TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
95inci
Birleşim
26 Mayıs
2022 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Balıkesir Milletvekili Pakize Mutlu
Aydemirin, Çerkez sürgününe ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin,
Çorlu tren faciasına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- İzmir Milletvekili Murat Çepninin,
İzmir Gaziemirde bulunan radyoaktif atıklara ilişkin gündem
dışı konuşması
III.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin,
Hükûmetin, Finlandiya ve İsveç konusunda izlediği politikanın
doğru olduğuna ve ülkede Kürtçe dâhil her dilde konserler
verilebildiğine ilişkin açıklaması
2.- Ankara Milletvekili Nevin
Taşlıçayın, 27 Mayıs Ülkücü Şehitleri Anma Gününe
ilişkin açıklaması
3.- Gaziantep Milletvekili Bayram
Yılmazkayanın, ülkedeki kötü siyasi yönetimin yirmi yılda
toplumda yarattığı yıkıma ilişkin
açıklaması
4.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül
Yılmazın, Kılıçdaroğlunun yalanlar üzerine
kurguladığı nefret siyasetine ilişkin açıklaması
5.- Balıkesir Milletvekili Fikret
Şahinin, Balıkesirin tarihî ve kültürel dokusuna ihanet
edildiğine ilişkin açıklaması
6.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin,
usta öğreticilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
7.- Kırıkkale Milletvekili Halil
Öztürkün, Kırıkkaledeki kamu hastanelerinde doktor ve asistan
eksikliği yaşandığına ilişkin
açıklaması
8.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, 27 Mayıs 1960 darbesinin 62nci yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
9.- İstanbul Milletvekili Ali
Kenanoğlunun, konser ve müzik etkinliklerinin valilikler tarafından
keyfî olarak yasaklanmasına veya iptal edilmesine ilişkin
açıklaması
10.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Adalet ve Kalkınma Partisinin uyguladığı yanlış
tarım politikalarına ilişkin açıklaması
11.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin,
tarımsal kalkınma sağlanmadan, yerli tarım desteklenmeden
marketlerdeki ürün fiyatlarının düşmeyeceğine ilişkin
açıklaması
12.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın,
toplumun değerleriyle uyumlu, vesayete karşı liderlerin hep
aynı tezgâhlara muhatap olduğuna ilişkin açıklaması
13.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin,
engellilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
14.- Mersin Miletvekili Hacı Özkanın,
Türkiyeyi her alanda dünyanın en güçlü ülkelerinden biri yapana kadar
durmadan, dinlenmeden çalışacaklarına ilişkin
açıklaması
15.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent
Karahocagilin, Türkiyedeki kentsel dönüşüm çalışmalarına
ilişkin açıklaması
16.- Adana Milletvekili Kemal Peközün, Adana
Ayakkabı İmalatı Çalışanları Derneği
Başkanı Mustafa Özaya yapılan saldırıyı
kınadığına ilişkin açıklaması
17.- Hatay Milletvekili Sabahat Özgürsoyun, Çelik,
İstanbulun fethinin 569uncu yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
18.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, 2022 KPSS
başvuru ücretlerine ilişkin açıklaması
19.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun,
konut kiralarını fahiş düzeyde artıran
fırsatçılara ağır yaptırımlar uygulanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
20.- Şanlıurfa Milletvekili Ayşe
Sürücünün, Şanlıurfanın sağlık sorunlarına
ilişkin açıklaması
21.- Bursa Milletvekili İsmail
Tatlıoğlunun, Pençe-Kilit Operasyonunda şehit düşen
Mehmet Merali rahmetle andığına ve yaralılara acil
şifalar dilediğine, İstanbulun fethinin 569uncu yıl
dönümüne, Gün Sazakın şehit edilişinin 42nci yıl
dönümüne, İsveç ve Finlandiyanın NATO üyeliği taleplerine,
uygulanan ekonomi politikalarının ülkeyi fakirleştirdiğine
ve Hükûmetin sığınmacı sorunu konusunda acil eylem
planı hazırlaması gerektiğine ilişkin
açıklaması
22.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Pençe-Kilit Operasyonunda şehit düşen Piyade Sözleşmeli Er
Mehmet Merale Allahtan rahmet, kederli ailesine ve Türk milletine başsağlığı
dilediğine, Pençe-Kilit Operasyonunun önemine, Cumhur
İttifakının terörle ilgili göstermiş olduğu
kararlı iradeye, 27 Mayıs 1960 askerî müdahalesinin 62nci yıl
dönümüne, Ahmet Cevdet Paşayı vefatının yıl dönümünde
rahmetle andığına, Gün Sazakın şehadetinin 42nci
yıl dönümüne ve 27 Mayıs Ülkücü Şehitleri Anma Gününe
ilişkin açıklaması
23.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, devletin denetim ve gözetimindeki cezaevlerindeki
tutuklu ve hükümlü ölümlerinden birinci derecede iktidarın sorumlu
olduğuna, kamu güvenliği gerekçe gösterilerek konser ve müzik
etkinliklerinin yasaklanmasına, Marmaris Millî Park alanı içinde
yapımı devam eden otel ve devre mülk projesine ve Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğünün e-haciz uygulamasına ilişkin açıklaması
24.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Pençe-Kilit
Operasyonunda şehit olan Piyade Sözleşmeli Er Mehmet Merale
Allahtan rahmet, ailesine ve milletimize sabırlar dilediğine, Kültür
ve Turizm Bakanlığınca hazırlanan turist rehberlerine
ilişkin kanun taslağına, iktidarın yasakçı yaşam
biçimini dayatmasına, dış politikada tutarlı olunması
gerektiğine ve 15 Temmuz gecesi CHP Genel Başkanının nerede
olduğuyla ilgili iktidar partisi milletvekillerinin
açıklamalarına ilişkin açıklaması
25.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Canın, Pençe-Kilit Operasyonunda şehit düşen Piyade
Sözleşmeli Er Mehmet Merale Allahtan rahmet dilediğine, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine, İsveç ve Finlandiyanın NATOya üyeliği
konusuna, İstanbulun fethinin 569uncu yıl dönümüne ve 27 Mayıs
1960 darbesinin 62nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
26.- Bursa Milletvekili İsmail
Tatlıoğlunun, 27 Mayıs 1960ın millî iradenin
gasbının adı olduğuna ilişkin açıklaması
27.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İzmir
Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın İYİ Parti grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
28.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Afyonkarahisar Milletvekili İbrahim
Yurdunusevenin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
29.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, adalet nöbetindeki annelerin gözaltına
alınmasına ilişkin açıklaması
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Başkanlıkça, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun Adalet Komisyonu üyeliğinden istifasına
ilişkin yazısının 26/5/2022 tarihinde
Başkanlığa ulaştığına ilişkin önerge
yazısı (4/170)
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, İstanbul Milletvekili
Abdul Ahat Andican ve arkadaşları tarafından, demokrasimize,
kurumlarımıza ve geleneklerimize hasar veren
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin siyasi, ekonomik ve
toplumsal zararlarının Gazi Meclisimizin uhdesinde görüşülmesi
amacıyla 26/5/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26
Mayıs 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan
Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından,
Kobane davasındaki hukuk dışı uygulamaların
araştırılması amacıyla 26/5/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26
Mayıs 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan, FETÖ
borsası iddialarının araştırılması
amacıyla verilmiş olan (10/6116) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
26 Mayıs 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden
Kaboğlunun, Afyonkarahisar Milletvekili İbrahim Yurdunusevenin HDP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, Afyonkarahisar Milletvekili İbrahim Yurdunusevenin HDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Adalet Komisyonunda boş bulunan
üyeliğe seçim
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Denizli Milletvekili Nilgün Ök ve 45
Milletvekilinin Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 655
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4389) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 327)
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Cihat
Sezal ve Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu Ban ile 37
Milletvekilinin Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı
Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/4441) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 335)
3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun İslam İşbirliği Teşkilatı Polis
İşbirliği ve Koordinasyon Merkezi Tüzüğünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2034) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 127)
IX.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 327) Bankacılık
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 655 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin
oylaması
26 Mayıs 2022 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), İshak GAZEL
(Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 95inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, Çerkez sürgünü hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili
Pakize Mutlu Aydemire aittir.
Buyurun Sayın Aydemir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
II.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Balıkesir Milletvekili Pakize Mutlu
Aydemirin, Çerkez sürgününe ilişkin gündem dışı
konuşması
PAKİZE MUTLU
AYDEMİR (Balıkesir) Karadeniz en çok Çerkezlere karadır. Göç
değil, sürgün ve soykırım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizin bildiği gibi, 1862 ve 1864
yılları arası Osmanlı topraklarına zorunlu göçün
yoğun olarak yaşandığı yıllardır.
Çarlık Rusyasıyla üç yüzyıl boyunca süren savaşlar sonucu,
atalarımız Çerkezler, insanlık tarihine kara bir leke olarak
geçmiş olan büyük Çerkez sürgünü ve soykırıma tabi tutularak
kendi ana yurtlarından koparılmak zorunda
bırakılmış ve yaklaşık yüzde 80i dünyanın
dört bir yanına sürgüne gönderilmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 21 Mayıs 1864, dünya Çerkezlerinin
soykırımının ve sürgününün simgesidir. Gürcü tarihçisi,
Simon Canaşia bölgesi Cubgada 91 yaşında bir ihtiyarla
karşılaşır. 1864ün Mayısında neler oldu? diye
sorar. İhtiyar hem ağlar hem anlatır. Deniz
kıyısına yedi yıl boyunca vuran insan kemikleri vardı.
Kargalar erkek sakallarından ve kadın saçlarından yuvalar
kurarlardı. Deniz yedi yıl boyunca karpuz gibi insan
kafataslarını fırlatır, kıyıya atardı.
dediğini anlatır. Tarih, denizden fırlayan insan
kafataslarını anlatmak zorunda kalan bir tarih olmamalıydı,
bundan sonra da olmamalıdır ki bizler Karadenizin buz gibi
sularına ölü bebeklerini bırakan annelerin torunuyuz.
Tıpkı, bugün cansız bedeni sahile vuran Aylan bebeğin
fotoğrafı o günleri bizlere tarif edecek en bariz örnek
olmuştur.
Bütün bu yaşananlar
çerçevesinde, vatan, bayrak ve devlet aşkıyla büyük Türkiye'nin
fertleri olan biz Çerkezler, dönemin şartlarında Osmanlı
topraklarında ikame edilen ecdadımın yerleştiği
toprağa kanını feda etmekten çekinmediği gibi,
devletimizin, hür ve bağımsız yaşamanın, inanç
özgürlüğünün kıymetini bilerek güçlü bir Türkiye için bugüne kadar
olduğu gibi bundan sonra da her türlü katkıyı vermeye ve bu
güzel vatanın bölünmez bütünlüğünü korumak adına
canımızı feda etmeye hazır olacağız. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Çerkezler, Plevne Fatihi
Osman Paşa, Hamidiye Kahramanı Rauf Orbay, Teşkilat-ı
Mahsusa Başkanı Kuşçubaşı Eşref Sencer gibi, yine
bu kadim topraklara Çerkezleri kabul eden Sultan Abdülaziz'in 30 Mayıs
1876 tarihinde askerî darbeyle tahttan indirilmesi ve 4 Haziranda şüpheli
ölümü üzerine, Abdülaziz'i tahttan indiren darbecilere haddini bildiren Çerkez
Hasan ve yine 15 Temmuzun şehit
kahramanlarından, sembol isimlerinden biri Erol Olçok ve oğlu
Abdullah Olçok gibi bu toprakların güvenliği ve bekası için
gerekirse şehit olmayı göze alırlar.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ortak mirasımız olan kültürel
değerler zenginlikleriyle ayrılmaz bir mozaik
oluşturmaktadır. Bugün itibarıyla Balıkesirimizin 81
köyünde 100 bine yakın Çerkez kardeşimizle kültürel faaliyetlerimizi
sürdürmekteyiz. Bu değerleri ülkemizden uluslararası alana
taşıyan Balıkesir'deki Orhanlı Çerkes Kültür
Derneğiyle, kültürel diyaloğun Türkiye ve uluslararası alanda
etkileşimi ve bağların kuvvetlenmesi adına, 2016, 2018 ve
2019 yıllarında, Kafkasya başta olmak üzere dünyanın dört
bir yanından misafir ettiğimiz Kafkas ekipleriyle 20 binin üzerinde
katılım gerçekleştirdik ve festivaller yaptık.
Çerkesyanın
bağımsızlığı için tüm ömrünü savaş
meydanlarında geçiren, bağımsız bir federe devlet olan
Çerkesyanın son lideri, Devlet Başkanı Hacı Giranduk
Berzeg, yüz binlerce Çerkezle vatanı terk etmek zorunda kalmış,
Balıkesirin Bandırma ilçesine yerleşmiş ve 1880
yılında burada vefat etmiştir. Bugün daimî istirahatgâhı
olan Manyas Tepecik köyü mezarlığında yatan Berzegin
mezarlığının Çerkezler için bir değere
dönüştürülmesi adına Balıkesir Büyükşehir Belediyemizle
çalışmalarımızı tamamlamış bulunuyoruz. 11
Haziranda açılışını gerçekleştireceğimiz
anma programımıza bir Çerkez olarak tüm Çerkez kardeşlerimi
buradan Balıkesirime davet ediyor, Büyükşehir Belediye
Başkanımız Sayın Yücel Yılmaza teşekkürlerimi
sunuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
PAKİZE MUTLU
AYDEMİR (Devamla) Teşekkür ederim.
Sözlerime son verirken tüm
şehitlerimizi rahmetle yâd ediyor, sürgünde hayatını
kaybedenleri bir kez daha saygı ve rahmetle anıyor, yeryüzünde
yaşayan tüm insanların barış, huzur, kardeşlik
duyguları içerisinde yaşamalarını temenni ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı ikinci söz, Çorlu tren faciası hakkında söz
isteyen Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceere aittir.
Buyurun Sayın Yüceer.
(CHP sıralarından alkışlar)
2.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin,
Çorlu tren faciasına ilişkin gündem dışı
konuşması
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün, Çorluda, 8 Temmuz
2018 yılında 7si çocuk 25 kişinin hayatını
kaybettiği, 318 kişinin yaralandığı Çorlu tren katliamının
10uncu duruşması görüldü. Ben, buradan, bir kez daha, göz göre göre
ölüme gönderilen 25 canımızı rahmetle, sevgiyle anıyorum;
ruhları şad, mekânları cennet olsun.
Mavi gökyüzü ölüyor mu? Mavi
deniz ölüyor mu? Benim Mavim nasıl öldürüldü? diye soruyor Mavi Nurun
annesi. Yüreğimde büyüttüğüm canım oğlum. diyerek
doğum gününü kutluyor Oğuz Ardanın annesi. Ben
evladımı okula götürdüğüm yollarda adalet aramak zorunda
mıyım? Adaletin bizi bulması gerekiyor. diyor Bihterin annesi.
7 aylık Bereni, 4 yaşındaki Ömeri, 7 yaşındaki Mavi
Nuru, 9 yaşındaki Oğuz Arda Seli, 12 yaşındaki
Gülceyi hayattan koparanlar, 14 yaşındaki Bihterin, 16
yaşındaki Senanın gencecik gülüşlerini çalanlar bugün hâlâ
korunuyorlar değerli milletvekilleri. Katliamda yaralananların ve
yakınlarını kaybedenlerin büyük acısına tam bin dört
yüz on sekiz gündür adaletsizliği de eklediler. Bu insanların
haykırdıkları tek bir şey var Adalet. Adalet nerede?
diye soruyorlar.
Aslında, Çorlu tren
katliamı davası Türkiyede adaletin işleyişi
bakımından tam bir turnusol kâğıdı olmuştur ve
dünkü duruşma bize göstermiştir ki maalesef, Türkiyede adalet
sistemi çökmüştür arkadaşlar. Yargı siyasetin, yürütmenin
ağır vesayeti altında görevini yapmaz, yapamaz hâle
gelmiştir. Dört yıldır kaplumbağa hızında
ilerleyen, daha doğrusu ilerlemeyen, alt birimdeki 4 kişinin tutuksuz
yargılandığı, iddianamesi hâlâ düzenlenmeyen, tek bir
siyasinin sorumluluk üstlenmediği, tek bir Demiryolları üst düzey
yöneticisinin yargılanmadığı davanın dünkü 10uncu
duruşmasında da dört ay sonra erteleme kararı çıktı ve
maalesef, aileler bir kez daha adaletsizliğe mahkûm edildiler. Hizmet
ömrünü tamamlamış, istinat duvarı olmayan, dolgu malzemeleri
standartlara uygun olmayan menfezin ve demir yolları
altyapısının teknik gereklere uygun olarak
yapılmadığı, gerekli sayıda yol ve geçit memurunun
olmadığı, yol bekçiliğinin
kaldırıldığı, yol bakımının,
onarımının, yapım işlerinin ehli olmayanlara
verildiği ve denetlenmediği, yandaşlığın
ehliyetin, liyakatin, tecrübenin önüne geçtiği ve maalesef, memur olma
şartlarını haiz olmayanların müdür olarak
atandığı ve daha altyapısı, sinyalizasyon sistemi
hazır değilken siyasi şov uğruna, seçim uğruna bu
hatların açılması
Bunların, bu ihmallerin göz göre göre
geldiği bilirkişi raporlarıyla, uzman raporlarıyla ortaya
konulmuşken ve hâlen var olan menfezlerin her an yeni faciaya sebep olma
ihtimaline dikkat çekiliyorken bakın, bu kadar her şeyin ayan beyan
ortada olduğu bir davada bile ailelerin adalet mücadelesi ve
arayışı sonuçsuz kaldı. Bitmedi, bu davada, bu faciaya
sorumlu olanları korumak uğruna hukukun katledilmesi yetmezmiş
gibi, kaybettiklerinin acısıyla yürekleri sızlayan ailelerin,
davanın avukatlarının, ihmalleri ortaya çıkaran mühendislerin,
davayı takip eden gazetecilerin, milletvekillerinin adalet
arayışına yargı sopasıyla gözdağı verilmek
isteniyor. Bugün faciada sorumlular değil, Adalet. diyenler
yargılanıyor.
Bakın, Soma'dan
Hendek'e, Hendekten Aladağ'a, Aladağ'dan Çorlu'ya kadar tüm
mağdurların avukatı olan Can Atalay bugün tutuklu. Selam olsun
buradan Can Atalay'a ve hak için mücadele ederken haksız, hukuksuz, suçsuz
bir şekilde esir alınan dostlara, mücadeleci arkadaşlara! (CHP
sıralarından alkışlar) Davayı en başından
beri takip ediyor Can Atalay ve SEGBİS üzerinden de davaya katılmak
istedi ama bu talep bile reddedildi.
Değerli arkadaşlar,
yaşananlar tam bir vicdansızlık, tam bir hukuksuzluk. Neden
böyle yapılıyor, biliyor musunuz? Dava süreci uzatılıp
acılar küllensin isteniyor, unutulsun isteniyor; hesap soran aileler
yargı sopasıyla sindirilmek isteniyor ama biz buna izin
vermeyeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CANDAN YÜCEER (Devamla) Bir
cümle lütfen
BAŞKAN Buyurunuz.
CANDAN YÜCEER (Devamla) Bu
adalet çığlığı hepimizin ve her türlü baskı ve
hukuk garabetine rağmen adaleti aramaktan, hukuku savunmaktan ve gerçek
suçlular cezalandırılıncaya kadar adaleti tesis etme
çabamızdan asla vazgeçmeyeceğiz, Çorlu için adalet, Türkiye için
adalet demeye devam edeceğiz. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu çocukların ömürlerini çalanların,
insanlarımızı hayattan koparanların yaptıkları
yanına kâr kalmayacak, er ya da geç hesap sorulacak.
Bu düzeni, bu adaletsiz
düzeni hep beraber değiştireceğiz diyor, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı üçüncü söz, İzmir Gaziemirde bulunan radyoaktif
atıklarla ilgili söz isteyen İzmir Milletvekili Murat Çepniye
aittir.
Buyurun Sayın Çepni.
(HDP sıralarından alkışlar)
3.- İzmir Milletvekili Murat Çepninin,
İzmir Gaziemirde bulunan radyoaktif atıklara ilişkin gündem
dışı konuşması
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul ve değerli
halkımız, nükleer enerjinin en güvenli enerji diye savunulduğu
günlerde İzmirde yaşanan bir faciayı size anlatmak istiyorum.
İzmirin Çernobili
Gaziemirde, Gaziemirde yıllarca toprak altında saklanmaya
çalışılan bir nükleer atık meselesiyle karşı
karşıyayız. Evet, İzmir Gaziemir Emrez Mahallesinde 70
dönümlük bir arazide, terk edilmiş bir fabrikanın arazisinde
Türkiyede kullanılmayan nükleer atıklar var, bu nükleer atıklar
yıllardır temizlenmiyor. Bu arazide yapılan ölçümlerde normalin
219 katı fazla nükleer radyasyon ölçümü yapılmış durumda.
Evet, bu arazi TAEK tarafından daha öncesinde kontrol edilmiş, 2007
yılında yapılan araştırmada bizzat TAEK
tarafından 100 bin ton radyoaktif atık bulunmuş -Türkiyede
kullanılmayan atıklar bunlar yalnız- fakat fabrika 2010
yılında kapanmış yani burası metruk hâlde bulunuyor.
Kapanmasından yedi yıl sonra, 2017 senesinde sözüm ona alanda
temizleme girişimleri başlatılmış; 2017de ÇED raporu
olmadan, uzman olmayan bir şirkete, bir firmaya Burayı temizle.
denilmiş fakat daha sonra bu firma ödenek eksikliği vesaire sebebiyle
işi yarıda bırakmış, zaten yapamayacağı bir
işi yarıda bırakmış, dolayısıyla burası
ortalıkta kalmış.
Bu nükleer
atığın etrafında yerleşim yeri var, insanlar bugün
katbekat fazla kansere yakalanmış durumdalar ve bu nükleer atık
havaya, suya karışıyor; dolayısıyla, denize kadar
ulaşan bir nükleer atık tehlikesiyle, riskiyle karşı
karşıya insanlar, hem etrafında yaşayan insanlar kanser
olmuşlar hem de aynı zamanda su ve hava da düzenli olarak, sistematik
olarak zehirlenmiş durumda.
Evet, Gaziemirdeki,
Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği sınırlarına göre,
dediğimiz gibi 219 kat
Tabii, doğru ve daha derinlikli bir
araştırma yapıldığında bundan çok daha yüksek
oranlarda radyasyonun çıkma ihtimali elbette var.
Peki, şu soruyu
soruyoruz biz: Türkiye'de nükleer santral olmamasına rağmen, nükleer
santrallerin atığı olarak bilinen bu nükleer atık çubukları
nasıl oldu da Gaziemir'e gelebildi? Evet, bunun cevabı AKP'nin
yürüttüğü politikalarda, AKP'nin Türkiye'yi dünyanın her anlamda
çöplüğü hâline getirme politikalarında aranabiliyor. Burada ilk
aklımıza gelen şey, Aliağa'daki gemi söküm tesislerinden
gelmiş olabileceği fakat henüz çok net olarak bir bilgiye sahip
değiliz. Muhtemelen, AKP bunları satın almıştır
ya da bunların bir biçimde Türkiye'ye getirilmesinden bir rant elde
edilmiştir. Bunun araştırılmasını defalarca
istedik. Bununla ilgili 2019da verdiğimiz bir soru önergesi var.
Bakanlıktan buna verilen yanıt şu: Bu konuda şirkete para
cezaları verdik. Araştırmalarımız sürüyor. Bu konuda
sorumlu kurum TAEK'tir. Fakat TAEK 2020 yılında
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kapatılıyor yani
şu anda bu nükleer atığın kim tarafından temizlenmesi
gerektiği, bunun sorumlusunun kim olduğu belirsiz. Bu konuda biz
defalarca çalışmalar yaptık, açıklamalar yaptık,
Gaziemir Belediyesi bu konuda çalışmalar yaptı, avukatlar bu
konuda -Arif Ali Cangı başta olmak üzere- açıklamalar,
çalışmalar yaptı, yapıyor fakat hâlihazırda bu konuda
hiçbir çalışma yapılmış değil. Fakat
İzmir'in merkezinde bir nükleer çöplük, bir nükleer facia orta yerde
dururken, Çernobil ortalıkta dururken, AKP yeni nükleer santraller yapmaya
girişiyor. Oysa tüm dünyada nükleer santrallerin
atıklarının bertarafı sistemi kurulmuş değil yani
bu mümkün değil; her nükleer santralin kaçınılmaz olarak
atıkları gerçekleşiyor ve bunların bertaraf edilmesi
teknolojisi gelişmiş değil. Buna rağmen, dünya gelişmiş
kapitalist ülkeleri bu atıkları Türkiye gibi ülkelere gönderiyor
tıpkı plastik çöplerde olduğu gibi, aynı biçimde Türkiye
gibi ülkelere bu atıklar gönderiliyor ve insanlar burada zehirleniyor.
Buradan şu
çağrıyı bir kez daha yapıyoruz, iktidara şunu söylüyoruz:
Gaziemir nükleer çöplüğünü temizleyin, bu konuda sorumluluk alın.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
MURAT ÇEPNİ (Devamla)
Halkı zehirlemekten vazgeçin, nükleer atık, nükleer santral
projelerinden vazgeçin, bu konuda acilen, hızlı bir biçimde
sorumluluk alın çağrısını yapıyoruz. Aynı
zamanda İzmir kamuoyuna da bundan sonrasına dair de bu Gaziemirdeki
nükleer atık kalıntılarının temizlenmesi konusunda
elimizden ne geliyorsa bundan sonra çok daha aktif bir biçimde
yapacağımızı söylüyor ve tüm demokrasi güçlerini de ekoloji
örgütlerini de bu konuda sorumluluk almaya davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer
dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Çelebi
III.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin,
Hükûmetin, Finlandiya ve İsveç konusunda izlediği politikanın
doğru olduğuna ve ülkede Kürtçe dâhil her dilde konserler
verilebildiğine ilişkin açıklaması
MEHMET ALİ ÇELEBİ
(İzmir) Teşekkürler Sayın Başkan.
Hükûmetin Finlandiya,
İsveç konusunda izlediği politika doğrudur; bu ülkeler teröre
desteklerinden vazgeçmeden, bu konuda tatmin edici adımlar atılmadan
NATO üyelikleri onaylanmamalıdır.
Değerli milletvekilleri,
bu memlekette Kürtçe dâhil her dilde konserler verilebilir, veriliyor da.
Şarkılar adam öldürmez. Tepkimiz, hain terör örgütü PKK'nın
paçavra bayrağı ve bebek katili Apo posteri önünde konser verenlere
ve damarımıza basarcasına bunlara değer verenleredir.
Teröre net tavrımızı faşizm diye adlandıranlar en
aşağı mahluklardır. Sahnede Öcalan, PKK marşı söylemek sanatsal faaliyet
değildir. Terörle huzur, şehitle cani, sanatçıyla müsveddesi
arasındaki farkı iyi biliyoruz. Bu konuda bir adım geri
atmayız, matematik hesapları uğruna millî cepheyi terk
etmeyeceğiz diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Taşlıçay...
2.- Ankara Milletvekili Nevin
Taşlıçayın, 27 Mayıs Ülkücü Şehitleri Anma Gününe
ilişkin açıklaması
NEVİN TAŞLIÇAY
(Ankara) Teşekkürler Sayın Başkan.
Onlar bu dünyaya niye
geldiler/Konaklı, sofralı, tuğralıydılar/Bir dilim
ekmekle doya geldiler/Burçlar her taraftan çağırıyordu/Onlar
yıldız ile aya geldiler/Dağları Tanrıydı, Süphandı,
Nurdu/Göklerin sesini duyageldiler. 27 Mayıs Ülkücü Şehitleri Anma
Gününün arifesinde şehitlerimizi tarif etmenin acziyetini ve onların
koşar adım yürüdüğü zorlu yolun divanesi olmanın gururunu
yaşıyorum. Onlar Âşıklar ölmez. diyen Yunus Emrenin
gönlüyle milletine âşık oldular. Şairin Ölümden ilerde
varış dediğin mısrasındaki inançla Hak yolda öyle
yürüdüler ki ölümü bile geride bıraktılar. Bu kutlu kervanın yol
başçılarından şehit Bakanımız Gün Sazak Beyi ve
yüce Türk milletinin istiklali ve istikbali için şehadet şerbeti
içen, hak Yalavaç katına uçan Ruhi Kılıçkırandan,
Fırat Yılmaz Çakıroğluna bütün ülkücü şehitlerimizi
rahmetle, minnetle, dualarla anıyorum.
BAŞKAN Sayın
Yılmazkaya...
3.- Gaziantep Milletvekili Bayram
Yılmazkayanın, ülkedeki kötü siyasi yönetimin yirmi yılda
toplumda yarattığı yıkıma ilişkin
açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep)
Son günlerde Gaziantepte yaşanan cinayetler, sokaklardaki silahlı
çatışmalar, intiharlar ve çeteleşmiş grupların sokak
kavgaları kentin huzurunu kaçırdığı gibi hemşehrilerimizi
de haklı olarak tedirgin etmektedir. Alacak verecek mevzuları,
psikolojik ve ekonomik sorunlar, uyuşturucu ve birçok sosyal nedenlerden
ötürü kentimizdeki intiharlar ve ölümler öyle bir noktaya geldi ki olaysız
bir gün geçmiyor. Silahların ve mermilerin havada uçuştuğu gazi
şehirde ne huzur kaldı ne güven. Gaziantep âdeta Teksasa döndü.
İnsanlar çoluğunu çocuğunu, ailesini geçindiremediği için
psikolojik olarak çöküş yaşamakta, peşi sıra yaşanan
intiharlar ve alacak verecek cinayetleri ekonomik olarak bir çıkmazın
içinde olan toplumun ruh hâlinin geldiği noktanın tam bir
yansımasıdır. Ülkedeki kötü siyasi yönetimin yirmi yılda
toplumda yarattığı yıkımın, ahlaki yozlaşmanın,
eğitimde ve yaşamdaki kalitesizliğin, psikolojik ve sosyolojik
tahribatın yarattığı bedeli Antep olarak hep birlikte
ödemekteyiz diyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Yılmaz
4.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül
Yılmazın, Kılıçdaroğlunun yalanlar üzerine
kurguladığı nefret siyasetine ilişkin açıklaması
ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin)
Ce-Ha-Pe Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve
ailesine yönelik sürdürdüğü iftira kampanyasını esefle kınıyorum.
Kılıçdaroğlunun Cumhurbaşkanımız için Kaçacak.
ifadesi kullanması tam bir hezeyandır. Aziz milletimiz 15 Temmuz hain
darbe girişiminde kimin tanklara karşı milletiyle beraber
direndiğini, kimin de tankların yol vermesiyle
kaçtığını görmüştür. FETÖ ağzıyla
konuşan, FETÖnün kampanyasının parçası olan, Türkiye
düşmanlarının propagandasını dillendiren
Kılıçdaroğlu, yalan ve iftiralarla
Cumhurbaşkanlığı makamının itibarını
zedelemeye çalışmaktadır. Cumhurbaşkanımız Bayrağımız
inmesin, ezanımız dinmesin, vatanımız bölünmesin, aziz
milletimiz var olsun, devletimiz payidar olsun. diye ömrünü vermiştir,
aziz milletimiz de Cumhurbaşkanımızı bağrına
basmıştır. Kılıçdaroğlunun yalanlar üzerine
kurguladığı nefret siyasetinin milletimiz nezdinde karşılık
bulmadığını belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
ALPAY ANTMEN (Mersin)
Yalancının büyüğü sensin!
BAŞKAN Sayın
Şahin
5.- Balıkesir Milletvekili Fikret
Şahinin, Balıkesirin tarihî ve kültürel dokusuna ihanet
edildiğine ilişkin açıklaması
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Balıkesirin tarihî ve
kültürel dokusuna ihanet ediliyor. Balıkesirin merkezinde bulunan 1319
tarihinde yapılmış olan Hacı Ali Camisi, 1470
yılında yapılmış olan Hacı Ömer Camisi, 1829
yılında yapılmış olan Saat Kulesi, 1840
yılında yapılmış olan Kuvayi Milliye Müzesi ve 1908
yılında yapılan şadırvanın bulunduğu tarihî
bölgenin ortasına devasa alışveriş merkezi yapılarak
tarihî yapıların betonun içinde kaybolmasına ve Balıkesirin
tarihî silüetinin bozulmasına sebep olunmuştur. Betona ve ranta
kurban edilen Balıkesirin tarihî dokusunu kurtarmak için Çevre,
Şehircilik ve İklim Değişikliği
Bakanlığı ve Kültür ve Turizm Bakanlığını
göreve davet ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Tutdere
6.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman
Tutderenin, usta öğreticilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE
(Adıyaman) Teşekkürler Sayın Başkan.
Hayat
pahalılığı, enflasyon ve zamlar yağmur gibi
yağmaya devam ediyor. Hayat pahalılığı nedeniyle
yaşam halkımız için çekilmez bir hâle geldi. AKPnin kötü
ekonomi yönetimi nedeniyle herkes mağdur. Mağdur olan kesimlerden bir
tanesi de iktidarın bir türlü sesini duymadığı, büyük bir
özveriyle çalışan ancak emeklerinin karşılığını
alamayan ücretli usta öğreticiler. İktidara sesleniyorum: Ücretli
usta öğreticiler mağdur, ücretleri enflasyon
karşısında eridi, bitti. Usta öğreticiler ücretlerinin ve
sosyal haklarının verilmesini istiyorlar, kadro istiyorlar, SGK
primlerinin tam olarak ödenmesini istiyorlar.
İktidara ve Cumhurbaşkanlığına
çağrı yapıyoruz: Büyük bir özveriyle çalışan,
emeklerinin karşılığını alamayan usta
öğreticilerin kadro haklarını bir an evvel verin ve onlara
insanca yaşayacakları bir çalışma ortama sağlayın
diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Öztürk
7.- Kırıkkale Milletvekili Halil
Öztürkün, Kırıkkaledeki kamu hastanelerinde doktor ve asistan
eksikliği yaşandığına ilişkin
açıklaması
HALİL ÖZTÜRK
(Kırıkkale) Sayın Başkan, seçim bölgem
Kırıkkalede 2 adet kamu hastanesi bulunmaktadır. Bu
hastanelerden sadece Kırıkkale halkı değil, çevre illerden
gelen tüm hastalar ve ulaşımını Kırıkkale
üzerinden sağlayan yolcular da yararlanmaktadırlar ancak ne
yazık ki gerek Tıp Fakültesi Hastanesinde gerekse Yüksek İhtisas
Hastanesinde doktor ve asistan eksikliği yaşanmaktadır.
Özellikle son 3 dönemdir Çocuk Sağlığı ve
Hastalıkları Ana Bilim Dalına asistan gelmemesi bu bölümdeki
işleri aksatmaktadır. Her 2 hastanemizde de çocuk cerrahisi, çocuk
nörolojisi, çocuk psikiyatrisi, gastroenteroloji, nükleer tıp, nefroloji,
göğüs cerrahisi ve plastik cerrahi uzmanlarına ihtiyaç
duyulmaktadır. Dile getirdiğimiz eksikliklerden dolayı dar
geliri hastalarımızın Ankaraya gidip gelmek zorunda
kalmasıyla mağduriyetleri artmakta, zaman zaman randevu
sıkıntıları oluşmaktadır. Sağlık
Bakanlığımızdan Kırıkkale'deki her iki
hastanemizin ihtiyaç duyduğu branşlara atama yapmasını
talep ediyor, tüm hemşehrilerimize ve vatandaşlarımıza sağlıklı
günler diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Taşkın
8.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, 27 Mayıs 1960 darbesinin 62nci yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Demokrasi tarihimizin kara
lekelerinden biri olan ve milletimizin vicdanında derin yaralar açan 27
Mayıs 1960 darbesinin 62nci yıl dönümünü yarın esefle yeniden
idrak edeceğiz. Tarihe utanç vesikası olarak geçen 27 Mayıs 1960
ihtilaliyle Anayasa ve Meclis feshedilirken ülkenin Başbakanı ve 2
Bakanı ise idam edildi. Milletin adamı Menderes Yeter, söz
milletin! diyerek aldığı iktidarla Türkçe ezan garabetine son
verdi, bu milleti özünden koparmak için atılan
yabancılaştırma adımlarına bu dönemde engel olunmaya
çalışıldı.
Cumhuriyet tarihinin en
karanlık günlerine tanık olan Yassıada, iki yıl önce
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın
talimatlarıyla Demokrasi ve Özgürlükler Adası hâline getirildi.
Milletimizin gözünde şehadet mertebesine eren Başbakan Adnan
Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye
Bakanı Hasan Polatkan'ı bu vesileyle rahmetle anıyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Kenanoğlu
9.- İstanbul Milletvekili Ali
Kenanoğlunun, konser ve müzik etkinliklerinin valilikler tarafından
keyfî olarak yasaklanmasına veya iptal edilmesine ilişkin
açıklaması
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, son günlerde konser ve müzik
etkinliklerinin valilikler tarafından keyfî olarak
yasaklandığı veya iptal edildiği haberleri sık
sık basına yansımaktadır. Kürt sanatçı Aynur
Doğan'ın 20 Mayısta Kocaeli Derince'de vereceği konser,
Metin-Kemal Kahraman kardeşlerin 17 Mayısta yapılması
planlanan Muş konseri valilikler tarafından uygun
olmadığı gerekçesiyle yasaklanmıştı. Yine
Karadeniz müzikleri söyleyen Apolas Lerminin Denizli konserini Pamukkale
Belediyesi, Bostancı konserini ise organizasyon şirketi iptal
ettiğini duyurmuştur. Kazım Koyuncu'nun kardeşi Niyazi
Koyuncu'nun 25 Mayısta vereceği konsere de Pendik Belediyesi
tarafından kurumlarının değer yargılarını ve
görüşlerini paylaşmadığı gerekçesiyle izin
verilmemiştir. Son olarak Isparta Gül Festivaline davet edilen Melek
Mossonun konseri, Millî Gençlik Vakfı ve Anadolu Gençlik Derneğinin
Ahlaksızlığı özendiriyor. demesi üzerine iptal
edilmiştir. Valilik, belediyeler ve bazı kesimlerin değer
yargıları ve görüşlerine uygun görülmeyerek konser
etkinliklerinin iptal edilmesi alenen ayrımcı ve ötekileştirici
bir uygulamadır. Toplumun bir arada yaşam iradesine karşı
kamu iradelerini bu tutumlarından vazgeçmeye davet ediyoruz.
BAŞKAN Sayın
Gürer
10.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Adalet ve Kalkınma Partisinin uyguladığı yanlış
tarım politikalarına ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Teşekkürler Sayın Başkan.
Şeker üretimi stratejik
öneme sahiptir. Ülkemizde Adalet ve Kalkınma Partisinin
uyguladığı yanlış tarım politikalarıyla
şeker de sorunlu hâle getirildi. Ne yazık ki özelleştirmeyle
fabrikaların satılmasından sonra şekerde karaborsadan sonra
ithalatın da kapısı açılıyor. Bu, ülkedeki şeker
pancarı üretimini önemli ölçüde olumsuz etkileyecektir. Şeker
vatandır, satılamaz. dedik ancak şeker fabrikaları
satıldı ve bunun yansıması önce karaborsa, şimdi de
ithalat oluyor. İthalatla yine birilerine vurgunun kapısı
açılacak çünkü Türkiye'de şeker konusunda bir arz
açığı yoktu; yanlış politikalar, yanlış
uygulamalar, yanlış planlamalarla bu sonuç yaratıldı.
Ülkemizin stratejik bir ürününün daha ne yazık ki Adalet ve Kalkınma
Partisinin eliyle ithalata kapısı aralandı. Bu kabul edilebilir
bir durum değil. Çiftçi sayısı azalıyor, ekim alanları
daralıyor.
BAŞKAN Sayın
Sümer
11.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin,
tarımsal kalkınma sağlanmadan, yerli tarım desteklenmeden
marketlerdeki ürün fiyatlarının düşmeyeceğine ilişkin
açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Saray iktidarı 20nci
yılında Yerli otomobil yapacağız, yerli uçak
üreteceğiz, yerli tank üreteceğiz, yerli doğal gaz bulduk.
2023te Aya gideceğiz. gibi birçok vaatte bulundu, ne yazık ki
hiçbiri gerçekleşmedi. Ancak saray iktidarı memleketi öyle bir
noktaya getirdi ki yerli buğdaya, yerli mercimeğe, yerli arpaya
muhtaç hâle geldik. Çiftçi artık Toprak Mahsulleri Ofisinin kendi ürününü
alamayacağını biliyor çünkü ithalat sevdalısı bir
yönetimle karşı karşıyayız.
