TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
99uncu Birleşim
7 Haziran 2022 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kilis
Milletvekili Ahmet Salih Dalın, Kilisin il oluşunun yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun, 5 Haziran Dünya
Çevre Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneşin, Şırnakın
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Bursa
Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlunun, Uludağ Üniversitesi Çocuk
Hematoloji ve Onkoloji Hastanesindeki doktor eksikliğine ilişkin
açıklaması
2.- Mersin
Milletvekili Olcay Kılavuzun, başıboş sokak köpeklerinin
tehlike saçtığına ilişkin açıklaması
3.- Düzce
Milletvekili Ümit Yılmazın, tayin olan memurların
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
4.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, sözleşmeli kamu
personelinin mağduriyetine ilişkin açıklaması
5.-
İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, Türkiye Çevre
Haftasının bu yılki teması olan sıfır
atık konusunun önemine ilişkin açıklaması
6.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, infaz koruma memurlarının
sorunlarına ilişkin açıklaması
7.- Hatay
Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, HATSUnun taleplerine ilişkin
açıklaması
8.-
Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçalın, Cahit Zarifoğlu ile
Abdurrahim Karakoçun ölüm yıl dönümüne ve Mevlâna İdris Zenginin
vefatına ilişkin açıklaması
9.- Muğla
Milletvekili Süleyman Girginin, şoför esnafının
sorunlarına ilişkin açıklaması
10.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, açıklanan 2022
yılı hububat alım fiyatlarının tüm çiftçilere
hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
11.-
Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalanın, Emine
Şenyaşar'ın adalet mücadelesine ve yaşadığı
mağduriyete ilişkin açıklaması
12.- Kocaeli
Milletvekili İlyas Şekerin, çevre kirliliğine karşı
alınması gereken tedbirlere ilişkin açıklaması
13.- Adana
Milletvekili Orhan Sümerin, Ziraat Bankasının
yandaşçılığına ilişkin açıklaması
14.- Mersin
Milletvekili Hacı Özkanın, Cumhurbaşkanının dün
açıkladığı müjdelere ilişkin açıklaması
15.-
Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önalın, Kırıkkaleli
vatandaşların sorunlarına ilişkin açıklaması
16.- Kocaeli
Milletvekili Sami Çakırın, Cahit Zarifoğlu ile Abdurrahim
Karakoçun ölüm yıl dönümüne ve Mevlâna İdris Zenginin vefatına
ilişkin açıklaması
17.- Mersin
Milletvekili Zeynep Gül Yılmazın, Cumhurbaşkanının
dün açıkladığı müjdelere ilişkin açıklaması
18.- Sivas
Milletvekili Ulaş Karasunun, Ankara-Sivas Yüksek Hızlı Tren
Hattında meydana gelen göçüğe ilişkin açıklaması
19.- Osmaniye
Milletvekili Baha Ünlünün, öğretmenlerin kadro problemine ilişkin
açıklaması
20.- Amasya
Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin, Sıfır Atık
Projesine ilişkin açıklaması
21.-
Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın, Hasan Aydoğan
için yürütülen arama çalışmalarının yetersizliğine
ilişkin açıklaması
22.- Gaziantep
Milletvekili Bayram Yılmazkayanın, Gaziantepte yaşanan israfa
ve imar yolsuzluklarına ilişkin açıklaması
23.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, Melik köyünün sulama sorununa
ilişkin açıklaması
24.- Adana
Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, Iğdırın sorunlarına
ilişkin açıklaması
25.- Adana
Milletvekili Ayhan Barutun, kamu emekçileri ile memur emeklilerinin ek
göstergeleriyle ilgili yapılması gereken düzenlemeye ilişkin
açıklaması
26.-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, tarımdaki sorunlara
ilişkin açıklaması
27.- Ankara
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, AYM kararlarını
uygulamayan hâkim ve savcıların terfisine, Danıştay
üyelerinin görev süresinin uzatılması teklifine ve İstanbul
Sözleşmesinden vazgeçmeyeceklerine ilişkin açıklaması
28.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, dolu
yağışından zarar gören Afyonkarahisarlı köylülerin
AKPden taleplerine ilişkin açıklaması
29.- Gaziantep
Milletvekili İrfan Kaplanın, Gaziantepin Nurdağı ve
İslâhiye ilçelerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
30.- Gaziantep
Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, Hazine ve Maliye Bakanının
kur korumalı TL sisteminden dar gelirliler hariç üretici ve
ihracatçıların kâr ettiğine yönelik açıklamasına
ilişkin açıklaması
31.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Abdurrahim Karakoç ile Cahit
Zarifoğlunun vefat yıl dönümlerine, 7 Haziran Türk İşaret
Dili Bayramı'na, Kazakistan'da dün düzenlenen Anayasa referandumuna,
ülkemizde yapılacak ilk seçimde güçlendirilmiş parlamenter sisteme
geçileceğine, Cumhurbaşkanının pazar günü buğday
fiyatlarına ilişkin yaptığı açıklamaya, Hazine ve
Maliye Bakanının kur korumalı mevduat sisteminden dar gelirliler
hariç üretici ve ihracatçıların kâr ettiğine yönelik
açıklamasına ve Cumhurbaşkanının enflasyon ile faiz
politikasına yönelik açıklamalarına ilişkin
açıklaması
32.- Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Halil Esendağ ve Selçuk
Duracıkı şehadetlerinin seneidevriyesinde rahmet ve minnetle
andıklarına, Abdurrahim Karakoç ile Cahit Zarifoğlunun vefat
yıl dönümüne ve Mevlâna İdris Zenginin vefatına, 7 Haziran
2016 tarihinde İstanbul Vezneciler'de düzenlenen bombalı
saldırıda şehit düşen 6sı polis 12
vatandaşımızı ve 7 Haziran 1982 tarihinde Ermeni terör
örgütü ASALA tarafından katledilen Lizbon Büyükelçiliği
diplomatı Erkut Akbay ve eşi Nadide Akbay'ı rahmetle
andığına, PKKyı destekleyen Batılı ülkelere,
Fransa, Avusturya gibi Batılı ülkelerde ve özellikle Hindistanda
artış gösteren İslam düşmanlığına ve Antalya
Serikte bir lisede Kuran-ı Kerime yapılan
saygısızlığa ilişkin açıklaması
33.- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın 3600 ek göstergeye
ilişkin açıklamasına, Hazine ve Maliye Bakanının kur
korumalı mevduat sisteminden dar gelirliler hariç üretici ve
ihracatçıların kâr ettiğine yönelik açıklamasına,
İstanbul Sözleşmesinin bugün Danıştaydaki
duruşmasına, kadın cinayetlerine, İskenderun Cezaevinden
mahkeme için getirilen Mehmet Şafak Elçiçek, Emrullah Abay ve Süleyman
Benzerin duruşma öncesinde uğradığı
saldırıya ve Emine Şenyaşara verilen cezaya ilişkin
açıklaması
34.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 3600 ek gösterge kararıyla
ilgili eksikliklere, EYTlilerin mağduriyetine, Hazine ve Maliye
Bakanının kur korumalı mevduat sisteminden dar gelirliler hariç
üretici ve ihracatçıların kâr ettiğine yönelik
açıklamasına, Cumhurbaşkanının kadınlara yönelik
küfrüne ve TÜİKin açıkladığı yanlış
rakamlar sebebiyle memur ve emeklilerin temmuz ayında gerçek enflasyona
oranlı bir maaş zammı alamayacağına ilişkin
açıklaması
35.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Mevlâna İdris Zenginin vefatına,
Genel Kurul gündemine ve İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
36.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
37.- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
38.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
39.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin 328 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesi
üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
40.- Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Diyarbakır Milletvekili
Hişyar Özsoyun 328 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci
maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VI.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili Samsun Milletvekili Erhan
Usta tarafından, çiftçilerin üretimde kullandığı
akaryakıtta ÖTVnin kaldırılması ve tarımsal
girdilerin fiyat artışlarına karşı gerekli önlemler
alınarak Türk tarımının veriminin artması,
çiftçilerimizin üretime devam etmesi ve girdi maliyetlerinden oluşan
mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla 7/6/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 7
Haziran 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP
Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, Gezi protestolarıyla ilgili iktidarın ortaya
attığı iddiaların araştırılması
amacıyla 7/6/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 7
Haziran 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP
Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, fındık üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/6169) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 7 Haziran 2022 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Siirt Milletvekili
Meral Danış Beştaşın, İstanbul Milletvekili
Mustafa Demirin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Ankara
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Çeşitli İşler
1.-
Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Ödemiş ve
Bayındır oda başkanlarına Hoş geldiniz. denilmesi
B) Önergeler
1.-
Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin, (2/4082) esas
numaralı, 4749 Sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin
Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/172)
IX.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan
ve 44 Milletvekilinin Avukatlık Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4364) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 328)
X.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu'nun, saat 24.00'ten sonra
uygulanan müzik yasağına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın
cevabı (7/64455)
2.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Şanlıurfa'nın Viranşehir
ilçesinde bulunan taziyeevlerine,
Şanlıurfa'nın
Suruç ilçesinde bulunan taziyeevlerine,
Şanlıurfa'nın
Siverek ilçesinde bulunan taziyeevlerine,
Şanlıurfa'nın
Karaköprü ilçesinde bulunan taziyeevlerine,
Şanlıurfa'nın
Hilvan ilçesinde bulunan taziyeevlerine,
Şanlıurfa'nın
Harran ilçesinde bulunan taziyeevlerine,
Şanlıurfa'nın
Haliliye ilçesinde bulunan taziyeevlerine,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktay'ın cevabı (7/64457), (7/64458), (7/64459), (7/64460),
(7/64461), (7/64462), (7/64463)
3.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Şanlıurfa'nın
Halfeti ilçesinde bulunan taziyeevlerine,
Şanlıurfa'nın
Eyyübiye ilçesinde bulunan taziyeevlerine,
Şanlıurfa'nın
Ceylânpınar ilçesinde bulunan taziyeevlerine,
Şanlıurfa'nın
Bozova ilçesinde bulunan taziyeevlerine,
Şanlıurfa'nın
Birecik ilçesinde bulunan taziyeevlerine,
Şanlıurfa'nın
Akçakale ilçesinde bulunan taziyeevlerine,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktay'ın cevabı (7/64464), (7/64465), (7/64466), (7/64467),
(7/64468), (7/64469)
4.-
İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin'in, Ziraat Bankası Genel
Müdürlüğünün taşınmasıyla ilgili bazı iddialara
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktay'ın cevabı (7/64553)
5.- Karaman
Milletvekili İsmail Atakan Ünver'in, son beş yılda 65 yaş
aylığı kesilen kişilere,
Son beş
yılda engelli maaşı kesilen kişilere,
İlişkin
soruları ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın
cevabı (7/64617), (7/64618)
6.- İzmir
Milletvekili Atila Sertel'in, Bakanlık personeline ödenen
taşınma ücretinde bir artış yapılıp
yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/64619)
7 Haziran 2022
Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 99uncu Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre
vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak
salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden
yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise
yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla verilen süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını ve salondan
ayrılmamalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, Kilisin il oluşunun yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen
Kilis Milletvekili Ahmet Salih Dala aittir.
(Uğultular)
BAŞKAN
Arkadaşlar, çok uğultu var, biraz sessizlik lütfen.
Buyurun Sayın Dal.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kilis Milletvekili Ahmet Salih Dalın, Kilisin il
oluşunun yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
AHMET SALİH DAL (Kilis)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kilisin il
oluşunun 27nci yıl dönümü vesilesiyle gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
6 Haziran 1995
yılında il statüsüne kavuşan Kilis, Türkiyenin 79uncu ili
olmuştur. O gün Gaziantep Milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında görev yapan ve Kilis'in il olmasında büyük
emekleri olan merhum Sayın Hannan Özüberk'e şükranlarımı
sunuyorum; ruhu şad, mekânı cennet olsun. Bu kararın
altında imzası olan dönemin Başbakanı Sayın Tansu
Çiller'e ve Bakanlar Kuruluna teşekkür ediyor, hepsini şükranla yâd
ediyorum.
Kilis, Orta Doğu'nun
Anadolu'ya açılma noktasında, bereketli hilal denilen bir çember
içerisinde yer alır. Geleneksel olarak önemli bir zirai ticaret merkezi
olan ilimiz, aynı zamanda ham maddesini tarımdan alan önemli bir
sanayi merkezi durumundadır. Pekmez, zeytinyağı, biber,
tahıl ürünleri ve sabun başlıca sanayi ürünlerimizdendir. AK
PARTİ hükûmetleri döneminde tüm Türkiye'de olduğu gibi ilimizde de
çiftçilerimizin daha fazla ve kaliteli ürün elde edebilmeleri için birçok baraj
ve gölet yaparak toprağımızı suyla buluşturduk.
Şehrimizin içme suyu ihtiyacını da yapmış
olduğumuz barajla kökten çözmüş bulunuyoruz. Yapılan barajlarla
yaklaşık 85 bin dekar arazi sulamaya açılmış ve 94
milyon TL zirai gelir artışı sağlanmıştır.
Yapılan genişleme alanlarıyla binlerce gencimize iş
imkânı sağlayan Organize Sanayi Bölgemiz, Polateli-Şahinbey
OSBsiyle ilimiz tarım merkezi olmanın yanı sıra sanayi
kenti olma hedefine emin adımlarla yürümektedir. Halk Eğitim
Müdürlüğümüz tarafından yaklaşık 80 ayrı noktada
açılan kadın meslek edindirme kurslarımızda toplam 1.400
kadın arkadaşımız kursa katılım
sağlamış ve ev ekonomilerine katkıda bulunulmuştur.
Kilis, tarihî ve mimari
eserler bakımından da zengin bir ilimizdir. Osmanlı dönemine ve
Osmanlı öncesine ait tarihî Memlük camileri, tarihî Kilis evleri,
çeşmeler, havra, sabunhane restorasyonları yapılarak halkımızın
hizmetine sunulmuştur. Kilis Oylum Mahallesinde bulunan Oylum Höyük ise
yalnızca Kilisin değil, Orta Doğunun en büyük höyüklerinden
biri olmanın yanı sıra Anadolu, Suriye ve Mezopotamya
kültürlerinin kesiştiği bir merkezdir. Höyükte gerçekleştirilen
kazı çalışmaları sırasında bulunan dört bin
beş yüz yıllık zeytin çekirdeği de zeytinin ana
vatanının Kilis olduğunun açık bir
kanıtıdır. Zeytinyağımız birçok marka isimle
dünya pazarına açılmaya çalışırken dünyanın
değişik ülkelerinde yapılan zeytinyağı kalite
yarışmalarında kazandığı 15 madalyayla hem
ilimizin hem de ülkemizin gurur kaynağı hâline gelmiştir.
Tarihi boyunca ev
sahipliği yaptığı birçok medeniyetin kültüründen,
eserlerinden ve lezzetlerinden izleri hâlâ taşıyan gastronomisiyle,
yollarıyla, barajlarıyla, üniversitesiyle, TOKİ
konutlarıyla, alt ve üstyapısıyla bugün eskisinden çok daha
yaşanılabilir bir merkez hâline gelmiştir. İlimizin tarihî
güzelliklerini ön plana çıkarma ve geçmişimizi yaşatma adına
Vakıflar Bölge Müdürlüğümüz tarafından iktidarlarımız
döneminde restore edilen toplam 75 tarihî eserimiz bulunmaktadır.
Kilisimizin yöneticileri
olmamız hasebiyle ilimizi her yönüyle daha yukarılara
taşımak için halkımıza mutlu bir gelecek hazırlama
adına her türlü gayretin içinde olduğumuzun bilinmesini isterim.
Milletimize hizmet üretmek, şehrimizin kalkınmasına,
insanımızın refahına, huzuruna katkı sağlamak
bizler için büyük bir gurur kaynağıdır. Gelecek kuşaklara
daha güzel ve yaşanabilir bir Kilis bırakmak, ilimizi daha ileri
taşımak için canla başla çalıştığımızı
ifade etmek istiyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle
Kilisimizin il oluşunun 27nci yıl dönümünü tekrar kutluyorum, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı ikinci söz, 5 Haziran Dünya Çevre Günü münasebetiyle söz
isteyen İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğluna aittir.
Buyurun Sayın
Kaboğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun, 5
Haziran Dünya Çevre Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, Divan, değerli
milletvekilleri; İnsan kendisine onurlu ve iyi yaşam sürmeyi olanak
veren nitelikli bir çevrede özgürlük, eşitlik ve tatmin edici yaşam
koşulları temel hakkına sahiptir. Stockholm Bildirgesi, 5 Haziran
1972 yani tam elli yıl önce BM Çevre ve Gelişme
Konferansının ardından yayımlanan bildirge. Bu bildirge
sonrası hazırlanan birçok uluslararası sözleşme Türkiye
tarafından da onaylanmış, Türkiye'de anayasal çerçevede,
anayasal düzlemde çevre hakları ve çevre haklarının içinde yer
aldığı ülkesel haklar düzenleme konusu edilmiştir.
Gerçekten anayasal düzen 3 ögeden oluşmaktadır; ülke, insan ve
devlet. Ülke dendiği zaman kentsel, kırsal ve kültürel çevre;
tarihsel, kültürel ve doğal değerler; ülkesel ve/veya çevresel,
anayasal haklar olarak korunur. İnsan ise hak ve özgürlüklerin öznesidir.
Devlet, devlet adını verdiğimiz siyasal örgütlenme, belirli bir
toprak parçası üzerinde yaşayan insanların ülkeyi ve kendi
haklarını koruması için gerçekleştirmiş oldukları
siyasal örgütlenmedir. Bu konular bizim Anayasamızda da açıkça
düzenlenmiştir; insan hakları açısından saygı
göstermek, korumak ve geliştirmek yükümlülükleri devlet için, çevre
açısından ise önlemek, korumak ve geliştirmek olmak üzere.
Gerçekten bu konuda Anayasanın bütününe yayılmış olan
düzenlemeler çevre ve ülkeye ilişkin ya devletin yükümlülüğüdür ya da
yurttaşın haklarıdır veya her ikisidir. Kamu yararı
gerekleri çerçevesinde yapılan düzenlemeler, denizlerin,
kıyıların korunmasından tarım arazilerine kadar tarih,
kültür ve tabiat varlıklarının korunması, doğal
kaynaklar, planlama, kentsel kamu düzenine ilişkin maddeler ve özellikle
56ncı madde bu çerçevede devletin çevre kirlenmesini önlemek, çevre
sağlığını korumak ve çevreyi geliştirmek yükümlülüğünü
öngören maddelerdir.
Burada dikkatimizi çeken
husus, devletin bu üçlü yükümlülüğün yanında, özellikle çevre ve
sağlık hakkını birlikte düzenleyen 56ncı maddenin
yurttaşlara hak vermiş olması yani yurttaşların daha güçlü
bir konumda olmaları; hem yükümlüdür yurttaşlar çevreyi korumakta hem
de hakların öznesidir. Bu bakımdan eğer kamu makamları
çevreyi bozucu etkinliklere girerlerse yurttaşların bunu koruma hak
ve özgürlüğü direnme hakkına kadar uzanabilmektedir. İşte,
bu açıdan baktığımız zaman anayasal düzenlemeler
bütünü aslında geriye götürülmezlik ilkesinden yararlanır. Yani
Anayasada var olan güvenceler, çevreyi ve doğayı tahrip edici, daha
geriye götürücü eylemler ve işlemlere müsaade etmez. Bu açıdan, bizim
Anayasamız ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmeler geriye götürülmezlik genel ilkesini korumaktadır. Ne
var ki Türkiye'de sürdürülebilir gelişme yerine, tıpkı erkler
ayrılığı tek kişide erkler birleşmesi olarak
algılandığı gibi, doğaya tabi olmak yerine
doğayı kendisine tabi kılma yönündeki politikalar ve uygulamalar
nedeniyle çok değişik alanlarda Türkiye'de çevre sorunları
yaşanmaktadır. Bunların başında maden ruhsatları
gelmektedir. Ülke yüz ölçümünün çok büyük bir kısmı,
yarısından fazlası maden ruhsatlarıyla kaplanmış
bulunuyor. Cerattepe'den Kaz Dağları'na, Erzincan İliçten Tokat
Erbaa'ya, Tokat Niksar'dan Reşadiye'ye kadar çok geniş bir alan
termik santraller tehlikesiyle karşı karşıya,
Bartın'da olduğu gibi veya HES'ler istilasında sadece Artvin
ilinde 129 HES projesi bulunmaktadır. Türkiye Çevre Ajansı amacı
dışında kullanılmaktadır. Bunların
sorumluları yürütme, yasama ve yargıdır. Her sabah
uyandığımız zaman Resmî Gazete'de kamu arazilerinin
satışına tanık olmaktayız, orman alanlarının
talan edilmesine, maden ruhsatlarının yağmalanmasına ve HES
projelerine olanak tanıyıcı düzenlemelere tanık
olmaktayız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın
sözlerinizi.
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Şimdi, bu, âdeta
Türkiye'nin dört bir yanının talan edildiğini gösteren
düzenlemelerdir. Yürütme, başı çekmektedir. Türkiye çevresini tahrip
etmekte ormanlardan yer altı kaynaklarına, denizlere kadar
-Marmaradaki müsilajda olduğu gibi- yürütme başı çekmektedir.
Yasama yalnızca 27nci
Yasama Döneminde 15 kanun, onlarca değişiklik ve yüzlerce maddeyi
özensiz, günübirlik ve torba şeklinde düzenlemiş, sadece 2 kez Çevre
Komisyonu toplanmıştır. Dolayısıyla, yargı geç
karar vermekte, az vermekte, kirletenler ise yabancı şirketlerle
iş birliği yapan yerli şirketlerdir. Bu bakımdan çevresel
bilgilenme hakkı çok önem taşımaktadır. Bu çerçevede,
mesela Gezi, Anayasa dışı siyasete karşı ülkesel,
anayasal düzeni toplumsal sahiplenmedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İBRAHİM
ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) Gezi, anayasasızlaştırma
sonucudur.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kaboğlu.
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı üçüncü söz, Şırnakın sorunları
hakkında söz isteyen Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneşe
aittir.
Buyurun Sayın
Özgüneş. (HDP sıralarından alkışlar)
3.- Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneşin,
Şırnakın sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
HASAN ÖZGÜNEŞ
(Şırnak) Herkesi saygıyla selamlıyorum.
Şırnak ilimizin
çokça sorununun olduğunu biliyoruz. Birkaç maddeyle birkaç hususu dile
getirmek istiyorum. Şırnak ilimizin Kürtçesi Gundiki Remo, Türkçesi
Anılmış köyü kamulaştırılmak isteniyor. Ne için?
Süleyman Bölünmez, kömür müteahhidi, iş adamı -orada fazlaca kömür
var- gözünü köye dikmiş ve talepte bulunuyor
kamulaştırılmasına dair. 24/2/2022 tarih ve 5243
sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla yukarıda
bilgileri sunulmuş olan taşınmaz da dâhil toplam 656 adet
şahıs parselinin 2942 sayılı Kamulaştırma
Kanununun 27nci maddesi gereğince acele
kamulaştırılmasına karar verilmiştir. Yani bir köyün
tarihî anılarını, mezarını, geçmişini silmek tam
da böyle bir şey. Biz bazen Rant ve şirketlerin partisi AKP
Hükûmetidir. dediğimizde rahatsız oluyorsunuz; e, tam da bu onu
göstermiyor mu? Koskocaman bir köy Kömür çıkaracağız. diye
kamulaştırılmak isteniyor yani bir köy yok ediliyor tarihiyle
beraber, anılarıyla beraber. E, yarın bu köylülerin köylerine
yerleştiklerinde tapulu arazileri kalmayacak. Bir de doğası yok
ediliyor bütün bir köyün. O açıdan biz bu işin takipçisi
olacağız. Hükûmeti uyarıyoruz bu konuda. Bizim köylülerimiz buna
karşıdırlar, buraya kadar geldiler, müracaat ettiler, mahkemeye
vermişler. Dolayısıyla böyle bir işlemden, muameleden,
niyetten vazgeçilmesi gerekir. Bu kabul edilecek bir husus değildir.
Diğer bir husus,
milletvekilimiz Nuran İmir arkadaşımız bakanlığa
soruyor, Diclede her yıl 3-5 insanımız suda boğuluyor.
Bakın, bakanlık on dört yılda toplam 142 şahsın boğulduğunu
belirtiyor. Son dört ay içerisinde Diclede boğulan
insanlarımızın sayısı 9 ama bakanlığa
iletilen 3 yani her zaman bir yanıltma söz konusu. Kayyumla birlikte bu
cankurtaran denilen ekip 4ten 1e indirildi; o 1 ekip de herhangi bir
iş yapamıyor. Bakanlığın verdiği cevap çok gülünç
arkadaşlar, diyor ki: Biz nehrin kenarına duvar ördük. Biz
oraları çok iyi biliyoruz, o kurdukları duvar aslında Dicle
Nehrinin dışarı taşmasını ve toprak
kaybını önlemeye ilişkindir, yüzecek herhangi bir
vatandaşın önünü kesen bir duvar değildir. Böylesine yalana
dayalı bir cevap verilmesi bile utanç vericidir.
Diğer bir husus, Cizre,
Silopi, İdil, Güçlükonak, Şırnak Merkez, Uludere,
Beytüşşebap Hastaneleri hem yetersiz hem de teknik açıdan çok
donanımsız, hem uzman doktor ve görevliler açısından hem de
hizmet verme hususunda son derece yetersiz. Bunun duyulmasını
istiyoruz, defalarca gündeme getirdik. En ücra köşede, en yoksul
bırakılan illerin başında Şırnak geliyor, bari
halkın sağlığı bir nebze sizin
vicdanınızı harekete geçirsin.
Diğer bir husus,
Güçlükonak-Siirt yolu. Güçlükonak, mesafe açısından
Şırnaktan daha çok Siirte yakındır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla)
- Bir yol yapımına başlanmış ancak toz duman
içerisinde hâlâ, yarı yolda bırakılmış, kim bilir
hangi yıllara havale edildi, onu bilmiyoruz. Yıllardır
Güçlükonaklıların şöyle bir talebi var: Ben bir örnek vermiştim
Güçlükonak-Cizre yolu Urartu döneminde Bingöl Dağlarına
çıkılan yollar kadar tehlikelidir diye, gerçekten tehlikeli ve
uçurumlarla dolu bir yoldan bahsediyoruz. Ancak Güçlükonakı İdile
bağlayan bir köprü yapılırsa insanlar çok rahatlar ve bu
eziyetten de kurtulmuş olurlar.
Diğer bir husus,
şoförlerin tır parkı sorunu var. Aynı zamanda, her arabadan
5 lirayı alınıyor ama niçin aldıklarını merak
ediyorlar. Biz de soruyoruz: Parka yerleşirken niye para alıyorsunuz?
Şoförler rahatsız.
Herkesi selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden
birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Vahapoğlu,
buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlunun, Uludağ
Üniversitesi Çocuk Hematoloji ve Onkoloji Hastanesindeki doktor eksikliğine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA HİDAYET
VAHAPOĞLU (Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Uludağ Üniversitesi
Çocuk Hematoloji ve Onkoloji Hastanesi hem Bursamızda hem de güney
Marmara bölgemizde yataklı tedavi imkânı sunan tek çocuk onkoloji
hastanesidir. Yüzlerce çocuğumuz bu hastanede tedavi görmekteyken
hastanenin 2 doktorundan birinin sağlık sorunları
yaşaması, diğerinin de istifa etmesi nedeniyle hastane doktorsuz
kalmıştır. Tıp fakültesi dekanının gayretleriyle
çözüm üretilmeye çalışılsa da ciddi mağduriyetlerin
doğması kaçınılmazdır. Hastanenin yeniden fonksiyonel
hâle gelmesi için Bursada Sağlık Bakanlığına
bağlı hastanelerde sadece poliklinik hizmeti veren onkolog hekimlerin
üniversite hastanesinde geçici olarak görevlendirilmeleri, kalıcı çözüm
için de YÖK ve Sağlık Bakanlığınca tedbir üretilmesine
ihtiyaç bulunmaktadır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Kılavuz
2.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, başıboş
sokak köpeklerinin tehlike saçtığına ilişkin
açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Başıboş sokak
köpekleri, insanlarımızın yaşamı için tehdit olmaya,
çocuklarımızın güvenliği için tehlike saçmaya devam
etmektedir. Her geçen gün artan sokak köpeği nüfusu ve bunların saldırıları
şehirlerimizi yaşanmaz hâle getirmektedir. Ölümlü trafik
kazalarına sebebiyet vermiş sahipsiz sokak köpekleri âdeta bir
güvenlik sorunu hâline dönüşmüştür. Yavrularımızın
gözlerimizin önünde her an ölümle karşı karşıya olması,
sorunun ciddiyetini ve çözümünü gerekli kılmaktadır. Çocuklarımızın
parklarda ve bahçelerde gönlünce oynayacağı,
insanlarımızın güven içerisinde yaşamlarını
sürdürebilecekleri, sevgimizi her fırsatta gösterdiğimiz
hayvanların da dikkate alınacağı bir çözüm elzemdir.
İnsanlarımızın
bu konudaki haklı talepleri karşılanmalı, bakanlıklar
ve belediyeler iş birliğiyle bu ciddi sorun mutlaka çözüme
kavuşturulmalıdır. Kaybedecek bir an bile yoktur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Yılmaz
3.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, tayin olan
memurların yaşadığı mağduriyete ilişkin
açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tayin döneminin
başlamasıyla beraber memurlarımızın ve ailelerinin
taşınmalarının yanında çocuklarının okul
nakilleri, ev kiralama ve eş durumu tayin telaşeleri
başlamıştır. Memurların tayinlerinde sürekli görev
yolluğu olarak belirlenen ödemeleri, sene başında kilometre
ölçeğinde kararlaştırılmaktadır. Ancak sene
başından sonra özellikle Ukrayna-Rusya savaşıyla beraber
artan petrol fiyatları, lojistik fiyatlarının 2 katından
fazla artışına neden olmuştur. Bu durum, bu yıl tayin
döneminde eşyasını taşıyacak olan memur ailelerimizi
zora sokacaktır. Sene başında belirlenen sürekli görev
yolluğu miktarlarının artan lojistik fiyatları ve enflasyon
oranlarına göre yeniden hesaplanarak tayin olan
memurlarımızın hesaplarına
yatırılmasının beklentisi bütün memurlarımızda
vardır diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Aycan
4.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın,
sözleşmeli kamu personelinin mağduriyetine ilişkin
açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, kamu kuruluşlarında bazı kamu
personeli sözleşmeli statüde çalışmaktadır. Sözleşmeli
kamu personeli içerisinde de farklılıklar vardır; bazıları
süreli bazıları süresiz sözleşmeli statüde
çalışmaktadırlar. Sözleşmeli kamu personeli ile kadrolu
kamu personeli aynı görevi yapmaktadır fakat sözleşmeli personel
aynı özlük haklarına sahip değildir. Tayin haklarında,
eş durumu tayin haklarında, yıllık izin haklarından
yararlanmada farklılıklar vardır. Sözleşmeli personel,
görevde yükselme sınavlarına girememekte, mesleklerinde terfi ve
yükselme haklarından yararlanamamaktadır. Aynı kurumda aynı
işi yapan kamu personeli arasında sözleşmeli-kadrolu
ayrımını kaldırmakta çok büyük fayda vardır.
Sözleşmelilerin kadroya geçirilmesi veya sözleşmeli personele kadrolu
personelin haklarının verilmesi uygun olacaktır.
Teşekkür ederim.
Saygılarımla.
BAŞKAN - Sayın
Arkaz...
5.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, Türkiye Çevre
Haftasının bu yılki teması olan sıfır
atık konusunun önemine ilişkin açıklaması
HAYATİ ARKAZ
(İstanbul) - Teşekkür ediyorum.
Bilindiği üzere, 1972
yılından bu yana Dünya Çevre Günü olarak kutlanan 5 Haziran tarihinin
içinde bulunduğu hafta Türkiye Çevre Haftası olarak kutlanacak.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız,
bu yıl, Çevre Haftasının temasını sıfır
atık olarak belirledi. Bu vesileyle, Çevre Haftasında
atıkların geri dönüşümü ve doğanın korunması için
gereken dikkat gösterilmeli, çocuklarımıza temiz çevrenin önemi
anlatılmalıdır. Doğamız geçmişimizin mirası,
geleceğimizin emanetidir; çevre milliyetçiliktir.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın
Çelebi
6.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, infaz koruma
memurlarının sorunlarına ilişkin açıklaması
MEHMET ALİ ÇELEBİ
(İzmir) Teşekkürler Sayın Başkan.
Yeri geldiğinde doktor,
psikolog, yeri geldiğinde PTT memuru, yangın durumlarında
itfaiye memuru, asayiş durumlarında polis memuru; kimdir bu?
İnfaz koruma memuru. Ülkemizdeki infaz ve koruma memurluğu
mesleği dünyadaki diğer bire bir aynı işi icra eden
muadillerinden farklı bir teşkilat yapısı içerisinde
çalışmaktadır. Güvenlik görevi icra ettikleri için sendika kurma
veya sendikaya üye olma hakları yasak durumdadır, meslek içi yükselme
şansları yoktur. Annesi yıllarca cezaevlerinde bu görevi
şerefle icra eden bir kardeşiniz olarak yüce Meclise 3 konuda
çağrıda bulunuyorum:
1) İnfaz ve koruma
memurları, özlük haklarıyla birlikte emniyet hizmetleri
sınıfında tanımlanmalıdır.
2) Sözleşmelilere kadro
verilmelidir.
3) 3600 ek gösterge verilmelidir.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Güzelmansur
7.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, HATSUnun taleplerine
ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hatay yine iktidarın
görmezden geldiği bir il. Haziran 2021de yani bir yıl önce HATSU,
DSİ Genel Müdürlüğüne bir talep yazısı gönderdi. Bu
yazıda Karaçay Barajına ek olarak Tahtaköprü Barajından da HATSUya
su temin edilmesi istendi. Böylece Hatayın içme suyu sorunu elli yıl
boyunca kesintisiz ve ekonomik bir yolla çözülmüş olacak, yılda 40
milyon TL tasarruf yapılacak, yer altı su kaynağı tüketimi
azalacak; lakin, ekonomik, doğal kaynakları koruyacak, enerji
tüketimini azaltacak, halka temiz ve kesintisiz içme suyu sağlayacak bu
talep bir yıldır bekletiliyor.
Buradan iktidara
sesleniyorum: Biz halka hizmet için iktidardayız, çevreciyiz, doğal
kaynakları koruruz, çocuklarımızın geleceğini
düşünürüz. diyorsanız o zaman bu talebi bir an önce hayata geçirin,
aksi hâlde bunların hiçbiri değilsiniz. Zaten Hatay halkı
sandıkta size bunun hesabını soracak.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Öçal
8.- Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçalın, Cahit
Zarifoğlu ile Abdurrahim Karakoçun ölüm yıl dönümüne ve Mevlâna
İdris Zenginin vefatına ilişkin açıklaması
HABİBE ÖÇAL
(Kahramanmaraş) Beden ölür, çürür, cana bakın siz/Kim kiminle
yürür, ona bakın siz/Bırakın dönsün dönme dolaplar/Haktan,
hakikatten yana bakın siz.
Yedi Güzel Adam şairi
Cahit Zarifoğlunu ve lambada titreyen alevi üşüten Abdurrahim
Karakoçu vefatlarının seneidevriyesinde rahmetle yâd ediyorum.
