TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
89uncu
Birleşim
11 Mayıs
2022 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Edirne Milletvekili Orhan Çakırların,
Engelliler Haftası ve engellilerin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
Mersin yatırımlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Karaman Milletvekili İsmail Atakan
Ünverin, Türkçenin resmî dil olarak kabulünün 745inci yıl dönümü ile
Karamanda kutlanan Türk Dil Bayramı ve Yunus Emreyi Anma Etkinliklerine
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoyun,
engelli bireylerin yaşadığı sıkıntılara
ilişkin açıklaması
2.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin,
İzmir Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği genel kurul
sonrası değerlendirme raporuna ilişkin açıklaması
3.- İzmir Milletvekili Murat Çepninin, çay
üreticilerinin taleplerine ilişkin açıklaması
4.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karadumanın,
Hükûmetin müjde olarak açıkladığı konut kredisi paketine
ilişkin açıklaması
5.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın,
engellilerin erişilebilirlik yönetmeliği talebine ilişkin
açıklaması
6.- Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, 10-16 Mayıs Dünya Engelliler Haftasına
ilişkin açıklaması
7.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, Bursada bir AVMde gerçekleşen çökme
nedeniyle vatandaşlara geçmiş olsun dilediğine ve Bursa Kestel
Dudaklı köyünde yaşanabilecek olası felaketlere karşı
önlem alınması için yetkililere çağrı
yaptığına ilişkin açıklaması
8.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin,
Hükûmetin müjde olarak açıkladığı konut kredisi paketine
ilişkin açıklaması
9.- Şırnak Milletvekili Hüseyin
Kaçmazın, Şanlıurfada yorgun mermi ve patlama sebebiyle
hayatını yitiren çocukların savaş ve şiddet
politikalarının kurbanı olduğuna ilişkin açıklaması
10.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın,
Develinin Küçükkünye köyünde heyelan nedeniyle evlerinden atılan
vatandaşların yaşadığı drama ilişkin
açıklaması
11.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, çeltik üreticisinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
12.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, kadına yönelik şiddete ve boşanma
davalarıyla ilgili yapılması gereken düzenlemelere ilişkin
açıklaması
13.- Gaziantep Milletvekili Bayram
Yılmazkayanın, vatandaşların pahalılıktan,
esnafın yüksek maliyetlerden şikâyetçi olduğuna ilişkin
açıklaması
14.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün,
Gezi direnişine ve Gezi davasında verilen karara ilişkin
açıklaması
15.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının,
Bursa EĞİTİM-İŞin ekonomik krizin çocuklara etkisine
yönelik yaptığı araştırmaya ilişkin
açıklaması
16.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun,
Yüreğir Devlet Hastanesi projesine ilişkin açıklaması
17.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül
Yılmazın, güvenlik güçlerinin Mersinde ve ülke genelinde terör
örgütlerine yönelik operasyonlarına ilişkin açıklaması
18.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, 12
Mayıs Hemşireler Gününe ilişkin açıklaması
19.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
Türkiye ekonomisindeki büyümeye ilişkin açıklaması
20.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, ihracatta nisan ayında kırılan
rekorlara ilişkin açıklaması
21.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, 10-16 Mayıs Dünya Engelliler Haftasına ilişkin
açıklaması
22.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin, Sivasa
spor alanında yapılan yatırımlara ve bu akşam Ziraat
Türkiye Kupası yarı final rövanş maçında Demir Grup
Sivasspora başarılar dilediğine ilişkin
açıklaması
23.- Adana Milletvekili Kemal Peközün, spastik
engelli Barış Tayfurun yaşadığı mağduriyete
ilişkin açıklaması
24.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun,
Mersin Ana Konteyner Limanı Projesine ilişkin açıklaması
25.- Hatay Milletvekili Sabahat Özgürsoy Çelikin,
Hatay Reyhanlı saldırısının 9uncu yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
26.- Hatay Milletvekili Suzan Şahinin, Hatay
Reyhanlı saldırısının 9uncu yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
27.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemirin,
Hatay Reyhanlı saldırısının 9uncu yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
28.- İstanbul Milletvekili Ümit Beyazın,
12 Mayıs Hemşireler Gününe ilişkin açıklaması
29.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Hatay
Reyhanlı saldırısının 9uncu yıl dönümüne, Aile
ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının sözleşmeli personel
alımına, şehit yakınları ve gaziler ilaç farkı
öderken Suriyelilerin ilaca erişimde herhangi bir ücret ödememesinin
vicdanlarını sızlattığına ve Suriyeli
sığınmacıların yol açtığı
sorunları konuşmak için Mecliste bir özel oturum yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
30.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
11 Mayıs 2013 tarihinde Hatayın Reyhanlı ilçesinde
gerçekleştirilen hain terör saldırısının yıl
dönümüne, Ukraynadan tahliye edilen Türklere, 10-16 Mayıs Dünya
Engelliler Haftasına, Yunanistanın saldırgan
politikalarına ve Yunan Dışişleri Bakanı
Dendiasın açıklamalarına ilişkin açıklaması
31.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Reyhanlı katliamının yıl
dönümüne, Ahmet Sayın vefatına, Bandırmada verimli tarım
arazilerine yapılacak 40 milyon metrekarelik organize sanayi bölgesine,
UNICEF Orta Doğu ve Kuzey Afrika Direktörü Adele Khodrun Suriyeli
çocuklar hakkındaki açıklamasına, RTÜKün Geziyle ilgili
açıklamalar yapıldığı gerekçesiyle 4 televizyon
kanalına ceza kesmesine ve infaz yakma uygulamalarına ilişkin
açıklaması
32.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Hatay
Reyhanlı saldırısının 9uncu yıl dönümüne,
öğrencilerin sorunlarına, Eskişehirde 10-24 Mayıs
tarihleri arasındaki etkinlik, konser ve festival yasaklarına ve
RTÜKün Geziyle ilgili açıklamalar yapıldığı
gerekçesiyle televizyon kanallarına ceza kesmesine ilişkin
açıklaması
33.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Hatay Reyhanlı saldırısının
yıl dönümüne, terörle mücadeleye, Suriyeli
sığınmacılara ve Recep Tayyip Erdoğanın FETÖyle
mücadele edip onu devletten temizlediğine ilişkin
açıklaması
34.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
35.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yerinden sarf ettiği ve sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
36.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
37.- Antalya Milletvekili Atay Uslunun, Adana
Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruçun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
38.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Antalya Milletvekili Atay Uslunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
39.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Antalya Milletvekili Atay Uslunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
40.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
41.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarcanın CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
42.- İstanbul Milletvekili Tülay
Kaynarcanın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
43.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllünün 323
sıra sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesi üzerinde verilen
önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
44.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
45.- Nevşehir Milletvekili Faruk
Sarıaslanın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
5.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Antalya Milletvekili Atay Uslunun İYİ Parti grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
6.- Adana Milletvekili Tulay
Hatımoğulları Oruçun, Antalya Milletvekili Atay Uslunun
İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, 11/5/2022
tarihinde Grup Başkan Vekili Samsun Milletvekili Erhan Usta
tarafından, Suudi Gazeteci Cemal Kaşıkçının 2 Ekim
2018 tarihinde Suudi Arabistanın İstanbul
Başkonsolosluğunda katledilmesine ilişkin davanın 7 Nisan
2022 tarihinde durdurulması ve Adalet Bakanlığının
olumlu görüşü üzerine yargılama dosyasının Suudi Arabistan
adli makamlarına devredilmesi yönündeki kararın incelenmesi, Adalet
Bakanlığının olumlu görüşünün hukuka uygunluğunun
ve egemenlik haklarımız açısından doğuracağı
sakıncaların araştırılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11
Mayıs 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, 11/5/2022 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, mültecilerin sorunlarının ve çözüm
yollarının belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11 Mayıs 2022 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, 26/4/2022 tarihinde İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve arkadaşları tarafından,
Çatalca ve Silivrinin bazı köy ve mahallelerinde yaşanan mülkiyet
sorunlarının araştırılması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11 Mayıs 2022
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Ankara Milletvekili Lütfiye Selva Çam ve 109
Milletvekilinin Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4290) ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu, Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S.
Sayısı: 323)
2.- Denizli Milletvekili Nilgün Ök ve 45
Milletvekilinin Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 655
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4389) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 327)
3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun İslam İşbirliği Teşkilatı Polis
İşbirliği ve Koordinasyon Merkezi Tüzüğünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2034) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 127)
11
Mayıs 2022 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
89uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Engelliler
Haftası ve engellilerin sorunları hakkında söz isteyen Edirne
Milletvekili Orhan Çakırlara aittir.
Buyurun Sayın Çakırlar. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Edirne Milletvekili Orhan Çakırların,
Engelliler Haftası ve engellilerin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
ORHAN ÇAKIRLAR (Edirne) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Engelli vatandaşlarımızın
sorunları ve engelli vatandaşlarımızın
farkındalığına dikkat çekmek adına ülkemizde her
yıl 10-16 Mayıs, Engelliler Haftası olarak anılmaktadır.
OECD, Avrupa Birliği ve Türkiye verilerine göre dünya nüfusunun
yaklaşık yüzde 15i engelli bireylerden oluşmaktadır yani
dünyada 1 milyar engelli insan yaşamakta. Bu nedenle engelli insanlar,
dünyadaki en büyük azınlık olarak nitelendirilmektedir. Türkiye'de
ise Ulusal Engelli Veri Tabanına
göre engelli birey sayısı 1 milyon 559 bin 222dir. Ancak bu rakamın
gerçek rakam olmadığı ve 9 milyon civarında engelli bireyin
olduğu söylenmektedir.
Avrupa Birliği ülkelerinde 15-64 yaş
arası temel etkinlik problemi yaşayan engelli birey sayısı
44 milyonken, hayat boyu süren bir sağlık problemi nedeniyle
kısıtlı çalışma imkânına sahip engelli birey
sayısı 35 milyondur. 4 engelliden ancak 1i yardım
alabilmektedir.
Avrupa Birliği ülkelerinde ilkokuldan sonra
okulu bırakan engelli oranı yüzde 25tir; bu oran İsveçte yüzde
11, Türkiyede ise maalesef yüzde 60tır. Avrupa Birliğinde
engellilerin yüzde 29,9u yoksulluk, sosyal
dışlanmışlık riski altında yaşarken
Türkiyede bu oran yüzde 77,1dir. Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programına göre engellilerin yüzde 80i gelişmekte olan ülkelerdedir.
Yaşadığımız topumun
parçasını oluşturan engelli vatandaşlarımız,
eğitim, sosyal ve iş hayatlarında her türlü
ayrımcılığa uğramaktadır. Sadece engelli vatandaşlarımız
değil, aileleri de birçok sorunla karşı karşıya
kalmaktadır.
Engelli vatandaşlarımızın en
önemli sorunlarından biri de ulaşım problemleridir. Hâlen daha
ülkemizde birçok toplu taşıma aracında rampaların
olmaması veya bozuk olması sebebiyle, tekerlekli sandalye kullanan
vatandaşlarımız sosyal hayata erişebilirlikte büyük
problemler yaşamaktadır. Bu sorun, engelli
vatandaşlarımızın yaşam mücadelesini
zorlaştırmakta, onları âdeta evlerine hapsetmektedir. Engelli
vatandaşlarımız, eğitim hayatlarında da birçok zorbalığa
maruz kalmaktadır. Eğitim hayatına yeni başlayacak olan
engelli vatandaşlarımız daha okul kayıtlarında birçok
problemle karşılaşmakta, kayıtlarının
yapılmaması için ailelerine karşı âdeta yıldırma
politikası izlenmektedir. Kaydı yapılan birçok engelli gencimiz
ise eğitimde gerekli özenin gösterilmemesi ve dışlanmayla
karşı karşıya kalmaktadır; bunun sonucunda eğitim
hayatına çok erken yaşlarda veda etmektedirler.
Yakın zamanda ülkemizin de içinde
bulunduğu coronavirüs salgınında okul öncesi, ilkokul, ortaokul
ve üniversitelerde öğrenim gören engelli öğrencilerimiz evlerde
kapalı kalmıştır; ruhsal, duygusal ve fiziksel
kayıpları olmuştur. Buradan şu soruyu soruyorum: Acaba, bu
çocuklar için uzaktan eğitim adına ilgili Millî Eğitim
müdürlükleri veya üniversite rektörleri ne yapmıştır?
Değerli milletvekilleri, sosyal devlet
anlayışıyla hareket edilerek engelli
vatandaşlarımızın bütün problemlerine çözüm üretilmesi,
toplumda yaşayan bütün bireyler gibi eşit haklardan yararlanması
adına daha duyarlı ve dikkatli olmalıyız.
Engelli olmak, bir gün hepimizin
karşılaşacağı bir durum olabilir; her insan, bir
engelli adayıdır. Engelli vatandaşlarımıza sadece bir
hafta değil, bütün yaşamları boyunca sahip çıkmamız
gerekmektedir. Kendimizi onların yerine koyarak düşünmeli ve engelli
insanlarımızın daha rahat yaşam süreceği bir toplumun
neferleri olmamız gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, biz engelli
vatandaşlarımızın toplumsal yaşamda, bilimde, sanatta,
sporda, siyasette ve yaşamın her alanında etkin olarak yer
almasını istiyoruz. Bu anlamda, fizikçi Stephen Hawking nelerin
mümkün olduğunu göstermiştir. İşin ehli olan, iyi
yetişmiş eğitimcilerin istihdam edildiği engelsiz
kurumlarda nitelikli ve erişilebilir bir eğitim almalarını
arzu ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ORHAN ÇAKIRLAR (Devamla) Sosyal yaşamda,
aktif yaşamlarını sürdürebilecek yeterliliğe sahip bireyler
olarak yaşamlarını güven içinde sürdürebilmelerini istiyoruz.
Engelli vatandaşlarımızın önündeki suni engelleri
kaldırarak tam eşitliği sağlamak, içerisinde
bulunduğumuz Türkiye Büyük Millet Meclisinin önemli gündem maddesi
olmalıdır. Engelli vatandaşlarımıza acıyan
gözlerle bakmak yerine, bir an önce hayatlarını
kolaylaştıracak adımlar atarak onların yanında
olmalıyız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Mersin yatırımlarıyla ilgili söz isteyen Mersin Milletvekili
Sayın Hacı Özkana aittir.
Buyurun Sayın Özkan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
2.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
Mersin yatırımlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
HACI ÖZKAN (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şahsım adına gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle,
Mersinli hemşehrilerim başta olmak üzere aziz milletimizi ve Gazi
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Her şeyin en iyisine layık Mersinli
hemşehrilerimizin huzur ve refahını daha da artıracak,
Mersin markasına değer katacak
çalışmalarımızı sürdürmeye gayret ediyoruz. Mersinde
ulaşımdan sağlığa, enerjiden sanayiye, turizmden
sulamaya, eğitimden sosyal konuta kadar tüm alanlarda yüzlerce proje
yürütülmektedir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın teşrifleriyle 3,2 milyar TL yatırım bedelli
341 projeyi tamamlayarak hemşehrilerimizin hizmetine sunduk. Bu
yatırımlardan bugün sadece sağlık alanındaki yatırımlarımızın
bir kısmını sizlerle paylaşmak istiyorum. Sağlık
Bakanlığımızın 2003 yılından itibaren ülke
genelinde uygulamaya koyduğu Sağlıkta Dönüşüm Programı
kapsamında, Mersinimizde bulunan sağlık tesislerimizin
tamamına yakınının altyapıları yenilenerek
vatandaşlarımızın hizmetine sunuldu. Türkiyenin ilk
şehir hastanesi olma özelliği taşıyan 1.367 yataklı
Mersin Şehir Hastanemizle hasta ve hasta yakınlarına konforlu
bir ortamda sağlık hizmetleri sunulmaktadır.
Akdeniz ilçemizde bulunan ve 2015 yılında
yeniden inşa edilen Toros Devlet Hastanemiz bünyesinde 50 yataklı
AMATEM ile 50 yataklı ÇEMATEMde farklı binalarda hizmet
verilmektedir. Ayrıca, 159 nitelikli yatağa sahip Erdemli Devlet
Hastanesi, 210 nitelikli yatağa sahip Silifke Devlet Hastanesi, 95
nitelikli yatağa sahip Mut Devlet Hastanesi, 30 yataklı Gülnar Devlet
Hastanesi ve 160 nitelikli yatağa sahip Anamur Devlet Hastanesi son on
yılda ilimizde yenilenen yataklı sağlık tesisleridir. 600
yataklı Tarsus Devlet Hastanesinin inşaat süreci tamamlanmıştır;
inşallah, en kısa zamanda vatandaşlarımızın
hizmetine sunmayı planlıyoruz.
Yapılan yatırımlarla birlikte 2003
yılında koğuş sistemiyle hizmet veren kamu hastanelerimiz,
yeni Tarsus Devlet Hastanemiz hizmete girdiğinde Mersinde hizmet veren
kamu hastanelerinin yataklarının tamamına yakını
nitelikli yatak olacaktır. Mersin Üniversitemiz bünyesinde hizmete
aldığımız Onkoloji Hastanemizle sağlık
alanında önemli bir yatırımı şehrimize
kazandırdık. 150 yatak ve 50 unitlik Mezitli Devlet Hastanesinin
proje ihalesi yapılmış, zemin etüt çalışması
tamamlanmış ve en kısa süre içerisinde inşaat ihalesine
çıkarılacaktır.
Sağlıkta Dönüşüm Programı
kapsamında ağız ve diş sağlığı
hizmetleri büyük önem arz etmektedir. Bu kapsamda Mersin Ağız ve
Diş Sağlığı Hastanesi, Tarsus Ağız ve
Diş Sağlığı Merkezi ve Silifke Ağız ve
Diş Sağlığı Merkezimiz tamamlanarak
vatandaşlarımızın hizmetine sunulmuştur.
Bugün geldiğimiz noktada Mersin'de 172 aile
sağlık merkezinde 612 aile hekimiyle vatandaşlarımıza
hizmet verilmektedir. Ayrıca Erdemli, Silifke ve Bozyazı ilçemiz
içerisinde ağız ve diş sağlığı merkezlerinin
yanı sıra, 112 acil sağlık hizmetleri istasyonları,
sağlık hayat merkezleri, aile sağlığı merkezleri
ve ilçe sağlık müdürlüğü hizmet birimlerinin yer
aldığı sağlık kompleksimiz, 2019 yılında
vatandaşlarımızın hizmetine sunuldu. 2002 yılında
ilimizde 112 acil sağlık hizmeti istasyonu sayısı 14 iken
bugün 65 olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HACI ÖZKAN (Devamla) Ambulans sayımız 15
iken 112ye yükselmiştir. Bahsi geçen dönemde hekim ve personel
açısından da büyük mesafeler katedilmiştir. Bu vesileyle
özellikle pandemi sürecinde özverili çalışmalarından dolayı
sağlık camiamıza buradan bir kez daha yürekten teşekkür
ediyorum.
Şehrimize kazandırılan tüm eserlerde
başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
olmak üzere, değerli bakanlarımıza, milletvekillerimize,
emeği geçenlere şükranlarımı sunuyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Türkçenin resmî dil olarak kabulünün 745inci yıl dönümü ile Karamanda
kutlanan Türk Dil Bayramı ve Yunus Emreyi Anma Etkinlikleri hakkında
söz isteyen Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünvere aittir.
Buyurun Sayın Ünver. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- Karaman Milletvekili İsmail Atakan
Ünverin, Türkçenin resmî dil olarak kabulünün 745inci yıl dönümü ile
Karamanda kutlanan Türk Dil Bayramı ve Yunus Emreyi Anma Etkinliklerine
ilişkin gündem dışı konuşması
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 13 Mayıs 1277de
Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından Türkçenin resmî dil ilan
edilişinin 745inci yıl dönümü ve Türk Dil Bayramı dolayısıyla
söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Döneminin en kudretli devlet adamlarından olan
Karamanoğlu Mehmet Beyin günümüz Türkçesiyle Bugünden sonra hiç kimse
sarayda, divanda, meclislerde ve seyranda Türkçeden başka dil kullanmaya.
diyerek ilan ettiği fermanıyla Türkçemiz, Büyük Selçuklu Devleti ve
Anadolu Selçuklu Devleti saraylarında devlet ve yazışma dili
olarak kullanılan Arapça ve Farsça karşısında yeniden hayat
ve varlık bulmuştur.
Milletimizin en değerli kültür
varlığı olan Türkçemiz, sosyal yapımızın
çimentosu, millet ve devlet varlığımızın en önemli
bütünleştirici unsurudur. Karamanlılar olarak bizler, hem dilimize
hem de atalarımız Karamanoğullarının mirasına
sahip çıkmak adına, 1961 yılından bu tarafa, her 13
Mayısı Türk Dil Bayramı ve Yunus Emreyi Anma Törenleri
adıyla kutlamaktayız.
Dil Bayramı vesilesiyle Karamanda anılan
Yunusun Adımız miskindir bizim/Düşmanımız kindir
bizim/Biz kimseye kin tutmayız/Kamu âlem birdir bize. dizelerini
hatırlatarak, işaret ettiği gibi kindarlığın
insanlar için iyi bir özellik olmadığının başta
siyasiler olmak üzere herkes tarafından bilinmesi gerektiğini ifade
etmek istiyorum. Yunusun Ben gelmedim kavga için/Benim işim sevgi
için/Dostun evi gönüllerdir/Gönüller yapmaya geldim. dizelerinde ise
insanlığın varlığının kavgaya değil,
gönül yapmaya kurgulu olduğunu anlattığını
unutmamamız gerekir.
Bilindiği üzere, UNESCO tarafından
geçtiğimiz yıl Yunus Emre Anma Yılı olarak ilan
edilmiş, Cumhurbaşkanlığı da bir genelgeyle 2021
yılını Türk Dili Yılı ilan ederek Bizim Yunus
temasıyla kutlanmasını tüm kamu kurum ve kuruluşlarına
duyurmuştu. Bu noktada, bu anma ve kutlama temaları vesile edilerek
Yunus Emrenin yaşadığı yer olan Karamanın
tanıtımına ilişkin bir farkındalık
oluşturulamadığı gibi Karamana kalıcı bir eserin
de kazandırılamadığını belirterek bunun, ülkeyi
ve Karamanı yönetenler adına bir eksiklik olduğunu milletin
kürsüsünden tarihe not düşmek isterim.
Karaman ve Türkçe denilince ataları
Karamanlı olan, tarihimizin en büyük dil devrimcisi Ulu Önderimiz Atatürkten
bahsetmeden geçmek olmaz. Resmî kaynaklara göre de Atatürkümüzün
atalarının Karamandan Makedonyaya göç ettiği kabul
edilmektedir. Atamızın atalarının Türkçenin yeniden hayat
bulduğu Karamanlı olması, bizim için büyük gurur ve övünç
kaynağıdır. Böyle bir zenginliğin varlığı
yani Türkçeye yeniden hayat kazandıran büyük dil
hizmetkârlarının Karamanla olan ilişkisi,
Karamanımızın Türk dilinin başkenti
sıfatını ne kadar hak ettiğinin göstergesidir. (CHP
sıralarından alkışlar) Ulu Önderimiz Atatürk,
yaptığı dil devrimiyle Türkçeyi yücelten liderdir. Ulu Önder
Türk dili, Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Türk dili, Türk milletinin
kalbidir, zihnidir. sözleriyle Türkçemizin milletimiz için
taşıdığı değere vurgu yapmıştır.
Yıllardır Karamanda
kutladığımız Türk Dil Bayramı ve Yunus Emreyi Anma
Törenleri ve Karamanoğlu Mehmet Bey anmaları, çoğu zaman
devletin desteğinden mahrum kalmış, kıt kanaat yerel
olanaklarla kutlanmaya çalışılmıştır.
Milletimizin varlık değerleri açısından anlamlı bir bayram
olan Türk Dil Bayramının hak ettiği şekilde
kutlanmaması, biz Karamanlılar için hayal
kırıklığına sebep olmaktadır.
Ne yazık ki son yıllarda Karamanoğlu
Mehmet Beyi küçümsemeye, onun Türk dil fermanını yok saymaya yönelik
hezeyanlar üreten, bazıları da akademik unvan taşıyan
tipler türedi. Arap ve Fars kültürü seviciliğini Osmanlıyı
sevmek sanan, millet olma idrakinden uzak bu tipler, cumhuriyete ve
kazanımlarına olan kinlerini Türk dil fermanı ve Karamanoğlu
Mehmet Bey üzerinden kusmaktadırlar. Bunlara maalesef ki zaman zaman
devletin televizyonu da alet edilmektedir. Birçok bilimsel yayında
yapılan, Karamanoğlu Mehmet Beyin Anadoludaki beyliklerde ortaya
çıkan millî akıma tercüman olarak neşrettiği fermanla Türk
yazı dilinin temelini attığı tespiti
karşısında, kerameti kendinden menkul bu tiplerin ürettiği
hiçbir hezeyan ne Karamanlıları ne de aziz milletimizi diline sahip
çıkma iradesinden döndüremeyecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla) - Herkes
bilmeli ki Türk Dil Bayramı kutlamalarının ana fikri Türkçemize
ve onun milletimizi birleştiren yönüne vurgu yapmak ve sahip
çıkmaktır.
Konuşmama son verirken, ekranları
başında bizleri izleyen Türk dilinin başkenti Karaman'ımızın
güzel insanları sevgili hemşehrilerime selam ve
saygılarımı gönderiyor, Türk milletinin 745inci Türk Dil
Bayramı'nı kutluyor, başta Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal
Atatürk olmak üzere Karamanoğlu Mehmet Bey'in ve Yunus Emre'nin aziz
hatıraları önünde saygıyla eğilerek Türkçemize hizmet eden
herkese teşekkürlerimi ve minnetlerimi sunuyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika
süreyle söz vereceğim.
İlk söz Sayın Ersoy'un.
Sayın Ersoy
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoyun,
engelli bireylerin yaşadığı sıkıntılara
ilişkin açıklaması
AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Engelli bireyler sosyal yaşam, ekonomi,
eğitim gibi birçok alanda toplumun kısıtlamalarından, daha
doğrusu zihinlerdeki ön yargıdan kaynaklanan
sıkıntılar yaşamaktadırlar. Engeller ne yazık ki
zihnimizde. İşitme engelli Mustafa Emre Bicici başarıya
imza atmış birçok engelli kardeşimizden sadece birisi. Mustafa
Emre Bicici yaşadıklarını ve duygularını şöyle
anlattı: İşitme engelim nedeniyle okulda hep dersleri
kaçırıyordum ve geriden geliyordum. Tüm hayatım boyunca hep
sıra arkadaşlarımın defterine bakarak not aldım ve
yetişmeye çalıştım. İlkokuldayken de geride
kalıyordum, sınıf öğretmenim sadece bana okuldan sonra özel
ders veriyordu. Sonuçta, makine mühendisi oldum. Üniversiteden mezun oldunuz.
mesajı gelince çok mutlu oldum, önce annemi aradım,
karşılıklı ağlamaya başladık, sonra bana
yardımcı olan tüm arkadaşlarımı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çelebi
2.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin,
İzmir Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği genel kurul
sonrası değerlendirme raporuna ilişkin açıklaması
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
128 odalı İzmir Esnaf ve Sanatkârlar
Odaları Birliği genel kurul sonrası değerlendirme raporunu
bana ulaştırdı. Bu raporda yüksek oranlı enflasyon,
kiralardaki ciddi artışlar, akaryakıta günaşırı
gelen zamlar, yüksek su faturaları, girdi maliyetlerinin çok yükselmesi,
zincir marketlerin varlığı nedeniyle haksız rekabete
uğramaları; finansman destek, teşvik, hibe, kredi ihtiyacı;
ÖTV indirimli akaryakıt, ticari araç alımında ÖTV indirimi;
şoför ve araç yaş sınırları; kalifiye eleman
eksikliği; prim yükleri ve eksik mevzuat esnafımızın belini
büken, çözüm bulunması gereken mağduriyetler olarak öne
çıkmıştır. Bu rapor Türkiyedeki esnafın genel
durumunu yansıtmaktadır. Esnafımızı unutmayalım,
gereğini yapalım diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Çepni
3.- İzmir Milletvekili Murat Çepninin, çay
üreticilerinin taleplerine ilişkin açıklaması
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Teşekkürler
Başkan.
Çay üreticileri seslerini iktidara duyurmaya
çalışıyorlar: Taban fiyatı en az 9 TL olsun, üreticiler
sübvanse edilsin, kota-kontenjan kaldırılsın, özel sektörün
taban fiyatı altında çay alımı yasaklansın, çay kanunu
çıkarılsın. talepleriyle, çay üreticileri Artvin Kemalpaşa
ve Trabzondan 12 Mayısta Rize ÇAYKURa yürüyecekler ancak Rize
Valiliği acilen ilde eylem yasağı kararı açıklamış,
gerekçe ise suni gerekçeler oluşturarak ilin güven ortamını
bozmak ve millî güvenlik tehlikesiymiş; hak arayan herkes millî güvenlik
sorunu oluyor saray düzeninde.
Rize Valiliğine sesleniyoruz: Güvenlik sorunu
olan üreticileri şirketlere mahkûm etmektir; yasağı
kaldırın, çay üreticisine kulak verin.
BAŞKAN Sayın Karaduman
4.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karadumanın,
Hükûmetin müjde olarak açıkladığı konut kredisi paketine
ilişkin açıklaması
ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) Sayın
Başkan, Hükûmetin konut kredisi müjdesi bir kez daha göstermiştir ki
bu iktidar garibanın, yoksul bırakılmışların ve
dar gelirli vatandaşın iktidarı değil, sermaye
sahiplerinin, bankaların ve faiz lobilerinin iktidarıdır. 1
milyon liralık eve aylık 14 bin lira, 2 milyon liralık eve
aylık 28 bin lira taksit imkânı diyorsunuz; peki, ayda 14 bin
lirayı asgari ücretli mi ödeyecek, emekli mi ödeyecek, memur mu ödeyecek?
Bu akla ziyan müjdeler, Allah aşkına, kimin derdine derman olacak?
Dün nas dediğinizi bugün çiğneyerek, insanların
geleceğini faiz yoluyla bankalara peşkeş çekerek kime hizmet
ettiğinizi zannediyorsunuz? Kendinize gelin! Bir defa olsun faiz
lobilerine değil de bu millete hizmet edin.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
5.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın,
engellilerin erişilebilirlik yönetmeliği talebine ilişkin
açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Anayasamızın 61inci maddesinin ikinci
fıkrasında Devlet, engellilerin korunmalarını ve toplum
hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri
alır. yazmaktadır. Anayasanın bu amir hükmüne uygun olarak
2005 yılında Engelliler Hakkında Kanun Meclisimiz
tarafından çıkarılmıştır. Kanunun ikinci
bölümünün Erişilebilirlik kısmında, yapılacak kamu ve
özel binaların, araçların ve teknolojik hizmetlerin engellilerin
erişilebilirlik konusunda yaşadığı
sıkıntıların giderilmesine dönük 7nci maddesi
belirlenmiştir ancak kanuna uygun şekilde erişilebilirlik
yönetmeliği geçen süre içinde çıkarılmadığı
için, bilhassa özel sektörün yaptığı binalar başta olmak
üzere kamu binalarında, taşıtlarda ve teknolojik hizmetlerde engellilerimizin
yaşadığı sıkıntılar devam etmektedir.
Engelli bireylerimizin talebi, ilgili yönetmeliğin bir an önce
çıkarılarak hayata geçirilmesidir.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
6.- Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, 10-16 Mayıs Dünya Engelliler Haftasına
ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Kararlı duruşları ve çabalarıyla
hepimize örnek olan engelli kardeşlerimizin her zaman yanında olduk
ve olmaya da devam ediyoruz. Engelli vatandaşlarımızın
toplumun birer parçası olduğu unutulmamalı, engelli
vatandaşlarımıza sadece bir hafta değil, tüm
yaşamları boyunca sahip çıkmalıyız. AK PARTİ
olarak Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
önderliğinde engelli kardeşlerimiz için yapmış
olduğumuz çalışmalar yardım veya lütuf değil,
onların haklarını teslim etme anlayışıyla
yürütülmüş olup toplumsal hayata tam katılımının
sağlanması, başkalarına gereksinim duymadan
hayatlarını sürdüren, üreten bireyler olmaları her zaman
öncelikli hedefimiz oldu ve olmaya da devam edecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle, 10-16 Mayıs
Engelliler Haftası'nın toplumda engellilere yönelik
farkındalığın artmasına ve daha fazla sorumluluk
alınmasına vesile olmasını temenni ediyor, engelli
kardeşlerimize ve onların değerli ailelerine
sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir yaşam diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Kayışoğlu
7.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, Bursada bir AVMde gerçekleşen çökme
nedeniyle vatandaşlara geçmiş olsun dilediğine ve Bursa Kestel
Dudaklı köyünde yaşanabilecek olası felaketlere karşı
önlem alınması için yetkililere çağrı
yaptığına ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum.
Öncelikle, Bursa'da bir AVMde gerçekleşen
çökme nedeniyle vatandaşlarımıza geçmiş olsun diliyorum.
Bursa Kestel Dudaklı köyünde 2020 Haziran
ayında sel baskını yaşanmış, 1 kişi
hayatını kaybetmişti. Köyün üst tarafında süren
hızlı tren çalışmalarının bilimsel bir
şekilde yapılmadığı, gerekli önlemlerin
alınmadığı, su yataklarının dikkate
alınmadığı iddiaları dile getirilmiş fakat
yetkililerce hiçbir açıklama yapılmamıştı. Şimdi
de yapılan çalışmalardan dolayı çıkarılan kayaların
köyün üstünde sabitlendiği belirtiliyor ve köylüler tedirgin. Sadece
kayaların köye yuvarlanması açısından değil, sel
felaketi açısından da bütün önlemlerin alınması için
şimdiden buradan yetkililere çağrı yapıyorum, aksi hâlde
yaşanacak bütün felaketlerden sorumlu olacaksınız.
BAŞKAN Sayın Girgin
8.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin,
Hükûmetin müjde olarak açıkladığı konut kredisi paketine
ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) -
Teşekkürler Sayın Başkan.
2 liralık halk ekmeği alabilmek için
saatlerce sıra bekleyen halka, 2 milyon liralık konut için aylık
28 bin lira ödemeli ev kredisini müjde olarak veriyorsunuz.
Açıklamanın üstünden yirmi dört saat geçmeden fiyatlar arttı,
dar ve orta gelirli için hayal olan konut sahipliği daha da
ulaşılamaz hâle geldi. 1 kilo et alamayan milyonlar unutuldu. Müjdeniz
yurttaş için kâbus oldu. Milyonlarca işçi, emekçi, emekli açlık
sınırı altında bir gelirle kirasını,
faturasını dahi zor öderken faizli konut sözü veriyorsunuz.
Yandaş müteahhitleriniz zenginleşsin diye yapmadığınız
kalmadı. Açız, enflasyon altında ezildik." diyen
vatandaşa Ucuz konut kredisi verelim. diyorsunuz. Zengin ev alacak,
faturasını enflasyon olarak yoksullar ödeyecek. Bu müjdeden 5
maaşlı bürokratlar ve tuzu kurular yararlanır. Halka müjde
verecekseniz müjdeniz acilen seçim olsun.
BAŞKAN Sayın Kaçmaz...
9.- Şırnak Milletvekili Hüseyin
Kaçmazın, Şanlıurfada yorgun mermi ve patlama sebebiyle
hayatını yitiren çocukların savaş ve şiddet
politikalarının kurbanı olduğuna ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Urfa Ceylânpınarda 6 Mayıs günü dedesini
ziyarete giden 10 yaşındaki Yusuf Yücel, TSKnin kontrolündeki
Serekaniye kentinden açılan ateş sonucu başından vurularak
yaralandı ve sonrasında da yaşam mücadelesini kaybetti. Bir
çocuk daha iktidarın bizi sürüklediği savaş
politikalarının kurbanı oldu. Hatırlatmak istiyorum ki yine
Urfada 24 Mart tarihinde 16 yaşındaki Muharrem Aksem de polislerin
atış talimi yapmak için kullandıkları boş arazide bir
cismin infilak etmesi sonucu hayatını kaybetmişti. Urfada son
iki ayda 2 çocuk öldü. Bu acı tablo karşısında
iktidarın yapması gereken ölümlerin önüne geçmesi ve
sorumluların bulunup yargılanması iken iktidarın savaş
politikalarındaki ısrarı çocukların yataklarında,
evlerinin önünde yani yaşam ve oyun alanlarında ölümüne sebep oluyor.
Yusuf Yücel yorgun bir merminin değil, savaş ve şiddet
politikalarının kurbanıdır. Devlet, çocukların güvenli
alanlarda yaşamasını sağlamakla yükümlüdür ve bu Meclis
neredeyse her ay bir çocuğun öldürülmesine sessiz kalmamalıdır.
BAŞKAN Sayın Arık...
10.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın,
Develinin Küçükkünye köyünde heyelan nedeniyle evlerinden atılan
vatandaşların yaşadığı drama ilişkin
açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Develinin Küçükkünye köyünde büyük bir
insanlık dramı, bir insanlık ayıbı yaşanmakta.
Bundan tam yirmi sekiz yıl önce, 1993 yılında tutulan bir rapora
istinaden Evlerinizde heyelan riski var. denilerek vatandaşların
elektrikleri kesiliyor, suları kesiliyor ve vatandaşlar
kapının dışına konuluyor. Evlerinden atılan, çaresiz
kalan vatandaş da ahırdan bozma, kahvehaneden bozma evlerde,
komşularının, akrabalarının yanında yaşam
mücadelesi veriyor. Bırakın iktidarın halktan kopuk
milletvekillerini, belediye başkanlarını, vatandaşın
kapısını çalan bir tek yetkili bile yok. Vatandaş on üç
aydır çaresizce bekliyor. Vatandaş Suriyeliye binlerce ev yapanlar
bize 15 ev yapamadı. diyor. AKP'nin Sayın Genel Başkanı da
kaçak sığınmacılar için Biz onlara ensar olduk. diyor. Evet,
yabancılara ensar oldunuz, kendi vatandaşınıza da kanser
oldunuz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
11.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, çeltik üreticisinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Edirne'mizde ve ülkemizde bugünlerde çeltik ekimi
yapılıyor. Çiftçimiz geçen yıl ürününü çok ucuz fiyatlarla
satmak zorunda kaldı. AKP, en iyi yaptığı işi yaparak
yabancı ülkelerin çiftçilerine parayı verdi, ithalatla iç piyasayı
baskıladı ve kendi çiftçisine zarar ettirdi. Şimdi, çiftçi
yüksek maliyetlerle ekip ekmemek arasında kararsız. Geçen yılki
gibi bir alım ve fiyat politikası uygularsanız, şimdiden
Çiftçimiz battı. diyebiliriz.
Çeltikte üretim maliyetleri AKP kafası gibi
uçmuş durumda. Mazot, gübre, sulama alıp başını gitmiş.
Sadece tarlaların ekime hazırlanması için yapılan toprak
tesviyesi yani lazer işleminin saati geçen yıl 300 lira
civarındayken bu yıl 1.300 liraya çıkmış.
Buradan iş bilmez AKP iktidarına diyoruz
ki: Şimdiden çeltik üreticisine alım ve fiyat garantisi verin,
kapı kapı pirinç dilenmek zorunda kalmayın. Vatandaşı
pirinç tanesine muhtaç etmeyin.
BAŞKAN Sayın Aycan
12.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, kadına yönelik şiddete ve boşanma
davalarıyla ilgili yapılması gereken düzenlemelere ilişkin
açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, kadına şiddet hiçbir şekilde kabul edilemez.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak kadına yönelik her türlü şiddeti
kınıyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi kadına yönelik
şiddet uygulayanlara verilen cezaları
artırmıştır, şu an en üst sınıra
getirilmiştir fakat kadına yönelik şiddet devam etmektedir,
başka şeyler yapmak gerekmektedir. Şiddet olayları
incelediğinde, kadınların eşleri veya eski eşleri,
nişanlıları veya erkek arkadaşları tarafından
şiddet gördüğü anlaşılmaktadır. Eşler
arasında tartışma, boşanma, ayrılma, nafaka, tazminat
ve çocuk velayeti nedeniyle tartışmalar çıkmaktadır.
Milyonlarca kişi boşanma davaları nedeniyle hasım
olmuş durumdadır. Boşanma davaları
hızlandırılmalıdır, süreç uzatılmadan
sonuçlanmalıdır.
Ayrıca, nafaka, tazminat, çocuk velayeti
konusunda düzenleme yapılması da acil ihtiyaçtır. Çocuğun
velayeti ortak olmalıdır, hem anne-babanın hem de çocuğun
hakkıdır.
BAŞKAN Sayın Yılmazkaya
13.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın,
vatandaşların pahalılıktan, esnafın yüksek
maliyetlerden şikâyetçi olduğuna ilişkin açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bayram öncesi semt pazarlarını
gezdiğimizde, kılık kıyafet, ayakkabı, çanta gibi
ürünler satan esnafımızı ziyaret ederek durumlarını
sorduk. Vatandaşımıza, esnafımıza bir dokunduk bin ah
işittik. Gezdiğimiz pazar esnafı, vatandaşın giyim
kuşama ayıracak parası olmadığı için iş
yapamamaktan, tezgâhlarını siftahsız kapatmaktan şikâyetçi.
Yaklaşan bayram öncesi gördük ki dar gelirli
vatandaşlarımız, maalesef çocukları için bile
alışveriş yapamıyor. Artık kılık
kıyafet, ayakkabı, çanta veya herhangi bir ürün almak vatandaş
için lüks olmuş, tezgâhların önü bomboş. Gıda ürünlerinin
dışında kimse çarşıya uğramıyor, onlardan da
azar azar almaya çalışan vatandaş, 2 kilo yerine yarım kilo
alıyor veya tane tane alıyor. İnsanlarımız sadece
gündelik ihtiyaçları için alışveriş yapabiliyor yani
vatandaş gıdanın dışında hiçbir şey
alamıyor, günü kurtarmaya çalışıyor.
Vatandaşlarımız pahalılıktan, esnafımız
yüksek maliyetlerden şikâyetçi. Artık insanlarımız sadece
aç kalmadan yaşamaya çalışıyor ama bunun hesabını
sandıkta size soracaklar diyor, yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gülüm
14.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün,
Gezi direnişine ve Gezi davasında verilen karara ilişkin
açıklaması
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Gezi direnişi
baskılara, doğa katliamına, talana, zulme, erkek
egemenliğine, LGBTye düşmanlığına, yaşam
alanlarımıza, bedenimize, kimliğimize, emeğimize müdahaleye
ortak itirazımızdır. Gezi; bir arada, eşit koşullarda,
kimsenin ötekileştirilmediği, emeğin sömürülmediği,
kadın özgürlüğünün olduğu bir yaşam talebidir.
Gezi davasında verilen karar, mahkeme
kararı değil siyasi bir karardır. Haksız yere tutsak
ettiğiniz Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Can Atalay, Hakan
Altınay, Mine Özerden, Tayfun Kahraman ve Osman Kavala diyorlar ki: Ya
kin ve kibir baskın olacak ya da kardeşlik, eşitlik, özgürlük ve
demokrasi kazanacak. Biz, adaleti, kardeşliği, vicdanı,
özgürlüğü ve tabii ki Geziyi savunacağız. Yaşamak bir
ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine. Bu hasret
bizim!
BAŞKAN Sayın Aydın
15.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının,
Bursa EĞİTİM-İŞin ekonomik krizin çocuklara etkisine
yönelik yaptığı araştırmaya ilişkin
açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Ekonomik krizin çocukları nasıl
etkilediğinin bir örneğini Bursa EĞİTİM-İŞ
yaptığı araştırmada ortaya koydu.
EĞİTİM-İŞ Bursa Şubesinin yaptığı
araştırmaya göre, her 100 öğrencinin 31inin evde kahvaltı
yaptığı, 44ünün beslenme çantası ya da kantinde
kahvaltı yaptığı ancak 25inin ne evde ne de okulda
kahvaltı yapamadığı ortaya çıkmıştır.
Her 100 öğrenciden sadece yüzde 10unun düzenli süt içtiği, yine her
100 öğrencinin sadece 13ünün her gün düzenli yumurta yiyebildiği;
7sinin gıdalardan süt, meyve, sebze gibi beslenmelerle
beslenebildiği, 93ünün beslenemediği; yine 100 öğrenciden
97sinin düzenli beslenemediği araştırmada ortaya
çıkmıştır. Bu, şunu gösteriyor: Ekonomik kriz en
ağır şekilde çocukları vuruyor, anayasal olarak bu
çocuklara düzenli beslenme hakkı sağlamak zorunda olan Hükûmet ise
âdeta seyirci gibi izliyor.
BAŞKAN Sayın Bulut
16.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun,
Yüreğir Devlet Hastanesi projesine ilişkin açıklaması
BURHANETTİN BULUT (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Yap-işlet-devret projelerine devlet bütçesinden
oluk oluk para akıtan, geçmediği köprü, otoyol,
kullanmadığı havalimanı için vatandaştan vergi alan
iktidar hastane projelerini rafa kaldırmıştır.
Yüreğirde 1896 yılında yapılan
devlet hastanesi, yüz yılı aşkın hizmet verdikten sonra
depremden zarar gördüğü ve sağlık talebini
karşılamadığı gerekçesiyle dokuz yıl önce
yıkılmıştır. Hastanenin yerine Yüreğir Seyhan
Mahallesinde 25 bin metrekarelik alana önce 250 yataklı, daha sonra 100
yataklı bir hastane yapılacağı sözü verilmiştir.
Yıllar içerisinde hastane projesi küçülse de verilen söz yerine
getirilmemiştir. On binlerce hemşehrimize hizmet verecek Yüreğir
Devlet Hastanesinin ihalesi, 29 Aralık 2021 yılında bütçe
yetersizliği nedeniyle iptal edilmiştir.
Adana Yüreğirli ve Karataşlı
hemşehrilerimiz verilen sözün tutulmasını, projenin bir an önce
hayata geçirilmesini beklemektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gül Yılmaz
17.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül
Yılmazın, güvenlik güçlerinin Mersinde ve ülke genelinde terör
örgütlerine yönelik operasyonlarına ilişkin açıklaması
ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Mersinimizde ve ülkemizde huzur ve güvenliğin
teminatı olan, asayişin sağlanması ve huzurumuz için canla
başla görev yapan güvenlik güçlerimiz her gün başarılı
operasyonlara imza atmaktadır. Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimizin,
sınır güvenliğimizin sağlanması amacıyla terörü
yerinde yok etmek için Irakın kuzeyinde başlattığı
Pençe-Kilit Operasyonuna misilleme olarak Mersinde bombalı eylem yapma
hazırlığı içinde olan hain terör örgütü PKK mensupları
geçtiğimiz günlerde Jandarma ekiplerimiz tarafından yakalanmıştı,
önceki gün de İl Emniyet Müdürlüğümüz tarafından terör örgütü
DEAŞa yönelik operasyonda Karadul olarak adlandırılan 2
kadın canlı bombayla birlikte 9 kişi gözaltına
alındı.