Tekrar tekrar söylüyoruz,
tarımsal kalkınma sağlanmadan, yerli tarım desteklenmeden
marketlerdeki etiket fiyatları düşmeyecektir. Sonunda milleti ekmek
almaya muhtaç hâle getirdiler; bu durumun tek sorumlusu da tarımda ithalat
sevdalısı saray iktidarıdır.
BAŞKAN Sayın
Çakır
12.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın,
toplumun değerleriyle uyumlu, vesayete karşı liderlerin hep
aynı tezgâhlara muhatap olduğuna ilişkin açıklaması
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Sayın Başkan, bir milletin tarihinde hatırlamak
istemeyeceği ama hatırlamak zorunda olduğu, karanlık
zihniyetlerin karanlığa gömdüğü, geleceğini ve kaderini
direkt etkilediği acı dolu günler vardır; 27 Mayıs tarihi
böyle bir gündür. İşte bugün, bir başbakan ve 2
bakanını kumpas ve kulislerle idama götüren ve üstelik
yaklaşık yirmi yıl bayram olarak kutlanan, toplumun zihninde
ağır travmaların izleriyle var olan bir gün. Bu bir
yanlışın tarifi belki. Asıl
şaşırtıcı olan, toplumun değerleriyle uyumlu,
vesayete karşı liderlerin dünden bugüne aynı tezgâhlara muhatap
olması. Bakın dünün ve bugünün gazete manşetlerine, bakın
dış güçlerin beklentilerine, bakın milletin vermediği
iktidarı almak için yapılanlara; Menderes, Özal, Erbakan,
Erdoğan, hiçbir değişiklik görmeyeceksiniz. Tek
değişiklik, milletin iradesine sahip çıkmada azmi ve gayreti
sarsılmaz bir anlayışla, gerekirse seve seve canını
verebileceğinin ispata dönüşmüş
olmasıdır.
Genel Kurulu ve milleti
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Gökçel
13.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin,
engellilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
AKP'nin yönetemediği
ülkemizde yıkım her alanda devam ediyor. AKP ve Recep Tayyip
Erdoğan yandaşlarını düşünmekten başka bir
iş yapmıyor. Engellilerimiz de AKP'nin yıkım
politikasından nasibini alıyor. Engelliler ülkemizde çok zor şartlarda
yaşamlarını sürdürüyor. Engelliler 842 lira engelli
maaşıyla geçinmeye çalışıyorlar. Ev kirası bile
ödenemeyen bu maaşla engelliler nasıl geçinecekler? Engellilerimiz
eczaneye her gittiklerinde 150-200 lira muayene ücretiyle karşı
karşıya kalıyorlar. Engellilerin engelli aylığı
insan onuruna yakışır bir seviyede olmalı, en azından
asgari ücret seviyesine çıkarılmalı. Engellilerimizden muayene
ücreti alınması sonlandırılmalıdır diyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Özkan
14.- Mersin Miletvekili Hacı Özkanın,
Türkiyeyi her alanda dünyanın en güçlü ülkelerinden biri yapana kadar
durmadan, dinlenmeden çalışacaklarına ilişkin
açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Savunma sanayimizde 2002
yılında yüzde 80 dışa bağımlıyken
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde savunma sanayimizi bugün yüzde 70in üstünde yerlilik ve
millîlik oranına ulaştırdık. Mavi vatanın
güvenliği için donanmamızı daha güçlü kılacak birçok
projeyi hayata geçirdik.
Türkiye'nin denizlerde
hidrokarbon arayan Fatih, Kanuni ve Yavuz gemilerimizden sonra 7nci nesil
üstün teknolojiye sahip son sondaj gemimiz de Taşucu
Limanımızda göreve hazır hâle getiriliyor.
Türkiye'yi her alanda
dünyanın en güçlü ülkelerinden biri yapana kadar durmadan, dinlenmeden
çalışacağız. Bu vesileyle, vatanımızın
bağımsızlığı, milletimizin emniyeti ve huzuru
için karada, havada, denizde mücadele ederken şehit düşen tüm
kahramanlarımızı rahmetle, gazilerimizi şükranla
anıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Karahocagil
15.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent
Karahocagilin, Türkiyedeki kentsel dönüşüm çalışmalarına
ilişkin açıklaması
MUSTAFA LEVENT
KARAHOCAGİL (Amasya) Teşekkür ederim Başkanım.
12 milyon
vatandaşımızın can ve mal güvenliğini emniyet
altına aldık. Bugüne kadar 3 milyon konutumuzun deprem
dönüşümünü gerçekleştirdik. Şu an, hâlihazırda sahada
toplam yatırım bedeli 120 milyar lira olan 350 bin konutun
dönüşüm çalışmalarını hızlı bir şekilde
yürütüyoruz. Bugüne kadar da başkentimiz Ankara'da 65 bin konutluk kentsel
dönüşüm projesi başlattık. Bu kapsamda,
vatandaşlarımızla uzlaşarak yaklaşık 39 bin
konut, 400 iş yerinin yapımını tamamladık, vatandaşlarımıza
teslim ettik.
Haziran ayında 81
ilimizde TOKİ projelerine ilişkin müjdeyi de Sayın
Cumhurbaşkanımız yapacak. İnşallah, 2035
yılına geldiğimizde Türkiye'de deprem riski olan bölgelerde
kentsel dönüşüme girmemiş tek bir binamız kalmayacak.
BAŞKAN - Sayın
Peköz
16.- Adana Milletvekili Kemal Peközün, Adana
Ayakkabı İmalatı Çalışanları Derneği
Başkanı Mustafa Özaya yapılan saldırıyı
kınadığına ilişkin açıklaması
KEMAL PEKÖZ (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Adana'da sayacılar
olarak adlandırılan ayakkabı imalatında çok kötü
koşullarda çalışan insanlar sendika kuramadıkları için
bir dernek kurdular. Dernek Başkanı Mustafa Özay, insanların,
çalışanların koşullarının biraz daha
iyileştirilmesi için işverenlerle tek tek görüşmeler
yapıyor. Görüşmeler sırasında işverenlerden bir
tanesinin saldırısına uğramıştır. Bunu
şiddetle kınıyorum ve emekleriyle geçinen,
yaşamlarını temin etmekten başka çareleri, amaçları
olmayan insanların yanında olduğumuzu bir kez daha ifade etmek
istiyorum.
BAŞKAN - Sayın
Çelik
17.- Hatay Milletvekili Sabahat Özgürsoyun, Çelik,
İstanbulun fethinin 569uncu yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
SABAHAT ÖZGÜRSOY ÇELİK
(Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Önümüzdeki 29 Mayısta
İstanbul'un Fethinin 569uncu yıl dönümünü gururla yeniden idrak
edeceğiz. Bir çağın kapanıp yeni bir çağın
açıldığı, köklü medeniyetimizin insanlık tarihine
damgasını vurduğu İstanbul'un Fethinin 569uncu yıl
dönümünü kutluyorum. İstanbul'un fethi siyasal, sosyal, kültürel
sonuçlarıyla dünya tarihinin akışını
değiştiren en büyük zaferlerimizden biridir. Fetihle sadece bir
şehir değil, gönüller de fethedilmiştir. Konstantinopolis
İstanbul olmuş, Fatih Sultan Mehmet'in hoşgörü ve adalete
dayanan yönetim anlayışıyla farklı inanç ve kültürlerin bir
arada rahatça yaşadığı bir şehir hâline
gelmiştir. İstanbul'un fethinin 569uncu yıl dönümü vesilesiyle
bu eşsiz güzellikteki dünya şehrini bizlere miras bırakan Fatih
Sultan Mehmet Hanı, aziz şehitlerimizi rahmet, hürmet ve minnetle
yâd ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Erel
18.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, 2022 KPSS
başvuru ücretlerine ilişkin açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray)
Teşekkürler Başkanım.
Memur olmak isteyen
gençlerimizin heyecanla beklediği 2022 KPSS başvuruları
başladı, tabii, KPSS sınav ücretleri de belli oldu. KPSS'ye
girecek adaylar alan bilgisinde oturum başına 85 TL, öğretmenlik
alan bilgisi testinde her alan için 115 TL ödemek zorunda. Adaylar diyor ki:
Galiba ülkenin bozulan ekonomisini sınava girecek gençler
kalkındıracak. Zaten bizim işimiz gücümüz yok, bu parayı
nereden bulacağız? Böyle ücret politikası olmaz olsun. TYT ve
AYT için 230 TL, KPSSnin 4 oturumu için 460 TL, Millî Savunma Üniversitesi
için 130 TL, LGS için 190 TL, ALES için 185 TL isteyen ÖSYMye tepkiler çok
büyük. Memur adayları tepkilerinde sonuna kadar haklı.
Bir an önce bu gençlerimizin
ödeme gücüne göre düzenleme yapılmasını talep ediyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Kılavuz
19.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun,
konut kiralarını fahiş düzeyde artıran
fırsatçılara ağır yaptırımlar uygulanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Konut kiralarının
artışında yaşanan düzensiz ve dengesiz artışlar
başta dar gelirli vatandaşlarımız olmak üzere önemli bir
şikâyet konusu hâline gelmiştir. Konut kiralarını
fahiş düzeylerde artırarak fırsatçılığa kapı
aralayan kan emiciler, insanlarımızın kazancına göz diken
fırsatçılar en ağır yaptırımlarla
karşılaşmalıdır. Bu kapsamda yasal zam
oranının üzerinde fahiş fiyat artışlarında
bulunarak mağduriyete sebep olanlara, internet portalları üzerinden
denetimsiz ve düzensiz olarak artışları tetikleyenlere,
kiracısına istediği kadar zam yapmadığı için
çıkması yönünde baskı uygulayanlara yönelik acil düzenlemeler
yapılmalı, dar ve orta gelirli vatandaşlarımızın
talepleri karşılanmalıdır. Fırsatçılık,
stokçuluk yaparak insanlarımıza zalimlik yapanları şiddetle
kınıyorum.
BAŞKAN Sayın
Sürücü
20.- Şanlıurfa Milletvekili Ayşe
Sürücünün, Şanlıurfanın sağlık sorunlarına
ilişkin açıklaması
AYŞE SÜRÜCÜ (Şanlıurfa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Harran Üniversitesi Tıp
Fakültesinde göğüs cerrahisi, patoloji, çocuk hematoloji, onkoloji,
nefroloji bölümleri hizmet verebilecek doktor bulunmadığından
kapanmıştır. Nüfusu 3 milyonu bulan Urfada üniversite hastanesinin
içinde bulunduğu duruma ilişkin hızla bir adım
atılmalıdır. Ayrıca, Urfa devlet hastanelerinde çok ciddi
branş, cihaz ve hekim eksiklikleri bulunmaktadır. Defalarca Urfadaki
sağlık sorunlarını gündeme getiriyoruz ama bir türlü
çözülmedi. Bununla ilgili bir adım atmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Şimdi
Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
İYİ Parti Grup
Başkanı Sayın İsmail Tatlıoğlu, buyurun.
21.- Bursa Milletvekili İsmail
Tatlıoğlunun, Pençe-Kilit Operasyonunda şehit düşen
Mehmet Merali rahmetle andığına ve yaralılara acil
şifalar dilediğine, İstanbulun fethinin 569uncu yıl
dönümüne, Gün Sazakın şehit edilişinin 42nci yıl dönümüne,
İsveç ve Finlandiyanın NATO üyeliği taleplerine, uygulanan
ekonomi politikalarının ülkeyi fakirleştirdiğine ve
Hükûmetin sığınmacı sorunu konusunda acil eylem planı
hazırlaması gerektiğine ilişkin açıklaması
İSMAİL
TATLIOĞLU (Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlarım.
Öncelikle, bugün Pençe-Kilit
Operasyonu bölgesinde şehit düşen Mehmet Merali rahmetle
anıyoruz, yaralılarımıza da acil şifa diliyoruz. Bu
vesileyle PKKyla mücadeledeki bütün şehitlerimizi Fatihalarla tekrar anıyoruz.
Sayın Başkan,
mayıs ayı fetihler ayı ve İstanbulun fethinin 569uncu
yılı. İstanbul, kurulduğu günden beri dünyanın süsü,
1453ten beri de tam beş yüz altmış dokuz yıldır da
medeniyetimizin incisi. İstanbulun fethinin 569uncu yılında
büyük Sultan Fatihi ve onun askerlerini rahmetle ve minnetle anıyoruz.
Bugün yine bir başka
yıl dönümü var, saygın devlet ve siyaset adamı Gün Sazak Beyin
şehit edilişinin 42nci yıl dönümü. Gün Sazakı rahmet ve
minnetle tekrar anıyoruz.
Değerli Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Türkiyenin gündeminde, NATO çerçevesine
İsveç ve Finlandiyanın alınması meselesi var. Gerçekten bu
konuya bir vurgu yapmak istiyoruz. Dünkü grup toplantımızda
Sayın Genel Başkan Meral Akşenerin dediği gibi, İsveç
ve Finlandiyanın NATO üyesi olabilmesi konusunda PKKnın sadece bu 2
ülkeden değil, tüm Avrupa Birliği ülkelerinden tasfiye edilmesi
sağlanmalıdır ve bu konuda yürütülecek politikaların
yanında olduğumuzu da özellikle belirtmek istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Başkan.
İSMAİL
TATLIOĞLU (Bursa) Bir başka konu, bugün dolar 16,40 seviyesine
gelmiş bulunmakta; özellikle Sayın Erdoğan yönetiminin kur
korumalı mevduatı devreye soktuğu gün üzerinden geçen sadece iki
aylık süreçte bunun maliyeti tam 120 milyar liradır. Bir yıl
için bütün çiftçilerimize verilen desteğin 25 milyar lira olduğunu
düşündüğümüzde, Türkiyede fakirden zengine bir devridaimin çok net
örneği olan bu uygulamanın maliyeti, gerçekten Türkiyeyi
fakirleştiren, orta ve dar gelirlileri savuran bir süreç olarak
karşımızdadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
İSMAİL
TATLIOĞLU (Bursa) Bu anlamda, güvenin bittiği, hiçbir ekonomik
parametreye hâkim olunamayan bir süreç içerisinde; siyaset, ahlaki
sorumluluğu almalı ve gereğini yerine getirmelidir diye düşünüyoruz.
Gerçekten
bugün kamuoyunun gündemindeki bir başka konu; Kocaeli Gebzede bir
tırdan kaçak göçmenlerin dağılımı söz konusu.
Türkiyenin bırakın
uzun vadeli istikrarını orta vadeli istikrarına dahi bir
bombalama hareketi olarak gördüğümüz bu yaklaşık 8 milyona
yakın sığınmacının kutsal kelimelerle
ambalajlanarak topluma giydirilmesi tam anlamıyla bir nifak tohumunun
saçılmasıdır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Tatlıoğlu.
İSMAİL
TATLIOĞLU (Bursa) 350 milyonluk Amerika'nın bile 8 milyonluk
sığınmacıyı hazmedebilme gücünün
olmadığı beyan edilirken Türkiye bu konuda acil eylem
planlarını bizzat saray tarafından ortaya koymalı ve hem
Türkiye'deki sığınmacıların hem de bu aziz 84 milyonun
menfaatlerine uygun politikalar, belirli politikalar bu milletin
yarınlarına yönelik derhâl devreye sokulmalıdır. Biz
İYİ Parti olarak bu politikaların yanında
olacağımızı hatta Millet İttifakı olarak bu
politikaların yanında olacağımızı şimdiden
deklare ediyoruz ve zaman zaman da bunları çok açık ve net bir
şekilde dile getiriyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Muhammed Levent
Bülbül.
Buyurunuz
Sayın Bülbül.
22.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Pençe-Kilit Operasyonunda şehit düşen Piyade Sözleşmeli Er
Mehmet Merale Allahtan rahmet, kederli ailesine ve Türk milletine
başsağlığı dilediğine, Pençe-Kilit Operasyonunun
önemine, Cumhur İttifakının terörle ilgili göstermiş
olduğu kararlı iradeye, 27 Mayıs 1960 askerî müdahalesinin
62nci yıl dönümüne, Ahmet Cevdet Paşayı vefatının
yıl dönümünde rahmetle andığına, Gün Sazakın
şehadetinin 42nci yıl dönümüne ve 27 Mayıs Ülkücü
Şehitleri Anma Gününe ilişkin açıklaması
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde
PKK'lı teröristlerin açmış olduğu ateş sonucu
şehit düşen Piyade Sözleşmeli Er Mehmet Meral'e Allah'tan
rahmet, kederli ailesine ve büyük Türk milletine sabır ve
başsağlığı diliyoruz.
Son günlerde almış
olduğumuz şehit haberleri göz önüne alındığında,
yapılmakta olan Pençe-Kilit Operasyonunun ne derece meşakkatli,
önemli olduğu ve bölgede terörle mücadelede nasıl bir etki
doğurduğu konusunda da bizlere bu haberler, şehit haberleri ve
verilen mücadeleler bir bilgi vermekte, bir kanaat oluşturmaktadır.
Allah, ordumuzun, güvenlik güçlerimizin, devletimizin yâr ve yardımcısı
olsun; ordumuzu, güvenlik güçlerimizi Cenab-ı Allah muhafaza etsin.
Sayın Başkan, terör
örgütlerine karşı kesintisiz olarak mücadelesini sürdüren güvenlik
güçlerimiz, sınırlarımız içinde terörü neredeyse
sıfır seviyesine indirmiş, 2015ten bugüne kadar Irak ve
Suriye'nin kuzeyi dâhil, bölgede 34 binden fazla terörist etkisiz hâle
getirmiştir. Sınırlarımızın hemen ötesinde
yuvalanan terör kampları da kararlı operasyonlarla
etkisizleştirilmeye devam edilmektedir. Bu ahval içerisinde köşeye
sıkışan terör örgütü PKK'nın sözde elebaşlarından
Cemil Bayık adlı terörist geçtiğimiz gün
yaptığı açıklamada, Cumhur İttifakı'nın
politikasının kaybetmesi gerektiğini tehditkâr bir şekilde
ifade ederek boş hülyalara kapılmıştır.
Anlaşılıyor ki Cumhur İttifakı terör örgütlerinin
korkulu rüyası olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Başkan.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) - Anlaşılıyor ki Cumhur İttifakı var oldukça
FETÖ, PKK ve diğer terör örgütleri nefessiz kalmaya devam edecektir.
Devletimiz Cumhur İttifakı'nın göstermiş olduğu
kararlı iradeyle, yıllardır millet varlığına
kasteden alçak teröristleri ve terör belasını Allahın izniyle
yok etmeye muktedirdir. Alçaklar hangi deliğe saklanırsa
saklansın ihanetlerinin bedelini ödeyecek, şehitlerimizin
intikamı alınacaktır.
Sayın Başkan,
yarın aynı zamanda 27 Mayıs 1960 askerî müdahalesinin 62nci
yıl dönümüdür. Bu vesileyle, bu darbe neticesinde darbe yönetiminin ve
darbe sonucu yapılan yargılamaların, düzmece yargılamaların,
haksız ve hukuksuz yargılamaların kurbanı olmuş olan
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya)
eski Başbakanlarımızdan Sayın Adnan
Menderesi, Fatin Rüştü Zorluyu ve Hasan Polatkanı rahmetle
andığımızı dile getiriyor; Başbuğumuz
Alparslan Türkeşin ifadesiyle, en iyi ihtilal yönetiminin en kötü
demokratik yönetimden de kötü olduğunu bir defa daha dile getiriyorum.
Sayın Başkan,
Mecelle, Kısas-ı Enbiya ve Tarih-i Cevdet gibi pek çok değerli
eserler veren, özellikle dünya hukuk tarihinde önemli bir yeri olan ve
Osmanlının medeni kanunu olarak kabul edilen Mecelle Kanununu
hazırlayarak hukuki anlamda modernleşmenin öncülü niteliğinde,
sosyal ve siyasi hayata dair önemli hizmetlerde bulunan devlet ve ilim
adamı, münevver, hukukçu, tarihçi ve yazar Ahmet Cevdet Paşayı
vefatının yıl dönümünde rahmetle anıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Başkan.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Sayın Başkan, son olarak, 27 Mayıs 1980 tarihinde,
rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeşin yol ve dava
arkadaşı, MHP eski Genel Başkan Yardımcısı ve
eski Gümrük ve Tekel Bakanı Gün Sazak Bey DEV-SOL terör örgütü
tarafından eşinin yanında çapraz ateşe alınmak
suretiyle şehit edilmiştir. Cumhuriyet tarihinin en
başarılı Gümrük Bakanlarından olan Gün Sazak Bey devlet
adamı olarak gıpta edilecek duruşuyla karşıt
görüşten dahi birçok kez takdir ve tebrik almış, bunun
yanında, özellikle anarşinin kol gezdiği dönemde silah
kaçakçılarının ve terör örgütlerinin daima hedefinde
olmuştur. Beş buçuk aylık Bakanlık döneminde devletine ve
milletine büyük hizmetlerde bulunan Gün Sazak Bey Bizi öldürebilirler ama
davamızın yürüyüşünü kimse engelleyemez. diyerek
tıpkı binlerce ülküdaşı gibi şehadet mertebesine
erişmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Bülbül, buyurunuz efendim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Bitiriyorum efendim.
27 Mayıs tarihi Gün
Sazak ve Ülkücü Şehitleri Anma Günü olarak da idrak edilmektedir.
Bu vesileyle, şairin
Hey yakınlar uzaklar, bekler pusular, tuzaklar/Tayfuna dönsün Sazaklar,
göz ışığım Günüm gitti/Bu bir nesildir sürekli, gözü
pek çatal yürekli/Zor günlerimde gerekli, tuğ gibi beş binim gitti.
dizeleriyle betimlediği, başta şehadetinin 42nci yıl
dönümünde Gün Sazak Bey olmak üzere her biri ayrı bir kahramanlık
abidesi olan tüm ülkücü şehitlerimizi rahmet, minnet ve duayla
anıyoruz; ruhları şad, mekânları cennet olsun.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Meral Danış
Beştaş.
Buyurunuz Sayın
Danış Beştaş.
23.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, devletin denetim ve gözetimindeki cezaevlerindeki
tutuklu ve hükümlü ölümlerinden birinci derecede iktidarın sorumlu
olduğuna, kamu güvenliği gerekçe gösterilerek konser ve müzik
etkinliklerinin yasaklanmasına, Marmaris Millî Park alanı içinde
yapımı devam eden otel ve devre mülk projesine ve Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğünün e-haciz uygulamasına ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Cezaevleri gündemi hiç
bitmiyor ve iktidar bu konuda hiçbir adım atmıyor; neredeyse her gün,
her Genel Kurul günü maalesef kötü haberler vermeye ve almaya devam ediyoruz.
Dün, cezaevinden bir ölüm daha çıktı, evet, bir cenaze daha
çıktı. Beşiri T Tipi Kapalı Cezaevinde
yaşamını yitiren Sıddık Uğur, memleketi
Şırnak'ta son yolculuğuna uğurlandı ve açıkçası
devletin denetiminde ve gözetiminde, korumakla yükümlü olduğu tutuklu ve
hükümlülerin cezaevlerinde ölmesi devletin, birinci derecede iktidarın
sorumluluğundadır. Bunlar göz göre göre gelen ölümlerdir, bunlar
cinayettir. Defalarca bunu söyledik ama sesimizi duymak istemiyorlar.
Diğer bir cezaevi
haberi; SODAP ile KAYY-DERi ziyaret eden, adalet nöbetinde bulunan tutuklu
yakınları destek çağrısında bulundu çünkü
Kırıklar Cezaevindeki hak ihlallerine dikkati çeken tutuklu
yakınları, tutuklulara daha önce verilen sözlerin
tutulmadığını, baskılara karşı açlık
grevine başladıklarını duyurdular. Biz ne dersek diyelim,
iktidar grubu ve ortağı kafalarını kuma gömüyorlar ve bu
ülkeyi mahvetmeye devam ediyorlar. Muhalif olanlara yaşam hakkı
tanınmıyor yani Sadece son günlerinde ailelerinin yanında olsun.
dediğimiz mahpuslar, maalesef, ölmeye devam ediyor.
Cezaevinde tutuklu
bulunanların yakınlarını selamlıyorum ve sevgili
Sıddık Uğur'un ailesine başsağlığı
diliyorum, acılarını paylaşıyorum ve Yatacak yeriniz
yok. diyorum. Gerçekten buna sebep olanların yatacak yeri yoktur, hiçbir
inançta da bunun yeri yoktur.
Sayın Başkan, müzik
yasakları almış başını gidiyor. İlk olarak
Aynur Doğan'ın Kocaeli Derince Belediyesi tarafından yasaklanan
konseri sonrasında yağmur gibi müzik yasakları geldi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Pendik Belediyesince Niyazi Koyuncu'nun, Muş
Valiliğince Metin-Kemal Kahraman kardeşlerin, ırkçı bir
partinin doğrudan hedef göstermesiyle Denizli ve İstanbul'da da
Apolas Lerminin konserleri iptal edildi. Bu yasaklara dün de ODTÜ
şenliklerine konser yasağı ve Ispartada Melek Mossonun konser
yasağı eklendi ve en son, Kürt sanatçı Mem Araratın Bursa
konseri de kamu güvenliği denilerek yasaklandı. Sürecin işleme
hâli gayet ilginç; şimdi, ilgili yerlerde dernek, parti başvuru
yapıyor ve buna dünden teşne olan valilik ya da organizasyon
Değerler, hassasiyet, vesaire. diyerek bu konserleri yasaklıyor.
Bir çağrı yapıyorum: Aynur Doğanın İstanbulda
yapacağı konsere dönük yoğun bir linç kampanyası devam
ediyor. Daha dün çatal kaşık atarak Ahmet Kayayı linç edip
sürgünde yaşamına kastedenler bugün sosyal medya üzerinden tehditler
savuruyor, açıkça suç işleniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Başkan.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Atılacak her geri adım faşizmin
önündeki bariyeri biraz daha açar, ırkçı saiklerle gece gündüz nifak
tohumları ekenlerin ekmeğine biraz daha yağ sürer ve tüm
bunların dışında en önemlisi, demokrasinin
kırıntılarını arar dururuz. Bu nedenle bu konser
yasaklanmamalı. Ve tüm muhalefetin de tabii bunun
karşısında olması gerekiyor. Yasaklarla mücadele ediyoruz,
ettik. diye övünenler bugün şeffaf bir faşizm uyguluyor, bunun
başka bir adı yoktur. Yürüyüş ve etkinlik yasağı
geliyor ama AKP oralarda miting yapıyor, etkinlik yapıyor; konser
yasağı geliyor ama AKP şölen yapıyor, konser düzenliyor.
Bunun ikiyüzlülük olduğunu sanırım söylememe gerek yok. Ya, daha
birkaç hafta önce Cumhurbaşkanını Aynur Doğan
parçalarıyla karşılamadınız mı?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yani Dar Hejiroke parçasıyla
Erdoğanı karşılayan akıl İstanbuldaki konsere
karşı çıkıyor. Siz yasaklarla mücadele etmiyorsunuz,
yasağın bizatihi kendisisiniz. Kadının kahkaha
atmasına, giydiğimiz elbiseye, tüketeceğimiz yiyecek
içeceğe ve inancımıza, daha birçok şeye dair söz kuran,
uygulamaya gidenler bugün kalkıp hassasiyet, değer diyerek konuyu
sakın çarpıtmasın, buna izin vermeyiz. Yani yüzlerce yerde
verilen konserler nasıl birdenbire kamu güvenliğine dönüştü?
Kürtçe düşmanlığının, Kürtçe kininin adı kamu
güvenliği oldu, sanki toplumun isteğiymiş gibi
dayatılıyor. Müzik özgürdür ve bu sizi aşan bir hakikattir,
elinizi çekin müzikten Müzik yasaklanamaz. demek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Danış Beştaş.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, Muğlanın Marmaris
ilçesindeki Kızılbükte, Marmaris Millî Parkı içinde otel ve
devre mülk projesinin yapımına devam ediliyor, Marmaris Kent Konseyi
sanal medya hesabından dinamitlerin
patlatıldığını duyurdu. Deniz, orman ve ekosistem yok
ediliyor. Açıkçası ÇED iptal kararı için açılan davada,
bilirkişi raporunda Valiliğin kararının, bunun yasaya aykırı
olduğu; projenin kıyıya, denize, bölgedeki endemik türlere ve
ekolojik bütünlüğe zarar verdiği tespit edildi. Hem davalar devam
ediyor hem inşaat devam ediyor ve Kültür ve Turizm
Bakanlığı genelgesinin süresi 15 Mayıstan 17 Hazirana
ertelendi. Tüm kamuoyunu bu doğa katliamlarına karşı ses
olmaya, birlik olmaya, Dur! demeye davet ediyor ve Kültür ve Turizm
Bakanlığından derhâl bir olumlu adım bekliyoruz.
Sayın Başkan, son
söyleyeceğim şu
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Danış Beştaş, buyurunuz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkür ederim Başkan hoşgörünüz
için.
Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğünce uygulanan e-haciz uygulaması milyonların
canını yakmaya devam ediyor ve elimdeki rakamlar çok korkunç; 2021
yılında tapular üzerinde uygulanan e-haciz sayısının 5
milyonu aştığını görüyoruz ve bu durumda konut
sahipliği istatistikleri de ev sahibi olmanın zorluğunu ortaya
koyuyor. Bir yılda 5 milyon 431 bin e-haciz durumun vahametini yeterince
ortaya koyuyor. El birliğiyle ülkeyi batırmaya,
vatandaşları yaşayamaz hâle getirmeye ve boğmaya devam
ediyorlar ama bizler bunu hep birlikte değiştireceğiz.
Teşekkür ediyorum
Başkan.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Özgür Özel.
Buyurunuz Sayın Özel.
24.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Pençe-Kilit
Operasyonunda şehit olan Piyade Sözleşmeli Er Mehmet Merale
Allahtan rahmet, ailesine ve milletimize sabırlar dilediğine, Kültür
ve Turizm Bakanlığınca hazırlanan turist rehberlerine
ilişkin kanun taslağına, iktidarın yasakçı yaşam
biçimini dayatmasına, dış politikada tutarlı olunması
gerektiğine ve 15 Temmuz gecesi CHP Genel Başkanının nerede
olduğuyla ilgili iktidar partisi milletvekillerinin açıklamalarına
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Maalesef bu hafta sözlerimize
hep şehit haberleri ve duyduğumuz üzüntüyle başladık. Yine,
Pençe-Kilit Operasyonu bölgesindeki üs bölgesinde PKKlılarca açılan
taciz ateşi sonucu şehit olan Piyade Sözleşmeli Er Mehmet
Merale Allahtan rahmet, ailesine ve milletimize sabır diliyorum.
Sayın Başkan,
Kültür ve Turizm Bakanlığınca hazırlanan turist
rehberlerine ilişkin bir kanun taslağına yönelik turist
rehberlerinden ve onların örgütlerinden, derneklerinden çokça şikâyet
alıyoruz. Geldiler, dinledik; taslak en az bir yabancı dil bilme
şartını dahi kaldırıyor. Hem mesleğin
niteliği hem turizm hizmetimiz açısından son derece riskli
görüyoruz biz de. Bu durumda rehberlerin daha ucuza çalıştırılması
ve istihdamın ihtiyaçtan fazla artması ve beraberinde hizmet
kalitesinin düşmesi konusundaki endişelerini dile getirdiler.
Yine, aynı şekilde,
tur otobüslerinde rehber bulundurma zorunluluğunun
kaldırılmasını biz de son derece yanlış bir
uygulama olarak değerlendiriyoruz ve bu taslağın kendilerine
iletilen ve şikâyet ettikleri hâliyle değil, turist rehberleri ve
onların örgütleriyle tartışılarak, revize edilerek Meclise
AK PARTİ milletvekillerince sunulmasının en doğru yol
olacağını düşünüyorum.
Başka gündemler var ama
basın toplantısında değindim bu yasaklarla ilgili, o yüzden
burada tekrar etmeyeceğim; biraz önce bahsedilen bütün yasaklardan son
derece rahatsızız da
Bakın,
yasaklama kararı var, Eskişehir'de Anadolu Festi, Anadolu
Üniversitesinin festivalini yasakladılar; onu yasaklamak için her
şeyi yasakladılar on beş gün. Nihayet yasaklama kararına eriştim; karar şunu
söylüyor: Kamu düzeni ve kamu güvenliğinin sağlanması, suç
işlenmesinin önlenmesi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya, böyle
bir şey olabilir mi Sayın Başkan? Bir öğrenci festivalinde
Festival yapılırsa suç işleyecekler. diye festivali yasaklayan
bir kafayla karşı karşıyayız. AKP, kendini çok
başka şekilde belli dönemlerde topluma tanıtmaya
çalıştı ama aslına rücu ettiği o yasakçı
yaşam biçimini dayatan Yediğimizi yiyeceksin, içmediğimizi
içmeyeceksin, bizim gibi davranacaksın, bizim gibi eğleneceksin.
anlayışı Adalet ve Kalkınma Partisinin
anlayışıdır. AK PARTİ düzelmez ama bu
gidişatı, festivalleri yasaklanan 6,5 milyon genç seçmen
sandıkta düzeltecek, bunu hep beraber göreceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın
Başkanım, şimdi, bir yandan -biraz önce Sayın Grup
Başkanımız şereflendirdiler- Finlandiya meselesiyle ilgili
açıklamalarına iştirak ediyoruz, bu meseleyle ilgili
Türkiye'deki iç politikaya malzeme edilen algı operasyonuna itiraz
ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Recep
Tayyip Erdoğan diyor ki: Efendim, bunlar PKKya destek oluyor, hiç gelmesinler;
dinlemeyiz, almayız. Ya, ilk önce bir kere şunu yalanlayın:
Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö çıktı dedi ki:
Recep Tayyip Erdoğanla görüştüm. Bakın, telefonda
görüşmüş, 4 Nisan 2022; bu sene. Bu açıklamayı 15
Mayısta yaptı. Bir ay önce. dedi, ben doğru tarihe
baktım, 4 Nisan 2022, kırk beş gün önce. Başvurunuzu
yapacaksınız
Aksiyon aldı, inisiyatif aldı; benden önce
dedi ki NATOya başvuracaksınız, bunu olumlu olarak değerlendirip
destekliyoruz. Memnuniyetimi ifade ettim. diyor. O gün bu Finlandiya, bu
PKKya veya işte, PYDye, bilmem neye, FETÖye destek veriyor muydu,
vermiyor muydu? O gün bunu söyledin
Hadi yalanla, Demedim. de, adam
basın açıklaması yaptı. Hepimiz biliyoruz ki yalanlayamaz.
Neden?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Dışişleri, bu devletin geleneklerinde var; o görüşmenin
kaydedilmiş olması gerekiyor, o görüşmenin saklanıyor
olması gerekiyor. Hadi çıkın açıklayın, Demedik.
deyin. 4 Nisan 2022de Finlandiyanın önüne kırmızı
halı sereceksin, sonra bugün çıkacaksın Biz o yüzden
yapmayız, bu yüzden yapmayız. Bir de rahmetli Özalı suçluyor:
Müslüman bir daha aynı yerden sokulmaz, NATOya girmelerine izin verdi
şu ülkelerin. Macronun Fransası NATOnun askerî kanadından
çıktı mı? Çıktı. Türkiye onaylamasaydı bütün NATO
ülkeleriyle birlikte, giremeyecek miydi? Giremeyecekti. Sen 2009da Macronun
Fransasını tekrar aldın mı? Aldın. Hani Müslüman 2nci
kez sokulmuyordu? O Macronun Elysee Sarayını açmadığı
yok. O bahsettiğim bütün terör örgütlerinden her hafta birini
ağırlıyor Macron Elysee Sarayında. Biraz tutarlı
olacaksınız, milletin gözünün içine bakıp yalan
atmayacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoksa
elbette ki bu konuda Türkiyenin menfaatlerinin korunması önemli falan ama
bu kadar da sahtecilik olmaz artık yani.
Bir de bu konular
aslında Mecliste tüketilmiş gündemler de
Şimdi de bir
sayın milletvekili ağzına geleni söyledi, gitti. Dün bir
başkası hakaret etti -siz çok güzel uyardınız,
gereğini fazlasıyla yaptınız- ama gitmiş, dünkü
konuşmasını onurla paylaşıyor, güvenle
paylaşıyor. Madem öyle, sen niye dün kendin buradan -söylediğin,
tabir ettiğin şekilde- fare gibi kaçtın, gittin? Sizin kendisini
yüzüne karşı uyarmanızla kaçtı, gitti; akşam sadece
kendi kısmını yayınlıyor.
Bugün de bir sayın
kadın milletvekilimiz, Genel Başkanımız için
Tankların arasından kaçtı, bilmem ne yaptı
Hayati
Yazıcı -burada tutanak altına da aldım, hiçbir şey
demedi, diyemez- geldi, darbeden sonra -20 kişilik tebrik kuyruğu
vardı önümüzde- o gece buradaki tutumumuzdan dolayı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayati
Yazıcı dedi ki, tutanak altına da aldım bunu Hayati Bey
salondayken: Özgürcüğüm, o gece Genel Başkana darbeyi haber vermeni,
Kapalı Meclisi açmalıyız. demeni, Biz Meclise gidiyoruz.
demeni tebrik ediyorum, seni alnından öpüyorum. Genel
Başkanının yanındaydım, onun da sana Meclise sahip
çıkın, ilk fırsatta ben de gideceğim, ilk vasıtayla
döneceğim, Meclise geleceğim. dediğini duydum, kendisini de
tebrik ettim. Bu ifadeler varken Efendim, darbeye karşı kaçanlar
Getirdim de kendisi kaçmış.
Başbakanlık Müsteşar
Yardımcısı Ergin Ergül -tutanak altında- 15 Temmuz darbe
girişimi komisyonunda, tankların evine bırakılan Binali
Yıldırıma doğru yöneldiği vehmiyle -sonradan vehim
olduğu anlaşılıyor- nasıl Binali
Yıldırıma hızla ulaştıklarını,
arabayı aldıklarını, bilinmeyen bir istikamete doğru
gittiklerini, Jandarmanın çakarından korkup Ilgaz Tüneline
saklandıklarını, geceyi orada geçirdiklerini -bir saklanma
varsa- anlattı, tutanak altında yazıyor. Hepsini, öbür taraftan
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın
Özel, buyurunuz efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Cevap
hakkı açısından -tabii kendisi gitti- ben o anda söz alsam
diğer arkadaşlara ayıp olacaktı. İstanbul Valisi Vasip
Şahin, İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan, geldiler,
1 Kasım günü burada ifade verdiler, o gece Cumhurbaşkanı bizzat
kendisi, koruması Muhsin Bey defalarca arıyor: Kuleyi
boşalttınız mı, ineceğiz. Kuleyi boşalttınız
mı, kaç dakikaya alırsın? On beş dakikaya temizlerim
hainlerden. Kuleyi boşalttığımızı bildirdik,
Cumhurbaşkanımız iniş yaptı. Çok da doğru.
Muhsin Beyin bu görevini yapmasıyla
Genel
Başkanımızın korumaları, hepsi İçişleri
Bakanlığından, çekin hepsini sorguya. Tankları çektirdi de
kaçtılar. Herkes geldi de Cumhurbaşkanı, kule zapt
altındayken, tankın içinde bilmem ne varken, tankın önüne mi
indi? Efendim, güvenli bir yere kaçmış. Hepsi Türkiye Cumhuriyeti
devletinin polisleri tarafından korunuyor, milletimiz adına
korunuyor, milletimizin yerine korunuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Binali
Yıldırımı Ilgaz Tüneline saklamak kaçmak değil, kule
boşalmadan havaalanına inememek kahramanlık, korkaklık
değil, Genel Başkanımız oradan gitmiş de tank
gittikten sonra Bakırköy Belediye Başkanının evine
kaçmış, saklanmış. Ne alakası var ya? Hayati
Yazıcı yanındaydı. Darbeye direnin,
arkanızdayız. Hatta şunu da söyledim
Telefon ediyorlar
sahtekârlar: Emir komuta içinde yapılıyor, Atatürkçü subaylar da
var. Ben cevapladım, deyin ki onlara: Kim yaparsa
karşıyız, Atatürkçü subayların darbeye
karıştığına inanmıyorum, yapıyorlarsa
onların da karşısındayız. Ne konuşuyorsunuz?
Öyle konuş konuş kaç, konuş konuş kaç, akşama onu
yayınla. Bunu da yayınla.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kırıkkale Milletvekili
Sayın Ramazan Can.
Buyurunuz Sayın Can.
