TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
90ıncı
Birleşim
12
Mayıs 2022 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- YOKLAMALAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili Serkan Bayramın, Engelliler Haftasına ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Elâzığ
Milletvekili Zülfü Tolga Ağarın, mesleki ve teknik eğitime
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Ankara Milletvekili Nevin
Taşlıçayın, 14 Mayıs Eczacılık Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli
İşler
1.- Başkanlıkça,
Genel Kurulu ziyaret eden Kayseri Talas Sahra Galip Özsan Ortaokulu 7nci
sınıf öğrencilerine Hoş geldiniz. denilmesi
2.- Başkanlıkça,
görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan
Avusturya Parlamentosu Avusturya-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu
Başkanı Nurten Yılmaz ve beraberindeki heyete Hoş
geldiniz. denilmesi
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Mustafa Şentop ve beraberindeki Parlamento heyetinin
Azerbaycan Millî Meclis Başkanı Sahibe Gafarovanın vaki
davetine icabetle Azerbaycanda düzenlenecek olan Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi (EİTPA)
3üncü Genel Konferansına katılmasına ilişkin tezkeresi
(3/1957)
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebinin, Hemşireler Gününe ilişkin
açıklaması
2.- Konya Milletvekili
Abdulkadir Karadumanın, Diyanet İşleri
Başkanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Kuran
kurslarındaki fahri öğreticilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
3.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, 10-16 Mayıs Engelliler Haftasına
ilişkin açıklaması
4.- Bursa Milletvekili
Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Bursada depreme
dayanıksız olduğu için yıkılan, kapatılan
okullara ilişkin açıklaması
5.- Mersin Milletvekili Olcay
Kılavuzun, düşük faizli konut kredisi kampanyasını
birtakım vurgun çetelerinin fırsata dönüştürme çabalarına
ilişkin açıklaması
6.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, Edirnenin Keşan ilçesi Yenimuhacir ve
Beğendik beldelerindeki okulların statüsüne ilişkin
açıklaması
7.- Hatay Milletvekili Mehmet
Güzelmansurun, yeni e-pasaporta ilişkin açıklaması
8.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, Genel Kurulda görüşülen 323 sıra
sayılı Kanun Teklifinden beklentisine ilişkin
açıklaması
9.- Adana Milletvekili
Burhanettin Bulutun, Kredi ve Yurtlar Kurumunun verdiği katkı ve
öğrenim kredisinin geri ödeme şartlarının zorluğuna
ilişkin açıklaması
10.- Sivas Milletvekili
Semiha Ekincinin, valiler kararnamesine ve Ziraat Türkiye Kupasında
finale çıkan Demir Grup Sivasspora başarılar dilediğine
ilişkin açıklaması
11.- Şırnak
Milletvekili Hüseyin Kaçmazın, Şerzan Kurt ile Leyla
Kasımı ölüm yıl dönümlerinde saygı ve minnetle
andığına ilişkin açıklaması
12.- Aydın Milletvekili
Süleyman Bülbülün, AKP iktidarının uyguladığı
tarım politikalarının çiftçileri zor durumda
bıraktığına ilişkin açıklaması
13.- Uşak Milletvekili
İsmail Güneşin, Hemşireler Haftasına, Engelliler
Haftasına ve 14 Mayıs Eczacılar Gününe ilişkin
açıklaması
14.- Mersin Milletvekili
Cengiz Gökçelin, hububat alım fiyatlarının derhâl
açıklanması gerektiğine ilişkin açıklaması
15.- Denizli Milletvekili
Gülizar Biçer Karacanın, Denizlili sanayicilerin EXIMBANK kredi
kaynaklarının artırılmamasından duydukları
kaygıya ilişkin açıklaması
16.- Mersin Milletvekili
Zeynep Gül Yılmazın, AK PARTİ hükûmetlerinin engelli
vatandaşlara sağladığı imkânlara ilişkin
açıklaması
17.- Adana Milletvekili
Ayşe Sibel Ersoyun, 12-18 Mayıs Hemşireler Haftasına
ilişkin açıklaması
18.- Adana Milletvekili Orhan
Sümerin, saray iktidarının mülteci ve sığınmacı
politikalarına ilişkin açıklaması
19.- Adana Milletvekili Ayhan
Barutun, orman köylülerinin yaşadığı mağduriyete
ilişkin açıklaması
20.- Hatay Milletvekili
İsmet Tokdemirin, buğday taban fiyatının
açıklanması gerektiğine ilişkin açıklaması
21.- Adana Milletvekili
Müzeyyen Şevkinin, Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığının 2 Mart-12 Nisan tarihleri arasında
personel alımındaki mülakatlara ilişkin açıklaması
22.- Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycanın, 12-18 Mayıs Hemşireler
Haftasına ilişkin açıklaması
23.- Bursa Milletvekili
Mustafa Hidayet Vahapoğlunun, Sultan I. Kılıç Arslana
şahsiyetine uygun bir anıt mezar yapılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
24.- Balıkesir
Milletvekili Fikret Şahinin, Hemşireler Gününe ilişkin
açıklaması
25.- Muğla Milletvekili
Mürsel Albanın, Muğladaki kamu lojmanlarının
satışının durdurulması gerektiğine ilişkin
açıklaması
26.- Mersin Milletvekili
Hacı Özkanın, 10-16 Mayıs Engelliler Haftasına
ilişkin açıklaması
27.- Tekirdağ
Milletvekili İlhami Özcan Aygunun,
Sıvılaştırılmış Petrol Gazları
Piyasası Kanunu kapsamında getirilen yeni yükümlülüklere ilişkin
açıklaması
28.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, Hemşireler Gününe ilişkin
açıklaması
29.- Samsun Milletvekili
Erhan Ustanın, İstanbul Sultanbeylide meydana gelen trafik
kazasında şehit olan Polis Memuru Hüseyin Dumana Allahtan rahmet,
yaralanan Polis Memuru Gökmen Baykaraya da acil şifalar dilediğine;
12 Mayıs Dünya Hemşireler Gününe, güvenlik korucularının
talep ve sorunlarına, Hükûmetin makul bir mizaha bile tahammül
edemediğine, Anadolu Ajansının yaptığı haberlere,
kontrolsüz ve denetimsiz göç sonucu ülkemize sığınan
Suriyelilerin sebep olduğu sorunlara ve bu konunun Mecliste özel bir
oturumda ele alınması gerektiği çağrısını
tekrarladığına ilişkin açıklaması
30.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, İstanbul Sultanbeylide meydana gelen trafik
kazasında şehit olan Polis Memuru Hüseyin Dumana Allahtan rahmet
dilediğine, Türk Dil Bayramına, 12 Mayıs Dünya Hemşireler
Gününe ve uluslararası müsabakalarda başarı gösteren
sporcularımızı tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
31.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Şerzan Kurt ile Leyla
Kasımı ölüm yıl dönümlerinde saygı ve minnetle
andığına, Hemşireler Gününe, 13 Mayıs Soma
faciasına, devam eden müzik yasağına ve yasa dışı
dinlemelere ilişkin açıklaması
32.- Sakarya Milletvekili Engin
Özkoçun, 12 Mayıs Hemşireler Gününe ve kadınlara ne
yapmaları gerektiğini söyleme cesaretinde bulunan
anlayışın kadınların üstün cesareti
karşısında yok olup gideceğine ilişkin
açıklaması
33.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul
Sultanbeylide meydana gelen trafik kazasında şehit olan Polis Memuru
Hüseyin Dumana Allahtan rahmet, yaralı Polis Memuru Gökmen Baykaraya da
acil şifalar dilediğine; valiler kararnamesine, 12 Mayıs Dünya
Hemşireler Gününe, temmuz ayına kadar 3600 ek göstergeye
ilişkin düzenlemenin gerçekleştirileceğine, iktidar olarak halka
söz verdikleri her şeyi birer birer yerine getirdiklerine, 14 Mayısta
Rize-Artvin Havalimanının açılışının yapılacağına,
2023 yılı seçimlerinin çok önemli olduğuna ve bu seçimleri yine
AK PARTİ ve Cumhur İttifakı olarak kazanacaklarına
ilişkin açıklaması
34.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Başkanı
Canan Kaftancıoğlunun attığı tweetlerden
dolayı yargılandığı mahkeme kararının Yargıtay
tarafından onanmasına ilişkin açıklaması
35.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul
İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu hakkında verilen
kararın kabul edilemez olduğuna ilişkin açıklaması
36.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Sakarya Milletvekili Engin
Özkoç ve Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
37.- Samsun Milletvekili
Erhan Ustanın, iktidarın tüm vatandaşların adil
yargılanacağı bir ortamı oluşturmak zorunda
olduğuna ve 323 sıra sayılı Kanun Teklifine, kadına
ve sağlık çalışanına karşı şiddeti
önlemede yetersiz olduğundan dolayı ret oyu vereceklerine ilişkin
açıklaması
38.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, 323 sıra
sayılı Kanun Teklifinin hayırlı ve uğurlu
olmasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ Parti
Grubunun, Grup Başkan Vekili Samsun Milletvekili Erhan Usta
tarafından, EYT sorununun tüm yönleriyle incelenip yaşanan
mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla 12/5/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12
Mayıs 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu ve arkadaşları
tarafından, Türkiyede iş sağlığı ve
güvenliği alanında eksikliklerin tespit edilebilmesi ve bunlara çözüm
bulunması amacıyla 12/5/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12
Mayıs 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, eczacıların yaşadıkları
sorunların ve ilaca erişimde karşılaşılan
sorunların araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/5737) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Mayıs 2022 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Ankara Milletvekili
Lütfiye Selva Çam ve 109 Milletvekilinin Türk Ceza Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/4290) ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporlarının (S. Sayısı: 323)
2.- Denizli Milletvekili
Nilgün Ök ve 45 Milletvekilinin Bankacılık Kanunu ile Bazı
Kanunlarda ve 655 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4389) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 327)
3.- Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun İslam İşbirliği
Teşkilatı Polis İşbirliği ve Koordinasyon Merkezi
Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi (2/2034) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
127)
VIII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Zonguldak Milletvekili
Deniz Yavuzyılmazın, taşınmaz edinimi yoluyla Türk
vatandaşlığı kazanan kişi sayısına
ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlu'nun cevabı (7/63099)
12 Mayıs
2022 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE
(Adıyaman), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
----0----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 90ıncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz Engelliler Haftası münasebetiyle söz isteyen İstanbul
Milletvekili Serkan Bayrama aittir.
Buyurun Sayın Bayram.
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili Serkan Bayramın, Engelliler Haftasına
ilişkin gündem dışı konuşması
SERKAN BAYRAM (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz; yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün, biliyorsunuz, bir
valiler kararnamesi yayımlandı -hayırlı uğurlu olsun-
ve ilk başörtülü kadın Valimiz Kübra Hanım Afyonkarahisara
atandı. Yine, geçmişte görev yapan, şu anda da mevcut Beykoz
Kaymakamımız Esengül Hanım başörtülü. Yine, engelli
kardeşlerimizden Fatma Hanım Bakan Yardımcısı olarak
atanmıştı. Bu ilkleri bizlere, ülkemize, milletimize
yaşatan Sayın Cumhurbaşkanımıza ve partimize
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar) Yine, inşallah, bundan sonra da aramızda engelli
valimizi, engelli büyükelçimizi, engelli rektörümüzü de göreceğiz.
Engellilerin önündeki engeli
kaldıran, engelli kardeşlerimizin hâkim, savcı
olmasının önünü açan, görme engellilerimizin tek başına oy
kullanmasının önünü açan, bununla ilgili yasal düzenlemeyi yapan yüce
Meclisimize, bütün partilerimize ve milletvekillerimize de teşekkür
ediyorum.
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Bravo, helal olsun.
SERKAN BAYRAM (Devamla)
Malumunuz, ülkemiz ve dünyamız ciddi bir pandemi yaşadı ve
pandeminin sonucunda da ekonomik türbülans, sosyolojik değişim ve
psikolojik travma görüldü. Bu süreci birlik ve beraberlikle el ele vererek hep
beraber atlatacağız inşallah. Yine, bu birlik ve
beraberliğin timsali olan engelli kardeşlerimiz
Bu hafta Engelliler
Haftası olması münasebetiyle de önem arz ediyor. Tohum toprağın
bağrına, engelliler de topluma emanettir. Önemli olan baş
gözüyle görmek değil; kalp gözüyle, gönül gözüyle görmektir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Bravo!
SERKAN BAYRAM (Devamla) Dün
yüreklerimizi kabartan, bayrağımızı dalgalandıran
millî güreşçimiz, engelli kardeşimiz Mehmet Ali Yiğit
güreşte altın madalya kazandı; yine, ressam ve millî yüzücümüz
Yusuf Akgün; yine, Türkiye'nin ilk uzay mühendisi Turgay Karakaş
-SİHAların da beynidir- bu kardeşlerimiz engelli ama
fırsat verince neler yapılabileceğini milletimize,
insanımıza göstermiştir. Biz hep söylüyoruz, devlet elle, ayakla
yönetilmez; gençlerimize, engellilerimize, kadınlarımıza
fırsat verelim, önünü açalım ve el birliğiyle ülkemizi de
şaha kaldıralım, yirmi yılda yapıldığı
gibi. (AK PARTİ ve MHP sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar)
Sözlerime görme engelli bir
kardeşimin yürek yakan bir mektubu, bir şiiriyle de veda
edeceğim: Ben doğduğumda her yer karanlıktı; annemin
gözlerini göremedim, başımı koyduğum yastığa işlenen
çiçek dallarını göremedim, oyuncaklarımı göremedim,
pencerenin pervazına konan kuşları da evet dünyayı da
göremedim.
Önemli olan baş gözü
değil, gönül gözü açık olan insanlarımız diyorum, ülkemiz
diyorum, milletimiz diyorum; hepinize şükranlarımı sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; MHP
sıralarından alkışlar)
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Çeşitli İşler
1.-
Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Kayseri Talas Sahra Galip
Özsan Ortaokulu 7nci sınıf öğrencilerine Hoş geldiniz.
denilmesi
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Kayseri Talas Sahra Galip Özsan Ortaokulu 7nci
sınıf öğrencileri Genel Kurula ziyarete geldiler. Hoş
geldiniz. diyorum çocuklara. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
2.-
Elâzığ Milletvekili Zülfü Tolga Ağarın, mesleki ve teknik
eğitime ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN Gündem
dışı ikinci söz, mesleki ve teknik eğitim hakkında söz
isteyen Elâzığ milletvekili Zülfü Tolga Ağara aittir.
Buyurun Sayın Ağar.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ TOLGA AĞAR
(Elâzığ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
mesleki teknik eğitim konusunda görüş ve önerilerimi arz etmek için
gündem dışı söz aldım. Bu vesileyle sözlerimin başında
Gazi Meclisimizi, aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Sanayi Devriminden sonra ülkelerin ve ülke ekonomilerinin gücünü belirleyen
temel unsur sayısal üstünlüktü yani ne kadar çok bilek gücüne sahipseniz
üretiminiz de o kadar çok oluyordu. Üretim süreçlerinde otomasyonun girmesi,
hizmet sektörlerinin ağırlığının artmasıyla
birlikte sayısal üstünlük tek başına bir anlam ifade etmemeye,
buna vasıf ve uzmanlaşma da eklenmeye başlamıştır.
Yani ekonomiye dinamizm ve verimlilik katacak nitelikli belli iş
kollarında uzmanlaşmış iş gücü, bir ülkenin
ekonomisinin gücünü ve gelişme dinamiğini belirleyen temel unsurlar
hâline geldi. Bu sebeple veya şu sebeple Türkiye maalesef 1900lü
yılların ilk yarısında mesleki eğitimde
yarışmak istediği ligdeki ülkeler grubunun gerisinde kaldı.
2002 yılından bu yana AK PARTİ hükûmetleri Türkiye'nin mesleki
eğitimde kaybettiği zamanı telafi etmek gayretindedir.
Ülkemiz
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
liderliğindeki son yıllarda mesleki ve teknik eğitimde
seferberlik ilan etti. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Bu çerçevede Mesleki Eğitim ve Öğretim Sisteminin
Güçlendirilmesi Projesi 2005 yılında hayata geçirildi. Alan ve dal
tanımlamaları mesleki formasyondaki değişime ayak uyduracak
ve gelecekteki önemi artıracak uzmanlık ihtiyaçları göz önünde
bulundurularak yeniden tanımlanmıştır. Proje
kapsamında mesleki teknik eğitim kurumlarında eğitim gören
öğrencilere haftada dört güne varacak şekilde işletmelerde
mesleki eğitim imkânı sağlanması, yurt dışı
işletmelerde beceri eğitimi ve staj imkânlarından binlerce
öğrencinin istifade etmesi, mesleki eğitim kurumlarından mezun
olup kendi işini kurmak isteyen gençlere faizsiz KOSGEB kredisi verilmesi
ve hibe programları uygulanması gibi mesleki eğitimi özendirecek
tedbirler hayata geçmiştir.
Organize sanayi bölgelerinde
açılan mesleki eğitim kurumları ile işletmelerin süreç
ortaklığının daha da pekiştirilmesi için
geçtiğimiz yıl Millî Eğitim Bakanlığımız ile
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız çok önemli bir iş
birliğine imza attılar. Bu iş birliğinin sonucunda 251 okul
organize sanayi bölgeleriyle, 4 okulumuz da sanayi siteleriyle
eşleştirildi yani bu iş birliğiyle eğitim
faaliyetlerinin daha çok okul sırası ve okuldaki atölyeler yerine
bizzat işin içinde yürütülmesinin önü açıldı. Mesleki
eğitime yönelik bu özendirici teşvik ve yaklaşımın
sonucunu rakamlar da teyit etmektedir. 2002 yılında mesleki
eğitim verebildiğimiz öğrenci sayısı 938.600dü yani 1
milyonu bulmuyordu. Hâlen devam eden eğitim yılındaki mesleki
teknik eğitim kurumlarımızda ülke ekonomisine
uzmanlıkları, becerileri, vasıflarıyla katkı vermeye
hazırlanan öğrenci sayımız 1 milyon 530 bin seviyesine
ulaşmıştır. Yani yirmi yılda mesleki eğitim alan
öğrenci sayısı yüzde 62 oranında yükselmiştir.
Ortaöğretim düzeyindeki mesleki eğitim alan öğrencilerimizin
oranı ise toplam öğrenci sayısı içinde yüzde 35i
aşmıştır.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizin hedeflerine ulaşması için mesleki eğitimin hayati
önemde olduğunu biliyoruz. Hem nicelik hem de nitelik olarak mesleki
eğitim almış öğrencilerimizin, gençlerimizin
sayısını ekonomimize yeni bir ivme katacak seviyeye
ulaştırma konusunda kararlıyız. Mesleki eğitim
almış ve ilk defa işbaşı yapacak olan ile genel
eğitimden geçmiş çalışanların işletmeye katkı verme süreçleri arasında ciddi bir
uçurum vardır. Nitekim, Doçent Doktor Mustafa Durmanın makalesinde
yer alan hesaplamaya göre, mesleki öğretimdeki yüzde 1lik
artışın gayrisafi yurt içi hasılayı binde 5,2
artırdığı belirtilmiştir. Ülkemizde mesleki
eğitim alan öğrencilerin iş gücüne katılım
oranları ülkemiz ortalamasının yüzde 15 üstünde, maaş
ortalamaları da yüzde 30 seviyesindedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ZÜLFÜ TOLGA AĞAR
(Devamla) Değerli milletvekilleri, mesleki ve teknik eğitimi hem
ülkemizin hem de dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer
alabilmesi hem de gençlerimizin eğitimlerini tamamlar tamamlamaz istihdama
katılabilmeleri, kendi başlarına ekonomik olarak ayakta dururken
ülkemizin ekonomisine de katkı verebilmeleri açısından son
derece önemli gördüğümüzü ifade ederek sözlerime son verirken mesleki
eğitimde seferberlik ilan eden Sayın Cumhurbaşkanımıza
bir daha şükranlarımızı sunuyor, Millî Eğitim
Bakanımıza ve Sanayi ve Teknoloji Bakanımıza eğitime
gösterdikleri duyarlılık sebebiyle çok teşekkür ediyorum.
Yüce Meclisi ve sizleri
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı üçüncü söz, 14 Mayıs Eczacılık Günü
münasebetiyle söz isteyen Ankara Milletvekili Nevin Taşlıçaya
aittir.
Buyurun Sayın
Taşlıçay. (MHP sıralarından alkışlar)
3.-
Ankara Milletvekili Nevin Taşlıçayın, 14 Mayıs
Eczacılık Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
NEVİN TAŞLIÇAY
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14 Mayıs
Eczacılık Günü münasebetiyle gündem dışı söz
aldım. Yüce Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, şartlar ne
olursa olsun kahramanca sabır, özveri ve gayretle mesleğini icra eden
tüm hemşirelerimizin 12 Mayıs Dünya Hemşireler Gününü
kutluyorum.
Bilinir ki insanların
anlam arayışı insanlık tarihine eştir ve bu süreç
insanlara öğretmiştir ki yaşamın anlamı
yaşamın ta kendisidir. Ruh ve beden sağlığı da
bunun en önemli unsurudur. Son birkaç yılda hayatımızı etki
alanı içine alan pandemi kavramıyla birlikte,
sağlığın değeri bütün yalınlığıyla
gözler önüne serilmiştir. Yaşanan bu dönem, dayattığı
bütün zorluklar bir yana, hayatın olağan akışında
gözden kaçırdığımız birçok şeyin önemini
hatırlatması açısından büyük anlam taşımaktadır.
Sağlık çalışanlarımızın
varlığı, hayatlarımızdaki önemi ve yaşam
telaşı içerisinde pek de farkına
varamadığımız gayretleri bu süreçte hepimizin fark
ettiği ve ülkece alkışladığımız
kıymetlerden bir tanesi olmuştur. Halk
sağlığının önemi ve halk sağlığı
için çalışan insanların kıymeti kadar, onların
yaşadığı mesleki zorlukları da yakından görme
imkânına eriştik. Pandemi koşullarını tamamen geride
bırakmak üzereyken yorgun bir şekilde
yaşadığımız mutluluğun etkisiyle bu süreçte
yaşadıkları zorluklara şahitlik ettiğimiz eczacı
meslektaşlarımın mesleki sorunlarını unutmayıp
mevcut sorunları ortadan kaldırmak için el birliğiyle
çalışmalar yapmak hem siyasi görevimiz hem vicdani sorumluluğumuz
hem de gönül borcumuzdur. Bu anlamda, İlaç Fiyat Kararnamesinde yapılacak
düzenlemeler eczanelerin varlık mücadelesinde en büyük katkıyı
sunacak adım olacaktır.
Gerçekleşmesini arzu
ettiğimiz düzenleme, eczacılarımızın artan
işletme giderleri karşısında yaşadığı
sıkıntıları hafifletecek, ekonomik kaygılardan ari bir
şekilde sağlık hizmeti sunumu gerçekleştirmelerine
katkı sağlayarak mesleki tatmin duygularını da
yükseltecektir. Aynı zamanda bu düzenleme,
eczacılarımızın sundukları sağlık hizmetlerinin
sürdürülebilirliği için elzemdir. Eczane
eczacılarımızın yanı sıra kamuda görev yapan
eczacılarımızın yaşadığı sorunları
ortadan kaldırmak için de kapsamlı bir çalışma
yapılması gereklidir. Hastanelerde çalışan
eczacılarımız kamuda çalışan hekim ve diş
hekimlerinin özlük haklarına yönelik tüm düzenlemelere dâhil edilmeli; bu
düzenlemeler hekim, diş hekimi ve eczacı şeklinde
gerçekleştirilmelidir. Yapılacak iyileştirmelerin emekli
eczacılarımızı da kapsaması beklentimizdir.
Son yıllarda artan
eczacılık fakültelerindeki kadro yetersizliğinin ivedilikle
giderilmesi, fakültelerin teknik altyapı imkânları ve eğitim
kalitesinin artırılması ülkemizin sağlık
alanındaki hedeflerine ulaşabilmesi adına büyük önem
taşımaktadır. Yerli Covid aşısı araştırmaları
sürecinde üniversitelerimizde gerçekleştirilen başarılı
çalışmalar, eczacılık fakültelerimize
yapacağımız yatırımların ülkemiz adına
nasıl büyük değerler ortaya çıkaracağının en
önemli göstergesidir.
Tüm bu çalışmalara
ek olarak ifade etmek isterim ki eczacıların önemi sevgi, ilgi ve
bilgide saklıdır. İnsana karşı sevgi, mesleğe karşı
ilgi ve sağlığa dair bilgi eczanelerde sunulan hizmetin
kaynağıdır. Bu yüzden akademik eğitim sonrası meslek
unvanlarını alan eczacılarımızın önceliklerinin
sağlığı korumak olmasından hareketle
sağlığı ilgilendiren bütün ürünlerin eczacı
danışmanlığında eczanelerden temin ediliyor
olmasının önemini ayrıca vurgulamak isterim.
Türkiye Cumhuriyeti devleti
mevcut sağlık altyapısı ve sağlık hizmetleri
alanındaki vizyonuyla bu düzenlemeleri hayata geçirebilecek kudrete
sahiptir. Bu inançla, mesleki tatmin duygusunu yaşayabilmenin
mutluluğu ve sağlığa hizmet etmiş olmanın
gururuyla geçirecekleri bir meslek hayatı temennisiyle bütün eczacı
meslektaşlarımın 14 Mayıs Eczacılık Gününü kutluyorum.
Sözlerime son verirken
içerisinde bulunduğumuz 10-16 Mayıs Engelliler Haftası'nda
Engel, gören gözün kusurudur, gönül gözüyle bakanlar engel görmezler.
düşüncesiyle engelli vatandaşlarımıza muhabbet ve
hürmetlerimi iletiyor; sevgiyle, hep birlikte bütün engelleri
aşacağımıza olan inancımı ifade etmek istiyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden
birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Çelebi
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, Hemşireler Gününe
ilişkin açıklaması
MEHMET ALİ ÇELEBİ
(İzmir) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sağlık ordumuzun
emektarları hemşirelerimizin gününü kutluyorum. Pandemide 42
sağlık şehidi verdiler, binlercesi hastalandı; artık
alkış değil, haklarını bekliyorlar.
Hemşirelerimize 3600 ek gösterge gecikmeden verilmelidir. Performansa
dayalı ek ödeme sistemi yerine, yoksulluk sınırı üzerinde
temel ücret verilmelidir. Ek ödemeler emekliliğe yansımalıdır.
Mesai fazlası ücretler artırılmalıdır. Yıpranma
payı, geçmişi de kapsayarak beş yıla 1 yıl olacak
şekilde yeniden düzenlenmelidir. Çocukları için 7/24 açık
kreş imkânı sağlanmalıdır. Yıllık izin,
emeklilik gibi temel özlük hakları engellenmemelidir. Hemşirelerimiz
görev tanımları dışında
çalıştırılmamalıdır. İyileştirmelerden
özel sektör ve aile sağlığı merkezlerindeki hemşireler
de faydalanmalıdır ve bekleyen 100 bin hemşiremizin ataması
yapılmalıdır diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın
Karaduman
2.-
Konya Milletvekili Abdulkadir Karadumanın, Diyanet İşleri
Başkanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Kuran
kurslarındaki fahri öğreticilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
ABDULKADİR KARADUMAN
(Konya) Sayın Başkanım, Diyanet İşleri
Başkanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Kur'an kurslarındaki
fahri öğreticiler, Kur'an eğitimi ve öğretiminde önemli bir
çalışma yürütmektedir. Kadrolu öğreticiler gibi, KPSS ve
Diyanetin yaptığı sınavlar yoluyla görev yapıyor
olmalarına ve aynı işi yapıyor olmalarına rağmen
aynı haklara sahip olamamakta ve asgari ücretin çok altında bir ücret
karşılığında
çalıştırılmaktadırlar. Bugün birçok ilde uzun
yıllardır hizmet eden bu insanlar kursta öğreticilik yaparken
aynı zamanda ev geçindiriyor ve çoluk çocuğunun
ihtiyaçlarını da gidermeye çalışıyor. Sayıları
25 bini aşan fahri öğreticilerin kadro ve ücret gibi özlük
hakları sorunları uzun süredir çözüme kavuşmayı
beklemektedir; gerekli düzenlemeler ivedilikle yapılmalı ve bu
mağduriyet acilen giderilmelidir.
BAŞKAN Sayın
Taşkın
3.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 10-16 Mayıs
Engelliler Haftasına ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Engellilik durumu
yalnızca engellileri değil, toplumun tüm kesimlerini yakından
ilgilendiren; teşhisten tedaviye, özel eğitimden rehabilitasyona,
istihdamdan sosyal hizmetlere kadar topyekûn bir anlayışla ele
alınması gereken toplumsal bir sorundur. 10-16 Mayıs Engelliler
Haftasının toplumsal duyarlılığımızın
artmasına vesile olmasını temenni ediyor, tüm engelli
kardeşlerimize, onların fedakâr ailelerine mutlu ve huzurlu bir
yaşam diliyorum.
Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın güçlü liderliğinde AK
PARTİ iktidarlarında yapılan yasal düzenlemelerle engelli
bireylere olan duyarlılık artmış, sorunların çözümüne
yönelik önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Engelli
vatandaşlarımızın kendilerine yetebilen bireyler
olmalarını ve toplumsal hayata katılımlarını
sağlamak öncelikli görevlerimizdendir. Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığımızın koordinasyonunda engellilerin
sağlık, bakım, eğitim, istihdam ve toplumsal hayata
katılımları konularında çalışmalar yapmaya devam
edeceğiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Kayışoğlu
4.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Bursada
depreme dayanıksız olduğu için yıkılan, kapatılan
okullara ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA
KAYIŞOĞLU (Bursa) Teşekkür ediyorum.
Covid-19 salgınıyla
birlikte okullar iki yıla yakın bir süre kapalı
kaldığında belki, depreme dayanıksız olduğu için
yıkılan, kapatılan okullar bu sürede yapılır da
çocuklar okullarına daha mutlu dönerler diye bekledik ama Bursada bu
başarılamadı.
Demirtaş Endüstri Meslek
Lisesi gibi okullar şehrin merkezinde kaldığı için mi yoksa
beceriksizliğin mi kurbanı oldu, yıllardır
yapılmadı? Yine Bursanın Sakarya Mahallesinde yapılmak
üzere yıkılmış İbni Sina İlkokulunun neden hâlâ
yapılmadığını mahalleliler soruyor fakat Millî
Eğitim Müdürlüğünden herhangi bir açıklama yok. O hâlde
soralım: Bu okullar garantili köprülerden, otobanlardan çok daha mı
önemsiz, çok daha mı gereksiz? Birilerinin cebine, bu okullar
yapıldığında, para girmeyeceği için mi bu hâldeler,
yapılmıyorlar yoksa birilerinin gözü bu okulların arazilerinde
mi?
BAŞKAN Sayın
Kılavuz
5.-
Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, düşük faizli konut kredisi
kampanyasını birtakım vurgun çetelerinin fırsata
dönüştürme çabalarına ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Devletimizin dar gelirli
vatandaşlarımıza konut sahibi olmaları için sunduğu
düşük faizli konut kredisi kampanyası insanlarımıza umut
olmuş ancak birtakım vurgun çetesi bunu fırsata dönüştürme
aracı olarak görmüştür. Konut kredisi kampanyasının
açıklanmasının hemen ardından ev fiyatlarının
olağan dışı artış göstermeye
başladığı görülmüştür. Yüce Türk milletinin
ahlakına, vicdanına, yüksek merhametine sığmayacak
yaklaşımlarla konut fiyatlarının
artışını tetikleyenler, vatandaşlarımızın
umutlarını törpüleyenler, haksız ve haysiyetsiz kazanç
kapılarını fırsatçılığa dönüştürenler,
internet üzerinden fiyat artışlarıyla ilgili manipülasyon
oluşturanlar Türk adaleti önünde hesap vermeli; bunlarla ilgili olarak en
ağır yaptırımlar uygulanmalıdır.
Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Gaytancıoğlu
6.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Edirnenin Keşan
ilçesi Yenimuhacir ve Beğendik beldelerindeki okulların statüsüne
ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Edirnemizin Keşan
ilçesinin Yenimuhacir ve Beğendik isimli iki beldesi vardır.
Beğendik beldemizdeki ilk ve ortaokul ile Yenimuhacir beldemizdeki fen
lisesi ve ilk ve ortaokullarımız belde statüsündeyken Beğendik
beldemizdeki Mehmet Akif Anadolu Lisesi kuruluş aşamasında
şehir merkezi statüsünde tanımlanmıştır. Bu durum,
Mehmet Akif Ersoy Anadolu Lisesinde görev yapan eğitim
çalışanlarının eş durum tayinlerinde ve hizmet
puanlarında mağduriyet yaşamalarına neden olmaktadır.
Bakanlığın Devlet Kurumları Modülünde bahsi geçen
okulumuzun şehir değil de belde olarak tanımlanması
gerekmektedir. Zaten aynı modülde okul adresi de Beğendik beldesi
olarak geçmektedir. Gerek ilçe millî eğitim müdürlüğü gerekse il
müdürlüğü gerekli yazışmaları yapmasına rağmen
iki yıldır, Bakanlık, modülde şehir
kısmını belde olarak değiştirmemiştir.
Bakanlığı bir an önce ilgili okulda görev yapan
öğretmenlerimizin mağduriyetini gidermeye ve şehir
kısmının
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Güzelmansur
7.-
Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, yeni e-pasaporta ilişkin
açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İki gün önce yeni
e-pasaport tanıtıldı. Bu pasaportların sayfalarında
ülkemizin önemli yapı ve eserlerinin görselleri yer alıyor ancak bu
görseller arasında Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün ebedi
istirahatgâhı olan Türkiye Cumhuriyetinin en önemli noktalarından
biri Anıtkabir yer almıyor. Atatürkün siyasi ve diplomatik
dehasıyla kazandığı son zafer olan Hatayın bir
milletvekili olarak yeni e-pasaportta Anıtkabirin olmamasını
büyük bir eksiklik olarak görüyorum. Ülkemizin kurtarıcısı ve
kurucusu Atatürke sevgi, saygı ve gönül borcu duyan milyonlarca
vatandaşımız da bunu bir eksik olarak görüyor. Dolayısıyla,
ağustos ayında basımına geçilecek olan yeni e-pasaport
görsellerinde de bu Anıtkabirin yer almasını istiyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın
Özdemir...
8.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Genel Kurulda görüşülen 323
sıra sayılı Kanun Teklifinden beklentisine ilişkin
açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ülkemizin ve toplumun temel
bir sorunu hâline gelen kadına ve sağlık
çalışanlarına yönelik şiddetle ilgili bir yasa teklifini
görüşüyoruz. Yirmi yıldır ülkeyi tek başına yöneten bu
iktidar, kadına ve sağlık çalışanlarına yönelik
şiddeti önleyici, bütüncül ve samimi bir yaklaşımı ortaya
koyamadığı gibi maalesef uyguladığı politikalarla
daha da çelişkili sorunlara yol açtı. İstanbul
Sözleşmesinin gerektirdiği caydırıcı önlemler, çok
yönlü bütüncül politikalar ve kurumlar arası iş birliği hayata
geçirilemediği gibi öncüsü ve ilk imzacısı olduğumuz
sözleşme keyfî şekilde feshedildi. Bugün kabul edeceğimiz yasal
mevzuatta yer alan kadına ve sağlık çalışanlarına
yönelik caydırıcı cezaların uygulamada hayata geçirilmesini
ve en önemlisi uygulamadaki karar birimlerinde bu yönlü bir zihniyet
değişimi bekliyor ve temenni ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Bulut, buyurun.
9.-
Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun, Kredi ve Yurtlar Kurumunun
verdiği katkı ve öğrenim kredisinin geri ödeme
şartlarının zorluğuna ilişkin açıklaması
BURHANETTİN BULUT
(Adana) Sayın Başkan, üniversitelerde her yıl iki ya da dört
yıllık eğitim gören yüz binlerce öğrenci öğretim
hayatını devam ettirebilmek için Kredi ve Yurtlar Kurumunun
verdiği katkı ve öğrenim kredisi almaktadır.
Öğrenciler -borçlarını mezuniyetten iki yıl sonra ödemeye
başlaması gerektiği için- ödemeleri ödemediklerinde aylık
1,4 oranında gecikme zammı uygulanmaktadır. Kredi ve Yurtlar
Kurumunun öğrencilere verdiği kredilerin geri ödemesine üretici
enflasyonunun yansıtılması sonucu gençlerin borçları
astronomik rakamlara dönüşmüştür. Enflasyon artmaya devam ettikçe
borcu da artan öğrenciler anaparadan daha fazla faiz ödemek durumunda
kalmaktadır. İş bulma kaygısı içerisinde
okullarından borç kamburuyla mezun olan ve hayata borçlu başlayan
öğrencilerimizin yükseköğrenim kredi borçları silinmeli,
krediler burs olarak karşılıksız verilmelidir.
BAŞKAN Sayın
Ekinci...
10.-
Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin, valiler kararnamesine ve Ziraat Türkiye
Kupasında finale çıkan Demir Grup Sivasspora başarılar
dilediğine ilişkin açıklaması
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Teşekkür ediyorum Kıymetli Başkanım.
Sultan şehrimiz
Sivasımızda Altınyayla, Divriği Kaymakamlığı,
İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği, son olarak da Sivas
Valiliği görevini başarıyla yürüten yiğido valimiz Salih
Ayhan Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Şanlıurfa
Valiliğine görevlendirilmiştir. Sayın Valimize
Sivasımıza, sultan şehrimize yapmış olduğu
hizmetlerden dolayı teşekkür ediyor, Şanlıurfamızda
başarılar diliyorum.
Sultan şehrimize atanan
Sayın Yılmaz Şimşek Valimize de sultan şehrimize
hoş geldiniz diyorum.
Ayrıca, Afyonkarahisar
Valiliğine atanan Kübra Güran Yiğitbaşı da tebrik ediyorum.
Ziraat Türkiye
Kupasında yarı final maçında dün akşam Alanyasporu
eleyerek finale çıkan Demir Grup Sivassporumuza Kayserispor maçında
başarılar diliyor, o kupa Sivasa gelecek diyorum,
inancımız tamdır. Futbolcularımızı ve teknik
heyetimizi kutluyor, kıymetli hemşehrilerimize saygı ve
selamlarımı iletiyorum.
BAŞKAN Sayın
Kaçmaz
11.-
Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmazın, Şerzan Kurt ile
Leyla Kasımı ölüm yıl dönümlerinde saygı ve minnetle
andığına ilişkin açıklaması
HÜSEYİN KAÇMAZ
(Şırnak) Ne yazık ki Kürtler için takvimin bütün
yaprakları kanla, ölümle sulanmış. On iki sene önce
faşizmin aramızdan aldığı Şerzan Kurtu
şehadet yıl dönümünde saygıyla ve özlemle anıyorum. Faşizme
inat Şerzanların mücadelesini her daim örnek alacak ve özgür bir gelecek
inşa etmek için mücadele etmeye devam edeceğiz.
Irak Baas rejimine
karşı sergilediği duruşu unutulmayacak zihinler var bu
hayatta. Bugün, kırk yıl önce idam sehpasına çıkan,
çıkarken Ey Reqîbi okuyan Kürt ulusal simgesi Leyla Kasımın
da şehadetinin yıl dönümü. Halkının içinde bulunduğu
durumu kabul etmeyen ve buna karşı mücadele eden Leyla Kasım,
korku imparatorluğuna karşı uyanış
çağını başlatmış mücadeleci, cesur bir Kürt
kadını. Leyla Kasım, milyonlara direnmeyi, mücadele etmeyi ve
özgürlük bilincini miras bıraktı. Saygı ve minnetle
anıyorum. Onun ve dava arkadaşlarının aziz ruhu şad
olsun.
Teşekkürler Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın
Bülbül
12.-
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, AKP iktidarının
uyguladığı tarım politikalarının çiftçileri zor
durumda bıraktığına ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AKP iktidarının
plansız, başarısız tarım politikaları çiftçileri
çok zor duruma sokmuştur. Karasudaki tütün üreticileri de kara kara
düşünmektedir. Aydın Karasuda tütün üreticileri, üretim ve girdi
maliyetlerinin arttığını, üretim yapmama kararı
almalarının an meselesi olduğunu söylüyorlar. Yirmi
yıldır tütüncülük yapan Karasulu hemşehrimiz Hanife Hanım diyor
ki: Geçen yıl 5-6 liraya aldığımız mazotu, bu
yıl 21-22 liraya alıyoruz. Yevmiye, tarla kirası, zirai ilaçlar,
gübreler 2-3 katına çıktı. Bu üreticinin isyanını
duyan bir yetkili yok mu? Siz sarayda keyif sürerken üretici
bağını, bahçesini, tarlarını terk ediyor. Bu kadar zam
sonrası çiftçi bundan nasıl ekmek yiyecek? Bir de bunun
-tarımsal sulamada kullanılan- elektrik faturası var. Çözüm
açıktır: CHP olarak iktidarımızda üreticiye hak ettiği
desteği mutlaka vereceğiz. Geliyor gelmekte olan.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Güneş
13.-
Uşak Milletvekili İsmail Güneşin, Hemşireler
Haftasına, Engelliler Haftasına ve 14 Mayıs Eczacılar
Gününe ilişkin açıklaması
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sağlık hizmetinin temel
unsurlarından biri olan ve ülkemizin sağlık hizmetlerinin
sunumunda üstlendikleri görev ve sorumluluk anlayışıyla kutsal
bir mesleği ifa eden hemşirelerimiz Önce insan. diyerek bireyin,
ailenin ve toplumun sağlığını koruyan, geliştiren
ve hastalık hâlinde iyileştirme hizmeti vererek yurdumuzun her
tarafında büyük bir fedakârlıkla görev yapmaktadırlar.
Hemşirelik, temelinde insan sevgisi olan, şefkat, bilgi ve beceriyle
yoğrulmuş, özveri ve fedakârlık kavramlarını
içinde barındıran, sabrın öne çıktığı zor ve
önemli bir meslektir.
Bu duygu ve
düşüncelerle, sağlık hizmetlerinin bugünlere gelmesinde büyük
katkı yapan başta ilimiz olmak üzere, ülkemizin dört bir yanında
büyük özveri, azim ve fedakârlıkla görev yapan hemşirelerimizin
Hemşireler Haftası'nı kutluyor, aileleriyle birlikte sağlıklı,
mutlu ve huzurlu günler diliyorum.
Ayrıca, tüm engelli
kardeşlerimizin Engelliler Haftasını kutluyorum.
Eczacıların 14
Mayıs Eczacılar Günü'nü kutluyor, sağlık, mutluluk ve
hayırlı ömürler diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Gökçel
14.-
Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, hububat alım fiyatlarının
derhâl açıklanması gerektiğine ilişkin açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gıda güvenliğimiz
için ülkemizde tarımsal üretim planlansın, çiftçimiz desteklensin,
tarımsal üretimimiz artsın, çiftçimiz üretime devam etsin diyoruz.
Toprak Mahsulleri Ofisi çiftçiyi koruyacak, üretimde tutacak müdahale alım
fiyatı açıklaması gerekirken AKP iktidarı tam hububat hasadının
başlayacağı zamanda buğday ithalatı yapıyor.
Toprak Mahsulleri Ofisi ülkemiz tarihinde ilk kez Hindistan'dan 50 bin ton
buğday ithal etti. Çiftçinin dostu olması gereken Toprak Mahsulleri
Ofisi, ithalat ofisine döndü. AKP ve Erdoğan çiftçiyi canından
bezdirdi, vatandaşlarımızı açlığa mahkûm etti.
Ülkemizin değerlerini
yabancılara peşkeş çekmeyin, çiftçimizi zarar ettirmekten
vazgeçin, çiftçimizi zarar ettirmeyecek hububat alım fiyatını
derhâl açıklayın.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Karaca.
15.-
Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karacanın, Denizlili sanayicilerin
EXIMBANK kredi kaynaklarının artırılmamasından
duydukları kaygıya ilişkin açıklaması
GÜLİZAR BİÇER
KARACA (Denizli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Denizlili sanayiciler kendi
öz kaynaklarıyla üretir ve her daim ihracat fazlasıyla cari
açığın kapanmasına büyük destek sağlar. Denizlili
sanayiciler son açıklanan pakette EXIMBANK kredi kaynaklarının
artırılmamasından ciddi kaygı duymuşlardır.
Merkez Bankası reeskont kredisiyle desteklenen ve istikrarlı olan bu
kredi ihracatçılarımız açısından önemli bir
kaynaktır ve kaynağın mutlaka yaratılması
gerekmektedir.
Ayrıca
yıllardır EXIMBANKın sevk sonrası kredilerinin hayata
geçirilmemiş olması da ihracatçılarımız için büyük bir
kayıptır. İhracatı desteklemek ve ülke
kaynaklarının daha verimli kullanılmasını
istiyorsanız bu kredileri derhâl hayata geçirin.
BAŞKAN Sayın Gül
Yılmaz
16.-
Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmazın, AK PARTİ
hükûmetlerinin engelli vatandaşlara sağladığı
imkânlara ilişkin açıklaması
ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İnsanların engelli
olmaları çeşitli faktörlere bağlı olarak ortaya çıkan
bir sonuç olmakla birlikte engellilerin normal bir hayat sürmeleri ancak
toplumsal duyarlılığın oluşturulmasıyla mümkündür.
Bizler için birer güç kaynağı olan engellilerimizin yaşam
becerilerini geliştirerek kendi kendilerine yetebilmeleri, yetenekleri
doğrultusunda eğitim imkânlarından yararlanabilmeleri,
kendilerine uygun işlerde istihdam edilebilmeleri ve sosyal haklardan yeterince
yararlanmaları için son yirmi yılda AK PARTİ hükûmetlerimiz
birçok imkân sağlamıştır. Bu çalışmalar sonucunda
engelli vatandaşlarımız spordan sanata, eğitimden
çalışma hayatına varana kadar pek çok alanda takdire şayan
başarılara imza atmıştır. Bu vesileyle bizlerin de
birer engelli adayı olduğumuzu unutmadan bütün toplumumuzu
engellilerimize yönelik daha sorumlu davranmaya ve daha yüksek bir hassasiyet
göstermeye davet ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Ersoy
17.-
Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoyun, 12-18 Mayıs Hemşireler
Haftasına ilişkin açıklaması
AYŞE SİBEL ERSOY
(Adana) Teşekkürler Sayın Başkan.
Hemşirelik
insanlığın gereksinim duyduğu, toplumun refahının
yükselmesinde önemli bir yer tutan meslek grubudur. Sağlık
hizmetlerinin yapı taşlarından olan hemşirelik
mesleğinin hayatımızda ne kadar önemli bir yere sahip
olduğunu, iyi eğitim almış, nitelikli ve deneyimli
hemşirelere ihtiyaç duyulduğunu, hemşireler olmadan ülkelerin
salgınlara karşı mücadelesinin ne kadar yetersiz
kaldığını coronavirüs pandemisiyle birlikte bir kez daha
görmüş olduk.
