138/1 neye yarayacak? En az
benim kadar geçmeyeceğini biliyorsunuz ama diyeceksiniz ki: Biz
şirinliği yaptık. A partisi Anayasa Mahkemesine götürdü,
aslında biz bununla kadınları koruyacaktık; Anayasa
Mahkemesi iptal etti. Korumayla hiç alakası olmayan bir hükmü
getiriyorsunuz; getiren arkadaşlarımız bunun
detaylarını biliyor; ona rağmen, böyle bir savunmayla milletin
önüne çıkmak istiyorsunuz. Buna Türkçede ikiyüzlülük deniliyor. Size
ikiyüzlü demiyorum ama bu tavrın adı Türk Dil Kurumu Sözlüğünde
ikiyüzlülük olarak geçiyor. Eğer irade ile yapılan arasında
gerçekte istenmeyen bir sonuç isteniliyor ise hukuken de hileli bir iş
vardır burada. Siz hileli bir iş yapıyorsunuz.
Şimdi, az önce söyledim,
bazı maddelerde değişiklikler yaptınız; 2nci maddeden
10uncu maddeye kadar yaptığınız değişiklikler
var. Bunların içerisinde yapmanız gereken doğru işler
vardı. Eziyet suçu altına kadına yapılan
ısrarlı takip işini geçirmeniz gerekirken 123/a diye
alakasız bir madde ortaya koydunuz, o madde üzerinden de kadının
korunabilir olma imkânı kalmadı. Hâlbuki, diğer tarafa
koysaydınız ve altına da en az üç yıllık bir ceza
koysaydınız bu ısrarlı takip sonucunda oluşacak
ölümlerin tamamını engelleyebilecek hâle gelebilirdiniz çünkü infaz
edilebilir bir ceza oluşurdu. Artı, İstanbul Sözleşmesi'nde
olmasına rağmen, mükerrerlikle alakalı, çocuğun önünde
işlenen suçlarla alakalı buraya bir hüküm koymadınız;
sözleşmeyi kaldırdınız ama buraya koymadınız.
Vicdanınız sızlamayacak mı? Hani bu üçüncü sayfa
haberlerine göre kanun yaptınız ya, televizyonlarda izleyeceksiniz
-Allah korusun, hiç izlemek istemeyiz ama- anne öldürülmüş, çocuk kenarda
sinmiş, saatlerce orada ağlıyor, bir akrabası on-on
beş saat sonra gelecek, çocuğun gözünün önünde annesi infaz
edilmiş olacak, bu sizin kanununuzun kılı
kıpırdamayacak, o çocuğun yaşadığı travmanın
bu kanunda hesabı olmayacak. (CHP sıralarından
alkışlar) Niye? Çünkü siz çocukları zaten süje olarak
görmüyorsunuz. Bu kanunda doğmamış çocuğu da koruyan bir
hüküm vardı, doğmamış çocuğu koruyan bir hüküm
vardı; gebe kadın cinayetinde ceza artırılarak veriliyordu
çünkü eğer gebeyse -Anadolu'daki deyimle- o iki canlıydı; bir
kadını gebe olarak öldürdüğünüz zaman iki canı
alıyordunuz aslında. Hukuk teorisinde ana rahminden kopma dersiniz,
o dersiniz, bu dersiniz ama varsayımsal olarak annenin karnında bir
can var, onu alıyorsunuz, o yüzden
ağırlaştırılmış hüküm vardı, onu da bu
kanunda kaldırdınız. Niye
kaldırdığınızı bilmiyorsunuz kadın diye
koydunuz ya oraya. Aslında kadın üzerinden başka bir hüküm
yaratırken bir başka hukuki süjenin hakkını yediniz.
İki canlı denildiğinde, cezalandırma ikinci candan
kaynaklı iken sizin o düz hukuk mantığınız, briket
döşer gibi kanun yapma mantığınız, üç günde kanun
yapma mantığınız böyle acayiplikler çıkardı bu
kanunda. Niye? Çünkü barolarla alakanız yok, sivil toplumla alakanız
yok, kadın örgütleriyle alakanız yok, hiç kimseyle alakanız yok;
sarayın duvarları arasında kendi kendinize bir kanun
yapıyorsunuz. Tahmin ediyorum ki altına imza atan kadın
vekillerle de alakası yok. Ayıp olmasın diye onlara imza
attırmış olabilirsiniz. Çünkü Komisyonda o kadın
vekillerimize sorduğum hiçbir sorunun cevabını onların
ağzından alamadım, demek ki alakaları yok, ısmarlama
bir kanun metni getirdiniz ve buradan geçirmek istiyorsunuz; Allah yolunuzu
açık etsin. Bu tarz kanunların utancı sizin döneminize ait
olacak. Torba kanunların içerisine böyle atom bombaları
yerleştirerek getirmek vicdanınızı sızlatacak,
utanacaksınız ekranlara baktığınız zaman. Bu
kanundan kaynaklı ortaya çıkan tablodan utanacaksınız.
Hiçbir kadın örgütü de
sizin getirdiğiniz kanuna ikna değil.
Araştırdınız mı? Bir tanesi size iknayım dedi
mi? Bir tanesinin burada önermesi var mı? Yok, o yok, bu yok, bu yok, bu
yok
Ha, araya bir bomba daha yerleştirdiniz, kadın meselesinin
dışında sağlıkçılarla ilgili mesleki sorumlulukla
alakalı koyduğunuz kurula da neredeyse Bakanlığın
tamamını yerleştirdiniz. 4 bakanlık bürokratı, 1 bakan
yardımcısı, o, bu
Siz, objektiflik konusunda
sabıkalısınız. Sizin devlete yerleştirdiğiniz
kadroların hiçbirinin objektif olacağına bu ülkenin inancı
kalmadı. O yüzden bürokratlarınız da parti
bürokratıdır, devletin kadrosu olma özelliğini
taşımaz. Siz bu kurulu da siyasi olarak
çalıştıracaksınız ama bunu siyasi olarak
çalıştırmaya ömrünüz yeter mi yetmez mi bilmiyorum. Biz, buradan
söz veriyoruz, bu Mecliste çoğunluğu
sağladığımız gün bu kanunları
değiştireceğiz, hekimleri koruyacak bir mesleki kurul
oluşturacaksak da onu Eczacılar Birliğinden, Türk Tabipleri
Birliğinden, Barolar Birliğinden, Dişhekimleri Birliğinden
ve benzeri topluluklarla beraber kamunun objektif kadrolarından
çoğunluğu sivillerin elinde olmak kaydıyla
oluşturacağız. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Sizin hekimlerle ilgili anlayışınızın özeti de her
şeyi bilen Genel Başkanınızın sözlerinde saklı
Canım, nereye giderlerse gitsinler. Yeni mezunları alır bu
işi yaparız. Aynen ekonomiyi yönettiği gibi, muhasebeci
dükkânından gelip makroekonomik harikalar yaratma meselesi gibi, hekimlere
de bunu söylüyor ve kimlere söylüyor biliyor musunuz? Zekâlarıyla
üniversite sınavında en önemli dilimde üniversite kazanan bu ülkenin
zeki çocuklarına 400 dolar maaşı öngörerek hem bu maaşla
çalışacaksınız hem en ağır koşullarda
çalışacaksınız hem de ben sizi yok sayacağım
diyor. Yok sayılacak sizsiniz, sizi tümüyle yok sayacağız.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Lütfiye Selva Çam.
Sayın Çam... (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
LÜTFİYE SELVA ÇAM (Ankara) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; kadına karşı şiddet ve sağlıkta
şiddetle mücadele kapsamında yapılması öngörülen
değişiklikler hakkında 109 milletvekili arkadaşımızın
imzasıyla hazırladığımız 17 maddeden oluşan
kanun teklifimiz üzerine grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulumuzu ve bizleri izleyen değerli
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında,
köklü medeniyet mirasımızın engin öğretileriyle
çocuklarını titiz bir şekilde yetiştiren, onları
geleceğe itinayla hazırlarken iyi birer insan olmaları için
hayatlarını vakfeden o elleri öpülesi mübarek
analarımızın ve ninelerimizin Anneler Gününü de bu vesileyle
kutluyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Merhametin giderek
azaldığı, azgınlıkların ise
çoğaldığı bir dünyada Türkiye, karanlıklar içinde
âdeta bir kandil misali etrafını aydınlatan, umutları
yeşerten güvenli bir belde konumundadır. Bilindiği üzere, bugüne
kadar her ne acı hadise yaşanmış ise asla bir müsamaha ya
da zafiyet göstermeden üzerine kararlılıkla gittik; hiç şüphe
yok ki bundan sonra da tek bir şiddet hadisesi dahi kalmayıncaya
kadar bu yoldaki kararlı mücadelemize devam edeceğiz. Ancak biliyoruz
ki şiddet, hem uluslararası hem de ulusal düzeyde alınan
tedbirlere rağmen varlığını devam ettiren evrensel bir
olgu. Dünya Sağlık Örgütünün son verilerine göre, dünya genelinde her
3 kadından 1i fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik açılardan
şiddete maruz kalıyor. Bu şiddet türlerine günümüzde sanal
şiddet de eklenmiş durumda. Şiddet konusu, öyle istatistiksel
verilerle geçiştirilecek basitlikte bir konu değildir. Söz konusu
insan hayatı olduğunda, bizim siyasi anlayışımız
her zaman, dünya bir yana, o canın korunması,
yaşatılması bir yana olur. İletişim
çağının gereği, geçmişte kamuoyunun bilgisine
getirilmeyen, yok kabul edilen, kendi yalnızlıkları içinde
sessizce yaşanan tüm acı hadiseler ve şiddet
saldırılarının önemli bir kısmı artık
dijital imkânlarla saniyeler içinde milyonlara ulaşabiliyor. Bundan
dolayıdır ki zaman zaman geçmişte daha az şiddet vakaları
oluyormuş gibi kamuoyunda yanlış bir intiba oluşabiliyor.
Yaşanan acılar üzerinden sığ bir siyasetin
yapılması, vakaların azlığı ya da çokluğuyla
eleştirilerin veya övünç kurgularının yapılması asla
doğru değildir, insani değildir, ahlaki değildir. Bizler ne
kadar kanun çıkarırsak çıkaralım şiddet eğilimi
olanların tam olarak engellenmesinin, önceden tespit edilmesinin,
toplumdan izole edilmesinin her zaman mümkün olmadığı
malumlarınızdır. Hükûmetlerimiz kararlı ve kapsamlı
uygulamalarıyla pek çok alanda önemli merhaleler katetmiş olsa da
yaşanan her bir acı hadisenin ulaşılan pek çok olumlu
gelişmeyi ister istemez perdelediği de bir hakikattir.
Bugüne kadar her zaman konu
gelip şiddete dayandığında, ateşin düştüğü
her bir haneye, acı vakaya tek tek odaklandık,
yakınlarını ziyaret ettik ve sonradan o mazlumun ve
mağdurun sesi olmaya özen gösterdik. Ankara'mızda ikamet eden,
samuray kılıcıyla hunharca katledilen Başak Cengiz'in
annesi Beyhan anne, acısını paylaşmaya gittiğimiz ilk
günde ellerimizi tutarak böyle bir kanun çıkartmamızı
istemiş ve faillerin cezalarının
arttırılmasının kızını geri getirmese de en
büyük isteği olduğunu söylemişti. Anneler Günü'nde
yaptığımız ziyarette paylaştık, kanunun bu hafta
geliyor olmasından dolayı mutlu olduğunu ifade etti;
yaşamı boyunca şiddetle mücadele eden Başak'ın isminin
de bu konuda öncülük etmesi bir nebze olsun içini rahatlatmış.
Buradan Beyhan annemizin şahsında şiddetle mücadeleye gönül
veren tüm kadınlara saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizde yıllardır kadına yönelik
şiddetin tamamen ortadan kaldırılması için birçok önlem
alınmış, yapılan çalışmaların tümü kadınların
hak ve özgürlüklerinin ihlalinin önlenmesine ve bu tarz fiillerin
sorumlularına gecikmeksizin gerekli yaptırımların
uygulanmasına yöneliktir. Şiddetle mücadele ancak toplumun
tamamının iştirakiyle ve samimi katkısıyla
başarıya ulaşabilir. Son yirmi yıldır sadece ülkemizde
değil, tüm dünyada fesadın ve merhametsizliğin bitmesi; tam aksine,
iyilik ve merhamet rüzgârlarının esmesi için Genel
Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın ve partimizin yoğun ve gayretli çabaları
bundan sonra da artarak devam edecektir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) İnsanlık tarihinin ilk şiddet vakası
Habil ve Kabilden itibaren kan ve gözyaşıyla yazılmış
vahşet, şiddet ve kavgalar yeryüzünde devam ediyor. Allahın
bahşettiği canlara bir daha kimsenin kıymaması için Gazi
Meclisimiz, Hükûmetimiz, mahallemiz, komşumuz, kimin eli nereye kadar
uzanıyorsa bu acımasız ve aşağılık ruhlarla
mücadele ederken kanuni düzenlemelerle daha da caydırıcı
adımları hep birlikte atmış olacağız. Bu
mücadelenin uzun soluklu sabır ve toplumsal mutabakat gerektiren bir süreç
olduğunu hepimiz biliyoruz. Nedenleri ve sonuçları itibarıyla
değerlendirdiğimizde, kadına yönelik şiddet sorunuyla
mücadelede çok yönlü, bütüncül ve disiplinler arası bir bakış
açısına ihtiyaç olduğunu görüyoruz. Bunun içindir ki kadına
yönelik şiddetle mücadelede toplumsal bir mutabakat ve uygulama
birliği sağlamak için gereken öncelikli politikaların
belirlendiği üç ulusal eylem planı başarıyla hayata
geçirildi, geçen yıl da 4üncüsü 2021-2025 yıllarını
kapsayacak şekilde açıklandı. Bugün hedefler doğrultusunda
çalışmalar devam etmekte. Şiddetle topyekûn mücadele
anlayışının tüm plan, program ve politikalara
yerleştirilmesi benimsenerek kurumlar arası iş birliğinin
geliştirilmesi için Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığımızın koordinasyonunda, Adalet,
İçişleri, Millî Savunma, Millî Eğitim ve Sağlık
Bakanlıkları ile Diyanet İşleri
Başkanlığı arasında protokoller imzalandı. Bu
çerçevede, her bir bakanlık tarafından farkındalık
oluşturmaya yönelik eğitimler, veri entegrasyonu
çalışmaları, kadın-erkek eşitliğine duyarlı
planlama ve bütçeleme gibi pek çok proje gerçekleştirilmeye devam ediyor.