25.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Canın, Pençe-Kilit Operasyonunda şehit düşen Piyade
Sözleşmeli Er Mehmet Merale Allahtan rahmet dilediğine, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine, İsveç ve Finlandiyanın NATOya üyeliği
konusuna, İstanbulun fethinin 569uncu yıl dönümüne ve 27 Mayıs
1960 darbesinin 62nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) - Evet, Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Maalesef şehidimiz var,
yine bir ocağımıza ateş düştü. Piyade Sözleşmeli
Er Mehmet Meral 26 Mayıs 2022 tarihinde Pençe-Kilit Operasyonunda
şehit düştü. Şehidimize Allahtan rahmet diliyorum, ruhu
şad, mekânı cennet olsun; aziz milletimizin başı sağ
olsun. Şehidimizin kanı yerde kalmıyor, terörün belini
kırmaya devam ediyoruz ve devam edeceğiz.
Evet, Sayın
Başkanım, Özgür Bey 15 Temmuz gecesiyle ilgili, kimin nerede
olduğuyla ilgili açıklamalar yaptı. Evet, biz de şahidiz,
15 Temmuz gecesi Özgür Bey de Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulundaydı, biz de buradaydık, hep beraber mücadele ettik. Alçak
FETÖye memleketimizi teslim etmedik, bir istiklal mücadelesi olarak gördük. 15
Temmuz gecesi, Başbakanımız Binali Yıldırım ve
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın
talimatıyla da aziz milletimiz meydanlara dökülmüştür. 251
şehidimiz, 2.195 de yaralımız var. Bu vesileyle,
şehitlerimize tekrar Allahtan rahmet, gazilerimize de geçmiş olsun
dileklerimi iletiyorum.
Bu konu üzerinde çok
konuşuldu, sadece şunu söyleyeceğim: Aziz milletimizin gözü
önünde cereyan etti; 15 Temmuz gecesi kim neredeydi, ne yaptı, aziz
milletimiz çok iyi biliyor. Aziz milletimizin hislerine tercüman olmaya davet
ediyorum.
Evet, İsveç ve
Finlandiyanın NATOya üyeliği konusuyla ilgili şunu
söyleyebiliriz: Teröre destek veren ülkelere geçit yok. Evet, zamanında
Yunanistan ve Fransa NATOya girmek için müracaat etmişlerdir. O zamanki
Türkiye ile şu anki Türkiye arasında ciddi farklar vardır, eski
Türkiye yok. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin
menfaatine ne geliyorsa o uygulanacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Dışişleri Bakanı İsrailde ya, yapma
ya!
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Can.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Evet, Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; yarın 28, bir gün sonra 29 Mayıs; İstanbulun
fethinin 569uncu yıl dönümünü gururla idrak edeceğiz. Bir
çağın kapanıp yeni bir çağın
açıldığı, köklü medeniyetimizin insanlık tarihine
damgasını vurduğu İstanbulun fethinin 569uncu yıl
dönümünü şimdiden kutluyorum.
İstanbulun fethi
siyasal, sosyal ve kültürel sonuçlarıyla dünya tarihinin
akışını değiştiren en büyük zaferlerimizden
biridir. Fetihle, sadece bir şehir değil gönüller de
fethedilmiştir. Konstantinopolis İstanbul olmuş, Fatih Sultan
Mehmetin hoşgörüsü ve adalete dayanan yönetim anlayışıyla
farklı inanç ve kültürlerin bir arada rahatça yaşadığı
bir şehir hâline gelmiştir.
İstanbulun fethinin
569uncu yıl dönümü vesilesiyle, eşsiz güzellikteki bu dünya
şehrini bizlere miras bırakan Fatih Sultan Mehmet Hanı ve aziz
şehitlerimizi rahmet, hürmet ve minnetle yâd ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
demokrasi tarihimizin kara lekelerinden biri, milletimizin vicdanında
derin yaralar açan 27 Mayıs 1960 darbesinin 62nci yıl dönümünü
yarın esefle maalesef yeniden idrak edeceğiz. Tarihe bir utanç
vesikası olarak geçen 27 Mayıs 1960 ihtilaliyle Anayasa ve Meclis
feshedilirken ülkenin Başbakanı ve 2 Bakanı idam
edilmiştir. Milletin adamı, yiğit insan Menderes Yeter! Söz
milletin! diyerek aldığı iktidarla Türkçe ezan garabetine son
vererek aziz milletimizin gönlünde taht kurmuştur. Cumhuriyet tarihinin en
karanlık günlerine tanık olan Yassıada, iki yıl önce
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
talimatlarıyla Demokrasi ve Özgürlükler Adası hâline gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Bitiriyorum Başkanım.
Milletimizin gözünde
şehadet mertebesine eren Başbakan Adnan Menderes,
Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye
Bakanı Hasan Polatkanı bu vesileyle rahmetle anıyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Tatlıoğlu, buyurunuz efendim.
26.- Bursa Milletvekili İsmail
Tatlıoğlunun, 27 Mayıs 1960ın millî iradenin
gasbının adı olduğuna ilişkin açıklaması
İSMAİL
TATLIOĞLU (Bursa) Sayın Başkan, müsaadenizle bir hususu da
vurgulamak istiyorum. 27 Mayıs 1960 millî iradenin gasbının
adıdır. Bu vesileyle, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan
Polatkan, demokrasi şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz.
Siyaset yapış nedenimiz bir daha bu dönemler yaşanmasın
diye, bugünkü Parlamentonun da bu iradeye sahip olduğunu düşünüyoruz.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Başkanlıkça, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun Adalet Komisyonu üyeliğinden istifasına
ilişkin yazısının 26/5/2022 tarihinde
Başkanlığa ulaştığına ilişkin önerge
yazısı (4/170)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz Tunçun Adalet Komisyonu
üyeliğinden istifasına ilişkin yazısı 26 Mayıs
2022 tarihinde Başkanlığımıza
ulaşmıştır.
Bilgilerinize
sunulmuştur.
İYİ Parti Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, İstanbul
Milletvekili Abdul Ahat Andican ve arkadaşları tarafından,
demokrasimize, kurumlarımıza ve geleneklerimize hasar veren
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin siyasi, ekonomik ve
toplumsal zararlarının Gazi Meclisimizin uhdesinde görüşülmesi
amacıyla 26/5/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26
Mayıs 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
26/5/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
26/5/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
İsmail
Tatlıoğlu
Bursa
Grup
Başkanı
Öneri:
İstanbul Milletvekili
Abdul Ahat Andican ve 20 milletvekili tarafından, demokrasimize,
kurumlarımıza ve geleneklerimize hasar veren
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin siyasi, ekonomik ve
toplumsal zararlarının Gazi Meclisimizin uhdesinde görüşülmesi
amacıyla 26/5/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 26/5/2022 Perşembe günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Abdul Ahat Andican.
Buyurunuz Sayın Andican.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA ABDUL AHAT ANDİCAN (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Leviathan 17nci yüzyılda bir İngiliz
düşünürünün Yönetici mutlak güce sahip olmalıdır. şeklindeki
bir anlayışla gündeme getirdiği bir yönetim biçimidir. Biz de
olağanüstü hâl şartlarında yapılan, 2,5 milyon
civarında damgasız oy pusulasının da
kullanıldığı, sonunda da Sayın Erdoğanın
Atı alan Üsküdarı geçti. şeklinde tescillediği bir
referandumla kendi Leviathanımızı yarattık.
17nci yüzyılda geçerli
olabilecek bir Leviathan yönetimi 21inci yüzyıl dünyasında tam bir
toplumsal yıkıma yol açar. Leviathanda egemenlik mutlaktır,
denetleme kabul etmez, yasaları kendisine göre düzenler. Nitekim, bugün
Türkiyede yüce Meclis denetim hakkını kullanamaz hâle gelmiştir
ve fonksiyonunu yitirmiştir; saraydan gelen yasaları, kelimesini,
virgülünü değiştirmeden kabul eden bir onay makamı hâline
dönüşmüştür. Aksini iddia eden arkadaşlar olabilir ama termik
santrallerle ilgili, baca filtresi takılmasıyla ilgili yaşanan
komediyi hatırlamalarını istiyorum.
Leviathan yargıyı
tanımaz arkadaşlar, bizatihi kendisi yargıdır. Sayın
Erdoğanın Anayasa Mahkemesinin kararlarını kabul
etmiyorum, saygı duymuyorum ve uygulamıyorum. sözlerini hatırlatmak
istiyorum. Adamı manevralarla beraat ettireceklerdi, müdahale ettik.
sözlerini de hatırlayın. Rahip Brunson, Gazeteci Deniz Yücel, Cemal
Kaşıkçı davaları işte bu anlayışı
perçinleyen olaylardır. Bugün geldiğimiz noktada yargı öyle bir
noktaya geldi ki bir dosyada beraat kararı verirken daha sonra, aynı
dosya için, bir delil konulmadan,
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
verebiliyor; artık bu noktaya geldi yargı.
İktidar partisinin
gençlik kollarıyla bir yayın organına baskın yaptık ve
o yayın ve basın organının sahibi, sahibi olduğu medya
grubunu satmak zorunda kaldı. ifadesi var ortada. Başka Mafyadan 10
bin dolar rüşvet alan siyasetçi var. ifadesi var ortada; savcılar
bunun için kulağının üzerine yatıyor ama
Cumhurbaşkanına hakaret ettikleri iddiasıyla 16
yaşında iki liseli çocuğu okullarında gözaltına
alıyor. Geldiğimiz noktaya bakın, örnekler çok, vaktimiz az.
Leviathan bilimsel uzmanlığa dayalı kurumsal yapılardan ve
bürokrasiden hazzetmez arkadaşlar çünkü bu ikisi devletin bütün
tecrübesini, hafızasını taşır. Leviathanın
fikirlerine, uygulamalarına karşı çıkarlar. Bu nedenle
Leviathan onun içini boşaltır, liyakat değil sadakat ölçüsüne
göre yandaşlarıyla doldurur. Müsteşarlıkların
kaldırılması, AKPlilerin atandığı bakan
yardımcılıklarının ihdası, Devlet Planlama
Teşkilatı gibi ve Kanunlar Kararlar Dairesi gibi hayati kurumların
lağvedilmesi, ayrıca Merkez Bankası, TÜİK gibi
bağımsız uzmanlık kuruluşlarının ancak
Sayın Erdoğanın istediği yönde ve çerçevede
çalışır hâle gelmesi ne demek istediğimi açıkça ortaya
koyuyor.
Bakan Nebatinin, Fransada
yatırımcılarla bir konuşması var arkadaşlar,
diyor ki: Bürokrasi ve mevzuat bir engeldir ama bize söyleyin biz bürokrasiyi
alaşağı ederiz. Hangi bürokrasiyi? Türk devletinin
bürokrasisini. Hangi mevzuatı? Türk devletinin mevzuatını. Bunu
söylüyor. Arkamızda Cumhurbaşkanı var. diyor. Bu, bize Türk
devlet bürokrasisinin düşürüldüğü noktayı gösterdiği kadar
tek adam zihniyetinin devlete bakış açısını da
açıkça gösteriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ABDUL AHAT ANDİCAN
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, bir tarım ülkesinde,
Cumhurbaşkanı, kepeğin tarlada yetişen bir ürün
olduğunu zanneden bir şahsı Tarım Bakanı olarak atarsa
ne düşünürsünüz? Tam bir komedi filmi değil mi? Ama öyle değil;
burada gerçekleşti, bu ülkede gerçekleşti ve bu da bize şunu
gösteriyor: Sayın Cumhurbaşkanı, toplumun sorunlarına çözüm
arayacak liyakatli insanlar yerine kendisine sadakatle bağlı
insanları almaktadır. Leviathan yönetiminin siyasal ahlakı,
yolsuzlukları ve haksız kazancı körüklendiğini de
örnekleriyle Sayın Cumhurbaşkanının şahsında
anlatacaktım ama zannediyorum ona vakit kalmayacak. Ama sadece belki
şunu söylememizde şey var: Sayın Kılıçdaroğlunun
gündeme getirdiği ABDdeki vakıflar olayında,
hatırlayacaksınız, Kızılay aracılık etmek
suretiyle şartlı bağışlar yapılmış bu
vakıflara.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ABDUL AHAT ANDİCAN
(Devamla) Burada, TÜRGEV kurulmadan önce Sayın
Cumhurbaşkanının oğlunun hesabına da Arabistandan 100
milyon dolara yakın bir para aktarılmıştı,
bunların bağış olduğu söylendi. Hepsi bir sis
bulutunun arkasında arkadaşlar ama bütün bu olaylar bize bir
şeyi gösteriyor: Vakıflar, artık, maalesef, bir servet
aktarımı aracı hâline dönüşmüştür. Bunu söyleyelim.
İktidarın bugüne
kadar yaptığı yatırımlar vesaire, ihaleler,
şunlar bunlar üzerinde durmamız mümkün olabilir ama yine bu iktidara
destek olan kendi taraftarlarının bir ifadesi, bu iktidarın
serencamını, ne kadar yozlaştığını
göstermesi bakımından önemli: Çalıyorlar ama yapıyorlar.
Başka bir şey söylemeye gerek var mı? Başka bir şey
söylemeye gerek yok. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
Ve Sayın Başkan,
izin verirseniz son bir cümleyi çok önemli bulduğum için ifade etmek
istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ABDUL AHAT ANDİCAN
(Devamla) Bir dakikanızı
BAŞKAN
Tamamlayınız efendim.
ABDUL AHAT ANDİCAN
(Devamla) Leviathan sisteminde bir diğer özellik var; toplumsal
değerleri ve özellikle dinî kullanma Leviathan sisteminin tipik
özelliğidir. Böylece, kişi kültü yaratılır, yüceltilir,
yalanlarına itiraz edilmez. Bu konuda çok sayıda örnek verebilirim
ama vaktimiz yok. Sadece en tipik örneklerden biriyle yetineceğim. 2018
seçimlerinden önce Düzcede bir AKP milletvekili Allahutaalanın bütün
vasıflarını toplamış bir lider Sayın Recep Tayyip
Erdoğan. demişti. Bakın arkadaşlar, dini siyasette
kullanmanın sınırı yok, sınırı yok ama bana
göre daha da önemlisi ne biliyor musunuz? Bu şahsa ve bunun gibilerine ne
Sayın Erdoğanın ne AKP yöneticilerinin çıkıp Ne
diyorsun kardeşim? Allaha şirk koşuyorsun ve dinden
çıkıyorsun. deme ikazını göstermemiş olmaları.
Bu bence çok daha önemli.
Sonuçta, değerli
arkadaşlar, bu Leviathan sistemini değiştirmemiz lazım ve
Meclisin görevi budur, tek adam yönetimini değiştirmektir.
İnşallah, seçimlerden sonra bunu gerçekleştireceğiz.
Saygılar. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
NECİP NASIR (İzmir)
2023te görürsünüz.
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut
Toğrul.
Buyurunuz Sayın
Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de Genel Kurulu, Genel
Kurulun sevgili emekçilerini ve ekranları başında bizleri
izleyen halkımızı saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
iktidar, demokratik yol ve yöntemlerle ülkeyi yönetemeyeceğini görünce
maalesef olağanüstü hâl şartlarında tüm yetkileri tek elde
toplayan bir referandumla bu ülkede demokrasinin olmazsa olmazları olan
tüm güçleri güçlerin uyumu adı altında maalesef tek elde
topladı. Bugün bu ülkede yargı, yürütme ve yasama tek kişinin
kontrolünde, tek kişinin iki dudağı arasında; binlerce kez
şahit olduk. Bu ülkede maalesef Meclis
(Uğultular)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla)
Lütfen oradan müdahale etmeyin. Ayıptır ya!
Bu ülkede, maalesef binlerce
kez bu Mecliste şahit olduk ki bu Meclis bir noter gibi
çalıştırılıyor ve bu Meclis, maalesef halkın
sorunlarına çözüm olmak açısından
çalıştırılmıyor. Bizler, bu Meclis, maalesef
sarayın mutfağında hazırlanan ve tek adam rejimini
perçinlemek üzere ve kendi yandaşlarını doyurmak üzere
hazırlanan torba yasalarla ayakta tutulmaya
çalışılıyor. Yürütme zaten tek adamın bir kalemine
dönüşmüş durumda ve yargı şu anda maalesef tek adamın
isteği doğrultusunda çalışıyor. Onlarca kez şahit
olduk, AKPye muhalefet eden her kim varsa talimatla cezaevinde, daha
yargılanmadan suçlu ilan edilebiliyor, AİHM kararları
tanınmıyor ve Anayasa fiilî olarak askıya alınıyor.
Bugün Türkiyede Anayasa 90 askıdadır ve AKPye muhalefet eden,
eleştiren her kim varsa kendisini mahkemenin önünde, cezaevinde görüyor.
İtiraz edenler Cumhurbaşkanına hakaret adı altında
veya Cumhurbaşkanını eleştirdi. adı altında
kendisini mahkeme önünde görüyor.
Değerli arkadaşlar,
yargı, adalet sistemi çürürse her şey çürür. Ve bugün Türkiyede
liyakatsiz bir atama biçimi var. İtaat asıl öznedir, onun
dışında hiçbir liyakat özelliği aranmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla)
Türkiyede özerk kurum bırakılmadı. Meclis şahit oldu,
Merkez Bankasına nasıl müdahale edildiğine şahit oldu.
Meclis şahit oldu, Maliye Bakanlığının ne hâle getirildiğine
şahit oldu.
Tek adam her şeyi
biliyor ve bu tek adam bir ekonomi modeli üretti. Hiçbir akademi çevresinde
kabul edilmeyen bu model, maalesef ülkeyi felakete götürüyor. Ve bugün, bu
çöküşün sebebi olan, adına Türk tipi başkanlık sistemi
dedikleri, kendilerinin Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
dediği bu sistemle bu ülke artık yürüyemez duruma geldi. Ülke bir
bütün olarak çöküyor, bunu görmek durumundayız. Ama bizler de muhalefet
olarak parlamenter demokratik sistemi nasıl güçlendireceğimizi,
nelerin düzeltilmesi gerektiğini bu topluma daha somut olarak anlatabilmeliyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla)
Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla)
Çünkü parlamenter sistem aksak olduğu zaman da bu ülkenin sorunları
vardı. O açıdan, parlamenter sistemi yerli yerine oturtmak, güçler
ayrılığını tam yerli yerine getirmek için hep birlikte
en kısa sürede bu ucube sistemi değiştirerek bu Meclisi tekrar
halkın sorunlarına ilaç olacak bir duruma getirmek durumundayız
diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Nevşehir Milletvekili Sayın Faruk
Sarıaslan.
Buyurunuz Sayın
Sarıaslan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FARUK
SARIASLAN (Nevşehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri saygıyla selamlıyorum.
İYİ Partinin
vermiş olduğu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine
ilişkin Meclis araştırması konusunda
konuşacağım.
Sayın milletvekilleri,
bütün hukukçular bilir ki Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemi diye bir sistem şimdiye kadar hiçbir anayasal literatürde
görülmemiştir. Türkiyede de hükûmet sistemine
Cumhurbaşkanlığı isminin verilmesi bir kelime oyunundan,
bir aldatmadan başka bir şey değildir. Adına diktatörlük
rejimi tek adam rejimi diyemedikleri için bu ad, üstüne geçirdikleri bir
kılıftan ibarettir. Aslında, bu sistemin adı ucube tek
adam rejimidir. Yasama, yürütme ve yargının tek adamda
toplandığı, Parlamentonun yetkisinin gasbedildiği bir
rejimin adıdır. Bakın, size somut bir örnek vereyim: 11
Mayıs 2011 tarihinde imzalanan, 24 Kasım 2011de de Türkiye Büyük
Millet Meclisinin onayladığı İstanbul Sözleşmesi,
Anayasa'nın 6ncı maddesine aykırı bir şekilde
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle ortadan
kaldırılmıştır. Bakın, bunun nasıl
gasbedildiğine ilişkin Anayasanın 6ncı maddesi açık:
Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir. Türk Milleti,
egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili
organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması,
hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa
bırakılamaz. Şimdi, Anayasanın vermiş olduğu bu
yetkiyle uluslararası bir sözleşmeyi kim onaylar? Türkiye Büyük Milet
Meclisi onaylar. Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayladığı bir
uluslararası sözleşmeyi ancak Türkiye Büyük Millet Meclisinin ortadan
kaldırması gerekirken Sayın Cumhurbaşkanı
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle bunu ortadan
kaldırabilmiştir. Bu, Anayasada açıkça yetki
gasbıdır.
Sayın milletvekilleri,
bu ucube sistemden sonra ülkemizde maske satış fiyatları,
şehirler arası otobüs fiyatları olmak üzere
Yüksek
yargının atanmasından üniversitedeki kadro atamalarına,
yargıda kimin kimler hakkında nasıl karar vereceğine dair
bu ucube sistemi temsil eden Sayın Cumhurbaşkanı karar
verebilmektedir.
Sayın milletvekilleri,
bir sistem neden değiştirilir? Ülkenin refaha kavuşması
için, adaletin gelmesi için, hukukun üstün kılınması için. Bu
sistemin gelmesinden sonra geçmişe şöyle bir göz atalım: 1
doların karşılığı, 2018 yılının
Aralık ayında 5 lira 20 kuruş iken 2022 yılının
Mayıs ayında 16 lira 48 kuruş olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
FARUK SARIASLAN (Devamla)
Teşekkür ederim.
Net asgari ücretin dolar
karşılığı, 2018 yılının Aralık
ayında 320 dolar iken 2022 yılının Mayıs ayında
258 dolara düşmüştür. 1 euronun karşılığı,
2018 yılında 5 lira 90 kuruş iken 2022 yılının
Mayıs ayında 17 lira 56 kuruş olmuştur. Gram altın,
2018 yılının Aralık ayında 212 lira iken 2022
yılının Mayıs ayında 972 lira olmuştur, neredeyse
7 kat artmıştır. Benzinin fiyatı 6 lira 24 kuruştan 22
liraya, mazot 2018 yılının Aralık ayında 5 lira iken
şu an 22 liraya çıkmıştır. Bugün Türkiyede
dış borç stoku 450 milyar doları geçmiştir. Şu an
dolar bazında para toplamak, para bulmak için kapı kapı
dolaşırken yıllık yüzde 8 faiz verdiğiniz hâlde ülkeyi
para bulunmaz hâle getirdiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FARUK SARIASLAN (Devamla)
Çok az kaldı, tamamlıyorum.
BAŞKAN Selamlayın
efendim.
FARUK SARIASLAN (Devamla)
Teşekkür ederim.
Bugün Türkiyede, bu
Hükûmetin yarattığı azınlık dışında
borçlu olmayan neredeyse kimse kalmamıştır. Yapılan bütün
kamuoyu araştırmalarında gençlerin yüzde 70i, halkın yüzde
47si yurt dışında yaşamak istemektedir; buyurun, eseriniz
ortada. İşte, Türkiyeyi Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi denilen ucube sistemle bu hâle getirdiniz. Bir hukukçu olarak
en acısını söyleyeyim: Sayın milletvekilleri, Türkiyede
hukuk kullanılarak resmen diktatörlük geliştirilmekte, uygulanmakta,
hukuk ortadan kaybolmaktadır. Tek bahaneniz var: Vatandaş bize oy verdi.
Şunu unutmayın: Vatandaştan aldığınız oyla
kendinizi meşru kılabilirsiniz ama hukuktan yetkinizi almazsanız
getirdiğiniz sistemin adı diktatörlük olur.
Saygılar sunuyorum. (CHP
ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın
Mahmut Atilla Kaya.
Buyurunuz Sayın Kaya.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Tabii, grup önerisine
girmeden önce Sayın Özelin, özellikle Sayın
Başbakanımız Binali Yıldırıma ve
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğana ilişkin 15
Temmuz gecesine yönelik değerlendirmeleri oldu. Bir defa, ayrı bir
polemiğe girmek istemeden şunu ifade etmek isterim: Ben İzmir
Çiğlideydim o gece, İzmirdeydim ve Çiğliden
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanı orada öldürmek
maksadıyla kalkan o FETÖcülerin nasıl bir yol izlediğini, yine
havada Cumhurbaşkanımızın bu havadaki uçaklarla nasıl
takip edildiğini ve öldürmek için belli FETÖcülerin neler yapmak
istediğini her birimiz biliyoruz. Yine, Sayın
Başbakanımız Binali Yıldırım da
Bu sizin
bahsettiğiniz gibi bir hadise olmadı, o gece olan hadise şudur:
Tanklar Sayın Başbakanımız Binali
Yıldırımın önünü kesmek istemiş ve akabinde kendisine
silahlı mukavemet de gösterilmiş, ateş de
açılmıştır. Binali Yıldırım Alçakları
vurun. talimatı vererek darbeye direnen ilk Başbakandır, bunu
iyi bilmek lazım. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri ve
alkışlar) Ve Sayın Kılıçdaroğluna ilişkin
yapılan genel değerlendirmenin sebebi de şudur: Sayın
Kılıçdaroğlu, bu 15 Temmuzdan önce şunu ifade etmişti,
Bir darbe olursa tankların üzerine ilk ben çıkarım.
demişti ama o gece maalesef hiçbir tankın üzerine
çıkmadığını ve tankların üzerinden ayrılarak
güvenli bir yere gittiğini de hep beraber, tüm milletimiz de görmüş
oldu.
Şimdi, kıymetli
arkadaşlar, tabii, bu noktada grup önerisinde Sayın Andican
şunları ifade etti yani Thomas Hobbesun kutsal canavar devletinden,
Leviathandan aldı
Tabii, bu konuyla ilgisini, alakasını gerçekten
anlayamadık çünkü bu Leviathan, devlet ile birey arasındaki
ilişkileri düzenleyen, devleti zaten bu noktada güçlendiren
yaklaşımlar içeren bir metin. Tabii, bunu ne amaçla söylediğini
Sayın Andican da daha başka değerlendirme yapar ama buradaki
asıl mesele şu: Sistem, özellikle uygulanan sistem durduk yere
değişmedi. Sadece rahmetli Ecevitin bu konuda, başkanlık
sistemine yönelik bir değerlendirmesi olmadı; onun
dışında, yarım yüzyıldır siyaset yapan bütün
liderlerce, tüm siyasilerce Sayın Andicanın siyaset
yaptığı rahmetli Özal tarafından da defaatle dile getirilen
bir sistemdir.
Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminin getirilmesinin sebebi yani uzun uzun
anlatmayacağım ama- iki başlılık, koalisyon dönemleri
fakat en önemlisi, vesayet kurumlarıdır. Millî iradenin seçtiği
temsilciler bu vesayet kurumlarının elindeki, milletimizden
aldığı yetkiyi hiçbir zaman kullanamamışlar; idare
hep, her zaman düzenlenmiş olan bu vesayet odaklarının elinde
olmuştur. Zaten, biliyorsunuz, 2016nın 10 Aralığında
gelen hükûmet sisteminin değişmesi noktasındaki bu öneri 21 Ocak
2017ye kadar yaklaşık kırk gün Türkiye Büyük Millet Meclisinde
tartışılmış ve 18 maddelik düzenleme 16 Nisan 2017de
milletimizin yüzde 52ye yakın oyuyla geçmiştir. Yani biz bu
düzenlemeyi Cumhur İttifakı olarak yaptık ama bu, milletimizin
oylarıyla tasdik olmuş ve milletimizin yapmış olduğu
bir düzenlemedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) Bu düzenlemeye ilişkin bu grup önerisine
baktığımız zaman -burada, bu öneride belirtilmiş-
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi geldikten sonra Türkiye
Cumhuriyeti itibarının erozyona uğradığı
iddiası var. Çok soyut bir iddia ki bunun gerçek
olmadığını özellikle Rusya-Ukrayna krizinde ve dünyadaki
tüm uluslararası krizlerde gördük. Şu an dünyanın neresinde bir
kriz olsa o masanın başında Türkiye Cumhuriyeti devleti ve onun
lideri Recep Tayyip Erdoğan var ve Türkiye Cumhuriyeti devleti, krizlerin
çözümü konusunda artık daha güçlü bir konum ve durumda.
Yine, yargı
bağımsızlığının kalmadığı, yargının
siyasi irade tarafından kontrol edildiği iddiası
yapılıyor. Hâlbuki yeni sistemle birlikte yargı ile millet
arasındaki rabıta sağlandı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) Hâkimler ve Savcılar Kurulunun, bugün, 13 üyesinin
çoğunluğunu -7sini- Türkiye Büyük Millet Meclisi seçmektedir ve HSK,
Hâkimler ve Savcılar Kurulu bir hâkimin, savcının göreve
başladığı andan atanmasına, terfisine, görevinin
sonuna kadar alınan tüm kararları alan Kuruldur ve çok kısa
zaman içinde, burada, işte, bu sistemin de getirdiği bir
uzlaşıyla, biliyorsunuz, Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyelerini
seçtik ve Sayın Andicanın da mensup olduğu -Meclisin en küçük
grubu olmasına rağmen- İYİ Partinin önerdiği 2
kişi de bu Kurula seçildi yani burada da şunu görüyoruz ki sizin
derdiniz yargının bağımsızlığı
değil, yargının size bağımlılığı;
sizin derdiniz bu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yargı size bağlıysa yargı güzel, yargı size
bağlı değilse yargının yaptığı bütün işlemleri
yandaş olmakla değerlendiriyorsunuz.
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Yirmi yıldır size bağlı ya! Neye
bağlayacağız? Yirmi yıldır tepindiniz.
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) - Aslında temel mesele, bakın, temel mesele
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız efendim.
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Muhalefete mi bağlı yargı? Saçma saçma
konuşuyorsun ya! Muhalefete mi bağlı yargı? Yirmi
yıldır yargının üstünde tepiniyorsunuz. Nasıl
konuşuyorsun ya!
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) - Biz, sizin buna niye karşı olduğunuzu çok iyi
biliyoruz çünkü siz, milletimizin oylarıyla geçmiş, milletimizin
güvenine mazhar olmuş bu sistemi milletimize güvenmediğiniz için
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Millet bilmiyor mu sizin ne yaptığınızı?
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) -
milletimizin seçtiklerine hiçbir zaman itimat etmediğiniz
için, milletimizin tercihlerini beğenmediğiniz için ama hiçbir zaman
da sandıktan çıkamadığınız için; işte, bunun
için bugün de gelip bu vesayetleri ortadan kaldıran
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine
saldırıyorsunuz.
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Çıktık, çıktık. Biz yeni geldik ve sizi
indireceğiz; merak etme, göndereceğiz. Yeni geldik biz,
göndereceğiz sizi.
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) - Ama şunu size ifade edeyim: Yine iktidar olamayacağınızı
çok iyi şekilde biliyorsunuz.
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Boş konuşuyorsun! Göndereceğiz, suyunuz
ısındı; göndereceğiz, az kaldı.
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) - Bu sebeple, milletimizin 16 Nisan 2017 referandumuyla
kaldırdığı vesayetleri tekrar getirmek amacıyla uzun
uzun tartışmalar yapıyorsunuz ama şunu ifade edeyim:
Bakın, işte, bir masa etrafından düzenlemeler yapıyor,
6lı bir masa. Biri daha masaya girmek istiyor; alıyorsunuz
almıyorsunuz, o artık aranızdaki meseledir. Ama bakın, bu
değerlendirmeleri yuvarlak masalarda birbirimizle uzlaşarak
değil, milletimizin masasında milletimizle uzlaşarak biz
yaptık ve yapmaya da devam ediyoruz. (AK PARTİ sırlarından
Bravo sesleri, alkışlar
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
Ver, ver, beş dakika daha ver.
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) İftira atmayın, bizim öyle bir talebimiz yok.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) İftira atmayın!
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Siz var mısınız masada, yok musunuz? Masanın
altında mısınız? Masada mısınız?
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin)
Çok merak ediyorsanız getirin seçim sandığını. Çok
merak ediyorsanız sandık getirin.
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın
Özel...
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İzmir
Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın İYİ Parti grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
Sayın Başkanım, aslında bu konuda en güzel
değerlendirmeyi Sayın Ramazan Can yapıyor, diyor ki: Bu
konuları bu şekilde tartışmaya kim açarsa açsın, bizim
o gece burada milletvekilleri olarak yaptığımız
direnişi, kapalı Meclisi açmamızı
değersizleştiriyor. Ben buna katılıyorum. Bu konuda biraz
önce bir dakikalık konuşmalarda bir milletvekilimiz olmayacak
şeyler söyleyip gitti; dün de bir milletvekilimiz yaptı, Başkan
uyardı, onun üstüne konuştuk. Ben Sayın Kaya'nın
tarzıyla bu konunun tartışılmasını da sorunlu
görmüyorum çünkü bu üslup kavga edilecek bir üslup değil, bu
tartışılabilecek bir üslup ama hakaret olduğu zaman, hayvan
isimleri bilmem ne olunca bu Mecliste utanıyoruz hepimiz, tarihe not
düşüyoruz çünkü. Ama diğer taraftan şunu söylemek lazım: 15
Temmuz darbe girişimiyle ilgili kurulan komisyonun raporu
yayınlanmadı ve yayınlanmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - O
raporda dakika dakika benim söylediklerim yazıyor. Ben söylediklerimle
ilgili asla şunu demem, bunu dersem... Zaten bir siyasetçi gerçeklikten
koparsa seçmenden bir destek alması mümkün değil. Ben diyebilir miyim
Cumhurbaşkanı kaçtı, saklandı veya Başbakan
kaçtı, saklandı? Diyorum ki: Bakın, burada Başbakanın
koruma ekibinin kendisini Tuzladaki eve bıraktıktan otuz beş
dakika sonra tanklar oraya gidiyor diye gidip Başbakanı -hatta Binali
Bey'in önce Çıkmayalım evden. deyişi de var o tutanaklarda-
alıp götürdükleri, bir çakar olduğu için Jandarma çakarından
dolayı ara yollara sapıldığı
Bunların hepsi
millet adına devlet tarafından yapılması gereken
işler. Cumhurbaşkanı, kendisi ve Koruma Müdürü Muhsin Bey
-tutanaklarda var dakika dakika- kule boşalmadan indirmiyor
Cumhurbaşkanını; indirmez, doğrusu o.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Özel, lütfen, tamamlayalım efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bunun
üstünden Kaçtınız, korktunuz, bilmem ne
dersek saçmalarız.
Ama bizim Koruma Müdürümüz de aynı İçişleri
Bakanlığı tarafından görevlendiriliyor, hepsi
İçişleri Bakanlığının emrinde ve sonradan
uydurulan Tankların yanından sıvıştı,
kaçtı, bilmem ne
lafları kadar bu işi
değersizleştiren bir şey yok, kendi Genel Başkan
Yardımcınızın yüzüne anlattım satır satır ve
hiçbirine Hayır. demedi. Bir tek şey var: Ee, canım, önceden
demişti, tankın üstüne çıkacaktı, çıkmadı.
Galiba sizden yer kalmadı, ondan çıkamadık.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ Parti Grubunun, İstanbul
Milletvekili Abdul Ahat Andican ve arkadaşları tarafından,
demokrasimize, kurumlarımıza ve geleneklerimize hasar veren
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin siyasi, ekonomik ve
toplumsal zararlarının Gazi Meclisimizin uhdesinde görüşülmesi
amacıyla 26/5/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26
Mayıs 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN İYİ
Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik
Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan
Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından,
Kobane davasındaki hukuk dışı uygulamaların
araştırılması amacıyla 26/5/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26
Mayıs 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
26/5/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
26/5/2022 perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
26 Mayıs 2022 tarihinde
Siirt Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış
Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili
Hakkı Saruhan Oluç tarafından (18798 grup numaralı) Kobane davasındaki hukuk
dışı uygulamaların araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 26/5/2022 Perşembe günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu.
Buyurunuz Sayın Kerestecioğlu.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; niye araştırma önergesi
veriyoruz Kobani davasıyla ilgili? Eğer bu dava milyonlarca
insanı ilgilendiriyor, milyonlarca insanın iradesinin gasbına
neden oluyorsa, yargılananlar ya da avukatlar karşılarında
bağımsız bir mahkeme heyeti bulup mütalaalarını orada
yapamıyorlarsa ve olay hukukla değil tamamen siyasetle ilgiliyse o
zaman burada Mecliste de araştırılması zorunludur çünkü siyaset
çok net olarak elini bu davaya atmıştır ve müdahale etmektedir.
Ne olmuştu kısaca
bakalım: IŞİD, Şengal ve Musuldan sonra Eylül 2014te
Kobaniye saldırarak orada yaşayan Kürtleri de soykırımdan
geçirmek istedi. Birleşmiş Milletler dâhil dünya çapında birçok
kişi ve kurum Kobaniye destek çağrısı yaptı ancak
sadece, partimizin IŞİD işgalini protesto çağrısı
suç isnadı yapıldı. 6-8 Ekimde ölen kişilerin kim
olduğu, nasıl ve kim tarafından öldürüldükleri hiç
araştırılmadı, hiçbir soruşturma yapılmadı biliyor
musunuz? 9 Ekim 2014 ve sonrasında dönemin HDP Eş Genel
Başkanları, MYK üyeleri ve tüm yöneticileri hakkında
değişik tarihlerde suç duyuruları yapıldı.
Milletvekili olan MYK üyelerimiz 1inci soruşturma kapsamında 4
Kasım 2016 siyasi darbesiyle tutuklandı. 2nci soruşturmada yer
alan arkadaşlarımız ise ifadeleri alındıktan sonra
herhangi bir adli kontrol, denetim dahi olmaksızın serbest
bırakıldılar. Demirtaş 2018 seçimlerinde Cumhurbaşkanı
adayı olunca iktidarın dondurucuya koyduğu 6-8 Ekim
olayları tekrar gündeme taşındı ve karalama kampanyası
başlatıldı. Sonrasında, o güne kadar fazla gündeme gelmeyen
2nci soruşturmaya Savcı Ahmet Altunun atanmasıyla sürecin
seyri değişti. Altun, hukuka uygun maddi delil bulamayınca
gizli, açık tanık arayışına girdi. Kasım 2018de
AİHM, Demirtaşın siyasi gerekçelerle tutuklu olduğuna ve
derhâl serbest bırakılmasına karar verdi. Karar
uygulanmadığı için AİHM Büyük Daireye
taşındı. Sırf Bu davadan tutuklu olduğu için
değil de başka bir davadan hükümlü olduğu için cezaevinde.
demek ve Demirtaşı serbest bırakmamak için onu 6-8 Ekimde
yargılandığı davada önce tahliye edip sonra da 2nci dosya
kapsamında yeniden tutukladılar. Üstelik, aynı davadan 2nci
defa tutuklanan Figen Yüksekdağ ve Demirtaş hakkında hiçbir yeni
delil yoktu. Nitekim AİHM Büyük Daire de Aralık 2020de 2nci
tutuklamanın ilk tutuklamanın devamı niteliğinde ve siyasi
olduğunu söyleyerek Demirtaş'ın derhâl serbest
bırakılmasına karar verdi. Bu karardan bir hafta, 6-8 Ekim
olaylarından ise altı yıl üç ay sonra Kobani davası
açıldı -evet, tam altı yıl üç ay sonra- tıpkı
Gezi davasında olduğu gibi, tıpkı Canan
Kaftancıoğlu davasında olduğu gibi.
Dava sürecinde de dosyaya
ilişkin skandallar ortaya saçılmaya devam etti. Bu dönemin Zekeriya
Öz'ü Savcı Ahmet Altun göreve gelince dosyada gizlilik kararı
vermişti ama Ankara TEM Şubenin hazırladığı bir
bilgi notunu da soruşturma dosyasında unutmuştu. Ne vardı o
bilgi notunda biliyor musunuz? Bazı vekillerimizin de adları
sayılarak Bunlara Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri
Yasasına muhalefetten dava açılmış, cinayet, yağma
gibi suçlardan açılmamış; tutukluluk ve daha yüksek
cezaları garantilemek için bu isnatlarla suçlanmaları iyi olur. Bunu
kapatma davasının gerekçesi de yapabilirsin, kapatma
davasını açabilirsin, dokunulmazlıklara da takılma. Evet,
dosyada unutulan Terörle Mücadele Şubenin notunda aynen bunlar söyleniyor
-özetlediğim notta- yani siyasi irade, kolluk vasıtasıyla
açıkça savcıya ne yapması gerektiğini söylüyor, savcı
da aynen bunu yapıyor. İşte, Kobani kumpas davasının
HDPyi siyaseten tasfiye amacıyla açıldığının
delille ispatı budur.
Bitmedi, HSK'nin özel
görevlendirdiği Mahkeme Heyeti Başkanı Bahtiyar Çolak Kasım
2021de görevden alındı. Çolak, şu anda Atadedeler suç örgütüne
üyelikten yargılanıyor ve ev hapsinde.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Çolakın yerine heyet üyesi
Yıldıray Kaya atandı. Kaya 17 Haziran 2021deki duruşmada
6-8 Ekimde tüm parti binalarına saldırılırken HDP'ye zarar
verilmediğini iddia edecek kadar taraflı bir tutum içindeyken gerek o
olaylarda gerekse o olaylar sonrasında onlarca üyemize
saldırılarla çok sayıda HDP'linin hayatını kaybettiğini
bilmiyor muydu? Bal gibi biliyordu ama talimat öyle değildi. Bu sözleri
sarf ettiği saatlerdeyse İzmir il binamızda Deniz Poyraz
öldürülüyordu.