Çocuklarımı
şiirleriyle büyüttüğüm, gönül ve fikir dünyamızın berrak
ırmaklarından şiirleriyle edebiyatımızda masumiyet
nöbeti tutan, çocukların dostu, değerli şair, çizgileriyle,
kalemiyle hak bildiği davasını savunan zamane dervişi,
hemşehrimiz Mevlâna İdris Zengin vefat etmiştir. Kendisine
Allahtan rahmet diliyorum; Türk edebiyatının ve çocuk
edebiyatının başı sağ olsun.
BAŞKAN Sayın
Girgin
9.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, şoför
esnafının sorunlarına ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN
(Muğla) Teşekkürler Başkan.
Gümüşhanede bir
şoför esnafı Bir yıl önce 300-400 liraya doldurduğumuz
depoyu şimdi 1.600 liraya, 1.700 liraya dolduramıyorum. 400 liraya,
500 liraya yaptırdığım araç sigortası olmuş 2 bin
lira. diye isyan ediyor. Kürtün ilçemizde bir diğer şoför
esnafı da Saat 14.30 oldu, hâlâ siftah edemedim. Neden? Mazottan
dolayı. Müşteri Şu fiyata götürür müsün? diyor, götüremiyorum.
Şu anda yatıyoruz, ne yapmamız lazım? Sigortası,
vergisi, tamiri ve lastik parası derken daha arabanın aylık
masrafını çıkaramadım, sigorta parasını da yatıramadım. Zorunlu trafik
sigortası ikinci vergi oldu. diye isyan ediyor. Şoför
esnafımızın daha fazla zorlanmaması ve vatandaşa bu
zamların yansıtılmaması için servisçi, taksici,
dolmuşçu, halk otobüsçüsü, kamyoncu gibi tüm şoför esnafına
ticari akaryakıt desteği verilsin. Yatları olanlara mazotu
nasıl en ucuz fiyata veriyorsanız şoför esnafına da verin.
Şoför esnafının dayanacak gücü kalmadı.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Taşkın
10.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
açıklanan 2022 yılı hububat alım fiyatlarının tüm
çiftçilere hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
ALİ
CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AK
PARTİ olarak Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan'ın güçlü liderliğinde daima tarımı
destekledik, çiftçilerimizin yanında olduk, olmaya da devam ediyoruz. Bu
anlayıştan hareketle açıklanan 2022 yılı hububat
alım fiyatları, buğdayda ton başına 6.050 lira
alım ve 1.000 lira prim bedeli olmak üzere 7.050 lira olarak
açıklanmıştır. Geçen yıl 2.250 lira olan buğday
alım fiyatının bu yıl desteklemeyle birlikte 7.050 lira
mertebesine çıkmış olması üreticilerimiz adına oldukça
sevindirici olmuştur. Açıklanan bu fiyatların başta seçim
bölgem Mersin'deki çiftçilerimiz olmak üzere tüm çiftçilerimize
hayırlı olmasını diliyor, bereketli bir hasat dönemi ve bol
kazançlar diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Öcalan
11.- Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalanın, Emine
Şenyaşar'ın adalet mücadelesine ve yaşadığı
mağduriyete ilişkin açıklaması
ÖMER ÖCALAN
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, Emine Şenyaşar'a para
cezası verildi. Ne için para cezası verildi? Dört yıl önce, 2
oğlu, eşi katledilen Emine Şenyaşar'a, İçişleri
Bakanına yönelik Soysuzlar çocuklarımı öldürdü. sözü üzerine
5.300 lira para cezası verilmiştir. Emine Şenyaşar dört yüz
altmış gündür Urfa Adliyesi önünde çocuklarının
katillerinin yakalanması için, cezaevinde tutuklu olan çocuğunun
bırakılması için adalet mücadelesi vermektedir ama Urfa
Adliyesinde, bu adalet mücadelesini cezalandırmak için elinden gelen
yapılmaktadır. Bu çürümüşlükten, bu kokuşmuşluktan bir
an önce vazgeçilmelidir, katiller yakalanmalıdır, Emine
Şenyaşar'ın mağduriyeti de giderilmelidir.
BAŞKAN Sayın
Şeker
12.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, çevre
kirliliğine karşı alınması gereken tedbirlere
ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer
milletvekilleri, nüfus artışı ve sanayileşmeyle birlikte
tüm dünyanın sorunu hâline gelen çevre kirliliği hepimizin
yaşamını olumsuz etkiliyor. Başta oksijen olmak üzere, en
temel ihtiyacımız olan sağlıklı gıdaların
temini için öncelikle çevreyi korumalıyız, gözümüz gibi
bakmalıyız. Uyku hariç günümüzün en fazla dört beş saatini
geçirdiğimiz evlerimize gösterdiğimiz özenden daha
fazlasını, günümüzün büyük çoğunluğunu geçirdiğimiz
çevreye göstermek zorundayız. Bir an bile oksijensiz yaşama
şansımızın olmadığına göre, oksijen
fabrikası olan ağaçları, ecdat yadigarı çınarları
kesmek yerine yenilerini dikmeliyiz. Atık sularımızı
arıtmak için, ileri biyolojik arıtma tesisi temel atmama töreni
değil, temel atma törenleri yaparak besin kaynağımız olan,
soframız olan denizlerimizi korumalıyız diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Sümer
13.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, Ziraat Bankasının
yandaşçılığına ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ziraat Bankasının
iflas eden ORA AVM'de tek kalemde batan kredisi 270 milyon avro, bugünün
parasıyla 4 milyar 800 milyon lira. Hesap soran yok, hesap veren yok,
soruşturma açılan yok, yargılanan yok. İş çiftçiye
geldiği zaman Ziraat Bankasının yetkilileri tereddüt etmeden
traktörlere, ekili biçili arazilere haciz koyduruyor. 43 dönüm araziye 122 bin
lira haciz koyan Ziraat Bankası, çiftçi tarlasını geri almak
istediğinde 645 bin lira istiyor. Bu yandaşçılığı
artık milletimiz görüyor, hesap vakti yaklaşıyor. Tarım
emekçisine yapılanların hesabı ilk seçimde mutlaka
sorulacaktır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Özkan
14.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
Cumhurbaşkanının dün açıkladığı müjdelere
ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Türkiye, artık kendi
ekonomik ve sosyal programlarını geliştirebilen ve hayata
geçirebilen güçlü bir ülkedir. Küresel krizin oluşturduğu bu zorlu
dönemde İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. anlayışını
ilke edinerek, sosyal yardım şemsiyemizi genişleterek hiçbir
vatandaşımızın mağduriyetine izim vermeden,
desteklerimizi sürdürüyoruz.
Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, AK PARTİ
hükûmetleri olarak bugüne kadar hangi sözü verdiysek onu yerine getirmenin
huzurunu yaşıyoruz. Bu kapsamda, tüm memurlarımızı
kapsayan 3600 ek gösterge düzenlemesi, aile destek paketi, yargı paketi,
bina yalıtım destek kredisi gibi milyonlarca
vatandaşımızı yakından ilgilendiren bu müjdelerin
hayırlı olmasını temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Önal
15.- Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önalın,
Kırıkkaleli vatandaşların sorunlarına ilişkin
açıklaması
AHMET ÖNAL
(Kırıkkale) Teşekkürler Sayın Başkan.
Her gün ekmekten şekere,
akaryakıttan ayçiçeği yağına kadar yapılan
zamların ardı arkası kesilmiyor. Son bir yılda una yüzde
200, elektriğe yüzde 250, akaryakıta yüzde 300 zam geldi. Artan
maliyetler sebebiyle Kırıkkalede
Kırıkkale, icra
takip dosyalarının en çok olduğu, boşanma
davalarının da çığ gibi büyüdüğü bir kent hâline
geldi. Yirmi yıldır tek başına iktidar olanlar
Kırıkkalenin hiçbir sorununu çözemediği gibi yeni
sorunların da oluşmasını sağladı.
İşsizliğin her geçen gün arttığı, iş
bulamayan gençlerin şehri terk ettiği Kırıkkalemiz
tarihinin en zor, en karanlık günlerini yaşıyor. Uygulanan
yanlış ekonomi politikaları vatandaşın alım
gücünü her geçen gün biraz daha azaltıyor, yoksulluk derinleşiyor.
Vatandaşımız ülkemizi bu hâle getirenlerden hesap
soracağı günü yani sandığı bekliyor diyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Çakır
16.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın, Cahit Zarifoğlu
ile Abdurrahim Karakoçun ölüm yıl dönümüne ve Mevlâna İdris
Zenginin vefatına ilişkin açıklaması
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Sayın Başkan, 7 Haziran Kahramanmaraşın
çağlayanlarının sustuğu gün sanki; onda hicvin zirvesini,
onda halk şiirini Hak adına, halk için mısralara dizme
sanatını çok rahat görebileceğiniz, Mihribanla gönül tellerini
titreten Abdurrahim Karakoç'un ölüm yıl dönümü.
Hâl ve
hatırını soranlara Ben iyiyim, sen bugün şiir okudun mu?
diyerek iyiliği şiirle irtibatlandıran, ölümünden sonra kaleme
alınan yazılarda Bir gün keşfedilecek özel bir ada. diye
nitelendirilen Cahit Zarifoğlunun ölüm yıl dönümü.
Ve bugün şair, yazar
Mevlâna İdrisin Hakka yürüdüğünü üzüntüyle öğrendik. O,
Mevlaya özlemini Ellerimizin Büyük Boşluğu şiirinde
Rüzgârın sesini, ırmağın sesini/Dağların
dağ, denizlerin deniz, kadınların kadın, çocukların
çocuk/Erkeklerin erkek, ekmeğin ekmek olduğu bir dünyayı yeniden
isterken/Seni istiyoruz aslında
Ol dedin olduk senden/Gel dedin
geldik sana. dizeleriyle ifade etmişti.
Şairlerimize rahmet
diliyor, Genel Kurulu ve milletimizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Yılmaz
17.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmazın,
Cumhurbaşkanının dün açıkladığı müjdelere
ilişkin açıklaması
ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin)
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın
liderliğinde büyük ve güçlü Türkiye'nin inşasına,
vatandaşlarımızın refah seviyelerini daha da yükseltmeye,
her alanda ülkemizi kalkındırmaya devam ediyoruz. Yirmi
yıllık AK PARTİ iktidarımız süresince eğitimden
sağlığa, ulaşımdan enerjiye, adaletten güvenliğe,
tarımdan sanayiye, istihdamdan üretime kadar tüm sektörlerde ülkemizi
gelişmiş ülkeler seviyesine çıkarmak için atılımlar
yaptık.
Biz istemezük. zihniyetinde
olan muhalefetin tüm engellemelerine karşın Yapamaz. dedikleri ne
varsa yaptık, Altından kalkamazsınız. dedikleri ne varsa
hepsini gerçekleştirdik. Yirmi yıldır olduğu gibi bugün de
söz verdik, yaptık.
Milletimiz müsterih olsun,
Cumhurbaşkanımız liderliğinde bundan sonra da daha
fazlasını yapmaya, ülkemizi 2053 hedeflerine ulaştıracak
inanç ve kararlılıkla yolumuza yürümeye devam edeceğiz.
Bu vesileyle,
Cumhurbaşkanımızın dün açıkladığı
müjdelerin milletimize hayırlı olmasını diliyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Karasu
18.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasunun, Ankara-Sivas Yüksek
Hızlı Tren Hattında meydana gelen göçüğe ilişkin
açıklaması
ULAŞ KARASU (Sivas)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Daha önce
açılışı defalarca ertelenen, 2008 yılından bu
yana yapımı devam eden Ankara-Sivas Yüksek Hızlı Tren
Hattında yine göçük meydana geldi. Daha önce Esmebaşı
Tünelinde meydana gelen 8 göçüğün ardından, şimdi de
Balışeyh mevkisinde göçük yaşandığı ortaya
çıktı. Üstelik yaşanan kazanın ardından, dolgu
yapım işi (21/b) usulü ihaleyle, gizli kapaklı şekilde,
hâlihazırda Ankara-Sivas Hızlı Tren Projesini yapan
müteahhitler arasında yer alan bir firmaya 123 milyon 753 bin bedelle
verildi. Defalarca Hat güzergâhında zemin etüdü yeterli değil. diye
uyarmamıza rağmen ne iyileştirme yapıldı ne de gerekli
tedbirler alındı. İktidar yetkililerine sormak istiyorum: Siz bu
hattı yandaşlarınızı zengin etmek için mi
yapıyorsunuz? Yüzde 99u tamamlandı. dediğiniz projede
nasıl göçük meydana geliyor? Yıllardır Sivaslılara yalan
söyleyen sizler, hattın güvenli bir şekilde ne zaman biteceğini
açıklar mısınız?
BAŞKAN Sayın
Ünlü
19.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlünün, öğretmenlerin kadro
problemine ilişkin açıklaması
BAHA ÜNLÜ (Osmaniye)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Millî Eğitim Bakanı
Sayın Mahmut Özer, 3 Mart tarihinde yaptığı bir
açıklamada öğretmen adaylarımızı çok
bekletmeyeceğini, en kısa zamanda atama
yapılacağını ve gençlerimizin tedirgin olmaması
gerektiğini belirtmişti fakat aradan doksan günden fazla zaman
geçmesine rağmen verilen sözler hâlen tutulamamıştır. Bu
sebeplerle, defalarca dile getirdiğimiz gibi, her seçim öncesi olduğu
gibi, verilen sözler tutulmalı ve binlerce gencimiz hayallerine
kavuşturulmalıdır. KPSS 2021 puanıyla 2022
yılında en az 50 bin öğretmen ataması
yapılmalıdır. Sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik gibi,
her türlü güvencesiz istihdam uygulamalarına son verilmeli ve
sözleşmeli öğretmenler kadroya alınmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Karahocagil
20.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin, Sıfır
Atık Projesine ilişkin açıklaması
MUSTAFA LEVENT
KARAHOCAGİL (Amasya) 2022 yılı itibarıyla AK PARTİ
Hükûmetinin lideri Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde
gerçekleştirdiği çalışmaları anlatmaya devam ediyorum.
Sayın Emine Erdoğan
Hanımefendinin 2017 yılında başlattığı
Sıfır Atık Projesiyle bugüne kadar 2 milyon tonun üzerinde
atık işlenerek ekonomiye kazandırılmıştır,
plastik poşet kullanımında yüzde 75lik bir azalma
olmuştur. Proje başladığında geri kazanım oranı
yüzde 13 iken bu oran yüzde 22nin üzerine çıktı, 2023teki hedefimiz
ise yüzde 35. Bu projeyle 3 milyon ton sera gazı salımı
önlenmiş, 265 milyon ağaç kesilmekten
kurtarılmıştır.
İspatımız
gerçekleştirdiğimiz projelerdir; laf değil, iş üretiyoruz.
Belgemiz yaptığımız işlerdir, ortaya koyduğumuz
yatırımlardır. Yüzyılın eserlerini yirmi yıla
sığdırdık, hamdolsun.
BAŞKAN Sayın
İlhan...
21.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın, Hasan
Aydoğan için yürütülen arama çalışmalarının
yetersizliğine ilişkin açıklaması
METİN İLHAN
(Kırşehir) Teşekkür ederim Başkanım.
Yaklaşık iki buçuk
ay önce, hayatının baharında, yanındaki
arkadaşıyla birlikte hunharca katledilen ve aradan geçen yetmiş
dört güne rağmen cansız bedeni bulanamayan Hasan Aydoğanın
acılı ailesi, civar köylüler, Kırşehirliler ve bizler
yetkililerin arama çalışmalarını yeterli oranda
yapmadıklarından şikâyetçiyiz.
Huzurunuzda, abisinin
yokluğuna dayanamayan küçük kardeşin yürek sızlatan mektubunu
okumak istiyorum: Sensiz olmanın zorluğunu sana ne kadar tarif
etmeye çalışsam da hiçbir kelime bunu anlatmaya yeterli olmaz. Sen
benim mutluluğum, huzurumsun. Şu an yanında olmak, seninle
hayatımı paylaşmak istiyorum. Ayrı olduğumuz her
saniye seni daha çok özlüyorum canım ağabeyim.
Evet, umarım, yetkililer
Hasanın küçük kardeşinin duygu dolu sözlerinden bir nebze de olsa
etkilenirler ve hiçbir bahane üretmeden devletin tüm imkânlarını
seferber ederek bu dramın son bulmasını sağlarlar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Yılmazkaya...
22.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın,
Gaziantepte yaşanan israfa ve imar yolsuzluklarına ilişkin
açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep)
Teşekkürler Sayın Başkan.
İsraf ve
yanlış projeler yüzünden ülke kaynaklarını tüketen ve
hazinede para bırakmayan Hükûmet, Millî Emlakin, hazinenin,
bakanlıkların ve kurumların ne kadar arsa ve arazisi varsa
satıyor. Merkezî Hükûmet bir taraftan, yerel yönetimler bir taraftan,
memlekette satacak yer bırakmadılar. Gaziantep ilimizde de
yaşanan israf ve imar yolsuzlukları Antep kamuoyu tarafından da
yakından takip edilmektedir. Ülkenin içinde bulunduğu
sıkıntılı süreç ve vatandaşımızın
yaşadığı ekonomik sorunlar göz ardı edilerek
birilerine şirin görünmek adına 60 milyon liraya okçuluk tesisi
kurmak için para bulmaya çalışan Şahinbey Belediyesi, para
olmadığı için ilçede bulunan 25 arsayı satma iznini
Belediye Meclisinden çıkarttı. Soruyorum sizlere: Madem paran yok,
okçuluk tesisinin çok mu aciliyeti var? Belediyenin kaynaklarını,
vatandaşın parasını har vurup harman savuran bu anlayışı
kabul etmek mümkün değildir.
Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Aydın...
23.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Melik köyünün sulama
sorununa ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bursa Mustafakemalpaşa
ilçesi Döllük-Güllüce Sulama Hattı Projesi kapsamında yer alan Melik
köyü, kendi imkânları ve BUSKİ katkılarıyla
yaptırdığı sulama alanını şu anda maalesef
kullanamıyor. Ya 4 bin metrelik boru hattı çekilmesi lazım ya da
sulama yapan hattın Hacıali ile Hisaraltı köyleri arasında
kalan bölgeye verilmesiyle, daha sonra da diğer Melik köyü arazisinin
sulama hattı tamamlandığında vanaların tekrar
açılmasıyla hem Melik köyü hem Döllük-Güllüce Sulama Hattı
Projesi hem de Hacıali ve Hisaraltı köylerinin hepsinin sulaması
yapılacaktır. O kadar verimli arazilerde şu anda sulama
yapılamadığı için maalesef köylü kan ağlıyor.
Giderlerin bu kadar yükselmesi üzerine bir de elektrikle, pompayla su getirmeleri
ürün maliyetlerini katbekat artırmakta. Buradan DSİ yetkililerine ve
Hükûmete sesleniyorum: Bir an önce burayı tamamlayın, köylü de
üretimini artırsın.
BAŞKAN Sayın
Şevkin...
24.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin,
Iğdırın sorunlarına ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dört günlük bir
Iğdır çalışmasında görmüş olduğum
sorunları buradan aktarmak istiyorum. Şehirde bütün yollar
kazılmış ancak üç yıldır kayyum nedense bu
yolları yapmıyor, âdeta köstebek yuvasına dönmüş durumda.
Vatandaş bir an önce bu yolların yapılmasını bekliyor.
Araçlar tamirden kurtulamıyor, kent toz içinde âdeta.
Yine, burada
hayvancılık bitmiş, hayvancılığın
desteklenmesi gerekirken ne yazık ki cezalarla karşı
karşıya kalıyor tarım veya mera komisyonu tarafından.
Hastane yok, sağlık
ocağı gibi çalışıyor. Genellikle Erzurumdaki
hastaneye yetiştirilmeye çalışılıyor ve yolda ölmez de
sağ kalırsa insanlar Erzurum hastanesine götürülüyor.
Yine, burada çok ciddi sulama
problemi var. Âdeta ikinci, küçük Çukurova olarak anılan Iğdır
Ovasında sulama olmadığı için yüzde 25 verim kaybı
söz konusu. Bir an önce sulama istiyor buradaki köylüler. Aralık ilçesine
bağlı 10a yakın köyde su yok.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Barut
25.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, kamu emekçileri ile memur
emeklilerinin ek göstergeleriyle ilgili yapılması gereken düzenlemeye
ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana)
Sayın Başkan, milyonlarca kamu emekçisi ve emeklimiz yüksek enflasyon
nedeniyle, eriyen maaşlar, hız kesmeyen zamlar dolayısıyla
açlık ve yoksullukla boğuşuyor.
Kamuda 3600 ek gösterge
talebiyle ilgili iktidar sınıfta kalmıştır. 2018
seçimleri öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan öğretmen, polis,
hemşire ve din görevlilerinin ek göstergesinin 3600e çıkarılması
sözünü verdi ama dört yıl geçti ve sonuçta dağ fare doğurdu.
Şimdi kamuda memurdan şefe, müdür yardımcısından
diğer kademelere ve alanlara dek çoğu kimseyi kapsamayan bu düzenleme
gündemde. Çoğu yönüyle eksik, yetersiz ve kapsamı dar olan bu
düzenlemeyi de 2023e sarkıtıyorlar.
6 milyon kamu emekçisi ve
memur emeklisini ilgilendiren ek göstere konusunda ayrımsız düzenleme
yapılmasını, kamu çalışanlarımızın
hakkının verilmesini, adaletsizliğin giderilmesini ve mağduriyetin
önlenmesini istiyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Tutdere
26.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, tarımdaki
sorunlara ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE
(Adıyaman) Teşekkürler Başkanım.
2002 yılında
Gübre, mazot ve ilaçtaki maliyetleri azaltacağız. diyerek iktidara
gelen AK PARTİ yirmi yılda Türk tarımını bitirme
noktasına getirdi. Nasıl mı? 2002 yılında tonu 178
lira olan amonyum sülfat gübresi 13.780 liraya, 194 lira olan CAN gübresi
11.300 liraya, 261 lira olan üre gübresi 20.980 liraya, 389 lira olan DAP
gübresi 21.160 liraya yükseldi. Tarım sektörünün bankacılık
sistemine olan borcu 2002 yılında 52 milyon lirayken bugün bu rakam
196,8 milyar liraya yükseldi. Mazot fiyatı AKP iktidara geldiğinde 1
lira 24 kuruşken bugün 28 liraya dayandı. Mazot fiyatı yirmi
yılda yüzde 2.138 oranında artış gösterdi. Bundan bir
yıl önce, 7 Haziran 2021 tarihinde deposu 436,8 TLye dolan bir
aracın bu gece gelecek zamla birlikte deposu 1,675 TLye dolacak.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kerestecioğlu...
27.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, AYM
kararlarını uygulamayan hâkim ve savcıların terfisine,
Danıştay üyelerinin görev süresinin uzatılması teklifine ve
İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmeyeceklerine ilişkin
açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Mehmet Altan davasında
AYM kararını uygulamayan Hâkim Akın Gürlek Adalet Bakan
Yardımcısı yapıldı. Ancak
Cumhurbaşkanının bu kararından da önce, AYM
kararlarını uygulamayan ve insanların zarar görmesine yol açan
hâkim ve savcılara yönelik yaptırım
uygulanmayacağını HSKnin karar altına
aldığı ortaya çıktı yani yaptırım yok, terfi
var.
Altıncı yargı
paketinde ise bu yıl sonunda görev süresi dolacağı hâlde
Danıştay üyelerinin görev süresinin 2026ya kadar
uzatılması teklif ediliyor. Bunlara tamah etmeyeceksiniz umarım
sayın Danıştay üyeleri. Bugün yüzlerce kadın yüzünüze
bakarak İstanbul Sözleşmesi'ne ilişkin kararın iptalini
istedi. Eğer gerçekten hukukçuysanız bu iptal kararını
verirsiniz.
İstanbul
Sözleşmesi'nden vazgeçmiyoruz.
BAŞKAN Sayın
Köksal...
28.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, dolu
yağışından zarar gören Afyonkarahisarlı köylülerin
AKPden taleplerine ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Seçim bölgem Afyonkarahisar
iline bağlı Sandıklı ilçesinin Saltık ve Sorkun
köyleri başta olmak üzere bazı köyleri ile Kızılören
ilçemize bağlı Ekinova köyünde geçtiğimiz günlerde yaşanan
dolu yağışları yüzünden tarlalarda ciddi zararlar
oluştu, ne yazık ki birçok ürün telef oldu. Yağıştan
kurtulan ürünlerde de ciddi verim düşüşü var. Çiftçi zaten borç
batağında, her gün gelen zamlarla üretim maliyetinin altından
kalkamıyorken bir de bu zararla baş etmesi mümkün değil.
Yağışlardan
zarar gören çiftçilerimiz zararlarının
karşılanmasını ve borçlarının faizsiz olarak
ertelenmesini talep ediyorlar AKPden. Lütfen, dostlar iş
başında görsün diye borçları erteleyip günü gelince de faizle
almaya kalkmayın. Erteleme olacaksa faizsiz olarak ertelensin.
BAŞKAN Sayın
Kaplan
29.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplanın, Gaziantepin
Nurdağı ve İslâhiye ilçelerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
İRFAN KAPLAN (Gaziantep)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Seçim bölgem Gaziantepin
Nurdağı ilçesindeki Bademli Mahallesinde yapılan TOKİ
konutlarında doğal gaz yok. Galericiler sitesi, belediye ek
binası, yağ fabrikası, itfaiye, yeni yapılacak olan otogar,
bölge trafik, fabrikalar ve daha birçok tesis bu bölgede bulunmaktadır.
Artan elektrik, su ve mazot zamlarını da düşünürsek bu bölge halkı
ve işletmeler için doğal gaz elzem hâle gelmiştir.
Türkiyenin minibüs
pazarı olan Nurdağı ilçemizde hafta sonları çok fazla
satış olmakta ama nöbetçi noter olmadığı için
vatandaşlarımız mağdur edilmektedir. İvedilikle
Nurdağı ilçemize ve İslâhiyeye hafta sonları için nöbetçi
noter uygulaması getirilmelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Filiz
30.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, Hazine ve
Maliye Bakanının kur korumalı TL sisteminden dar gelirliler
hariç üretici ve ihracatçıların kâr ettiğine yönelik
açıklamasına ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN
FİLİZ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hazine ve Maliye Bakanı
bir açıklamasında Kur korumalı TLye geçerek bir yandan
doları frenledik, diğer yandan üretimi ve büyümeyi tercih ettik. Bu
sistemden dar gelirliler hariç üretici firmalar, ihracatçılar kâr
ediyorlar, çarklar dönüyor. diyor. Nüfusun yüzde 45inin asgari ücretle
geçindiği, emeklinin 2.500 liraya mahkûm edildiği,
vatandaşın ağır enflasyon altında ezildiği bir
dönemde bu anlayışta bir Bakanın olması bizi
şaşırtmıyor çünkü daha önce de yabancı
yatırımcılara Problem mi yaşadınız? Rahat olun,
arkamızda Cumhurbaşkanımız var, mevzuatı da
değiştiririz. sözüyle devlet anlayışını Bu
ülkede iş adamı, iş kadını olmak o kadar tatlı, o
kadar güzel ki. beyanıyla nerede durduğunu açıkça
göstermiştir.
Göreviniz, ülkeyi içine
soktuğunuz ekonomik krizden kurtarmaktır diyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Şimdi,
Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
Sayın Usta, buyurun.
31.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Abdurrahim Karakoç ile
Cahit Zarifoğlunun vefat yıl dönümlerine, 7 Haziran Türk
İşaret Dili Bayramı'na, Kazakistan'da dün düzenlenen Anayasa
referandumuna, ülkemizde yapılacak ilk seçimde güçlendirilmiş
parlamenter sisteme geçileceğine, Cumhurbaşkanının pazar
günü buğday fiyatlarına ilişkin yaptığı
açıklamaya, Hazine ve Maliye Bakanının kur korumalı mevduat
sisteminden dar gelirliler hariç üretici ve ihracatçıların kâr
ettiğine yönelik açıklamasına ve Cumhurbaşkanının
enflasyon ile faiz politikasına yönelik açıklamalarına
ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) -
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle, iyi bir hafta diliyorum.
Bugün, eserleri ve
düşünce yazılarıyla tanıdığımız büyük
dava adamı, yazar ve şair Abdurrahim Karakoç'un vefatının
10uncu yıl dönümü. Merhum Karakoça Cenab-ı Allah'tan rahmet
diliyorum.
Yine, bugün, şair ve
yazar Cahit Zarifoğlunun da vefatının 35inci yıl dönümü.
Merhum Zarifoğluna da vefatının seneidevriyesinde Cenab-ı
Allah'tan rahmet diliyorum.
7 Haziran Türk
İşaret Dili Bayramı'nı kutluyorum. Bugün, işitme
engelli vatandaşlarımızın iletişim kurma ve
kendilerini dünyaya anlatma araçlarını -farkındalık yaratma
amaçlı- idrak ettiğimiz bir gündür. Türk işaret dilinin
gelişmesine, tanınmasına ve toplumsal
farkındalığın artmasına vesile olmasını
temenni ediyor, tüm işitme engelli vatandaşlarımızı da
muhabbetle selamlıyorum.
Dost ve kardeş ülke
Kazakistan'da dün düzenlenen ve yönetim sisteminin yeniden
inşasının önünü açacak olan Anayasa referandumuna halkın
yüzde 77si evet demiştir. Böylece, Anayasa'da yapılan 33 maddelik
değişimle yetkiyi tek elde toplayan başkanlık sisteminin
yerine Meclisin gücü ve yetkileri artırılmıştır;
etkili parlamento ve hesap veren hükûmet anlayışı esas
kılınmıştır; Cumhurbaşkanının görevde
bulunduğu sürece siyasi partiye üye olması ve akrabalarının
hükûmette görev alması engellenmiştir. Düzenlemeyle Yer altı
kaynakları kamu mülkiyetindedir. ibaresi halka aittir olarak
değiştirilmiştir; böylece, kamu arazileri artık rant
aracı olmayacak, kupon arazisi olarak ihaleye çıkamayacaktır.
Kazakistan halkını tebrik ediyor, gerçekleştirdiği bu
demokratik reform sürecini destekliyoruz, darısı da
başımıza diyoruz.
Ülkemizde yapılacak ilk
seçimde başkanlık sistemi adı altında yürürlükte bulunan
tek adam rejiminin yerine güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş
sürecini başlatacağız. Meclisin temsil kabiliyeti artırılacak,
kanun yapma ve yürütmeyi denetleme işlevleri etkili
kılınacaktır. Devletin kontrolü tek bir kişiye değil,
kanunlara ve kurallara bağlanacaktır. Ben yaptım oldu
anlayışıyla hareket etmek yerine ortak akıl egemen olacak,
bir kesime değil, herkese hizmet anlayışı hâkim
kılınacaktır. Yapılan projelerin ve hizmetlerin sahibi
saray ve çevresi değil, millet olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam
edin.
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz pazar
günü Sayın Cumhurbaşkanı buğday fiyatlarına
ilişkin bir açıklama yapmıştı. Öncelikle şunu
söyleyelim: Geçen yıllara bakarak bu fiyatların açıklanması
geç olmuştur çünkü Çukurovada hasat çoktan
başlamıştır yani bir önceki yıla göre
yaklaşık bir ay bir gecikme vardır, bu gecikme de üreticiyi bu
anlamda mağdur etmiştir. Ayrıca, açıklanan fiyat 6.050
lira, artı 1.000 lira da prim, 7.050 lira. Tabii, bu primi katmamak
gerekiyor kimi yerlerde çünkü ÇKSye bağlı olarak verildiği için
ve birçok üretici aslında ÇKSde kayıtlı olmadığı
için dolayısıyla birçok üretici bundan faydalanamıyor. Bu fiyat
da üreticilerin beklentisini maalesef karşılamamıştır.
Tabii, geçen yıla göre bakınca yüksek bir fiyat artışı
görülmüş olmakla birlikte girdi fiyatlarındaki çok daha yüksek
artış, bu anlamda, üreticiyi mağdur edecektir. Hatta, tabii,
artış da devam ediyor, mazota her gün zam geliyor; bu anlamda baktığımızda,
bu fiyat üreticiyi tatmin eden bir fiyat olmayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam
edin.
ERHAN USTA (Samsun) Hele
hele İç Anadolu Bölgesi gibi ürünün biraz daha gecikmeli
çıkacağı bir bölgede, enflasyonun bu kadar hızlı
gittiği bir ortamda bugün Bir miktar belki idare eder. dediğimiz bu
fiyatın önümüzdeki bir iki ay içerisinde çok düşük
kalacağını tahmin etmek zor değil. Dolayısıyla,
çok daha iyi bir fiyat açıklanmalıydı. Bunu gören kademeli bir
fiyata gidilebilirdi çünkü yüksek enflasyon var. Yani maalesef Hükûmetin
yanlış politikaları nedeniyle artık Türkiye, paranın
bir günde değerini yitirdiği böyle bir ortamı yaşıyor.
Bu durumda TMO buğday alamaz. Bakın, buradan ikaz ediyoruz, gelecek
yıl yani daha doğrusu bu yıl yine ithalat yapmak durumunda
kalınacaktır. Türk çiftçisinden kıstığı
parayı Rus çiftçisine, Ukrayna çiftçisine veya Hindistan çiftçisine vermek
durumunda olan bir hükûmet anlayışı vardır. Tarım
desteksiz olmaz, bu anlamda Hükûmeti bu fiyatları revize etmeye davet
ediyorum ve dediğim gibi, enflasyonun yükseldiği bir ortamda bu
fiyatların bir ay içerisinde, iki ay içerisinde hiçbir geçerliliği
kalmayacaktır. İnşallah, Hükûmetin bu anlamda bir adım
atmasını bekliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin,
buyurun.
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim Başkanım.
Dün Sayın Nebati'nin bir
açıklaması oldu. Tabii, bizi hiç şaşırtmadı
Sayın Nebati. Şu anda uyguladığımız sistemden
dar gelirliler hariç, üretici ve ihracatçılar kâr ediyor. sözleriyle,
uygulanan ekonomi politikalarının geniş halk kitlelerini
yıktığını, yaktığını,
ezdiğini fakat bir kesim insanı, zengini daha zengin yapan
politikalar uygulandığını Hazine ve Maliye
Bakanının bizzat ağzından işitmiş olduk, bu
itirafı kendi ağzından işitmiş olduk. İtiraf
ettiği için tebrik ediyorum fakat böyle bir kötü politikayı
uyguladığı için hem Sayın Erdoğanı hem de
Hükûmetini buradan tabii kınıyorum.
Şimdi, kur korumalı
mevduat tamamen ciddi bir gelir transferidir, bunu defalarca söyledik. Bir
servet transferi yapılıyor, 84 milyondan toplanan vergiler bir kesim
üst gelir grubuna aktarılıyor. Yine, ucuz kredi politikası ve
yurt içinden döviz ve altın cinsinden borçlanma da yine aynı
şekilde servet ve gelir transferidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın
sözlerinizi, buyurun.
ERHAN USTA (Samsun)
Bitireceğim Sayın Başkan.
Biliyorsunuz, zaten son
açıklanan millî gelir verileri de bunu itiraf mahiyetindedir. Millî gelir
verilerine baktığımızda, ücretlilerin yani
çalışanların millî gelirden aldığı payın
radikal bir şekilde düştüğünü görüyoruz. Hükûmetin bu
politikası, bundan sonra, önümüzdeki dönemde de vatandaşı çok
daha fazla ezecektir. Hükûmete önerdiğimiz şeyi, en azından,
çalışanlar, emekliler, memurlar ve işçiler için bu güncellemelerin,
maaş güncellemelerinin altı ay veya bir yıl yerine her üç ayda
bir yapılması konusundaki ısrarımızı buradan
tekrarlamak istiyorum.