2002 yılından bu
tarafa, yeni Medeni Kanundan İş Kanununa, Anayasanın 10uncu
maddesine eklenen Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir.
hükmüne kadar, cinsiyete dayalı ayrımcılığı her
alanda ortadan kaldırmak için birçok düzenlemeler yaptık. Türk Ceza
Kanununda, töre ve namus nedeniyle işlenen cinayetleri
ağırlaştırılmış suç kapsamına alarak
töre cinayetlerinin önüne geçtik. Yine, aynı yıl Aile içi ve
kadına karşı şiddet suçtur. ilkesi getirilerek ilk olarak
cinsel saldırı suçunun temel şekli tanımlandı. 2010
yılında yapılan son değişikliklerle pozitif
ayrımcılık hususunu da içeren, barındıran oldukça
güçlü bir düzenlemeyi hayata geçirdik. Bizim kadına yönelik şiddetle
mücadelemiz İstanbul Sözleşmesiyle başlamadığı
gibi, bu sözleşmeden çekilmeyle de bitecek değil. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Ailenin korunması ve
kadına karşı şiddetin önlenmesinde 6284 sayılı
Kanunun yürürlüğe girmesi önemli bir dönüm noktasıdır. Türkiye,
bu kanunla, dünyada kadına yönelik şiddetle mücadelede en
kapsamlı ve en etkili mevzuata sahip ülkeler arasında ilk
sıralara çıkmıştır. Uygulamadaki neticeler, kanunun
gerçekten bu yürek yakıcı meselenin çözümünde çok önemli mesafeler
katetmemizi sağladığını bize gösteriyor. Her
şeyden önce kanun, ırk, renk, cinsiyet, tabiyet, dil, din, statü,
medeni hâl, engel durumu, hastalık gibi ayrımlar gözetilmeksizin,
şiddete uğrayan veya uğrama tehlikesi bulunan tüm
kadınları, çocukları, erkekleri ve tek taraflı
ısrarlı takip mağdurlarını korumayı
amaçlıyor. Geniş yelpazesiyle kanun herkesi koruma kapsamına
alıyor. Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra çok sayıda düzenleme
yapıldı, kamusal yapı oluşturuldu. Bu doğrultuda, şiddete
uğrayan veya uğrama ihtimali bulunan kadınların
korunması için konukevleri açılmasından izleme merkezleri
kurulmasına, psikolojik ve maddi destekten uzaklaştırma
işlemlerine kadar pek çok tedbir hayata geçirildi. Sadece 81 ilimizde
kurulmuş olan Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri
ŞÖNİMlerden bugüne kadar 1 milyonun üzerinde
vatandaşımızın yararlanmış olması
atılan adımların faydasını göstermeye yeterlidir.
Ayrıca, İçişleri Bakanlığımızın
uluslararası ödül alan ve bugün 3 milyondan fazla indirilen Kadın
Destek Sistemi KADES uygulaması hayati önem taşıyan bir uygulamadır.
Cumhurbaşkanımızın da sıklıkla ifade ettiği
şiddete sıfır tolerans ilkesi çerçevesinde yapılan bu
düzenlemeler, ulusal eylem planları ve hayata geçirilen uygulamalar
kadına karşı her türlü ayrımcılığa
karşı duruşumuzun ve şiddet eylemlerine karşı hassasiyetimizin
bir göstergesidir.
Üzerinde durmamız
gereken diğer önemli bir konu, sağlık
çalışanlarına yönelik şiddettir. Dünyada önemli bir sorun
olan sağlıkta şiddet, Dünya Sağlık Örgütü
tarafından uluslararası düzeyde öncelikli olarak ilgilenilmesi, müdahale
edilmesi ve politikalar geliştirilmesi gereken bir konudur.
Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet, sadece
bireyler üzerinde fiziksel, ekonomik veya ruhsal etkiler göstermemekte,
aynı zamanda, sosyal dokumuza da zarar vermektedir. Biliyoruz ki hiçbir acı,
hiçbir mazeret sağlık kahramanlarına karşı
gerçekleştirilen şiddet eylemlerini meşrulaştıramaz.
Buna kesinlikle müsamaha gösteremeyiz.
Sağlık
çalışanlarına yönelik şiddetle mücadelede önleyici hukuk
sistemlerinin geliştirilmesinin yanı sıra cezai düzenlemelerin
yapılması da son derece önemli olduğundan, 2002
yılından bu yana, sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi
ve sağlık çalışanlarımıza yönelik şiddetin
önlenmesi amacıyla birçok adım attık. Bakanlık
tarafından sağlık çalışanlarına hukuki destek
verilmekte olup Mayıs 2012 itibarıyla, beyaz kod
uygulamasının başlamasıyla, şiddet
vakalarının kayıtları ve istatistikleri yapılmaya
başlanmıştır. Şiddetle mücadele kapsamında,
Sağlıkta Şiddete Sıfır Tolerans Eylem Planı
hazırlanmıştır. Bu kapsamda, sağlık çalışanlarımıza
yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla kasten yaralama suçunun katalog
suç kapsamına alınması suretiyle faillerin tutuklanabilmelerine
imkân tanıdık. Yine, şiddetin vuku bulduğu sağlık
kurum ve kuruluşlarında faile veya yakınına, mağdur
sağlık çalışanımızın yerine başka bir
sağlık personelinin hizmet verebilmesi güvencesini getirmiş
olduk.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu teklifi hazırlarken milletimizin
hassasiyetlerini en üst düzeyde dikkate alarak
çalışmalarımızı titizlikle yürüttük. Bu kanun
teklifiyle, öncelikli olarak, kamuoyunda çok tartışılan,
vicdanlarımızı yaralayan, mahkemelerdeki iyi hâl indirimi
uygulamalarının önüne geçmeyi hedefliyoruz. Türk Ceza Kanunu'nun
62nci maddesinde yaptığımız düzenlemeyle, takdiri indirim
nedenlerinin ucu açık biçimde uygulanmasının önüne geçerek
maddenin uygulama alanını sınırlandırıyoruz.
Failin, samimi pişmanlık içermeyen, duruşma sırasında
sadece mahkemeyi ve hâkimi etkilemek için yaptığı şeklî
tavır ve davranışları, duruşma sırasındaki
rol yapmalarının takdiri indirim nedeni
sayılamayacağına dair bir hüküm getiriyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Yani bu düzenlemeyle, kamuoyunda,
kravat takmak, takım elbise giymek, boyun bükmek ve benzeri hususlar
nedeniyle indirim yapıldığı algısı ortadan
kaldırılmış oluyor. Bu vesileyle biz siyasetçiler olarak
her türlü kararlı adımı tavizsiz bir şekilde atarken mevcut
ve gelecek olan yasal düzenlemelerle yüce yargı
mensuplarımızın da kanun maddelerine göre uygulamalarında
caydırıcı ve tavizsiz hükümleri vermelerini bekliyoruz.
Ayrıca, kadına
karşı şiddetle daha etkin mücadele edilebilmesi ve
caydırıcılığın sağlanması amacıyla
nitelikli hâl düzenlemesi kapsamında suçların kadına
karşı işlenmesi hâlinde cezaların
artırılması sağlanacak, bu kapsamda kasten öldürme suçunun
cezası müebbet iken ağırlaştırılmış
müebbet hapse, kasten yaralamanın cezasının alt
sınırı dört aydan altı ay hapse, tehdit suçunun cezası
altı aydan dokuz ay hapse, işkence suçunun cezası üç yıldan
beş yıl hapse, eziyet suçunun cezasının alt
sınırını iki yıldan iki yıl altı ay hapse
çıkartmış oluyoruz.
Özellikle, kadın
sağlık çalışanlarına karşı şiddet
eylemleri bakımından cezaları önemli ölçüde
artırıyoruz. Ayrıca, kamu hizmetlerinden yararlanma
hakkının engellenmesi suçunun konusu sağlık hizmeti
olması hâlinde verilecek cezanın altıda 1 oranında
artırılacağını kabul ediyoruz.
Çok önemli bir konu olan
ısrarlı takip fiilleri ilk defa Türk Ceza Kanunu'nda müstakil suç
oluyor. Bu maddeyle, ısrarlı şekilde fiziken takip etmek veya
haberleşme ve iletişim araçlarını, bilişim sistemlerini
veya üçüncü kişileri kullanarak temas kurmaya çalışmak
fiillerinin mağdurda ciddi bir huzursuzluk oluşturmasına ya da
mağdurun kendisinin veya yakınlarından birinin
güvenliğinden endişe duymasına neden olması hâli suç olarak
kabul edilecek. Böylece suçun temel cezası altı aydan iki yıla
kadar hapis cezası olarak belirlenecek. Ayrıca suç çocuğa,
ayrılık kararı alınan veya boşanmış eşe
karşı işlenirse ya da mağdurun okulunu, işini,
konutunu terk etmesine, değiştirmesine yol açarsa, hakkında
uzaklaştırma ya da konuta, okula, iş yerine yaklaşmama
tedbiri verilen kişi tarafından işlenmiş olursa bu
nitelikli hâl olarak düzenlenecek ve ceza bir yıldan üç yıla kadar
hapis olarak belirlenecek. Suçun nitelikli hâli bakımından tutuklama
kararı verilebilecek. Israrlı takip suçu şikâyete bağlı
ancak uzlaştırma usulüne tabi olmayacak.
Kadına karşı
işlenen kasten yaralama suçunu katalog suçlar arasına alıyoruz.
Yine, kasten yaralama suçunun beden veya ruh bakımından kendisini
savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı veya canavarca hisle
işlenmesi hâllerini de kataloğa dâhil ediyoruz.
Ayrıca sağlık
çalışanlarına karşı görevleri sırasında veya
görevleri nedeniyle işlenen kasten yaralama suçunu kataloğa alarak
hâkim ve savcılar bakımından görünür hâle getiriyoruz.
Vekili bulunmayan, özellikle şiddet
mağduru olan kadınlara istemleri hâlinde baro tarafından
ücretsiz olarak avukat görevlendirilmesini sağlıyoruz.
Sağlık
çalışanları hakkında yürütülen suç
soruşturmalarında ise izin müessesesini yeniden ele alıyoruz.
Hem kamu kurum ve kuruluşlarında hem de özel sağlık kurum
ve kuruluşları ile vakıf üniversitelerinde görev yapan
sağlık çalışanları hakkında sağlık
mesleğinin icrası kapsamında yaptıkları muayene,
teşhis ve tedaviye ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalar
nedeniyle soruşturma yapılabilmesini Sağlık
Bakanlığı bünyesinde kurulan Mesleki Sorumluluk Kurulunun iznine
bağlıyoruz. Kurulun kararlarına karşı Ankara Bölge
İdare Mahkemesinin itiraz edebilme hakkı var.
Mesleki Sorumluluk Kurulu,
Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen bakan
yardımcısı, Sağlık Hizmetleri, Kamu Hastaneleri, Hukuk
Hizmetleri, Yönetim Hizmetleri genel müdürleri ve yardımcıları,
profesör veya doçent unvanlı biri dahili, diğeri cerrahi
branştan 2 hekim olmak üzere 7 üyeden oluşacaktır.
Sağlık Bakanlığı, gelen işin niteliği ve
sayısına göre başka bir bakan yardımcısının
başkanlığında yeni kurullar da oluşturabilecektir.
Ayrıca, devlet tarafından ödenen tazminatın ilgilisine rücusu
bakımından Mesleki Sorumluluk Kuruluna yetki verilerek Kurulun
yapacağı değerlendirme sonucunda rücusuna karar verilen miktar
bakımından ilgili sağlık çalışanına
dönülmesini sağlıyoruz. Kanunun yürürlüğe girdiği tarih
itibarıyla derdest olan davalar bakımından rücu edilip edilemeyeceği
ve rücu miktarı konusunda Kurulun karar verebilmesini de
sağlıyoruz.
Ümit ediyoruz ki bu kanun
teklifiyle Ceza Kanununda yer alacak düzenlemelerin, kadınlara,
çocuklara, sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin
son bulması için caydırıcı bir işlevi olsun.
Sözlerime burada son verirken
gelin, yeryüzünde kin ve öfkenin, acımasızlığın ve
şiddete bağlı tüm acıların son bulması için
siyasi retorikleri bir tarafa bırakalım, yüce Meclisimizin bünyesinde
ortak bir anlayış geliştirelim. Gelin, bir taraftan vatan,
millet, bayrak ve devlet gibi ortak değerlerimize sahip çıkarken
diğer taraftan inancına, fikrine, ahlakına, malına,
canına, nesline sahip çıkan, hayırlı insan ve iyi
vatandaş olacak bir neslin yetişmesi için dayanışma içine
girelim. Gelin, sokakta, evde, iş yerinde, hastanede ya da sesini
duyabildiğimiz her yerde biri şiddete maruz kaldığında
derhâl ona sahip çıkacak, sağına ve soluna bakmadan cesaretle
Ben varım. diyebilen, insanlık uğruna her türlü
fedakârlığı yapabilen, güçlü karakterleri olan nesillerin yetişmesi
için eş güdüm içinde olalım. Yasalarımız ne kadar güçlü
olursa olsun ve devletimiz ne kadar başarılı hamleler yaparsa
yapsın iş yine dönüp dolaşıp iyi insanlardan
müteşekkil sağlıklı ve bilinçli bir toplum
yapısının, problemlere duyarlı bir sosyal çevrenin ve
ahlaklı bir neslin yetişmesinde düğümleniyor. Devlet-millet
iş birliğiyle, siyaset insanlarımızla, kanaat
önderlerimizle veya sivil toplum örgütlerimizle her bir noktaya iyi
insanların yetişmesi için çabalarımızı artırarak
devam edelim.
Bu vesileyle, şiddet
konusu gündeme geldiğinden beri, en başından beri, hiçbir tavize
asla izin vermeden her türlü tedbiri ve düzenlemeyi hayata geçiren, bu önemli
teklif paketinin çıkartılmasına da bizzat vaziyet eden
Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğana, çalışmalarımıza rehberlik edip
katkılarını bizden esirgemeyen Grup Başkanımıza,
Grup Başkan Vekillerimize, AK PARTİ grup yönetimimize, teklifte
imzası olan Cumhur İttifakımızdan değerli
milletvekili arkadaşlarıma, komisyonlarımızın
değerli başkan ve üyelerine, ilgili bakanlarımız ve
bakanlık çalışanlarımıza ayrı ayrı
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
LÜTFİYE SELVA ÇAM
(Devamla) Buradan, yitirdiğimiz Başak Cengiz, Özgecan, Şule
Çet, Emine Bulut, Asiye ve isimlerini yüreklerimizde
taşıdığımız nice canlara ve pandemi dönemi dâhil
olmak üzere, canları pahasına bir can kurtarmak için mücadele eden,
ahirete irtihal etmiş olan sağlık çalışanlarımıza
Allahtan rahmet, kederli ailelerine sabırlar ve bu saldırılarda
yaralanmış olanlara acil şifalar diliyorum.
Kanun teklifimizin
hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Gruplar
adına söz talepleri karşılanmıştır.
Şimdi şahıslar
adına ilk söz Sayın Gülizar Biçer Karacanın.
Sayın Karaca, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
GÜLİZAR BİÇER
KARACA (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kadına karşı şiddet ve sağlıkta şiddet gibi
bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına ilişkin
bir torba kanun teklifi var ve bu torba kanun teklifi üzerine şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
kadına karşı şiddeti önlemek Bir zihniyet
değişikliği hayata geçiriyoruz. gibi güzel, anlamlı
cümlelerle kanun teklifini önümüze getirdiniz. Gerek KEFEK Alt Komisyonunda
gerek Adalet Komisyonunda bu kanun teklifine ilişkin çekincelerimizi, bu
kanun teklifinin Anayasaya aykırılıklarını tek tek
ifade ettik ama görüyoruz ki bir ay gibi bir süre beklendi, zannettik ki
itirazlarımız doğrultusunda üzerinde bir çalışma
yapılıyor ama her ne hikmetse, pat diye, hiçbir değişiklik
yapılmadan, bir ay sonra kanun teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündemine geldi. Peki, neden bir ay bekledik? Neden bir aydır
bekletiliyor, bunu da anlayabilmiş değiliz.
Peki, kanun teklifinde ne
var? Kadına karşı şiddetle etkin mücadele. Peki,
İstanbul Sözleşmesinden neden
çıktık? İstanbul Sözleşmesi ana kanundu, 6284 bu kanunun
alt uygulama kanunuydu. Yani övünerek ifade ettiğiniz 6284
sayılı Kanun İstanbul Sözleşmesi esas alınarak
yürürlüğe giren bir kanundu. Peki, İstanbul Sözleşmesinden bir
gecede hukuksuzca niye çıktık?
Bu
kanun teklifiyle, İstanbul Sözleşmesinden çıkmanın
kadınlar üzerindeki etkisini ve kadınların mücadelesini
kırma noktasında bir amacınız varsa bunu
başaramazsınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Kadınlar, İstanbul Sözleşmesinden çıkan zihniyetin gereğini
sandıkta verecek. Bunu açıkça ifade etmek isterim.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, kanun teklifinde kadına
karşı işlenmesi hâlinde ya da ısrarlı takipte
bazı düzenlemeler var ve bu düzenlemelerin Anayasaya aykırı
olduğunu hem KEFEK komisyonunda hem Adalet Komisyonunda dile getirdik.