Sağlık ordusunun en
ön saflarında yer alan hemşirelerimizin göstermiş olduğu
fedakârlığın paha biçilemez olduğu bu dönemde, gecesini
gündüzüne katan ve kendilerine emanet edilen canları kendi
canlarından üstün tutarak toplumumuzun sağlığına
kavuşması için mücadele eden tüm hemşirelerimizin
Hemşireler Haftasını en içten dileklerimle kutluyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Sümer
18.-
Adana Milletvekili Orhan Sümerin, saray iktidarının mülteci ve
sığınmacı politikalarına ilişkin
açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Doğayı, çevreyi,
özgürlükleri savunan kendi vatandaşına müebbet hapis cezası,
arabasını yanlış yere park edene ceza kesen saray
iktidarı, sınırlarımızı kevgire çevirerek kaçak
geçen yüz binlerce mülteciye sesini çıkarmıyor, üzerine bir de
maaş bağlıyor.
Demografik yapının
bozulduğunu defalarca dile getirdik ancak hiçbir önlem
alınmıyor. Şimdi ise okullarda çocuklara mültecileri benimsetme
yoluna gidiliyor. Adanada birçok ilköğretim okulu 3üncü sınıf
hayat bilgisi dersinde 8 yaşındaki çocuklarımıza: Gülbahar
Suriyeden ülkemize göç etmiştir, onun alışmasını
sağlamak için şunlara dikkat etmemiz lazım: A) Türkçe öğrenmesine
yardım edelim. B) Oyunlara katılmasını
sağlayalım. C) Sığınmacılara karşı her
zaman dikkatli davranmamız gerekir. Çocuklara bu tarz birçok test
çözdürülüp etkinlik düzenleniyor.
Saray iktidarının
mülteci ve sığınmacı politikalarının 8
yaşındaki çocuklara ders olarak anlatılması pedagojik
olarak yanlıştır. Millî Eğitim
Bakanlığının derhâl konuya müdahil olması ve
sorumlular hakkında işlem yapması lazımdır.
BAŞKAN Sayın
Barut
19.-
Adana Milletvekili Ayhan Barutun, orman köylülerinin
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana)
Sayın Başkan, ülkemizde çiftçisinden, esnafından, emeklisinden
işsizine kadar herkes gibi orman köylülerimiz de mağduriyet
yaşıyor. Geçimini ormancılık faaliyetleriyle sağlayan
köylülerimizin Mecliste ifade edilmesi gereken bir sorunu var. Saimbeyli
ilçemizde kesime uygun ağaçlar için metreküp başına orman
köylülerine bu yıl 130 ila 135 liralık bir ücret belirlenmiş
durumda, bu rakam geçen sene 83 liraydı. Köylülerimiz bu duruma isyan
ediyor. Neden? Çünkü geçen sene kesim için kullandıkları mazot 6,5
liraydı, bu sene 23 liraya dayandı; yağ fiyatları yine
aynı şekilde fahiş oranda arttı. Peki, orman köylüsünün
kesim ücreti niye artmıyor? Bu parayla orman köylüsünün mağdur
edilmesi doğru değildir. Antalya ve Karadeniz tarafında kesim
fiyatı yüksekken Adana bölgesinde düşük olması kabul edilemez.
Orman köylüsünün emeği heba edilmesin, ağaç kesim fiyatları
yükseltilsin.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Tokdemir
20.-
Hatay Milletvekili İsmet Tokdemirin, buğday taban
fiyatının açıklanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
İSMET TOKDEMİR
(Hatay) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Buğdayda hasat
zamanı yaklaşıyor ama Bakanlık hâlâ taban fiyat
açıklaması yapmadı; çiftçinin gözü kulağı bu açıklamada.
Taban fiyatın zamanında ve çiftçinin kazanacağı bir
fiyattan açıklanması gerekir. Yanlış tarım
politikalarıyla, yanlış ekonomi politikalarıyla bu yıl
çiftçi toprağına gübre atamaz hâle getirildi dolayısıyla bu
yıl 1 dönümden
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Şevkin
21.-
Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığının 2 Mart-12 Nisan tarihleri arasında
personel alımındaki mülakatlara ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığının 2 Mart-12 Nisan tarihleri arasında,
personel alımında, psikoloji mezunlarına yaptığı
mülakatlar liyakat esaslı olmamıştır. Mülakatlardan önce
çağrılan bazı adayların oluşturduğu Telegram
gruplarında, torpil ve para döndüğüne dair ciddi iddialar
bulunmaktadır. Bu iddiayı ortaya atan kişiler ve KPSS
puanları düşük olmasına rağmen yüksek mülakat puanları
alanlar araştırılmalıdır. KPSSde 80 üstü puan alan
çoğu adaya mülakatta düşük puan, 70 puanlılara ise yüksek puan
verildiği açıklanan mülakat sonuçlarıyla sabittir.
İtirazlardan sonra KPSSnin tek kriter olmadığı, çerçeve
soruların sorulduğu, buna göre mülakat puanlarının
verildiğini açıklayan Bakanlığın
tutarsızlığı da dikkatlerden kaçmamıştır. Bu
konuda Bakanlığı araştırma yapmaya ve adaletli olmaya
çağırıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Aycan
22.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, 12-18 Mayıs
Hemşireler Haftasına ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, 12-18 Mayıs Hemşireler
Haftasıdır. Hemşirelik, sağlık hizmetlerinin en eski,
en önemli mesleklerindendir; özverinin, şefkatin adıdır.
Sağlık hizmetleri açısından vazgeçilmez kişilerdir.
Günümüzde artık hemşirelik mesleği lisans düzeyinde eğitime
sahip kişiler tarafından yapılmaktadır. Eğitimi ve
çalışma hayatı zorludur, gece gündüz aralıksız hizmet
vermektedirler. Çalışma hayatı ve özlük haklarıyla ilgili
düzenleme yapılmalıdır. Çalışma şartları ve
ücretleri iyileştirilmelidir. Farklı ücretlerle
çalışmaktadırlar; bugün asgari ücret düzeyinde aylık alan
hemşireler vardır, özel sağlık kuruluşlarında ise
çok daha düşük ücretlerle ve güvencesiz çalışmaktadırlar.
Hemşire kadroları artırılmalı ve hemşire
ataması yapılmalıdır. Sağlık hizmeti sunumunda en
fazla sayıda olması gereken kişiler hemşirelerdir.
Tüm hemşirelerimizi
kutlar; sağlıklı, başarılı çalışmalar
dilerim.
BAŞKAN Sayın
Vahapoğlu
23.-
Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlunun, Sultan I.
Kılıç Arslana şahsiyetine uygun bir anıt mezar
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA HİDAYET
VAHAPOĞLU (Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Anadolu Selçuklu Devletinin
Türk ve dünya tarihinde fevkalade önemli yeri olan Sultan I. Kılıç
Arslanın kabri Diyarbakırın Silvan ilçesindedir. Haçlı
çapulcularına dünyayı dar eden Sultan I. Kılıç Arslan çok
sayıdaki tarihî şahsiyetin talihsizliğini yaşamaktadır.
Takriben altmış yıl önce bilinen ve ziyaret edilen mezar yeri,
bu tarihî şahsiyetin Kayboldu. denilen mezarının yeri
Diyarbakır Valiliğimizin öncülüğünde ve Dicle Üniversitesinin
çalışmaları sonucu 2020 yılında belirlenmiştir.
Sultan I. Kılıç Arslanın defin yeri, kabri Silvan Beşat
Kapı Orta Çeşme Parkındadır. Söz konusu alana Selçuklu
mimarisine uygun bir anıt mezarın yapılması konusunu Kültür
ve Turizm Bakanlığının ve özellikle
Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Politikaları
Kurulunun dikkatlerine getiriyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Şahin
24.-
Balıkesir Milletvekili Fikret Şahinin, Hemşireler Gününe
ilişkin açıklaması
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İnsan
hayatının ve insana hizmet etmenin kutsallığına
inanarak, sabır ve sevgiyle, fedakârca hizmet veren hemşirelerimizin
12 Mayıs Hemşireler Gününü kutluyorum. Hemşirelerimiz,
maaşlarının yoksulluk sınırı üzerine
çıkarılmasını, emekliliklerine yansıyacak şekilde
tek kalemde maaş ödenmesini, kendilerine söz verilmiş olan 3600 ek
göstergenin verilmesini, özel ve kamu hastanelerinde çalışan
hemşireler arasındaki ücret politikaları ve özlük hakları
farklılıklarının giderilmesini talep ediyorlar. Daha iyi
koşullarda çalışmayı hak eden hemşirelerimize hak ettikleri
özlük haklarının zaman kaybedilmeden verilmesi gerektiğini
belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
Alban
25.-
Muğla Milletvekili Mürsel Albanın, Muğladaki kamu
lojmanlarının satışının durdurulması
gerektiğine ilişkin açıklaması
MÜRSEL ALBAN (Muğla) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sadece ülkemizin değil
dünyanın en güzel kentlerinden biri olarak gösterilen, doğası ve
deniziyle cennet köşesi olarak adlandırılan
Muğlamızda kira fiyatları aşırı derecede
artmıştır. Sağlık emekçilerinden Emniyet personeline,
adliye çalışanlarından diğer kamu
çalışanlarına kadar memurlar yüksek kiralardan dolayı
Muğla'ya tayin olmak istemiyorlar. Özellikle Bodrum, Marmaris, Datça,
Fethiye gibi ilçelerimizdeki kira ücretlerini memur olarak görev yapan
yurttaşlarımızın ödeyebilmeleri mümkün değildir. Bu
nedenle, Muğla'nın tüm hastanelerinde uzman doktor
açığı vardır. Çünkü maaşlar düşük, kiralar yüksek
olunca hiçbir kamu çalışanı Muğla'da görev yapmak istemiyor.
Kamu personeli kiralardan mağdurken AKP iktidarı ise var olan
lojmanları satışa çıkarmış, Muğla'da
tamamına yakınını da satmıştır. Acilen geri
kalanların satışı durdurulmalı, TOKİ
tarafından kamu çalışanlarına lojman
yapılmalıdır.
BAŞKAN - Sayın
Özkan
26.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, 10-16 Mayıs Engelliler
Haftasına ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) -
Teşekkürler Sayın Başkan.
Huzurlu ve güvenli bir toplum
olmanın yolu, engelli insanlarımızın toplumun ayrılmaz
birer parçası hâline getirilmesiyle mümkündür. Hayatın tüm
alanlarında yer alarak toplumun ayrılmaz bir parçası
olduklarını gösteren engelli kardeşlerimiz, spor, sanat,
siyaset, eğitim ve iş dünyasında elde ettikleri nice
başarılarla bizleri gururlandırmaktadır. Devlet olarak
engelli kardeşlerimizin sorunlarını çözmek, onları
toplumsal hayata daha fazla kazandırmak için her konuda önemli
düzenlemeleri gerçekleştirerek onların yanında olmaya ve
hayatlarını kolaylaştırmaya gayret ediyoruz.
Bu duygularla 10-16
Mayıs Engelliler Haftası'nı kutluyor, güçlüklerden yılmadan
azimle çalışan, kararlı duruşları ve çabalarıyla
hepimize örnek olan engelli kardeşlerimizin sorunları hususundan
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Aygun
27.-
Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun,
Sıvılaştırılmış Petrol Gazları
Piyasası Kanunu kapsamında getirilen yeni yükümlülüklere ilişkin
açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) İktidar, daha önce kuyumculardan
Teşekkür ederim
Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Filiz
28.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, Hemşireler Gününe
ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN
FİLİZ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Görevlerini büyük bir
fedakârlıkla yerine getiren tüm hemşirelerin 12 Mayıs
Hemşireler Gününü kutluyorum.
Hemşirelik, gerçekten
zor, meşakkatli ancak gönüllülük esasına dayanan, hep güler yüzlü
olmayı gerektiren bir meslek olup sorunlar bulunmaktadır. Hemşireler
yetersiz istihdama bağlı ağır iş yükü ve nöbet
yoğunluğu altında ezilmektedirler. İstihdam mutlaka
artırılmalıdır. Performansa dayalı ek ödemenin
çalışanlar arasında adaletli dağıtımı
sağlanmalı, lisans mezunu sağlık
çalışanlarının ek göstergeleri bir an önce 3600e
çıkartılmalı, ayrıca uzman hemşirelere uzman kadrosu
verilmelidir. Bugün vesilesiyle Her sardığım ve
iyileştirdiğim yara, benim için küçük bir madalya olacak.
anlayışıyla hizmet veren ilk hemşiremiz Safiye Hüseyin'in
şahsında vefat eden tüm hemşirelerimize Allahtan rahmet,
hayatta olanlara da esenlikler diliyor, Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Şimdi
Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
Sayın Usta, buyurun.
29.-
Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, İstanbul Sultanbeylide meydana
gelen trafik kazasında şehit olan Polis Memuru Hüseyin Dumana
Allahtan rahmet, yaralanan Polis Memuru Gökmen Baykaraya da acil şifalar
dilediğine; 12 Mayıs Dünya Hemşireler Gününe, güvenlik
korucularının talep ve sorunlarına, Hükûmetin makul bir mizaha
bile tahammül edemediğine, Anadolu Ajansının
yaptığı haberlere, kontrolsüz ve denetimsiz göç sonucu ülkemize
sığınan Suriyelilerin sebep olduğu sorunlara ve bu konunun
Mecliste özel bir oturumda ele alınması gerektiği çağrısını
tekrarladığına ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İstanbul Sultanbeyli
Belediyesi önünde Önleyici Hizmetler Şube Müdürlüğünde görevli yunus
ekibi polislerimiz Hüseyin Duman ve Gökmen Baykara kaçan aracı kovaladıkları
esnada tırla çarpışmıştır. Kazada şehit olan
Polisimiz Hüseyin Duman'a Allahtan rahmet diliyor, yaralanan Polisimiz Gökmen
Baykara'ya da acil şifalar temenni ediyorum.
Bugün, 12 Mayıs Dünya
Hemşireler Günü. İnsan hayatını ve
sağlığını öncü alan ve fedakârca görev yapan tüm
hemşirelerimizin gününü kutluyor, kendilerini muhabbetle
selamlıyorum. Böylesi anlamlı bir günde, görevi başında
vefat eden sağlık çalışanlarımızın
ailelerine ölüm aylığı bağlanabilmesi, sağlık
çalışanlarına uygulanan şiddete cezaların
artırılması, pandemiyle mücadele ederken hayatını
kaybeden sağlık çalışanlarının şehit
sayılması ve 3600 ek göstergenin verilmesi gibi sağlık
çalışanlarının haklı talepleri ivedilikle
karşılanmalıdır. İYİ Parti olarak bizim için
sağlık çalışanları Giderlerse gitsinler. denilecek
kadar sıradan ve önemsiz değildir, her biri baş
tacıdır ve değerlidir. İYİ Parti iktidarında
sağlık çalışanlarının haklı talepleri
karşılanacak, kendi ülkelerinde huzur ve refah içerisinde
yaşamaları sağlanacaktır.
Terörle mücadelede önemli bir
görevi üstlenen güvenlik korucularımızın talepleri ve
sorunları hâlâ çözülebilmiş değildir. Güvenlik
korucularının yapmış oldukları görev bir kolluk
görevidir, bu nedenle de diğer kolluk kuvvetleri gibi yasal haklara sahip
olmaları gerekmektedir. Terörle ve teröristle mücadelede bugüne kadar
binlerce şehit ve gazi vermiş güvenlik korucularının
maaşları hâlâ asgari ücret seviyesindedir. 55 bin güvenlik korucusu
asgari ücret seviyesinde yani açlık sınırının
altında yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadır.
Güvenlik korucuları, terörle mücadelede güvenlik güçleriyle omuz omuza
görev yapmakta ancak ekonomik olarak kolluk kuvvetlerinden ve bekçilerden daha
az ücretle çalışmaktadır. Güvenlik korucuları hâlâ en
düşük ücreti alan kamu görevlisi durumundadır, özlük
haklarındaki mağduriyetler ise giderilmiş değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam
edin.
ERHAN USTA (Samsun)
Haklarında iş kazası ve meslek hakları gibi kısa
vadeli sigorta ile 4857 sayılı İş Kanunu ve 4447
sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu hükümleri
uygulanmamaktadır. Büyükşehir belediye sınırları
içerisinde kalan köylerin hukuki statüsü mahalleye dönüştüğü için
buralarda görev yapan korucuların görev alanları hâlen mahalle olarak
kabul edilmemiştir. Türkiyenin 3üncü büyük silahlı gücü konumundaki
güvenlik korucularının haklı taleplerinin
karşılanması ve çözüme kavuşturulması için
İYİ Parti olarak konunun takipçisi olmaya devam edeceğiz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; geçtiğimiz hafta Güldür Güldür Showun
yayınlanan fragmanında Bakan Nebatiyle ilgili bir skeç
hazırlanmış fakat gösterime girmeden yayından
kaldırılmıştır. Hükûmet, makul bir mizaha bile
artık tahammül edemez bir duruma gelmiştir, baskı ve yasak
toplumun her kesimi tarafından hissedilmektedir. İktidara gelirken
3Yden biri olan yasakları kaldıracağını beyan ederek
milletimizin karşısına çıkan AK PARTİ, bugün, toplumun
her kesimine konuşamama, özgür düşünememe, hatta gülmeme
baskısı uygulamaktadır. Ayrıca, milletimizin Bakan Nebatiye
gülmek için herhangi bir skece de ihtiyacı yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam
edin.
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Bakan zaten gerek yaptıklarıyla gerekse de
konuşmalarıyla kendisini yeteri kadar gülünç duruma
düşürmektedir.
Anadolu Ajansı dün
yapmış olduğu haberde Avrupa ve Amerikadaki enflasyonu Büyük
Panik Enflasyonda Rekor Artış Avrupa Enflasyonun Pençesinde gibi
ilk başlıklarla vermiştir; âdeta Avrupa için, onlar adına
ağıt yakmıştır. Daha önce de kendi esnafının
sorunlarını görmezden gelen Anadolu Ajansı, Japonyadaki
esnafın sorunlarını haberleştirmişti. Dün de aynı
şekilde, ülkemizdeki rekor enflasyon seviyesini görmezden gelen, alım
gücü düşen milletimizin dertlerini dert etmeyen Anadolu Ajansı,
Türkiye'nin aylık enflasyonu kadar bile olmayan Avrupadaki enflasyonu
Büyük Panik başlığıyla haberleştirmiştir; oysa,
Türkiyedeki enflasyon tüm Avrupa ülkelerinin enflasyonunun toplamından
daha fazladır. Anadolu Ajansını, içine düştüğü bu
komik ve itibarsız durumdan kurtulmaya çağırıyor, kendi
vatandaşının ekonomik gündemini öncü almaya ve kendi ülkesinin
sorunlarını dile getirmeye davet ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün akşam
saatlerinde Ankara Altındağda Suriyeli bir
sığınmacı kavga ettiği patronunu öldürmüştür.
Hayatını kaybeden vatandaşımıza Allahtan rahmet
diliyorum. Kontrolsüz ve denetimsiz göç sonucu ülkemize sığınan
Suriyelilerin sebep olduğu toplumsal sorunlar ve güvenlik sorunu artarak
devam etmektedir. İleriki yıllarda çok daha büyük sorunlara gebe
olacak Suriyeli sığınmacılar konusu bugünden ele
alınarak gerekli tedbirler kapsamında çözüme
kavuşturulmalıdır ancak maalesef, burada Sayın
Erdoğanın sürekli çelişkili açıklamalarını
görüyoruz. Bu kapsamda, Sayın Genel Başkanımızın grup
toplantısında dile getirdiği ve benim de dün buradan yapmış
olduğum, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında
istişare ve hatta bir uzlaşma zemini oluşturulması
gerektiğine olan inancımızı bir kez daha
tekrarlıyorum. Özel bir oturumda ve milletimizin şahitliğinde
meseleye bakışımızı ve çözüm önerilerimizi ortaya koyalım,
el ele vererek memleketimizi bu girdaptan birlikte kurtaralım. Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Mustafa Şentopun, bir
kez daha yapmış olduğumuz çağrımıza gerekli
ilgiyi göstermesini bekliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Bülbül
30.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, İstanbul Sultanbeylide
meydana gelen trafik kazasında şehit olan Polis Memuru Hüseyin
Dumana Allahtan rahmet dilediğine, Türk Dil Bayramına, 12
Mayıs Dünya Hemşireler Gününe ve uluslararası müsabakalarda
başarı gösteren sporcularımızı tebrik ettiğine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İstanbul Sultanbeylide Dur! ihtarına
uymayan şüpheli aracı takip ederken görevi başında meydana
gelen trafik kazasında şehit olan Polis Memuru Hüseyin Dumana
Allahtan rahmet, yakınlarına, Türk polis teşkilatına ve
aziz milletimize başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan, millî
kültürümüzün kadim çağlardan beri felsefede, ilimde, sanatta, edebiyatta
ve her alanda taşıyıcısı olan, batıdan doğuya,
kuzeyden güneye dünyanın her yerinde 300 milyondan fazla insanın
konuştuğu ses bayrağı Türkçemiz, 13 Mayıs 1277
tarihinde Karamanoğlu Mehmet Beyin Bugünden sonra hiç kimse sarayda,
divanda, meclislerde ve seyranda Türk dilinden başka dil kullanmaya!
fermanıyla ilk defa resmiyet kazanmıştır. Bilge Kağan
milattan sonra 700lü yıllarda Göktürk Kitabelerinde Ey Türk, Oğuz
beyleri, milletim; işitin: Üstte mavi gök çökmedikçe, altta
yağız yer delinmedikçe senin ilini ve töreni kim bozabilir.
demiştir. Tıpkı Bilge Kağanın çağlar aşan
bu kutlu hitabındaki gibi Karamanoğlu Mehmet Beyin fermanıyla
millî kimliğimiz, millî kültürümüz ve Türkçemizin korunması
amaçlanmıştır. Türk Dil Bayramı olarak
kutladığımız 13 Mayıs 1277 tarihli
fermanının 745inci yıl dönümünde millet ve milliyet
şuurumuzun en önemli unsuru olan Türkçemizin sonsuza kadar
yaşamasını diliyor, Türk Dil Bayramını kutluyoruz.
Sayın Başkan,
sağlık ordumuzun içerisinde, ülkemizin her yerinde fedakârlık ve
büyük bir özveriyle görev yapan, özellikle pandemi sürecinde büyük gayretlerine
şahit olduğumuz tüm hemşirelerimizin 12 Mayıs Dünya
Hemşireler Gününü kutluyor, mesleğini icra ederken
hayatını kaybeden hemşirelerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin,
buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Sayın Başkan, Antalyada düzenlenen 24üncü
Uluslararası U17 Zafer Kupasında 9 altın, 6 gümüş, 13
bronz madalya olmak üzere, toplamda 28 madalyayla şampiyon olan Kadın
Güreş Millî Takımımızı ve Brezilyada devam eden
24üncü İşitme Engelliler Yaz Olimpiyatlarında altın
madalya kazanan millî güreşçimiz Mehmet Ali Yiğit ve 2nci olarak
gümüş madalya kazanan Ahmet Talha Kacur başta olmak üzere, bu
başarılarda emeği geçen Güreş Federasyonumuza,
antrenörlerimize, bütün unsurlarıyla devletimize, Gençlik ve Spor
Bakanlığımıza teşekkürlerimizi ve tebriklerimizi
iletiyor, sporcularımızı bir defa daha tebrik ediyor,
başarılarının devamını diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Beştaş,
buyurun.
31.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Şerzan
Kurt ile Leyla Kasımı ölüm yıl dönümlerinde saygı ve
minnetle andığına, Hemşireler Gününe, 13 Mayıs Soma
faciasına, devam eden müzik yasağına ve yasa dışı
dinlemelere ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün 12 Mayıs,
Şerzan Kurtun üniversite öğrencisiyken katledilmesinin 12nci
yıl dönümü. Maalesef, Şerzan Kurt polis kurşunuyla katledildi ve
diğer bütün polis davalarında olduğu gibi katiller cezasızlıkla
ödüllendirildi. Yargıtayda dava 2 defa bozuldu ve şu anda katil
maalesef, elini kolunu sallayarak dolaşıyor ve tabii ki onun
akabinde, bu cezasızlık zırhıyla Dilek Doğanlar, Kemal
Kurkutlar katledilmeye devam ediyor. Şerzan Kurtu saygıyla ve minnetle
anıyorum.
Diğer bir anma, Leyla
Kasım için. Kendisi, ölüme giderken annesine Ben ölüme hazırım.
Bir cellattan merhamet ve af dilemem. sözleriyle hafızalara
kazındı. Kadın özgürlük mücadelesinin sembolü ve
direnişimizin de kadın özgürlük mücadelesinde gücü oldu. Son
görüşmesinde yine annesine şunu söyler Leyla Kasım: Güzel
annem, tasalanma. Ben bir dava insanıyım artık, halkım için
mücadele ediyorum. Anne, bizim ölümümüzle halkımız uyanacak. Ben öldüğümde
üzülmeyin. Leyla Kasım'ı da saygı ve minnetle anıyorum,
mücadelesini bugün de çok güçlü bir şekilde hissettiğimizi ifade
etmek istiyorum.
Hemşireler Günü bugün.
12 Mayıs tarihi, açıkçası, hemşirelerin topluma,
sağlık alanına yaptıkları katkıları
onurlandırmak için kabul edilen bir gün. Acaba biz hemşirelerin
hayata kattıkları değerlerin yeterince farkında
mıyız, bilemiyorum. İktidarın özellikle pandemi döneminde
olumsuz performansı hemşirelerin yaşadığı zorlu
koşulları çok daha görünür kılmış oldu. Salgın
koşullarında insanüstü bir çaba gösterdiler. Hemşireleri
alkışlamak dışında bir şey yapmayan bir iktidar
aklıyla karşı karşıyayız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin,
buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Tabipler Birliğinin verilerine göre Covid-19a
bağlı olarak -emekli sağlık çalışanları da
dâhil- 556 kişi maalesef yaşamını yitirdi.
Bizim Diyarbakır
Büyükşehir Belediye Eş Başkanımız Hülya Alökmen
Uyanık da bir hemşire. Şu anda Elazığ Cezaevinde
haksız ve hukuksuz bir şekilde rehin tutuluyor. Kayyum gasbıyla mazbatası
elinden alındı. Sonra Diyarbakır İl Eş
Başkanımızdı. Hülya Alökmen'i buradan bütün grubumuz
adına sevgiyle kucaklıyor, selamlarımızı gönderiyorum.
Evet, ne yazık ki
anmalar bitmiyor. Bu ülkede, bu coğrafyada acı hadiselerin yıl
dönümleri her gün yeni acıları bize hissettiriyor,
yaşatıyor. Yarın da 13 Mayıs. Bu kara, kapkara günü hiç
unutmadık.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Soma'da göz göre göre ölen 301 canın
yasını hâlâ içimizde taşıyoruz. Bu yasın hiç
sonlanmamasında iktidarın yandaşlarını koruyan
yargının da büyük bir sorumluluğu olduğunu bir kez daha
hatırlatmak istiyorum. Burada da cezasızlıkla dava bitirildi.
Cezasızlık, caydırıcı cezaların verilmemesi yeni
katliamların habercisidir; bu, asla unutulmasın.
Tabii ki Soma
davasının 2 avukatı Selçuk Kozağaçlı ve Can Atalay da
maalesef cezaevlerinde tutuluyorlar. Sevgili Can'a ve Selçuk'a buradan selam ve
sevgilerimi gönderiyorum ve Soma'da yaşamını yitiren
canları anıyorum, ailelerine tekrar
başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan, müzik
yasağı devam ediyor. Büyük bir jestle, müzik yasağı saati
saat 01.00e çekildi. Maskeler düştü, ameliyathanelerde dahi Covid testi
zorunluluğu kalktı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi lütfen.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Ancak AKP iktidarının müziğe,
eğlenceye olan nefret, kin ve düşmanlığı bitmedi.
Soruyoruz: Müzik yasağının bilimsel, kültürel gerekçelerini
açıklayın yani niye müzik yasağı var; bu konuda gerçekten
vatandaşa bir açıklama yapın. Yani şunu söylüyoruz: Bu
yasak özel yaşama bir müdahaledir. Her şeyden önce bir saatlik
esnetilme kararı Türkiye'nin artık güldürmeyen fıkra
karakterleri tarafından yönetildiğinin açık bir
itirafıdır. Zaten Türkiye halkının bütün enerjisini,
mutluluğunu elinden aldınız; açlığı,
yoksulluğu, umutsuzluğu, mutsuzluğu dayattınız. Bu
kötülük yetmezmiş gibi, eğlenmenin yasak olduğunu, o
yasağın da bir lütufla bir saat daha esnetilebildiğini
utanmadan, sıkılmadan genelgeyle birileri yayınlıyor. On
binlerce emekçi -sektör- müzisyen, esnaf bu konudan büyük bir mağduriyet
yaşıyor, bir an önce müzik yasağı bitsin diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bitiriyorum.
Sayın Başkan, yasa
dışı dinlemeler hep vardı, hâlâ var. Bu ülkede
yıllardır andıçlar, fişlemeler gördük. Sonra FETÖcüler
geldi, yıllarca yasa dışı dinlemeleri, izlemeleri gördük,
bunu hâlâ iktidar söylüyor. Şimdi, bütün bu kötülüklerin toplamı
olarak AKP iktidarı toplam kötülüğü kullanıyor. Evet, şimdi
de kendisine Bakan denilen İçişleri Bakanı, suç işlerinden
sorumlu bakan öğrendiği bütün yöntemleri kullanıyor. Yani il
binalarımızı nasıl dinlediklerini biliyoruz.
İşledikleri suçları itiraf etme noktasına geldiler ve hiç
çekinmiyorlar. Bu Bakan çıkıp kameraların
karşısında muhalefet partisi genel başkanını
dinlediğini açık açık anlattı, bu aynı zamanda
diplomatik bir skandaldır. Evet, çöplüğe gitmekten
kurtulamayacaksınız ama bari vatandaşın gözüne bu kadar
sokmayın diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Özkoç, buyurun.
32.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, 12 Mayıs Hemşireler Gününe ve
kadınlara ne yapmaları gerektiğini söyleme cesaretinde bulunan
anlayışın kadınların üstün cesareti
karşısında yok olup gideceğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; büyük
özveri, sabır ve motivasyonla çalışan hemşirelerimizin 12
Mayıs Hemşireler Gününü kutluyorum. Bu vesileyle sağlık
çalışanlarımızın verdikleri emek mücadelesini bir kere
daha hatırlatıyor, hak ettikleri haklara bir an önce
ulaşmaları gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, hayatım toplumsal mücadeleyle geçti ancak bugün
toplumla ilgili kavrayışımda görüyorum ki hayatı ve
insanlığı yaşatan ve toplumun her sınıfına
nüfuz edebilen sadece kadınlar. Canla başla, emekle bir toplumu
inşa ediyorlar. Bugün hâlâ kadınlarla savaşmak isteyen erkeklere
belirtmek istiyorum ki bunu yapabilmek mümkün değildir.
Kadınların hayatın her alanında olması, hayatı
yeniden ve yaşanılabilir kılmaya devam edebiliyor olması
yaşamın bir gerçeği. Burada demokratik bir cumhuriyette, Türkiye
Cumhuriyeti Meclisinde millet iradesinin temsilcileri olarak daima
savunacağımız haklar, temel insan hakları
olmalıdır. Düşünce ve ifade özgürlüğü, insan
haklarının temel prensipleri arasında yer almaktadır. Çok
doğal olarak, kadınların kendilerini ifade edebilmesi, özgürce
konuşabilmesi ve istediği yaşam biçimini tercih edebilmesi
onların hakkıdır. Bu hakkı engellemek
yasalarımızda en büyük suçtur. Televizyonlardan kadınların
nasıl giyineceği, nasıl konuşacağı, toplumda
kendilerini nasıl ifade etmesi gerektiği konusunda ahkâm kesen
anlayışı kesinlikle reddediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin,
buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Kadınlara ne yapmaları gerektiğini söyleme cesaretini bulan
anlayış, kadınların üstün cesareti
karşısında yok olup gidecektir.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu
33.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Sultanbeylide meydana gelen trafik kazasında şehit
olan Polis Memuru Hüseyin Dumana Allahtan rahmet, yaralı Polis Memuru
Gökmen Baykaraya da acil şifalar dilediğine; valiler kararnamesine,
12 Mayıs Dünya Hemşireler Gününe, temmuz ayına kadar 3600 ek
göstergeye ilişkin düzenlemenin gerçekleştirileceğine, iktidar
olarak halka söz verdikleri her şeyi birer birer yerine getirdiklerine, 14
Mayısta Rize-Artvin Havalimanının
açılışının yapılacağına, 2023
yılı seçimlerinin çok önemli olduğuna ve bu seçimleri yine AK
PARTİ ve Cumhur İttifakı olarak kazanacaklarına
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Çok teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri,
hepinizi hürmetle selamlıyorum.
İstanbul Sultanbeylide
görevi esnasında geçirdiği kaza sonucu ağır yaralanan ve
kaldırıldığı hastanede şehit düşen polis
memurumuz şehit Hüseyin Duman kardeşimize Allahtan rahmet ve mağfiret,
kederli ailesine sabrıcemil ve Emniyet teşkilatımıza da
başsağlığı diliyorum. Yaralı polisimiz Gökmen
Baykara kardeşimizin de bir an evvel Cenab-ı Haktan şifa
bulmasını niyaz ediyorum.
Bu vesileyle dün
yayımlanan ve başı açık, başı kapalı,
kılık kıyafet noktasında hiçbir ayrım
yapmaksızın, bu ayrımları tamamen ortadan kaldıran bir
anlayış içerisinde gerçekleşen ve valiler kararnamesiyle de ete
kemiğe bürünen bu valiler kararnamesindeki bütün valilerimizin illerinde
en güzel hizmetleri, en faydalı hizmetleri yapmasının kendilerine
nasip olmasını diliyorum, hayırlı olmasını
diliyorum.
Büyük bir özveriyle
mesleğini icra eden, özellikle pandemi sürecinde canı pahasına
özel yaşamından ve ailesinden feragat ederek sorumluluğunu en
güzel şekilde yerine getiren hemşire kardeşlerimin de 12
Mayıs Dünya Hemşireler Gününü canıgönülden kutluyor, tüm
sağlık çalışanlarımıza bu gayretli ve özverili
çalışmalarından dolayı teşekkürlerimi ifade ediyorum.
Bu vesileyle belirtmek isterim ki öğretmenlerimizle
başladığımız 3600 ek göstergeye ilişkin
düzenlemeye dönük hemşire kardeşlerimizin de Allahın izniyle en
geç temmuz ayına kadar bu 3600 ek göstergenin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin,
buyurun.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
İnşallah geniş
spektrum içerisinde hemşirelerimizin de içinde yer aldığı
bir düzenlemenin, 3600 ek göstergeye dönük düzenlemenin temmuz ayına kadar
yasalaşacağı müjdesini de bu vesileyle belirtmek isterim. Tabii,
daha önce ne söz verdiysek bunları bir bir yerine getirdik. Bütçe
görüşmelerimiz esnasında beş adım atacağız
demiştik. Asgari ücreti halledeceğiz dedik; yüzde 50,5 zam verdik.
İkinci olarak memur ve emeklilerimizle ilgili düzenlemeyi yapacağız
dedik; 1 Ocakta altı aylık düzenlemeyi yaptık, temmuz
itibarıyla ikinci altı aylık düzenlemeyi bütün
çalışanlarımız, memur ve emeklilerimizle ilgili
yapacağız, alım güçlerini artıracağız. Üçüncü
olarak 3600 ek göstergeyi inşallah yasalaştıracağız
dedik; temmuz ayına kadar bunu yasalaştıracağız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin,
buyurun.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Dördüncü adım olarak da bütün
sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesini inşallah temin
edeceğiz dedik; bunu da inşallah
yasalaştıracağımıza bütün milletimiz şahit
olacak. Ve beşinci adım olarak da EYTli kardeşlerimizin
durumunu mutlaka ele alarak bununla ilgili düzenlemeyi de bütün kamuoyumuzla
inşallah paylaşacağımızı bir sıralama ve
süreç yönetimi olarak ifade etmiştik. Şimdi, inşallah 3600le ilgili
gündemimiz temmuza kadar nihayetlenmiş olacak. Şimdiden
hayırlı olmasını diliyorum.
Aynı zamanda, nasip
olursa, söz, yetki ve karar milletindir düsturuyla, ilkesiyle ve
sloganıyla 14 Mayıs 1950de demokratik anlamda halk iradesiyle
iş başına gelen, bir önemli devrim gününün hemen yıl
dönümünde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
14 Mayıs Cumartesi
günü inşallah, Rize-Artvin Havalimanını 58inci havalimanı
olarak milletimizin hizmetine sunacağız, hayırlı ve
uğurlu olmasını diliyorum.
Tabii,
2023 seçimleri çok önemli. 2023 yılı milletimiz için, devletimiz için
çok önemli. 2023 yılı cumhuriyetimizin 100üncü yılı ve
Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimini
inşallah, hep beraber gerçekleştireceğiz. Aynı zamanda,
muazzam bir şekilde başlattığımız yerli ve millî
teknoloji hamleleriyle millî savunma sanayimize ilişkin büyük projelerin,
millî otomobilimizin, bütün bu projelerin nihayetleneceği bir noktayı
da 2023 yılında inşallah taçlandıracağız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akbaşoğlu, mikrofonunuzu son kez açıyorum.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın
Cumhurbaşkanımızın müjdesini vermiş olduğu 4üncü
sondaj gemimiz de yakında inşallah, Türkiye limanlarına demir
atacak. Bunun da
BAŞKAN Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop ve beraberindeki
Parlamento heyetinin Azerbaycan Millî Meclis Başkanı Sahibe
Gafarovanın vaki davetine icabetle Azerbaycanda düzenlenecek olan
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi
(EİTPA) 3üncü Genel Konferansına katılmasına ilişkin
tezkeresi (3/1957)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Sayın Profesör Doktor Mustafa Şentop ve
beraberindeki Parlamento heyetinin Azerbaycan Millî Meclis Başkanı
Sayın Sahibe Gafarova'nın vaki davetine icabetle Ekonomik
İş Birliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi
(EİTPA) 3üncü Genel Konferansına katılması hususu
28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun
9uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İYİ Parti Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır.
Okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VI.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili Samsun Milletvekili Erhan
Usta tarafından, EYT sorununun tüm yönleriyle incelenip yaşanan
mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla 12/5/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12
Mayıs 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
12/5/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
12/5/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19'uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Erhan
Usta
Samsun
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Samsun Milletvekili ve Grup
Başkan Vekili Erhan Usta tarafından EYT sorununun tüm yönleriyle
incelenip yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla 12/5/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 12/5/2022 Perşembe
günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına
Sayın Erhan Usta.
Buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Türkiye açısından
önemli olan bir konuyu bugün İYİ Parti Grubu olarak gündeme getirmek
istiyoruz. EYT sorunu yani yirmi yıldır aslında devam eden bir
sorun ve yaklaşık 4,7 milyon kişiyi doğrudan ilgilendiriyor,
aileleriyle birlikte belki 15-16 milyon, belki 20 milyon kişiyi
ilgilendiren bir husus. Bu işin tarihçesini anlatmaya gerek yok;
işte, daha önce çıkartılan bir yasayla ortaya çıkan bir
durumdur. Dün Sayın Genel Başkanımız Akşener grup
toplantısında İYİ Partinin EYT çözüm önerisini toplumla
paylaşmıştır. Bütün hesabı kitabı
yapılmış, iyi çalışılmış bir çözüm
önerisi toplumla paylaşıldı. Ben aslında bu konunun biraz
daha detaylarıyla ilgili olarak Genel Kurulu hem bu anlamda bilgilendirmek
hem de -tabii, bu konu önemli bir konu- toplumsal mutabakatın olmasının
çok faydalı olacağı bir konu olduğu için bunun Meclis
tarafından araştırılmasının da doğru ve
yerinde olduğunu düşünüyorum.
Şimdi, 4,7 milyon EYTli
var; yani bunların 3 milyonu şu an itibarıyla prim ödeme gün
sayısını doldurmuş, yaşı bekliyor. 1,7 milyon
civarında da potansiyel EYTli var; onlar da prim ödeme gün
sayısını önümüzdeki dönemde dolduracak ve yaş nedeniyle
bekleyecek ama emekli olamayacaklar. Dolayısıyla 4,7 milyon
kişi. Biz bu çalışmayı yaparken 4 tane temel ilkeyle
aslında hareket ettik. Bir tanesi, hakkaniyetin tesisi yani adaletli bir
sistem kurmak gerekiyor. Burada EYTliler içerisinde de adaletsiz bir sisteme
neden olmamak lazım. Dolayısıyla 4,7 milyon kişinin gerek
şu anda hak etmiş olan 3 milyonun gerekse önümüzdeki süreçte hak edecek
olan 1,7 milyonla birlikte 4,7 milyon kişinin tamamının
faydalanabileceği bir çözüm önerisi sunuyoruz.
İkinci ilkemiz, biz bu
konuyu bir sosyal yardım olarak değil, bir hak kaybının
giderilmesi şeklinde ele alıyoruz ve ona göre düzenliyoruz.
Üçüncü olarak da tabii bunun
kamu maliyesi açısından ve sosyal güvenlik sisteminin
sürdürülebilirliği açısından da nesiller arası adaletin
tesis edilmesi gerekiyor, bu da aslında diğer bir ilkemiz. Bu
anlamda, buradan gelecek mali yükün sosyal güvenlik sistemi üzerinden
değil de efendim, bütçe tarafından oluşturulacak özel
kaynaklarla karşılanması gereğine de inanıyoruz.
Dördüncü ilke olarak da
düzenlemenin basit ve anlaşılabilir olması lazım. Bu
düzenleme için Sadece şu vakte kadar müracaat edenler faydalanır,
ondan sonra müracaat edenler faydalanmaz. şeklinde insanları panik
hâlinde bundan faydalanmaya itecek bir düzenleme olmaması lazım, bu
pencere önümüzdeki süreçte hep açık olacak. Yani bu haktan istifade etmek
isteyenin acele etmesine gerek yok, önümüzdeki süre içerisinde açık
olacak. Dolayısıyla aslında şu anda çalışan ama
emekli olmak istediği zaman yani işte yaş sınırı
nedeniyle beklemek durumunda olan hiç kimsenin de paniklemesine ihtiyaç yok;
bugün çalışıyorsa yarın işini kaybettiğinde veya
işte bir sağlık sorunuyla
karşılaştığında da emekli olma hakkını
ona vereceğiz, kurgulamamız bu şekilde. Biz, buna geçiş
dönemi emekliliği diyoruz çünkü az önce ifade ettiğim gibi
diğer türlü olması durumunda sosyal güvenlik sisteminden
karşılanması lazımdı, burada da şimdi bütçeden
karşılanacağı için böyle bir düzenleme yapılıyor,
böyle bir isim veriliyor.
Şimdi, burada önemli
olan husus tabii bunun mali etkilerinin doğru analiz edilmesi. Bugüne
kadar AK PARTİ hükûmetleri bu konuyla ilgili olarak bir tane doğru
düzgün hesap ortaya koymamıştır, varsa hesapları
çıksın söylesinler. Bir sayfa bir not dolaştı, o da
kamuoyunda dolaşmadı, geçmişte bana da gönderilmişti o not,
bir sayfa bir not var, hiçbir çalışma yok. Dolayısıyla,
buraya karşı kategorik olarak Sayın Erdoğanın bu
meseleye bakış açısında bir bozukluk var, bunu çift
dikiş olarak görüyor. Yani 5 maaş verdiği
danışmanlarına çift dikiş yok, bu insanlara bunu çift
dikiş olarak gören haksız bir tutumu var. Dolayısıyla, bu
anlamda mali etkilerinin iyi analiz edilmesi lazım, iyi bir hesap kitap
yapılması lazım. Biz şu anda devletin elinde olmayan, bu
konuyla ilgili hesapları yapmış ve ortaya koymuş bir siyasi
partiyiz eğer bununla ilgili tartışmalar olursa o
hesaplarımızı da daha detaylı bir şekilde veririz.
Şu kadarcık bir şey söyleyeyim: Burada öngörülen maliyet,
yıllık maliyet, şu geçmediğimiz köprüler, yollar var ya,
onlar için hazine garantileri kapsamında ödediğimiz yıllık
maliyetten daha az olacaktır. Yani 5 tane yandaş müteahhide verilen
paradan daha az bir maliyetle EYT sorunu çözülebilecektir, bu kadar net veya
bir mukayese daha olsun diye söyleyeyim: Damat Bakan göreve gelir gelmez
yanlış bir borçlanma stratejisi uyguladı. Ne yaptı?
Altın ve döviz cinsinden yurt içinden borçlandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ERHAN USTA (Devamla) Bu
borçlanma, Türkiye'nin ta otuz kırk yıl öncesinde
bıraktığı, dünyada da hiçbir ülkenin kendi ülkesinde,
başka para biriminden borçlanmadığı bir borçlanma
stratejisi uygulandı. Bunun Türkiyeye o günden bugüne kadar olan maliyeti
ne biliyor musunuz? Gerçekleşen maliyeti 105 milyar TL yani 105 katrilyon.
O senetlerin itfaları geldikçe önümüzdeki dönemde gerçekleşecek
maliyeti de 460 milyar TL. Arkadaşlar, bu çalışmayı biz
geçen hafta yaptık, dolar kuru 14,80 TLydi, şimdi 15,40a göre
alınca bunda biraz daha, yüzde 3-4 artış olacak. Yani şunu
söylüyorum: Sadece yanlış borçlanmanın ilave maliyetinin 565
katrilyon lira olduğu bir ülkede bundan daha az yükle, on beş
yıllık yükü bundan çok daha az olacak bir şekilde EYT sorunu
çözülebilir. Yani Hükûmetin tercihi vatandaştan yana değil, 5 milyon
insanı görmeyen fakat 5 müteahhidi gören bir AK PARTİ iktidarı
var. Dolayısıyla biz bu sistemi hep beraber
değiştireceğiz.