Bakın, yılın
başında ve 4.253 liraya yakın bir açlık
sınırı vardı. Şu anda, mayıs ayı
itibarıyla asgari ücret, açlık sınırının 1.764
lira altına gerilemiştir. Yazıktır, günahtır,
milletimizi bu şekilde mağdur etmeye kimsenin hakkı yok.
Son konu olarak da yine,
Sayın Erdoğanın birtakım açıklamaları oldu.
Tabii, bizi şaşırtmıyorlar çünkü tuhaf laf etmek de zaten
bu Hükûmetin...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın, buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Çok
teşekkür ederim, bitireceğim Başkanım.
Teknik anlamda enflasyon
değil, fiilî bir hayat pahalılığı sorunu
vardır." demiş Sayın Erdoğan. Sayın Erdoğana
buradan söylüyorum: İkisi de vardır. Teknik anlamda enflasyon
yoktur.u nasıl söyleyebilirsiniz? Yani TÜİK Tüketici enflasyonu
yüzde 73,5." diyor, ENAG Tüketici enflasyonu yüzde 156." diyor.
Gıda enflasyonunun yüzde 90, üretici fiyat endeksinin yüzde 132
olduğu bir ortamda yani dünyanın ortalama enflasyonunun 15 katı
enflasyon yaşayan bir ülkede nasıl Enflasyon yok. diyebilir bu
ülkenin Cumhurbaşkanı? Hayat pahalılığı var
mı? Var, hem enflasyon hem hayat pahalılığı var. Hayat
pahalılığını doğuran da iki şey var;
enflasyon, fiyatların yükselmesi, artması fakat milletin alım
gücünü artıracak gelirler politikasının buna paralel
uygulanmaması. Az önce söylediğimiz asgari ücret güncellemesi
yapılırsa, bu kira artışlarına birtakım tedbirler
alınırsa, gıda fiyatlarının artışına
tedbir alınırsa hayat pahalılığı
dizginlenmiş olur. Türkiye, maalesef, hem hayat
pahalılığını hem de enflasyonu aynı anda yaşıyor
ve bunun nedeni olarak da kendi yanlış politikalarını
görmek yerine dövize olan talep...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Son kez söz
veriyorum Sayın Usta.
Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim.
Dövize olan talep niye
oluyor? Siz yerli parayı koruyacak bütün mekanizmaları bertaraf
ederseniz elbette dövize talep olur. Bir, bireyler açısından dövize
olan talep güvensizlikten oluyor. Firmalar açısından niye oluyor?
İhracatçının gelirinin yüzde 40ına el koyuyorsunuz. Ya,
arkadaş, akıl işi değil bu yaptığınız.
O da ne yapıyor? Yüzde 40ına el koyuyorsunuz; gidiyor, iç piyasadan
döviz alıyor, ondan sonra dövize olan talep artıyor. Bu kadar basit
bir mantığı anlayamayacak bir iktidar maalesef bu ülkeyi
yönetiyor.
Bir de efendim Faiz
politikamız devam edecek. Tuzu kuru kesim faiz artışından
faydalanır. demiş. Biz, faiz artırılsın demiyoruz;
biz, enflasyon düşürülsün diyoruz, enflasyona paralel bir faiz
politikası uygulansın diyoruz. Şu anda siz politika faizini
yüzde 14te tutuyorsunuz. TÜİK enflasyonunun yaklaşık 59,5 puan
altında negatif reel faiz veren bir ekonomide istikrar olmaz, bu
enflasyonu düşürmek zorundasınız. Tuzu kuru kesimi destekleyen,
Hükûmetin yanlış politikalarıdır. Az önce gelir ve servet
politikasını anlattım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Usta, artık son cümlenizi alayım.
ERHAN USTA (Samsun)
Bitireceğim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim müsamahanız için.
Bir de efendim Cari fazla
vererek bunu kontrol edeceğiz. diyor. Ya, rakamlara bakmıyor musunuz
arkadaşlar? Siz uyarmıyor musunuz? Bakın, geçen yılın
ocak-mart döneminde Türkiye 7,5 milyar dolar cari açık vermiş, bu
yılın ocak-mart döneminde 18,1 milyar dolar cari açık verildi. Ne
zaman verildi? Cari fazla vereceğiz. dediğiniz bir dönemde verildi
ve yıl sonu cari açık 50-60 milyar doları aşacak.
Şimdi, bu, gün kadar açık olan bir ortamda siz tutup Biz cari fazla
vererek kuru kontrol altına alacağız, enflasyonu kontrol
altına alacağız. diye bir politikayı millete yutturmaya
çalışıyorsunuz, bunu anlamak mümkün değil. Bunun sonucu
milletin daha fazla fakirleşmesidir, bu fakirleşmeye de biz müsaade
etmeyeceğiz.
Çok teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Bülbül, buyurun.
32.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Halil Esendağ
ve Selçuk Duracıkı şehadetlerinin seneidevriyesinde rahmet ve
minnetle andıklarına, Abdurrahim Karakoç ile Cahit Zarifoğlunun
vefat yıl dönümüne ve Mevlâna İdris Zenginin vefatına, 7
Haziran 2016 tarihinde İstanbul Vezneciler'de düzenlenen bombalı
saldırıda şehit düşen 6sı polis 12
vatandaşımızı ve 7 Haziran 1982 tarihinde Ermeni terör
örgütü ASALA tarafından katledilen Lizbon Büyükelçiliği
diplomatı Erkut Akbay ve eşi Nadide Akbay'ı rahmetle
andığına, PKKyı destekleyen Batılı ülkelere,
Fransa, Avusturya gibi Batılı ülkelerde ve özellikle Hindistanda
artış gösteren İslam düşmanlığına ve Antalya
Serikte bir lisede Kuran-ı Kerime yapılan
saygısızlığa ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 5 Haziran 1983 tarihinde 12 Eylül darbesinin
zulmüyle idam edilen ülküdaşlarımız Halil Esendağ ve Selçuk
Duracıkı şehadetlerinin seneidevriyesinde rahmet ve minnetle
anıyoruz.
Sinan'da estetik, Itrî'de
ahenk
Sebillerde hayat, kubbelerde
renk
Mevlânâ'da ilim, Barbaros'ta
cenk
Bir güzel ülküdür gönül
verdiğim.
Türk edebiyatının
usta kalemlerinden Türk-İslam ülküsünü şiirleriyle gönüllere
nakşeden şair ve yazar Abdurrahim Karakoçu vefatının
seneidevriyesinde rahmet ve minnetle anıyoruz.
Yine, şair ve yazar
Sayın Cahit Zarifoğlunu da vefatının seneidevriyesinde
rahmetle anarken bugün vefatını öğrenmiş olduğumuz
yazar Mevlâna İdris Zengine Allah rahmet eylesin diyoruz, ailesine de başsağlığı
dileklerimizi iletiyoruz.
Sayın Başkan, terör
örgütü PKK tarafından 7 Haziran 2016 tarihinde İstanbul Vezneciler'de
düzenlenen bombalı saldırıda şehit düşen 6sı
polis olmak üzere 12 vatandaşımızı alçak
saldırının yıl dönümünde rahmet ve minnetle anıyoruz.
Yine, 7 Haziran 1982
tarihinde Ermeni terör örgütü ASALA tarafından katledilen Lizbon
Büyükelçiliği diplomatımız Erkut Akbay ve eşi Nadide
Akbay'ı şehadetlerinin seneidevriyesinde rahmetle anıyoruz.
Sayın Başkan, terör
örgütü PKK'ya destek verme konusunda sicili kabarık olan İsveç ve Finlandiya'nın
NATO'ya üyelik başvurusunun ve ülkemizin Suriye'nin kuzeyine muhtemel,
gerçekleşmesi beklenen terör operasyonunun gündemde olduğu bir
süreçte Avrupa sokaklarında terör örgütü PKK ve yandaşları
yeniden boy göstermeye başlamışlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin,
buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Yunanistan, İsveç, Hollandada eş zamanlı
gösterilerde bulunan terör örgütü PKK, 8 Mayısta İsviçrede Basel
şehrinde 23 Nisan etkinliklerine saldırarak 6 vatandaşımızı
yaralamış, 30 Mayısta Fransanın Marsilya şehrinde
Kandildeki terör kamplarını aratmayacak bir şekilde kamp
yapılmış, geçtiğimiz hafta İngilterenin başkenti
Londrada yürüyüş düzenlenmiş ve son olarak İtalyanın
başkenti Romada Palermo Belediye Başkanının da vermiş
olduğu açık bir destekle terör propagandası
gerçekleştirilmiştir.
Ülkemizin yıllardır
terörizme karşı vermiş olduğu haklı ve meşru
mücadele ve bu uğurda ödediği bedeller birçok Batılı ülke
tarafından da teyit edilmesine rağmen, bu ülkelerin uluslararası
hukuk ve yükümlülüklerine aykırı bir şekilde PKK ve FETÖ gibi
terör örgütlerini ülkelerinde himaye etmesi hem ikiyüzlülüğün hem de
terörizme destek verildiğinin açık kanıtıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin,
buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Terörizme destek veren ülkeler, bir gün besledikleri terör
belasının kendi ülkelerini vuracağını unutmamalı
ve terör örgütleriyle aralarına mesafe koyarak devletler arası ilişkilerde
hukuki yükümlülüklerini derhâl yerine getirmelidirler.
Sayın Başkan,
eğitim kurumlarında başörtüsünün yasaklanması ve Müslüman
mülklerinin yıkılması gibi kararların
alındığı, yaklaşık 200 milyon Müslümanın
yaşadığı Hindistanda 11 Mayısta Maharaştra
eyaletinde 900den fazla camide ezan sesinin kısılması
kararından sonra iktidardaki Halk Partisi sözcüsü 3 Haziranda
katıldığı televizyon programında yüce dinimize ve
Peygamber Efendimize yönelik hakaret içeren ifadelerde bulunmuştur.
Öte yandan, geçtiğimiz
gün Avusturya Sollenauda bulunan Yeşil Caminin duvarlarına
İslam karşıtı ve ırkçı ifadeler
yazılmıştır. Yaklaşık 700 bin Müslümanın
yaşadığı Avusturyada yayımlanan 2021 Müslüman
Karşıtı Irkçılık Raporunda, geçen yıl 1.061
ırkçı saldırının meydana geldiği, Müslümanlara
yönelik
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin,
buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya)
ırkçı ve nefret içerikli saldırıların
yüzde 65,4le en çok dijital platformlarda yaşandığı
raporlanmıştır.
Sistematik bir şekilde
Müslüman karşıtlığının körüklenmeye
çalışıldığı Fransa, Avusturya gibi
Batılı ülkelerde ve özellikle Hindistanda artış gösteren
İslam düşmanlığı, dünya insanlığı
açısından kaygı verici boyuttadır. Bununla birlikte,
özellikle inanç hürriyeti, hukuk ve demokrasi, bu çirkin saldırılar
karşısında tehdit altındadır. Yüce dinimiz
İslama ve Peygamber Efendimize karşı yapılan her türlü
ahlaksız, çirkin saldırıyı şiddetle kınıyor
ve lanetliyoruz.
Sayın Başkan, son
olarak, Antalya Serikte bir lisede meydana geldiği ifade edilen
görüntülerde kutsal kitabımız Kuran-ı Kerime yapılan
saygısızlık kamuoyu önünde
paylaşılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Devam edin,
buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Kuran-ı Kerimi her daim başının üstünde
taşıyan bir milletin evlatları olarak bu çirkin
saldırılara asla ve asla izin veremeyiz. Münferit ve cahilce
olduğunu umduğumuz bu saldırıyı ve
saygısızlığı nefretle
kınadığımızı ifade etmek istiyoruz. Meselenin çok
yönlü bir şekilde araştırılmasını, arka
planında başka birtakım odakların olup
olmadığının da göz önüne alınmasını,
soruşturmanın çok yönlü olarak sürdürülmesini talep ediyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Beştaş
33.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın 3600 ek göstergeye
ilişkin açıklamasına, Hazine ve Maliye Bakanının kur
korumalı mevduat sisteminden dar gelirliler hariç üretici ve
ihracatçıların kâr ettiğine yönelik açıklamasına,
İstanbul Sözleşmesinin bugün Danıştaydaki
duruşmasına, kadın cinayetlerine, İskenderun Cezaevinden
mahkeme için getirilen Mehmet Şafak Elçiçek, Emrullah Abay ve Süleyman
Benzerin duruşma öncesinde uğradığı
saldırıya ve Emine Şenyaşara verilen cezaya ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan, dün gece milyonlarca memurun yıllardır
beklediği 3600 ek gösterge adımını Kabine
toplantısının ardından açıkladı. Bu
açıklamaya göre, memurların ek göstergelerinde 600 puan
artış olacak; genel müdür yardımcılarının ek
göstergeleri 3600den 4400e; şube müdürü, ilçe müdürü seviyesindeki
yöneticilerin ek göstergeleri ise 2200den 3000e çıkacak. Memur
sendikalarının konfederasyon temsilcileriyse ne yazık ki
iktidarla aynı görüşü paylaşmıyorlar. Yani iktidarın
bizlere çizdiği güllük gülistanlık bir tablo hiç de söz konusu
değil. 2200 ek göstergesi olan memurun ek göstergesini 600 puan
artırıp 2800e çıkarmanın çalışan açısından
hem maaşda hem de emeklilikde çok ciddi bir fark ortaya çıkarmayacağı
tartışmasızdır.
Esas itibarıyla, 2008
tarihinde 5510 sayılı Kanuna göre göreve başlayan 1 milyon 750
bine yakın kamu emekçisi zaten bundan yararlanamıyor çünkü 5510a
göre emekli ikramiyeleri işçiler gibi hesaplanıyor ve 2008den bu
yana 2 milyona yaklaşan kamu emekçisi var, bunlara dair hiçbir adım
atılmadı, bunların durumu ne olacak belli değil. Emekli
maaş katsayısı bu nedenle artırılmalıdır.
Derde deva bir çözümü KESK aslında öneriyor; KESKe göre 600 puan, 300
puan gibi artırmalar yerine özel hizmet tazminat oranlarında
artırım yapılarak memurlar arasındaki
ayrımcılığın ortadan kaldırılması
gerekiyor ve bunun ayrıntılarını da veriyor; örneğin,
2200 ek göstergesi olan kamu görevlisinin ek gösterge rakamı yüzde 100
oranında artırılınca herkes arasındaki
ayrımcılık ortadan kalkar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Bu adımların seçim amaçlı hamleler
olduğunu sağır sultan bile duydu ve bunu biliyoruz tabii ki,
ekonomik krizin etkileriyle kıyas edildiğindeyse çok daha derin ve
ciddi çalışmaların yapılması gerektiği elzemdir.
Sağır sultan derken engellilerden özür diliyorum, bunu sadece bir
deyim olduğu için kullandım. Halkın aklıyla daha fazla alay
edilmemesi gerektiğini ve bu alay ettirmeye bizim izin
vermeyeceğimizi önemle ifade etmek istiyorum.
Evet, dün Maliye Bakanı
yine çok önemli bir açıklama yaptı -her açıklaması olay
gerçekten- ne dedi? Enflasyona rağmen biz büyümeyi tercih ettik. yani
Enflasyon devam etsin ama biz büyüyelim. Peki, nasıl büyüyecekler?
Şöyle diyor: Bu sistemden dar gelirliler hariç ihracatçılar, üretici
firmalar kâr ediyor. Burada ne demek istiyor? Yani İhracatçılar ve
ithalatçılar kâr ediyor ama dar gelirliler ölsün. diyor aslında.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Dar gelirliler kim? Halk. Halk ölsün, bizim
umurumuzda değil; biz büyüme hedefini gerçekleştiriyoruz. diyor.
Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı verilerine göre, bu
ortamda, 82,3 milyon nüfuslu Türkiyede 5 yaş altı çocukların
yüzde 1,7sinin akut yetersiz beslenme, yüzde 6sının ise kronik
yetersiz beslenme sorunu yaşadığını biliyoruz ve 82,3
milyon nüfuslu ülkenin 14,8 milyonu yeterli gıda tüketemiyor. Geçen
aylarla karşılaştırdığımızda, bu
oranın hızla yükseldiğini görüyoruz maalesef. Yetersiz beslenme
oranının en yüksek olduğu il ise yüzde 20,25le
Şırnak; evet, bir kürdistan ili yine ve bu, bölgeler arası
ayrımcılığın ne kadar derinleştirildiğini de
ortaya çıkarıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin,
buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Bu tabloyu adalet duygusu olan ve vicdanlı olan
hiç kimsenin kabul etmeyeceğine, edemeyeceğine ve halkın buna
gerekli cevabı vereceğine yürekten inanıyoruz.
Bugün İstanbul
Sözleşmesinin Danıştayda duruşması vardı. Çok
güçlü bir savunma ekibiyle avukatlar, siyasetçiler, kadın hakları
örgütleri, kurumlar oradaydı. Biz de Halkların Demokratik Partisi
olarak Eş Genel Başkanımızla birlikte davacı
olduğumuz için oradaydık ve sözlerimizi kurduk. Fakat maalesef biz
Danıştaydayken ve Sözleşme yaşatır, İstanbul
Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz. derken bir kadın daha
saldırıya uğradı. Kim? Avukat -aslında
meslektaşımız- Merve, Tepebaşında,
alışveriş merkezinin açık otoparkında
boşandığı eşi Mete tarafından silahla vuruldu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Evet, Cumhurbaşkanının kadınlara
küfrettiği bir ülkede -o kavramı kullanmayacağım- işte
bu tip cinayet teşebbüsleri, cinayetler ve kadına yönelik şiddet
hız kesmeden devam eder, buna da tanıklık ediyoruz. Bu nedenle,
bu iktidarı ilk başta kadınlar olarak, öncülük ederek
göndereceğiz; bunun sözünü veriyoruz.
Sayın Başkan,
işkence artık sokaktan, emniyetten, cezaevlerinden mahkeme
salonlarına taşındı. Dün çok korkunç bir olay
yaşandı. İskenderun Cezaevinden mahkeme için getirilen Mehmet
Şafak Elçiçek, Emrullah Abay, Süleyman Benzer duruşma öncesinde çok
ciddi bir saldırıya maruz kaldılar, ters kelepçeyle
darbedildiler ve darp neticesinde Süleyman Benzerin kulağı
patlamış ve kan kusmuştur. Bu arada, Süleyman Benzer
bayılmış, bunun üzerine cezaevi görevlileri de diğer
mahpusları ölümle tehdit etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Şu anda Süleyman Benzer ve diğer mahpuslar
can güvenliği tehlikesi altındalar, yaşamları garanti
altında değil. Can güvenliğine, yaşam hakkına
doğrudan bir saldırı var. Benim elimde duruşma
tutanakları var; bizzat mahkeme heyeti kan kustuğunu ve darbı
tutanaklara geçirmiş. Artık işkence mahkeme salonlarına
taşındı; bunu durdurun. İşkence yapan hiçbir iktidar
zaten halkın rızasını alamaz, var olan rızayı da
kesinlikle kaybeder, çoktan kaybetti. İşkenceyi bitirin.
Son olarak: Sayın
Başkan, Şenyaşar ailesinin, Emine annenin adalet nöbeti devam
ediyor; dört yüzlü, beş yüzlü günlere geldi. 2 çocuğunu, eşini
kaybeden -katledilen- bir annenin adalet mücadelesi dünyanın her yerinde
yankılanırken, destek ve dayanışma artarken anneye önceki
hafta bir ceza verildi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu
son kez açıyorum, tamamlayın sözlerinizi.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Neymiş? Soysuzlar çocuklarımı
öldürdüler. dediği için İçişleri Bakanına hakaret
ettiği iddia ediliyor. Bir kere, her şeyden önce -16
soruşturması var bu arada- niye her soysuz lafını
İçişleri Bakanı kendi üstüne alınıyor, bunu bilmek
mümkün değil. Evet, onun çocuklarını ve eşini katledenler
soysuz kavramından çok daha ağırını hak ediyorlar
aslında. Bu, korkunç bir tablo. Bir aileyi resmen katliamdan,
kıyımdan geçirdiler. Soysuzluk, bir kişiye mahsus
olmadığı gibi bir kavramdır ve burada, adalet nöbeti
karşısında adaletsizliği savunan bir yargı sistemiyle
ve iktidarla karşı karşıyayız. Şenyaşar anne
de ailesi de yalnız değildir, onların mücadelesinin sonuna kadar
yanında olacağız ve adaleti kazanacağız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Sayın Altay
34.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 3600 ek gösterge
kararıyla ilgili eksikliklere, EYTlilerin mağduriyetine, Hazine ve
Maliye Bakanının kur korumalı mevduat sisteminden dar gelirliler
hariç üretici ve ihracatçıların kâr ettiğine yönelik
açıklamasına, Cumhurbaşkanının kadınlara yönelik
küfrüne ve TÜİKin açıkladığı yanlış
rakamlar sebebiyle memur ve emeklilerin temmuz ayında gerçek enflasyona
oranlı bir maaş zammı alamayacağına ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Zatıalinizi ve yüce
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yürütme organının,
Cumhuriyet Halk Partisinin politika önerilerini ve tavsiyelerini gecikmeli
olarak da olsa dikkate almasından aslında memnunuz ama tabii, bunu
yaparken bir kere de işi tam olarak yapabildiğine de tanık
olmadık. Tıpkı taşerona kadro gibi -ki orada eksiklikler
var- emekliye 2 bayram ikramiyesi gibi -orada eksiklikler var- elektrik
faturalarından TRT payının kesilmesi gibi burada da eksiklikler
var. Nihayet, 2018den beri söylenen, herkesin, hepimizin diline pelesenk olan
3600le ilgili yürütme bir adım atacağını dün beyan etti.
Tabii, nihai kararı verecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi. Yürütme,
bunu ocakta geçerli olacak şekilde getiriyor, bunu anlamak mümkün
değil işte. Ya, millet inim inim inliyor. Millet açlıktan
kırılıyor. Memura bir jest yapılacak, kamu
çalışanlarına, emeklilere bir jest yapılacak. Efendim, biz
bunu ocakta yapacağız.
Sayın Turan, soruyorum:
Niye ocak? Gelin, yürütmenin teklifini -gerçi milletvekilleriniz imza atacak-
Meclise getirin -Meclis de bir kere Meclis olduğunu göstersin
kardeşim- bunu temmuz yapalım. Efendim, ek bütçe gerekebilir.
Hayhay, parti olarak söz veriyoruz, ek bütçeyi bir saat içinde, bir gün içinde
çıkaracağımızı beyan ediyoruz, taahhüt ediyoruz. Niye
ocak ya? Millet inim inim inliyor yani millete Altı ay sonra sana biraz
bir şey vereceğim. demenin mantığı var mı?
2018de bizzat Tayyip Beyin ağzından çıkmış,
verilmiş bir söz var: Efendim, yapıyoruz; ocakta. Tek gerekçeniz ek
bütçe ihtiyacıdır. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak -eminim,
diğer partiler de buna hayhay diyecekler- 3600ün temmuz ayından
itibaren geçerli olmasını istiyor ve talep ediyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Şimdi, hiç evelemeyin gevelemeyin, EYTlilerin de bu
mağduriyetini aha buradan söylüyorum- paşa paşa,
tıpış tıpış gidereceksiniz. Hiç kaçacak bir...
Gülme Ramazan Bey, gülme,
gülme.
EYTlilerin
mağduriyetini tıpış tıpış gidereceksiniz ve
Türkiye'nin bir EYT sorunu da kalmayacak. Diyoruz ki: Hep beraber yapalım,
fatura size çıksın. Sıkıştıkça, millet nezdinde
itibar kaybettikçe bir şeyler verir gibi yapıyorsunuz, barı bunu
da doğru dürüst yapın. Ben, 3600 meselesinin temmuzdan geçerli olacak
şekilde yürürlüğe girmesi gereğinin altını çiziyorum,
bir.
Sayın Başkan,
Sayın Nebatiyle burada beraber yasama faaliyetinde de bulunduk; bir sözü,
bir gerçeği ortaya koydu ama sanıyorum biraz fırça da
yemiş galiba beyefendiden- şu ne demek ya? Ya derken kusura bakmayım.
Bu sistemden dar gelirliler hariç üretici firmalar, ihracatçılar kâr
ediyorlar, çarklar dönüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Bu ne demek?
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Doğru söylüyor, itiraf etti.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Doğru söylüyor, tabii doğru söylüyor da -dedim
zaten, doğru da- bu, insanların gözünün içine baka baka Bizim bir
tek derdimiz var zenginler, fakir fukara bizim derdimiz değildir.
demektir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Öyle demedi ya.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Yani öyle demedi, söylediğinden mealen böyle çıkar.
Sözümü kesme, bende keseri.
Bunu Nureddin Beyin
çıkıp bir izah etmesi lazım. bu ara AK PARTİ
cenahında, tabii, söyleyip de sonra Öyle demek istemedim. sözleri de çok
yaygın.
Bir siyası parti Genel
Başkanının, hele hele bir ülkenin partili de olsa
Cumhurbaşkanının kadınlara yönelik, Anadolu
kadınlarına yönelik söylediği küfrü, hakareti kabul ve tasvip
mümkün değildir; bunun düzeltilmesi gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Erdoğanın bu konuda sicili zaten çok
hırlı değil ama bu son ifadesi bardağı
taşırmıştır. Neden olur? diye düşündüm. Bir
Cumhurbaşkanı böyle bir lafı, böyle bir küfrü alenen nasıl
eder? Ya, kendisi 159.487 kişi hakkında hakaretten dava
açmış, 38 bin kovuşturma açılmış. Bunların
içinde ne var Sayın Başkan, sayın milletvekilleri biliyor
musunuz? Erdoğanın hakaret davası açtığı 84
kişinin yaşları 12 ile 14 arasında. Çocuklarla
cebelleşen bir Cumhurbaşkanıyla, çocuklarla didişen bir
Cumhurbaşkanıyla karşı karşıyken Erdoğan bu
sözü niye söyler? Düşüne düşüne buldum; iki sebebi var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi, devam edin.
Buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan, gücü kaybeden insan -Erdoğan ki
herkes için geçerlidir- kontrolü de kaybeder. İtibarını kaybeden
insan da nezaketini kaybeder. Erdoğanın içinde bulunduğu hâlin
tam cisimleşmiş şekli budur. İtibarı kaybetti, nezaket
koptu; gücü kaybetti, kontrol koptu. Benim AK PARTİ yönetimine tavsiyem
de
Erdoğanın bu konuda biraz tavsiyeye ve telkine muhtaç
olduğunu görüyorum. Bazı şeyler vardır ki bu millet asla
unutmaz. Erdoğanın bu ifadesi -ben telaffuz etmek bile istemiyorum
burada- asla unutulmayacak işlerdendir. Tavsiyem, çıkıp erdemli
bir davranış gösterip milletten özür dilemesidir.
Sayın Başkan, son
olarak TÜİK yöneticilerine seslenmek istiyorum. Temmuz ayında
enflasyona dayalı olarak memur ve emekliler için zam açıklanacak,
enflasyon farkı açıklanacak.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Hemen tamamlayayım.
Ey TÜİK yöneticileri, ey
TÜİK yetkilileri, TÜİKin etkisiz yetkilileri, yetkisiz etkilileri;
milletin sofrasından elinizi çekin. Sizin
açıkladığınız yanlış rakamlardan sebep,
temmuz ayında millet gerçek enflasyona oranlı,
bağlantılı bir maaş zammı, enflasyon farkı
alamayacak. Bu, vebaldir; bu, ahtır, ah almaktır; bu, milletin
sofrasından ekmek çalmaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisinden ilan
ediyorum: TÜİK, milletin sofrasındaki ekmeğe göz dikmiştir,
milletin sofrasındaki ekmeği alenen çalmaktadır diyorum, sizi ve
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Turan, buyurun.
35.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Mevlâna İdris
Zenginin vefatına, Genel Kurul gündemine ve İstanbul Milletvekili
Engin Altayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yağmur
Atsızın Günlerimiz şiirinde söylediği gibi Bir kitaba
başlar gibi/Koşarken yavaşlar gibi/Düşen arkadaşlar
gibi
Sessiz sitemsiz
Hayat akıp geçiyor, bu akış içerisinde
güzel adamlar güzel atlara binip bir bir gidiyorlar. Bu güzel adamlardan
birini, sözü zayi etmeyen, kelimeleri dudaklarından değil kalbinden
dökülen bir adamı, Andırın Postasını,
İkindiyazılarını öksüz bırakan kıymetli fikir ve
edebiyat adamı Mevlâna İdris Zengini bugün kaybettik; âlemlerin
Rabbi rahmet eylesin, mekânı cennet olsun inşallah.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün Meclisimizde Avukatlık Yasasıyla
ilgili değişiklik teklif eden, geçen hafta görüşmelerine
başlanan teklifin kalan maddelerini görüşmeyi, onun ardından
partilerimizin oluruyla beraber Çevre Kanunu diye ifade edilen müsilaj
kanunu diye ifade edilen 40 küsur maddelik teklifi görüşmeyi
hedefliyoruz. Genel Kurulumuzun bu hafta başarılı, verimli bir
çalışma yapmasını ümit ediyorum.
Sayın Başkan, fakat
şu hususu revize etmek isterim: Grup Başkan Vekillerimiz Genel Kurul
başlarken aslında gündeme ilişkin konuşmadan ziyade yani
siyasi kürsü konuşmasından ziyade daha özel konular için söz
alırlar ama bugün çok farklı bir gündem oluştu. Sayın
Altay, özellikle Cumhurbaşkanımıza hakaretlerden yola
çıkarak çok sayıda dava açıldığını,
bunların takipçisini olduğunu söylediler.
Cumhurbaşkanımızın özellikle 15 Temmuzdan sonra tüm davalardan
feragat ettiğini herkes bilir. Cumhurbaşkanımızın
değil
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Bizimle ilgili etmedi, tek bir davadan bile etmedi.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Geçen hafta 2 defa adliyeye gittik ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Peki, revize ediyorum: HDPliler hariç herkesten diyeyim o zaman.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Evet, lütfen düzeltelim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Tamam, peki.
Sayın
Başkanım, HDPliler hariçmiş
KANİ BEKO (İzmir)
Bizimkiler de duruyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
O da şikâyete bağlı suç olmadığı için
düşmüyor Sayın Başkan, düşmüyor; o da düşmüyor.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Turan mış değil, ben
size bir gerçeği söylüyorum, mış ne demek ya?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, doğru bilgi verme adına
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Başkanım, şikâyete bağlı suç olmadığı
için düşmüyor, feragat olmuyor ona.
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkanım, doğru bilgi verme adına bir
şeyler söylemeye çalışıyorum, istiyorlarsa bildiklerine
devam etsinler, doğru değil ama söyledikleriniz.
Şöyle: Verilen rakamlar
kamu davası olduğundan dolayı
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkanım, özür dilerim, mahkemeler
BAŞKAN Sayın
Tanal, bir müsaade edin
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Başkan konuşsun, müsaade edin
BAŞKAN Ama bir müsaade
edin, bakın
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ama doğru bilgi vermiyor, şikâyete bağlı suç
olmadığı için mahkemeler düşüremiyor Başkanım.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun)
Mahmut ağabey, biz Engin Beyi dinledik, müdahale etmedik, lütfen ama.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ağabey, özür diliyorum.
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Yani evet, söyleyeceğimiz birçok şey vardı,
saygımızdan cevap vermedik.
VEDAT DEMİRÖZ
(İstanbul) Ya, biz hiç müdahale etmedik
Engin Bey, Sevgili
Başkanım, dinledik ya. Engin Bey, bir dönün arkanıza.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Özür diliyorum Başkandan, özür diliyorum; o anlamda değil,
düşmüyor yani.
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Ama hâlâ konuşuyorsun.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ya, dilekçeler veriliyor, düşmüyor arkadaş.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Doğru söylüyor, Tayyip Beyin dava açtıkları
ayrı.
VEDAT DEMİRÖZ
(İstanbul) Mahmut Bey, hani siyaset nezaketti; dinleyin bir.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, ister dinlesinler ister dinlemesinler
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ya, Başkandan özür diliyorum ben.
BAŞKAN Ya, Sayın
Altay, daha ağzını açıp bir şey söylemedi Sayın
Turan yani lütfen
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Turan söylemedi. yanlış anlaşılmasın
sonra.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Söylesin diye bekliyorum efendim, söylesin diye bekliyoruz.
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, ben revize ediyorum, ister inansınlar ister
inanmasınlar; şunu söylemek istiyorum: Özellikle 15 Temmuzdan sonra
Cumhurbaşkanımız 85 milyonun kardeşliği adına
vurgu yaparak tüm benzer davalardan vazgeçti, feragat etti. Ancak Ceza Kanunu
gereği, Cumhurbaşkanı devletin birliğini temsil
ettiğinden dolayı Ceza Kanununda özel madde düzenlenmiş, bir
hüküm var. Bunlar kamu davası. Şahsi davalardan feragat edilebilir
ama kamu davaları devam eder, savcı devam ettirir; konu bundan
ibarettir. Böyle dediğiniz gibi özel takip, gençlerin takibi falan
tarzı bir eylemimiz, fiilimiz yok; bilginize sunmak isterim.
Sayın Başkan, ayrıca,
bakınız, Meclisin mehabeti hepimizin sorumluluğu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin,
buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Kötü söz, kaba söz -her ne ise söylediğiniz- toplumu üzen, rencide eden ne
varsa bizi de üzer, rencide eder; hiç kimse kötü ifadeyi, Meclis kürsüsünde
hakaret yapmayı, el hareketi yapmayı, ağır ifade
kullanmayı tasvip etmez. Ancak altını çizmek isterim ki
Cumhurbaşkanımızla ilgili ifade ettiğiniz meselede
Kadınlara yönelik bunu söyledi, Geziye yönelik bunu söyledi. tarzı
genellemelerin doğru olmadığı kanaatindeyim.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Neye yönelik söyledi?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Metnin başı var, sonu var. Cami içerisindeki bir eylemi
kınıyor, cami içerisinde kınanan bu eylemi yapanlara aslında
kendilerinin açtığı pankartı ifade ediyor.
Bakınız, metinde var, ben de size göstermekten çekiniyorum ama hak
ettiniz diye göstereceğim.
OYA ERSOY (İstanbul)
Cumhurbaşkanlığı sitesine koymuş utanmadan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Değerli arkadaşlar, Gezide bazı arkadaşlar Biz o küfrün
sahibiyiz. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Onun üzerine Cumhurbaşkanımız kendi açtıkları pankarta
vurgu yaparak Madem bunu istiyorsunuz, busunuz. diyor. Buna rağmen
söylüyorum, bakın, buna rağmen söylüyorum. Hiç kimse, Gezi eylemine
katılanlar da ben de siz de kötü ifadede bulunmasın, yanlış
pankart açmasın, camide eylem yapmasın, kötü konuşulmasın,
daha ne dememi istersiniz? Bu ülkede kavga edenin, kötü konuşanın,
kötü pankart açanın kimseye faydası olmaz. Üslup hepimiz için
kıymetlidir. Bazen kürsünün verdiği anlık refleksler olabilir,
siz de yapıyorsunuz. Diyorsunuz ki: Engin Bey niye bunu yapıyorsunuz?
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Tamam Cumhurbaşkanı yanlış
yapmıştır. de olsun bitsin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Şekerim çıktı. diyorsunuz, bunu daha önce çok
yaşadım.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Söyle, Cumhurbaşkanının da mı şekeri
çıktı?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Gördüğünüz gibi şu an yine şekeri çıktı Engin Beyin.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Tayyip Beye şifa diliyoruz; şeker hastası
olmuş, haberimiz yok.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, Cumhurbaşkanımızın ifadesi sadece
açılan pankarta. Kendilerinin hak ettiğini ifade ettikleri ifadeye ilişkin
bir yaklaşımdır; yoksa konuya ilişkin
yaklaşımımız dediğim gibidir.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Altay, buyurun.