Şimdi, kadına karşı işlenmesi hâlinde cezayı
ağırlaştıran ya da artıran hâli düzenliyorsunuz. Peki,
kadın, kadına karşı işlerse ne olacak? Korkuyorsunuz,
toplumsal cinsiyet eşitliği demeye korkuyorsunuz; bunu
anlıyoruz. Peki, şunu diyemez miydiniz? Kadına karşı,
sırf kadın olduğu için, kadının cinsiyetinden
dolayı işlenen suçlar. diyemez miydiniz? Hayır, diyemediniz.
Neden demediniz? Ya bu kanun teklifi gerçekten çok acemi hukukçular
tarafından incelendi ya da bu kanun teklifini bir anayasa hukukçunuza
gösteremediniz, bunu bilemiyoruz. Anayasa Mahkemesinin, anayasal
eşitliğe aykırı olacağından dolayı bu kanunu
iptal edeceği aşikâr, hepimiz biliyoruz.
Israrlı
takipte de benzer bir durum var. Diyorsunuz ki: Koruma kararı verilen ya
da boşanmış eşe karşı işlenmesi hâlinde.
Denizlili bir üniversite öğrencisi İstanbul'da öğrenciyken dört
yıl boyunca ısrarlı takibe maruz bırakıldı; tayin
oldu, gitti, gittiği ilde o ısrarlı takibe maruz bırakan
erkek tarafından katledildi. Getirdiğiniz kanun maddesi, işte,
bu tür ısrarlı takipleri korumuyor. Yani Anayasadaki eşitlik
ilkesine kanun teklifiniz aykırı; bunu, buradan, altını
çizerek bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Peki, ne yapılabilirdi?
Örneğin, İstanbul Sözleşmesi'nin 46ncı maddesi var;
cezayı arttıran hâller orada açık ve net bir şekilde
düzenlenmiş. Bunları aynen alıp bu kanun teklifine
koysaydınız belki pansuman kanun olmaktan çıkarıp, işe
yarayan, kadına karşı şiddet ve kadın cinayetlerine
çözüm üretecek bir kanun teklifini önümüze kısmen de olsa getirmiş
olurdunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
kanun teklifinin metninde, kadına karşı işlenen suçlarda
-ki Anayasaya aykırılığından, eşitliğe
aykırılığından bahsettik- eziyet suçunda mesela iki yıllık
alt sınırı iki yıl altı aya çıkarıyorsunuz,
yaralama suçlarında dört ayı altı aya çıkarıyorsunuz.
Yani cezalarda iki ay, altı ay gibi ama her hâlükârda hükmün
açıklanmasının geri bırakılması ya da İnfaz
Kanunundaki düzenlemeleri rencide etmeyecek, ihlal etmeyecek birtakım
düzenlemeler getiriyorsunuz. Oysa toplumda şu vardır: Toplumda,
kadına karşı işlenen suçlarda bir cezasızlık
algısı vardır. Öncelikle bu cezasızlık
algısını ortadan kaldırmak için caydırıcı
hükümler getirmeliydiniz, eğer İnfaz Kanununa ilişkin burada
bir düzenleme getirmiyorsanız. Yani caydırıcı olmak ne
demektir? Üç yıl bir ay demektir. Caydırıcı olmak için,
İnfaz Kanununun hükümlerinin -yani hükmün açıklanmasının
geri bırakılması gibi hükümlerin- kadına karşı
işlenen suçlarda uygulanmayacağına ilişkin bir düzenlemeyi
bu kanuna dercedebilirdiniz. Aslında uzun uzun, iki ay, üç ay,
kırıntı kırıntı cezaları
artırmanıza hiç gerek yoktu; bir madde koyacaktınız, Ceza
İnfaz Kanunundaki lehe olan -cezayı azaltan ya da hükmün
açıklanmasının geri bırakılması gibi-
düzenlemeler kadına karşı işlenen suçlarda uygulanmaz.
diyecektiniz. Deseydiniz, işte o zaman toplumdaki cezasızlık
algısını ortadan kaldırabilecektiniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, eziyet suçunda
kanundaki iki yıl alt sınırı iki yıl altı ay
yapmışsınız. Şimdi soruyorum: Eziyet suçunun faili
erkekler Aman, ceza altı ay arttı, ben eziyet etmeyeyim. mi
diyecek? Hayır, diyecek ki: Ben yine cezasız kalacağım.
Eziyet etsem de bir gün bile cezaevine girmeyeceğim. Peki, bu kanun
teklifini neden getirdiniz o zaman? Peki, bu kanun teklifi pansuman olmaktan,
kadınları kandırmaktan başka bir yol çizmiyorsa niye geldi
arkadaşlar? Neden getirdiniz? Hangi soruna çözüm üretiyor? Kadına
şiddetle mücadelede neye çözüm üretecek, bunu bu teklifte görmek gerçekten
mümkün değil.
Israrlı takip konusu,
evet, önemli. Hani, korktuğunuz, bir gecede yürürlükten
kaldırdığınız ve düzenlemelerde 46ncı maddeyi
görmezden geldiğiniz toplumsal cinsiyet eşitliği
diyemediğiniz İstanbul Sözleşmesi var ya, o İstanbul
Sözleşmesi ısrarlı takipte zaten düzenleme yapmanız
konusunda imzacı devletlere yükümlülük yüklemişti ama on
yıldır yerine getirmediniz. Israrlı takibi getirip suç
saydınız -önemli bir düzenleme- özel bir suç saydınız ama
ısrarlı takibi aldınız, kişiyi hürriyetinden mahrum
bırakacak düzenlemelerin içine yerleştirdiniz. Israrlı takip kişiyi
hürriyetinden mahrum etmez arkadaşlar, ısrarlı takip eziyetten
daha beter bir şeydir, insanın, kadının hayatını
cehenneme çevirir; ikametgâhını değiştirir, ilini
değiştirir, çocuğunun okulunu değiştirir. Peki, siz ne
yapıyorsunuz? Türk Ceza Kanunu'nda daha hafif bir suç olarak
düzenliyorsunuz ve sadece -her zaman olduğu gibi- yine kadına
karşı işlenen suçlarda, kadın cinayetlerinde, kadına
karşı şiddet suçlarında mış
gibi davranıyorsunuz; mış gibi davranmayın
arkadaşlar, bir kadının yaşamı pansuman kanun
tekliflerine ya da mış gibi anlayışa teslim edilemeyecek
kadar kıymetlidir. Bir yaşam hakkından bahsediyoruz ama bu kanun
teklifi o yaşam hakkı için hiçbir önleyici, engelleyici düzenleme
getirmiyor. (CHP sıralarından alkışlar)
İstanbul Sözleşmesi
-tabii ki 6284 de- neyi emrediyordu, ne yapın diyordu? Kadın
cinayetlerini, kadına karşı şiddet suçlarını önce
önleyeceksiniz, önleyemiyorsanız koruyacaksınız,
koruyamıyorsanız etkin yargılayacaksınız ve bütün
bunlar için ulusal mevzuatlarınızda düzenleme
yapacaksınız. diyordu. Peki, 6284 var. diyorsunuz ya, bu kanun
teklifi İstanbul Sözleşmesi'nden çekildikten sonra oradaki önlemeyi,
görevini yerine getiriyor mu? Hayır. Oradaki koruma görevini yerine
getiriyor mu? Hayır. Etkin yargılama görevini, sorumluluğunu
yerine getiriyor mu? Hayır. Yasal düzenlemeye de mış gibi
davranıyorsunuz arkadaşlar, mış gibi.
Şimdi bir başka
konuya daha burada değinmeden geçemeyeceğim değerli
arkadaşlar. Hatırlarsınız, Kasım 2019da
İstanbul Sözleşmesini etkin uygulayacağız. diyerek
Avrupa Konseyinden ve Avrupa Birliğinden 800 bin avro hibe
aldınız ve dediniz ki: 2022nin Mayıs ayına kadar da bunu
hayata geçireceğiz. 2021 yılında İstanbul
Sözleşmesinden çekiliyoruz. Hukuksuzca çekildiniz. Peki, bu 800 bin
avroyu ne yaptınız? İstanbul Sözleşmesini etkin uygulamak
için neyi hayata geçirdiniz? Bunu soruyoruz; Adalet Bakanlığına
soruyoruz, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına soruyoruz,
İçişleri Bakanlığına soruyoruz; hiçbirinden makul,
mantıklı hiçbir yanıt alamıyoruz çünkü bu 800 bin avroyu
maalesef ortalıkta iç ettiniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi
tamamlayın lütfen.
GÜLİZAR BİÇER
KARACA (Devamla) Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifinde,
yıllarca kadın mücadelesine emek vermiş, kadın
mücadelesiyle kadına karşı işlenen suçlarda ciddi bir
gelişme sağlamış olan sivil toplum örgütlerinin görüşü
yok. Kime sordunuz; hangi kadın örgütüne, hangi sivil toplum örgütüne
sorarak bu teklifle ilgili görüş aldınız ya da hangi baroya
sordunuz? Hiçbiri, hiçbiri yok; o nedenle, bu teklifte kadına
karşı şiddetin önlenmesi, kadın cinayetlerinin engellenmesi
ya da ısrarlı takibe maruz bırakılan kadınları
korumaya, kollamaya yönelik hiçbir etkin uygulama, etkin cezai düzenleme
bulunmamaktadır. Bu kanun teklifi kadına karşı şiddeti
önlemek için verilen bir kanun teklifi değil, kadınları
kandırmak, yeniden oylarına talip olmak için sadece ve sadece
pansuman kanun teklifidir ve hiçbir düzenleme hiçbir işe
yaramayacaktır.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahsı
adına ikinci söz Sayın Öznur Çalıkın.
Sayın Çalık,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZNUR ÇALIK (Malatya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadına yönelik ve
sağlık çalışanlarına ilişkin düzenlemeleri içeren
kanun teklifimiz üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce bütün annelerin ve anne adaylarının, şehit
annelerimizin, Diyarbakır Annelerimizin Anneler Gününü kutluyorum ve
Engelliler Haftası dolayısıyla da engelli kardeşlerimi ve
ailelerini sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Saygıdeğer
milletvekilleri, kadına yönelik şiddet, maalesef,
gelişmişlik düzeyi fark etmeksizin tüm dünya ülkelerinin güncel
sorunu. Ülkemizde de dünyayla paralel şekilde kadına yönelik
şiddet konusu gündemimizdeki yerini, maalesef, korumaya devam ediyor.
Bizler de AK PARTİ olarak bu sorunun bilinciyle gereken her türlü
adımı bugüne kadar attık, bundan sonra da atmaya devam
edeceğiz. Özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızın
iradesi ve liderliğiyle 2000li yıllardan itibaren uygulanan sosyal
politikalarımızla Türk Medeni Kanununda, Türk Ceza Kanununda,
Anayasamızda yapmış olduğumuz değişiklikler ve
çıkarmış olduğumuz 6284 sayılı Ailenin
Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair
Kanunla kadının güçlenmesi ve kadına yönelik şiddetin
önlenmesi için çok önemli düzenlemelere imza attık. Bu yasal düzenlemelerin
dışında, birçok mevzuatsal düzenlemeleri de hayata geçirdik; en
önemlilerinden bir tanesi 2006 yılındaki Başbakanlık
genelgesi. Türkiyede kadına yönelik şiddetle mücadele ilk kez bir
devlet politikası hâline geldi; kadına yönelik şiddetle mücadele
eylem planları, kalkınma planları,
Cumhurbaşkanlığı yıllık programları,
genelgeler hazırladık. Tüm bu düzenlemelerle idari
altyapının etkinliğini, gücünü artırırken uygulamada
da çok önemli düzenlemeler yaptık. Sadece yazılı metinlerde
değil, yerelde, genelde, uygulamalarda etkili mekanizmalar hayata
geçirdik. Aile Bakanlığımızı kurduk; bünyesinde
ŞÖNİM'ler, konukevleri kurduk. Adalet
Bakanlığımızda Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Daire
Başkanlığı ve adliyelerde müdürlüklerimizi kurduk.
İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve
Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde Aile İçi ve
Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Şube Müdürlüğü,
büro amirlikleri ve kısım amirlikleri kurduk. Uluslararası ödül
almış KADES uygulaması İçişleri Bakanlığımız
tarafından hayata geçirildi. Bugün itibarıyla, kıymetli
arkadaşlarım, KADES uygulamasını indiren kişi
sayısı 3,6 milyon ve ihbarda bulunan kişi sayısı 384
bin olmuştur. 15 yaş üzeri 33 milyon kadının yüzde 11i
yani neredeyse her 9 kadından 1i KADES uygulamasını
indirmiş vaziyette. Ve diyoruz ki KADES hayat kurtarır.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Kürt kadınları hariç.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) Siz
kıymetli milletvekili arkadaşlarım arasında da
uygulamayı hâlâ indirmeyen varsa indirmesini ve her yerde de tüm
kadınlara KADES uygulamalarını indirmelerini tavsiye etmelerini
gönülden arzu ediyorum.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Tüm kadınlara değil, Kürtçe bilenler
KADESe başvuramıyor.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) Risk
altındaki kadınların hayatını ciddi manada koruyan
elektronik kelepçe uygulaması da yine
başlattığımız uygulamalardan. Kadına yönelik
şiddetin önlenmesi, sıfır şiddet, sıfır can
kaybı hedefi doğrultusunda etkili adımlar atmaya devam
edeceğiz. Tüm bu uygulamalar kadına yönelik her türlü
ayrımcılığa karşı duruşumuzun, şiddet
eylemlerine karşı hassasiyetimizin en önemli göstergesi olacak.
Kıymetli
arkadaşlar, kadına yönelik şiddet, hepinizin de hepimizin
bildiği gibi sadece hukuki düzenlemeler ya da kolluk tedbirleriyle
çözülebilecek bir sorun değildir, topyekûn bir mücadele gerektirir.
Amasız, fakatsız ve kadınlar arasında çifte standart
uygulamadan, mücadeleyi hep birlikte, topyekûn bir şekilde çözmek için
baş başa vermemiz gerekir; kadını güçlendirmemiz, aileyi
güçlendirmemiz ve toplumumuzu güçlendirmemiz gerekir.
Şimdi, Türkiyedeki
kadın cinayetleriyle ilgili birkaç veriyi sizlerle paylaşmak
istiyorum: Kıymetli arkadaşlar, Türkiyede cinayete kurban giden
kadınların, maalesef, yüzde 70i kendi evlerinde öldürülüyor, yüzde
15i sokakta. En fazla korunaklı olmamız gereken yerde, evde kadınlar
cinayete kurban gidiyor; biz, işte bu yüzden aileyi güçlendirelim diyoruz
ve kadını güçlendirelim diyoruz. Kadın cinayetlerinin, maalesef,
yüzde 39u eşi, yüzde 19u birlikte olduğu kişi, yüzde 15i
yakınları tarafından işleniyor; kadınlar en
yakınları tarafından cinayete kurban gidiyor. Bütün
kadınlarımızı tek tek, ismen ben bir kez daha rahmetle
anıyorum ve faillerle ilgili yapılacak olan çalışmalarda da
hepimizin ortak mücadeleyi vermesi gerekiyor. Tüm kadın milletvekilleri ve
kadınlara destek veren bütün erkek milletvekilleri olarak, bu yasal
düzenlememiz başta olmak üzere Meclisteki tüm yasal düzenlemelerimize
destek verilmesi gerekiyor.