Özverili çalışmalarıyla Mersinimizin
ve ülkemizin huzurunun ve asayişinin sağlanmasını temin
eden, vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini koruyan
tüm güvenlik güçlerimize teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Ceylan
18.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, 12
Mayıs Hemşireler Gününe ilişkin açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan, yoğun
mesaiyle hastalarımıza şifa olan, eş ve çocuklarından
uzun saatler ayrı kalan, sağlık hizmetinin vatandaşlara
ulaşmasında büyük payları olan hemşirelerimize
aracılığınızla teşekkür ediyor, 12 Mayıs
Hemşireler Gününü kutluyorum.
Atama bekleyen 100 bine yakın hemşire emek
sömürüsünün yoğun olduğu sağlık sektöründe iş
arayışında ve asgari ücret koşullarında özel hastane
işletmecilerinin insafındadır. Kaliteli sağlık hizmeti
için çok önemli olan hemşireler, kamu atamalarında yeterince
gözetilmemektedirler. Ülkemizi kıskanan Almanyada her bin kişi
başına düşen hemşire sayısı 14, Norveçte 18,
Yunanistanda dahi 4 iken, bu sayı ülkemizde 3le OECD ülkeleri
arasında en düşük istihdam oranına işaret etmektedir.
Hemşirelerin hak ettikleri ücretleri almaları sağlanmalı ve
atama bekleyen hemşireler zaman kaybetmeden atanmalıdır.
BAŞKAN Sayın Şeker
19.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
Türkiye ekonomisindeki büyümeye ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, iki yıldır
süren pandemi ve Rusyanın Ukraynayı işgal girişimi
dünyanın dengesini bozarken, tedbir alamayan, öngörüde bulunamayan
ülkelerin ekonomileri ciddi küçülmeye, Türkiye ise pozitif büyümeye devam ediyor,
tüm bu olumsuzluklara rağmen büyüyen Türkiye'nin lideri
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğana dünyadan
övgüler gelmeye devam ediyor. Dünya Bankası, G20 içerisinde en
hızlı büyüyen ülkenin Türkiye olduğunu ifade edip övgülerde
bulunurken, The Economist Türkiye'nin inşaat sektörünün uluslararası
bir ağır sıklet olduğunu, İngiliz gazeteleri Türkiye
ekonomisinin dayanıklılığıyla en kötü korkuları
bile boşa çıkardığını, Alman medyası ise Başkan
Erdoğanın izlediği bu siyaset ülke ekonomisini güçlü
şekilde ateşledi. diyerek ekonomideki olumlu gelişmeleri
mucize olarak tanımlamakta. Ülkemizin bu konumunu bir de muhalefet idrak
edebilse diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
20.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, ihracatta nisan ayında kırılan
rekorlara ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Nisan ayında da ihracatta yeni rekorlar gelmeye
devam ediyor. Nisan ayında ihracatımız geçtiğimiz
yılın aynı ayına göre yüzde 24,6 artışla 23,4
milyar dolar olarak gerçekleşerek tüm zamanların en yüksek aylık
ihracat rakamına ulaşıldı. Enerji hariç, ihracatın
ithalatı karşılama oranı yüzde 101 oldu. Nisan ayı
itibarıyla on iki aylık ihracatımız 240 milyar doları
geçti. Seçim bölgem Mersin de nisan ayında gerçekleştirdiği 233
milyon doları aşan ihracatla önemli bir başarı
göstermiştir. Bundan yirmi sene önce, üç yüz altmış beş
günde 36 milyar dolar ihracat yapabilen Türkiye, yirmi yıllık AK
PARTİ iktidarı sayesinde bugün, rakamı otuz-otuz beş günde
gerçekleştirebilir seviyeye ulaştı.
Türkiye ekonomisi, Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın güçlü liderliğinde üretim,
istihdam ve ihracata dayalı büyümesine rekorlar kırarak devam etmekte
diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Filiz
21.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, 10-16 Mayıs Dünya Engelliler Haftasına ilişkin
açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Her yıl 10-16 Mayıs tarihleri
arasında hatırlanan Dünya Engelliler Haftasında tüm engelli
vatandaşlarımızı saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Fiziksel ya da zihinsel her türden engel, engelli
kişi ve ailesi için zorlu yaşam koşulları demektir. Burada
asıl engel, bireyin rahatsızlığı değil toplumsal
duyar eksikliğidir. Her insan bir engelli adayıdır. görüşünden
hareketle, engelli vatandaşlarımız toplumla
bütünleştirecek, kendi hayatlarını başkalarının
yardımına muhtaç olmadan devam ettirebilmeleri, eğitimlerine ve
sosyal aktivitelerine engelsiz devam edebilmeleri için gerekli fiziki ve sosyal
çevreyi oluşturacak tedbirler artırılmalıdır.
Tanı fark et bak gör engelleme hisset duy farkında ol
sorumlu ol bilinçli ol kendin ol engelsiz yaşam
kavramlarını eğitimin ilk kademelerinde, değerler olarak
çocuklarımıza anlatmalıyız.
İYİ Parti olarak engelsiz bir
yaşamı hep birlikte inşa edeceğiz diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Ekinci
22.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin, Sivasa
spor alanında yapılan yatırımlara ve bu akşam Ziraat
Türkiye Kupası yarı final rövanş maçında Demir Grup
Sivasspora başarılar dilediğine ilişkin
açıklaması
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Teşekkür
ediyorum Kıymetli Başkanım.
Son yirmi yılda şehrimize
kazandırdığımız spor tesisleriyle spor
altyapımız güçlenerek öncelikli olarak sporun tabana yayılması
sağlanmış, diğer taraftan ilimiz ulusal ve
uluslararası turnuva ve organizasyonlara ev sahipliği yapmaya
başlamıştır. 2021-2022 sezonunda planlanan 35 faaliyetle
yıl boyunca 50 bin civarında sporcuyu şehrimizde misafir
edeceğiz. Her misafirin ilimizde ortalama üç gün
kaldığını varsaydığımızda bu da en az
150 bin konaklamaya tekabül edecektir. Şimdi ise sıra birçok
branşta Avrupa ve dünya şampiyonalarına ev sahipliği
yapmaya gelmiştir. Şehrimizin spor tesisi, sosyal donatı,
ulaşım ve konaklama anlamında bir eksiği
bulunmamaktadır. Bu vesileyle sultan şehir Sivasımız genç
ve sporcu dostu şehir hâline gelmiştir. Ayrıca, bugün akşam
Ziraat Türkiye Kupası yarı final rövanş maçında Alanyasporu
konuk edecek olan Demir Grup Sivassporumuza final yolunda başarılar
diliyor
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Peköz
23.- Adana Milletvekili Kemal Peközün, spastik
engelli Barış Tayfurun yaşadığı mağduriyete
ilişkin açıklaması
KEMAL PEKÖZ (Adana) Teşekkür ederim
Başkanım.
Barış Tayfur -36 yaşında, yüzde
94 engelli- doğum sırasında ölü doğdu diye morga
kaldırılıyor, annesi Türkçe bilmediği için müdahale
edemiyor, daha sonra aileden gelen birilerinin müdahalesiyle morg kontrol
ettirildiğinde yaşadığı tespit ediliyor fakat
oksijensiz kaldığı için spastik engelli kalıyor. 2019
seçimleri sırasında, engelli maaşının kesilmesine
tepki olarak AKPnin afişlerini yırtıyor,
yargılanıyor, cezai ehliyeti olmadığı için cezai hüküm
kurulmuyor ancak TCK 57/1e göre, yüksek güvenlikli sağlık
kurumlarında koruma ve tedavi altına alınması kararı
veriliyor. Ancak Barış konuşamıyor, kendi başına
su içemiyor, yemek yiyemiyor, tuvalet ihtiyacını karşılayamıyor,
sadece yardımla yürüyebiliyor. Karakol polisi evlerine gelmiş Kendisini
bu durumda götüremeyiz, götürmek istemiyoruz ama bu sorunu çözün. Hastaneye
götürülmesi hâlinde aileden kimse yanına gelemez. demiş. Böyle bir
uygulama ölümle eş anlamlıdır. Bu durumun acilen düzeltilmesi
gerekiyor. Başkanlığınızı, Adalet Bakanlığını
ve Sağlık Bakanlığını göreve davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kılavuz
24.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun,
Mersin Ana Konteyner Limanı Projesine ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
2021 yılında yüzde 28lik
artışla 2,6 milyar dolarlık ihracat gerçekleştiren Mersin
ihracatçı kentlerden biridir. Limancılık faaliyetlerinin çok
yoğun olarak yapıldığı, lojistik kültürünün
oluştuğu dış ticaret kenti Mersinimizde Ana Konteyner
Limanı Projesinin hayata geçirilmesi hem ülkemiz hem bölgemiz hem de
Mersinimiz adına oldukça önemli olacaktır. Ülkemizin stratejik
sektörü kabul edilen lojistik ve dış ticaret hacminin
artırılması için, Mersinin ve bölgenin ihracat kapasitesini
ciddi anlamda artıracak olan, ülkemizin Akdenizdeki stratejik
üstünlüğünü destekleyecek olan Mersin ana konteyner limanının
yer tespitinin bir an önce yapılarak yapımına
başlanması beklentimizdir.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Ayhan Barut? Yok.
Sayın Çelik
25.- Hatay Milletvekili Sabahat Özgürsoy Çelikin,
Hatay Reyhanlı saldırısının 9uncu yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
SABAHAT ÖZGÜRSOY ÇELİK (Hatay) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Reyhanlı ilçemizde 11 Mayıs 2013 tarihinde hain terör örgütü
tarafından gerçekleştirilen menfur saldırıda
hayatını kaybeden masum 53 vatandaşımıza Allahtan
rahmet, acılı ailelerine sabırlar diliyorum. Hain
saldırının faillerinin yakalanarak en ağır cezayı
almış olması bir nebze olsun yüreğimize su serpse de
acımız hâlen ilk günkü gibi tazedir.
Aziz şehitlerimizi ve kıymetli ailelerini asla
unutmayacağız diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Suzan Şahin
26.- Hatay Milletvekili Suzan Şahinin, Hatay
Reyhanlı saldırısının 9uncu yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bugün, Hatayın Reyhanlı ilçesinde, 11
Mayıs 2013te 53 kişinin hayatını kaybettiği ve çok
sayıda kişinin yaralandığı 2 ayrı bombalı
saldırının 9uncu yıl dönümü. Acımız hâlâ taze.
11 Mayıs tarihi, karanlık ellerin birlik ve beraberliğimize
dokunmak için çalıştığı acı ve kara bir gündür.
Reyhanlı patlaması sonrası sevgi, barış ve
kardeşlik şehri Hatayımız oyuna gelmemiş,
sağduyulu bir şekilde birbirine daha da kuvvetle kenetlenmiştir.
Buradan Reyhanlıda hayatını kaybeden
vatandaşlarımızı bir kez daha rahmetle anıyor ve bir
daha bu acıların yaşanmamasını diliyorum.
Patlamayı gerçekleştiren karanlık elleri, sebebiyet verenleri,
arkasındaki güçleri, terörü, terör örgütlerini bir kez daha lanetliyorum.
Birlik ve beraberliğimizin bozulmasına
asla izin vermeyeceğiz.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Tokdemir
27.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemirin,
Hatay Reyhanlı saldırısının 9uncu yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
İSMET TOKDEMİR (Hatay) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bugün, annelerin ciğerinin
yandığı, babaların evlatsız kaldığı,
evlatların annesiz, babasız kaldığı, eşlerin
eşsiz kaldığı, ocakların söndüğü, ailelerin
dağıldığı ve kardeşin kardeşini hiç
göremeyeceği son bakışın, Hatay Reyhanlı
katliamının 9uncu yıl dönümü. Reyhanlımızın
ilçe merkezinde bombalı 2 aracın patlatılmasıyla 53
vatandaşımızın şehit olduğu, 146
vatandaşımızın yaralandığı korkunç
olayın Türkiyede yapılan en büyük terör saldırısı
olarak kayıtlara geçtiği kara gündür 11 Mayıs. Cumhuriyet
tarihimizin en kanlı terör saldırısının üzerinden tam
dokuz yıl geçmesine rağmen yaramız hâlâ ilk günkü gibi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMET TOKDEMİR (Hatay) Yüreğimizi
yakan, içimizi parçalayan hain terör saldırısında
hayatını kaybeden şehitlerimize Allahtan rahmet,
acılı ailelerine sabır, gazilerimize acil şifalar diliyor,
terörün her türlüsünü lanetliyorum.
BAŞKAN - Sayın Beyaz
28.- İstanbul Milletvekili Ümit Beyazın,
12 Mayıs Hemşireler Gününe ilişkin açıklaması
ÜMİT BEYAZ (İstanbul) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
12 Mayıs Dünya Hemşireler Günü. Covid
salgınının üzerinden iki yıl geçmesine rağmen,
pandeminin kahramanı ilan ettiğimiz hemşireler ve
sağlıkçıların özlük haklarıyla ilgili hâlâ bir
çalışma yapılmadı; 2021 yılı
sağlıkçı yılıydı güya. Hemşirelerimiz, döner
sermaye eşitsizliğinden, iş yükünden, uygulanan mobbinglerden,
uzun çalışma saatlerinden, personel yetersizliğinden, görev
tanımlamalarının net olmamasından, hemşirelik
mesleğinin değersizleştirilmesinden, hemşirelerin ve
ailelerinin sosyal alanlarının olmamasından şikâyetçiler.
Bu saydığım şikâyetler sadece birkaçı. Gelin, 12
Mayıs Hemşireler Günü haftasında
sağlıkçılarımızın özlük haklarını ve
maaş iyileştirmelerini yapalım, kahraman ilan ettiğimiz
sağlıkçılarımızı enflasyona ve zamlara
ezdirmeyelim.
BAŞKAN Evet, şimdi, Sayın Grup
Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın Usta, buyurun.
29.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Hatay
Reyhanlı saldırısının 9uncu yıl dönümüne, Aile
ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının sözleşmeli personel
alımına, şehit yakınları ve gaziler ilaç farkı
öderken Suriyelilerin ilaca erişimde herhangi bir ücret ödememesinin
vicdanlarını sızlattığına ve Suriyeli
sığınmacıların yol açtığı
sorunları konuşmak için Mecliste bir özel oturum yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Dokuz yıl önce bugün, 11 Mayıs 2013te,
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kanlı 2nci saldırısı
olarak kayıtlara geçen, Hatay Reyhanlı'da düzenlenen 2 ayrı
bombalı saldırıda şehit olan 52 vatandaşımıza
Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum. Terörü ve El Nusrası,
IŞİD'i, PKK'sı, ne kadar terör örgütü varsa hepsini
lanetliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin adaletsiz tutumları
devam ediyor. Son günlerde ortaya çıkan, Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığının bir sözleşmeli personel alımı
var, buraya 4.157 sözleşmeli personel alınıyor, bunun 150si
öğretmen. Burada torpil ve liyakatsizliğin ne kadar ayyuka
çıktığını net bir şekilde görüyoruz. Bakın,
size de burada sıralamaları söyleyeceğim: Normal KPSS
puanında 1inci sırada olan kişiye sözlü sınavdan
düşük puan verilerek 175inci sıraya geriletiliyor ve
alınmıyor yani 150 kişi alınacak, 175e geriletiliyor.
Yine, bakıyorsunuz, 21inci sırada olan kişiye 51 puan veriliyor
sözlü sınavda, 239uncu sıraya kadar atılıyor. Buna
karşılık ne yapılıyor? KPSS puan
sıralamasında hiçbir şekilde aslında sıralamaya
girmemesi beklenen 172nci sıradaki kişi çok yüksek bir mülakat
puanı verilerek 1inci sıraya getiriliyor. Yani 1inci
sıradakini 175e gönderiyorsunuz, çocuğu eliyorsunuz; 172nci
sıradakini de mülakatta verdiğiniz adaletsiz puanla 1inci
sıraya getiriyorsunuz, oturtuyorsunuz. Yine, 214üncü sıradaki 2nci
sıraya oturtuluyor ve alınıyor. 411inci sırada olanı
bile 3üncü sıraya getiriyor bu adaletsiz sistem ve buna çocuklar isyan
ediyor. Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değildir. Buradan tekrar
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığını uyarıyoruz.
Bakın, gençlerimizi, daha doğrusu milleti
devletten soğutuyorsunuz; böyle bir tutum kabul edilemez, bu
vicdansızlıktır, bu adaletsizliktir, bu yapılan şey
ahlaksızlıktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Yani bir empati yapsın
arkadaşlar ya, kendi çocuklarının bu durumda olduğunu ve bu
şekilde bu sınavlardan elendiğini düşünsünler, o zaman
bakalım vicdanları bunu kaldırıyor mu? Biz işte bu
nedenle İYİ Parti olarak diyoruz ki: Bu mülakat sistemini kaldıracağız.
Şimdi, şehit aileleri, gaziler ve bakmakla
yükümlü oldukları yakınlarına resmî ve tüm özel tedavi
kurumlarında bazı muafiyetler tanınıyor, ilave ücret
alınmıyor; bunu takdirle karşılıyoruz elbette.
Devletimizin ve aziz milletimizin şehit ailelerine ve gazilere sahip
çıkmasının da güzel bir örneği olarak kabul ediyoruz ancak
şehit aileleri ve gazilerin kullandığı raporlu ilaçlardan
dahi ilaç farkı adı altında ücret alınıyor
olması ise üzüntü vericidir, bunu da hiçbir şekilde kabul etmek
mümkün değildir. Diğer yandan, şehit yakınları ve
gaziler ilaç farkı öderken Suriyelilerin ilaca erişimde herhangi bir
ücret ödememesi, vatanın ekmeğini yemiş, suyunu içmiş bir
Türk vatandaşının kabul edebileceği bir durum
değildir. Hain terör örgütü PKKyla vatan ve bayrak uğruna
çatışırken canını vermiş şehitlerimizin
aileleri ya da vücudunun çeşitli uzuvlarını kaybetmiş
gazilerimiz en temel ihtiyaç olan sağlık problemlerini gidermek için
kullanmak zorunda olduğu ilaçlara ilaç farkı adı altında
ücret öderken, savaştan kaçmış, ülkemizin dört bir
köşesinde nargile keyfi yapan milyonlarca Suriyelinin ilaca ücretsiz
erişebilmesi bir Türk evladı olarak vicdanımızı
sızlatıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
ERHAN USTA (Samsun) Mademki şehit aileleri,
gaziler ve bakmakla yükümlü oldukları kişiler Türk milletinin
başının tacıdır, o hâlde ilaç farkı ücreti
kaldırılmalıdır. Şehit ailelerine ve gazilere
ilaçlarda fark ücreti muafiyeti sağlanmalı, eczanelerde hiçbir ücret
farkı alınmamalıdır. Konuyla ilgili olarak Hükûmetin
dikkatini çekiyor, hassasiyet ve ivedilikle gerekli çalışmaların
yapılmasını da bekliyoruz.
Yine, bu cümleden olmak üzere, Suriyeli
sığınmacıların yol açtığı demografik,
ekonomik ve toplumsal sorunlar giderek büyümektedir değerli
arkadaşlar. Önü alınmazsa, ülkemizde, yirmi yıl içerisinde, 35
milyona varan Suriyeli bir nüfus olacaktır. Bu durum, ülkemizin
geleceği ve devletimizin bekası için son derece vahim ve tehlikeli
bir durumdur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ERHAN USTA (Samsun) Bu sebeple, grup
toplantımızda Sayın Genel Başkanımızın da
ifade ettiği gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu önemli sorunun
çözümünde istişare ve hatta bir uzlaşma zemini oluşturması
gerektiğine olan inancımızı bir kez daha buradan
tekrarlıyorum. Milletimizin çözüm beklediği bir meseleyi millet
iradesini temsil eden Gazi Meclisimizde konuşabilmek ve çözüme
bağlayabilmek vatandaşlarımıza karşı biz
milletvekillerinin mesuliyetidir. Özel bir oturumda ve milletimizin
şahitliğinde, meseleye bakışımızı ve çözüm
önerilerimizi ortaya koyalım, el ele vererek memleketimizi bu girdaptan
birlikte kurtaralım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Sayın Mustafa Şentopun bu çağrımızla gerekli ilgiyi
göstermesini bekliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Bülbül
30.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
11 Mayıs 2013 tarihinde Hatayın Reyhanlı ilçesinde
gerçekleştirilen hain terör saldırısının yıl
dönümüne, Ukraynadan tahliye edilen Türklere, 10-16 Mayıs Dünya
Engelliler Haftasına, Yunanistanın saldırgan
politikalarına ve Yunan Dışişleri Bakanı
Dendiasın açıklamalarına ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 11 Mayıs 2013 tarihinde Hatay ilimizin Reyhanlı
ilçesinde bombalı araçlarla gerçekleştirilen hain terör
saldırısında 53 vatandaşımız katledilmiş,
146 vatandaşımız da yaralanmıştır. Bu menfur
saldırının yıl dönümünde, katledilen
vatandaşlarımızı rahmet ve minnetle anıyor, masum
vatandaşlarımızı katleden ve yaralayan terör örgütünü,
arkalarındaki odakları, iş birlikçilerini şiddetle
lanetliyoruz.
Sayın Başkan, Ukrayna-Rusya arasında
yaşanan silahlı çatışmalardan dolayı ateş
hattında mahsur kalan soydaşlarımıza insani yardım
yapmaya devam eden devletimiz, aynı zamanda, bölgeden tahliye
işlemlerini de aralıksız sürdürmektedir. Şimdiye kadar 15
bin civarında vatandaşımızın hava ve kara yoluyla
tahliye edilerek ülkemize gelmesini sağlayan devletimiz, Kırım
Tatar Türkü ve Ahıska Türkü başta olmak üzere
soydaşlarımızı kafilelerle ülkemize getirerek onlara insani
ve hür bir şekilde yaşam imkânı sağlamaktadır. Dün
itibarıyla da 180 Ahıska Türkü soydaşımız daha
ülkemize getirilerek Elazığ ilimize nakilleri
gerçekleştirmiş ve geçici konaklama merkezinde
soydaşlarımıza gerekli yer tahsisi
yapılmıştır. Mazlumların duası, masumların
umut ve sığınağı olan kadim devletimiz
soydaşlarımızın, dindaşlarımızın ve
bütün insanların her zaman yanında olacaktır; buna sonuna kadar
inanıyoruz.
Sayın Başkan, engelli
vatandaşlarımızın yaşam kalitesini arttırmak,
fiziki ve sosyal yaşantılarındaki güçlükleri ortadan
kaldırmak, toplumda engelli olmayan diğer vatandaşlarımızla
birlikte kamu hizmetlerinden eşit bir şekilde
faydalanmalarını temin etmek hepimizin ortak sorumluluğudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) 10-16 Mayıs
Engelliler Haftası vesilesiyle, her bireyin bir engelli adayı
olduğu bilinciyle, farkındalığın en üst seviyede
olması ve engelli vatandaşlarımıza toplum tarafından
gerekli hassasiyetin, özenin gösterilmesinin gerekliliğini belirtiyor, bu
noktada herkesi duyarlı ve sorumlu olmaya davet ediyoruz. Bu vesileyle
engelli vatandaşlarımızın her şartta yanında olduğumuzu
ifade ediyor, Engelliler Haftası'nı kutluyoruz.
Sayın Başkan, Yunanistan bir süredir devam
ettirdiği uluslararası hukuku tanımayan tavrını
savunma anlaşması gibi bir kılıfla örterek saldırgan
politikalarına devam etmektedir. Türk hava sahasını zaman zaman
ihlal eden, uluslararası sözleşmelere göre silahsız statüdeki
adaları silahlandıran, Batı Trakya Türkleri ve terörle mücadele
konularında hukuka uygun davranmayan, son yıllarda yapmış
olduğu silah alımını tahrik edici seviyede arttıran ve
düzensiz göçmenlere karşı uyguladığı insanlık
dışı uygulamalarla gündemden düşmeyen Yunanistan
provokasyona devam etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Yunan
Dışişleri Bakanı Dendias'ın Dedeağaç
Limanı'nın ticari olmasını istemediğini, ülkelerindeki
ABD askerî varlığından duyduğu memnuniyeti ve
Yunanistan'ın Balkanlara bu kapsamda açılması gerektiğini
Yunan Meclisinde ifade etmesi Yunan tarafının yeni bir tahrik edici
hareketi, davranışı olmuştur. Barışa hizmet
etmeyecek bu tarz saldırgan ve tahrik edici açıklamalar öncelikle
Yunan toplumu tarafından irdelenmelidir. Yunanistan'ı bir kere daha,
sağduyuyla hareket etmeye, komşuluk ilişkilerine riayet etmeye
ve saldırgan tutumundan derhâl vazgeçmeye davet ediyoruz.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Beştaş
31.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Reyhanlı katliamının yıl
dönümüne, Ahmet Sayın vefatına, Bandırmada verimli tarım
arazilerine yapılacak 40 milyon metrekarelik organize sanayi bölgesine,
UNICEF Orta Doğu ve Kuzey Afrika Direktörü Adele Khodrun Suriyeli
çocuklar hakkındaki açıklamasına, RTÜKün Geziyle ilgili
açıklamalar yapıldığı gerekçesiyle 4 televizyon
kanalına ceza kesmesine ve infaz yakma uygulamalarına ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, bugün, Reyhanlı katliamının
yıl dönümü. 11 Mayıs 2013 günü bu katliamda 53 kişi maalesef
yaşamını yitirmişti ve 249 kişi de
yaralanmıştı. Ankara Gar katliamından sonra Türkiyedeki
2nci büyük katliam olarak maalesef tarihin kayıtlarına geçti ve
katliamdan ancak bir buçuk yıl sonra dava açılabildi ve maalesef yine
cezasızlıkla sonuçlandı. 53 insanın yaşamını
yitirdiği olaydaki cezasızlık aslında bize birçok veriyi de
veriyor. Reyhanlıda çok büyük bir ihmal vardı, provokasyon
vardı ve katliamdan önce Emniyet mensuplarına ihbar gelmesine
rağmen hiçbir önlem alınmamıştı. O günkü yaralar hâlâ
çok canlı, önümüzde duruyor. Ben yaralananları selamlıyorum ve
yaşamını yitirenleri de saygıyla anıyorum.
Ahmet Say yaşamını yitirdi. Müzik
yazarı, müzik eğitimcisi, folklor araştırmacısı
ve edebiyatçı Ahmet Sayı rahmetle ve minnetle anıyoruz.
Fazıl Say başta olmak üzere, yakınlarına ve sevenlerine
başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan, Bandırmada verimli
tarım arazilerine yapılacak 40 milyon metrekarelik organize sanayi
bölgesinin inşaatına maalesef başlandı. Bölgede
yaşayanlar çok ciddi tepki içindeler. Aslında, hâlâ, bölgenin birinci
derecede tarım arazisi olup olmadığına dair bilirkişi
raporu çıkmadığı hâlde iş makineleriyle tarım
arazilerine girilip çalışmaya başlandı bile. Güney Marmara
Dayanışması buna dair açıklamalarını yaptı,
Balıkesir Mimarlar Odası buna itiraz etti fakat maalesef ülkede az
kalmış tarım alanları da heder ediliyor ve kendi kendine
yetemez hâle gelen bir ülkeye dönüşüyor Türkiye. Tarım
politikalarının öncelenmesine dair önlemlerin hayati olduğunu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Tarımın öncelenmesi gerektiğine dair görüşlerimizi
yineliyoruz. Dağa taşa ekin ekin. demekle bu iş çözülmüyor,
onu önceleyecek politikalara ihtiyaç var.
UNICEF Orta Doğu ve Kuzey Afrika Direktörü
Adele Khodr Milyonlarca Suriyeli çocuk Suriye'de ve komşu ülkelerde hâlâ
korku, belirsizlik ve ihtiyaç içinde yaşıyor.
açıklamasını yaptı. Ülke içinde 6,5 milyon, komşu
ülkelerde ise 5,8 milyon çocuğun insani yardıma muhtaç olduğu
çağrısı yapıldı ve vurgulandı.
Açıkçası, on bir yıldır iç savaşın devam
ettiği Suriye'de 13 bin çocuğun öldürüldüğünü de üzülerek not
etmek isterim. Mültecilere dair tartışmaların
yaşandığı bugünlerde özellikle Savaş bitsin, geri
dönsünler. diyenlere UNICEF, hâlihazırda belirsizliğin devam
ettiğini, hâlâ insani yardıma ihtiyacı olan milyonlarca çocuğun
olduğunu söylüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Tüm bu
tartışmalar içinde, savaşların
yıkımlarının çok daha uzun bir zaman dilimine
yayıldığı gerçekliğini ve mülteci sorununun neden
değil, kirli savaşların bir sonucu olduğunu tekrar
hatırlatmak istiyorum.
Sayın Başkan, RTÜK, sansür kurulu
olduğunu bugün bir kez daha ilan etti; Geziyle ilgili açıklamalar
yapıldığı sebebiyle 4 televizyon kanalına ceza kesti,
RTÜK, iktidar adına ceza dağıtıyor. Bu Kurul üst kurul
olmaktan çoktan çıkmıştır. Her geçen gün iktidar
adına, siyasetçilerin konuşması sebebiyle verilen bu
cezaları çok vahim buluyoruz. Türkiye'de basın-yayın
özgürlüğünün olmadığını herkes biliyor ama RTÜK bunun
altını çizmekten de geri kalmıyor.
Son olarak, infaz yakmaları meselesi çok vahim
bir hâl olarak devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sincan
Kapalı Kadın Cezaevinde Dilan Oynaşın infazı
pişmanlık duymadığı için ertelendi; yine, Metin
Güvenin, aynı şekilde, pişmanlık dayatmasını
kabul etmediği için ertelendi; Ercan Yılmaz, Oltu Cezaevinde Abdullah
Öcalan sizin için ne ifade ediyor? sorusuna cevap verilmediği için infazın
ertelendiğini söyledi; Sevgi İlboğa da benzer sebeplerle...
Sayın Başkan, cezaevi idare kurulları
yargı makamı değildir, kimseye pişmanlık
dayatması yapılamaz, özel düşünceleri, siyasi düşünceleri
sorulamaz. Şu anda cezaevlerinde yargı kararı olmadan açıkça
hürriyeti tahdit suçu işlenmeye devam ediyor ve iktidar da bunu sadece
izlemekle yetiniyor. Adalet Bakanlığını derhâl göreve
çağırıyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özkoç
32.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Hatay
Reyhanlı saldırısının 9uncu yıl dönümüne,
öğrencilerin sorunlarına, Eskişehirde 10-24 Mayıs
tarihleri arasındaki etkinlik, konser ve festival yasaklarına ve
RTÜKün Geziyle ilgili açıklamalar yapıldığı
gerekçesiyle televizyon kanallarına ceza kesmesine ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; dokuz yıl önce
Reyhanlı'da gerçekleştirilen bombalı saldırıda
şehit olan 53 vatandaşımızı saygı ve rahmetle
anıyorum; buna neden olan terör örgütünü kınıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
20212022 öğretim yılında 1 milyon 248 bin öğrencimiz
taşımalı eğitim kapsamına alındı. Bununla
ilgili, taşıma ve yemek masrafı olarak 2022 yılı
bütçesinde 6,3 milyar TL kaynak ayrıldı. Ancak köy okulları ve
yatılı okulların kapatılması sonucunda 20.243 köy
okulu kapatıldı ve 2002 yılında 521 olan yatılı
okul sayısı da 286ya düştü. Bunun neticesinde,
çocuklarımızın ihtiyaçlarıyla ilgili, özellikle de yemek,
temizlik ve hijyen ihtiyaçlarıyla ilgili hiçbir çalışma
yapılmıyor ve görüntü facia. Bakın, ben gösteriyorum burada.
Şu anda gösterdiğim yemek, çocuklarımıza reva görülen
yemek; 6 milyar lira bütçe ayrılmış, çocuklarımıza
reva görülen yemek bu. Eğer bu görüntü doğru değilse ben özür
dileyeceğim; eğer bu görüntü doğru ve bunu gerçekten çocuklarımıza
reva görüyorsanız bu iktidarın yüzünün kızarması gerekiyor
ama bırakın bu iktidarın yüzünün kızarmasını,
iktidar gülen yüzlere tahammülü olmayan bir iktidar.
Bakın, Eskişehir'de 10 ile 24 Mayıs
tarihleri arasında her türlü etkinlik, konser, festival
yasaklanmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Neden, gerekçe ne?
Asayiş içinmiş. Ya, gerçekten ciddi misiniz? Orada bir festival var,
10 bin bilet satılmış. Eskişehir, en çok iç turizmin ilgi gördüğü
bir yer. Vali diyor ki: Yok, ben burada, bu tarihler arasında herhangi
bir etkinlik görmek istemiyorum. Neden? Asayiş yüzünden. diyor. Ya siz
gülen insana gerçekten tahammül etmiyor musunuz? Siz gerçekten insanların
huzur bulmasını istemiyor musunuz? Siz gerçekten insanların
kendilerini rahatlatmaması için elinizden geleni yapmaya devam mı
edeceksiniz?
Ben, buradan, iktidara bir kere daha sesleniyorum:
Müziğe düşman olan, kahkahaya düşman olan, huzura düşman
olan, gülmeye düşman olan, kardeşliğe düşman olan iktidar
bir yıl içerisinde bu huyundan vazgeçmezse bu millet onu öyle bir
sandığa gömecek ki kendi huzuru için, kendi geleceği için, kendi
kaderi için, çocuklarının geleceği için AKP sandığa
gömülecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Türkiye'de bunun
başka çaresini bırakmamıştır iktidar.
Değerli arkadaşlar, şimdi, suçu ve
suçluyu övme
RTÜK ceza veriyor suçu ve suçluyu övdüğü için. Ne o? Özgür
Özel konuşuyor, Gezi olaylarıyla ilgili siyasi görüşünü
bildiriyor. Peki, ben size soruyorum: Gerçekten bundan dolayı ceza
veriyorsanız, ya, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
Fetullah Güleni, terör örgütünün başını öve öve bitiremeyen
lider değil miydi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan Fetullahın savcısı Zekeriya Özün
dimdik arkasında duran lider değil miydi? Şu anda, bugün,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan katil olan prensle kucaklaşıp
ona övgüler yağdıran lider değil mi? Eğer birini
yargılamak istiyorsa RTÜK, televizyonları, konuşanları,
vekilleri, gazetecileri, yazarları değil, yargılayacaksanız
Tayyip Erdoğanı yargılayın. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
33.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Hatay Reyhanlı saldırısının
yıl dönümüne, terörle mücadeleye, Suriyeli
sığınmacılara ve Recep Tayyip Erdoğanın FETÖyle
mücadele edip onu devletten temizlediğine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Öncelikli olarak 11 Mayıs 2013 tarihinde Hatay
Reyhanlıda hayatını yitiren vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet ve mağfiret diliyorum. Terörle ve teröristle mücadelemiz
kesintisiz bir şekilde ve kararlı bir şekilde ilanihaye devam
edecektir. Bu mealde bütün güvenlik güçlerimize ve özellikle şu anda
Pençe-Kilit Operasyonunu başarılı bir şekilde deruhte eden
Mehmetçikimize üstün muvaffakiyetler diliyorum. Şehit olan bütün güvenlik
güçlerimize de Allahtan rahmet ve mağfiret diliyorum.
Şunu ifade etmek isterim ki Türkiye,
insanlığın vicdanıdır. Zalimlerin hasmı,
mazlumların sığınak limanı ve hakikaten bu konuda
bütün mazlumların umudu olan Türkiyedir. Aziz milletimiz ve devletimiz,
bu özelliğiyle dünya milletler ailesinde ve devletler ailesinde ön plana
çıkmıştır. Bu mealde gerçekten bütün emperyal güçlerin
kendi projelerini tatbik için, bir terör koridoru oluşturmak için
giriştikleri bu kanlı oyunlara kararlı bir şekilde Dur!
diyen bir iktidar ve Türkiye söz konusudur. Bu mealde Irakta ve Suriyede
bölgemizi istikrarsızlaştırmak için vekâlet
savaşlarına girişenlere her türlü cevabı verdik, veriyoruz
ve vereceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - 15 Temmuz 2016 hain, uluslararası darbe ve
işgal girişiminin hemen akabinde Fırat Kalkanı, Zeytin
Dalı ve Barış Pınarı Harekâtlarıyla teröre ve
teröriste ve onların arkasındaki güçlere gerekli cevap verilmiş
ve Türkiyenin parçalanmasına ilişkin girişimlerin önüne
geçilmiştir. Bu çerçevede, kimyasal silahlar kullanılması
münasebetiyle ülkemize sığınan ve bugün yaklaşık 3
milyon 700 bin sığınmacının bulunduğu
Suriyeli
sığınmacılarla ilgili de bir güvenli bölge Suriyede
oluşturulmak suretiyle 2016dan bugüne kadar 500 bin Suriye
vatandaşının oraya, ülkelerine dönmeleri güvenli bir
şekilde sağlanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) İnşallah, aldığımız tedbirlerle
de 1 milyonun üzerinde Suriyeli sığınmacıların kendi
ülkelerine güvenli ve onurlu bir şekilde dönmelerine Allahın izniyle
bir süreç yönetimi içerisinde hep beraber şahit olacağız.
Bu çerçevede ifade etmek isterim ki Sayın
Cumhurbaşkanımız bunu başta Birleşmiş Milletler
Genel Kurulu olmak üzere bütün platformlarda ve ikili görüşmelerde
muhataplarına en isabetli bir şekilde ortaya koymuş ve bu
konudaki kararlığımızı bütün dünyayla paylaşmıştır.
Bu çerçevede kendi göbeğimizi kendimizin kestiği bir gerçektir.
Uluslararası camia bu konuda kendi yükümlülüklerini yerine
getirmemektedir. Uluslararası camiaya bu konuda çağrıda
bulunması gerekenlerin Türkiyede sadece iktidara dönük
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı)
sadece Hükûmetimize dönük olarak çarpık ve yalan
yanlış bilgilerle, sayılarla ve çarpıtarak bilgi vermesinin
kesinlikle Türkiye toplumunun, Türk milletinin, halkımızın
yararına olmadığını, ancak kaotik bir durum
oluşturmaya dönük bir provokasyonun ayak sesleri olduğunu buradan
ifade etmek isterim. Bu konuda, Türkiye, insani olarak politikalarını
ortaya koymuştur ve bundan sonra da millî menfaatlerimiz
doğrultusunda, vatandaşlarımızın beklentileri
doğrultusunda hareket edeceği muhakkaktır.
Yirmi yıldır asırlara sâri büyük
hizmet ve eserleri, icraatları ortaya koyarak gerçekten hayalleri
gerçekleştirdik. Bu çerçevede, bireysel olarak insanımızın
zenginliğini, refahını, özgürlüğünü artıracak,
devletimizi daha da güçlü kılacak politikalarımızı
Allahın izniyle kararlı bir şekilde ortaya koymaya devam
edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son kez açıyorum Sayın
Akbaşoğlu, buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Milletimizin yüzünü güldüreceğiz, huzur ve
mutluluğunu hep beraber artıracağız.
Şunu ifade etmek isterim ki: FETÖyle mücadele
edip onu devletten temizleyen liderin adı Recep Tayyip
Erdoğandır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bunu bütün Türkiye de bütün dünya da bilmektedir, bunu en
iyi FETÖcüler bilmektedir. FETÖcülerin partnerleri AK PARTİyi FETÖcü
olmakla suçlayanlardır.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
kayıtlara geçsin diye
BAŞKAN 60a göre mi?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Soru sorarak Sayın
Akbaşoğluna söyleyeceğim. FETÖyle ilgili falan değil de
Sayın Çelik, AKP iktidarının sözcüsü
bugün bir açıklama yaptı Suriyeli göçmenleri Suriyeye göndererek
katillere teslim etmeyeceğiz." dedi. Sayın Grup Başkan
Vekilinin dediği mi doğru, Sayın Çelikin dediği mi
doğru?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan ben de
BAŞKAN Arkadaşlar, soru-cevapla gidersek
bu iş olmaz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben soru
sormayacağım. Bizi suçladı Sayın Başkan.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şimdi, böyle bir usul yok ama kayıtlara
geçtiği için ben de mecburen söz almak durumundayım. Önce cevap
vereyim
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben
söyleyeyim, sonra siz
BAŞKAN Müsaade ederseniz, Sayın
Beştaş önce kalktılar, müsaade edin.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Buyurun.
BAŞKAN Sayın Beştaş
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, cümle
BAŞKAN Neyle ilgili söz talebiniz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bizi
suçladı doğrudan çünkü biz onu söylüyoruz.
BAŞKAN Sizi suçlamadı, size bir şey
söylemedi ki. Ne dedi de suçladı sizi?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, dedi ki: FETÖcülüğü buradan kaldıran biziz;
bizi FETÖcülükle suçlayanlar onların ortağıdır. Biz
suçluyoruz, evet, üstümüze alındık. FETÖyü getiren kim?
BAŞKAN O zaman üstünüze
alındıysanız, kürsüden iki dakika, sataşmadan, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Tamam,
alayım.
BAŞKAN Yani FETÖcü değil de
sataşıldığını düşünüyorsanız, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Öyle
dedi.
BAŞKAN Buyurun.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu cemaatle ilgili, FETÖ
dediğiniz ya da paralel yapılanma dediğiniz meseleyi bu
ülkenin başına bela eden sizsiniz. Onlarla ortaklık yapan AKP
iktidarıdır. Ne istediniz de vermedik? diyen sizin Genel
Başkanınızdır. Beraber yürüdük bu yollarda." diyen
sizsiniz. Şimdi bu konuda delilleri ya da açıklamaları ya da
fotoğrafları ya da videoları herhâlde buraya getirmeye kalksak
buradan uluslararası bir yol olur. Şimdi, siz, kendi içinizdeki bir
parçayı bir süre sonra terör örgütü ilan edip onlara kendinizce savaş
açıp sonra bu konudaki hukuksuzluklarınızı
eleştirenlere Onların ortağıdır. diyemezsiniz. Bir
kere akıl var, izan var. Ya, bundan vazgeçin her şeyden önce. Siz
burada, dün gibi hatırlıyorum, onlar için özel yasa
çıkardınız. Cemaati yargıya yerleştirmek için
yasayı çıkaran sizsiniz. Sonra, aranızda bir çıkar
çatışması oldu, ayrıldınız; şimdi, bu sefer
onlarla sizin fotoğraflarınız hâlâ hafızalarda dururken,
hâlâ çarşaf çarşaf sitelerde dururken, siz unutulma hakkı
kapsamında mahkeme kararları alırken, başka partileri,
muhalefeti suçlarken azıcık düşünmüyor musunuz ya? Hangimizin
fotoğrafı var, hangimizin iletişimi var, hangimizin telefon
irtibatı var? Hangimiz Ne istediniz de vermedik? dedik? Hangimiz Birlikte
yürüdük biz bu yollarda. dedik? Ya, siz bu ülkenin başına bela
ettiniz. Siz ortaktınız ya, daha düne kadar ortaktınız;
şimdi başkasını suçlamaya ne hacet. Yani böyle hamaset
yapacaksınız diye halkı, toplumu bu konuda
kutuplaştırmaktan vazgeçin ve bu konuda sözlerimiz bu kadardır.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, Sayın Akbaşoğlu
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, açıkça
sataşmalar ve saldırılar var.
BAŞKAN Açıkça sataşmada ne dedi
yani Sayın Akbaşoğlu?
SALİH CORA (Trabzon) Beraber yürüdüler.
dedi.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Efendim, FETÖyle beraber yürüdünüz. dedi.
BAŞKAN O kadar çok şey söyledi ki yani.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Evet.
ERHAN USTA (Samsun) Hepsi doğru ya!
Doğru olan şeyin neresi sataşma?
Muhammet Emin Bey, doğru olan şey
sataşma olmaz ağabeyciğim ya! Yanlış söyleyince
Sataştı. diyorsunuz, doğruyu söyleyince yine
Sataştı. diyorsunuz; nasıl olacak bu iş?
BAŞKAN Buyurun Akbaşoğlu.
2.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Beraber yürüdük biz bu yollarda, beraber
ıslandık yağan yağmurda, şimdi dinlediğim tüm
şarkılarda bana her şey seni hatırlatıyor, bana her
şey aziz ve asil milletimi hatırlatıyor. diye yola çıkan
Recep Tayyip Erdoğandır. [AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar; CHP sıralarından Bravo(!)
sesleri, alkışlar(!)] Biz her zaman milletimizle yürüdük,
milletimizle yürümeye devam ediyoruz.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Yav he he!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Biz ne PKKyla ne DAEŞle ne DHKP-Cyle yürümedik, yürümeyiz,
yürümeyeceğiz Allahın izniyle. (CHP sıralarından
gürültüler)
KEMAL PEKÖZ (Adana) FETÖyle, FETÖyle yürümediniz
mi? Onu söylemiyor bak, onu söylemiyor!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Yahu, biz FETÖ diyoruz HDPden ses çıkıyor, CHPden ses
çıkıyor. Biz FETÖnün ayağına basıyoruz hakikaten
Millet İttifakının bileşenlerinin gözyaşı
akıyor. Hakikaten enteresan bir durum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Ağlayan sensin, ağlayan sensin.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Şunu ifade edeyim ki 2013ten sonra fotoğrafı olanlar kimler?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Kim, kim?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Biz bunları daha önce tartıştık burada. 17-25 Aralık
2013ten sonra, FETÖnün FETÖ olduğu ortaya çıktıktan sonra
kimlerin hâlâ fotoğraf verdiği, FETÖcüleri cesaretlendirdiği,
onların basın-yayın kuruluşlarına giderek destek
verdiği
KEMAL PEKÖZ (Adana) Kim onlar kim?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) -
15 Temmuz gecesinde, darbe ve işgal girişimi gecesinde FETÖyle
beraberce hareket edenlerin kimler olduğu millet tarafından çok iyi
biliniyor.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Kim?
SALİH CORA (Trabzon) Kendilerini
zincirledirler, Bank Asyaya kendilerini zincirlediler.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Recep Tayyip Erdoğan FETÖyü devletten temizleyen lider olarak tarihe
geçmiştir, bunu herkes, bütün dünya biliyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
sadece kayıtlara geçsin
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin,
bakın, Sayın Grup Başkan Vekili ayakta.
SALİH CORA (Trabzon) Bank Asyanın önünde
yattılar.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sadece kayıtlara
geçsin diye söylüyorum: Hamaset yaparak suçu örtemezsiniz.
İSHAK GAZEL (Kütahya) Onu yapmayı siz
bilirsiniz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bu ülkede, FETÖnün
kumpasında bu ülkenin Genelkurmay Başkanını hücreye
atıp FETÖcü kalkışmayı yapan generalleri getiren AKP
iktidarıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) Yanlış bilgi.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Asla!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Öyle
bağırarak çağırarak olmaz bu işler.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, hiç
bağırdığımız
çağırdığımız yok, benim sesim biraz gürdür ve
yüksektir, bunu herkes bilir.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Şiir okuyarak
olmaz
Şiir okuyarak olmaz
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu da haklılığımızın bir
alametifarikası, bir delilidir.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Suçluluk, suçluluk, haklılık değil o, suçluluk psikolojisi.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Aynı zamanda şunu ifade etmek isterim ki
-Sayın Özkoç, AK PARTİ Sözcüsü Sayın Ömer Çelikle ilgili bir
şey ifade etti- bizim tarihimizde, bizim iktidarımız döneminde
Boraltan Köprüsü faciası ve utancı yaşanmadı ve
yaşanmayacak. Bunu ifade ediyorum
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) Yüz kızarmazsa böyle
konuşulur Sayın Başkan; her şey konuşulur, önce yüz
kızaracak yüz!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Biz Ömer Çelikiyle, Muhammet Emin
Akbaşoğluyla, Recep Tayyip Erdoğanıyla bir ve beraber
aynı doğruları ifade ediyoruz.