36.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Yani bir kere Sayın Cumhurbaşkanı camiyi
kirletenlere bunu söyledi. diyorsa bu, özrü kabahatinden büyük bir meseledir
çünkü Camide içki içtiler. yalanının üstünden 470 cuma geçti, hâlâ
video yayınlanmadı; bir. Sayın Cumhurbaşkanı, işi
bir üst yukarı atlattı Cami yaktılar. dedi. Bu yakılan
camiyi de bilmek ve görmek istiyoruz ama Sayın Turan şunu söyledi
aslında: Sayın Cumhurbaşkanının şekeri yükseldi
ve söylememesi gereken bir lafı söyledi diye ben yorumladım ama bu
Cumhurbaşkanının özür dilememesini gerektirmez. Ben
yanlış söylersem
Söyledim, çıktım özür diledim, dilemedim
mi? Cumhurbaşkanı da çıksın özür dilesin. Benim eşim
de Gezideydi, çocuğumda Gezideydi yani herkesin alınması
lazım, herkesin alınması lazım.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Biz de Gezideydik.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Yani Bülent Beyi anlıyorum ama Cumhurbaşkanı
özür dilemeli.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Geziye destek veren bütün kadınların bu talebi
yüksek sesle dile getirmesi gerekir diyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Turan Bey de geldi oraya, Gezide geziyordu o da.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, konu, polemiğin dışında,
uzatılacak bir konu değil ancak bir daha söylüyorum: İfade, ne
dedikleri gibi Gezideki katılanlar içindir ne de tüm kadınlar
içindir.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Kimin içindir ya?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O
pankartı açıp Biz şuyuz. diyenlere ilişkin bir ifadedir,
camiye ilişkin budur Sayın Başkan.
OYA ERSOY (İstanbul)
Hangi pankart ya?
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Biz çapulcuyuz. diye pankart açtılar değil mi?
BAŞKAN Sayın
Beştaş
37.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, Sayın Turan'ın
açıklamalarını yani doğrusu dehşetle izledim. Neden?
Diyor ki bir pankart açılmış ama -o pankart bana da gösterildi
konuşurken- o pankartın açılıp
açılmadığını bilmiyoruz; velev ki
açılmış olsun -velev ki- Cumhurbaşkanı pankart açana
küfür mü edecek? Pankart açanla birlikte o etkinliğe katılan
milyonlarca kadına küfür mü edecek? Biz de oradaydık, Gezideydik.
Yani bize sürtük mü diyecek?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Niye tekrar söz verdiniz Başkanım? Niye döndünüz başa?
Sataşmadan mı? Niye söz aldı?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Böyle bir gerçek olamaz, diyemez. Özür dileyecek.
dedik. Haddi de değil, hakkı da değil.
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) O pankarta sahip çıkılmaz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Bir Cumhurbaşkanı kendi
vatandaşına küfredemez; hiç kimse kimseye küfredemez, böyle bir hak
yoktur. Sanki böyle bir hak bahşedilmiş gibi konuştu.
Diğeri de
Cumhurbaşkanının avukatı Hüseyin Aydın Bizzat HDP'yle
ilgili davaları geri çekmedik. dedi. Ya bunu zaten biliyoruz da kamu
davası devam ediyor, şu anda Cumhurbaşkanına hakaret
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Edecek tabii, savcının takibi var.
BAŞKAN Teşekkür
ettim Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bitiriyorum. Ama Başkanım, tutanaklara
girsin.
BAŞKAN Tamam, söyleyin
kayıtlara girsin, konuşun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, şu anda 299dan on
binlerce insan yargılanıyor kamu davası diye. Kobani
davasına -girip izliyoruz- Adalet Bakanı müdahil ya; yargı
Adalet Bakanına bağlı, Cumhurbaşkanına, onlar müdahale
koltuğunda müşteki olarak oturuyorlar, kuvvetler birleşmiş.
Tek adam rejimi dediğimiz tam da bu zaten.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Konu Kobani değil, onu açarsak çok lafımız var Sayın
Başkan. Konu Kobani değil, konu bambaşka.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Lafını söyle, hiç çekinme, hiç çekinme.
Biz her lafa cevap veririz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Biliyorum, evet.
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Başkan, bir dakika da ben alabilir miyim?
BAŞKAN Sayın
Usta, siz de girmeyin bu topa.
ERHAN USTA (Samsun) Sadece
bir şey söyleyeceğim, tartışma yaratacak bir şey
değil.
BAŞKAN Sayın Usta,
buyurun.
38.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim.
Sayın
Cumhurbaşkanının Gezi olaylarına katılan
kadınlara yaptığı bu hakaretamiz konuya ben
girmemiştim çünkü yarın grup toplantısında Sayın Genel
Başkanımız bu konuyu detaylı bir şekilde
açıklayacak, hatta milletin kürsüsüne de bu kötü söze muhatap olan bir
kadın çıkartılacak.
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Hayır, erkeklere de kereste dedi sizin Genel
Başkanınız. Hayret bir şey ya!
ERHAN USTA (Samsun) Fakat
şu kadarını söyleyeyim: Burada, tabii, hakikaten Sayın
Cumhurbaşkanının özrü kabahatinden de büyük yani milletin
ifadesiyle diyerek aslında bütün millete de hakaret etmiştir.
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Bütün erkeklere söyledi, o zaman bütün erkekler de
çıksın kürsüye. Böyle bir şey olur mu ya!
ERHAN USTA (Samsun) Sadece
kadınlara değil, bütün millete de hakaret etmiştir; bu notu da
düşmek gerekiyor.
Teşekkür ederim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
İYİ Parti Grubunun da
. Söylemeyelim şimdi ne dediğini
Sayın Genel Başkanın; neler söyledi, yapmayın ya!
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Aynen. Ya, bütün erkeklere kereste dedi sizin Genel
Başkan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - O
ne ki, daha neler söyledi!
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Lütfen ya
Siz de bunu kabul ettiniz, oturdunuz
aşağı, hepiniz kereste olmayı kabul ettiniz.
ERHAN USTA (Samsun)
Kereste ile sürtük aynı mı? Kerestelere kereste denilir,
kerestelere kereste denilir.
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Daha ağzıma alamayacağım laflar söyledi.
ERHAN USTA (Samsun) Siz
diyebiliyor musunuz? Ayıp bir şey ya! Aynı mı kereste ile
sürtük ifadesi?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, müsaade edin. Bakın, çok uzun bir çalışma
günümüz var önümüzde.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
İYİ Parti Grubunun
İç Tüzük'ün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili Samsun
Milletvekili Erhan Usta tarafından, çiftçilerin üretimde
kullandığı akaryakıtta ÖTVnin kaldırılması
ve tarımsal girdilerin fiyat artışlarına karşı
gerekli önlemler alınarak Türk tarımının veriminin artması,
çiftçilerimizin üretime devam etmesi ve girdi maliyetlerinden oluşan
mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla 7/6/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 7
Haziran 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
7/6/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
7/6/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Erhan
Usta
Samsun
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Samsun Milletvekili ve Grup
Başkan Vekili Erhan Usta tarafından, çiftçilerin üretimde
kullandığı akaryakıtta ÖTVnin kaldırılması
ve tarımsal girdilerin fiyat artışlarına karşı gerekli
önlemler alınarak Türk tarımının veriminin artması,
çiftçilerimizin üretime devam etmesi ve girdi maliyetlerinden oluşan
mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla 7/6/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 7/6/2022 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına
Sayın Fahrettin Yokuş.
Buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi İYİ Parti Grubu adına
saygıyla selamlıyorum.
Tarımın üretim
girdileri olan mazot, tohum, gübre, ilaç ve elektriğin fiyatı gün
geçtikçe artıyor, âdeta borsa gibi artıyor, her gün zam üstüne zam
geliyor. Sabah kalkıyoruz zam, akşam yatıyoruz zam; sağa
dönüyoruz zam, sola dönüyoruz zam. Çiftçilerimiz de tüm
vatandaşlarımız gibi zamlar karşısında ezim ezim
eziliyorlar. Son bir yılda akaryakıta yüzde 300 zam, elektriğe
yüzde 200, gübreye yüzde 400, yeme yüzde 250, tarımsal ilaç
fiyatlarına ise yüzde 100 ile yüzde 400 arasında zam geldi,
artış geldi. Bu artışlar çiftçimizi toprağına
küstürmüştür, üretimden koparmıştır. Yüksek girdiler
nedeniyle bu yıl tarlalarımıza çiftçilerimiz maalesef yeterince
gübre atamamıştır. Türk çiftçileri soruyor: Yatlara, teknelere
uygulanan ÖTV indirimi neden toprağını ekip biçen bizim
çiftçilerimize çok görülür, üretmek suç mu; bu nasıl bir
anlayıştır? Yine, çiftçilerimiz diyor ki: Mazot olmadan çiftçi
üretim yapabilir mi, hangi vicdana sığar bu durum? Çiftçilerimize bu
kötülüğü -biz söylüyoruz- neden yapıyorsunuz? Her gün artan mazot
fiyatları nedeniyle çiftçilerimiz artık traktörünü
çalıştıramaz hâle geldi, çiftçilerimiz artık ekin
değil borç biçiyor, dert biçiyor, maalesef durum bu.
Değerli milletvekilleri,
hatırlarsanız 14 Ekim 2016 tarihinde İzmirin Ödemiş
ilçesinde Millî Tarım Projesi toplantısı
yapılmış, bu toplantıda dönemin Başbakanı
Sayın Binali Yıldırım Çiftçilerimizin
kullandığı mazotun yarısı bizden, yarısı
sizden. Haydi, hayırlı olsun. demişti. Aradan altı sene
geçti, biz devletimizi yönetenlerin sözünün yere düşmesinden üzülürüz ama
AK PARTİ Grubu altı senedir hiç üzülmüyor. Kardeşim,
Başbakanınızın sözünün yere düşmesinden zevk mi
alıyorsunuz? Sözünü tutun, çiftçilerimizi mutlu edin yani bizim
dediğimiz bu.
Yine 2006da
çıkardığınız yasa var: Gayrisafi yurt içi
hasılanın yüzde 1i çiftçilere, besicilere ödenir. diye. Niye
yarısını ödüyorsunuz, niye hakkını gasbediyorsunuz,
yasaya niye uymuyorsunuz? Yazıktır, günahtır! Madem
verdiğiniz sözleri tutmuyorsunuz, düzenlediğiniz yasalara
uymuyorsunuz, o zaman çiftçilerin karşısına nasıl
çıkacaksınız yarın oy diye? Vallahi, size çiftçilerimiz oy
değil hiçbir şey vermez; aklınızı başınıza
alın, bir an önce çiftçilerimizin haklarını iade edin.
Çiftçilerimizin sizden
isteği var, çiftçilerimiz diyor ki: Artık itibar görmek istiyoruz,
artık zarar etmek istemiyoruz, alın terimizin
karşılığını istiyoruz. Ürettiğimiz ürünlere
alım garantisi istiyoruz. Diyorlar ki: Ya, çok şey mi istiyoruz?
Ürünümüz tarlada kalmasın. Yani Üretim yaparken üzülmeyelim, hasat
yaparken sevinelim. istiyorlar. Çok mu şey istiyorlar? Çok şey
istemiyorlar ama siz çiftçilerimize maalesef alın terinin
karşılığını vermeyi çok görüyorsunuz ve bu yüzden
de çiftçiye bütün Tarım Bakanlarımız şaşı
bakıyor, siz iktidar olarak da şaşı bakıyorsunuz.
Dün Konyamızın
Sarayönü ilçesi ile oraya bağlı Ladik kasabamızda
çiftçilerimizle beraber oldum. Çiftçilerimiz diyorlar ki: Bundan on beş
yirmi sene önce
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
FAHRETTİN YOKUŞ
(Devamla) - Haklı değil mi Türk çiftçisi? Sadece hakkını
istiyor ya, sizden bir şey istemiyor ama bunu dahi çok görüyorsunuz.
Yine, oradaki besicilerle
görüştüm, özellikle Ladik kasabamızda, Sarayönü ilçemizde. Diyorlar
ki: Artık Sarayönünde büyükbaş hayvan kalmadı,
sağılır hayvan kalmadı. Neden? dediğimizde
Sattık, elimizden çıkardık, kurtulduk, zararın neresinden dönersek
kâr diye kurtulduk. Çok yakın zamanda küçükbaşları da
çıkaracağız; sen sağ, ben selamet. diyorlar. Allah
aşkına, bu insanları niye bu hâle düşürdünüz, hiç mi
vicdanınız titremiyor sizin? Artık bu çiftçiye, üreticiye,
besiciye şaşı bakmaktan vazgeçin.
Gelin, şu
araştırma önergemize destek verin de çiftçilerimiz için yüce Meclisin
bir şeyler yaptığını bugün onlara selam söyleyerek
gösterelim diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Serpil Kemalbay Pekgözegü.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sayın Başkan, sayın vekiller;
Türkiye kapitalizmi, doğuşundan bugüne kadar, toplumsal
zenginliklerin devlet eliyle bir avuç finans kapitalde ve yandaş sermayede
biriktirilme tarihidir. Saray rejimi, Erdoğan iktidarı sermaye içinde
seçici davransa da bu politikalara devam ediyor. Saray rejimi tarafından
yeni ekonomik model olarak ortaya konulan tutarsız ve karmaşık
uygulamalar bütünü, yaşanan servet transferini tarihte görülmemiş
boyutlara çıkarttı. Dar gelirliden, sabit gelirliden, emeğiyle
geçinenden, işçiden, kadından, çiftçiden, esnaftan, küçük üreticiden
üst sınıflara sürekli olarak bir sermaye transferi
yaşanıyor. Ekolojimiz, emeğimiz, mülteci emeği, kadın
çocuk emeği başta olmak üzere büyük bir sömürü var. Bakan Nebati
diyor ki: Enflasyonla birlikte büyümeyi tercih ettik. Bu sebepten de dar
gelirliler hariç, üretici firmalar, ihracatçılar kâr ediyorlar.
Şimdi, çok popüler Genel Kurulda bu Nebati çünkü doğruları
söylüyor aslında; Erdoğan ise doğruları söylemiyor.
Bakın, ne diyor: Ülkemizde enflasyon değil fiilî bir hayat
pahalılığı sorunu var, teknik olarak enflasyon yok. Kim
doğru söylüyor? Nebati doğru söylüyor. Yine, Erdoğan diyor ki:
Akaryakıt başta olmak üzere zamlar aslında küresel olarak artan
enflasyondan kaynaklıdır. Bakın küresel enflasyona, bakın
OECD ülkelerine -Türkiyenin enflasyonu burada- diğer ülkelerin enflasyonu
yüzde 10 civarında, biz üç hanelilere doğru gidiyoruz. Demek ki yine,
Erdoğan doğruyu söylemiyor. Yaşanan zamların, ekonomik
buhranın temelinde toplumsal faydanın dışlanması
yatıyor; emekçinin, çiftçinin, dar ve sabit gelirlinin sırtına
basılarak sermayenin desteklenmesi yatıyor.
Türkiye tarımı,
pahalı mazot alarak, pahalı gübre alarak, pahalı tohum alarak,
bunları kullanarak nasıl ucuz üretim yapabilir, nasıl pazarda
ucuzluk olabilir? AKP iktidara geldiğinde kayıtlı çiftçi sayısı
2 milyon 500 bindi, şu anda 500 binin dahi altına inmiş durumda.
Mazota, akaryakıta zam üstüne zam yaparak gelinen nokta bu. Yapmamız
gereken, ekonomide tercihimizi sermayeden, yandaştan değil, halktan
yana yapmak, toplumdan yana yapmaktır; zamlara, sermayeye gelir transferi
yapan bu politikalardan vazgeçmektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (Devamla) Zamların bir an önce geri alınması
gerekiyor. ÖTV hükûmetlerin gelir kaynağı hâline gelmiştir, bu
ÖTVlerin artık kaldırılmasının zamanı da
gelmiştir. Servet vergilendirilmelidir, zamlar ortadan
kaldırılmalıdır, çiftçi desteklenmelidir, üretim
desteklenmelidir ve bu zam zulüm politikalarından bir an önce vazgeçilmesi
gerekiyor. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Ali Öztunç.
Buyurun Sayın Öztunç.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ
ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Sayın Başkanım, teşekkür
ederim.
Mihriban türküsünün
yazarı, Ekinözülü hemşehrim sevgili Abdurrahim Karakoçun bugün
10uncu ölüm yıl dönümü; Allahtan rahmet diliyorum. Yine, bugün,
Kahramanmaraşlı hemşehrimiz Cahit Zarifoğlunun ölüm
yıl dönümü; kendisine Allahtan rahmet diliyorum. Ve bugün, Türk edebiyat
dünyasının önemli isimlerinden birisi, Andırınlı
hemşehrim Mevlâna İdris Zengin Hakka yürüdü; Allah rahmet eylesin,
mekânı cennet olsun diliyorum. Yarın İstanbulda defnedilecek;
bir kez daha ailesine, tüm Kahramanmaraşlı hemşehrilerime
başsağlığı diliyorum.
Değerli arkadaşlar,
her gün zam geliyor; akaryakıta zam, suya zam, tuza zam, şekere zam;
her şeye zam, zam, zam
AK PARTİ Hükûmetinin bildiği tek bir
şey var son yıllarda, zam yapmak. Zam yapmaktan başka,
bildikleri hiçbir şey yok. Çiftçi perişan durumda; tarlayı
artık ekemiyor, biçemiyor. Traktöre mazotu nasıl alacak çiftçi, hiç
düşündünüz mü? Alma şansı yok; tarlayı ekme, biçme
şansı yok.
Bakın, Artvinden
Ankaraya, Ankaradan tekrar Artvine dönecek olan bir otobüs -yani Artvinin
bir otobüs firmasını düşünün-
Başka ne yapıyor?
Mesela, AK PARTİli Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi
öğrenci otobüs biletlerine zam yapmış. Ne menem bir işse
İstanbuldaki AK PARTİli Belediye Meclisi üyeleri zamma
karşı çıkıyor, Kahramanmaraştakiler zam yapıyor.
İkiyüzlülüğün bir başka göstergesidir bu. Kahramanmaraş
Büyükşehir Belediyesi, suya zam, otobüse zam, her şeye zam... O da
Tayyip Erdoğana bakıyor, bakıyor ki Tayyip Bey zam
yapıyor, Bari ben de yapayım. diyor.
Başka ne yapıyor?
AK PARTİli Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi ile
Dulkadiroğlu Belediyesi vatandaşa söz verdi, Dar gelirlilere ev
yapacağız, dar gelirliye 1.296 konut yapacağız. dediler.
Yenikent Kooperatifi 2017 yılında üye kaydına başladı,
vatandaştan parayı topladılar, dediler ki: Evleriniz teslim.
Soru önergesi verdim Murat Kuruma, Murat Kurum bana cevap gönderdi, dedi ki:
2020 Haziranda evler teslim. 2020 Haziran geçti, 2021 Haziran geçti, 2022
Hazirandayız; evler daha teslim değil. Aynı soru önergesine
yanıtta demişti ki Murat Kurum: Vatandaştan başka para
alınmayacak, kimse para vermeyecek. Şimdi her üyeden 38 bin lira
para istiyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ya, milleti inim inim
inlettiniz. Ev vereceğiz. dediniz, oradan yine para istiyorsunuz. Asgari
ücretle çalışıyor karı koca, zor şartlarda geçinirken
Bir evim olsun, başımı sokacağım bir yuvam olsun.
diye taksit ödüyor; parayı alıyorsunuz, Zam yapmayacağız.
diyorsunuz, yapıyorsunuz; Ek aidat istemeyeceğiz. diyorsunuz,
istiyorsunuz, bir de evleri vermiyorsunuz. Neymiş efendim? Belediye
Başkanı diyor ki: Benden önceki Belediye Başkanının
projesi, beni ilgilendirmez. Kim o? O da AK PARTİli Belediye
Başkanı. Yani şu anki AK PARTİli Büyükşehir Belediye
Başkanı kendisinden önceki AK PARTİli Belediye
Başkanının projesini kabul etmem diyor, binlerce insan
perişan. Belediyenin önünde eylem yapılıyor, her gün
Kahramanmaraş'ta Dulkadiroğlu Belediyesinin önünde eylem var ve bu
insanlar, -bende videoları var- kadınlar gelmiş Yahu, hep AK
PARTİ'ye oy verdik, elimiz kırılsaydı. diyorlar ama AK
PARTİ perişan etti; Türkiye'yi perişan etti,
Kahramanmaraşı perişan etti. Ya bu işi çözerler ya da o
konut sahiplerinin hepsini otobüslerle Ankaraya taşıyıp
Meclisin önünde eylem yaptıracağım.
Teşekkür ederim.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Öztunç, teşekkür ederim.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Sayın Yunus Kılıç, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
YUNUS KILIÇ (Kars) Sayın Başkan, çok saygıdeğer
milletvekilleri; İYİ Partinin çiftçilerin zor günler
geçirdiğiyle alakalı araştırma önergesi
Tabii, çiftçilerin
dünyanın tamamında zor günler yaşadığı bir
gerçek. Tabii, bunun sebepleri var; bunun dış sebepleri var, elbette
içeriden kaynaklanan sebepleri de var.
Saygıdeğer milletvekilleri,
tabii, pandemi yıllarını göz ardı ederek, dünyada özellikle
enerjide, girdi maliyetlerinde, gübrede, mazotta, ilaçta meydana gelen anormal
artışları bir tarafa bırakıp, tamamen bunu Türkiye'de
getirip AK PARTİ'yle ilişkilendirmek çok haksız bir değerlendirme
olur.
Bakın, size bazı
rakamlar vereyim, sebeplerini çok iyi anladıktan sonra bir analiz de ben
yapacağım izninizle. Arkadaşlar, petrol 2020den 2021e 42
dolardan 140 doları gördü. Bin metreküp doğal gaz 115 dolardan -buraya
dikkat edin lütfen- 2.500 doları gördü.
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Zamanında anlaşma yapsaydınız 400 dolar olacaktı.
YUNUS KILIÇ (Devamla)
Bakın, 115 dolardan 2.500 doları gördü.
RIDVAN TURAN (Mersin) Yunus
Bey, dolar niye arttı? Dolar niye arttı?
YUNUS KILIÇ (Devamla) Kömürün
tonu 50 dolardan 460 dolarları gördü.
ERHAN USTA (Samsun) Hocam,
düşük olan vakitler değerlendirilmedi. 2008de 145 dolardı
petrol. 20 dolara düştüğü vakitleri değerlendirmezseniz böyle
olur.
YUNUS KILIÇ (Devamla)
Avrupada elektriğin bin kilovatı 47 dolardan 98 dolara
çıktı. En ucuz Türkiyededir, Avrupa fiyatlarının
yarısı. Bakın, bunlar girdi maliyetleri. Bunlar olmadan bir
üretim yapmanız mümkün değil.
Arkadaşlar, bu ülkede
petrol var mı, benzin var mı? Gübre bu ülkenin kendi ürünü mü? İlacın
birçoğu bu ülkede üretilmiyor. Dolayısıyla, bunları dünya
fiyatları
ERHAN USTA (Samsun)
Sattınız fabrikaları, fabrikaları sattınız.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Ya, fabrikalar vardı Başkan, sen yapma bari ya.
GÜBRETAŞ ne iş yapar, GÜBRETAŞ?
YUNUS KILIÇ (Devamla)
İlhami Bey, dinlersen
Bak, sabahtan beri ben dinliyorum. Lütfen
Sen
benim Komisyon üyemsin, en fazla bana saygılı olman lazım ya;
bir dinleyin ya, lütfen ya, saygılı ol.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Ama dinliyorum bak.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sen bize de böyle yapıyorsun ya, hayret bir şey ya.
YUNUS KILIÇ (Devamla)
Dolayısıyla bu fiyatları görmezden gelerek bir kanaate varmak
mümkün değil. Sayın Yokuş dedi ki: Gayrisafi millî
hasıladan vermeniz gereken yüzde 1i vermiyorsunuz. Biz AK PARTİ
olarak yüzde 1,6 veriyoruz.
ERHAN USTA (Samsun) 0,3
veriyorsunuz ya! Yalan konuşuyorsun ya, ayıp ya, hocasın ya!
0,3;0,3
YUNUS KILIÇ (Devamla)
Avrupa Birliğinin tamamının üzerinde ve bunu yirmi
yıldır veriyoruz.
Yine, Fahrettin Yokuş
Bey şöyle söyledi, dedi ki: Binali Bey geldi, İzmirde Mazotun
yarısı bizden. dedi ve altı yıldır bir şey
yapmıyorsunuz. Ya, olanı bu kadar yokmuş gibi saymak doğru
bir şey mi? Haberiniz yok mu, altı yıldır biz bunu
veriyoruz ya.
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Yarısını veriyorsun?
YUNUS KILIÇ (Devamla) Tabii
ki yarısını veriyoruz.
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Yarısını veriyorsun? Ayağını
kaldırdın mı onu söylerken? Herhâlde ayağını
kaldırman lazım? Nasıl yarısını veriyorsun?
YUNUS KILIÇ (Devamla)
Bakın, 2016da Binali Bey 10uncu ayda bunu söyledi, 2017de mevsimi
başladığı zaman biz bunu çiftçimize verdik; yedi
yıldır vermeye devam ediyoruz, haberleri yok.
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Onar kuruş veriyorsun.
ERHAN USTA (Samsun) 10
kuruş, 10 kuruş.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Ya,
sizin çiftçinin ne aldığından haberiniz yok mu?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi Sayın Kılıç.
YUNUS KILIÇ (Devamla)
Teşekkür ederim.
ERHAN USTA (Samsun) Mazot
26 TL, 10 kuruş destek veriyorsunuz.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Yani
sizin bu ülkede çiftçiye verdiklerimizden haberiniz yok mu? Çiftçi bunu
biliyor.
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Biliyorsa mesele yok, niye dert ediyorsun?
YUNUS KILIÇ (Devamla)
Bakın, yirmi yıldır biz çiftçiye tam 467 milyar lira ödeme
yapmışız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Çiftçinin zor günlerinde yirmi yıl boyunca AK
PARTİ olmuş ve sizin söylediğiniz gibi bu çiftçi, bu Türk
çiftçisi, bu çalışkan insanlar üretmiyor değil; AK
PARTİnin 2002de iktidara geldiğinden bugüne kadar en az ürettikleri
kalemde yüzde 50lik artış, bazı kalemlerde yüzde 300lük
artış yaparak hem ülkemize üretiyorlar hem yılda 25 milyar dolar
da ihracata katkı yapıyorlar, cari açığımıza
katkı yapıyorlar. O yüzden eli öpülesi çiftçiyi en iyi anlayan ve
onların -her zaman olduğumuz gibi- en iyi yanlarında olacak olan
partinin AK PARTİ olacağını ifade ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ
Parti Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluç tarafından, Gezi protestolarıyla ilgili iktidarın
ortaya attığı iddiaların araştırılması
amacıyla 7/6/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 7 Haziran 2022 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
7/6/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
7/6/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
7 Haziran 2022 tarihinde
Siirt Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış
Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili
Hakkı Saruhan Oluç tarafından (19065 grup numaralı), Gezi
protestolarıyla ilgili iktidarın ortaya attığı
iddiaların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
7/6/2022 Salı günkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Sayın Rıdvan Turan, buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN
(Mersin) Büyük Gezi direnişinde hayatını kaybeden
arkadaşlarımızı saygıyla selamlayarak sözlerime
başlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
bir lider iktidarda kalmak için neleri göze alabilir, neleri yapabilir? Mesela
halkın bir kısmını bir diğer kısmına
düşman etmeyi göze alabilir mi? Mesela doğru olmayan şeyleri
söyleyebilir mi? Mesela gerçekleri tamamen tepetaklak edebilir mi? Edebilir
miymiş bir bakalım: 11 Haziran 2013te Erdoğan Camide içki
içildi. dedi. Buna karşın cami müezzininin Ben Müslüman bir
insanım, bu camide böyle bir şey olmadı, olsaydı zaten
içeridekiler de buna izin vermezdi. demesinin ve buna karşılık
Erdoğanın Her şey elimizde, bu cuma bunları
yayınlıyoruz. demesinin üzerinden 469 cuma geçti değerli
arkadaşlar. Ben başından sonuna kadar Gezi direnişindeydim;
aşağı yukarı nerede ne olduğunun, ne
olmadığının farkındayım, bilincindeyim.
Kabataşta başörtülü bacımıza birtakım böyle deri
kıyafetli 40 kadar erkeğin uygunsuz davranışlarda
bulunduğunu Erdoğanın söylemesinden bugüne kadar 469 cuma
geçti, dedi ki: Her şey elimizde, belgeler elimizde, bu cuma bunları
göstereceğiz. Son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim:
Bunların alayı yalan. Bir Cumhurbaşkanına
doğruları çarpıtmak ve gerçeğe aykırı laflar
etmek yakışmıyor değerli arkadaşlar.
Şimdi, Valide Sultanda
içki içildiğine ilişkin iddiası var, buna
karşılık, bunun ispatına dönük hiçbir şey yok. Ama
geçen hafta ettiği laf hiç yenilir yutulur cinsten değil. Gerçekten,
AKP milletvekili, hele bir AKP Grup Başkan Vekili olmak bayağı
zor bir iş, anlıyoruz çünkü Erdoğanın söylediği her
sözü, her mesnetsiz sözü bir biçimiyle realize etmek Aslında
Cumhurbaşkanımız onu söylemedi de az önce izlediğimiz
gibi- şunu söylemek istedi. diye teorize etmek çok çok zor bir iş ve
gerçeğe takla attıran bir iş.
Dedi ki Erdoğan geçen
hafta: Camilerimizi yaktılar. Bak şimdi
Diyoruz ki: Kardeşim,
gelin bir araştırma komisyonu kuralım, bu, yalan mıdır
değil midir? Ben yalan olduğunu biliyorum ama benim bilmemin önemi
yok. Böyle aylarca çalışma yapmasına gerek yok bu komisyonun,
hangi cami yakılmış, hangi itfaiye olaya müdahale etmiş,
hangi tutanaklar tutulmuş, caminin yanma sebebi neymiş, bu caminin
İstanbuldaki koordinatları neymiş, müezzini kimmiş,
imamı kimmiş, bunları hemen iki gün içerisinde, iki gün de
değil, bir gün içerisinde ortaya çıkaralım, var
mısınız değerli arkadaşlar?
Bakın, bir ülkeyi
yönetiyor olmak demek her türlü lafı mesnetsizce söylemek Ben söylerim,
karşımda da buna kimse cevap veremez. düşüncesiyle hareket
etmek demek değildir, halkın bir kısmını bir
diğerine düşman etmeye çalışmak değildir, gerçeklere
mugayir laflar etmek değildir. Buradan ilan ediyorum: Sayın
Erdoğan, böyle bir şey varsa siz de grubunuza söyleyin, hemen
kuralım; kuralım ve gerçeklerin ne olduğunu hep beraber ortaya
çıkartalım. Bunun böyle olmadığı koşullarda ne
oluyor biliyor musunuz? Ancak ve ancak dışarıdan görünen
şudur: Recep Tayyip Erdoğan kendi iktidarını sürdürmek için
dindarlar ile sekülerler arasında bir düşmanlık peydahlamaya
çalışıyor; bunun siyaseten izah tarzı budur. Recep Tayyip
Erdoğan Benden sonrası tufan olsun. diyor, Recep Tayyip
Erdoğan Ben bunları söylüyorum, bunun sonucunda ben
iktidarımı koruyayım da, ben bu söylem sonucunda bana oy veren
dindar muhafazakâr kesimleri konsolide edeyim de bu memleketin sonu ne olursa
olsun. diyor. Şimdi AKP Grubunun önünde iki seçenek var: Ya bu önergeye
evet diyecekler, bunun ne olduğunu hep beraber
araştıracağız ya da hayır diyecekler ve bu, tarihsel
bir yalan olarak tarihe geçmiş olacak. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ
Parti Grubu adına Sayın Aytun Çıray, buyurun. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; dokuz yıl önce bu vakitler demokrasi tarihimizin en büyük
sivil hareketlerinden birini yaşamıştık. Milyonlarca
vatandaşımız Adalet ve Kalkınma Partisinin Taksim Gezi
Parkında yapmaya çalıştığı bir oldubittiyi
engellemek için hep birlikte tepki gösterdi, Türkiye çapında büyük bir
demokratik dayanışmayı harekete geçirdi. Bu, esasen, milletimizin
demokratik olgunlaşmasında çok önemli bir merhaleydi, demokrasiye
sahip çıkma bilincinde muazzam bir aşamaydı. İşte bu
bilinç iktidar ve onun o dönemki ortağı olan FETÖ
unsurlarını telaşlandırdı. Bu nedenle, milletimizin
demokratik uyanışını gölgelemek, ona leke düşürmek ve
amacından saptırmak için direnen insanlarımıza
karşı kasıtlı olarak güç kullanılmaya
başlandı, provokatörlerin gösterilere sızmasına âdeta göz
yumuldu. O sırada, aynı menzile yürümekte olduğunuz
-şimdiki adıyla- FETÖ, katkılarınızla güvenlik ve
yargıyı her türlü kumpas için âdeta eline avucuna
almıştı. Bütün bunların milletimize ödettiği bedel çok
ağır oldu; 2si güvenlik gücü mensubu, 8i sivil
vatandaşımız olmak üzere 10 canımızı
demokrasimize şehit verdik ama gerçek vatanseverler
Çok daha acı verici
şey, FETÖnün kumpas tezgâhlarında üretilmiş çok vahim yalanlar
ve tuzaklardı. Amaç, milletimizi kanlı bir ayrışmaya,
cepheleşmeye ve kutuplaşmaya sürüklemek ve onları düşmanlaştırmak
ve bu kutuplaştırmayla, düşmanlaştırmayla
sağlanan bir seçmen kitlesi oluşturmaktı.
Bakın, değerli
arkadaşlar, 57nci Hükûmet döneminde Sayın Mesut Yılmazın
danışmanıydım; Başbakan
Yardımcısıydı ve o dönem partisi gittikçe oy kaybetmekteydi
ve kendisine bir proje götürdük, o projeyi yapmamız hâlinde partisinin oy
kazanacağını anlattık. O zamanın Başbakan
Yardımcısı -rahmetle analım- Mesut Bey ne dedi, biliyor
musunuz? Partinin oy kazanması uğruna devlete zarar veremeyiz.
dedi. Devlet adamı böyle olunur, her önüne getirilen projeyi uygulamaya
koyamazsın, koymazsın. Birtakım kumpasları getireceksin
burada, millet ile milletin diğer kısmını karşı
karşıya koyacaksın!
Şimdi
bu, öyle planlı bir bölücülük stratejisiydi ki -işte biraz önce
bahsettiler- meşhur Kabataş İskelesindeki iftira, muazzam
iftira, inanılmaz
Ve bunu görmüş gibi anlatan ahlaksızlar,
dönemin yandaş ve merkez havuz medyasındaki gazeteciler, sözde
gazeteciler
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi.
AYTUN ÇIRAY
(Devamla) Aziz arkadaşlarım, şimdi, son olarak, süre
kısıtlı olduğu için şunu söylemek istiyorum: Bütün bu
yalanlar için bu kürsüden, bu yalanları söyleyenler adına özür
dileyecek bir Adalet ve Kalkınma Partili arıyorum, bir mümin
arıyorum; bu yalanlar için özür dileyecek bir mümin arıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
Gezi
olayları, Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener'in
belirttiği gibi, istibdada karşı Türk gençlerinin ve
gençliğinin direnişiydi. Onlar, kurulmakta olan zorbalık
rejimine karşı direnişin öncüleriydi, Ya istibdat, ya
hürriyet! bayrağını açanlardı; tarih onları çok
kısa sürede haklı çıkardı.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Ali Şeker.