Cinayete kurban giden
kadınlarımızın en korunaklı olması gereken
yerleri evleri ve kadınlarımızı güçlendireceğiz,
aileyi güçlendireceğiz ve bununla birlikte yasal
altyapımızı da güçlendirmeye devam edeceğiz. Yediden
yetmişe iktidarı, muhalefeti, yerel yönetimleri, sivil toplum
örgütleri, özel sektörü, kısaca toplumun tüm sektörleriyle, tüm
disiplinleriyle, tüm paydaşlarıyla birlikte kadına yönelik
şiddete karşı beraberce mücadele etmemiz gerekmekte. Kadına
yönelik şiddetin sebeplerinin araştırılmasıyla ilgili
komisyon kurduk ve Komisyonumuzun raporunu 8 Martta yüce Meclisimize arz ettik.
Ve hazırlamış olduğumuz rapordaki önerilerimiz içerisinde
bulunan, bugün de yasa teklifini hazırladığımız
metinde, inşallah, kadınlarımıza yönelik şiddetin
önlenmesi için caydırıcı cezalara devam edeceğiz.
Bunların yanında,
sağlık hizmetlerinin etkin, verimli ve düzenli bir şekilde
sunulabilmesi, sağlık çalışanlarının güvenli bir
şekilde, şiddete uğramadan çalışabilmeleri için
önlemler de bugünkü teklifimiz arasında yer almakta. Yıllardır
sağlık sektöründe birinci basamak sağlık hizmet sunucusu
olan bir eczacı olarak ve kadın hakları üzerine uzun
yıllardır çalışmalar yapan bir kadın milletvekili
olarak bugünkü yasal düzenlemeleri çok önemli görüyorum ve emeği geçen
bütün arkadaşlarımı da canıgönülden kutluyorum.
Kanun teklifimizde neler var?
Kamuoyunda kravat indirimi olarak bilinen takdir indirimi konusu
vicdanımızı, bütün vicdanları kanatan bir mevzu;
teklifimizde bunun önüne geçiyoruz. Takdir indirim nedenlerinin ucu açık
biçimde uygulanmasının önüne geçerek maddenin uygulama
alanlarını sınırlandırıyoruz. Israrlı takip
fiillerinin Türk Ceza Kanununda ilk defa müstakil suç olarak düzenlenmesini
sağlıyoruz. Bu maddeyle, ısrarlı şekilde fiziken takip
etmek veya haberleşme ve iletişim araçlarını, bilişim
sistemlerini veya üçüncü kişileri kullanarak tehdit edici temas kurmaya
çalışmak suç olarak kabul edilecek, cezası altı aydan iki
yıla kadar hapis cezası olacak. Israrlı takip suçunun
çocuğa, ayrılık kararı verilen veya boşanılan
eşe karşı işlenmesi mağdurun okulunu, iş yerini,
konutunu değiştirmesine ya da okulunu veya işini
bırakmasına neden olması hakkında uzaklaştırma
kararı verilen fail tarafından işlenmesi hâlleri nitelikli hâl
olarak düzenlemekte ve ceza bir yıldan üç yıla kadar hapis olarak
belirlenmekte. Ayrıca, ısrarlı takip suçu şikâyete
bağlı ancak uzlaştırma usulüne tabi olmayacaktır.
Diğer bir madde ise
kadına karşı işlenen kasten yaralama suçunun Ceza
Muhakemesi Kanununda yer alan katalog suçlar arasına alınması.
Bununla beraber, sağlık çalışanlarına karşı
görevleri sırasında veya görevleri nedeniyle işlenen kasten
yaralama suçunu katalog olarak hâkim ve savcılar bakımından
görünür hâle getiriyoruz. Şiddet mağduru olan kadınlara
istemleri hâlinde baro tarafından ücretsiz avukat görevlendirilmesini
sağlıyoruz. Bu kapsamda, kasten yaralama, ısrarlı takip,
işkence, eziyet ve çocukların cinsel istismarı suçlarında
da avukat görevlendirilebilecek.
Diğer bir düzenleme
konusu ise bazı suçların kadına karşı işlenmesi
hâlinde cezaların artırılmasını öngörüyoruz. Nitelikli
hâl düzenlemesi kapsamında kasten öldürme suçunun cezasının
müebbet iken ağırlaştırılmış müebbede, kasten
yaralama suçunun cezasının alt sınırının dört
aydan altı ay hapse, tehdit suçunun cezasının alt
sınırının altı aydan dokuz ay hapse, işkence
suçunun cezasının alt sınırının üç yıldan
beş yıla hapse, eziyet suçunun cezasının alt
sınırını da iki yıldan iki yıl altı ay hapse
çıkarıyoruz.
Sağlık
çalışanları hakkında, sağlık mesleğinin
icrası kapsamında yaptıkları muayene, teşhis ve
tedaviye ilişkin tıbbi işlemler ve uygulamalar nedeniyle
soruşturma yapılabilmesini Sağlık Bakanlığı
bünyesinde kurulacak Bakan Yardımcısı
başkanlığındaki Mesleki Sorumluluk Kurulunun iznine
bağlıyoruz. Ayrıca, Sağlık Bakanı gelen işin
niteliği ve sayısına göre başka bir Bakan Yardımcısının
başkanlığında yeni kurullar da oluşturabilecek.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla)
Kadınlarımızın hiçbir şiddete uğramaması
için, sıfır can kaybı için, sıfır şiddet için
Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan bütün partilerin, sivil toplum örgütlerinin,
meslek örgütlerinin, medyanın, bütün kurum ve kuruluşların ve
bütün üniversitelerin, disiplinlerin ortak mücadelesiyle kadına
karşı şiddete ancak Dur! diyebiliriz. Kanun teklifimizin
özellikle kadına yönelik şiddetle mücadelede etkin rol
oynayacağını düşünüyor ve bir kez daha canlarımız
kaybolmasın diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, teklifin
tümü üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru-cevap işlemi yok.
Teklifin tümü üzerinde
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın Sümer
Orhan Bey, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
29.-
Adana Milletvekili Orhan Sümerin, buğday taban fiyatının bir an
önce açıklanması gerektiğine ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu fotoğraf Adanada
buğday tarlasında çekildi. On güne kadar Adana çiftçimizin
buğday hasadı başlayacak ancak taban fiyatı ne olacak
bilinmiyor çünkü fiyat açıklanmıyor. Çiftçinin sırtında bir
dünya yük varken bir de fiyat baskısıyla üretici, aracının
kıskacına hapsediliyor. Tüm bunlarla beraber, ay sonunda kendi
çiftçimiz buğday hasadı yapacakken Toprak Mahsulleri Ofisi 17
Mayıs-10 Ağustos tarihleri arasında 480 bin tonluk yeni
buğday ithalatı gerçekleştirecek. Kendi çiftçisi hasat yaparken
aynı ürünü ithal etmek artık üreticiye Ben sizi
tanımıyorum, yerli tarımla işim yok. demektir. Anadolu
buğdayı varken ithal buğdaya yöneltmek tarıma ve ülkeye
ihanettir. Çiftçimizin talebi, bir an önce 7 bin liranın altında
olmamak kaydıyla taban fiyatının açıklanmasıdır.
Teşekkür ederim
Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Girgin
30.-
Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, Muğlanın Ortaca ve
Dalaman ilçelerinde bulunan Sarıgerme ve Kayacık sahillerini kapsayan
kısımdaki kesin korunacak hassas alanın sit statüsünün
düşürüldüğüne ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN
(Muğla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Ormanları, koyları,
plajlarıyla Türkiyenin en güzel köşelerinden birinde daha doğal
koruma alanı değiştirildi. Muğlanın Ortaca ve Dalaman
ilçelerinde bulunan Sarıgerme ve Kayacık sahillerini kapsayan
kısımda kesin korunacak hassas alanın sit statüsü
düşürüldü. Kesin korunacak alanlar olarak tescillenmiş alanlar
öncelikle AKP iktidarından korunmalı. Bu alanın statüsü neden ve
hangi gerekçeyle değiştirilmiştir? Amaç yapılaşmaya
açmak mıdır? Bu bölgeyi hangi yandaş rantçılar gözüne
kestirdi de sipariş üzerine bu karar çıkarılmıştır?
Bu kararda kamu yararı var mıdır? Yerel yönetimlerin, sivil
toplum örgütlerinin, halkın görüşü alınmış
mıdır? Kimin malı oldubittiyle peşkeş çekilmeye
hazırlanıyor? Muğlalılar bu iktidar ve onun
rantçılarından hangi bölgeyi koruyacaklarını bilemez
oldular. Bir yağmalama bitmeden diğeri başlıyor. Ortaca
Fevziye Mahallesinde köylünün elli yıldır sosyal donatı
alanını sattınız, köylüler direndi ve iptal ettiniz.
Sarıgerme ve Kayacık sahillerine de beton dikemeyeceksiniz,
Muğlalılara rağmen yapamayacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Gaytancıoğlu
31.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, TÜİKin
açıkladığı işsizlik rakamlarına ilişkin
açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
TÜİKin
saptırmalı rakamlarına göre nisanda işsizlik yüzde 11,5
oldu, geniş tanımlı işsizlik ise yüzde 22,7; yine kimsenin
inanmadığı TÜİK verilerine göre işsiz sayısı
2022 Mart ayında 3 milyon 894 bin kişi oldu. Bu rakamlar
azımsanacak rakamlar değil, dünyada doğru dürüst yönetilen ülkeler
için büyük bir sorundur ancak ülkemizde uzun süredir istatistikler nasıl
yalan söyler filmi gösterildiği için kimse bu rakamlara inanmıyor,
gerçek çok daha acı, çok daha korkunç. İşsizlik, enflasyon,
yoksulluk ve hepsinin yaratıcısı ve koruyucusu yolsuzluk almış
başını gitmiş, vatandaş artık pazarların
yanından bile geçemez oldu. Gençlerimiz işsiz, umutsuz.
Rakamları saklamak, eğip bükmek gerçeği değiştirmez.
Milleti düzmece rakamlarla kandıracağını sananlar
kendilerini kandırmaya devam etsin. İlk seçimlerde gerçeğin
acı tadını halkımızın oylarıyla tadacaklar.
BAŞKAN Sayın
Kaya
32.-
Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın, yaş çay taban
fiyatlarının bir an önce açıklanması gerektiğine
ilişkin açıklaması
AHMET KAYA (Trabzon)
Teşekkürler Sayın Başkan.
2022 yaş çay sezonunun
başlamasına sayılı günler kaldı. Maliyetleri çok
yüksek oranlarda artarken devlet destekleri yıllardır yerinde sayan
çay üreticilerimiz zor günler geçiriyor. Sadece gübre fiyatlarındaki
artış yüzde 300ün üzerinde. Trabzonda kuru otun fiyatını
sordum 5 lira 30 kuruş dediler ama yaş çayın alım
fiyatı 4 liranın altında. Bölgedeki milyonlarca
insanımızın ekmeği, millî ürünümüz çayımızın
ne acıdır ki kuru ot kadar değeri yok.
AKP Hükûmetine sesleniyorum:
Yaş çay taban fiyatlarını bir an önce açıklayın. Çay
üreticilerimiz yüksek enflasyona ezdirilmemeli ve 2022 yaş çay taban
fiyatı en az 10 lira olarak açıklanmalı. Taban fiyatın
altında yaş çay alımına izin verilmemelidir. Çayda kota ve
kontenjan uygulamalarına artık son verilmelidir. Çay destekleri en az
enflasyon oranında artırılmalıdır. Çayın tüm
bileşenlerinin görüşü alınarak ortak bir çay kanunu artık
çıkarılmalıdır. Karadenizli çay üreticisi
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Aygun
33.-
Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, göçmen ve
sığınmacı sorununa ilişkin açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Başkanım.
İçişleri
Bakanına soruyorum: Tekirdağda yaşayan göçmen ve
sığınmacı sayısı nedir? Tekirdağda
kayıtlı sığınmacı sayısı nedir?
Tekirdağda istihdam edilen sığınmacı sayısı
kaçtır? Tekirdağda eğitim gören sığınmacı
çocukların sayısı nedir? Tekirdağdaki
sığınmacıların uyruklarına göre
dağılımı nedir? Tekirdağda kaçak yakalanıp geri
gönderilen sığınmacı sayısı kaçtır?
Sığınmacıyken Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığına alınan kaç kişi vardır?
Sığınmacıların vatandaşlığa
alınmasında aranan kriterler nelerdir? Türkiyede konut satın
alarak vatandaşlığa alınan yabancı sayısı
kaçtır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Gergerlioğlu
34.-
Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun, açık cezaevi
izinlerinin uzatılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Açık cezaevi izinleri
uzatılmalıdır. 31 Mayıs 2022ye kadar
uzatılacağı söylendi fakat iki yıldır hayata giren ve
çoluk çocuk sahibi olan, evlenen, iş, ev bark kuran insanlar şu anda
büyük bir stres yaşıyor. Bu insanların suçtan uzak olduğu,
hayata uyum sağladığı apaçık bir gerçek olarak ortaya
çıktı. Bu insanları hayata kazandırmak gerekiyor. 96 bin
kişi var; 96 bin kişiyi cezaevlerine doldurmak bir marifet
değil, buna bir formül bulunabilir. Cezaevleri zaten şu anda son
derece kötü durumda. Açık cezaevi izinlerinin bir an evvel
uzatılması gerekiyor veyahut da buna birtakım yeni formüller
bulunması gerekiyor. Bu insanları hayata başka türlü
kazandırmak mümkün değil. Bir an evvel Adalet
Bakanlığının bu yanlış karardan vazgeçmesi
gerekiyor.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
2.-
Ankara Milletvekili Lütfiye Selva Çam ve 109 Milletvekilinin Türk Ceza Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/4290) ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporlarının (S. Sayısı: 323)
(Devam)
BAŞKAN Şimdi
birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 8inci
maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde
gruplar adına ilk söz İYİ Parti Grubu adına Sayın
Şenol Sunatın.
Sayın Sunat, buyurun.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA ŞENOL SUNAT (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerine
İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri,
yine bugün AK PARTİ iktidarının bir başka günü kurtarma
çalışmasıyla karşı karşıyayız.
Kadın STKlerinin fikirlerinin alınmadığı, baroların
görüşlerinin sorulmadığı, üniversitelerin ilgili
bölümlerinden görüşlerin alınmadığı, KEFEK
komisyonunun tali komisyon yapıldığı bir kanun teklifiyle
baş başayız. Kadına şiddeti, kadınların
öldürülmeleri sonrası olarak değerlendiren kanun teklifi sahipleri,
önleyici hiçbir tedbiri gündeme getirmeyerek vatandaşlarımızda
Büyük işler yapıyoruz. izlenimi uyandırmaya
çalışmaktadır. Ancak apaçık görüyoruz ki kanun teklifi
ekseriyetle kadına yönelik şiddeti önlemenin felsefesi ve ruhuyla
ters düşmektedir.
Hatırlatmakta fayda var;
yaklaşık bir yıl önce, bir gecede tek bir adamın
kararıyla İstanbul Sözleşmesinden hukuksuz bir şekilde
çıkıldığı açıklanmıştı. Bu durum,
aslında, iktidarın, kadına yönelik artan şiddete ve
kadın cinayetlerine bakış açısını özetlemektedir.
Genel Başkanımızın ve daha birçok kişinin, kadın
derneklerinin ve siyasetçinin Danıştaya başvurmasıyla
İstanbul Sözleşmesi mütalaası, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
onayladığı sözleşme, Cumhurbaşkanı kararıyla
feshedilemez yönündedir. Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda ön
yargıları sebebiyle İstanbul Sözleşmesinden çekilen iktidar
şimdi yine ve yeniden kadına şiddeti önleme adına içinde
herhangi bir unsur barındırmayan, pansuman görevi bile görmeyen ve
hatta yaraları derinleştirecek beyhude bir çaba içindedir.
İktidarın alışkın olduğumuz göz boyama
taktiğini bir kez daha bu kanun teklifiyle görmekteyiz.