MURAT EMİR (Ankara) Söyle gitsin, yuvarla
gitsin, nasılsa yüz kızarmıyor, sorun yok!
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) La
Fontaineden hikâyeler!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ancak dün farklı söyleyip bugün U dönüşü
yapanlar tam da kendileridir. Bu husus kendilerini bağlar, onun da
sözlerini kendisine iade ediyor, teşekkürlerimi sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin
Buyurun, kayıtlara geçsin.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sataşmadan söz
almıyorum. Sataşmadan söz almaya gerek de duymuyorum ama Sayın
Çelikin ifadesini aynen söylüyorum: Bu insanlar ölümden kaçarak ülkemize
geldi, biz sığınmacıları katillere teslim edemeyiz.
Muhammet Akbaşoğlu hem kendi lideri Erdoğanın hem de
sözcüsünün söylemlerinden dahi haberi olmayan bir Grup Başkan Vekilidir.
BAŞKAN Ben açıklama yapamıyorum
değil mi burada, devreye giremiyorum? Aşağıya inmem
lazım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Tutanaklara geçsin
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Çok açık, şöyle: Sayın
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Haberi yoktu, burada
var.
SALİH CORA (Trabzon)
Sığınmacıları katillere teslim etme hangi siyasi
partinin geçmişinde vardır, bir araştıralım,
araştırma komisyonu kuralım.
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Tutanaklara geçsin
Sayın Başkan, ben de cevap
vermeyeceğim ama biz dün ne söylediysek bugün de aynısını
söylüyoruz, yarın da söyleyeceğiz. Onlar gibi her gün kendi kendimizi
sıfırlayıp tekrar yeni bir şey söylemiyoruz.
BAŞKAN Sayın Grup Başkan
Vekillerine
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, bir şey söylemem
gerekiyor: Bakınız, biz, Bulgaristan Jivkovun zulmünden hakikaten
ülkemize gelmek durumunda olan kardeşlerimizi nasıl kucakladık?
(CHP sıralarından gürültüler)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Ne
yaptınız be, ne yaptınız?
KEMAL PEKÖZ (Adana) Jivkovun kapısına
çelenk koyan benim, ben.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Halepçe katliamından kaçan 500 bin Kürt
kardeşimizi nasıl kucakladık?
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Tabii, belli, kucakladınız. Tayyip Erdoğanın
konuşması arşivlerde var.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Çarpıtma.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Dinine, diline, ırkına bakmadan,
Müslümanı, Hristiyanı, Yahudisi, Ezidisiyle, Alevisiyle,
Sünnisiyle nasıl insanlığımızı gösterdiysek bu
insanlığımızı hâlâ gösteriyoruz ve göstereceğiz.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Tayyip Erdoğanın konuşması arşivlerde var
Akbaşoğlu, hikâye anlatma.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Biz bu muhalefete rağmen gösterdik, gösteriyoruz ve
göstereceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Buna cevap ver buna,
sözcü başka bir şey diyor. Sözcü başka bir şey söylüyor,
sözcü.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bizim sözlerimizde bir çelişki yok.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Var, var, burada.
Burada, burada
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Nasıl yok ya? Başından sonuna ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ancak çarpık bir bakış
açısının, çarpıtmanın, çarpık bir
anlayışın yansıması olarak kendinize malzeme
çıkarmaya çalışırsınız.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) İşte burada
Oku, oku
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Bak
burada, burada. Bak, bak, burada. Dünya lideri
Bak
Bak
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu sizin acziyetinizin ifadesidir; âcizsiniz, âcizsiniz,
âcizsiniz! (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Bak,
kim bu; kim bu, kim?
BAŞKAN Sayın Grup Başkan Vekilleri
MURAT EMİR (Ankara) Yüz kızaracak, yüz!
Yüz kızaracak Sayın Başkan, yüz kızarmazsa herkes
konuşur!
BAŞKAN Sayın Emir duyamıyorum seni,
ayağa kalk sen de!
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Kim
bu, kim?
KEMAL PEKÖZ (Adana) Söylenenleri bile
anlamıyorsunuz, anlamadığınız için fark yok
zannediyorsunuz.
BAŞKAN Bir dakika arkadaşlar
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bir dakika
arkadaşlar
Arkadaşlar
BAŞKAN - Sayın Aygun, lütfen, yerinizden
de gösterebilirsiniz, ayağa kalkıp göstermenize gerek yok.
Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Grup Başkan
Vekillerinin özelliği şudur: Bağırmaya gerek yok,
çağırmaya gerek yok.
SALİH CORA (Trabzon) Grup Başkan Vekili
konuşuyor Başkanım, ne yapıyor ya?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Burası müsamere
alanı değil, 23 Nisan çocukları gibi şiir okumaya da gerek
yok, burada gerçekleri konuşacaksın.
SALİH CORA (Trabzon) Başkanım, Grup
Başkan Vekili konuşuyor, ne yapıyor ya, yaptığı
doğru mu? Grup Başkan Vekili konuşuyor, CHP milletvekili kürsüye
çıktı, doğru mu? Bu nasıl bir hiyerarşi ya, CHP ne
kadar dağıldı ya?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Kulağına
sufle yapıyorlar, onu bile doğru anlayamıyor. Ya ben net olarak
söylüyorum, Senin sözcünün bugünkü yaptığı açıklama ile
senin açıklaman çelişiyor. diyorum, adam bana masal anlatıyor,
ne diyeyim yani?
KEMAL PEKÖZ (Adana) Farkı anlamıyor, ne
yapsın?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Masalı anlatan sizsiniz, masalcılık yapan,
işleri kurgu, kumpas, yalan ve algıyla ortaya koyan sizsiniz.
MURAT EMİR (Ankara) Söz almıyor
Sayın Başkan. Söz almadan konuşuyor Sayın Başkan
Vekili.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Söz almadı. Söz
almadı efendim, söz almadı.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Ya, o
Nebatiden utanmıyorsun, o resimlerden!
MURAT EMİR (Ankara) Söz almadan
konuşuyor Sayın Başkanım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
MURAT EMİR (Ankara) Hepsi orada!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin)
Nebatiden utanmıyorsun! Şu resimleri görüp adama ekonomiyi emanet
ediyorsun!
MURAT EMİR (Ankara)
Hepsi orada!
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Balkanlar ile bedevileri karıştırma.
SALİH CORA (Trabzon) Sizin yurt dışı
temsilcinizin fotoğrafı nerede?
MURAT EMİR (Ankara) Ya, azıcık
mahcubiyet duysalardı bu sorunlar böyle konuşulmayacaktı.
BAŞKAN Arkadaşlar, bir müsaade edin,
tansiyonu yükseltmeyin. Dışarıda bir çay için, rahatlayın;
ıhlamur da var, papatya çayı da olur.
MURAT EMİR (Ankara) Azıcık
mahcubiyet.
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
Açalım mikrofonu Sayın
Beştaşın, stenograf arkadaşlar yoruldu!
35.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yerinden sarf ettiği ve sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Akbaşoğlu defalarca
Âcizsiniz. dedi. Buna cevap verme ihtiyacı duymuyorum ancak
aralarında, parti yönetimi aralarında ve Genel Başkan
arasında hakikaten son dönemlerde bütün hatlar karıştı.
Galiba iyi bir yönetim ve iletişim mekanizmasını kaybettiler,
ipin ucu kaçtı.
SALİH CORA (Trabzon) Hiç alakası yok.
Siz şu an cezaeviyle kontak kuramıyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bugün de
Akbaşoğlunun kürsüden Recep Tayyip Erdoğanı övme
seansını dinledik. Ya, övmeyin, yeter artık, gerçekleri
söyleyin. O övdüğünüz Genel Başkanınız bugün ne demiş?
Demiş ki, muhalefet partilerini yine hedef almış, Allahın
izniyle siz bu kardeşlerimizi geri gönderemeyeceksiniz. Ve devam
etmiş, biraz önce aksini söyledi. Ya, önce bir iletişim kurun,
WhatsApp grupları gelişti, Telegram grupları gelişti,
haberlere bakın, birbirinizden haberiniz olsun, bari çelişmeyin.
SALİH CORA (Trabzon) Bizim gönül
bağımız var, gönül.
MURAT EMİR (Ankara) Gönül bağıyla
bu kadar iletişim!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım
BAŞKAN Evet, buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
36.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şunu çok açık bir şekilde ifade ettik.
Bizim hiçbir yetkilimizin tepeden tırnağa açıklamalarında
bir çelişki olmadığını kendileri de iyi biliyor ama
kendi çelişkilerini, açmazlıklarını ve acizliklerini
kapatmak için böyle bir çarpıtmaya başvuruyorlar.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ya, Çelik
açıkladı mı, açıklamadı mı?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bakın, 8-9 Nisan 2014 tarihinde, Sayın Özkoç,
Sayın Akşener, 17-25 2013ten sonra FETÖcülerle, FETÖ liderleriyle
beraber fotoğraf veren tamamen sizsiniz, sizsiniz, sizsiniz.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Ya,
bırak hikâye anlatmayı.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Ya, yapma eyleme ya!
Hayret ya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bana
Sayın Akşener demeyin.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Ya, sen
Bakanına bak Bakanına, Nebatiye bak!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Evet, Sayın Meral Danış Beştaş,
sonuç itibarıyla 2013ten önceki fotoğraflara atıf yapanlar
17-25 Aralık 2013ten sonra FETÖnün FETÖ olduğu ortaya
çıktıktan sonra
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Kendi
fotoğraflarınıza bak, kendi fotoğraflarınıza.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Neyin
fotoğrafı ya?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Kim o
fotoğraf, kim, kim?
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) FETÖnün FETÖ olduğu ortaya çıktıktan
sonra 2014 tarihinde Amerika Birleşik Devletlerinde FETÖ
imamlarıyla, liderleriyle beraber fotoğraf verenler sizsiniz,
sizsiniz, sizsiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Başkan,
siz anlıyor musunuz ne dediğini, biz anlamıyoruz da?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Kim var
o fotoğrafta?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Şimdi, Sayın
Başkan, bunu ben sizden sataşma olarak
BAŞKAN Sayın Özkoç, size açık
sataşma var, kürsüden söz veriyorum.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Artık Sayın Grup Başkan Vekillerine
de yerlerinden söz kullandırmayacağım, kürsüye.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; şimdi, bir insanın
gerçekleri konuşması lazım. Amerika Birleşik Devletlerinde
görevlendirilmiş olarak arkadaşlarımızla gittiğimizde
Grup Başkan Vekiliniz, sizin, AKPnin Grup Başkan Vekili yanımda
oturuyordu uçakta, tamam mı? Onlarla beraber gittiğimiz bütün
arkadaşlarla görüşme yaptık. Sizin Grup Başkan Vekiliniz
değil sadece, sizin Genel Başkan
Yardımcılarınızdan 7si vardı o sizin
söylediğiniz toplantıda. Aynı kişilerle, o aynı
kişilerle görüşme yapıldı. 17-25 Aralıkta sizin
lideriniz Tayyip Erdoğanın, Fetullah terör örgütü tarafından,
çaldığı çırptığı paraların ortaya
çıkarıldığı tarihtir. (CHP sıralarından
alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) İftira bu. O FETÖ
itirafıdır.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) O tarih sizin için bir
terör olayı olabilir.
SALİH CORA (Trabzon) Bu, FETÖnün
ağzı, kabul edilemez.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Sizin için bir terör
olayı olabilir ama ben size dedim ki: FETÖcü imamlarla, FETÖcülerle
bizim değil, sizin FETÖyle birlikte, Fetullah Gülenle birlikte resim
çektiren, yan yana olan bakanlarınız şu anda görevde.
SALİH CORA (Trabzon) Sayın Başkan,
bu, FETÖ ağzı. Sayın Başkan, FETÖ ağzıyla
konuşuyor.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) O yüzden bir kere daha
senin gözünün içine baka baka söylüyorum: Bizi FETÖcülükle suçlamak
şerefsizliktir. Sen buna fazlasıyla layık olan bir
insansın. (CHP sıralarından alkışlar)
İSHAK GAZEL (Kütahya) Ama çok ayıp en
son söylediğin. Hiç yakışmadı.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Tamamen gerçekleri
söylüyorum.
İSHAK GAZEL (Kütahya) Yok, hayır,
ayıp ediyorsun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Devam ederse devam
etmeye devam edeceğim. Bu, bir şerefsizliktir.
MURAT EMİR (Ankara) Ayakkabı
kutularını da söyleyin, ayakkabı kutularını da
söyleyin, ondan sonra
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ayakkabı
kutularından çıkan paraları söyleyin.
MURAT EMİR (Ankara) Ayakkabı kutusunu da
söyle, para sıfırlamayı da söyle, yatak odasından
çıkan para sayma makinesini de söyle, hepsini söyle. Hepsi delil.
SALİH CORA (Trabzon) Ergenekon delil
değil, o delil, öyle mi?
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
kürsüye buyurun.
4.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
evet, hakikaten büyük bir telaş içerisindesiniz.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Sesini yükseltme!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Şeref ve haysiyet yoksunu olan, şerefsiz ve haysiyetsiz olan ancak ve
ancak yalan söyleyendir.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Aynen öyle.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Aynen.
Bak, o yalan ve algı yönetimini ortaya koyan
bizzat sensin.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Aynen öyle, sensin!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Yalan, haysiyetsiz ve şerefsiz olan yalan söyleyendir.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Şeref ve
haysiyetten yoksun sensin! Sensin şeref ve haysiyetten yoksun, sensin.
MAHİR POLAT (İzmir) Sensin
yalancı!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - Hani
burada
Bizim Grup Başkan Vekillerimiz, asla ve kata yok.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Senin
bakanlarının Fetullahla çekilmiş resimleri var.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - 8-9
Nisan 2014 tarihinde Engin Özkoç bütün FETÖcü liderlerle beraber fotoğraf
veriyor; 2013ten önce değil, 17-25 Aralık 2013ten sonra.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Yalan söyleyen
şerefsizdir!
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Yakışmaz bize, sizlere yakışır!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - Önceki
fotoğraflara atıf yapmayın.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sen şerefsizsin!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Haysiyetsiz ve şerefsiz olan ancak sensin.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Şerefsizsin!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - Sen
yalan söylüyorsun. İşte, ispatı burada, ispatı burada,
ispatı burada.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) 100
bin tane fotoğrafınız var FETÖyle be!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - Sen
ispatlamazsan yalancısın, haysiyetsiz ve şerefsizsin. (CHP
sıralarından Aynaya bak, aynaya! sesleri) Söylediğini aynen
iade ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Aynaya bak, aynaya
baktığın zaman görürsün.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Arkadaşlar,
bağırıp çağırması değil, bir avuç
yüreği yok, yalancı bir adam. AKP Grubunun Grup Başkan
Vekilliğinde şu anda oturuyor olması haysiyetli
olmasını göstermiyor.
SALİH CORA (Trabzon) Yalancıya söylüyor
ama.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - O grupta kendi grubunun
grup başkan vekili, o dönemdeki grup başkan vekili, milletvekilleri
ve genel başkan yardımcılarıyla çekilen fotoğraflardan
bahsediyor.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Alakası yok, alakası yok!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Beni dinle, sen beni
bağırarak susturamazsın.
SALİH CORA (Trabzon) Delilli konuş.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Ben net olarak
söylüyorum, diyorum ki: Yahu, senin bakanlarının Fetullah terör
örgütünün lideriyle beraber çekilmiş resimleri var.
SALİH CORA (Trabzon) Senin Genel
Başkanının da var ya, Bülent Ecevitin de var ya.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Ya, sen kendi
pisliğinden arınamamış bir adamsın da yüzün
kızarmadan burada nasıl yalan söylüyorsun, onu açıklaman
lazım.
BAŞKAN Birleşime on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.32
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.56
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir),
Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 89uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzük'ün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, 11/5/2022
tarihinde Grup Başkan Vekili Samsun Milletvekili Erhan Usta
tarafından, Suudi Gazeteci Cemal Kaşıkçının 2 Ekim
2018 tarihinde Suudi Arabistanın İstanbul
Başkonsolosluğunda katledilmesine ilişkin davanın 7 Nisan
2022 tarihinde durdurulması ve Adalet Bakanlığının
olumlu görüşü üzerine yargılama dosyasının Suudi Arabistan
adli makamlarına devredilmesi yönündeki kararın incelenmesi, Adalet
Bakanlığının olumlu görüşünün hukuka uygunluğunun
ve egemenlik haklarımız açısından doğuracağı
sakıncaların araştırılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11
Mayıs 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
11/5/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 11/5/2022 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Erhan Usta
Samsun
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Samsun Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Erhan
Usta tarafından, Suudi Gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın 2
Ekim 2018 tarihinde Suudi Arabistan'ın İstanbul
Başkonsolosluğunda katledilmesine ilişkin davanın 7 Nisan
2022 tarihinde durdurulması ve Adalet Bakanlığının
olumlu görüşünün üzerine yargılama dosyasının Suudi
Arabistan adli makamlarına devredilmesi yönündeki kararın
incelenmesi, Adalet Bakanlığının olumlu görüşünün
hukuka uygunluğunun ve egemenlik haklarımız açısından
doğuracağı sakıncaların
araştırılması amacıyla 11/5/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 11/5/2022 Çarşamba günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ Parti Grubu adına Sayın Aydın Adnan Sezgin,
buyurun. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYDIN ADNAN
SEZGİN (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; merhum Cemal Kaşıkçı cinayetine,
canavarlığına ilişkin dosyanın Suudi Arabistana devredilmesi
vatandaşımızı utandıran, itibarımızı
aşındıran bir adımdır. Suudi Arabistanla olan
ilişkilerimizde eşi görülmemiş bir takla ve takiye
gerçekleştirilmiştir. Bu manevranın ekonomik beklentiler
nedeniyle yapıldığı anlaşılmaktadır. Kendi
yarattığı ekonomik krizle baş edemeyen iktidar, döviz bulma
adına, soluğu yöneticilerini katil olarak
tanımladığı bir ülkede almıştır. Delilleri
ortaya koyarak cinayetin sorumlusunun Suudi Arabistan yönetimi olduğunu
bütün dünyaya şamatayla duyuran iktidar, davayı faile
devretmiştir. Sayın Cumhurbaşkanının o dönemdeki
ifadelerinin hatırası hâlâ tazedir. Tüm bu isnatlara rağmen
devletin en önemli egemenlik hak ve işlevlerinden biri olan yargı
altüst edilip, hukuk çiğnenip dava dosyası adaletin hiçbir şekilde
işletilmediği Suudi Arabistana yollanmıştır.
Uluslararası gözlemcilerin nezdinde Türkiyeyi daha cesur
sanıyorduk. kanaati yaratılmıştır. İktidar bunun
hesabını ve izahını vermek zorundadır. Bu nedenle, bir
araştırma komisyonu kurularak alınan karar incelenmeli, neden ve
dinamikleri belirlenmelidir.
Biz, bölgemizdeki ülkelerle yok pahasına
bozduğumuz ilişkilerin onarılmasına karşı
değiliz ama hukuku iç ve dış politikaya alet etme ve nihayetinde
Türkiyenin itibarını sarsarak bu millete ağır maliyet
yükleme alışkanlığına itiraz ediyoruz. Aslında,
bu durum yapısal bir bozukluktur. Bu, esasen, Venedik Komisyonunun da daha
2017 Anayasa değişikliği yapılırken işaret
ettiği gibi, diktatörlüğe dönüşmüş garabet
başkanlık sistemiyle bağlantılıdır. Bunun
sonucunda Rahip Brunson rezaletini yaşadık, bizim için haysiyet
kırıcı bir şekilde ülkesine yolladık. Keza, Deniz
Yücel olayını gördük.
17nci asırda Fransada hüküm sürmüş olan
XIV. Louisnin tabiriyle Devlet benim, ben devletim. zihniyetini, biz bugün
cumhuriyete ihanet ederek yaşıyoruz. XV. Louis de İktidar ve
yasama gücü kayıtsız şartsız yalnız bendedir. Toplum
düzeni de tamamen benden doğar. Ulusun hak ve menfaatleri yalnız
benim elimdedir. diyordu. Bu zihniyete karşı verilen mücadele
sayesinde, bugün her çağdaş devletin benimsemiş olduğu
kuvvetler ayrılığı ilkesi geliştirilmiştir. Bütün
yetkilerin tek adamda toplanmasının devleti çökerteceği
geniş kabul görmüş bir gerçektir.
Değerli arkadaşlar, maalesef, Türkiyede
artık hiçbir şekilde hukuktan ve adaletten söz edemiyoruz çünkü
bağımsız mahkemeleri aşan bir güç yaratıldı.
İktidar, Türkiye'nin kurucu üyesi olduğu, en önemli metninin
yazılmasına geniş katkı sağladığı
Avrupa Konseyi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesini de yok
sayıyor. İktidar NATO, Türkiye'nin uluslararası kimliğinin
parçasıdır. ifadesini kullanmaktadır. Buna karşı
çıkmıyoruz. Peki, Avrupa hukuk düzeninin temel sütunu olan Avrupa
Konseyi ve değerleri uluslararası kimliğimizin neresindedir?
Uzun süredir bu sorumuza cevap bekliyoruz. Maalesef, 2022de hâlâ ülkemizde
yargı bağımsızlığı tartışması
yapılmaktadır. Cumhurbaşkanlığı sistemiyle,
kendinize ait zihniyetle Türkiyeyi getirdiğiniz nokta budur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) Sayın
Cumhurbaşkanı dün yaptığı bir konuşmada hâkim ve
savcılara seslenerek Hiçbirinizi hukuk dışı
yaklaşımla karşımda istemem. ifadelerini
kullanmıştı. Her alanda söylem ile eylem arasındaki uçurum
gün geçtikçe genişliyor. İktidar, hakikat ve gerçeklikten
koptuğunun farkında değil. Güçlendirilmiş parlamenter
sistem sayesinde hukukun üstünlüğü yeniden tesis edilecek, evrensel
ilkeleri rehber alan bir adalet anlayışı tesis edilecektir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Abdullah Koç, buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2 Ekim 2018 tarihinde
Türkiyede dünyada eşi benzeri olmayan vahşice bir cinayet
işlendi. Bakın, bir hukuk devletinde olmaması gereken bir
cinayet işlendi ve bu cinayet işlenirken göz göre göre
Cemal
Kaşıkçı Suudi Arabistan İstanbul
Başkonsolosluğuna girdi ve korkunç bir şekilde katledildi. Peki,
bu olay dünyanın neresinde bu şekilde gelişebilir? Ancak
Türkiyede olabilir. Neden Türkiyede böyle bir cinayet işleniyor? Neden
bu kadar ülke arasında Türkiye gibi bir ülke seçiliyor? Nedeni şudur:
Tek adam rejimi ve olmayan bir hukuk sistemi. Bütün mesele budur çünkü
biliyorlar ki bu korkunç cinayet cezasız kalacak ve sonra da tek adam
rejimi nedeniyle, bu korkunç cinayeti işleyen ve mevcut olan katliamı
işleyen insanlar cezasız bir şekilde ellerini
kollarını sallaya sallaya kendi ülkelerine gidecek.
Peki, daha sonra ne oldu? İstanbul 11.
Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldı ve 6706 sayılı
Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İş Birliği Kanununa
dayalı olarak Türkiye bütün yargı yetkisini Suudi Arabistana
devretti. Bu mümkün mü? Bu, Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarında
mümkün olan bir şey. Neden böyle bir şey yapıldı? Çünkü
Türkiyenin artık paraya ihtiyacı var, Türkiye toplumu
yoksullaştı, Türkiye toplumu tamamen, toplumsal anlamda, siyasal
anlamda ve hukuk anlamında çok ciddi şekilde krizler yaşıyor.
Peki, başka ne var burada? Burada bir hukuksuzluk
daha var. Türkiye ile Suudi Arabistan arasında özel bir adli
yardımlaşma anlaşması yok. Burada, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Anayasa'nın 90ıncı maddesine göre devre
dışı bırakıldı ve tek adam rejimiyle bu mevcut
olan yargı yetkisi adalet olmayan bir ülkeye devredildi. Bir tweet atan
bir gencin sabahın erken saatlerinde polisin başına
yığılmasıyla gözaltına alındığı,
Gezi davasından binlerce yıl olacak şekilde ve aynı zamanda
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
veren bir yargıdan, Cemal Kaşıkçı'nın göz göre göre,
hunharca katledilmesinde sessiz kalan ve devre dışında
bırakılan bir yargıdan biz bahsediyoruz. Bu ancak ve ancak
olacaksa Türkiyede olur. Neden Türkiyede olur? Çünkü vatandaşların
yüzde 70i yargıya inanmıyor. Uluslararası ölçeklere göre 138
ülke arasında 117nci sırada yer alan bir ülkede ancak böyle bir
şey olur.
Peki, başka ne olur? Kumpas davalarıyla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Kobani kumpas davası
gibi onlarca siyasetçinin gözaltına alınıp
tutuklandığı ülkede ancak bu olur. Gezi davasıyla onlarca
kişiye ceza yağdırılan bir ülkede ancak bu meydana
gelebilir. Bu başka hangi ülkede olabilir? Ekonomik krizin ayyuka
çıktığı, toplumsal ve siyasal krizlerin artık yönetilemediği
bir ülkede ancak bu olabilir. Bu nedenle, bu iktidar, adalet getirmek
koşuluyla iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi bugün adaleti
artık elindeki bütün güçleriyle kendi elinde bir sopaya çevirmiş ve
toplumun önünde gerçek anlamda demokrasiyi rafa kaldıran bir aşamaya
getirmiş durumdadır. Bu nedenle, mevcut olan Anayasa gerçekten
şu anda çiğnenmiş durumdadır, rafa
kaldırılmış durumdadır, bunun tek çözümü de seçimdir
ve seçim ancak buna çözüm olabilecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Mahir Polat. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MAHİR POLAT (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti
Grubunun Cemal Kaşıkçı dosyasının Suudi Arabistan adli
makamlarına devredilmesi üzerine vermiş olduğu
araştırma önergesi üzerinde grubum adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
2 Ekim 2018 Salı günü saat 13.00te Cemal
Kaşıkçı Suudi Arabistan İstanbul
Başkonsolosluğuna girer, iki hafta boyunca Cemal
Kaşıkçıdan haber alınmaz. Uluslararası kamuoyu
ayağı kalktıktan sonra Cemal Kaşıkçının
Türkiye topraklarında bir konsoloslukta hunharca katledildiği ortaya
çıkar. Uluslararası basına ses kayıtları, cinayetin
detayları düşer; Türkiyede hiç kimse kılını
kıpırdatmaz. Öyle uzman bir ekip tarafından bu cinayet
işlenir ki içerisinde insan katletmeyle, insan bedeni parçalamayla, onu
yok etmeyle ilgili uzmanlaşmış insanlar vardır. Bu insanlar
peyderpey tarifeli uçaklarla ya da özel jetlerle gelirler; Türkiyenin
göbeğinde, İstanbulda bir kişiyi katleder, cesedini de yok
ederler.
Viyana Sözleşmesi hükümleri ortadayken Türkiye
bunlarla ilgili hiçbir soruşturma yapmaz, bu insanlar ellerini
kollarını sallayarak ülkeden çıkıp giderler. En sonunda ise
olağan şüphelilerden biri, başkonsolos gider; yine bizim ülkede
hiç kimse ses çıkarmaz, bunlar çıkıp giderler. Bütün bunlara
rağmen dünyanın yüreğine su serpen bir açıklama
yapılır: Bu yargılama Türkiyede yapılacaktır.
Uluslararası hukuk normlarına göre yargılamanın
İstanbulda yapılacağı söylenir fakat günün sonunda bu
yargılama Türkiyede yapılmaz, Kaşıkçının
dosyası kendini katledenlerin kurduğu mahkemeler tarafından
yargılanmak üzere devredilir değerli arkadaşlar. Gerçekten,
kamuoyunun konuştuğu gibi bu davayı sattık mı? Bu dava
karşılığında olmayan cesedi bile satacak duruma
geldiyse Türkiye, vay hâlimize diyorum. Tüm yönleriyle bunun açığa
çıkması gerekiyor ve insanların bu Mecliste bununla ilgili
töhmet altında kalmamaları için oy kullanmaları gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, Sayın Genel
Başkanımızın sözleriyle seslenmek istiyorum, diyor ki:
Sayın Erdoğan, sen Kaşıkçı davasında bu
milletin, bu devletin egemenliğini sattın, Türkiyenin onurunu Suudi
Arabistan Başkonsolosluğunun bahçesine gömdün;
utanmalısın. Bu kararı veren herkes utanmalı değerli
arkadaşlar. Yani bugün bu Meclis bunu kabul etmezse, bu
araştırma önergesini kabul etmezse bizim hepimizin de
utanacağı bir durum ortaya çıkacak değerli arkadaşlar.
Yine, Sayın Erdoğanın sözleriyle
Erdoğana seslenmek istiyorum: Bunlar dünyayı enayi zannediyor,
insanları enayi zannediyor; bu millet enayi değil, hesabını
sormasını bilir. Evet, değerli arkadaşlar, bu millet enayi
değil, kendi egemenlik haklarını belli bir anlaşma
karşılığında, kapalı anlaşmalar çerçevesinde
Suudi Arabistana devreden bu iktidara günü geldiğinde hesap
sormasını bilir. Milletimiz enayi değil diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Yılmaz Tunç, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti
tarafından, Suudi Gazeteci Cemal Kaşıkçının
öldürülmesine ilişkin davanın durdurulması ve Suudi Arabistan
adli makamlarına devredilmesi yönündeki kararla ilgili olarak Adalet
Bakanlığı görüşünün hukuka uygunluğu ve egemenlik
haklarımız açısından doğuracağı
sakıncaların araştırılması amacıyla bir grup
önerisi verildi; bunun hakkında söz aldım. Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Cemal Kaşıkçının 2 Ekim 2018
saat 16.40ta Suudi Arabistanın İstanbul
Başkonsolosluğunda alıkonulduğu ihbarı sonrasında
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı derhâl soruşturma
başlatıyor. Tabii, mekânın diplomatik misyon dokunulmazlığı
nedeniyle, Viyana Sözleşmesinin 31 ve 43üncü maddeleri gereğince
ilgili devletten izin talebinde bulunuluyor. Bu izin talebine cevap 15 Ekimde
kabul edilerek izin veriliyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı,
derhâl sulh ceza mahkemesinin arama ve el koyma kararlarını gerekçe
göstererek diplomatik temsilcilikte, konsoloslukta, konutta ve
konsolosluğun araçlarında hemen incelemeye ve araştırmaya
başlıyor ve delillere ulaşılıyor. Toplanan bütün
deliller neticesinde de kamu davası açılıyor. Dava devam ederken
ikinci iddianame tekrar kabul ediliyor ve iki iddianame birleştirilerek
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2020/120 esas
sayılı dosyasında 26 sanık firari olarak yargılanmaya
başlıyor. Sanıklar hakkında çıkarılan yakalama
emirleri ve kırmızı bülten kararları, sanıkların
Suudi Arabistan vatandaşı olmaları ve Türkiyede yerleşik
adreslerinin bulunmaması nedeniyle uzun süredir yerine getirilemiyor.
Suudi Arabistan adli makamlarınca sanıkların Suudi Arabistanda
yargılamalarının yapılmakta olduğu, bir kişi
hakkında iki yerde dava görülemeyeceği, bu nedenle davanın devri
talep ediliyor ve iddialar değerlendirildikten sonra sonucundan Türk adli
makamlarına bilgi verileceği bildiriliyor. İstanbul 11. Ağır
Ceza Mahkemesi de Adalet Bakanlığından davanın devri
konusunda olumlu görüş aldıktan sonra 6706 sayılı Kanunun
24üncü maddesinin (4)üncü fıkrası gereğince davanın
durmasına, dosyanın Suudi Arabistanın adli makamlarına
devredilmesine karar veriyor. Karara itiraz ediliyor, itiraz reddediliyor ve
kesinleşiyor.
Değerli milletvekilleri, 6706 sayılı
Uluslararası Adlî İş Birliği Kanununun 24üncü maddesi bu
hususu açıkça düzenliyor. Buna göre: Kovuşturmanın devri
talebinin kabul edilmesi üzerine durma kararı verilir. Sanık
hakkında yabancı adlî merci tarafından mahkûmiyet kararı
verilmesi durumunda düşme kararı verilir. Mahkûmiyet kararı
dışında bir karar verilmesi durumunda, buna ilişkin
kararın gerekçesi değerlendirilmek suretiyle kovuşturmaya devam
edilebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Tamamlayınız.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Şimdi, değerli
milletvekilleri, biraz önce burada söz alan arkadaşlarımız
yargı yetkisinin devri dediler, artık dosyanın
kapatıldığını iddia ettiler. Burada dosyanın,
davanın düşmesi söz konusu değil, durma kararı veriliyor.
Eğer yabancı mahkeme burada mahkûmiyet kararı vermez ise dava
kaldığı yerden devam ediyor, davanın düşmesi diye bir
durum söz konusu değil. Cemal Kaşıkçı cinayetinin
delillerinin toplanması noktasında ve bu cinayetin üzerine gidilmesi
noktasında, Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak
üzere, bütün milletimizin gözü önünde ve bütün dünyanın gözü önünde bu
husus cereyan etti ve Türkiyenin bu konudaki hassasiyeti bütün dünya
tarafından bilinmekte ve sanıklar hakkında dava
açıldı, firari sanıklar
Davanın zaman
aşımına uğraması mı daha riskli
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bitiriyorum, son cümle
Başkanım, son cümle; önemli.
BAŞKAN Ama ilave ek sürenizi verdim.
Teşekkür ediyorum Sayın Tunç.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Son cümleydi.
BAŞKAN Kayıtlara geçirin.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Durma kararı veriliyor.
Kanun açık, eğer mahkûmiyet kararı Suudi Arabistan adli
makamlarınca verilmez ise dava kaldığı yerden devam
edecektir. Kaldı ki Anayasa 138 gereğince bir yargı kararı
hakkında da burada araştırma yapmamız mümkün değil.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - İYİ Parti Grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzük'ün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, öneriyi
okutup işleme alacağım.
2.- HDP Grubunun, 11/5/2022 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, mültecilerin sorunlarının ve çözüm
yollarının belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 11 Mayıs 2022 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
11/5/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 11/5/2022 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Meral Danış Beştaş
Siirt
Grup Başkan Vekili
Öneri:
11 Mayıs 2022 tarihinde Siirt Milletvekili Grup
Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından
(18461 grup numaralı) mültecilerin sorunlarının ve çözüm
yollarının belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 11/5/2022 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Tulay
Hatımoğulları Oruç, buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de
şu sıra çok konuşulan göç meselesi ve göçmen sorunu, artık
Türkiye'nin yapısal bir sorunu hâline gelmiş durumdadır. Suriye
savaşı başladığı günden bugüne kadar AKP
iktidarı resmen Türkiye'ye bir göç akınını teşvik
etmiştir. Bunu neden yaptı? Çok açık ve net, mültecileri kendi
politikaları için araçsallaştırmak için yaptı; bu kadar açık
ve yalındır. Hatırlayacak olursanız, Türkiyede özellikle
tampon bölge uçuşa yasak bölge güvenli bölge adı altında
Türkiyede yaşayan Kürt halkı ile onun coğrafyası ve
Suriyedeki Kürt coğrafyası arasında bir Arap
kuşağı yaratmak istedi. Yani bölgedeki demografik
yapıyı değiştirmek için âdeta bir göç
akınını Türkiyeye teşvik etmiştir ama gelinen noktada
görüyoruz ki ne bunlar gerçekleşebildi ve şu anda göç sorunu, bu
yapısal sorun Türkiyenin büyük bir kanayan yarası hâline gelmiş
durumdadır. Sadece bu mudur nedeni? Hayır. Biliyorsunuz, Türkiye
aynı zamanda Avrupa Birliğiyle çeşitli uluslararası
sözleşmelere imza atmış ve bu sözleşmelerin çeşitli
yükümlülükleri var; bu yükümlülükleri yerine getirmedi. Örneğin, AİHM
kararları Demirtaş, Kavala için uygulanmadı ve bunlara
karşı bir yaptırım uygulanmaması için de sürekli
mülteci kartını masaya koydu ve Yunanistan kapılarını
açarız, bilesiniz. diyerek sürekli mültecileri bu şekilde bir
şantaj unsuru olarak kullandı; işte AKPnin
mülteciseverliği bu kadardır.
Evet, keşke sadece bununla
kalınsaydı; Türkiyede hakikaten onur kırıcı, rencide
edici, aynı şekilde bir ticaret malzemesi hâline de getirmek
istediler göçmenleri. Bizzat bu ülkenin Cumhurbaşkanı olan şahıs,
Merkele dedi ki: Merkel, paralar nerede? Yani Sen parayı verirsen biz
Türkiyeyi bir göç merkezi hâline getirebiliriz
Bu utanılacak bir
şeydir, yerin dibine sokar bir Cumhurbaşkanını ama nafile.
Göçün nedenlerini hepimiz çok iyi biliyoruz. Göç,
savaşların, çatışmanın, açlığın ve
yoksulluğun sonucu ortaya çıkar ve tabii ki göçten en fazla
sermayedarlar ve işverenler faydalanır çünkü ucuz iş gücüdür ve
yerli iş gücünü de ucuzlatan bir şeydir aynı zamanda göç.
Peki, burada bir tek bunlar mı var? Hayır.
Bu göç meselesinde bizi bekleyen önemli tehlikeler var. Bakın, son
zamanlarda siyasette farklı kesimlerde farklı görüşlerle göç
sorunu dile getiriliyor değil mi? Evet. Peki, iki görüş ve iki
yaklaşım çok tehlikeli: Bir Bu ülkeye ırkçılığı
kışkırtacağız yani bir Arap
düşmanlığı, bir göçmen düşmanlığı
yaratacağız. yaklaşımı var, diğer
yaklaşımsa Hiçbir şekilde geri göndermeyeceğiz. diyen
Ki
bunu, bu görüşü AKP iktidarı temsil ediyor ama her gün de geri
gönderme projeleri yapıyor. Bakın, İdlib'de iskân
politikası şeklinde niteleyebileceğimiz briket evler bir günde
inşa edilmedi. Bu briket evler niye inşa edildi? Göçmenler geri
gönderilsin diye ama bugün bizzat Cumhurbaşkanı dahi
yaptığı açıklamada Biz kimseyi geri göndermeyeceğiz.
diyerek aslında göçmenlere yalan söyleniyor ve alay ediliyor.
Yine, göçmenlik meselesi
Hatırlayacaksınız, geçtiğimiz ağustos ayında
Ankara Altındağ'da Suriyeli bir göçmen katledildi ve o zaman bir
program denemesi yapıldı. Bugün Türkiyede iflas etmiş olan bu iktidar
kaotik bir şekilde seçimlere girmeye hazırlanırken yarın
öbür gün sığınmacı sorunu adı altında burada,
Suriyelilere karşı kışkırtıcı
provokasyonların önünü açma olasılığını
Altındağ örneğinde gördük.
Peki, bütün bunlar karşısında ne
yapılmalı? Bir kere bütün siyasi odaklar Türkiyenin içinde bulunduğu
bu tehlikeli durumun farkına vararak ırkçılığın
ve ilkel milliyetçiliğin geliştirilmesinin önüne geçmeli, sorumluluk
sahibi olmalı. Bir yangın bu ülkeyi sardığı zaman o
yangını söndürmeye hiç kimsenin artık gücü yetmez. Bu, ciddi bir
iştir; herkes bu ciddiyetle bu soruna yaklaşmak zorundadır.
Burada yapılacak şeyleri biz bu sıralardan çok ifade ettik, bu
kürsüden çok ifade ettik. Bir kere, Türkiyede bir mülteci yasası üzerinde
çalışılmalıdır, detaylı bir çalışma
yapılmalıdır. Kolluk kuvvetlerinin inisiyatifine
bırakılmamalı birçok şey, sivil kurumlar
oluşturulmalıdır bu manada. Ayrıca sınır ötesi
operasyonlar adı altına Suriyenin iç işlerine müdahaleden,
savaşı kışkırtan politikalardan derhâl
vazgeçilmelidir. Göçle mücadele etmenin en temel yolu, barışı
ülkede, bölgede, Suriyede tesis etmeye katkı sağlamaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Göçmenler
araç değildir, bu bilinmeli. Ona göre, uluslararası kriterlere göre
muamele görmelidir göçmenler. Geri gönderme, mutlaka ve mutlaka gönüllülük
esasına dayanmalıdır. Güvenlik ve barınma hakları
uluslararası göçmenlik kriterlerine göre planlanmalıdır;
başta AB ülkeleri olmak üzere, bütün dünya bu konuda ciddi bir
şekilde sorumluluk almalıdır.
Ve son söz olarak şunu söylemek isterim:
Özellikle bu son günlerde kışkırtılan bu göçmen sorunu yeni
bir sorun değil, ülkenin hakikaten yapısal sorunu ve bu sorunla
mücadele etmek için bunu hiç kimse bir seçim yatırımı gibi
düşünmeye sakın ve sakın kalkmasın. Hakikaten bu ateş
bütün bu ülkeyi sarar ve yakar. Bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisi hakiki
bir sorumluluk almak zorundadır.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu, buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MEHMET METANET
ÇULHAOĞLU (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
göçmen, mülteci ve sığınmacılar hakkındaki grup
önerisi üzerinde İYİ Parti Grubumuz adına söz aldım.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, AK PARTİnin
belirgin bir göç politikasının olmadığını
görüyoruz. AK PARTİnin belirgin bir göç politikası neden yok? diye
sorduğunuzu düşünüyorum, Nereden bu kanıya vardınız?
diye sorduğunuzu görüyorum. Çünkü geri ve yoz bir kişisel
mantığın günlük söylemleri, talimatları A-Ka-Penin göç
politikasını ortaya çıkarmaktadır. Kamuoyuyla
paylaşılan, bilim çevrelerinde tartışılan,
değişik toplum ve devlet kesimlerinin üzerinde antant
kaldığı bir metin ortaya çıkarılamamıştır.
Aslında, bu, politikasızlıktan başka bir şey
değildir.
Değerli arkadaşlar, cumhuriyetin
yerleşmiş bir göç politikası vardı, bunu titizlikle
uyguluyordu ancak AK PARTİ iktidarının ensar-muhacir ikilemiyle
açıkladığı olay, aslında emperyalist güç stratejisi
olan tam bir stratejidir. AK PARTİ, 2011den itibaren İhvancı
stratejisini ithal göç politikalarıyla uyumlaştırarak bugüne
kadar tatbik etmiştir.
Çok değerli milletvekilleri, bununla beraber,
Suriyede 3 harekât bölgemizde ve İdlibde 6 milyon Suriyeli bizim
insanlarımız tarafından beslenmektedir; altyapısından
eğitimine, sağlığına, yönetimine, güvenliğine,
her şeyine biz bakıyoruz. Ayrıca en az 40 bin kişilik bir ordu
besliyoruz. Türkiyenin Suriye nüfusu bölgesinde ticari ve ekonomik faaliyetleri
konusunda pis kokular geldiği de söylenmektedir. A-Ka-Penin bölgenin
ekonomisini, ticaretini hangi yandaşlara peşkeş çektiği
sorgulanmaktadır.
Tüm göçmen ve mülteci sayısı bugün
yaklaşık 8 milyon olmuştur. Bunların maddi ve manevi tüm
yükleri iktidar tarafından bizim ülke insanımızın omzuna
yüklenmiştir. Bugün, Genel Başkanımız Sayın Meral
Akşener, grup konuşmasında göç meselesine değinerek,
çeşitli atıflar yaparak, önerilerimizi de sunarak 2053
yılında Türkiye'de Suriyelilerin sayısının 35 milyon
olacağına dikkat çekmiştir Derhâl bir ulusal göç
politikası oluşturulmalı. demiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu politikalar oluşturulduktan sonra Suriye yönetimiyle
diyalog kurulmalı ve Suriyeliler kendi vatanlarına mutlaka
gönderilmelidir. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek
Komiserliği ve Birleşmiş Milletler Uluslararası Göç
Örgütüyle hukuki zeminde ilişkiler geliştirilmelidir. Başta
seçim çevrem Adana olmak üzere tüm şehirlerimizde acilen
gettolaşmanın önüne geçilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) Başkanım
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) Bugün,
artık, geçici koruma statüsünü ve düzensiz göç hareketliliğini
belirleyen Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu üzerinde gerekli
değişikliği yapmanın zamanıdır. İstisnai
vatandaşlık uygulamalarında istisnalar gözden geçirilmeli, asla
istisnai vatandaşlık verilmemelidir. Göçmen yoğunluğu
hiçbir kent veya mahallede yüzde 25i aşmamalıdır, seyreltme
çalışmaları yapılarak hemen hayata geçirilmelidir. Güzel
memleketimizi yolgeçen hanına çevirdiniz. Buradan uyarıyorum:
Yakın gelecek büyük olaylara gebe olmadan önlem alalım. Bunu hiçbir
Türk vatandaşı istemiyor ve hak da etmiyor. Nitekim milletimizin
yüzde 87si göçmenlerin ivedilikle ülkemizden gönderilmesini istiyor, ne var ki
AK PARTİ iktidarı bir haftada 3 farklı görüş beyan ediyor
ve milletimizin aklıyla dalga geçiyor. Böyle devlet yönetilir mi?
Milletimizin kürsüsünden iktidarı bir kez daha
uyarıyorum: Kadim Türk yurduna daha fazla zarar vermeyin ve ülkemizi
şahsi ikballerinizle yönetmekten vazgeçin diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Çulhaoğlu.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın
Levent Gök.
Sayın Gök, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çok önemli bir konuyu
görüşüyoruz. Siyasal, ekonomik, kültürel, sosyolojik, insani açıdan
değerlendirilmesi gereken pek çok konu var. Endişem şudur ki
Bu
sorunun çözülememesi ve giderek toplumda artan kutuplaşmaların
toplumlar arası nefrete, ırkçılığa ve şiddet
olaylarına dönüşmesi tehlikesi karşısında Türkiyenin
içinden çıkılamayacak bir sürece doğru sürüklenmesinden büyük
bir endişe ettiğimi ifade etmek isterim. O nedenle bu sorun
konuşulurken bu sorun görmezden gelinemeyeceği gibi insani boyutunun
da asla gözden kaçırılmaması gerekir. Çünkü ortada hem insani
bir sorun var hem de siyasi bir sorun var. Siyasi sorunun en büyük müsebbibi,
Suriye iç savaşının tarafı olmanın ağır
bedelini Türkiyeye ödeten bu iktidardır değerli
arkadaşlarım. Kapılar açılmış, Gelen gelsin.
denilmiş ama dünya nüfusunun yüzde 3ü göçmenken ülkemize dünya
ortalamasının 4 katı oranda mülteci,
sığınmacı ya da geçici koruma altındaki
yurttaşların gelmesine neden olan bir politika izlenmiştir.