Yaklaşık bin
klasörü bulan dava dosyasında, savunma fiilen engellendi, sanık
savunmaları tamamlanmadan müşteki ve tanıkların
dinlenmesine geçildi ama heyhat, dinlenen müştekiler sanıklardan
şikâyetçi olmadıklarını, tanıklar ise
sanıkları tanımadıklarını söylediler.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU
DEMİR (Devamla) Sonuçta bu dava, siyasetçilerin tutarlı
savunmaları ve hukukçuların çürüttüğü tüm iddialarla bir
yılda çöktü; şimdi de hızlıca bitirilmek isteniyor ve
açıkça kapatma davasına altlık yapılmak isteniyor.
Hayır, böyle değil. diyorsanız o zaman ne yapılmak
istendiğini araştıralım; orada gerçekten bir dava mı
yürüyor yoksa iktidar bu davayı kendisine can simidi mi yapıyor,
ortaya çıksın. Bunun araştırılmasını sadece
HDP ya da yargılanan insanlar için istemiyoruz; bize gönül veren, bu
partiyi siyasi arenada görmek isteyen insanların arzusu ve merakıyla
bunu yapıyoruz. Çünkü HDP siyaset arenasında olmazsa Türkiye'de
demokratik siyaset var olamaz ve hiçbir iktidarın gücü bizi siyaset
arenasından silmeye yetmez.
Saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın İbrahim
Özden Kabaoğlu.
Buyurunuz Sayın
Kabaoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
Divan, değerli milletvekilleri; evet, bu dosya, araştırma
önergesi talebi aslında bir davaya indirgenebilecek bir dosya
değildir; adil yargılanma hakkı, keyfî tutuklamalar, OHALde
yargısız infazlar üçlüsünde esasen dünden bugüne devam eden büyük
davalar dizisinin çok önemli bir halkasıdır. İşte, Kobane
davasının yanı sıra -güncel olarak belirtildi, değindi
Filiz Hanım- Gezi davası, Kaftancıoğluna kadar bütün
bunlar siyasi nitelik taşıyan davalardır diyoruz. Eğer
siyasal nitelik taşımıyorsa o zaman demek ki yapısal, sistematik
bir sorun var demektir, araştırılmaya değer; siyasal ise
eğer o zaman Anayasaya saygı adına bunun
araştırılması gerekir. Ama yalnızca bunlar değil,
FETÖ davaları olarak da bilinen Ergenekon, Balyoz hatta KCK davaları
gibi büyük davalar, toplu ve büyük siyasal davalar, adil yargılanma
hakkının sistematik olarak ihlal edildiği davalardır. Ama
çok daha vahim olan husus, bütün bu yargı reformu paketlerinden sonra,
Yargı Reformu Strateji Belgesi, İnsan Hakları Eylem
Planının gündeme getirildiği bir dönemde bile bu tür
davaların devam ediyor olması ve yeni davaların bu davalar
zincirine ekleniyor olmasıdır. Ve esasen burada savcılar,
asılsız ve uydurma iddianamelerle yıllardır insanların
yaşamlarını karartmakta; hâliyle mahkeme koridorları,
adalet sarayları siyasal sarayların güdümü altında birer
yapıya dönüşmektedir.
Sayın vekiller,
eğer gerçekten yargı reformu sorunu ele alınacaksa yöntem adil
yargılanma hakkından başlanmasıdır. Mahkeme
hakkı, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme hakkı,
silahların eşitliği ilkesi, açık usul ve çabukluk ilkesi,
suçsuzluk karinesi, savunma hakları, yargı kararlarına uyma,
uygulama; bunlar 7 ana ilkedir ve bu davada acaba hangisine saygı
gösterilmiştir? Bu davada ve diğer değindiğimiz davalarda
bu 7 ilkeden kaçı saygı görmüştür? Herhâlde tümü ihlal
edilmiştir. Tümünün ihlal edilmesi, edilmiş olması, ediliyor
olması kesinlikle Anayasamızın bir gereği değildir,
Anayasamızın açıkça ihlalidir. Bunun araştırılması
görevi Meclisin görev ve sorumluluğu altındadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu bakımdan, yürütme
kılıcı eğer devam ediyorsa bunun da Anayasa madde 138
gereği öncesi, esnası ve sonrasında yargı
kararlarının yürütme tarafından nasıl yönlendirildiği,
nasıl etkisiz kılındığı konusunun
araştırılması gerekmektedir.
Şimdi, bu çerçevede,
tabii ki ana sorunlar sadece bizim anayasal çerçevede devam eden sorunlar
değil, Avrupa Mahkemesinin Selahattin Demirtaş ve Kavala kararlarında
siyasal muhalefeti ve insan hakları savunucularını susturmak
için hak sınırlama yetkisini kötüye kullanmak olarak
adlandırdığı 5inci maddeyle bağlantılı
olarak 18inci maddenin ihlal edildiğini ortaya koyan kararları da
önümüzdedir, elimizdedir. Yargı Reformu Strateji Belgesinde bunlara
saygıyı siz orada beyan ediyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (Devamla) Sayın Başkan, tamamlayayım izninizle.
BAŞKAN
Tamamlayınız.
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (Devamla) Bu bakımdan, sayın vekiller, biraz sonra
belki çoğunluk partisinden çıkacak olan vekil Bu bizim görülmekte
olan dava. diyecek. Hayır, bu görülmekte olan davanın
araştırılması ve bununla ilgili sorunların ortaya
çıkarılması, çözüm önerilerinin belirlenmesi bizim yetkimizdir,
yasama organının yetkisidir. Eğer yasama organı bu yetkiyi
kullanmıyorsa o zaman Anayasaya bağlılık
andımızın bir anlamı kalmaz. Böyle bir gerekçeyle bunu
önlemek mümkün değildir. Daha dün, burada, pilot kararlara ilişkin,
yasamanın yükümlülüğü altında olan pilot kararlarının
yerine getirilmesine ilişkin önergemiz reddedildi ve yürütmeye havale
edildi oysa mahkeme kararlarına göre bunun doğrudan muhatabı
biziz, yürütme ise bizim burada koyacağımız kurallara uymakla
yükümlüdür, o kuralları uygulamakla yükümlüdür.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (Devamla) Eğer biz yürütmeden öneri bekliyorsak o zaman
Anayasanın bize tanımış olduğu yasama yetkisini
kendimiz bizzat devretmiş oluruz, yetkimizi kullanmaktan bizzat
kaçınmış oluruz ki buna hakkımız yoktur. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Hocam.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Sayın İbrahim
Yurdunuseven.
Buyurunuz Sayın
Yurdunuseven. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubum
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, Genel Kurulumuzu
ve ekranları başında bizleri seyretmekte olan aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
HDP grup önerisiyle, Kobani olayları olarak da bilinen 6-8 Ekim
olaylarıyla ilgili olarak Meclis araştırması
açılması talep edilmektedir.
6-8 Ekim 2014te DEAŞ teröristlerinin
Ayn el Arap'a, diğer adıyla Kobani'ye saldırması sonucu
PYD-PKK/KCK terör örgütü elebaşları, Ayn el Arap'ı korumak
bahanesiyle uluslararası güçlerden destek talep etmişlerdir. HDP
Merkez Yönetim Kurulunun da bu konuda acil toplanması sonrasında
HDP'li yöneticiler sosyal medya ve bazı basın-yayın
organları üzerinden insanları sokaklara eylem yapmaya davet
etmişler ve tüm bu çağrılar neticesinde başlayan
protestolar sonrasında 6, 7, 8 Ekim Kobani olayları olarak da bilinen
ve şiddetle sonuçlanan olaylar meydana gelmiştir. Birçok il, ilçe ve
yerleşim yerine yayılan bu olaylarda okul binaları, kamu
binaları, evler, iş yerleri ve birçok araç tahrip edilmiş fakat
en önemlisi de Yasin Börü ve arkadaşlarının kurban eti
dağıtırken hunharca katledilmesi ve 38
vatandaşımızın vefat etmesiyle
sonuçlanmıştır.
KEMAL PEKÖZ (Adana)
İkinci bir isim daha söyler misiniz? İkinci bir isim daha söyleyin.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) 33 kişi öldü, 33 kişi.
KEMAL PEKÖZ (Adana)
İkinci bir isim daha söyleyin alnınızı
karışlayayım.
İBRAHİM
YURDUNUSEVEN (Devamla) Bu olaylarda güvenlik kuvvetlerimiz de şehit
olmuş; 326 polis ve askerimiz, 435 vatandaşımız
yaralanmıştır. Bu olay tarihe kara bir leke olarak
geçmiştir.
Tüm bu olaylar
sonrasında adli soruşturma başlamış, olayların
başlamasında ve büyümesinde HDP'li yöneticilerin
çağrılarının da etkili olduğu gerekçesiyle
hazırlanan ek iddianame kabul edilmiş ve yargılama hâlen Ankara
22. Ağır Ceza Mahkemesinde devam etmektedir.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Yedi yıl sonra ama.
İBRAHİM
YURDUNUSEVEN (Devamla) Değerli milletvekilleri, Anayasamızın
ve İç Tüzükümüzün ilgili maddelerine, özellikle Anayasamızın
yargı bağımsızlığını ifade eden 138inci
maddesi üçüncü fıkrasına baktığımız zaman
görüleceği üzere, derdest olan bir dava hakkında yasama Meclisinde
yargı yetkisinin kullanılmasıyla ilgili soru
sorulamayacağı, görüşme yapılamayacağı veya
herhangi bir beyanda bulunulamayacağı açık bir hükümdür.
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Anayasa profesörü size o cevabı verdi.
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Cevabını verdi, cevabını.
İBRAHİM
YURDUNUSEVEN (Devamla) Biraz önce Kaboğlu Hocamı dinledim; kendisi,
burada, bizim yasama Meclisi olarak buna müdahale edebileceğimiz anayasal
bir yetki çerçevesinde bulunduğumuzu söyledi.
Gerçekten çok üzüldüm Hocam.
138inci maddeyi -tekrar tekrar- benden çok iyi biliyorsunuz, profesörsünüz ama
ben de bir hukukçu olarak 138inci maddeyi okudum, tekrar tekrar okudum ama
sizin dediğiniz yetkiyi maalesef kendimde göremedim, ben tekrar sizi okumaya
davet ediyorum.
Meclis
araştırması açılması istenen konuyla ilgili
yargılama da hâlâ devam etmektedir. HDP grup önerisinin gerekçe
kısmındaki hususlar gerçeği yansıtmamakta olup
yargılamanın da siyasi bir yargılama olduğunu kabul etmemiz
de mümkün değildir.
KEMAL PEKÖZ (Adana) Niye
talimat veriyorsunuz o zaman? Keyfî talimat veriyorsunuz.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Çekin elinizi mahkemeden.
İBRAHİM
YURDUNUSEVEN (Devamla) Bu konuda maddi gerçeği ortaya çıkaracak
olan, Meclis araştırması açılması değil devam
etmekte olan yargılamanın sonuçlanmasıdır. Bunun görev
alanı da Anayasa ve İç Tüzük'ümüzde belirtildiği gibi
bağımsız yargının işidir ve bu konuda
yargılama da hâlâ devam etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Hangi yargı? Yargı mı var?
İBRAHİM
YURDUNUSEVEN (Devamla) Yargılama devam ederken bir Meclis
araştırması açılması Anayasa'nın 138inci
maddesine açık ve net olarak aykırıdır. O nedenle,
önergenin aleyhinde olduğumu ve grubumuzun da hayır oyu
kullanacağını açıkça beyan ediyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, Sayın Kaboğlu
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
BAŞKAN Kaboğlu
Hocama, izninizle
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Tamam.
BAŞKAN Hocam, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden
Kaboğlunun, Afyonkarahisar Milletvekili İbrahim Yurdunusevenin HDP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli vekiller, evet,
138inci madde devam eden yargı sürecine müdahale konusunu
düzenlemektedir. Bu madde Meclis araştırması önergelerinin
önünde bir engel değildir. Çünkü bu, yargılama sürecine müdahale
değildir. Yargılama sürecinde ortaya çıkan sorunlar,
sayılan sorunlar; bunlar sistematik sorunlar mıdır,
yargının kendisinden mi kaynaklanıyor, yapısal mıdır
yoksa başka saikler mi var, gerçekten yürütme mi müdahale ediyor;
bunları saptamak amacıyla burada ve gerekirse eğer yasal
düzenleme yapılması amacına yönelik bir araştırma
önergesidir yoksa yargının karar sürecini etkileyici veyahut da
düzeltici bir durum değildir.
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Bilmeyenler öğrensin Hocam.
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (Devamla) - Eğer biz devam eden yargılamaya ilişkin
bir araştırma önergesi veremeyeceksek o zaman 138e dair, 138in
uygulanmasına, 138in ihlal edilmesine; öncesi, esnası ve
sonrasında ortaya çıkan sistematik ihlallere karşı yasama
organı olarak herhangi bir yetkimizi kullanamayız;
kullanamadığımız zaman da Anayasanın ilgili
maddesini, 7nci maddesini, 11inci maddesini ve en önemlisi de bizim ant
içtiğimiz, Anayasaya bağlılık andı içtiğimiz
81inci maddesini ihlal etmiş oluruz. O nedenle, burada -tekrar ediyorum-
böyle bir araştırma önergesi ve komisyonun kurulması yargı
yetkisinin kullanılmasına engel değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (Devamla) - Yargı yetkisini kullanacak ama yapacağı
araştırmalarda belki yargıya ışık tutucu yeni
bulgular onun yetki alanını aşan
İBRAHİM
YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) Beyanda dahi bulunamazsınız. diyor
Hocam, nasıl olacak? Beyanda dahi bulunamazsınız. Beyan dahi
yok Hocam, beyan dahi yok.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Böyle bir şey olur mu ya? Hocam Yargıya
ışık tutacak. demek daha vahim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Hocam.
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (Devamla) Beyan konusunu bir tamamlayayım, beyan konusunu.
BAŞKAN - Hocam, bu,
sataşmayla ilgili olduğu için
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) - Yargıya ışık tutacak. demeniz
daha vahim. O, tavsiye ve telkine girer Hocam.
İBRAHİM
YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) Tabii yani yönlendirme var ışık
tutmak dediğinizde.
BAŞKAN - Buyurun Hocam.
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (Devamla) Teşekkür ederim.
Biz beyanda
bulunmayacağız, Yargı şöyle karar verecek, böyle karar
verecek. demeyeceğiz. Biz bu konunun, bu tür konuların Kobaneden
Gezi olaylarına kadar devam eden yargı süreçlerinde- ve gerçekten bir
çocuk oyununda olmayacak olan kuralların yargı kararı
adını verdiğimiz kararlarda, Gezi örneğinde olduğu
gibi
Neden var? Beraat ediyor, beraat ediyor aynı dosyadan, sonradan
Hayır, değiştiriyorum bu kararı. diyor, bir başka
suç giriyor. Aradan iki yıl geçiyor, Hayır, ben bu kez iki yıl
önce beraat ettirdiğim suç nedeniyle tutukluyorum. diyor. Şimdi, bu
hepimizi üzüyor yani eğer dosyadan kaynaklanıyorsa o zaman bu dosya
doğru kurgulanmış değil, hayır başka bir
şeyden kaynaklanıyorsa bunu araştırmak Türkiye Büyük Millet
Meclisinin yetkisindedir, Türkiye Büyük Millet Meclisinden başka bir organ
bu yetkiyi kullanamaz.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Başkanım, sadece tutanaklara geçsin diye söylüyorum: Hocamıza
laf atıp Olur mu Hocam? diyen arkadaşların oylarıyla bu
Meclis Rabia Naz Komisyonu kurdu, Rabia Naz davası görülürken.
Teşekkür ederim.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Ben o Komisyonun üyesiydim.
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Aynı nedenle ben de
açıklama yapmak istiyorum.
Koşarak gelince oluyor
sanırım, ben de koşarak geliyorum.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Sayın Başkan, bu iş koptu gidiyor ama.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Oldu ama, demin öyle oldu.
BAŞKAN Buyurun.
2.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, Afyonkarahisar Milletvekili İbrahim Yurdunusevenin HDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Şimdi, sanıyorum
önergemiz tam anlaşılmadı çünkü biz diyoruz ki özellikle siyasi
bir yargılama yapıldığına dair ciddi emareler
bulunmaktadır ve çok ciddi bir bilgi notundan bahsediyorum Terörle
Mücadele Şube Müdürlüğünün. Bakın, okuyamadığım
kısımlarında diyor ki: Pervin Buldanla ilgili 24 Haziran 2018
seçimlerinden önce onu şüpheli kılacak herhangi bir işlem tesis
edilmediği, 2018 seçimlerinden sonra şüpheli sıfatının
dosya kapsamında belirlendiğinden yasama dokunulmazlığının
kaldırılması için TBMMye müracaat edilmesi gerektiği
hukuken değerlendirilmektedir. Kim diyor bunu? Dokunulmazlıklara
takılmayın. diyen kim? Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ya!
Yani bu davada siyasi niyetler ve aslında siyaset eliyle kolluğun görevlendirilmesi
yoksa hangi davada var? Gerçekten sormak isteriz.
Savunmalar bir günle
kısıtlanmaya çalışılıyor şu gün,
arkadaşlarımızın sözleri kesiliyor, deniyor ki: Bir gün
yapacaksınız. Bakın, ben otuz beş yıllık
avukatım; hayatımda sıkıyönetim, DGM, özel yetkili
ağır ceza; hiçbirinde savunmanın Sen bir gün yapacaksın.
diye kısıtlandığını görmedim, 12 Eylül
darbesinden sonra dahi görmedim. Siyasi bir yargılama
yapılıyor, bunun tespit edilmesini istiyoruz. diyoruz biz burada.
Niye burayı ilgilendiriyor? Çünkü az önceki konuşmamın sonunda
da söylediğim gibi, bu Meclise biz milyonlarca insanın iradesiyle
geldik, cezaevlerindeki arkadaşlarımız milyonlarca insanın
iradesiyle seçildi, işte bu nedenle aynı zamanda bu Meclisi
ilgilendirir.
Saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, müsaadenizle yerimden bir
söz istiyorum.
BAŞKAN Efendim, siz de
kürsüye mi geleceksiniz?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yok, ben buradan konuşacağım, ben
koşamıyorum.
BAŞKAN Peki, buyurun
Sayın Beştaş.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Afyonkarahisar Milletvekili İbrahim
Yurdunusevenin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Sayın Başkan, Kobani kumpas davası, Halkların
Demokratik Partisine yönelen antidemokratik, hukuk dışı büyük
bir komplodur; bunu öncelikle söyleyeyim.
Bu davada
Sayın hatibin
söylediğini yine dikkatle -her zaman- dinledim, İnsan Hakları
Komisyonu Başkanı ve çok talihsiz bir cümle kurdu, aynen şöyle: En önemlisi Yasin Börü
ve arkadaşlarının katledilmesidir. dedi. Oradaki diğer
canlar demek ki umurunuzda değilmiş, bunu da görmüş olduk. Zaten
diğerlerinin faillerini de aramadılar.
İBRAHİM
YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) 38 vatandaşı da söyledim; söyledim
onları da.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan -tırnak
içinde- bize hukuk dersi vermeye çalışanlara soruyorum: Sizin
atadığınız mahkeme başkanı Atadedeler çetesinin
üyesi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurunuz.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bir çete üyesini mahkeme
başkanı yapacaksınız; hukuk işliyor. Bir davayı
yedi yıl sonra talimatla açtıracaksınız; hukuk
işliyor. Ahmet Altun isimli savcıyı özel görevli olarak burada
tutacaksınız, İzmirden getirteceksiniz ve altı yıl
sonra dava açtıracaksınız; hukuk işliyor. AİHM
kararı gereği Demirtaş tahliye olmasın diye yeni bir dava
açıp alelacele Figen Yüksekdağla birlikte
tutuklayacaksınız; hukuk işliyor. Tutuklama kararından
sonra tanıkların ifadesini alacaksınız; hukuk işliyor.
Mahkeme heyeti tamamen sizin talimatlarınızla
çalışıyor; hukuk işliyor. Biz buraya önerge
getireceğiz, diyeceğiz ki: Bu dava siyasidir, bir komplodur. Siz
bize yargı bağımsızlığını
hatırlatacaksınız, öyle mi? Hadi gidin oradan be! Hukuk sizin
umurunuzda değil. Siz düne kadar, yargı sizin elinizde değilken
diyordunuz ki: Yargı müesses nizamın emrinde. Efendim 367 kararıymış,
yok Şiirden ceza aldık. diye ha bire hikâye anlatıyordunuz, ha
bire hikâye anlatıyorlardı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bitiriyorum Başkan.
BAŞKAN
Buyurunuz.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Şimdi yargının ipleri kendi
ellerinde; Kobani kumpas davasını aynen Gezi davası gibi bir
toplumsal kesimi, Kürt muhalefetini sindirmek için talimatla
çalıştırıyorlar, bize Yargı tarafsız ve
bağımsız. diyorlar. Yargı tarafsızlığı
ve bağımsızlığını savunuyoruz ama o
yargının içinden bir çete çıkmış. Mahkeme
Başkanı ve -biz söylediğimizde yalan attılar- o mahkeme
heyetinin görevden alınması lazım, bu yargılamanın
derhâl durdurulması lazım ve arkadaşlarımızın
serbest bırakılması lazım. AİHM kararının
gereği budur. İşlerine gelince AİHM, işlerine gelince
hikâye; bunu kabul etmiyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan
Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından,
Kobane davasındaki hukuk dışı uygulamaların
araştırılması amacıyla 26/5/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26
Mayıs 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan, FETÖ
borsası iddialarının araştırılması
amacıyla verilmiş olan (10/6116) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
26 Mayıs 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
26/5/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
26/5/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan, FETÖ
borsası iddialarının araştırılması
amacıyla verilmiş olan (10/6116) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin görüşmelerinin Genel Kurulun 26/5/2022 Perşembe günkü
(bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Mersin Milletvekili Sayın Ali Mahir Başarır.
Buyurunuz Sayın
Başarır. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ
MAHİR BAŞARIR (Mersin) Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Aslında, yine yargı
kararlarını, yine yargıyı, bürokrasiyi, devlet yönetimini
konuşmak durumundayız. Biz de isteriz ki yargı
kararlarını, yargıçları, bürokratları, devleti yöneten
insanları konuşmayalım. Bakın, Diyarbakırdaki bir
olayı anlatmak isterim, 2016da başlayan bir soruşturma. Bir
kuyumculuk şirketi
Bu şirketten düzenli olarak para
alışverişinde bulunan hâkim ve savcılar var, valiler var,
kaymakamlar var, eski İçişleri Bakanı -şu an
Vakıfbankın Yönetim Kurulu üyesi- var. MASAK bir inceleme
yapıyor. Mali şube inceleme yapıyor, MASAK inceleme
yapıyor, savcılık koordineli bir şekilde olayı
inceliyor. Bakın, Zülküf Ortaça gönderilen paralar tek tek
belirlenmiş; burada hâkimlerin -şu anda görevdeki hâkimlerin-
isimleri var, valilerin isimleri var, kaymakamların isimleri var; bu
kuyumculuktan bunlara gönderilen paralar var -MASAK raporunu verebilirim- 900
bin, 1 milyon, 2 milyon, 3 milyon lira gibi rakamlar. Hâkimler ve Savcılar
Kurulu bir araştırma yapıyor, soruşturma yapıyor; 2
kez tespit ediyor bunları. Herkes ne bekliyor? Ortak bir yargılama
bekliyor; bu insanların, hâkimlerin, savcıların,
kaymakamların, valilerin yargılanmasını.
İlginç bir durum daha
var: Nasıl oluyorsa, ne hikmetse, bölgedeki hâkim ve savcıların
sayısı çok fazla -sadece Diyarbakır değil, bölge illerde de
var- sadece ceza hâkimleri var, ticaret hâkimleri, iş hâkimleri yok.
Soruşturmanın sonucuna baktığımız zaman ne
çıkıyor ortaya? Kuyumcu hakkında
dolandırıcılıktan iddianame düzenleniyor. Peki, bu hâkim ve
savcılar, valiler ne yapıyor? Birisi başsavcı oluyor,
şu anda görevde, ilini söylemek istemiyorum; birisi ağır ceza
başkanı oluyor. Valiler terfi ediyor, kaymakamlar daha büyük ilçelere
gidiyor. Şimdi, bu devleti, bu kirliliği, bu yapıyı
eleştirdiğimiz zaman biz niye suçlu oluyoruz? Yargının,
Meclisin görevi bu kirliliği araştırmak değil mi
arkadaşlar? (CHP sıralarından alkışlar) Ama
araştıramıyoruz, araştırmıyorsunuz, izin
vermiyorsunuz. Yargı görevini yapmaz, Meclis araştırma
komisyonları kurulmaz, pisliği sürekli halının altına
atıyorsunuz.
Şimdi, ülke öyle bir
hâle geldi ki gerçekten utanç duyuyorum. Bakın, bir vakıf 60 milyon
dolar toplar, bunu ABD'ye yollar; nereden toplar, niye toplar
sorgulamazsınız; ABD'ye niye yollar, onu sorgulamazsınız.
Savunma Çok küçük para, buna mı tenezzül edeceğiz? Ya, 60 milyon
dolar küçük para mı, bu kuyumculuk olayındaki paralar küçük para
mı? Bunlar çok büyük para bize göre. Ha, Türkiye'nin ufkunu hukuk, adalet
anlamında açmadınız ama dünyadaki kara paracıların
ufkunu genişlettiniz. Diyorlar: Ya, Türkiye'de 60 milyon dolar küçükse
biz ne iş yapıyormuş. Böyle bir şey olabilir mi
arkadaşlar? Gerçekten açıkça Türkiye kara para, kirli para cenneti
olmuş, buna bürokratların, yargıçların bazıları
bulaşmış ve biz, yargı bunları
soruşturamıyoruz, bunları gündeme getirdiğimiz zaman biz
suçlanıyoruz; olmaz, olmaz.
Bence -her şeyi bir
kenara bırakıyorum- eski İçişleri Bakanı diyelim ki
-herhâlde savunmasında ya da basına buna benzer şeyler
açıklamış- Ben kuyumcuya para verdim yatırım için.
demiş, var çünkü. Bakın, Abdülkadir Aksu'nun T.C. kimlik
numarası falan doğru. Bu adamın görevi ne şu anda? Bir kamu
bankası Vakıfbankın Yönetim Kurulu Üyesi. Eğer bu adam Vakıfbanka
güvenip para yatırmıyorsa bir kuyumcuya para yatırıyorsa Allah
belamızı vermiş zaten bizim. (CHP sıralarından
alkışlar) Düşünebiliyor musunuz, bu ülkenin eski
İçişleri Bakanı, bu ülkenin Vakıfbankının Yönetim
Kurulu Üyesi, dolandırıcılıktan yargılanan bir
kuyumcuyla para alışverişi yapıyor ve tek bir iddianame yok.
Dolandırıcılık olduğu da şüpheli,
dolandırıcılık falan değil; bir kurban vermeniz
gerekiyordu, o kurbanı da verdiniz. Dolandırıcılık
dediniz, suçlular müşteki oldu; her zamanki hâliniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Vay,
vay!
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Ben beklerdim ki herkes yargılansın, ben
beklerdim ki Bakan da yargılansın ama hayır, hayır,
hayır!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne
beklerdin?
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Ses kesildi, evet.
Ben beklerdim ki Bakan da
yargılansın ama bu hâkimlerle ilişkiler, para transferleri, HTS
kayıtları, mesajlar, telefon dökümleri çıktığı
zaman bir FETÖ borsası olduğunu göreceksiniz. Bu kuyumculuk maalesef
ki yargıyı şekillendirmiş, yargıyı
etkilemiş, insanları suçlamış, aklamış, bir yere
getirmiş. Bakanları, valileri kullanarak ihaleler almış ama
o dolandırıcı, o hâkimler, İçişleri Bakanı falan
masum; yazık! Geldiğimiz noktada durumumuz şu: Pablo Escobar'a
rahmet aratıyorsunuz. NETFLIX eğer ki Türkiyede bunun 5inci
versiyonunu çekerse sizi çekecek. Bakın, aktörler belli; bakın,
senaryo belli. Siz Escobarı geçtiniz, geçtiniz, geçtiniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ORHAN SÜMER (Adana) Kime
rahmet okutacaksınız dedin Mahir? Bir daha söyle hele.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Escobar.
BAŞKAN İYİ
Parti Grubu adına Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.
Buyurunuz Sayın Erel.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, yüce Türk milleti; CHPnin vermiş olduğu grup
önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Nedir bu FETÖ borsası?
Önce bunu bir vatandaşlarımıza izah etmemiz gerekiyor.
İddialara göre şüpheli veya sanığın ekonomik durumu ve
toplumdaki saygınlığı, serveti yani bunlar dikkate
alınarak serbest kalma maliyeti belirleniyor ve bu belirleme de
borsayı, FETÖ borsasının değerini ortaya
çıkarıyor. Belirlenen bedeli ödeyen şüpheli veya sanıklar
bir şekilde serbest bırakılıyor. Yine, kamuoyundaki
iddialara göre bu borsanın tabanı 100 bin lira civarında,
tavanıysa açık; 10 milyon liradan 10 milyon, 100 milyon dolara kadar
hatta fabrikalara kadar gittiği söyleniyor. Bu tespiti sadece sıradan
vatandaşlar yapmıyor, bu tespit AK PARTİ Gaziantep eski
Milletvekili Merkez Karar ve Yönetim Kurulu Üyesi Sayın Şamil Tayyar
tarafından da yapılıyor. Ve FETÖ borsasının en çok
işlem gördüğü günlerde FETÖcülerin milyon dolarlar
karşılığında itirafçı adı altında
korunduğunu, iş adamlarının serbest
bırakıldığını, memleketi Gaziantepte olduğu
gibi Türkiyenin birçok yerinde ciddi FETÖ borsalarının
kurulduğunu, bununla ilgili suç duyurusunda bulunduğunu ama herhangi
bir netice çıkmadığını açık ve seçik ifade
ediyor. Gerçekten de yurdumuzun dört bir köşesinde
vatandaşlarımız arasında FETÖ borsasıyla ilgili
adaleti erozyona uğratan, yargıya güvenin sarsılmasına
neden olan, hâkim ve savcılarımızın tamamını
töhmet altında bırakan söylem ve iddialar diz boyudur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biz, İYİ Parti olarak bununla ilgili
2018 yılının 7nci ve 10uncu ayında, yine, 2019un 5inci,
2021in 3üncü ve 10uncu aylarında toplam 5 araştırma önergesi
verdik. Diğer siyasi partiler de verdi, bugün yine verilen
araştırma önergesi üzerinde konuşuyoruz. Sizlerin de
bildiği ama kabul etmekte tereddüt ettiği bu borsa apaçık
ortadadır. Tahminim ki bu önergeden sonra yine bu konularla ilgili
çeşitli önergeler gündeme gelecek.
Değerli milletvekilleri,
Meclisin, milletvekillerinin enerjisini, gündemini bu konuyla meşgul
etmeyelim. Gelin, bu araştırma önergesini kabul edelim. AK
PARTİli vekil arkadaşlarımız eğer çiğ süt
içmediyseler, çiğ et yemediyseler, sarımsak yemedilerse lanet
olası FETÖ borsasının, FETÖnün siyasi ayağının,
FETÖnün ekonomik ayağının araştırılmasına
neden karşı çıkıyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
AYHAN EREL (Devamla) Belki
de bu borsa, devlet yönetimine egemen olan siyasi iradede üst düzeydeki
insanların bilgisi ve görgüsü dışında
oluşturulmuş olabilir. Bu araştırma önergesiyle, aynı
zamanda, mahalle dedikodusuyla şahsiyetleri ve itibarları zedelenen
bu devlet adamları ve üst düzeydeki insanlar da aklanmış olur.
Böylece Meclis bu görevini yerine getirerek bu konunun gündemden düşmesini
sağlar. Her defasında birileri birilerini FETÖcü olmakla suçluyor;
kim FETÖcü, kim FETÖcü değil veya kimin saçı ak, kimin saçı
kara, berberin önünde belli olur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYHAN EREL (Devamla)
Buyurun, bu araştırmaya hep birlikte olumlu oy verelim ve gerçekler
ortaya çıksın, bundan sonra da kimse birbirini FETÖcü olmakla
suçlamasın diyorum.
Saygılar sunuyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Başkanım, HDP
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bizim konuşmacımız var Sayın
Başkan.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Başkanım, oylamayı iptal edelim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Oylama yapıldı.
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Erol
Katırcıoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Başkanım, şimdi Sayın
Katırcıoğlu grup önerisi üzerine mi konuşuyor? Gerçi
oylamayı yaptı artık da.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sizin yok mu konuşmacınız?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Var, bizim de var da
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Hocam, siz vazgeçiyorsanız ben de vazgeçtim yani ben de
konuşacaktım.
HDP GRUBU ADINA EROL
KATIRCIOĞLU (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Değerli milletvekilleri;
bu Zerya Kuyumculukla ilgili verilen önerge ilginç gerçekten. Ben bu konuyu
CHPnin verdiği önergeyi okuyunca öğrenmiş oldum, bildiğim
bir olay değil yani. Fakat bildiğimiz bir olay var esasında yani
hani biraz iktisat tarihine bakarsak, 80li yıllarda, biliyorsunuz, bir
Kastelli olayı çıkmıştı;
hatırlayacaksınız. Kastelli olayı, sonunda, tabii, hüsranla
sona erdi; Kastelli intihar etmek zorunda kaldı vesaire.
Peki, neydi oradaki
mekanizma? Mekanizma şöyleydi: Özal döneminde 24 Ocak Kararlarıyla faizler
serbest bırakıldı yani eskiden Merkez Bankası faizleri
belirlerken Merkez Bankası faizleri belirlemekten vazgeçti. Merkez
Bankası faizleri belirlemekten vazgeçince bankalar kendi aralarında
anlaşarak faizleri, mevduat faizlerini düşük tuttular, kredi
faizlerini de yüksek tuttular. Şimdi, bunu gören Kastelli, kredi faizinin
yüksek olduğunu görünce daha yüksek mevduat faizi vererek esasında
fon toplamaya başladı ve bir anlamda, bankacılık sisteminin
uyanıklığını kullanarak bir servet edinmeye yöneldi.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bunun sonucunu biliyorsunuz, daha
sonra bankalar buna reaksiyon gösterdiler ve Kastelli, sanırım
hayatının en büyük tokadını yedi ve sonunda da intihar
etmek zorunda kaldı vesaire.
Şimdi, buradaki hadisede
de şöyle bir hikâye var: Biliyorsunuz, Merkez Bankası politika
faizini yüzde 14e çekti değerli arkadaşlar. Yüzde 14 gerçek bir faiz
değil, politika faizi. Gerçek faiz nedir? diye
baktığımızda, bankalara bakalım mesela, bankalar 18
ile 26 civarında faiz uyguluyorlar mevduata fakat Krediye ne
uyguluyorlar? diye baktığınız zaman, kredi faizlerinin
46-50 civarında oluştuğunu görüyoruz.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, burada açılan bu farklılık mutlaka birileri
tarafından -yani Kastelli gibi birileri tarafından-
kullanılacaktı ve Zerya Kuyumculuk da bence bu
açıklığı görünce buradan girmiş oldu fakat bu
olayın ilginçliği şu ki sadece bir iktisadi olay olarak
kalmamış bu, etrafında özellikle yargı
mensuplarını ve Emniyet mensuplarını içeren bir halka
hâlinde gelişmiş. Doğrusunu isterseniz ben bunun çok yaygın
bir durum olduğunu düşünüyorum şahsen. Bu olay bence
Diyarbakırda göze çarpan ve bir şekilde yargıya havale
edilmiş bir olay olabilir ama bilmediğimiz çok sayıda benzer
olayların olduğunu varsaymamız lazım gelir diye
düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
EROL KATIRCIOĞLU
(Devamla) Teşekkür ederim.
Neden biliyor musunuz
arkadaşlar? Ekonomi de siyaset gibidir, öyle tek kişinin veya küçük
bir azınlığın verdiği kararlarla yönetilemez;
yönetilemez. Geçmişte bunu deneyenler oldu tarihte ama olmadı,
becerilemedi. Yani dolayısıyla da
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
Ki konumuz değil,
benim de zaten bir dakikadan az zamanım kaldı. Farkında
değilsiniz ama bütün bu belaların sebebi Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemidir çünkü Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin herhangi bir denetleme ve dengeleme
ağırlığı yoktur karşısında.
Dolayısıyla da verdiği kararların neredeyse mutlak hâle
geldiği bir gündem yaşıyoruz, bu da doğrusunu isterseniz bu
tür olayların ortaya çıkmasının
En azından
ortamı mayalandıran hikâyenin Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi olduğunu düşünüyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum, iyi günler diliyorum. (HDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Abdullah Güler.
Buyurunuz Sayın
Başkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Saygıdeğer Başkanım,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine AK
PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Aziz
milletimizi ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce de Pençe-Kilit Operasyonunda şehadete eren aziz
kahramanlarımızı, kahraman askerlerimizi rahmetle yâd ediyorum;
mekânları cennet olsun. Kederli ailelerine ve aziz milletimize
başsağlığı diliyorum.
Tabii, Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini incelediğimizde çok farklı, yoruma dayalı
olarak da birçok ifadenin geçtiğini görüyoruz. Tabii, bu grup önerisinden
önceki bir grup önerisinde de özellikle Anayasamızın 138inci
maddesinin, yine, masumiyet karinesinin değerlendirilmiş olduğu
38inci maddesinin ve yine, Ceza Muhakemesi Kanununun 157nci maddesinin,
soruşturmanın gizliliği hususlarıyla ilgili olarak birçok
maddenin de ihlal edildiğini ve yoruma dayalı olarak
genişletildiğini düşünüyorum.
Şimdi, mevcut grup
önerisinde yer alan hususların şu andaki aşamalarını
da biraz daha teknik olarak ifade etmek istiyorum, Genel Kurulumuzu
bilgilendirmek istiyorum. Diyarbakırda faaliyetlerini yürütmeye
çalışan Zerya Kuyumculuk isimli iş yeriyle ilgili olarak
değişik müştekilerin değişik zamanlarda
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına
yapmış oldukları şikâyet başvuruları var ve
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığımızın
2020/26216 sırasına kayden yapmış olduğu
soruşturmanın sonucunda 2021/408 sayılı iddianameyle
Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davasının
açılmış olduğunu biliyoruz. Burada kuyumcu sanıklar Zülfükar
Ortaç, Zülküf Ortaç, Mustafa Ortaç, Serdar Adıgüzel, Tamer Adıgüzel,
kuyumcu çalışanı Fatma Aydın, yine, burada bir kooperatif
kurmak suretiyle müteahhitlik hizmeti yapan Rauf Pulparın tacir veya
şirket yöneticileri ile kooperatif yöneticilerinin
dolandırıcılığı suçundan Ceza Muhakemesi
Kanununun 158/1-h, 158/3-1 cümle, 39/1, 2-c maddeleri uyarınca
Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesinde yargılamaları
şu anda devam ediyor. Bu, devam eden, 6. Ağır Ceza Mahkemesinin
2021/73 esasıyla görülmekte olan davada, sanıklar Zülfükar Ortaç ve
Serdar Adıgüzelin tutuklu olarak ve diğer sanıkların tutuksuz
yargılandığı görülmektedir. En son 10 Haziran 2022
tarihinde de bu dava görülmeye devam edecektir.
Şimdi, dava
dosyasının içerisine baktığımızda, yargılama
içerisinde, müteahhitlik hizmetlerinin yer aldığı bir
kooperatifin kurulduğu, buna paraların ödendiği,
aracılık olarak bu kuyumcunun yetkililerinin aracılık
yaptığı, inşaat firmasının arsa
alımıyla ilgili olarak faaliyet yürüttüğü şeklinde birçok
karma olayın meydana geldiğini görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ABDULLAH GÜLER (Devamla)
Şimdi, kim neler yapmış, hangi vaatlerde bulunmuş, hangi
paraları almış -müteahhidin, kurulan kooperatifin, diğer
yetkililerin- bu yargılamanın sonucunda ortaya çıkacağı
aşikârdır. Ancak diğer hususlarda ise şu anda
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı 2020/26216
sayılı ana soruşturma dosyasından ayrı, tefrik ederek
mal varlığı değerlerinin gayrimeşru
kaynağını gizlemekle ilgili bir soruşturmayı da devam
ettiriyor. Şimdi, dolayısıyla, buradan yorum yaparak Anayasa'mızın
38inci maddesi kapsamı içerisinde, masumiyet karinesi kapsamında,
herhangi bir mahkûmiyete erişmeyen bu konuda, işlediği suçun
niteliği hakkında kesinleşmiş bir yargı kararı
olmaksızın bizim burada kimseyi itham ederek veya suçlayarak
farklı bir yol açmamız mümkün değildir. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin adil yargılanma hakkı, masumiyet karinesi
ve bağımsız ve tarafsız
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Kobane davasında masumiyet karinesi yok mu?