Sayın milletvekilleri,
bu teklifle hem kadına hem de sağlık
çalışanlarına yönelik işlenen şiddet
suçlarının cezaları Türk Ceza Kanununda
artırılmaktadır. Burada iktidar yetkililerine şunu sormak
isterim: Kadına ve sağlık çalışanlarına yönelik
şiddet uygulayanlar cezaların azlığına güvenerek mi bu
suçları işliyorlardı, yoksa cezaların infazları etkin
olmadığı için mi buna cüret ediyorlardı? Biliyoruz ki Türk
Ceza Kanununda tehdit, hakaret, şantaj, kasten yaralama, eziyet gibi
birçok suç düzenlenmiş durumdadır ama bu suçların
düzenlenmiş olması etkin bir şekilde uygulanmalarını
sağlamamaktadır. İnfaz düzenlemeleri nedeniyle hükmedilen ceza
ve infaz edilen ceza arasında ciddi farklar oluşmaktadır,
hükmedilen cezaların önemli bir oranı infaz edilememektedir.
Kamuoyunda, maalesef, kadınlara karşı şiddet fiillerine
ilişkin bir cezasızlık algısı oluşmuştur. Bu
cezaların caydırıcı olabilmelerinin tek yolu cezaları
artırmaktan ziyade cezaların etkin infazı olacaktır.
Sayın milletvekilleri, hatırlar
mısınız, İnfaz Kanunuyla 2020 yılında bir af
çıkmıştı. Bu af kapsamında her gün cezaevlerinden
birileri salındı, hâlen de devam ediyor, 31 Mayısa kadar...
İzin adı altında, adli kontrolle, pandemi sebebiyle bu süreler
devamlı uzatıldı. Ne oldu biliyorsunuz herhâlde sayın
milletvekilleri. 22 Mart 2021 tarihinde Antalyada cezaevinden çıkan
kişi boşanma aşamasındaki eşini öldürdü. Bir taraftan
cezaları artırırken öbür taraftan çeşitli sebeplerle
failleri afla salmanın mantıkla izahı nedir? Her fırsatta
İstanbul Sözleşmesinden çekilmenize bir bahane olarak
sunduğunuz 6284teki koruyucu ve önleyici tedbirler uygulanmamaktadır
sayın milletvekilleri. Ülkemizde birçok hukuk fakültesinde birçok hukukçu
yetiştiriyoruz ama zihinsel dönüşüm burada çok önemli. Bizim
önceliğimiz zihinsel dönüşümü, toplumda ve yargıçlarda zihinsel
dönüşümü gerçekleştirmek olmalıdır. Kamuoyuna yansıyan
bu ve benzeri kadın cinayetlerinde olduğu gibi toplumu derinden
etkileyen, kamusal tartışmalara neden olan bir şiddet
vakası yaşandığında yeni bir hukuk düzenlemesi
yapılacağı AKP iktidarı tarafından ortaya
konulmaktadır. Ancak ülkemizde kadınlara karşı işlenen
suçları önlemek, şiddeti ortadan kaldırmak, etkili bir hukuk
mekanizması ve bu mekanizmanın erişilebilirliğini
sağlamak için düzenleme yapmak ve zihinsel dönüşümü
gerçekleştirmek yerine toplumu yatıştırmak,
sakinleştirmek için kanun teklifleri hazırlar hâle geldik.
Açıkça belirtmek isterim
ki tüm bu düzenlemelerin üzerinde öneriler içeren İstanbul
Sözleşmesinden çekilme kararı alan iktidarın kadına
karşı şiddetle mücadele konusunda samimiyeti
tartışmaya açıktır. Bu kanun teklifiyle de kadına
karşı şiddet suçu açıkça tanımlanmamıştır.
Oysa Türk Ceza Kanununa eklenecek bir maddeyle kadına karşı
şiddet suçu ayrı bir suç olarak düzenlenmelidir. Böyle olması
gerekirken kasten adam öldürme, kasten adam yaralama gibi suçların
kadına karşı işlenmesi hâlinde nitelikli hâlden
cezalandırılacağı düzenlemesi getirilmiştir. Sayın
vekilim, bu suçlarda mağdurun kadın olarak belirtilmesi tek başına
kadına karşı şiddet suçunu önlemek bakımından
yeterli olmayacaktır. Yine mış gibi yapılıyor
iktidar yetkilileri tarafından.
Yine, kanun teklifinde,
kadına karşı işlendiğinde nitelikli hâle gelen
suçların failine yönelik bir açıklama getirilmemiştir. Kasten
adam öldürme suçunun ya da kasten adam yaralama suçunun failin ve
mağdurunun kadın olması hâlinde bir kadın başka bir
kadına şiddet uygularsa onun cezası da arttırılacak
mıdır? Böyle çelişkiler içermektedir. Yani bu teklife göre
arttırılacaktır. Öyle ki bir kadının başka bir
kadına karşı suç işlemesi söz konusu olduğunda
kadın şiddetiyle tanımlayamayacağımız
şekilde kabaca cezaları arttırarak kadın faile de bu
hükümler uygulanacaktır. Kadın cinayeti kadına yönelik
şiddet denildiğinde kadının cinsiyeti ve konumu nedeniyle
uygulanan bir suç şeklinden bahsedilmektedir. Bunun için de buna
kadın cinayeti kadına şiddet denilmektedir. Partimiz
tarafından, İYİ Parti tarafından hazırlanan
iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem ilkelerinde
kadına karşı şiddet suçunu açıkça ve net bir
şekilde anlatmış olup Türk Ceza Kanununda kadına
karşı şiddet adı altında yeni bir suç olarak
düzenleme yapılmasını öngörüyoruz ve bunu inşallah çok
yakın bir zamanda gerçekleştireceğiz.
Sayın milletvekilleri,
yine, kanun teklifinin 8inci maddesiyle 5237 sayılı Kanunda
123üncü maddesinden sonra gelmek üzere Israrlı takip
başlıklı yeni bir suç tanımlanmıştır. Evet,
bu önemli bir konudur. Ama ısrarlı takip konusunun müstakil suç
kapsamına alınmasını açık ve net bir şekilde
ifade etmek isterim ki önemli buluyoruz. Bu, Türk Ceza Kanununun mevcut
hâliyle de cezalandırılabilecek bir suçtur ancak yıllardır
konuyla ilgili 96ncı madde yargı tarafından görmezden
gelinmiştir. Israrlı takip mevzubahis olduğunda suçun nitelikli
hâlinin şikâyete tabi tutulmuş olması eleştirilebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ŞENOL SUNAT (Devamla)
Sayın milletvekilleri, ısrarlı takip mevzubahis olduğunda
derhâl 6284 devreye girebilmelidir. Suçun nitelikli hâlinin şikâyete tabi
tutulmuş olması eleştirilebilir bir husustur. Suçun çocuğa
karşı işlenmesi hâlinde şikâyet aranmamalı ve resen
soruşturulması gerekmektedir.
Evet, AK PARTİ
iktidarının günü kurtarmak ve göz boyamak amacıyla Meclise
getirdiği bu düzenlemeyle kadına şiddetin önlenmesi konusunda
bir yol alınamayacağı da maalesef ortadadır. Komisyon
görüşmelerinde verdiğimiz değişiklik önergelerinin iktidar
tarafından kabul edilmemesinin mantıklı herhangi bir
açıklaması yoktur. Bu yanlışlardan Genel Kurulda
dönülmesini umuyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Sayın Hayati Arkaz. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HAYATİ ARKAZ
(İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türk Ceza Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin
birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve büyük Türk milletini
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, 170 bin doktor
olmak üzere, 1 milyon 500 bin sağlık personelimize teşekkür
ederek konuşmama başlamak istiyorum. Zira, henüz birkaç ay önce
sokakta maske takarken bugün hayatımızın normalleştiğini
ve coronavirüsün gündemden çıktığını görüyoruz. Bu
başarı, hekimlerimizin ve
sağlıkçılarımızın verdikleri mücadele sayesinde
olmuştur. 2019 Aralık ayından itibaren coronavirüse
karşı ilk tedbir alınmış ve Bilim Kurulu
oluşturulmuştur. Pandeminin en hızlı
yayıldığı dönemlerde birçok ülkenin sağlık
sistemi çökmüş; ülkemizde ise hastalar sokakta, parkta, bahçede terk
edilmemiş, zengin-fakir ayrımı
yapılmamıştır, genç ve yaşlı ayrımı
yapılmamıştır; Avrupada ve Amerikada bunlar
yapılmıştır. Dünya Sağlık Örgütü, bizim bu
salgınla olan mücadelemizi salgın boyunca gıptayla
seyretmiştir. Bu yüzden bugün dünyanın her yerinden insanlar tedavi
için Türkiyeyi tercih etmektedirler. Bu vesileyle Afrikadan, Avrupadan ve
Asyadan, her taraftan Türk doktorlarına karşı büyük bir talep
var; hepsiyle gurur duyuyoruz.
Değerli milletvekilleri,
hekimler ve sağlık çalışanları toplumun
sağlığı için gece gündüz mücadele ediyor ancak fedakârca
çalışmalarına rağmen istenmeyen durumlarla
karşılaşabiliyorlar; sık sık şiddete maruz
kalıyorlar ya da meslekleri gereği yaptıkları muayene,
teşhis, tedavi ve tıbbi uygulamalar nedeniyle hukuki sorunlarla
karşılaşıyorlar. Görüşmekte olduğumuz kanun
teklifiyle hekimlere ve sağlıkçılara yönelik şiddetin de
engellenmesi hedefleniyor. Sağlıkçılara yönelik şiddet,
Ceza Kanunu kapsamında -burası çok önemlidir- katalog suçlara dâhil
edildi. Failler tutuklu yargılanacak ve şiddet mağduru
sağlıkçılarımız korunacaktır, hekimlere ve
sağlıkçılara kalkan eller kırılacaktır.
Ayrıca, hekimler başta olmak üzere bütün sağlık
çalışanlarında ek gösterge değişikliğine
gidiliyor.
Aile hekimlerinin temel ücretlerinde artış,
sağlıkçılara döner sermayeden ek ödeme, doktorların ve tüm
sağlık çalışanlarının maaşlarında
düzenleme, özlük haklarında, çalışma saatlerinde ve emekli
maaşlarında da iyileştirmeler yapılacaktır.
Değerli milletvekilleri,
hekimin uyguladığı tedavi esnasında ortaya çıkan
istenmeyen sonuçlar tıbbi malpraktis olarak tanımlanmaktadır.
Yorgunluk, çalışma koşulları, iş yükü, uzun mesai
saatleri ve personel yetersizliği gibi birçok farklı neden tıbbi
malpraktise yol açmaktadır. Daha önce, doktorlarımız ve
sağlık çalışanlarımız, malpraktis
davalarında ceza mahkemelerinde yargılanıyor ve ağır
tazminatlar ödemek zorunda kalıyorlardı. Yeni yapılan
düzenlemeye göre, başta doktorlarımız olmak üzere tüm
sağlık çalışanlarımız hakkında ceza
soruşturması açılabilmesi özel bir kurul -burası çok
önemlidir- izniyle mümkün olacak, hekimler de hâkimler gibi korunacak.
Tıbbi malpraktis davalarına artık ceza mahkemeleri değil,
ihtisas mahkemeleri karar verecek.
Branş seçimlerinde
eskiden hekimlerin çoğu cerrahi branşları yazarken veya tercih
ederken şimdiyse daha çok dâhilî bölümler tercih edilmektedir.
Dolayısıyla, hekimlerin malpraktis cezalarındaki
mağduriyetleri de giderilmelidir. Örneğin, malpraktis
davalarında en yüksek risk grubunda bulunan doktorlar için zorunlu sigorta
800 bin liraya kadar ödeme yapıyordu, bu miktardan daha fazla ceza
uygulanması durumunda hekimler ya tamamlayıcı sigorta
yapıyorlar ya da üstünü kendileri ödüyordu. Bu mağduriyeti gidermek
için zorunlu sağlık sigortasının kapsamı
genişletilmeli, primlerin tamamı devlet tarafından ödenmeli ve
oluşacak ceza durumlarında tüm para cezası sigorta
tarafından karşılanmalıdır. Hiçbir doktor
hastasına zarar vermek istemez. Doktor, kendisinin canına kastedeni
bile tedavi etmeye yemin etmiş bir kutsal mesleğin mensubudur. Bir
ülkede hekim maddi manevi ne kadar rahatsa o kadar başarılı
olur.
Değerli milletvekilleri,
yaklaşık bir yıldır, Kadına Şiddetin Sebeplerinin
Araştırılması Komisyonunda,
kadınlarımızı korumak ve şiddeti engellemek için büyük
bir özveriyle çalışıyoruz. Alanında uzman yüzlerce
kişinin hazırlık sürecinde dâhil olduğu kanun teklifiyle
kadınlara yönelik şiddetin engellenmesi hedeflenmiştir.
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifi ülkemizin kültürel
yapısı ve ahlaki değerlerimiz dikkate alınarak
hazırlanmıştır. Teklifin hazırlık sürecinde
emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum. Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün dediği gibi, şuna inanmak gerekir ki dünya üzerinde
gördüğümüz her şey kadının eseridir. Kadınların
yükseldiği bir dünyada medeniyet ve insanlık da yücelir. Bir ülkenin
kalkınması ve o ülkede demokrasinin sağlanması için
kadınların mutlak özür olması gerekiyor. Bizler toplum ve devlet
olarak kadınlarımızın hakkını, hukukunu ve can
güvenliğini korumalıyız.
Yapılan düzenlemeyle,
şiddet mağduru kadınlarımıza ücretsiz avukatlık
hizmeti sunuluyor, iyi hâl indirimi olarak bilinen hâkimin takdirî indirimi
ortadan kaldırılıyor. Bundan sonra, kadınlara karşı
işlenmiş kasten yaralama, işkence, eziyet ve tehdit gibi
suçların cezaları daha da ağır oluyor. Üstelik, mağdur
kadına karşı bu suçları işleyen eşi veya eski
eşiyse ceza 1 kat daha artırılıyor. Kadınlara
karşı işlenen tüm suçların cezaları
caydırıcı hâle geliyor. Israrlı takip olarak bilinen
rahatsız edici davranışlar suç olarak kabul ediliyor.
Kadınların çarşıda, sokakta ya da herhangi bir yerde takip
edilmeleri veya internetten, sosyal medyadan tacize uğramaları
engelleniyor.
Ülkemizde, 14 yaş
altını kabul etmezsek yaklaşık 35 milyon kadın var. Bu
yıl bunların, 35 milyonun yüzde 10u yani 3,5 milyonu Kadına
Destek Uygulaması (KADES) sistemini indirdi yani her 10 kadından 1i
bu uygulamayı kullanıyor. Bu sistem sayesinde ihbar durumunda emniyet
güçlerimiz yaklaşık dört dakikada kadınımıza
ulaşabiliyorlar.
Değerli milletvekilleri,
kadınlarımız ve çocuklarımız, hekimlerimiz ve
sağlık çalışanlarımız için yapılan bu
düzenlemelerle gerekli hassasiyeti gösteren herkese şükranlarımı
sunuyorum.
Kanun teklifimizin
hayırlara vesile olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Filiz Kerestecioğlu Demir.
Buyurun.
HDP GRUBU ADINA
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kadına ve sağlık
çalışanlarına yönelik şiddeti önleme iddiasıyla
getirilen bu teklif, 22 Martta KEFEK ve Sağlık Komisyonunda, 29
Martta da Adalet Komisyonunda görüşüldü ve Genel Kurula bir buçuk ay sonra
getirildi. Tüm bu acelenin sebebi neydi gerçekten? Şimdi, kamuflaj kötü
olunca çok sırıtır arkadaşlar. Şu anda da bu aceleniz
yüzünden kapıların ardında düzeltmeler yapmaya
çalışıyorsunuz çünkü toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden
kaynaklanan kadına yönelik suçlar demediğiniz, diyemediğiniz
için, kadınların kadınlara karşı işlediği
suçlara da ağırlaştırılmış cezalar
getirdiğinizi fark ettiniz ve ne yapacağınızı
şaşırdınız, bunu düzeltmeye
çalışıyorsunuz. Oysa komisyonlar daha detaylı
çalışabilirdi; kadın hakları savunucularının,
sağlık emekçilerinin, meslek örgütlerinin önerileri dinlenebilirdi,
komisyonlarda vurguladığımız eksiklikler giderilebilirdi.