Teşekkür ediyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Ali Kenanoğlu.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
EYT nedir? Artık bunu
bilmeyen yok. EYT denildiği zaman Türkiye toplumu içerisinde, kamuoyu
içerisinde belki de en çok bilinen bir kısaltma hâline dönüştü ve
bunun emeklilikte yaşa takılanlar olduğunu artık herkes
ezberledi ve EYTliler güçlü bir örgütlenmeyle, güçlü bir birliktelikle
seslerini her tarafa duyurdular, saraya da duyurdular, iktidara da duyurdular,
AKP Genel Başkanına da duyurdular; ya, duymayan, bilmeyen yok zaten
bu konuyu ama yaklaşım konusunda farklılıklar var. AKP Genel
Başkanı net dedi, 2019 yılında şunu söyledi çok net
bir şekilde, dedi ki: Seçimi kaybedecek olsam bile ben bu işte
yokum. Yani seçimi kaybetme pahasına dahi olsa bile ben bu işte
yokum. Niye Yokum. dedi? Çünkü buna erken emeklilik tanımı getirdi
yani EYTlilik, erken emekliliktir. dedi.
Şimdi, ancak şunu
biliyoruz tabii: Yani Sayın AKP Genel Başkanı her konuda çok
çabuk çark ettiği için, yani işine gelmeyen bir konu olduğu
zaman hemen ondan kolaylıkla dönüş yapabildiği için EYTliler
konusunda da tekrar dönüş yaptı çünkü 2023 yılında seçim
var en geç ve dolayısıyla EYTliler güçlü bir şekilde
Sandığı bekliyoruz. mesajlarını veriyorlar,
mitingler yapıyorlar ve taleplerini kamuoyuna duyurmaya
çalışıyorlar. Dolayısıyla bunu iktidar da görmezlikten
gelemedi ve Ekim 2021 yılında Tayyip Erdoğan şunu söyledi,
dedi ki: EYTlilerin sorununun çözümü konusunda talimat veriyorum. Hâlâ, Ekim
2021den bu tarafa o talimat çerçevesinde çalışılıyor.
Nereye kadar çalışılıyor? Muhtemelen seçime yakın bir
zaman içerisinde EYTlilere kademeli de olsa bir düzenleme yapılacak gibi
gözüküyor ancak bunun sorunu çözmediğini ve esasında adil bir çözüm
olmadığını da bilmemiz gerekiyor. Şu söyleniyor: Yani
EYTlilere bu hak tanınırsa, bu maaşlar verilirse sistem çöker,
ülke mahvolur, hazine çöker. ve benzeri bir yapılanmadan bahsediliyor,
bir kaos planı olarak sunuluyor ve buna destek verenleri de kaos
planına destek vermekle suçluyorlar.
Şimdi, tabii, buradan
biz şunu çok net söylüyoruz: Yani EYTliler niye bunu almalı, neden
almalı? Bütün bunları geçtik çünkü bunlar çok
tartışıldı ve çok konuşuldu ve herkes şuna kanaat
getirdi: Yani EYTlilerin hakkıdır bu; eşitlik
açısından, adalet açısından, geçim açısından,
sosyal devlet açısından, çalıştıkları emeklerinin
karşılığında almaları gereken bir rakam olması
açısından bu hakka sahipler.
Şimdi, tabii, şunu
söylüyoruz: Şu anda örneğin kur korumalı mevduat sistemi
getirildi ve buradan kaynaklı olarak milyarlarca lira hazineden gidecek.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ALİ KENANOĞLU
(Devamla) Tamamlıyorum.
Yani şu anda dolar
15,40ı buldu ve kur korumalı sistemde parasını bankaya
yatıranlar şimdi ellerini ovuşturuyor çünkü onlar faizin
haricinde bir de kur farkından dolayı para kazanıyorlar. Peki,
bu kimden gidecek? Bizden, vatandaşın cebinden gidecek bunlara.
Şimdi, diğer taraftan, 5li çete diye bahsettiğimiz
yandaş işverenlerin vergi borçları silinirken hiçbir
sıkıntı yok, o zaman dert yok; 128 milyar dolar iç edilirken bir
sıkıntı, sorun yok; örtülü ödenekten milyarlarca lira
hesapsız kitapsız, her geçen yıl, her geçen ay artarak, nereye
gittiği belli olmadan, hesabı kitabı dahi sorulamaz hâlde
gidiyor, ona bir şey yok; çift maaş alanlara, 3 maaş alanlara, 4
maaş alanlara, bu şekilde beslenenlere para giderken bir
sıkıntı yok; geçiş ve kullanım garantili projelere
paralar aktarılırken sorun yok ama EYTlilere gelince ülke çöker,
ekonomi çöker, hazine çöker.
Bu yaklaşımı
doğru bulmuyoruz ve EYTlilerin sorunu çözülmelidir diyoruz. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Ayhan Barut.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYHAN BARUT
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgi
saygıyla selamlıyorum.
Aslında bugün burada
konuştuğumuz EYTlilerle ilgili her şey 8 Eylül 1999da
çıkarılan bir yasayla başladı. Bu yasayla birlikte SSK,
BAĞ-KUR ve Emekli Sandığı mensubu olarak
çalışanlar büyük bir mağduriyet yaşamaya başladılar.
Çıkarılan 4447 sayılı Yasanın geriye doğru
işletilmesi aslında mağduriyetin en temelini oluşturuyor.
Erkeklerde yirmi beş yıl/beş bin gün, kadınlardaysa yirmi
yıl/beş bin gün şartına göre emekli olacaklarken kademeli
emeklilik uygulamasıyla birlikte mağdur edildiler.
Çıkarılan bu yasa büyük bir mağduriyet yarattı ve
kazanılan hakların da gasbedilmesine neden oldu.
Bir yasa niçin
çıkarılır? Toplum yararına olsun, insanlar mağdur
edilmesin diye çıkarılır ama çıkarılan bu yasa bu
gerçeği maalesef ortadan kaldırdı. Ülkemizde yaklaşık
5 milyon EYTlinin olduğu biliniyor; bunlarla ilgili AKP döneminde, bu
yüce Mecliste çok sayıda kanun teklifi, soru önergesi verdik ancak
hiçbirini duymadılar ve görmezden geldiler. (CHP sıralarından
alkışlar)
EYTliler
iktidarınız boyunca hiç kimseden çekmedi AKP iktidarından
çektiği kadar. EYTlilerin sorunlarını çözmek bir yana âdeta
yılan hikâyesine döndürdünüz. İnsanların herhangi bir
coğrafyada yaşaması, herhangi bir kültürde, tarihte
yaşaması kader olabilir ama EYTli yurttaşlarımızın
bugün yaşadıkları asla ve asla kader değildir, olsa olsa
bir mahkûmiyettir. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü
EYTlileri devlet Gençsin. diye emekli etmiyor, özel sektör de
Yaşlısın. diye işe almıyor; düzenli bir gelirleri
yok, işleri yok, çarşıya pazara çıkamazlar,
alışveriş yapamazlar. Bu nedenle de aslında büyük bir
mahkûmiyet yaşıyorlar.
Peki, EYTliler sizden ne
istiyor? Aslında, çok basit; Yasa geriye doğru değil,
çıkış tarihinden itibaren uygulansın. Kimseden sadaka
istemiyoruz, yatırdığımız primlerin iadesini
istiyoruz. diyorlar. Yeni çıkacak yasanın da kamuoyuna yansıyan
şekilde yarım yamalak değil, 1999 öncesi sunulan
şartları içeren bir yasal düzenleme olmasını istiyorlar.
Diyorlar ki: Bunlar bizim hakkımız, biz türedi değiliz, çift
dikişli değiliz, fırsatçı değiliz, yük değiliz,
maliyet değiliz, köpük hiç değiliz. Allah aşkına, buradan
soruyorum AKP iktidarına: EYTliler size ne yaptı, ne kötülük etti de
onları yok sayıyorsunuz, onları duymuyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın.
AYHAN BARUT (Devamla)
Mısırdaki sağır sultan duydu ama AKP iktidarı
duymadı. Duyun artık EYTlilerin seslerini; eğer siz
duymuyorsanız onlar seslerini 15 Mayısta İstanbul Maltepede
milyonlarca EYTlinin katılımıyla yapacağı bir
mitingde duyuracak. Bundan sonrasını artık siz düşünün ama
asla unutmayın ki EYT mağdurları yalnız ve sahipsiz
değildir, EYT Türkiyedir.
Hepinize teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Orhan Yegin.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ORHAN YEGİN (Ankara) Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubunun vermiş
olduğu öneri hakkında grubumuz adına konuşmak üzere söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle aziz milletimizi ve onu temsil eden
Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Milletimizden yetki
aldığımız günden bugüne, her zaman milletimizin
sorunlarıyla, talepleriyle ilgilenmek ve bu sorun ve taleplerin önündeki
engelleri ortadan kaldırmak, çözüme kavuşturmak üzere büyük bir
gayreti ortaya koymuş bir hareketiz, hamdolsun. Bu sebeple,
yaptığımız birçok düzenlemenin yanında, milletimizden
yetkiyi alır almaz ilk yaptığımız işlerden biri
de emeklilerimizin sorunlarıyla ilgilenmek ve standartlarını
yükseltecek düzenlemeleri hayata geçirmek olmuştur; bu alanda çok önemli
reformları hayata geçirdik. Daha önce başvuru sonrası aylarca
süren emekli aylığı bağlanma süresini bir haftaya indiren
bir çalışmayı ortaya koyduk. Emeklilerimize yüzde 4,8 olarak yapılan ödemelerin
gayrisafi yurt içi hasılaya olan oranını yüzde 6nın
üzerine çıkaran iyileştirmelere imza attık. Ramazan ve Kurban
Bayramlarında emeklilerimizin bayram ikramiyesi alabilecekleri
düzenlemeleri uygulamaya geçirdik. Emeklilerimizin promosyon
almalarını sağlayan süreçleri yönettik ve hesaplarına
yatmasını sağladık. Vefat eden
sigortalılarımızın 65 yaşından büyük, muhtaç
durumda olan anne ve babalarına hiçbir şart aranmaksızın
aylık bağlanması imkânını mevzuata koyup hayata
geçirdik. Burada sayamadığımız,
sayamayacağımız daha birçok iyileştirmeyi hayata geçirmek
hamdolsun bizlere nasip oldu.
Türkiyenin
her meselesi Hükûmetimizin ve ittifakımızın meselesidir;
milletimizin, her talebi gerçekleştirmeyi
arzuladığımız ve bunun için canla başla, azimle
çalıştığımız bir emridir bizim için.
İmkânlar doğrultusunda koşulları, kaynakları çoğaltarak
her meselenin çözüleceği bir süreç yönetimiyle konuları ele
alıyor ve aşama aşama sorunları çözmeye
çalışıyor, talepleri gerçekleştirmeye
çalışıyoruz. Sosyal güvenlik alanına dair meselelerin,
taleplerin üstü örtülmeye çalışılıyor. izleniminin
oluşturulmaya çalışıldığını görüyoruz.
Türkiyenin imkânları ve şartlarını dikkate alarak her
sorunu çözme gayretinde olduğumuz gibi sosyal güvenlik alanı üzerine
de kafa yoruyor, çalışıyor ve sorumlu siyaset
anlayışıyla karar aşamasına gelince de bu meselelerde
bu talepleri de siyasete malzeme etmeden sorumluluk hassasiyetiyle kamuoyuyla
paylaşıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ORHAN YEGİN (Devamla)
Başkanım
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ORHAN YEGİN (Devamla)
Dolayısıyla, sosyal güvenlik alanının en önemli
sacayaklarından olan emeklilerimizin refahını artırmak,
onların mutlu ve huzurlu bir şekilde ikinci baharlarını
yaşamasına vesile olmak, sosyal güvenlik alanında da
milletimizin tüm taleplerine kulak kabartarak bu taleplerin de ötesinde daha
yüksek bir refahı bu aziz milletin her bir ferdine arz etmek en büyük
gayelerimiz arasındadır. Ve bu hedefimiz doğrultusunda, sosyal
güvenlik alanındaki aktüer dengeyi ve bunun sürekliliğini
sağlayacak şekilde, dün attığımız adımlardan
daha büyük adımları atacağımıza olan
inancımı ve bu aziz milletin, her meselede ve her zaman olduğu
gibi, kimin meseleleri çözmek üzere ele alıp çözüm iradesi ortaya
koyacağını kimin de sadece konuşup konuşup başka
hiçbir şey yapmayacağını çok iyi bildiğine olan
inancımı ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
II.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan, oylamaya geçmeden önce yoklama
yapılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN İYİ
Parti grup önerisini oylarınıza sunacağım ama öncesinde bir
yoklama talebi vardır, onu yerine getireceğim.
Sayın Özkoç, Sayın
Yıldız, Sayın Sarıaslan, Sayın Zeybek, Sayın
Bülbül, Sayın Arı, Sayın Tuncer, Sayın Bekaroğlu,
Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Bingöl, Sayın Kılınç,
Sayın Aygun, Sayın Tokdemir, Sayın Güzelmansur, Sayın
Şahin, Sayın Ünlü, Sayın Keven, Sayın Barut, Sayın
Bulut, Sayın Ceylan.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı yoktur.
Birleşime yirmi dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.35
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.01
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE
(Adıyaman), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90ıncı Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
II.- YOKLAMA
BAŞKAN İYİ
Parti grup önerisinin oylamasından önce, istem üzerine yapılan
yoklamanın toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için beş dakika
süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya
başlandı)
BAŞKAN Pusula veren
milletvekilleri lütfen Genel Kurul salonundan ayrılmasınlar.
(Elektronik cihazla yoklamaya
devam edildi)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili Samsun Milletvekili Erhan
Usta tarafından, EYT sorununun tüm yönleriyle incelenip yaşanan
mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla 12/5/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12
Mayıs 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN İYİ
Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.-
HDP Grubunun, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu ve
arkadaşları tarafından, Türkiyede iş
sağlığı ve güvenliği alanında eksikliklerin
tespit edilebilmesi ve bunlara çözüm bulunması amacıyla 12/5/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Mayıs 2022 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
12/5/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
12/5/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
12 Mayıs 2022 tarihinde,
Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu ve arkadaşları
tarafından verilen 18508 grup numaralı Türkiyede iş
sağlığı ve güvenliği alanında eksikliklerin
tespit edilebilmesi ve bunlara çözüm bulunması amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
12/5/2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; iş sağlığı ve güvenliği
alanında çok önemli eksiklikler var, bunları tespit etmeliyiz ve
çözümler üretmeliyiz. Bu anlamda bir Meclis araştırması
açılması gerektiğini söylüyoruz. İnsan
sağlığına aykırı birçok koşul var ve
maalesef ki hasar verici oluşumlara, iş yerlerine rastlanıyor ve
iş güvenliği eksikliği had safhada. Türkiye, iş
sağlığı ve güvenliği anlamında, maalesef ki
olumsuzluk anlamında Avrupa 1incisi olma gibi çok kötü bir sicile sahip.
2021 yılında 2.170 işçi iş cinayetlerinde
hayatını kaybetmiş, son üç ayda 347 işçi hayatını
kaybetmiş. Bütün bunların arasında Kocaeli dikkat çekiyor,
Vekili olduğum Kocaeli iş cinayetlerinde maalesef 1inci sırada.
Geçtiğimiz sene İstanbulda 260, İzmirde 102, Kocaelide 99
iş cinayeti hadisesi vuku buldu ve nüfusa
oranladığınız zaman maalesef Kocaeli 1inci sırada.
Motokurye ölümleri maalesef 10 genç insanın ölümüyle sonuçlandı ve
her yıl 60-70 civarında çocuk işçi ölümünün yaşandığı
bir ülkedeyiz. Geçtiğimiz yıl 18 mülteci hayatını kaybetti.
İçişleri Bakanı geçtiğimiz günlerde bir açıklama
yaptı ve ucuz iş gücünü itiraf eden bir İçişleri
Bakanı olarak, devlet tarafından mültecilerin ne kadar güvencesiz
durumda olduğunu net bir şekilde açıkladı.
Bu alanda üç konu dikkat
çekiyor; adaletsizlik var, denetimsizlik var, sendikasızlık var.
Hassaten son dört senede Kocaelide denetim yok, denetim varsa da
yaptırım yok. Ölümlerin en çok olduğu alanlar
sendikasızlığın olduğu alanlar, sendikaların
olduğu alanda en azından ölümler az.
Meslek hastalıkları
tespiti maalesef yanlış bir şekilde yapılıyor çünkü
Meslek hastalığından ölüm yok. deniliyor. Aslında meslek
hastalığı alanında doğru çalışmalar
yapılmadığı için Yok. deniliyor. Biz şunu gördük:
Bakın, yarın 13 Mayıs, Soma faciasının yıl dönümü
maalesef, Sakarya Hendek silah fabrikası faciasını da biliyoruz
ve işçiler mezara girdi. Onları savunan Can Atalay, Selçuk
Kozağaçlı isimli avukatlar ise hapiste yani işçilerin mezarda
olduğu, avukatların hapiste olduğu, fail olan patronların
dışarıda olduğu bir sistem var ortada, asbestle ilgili
gereken tedbirlerin alınmadığı bir sistem var ortada.
İş güvenliği
uzmanlığı alanını incelediğimiz zaman,
aslında Avrupa Birliğine giriş için -güya- her yerde iş
güvenliği uzmanı, iş yeri hekimliği bulunduğu
iddiasında bulunan bir iktidar var ama fiiliyata
baktığımız zaman çok önemli eksiklikler var. İş
güvenliği uzmanlığı meselesi yeterli bir şekilde
işlemiyor, mış gibi yapılıyor ve âdeta Avrupa'ya
Bizde iş güvenliği var. denilmeye çalışılıyor.
Aslında yok, bunu net bir şekilde söylemek lazım. Mesai,
sigorta, ücret, mobbing konusunda çalışanlar gizli bir şekilde
şikâyetlerini devlet kurumlarına iletmeli ve müfettişler de
habersiz bir şekilde iş yerlerine giderek bütün bu ihlalleri tespit
etmeli. Bunlar eksik yapılıyor yani iş güvenliği
uzmanları var ama maalesef ki sahada yeterli işlemler
yapılmıyor. İş güvenliği uzmanları, iş yeri
hekimleri evraklara boğulmuş durumda. Aslında dijital bir
çağdayız, bunlar dijital ortamda yapılabilir fakat evraklara
boğulmuş durumda ve yeterli işlemler yapılmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın.
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Devamla) İş güvenliği
uzmanlığı işverene bağımlı olmamalı;
bakın, bunu net bir şekilde söylüyoruz, işverene
bağımlı olmamalı; bağımsız olmalı ve
devletten ücretini almalı. Hani, işverene bağlı olunca
işvereni de rahatsız etmek istemiyor ve iş ortamında
maalesef ki ihlaller had safhaya geliyor. Sendikalaşma oranının
artması gerekiyor ve bütün bu ihlallerin bitmesi gerekiyor.
Biz, iş
sağlığı ve güvenliği anlamında, Kocaelideki ve
Türkiyedeki tüm bu ihlallerin tespit edilerek iş cinayetlerinin
bitirilmesi için bir Meclis araştırması
açılmasını öneriyoruz parti olarak ve bunu tüm işçiler
adına, tüm emekçiler adına Meclisten talep ediyoruz.
Teşekkürlerimi
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ
Parti Grubu adına Sayın Fahrettin Yokuş.
Buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan)
Fahrettin Ağabey, yavaş yavaş...
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Teşekkür ediyorum.
Kürsüye çıktım,
uyarıyı aldım; yavaş yavaş söyleyeceğim!
BAŞKAN Süreniz sadece
beş dakika ama Sayın Yokuş!
FAHRETTİN YOKUŞ
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sağlıklı
ve güvenli bir ortamda çalışmak her çalışanın en temel
hakkıdır. İşçilerin güvenliğini sağlamak devletin
ve işverenlerin görevidir. Ülkemizde işçilerin sağlığı
ve sağlıklı koşullarda çalışmaları konusunda
yeterli önlemler ne yazık ki alınmamıştır.
İş güvenliği tedbirlerinin yeterince alınmaması her
yıl binlerce emekçinin iş yerlerinde hayatını kaybetmesine
sebep olmaktadır. İş kazaları ve meslek
hastalıkları nedeniyle on binlerce kişi ayrıca sakat
kalmakta ve ağır hastalıklar geçirmektedir. İş kazalarının
ve meslek hastalıklarının yaşanmasına sebep olan en
büyük etkenler arasında; taşeronlaşma, özelleştirme,
sendikasızlaşma, denetimsizlik, esnek istihdam politikaları,
ağır çalışma şartları ve kayıt
dışı istihdam vardır. Özellikle, madenlerde, inşaatlarda,
tarım alanlarında, fabrikalarda yaşanan iş kazaları
maalesef büyük facialara ve acılara sebep olmaktadır. Avrupa
Birliğinin resmî verilerine göre ülkemiz, Avrupada iş kazaları
ölümlerinde maalesef 1inci sıradadır. İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin 2021
yılı verilerine göre de -geçen yıl yani- 2.170 işçimizi
iş kazalarında maalesef kaybetmiş bulunmaktayız.
Değerli milletvekilleri,
hâlihazırdaki yasal düzenlemeler, iş kazalarını ve meslek
hastalıklarını önlemekte yetersiz kalmaktadır. Ülkemizde
işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yasal
düzenlemeler maalesef yetersizdir. Çalışanın
yaşamını ve sağlığını önceleyen yasal
düzenlemeler acilen yapılmalıdır. İş
sağlığı ve güvenliği uzmanları, sanayimizin
denetiminde hayati öneme sahip görevler yapmaktadırlar. Riskli alanlarda
riski azaltmak için önlem ve tedbirler alan, bu önlemleri denetleyen iş
sağlığı ve güvenliği uzmanlarına yüklenen
sorumluluk çok fazladır ancak yaptırım yetkileri maalesef yetersizdir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın.
FAHRETTİN YOKUŞ
(Devamla) Yaptırım gücünün eksikliği, sanayide işverenin
de nasıl olsa iş güvenliği uzmanları var diye sorumluluktan
kaçması iş kazalarına ve ihmallere sebebiyet vermektedir.
Ülkemizde iş güvenliği denetimi zorunluluğu olmasına
rağmen hâlâ iş güvenliği denetim hizmeti almayan firmalar
bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
iktidar bu alanda en başta iş sağlığı ve can
güvenliği için kesin ve net adımlar atmalıdır. İş
güvenliği denetimini yaptırmayan firmalar diğer sektörlere de
kötü örnek olmaktadırlar.
Ayrıca, özel sektörde
iş güvenliği uzmanı olarak görev yapan çalışanlar
düşük ücretle riskli iş kollarında hizmet veriyorlar. Özellikle,
yapı denetiminde olduğu gibi daha işlevsel ve denetlenebilir bir
sistemin oluşturulması şarttır.
Sürem bitti, devamı
yarın.
Hoşça kalın.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Emine Gülizar Emecan.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA EMİNE
GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konu iş sağlığı ve güvenliği
ancak biraz önce İl Başkanımız Sayın Canan
Kaftancıoğlu'nun cezasının Yargıtay 3. Dairesi tarafından
onandığını ve siyasi yasak getirildiğini
öğrendik. Öncelikle bundan bahsetmek istiyorum çünkü alınan bu karar
tamamen haksız ve hukuksuz alınmış bir karardır;
yargının artık tamamen baskı altında olduğunu,
bağımsız olmadığını gösteren bir karardır.
Buradan bir tek cümleyle size şunu söylemek istiyorum değerli
arkadaşlar: Yazıklar olsun! (CHP sıralarından
alkışlar) Ne zaman duracaksınız? Ne zaman bu yolda
yürümekten vazgeçeceksiniz? Ama ne yaparsanız yapın, bizleri
yıldıramayacaksınız, bizim mücadelemiz devam edecek ama
yarın öbür gün bu yaptıklarınız sizin
karşınıza çıkacak, sizin önünüze çıkacak. O yüzden bu
kürsüden sizi bir kez daha uyarmış olalım.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, iş sağlığı ve güvenliği,
aslında bu bir masal, bir masaldan bahsedeceğim şimdi size. Bir
zamanlar ülkeyi yöneten iktidarın Avrupa Birliğine girmek gibi bir hedefi
vardı; bu hedef doğrultusunda da 2005 yılında Avrupa
Birliği müzakerelerine başlandı, sonrasında, Avrupa
Birliğine uyum normları altında, uyum için birtakım yeni
kanunlar ve yönetmelikler çıkarıldı. İşte, bu süreçte
de 2012 yılında 6331 sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu yürürlüğe girdi. 2012
yılında yürürlüğe giren bu Kanun iş yerlerinde iş
sağlığı ve güvenliğinin sağlanmasına ve
mevcut şartların iyileştirilmesine yönelik düzenlemeleri
içeriyor. Sonrasında, bu yeni düzenlemeyle beraber, bir iş
sağlığı ve güvenliği eğitim furyası, uzman
eğitimi furyası başladı. Kanunda tanımlanan ortak
sağlık güvenlik birimlerinin ve bu işle ilgili yetkilendirilen
firmaların açıldıklarını, bunun da bir furya olarak
devam ettiğini gördük yani bir eğitim ve şirket açılma
furyasıyla karşılaştık. Aslında sonuç olarak, her
şeyin özde değil sözde yapılan bir uygulama olduğunu
gördük. İş sağlığı ve güvenliği başta
işçiler olmak üzere tüm çalışanların güvenli bir ortamda
çalışması için çok önemliyken iktidarın
-amacının- sadece istatistiklerde uzman ve şirket
sayısını artırmak için bu kanun ve yönetmelikleri
çıkardığını da hepimiz yaşayarak gördük çünkü ben
de sistemin içinde çalışmış bir iş sağlığı
ve güvenliği uzmanıyım değerli arkadaşlar. Deveye
sormuşlar Boynun neden eğri? diye, Nerem doğru ki?
demiş.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
EMİNE GÜLİZAR
EMECAN (Devamla) Teşekkür ederim.
Her alanda yürütülen
samimiyetsiz uygulamaların bu alanda da yürütüldüğünü hep birlikte
görüyoruz, sorunların büyüklüğü de zaten buradan başlıyor.
Kanunun 10uncu
yılı, Bakanlık hâlâ bir sistem kuramamış durumda.
Sürekli dijital dönüşümden bahsediyorsunuz ama bir İSG yönetim
sistemi, bir on-line denetim sistemi bile kurulmamış durumda;
müfettiş sayıları yetersiz, denetimler yapılamıyor.
İş güvenliği uzmanları -dilimizde tüy bitti, yıllardır
söylüyoruz- maaşını aldığı işvereni
Bakanlığa şikâyet etmekle zorunlu tutuluyor kanunla. Ben de
buradan size sürem bitmeden sorayım: Hangi uzman maaşını
aldığı işvereni iş kaygısı duymadan
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına şikâyet
edebilir? Neresinden tutsak dökülen bir sistemle karşı
karşıyayız aslında.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
EMİNE GÜLİZAR
EMECAN (Devamla) Her yıl 2 binin üstünde çalışan iş
cinayetlerine kurban gidiyor. Bu kadar cinayetin işlendiği bir
durumda, sonucun bu olduğu bir durumda elbette ki böyle bir Meclis
araştırmasının açılmasını biz de
destekliyoruz.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın İlyas Şeker.
Buyurun Sayın
Şeker. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkürler.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; HDP Grubunun araştırma önergesi üzerine
AK PARTİ Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi
saygıyla hürmetle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
6331 sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu 2012 yılında AK PARTİ Hükûmetimiz
tarafından, ülkemiz ihtiyaçları doğrultusunda, tüm sosyal
tarafların da görüşleri alınarak çıkarıldı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş
sağlığı ve güvenliği açısından,
çalışma hayatına ilişkin, çalışma
ortamının mevzuata uygun olup olmadığını
denetleyip teftişler yapmaktadır. Teftiş ve denetimler
yıllık programlı ve program dışı olarak
yapılmaktadır. Bu kapsamda, Kocaeli ilinde ve ülkemiz genelinde
iş sağlığı ve güvenliği yönünde son beş
yıl içerisinde yapılan teftişlere ilişkin istatistiki
bilgilere bakacak olursak, 2018 yılında programlı 9.294 ve
program dışı 3.555; 2021 yılında programlı
13.043, programsız 2.613 ve 2022 yılında da 5.951i
programlı ve 714 bini de programsız olarak teftişler
yapılmış; bu, Türkiye geneli. Kocaeliye
baktığımızda, Kocaelide 2018 yılında 169u
programlı, 128i program dışı; 2021 yılında 403ü
programlı, 67si program dışı ve 2022 yılında da
222 tanesi programlı ve 20 tanesi de program dışı olmak
üzere teftişler yapılmıştır. Bu kapsamda
teftişler yapılmış. Ayrıca, sendikaların iş
yeri denetiminin üç dört yıldır yapılmadığı
konusunda önergede bir ifade var. Bu ifade üzerine TÜRK-İŞ
temsilcileriyle, HAK-İŞ temsilcileriyle ve DİSK
sendikalarının temsilcileriyle bir telefon görüşmesi yaptım
ve Önergede böyle bir iddia var Üç dört yıldır teftiş
yapılamıyor. diye sizin adınıza kullanılan bir söz
var, doğru mu? diye söyledim Elhak tamamı doğru değil,
tamamıyla yanlıştır, teftişler
yapılmaktadır. diye de kendileri bizzat bunu ifade ettiler, hatta
bu, DİSKin Genel Başkan Yardımcısıydı.
Değerli milletvekilleri,
seçim bölgem Kocaeli, ülkemizde üretim ve dolayısıyla istihdamın
üssü olması nedeniyle de ülke ekonomisine ve bütçesine ilk sırada
katkı sağlamaktadır. 2020 yılında 49.020 iş yeri
sayısıyla Türkiyedeki iş yeri sayısının yüzde
2,5ini, yine 2020 yılında 656.401 çalışan
sayısıyla Türkiye çalışanının yüzde 3,27sini
oluşturmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
İLYAS ŞEKER
(Devamla) - Kocaelide 2021 yılında iş kazası nedeniyle
vefat eden sigortalı sayısı 47 olup 43ü iş
sağlığı ve güvenliği eğitimi
almıştır, 2022de 11 işçimiz vefat etmiştir ve 11i de
iş sağlığı ve güvenliği eğitimi
almıştır. 6331 sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun
yayımlanmasından bugüne kadar iş yeri sayısı yüzde
21,7; çalışan sayısı yüzde 52,9 artmasına rağmen
100 bin işçide ölümlü iş kazası ve meslek
hastalığı oranı yüzde 40 oranında
azalmıştır.
Yine, Kocaelide işçi
ölümünün fazla olduğu iddiası var; bu da tamamıyla doğru
değildir, tamamıyla yanlıştır. Elimizde iş
kazası nedeniyle 100 binde ölen işçi sayıları var: Hakkâri
1inci sırada 27,4; Şırnak 2nci sırada 11,6; Artvin 3üncü
sırada 20,4; Kocaeli 38inci sırada yüzde 10,9; bunlar 2018in
verileri. 2020de ise yine Kocaeli 38inci sırada 3,6 oranıyla.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Şeker.
İLYAS ŞEKER
(Devamla) Doğruları içermediği için bu önergeye
katılmadığımı ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun
Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, sataşma yok ama
Doğruları içermiyor. iddiasında bulundu. Bizim elimizdeki
veriler...
BAŞKAN Kayıtlara
geçmiştir.
Teşekkür ediyorum.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ben cevap hakkını kullansın
diyecektim.
BAŞKAN Efendim...
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yerinden bir...
BAŞKAN Ama böyle bir
usulümüz yok ki biliyorsunuz Meral Hanım.
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Ben kullanmak istiyorum ama sayılar
yanlış oldu.
BAŞKAN Yani
herkesin... Bakın, sataşma yok, bir sövme yok, şu yok, bu yok.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayılar...
BAŞKAN Bakın,
Sayın Gergerlioğlu bir bakış açısıyla kendi
düşüncelerini değerlendirdi yani aynı şeyi de Sayın
Şeker yaptı.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Bakanlığın verilerini kullanıyoruz, resmî
verileri kullanıyoruz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Tamam, o zaman tutanaklara geçsin.
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Efendim, sayılar yanlış
verildi.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, tutanaklara geçsin,
hatibimizin söylediği verilerin doğrulanmadığını
söyledi ancak bizim verdiğimiz veriler bilimsel, resmî
kayıtlardır. Bu sadece...
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Sendikalarla görüştük, Yok öyle bir şey. diyorlar. Ölüm
oranlarına bakıyoruz, istatistikte yok öyle bir şey.
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Kocaeli) 99 ölüm var.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yok bir şey." diye bir şey olmaz.
Yani sözlü bir cevabı böyle yokmuş gibi...
BAŞKAN Sayın
Beştaş, müsaade ediniz. Bakın, çok değişik kaynaklardan
veri alıp kullanabilirsiniz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ama sözlü bir cevap diyor yani.
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Kocaeli) İşçi Sağlığı
ve İş Güvenliği Meclisinin sayılarını veriyoruz
biz.
BAŞKAN Bütün veriler
birbiriyle uyuşacak diye de bir şey yok, rica ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, öneriyi okutup işleme alacağım.
3.-
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, eczacıların yaşadıkları
sorunların ve ilaca erişimde karşılaşılan
sorunların araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/5737) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 12 Mayıs 2022 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
12/5/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
12/5/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan
eczacıların yaşadıkları sorunların ve ilaca
erişimde karşılaşılan sorunların
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/5737) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin görüşmesinin Genel Kurulun
12/5/2022 Perşembe günlü (bugün) birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Sayın İrfan Kaplan.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İRFAN
KAPLAN (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
eczacılık mesleğinin sorunları için Cumhuriyet Halk Partisi
adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İstanbul İl
Başkanımız Canan Kaftancıoğluna verilen cezayı
da kınıyorum. 14 Mayıs Eczacılık Günü
dolayısıyla tüm eczacı meslektaşlarımın
Eczacılık Gününü de kutluyorum.
İnsan
sağılığı için en öncelikli ihtiyaç olan ilaçlar da ne
yazık ki zamlardan ve döviz kurundaki dalgalanmalardan nasibini aldı.
Vatandaşlarımız kemer sıkmak adına her şeyden
kısabilir ama ilaç ve tedavi masraflarından kısamaz.
Sağlığın şakası yok, sağlık gidince
geri gelmeyebilir.
Değerli milletvekilleri,
şubat ayında ilaç fiyatlarına kur farkından dolayı
yüzde 37,5 zam geldi. Alım gücü düşük olan
vatandaşlarımızın beli bu fiyatlardan dolayı iyice
büküldü. Vatandaşların cebini hiç düşünmeyen AK PARTİ
Hükûmeti, tabii ki vatandaşlarımızın
sağlığını da düşünmüyor. Sağlık
alanında yaşanan bu krizin en büyük sıkıntısı
eczacılık hizmetleri ve ilaç fiyatlarında yaşanıyor.
Mensubu olmaktan gurur
duyduğum eczacılık mesleği, temelinde,
vatandaşların ulaştığı ilk sağlık
birimidir. Dolayısıyla hastaların teşhis konduktan sonra
ilk uğradıkları yer olan eczaneler vatandaşların alacakları
ilaçları hastalara ulaştırması açısından hayati
önem taşımaktadır. Sağlık Uygulama Tebliği'ndeki
fiyatların çok üzerinde seyreden döviz kuru, ilaç üretimi ve
ithalatını ciddi şekilde yavaşlatmıştır.
Eczacılık mesleği bu ve buna benzer birçok sorunla
karşı karşıya iken ne yazık ki 14 Mayıs Bilimsel
Eczacılık Günü'nü buruk kutlamaktayız. Araştırma
önergesini verdiğimiz tarihte eczanelerde yaklaşık bine
yakın ilaç bulunamıyordu, bin kalem ilacın büyük bir bölümünün
muadili dahi yoktu. Vatandaşlar ilacı bulamayınca sorumlu olarak
eczacıları görmekte ve bu kriz eczacılar ile
vatandaşları karşı karşıya getirmektedir.
Eczacılara yönelik artan şiddet olayları da bu durumu
doğrulamaktadır.
Covid-19 sürecinde
bağışıklık güçlendirici takviyelerin
alımının artmasıyla birlikte besin takviyesi, vitamin,
bağışıklık güçlendirici sağlık ürünlerinin
AVM'lerde, internet üzerinde, aktarlarda, zincir marketlerde, bakkallarda
satılması toplum sağlığını ciddi bir tehdit
altına almıştır. Sağlık ve sağlığa
dair tüm ürünlerin sadece eczanelerde satılması gerekmektedir.
İlaçta reklam da bilinçsiz tüketimi artırmakta ve sağlık
için değil, para için bu işi yapan ilaç sanayisi ve reklam
şirketleri halk sağlığını hiçe saymaktadır.
Değerli milletvekilleri,
bir diğer önemli sorun ise devletin aldığı muayene
ücretinin eczacıların sorumluluğuna verilmiş
olmasıdır. Muayene ücreti tahsildarlığı eczacılar
ile vatandaşlar arasında sıklıkla gerilime yol
açmaktadır.
AK PARTİ Hükûmeti ilaç
alanındaki yeni düzenlemeleriyle eczacılara daha çok iş yükü
yüklemiş ancak daha az kâr payı olarak
bırakmıştır. Birçok eczacı bu kötü yönetim ve düzenlemelerle
birlikte iflas etme noktasına gelmiştir. Bir yandan ilaç bulunamazken
bir yandan da eczaneler vatandaşlara hizmet verebilmek,
vatandaşlarımızı mağdur etmemek adına veresiye
defteri tutmaya başlamıştır. Geldiğimiz bu noktada,
gerek ilaç tedarikçileri gerek eczaneler gerekse vatandaşlarımız
mağdur olmaktadır.
Eczacılık
mesleğinin ülkemizdeki kalitesini artırmak için yurt
dışına sıkça seyahat etmek durumunda kalan ve birinci
derece kamu hizmeti gören, kamuda, özel sektörde çalışan
eczacılarımıza yeşil pasaport hakkı
tanınması da gerekmektedir. Emekliden, işçiden, memurdan
alınan katkı payının da kaldırılmasını
talep ediyoruz. Plansız açılan eczacılık fakülteleri de
istihdam sorununu beraberinde getirmekte ve eczacılık mesleğinin
niteliğini düşürmektedir.
Tüm bu mağduriyetlerin
giderilmesi için Anayasanın ve Meclis İçtüzüğünün bize
verdiği hak uyarınca bir araştırma komisyonu
kurulmasını ve bu sorunlara partiler arası bir uzlaşma
ortamında çözüm aranmasını talep ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
İRFAN KAPLAN (Devamla)
Cumhuriyet Halk Partisi olarak her zaman eczacılarımızın
yanında olduğumuzu belirterek yaşadığı tüm
olumsuzluklara rağmen bu onurlu mesleği yürüten, büyük fedakârlık,
özveri ve sabırla çalışan, kesintisiz sağlık hizmeti
sunan meslektaşlarımın sorunlarının çözüme
kavuşacağı ve sağlık
danışmanlığının önem kazanacağı
yarınlar diliyor, sağlıklı günler diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ
Parti Grubu adına Sayın Arslan Kabukcuoğlu.
Buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; eczacıların sorunlarının
araştırılmasıyla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisinin
vermiş olduğu Meclis araştırması önergesi üzerine
İYİ Parti Grubum adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Eczacılar,
hastalıkların tanı kademesinde pek çok adımda, tedavi
kademesindeyse her adımda olan bir sağlık meslek
kuruluşudur. Ülkemizde 2021 yılı itibarıyla 53
eczacılık fakültesinde okuyan 15.880 öğrenci vardır,
bunlardan 2.082 tanesi mezun olmuştur. Bizde 2021 yılı
itibarıyla 26.508 kişiye bir eczane düşmekte olup bu oran
İngiltere için 4 bin, Almanya için 3.031 ve Fransa için de 3 bindir.
Hükûmet eczacılara kendi
asli görevleri yanında başka görevler de yüklemektedir. Modern hukuk,
modern ülke yönetiminde olmayan birtakım Orta Çağ zihniyeti
eczanelerde uygulanmaktadır. Örneğin, bir reçeteye 3 kalem kadar ilaç
yazıldığında devlet eczacıdan 7 lirayı tahsil etmeyi
istemektedir, 3 kademeden sonra ise her bir kademe için ilave 1 lira tahsil
edilmesini istemektedir. 1 Türk lirası ödenmesi çok şey değildir
ama emekliler için ve diğer vatandaşlar için bu problem yaratmakta ve
vatandaş ile eczacı arasında sürekli bir sürtüşmeye neden
olmaktadır. Hastanın hastalığı 3ten fazla ilaç
gerektiriyorsa kusur hastanın mı veya hastalığı
ilaçsız tedavi olmuyorsa kusur yine hastanın mı? Hasta muayene
olur olmaz bu ücret sisteme düşmemekte ve gittiği eczane de o gün
görmemekte ancak takip eden günlerde eczaneye gittiği zaman bu ücreti,
eczacı, hastadan tahsil etmek zorunda kalmaktadır. Ondan sonra da
hasta ile eczacı arasında sürtüşmeler başlıyor veya
hekim hangi ilacı yazdıysa o etkin maddeli en ucuz ilacı
eczacı vermek zorunda. Bazen bu ilaçlar piyasada bulunmamaktadır ama
fiyat listesinde görüldüğünden dolayı yine eczacılar ile
hastalar arasında birtakım sürtüşmelere neden olmaktadır ve
arada çıkan farktan dolayı -ki en çok tedavi olan ve ilaç alan
yaş grubu emekliler olduğu için- aradaki fark miktarı hastalar
için, özellikle emekliler için büyük bir sorun teşkil etmektedir. 2.500
lira emekli parası alan insan için ödeyeceği 10 lira, 20 lira, 30
lira, bazen de 100 lira büyük bir meblağdır. Pek çok ithal ilaç
günümüzde dövizin yükselmesi sebebiyle miktar olarak ihtiyaca cevap veremiyor.
Firma, ilacı piyasadan tümüyle çekse ruhsatı iptal olacak, onun
yerine çok az miktarda vermekte ve eczacılar, hastaların bu ilaç
ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk çekmekte veya
karşılayamamaktadırlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Devamla) Eczacıların en büyük müşterisi devlettir.
Eczacı, faturasının bedelini doksan günde almaktadır. Bu
ise enflasyonun yüzde 70 ve takip eden günlerde daha fazla olması
durumunda eczacılar ile devlet arasında problem yaratmaya adaydır.
Onkolojide ise günübirlik ilaçların hastane tarafından verilmesi
eczacılık mesleğine getirilmiş bir sorundur, problemdir.
Devlet isterse ilacı kendi veriyor, isterse eczacıya verdiriyor; bu
da çözülmesi gereken bir sorundur. AK PARTİ Hükûmeti belli ciroyu geçen
eczanelerde fazla eczacıyı istihdam etmek için ya yardımcı
eczacı ya da ikinci bir eczacı koymaktadır. Bu ise
eczacıların belli bir ciroyu geçmesine engel olmakta veya bunu
dikkate almak zorunda kalmaktadırlar.
Eczacıların bu ve
daha pek çok konuda sorunları vardır. Eczacıların topluma
daha iyi hizmet verebilmeleri için yapılması gerekenlerin
araştırılmasına dair verilmiş olan Meclis
araştırması önergesini destekliyoruz.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Necdet İpekyüz. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NECDET
İPEKYÜZ (Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
14 Mayıs ve her yıl
eczacılıkla ilgili problemler konuşulmakta, sorunlar gündeme
getirilmekte. Aslında, bugünlerde veya özel günlerde meslekle ilgili
problemler dile getirilirken peki biz çözüm buluyor muyuz? Hayır.
Eczacılar diyorlar ki: Bilimsel Eczacılık Günü olarak
kutlanılsın. Fakat buraya çıktığımızda biz
sorunları gündeme getiriyoruz. Öyle bir hâle geldi ki bu ülkede kim
ülkenin geleceğiyle ilgili bir şeyler yapmak istiyorsa onlardan daha
çok, problemlerle, sorunlarla uğraşmakta. İktidar Her şeyi
ben bilirim. edasıyla yola çıkmakta ve hiçbir zaman da O meslek
alanında çalışan, o işi üretenlerle ilgili beraber ne
yapabiliriz? konuşulmuyor yani -daha sonra maddelerde de
söyleyeceğim- hemşirelerle ilgili de öyle, eczacılarla ilgili de
öyle, hekimlerle ilgili de öyle. Her şeyi ben bilirim. ve Her şeyi
bilirim, yaparım. diyen zihniyet giderek yok ediyor. Nedir?
Sağlık sektör olmaz, sağlık işletme olmaz ama
Sağlık Bakanlığı bunu işletmeye
dönüştürdüğü için bütün tahsilatı eczacılara yüklemiş.
Yurttaş eczaneye gittiğinde eczacı yurttaşa ilaç verirken,
ateşi olan çocuğun ateş ilacını verirken parası
var mı yok mu diye düşünüyor. Az önce arkadaşımız
söyledi, eczanelerde artık veresiye defteri tutulmakta. Bu veresiye
defteri tutulurken nedir problem? Tedavinin en önemli aşamasında,
iyileşmenin en önemli aşamasında kullanılan ilaç
alınamıyor. Nedir? Yoksulluk ve ekonomi politikaları.
Peki,
eczacılığı başka ne yaptınız? Bir taraftan
tahsilat şekline dönüştürürken eczacılık fakültelerini
diploma verecek kurumlara dönüştürdünüz. Her yerde üniversite adı
altında fakülte açılıyor. Burada gerçekten nitelikli eczacı
yetişiyor mu yetişmiyor mu, böyle bir dert yok. Başka ne oluyor?
Eczacılar, kendi meslekleriyle ilgili problemleri gündeme getirdiklerinde
şunu söylüyorlar: Siz, Türk lirasını koruyamazsanız -dövize
rağmen- döviz yükseldiği zaman bunu beceremezseniz ve fiyat
belirlemede tek kalem -ilaç denetleme kurulu gibi, ilaç önleme komisyonu gibi-
SGK ve Sağlık Bakanlığı olursa ne oluyor? Bazı
ilaçlar dünyada var, Türkiye'de yok. Nedir? Hipertansiyon ilaçlarının
bir kısmı yok, şeker ilaçlarının bir kısmı
yok, KOAH hastalığının bir kısım ilaçları
yok, kanser ilaçlarından söz etmek istemiyorum. Ve ne oluyor? Bu ilaçlar
olmayınca ilaç yazan hekim suçlu oluyor, ilacı vermeyen eczacı
suçlu oluyor, hasta hastalığıyla baş başa
kalıyor, giderek ilerliyor, kronik hastalığı ilerliyor veya
ölümle karşı karşıya kalıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla)
Ve birçok milletvekiline telefon geliyor. Öyle bir hâle getirdiniz ki
sağlığın her alanını bitirdiniz ama AVM'lerde,
internette her türlü ilaç satışı var, vitamin
satışı var, besin takviyesi var, immün hastalıklarla
ilgili, bağışıklıkla ilgili destekleyici ilaçlar var
ama gerçek sağlığa ihtiyacı olanlarla ilgili hiçbir
şey yok. Bir diğer konu ne? Eczacılar kiralarını
ödeyemiyorlar, çalışanlarının maaşını
ödeyemiyorlar. Eczacılar -Batman'da konuştum- 7 bin lira, 9 bin lira
elektrik parası veriyorlar. Elektriğe zam, doğal gaza zam,
ilacın fiyatını baskılamak için durduruyorsunuz, ilaç
piyasada yok. Eczacılar kan ağlıyor; onları dinleyelim,
destek olalım.