Böyle bir politika dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Avrupanın,
gelişmiş ülkelerin tavrı bakabilecekleri kadar mülteci
almaktır. Örneğin, bu konuda Almanya 1 milyon 800 bin mülteciyi kabul
etmiş ve onun gereklerini yerine getirerek geçen yıl 23 milyar euro
harcamak suretiyle entegrasyonları ve sorunların çözümü konusunda
önemli bir aşama kaydederek neredeyse mülteci sorununu bitirmiştir.
Oysa Türkiye kapılarını açarken bugün dahi resmî rakamlarca 5
milyon mu, 6 milyon mu, 8 milyon mu olduğu konusunda net rakamların
ortaya konulmadığı bir durumda Avrupa Birliğiyle 3 milyar
euro artı 3 milyar euroya anlaşmak suretiyle Türkiye derin bir kaosun
içerisine sokulmuştur. Bu süreç sonuçlandırılmalıdır,
insani açıdan sonuçlandırılmalıdır ama Hükûmetin
politikasızlığı her alanda vardır.
Sayın Fahrettin Altun geçen ay Nereden
gelirlerse gelsinler mülteciler Türkiyede gerçek bir cennet buldular. diyor.
Cumhurbaşkanı kısa aralıklarla yaptığı çok
değişik açıklamalarla bir kısmının
gönderileceğini, sonra hiçbirinin gönderilmeyeceğini, sonra briket
evler yapıldığı zaman 1 milyon Suriyelinin
gönderileceğini söylüyor ama bugün de bakıyoruz ki yine hiçbirinin
gönderilmeyeceği noktasına tekrar varabiliyor. Bu, tam anlamıyla
bir politikasızlıktır, tam anlamıyla bir kaostur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
LEVENT GÖK (Devamla) - Hele İçişleri
Bakanı
İçişleri Bakanı olaya emek sömürüsü üzerinden
bakıyor ve Bunları gönderirsek en çok sanayiciler ağlayacak.
diyor yani Türkiyeye gelen göçmenlerin, mültecilerin bir ucuz iş gücü
olarak kullanıldığını da ne yazık ki itiraf
ediyor. Bunların her biri insan haklarına aykırıdır
değerli arkadaşlarım.
Şimdi, bu konuda, çözümü konusunda Türkiyenin
yapabileceklerinin çok daha ötesinde bir devlet politikasına
ihtiyacımız var. Birleşmiş Milletler Yüksek
Komiserliğinin bu konuda kuruluş tüzüğünde yer alan ve görevleri
arasında bulunan şu maddeyi, geçici koruma altındaki bireylerin
Komiserliğin yetki alanına girdiğini hatırlatarak Birleşmiş
Milletler Yüksek Komiserliğini, bu konuda, toplumları
uzlaştırma ve yeniden yerleştirme programı çerçevesinde
derhâl göreve davet etmeliyiz değerli arkadaşlarım. Ve Hükûmet
bu politikalar konusunda samimi olmalı, bir yandan insani sorunu çözmeye
yeltenirken bir yandan da Türkiyede siyasi sonuçları olacak olaylara,
kaosa neden olmamalı.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Atay Uslu.
Sayın Uslu, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ATAY USLU (Antalya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sığınmacılar konusunda
artık meselenin sığınmacılar, göç ve iltica
olmadığına dair tablo her geçen gün netleşiyor; AK
PARTİye karşı, Cumhur İttifakı'na karşı,
Türkiye'ye karşı operasyon olduğu net. Çünkü siyaseti zehirleyen
nefret dilinin, yine sığınmacılarla ilgili yalan ve
yanlış bilgilerin kamuoyunu manipüle ettiğini net bir
şekilde görüyoruz. Görülmelidir ve bilinmelidir ki mevzubahis göç ise
provokasyon meşrudur anlayışını benimseyen siyasetin
ömrü seçimle sınırlıdır. Irkçı öfkenin
kabartılmasından geriye sadece tarihsel utanç sayfaları
kalır. CHP tarihindeki 1945 Boraltan kara lekesi, CHP tüm Aras Nehri'nin
suyuyla yüzünü yıkasa yine çıkmaz.
Değerli milletvekilleri, bugün HDP
sığınmacılarla ilgili bir önerge veriyor. Ancak aynı
parti Rakka, Deyrizor, Haseki'den gelen sığınmacıların
PKK ve PYD terör örgütünden kaçtığını ifade edemiyor; aynı
HDP, Suriye'yi kadınlara, çocuklara ölüm tarlası hâline getiren
Esad'a, PKK'ya, YPG'ye, PYD'ye bir çift söz söyleyemiyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
CHP bir rapor yayınladı, Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu da ön sözünü yazdı. Kemal Beyin söylemlerine
ve rapora baktığımızda, Kemal Beyin raporu
okumadığını görüyoruz. Bunu neden söylüyorum? Raporda diyor
ki: İnsanların siyasi görüşü nedeniyle hayatları tehlikeye
düşerse sınır dışı edilmez. Peki, Kemal Bey ne
diyor? Davul, zurnayla geri yollayacağız. diyor. Raporda diyor ki:
Sığınma bir insan hakkıdır. Peki, Kemal Bey ne diyor
2014teki konuşmasında? Suriyelileri vatana kabul etmek ihanettir.
diyor. Raporda ne diyor? Mültecilerle ilgili belediyeler çalışma
yapmalıdır, bu alanda daha çok hizmet ortaya konmalıdır.
diyor. Ama CHPli Bolu Belediyesi ne diyor? Arkadaşlar, hangi CHPye
inanacağız?
Bakın, geçen hafta Kemal Bey kaçak
sığınmacılar ifadesini kullandı. Acaba terminolojiyi
bilmediği için mi, kamuoyunu provoke etmek için mi kullandı? Kaçak
ve sığınmacı yan yana gelecek kelimeler mi? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Yollayacağız da bir slogan. Göç
hukukunun da bir dili vardır arkadaşlar; göç hukukunda
yollayacağız diye bir terim yoktur gönüllü geri dönüş
vardır.
Bakın, biz ülkemizde geçici koruma statüsünde
bulunan sığınmacıların güvenli, huzurlu, gönüllü ve onurlu
bir şekilde dönüşlerinden yanayız, bununla ilgili
çalışmalar yapıyoruz.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Kandırmayın, kandırmayın halkı! Halkı
kandırmayın! Yapamazsınız, halkı
kandırmayın! Halkı birbirine düşman etmeyin!
ATAY USLU (Devamla) - Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğan, G20 zirvesinde de Birleşmiş Milletler
kürsüsünde de Gelin, güvenli bölge kuralım. dedi. Uluslararası
kuruluşlar, inisiyatifler buna Evet. demedi. Ancak ne yaptık? Biz
kendi çözümümüzü kendimiz uyguladık. Bugüne kadar 500 bin Suriyeli
kardeşimiz gönüllü ve onurlu bir şekilde döndü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Barış gelmeden kimse dönemez. Barışı savunun önce,
savaşa benzin dökmeyin.
ATAY USLU (Devamla) - Yapacağımız
çalışmalarla 1 milyon sığınmacının daha
gönüllü, güvenli geri dönüş süreçlerini başlattık
arkadaşlar.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Her AK PARTİ
milletvekili üçer sığınmacı alsın evine!
ATAY USLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri,
siyasete düşen görev süreci provoke etmek değildir, süreci
yönetmektir.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Mültecileri kullanmaktan vazgeçin.
ATAY USLU (Devamla) - Bu sorunu asla yok
saymıyoruz, insanca ve hukuki olarak yönetiyoruz ve buna talibiz.
Göçmenleri âdeta sömürerek oy devşirmek isteyenler Avrupada çok.
Bakın, Avrupalılar bu dili göçmenlere karşı, Müslümanlara
karşı ve Türklere karşı kullanıyor. Türkler, Müslümanlar
Avrupayı işgal edecekler; defolun! söylemi ile Yirmi yıl sonra
Suriye istilası demek arasında ne fark var? Bir fark var mı?
Her ikisi de bir provokasyondur, her ikisi de acizliktir değerli
arkadaşlar. Binlerce yıla kök salmış, nam salmış
Türklüğü bir hikâye uydurarak provokasyonla imtihan etmek ne sosyal demokratlıktır
ne milliyetçiliktir; olsa olsa kirli mihrakların oyuncağı
olmaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın hatip konuşmasında Cumhuriyet Halk
Partisinin sığınmacılarla ilgili raporuna atıf
yaptı, Sayın Genel Başkanımızın konuyla ilgili
açıklamalarına atıf yaptı ancak bunların hepsini
bağlamından kopararak değerlendirdi. Sataşma nedeniyle söz
istiyorum efendim.
BAŞKAN Sataşma değil ama yerinizden
İç Tüzük 60a göre söz verelim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sataşmadır Sayın Başkan.
BAŞKAN Sataştı, ne söyledi efendim?
(CHP sıralarından gürültüler)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Bu söylediklerinizin hiçbirinde
sataşma yok, Bağlamından kopardı. diyorsunuz Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, bir saniye efendim
Sataşmadır Sayın
Başkan, rica ediyorum.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Bilmiyor. dedi ya, Anlamıyor
kanundan. dedi.
BAŞKAN Bakın, yerinizden
istiyorsanız söz vereceğim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Hayır, kürsüden istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Yoksa tutanakları
isteyeceğim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Bunun adı sataşmadır, kürsüden söz istiyorum.
BAŞKAN İnceleyeceğim,
bakacağım tutanaklara.
Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Hayır, efendim. Sayın Başkan, bir saniye efendim
BAŞKAN Tutanakları isteyeceğim,
müsaade edin.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Bir saniye, bakın
BAŞKAN - Siz de yaptınız bu görevi,
biliyorsunuz usulü.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Mikrofonu açarsanız cümlelerimi biraz daha
ayrıntılandıracağım.
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepiniz biliyorsunuz ki
hatibin yapmış olduğu sataşmadır. Cümleleri biraz daha
açıklamak istiyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin
sığınmacılarla ilgili raporundan söz etti,
sığınmacılarla ilgili raporda
sığınmacıların Türkiyede kalması yönünde bir
değerlendirme yapıldığı şeklinde bir
açıklama yaptı. O raporu iyi okumamış bu
arkadaşımız. O raporda böyle bir ifade yok.
BAŞKAN Bu sataşma değil ama.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Bir saniye, devam edeyim, sözümü kesmeyin Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) O
raporda böyle bir ifade yok, tam tersine sığınmacılarla
ilgili kapsamlı bir program çerçevesinde bunların geri
dönüşlerinin sağlanmasına yönelik ifadeler vardır.
İkincisi: Hatip konuşmasında diyor ki
rapora atıfla Efendim, siyasi görüşleri nedeniyle hiç kimse
memleketine geri gönderilmemeli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Evet, bunun konumuzla herhangi bir ilgisi yok. Bu kişiler, Suriyeden
gelen milyonlarca kişi siyasi görüşleri nedeniyle değil,
Suriyedeki iç savaş nedeniyle, Suriyede Türkiyenin de bir şekilde
müdahil olduğu, tarafı olduğu iç savaş nedeniyle Türkiyeye
kaçmışlardır.
Üçüncüsü: Sayın hatip diyor ki: Terminolojiye
hâkim olun. ama konuşmasını göçmen kelimesiyle bitirdi.
Onlar göçmen değil Sayın Hatip,
sığınmacı.
Sayın hatip 1945 yılına giderek
Cumhuriyet Halk Partisinin konuya ilişkin
yaklaşımlarını değerlendirerek Aras suyuyla bile
yüzünü yıkasa Cumhuriyet Halk Partisi geçmişini temizleyemez. dedi.
Bunların hepsi sataşmadır Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurun kürsüye, buyurun kürsüden
Sataşma kısmı burasıydı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Yani bu kadar uğraştırmaya gerek var mıydı?
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Boş ver! İki
misli anlatmış oldun.
BAŞKAN Buyurun. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Antalya Milletvekili Atay Uslunun İYİ Parti grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu kadar uğraştırmaya gerek yoktu,
sataşma olduğu açık.
Sayın hatibe tavsiye ediyorum, o raporu bir
daha okuyun. Sayın Genel Başkanımızın dün
paylaşmış olduğu ve 2015 yılından bu yana
sığınmacılarla ilgili çeşitli tarihlerde
yapmış olduğu Onlar geri dönsün, onları usulüne uygun bir şekilde
ülkelerine geri göndereceğiz. açıklamalarını kapsayan
tweetini de videosunu da izlesin. Bunların adı
sığınmacıdır değerli hatip, göçmen
değildir göçmen diyorsunuz, bunlar
sığınmacıdır. Bu insanlar, milyonlarca Suriyeli
Türkiyeye ülkesindeki iç savaş nedeniyle gelmiştir ve bu iç
savaşı tetikleyen ülkelerin başında Sayın Tayyip
Erdoğanın yönettiği bu devlet gelmektedir, bu Hükûmet
gelmektedir.
SALİH CORA (Trabzon) Ya, bırak!
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ (Isparta) Böyle bir
şey yok.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Hepiniz
biliyorsunuz.
Bakın, Sayın Tayyip Erdoğanın 1
Ekim 2014 tarihindeki Türkiye Büyük Millet Meclisi konuşmasını
açıp okuyun. Siz, o tarihte yoktunuz herhâlde.
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ (Isparta) Ben İl
Başkanıydım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
Açıp okuyun, tutanaklarda var. Ertesi gün, ben burada, bu kürsüde
konuştum. Sayın Erdoğan Şam yönetiminin gönderilmesi
öncelikli hedefimizdir. diyor, 1 Ekim 2014, açın bakın tutanaklara.
Siz neden bahsediyorsunuz? Şam yönetimini göndermek gibi bir hedefe
kilitlenmiş olan Türkiye, Suriyedeki savaşın tarafı
olmuştur; silah göndermiştir, mühimmat göndermiştir,
IŞİD gerekçesini kullanmıştır. IŞİDle
mücadelesi yıllar sonradır, başlangıçta IŞİDi
hoş görmüştür.
SALİH CORA (Trabzon) Hoş görenlerle
aynı masada oturuyorsunuz.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) İftiraya
bak ya! İftiraya bak!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
Şimdi, bu arkadaşlarımız diyor ki: Türkiyedeki
Suriyelileri göndermeyeceğiz. Arkadaşlar, bakın, bunların
ucuz emek olması bizim sanayimiz için büyük bir tehlikedir. Bir ekonomide
hangi üretim faktörü bollaşıyorsa ona yönelik üretim artar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Evet,
bitiriyorum cümleleri.
Düşük teknolojili sanayiler gelişir.
Bunlar ülke için yarar değil zarardır.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) -
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, hatip nefret dili
kullandığımızı ifade etti, ima etti, provokasyonu
meşrulaştırmak olarak söyledi. Rakkadan, Deyrizordan ve
başka
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Hatibimiz cevap verecek.
BAŞKAN Sayın
Hatımoğulları Oruç, buyurun.
6.- Adana Milletvekili Tulay
Hatımoğulları Oruçun, Antalya Milletvekili Atay Uslunun
İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biz tam tersi, barış
dilini kullanıyoruz. Nefret dilini bugüne kadar bu ülkede örgütleyen ve
halkı, toplumu kutuplaştıran dili ve politikaları bizzat
AKPnin kendisi yapmıştır; bu birincisi.
İkincisi, Rakka, Deyrizor vesaireden gelen
Suriyeliler için laf söylüyor. Bakın, Kobaniden geldikleri zaman
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Ayn el Arap orası, Ayn el Arap.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla)
insanlar
göç ettiklerinde, çeşitli sosyal kurumlar, onlara bir tas çorba verdikleri
için şimdi Kobani kumpas davasının ikinci etabından
yargılanıyor. Bunlar göçmenseverler.
SALİH CORA (Trabzon) Kamuran Yükseli
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Üçüncüsü,
Esadı gönderme ve gidip orada, camide namaz kılma
Erdoğanın hayaliydi, doğru mu? Doğru, onun hayaliydi ama
şimdi bunu başaramadığı için Esadla nasıl
görüşürüm? diye Körfez ülkelerini sırayla görüşmeye gönderiyor.
Birleşik Arap Emirliklerini gönderdi, başkasını gönderdi,
başkasını. Şimdi, Esadla resmî olarak bir araya gelmek
için Erdoğan can atıyor, bunu bütün dünya kamuoyu biliyor; yarın
da görüşecekler. Aynı şeyi Mısırda Sisi için
yaptı, gene görüşmek için elli takla attı. Biraz önce
konuştuk, Kaşıkçı cinayetinde Suudi Arabistan Prensine
dönük söylenen sözler
O sözlerden sonra da gitti, zaten doğru düzgün bir
protokolle de karşılanmadı, onu da hatırlatayım.
Arabistana gitti, şimdi Esadın da yanına gidecekler.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Ne diyorsun ya, ne?
Sonuca gel, sonuca. Ne diyorsun?
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Devamla) Bir
diğeri, IŞİDi, El Nusra ve uzantısı örgütleri
destekleyerek zaten Türkiyeye göç akınının önünü açtınız.
SALİH CORA (Trabzon) Kerem Gökalp öyle
demiyor.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Bunu AKP
kendi eliyle yaptı, yapmaya da devam ediyor.
SALİH CORA (Trabzon) Kobani davası
tanığı Kerem Gökalp öyle demiyor.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) O yüzden
barış diyoruz, barış; barışa hizmet etmek
zorundasınız.
SALİH CORA (Trabzon) Kobani davası
tanığı Kerem Gökalp öyle demiyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sataşma Cora!
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla)
Göçmenlerle ilgili söylemimiz çok net. Bu kadar göçmen seviyorsanız gelin,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde göçmenlikle ilgili yasayı
çıkaralım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Hep
beraber, göçmenlikle ilgili yasa yapımında elimizi altına
koyalım. (HDP sıralarından alkışlar)
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Ne demiş oldu
ki? Ne demiş oldun ya?
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Mülteciler, mülteci sayısı, statüsü verilsin!
ATAY USLU (Antalya) Başkanım, raporu
okumadığım
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Bir de Göç
Komisyonu Başkanıymışsın.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Mültecilerin statüsünü verin önce!
BAŞKAN Efendim, Sayın Uslu
ATAY USLU (Antalya) Raporu
okumadığım
BAŞKAN Sayın Uslu, duyamıyorum,
biraz yüksek sesle.
ATAY USLU (Antalya) Raporu
okumadığımla ilgili farklı noktalarda itham var. Söz
hakkı istiyorum sataşmadan.
BAŞKAN Raporu
okumadığınızı söylemesi bir sataşma değil
ki.
ATAY USLU (Antalya) Söyledi arkadaşlar.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Çarpıttığı söylendi.
ATAY USLU (Antalya)
Çarpıttığımı söyledi, raporu
okumadığımı söyledi.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Bir daha oku, bir
daha oku!
RAFET ZEYBEK (Antalya) Oku sende, oku! Bir daha
oku!
ATAY USLU (Antalya) Çarpıttığımı
söyledi.
BAŞKAN Arkadaşlar, bakın
Sayın milletvekilleri, bu şekilde her en ufak söylemi bir
sataşma kabul edip kürsüden gidersek biz bu süreci sürdüremeyiz.
ATAY USLU (Antalya) Kısa bir açıklama
yapmam lazım Başkanım.
BAŞKAN Yerinizden buyurun.
ATAY USLU (Antalya) Kısa bir açıklama
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Yerinden, yerinden.
ATAY USLU (Antalya) Raporu okumadın.
diyerek bütün ifadeleri değersizleştirdi.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Yerinden yap, tamam, mühim değil.
ATAY USLU (Antalya) Efendim, kürsüden
konuşmak istiyorum. İki grup da aynı şekilde sataşmada
bulundu.
RAFET ZEYBEK (Antalya) Ya, oku, bir daha oku. Ne
olacak? Bir daha oku!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Atay Bey, yerinden iki dakika
RAFET ZEYBEK (Antalya) Bir daha okumak zor mu?
BAŞKAN Sayın Uslu, yerinizden buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- Antalya Milletvekili Atay Uslunun, Adana
Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruçun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ATAY USLU (Antalya) Değerli milletvekilleri,
bakın, CHPnin raporunu okudum ve CHPnin raporu çok güzel bir rapor,
keşke o raporu Kemal Bey de okusaydı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Kemal Bey ön sözünü yazmış ama
okutmamışsınız çünkü içinde
BAŞKAN Sayın Uslu, yeni bir
sataşmaya sebep vermeyin, rica ediyorum.
ATAY USLU (Antalya) Tamam.
RAFET ZEYBEK (Antalya) Bir daha oku sen, bir daha
oku!
BAŞKAN Açıklama için söz istediniz.
RAFET ZEYBEK (Antalya) Bir daha oku, bir daha!
ATAY USLU (Antalya) Raporun içinde diyor ki:
Mültecileri ötekileştiren, ırkçı saldırıya maruz
kalan hareketler engellenmelidir.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Mülteci statüsünü tanıyor musunuz?
ATAY USLU (Antalya) Kemal Bey bir
konuşmasında diyor ki: Sığınmacılar oy
kullanacak. Sığınmacılar nasıl oy kullanır
vatandaş olmadan?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Vatandaş
yaptınız.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Vatandaş
yaptınız, vatandaş yaptınız.
ATAY USLU (Antalya) Kemal Bey ne diyor biliyor
musunuz?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Para verenleri
vatandaş yaptınız. Vatan satılık,
vatandaşlık satılık, satılığa
çıkardınız ülkeyi.
RAFET ZEYBEK (Antalya) Kaçını
vatandaş yaptığınızı biliyor musunuz?
ATAY USLU (Antalya) Suriyeliler
çalışıyor, bizim çocuklar kapılarda bekliyor. Bu,
ötekileştirme değil midir? (CHP sıralarından gürültüler)
RAFET ZEYBEK (Antalya) Kaçını
vatandaş yaptığınızı biliyor musunuz?
ATAY USLU (Antalya) Devam edelim arkadaşlar
RAFET ZEYBEK (Antalya) Kaçını
vatandaş yaptınız? 100 bin mi?
ATAY USLU (Antalya) Bakın, biz PKKyla da,
PYDyle de, YPGyle de
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Mültecilerin statüsünü tanı, ondan sonra konuş.
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin, sözlerini
bitirsin konuşmacı.
ATAY USLU (Antalya)
DEAŞla da mücadele
ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RAFET ZEYBEK (Antalya) Bir tanesini bile
yapamadınız.
KEMAL PEKÖZ (Adana) Yalan söylüyorsun!
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Mültecileri istismar etme, statüsünü tanı, ondan sonra konuş.
KEMAL PEKÖZ (Adana) Yalan, hiç mücadele
ettiğin yok, hikâye anlatıyorsun.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ATAY USLU (Antalya) Bakın, biz Iraktan
gelenleri, Suriyeden gelenleri Türkmen, Kürt, Arap diye ayırmadık.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Onlar
misafir değil mülteci, mülteci!
KEMAL PEKÖZ (Adana) Örgütlere, çetelere silah
veriyorsun, ne mücadelesi?
ATAY USLU (Antalya) Bürokratken Ayn el Araptan
gelenlerle ilgili tahliye süreçlerinde bulunduk; hiç kimsenin kimliğini
sormadık, bir haftada 200 bin Suriyeliyi kabul ettik.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Savaştan kaçıp geldiler, sizin çıkarttığınız
savaştan! Sizin benzin döktüğünüz savaştan kaçtılar, buraya
geldiler.
ATAY USLU (Antalya) Oradan gelenlerin hepsi
Kürttü ve Esad onlara kimlik kartı bile vermemişti ama biz insan
olarak, sığınmacı olarak kabul ettik. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KEMAL PEKÖZ (Adana) Sen çeteleri desteklemeye
devam et. Çeteleri destekliyorsun, çetelere silah veriyorsun.
ATAY USLU (Antalya) Değerli arkadaşlar,
bakın, yalnızca 7,5 milyon Suriyeli kendi ülkesini terk etti; 3,7
milyonu Türkiyede.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Yasayı çıkarın önce, yasayı getirin önce.
RAFET ZEYBEK (Antalya) Yolgeçen hanı
yaptınız be!
ATAY USLU (Antalya) 900 bini Lübnanda.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Uluslararası sözleşmeleri imzalayın önce. İkiyüzlülük
yapmayın, ikiyüzlülük yapmayın!
RAFET ZEYBEK (Antalya) Vatandaş
bağırıyor: Yolgeçen hanı yaptınız! diye.
BAŞKAN Arkadaşlar, böyle
bağırarak olmaz bu iş.
ATAY USLU (Antalya) 600 bini Ürdünde, 150 bini
Mısır, 600 bini Almanyada; İsveçte var, Kuzey Amerikada var.
Peki, onlar neden dönmüyor? Neden 3 milyon 700 bin
sığınmacı dünyanın farklı ülkelerine
dağıldılar da dönmüyor?
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Mültecilik statüsünü tanıyın, uluslararası sözleşmeleri
imzalayın.
ATAY USLU (Antalya) Çünkü orada güvenli geri
dönüş şartları oluşmadı çünkü orada ölüm var çünkü
orada bombalar var; Cumhurbaşkanımızın da dediği bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RAFET ZEYBEK (Antalya) Başkan, bir saat
konuşacak mı?
BAŞKAN Sayın Zeybek, grup adına
Sayın Grup Başkan Vekili söz talep etti ve Sayın milletvekili
kullansın. dedi. Her şeyin bir usulü var.
ATAY USLU (Antalya) Orada savaş olduğu
sürece, ölüm olduğu sürece dönüş olmayacak ancak güvenli bölgeyi
gerçekleştirdik.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Çekinceyi
kaldırın, çekinceyi kaldırın! Mültecilikle ilgili çekinceyi
kaldırın önce, sonra konuşun.
BAŞKAN Devam edin Sayın Uslu.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Kaç
dakika konuşuyor Sayın Başkan?
ATAY USLU (Antalya) Güvenli bölgeye güvenli,
onurlu ve gönüllü geri dönüş gerçekleşiyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, Sayın Hamzaçebi, buyurun.
38.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Antalya Milletvekili Atay Uslunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz Suriyede barışı tesis
edeceğiz, ondan sonra sığınmacıları kendi gönül
rızalarıyla ülkelerine dönmeye ikna edeceğiz ve o şekilde
dönecekler; siz kavramları karıştırıyorsunuz.
ATAY USLU (Antalya) Kemal Bey öyle söylemiyor.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Biraz önceki açıklamanızda bir şey vardı, onu eksik
bıraktım, onu da tamamlayayım. Sayın
Kılıçdaroğlu kaçak sığınmacı dedi.
diyorsunuz.
ATAY USLU (Antalya) Evet.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Birkaç gün önce gazetelerde bir haber vardı: Beyoğlunda 150
civarında kaçak sığınmacı yakalandı ülkelerine
geri gönderilmek üzere.
ATAY USLU (Antalya) Kaçak göçmen ile kaçak
sığınmacıyı karıştırmayın lütfen.
Sığınmacının kaçağı olmaz. Göçmen
düzensizdir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Kaçak sığınmacı
Nasıl girdi bunlar Türkiyeye?
Bakın, Türkiyeyi, sınırları yolgeçen hanına
çevirdiniz ve insanlar ellerini kollarını sallayarak giriyorlar.
ATAY USLU (Antalya) Düzensiz göçmenle mücadele
ediyoruz, sınırlarımızı da tutuyoruz. Türkiye
sınırlarını tutuyor.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Aslında onlar sizin müsamahanızla, sizin bilginiz dâhilinde,
iktidarın bilgisi dâhilinde giriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ATAY USLU (Antalya)
Sınırlarını tutmuyor." demek Mehmetçikin
emeğine hakarettir.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
Sayın Hamzaçebi, buyurun tamamlayın.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Konuşmamı
tamamladım Sayın Başkan.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yerimden
kısa bir açıklama
BAŞKAN Yerinizden açıklama
Buyurun Sayın Beştaş.
39.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Antalya Milletvekili Atay Uslunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Doğrusu, sayın hatibin İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonuna bağlı alt komisyonun
Göç Komisyonunun Başkanı olması büyük bir talihsizlik;
kendisinden sığınmacılara yönelik daha objektif ve
uluslararası hukuku dikkate alan bir söz kurmasını beklerdim.
SALİH CORA (Trabzon) Hiç alakası yok,
büyük bir şans.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben de
bir dönem İnsan Hakları Komisyonunda görev yaptım yani bunu
öncelikle söyleyeyim.
ATAY USLU (Antalya)
Sığınmacılık insan hakkıdır. dedik,
Yaşam hakkıyla bağlantılıdır. dedik, daha ne
diyelim?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bir de
yani bütün dünya Kobaniye Kobani diyor, o Ayn el Arap diyor;
ırkçılık böyle bir şey, Kürt düşmanlığı
böyle bir şey. Başka bir şey demiyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) 200 bin
Kürt nereden geldi?
ATAY USLU (Antalya) - PKKdan kaçan, PYDden kaçan
Kürtleri görmemektir, onlara terör örgütü diyememektir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Nereden
geldi? Niye yeri söylemiyorsunuz? Adını niye demiyorsunuz?
KEMAL PEKÖZ (Adana) Kobaniden geldi, Ayn el
Araptan gelmedi. İlla Arapçasını söyleyeceksiniz.
40.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sayın milletvekilimiz, millî iradenin tecellisi yönünde bir
görevlendirmede bulunmakta ve görevini de en güzel şekilde ifa etmektedir.
Daha önce bürokratik yaşamında da bu konunun uzmanı olarak
devlete, millete hizmet etmiş bir kimsedir. Sığınmacı
ile göçmeni çok iyi ayırt eden, en iyi ayırt eden
uzmanlarımızdandır. Bu konuda söylediği de asla
ırkçılıkla ilgisi olmayan, tam tersine, bütün kardeşlik
hukukunu
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Kobaneye neden Ayn el Arap diyorsunuz ya? Kobane, Kobenedir, niye
demiyorsunuz?
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Irkçısınız, ırkçı! Kürt
düşmanlığı
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Esad
oraya Ayn el Arap diyor ya.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı)
Türküyle, Kürtüyle, Arapıyla, Müslümanı,
Hristiyanı, Yahudiyle bütün mazlumları
kucakladığımızı ifade eden bir yaklaşıma siz
niye tahammül gösteremiyorsunuz, onu anlayamıyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Esad
Ayn el Arap diyor ya.
SALİH CORA (Trabzon) Diyarbakır da
Diyarbakırdır, siz Amed diyorsunuz.
ATAY USLU (Antalya) PKKdan kaçanlar,
sığınmacılar neden geri dönmüyor?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Esad
öyle diyor Esad! Esadın peşinden gidiyorsunuz.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Yok
birbirinizden farkınız.
KEMAL PEKÖZ (Adana) Kobane düştü
düşecek. dendiğinde niçin Ayn el Arap demedi peki?
SALİH CORA (Trabzon) - Bütün dünya
Diyarbakıra Diyarbakır diyor, bütün dünya Diyarbakıra
Diyarbakır diyor, siz demiyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) İki
adı var; bir Amed, bir Diyarbakır.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Evet, Sayın Grup Başkan Vekilleri,
teşekkür ediyorum.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, 26/4/2022 tarihinde İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve arkadaşları tarafından,
Çatalca ve Silivrinin bazı köy ve mahallelerinde yaşanan mülkiyet
sorunlarının araştırılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11
Mayıs 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
11/15/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 11/5/2022 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin Özkoç
Sakarya
Grup Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve
arkadaşları tarafından, Çatalca ve Silivrinin bazı köy ve
mahallelerinde yaşanan mülkiyet sorunlarının
araştırılması amacıyla 26/4/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (3415 sıra no.lu) diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 11/5/2022 Çarşamba
günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Mehmet Akif
Hamzaçebi, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Silivri
ve Çatalcanın toplam 8 köyünün tapu sorunuyla ilgili tekrar
huzurunuzdayım. Bu sorunu daha önce de bu kürsüden birkaç kez gündeme
getirdim.
Silivrinin Çayırdere, Sayalar,
Danamandıra köyleri, Çatalcanın Gümüşpınar, Yaylacık,
Aydınlar, Hallaçlı ve Karamandere köyleri. Bu köyler halkı yüz
kırk dört yıldır bu arazileri kullanıyorlar hatta
Yaylacık köyü beş yüz yıldan beri kullanıyor. Bu insanlar
bu arazilerde yüz yılı aşkın bir zamandan beri bulunuyorlar,
Il. Abdülhamitin iradesiyle o köylere yerleştirilmişler. 1878 Berlin
Antlaşmasından sonra Balkanlardan büyük bir göç olunca bu insanlar
padişah iradesiyle buraya yerleştirilmişler. O tarihten bu yana
bu arazileri bu vatandaşlarımız kullanıyor, şimdi
onların torunları. Gelgelelim tapu sahibi değiller. 2017de
Mecliste tüm partilerin olumlu oyuyla bir kanun kabul edildi; köy yerleşik
alanında 5 bin metrekareye kadar olan yerlerin tapularını
almaları için. Hangi bedelden? Rayiç bedelden. İşlemedi bu. 2019
yılında bir kanun daha çıktı ki buna Cumhuriyet Halk
Partisi olarak katkımız son derece büyüktür. Bu sefer rayiç bedelin
yüzde 50si oranında bir bedelle köy yerleşik alanında 7 bin
metrekareye kadar olan yerlerin tapusunun vatandaşa verilmesi benimsendi;
peki, güzel. O yasa uyarınca bir kısım
vatandaşlarımız tapularını aldılar ama hâlâ
alamayanlar var, hâlâ alamayanlar var.
Şimdi, asıl ana sorun, köy yerleşik
alanı dışındaki tarım arazilerinin
tapularının alınması meselesi. 2017 ve 2019da
çıkarılan kanunlar bu konuda bir düzenleme yapmadı. Bunun yerine
konuyla ilgili Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı
Hakkındaki Kanun hükümleri bu konuda uygulanır. denildi, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı bu şekilde söyledi. Evet, öyle
bir kanun var, 2012 yılında çıkmıştı. Daha sonra,
bu kanun kapsamındaki tarım arazileri için ilave bir düzenleme daha
yapıldı 2019 yılında. İmar planı içinde yer alan
ve tarımsal amaca ayrılan yerler ya da herhangi bir şekilde bir
amaca tahsis edilmiş olmayan tarım arazileri de
kullanıcılarına rayiç bedelin yüzde 50si oranında bir
bedelle satılır. Peki, ne diyor kanun ama? 30/11/2011 ile 30/11/2014
tarihleri arasında bu arazileri bu vatandaşlar kullanacak, şart
bu. Ya, arkadaşlar, yüz kırk dört yıldır kullanıyor,
iki üç yıl kullanmamış olabilir, elimde yazılar var.
Efendim, daha önce kullanmışsınız ama o üç yılda
kullanmamışsınız. Sonra bakıyoruz, 2014ten sonra da
kullanımınızı görüyoruz ama o üç yıl kesintisiz
kullanım şartını
taşımadığınız için talebinizi reddediyoruz.
Birinci mesele bu.
İkinci mesele bedel; bedel yüksek
arkadaşlar. Metrekare 55 lira, rayiç 110; yarısı alınacak,
55 lira; peşin öderse 45 lira. Şimdi, AK PARTİden
konuşacak arkadaşımız diyecek ki: 45 lira muhtemelen. Bu
8 köyün hepsi orman köyü, orman köylüleri Türkiye'nin en yoksul köylüleridir
arkadaşlar. Kişi başına gelirin onda 1i düzeyinde bir
gelire sahiptir. Zannetmeyin ki bu köylülerin cebinde para var. Ya, versin 100
bin lira, 200 bin lira, 300 bin lira. 100 bin lira, 200 bin lira burada
konuşanlar için hiçbir şey ifade etmeyebilir ama o köylü için bir
servet değerinde, bu köylüler ödeyemiyor. Bu 8 köyü ramazanın hemen
öncesinde ve ramazanın ilk haftasında tekrar ziyaret ettim, 8 köyün
halkını dinledim, sorun büyük. Köy yerleşik alanını 35
liradan satıp Tarım arazisini 55 liradan satıyoruz. demek olur
mu? Zamanın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilileri
onlara şöyle demiş: Ya, köy yerleşik alanının
yarısı kadar bir bedel gelir size. Makul, köy yerleşik
alanı daha pahalıdır. Tam tersi olmuş, köy yerleşik
alanındaki fiyatın 2 katı fiyat geliyor
vatandaşlarımıza. Bunu çözmemiz lazım. Efendim, beş
yılda onu eşit taksitle ödeyecek. Bu parayı ödeyemiyor bu
vatandaşlarımız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ret yazıları var önümde, mesela diyor ki:
Ot biçme faaliyetinde bulunduğunuz
anlaşılmıştır, bu nedenle reddediyoruz. Ot biçmek
tarım değil midir, tarımsal faaliyet değil midir? Bir
yazı var önümde. Efendim, parselin bir kısmını bahçe, bir
kısmını konut olarak kullanıyorsunuz; reddediyoruz,
tamamında bir tarımsal faaliyet yok. Yakışmıyor
Yok,
orman alanında kalıyor, ret. Orman alanında kalanlarla ilgili
çözüm var; Orman Kanununun ek 16ncı maddesi var, yine onu tamamlayan yeni
bir kanun birkaç hafta önce burada çıktı.
Bakın, ben not aldım, Çayırdereden
bir vatandaşımız diyor ki: Benim dedemin dedesi burada öldü,
dedem burada öldü, babam burada öldü, ben bu tapuyu alamadım şu ana
kadar. Bu konuşulan fiyatlarla da alma imkânım yok. Arkadaşlar
gelin, yeni bir kanun çıkaralım, yeniden sorunu çözelim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Sayın Hayrettin Nuhoğlu, buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN
NUHOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Çatalca ve Silivri ilçelerinin mahallelerinde yaşayan
köylülerin sorunları hakkında Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
üzerine İYİ Parti adına söz aldım. Selamlarımı
sunarım.
Bütün büyükşehirlerde olduğu gibi
İstanbulun mahalleye dönüştürülen, eskiden köy olan yerleşim
yerlerinde sorunlar her geçen gün artarak devam etmektedir. Çatalca ve Silivri
başta olmak üzere İstanbulun Şile, Beykoz, Çekmeköy, Tuzla,
Pendik, Sarıyer, Eyüpsultan, Arnavutköy, Başakşehir,
Büyükçekmece ve Küçükçekmece ilçelerindeki köylü sorunları benzer olup
çözüme kavuşturulması şarttır.
Biz İYİ Parti olarak, İstanbul
İl Başkanlığımızın Anlat İstanbul
Programı kapsamında milletvekillerimiz, Genel Merkez
yöneticilerimiz, belediye meclisi üyelerimiz, il ve ilçe teşkilatı
mensuplarımızla birlikte üç aydan bu yana sahadayız. 39 ilçenin
her mahallesinde halkla beraber oluyoruz, şu ana kadar 23 ilçeyi
tamamladık. Muhtarlarla konuşuyoruz, bütün sorunları yerinde
görüyor, sıkıntıları, beklentileri öğreniyoruz, çözüm üretmeye
çalışıyoruz. En büyük sorunun, arazi kullanımlarıyla
ilgili mülkiyet, tapu, mirasçıların durumu ve ecrimisil bedelleri
olduğunu söylemek mümkündür. Tarım alanları hızla
azalırken ziraatla iştigal eden çiftçilerimizin girdi
fiyatlarının aşırı artışı sebebiyle,
hayvancılıkla iştigal edenlerin de benzer sebeplerle üretimden
vazgeçmekte olduklarına şahit olduk.
Değerli milletvekilleri, bugünlerde, aynı
bölgede bulunan Arnavutköy, Başakşehir ve Küçükçekmece ilçelerimizi
kapsayan Kanal İstanbul denilen hayalî proje kapsamında büyük bir
sorun yaşanmaktadır. Bunun sebebi, Çevre, Şehircilik ve
İklim Değişikliği Bakanlığının daha
önce resen değiştirdiği 1/100.000 ölçekli çevre düzeni
planı kapsamında, yine resen değiştirdiği 1/5.000
ölçekli imar ve 1/1.000 ölçekli uygulama imar planıyla o alanı rezerv
yapı alanı ilan etmiş olmasıdır. Bu şekilde, bu
bölgede yaşayan ve yerleşik olan hak sahipleri perişan
edilmektedir. Tamamen ve sadece rant için yapılan bu
değişiklikle bazı yandaşlar korunmakta, bölge âdeta yağmalanmaktadır.
Yeni planlara göre hak sahipleri kendi yerlerini bile bulamayacak duruma
düşürülmüştür. Bu hak sahipleri, oluşturdukları bir
platform aracılığıyla haklarını aramakta,
seslerini duyurmak istemektedirler. Yarın da İstanbul Bölge
İdare Mahkemesinde dava açacaklarını biliyor ve onların
yanında olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim.
Bu vesileyle bir konuya özellikle tekrar dikkat
çekmek istiyorum. İlan edilen rezerv alanıyla İstanbula yeni ve
çok büyük ölçüde ihanet edilmektedir. Hayalî Kanal İstanbul Projesi
gerçekleşmese bile o bölge iskâna açılmaktadır. Yakın
gelecekte 3 milyona yakın yeni nüfusun gelmesiyle İstanbul yaşanmaz
hâle gelecektir. Deprem, ulaşım ve müsilaj başta olmak üzere,
önemli sorunlar çözümsüz olacaktır. Bu ihanetten derhâl vazgeçilmesi
gereklidir. Biz şimdilik uyarımızı yapıyoruz. İlk
seçimle birlikte İYİ Parti iktidarında bütün bu
saçmalıklara son verileceğini belirtmek isterim.
Bölgedeki sorunların çözümüne katkı
sağlayacağı için Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
desteklediğimizi ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (İYİ
Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Murat Çepni, buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul ve değerli halkımız,
evet, birbirine çok benzer bir siyasetin yaşanan sonuçlarıyla
karşı karşıyayız yani memleketin dağı,
taşı, suyu, ormanı AKPden korunmaya
çalışılıyor ama Silivri ve Çatalcadaki durum tabii kendi
özgü bir durum. Yani yüz kırk dört yıldır insanlar buraya
yerleşmişler ve bizzat padişah tarafından
yerleştirilmiş. Şimdi, AKPye sorsanız, padişahın
mirasına fazlasıyla sahip çıkıyor; padişah
sevdalısı bir hareket. Padişahın bu politikasını
almıyor yani sarayın halk tarafından beslenme politikasını alıyor fakat
sarayın bu yerleştirme politikasını nedense takip etmiyor;
tam bir AKP tüccar politikası.
Şimdi, bu insanlar
yüz kırk dört yıldır -daha da fazlası olanlar var- buraya
yerleşmişler. Şimdi, AKPye tabii para lazım, bazen
böylesine uygulamalarla yani Tapunuz yok, şunu yaparsanız tapu
alacaksınız, bunu yaparsanız tapu alacaksınız
Rayiç
bedeliyle, onun dışında başka türlü uygulamalarla, her
türlü ayak oyunuyla insanlar mağdur edilmeye
çalışılıyor fakat bir başka taraftan da
Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle, acele
kamulaştırmalarla emekçi köylünün ekmeğine, işine, tarlasına
el koyan bir AKP pratiğiyle karşı karşıyayız.
Şimdi, bakın,
sadece bu değil, yakın zamanda Konyada Bahri Dağdaş
Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsünün arazisine
TOKİ tarafından el konulmaya çalışılıyor, burası
inşaata açılacak. Muhtemelen yine Trabzon Akçaabatta da aynı
biçimde denize sıfır araziler inşaata açılmaya
çalışılıyor. Yine, Alaçatıda 128 dönümlük doğal
sit alanı inşaata açılmaya çalışılıyor.
Muhtemelen bu Silivri ve Çatalca bölgesi de bir biçimde TOKİye
peşkeş çekilmeye çalışılıyor yani AKP
iktidarı ülkenin ismini TOKİ cumhuriyetine dönüştürmüş
durumda. Buradaki emekçi köylü de yani yüzyıllardır burada
yaşayan köylü de bir biçimde, fiilen, bugün ya da yarın o köylerden
göç ettirilmeye çalışılıyor; göç edip kentlerde ucuz
iş gücüne, açlığa, yoksulluğa, işsizliğe mahkûm
bırakılmaya çalışılıyor yani komplike bir
saldırı konseptiyle karşı karşıyayız. Yani
devlet, ormanları, tarım arazilerini koruması gerektiğini
Anayasaya dayandırmasına rağmen -kendi Anayasasına-
bugün, tam tersine, halklar, emekçiler, köylüler ormanları, tarım
arazilerini devletten, AKPden korumaya çalışıyor. Düşünün,
bu ülkenin yüz
ölçümünün yarıdan fazlası maden sahası ilan edilmiş
durumda. Bunu bizzat AKP yapmış yani AKP bugün her tarafı,
kentleri bitirdi, kentleri beton sahasına dönüştürdü, şimdi de
tarım arazilerini, kırları betona boğmaya
çalışıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Sonuç olarak şunu
söylemek istiyoruz: Biz önergeye evet oyu vereceğiz. Silivri ve
Çatalca'daki halkımızın sorunları mutlaka çözülmelidir;
bunlar kazanılmış haklardır, burada hiçbir ayak oyununa yer
yoktur; bu halkımızın, bu köylünün talepleri karşılanmalıdır
ve sonuç olarak da AKP tarım alanlarından, ormanlardan, sulardan
elini çekmelidir.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Tülay Kaynarca.
Sayın Kaynarca, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA TÜLAY KAYNARCA
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz
aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Silivri ve
Çatalca'nın yüz kırk yıllık tapusuz köyleriyle ilgili 4 ana
problem vardı süreç içerisinde ve bizim iktidarlarımız döneminde
her birini, peyderpey çıkardığımız yasal
düzenlemelerle çözüme kavuşturduk. 8 köyün adını
taşıyan ve benim de imzamın olduğu kanunun
çıkmasıyla birlikte
Saygıdeğer
Cumhurbaşkanımıza şükranlarımı iletiyorum; Mesut
Başkanımıza, Yusuf Başkanımıza ve o bölgede bu
kanunla ve süreciyle ilgili destek sunan tüm değerli yöneticilerimize
saygılarımı sunuyorum çünkü bu 4 başlığın
her birinde yıllardır, yüz kırk yıldır kangrene
dönmüş problemlerin çözüme kavuştuğunu görüyoruz; o da şöyle:
Köy içi yerleşim yerleri yüzde 99 oranında tapularını
aldı. 2/Bden satış yani orman vasfını yitirmiş
arazilerin köylüye satışı gerçekleştirildi ama bu çok çok
uygun fiyatlarla gerçekleştirildi. Yine, tapusu iptal edilenlerin, Anayasa
Mahkemesine başvurularak iptal edilenlerin her biri de -sadece
Çayırdere köyünde 750den fazla iptal edilen tapu vardı- bilabedel,
hiçbir ücret ödemeden onlar da tapularına kavuştular.