Bunun yerine iktidar ve onun bağımlı yargısı neyle
uğraştı son zamanlarda? Kadın hak savunucularını,
sendika üyelerini, siyasetçileri baskılamakla. 8 Mart etkinlikleri gerekçe
gösterilerek Diyarbakır'da Rosa Kadın Derneği ve
Sağlık Emekçileri Sendikası üyeleri gözaltına
alındı. Aile mefhumunu yok sayarak aile yapısını parçalıyor.
İddiasıyla, Kadın Cinayetlerini Durduracağız
Platformuna kapatma davası açıldı.
Nisan ayında AYM'den de
endişe veren 2 karar çıktı. İlk kararda, AYM, dördüncü
yargı paketinde getirilen cinsel saldırı ve çocukların
cinsel istismarı suçlarında somut delil aranması koşulunun
iptal edilmesi talebini maalesef reddetti. AYM'nin 2nci kararı ise daha
vahim; yerel mahkemelerin verdiği koruma tedbiri kararlarının
gerekçeli karar hakkını ihlal ettiğine, 2 üyenin itirazına
karşın oy çokluğuyla karar verdi.
Daha bitmedi;
savcılık, Pınar Gültekini öldüren Cemal Metin Avcıya
tehdit ve hakarette bulunduğu gerekçesiyle anne Şefika Gültekin
hakkında dört yıl dört ay hapis istemiyle iddianame
hazırladı, iddianame mahkeme tarafından kabul edilerek kamu
davası açıldı. Yine bitmedi; kendini Emniyet mensubu sanan bir
kişi, Kadın Meclisi Sözcümüz Ayşe Acar Başaran'a Seni
çivilerim. dedi. Yer yerinden oynamalıydı, derhâl görevden
alınmalıydı ama başta Meclis Başkanı,
çoğunuz, hep birlikte pek de güzel sustunuz ama kadınlar
konuştu, kadınlar isyan etti. Evet, yargısı, siyasetçisi el
ele verip failler yerine, erkek şiddetine itiraz edenleri
cezalandırmaya devam ederken Nisan 2022de erkekler en az 29
kadını öldürdü -bu kadınların 7si hakkında koruma
kararı vardı- 52 kadına şiddet uyguladı, 18
çocuğu istismar etti.
Tüm bunların
yanında çok önemli ve beklediğimiz bir gelişme daha
yaşandı. İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararına
karşı açılan 10 davanın görüşüldüğü
duruşmada Danıştay savcısı yetkide ve usulde
paralellik ilkesi uyarınca çekilme kararının hukuka uygun
olmadığını belirterek kararın iptalini talep etti.
Evet, devamını bekliyoruz ve sözleşme yeniden yürürlüğe
girene kadar da mücadeleye hep birlikte devam edeceğiz.
Değerli vekiller,
bölümdeki maddelere ilişkin itirazlarımıza değinmek
istiyorum bir kez daha. Öncelikle, 1inci madde yani takdir indirimi yerine
getirilen pişmanlık indirimi; failin duruşmadaki hâlinin, kravat
takmasının, takım elbise giymesinin dikkate
alınmayacağı ancak yargılama sürecindeki pişmanlığının
takdirî indirimde esas alınacağı madde. Şimdi, bu
düzenlemeyle faile Pişmanım. nasıl denir iyi öğren,
sadece kravat takman yetmez, iyi çalış ve
pişmanlığı öğren. diyorsunuz. Failleri
pişmanlık rolü yapmaya teşvik eden bu düzenleme, benzer olaylarda
mahkemelerin birbirinden oldukça farklı kararlar almasına da yol
açacak.
Öte yandan teklifte takdirî
indirim gerekçelerinin kararlarda açıklanması gerektiği
düzenlenmiş. Oysa zaten gerekçe yazılması Anayasada
yapılmış bir düzenlemedir, 141inci madde bunu düzenler, her
karar gerekçeli olmalıdır. Aynı zamanda TCK 62/2de Takdiri
indirim nedenleri kararda gösterilir. şeklinde düzenlenmiştir. Yani
teklifteki düzenlemeyle hâkime özel bir vurguyla Gerekçe yaz. demeniz Faile
uygulanacak cezasızlığa yeterli kılıf uydur. diyerek
hatırlatma yapmaktan öteye geçmeyecek. İlla bir düzenleme
yapacaksanız yapılması gereken şudur: Toplumsal cinsiyet
eşitsizliğinden kaynaklı, kadına yönelik, LGBTİ+lara
yönelik ya da nefret suçlarının tamamında iyi hâl indirimi de
haksız tahrik indirimi de uygulanmamalıdır.
Evet, Türkiye'de neredeyse
her gün en az bir kadın katlediliyor ama teklifte kadına yönelik
şiddetin açık ve net bir tanımı yok, nedenleri de yok.
Meselenin biz asla ceza artırımıyla çözüleceğini yani
sadece bununla çözüleceğini düşünmesek de suç işlemekten
alıkoyacak bir ceza artırımı da yok.
Teklifte yer alan,
ısrarlı takibin suç sayılmasına ilişkin düzenlemeyi
aslında yıllardır talep ediyorduk ve aslında
ısrarlı takip 6284te suç olarak tanımlanmasına rağmen
TCKde ceza karşılığı yoktu. Şimdi TCKde özel
bir suç olarak tanımlandı ancak bu hâliyle yine eksik kalacak.
Öncelikle, teklifin gerekçesinde bu suçun oluşabilmesi kriterlerinden biri
olarak ısrarlı takip fiilinin mağdur üzerinde ciddi bir
huzursuzluk oluşturması gösteriliyor. Şimdi, ciddi bir
huzursuzluk oluşturması ne demek Allah aşkına? Bunun ne
olduğu da belirsiz, hâkimin takdirine ve keyfî yorumlara açık
bırakılıyor. Ayrıca, teklif edilen ceza
artırımları, mevcut infaz düzenlemeleri nedeniyle de yeterli değil;
altı aydan iki yıla kadar öngörülen hapis cezasının yatarı
yok. Bu durumda suç fiiliyatta yine cezasız kalacak. Ölümle sonuçlanan
birçok şiddet vakasının öncesinde kadınların failin
ısrarlı takibine maruz kaldığını biliyoruz. Ciddi
can güvenliği tehdidi oluşturan ısrarlı takip, sistematik
eziyet ve işkence suçudur; Ceza Yasasının 96ncı
maddesindeki eziyet suçu altında özel bir suç olarak
tanımlanması ve bu suç için iki ila beş yıl hapis
cezası uygulanması gerekir. Israrlı takip suçu hakkında
soruşturma şikâyete bağlı olarak değil, mağdurun
fail tarafından baskı altına alınmış
olabileceği, mağdurun ruh hâli gibi durumlar gözetilerek resen
yapılmalıdır. Evet, ayrıca ısrarlı takip suçunun
yalnızca çocuğa ya da ayrılık kararı verilen veya
boşanılan eşe karşı işlenmesi durumunda nitelikli
hâl olarak düzenlenmesi de büyük bir eksiklik çünkü resmî nikâhlı
olmadıkları partnerlerinden, aile bireylerinden ya da daha önce hiç
tanımadıkları, karşılaşmadıkları
erkeklerden gördükleri şiddet kapsam dışında kalırsa
bu tamamen eksik bir düzenleme olacaktır.
Evet, sonuç olarak, bu
düzenlemeyi de tüm uyarılarımızı, tüm taleplerimizi,
eleştirilerimizi göz ardı ederek Genel Kurula getirdiniz,
mış gibi yaptınız; birçok arkadaş da ifade etti.
İki üç erkek ahalinin oyu için çekildiğiniz İstanbul
Sözleşmesinin vebalini silmeye çalışmaktasınız.
Olmuyor ama, nafile. Ne zaman olabilir biliyor musunuz? Gerçekten,
kadınlara, mücadele edenlere kulak verince olabilir. Sizde ise uzun
yıllardır bir kulak tıkanıklığı olduğu
için sizden bu konuda bir beklentimiz yok zaten ama eğer gerçekten gerekirse
sahici kanunlar ancak mücadeleyi yürütenlerce yapılacak.
Bu arada, az önce hatibiniz
KADES uygulamasından söz etti ve herkesin bunu indirmesi gerektiğini
söyledi. KADES uygulamasından ne akıllı telefonu olmayan
kadınlar yararlanabiliyor ne de Kürt kadınlar yararlanabiliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Çünkü KADES uygulamasında
Türkçe, Arapça, Farsça, İngilizce, Fransızca ve Rusça var; Kürtçe
yok. Vallahi, ne diyeyim, neye inanıyorsanız onunla ıslah olun;
başka diyecek sözüm yok.
Saygılar sunarım.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Alpay Antmen.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALPAY ANTMEN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
siyasette ya kadından yanasınızdır ya da kadına
karşısınızdır, bu kadar açık ve net. Çünkü bu
konu politik tercihlerin toplamıdır. Kadına şiddetin ve
kadın cinayetlerinin temeli politiktir. Eril egemen anlayış
kadını eve hapsetmekte, kimliğini sadece doğurganlık
üzerine kurgulamakta ve kadınları kimliksizleştirme
gayretindedir. Bir kadını sadece erkek üzerinden tanımlayan bu anlayış,
bütün toplumu da felç etmektedir.
Sayın milletvekilleri,
emekçi düşmanlarına bakın, aynı şekilde kadına da
düşmandırlar. Adalet düşmanlarına bakın, doğaya
ve hayvanlara düşman olanlara bakın, sanata düşman olanlara
bakın, demokrasiye düşman olanlara bakın, özgürlüğe
düşman olanlara bakın, laikliğe düşman olanlara bakın,
bilime düşman olanlara bakın, daha da önemlisi halka düşman
olanlara bakın, kesinlikle onların tamamı kadına da
düşmandır. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Bu bir politik ve sosyolojik toplama işaret eder.
Dünyanın en huzurlu, eğitim kurumlar ile ekonomik ve sosyal olarak en
gelişmiş ülkelerine baktığımız zaman,
tamamında kadınların siyasal ve sosyal hayatta nasıl etkin
olduklarını görüyorsunuz. İşte, bu tesadüf değildir,
asla tesadüf değildir. Kadını aşağılamak,
kadını eve hapsetmek, kadını küçük görmek demek; önce tüm
bir halkı, sonra da insanlığı hakir görmek demektir.
Gerici, ırkçı,
eril, tek adamlık zihniyeti Türkiyede kadına yönelik şiddetin
esas kaynağını oluşturmaktır. Bakınız,
AKPnin başındaki kişi, Sayın Cumhurbaşkanı
Kadın ile erkeği eşit görmem. diyor. O zaman,
tarafınızı seçmişsiniz demektir. Yine, Sayın
Erdoğan Anne olmayan kadın yarımdır. demekte.
Bakınız, AKPli Tuzla Belediyesi kadına iz bırakmadan dayak
atmak kitapçığı veriyor. İşte, bu, sizin
tarafınızı gösterir. AKPli belediyenin danışmanı
Çok eşlilik yasal olsun. diye buyuruyor. Bu, taraf seçimidir. Dönemin
bir AKPli belediye başkanı vardı -Ankaraya verdiği
zararlardan bahsetmiyorum- Tecavüze uğruyorsa anası ölsün, çocuk
değil. diyerek tarafınızı belli etmiştir. AKPnin hem
vekil hem de şarkıcı bir milletvekili diyor ki:
Kadının fıtratında erkeğe köle olmak var. Kimse
kimsenin kölesi değil, kusura bakmayın. İşte bu, taraf
seçmektir, tarafınızı belli etmektir. Ha, kadından sorumlu
Bakanınız da çıkıyor, ne diyor: Kadına şiddet
abartılıyor. Vallahi, abartma buysa
abartılmadığını görmek gerekiyor ve buna daha nice
örnekler verebiliriz.
Biz ise kadına seçme ve
seçilme hakkını Fransadan on yıl önce, İtalyadan on dört
yıl önce, İsviçreden otuz sekiz yıl önce getiren bir
geleneğin temsilcileriyiz. Biz, cumhuriyetin en çok kadın devrimi
olduğuna inananların çocuklarıyız. Biz, kadın ve
erkeği eşit hâle getirmek için devrim yapanların
devamıyız. Biz, kadına şiddet önlensin diye sokaklarda,
meydanlarda, Mecliste ve hayatın olduğu her alanda omuz omuza
mücadele eden ve direnen milyonların kendisiyiz. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Yine, açık ve
net söyleyeyim: Yani AKP kadına karşı, CHP ise kadına
şiddete karşı. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
şiddet, tehdit ve intikam iktidarın resmî dili hâline gelmiş
durumda. Daha bugün Bursa'da insanların ağzına silah sokan,
mermi yutturan, aklınca aşağılamak için kadın elbisesi
giydiren ve bunu da videoya alan psikopatlar serbest bırakıldı
ama 80 yaşında bir amcamız, 79 yaşında bir teyzemiz
tutuklandı. Gazeteciler içeride, kadın demokratlar içeride,
hukukçular içeride, yaşlı insanlar içeride, hastalar içeride, gençler
içeride ama cinsiyetçi aşağılıklar dışarıda;
işte bu, iktidarın bir tercihi. Aynı şekilde, tüm
demokratlara, adalet isteyenlere ve
hekimlerimize, sağlık çalışanlarımıza yönelik
şiddette iktidarın payı da çok büyük. Önce kadınları
hedefe koy, aynı anda doktorları hedefe koy, ideolojik
düşüncelerle bu değerli insanları, özellikle
doktorlarımızı suçla, Türk Tabipleri Birliğini terörist
olmakla itham et, sonra da kadına ve sağlık
çalışanlarına şiddeti önleme söylemi üzerinden bu
yasayı getir; vallahi de billahi de bu, timsah gözyaşları.
Değerli milletvekilleri,
şiddete yol açan nedenleri ortadan kaldırmadan, yasayla, bu teklifte
olduğu gibi, yine, çok da esasa etkili olmayan madde
değişiklikleriyle bu işler düzelmez. Kadına ve
sağlıkçılarımıza yönelik şiddetin önüne geçmenin
tek yolu şiddetle topyekûn mücadele etmektir. Dilde mücadele, ekonomide
mücadele, kültürde mücadele ve en son yasal mücadele gelir ve gerekmektedir.
İktidarın bu hedef gösterme ve ayrıştırıcı
dili devam ettiği müddetçe sosyolojik, ekonomik ve politik olarak
şiddet beslenmeye devam eder.
Değerli milletvekilleri,
bugün, burada, şiddeti önlemeyi konuşuyoruz. Yapmamız gerekiyor;
Türkiye'de şiddetin her türlüsünü önlememiz gerekiyor ama ben size burada
asıl bakılması gereken yeri göstermeye çalışıyorum.
Kadına ve sağlıkta şiddet meselesi var bu ülkede ama
bakıyorsunuz, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde kadınlar, 14
Mart Tıp Bayramı'nda hekimler polislerce darbediliyor.
Bakıyorsunuz, polis Şırnak'ta kendi hâlinde yürüyen bir
vatandaşa kalkanıyla vuruyor. Bu nasıl iştir? Bunu da
soruyoruz, İçişleri Bakanınız cevap bile vermiyor, ortada
bir soruşturma da yok, yapan yaptığıyla kalıyor.
Göstermelik soruşturmaları da takip ediyoruz ama sonunda şiddeti
uygulayanlara bir ceza verilmiyor. Bu döngü şiddeti artırıyor.