HDP olarak şunu
söylüyoruz: Sağlıkta eşit, erişilebilir, ücretsiz bir
sağlık politikası geliştirilmesi lazım; gelin
emeklilerden fark almayın, gelin yurttaştan fark almayın,
ilacı ücretsiz yapalım, sağlığı ücretsiz
yapalım.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Selim Gültekin.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
SELİM GÜLTEKİN (Niğde) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu grup
önerisi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım. Ekranları başında bizleri izleyen aziz
milletimizi, Niğdeli hemşehrilerimizi ve sağlık sisteminin
vazgeçilmez meslek grubu olan kıymetli meslektaşlarım tüm
eczacılarımızı saygıyla selamlıyorum.
Valiler kararnamesiyle Sivas
Valiliğine atanan Yılmaz Şimşek Valimizin ve Niğde
Valiliğine atanan Mustafa Koç Valimizin yeni görevlerinin
hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Mekteb-i Tıbbiye-i Şahanede ilk
eczacı sınıfının açıldığı 14
Mayıs 1839 tarihi esas alınarak ülkemizde 14 Mayıs tarihi Eczacılık
Günü olarak kabul ve ilan edilmiştir. Bilimsel eczacılığın
183üncü yıl dönümünde mesleğini büyük bir özveri, fedakârlık ve
sabırla yürüten, başta sevgili eşim olmak üzere, tüm
eczacılarımızın 14 Mayıs Eczacılık Günü'nü
kutluyorum.
Covid-19 salgını
sürecinde hayatını kaybeden kahraman eczacılarımıza
bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum. Yine, sabır ve şefkatle
hizmet eden tüm hemşirelerimizin 12 Mayıs Hemşireler Gününü
kutluyorum.
Değerli milletvekilleri,
2002 yılından önce eczane açan bir eczacı olarak o
yılların gerçekten meslek adına en
sıkıntılı, bir daha yaşanmasını
istemeyeceğimiz yıllar olduğunu ifade etmek istiyorum. Öyle ki
2001 krizi en çok sağlık sistemini etkilemiştir.
İlaçların gerçekten yoka girdiği, reçetedeki ilaçların karşılanamadığı,
hastaların reçete faturalarını hesaplatıp cebindeki paraya
göre reçetedeki bazı ilaçlarını alabildiği dönemleri hem
biz eczacılar hem de ülke olarak hep birlikte yaşadık. Yine,
kesilen reçete bedellerinin eczanelere geri ödeme sürelerinin yüz seksen günü
bulduğu ve bu nedenle eczanelerin kapandığı veya kapanma
noktasına geldiği durumu 2000 öncesi dönemde yaşadık.
ALPAY ANTMEN (Mersin)
Şimdi de öyle.
SELİM GÜLTEKİN
(Devamla) Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan liderliğinde AK PARTİ olarak İnsanı
yaşat ki devlet yaşasın. anlayışıyla
sağlıktaki büyük dönüşüm sonrası insan odaklı,
teknolojiye ayak uyduran yeni bir sağlık sistemine hep birlikte
kavuştuk.
Hatırlayalım,
eskiden eczanelerde hastaya verilen ilaçların kupürleri kesilirdi. Böyle
ilkel bir yöntemi, dünyada referans olan ve birçok ülkede kullanılmaya
başlanılan, örnek dijital projemiz olan İlaç Takip Sistemimizle
ortadan kaldırdık. İlaç Takip Sistemi sayesinde ilaçlardaki
tedarik sorunu erken uyarıyla kontrol edilmekte ve böylece ilaç
politikalarına yön verilmesi sağlanmaktadır. Ayrıca, Ürün
Takip Sistemiyle de tıbbi cihaz ve sarflarının takibi ve
eczanelerde satışı sağlanarak eczanelerimizin ekonomisine
katkı da sağlanmıştır.
Değerli milletvekilleri,
27nci Yasama Dönemimizde eczacılarımızın yararına
işlere de imza attık. Serbest faaliyet gösteren eczanelerimizin
birinci basamak sağlık hizmeti veren sağlık kuruluşu
olmasını bu dönemde hayata geçirdik. Yine, halkımızın
kaliteli, etkili, güvenli ürünlere ulaşmasında öncü ve referans
kurumumuz olan Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumumuzda önemli
görevler üstlenen kıymetli eczacılarımızın
ücretlerinde önemli iyileştirmeyi de bu dönemde sağladık.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SELİM GÜLTEKİN
(Devamla) Başkanım
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
SELİM GÜLTEKİN
(Devamla) Yine, bugün görüşülmekte olan sağlıkta şiddeti
önleme kanun teklifimizle de eczacılarımızın da içerisinde
olduğu tüm sağlık çalışanlarına yönelik
şiddete karşı ciddi yaptırımları da hep birlikte
gerçekleştiriyoruz.
Ayrıca, ilk imza sahibi
olduğum ve AK PARTİli eczacı milletvekillerimizle birlikte
imzaladığımız Belediye Gelirleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifimizi de
yakın zamanda Genel Kurula getirerek belediyeler tarafından eczane
E tabelalarından vergi alınmaması hususunu da kıymetli
eczacılarımıza sağlamış olacağız.
Eczacılarımızın
beklentisi ilaç fiyat kararnamesi için de Bakanlık düzeyinde, AK
PARTİli Eczacı Milletvekili olarak görüştüğümüzü ve takip
ettiğimizi de ifade ediyor, sağlık sistemimizin olmazsa
olmazı kıymetli eczacılarımızı, eczane
teknisyenlerimizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Alınan karar
gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan,
Ankara Milletvekili Lütfiye Selva Çam ve 109 Milletvekilinin Türk Ceza Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Adalet
Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Ankara Milletvekili Lütfiye Selva Çam ve 109 Milletvekilinin Türk Ceza Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/4290) ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporlarının (S. Sayısı: 323)
(x)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Dünkü birleşimde İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 323 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümünde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştı.
Şimdi ikinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm 9 ila
17nci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde
gruplar adına ilk söz, İYİ Parti Grubu adına Sayın
Hasan Subaşının.
Sayın Subaşı,
buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA HASAN SUBAŞI (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. 323 sıra
sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü hakkında konuşmak
için partim adına söz aldım.
Görüşmekte
olduğumuz teklif, toplumun giderek artan, en yakıcı
sorunlarından olan kadına şiddet ve sağlıkta
şiddet suçlarını önlemeye dönük caydırıcılık
amacıyla özensizce düzenlenmiştir. Teklifle takdirî indirim nedenleri
sınırlanıyor; tutuklamada katalog suç düzenlemesi getiriliyor;
suçun kadına karşı işlenmesi nitelikli hâl kapsamına
alınıyor; ısrarlı takip suç olarak TCKde düzenleniyor,
uzlaşma dışı bırakılıyor; şiddet
mağduru kadınlar için avukat görevlendirilmesi yapılıyor;
kasten yaralama suçunun, işkence suçunun ve tehdit suçlarının
mağdurunun kadın olması hâllerinde cezaların belli
oranlarda artırılması öngörülüyor; kamu hizmetlerinden
yararlanma hakkının engellenmesi suçunun konusunun sağlık
hizmetleri olması durumunda verilecek cezanın altıda 1
oranında artırılması öngörülüyor.
Özetle, teklifin en temel
özelliği, kadına karşı şiddet suçu ile
sağlıkçılara karşı işlenen şiddet
suçlarında cezaların belli oranlarda
artırılmasıdır. Cezalar artırılmış olsa
da İnfaz Yasasındaki değişiklikler ve uygulamalar
nedeniyle, hükümlüler hakkında şartlı tahliye ve denetimli
serbestlik, cezaların ertelenmesi, hapis cezasının alternatif
yaptırıma dönüştürülmesi, hükmün açıklanmasının
geri bırakılması gibi alternatif çözümler nedeniyle de infazlar
yapılamamakta; üstelik, kadına karşı şiddet
suçlarında cezasızlık algısı
yaratılmaktadır. Cezaların infazı mümkün olmadıkça
kadına karşı şiddetle mücadelede sonuç almak son derece
zordur. Kadına karşı şiddetle mücadelede
caydırıcı ceza politikaları bu politikaları uygulayacak
ciddi bir iradeyle, bütün kurumlarıyla bütüncül devlet politikaları
uygulanmadığı sürece ve en önemlisi toplumsal cinsiyet
eşitliği anlayışı yerleşmediği sürece
yasaların değiştirilmesi, cezaların
artırılması şiddetle mücadelede sonuç vermeyecektir.
Kadına karşı
şiddeti önleme konusunda Avrupa Konseyi tarafından düzenlenen
uluslararası sözleşme, ilk imzacısı olduğumuz ve
Mecliste bütün parti gruplarının onayladığı ve toplum
tarafından büyük ölçüde benimsenmiş ve memnuniyetle
karşılanmış İstanbul Sözleşmesi, maalesef, 20
Mart 2021 tarihinde 3718 sayılı Kararla, Cumhurbaşkanının
tek başına iradesiyle feshedilmiş, hayati sayılabilecek
uluslararası sözleşme, Anayasanın 90ıncı maddesi
hilafına yok sayılmıştır.
Yine, pandemi sürecinde büyük
fedakârlıklarla çok ağır ve zorlu şartlarda
çalışan sağlıkçılarımız için hiçbir
iyileştirme yapılmazken, takdir görmez ve üstelik şiddete maruz
kalırlarken, yurt dışında çözüm arayanlar için
Cumhurbaşkanı tarafından Giderlerse gitsinler. şeklinde
tahkir edici ifade kullanılması toplumda ciddi rahatsızlık
yaratmıştır. Siyasi sonuçları olabileceği
kaygısıyla da bu 2 konu özensizce ele alınarak toplum
yatıştırılmak istenmiştir; bu yasa teklifinin
geliş nedeni budur.
Her zaman olduğu gibi,
ilgililerin, etkin kadın kuruluşları ile
sağlıkçıları temsil eden kurumların, baroların ve
muhalefetin itirazları dikkate alınmadan üstünkörü bir torba yasa
teklifi olarak Meclise sunulmuştur. Üstünkörü diyorum çünkü söz konusu
olan kadına şiddet suçunun tanımı dahi yapılmadan
sadece cezalar artırılarak Anayasanın 10uncu maddesindeki
eşitlik ilkesine de aykırı biçimde düzenleme
yapılmıştır. Oysa, kadına şiddet suçu
ayrımcılığa dayanan, kadın-erkek eşitliğine
inanmayan erkek egemen görüşten kaynaklanan bir suçtur, bir insan hakkı
ihlalidir. Adalet Komisyonundaki konuşmamda bu suçun Türk Ceza Kanunu'nda
tanımlanması gerektiğini söylemiş; aksi hâlde, sadece
cezaları artırıyor olmak, beklenen yararı
sağlamayacağı gibi özensizlik nedeniyle kadınlara
uygulanacak cezaları artırabilir demiştim. Çünkü öylesine
düzenlenmiş ki kadın kadını tehdit ettiğinde ya da
kavgayla yaralanmalara neden olduklarında erkeklerden daha ağır
cezalara çarptırılabileceklerdir. Bunun üzerine, kanun teklifini
savunan bir vekil yarı şaka ya da yarı ciddi bana cevap olarak
Kadınlar naif yaratıklardır, kavga ve tehdit onlara
yakışmaz. Onlar kavga etmez. benzeri sözleriyle
karşılık vermişti. Bu karşılık bile
farkında olmadan söylenmiş egemen bir bakış
açısını sergiliyordu. Bu bakış açısı
kadının yerini, konumunu, yapması gerekeni, kendisine
yakışanı yakışmayanı tanımlayan ezber
kalıplarıydı. Oysa kadınların da erkekler gibi bu
suçları işleyebilecekleri hepimizin malumudur. Bu suçları erkek,
erkeğe karşı işlediğinde daha az ama kadın,
kadına karşı işlediğinde ağırlaştırılmış
cezalar söz konusu olabilecektir. Hatta bazı hâllerde beklenmeyen tutuklamalar
bile karşımıza çıkabilecektir. Bu kanunun amacı tabii
ki bu değildir ama hiçbir itirazın dikkate alınmaması,
hazırlandığı gibi kabul edilme
zorunluluğundandır; talimat o şekilde gelmiştir.
İstanbul
Sözleşmesindeki tanıma göre, kadına karşı şiddetten
kadınlara karşı bir insan hakkı ihlali ve
ayrımcılık anlaşılacak ve bu terim, ister kamusal
ister özel yaşamda meydana gelsin, söz konusu eylemlerde bulunma tehdidi,
zorlama veya özgürlüğün rastgele bir biçimde kısıtlanması
da dâhil olmak üzere, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik
zarar ve acı verilmesi sonucunu doğuracak, toplumsal cinsiyete
dayalı tüm şiddet eylemleri olarak anlaşılacaktır;
İstanbul Sözleşmesi bu şekilde tanımlamıştır
kadına şiddet suçunu. İYİ Parti olarak bu konudaki
görüşümüz İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş
Parlamenter Sistem vizyonu kitapçığımızda yazılı
taahhüt altına alınmış, İstanbul Sözleşmesi'ne
geri dönüleceği beyan edilmiş, kadına karşı
şiddet suçu açıkça anlatılmış olup Türk Ceza
Kanunu'nda kadına karşı şiddet adı altında yeni
bir suç olarak düzenleme yapılması öngörülmüştür. İşte
bu tanımlardan anlaşılacağı üzere, bu suçun bir
ayrımcılıktan, eşitsizlikten, erkek egemen bir
bakıştan kaynaklandığı, bir insan hakkı ihlali
olduğu açıktır ve bazı çevreleri de bu rahatsız
etmektedir çünkü onlara göre eşitsizlik kadının
fıtratındandır.
Kanun teklifini iktidar
adına sunan vekiller konuşmalarında Merhametin giderek
azaldığı, azgınlıkların ise
çoğaldığı bir dünyada, Türkiye, karanlıklar içinde
âdeta bir kandil misali etrafını aydınlatan, umutları
yeşerten, güvenli bir belde konumundadır. demişti. Oysa OECD
verilerine baktığımızda, etrafımıza kandil gibi
ışık saçmak şöyle dursun, Afganistan, Sierra Leone,
Zambiya, Malavi gibi ülkeler kategorisinde olduğumuz görülecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın
sözlerinizi.
HASAN SUBAŞI (Devamla) -
OECD'ye göre, Türkiye'de her 100 kadından 38i, Zambiya'da 42,7si,
Malavi'de 37,5i fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalıyor. 156 ülke
arasından 133üncü sıradayken, bunları söylemek, sorunu çözmek
yerine üstünü örtmek, gizlemek ve çözümlerden uzaklaşmak anlamına
geliyor. Her gün biraz daha insan hakları kavramından
uzaklaşan ülkemiz maalesef sorunlarını da çözmekten giderek
uzaklaşmaktadır.
Her torba kanun
düzenlemesinden sonra olduğu gibi bu teklifin de ilerleyen zamanda tekrar
Meclis gündemine geleceğini düşünüyor, sözlerime son verirken Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Sayın Nevin Taşlıçay.
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA NEVİN
TAŞLIÇAY (Ankara) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri;
323 sıra sayılı Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Kadının Türk
toplumundaki yeri ve önemine dair etnografik eserler ve tarihî kaynaklarda
sayısız örnekler bulunmaktadır. Faslı seyyah İbn
Battuta gezdiği Türk illerinde hatunların nüfuzlarından, bey ve
sultanlardan gördükleri hürmetten sitayişle bahsederken, Türk illerinde
kadınların siyasal alanda ve sosyal hayatta muayyen bir protokol
esasına göre karşılandığını ve hürmet
gördüğünü aktarmıştır. İbni Fadlan Volga
boylarında Türkler arasında gezerken, kadınların erkeklerle
birlikte her türlü sosyal aktiviteye katıldıklarından, dinî ve
resmî şölenleri bizzat yönettiklerinden bahseder. Orhun
Yazıtları'nda, Yenisey Yazıtları'nda, Dede Korkut'ta ve
aktarılan sözlü kültür ögelerimizin hemen hepsinde kadının Türk toplumundaki
yeri olması gerektiği gibidir. Türk milleti için tarihin altın
devirlerinden bozgun zamanlarına, dirlikte ve yoklukta, barışta
ve savaşta kadın her zaman varlık göstermiş ve saygı
görmüştür.
Binlerce yıldır
süregelen kültür birikimimiz, medeniyet telakkimiz ve sosyal yaşam
kurallarımız üzerinden meydana gelen kültürel erozyon sonucunda ne
yazık ki kadına yönelik şiddet son yıllarda gündemimizde
fazlasıyla yer almıştır, yaşanan olaylar toplumsal
psikoloji üzerinde derin tesirler bırakmıştır. Kadına
yönelik şiddetin sonlandırılması için ortaya konulan
çalışma ve çabaları takdir etmekle birlikte, bu çabaların
toplumsal düzeyde sıfır şiddet, sıfır
mağduriyet noktasına erişinceye kadar ilerletilmesine ihtiyaç
duyulmaktadır.
20 Mart 2012 tarihinde yürürlüğe
giren 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına
Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun bu alanda yasal
altyapının güçlenmesini sağlamış, şiddetle
mücadeledeki kararlılığı ortaya koyarken toplumsal
farkındalığın artışına katkıda
bulunmuş ve şiddetle topyekûn mücadelede bizleri daha sağlam bir
zemine taşımıştır. İlgili yasa doğrultusunda
koruyucu ve önleyici tedbirlerin etkin şekilde uygulanmasına yönelik
destek ve izleme hizmetlerinin verildiği 81 adet şiddet önleme ve
izleme merkezi kurulmuştur. Psikososyal ve ekonomik koşullara yönelik
destek sağlanan bu merkezlerde düzenli aralıklarla yapılacak
denetimler hizmet verimliliğini de artıracaktır.
ŞÖNİMlerde vaka inceleme, değerlendirme ve takip için istihdam
edilen uzmanların sayılarında artış sağlanması
da önem arz etmektedir. ŞÖNİM yetkililerinin bulundukları
illerde savcılık, aile mahkemeleri, halk sağlığı,
jandarma, baro, denetimli serbestlik yetkilileri ve ilgili STKlerle
gerçekleştirdiği toplantılar belirli bir takvime
bağlanmalı ve düzenli şekilde de
raporlaştırılmalıdır.
Kadına karşı
şiddetin önlenmesine yönelik çalışmalar doğrultusunda 3.624
kapasiteli 149 kadın konukevi açılmış. Şiddete
uğrayan kadınların şiddetten korunmaları, psikososyal
ve ekonomik sorunlarını çözümlemeleri, güçlendirilmeleri ve bu
dönemde kadınların varsa çocuklarıyla birlikte
ihtiyaçlarının karşılanması suretiyle geçici süreyle
kalabilmeleri yönünde imkânlar oluşturulmuştur. Adrese Dayalı
Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarına göre 42 milyon 252 bin 172 kadın
nüfusumuz göz önünde bulundurularak kadın konukevlerinin
sayıları artırılmalı, bu doğrultuda da 5393
sayılı Belediye Kanunuyla büyükşehir belediyeleri ve belirli
nüfus şartlarına göre kadınlar ve çocuklar için konukevi açma
zorunluluğu getirilen belediyeler hususunda denetimler de
aktifleştirilmelidir.
Şiddet mağduru veya
şiddet görme riski altında olan kadınlarımız için
geliştirilen KADES mobil uygulaması binlerce
kadınımızın imdadına yetişmiş olup önemli
bir koruyucu ve önleyici tedbir çalışması olan bu
uygulamanın tanıtım çalışmaları
yaygınlaştırılarak kadınlarımızın
uygulama ve kullanımı hakkında farkındalığı
da artırılmalıdır. Söz ettiğimiz alanlarda yapılacak
her olumlu düzenleme, ortaya koyulacak her çaba bizleri, kadını
mutlu, çocuğu umut dolu yarının Türkiyesine bir adım daha
yaklaştıracaktır.
Bugün üzerinde
konuştuğumuz kanun teklifiyle, Türk Ceza Kanununda yer alan kasten
öldürme, kasten yaralama, işkence, eziyet ve tehdit suçları
bakımından mağdurun kadın olması hâli cezayı
ağırlaştırıcı neden olarak kabul edilmektedir.
Özellikle kadınlara yönelik şiddet içeren suçlar işlenmeden önce
gerçekleşecek ısrarlı takip fiillerinde mağdurlara gerekli
güvencenin sağlanması hedeflenmektedir.
Kadınlarımızın
hak arama yollarını etkin bir şekilde kullanabilmeleri
açısından istemleri hâlinde barodan ücretsiz avukat gönderilmesi
imkânı getirilmektedir.
Sunulan kanun teklifiyle
yapılan düzenlemede Türk Ceza Kanunu 62nci maddesinde
değişiklik yapılmak suretiyle takdir indirimi nedenleri belli
konulara münhasır kılınmakta, failin duruşmadaki mahkemeyi
etkilemeye yönelik şeklî tutum ve davranışlarının
takdir indirimi nedeni olarak dikkate alınmayacağı hükme
bağlanmakta ve böylelikle, takdir indiriminin uygulama alanı sınırlandırılmaktadır
yani failin salt indirim almaya yönelik kılık ve kıyafetine özen
göstermesi, takım elbise giymesi, kravat takması gibi
duruşmadaki şeklî tutum ve davranışları takdir
indirimine konu olmaktan çıkarılmaktadır. Böylelikle,
toplumumuzda kravat indirimi olarak bilinen ve vicdanlara
rahatsızlık veren bu konu ortadan kalkmaktadır. Bu güzel
gelişme doğrultusunda ifade etmek isterim ki iyi hâl ve
saygınlık, kadına yönelik şiddet suçunun faili olup hâkim
karşısında kravat takarak değil, ancak kadına
gösterilen samimi sevgi ve saygı nispetinde kazanılacaktır.
Kanun teklifinin bir
diğer kıymetli yanı ise mezkûr teklifte yalnızca
kadına karşı işlenen kasten yaralama suçu değil,
aynı zamanda sağlık kurum ve kuruluşlarında görev
yapan personele karşı işlenen kasten yaralama suçları da
tutuklamaya ilişkin katalog suçlar arasına alınmaktadır.
Ayrıca, teklifte hekim, diş hekimleri ve diğer sağlık
meslek mensuplarının yanı sıra eczacıların da
madde kapsamına alınmasından, sağlık personelinin bir
çatı altında eksiksiz korunmasından duyduğum memnuniyetle
teklifte emeği geçenlere eczacı meslektaşlarım adına
da teşekkür ediyorum.
Son olarak, TÜİK
verilerine göre, nüfusumuzun yüzde 49,9u kadındır yani nüfusumuzun
yarısı, toplumsal bütünlüğümüzün yarısı, ekonomik
kalkınma hedeflerimizin, kültürümüzün, tarihimizin, talihimizin,
kısacası yaşamımızın ve yaşama dair her
şeyin yarısı. Bu sebeple, net olarak dile getirmek isterim ki
kadına şiddet, insana şiddettir. Kadına şiddet,
insanlığa şiddettir. Kadına şiddet, toplumsal
bütünlüğe yöneltilmiş şiddettir. Kadına şiddet,
ekonomik kalkınmaya yöneltilmiş şiddettir. Kadına
şiddet, kültürümüze, tarihimize, talihimize yöneltilmiş
şiddettir. Kadına şiddet, yasaya, devlet iradesine, binlerce
yıllık millet iradesine yönelik şiddettir. İradesine ve
idaresine karşı şiddet uygulayanlara karşı Türkiye
Cumhuriyeti devleti kudretini daima ortaya koyacak ve gereğini yerine
getirecektir.
Bu düşüncelerle kanun
teklifiyle sunulan düzenlemelerden memnuniyet duyduğumuzu ifade ediyor,
teklifin bu aşamaya kadar gelmesinde ve yasalaşmasında
emeği geçen ve geçecek olan herkese teşekkür ediyorum.
Kadınlarımıza daha sağlıklı, mutlu, huzurlu,
özgür yarınlar temenni ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Abdullah Koç. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ
(Ağrı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
değerli halkımız; sizleri saygıyla selamlıyorum. 323
sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerine partim adına
söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle şunu
belirteyim: Bu Mecliste birden fazla yargı paketi görüşüldü ve
yargıya ilişkin, adalete ilişkin yeni düzenlemeyi
görüşürken yargının siyasete, yargının topluma ve
yargının bütün Türkiye halklarına ilişkin olan
uygulamalarını ve müdahalelerini de ne yazık ki günbegün
yaşıyoruz. Öncelikle, Cumhuriyet Halk Partisinin İstanbul
İl Başkanı Canan Kaftancıoğluna ilişkin olan
yargının bu müdahalesini gerçekten kabul etmiyoruz ve kınıyoruz.
Diğer taraftan,
bakın, biz bu yargı paketini görüşürken, aynı zamanda,
adaletsizliğin ve yargının toplumda ne kadar ciddi bir
şekilde hukuksuzluklara imza attığını ve aynı
zamanda, İçişleri Bakanının uygulamalarıyla Türkiye
toplumunun ne kadar dizayn edilmek istendiğini her gün örneklerle
yaşıyoruz. Vanın Edremit ilçesinde 80 yaşındaki
Makbule Özer ile 79 yaşındaki eşi Hadi Özer örgüte yardım
ve yataklık yaptıkları gerekçesiyle tutuklandılar. 80
yaşında ve engelli olan bu 2 insanımız maalesef, şu
anda cezaevlerinde.
Bakın, bir diğer
husus: Yine, yargının ve aynı zamanda İçişleri
Bakanının topluma reva gördüğü; Kürt halkına, özellikle
Kürt halkının diline ve kültürüne yönelik olan baskı ve mevcut
olan müdahaleleri de hız kesmiyor. İstanbulda sabah saatlerinde
Mezopotamya Kültür Merkezi sanatçılarından Dengbej Halide
gözaltına alındı, özel harekât polisleri tarafından evi
basıldı ve evi dağıtıldı; aynı zamanda,
sanatçı olması nedeniyle sazı kırıldı ve müzik
notalarına el konuldu. Biz her gün böyle uygulamalarla karşı
karşıya kalıyoruz ve bunu da kesinlikle kınıyoruz; bu
iktidarın Kürt halkının kültürüne, müziğine olan
yaklaşımını görüyoruz.
Öncelikle, bu iktidarın
sağlık çalışanlarına yönelik olan
politikalarından birkaç örnek vererek sözlerime devam etmek istiyorum.
Kumpaslarla cezaevlerine alınan başta Doktor İdris Balukene,
Doktor Adnan Selçuk Mızraklıya ve meslekleri nedeniyle cezaevlerinde
bulunan tüm sağlık çalışanlarına selam ve sevgilerimi
iletiyorum. Çünkü biz burada kadına şiddete ilişkin olan yasanın
yanında, sağlık çalışanlarına ilişkin olan
şiddet yasasını görüşüyoruz ve bu
meslektaşlarımıza, aynı zamanda Mecliste milletvekili
olarak görev yapan arkadaşlarımıza yönelik olan şiddeti de
örnekliyoruz. 15 bine yakın ihraç edilen sağlık emekçilerini
unutmuyoruz ve unutturmayacağız. Geçinemeyen, çareyi yurt
dışında bulan tüm sağlık emekçilerinin seslerini
duyuyoruz ve kendilerini selamlıyoruz. Ayrıca, görevleri nedeniyle
yaşamını yitiren sağlık emekçilerini de saygıyla
anıyoruz.
Sayın Başkan, bu
iktidar hukuk ve yargı reformu adı altında defalarca düzenlemeler
yaptı ve yapmaya da devam etmektedir. Siyasallaşmış ve
taraflı hâle gelmiş bir yargının Türkiye halklarına
dayattığı olağanüstü bir yargı rejimiyle bu tür
sorunlara çözüm olamayacağı gerçeği herkes tarafından
bilinen bir gerçektir. Çatışma ve savaş politikalarıyla
toplum ekonomik, sosyal ve siyasal çıkmaza sürüklenmiştir. Her gün
yoksullaşan yurttaşlar ve bu yurttaşların karşı
karşıya kaldığı sorunlar bir tarafta; diğer tarafta,
çatışma ve şiddet üreten bir rejimden, sorunu çözen değil,
bizzat sorunu yaratan otoriter bir sistemden bahsediyoruz. O nedenle,
başta söylemek gerekir ki iktidarın hiçbir uygulaması toplumun
yararına değildir ve olmayacaktır.
Bu nedenle, yasadaki
sağlık alanındaki şiddeti önlemeye yönelik maddelerin bir
kısmı olumlu olmakla birlikte, sağlıkta şiddet
vakalarını ortadan kaldırmak için yeterli değildir ve
olmayacaktır. Her türlü şiddetin ortadan kaldırılması
için Türk Ceza Kanununun revize edilmesini anlamlı bulmakla beraber,
sağlıkta şiddetin sona ermesi için sağlık sisteminin,
adalet sisteminin ve yönetim anlayışının bir bütünen
değişmesi gerektiğini savunuyoruz. Çünkü sağlık
alanında şiddet sadece şiddet faillerinden kaynaklı
münferit şiddet vakaları olarak da görülemez. Münferit şiddet
vakalarının çok ötesinde, şiddet politikalarından beslenen
ve krizli hâle getirilen sağlık sisteminin yarattığı
şiddetle karşı karşıya bulunmaktadır toplum.
İktidarın son yirmi
yıl içerisinde sağlık sisteminde adım adım
yarattığı tahribatlar nedeniyle sistem çökmeye yüz tutmuş,
krizli bir yapı hâline getirilmiştir. İktidarın
uygulamalarıyla birlikte yurttaşlar âdeta Paran kadar
sağlık. diyebileceğimiz bir uygulamayla karşı
karşıya bırakılmıştır. İktidarın
her fırsatta Sağlıkta çağ atladık. diye
övündüğü Sağlıkta Dönüşüm Programı sağlık
alanını sürekli kriz üreten bir alana dönüştürmüştür.
Hastaların müşteri, hastanelerin ise kâr eden işletmeler olarak
görüldüğü sisteme geçilmiştir. Performans dayatması hayata
geçirilmiş, kâr odaklı sistemde hekim-hasta ilişkisi
bozulmuştur. Hekim ve diğer sağlık personeli üzerinde kâr
odaklı idari baskı artırılmıştır.
Oluşturulan yığınla sorun karşısında
Sağlık Bakanlığının verilerine göre günde en az
30 sağlık çalışanı şiddete maruz
kalmıştır.
Sağlıkta
şiddet son yirmi yılda hızla artarak sağlık
çalışanlarının hayatlarında en büyük tehditlerden biri
olmuştur. Oysaki sağlıktaki şiddet sadece bundan ibaret
değildir; kötü çalışma koşulları, liyakatsiz
idareciler, çıkarılan Ceza Yönetmeliği ve aynı zamanda
KHKyle uzaklaştırılan sağlık personeli, iktidar
partilerine mensup siyasilerin hastanelerdeki baskıları bunların
birkaç tane örneğini teşkil etmektedir. Siyasal iktidarın bir
gün alkışlayan, bir gün de Giderlerse gitsinler. tavrı ve
tutumundan bir an önce vazgeçmesi gerektiğini biz burada belirtmek
istiyoruz.
Teklifte, sağlıkta
şiddetin tutuklama nedeni varsayılan katalog suçlar arasına
alınması, sağlık mesleğinin icrası
kapsamında yapılan muayene teşhis ve tedaviye ilişkin
tıbbi işlem ve uygulamalar nedeniyle soruşturma
yapılabilmesinin Sağlık Bakanlığı bünyesinde
kurulacak Mesleki Sorumluluk Kurulunun iznine bağlanması gibi
düzenlemeler bulunuyor; bu, 14üncü maddesinde yer alıyor. Ayrıca,
kamudaki sağlık çalışanlarının mesleğinin
icrası kapsamında yaptıkları muayene, teşhis ve
tedaviye ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalarından
kaynaklı zararların tazmini için açılan davalar sonucunda,
devlet tarafından ödenen tazminatın ilgilisine rücu edilmesi
bakımından Mesleki Sorumluluk Kuruluna yetki verilmesi öngörülüyor.
Sağlık
Bakanlığının kendi politikasını belirleme
yetkisinin elinden alındığı, tıbbi işlemin ne
olduğuna Hazine ve Maliye Bakanlığının, geri ödeme
yetkisiyle reçete edilebilir olana Sosyal Güvenlik Kurumunun karar verdiği
bir sağlık hizmeti ortamı söz konusudur. Hekimin mesleki
özerkliğinin tümüyle kısıtlanmaya
çalışıldığı, sağlık idarecilerinden
beklenenin ise sağlık çalışanlarının ne
söylenirse onu yapmalarını temin etmekten ibaret olduğu bir
yapıda, sağlık hizmetinden kaynaklı kusurun bireysel olarak
ele alınması, sorunu çözmekten uzak olan bir meseledir.
Yapılacak düzenlemeyle getirilmek istenen Kurul, sistemin
koruyucularının kendi kusurlarını görünmez hâle
getirmesinden başka bir şey değildir. Nüfusundan fazla acil
servis başvurusu olan dünyada tek ülke olan Türkiye'de, Mesleki Sorumluluk
Kurulunun kimin cezalandırılacağını seçmek ve mevcut
davaları ötelemekten başka bir çözüm üretmeyeceğini de buradan
belirtmek isteriz.
Bakın, teklifte yer alan
Mesleki Sorumluluk Kurulu ise tamamen iktidarın ve siyasi otoritenin
seçtiği üyelerden oluşacaktır. Oysa sağlık meslek
örgütleri, uzmanlık dernekleri, sendika temsilcileri ile hasta
hakları dernekleri o kurullarda olmadığına göre
bağımsız ve nesnel değerlendirmede sorun olacak ve bu da
ayrı bir sorunu meydana getirecektir. Nasıl ki Adli Tıp Kurumu
Adalet Bakanlığına bağlı olduğu için,
verdiği her karar sorunluysa; nasıl ki YÖK, RTÜK gibi kurullar,
kurumlar üzerinde antidemokratik birer kurul hâline getirilmişse Mesleki
Sorumluluk Kurulu da aynı şekilde yepyeni sorunlar meydana
getirecektir. Bu nedenle, bu yasayla getirilen bu sistem tamamen sakattır
ve vazgeçilmesi gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ABDULLAH KOÇ (Devamla)
Sayın Başkan, bunun adı, aynı zamanda, bürokratik
şiddettir ve kurul devletidir. Bu şekilde getirilen bir kurul, mevcut
olan meslek kuruluşları üzerinde çok ciddi bir şekilde antidemokratik
bir uygulamayı beraberinde getirecektir. Bu nedenle, teklif,
sağlıkta şiddete bütünlüklü bir bakış
açısından yoksundur. Sağlık sistemindeki tıkanma ve
derinleşen ekonomik buhranla birlikte belirgin bir artış
gösteren sağlıkta şiddetin ortaya çıkış
nedenlerini her yönüyle analiz etmeden yapılan göstermelik düzenlemeler
herhangi bir çözüm sunmayacaktır, palyatif bir düzenleme olarak eksik
kalacaktır.
Bu nedenle, biz bu eksiklerle
beraber, mevcut olan düzenlemeye yenilik getirip aynı zamanda
sağlık çalışanlarına ve kadına ilişkin olan
şiddeti önleyecekse buna destek vereceğimizi belirtir, hepinizi
saygıyla selamlarım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Süleyman Bülbül. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN
BÜLBÜL (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlar,
otuz yıllık bir hukukçu olarak söylemek istiyorum; Türkiyede hukuk
devletinin olmadığı, Türkiyede demokrasi ve özgürlüklerin
olmadığı, anayasal hak ve özgürlüklerin kullanılamadığı
ve siyasal özgürlüklerin gasbedildiği açıkça bugün belli
olmuştur. Bu nedir? İstanbul İl Başkanımız Canan
Kaftancıoğlu hakkındaki süreçte yargının
siyasallaşmasının açıkça kanıtı ortaya
konulmuştur. Türkiyede yargı bağımsız değildir,
Türkiyede yargı tarafsız değildir, Türkiyede yargı
açıkça siyasallaşmıştır ama umudumuzu hiçbir zaman
yitirmeyelim. Türkiyede önümüzdeki günlerde yargının tarafsız
olacağı, bağımsız yargının
oluşacağı, kuvvetler ayrılığının var
olacağı demokratik hukuk devleti mutlaka gelecektir ve hep birlikte
getireceğiz, Millet İttifakıyla birlikte getireceğiz
arkadaşlar. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
önümüzde duran kanun teklifinde pek çok olumsuz taraf, Anayasaya
aykırılık, hukuk normlarını alaşağı
eden maddeler mevcuttur ama 17 maddelik kanun teklifinin sorunlarından
önce bence ortaya konulması gereken zihniyet sorunudur yani asıl olan
bataklığı kurutmaktır. Daha önce Bursa Milletvekilimiz
Nurhayat Altaca Kayışoğlunun dediği gibi, zihniyeti
değiştirmek lazım; daha önce burada konuşan İzmir
Milletvekilimiz Murat Bakanın dediği gibi, iktidarı
değiştirmek lazım ve değiştireceğiz; az
kaldı, geliyor gelmekte olan arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
Kadına yönelik
ayrımcı politikaların değiştirilmesi, şiddetin
önüne geçilmesi için Anayasa başta olmak üzere pek çok kanunda, onlarca
maddede düzenlemeler yapıldı arkadaşlar. Kadına yönelik
şiddetin önlenmesi için İstanbul Sözleşmesinin ilk imzacısı,
ev sahibi, öncüsü olduk. Peki, geldiğimiz yer neresi? İstanbul
Sözleşmesinden bir gecede çıkıldı. Bu adım,
kadınların mücadelesi ve 6284 sayılı Kanunun
uygulanması bakımından en önemli tehditlerden biri hâline geldi.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için taraf olunan
Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü
Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi yani CEDAW
tozlu raflara kaldırıldı. CEDAW Komitesinin hiçbir tavsiyesine
uyulmadı, hâlâ uyulmamaktadır. Örneğin, 2014 sonrasında
Türkiye'de kadın cinayetlerine ilişkin herhangi bir resmî veri hâlâ
yoktur. 2008 ve 2014 yıllarında yapılan ve her beş
yılda bir yapılması planlanan Türkiye'de Kadına Yönelik
Aile İçi Şiddet Araştırması 2014 yılından
beri yapılmamaktadır. Kadına yönelik yapılan yasal
düzenlemelerin hemen hepsi anayasal ilkeler ve uluslararası standartlara
aykırı olarak yapıldı. Tüm yasal düzenleme ve
değişikliklerle hem kurumlar işlevsiz hâle getirildi hem de
kadın örgütleri başta olmak üzere bağımsız,
tarafsız sivil toplum kuruluşları İçişleri
Bakanlığının talimatıyla kapatılma ya da kayyum
atanması riskiyle karşı karşıya
bırakıldı.
Kadına yönelik her türlü
şiddet ve cinayet davalarında iyi hâl ve haksız tahrik indirimi
artık hâkimlerin diline pelesenk oldu. Haksız tahrik indirimi
hâkimlerin takdir yetkisi değil, zihniyetlerinin bir ürünü olarak tutanaklara
geçti çünkü artık hukukçular o kürsülerde oturmuyor. Bu kürsülerde kimler
var biliyor musunuz? Nişanlısı telefonunu açmayınca
polislerle yurdu basan savcılar var arkadaşlar o kürsülerde.
Erkeğin İtibarsızlaştırılması&Feminist
Düzen adlı kitabında kadınların yasalarla
korunduğunu, erkeklerin
itibarsızlaştırıldığını ve şiddet
uygulayan erkeğin kusurlu bulunduğunu yazan hâkimler var
arkadaşlar o kürsülerde. Adli tıptan cinsel suçlarla ilgili daha
hızlı rapor alabilmek için beden ve ruh
sağlığının bozulup bozulmadığının
araştırılması yerine Sadece beden
sağlığının bozulup bozulmadığı
araştırılmalı, 15 yaşından küçüklere
karşı rizaen cinsel ilişki suçlarının ceza
miktarları düşürülmeli. diyen hâkim ve savcılar var o
kürsülerde. Bu zihniyetin olduğu bir hukuk düzeninde, partili
avukatların hâkim, savcı yapıldığı bu düzende,
Genel Başkanın konuşmasına tedbir verecek kadar hukuku
katleden hâkimlerin olduğu bu düzende bu göz boyama tekliflerle, kanun
teklifleriyle bir adım öteye gidilemeyeceği açıktır.
Değerli arkadaşlar
Kadına yönelik şiddetle mücadele ettik. diye övünen AKP
iktidarında, iktidara geldiği 2002den Mayıs 2022ye kadar,
bugüne kadar en az 6.441 kadın ne yazık ki öldürüldü. Bu cinayetlerin
büyük kısmı ne davaya döndü ne de sanıklar gerekli cezayı
aldı. Şiddet failleri haksız tahrik ve iyi hâlden ceza indirimi
alırken erkek şiddetine karşı hayatta kalabilmek için
meşru müdafaa hakkını kullanan kadınlar ise
cezalandırıldı. Hayatta kalmak için kendini koruyan
kadınlara verilen cezalar hangi hukuk normuna, hangi vicdana
sığar? açıklaması yapılmadı; Çilem Doğan
davası buna en açık bir şekilde örnekti.
AKP tarafından Genel
Kurula sunulan son kanun tekliflerinin büyük kısmında halka müjde
olarak lanse edilen ancak uygulamada bir yaraya merhem olması mümkün
olmayan birçok değişiklik önümüze getirildi. Biliyorsunuz, çocuk
teslimiyle ilgili geçen ay gelen yasa teklifinde Çocuk teslimiyle ilgili
sorunları sona erdiren bir kanun teklifi getirdik. diye söylendi; bir
bakıyoruz, çocuğu nesne olarak kurgulamış zihniyetlerin bir
ürünü, değişikliği olarak önümüze geldi. Kadına yönelik
şiddetle mücadele edeceğiz. diyorsunuz; bir bakıyoruz,
önümüzdeki kanun teklifi aslında İstanbul Sözleşmesinde
tanımlanmış ve iç hukuk kuralı hâline gelmiş
ısrarlı takip suçunu, İstanbul Sözleşmesi'ni
hatırlatmadan, sessiz sinema oynar gibi tariflerle ifade etmeye
çalışıyor. İstanbul Sözleşmesi'ne bağlı
olarak çıkarılan 6284 sayılı Yasayı ise dolanıyor.
Kadına şiddetle ilgili bir tanım dahi yok yasada. Bunu
ısrarla istedik, ısrarla söylenmesini istedik,
yazılmasını istedik onu bile kale almadınız.
Arkadaşlar, ısrarlı takip konusunda bu kadar
kararlıysanız, duyarlıysanız bu tekliften aylar önce
Cumhuriyet Halk Partisi olarak Bu konuda düzenleme yapalım.
dediğimizde neden ret oyunu verdiniz? Böyle nitelikli yasama mümkün
değil arkadaşlar. Komisyonlarda en küçük değişiklik
tekliflerimizi dahi yazmıyorsunuz. Tamam diyorsunuz, Genel Kurulda
düzeltelim. diyorsunuz ama hiçbir değişiklik Genel Kurulda da
düzenlenmiyor ve yazılmıyor arkadaşlar.
Arkadaşlar, inanın
ki bu değişikliklerle kadınların hiçbirinin gözünü
boyayamıyorsunuz. Çünkü siz müjde diyorsunuz ancak kadın
şikâyetçi olarak karakola gittiğinde -zihniyet olarak- kolluk
personeli onu 6284 sayılı Kanuna aykırı olarak Olur böyle
şeyler aile içinde. diyor ve gönderiyor. Sığınmaevleri ve
183 numaralı hattı kadınlara bahşetmenin şerefini
yaşadığınızı söylüyorsunuz ancak kime ne
bahşediyorsunuz? Kadınların hak kazanımlarıyla, sizin
vermediğiniz, onların aldığı bir dolu anayasal
güvencenin havasını atmak size kalmamalı.
Değerli milletvekilleri
Bizim dönemimizde kadınlar neden istihdamdan çekildi? Neden gece sokakta
yürümek kadınlar için zorlaştı? Neden aile içi şiddet bu
kadar arttı? Biz nasıl tüm faillere bir kalkan olduk? diye bir de
kendinize sorarsanız
Cevabı alabilecek misiniz?
Değerli vekiller,
teklifin ikinci kısmındaki 10uncu ve 11inci maddeleriyle
yapılmak istenen düzenleme açıkça eksiktir. Burada, avukatı
bulunmaması hâlinde mağdura avukat istediği takdirde avukat
tayin etmek doğru değildir. Burada yapılması gereken,
kadına ve çocuğa yönelik şiddet davalarında baro
tarafından ücretsiz avukat tayininin süre sınırı
olmaksızın zorunlu hâle getirilmesidir. Bunu da Komisyonda söyledik,
yine Haklısınız. dediniz, gene getirmiyorsunuz.
Bir başka nokta daha.
Biz nitelikli yasama dedikçe siz elmayla armudu bir kefeye koyuyorsunuz; bir
tarafta kadına yönelik şiddet, bir tarafta
sağlıkçıların sorunları ve onlara uygulanan
şiddet, yine torba yasa. Sağlıkçıların sorunu bir kanun
teklifine 3 madde konulabilecek kadar çözüme ulaşılabilecek bir nokta
değil. Sağlıkta şiddet, sadece hastanın ya da hasta
yakınının uyguladığı şiddetle
sınırlı değil arkadaşlar; çalışma
ortamları, mobbingler, ilaçsızlık, malzemesizlik, uzun süreli
nöbetler, bunların hepsi sağlıkta şiddetin bir başka
boyutu. Hazırladığınız teklifte sağlık
çalışanlarıyla ilgili kısımda büyük eksikler
bulunmakta. Bu konuda da tekliflerde bulunduk, yine reddettiniz.