Buyurun.
CHP GRUBU
ADINA ALİ ŞEKER (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Konuşmama
başlamadan önce Gezi şehitlerini ve Gezi tutsaklarını
saygıyla selamlıyorum.
Tam dokuz
yıl önce, Erdoğan, AKP grup toplantısında, camide bira
içildiği yalanını söylemişti. Hiç utanmadan, hiç
sıkılmadan söyledi ve cuma günü bu görüntüleri
yayınlayacağını iddia ederek halkı galeyana getirmeye
çalıştı. İnanç temelli bir ayrışma, kutuplaşma
üzerinden iktidarını devam ettirme çabasına girişti. Bu
halkı ayrıştıranlar, bu halkı
kutuplaştıranlar hiçbir zaman için kazanamayacaklar, tarih sahnesinde
de bunu hep beraber göreceğiz.
O gün başından
sonuna kadar Gezi olaylarının içindeydim. Orada barış
vardı, orada kardeşlik vardı, orada paylaşma vardı,
orada insanlık vardı. Herkes bir araya geldi demokrasi için,
gelecekleri için. Bir grup hekim arkadaş, Sıraselvilerdeki
Dolmabahçe Camisine gitti. Orada sağlıkla ilgili hizmet veren bir
daireden yarısı ayrıldı, aşağıya Dolmabahçe
Camisi'ne gitti. Orada sağlık hizmeti verenlerden Kaan Özdedeli de
-kaybettiğimiz doktor arkadaşlarımızdan- orada görev
yapanlardan birisiydi ve siz hâlâ bunlara iftira atabiliyorsunuz. Aradan tam
3.285 gün geçti, 469 cuma geçti, o görüntüler hâlâ yayınlanmadı!
Yayınlanması mümkün değil çünkü öyle bir gerçeklik yok, öyle bir
iddia vardı, o iddia da kadük oldu ama hâlâ o yalan söylenmeye devam
ediliyor.
O caminin müezzini Fuat
Yıldırım dedi ki: Böyle bir şey yok. Böyle bir şey
olsaydı oradakiler zaten buna müsaade etmezdi. Ama Ali İsmail
Korkmaz'ı öldürenlerin görüntüleri apaçık ortada. Vurmayın, ben
öldüm. diyen Ali İsmail Korkmaz gerçeği ortada ama o Deri
ceketliler saldırdı. en son da Gezide cami yaktılar.
yalanı yeni bir yalan olarak karşımıza çıktı.
Umut ediyorum, bunun görüntülerinin yayınlanması 469 cumayı
bulmaz. Yani yalanla nereye kadar varacaksınız ve yalanla bu
insanları ne kadar kutuplaştıracaksınız? Bunu
kutuplaştırmak mümkün değil.
O gün Gezide ne oldu biliyor
musunuz? Buraya lütfen bakın, o gün Gezide cuma namazı
kılanlar, cenaze namazı kılanlar diğer
arkadaşları tarafından desteklendi, onlara yardım edildi,
megafon tutuldu; o gün olan resim budur, bir başka gerçeklik yok orada. O
yalanlar bu işsizliği, yoksulluğu, Gezideki o gerçek
kardeşliği unutturmak için, hayat
pahalılığını unutturmak için ama insanların cebi
yandı, canı yandı; bunları unutmaları mümkün
değil. Buradan bir şey çıkmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ALİ ŞEKER (Devamla)
Gezide gençler itirazını ortaya koydu, kulak vermediniz. O gençler
dediler ki
Cumhurbaşkanı en son Giderlerse gitsinler. dedi ve
1.405 doktor geçen sene gitti; bugünkü durumda, eğer yıl sonuna kadar
bu hızla devam edecek olursa 3.200 doktoru biz kaybedeceğiz, yurt
dışına gidecek bu kadar çok sayıda doktor. Hâlbuki biz
doktor bulamıyoruz, randevu alamıyoruz ve doktorların durumuyla
ilgili, iyileştirmeyle ilgili gelen kanun da yetersiz.
Gezicilerin en son
itirazı şunaydı, dediler ki: Üçüncü havalimanını
kuş sürülerinin yuvasına yapmayın. Geçen hafta
Ankara-İstanbul uçağı, kuş sürüsü yüzünden pas geçti.
Keşke onların seslerine kulak verseydiniz.
Saygılar sunuyorum,
teşekkür ediyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Mustafa Demir.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, Gezi
olayları, asla tarihin en büyük sivil hareketi değildir. 2013
yılının Mayıs ayında Taksim'deki Gezi Parkı'nda
çevre maskesi arkasına saklanarak başlatılan gösteriler,
haddizatında Hükûmetimize karşı bir kalkışmadır;
tabii ki bu kalkışmanın asıl hedefi, Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'dır ve hatta 15
Temmuzun da öncüsüdür, nasıl depremlerin öncüleri ve artçıları
vardır, Gezi, 15 Temmuzun öncüsüdür. Sayın
Cumhurbaşkanımızın hedefe konulmasında maalesef HDP,
CHP milletvekilleri ve Sayın Kılıçdaroğlu'nun
kışkırtıcı bir nefret dili kullanması da çok
önemli bir rol oynamıştır.
Değerli milletvekilleri,
hafızalarımızı biraz tazeleyelim, yaklaşık otuz
gün süren eylemlerde İstanbul, Ankara ve diğer şehirlerde
kundaklamalar olmuş, kamu mallarına zarar verilmiştir.
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir)
Ölen canlar ne olacak?
MUSTAFA DEMİR (Devamla)
Vandalizm, sokaklara hâkim olmuştur. Polis arabaları
devrilmiş, taşlanmış, yakılmıştır;
belediye otobüsleri taşlanmış, camları
kırılmış, yakılmaya
çalışılmıştır; itfaiye arabaları
taşlanmış, yakılmıştır; ambulanslar bile
taşlanıp yakılmaya çalışılmıştır.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Kaç kişinin gözü
çıktı, gözü.
MUSTAFA DEMİR (Devamla)
Sosyal medyada yayılan asılsız haberler ve yabancı
medyanın taraflı ve körükleyici yayınlarıyla olaylar büyümüş,
terör örgütü sempatizanları ve onların siyasi temsilcileri de sahada
yerlerini almışlardır. Sokaklar yürünemez hâle gelmiştir;
kaldırım taşları, âdeta bu Vandalizmin silahı hâline
gelmişlerdir; ortam, terörize edilmiştir. İşte,
bunları yapanların, sözde ağaçlar için sokağa dökülenlerin,
eylem çağrısı yapanların İstanbul'da
Ortaköy-Dolmabahçe arasında kalan ve Boğazın Avrupa yakası
sahil yoluna muazzam bir anlam kazandıran anıt ağaçların
bir hiç uğruna, beceriksiz bir yönetim tarafından kesilmesine, aynı
zamanda Yalova'da asırlık ağaçların yol bahanesiyle
kesilmesine ses çıkarmayan sözde çevrecileri de kamuoyunun takdirine
bırakıyorum.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Çevreci değil, çerçeveci
MUSTAFA DEMİR (Devamla)
Değerli milletvekilleri, Gezi olayları öncesinde ülkemizin ekonomik
durumundan da bahsetmek isterim. 23,5 milyar dolarlık IMF borcumuzu ödedik
mayıs ayında.
OYA ERSOY (İstanbul)
Bugünden bahset, bugünden.
MUSTAFA DEMİR (Devamla)
Üçüncü havalimanının, üçüncü Boğaz köprüsünün, nükleer santralin,
şehir hastanelerinin temelleri atılmış, yaklaşık
bir ayda 100 milyar dolarlık yeni bir atılım süreci
başlatılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
MUSTAFA DEMİR (Devamla)
Buna karşın, aynı zamanda komşumuz Yunanistan'ın
başkenti Atina, Almanya'dan 10 milyar dolar borç alamadıkları
için yakılıp yıkılırken biz tarihî projelere
başvurduk, bunları başlattık. Ne olduysa işte bundan
sonra oldu. O eylemlerin sorumlusu da tetikleyenleri de destekleyenleri de Türkiye'nin
ilerlemesine engel olmak isteyenlerdir.
Değerli milletvekilleri,
sözün özü, Gezi eylemleri asla bir çevre eylemi olmadığı gibi,
temel hedefin, ülkenin birlik ve bütünlüğüne kasteden
yıkıcı bir kalkışma olduğu
unutulmamalıdır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Arkadaşlar
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın Başkan
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim?
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Kayıtlara geçmesini istiyorum.
Şimdi,
konuşmacı, 15 Temmuz hain kalkışma harekâtının
kırılma noktası olarak Gezi eylemlerini gösterdi.
MUSTAFA DEMİR
(İstanbul) Öncüsü dedim, öncüsü.
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Size öncüyü ben söyleyeyim şimdi; iyi dinleyin. 15 Temmuz hain
. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Yalnız,
Sayın Çıray böyle bir usulümüz yok.
MUSTAFA DEMİR
(İstanbul) Ne alakası var, hiçbir alakası yok ama
alınıyorsanız buyurun o zaman.
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Böyle bir usul yok ya!
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Bana cevap vermeyin, bir dinleyin. Bir dakika, kayda geçiriyorum, Çiğdem
Hanım, bir dinleyin.
BAŞKAN Sayın
Çıray, böyle bir usulümüz yok yalnız.
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Kayda geçiriyorum.
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Usta, böyle bir usul olmadığını siz de biliyorsunuz,
yapmayın lütfen ya!
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Hayır efendim, kayda geçiriyorum, ben size demiyorum.
BAŞKAN Ya kayda
geçirmek diye böyle bir usulümüz...
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
2004 Millî Güvenlik Kurulu kararlarını uygulamadınız, biri;
2010da FETÖyle birlikte yaptığınız referandumda...
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, ben gerekçemi
söyleyeceğim.
BAŞKAN Size de bir
şey söylemediler ki...
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Hayır, ben söyleyeceğim ne
söylediğini Başkanım.
BAŞKAN Sizinle ilgili
bir şey söylemedi ki Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Söyledi, ben not aldım Sayın Başkan.
BAŞKAN Meral
Hanım, her söylenene itiraz edecek olursak bu usulle biz
çalıştıramayız ki burayı.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, ama bize sataştı.
BAŞKAN Ne dedi size?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Şunu söyledi: HDP ve CHP milletvekillerinin
halkı birbirine düşürmesi ve kışkırtması
sonucu... dedi, ben not aldım Sayın Başkan.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Daha ne desin Sayın Başkan?
BAŞKAN Ben orayı
kaçırmışım; tutanakları isteyeceğim,
bakacağım.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, ama öneri oylandıktan
sonra gerçekten insicam bozuluyor.
BAŞKAN E,
tutanakları isteyeceğim, bakacağım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Hayır, bana... Divana sorun Sayın Başkan, Divan
üyeleri duymadı mı acaba, tek ben mi duydum?
BAŞKAN Duymadım,
istiyorum tutanakları, müsaade edin.
Evet, öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, fındık üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/6169) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 7 Haziran 2022 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
7/6/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
7/6/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan
fındık üreticilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/6169) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin görüşmesinin Genel Kurulun
7/6/2022 Salı günkü (bugünkü) birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Sayın Mustafa Adıgüzel.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
ADIGÜZEL (Ordu) Sayın milletvekilleri, Anayasanın 45inci maddesi
Devlet, tarım ürünlerinin gerçek değerini bulması için tedbirleri
alır. der. Peki, almış mı? Üreticiden 25 liraya
aldığınız şu fındığı yabancı
marketlere tam 492 liraya, tam 20 kat... Bu bir zulümdür. Yine,
Anayasanın 167nci maddesi Devlet, piyasalarda kartelleşmeyi
önler. der. Fındıkta ürünün yüzde 70i kartelin kontrolünde, benim
ürettiğim fındığı elin oğlu satıyor, hem
ithalatçı hem ihracatçı; nasıl rekabet bu? Adam sağ eliyle
alıyor, sol eliyle satıyor. Kim verdi kardeşim bu ihracat iznini?
Kendi ürettiğin malı bile kendin satamıyorsan dünyada
fındıkta 1inci olsan ne olur, olmasan ne olur.
Ferrero bunu daha önce, kendi
ülkesi İtalyada da yaptı; İtalyada fındık 2,5
dolardı, İtalyan üretici ayaklandı, fabrikasını
bastı, bunu oradan kovdular, İtalyada fındık 4,6 dolar oldu.
Bizde ise tersine seyretti; fındık 2005te 5 dolardı, Ferrero
geldi, bugün fındık 2,5 dolara düştü. Bu Ferrero Türkiyeden
çekilsin, bir saat içinde Türkiyede fındık 4 dolar olur, Cumhuriyet
Halk Partisi iktidarında da 5 dolar olur çünkü biz uluslararası
kartellerle iş tutmadık, tutmuyoruz, tutmayacağız.
Fındık tüccarları
ise pasif alanda, saha dışında top gezdiriyor; yok lisanslı
depoculukmuş, yok iyi tarımmış, yok üretim
artışıymış; kardeşim, bunlar ziraat
odalarının, TMOnun görevi. Biz önce, sen ne kazanıyorsun, ülke
ne kazanıyor, buna bakalım, bunu konuşalım. Senin yerli
sanayicin 100 milyar dolar sermayesi olan bu kartelle baş edebilir mi,
bunu konuşalım. Benim sanayicim yüzde 20 faizle fındık
alıyor, bu adam yüzde sıfır; benimki yüzde 7yle dolar
borçlanması yapıyor, bu adam yüzde 1! Nasıl yarışacak
benim sanayicim bununla? Tabii ki yarışamıyor ve batıyor.
İhracatçı yerli firmamız 450lerden 35lere düştü. Bu
Hükûmet kendi sanayicisine destek vermedi ama Ferreroya 650 milyon lira destek
verdi. Adam, kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor; piyasaya
hâkim kartel, kendisiyle iş birliği yapan firmalardan
fındık alırken diğerlerine kapıyı kapatıyor;
düzen tam bir mafya düzenidir.
Geçen gün Fındık
İhracatçıları Birliğinde seçim vardı; Ferrero, 2 defa
ertelenen seçimde, sonunda, aba altından sopa göstererek seçimi
kazandı, Birliği kapatırım ha! dedi. Bu gücü nereden
alıyor? Kendi vatanında parya olmak işte böyle bir şey.
Dolar 6 lira, fındık 24 lira; dolar 8,5 lira, fındık 20
lira! Bu nasıl iş? 1 kental fındık 2005te 921 dolar, geçen
yıl 700 dolar, şu anda 520 dolar! Çıkın, anlatın
kardeşim bunu. Bu ülke soyuluyor, aldırmıyorsunuz.
Peki, devlet nerede, Rekabet
Kurumu nerede? Cebine dolgun maaş, altına makam arabası
verilenler ne iş yapıyorlar? Bunlar kör olsa, kulağı duyar;
hem kör hem sağır desen, burnun da mı koku almıyor?
Ortalığı pislik götürüyor. Rekabet Kurumuna 2018
yılında başvurmuşuz -burada evrakı var- demiş ki:
Ferreronun piyasaya hâkim olma ihtimali düşüktür, analize gerek
duymadık. Üç yıl sonra yeni başvurumuza gelen cevap belgeli bir
ihanettir, ne diyor? Bir önceki başvuruda cevap verildiği için
herhangi bir işlem yapılmasına gereke duyulmadı. Yani
aradan üç yıl geçmiş, öncekini analize gerek duymamış,
şimdikinde de işleme gerek duymamış! Yani milyarlarca
dolarlık bir kayıptan bahsediyoruz.
Şimdi, bu 2 rapora imza
koyan Rekabet Kurulu üyelerine görevden el çektirilmeli, mal
varlıkları incelenmeli, vatana ihanet suçundan
yargılanmalıdır çünkü Rekabet Kurulu, bu fındıkla
ilgili operasyonun merkezidir. Fındık piyasasında operasyonlar,
daha fındık bahçelerinden kar kalkmadan başlıyor
arkadaşlar; zirai don olur, rekolte düşük olur fiyat artar da, fiyat
yükselir diye önünü kesmek için Don, fındığa iyi gelir.
diyerek daha kışın ortasında doğmamış
çocuğa don biçtiler! Yine, bu yıl, fındık
coğrafyasından tam
Fındıkta destekleme
ne veriyorsun? On üç yıldır 170 lira. 10 kat her şey
artmış ama destekleme artmamış. TMO, 27 liradan
aldığı fındığı dün 44 liradan
satışa sundu. Herkes fındık üreticisine
çullanmış, devlet Bir pay da ben koparayım. demiş, o da
üretici üzerinden kâr yapıyor. TMO, dolar 8 lirayken
fındığı 27 TLden almadın mı, şimdi
doların 2 katı olduğu gün nasıl 50 TLnin altında
satıyorsun, sormak lazım?
Şimdi, CHP olarak bir
araştırma önergesi verdik. 450 bin fındık üreticisi ailenin
ve 8 milyon insanın gözü kulağı burada. Eller kimin için
kalkacak, göreceğiz, evet derseniz fındıkta kirli oyunları
ve kirli piyonları konuşacağız, ülke zararının
vahametini ve Rekabet Kurulunun ihanetini konuşacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Devamla)
Son 2 sezondur fındık fiyatında çıtayı Sayın
Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu
belirlemiştir, perşembe günü Orduya geldiğinde olması
gereken en düşük rakamı da ifade edecektir. Sayın Erdoğan
Fındık için üreticiyi memnun edecek bir fiyat vereceğiz. diye
müjde vermiş, toplum Erdoğanın müjdelerinden korkuyor. Doğal
gaz müjdesinden sonra tam 13 defa zam geldi ama hâlâ doğal gaz gelmedi. Bu
TÜİK rakamlarına göre fındık fiyatı vermeye
kalkmayın, uyarıyorum çünkü Erdoğanın enflasyon
parametreleriyle fındık üreticisininki aynı değil. Gübre
yüzde 350 artmış, dolar yüzde 100 artmış, geçen yıl 1
kilo fındıkla
Millet güfteyi gönderdi,
besteyi de seçimde gönderecek inşallah. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ
Parti Grubu adına Sayın Hüseyin Örs.
Buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; verilen grup önerisi üzerinde İYİ Parti Grubu
adına söz aldım. Genel Kurulu ve ekranları başında
bizi izleyen aziz milletimizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
mazot fiyatının 25 liranın üzerine çıktığı,
gübre fiyatlarının zirve yaptığı, her türlü girdi
maliyetlerinin 2ye, 3e katlandığı ama her ne hikmetse dönüm
başı desteklemenin sabit kaldığı bir ortamda üreticiyi
yabancı firmaların insafına terk edemeyiz.
Değerli milletvekilleri,
sekiz yıldır 170 lirada sabitlenen destek miktarı enflasyon
artışı da göz önüne alınarak muhakkak
artırılmalıdır. Bir de şunu söyleyeyim: Pandemi
sürecinde zor günler geçiren esnaf ve işinden olan binlerce
vatandaşımız için fındık artık tek geçim
kaynağı hâline gelmiştir, bunu da arz etmek isterim.
Karadeniz Bölgesinin en
önemli geçim kaynaklarından biri olan fındık, ne yazık ki
can çekişiyor. Fındık üreticilerimiz yıllardır zorlu
bir tercihle karşı karşıya bırakılıyor;
çiftçi ya ısrarcı olup zarar edecek ya da fındıktan
vazgeçecek.
Değerli arkadaşlar,
fındıkta en önemli sorunumuz üretimin
artırılmasıdır. Bakın, daha dün Trabzonda
yayınlanan yerel gazetemiz, Kuzey Ekspres gazetemizin manşetinde
fındık vardı ve burada Fındık İçin Acil
Çağrı deniliyordu. Ulusal Fındık Konseyinin
çağrısıydı bu, bu çağrıda, özetle, 2005
yılında dünyada yüzde 79 seviyesinde olan üretim
miktarımızın 2021de yüzde 69a gerilediği, rakip ülkelerin
üretimleri sürekli artarken Türkiye'de de bunun tam tersi yönde bir durumun söz
konusu olduğu manşete çekilmişti. Bu çağrıyı
ciddiye almalıyız, bu konuda neler yapabiliriz, bunu
konuşmalıyız. Maalesef, görüyoruz ki bu konuda iktidar
sahiplerinin herhangi bir aksiyonu yok, herhangi bir hedefi yok, bir planı
yok. Fındık ihracatıyla her yıl ortalama 2 milyar
dolarlık bir döviz getirisiyle ülke ekonomisine büyük katkı
sağlanıyor. Evet, bu doğrudur.
SALİH CORA (Trabzon)
Nasıl oluyor o?
HÜSEYİN ÖRS (Devamla)
Peki, bu katkıdan geçim kaynağı fındık olan yüz
binlerce aile ve milyonlarca vatandaş ne kadar yararlanabiliyor? Bütün bir
yıl boyunca tüm ödemelerini, düğünlerini derneklerini mahsulünü
sattığı aya göre planlayan fındık üreticisi ekonomik
olarak krizle boğuşuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar,
bugünlerde, üreticilerimizin gözü kulağı iktidarın
açıklayacağı fındık fiyatlarındadır.
SALİH CORA (Trabzon)
Ağustosun ilk haftası açıklayacağız.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla)
Açıklanacak fındık fiyatları ya üreticiye hayat verecek ya
da fındığın idam fermanı olacaktır.
SALİH CORA (Trabzon)
Siz rahat olun, biz gereğini yapacağız.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla)
Üreticilerimize de bir çağrıda bulunmak istiyorum:
Yıllardır sizi sahipsiz bırakan iktidara karşı
elinizdeki güvenceniz, seçim zamanı kullanacağınız
oyunuzdur.
SALİH CORA (Trabzon)
Fındık üreticilerini hiçbir zaman mağdur etmedik, bundan sonra
da mağdur etmeyeceğiz.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla)
Şimdi, ekmeğinizin, alın terinizin
karşılığını yabancı şirketlerin
insafına bırakan bu iktidara karşı elinizdeki güvenceyi
kullanma, seçim geldiğinde oylarınızla bu iktidarı gönderme
zamanıdır.
Bunun için de az kaldı
diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ
Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Erol Katırcıoğlu.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EROL
KATIRCIOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli vekiller;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Efendim, yine, ülke
ekonomisinin önemli yaralarından bir tanesi fındık ve biz,
Türkiye olarak fındığı çok üreten bir ülke olmamız
itibarıyla fındıktan da çok fazla yararlanma
şansımız olmasına rağmen, maalesef, uygulanan ekonomi
politikaları, özellikle uluslararası piyasalardaki büyük aktörlerin
etkileri fındık piyasasının neredeyse yok olmasına
doğru bir trendi teşvik ediyor.
Şimdi, ben çok kabaca
burada olan bitenle ilgili birkaç şey söyleyeceğim. Şimdi,
Türkiyede fındık üreten 500 bin üretici var aşağı
yukarı yani üretim alanında bir serbest piyasa ekonomisi geçerli.
Hiçbir firma, bu 500 bin üretici, hiçbir şekilde fındık
fiyatını etkileme ve belirleme gücüne sahip değil.
Dolayısıyla da buradaki sorun, esas itibarıyla rekabetin çok
düşük bir fiyat düzeyini ima etmesi. Fakat piyasaya
baktığımız zaman, üretim alanında tam rekabetçi veya
serbest piyasa ekonomisinin rekabetçi bir düzeni var gibi durmakla birlikte,
alım piyasaları itibarıyla baktığımızda
orada gerçekten üzerine düşünmemiz gereken bir durum var.
SALİH CORA (Trabzon)
Hocam, fındık kaç lira şu anda?
EROL KATIRCIOĞLU
(Devamla) Nedir bu durum? Çok az sayıda firma var ve bu firmaların
bazıları ki bir tanesi
SALİH CORA (Trabzon)
Erol Hocam, fındık kaç lira şu anda?
EROL KATIRCIOĞLU
(Devamla) Bir dakika, dur.
SALİH CORA (Trabzon) -
Fındık hakkında konuşuyorsunuz.
EROL KATIRCIOĞLU
(Devamla)
özellikle Ferrero, bir İtalyan firması
MUHAMMED AVCI (Rize)
Fındık kaç lira? diyor Hocam.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Bilmiyor mu?
EROL KATIRCIOĞLU
(Devamla)
ve üretim
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun)
Bilir ya! Biliyordur ya! Bilirsiniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hocam, biliyor musunuz?
SALİH CORA (Trabzon)
Erol Hocam, fındık hakkında konuşuyorsunuz,
fındık kaç lira?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Hocam, siz insicamınızı
bozmayın.
BAŞKAN
Arkadaşlar, rica ediyorum
MUHAMMED AVCI (Rize)
Fındık hakkında konuşuyorsunuz, doğru söylüyor, Salih
haklı.
EROL KATIRCIOĞLU
(Devamla) Ya, bir dakika durun, anlamıyorum zaten, duymuyorum sizi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Çok haklı bir sataşma var Başkanım.
EROL KATIRCIOĞLU
(Devamla) Efendim?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Fındık kaç lira, biliyor mu Hocam? diyor, biliyordur diyorum ben
de.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun)
Bilir ya, bilir, bilir!
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Biliyordur tabii.
EROL KATIRCIOĞLU
(Devamla) Biliyorum tabii.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun)
Salih, Hocanın şirazesini bozuyorsun, niye yapıyorsun bunu?
EROL KATIRCIOĞLU
(Devamla) Şirazeyi bozdu, doğru.
BAŞKAN Salih burayı
kendi odası zannetti! Sayın Cora
AHMET KAYA (Trabzon) Salih
Cora fındık üreticisi değil ki, o nereden biliyor?
EROL KATIRCIOĞLU
(Devamla) Efendim, çok az sayıda firma alıcı olduğu için
bu firmalar fiyat manipülasyonu yapabilme imkânına sahipler.
Arkadaşlar, bunu ben söylemiyorum, zaman zaman bu aktörler yani bu
alıcı aktörler, firmalar Rekabet Kuruluna başvurmuşlar,
demişler ki: Şu şu şu şirketler aralarında
kartel kurmuşlar, fiyatı istedikleri gibi belirliyorlar. Ve en
azından bir dava konusu olmuş.
Şimdi, geldiğimiz
noktada, özellikle Ferreronun Oltan Gıda Sanayisini devralmasıyla
birlikte, ki bence, benim kanaatim odur ki bu devralma işlemi, bu
satın alma işlemi doğru bir işlem değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
SALİH CORA (Trabzon)
Fiyatı Ferrero belirlemiyor ki.
EROL KATIRCIOĞLU
(Devamla) Çünkü Ferrero zaten alım piyasasında 1inci sırada
olan bir firma.
SALİH CORA (Trabzon)
Fiyat, Fındık Çalışma Grubunun çalışmaları
sonucunda belirleniyor.
EROL KATIRCIOĞLU
(Devamla) Seninle sonra konuşuruz, tamam.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Cora, lütfen ya!
EROL KATIRCIOĞLU
(Devamla) Dolayısıyla, arkadaşlar, burada gerçekten de
fındık üreticisinin aleyhine bir düzen kurulmuş bir durumda.
Elinizi vicdanınıza koyun; özellikle Karadenizli arkadaşlar,
burada gerçekten halkımızın aleyhine işleyen bir mekanizma
var ve o mekanizmanın bir ucu İtalyada, bir ucu Amerikada ve bir
ucu da tabii, Türkiyede ve anladığım kadarıyla da
Türkiyedekiler sizin çok yakın arkadaşlarınız gibi geliyor
bana.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hocam, fındığı bilmediğini iddia ediyorlar.
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Cemal Öztürk.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yine fındık konuşuyoruz çünkü fındık mevsimi
yaklaşıyor. Her yıl bugünlerde parti gruplarımız fındıkla
ilgili araştırma önergesi veriyorlar, bizler de cevaplarını
veriyoruz.
Değerli milletvekilleri,
Karadeniz milletvekilleri olarak -Karadeniz Bölgesindeki illerin
milletvekilleri olarak- fındığın önemini hepimiz -muhalefet
de iktidar da- biliyoruz çünkü fındık bizim her şeyimiz, fındık
bizim canımız, kanımız, ne derseniz deyin; Türkiyenin de
tarımsal üretimde bir numaralı ihracat ürünü, yıllardan beri
böyle. Doğrudur, biz fındıkta çok daha iyi politikalarla daha
fazla gelir elde edebiliriz, buna katılmamak mümkün değil ancak
takdir edersiniz ki biz fındıkta her ne kadar üretimde ve ihracatta
bir numara isek de alıcı gruplar yani tüketiciler Avrupa ülkeleri.
Burada çift taraflı bir mekanizma işliyor; ister istemez
alıcının, tüketicinin de tercihlerine karşı
duyarlı bir ürün.
Değerli milletvekilleri,
fındıkla ilgili olarak müstahsilimiz -üreticimiz- kesinlikle hiç
endişe etmesin, müsterih olsun çünkü biz Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
fındık üreten illerin milletvekilleri olarak, son dört
yıldır Fındık Çalışma Grubu altı adı
altında bir grup oluşturduk ve fındığa her yıl bu
mevsimlerde çalışıp yaptığımız tespitleri,
aldığımız kararları Sayın Tarım
Bakanına ve Tarım Bakanı vasıtasıyla da Sayın
Cumhurbaşkanımıza, Hükûmetimize ulaştırıyoruz ve
onların alacağı kararlarda mutlaka müstahsilimizin taleplerini
dikkate almalarını sağlıyoruz.
Nitekim, son yıllarda
Sayın Cumhurbaşkanımızın fındıkla ilgili
verdiği müdahale alım fiyatları müstahsilimizi her zaman memnun
etmiştir. Bakın, geçen yıl 11 Ağustosta, 2020 yılında
27 Temmuzda, 2018de 26 Temmuzda fındık fiyatları ilan
edilmiş ve her ilan edilen fındık fiyatları da üretici
tarafından memnuniyetle karşılanmıştır. Bu sene
de eminiz, vakti geldiğinde, tarihi geldiğinde Hükûmetimiz müstahsilimizin
memnun olacağı bir fiyatı ilan edecektir çünkü bu fiyat aynı
zamanda dünya fiyatı olmaktadır ve ihracatçımızın da
işini kolaylaştıracaktır. Bizim buradaki
amacımız, fındık ihracat gelirlerimizin hiçbir zaman 2
milyar doların altına düşmemesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu)
900den 500e düştü.
AHMET KAYA (Trabzon)
Fındık fiyatı da 3,5 doların altına düşmesin.
CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) Ve
biz fındık üreten illerin milletvekilleri olarak -iktidarı,
muhalefeti- konuya objektif olarak yaklaşıyoruz ve Hükûmetimizin
alacağı kararlarda onlara tavsiye niteliğinde piyasadan gelen
talepleri iletiyoruz.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu)
Cemal Bey, 900den 500e düştü.
CEMAL ÖZTÜRK (Devamla)
Zaten konu çalışılıyor. Elbette, ben saygı
duyarım, Sayın Ordu Milletvekilimiz konuyu gündeme getirdi,
Meclisimizin gündemine getirdi; bu, fındık üreticimizin lehine bir
durumdur ama buradan şunu ilan ediyorum: Konunun sahipleri olarak, Cumhur
İttifakı olarak, AK PARTİli ve Milliyetçi Hareket Partili
milletvekillerimizle biz Fındık Çalışma Grubunu topluyoruz.
Nitekim, bugün arkadaşlarımızla istişare ettik, muhtemelen
en kısa zamanda -ki bu yarın olabilir- değerlendirmelere
başlayacağız ve yaptığımız tespitleri
Sayın Tarım Bakanımızla paylaşıp oradan da
Cumhurbaşkanımıza ilan edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) Ben,
Sayın Meclisimizi, sizleri saygıyla selamlıyorum ve
alınacak kararın mutlaka fındık üreticimizin hayrına
olacağını düşünüyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Beştaşa
kürsüden bir söz vereceğim.
Sayın Beştaş,
buyurun lütfen. (HDP sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
İstanbul Milletvekili Mustafa Demirin HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; doğrusu, hemen hemen bütün önergelerde aynı tabloyla
karşılaşıyoruz. Önerge içeriğinde
araştırılmasını istediğimiz konulara yanıt
verilmiyor, neden bu önerge kabul edilmiyor, buna dair bir izah
yapılmıyor; doğrudan önergeyi verenler suçlanıyor ve garip
bir dille içerikten soyut konuşuluyor.
Şimdi, bugünkü
önergemizin iki temel konusu vardı Geziyle ilgili: Camiyi yaktılar,
yıktılar. meselesi ve İçki içtiler. meselesi. Yıllardır
Cumhurbaşkanı bunu her yerde söylüyor, dillendiriyor; en son bir üst
levela atladı, İçki içtiler, ayakkabıyla geldiler.
değil, dedi ki bu sefer: Yaktılar, yıktılar. Biz de dedik
ki -hatibimiz de söyledi- böyle bir şey var mı, yok mu? Bunun araştırması
yirmi dört saatte biter. Yani şuna eminiz: Böyle bir şey
olsaydı, siz 7/24, haftanın yedi günü yirmi dört saat bunun
görüntülerini bütün Türkiyeye izletirdiniz. Bunun yalan olduğunu hepimiz
gayet iyi biliyoruz. Yakılma görüntüleri nerede? Hangi cami
yakıldı? Buna ilişkin birçok açıklama var.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) İş yerleri yakıldı.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Bir de bizi halkı kışkırtmakla
suçlayanlar, halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu
işliyorlar; alenen Gezi üzerinden, Kobani kumpas davası üzerinden
toplumu ayrıştırıyorlar. Bu bir sır mı?
Değil. Yani Cumhurbaşkanı Ben halkın yüzde bilmem
kaçını evde zor tutuyorum. deme noktasına bile geldi. Bugün
iktidar bu önergeyi kabul etmezse Geziyle ilgili söyledikleri her şey
yalan olarak burada bir kez daha kayıtlara geçmiş olacak,
ispatlanacak. Yalanınızın aksini iddia ediyorsanız,
kendinize güveniyorsanız, buyurun, araştıralım. (HDP
sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Gereğini yapacağız.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, fındık üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/6169) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 7 Haziran 2022 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan, yoklama
BAŞKAN Evet,
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım
ama öncesinde bir yoklama talebi var, onu yerine getireceğim.
Sayın Altay, Sayın
Tüzün, Sayın Aygun, Sayın Kaya, Sayın Sümer, Sayın
Güzelmansur, Sayın Adıgüzel, Sayın Kaya, Sayın Aytekin,
Sayın Erdan Kılıç, Sayın Özkan, Sayın Şeker,
Sayın Kılınç, Sayın Keven, Sayın Sarıaslan,
Sayın Aydın, Sayın Bankoğlu, Sayın Şahin, Sayın
Süllü, Sayın Antmen.
Evet, yoklama için üç dakika
süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya
başlandı)
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Ödemiş ve Bayındır
oda başkanlarına Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN Evet,
İzmirden gelen Ödemiş ve Bayındır Oda Başkanları
var, kendilerine hoş geldiniz diyoruz. (Alkışlar)
III.- YOKLAMA
(Devam)
(Elektronik
cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime yirmi dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati:
17.39
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.06
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99uncu Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, fındık üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/6169) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 7 Haziran 2022 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler
1.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin, (2/4082) esas
numaralı, 4749 Sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin
Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/172)
BAŞKAN İç
Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
(2/4082) esas numaralı
Kanun Teklifimin İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasını saygılarımla arz ederim.