Geçtiğimiz gün, bir
polis müdür yardımcısı bu Parlamentonun üyesi bir kadın
milletvekiline Çivilerim seni, çık dışarı! dedi. Hangi
hadle bunu söylüyor? Bu Meclisin saygınlığı hiç yok mu? Utanmıyor
muyuz? Peki, o polise ne oldu, ne yapıldı? Hiç, tıpkı 8
Martta kadınları acımasızca döven polisler gibi,
tıpkı Tıp Bayramı'nda hekimleri iten kakan polisler gibi
hiçbir şey yapılmadı. İşte şiddeti bu
artırıyor.
İktidarınızın
da bir İçişleri Bakanı var, evlere şenlik. Sözüm ona, dosta
korku, düşmana güven veriyor ve verecek(!) Devletin gücünü kendi gücü
zannediyor. Onu bunu tehdit ediyor, milletvekillerini tehdit ediyor, canı
sıkıldıkça tehditler savuruyor. Önce gidin, Sayın
İçişleri Bakanınızın diline hâkim olun, ondan sonra
gelip burada şiddete karşı kanun teklifleri verin.
Değerli milletvekilleri,
size az önce söylediğim sosyal ve politik etmenlerin tamamıyla ancak
şiddet önlenir. İşte bunu anlatmamdaki kasıt bu.
Dünyanın en iyi yasasını çıkarsanız ama iktidar talimatıyla,
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününde kadınları, 14 Mart
Tıp Bayramında hekimleri darbederseniz işte getirdiğiniz
bu yasa ya da yasalar hiçbir işe yaramaz. Bir kısım insanlar o
görüntüleri izler, bunun da Hükûmetin, kadınlara ve hekimlere
karşı resmî politikası olduğunu düşünür, anlar,
şiddeti meşru görür ve sokakta kadın, hastanede doktor dövmeye
kalkar. İşte sizin göremediğiniz sosyal ve politik döngü budur.
Değerli milletvekilleri,
kadına ve sağlıkçılara şiddeti cezaları
artırarak önleyemezseniz, infaz hukukunu düzenlemeniz gerekiyor en
başta. Ve bir de İstanbul Sözleşmesinden çıkanların,
kadına şiddeti önleme konusunda samimi olduğundan bahsetmenin de
olanağı yoktur. Kadına karşı işlenen şiddet
suçlarını durdurmak ve çocuğa yönelik istismara Dur! demek
için AKP tarafından imzalanan
Çok iyi bir iş yapmıştı
ama ne yaptı? Gitti, İstanbul Sözleşmesinden çıktı.
İşte bu İstanbul Sözleşmesinden çıkanlar, her
kadın cinayetinde ve çocuk istismarında sanki suç
ortağıymış gibi tarihte yaftalanacaklar.
Değerli milletvekilleri,
biz parti olarak, kadınlarımız başta olmak üzere,
şiddetin hedefinde olan herkesin korunmasına yönelik
adımları kayıtsız şartsız destekledik ve
desteklemeye de devam edeceğiz.
Şiddetin haklı
gerekçesi olmaz. Problemin sadece yasalarda değil; asıl, tercih
edilmiş bu politik şiddet dilinde ve tavrında olduğunu
sizlere anlattım. Sorunun kaynağı, sorunu çözemez. Genel
Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu söyledi,
açık ve net ifade etti, İstanbul Sözleşmesine yeniden
döneceğiz. İktidarımızın ilk haftasında
İstanbul Sözleşmesini yeniden imzalayacağız; çocuğa,
kadına, hayvanlara, insanlara her türlü şiddeti önleyeceğiz.
Sosyal, siyasal ve ekonomik hayatta kadına yeniden hak ettiği
değeri vereceğiz. Türkiye'de barışı,
kardeşliği, şiddetsiz bir toplumu Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarında göreceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın
sözlerinizi.
ALPAY ANTMEN (Devamla)
Değerli milletvekilleri, mahkemeler güçlü ve zorbaları değil,
haklıları ve mağdurları korumak zorundadır. Evet,
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında mahkemeler şiddet görenden,
mağdurdan, yoksuldan yana olacak, haklının hakkını
teslim edecek. Gelecek olan, kadınlar; gelecek olan, gençler; gidecek olan
ise siz ve bu eril, zorba politik diliniz olacak.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
Akbaşoğlu, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
35.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Mersin
Milletvekili Alpay Antmenin 323 sıra sayılı Kanun Teklifinin
birinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Biraz evvel kürsüden
konuşan hatip, tabii, bir çarpıtma içerisinde AK PARTİ'nin
kadına karşı, CHP'nin ise kadına şiddete
karşı olduğunu beyan ederek birtakım sataşmalarda
bulundu; kesinlikle bu bir çarpıtmadır. Kadına verdiğimiz
değeri bu toplumun, bu milletin kadınları çok ama çok iyi
bilirler; anayasal olarak, kadınlara pozitif
ayrımcılığı anayasal kural olarak getiren partinin AK
PARTİ olduğunu bilirler. Ailenin korunması, kadının
korunması, çocuğun korunmasıyla ilgili; erkeğin,
kadının, çocuğun haklarını tastamam vererek huzurlu
bir toplum oluşturmayla ilgili AK PARTİnin politikalarını
benimsedikleri için AK PARTİ bugün iktidardadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Ve net bir şekilde şunu
ifade edeyim ki İstanbul Sözleşmesiyle ilgili, bu sözleşmeden
çıkışla ilgili usulde paralellik çerçevesi içerisinde asla ve
kata hukuka aykırı bir durum söz konusu değildir. 1963 tarihli
244 sayılı Kanunun ortaya koyduğu hükümler ile
Cumhurbaşkanlığı 9 sayılı Kararnamesinin ortaya
koyduğu hükümler çerçevesinde yürütme de yasama da kendi görev
alanına ilişkin hususlarda yetkilerini kullanmıştır.
Uluslararası kabul konusu yürütmenin, bunun uygun bulunmasına dair
kanunu çıkarma Meclisin, bu sözleşmeden çıkma, sona erdirme
yetkisi de yine yürütmenin yetkisindedir. Olup biten bundan başka bir
şey değildir. Bu hukuki gerçekliği Danıştay da ortaya
koymuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi, son kez.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Toparlıyorum.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Konuşmacıdan çok konuştu Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Fethi Gürer, bu işlere müdahale etmeyin.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bakınız, on dakika
konuştu, biz hakkımızı kullanmıyoruz. Olayla ilgili,
AK PARTİ kadına karşı, CHP kadına şiddete karşı.
diyerek, açıkça sataşarak ortaya koyduğunuz şeylerle ilgili
on dakika da konuşabilirdim ancak burada yerimden bir açıklamayla
bunun tashih edilmesini ve bunun doğru olmadığını
kamuoyunun da bilmesi hususunu yüce Meclisin bilgisine sunuyor, hepinizi hürmetle
muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
ALPAY ANTMEN (Mersin)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Antmen, müsaade edin, size bir sataşma yok.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Yok.
ALPAY ANTMEN (Mersin)
Çarpıtma dedi, çarpıttığımızı
BAŞKAN Siz direkt
olarak sataştınız, o sataşmaya da çarpıtma dedi,
doğru.
ALPAY ANTMEN (Mersin)
Çarpıtma. dedi, çarpıtma olmadığını sadece
açıklayayım efendim.
BAŞKAN Efendim, yok,
orada bir sataşma yok.
ALPAY ANTMEN (Mersin) O
zaman yerimden bir dakikalık söz verin Sayın Başkanım.
BAŞKAN Bakarım
ona sonra.
Buyurun Sayın
Beştaş.
36.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Akbaşoğlu tüm kadınları ilgilendiren bir meseleye
değindiği için söz aldım. Ben de bir kadın olarak,
kadın hakları savunucusu olarak açıkçası üstüme alındım.
Çünkü biz hem Halkların Demokratik Partisi olarak hem de kendim,
İstanbul Sözleşmesinden çıkışın kesinlikle
Türkiye iç hukukuna uygun olmadığını, ayrıca
İstanbul Sözleşmesine de aykırılık teşkil
ettiğini sayısız defa ifade ettik.
Şimdi,
Akbaşoğlu bir şey söyledi, çok garipti gerçekten, şunu
dedi: Yürütme önce getirir, işte, kabul eder, yasama organı onaylar
ama yürütme yine çıkabilir.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Öyle demedim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ya, böyle bir şey olabilir mi?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Şimdi, burada yasama organı, Türkiye Büyük
Millet Meclisi, en üst organ uluslararası bir sözleşmenin
uygunluğunu kanun olarak kabul edecek ama yürütme yürütme dediği
de 1 adam- diyecek ki: Ben Türkiye Büyük Millet Meclisinin kabulünü çöpe
attım, ben bu sözleşmeden çıktım. Anlattığı
bu.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Öyle değil efendim, öyle
değil.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Biz bunu kabul etmiyoruz, totaliterlik
dediğimiz tam da budur zaten.
BAŞKAN Sayın
Beştaş, böyle bir şey söylemedi, sadece bu işin prosedür
tarafını söyledi, evet.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Aynen prosedür tarafını reddediyoruz zaten
ve gerçekleri konuşuyoruz.
BAŞKAN Siz reddediyorsunuz
ama hukuka aykırı olan bir tarafı yok.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) İstanbul Sözleşmesinden
çıkılmasını kabul etmedik, etmeyeceğiz. Ayrıca,
Danıştay savcısının usulde ve ilgili hükümlerde
paralellik ilkesi gereğince vermiş olduğu görüşe dair Danıştay
henüz kararını açıklamadı.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bugün, Eşitlik İçin Kadın Platformu
Nöbetteyiz! diye bir çalışma yürütüyor, kendilerini de
selamlıyorum. Burada biz de nöbetteyiz ve kadın haklarına dair
her sözü burada söyleyeceğiz.
BAŞKAN Yalnız,
Sayın Grup Başkan Vekilleri, rica edeceğim, bakın,
konuşmacılarımız var ve saat dokuz olmadan yani yayın
kapanmadan arkadaşlarımızı konuşturmak istiyorum. Lütfen
kısa tutalım.
Sayın
Akbaşoğlu, buyurun.
37.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; söylediğim çok sarihtir, açıktır.
Tekrarlıyorum, tekrar ediyorum: Bazı Andlaşmaların
Yapılması İçin Cumhurbaşkanına Yetki Verilmesi
Hakkında Kanun 1963 tarihlidir, 244 sayılı Kanundur, bu kanun
İnönü zamanında kanunlaşmış bir yasadır. Sonuç
itibarıyla, burada, hükûmet, yürütme organı bir uluslararası
sözleşmeye imza atar; bu uluslararası sözleşmenin uygun
bulunduğuna dair kanunu Meclis kanun olarak çıkartır, bir izin
verir yani izin verir. Yürütme ister bunu imzalar, bu izni alır
Bunun
birçok örneği vardır -63 dâhil- Bakanlar Kurulu imza
attığı gibi, yine Bakanlar Kurulu, yürütme organı bunu sona
erdirme noktasında yetki sahibidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Akbaşoğlu, açıyorum mikrofonu ama arkadaşlar, bir ricam var
sizden yani bunu defaatle tartıştık, bu saatte bunu
tartışmaya devam etmenin bir anlamı yok.
Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Çok teşekkür ediyorum.
Yürütme organının
yetkisinde olan işlem yürütme organı tarafından geri
alınır. Daha önce, yürütme organı parlamenter sistemde Bakanlar
Kuruluydu; Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde yürütme
organı Cumhurbaşkanıdır. Cumhurbaşkanı
kararıyla bunun sona erdirileceği açık hükümdür. Bu Meclisin
yapmış olduğu uygun bulma kanunu ise yürürlüktedir zaten. Yürütme,
Meclisin yapmış olduğu kanunu yürürlükten
kaldırmamıştır, o bir izin verme sürecidir, izni
vermiştir. (CHP sıralarından gürültüler) Bu kararı, sona
erdirme kararını veya katılma kararını verecek olan
yürütmedir.
Teşekkür ediyorum,
sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Akbaşoğlu.
Sayın Beştaş,
ne olur, uzatmayalım bu işi.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Çok önemli bir mesele.
BAŞKAN Bakın,
milletvekillerimiz var. O zaman şöyle yapalım: Ben konuşmak
isteyen milletvekillerimizi konuşturayım, saat dokuzdan sonra da
sizlere söz vereyim, sizlerle devam edelim. Uygun mudur?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Başkan, kısa
BAŞKAN Ama bakın,
Sayın Öztürk bekliyor, Konuşacağım. diyor; Sayın
Kaya bekliyor. Burada 60a göre söz vereceğimiz milletvekillerimiz var.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, milyonlarca kadını
ilgilendiren bir yasa tartışıyoruz ve çok önemli bir mesele.
BAŞKAN Efendim, tamam,
tartışıyoruz, ben de Tartışmayalım. demiyorum
ki Müsaade edin, rutinine devam edelim, sonra söz vereyim,
tartışmaya devam edelim. diyorum.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Tamam, son kez söz istiyorum, son kez.
BAŞKAN Ama
tartıştığımız başka bir şey,
yasayı tartışmıyorsunuz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ama İstanbul
BAŞKAN Buyurun
Sayın Beştaş.
Bir dakikadır,
yerinizden, sadece bir dakika, uzatma yapmayacağım.
38.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, bu kanunun getirilmesi de
hazırlanması da İstanbul Sözleşmesinden
çıkışa olan tepkiyi törpülemektir.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Alakası yok efendim,
alakası yok ama.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Biz kadına yönelik şiddete
karşı bir şey yapıyoruz. meselesidir.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Alakası yok, hiç alakası
yok.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Akbaşoğlu kendi söylediklerini
kendisi tekzip etme
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Yok, yok, hiç.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) 63 tarihli bir yasanın
Cumhurbaşkanlığı sisteminde hâlâ savunuluyor olması
zaten içinde bulundukları vahameti ortaya koyuyor.
BAŞKAN Sayın
Beştaş, karşı mısınız bu yasaya? Bu
düzenlemeye karşı mısınız?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Tabii ki karşıyız, bu makyaja
karşıyız. Biz, taleplerimizin yer bulacağı bir kanun
istiyoruz. Biz, İstanbul Sözleşmesinin tekrar yürürlükte
olmasını ve uygulanmasını
istiyoruz. Cezaların artırılması meselesinde talebimiz
nettir. Daha toplumsal cinsiyet eşitsizliğini kabul ettiremedik.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini reddeden bir yasa yapım süreci
kesinlikle kabul edilebilir değildir.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
2.-
Ankara Milletvekili Lütfiye Selva Çam ve 109 Milletvekilinin Türk Ceza Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/4290) ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporlarının (S. Sayısı: 323)
(Devam)
BAŞKAN
Şahıslar adına ilk söz Sayın Yasin Öztürkün.
Sayın
Öztürk, buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
YASİN
ÖZTÜRK (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk
Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi üzerinde aleyhte konuşmak üzere söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Her
gün ülkemizin dört bir yanından sokak ortasına kadar taşan
kadına yönelik şiddet görüntüleri geliyor. Sadece
kadınlarımız mı? Çocuklarımız bile cinsiyetine
bakılmaksızın şiddetin, tacizin, tecavüzün mağduru.
Boşanmalar çığ gibi artıyor, aile yapımız
sarsılıyor. Neden? Şiddetin bundaki payı büyük. Aile içi
şiddetin bu denli artmasının nedenleri ortada. En büyük neden
ekonomi. Para yoksa huzur da yok. Devlet kadınları, çocukları,
aileyi korumak zorundadır; kerhen değil, şeklen değil,
gerçekten korumak zorundadır. Kadınlarımız, kız
çocuklarımız korunabildi mi? Erkek çocuklarımız korunabildi
mi? Aile korunabildi mi? Sokaktaki hayvanlarımız bile şiddet
mağduru, şiddet toplumun bütününe yayılmış durumda.
Hastasını beş dakika bekleten doktor da şiddet
mağduru, gece yarısı nöbetinde reçetesiz ilacı vermeyen
eczacı da şiddet mağduru, hasta bahanesiyle çağrılan
ve kimle karşılaşacağı belli olmayan korumasız
112 acil çalışanı da şiddet mağduru.