14üncü maddeyle bir Mesleki
Sorumluluk Kurulu oluşturulmak istenmiş. Bu kurulun üyeleri
bakımından sıkıntı var. Burada, Kurulun
oluşumunda, ilgili kamu kurumu niteliğindeki meslek
teşekküllerimiz var, bu kurulun işleyişi ve alacağı
kararların niteliği açısından önemli olacaktır.
dedik. Bu düşünceyle Türk Tabipleri Birliği, Türk
Eczacıları Birliği, Türk Dişhekimleri Birliği, Türkiye
Barolar Birliği tarafından seçilen birer üyenin Kurul
yapısına dâhil edilmesi gerektiğinin ikazını
yaptık.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) -
İnşallah bu düzenlemeyi yaparsınız diye düşünüyoruz
ama yapsanız dahi sonuç alınacağını zannetmiyorum.
Ayrıca, 15inci maddeyle
kanuna aykırı bir düzenleme mevcut; Süresi geçtikten sonra Mesleki
Sorumluluk Kuruluna başvurmayan davacı -yani davacı, yani idare,
yani Sağlık Bakanlığı- aleyhine avukatlık vekâlet
ücretine hükmedilmez ifadesi. Ya, arkadaşlar, Komisyonda söyledik,
avukatlık ücretine yani avukatın emeğine neden
saygısızlık ediyorsunuz? Adalet Komisyonu üyelerinin hepsi
avukat arkadaşlar; emeğe saygı duyulması lazım. O
zaman Komisyon üyesi arkadaşlardan AKP'li arkadaşlar Bu konu
düzenlenmeli. dedi, Abdullah Bey de vardı ama ne oldu? Yine bir düzenleme
yok. Tek kelimeyle, avukatlık ücretinden kaçan idare var, avukatların
emeğini bir kenara iten idare var; pes doğrusu.
Sonuç olarak arkadaşlar,
böyle tekliflerle kadın şiddeti de sağlıkta şiddet de
önlenemez, inşallah Millet İttifakının iktidarında
hukuk devletinin getirdiği bütün yasal düzenlemeleri yapacağız.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gruplar
adına söz talepleri karşılanmıştır.
Şimdi şahıslar
adına ilk söz Sayın Ahmet Şık'ın.
Buyurun. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
AHMET ŞIK
(İstanbul) Herkese merhaba.
Size yenilgiyi tattıran
herkesten olduğu gibi Canan Kaftancıoğlu'ndan da intikam almaya
çalışıyorsunuz ama Canan sizden korkmaz, bilginiz olsun.
Gündemimiz kadına
yönelik şiddet alanında yapmaya
çalıştığınız makyaj. Daha önce söz alan
kadın arkadaşlarımız bu çabanın üzerindeki boyayı
yeterince söktü.
Şimdi başka bir
sahteciliğinizden, saray rejiminin yargısıyla tutsak
ettiğiniz insanlardan bahsedeceğim. Fetullahçı
çetenin başlattığı, sizin de yürüttüğünüz Gezi
kumpası dosyasıyla tutsak alınanlar arasına her türlü
suçlarınızın karşısında duran
arkadaşlarımızı kattınız. Beş
yıldır hukuksuzca hapiste tuttuğunuz Osman Kavala'nın
yanı sıra, Can Atalay, Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman,
Hakan Altınay, Çiğdem Mater ve Mine Özerden'i menfaatlerine ya da
korkularına esir olanların aksine, suçun saltanatına itiraz
ettikleri için tutsak ettiniz. Bugün Türkiye yargısı siz hukuktan
adalet, vicdan ve liyakati söküp attıktan sonra elimizde kalan şeyin
adıdır. Hukuksuzluk üzerine kurulu bir düzenin suç ortağına
dönüşenler, yaratılan hukuksuzluğun ne anlama geldiğini en
iyi kendileri bilir ve bu yüzden makam mevkilerini kaybetmemek için suç işlemeye
devam eder. Emir kulunuz hâline dönüşmüş o yargı mensupları
şunu da bilsinler ki; bir hiyerarşinin kanatları altında
verilen talimatların uygulayıcısı olmak kendilerini asla
sorumluluktan kurtaramayacak. İktidarınız maharet ya da zekâ
gerektirmeyen, gücü elinde tutmanın kibri ve
pervasızlığıyla tüm zorbalıklarınızı
hayata geçiren bir organize kötülük örgütü. Hâliyle, karanlık yargı
düzeniyle suçlarınızı örtbas ederek devleti yağmalamaya,
memleketi talan etmeye devam etmek niyetindesiniz. Kendinizle ve
kötülüklerinizle yüzleşmenin ağır sonuçlarını
geciktirmek için de çetenizden olmayanları, sizin gibi olmayanları,
suçlarınızı ifşa edenleri suçluyor, hakikati dile
getirenleri rehin alıyorsunuz. Her türlü hukuksuzluğu
yaptıracağınız makam ve mevkilere pis işlerinizi
gördüreceğiniz sizin gibi suça bulaşmışları, eski
ortağınız Gülen cemaatiyle iş tutanları
yerleştirdiğiniz için de zorlanmıyorsunuz. Ailesi FETÖ
bağlantılı, kendisi de AKP'den milletvekili adayı bir
hâkimin Gezi davasındaki hukuksuzluklara imza atanlar arasında
olması bu yüzden tesadüf değil.
Bekir Bozdağ daha önceki
Bakanlık dönemlerinde atamasını yaptığı 3.614
hâkim-savcının yüzde 34ü FETÖ'cülük suçlamalarından ihraç
edilmiş bir Adalet Bakanıydı. Arşiv kaydı, birçoğunuz
gibi, hoca efendinize övgülerle dolu olan bir Adalet Bakanıydı. Bekir
Bozdağ'ın bu kararın alınmasından önce yeniden Adalet
Bakanı yapılmasının kerameti de budur ama suçluları
ödüllendirmek ve görevlendirmek sizin için normal. Mafyanın
suçlarını ifşa ettiği Süleyman Soylu hâlâ
İçişleri Bakanı koltuğunda. Hâliyle Fetullahçı çete
üyeliğinden hapiste olması gerekirken, geçmişiyle rehin
alınan Bekir Bozdağ'ın bugün Adalet Bakanı olması da
tesadüf değil. 15 Temmuzda, darbe kalkışmasından sonra
hazırlanan iddianamelerde Gülen cemaatinin amacı şöyle
anlatılıyor: Devletin tüm anayasal kurumları olan yasama,
yürütme ve yargı erklerini ele geçirmek ve bu süreç tamamlandıktan
sonra devleti, toplumu ve fertleri FETÖnün ideolojisi doğrultusunda
yeniden dizayn ederek oligarşik özellikler taşıyan bir zümre
eliyle ekonomik, toplumsal ve siyasi gücü yönetmek. Allahın lütfu olarak
gördüğünüz kanlı bir kalkışmadan bugüne uzanan süreçte
memleketin içine düştüğü hâle baktığımızda bu
amacın gerçekleşmediğini söyleyebilir misiniz? Devletin bütün
anayasal kurumları, yasama, yürütme ve yargı erki ele geçirildi. OHAL
ve KHKler aracılığıyla başlatıp kanun
değişiklikleriyle devam ederek toplumu ve fertleri ideolojiniz ve
menfaatleriniz doğrultusunda dizayn etmeye çalışıyorsunuz.
Kendi mafya rejiminizi kurdunuz, ekonomik, toplumsal ve tüm siyasi gücü
kendinizde toplamaya çalıştınız. Ülkenin tüm
kaynaklarının üstüne çöküp ailenize, yandaşlarınıza,
müteahhitlerinize peşkeş çektiniz. Devleti ve ülkenin
kaynaklarını yağma ve talan etmenin peşinde, oligarşik
özellikler taşıyan bir zümre eliyle ekonomik, toplumsal ve siyasi
gücü yönetmeye çalışıyorsunuz. İşte bu nedenlerle
Gülen cemaatinin en büyük yenilgisi olan 15 Temmuz kalkışması
aynı zamanda en büyük zaferidir. Yani iddianamelerde bir çeteyi tarif edip
amacını anlatan o metindeki FETÖ ibaresi yerine AKP yada saray
rejimi denildiğinde siyasi döneminiz, iktidarınız eksiksiz
anlatılıyor. Yani peşine düştüğünüz örgüt siyasi parti
kılığında ülkeyi yönetiyor. Memlekette anayasal düzeni alaşağı
eden, din şarlatanlığıyla kendini gizleyen sizden âlâ bir
çete mi var? Bu yüzden de her suçlu gibi korkuyorsunuz. Sizler ceberut, suça,
ranta batmış, ideolojisini betonlaştırma ve yolsuzluk
üzerine kurmuş bir iktidarsınız. Ayaklarınızın
üzerinde ancak zorbalıkla durabiliyorsunuz ve bu suçun iktidarına
karşı Türkiye tarihinin en onurlu hak talebi olan Gezi Parkı
protestolarının ortaya koyduğu barış içinde bir arada
yaşama iradesinden korkuyorsunuz. Korkun! Alaturka führerliğinize
karşı Türkiyenin geleceğinin Gezide ortaya çıkan
anlayış olduğunu bildiğiniz için korkuyorsunuz; korkun!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
AHMET ŞIK (Devamla)
Gezi, saray üzerinden inşa ettiğiniz suç, soygun, yağma ve talan
düzeninizi sona erdirecek anlayıştır; bundan da korkun!
Korktuğunuz için bu kadar saldırgan, zalim ve zorbasınız.
En iyi siz biliyorsunuz, hiçbir korkuya benzemez halkını ve
vatanını satanın korkusu. Sizler gibi sahte değil, bu
ülkenin gerçek yurtseverleri olan arkadaşlarımızı, bizleri
tutsak ederek korkutabileceğinizi mi sanıyorsunuz, geri adım
atacağımızı mı düşünüyorsunuz? Çetenizin
militanı hâkim, savcıların olduğu mahkemelerinizden,
uydurma delillerinizden, adaleti ortadan kaldırmanızdan, her türlü zorbalığınızdan,
faşizme rahmet okutan rejiminizden korkmuyoruz! Her kim olursanız
olun, hiçbirinizden korkmuyoruz çünkü zorbaları en çok korkutanın
cesaret olduğunu biliyoruz. Sermayeniz, bürokratlarınız,
tetikçileriniz, bütün suç ortaklarınızla birlikte sizi tarihin tozlu
sayfalarına gömeceğiz, hepinizle hesaplaşacağız.
Kahrolsun istibdat,
yaşasın hürriyet! (HDP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Hadi oradan be!
AHMET ŞIK
(İstanbul) Sen bir terbiyeni takın, konuşma oradan!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan,
asılsız, temelsiz ve mesnetsiz tüm iddiaları reddettiğimizi
belirtiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Kayıtlara
geçmiştir.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Kahrolsun zırva!
AHMET ŞIK
(İstanbul) Sen bir haddini bil! Konuşma! Konuşma!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Zırvalama! Zırva!
AHMET ŞIK
(İstanbul) Konuşma! Bir aynaya bak, çapsız!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Hadi!
AHMET ŞIK
(İstanbul) Beynin yok ki tartışamıyoruz, beynin yok.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Hadi lan! Tipine bak!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Zırva tevil götürmez.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Haddine bak, bir de tipine bak!
AHMET ŞIK
(İstanbul) Bak, benim silahım beynim. Sen silahsızsın,
ben seninle tartışamam.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Tipine bak, tipine! Aynaya geç, tipine bak! Tip!
BAŞKAN
Şahıslar adına ikinci söz Sayın Sefer Aycanın.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
SEFER AYCAN
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun teklifinin ikinci bölümü üzerine şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla
selamlıyorum.
İki konu üzerine duracağım:
Birincisi, sağlık personeline şiddet konusudur. Tabii, defalarca
gündeme geldi, çok önemli bir konu. Milliyetçi Hareket Partisi olarak her türlü
şiddeti kınıyoruz, sağlık personeline yönelik şiddeti
ayrıca daha fazla kınıyoruz. Çünkü sağlık personeline
yapılan şiddet herhangi bir kişiye yapılan şiddet
değildir, kamu hizmeti vermekte olan bir kişiye
yapılmış olduğu için ve bu şiddet sonrası da kamu
hizmeti etkilendiği için, kamu hizmetinin sunumu etkilendiği için
ayrı bir öneme sahiptir. Bu kanun teklifiyle sağlık personeline
yapılan şiddet, kasten yaralamalar katalog suç kapsamına
alınmıştır ve cezalar artırılabileceği kadar
artırılmıştır. Bu gelişmeyi çok önemli buluyoruz.
Artık en yüksek düzeyde yargılanması söz konusu olacaktır
fakat bunun yeteri kadar caydırıcı
olmadığını da görüyoruz. Defalarca Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bu konu ele alındı. Türkiye Büyük Millet Meclisi bana göre
gereğini yapmıştır ve cezaları en fazla oranda
artırmıştır. Bundan sonraki beklentimiz, özellikle
savcılarımızdan ve hâkimlerimizden, bu konunun kamu davası
hâline getirilmesi ve sağlık personeline şiddet uygulayan
kişilerin mutlaka tutuklu yargılanmasını bekliyoruz.
Diğer bir konu da sadece
hukuk anlamında değil, idari anlamda da düzenlemeler yapmak gerekir.
Sağlık personeline şiddetin en fazla olduğu yerler
acillerdir. Acillerle ilgili idari düzenleme yapılabilir. Acillerdeki
yoğunluk azaltılabilir, sağlık personelinin yükü
azaltılabilir, örneğin sağlık personeli sayısı
artırılabilir veya sağlık personelinin nöbet süreleri
kısaltılabilir. Güvenlik önlemleri artırılabilir. Acil
girişlerindeki güvenlik personeli sayısını artırarak
bu konuda olumlu beklentiler içerisine de girmek istiyoruz. İnşallah,
bunun sonrasında sağlık personeline yönelik şiddet
azalır.
İkinci konu,
sağlık personelinin verdiği hizmetlerden dolayı
soruşturma açılmasıdır. Bu hakikaten çok önemli bir
konudur, başlı başına ayrı bir konudur, çok
taraflı bir konudur ve mutlaka bununla ilgili düzenleme yapmak gerekiyor
çünkü bu, sağlık hizmetlerinin uygulanmasını ciddi bir
şekilde etkilemektedir.
Bugün, yeni mezun tıp
fakültesi öğrencisi, ihtisas sınavına girdiği zaman cerrahi
branşları seçmemektedir. Genel cerrahiyi, kadın doğumu,
beyin cerrahisini, göğüs cerrahisini seçmemekte ve bu da çok ciddi bir şekilde
cerrahi uzman yetişmesinde sıkıntı
oluşturmaktadır. Hatta, bugün, ihtisasa başlayan gençlerimiz
ihtisası bırakmaktadır. Tercihler değişmiştir,
daha kolay, nöbetsiz, risksiz klinikler seçilmektedir. Hatta, riskli
vakaların ameliyat olmasından, operasyonundan bütün cerrahlar
kaçınmaktadır. Bu da korkumuz şudur ki, sağlık
hizmetleri verilmesini etkileyecektir; vatandaşın sağlık
hizmeti almasını etkileyecek bir durumdur. Dünyada da bu konu tartışılmaktadır.
Malpraktis olarak değerlendiriliyor bu konular yani tıpta
yanlış uygulamalar olarak ifade ediliyor. Bu, tüm dünyada
tartışılan bir konudur ve bu, ayrı bir uzmanlık
alanı hâline de dönüşmüştür; sağlık hukuku diye bir
alan doğmuştur.
Şimdi, bizim, özellikle
bu Ceza Kanununda hekimlerle ilgili çok ağır cezalar
öngörülmektedir. Bu cezaların da güncellenmesi ve ele alınması
gerekiyor. Taksirle ölüme sebebiyet veya taksirle yaralamaya sebebiyetten
yargılanıyor ya da bilinçli taksirden yargılanıyor ve bu da
ciddi bir şekilde hekimleri mesleği yapmasından alıkoyan
bir durum hâline gelmiştir, çok tehlikelidir; sadece bugünü değil,
Türkiyede sağlık hizmetlerinin geleceğini tehdit eden bir
durumdur. Bu konuda çok ciddi bir düzenleme yapılması gerekiyor. Önce
tıpta yanlış uygulamanın ne olduğunun
tanımlanması gerekir. Önce normali tanımlamamız, sonra
yanlışları tanımlamamız lazım ama bu yasanın
çok etraflı bir şekilde, sadece hekimlerin sorumluluklarını
değil, sağlık kuruluşlarının
sorumluluklarını, hastanın sorumluluğunu, yanındaki
refakatçinin sorumluluklarını da ele alması gerekiyor. Özel
sektör için ayrı bir düzenleme yapmak lazım çünkü özel sektör
hastanelerinin işletme vasfı vardır; işletmecinin de
sorumluluğu vardır, idarenin de sorumluluğu vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
SEFER AYCAN (Devamla) -
Bunların tümüyle düzenlenmesi ve çok kapsamlı bir şekilde bir
yasa hâline getirilmesi lazım ama tek başına Mesleki Sorumluluk
Kurulunun kurulmasını da doğru buluyoruz, yerinde buluyoruz
çünkü tıpta komplikasyon diye bir konu vardır, hukukçular bunu
anlamıyorlar ama klasik kitaplarda bile komplikasyon vardır. Yani her
türlü tedbiri alırsınız, yine de
uğraştığınız kişi insandır, madde
değildir ve öngörmediğiniz şeyler ortaya çıkabilir. Bunun
değerlendirmesini de mutlaka hekimler yapmalıdır. Hatta
hekimlerin her biri bile bu konuda yeterli olmaz çünkü bugün tıpta 90 tane
bilim dalı vardır. Bu kadar geniş bir alanda çok daha
geniş, hekimlerden oluşan bir kurul tarafından
değerlendirilmesi gerektiğini görüyoruz ama bu hâliyle de olumlu
buluyoruz, destekliyoruz; umarım Türk tıbbına ve
sağlık hizmetlerine katkılar getirir diyorum.
Teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
17.41
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 17.58
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE
(Adıyaman), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90ıncı Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
323 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
İkinci bölüm üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru-cevap işlemi yok.
İkinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer
alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan
sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
9uncu madde üzerinde 3 adet
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 323
sıra sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Madde 9- 4/12/2004 tarihli
ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 100 üncü maddesinin üçüncü
fıkrasının (a) bendinin (4) numaralı alt bendinde yer alan
Silahla işlenmiş kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent e)
ibaresi Kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent b, e ve f)
şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya aşağıdaki
bentler eklenmiştir.
i) Toplumsal cinsiyet
eşitsizliğinden kaynaklı olarak kadına karşı
işlenen suçlar ve çocuğa karşı işlenen suçlar
j) Sağlık kurum ve
kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri
sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten
yaralama suçu.
k) Dil, ırk, milliyet,
cinsel yönelim, cinsiyet kimliği siyasi düşünce, felsefi inanç, din
veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle
işlenen suçlar.
Ömer Faruk
Gergerlioğlu Kemal
Peköz Ali
Kenanoğlu
Kocaeli Adana İstanbul
Murat
Çepni Habip
Eksik Meral
Danış Beştaş
İzmir Iğdır Siirt
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
OĞUZHAN KAYA (Çorum) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Meral Danış Beştaş'ın.
Buyurun Sayın
Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
ve tabii ki ekranları başında bizleri izleyen milyonlarca
sevgili kadın arkadaşlarım; hepinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum.
Kadına yönelik
şiddeti önleme, sağlıkta şiddeti önleme adı
altında bir yasa teklifiyle karşı karşıyayız. En
sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim; evet, yasama organı bir
yapboz tahtasına dönüştü, artık makyaj yapılıyor ve bu
makyajla aslında hakikatler gizlenmeye çalışılıyor.
Neymiş? Bu kadına
yönelik şiddet fiillerinde cezalar artırılıyormuş,
ısrarlı takip suçu getiriliyormuş, işte mış
miş diyeyim -öyle diyeyim- ama temelinde ne var? Biz hem Komisyonda hem
burada Bu şiddetin sebebini yazalım. dedik. Sebep ya! Bir
kadın niye şiddete uğrar? Bir kadın niye katledilir? Tabii
ki toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden dolayı ve erkeğin
erkek egemen sistemden aldığı güçle, eril bir
yaklaşımla bu şiddet devam ediyor. Bu, sadece Türkiye'de
değil, dünyanın her yerinde başa bela olan bir erkek
egemenliği meselesi.
Şimdi, burada, bu
teklifte ne deniyor? Asıl fail gizleniyor, erkek gizleniyor -âdeta
yokmuş gibi- eşitlik ilkesi tamamen yok sayılıyor ve
erkeğin cinsiyeti, bakış açısıyla işlediği
suçlar meselesi kanundan çıkmıyor. Bir kadın, kadını
öldürürse, şiddet uygularsa yine aynı cezayı alacak; ya, böyle
saçmalık olur mu? Burada esası cinsiyetçi bakış
açısıyla işlenen fiillerdir. TCKnin sistematiğini
baştan sona bozuyor, kadın katillerine otomatik indirim getiriyor. Katillere
yeni bir yol göstermişler, Pişmanım. deyin, size indirim
yapılacak. diyorlar. Hakikaten 2014ten bu yana -bir iki rakam da
vereyim- kadına karşı aile içi şiddetle ilgili resmî veri
yok, gizleniyor. Kadın kurumları kapatılıyor, kadın
kurumlarına kayyum atanıyor. Kadın Cinayetlerini
Durduracağız Platformuna dava açılıyor. Kadın
hakları savunucuları hapse atılıyor, şiddet görüyor,
işkence görüyor. Kadın etkinliklerine müdahale ediliyor. Daha dün
akşam erkek siyasetçiler kadınları giyimlerinden dolayı
hedef gösteriyor. Yok neymiş? Mış gibi yapalım. Cezaları
artırıyoruz. İşte, ne güzel mesele. Tabii, burada arka
planı biliyoruz; İstanbul Sözleşmesinden çekilmelerine dair var
olan tepkiyi görünmez kılmak istiyorlar, bütün mesele bu.
Şimdi, nedir? 11
Mayıs 2011de kabul edildi İstanbul Sözleşmesi -bu arada 11inci
yıl dönümü, 11inci yıl dönümünü de kutluyorum- ve kadın
mücadelesinin en büyük eserlerinin başında gelir. Altın desem
olmaz, elmas desem olmaz yani dünyanın her yerinde geçerli,
kadını koruyan, bütün kurumları düşünen bir sözleşme.
Açıkçası burada ne diyor sözleşmenin temeli? İstanbul
Sözleşmesini bir cümleyle söylemek gerekirse, uluslararası hukukta
şiddetin, kadın-erkek eşitsizliğinin kadınlara
karşı yapılan ayrımcılık sonucu olduğunu
söyleyen ilk ve yegâne sözleşmedir. Evet, ayrımcılık. Ama bu
kanunda var mı? Hayır, yok, her şey kapatılıyor.
Şimdi, onay yasası hâlâ yürürlükte, bizce sözleşme de
yürürlükte, bu görüşümüzü de bu arada söyleyeyim. Ya, burada iktidar grubu
tek parti döneminden bir yasa getirmiş, ona dayanarak diyor ki: Efendim,
Cumhurbaşkanı çıkabilir. Yok, çıkamaz, çıkamaz.
Burada İstanbul Sözleşmesinin hedefi, kadına yönelik
şiddeti ortadan kaldırmak iken bu kanun teklifinin amacı
milyonlarca kadının aklıyla alay etmektir, aldatma
çabasıdır. Tabii ki biz buna kanmıyoruz, kesinlikle hiç kimseyi
aklımızla alay ettirmeyeceğiz. Bunu da buradan ifade edeyim.
Şimdi,
açıkçası, eşitlik olmadan şiddetin çözülemeyeceğini,
şiddet meselesinin çözülemeyeceğini biliyoruz. Niye diyoruz,
Yasalara dokunmayın, uygulayın. Siz bunu değiştireceksiniz,
kim uygulayacak? Maalesef sizin emir ve talimatlarınızla
çalışan yargı uygulayacak. Siz, zihniyet ve bu uygulama dururken
cezayı artırmışsınız; zaten verecek, erteleyecek
yani ne sonucu var?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Yani asıl şiddet aslında, mesela
Aysel Tuğlukun cezaevinde tutulması, yüzlerce kadın
siyasetçinin cezaevinde tutulması, bunu da söyleyeyim. Asıl mesele,
eşitsizliği kabul edip buna çözüm bulmaktır. Kadınlar
olarak biz yaşamak istiyoruz, göstermelik düzenlemeler istemiyoruz,
kesinlikle bunu kabul etmiyoruz ve bu teklifinizi samimi
bulmadığımızı, kadın cinayetlerini ve
şiddeti önlemeye elverişli bir madde içermediğini de ifşa
ediyoruz. Bu nedenle bu makyajlı, göstermelik düzenlemeleri kabul
etmiyoruz, etmeyeceğiz çünkü İstanbul Sözleşmesi hâlâ
yürürlüktedir ve biz onu yaşatmaya devam edeceğiz. Kadınlar
olarak her gün bir kadının katledildiği bir iklimde bu
düzenlemeyi korkunç bir hakaret olarak gördüğümüzü de ifade etmek
istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Teşekkür ederim, sağ olun.
Şimdi, son olarak
şunu söyleyeyim: Sözleşmeden imza çektik. dediler. Kadına
yönelik şiddetle mücadele edin. yerine kadına yönelik şiddeti
her gün söylemleriyle meşrulaştıran bir akıl kadına
yönelik şiddetle mücadele edemez. Cezalandırma, önleme ve destek politikalarıyla,
etkin soruşturma ve kovuşturmalarla ancak mümkün olabilir.
Bir de tabii ki şu var:
Yani bu yasa teklifi hazırlanırken hiç kimseye sorulmadı, bunu
da söyleyeyim. Ama bu yasa teklifini kabul etmemek, sadece Halkların
Demokratik Partisinin kararı değil; Türkiyede kadın hakları
alanında mücadele eden, emek veren, bedel ödeyen bütün kadın
kurumlarının ortak kararıdır.
Biz buradan Halkların
Demokratik Partisi adına bütün kadın yoldaşlarımıza,
bu alanda mücadele edenlere de sevgilerimizi gönderiyoruz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 323
sıra sayılı Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 9uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
MADDE 9 4/12/2004 tarihli
ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 100 üncü maddesinin üçüncü
fıkrasına, (h) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki
bentler eklenmiştir.
i) Kadınlara
karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve bir kadına,
kadın olduğu için yöneltilen veya kadınları
orantısız bir biçimde etkileyen şiddet olarak işlenen
kasten yaralama suçu.
j) Sağlık kurum ve
kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri
sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten
yaralama suçu.
k) Görevleri nedeni ile
yüksek mahkemeler, adli ve idari mahkemeler üye ve hâkimleri ile Cumhuriyet
savcısı ve avukatlara karşı işlenen kasten yaralama
suçu.
Alpay
Antmen Hüseyin
Yıldız Süleyman
Bülbül
Mersin Aydın Aydın
Rafet
Zeybek Ali
Şeker Zeynel
Emre
Antalya İstanbul İstanbul
Fikret
Şahin
Balıkesir
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
OĞUZHAN KAYA (Çorum) - Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Fikret Şahinin.
Buyurun Sayın
Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, İstanbul İl Başkanımız
Sayın Canan Kaftancıoğlu hakkında verilmiş olan
kararın tıpkı Gezi davasında olduğu gibi haksız,
hukuksuz ve vicdana aykırı olduğunu belirterek
kınadığımı burada ifade etmek istiyorum.
Tabii, konumuz,
sağlıkta şiddet. Sormak istiyorum: Sağlıkta
şiddet ne zaman gündemimize geldi? Bu sorunun cevabı gayet basit: AKP
iktidarıyla birlikte sağlıkta şiddeti yoğun
şekilde konuşur hâle geldik. Bundan önce de var mıydı?
Evet, vardı ama münferitti. AKP iktidarının izlemiş
olduğu yanlış sağlık politikaları nedeniyle
sağlıkta şiddet AKPyle birlikte artık sistematik hâle gelmiştir.
İki tane temel sebebi
var sağlıkta şiddetin: Biri, AKPnin izlediği yanlış
sağlık politikaları, diğeri de yine AKPli yetkililerin
yanlış söylemleridir. Sağlıkta şiddeti konuşuyor
olmamız dahi sağlık sisteminin
yanlışlığını gösteren bir bulgudur, bu kanun
teklifi sağlık sisteminin yanlış gittiğinin de bir
ispatıdır. Eğer doğru bir sağlık sistemine sahip
olmuş olsaydık sağlıkta şiddet olmaz ve bu kanun
tekliflerine de ihtiyaç bulunmazdı. AKPnin izlediği
Sağlıkta Dönüşüm Programı zamanla sağlıkta dövüşüm
hâline gelmiş ve şu anda da sağlıkta çöküşe doğru
hızla ilerlemektedir. Bu yanlış politikalara bir de
yanlış söylemler ilave olduğu zaman sağlıkta
şiddet kaçınılmaz hâlde karşımızda
durmaktadır.
Birkaç örnek vermek
istiyorum: Dönemin Sağlık Bakanı -şu anda Sağlık
Komisyonu Başkanı- Sayın Recep Akdağ, Türk Tabipleri
Birliğinin 21 Haziran 2003 tarihinde gerçekleştirilen büyük
kongresinde şöyle diyor: Hekimler hastanın ceplerinden ellerini
çeksinler artık. Yine, dönemin Başbakanı Erdoğan Doktor
efendi dönemi bitti. diyor ve yakın tarihte yine Sayın AKP Genel
Başkanı Varsın, giderlerse gitsinler. diyebiliyor. Bu
söylemlerle AKP iktidarı hekimliğin mesleki itibarını ve
saygınlığını yerle bir etmiştir, Sağlık
Bakanı Fahrettin Koca dahi hekimliğin saygın olmadığını
14 Martta hekimlere yazmış olduğu mektupta açık açık
belirtmiştir. Sağlık sisteminin tüm hatası hekimlere tahvil
edilmiş ve bu da hekimlere şiddet olarak geri dönmüştür,
saygı duyulmadığı için sağlık
çalışanlarına şiddet uygulanması olağan ve
yaygın hâle gelmiştir. Tabii, bunları söyledikten sonra siz
istediğiniz kadar buraya kanun teklifi getirin, sağlıkta
şiddeti önlemeniz mümkün değildir. Mesleğin
saygınlığını ve itibarını yükseltmek
durumundasınız; yoksa kanun maddesini, burada olduğu gibi, Sağlık
Hizmetleri Temel Kanunundan alıp Ceza Muhakemesi Kanununun içine koymanızın,
katalog suçlar içine dâhil etmenizin hiçbir anlamı yoktur,
sağlıkta şiddet yine devam edecektir.
Buradan tekrar ifade etmek
istiyorum ki sağlıkta şiddetin nedeni AKP iktidarının
ta kendisidir, uyguladığı yanlış sağlık
politikaları ve söylemleridir. AKP iktidarında sistematik hâle
gelmiş olan sağlıkta şiddet artık sağlıkta
vahşet noktasına ulaşmıştır.
Sağlıkta
geldiğimiz noktayı sizlere göstermek açısından buradan,
milletin huzurunda AKPli yetkililere şunları sormak istiyorum:
Hekimler neden istifa ediyor, neden yurt dışına gidiyorlar?
Neden mesleki beceri ve niteliği yüksek hekimler kamudan
ayrılıyor? Tıp fakültesi öğrencileri neden fakülteyi
bırakıyor? Tıp öğrencileri neden uzmanlık
sınavına değil de yabancı dil sınavına
çalışıyor? Neden TUS sınavlarında kontenjanlar
boş kalıyor? Hekimler neden mutsuz ve umutsuz? Neden eylem yapmak
zorunda kalıyorlar? Hekimlerin özlük haklarıyla ilgili sorunlar yok
mudur? Neden hekimler geçim sıkıntısı yaşıyor?
Neden 65-72 yaş arasındaki hekimleri tekrar göreve çağırmak
zorunda kalıyorsunuz? Neden sağlık sisteminin içine
şirketleri soktunuz ve kamuya ortak ettiniz? Neden özel hastane
sayısının bu kadar çok artmasına izin verdiniz? Neden
şehir hastaneleri üzerinden vatandaşı soyduruyorsunuz ve neden
bu soygunu önlemiyorsunuz? Neden devlet üniversiteleri tıp fakültelerini
borca batırdınız? Neden onlara yardım etmiyorsunuz ve neden
AKP iktidarı döneminde Türk tıbbı geriledi? Neden Refik Saydam
Hıfzıssıhha Enstitüsünü kapattınız ve neden şimdi
tekrar açmak için çaba sarf ediyorsunuz? Hangisi doğru? Ne
yaptığınızı bilmez hâldesiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) - Neden vatandaşlarımız hastanelerden randevu
alamıyorlar? Neden tetkikler için uzun süre beklemek durumunda
kalıyorlar? Neden tıbbi malzeme, ilaç eksik; ameliyatlar gecikiyor?
Neden SMAlı çocuklarımız ve aileleri tedavileri için kampanya
yapmak durumunda kalıyorlar? Neden pandeminin en can yakıcı olduğu
dönemde Sağlık Komisyonu dört yüz doksan gün
toplanmamıştır?
AKP sıralarına
baktığımız zaman bakın, Sağlık Komisyonundan
kimseyi göremiyoruz, Sağlık Komisyonu Başkanı Sayın
Recep Akdağ burada değil, Komisyonda bir Sağlık Bakanlığı
yetkilisi yok; buradan da tüm hekim arkadaşlara belirtiyorum.
Özetle, AKP dönemi
dışında bu topraklarda hekimlik bu kadar
değersizleşmedi. Buna neden olan kim ve kimlerse sağlık
sisteminin bu hâle gelmesine neden olan siyasetçileri tarih nasıl anacak
bunu hep birlikte göreceğiz ama bir gerçek var ki AKP Genel
Başkanının Varsın gitsinler. sözünün bedelini toplum
olarak çok acı ödeyeceğiz.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk
Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi'nin çerçeve 9uncu maddesinin birinci fıkrasında
yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Ayhan
Altıntaş Orhan
Çakırlar
Adana Ankara Edirne
Ayhan
Erel İbrahim
Halil Oral Hayrettin
Nuhoğlu
Aksaray Ankara İstanbul
Dursun
Ataş
Kayseri
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
OĞUZHAN KAYA (Çorum) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Hayrettin Nuhoğlunun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
HAYRETTİN NUHOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan torba kanun teklifinin 9uncu maddesi üzerinde
İYİ Parti adına söz aldım. Selamlarımı
sunarım.
Bu maddeyle 5271
sayılı Kanunun 100üncü maddesinin (3)üncü fıkrasında yer
alan silahla işlenmiş kasten yaralama ibaresi kasten yaralama
şeklinde değiştirilmekte ve bu fıkraya iki tane bent
eklenmektedir. (İ) bendiyle kadına karşı işlenen
kasten yaralama suçu, (j) bendiyle de sağlık kurum ve
kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri
sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten
yaralama suçu ilave edilmektedir. Böylece kadınlara ve sağlık
çalışanlarına karşı işlenen kasten yaralama
suçları katalog suç kapsamına alınarak faillerin
tutuklanması için yeterli ve gerekli sebeplerin oluşması kanun
kapsamına girmiş olsa da bu suçların işlenmemesi için
caydırıcı unsur olarak tehdit, ağır hakaret, eziyet
edilmesi ve ısrarlı takip gibi hafif sayılan suçlar da teklif
metninde yer almamıştır.
Değerli milletvekilleri,
Adalet ve Kalkınma Partisinin uzun süren iktidarı döneminde
yargıda olumlu gelişmeler sağlandığı
iddiasının esasında gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. Bu kanun
teklifinin gerekçesinde ülkemizde insan haklarına saygılı ve
sosyal hukuk devleti olma konusunda kararlılığın göstergesi
olarak 2004ten beri Anayasada değişiklikler
yapıldığı, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve
Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun
yürürlüğe girdiği, bu kanuna uygun olacak şekilde önleme ve
izleme merkezlerinin kurulmuş olduğu ifade edilmektedir. 2 Mart
2021de Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan İnsan
Hakları Eylem Planında kadına karşı şiddetle
mücadelenin etkinliğinin artırılması hedeflerinin ortaya
konulduğu, bu doğrultuda dördüncü yargı paketi olarak sunulan
7331 sayılı Kanunda değişiklik
yapıldığı da ifade edilmiştir. Kadının
Güçlenmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planındaki faaliyetlerin
hassasiyetle yürütüldüğü de belirtilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
bu kadar olumlu gelişmeler olmuş da kadın cinayetleri niçin hâlâ
artarak devam etmektedir? Sağlık çalışanlarına
saldırılar niçin önlenememektedir? Türk toplumunun artık göstermelik
ve etkisiz kanun değişiklikleriyle oyalanmaya tahammülü
kalmamıştır, o hâlde eksiklik başka yerlerde
aranmalıdır. İktidar kendi anlayışını,
bakış açısını ve uygulamalarını artık
gözden geçirmeli ve sorgulamalıdır. Söylemler ile uygulamalar
arasındaki büyük farklılıklardan dolayı milletin iktidara
güveni de kalmamıştır.
Kadınlar, istismara
uğrayan çocukların aileleri ve sağlık
çalışanları isyan ediyor. Bazıları mensup
oldukları sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla,
bazıları da çeşitli platformlar oluşturmak suretiyle
Nöbetteyiz; gözümüz, kulağımız Mecliste. demektedirler.
Bunlara kulak tıkayamayız; biz duyuyoruz, iktidarın da
duymasını istiyoruz. Sorun yasalardan ziyade yasaların adil ve
etkin şekilde uygulanmamasındadır. diyorlar. Yasalara uygun
davranmayanlar, yasaları uygulayamayanlar uymayacakları ve
uygulamayacakları yeni yasalar yapmakla kimseyi kandırmasın.
diyorlar.
Değerli milletvekilleri,
son yıllarda artarak devam eden gerginlik ve huzursuzluk aile
bütünlüğünü ve toplumu sarsmakta, sevgi ve saygıya dayanan sosyal
yapı çözülmektedir. Bunun sonucu olarak cinnet geçirenler en sevdiklerine
bile kıyabilmekte, akıl almaz cinayetler işlenmektedir.
Cinayetlerin basına yansıyan hikâyelerine bakıldığında
büyük çoğunluğunun ekonomik sebeplerden kaynaklandığını
görmekteyiz. Boşanan ya da boşanma aşamasına gelen
çiftlerin kısa süren mutluluklarının arkasında da benzer
hikâyelerin olduğuna şüphe yoktur. Tenceresini kaynatamayan annelere,
çocuğuna okul harçlığı veremeyen babalara, büyük emeklerle
üniversiteyi bitirince ailesine destek olmayı beklerken işsizlikten
kıvranan gençlere, uyuşturucu patronlarının
tuzağına düşen çaresizlere ve borç batağında
bocalayıp duran milyonlarca insanımıza sadece sabır tavsiye
edilirse bu insanların bazılarının dayanma gücü kalmadığı
zaman cinnet geçirmeleri ve şiddete başvurmaları ne yazık
ki devam edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
HAYRETTİN NUHOĞLU
(Devamla) Teşekkür ederim.
İşte, bu sebeple,
ekonomik sorunlar çözülmeden, yeniden huzur ve güven ortamı
sağlanmadan toplumun sadece kanunlardan ve cezalardan çekinmesini beklemek
boşa olur. Üstelik iktidara verilen desteklerin
karşılığı hep hüsranla sonuçlanmışsa toplumdan
sabırlı olması ve şükredilmesi beklenemez.
Bu kanun teklifi, kadına
karşı şiddeti, cinsel saldırıyı, çocukların
istismarını ve sağlıkta şiddeti önlemeye yetecek
sorunları çözecek nitelikte görünmemektedir. Bu teklif, günü kurtarma
çabasından öteye geçemez. Türk toplumuna umut verebilmek için -adaletin
mutlak uygulandığı, hukuk sisteminin işlerliğinin
yeniden tesis edildiği, hırsızlığın, soygunun son
bulduğu- ekonomik darboğazın
aşılacağının yeni kadrolarla gösterilmesinin şart
olduğu apaçık ortadadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Son cümleniz
galiba, buyurun.
HAYRETTİN NUHOĞLU
(Devamla) Son cümle.
Teşekkür ederim,
sağ olun.
O günlerin yaklaşmakta
olduğuna olan inancımı belirtir, saygılar sunarım.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
9uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
10uncu madde üzerinde 3 adet
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 323
sıra sayılı Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
MADDE 10- 5271
sayılı Kanunun 234 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(a) bendinin üçüncü alt bendi ve (b) bendinin beşinci alt bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
3. Vekili bulunmaması
halinde, cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı veya
ısrarlı takip suçu ile kadınlara karşı toplumsal
cinsiyete dayalı şiddet ve bir kadına kadın olduğu
için yöneltilen veya kadınları orantısız bir biçimde
etkileyen şiddet olarak işlenen kasten yaralama, işkence,
eziyet, tehdit suçlarında ve faili belirlenemeyen kasten öldürme
suçlarından baro tarafından kendisine avukat görevlendirilir.
5. Vekili bulunmaması
halinde, cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı veya
ısrarlı takip suçu ile kadınlara karşı toplumsal
cinsiyete dayalı şiddet ve bir kadına kadın olduğu
için yöneltilen veya kadınları orantısız bir biçimde
etkileyen şiddet olarak işlenen kasten yaralama, işkence,
eziyet, tehdit ve faili belirlenemeyen kasten öldürme suçlarından resen
avukat görevlendirilir.
Alpay
Antmen Süleyman
Bülbül Hüseyin
Yıldız
Mersin Aydın Aydın
Zeynel
Emre Rafet
Zeybek Ali
Şeker
İstanbul Antalya İstanbul
Suzan
Şahin
Hatay
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
OĞUZHAN KAYA (Çorum) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Suzan Şahinin.
Buyurun Sayın
Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)
SUZAN ŞAHİN (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun teklifi ne
müjde ne de bir reform. Kat kat yetkisi ve imkânı olan bir hükûmet sorunu
çözmek yerine etrafından dolanır hatta daha da geriye götürecek
adımlar atarsa kusura bakmayın ama düzenlemelerin ne
inandırıcılığı olur ne de samimiyeti, hepsi
sadece lafta kalır. Defalarca söyledik yine söylüyoruz: Göstermelik
değişikliklerle toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizlik
ortadan kalkmadan kadına yönelik şiddeti önleyemezsiniz. Ama siz
toplumsal cinsiyet eşitliği demekten bile korkuyorsunuz.
Yasaların etkin uygulanmadığı gibi ülkemizi
uluslararası arenada küçük düşürmeyi göze alarak uluslararası
yükümlülüklerden de vazgeçiyorsunuz. Yasalara uygun davranmayıp, etkin uygulamayıp
her kamuoyu tepkisi yükseldiğinde TCK gibi temel yasaların
maddeleriyle oynama alışkanlığınızdan vazgeçin.
Sayın milletvekilleri,
AKP, kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırma niyetindeyse
öncelikle eşitlik ilkesini aşındırmaktan vazgeçmelidir. Başta
yargı olmak üzere toplumsal hayatın tüm alanlarında eşitlik
karşıtı söylem ve uygulamalara son verilmelidir. Yine, ortak
akıldan yoksun Ben yaptım, oldu. çalışması hâli bu
yasa teklifinde de bir kez daha karşımıza çıktı. Bir
hukuk devletinde yasalar gazete haberlerinde yazan başlıklara cevap
olarak yazılmaz; ilgili kurumların, üniversitelerin, baroların,
sivil toplum kuruluşlarının görüşü alınarak
yapılır. Peki, bu düzenleme böyle mi yapıldı? Tabii ki
hayır. Yasa teklifi nasıl geldiyse muhalefetin hiçbir önerisi dikkate
alınmadan, tek bir harfine bile dokunulmadan komisyondan geçirildi.
Kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin
tanımı bile olmayan bu düzenlemeyle sözde cezalar
artırılıyor ama toplumun kadına karşı
işlenen suçlarda cezasızlık algısını
kaldırmıyor, aksine daha da pekiştiriyor, Pişmanım.
diyen kurtuluyor.
Bu düzenlemenin algı
yönetimi için getirildiği çok açıktır. Neden mi? Çünkü birçok
ceza artırılmış hâliyle bile hükmün
açıklanmasının geri bırakılması alt
sınırının altında yani yatarı yok. AKP samimi
olsa Hükmün açıklanmasının geri bırakılması
hükmü kadına şiddet ve istismar suçlarında uygulanmaz. derdi
ama yapmadılar, yapmayacaklar da çünkü kadına şiddete
değil, kadına karşılar; sığ zihniyetleri bu
şekilde işliyor.
Değerli milletvekilleri,
10uncu maddede de benzer şekilde birçok eksiklikler bulunmaktadır.
Cinsel saldırı suçlarında avukat isteme hakkı zaten mevcut
olmakla birlikte, mağdura hatırlatılması gözden
kaçırılmaktadır. Silahların eşitliği ilkesi
gereği, şüpheli sanığa resen avukat atanan her suçta,
şüpheli sanığa tanınan avukat isteme hakkı suça maruz
kalana da tanınmalıdır; resen avukat atanmalıdır,
hatta alt sınır kaldırılmalıdır.
Teklifin 10uncu ve 11inci
maddelerinde, kadın cinayetlerinde ve özellikle kuşkulu kadın
ölümlerinde barolar tarafından vekil görevlendirilmesiyle ilgili bir düzenlemenin
yer almaması da büyük bir eksikliktir. CMKnin 234 ve 239uncu
maddelerinin (2)nci fıkrasına kadın cinayetlerinde ve
kuşkulu kadın ölümlerinde bir vekil görevlendirilmesi, baroların
ve kadın örgütlerinin müdahil olarak davalarda yer alma hakkı mutlaka
eklenmelidir. Kadına şiddeti önlemek için tüm toplum müdahale
etmeli. diyen siz değil miydiniz? Ne oldu şimdi de
kadınları şiddet karşısında yalnız
bırakıyorsunuz? Samimiyetsizsiniz, samimiyetsiz. Şunu unutmamak
lazım: Asıl sorun mevzuatta değil, asıl sorun
mağdurlara haklarının hatırlatılmaması ve bu
sürecin öznesi baroların ve kadın örgütlerinin sürece müdahil
olmalarının engellenmesidir. İşte, İstanbul
Sözleşmesi tam da bu yüzden çok önemliydi. Sözleşmeden
çıktılar çünkü bu maddede düzenlenen ücretsiz avukat tayinini alt
sınır olmaksızın yerine getirmek zorundaydılar. Neden
kadın örgütlerinin, baroların davalarda mağdurların
yanında olmasını engelliyorsunuz? Kadınların önüne değil,
şiddetin önüne engeller koyun, şiddettin.