Utku
Çakırözer
Eskişehir
BAŞKAN Önerge üzerinde
teklif sahibi olarak Eskişehir Milletvekili Sayın Utku Çakırözer
konuşacaktır.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
UTKU ÇAKIRÖZER
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
işsizlik, yoksulluk, hayat pahalılığı artık dayanması
imkânsız boyutlarda, 84 milyon yanıyor. Bu ekonomik buhran
karşısında iktidar büyük bir duyarsızlık içinde;
önceliği 5li çete, önceliği rantiyeciler. Bu olumsuz koşullarda
yurttaşlarımız çare için yüzünü belediyelerimize çevirmiş
durumda. Ancak belediyeler büyük sıkıntıda, kur
artışları ve enflasyon karşısında hepsi
zorlanıyor. Örnekler vereyim: Edirneden; Belediyemizin yıllık
mazot kullanımı 700 bin litre. Recep Gürkan diyor ki: 2021
karşılığı 5 milyon lira idi, şimdi 18 milyon
lira. Asfalt için bitüm alıyorum, tonu 1.100 liraydı, bugün 10 bin
lira; tam 10 katı. Öbür uçta Ardahan; Başkan Faruk Demir diyor ki:
Elimizi kolumuzu akaryakıtla, elektrikle bağlıyorlar.
İşler o noktaya gelmiş ki yeni hizmete açtığı
atık su arıtma tesisini sırf elektrik faturası nedeniyle
Bakanlığa devretmeyi düşünüyor. Fiyatlardaki belirsizlik
yüzünden belediye ihalelerine giren yok, girse de maliyetin çok üstünde fiyat
veriliyor. Eskişehirde Odunpazarı Belediyemiz Yenikent Mahallemize
kültür merkezi ve kapalı pazar yapacak. Hesap yapıldı, 50 milyon
lira bütçe ayrıldı ama bu bütçe bugün itibarıyla 150 milyon
liraya çıkmış durumda. Belediyenin elektrik borcu on bir ayda
yüzde 296 artmış. Büyükşehirlerde ise dert aynı, rakamlar
çok daha büyük. Bizim Eskişehirde yirmi üç yıldır
hemşehrilerimize daha nitelikli, daha ucuz hizmet için her bir
kuruşun hesabını yapan Yılmaz Büyükerşen Hocamız
kaygılanmasın da ne yapsın?
Bir yıl önce 487 milyon
lira olan dış borcumuz -bakın, gösteriyorum- arada 187 milyon
liralık ödeme yapılmasına rağmen 583 milyon liraya
çıkmış. Geçen yılın ilk beş ayına göre,
doğal gaz giderlerimiz yüzde 333, akaryakıt giderlerimiz yüzde 283
artmış. Tramvayların elektrik gideri geçen yıla göre yüzde
351 artmış, su ve kanalizasyon idaremizin bütçesinde elektrik
faturaları dörtte 1 bütçeyi alıyor. Ankara'da Başkan Mansur
Yavaş krediyle otobüs aldı, 623 milyon liralık borcu bugün 1
milyar 170 milyona çıktı; 547 milyon lira kur farkı
sırtına yüklenmiş durumda. Hatay'da HATSU'nun kanalizasyon
altyapısı için kullandığı borunun fiyatı bile
beş ayda yüzde 80 arttı. İşte İzmir; Başkan Tunç
Soyer diyor ki: Kurdaki her 1 kuruşluk artış, İzmir
Büyükşehir Belediyemizin borcunu 7 milyon lira artırıyor.
İstanbul; Ekrem Başkan, 2 milyar euro dış borç
devraldı, kur 6 lirayken 12 milyar lira ediyordu, şimdi kur 17 lira,
sadece devralınan borç 35 milyar liraya çıktı; kur
farkından İstanbul bütçesine 23 milyar lira yük bindi.
Bakıyorsunuz, Sayın İmamoğlu İstanbul için 18 milyar
liralık yatırım bütçesi hazırlamış; metrosu,
parkı, altyapısı vesaire. Şimdi, o yatırım
bütçesi, hatta yüzde 25 fazlasıyla bir anda buharlaşmış
oldu, yok oldu; yazık değil mi?
Değerli milletvekilleri,
11 büyükşehir belediyesinin kur farkı nedeniyle 2022 yılı
bütçelerine binen ek maliyet 30 milyar lira, evet, 30 milyar lira. Bunun
sorumlusu kim? Elbette belediye başkanlarımız değil, ülkeyi
beceriksiz, liyakatsiz ellerde krizden krize sürükleyen saray
iktidarıdır. Başka hangi ülkede böyle yüksek kur, böyle yüksek
enflasyon var? Bakın, 2019 Haziranından 2022 Haziranına kadar
elektrik yüzde 295, motorin yüzde 356 artmış. Peki, tüm bunlara
karşılık, belediyelerin gelirlerinde artış olmuş
mu? Olmuş ama sadece yüzde 36, öz gelirleri azalıyor. Bakın, Eskişehirde,
metropol ilçe Tepebaşında emlak vergisi ödeyenlerin oranı yüzde
60lara kadar geriledi. İller Bankasından Tepebaşına bu ay
gelen ödenek 14 milyon lira ama sadece personel maaş ödemesi 15 milyon
lira. Bütçenin yüzde 60ı ilk dört ayda bitmiş durumda. Belediyelerin
borçlanma hakları ve limitleri var ama İller Bankası da kamu
bankaları da borç vermiyor. Hatta İstanbulda, tamamen kur
artışı nedeniyle borçlanma kapasitesi heba olmuş durumda.
Saray iktidarı ise kendi belediyelerine sağladığı
gelir olanaklarını, yardımları, hibeleri Millet
İttifakının belediyelerine tanımamakta.
Değerli milletvekilleri,
tüm bu zorluklara rağmen 11 büyükşehir, 10 il, 177 ilçe ve 50 beldede
toplam 248 Cumhuriyet Halk Partili belediye 4 milyon 800 bin haneye gıda,
ulaşım, barınma, eğitim gibi pek çok kalemde toplam 12,5
milyar lira tutarında sosyal yardımda bulundu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla)
İktidarın kötü yönetimi nedeniyle enflasyonda, kurda yaşanan
artışların getirdiği yük olmasa belediyelerimiz
vatandaşlarımıza daha fazla ve daha ucuz hizmet verecek ama
maalesef, kur artışı ve enerji giderleri ellerini,
kollarını bağlıyor. Bu tek adam yönetimi kendi sebep
olduğu, kendi yarattığı ekonomik krizlerin mali yükünü
belediyelerimize yıkamaz. O nedenle, bu kanun teklifinde verdiğimiz
gibi, belediyelerimizin özellikle metro, tramvay gibi altyapı
yatırımlarının kur artışı kaynaklı
maliyetlerine hazine destek olmalıdır.
Ayrıca, Genel
Başkan Yardımcımız Seyit Torunun 10 maddelik kanun
teklifinde sıraladığı gibi, belediyelerin toplu
taşımada kullandığı akaryakıta ÖTV, KDV
istisnası getirilmeli, konaklama vergileri merkezî yönetim yerine
belediyeler tarafından toplanmalı, belediyelerin genel bütçeden
aldığı pay yüzde 50 artırılmalı ve belediyelerin
toplu taşıma, su ve kanalizasyon hizmetlerinde
kullandıkları elektriğin tarifesi
ucuzlatılmalıdır. Eğer tüm bunlar hayata geçerse sadece
CHPli belediyelerimizin değil, AK PARTİli, MHPli, İYİ
Partili, HDPli tüm belediyelerimizin üzerinden büyük bir yük kalkacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Çakırözer.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla)
Son cümlem Sayın Başkanım.
Eğer yapmazsanız da
kimse merak etmesin, çok az kaldı, yakında hepsini biz
yapacağız.
84 milyonun huzur ve refah
içinde yaşayacağı bir ülke için geliyor gelmekte olan diyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Alınan karar
gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Genel Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili
Cahit Özkan ve 44 Milletvekilinin Avukatlık Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Denizli
Milletvekili Cahit Özkan ve 44 Milletvekilinin Avukatlık Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4364) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 328) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
2 Haziran 2022 tarihli
98inci Birleşimde 328 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.
Şimdi, maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
AVUKATLIK KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1- 19/3/1969 tarihli ve 1136
sayılı Avukatlık Kanununun 16 ncı maddesine
aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
Avukatlık stajına fiilen engel olmamak şartıyla
herhangi bir işte sigortalı olarak çalışılması
avukatlık stajının yapılmasına engel değildir.
Adli ve idari yargı hâkim ve savcı adayları ile hâkimlik
ve savcılık mesleğinden olanlar hariç olmak üzere, kamu kurum ve
kuruluşlarının kadro veya pozisyonlarında görev yapanlar,
görevleri sırasında avukatlık stajı yapabilir. Bu
kişiler, staj süresince görev yeri saklı kalarak aylıksız
veya ücretsiz izinli sayılır ve bu dönemde yıllık
izinlerini de kullanabilir. Talep hâlinde ilgili birimlerce ücretsiz izin
verilir.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar
yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN Madde üzerine
ilk söz İYİ Parti Grubu adına Sayın Hasan
Subaşı'nın.
Sayın Subaşı,
buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA HASAN SUBAŞI (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Avukatlık Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci
maddesi hakkında konuşmak için partim adına söz aldım.
Yürürlük ve yürütme maddeleri dışında 3 maddelik bir değişiklik
teklifinden ibarettir. Bu mini teklifin temel nedeni, hiçbir planlama yapmadan,
fayda zarar mülahazasına bakılmaksızın iktidar döneminizde
peş peşe açılmış 62 hukuk fakültesinden kaynaklı
sorunlardır. Hukukçu olmak, toplum nezdinde özenilen bir meslek
dalıdır. İktidar için açılması en kolay ve maliyetsiz
fakülteler olması nedeniyle, yirmi yıllık
iktidarınızda tüm cumhuriyet döneminde açılmış olan
hukuk fakültelerinin neredeyse 3 katına yakını
açılmıştır ve her zamanki usul ve üslubunuz gereği Bu
fakültelerde öğrenci yetiştirmek için yeterli öğretim görevlisi
var mı? Hukuk fakültelerine hukukçu dekan bulabilir miyim? Türkiye'de ne
kadar hukukçuya ihtiyaç var? Ne kadarına nitelikli eğitim
sağlanabilir? Mezun olanların ne kadarı için iş
sağlanabilir? bunların cevabı iktidarınızca
aranmamış, sorgulanmamıştır.
Geçmişte, 1900
yılında açılan Darülfünun Hukuk Fakültesinin devamı olan
İstanbul Hukuk Fakültesi ve 1925 yılında kurulan Ankara Hukuk
Fakültesi elli üç yıl boyunca nitelikli hukukçular yetiştirerek
yeterli olmuştu. İhtiyaç gerektikçe 1978-2002 yılları
arasında ise 22 tane daha eklenmiş ve toplam 24 hukuk fakültesine
ulaşılmıştır. Yani cumhuriyet tarihinde yetmiş
sekiz yılda 24 tane hukuk fakültesi açılmışken planlı
kamu yönetimini sevmeyen iktidarınız döneminde, sadece on dokuz
yılda 62 tane daha hukuk fakültesi açılmıştır. Bugün
toplam 86 tane hukuk fakültesinde 85 bin öğrenci eğitim görüyor ve
her yıl 20 bin mezun veriliyor. 165 bin avukat sayısına ulaşılmıştır,
25 bin de stajyer mevcuttur. 15.326 hâkim, 7.494 savcı olduğunu
düşünürsek bugün sadece stajyer hukukçuların sayısı toplam
hâkim ve savcı sayısından fazladır. Her yıl mezun
olan, hukuk eğitimi almış öğrenci sayısı da bu
miktara yakındır. Bugün 165 bini geçen avukatı ve asgari ücretle
çalışan binlerce genç avukatı düşündüğümüzde sorun
devasa boyutlara ulaşmıştır. Her yıl mezun olan on
binlerce gencin staj sorunlarına, iş ve aş sorunlarına,
nitelikli hukukçu yetiştirme sorununa ve avukatların sık
sık şiddete maruz kalmasına ilişkin bu kanun teklifinde ne
var dersek çözüme dönük hiçbir şey yoktur.
Sonuç olarak, günübirlik,
siyasi hoşluk için açılmış hukuk fakülteleri yüzünden
karşımızda duran devasa sorun stajyerleri, avukatları,
baroları, on binlerce aileyi ve yüz binlerce seçmeni ilgilendirir hâle geldiği
için görünür olmuştur. Dolayısıyla büyüyen sorunun altında
kalan iktidar yine yatıştırıcı pansuman tedbirine
başvurmayı uygun görmüştür. Bu teklifte çözüme dönük tedbir
yoktur zaten sorun bir çırpıda çözülemeyecek boyutlara
ulaşmıştır. Bundan sonra hukuk fakültesi açmamak ilk tedbir
olmalıdır; ikincisi de kanun tekliflerini hazırlarken çözüm
odaklı, eşitlikçi, adaletli yöntemlerle soruna
yaklaşılmalıdır ama iktidarınız artık bunu
yapabilecek durumda değildir çünkü -keyfî, başına buyruk- sivil
toplumu, ilgilileri, baroları ve muhalefeti ve hatta Meclisi dikkate
almaksızın, teklifin virgülüne dokunulmadan tamamen her teklif
geldiği gibi geçmektedir.
Teklifin 1inci maddesinde
sigortalı işte çalışan stajyerin işi
bırakmaksızın stajına devam edebilmesi olumlu
karşılanmıştır. Kamuda çalışan, staj yapmak
durumunda kalan kamu çalışanının ücretsiz izin
zorunluluğu eşitsizlik yaratmaktadır. Hâkim ve savcı
sınıfındaki stajyerlerin maaş alıyor olmaları ama
yargının savunma ayağında avukatlık stajı yapan
hukukçular için hiçbir ücret düşünülmemesi ise yine bir
eşitsizliği yansıtmaktadır.
2nci ve 3üncü maddelerde,
çoklu barolardaki adli yardım gelirlerinin dağıtımına
dair esaslar düzenlenmiş olmasına rağmen yine bu iktidarın
projesi olan çoklu baronun sadece İstanbul'da ve Ankara'da 2 adet
kurulabilmiş olması esasen projenin zafiyetini göstermektedir. Buna
rağmen, iktidar, teklifin geneli hakkında konuşan hatiplerin de
belirttiği gibi, kendi projelerini desteklemek adına bölünen baroların
hak ettiğinden misliyle fazla gelir elde etmesini
amaçlamıştır; adaletsiz ve hatta nifaka yol açacak bir düzenleme
olmuştur. Ankara 2 No.lu Barosu şimdiden gerekli sayının
altına düşmüştür, İstanbul 2 No.lu Barosunun da sayıyı
muhafaza edebileceği kuşkuludur. Bu kadar çaba, tartışma, hukuksuzluk,
kamu yönetimi ve kurumların aylarca meşguliyeti sadece para ve zaman
israfı olmuştur.
Bu Hükûmetin, bu
iktidarın yirmi yıllık yol haritasına
baktığımızda, planlama kurumlarını
kaldırdığını görürüz. Hükûmet, devleti plansız ve
keyfî bir anlayışla yönetmeyi sürdürmektedir. Hâl böyle olunca Devlet
Planlama Teşkilatının disipliniyle yetişmiş liyakat
sahibi maliyeciler Hükûmetle çalışamamıştır. Bunun en
çarpıcı örneklerini geçtiğimiz yıllarda ibretle izledik,
ekonomiden sorumlu bakanlar ve Merkez Bankası başkanları
bildikleri doğrularda direnince hepsi görevden alındı. Sonuç
olarak, ekonomi konusunda yeterince deneyimi ve birikimi olmayan Sayın
Nebatiye ekonominin en sorunlu dönemi maalesef teslim edilmiş oldu.
Ekonominin evrensel
doğrularının tersine kuralları işletmeye
çalışmak piyasaları altüst etmiştir, enflasyon kontrolden
çıkmış, yokluk ve yoksulluk dayanılmaz boyutlara
ulaşmıştır. Bizim liyakatsiz ekonomistlere göre dünya enflasyonla
boğuşuyormuş, oysa enflasyon ABD ve Batı ülkelerinde yüzde
7 seviyesinde; savaş hâlindeki Rusya'da yüzde 17,8; Ukraynada yüzde
16,4tür. Ya bizde? TÜİK verilerine göre yüzde 73,5; ENAG verilerine göre
ise yüzde 161.
İkinci Dünya
Savaşı sırasında sadece yüzde 96 enflasyonu görmüştü
Türkiye, bugün İkinci Dünya Savaşındaki şartlardan daha
önde, daha yüksek enflasyonla yaşıyoruz. Peki, bu olupbitenler nedir?
Dünyada ve Türkiyede görülmeyecek ölçüdeki bu enflasyonun yani
pahalılığın, yokluğun, yoksulluğun sebebi nedir?
Sorumlusu kimdir?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
HASAN SUBAŞI (Devamla)
Herkes ve hepimiz biliyoruz ki Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemi denilen bu sistemdir, keyfî yönetmeyi usul edinmiş otoriter
liderdir, Cumhurbaşkanıdır ve sesini yükseltmeyen, görüp de
görmezden gelen milletvekilleridir.
Sözlerime son verirken Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Sayın Sermet Atay.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SERMET ATAY
(Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz Avukatlık Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Anayasamızın 2nci maddesinde Türkiye
Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet
anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere
dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir. yazar.
Hukuk üstünlüğünün
vazgeçilmez unsuru savunma hakkı ve bu hakkın güvencesi
avukatlardır. Avukatlık mesleğinin güçlendirilmesi, etkin ve
verimli bir şekilde kullanılması toplumun her kesiminde ortak
bir beklenti hâline gelmiştir. Bu mesleğe son yıllarda ilgi
artmış, üniversitelerimizde çok sayıda hukuk fakültesi
açılmış ve mezun sayısı artmıştır.
Kamuda görev yapan hukuk fakültesi mezunlarının avukatlık
stajı yapabilmeleri noktasında kanuni düzenleme
yapılmasıyla ilgili beklenti ve talepleri artmış, düzenleme
zorunlu hâle gelmiştir.
Teklifin 1inci maddesiyle
1136 sayılı Kanuna fıkralar eklenmektedir. İkinci
fıkra, stajyer avukatın sigortalı olarak herhangi bir işte
çalışmasının fiilen avukatlık stajını
engellemeyeceği hususunu açıkça hükme bağlamaktadır. Üçüncü
fıkrayla kamu kurumlarında görev yapanların avukatlık
stajı boyunca ücretsiz izinli sayılmaları ve yıllık
ücretli izinlerini de bu süreçte kullanabilmeleri özel olarak hükme bağlanmaktadır.
Avukatlık stajı,
mevcut durumda hukuk fakültesi mezununun geçerli bir staj yapabilmesi için
kesintisiz bir şekilde staja devam etmesini zorunlu kılmaktadır,
bu süreçte sigortalı bir işte çalışması da mümkün
değildir. Kamuda görev yapanların bir yıl ücretsiz izne
ayrılarak stajlarını yapmaları olağan görünse de
ücretsiz izin süresi staja ilişkin askı süreleri ve staj
aşamalarına geçiş dönemleriyle bir yıllık süreyi
aşabilmekte, bu durum kamu çalışanlarının staj
yapabilmelerini imkânsız hâle getirmektedir. Böylece, avukatlık
stajı ile kamu görevi arasında tercih yapmak durumunda kalan bu
insanların mağduriyeti ortaya çıkmaktadır.
Görüştüğümüz bu
kanun teklifi avukatlık stajına fiilî olarak engel olmamak
şartıyla bir işte sigortalı olarak çalışılmasının
avukatlık stajına engel olmamasını düzenlemektedir. Mevcut
durumda stajyerler özel sektörde veya başka bir avukatın yanında
ücret karşılığında çalıştıkları
takdirde stajlarının geçersiz sayılması durumuyla
karşı karşıya kalmaktadır. Bu düzenlemeyle kamu kurum
ve kuruluşlarında görev yapanlar ile diğerleri arasında bir
ayrımın ortaya çıkmaması için hassasiyet gösterilmiş
ve adaleti tesis edecek insanların avukatlık mesleğinin onuruna
uygun bir şekilde staj yapabilmelerinin önü
açılmıştır. Kamu kurum ve kuruluşlarında görev
yapan hukuk fakültesi mezunları diğer memurlardan farklı olarak
bir yıl değil staj süresince görev yerleri saklı kalmak
kaydıyla ücretsiz izinli sayılacaklar ve staj bitiminde kamu
kurumundaki görevlerine dönebileceklerdir. Böylece bir yıllık sürenin
çok az bile aşıldığı durumlarda ortaya çıkan
mağduriyetler ortadan kalkacaktır. Ayrıca kamu kurum ve
kuruluşlarında görev yapanlar bu dönemlerde ücretli yıllık
izinlerini de kullanabilecekledir. Bahsettiğimiz ayrıntılar
düşünüldüğünde düzenlemenin gerekli ve yerinde bir düzenleme
olduğu açıktır.
Teklifin 2nci maddesiyle
1136 sayılı Avukatlık Kanununun 177nci maddesinin ikinci
fıkrasında değişiklik yapılmaktadır. 11/7/2020
tarih ve 7249 sayılı Avukatlık Kanunu İle Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla avukat
sayısı fazla olan barolar bakımından aynı ilde birden
fazla baro kurulabilmesine imkân verilmiştir. Aynı düzenlemede birden
fazla baronun bulunduğu illerde adli yardım bürosunun baroların
eşit olarak temsili esas alınarak oluşturulması hükme
bağlanmış olup bu düzenlemeyle, uygulamada doğan ihtiyaçlar
göz önünde bulundurularak birden fazla baronun bulunduğu illerde
vatandaşlara adli yardım hizmetinin daha kaliteli ve etkin
sunulabilmesi adına yönetim ve işleyişleri birbirinden
bağımsız olarak her baronun adli yardım bürosu
oluşturması hükme bağlanmaktadır.
Ayrıca, yargı
mercilerinin talebiyle yapılacak olan görevlendirmelerin Türkiye Barolar
Birliği tarafından oluşturulan elektronik bilişim sistemi
üzerinden ve o ildeki avukatlar arasında eşitlik gözetilerek
yapılacağı hüküm altına alınmaktadır. Böylece
görevlendirmeler elektronik ortamda tek bir noktadan yapılarak
eşitliğin sağlanması açısından muhtemel hatalar
da önlenebilecektir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; adli yardım hem Anayasa hem de Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi bağlamında adalete
erişim, hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma
hakkının en önemli unsurlarından biridir. Birden fazla baro kurulabilmesiyle
ilgili düzenlemeden sonra adli yardımın yürütülmesi hususunda
bazı sorunlarla karşılaşıldığı, yetki,
görev ve sorumluluklar anlamında etkin çalışmaları
engelleyen durumların varlığı bilinmektedir. Bunun
yanında, parası olan vatandaş nasıl kendi
avukatını seçme hakkına sahipse maddi durumu imkân vermeyen
vatandaşlarımıza da bu hakkı vermek bir zarurettir.
Görüşmekte
olduğumuz kanun teklifiyle, adli yardım hizmetinden faydalanmak
isteyen vatandaşların adalete erişimi ve diledikleri
avukatı tercih edebilmeleri için düzenleme de yapılmaktadır.
Birden fazla baronun bulunduğu bölgelerde, illerde her bir baro
tarafından adli yardım bürosu oluşturulacak ve vatandaşlar
istedikleri barodan avukat tercihinde bulunabileceklerdir. Mevcut durumda adli
yardım ödeneğinin barolar arasında
paylaştırılması Türkiye Barolar Birliğinin Adli
Yardım Yönetmeliğiyle düzenlenmektedir. Yönetmelikte sadece avukat
sayısı değil, ilin nüfusu da dikkate alınarak adli
yardım ödeneğinin taksimi öngörülmektedir. Hâlihazırda
uygulamada birden fazla baronun bulunduğu illerde barolar arasında
adli yardım ödeneği taksimi konusunda adaletsizlikler ortaya
çıkmıştır.
Teklifin 3üncü maddesiyle
1136 sayılı Kanunun 180inci maddesindeki değişiklikle bu
adaletsizliğin de önüne geçilmiştir. Dördüncü fıkrada
yapılan düzenlemeyle münhasıran adli yardım hizmetleri için
kullanılan ve Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından
Türkiye Barolar Birliği hesabına aktarılan ödeneğin barolar
arasındaki dağıtım esasları belirlenmektedir. Bu
değişikliğe göre ödenekten gönderilen tutarın barolar
arası taksiminde puanlama esas alınacaktır. Getirilen yeni
düzenlemeyle birden fazla baro bulunan illerde ödeneğin yüzde 40ı
nüfusa göre, yüzde 60ıysa üye sayısına göre hesaplanacak bir
puantaj sistemi doğrultusunda taksim edilmesi planlanmaktadır. Üye
sayısı ne kadar olursa olsun her baronun personel ve başkaca
birçok gider kalemi bulunmaktadır. Bu açıdan, her baroya bir puan
tayin edilmesi uygulaması da yerindedir. Daha önce Avukatlık
Kanununda yapılan değişiklikle avukatlara hususi pasaport
verilmesiyle ilgili düzenleme, mesleğini icra eden avukatlar
açısından çok olumlu sonuçlar vermiş olup yerinde bir düzenleme
olmuştur.
Açıkladığımız
hususlar ışığında, bu kanun teklifine de olumlu
baktığımızı belirterek emeği geçenlere
teşekkür ediyoruz. Avukatlık mesleğinin bir mensubu olarak
meslektaşlarıma ve milletimize hayırlı olmasını
diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Filiz Kerestecioğlu.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Avukatlık Kanunuyla ilgili bu
teklifle, 2020de çoklu baroya geçişle yargı alanının
bütünlüğüne verilen zarar derinleştirilmek, mesleğin kendisi
itibarsızlaştırılmak isteniyor, etikle ilerlenilmesi
gereken avukatlık mesleği piyasalaştırılmaya
çalışılıyor, yurttaşına da avukatına da
cazip gelmeyen, toplumda bir itibarı olmayan yandaş baroların,
iktidar güdümlü avukatların itibarını artıracağım
diye çabalanıp duruluyor. Her şeyin sahibi olmak istiyorsunuz yani
hiç ihtiyaç yokken yönetim ve işleyişte bağımsız yeni
adli yardım büroları kurulmak isteniyor; aslında, istenen
yandaş baroya para aktarmak. Adli yardım hizmetleri için kullanılmak
üzere hazineden Barolar Birliğine aktarılan ödeneğin barolar
arasındaki dağıtımı adaletsizliğe yol açacak
şekilde yeniden belirleniyor. Özellikle yandaş baroların
işine yarayacak bu değişiklikle, illerde nüfus sayısı
da avukat sayısı da bir çarpılıyor, bir bölünüyor; sonunda
2 no.lu barolara şimdikinden neredeyse 4 katı daha fazla kaynak
aktarılmış oluyor.
Ayrıca, düzenlemeyle,
örneğin, İstanbul 2 No.lu Barosu önceden 1 milyon lira alırken
şimdi 4 milyon lira destek alacak hem de kendisiyle aynı özelliklere
sahip küçük illerdeki büyük baroların neredeyse 2 katı ödenek
desteği almış olacak. Yandaş barolara ayrılması
planlanan bu kamu kaynağını -şimdi üzerine
konuştuğum maddeyle ilgili- stajyer avukatlar için kullanmak varken
teklifte Stajlarını engellemeyecek şekilde, avukatlara staj
yaparken sigortalı bir işte daha çalışabilirsin. diyerek
güya imkân sağlanmış oluyor, oysa asıl teklif edilen,
avukatları mesleki formasyonlarından uzaklaştırmak.
Hâlihazırda avukatlık stajının aktif biçimde
yapılıp yapılmadığı bile denetlenmiyor. Stajyer
avukatlar, avukatlık bürolarının, patronlarının elinde
neredeyse ücretsiz iş gücü olmuş durumda. Stajyer avukatların
sorunu gerçekten bir işte çalışamamak değil; genç avukatlar
staj yaparken zorunlu ihtiyaçlarını karşılayabilecek kadar
bile devlet desteği alamadığı için sigortalı bir
işte çalışmak zorunda bırakılıyor yani
arkadaşlar, bu bir talep falan değil, bu bir zorunluluk. Onların
mesleği öğrenmeleri ve devlet desteği almaları gerekiyor
yani kölelik koşullarında çalışmaları değil.
Evet, şimdi gelelim bir
başka meseleye. Değerli arkadaşlar, biz küfretmeyi bilmiyor
muyuz? Gerçekten soruyorum: Biz küfretmeyi bilmiyor muyuz? Herkes bilir
küfretmeyi. Süte alarm takılan bir ülkede süt olmuş 20 lira, benzin
26 lira olmuş, ekmek 4 lira, yağ 50 lira olmuş; biz aleni,
şöyle ağız dolusu küfretmeyi bilmiyor muyuz buna
karşı, Sorumlusunuz. demeyi bilmiyor muyuz? Ama adabımız
var bizim, edebimiz var, küfretmiyoruz.
Şimdi, siz, bu millet
yuttu mu zannediyorsunuz? Hayatta hiç görmediğimiz bir tuhaflıkla,
örneğin, art arda iki gün içinde İstanbulda Bebek semtinde alenen
cinsel ilişki; Beylikdüzü ve Ümraniyede, gene art arda, birdenbire
çıplak yürüyen 2 kadın ve ardından gelen sürtük çürük
laflarıyla yaratılmak istenen tezgâhı bu millet yuttu mu
zannediyorsunuz? Nasıl da Geziciler ahlaksızdı.
algısı yaratma tezgâhı kurulduğunu aslında
anlamadık mı zannediyorsunuz? Devletin başına oturmuş
bir adamın nasıl hâlâ utanmadan Camide içki içtiler. Camileri
yaktılar. yalanları söylediğini, âdeta kardeş kavgası
çıkarmak, vatandaşı birbirine düşürmek istercesine
davrandığını anlamıyor muyuz zannediyorsunuz? Bilmiyor muyuz sınır ötesi
operasyonların neden yapıldığını, savaş
körüklemelerini, o gencecik çocukların neden öldüğünü bilmiyor muyuz
zannediyorsunuz? Hepsi ama hepsi kendi bekası ve sebep olduğu
yoksulluğu örtmek için. O süte takılan alarm işte, asıl
alarm veren bu; yoksulluk. Bunu örtmek, kendi bekasını sağlamak
için bütün bunları yapıyor. Ha, siz ahlak mı arıyorsunuz?
Bakın, art arda sıralayayım ben size ahlakı: Alçaklar Kadın mı, kız mı
bilemediğim
Mert değil, namertsin. Artistlik yapma. Ananı
da al git. Haşhaşiler nebbaşlar mezarlık soyguncusu
sapıklar Niye kaçıyorsun ulan İsrail dölü? Haddini bil
edepsiz kadın. zürriyetsiz tezek mankafa Affedersin Ermeni
vampir
soysuz ölü sevici terbiyesiz herif kifayetsiz muhteris terör sevici
yalancı omurgasız ve son olarak da çürük ve sürtük. Evet,
ağza almaya gerçekten aslında gücümün yetmediği bu sözleri
söyleyen işte başımızda oturmaya layık gördüğünüz
o şahıs. Var mı böyle bir şey ya! Bir ülkenin en tepesinde,
bütün vatandaşlarını kucaklaması gereken bir kişinin
vatandaşına hakaret etmesi, küfretmesi diye bir şey var mı?
Evet, tekrar
ben sormak istiyorum: Biz bilmiyor muyuz küfretmeyi? Evet, biliyoruz ama onun
yerine hâlâ edebimizle dava açıyoruz biz. Yarın da Erdoğan
hakkında suç duyurusunda bulunacağız. Biliyoruz
Evet,
savcılar, hâkimler sizlere sesleniyorum: Reddetmeyin bu davaları, bu
ülkeyi zerre kadar seviyorsanız, bu ülke artık bu kirli sözlerle
değil, insanca sözler ve gülüşlerle yaşasın
istiyorsanız korkmayın ve reddetmeyin açılan davaları, suç
duyurularını diyoruz. Gezi, bu ülkenin en dayanışmacı,
en ahlaki direnişiydi. Sevgili Mücella, sevgili Can, sevgili Tayfun,
sevgili Çiğdem, sevgili Osman Kavala ve tüm arkadaşlarımıza
buradan bir kez daha selam olsun demek istiyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
Gözü maalesef para ve ranttan
başka bir şey görmeyenlerin anlayabileceği bir şey
değildi Gezi'nin bir sponsorunun olmadığı. Gezi'nin
sponsoru zaten kendisiydi, oradaki insanlardı, dayanışmaydı.
Gezi, Türkiye'nin gülüşüydü, gülüşü. Siz o gülüşü gözünü kör
ettiğiniz, aynı zamanda öldürdüğünüz gençlerle soldurdunuz.
Şimdi, Türkiye, o gülüşü yeniden kazanmak için mücadele ediyor ve biz
bir gün o gülüşü mutlaka tekrar kazanacağız; bundan eminim.
Geçen gün Hafıza,
Hakikat ve Hesaplaşma Konferansımız vardı, oraya
katılanlar: Ali İsmail'in annesi ve abisi, Gezi aileleri adına;
Mısra Öz, Çorlu tren kazası aileleri adına; Ferit
Şenyaşar, Şenyaşar ailesi adına; 12 Ekim aileleri, 12
Ekim Gar katliamında hayatını kaybedenler adına ve
Diyarbakır mitingimizde patlatılan bombada aynı şekilde
hayatını kaybedenler adına aileler katıldılar. Hepimiz
gerçekten gözyaşlarıyla dinledik onların
anlatımlarını ve ben o konferanstayken arkamdan bir ses
Eğer bu canlı yayınlanıyor olsaydı Türkiyenin bütün
kanallarında, o zaman burası bambaşka bir ülke olurdu. dedi.
Evet, hakikat budur. Sizin yarattığınız hakikat, Geziden
sonra buydu işte, bu katliamlardı. Bu katliamlarla siz Türkiyenin
gülüşünü soldurdunuz, gülüşünü! Ve o gülüşü, biz söz veriyoruz,
ant içiyoruz, yeniden kazanacağız, yeniden
kazandıracağız. Dayanışmayla ve gerçekten mücadeleyle
her zaman var olacağız, var olmaya devam edeceğiz.
Saygılar sunarım.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Turan
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin 328 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 1inci maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, konuşmacının ifadelerini
açıkçası esefle takip ettim.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Allah Allah!
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Efendim?
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Şaşırtıcı!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yok bir şey.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu
dile ne diyelim, bilemiyorum ki işte yani.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Siz kendi dilinize bakın!
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, Cumhurbaşkanı devletin birliğini temsil
eder, devletin başıdır. Bu tarz, çok ucuz olduğunu
düşündüğüm ifadelerin bu kürsüye yakışmadığı
kanaatindeyim. Demokratik eylem dediğiniz, milletin malına,
canına kasteden sokak hareketleri.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Siz Ali İsmailin canına kastettiniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Tabii ki devletin başındaki insan, devleti yöneten insan milletin
malına, canına zarar veren bu eylemlere karşı tepki
koyacaktır. Bu eleştirilebilir, başka bir şey. Ama bu
dille, hakarete varan ifadelerin tümünü reddediyoruz Sayın
Başkanım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Sayın Başkan
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Ben zaten
tutanakları istedim, tutanaklar geldiğinde bakacağım,
inceledikten sonra size bilgi vereceğim.
HİŞYAR ÖZSOY
(Diyarbakır) Ne alaka tutanaklar? Bir şey demedi ki!
Cumhurbaşkanının dediklerini söyledi ya!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Bir dakika Sayın
Başkan
Ben Cumhurbaşkanının ifadelerini söyledim.
Ayrıca ucuz diyerek sataşmada bulundu.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sataşmada bulundu Sayın Başkan.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Neymiş ucuz olan, benim
hangi ifadem ucuzmuş?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Şudur: Devletin başındaki utanmaz. diye ifadeler var, ucuz bir
ifade Sayın Başkan.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Hayır, Devletin
başındaki utanmaz. demedim, Devletin başındaki adam.
dedim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Bir bakalım zabıtlara, sonra tekrar değerlendirelim
Başkanım.