Son olarak, az önce belirtilen, grup önerisinde
eksikler olarak ifade edilen, hazineye ait tarım arazilerinin
satışıyla ilgili işlemler var. Şu an
bazılarında, mesela Kızılcaali ve Çayırderede hâlâ
orman kadastrosu çalışmayı sürdürüyor. Gerekçeleri ret gelenler
var, onlarla ilgili çalışmalar da yapılacak. Cumartesi günü ben
Danamandıra, Çayırdere ve Sayalar köylerindeydim. Hüseyin
Muhtarımız, yine Doğan Muhtarımızla birlikte çat
kapı kahve ziyaretleri de yaptık, kahvehanelere de gittik, oradan
birçok tespitler aldık. Hemen, dün Ankara'ya gelir gelmez Çevre
Bakanlığında Bakan Yardımcımızla görüşmeler
yaptık. Yarın, perşembe ve cuma günü Millî Emlakten üst düzey
heyet orada olacak. Bu bilgiler ve çalışmalarla ilgili de gerekli
çalışmalar yapılacak.
Cumhurbaşkanımız cuma günü
Çatalca'daydı, sürpriz bir ziyareti oldu. Muhtarlarımız bu dört
ana başlıkta çözüme kavuşan tapularla ilgili hem
teşekkürlerini ilettiler ama bir taraftan da yollar çukurdu, çamurdu;
onunla ilgili taleplerini ilettiler. Kime aitti bu yollar? Büyükşehre.
Yani, biz işimizi yapıyoruz, Büyükşehir de başka
şeylerle uğraşacağına köy yollarını
yapsın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Cumhurbaşkanımız Ulaştırma Bakanımıza
talimat verdi; onu yapacak olan da yine biziz, yapacağız.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) Köy yolları
eskiden de mi çamurdu?
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) Köylümüz mağdur olmaz;
tıpkı diğer çalışmalarda da olduğu gibi,
inşallah gereği yapılacak. Ben orada oturuyorum, Silivride
oturuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) Yirmi beş
yıldır niye çamur bıraktınız?
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) Çamur
bırakmadık. Silivri ve Çatalcanın bütün köy yolları ilk
sıcak asfalta AK PARTİ iktidarıyla kavuştu. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) Çatalcayı
CHPden aldık. desene ya.
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) Hep stabilizeydi. Allah
rahmet eylesin, Kadir ağabey zamanında o bölge harikulade hâle
getirildi. Üç yıldır çivi çakılmıyor, bir damla asfalt yok,
çamur var, çukurlar var.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) Ne oldu asfalta?
Hayır, asfalt nasıl çamur oldu? Hayır, asfaltlar nasıl
çamur oluyor?
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) İkisini de
CHPden aldık.
TÜLAY KAYNARCA (Devamla)
Cumhurbaşkanımız talimat verdi, hiç merak etmeyin.
Ulaştırma Bakanımız hemen geldi. Cuma günü de
Saygıdeğer Tarım Bakanımız Çatalcada; gereği
yapılacak ve göreceksiniz, yine orası, köylümüz hak ettiği
güzelliğe kavuşacak diyorum.
Biz işimizi yapıyoruz, herkes işini
en güzel şekilde yapsın diyor, bu duygularla Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) Yirmi beş
yıldır yapmadığınız asfaltı şimdi niye
soruyorsunuz? Asfalt yaptıysanız iki senede çamura mı döndü?
Altına stabilize koymadınız mı? Toprağın üzerine
asfalt koyarsanız iki yılda çöker.
BAŞKAN Evet, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Bir söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun Sayın Hamzaçebi.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarcanın CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Kaynarcaya şunu hatırlatmak
isterim: Bu vatandaşlarımızın, bu köylülerimizin bu
arazileri bu bedellerle alma imkânı yok. Bu yuvarlak cümlelerinizin
arkasından keşke ciddi bir çalışma gelse. Bakın, ot
biçiyor diye talebi reddediliyor. Ot biçmek tarımsal faaliyet değil
midir? Bir vatandaşımız dedi ki: Ret gelenlere üzülüyorum,
olumlu gelenlere de sevinemiyorum çünkü alacak paramız yok.
İkincisi: yani yirmi yıldır bu köy
yolları asfalttı da şimdi mi çamurlu oldu? Lütfen, rica
ediyorum. Ama keşke şunu da söyleseydiniz: Ben o köyleri, 8 köyü
dolaştım, muhtarlara sordum, Ben buraya kaçıncı kez
geldim? dedim, 5 kere geldiniz. dediler. Her köyü beşer kere ziyaret ettim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözünüzü.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Bitiriyorum.
O köylerin hepsi İstanbul Büyükşehir
Belediyesinin o köylere yapmış olduğu tarımsal destekle
ilgili, fide dağıtımıyla ilgili teşekkürlerini bana
ifade ettiler. Bunu da sizin bilginize sunuyorum.
Teşekkür ederim.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Sayın
Başkanım, lütfen
Bir dakika, sadece bir dakika.
BAŞKAN Yani hakikaten bu işin sonu yok
ki, böyle bir usul de yok yani.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Ama sataşma
hakkımı kullanmam lazım.
BAŞKAN Sataşmadılar ki size.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) İsmimi
kullanarak
Hatta kürsüden olursa daha mutlu olurum.
BAŞKAN Buyurun.
42.- İstanbul Milletvekili Tülay
Kaynarcanın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Öncelikle, köy içi yerleşim yerleri kanunuyla
Yani Danamandıra, Sayalar, Çayırdere, Gümüşpınar,
Hallaçlı, Binkılıç; o bölgeyi çok iyi biliyorum, orada
yaşıyorum. Bu kanunlarda yani bu köylerin isimlerinin yer
aldığı kanunlarda çıkan yasal haklar ve uygulamayla
hazineye ait olan tarım arazileri tarımsal amaçla kullanma şartıyla
Biri Türkiye genelinde çıktı, biri daha lokal. Dolayısıyla,
ifade ettiğim gibi, cumartesi günü oradaydım, köylerin her birini
dolaşıp rapor ettik. Dün de Bakanlığımızdaki
ilgili birimleri harekete geçirerek, gerek fiyatlandırma gerek diğer
başlıklarla ilgili süreç başlatıldı.
Köy yollarına gelince, şikâyet eden
köylümüzdü, muhtarlarımızdı ve yapacak olan İBB
gereğini yapmadığı için de Ulaştırma
Bakanlığımız bu haftadan itibaren gereğini yapacak.
Merak etmeyin, köylümüzü asla yalnız bırakmayacağız.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum açıklama
için.
Evet, alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Ankara Milletvekili
Lütfiye Selva Çam ve 109 Milletvekilinin Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Adalet Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Ankara Milletvekili Lütfiye Selva Çam ve 109
Milletvekilinin Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4290) ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu, Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S.
Sayısı: 323) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 323 sıra sayılı
Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri,
varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 323 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 1- 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı
Türk Ceza Kanununun 62nci maddesinin ikinci fıkrasından sonra
gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
(3) Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden
kaynaklı olarak kadına, LGBT+lara ve çocuklara karşı
işlenen suçlar,
(4) Dil, ırk, milliyet, cinsel yönelim, siyasi
düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından
kaynaklanan nefret nedeniyle bu madde kapsamı
dışındadır.
Kemal
Peköz Filiz
Kerestecioğlu Demir Oya
Ersoy
Adana Ankara İstanbul
Ali
Kenanoğlu Murat
Çepni Habip
Eksik
İstanbul İzmir Iğdır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Oya Ersoy'un.
Buyurun Sayın Ersoy. (HDP
sıralarından alkışlar)
OYA ERSOY (İstanbul) Sayın Başkan,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bir gece yarısı tek adam
kararıyla İstanbul Sözleşmesi'nden çıktık.
dediğinizden itibaren, bırakın şiddete yönelik politika
geliştirmeyi, tamamen o çıkma kararını meşrulaştırmak
için elinizden geleni yapmaya çalışıyorsunuz ve tam da bu
meşrulaştırma girişimlerinden bir tanesi de bu yasa
teklifi. İstanbul Sözleşmesi, şiddetin kaynağını
eşitsizlik olarak tanımlar ve eşitsizliği
kaldırmayı hedefler. Şiddetle mücadele için devletler
şiddeti önleme, şiddete karşı kadınları koruma,
şiddeti kovuşturma ve cezalandırma ve erkek şiddetini
önleyerek bütünlüklü politikalar geliştirmekle yükümlüdür. İşte,
siz neden çıktınız? Tam da bundan çıktınız çünkü
siz zaten toplumsal cinsiyet kavramının kendisine
karşısınız. Çıktığınızdan
itibaren, o meşrulaştırmak için Eşcinselliği
normalleştirmeye çalışan bir kesim tarafından manipüle
ediliyor. diyerek LGBTİ+ları hedef gösterdiniz; toplumsal
ayrışmaya sebep olduğunu söylediniz, Bu nedenle çıktık.
diye gerekçe uydurdunuz ve Bu konuda sürekli erkekleri suçlayan bir dil
yanlış. dediniz. Kadınları şiddete karşı
korumakla görevli olması gereken Emniyet Genel Müdürlüğü, erkeklerin
kadınlardan daha çok öldürüldüğünü iddia etti ve erkek ölümleri
diye, erkek cinayetleri diye bir kavram uydurdu. İşte tam da bu
yasa teklifinde kadına yönelik şiddet diyemiyorsunuz, bu nedenle
diyemiyorsunuz ve sırf erkek şiddeti dememek için bir ucube teklif
uydurmuş durumdasınız. Çok net söyleyelim: Kadına yönelik
şiddet, kadına yönelik şiddettir ve bu tanımdan
kaçınarak, İstanbul Sözleşmesini reddederek yapılan her
türlü yasal değişiklik asla ve kata şiddeti engellemez.
Kadın-erkek eşitliğine inanmayan, kadınları ikinci
sınıf vatandaş olarak kabul eden ve erkeklere kadının
hayatı, bedeni, emeği üzerinde karar hakkı veren erkek egemen
politikalarınız, cinsiyetçi söylemleriniz, o tepeden
tırnağa yürüttüğünüz, yukarıdan aşağıya
cinsiyetçi söylem pompaladığınız toplum, her gün 3
kadının ölmesine neden oluyor.
Bir erkek, kadınları şiddete
karşı korumakla yükümlü bir mekanizmanın temsilcisi bir polis
kameraların ve herkesin gözü önünde bir kadına, bir kadın
milletvekiline pervasızca Seni çivilerim. diyebiliyor. Nereden
alıyor bu gücü? Dayandığı erkek egemen devlet gücünden
alıyor. Evet, Ayşe Acar Başarandan bahsediyorum. Sevgili
vekilimize, kadın temsilcimize, kadın sözcümüze bu ifadeyi kullanan
polisin güç aldığı tek yer var, o da O dilini
koparırım. diyen saray; buna yaslanarak alıyor. İşte,
tam da bu güce dayanan Yargıtay Ceza Genel Kurulu, hukuku elinin tersiyle
bir kenara itip Orhan Munisin kendisini reddettiği için duygusal çöküntü
ve anlık hiddetle Hatice Kaçmazı öldürdüğüne karar veriyor.
Daha önce kardeşini öldürdüğü için on üç yıl cezaevinde
yatıp çıkan, cebinde 7 lirayla kurban kesmeye gittiğini iddia
eden ve yanına da yaklaşık 20 santimlik bıçak alan bir
katil erkek hakkında, tasarlayarak öldürme diye bir şey görmemiş
bu Kurul. Aynı Kurul, kendisine sistematik tecavüz, şiddet ve
şantaj uygulayan Nurettin Gideri öldürdüğü için Nevin
Yıldırıma haksız tahrik ve iyi hâl indirimi
olmaksızın verilen müebbet hapis cezasının onanmasına
karar veriyor. İşte, tam da bu yüzden biz kadınlar Adliye
önlerinde, sokaklarda, meydanlarda erkek adalet değil, gerçek adalet
istiyoruz. diyoruz.
Bu kanun teklifi, takdiri indirim nedenlerini
yeniden düzenliyor, söz aldığım madde bu; failin yargılama
sürecindeki davranışları yerine
pişmanlığını gösteren davranışlarına
göre takdiri indirim yapılabileceğini hükme bağlıyor. Failin
Pişmanım. demesini ve pişmanlık gerekçelerini
açıklamasını istemek, erkek yargının
cezasızlık uygulamalarını meşrulaştırma
zemini yaratmaktır, bunun adı budur. İster iyi hâl deyin,
ister pişmanlık indirimi deyin, isterseniz de bu teklifte
adını bile anmadığınız haksız tahrik
indirimi deyin; bunların hepsi bizim için erkeklik indirimidir ve
kadına yönelik şiddete karşı cezasızlık
politikasının araçlarıdır.
Kadına ve çocuğa yönelik suçların
cezası indirime tabi olamaz. Hâkimlerin, fail erkeklere iyi hâl indirimi
uygulayan kararları mevzuat eksikliğinden değil, tamamen erkek
egemen zihniyetin bir sonucudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
OYA ERSOY (Devamla) Faillerin Aldattı.
Cilveli saat sordu. Tayt giydi. Telefonda güldü. Yemek yapmadı.
Evi süpürmedi. gibi erkeklik savunmaları, yargı tarafından
fail lehine indirime gerekçe yapılıyor. Hatice Kaçmaz
kararının verdiği mesaj nettir: Erkeklere itaat etmezseniz
öldürülebilirsiniz ve ben sizi korumam. diyor. Yani, kadınlar kendisinden
beklenen toplumsal cinsiyet rollerine uymuyorlarsa şiddeti, tacizi ve
hatta öldürülmeyi hak ediyor!
Eğer, kadına yönelik şiddeti
engellemek gibi bir niyetiniz varsa yapacağınız tek şey
var: İstanbul Sözleşmesini uygulayın ve biz kadınlar
İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz. Emeğimizden,
bedenimizden ve haklarımızdan elinizi çekin yeter. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Ceza Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 1inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 1: 26/09/2004 tarihli ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanununun 62nci maddesinin ikinci
fıkrasının sonuna Çocuk istismarı ve kadına
karşı işlenen suçlar bu madde kapsamı
dışındadır. Bu Kanunun 82nci maddesi ile düzenlenen
kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve
bir kadını kadın olduğu için kasten öldürme suçlarında
bu madde uygulanmaz. cümleleri eklenmiştir.
İmam
Hüseyin Filiz Aytun
Çıray Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Gaziantep İzmir Adana
Ayhan
Altıntaş Orhan
Çakırlar
Ankara Edirne
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
İmam Hüseyin Filizin.
Buyurun Sayın Filiz. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 323 sıra
sayılı Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerinde
İYİ Parti adına söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu maddeyle, 5237
sayılı Türk Ceza Kanununun takdiri indirim nedenlerini düzenleyen
62nci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Maddenin mevcut
(2)nci fıkrasında takdiri indirim uygulamasıyla ilgili olarak
gibi hususlar ibaresi, fıkra metninden çıkartılarak takdiri
indirim nedenleri sınırlı hâle getirilmektedir. Maddeyle,
takdiri indirim uygulanırken değerlendirilecek hususlar arasında
yer alan failin fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki
davranışları ifadesi failin fiilden sonraki ve yargılama
sürecindeki pişmanlığını gösteren
davranışları şeklinde değiştirilmektedir.
Böylece, faile verilecek takdiri indirim, pişmanlık hükmüne
bağlanmakta ve indirim konusunda karar hâkime
bırakılmaktadır. Ayrıca, maddeyle, failin duruşmalarda
mahkemeyi etkilemeye yönelik şeklî tutum ve
davranışlarının takdiri indirim nedeni olarak dikkate
alınmayacağı düzenlenmektedir.
Maddeyle yapılan diğer bir
değişiklikle takdiri indirim sebeplerinin kararda gerekçeleriyle
gösterilmesi gerektiği belirtilmektedir. Bu da mahkeme kararlarında
iyi hâl indiriminin gerekçesiz olarak hükme
bağlandığını göstermektedir ki bu tespit,
yargının geldiği duruma ilişkin malumun ilamı
olmuştur. Yani Anayasanın 141inci maddesinde ifade edilen
mahkemelerce verilen her türlü kararın gerekçeli olarak
yazılması gereğine aykırı olarak devam edilmiş
olduğunun göstergesidir.
Değerli milletvekilleri, madde metninde
yapılan değişiklikle yargılama sürecindeki
pişmanlığını gösteren davranışlar ibaresi,
kişiyi işlemediği bir suç nedeniyle veya işlemediği
derecede suç olmasına karşın iddiaya bağlı olarak
pişmanlık gösterme adı altında en azından takdiri
indirim hakkından yararlanabilmek saikiyle savunma hakkının
kullanımını aleyhte etkileyebileceğinden masumiyet
karinesine de aykırılık arz ettiği düşünülmektedir.
Aynı zamanda, hukuk sistemimizin amacı, cezalandırmak değil
suç işleyen kişileri kişiliklerine uygun bir şekilde
eğitmek, ıslah etmek, ıslah olunmuş kişiyi izleyerek
topluma kazandırmak olduğundan kişilik özelliklerine göre
şeklî tutum ve davranışlar da ıslah amacına
yansıma olarak değerlendirilebileceğinden, bu hususta emredici
bir hükümle her durumu kapsar şekilde, aleyhe bir düzenleme öngörülmesi
amaca aykırılık arz etmektedir.
Değerli milletvekilleri, kadına ve
çocuğa karşı işlenen şiddet davalarında fail
lehine takdiri indirim uygulamaları; toplumu, hukuk düzenini ve kamu
vicdanını rahatsız etmekte, adalete olan güveni
sarsmaktadır. Bu nedenle Türk Ceza Kanunu'nun 62nci maddesinde yer alan
takdiri indirim nedenleri arasından çocuk istismarı ve kadına
karşı işlenen suçların kapsam dışında
bırakılması, kadına yönelik şiddet davalarında
yargı erkleri tarafından sıkça kullanılan haksız
tahrik indiriminin, kadınlara karşı toplumsal cinsiyete
dayalı şiddetin ve bir kadına kadın olduğu için
yöneltilen veya kadınları orantısız bir biçimde etkileyen
şiddet türleri ile kasten öldürme suçlarının indirim
kapsamı dışında bırakılması için Komisyon
görüşmelerinde Komisyon üyelerimiz değişiklik önergesi
vermiş ancak bu değişiklik önergesi maalesef kabul
edilmemiştir.
Değerli milletvekilleri, suçlar ve davalar
bakımından oldukça vahim bir noktada bulunmaktayız. Ceza, hukuk
ve idari yargı dosyaları 5 milyona, cumhuriyet
başsavcılığındaki soruşturma dosya sayıları
5 milyon 200 bine, icra ve iflas dosya sayıları ise 24 milyona
yaklaşmıştır. Çeşitli suç şekilleriyle
toplumumuzun büyük bir huzursuzluğun içinde olduğunu vurgulamak
istiyorum. Bir defa daha belirteyim ki devletin asli görevi, toplumu suç
işlemeye yönelik davranışlardan uzak tutmak, suçluya ceza
vermekten öte, işlenen suçların azaltılmasına yönelik
tedbirler almak olmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla)
Onun için, adalet tam anlamıyla sağlanmalı, ekonomide
yapısal bozukluklar giderilmeli istihdam artırılarak
işsizlik ortadan kaldırılmalı, insanca yaşama
koşulları oluşturulmalı, kula kul olmak önlenmeli, en
önemlisi de değerler eğitimine önem verilmelidir.
İYİ Parti olarak bu sorunları çözmek
için biz hazırız diyor, Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.29
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.45
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin),
Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 89uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
İmam Hüseyin Filiz ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
323 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
1inci madde üzerindeki diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 323 sıra
sayılı Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 1inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 1 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı
Türk Ceza Kanununun 62 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
sürecindeki davranışları, ibaresi sürecindeki
pişmanlığını gösteren davranışları
veya şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya, birinci
cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir.
Ancak failin duruşmadaki mahkemeyi etkilemeye
yönelik şekli tutum ve davranışları, takdiri indirim nedeni
olarak dikkate alınmaz.
Alpay
Antmen Hüseyin
Yıldız Zeynel
Emre
Mersin Aydın İstanbul
Rafet
Zeybek Ali
Şeker Murat
Emir
Antalya İstanbul Ankara
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Murat Emirin.
Sayın Emir, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Maalesef, kadına karşı şiddet ve
sağlıkçıya karşı şiddet son derece
yakıcı sorunlar ve yirmi yıllık iktidarınızda bu
sorunun çözümüne dönük doğru dürüst bir öneride bulunamadınız.
Bu sorunları çözemediğiniz gibi bu sorunları
artırdınız, özellikle kadına şiddet ve hekime
şiddet konusunda rekorlar kırmaya devam ediyoruz maalesef.
Şimdi, Meclisimize iktidar grubu bir yasa
teklifiyle geldi ve yasa teklifi, kadına karşı şiddet ve
sağlıkçıya karşı şiddet işleyenlerin
tutuklanmasının kolaylaştırılmasını öngören
bir düzenleme getiriyor. Aslına bakarsanız geç, eksik ama gelmiş
olması dolayısıyla da olumlu bir yaklaşım ama
şunu bilin -daha önce de burada söyledik, daha önceki yasalarda da
söyledik, yine söylüyoruz- bu, yaraya merhem olmaya yetmez, ne kadına
karşı şiddet ne sağlıkçıya karşı
şiddet bu yasa değişiklikleriyle çözülemez; bu, bir
anlayış değişikliği gerektirir, yaklaşım
değişikliği gerektirir ve ciddiyet gerektirir; sizde de bu yok.
Değerli arkadaşlar, bakın, özellikle
bir Mesleki Sorumluluk Kurulu kuruyorsunuz. Söylüyorum Komisyona, Komisyonda
söyledik dinlemediler, siz dinleyin bari: Büyük bir kaosa yol
açacaksınız, ateşle oynuyorsunuz; uyarıyorum ve sizi, bizi
dinleyen 200 bine yakın hekime şikâyet ediyorum. Mesleki Sorumluluk
Kurulu ne yapacak? Gerektiğinde soruşturma açılsın mı
açılmasın mı kararı verecek, soruşturma izni verecek,
delilleri takdir edecek yani eğer bir tıbbi hata var ise, tıbbi
hata iddiası var ise delilleri değerlendirecek, ilgili hekimin Acaba
görevi kötüye kullanmış mı kullanmamış mı? diye
değerlendirmesini yapacak, kusur tespiti yapacak. Peki, nasıl yapacak
bunu? Bu, mahkemelerin işi değil mi? İçinizde hukukçular var,
Adalet Komisyonu burada, 1 kişi var gerçi de neyse
Yani bir yargısal
işlemi idari bürokratik bir kurul yapabilir mi? Delil takdiri yapacak,
soruşturma izni verecek, kusur tespit edecek ve gerektiğinde
Ödesin. Ödemesin. Rücu edelim. Rücu etmeyelim. kararı verecek;
böyle bir şey hukuk devletinde düşünülemez. Kaosa yol
açacaksınız, çılgınca işler yapıyorsunuz, demedi
demeyin. Açıkça söylüyorum, bu kabul edilebilir bir şey değil.
İdari bürokratik bir kurula mahkeme yetkisi veriyorsunuz ve bunu da bu
Meclisten birazdan geçireceksiniz, eliniz yanacak, haberiniz olsun.
Peki, bu Kurul nasıl bir kurul, içinde kimler
var? Bakıyorsunuz, Bakan atıyor; atanmış Bakan bir kurul
atayacak. Kimler var bu Kurulda? Zannedersiniz her branştan doktorlar,
hekimler var; hayır efendim, alakası yok. Bir bakan
yardımcısı, atanmış yine; 4 genel müdür,
atanmış yine; 2 de doktor, 1i cerrahi, 1i dâhilî branştan
olacak. Ya, çılgınlığa bakar mısınız
arkadaşlar, dilimde tüy bitti, yapmayın böyle bir
yanlışlık! 5 bürokrat -doktor bile değil,
sağlıkçı bile değil- 1 cerrah, 1 dâhilî bilim uzmanı oturacaklar,
200 bin doktorun Tıbbi hatası var mı? Soruşturulsun mu?
Kusuru ne ölçüde? Görevi kötüye kullanmış mı?
Tazminatı ödesin mi yoksa devlet mi ödesin? diye karar verecekler. 2
doktor karar verecek buna; bakın, dikkat edin; 2 doktora bu yetkiyi
veriyorsunuz ve gerektiğinde bu kişilerin hakkında
soruşturma açılabilir mi? Hayır, o da mümkün değil. Bu
kişilerin yani bu Kuruldakilerin sorumluluğu yok ancak ve ancak
görevi kötüye kullanma durumunda sorumlu olacaklar. Peki, bunların görevi
kötüye kullandığına kim karar verecek? Mahkeme. Nasıl
gideceksiniz mahkemeye? Bakandan soruşturma izni
Yani gülünç
durumdasınız, kediye ha bire kuyruğunu tutturuyorsunuz.
Bakanın atadığı Kurulu soruşturmak için Bakana
soracaklar. Yani bu ne demektir, biliyor musunuz? Sorumsuzluktur. Bir kurula
yetki vereceksiniz, onlar bütün hekimlerin yaptığı iş ve
işlemlerden sorumlu olacaklar, takdir edecekler, onların iki
dudağının arasına vereceksiniz ve buna da hukuk devleti
diyeceksiniz, buna da yasa diyeceksiniz ve elinizdeki bütün yetkilerinizi
böylelikle idarecilere bırakıyorsunuz, atanmışlara
bırakıyorsunuz.
Sayın Ramazan Can,
şaşkınlıkla dinliyorsunuz ama gerçek bunlar;
istiyorsanız ara verin, kanunu okuyun, birazdan evet diyeceğiniz
kanunu okumanızı tavsiye ederim. (CHP sıralarından
alkışlar) Böylesine çılgınlıkla karşı
karşıyayız, bir kaosla karşı
karşıyayız; yapmayın bunu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MURAT EMİR (Devamla) Sayın Başkan,
bitiriyorum.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MURAT EMİR (Devamla) Bakın, elinizi
attığınız her şeyi çürüttünüz. Yüksek Sağlık
Şûrası vardı. Yüksek Sağlık Şûrası
toplanır, karar verirdi, uzmandı, gerektiğinde uzmanlardan
ayrıca görüş alırdı; Yüksek Sağlık
Şûrasını kaldırdınız. Niye? Çünkü Adli Tıp
Kurumunu gönlünüzce değiştirmiştiniz. Adli Tıbbı da
çürüttünüz, Adli Tıp Kurumunda sürekli yolsuzluk iddialarıyla
karşı karşıya kalıyoruz. Şu anda, bakın,
burada bir kaos var, büyük bir yanlış var ve bu
yanlışı çok daha büyük bir yanlışla örtme
gayretindesiniz. Ama bir derdiniz var sizin: Oğlan bizim, kız
bizim. diyordunuz ya Nasılsa bu 2 bürokratı biz atarız, biz ne
dersek onu yapar. diyorsunuz. Size yakın olan doktorları
koruyacaksınız; size karşı olanları, tabipler
odasında görev yapanları, size biat etmeyenleri de böylesine
süründüreceksiniz; sizin niyetiniz bu. Samimi değilsiniz. Bu gidişle
de ne defansif tıbbı düzeltebilirsiniz ne malpraktis
davalarının altından kalkabilirsiniz ne de
sağlıkçıya karşı şiddeti çözebilirsiniz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 323 sıra
sayılı Kanun Teklifi'nin 2nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 2- 5237 sayılı Kanunun 82nci
maddesinin birinci fıkrasının (f) bendindeki gebe olduğu
bilinen kadına karşı ibaresi gebe olduğu bilinen
kadına karşı ve ya toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden
kaynaklı olarak kadına karşı şeklinde
değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
(2) Dil, ırk, milliyet, cinsel yönelim, siyasi
düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından
kaynaklanan nefret nedeniyle
Kemal
Peköz Ali
Kenanoğlu Habip
Eksik
Adana İstanbul Iğdır
Murat
Çepni Serpil Kemalbay
Pekgözegü Filiz
Kerestecioğlu Demir
İzmir İzmir Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Serpil Kemalbayın.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Sayın vekiller, Hacettepe Üniversitesinde yapılan
araştırmaya göre, her 10 kadından 4ü yaşamının
bir döneminde şiddete uğruyor. 2021 yılında en az 339
kadın ve 34 çocuk erkek şiddetiyle katledildi. Erkekler 96
kadına karşı nitelikli cinsel saldırı
yapmış, 772 kadını seks işçiliğine
zorlamış, 424 kadın taciz edilmiş, 208 çocuk istismar
edilmiştir. Hâl böyleyken biliyor musunuz, mensubu olduğum
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonunda, kadına yönelik şiddet kanunu teklifinin geneli üzerine
yani bu kanun teklifinin geneli üzerine bir tartışma
yapılmadı, KEFEKte zaten konuşuluyor. denilerek bu
kısım AKP ve MHP oylarıyla atlandı ve bir skandala imza
atıldı. Kadın bakanlığını kaldıran
AKPden ne bekliyorsunuz diye sormak istiyorum. Siz, kadınların,
yaşlıların, mültecilerin, engellilerin, tüm dezavantajlı
grupların, ekonomik ve sosyal eşitsizlikler altında olan tüm
şiddet mağdurlarının hayati güvencesi,
hayatlarının ve haklarının teminatı olan İstanbul
Sözleşmesinden çıktınız. Sözleşmede kadına
yönelik şiddet, aile içi şiddet, kadına yönelik toplumsal
cinsiyete dayalı şiddet, kadın kavramları
tanımlıdır ama bu teklifte böyle değil. İstanbul
Sözleşmesi psikolojik şiddet, ısrarlı takip, fiziksel şiddet,
tecavüz, taciz, zorla evlendirme gibi kadına yönelik pek çok şiddeti
tanımlıyor, tüm türlerini kapsıyor. Nasıl
çıkarırsınız, nasıl İstanbul Sözleşmesinden
çıkılmasını açıklarsınız, neyle
açıklarsınız? Biz, kadınlara güç veren ve kamu
kurumlarını toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifiyle
sorumluluk almaya zorlayan bu demokratik sözleşmenin
uygulanmasının hayati olduğunu düşünüyoruz. TCKde
düzenlenen haksız tahrik ve iyi hâl indirimi kadına yönelik suçlarda
yıllardır cezasızlık aracı olarak kullanılıyor.
Getirdiğiniz yasa teklifi bunun temeline inmekten uzaktır. Neden bu
kadar iyi hâl var, iyi hâl meraklısı yargı mensubu var. Bunu
sorgulamadan bu tabloyu değiştirmek mümkün değildir çünkü
hâkimlerin fail erkeklere iyi hâl indirimi uygulayan kararları mevzuat
eksikliğinden kaynaklanmıyor; erkek egemen zihniyetin bir
tezahürüdür. Cinsiyetçi toplum, cinsiyetçi hukuk, cinsiyetçi siyaset terk
edilmeden bu kararlardan da geri dönülemez. Kadınları gerçekten
koruyan bir yasa getirmek istiyorsanız eğer, on bir yıl önce
bugün İstanbulda imzaya açılan ve Türkiye'nin de ilk
imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesinden tek
adamın kararıyla neden çıkılabildiğini özellikle
AKPli kadın milletvekilleri bize açıklasınlar. Buradan
İstanbul Sözleşmesine nice yaşlar diliyorum. İstanbul
Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz.
Kadınların bu ikiyüzlülüğe karnı
tok. Göstermelik yasalarınız göz boyamaktan, kadınlara
karşı işlenen suçlara karşı hiçbir gerçek tutuma sahip
olmadığınızın üstünü örtmekten başka bir amaca
hizmet etmiyor. Bırakın bu kâğıt üzerindeki
yazıları, yazma işlemlerini ve dünya kadınlarının
mücadelesi ve katkısıyla ete kemiğe bürünmüş olan
İstanbul Sözleşmesini derhâl uygulayın ve 6284 sayılı
kadınları koruyan Yasayı etkin şekilde uygulayın
diyoruz.
Soruyorum: Bu yasa, faillerin erkeklik
savunmalarının yargı tarafından meşru
sayılmasını nasıl önleyecektir? Toplumsal cinsiyet
kalıplarını sorgulamamış bir yargı, bu kanunla da
erkekleri koruyan gerekçeler yazabilecektir. Bunu düşünmek bu kadar
mı zor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) Tek adam
tarafından hukuka aykırı şekilde çekilme kararı terk
edilmelidir.
Evet, bu arada kadına yönelik şiddeti
sonlandırmak için yasa teklifi getirdiniz. Gerçekten de samimi iseniz
söyler misiniz, Kadın Meclisi Sözcümüz Ayşe Acar Başarana Seni
çivilerim. diyen hadsiz polis memuru hâlâ görevde mi duruyor? Bununla ilgili
biz açıklama bekliyoruz. Herhangi bir işlem yapılmış
mıdır? Eğer bu işlemi yaptırmadıysanız hangi
yüzle Kadına şiddete karşıyız. diyorsunuz. Bu nefret
politikalarınızla, iktidarda kalmak için Anayasayı, hukuku
ayaklar altına alıp her gün çiğnediğiniz bu durumda kadına
yönelik yasa niye yapıyorsunuz ki? Zaten uygulamayacaksınız,
zaten siz Anayasa'yı, yasaları, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesini, İstanbul Sözleşmesini ayaklar altında
çiğnediniz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 323 sıra
sayılı Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirmesini arz ve teklif
ederiz.
Madde 2- 5237 sayılı Kanunun 82 nci
maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki bent eklenmiş ve diğer bentler buna göre
teselsül ettirilmiştir.
g) Kadınlara karşı toplumsal
cinsiyete dayalı şiddet ve bir kadına, kadın olduğu
için yöneltilen veya kadınları orantısız bir biçimde
etkileyen şiddet ve cinsiyet kimliği nedeniyle,
Alpay
Antmen Hüseyin
Yıldız Zeynel
Emre
Mersin Aydın İstanbul
Rafet
Zeybek Ali
Şeker Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
Antalya İstanbul Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Nurhayat Altaca Kayışoğlunun.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kadın mücadelesi çok uzun soluklu bir mücadele elbette,
binlerce, milyonlarca kadının ödemiş olduğu bedeller var.
Ben 2002 yılına sizi götürmek istiyorum. 1926 Medeni Kanunu elbette
bu ülke için, kadınlar için büyük bir devrimdi ama 2000 yılına
geldiğimizde geri kalmıştı. 2001 yılında 3lü
koalisyon vardı; DSP-MHP-ANAP. İşte, Avrupa Birliği,
çağdaş medeniyet seviyesini aşma hedefleri, parlamenter demokrasi,
denge, denetleme; çok önemli yasalar çıkarıldı, biri de Medeni
Kanundu. O zamana kadar Medeni Kanun'da evin reisi, ailenin reisi
kocaydı, koca ne derse o olurdu; çocuğun adına o karar verirdi,
oturulacak eve o karar verirdi, kadının çalışıp
çalışmamasına o karar verirdi ve normal kabul ediliyordu ama
bugün asla normal kabul edilmiyor elbette ki. 2001 yılında
yapılan değişiklikle eşlere aile içinde eşit haklar
getirildi. Düşünün ki cumhuriyet kurulduktan seksen yıl sonra
kadınlar çocuklarına isim verebilme hakkına kavuştular;
düşünün ki kadınlar eşlerine sormadan çalışabilme, kadınlar
oturacakları evle ve aileyle ilgili başka kararlara katılabilme
hakkına cumhuriyet kurulduktan sonra dahi, seksen yıl sonra
kavuştular. O zaman şöyle bir tartışma vardı; benim de
hocam olan rahmetli Turgut Akıntürk o yeni Medeni Kanunu anlatırken şöyle
diyordu: Birileri diyormuş ki: İşte, nasıl olacak efendim
bu iş? Çocuk doğdu, işte, annesi dedi ki: Benim annemin
adı olsun. babası dedi ki: Hayır, benim annemin adı
olsun. Hop, gidecekler aile mahkemesine. Aile mahkemesi de diyecek ki: Ne
senin ne onun, benim annemin adı olacak. Böyle karar verilecek, aile içi
tartışmalar olacak, çatışmalar olacak, falan filan, falan
filan
Aradan geçti tam yirmi yıl, ben hiç böyle bir olay duymadım.
Aileyi birbirine düşüren bir kanun olarak hiçbir zaman gündemimize gelmedi
bu kanun ve çok da yenilikler getirdi. Bazen ilerici düzenlemeler birilerinin
keyfini kaçırıyorsa birileri histeriye kapılıyor ve onu
geri almak istiyor. O, keyfinin bozulmasını; o, egemenliğinin
gitmesini istemiyor ki İstanbul Sözleşmesi de böyle bir histerinin,
tek adamın kurbanı oldu maalesef.
Şimdi, 2nci maddeyle ilgili şunu
söyleyeyim: 2nci maddede, kasten öldürmeyle ilgili nitelikli hâllere
kadına karşı işlenmesi hâli düzenleniyor. Evet, olması
gerekiyor ama yetersiz, uygulamada kaos oluşacak, bunu defalarca
anlattı arkadaşlar. Muhalefet şerhlerimiz de var, uzun uzun
anlatmayacağım. Bir tanım gerekiyor. Bu suçun toplumsal
cinsiyete dayalı sebeplerle işlenmesi hâlinde nitelikli suçlar içerisinde
düzenlenmesi gerekiyor ki mutlaka uygulamada bu eksikliğin sorunları
yaşanacak; düzenlenmesi, düzeltilmesi gerekiyor.
Bir diğer konu, İstanbul
Sözleşmesi'nden beri diyoruz ki: Israrlı takibi suç olarak
düzenleyin, ısrarlı takibi. Getirdiniz, buna katkıda bulunan
hocalar Komisyonda dedi ki: Bu, neticeli suçlardandır, hareket suçu
değil. Şimdi hareket suçu ne? Tehdit ettiniz, sonucun
gerçekleşip gerçekleşmemesi önemli değil, suç oluşmuş
oluyor; hakaret ettiniz, suç oluşmuş oluyor. Peki, neticeli suç?
Israrlı takip işlendi, bir sonuç gerekiyor. O sonuç ne? Huzursuzluk
yaratacak. Kime göre ölçeceksiniz? Ya mağdur kadına, şikâyetçi
kadına hâkim Ya, bu kadarcıkla da huzursuz mu olur insan
canım? derse, beraat verirse nasıl uygulanacak bu ısrarlı
takip suçu? Burada da gerçekten çok ciddi bir sorun var.
Ve gelelim esas noktaya. Hepimiz biliyoruz, AKP'li
milletvekilleri de çok iyi biliyor ki bu sorunların çözümünün tek yolu ama
tek yolu zihniyet değişikliğidir. (CHP sıralarından
alkışlar) Zihniyet değişikliği ve toplumsal cinsiyet
eşitliği gerçekleşmeden kadına yönelik şiddet
çözülmez. Sizin her türlü strateji belgenizin de eylem
planınızın da 1inci maddesinde bu var ama bunu
yapmıyorsunuz, bu işinize gelmiyor, müfredatı, eğitimi
düzeltmiyorsunuz.
Ha, bu kanun teklifinde şunu söyleyeyim: Yani
cezalar ağırlaştırılıyor,
caydırıcı ama İnfaz Kanununda da sorun var. Bu suçlara
verilen cezaların, yeni yapılan düzenlemelerin neredeyse hiçbirinin
yatarı yok, bunu siz de biliyorsunuz. Bu yüzden metrolarda erkekler
kadınları Ya, nasıl olsa bunun cezası yok. deyip tehdit
ediyorlar. Umarız uygulaması bari doğru düzgün olur.
Şimdi, gelelim şu zihniyet
değişikliği meselesine.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Biz
uzaktayız, siz
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla)
Duyamıyorum sizi, ne konuşuyorsunuz bilmiyorum.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Yok,
yok, biz, arkadaşlarla sohbet ediyoruz.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla)
Boş boş konuşuyorsunuz muhtemelen; biraz dinleyin de bir
şeyler öğrenin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Zerzevat
satıyor, zerzevat; domates satıyor.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Burası askerî eğitim alanı değil, yani Rahat! Hazır
ol! Dinle! ne demek ya! (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
SALİH CORA (Trabzon) Genel Kurula hitap edin,
Genel Kurula.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Sen
konuşmana bak.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Kapa
çeneni ya, hayret bir şey! Bir kadın konuşuyor, kadın
konusunda konuşuyoruz, sana susmak düşer.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla)
Sayın Başkanım, işte böyle, gerçekten kadın-erkek
eşitliğine karşı çıkan istiyor ki kadını
kendi malı gibi kullansın, eve kapatsın, istediği kadar
çocuk doğursun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Aynen
öyle, aynen öyle.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla)
Evden çıkma. desin çıkmasın, Yemek yap, börek aç. desin, onu
yapsın, başka bir şey yapmasın kadın, o yüzden böyle
müdahale ediyorlar yandan. Tarihin önünde hiç kimse, kadın mücadelesinin
önünde hiç kimse duramaz, bunu bilin. Bu zihniyet değişikliğini
değiştireceğiz. Sizlerle olmayacağını biliyoruz.
Kadın ile erkek eşit olamaz, fıtrata aykırı. diyen
bir Cumhurbaşkanıyla olmaz. Kız mıdır, kadın
mıdır bilemem. diyenlerle olmaz. Kadınlar iş
aradığı için işsizlik yüksek. diyenlerle olmaz.
İş arıyoruz. diyene Evdeki işler yetmiyor mu? diyen bir
bakanla olmaz. Kadınlar için tek kariyer anneliktir. diyen bakanlarla bu
zihniyet değişikliği olmaz, olmaz, olmaz. Türk kadını
evinin süsüdür. diyenlerle hiç olmaz. Kadın, kadındır; insandır.
Geliyor gelmekte olan; biz cinsiyet
eşitliğini gerçekleştireceğiz. (CHP sıralarından
alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) Sizinle hiç olmaz!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Bir de
Recep Özelle hiç olmaz!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Sizin
zihniyetinizle hiç olmaz!
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Ceza Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 2nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
değiştirilmiştir ibaresinin yeniden düzenlenmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Aytun Çıray Ayhan
Altıntaş Adana İzmir Ankara Behiç Çelik Orhan
Çakırlar Feridun
Bahşi Mersin Edirne Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Feridun Bahşinin.
Buyurun Sayın Bahşi. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 323 sıra sayılı Yasa
Teklifinin 2nci maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde kadına
karşı şiddetin her geçen gün gerek sayısal olarak gerekse
içerdiği vahşetin ölçüsü itibarıyla arttığı
bilinen bir gerçektir. Mevcut yasal düzenlemeler, bu tür suçlar için öngörülen
cezalar ile bunların tayini ve infaz biçimindeki yetersizlikler
kadınları kolay hedef hâline getirmektedir. Tabii ki kadına
yönelik her türlü şiddetin önlenmesinde yasal mevzuatın önemi
büyüktür ancak yasaların tutarlılıkla uygulanması daha da
önemlidir ama maalesef ülkemizdeki yasal düzenlemeler uygulamalara
yansıtılamamaktadır. Nitekim, çıkan yasalar kadına
yönelik şiddeti azaltmamıştır. Öncelikle,
kadınları hayatın her alanında ikinci plana atan söylem ve
zihniyet değişmelidir. Kadın-erkek eşitliğini
sağlayıcı politikalar üretilmedikçe
Bir şey mi oldu?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Arkadaşla bir şey konuşuyoruz ya.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) Ama Genel
Kurul
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Yani
askerlik yapacak hâlimiz yok, esas duruşta dinleyecek hâlimiz yok; Genel
Kurula dön, konuş! (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) Ne oluyor
ya, ne oluyor?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Bravo!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Biz
niye konuşmayalım?
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) Ne
oluyor? Allah Allah! Şekerin çıktı galiba, git biraz dinlen,
gel!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Esas
duruşta mı dinleyelim? Bu kadar olmaz ya!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın Bahşi, siz Genel Kurula hitap edin,
devam edin
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Dönün,
Genel Kurula konuşun. Bir arkadaş bir şey sordu, cevap
vermeyelim o zaman.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) Şekerin
çıktı, git bir çay iç gel sen, hadi bir çay iç gel!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Adamın insicamı bozuluyor, Allah Allah!
BAŞKAN Sayın Bahşi, siz devam edin,
Genel Kurula hitap ediyorsunuz, devam edin.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Meclisin
insicamını bozuyor Başkanım.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) Nurhayat
ayarını bozdu, bir çay iç gel, çay iç.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Meclisin
insicamını bozuyorsun ya, Meclisi
çalıştırmıyorsun!
BAŞKAN Arkadaşlar, hatip kürsüde,
müsaade edin
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Yahu
laf atmıyoruz, arkadaşımız bir şey soruyor, cevap
veriyoruz ya. Bir şey soruyor, cevap veriyoruz ya!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Ne
kadar hassassınız ya!
BAŞKAN Evet, Sayın Bahşi, devam
edin siz.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) Böyle bir
zihniyeti muhatap bile almıyorum arkadaşlar.
Saygısızlığın, seviyesizliğin,
terbiyesizliğin dik âlâsı. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Sen
benim muhatabım değilsin!
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) Bu
terbiyesizlikleri kale almıyorum, bugüne kadar da almadım.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Sen
benim muhatabım hiç değilsin!
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) Şimdi,
kaldığım yerden devam ediyorum. Arkadaş, izansız bir
şekilde devam ediyor.
BAŞKAN Sayın Bahşi, lütfen siz de
ifadelerinize dikkat edin lütfen, yakışmıyor bu ifadeler.
SALİH CORA (Trabzon) Başkanım, bu
ifade doğru mu? Meclisin mehabetine yakışıyor mu?
FERİDUN BAHŞİ (Devamla)
Kadın-erkek eşitliğini sağlayıcı politikalar
üretilmedikçe, failler caydırıcı bir şekilde
cezalandırılmadıkça
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Yanlış
yeri uyarıyorsunuz.
BAŞKAN Siz de aranızda
konuşuyorsunuz, orada da aralarında konuşuyorlar, o zaman bütün
milletvekillerinin ağzına bant mı
yapıştıracağız?
AYLİN CESUR (Isparta) Hayır,
bağırdı, duymadınız mı? Tutanaklara bakın.
BAŞKAN Böyle bir şey olabilir mi?
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya)
Kulağınız o tarafta değil herhâlde. Tarafsız olun
lütfen.
BAŞKAN Sayın Bahşi, devam edin siz.
AYLİN CESUR (Isparta) Tarafsız olun. Tutanaklara
bakın, biz buradan duyuyoruz, duymadınız mı söylediklerini?
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Biz duyuyoruz,
siz nasıl duymuyorsunuz Sayın Başkan?
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) Bizden
önceki konuşmacı da itiraz ediyor.
BAŞKAN Müsaade eder misiniz arkadaşlar.
Sizin kendi arkadaşınız kürsüde, müsaade edin.
AYLİN CESUR (Isparta) Müdahale etmeyin
arkadaşımıza.
BAŞKAN Siz ediyorsunuz Sayın Cesur.
AYLİN CESUR (Isparta) Hayır, siz
ediyorsunuz.