Değerli milletvekilleri,
kadına şiddet konusunda iktidar, defalarca sınandı ve
bırakın önlemeyi, daha da artıracak söylemlerle uygulamalara
imza attılar. Bu da yetmedi, İstanbul Sözleşmesinden bir
gecede, hukuksuz bir şekilde çıktılar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
SUZAN ŞAHİN
(Devamla) Bu büyük günahı bu teklifle gideremezler. Şiddetle
mücadele, kararlı ve ısrarlı devlet politikalarıyla
mümkündür çünkü kadına şiddet politiktir. Kadınlar
korkmasın, kadın katillerinin de AKPnin de
karşısında, kadınların yanındayız.
Eşitlik gelene kadar mücadeleye devam edeceğiz. Sözleşmeden imza
çekenlerin, gözünü 6284e dikenlerin bu göstermelik kanun
değişikliğiyle kadına yönelik şiddetle mücadele etmesi
mümkün değildir. Bu çelişkileri kabul edemiyoruz.
Yaptığımız önerilerin, mevcut yasaların etkin
uygulanmasını, uygulamayanlara yaptırım
uygulanmasını istiyoruz. Bu yüzden, yasalara dokunmayın,
yasaları etkin uygulayın diyor, mücadeleden vazgeçmeyeceğimizin
sözünü tüm kadınlara veriyoruz. Kötülüğü hep birlikte gönderecek
hukukun üstünlüğünü tesis ederek hep birlikte nefes alacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Son cümlenizi
alayım.
Buyurun.
SUZAN ŞAHİN
(Devamla) Yasaklar, baskılar, cezalar, siyasi kararlarınız ne
Canan Kaftancıoğlunu ne de bizi susturamayacak.
Geliyor gelmekte olan diyor,
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk
Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin çerçeve 10uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 10: 5271
sayılı Kanunun 234'üncü maddesinin 1 inci fıkrasının a
bendinin 3 numaralı alt bendi Vekili bulunmaması durumunda, cinsel
saldırı, çocukların cinsel istismarı veya ısrarlı
takip suçu ile kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı
şiddet ve bir kadına kadın olduğu için yöneltilen veya
kadınları orantısız bir şekilde etkileyen şiddet
olarak işlenen kasten yaralama, işkence, eziyet, tehdit
suçlarında, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilir.
şeklinde; yine aynı maddenin 1'inci fıkrasının b
bendinin 5 numaralı alt bendi Vekili bulunmaması halinde, cinsel
saldırı, çocukların cinsel istismarı veya ısrarlı
takip suçu ile kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı
şiddet ve bir kadına kadın olduğu için yöneltilen veya
kadınları orantısız bir şekilde etkileyen şiddet
olarak işlenen kasten yaralama, işkence, eziyet, tehdit
suçlarında kendisine avukat görevlendirilir. şeklinde
değiştirilmiştir.
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Ayhan
Altıntaş Orhan
Çakırlar
Adana Ankara Edirne
Dursun
Ataş Ayhan
Erel
Kayseri Aksaray
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
OĞUZHAN KAYA (Çorum) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Ayhan Erelin.
Sayın Erel, buyurun.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Türk
Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 10uncu maddesi üzerine İYİ Parti adına
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz maddeyle, belli suç tiplerinde mağdurların istemi
hâlinde ücretsiz avukat görevlendirilmesi düzenlenmektedir. Mağdur
kadın ve çocukların yargı süreçlerinde yalnız
kalmaması çok önemli bir husustur. Cinsel saldırı
suçlarında avukat isteme hakkı zaten mevcuttur ancak maruz kalanlara
bu konu hatırlatılmamaktadır. Kasten yaralama, ısrarlı
takip, işkence, eziyet, çocukların cinsel istismarı
suçlarında avukat görevlendirmesi olumlu bir gelişmedir.
Baroların kadın hakları merkezleri mağdur kadınlara
gönüllü avukatlık hizmeti vermektedir. Ancak bir davaya taraf olmak
amacıyla gerçekleştirilen müdahil olma talepleri ülkenin her
yerindeki mahkemelerce sistematik olarak kabul edilmemektedir. Yani
kadınların yargı süreçlerinde yalnız kalmaları ve adalete
erişimi temelden problemlidir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; artık günümüzde Türkiye'nin en önemli beka
sorunu sığınmacılar oldu. Ekonomik krizin
varlığını iktidar dışında kimse inkâr
etmiyor. Çok ekonomik krizler gördük, bugün yaşanan hepsinden
ağır, iktidar krizi tedavi yerine inkâr ediyor; her şey kötüye
gidiyor. Yap-işlet-devret formülüyle 5 müteahhide yaptırılan
geçilmeyen köprüler, uçulmayan havaalanları, kullanılmadan bozulan
yollar nedeniyle üç beş kuşak ötesi insanımızın bile
borçlu hâle geldiğine hepimiz şahidiz.
Milletimizin
kutuplaştırılmasına,
ayrıştırılmasına, devletin fabrika
ayarlarının bozulmasına sağduyulu her
vatandaşımız karşı çıkıyor.
Atanamayan gençlerin,
ekonomik sıkıntıdan kıvranan emeklilerin, alın terinin
karşılığını alamayan işçilerin, tenceresinde
et değil dert kaynatan kadınlarımızın
feryatlarını hepimiz duymaktayız.
Biz büyük bir milletiz, biz
büyük bir devletiz; bunların hepsini kendi aramızda, kendi içimizde
çözeriz. Bugün olmazsa bir gün ileride muhakkak çözeriz; borçsa öderiz, bizim
neslimiz ödemezse Osmanlı borçlarında olduğu gibi, gelecekte
çocuklarımız, torunlarımız öder. İktidar, bu
sorunları çözemezse, onlar gider iyiler gelir, iyiler bu sorunları
çözer. Bu sorunların hepsi önemli, sorunlar çözülecek sorunlar.
Resmî olarak 4 milyona
yakın Suriyeli, iddialara göre 7 milyonu aşkın düzenli ya da
düzensiz sığınmacı bu ülkenin geleceğini yok eder;
esas beka meselesi budur. İktidarı muhalefeti, sivil toplum kuruluşları
Türkiyenin bekasıyla ilgili endişe duyan herkes bir araya gelerek
partilerüstü bir anlayışla bu sorunu çözmek zorundayız.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Başkanımız Sayın Meral
Akşener Hanımefendinin belirttiği gibi, İYİ Parti
olarak, ülkemizin her kritik meselesinde olduğu gibi sığınmacı
ve kontrolsüz göç konusunda makul, akılcı ve soğukkanlı bir
yaklaşımla hareket etmeye devam edeceğiz. Bu perspektiften
hareketle buradan bir çağrıda bulunmak istiyoruz. Bugün artık
geçici koruma statüsü ve düzensiz göç hareketliliğini belirleyen Yabancılar
ve Uluslararası Koruma Kanunu üzerinde konuşmanın ve gerekli
değişikliği yapmanın vaktidir. Biz, Gazi Meclisimizin bu
önemli sorunumuzun çözümünde bir tartışma, istişare ve
başarabiliyorsa bir uzlaşma zemini olduğuna inanıyoruz.
Milletimizin acil çözüm beklediği böyle bir meseleyi milletin evinde
konuşabilmek ve çözüme bağlayabilmek en başta, bize kendisini
temsil yetkisini veren aziz milletimize karşı bir görevimizdir. Bu
mesele bize göre partiler üstü bir meseledir. O nedenle, diyoruz ki: Gelin, özel
bir oturumda ve milletimizin gözleri önünde meseleye
bakışımızı, çözüm önerilerimizi ortaya koyalım;
gelin, milletimizi, memleketimizi bu cendereden birlikte kurtaralım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Sayın Şentopun bu haklı ve meşru
çağrımıza kayıtsız kalmayacağını umut
etmek istiyor, esasında bunun milletimizin acil bir çağrısı
olduğunu milletimizin huzurunda bir kez daha hatırlatmak istiyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 323
sıra sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Madde 10- 5271
sayılı Kanunun 234üncü maddesinin 1inci fıkrasının
(a) bendinin 3 numaralı alt bendi Vekili bulunmaması halinde cinsel
saldırı, çocukların cinsel istismarı veya ısrarlı
takip suçu toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı olarak
kadına karşı işlenen suçlar, çocuğa karşı
işlenen suçlar ve dil, ırk, milliyet, cinsel yönelim, cinsiyet
kimliği, siyasi düşünce, felsefî inanç, din veya mezhep
farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle işlenen
suçlarda resen avukat görevlendirilir. şeklinde değiştirilmiştir.
Kemal
Peköz Ali
Kenanoğlu Murat
Çepni
Adana İstanbul İzmir
Habip
Eksik Tulay
Hatımoğulları Oruç Hüseyin
Kaçmaz
Iğdır Adana Şırnak
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
OĞUZHAN KAYA (Çorum) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Hüseyin Kaçmazın.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN KAÇMAZ
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz maddeyle 5271 sayılı Kanunun 234üncü maddesinde
değişiklik yapılması amaçlanmaktadır. Yapılmak
istenen düzenlemeye baktığımızda, Türk Ceza Kanununda yer
alan, çocukların cinsel istismarı ve ısrarlı takip suçları
ile kadına karşı işlenen kasten yaralama, işkence ve
eziyet suçları madde kapsamına dâhil edilmektedir. Böylelikle,
soruşturma ve kovuşturma evrelerinde, özellikle, şiddet
mağduru kadınların, istemleri hâlinde, baro tarafından
görevlendirilecek avukatın hukuki yardım ve desteğinden ücretsiz
şekilde faydalanmaları sağlanarak hak arama yollarını
etkin bir şekilde kullanabilmelerine imkân tanıma amacı
güdülmektedir. Düzenleme olumlu olmakla birlikte, yine burada da aslında
karşımıza işleyiş sorunu çıkıyor. Ama öncesinde
belirtmek isterim ki insan yaşamını ilgilendiren en
ağır konuların bile ancak Cumhurbaşkanı talimat
verirse gündeme gelmesi başlı başına bir soruna işaret
etmektedir. Söz konusu hakların bir kısmı zaten yasada mevcut
ancak işleyişte ve zihniyette sorun var; zihniyet sorunu, olduğu
yerde durmaya devam ediyor. Bu haklar var olmasına rağmen,
aslında şu aşamaya kadar yeterince anlatılamamakta yani
dediğimiz gibi, işleyiş sorunu karşımıza
çıkmakta. Kadına yönelik şiddetin ve çocuklara yönelik istismar
vakalarının bu kadar arttığı bugünlerde bizce avukat
tahsisinin isteğe bağlı olması oluşabilecek
mağduriyetlerin önüne geçmekte etkisiz kalacaktır yani kanunen
istenilen amaca ulaşılamayacaktır. Bu sebeple, bu durumun
isteğe bağlı olmaktan çıkarılması ve zorunlu
müdafilik olarak düzenlenmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye'de neredeyse her gün bir kadın katlediliyor ama teklifte
kadına yönelik şiddetin açık net bir tanımı ve
nedenleri dahi yok. Meselenin sadece ceza artırımıyla
çözüleceğini asla düşünmüyoruz ancak suç işlemekten
alıkoyacak bir ceza artırımının olması
gerektiğini düşünüyoruz. Ancak teklifte bu da yok yani
caydırıcı cezalar da öngörülmüyor. Yine, bu teklifin
gerekçesinde, bu suçun oluşabilmesi kriterlerinden biri olarak ısrarlı
takip fiilinin mağdur üzerinde ciddi bir huzursuzluk oluşturması
gösteriliyor. Soruyorum buradan: Ciddi bir huzursuzluk oluşturması
kavramından ne anlıyorsunuz ya da hâkim ne anlayacak? Aslında
burada da yasadaki bu boşluk, yine bu durumu hâkimin takdirine yani hâkimin
keyfî yorumuna bırakmış oluyor; bu da yine bir eksiklik olarak
karşımıza çıkıyor. Bununla birlikte, teklif edilen
ceza artırımları mevcut infaz düzenlemeleri nedeniyle de yeterli
değildir çünkü altı aydan iki yıla kadar öngörülen hapis cezasının
yatarı yok. Bu durumda suç fiiliyatta yine cezasız kalmış
olacak ve nasıl olsa cezası yok diye bu suçlar işlenmeye devam
edilecek.
Sayın milletvekilleri,
hepimizin bildiği üzere ölümle sonuçlanan birçok şiddet
vakasının öncesinde kadınların, failin ısrarlı
takibine maruz kaldığı biliniyor. Dikkatinizi çekmek isterim ki
ciddi can güvenliği tehdidini oluşturan ısrarlı takip,
sistematik eziyet ve işkence suçudur aslında. Bu sebeple,
ısrarlı takip suçunun Ceza Yasasının 96ncı
maddesindeki eziyet suçu altında özel bir suç olarak
tanımlanması ve bu suç için iki ile beş yıl arasında
hapis cezası uygulanması gerektiğini düşünmekteyiz. Ancak
bu şekilde kanunun istediği amaca ulaşılabilir.
HDP olarak bir diğer
önerimiz, ısrarlı takip suçu hakkında soruşturmanın
şikâyete bağlı olarak değil, mağdurun fail
tarafından baskı altına alınmış olabileceği,
mağdurun ruh hâli gibi durumlar da gözetilerek resen yapılması
gerektiğidir. Bununla birlikte, ısrarlı takip suçunun
yalnızca çocuğa ya da ayrılık kararı verilen veya
boşanılan eşe karşı işlenmesi durumunda
nitelikli hâl olarak düzenlenmesi, kadınların resmî nikâhlı
olmadıkları partnerlerinden, aile bireylerinden ya da daha önce hiç
tanımadıkları ve karşılaşmadıkları
kişilerden gördükleri şiddeti kapsam dışında
bıraktığı için de bu yönden de eksik kalmış bir
düzenlemedir.
Bu değişiklikle
İstanbul Sözleşmesinden çekilme günahınızı aklamaya
ve bu vebalden kurtulmaya çalışıyorsunuz ancak bu çabanız
nafile. Gerek Komisyonda gerekse de Genel Kurulda yapılan eleştirileri
dikkate almadınız, şu anda da almıyorsunuz. Tek adam, tek erkek
tek başına milyonlarca kadının hayatını
ilgilendiren İstanbul Sözleşmesinden çıkma kararı verdi,
bir tepki göstermediniz ve hatta tepki gösteren AKPli kadınları
tasfiye ettiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bu sorunun çözümü için ancak
kadınlara ve bu uğurda mücadele edenlere kulak verirseniz bu
günahı telafi edebilirsiniz ancak sizde o ışığı
göremiyorum çünkü defalarca burada ifade edildi; sorun yasalarda değil,
sorun zihniyette. Bu konuyu kapatmakla birlikte yasaya ilişkin
düşüncelerimizi ifade ettik.
Yakın zamanda, hepinizin
bildiği üzere, Cübbeli Ahmet Hoca birden fazla kez HDP ve HDP'lilere
karşı ağza alınmayacak hakaretler, HDP
düşmanlığı, Kürt düşmanlığı
barındıran ifadeler kullandı. HDP'lilerin Cübbeli Ahmet Hoca'ya
sözünü buradan ifade etmek istiyorum: Cübbeli,
(x)
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Ne
dediğini anlamadık.
HÜSEYİN KAÇMAZ
(Şırnak) Allah belasını versin. dedim,
bedduasını ilettim ona.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
10uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
Hüseyin Bey, Türkçe
söyleseydin de biz de anlasaydık.
HÜSEYİN KAÇMAZ
(Şırnak) Tamam Sayın Başkanım, istiyorsanız
buradan da söyleyeyim.
BAŞKAN - Evet.
HÜSEYİN KAÇMAZ
(Şırnak) Allah belasını versin. dedim,
bedduasını kendisine iade ettim. Allah balasını versin!
BAŞKAN - 11inci madde
üzerinde 3 adet önerge vardır. Önergeleri aykırılık
sırasında okutup işlem alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 323
sıra sayılı Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 11 5271
sayılı Kanunun 239 uncu maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
(1) Mağdur veya suçtan
zarar gören davaya katıldığında, cinsel saldırı,
çocukların cinsel istismarı veya ısrarlı takip suçu ile
kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve
bir kadına kadın olduğu için yöneltilen veya kadınları
orantısız bir biçimde etkileyen şiddet olarak işlenen
kasten yaralama, işkence, eziyet, tehdit suçlarında ve faili
belirlenemeyen kasten öldürme suçlarında baro tarafından kendisine
avukat görevlendirilir.
Alpay
Antmen Hüseyin
Yıldız Süleyman
Bülbül
Mersin
Aydın
Aydın
Rafet
Zeybek Ali
Şeker Zeynel
Emre
Antalya
İstanbul
İstanbul
Ünal
Demirtaş
Zonguldak
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
OĞUZHAN KAYA Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Peki.
Komisyonun
katılmadığı önerge üzerinde söz talebi Sayın Ünal Demirtaşın.
Sayın Demirtaş,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Zonguldak) Teşekkürler Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama geçmeden önce,
ülkemizde hukukun yok sayıldığı Yargıtay
kararıyla ilgili birkaç söz söylemek istiyorum. Biliyorsunuz bugün
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, İstanbul İl Başkanımız
Sayın Canan Kaftancıoğluyla ilgili bir onama ve bozma
kararı verdi. Verilen kararda, onanan kararda dört yıl on bir ay
yirmi günlük bir cezası onaylandı. Tabii, bu karar, ülkemizde hukukun
ne kadar çok siyasallaştığının bir başka
örneği çünkü Sayın Canan Kaftancıoğluna düşünce ve
ifade özgürlüğü ve siyasi eleştiri kapsamında söylemiş
olduğu sözlerden ve atmış olduğu tweetlerden dolayı
böyle bir ceza verilmiş olmasını kabul etmemiz mümkün
değil. AK PARTİ dönemlerinde zaten hukukun ayaklar altında
alındığını, yargının
siyasallaştığı ve sarayın emrine girdiğini
hepimiz biliyoruz ve görüyoruz. Dolayısıyla bu karar, hukuki bir
karar değil, siyasi bir karardır ve maalesef saray rejimi hukuku
siyasetin bir aparatı olarak kullanmaktadır. Bu şekildeki
kararlar da inşallah önümüzdeki süreçte devam etmez çünkü bu verilen
kararların ağır faturasını ekonomideki bozulmayla
vatandaşlarımız ağır bir şekilde ödemektedirler.
Bugün eğer dolar 15,40 lira seviyesine geldiyse, ekonomi bu kadar çok
bozulduysa, enflasyon bu kadar çok yükseldiyse, hayat
pahalılığı bu kadar çoksa işte bu yanlış
verilen siyasal kararların çok büyük etkisi olduğunu düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde tabii, sağlık sisteminin kronikleşmiş ve
çözülmeyi bekleyen birçok sorunu vardır. Bu sağlık sistemindeki
sorunlar, AK PARTİ iktidarlarında çözüleceğine maalesef artarak
devam etmektedir çünkü AK PARTİ iktidarlarının sağlık
sistemine ve sağlık çalışanlarına yönelik sorunlu bir
bakış açısı vardır. Bugün, geldiğimiz noktada,
vatandaşlarımız hem sağlık hizmetlerine
hızlı ve yeterli düzeyde erişememekten hem kaliteli bir
sağlık hizmeti alamamaktan hem de pahalı bir sağlık
hizmeti almaktan şikâyetçidirler. Sağlık çalışanları
da hem çok ağır çalışma koşullarından -otuz
altı saatlere kadar uzayan nöbetlerden, düşük ücretlerden- hem
mesleki itibarlarının yerle bir edilmesinden hem de hedef
tahtasına oturtularak şiddete uğramaktan şikâyetçidirler.
Bugün, sağlık çalışanları özellikle pandemide çok
ağır koşullarda fedakârca çalışırken AK
PARTİ iktidarı sağlık çalışanlarına
vermiş olduğu hiçbir sözü tutmamış, sağlık
çalışanlarının ekonomik koşullarını
düzeltmemiş ve özlük haklarında bir iyileştirmeye gidilecek
adımlar atmamıştır. Daha da ötesi Ben doktora iğne
yaptırmam, doktorlar adamı felç ederler alimallah. Doktor efendi
dönemi bitti, gidiyorlarsa gitsinler. diyen bir Cumhurbaşkanı ve
Paracı doktorlar gürültü yapıyorlar. diyen sağlık
bakanları olmak üzere AK PARTİliler sağlık
çalışanlarını maalesef
itibarsızlaştırdılar ve halkın gözünde hedef
tahtasına oturtacak birçok açıklama yaptılar.
Aralık 2021 tarihinde
sağlık çalışanlarının özlük haklarının
iyileştirilmesine yönelik düzenlemeyi Genel Kurula getirdiniz, belki Genel
Kurula gelen bu düzenlemenin eksik ve noksanları vardı ama
Tamamlayıp tekrar Meclise sunacağız. dediniz ve hâlâ -şu
anda geri çekildi bu düzenleme ve aradan beş ay geçti- bu düzenlemeyle
ilgili bir iyileştirme, herhangi bir şekilde sağlık
çalışanlarının lehine bir düzenleme henüz
yapılmadı. Bugün, kendi canımızı ve sevdiklerimizin
canını emanet ettiğimiz sağlık
çalışanlarımız ve hekimlerimiz, maalesef geleceğe
güvenle bakamıyorlar, mutsuzlar ve tükenmiş durumdalar. Bu sebeple,
başta hekimlerimiz olmak üzere her yıl binlerce sağlık
çalışanı ülkemizi terk ederek yurt dışına
gitmektedirler.
Değerli milletvekilleri,
bugün sağlık çalışanlarının
yaşadığı en büyük sorunlardan biri de şiddet
sorunudur. Bu teklifle her ne kadar sağlık
çalışanlarına şiddeti önlemeye yönelik bazı olumlu
düzenlemeler yapılmış olsa da teklif mevcut hâliyle eksiktir ve
sorunu kökten çözecek veya minimize edecek bir anlayıştan son derece
uzaktır çünkü bu kanun teklifinde dar bir çerçevede ve sadece bu suçu
işleyenlerin tutuklanmasının kolaylaştırılmasına
ve cezaların artırılmasına yönelik hükümler vardır.
Oysa sadece tutuklama yapılarak ve sadece cezalar artırılarak
sağlık çalışanlarına şiddetin engellenmesi mümkün
değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Devamla) - Bu teklif bugün Genel Kuruldan geçecek mi değerli
arkadaşlar? Elbette geçecek. Peki, yarından itibaren sağlık
çalışanlarına şiddet engellenecek mi, bitecek mi? Maalesef,
elbette hayır. Sağlık çalışanları yine giderek
artan oranda ve dozajda şiddete uğramaya devam edecekler çünkü bu
teklif sorunu kökten çözecek bir düzenleme değildir, son derece
yetersizdir değerli arkadaşlar. Dolayısıyla bu yasa
teklifinin sorunu bütün yönleriyle ele alan, şiddet sorununun kökten
çözülmesini amaçlayan daha geniş kapsamlı ve bütüncül bir paket
olması gerekirdi.
Değerli milletvekilleri,
aslında sağlık çalışanlarına yönelik şiddet
konusu daha önce de Meclisin gündemine birçok defa gelmiştir. Mecliste
2012 yılında sağlıkta şiddetle ilgili bir
araştırma komisyonu kurulmuş ve görüşülmüştür; 66
öneri getirilmiştir ama o önerilerden hangisi bugüne kadar yerine
getirilmiştir? Maalesef, yeterli düzeyde bir düzenleme
yapılmamıştır.
Saygılarımla. (CHP
ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 323
sıra sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Madde 11 5271
sayılı Kanunun 239uncu maddesinin 1inci fıkrası
Mağdur veya suçtan zarar gören davaya katıldığında,
cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı veya
ısrarlı takip suçu toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden
kaynaklı olarak kadına karşı işlenen suçlar,
çocuğa karşı işlenen suçlar ve dil, ırk, milliyet,
cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, siyasi düşünce, felsefi inanç, din
veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle
işlenen suçlarda resen avukat görevlendirilir. şeklinde
değiştirilmiştir.
Kemal
Peköz Murat
Çepni Oya
Ersoy
Adana İzmir İstanbul
Habip
Eksik Ali
Kenanoğlu
Iğdır İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
OĞUZHAN KAYA (Çorum) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Ali Kenanoğlunun.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Kanun Teklifinin 11inci
maddesi üzerine söz aldım. Bu maddeyle 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanununun 239uncu maddesinin 1inci fıkrasında yer alan
cinsel saldırı suçları ibaresi cinsel saldırı,
çocukların cinsel istismarı veya ısrarlı takip suçları
ile kadına karşı işlenen kasten yaralama, işkence veya
eziyet suçları şeklinde değişiklik öngörülmektedir.
Düzenlemeyle katılanın hakları başlıklı
239uncu maddesinde, cinsel saldırı, çocukların cinsel
istismarı veya ısrarlı takip suçu ile kadına yönelik işlenen
kasten yaralama, işkence veya eziyet suçlarında baro tarafından
avukat görevlendirilmesini isteme hakkı eklenmektedir ancak vekili
bulunmayan şiddet mağduru kadınlara istemeleri hâlinde baro
tarafından ücretsiz olarak avukat sağlanması, cinsel
saldırı suçlarında zaten mevcut durumdadır. Suça maruz
kalan kadınlara bu hakları hatırlatılmamaktadır.
Ayrıca, bilgilendirme yapılsa dahi bazı durumlarda ana dili
Türkçe olmayan kadınlar için çevirmen hakkı bulunmasına
rağmen pratiğe çevrilmemesi sebebiyle iletişim problemleri
yaşanmaktadır. Dolayısıyla kadınlar ücretsiz avukat
atanması hakları olduğuna ilişkin bilgi sahibi
olmadıkları hâllerde bu haklarını yine
kullanamayacaklardır. Kadına yönelik suçu önlemek ve
kadının hukuka doğru erişimini sağlamak amacıyla
bu kapsamda değerlendirilebilecek tüm suçlarda kadınların
avukata erişiminin zorunlu müdafilik kapsamına alınması
gerekmektedir.
Diğer taraftan, bu
maddeyle ısrarlı takip suçu getiriliyor. Bu suçu işleyen fail
için altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilmesi
öngörülüyor. Mağdurun huzurunu bozmakla yetinmeyip okulunu, iş yerini,
konutunu değiştirmesine ya da okulunu veya iş yerini
bırakmasına yol açması durumunda ceza 3 kata kadar
çıkarılıyor. Israrlı takip mağdurun hayatını
en az fiziki şiddet kadar travma yaratacak potansiyele sahip olduğu
için böyle bir düzenleme yapılması olumlu ancak mahkemelerin
mağdurun ciddi anlamda huzursuzluk yaşaması veya
güvenliğinden endişe duyması gibi ölçütleri somut olayda
hakkaniyete uygun biçimde yorumlamaları gerektiği son derece önem
taşımaktadır. Zira, bu konuda çok ciddi
sıkıntılar mevcut kanun için de yaşanmaktadır. Zaman
zaman hâkimlerin bu işlerde hakkaniyetli davranmadığı,
mağduru korumadığı da bilinmektedir.
Bu madde, tabii, önemli bir
şekilde de çocuk istismarını ilgilendiriyor. Dünya
Sağlık Örgütü 2020 yılında paylaştığı
rapora göre 2 ila 17 yaşları arasında 1 milyara yakın
çocuğun 2019 yılında fiziksel, cinsel ya da duygusal
şiddete maruz bırakıldığı
açıklanmaktadır. 10 çocuktan 6sı ebeveynleri tarafından
fiziksel olarak cezalandırılıyor. Çocukların yüzde 10u
fiziksel cezalardan legal olarak korunamıyorlar. Tespit edilen insan
kaçakçılığı faaliyetlerinin yüzde 28 oranında çocuk
mağdur oluyor. Dünya genelinde 50 milyona yakın çocuk
yaşadığı yerden göç ediyor ya da zorla yerinden göç
ettiriliyor. Her yıl 15 yaşın altındaki 41 bin çocuk ev içi
cinayet sonucu hayatını kaybediyor. Yetişkinlerin dörtte 1i
çocukken istismara uğradığını bildiriyor, 5
kadından 1i, 13 erkekten 1i çocukken istismara
uğradığını açıklıyor. Dünya ülkelerinde
durum ne yani ne kadar güvende çocuklar? Araştırmaya göre,
çocukların en güvende olduğu ülke yüzde 83,9 oranla İngiltere,
en az güvende olduğu ülke ise yüzde 26,4le Demokratik Kongo Cumhuriyeti.
Türkiye ise yüzde 56,7yle listenin 18inci sırasında yer
alıyor. TÜİKin 2016 verilerine göre Türkiye'de çocuk
istismarıyla ilgili dava sayısı on yılda yaklaşık
3 kat arttı ve 250 bin çocuğun istismara uğradığı
kaydedilmiştir. TÜİKin 2019 verilerine göre suç mağduru olarak
gelen 206.498 çocuğun yüzde 15,2si cinsel istismar kurbanıydı
ancak resmî veriler artık paylaşılmıyor.
Şimdi, tabii ki
bunları önlemek için ne yapmak gerekiyor? Çocuk istismarını
önlemenin yolu -Türkiye Psikiyatri Derneğinin de belirttiği öneriler
var- cinsel taciz ve istismara zemin hazırlayan toplumsal değerlere, cinsiyet
eşitsizliğine müdahale edebilecek kapsamlı politikalar
geliştirilmesi gerekiyor, cinsel suçlarla ilgili kamu
duyarlılığının artırılması gerekiyor,
mağdurun adalet sistemine erişiminin hızla sağlanması
gerekiyor, başvuru, soruşturma ve yargılama
aşamalarında yeniden travmatize edilmesini engelleyici, koruyucu
tedbirlerin düzenlenmesi gerekiyor. Ceza ve yaptırımların
belirlenmesi ve uygulanmasıyla ilgili özellikle hafifletici etkenler,
salıvermelerle tetiklenen adaletin yerini bulmadığına
ilişkin yaygın kanıya neden olan düzenlemelerin gözden
geçirilmesi gibi birçok boyut içeren bir strateji oluşturulması
gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ALİ KENANOĞLU
(Devamla) Diğer taraftan, Türkiye Büyük Millet Meclisinde çocuk ihtisas
komisyonu kurulmalıdır. Çocuk istismarının önlenmesi
amacıyla devlet etkin ve bütüncül politikalar üretmelidir. Çocuğa
yönelik her türlü istismarın önlenmesi için zaten hukuken yürürlükte olan
İstanbul Sözleşmesi ve hükümleri uygulanmalıdır. Özellikle
ailelere ve sağlık personeline eğitim verilmelidir. İlgili
bakanlıklar kendine ayrılan bütçeden eğitim
çalışması için ödenek ayırmalıdır. Çocuğa
yönelik mahalle, köy ve kentlerde ülke ölçekli çocukların kolay
erişim sağlayacağı adalet mekanizmaları ve bu
mekanizmalara erişim sağlanmalıdır. Çocuk
istismarını engellemek için cezasızlık
politikalarından derhâl vazgeçilmeli, var olan yasalar etkin
kullanılmalıdır. Çocuk istismarının denetimleri etkin
bir biçimde yapılmalıdır. Sağlık
Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Adalet
Bakanlığı, Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü
çocuk istismarı verilerine erişimi derhâl açmalı ve bu konudaki
şeffaflık sağlanmalıdır. Çocuk istismarıyla
mücadele eden STKler desteklenmeli, bunlara bütçeden para
ayrılmalıdır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk
Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin çerçeve 11inci maddesinin birinci fıkrasında
yer alan değiştirilmiştir ibaresinin yeniden
düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Ayhan
Altıntaş Orhan
Çakırlar
Adana Ankara Edirne
Ayhan
Erel Hayrettin
Nuhoğlu İbrahim
Halil Oral
Aksaray İstanbul Ankara
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
OĞUZHAN KAYA (Çorum) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde
söz talebi Sayın İbrahim Halil Oralın.
Sayın Oral, bana
sataşmadan lütfen, cevap vermek zorunda kalmayayım.
Buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM HALİL
ORAL (Ankara) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 323
sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 11inci maddesi üzerine
İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, kadına
şiddet ve sağlık personeline şiddetin katalog suçlar
kapsamına alınmasının son derece olumlu bir düzenleme
olduğunu vurgulamak istiyorum. 10uncu ve 11inci maddelerle yapılan
değişiklikler hukuki desteğe erişimi
kolaylaştırmaktadır. Ancak yapılan düzenleme özellikle
hukukçular tarafından bazı noktalarda da eleştirilmektedir.
Cinsel saldırı suçlarında değişiklik öncesinde de ücretsiz
avukata erişim genel ilkeler kapsamında mevcuttur. Ancak bu
hakkın bilinmemesi, doğru yönlendirme yapılmaması gibi
hâller bu desteğe erişimi engellemektedir, mevcut teklifte de bu
sorun maalesef çözülmemiştir. Cinsel saldırı suçlarında ve
burada sayılan suçlar da zaruri savunma kapsamında
alınmalıdır. Kadına yönelik şiddet davalarında
kadınlara baro tarafından ücretsiz avukat tayininin süre
sınırı olmaksızın zorunlu hâle getirilmesi
gerekmektedir. Yapılan düzenlemenin pratikte yaşanan sorunları
değerlendirmeden hazırlandığı görülmektedir. Ancak her
hâlükârda düzenleme, kadına ve çocuğa karşı işlenen
maddede yazılı suçlar açısından sosyal devlet
anlayışı çerçevesinde ücretsiz, profesyonel hukuki yardım
alınmasını sağlamak amacıyla getirildiğinden
yerinde bir düzenleme olarak tarafımızca
değerlendirilmiştir. Kadına ve çocuklara yönelik cinsel
saldırı ve şiddeti önlemek için yapılan
çalışmalar yetersizdir. En temelde, hukuksuzca, İstanbul
Sözleşmesi gibi uluslararası nitelikli bir sözleşmeden
çıkılması, bu noktada bir geriye gidiştir. Hâlen 6284
sayılı Kanunumuz İstanbul Sözleşmesine atıf yaparken
bu sözleşmeden çıkılması akıl ve izanla kabul
edilebilecek bir şey değildir. İç hukuk, uluslararası
hukukun gücüyle daha da anlam kazanır ve evrensel bir niteliğe erişir.
Bu bağlamda, İstanbul Sözleşmesine geriye dönüşün
şart olduğunu ifade etmek istiyorum. Danıştay
kararları sonuçlandığında bu sözleşmeye geri
dönüş olmasa da İYİ Parti iktidarında, İstanbul
Sözleşmesi yeniden yürürlüğe girecektir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, şiddeti tetikleyen, şiddetin önünü açan toplumsal
şartlar, ülkemizde her geçen gün çoğalmaktadır. Kadına
şiddet gibi sağlık çalışanlarına yönelik
şiddette de bu teklif, olumlu düzenlemeler yapsa da pek çok eksiklik
mevcuttur. Özellikle şiddeti doğuran sebeplerin ve
şartların bertaraf edilmesi noktasında iktidarın adım
atmaktan imtina ettiği ortadadır. Bugün, kamuda sağlık
hizmetleri dipsiz bir kuyuya doğru sürüklenmektedir. Giderlerse
gitsinler. dediğiniz doktorlarımız da bir bir yurt
dışına gitmektedirler. Vatandaşımız, kaliteli
sağlık hizmetleri alamamakta, randevu alma zorunluluğu artmakta,
muayene bekleme süreleri maalesef çoğalmaktadır. Bunun üstüne bir de
sayıları hızla artan sığınmacılar
gelmiştir. Türkiye genelinde sayıları 200ü dahi bulmayan göçmen
sağlığı merkezleri yetersiz kalmaktadır.
Vatandaşlarımız hastanelere gittiğinde randevu
sıralarında sığınmacıların yoğunlukla
yer aldığını görmektedirler. Bu hâl şiddeti tetikleyen
bir hâl değil de nedir? Doktorlarımız artan iş yükü
sebebiyle zor şartlarda çalışmaktadır. Bunun üstüne
sığınmacıların yarattığı yük de
onların sırtlarına binmektedir. Doktorlarımıza
Giderlerse gitsinler. demek de şiddet değil midir? Mobbing de bir
türlü şiddet değil midir? Avrupanın en yüksek çalışma
saatlerini uygulamak doktorlara şiddet değil midir? Fiziki
şiddetin katalog suç olması güzeldir; ancak ruhsal şiddetin,
mobbingin ve sağlık çalışanlarına kıymet
vermemenin de bir cezası olmalıdır. İstanbul
Sözleşmesini hukuksuzca iptal edip kadına şiddetle mücadele
etmeye çalışmanın bedelini kadınlarımız
ödememelidir. Sağlık çalışanlarımız da
kadınlarımız da milletimiz de müsterih olsunlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İBRAHİM HALİL
ORAL (Devamla) Sayın Başkanım
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
İBRAHİM HALİL
ORAL (Devamla) Çok teşekkür ederim.
AK PARTİ
iktidarının uyguladığı yanlış politikalar
yüzünden gençlerin, bilim insanlarının, doktorların umudu yurt
dışında aradığı günleri sonlandırmak için
var gücümüzle çalışıyoruz. Bu bedeli milletimiz sandıkta
ödetecektir.
Bu düşüncelerle Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
11inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A)
Çeşitli İşler (Devam)
2.-
Başkanlıkça, görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif
etmiş bulunan Avusturya Parlamentosu Avusturya-Türkiye Parlamentolar
Arası Dostluk Grubu Başkanı Nurten Yılmaz ve beraberindeki
heyete Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Avusturya Parlamentosu Avusturya-Türkiye Parlamentolar
Arası Dostluk Grubu Başkanı Sayın Nurten Yılmaz ve
beraberindeki heyet şu anda Genel Kurulu teşrif etmiştir.
Kendilerine Meclisimiz adına Hoş Geldiniz. diyorum.
(Alkışlar)
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Ankara Milletvekili Lütfiye Selva Çam ve 109 Milletvekilinin Türk Ceza Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/4290) ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporlarının (S. Sayısı: 323)
(Devam)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 12nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri
aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk
Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi'nin çerçeve 12nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 12: 5271
sayılı Kanunun 253'üncü maddesinin 3 üncü fıkrası
"Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete
bağlı olsa bile, cinsel dokunulmazlığa karşı
suçlarda ve ısrarlı takip suçunda (madde 123/A), kadına
karşı işlenen tehdit ve hakaret suçunda uzlaştırma
yoluna gidilmez. şeklinde değiştirilmiştir.
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Ayhan
Erel Ayhan
Altıntaş
Adana Aksaray Ankara
Orhan
Çakırlar Behiç
Çelik
Edirne Mersin
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
OĞUZHAN KAYA (Çorum) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Behiç Çelikin.
Sayın Çelik, buyurun.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 323 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 12nci maddesi için verdiğimiz
değişiklik önergesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bugün milyonlarca vatandaşımızı ilgilendiren, çok önemli
konuları içeren 17 maddelik bir torba kanun teklifini görüşüyoruz. Bu
teklif, kadınlarımıza ve sağlık
çalışanlarımıza yönelik şiddet eylemlerine müeyyideler
ve birtakım ceza artırımları getiriyor. Biz her zaman
millet yararına, kadınlarımızın saygınlığının
ve onurunun korunmasına, sağlık
çalışanlarımızın hayrına olacak her girişimi
destekliyoruz, desteklemeye de devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlar,
konu, kadına ve sağlık çalışanlarına yönelik bir
koruma düzenlemesiyse bunu çok pratik bir şekilde yapmak mümkündür. Önce
şuradan başlayalım: Siz yirmi yıldır neredeydiniz?
Türk idari yapısını yirmi yıldır tahrip ede ede
getirdiğiniz şu kokuşmuş ve mefluç hâle gelmiş kamu
düzeni içinde yine bir yara, bir delik açılıyor. Sağlık
çalışanlarına yönelik müdahaleler ve saldırılarda,
soruşturma yöntemleri temel idare hukuku düzenini tahrip edici
mahiyettedir. Sağlık teşkilatlarını doğrudan
merkeze bağlamak suretiyle aslında sağlık teşkilatlarını
idare edilemez hâle soktuğunuzdan bile haberiniz yok. Ne mülga Memurin Muhakematından
haberiniz var ne 4483 sayılı Kanunun içeriğinden haberiniz var
ne de 5442 sayılı İl İdaresi Kanunundan haberiniz var. Bu
kafayla siz sağlık çalışanlarını korumayı bırakın
onları kaosun girdabına attığınızın bile
farkında değilsiniz. Hiç mi bir kamu yönetimi uzmanı
tanımıyorsunuz? Böyle bir şey olabilir mi? Kendi
atadığınız valilerinize, sağlık müdürlerinize ve
başhekimlerinize sorun bakalım, onlar ne diyecek? Size
tahribatın boyutunu anlatsınlar.
Değerli arkadaşlar,
ülkemiz, kuruluşundan bugüne kadın-erkek eşitliğini temel
prensip edinmiş, asil ve cesur Türk kadının sonsuz
fedakârlıklarına şahit olmuştur. İslam toplumları
içerisinde temel hak ve özgürlükler bakımından Batıdan daha
üstün hak ve özgürlüklere sahip olan Türk kadınının, pratikte
son yıllarda büyük kayıplarla karşı karşıya
kaldığı bir gerçektir. Nitekim, ülkemizin İstanbul
Sözleşmesinden Anayasa dışı ve yasa dışı
olarak Ben yaptım, oldu. mantığıyla
Cumhurbaşkanı tarafından çıkarılması kabul
edilemez. Sonra tutuyorsunuz, kadınların güvenliğiyle ilgili
hüküm içeren bir teklif getiriyorsunuz.
Evet, gün geçmiyor ki
kadınlarımız bir saldırıya uğramasın, gün
geçmiyor ki bir kadın cinayeti haberiyle yüreklerimiz
dağlanmasın. Aynı gün serbest bırakılan
sapıkları, katilleri de basından sıkça duyuyoruz,
kahroluyoruz. Demek ki temel hak ve özgürlüklerin verilmesi, yasal
düzenlemelerin yapılması hayata geçirilmediği sürece bir anlam
ifade etmiyor.
Değerli arkadaşlar,
2019 verilerine göre OECD üyesi ülkeler arasında kadına şiddetin
en yüksek olduğu ülkeyiz. Ne acıdır ki bu şiddet
olaylarının her yıl artış gösterdiğini, son on
yılda en az 2.500 kadının öldürüldüğünü biliyoruz. Sosyal
travmaların, toplumsal yıkımların had safhaya
ulaştığı bir ortamda sorumluluk alması, çözüm
bulması gereken iktidar kadına tepeden bakan ve
ayrıştıran yaklaşımıyla sorunların âdeta
nedeni olmuştur. Yirmi yıllık iktidar yolculuğunda
kadınlarımıza uzanan kirli ellere, dillere seyirci kalan,
kadınlarımızın gülüşlerine dahi tahammülü olmayan
iktidarın bu konuda sicili bozuktur. Bugün görüşülen teklifin de
aynı kanayan yaraları dindirmeyeceği, birtakım pansuman
tedbirlerinin ötesine gidemeyeceği ortadadır. Cezaların
artırılması gereklidir, bunu önemsiyoruz ancak altını
çiziyoruz ki tek başına asla yeterli değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BEHİÇ ÇELİK
(Devamla) Başkanım
BAŞKAN Tamamlayın
Sayın Çelik, buyurun.
BEHİÇ ÇELİK
(Devamla) Yaptırımla, tutuklamayla suçlar önlenseydi
baskıcı rejimlere dönüp baktığımızda bir tane suç
bulamazdınız.
Teklifin 12nci maddesinde de
ısrarlı takip suçunun eklenmesi amaçlanmaktadır. Bu suçun
uzlaştırmaya tabi suçlardan olmamasını da biz aslında
yerinde buluyoruz; kadına karşı işlenen tehdit ve hakaret
suçlarının da dâhil edilmesini zaten talep etmiştik.
Konuşmamı Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşenerin 8 Mart günü grup
toplantısında yaptığı konuşmadan bir pasajla
tamamlıyorum. İYİ Parti iktidarında kadınların
varlığına da kadınların başarılarına da
alışacaksınız; her yerde kadınların olmasına
alışacaksınız; kendi ayakları üstünde dağ gibi
duran kadınlara alışacaksınız. diyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 323
sıra sayılı Kanun Teklifinin 12nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Madde 12- 5271
sayılı Kanunun 253 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer
alan suçlarda, ibaresi, suçlarda, ısrarlı takip suçu ve toplumsal
cinsiyet ayrımcılığından kaynaklı kadına
yönelik tüm şiddet suçlarında (madde 123/A), şeklinde
değiştirilmiştir.
Ali
Kenanoğlu Murat
Çepni Habip
Eksik
İstanbul İzmir Iğdır
Kemal
Peköz Oya
Ersoy Ömer
Faruk Gergerlioğlu
Adana İstanbul Kocaeli
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
OĞUZHAN KAYA (Çorum) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlunun.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; maddeyle kadına ve sağlık
çalışanlarına yönelik şiddete karşı tutuklama
tedbirinin getirilmesi olumlu bir gelişme ama köklü bir çözüm değil.
Çünkü hem kadınlar açısından sorun büyük ve sistem sorunu hem de
sağlık çalışanları açısından bir sistem
sorunu. Bir hekim vekil olarak hastanelerde, polikliniklerde
yaşadıklarımızı çok iyi biliyorum ve şu anda da
meslektaşlarımın durumunun çok daha kötü durumda olduğunu
biliyorum. Çok net bir şekilde, üzerlerine yüklenen büyük yüklerden sonra
yeterli ücret alamayan, eline yeterli insani bir ücret geçemeyen hekimler ne
yapacağını şaşırmış durumda. Hani, belki
bunu söylemekten çekinerek sağlık hizmetlerini sürdürüyorlar ama
iktidar bunu anlamamakta ısrar ediyor. Taleplerini gündeme getiriyorlar,
TTB Sağlık Bakanlığıyla görüşmek istiyor fakat
hepsinde görmezden geliniyorlar Giderlerse gitsinler, yerine başka
hekimler bulurum. diyen bir anlayışla karşı
karşıya kalıyorlar. Hekimlerin ücreti az, başlarındaki
yük çok fazla, poliklinikler oldukça sıkıntılı, stresli ve
şiddet olayları ister istemez gerçekleşiyor. Bakın, daha üç
beş gün önce bir hekim, gördüğünüz gibi böyle darbedildi,
kaburgaları çatladı, doktor önlüğü yırtıldı ve
maalesef ki saldırgan kişi serbest kalıp gitti. Hekim adli
muayene istedi, yapması gerekeni yaptı ama bundan dolayı
saldırıya uğradı. Şimdi, ortam böyleyse, istediğiniz
kadar birtakım tutuklama tedbirleri getirin, maalesef ki bu
saldırılar devam eder. İşte, arkadaşlarımız
böyle bir tehdidin altında. Yani saldırıya uğrayıp
canını kaybettikten sonra kişi tutuklansa ne yazar!
Arkadaşlar, ortam böyle bir hâlde.