Yirmi yıldır
iktidardasınız şiddet vakaları da her gün artıyor ve
çeşitleniyor. Bugüne kadar çıkardığınız
kanunlarla hangi şiddet mağdurunu koruyabildiniz? Hep nedeni-sonucu
araştırılmadan yapılan göstermelik düzenlemeler, palyatif
tedbirler ve bunun sonucunda şiddet mağduru sayısında
artış. Yine, kamuoyunda yükselen çığlık üzerine
göstermelik bir düzenleme. Bakın, geçtiğimiz ay hepimize bir rapor
dağıtıldı; Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin
Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken
Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma
Komisyonu Raporuydu. Rapor 894 sayfa. Komisyonda görev alan üyeler
kapsamlı ziyaretler gerçekleştirdi, şiddet mağduru
kadınlarla görüştü, sığınma evleri ziyaret edildi,
Emniyet yetkilileriyle görüştü, Jandarmayla görüştü, yargı
mensuplarıyla görüştü, uzmanlarla görüştü, sivil toplum
örgütleriyle görüştü hatta kadına yönelik şiddetle mücadele
konusunda iyi uygulama örneği olarak İspanya'ya resmî bir ziyaret
gerçekleştirildi. Bugün önümüze gelen kanun teklifine bakıyoruz,
kadına ve sağlık personeline şiddete yönelik 17 maddelik
düzenleme; yürürlük ve yürütme maddesini çıkın, 15 madde. Bu kanun
teklifinin altına imza atanlar 894 sayfa raporu okumaya üşenmiş
olabilir. Bari sadece kadına yönelik şiddetle etkin mücadele edilmesine
yönelik tespitler ve öneriler başlığı altında
sıralanan 17 maddelik, 79 sayfalık kısma bir göz
atsaydınız. Raporun 600 ila 679uncu sayfaları arasında yer
alan bu kısım size yol gösterici olabilir ve böylece sorunun çözümüne
yönelik bir kanun teklifini önümüze getirebilirdiniz. Öyle bir kanun teklifi
hazırlıyorsunuz ki, Türk Ceza Kanunu'nda kadına yönelik
şiddet suçunun takdirî indirim nedenlerini sözde
sınırlandırıyor, failin pişmanlık içermeyen
davranışları takdirî indirim nedeni olarak kabul edilmiyor.
Tamam, kravat takıp temiz gömlek giyene indirim verilmesini
engelliyorsunuz ama salya sümük Pişmanım. gösterisi yapanlara
indirim yolunu açık bırakarak yol gösteriyorsunuz. Yazık bu
kadınlarımıza.
Güya şiddeti
cezaları artırarak önleyeceksiniz, bari cezalar da gerçekten artsa.
Basit tıbbi müdahaleyle giderilebilecek kasten yaralama suçunun
kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt
sınırı dört aydan altı ay hapse yükseltilecek. Tabii, size göre
ceza iki ay artırılınca kadına şiddet son bulacak.
Eziyet suçunun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın
iki yıl olan alt sınırı iki yıl altı ay hapse
yükseltilecek. Tabii, size göre ceza altı ay artırılınca
kadına şiddet son bulacak.
Bakın, birçok hanede
kadınımız belki her gün basit tıbbi müdahaleyi
bırakın, ciddi müdahale gerektirecek dayağa, eziyete ve bunun
yanında küfür, aşağılama, hakareti de içeren sözlü
şiddete maruz kalıyor. Evdeki şiddete tanık olan
komşumuz kolluk kuvvetine haber veriyor. Kolluk kuvveti eve gidiyor,
kadının ağzı gözü kan içinde, soruyor Kim yaptı?
Nasıl oldu? Şikâyetçi misin? Kadından ses yok, korkuyor.
Şikâyetçiyim. dese bir saat sonra adam serbest bırakılacak ve
kadın yine dayak yiyecek ya da işte, iki ay artırdığınız
cezayla kocası şiddet uygulamaktan size göre vazgeçecek.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla)
Bu eylemi şikâyete bağlı bir suç olmaktan
çıkardığınız ve gerekli
caydırıcılığı sağlayacak cezai ve diğer
önlemleri almadığınız sürece hane içi şiddet hem devam
edecek hem de cezasız kalmayı sürdürecektir.
Yine, diyorsunuz ki
Israrlı takip suçunun soruşturulması ve
kovuşturulması şikâyete bağlı olacak. Tamam, devlet
kimin takip ettiğini, rahatsız ettiğini, tehdit ettiğini,
yaşam koşullarını zorlaştırdığını
bilemez ama bir ceza verecekse de tehditle başlayan ve ölümle sona eren bu
tehlikeli takibi sona erdirecek önlemleri alabilir.
Genel kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şahsı
adına ikinci söz Sayın Oğuzhan Kayanın.
Sayın Kaya, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OĞUZHAN KAYA (Çorum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Ceza Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Genel
Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere,
bireylerin maddi ve manevi varlığı ile onur ve haysiyetini
korumak, onların toplum içinde saygın birer vatandaş olarak
yaşamlarını sürdürebilmelerini temin etmek, böylelikle toplumsal
barışı sağlamak devletlerin en önemli görevlerindendir. AK
PARTİ iktidarları 2002 yılından bu yana reform
niteliğinde birçok önemli düzenlemeyi yüce Meclisimize getirmiş ve
yasalaştırmıştır. Yasama Meclisi olarak her konuda
gerek aksayan yönlerin iyileştirilmesi gerek sistemin daha hızlı
ve daha etkin çalıştırılabilmesi için kanun seviyesinde
yapılması gereken düzenlemeleri istişare ederek
gerçekleştiriyoruz. Kuşkusuz bundan sonraki süreçte de bu
doğrultuda çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Bu
kanun teklifi de Gazi Meclisimize arz edilirken bu şekilde görüşler
alınarak hazırlanmıştır ve bugün de Genel Kurulda hep
beraber görüşüyoruz.
Bu kanun teklifi 17 maddeden
oluşmaktadır. Kısaca bu kanun teklifinde nelerin
getirildiğine değinmek isterim. Kanun teklifiyle Türk Ceza Kanunu'nda
takdirî indirim nedenleri 62nci maddede düzenlenmektedir. Şimdiki
düzenlemeye göre, Ceza Kanununun 62nci maddesinde sayılan nedenler
yanında gibi hususlar denilerek tadadi yazım tercih edilmiştir.
Bu düzenlemeyle takdirî indirim nedenleri belli konulara münhasır
kılınarak tahdidi hâle getirilmekte ve maddenin uygulama alanı
sınırlandırılmaktadır. Takdirî indirim nedeni olarak
sadece failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve
yargılama sürecindeki pişmanlığını gösteren
davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki
olası etkileri göz önünde bulundurulabilecektir. Failin
pişmanlık içermeyen davranışları takdirî indirim
nedeni olarak kabul edilmeyecektir. Failin salt indirim almaya yönelik
duruşmadaki şeklî tutum ve davranışları takdirî
indirim nedeni olarak dikkate alınmayacaktır. Failin kılık
kıyafetine özen göstermesi, takım elbise giymesi, kravat takması
gibi şeklî davranışları indirim nedeni olarak kabul
edilmeyecektir. Takdirî indirim nedenlerinin uygulanması hâlinde bu durum
gerekçeli kararda belirtilecektir.
Kadına karşı
şiddette daha etkin mücadele edilebilmesi ve
caydırıcılığın sağlanabilmesi amacıyla
kadına karşı kasten öldürme fiilinin cezası müebbet iken
ağırlaştırılmış müebbete, kasten yaralama
ceza alt sınırı dört aydan altı aya, tehdit suçunun
cezası altı aydan dokuz aya, işkence suçunun ceza alt
sınırı üç aydan beş yıla ve eziyet cezası alt
sınırı iki yıldan iki yıl altı ay hapse
çıkarılmaktadır.
Kamu hizmetlerinden
hakkından yararlanma hakkının engellenmesi suçunun konusunun
sağlık hizmeti olması hâlinde verilecek ceza 1/6 oranına
kadar artırılabilmektedir.
Israrlı takip suçu da
müstakil bir suç olarak düzenlemektedir. Ve yine, ısrarlı
şekilde fiziken takip etmek, haberleşme ve iletişim
araçlarını, bilişim sistemlerini veya üçüncü kişileri
kullanarak temas kurmaya çalışmak fiillerinin mağdurda ciddi bir
huzursuzluk oluşmasına ya da mağdurun kendisinin veya
yakınlarından birinin güvenliğinden endişe duymasına
neden olması gibi hâlleri suç olarak kabul edilmektedir.
Kanun teklifinde
ısrarlı takip suçunun nitelikli hâlleri de düzenlenmiştir.
Kadına karşı
işlenen kasten yaralama suçu, tutuklama nedeni olarak katalog suçlar
kapsamında yer almaktadır.
Sağlık kurum ve
kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri
sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten
yaralama suçu da CMK kapsamında kataloğa dâhil edilmekte ve
uygulayıcı hâkim ve savcılar bakımından görünür hâle
getirilmektedir.
Vekili bulunmayan şiddet
mağduru kadınlara istemleri hâlinde baro tarafından ücretsiz
avukat görevlendirilmesi de sağlanacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
OĞUZHAN KAYA (Devamla)
Yine, bu düzenlemeyle hem kamu kurum ve kuruluşlarında hem de özel
sağlık kuruluşlarında görev yapan sağlık
çalışanları hakkında sağlık mesleğinin
icrası kapsamında yaptıkları muayene, teşhis ve
tedaviye ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalar nedeniyle
soruşturma yapılabilmesi için Sağlık
Bakanlığı bünyesinde kurulan Mesleki Sorumluluk Kurulunun izni
aranmaktadır. Bu Kurulun kararlarına karşı da Ankara Bölge
İdare Mahkemesine itiraz edilebilecektir.
Yine, sağlık
çalışanlarının ödemek zorunda olduğu rücuya tabi
tazminatlarla ilgili de bir sorumluluk rücusu bakımından Mesleki
Sorumluluk Kuruluna yetki verilmekte ve bu Kurulun yapacağı
değerlendirme sonucunda rücusuna karar verilen miktar bakımından
ilgili sağlık çalışanına dönülmesi
sağlanmaktadır.
Ben bu vesileyle Genel Kurulu
saygıyla selamlıyor, kanunumuzun hayırlı olmasını
temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birinci bölüm
üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru cevap işlemi yok.
Birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, 4
arkadaşımızın 60ıncı maddeye göre söz talebi
var, onları karşılayacağım.
Sayın Tutdere
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
39.-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, AK PARTİnin tütünle
ilgili düzenlemelerinin yanlışlığına ilişkin
açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Başkanım.
Başkanım, bugün
seçim bölgem olan Adıyamanda kolluk kuvvetleri tarafından eş
zamanlı olarak 3 adrese operasyon yapıldı ve bu operasyonda çok
sayıda sarmalık kıyılmış tütün ele geçirildi. Ben
buradan AK PARTİnin tütüne ilişkin getirmiş olduğu
düzenlemelerin ne kadar yanlış olduğunu bir kez daha ifade etmek
istiyorum ve iktidar partisini bu yasasını geri çekmeye davet
ediyorum. Milletin alın terinden elinizi çekin. Süleyman Soyluya da
açıkça çağrı yapıyorum: Fakir fukaranın, çiftçinin
alın terinden, ekmeğinden elini çek, vatandaşı daha fazla
mağdur etme diyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Aygun
40.-
Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, buğday ve arpa
taban fiyatının 7 liranın altında açıklanmaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Başkanım.
Yaklaşan hasat dönemi
gündemde ama hâlâ ne Bakanlıktan ne Toprak Mahsulleri Ofisinden ses yok.
Çiftçimiz ses bekliyor. Buğday, arpa hasadı Çukurovada 15
Mayıstan sonra başlayacak ama taban fiyat konusunda hiçbir şey
yok ortada. Ziraat odalarının talebi
Şu anda 7 liranın
altında olacak buğday ve arpa fiyatıyla çiftçinin üretimine
dinamit konulacağı ortada. Şimdiden buradan sesleniyoruz: Yol
yakınken taban fiyatı 7 liradan aşağı belirlemeyiniz.
Bunu belirlerseniz gelecekteki bitkisel üretimin dibine dinamit
koyarsınız. Aynı şekilde, hayvansal üretimi nasıl
dinamitlediyseniz bitkisel üretime de sonunda noktayı
koyarsınız. Bunun için bir an evvel aklınızı
başınıza alın, Toprak Mahsulleri Ofisinde buğday ve
arpanın taban fiyatını 7 lira altında açıklamayın
diyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Kasap
41.-
Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, Genel Kurulda görüşülen
323 sıra sayılı Kanun Teklifinin sağlıkta
şiddeti önlemeyeceğine ilişkin açıklaması
ALİ FAZIL KASAP
(Kütahya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Bataklığı
kurutmadan sivrisinekle uğraşıyoruz. Beş dakikalık
muayene, Bakanlığın randevusuz hasta muayenesiyle ilgili
genelgesi, birinci basamak sağlık hizmetlerinin hiç yerine
konulması, eski Bakanın On, yirmi dakika bile yetmez. demesi, yeni
Bakanın bu konuda hiçbir düzenleme yapma ihtiyacı duymaması,
yurt dışına giden hekimlerin, TUS sınavına değil
yabancı dil sınavına hazırlanan hekimlerin, özlük
hakları konusundaki mağduriyetlerin ve 9 bin TL maaşla
çalışan hekimlerin olması, SGKnin mevcut politikalarıyla
ve yaklaşımlarıyla insanlarımıza sağlık için
fahiş fiyatları ödetmesi ve cezaların, yaptırımların
yetersiz olması
Tüm bunları yan yana koyduktan sonra getirilen bu
kanun teklifiyle sağlıkçılara ve hekimlere şiddetin
önlenebileceğini sanıyor musunuz? Nereye
varacağınızı zannediyorsunuz? Bataklıkla ilgili
herhangi bir tedbir alınmamışken ve Bakanın, halef selef
bakanların hiçbir şekilde bu konuda girişimde bulunmaması,
bu göstermelik kanun teklifleriyle, komisyonda da dile getirdiğimiz
şekilde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Turan
Aydoğan
42.-
İstanbul Milletvekili Turan Aydoğanın, Nesin Vakfının
hesaplarının bloke edilmesine ilişkin açıklaması
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Aziz Nesin Vakfı uzun
yıllardır küçük çocuklara, okuma sorunu olan, ekonomik problemi olan
çocuklara hizmet eden bir vakıf, onların eğitimiyle ve hayata
kazandırılmasıyla ilgilenen bir vakıf. Son günlerde
olağanüstü bir problem yaşıyor; vakfın bütün hesapları
bloke edilmiş bir durumda İstanbul Valiliği tarafından.
Buradan sesleniyorum: Bu vakıftan maaş alanlar var, ücret alanlar
var, çocukların beslenme, barınma gibi sorunları var. Eğer
hukuki anlamda tartışılacak bir konu varsa hesapların
tamamına neden bloke koyuyorsunuz? İstanbul Valiliğini
sağduyulu olmaya çağırıyorum.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Birleşime bir dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
20.57
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 21.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 88inci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
323 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
2.-
Ankara Milletvekili Lütfiye Selva Çam ve 109 Milletvekilinin Türk Ceza Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/4290) ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporlarının (S. Sayısı: 323)
(Devam)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan
127 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
başlıyoruz.
3.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun İslam
İşbirliği Teşkilatı Polis İşbirliği ve
Koordinasyon Merkezi Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2034) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 127)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan
313 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
4.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Polonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayinde Gizlilik
Dereceli Bilgilerin Karşılıklı Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/4161) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 313)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da
komisyonların bulunmayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince
kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 11 Mayıs 2022 Çarşamba günü
saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
21.01