Onları niye ilan ediyorsunuz?
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Ya, Kobane davası masum mudur be?
ABDULLAH GÜLER (Devamla)
Bundan vaz mı geçelim?
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Yeter artık ya!
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Bir sus ya!
ABDULLAH GÜLER (Devamla)
Yani dile getirdiğimiz hususlardan vaz mı geçelim diyorsunuz?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yok, masumiyet karinesi herkes içindir.
OYA ERONAT (Diyarbakır)
50 ölü var, 50 ölü!
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Git araştır, araştır
işte.
ABDULLAH GÜLER (Devamla)
Ben, evrensel hukuk kuralları kapsamı içerisinde var olan hususu
anlatıyorum.
BAŞKAN Sayın
Güler, tamamlayınız efendim.
ABDULLAH GÜLER (Devamla)
Evrensel hukuk kuralları kapsamında anlatıyorum. Evet, bazı
yerlerde eksiklikler olabilir, hatalar olabilir, bu değerlendirilebilir
ama mevcut, bu davamızdaki hususları açıklamış oldum.
Yüce Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Gündemin Seçim
kısmına geçiyoruz.
VII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Adalet Komisyonunda boş bulunan
üyeliğe seçim
BAŞKAN Adalet
Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna
düşen 1 üyelik için Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
16.30
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.50
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince, denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan,
Denizli Milletvekili Nilgün Ök ve 45 Milletvekilinin Bankacılık
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 655 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Denizli Milletvekili Nilgün Ök ve 45
Milletvekilinin Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 655
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4389) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 327) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Dünkü birleşimde İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 327 sıra
sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümünde yer alan 11inci madde
üzerinde son önerge işleminde kalınmıştı.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 655 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 11inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
eklenmiş ibaresinin ilave edilmiş ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Aydın
Adnan Sezgin Ayhan
Erel Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Aydın Aksaray Adana
Hüseyin
Örs Hayrettin
Nuhoğlu Feridun
Bahşi
Trabzon İstanbul Antalya
Hasan
Subaşı
Antalya
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.
Buyurunuz Sayın Erel.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti;
Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 655 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 11inci maddesi üzerinde partim İYİ Parti
adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz
maddeyle, kur korumalı TL mevduat hesabına geçen şirketlere
getirilen vergi istisnasının süresi uzatılmaktadır.
Düzenlemeye göre Cumhurbaşkanı bu istisnanın süresini 30 Haziran
2022 ve 30 Eylül 2022ye kadar uzatmaya yetkili olacaktır. Bu düzenlemeyle
anlaşılmaktadır ki iktidar, cumhuriyet tarihimizin en derin
ekonomik krizini çözmek maksadıyla can simidi olarak gördüğü kur
korumalı TL mevduat sistemini yine bir istisnayla cazip kılmaya
çalışmaktadır. Kur korumalı mevduat sistemi projesinin
doğru olmadığı, sık sık
değiştirilmesiyle kendisini ispatlamaktadır. İYİ Parti
olarak defalarca kur korumalı mevduat hesabının ekonomik anlamda
felaket olduğunu, intihar olduğunu buradan belirttik.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 1967 yılında ülkemiz bugünlerde yaşadığı
ekonomik anlamda zor zamanlar yaşıyordu. Dönemin iktidarı,
tıpkı bu zamanda yaşadığımız ekonomik
zorluğa çözüm olarak dövize çevrilebilir mevduat sistemini devreye sokmuştu.
Dövize çevrilebilir mevduatların anapara ve kur farkı ödemeleri,
hazineye aşırı yük olmaya başlayınca
kaldırıldı. Daha sonraki yıllarda dövize çevrilebilir
mevduat sistemine başvurulmuş ama sonuç maalesef hep aynı
olmuştu. Turgut Özal, uygulamayı bilgisizliğin vesikası
olarak nitelendirip şunları söylemişti: İnşallah,
gençlerimiz bundan ders alır, bir daha böyle hesapsız kitapsız
hatalar yaparak gelecek nesilleri zor taşınan yük altına sokmaz.
1984-1989 arasında bu ödemeleri yapmasaydık aile başına
herkese 1 milyon TL para ödeyebilirdik. 9 bin ilave okul, 900 orta boy fabrika,
500 hastane ve 4 bin kilometre otoyol daha yapardık; 100 bin insan iş
sahibi olabilirdi. İşte, geçmişin hatalarının bir
topluma ne kadara mal olduğunun basit bilançosu budur. Ama maalesef ders
alınmadı. Dolar 15 lira iken devlete 35 milyar TL, maliyet yaratan
kur korumalı mevduat sisteminin faturası; dolar 16 TL seviyesine
çıkınca 88 milyar, 17 liraya çıktığında 149
milyar, 18 seviyesine çıktığında 206 milyar lira devlete
yük getirmektedir. İşte, geçmişten ders
alınmamasının ortaya çıkardığı tablo budur.
Enflasyon arttı, hayat pahalılığı aldı
başını gitti, zengin daha zengin, fakir ise çok daha fakir oldu;
gelir adaletsizliği zirvelere çıktı.
Değerli milletvekilleri,
bakın, hatalar sonucu vatandaş, borç batağına
saplandı. 36 milyon vatandaşımızda 88 milyon kredi
kartı bulunmakta. Vatandaşımız ne yapmakta? Kredi
kartı borcunu diğer kredi kartı borcuyla ödemeye
çalışmaktadır. 5 milyon 214 bin kişi, kredi kartı
borcundan dolayı icrada ve bu borcunu ödeyemiyor. Üç ayda yani ocak,
şubat, mart aylarında kredi kartının borcunu ödeyemeyenlere
650 bin kişi daha eklenmiş oldu.
Vatandaşlarımızın toplam borcu 1 trilyon 173 milyar liraya
yükseldi; oysa bu rakam, AK PARTİnin iktidara geldiği yıllarda
sadece 6 milyar civarındaydı.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Genel Başkanımız Meral
Akşenerin belirttiği gibi, az kaldı. Arkamızda
milletimizin desteğiyle yalanları bozarak, duvarları
yıkarak yürüyoruz. Milletimiz, uçan fiyatlar, günaşırı
gelen zamlar, astronomik faturalar altında çile çekiyor. Milletimizi içine
girdiği bu sarmaldan mutlaka kurtaracağız, az kaldı. Biz,
iktidara yürüyoruz. Milletimizle beraber el ele, omuz omuza, gönül gönüle
iktidara yürüyoruz; çok az kaldı.
Güneşin
doğmasına çok az kaldı, güneşli günlere çok az kaldı
diyor, hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
11inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
11inci madde
kabul edilmiştir.
12nci madde üzerinde 3
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk okutacağım
2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 327
sıra sayılı Kanun Teklifinin 12nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüda
Kaya Zeynel
Özen Ali
Kenanoğlu
İstanbul İstanbul İstanbul
Erol
Katırcıoğlu Dilşat
Canbaz Kaya Kemal
Peköz
İstanbul İstanbul Adana
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Hüseyin
Örs Hayrettin
Nuhoğlu
Adana Trabzon İstanbul
Feridun
Bahşi Zeki
Hakan Sıdalı Hasan
Subaşı
Antalya Mersin Antalya
Behiç
Çelik
Mersin
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Adana Milletvekili
Sayın Kemal Peköz.
Buyurunuz Sayın Peköz.
(HDP sıralarından alkışlar)
KEMAL PEKÖZ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
kanun teklifinin 12nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Bu maddeyle, Komisyon
sırasında eklenen bir maddeyle Varlık Fonuna kaynak
yaratılmak isteniyor. Varlık Fonuna yaratılacak olan kaynak,
şans oyunlarından elde edilecek olan bir kaynak. Akşama kadar
nas, nas diye ortada dolaşan bir iktidarın şans
oyunlarından para toplayıp onları da denetimden uzak bir
kuruluş üzerinden kullanmasını, doğrusu, doğru
bulmuyoruz; bundan dolayı da teklif metninden tamamen
çıkartılmasını istiyoruz.
Hatırlarsanız,
rahmetli Timurtaş Hoca vardı; kapı kapı dolaşır,
Millî Piyango ve benzeri şans oyunlarını kumar olarak
değerlendirir, haram olduğunu ve oynanmaması, alınmaması,
satılmaması gerektiğini söylerdi ama iktidarınız, daha
sonra oğlunu Millî Piyango İdaresine Genel Müdür yaptı; onun
için, bu da sizden beklenir, böyle bir şey de yapabilirsiniz.
Değerli arkadaşlar,
size bir rapordan söz etmek istiyorum. Sık sık cezaevleriyle ilgili
düşüncelerimizi dile getiriyoruz ve açıklamalar yapıyoruz.
İnsan Hakları Derneği Adana Şubesi Hapishaneler Komisyonu,
Çukurova bölgesinde bulunan Adana Kürkçüler F Tipi, Adana Kürkçüler T Tipi,
Osmaniye 1 ve 2 No.lu T Tipi ve Maraş Türkoğlu 1 ve 2 No.lu L Tipi
Kapalı Cezaevlerini ziyaret etti ve Komisyon, bulduğu hak ihlallerini
bir rapor hâlinde ilan etti, kamuoyuna duyurdu. Bunları burada da Meclise
bir kez daha duyurmak istiyorum çünkü cezaevlerinde ne kadar insan varsa ülkede
de o kadar zulüm var demektir ama aynı zamanda, ne kadar insan varsa bu
zulmün karşısında da direnen insanlar var demektir.
Cezaevlerinde direnen insanlara da selam olsun. (HDP sıralarından
alkışlar)
Hapishanelerde bulunan hasta
mahpusların tedavi ve sağlık hizmetleri engellenmektedir.
Pandeminin en yoğun olduğu dönemlerde hijyen malzemesi
sağlıklı olarak verilmedi; daha, şu anda da aynı
durum, uygulamalar devam ediyor; bunun için, hastalar hijyen malzemelerinden
maalesef mahrumlar.
Adana Kürkçüler F Tipi
Cezaevinde mahpuslar hasta olduklarında hastaneye gitmek istediklerinde
ağız içi araması yapılmakta ve bu arama genellikle oradaki
hapishane görevlileri tarafından yapılmak isteniyor, oysaki onlar,
tutuklular ağız içi aramasının sağlık personeli
tarafından yapılmasını ve dolayısıyla da
hastaneye öyle gitmek istiyorlar ancak bu gerekçe gösterilerek, aramayı
kabul etmedi diye tedavi edilmiyorlar ve hastaneye götürülmüyorlar tutanak
tutularak.
Osmaniye 2 No.lu T Tipi
Cezaevinde kalan ve tutuklandıktan sonra yaralı olduklarını
belirten mahpuslar beş yıl içerisinde tedavi edilmemiş, önemli
ölçüde hastalıklara, önemli ölçüde organ kayıplarına maruz
kalmışlardır. Osmaniye 1 No.lu T Tipi Kapalı Cezaevinde
kalan kadın mahpuslardan L.E. isimli kadın mahpus ciddi sağlık
sorunu yaşamakta, daha önce kelepçeli ve jandarma eşliğinde
tedavi edilmeyi kabul etmediği için beş yıldır
bağırsaklarının bir kısmı hâlâ
dışarıda olarak yaşamını sürdürmeye
çalışmaktadır.
Kürkçüler, Osmaniye ve
Türkoğlu cezaevlerinde kalan mahpusların taleplerine ve abone olma
isteklerine rağmen Yeni Yaşam, Evrensel ve Özgür Gelecek gazeteleri
kendilerine verilmemektedir.
Osmaniye T Tipi Kapalı
ve Türkoğlu L Tipi Kapalı Cezaevinde kalan mahpuslara Kürtçe ve
İngilizce yazılan mektuplar verilmemekte; Osmaniye T Tipi Kapalı
Cezaevinde kalan mahpusların daha önce yirmi dakika olan telefon
görüşme hakları on dakikaya, bir buçuk saat olan açık görüş
hakları da bir saate düşürülmüş durumdadır. Türkoğlu 1
No.lu L Tipi Kapalı Cezaevinde açık görüş hakkının
kullandırılmasıyla birlikte, mahpusların kırk
dakikalık sosyal aktivite ve spor hakları engellenmiştir.
Tüm cezaevlerinde mahpuslara
verilen yemek miktarı az, yemekler besin değeri açısından
son derece düşük. Bazen 10 kişiye 4 kişilik yemek verildiği
ve mahpusların bu nedenle hapishane kantininden beslenmek zorunda kaldıkları
ancak hapishane kantininin fiyatlarının çok yüksek olduğu da
ayrıca tespit edilmiştir. Ayrıca, sebze ve meyve kantinlere
haftada bir gün, bazen de iki haftada bir gün gelmekte ve son derece yüksek
fiyatlarla insanlar almak zorunda kalıyor ama bunlar çoğu zaman
atılmak durumunda kalıyor çünkü bayatlıyor ve kullanılamaz
duruma geliyor.
Kısacası,
hapishanelerde işkence, kötü muamele ve onur kırıcı
uygulamalar yaşanıyor. Hapishanelerde kalan mahpusların
yaşam hakkı, sağlık hakkı, yeterli, düzenli ve
sağlıklı gıdalara erişim hakkı ve bunu temin etme
yükümlülüğü Adalet Bakanlığı tarafından yerine
getirilmelidir.
Bu durumun düzeltilmesi için
bir kez daha dile getirmiş oluyorum, saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Mersin Milletvekili
Sayın Zeki Hakan Sıdalı.
Buyurunuz Sayın
Sıdalı. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
ZEKİ HAKAN SIDALI
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün bir
acı haber daha aldık. Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde hain
teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan Mehmet Merale ve
tüm şehitlerimize Allahtan rahmet, ailelerine de sabır diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
2016da kamu varlıklarını ekonomiye kazandırma bahanesiyle
kurduğunuz Varlık Fonu, altı yılda tüm
varlıklarımızı yutan bir kara deliğe dönüştü.
Yıllarca kâr eden şirketler Varlık Fonuna devredildiği
andan itibaren ne hikmetse zarar etmeye başlıyor. ÇAYKUR, BOTAŞ,
PTT sadece 3 örnek. Üstüne üstlük bu zararlar zamlarla, borçlanmalarla
kapatılmaya çalışılıyor. Yani vatandaş hem
pahalıya alıyor hem de vergileriyle sizin
aktardığınız kaynakların maliyetlerini ödüyor. Yani
hesabı ödeyen millet, yiyense belli değil.
Peki, bu şirketler neden
borçlanıyor? Çünkü Fondaki şirketlere para lazım. Yalnızca
geçen mart, hazine, 51,5 milyar borçlanarak kamu bankalarına
aktarılmak üzere Varlık Fonuna verdi, Varlık Fonunun hazineye
borcu tam 144 milyar liraya zıpladı. Muhteşem Varlık Fonu,
bırakın varlık ve katma değer üretmeyi, yalnızca borç
ve dert üretmiş. Bizim paramızla kim bilir kime satmaya
çalıştınız? Hangi şirkete bilanço makyajı
yapmış?
Dünyada varlık
fonları ülkelerin cari fazlalarını değerlendirir,
varlık yaratır, sizinki ise sadece yoksulluğu
derinleştiriyor. Varlıktan bile yokluk çıkardınız,
elinizin değdiği kuruyor. Dünyada varlık fonları
şeffaftır, sizinki ise hesapları gizlemek için var. Kamu
kurumlarını bünyesine alıyor, ipotek ediyor, teminat gösteriyor
ve bu kurumlar üzerinden borçlanıyor, hem de bunu Sayıştay
denetiminden uzak, kapalı kapılar ardında yapıyorsunuz.
İllaki bir de denetim yapılması gerektiğini, bunu da
bağımsız denetçiler yapıyor
Bu sefer her yıl ekim
ayında Meclise yani milletin denetimine gönderilmesi gereken denetim
raporu bir türlü gelmiyor. İş, artık o kadar ciddiyetten uzaklaşmış
ki altmış beş gün gecikmeyle gönderilen raporun Komisyondaki
görüşmelerine şirket ve kuruluşların temsilcileri
katılmaya bile tenezzül etmiyor. Büyük hayallerle kurulan Varlık Fonu
eğer bir şirket olsaydı, son altı yılda -şimdiye
kadar yani- çoktan iflas etmişti. Yöneticileri profesyonellerden
oluşsaydı, bir dakika daha o koltuklarda oturamazlardı. Güya bu
Fon varlık üretecekti, görüyoruz ki sadece borç üretiyor. Siz de kanun
değişiklikleriyle kaynak üzerine kaynak aktararak bu beceriksizleri
ayakta tutmaya çalışıyorsunuz. Taşıma suyla
değirmen döndürmeye çalışıyorsunuz ama dereyi, gölü
kurutuyorsunuz.
Kıymetli
milletvekilleri, şans oyunlarına ilişkin lisanslar da
Varlık Fonuna devredilmişti ancak bu oyunlardan elde edilen gelirler
kamu payı olarak genel bütçeye kaydediliyordu. Görüştüğümüz
12nci maddeyle bu uygulamadan tamamen vazgeçiliyor. Neden? Varlık Fonuna
para lazım da ondan. Komisyonda da Genel Kurulda da bunun ne gerekçeyle
yapıldığını sorduk, bir yanıt alamadık; ne
kadar olduğunu sorduk, öğrenemedik. Bu da yetmedi, Komisyona son
dakika getirdiğiniz bir önergeyle at yarışları
gelirlerinden alınan kamu payını da Varlık Fonuna aktarmaya
çalışıyorsunuz. Bu pay, at ıslahı ve
hayvancılığın geliştirilmesi için Tarım
Bakanlığına devrediliyordu. Bahsettiğim sorumsuzluk,
hesapsızlık, keyfîliğin bir örneği de işte bu. Size,
zor durumda olan besicinin çığlığını duyup
destekleri arttırın, mevcut kaynakları da kurutuyorsunuz, Başınızın
çaresine bakın. demeyin bu insanlara diyoruz ama dinlemiyorsunuz. Hep
söylüyorum, bunlar idare hatası değil, konu hata boyutunu çoktan
aştı. Bu teklif, sizin tarım ve hayvancılığa
bakış açınızın, politik tercihlerinizin açık bir
göstergesi. Üreticinin hayvanını beslemeye yemi, çiftçinin
toprağı atmaya gübresi yok. 187 milyar borçla boğuşurken
onlara el uzatacağınıza tüm kaynakları kara deliğe
aktarmanın peşindesiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ZEKİ HAKAN SIDALI
(Devamla) Tamamlıyorum Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Sıdalı.
ZEKİ HAKAN SIDALI
(Devamla) Ama artık vatandaş usandı, kaynakların çarçur
edilmesinden bıktı.
İYİ Parti
iktidarında üreticimize ve tüm ülkemize söz veriyoruz: Vatandaş refah
ve bolluğa kavuşacak, gıdaya rahatlıkla ulaşacak. Ürün
değerini ve hak ettiği fiyatı bulacak. En yüksek verim için
besici-Hükûmet el ele çalışacak. Destek girdileri kuruşu
kuruşuna ve zamanında hesaplarında olacak. Çiftçimiz artık
yalnız yürümeyecek, devletin desteğini her an yanında hissederek
üretecek, kazanacak ve Türkiye kalkınacak. Az kaldı diyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 327
sıra sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
ve 655 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 12nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 12- 14/3/2007 tarihli
ve 5602 sayılı Şans Oyunları Hasılatından
Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanuna
aşağıdaki ek madde ilave edilmiştir.
"EK MADDE 2 - (1) 6132
sayılı Kanunun ek 2 nci ve 320 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
ek 2 nci maddeleriyle 49 yıllığına Türkiye Varlık
Fonuna devredilen lisanslarla ilgili olarak bu Kanunda tanımlanan kamu
payı, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
anılan sürenin sonuna kadar Türkiye Varlık Fonu veya Türkiye
Varlık Fonu tarafından kurulacak şirket tarafından gelir
kaydedilir.
Süleyman
Girgin Utku
Çakırözer Cavit
Arı
Muğla Eskişehir Antalya
Cengiz
Gökçel Çetin
Osman Budak Vecdi
Gündoğdu
Mersin Antalya Kırklareli
Abdüllatif
Şener
Konya
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Antalya Milletvekili Sayın Çetin Osman Budak.
Buyurunuz Sayın Budak.
(CHP sıralarından alkışlar)
ÇETİN OSMAN BUDAK
(Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun
teklifinin 12nci maddesi Türkiye Varlık Fonuna devredilen at
yarışları ve Millî Piyango lisanslarından alınan kamu
paylarının Türkiye Varlık Fonu veya Fon tarafından
kurulacak şirkete devredilmesini öngörüyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bu kanun teklifi Komisyona geldiği zaman, Komisyonda
normal rutininde maddeler tartışılıyor, bu konuyla ilgili
muhalefet partileri tabii söz istiyorlar doğal olarak fakat kanun teklifinin
bütün görüşmeleri bittikten sonra son anda bir önergeyle bu maddeyi
getiriyorlar. Bu madde de aslında Varlık Fonuyla ilgili bir bölümü
dile getiriyor. Tartışılmadan Kabul edenler... Etmeyenler...
ve Meclise geliyor bu.
Şimdi, burada ne var?
2018 yılı başında at yarışlarıyla ilgili lisans
yetkileri Türkiye Varlık Fonuna devredildi ancak at
yarışlarını izleme ve denetleme yetkisi Tarım ve Orman
Bakanlığı uhdesinde bırakılmıştı. Yeni
düzenlemeye göre at yarışlarından elde edilecek net gelirler,
artık at ıslahı ve tesisler ile hayvancılığın
geliştirilmesi amacıyla Tarım Bakanlığına
gitmeyecek. Nereye gidecek? Türkiye Varlık Fonuna. Bakın, bu kadar
küçük rakamları bile Varlık Fonu artık emmeye
başladıysa o Varlık Fonunun durumunu da izah etmeye gerek
vardır, biraz sonra anlatacağım. Kamu payları Varlık
Fonuna aktarılacak. Kamu kim? Halk. Peki, Varlık Fonu kim? Recep
Tayyip Erdoğan. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, buna belki itiraz
edebilirsiniz. Varlık fonlarının kuruluş amacı,
ülkenin artı değerlerinin bir fonda biriktirilerek o fonun iyi
değerlendirilip gelecek nesillerin geleceğiyle ilgili
yatırımlarda kullanılmaktır. Peki, Türkiyede böyle bir
şey var mı? Yok. Petrol zengini miyiz? Yok. Doğal gaz zengini
miyiz? Yok. Peki, neyiz? Bunlardan yoksun, aynı zamanda da büyük
dış borçları olan, cari açık veren bir ülkeyiz ve böyle bir
Varlık Fonunu icat edip elimizde kalmış olan, kamunun elinde
kalmış olan bankaları, Türk Hava Yollarını,
BOTAŞı, PTTyi, aklınıza ne geliyorsa hepsini içine
doldurdunuz. Peki, ne yaptınız? AKP Genel Başkanını,
aynı zamanda, Cumhurbaşkanını Varlık Fonunun
başına Yönetim Kurulu Başkanı olarak atadınız.
Varlık Fonunun başındaki Recep Tayyip Erdoğan istediği
gibi burayı yönetti. Nereye dayandırıyorum peki ben bunu?
Dayandırdığım yer açık. Bu
saydığımız birçok kurumun Sayıştay
tarafından denetlendiği, dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bütün raporlarının didik didik incelendiği, kamu
zararı yaratılmış mı, ne yapıldıysa bunların
hepsinin değerlendirildiği yani halkın yani bizlerin,
milletvekillerinin incelediği bir durum vardı; bugün tamamen
bağımsız denetim kurumlarına işletiliyor, bu evraklar
Meclise zamanında gelmiyor, Meclise gelmediği gibi, Varlık
Fonunun hiçbir detayı olmayan incelemeleriyle karşı
karşıyayız.
Peki, şimdi, Türkiye
Varlık Fonu
Şurada birkaç tane örnek vereceğim size: PTT
2018de Varlık Fonuna devredilmiş. 2018 yılında kârı,
devredildiği yıl kârı 216 milyon lira, 2019da 1 milyar 218
milyon lira, 2020 yılında 741 milyon lira zarar etmiş. Ne oluyor
arkadaşlar? Kâr eden şirket
Peki, ÇAYKUR
Bakın, bu
ÇAYKUR son derece önemli, bizim arkadaşlarımız da
geçtiğimiz günlerde çaydaki rezillikleri burada anlattılar. ÇAYKURun
içini boşaltıyorlar, ÇAYKURun içi boşalıyor
arkadaşlar. Nasıl boşalıyor? 2016 kârı ÇAYKURUN 82
milyon lira -hemen devredildiği yıl bu 2016 yılı- 2017
yılında 267 milyon lira zarar ediyor, 2018de 657 milyon lira zarar
ediyor, 2019da 635 milyon lira zarar ediyor, 2020de zarar 547 milyon lira,
2021de zarar 502 milyon lira yani topladığınız zaman
milyarlarca lira zarar eden bir duruma geliyor. Ya bu işi bilmiyorlar
yönetenler ya da burada, denetimden de kaçırıldığına
göre çok büyük olaylar var. Bunları incelemek Meclisin göreviydi,
Meclisten de kaçırıldı. Ha, şimdi ÇAYKURa ne
yapılacak? Çok açık, daha önce TEKELE ne yapıldıysa, daha
önce şeker fabrikalarına ne yapıldıysa ÇAYKURu da
özelleştireceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ÇETİN OSMAN BUDAK
(Devamla) Niye? Zarar ediyor, bunu da özelleştirelim. diyeceksiniz.
Zaten milletin ağız tadını da bozdunuz. Ya, zarar eden bir
şirket, uluslararası firmalara peşkeş çekilen çiftçi, çay
üreticisi; geldiğimiz nokta budur. Bakın, burada da notu
düşüyorum altına, bu ÇAYKUR özelleştirilirken bizler buna sonuna
kadar direneceğiz. Orada, o kadar çay üreticisini mağdur etmeye hiç
kimsenin hakkı yok. Yani özellikle bu Varlık Fonuna aktarılan
şirketlerin birçoğu rehin olarak verilip kredi alınıyor, bu
kadar büyük borçlarda öyle. Bakın, BOTAŞa. BOTAŞ
İnanılmaz şekilde zarar ettim. diyor. Şimdi, buna Görev
zararı. falan denilebilir, Millet sübvanse ediliyor buradan.
denilebilir. Öyle bir yönetim tarzı anlayışı olmaz.
Varlık Fonunun içinde de denetlenemediği için biz bu rakamları getiriyoruz.
2017de Varlık Fonuna devrediliyor, 2017deki kârı 3 milyar lira
arkadaşlar, 3,3 milyar lira. Bugün 2022.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız.
ÇETİN OSMAN BUDAK
(Devamla) Bakın, saymıyorum, zaman kalmadı.
Sadece 2022nin üç aylık
zararı 52,5 milyar, eski parayla katrilyon lira arkadaşlar.
Şimdi, buna can mı dayanır? Bu milletin kasası, bu milletin
hazinesi buna dayanabilir mi? Görüyoruz enflasyon oranları resmî yüzde 70,
gayriresmîsini halkımız biliyor; mutfakta yangın var.
Ve gelinen noktada, son bir
şey daha söyleyeceğim Sayın Başkanım, yarım
dakikaya sığdırmaya çalışacağım. Bakın,
bu da bir vesika. Sayın Recep Tayyip Erdoğanın kararnameyle
Varlık Fonuna aktardığı 3 tane kupon arazi. Yeni daha,
sanıyorum 30 Martta bu kararname. Diyor ki: Denizli Sarayköy, 68 bin
metrekare kupon arazi; Balıkesir Ayvalık,
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz efendim.
ÇETİN OSMAN BUDAK
(Devamla) Son, efendim
BAŞKAN Buyurunuz.
ÇETİN OSMAN BUDAK
(Devamla) Şimdi, bu kadarcık, bakın, bu kadarcık küçük
ama kupon arazilerin Cumhurbaşkanıyla ne alakası olabilir?
Kararnameyle ne alakası olabilir? Fakat, maalesef, 3 tane kupon arazi bir şekilde
kararnameyle Varlık Fonuna aktarılıyor. Demek ki
arkadaşlar, burada bir tasarruf söz konusu olacak, bu tasarruf da
Varlık Fonu Yönetim Kurulu Başkanı tarafından
kullanılacak; o anlam çıkar. O yüzden, bugün, buraya yangından
mal kaçırır gibi getirilen, Komisyonda tartışılmayan
ve oldubittiye getirilen 12nci madde maalesef bu, Varlık Fonu da bu.
Dinlediğiniz için
teşekkür ederim.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
12nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
12nci madde
kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde 3
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk okutacağım
2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 327
sıra sayılı Kanun Teklifinin 13üncü maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüda
Kaya Zeynel
Özen Dilşat
Canbaz Kaya
İstanbul
İstanbul İstanbul
Ali
Kenanoğlu Erol
Katırcıoğlu Dirayet
Dilan Taşdemir
İstanbul İstanbul Ağrı
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman
Girgin Cavit
Arı Vecdi
Gündoğdu
Muğla Antalya
Kırklareli
Utku
Çakırözer Abdüllatif
Şener Cengiz
Gökçel
Eskişehir Konya Mersin
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Ağrı Milletvekili
Sayın Dirayet Dilan Taşdemir.
Buyurunuz Sayın
Taşdemir. (HDP sıralarından alkışlar)
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Teşekkür ederim Başkan.
Değerli milletvekilleri,
4 kişilik bir ailenin düzenli beslenebilmesi için gerekli miktar 6.465 TL
ama, maalesef, milyonlarca aile bırakın 6 bini, düzenli bir gelire
bile sahip değil. Derin bir yoksulluk, derin bir açlık söz konusu
yani en basit, en ucuz yemek olan menemeni yapmak için bile insanlar manavdan,
pazardan taneyle biber alıyor, taneyle patates alıyor, taneyle
soğan almak zorunda kalıyor. Yine, yaz aylarının en çok
tüketilen meyvesi olan karpuz bile şu an marketlerde dilimle
satılıyor. Artık insanlar karpuzu bırakın bütün
almayı, dilim bile alamıyorlar, bu kadar zor bir durumdalar.
Yine, tabii, yani uygulanan
yanlış politikalardan kaynaklı tarımı bitirdiniz,
hayvancılığı bitirdiniz. Yani belki tarihte ilk defa
çiftçiler bu dönemde tarlalarını ekemez duruma getirildi, esnaf
kepenk kapatıyor, yine binlercesi kredi batağında,
aldığı krediyi ödeyemiyor, alışveriş durmuş
durumda; çok ciddi krizlerle maalesef yüz yüzeler. Peynir, süt, et, yumurta AKP
döneminde artık lüks bir tüketim maddesi hâline geldi; bunları
tüketebiliyorsanız aslında varlıklısınız durumuna
geldi maalesef.
Yine, yoksulluğun,
açlığın yarattığı derin çözümsüzlükten
kaynaklı insanlar yaşamına son veriyor. Buna en son örnek Selim
Bayrak, Diyarbakır'da yaşayan bir seyyar satıcı.
Verdiği röportajlarla sosyal medyada epey de gündem olmuştu. Sur'da
yaşayan bir esnaftı, daha doğrusu seyyar satıcılık
yapıyordu, Sur'da yaşadığı
sıkıntıları ifade ediyordu; evsizliğini, evinin
nasıl yıkıldığını ifade ediyordu. En sonki
videoda ise yaşadığı ekonomik sıkıntı ve
krizden söz etmişti ve bundan hemen sonra da yaşamına son verdi.
Selim Bayrak gibi yüzlerce insan aslında bu son dönemde yoksulluktan
kaynaklı yaşamına son vermek zorunda kaldı.
Bunlar tabii ki intihar
olarak geçiştirilemez. Aslında intihara sürüklenmeler AKP
politikalarından kaynaklı yaşanan cinayetlerdir. Şimdi
Türkiye'de bu şekilde mağdur olan elbette ki birçok insan var.
İnsanların ne yaşadığını maalesef
umursamıyorsunuz. İntiharlardan kaynaklı kendinizi de sorumlu
görmüyorsunuz.
Ülkenin tüm
kaynaklarını çaldınız çırptınız ve
kaçırdınız. Siz bu imkânlarınızı yani bu
yaşadığınız şatafatı tabii ki kaybetmemek
için de elinizden geleni yapıyorsunuz. Muhalefet eden, eleştiren,
sorgulayan, hesap soran herkesi de düşman ilan ettiniz,
kutuplaştırdınız, toplumu böldünüz. Yine bu politikalar
artık bir AKP klasiği hâlini aldı. Yani her
sıkıştığınızda dış güçler
propagandasına sarılıyorsunuz. Yani dönemsel ve konjonktürel
olarak yaratılan bir dış güç sendromu var ve buna sarılarak
aslında yaptıklarınızdan sıyrılmaya çalışıyorsunuz.
Dönem dönem de bir bakıyoruz aslında düşman ilan ettiğinizle ertesi gün dost olmuş,
sarılmışsınız,
kucaklaşmışsınız. Yani ülkeye getirdiğiniz hâli
elbette ki bir iki cümleyle anlatmak mümkün değil. Çöküşünü gizlemek,
iktidarda kalmak, ömrünüzü uzatmak için de bir kez daha savaşa, operasyona
ve krizlere başvuruyorsunuz. Ülkede bir beka sorunu varmış gibi
bir algı yaratıyorsunuz, halkı kandırıyorsunuz,
açıkçası yalan söylüyorsunuz. Ülkede bir beka sorunu yok, sadece
milliyetçi duyguları kabartarak ben nasıl oy alabilirim, tekrar
nasıl seçilebilirimin kaygısı var. Bu politikayı her seçim
arifesinde biz yaşıyoruz, tanıklık ediyoruz. Buna
karşı da bir suskunluk yaratmak istiyorsunuz, itirazın
yükselmesini engellemeye çalışıyorsunuz. Bir korku
imparatorluğu kurmak gibi bir hedefiniz var. Bunu 2015ten beri
yapıyorsunuz. Partimize saldırarak bunu yapıyorsunuz,
arkadaşlarımızı cezaevinde rehin alarak bunu
yapıyorsunuz. Kürtlerin, muhaliflerin, kadınların eşit,
özgür birlikte yaşam iddiasını tehlike olarak atfedip tehlike
olarak yansıtarak bunu yapmaya çalışıyorsunuz. Dün
ıslık çaldığı için Kürtleri, insanları
yargılıyordunuz, bugün ana dilinde şarkı söylemek isteyen
müzisyenlerin konserleri yasaklanıyor, türküleri yasaklanıyor. Tüm
bunların Kürt sorununda yaşanan derin çözümsüzlükten kaynağını
aldığını bizler de çok iyi biliyoruz. Her iktidar Kürt
sorununun çözümsüzlüğünden nemalandı, kendi iktidarını
sürdürmek için sorunu büyüttü, çözümsüz bıraktı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz
Sayın Taşdemir.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Devamla) - AKP iktidarı, bugün aynı
politikayı daha fazla derinleştirerek kendi iktidarının
ömrünü uzatmak için bir kez daha aynı yöntemleri, denenmiş yöntemleri
kullanıyor.
İç ve dış
siyasette tüm pazarlıklar Aman da Kürtler söz sahibi olmasın, statü
sahibi olmasın, bir hakları hukukları olmasın. diye
yürütülüyor. Karanlık güçlerle bunun üzerinden ittifaklar kuruluyor.
Dünyada da ülkemizde de acil olan tek bir şey var, o da
barıştır. Özgürlüklerin teminatı barış
siyasetidir, demokrasinin teminatı barış siyasetidir. HDP
barış siyasetini, diyalog siyasetini yürütmeye de devam edecektir.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı
mahiyetteki önergeler üzerindeki ikinci konuşmacı Mersin Milletvekili
Sayın Cengiz Gökçel.
Buyurunuz Sayın Gökçel.
(CHP sıralarından alkışlar)
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
AKP ülkemizi ekonomik bir yıkıntının eşiğine
getirdi. Vatandaşlarımız ekmek parası bulamıyor,
gıda alamıyor, çocuğuna süt içeremiyor. Kur korumalı TL
mevduat hesabı sistemiyle AKP, yoksuldan alıp zengine
dağıtmaya devam ediyor. Esnafın, çiftçinin kredi borçları
cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesindeyken AKP hâlâ zenginlere, 5li çeteye
çalışıyor. Çiftçinin borcu 255 milyarı geçti. Esnaf
borçlarını ödeyemiyor, kepenk kapatıyor. AKP çiftçinin,
esnafın kredi borçları için maalesef kılını
kıpırdatmıyor.
Değerli arkadaşlar,
tarımsal üretimde yaşanan sıkıntıları dile
getiriyoruz ama AKPnin kulağı sağır. Çiftçiler feryat
ediyor, AKP kulaklarını tıkıyor. Yirmi yılda çiftçiyi
canından bezdirdiniz, bitirdiniz, ürettiğine pişman ettiniz,
tahıl ambarlarını boşalttınız, ülkeyi
buğdaya muhtaç hâle getirdiniz. Tarım Bakanı çıkıp
Buğdayda kriz yok. diyor. Eli toprağa değmiş herkes
biliyor ki ülkede buğday krizi var arkadaşlar, AKP olduğu sürece
de kriz olmaya devam edecek. Kriz yok, peki hasat dönemi niye buğday
ithalatı yapıyorsunuz?
Değerli arkadaşlar,
bakın, makarna Türk insanı için çok kutsal bir gıda ürünüdür.
Makarna bizim için kutsaldır, hiçbir maddiyatla değeri ölçülemez ama
bugün makarnanın yarım kilosu 10 lira. İnsanlar evine makarna
alamıyor artık makarna.
Değerli arkadaşlar,
süt! Hepimizin köylerinde değişim -yani çok ucuzdu- yapılarak
insanlar birbirlerine imece usulüyle sütlerini verip birbirlerinin yoğurt
yapmasını, tereyağı yapmasını, peynir
yapmasını kolaylaştırırdı. Süt 20 lira
arkadaşlar, süt 20 lira! İnsanlar çocuklarına süt içiremiyor,
süt! (CHP sıralarından alkışlar)
Evet, sarayda kriz
olmayabilir ama maalesef vatandaşın tenceresi kaynamıyor.
Buradan çiftçiye, esnafa, emekliye, memura, işçiye, bütün
vatandaşlarımıza sesleniyorum; bize katılın, AKP
belasından ülkeyi kurtaralım, Türkiye Cumhuriyetinin tekrardan
ayağa kalkmasını sağlayalım.
Değerli arkadaşlar,
toprak işleyenin, su kullananındır ama çiftçi suyu kullanamıyor
çünkü su ücretleri 3e katladı. Mersinde 1 dekarın su ücreti 760
lira, bazı bölgelerde 950 lira, bazı bölgelerde 1.000 liranın
üstüne çıktı. Çiftçi suya ulaşamıyor, çiftçi mazot
alamıyor, tohum, fide, gübre, yem alamıyor. Çiftçi
toprağını ekemiyor. Çiftçinin hakkı olan suyu çiftçiye
ücretsiz verin. AKP bizim çiftçimizden 2.250 liraya aldığı
buğdayı yabancı çiftçiden 456 dolara ithal ediyor. Ülkemizde
arpa ve buğday hasadı başladı. TMO bizim çiftçimizden de
456 dolara buğday almak zorunda. Çiftçimizin hak ettiğini verin,
çiftçimiz üretmeye devam etsin. (CHP sıralarından alkışlar)
Ülkemizi Rusya'ya, Ukrayna'ya, Çin'e, Hindistan'a muhtaç etmeyin.
Değerli arkadaşlar,
çiftçimiz ürettiğinden para kazanamıyor, AKP buna rağmen
üreticimizden üretim yapmasını bekliyor. Bu hayal, hayal. AKP
çiftçimize hak ettiği desteği verse cefakâr çiftçimiz üretecek ama
AKP çiftçiyi değil zenginleri düşünüyor.
Çiftçimize bu yıl
bütçeden 29 milyar lira ayrıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla)
Başkanım, özür diliyorum.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla)
Aslında kanuna göre bunun 79 milyar lira olması gerekiyordu. Bunu
neden vermiyorsunuz? Siz çiftçiye borçlusunuz. Çiftçi diyor ki: Yeter
artık, ödeyin borcunuzu. Çiftçimiz üretsin, üretsin ki
ambarlarımız dolsun.
Değerli arkadaşlar,
AKP sıralarına sesleniyorum: Halkın da çiftçinin de sizden
artık umudu kalmadı. Sokağa çıkıp Gıda krizinin
sebebi ne? diye sorduğumuzda herkes AKP diyor, Erdoğan diyor.