BAŞKAN Biraz sakin otursanız Sayın
Bahşi konuşmasını bitirecek.
AYLİN CESUR (Isparta)
Arkadaşımıza müdahale etmeyin.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bahşi.
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Tarafsızca
yönetin Sayın Başkan.
AYLİN CESUR (Isparta) Tarafsız yönetin.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli)
Bahşinin süresi kalmadı Sayın Başkan.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla)
Dakikanın ikisi gitti.
BAŞKAN Sayın Bahşi, devam edin,
buyurun.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla)
Kadın-erkek eşitliğini sağlayıcı politikalar
üretilmedikçe, failler caydırıcı bir şekilde
cezalandırılmadıkça ve toplumda yükselen şiddet kültürüne
karşı önlem alınmadıkça bu sorunun çözülemeyeceği
açıktır. Kadına karşı kadın olması nedeniyle
işlenen suçların kadınların yaşamlarını
güven içinde geçirmelerini imkânsız kılmaktadır. Hatta tam
tersine, kadınların sürekli olarak bu suçun mağduru olma
endişesiyle yaşamalarına neden olmaktadır. O yüzden
kadının korunmasız olmadığı ve bu tür
suçların hiçbir surette cezasız kalmayacağı, suçun
karşılığının kanunda düzenlenen en ağır
ceza olacağı algısının toplumda yerleştirilmesi
gerekir.
Değerli milletvekilleri, bugün, ülkemizde Türk
kadını için hayati bir kazanım olan İstanbul
Sözleşmesi'nden hukuka aykırı olarak çekilindi. Her
fırsatta kadın ve kadına yönelik şiddetle ilgili nutuk atan
iktidar, kadına şiddetin tırmandığı, kadın
cinayetlerinin arttığı, kutsalımız olan ailenin
temelinin sarsıldığı bir dönemde attığı bu
adımla gerçek yüzünü ve niyetini ortaya koymuştur. Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşener İstanbul
Sözleşmesi'nin feshine dair girişimler karşısında
bazı soruları tarihe not düşmüş ve demiştir ki:
İstanbul Sözleşmesi'nin nesinden rahatsızsınız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla)
Kadınlarımızın durumu ortadayken ve daha yapılacak
birçok şey varken neden geri adım atıyorsunuz? İstanbul
Sözleşmesi diyor ki: Kadınlara karşı her türlü
ayrımcılığı önlemek için gerekli tedbirler
alınmalıdır. Bu hedefin nesinden rahatsızsınız?
İstanbul Sözleşmesi diyor ki: Devlet, kadına yönelik
şiddeti önlemek için etkili ve kapsamlı politikalar
geliştirmelidir. Bundan mı rahatsızsınız?
İYİ Parti olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul
edilen İstanbul Sözleşmesinin tek bir kişinin keyfî
kararıyla feshedilmesinin bir yetki, hukuk ve insan hakları
gasbı olduğuna inanıyoruz.
Değerli milletvekilleri, yasa teklifindeki bu
düzenlemeyle, kasten öldürme suçunun kadına karşı işlenmesi
hâlinde kişinin ağırlaştırılmış müebbet
hapis cezasıyla cezalandırılması öngörülmektedir.
Kadına karşı şiddet suçu, bir kadının sırf
kadın olduğu için şiddete uğraması anlamına
gelmektedir. Oysa bu kanun teklifinde kadına karşı şiddet
suçu olarak ayrı bir suç oluşturulmamış, kasten öldürme ve
yaralama gibi suçların kadına karşı işlenmesi hâlinde
nitelikli hâlden cezalandırılacağı düzenlemesi
getirilmektedir. Bu suçlarda mağdurun kadın olarak belirtilmesi tek
başına, kadına karşı şiddet suçunu önlemek
bakımından yeterli değildir. Kanun teklifinde, kadına
karşı işlendiğinde nitelikli hâle gelen suçların
failine yönelik bir açıklama getirilmemiştir. Kasten öldürme ve
yaralamada failinin ve mağdurunun kadın olması hâlinde bu
suçlar, kadına karşı şiddet suçunu
oluşturmayacaktır. Bundan dolayı, yasa teklifinde kadına
karşı şiddet suçu açıkça tanımlanmalı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bahşi.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) Çok
kısa sözüm kaldı.
BAŞKAN Sayın Bahşi, iki dakika
ilave süre verdim size.
Teşekkür ediyorum.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) Sayın
Başkan, çok kısa
BAŞKAN Peki, buyurun.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) Bundan
dolayı yasa teklifinde kadına karşı şiddet suçunun
açıkça tanımlanması ve Türk Ceza Kanununa eklenecek bir
maddeyle ayrı bir suç olarak düzenlenmesi gerekir. Bu husus Komisyonda
milletvekillerimiz tarafından dile getirilmiş, yeni madde
ihdasına dair verilen önergemiz reddedilmiştir.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak yasalar
ve uluslararası sözleşmeler etkin bir şekilde uygulanmalı
ve başta yargı olmak üzere toplumsal hayatın tüm
alanlarında eşitlik karşıtı söylem ve uygulamalara son
verilmelidir.
Bu düşüncelerle Gazi Meclisi ve yüce Türk
milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde 4 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 323 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Madde 3- 5237 sayılı Kanunun 86
ncı maddesinin üçüncü fıkrasına (f) bendinden sonra
aşağıdaki bentler eklenmiştir.
(g) toplumsal
cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı kadına karşı'
(h) Dil,
ırk, milliyet, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, siyasi düşünce,
felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan
nefret nedeniyle'"
Kemal
Peköz Necdet
İpekyüz Dersim
Dağ
Adana Batman Diyarbakır
Ali
Kenanoğlu Murat
Çepni Habip
Eksik
İstanbul İzmir Iğdır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Dersim Dağın.
Sayın Dağ
(HDP sıralarından
alkışlar)
DERSİM DAĞ (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yine önemli bir kanun teklifini
görüşüyoruz. Türkiye toplumunun geleceğini belirleyen
kadınların yaşamı açısından son derece önemli
olan bu kanun teklifi -baştan söyleyeyim- eksik ve yetersizdir. Teklifte
yer alan, sürekli propagandası yapılan ısrarlı takip
maddesi aynı zamanda 6284 sayılı Kadına Yönelik
Şiddetle Mücadele Kanununda da var fakat Türk Ceza Kanununda bir ceza
tanımı olarak yer almıyor. Israrlı takip suçunda alt
sınırdan altı aya, altı aydan iki yıla kadar hapis
cezası verileceği öngörülüyor. Oysa, TCKnın 96ncı
maddesinde eziyet suçu alt sınırı iki yıldır. İki
yıldan beş yıla kadar ceza verilebiliyor fakat bu ülkede hukuk
kadına karşı lehte değil aleyhte uygulandığı
için bu da uygulanmıyor. Eziyet suçu gibi önemli bir madde
uygulanmıyorken ısrarlı takip üzerinden bir suç düzenlenmesi
toplumu aldatmaktan başka bir şey değildir. Fiilî suçlarda alt
sınır altı aydan dokuz aya çıkarılıyor.
Baktığınızda ceza artırılmış gibi gözüküyor.
Oysa, iyi incelendiğinde burada da bir hileyle karşı
karşıyayız çünkü iki yılın altında ceza alan biri
zaten cezaevine girmiyor. İki yılın altındaki suçlarda
genellikle cezalar hükmün geriye bırakılmasıyla
uygulanmıyor. O yüzden iki yılın altında bir suçun alt
sınırını altı veya dokuz aya çıkarmak
cezasızlık politikasının sürdürüldüğünü gösteriyor.
Alt sınır cezalarını bir iki ay artırarak kadına
yönelik şiddeti engelleyemezsiniz. Sahte propagandalarla dile getirilen
politika ve kanun teklifinin gerçeklikten uzak, masabaşında
hazırlandığı açıkça ortadadır. Kadınlar ev
içinde, sokakta, iş yerlerinde, hayatın her alanında ciddi
tehdit altında. Sadece 2021 yılında 339 kadın, erkekler
tarafından öldürüldü ve ülkede bu kadar çok kadın katliamı
yaşanıyorken iktidarın sistematik hâle getirdiği
konuların başında kadın kazanımlarına
saldırmak geliyor. İktidar, İstanbul Sözleşmesinden
çekilerek kadına yönelik şiddete karşı
yaklaşımını açıkça ortaya koymuştur.
İktidarın sözleşmeden tek taraflı çekilme kararı,
şiddet faili erkekleri memnun etti ve güçlendirdi. Kadın cinayeti
işleyen fail erkekler mahkeme salonlarında kendilerine suçlu gözüyle
bakılmayacağını, pişmanlık yoluyla koruma
kalkanı sağlanacağını biliyor ve bunu dile getirmekten
çekinmiyorlar.
Pınar Gültekini katleden Cemal Metin Avcı
Muğla 3. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada
mağdur olduğunu savunarak İstanbul Sözleşmesinin iptal
edilmesi iyi oldu. savunmasını yaparken iktidara olan
şükranlarını dile getirmiş oldu. İktidar gerçekten
kadına yönelik şiddetle mücadele etmekte samimiyse İstanbul
Sözleşmesinin iptali kararından vazgeçmeli ve başta
İstanbul Sözleşmesi olmak üzere uluslararası sözleşmeleri
etkin bir şekilde uygulamalı.
Kadın haklarını savunduğunu
iddia eden iktidar kadın mücadelesi yürütenlere karşı her türlü
baskı ve şiddet eyleminde bulunmaktan geri durmuyor. Özellikle
OHALden sonra birçok Kürt kadın kurumu kararnamelerle
kapatıldı. Kadın kazanımları baskı, tehdit,
gözaltı ve tutuklamalarla kriminalize edildi. TJA dönem sözcüsü Ayşe
Gökkana kadın haklarını savunduğu için otuz yıl ceza
verildi. Kadın mücadelesi yürüten Ayşe Gökkana yöneltilen
suçlamalardan biri de Gülistan Doku nerede? diye sorması. Ayşe
Gökkanın 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı
Uluslararası Mücadele Günü ve 8 Mart gibi günlerde alanlara çıkması
ve sözünü söylemesinin bedeli otuz yıl.
Yine, 8 Marttaki eylem ve etkinliklere katılan
birçok kadın hakkında soruşturmalar açıldı, cezalar
verildi. Akdeniz Üniversitesi öğrencileri Rojin Varhan ve Meti Encünün 8
Mart etkinliklerine katıldıkları için haklarında
soruşturma açıldı ve bursları kesildi.
Kadınlara yönelik şiddetle mücadele
iddiasında olan iktidarın kendisi kadınlara şiddet
uygulamaya ve katilleri korumaya devam ediyor. Önceki dönemlerde
milletvekilliği yapmış olan Aysel Tuğluk demans teşhisine
rağmen dört yüz otuz gündür tahliye edilmiyor ve cezaevinde ölüme terk
edilmiş durumda. İktidar eliyle Aysel Tuğluk ve onlarca tutuklu
kadın cezaevinde şiddete maruz kalıyor. Garibe Gezer, cezaevinde
tecavüze ve işkenceye maruz kalan ve hayatına son veren kadınlardan
sadece birisi.
İktidarın bir yandan kadın
düşmanı politikalar yürütmesi, bir yandan kadın
kazanımlarına saldırması, kadın katillerini
cezasız bırakması ve tüm bunları yaparken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
DERSİM DAĞ (Devamla)
bir yandan da
kadınlara yönelik şiddeti önlemek amacıyla kanun
çıkarması samimiyetten uzaktır.
Bir kez daha belirtiyoruz ki eğer kadına
yönelik şiddeti engellemek istiyorsanız İstanbul
Sözleşmesinden çekilme kararından vazgeçin, İstanbul
Sözleşmesi ve 6284 sayılı Kanunu etkin bir şekilde
uygulayın. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 323 sıra
sayılı Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Madde 3 - 5237 sayılı Kanunun
86 ncı maddesinin ikinci fıkrasına Suçun kadınlara
karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve bir kadına,
kadın olduğu için yöneltilen veya kadınları
orantısız bir biçimde etkileyen şiddet olarak işlenmesi
halinde ceza üst sınırdan verilir. cümlesi eklenmiş, üçüncü
fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
a) Üstsoya,
altsoya, aralarında aile bağı veya ilişki bulunup
bulunmadığına bakılmaksızın kadına veya
kardeşe karşı,
Alpay
Antmen Hüseyin
Yıldız Zeynel
Emre
Mersin Aydın İstanbul
Rafet
Zeybek Ali
Şeker Neslihan
Hancıoğlu
Antalya İstanbul Samsun
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Neslihan Hancıoğlunun.
Buyurun Sayın Hancıoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kadına yönelik şiddeti ve
sağlıkta şiddeti önleyeceği iddiasıyla hazırlanan
teklifin 3üncü maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Maddedeki düzenlemenin özü şudur: Kasten
yaralama suçunun kadına karşı işlenmesi durumunda
cezanın alt sınırı altı aydan az olamayacak. Türk
Ceza Kanununa işte bu hüküm ekleniyor. Bakın, bu hükmün aslında
hiçbir hükmü yok çünkü kısa süreli hapis cezaları için öngörülen adli
para cezasına ilişkin hükümleri düzenleyen 50nci madde yerli yerinde
duruyor. Yani ceza alt sınırının bu biçimde yeniden
düzenlenmesi cezanın adli para cezasına dönüştürülerek faillerin
serbest bırakılması sorununa hiçbir çözüm üretmiyor,
yapılan değişikliğin hiçbir
caydırıcılığı yok. Sadece bu yönüyle
baktığımızda bile önümüze getirilen bu kanun teklifinin
kadına yönelik şiddetle mücadele perspektifinden yoksun olduğunu
söyleyebilirim. (CHP sıralarından alkışlar) Bu teklif bu
hâliyle göz boyama, görev savma, eşitsizliği, adaletsizliği ve
cezasızlık algısını sürdürme
yaklaşımının bir tezahürüdür.
Değerli milletvekilleri, bu teklifi bugün
burada müzakere ettirenlerin niyeti eğer gerçekten sorunu çözmek
olsaydı bu madde Cinsiyete dayalı şiddet suçunda cezanın
üst sınırı verilir. şeklinde düzenlenirdi. Yine,
ayrıca, Ceza Kanununun 86ncı maddesinin (3)üncü fıkrası
(a) bendinde yer alan Üstsoya, altsoya, eşe,
boşandığı eşe veya kardeşe karşı
ibaresi Aralarında aile bağı veya ilişki bulunup
bulunmadığına bakılmaksızın kadına
karşı şeklinde değiştirilmeliydi. Böyle
yapılmalıydı ki kanun cinsiyet temeline dayalı her türlü
şiddeti kapsayacak bir şekle bürünsün fakat bunlar yapılmıyor,
bütün bunlar işin hukuki boyutu ve sakatlıkları.
Şimdi gelelim konunun siyasi boyutuna.
Komisyonlarda söyledik, şimdi tekrar söylüyoruz: Korkuyorsunuz toplumsal
cinsiyet eşitliği demekten korkuyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar) İşte, bunu
diyemediğiniz için kadına karşı, sırf kadın
olduğu için, kadının cinsiyetinden dolayı işlenen
suçları doğru tanımlayamıyorsunuz ve bu nedenle
yasaları da buna göre düzenlemeye eliniz varmıyor. Bunu
diyemediğiniz için Hükmün açıklanmasının geri
bırakılması ya da ceza indirimi gibi kararlar kadına
karşı işlenen suçlarda verilemez. şeklinde bir düzenleme
yapamıyorsunuz. Bunu yapmadığınız yani kanunları
caydırıcı hâle getirmediğiniz sürece sırf kadın
olduğu için, cinsiyetinden ötürü şiddete maruz kalan kadınların
vebali boynunuza olacak. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, KEFEKte söyledik,
Adalet Komisyonunda söyledik, burada bir kez daha söylüyoruz: Bu teklifte
kadına karşı şiddetin önlenmesi adına, kadın
cinayetlerinin engellenmesi adına ya da ısrarlı takibe maruz
kalan kadınları korumak adına cezasızlık
algısını ortadan kaldıracak hiçbir hüküm yok hatta daha da
ötesi, teklifte kadının ismi var, cismi yok. (CHP
sıralarından alkışlar) Kadına karşı
işlenen suçlar konusunda hem sahada hem de hukuk mevzisinde yıllarca
büyük mücadeleler yürüten sivil toplum örgütlerinin görüşleri burada yok,
baroların, barolar bünyesinde görev yapan komisyonların
görüşleri yok.
Ve son olarak şunu söylemek istiyorum:
Bakın, bugün bunun gibi çalakalem teklifler hazırlayıp bir
torbaya doldurabilir, onları da parmak çoğunluğuyla Meclisten
geçirebilirsiniz. Peki, ya sonra, sorunun çözümü noktasında bu kanunun
hiçbir işe yaramadığı ortaya çıktığında
bunu nasıl izah edersiniz? (CHP sıralarından alkışlar)
Yapamayacaksınız çünkü bu da sizin fıtratınızda yok.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Ceza Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 3üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 3- 5237 sayılı Kanunun 86ncı
maddesinin ikinci fıkrasına, Suçun kadına karşı
işlenmesi halinde cezanın alt sınırı altı aydan
az olamaz. cümlesi eklenmiş ve aynı maddenin üçüncü
fıkrasına (g) kadına karşı bendi eklenmiştir.
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Aytun
Çıray Ayhan
Altıntaş
Adana İzmir Ankara
Orhan
Çakırlar Aylin
Cesur
Edirne Isparta
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Aylin Cesurun.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
AYLİN CESUR (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Pazar günü Anneler Günüydü, ben de yeniden,
başta kendi annem ve şehit anneleri olmak üzere tüm annelerimizin
Anneler Günü'nü kutluyorum. Maalesef sevinçle değil de hüzünle geçirdik
Anneler Günü'nü, içimiz buruktu. Utanarak kutluyoruz aslında Anneler Günü'nü
bir süredir biz toplum olarak çünkü pazar günü annesini kaybeden
çocuklarımızın da Anneler Günüydü, çocukları için
hayatını feda eden annelerin de Anneler Günüydü, evladı
şehit olmuş ve gözünde yaş dinmeyecek annelerimizin de Anneler
Günüydü. İstanbulda samuray kılıcıyla hunharca katledilen
Başak Cengiz'in annesinin de Anneler Günüydü, Özgecan Aslan'ın da
annesinin Anneler Günüydü, Şule Çetin, Emine Bulut'un ve aslında
nisan ayında erkekler tarafından öldürülen 29
kadınımızın da Anneler Günüydü. Nisanda şiddet gören
52 kadından bir kısmı anneydi, bir kısmı da anne
adayıydı ve yine istismar edilen 18 çocuğun annelerinin de
Anneler Günüydü bu pazar.
Bakın, bu güzel ülkede geç kalan yasalarla,
yönetilemeyen şiddet olaylarından birinde 16 yaşında bir
kız çocuğu öldürüldü, 16 yaşında bir çocuk öldürüldü, 16
yaşında zorla nişanlandırılan bir kız çocuğu
öldürüldü ve Sıla Şentürktü o. İşte o Sıla 16
yaşında kalacak artık, hiç yaş alamayacak ve Sıla anne
olamayacak. Anne olamayacak ve annesi Sılayla çekilmiş
fotoğrafları paylaşırken bir ömür ağlayacak Anneler
Gününde. Sizin, 2022nin Türkiyesinde kız çocuklarımızı
terk ettiğiniz kader budur işte ve bugün süslü sözlerle kürsüden
övüne övüne anlattığınız bu yasa da sadece bir
kâğıt parçasından ibarettir, başka hiçbir şey
değildir değerli arkadaşlar.
Kız çocuklarımız eğitim
alsın, kendilerini yetiştirsin, özgür olsun, parasını
kazansın, sevsin, istedikleri kişilerle aile kursunlar isteseydiniz
eğer bu yasayla değil, çok daha donanımlı, içinde
kadınların, kızların fikirlerinin olduğu bir yasayla
gelirdiniz önümüze ve içinde çok kıymetli kadın ve sağlık
adına çalışan sivil toplum örgütlerimizin fikirlerinin
olduğu bir yasayla gelirdiniz ve bilim adamlarımızın
fikirlerinin olduğu, çağdaşlığın olduğu bir
yasayla gelirdiniz. İşte, maalesef, trajikomik hâle gelmiş soru
şu bugün: Ülkemizde 6284 sayılı Kanun neden uygulanmıyor?
Neden uygulanmıyor arkadaşlar, hiç düşündünüz mü? Mesela,
İstanbul Sözleşmesinden çıkarken onun altı olan bu kanunun
hiç uygulanamaz hâle geleceğini hiç aklınızdan geçirdiniz mi? Ve
bugün uygulanmayan o kanunun orasına burasına bezeme yapılarak
yeniden önümüze konulan bu kanun uygulanabilecek mi; bunu hiç
aklınızdan geçirdiniz mi? Ve sadece ocak ayında 54 kadın
cinayete kurban gitti. Eğer baksaydınız içine, bu yasayı
doğru dürüst, daha önce getirseydiniz, onları koruyabilir miydiniz?
Vicdanınız hiç acıdı mı onlar için? Ve
kadınlarımız devlete güvense, ihtiyaç olduğunda kendisinin
arkasında duracak kurumlarıyla, kanunuyla, adaletiyle bir devlet
görse arkalarında kendilerini koruyabilirler miydi maruz
kaldıkları şiddetlerde; hiç düşündünüz mü? Ve
kadınlarımız içine düşürüldükleri ekonomik ve sosyal
adaletsizlikler olmasa eğer, kurban olurlar mıydı kaderlerine;
bunu siz engelleyememiş olabilir misiniz? Bunu hiç aklınızdan
geçirdiniz mi? İçiniz sızladı mı bunun için?
Aile baskısı, çevre baskısı,
toplum baskısı kadınlarımızın
yanlışı dile getirmesine, yanlıştan ve kötülükten
kaçamamasına sebep olmuşsa sizin bunda payınız nedir? Hiç
adaletin terazisiyle kendinizi tarttınız mı? Küçücük yaşta
evlendirilen kızlarımız hayata dair bilgilerini
tamamlayamamışken, kendinden yaşça büyük kişilerin esirleri
oluyorlar diye... Acaba, biz ne yapamadık da bunların oranı son
on dört yılda 14 kat arttı, hiç bunların hesabını
yaptınız mı? (CHP sıralarından alkışlar)
Erken yaştaki evliliklerde kadınlara
karşı daha çok şiddetin olduğu aşikâr. 2018
yılı nüfus ve sağlık araştırmasında
deniliyor ki: Şu anda 21-25 yaşında olan kadınlarımızın
yüzde 15i 18, yüzde 2si 15 yaşının altında evlendirildi.
İlla ki cinayete kurban gitmelerine gerek yok, bu kız
çocuklarımız aslında sosyal olarak öldürüldüler. Siz,
onların sosyal olarak öldürülmesine katkı sağladınız
mı; hiç bunu düşündünüz mü, kendinizi tarttınız mı
adaletin terazisinde? Şiddete uğradılar, tecavüze
uğradılar, ailelerinden destek bulamadılar ve devlet buna resmî
olarak izin vermeseydi eğer... Siz devleti yönetenlere soruyorum: O
çocukların kararında, yaşamlarında pay sahibi olabilir
misiniz? Bunca şeyde hiç siz yokmuşsunuz gibi Yasa yaptık.
diyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
AYLİN CESUR (Devamla) Biz de diyoruz ki:
Sadece tutuklama yaparak ve cezaları artırarak
caydırıcılık sağlanamaz değerli arkadaşlar,
şiddeti böyle engelleyemezsiniz. Ceza Kanunundaki değişiklikler
yetmez; her iki sorun açısından da, sağlıkta ve kadına
şiddette şiddete yol açan kurumsal, toplumsal ve psikolojik
faktörleri kaldıracak geniş kapsamlı yapısal düzenlemeler
yapmalısınız; bir zihniyet meselesi bu.
Maalesef, bu teklif eksik ve çözümden çok uzak. Biz,
bugün, bu teklifle getirildiği gibi boşandığı
eş yerine kadına karşı kadına ve çocuğa
karşı ibarelerinin eklenmesini istedik ancak önergelerimizi
Komisyonda reddettiniz; keşke bizi şaşırtsanız.
Milletimizin yarınlarını, umutlarını tükettiniz. Böyle
göstermelik, tedbirimsi, avara kasnak uygulamalardan biri olacak bu teklif diye
düşünüyorum ama diyorum ki: Siz milletin umutlarını bitirdiniz
ama bizim umudumuz yeşermiş vaziyette. Sizinle alakalı
değil, sizinle ilgili bitti umudumuz ama az kaldı, sorun ne
biliyoruz, çözüm ne biliyoruz ve kadınlarımız eğer
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYLİN CESUR (Devamla) Kadrolarımız
tamam, biz hazırız ve biz çözeceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum, umudunuzu
yitirmeyin diyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 323 sıra
sayılı Kanun Teklifi'nin çerçeve 3üncü maddesinde yer alan
kadına karşı ibaresinin kadına yönelik olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Muhittin
Taşdoğan Ayşe
Sibel Ersoy Sefer
Aycan
Gaziantep Adana Kahramanmaraş
Mehmet Celal
Fendoğlu Ümit
Yılmaz
Malatya
Düzce
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ali Muhittin Taşdoğanın.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sağlıkta şiddet ülkemizde giderek artmaktadır, hemen hemen
bütün hastanelerimizde onlarca sağlık çalışanı her gün
şiddete maruz kalmaktadır.
Hastanelerimizde meydana gelen şiddet
olaylarının yüzde 83ü acil polikliniklerinde, arkasından acil
servislerde ve kliniklerde gerçekleşmektedir. Maalesef, hastanelerimiz
şiddetin kol gezdiği, şiddet olaylarının teröre
döndüğü ortamlar hâline gelmiştir. Bu durum sağlık
çalışanlarımızın olduğu kadar
hastalarımızın da can güvenliğini tehdit ederek
sağlık hizmetinin arzını da engeller hâle gelmiştir.
Böyle bir ortamda sağlık hizmeti sürdürülmesi mümkün görülmemektedir.
Ülke genelinde milyonlarca hasta tedavi için acil
servislere müracaat etmektedir. Bu kadar yoğun talebin
yaşandığı hastanelerimizde bu hizmeti gerek az sayıda
personelle ve gerekse yıllar içinde eriyen, minimum seviyede
almış oldukları döner sermayeye rağmen özverili bir
şekilde, fedakârca sürdüren sağlık görevlilerimiz ölüme varan
şiddet olaylarına maruz kalmaktadırlar. Hepimizin bildiği
gibi, seçim bölgem Gaziantep'te Doktor Ersin Arslan hastanede görevi
başında şehit edilmiştir.
Sağlık çalışanları,
toplumda infial oluşturan terör saldırılarında, doğal
afet olaylarında, mesai mefhumu gözetmeden ve hatta tüm özel günlerde de
fedakârlık ederek, hiçbir beklentileri olmadan ve görev yeri
dışında da özverili hizmetleri neticesinde milletimizin
yaralarını sarmaktadır.
Bu şiddet sarmalını önlemek için,
daha önce de dile getirdiğimiz gibi, bir an önce Sağlık
Bakanlığımız bünyesinde şiddeti önleme daire
başkanlığı kurulması gerektiğine
inanmaktayız. Kurulması gereken şiddeti önleme daire
başkanlığı medyada çıkacak algı yönlendiren
haberlerin önüne geçmeli, bu tür haberlerin sağlık konusunda ehil
basın mensuplarınca hazırlanıp yayınlanması
sağlanmalıdır. RTÜK tarafından, dizilerde
canlandırılan ve sağlıkla ilgili bölümlerde şiddete ve
kine teşvik etme sahneleri dikkatle incelenmeli ve bunu önlemek için gerekli
adımlar da atılmalıdır. Sağlıkta şiddeti
önlemek için ulusal sağlık disiplini oluşturmak gereklidir.
Uygulanacak disiplinin konusu, sağlık hizmetlerinde çalışan
personele karşı şiddetin kabul edilemez olduğunu
halkımıza ve tüm sağlık çalışanlarımıza
anlatmak olmalıdır. Sağlık Bakanlığınca
kurulması gereken şiddeti önleme daire başkanlığı
bünyesinde sağlık personelleri, medya ve iletişim uzmanları
da istihdam edilmelidir. Sosyal medya çok özenli bir şekilde
yönetilmelidir. Hasta hakları olduğu kadar hasta sorumlulukları
da anlatılmalıdır, hastalar ve hasta yakınları
bilgilendirilmelidir. Sağlık çalışanlarına yönelik
şiddetin engellenebilmesi için sağlıkta şiddetin temel
nedenlerinin iyi tespit edilip ona yönelik çözüm önerilerinin
geliştirilmesi gereklidir. Sağlıkta şiddet
olaylarını toplumsal şiddetten ayırmamak gerekir. Bu
yüzden, sağlıkta şiddeti ve toplumsal şiddeti önlemek için
ilgili diğer bakanlıklarla birlikte hareket etmek gerekir.
Sağlık çalışanlarının güvenliğinin
sağlanması için caydırıcı, önleyici ve gerçekçi
önlemlerin ivedilikle yerine getirilmesi gerektiğini buradan tekrar
ediyorum. Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçelinin bu
konuyla ilgili şöyle dediğini hatırlatmak isterim:
Sağlıkta şiddet suçlarının önlenmesi ve tıpta
yanlış tedavilerle ilgili davalardaki haksızlıkların
sona erdirilmesi için Türk Ceza Kanununda, Sağlık Hizmetleri Temel
Kanununda değişiklik yapılmasını öngören bu kanun
teklifini ön şartsız destekliyoruz. Bu teklifte sağlık
çalışanlarına karşı işlenen kasten yaralama suçunun
Ceza Muhakemesi Kanunundaki katalog suçlar arasına alınması
temel bir güvencedir ve yerinde bir tedbirdir. Bilhassa ifade etmek isterim ki
bir kişinin yanlışı genelleştirilemez, suç ve
cezanın şahsiliği ilkesi esastır; pek tabii, herkes için
bağlayıcıdır. Zor bir dönemden geçerken en küçük bir
provokasyonun sonuçları elbette ağır olabilecektir. Her meslek
mensubu, insan onurunu incitmeden özenle sakınmalıdır. Ne
hastanede ne postanede, ne mahkemede ne maliyede, ne adliyede ne de
hayatın diğer alanlarında insanlık değerleri, insan
olmaktan kaynaklanan kazanımlar asla ve kati olarak çiğnenmemelidir.
Gazi şehrimizin adaşı Gazi
Meclisimizi saygıyla selamlarım. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 323 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 4- 5237 sayılı Kanunun 94 üncü
maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş ve ikinci fıkrasına
aşağıdaki (c) bendi eklenmiştir
(a) Çocuğa, kadına, beden veya ruh
bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye
karşı
(c) Dil, ırk, milliyet, renk, cinsel yönelim,
cinsiyet kimliği, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından
kaynaklanan nefret nedeniyle
Kemal
Peköz Ali
Kenanoğlu Murat
Çepni
Adana İstanbul İzmir
Habip
Eksik Tulay
Hatımoğulları Oruç
Iğdır Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Tulay Hatımoğulları Oruçun.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken dokuz sene
önce -bugün gibi- Reyhanlıda yaşanan katliamın
acısını bir kez daha
paylaştığımızı ifade etmek istiyorum. O katliam
kadar bizim yüreğimizi yaralayan dönemin Başbakanı
Erdoğanın 53 Sünni vatandaşımızı kaybettik.
sözlerini buradan anımsatmak istiyorum ve ana akım medya bu koroya
eşlik ederek aslında Hatayda büyük bir provokasyon
hedefliyorlardı. Hatay'da yaşayan halklar bu acıyı
yürekten, ortak olarak hissettiler ve ortak bir tepki gösterdiler. Halkın
bu sağduyusu ve duyarlılığı bu büyük provokasyonun da
önüne geçmiş oldu. Ben Reyhanlı katliamında
yaşamını yitiren bütün canlarımızı bir kez daha
anıyorum ve ailelerine başsağlığı diliyorum.
Görüştüğümüz kanun teklifinin 4üncü
maddesinde yapılmak istenen değişiklik üzerine 5237
sayılı Kanunun 94üncü maddesinin (1)inci fıkrasına bir
ekleme yapmayı öneriyoruz biz. Nedir bu ekleme? Suçun çocuğa,
kadına, beden ve ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda
bulunan kişiye karşı işlenmesinin bir ekleme
yapılmasını; dil, ırk, milliyet, renk, cinsel yönelim,
cinsiyet kimliği, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep
farklılıklarından kaynaklanan nefret nedeninin yine suç
kapsamına alınmasını ve cezai müeyyidenin
uygulanmasını talep ediyoruz. Tabii, biz bu taleplerimizi sunarken
şunu gayet iyi biliyoruz: Bu yasalar kâğıt üstünde; benden
önceki konuşmacı hatiplerin, özellikle kadınların neredeyse
tamamı bunu ifade etti. Ayrıca, bu kanun teklifiyle ilgili bu kürsüde
kadınların söz kullanması gerektiğinin de altını
çizmek isterim. Bu, bütün siyasi partilere de önerimizdir.
Erkek yargı şiddeti
Ne yazık ki iyi
hâl indirimi diyerek, kravatlı olup olmadığına bakıp
ve takım elbisesine bakarak, bir beyefendi muamelesi gerçekleştirip
erkekleri salmak için ceza uygulanmıyor. O yüzden, burada bizim bu
cezasız bırakmaya karşı, bu erkek yargıya
karşı söyleyecek bir sözümüz var: Yapılan kanun
değişiklikleri çözüm değildir tek başına, elbette
kanun önemli ama o kanunun uygulanması ve hayata geçirilmesi çok daha
önemlidir.
Bakın, İstanbul Sözleşmesinden bütün
kadınlar bahsetti, biz bundan bahsetmeye devam edeceğiz, her kürsüyü
kullandığımızda İstanbul Sözleşmesini bu
iktidarın yüzüne vurmaya devam edeceğiz. Bugün bu kanun teklifini
getirenler, İstanbul Sözleşmesinden bir gece ansızın bir
ve tek adamın kararıyla çekilmişlerdir; o yüzden, getirilen bu
yasa asla bize samimi gelmiyor.
Bakın, yine, kadına yönelik şiddetle
mücadeleden bahsederken 8 Martta, 25 Kasımda, hele de Kadına Yönelik
Şiddetle Uluslararası Mücadele Gününde kolluk kuvveti polis,
kadınlara şiddet uyguluyor. Siz hangi şiddetle mücadele etmekten
bahsediyorsunuz?
Yine, birkaç gün önce genel merkezimize
yapılan
Polis baskını diyeceğim ona çünkü o, bir polis
baskınıydı ve polislerin genel merkezimiz önünde fiilî bir
eylemiydi; Kadın Meclisi Sözcümüz sevgili Ayşe Acar Başarana
Seni çivilerim. diyor bir polis memuru ve o polis memuru hâlâ görevde; bu, bu
iktidarın utancıdır. Buraya kâğıt getirerek Yasa
yapıyoruz, kadına yönelik şiddetle mücadele ediyoruz.
safsatasını hiç kimse burada bize satmaya kalkışmasın,
bunu asla kabul etmeyiz. Ve Kadının lehine bizler yasalar
yapıyoruz. diye göz boyamaya çalışırken bir yandan, öte
yandan kadınların nafaka hakkına göz dikmiştir bu iktidar;
boşanma usulünü erkek lehine göre çevirmeye çalışmaktadır
bu iktidar. Yine aynı şekilde bu göz boyamayla sadece kâğıt
üstünde yasa yapmakla baş başa kalmış olan bu iktidar bu
toplumun bütün kazanımlarını, kadınların bütün
kazanımlarını elinden almaya kalkışmıştır.
Olması gerekenler elbette topyekûn bir toplumsal değişim ve
dönüşümdür, kadının sosyal yaşama ve siyasal yaşama
katılımının artırılmasıdır. Cinsiyet
eşitsizliği konusunda ciddi şekilde bir farkındalık
çalışması yapılması ve kadına yönelik her türlü
şiddetle açıktan mücadele edilmesi, eğitimin cinsiyetçilikten
kurtarılması bizim önümüzde duran en temel sorun
alanlarıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) -
Bunları hayata geçirirsek bu kâğıt üzerindeki yasalar hayata
geçer.
Evet, sevgili kadınlar, sevgili kız kardeşlerim,
Mısırlı feminist Yazar Neval El Seddavinin sözlerini
hatırlatmak isterim, demiştir ki sevgili Neval El Seddavi: Gelecek
istediğim renklerle boyanmak üzere hâlâ benimdir; özgürce karar vermek,
istersem değiştirmek üzere hâlâ benimdir. Bizler bu ceberut, bu
tekçi zihniyete, erkek egemen zihniyete, bu ülkede otoriterlik inşa eden
bu anlayışa ve tarih boyunca üzerimizdeki erkek egemen
anlayışa karşı örgütlü mücadelemizle
hayatımızı, hayatlarımızı, tek tek ve topyekûn
hayatlarımızı istediğimiz renklerle boyama gücüne sahibiz,
yeter ki örgütlü olarak mücadele edelim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 323 sıra
sayılı Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"MADDE 4- 5237 sayılı Kanunun 94 üncü
maddesinin birinci fıkrasının sonuna Suçun kadınlara
karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve bir kadına,
kadın olduğu için yöneltilen veya kadınları
orantısız bir biçimde etkileyen şiddet olarak işlenmesi
halinde cezanın alt sınırı, altı yıldan az
olamaz cümlesi eklenmiş, ikinci fıkranın (a) bendi
Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak
durumda bulunan kişiye ya da aralarında aile bağı veya
ilişki bulunup bulunmadığına bakılmaksızın
kadına karşı, olarak değiştirilmiştir.
Alpay
Antmen Hüseyin
Yıldız Zeynel
Emre
Mersin Aydın İstanbul
Rafet
Zeybek Murat
Bakan Ali
Şeker
Antalya İzmir İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Murat Bakanın.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MURAT BAKAN (İzmir) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; sözlerime sistemin adaletsizliğine,
eşitsizliğine isyan eden, mücadele eden, dik duran, varoluş
mücadelesi veren ve bu mücadeleyi yükselten kadınları selamlayarak
başlamak istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Bilmem kaçıncı kere Türk Ceza Kanununu
değiştiriyoruz. Benim üzerine söz aldığım 4üncü
maddede yapılan değişiklikle Türk Ceza Kanununun 94üncü
maddesinde düzenlenen işkence suçunun kadına karşı
işlenmesi hâlinde alt sınırını üç yıldan beş
yıla çıkarıyoruz değerli arkadaşlar. Bununla ilgili
bizim Cumhuriyet Halk Partili olarak önerimiz altı yıla çıkması
ancak asıl sormamız gereken soru şu: Acaba Türk Ceza Kanununda
değişiklik yaparak kadına karşı şiddeti
önleyebilecek miyiz? Elcevap: Önleyemeyeceğiz. Kadına karşı
şiddetin önlenmesi, değerli arkadaşlar, ancak tarafı
olduğumuz uluslararası sözleşmelerin ya da mevcut hükümlerin,
yasaların etkin bir şekilde uygulanmasıyla mümkün.
Bugün 11 Mayıs, bundan tam on bir yıl önce
İstanbul Sözleşmesi imzaya açıldı ve ilk imzacısı
biziz. On bir sene sonra arkadaşlar, on bir yıl gerideyiz, on bir
yıl öncesinden daha gerideyiz. Siz bir yandan kadına karşı
şiddetle mücadelede en önemli kazanımınızdan
vazgeçeceksiniz, diğer taraftan Ceza Yasası'nda
yaptığınız değişiklikle kadına
karşı şiddeti önleyeceksiniz; bu mümkün değil,
inandırıcı da değil. (CHP sıralarından
alkışlar) Bakın, Hatice Kaçmaz davası bunun en somut
örneği değerli arkadaşlar. Hatice Kaçmaz TRT
sanatçısı, 4 yaşındaki evladına tek başına
bakan bir anne. Katili taksiye bindiğinde diyor ki: Görülecek bir
hesabım var. 19 santimlik bıçağı çorabına
saklıyor. Evlenme teklifini kabul etmediği için Hatice Kaçmaz'ı
19 santimlik bıçakla 16 defa bıçaklayarak öldürüyor. Bununla ilgili,
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun kararını okuyorum size
Ne diyor
biliyor musunuz? Kadının evlenme teklifini kabul etmesi hâlinde
sanığın cinayeti işlemeyeceği, reddedilince anlık
hiddetle cinayeti işlediği, yanına tedbiren
aldığı bıçağı duygusal çöküntü ve hiddetin
etkisiyle kullandığını vurguluyor ve Tasarlayarak öldürme
değildir. diyor değerli arkadaşlar. Eğer Yargıtay
Ceza Genel Kurulu Tasarlayarak öldürdü. deseydi katil 71 yaşına
kadar cezaevinde kalacaktı.
Peki, kadının meşru müdafaası
durumunda Yargıtayın yaklaşımı ne? Bunu da Çilem
Doğan davasından görüyoruz. Sistematik bir şekilde işkence
gören, fuhşa zorlanan Çilem Doğan, ölmemek için eşini öldürüyor.
Yargıtay on beş yıllık cezasını onaylıyor.
Yani Çilem Doğana diyor ki: Sen ölmeliydin. Sen ölmeliydin. diyor
değerli arkadaşlar. Türkiye'de esas olan, yasaların
değişmesi değil, mevcut yasaların etkin bir şekilde
uygulanması. Hiçbir insan yaptığı suçun, işlediği
suçun cezasını çekmedikçe ıslah olmaz arkadaşlar; o suçun
cezasını çekmeyen suçlu, o suçu yeniden işler.
Bakın, bizim ceza hukuku hocamız Bahri
Öztürkün bize döne döne söylediği bir şey vardı İyi
yasalar kötü uygulayıcılar elinde kötü yasa, kötü yasalar iyi
uygulayıcılar elinde iyi yasadır. diye. Uygulamada sorunumuz
var, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun aldığı kararı,
içtihat üreten bir yüksek yargı organının aldığı
kararı kimse açıklayamaz değerli arkadaşlar. İyi yargıçlarımız,
üretken, çalışkan yargıçlarımız var elbette ama bu,
uygulamada yaşadığımız sorunu maalesef ortadan
kaldırmıyor. Mesele yasa yapmakta değil onu uygulamakta.
Eğer bu Parlamento, kadın cinayetlerini engellemek için hep birlikte
bir şey yapmak istiyorsa önce, bizim onayladığımız
İstanbul Sözleşmesine sahip çıkmamız lazım
değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Eğer kadın cinayetlerini engellemek için bir şey yapmak
istiyorsa iktidar, önce kadın dayanışma merkezlerini,
sığınmaevlerini, alo şiddet hattını, bununla
ilgili özel, buradan çıkacak bütçeyi bizden talep etmeli. Her şeyden
önce kadının en büyük kazanımı, en önemli
kazanımlarından -asıl kazanımları cumhuriyetin
kuruluşuyla beraber biliyorsunuz, laik devletle beraber- cumhuriyetin
kazanımlarından feyzalması lazım iktidarın
değerli arkadaşlar. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
Bakın Yasaları değiştirmek
işe yaramaz, zihniyetin değişmesi lazım. dedi Nurhayat
Altaca burada konuşurken. Ben zihniyetin de değişmesi işe
yaramaz tek başına, iktidarın değişmesi lazım
diyorum Nurhayata ek olarak değerli arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar) Gülten Akının Kadın
Olanın Türküsü var, onunla sözlerimi sona erdirmek istiyorum. Yine,
kadınlara selam olsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MURAT BAKAN (Devamla) Selam olsun bizden önce
geçene
Selam olsun dosta, hasa, çile çekene
Selam olsun dayanana, düşene
Yüreğim yürektir, bakma gözüm
yaşına. diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
(CHP, HDP ve İYİ Parti
sıralarından Kabul sesleri)
BAŞKAN Kâtip Üyeler arasında
anlaşmazlık var, elektronik olarak yapacağım.
İki dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Önerge kabul edilmemiştir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Kaç oy
var Başkan?
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Kaça
kaç?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Kabul
kaç?
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Ceza Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 4üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 4: 5237 sayılı Kanunun 94üncü
maddesinin birinci fıkrasının sonuna Suçun kadınlara
karşı işlenmesi halinde cezanın alt sınırı
beş yıldan az olamaz. cümlesi eklenmiş ve aynı maddenin
(2)nci fıkrasının a bendi çocuğa beden veya ruh bakımından
kendisini savunamayacak halde bulunan kişiye ya da kadına
karşı olarak değiştirilmiştir.
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Aytun
Çıray Ayhan
Altıntaş
Adana İzmir Ankara
Orhan
Çakırlar Behiç
Çelik Fahrettin
Yokuş
Edirne Mersin Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Fahrettin Yokuş'un.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti grubu adına
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
TÜİK verilerine göre ülkemizde toplam
tarım arazisi 38 milyon hektardır; bunun yüzde 52si işlenen
alanlar, yüzde 9u uzun ömürlü bitkiler, meyve ağaçları, yüzde 39u
ise çayır ve meralardan oluşuyor. 2018 yılı itibarıyla
ekilebilir tarım arazimiz 23 milyon hektara gerilemiştir. En büyük
tarım kentimiz Konyada ise ekili alan 13 milyon dekara
düşmüştür. AK PARTİ iktidarı döneminde Konyamızda 760
bin dekar tarım arazisi vasfını yitirmiştir. 2001 yılında
Türkiye nüfusu 64 milyon iken 2021 yılında 85 milyona
çıkmıştır yani son yirmi yılda, AK PARTİ
iktidarında nüfusumuz 21 milyon artmıştır. Aynı
dönemde ise 4 milyon hektardan fazla arazimiz tarım arazisi olma
vasfını yitirmiştir. Başka bir ifadeyle tarım
arazilerimiz küçülmekte, nüfusumuz artmaktadır. Bunun anlamı, gelecek
nesillerimizin açlığa mahkûm olması demektir.
Değerli milletvekilleri, Konyamızın
göz bebeği Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal
Araştırma Enstitüsünün birinci sınıf tarım arazileri
toplu konuta açılıyor. 2014 yılında bu göz bebeği
Enstitümüzün 1.000 dekarlık bölümünü toplu konut ve hastaneye teslim
edilerek kaybetmiştik. Şimdi siyasi iktidar 1.300 dönümlük birinci
sınıf tarım arazimize de göz dikti. Tarım
Bakanlığı ile Çevre Bakanlığı arasında
yapılan protokolle Bahri Dağdaş Tarımsal Üretim Merkezimizin
1.300 dönümlük arazisi rezerv yapı alanı olarak TOKİye
devredildi.
Bahri Dağdaş Uluslararası
Tarımsal Araştırma Enstitümüz sadece Konyanın değil,
Türkiyenin göz bebeği bir kuruluşumuzdur. 1914 yılından
itibaren bataklık olan 11 bin dönümlük arazi ıslah edilmiş,
birinci sınıf tarım arazisi hâline getirilmiştir. Bu
Enstitümüzde yüz yıldır üretim, kırk yıldır da
araştırma yapılmaktadır.