BAŞKAN Ben
tutanakları istedim, bakacağım.
Buyurun Meral Hanım.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Ben sataşmadan söz istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Müsaade edin,
Meral Hanım bir şey söylüyor Sayın Kerestecioğlu, müsaade
edin, sırayla.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sataşma için kalkmıştım,
Vekilimiz söyledi.
Sayın Başkan, Ucuz
olduğunu düşündüğümüz ifadeler bu kürsüye
yakışmadı. şeklinde
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
İfadeler ucuzdu Sayın Başkan.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Aynen cümlesi bu. Sonuçta o ucuz ifadeler
kavramı başlı başına bir sataşmadır yani.
BAŞKAN O zaman,
bakın
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Konuştuklarının yanında bir şey midir Sayın
Başkan?
BAŞKAN Tamam, müsaade
edin Sayın Turan.
Ben söz vereceğim ama
şunu söyleyeyim ki hakikaten Parlamentonun çalışması mümkün
olmaz...
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Evet
BAŞKAN Müsaade edin.
Her bir söyleneni, her
ifadeyi, her hakareti
-Bütünlük olarak söylüyorum- burada bir sataşma
olarak değerlendirip de kürsüden söz verirsek burayı
çalıştırmamız mümkün değil ama buyurun Sayın
Kerestecioğlu.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Ben sataşmadan söz almadım Başkanım, usul ekonomisi
gereği.
BAŞKAN Size de söz
veririm, hiç sıkıntı yok.
Siz de lütfen üslubunuza
dikkat edin.
Buyurun.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
2.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sataşmadan söz
alabileceğiniz laflar söylemedim zaten, sataşan birisi varsa o,
Cumhurbaşkanı o zaman; ben onun sözlerini söyledim. İsterseniz
aynen tekrar edeyim söylediği sözleri. Ayıp oluyor, utanıyorum,
söylemeye utanıyorum tekrar tekrar ve bunu da söyledim. Aslında
gerçekten gücümün yetmediği bu sözleri, edebimin yetmediği bu sözleri
söyleyen Cumhurbaşkanı dedim ve nasıl olur da devletin
başında oturan bir adam halkına hakaret edebilir, bunları
söyleyebilir dedim. Söylemedi. diyebilecek olan var mı burada? Bu
sözleri söylemedi. diyebilecek olan var mı ya? Yaşananlar neydi
peki? Kaç genç öldü orada, kaç genç; kaç kişinin gözü çıktı?
Bunlar neydi?
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Amaçtan saptı, saptı,
saptırdılar.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Amaçları saptıranlar
neydi? Amaçları saptıranlar öldürüldü, amaçları
saptırmaksa.
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Ağaç mıydı mesele?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Evet, o ağaçlar orada
kaldı, sayemizde kaldı. Bugün on sekiz yıl ceza alan,
ağırlaştırılmış müebbet alanların
sayesinde Gezi Parkı park olarak kaldı.
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Amaç ağaçsa tüm İstanbulda kesilen
ağaçlar için de bir tepki verseydiniz madem.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Lütfen dinler misiniz.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Yoksa tıpkı Atatürk
Havalimanı'nı yaptığınız gibi, tıpkı
aslında anlaşmanızda da üstelik Oradan uçak uçmayacak,
havalanmayacak. diyerek sözde millet bahçesi yapacağınız gibi,
o havaalanını kapattığınız gibi Gezi
Parkı'na da ne yapacaktınız, bilmiyoruz. Gerçekten, Türkiye'nin
bir parkı, o gün mücadele edenler sayesinde orada kaldı. Ama ben size
söyleyeyim mi, sizin Cumhurbaşkanınız Nobel Barış
Ödülü alabilirdi, ben bunu daha önce de söyledim. Eğer gitseydi o parka ve
deseydi ki Ne istiyorsunuz sevgili vatandaşlarım, park olarak
mı kalsın istiyorsunuz? Evet, tabii ki. deseydi Barış
Ödülü bile alırdı ama sözleri bunlar işte. (HDP
sıralarından alkışlar)
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Denizli
Milletvekili Cahit Özkan ve 44 Milletvekilinin Avukatlık Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4364) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 328) (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Alpay Antmen.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA ALPAY ANTMEN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
yargının üç sacayağından biri, belki de en önemlisi olan
avukatlar, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 1inci maddesinde
belirtildiği gibi, kamu görevi yapmaktadırlar, kamu için çalışmaktadırlar.
Savunma makamı, hukuk sistemlerinin, hukuk sistemimizin olmazsa
olmazıdır. Dünyada hukukun geliştiği çağdaş ve
demokratik ülkelerin tamamına baktığımızda
göreceksiniz ki orada savunma makamı ve savunma makamını
işgal eden avukatlar, maddi ve manevi olarak hak ettikleri biçimde
yaşamaktadırlar.
Biz, burada, kanun teklifinin
1inci maddesinde staj işini görüşüyoruz, avukatların
avukatlık mesleğine başlamak için yapmak zorunda oldukları
stajla ilgili görüşme yapıyoruz. Burada bu staj düzenlemesinin getirilmesine
neden olan esas sorun, kamuda çalışan hukuk fakültesi
mezunlarının avukatlık stajı yapma istekleriydi ama
bakıyoruz ki kamuda çalışanlar ortada kaldı; kamuda
çalışmayanlar, özel sektörde sigortalı olarak çalışanlar,
çalışmaları avukatlık stajına fiilen engel
olmadığı takdirde avukatlık stajını
yapabilecekler. Yani, kendi işlerine bakacaklar, avukatlık stajı
yapacaklar. Yani, el kapısında çalışacaklar, avukatlık
stajı yapacaklar. Yani, başka bir yerde çalışıp, para
kazanıp avukatlık stajı yapacaklar. Bu nedir biliyor musunuz?
Avukatlık mesleğini sulandırmaktır, stajı naylon hâle
getirmektir. Biz avukatlar, barolar, Barolar Birliği Staj daha nitelikli
yapılsın. derken, siz şimdi avukatlık stajının
hiç yapılmamasını istiyorsunuz. Amaç ne? Amaç avukatlık
mesleğini yıpratmak.
Bakın, şu an
Türkiyede 165 bin avukat var. Her yıl 20 bin stajyer avukat geliyor,
mesleğe yaklaşık 15 bin ile 20 bin arasında avukat
katılıyor ve bunlar 2 bin lira ile 3 bin lira arasında
maaşlarla çalışmaya zorlanıyorlar; nitelikleri
düşüyor, eğitim kalitesi düşüyor. İşte, barolar, hukuk
fakültelerinden yeterli eğitimi almamış bu hukuk fakültesi
mezunlarını avukatlığa en iyi şekilde hazırlamak
için staj yaptırmak istiyorlar ama siz diyorsunuz ki:
Dışarıda çalışsın, bir şekilde stajı
bitsin, gelsin, avukat olsun. Avukatlık mesleği hiçbir meslekle
bağdaşmaz, para alınan bir meslekle bağdaşmaz. Biz
dedik ki: Kamuda çalışan 2.500 hukuk fakültesi mezunu var, bunlar
için bir şey yapın. Bunları belki adliyelerin,
savcılıkların, adli yargı komisyonlarının emrine
gönderip, altı ay orada çalıştırıp diğer
altı ay da kurum avukatlarının, kamu avukatlarının
yanında staj verdirebilirsiniz ve hukuk fakültesi mezunu devlet
memurları, kamuda çalışanlar rezil olmazlar, mesleklerini
yapabilirler ve ailelerinin ekmeklerini sağlayabilirler. Ama
bakıyoruz ki bunun yerine geldi; özel sektörde maaş alacak,
çalışacak ve avukat olacak bir gruba siz burada imtiyaz
sağlıyorsunuz; bu, Anayasaya açıkça aykırıdır.
Değerli milletvekilleri,
dedim ki: Bu kanunun amacı avukatlık mesleğini bitirmek. Neden?
Bakın, avukatlar görmek, duymak ve söylemekle yükümlüdürler; bir avukat
asla ve asla üç maymunu oynayamaz çünkü avukatlar tarihte köle
kullanmadılar ama hiç kimsenin de kölesi olmadılar, sizin de köleniz
olmayacak. Biliyor musunuz, avukatlar ekonomik sorunları nedeniyle intihar
ediyor; biliyor musunuz, avukatlar birçok ekonomik ve sosyal sorunla
boğuşuyor ve biliyor musunuz, yargıyı yok ettiğiniz
için herkes kendi adaletini sağlamaya çalışıyor. Halkı
böldünüz, medyayı böldünüz, devleti böldünüz, kurumları böldünüz;
bölme konusunda öyle iyi gidiyorsunuz ki... Ama baroları bölmeye
kalkınca duvara tosladınız. İşte, çakma İstanbul
2 No.lu Barosu zar zor ayakta duruyor, Ankara 2 No.lu Barosundaki meslektaşlarımız
Ankara Barosunda birleşerek tek vücut olmak için gün sayıyorlar çünkü
2 bin sayısını toplayamadılar ve kapanmak üzereler.
Bu kanunda stajı naylon
hâle getirmek dışında yaptığınız başka
bir iş var, o da sizin çakma barolarınıza adli yardımdan
haksız kazanım elde etmek, onlara haksız kazanç sağlamak.
Bunlar geçecek ve avukatlar yine birlik ve beraberlik içinde mesleklerini icra
edecekler ama bugünkü derin ekonomik krizden avukatlar son derece ciddi bir
şekilde etkileniyor, bununla ilgili olarak bir şeyler yapmanız gerekiyor.
Siz bunu yapacağınız yere staj meselesini alıyorsunuz ve
numaralı barolara kaynak aktarmaya çalışıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri,
saray ve tek adam rejimi savunmayı da savunmasız bıraktı.
Savunma makamı avukatlar açlık sınırı altında
yaşıyorlar, lütfen bu çığlığı duyun. Bunun
yanında, avukatlık asgari ücret tarifesi aralık ayından
itibaren artar, yüzde 25 artmıştı, şimdi yüksek enflasyon
nedeniyle artık pula dönüştü. Mayıs enflasyonu aylık yüzde
2,98 oldu, yıllık enflasyon yüzde 73,50 hâline geldi TÜİK
rakamlarına göre, indirimli rakamlara göre ama siz hâlâ avukatlık
ücret tarifesinin güncellenmesini istemiyorsunuz. Bakın, özellikle diyoruz
ki: CMK kapsamında müdafilik görevi yapan avukatlar var. Bunların
ücretlerini asgari ücret tarifesiyle endeksleyin. Bunu dahi yapmıyorsunuz,
avukatlar üç kuruş için Türkiye'de hukukun üstünlüğünü sağlama
gayretiyle CMK avukatlığı yapıyorlar.
Yargı Reformu Strateji
Belgesi getiriyoruz. dediniz, arka arkaya yargı paketleri geliyor ama bu
yargı paketleri içinde yargının sorunlarını çözecek
bir şey yok, avukatların sorunlarını çözecek hiçbir
şey yok.
Bakın, Montesquieu Bir
rejim halkın adalete inanmaz bir hâle geldiği noktaya gelince, o
rejim mahkûm olmuştur. der. Sizin iktidarınız halkın
nezdinde mahkûm oldu. Bugün halkın büyük çoğunluğu yargıya
güvenmiyor yani işte tek adam rejiminde, işte Türk tipi
dediğimiz başkanlık sisteminde, yürütmeyi, yasamayı ve
yargıyı kendine bağlayan bu tek adam rejiminde yargı ayaklar
altına alındı ve halkın yargıya güveni kalmadı.
Ha, bu arada, cübbesine
düğme diktirenler, sarayın önünde eğilenler Danıştaya,
Yargıtaya, adliyelere dolduruldu. O esnada barolar ne yaptı? Barolar
dimdik durdu. Avukatlar yaşanan bu rezalete Hayır. dedi.
Mesleğin onurunu kurtarmak ve korumak için tarihsel savunma makamının
bütün zorluklarına rağmen savunan bütün
meslektaşlarımı selamlıyorum. Onlar, avukatlar, barolar,
hukuku ve adaleti, bağımsız yargıyı savundular, biz de
buradan onları savunmaya devam edeceğiz.
Bakın, değerli
milletvekilleri, Sadinin üzerine makaleler yazılacak bir sözü var:
Hükümdar haksız olarak bir köylüden yumurta alırsa adamları
köylünün bütün tavuklarını alır. Bu cümle bizim yani
Türkiye'nin son yıllarının özeti gibidir. İktidar haksız
olarak vatandaştan almaya başladı, bürokrasi buna göre şekillendi
ve en önemlisi, yargı bunun için dizayn edildi. Şimdi de sadece
iktidarın başı değil, sistemin tamamı,
vatandaşın -deyim yerindeyse- sadece yumurtasını
değil, önce tavuğunu, sonra traktörünü, şimdi de evini almaya
başladı.
Değerli milletvekilleri,
hukuk sadece kanun demek, kural koymak ve ceza belirlemek değildir,
hukukun temel felsefesi insan üzerine bina edilir. Yani bir insan bir anayasal
sözleşmeyi kabul ederse vatandaş olur, bunu korursa yurttaş
hâlini alır ve kendini güvende hisseder -hukuki güvenlik ilkesi- yani en
yoksul köylü, hükümdarın, idarenin haksız yere onun
yumurtasını bile alamayacağını bilir. Peki, şimdi
ne oluyor? İktidarın başı, kimsenin haksız yere bir
tek yumurtasını dahi alamaz. derken, Hukuk kuralları, bir
köylüyü bile korumalı. derken, Ne bürokrasi ne iktidarın
adamları ne güçlü azınlıklar ne de yargı hiç kimseden
haksız yere maddi ve manevi hiçbir şey alamaz. derken tek adam
rejiminde halk, ekonomik koşullarla inim inim inliyor; halk, adaletsiz bir
şekilde yaşamaya çalışıyor, yargıya güvenemiyor,
nefes alamıyor.
Yargının
bağımsız olması gerekiyor, yargının tarafsız
olması gerekiyor. Türkiyeyi örnek bir ülke hâline getirmek
istiyorsanız yargıyı tarafsız ve bağımsız
bir hâle getirin, yeter. Ama anlaşılıyor ki siz iktidardan
gitmedikçe yargı sistemi düzelmeyecek, bataklık kurumayacak. Biz
iktidarımızda hem bataklığı hem de sahiplerini
göndereceğiz. Öyle bir düzen kuracağız ki hakkı olan kim
olursa olsun Ankarada hâkimler var. diyecek ve yargıya güven tekrar
olması gerektiği gibi eski günlerine gelecek diyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Şahıslar adına ilk söz Sayın Hişyar Özsoyun.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HİŞYAR ÖZSOY
(Diyarbakır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 1inci maddesi hakkında şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu vesileyle size
dış politika bağlamında yaşananlara dair biraz
bilgilendirme, Hükûmetin politikalarına dair birkaç tane de
eleştirimizi sunmak istiyorum.
Kıymetli
arkadaşlar, biliyorsunuz, Ukrayna savaşının
yarattığı tahribat devam ediyor, şimdiye kadar on binlerce
insan öldürüldü, milyonlarca insan yerinden edildi. Ukrayna'daki bu
savaşın en büyük etkisi, tabii, doğu Avrupa'da,
İskandinavya'da NATO'nun kendisini yeniden yapılandırma süreci
var, biliyorsunuz, devam ediyor. Bu, Türkiye'yi yakından ilgilendiren bir
durum çünkü açıkçası Ukrayna savaşı bir taraftan tabii çok
içler acısı bir manzara ortaya koymuşken -belki bu kavramı
kullanmakta bile zorlanıyorum- ama Türkiye açısından da
-tırnak içinde söylüyorum- kimi fırsatlar yaratmıştı.
Bu fırsatlardan bir tanesi Türkiye'nin NATO içerisindeki rolü önem kazanmıştı;
ikinci önemli tarafı da Avrupa'nın oluşan yeni güvenlik mimarisi
içerisinde Türkiye'nin yeni bir rol alma imkânıydı. Fakat mal
bulmuş Mağribi gibi Fırsat bu fırsat. deyip bu NATO tartışmalarını
bir şekilde İsveç ve Finlandiya'nın üyeliğini bloke etmeye
-o anlamda veto hakkını kullanma şeklinde tehdit ederek- bu
mevcut durumu bir fırsata çevirmeye çalışan bir
Cumhurbaşkanının diplomatik söylemi var,
Dışişleri Bakanlığı da aynı şekilde
devam ediyor.
Şimdi, bakın, bu
konuda şöyle birkaç şey
Bu arada Türkiye'nin İsveç ve
Finlandiyaya yönelik bu tavrını kimse ciddiye almıyor,
başta onu söyleyelim. Geçen gün NATO Parlamentosunun Genel
Kurulundaydık, şimdiden İsveç ve Finlandiya'nın NATO
üyeliklerini kutladılar, oradakiler yani katılımcılar
Türkiye delegasyonundan şu an burada kimse yok, göremiyorum ama hiç kimse
de ağzını açıp Cumhurbaşkanının
söylediğine destek olarak tek bir şey ifade etmedi. Kolay değil
tabii, 29 üyenin birleştiği bir noktada Türkiye olarak hadi gidin
oraya, orada savunun bu şeyleri. Savunmadılar, herkes sustu, söz de
almadı; şimdi ne yapmaya çalışıyorlar, ben size
söyleyeyim: Türkiyenin asıl pazarlık yapmaya
çalıştığı İsveç ve Finlandiya kesinlikle
değil, Amerikayla bir pazarlık yapılıyor, herkes bunu
biliyor, NATO liderleriyle yapılıyor çünkü
Cumhurbaşkanının argümanı ne? Diyor ki: İsveç ve
Finlandiyayı NATOya almayacağız. Niye? Teröre terör
demiyorlar, terörü destekliyorlar. Öyle mi? Argüman bu. Peki, Suriyede Suriye
Demokratik Güçlerine en fazla desteği veren Amerika ile Fransa değil
mi, dünya âlem bunu bilmiyor mu? Madem İsveç ve Finlandiyaya Evet.
demiyorsunuz NATOya girmeleri için, en fazla desteği veren Amerika ile
Fransayı da NATOdan çıkarmaya çalışın, niye bunu
yapmıyorsunuz? Komik geliyor, değil mi? Tabii ki komik. Niye? Çünkü
şu an Hükûmetin yapmaya çalıştığı şey
şu: İsveç, Finlandiya, İskandinav ülkeleri hazır elime de
düşmüş, veto hakkım varken ne yapayım? Bir, F-35
programına geri dönemesem de F-16ların modernizasyonu; iki, CAATSA
yaptırımlarını acaba kaldırtabilir miyim? Mümkün
değil, bu, Kongre kararıdır. Halkbank davasını bir
katakulliye getirebilir miyiz? Yine Suriye bağlamında
Amerikanın dış politikasını biraz
değiştirebilir miyiz? Hatta Sayın Cumhurbaşkanı belki
bir tane Washington ziyareti alırsa birçok konuda da fit olabilir.
Biliyorsunuz, Miçotakis oraya gitti, Cumhurbaşkanı gerçekten
bayağı öfkelenmiş, sinirlenmiş durumda.
Diğer taraftan, Türkiye,
aslında Rusyaya da göz kırpıyor, hâlâ NATO içerisinde oyun
bozucu olabileceğini, Belki bunu yaparak Suriyeye olası bir
müdahalenin zeminini Rusya üzerinden yakalayabilirim. bunun planını
yapıyor fakat ortada şöyle bir durum var kıymetli
arkadaşlar: Cumhurbaşkanı ve ittifakları son zamanlarda ısrarla
bunun ulusal bir beka meselesi olduğunu söylüyor. Hepimiz biliyoruz ki
Suriyeye yapılacak saldırının devletin, ülkenin
bekasıyla değil -uzaktan yakından bir alakası yok-
iktidarın bekasıyla alakası vardır. İçerideki ekonomik
krizi biraz perdelemek için milliyetçi duyguları kabartacak ve sahte de
olsa, küçük de olsa Suriyede yeniden bir zafer havası yaratarak seçimlere
yüklenmek, hatta seçimin startını vermek isteyen, maalesef, bir
Cumhurbaşkanı söz konusu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla)
Başkan, tamamlıyorum hemen.
Şimdi, kıymetli
arkadaşlar, başta söylediğime döneyim ve sonra
bağlayayım. Bakın, dedim ki: Ukrayna savaşı ve
akabindeki NATO tartışmaları, gerçekten, Türkiyenin önünde,
uluslararası alanda muazzam bir alan açtı ama Türkiye bunu nasıl
kullanmak istiyor? Dünyayla birlikte bütün Avrupayı yeniden
yapılandırmakta, Karadenizi yeniden yapılandırmakta rol
alacağına Müsaade edin; gideceğim, biraz daha Kürtlere
saldıracağım
Bunun siyasetini yapıyor. Yani, dünya diyor
ki: Gelin, bütün Avrupanın güvenliğini yeniden
oluşturalım. Bizimki diyor ki: Yok, yok, ben gideceğim,
Menbiçte, Tel Rıfatta, şu köşede, orada burada yine Kürt görüp
saldıracağım. Kafa bu, havsala bu; bu kadar küçük
düşünebiliyor yani Menbiç kadar küçük düşünebiliyor, yani Tel
Rıfat kadar küçük düşünebiliyor. Kürt meselesini çözemediğiniz
zaman, işte, böyle önünüze devasa fırsatlar da çıkarsa bu Kürt
karşıtlığı, Kürt düşmanlığı
yüzünden geldiğiniz, sıkıştığınız nokta
işte bu 30-40 kilometrekarelik bir alan.
Hepinize teşekkür
ediyorum, sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bülbül.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Diyarbakır
Milletvekili Hişyar Özsoyun 328 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 1inci maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Sayın Başkan, şimdi, konuşmacı hem Adalet
ve Kalkınma Partisini hem Milliyetçi Hareket Partisini ilzam edecek
şekilde, özellikle bu harekât süreciyle alakalı birtakım
ifadeler kullandı. HDPli konuşmacının ifade ettiği bu
hususları kesinlikle kabul etmiyoruz. Yapılan harekâtın niye
olduğu konusunda sadece Türkiye değil, cümle âlem, bütün dünya
meselenin farkındayken ve sadece kasıtlı bazı
ağızların veya odakların buna dair kafa
karıştırıcı açıklamalar yapma girişiminde
olduğu bir ortamda, Türkiye küçücük toprak parçalarının
peşinde değil, Türkiye toprak parçalarının peşinde
değil; Türkiye teröristlerin peşinde, Türkiye terör hedeflerinin
peşindedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bülbül, tamamlayın sözlerinizi.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Terör hedefleri neredeyse, bu Münbiç olur, bugün Tel Rıfat
olur, yarın Ayn el Arap olur, başka yerler olur, Sincar olur,
güvenlik güçlerimiz buralarda 1 terörist bile varsa bunu yok etmekle
alakalı azim ve kararlılığını göstermektedir. Bu,
hangi toprak parçasının üzerinde olmuş, olmamış, çok
önemli değil, biz oraları güvenli hâle getireceğiz ama biz
biliyoruz ki o terör örgütleri, PYD/YPG terör örgütü Münbiçte, Tel
Rıfatta oranın bizzat meskûn, yaşayan yüz binlerce
insanını topraklarından ederek onların Türkiye
sınırında sığınmacı hayatı
yaşamasına sebep olmuştur. Bu anlamda da belki adalet yerini
bulacaktır ama Türkiyenin mücadelesi terör ve teröristlere
karşıdır; Türkiye, PKK-PYDnin de inşallah orada
çanına ot tıkayacaktır diyor, saygılar sunuyorum.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan ve 44
Milletvekilinin Avukatlık Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4364) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 328) (Devam)
BAŞKAN Şahsı
adına ikinci söz Sayın Belgin Uygurun.
Buyurun Sayın Uygur. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BELGİN UYGUR
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 1inci maddesi üzerinde şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan Yargı Reformu Strateji
Belgesi ve İnsan Hakları Eylem Planında belirtilen amaçlar
doğrultusunda hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi,
yargı bağımsızlığının ve
tarafsızlığının geliştirilmesi, savunma
hakkının etkin kullanılmasının sağlanması,
adalete erişimin kolaylaştırılması, adalet sisteminin
etkinliğinin artırılması, hukuk
yargılamasının sadeleştirilmesi ve alternatif
uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin
yaygınlaştırılması gibi birçok konuda düzenlemeler içeren
5 yargı paketini bu zamana kadar hayata geçirdik.
Hâkim ve savcı
yardımcılığının getirilmesi, taşınmaz
satışlarının noterlerce de yapılabilmesi,
fiyatları etkileme ve stokçuluk suçlarının cezasının
ağırlaştırılması gibi konuları da içeren
altıncı yargı paketinin görüşmelerine de Adalet
Komisyonumuzda başladık. Savunma hakkının etkin ve
nitelikli kullanılması kapsamında da yine son dönemde
avukatlık mesleğine yönelik, avukat lehine birçok düzenlemeyi hayata
geçirdik. Bunlardan da kısaca bahsedecek olursak, avukatların yurt
dışında düzenlenen mesleki eğitim ve seminerlere katılabilmeleri,
uluslararası yargı süreçlerinde etkin bir şekilde yer
alabilmeleri amacıyla en az on beş yıl kıdemi olan
avukatlara yeşil pasaport hakkı tanıdık. Türkiye Barolar
Birliği ya da baroların organlarında görev yapan
avukatların görevleri nedeniyle işlediği suçlardan
yargılanmaları durumunda temyiz kanun yolunu getirdik. Mesleğe
yeni başlayan avukatların beş yıl süreyle baro
keseneğini yarı oranında ödemeleri hususunu hayata geçirdik.
Yine, Avukatlık Kanununda yapılan değişiklikle
avukatlık mesleğine başlamak için kovuşturma altında
bulunması ibaresini hakkında kamu davası olması
şeklinde değiştirdik. Avukatlık stajına başlamak
için hukuk mesleklerine giriş sınavında başarılı
olmak şartına ilişkin yasal düzenlemeyi hayata geçirdik.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifinde de
avukatlık stajı, birden fazla baro olan illerde adli yardım
bürosu oluşturulması, adli yardım ödeneklerinin
dağıtımı ve görevlendirmelerle ilgili konularda
düzenlemeler yapılmaktadır. Teklifin 1inci maddesiyle
Avukatlık stajına fiilen engel olmamak şartıyla herhangi
bir işte sigortalı olarak çalışılması
avukatlık stajının yapılmasına engel değildir.
denilmektedir. Böylece, yapılan işin avukatlık stajını
fiilen yapmasına engel olmaması şartıyla avukat
stajyerlerinin sigortalı olarak herhangi bir işte
çalışabilmelerine imkân tanınmaktadır. Yine, maddenin
Komisyondan geçen metninde Adli ve idari yargı hâkim ve savcı
adayları ile hâkimlik ve savcılık mesleğinden olanlar hariç
olmak üzere, kamu kurum ve kuruluşlarının kadro ve
pozisyonlarında görev yapanlar, görevleri sırasında
avukatlık stajı yapabilirler. Bu kişiler, staj süresince görev
yeri saklı kalarak aylıksız veya ücretsiz izinli
sayılır ve bu dönemde yıllık izinlerini kullanabilirler. denilmektedir.
Bu hükümle de kamu kurum ve kuruluşlarında
çalışanların avukatlık stajını yapabilmeleri
kolaylaştırılmakta, çalıştıkları kurumdan
ayrılmadan avukatlık stajını yapabilmeleri
sağlanmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurul aşamasına geldiğimiz
bu noktada, bu maddeyle ilgili verilen bir önergeyle, kamu kurumlarında
çalışan hukuk fakültesi mezunları için bir yenilik daha
getirilmektedir. Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan hukuk
fakültesi mezunları aylıksız izin ya da ücretsiz izin
almaksızın avukatlık stajı yapabilecekler, bu konuda
gerekli kolaylık sağlanacak. Kamuda çalışan hukuk fakültesi
mezunlarına da böyle bir imkân sağlanacak inşallah.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Yargı Reformu Stratejisi Belgemizdeki
hedeflerimiz doğrultusunda yaptığımız düzenlemelerle,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde, insan odaklı adalet anlayışıyla Özgür
birey, güçlü toplum; daha demokratik ve daha güçlü Türkiye. için bütün
gayretimizle çalışmaya devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
BELGİN UYGUR (Devamla)
Bu duygu ve düşüncelerle teklifin hayırlı olmasını
diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, madde üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru-cevap işlemi yok.
Şimdi, madde üzerindeki
önerge işlemlerini yapacağım.
Madde üzerinde 4 adet önerge
vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup
işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 328
sıra sayılı Avukatlık Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 1- 19/3/1969 tarihli
ve 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 16 ncı maddesine aşağıdaki
fıkralar eklenmiştir.
Avukatlık stajına
fiilen engel olmamak şartıyla herhangi bir işte sigortalı
olarak çalışılması avukatlık stajının
yapılmasına engel değildir.
Herhangi bir işte
sigortalı olmayan stajyerlere, staj süresince, Adalet
Bakanlığı bütçesine bu amaçla konulacak ödenekten
karşılanmak üzere asgari ücret düzeyinde maaş ödenir.
Adli ve idari yargı
hâkim ve savcı adayları ile hâkim ve savcı mesleğinden
olanlar hariç olmak üzere, kamu kurum ve kuruluşlarının kadro
veya pozisyonlarında görev yapanlar, görevleri sırasında
avukatlık stajı yapabilir. Bu kişiler, staj süresince görev yeri
saklı kalarak idari izinli sayılır ve en son görev
aylıklarının yarısı ödenir.
Bu maddenin
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
Alpay
Antmen Rafet
Zeybek Tufan
Köse
Mersin Antalya Çorum
Zeynel
Emre Turan
Aydoğan Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
İstanbul İstanbul Bursa
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Nurhayat Altaca Kayışoğlunun.
Buyurun Sayın
Kayışoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
NURHAYAT ALTACA
KAYIŞOĞLU (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
1inci maddede verdiğimiz önerge üzerinde grubumuz adına söz
almış bulunuyorum.
Öncelikle şöyle
başlayayım: Tabii, il ziyaretleri yapıyoruz biz grup olarak,
gittiğimiz yerlerde meslek odalarını da ziyaret ediyoruz,
baroları da ziyaret ediyoruz. Gittiğimiz baro ziyaretlerinde tabii ki
hem mesleğin sorunlarını konuşuyoruz hem genel olarak ülke
gündemini, hukuksuzlukları konuşuyoruz. Bir kere, 2nci baroyla
ilgili geçen yasa sürecinde, bütün barolar, zaten bu kanuna itiraz ettiklerini,
doğru olmadığını, meslektaşları
böleceğini belirtmişlerdi; hâlâ aynı noktadalar, bir
değişiklik yok, onu söyleyeyim, hâlâ bütün barolar bu yasaya
karşılar ama şimdi baktığımızda bu yasayla
ne yapılıyor? Zorla zorla kurdurulan 2 no.lu barolara kaynak aktarılmaya
çalışıyor adaletsiz bir şekilde, ki gördüğümüz kadarıyla
bu 2 numaralı barolardan biri de herhâlde kapanmak üzere, darısı
da diğerinin başına diyoruz. Tekrar meslekte birliğin,
dayanışmanın süreceği, tek bir baronun olacağı
günler de yakındır diyorum.
Şimdi, yargıda da
avukatlık mesleğinde de bir şeyleri düzeltmenin yolu öncelikle
nitelikli eğitimden geçiyor, bunu hepimiz biliyoruz. Özellikle AKP
iktidarı döneminde, sürekli açılan, artırılan hukuk
fakülteleri neticesinde, maalesef ki maalesef, bir yandan da avukat enflasyonu
yaşanıyor, her yıl binlerce stajyer avukat staja
başlıyor avukat olmak için ama bakıyoruz, bunların çok
ciddi sorunları var. Bu maddede ekonomik kaynak anlamında bir çözüm
getirilmeye çalışılıyor. Aslında, tabii ki okuldan
mezun oluyor çocuklar; bir kaynağı yok, geliri yok, bir yıl
boyunca stajları devam ediyor ve elbette ki ekonomik olarak
ihtiyaçları oluyor ama çözümün bu olmadığını
düşünüyoruz biz. Bir kere, işverene bir işçi statüsüyle
bağlı olan bir stajyer gerçek anlamda avukatlık
stajını yapamaz yani stajyerlik anlamında öğrenmesi gereken
şeyleri öğrenemez. Neden? Çünkü bir kere, sigortalı olarak bir
işverene bağımlı, işverenin izin verdiği ölçüde
staj yapabilecek, gerçek anlamda stajyerlik süresini geçirebilecek. Bizim
söylediğimiz şey ne? Bakanlık bünyesinde, Adalet
Bakanlığının güvencesinde bu stajyerlerin sigortaya ve
ekonomik gelire kavuşması gerekiyor.
Stajyerlerin de genç
avukatların da çok ciddi sorunları var. Bir kere, stajını
bitiren avukatlarımızın çoğu maalesef ama maalesef asgari
ücretle çalıştırılıyor. Hatta, öyle şeyler
duyuyoruz ki asgari ücretin altında çalışmak zorunda kalan,
çalıştırılan avukatlar var çünkü ülkede ekonomik enflasyon
gibi bir avukat enflasyonu yaşanıyor. Bu avukat enflasyonu
neticesinde, düşünün ki stajını bitiren bir genç avukat kendisi
ofis açsa bir yandan prim ödemek zorunda kalıyor, bir yandan stopaj ödemek
zorunda kalıyor, bir yandan kira ödemek zorunda kalıyor
-kiraların gelmiş olduğu meblağlar, astronomik rakamlar
hepimizin bildiği bir şey- bir yandan geçinmeye
çalışıyor, bir yandan ev giderlerini karşılamaya
çalışıyor, bir yandan yol parasını
karşılamaya çalışıyor, mazotunu karşılamaya
çalışıyor -tabii, bir arabası varsa- ve ayakta durmaya
çalışıyor ki maalesef avukatlar, evet, sürünüyorlar. Ve
geçtiğimiz süreçler içerisinde meslektaşlarımızın
intiharlarına tanıklık etmek zorunda kaldık; çok çok
acı. Bunların çözülmesi gerekiyor ama çözüm, yandaş barolara
kaynak aktarmak değil; çözüm, stajyer avukatların ekonomik gelirini,
sosyal güvencesini işverenlere yıkmak değil; çözüm, nitelikli
bir eğitim; çözüm, daha az hukuk fakültesi; çözüm, devletin daha çok
sorumluluk üstlenmesi, avukatların yüklerinin azaltılması,
gelirlerinin artırılması ve itibarlarına
kavuşturulması.
Evet, yargının
sacayaklarından biri avukatlar diyoruz ama maalesef avukatların içine
düştüğü durum çok acı, üzülüyoruz meslektaşları
olarak. Barolara gittiğimizde diyorlar ki bize: Ya, Meclisin çoğu
avukat, niye avukatların sorunlarını çözmüyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
NURHAYAT ALTACA
KAYIŞOĞLU (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Sonra cevabını da
kendileri veriyorlar, diyorlar ki: Evet, Mecliste bulunan hukukçu
milletvekillerinin çoğu maalesef kendi özgür iradelerini
kullanamıyorlar. Bu yüzden de avukatların sorunlarını
çözemiyorlar. Meclise de bu anlamda meslektaşlarımız
güvenlerini yitirmişler. Ama herkese söylediğimiz gibi,
meslektaşlarımıza da özellikle genç
meslektaşlarımıza ve stajyer arkadaşlarımıza da
buradan sesleniyoruz: Umudunuzu asla yitirmeyin; Türkiye'nin refah içinde
yaşayacağı, hukukun üstün olacağı, insan
haklarının egemen kılınacağı, yargının
bağımsız, tarafsız olacağı, avukatların
itibarlarına kavuşacağı bir Türkiye yakındır.