Yine, yan dal
uzmanlığı yapmak isteyen hekimler
cezalandırılıyor şu anda, biliyor musunuz? Dâhiliyeden
sonra, diyelim ki bir yan dal uzmanlığı yapmak istiyorsunuz,
aldığınız ücret azaltılıyor. Peki, yan dal
uzmanı kim olmak ister o zaman? Bütün bunlar konusunda hekime
saygıyla yaklaşımın olması gerektiğini net bir
şekilde söylüyoruz. Hastaneler şifahane olmalıdır,
ticarethane değil. Liyakatli idareciler olmalıdır.
Bir de binlerce
sağlık çalışanını bu iktidar hukuksuzca,
vicdansızca ihraç etti KHKlerle; hukuki olmayan gerekçelerle irtibat,
iltisak diye hukukla alakası olmayan gerekçelerle ihraç etti. Bu ülkenin
birikimi olan, beyin gücü olan binlerce hekim ihraç edildi. Bununla da
kalmadılar -Sağlık Bakanının yüzüne de söyledim bunu-
kişiyi mesleğinden ihraç ettikten sonra iş yeri hekimi olmak
istiyor arkadaşlarımız. Bir hekim bana başvurdu, göğüs
hastalıkları ihtisası yaparken ihraç ediliyor, ihtisası
yanıyor; fizyoloji doktorasına devam etmeye çalışıyor,
devam ettirilmiyor; ardından iş yeri hekimliği
sınavına giriyor, kazanıyor, belgesi verilmiyor, hakkında
kesinleşmiş bir hüküm olmadığı hâlde, yürüyen
yargı süreci nedeniyle kazandığı iş yeri
hekimliği sınavının belgesi verilmiyor; bu, dünyanın
neresinde vardır arkadaşlar ya? Bu kadar hukuksuzluk, anayasal
ilkeleri bu kadar çiğnemek dünyanın başka neresinde vardır?
İşte, ülkede böyle binlerce hekim arkadaşımızın
hekimlik yapması engelleniyor, böyle bir yer.
Yine, bakın, kadına
karşı şiddete yönelik tedbir alınıyor güya değil
mi? Partimizin önünde Ankara Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube
Müdürlüğündeki bir Başkomiser Murat Güler, Ayşe Acar Başaran
Vekilimize Seni çivilerim ha! diye ölüm tehdidinde bulundu, işkence
tehdidinde bulundu. Demek ki Ankara Emniyetinde bunun benzerlerini icra
ediyorlar. Ankara Barosunun, işkence raporunu niye
açıklamadığını şu anda daha iyi anlıyoruz.
İnsan Hakları Merkezinin oluşturduğu rapor hâlâ Ankara
Barosu tarafından açıklanmıyor. Niye çekiniyorsunuz? Siz
çekinirseniz, işte, bu işkenceci memurlar kadınlara,
mağdurlara saldırmaya devam ederler.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Devamla) Son olarak da Nesin Vakfının
hesaplarının bloke edilmesini kınadığımı
söylemek isterim. Vakıf anlayışı -hangi vakıf olursa
olsun- korumamız ve el üstünde tutmamız gereken bir
anlayıştır. İdealist çabalarla oluşturulan
vakıfları hepimizin koruması ve desteklemesi gerekiyor. Önlerine
engel olarak birtakım yönetmelikler çıkarılıyor ve
vakıf faaliyetleri engellenmeye çalışılıyor. Bu
vakıf da buna rağmen, bu yönetmeliğe uyarak
aldığı bağışların maalesef yardım
kampanyası şeklinde itham edilmesi nedeniyle hesaplarına bloke
konulan bir vakıf ve şu anda âdeta nefesi kesilmiş durumda. Bu
kabul edilecek bir hadise değil, toplumun farklı tüm kesimlerinin
tepki gösterdiği bir hadise. Bir an evvel Nesin Vakfının
hesaplarına konulan blokenin de kaldırılması
gerektiğini söylüyor, hepinize teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 323
sıra sayılı Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 12nci
maddesindeki fıkrasında yer alan ibaresinin
fıkrasındaki şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Süleyman
Bülbül Alpay
Antmen Hüseyin
Yıldız
Aydın Mersin Aydın
Zeynel
Emre Rafet
Zeybek Ali
Şeker
İstanbul Antalya İstanbul
Aysu
Bankoğlu
Bartın
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
OĞUZHAN KAYA (Çorum) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi, Sayın Aysu Bankoğlu.
Buyurun Sayın
Bankoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün
kadınlara müjde diye pazarlanan teklifi konuşuyoruz ama saray ve
çevresi bu torbanın içine sıkıştırdığı
bu müjdeyi hazırlarken kadınlara danışmadı, kadın
örgütlerinin fikirlerini almadı, kadınlarla müzakere etmedi.
Kadınları dinlemeye bile tenezzül etmeyen bu anlayış, hiç
kusura bakmayın ama kadınları da koruyamaz ama iktidar, sesine
kulak tıkadığı kadınları hâlâ koruyabileceği
rüyasında. (CHP sıralarından alkışlar) Hâlbuki, siyasi
çıkar uğruna İstanbul Sözleşmesinden çıkıp
kadınları feda etmek de bu teklifi hiçbir kadına sormadan
hazırlamak da aynı kibir, aynı cambazlık. İktidarınızın
kadınlarla mı, kadına şiddetle mi mücadele ettiği
belli değil. Mecliste sıfır tolerans sloganları atanlar
tarihin en kalabalık duruşmasının görüldüğü İstanbul
Sözleşmesi davasında polis kadınlara şiddet
uygulayınca gayet toleranslı. Burada bu teklifle övünürken diğer
yandan, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunu kapatma
peşinde. Bu, hiçbir kadının kanmayacağı bir
samimiyetsizliktir; bu, kadınlara düpedüz Derdim sizi korumak değil,
derdim oy almak. demektir. (CHP sıralarından alkışlar) Her
şeyi bildiğini zanneden iktidarınız kadınları
dinlemeyi de bilseydi bu teklifte çok temel eksiklikler ve
yanlışlıklar olduğunu bilirdi, ancak o zaman toplumsal
cinsiyet temelli kadına şiddetin ne demek olduğunu anlayabilir
ve fobilerini bir kenara bırakıp kadının cinsiyeti
dolayısıyla maruz kaldığı şiddetin önlenmesi için
bir adım atabilirdi. İktidarınız dinlemeyi bilseydi
Artırdık. denilen cezaların bir çoğunun infaz
kanunlarınca yatarının olmadığını bilirdi.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için cezaları
artırmanın yetmeyeceğini, uygulamada ihmallerin olduğunu,
önleyici ve koruyucu tedbirlerin geliştirilmesi gerektiğini bilirdi.
Değerli milletvekilleri,
o tedbirler hakkıyla uygulansaydı Hülya Elkoca, çocuğunun gözü
önünde, 30 kere şikâyetçi olduğu kocası tarafından
vurulmazdı. İktidarınızın kadın politikası
az buçuk işe yarasaydı kocası tarafından park
ortasında güpegündüz bıçaklanan Selma Kılıç bugün yaşıyor
olurdu. Polis işini yapsaydı katili 16 suçtan aranan Asiye Nur Atalay
bugün aramızdaydı. Ya, Sıla Şentürk; katili 10 ayrı
suçtan sabıkalı, güya denetimli serbest. Bu mu denetim ya, bu mu
koruma? Hangi birini sayayım gerçekten bilmiyorum. Bu ülkede 17
yaşında gencecik bir kızın canına kıyan caniye
haksız tahrik indirimi verildi ya! Ama teklifinizde toplum
vicdanındaki kara leke olan bu haksız tahrik düzenlenmedi bile.
İktidarın katillere indirim piyangosu dağıtan adaleti,
canice öldürülen Pınar Gültekinin acılı ailesine hakaretten
dolayı dava açılmasına ses çıkarmadı. Hangi adaletten
bahsediyorsunuz ya? İnsanların adalete de sizin
iktidarınıza da güveni kalmadı. (CHP sıralarından
alkışlar)
Teklifte İyi hâli
düzenledik. diyorsunuz ama kravat indiriminden hiçbir farkı olmayan
samimi pişmanlık gibi belirsiz bir ifade getiriyorsunuz. Ya, bir
açıklar mısınız, samimi pişmanlık ne demek? Kime
göre, neye göre?
Şubat ayında
öldürülen 23 kadının 21i şüpheli ölüm ama bu teklifte
şüpheli kadın ölümlerine dair hiçbir şey yok.
Cezası iki yıl olan
ısrarlı takibin nitelikli hâli bile şikâyete tabi yani bir kadın
ısrarlı takibin nitelikli hâlinde bile şikâyet etmek zorunda,
şikâyet etse de fail yatarı olmadan çıkacak. Peki, bu
kadınların güvenliği nasıl sağlanacak, söyler misiniz?
Bir de uzlaşma mırıltılarınız var, Israrlı
takipte uzlaşma olmayacak. diyorsunuz. Sadece ısrarlı takipte
değil şiddetin olduğu hiçbir konuda uzlaşma olmaz, olamaz
ve bunu anlamanız gerekiyor.
Aslında anlamanız
gereken o kadar çok şey var ki. Yani Sayın Cumhurbaşkanı
çıkmış Tokatta, Şiddet gören kadına sahip
çıktım. diyor, ihtiyacımız bu değil ki değerli
arkadaşlar. Kadınlar can güvenliği için adalete güvenmek
istiyor, tek bir adam iradesine karşı çıkıyorlar. Hele hele
kadın-erkek eşitliğine inanmayan, kadınlara annelik dersi
vermeye kalkan, İstanbul Sözleşmesi'nden keyfekeder çıkan bir
erkeğin onları korumaya kalkışmasını kabul
etmiyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
AYSU BANKOĞLU (Devamla)
Kadınlar bu iktidarı da bu iktidarın temsil ettiği bu
zihniyeti de istemiyorlar. Bu zihniyetin hâkiminin takdiriyle katilinin
salıverilmesine, polisinin inisiyatifiyle korunma talep ettiği
kocasına teslim edilmesine isyan ediyorlar. En temelde de kadına
rağmen kadını koruyabileceğini zanneden bu eril, bencil ve
ataerkil zihniyetin düzelmesini istiyorlar.
Kadına yönelik
şiddetle mücadeleden, infaz hukukundan ve uygulamadan bihaber bu
teklifinizle ancak kendinizi kandırırsınız çünkü siyasi
cambazlıkla kadınları kandıramazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYSU BANKOĞLU (Devamla)
Son cümlem.
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
AYSU BANKOĞLU (Devamla)
Çok teşekkürler.
Kadını
koruyacaksanız kadınlara gaz sıkmak yerine, onları yerlerde
sürüklemek yerine kadınları dinleyeceksiniz ve o İstanbul
Sözleşmesi de geri gelecek, göreceksiniz.
Buradan, bu yaşamın
eşit ve özgür olması için omuz omuza mücadele veren tüm
kadınlara selam olsun diyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
12nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
13üncü madde üzerinde 3 adet
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 323
sıra sayılı Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 13üncü
maddesindeki ve ibaresinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Alpay
Antmen Hüseyin
Yıldız
Aydın Mersin Aydın
Zeynel
Emre Rafet
Zeybek Ali
Şeker
İstanbul Antalya İstanbul
Burhanettin
Bulut
Adana
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
OĞUZHAN KAYA (Çorum) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Burhanettin Bulutun.
Sayın Bulut, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
BURHANETTİN BULUT
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu dakika
itibarıyla Sayın Genel Başkanımız Kemal
Kılıçdaroğlu İstanbul İl
Başkanlığının önünde açıklama yapıyor.
Gördüğünüz üzere Genel Kurulda milletvekili grubumuzun da büyük
çoğunluğu İstanbula gitti, ya yoldalar ya da
ulaştılar. Sebebi ne? AKP yeni bir siyasi mahkûm daha icat etti, o da
Canan Kaftancıoğlu, İstanbul İl Başkanımız.
Bu korku, bu endişe, iktidardan gitme korkusu maalesef
karşısında kimi görüyorsa, güç olarak kimi fark ediyorsa onu
kendi gücüyle, sandık gücüyle yenemeyeceğini bildiği için siyasi
hukukla, siyasete hukuku alet ederek içeri atmaya çalışıyor,
bugün de onu yaşıyoruz. Aslında bu
yaşadıklarımıza AKP Grubunun da itiraz etmesi gerekiyor
çünkü AKP Grubu geldiği dönemlerde her zaman şunu söylüyordu: Bu
ülkede egemenler hukukunu kaldıralım, hukuku kendi gücüyle var
edelim, hukukun egemenliğini kuralım. Ama bugün geldiğimiz
nokta itibarıyla, ülkede hukuk, saray hukuku olmuştur ve daha kötüsü,
Genel Kurulda AKP Grubunun gücü de yetkileri de vesayet altına
alınmış ve saraya teslim edilmiştir. Böyle bir ülkede
yaşıyoruz şu anda, organize bir kötülük içerisindeyiz. Siyasi
davalar ne hukukla ne vicdanla ölçülemez durumda; toplumun önüne, tarih önüne
kara bir leke olarak gelecek.
Bugün, tabii, konumuz
başka. Konumuz, özellikle 14üncü maddede olan tıbbi uygulama
hataları, bildiğimiz başlık itibarıyla da malpraktis.
Malpraktisi bir kurul olarak belirlemek ve bu konuda karar vermeyle ilgili bir
yasa teklifinin gelmesi çok önemli, çok kıymetli çünkü mesleki sorumluluk
kurulları oluşabilecek bir hatayı önlemek ve yargıya
yardımcı olmak açısından kıymetli ama burada iki tane
önemli eksiklik var. Bir tanesi, maalesef iktidarın genel huyu olan
ayrımcılık; bunu her alanda görüyoruz. Geçmiş aylarda,
Genel Kurulumuzda hekimlerin maaşlarına iyileştirmeyle ilgili
bir yasa teklifi geldiğinde sadece hekimlere geldi ama aynı görevi
yapan diğer sağlıkçılara gelmedi -hepinizin
aklındadır- kamuda çalışan eczacılara,
hemşirelere. Hâlbuki hepsinin ihtiyacı vardı bu maaş
yükseltmelerine sonra onu da apar topar aldılar, hekime bile onu
vermediler. Burada da çıkan maddede şu ifade ediliyor, deniliyor ki:
Kamu ve özel sağlık kuruluşlarında görev yapan hekim,
diş hekimi ve sağlık mensuplarının muayene,
teşhis ve tedavilerine ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalar
nedeniyle oluşacak soruşturmalarda bu soruşturmanın izni ve
tazminatın rücusu bu Kuruldan geçecek. Ancak, burada ifade edilen
muayene, teşhis ve tedavi 1219 sayılı Tababet Yasasına
göre 2 meslek grubuna verilmiş: Bunlardan bir tanesi tıp
fakültesinden mezun olma şartıyla hekimlere, diğeri de diş
tabiplerine. Buradaki konuyu -teknik bir konu- uzun uzun
anlatmayacağım çünkü Sağlık Komisyonunda bunu
tartıştık, eski Sağlık Bakanı ve Komisyon
Başkanı Recep Akdağın da önerisiyle bunu ilave ettik ancak
Adalet Komisyonunda bu madde çıkarıldı, daha doğrusu
konulmadı. Eğer bu maddeye şöyle bir ilave yapabilirsek Hekim,
diş hekimi, eczacı ile diğer sağlık mesleklerinin
icrasıyla ilgili yapılan uygulamalar
dediğimizde bu
ayrıcalığın hiçbiri kalmamış olacak, sağlık
mesleğinde görev yapan herkes, hemşiresi, hekimi, tümü bu yasa
düzenlemesinin içerisine girecek. Aksi takdirde burada ciddi bir eksiklik,
ciddi bir sorun olacağı açıktır. Bu
uyarımızı tekrar Genel Kurulda ifade etmiş olayım.
İkincisi de Mesleki
Sorumluluk Kurulunun bağımsızlığı. Burada Kurulda
oluşacak heyetin büyük çoğunluğunu yani 7sinden 5ini
Sağlık Bakanlığı veriyor. Sağlık
Bakanlığı, kendisinde zaten var olan, örneğin memurlara
ilişkin izin verme şeklini sadece özelde çalışanları
da ilave ederek yine aslında var olan şeklin bir başka yöntemini
belirlemiş oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BURHANETTİN BULUT
(Devamla) Hemen bitireceğim Başkanım.
BAŞKAN - Tamamlayın
sözlerinizi.
BURHANETTİN BULUT
(Devamla) - Yani vermesi gereken izni yine kendi personeliyle yapıyor.
Burada olması gereken, Mesleki Sorumluluk Kurulunda mutlaka meslek
odalarının olması gerekiyor. Nedeni şu: Eczacı -örnek
vererek söyleyeyim bir meslek mensubu olarak- angaryalarla haşır
neşir, orada hata yapma olasılığı bu tür angaryalarla
çok daha fazla olacaktır ama bunu kim ifade edebilir? Türk
Eczacıları Birliği, örneğin Türk Hekimleri Birliği,
örneğin Türk Diş Hekimleri Birliği. Bunlar burada olabilecek
hatalara ilişkin görüşlerini aktaracaktır, aksi hâlde -hekime
beş dakika muayene, acilde yaşanan sıkıntılar,
bunların hepsinin sistem sorunu olduğunu bildiğimiz hâlde-
sistemin savunucuları, sistemin uygulayıcıları o Kurulda bu
hekimlere ceza verileceği zaman doğal olarak sistemi
koruyacaktır çünkü kendisini koruyacak. Uygulayıcının böyle
bir Kurulda böyle bir karar verme şansı da yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BURHANETTİN BULUT
(Devamla) Hemen eczacılarla ilgili de iki kelime ederek bitireyim
Başkanım müsaade ederseniz.
BAŞKAN
Tamamlayın.
BURHANETTİN BULUT
(Devamla) - Bugün Hemşireler Günü. Hemşireler kamuoyunda çok
bilinmezler, daha doğrusu adları çok söylenmez ama sağlık
sektöründe en fazla var olan, temeli sayılabilecek bir görev
yapıyorlar, sağlığın en önemli bileşeni.
Onların günü kutlu olsun.
İki gün sonra da
Eczacılar Günü. Meslektaşlarımın Eczacılar Günü'nü
kutluyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
Özkoç, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
34.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul
İl Başkanı Canan Kaftancıoğlunun
attığı tweetlerden dolayı
yargılandığı mahkeme kararının Yargıtay
tarafından onanmasına ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi
İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlunun
attığı tweetlerden dolayı
yargılandığı mahkemenin kararı Yargıtay
tarafından onandı; toplam dört yıl on bir ay yirmi gün hapis
cezasına çarptırıldı. Bahse konu tweetler, mesajlar 2013
ve 2014 yıllarında atılmıştı; soruşturma ne
zaman başlatılıyor? 2018de Canan Kaftancıoğlu
Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Başkanı seçildikten
sonra.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Dava da İstanbul seçimini kazandığımız 2019
yılında açılıyor. Yani atılan tweetlerin üzerinden
dört beş yıl geçtikten sonra bu tweetlerle ilgili soruşturma
açılıyor, daha sonra bu soruşturma bir yıl kadar uzuyor,
İstanbul seçimini aldıktan sonra da bununla ilgili dava görülüyor.
Şimdi, hiç kimse bize
burada hukukun işletildiği hikâyesini anlatmasın. Anayasa
Mahkemesinin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ifade
özgürlüğüyle ilgili kararları tamamen yok
sayılmıştır, Anayasa yok sayılmıştır,
hukuk yok sayılmıştır; bütünüyle siyasi bir operasyondur,
siyaset de bunun cevabını verecektir. Cumhuriyet Halk Partisi Meclis
Grubu olarak İl Başkanımızın sonuna kadar
yanındayız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Milletvekili arkadaşlarımız Genel
Başkanımızın talimatıyla İstanbulda il
binasındalar, Canan Kaftancıoğluna desteklerini veriyorlar. Biz
görevde bulunan milletvekili arkadaşlarımla Genel Kuruldaki yasama
görevimizi yerine getiriyoruz. Hiç kimse Hukuksuzluk kimsenin yanına
kalmadı, kalmayacak. sözünü unutmasın; hukuksuzluk kimsenin bugüne
kadar yanına kalmadı, kalmayacak. Herkes çektirdiği çilenin
hesabını elbet bir gün verecektir.
Saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Ankara Milletvekili Lütfiye Selva Çam ve 109 Milletvekilinin Türk Ceza Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/4290) ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporlarının (S. Sayısı: 323)
(Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, ben de söz istiyorum.
BAŞKAN Pardon, buyurun
Sayın Beştaş, görmedim.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
35.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Cumhuriyet
Halk Partisi İstanbul İl Başkanı Canan
Kaftancıoğlu hakkında verilen kararın kabul edilemez
olduğuna ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
CHPnin İstanbul İl
Başkanı Canan Kaftancıoğlu hakkında verilen
kararın siyasi olduğunu biz sadece yorumlamıyoruz, bunu
yaşayan bir yerden ifade etmek istiyorum. Bu, kesinlikle, bağımsız
ve tarafsız bir yargının vermiş olduğu bir karar
değildir, olamaz.
Biz 2016nın 4
Kasımından beri ağır bir darbe pratiğiyle
Halkların Demokratik Partisi olarak karşı
karşıyayız ve şu anda yüzlerce arkadaşımız
-önceki dönem Eş Genel Başkanlarımız Sevgili Selahattin
Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Grup Başkan Vekilimiz İdris
Baluken dâhil olmak üzere- aynen bu şekilde siyasi kararla rehin olarak
tutulmaya devam ediyor. Siyasetin yargı eliyle dizayn edilmesini
kesinlikle kabul etmiyoruz, reddediyoruz. Siyasetçilerin yargılanma yeri
sandıktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Siyasetçiler, partiler birbirleriyle
yarışırlar. Demokratik bir ortamda halka giderler, halktan
destek isterler; halk onları ya destekler ya da sandıktan
çıkmasına izin vermez. Şu andaki iktidar pratiği,
uygulaması, kararı ve planı, kendisine muhalif olan herkesi
yargıyı kullanarak devre dışı bırakmak, siyaset dışına
itmek ve siyaseti de bu şekilde dizayn etmektir. Biz -dediğim gibi-
Halkların Demokratik Partisi olarak, bunu en ağır yaşayan
parti olarak bu kararın da aynı amaçla verildiğini gayet iyi
biliyoruz. Tüm Türkiye muhalefetine ve demokratik kamuoyuna
çağrımızdır: Gün demokraside, hak ve özgürlüklerde ve
adalet ilkesinde birleşme, ortak hareket etme günüdür. Canan
Kaftancıoğlu'na verilen cezayı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Canan Kaftancıoğlu aynı zamanda bir
kadın siyasetçidir, partimizde değildir, doğru ama biz, hangi
partiden olursa olsun kadınların siyasette yer almasını çok
önemsiyoruz; bu nedenle, kendisine verilen kararı kabul edilemez
bulduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu, buyurun.
36.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç ve Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptıkları açıklamalarındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Şunu öncelikli olarak
belirteyim ki Türkiye'de hiçbir rehine bulunmamaktadır.
Bağımsız ve tarafsız yargı tarafından
verilmiş kararlar çerçevesinde hükümlü veya tutuklular bulunmaktadır.
Dolayısıyla mahkemelerin kararları, kendi dosya münderecatı
çerçevesinde ve ilgili mevzuat çerçevesi içerisinde, yargılanan
kişilerle ilgili yapılan isnatlar, fiiller ve bunun savunma ve iddia
makamlarının yargılanması çerçevesinde oluşan usul ve
esaslara göre neticelenmektedir.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Nerede bu, nerede? Türkiyede mi?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bunun dışındaki bütün
değerlendirmeler siyasi değerlendirmedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Hukuk mahkemelerinin vermiş
olduğu, ceza mahkemelerinin vermiş olduğu kararlar siyasi olarak
nitelendirilemez ve bu konuda yasama, yürütme ve yargı erklerinin
kuvvetler ayrılığı prensibine göre Türkiye Cumhuriyeti
devletinde de işlediği herkesin malumudur. Bu açıklamayı
yapma zarureti hasıl oldu.
Hepinize teşekkürlerimi
sunuyorum, sağ olun.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Ankara Milletvekili Lütfiye Selva Çam ve 109 Milletvekilinin Türk Ceza Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/4290) ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporlarının (S. Sayısı: 323)
(Devam)
BAŞKAN Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 323
sıra sayılı Kanun Teklifinin 13üncü maddesinde yer alan
tarihli ibaresinin tarih olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Kemal
Peköz Ali
Kenanoğlu Murat
Çepni
Adana İstanbul İzmir
Habip
Eksik Tulay
Hatımoğulları Oruç Mahmut
Celadet Gaydalı
Iğdır Adana Bitlis
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
OĞUZHAN KAYA (Çorum) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Mahmut Celadet Gaydalının.
Buyurun Sayın
Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)
MAHMUT CELADET GAYDALI
(Bitlis) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
görüşülmekte olan kanun teklifinin 13üncü maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri,
dünyada olduğu gibi, ülkemizde de yaşanan coronavirüs
salgını süresince sağlık emekçilerinin gösterdiği
gayretli çalışma ve mücadele bizlere şunu gösterdi ki bu
emekçilerin hakları ödenemez. Gelgelelim iktidar da zaten sağlık
emekçilerinin hakkını ne maddi ne de manevi ödeyemiyor. 2020
yılının başıyla beraber sağlık emekçilerine
yönelik tüm övgü dolu sözler bugün yerini hakarete, aşağılamaya
bırakmış hatta ve hatta Giderlerse gitsinler. boyutuna
evirilmiş durumdadır. Sağlıkta şiddetin asıl
sebebi sizin iktidar olarak sağlık emekçilerine değer vermiyor
olmanızdan kaynaklanmaktadır. Üç beş yıl önce
sağlıkta yaşanan memnuniyeti kendi iktidarınıza bir
övgü olarak kabul ediyordunuz; bugün, yaşanan sağlık
politikalarındaki krizi ise sağlık emekçilerinin üzerine
yıkıyorsunuz. Övgü oldu mu, iktidara; yergi oldu mu, emekçiye! Ne
güzel bir dünya(!) Çöken sağlık sisteminin yükünü sağlık
emekçilerinin omzuna atıp sorumluluktan kaçamazsınız. Sağlık
emekçilerini hedefe koyan bir iktidarsınız. Bugün sağlıkta
şiddetin kodu beyaz kod sizin eserinizdir çünkü cezasızlık
anlayışı ve uygulanan yöntemler, sağlık emekçisinde
adalet açısından bir umutsuzluğa ve güvensizliğe
dönüşürken şiddet uygulayanlar açısından da Ne de olsa
cezası yok. anlayışının yerleşmesine sebebiyet
verdi.
Değerli milletvekilleri,
2014 yılında asgari ücretin 4,5 katı geliri olan
sağlık emekçilerinin geliri bugün neredeyse asgari ücret
seviyesindedir. Düşünün, emeğiyle çalışanların ev ve
araba alması artık hayal oldu; kira ödeyemeyen, çocuğunun
eğitim masrafını karşılayamayan bir sektör hâline
geldi. Öyle bir meslek ki ayın on üç günü yirmi dört saat
çalışmak zorunda kalıyorlar. Ekonomik açıdan tatmin
edilemeyen sağlık emekçileri bir de illerde liyakatsiz yöneticilerle
uğraşmak zorunda kalıyorlar. İşte, Bitliste
sınavsız ve torpille belirlenen hastane yöneticileri sağlık
sistemindeki çürümüşlüğün göstergesidir. Akademik kariyeri olmayan
kişiler hastane müdürü, röntgen teknikeri başhemşire,
üniversitedeki bir öğretim görevlisi ise sağlık müdür
yardımcısı kadrosuna atanıyor. Hastanede temizlik
elemanı dahi siyasi olarak AKP'li olacak ya da AKPde bir
tanıdığı olacak. Sağlık sistemi liyakatsiz,
sınavsız ve parti güdümlü kadrolarla dolduruluyor. Düşünün ki
doktor ameliyat için malzeme istiyor, hastane yönetimi Para yok. diyor.
İşte, sektör sağlık sektöründen olmayınca insan
hayatına verdiği değer de bu kadar oluyor. Hastanede yönetici mi
ticarethaneden mal mı alıyor belli değil.
Sağlık emekçilerine
yönelik şiddetin cezasızlığı, ekonomik açıdan
emeklerinin karşılığını alamamaları,
liyakatsiz yöneticilerle mücadeleleri sonucunda hekimler ya ülkeyi terk etmek
ya da özele geçmek için görevlerinden ayrılmak zorunda kalıyorlar.
Bunu bilinçli olarak yaptığınızı biliyoruz. Kamu
hastanelerinde görev yapan nitelikli hekimleri istifa ettirerek özel
hastanelerin niteliğini artırmayı amaçlıyorsunuz. Bunu
yaparken de kamu hastanelerini sadece birer eğitim alanına
çevirmişsiniz.
Son olarak Bitlis iliyle
ilgili birkaç hususa değinmek isterim. Müjdeler açıklanıyor:
Müjde, Bitlis'e bu kadar doktor deniliyor. Altı tamamen boş
söylemlerden başka bir şey değil. 50 hekim geliyor, aynı
dönem 45 hekim istifa etmiş. Müjde denilen şeyler ancak eksik
kadroları doldurmak. Her seferinde üç fazla beş eksik hekimle Bitliste
sağlık sistemi yürütülmeye çalışılıyor. Bitlis'te
kadın doğumda ciddi sorun var, ilçelerde de öyle. İlçelerde
uzman doktor yok yani doktor izne çıksa sistem kilitleniyor. Nefroloji
uzmanı sadece Bitlis merkez ve Tatvan ilçesinde var, diğer ilçelerde
ise yok. Çocuk servislerinde ciddi sorunlar var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın, buyurun.
MAHMUT CELADET GAYDALI
(Devamla) Bir il düşünün; çocuk kardiyoloji, çocuk nöroloji yok, tüm
hastalar başka illere sevk ediliyor. Tüm bu olumsuzluklarla da
sağlık emekçisi, hasta ve hasta yakınları karşı
karşıya bırakılıyor. Adil bir vergi düzeni olsa ve
adil gelir dağılımı olsa aslında bu ülkede herkese
yetecek kadar ekmek var ama tarlaya karga dadanmazsa, ambara fare dadanmazsa,
ülkeye hırsız dadanmazsa.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk
Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin çerçeve 13üncü maddesinde yer alan yürürlükten
kaldırılmıştır ibaresinin yürürlükten
çıkarılmıştır şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Altıntaş Orhan
Çakırlar
Adana
Ankara Edirne
Hüseyin
Örs Ayhan
Erel Aylin
Cesur
Trabzon Aksaray Isparta
Feridun
Bahşi
Antalya
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
OĞUZHAN KAYA (Çorum) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Feridun Bahşinin.
Sayın Bahşi,
buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
FERİDUN BAHŞİ
(Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 323 sıra
sayılı Yasa Teklifinin 13üncü maddesi üzerinde söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
adaletsizlikle ilgili çok ayrıntıya girmeyeceğim. İnsan
yaşamı için olmazsa olmazların en önemlisi adalettir. Tüm
milletin gözü önünde yaşanan yargı faciası kararlar hepimizin
malumu. Bugün bir tanesi daha eklendi, CHP İstanbul İl
Başkanı hakkındaki karar Yargıtay tarafından
onandı. FETÖ elebaşısını övenlerin bakan,
fotoğrafı olanların milletvekili, bakan yardımcısı
yapıldığı bir ortamda, bu kararı sıradan bir
mahkeme kararı olarak görmemiz mümkün değildir. Bu kararla ilgili,
Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubuna geçmiş olsun dileklerimi iletiyor,
saygılar sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
AK PARTİ iktidarı Büyük Türkiye, hedef
Değerli arkadaşlar,
gün geçmiyor ki yokluk sebebiyle isyan eden hatta intihar eden
yurttaşlarımızın haberlerini okumayalım. Asgari
ücretli, emekli, dar gelirli vatandaş borçlarını ödeyemiyor,
ailesini geçindiremiyor. Peki, devleti yöneten ne yapıyor? Vatandaşa
şükür tavsiyesinde bulunuyor hatta şükretmeyi bilmemekle de suçluyor.
11 maaş alan saray danışmanlarının, pudra şekerci
oğlanların, 5li çetenin keyfi yerinde.
Değerli milletvekilleri,
kanun teklifinin bu maddesiyle 3359 sayılı Kanuna bir madde
eklenmiş, kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşları
ve vakıf üniversitelerinde görev yapan hekim ve diş hekimleri ile
sağlık meslek mensuplarının sağlık
mesleğinin icrası kapsamında yaptıkları muayene,
teşhis ve tedaviye ilişkin tıbbi işlemler ve uygulamalar
nedeniyle yapılan soruşturmalarda iznin Sağlık
Bakanlığı bünyesinde kurulan Mesleki Sorumluluk Kurulu
tarafından verileceği hükmü getirilmiştir. Bilindiği gibi,
tedavi sürecinde tıbbi uygulama hataları, doktor, sağlık
çalışanı ve hastanelerin kasten veya ihmalle hastayı zarara
uğratması davalarına malpraktris davaları denir. Düzenleme
lehe bir düzenleme gibi görünse de teklifle düzenlenen Mesleki Sorumluluk
Kurulunun mevcut konjonktürde siyasi kaygılarla hareket etmesi kuvvetle
muhtemeldir. Zira, Kurulun, üstleneceği görev itibarıyla kritik
kararlar vereceğinden, bakan yardımcısı, genel müdür, genel
müdür yardımcısı gibi aynı zamanda siyasi kimliğe
sahip veya siyasi konjonktürden etkilenebilecek kişilerden
oluşturulması şekilci bir yaklaşım
sergilendiğinin göstergesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
FERİDUN BAHŞİ
(Devamla) - Bu düzenleme, sağlık çalışanlarının,
gerek soruşturma ve gerekse davalarda kendileri hakkında karar
verecek Kurulun taraflı bir teşekkülden ibaret olması
dolayısıyla üzerlerinde zaten var olan baskıyı daha da
artmış bir şekilde hissetmelerine sebep olacaktır.
Bu çerçevede, Kurul
üyelerinin maddede yazılı şekilde değil, meslek
odaları başta olmak üzere bağımsız teşekküllerden
seçimle işbaşına getirilmesi hem sağlık
çalışanlarının taşıyacakları
kaygının bertaraf edilmesine hem de demokratik toplum düzeninin
gereğinin yerine getirilmesine katkı sağlayacaktır.
Düzenlemenin bu hâliyle sağlık çalışanları her anlamda
baskı altına alınarak hem cezai hem de hukuki sorumluluk
bakımından iktidara bağımlı hâle gelecektir.
Bu düşüncelerle Gazi
Meclisi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
13üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
14üncü madde üzerinde 3 adet
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 323
sıra sayılı Kanun Teklifinin 14üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"MADDE 14- 3359
sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 18- 2547
sayılı Yükseköğretim Kanununun 53 üncü maddesinde yer alan
soruşturma usulüne tabi olanlar hariç olmak üzere, kamu veya özel
sağlık kurum ve kuruluşları ve vakıf üniversitelerinde
görev yapan hekim ve diş hekimleri ile diğer sağlık meslek
mensuplarının sağlık mesleğinin icrası
kapsamında yaptıkları muayene, teşhis ve tedaviye
ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalar nedeniyle yapılan soruşturmalar
hakkında 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer
Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri
uygulanır. Soruşturma izni, Sağlık Bakanlığı
bünyesinde kurulan Mesleki Sorumluluk Kurulu tarafından verilir. Kurul,
özel sağlık kurum ve kuruluşları ve vakıf
üniversitelerinde görev yapan hekim ve diş hekimleri ile diğer
sağlık meslek mensupları bakımından il
sağlık müdürlüklerinde görevli başkan veya
yardımcılarını da ön inceleme yapmak üzere
görevlendirebilir. Soruşturma izninin verilmesine ilişkin 4483
sayılı Kanunun 7 nci maddesindeki süreler, iki kat olarak uygulanır.
Bu çerçevede "aile
sağlık merkezleri, kurum tabiplikleri, özel veya resmi poliklinikler,
semt poliklinikleri, muayenehaneler, devlet hastaneleri, özel hastaneler,
tıp merkezleri, ağız ve diş sağlığı merkezleri,
diyaliz merkezleri, toplum ruh sağlığı merkezleri nden
sonra gelmek üzere "ortak sağlık güvenlik birimleri-iş yeri
sağlık güvenlik birimi gibi her basamaktan kamu veya özel
sağlık hizmet sunucusunda görev yapan ister askeri ister sivil olsun,
tüm hekim, diş hekimi ve diğer sağlık meslek mensupları
hakkında yapılacak soruşturmalarda bu usul uygulanacaktır.
Kurulun soruşturma izni
verilmesine veya verilmemesine ilişkin kararları ile işleme
koymama kararlarına karşı tebliğden itibaren on gün içinde
"Bölge İdare Mahkemelerine itiraz edilebilecektir.
Kamu kurum ve
kuruluşları ve Devlet üniversitelerinde görev yapan hekim ve diş
hekimleri ile diğer sağlık meslek mensuplarının
sağlık mesleğinin icrası kapsamında
yaptıkları muayene, teşhis ve tedaviye ilişkin tıbbi
işlem ve uygulamalar nedeniyle idare tarafından ödenen tazminattan
dolayı ilgilisine rücu edilip edilmeyeceğine ve rücu miktarına,
ilgilinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle
görevini kötüye kullanıp kullanmadığı ve kusur durumu
gözetilerek Mesleki Sorumluluk Kurulu tarafından bir yıl içinde karar
verilir.
Kurul,
a) Bakan, Bakan
yardımcısı, Genel Müdür ya da Daire Başkanı düzeyinde
Sağlık Bakanlığının belirlediği hekim bir
temsilci,
b) Türk Tabipler
Birliği, Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu ve üye
sayısı en fazla olan Hasta Hakları Derneği tarafından
seçilen birer temsilci
c) Profesör, doçent, uzman
veya pratisyen hekim unvanlı bir dâhiliye, bir cerrahi, bir çocuk
hastalıkları, bir psikiyatri, bir kadın doğum uzmanı,
bir aile hekimi veya halk sağlığı uzmanı ile bir diş
tabibi olmak üzere ilgili uzmanlık dallarının meslek
örgütlerinin seçtiği 7 hekimin dâhil olduğu ve kadın üye
sayısı beşten az olmamak üzere 11 üyenin oluşturduğu
özerk bir yapıdır. Kurulun Başkanı kurul üyeleri
tarafından seçimle belirlenir.
d) (c) bendi uyarınca
belirlenen üyelerin görev süresi iki yıldır.
Kurul, üye tam
sayısının salt çoğunluğuyla toplanır ve üye tam
sayısının salt çoğunluğuyla karar alır.
Oylamalarda çekimser oy kullanılamaz.
Sağlık Bakanı
kurulun iş yüküne göre yeni kurullar oluşturabilir.
Kemal
Peköz Murat
Çepni Ali
Kenanoğlu
Adana İzmir İstanbul
Habip
Eksik Necdet
İpekyüz
Iğdır Batman
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Necdet İpekyüzün.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
NECDET İPEKYÜZ (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, dönem dönem
sağlıkla ilgili problemleri hep burada dile getirdiğimizde,
sorunları gündeme getirdiğimizde sağlığın bir
şirkete dönüştüğünü, sağlık
çalışanlarının giderek tükendiğini dile
getirdiğimizde genelde kabul görmüyor, otelcilik hizmetleri ve şehir
hastaneleriyle bize yanıt veriliyor. Ama biz biliyoruz ki günbegün
sağlık probleme dönüşüyor. Özellikle yoksul ve dezavantajlı
kesimler gün alamıyor.
Bugün 12 Mayıs, 12
Mayıs Hemşeriler Günü. Normalde, aslında, biz
konuşmamızı düzenlerken Grup Başkan Vekillerimiz,
arkadaşlarımız sağlıkla ilgili, özellikle maddeyle
ilgili, birçok düzenlemeyle ilgili görüş bildirdiler, benim de bildirmemi
istiyorlardı ama hemşirelerle ilgili bir iki kutlama
dışında hiç konuşmadık. Hepimizin yaşamında
hemşirelerin özel bir yeri var, hepimizin sağlığında
hemşirelerin özel bir yeri var. Onlara sadece Gününüz kutlu olsun. demek
doğru değil. Neydi? Eskiden beri, hemşireler bir hastaneye
girdiğinizde kepi başında Susun. diyordu. Bugün bu kürsüde de
aslında susup onları dinlememiz lazımdı. Neden? Çünkü
hemşireler tükeniyor, mağduriyet yaşıyor, birçok problemle
karşı karşıyalar. Sağlık ekip hizmeti ise,
sağlıkta olmazsa olmaz ekip hizmetlerinin başında
hemşirelik geliyorsa bizim onların sorunlarını dinlememiz
lazım, onların sorunlarının çözümünün bu Parlamentoda
konuşulması lazım, düzenlemeler yapılması lazım.
Hemşirelik bir cinsiyete
ait meslek değildir, 20nci yüzyıldan sonra bu olay bitmiştir.
Nasıl ki ilk başta sadece hekimlik eril bir meslek görülüyorsa
artık hemşirelik bu statüden çıkmıştır. Sağlıkta
bugün geldiğimiz aşamada hemşirelerle ilgili özlük
haklarına baksak binlerce problem var. Ama ona gelmeden önce,
hemşirelik mücadelesini, sağlıkta mücadele yürüten, toplum
sağlığı açısından mücadele yürüten, Grup
Başkan Vekilimiz söyledi, Diyarbakır İl
Başkanımız ve seçilmiş Belediye Eş
Başkanımız Hülya Alökmene, SES Eş Genel Başkanı
Gönül Erden ve sevgili Zelal Bilgine, sevgili Fatma Yıldızhana da
cezaevinde oldukları için, bu mücadeleyi sürdürdükleri için buradan HDP
Grubu adına selamlarımızı,
saygılarımızı iletiyoruz. (HDP sıralarından
alkışlar)
Arkadaşlar,
hemşirelerin özlük hakları... Aynı okulu okumuşlar,
aynı süreçten geçmişler, aynı kurumda
çalışıyorlar, sen 4/Alısın, sen 4/Blisin, sen
4/Clisin; bir diğeri, ücretlisin, kadrolusun, sözleşmelisin, kimi
yerde vekilsin. Böyle bir şey mi artık? Böl, böl, böl, bitirdiniz ve
aynı koşullarda çalışmalarına rağmen emeklerinin
hiçbir karşılığını alamıyorlar.
Emekliliklerine yansıyan ek ödemelerden faydalanıyorlar mı?
Hayır. 3600 ek göstergeyle ilgili her seferinde konuşuyorsunuz bir müjde
gibi, bir gerçekleşme var mı? Hayır. Nöbet, nöbet. diyorsunuz,
nöbet tuttuklarında nöbet ücretlerini alamıyorlar. Yıpranma
payıyla ilgili hiç kimse konuşmuyor. Peki, yönetimde liyakat var
mı? Hayır. Hâkim sendika geliyor, atadığınız il
başkanına veya yönetime, vekile yakın bir yönetici atıyor;
baskı yapıyor, ayrımcılık yapıyor,
arkadaşlara yeterli, uygun koşul sağlanmıyor ve beraberinde
mobbing gelişiyor. Peki, baskıya uğrayanlardan,
ayrımcılığa uğrayanlardan, özlük haklarından
yararlanmayanlardan, tükenen kesimden, mobbinge uğrayanlardan nasıl
üretim isteyeceğiz, nasıl sağlık hizmeti isteyeceğiz?
Siz, sağlık hizmeti verenlerin çalışma
koşullarını bitiriyorsunuz ve ne oluyor? Bütün sorun
hemşireler. Gelen şikâyetle karşı karşıya
kaldığında... Biz hekimlere yönelik şiddeti
konuşuyoruz ama sağlık çalışanları tepeden
tırnağa her aşamada şiddet görüyor. Bunlarla ilgili bir
konuşma var mı? Yok. Yirmi dört saat kesintisiz çalışıyorlar.
Ulaşımlarıyla ilgili bir çözüm var mı? Yok.
Kreşleriyle ilgili çözüm var mı? Yok. Yirmi dört saat
çalışan hemşirelerle ilgili hiçbir düzenleme
yapılmadığı gibi bir istihdam planı da
yapılmıyor. Rastgele okullar açıldı, rastgele üniversiteler
açıldı; hemşireler yetiştiriliyor, uygulama alanı yok.
Arıyorlar Bize staj yeri bulun. Teknoloji yok, öğretim üyesi yok ve
bütün bunlarla beraber hastanede bu kadar yoğun çalışan, hizmet
veren emekçilerin dinlenme odaları yok, dinlenebilecekleri bir oda yok. Bu
şartlarda nasıl biz onlardan hizmet isteyeceğiz, nasıl
onların sorunlarını konuşmayacağız? Bizim
onların sorunlarını konuşurken çözüm konusunda da onlara
destek sunmamız lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bir diğeri, uluslararası
birçok kurumda ve özellikle Türkiyede de biz gördük, pandemi sürecinde
sağlık hizmeti ekip hizmeti iken burada üretebilen, eşit,
erişilebilir, sürdürülebilir, meslekte etik kurallara uygun bir hizmetin
verilmesi lazım; verilmediği sürece sağlıkta ne önleme ne
koruma ne de sağlık hizmetlerinden verimlilik alınabilir.
Bir diğer konu, mezun
ettiniz, ettiniz, binlerce hemşire atanamıyor, binlerce hemşire
atanamıyor; 100 bin hemşireden söz ediliyor, bunlar bekliyor. Bir
taraftan da bu 4/Ayla, 4/Byle, 4/Cyle bölünmeye neden olmuş birçok
kişi de atamasını değiştiremiyor. Onlar adına
değil, onlarla beraber karar vermemiz lazım ve adil bir ortam
yaratılması için destek olmamız lazım. Bu salgın
koşullarında bizim onlara saygı göstermemiz lazım,
emeklerinin karşılığını bilmemiz lazım.
Onların günü kutlu olsun; onlarla HDP olarak beraberiz, sürekli
yanlarındayız ve desteklerimizi sürdürmeye devam edeceğiz.