Tarımsal Enstitümüzde hayvancılık ve
tarla bitkileri üretim ve araştırma
çalışmalarının yanında Dünya Gıda
Teşkilatıyla (FAO) ortak tarım ürünleri geliştirme
projeleri de yürütülmektedir. Bugüne kadar 40ın üzerinde farklı
bitki çeşidinin ıslahını gerçekleştiren Enstitü, Türk
tohumculuğunun yüzde 38inin yer aldığı Konyamızda
170den fazla tohumculuk firmamıza önemli katkılar
sağlamaktadır. Yapılan tohum eşleştirme
çalışmaları sonucu bugüne kadar 105 adet buğday
çeşidinin tescili yapılmıştır.
Enstitümüzde hayvan ıslahı
çalışmaları da yapılmaktadır. Küçükbaş
hayvancılığında 18 ayrı ırk bu Enstitümüzde
geliştirilmiştir. Enstitümüzün bu kadar önemli ve verimli
çalışmaları ortada iken ranta gözünü diken siyasi iktidar
birinci sınıf tarım arazilerimizi konuta çeviriyor. Diyor ki:
Efendim, Konya tarım arazilerinde artık buğday, arpa, yulaf,
pancar yerine beton bitecek yani binalar bitecek, bina ekiyoruz, bina.
Rantiyeci iktidarımızın bu göz bebeği kuruluşumuza
bunu yapmasını kabul etmek mümkün değildir. Bu
vicdansızlıktır; bu, Konyalılara saygısızlıktır;
bu, Türk milletine saygısızlıktır, geleceğimize
ihanettir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Yani
düşünebiliyor musunuz, son yirmi yılda, AK PARTİ
iktidarında -bir kere daha söylüyorum- tarım arazilerimiz yüzde 18
küçülmüş, nüfusumuz yüzde 30 büyümüş. Hani 2053 hedefi diyorlar ya,
2053te 100 milyon nüfusumuz olacak, bu göçmenleri de beslerse bu zihniyet -ki
imkânı yok, hâlledeceğiz onu- biz aç kalacağız, aç;
çocuklarımız aç kalacak. Rant uğruna, tohumculuk lobileri
uğruna, Amerikan lobileri uğruna tarım arazisini
peşkeş çekenler; vallahi sizi Konyalılar affetmeyecek, Türk
milleti affetmeyecek. Gerçi az kaldı, o Bahri Dağdaşa bina
dikemeyeceksiniz, başaramayacaksınız! Allah büyük,
Konyalılar ve Türk milleti de sizden çok büyük! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Saygılarımla. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
ŞAMİL AYRIM (İstanbul) Hadi oradan!
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Höst! Höst!
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir) Höst sana!
Terbiyesiz! Höst sensin! Yaşından başından utan!
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir) Höst sülalendir
senin!
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) Âdet
edindiniz siz, herkese laf atıyorsunuz. Utanma da yok hiç!
BAŞKAN 5nci madde üzerinde 3 adet önerge
vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 323 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 5 5237 sayılı kanunun 96 ncı
maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendindeki ya da gebe
kadına karşı ibaresi ,toplumsal cinsiyet
eşitsizliğinden kaynaklı kadına karşı ya da gebe
kadına karşı şeklinde değiştirilmiş ve
fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir.
(c) Dil, ırk milliyet, cinsel yönelim, siyasi
düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından
kaynaklanan nefret nedeniyle
Kemal
Peköz Ali
Kenanoğlu Murat
Çepni
Adana İstanbul İzmir
Filiz
Kerestecioğlu Demir Habip
Eksik
Ankara Iğdır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Filiz Kerestecioğlunun.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüştüğümüz teklifte Türk Ceza Kanunu madde 96da yapılacak
değişiklikle eziyet suçunun kadına karşı
işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı iki yıldan
iki yıl altı aya çıkarılacak. Şimdi, Adalet
Bakanlığı düzenli istatistik tutuyor olsaydı eğer
mahkemelerce TCK 96dan bugüne kadar kaç kez ceza verilmiş olduğunu
görecektik. Kadınlara yönelik birçok şiddet olayı eziyet suçu
kapsamına girmesine rağmen, birçok kez hâkimlere bunu ifade etmemize
rağmen yıllardır o kadar seyrek uygulanan bir madde oldu ki bu
madde. O yüzden, cezayı altı ay daha artırarak eziyet suçunun
cezasının hâkimler tarafından uygulanacağını
hayal edemezsiniz. Fiziksel, cinsel, ekonomik ve psikolojik şiddetin
sistematik hâle gelmesine eziyet diyoruz ve aslında kadın,
şiddete maruz kaldığında çoğu zaman bu şiddetin
tek seferle sınırlı kalmadığını,
şiddetin farklı biçimlerde devam ettiğini ya da
tekrarladığını biliyoruz. Bu madde etkin biçimde uygulansa
failleri caydırabilir, kadınları koruyabilir ama ne yazık
ki uygulanmıyor.
Bizim ikide birde kanunlarda değişiklik
yapmak yerine, öncelikle yargı mensuplarının hâli ahvaline
bakmamız lazım arkadaşlar. Tüm yargı
mensuplarının güncellenmiş insan hakları ve toplumsal
cinsiyet eşitliği eğitimi alması gerekiyor. Aslında
sadece yargı mensuplarının değil, tüm toplum olarak bu
eğitimleri almamız son derece elzem çünkü şu anda, tüm toplum
olarak hoşgörüsüzlüğü, mutsuzluğu, öfkeyi, şiddeti hep
birlikte yaşıyoruz ve bu hayatı yaşanabilir hâle
getirebilmek için değişime ihtiyacımız var ama bunları
sadece söylemek yetmez; toplumsal olarak dönüştürme iradesini göstermemiz,
sorumluluk üstlenmemiz lazım. Bakın, farklı düşüncelere
sahip olabiliriz. Dikkatinizi çekmek isterim, değiştirilmesi gereken
şey düşünceler değil ancak ortada bir şiddet döngüsü var ve
bu döngüyü kırmak hepimizin sorumluluğu. Şiddetsiz bir
yaşam için toplumsal mutabakat şart.
Dün, Kobani davasında sevgili Sabahat Tuncel
Bu ülkeyi derhâl yaşanabilecek bir ülke hâline getirmemiz
lazım." dedi, ne kadar doğru. Bakın, bunu kimseyi
ayırarak söylemiyorum ama gerçekten farklı düşüncelere sahip
olsak da bu ülkeyi derhâl hepimiz için yaşanacak bir ülke hâline getirmemiz
lazım çünkü eziyet suçu sadece kadınlara değil, sistematik
olarak tüm topluma yönelik bir suç hâline dönüştü artık. Yoksullukla,
şiddetle, öfkeyle baş edemiyor insanlar ve buradan
çıkışı bulmamız lazım.
Değerli vekiller, bu kanun teklifinde kasten
öldürme, kasten yaralama, eziyet ve işkence suçlarına yapılan
nitelikli hâl tanımının toplumsal cinsiyet
eşitsizliğinden kaynaklı olarak kadınlara yönelmesi
hâlinde diye belirtilmesi gerektiğini defalarca Komisyonda söyledik,
değişiklik önergeleri de verdik. İktidar vekilleri
tanımın suçun kadına karşı işlenmesi
şeklinde kalmasının yeterli olduğunu söylediler ve
kadınların güçsüz görüldükleri için şiddete
uğradığını ve bunu önleyeceklerini iddia ettiler.
Kadınlar güçsüz değil, kesinlikle değil. Şiddet
uygulamayı tercih etmemeleri kadınları güçsüz yapmaz. Bu
algıyı da bizim yerle yeksan etmemiz gerekiyor.
Evet arkadaşlar, bugünlerde mülteci,
sığınmacı meselesi de herkes tarafından
kullanılıp kadınlara yönelik şiddetin ve tacizin
başsorumlusu sanki göçmenlermiş gibi bir algı yaratılmaya çalışılıyor.
Bakın, mülteciler yokken de bu ülkede kadınlar tacize ve şiddete
uğruyorlardı. Kadına yönelik şiddetin başsorumlusu,
önleme yükümlülüğünü yerine getirmeyen devlet ve iktidarlardır. Kimse
mültecileri hedef göstererek bu sorumluluğu savuşturamaz.
Ayrıca, mülteci ve sığınmacılara yönelik gerçekçi ve
sorunları çözecek politikalar üretmek de tüm toplumu ikna ederek yine
iktidarın sorumluluğundadır.
Değerli arkadaşlar, son olarak bir
başka konuya değinmek isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Varoluş nedeni, okuma olanağından yoksun çocuklara
bilime, felsefeye dayalı özgür bir eğitim vermek, her türlü
ihtiyaçlarını karşılamak olan Nesin Vakfının
hesaplarına izinsiz yardım kampanyası
yapıldığı gerekçesiyle bloke koyuldu. İzinsiz
yardım kampanyası denilen aslında bir sosyal medya duyurusuydu
ve o sosyal medya duyurusunun yapıldığı zamanda da böyle
bir kanun maddesi yoktu medya duyurularını bağış
olarak sayan. Bu duyuruyla belki de biraz toplumsal destek sağlandı
ve Nesin Vakfı daha fazla çocuğa hizmet verebilecek bir şekilde
arazisini büyütebildi. Şimdi, hem hesaplardaki para hem de satın
alınan bu arsa Valilik tarafından geri isteniyor.
Anlaşılan, İsmailağa cemaatinden olan Rabıta
Vakfı tahrik çabaları boşa düşünce Valiliği devreye
sokmuş. Evet, Türkiye'ye karşılık beklemeden hizmet eden
Nesin Vakfından ve çocuklardan elinizi çekin diyorum.
Saygılar sunuyorum. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, herkes -kabul eden
etmeyen- ellerini kaldırırsa biz de Divan olarak daha rahat
edeceğiz; lütfen, rica ediyorum.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 323 sıra
sayılı Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 5- 5237 sayılı Kanunun 96 ncı
maddesinin birinci fıkrasının sonuna Suçun kadınlara
karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve bir kadına
kadın olduğu için yöneltilen veya kadınlara orantısız
bir biçimde etkileyen şiddet olarak işlenmesi halinde cezanın
alt sınırı üç yıldan az olamaz cümlesi eklenmiş,
ikinci fıkrasının (a) bendi Çocuğa beden veya ruh
bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da
aralarında aile bağı veya ilişki bulunup
bulunmadığına bakılmaksızın kadına
karşı ve kadın olduğu için şeklinde
değiştirilmiştir.
Alpay Antmen
Hüseyin
Yıldız Zeynel
Emre
Mersin Aydın
İstanbul
Ali
Şeker Rafet
Zeybek Jale Nur
Süllü
İstanbul Antalya Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Jale Nur Süllünün.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri, görüştüğümüz
kanun teklifinin artan kadına yönelik şiddet ve kadın
cinayetlerinin önlenmesinde gerçekten etkili olup olmayacağı yönünde
samimi olarak düşünmeye davet ediyorum.
Şimdi, baktığımızda, kanun
teklifinin gerekçesinde bireylerin onurunu korumak ve toplumsal
barışı sağlamanın devletin görevi olduğundan söz
ediliyor. Önce, teklifi getiren anlayışın
anlayışı bu yönde mi ona bir bakmamız gerekir. Şimdi,
gerekçede devletin görevi olduğunu kabul edeceksiniz ama kadına
yönelik şiddetin önlenmesinde devlete sorumluluk yükleyen İstanbul
Sözleşmesinden çıkılmasına tek bir sözcük kullanmayacaksınız.
Şimdi, yine gerekçede Suç ve ceza politikası yasama erkinin
yetkisindedir, takdirindedir. diyeceksiniz ama sözleşmeden tek bir
erkeğin kararıyla çıkılmasına, Meclisin yetkisinin
gasbedilmesine tek bir cümle kullanmayacaksınız, üstüne üstlük de
savunacaksınız.
Bakın, burada, dün Genel Kurulda, AKP Grup
Başkan Vekili son derece talihsiz bir konuşma gerçekleştirdi.
Anayasa ile uluslararası sözleşmeleri onaylama yetkisi Meclisin
yetkisindeyken, Cumhurbaşkanının kişi hak ve özgürlüklerini
düzenleyecek düzenlemeler getiremeyeceği açık hükümken, ayrıca
hukukumuzda yer alan yetkide ve usulde paralellik ilkesi gereği
Danıştay savcısının bu kararın hukuksuz
olduğunu açıkça söylediği yönündeki yargılama devam ederken
bunu savunmayı, böyle bir savunma konuşması
yapılmasını kınıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakın ne yazıyor burada: Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir. diyor. Bizim millet
adına kullandığımız yasama yetkisinin tek bir
kişinin kararıyla gasbedilmesine siz ses çıkarmayabilirsiniz ama
biz bunu asla ve asla kabul etmiyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar) Eğer millet olarak, millet adına
kullandığımız yasama yetkisi bu şekilde tek bir
kişi kararıyla gasbedilecekse biz burada oturup saatlerce neden
yasaları görüşüyoruz? Siz diyebilirsiniz ki Yasa teklifleri
hazır, getiriliyor nasıl olsa, biz de kabul ediyoruz. Bakın,
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonuna geldiğinde biz
tek tek maddelere girilip görüşülmesi yönünde usul tartışması
açtık ama kabul edilmedi ama her bir yasa teklifine de değişikliğe
de önergemizi sunduk. Peki, ne oldu? Adalet Komisyonunda da sabah erken
saatlere kadar süren görüşmelerde itirazlarımızı dile
getirdik, bir buçuk ay Genel Kurula getirilmedi yasa teklifi, sandık ki bu
yanlışlıklar düzeltilecek ama ne yazık ki bu
beklentilerimiz de boşa çıktı.
Şimdi soruyorum sizlere: Bu teklifteki ceza
artırımları ve düzenlemelerle kadına yönelik şiddet ve
kadın cinayetlerinin azalacağına inananınız var
mı bu sıralarda oturanlar olarak? İmzası olanlar da
inanmıyor ki dün geneli ve bölüm üzerine konuşmalarda Adalet ve
Kalkınma Partisi hatipleri, kadın arkadaşlar özellikle
KADESten, ŞÖNİMlerden, 6284ü nasıl yasal düzenleme olarak
yaptıklarından söz ettiler ama 6284ten söz etmelerine rağmen
yasal dayanağı olan İstanbul Sözleşmesinden hiç mi hiç söz
edilmedi. Şimdi, sizler ne iyi işler
yaptığınızı söylüyorsunuz, biz ise sorunun yasalarda
değil sürekli pekiştirdiğiniz algılarda,
anlayışlarda ve uygulamalarda olduğunu yıllardır
söyleyip duruyoruz.
Şimdi, yine burada özgür birey diyorsunuz ama
kadını sürekli iyi anne, iyi eş ve aile düzlemine
sıkıştırmaya çalışıyorsunuz. Kadınlar
üzerinden ayrışma ve kutuplaştırma siyasetiyle kendi
tabanınızı bir arada tutmak için Aile yapısını
bozuyor. diye asılsız gerekçelerle İstanbul Sözleşmesinden
çıkılmasıyla ilgili tek bir cümle kullanmıyor, hatta bunu
savunuyorsunuz.
Şimdi toplumsal barış diyorsunuz
ama istatistiklerden korkup Kadın Cinayetlerini Durduracağız
Platformunu kapatmaya kalkıyorsunuz. EŞİKin
çağrılarına kulak tıkıyorsunuz, alanlarda mücadele
veren kadınları susturmaya çalışıyorsunuz. Yasa
tekliflerinde baroların ve STKlerin görüşlerine
kulaklarınızı tıkıyorsunuz. Biz ise uzun süredir
mevcut yasaların etkin uygulanması taleplerimizi dile getiriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız sözlerinizi.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) - İçişleri
Bakanınız çıkıp da Kadına yönelik şiddet
ayıptır, ayıp. dediğinde de bu kürsüden
hatırlatmıştım. Biz, 96ncı maddenin, 2005 yılından
beri yürürlükte olmasına rağmen kadına yönelik cinayetlerde,
suçlarda kullanılmadığını -eziyet maddesinin- uzun
süredir söylüyorduk. Şimdi, 5inci maddeyle suçun kadına
karşı işlenmesi hâli cezayı
ağırlaştıran nitelikli hâl olarak düzenlenerek eziyet
cezasının alt sınırı iki yıldan iki yıl
altı aya çıkarılıyor. Biz Suçun kadına
karşı işlenmesi ibaresi sorunludur. diyoruz, İstanbul
Sözleşmesinin 46ncı maddesindeki toplumsal cinsiyet
eşitsizliğini gidermeye yönelik cezayı
ağırlaştırıcı koşulların eklenmesi
gerektiğini söylüyoruz. Ama esas sorunun çözümü için ceza
artırımlarından önce acil bir şekilde uygulama eksiklerinin
giderilmesi yönünde düzenleme yapılmasını söylüyoruz. Tekrar
hatırlatmak istiyorum ki esas sorun yasalarda değil zihniyette. (CHP
sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım
BAŞKAN Pardon. İşleme
başladım, önergeyi okutup sonra söz vereyim.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Ceza Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 5inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 5: 5237 sayılı Kanunun 96'ncı
maddesinin birinci fıkrasının sonuna Suçun kadınlara
karşı işlenmesi halinde cezanın alt sınırı
iki yıl altı aydan az olamaz. cümlesi eklenmiş ve aynı
maddenin 2'nci fıkrasının a bendi çocuğa, beden veya ruh
bakımından kendisini savunamayacak halde bulunan kişiye ya da
kadına karşı. olarak değiştirilmiştir.
Ümit
Beyaz Aytun
Çıray Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
İstanbul İzmir Adana
Ayhan
Altıntaş Orhan
Çakırlar
Ankara Edirne
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
43.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllünün 323
sıra sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesi üzerinde verilen
önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Biraz evvel kürsüde konuşan sayın hatibin
bizzat bir atıf yapması sonucunda bir açıklama yapma
ihtiyacı duyduğum için söz aldım.
Dün de ifade ettik, net bir şekilde 244
sayılı Kanun var 1963 tarihli. Parlamenter hükûmet sisteminde
Bakanlar Kurulu kararıyla uluslararası anlaşmalara yürütme
organı tarafından bir imza vermek suretiyle katılmakta ve
Meclis, yasama organı da bu uluslararası anlaşmanın
onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanunla kendi görevini
yapmakta, bu anlaşmayı sona erdirme de yine Bakanlar Kurulu
kararıyla olmaktaydı. Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemiyle ilgili ise Bakanlar Kurulunun yetkileri Cumhurbaşkanı
tarafından kullanıldığından bu manada yürütme kendi
görevini, yasama kendi görevini yapmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Ya,
Başkanım
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) 1963
yılında
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Toparlıyorum.
Yasama ve yürütme organları kendi görev ve
yetki alanlarıyla ilgili kendi yetkilerini kullanmaktadır.
Dolayısıyla, Cumhurbaşkanı kararıyla Meclisin kanunu
kararı kaldırılmamaktadır, kanun geçerlidir. Bununla
beraber nasıl anlaşmaya imza atan yetkili makam, yürütme organı
kimse onu aynı şekilde geri almaya yetkili makam usulde paralellik
ilkesi gereğince aynı makamdır. Hukuksuz olduğu ifade
edildiği için bunun hukuksuz olmadığını yasaya,
Anayasaya uygun olduğunu ifade ettim.
Teşekkür ediyorum.
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) Sayın
Başkanım, söz istiyorum. Cevap vermek istiyorum, böyle olmaz!
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Söylediklerinin
hepsi yanlış.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Başkanım,
bir dakika
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Lütfiye Selva Çam ve 109
Milletvekilinin Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4290) ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu, Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S.
Sayısı: 323) (Devam)
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Mehmet Metanet Çulhaoğlu
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Ya, böyle bir usul mü
var Başkanım ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Bize de sonradan verdi.
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) 1963
yılından bahsediyor. 2022 yılındayız, o tarihtekinde
Cumhurbaşkanlığı sistemi yok.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Cumhurbaşkanlığı
sistemi diye bir sistem getirdiler ucube sistem. O dönemde parlamenter sistem
var. 1963 yılında çıkan bir içtihatla Türkiye'yi yönetemezsiniz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) İçtihat değil, içtihat değil, kanun.
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Dünya
değişiyor, Türkiye değişiyor; neye göre karar vereceksiniz
siz?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Kanun, kanun.
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Türkiye
Cumhuriyeti devletinde
BAŞKAN Kayıtlara geçti.
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Sayın
Başkanım, bir şey söyledi, hayır, tutanağa geçsin ama
devamı da var.
Anayasaya göre, şimdi bu
BAŞKAN Arkadaşlar, bakın, Faruk
Bey
FARUK SARIASLAN (Nevşehir)
yetki ve usulde
paralellik ilkesi
BAŞKAN Yani milletvekili
arkadaşınızı kürsüye çağırdım ve işlemi
başlattım.
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Başkanım
ama
BAŞKAN Hatip ayakta bekliyor orada, müsaade
edin ama
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Başkanım,
böyle bir usul mü var? Her konuşmadan sonra yorum yapıyor.
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Bunlar da tutanaklara
geçsin.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) Bir
şekilde biz de sözlerimizi ifade etmeye çalışıyoruz.
BAŞKAN Sayın Faruk Bey, böyle bir usul
yok.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Usul nerede var
Başkanım?
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Yetki ve usulde
paralellik ilkesi var.
BAŞKAN Faruk Bey, böyle bir usul yok.
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Yetki ve usulde
paralellik ilkesine göre, bir kurum hangi dönemin kararını
vermişse ancak Meclis kaldırır; Cumhurbaşkanının
böyle bir yetkisi yok.
BAŞKAN Faruk Bey, böyle bir usul yok.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Deminki usul de yoktu
Sayın Başkan.
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Tutanaklara
geçsin.
BAŞKAN Arkadaşlar, bakın, Grup
Başkan Vekillerinin bu şekilde Genel Kurul çalışmaları
içerisinde arada bir açıklama yapmak üzere söz almalarını bir
teamül olarak imkân dâhilinde
AYSU BANKOĞLU (Bartın) Ama hatibin sözü
üzerine açıklama yaptı.
BAŞKAN Yani onun için
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Böyle bir şey yok
Başkanım!
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Söylediklerinin
tamamı yanlış.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) İki gündür
aynı şeyi söylüyor ya!
BAŞKAN Efendim, iki gündür söylüyor, evet.
Grup Başkan Vekiliniz geldiğinde cevap
verilecek bir şey varsa cevap verir.
AYSU BANKOĞLU (Bartın) Allah Allah,
Başkan Vekili
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Bitirdikten sonra
söz istiyorum Başkanım.
AYSU BANKOĞLU (Bartın) Grup Başkan
Vekili yetkisini Sayın Sarıaslana verdi.
BAŞKAN Bana öyle bir şey gelmedi, Divana
bu konuda bir bildirimde bulunulmadı.
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Biz burada
oturuyoruz, biz burada oturuyoruz, oturduğumuz koltuk, illa da
AYSU BANKOĞLU (Bartın) Yazılı
mı vermesi lazım Sayın Başkan, yazılı mı
vermesi lazım, teamülen cevap veremez miyiz yani?
BAŞKAN Bu işin bir usulü var arka
planda.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Fırsat buldu
konuşacak. diyorsunuz, öyle mi Başkan?
AYSU BANKOĞLU (Bartın) O zaman ben de
söz istiyorum 60a göre, bana da verin.
BAŞKAN Sayın Çulhaoğlu, buyurun.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kadına yönelik şiddet, kadınlara
sadece kadın oldukları için uygulanan, toplumdaki cinsiyet
eşitsizliğinden doğan, kadınların insan
haklarının ihlal edilmesindendir. Kadınlar dünyanın her
yerinde şiddet görmekle beraber dünyadaki verilere göre kadına
yönelik şiddet bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde daha sık
görülmektedir. Kadına şiddet, 1993 senesinde Birleşmiş
Milletler tarafından kabul edilen Kadınlara Yönelik Şiddetin
Ortadan Kaldırılmasına Dair Bildirgenin 1inci maddesine göre,
kamusal ve özel alanlarda gerçekleşen, kadınların fiziksel,
cinsel, duygusal zarar görmesiyle sonuçlanan ya da sonuçlanması olası
her türlü cinsiyet temelli şiddet eylemi veya bu eylemin
yapılacağına ilişkin tehdit ya da zorlama ve keyfî olarak
özgürlüğünün kısıtlanmasıdır. Şimdi, biz 5inci
maddeyi yeniden düzenlemekle sorunu çözebilecek miyiz?
Değerli arkadaşlarım,
getirdiğiniz kanun teklifinin çerçeve 5inci maddesiyle, 26 Eylül 2004
tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 96ncı maddesinin
(1)inci fıkrasına Suçun kadına karşı işlenmesi
hâlinde cezanın alt sınırı iki yıl altı aydan az
olamaz. hükmünü ekliyorsunuz. Verilecek cezanın alt
sınırını altı ay artırmakla kadına
şiddeti önleyeceğinizi, caydırıcı
olacağını düşünüyorsanız yine eksik yapıyorsunuz.
Biz, Komisyon görüşmelerinde İYİ Parti olarak iki yıl
altı ay cezanın çok az kalacağını belirtip
cezanın alt sınırının beş yıldan az
olmaması için önerge verdik. Ne oldu? Tabii Cumhur İttifakı bu
teklifimizi de reddetti.
Madde gerekçesinde Anayasamıza ve ülkemizin
uluslararası anlaşmalarına atıfta da bulunuyorsunuz;
bulunuyorsunuz da ülkemizin taraf olduğu 11 Mayıs 2011 tarihinde
İstanbulda imzaya açılan, 1 Ağustos 2014 tarihinde
yürürlüğe giren Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi
Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi
Sözleşmesi, kısa adıyla İstanbul Sözleşmesini gözden
kaçırmaya çalışıyorsunuz. Neden? Çünkü Türkiye Büyük Millet
Meclisinde iktidar, muhalefet bütün milletvekillerinin imzasıyla
onaylanarak yürürlüğe giren bu İstanbul Sözleşmesi'nden
çekildiğimizi, tek başına, partili Cumhurbaşkanı kendi
kendisine verdiği yetkiyle rafa kaldırdığını
beyan ederek millet iradesini yok saydı; sizlerden de ses çıkmadı
değerli arkadaşlarım. Bu sözleşme, ülkeyi yöneten bir parti
genel başkanı tarafından kendi kendine verdiği yetkiyle
iptal edilecek bir sözleşme değildir. Buradan çok net vurgulamak
istiyorum: Herkes bilsin ki o sözleşme hâlâ geçerlidir. Yöntem de
açıklanan karar da hem hukuken hem de siyaseten geçersizdir. Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşener'in dediği gibi
burası muz cumhuriyeti değildir, burası benzetilmeye
çalışılan üçüncü dünya ülkesi de değildir; burası,
binlerce yıllık devlet geleneğinin sonucu büyük Türkiye
Cumhuriyeti'dir. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ Genel Başkanının
gelenek hâline getirdiği basın açıklamasında,
kadınlarımızı tehdit eder gibi İstanbul
Sözleşmesi için O iş bitti, önünü de ardını da
kurcalamayın. diyerek getirdiğiniz bu ucube sistemle ülke yönetmek
Sayın Cumhurbaşkanının
Sayın Cumhurbaşkanına biz de
İYİ Parti olarak diyoruz ki: Devlet böyle yönetilmez. Bu tehditler
büyük milletimizin yüce gönüllü yiğit kadınlarına da sökmez;
tacize, tecavüze, hakarete, dayağa boyun eğmemiş kadınlarımız
sizin tehditlerinize hiç boyun eğmez. Sözleşmeden çıkış
için tek başınıza attığınız o imzadan sonra
neler oldu, geriye bakıp bir düşünüyor musunuz? Kaç kadın daha
katledildi? Kaç kadın sakat kaldı? Tek imzayla çıkılan sözleşme
neticesi hayatını kaybeden ve sakat kalan kadınların kul
hakkını hiç düşündünüz mü? Bu vebalin altında
kalacaksınız.
Bilinsin ki Türk kadını bitti demeden
bitmez. Yapamıyorsunuz, yönetemiyorsunuz; iktidarı aklıselime
davet etmekten dilimizde tüy bitti ama az kaldı ilk seçimlerde
gideceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) Ve büyük
Türk kadını İstanbul Sözleşmesiyle hak ettiği
güvencelerine tekrar kavuşacak diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, 60a göre yerimden
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) Sayın
Başkan, bir soru sormak istiyorum.
BAŞKAN Efendim?
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) Grup Başkan
Vekiline bir tek soru sormak istiyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Böyle bir usul yok.
BAŞKAN Böyle bir usulümüz yok ama.
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) Ama Böyle
usulümüz yok. olur mu? Kendisi benim konuşmama karşılık
bir cevap verdi.
BAŞKAN Böyle bir soru sorma gibi bir usul yok
yani.
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) Ben 6251
sayılı Kanun ne hâlde onu sormak istiyorum.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Dışarıda, kuliste sorarsınız.
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) Yürürlükte,
Meclisin onayladığı 6251 sayılı Kanun nerede, ne oldu
ona? Ona cevap versin kendisi.
BAŞKAN Tamam, kayıtlara geçmiştir
Sayın Süllü, teşekkür ediyorum.
Arkadaşlar, bu tartışmayı dünden
beri sürdürüyoruz. E, farklı görüşler var, birbirinizi konuşarak
da ikna edemeyeceğinize göre birbirimizin söylediklerine saygı
göstereceğiz.
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) Ama Grup
Başkan Vekili burada yanlış olarak bilgilendiremez Meclisi,
böyle bir şey yok.
AYSU BANKOĞLU (Bartın) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bankoğlu, sizi oradan
hiç duyamıyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
44.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Hakikaten Türkiye kamuoyu dinlesin, hangimiz yasaya
uygun konuşuyoruz? Elimde Anayasa var ve
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi var. Şimdi, ne
yapmış? 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin
3üncü maddesiyle İstanbul Sözleşmesinden çekildik. dediniz. Burada
anlaşılmayan bir şey var mı? Yok. İstanbul
Sözleşmesi ilk imzayı Türkiyenin attığı
sözleşmedir ya, adını İstanbuldan almıştır;
insan bunu düşünürken biraz mahcup olur, önce bunu söyleyeyim. Bu
sözleşmeye dayanak davanın avukatıyım ben, Opuz
davasını AİHMe götüren avukatım ben. Bu nedenle, böyle
bilgisiz konuşulmasın. Elimde Anayasa var. Anayasanın 104üncü
maddesinin fıkralarını saymam lazım; bir, iki, üç, dört,
beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on, on bir, on iki, on üç...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Lütfen,
Sayın Akbaşoğlu, dikkatle dinlesin: Cumhurbaşkanı,
yürütme yetkisine ilişkin konularda kararname çıkarabilir. Amenna.
Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde
yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde
yer alan siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanı kararnamesiyle
düzenlemez. Ne diyeceksiniz? Anayasa 90 duruyor. Temel haklarla ilgili,
milyonlarca kadının temel hakkıyla ilgili, yaşam
hakkıyla ilgili bir sözleşmeden söz ediyoruz. Cumhurbaşkanı
bir imzayla, bir kararnameyle nasıl sözleşmeden çıkar? O, anlatıyor
bize bir yasa; tamam, yasa olabilir, o yasa Anayasanın üstünde
değil.
BAŞKAN Ama kanun...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) O yasa
Anayasanın üstünde olamaz. Lütfen, açıp 104ü okuyun. Usul ve esasta
paralellik ilkesi vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bir
kanun, nasıl yürürlüğe girdiyse o şekilde
çıkılır.
Şimdi, biz, Türkiyede 40 milyonu
aşkın kadının yaşam hakkını
tartışacağız; Sayın Akbaşoğlu çıkacak,
kadınların aklıyla alay edercesine Meclis onayladı, tek
adam çıkabilir. diyecek öyle mi? Hayır, çıkamaz;
çıkması da kesinlikle yürürlüğe girmemiştir. Bu devran
dönecek. İstanbul Sözleşmesini bu kadınlar hayatları
pahasına kazandılar.
Ayrıca, son olarak, affınıza
sığınarak şöyle bir usul tarif ediyor, diyor ki: Yürütme,
Bakanlar Kurulu kabul etti, Meclise geldi -doğru- onayladı Türkiye
Büyük Millet Meclisi. Bakanlar Kurulu şimdi yok, onun yerine
Cumhurbaşkanı tek başına yürütme organını temsil
ediyor, Bakanlar Kurulu olarak çıkabilir. Ortada Bakanlar Kurulu yok,
eski Anayasa yok; yeni bir Cumhurbaşkanı var,
Cumhurbaşkanının yeni yetkileri var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Gerçekten özür dilerim.
BAŞKAN Bakın, söz vereceğim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Gerçekten özür dilerim. Son cümle
BAŞKAN Sayın Beştaş, söz
vereceğim ama müsaade edin bir şey hatırlatayım sizlere.
Bakın, Grup Başkan Vekilleri olarak kürsü
arkasında oturdunuz bir arada, bir karar verdiniz ve saat dokuza kadar bir
plan yaptınız ve o plan çerçevesinde de çalışmaları
bitirmeyi söylediniz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Haklısınız.
BAŞKAN Buna uyabilmek için biz Divan olarak
bakın, ara bile vermiyoruz yani siz dışarıya
çıkabiliyorsunuz, hava alabiliyorsunuz; biz, sadece sizlere de
saygısızlık olmasın, alınmış olan karara da
uyalım diye yerimizden bile kalkmıyoruz. Ama Grup Başkan
Vekilleri arasındaki bu tartışmaları bu şekilde
uzatmaya devam edersek bırakın, müsaade edin biz bir yarım saat
ara verip biz de Divan olarak bir dinlenelim o zaman.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, haklısınız.
Son cümlelerimi söylüyorum.
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Son
cümlem şu: Şu andaki yasal durumu göre zaten
Cumhurbaşkanlığı sistemi ile sizin dediğiniz kanun
arasında ayrıksı bir durum var. Sizin tarif ettiğinize göre
bir adam, bir insan -Cumhurbaşkanı kadın da olabilir- 600
milletvekilinin onayladığı bir sözleşmeden tek
başına çıkabilir. Buna uluslararası siyaset iliminde,
biliminde diktatörlük deniliyor. Bunu kabul ediyorsanız söyleyecek bir
şey yok.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Pardon, Sayın
Akbaşoğlu, sizden önce Sayın Faruk Beyin bir söz isteği
var.
Buyurun Faruk Bey, ne diyecektiniz?
45.- Nevşehir Milletvekili Faruk
Sarıaslanın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Sayın
Başkan, Anayasa madde 6: Egemenlik kayıtsız ve
şartsız milletindir. Orada da yazıyor. Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili
organları eliyle kullanır. Yetkili organlar neresi? Türkiye Büyük
Millet Meclisi. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu yetkisini kullanmış,
bir yasa çıkarmış. Şimdi, yine, yetkide ve usulde
paralellik ilkesi gereği Türkiye Büyük Millet Meclisinin
onayladığı bir yasayı ancak Türkiye Büyük Millet Meclisinin
onayıyla kaldırabilirsiniz. Sadece tek bir kişiye yetki
verirseniz Anayasa'nın 6ncı maddesini ihlal etmiş olursunuz.
Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye,
zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ
kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.
Sayın Cumhurbaşkanı Anayasa'dan almadığı bir
yetkiyi kullanmıştır. Bu nedenden dolayı da
Cumhurbaşkanının iptali doğru değildir.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Milletten aldığı yetkiyi kullanıyor.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, yani
İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmenin ruhunu
tartışabilirsiniz ama bunun hukukiliğini tartışacak
farklı mecralar da var ve bu mecralarda bunlar
tartışılır. (CHP sıralarından gürültüler) Burada
defaatle de bunları tartıştık ve bir sonuca da burada
gidemiyoruz yani bu tartışmaları sürdürerek.
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) 6251 ne oldu?
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul)
60a göre bu tartışmayı başlattı ama niye bu
tartışmayı açıyor o zaman?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, Anayasaya göre konuşuyoruz.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
konuyla ilgili biz açıklamalarımızı yaptık.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul)
Niye bu tartışmayı açıyor o zaman?
BAŞKAN Sayın Emecan, ne diyorsunuz hiç
anlamıyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Tamamen mesele çarpıtılarak ortaya
konmaktadır. (CHP sıralarından gürültüler)
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul)
Yani açmasaydı.
BAŞKAN Yani nasıl yöneteceğime de
siz karar vermeyin, bırakın, müsaade edin.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, ben biraz evvel sizin
yaklaşımınıza ithafen 2nci bölüm konuşmalarında,
inşallah, bu konuyu özel olarak anlatacağımı ifade
ediyorum.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) Biz de cevap
hakkını isteriz o zaman.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Lütfiye Selva Çam ve 109
Milletvekilinin Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4290) ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu, Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S.
Sayısı: 323) (Devam)
BAŞKAN 5inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.37
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir),
Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 89uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
323 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Evet, 6ncı madde üzerinde 3 adet önerge
vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 323 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Madde 6- 5237 sayılı kanunun 106 ncı
maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki bentler
eklenmiştir.
(e) toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden
kaynaklı kadına karşı
(f) Dil, ırk, milliyet, cinsel yönelim,
cinsiyet kimliği, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep
farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle
Kemal
Peköz Ali
Kenanoğlu Dersim
Dağ
Adana İstanbul Diyarbakır
Habip
Eksik Murat
Çepni Filiz
Kerestecioğlu Demir
Iğdır İzmir Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Dersim Dağın.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
DERSİM DAĞ (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; teklifte sağlık
emekçilerini koruyucu yeni tedbirler alındığı yazılsa
da Mesleki Sorumluluk Kurulunun oluşumuna ebe, hemşire, paramedik
gibi alanlarda görev yapan kişilerin katılmaması
sağlık alanında ayrımcı tutumun göstergesidir.
Ayrıca, Mesleki Sorumluluk Kurulu antidemokratik bir şekilde
kurulmakta ve ileride muhalifler üzerinden bir sopaya dönüşme ihtimali
bulunmaktadır.
Yine, mesleki sorumluluk sigortasından bütün
sağlık emekçilerinin yararlanmaması sağlık emekçileri
arasındaki ayrımcılığı derinleştiriyor.
Sağlık hizmetinin gereği gibi yürütülebilmesi için güvenli çalışma
koşullarına ihtiyaç var. Sağlık alanında şiddet
sadece şiddet faillerinden kaynaklı, münferit şiddet
vakaları olarak görülemez; krizli hâle getirilen sağlık
sisteminin yarattığı şiddet söz konusudur
dolayısıyla şiddetin sona ermesi için sağlık
sisteminin bütünüyle değişmesi gerekiyor.
Sağlıkta çağ atladık.
söylemleri maalesef gerçekleri değiştirmiyor. Hâlen yurttaşlar
randevu alamıyor, tedavi için en az on beş gün bekliyor, hatta
sıra bile bulamıyor, basit bir muayene için fahiş fiyatlar
ödüyor. Özellikle SMA hastası bebekler ve kanser hastaları ilaçlara
bile ulaşamıyor. Uçak ve ambulanslarla övünülen bir dönemde 3
yaşındaki Muharrem sağlık hizmeti alamadığı
için hayatını kaybetti. Muharremin, babasının
sırtındaki görüntüsünü tüm Türkiye izledi. Yine, dönemin Bakanına
derdini anlatmaya çalışan kanser hastası Dilek Özçelik, Bakan tarafından
dilenci muamelesi gördü. Dileki kanser hastalığından önce, bu
sağlık politikalarınız öldürdü.
Mevcut sağlık sisteminde herkes mutsuz, en
çok da sağlık emekçisi mutsuz. Tekmelenen doktor, kafasında
mermer blok kırılan hekim, boğazı kesilmeye çalışılan
sağlık emekçisi
Her gün her dakika elinde bıçakla, tabancayla
sağlık emekçilerini canlarıyla tehdit eden yeni vakalar...
Sağlığın piyasalaşması sonucu oluşan
sorunların, yanlış uygulamaların sorumlusu sağlık
emekçileriymiş gibi, şiddete maruz kalıyor, hedef gösteriliyor
ve öldürülüyorlar. Bu sistemin kendisi şiddeti doğurmaktadır.
Sağlık, emek ve meslek örgütleri defalarca bu şiddet
ortamını düzeltecek, iyileştirecek öneriler sunarken siyasi
iktidar bu önerilere kulaklarını tıkamayı tercih
etmiştir. İktidar, Sağlıkta Dönüşüm Programıyla
sağlık alanını sürekli kriz üreten bir alana
dönüştürdü. Hastanın, hastaların, müşteri; hastanelerin kâr
eden işletmeler olarak görüldüğü sisteme geçildi. Kâr odaklı
sistemde hekim-hasta ilişkisi bozuldu. Hekim ve diğer
sağlık personeli üzerinde kâr odaklı idari baskı
artırıldı. Rekabetçi anlayış, sağlık
çalışanları arasında iş barışını
bozdu. Özellikle pandemi krizinin ortaya çıkmasıyla iş yükü
artan sağlık emekçileri, Sağlık
Bakanlığının liberal politikalarından dolayı
tükendi. Salgının yaydığı rehavet koşulları
sağlık alanında ciddi krize yol açtı. Bu süreçte, 452
sağlık emekçisi yaşamını yitirdi. Ataması
yapılmayan binlerce sağlık lisesi mezunu öğrenci varken
Bakanlık az personelle çok iş yapmayı sağlıkta
politika hâline getirdi. Hastanelerde servisler doldu taştı. Az
personel sayısından dolayı fazla mesailerle açık
kapatılmaya çalışıldı. Sağlık emekçilerinin
izin, emeklilik, istifa hakkı ve yıllık izinleri
kaldırıldı. Ekonomik haklara dönük iyileştirmeler
yapılmadı, Bakanlık ek ödeme sözlerini tutmadı. 130 ülkede
Covid-19 bir meslek hastalığıyken bizde buna aykırı
bir tavır alındı. Tüm bunlardan kaynaklı tükenen 8 bin
sağlık emekçisi istifa etti, binden fazla hekim yurt
dışına gitti. Sağlık emekçilerinin
koşullarını düzeltmek yerine yetmedi, sağlık
emekçileri tehdit edildi. Pandemi döneminde alkışlanan
sağlık emekçileri bugün Giderlerse gitsinler. zihniyetiyle
karşı karşıya.
Sağlık emekçilerinin hâlihazırda kötü
ve uzun süre çalışma koşulları, mobbing, KHKlerle ihraç ve
atama yapmama gibi sorunları hâlen çözüme kavuşmuş değil.
Teklif, sağlık emekçilerinin sorunlarını çözme
yeterliliğine sahip değil, sağlıkta şiddete bütünlüklü
bir bakış açısından yoksundur. Sağlıkta
şiddetin azalabilmesi için ilk önce dönüşüm programıyla bozulan
çalışmalar düzeltilmelidir. Sağlık emekçileri, taleplerine
kulak asmayanlara, sorunlarını çözmeyenlere karşı
uyarı grevleri gerçekleştiriyor. Ülkenin dört bir yanında greve
katılan sağlık emekçilerinin talepleri bir an önce
karşılanmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
DERSİM DAĞ (Devamla) Etkili ve
caydırıcı yeni bir sağlıkta şiddeti önleme
yasasının çıkarılması ve güvenli iş yerlerinin
oluşturulması talepleri yerine getirilmelidir. Özellikle, aile
hekimliği ceza yönetmeliğinin ertelenmeden iptal edilmesi
gerekmektedir. Sağlık sistemi topyekûn emekçilerin istekleri
doğrultusunda şekillenmelidir. Ekonomik, özlük, sosyal ve demokratik
haklarına yönelik düzenlemeler sağlık emekçilerinin görüşleri
doğrultusunda ele alınmalıdır. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 323 sıra
sayılı Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 6ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 6 - 5237 sayılı Kanunun 106
ncı maddesinin birinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra
gelmek üzere Bu suçun kadınlara karşı toplumsal cinsiyete
dayalı şiddet ve bir kadına, kadın olduğu için
yöneltilen veya kadınları orantısız bir biçimde etkileyen şiddet
olarak işlenmesi halinde cezanın alt sınırı bir
yıldan az olamaz. cümlesi eklenmiştir.
Alpay
Antmen Hüseyin
Yıldız Zeynel
Emre
Mersin Aydın İstanbul
Rafet
Zeybek Ali
Şeker Gamze
Taşcıer
Antalya İstanbul Ankara
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Gamze Taşcıerin.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, dünya tarihine altın sözleşme olarak geçen
ve bugüne kadar kadına yönelik şiddetle ilgili
hazırlanmış en kapsamlı sözleşme olan İstanbul
Sözleşmesi'nin imzaya açılmasının 11inci yıl dönümü.
İlk imzacısı olmaktan gurur duyduğumuz, Mecliste grubu olan
tüm siyasi partilerin oy birliğiyle kabul ettiği bu sözleşmeden,
hepinizin bildiği gibi, bir gece yarısı, hukuksuzca, tek
adamın iradesiyle maalesef geri çekilindi. Bugün ise getirdiğiniz bu
teklifle İstanbul Sözleşmesi'nden doğan boşluğu
kâğıt üzerinde doldurma çabası içerisindesiniz.
Getirdiğiniz teklifle, kadına yönelik
şiddeti önlemek yerine, caydırıcı olmayan cezalarla ve her
zaman olduğu gibi sorunun temelini çözmek yerine, sonuca odaklı bir
çözüm üretmeye çalışıyorsunuz; oysa şiddetin sebebinin
İstanbul Sözleşmesinin ruhunda ve felsefesinde olan toplumsal
cinsiyet eşitsizliği olduğunu artık tüm dünya biliyor.
Cezalandırmadan önce, kadınları ve aile içindeki bireyleri
şiddetten korumalı, şiddeti önlemeli, etkin kovuşturma
yürütülmeli ve şiddetin mağduruna ve failine yönelik politikalar
oluşturulmalı; siz tam tersini yapıyorsunuz. Maalesef, bu
teklifi hazırlayanların zihninde bir kavram kargaşası
olduğu belli. Bu teklifi hazırlayanların, kamuoyunda kravat
indirimi olarak bilinen indirimi gerçekten kravat taktığı için
aldığını düşünen arkadaşlar olduğunu
üzülerek gözlemliyoruz.
Değerli milletvekilleri, gittiğimiz
davalarda hiçbir katil sadece kravat taktığı için indirim
almıyor, Pişmanım. dediği için bu indirimi alıyor.
Peki, siz nasıl bir teklif getirdiniz? Yargılama sürecindeki
davranışları, yargılama sürecindeki
pişmanlığını gösteren davranışları
olarak düzelttiğinizi zannederek bir çözüm ürettiğinizi
zannediyorsunuz. Oysa bu teklifi hazırlayanlar herhangi bir kadın cinayeti
davasına gitseydi ya da yıllardır bunun için mücadele eden
kadın derneklerinin fikirlerini alsaydı böyle bir düzenleme
yapmazlardı. Yani zaten hâkim takdirinde olan bir yetkiyi yine hâkim
takdirine bırakıyorsunuz. Oysa biz, sorunun uygulamalarda
olduğunu, bazı hâkimlerin kendilerini kadınların yerine
değil katillerin yerine koyarak empati yaptıklarını her
seferinde ifade ediyoruz. Belli suçlarda, kadına karşı
olduğunda cezanın alt sınırını
artırıyorsunuz; bu da yine konudan bihaber olduğunuzun göstergesi
çünkü kadına yönelik şiddetin cinsiyet temelli olduğunu hâlâ
kavrayamadınız. Kadına yönelik şiddet kavramını
bu yasaya koymadığınız sürece maalesef konunun içini de
boşaltmış oluyorsunuz. Bir kadını öldüren kadınsa
erkekle aynı cezayı alıyor. Oysa bizim meselemiz
kadınların cinsiyetten dolayı şiddete uğraması
yani gece sokakta gezdiği için, kırmızı ruj sürdüğü
için, mini etek giydiği için şiddete uğrayan kadınlar bizim
meselemiz.