Ekonomik krizin, yoksulluğun sebebi kim? diye sorduğumuzda
vatandaşlarımız Erdoğan diyor. Ülkemizde
yoksulluğun, adaletsizliğin sebebinin AKP olduğunu aslında
siz de biliyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla)
İki satır kaldı Başkanım, affınıza
sığınıyorum.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla)
Ama hiç merak etmeyin ey Türk halkı; çiftçimizi,
esnafımızı, işçimizi, tüm emekçileri ihya edip
kalkındıracağız, ülkemizi tekrardan
şahlandıracağız; bu böyle biline diyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 655 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 13üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Hasan
Subaşı Hüseyin
Örs
Adana Antalya Trabzon
Hayrettin
Nuhoğlu Feridun
Bahşi Fahrettin
Yokuş
İstanbul Antalya Konya
Ahmet
Kamil Erozan
Bursa
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Bursa Milletvekili Sayın Ahmet Kamil Erozan.
Buyurunuz Sayın Erozan.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
AHMET KAMİL EROZAN
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; epey zaman
oldu, ben size epeydir Zambiya'dan bahsetmedim. En son Zambiya'dan
bahsettiğimde 13 Nisandı. Hepiniz hatırlarsınız, bir
ucube anlaşma yani Fatih Sultan Mehmet usulü karadan yürütülecek gemilerle
Zambiyayla yapılacak bir deniz iş birliği meselesi vardı.
Sarsıntı yarattı, sarsıntı yarattı ve
Dışişleri Bakanlığı ile Millî Savunma
Bakanlığı ne yapacağını
şaşırdı, iki hafta sessiz kaldı, iki hafta, tıs
yok. Sonunda havadan sudan bir açıklama yaptılar ama gemilerin
nasıl karadan yürütüldüğü konusuna da bir açıklık
getiremediler. Ben şimdi ümidi Cumhurbaşkanına
bağladım yani Cumhurbaşkanının şunu
diyebileceğini varsayıyorum, Böyle bir saçma anlaşmayı
onaylayarak ben komik duruma düşemem kardeşim. demesini bekliyorum.
Aradan kırk gün geçti hâlâ onaylamadı. Benim gördüğüm,
orayı da bir derin düşünce almış gibi.
Dolayısıyla, ben artık takdiri size bırakıyorum;
Sayın Cumhurbaşkanının ne gibi bir tercih
yapacağını hep birlikte gözleyeceğiz.
Ama başka örneği
var mı diye merak ettim ve üzülerek söyleyeyim bir başka örneği
daha var; Çadla yapılmış aynı nitelikte başka bir
anlaşma var ve Çad da aynı Zambiya gibi, denize kıyısı
olmayan bir ülke. Yani kesyapıştır, seri... Onu da Hulusi Akar
imzalamış. Neler diyor Hulusi Akar, onu da söyleyeyim. Bu daha
Komisyona gelmedi, gelecek ama ben ön alıyorum, şimdiden bunları
anlatıyorum ki geçen sefer açıklama için on beş gün bekleyen
Millî Savunma Bakanlığı ve Dışişleri
Bakanlığı hem açıklamayı hazırlamak için vakit
bulsun hem de talep etmiş olduğumuz istifa dilekçesini kale almakta
şimdiden bir çaba içinde bulunsun.
Otuz dokuz ay geçti o
anlaşmanın yapılmasından bu tarafa, 27 Şubat 2019
tarihinde imzalandı anlaşma. Hulusi Akar imzaladı demiştim.
Çaddaki limanlardan söz ediyor, deniz araç ve gereçlerinden söz ediyor, liman
ziyaretlerinden söz ediyor, geçiş tatbikatlarından bahsediyor. Nedir
geçit tatbikatı, biliyor musunuz? Aynı sularda bulunan iki
farklı ülkeye ait gemilerin yan yana gelip yaptıkları bir
tatbikattır. Bunu Hulusi Akar imzalıyor ve Çad da herhâlde çölün
ortasında bunu yapmaya çalışıyor.
Bitmedi. Türkçe metinde deniz
korsanlığından bahsediliyor. Deniz korsanlığı
Deniz nerede? Yok. Ama farklı bir durum var; bunun
Fransızcasında yani Çadlıların imzaladığı
metinde deniz kelimesi yok korsanlık var. Yani şöyle olmuş:
Bizimkiler inadına Deniz olacak, deniz olacak. demişler,
Çadlılar demişler ki: Ya, bizde deniz yok. Çadlılar bunun
üzerine demişler ki: Ya, madem öyle istiyorsunuz, siz kendi Türkçenizde
deniz korsanlığı yazın, biz yazamayız. Bizde ancak
korsanlık olur, korsanlık, hava korsanlığı da olur,
başka şeyin korsanlığı da olur. Şimdi, bu ne
zaman gelecek Komisyona bilmiyorum ama ben şu soruyu soruyorum: Bu
metinler imzalanmadan evvel kontrol eden bir insan evladı yok mudur?
Utanılacak bir durum!
Buradan daha farklı bir
konuya geçeyim, tabii, yine dış politika konusunda.
İktidarın dış politikasının son zamanlarda çok
kıvrak bir nitelik kazandığını gözlüyoruz. Yani
oryantal motifler var içinde, bugün söyledikleri ertesi gün tutmuyor. Ve
değişik bir kapalı çarşı veya salı pazarı
usulü bir alışveriş devam ediyor. Bu alışverişin
birkaç örneğini vereceğim size. Biliyorsunuz, Suudi Arabistanla bir
alışverişe girdik ve Cemal Kaşıkçı
dosyasını sattık; bitmedi, Haması sattık
İsraile; bitmedi, havaalanını sattık, yani sattık
derken satmak üzereyiz büyük ihtimalle, havaalanını Birleşik
Arap Emirliklerine satmaya yöneldiğimizi anlıyorum. Ve bu arada
soruyorum, hatırlıyorsunuz bir tarihte Kâbil Havaalanını
Katarla işletecektik o da gitti, orayı da Birleşik Arap
Emirlikleri aldı. Müslüman Kardeşleri de Mısıra
sattık. Yani buradan şöyle bir dış politika
çıkıyor: Ne vereyim ağabeyime? veya daha da açık
konuşmam gerekirse Ne istediniz de vermedik? Bu Ne istediniz de
vermedik? cümlesini siz zamanında FETÖ
Öncesinde yani FETÖnün FETÖ
olmadığı bir tarihte Sayın Cumhurbaşkanı
Trabzonda yaptığı bir konuşmada bunu dillendirmişti.
Şimdi aynı şeyi Mısıra Ne istediniz de vermedik?
Birleşik Arap Emirliklerine Ne istediniz de vermedik? Ne istediniz de
vermedik? Sıra yakında bu başka bir müzakere noktasına
gelmiş olan İsveç ve Finlandiyanın NATO üyelik perspektifi
çerçevesinde büyük ihtimalle gündeme gelecektir. Niye bunu söylüyorum?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
AHMET KAMİL EROZAN
(Devamla) Sayın Cumhurbaşkanı cuma namazından
çıktığında Buraya gelmelerine hiç gerek yok, hiç
boşuna zahmet etmesinler. dedi. Güzel, alkışlanacak bir ifade;
PKKya destek veriyorsan buraya gelme kardeşim. Adamlar dün
Ankaradaydı. Niye kadrolar, memurlar Cumhurbaşkanını
söylediğini dinlemiyorlar? Cumhurbaşkanı talimat verdi
Gelmesinler. diye, niye geldiler? Daha da üstüne gideyim, dünkü heyetin
başkanlığını kim yapıyordu? İbrahim
Kalın. İbrahim Kalın kim? Sözcü. Yanında
Dışişleri Bakanlığı Bakan
Yardımcısı oturuyor. Ben Çavuşoğluna buradan bir
çağrıda bulunuyorum: Memurlarınızı bu kadar
aşağılamaktan vazgeçin. Ama bunu da ilave edeyim, bütün
arkadaşlarımız gibi ben de tekrarlayayım: Sona az
kaldı, sayılı günler çabuk geçer.
Hepinizi saygıyla
selamlarım. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
13üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 13üncü
madde kabul edilmiştir.
14üncü madde üzerinde 3
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım. İlk okutacağım 2 önerge
aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 327
sıra sayılı Kanun Teklifinin 14üncü maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüda
Kaya Zeynel
Özen Ali
Kenanoğlu
İstanbul İstanbul İstanbul
Dilşat
Canbaz Kaya Erol
Katırcıoğlu Ayşe
Sürücü
İstanbul İstanbul Şanlıurfa
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman
Girgin Cavit
Arı Utku
Çakırözer
Muğla Antalya Eskişehir
Vecdi
Gündoğdu Abdüllatif
Şener Orhan
Sümer
Kırklareli Konya Adana
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerindeki ilk konuşmacı Şanlıurfa
Milletvekili Sayın Ayşe Sürücü.
Buyurunuz Sayın Sürücü.
(HDP sıralarından alkışlar)
AYŞE SÜRÜCÜ
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu ve tüm halkımızı saygıyla selamlıyorum.
Urfa'nın Hilvan
ilçesinde geçtiğimiz günlerde bir sel felaketi meydana geldi;
yurttaşların evini su bastı, beyaz eşyaları ve
mobilyaları sele kapıldı, evler kullanılamaz hâle geldi,
caddelerde araçlar selle birlikte sürüklendi. AKP'nin yerel yönetimler
anlayışı Urfa Hilvan'da da sınıfta
kalmıştır.
Hilvan, 42 bin nüfusa sahip
fakat sel afetinden sonra görüldü ki kanalizasyon boruları ve altyapı
çalışmaları oldukça yetersiz. Yaşanan sel felaketi
doğal bir afet olabilir fakat altyapının kötü olması selin
gücünü ve yurttaşların maddi kayıplarını daha da
artırmıştır. Geçimini hayvancılıkla sağlayan
kırsal mahallelerdeki yurttaşlarımızın küçükbaş
hayvanları sele kapılıp telef oldu. Ekili alanlara verilen tüm
emekler; isot, buğday, fıstık ve ekinler harap oldu. Yani Hilvan
çiftçisi bu ekonomik krizde borçla toparladığı cebindeki son
parasını da mazota, tohuma, gübreye verdi ve yaşanan selle
birlikte hepsi yok oldu. Bu yıl insanlar tarlalarından bir kazanç
elde edemeyecek. Hilvan'ın Çimdeli, Malören, Kepirhisar, Üçüzler
(Şabo) Saluca, Alyele (Şeyh Servan) köylerinde tarımsal alanlar
kullanılamaz hâldedir. Hilvandaki insanlar yoksul; kimi mevsimlik
tarım işçisi, kimi geri dönüşüm işçisi olarak
çalışıp yaşamlarını sürdürmeye
çalışıyorlar. Bu insanları böyle ortada
bırakamazsınız. İktidara sesleniyoruz: Yurttaşlara
gereken desteği hızla sağlayın ve mağduriyetleri
giderin. Buradan bir kez daha Hilvan halkımıza geçmiş olsun
diyoruz. Halkımızın mağduriyetlerinin ve maddi
zararlarının karşılanmasının takipçisi
olacağımızı da belirtiyoruz.
Evet, değerli
halkımız, geçiminin büyük bir kısmı tarımdan olan
Urfada çiftçi yıllardır suya erişmekte sorun yaşıyor
ve suya giden yolun başında çiftçiyi sömüren özel enerji şirketi
DEDAŞ bekliyor. Bu sene ağır bir kuraklık beklenirken Urfa
çiftçisinin sulama sorunu hâlen çözülmedi. Urfa çiftçisi Tarım
Bakanlığına bağlı olan sulama birliklerine olan
borçlarını ödediği hâlde tarlalara verilen basınçlı
suyun elektrik borcunun sulama birliği tarafından ödenmemesi
sebebiyle Suruç, Bozova, Cullap, Tatarhöyük Sulama Birliklerinin elektriği
kesilmiş, çiftçi 1 milyon dönüm alanı sulayamayacaktır yani bu
yıl 1 milyon ekili alan kurumayla yüz yüze
bırakılmıştır. Ayrıca, pasif hâldeki Bozova
Merkez Sulama Tesisi sekiz yıldır çürümeye terk edilmiş, 15 bin
dönüm alan sulanamamaktadır.
Yine, bu yıl bölgede don
ve dolunun en etkili olduğu ve etkilenen ilçelerimizin başında
Bozova geliyor. Bozovada 350 bin dönüm fıstık yaşanan don ve
dolu yağışından dolayı verimsiz hâle geldi ve
pamukların yüzde 70i sökülüp yeniden ekildi. Ayrıca,
fıstık üreticilerinin de zarar tespiti yapılıp gereken
destek sağlanmalıdır. Bozovadaki 120 köyün yüzde 70i ciddi
hasar görmüşken hâlen gerekli desteğin sunulmaması ise izaha
muhtaçtır. Bir an önce zararların tespiti yapılıp Bozova
halkımıza gerekli olan destek sağlanmalıdır.
Değerli
halkımız, Urfanın Karaköprü ilçesine bağlı
yaklaşık 15 köye sulama imkânı sunacak olan sulama kanalı
kullanıma başlandığı gün DSİ tarafından
kanala deneme amaçlı bırakılan suyla kanal duvarı
yıkılmış ve kanal patlamıştır. On
yıldır yapımı süren kanal daha
kullanıldığı ilk gün patlıyor ve kanaldaki su ekilmiş
tarlalara kontrolsüz bir şekilde dökülüyor. Kanal üzerinde bulunan
Akziyaret, Yukarı Çiftlik, Aşağı Çiftlik, Küçük Horzum,
Horzum, Yarımtepe, Çömlekçi, Akçahisar, Çakmak, Gelibolu, Ördek,
Akpıyar, Serbent, Bezirci ve Kırkpınar köyleri hâlen suyu
beklemektedir. Üstelik bu sulama kanalı yurttaşlara ait
tarlaların üzerinde inşa edilmiştir; bunun
karşılığında yapılması gereken ödeme yerine
yurttaşa vadedilen taşlık alan tapulaşması dâhi
yıllardır bekliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Sürücü.
AYŞE SÜRÜCÜ (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kanalı
yapamadınız, hadi anladık, peki tapuları dağıtmak
bu kadar zor mu? Urfa halkı ve Urfa çiftçisi sizin bu hantal
bürokrasinizle, hatalı tarım politikalarınızla daha ne
kadar mağdur edilecek? AKP iktidarı yönetemediği gibi en basit
bir kanalı dahi inşa edemiyor, çiftçinin sulama sorununu çözemiyor,
dolu ve dondan kötü etkilenen çiftçiye gereken desteği
sağlayamıyorken dünyanın öbür ucundan tarımsal ürün ithal
ediyor.
Tarım
Bakanlığına bahsettiğimiz bu sorunları, şu an
gündeme getirdiğimiz bu sorunları bir an önce çözmesi
çağrısında bulunuyor ve kendilerini sorumluluğa davet
ediyoruz.
Tekrardan tüm
halkımızı saygıyla selamlıyoruz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı
mahiyetteki önergeler üzerindeki ikinci konuşmacı Adana Milletvekili
Sayın Orhan Sümer.
Buyurun Sayın Sümer.
(CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN SÜMER (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Bankacılık Kanunu'nda düzenleme yapılması planlanan kanun
teklifinin 14üncü maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Teklifin 14üncü maddesi
Varlık Fonuna koruma kalkanı sağlamakta; maddeyle Varlık
Fonu, hissedarı olduğu ya da yeni kuracağı şirketleri
her türlü denetimden uzak tutmayı amaçlıyor. Saray
iktidarının denetimden uzak tutmayı istemesini çok iyi
anlıyoruz; 2017 yılında, Varlık Fonu kurulduktan sonra
bünyesine aldığı kamu iktisadi teşebbüslerinin yüzde
90ı zarar etmeye başladı. Bir sene önce milyonlarca lira kâr
eden kuruluşlar Varlık Fonuna geçtikten sonra milyarlarca lira zarar
açıkladılar. Saray iktidarı istediği koruma kanununu
getirebilir, ilk seçimlerden sonra tüm bu talanın mutlaka hesabı
sorulacaktır.
Değerli milletvekilleri,
iktidar sadece kamu kurumlarını batırmıyor, aynı durum
illerimiz için de geçerli. Saray talimatıyla rakam açıklayan
TÜİK'in verilerine göre 2021de gelire dayalı yoksulluk
oranının en yüksek olduğu iller sıralamasında ilim
Adana 1inci sırada. Adana, sadece en fakir il durumunda olmakla
kalmıyor çözüm bekleyen birçok soruna da çare aramaya başladı.
İçinde bulunduğumuz teknoloji çağında Yüreğir ilçemize
bağlı birçok mahallemizde internet ve telefonlar
çalışmıyor. Defalarca dile getirmemize rağmen bu sorunu
çözecek altyapı çalışmaları bir türlü yapılmadı.
(CHP sıralarından alkışlar)
Yine, Yüreğir ilçemize
bağlı, ayrıca Karataş ve Yumurtalık ilçelerinin de
kırsal bölgelerine hizmet sunan hastanemiz 2013 yılında
yıkıldı. İktidar yetkilileri yüz on yedi sene hizmet vermiş
hastane binası yıkılırken Yenisini ve daha modernini
yapacağız. demişlerdi. Bakın, aradan neredeyse on sene
geçti, tek bir çivi dahi çakılmadı, molozuyla olduğu gibi
ortalıkta duruyor.
400 bin civarındaki
sığınmacı ve mülteci akınından sonra Adana,
uyuşturucu suçlarında Türkiye 3üncüsü, cezaevine giren hükümlü
sayısında Türkiye 5incisi, suça sürüklenen çocuk sayısında
Türkiye 12ncisi durumunda hatta bazı ilköğretim
okullarımızda Suriyeli öğrenci sayısı Türk öğrencilerinden
fazla hâle geldi. Mahallelerimizde her gün birçok Suriyeli ile Türk
vatandaşı arasında çeşitli sorunlar çıkıyor.
Akdenizin en güzel sahilleri
Adanada ancak turizm altyapısı ve tesisleri olmadığı
için turizme maalesef açılamıyor. Karataş ve Yumurtalık
ilçelerimizde balıkçılıkla uğraşan esnaflar artan
mazot fiyatları nedeniyle denize açılmayı bırakmak zorunda
kaldılar, tekneler maalesef çürümeye terk edildi.
Değerli milletvekilleri,
saray iktidarından önce Adana denildiğinde bambaşka bir
tablomuz vardı. Yirmi yılın sonunda maalesef Adana deyince ekilemeyen
topraklar, traktörüne haciz gelmiş çiftçiler, dalında çürüyen
ürünler, çiftçiliği bırakan aileler, işsiz gençler, kepenk
kapatmış esnaflar, geçim derdine düşmüş insanlar akla
geliyor. Işıl ışıl parlayan güzel şehrimizi
maalesef fakirlikle anılır duruma getirdiler. Gözleri
ışıl ışıl olan Sayın Hazine ve Maliye
Bakanı çıkıp İşler tıkırında,
esnafın durumu çok iyi. açıklamasında bulunuyor.
Bakın, şimdi bu
göstereceğim fotoğraf da Adananın en işlek dükkânları
olan bir caddesinin. Pandemi döneminde kepenk kapatmak zorunda kalan esnaf
şu an ekonomik nedenle daha ağır bedeller ödüyor; dükkânlar ya
kiralık ya satılık. Kırkyıllık esnaflar ekmek
teknelerinden vazgeçmek zorunda kaldı. Ceyhan ilçemizde, İncirli ve
Kurtpınarı köyünde petrokimya tesisi yapımı için
kamulaştırma gerçekleştirildi. Milletin tapulu arazisi,
tarlası elinden alındı; henüz 1 lira ödeme yapılmadı.
Vatandaş hem tarlasını kaybetti hem de parasını
alamıyor.
Değerli milletvekilleri,
hatırlayanlar olacaktır millet bahçesi seçimlerin en mega projesi
olarak açıklandı. Adananın en merkezî yerindeki stadyumumuz
yıkıldı, yerine millet bahçesi yapılacağı
açıklandı; tam 43 milyon liraya Adana Millet Bahçesi ihalesi
yapıldı. Biz defalarca uyardık, ihaleyi alan firma Erzurum
Organize Sanayi Bölgesinde yaptığı bir işte devleti tam 11
milyon lira zarara uğratmış bir firma. Biz Bu firma
sıkıntılı firma; araştırma yapın, rant
sevdanızdan vazgeçin. dedik, dinletemedik. Sonunda ne oldu biliyor
musunuz? İhaleyi alan firma beton yapımında kullanılan 6 milyon
lira değerindeki agrega malzemesini alıp şantiye
alanını da pisliğiyle bırakıp gitti. Adanada yaz
sezonu sıcak geçer, maalesef sıcakların başlamasıyla
birlikte de sıtma, dizanteri gibi hastalıklara davetiye
çıkarıyor bu bölge. Peki, bunun sorumlusu kim? Yetkililere
sesleniyoruz, göz göre göre yapılan bu talanın hesabını kim
verecek?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ORHAN SÜMER (Devamla)
Başkanım, teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri,
bir diğer önemli konu ise Adana Şakirpaşa Havalimanı.
Adanalılar havalimanının kapatılmasını istemiyor.
Şakirpaşa Havalimanının yıkılmaya değil
geliştirilmeye ihtiyacı var. Buradan saray iktidarına bir kez
daha seslenmek istiyorum: Sırf rant uğruna, birileri zengin olsun diye
şehrin en güzel yerlerini, ÇUKOBİRLİK, TEKEL, Sümerbank, TRT
arazisini daha önce peşkeş çektiniz, en azından havalimanı
arazisini yandaşlarınıza kurban etmeyin.
Değerli milletvekilleri,
bizler yılmadan dile getirmeye, çözüm üretmeye çalışsak da
iktidar bildiğini yapmaya, Adanamızın sorunlarına
kayıtsız kalmaya devam ediyor. Kuracağımız Cumhuriyet
Halk Partisi iktidarında tüm sorunlara derman
olacağımızı belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın Danış
Beştaş
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, adalet nöbetindeki annelerin gözaltına
alınmasına ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün 2 vekilimizin de
eşlik ettiği adalet nöbetindeki anneler gözaltına
alındı Kağıthanede, sadece adalet talebiyle bir nöbet
eylemi gerçekleştirmek istemişlerdi taleplerini ifade ederek fakat
maalesef Fince Akman, Kumru Akgül, Zeynep Çalhan, Songül İlker şu
anda gözaltındalar ve nerede gözaltında tutulduklarına dair de
henüz sağlıklı bir bilgi alabilmiş değiliz, hatta
vekillerimizin bizzat gözlemlediğine göre annelerin polis
aracının içinde düşürüldüğü, darbedildiği de gelen
bilgiler arasında. Adalet artık bu ülkede ekmek kadar, su kadar
önemli bir ihtiyaç hâline geldi. Annelere uygulanan bu muamele, gördükleri bu
muamele kesinlikle izah edilemeyecek dozdadır. Yani biz adalet
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Cezaevlerinde yakınları bulunan,
çocukları bulunan annelerin adalet talebine iktidarın kulak vermesi
lazım çünkü annelerin ahı ve talebi başka hiçbir şeyle
kıyaslanamaz. Her fırsatta anneler üzerinden konuşanlar bu
konudaki ayrımcılığı da lütfen dikkate alsınlar.
Anneler arasında ayrım yapılmaz.
Teşekkür ediyorum.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Denizli Milletvekili Nilgün Ök ve 45
Milletvekilinin Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 655
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4389) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 327) (Devam)
BAŞKAN Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 655 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 14üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan eklenmiştir
ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Ayhan
Altıntaş Feridun
Bahşi Hasan
Subaşı
Ankara Antalya Antalya
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Hüseyin
Örs Hayrettin
Nuhoğlu
Adana Trabzon İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Ayhan Altıntaş.
Buyurunuz Sayın
Altıntaş. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti
Grubu adına 327 sıra sayılı Bankacılık Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 14üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Genel
Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifinin 14üncü
maddesiyle, 13üncü maddede öngörülen muafiyet ve istisnaların maddenin
yürürlük tarihinden önce kurulan şirketler ve fonlar için de
uygulanması öngörülmektedir. Yani bu şirketlere gelir ve kurumlar
vergisinden, Belediye Gelirleri Kanunu gereğince alınan vergi, harç,
katılma payı ve tasdik ücretleri gibi vergilerden, emlak vergisinden
ve birçok vergi kaleminden, kamu kurum, kuruluş ve
ortaklıklarına uygulanan mevzuat uygulama ve
kısıtlamalardan muafiyet tanınmak istenmektedir.
Vergi toplanırken
sürekli farklı gruplara, farklı alanlara muafiyet
tanınmasını doğru bulmuyoruz. Elbette istisnai durumlarda bunlar yapılabilir ancak iktidar partisi vergi
toplamak kötü bir uygulamaymış gibi sürekli vergiden muaf, imtiyazlı
gruplar ve kurumlar yaratmaktadır. Ayrıca, bu kurumların bu
kanun teklifi aracılığıyla KİT denetiminden uzak
tutulmasını da doğru bulmuyoruz. Açıktır ki 13üncü ve
14üncü maddelerinin uygulanması denetimi zorlaştıracak etkiye
de sahiptir. Dolayısıyla, bu maddelerin kanun teklifinden
çıkarılmasının gerektiğini düşünüyoruz.
Denetimin
bir diğer sonucu eleştiriyi ve istişareyi de beraberinde
getirmesidir, bunlar olmadan hata yapılması da kaçınılmaz
olacaktır. Ülkemizin içine düştüğü ekonomik kriz de böylesi
denetimsiz ve keyfî uygulamaların sonucudur. İktidarın
yanlış politikalarının ekonomide olumsuz yönleri görüldü ancak hâlâ hata
yapıldığı kabul edilmiyor. Örneğin Faiz sebep,
enflasyon sonuçtur. anlayışıyla kur korumalı mevduat
hesabı denilerek ortaya konulan ve bütçeye aşırı yük
getirilerek toplanan vergilerin mevduat sahiplerine aktarılmasına yol
açan uygulamadan medet umulmak zorunda kalınmıştır. Kur
korumalı mevduat hesabı faize karşı olan ancak parası
değer kaybetmesin diye altına ya da dövize yatıran
vatandaşın faize yönlendirilmesine de neden oluyor. İlaveten,
etkisi ancak üç ay sürdü; enflasyon düşmedi, kurlar da tekrar arttı.
Lafınız Enflasyon düşecek. idi, icraatınız tam tersi
oldu.
Değerli
arkadaşlar, böyle politikaları uygularken ülke ekonomisini yapboza
çevirme lüksünüz yoktur. Bu, risk alınabilecek bir mesele değil; bir
milletin kaderidir, yaşamıdır. En başta mevcut tecrübelere
bakmak gerekliydi. Bizde 1967de başlayan, 1970lerdeki dövize
çevrilebilir mevduat yani DÇM tecrübesine bakabilirdiniz ya da dünyada benzer
uygulamalara bakabilirdiniz. Mesela, Meksika'da benzeri bir uygulama
vardı. Sonuç ne oldu? 1994 Meksika peso krizi olarak
adlandırılan bu olayda Meksika Hükûmeti de ABD doları garantili
yerli para üzerinden yatırım aracı ortaya koydu ve bunu
yabancı yatırımcı çekmek için de kullandı,
tıpkı bugün iktidarın yaptığı gibi. Kısa bir
süre bu mekanizma işe yaradı gibi göründü ama bu iyimser tablo sadece
birkaç ay sürdü; beklentinin tersine, Meksika'da ithalat ve dövize olan ilgi
aşırı arttı. Bunun sonucunda, ödemeler dengesi bozulan
Meksika, döviz borçlarını ödeyemeyeceğini ilan etti.
Meksika'yı kurtarmak için Amerika Birleşik Devletleri, IMF,
Uluslararası Ödemeler Bankası, Latin Amerika devletleri ve Kanada
toplamda 50 milyar dolar civarında bir para toparladı, bu sayede
Meksika iflastan kurtarıldı.
Bu tecrübeden bizim de
çıkaracağımız dersler olmalıdır. Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşener'in de belirttikleri
gibi Ağustosta enflasyon düşecek. diye vaat vermeniz, peşinden
Enflasyon korumalı tahvil çıkaracağız. diye müjde
vermeniz ekonomi yönetiminizdeki zafiyeti göstermektedir. Ekonomiyi düzeltmek
için afaki ve dayanaksız projelere gerek yok. Bize ekonomide liyakat,
vergide adalet, piyasada güven lazım. Ancak bu şekilde Türkiye bu
darboğazdan kurtulabilir, kurtulmamıza da az kaldı.
Genel Kurulu
saygılarımla selamlarım. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
14üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
14üncü madde
kabul edilmiştir.
15inci madde üzerinde 1
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 655 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 15inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Feridun
Bahşi Hasan
Subaşı
Adana
Antalya Antalya
Hüseyin
Örs Orhan
Çakırlar Hayrettin
Nuhoğlu
Trabzon
Edirne İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Edirne Milletvekili Sayın Orhan Çakırlar.
Buyurunuz Sayın
Çakırlar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
ORHAN ÇAKIRLAR (Edirne)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bankacılık
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 655 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
15inci maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
maddeyle, TMSFnin kayyum olarak atandığı şirket ve mal
varlığı değerleri için şirket varlıklarının,
mal varlığı değerlerinin veya hakkında şahıs
kayyumluk kararı bulunmasa dahi bu şirket veya mal
varlığı değerlerinde payları bulunup aleyhlerinde
mahkemece kaçak kararı verilen kişilerin bu paylarının
satışının veya feshi ile tasfiyesinin sağlanması öngörülmektedir.
TMSFnin kayyum olarak atandığı şirketlerin bölünmesine
karar verilmesi hâlinde Fonun bölünme yoluyla kurulan şirkete kayyum
olarak atanacağı öngörülmektedir.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye, kuzey yarım kürenin üretmek zorunda olan ekonomilerindendir.
Bizim ne Rusya gibi uçsuz bucaksız doğal gaz kaynaklarımız
ne Irak veya Suudi Arabistan gibi petrol rezervlerimiz var. Ekonomimizin ve
sosyal düzenimizin devamlılığı için üretmemiz elzemdir. Bu
anlamda, Türkiye'nin belkemiğini üretim oluşturmaktadır ancak
iktidarınızda tarımı bitirdiniz, gençler iş bulma
umuduyla şehirlere göçüyor, şehirdekiler ise liyakatsizlik ve
haksızlık nedeniyle ülkeden göç ediyor. Üretimin belkemiği de
nitelikli iş gücüdür ancak maalesef ülkemiz, 2016 yılından beri
her sene artarak nitelikli iş gücünü kaybetmektedir. Bir diğer
deyimle, beyin göçü vermektedir; nasıl vermesin ki euro 17 lira oldu ki
bugün 17,5 lira. Bugün 1.000 ila 1.200 euro bandında burs alan
Avrupalı bir doktora öğrencisinin geliri Türkiye'de bir profesörün
geliriyle başa baş noktasında.
Değerli milletvekilleri,
TÜİK verilerine göre mevsim etkisinden
arındırılmış işsizlik oranı yüzde 11,4
seviyesinde gerçekleşti. 15 ve daha yukarı yaştaki
kişilerin işsizlik sayısı 2022 yılının
birinci çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre 50 bin kişi artarak 3
milyon 845 bin kişi oldu. Ülkemizde gençler binbir güçlükle
eğitimlerini tamamlayıp iş hayatına atılmaya
çalışmakta fakat emeklerinin karşılığını
alamamaktadır. Eskiden gençler daha iyi bir eğitim almak için yurt
dışına gitmek istiyorlardı; bugün ise eğitimlerine
300-400 bin euro harcayarak yetiştirdiğimiz doktor, avukat, mühendis
ve benzeri meslek sahibi gençlerimizi özellikle Amerika Birleşik
Devletleri, Avrupa Birliği ve Körfez ülkelerine kaptırıyoruz.
Dahası, bugün, ülkemizde, sosyal devlet anlayışından uzak
bir yaklaşım olmasından, adalet olgusunun eksikliğinden ve
yaşam kalitesinin düşüklüğü gibi etkenlerden dolayı
gençlerimiz meslek ayırt etmeksizin vasıflı veya
vasıfsız bir işte çalışıp kaliteli bir hayat
sürdürmek için doğduğu toprakları terk etmekte. Peki, bu durumu
nasıl tersine çevirebiliriz? Öncelikle sorunun sebeplerini tespit etmemiz
gerekmektedir, bulunduğumuz Meclisin önceliği bu sebepleri
araştırmak olmalıdır. Gençlerimiz yöneticiler
tarafından anlaşılmadıkları düşünüyorlar;
dahası, umutlarını o derece yitirmişler ki Ne
pahasına olursa olsun. diyerek gitme yolunu tercih ediyorlar.
Ülkede kalan gençlerimizin
ise başka çileleri var. Japonya'da evden çıkmadan yaşayan
gençleri tarif eden sosyolojik bir tabir var: Hikikomori
hastalığı; bizde de yayılıyor. Ancak, bizde gençler
kendilerini asosyallik ve teknoloji
bağımlılığından dolayı eve hapsetmiyorlar,
dışarı adım atmak bile ateş pahası. Gençler
masraf yapmamak için kendilerini eve kapatıyorlar. Bina manzaralı
binaların kiraları uçmuş. Gençler hayatı erteliyorlar; geç
iş buluyorlar, geç evleniyorlar, sigorta ve emekliliğe hak
kazanıp kazanmayacakları meçhul çünkü hayata geç atılabiliyorlar
ve yönetenlere güvenmiyorlar. Kendini muhafazakâr, mukaddesatçı olarak
addeden ve 3 çocuk isteyen iktidar bu ne konuda düşünüyor?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ORHAN ÇAKIRLAR (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Özetle, temel hak ve
hürriyetlerin tesisi, ifade özgürlüğünün uygulanması birinci
önceliğimiz olmalıdır.
Bugün tweet
attığı için gençleri tutuklarsanız yarın nesilleri,
koca bir gençliği kaybedersiniz. Öncelikle bu felaketin engellenmesi için
liyakat ve fırsat eşitliğinin sözde kalmaması, torpil ve
iltimasın gerçek anlamda tasfiye edilmesi gerekmektedir.
Merak etmeyin gençler, az
kaldı!
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
15inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
15inci madde kabul
edilmiştir.
16ncı madde üzerinde 1
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 655 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 16ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan
değiştirilmiştir ibaresinin yeniden düzenlenmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Hasan Subaşı Hüseyin Örs
Adana
Antalya Trabzon
Feridun
Bahşi Hayrettin
Nuhoğlu Ahmet
Kamil Erozan
Antalya
İstanbul Bursa
Fahrettin
Yokuş
Konya
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİYOSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş.
Buyurunuz Sayın
Yokuş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Malumunuz olduğu üzere
Doğu Türkistanda yaşayan 30 milyonu aşkın
soydaşımız Çin devleti tarafından âdeta soykırıma
tabii tutulmaktadır. Özellikle 2017 yılından itibaren Çin
devleti 3 milyona yakın Müslüman Türkü kamplarda tutmaktadır. Bu
süreçte binlerce insanımız kamplarda hayatını
kaybetmiştir. Çinde yaşanan bu insanlık dramına ne
yazık ki başta Türkiye olmak üzere İslam ülkeleri
kayıtsız kalmıştır, kalmaya da maalesef devam
etmektedirler. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek
Temsilciliğinin 2018 yılından itibaren Çinin Doğu
Türkistan bölgesini ziyaret talebine nihayet Çin devleti izin vermiş,
önceki gün itibarıyla Birleşmiş Milletler İnsan
Hakları Yüksek Temsilcisi Michelle Bachelet Çine gitmiştir.
Temennimiz odur ki Çin devleti Doğu Türkistanın tüm bölgelerini
temsilcilerin ulaşımına açar, inşallah orada rahat bir
imkân bulurlar.
Birleşmiş Milletler
İnsan Hakları Yüksek Temsilcisinin Doğu Türkistan ziyaretine
başladığı gün, yani önceki gün Çinin Ankara
Büyükelçiliği önünde Çin Toplama Kampı Mağdurları Platformu
üyeleri oturma eylemi başlatmışlardır. Hâlen bu eylem devam
etmektedir. İYİ Parti olarak Genel Başkanımızın
talimatıyla önceki gün partimizin Divan üyeleri ve milletvekilleri olarak
Çin Elçiliği önüne giderek eylem yapan kardeşlerimize destek verdik.
Elbette desteğimiz Doğu Türkistan halkına yapılan zulümler
sona erinceye kadar sürecektir.
Değerli milletvekilleri,
önceki gün BBC haber ajansı Doğu Türkistanda yaşanan zulmü
gösteren binlerce belge ve fotoğrafı dünya kamuoyuna duyurdu. Çin
emniyet birimlerinden elde edilen belge ve görüntüler Doğu Türkistandaki
kampların tam anlamıyla birer ölüm kampı olduğunu
göstermektedir. Çin devleti Doğu Türkistanda yaşayan Müslüman Türk
kardeşlerimize asimilasyonun çok ötesine geçmiş, soykırım
uygulamaktadır.
Çin Toplama Kampı
Mağdurları Platformu Sözcüsü Mirza Ahmet İlyasoğlu, Çin Büyükelçiliği önünde
yaptığı konuşmada şu çağrıda bulunuyor:
Buradan bizler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak
Cumhurbaşkanımızdan, Dışişleri
Bakanımızdan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları
Komisyonu Başkanımızdan bize sahip çıkmalarını,
sıkıntılarımızı gündemde tutmalarını ve
çözüm üretmelerini bekliyoruz. Doğu Türkistanda bizlere yapılan
zulüm tüm dünyada gündem olurken neden devletimiz Türkiye'den ses çıkmıyor?
Bizler, aynı zamanda Türk vatandaşıyız. Türk
vatandaşlığını almış ve Doğu
Türkistana ailelerini ziyarete giden 700 civarında kardeşimiz
toplama kamplarında hapis tutuluyor. Neden vatandaşlarımıza
sahip çıkılmıyor? Bizler aynı zamanda, Doğu Türkistanlılara
zulme devletimizin karşı çıkmasını, Müslüman
kardeşlerine sahip çıkmasını bekliyoruz. Neden oradaki
toplama kamplarının kaldırılması için Türkiye
Cumhuriyeti devleti iki kelime etmiyor? Çin soyumuzu kurutuyor,
çocuklarımızı öldürüyor, aydınlarımızı
zindanlarda çürütüyor, tarihimizi yok ediyor, camilerimizi yıkıyor,
aile mahremimize giriyor, ailelerimizin içine Çinli erkek yerleştiriyor,
ibadetimizi engelliyor; çocuklarımızın iç organlarını
çalıyorlar, gebe kadınların çocuklarını
alıyorlar; anamızın, babamızın hatta
kardeşlerimizin akıbetini bilmiyoruz; bu kadar ağır zulme
dayanılır mı? Feryadımızı niye duymuyorsunuz?
diyorlar ve maalesef bu görüntüler şu anda Çinde yaşanan bu zulmü
gösteriyor. Zamanım daraldığı için hızlı
geçiyorum, lütfen bunlara bakalım.
Değerli milletvekilleri,
malumunuz, geçtiğimiz pazar günü AK PARTİ Adanada gençlik
kurultayı yaptı. O kurultay dönüşü maalesef bir otobüs
kazasında 3 üniversite öğrencimiz Hakkın rahmetine
kavuştu, Allah rahmet eylesin. 41 öğrencimiz de yaralandı,
yaralılara da şifa diliyoruz.
Değerli milletvekilleri,
bu olay öncesinde maalesef Konyamızda garip bir olay gelişiyor.
Şu tabloya bir bakın, Altınekin ilçemizde AK PARTİnin ak
Altınekin teşkilatı lise öğrencilerine mesaj çekiyor, diyor
ki: Sayın (
) 21 Mayıs Cumartesi günü düzenlenen Adana Gençlik
Festivaline gitmeye hak kazandınız. Otobüsümüz 21 Mayıs
Cumartesi sabah saat beşte Altınekin merkez Ali Paşa Camisi
önünden hareket edecektir. Yanında kimliği olmayanlar otobüse
alınmayacaktır. Altınekin Gençlik Kolları Başkanı
Raşit Yıldız.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, değerli AK PARTİliler, bu nasıl
iş? Bunlar lise öğrencisi, bu lise öğrencilerinin
telefonlarını kim temin ediyor? Sizde ne geziyor? Siz nereden
bunları temin ediyorsunuz? Bu Kaymakam ne işe yarar? Bu Okul Müdürü
ne halt eder? İlçe Millî Eğitim Müdürü nedir? AK PARTİ İl
Başkanı buna nasıl izin verir? Niye soruşturma
açmazsınız? Ne yaptınız? Bizim çocuklarımıza niye
dadandınız? Hiç mi utanmıyorsunuz? Hiç mi
sıkılmıyorsunuz? Allahtan da mı korkmuyorsunuz?