Saygılarımla. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 323
sıra sayılı Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 14üncü
maddesiyle 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununa
eklenen ek madde 18in birinci ve ikinci fıkrasında yer alan hekim
ve diş hekimleri ile diğer sağlık meslek
mensuplarının sağlık mesleğinin icrası
kapsamında yaptıkları muayene, teşhis ve tedaviye
ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalar ibaresinin hekim, diş
hekimleri, eczacı ile diğer sağlık mensuplarının
mesleğin icrası ile ilgili yaptıkları uygulamalar
şeklinde; üçüncü fıkrasının da aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kurul,
a) Sağlık
Bakanı tarafından belirlenen hekim bir Bakan
yardımcısı,
b) Sağlık
Bakanı tarafından belirlenen Sağlık Hizmetleri, Kamu
Hastaneleri, Hukuk Hizmetleri, Yönetim Hizmetleri Genel Müdürleri veya
yardımcıları,
c) Sağlık
Bakanı tarafından belirlenen profesör veya doçent unvanlı biri
dâhili, biri cerrahi, diğeri halk sağlığı
branşlarından üç hekim,
d) Türk Tabipleri
Birliği, Türk Eczacıları Birliği, Türk Dişhekimleri
Birliği, Türkiye Barolar Birliği, Uzmanlık Dernekleri
Eşgüdüm Kurulu tarafından görevlendirilen birer üye,
olmak üzere on üç üyeden
oluşur. Kurulun başkanı Bakan yardımcısıdır.
(c) ve (d) bendi uyarınca belirlenen üyelerin görev süresi iki
yıldır.
Alpay
Antmen Süleyman
Bülbül Hüseyin
Yıldız
Mersin Aydın Aydın
Ali
Şeker Zeynel
Emre Rafet
Zeybek
İstanbul
İstanbul Antalya
Müzeyyen
Şevkin
Adana
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Müzeyyen Şevkinin.
Sayın Şevkin,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MÜZEYYEN ŞEVKİN
(Adana) Değerli milletvekilleri, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli vekiller, bugün
bir hukuk skandalıyla karşı karşıyayız.
İstanbul İl Başkanımız Sayın Canan
Kaftancıoğlu haksız, hukuksuz bir şekilde ceza
almış ve yasaklı ilan edilmiş. Bu karar süreci siyasi
tarihimizde kara bir leke olarak yerini bulacaktır. Yapılan hukuk
eliyle siyasi bir suikasttır. Siyaseten yenemediğinizi hukuku ihlal
ederek yapmaya çalışıyorsunuz. Kadına yönelik şiddetin
konuşulduğu böyle bir günde bir kadın siyasetçiye, bir
kadın il başkanına yaptığınız kabul
edilemez. Neredeyse yedi sekiz yıl önce atmış olduğu
tweetler üzerinden bu cezanın verilmesi gerçekten bir hukuk skandalı
olarak tarihte yerini alacak. (CHP sıralarından alkışlar)
Ama merak etmeyin, hukukun üstünlüğünün sağlandığı,
herkesin rahat bir nefes alacağı bir Türkiye'yi biz
kurgulayacağız. Canan Başkanımızın
yanındayız, Canan Kaftancıoğlu yalnız değildir.
Bu ülkede hukuksuz bir anlayışın tüm izlerini silene kadar
kadın mücadelesi devam edecek.
Sayın başkan,
değerli milletvekilleri; sağlık hizmetleri hekimiyle,
hemşiresiyle, eczacısı ve sağlık
çalışanlarıyla bir bütündür ve tamamını
kapsamalıdır, bu konuda adil davranılmalıdır.
Atanamayan on binlerce sağlık memuru, sağlıkçı,
sağlık çalışanı varken bu adaletin
sağlanması çok büyük önem taşımaktadır. Teşhis ve
tedaviye dönük olarak sağlıkta cezai sorumlulukların
saptanmasında bir bilirkişilik düşünülüyorsa siyasi ve
bürokratik saiklerden ayrı, özerk bir kurumun mutlaka olması
gereği muhalefet şerhimizde de yer aldığı gibi mutlaka
gereklidir. Bir kurulun teşekkülünde mutlaka ilgili meslek odaları
bulunmalıdır. Burada Türk Tabipleri Birliğinden, Türk
Dişhekimleri Birliğinden, yine Türk Eczacıları
Birliğinden ve Barolar Birliğinden bu kurulda mutlaka bir temsilci
olması zorunludur. Kurulun bu hâliyle düzenlenmesiyle, sağlık
çalışanlarının meslek ifasına ilişkin
soruşturma ve kovuşturmalar için oluşturulan mekanizma üzerinde
baskı oluşturularak hem cezai hem de hukuki sorumluluk
bakımından iktidardaki otoriteye bağımlı bir hâle
getirilmeye çalışılmaktadır. Kısacası, iktidar
herkesi, her kesimi kontrol altına alma gayretlerini sürdürmektedir.
Şimdi gelelim asıl
konuya. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu,
İstanbul Sözleşmesi, kadınların güçlü olması gibi
hiçbir konuya tahammülünüz yok arkadaşlar; bütün bunlara karşı
duruyorsunuz. Fikirleriyle, hayata bakış açısıyla, toplumu
bütünleştirici, kucaklayıcı yapısıyla öne çıkması
gereken kadınların cinsiyeti üzerinden, giyim kuşamı
üzerinden kirli siyaset yapmaya devam ediyorsunuz. Türkiye siyasette,
ekonomide, iş yaşamında, sporda, sanatta; kısaca
hayatın her alanında kadınların daha çok yer alması
gereken bir konumdadır ama bakıyoruz, kadınlar hayatın her
alanında şiddet görüyor, dövülüyor, yargılanıyor,
öldürülüyor, tacize, tecavüze uğruyor. Ve hakkı, hukuku, adaleti
savunan kadınlar da maalesef, zindanlarda çürümeye terk ediliyor.
Kadını bir meta
olarak gören anlayış nedeniyle, İstanbul Sözleşmesinin bir
gece yarısı ansızın ve tek taraflı feshedilmesi
Türkiyede yeni ve derin yaralar açmıştır. Bakın, sadece
geçtiğimiz yıl 367 kadın öldürüldü. Bunu bir rakam olarak ifade
etmekten her zaman zül duyuyorum. Her birinin arkasında bir hayat, bir
yaşanmışlık ve bir hikâye var; bu sizi hiç etkilemiyor mu
arkadaşlar? (CHP sıralarından alkışlar) Türkiye ne
yazık ki kadınları ve çocukları koruyamıyor.
Kadınlar artık bırakın gece dışarıya
çıkmayı gündüz dahi dışarıya çıkmaktan çekinir
oldular çünkü her tarafta selfie terörüyle de karşı
karşıyalar. Bu kutuplaşma ortamında, maalesef, Hükûmetin
samimi bir çalışmasından bahsetmek mümkün değil.
Kadın istediği gibi giyinemez, kırmızı ruj süremez.
Kadın kahkaha atamaz. Kadının yeri evidir. Her üniversiteli
kadın iş bulmak zorunda değildir. İş arayan kadınlar
işsizlik oranını yükseltiyor. gibi saçma sapan
anlayışlar kadını hedef hâline getirmektedir. Katilleri
uzakta aramaya gerek yok arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
Buyurun.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla)
Bugün bir türbanlı kadın vali atandığı için
Kadının giysisi üzerinden Şöyle giyinmeli, böyle giyinmeli.
diye sanatçıların linç edildiği
Çekin artık
kadınların üzerinden elinizi ya! Yeter artık, siyasete malzeme
etmeyin! Bırakın kadınlarla uğraşmayı! (CHP
sıralarından alkışlar)
MÜŞERREF
PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) Bunun valiyle ne alakası
var, bu söylediğinizin?
MÜZEYYEN ŞEVKİN
(Devamla) Alakası var efendim.
MÜŞERREF PERVİN
TUBA DURGUT (İstanbul) Ne alakası var?
MÜZEYYEN ŞEVKİN
(Devamla) Çünkü şiddete uğrayan kadınlarla ilgili samimi
davranmıyorsunuz, gerçekten cezai müeyyideler getirmiyorsunuz.
MÜŞERREF PERVİN
TUBA DURGUT (İstanbul) Hiçbir alakası yok ya!
MÜZEYYEN ŞEVKİN
(Devamla) Buradan haykırıyoruz: Kadınlara göstermelik yasalar
çıkaramazsınız buradan. Göstermelik yasalar
çıkarıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Çekin
kadınların üzerinden elinizi! Çirkin siyasetinizle Türkiye'yi
karanlığa sürüklüyorsunuz. Yeter artık, yeter! Yeter artık!
MÜŞERREF
PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) Ne alakası var, ne
alakası var?
MÜZEYYEN ŞEVKİN
(Devamla) Son sözüm şudur: Haksızlıklar
karşısında susan dilsiz şeytandır. (CHP
sıralarından alkışlar)
MÜŞERREF PERVİN
TUBA DURGUT (İstanbul) Siz üniversiteden başörtülü kovmayı
bilirsiniz. Ne alakası var? Siz üniversiteden başörtülü kovmayı
bilirsiniz. Biz başı açığı da başı
kapalıyı da
MÜZZEYEN ŞEVKİN
(Adana) Siz konuşmaya devam edin.
MÜŞERREF PERVİN
TUBA DURGUT (İstanbul) Ben burada başı açığım,
başı kapalı da var. Biz burada eşit temsil ediliyoruz.
Sizin partinizde bir tane başı örtülü vekil var mı Allah aşkına?
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk
Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 14üncü maddesinin çerçeve hükmünde yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Altıntaş Ayhan
Erel Orhan
Çakırlar
Ankara Aksaray Edirne
Dursun
Ataş Hüseyin
Örs Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Kayseri Trabzon Adana
Feridun
Bahşi
Antalya
MÜZEYYEN ŞEVKİN
(Adana) Siyaset kadınları hedef hâline getiriyor. Böyle bir
şey olamaz!
MÜŞERREF PERVİN
TUBA DURGUT (İstanbul) Başörtülü Valiyle iftihar edin
arkadaşlar. Ayıp ya! Yeter, yeter! Çok ayıp!
Kadınların kıyafetlerini tartışmayalım,
ayıp! Başörtülüyü de mini etekliyi de tartışmayalım.
GÜLİZAR BİÇER
KARACA (Denizli) Biz başörtüsünü tartışmıyoruz,
kadınları bu siyasete alet etmeyin diyoruz. Kıyafetlerinden
dolayı siyaset yapmayın diyoruz.
MÜZEYYEN ŞEVKİN
(Adana) Fikirleriyle tartışın, fikirleriyle tartışın.
BAŞKAN Sayın
milletvekillerimiz, lütfen
Yani, hem bakın, şiddete ilişkin bir
yasa teklifini konuşuyoruz ama şiddetin peşinde koşuyoruz,
yapmayın.
GÜLİZAR BİÇER
KARACA (Denizli) Şiddet uygulayan kendileri!
BAŞKAN - Evet, önergeye
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Hüseyin Örsün.
Sayın Örs, buyurun.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 14üncü
maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Genel
Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi en
derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bugün 12 Mayıs, 1964 yılından beri 12 Mayıs Türkiye'de Hemşireler
Günü olarak kutlanmakta. Ben de yüce Meclisimizin kürsüsünden güç
çalışma şartları altında fedakârca, cefakârca
vazifelerini yerine getirmeye çalışan hemşire kardeşlerimin
bu gününü, 12-18 Mayıs Hemşireler Haftasını kutluyorum.
Değerli arkadaşlar,
üzerinde görüşmeler yaptığımız bu kanun teklifi
toplumun büyük kesiminin gündeminde olan, hemen her gün haber bültenlerinde
gördüğümüz, gazetelerin sayfalarında okuduğumuz kadına
şiddet ve sağlık çalışanlarına şiddetle
ilgili düzenlemeleri içermektedir. Hem kadına şiddet hem de
sağlık çalışanlarına yönelik şiddet toplumda
travmatik etkiler yaratmakta ve sosyal bir yara olarak yıllardır
çözüm beklemektedir. Her iki konunun çözümüne katkıda bulunması
dileğiyle hukuk tekniği açısından hatalı yönleri ve
eksiklikleri olsa da ve en önemlisi, çok geç kalınmış olsa da bu
konunun Meclis gündemine alınmasını önemli bulduğumu ifade
etmek isterim.
Değerli arkadaşlar,
kanun teklifine baktığımızda genel olarak sağlık
çalışanlarına ve kadına şiddet suçu işleyenlerin
cezalarının artırılmasıyla
caydırıcılığın sağlanması
amaçlanmıştır. Bu noktada da şunu söylemek isterim:
Değerli arkadaşlar, sadece tutuklama yapılarak, sadece cezalar
artırılarak bu şiddet suçlarının önlenmesi ya da
caydırıcılığın sağlanması mümkün
değildir. Evet, bu yaptırımlar caydırıcı olabilir
ama sorun bütün yönleriyle ele alınıp şiddet sorununa yol açan
kurumsal, toplumsal ve psikolojik faktörleri ortadan kaldırmadıkça
şiddetle mücadelede tam bir başarı elde edemeyiz. Kanun teklifi,
bu manada yetersizdir, sorunu kökten çözecek bir teklif olmaktan da
uzaktır. Bunu da burada belirtmek zorundayım.
İstatistiklere
baktığımızda kadına yönelik şiddet ve kadın
cinayetlerindeki artışın hız kesmediğini görüyoruz.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü OECDnin 2019 yılı
verilerine göre Türkiye OECDye üye ülkeler arasında kadına
şiddetin en yaygın olduğu ülke durumundadır
arkadaşlar; dünya sıralamasında ise Afganistan, Tayland,
Zambiya'dan sonra yer alıyoruz. Artık bu acı gerçeklerle
yüzleşmemiz gerekir. Kadına yönelik şiddetin temelinde yatan
sorunları tespit etmeden, bataklığı kurutmadan ve bu
sorunları çözmeden atılacak adımlar yaraya pansuman olmaktan
öteye geçmeyecektir.
Değerli arkadaşlar,
kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerindeki
artışı mevcut sosyal, siyasal, ekonomik yapıların ve
eğitim sisteminin giderek bozulmasından ayrı düşünürsek
eksik yapmış oluruz. Türkiyede kanayan yara hâline gelmiş olan
sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin
önlenmesiyle ilgili düzenlemelerde cezaların artırılması
caydırıcılık açısından tabii ki önemlidir ancak
iktidar sahipleri sağlık sisteminde yaşanan sorunları görmezden
gelerek bugün olduğu gibi sadece binaların görkemiyle övünürse,
hizmetin kalitesini dikkate almazsa, hizmeti verenlerin, hekimlerimizin,
diğer sağlık çalışanlarımızın mali ve
özlük haklarını vermezse, koruyucu sağlık hizmetlerinin ve
tedavi hizmetlerinin yeterli olup olmadığını umursamazsa
sorun çözülmez, çözülemez arkadaşlar. Maalesef hastane acil servisleri
şiddet mekânı hâline gelmiştir. Doktorların hastaları
yeterli sürede muayene edemediği, sağlık
çalışanlarının maaşlarında ve özlük
haklarında söz verildiği hâlde hâlâ daha gerekli
iyileştirmelerin yapılmadığı, yeterli ve dengeli
sağlık personeli atamasının olmadığı, doktor
ve
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla)
Teşekkür ederim.
hemşirelerin
ağır çalışma koşulları altında
çalışmak zorunda kaldığı bu sağlık
sisteminin çok ciddi sorunları olduğu ortadadır, acı bir
gerçektir. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet de
bu sorunların önemli bir parçasıdır.
Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
14üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 14üncü madde
kabul edilmiştir.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
20.21
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 20.31
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE
(Adıyaman), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90ıncı
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
323 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
15inci madde üzerinde 3 adet
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 323
sıra sayılı Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 15inci
maddesiyle 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununa
eklenen Geçici Madde 13ün ikinci fıkrasındaki hekim ve diş
hekimleri ile diğer sağlık mensuplarının
sağlık mesleğinin icrası kapsamında yapmış
oldukları muayene, teşhis ve tedaviye ilişkin tıbbi
işlem ve uygulamalar ibaresinin hekim, diş hekimleri, eczacı
ile diğer sağlık mensuplarının mesleğin icrası
ile ilgili yaptıkları uygulamalar şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Alpay
Antmen Hüseyin
Yıldız
Aydın Mersin Aydın
Rafet
Zeybek Ali
Şeker Zeynel
Emre
Antalya İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Ali Şekerin.
Sayın Şeker,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün maalesef bir kara gün
daha yaşıyoruz. Canan Kaftancıoğlu kararı
bağımsız tarafsız yargı diye bir seçimde öne
çıkardığınız, bir seçimde de tarafsız
bağımsız yargı diye dalga geçtiğiniz sürecin
geldiği noktanın, son durumun özeti, hukuk devletinin
katledildiğinin son özeti ve bu günlere, maalesef hukukun ölümüne
canlı olarak şahitlik ediyoruz.
Bugün Ankarada Gezi
davasından tekrardan mütalaa değiştirilerek insanlara suç isnat
edilmeye çalışılıyor. Geçen, on beş gün önce, 2 defa
beraat edilen Gezi davasından ağırlaştırılmış
müebbet hapis verildi. Yani bir suçtan dolayı ne olabilir? Beraat
edebilirsiniz, sıfır ceza alabilirsiniz. Bu sıfır ceza
verilen konudan siz ağırlaştırılmış
müebbeti, en ağır cezayı veriyorsunuz. Yani bu, Türkiye'ye olan
güveni de etkiliyor, Türkiye'ye olan yatırımı da etkiliyor ve
insanların Türkiye'de kalma düşüncelerini de etkiliyor. Onun için,
hukuk devletinin olmadığı, kararın sıfır ile
sonsuz arasında değişebildiği bir sisteme kimse güven
duymuyor ve hekimler bir bir ülkeyi terk ediyor; okumuş, mühendis
olmuş, yetişmiş insanlar kendi geleceklerini yurt
dışında arıyorlar. Ve bu karar, almış
olduğunuz bu kararlar maalesef o gençlerin, pırıl
pırıl beyinlerin bu kararlarını etkiliyor.
Ülkemiz, iktidar eliyle
sosyal, siyasal ve ekonomik krizden geçiyor. Hukuk devletinin
karanlığa sürüklendiği bu ortamda insanlar aç, sefil ve bu sefil
olan, zor duruma düşmüş olan, sağlığını
kaybetmiş olan insanlar da hekimlerden medet umuyor ama hekimlerin
sorunları başından aşıyor. Hekimlere verdiğiniz
sözü hâlâ tutmadınız, bir yıl oldu; dediniz ki: Hekimlerin
özlük haklarını, ücretlerini iyileştireceğiz.
Kulağınızın üstüne yattınız, körler
sağırlar birbirini ağırlar; hâlâ bir iyileştirme
yapılmadı. Hekimlere verilen ücretler açlık
sınırının hemen üzerinde ve bir ailede 4 kişi
çalışıyorsa asgari ücretle, 17 bin lira olan yoksulluk
sınırına bile erişemiyor yani 4 kişilik bir ailenin
hepsi de çalışsa ücretlileri, çalışanları
getirdiğiniz durum yoksulluk sınırına ulaşamamak. Bu
neden böyle oluyor? Daha iki gün önce bir müjde açıkladınız,
dediniz ki: 20 milyar, 30 milyar -müteahhitlere can simidi- ucuz kredi
vereceğiz. Kaynakları hâlâ betona gömmeye devam ediyorsunuz,
kafanızı betondan hâlâ çıkarmadınız.
Sağlıkta
şiddetle ilgili yasal düzenlemelerin katalog suçlar arasına
konulması, yer değiştirilmesi önemli ama asıl önemli olan
bakış açısını değiştirmek. Eğer siz bir
yasayla bir yanda beraat verirken bir yanda ağırlaştırılmış
müebbet veriyorsanız bu yasaları değiştirdiğinizde de
uygulayıcılar eğer sizin talimatlarınıza göre hareket
edecekse yine hiçbir şeyi değiştirmeyecektir.
Bizim bu süreçte
Geçmişte, biliyorsunuz, bazılarınız yoksul ailelerin
çocuklarıydınız, hepiniz okudunuz, eğitim aldınız
ve yoksulluk cenderesinden çıkmak için bir umudunuz vardı. Bugün,
okuyup okulunu bitiren çocuklar asgari ücretle dahi iş bulamaz hâle
geldiler. Bizim bu gençlere bir gelecek vadetmemiz gerekiyor, her şeyden
önce bir hukuk devletini yeniden inşa etmemiz gerekiyor. Mart ayında
213 hekim, nisan ayında 214 hekim, her geçen ay biraz daha fazla hekim
yurt dışına gidiyor. Geçen sene ilk dört ayda 329 hekim yurt
dışına gitmek için başvurmuştu, bugün 2,5 kat
arttı, 781 hekim yurt dışına gitmek için başvurdu ilk
dört ayda ve siz hâlâ hekimlerin haklarını iyileştirmek için
hiçbir şey yapmamaya devam ediyorsunuz.
Malpraktisle ilgili düzenleme
önemlidir çünkü malpraktis sadece hekimlerin sorunu değil. O hekimler,
şifa verdiği insanlara karşı istediğini uygulamak
için, hastanın iyiliğine olan şeyleri uygulamak için, hastaya
faydalı olmak için uğraşmak yerine kendini korur hâle
gelmişti ve bu koruma neticesinde hasta sağlığa
ulaşamaz hâle gelmişti. Onun için, hekimlerin bu malpraktise
karşı, avukatların bu suistimallerine karşı
korunması gerekiyor ki hastalarına korkmadan şifa
dağıtabilsinler. Bunun mutlaka uygulamaya geçmesi gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın, buyurun.
ALİ ŞEKER (Devamla)
Çünkü hekimler eğer çekinirse, hekimler istediklerini uygulamazsa ne
oluyor? Hasta oradan oraya, oradan oraya sevk edilip duruluyor.
Hastalığın risklerini, orada yaşanacak
komplikasyonları hekime mal etmek hekimi mesleğinden soğuttu. Bu
düzenlemeyi bir yıl önce gündeme getirmiştik bu bir an önce
çıksın diye; bir yıl sonra da olsa düzenlemenin hayata geçirilmesi
önemli.
Yalnız, burada
komisyonun başkanının da mutlak hekim olması gerekiyor.
Türk Tabipleri Birliğinin, Türk Eczacıları Birliğinin, Türk
Dişhekimleri Birliğinin ve Barolar Birliğinin, uzmanlık derneklerinin
de bu heyette görev alması gerekiyor, aksi takdirde sadece bürokratik bir
kurul hâline gelir.
Bizim bu sağlıkta
şiddet sürecine son verebilmek için mutlaka hukukçuları
eğitmemiz gerekiyor, bu yasaların layıkıyla
uygulanması gerekiyor, onun için hukukun üzerindeki baskıların
da kalkması gerekiyor. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 323
sıra sayılı Kanun Teklifinin 15inci maddesinde yer alan
olunur ibaresinin edilir olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Kemal
Peköz Ali
Kenanoğlu Oya
Ersoy
Adana
İstanbul
İstanbul
Murat
Çepni Habip
Eksik
İzmir
Iğdır
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Murat Çepninin.
Buyurun Sayın Çepni.
(HDP sıralarından alkışlar)
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul ve değerli
halkımız; evet, OHAL koşullarında saray suç
ittifakının darbesiyle halkımız baş etmeye
çalışıyor. Evet, 2021 yılında bankaların
kârları bir önceki yıla oranla yüzde 57,4 artmış durumda.
2022nin ilk üç ayı kâr oranı ise önceki yılın
oranını çoktan yakalamış durumda. İcra dairelerinde
derdest bulunan dosya sayısı son bir yılda 1 milyon 702 bin adet
artarak 8 Nisan itibarıyla 23 milyon 500 bine çıkmış
durumda. Evet, halkın gerçeği, AKP gerçeği bu. AKP yedi düvele
karşı vatan kurtarma mücadelesi yürütüyor, halk
yoksullaşıyor; AKPgiller, bankalar zenginleşiyor. AKP,
artık başlı başına bir soygun düzeninin temsilcisi
durumunda bulunuyor bugün.
Evet, mart-mayıs
sürecindeyiz. Mart-mayıs süreci bizim için önemli, aynı zamanda büyük
direnişlerin, büyük başarıların, büyük zaferlerin dönemi.
Bu anlamda 6 Mayısta idam sehpalarında faşizme karşı
meydan okuyan Denizleri, Yusufları, Hüseyinleri buradan bir kez daha
anıyorum ve onların bıraktığı mirası biz
sahipleniyoruz ve onların bıraktığı idealleri mutlaka
başarıya ulaştıracağımızın sözünü buradan
bir kez daha veriyorum Yusuf, Hüseyin, Deniz; sürüyor, sürecek mücadeleniz.
diyorum.
Yine, 9 Mayıs 45
Yenilmez. denilen Durdurulamaz. denilen faşist Hitler
ordularının Sovyet Sosyalist orduları, halkları
tarafından yenildiği, ezildiği günün adıdır. Evet,
Yenilmez. denilen Hitler faşizmi Sovyet sosyalizmi
karşısında yenildi ve halklarımız, tüm dünya
halkları bir faşizm belasından kurtarıldılar.
Dolayısıyla, biz bugün 9 Mayısı anarken faşizme
karşı zafer, dünün değil tam da bugünün mirasıdır ve
biz bu mirası sahipleniyoruz. Halklarımız bu mirası mutlaka
yenilemek ve büyütmek göreviyle karşı karşıyadır.
Evet, yine, içinde
bulunduğumuz süreçte AKP, hukuku önce siyasallaştırdı fakat
şimdi hukuk AKP tarafından bizzat bir şiddet aracı hâline
getirilmiş durumda. Evet, Gezi davası bunlardan bir tanesi. Gezide
açığa çıkan halk iradesi AKPnin en büyük korkusu. Evet,
faşist diktatörlükler en çok halk iradesinden korkarlar. AKP korkmakta son
derece haklı ve biz de bu korkuyu tekrar tekrar yenilemek göreviyle
karşı karşıyayız. Gezi isyanı bir organizasyon
değildi, Gezi isyanı bir komplo değildi; Gezi isyanı
düpedüz bir onur ve özgürlük isyanıydı. Her isyanı olan
isyanını sırtlayıp, iradesini kuşanıp Gezi
meydanlarına aktılar. Milyonlarca insan Gezi meydanlarında onur
ve özgürlük sloganları attılar, kendilerince faşizme
karşı, kapitalizme karşı, baskıya, zulme
karşı tutum aldılar, direndiler. Gezi dünün değil,
geleceğin bir isyanıdır. Dolayısıyla AKPnin Geziden
korkması da bu bahsettiğimiz soygun ve zulüm,
hırsızlık düzenine karşı insanların ayağa
kalkmasını engelleme faaliyetidir, Geziye verilen cezanın
amacı tam olarak budur.
Yine, Kobani kumpas
davası sürdürülüyor. Kobani kumpas davası da Gezi benzeri bir
diğer davadır. Aynı biçimde Kobani kumpas davası da HDP
etrafında kenetlenmiş halk iradesinin kırılması ve
daha da önemlisi IŞİDe karşı verilen, IŞİD
barbarlığına, kadın düşmanlığına,
cinayet şebekesine karşı verilen mücadelenin ve zaferin AKP
tarafından cezalandırılması davasıdır.
IŞİDin yapamadığını bugün AKP yapmaya
çalışmaktadır.
Yine, bugün aynı
şekilde CHP İzmir İl Başkanına, Canan
Kaftancıoğluna
MÜZEYYEN ŞEVKİN
(Adana) İstanbul, İstanbul
MURAT ÇEPNİ (Devamla)
İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğluna
verilen ceza da yine bu kapsamda tüm muhalefetin, tüm itiraz edenlerin
cezalandırılmasına örnek bir karardır ve bunu buradan bir
kez daha protesto ediyoruz.
Çağrımız Gezi
meydanlarını dolduran milyonlaradır, çağrımız 8
Mart meydanlarını dolduran kadınlaradır ve Nevroz
meydanlarını dolduran,
(x)
Nevroz! diyenleredir. Biz bu aşamadan sonra AKPyi teşhir etmekle
meşgul olmayı bırakmak durumundayız.
Çağrımız halklara, meydanları dolduran halklaradır:
Bizim gücümüz vardır ama biz o meydanları
birleştirebildiğimizde, bu katliam siyasetine, bu darbe siyasetine
hep birlikte karşı durabildiğimiz koşullarda bu zulüm
düzenini değiştirebiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
MURAT ÇEPNİ (Devamla)
Halklarımızın eşit, özgür, birlikte yaşayabileceği
bir düzeni pekâlâ kurabiliriz. Enseyi karartmaya gerek yok, umutsuzluğa
gerek yok, yılgın türküler söylemeye de gerek yok; zafer çok
yakındır, yeter ki cesaretle, kararlılıkla yan yana
duralım, mücadelemizi birleştirelim.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk
Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin çerçeve 15inci maddesinin birinci fıkrasında
yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Ayhan
Erel Ayhan
Altıntaş
Adana Aksaray Ankara
Orhan
Çakırlar Dursun
Ataş Yasin
Öztürk
Edirne Kayseri Denizli
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Yasin Öztürkün.
Buyurun Sayın Öztürk.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
YASİN ÖZTÜRK (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Ceza Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 15inci maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Kanun teklifinin 15inci
maddesiyle, kamu kurum ve kuruluşları ile devlet üniversitelerinde
görev yapan sağlık çalışanlarının
sağlık mesleğinin icrası kapsamında
yaptıkları muayene, teşhis ve tedaviye ilişkin tıbbi
işlem ve uygulamalarından kaynaklı zararların tazmini için
açılan davalar sonucunda devlet tarafından ödenen tazminatın
ilgilisine rücusu bakımından Mesleki Sorumluluk Kuruluna yetki
verilmekte ve bu Kurulun yapacağı değerlendirme sonucunda
rücusuna karar verilen miktar bakımından ilgili sağlık
çalışanına dönülmesi sağlanmaktadır. Kısaca,
sağlık çalışanlarının mesleğinin icrası
kapsamında tıbbi işlem ve uygulamalarından kaynaklı
zararların tazmini.
Peki, bu maddede
sağlık çalışanlarının mağduriyetini giderme
yolunda bir iyileştirme var mı? Sadece göz boyama, kulağı
tersten gösterme dışında bir iyileştirme yok.
Yıllardır sağlıkta dönüşüm adı altında bir
ileri bir geri politika üretip durdunuz, kendi siyasi programınız
içindeki kafa karışıklığınız
Bakanlığın teşkilat yapısının sürekli
değiştirilmesiyle gün yüzüne çıktı. Bakanlık merkez
teşkilatı yapısında 2011 yılında 663
sayılı KHKyle, 2017 yılında 694 sayılı KHKyle,
2018 yılında 703 sayılı KHKyle metcezir
yaptınız, bunun yanında son Cumhurbaşkanlığı
kararnamesiyle Yüksek Sağlık Şûrasını
kaldırdınız. Yüksek Sağlık Şûrası 1930
yılında Umumi Hıfzısıhha Kanunuyla kurulmuştur.
Şûranın kuruluş amacı Sağlık Bakanlığına
önemli sağlık meseleleri hakkında görüş bildirmek
yanında, tababet sanatını ifadan doğan adli konularda adli
makamlara görüş vermektir. Yani şu an kurmaya
çalıştığınız Mesleki Sorumluluk Kurulunun
görevlerini ta 1930lardan bu yana yerine getirmeye çalışan
Sağlık Bakanlığının bir kuruludur ve yasada bir
zorunluluk olmamasına rağmen Türk Tabipleri Birliği, Türk
Eczacıları Birliği ve Türk Dişhekimleri Birliği
Başkanları kurula asil üye olarak devamlı seçilmişlerdir.
Sağlık
çalışanını hedef tahtasına oturtan, derdini
dillendiren doktoru Beğenmeyen gider. ifadesiyle sahipsiz bırakan,
sağlık meslek odalarını düşman gören bir zihniyet,
tabii ki sağlık çalışanlarına yüklenecek rücu
kararlarında kamu erki dışında meslek odalarının
da karar alma mekanizmasına dâhil olduğu bir yapının
devrede olmasına tahammül gösteremez.
1930larda sağlık
çalışanları için yapılan tanımlama tababet
sanatını ifa gibi saygın bir söylem iken bugün mültecileri
göndermeye gücü yetmeyen iktidarın başı tarafından
Giderlerse gitsinler. seviyesine indirilmiş; zorunlu
ihtiyacını gidermek için odasından çıkan bir doktorun
darbedilmesine, şikâyet edilmesine, hatta görevini yerine getirmediği
iddiasıyla hakkında soruşturma açılmasına cevaz
vererek sağlık çalışanları ile hasta
kutuplaşmasının artmasına neden olmuştur.
Şimdi öyle bir düzenleme
getiriliyor ki zor yetişen ve sayısı her gün azalan
sağlık çalışanlarına iktidar tarafından yeni bir
ceza sopası gösteriliyor. Bu ülkede kamudaki üst kurulların, yönetim
kurullarının nasıl kurulduğu, nasıl
çalıştığı, kimlerin bu kurullara seçildiği,
seçilirken hangi kriterlerin dikkate alındığı bellidir.
KİTlere bakıyorsunuz, kurumla hiç alakası olmayan, emekli
olmuş, evinde otururken sadece siyasi parti faaliyetleri yürüttüğü
için yönetim kurulu üyeliğine dâhil edilen kişiler yok mu? AK
PARTİsinin şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubunda görev yapan
personelleri de dâhil olmak üzere, eski milletvekillerinin, bakan
yardımcılarının, belediye başkan
yardımcılarının ve bilumum siyasi
teşkilatının ve mahdumlarının hangi kurum ve
kurullarda kaç maaşla, huzur hakkı adı altında üç
beş ayrı yerden gelirle çalıştığı bilinmiyor
mu?
Şimdi, Sayın
Cumhurbaşkanı her şeye karar verdiği gibi, kurulacak
Mesleki Sorumluluk Kurulunun yönetimini de belirleyecektir. Doktoruna Çekin
gidin. diyen bir Cumhurbaşkanının kurduğu yönetimin, sağlık
çalışanının mağduriyetiyle ilgili aldığı
karara nasıl güvenebilirsiniz? Yeni Kurulun bakan
yardımcısı, genel müdür, genel müdür yardımcısı
gibi aynı zamanda siyasi kimliğe sahip ve/veya siyasi konjonktürden
etkilenebilecek kişilerden oluşturulması, Kurulun
sağlık çalışanlarını korumak adına değil,
kulağı tersten göstermek adına bir amaçla kurulduğunu
göstermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla)
Sağlık çalışanı, bugün, yaptığı
hatalı, kusurlu, kasıtlı bir hizmetinden dolayı zaten rücu
yoluyla tazminat ödemek zorundadır. Dün Devlet rücu hakkını
kullanır. derken bugün tazminatın ilgilisine rücu yetkisi Mesleki
Sorumluluk Kuruluna verilmektedir. Bu kanun teklifi de göstermiştir ki
mültecilerine sahip çıkan iktidar, yıllarca emek vermiş,
fedakârca görev yapan doktorlarına sahip çıkamamıştır.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
15inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
16ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
17nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri,
İç Tüzük'ün 86ncı maddesine göre teklifin tümünün oylanmasından
önce bir sayın milletvekilimize söz vereceğim ve Sayın Grup
Başkan Vekillerimizin söz taleplerini karşılayacağım.
Önce, İç Tüzük 86ya göre,
lehte olmak üzere Sayın Arife Polat Düzgün.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ARİFE POLAT DÜZGÜN
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bizi izleyen
değerli vatandaşlarımız; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Hepimizin hemfikir
olduğu gibi, şiddet evrensel bir sorundur. Kadına şiddet ve
sağlıkçılara şiddet ise toplum vicdanında derin
yaralara sebep olmaktadır. Hepimiz şiddetin karmaşık ve çok
yönlü olduğunda da aynı fikirde olduğumuzu bu süren
tartışmalarda tekrar tekrar dile getirdik.
Türkiyede, AK PARTİ
olarak, Anayasa ve temel kanunlar başta olmak üzere, reform
niteliğinde yasal düzenlemelere, kadına yönelik şiddetle
mücadele ve kadınların güçlenmesine yönelik yürüttüğümüz
kararlı ve istikrarlı politika, programlar ve uygulamalarla çok ciddi
ilerlemeler sağlanmıştır. Kadına yönelik şiddetle
mücadelede hukuki altyapı kadar etkin çalışan bir idari
altyapı için çalışan kurumlarımız, uygulamada
görevlerini yapmak için çalıştırılmaktadır.
Şiddete sıfır
tolerans, kadına karşı şiddetin önlenmesi için
uygulamaların değerlendirilmesi, eksikliklerin belirlenmesi, çözüm
önerileri için de Gazi Meclisimizde 2014 ve 2021 yıllarında Meclis
araştırması komisyonu çalışmalarını
yapmıştır. Birey, aile ve toplumun bilinçlendirilmesine,
sosyoekonomik eşitsizliklerin ele alınmasına, eğitime,
güvenceli ve güvenli çalışmaya erişimin sağlanmasına,
farkındalık ve -hepimizin de belirttiği gibi- zihniyet
dönüşümüne çok acil ihtiyaç olduğunu belirtmişlerdir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kadına yönelik şiddetle daha etkin bir
şekilde mücadele edebilmek adına bu teklifte önemli düzenlemelere yer
verilmiştir. Teklifle, Türk Ceza Kanununda yer alan kasten öldürme,
kasten yaralama, işkence, eziyet ve tehdit suçları bakımından
mağdur kadınsa, bu, cezayı ağırlaştırıcı
neden olarak kabul edilmekte ve katalog suçlar arasına almaktayız.
Israrlı takip fiili Türk Ceza Kanunu'nda müstakil suç olarak
düzenlenmekte. Özellikle şiddet mağduru olan kadınların hak
arama yollarını etkin bir şekilde devam ettirebilmeleri için,
istemeleri hâlinde baro tarafından ücretsiz avukat görevlendirilmesi de
sağlanıyor bu teklifle, bu yasayla.
Failin cezasının
bireyselleştirilmesi bakımından takdirî indirim nedenlerinin de
doğru bir şekilde uygulanması önem arz etmekte. Kamuoyunda hepimizin
bildiği, failin kılık kıyafetine özen göstermesi,
takım elbise giymesi, kravat takması gibi şeklî
davranışların artık bir indirim nedeni olarak kabul
edilmeyeceği bu teklifte özellikle belirtiliyor.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün konuştuğumuz teklifle birlikte
özellikle sağlıkçılarla ilgili çok güzel
değişiklikleri anlatmak istiyorum. Değerli milletvekilleri,
bugün 12 Mayıs, tüm hemşirelerimizin özellikle Dünya Hemşireler
Günü'nü kutlamakla başlamak istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sağlık hizmetleri,
biliyorsunuz, kişilerin ve toplumun varlığı ve huzuru
yönünden vazgeçilemez, ertelenemez ve yeri doldurulamaz bir hizmettir.
Sağlık hizmetlerinin etkin, verimli ve düzenli bir şekilde
sunulabilmesi için sağlık çalışanlarının güvenli
ortamlarda, şiddete maruz kalmadan çalışabilmeleri
sağlanmalıdır, onların tek derdi hastaları
olmalıdır. Sağlık çalışanlarına yönelik
şiddetle daha etkin bir şekilde mücadele edebilmek için bu kanunda da
çok önemli değişiklikler yapılarak inşallah sağlıkçıların
şiddete maruz kalması engellenecektir. Sağlık
çalışanlarına karşı görevleri sırasında ve
görevleri nedeniyle işlenen kasten yaralama suçunu Ceza Muhakemesi
Kanununda yer alan katalog suçlar arasına alarak görünür hâle getiriyoruz
ve Sağlık Bakanımızın dediği gibi, hekimlerimizi
hâkimlerimiz gibi koruyacağımızı söylüyoruz.
Sağlık
çalışanları hakkında yürütülen suç
soruşturmalarında izin müessesi getiriliyor. Burada, hem kamu kurum
ve kuruluşlarındaki hem de özel sağlık kurumlarındaki
-özellikle vakıf üniversiteleri de dâhil olmak üzere- bütün
sağlık çalışanları hakkında, sağlık
mesleğinin icrası kapsamında yaptıkları muayene,
teşhis, tedaviye ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalar
nedeniyle yani kısaca malpraktisle ilgili soruşturma
yapılabilmesini Sağlık Bakanlığı bünyesinde
kurulan Mesleki Sorumluluk Kurulunun iznine bağlıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ARİFE POLAT DÜZGÜN
(Devamla) Kamu kurum ve kuruluşları, devlet üniversiteleri,
vakıf üniversiteleri ile bütün sağlıkçıları kapsayacak
şekilde, devlet tarafından ödenen tazminatın ilgisine rücusu
bakımından yine, Mesleki Sorumluluk Kuruluna yetki verilmektedir.
Ayrıca, kamu hizmetlerinden yararlanma hakkının engellenmesi
durumundan dolayı, sağlık hizmeti olması nedeniyle,
verilecek cezanın altıda 1 oranına kadar
artırılacağını da kabul ediyoruz.
Değerli Başkan,
kıymetli milletvekilleri; bu yasa hazırlıkları
sırasında emeği geçen, özellikle
Cumhurbaşkanımıza ve değerli eşi Emine Erdoğan
Hanımefendiye, ilgili bakanlıklarımıza, özellikle Aile ve
Sosyal Hizmetler Bakanlığımız, Adalet
Bakanlığımız, İçişleri
Bakanlığımızda görev alan Bakanlarımız başta
olmak üzere, bürokratlarımıza teşekkür ediyorum. Sizlere,
katkınız için milletvekillerimize ayrıca teşekkür ediyorum.
Sağlıkta şiddete ve kadına şiddete karşı
mücadele kapsamında çok önemli düzenlemeleri içeren bu kanun teklifinin
milletimize hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Usta, buyurun lütfen.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
37.-
Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, iktidarın tüm
vatandaşların adil yargılanacağı bir ortamı
oluşturmak zorunda olduğuna ve 323 sıra sayılı Kanun
Teklifine, kadına ve sağlık çalışanına
karşı şiddeti önlemede yetersiz olduğundan dolayı ret
oyu vereceklerine ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Çok
teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu kanun teklifine
ilişkin oyumuzun rengini açıklamaya geçmeden önce Canan
Kaftancıoğlu meselesiyle ilgili olarak bir cümle etmek istiyorum.
Dünün mağdurlarının bugünün mağrurları hâline gelerek
tüm kurumlar üzerinde vesayet oluşturması kabul edilemez. Biz, Canan
Kaftancıoğlu kararının bu kadar
tartışılıyor olmasını da bu vesayetin bir sonucu
olarak görüyoruz. İktidar tüm vatandaşlarımızın adil
yargılanacağı bir ortamı oluşturmak zorundadır.
Kadına ve
sağlık çalışanlarına karşı işlenen
suçların önlenmesine ilişkin konunun Meclis gündemine gelmesinden
memnunuz. Kanun teklifinde, kadınlara ve sağlık
çalışanlarına karşı işlenen kasten yaralama
suçunun Ceza Muhakemesi Kanununda sayılan katalog suçlar arasına
alınması, Türk Ceza Yasasında takdirî indirim nedenlerini
düzenleyen 62nci maddedeki takdirî indirim nedenlerinin keyfîliğe ve
uygulayıcının takdirine bırakılmaması,
kadına uygulanan şiddet cezalarında artırıma gidilmesi,
şiddet mağduru kadınların istemleri hâlinde kendilerine
ücretsiz avukat görevlendirilmesi; yine, sağlık
çalışanlarının tıbbi işlem ve
uygulamalarından kaynaklanan suçlar nedeniyle adli soruşturma
yapılabilmesi için uzmanlardan oluşan bir kurulun oluşturulması,
adli soruşturma için bu Kuruldan izin alınması, hatalı
tıbbi işlem ve uygulamalar nedeniyle devletin ödediği
tazminatın ilgili sağlık çalışanından rücuen
talep edilmesi konusunda Kurul kararının aranması olumlu olmakla
birlikte, kanun teklifi, kadına şiddeti önlemede yetersiz ve
eksiktir. Kadına şiddet sadece cinsel ve fiziksel şiddetten
ibaret değildir. Bu konulardaki düzenleme yetersiz olduğu gibi;
psikolojik şiddet, ekonomik şiddet, dijital şiddet konularında
şiddeti önleyecek düzenlemeler mevcut olmadığı gibi,
ısrarlı takip konusu da yetersizdir. İktidar, kadına
şiddetin önlenmesinde gerçekten samimi olmuş olsaydı ilk
imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesinden çıkmazdı.
Ayrıca, kadına ve
sağlık çalışanına karşı işlenen
suçlarda hükmün açıklanmasının geriye bırakılması
hükmünün uygulanmaması yönündeki değişiklik taleplerinin dikkate
alınmaması da iktidarın bu konuda samimi
olmadığının diğer bir göstergesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun)
Bitiriyorum.
BAŞKAN Devam edin,
buyurun.
ERHAN USTA (Samsun)
Görüşmelerde kanunun toplumun ihtiyaçlarına cevap vermesi ve
kalıcı olması için verdiğimiz hiçbir değişiklik
önergesi dikkate alınmamıştır. Türk Ceza Kanununda
kadına şiddet suçu ayrı bir başlık altında
Tüm
paydaşların görüş ve düşünceleri alınmadan,
kadına şiddeti doğuran kültürel, eğitim, sosyal, ekonomik
sorunlar ortadan kaldırılmadan başarıya
ulaşılması mümkün değildir. Sağlık
çalışanlarına şiddet ve ısrarlı takibin yetersiz
olup ısrarlı takibin kamu davasına dönüştürülmeden bireysel
şikâyete tabi olması kanundan beklenen faydayı
sağlamayacaktır. Kanun teklifi, kadına ve sağlık
çalışanına karşı şiddeti önlemede yetersiz
olduğundan dolayı ret oyu kullanacağımızı ifade
ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Bülbül, konuşacak mısınız?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Hayır, teşekkür ederiz.
BAŞKAN Sayın
Oluç, siz söz alacak mısınız?
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Hayır, teşekkür ederiz.
BAŞKAN Sayın
Özkoç?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Hayır, teşekkür ederiz.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Akbaşoğlu.
38.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, 323
sıra sayılı Kanun Teklifinin hayırlı ve uğurlu
olmasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Değerli milletvekilleri,
kadına şiddeti önlemeye, sağlıkta şiddeti önlemeye
dönük önemli bir yasayı hep beraber, inşallah oylayarak
kanunlaştıracağız. Ben, katkı veren bütün
milletvekillerimize teşekkürlerimi sunuyorum. Yasanın
hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Ankara Milletvekili Lütfiye Selva Çam ve 109 Milletvekilinin Türk Ceza Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/4290) ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporlarının (S. Sayısı: 323)
(Devam)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Teklifin tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Teklif kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.
2nci sırada yer alan,
327 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
başlıyoruz.
2.-
Denizli Milletvekili Nilgün Ök ve 45 Milletvekilinin Bankacılık
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 655 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/4389) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 327)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan,
127 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
başlıyoruz.
3.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun İslam
İşbirliği Teşkilatı Polis İşbirliği ve
Koordinasyon Merkezi Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/2034) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 127)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da
komisyonların bulunamayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince,
kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 17 Mayıs 2022 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
21.02