En yakıcı sorunlardan biri olan tahrik
indirimiyle ilgili herhangi bir düzenleme yok. Hatta Komisyon görüşmeleri
sırasında hukukçu milletvekillerinin, bu konuyla ilgili, sosyal medya
uydurması olduğuyla ilgili ifadeleri var. Şu anda da Komisyon
sıralarında oturuyor bu değerli milletvekili; bir iki örnek
vereyim, bilmiyordu, bilgisi olsun. Ayşe Tuba Arslanı satırla
ve çocuklarının gözü önünde katleden Yalçın Özalpaya mahkeme
haksız tahrik indirimi uyguladı, gerekçe canım yazan bir
mesajdı. Erzurum'da D.K. boşanma sürecinde olduğu erkek
tarafından bıçaklandı, kadının tayt giymesi tahrik
gerekçesi sayıldı. Halide Özpolat'ı öldüren katil, mahkemede
Karım bana bakmıyordu, yemeğimi yapmıyordu. dedi ve
tahrik indirimini aldı. Tabii, iktidar milletvekillerine göre bunlar
sosyal medya uydurması olabilir ama bu aklın ürettiği bu kanun
teklifinin şiddeti engelleyebilmesi mümkün mü? Elbette ki değil
değerli milletvekilleri.
Her fırsatta söylüyoruz, sorun zihniyette.
Kâğıt üzerinde yasalar çıkartıyorsunuz, genelgeler
çıkartıyorsunuz, fayda etmiyor; bundan sonra da -üzülerek söyleyeyim-
etmeyecek çünkü sorun kanunlarda değil, yasaların etkin ve adil uygulanmamasında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GAMZE TAŞCIER (Devamla) Toparlıyorum.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.
GAMZE TAŞCIER (Devamla) Son olarak şunu
söylüyoruz: Yasalara uygun davranmayanlar, yasaları uygulamayanlar, uymayacağı
ve uygulamayacağı yeni kanun teklifi vermekten artık vazgeçmeli
çünkü kadınlar artık on dokuz yılda şunu çok iyi biliyor ki
kadına yönelik şiddeti AKP iktidarının çözme şansı
yok. Neden? Çünkü AKP kadına, biz kadına yönelik şiddete
karşıyız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Ceza Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 6ncı maddesinin birinci fırkasında yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun
Ataş Aytun
Çıray Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Kayseri İzmir Adana
Ayhan
Altıntaş Orhan
Çakırlar
Ankara Edirne
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Dursun Ataşın.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 323 sıra sayılı Kanun Teklifinin
6ncı maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz aldım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, görüşülen kanun
teklifi temel olarak kadına ve sağlıkçılara karşı
şiddetin önlenmesini içeren 17 maddelik bir torba kanun teklifidir.
Kadına ve sağlıkçılara karşı şiddet maalesef
ülkemizin kanayan yarası hâline gelmiştir. Bu sebeple, geç
kalınmış da olsa bu konuda bazı düzenlemeler
yapılmasını olumlu karşılıyoruz. Ancak bu kanun
teklifi hem eksik hem hukuk tekniği açısından hatalı hem de
izlenen yöntem bakımından yanlıştır. Nitekim kanun
teklifiyle genel olarak sağlık çalışanlarına ve
kadına şiddet uygulayanların tutuklanmasının
kolaylaştırılması ve cezalarının
artırılarak caydırıcılığın
sağlanması amaçlanmaktadır. Oysa sadece tutuklama yapılarak
ve cezalar artırılarak sorunların çözülmesi mümkün
değildir, önce zihniyet değişmelidir.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz, dünyada
kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinde, maalesef, en önde
gelen ülkeler arasında yer almaktadır. Ekonomik
İşbirliği ve Kalkınma Örgütünün verilerine göre, Türkiye
OECD ülkeleri arasında kadına şiddetin en yaygın
olduğu ülke konumundadır. Yine, OECDye göre, Türkiye'de her 100
kadından 38i fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalmaktadır.
Dünya sıralamasında Afganistan, Tayland, Zambiyadan sonra Türkiye
gelmektedir. Bu utanç tablosunun sorumlusu Bizden önce kadının
adı yoktu. diyen AKPdir.
Değerli milletvekilleri, kadını
koruyan İstanbul Sözleşmesinden bir gecede çıkan zihniyetin
kadını koruyacak düzenlemeleri samimi ve eksiksiz yapması zaten
mümkün değildir. Bir tane, kız mıdır, kadın
mıdır bilmem. diyen Kadına şiddet abartılıyordur.
diyen AKP Genel Başkanı Sayın Erdoğandı. Anası
tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün? Anası ölsün. diyen de AKPnin
eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanıydı. Kendisinden iş
isteyen kadına Evdeki işler yetmiyor mu? diyen Kadınlar
iş aradığı için işsizlik yüksek. diyen yine AKPli
bakanlardı. Tüm bunlar AKP'nin kadına bakışını
çok net ortaya koymaktadır. Kadına kahkaha atmayı, hamile
kadına sokakta gezmeyi çok gören, anne olmayan kadının eksik
olduğunu düşünen bir zihniyet kadına şiddeti birkaç kanun
maddesiyle önleyemez.
Ne yazık ki sağlık
çalışanlarına yönelik düzenlemeler de aynı şekilde
yeterli olmayacaktır. Çünkü sağlık
çalışanlarımız ağır bir yük altında
görevlerini yapmaya çalışmaktadır. Sağlık
çalışanlarının maaşlarında ve özlük haklarında
iyileştirmelerin yapılmadığı, yeterli ve dengeli
sağlık personeli ataması yapılmadığı, can
güvenliği bile olmayan bir doktorun günde yüzlerce hastayı muayene
edip, teşhis koyup tedavi etmeye çalıştığı bir
ortamda doktor ve diğer sağlık
çalışanlarımız akın akın yurt
dışına gitmektedir. Bu ağır çalışma
koşulları nedeniyle yurt dışına giden sağlık
çalışanlarına Giderlerse gitsinler. diyen bir zihniyetle karşı
karşıyayız. Bugün bir hasta randevu alacak doktor bulamazken AKP
zihniyeti eldeki doktorlara Giderseniz gidin. demektedir. AKP'nin inşa
ettiği, öve öve bitiremediği sağlık sisteminde hasta
randevu alamıyor, hasta hakkında yeterli bilgiyi hasta
yakınları alamıyor çünkü yüzlerce hastaya bakan doktorlar çok
yoğun. Hasta, bir tahlil için, ameliyat için aylarca sıra bekliyor.
Acil servisler sağlık çalışanlarının tüm
fedakârlıklarına rağmen hastalara tam cevap veremiyor. Sonuç
olarak hasta yakınları ile sağlık çalışanları
arasında istenmeyen olaylar yaşanıyor. Yani AKP'nin inşa
ettiği bu sistem yüzünden sağlık
çalışanlarımız haksızlığa uğruyor,
şiddete maruz kalıyor, hasta yakınları ve hastalar ise
hakkı olan tedaviye ulaşamıyor. Övündükleri sağlık
sisteminde, daha geçtiğimiz hafta başkentin göbeğinde, Hacettepe
Hastanesinde, 81 yaşında inme inen bir hasta, yer
olmadığı için acil servisin koridorlarında sandalyede
bekletilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN ATAŞ (Devamla) Başkanım,
toparlıyorum.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
DURSUN ATAŞ (Devamla) Övündükleri
sağlık sisteminde, Vanda bir baba 1,5 yaşındaki
oğlunun cesedini sırtında çuvalla taşımak zorunda
kalmıştır. Şov yapmak için İsveçten özel uçakla hasta
getirirken gerçekte ise malzeme eksikliğinden ameliyatlar yapılamaz
hâle gelmiştir. Övündükleri sağlık sisteminde
doktorlarımız grev yapmakta, sağlık
çalışanlarımız istifa etmektedir.
Değerli milletvekilleri, sorunlar
ortadadır. Bu düzenlemelerin sorunları çözemeyeceği de
ortadadır. AKPnin sorunları çözebilecek yetenek ve kabiliyetinin
olmadığı da ortadadır. Çünkü sorunun sebebi, AKP
iktidarı ve zihniyetinin ta kendisidir.
Sağlık çalışanlarımıza
ve bu ülkenin kadınlarına buradan sesleniyorum: Bugünler geçecek,
İYİ Parti iktidarında bu sorunları birlikte
halledeceğiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır, ilk
okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Ceza Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 7nci maddesiyle 5237 sayılı Kanunun 113üncü maddesine
eklenmesi öngörülen (2) numaralı fıkrasında geçen altıda
biri oranına ibaresinin yarı oranında şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Aytun
Çıray Ayhan
Altıntaş Arslan
Kabukcuoğlu
İzmir Ankara Eskişehir
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Orhan
Çakırlar
Adana Edirne
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Alpay
Antmen Hüseyin
Yıldız Ali
Şeker
Mersin Aydın İstanbul
Servet
Ünsal Zeynel
Emre Rafet
Zeybek
Ankara İstanbul Antalya
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz talebi Sayın Arslan Kabukcuoğlunun.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 323 sıra
sayılı Kanun Teklifi'nin 7nci maddesi üzerine grubum İYİ
Parti adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Kamu hizmetlerinden yararlanma hakkının
engellenmesi suçu, cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka
aykırı başka bir davranışla bir kamu faaliyetinin
yürütülmesinin veya bireylerin kamu hizmetlerinden yararlanmasının
engellenmesiyle meydana gelmekte; fail hakkında iki yıldan beş
yıla kadar hapis cezasına hükmolunmaktadır. Sağlık
hizmetleri, niteliği gereği, belirli bir düzen içerisinde
aralıksız olarak verilmek ve sürdürülmek zorundadır.
Kişilerin ve toplumun varlığı ve huzuru yönünden
vazgeçilemez ve ertelenemez hizmetlerdendir. Anayasanın 56ncı
maddesinde korunan sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama
hakkı, devlet yükümlülüklerine girmektedir. Sağlık hizmetlerinin
etkin, verimli ve düzenli bir şekilde sunulabilmesi için sağlık
çalışanlarının işin niteliğine uygun ve güvenli
ortamda, şiddete maruz kalmaksızın çalışabilmelerinin
sağlanması kamu otoritesinin görevidir.
Teklif, kamu hizmetlerinden yararlanma
hakkının engellenmesi suçunun konusunun sağlık hizmetleri
olması durumunda, verilecek cezanın altıda 1 oranında
artırılmasını öngörmektedir. İYİ Parti olarak
biz, sağlık çalışanlarına karşı
şiddetin önlenmesi için verilen cezaların yeniden gözden
geçirilmesinden yanayız.
15 Nisan 2020 tarihinde kabul edilen 7243
sayılı Kanunun 28inci maddesiyle Sağlık Hizmetleri Temel
Kanununda değişiklik yapıldı. Ancak hükmün
açıklanmasının geri bırakılamayacağı
yönündeki düzenleme tekliften çıkarılmıştır. Ne
yazık ki yasanın kabul edildiği tarihten bu yana
sağlıkta şiddet olaylarının sayısında düşme
olmamış, yayılarak artmaya devam etmiştir. Sağlık
personeli fiziksel ve ruhsal olarak yaralanmıştır. Öyle ki
bazı sağlık çalışanları mesleklerini terk
ettiler. Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları
Sendikası verilerine göre, Haziran 2020-Mart 2022 tarihleri arasında yani
Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda yapılan
değişiklerden günümüze, sağlık çalışanlarına
yönelik toplam 340 şiddet olayı gerçekleşti. Bugüne kadar
yapılan düzenlemeler, hükmün açıklanmasının geri
bırakılması, cezasızlık algısına neden
olmuştur. Teklif, kamu hizmetlerinden yararlanma hakkının
engellenmesi suçunun konusunun sağlık olması durumunda daha da
dikkatli olmayı ve bu konuda gerekli cezai tedbirleri almayı
gerektirmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ sağlıklı çalışan tüm
kurumlara karşıdır. Sağlık sektörü kendine göre
kuralları, işleyişi olan bir sektördür; hasta vardır, hekim
vardır, hastalık vardır. Eğer hekim ile hasta iş
birliği yapamazlarsa hastalığın hakkından gelemezler.
Hekimler ile hasta arasındaki ilişkide güvensizliğin kesinlikle
kalkması lazım. Eğer bu güvensizlik kalkmazsa ve araya bir fesat
sokulursa kesinlikle hastalık kazanır, hasta kaybeder. AK PARTİ
maalesef bunu sağlayamamıştır ve bozmuştur. Sayın
Cumhurbaşkanının Giderlerse gitsinler. sözü kurumsal aidiyetin
tabutuna çakılan son çivi olmuştur. Kurum aidiyeti
önemsizleştirilince maddi durumlar öncelik kazandı, tüm hekimlerimiz
yurt dışına çıkma gayretine kapıldılar.
Yine, AK PARTİnin özle değil şekille
ilgili olmasının sağlıktaki son meyvesini gördük. Hastane
yatak sayıları ve hastane sayıları artmadan ihtisas gören
hekimlerin sayısında 2 misline yakın bir artış
yapıldı. Dört beş yıl sonra uzman hekim sayısı
çok fazla artmış olacak. Ya kalite, hastane enfeksiyonları,
ameliyathane komplikasyonları, hastanın tekrar hastaneye dönme
oranları, klinikopatolojik korelasyonlar; bunlar ne olacak? Umarız ki
bunların oranında 2 misli artış olmaz. Tedavi
yetersizliği ve başarısızlığı ne gam;
işte hastanelerimiz var, doktorlarımız var ya. Yaparsa bunu
ancak AK PARTİ yapar.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz talebi Sayın Servet Ünsal'ın.
Sayın Ünsal, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
SERVET ÜNSAL (Ankara) Değerli
arkadaşlar, bugün sağlıkta şiddet konusunu
konuşacağız. Hepimizin ailesinde arkadaşlar, mutlaka bir
doktor, bir sağlık çalışanı vardır ve çektikleri
sıkıntıları hepiniz görüyorsunuz, yaşıyorsunuz.
Sevgili arkadaşlar, her sağlık
sorunumuzda gittiğimiz kişiler sağlık personeli ve
doktorlardır ama sağlık personelinin,
çalışanlarının sorunlarını değerli
arkadaşlar, bıkmadan, usanmadan üç yıldır anlatıyorum.
Sorunları şöyle sıralayayım sonra da çözümünü
getireceğim: Evet, arkadaşlar, personel yetersizliği, gerekli
atamaların yapılmaması, yoğun mesai ve nöbet,
ağır çalışma şartları, pandemi döneminde Covid'in
meslek hastalığı sayılmaması, malpraktis yasası,
yapılmayan ödemeler, çok çok gülünç olan maaşlar, emeklilik
sorunları ve elbette sonu gelmeyen sağlıkta şiddet
olayları arkadaşlar.
Sevgili arkadaşlar, sağlık hizmeti
veren kuruluşlarda olası şiddet durumunda beyaz kod diye bir
uygulama var. Bu beyaz kod uygulaması 2021 yılında 30 bine
vardı, 30 bine. Yani on beş dakikada bir beyaz kod verildi, doktor ya
da sağlık personeli saldırıya uğradı. Yalnız
bu yılın mart ayında 38 sağlık çalışanı
saldırıya uğradı arkadaşlar. Bu
saldırganların -acı olan ne, biliyor musunuz- 14üne hiçbir
şey yapılmadı!
Sıralar da bomboş arkadaşlar.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Buradayız.
SERVET ÜNSAL (Devamla) Evet, şiddet ve
yaşanan diğer sorunlar hekimlerimizi kaybetmemize neden oluyor, hepsi
kaçıyor arkadaşlar. İki yılda 9 bin hekim gitti. On
yılda yurt dışına giden hekim sayımız
arkadaşlar, 4 bini buldu. Sadece 2021 yılında arkadaşlar,
1.405 doktorumuz yurt dışına gitti. O dönem ne oldu biliyor
musunuz? Cumhurbaşkanı Erdoğanın çok çok yanlış
olarak gördüğüm Giderlerse gitsinler. sözünü unutmadık. Evet,
Cumhurbaşkanının bu doktor düşmanlığını
anlayabilmiş değiliz ama bir gün gelecek Cumhurbaşkanı da
doktora ihtiyaç duyacak değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlarım, tekrar OECD verilerine
göre Türkiyede 100 bin kişiye düşen doktor sayısı 193.
Yunanistanda kaç biliyor musunuz? Arkadaşlar, 607. Rusyada 404,
Romanyada da değerli arkadaşlar, 293. Avrupada son
sıralardayız değerli arkadaşlar. Bu şekilde mi biz
çağ atlayacağız? Atlasak atlasak ancak çamur atlarız
arkadaşlar, bu yapıyla.
Dinleyin arkadaşlar, CHPli olarak, Cumhuriyet
Halk Partili olarak ve bir doktor olarak size çözümleri sıralıyorum,
aklınızı başınıza alın, beni dinleyin.
Örneğin, 1 numaralı çözüm: Birinci basamak sağlık
hizmetleri mutlak ve mutlak güçlendirilmeli arkadaşlar. Yani koruyucu
hekimlik çok çok önemli, hem ucuz hem de kolay.
Sevgili arkadaşlar, 2nci çözümüm: Muayene
sürelerindeki beş dakikalık mantıksız ve bilim
dışı uygulama hemen kaldırılmalı arkadaşlar.
Beş dakika ne demek muayene için?
Evet, Sayın Erdoğan'ın hayalim
dediği şehir hastanelerinin bir bataklık olduğunu, derhâl
bu bataklıktan çıkmamız lazım olduğunu söylemek
istiyorum. Buralarda hasta, zaten vatandaş değil arkadaşlar:
Müşteri! Evet, ayıptır arkadaşlar, bir MR randevusu için
şehir hastanesine gidin, aralık ayına gün veriliyor. Evet,
şehir hastanelerine çözüm ne? Kamulaştırılmalı,
kapatılan hastaneler de hemen açılmalı. Ankara Bilkent
Şehir Hastanesi için Ankara'da 6 tane büyük hastane kapatıldı.
Etlik'e açılacak hastane hâlâ açılmadı, 5 tane hastane de ora
için kapatılacak arkadaşlar.
Evet, sağlıkta 5inci çözümüm:
Ayrılan bütçe, merkezî bütçenin mutlak yüzde 10u olmalı
arkadaşlar. Sağlığa parasız erişim olmalı,
sağlıkta şiddet yasası tartışmasız bir
şekilde hemen çıkarılmalı. Geç kalınmış bir
malpraktis yasası var, hemen çıkarılmalı. Hekimler
üzerindeki baskı gitmeli, mobbing ve uzayan güvenlik araştırmaları,
soruşturmaları sona ermeli. Evet, arkadaşlar, tıp ve
tıpta uzmanlık eğitiminde nitelik çok çok önemli, öne
alınmalı. Hangi mantıkla, hangi akılla her ile tıp
fakültesi açılıyor, şaşırıyorum arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
SERVET ÜNSAL (Devamla) Evet, tekrar ediyorum, hangi
akılla, hangi mantıkla her ile tıp fakültesi açılıyor
öğretim üyesi olmadan, buna şaşırıyorum
arkadaşlar çünkü Ağrı'ya gittim, devlet hastanesinin 14 doktoru,
tıp fakültesinde öğretim üyesi olarak görünüyor. Arkadaşlar,
bakar mısınız komediye? Bu bir cinayettir arkadaşlar,
öğretim üyesi olmadan tıp fakültesi açılmaz; halkın
sağlığıyla oynanıyor.
Asistan hekimlere yükleniliyor. Arkadaşlar,
geçen sene Asistan hekim olarak 6.100 kişi alınacak. dendi, bu sene
12.294e çıktı, bakar mısınız? Aynı sayıda
hocalarla 2 misli asistanı nasıl eğiteceksiniz arkadaşlar?
Evet, bu saydığım çözümler
dışında önemli bir konu daha var. Bir sağlık
çalışanı olan ve bir gün önce öldürülen Veteriner Hekim Volkan
Laleyi rahmetle anıyorum. Değerli arkadaşlarım, veteriner
hekimler sağlık çalışanı sayılmalı.
Evet arkadaşlar, son sözüm olarak AKP döneminde
halk açlığa, sefalete mahkûm edildi. AKP ve saray
sağlığa zararlıdır diyorum, bitiriyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 323 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesinde geçen hâlinde ibaresinin
durumunda olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Habip
Eksik Kemal
Peköz Oya
Ersoy
Iğdır Adana İstanbul
Ali
Kenanoğlu Murat
Çepni
İstanbul İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Habip Eksikin.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HABİP EKSİK (Iğdır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Genel Kurulu, halklarımızı ve
canını dişine takarak, emek vererek
sağlığımızı, yaşamımızı
koruyan tüm sağlık emekçilerini selamlayarak konuşmama
başlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, hakikaten bu
sağlıkta şiddeti önleme yasa teklifi âdeta iktidarın
oyununa dönüşmüş durumda. Bakın, bugüne kadar 4 tane
değişiklik yapılmış; 2014te, 2018de, 2020de ve
2022de ama hiçbirisinde bu sağlıkta şiddeti önlemeye yönelik
bir sonuç alınamamış çünkü sağlıkta şiddetin
temel sebebi, AKP iktidarının sağlık hizmetiyle ilgili
yarattığı tablodur, oluşturduğu politikalardır;
neoliberal politikalarda ısrar, hastayı müşteri olarak görme ve
aynı zamanda sağlık emekçisinin emeğini görmeyen tablo,
sağlıkta şiddeti her geçen gün daha da
tırmandırdı.
2012 ve 2018 yıllarında yapılan bir
araştırmaya göre 68 bin tane sağlıkta şiddet
vakası oluşmuş, 2021de Sağlık Emekçileri
Sendikasının (SES) yaptığı bir araştırmaya
göre 316 sağlık emekçisi yaşamını yitirmiş;
hepsini buradan saygıyla anıyoruz, rahmetle anıyoruz.
Bu sağlıktaki şiddetin temel sebebi,
AKP iktidarının yürüttüğü yanlış politikalardır.
Aynı zamanda, AKP yöneticilerinin kullandığı
yanlış dildir, özellikle AKP Genel Başkanının sürekli
itham edici sözleri maalesef hekimlere yönelik, sağlık emekçilerine
yönelik ciddi anlamda sağlıkta şiddetin tırmanmasına
sebep olmuş, hekimlerimizin, sağlık emekçilerimizin
yaşamlarına dahi mal olmuştur. Hepimiz çok iyi
hatırlarız Hastanın cebinden doktor elini çeksin
İğne yaptırırsam öldürür, doktor iğne yaparsa öldürür
Giderlerse gitsin dili, maalesef sağlıkta şiddeti
tırmandırdı ve bugüne kadar getirdi. Hatta yerelde AKP
iktidarının yöneticilerinin uyguladığı şiddet,
sağlıktaki şiddetin temel nedenini oluşturdu. Eve kadar
doktoru, sağlık emekçilerini çağırma, tehdit etme,
liyakatsiz yöneticilerle yönetme neticesinde de yüzde 7ye varan özellikle
yöneticilerin oluşturduğu şiddet ortaya çıktı.
Bakın, bu Sağlıkta Dönüşüm
Programı dediğimiz AKP iktidarının getirdiği bu
program, maalesef sağlık emekçilerinin bugün emeklerinin
karşılığını almamasına sebep oldu. Bu
konularda özellikle sağlıkta şiddeti önlemeye yönelik ve
sağlıktaki politikaların oluşturulmasına yönelik
sağlık emekçilerinin, hekimlerin önerilerinin alınmaması;
bütün çözüm yollarının, çözüm yöntemlerinin hepsinin palyatif
kalmasına sebep olmuştur. Özellikle de sağlıkta
şiddeti yasayla, cezayla çözme anlayışı bu sorunu daha da
derinleştirmiştir.
Bakın, sağlık emekçilerinin kötü
çalışma koşullarıyla ilgili sorunları var. Özlük
haklarıyla ilgili sorunları var. Maaşla ilgili sorunları
var. Covid-19 hastalığının meslek hastalığı
sayılmamasıyla ilgili sorunları var. Kanun hükmünde
kararnamelerle, güvenlik soruşturmalarıyla işten atılma
korkusunun yaratılması sorunu var ve aynı zamanda
kışkırtılmış bir sistem olan performansa
dayalı sisteme dayalı olarak sürekli çalıştırılma
ve fazla mesai yaptırılma sorunları var. Ama maalesef AKP
iktidarı, bu sorunların hepsini ıskalıyor, hiçbirini
dikkate almıyor, hepsini kulak ardı yapıyor ve maalesef ama
maalesef sürekli, sağlıkta şiddeti önlemeye yönelik küçük
değişiklikler yaparak buradan göz boyama çalışıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HABİP EKSİK (Devamla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Oysaki yapılması gereken, hekimlerin ve
sağlık emekçilerinin dinlenilmesi ve bu konuda onlarla birlikte
politikaların oluşturulmasıdır. Daha üç ay önce bu
sıralara, bu Genel Kurula bir teklif geldi; sağlık emekçilerinin
maaşıyla ilgili bir düzenleme yapılması, emekliliklerinin
düzeltilmesiyle ilgili bir düzenleme yapılması önerildi ama AKP
iktidarı bu teklifi geri çekti, söz verdi, sözünü tutmadı. Bu
sağlıkta şiddeti önlemeye yönelik getirilen teklif de
şiddeti önlemeyecektir. Çünkü AKP iktidarının
yarattığı tablo, yürüttüğü neoliberal politikalar,
hastayı müşteri olarak algılaması, ilaç ve tıbbi
malzeme lobilerine para aktarma anlayışı devam ettikçe
sağlıktaki şiddet devam edecektir ve maalesef sağlık
emekçileri de doktorlar da şiddete uğrayıp
yaşamlarını belki dahi
Allah korusun, bununla karşı
karşıya kalacaklardır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
8inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup, işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Ceza Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin
çerçeve 8inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 8: 5237 sayılı Kanunun
123'üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde
eklenmiştir.
Israrlı takip
MADDE 123/A- (1) Israrlı bir şekilde;
fiziki olarak takip etme ya da haberleşme ve iletişim
araçlarını, bilişim sistemlerini veya üçüncü kişileri
kullanarak temas kurmaya çalışma suretiyle bir kimse üzerinde ciddi
bir huzursuzluk oluşmasına ya da kendisinin veya
yakınlarından birinin güvenliğinden endişe duymasına
neden olan faile bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Suçun;
a) Çocuğa
ya da aralarında aile bağı veya ilişkisi bulunup
bulunmadığına bakılmaksızın kadına
karşı,
b) Mağdurun
okulunu, iş yerini, konutunu, değiştirmesine ya da okulunu veya
işini bırakmasına neden olması,
c) Hakkında
uzaklaştırma ya da konuta, okula veya iş yerine yaklaşmama
tedbirine karar verilen fail tarafından işlenmesi halinde faile bir
yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Bu maddede düzenlenen suçun, çocuğa
karşı işlenmesi hariç soruşturulması veya
kovuşturulması şikâyete bağlıdır.
Aytun
Çıray Behiç
Çelik Orhan
Çakırlar
İzmir Mersin Edirne
Ayhan
Altıntaş Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Bedri
Yaşar
Ankara Adana Samsun
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Bedri Yaşarın.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin
8inci maddesi, ısrarlı takiple ilgili olmakla birlikte
ısrarlı takip konusunu müstakil suç kapsamına almaktadır.
Bunu önemli bir gelişme olarak değerlendiriyoruz ancak İYİ
Parti olarak teklifte gördüğümüz bazı eksiklikleri de dile getirmek
istiyorum.
Israrlı takipte ısrar kavramı,
hâkimin inisiyatifinde ve belirsiz. Burada ısrar kelimesi, tamamen keyfî
yoruma açıktır ve ısrarlı takibin gerçekleşmesi için
ciddi huzursuzluk oluşması gerekçe gösterilmektedir. Ciddi
huzursuzluktan kasıt nedir? Huzursuzluğun ölçüsü ne
olmalıdır? Cevabı tamamen hâkimin kararına
bırakılmıştır. Israrlı takipte altı aydan
iki yıla, nitelikli ısrarlı takipte bir yıldan üç yıla
kadar ceza maalesef caydırıcı değil. Kanun teklifine
ilişkin bir diğer konu da nitelikli ısrarlı takip hâlinde
bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasını öngörmesidir. Günümüzde
mahkemeler tarafından verilen cezalar ile infaz edilen cezalar arasında
önemli fark bulunmaktadır. Bugün biliyoruz ki üç yılın
altında ceza alanlar hapis dahi yatmamakta ve ertelemeye gitmekte ya da
adli kontrol şartıyla serbest bırakılmaktadır. Bu ceza
süresi yeterli değildir ve caydırıcı olmaktan uzaktır.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinde
gördüğümüz bir diğer husus ise kadın tanımında
yaşanan sorundur. Kanun teklifiyle kadına şiddetin önüne geçilme
çabası önemlidir ama bu teklifte ısrarlı takipteki kadın
tanımı belirlenirken ayrılık kararı verilen ya da
boşandığı eş kavramları
kullanılmaktadır. Bugün genç kızlarımız, maalesef, hiç
tanımadığı bir erkek tarafından takip edilerek yol
ortasında satırla doğranabilmektedir. Burada kadın
tanımlanırken aile bağına bakılmaksızın
kadına karşı uygulanan şiddet olmalıdır. Ancak
bu şekilde tüm kadınlarımızı kapsayan ve koruyucu
nitelik taşıyan bir kanun yapmış oluruz. Bu sayede, takip
edilen ve hayatta kalma korkusu yaşayan kadınlar evlerinden çıkmaktan
korkmaz, işe gitmekten, okula gitmekten vazgeçmezler.
Maalesef, Türkiye'de her 10 kadından 4'ü
şiddete maruz kalmaktadır. Kadın Cinayetlerini
Durduracağız Platformunun verilerine göre 2021 yılında 280
kadın öldürüldü, 217 kadın ise şüpheli şekilde ölü bulundu.
İlk dört ayda ise 97 kadın öldürüldü, ayrıca, 84 şüpheli kadın
ölümü tespit edildi. Öldürülen kadınların ölümü ya eşi ya
akrabası ya eski erkek arkadaşı ya eski eşi ya da
tanımadığı, onu takip eden kişiler tarafından
gerçekleştirildi. İşte, bu yüzden kanun teklifinde kadın
tanımı, aile bağına bakılmadan kadına işlenen
suç olarak yapılmalıdır. Kadın kadındır ve
ayrı tanıma tabi tutulmamalıdır.
Teklifte çocuklara karşı ısrarlı
takip düzenleniyor. Kanun teklifinde çocuğa karşı
ısrarlı takibin düzenlenmesi de gayet olumludur ancak suçun
çocuğa karşı işlenmesinde şikâyet aranması hususu
bize göre yanlıştır. Suç çocuğa yönelik
işlendiğinde resen soruşturma başlatılmalı,
burada çocuğun ya da ailesinin şikâyeti aranmamalıdır.
Ailenin temeli kadındır. Değerli
milletvekilleri, Türk töresinde aile düzenine büyük önem verilmektedir;
kadınlarımız en kutsal varlıklarımızdır,
baş tacımızdır, çocuklar ise dünya hayatının
süsüdür. Kadınlarımızı ve çocuklarımızı
korumak devletin birinci görevidir. Kadınlarımıza ve
çocuklarımıza sokakta korkmadan gezebileceği, çekinmeden iş
yerlerine gidebileceği, gerçekten devletin sorumluluğunda
olduklarını hissedebilecekleri, hayatlarını özgürce
sürdürebilecekleri bir Türkiye oluşturmamız gerekiyor. Sayın
Genel Başkanımız Meral Akşenerin de ifade ettiği
gibi, gelin, çirkin zihniyetleriyle kadına ve çocuğa şiddeti
meşrulaştıran kişilerle olan mücadelemizden asla
vazgeçmeyelim. İnşallah, bu kanun yürürlüğe girdiği andan
itibaren Türkiye'de kadın cinayetlerini de son kez görürüz, son kez yaşarız,
son kez bu kanunları çıkarmaya ihtiyaç duyarız diyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 323 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesiyle 5237 sayılı
Kanuna eklenmesi öngörülen 123/A maddesinin (1)inci fıkrasındaki
altı aydan iki yıla kadar ibaresi iki yıldan dört yıla
kadar şeklinde,
(2)nci fıkrasının (c) bendindeki
bir yıldan üç yıla kadar ibaresi üç yıldan beş yıla
kadar şeklinde
(3)üncü fıkrasındaki şikâyete
bağlıdır ibaresi resen yapılır şeklinde
değiştirilmiş ve (2)nci fıkranın (a) bendindeki
ayrılık kararı verilen veya boşandığı
eşe karşı ibaresi toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden
kaynaklı kadına karşı ibaresiyle
değiştirilmiş ve (2)nci fıkraya aşağıdaki
bent eklenmiştir.
(d) Dil, ırk, milliyet, cinsel yönelim, siyasi
düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından
kaynaklanan nefret nedeniyle
Oya
Ersoy Habip
Eksik Ali
Kenanoğlu
İstanbul Iğdır
İstanbul
Kemal
Peköz Murat
Çepni
Adana
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın Oya
Ersoyun.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
OYA ERSOY (İstanbul) Sayın Başkan,
evet, ısrarlı takip, yıllardır kadın hareketinin Suç
sayılmalıdır. dediği, üstelik 6284 sayılı
Yasada suç olarak tanımlandığı hâlde TCKde
karşılığı olmadığı için on
yıldır suç olarak kabul edilmeyen bir madde bu teklifin 8inci
maddesiyle TCKde özel bir suç olarak düzenleniyor. Ama ne yapılıyor?
Teklifle 6284 sayılı Yasaya hiçbir atıfta bulunulmuyor. Peki,
neden? Özellikle bundan kaçınılıyor. Neden? Çünkü 6284te tek
taraflı ısrarlı takip kavramıyla bir eril şiddet türü
olarak ısrarlı takip tanımlanıyor ve siz bundan
kaçıyorsunuz. Getirdiğiniz teklifte ısrarlı takip deyip
geçiyorsunuz çünkü siz kadına yönelik şiddetin
varlığını, cinsiyet temelli bir suç olduğunu ve
kaynağının toplumsal cinsiyet eşitsizliği
olduğunu ideolojiniz gereği yok saymak istiyorsunuz. Peki, bunun
sonucunda ne olacak, farkında mısınız? Kanunun asıl
hedefi -sözde- şiddet altındaki kadını korumak olması
gerekirken uyanık erkekler için tedbir kararları
çıkarılmaya başlanacak. Üstelik bu da ilk değil,
yıllardır, on yıldır kadınlar bu konuda korunmazken o
kayyum Boğaziçi Rektörü var ya, uyanık Rektör; 14 üniversite
öğrencisi hakkında sırf demokratik bir üniversite istediği
için ısrarlı takip nedeniyle koruma kararı çıkardı,
biliyor musunuz? İşte, bunu, şu an uygulamada bir genel uygulama
hâline getireceksiniz.
Teklifte ısrarlı takip suçunun
oluşması için failin fiillerinin mağdurda ciddi bir huzursuzluk
oluşturması gerekiyor. Ne bu ciddi huzursuzluk? Kim karar verecek
buna? Erkek egemen yargı karar verecek. Suçun temel cezası altı
aydan iki yıla kadar hapis olarak belirlenmiş, İnfaz Kanununa
göre yatarı olmayan bir ceza yani bu. Yani siz, bu teklifle, bir erkek
şiddeti biçimi olarak ısrarlı takip suçunu düzenlemediğiniz
gibi cezasız da bırakıyorsunuz. 6284te on yıldır suç
olarak tanımlandığı hâlde TCKde
tanımlanmadığı için erkek failler yıllardır
cezasızlıkla ödüllendiriliyor. Biliyor musunuz, ısrarlı
takip suç sayılıp da önlemler alınsaydı bugüne kadar ne
olurdu?
Bir, Cemal Metin Avcı tarafından hem
fiziksel hem de sosyal medyadan takip edilerek bir araya gelmeye zorlanan ve
karşı karşıya geldiği gün katledilen Pınar
Gültekin yaşayacaktı mesela.
İki, Bir bıçak darbesinde
öldürebileceğim kişileri aradım. diyen Özgür Arduç
tarafından takip sonucu katledilen Ceren Özdemir yaşayacaktı.
Üç, Gökhan Argın tarafından istismara
uğrayan, tehdit edilen, korkutulan ve katilin ısrarlı takibi
nedeniyle yaşamına son verilen Aleyna Ağgül
yaşayacaktı.
Dört, altı ay önce
boşandığı ve hakkında hakaret, tehdit ve basit
yaralama nedeniyle 23 kez şikâyette bulunduğu eski eşi
tarafından sokakta katledilen Ayşe Tuba Arslan yaşayacaktı.
Bütün kadınlar burada, bunlar sadece örnek.
Evet, ısrarlı takip, sistematik eziyet ve
işkence suçudur ve kadınların yaşam hakkına ciddi
tehdit oluşturuyor ve bu nedenle kişilerin huzur ve sükûnunu bozma
kavramına sığdırılamayacak bir suçtur. Hem Ceza
Yasasının 96ncı maddesinin hem 6284 sayılı
Yasanın özüne referansla yeniden düzenlenmeli ve dolayısıyla,
bu suç için 96ncı maddedeki iki ila beş yıl hapis cezası
uygulanmalıdır. Israrlı takip suçu hakkındaki
soruşturma asla şikâyete bağlı tutulamaz, tekrarlanan ve sistematik
bir davranış hâlini almış bir şiddet suçudur, o
nedenle kamu davası konusu olması gerekir.
Nitelikli hâl düzenlemesine gelince,
ısrarlı takip suçunun yalnızca çocuğa ya da
ayrılık kararı verilen veya boşanılan eşe
karşı işlenmesi durumunda nitelikli hâl olarak düzenlenmesi, kadınların
resmî nikahlı olmadıkları partnerlerinden, aile bireylerinden ya
da daha önce hiç tanımadıkları ve
karşılaşmadıkları kişiler tarafından
gördükleri şiddeti kapsam dışında bırakmak medeni hâl
ayrımcılığıdır. Kadınlara yönelik
işlenen ısrarlı takip suçunda nitelikli hâllerin
kadınların geleneksel rollerine atıfla belirlenmesi asla kabul
edilemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın, buyurun.
OYA ERSOY (Devamla) İstanbul Sözleşmesi
der ki: Şahsın kendisini güvende hissetmesini önleyecek şekilde
korkutacak, kasıtlı bir biçimde tekrarlanan tehditkâr
davranışlar suçtur ve devletler sözleşme uyarınca
belirlenen suçları ciddiyetlerini dikkate alarak etkili,
orantılı ve caydırıcı cezalarla cezalandırılması
için gerekli yasal ve diğer tüm tedbirleri almakla yükümlüdür. Evet, siz
bundan kaçıyorsunuz. İstanbul Sözleşmesinden asla
vazgeçmiyoruz, İstanbul Sözleşmesini uygulayın. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 323 sıra
sayılı Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 8inci maddesiyle 5237
sayılı Türk Ceza Kanununa eklenen 123/A maddesindeki suretiyle
ibaresinin yoluyla şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Alpay
Antmen Hüseyin
Yıldız Zeynel
Emre
Mersin Aydın İstanbul
Rafet
Zeybek Ali
Şeker Candan
Yüceer
Antalya İstanbul Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Candan Yüceerin.
Buyurun Sayın Yüceer. (CHP
sıralarından alkışlar)
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; keşke bu kanun teklifini
hazırlayanlar milyonlarca insanın ibretle izlediği Bergen
filmini izleyebilselerdi. Belki o zaman biraz akıllar başa gelirdi,
belki biraz empati yapılırdı, belki cinsiyet
eşitliğini toplumun normali hâline getiremediğimiz sürece bir
arpa boyu bile ilerleyemeyeceğimizi, böylesi gelen her teklifin suya
atılan taş gibi dibe saplanıp kaybolacağını
anlarlardı. Belki de anlamazlardı çünkü sonuçta İstanbul
Sözleşmesinden çekilenler ile bu önümüze gelen teklifi getirenler, bu
göstermelik teklifi getirenler aynı kişiler.
Bu teklif, kadına ve sağlık
çalışanlarına yönelik şiddetin çok ağır
şartlara ulaştığı dönemde İstanbul
Sözleşmesinden çıktık, 6284ü unuttuk, işte, Medeni Kanunu,
nafakayı ve sağlık çalışanlarını hedefe
koyduk ama Sorunla ilgileniyoruz, çözmeye çalışıyoruz.u
gösterme yoluyla eleştirilerin önüne geçmeye ve zevahiri kurtarmaya çaba
göstermek için hazırlanan bir teklif ama arkadaşlar, düzenlerken
düzeltmiyorsunuz. Müjde diyerek, reform diyerek önümüze getirilen bu teklif
ne eril şiddetin tanımını yapıyor ne toplumsal
cinsiyet eşitliği diyebiliyor ne kadın cinayeti diyebiliyor ne
eril şiddetin sebeplerini ortaya koyabiliyor ne 6284e ne de Şiddeti
Önleme Eylem Planına atıf yapabiliyor. Şiddetin sebebinin
toplumsal cinsiyet eşitsizliği olduğunu belirtmeden,
teşhisi doğru koymadan nasıl sonuç alacaksınız,
nasıl sorunu çözeceksiniz? Cezaların alt sınırında
sadece göstermelik artırımlara giderek, mevzuatta olan ama
uygulanmayan ısrarlı takibi kanuna yazarak, maalesef, sorunları
çözemezsiniz, reform yapamazsınız. Şiddetsiz bir toplum ancak ve
ancak eşitlikçi, önleyici ve koruyucu politikalarla olur. Eğer
zihniyet değişmezse maalesef hiçbir şey değişmez.
Teklifin öne çıkarılan maddelerinden biri
Türk Ceza Kanununun 62nci maddesi; hemen hemen tüm kadına yönelik
şiddet vakalarında kullanılan takdiri indirim maddesini
düzenliyor. Failin fiilden sonraki ve yargılama süresindeki
tavırlarında artık somut pişmanlık ve samimi
pişmanlık ibaresi aranacak. Çocuklarının gözü önünde
boğazı kesilen kadınlar
Elli yerinden bıçaklamış
katil ama, sonra Üzgünüm, pişmanım, keşke yapmasaydım.
dedi diye, yarasının üzerine bastı diye, ambulans
çağırdı diye indirim alacak. Allah aşkına, hangi özür,
hangi pişmanlık annelerini çocuklarına, çocuklarını da
annelerine geri getirebilir? (CHP sıralarından alkışlar)
Kadına ve çocuklara karşı işlenen suçlarda
kanunlarımızda hâlâ indirim maddelerinin olması utanç verici
maalesef.
Öte yandan, madde gerekçelerinde hâlâ, işte,
yok, failin geleceği, yok, failin geçmişi, failin eğitimi,
yaşı gibi diğer indirimler korunuyor. Korunan bir madde de
kadına yönelik şiddette, kadın cinayetlerinde en çok uygulanan
haksız tahrik indirimi yani erkeklik indirimi Erkekliğime hakaret
etti, kadınlık görevlerini yerine getiremedi, beni aldattı.
gibi. Bu indirimlere hiç kimse dokunmamış. Bol kepçeden
dağıtılan bu indirimler kadına yönelik şiddeti,
kadın cinayetlerini meşrulaştırıyor. Türkiyede
erkeklerin bu indirimlerle, maalesef, âdeta ödüllendirildiği
sayısız kararlar var. İşte, en sonu Bursada
boşandığı eşi Fatma Gökceyi 5 bıçak darbesiyle
öldüren İlhan Gökce, eski eşinin erkekliğine laf ettiğini
söyleyerek ilk önce haksız tahrik indiriminden, sonra da Savunulacak bir
yan yok, keşke yapmasaydım. dediği için de iyi hâlden,
maalesef, indirim aldı. Bizim bu indirimleri kaldırmamız
lazım. Af gibi, indirim gibi kararların özellikle kadınlara ve
çocuklara işlenen suçlarda kapsam dışı
bırakılması lazım.
Maddede üzerinde konuştuğum, teklifte en
önemli yenilik olarak gösterilen bir diğer şey, ısrarlı
takibin Ceza Kanununda ayrı bir suç olarak tanımlanması
övünülerek anlatılıyor ama buradan sormak istiyorum: Peki, on
yıldır unuttuğumuz mevzuata ne diyelim?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
CANDAN YÜCEER (Devamla) 6284 sayılı
Kanunun 1inci maddesinde ve uygulama yönetmeliğinde olan ama
uygulanmayan, bugüne kadar yok sayılan, benim de iki buçuk yıl önce
kanun teklifi verdiğim ısrarlı takip
Hâlâ bu yasal boşluk
doldurulmadı. On yıl böyle geçti, böyle geçtiği için, maalesef,
mevzuatta olup görmezden gelindiği için on binlerce kadın mağdur
edildi. Eziyet suçu bu madde bağlamında ısrarlı takip
olarak değerlendirilmediği için de maalesef binlerce kadın
hayattan koparıldı. Bizler ısrarlı takibin aslında
kötü niyetin bir göstergesi olduğunu biliyoruz, kadına yönelik
şiddetin, cinayetlerin birçoğunda, cinsel suçların
birçoğunun başlangıcında ısrarlı takip
olduğunu biliyoruz ama verilen cezalar, maalesef, ceza ertelemesi
kapsamında olan cezalar ve maalesef yatarı olmadığı
için de caydırıcılığı olmayan, tam tersi
cezasızlık algısını da pekiştirecek şeyler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CANDAN YÜCEER (Devamla) Ayrıca, eski eş
ve eş olduğunda ancak cezalar artırılıyor, bu
şekliyle de olmayacaktır. Bu tür göstermelik düzenlemelerin
uygulanmasının kadınlara bir faydası yok. Yapılacak
tek şey, 11inci yılını kutladığımız ve
Nice yaşlara. dediğimiz İstanbul Sözleşmesinin bir an
önce uygulanmasına ihtiyacımız var.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.55
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir),
Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 89uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
Candan Yüceer ve arkadaşları
tarafından 8inci madde üzerine verilen önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 8inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
323 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, 327 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
2.- Denizli Milletvekili Nilgün Ök ve 45
Milletvekilinin Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 655
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4389) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 327)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, 127 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun İslam İşbirliği Teşkilatı Polis
İşbirliği ve Koordinasyon Merkezi Tüzüğünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2034) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 127)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için, 12 Mayıs 2022
Perşembe günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.01