EKREM ÇELEBİ
(Ağrı) Ayıp ya, ayıp!
FAHRETTİN YOKUŞ
(Devamla) Konyayı sahipsiz mi sanıyorsunuz? Yazıklar olsun
ya!
ŞİRİN ÜNAL
(İstanbul) Sana yazıklar olsun!
FAHRETTİN YOKUŞ
(Devamla) Yazıklar olsun!
EKREM ÇELEBİ
(Ağrı) Sana yazıklar olsun!
FAHRETTİN YOKUŞ
(Devamla) Konyayı sahipsiz mi sanıyorsunuz? Niye soruşturma
açmıyorsunuz?
EKREM ÇELEBİ
(Ağrı) Ya, senin gibi bir milletvekilinin temiz bir dil
kullanması lazım ya!
FAHRETTİN YOKUŞ
(Devamla) Hadi oradan!
EKREM ÇELEBİ
(Ağrı) Yaşından başından utan ya!
ŞAHİN TİN
(Denizli) Bağırmadan konuşsana sen!
EKREM ÇELEBİ
(Ağrı) Ne biçim bir adamsın sen ya! Bir de
sırıtıyorsun ya! Şu pişkinliğe bir bak ya!
Ayıp ya, ayıp, ayıp!
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
16ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
16ncı
madde kabul edilmiştir.
ŞAHİN TİN
(Denizli) Bağırmadan konuşacaksın.
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Utan, utan!
EKREM ÇELEBİ
(Ağrı) - Kendin utan! Ya, konuştuğunda insan bir
aynayı alır bakar! Utan ya utan!
ŞAHİN TİN
(Denizli) Hep yalan dolan
EKREM ÇELEBİ
(Ağrı) İşin gücün sadece iftira atmak ya, başka bir
şeyin yok ya! Örnek olacak yerde, rol model olacak yerde
Bir de
milletvekili olacaksın ya!
ŞAHİN TİN
(Denizli) Gündem oldun, gündem; bravo sana!
BAŞKAN - 17nci madde
üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 327
sıra sayılı Kanun Teklifinin 17nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Hüda
Kaya Zeynel
Özen Dilşat
Canbaz Kaya
İstanbul İstanbul İstanbul
Ali
Kenanoğlu Erol
Katırcıoğlu Nusrettin
Maçin
İstanbul İstanbul Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Sayın Nusrettin Maçin.
Buyurunuz Sayın Maçin.
(HDP sıralarından alkışlar)
NUSRETTİN MAÇİN
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
değerli halklarım; 17nci madde OHAL kapsamında el konulan
şirketlere dair. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu yetkilendirilmiştir.
Bu ne anlama geliyor? AKPnin darbe içinde darbe üreterek, geldiğimiz
nokta itibarıyla, 700 şirketin mal varlığına kayyum
atanan TMSFyi bunların satışıyla ilgili
yetkilendirilmesidir bu madde. Hiçbir hukuki süreç işlemeden, mahkeme
sonuçlanmadan, mahkeme açmadan bu mal varlıklarının
satılması çok korkunç bir tehlikeyi işaret ediyor. Belki bir
kısmınız bunun farkında değilsiniz ama bu, şu
anlama geliyor: Yarın bu iktidara kim muhalefet ederse onun can
güvenliği olmadığı gibi, mal güvenliğinin de tehlike
altına girdiğinin işaretidir.
Değerli milletvekilleri,
bu Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kime bağlıdır? Türkiye
Varlık Fonunda olduğu gibi bu da Cumhurbaşkanına
bağlandı. Bu ülkenin bütün önemli kaynakları tek adam rejiminin
elinde toplanmış ve bunlar üzerinde denetleme hakkı dahi yok,
araştırma, soruşturma hakkı yok.
Şimdi, sizlere
soruyorum: Bu AKP döneminde özellikle darbe sonrası bütün ihalelerde
usulsüzlük, rant ilişkileri dönmedi mi? Döndü. Şimdi, bu bütün olan
bitenlerle, AKP dönemindeki rant siyasetiyle Türkiye ekonomisinin geldiği
nokta hepimiz tarafından bilinmektedir.
Yine, burada yedi ay önce
dedik ki: Bu ülke ekonomik olarak çöküşe gidiyor, bunun sinyallerini
vermeye başladı. Bu, sadece ekonomik çöküş değil, aynı
zamanda sosyal ve toplumsal değerlerin de çöküşü anlamına geliyor.
Şimdi, sizlere soruyorum:
Neden bu madde, bu TMSF, bu dönemde Meclise geldi? Değerli
arkadaşlar, Avrupa ülkeleriyle ekonomik anlamda, siyasi anlamda, hukuksal
anlamda bu iktidarın ilişkileri tamamen sıkıntılı
bir noktada. Kime dönmüş? Suudi Arabistan'a dönmüş. Kime dönmüş?
Birleşik Arap Emirlikleri'ne dönmüş. Kime dönmüş? Katar'a
dönmüş.
Şimdi, bu 700
şirketi de
Büyük ihtimalle yakın tarihte, haziran ayı
içerisinde Türkiye'ye gelecek olan Prens bin Selman'a bir şeyler hediye
edilecek; belki de Katara, belki de kendi yandaş firmalarına. Ama
biz şunu çok iyi biliyoruz: Bu iktidar eşitsizlik ve rant siyaseti
üzerinde dün yüzde 1e hizmet eden bu AKP iktidarı bugün binde 1e hizmet
eden bir iktidara dönüşmüştür. Yani bu toplumun binde 999u
karşı cephede, binde 1i AKP ve yandaşları. Bu ülke böyle
yönetilemez. Çok yakın tarihte bu ülkenin bütçesinin, ekonomisinin
iflasını duyarsak hiç şaşmayalım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz,
tamamlayın.
NUSRETTİN MAÇİN
(Devamla) Teşekkür ederim. Bir dakika
Burada benim bir
çağrım var değerli arkadaşlar: Enflasyon her gün
artıyor, korkunç artıyor. Sadece enflasyon artmıyor; bakın,
istihdamda da korkunç azalma var; bakın, durgunluk var. Bir yerde
enflasyon, durgunluk artıyor ve istihdam azalıyorsa bunun ekonomideki
karşılığı stagflasyondur yani enflasyon ve
devalüasyonu da aşan bir stagflasyonla karşı
karşıyayız, bunu sonbaharda hep birlikte göreceğiz.
Ben halkıma
sesleniyorum: Bu iktidarın 2023te gitmesi gerekir. Bu iktidar gitmezse
bizleri kuru ekmeğe, acı soğana muhtaç edecek.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NUSRETTİN MAÇİN
(Devamla) Halklarım bunu hak etmemiştir. Bu seçimlerde mutlaka ve
mutlaka bu iktidarı gönderecektir.
Saygılarımla. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 655 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 17nci maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin
ilave edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Hasan
Subaşı Hüseyin
Örs
Adana Antalya Trabzon
Feridun
Bahşi Arslan
Kabukcuoğlu Hayrettin
Nuhoğlu
Antalya Eskişehir İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu.
Buyurunuz Sayın
Çulhaoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 327 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 17nci maddesi üzerinde İYİ
Parti Grubumun görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım. Heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiyede Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
tarafından yürütülmekte olan 714 firma tam kayyumdadır, toplam aktif
büyüklükleri 85 milyar Türk lirasıdır ve 45 bin kişi çalışmaktadır.
Bu şirketlere Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu 282 kişi
atadı. AK PARTİ, Varlık Fonunda olduğu gibi, her türlü
ekonomik gücü elinde toplamaya çalışmaktadır. Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen şirketler 17 Ocak 2017 tarihinde
yayımlanan tebliğe göre hizmet vermektedir. Buna göre Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen firmalar şirketin mevcut hâlinin
sürdürülebilir olmaması hâlinde şirketin, şirket
varlıklarının veya mal varlığı değerinin
satılmasına veya fesihle tasfiyesine Bakan karar verir. demektedir.
Bu cümleden olarak Sürat Kargo 2021 yılında ederinin çok altında
satılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
TMSF kontrolündeki firmaların bir an evvel tasfiyeye gidilmesini
kolaylaştırmaktadır. TMSF, yargıdaki şirketlerin
mahkeme kararlarını beklemeden bunu yapmaya
uğraşmaktadır. Bu tıpkı Sürat Kargo olayına,
tıpkı limanların süresi dolmadan alelacele işleticilerine
ihalesiz kullanım süresini uzatan kanun değişikliklerine
benzemektedir. Bu nedir biliyor musunuz arkadaşlar? AK PARTİ
Hükûmetinin bir an evvel TMSF kontrolündeki firmaları elden çıkarma,
eşe dosta peşkeş çekme hazırlığıdır.
Mevcut mevzuatta mevcut hâlin sürdürebilir olmaması hâlinde şirketin
şirket varlığının veya mal
varlığının değerlerinin altında
satılmasına veya fesihle tasfiyesine kararı vardır.
TMSF yetkilileri, sahip
olmadığı, emaneten baktığı şirketleri satma
kararı alıyor. Nasıl yapıyorlar? TMSF yetkilileri Şu
anda firma kâr ediyor görünse de makineler demode oluyor. Başka tedbirler
alınması gerekir. Ticari bir patronajda firma daha iyi bir duruma
gelir. diyor. Şu anda TMSF kontrolündeki firmaların kredi
alamadıklarından bahsetmektedirler. Bu ifadelere
baktığımızda, ortada birtakım gerçekler
sıralanmaktadır. Bu gerçekler bir mızrağa kılıf
hazırlamaktadır. Eldeki mal varlıklarını hiç
pahasına özelleştiren AK PARTİ Hükûmeti yandaşlara yeni
kıyaklar peşindedir. Elde satacak mal kalmadı.
Yandaşları memnun etmek için devletin elinde emaneten tutulan
malların peşkeş çekilmesi amaçlanmaktadır. Bu madde
çekilmeli; TMSF, emanet aldığı varlıkları adaletli bir
şekilde yönetmelidir.
Değerli arkadaşlar,
biraz önce bir not geldi. 12 Mayıs 2022 tarihli gazetelerde Hindistandan
50 bin ton buğday ithal edileceği yazılmıştı ve
bu, iktidar tarafından yalanlanmıştı. Şimdi
Hindistandan Hindistan sürmesi denilen hastalık nedeniyle bugüne kadar
buğday ithal edilmemişken Hükûmetin yalanlamasından sonra,
şu anda İskenderun Toros Gübre Limanına yanaşan, Hindistan
menşeli buğday yüklü bir gemi ve burada hastalıklı
buğdayların olduğu söylenmektedir. Bu konunun özellikle iktidar
tarafından araştırılıp şayet böyle bir
hastalıklı buğday var ise bunların Türkiyeye
girişinin yasaklanması gerekmektedir.
Evet, ülkemizde buğday
hasadı başladı, çiftçilerimiz bir yıldır hasat
yapmayı bekliyorlar, mazot, gübre, ilaç borcu ödenmeyi bekliyor, aileler
nafakalarını çıkarmak için Hükûmetin buğday taban
fiyatını açıklanmasını bekliyor. İç Anadoluda 1
dekar kıraç tarladan yapılan hasat ortalama 220 kilogramdır;
ekim masrafları, tohum, gübrenin bedeli, ilaçlama dâhil yapılan
masraf 1.451 Türk lirası. Mazot, gübre, ilaç bedelleri
aşırı miktarda arttı. Hükûmetin her yıl millî gelirin
yüzde 1ini çiftçiye destek olarak vermesi gerekirken maalesef destek binde 4
civarında kalmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU
(Devamla) Toprak Mahsulleri Ofisi, buğday ithali için defalarca ihale
açtı ve iptal etmek zorunda kaldı. Rusya-Ukrayna savaşı ve
Hindistanda yaşanan kuraklık, daha önce yaşanan pandemi ve gıdaya
ulaşımda çekilen zorluklar nedeniyle gıdanın ne kadar
değerli olduğu günümüzde bir kez daha anlaşılmaktadır.
Buğday
ihtiyacımızın ancak yüzde 89unu yerli üretimle
karşılayabiliyoruz. 2021 yılında 64.030 çiftçimiz köyünü,
işini terk etti. Üretim düştüğü için buğdayın
belirlenecek taban fiyatının ne kadar önemli olduğu
ortadadır. Yüzde 30 refah payıyla
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız efendim.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU
(Devamla) -
taneyle ürün alan insanlarımızın
sorunlarını İYİ Partimizin iyi tarım projeleriyle
kökünden çözecek, çiftçilerimizin yüzünü güldüreceğiz diyor, heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 327
sıra sayılı Kanun Teklifinin 17nci maddesinin çerçeve hükmüne
1 inci maddesinin ibaresinden sonra gelmek üzere
başlığında yer alan varlıklar ibaresi
malvarlığı değerleri şeklinde, ibaresinin eklenmesi
arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Mehmet
Doğan Kubat Sabahat
Özgürsoy Çelik
Kayseri İstanbul Hatay
Ramazan
Can Ahmet
Özdemir Abdullah
Güler
Kırıkkale Kahramanmaraş İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen yok.
Gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Teklifin 17nci maddesiyle
7076 sayılı Kanunun 1inci maddesinde yapılan
değişiklik doğrultusunda, önergeyle söz konusu maddenin
başlığı da değiştirilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 17nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
17nci madde kabul edilmiştir.
18inci madde üzerinde 3
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk okutacağım
2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 327
sıra sayılı Kanun Teklifinin 18inci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüda
Kaya Zeynel
Özen Dilşat
Canbaz Kaya
İstanbul
İstanbul İstanbul
Ali
Kenanoğlu Erol
Katırcıoğlu
İstanbul İstanbul
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman
Girgin Cavit
Arı Vecdi
Gündoğdu
Muğla Antalya Kırklareli
Utku
Çakırözer Abdüllatif
Şener Levent
Gök
Eskişehir Konya Ankara
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı İstanbul
Milletvekili Sayın Ali Kenanoğlu.
Buyurunuz Sayın
Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Esasında, bu 18inci
madde belediye gelirlerine bir göz koyma maddesi. Özellikle, iktidar,
kaybettiği belediyelerdeki -büyükşehir belediyeleri başta olmak
üzere- kaybettiği birçok belediyedeki gelirleri tekrar nasıl kontrol
ederim derdine düştü. Çünkü gelirler kaybedilince birçok yandaş
işsiz güçsüz kaldı; birçok yandaş basın, internet sitesi ve
benzeri yerler de kapanmak zorunda kaldı çünkü onların tümüyle
belediyeler üzerinden beslendiği ortaya çıktı. Şimdi, bir
taraftan, belediyelerin yaptığı işleri ortadan
kaldırabilmek için, onların elini kolunu bağlayabilmek için, bir
yerden de onların gelirlerini kısabilmek açısından böyle
bir düzenleme getiriliyor ve tümüyle toplumun, şehirlerde yaşayan
insanların hayrına değil, onların yapmış
olduğu kimi metro çalışmalarını ve benzeri
çalışmalarını baltalamak, onları
başarısız kılmak üzerine yürütülmüş bir önergeyi
içeriyor.
Şimdi, tabii, ülkede
durum ekonomik açıdan sıkıntıdayken, vatandaş zorluk
çekerken iktidar, bu tür şeylerle bir intikam operasyonları
içerisinde yürütmeye çalışıyor.
Geçen hafta bir gün Çiftçiler
Günüydü. Tabii, çiftçiler bu ülkede en çok mağdur edilen kesimlerin
içerisinde, başında geliyor. Bir defa, tarım alanları
tümüyle imara açılıyor ve son on yılda çiftçilerin ekim
yaptıkları alanlar gittikçe daralıyor. On yıldaki daralma
yeri 4,2 milyar hektar alana ulaşıyor. AKPnin iktidara geldiği
2002 yılında çiftçi sayısı yaklaşık 2,5 milyon
iken 2022 yılında 500 bin sayılarına gerilemiş
durumda. Bu, esasında, çiftçilerin ve tarımdaki üretim alanlarının
durumunu gösteriyor. Tabii, bunlara sebep olan durumlar var. Birincisi, tabii
ki anlatmış olduğumuz tarım alanlarının
daralması ve buraların imara açılması, ranta
açılması. Diğer taraftan, çiftçilerin borç batağı
içerisinde, borç cehennemi içerisinde boğuşmalarıdır.
Bankalara, tarım kredi kooperatiflerine ve özel sektöre çiftçilerin toplam
borcu 255 milyar civarında ve insanlar tabii ki bütün bu borçların
altından kalkmadıkları için çiftçilik yapmaktan vazgeçiyorlar.
Birçok yerde araziler şirketlere satılmış ve çiftçiler
kendi arazilerinde işçi pozisyonuna düşmüşler. Birçoğunu da
devlet, iktidar zaten bu konuda teşvik ediyor.
Diğer taraftan, bütün
bunlara rağmen üretimde direnen çiftçiler var ve bütün bunlar da bir
maliyet sarmalı içerisinde uğraşıyorlar. TÜİK
verilerine göre bile yani ona göre bile tarımsal üretimde enflasyon yüzde
80 civarında ki esasında gerçek enflasyon bunun çok daha üzerinde.
Çiftçi ürettiği ürünü maliyetine satamıyor yani o hâle gelmiş
durumda. Mazot, gübre ve tohum maliyetleri oldukça yüksek, bu da çiftçinin
üretimden vazgeçmesine sebep oluyor.
Diğer taraftan, tabii,
bütün bunlar neye yol açıyor? Bütün bunlar bir taraftan da önümüzdeki bir
gıda krizine işaret ediyor ve hemen hemen birçok konuşmacı
-özellikle muhalefet kanadından- buna dikkat çekmeye
çalışıyoruz. Yani gıda krizi şu demek değil,
Kuraklık olacak, topraklarda ürün yetişmeyecek ve böyle bir krizle
karşı karşıya
üzerine kurulu bir şey değil
sadece. Tabii o da var, ayrı bir konu ama bir taraftan, işte,
üreticinin azalması, üretim alanlarının azalması ve
diğer taraftan da gıdaya ulaşımın zorlaşması
gıda krizini oluşturacaktır. Bunlardan bir tanesi de pahalı
olan gıdalar yani tüketici eğer temel tüketim maddelerine
ulaşacak ekonomik gelire sahip değilse bu da başlı
başına bir gıda krizi anlamına gelmektedir.
Tabii, bununla ilgili olarak
yapılması gerekenler var. Çiftçinin desteklenmesi gerekiyor,
çiftçinin üretim maliyetlerini düşürmek için mazot ve gübre başta
olmak üzere her türlü üretim girdisindeki vergi yükünün
kaldırılması gerekiyor. Olağanüstü durum var, olağanüstü
durumda çiftçi üretim yapamıyorsa bu tür tedbirlerin alınması
gerekiyor. Devletin, iktidarın, o devletin gücünü buralara kanalize etmesi
gerekiyor. Çiftçilerin bankalara olan borçları sıfırlanmak
zorundadır. Tarım alanlarına son verecek, tarım
alanlarını imara açacak yasal düzenlemeler ve anayasal düzenlemeler
ortadan kaldırılmalı ve tarım alanlarının imara
açılmasına engel olunmalıdır. Bu konuyla ilgili yasal
düzenlemeler de yapılmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ALİ KENANOĞLU (Devamla)
Tabii, iktidarın
tercihi şirketlerden yana olduğu için, sermayedarlardan yana
olduğu için özellikle tarımdaki çiftçiler, köylüler bu anlamda
desteklenmiyorlar ve tercih olarak da son sıralarda yer alıyorlar.
İktidarın derdi öncelikle sermaye gruplarını desteklemek,
onların gelirlerine gelir katmak, vergilerini sıfırlamak,
faizlerini ortadan kaldırmak ama çiftçinin borç batağında
sürüklenmesine göz yummak üzerine kurulu. Bütün bu politikalar yani çiftçinin yaşayacağı
bütün zorluklar, sıkıntılar bizim, hepimizin, hane
halklarının mutfağındaki yangın demektir. Bu
yangını durdurmak da bu iktidardan kurtulmakla mümkün olacaktır.
Herkese teşekkür ederim.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Ankara Milletvekili
Sayın Levent Gök.
Buyurunuz Sayın Gök.
(CHP sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum.
Görüştüğümüz kanun
teklifinin 18inci maddesinde, daha önce Cumhurbaşkanı kararıyla
metro yapım işlerinde belediyelerden tahsil edilen yüzde 5lik
oranın kanuna bağlanması öngörülerek Anayasa Mahkemesinin iptal
kararı yerine getirilmeye çalışılıyor.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; raylı sistemlerin Ulaştırma ve
Altyapı Bakanlığı tarafından yapılmasıyla,
belediyelerden tahsil edilmesiyle ilgili süreç Ankara halkı
açısından tam bir garabet örneğidir ve son derece vahim sonuçlar
doğuracak bir süreçtir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ankara metrosuna baktığınız
zaman, Ankaradaki diğer bütün metrolara baktığınız
zaman tümünün altında Ankaralıların geleceğini ipotek
altına alan, kendi kişisel beceriksizliği ve
çapsızlığını
Belediyenin bütün gelir
kaynaklarını elden çıkarmak suretiyle Benden sonra tufan!
anlayışıyla hareket eden Melih Gökçek'ten hesap görülmesi,
sorulması gereken bir konudur, vahim bir konudur. Ankara'da 3 ayrı
hatta metro işlemleri yapıldığında Melih Gökçek
Metrolarda tıkanma yaşanınca şöyle bir yönteme
başvuruldu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi de ne yazık ki buna, bu
sürece alet edildi. Muhalefet olarak Metroları niye bitiremiyorsun? diye
sorduğumuz zaman, 2006 tarihinde Melih Gökçek çıktı kamuoyunun
önüne, dedi ki değerli milletvekilleri: Ben, metroyu, doğal gazı
satarak bitireceğim -BAŞKENTGAZ'ı kastediyorum- açıkça
söylüyorum -yüzde 80i itibarıyla o zaman- 3 milyar dolara
satacağız ve metroları yapacağım.
Nitekim, bu süreç
gelişti, 2007 yılında AK PARTİ'li Değerli Milletvekili
rahmetli Sayın Nur Doğan Topaloğlu ve arkadaşları
tarafından hazırlanan bir teklif Meclise geldi. EGO bünyesinde
bulunan doğal gaz BAŞKENTGAZ adlı bir şirkete
dönüştürüldü ve özelleştirme sürecinin önü açıldı.
Değerli milletvekilleri,
Melih Gökçek yüzde 80i itibarıyla özelleştirme kapsamına
alınan BAŞKENTGAZ için o zaman dedi ki: Abone sayısı 960
bin; 3 milyar dolara satacağız. Gelinen süreçte AK PARTİ'li
Sayın Nur Doğan Topaloğlu Mecliste Biz, bu raylı
sistemdeki yavaşlama ve buna benzer aksaklıkların niçin devam
ettiğini Belediye Başkanına sorduk, tıkanıklık olduğunu
anlayınca bir kanun teklifi hazırladık ve Meclise getirdik. Bu
bakımdan bir Ankara Milletvekili olarak metro sisteminin tümüyle hizmete
gireceği, bunda da bizim katkımız olacağı gerekçesiyle
biz BAŞKENTGAZ'ın özelleştirilmesiyle ilgili kanun teklifini
verdik. diye 25 Mayıs 2007 tarihinde bu kürsüden konuşma yaptı.
Yani Ankara'daki BAŞKENTGAZ, elde edilecek gelirlerle metronun
yapımı için özelleştirilmiş bir şirkettir. Sonra
metrolar yapılmayınca Ulaştırma Bakanlığı
devraldı, metroları yaptı ama BAŞKENTGAZ da Ankara
Büyükşehir Belediyesinin elinden gitti. Melih Gökçek'in hesabıyla
şu andaki tabloya vardığınızda 2 milyon abone ve yüzde
100ünün özelleştirildiğini düşündüğünüzde toplam 7-8 milyar
dolardan aşağı satılmaması gereken BAŞKENTGAZ, o
zaman tam 1 milyar 162 milyon dolara satıldı değerli
arkadaşlarım ve bununla metro yapılacaktı; metrolar
yapılmadı, Ulaştırma Bakanlığı yaptı.
Şimdi, Ulaştırma Bakanlığı,
BAŞKENTGAZ'ı sattığı hâlde bu parayı
kullanmayarak ve metroları yapmayarak Hükûmete de âdeta zorunlu bir
işlem yaptıran Melih Gökçek'in bu tasarrufu nedeniyle Ankara
Büyükşehir Belediyesini o metroların parasını ödemekle
yükümlü kılıyor.
Ben de bir Ankara
Milletvekili olarak soruyorum: İktidar partisinin değerli
milletvekilleri, eğer Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı
Mansur Yavaş, şu anda Melih Gökçek'in yapamadığı ama
yapmak için de sattığı BAŞKENTGAZ'ın
parasını da bünyesinde tutamadığı için niçin metroların
parasını ödemekten sorumlu olsun? Ya BAŞKENTGAZı bize
verin ya da Melih Gökçek'ten bu parayı tahsil edin. (CHP ve İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
LEVENT GÖK (Devamla)
Değerli milletvekilleri, konu vahim. Melih Gökçek ondan sonra
çıkıp Ben metroları yapamayacağımı biliyordum,
Hükûmet bunları bitirmeye mecbur olacaktır diye düşündüm.
diyerek güya hepimizi de saf, enayi zannediyor ama yani biz enayi değiliz,
saf değiliz. Değerli arkadaşlar, Hükûmet Melih Gökçekin getirttiği
bu kanun teklifini burada kabul etti, BAŞKENTGAZ satıldı,
BAŞKENTGAZ gibi çok önemli bir gelir kaynağı Belediyenin elinden
çıktı, o paralar metroda kullanılmadı ama
parasını Mansur Yavaş ödüyor. Niye? Niçin? Bu paraları Melih
Gökçekten çatır çatır almak durumundasınız. Bu
sorumluluktan kaçamazsınız değerli arkadaşlarım.
Şimdi, Ankara
Büyükşehir Belediyesinin 2 milyar 250 bin lira civarında bir borcu
var oysa BAŞKENTGAZı bugünkü piyasa değerinden satsanız
150 milyar lira. Paraya bakın değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
LEVENT GÖK (Devamla) Hem
böyle bir kaynaktan Ankara Belediyesi mahrum kaldı hem de metroları
Ulaştırma Bakanlığı yaptı. Ulaştırma
Bakanlığı Ankara Büyükşehir Belediyesinden parayı
tahsil etmek istiyor. Melih Gökçekin yakasına
yapışacağınıza Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanı Mansur Yavaşın yakasına
yapışıyorsunuz. Olmaz; adalet açısından da olmaz,
vicdanilik açısından da olmaz.
Sadece o mu? ANKAPARKa 801
milyon dolar para gömüldü değerli arkadaşlarım, tam 12 milyar
lira civarında bir para ANKAPARKta gömülü. Bir yandan BAŞKENTGAZ bir
yandan ANKAPARK
Değerli
arkadaşlarım, yani bütün belediyelerde müfettişler var ama
elimizde, daha hiçbir zaman yargılanmamış bir Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanı var. Şimdi, bunların her
biri sorumluluk getiren ve hesap sorulması gereken konular. Bu konuya
dikkatinizi çekiyorum ve gereğinin yapılmasını da sizlerden
talep ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 327
sıra sayılı Kanun Teklifinin 18inci maddesi ile 655
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 15inci maddesinin ikinci
fıkrasının beşinci cümlesinden gelmek üzere eklenen birinci
cümlede yer alan Kanunun ibaresinin maddenin şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Mehmet
Doğan Kubat Sabahat
Özgürsoy Çelik
Kayseri İstanbul
Hatay
Ramazan
Can Ahmet
Özdemir Abdullah
Güler
Kırıkkale Kahramanmaraş İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş.
Buyurunuz Sayın
Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ankara
Milletvekilimiz Levent Gök Bey bazı konuları kanun teklifi ve Meclis
tutanaklarından ifade etti. Ben de yaşayan birisi olarak, Mayıs
2007 tarihinde Plan Bütçe Komisyonu üyesi olarak o günkü yaşanan
hadiseleri anlatmak istiyorum. O gün Plan Bütçe Komisyonu üyesi Sayın
Kemal Kılıçdaroğlu, Sayın Akif Hamzaçebi, Sayın Birgen
Keleş, Sayın Mustafa Özyürek, Sayın Ali Kemal Deveciler, bir de
İstanbul Milletvekilimiz Ali Kemal Kumkumoğlu -birkaç
arkadaşımız da var, şu anda aklıma tam getiremedim- o
arkadaşlarımızla gece bu önergeyi konuşuyoruz. Bakın,
Türkiyede doğal gaz ihaleleri
Türkiyedeki ilk yapılan özel
doğal gaz ihalesi Kayseride yapılmıştır, metreküpün
taşıma fiyatı 0,70 dolar sente gitmiştir. Buradan,
Sayın Melih Gökçek Ankarayla ilgili yatırımları
gerçekleştirebilmek, raylı sistemi hayata geçirebilmek için
Az önce
saydığım arkadaşlarımızın da büyük
tartışmaları ve birbirimize karşılıklı
ifadeler sonucunda -bakarsanız Sayın Taner Yıldıza, o da
Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiydi o zaman- sanıyorum 5,25 veya 5,5 dolar
sente, bakın, Kayserinin yaklaşık 6 misli, 7 misli fiyata
doğal gaz dağıtım bedelinin yapılmasını
Niye
doğal gaz dağıtım bedelinin bu şekilde
yapılmasını arzu ettik? Çünkü Ankara halkına hizmet
edebilmek için bu doğal gaz dağıtım şirketinin halka
arzı gerekiyordu. Kanun gereğince de borcu olmayan belediyeler, yüzde
20sine kadar özelleştirilen doğal gaz dağıtım
şirketlerinde hisse alabiliyorlardı. BAŞKENTGAZın, EGOnun
içindeki Gazın yüzde 100ü Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanlığına aitti. Ama özelleştirildiği anda,
borcu olmayan belediyelerin yüzde 20sine kadar -yüzde 10u bedelsiz, yüzde
10luk kısmını da bedeli mukabilinde- satın alma
imkânları vardı. Şimdi, o çerçevede -Sayın Gök, tutanak
tutuluyor mu bilmiyorum, o gün de Plan ve Bütçe Komisyonunda herhâlde
tutanaklar vardı- o gün Plan ve Bütçe Komisyonunda geçen -Ankara
Büyükşehir Belediyesinin 300 milyon lira BOTAŞa borcu vardı
-şarta bağlı bir sistemde bu doğal gaz şirketi
satıldığı takdirde 300 milyon liralık kısım
BOTAŞ AŞ'ye ödenecek ve sanıyorum, Ankara Büyükşehir
Belediyesinde 100 milyon lira civarında
Bugün on beş sene önceki
hafızamı tazelemeye çalışıyorum. Sayın Gök
tutanaklardan, Genel Kuruldaki tutanaklardan okudu. Ve bunun az önce
saydığım kişiler huzurunda tartışarak
TANER YILDIZ (Kayseri)
Teminatını yaktı.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Birinci alıcı teminatını yaktı,
almadı; sıra ikinci alıcıya geldi. İkinci
alıcı da dedi ki: Ben enerji santralinin var olup
olmadığı konusunu bilmiyorum. Kazan tarafında herhâlde bir
enerji santrali vardı. O enerji santralinin dâhil olup
olmadığı konusunu bilmiyorum. Ondan dolayı, eğer dâhil
değilse benim bu alacağım 1 milyar 500 milyon liralık
veya
1 milyar 650 milyondan önceki fiyat, o da çok yakındı
birbirine. Eğer dâhil değilse ben bundan zarar ederim,
almıyorum. dedi. İkinci alıcı da vazgeçti.
Arkasından, baktılar ki olmuyor, ihale üçüncü bir alıcıya
yapıldı. Sanıyorum, 1 milyar 150 milyon
Sayın Bakanım?
TANER YILDIZ (Kayseri) 162.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) 1 milyar 162 milyon dolara ihale edildi.
Değerli arkadaşlar,
bu ihaleyi yapan Özelleştirme İdaresi. Oradaki, şarta
bağlı olarak iki yıl içerisinde özelleştirilme
gerçekleşmediği takdirde olabilecek netice buydu ama yapılan
ihalede verilen fiyatlarla, o günkü fiyatlarla çok iyi kazanacaktı çünkü
5,5 dolar sent. Türkiyede sıfır dolar sente hatta Edirnede,
Tekirdağda
TANER YILDIZ (Kayseri)
Eksi.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla)
eksi fiyatlarla üste para vererek
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) İzin verir misin Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Başkanım, teşekkür ediyorum.
Teknik konular olunca
müsamaha gösteriyor, Sayın Levent Gök de teknik konuları ifade etmeye
çalıştılar.
Bakın yani Ankarada
tüketici 5,5 veya 5,25 dolar sent dağıtım bedeli öderken
Tekirdağ'da üste para vererek, Gaziantep'te sıfır fiyatla
-Sayın Erdoğan burada Gaziantepten- Gaziantep'te doğal gaz
dağıtım bedelini işletici firma Ben doğal gaz
dağıtım bedeli almayacağım. diyerek, arkasından
Tekirdağ'da -2008 yılında oluyor bu ihaleler- dediler ki Ben
üste 3 sent veriyorum; 0,03 dolar vererek bu ihaleyi alıyorum.
noktasına getirdiler. Aslında o rakam uygun bir rakamdı, olumlu
bir rakamdı.
Bu çerçevede Ankarada 8
milyar dolara satılacak bir şey 1 milyar 150 milyon dolara verildi
yani bu kadar zarar
şeklindeki ifadeleri burada olmayan birisi
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim, tamamlayın.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla)
Ankaraya yirmi yıl hizmet etmiş bir belediye
başkanı hakkında böyle töhmet altında
bırakıcı ifadeleri, onu haksız bir şekilde
eleştiriyi doğru bulmadığımı ifade ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Günahını almayalım, zaten alınacak günah yok adamda.
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Yani onun günahı ona kalsın zaten, o günah
alınır mı ya(!)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Onun
günahı ona kalsın, alınacak günah yok adamda.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Eğer Sayın Levent Gök araştırmacı
birisidir, Grup Başkan Vekilliği yapmış bir dostumuzdur,
arkadaşımızdır, Meclis Başkan Vekilliği
yapmış bir kardeşimizdir -adaletine- bir de avukattır,
avukat bir arkadaşımızdır yani farklı konuları
burada haklı olarak ifade etmek yerine, bir hukukçu gözüyle, daha adil bir
şekilde konuşmayı yapacağını tahmin ediyorum.
Bundan sonra da öyle bir konuşma gerçekleştireceğini ümit
ediyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Sonuçta para nerede?
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 18inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
18inci madde kabul edilmiştir.
19uncu madde üzerinde 1
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 327
sıra sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
ve 655 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19uncu maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Girgin Cavit
Arı Vecdi
Gündoğdu
Muğla Antalya Kırklareli
Utku
Çakırözer Levent
Gök Abdüllatif
Şener
Eskişehir Ankara Konya
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Levent Gök.
Buyurunuz Sayın Gök.
(CHP sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsüde
konuşurken hepimizin amacı kamu vicdanının, halkın ve
toplumun sesi olmaktır. Ben de Ankara halkı adına burada
yapacağım ve yaptığım konuşmalarda bunu
gözettiğimin bilinmesini isterim.
Ankara'da metroların
yapımı için BAŞKENTGAZın özelleştirilmesi sürecinde
Sayın Elitaş'ın anlatmış olduğu sürece
Elbette
kendisi o dönemde milletvekiliydi, ben Sayın Elitaş'ın kendisine
saygı duyarım, çok nazik bir üslupla beni de yanıtlamaya
çalıştı ama tabii ortada da bir gerçek var.
Bu gerçek şuradan
kaynaklanıyor Sayın Elitaş: Doğal gaz bedavaya gitti,
BAŞKENTGAZ çok ucuza satıldı, ilk önce 1.450 veren oldu, sonra
1.250 veren oldu ama o sırada başka bir şey oldu, Türkiye
Petrolleri Anonim Ortaklığı dedi ki: Biz bu fiyata
alırız, bize verin. Verilmedi. Daha sonra yapılan 3üncü
ihalede 1 milyar 162 milyon dolara BAŞKENTGAZ'ın şu andaki
sahibi Torunlar Şirketi aldı BAŞKENTGAZ'ı. O sırada,
fiyatlar böyle konuşulup biz de Bu fiyata olmaz. dediğimiz zaman
dönemin Başbakanı, şimdiki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan bir televizyon programına katıldı Fatih
Altaylıyla Teke Tek Programına değerli arkadaşlarım.
Fatih Altaylı ona sordu BAŞKENTGAZ'ın özelleştirilmesini,
otoyolların özelleştirilmesini -ifade ettiniz, ben tutanaklara
meraklıyım gerçekten, o tutanağı da getirdim- Recep Tayyip
Erdoğan Kârlılık olayını milletimizin lehine
düşünmek zorundayız. Biz sıkıştık, şu anda
paraya ihtiyacımız var, ne yapalım? Yok hemen öyle. Mesela,
BAŞKENTGAZ'da 1,5 milyar doları yakalamışız,
şimdi 1.100 veriyorlar; 1.500ü yakaladığımız yerde
1.100e verirsek bunun hesabı bizden sorulmaz mı? dedi. E,
şimdi ben o hesabı soruyorum, o hesabı soruyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) Kaldı ki o zamanki fiyatlar ile
şimdiki fiyatları bakın bir
karşılaştırdığımız zaman, Melih Gökçek Ben
3 milyar dolara satacağım. dediği zaman yüzde 80i
özelleştirme kapsamındaydı ve 960 bin abonesi vardı;
şimdi 2 milyon abone var BAŞKENTGAZda daha fazla- ve yüzde 100ü 1
milyar 162 milyon dolara satıldı Sayın Elitaş. Yani şu
anda ben CİMERden başvurdum, bana hâlen BAŞKENTGAZın
gerçek değerini bildirmiyorlar, gerçek değeri nedir bildirmiyorlar,
ticari sırmış. Dolayısıyla bizim yapmamız
gereken, şu andaki fiyatı 8-10 milyar dolardan aşağı
olmayacak bir BAŞKENTGAZın Belediyenin elinden çıkmış
olduğu gerçeğini kabullenmek ve metroda eğer Ulaştırma
Bakanlığının tahsil edeceği bir para varsa onu gidip
Melih Gökçekin yakasına yapışıp oradan tahsil etmektir;
olay bu kadar açık. Daha bir de ANKAPARK var yanında, ANKAPARKı
da kattığınız zaman sıkıntılı bir süreç
içerisine giriyoruz.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bakın, bu kanun teklifinde getirilen düzenlemeyle
daha önceden iktidar partisinin elinde bulunan büyükşehir belediyelerinde
uygulanan bir sistemden dönülüyor. Neydi o sistem? Raylı sistemleri
belediyeler yapıp da Ulaştırma Bakanlığına
devrettikleri zaman Ulaştırma Bakanlığı 2019
yılına kadar metro gelirlerinin yüzde 15ini tahsil etmeye
çalıştı, yüzde 15. Şimdi, bu getirilen kanun teklifiyle
metro gelirlerinden vazgeçilerek belediyelerin kendi vergi gelirlerinin yani
toplam bütçe içerisindeki vergi gelirlerinin yüzde 5i tahsil ediliyor.
Bakın, şimdi,
Sayın Elitaş, şöyle bir tablo ortaya çıkıyor:
Cumhuriyet Halk Partili belediyeler belediyeyi kazandığı zamana
kadar Ankara Büyükşehir Belediyesinden bir hat için söylüyorum- 10 milyon
lira para kesiliyorsa 2019 yılında o zamana kadar- Cumhuriyet Halk
Partili Belediye Başkanı Mansur Yavaş geldiği zaman 129
milyon lira kesildi, tam 12 kat fazla; 2020de metro geliri üzerinden 8 milyon
lira kesilmesi gerekirken Cumhurbaşkanlığı kararıyla
iktidar değişiklik yapınca 229 milyon lira kesildi. Şimdi,
şu ana kadar Ankara Büyükşehir Belediyesinin cebinden tam 902 milyon
lira para çıktı değerli arkadaşlarım. Normalde, bu
kanun değişikliği olmasa çıkacak para 37 milyondu, tam 24
kat fazla para çıkmış durumda; e, yazık, günah.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
LEVENT GÖK (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, devlette süreklilik vardır, kamu
vicdanı vardır, kamu yararı vardır; merkezî iktidar ile
belediyeler bir bütündür. Yani bu işletmeler kâr eden işletmeler de
değil, belediyeler kendileri sübvanse ediyorlar ama Hükûmet eskiden
aldığı payın kat kat fazlasını, 20 kat
fazlasını şimdi belediyelerden talep ediyor. Bu olmaz yani kamu
vicdanına sığmaz bu. Hâlbuki merkezî otoriteyle, iktidarla el
birliği içerisinde belediyeleri daha fazla bu yatırımları
yapacak güce ulaştırmamız gerekir; bunu anlatmaya
çalışıyoruz. Dolayısıyla bu maddede de adalet
işlemiyor ve ne ortaya çıkıyor? Muhalif belediyelerin baskı
altına alınması, parasal gerekçelerle ekonomilerinin
kısıtlanması ve hizmet yapamaz duruma getirilmesi. Çok açık
bir tablo, rakamlar ortada.
Bunları anlatmaya devam
edeceğiz, anlatacağız da birbirimizi ikna edene kadar Sayın
Elitaş; sanırım, ikna oldunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Biraz sonra sizi ikna edeceğim.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
19uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
19uncu madde
kabul edilmiştir.
20nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
20nci madde kabul edilmiştir.
21inci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 327 sıra sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı
Kanunlarda ve 655 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 21inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 21- Bu
Kanun hükümleri Cumhurbaşkanı tarafından yürütülür.
Süleyman
Girgin Vecdi
Gündoğdu Abdüllatif
Şener
Muğla Kırklareli Konya
Utku
Çakırözer Atila
Sertel
Eskişehir
İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Atila Sertel.
Buyurunuz Sayın Sertel.
(CHP sıralarından alkışlar)
ATİLA SERTEL
(İzmir) Herkese iyi akşamlar, saygıyla selamlıyorum.
Çok kısa
konuşacağım. KİT Komisyonunda,
arkadaşlarımızla birlikte, AK PARTİ, MHP, İYİ
Parti, Cumhuriyet Halk Partisi, HDP Grubuyla birlikte yoğun bir
çalışma sürdürüyoruz. Orada geçtiğimiz gün Eti Madeni
denetledik. Eti Madeni denetlerken gerçekten sevindiğimiz bir gelişme
oldu, o da bizi mutlu etti ve elmastan sonra en sert 3üncü malzeme olan bor karbürün
tozundan zırh üretimine geçilmesi
gündeme geldi. 20 kiloluk zırhlar 7-8 kiloya kadar düşecek yani bunu
başarabileceğiz. Serkan Keleşer -Eti Madenin Genel Müdürü- bu
tozun üretileceği tesisin Bandırma'da kurulduğunu ve yıl
sonunda da hizmete açılacağını söyledi. Ancak orada Genel
Müdürün söylediği bir şey dikkatimizi çekti ve biz ona bir
uyarıda bulunduk. Bandırma'da bu bor karbürü üreteceğiz ama
-Kayserili bir firma ile Ankara'da- bu zırhın üretilmesinin özel
sektöre devredileceğini ilettiler. Biz de kendisine dedik ki: Bu zırh
üretimi çok önemli, gerek tanklarda gerek çelik yeleklerde, her yerde
kullanılabilecek malzemenin üretimini gelin MKE'ye verin. MKE, bu konuda
bunu başarabilir ve gerçekten stratejik noktada olan bu üretimin,
Türkiye'de Millîyim, yerliyim. diyen iktidar tarafından özel bir
şirkete devredilmesine ve özel şirketin de bir Amerikalı
firmayla iş birliği içinde olacağı endişesiyle buna
karşı çıktık.
Ben, şimdi, bütün
gruplar buradayken -Grup Başkan Vekilim Özgür Özel bu konuda beni
uyardı- bu konuda kısa bir söz aldım; kendisine ve size
teşekkür ediyorum. Gelin, Tank Palet Fabrikasında olduğu gibi
güzelim fabrikamızı Katarlılara vermeyelim. Güzelim çelik
üretimini, bize hem maddi olarak da büyük kazanç sağlayacak olan zırh
üretimini gelin birlikte üretelim ve MKE bu konuda başarılı bir
kuruluş. MKE'yi, KİT Komisyonu üyesi olarak geçtiğimiz günlerde
ziyaret ettim. Orada çok sayıda üretilen ve Türk savunma sanayisine
yönelik çalışmaların son derece başarıyla
yürüdüğünü gördüm, bundan da memnun oldum. Gelin, bu çelik zırhı
birlikte, Türkiye'de millî olarak üretelim.
Herkese iyi akşamlar
diliyor, saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
21inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
21inci madde
kabul edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
İç Tüzük 86ya göre
lehte Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş.
Buyurunuz Sayın
Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekillerim; gerçekten
teknik bir konu tartışıyoruz, kanunla ilgili bir şey
değil ama tartışma üslubu da hakikaten uzun zamandır özlediğimiz,
hasret çektiğimiz bir üslup; hem Sayın Sertele hem Sayın Göke
teşekkürlerimi sunuyorum.
Sayın Gök,
rakamları söylerken farklı farklı şey yapıyor. Şu
anda 2022 Mayıs ayı, benim 2007 Mayıs ayındaki -yine
mayıs ayı, tam on beş yıl önceki- tutanaklara bakma
imkânım da olmadı; şu anda Plan Bütçe Komisyonunda
yaptığımız tartışmalar da gözümün önüne geliyor.
Sayın Yıldız ile biz yan yana otururken karşıda
Sayın Akif Hamzaçebi ile Sayın Kılıçdaroğlu da yan
yana oturuyordu; onların yanında Sayın Mustafa Özyürek, hemen
onun yanında da Enis Tütüncü -değerli dostlarımız,
arkadaşlarımız; buradan da kendilerine selamlarımı
iletiyorum- oturuyordu. Onlarla birlikte tartışarak, niye bunun bu
hâle gelmesi gerektiğini ifade ettik.
Bakın, değerli
arkadaşlar, diğer firmalar bedel ödemediler. Türkiyede
İstanbul, Ankara ve Bursa haricindeki, eskiden doğal gaz tesisi olan
firmalar bedeliyle özelleştirildi; Kayseri, Antep, Tekirdağ gibi
diğer illerdeki doğal gaz dağıtım şirketleri
bedel ödemeden, altyapısını kendileri yaparak doğal gaz
dağıtımını kaça yapacaklarıyla ilgili ihaleye
girdiler. Kayseri 0,70 sente ihale edildi, Gaziantep sıfır sente
ihale edildi, Tekirdağ Ben üste 0,5 sent veririm. diye ihaleye girdi
yani para vererek değil. Niye? Çünkü yatırım bedelini
tüketiciden alıp daha sonra, yirmi beş yıl -imtiyaz bittikten-
sonra, yaptığı yatırım bedelini günlük fiyattan iade
edebilmesi ve amortismanlar düştükten sonraydı. Sayın Gök'ün
kaçırdığı şu nokta var: Bugün, mesela, bildiğim
kadarıyla, Kayseri Belediyesi borçsuz bir belediye olduğu için
zamanında yüzde 20 hisse alma hakkına sahip oldu. Borçsuz
belediyelere yüzde 10 kanundan gelen hak
Çünkü altyapıyı
eşecekler, deşecekler, bir şey ortaya çıkacak. Onun
maliyeti karşılığında şirketlerden yüzde 10
bedelsiz, eğer belediyenin borcu yoksa, herhangi bir kamu kurumuna,
kuruluşuna borcu yoksa yüzde 10 da bedel ödeyerek borçsuz belediyelerin
yüzde 20ye çıkarılan bir hakkı vardı. Ankara
Büyükşehir Belediyesi, kanunda yaptığımız değişiklikle,
iki yıl içerisinde özelleştirebildikleri takdirde o yüzde 20lik
hisse BOTAŞ'a borç olarak ödenecekti, iki yıl içerisinde
özelleştirilmediği takdirde Özelleştirme İdaresine geçecek
ve özelleştirmeyi Özelleştirme İdaresi yapacaktı; bunu bu
şekilde ifade etmek istiyorum.
İkinci konum,
bakın, MKE Kanunu'nu yaptık, MKEyi bir anonim şirket hâline
getirdik. Geçen, bir yerde tesadüfen Genel Müdür Beyle konuştuk Durum
nasıl? diye. Sağ olsun, MKE'nin özelleştirilmesiyle birlikte
ortaya çıkan verimlilikten kaynaklı noktaya iyi geldiklerini ifade
etti, bize taahhüt ettiği rakam
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Özelleştirme değil, anonim şirket.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Anonim şirket hâline gelmesi, özel şirket hâline gelmesi
Ramazan da o bölgeden
olduğu için, eski de çalışanı olduğu için uyardı
beni Sayın Can, teşekkür ediyorum.
Yani, anonim şirket
hâline dönmesinden dolayı daha seyyal, daha hızlı hareket
etmesinden kaynaklı verimliliğin arttığını ifade
etti. Bakın, Sayın Sertel az önce Kayseri'deki bir firmayla böyle böyle
yapılacakmış. diye ifade etti. Kayseri'deki firma
yaklaşık yirmi yıldır zaten yeleği yapıyor; tela,
kilosu fazla değil onun, kilosu az. Bildiğimiz, hani şu
maskelerimiz var ya, teladan nonwoven dedikleri dikişsiz teknolojiden
elde ettikleri
ATİLA SERTEL
(İzmir) O ayrı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
onun farklı bir türüyle Savar diye şirket -yanlış
söylemiyorum, doğru, değil mi- zaten onu üretiyor. Şimdi, bu
MKEyle de yapılabilir ama değerli arkadaşlar, eğer silah
sanayisini, savunma sanayisini rekabete açarsanız, özel sektörle birlikte
yaptığınız takdirde çok önemli sonuçlar ortaya
çıkarırsınız.
ATİLA SERTEL
(İzmir) Başkan, tank zırhı yapılabiliyor.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Bugün SARSILMAZ silahları, GİRSAN silahları, YAVUZ
silahları, tabancaları dünyada hakikaten ödül alabilen
Fuarlara da
katılındığı takdirde artık başka ülkelerin
polisleri, güvenlik güçleri de Türk silahlarını kullanabilir hâle
gelmiş. Özel sektörün önünü açıp devlet onlara öncülük
yaptığı takdirde iyi neticeye
ulaştığımızın en önemli örneklerinden biri bu.
Bor karbonla ilgili, Kayseri'deki firma biliyorsunuz o bor karbonla ilgili
ATİLA SERTEL
(İzmir) Bor karbür.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Bor karbür, affedersiniz.
Yani, ÇİNKUR
firması bu konuyla ilgili çalışmalarını
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
Taksan firması bor
fiberiyle ilgili çalışmaları yapmıştı.
Değerli arkadaşlar, artık teknolojiyi sadece bir yerlerde
tıkanarak değil
Artık bilim insanlarının ve sanayicilerin
teknolojiye rahat ulaşması, onları iyi bir noktaya doğru
getirebilmek için önlerindeki engelleri kaldırabilmek çok önemlidir.
Bugün, yıllar önce olmayan, zor bulunabilen bir şeyden sadece
nonwoven dediğimiz teladan eğer bir zırh yapılabiliyorsa
başka yerlerde de bu yapılır. Gidin, Ankara Organize Sanayi
Bölgesine -gerçekten gurur duydum- o kadar güzel miğferler, o kadar güzel
kamuflaj malzemeleri, o kadar güzel zırhlar yapıyorlar ki Hakikaten
Türkiyede böyle bir şey varmış. diye
şaşırırsınız ve büyük bir mutluluk
duyarsınız. Biz Sanayi Komisyondayken değerli
arkadaşlarımızla buraları gezdik, Türkiyedeki
gelişmeleri de gözlemlemiş olduk.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aleyhte Manisa
Milletvekili Sayın Özgür Özel.
Buyurunuz Sayın Özel.
(CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Haftanın sonuna geldik, son dakikalardaki bu tartışmaların
olması da bence çok kıymetli. Parlamentoyu Parlamento yapan da bu
aslında, esasında böyle yapabiliyor olmak lazım, kaliteli yasama
da o açıdan önemli.
Son konuyla ilgili bir tek
şey söyleyeyim
Ben, dün MHP milletvekilimizin bu konuyla ilgili
yaptığı açıklamalardan da istifade etmiştim. Bugün
KİT Komisyonu üyelerimiz, onlar da heyecanlanmışlar; bu bor
karbürde gelinen noktada işte, 25 kiloluk şu anki zırhlı
kıyafetin 7 kiloya kadar inecek olması
Sizin tela ayrı bir
şey ama bu, hâlen kullanılan 25 kiloluk zırhı 7 kiloya
indiriyor, hareketli zırhlı araçları hafifletiyor, manevra
kabiliyetleri artıyor falan
Bu çok önemli bir şey. Üzüldükleri
nokta, bu iş bir özel şirketle yapılacak, şirketin
yabancı ortağı falan da olabilirmiş. Bunun yerine biz -bir
de komisyon KİT Komisyonu- stratejik alanlarda devletin olmasını,
üretimin millî olmasını
Özellikle şirket, yabancı ortak
işlerini doğru bulmuyoruz. Şekerin ne kadar stratejik
olduğu şimdi yaşanan gıda krizinde ortaya
çıkıyor, özelleştirmenin ne kadar yanlış olduğu
O yüzden arkadaşlarımız diyor ki: Bu işi yapalım, tam
destek verelim ama bunu bir kamu şirketiyle yapalım, hisseleri kamuda
olan bir şirketle yapalım. Bu önerimizi de bütün grupların
takdirine sunuyoruz. Burada, bu konuda bunu söyleyeceğim.
İkincisi, 327 sıra
sayılı kanun bir torba kanun. Torba kanunun detaylarına
girmeyeceğim ama geldiği hâliyle -yani redaksiyonla birer madde
kayacak- mevcut hâliyle, müzakere edilen hâliyle 7, 11, 13, 14, 18 ve 19uncu
maddelerine şiddetli muhalefetimiz var ama redaksiyonla birlikte eklenip
11 numarayı alacak olan, dün 5 grubun uzlaşısı ve imzasıyla
yapılmış Covid izinlerinin uzatılması maddesine de
destek veriyoruz.
Torba kanun olunca bütün
partilerin; İYİ Partinin, CHPnin, HDPnin burada şöyle bir
güçlüğü var: Evet derseniz, örneğin, ben, yirmi, otuz yılda
ödenecek belediye borçlarının -18, 19uncu maddeyle- üç yılda tahsiline
Yani sizde olmayan büyükşehir belediyelerinin yakalarına borç için
yapışılmasına nasıl evet diyeyim? Ama hayır
deyince de Covid iznine hayır mı demiş olacağız?
Dün, defalarca tutanaklara geçti; Covid iznide bizim imzamız olmasa
geçemiyordu son dakikaya bıraktığınız için. Bütün
muhalefetin desteğiyle Covid iznini uzatıyoruz, Covide evet ama
itiraz ettiğimiz maddelere hatiplerimizin detaylı izah ettiği
şekilde hayır diyoruz; tümüne hayır oyu kullanıyoruz,
Covid izinlerine evet diyoruz.
Parlamentoyu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Danış Beştaş buyurunuz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ben de oyumuzla ilgili kısa bir açıklama
yapmak istiyorum. Bizim de Covid iznine ilişkin eleştirilerimizi ve
muhalefetimizi dün kürsüden ifade ederek ortak önergeyi, madde
ihdasını imzaladığımızı tekrar
hatırlatmak istiyorum. Evet, bu konudaki mağduriyetlerin giderilmesi
gerekiyor ama kanunun tamamına -hem Plan ve Bütçe Komisyonunda hem burada-
bütün eleştirilerimizi ve muhalefetimizi ortaya koyduk. Maalesef bir
gelişme yaşanmadı, hiçbir düzeltme yapılmadı, bu
nedenle biz de bu kanuna hayır ama Covid iznine evet diyoruz.
BAŞKAN Sayın
Tatlıoğlu
İSMAİL
TATLIOĞLU (Bursa) Sayın Başkan, kanun teklifi şimdi
oylanacak. Dolayısıyla hem Plan ve Bütçede hem de Genel Kuruldaki
görüşmeler neticesinde biz de ortak önergeyi imzaladık. O nedenle
Covid sürecinde mahkûmların dışarıda tutulma sürelerinin
uzatılmasına evet verdik ve bunu desteledik ama kanunun bütünüyle
ilgili ve diğer hususlarla ilgili görüşümüz bellidir.
BAŞKAN Teklifin tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre
vereceğim.
Bu süre içerisinde sisteme
giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için
verilen süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN 327 sıra
sayılı Kanun Teklifinin açık oylama sonucunu okuyorum:
Kullanılan
oy sayısı :284
Kabul :232
Ret :52 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Enez
Kaplan İshak
Gazel
Tekirdağ Kütahya
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
2nci sırada yer alan,
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Cihat Sezal ve Erzurum Milletvekili
Zehra Taşkesenlioğlu Ban ile 37 Milletvekilinin Türkiye
İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
başlayacağız.
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Cihat Sezal
ve Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu Ban ile 37
Milletvekilinin Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı
Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/4441) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 335) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Komisyon Raporu 335 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince bu teklif İç Tüzük'ün 91inci maddesi
kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklifin
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul
edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan
maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde
İYİ Parti Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Yasin
Öztürk konuşacaktır.
Buyurun Sayın Öztürk.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı
Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ve beraberindeki
torbada yer alan kanun teklifinin geneli üzerine İYİ Parti Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
4 Kasım 2021 tarihinde Genel Kurulumuzdan ihracatçıların
beklediği bir kanun teklifi geçti. Kanun teklifinin adı neydi?
Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun. İlgili Komisyon üyelerimiz
burada, ilgili kanun teklifi hem Komisyonda görüşülürken hem de Genel
Kurula indiğinde teklife genel anlamda olumlu
baktığımızı ancak kanun teklifini tam
hazırlanmadan, alelacele getirdiğinizi söylemiş,
eksikliklerinizi uyarmıştık. Şimdi, aradan altı
aylık bir süre geçti, yine aynı başlıklı kanun teklifi
gündemimizde. Arada ne değişti? Ki o gün görüştüğümüz kanun
teklifi bir kuruluş kanunuydu, Türkiye İhracatçılar Meclisi ve
Türkiye İhracat Kredi Bankası arasında İhracatı
Geliştirme Anonim Şirketi kuruluyor ve ihracatçımıza
yeterli sermaye sağlanmasına dönük yasal altyapı
oluşturuluyordu yani şimdi görüştüğümüz bu kanun teklifiyle
yapılması planlanan düzenlemelerin, o tarihte yapılması
gerekiyordu. Neden şimdi gündeme aldığımız düzenlemeyi
o gün yapmadınız? Çünkü bu bir AK PARTİsi geleneği;
Meclisi ülkenin gerçek gündeminden uzaklaştır, dostlar
alışverişte görsün, Genel Kurulu oyala, mevzuatı delik
deşik et, sonra da yılını bile devirmeden kanunu tarumar
et.
Evet,
ihracatçımızın sorunu yok mu? Birazdan
ayrıntısıyla değineceğim. Yeterince sorunları
varken sayenizde büyük bir sorunları daha oluştu.
İhracatçılarımız yıllar içerisinde hem ihraç edilen
ürün sayısını hem rekabetçi ürün sayısını hem de
toplam ihracatlarını artırmayı
başarmışlardır. Ticaret Bakanlığı aylık
dış ticaret verilerini açıklıyor, yapılan her
açıklamada neredeyse istisnasız şu cümle kuruluyor: Bu rakam
tüm zamanların en yüksek aylık ihracat rakamıdır. Kabul,
ihracatımız artıyor, mesela Bakanlık tarafından
açıklanan son verilere göre geride bıraktığımız
nisan ayında ihracatımız geçtiğimiz yılın
aynı ayına göre yüzde 24,6 artışla 23,4 milyar dolar
olmuştur. Bu bir başarı tablosu. Ortada bir başarı
varsa, iktidarın değil, üreten kesimin, sanayicimizin,
ihracatçımızın bir başarısı var. Bu mevcut
şartlara, önlerindeki bir sürü engele rağmen başarıda
emeği geçen bütün ihracatçılarımızı tebrik ediyorum.
Ancak bir de ithalat rakamları var. İthalatımız nisan
ayında 2021in aynı ayına göre yüzde 35 artışla 29,5
milyar dolara çıkmıştır.
Sayın Bakan, bu rakam da
-bütün zamanların olup olmadığını bilemem ama-
geçtiğimiz yılın aynı dönem verilerine göre yüzde 35
oranında artmış ithalat rakamıdır. Tabii, Sayın
Bakan da buna bir açıklama getirmek zorunda; her zamanki gibi, bahanelerin
başında enerji geliyor. Diyor ki: 2022 Ocak-Nisan döneminde
gerçekleşen 33,2 milyar dolarlık ithalat
artışının 20,7 milyar dolarlık kısmı enerji
ithalatındaki artıştan, özellikle de doğal gaz ve ham
petrol ithalatındaki yükselişten kaynaklanmıştır.
Peki, Sayın Bakan,
ithalattaki enerji dışında kalan aylık 12,5 milyar
dolarlık artışın nedeni nedir? Çünkü üretemeyen bir ekonomi
hâline geldik; ithal mal alıp işliyoruz, adına da ihracat
diyoruz. İthalat ihracattan fazla artmış ama Rekor kırdık.
diye övünüyorsunuz. Ayrıca, bu 20,7 milyar dolarlık ithal enerjinin
bedeli kime yansıtılacak? Konumuz ihracatçılar ve
dolayısıyla sanayiciler olduğu için özellikle bu kesime
ilişkin olarak soruyorum: Aylık 20,7 milyar dolarlık ithal
enerji yükünün yansımasından nasıl kurtulacaklar? Diğer
maliyet kalemlerindeki artışı geçtik; zamlı elektrik,
zamlı doğal gaz, zamlı akaryakıt parasını
çıkarmak için hayrına üretim yaparak mı, personel
sayısını azaltarak mı, fabrikaları, atölyeleri
kapatarak mı?
Bu yılın ocak
ayında ülkemizin enerji arzını sorunsuz sağlamakla görevli
Enerji Bakanlığının ilgili 2 kuruluşu art arda 2
açıklama yaptı. Önce, BOTAŞ, sanayi kuruluşlarına ve
elektrik üretimi yapan santrallere gizli bir emirname göndererek günlük
doğal gaz kullanım miktarını yüzde 60la
sınırladı. Ardından, TEİAŞ, organize sanayi
bölgelerine elektrik kesintisi uygulayacağını
açıkladı. Arkasından da elektrik ve doğal gaza zam
bombardımanı. Sanayi tesisleri günlerce hem kısıtlı
gaz kullandı hem elektriği kesildi. Mum
ışığında manuel yöntemlerle üretim yapabildilerse
helal olsun ama birçok fabrika günlerce çalışamadı,
siparişlerini yetiştiremedi. Hiç hesapladınız mı, bu
kesintilerin ihracatçıya, sanayiciye maliyeti ne oldu? Ülke genelinde ne
tutarda ekonomik kayba sebep oldu? Hem İhracatı
artıracağız. dersiniz hem de ihracatçıya ilk önce
lazım gelen enerjiyi kısıtlarsınız. Ülkemizi uçuracak
sektörler sanayi ve ticaret, sanayi ve ihracat. Dış ticarette en
önemli unsur güvendir, uluslararası ticaret de uluslararası ekonomi
de güven üzerinden yürür. Ticarette güven, istikrar ve sürdürülebilirlik olacak
ki piyasada sözünüz olsun. Güven duygusu azalınca bu ülkeye maliyet
artışı olarak geri döner. İktidar sayesinde ne güven
kaldı ne istikrar ne de sürdürülebilirlik. İhracatçı kime
güvenerek düzenli üretim yapıp ihracatını sürdürebilecek? Bu
şartlarda en ufak bir krizden etkilenmeyeceğini dış
müşterilerine nasıl anlatabilecek, hiç düşündünüz mü?
Değerli milletvekilleri,
ihracatımız büyük bir ivmeyle büyüyor ama
ihracatçımızın finansman sorunu da aynı hızda
artıyor. Bu finansman ihtiyacını karşılama
noktasında EXIMBANKın yetersiz kalması üzerine, TİM ve
EXIMBANK, Ticaret Bakanlığının koordinasyonunda
İhracatı Geliştirme Anonim Şirketini kurdu.
İhracatı Geliştirme Anonim Şirketine Türkiye
İhracatçılar Meclisi ihracatçı birlikleriyle birlikte yüzde 95,
EXIMBANK ise yüzde 5 oranında ortak. Bununla birlikte, EXIMBANKın
yüzde 5 ortaklık oranına rağmen şirketin yönetim kuruluna 3
üye Ticaret Bakanlığından, 1 üye Hazine ve Maliye
Bakanlığından, 1 üye de EXIMBANKı temsilen bulunuyor ve
yüzde 95e yüzde 5 oranına rağmen yönetim kurulu başkanı kim?
Ticaret Bakanlığı Bakan Yardımcısı.
TİM ve ihracatçı
birlikleri Ticaret Bakanlığına bağlı kuruluşlar
değil, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu. Bu durum
Anayasa Mahkemesi kararıyla hüküm altına alınmış.
Aynı şekilde, ihracatçıların finansman ihtiyacı için
kurulan İhracatı Geliştirme Anonim Şirketi de özerk bir
kuruluş. Görüldüğü üzere, daha kuruluş aşamasında
yönetim kurulu başkanlığına Bakan Yardımcısı
getirilerek şirket siyasetin kontrolüne verilmiş durumda. Şimdi
görüştüğümüz kanun teklifinin 4üncü maddesiyle, bir meslek
kuruluşu olan ihracatçı birliklerinde boşalan yönetim
kurullarına otuz gün içinde Ticaret Bakanlığının
olumlu görüşü alınarak atama yapılmaması hâlinde
atamanın resen Ticaret Bakanlığı tarafından
yapılması öngörülmektedir.
Yine, teklifin 6ncı
maddesinde de Türkiye İhracatçılar Meclisinde boşalan genel
sekreter ve genel sekreter yardımcılığı
kadrolarına otuz gün içinde Ticaret Bakanlığının
olumlu görüşü alınarak atama yapılmaması hâlinde
atamanın resen Ticaret Bakanlığınca yapılması
düzenlenmektedir. Bu, mali açıdan özerk bir meslek kuruluşuna tam
anlamıyla yapılan bir darbedir, Benim onayladığım
adayı yönetim kuruluna alacaksın, almayacaksan da ben
aldırmasını bilirim. demenin yasal dile çevrilmiş hâlidir.
Bundan sonraki aşama, bir kanun değişikliğiyle, TİM
Başkanını atama yetkisinin Cumhurbaşkanına
verilmesidir herhâlde.
Hangi sektörde olursa olsun,
merkez birlikleri, öncelikli olarak kendi üyelerinin sorununu çözebilmek,
aralarındaki dayanışmayı güçlendirmek ve iş
birliklerinde bulunabilmek amacıyla hareket eder; bu anlamda kamu idaresinin
desteğine ihtiyaçları olabildiği gibi, kamunun,
kuruluşlarının aleyhine olabilecek uygulamalarını da
eleştirme hakkına sahip olmaları gerekir. İktidar
tarafından dayatılan, kurumsal
bağımsızlıklarını zedeleyecek böylesi kararlara
biat etmek bu kuruluşlara olan güveni sarsabileceği gibi, toplumun bu
kuruluşlardan beklediği mesleki katkıdan da beklenen fayda
sağlanamayacaktır.
Peki, İhracatçılar
Meclisi, bağımsızlığına doğrudan müdahale
eden bu düzenlemeyi neden kabul etmektedir? Yeni yönetim sisteminde Kanun
tekliflerini milletvekili hazırlar. denilse de biliyoruz ki bu kanun
teklifi de yukarıdan bir talimatla, Meclis dışında
hazırlanmış ve altına AK PARTİsi milletvekillerinin
imzası atılmıştır. Eğer itirazınız
varsa sormak istiyorum: Bu kanun teklifinde 39 milletvekilinin imzası var
ve bu kanun teklifini hazırlarken TİMe sordunuz mu? Sizin yönetim
kurullarınıza atama yapmak için Bakanlığa doğrudan
yetki veriyoruz, ne düşünüyorsunuz? dediniz mi? AK PARTİsi genelde,
hazırladığı diğer kanun tekliflerinde olduğu
gibi, muhataplarına bilgi de vermiyor, görüş de sormuyor.
TİMin, muhtemelen, kanun teklifi basına düşene kadar haberi de
yoktu ya da sizin yerinize kanun teklifini hazırlayanlar TİMi Size
Ticaret Bakanlığına tahsisli olan, TİM ve birliklerin
kullandığı hazine taşınmazlarını bedelsiz
tahsis edeceğiz, bugüne kadar kullandığınız bedeli de
almayacağız. diyerek ikna mı etti?
Bakınız, madde 8in
Tahsis başlıklı ek 2nci maddesi bu düzenlemeyi içeriyor.
Türkiye İhracatçılar Meclisi üyelerini de
ihracatçılarımızı da buradan uyarıyorum: İktidar
tarafından size verilen sözleri akıl, mantık ve amaç
süzgecinizden geçirmeden inanmayın. Neden mi? Çünkü
ihracatçıları Merkez Bankasının boşalan döviz
rezervini kapatmak için kullanıyorlar. Bakın, tabii ki burada
kastettiğim ihracatımızdan gelen dövizle ülkemize, hazinemize
kattığınız değer değil;
çıkardıkları tebliğle kazandığınız
ihracat bedellerindeki dövizi bozdurup yeniden döviz almak zorunda
bırakılmanız, aradaki farkın da sizin cebinizden
çıkması. Hazine ve Maliye Bakanlığının 31
Aralık 2021 tarihli talimatıyla, 3 Şubat 2022 tarihinden
itibaren ihracat bedellerinin en az yüzde 25inin bankaya satılması
zorunluluğu getirilmişti. Bu düzenlemenin ardından,
ihracatçı birlikleri, Merkez Bankası Başkanı Şahap
Kavcıoğluyla bir araya gelerek hem itirazlarını dile
getirdi hem de söz konusu yüzde 25lik kısımla ilgili kur garantisi
verilmesini talep etti. Merkez Bankası Başkanı da -hangi ülkede
yaşıyorsa- ekonomik gidişattan habersiz bir şekilde,
cevaben Rahat olun, bundan sonra büyük volatiliteler beklemiyoruz, Türk
lirası istikrarlı seyredecek. dedi. Söylediği tarih 12 Nisan,
dolar 14,60; bugün dolar 16,40. Ve sonra ne oldu, biliyor musunuz? Hemen bir
hafta sonra, ihracat bedellerinin yüzde 25inin bankaya satılması
zorunluluğu 18 Nisan 2022 tarihinden itibaren yüzde 40a yükseltildi. Bu
ne demek? İhracatçı, Türk lirasının başındaki en
üst düzey bürokratın açıklamalarına bile güvenemeyecek mi? İhracatçıların
yüzlerine baka baka yalan söylüyorsunuz, ihracatçıyı dolarizasyon
batağına çekiyorsunuz. Öncelikle kabul edelim, bizim
ihracatımız üretimden çok ithalata dayalı. Doğal olarak
hiçbir iş insanı yurt dışına yapacağı
ödemeyi Türk lirasıyla yapamıyor. Yeni talimatname uyarınca,
önce elindeki dövizin yüzde 40ını bozduracak, sonra iş
yapabilmek için yeniden döviz almak zorunda kalacak. İhracatçı için
kur riski, hatta buna biz doğrudan zarar diyelim.
Kimya sektöründen örnek
vereyim çünkü döviz maliyetinin en yüksek olduğu sektörlerden biri kimya
sektörü. Bu sektörde döviz maliyeti yüzde 80 seviyelerinde. Şimdi
diyorsunuz ki "Elindeki dövizin yüzde 40'ını bozdur ve geri al.
Zarar edebilirsiniz ama isterseniz satış fiyatlarınızı
artırın, zararı kurtarın. Ticarette, hatta dış
ticarette günlük fiyat artışı yapabilme lüksünüz var mı?
Sözleşmeler en az altı ay önceden imzalanıyor. Döviz üzerinden
fiyat belli, ticari ürün belli, teslim tarihi belli ama yetmez, faiz
politikası yüzünden döviz karşısında savunmasız
kaldığımızdan hâlâ delik kapanmadı.
İhracatçılar daha
bunu bile sindiremeden Merkez Bankası 25 Nisan 2022 tarihinden geçerli
olmak üzere bir karar daha aldı. Yurda getirilen ihracat bedelinde 30 bin
dolar olan terkin alt limiti 15 bin dolara düşürüldü. Mevcut uygulamada 30
bin doların altındaki ihracat bedelinin yurda getirilmesi zorunlu
değildi, yeni düzenlemeyle söz konusu tutar 15 bin dolara
düşürülmüş oldu. Bu değişiklikten sonra her bir gümrük
beyannamesi itibarıyla 4,5 milyon beyanname açıldı. Bu
beyannamelerin yüzde 67si 30 bin doların altında. Bunun rakamsal
değeri genel ihracatımızın yüzde 17si.
İş yükü, evrak yükü
artıyor. Ayrıca dış ticaret sermaye şirketleri
üzerinde yapılan işlemlerle ilgili Hazine ve Maliye
Bakanlığının 32 no.lu Tebliğinde açık bir
düzenleme yok. Ayrıca ihracatçı birliklerine aidat borcu olan üye
sayısı 141.567; bunların 33.910unun sicil kaydı aktif,
56.288inin ise tasfiye, terkin ve infisah yani kendiliğinden kapanma
süreci devam ediyor, 51.369unun ise kaydı bile yok.
Kanun teklifinin 3üncü
maddesiyle ihracatçı birliklerinde yaşanan aidat sorununa çözüm
getirilmeye çalışılıyor. Aidat borcu olan
yaklaşık 142 bin ihracatçıdan sadece 34 bini aktif. Eğer
aidat yatırmama gibi bir alışkanlıkları yoksa bu ihracatçılarımız
aidatlarını bile ödeyemeyecek durumda ama buna rağmen iş
yapmaya gayret gösteriyorlar. Kanun teklifiyle ihracatçıların gözünü
boyayan iktidar, talimatnamelerle ihracatçıların gözünü oymaya
çalışıyor, parasına göz dikiyor; ihracatçıya,
bankalara, vergi dairelerine, birliklere iş yükü bindiriyor.
Değerli milletvekilleri,
iktidar, desteklemesi gereken ihracatçının parasına neden göz
dikti? Çünkü hâlâ kayıp 128 milyar doları yerine koyamadı. Çünkü
harcadığı ihtiyat akçesini yerine koyamadı. Dolar 18'e
yükseldiğinde bulunan kur formülü bile işe yaramadı. Bugün kur
korumalı mevduatın hazineye dört aylık bedeli nisan ayı
itibarıyla 16,3 milyar lira, mayıs ayı rakamları belli bile
değil. 1 doların yeniden 16 liranın üstünde seyrettiğini
dikkate alırsak bu maliyetin katlanarak artacağı da ortada.
Görüldüğü üzere, ne yapmaya çalışırsanız
çalışın, ne formül üretirseniz üretin çıkış
yolunuz kalmadı. İhracatçıyı da, çiftçiyi de, esnafı
da, çalışanı da, emekliyi de, neredeyse kendinize yakın
mutlu azınlık dışında herkesi zor duruma
düşürdünüz. Yönetemiyorsunuz; az kaldı, gidiyorsunuz.
Değerli milletvekilleri,
AK PARTİsi İhracatı arttırdık, dünyada ihracat
rekoru kıran 2nci ülkeyiz. diye övünüyor ama Türkiye şu an küresel
ihracattan sadece yüzde 1 oranında pay almaktadır. İhracat
rakamlarımız son beş yıldır artış gösteriyor
ama kilogram başına ortalama birim fiyatı yerinde sayıyor.
Bu konuda ihracatçılar bile Sayın Cumhurbaşkanını
uyarıyor: İhracat kilogram değerini artırmadan, nicelikle
söz konusu hedefe ulaşmak, istenmeyen yan etkileri beraberinde
getirecektir.
Ayrıca, ülkemiz,
teknolojik bir dönüşüm yaşamakla birlikte, katma değeri yüksek
ürün üretmekte zorlanan, katma değeri orta yüksek ve düşük
teknolojilerde sıkışmış bir ülke görünümündedir, hatta
oransal olarak yüksek teknolojili ürün ihracat oranımız
azalmaktadır. 2002de yüzde 6,1 olan oran, 2021de yüzde 3e
düşmüştür.
Neden yüksek teknolojili ürün
ihraç edemiyoruz? Birçok neden sıralayabiliriz ama en önemli nedenlerin
başında: Biz yüksek eğitimli beyin ihraç ediyoruz. Her ilimizde
üniversite var, TÜBA gibi, TÜBİTAK gibi bilimsel çalışmalar
yürüten kurumlarımız var ama bu kurumlarda kısıtlı
bütçelerle, siyasi baskılarla bilim değil, iktidar yanlısı
siyaset üretiyorsunuz; liyakat değil, sadakat arıyorsunuz. Hatta
Sayın Cumhurbaşkanının söylemleri sonrasında doktor
ihracatına da başladık. Hadi bununla da övünün Tüm
zamanların en fazla uzman doktorunu yurt dışına biz
kaçırdık. diye. Sayın Cumhurbaşkanı diyor ya
"Giderlerse gitsinler, buralar boş kalmaz. diye, evet, bir
şekilde dolduruluyor. Fabrikalar sigortasız, daha az ücretle
çalışmaya razı sığınmacılarla,
hastanelerimiz denkliği bile olmayan yabancı tıp fakültelerinden
gelen, hastanın derdini bile anlayamayan doktorlarla dolduruluyor.
Bugün, ülkemize gelen
doğrudan yatırımcı yok; gelen, sadece gayrimenkul
karşılığı vatandaşlık alan yabancılar,
bir de oy hesabıyla vatandaşlık verilerek devşirilen
sığınmacılar.
Kusura bakmasınlar ama
burada "Suriyeliler giderse bu ülkenin ekonomisi çöker. diyen iş
adamlarına da bir sitemim var: Bu ülkede milyonlarca işsiz
vatandaşımız var. Bu vatandaşlarımız evine ekmek
götüremiyor, evladına harçlık veremiyor. Bu gidişat toplumsal
bir felaketin ayak sesleri. Kendi vatandaşlarımızın
işsizlik sorununa çözüm bulamazsak ne olabilir, tahayyül edebiliyor
musunuz? Ülke ekonomisi Suriyeli çalıştırmazsanız çökmez
ama bu kafayla devam ederseniz ülke diye bir şey de kalmaz.
Değerli milletvekilleri,
söz, sığınmacılardan açılmışken bir konuya
değinmek istiyorum:
Sığındıramadıklarımızdan, sahip
çıkamadıklarımızdan bahsetmek istiyorum. Kim mi bunlar? Çin
zulmü altındaki Doğu Türkistanlı Uygur
soydaşlarımız. Toplama kampında tutulan
soydaşlarımızdan biri de Mevlüde Hilal. Kendisi, Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı; 2006 yılında Türkiyeye eğitim
için geldi, 2012 yılında eğitimini tamamlayıp Türk
vatandaşlığına geçti, 2017 yılında annesinin
hastalığı nedeniyle Doğu Türkistana döndüğü anda
pasaportuna el konulup keyfî tutuklanarak toplama kampına
alındı. İki yıl süreyle toplama kampında tutulan
Mevlüde Hilal, 2019 Mayıs ayında toplama kampında serbest
bırakıldı ama bir ay sonra Çin yönetimi tarafından devleti
bölmeye teşebbüs suçuyla on yıla mahkûm edildi ve nerede
tutulduğu belirsiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla)
Mevlüde Hilal bir anne, evladı da kendisi gibi bir Türk
vatandaşı. Çin Vatandaşlık Kanunu 9uncu maddesine göre,
başka bir ülke vatandaşı olunduktan sonra, altı ay sonra
Çin vatandaşlığı otomatik olarak düşüyor. Yani
Mevlüde, sadece ve sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı.
Devlet yetkililerimize
seslenmek istiyorum: Öz ve öz evladımıza, kardeşimize, kendi
vatandaşlarımıza, Mevlüdeye sahip çıkın, sesini
duyun. Soydaşlarımıza çok gördüğünüz
vatandaşlığı tapu karşılığında,
para karşılığında kim gelirse gelsin veriyorsunuz;
kendi kanınızdan, kendi canınızdan bir anneyi görmüyor,
evladının haykırışlarını duymuyorsunuz.
Kendini Türk hissedip milliyetçi olduğu hâlde, yerli ve millî
olduğunu söyleyip Doğu Türkistanda yaşanan zulmü ekonomik
kaygılar nedeniyle görmezden gelen kim varsa yazıklar olsun!
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Birleşime
iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
19.44
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.45
BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95inci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
335 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan,
127 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
başlıyoruz.
3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun İslam İşbirliği Teşkilatı Polis
İşbirliği ve Koordinasyon Merkezi Tüzüğünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2034) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 127)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir
konu bulunmadığından, alınan karar gereğince, kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için, 31 Mayıs 2022 Salı günü saat 15.00'te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
19.46