Geliyor gelmekte olan
diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 328
sıra sayılı Avukatlık Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 1inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 1 19/3/1969 tarihli
ve 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 16 ncı maddesinin
üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere sırasıyla aşağıdaki
fıkralar eklenmiştir.
Avukatlık stajına
fiilen engel olmamak şartıyla herhangi bir işte sigortalı
olarak çalışılması avukatlık stajının
yapılmasına engel değildir.
Adli ve idari yargı
hâkim ve savcı adayları ile hâkim ve savcı mesleğinden
olanlar hariç olmak üzere, kamu kurum ve kuruluşlarının kadro
veya pozisyonlarında görev yapanlar, görevleri sırasında
avukatlık stajı yapabilir. Bu kişiler staj süresinin ikinci
altı ayını en az 5 yıl kıdemi olan kurumlarında
ki kamu avukatı yanında yapabilirler. Kurumlarında belirtilen
nitelikte kamu avukatı bulunmaması halinde ya farklı kamu ve
kuruluşunda geçici olarak görevlendirilebilir ya da mesai saatleri staj
yapabilecek şekilde düzenlenir.
Stajyer avukatın bu
durumda ücret, aylık ve özlük haklarında herhangi bir
kısıtlama yapılamaz.
Muhammet Naci
Cinisli Ayhan
Altıntaş Orhan
Çakırlar
Erzurum Ankara Edirne
İmam
Hüseyin Filiz Fahrettin
Yokuş Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Gaziantep Konya Adana
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Muhammet Naci Cinislinin.
Buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET NACİ
CİNİSLİ (Erzurum) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlarım.
Fikir ve dava insanı,
cesur şair Abdurrahim Karakoç Beyi ölüm yıl dönümünde rahmetle
anıyorum, Allah rahmet eylesin.
Evet, bugün avukatlıkla
ilgili bir kanun teklifi görüşüyoruz fakat anlıyorum ki sayın AK
PARTİ milletvekilleri kanun teklifiyle çok ilgili değiller. Zaten son
zamanlarda sarayın gönderdiği kanun teklifleriyle pek alakaları
olmadığını görüyoruz. Bu manzaradan, AK PARTİ
milletvekillerinin de saraya güvenlerinin kalmadığını
teşhis ediyorum.
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Siz kendi işinize bakın.
MUHAMMET NACİ
CİNİSLİ (Devamla) Sizlerin bugün dikkatlerinize sunmak
istediğim hadise bu kanun teklifinden ziyade, maalesef
ağzımızın tadını kaçıran şeker
meselesi. Şeker konusu, maalesef son zamanlarda son derece tatsız bir
hâl aldı. Biz yanlış olduğunu gördüğümüz her
şeyi, her konuyu burada dillendiriyoruz. Biliyorum ki AK PARTİli
yetkililer bizim söylediklerimize pek kulak asmıyorlar, dört senelik
milletvekilliği tecrübemden ben artık bunu anladım. Kalan bu son
bir senede de -en kötü ihtimalle- biz yine konuşmaya devam edeceğiz,
bildiklerimizi anlatacağız, devletin hafızasına
kaydedeceğiz, tutanaklarda bulunmasında fayda var, bunlarla ilgili
daha çok seneler konuşulur; bunların görüşüleceği, daha
açık şekilde konuşulacağı günlere de az kaldı.
Şeker meselesi gibi,
daha önce, yine burada dillendirdiğimiz bir 128 milyar meselemiz
vardı. Bu konuda da hiçbir cevap alamadığımız gibi,
Akkuyu Nükleer Santrali meselesini de yine burada dillendirmiştik.
Türkiyenin bir nükleer santrali olduğu zannediliyor. Bugün, yine AK
PARTİli çok kıymetli bir milletvekili arkadaşımız
nükleer santralden bahsettiler sanki Türkiyenin santraliymiş gibi,
hâlbuki bu bir Rus santrali değerli milletvekilleri -belki içinizde bilmeyenler
vardır- hiçbir zaman da Türk santrali, Türkiyeye ait bir santral
olmayacak maalesef. Türkiye Cumhuriyeti devleti topraklarından bir Rus
santraline bu kanun çıkarıldı bu Meclisimizden, hem de
Erzurumun düşman işgalinden kurtuluşundan yüz dört sene sonra,
neredeyse aynı tarihte bu kanunu çıkardık. O düşman kimdi?
Ruslardı. Rusları ülkemizden çıkardıktan yüz dört sene
sonra, tam yüz dört sene sonra biz ülkemizde bir Rus santrali kurulmasına
kanunla izin verdik; bin hektar toprak verdik, kıyı şeridi
verdik, bunlar da yetmiyormuş gibi bir de liman verdik. Bu santral hiçbir
zaman Türk santrali olmayacak. Korkarım ki, endişe ederim ki
Rusların bir Truva atı olmasın bu santral; yarın öbür gün
bu santral başımıza büyük büyük işler açmasın.
Evet, bugünlerde şeker
ithalatı mevzubahis, şeker stoklarının
olmadığından bahsediyor yetkililer. Buna lütfen
inanmayınız, Türkiye'nin şeker stokları mevcuttur fakat
resmî şeker stoku değil de belki gayriresmî şeker stoku
mevcuttur. Şöyle söyleyeyim: Şeker üretimi pancar hasadıyla
beraber sonbaharda başlar ve beş-beş buçuk ay sürer. Türkiyede
Şeker Dairesi Başkanlığının resmî
açıklamasından biliyoruz ki 2 milyon 520 bin ton şeker üretildi
ve bu şekerin daha yarısı bile tüketilmeden -nedense- 400 bin
ton ithalat yapılma kararı alındı. Bugün uluslararası
piyasalarda şekerin tonunu 574 dolar olarak kabul edersek en azından
230 milyon dolarlık bir ithalattan bahsediyoruz fakat bir taraftan da
Samsunun Çarşamba ilçesinde bir şeker fabrikası atıl
vaziyette duruyor, 120 milyon liralık bir masrafla tekrar üretime geçebilecek
bu fabrika üretime geçirilmiyor. Neden üretime geçirilmiyor? Bunun altında
biz artık kötü niyet arar hâle geldik. 120 milyon lira dediğiniz
bugün, Sayın Bakanın dediği gibi, dibe vurmuş Türk
lirasıyla hesap ederseniz 8 milyon dolarcık; 8 milyon doları
verirseniz 3 milyon tonluk pancarı işleyerek 400 bin tonluk
şekeri zaten üretirsiniz. Siz bunu yapmaktan ziyade, 230 milyon dolar
-minimum rakamı söylüyorum- harcayarak şeker ithal etmeyi göze
alıyorsunuz ve bu milletin helal ettirilmek üzere verilmiş
vergilerinden bu paraların yurt dışına harcanmasına
vesile oluyorsunuz.
Tabii, tarımda
ithalatın tadı, 2007 yılında hayvan ithalatı
yapılarak çok fena hâlde alındı. Hayvan ithalatından
kimler, neler kazandı; bunu, burada, ben çok fazla dillendirmek istemem,
vaktimin de az olduğunu görüyorum. Buradan bazı sorular sormak
istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
MUHAMMET NACİ
CİNİSLİ (Devamla) Sayın Başkanım, çok
teşekkür ederim.
Bu sorularım
şunlar: Arıcılara, arı yetiştiricilerine,
tatlıcılara şeker verilmezken bal üreticileri birliklerine,
Tarım Hayvancılık ve Avcılık Federasyonu
arıcılık birimlerine gayriresmî yollardan şeker
satmayı teklif edenler kimlerdir? Zincir marketlerin piyasada şeker
bulamaması sürecinde bir rolü bulunuyor mu? TÜRKŞEKERe ait
şeker fabrikalarında üretilen şekerlerden kimlere, ne kadar
satış yapıldı? Satış yapılan bu ürünler kaç
liradan satıldı? Bunlardan ne kadarı perakende olarak
tüketicilere sunuldu, ne kadarı depolarda duruyor? Aynı şekilde,
özel şeker fabrikalarında üretilen şekerler kimlere, kaç liradan
satıldı? Bu şekerlerin ne kadarı perakende olarak
tüketiciye sunuldu, ne kadarı depolarda bekletiliyor?
Sakat ekonomi ve sakat
yönetim anlayışı fırsatçılar doğurur değerli
milletvekilleri, bugün de bu fırsatçılar fazlasıyla
doğmuştur. Sakat ekonomi içinde bu fırsatçıları daha
da çok görürüz. O yüzden, yol yakınken bir an önce seçimlere gidilmesini
ve milletimizin sağduyusuna güvenilmesini talep eder, Genel Kurulu
saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 328
sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 1- 19/3/1969 tarihli ve
1136 sayılı Avukatlık Kanununun 16 ncı maddesine
aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
Avukatlık stajına
fiilen engel olmamak şartıyla herhangi bir işte sigortalı
olarak çalışılması avukatlık stajının
yapılmasına engel değildir.
Adli ve idari yargı
hâkim ve savcı adayları ile hâkim ve savcı mesleğinden
olanlar hariç olmak üzere, kamu kurum ve kuruluşlarının kadro
veya pozisyonlarında görev yapanlar, görevleri sırasında
avukatlık stajı yapabilirler. Kamu kurum ve kuruluşlarında
çalışan hukuk fakültesi mezunlarının mesai saatleri, staj
yaptıkları dönem boyunca staj yapabilmelerine olanak sağlayacak
şekilde ayarlanır.
Bu maddenin
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle gösterilir.
Oya
Ersoy Hişyar
Özsoy Hüseyin
Kaçmaz
İstanbul Diyarbakır Şırnak
Filiz
Kerestecioğlu Demir Rıdvan
Turan
Ankara Mersin
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Oya Ersoyun.
Buyurun Sayın Ersoy.
(HDP sıralarından alkışlar)
OYA ERSOY (İstanbul)
Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, yargı AKP
iktidarının elinde önemli bir enstrüman. Bundan iki yıl önce bir
yasa teklifi yine bu sıralarda konuşuldu ve biz o zaman dedik ki:
Burada eller kalkar iner ama hayatın gerçekliğine bu yasa uymaz.
Evet, çoklu baro adı altında getirilen, baroları bölmek üzere
olan bir yasa teklifiydi bu; e, çıktı, burada çoğunluk eliyle
çıktı. Bu yasa teklifiyle, bu yasayla bir şey hedefleniyordu;
baroların kamu adına söz söyleyen kurumlar olmaktan çıkarılması
hedefleniyordu. Savunmayı bölmek hedefleniyordu çünkü yargının
diğer iki ayağı talimatlı hâle getirilmişti, bir tek
ele geçirilemeyen savunma vardı ve savunmayı da ele geçirmek için
parçalamayı hedefledi bu yasa teklifi. Sadece yandaş barolara üye
olan avukatlar kazansın istendi ve savunma ticarileştirilmeye
çalışıldı. Peki, uydu mu? Hayır, uymadı.
Başaramadınız; kurduğunuz yandaş barolarınız
avukatlar içinde itibar görmedi -biz demiştik- ve İstanbulda 56.915
avukatın 54.480i İstanbul Barosuna kayıtlı, geri kalan
2.435i sizin yandaş baronuza kayıtlı; Ankarada yandaş
baronuz kapanmak üzere, 2 bini bile bulamadı ve Erdoğan bir söz
söyledi, dedi ki: İstanbul 2 No.lu Barosu artık 1 No.lu Baronun
yerine geçmelidir. Bunun adımlarını atın. İşte
tam da bu kanun teklifiyle yapmak istediğiniz son derece açık: AKP
baroları kapanmasın diye bu barolara mali kaynak aktarmak
istiyorsunuz. Şimdi de adalet ortamında, zemininde halkın
parasıyla, kamunun kaynaklarıyla yeni yandaşlar, yeni 5li
çeteler, yargının 5li çetelerini yaratma
amacındasınız; proje, bu proje. Yoksa bu kanun teklifinde adalet
adına, adil yargılanma ve savunma hakkı adına,
avukatların, stajyer avukatların ve yargının devasa
sorunlarının çözümü adına hiçbir şey yok. Evet, halkın
gün geçtikçe büyüyen o adalet özlemine dair en ufak bir şey yok. Derdiniz,
stajyer avukatların insanca yaşayabileceği bir ücretle
çalışmasını sağlamak değil; derdiniz, iddia
ettiğiniz gibi yurttaşa avukat seçme hakkı tanımak da
değil; derdiniz, o çökmek üzere olan adli yardım hizmetinin daha
kaliteli, nitelikli sunulabilmesi hiç değil; tek derdiniz,
kayırmacılığı, eşitsizliği yaşama
geçirmek, avukatların baroları karşısında yandaş
baroları yaşatabilmek.
Bu kanun teklifi işte
bir kez daha açıkça şunu gösteriyor: Bu ülkede adaletin önündeki en
büyük engel iktidarın bizzat kendisidir. Anayasa Mahkemesi
kararlarını açıkça tanımayan yargıçları
ödüllendirip bakan yardımcısı yaptınız.
Yargıyı muhalefeti bastırmak, susturmak; siyaseten
yenemediğiniz siyasi rakiplerinizi yargı
aracılığıyla cezaevlerine koyarak, ceza vererek tasfiye
etmek
Buna ilk Kürt halkının siyasi temsilcilerinden
başladınız; eş başkanlarımız, belediye
meclis üyelerimiz, belediye eş başkanlarımız başta
olmak üzere temsilcileri tutukladınız, cezaevlerine koydunuz; Canan
Kaftancıoğlu'na kadar devam ediyor. Evet, muhalefetten korkuyorsunuz,
halk korkusu içindesiniz, o nedenle Gezi kabusunuz hiçbir zaman bitmedi.
Sırf halk korkusundan kaynaklı, sevgili Mücella Yapıcı
başta olmak üzere, Can Atalay meslektaşımız başta olmak
üzere, Gezi davasından akla ziyan kararlar çıkardınız.
Bunların hiçbiri hukuki karar değil, bunların hepsi çok net ki
siyasi karar. Ama başaramayacaksınız; isterseniz savunmayı
tamamen ortadan kaldırın, baroların kapısına kilit
takın, asla başaramayacaksınız. Sonra
soracaksınız kendinize biliyor musunuz, Ne zaman ve neden
kaybettik? diye soracaksınız. Birçok yanıtı var bunun ama
ben sadece 2 tanesini söyleyeyim: O Taybet anayı yedi gün boyunca Silopi
sokaklarında yatırdığınızda kaybettiniz ve AKP
Genel Başkanının sürtük dediği gün ve saatte kaybettiniz.
Evet, siz kaybettiniz, asla başaramayacaksınız.
Gezi en büyük kabusunuz
dedim. Evet, Gezi en büyük kabusunuz çünkü sizin kurmak istediğiniz rejim
tamamen sarayın ve sermayenin egemenliğinde halkı ümmet hâline
getirmeye çalışan bir rejim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
OYA ERSOY (Devamla) - Ama
bunun karşısında Gezi, o milyonların eşitlik,
özgürlük, adalet, barış talebiyle sokakları doldurduğu ve
onuruna sahip çıkan bir halkın direnişidir, onun adıdır,
onurumuzdur. İyi ki var, iyi ki halk var. Halka karşı umudumuzu
artıran, birbirimize umudumuzu artıran bir eylem sürecidir Gezi. 469
cumadır, evet, ortaya çıkaramadığınız o olmayan yalanlar
katlanarak devam etti, buna da sürtük diyerek devam ettiniz. Ya, bu, evet,
halk korkusu ama en çok da kadınlardan korkuyorsunuz çünkü
kadınların, kadın hareketinin eşitlik ve özgürlük
mücadelesi size oy veren kadınlara da güven veriyor.
Cumhurbaşkanının
bu lafı kullanmasından bir gün önce Erzurumda bir dava sonuçlandı
ve Erzurumda kadınlar Diyanet İşleri Başkanını
hedef alan açıklama yaptı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OYA ERSOY (Devamla)
İşte, bu kelimenin arkasında yatan budur, niyetiniz bellidir;
başaramayacaksınız. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 328
sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 1inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bülent
Turan Ahmet
Özdemir Muhammed
Levent Bülbül
Çanakkale Kahramanmaraş Sakarya
Mehmet
Cihat Sezal Çiğdem
Erdoğan Atabek Mehmet
Uğur Gökgöz
Kahramanmaraş Sakarya Isparta
MADDE 1- 19/3/1969 tarihli
ve 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 16 ncı maddesine
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Avukatlık stajına
fiilen engel olmamak şartıyla herhangi bir işte sigortalı
olarak çalışılması avukatlık stajının
yapılmasına engel değildir. Adli ve idari yargı hâkim ve
savcı adayları ile hâkim ve savcılar hariç olmak üzere, kamu
kurum ve kuruluşlarının kadro veya pozisyonlarında görev
yapanlar da görevleri sırasında avukatlık stajı yapabilir.
İlgili birimlerce stajın yapılması konusunda gereken
kolaylık sağlanır. Bu fıkraya ilişkin usul ve esaslar
Adalet Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikte
düzenlenir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Evet, söz
talebi yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle adli ve idari
yargı hâkim ve savcı adayları ile hâkim ve savcılar hariç
olmak üzere, kamu kurum ve kuruluşlarının kadro veya
pozisyonlarında görev yapanların görevleri sırasında
avukatlık stajını yapabileceği, ilgili birimlerce
stajın yapılması konusunda gereken kolaylığın
sağlanacağı ve fıkraya ilişkin usul ve esasların
yönetmelikle düzenleneceği hükme bağlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1inci madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 1136
sayılı Kanunun 177 nci maddesinin ikinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Birden fazla baronun
bulunduğu illerde her bir baro tarafından adli yardım bürosu
oluşturulur. Yargı mercilerinin talebi üzerine yapılacak
görevlendirmeler, Türkiye Barolar Birliği tarafından oluşturulan
elektronik bilişim sistemi üzerinden o ildeki avukatlar arasında
eşitlik gözetilerek yapılır.
BAŞKAN Evet, 2nci
madde üzerinde gruplar adına ilk söz, İYİ Parti Grubu adına
Sayın Feridun Bahşinin.
Buyurun Sayın
Bahşi. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA FERİDUN BAHŞİ (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 328 sıra sayılı Yasa Teklifinin
2nci maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
iktidarın gündemi ile halkın gündemi hiçbir zaman aynı paydada
buluşamamaktadır. İnsanımızın
yaşadığı sorunların nedense ülke gündeminde yeteri
kadar yer bulmaması, sefaletin sorumlularının da umurunda
değil; işsizlik, yoksulluk, hayat pahalılığı,
esnafın durumu, tarımdaki daralma, hiçbiri umurunda değil.
Değerli milletvekilleri,
şimdi de size hâlen yaşanan bir hukuk garabetinden söz edeceğim.
Son yerel seçimlerde büyük yenilgiye uğrayan iktidar, muhalefete
kaptırdığı belediyeleri çalışamaz hâle getirmek
ve itibarsızlaştırmak için her türlü yola
başvurmaktadır. Geçtiğimiz hafta içinde seçilmiş belediye
başkanlarına yönelik soruşturmaların kamuoyuna
yansımalarını izledik. Gökçeadanın seçilmiş
Başkanı Ünal Çetine de yapılanlar bizi ziyadesiyle
üzmüştür, bunu kabul etmemiz mümkün değildir. AK PARTİli
belediyelerden hizmet pasaportuyla insan kaçakçılığı
yapanlar bile Belediye Başkanımızın
uğradığı muameleye maruz kalmamıştır.
Peki, nedir Belediye
Başkanımızın suçu? Önce, belediye şirketlerinden
birinde KHKyle mesleğinden ihraç edilen ancak beraat etmiş hatta
tazminatını bile almış bir eski hâkimi işçi olarak
çalıştırdığı gerekçesiyle yargılandı.
Neyse ki hukuk tecelli etti, bu suçtan beraat etti.
Sonra ise kendisini Avukat
Kaan Öztürk olarak tanıtan biri Başkan Ünal Çetin hakkında 103
maddelik bir şikâyet dilekçesi verdi. Dilekçe üzerine İçişleri
Bakanlığı tabii ki atladı ve birkaç müfettiş
görevlendirdi, günlerce inceleme yaptırdı. Tabii ki doğal olarak
bir sonuca ulaşamadılar, gerçek Avukat Kaan Öztürk ise sahte ihbarcının
bulunması için cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda
bulundu.
Geçen hafta ise hakkında
görevi kötüye kullanmak suçundan açılan dava sebebiyle
Başkanımız hakkında mahkeme hukuksuz olarak yakalama
kararı çıkardı. Yakalama kararı sonrasında ise
polislerce yakalanıp polis aracıyla adliyeye götürüldü. Benim de
parasız yatılı öğretmen okulunda okuduğum Gökçeada
küçük bir yerleşim alanıdır. Bir Belediye
Başkanının bu tür muameleye tabi tutulması kabul edilemez.
Açılan dava yüz kızartıcı bir suç değil, rüşvet
değil, zimmet değil, irtikâp değil; üstelik iddia tarihinde Ünal
Çetin Belediye Başkanı bile değil, o tarihte Belediye
Başkanlığı AK PARTİdeydi ama AK PARTİli
Belediye Başkanının bu davada adını bile
geçirmiyorlar. Davanın esası kadar usulü de dikkate değer
seyretti. İki yıl önce, ilk iddianame
yazıldığında Ünal Çetin gitti, ifadesini verdi. Hâkim
iddianamenin yetersiz olduğuna karar verdi ve geri gönderdi. Yeni
iddianame ve suç duyurusu uyarınca Çetin mahkemede bir kez daha ifade
verdi. Avukatı duruşma sırasında, Çetinin geçirdiği
trafik kazasını ve belindeki sakatlığı
hatırlatarak ifade sonrasında sandalye talebinde bulundu. Hâkim
Böyle bir usulümüz yok, ayakta bekleyecek. diyerek talebi reddetti. Ben de
eski bir hâkimim; ifade sonrasında birisinin ayakta duracağına
dair bir usul ve yasal düzenleme yoktur; tamamen keyfî bir karardır,
kasıtlı bir karardır. Hukuk olsa hukuken çekindiği bir
şey yoktu Başkanımızın, meselenin hak hukuk
olmadığına kanaat getirmesine yeterli bir muameleydi bu. Sonrasında
reddihâkim talebinde bulundu; talep reddedildi. Bir önceki duruşmaya
katılamayacağına dair, ilişkin gönderdiği raporu veren
doktor hakkında hukuki süreç başlatıldı. Bonus olarak
yakalama kararı. Bitmedi; yeni duruşma tarihi ise 15 Eylül 2022
tarihine getirildi.
Çetinin polis aracı
içinde çekilen fotoğrafı da adaletsizlik devrinin bir simgesi olarak
tarihe geçti. Şimdi, bu fotoğrafı ben ekranlardan göstermek
istiyorum. Gökçeada Belediye Başkanının gözaltına
alınıp polis aracıyla adliyeye götürülmesi işte bu fotoğrafla
tescillendi arkadaşlar. Her zaman söylediğimiz gibi, bu adalet bir
gün size de lazım olacak, ayarını bozduğunuz kantar bir gün
gelecek sizi de tartacak, bilesiniz.
Değerli milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz yasa teklifine gelince maddeyle Avukatlık
Kanununun adli yardım bürolarını düzenleyen 177nci maddesine
ikinci bir fıkra eklenmektedir. Adli yardım hem Anayasamızda
hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde adalete erişim,
adli yargılanma hakkının olmazsa olmazıdır. Adil
yargılanma hakkı çerçevesinde fiilen savunma hakkının
hayata geçirilebilmesi ve vatandaşımızın savunma
hakkından yararlanabilmesi için adli yardım büroları önemli bir
görev icra etmektedir. Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma
düşürmeksizin gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen
veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler adli yardımdan
yararlanabilir. Ayrıca, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki
korunma taleplerinde ve icra takiplerinde taleplerinin açıkça dayanaktan
yoksun olmaması kaydıyla yine adli yardımdan yararlanabilirler.
Baroların verdiği adli yardım kararı, yalnızca
ücretsiz olarak avukatlık hizmetinden faydalanma imkânı sağlar,
yargılama giderinden muafiyet sağlamaz. Mahkemenin verdiği adli
yardım kararı, ilgiliye yapılacak tüm yargılama ve takip
giderlerinden geçici olarak muafiyet sağlar, yargılama ve takip
giderleri için teminat göstermekten de muafiyettir, dava ve icra takibi
sırasında yapılması gereken tüm giderlerin devlet
tarafından avans olarak ödenmesidir, davanın avukatla takibi
gerekiyorsa ücreti sonradan ödenmek üzere bir avukat teminini de
sağlamaktır.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'de baroların yapısını değiştiren ve çoklu
baro sistemini getirmeyi öngören Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi 2020
yılı Temmuz ayında kabul edilerek yasalaşmıştı.
Böylece pek çok sorunla uğraşan avukatlar bir de siyasi nedenlerle
bölünme ve ayrışma tehlikesiyle
karşılaşmışlardı. Bu kanunla ilgili Adalet
Komisyonu görüşmeleri sırasında yazdığımız
muhalefet şerhinde şu ifadelere yer vermiştik: Çoklu baro sistemi,
kamusal faaliyetler olan ve uygulamada baroların yetki alanında olan
CMK, adli yardım ve disiplin işlemleri gibi kurumların
işlevsizleşmesine sebep olur. Yargı erkinin en önemli
unsurlarından savunma faaliyetinin de politize olmasına sebep
olacaktır. Avukatların cübbelerinde cep ya da düğme bulunmaz.
Böylece avukat savunma faaliyetini menfaatlerine göre şekillendirmez ya da
başka makamlar karşısında önünü iliklemez. Bu ilke
ortadayken kanun teklifi bu hâliyle savunma faaliyetlerine ve barolara
şaibe düşürebilecektir.
Görüşülmekte olan bu
kanun teklifinin 2nci maddesiyle her baro için adli yardım bürosu
kurulmasının yolu açılmaktadır. İYİ Parti olarak
ikinci bir adli yardım bürosunun kurulmasına ihtiyaç olmadığını,
çoklu adli yardım bürolarının ileride daha büyük sorunlara yol
açacağını düşünmekteyiz.
Bu düşüncelerle Gazi
Meclisi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Züleyha Gülüm, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM
(İstanbul) Evet, Avukatlık Yasası tartışıyoruz
ama aslında avukatları hizaya getirme yasası demek daha
doğru olacak. Zira bağımsız bir yargı falan yok
ülkede, tümüyle baskı altına alınmış, denetlenen bir yargı
sisteminden bahsediyoruz ama buna karşı yargının kurucu
unsuru olan avukatlar direniyor, baskılarınıza boyun
eğmiyor. Siz de işte Bu baskılara rağmen direnen
avukatları yasa maddeleriyle nasıl alt ederiz? onun derdine
düşmüşsünüz ama size direnen avukatlardan ve yargılamak
istediğiniz ama sizi yargılayan arkadaşlarımızdan
bahsedeceğim, Kobani kumpas davasından bahsedeceğim, geçen hafta
da bahsetmiştim hangi tür kumpaslarla yürüttüğünüzü ama bu hafta yeni
kumpaslar olduğu için onlardan da bahsedeceğim.
Önceki haftalarda
söylemiştim savunmaları alınmaya bile gerek olmadan delil
tartışmasına geçilmişti diye. Delil
tartışması dediğime bakmayın, ortada bir delil
tartışması yok; kumpasta devamlı olarak Bazı gerçek
olmayan delilleri nasıl kullanırız? diye bir yöntem var
aslında ortada, başka bir şey de yok. Geçen haftalarda kumpas
tanıkları duruşmalara geldi, kimi gizli tanık olarak
kamera, görüntü olmadan güya dinlendi, güya bir ifade verdiler ve kumpas çöktü.
Bu tanıkların kumpas tanığı olduğu, gerçek tanıklar
olmadığı, uydurulmuş tanıklar olduğu
açığa çıktı; bundan çok rahatsız oldu mahkeme heyeti
ve iktidarınız tabii ki. Bundan huzursuz olan heyet bu hafta ne
yaptı? Tanıkları duruşmaya çağırma gereği
duymadı, karar aldı, dedi ki: Duruşmada dinlenmelerine de gerek
yoktur; ben emniyet aşamalarındaki, savcılık
aşamalarındaki -mahkeme bile değil, dikkatinizi çekerim-
ifadelerini burada okuyarak bunları delil olarak sayacağım.
Şimdi, bu hukukun neresinde? Tanıklar neden duruşmaya
getirilmiyor? Çünkü kumpas ortaya çıktı duruşma
sırasında. Diğer tanıklara avukat
arkadaşlarımızın yönelttiği sorularla ne yapmak
istediğiniz açığa çıktığı için bu sefer
tanıkları getirmeme kararı aldınız. Avukat
arkadaşlarımızın buna dair itirazları olmak istedi,
dediler ki: Bu şekilde dinleyemezsiniz, hukuka aykırı bir
işlem yapıyorsunuz. Bu itirazları da kabul etmediler. O zaman,
avukat arkadaşlarımız ve yargılamak istediğiniz ama
sizi yargılayan arkadaşlarımız O zaman biz bu
duruşmada kalmıyoruz ve duruşmadan çıkıyoruz. dediler.
Bakalım bundan sonraki yargılamalarda hangi kumpaslarınızla
karşı karşıya kalacağız, göreceğiz ama
kumpaslarınız artık deşifre oldu, boşuna
uğraşmayın; bizden size nasihat olsun.
Diğer bir dava, bugün
Danıştay'da İstanbul Sözleşmesi'nin duruşması görüldü.
Biz, kadınların, LGBTİ+ların yaşam güvencesi olan
İstanbul Sözleşmesini savunmak için ve Öyle tek adam kararıyla, hep adam kararıyla
sözleşmeden çıkamazsınız. demek için bugün kadınlar,
kadın örgütleri, feministler, barolar, çocuk hakları örgütleri olarak
hep beraber Danıştaydaydık. Biz, buradan bir kez daha tekrar
edelim: İstanbul Sözleşmesi, kanunla yürürlüğe girmiş bir
sözleşme; öyle tek adam kararıyla falan geri çekilemez, buna
kadınlar izin vermez, bu tarz anayasa, hukuk tanımaz biçiminizi de
hiçbir kadın kabul etmeyecek. Kimse şunu zannetmesin:
Yaşamlarımızı tek adamın iki dudağı
arasına bırakacağımızı düşünmesin.
İstanbul Sözleşmesi'ne sahip çıkmaya vazgeçmiyoruz demeye
devam edeceğiz. Zira, sözleşme bizim, sizin değil, sizin
lütfunuz falan değil. Biz yıllarca mücadele ederek İstanbul
Sözleşmesi'ni kazandık, kimseye bırakmaya da niyetimiz yok.
Şimdi, bu yasa
Bu yasa
ne diyor? Diyor ki: Ben avukatları zapturapt altına almak
istiyorum. Ne yaptınız geçen sene? Bir yasa
çıkardınız, çoklu baro sistemini getirdiniz. Niye? Çünkü barolar
size itaat etmemişti, efendim, paşam dememişti size. O
yüzden, Yeni yasal düzenleme çıkarıp çoklu baroyla acaba kendi
barolarımızı yaratabilir miyiz? diye düşünmüştünüz.
Olmadı, üzgünüm sizin adınıza; olmadı, avukatlar direndi
Size biat etmeyeceğiz. dedi, Neyi dayatırsanız dayatın,
yandaş barolarınız olmayacağız, sizin
baskılarınıza boyun eğmeyeceğiz." dedi. Sonra ne
oldu? Baktınız, bununla çözemediniz, aslında o kadar da
teşvik ettiniz, bir sürü de olanak sağladınız, olmadı;
şimdi de Acaba yandaş barolarımıza daha fazla kaynak
aktarırsak, onlara ödenekleri daha fazla artırırsak biz,
yandaş baro sayımızı artırabilir miyiz,
avukatları sessizleştirebilir miyiz? diye düşünerek bu
adımları atıyorsunuz.
Komisyonlarda ne oldu?
Barolar Birliğinin, baro başkanlarının, tüm
avukatların itirazları vardı Bu yasa teklifi hukuksuz, bu yasa
teklifi adaleti tümden ortadan kaldıracak bir yasa teklifi. Çıkar
sağlamak için yapıyorsunuz. dediler, Bunu yapmayın. dediler.
Ama tabii sizin derdiniz adalet, hukuk, demokrasi falan değil ki,
yargı bağımsızlığı değil ki; sizin
derdiniz Aman yandaş barolarımızı nasıl
çoğaltabiliriz? O yüzden bu itirazları hiç dikkate
almadınız ve Komisyondan geçirdiniz. Şimdi de benzer bir şey:
Sıralarınız boş; zira, zaten tartışmaya da gerek
duymuyorsunuz.
Şimdi, bu yasal
düzenleme ne diyor? Diyor ki: Mevcut durumda İstanbul Barosuna
kayıtlı mesleki faaliyet yürüten 55 binin üzerinde avukat varken 2
no.lu baroda -son sicil numaraları, avukatın siciline göre- 2.672
avukat var. Şimdi, diyorsunuz ki: Bu 2 bin avukata ben daha fazla mali
kaynak sağlayacağım, yeter ki benim yandaşım olun.
2022 rakamları baz alınarak yapılacak bir paylaşımda
56 bin avukatın bulunduğu İstanbul Barosuna adli yardım
ödeneğinden 3,5 milyon lira, 2.300 civarı üyesi bulunan 2 no.lu baroya
aktarılacak. Yani İstanbul Barosunun yasa gereğince hak
ettiği ödenek yüzde 14,06 oranında azalırken 2nci baronun
ödeneği yüzde 305,41 oranında artacak. Bu açık adaletsizlik
sadece İstanbulun 2 barosu arasında değil, bu 2nci kurulan
barolarla küçük illerdeki barolar arasında da bir eşitsizlik
yaratacak; zira, bunların üyeleri bu 2nci barolardan daha çok
olmasına rağmen siz diyorsunuz ki: Sayısı az olsa da ben
yandaş baroma kaynak aktaracağım.
Aynı şey adli
yardım büroları için de geçerli, diyorsunuz ki: Adli yardımda
da ben 2nci baroları önemseyeceğim, onlara daha fazla kaynak
aktaracağım, böylece adli yardım ücretleri beklenmeksizin
ödenecek avukatlara. Bu, teşvik olacak avukatlar için; gelecekler, benim
2nci barolarıma kaydolacaklar. Hayal görmeyin, avukatlar direnenlerdir,
hak, hukuk savunucularıdır; sizin öyle parayla satın alma
işlerinizle sizin yandaşınız falan olmayacaklar. Şunu
bilin: Bu ülkede avukatlar, avukatlık yaptıkları için hapse
atıldılar, işkence gördüler, polis tarafından darbedildiler,
adil yargılanma talebiyle açlık grevlerinde
yaşamlarını yitirdiler, mahkeme salonlarından
atıldılar, hedef hâline getirildiler, eşitsiz, zor ekonomik
koşullarda staj yapmaya çalışıyorlar ama asla boyun
eğmiyorlar; ne yaparsanız yapın avukatlara boyun
eğdiremeyeceksiniz.
Tabii, sizin
saldırı dalganız sadece avukat alanıyla
sınırlı değil. Bu ülkeyi ucuz iş gücü cehennemi hâline
çevirdiniz işçiler için; evet, işverenler için cennet ama
işçiler için cehennem, cehennem! İşçiler öyle ağır
koşullarda çalışıyor ki artık buralarına
gelmiş durumda, artık diyorlar ki: Bu baskılarınıza
boyun eğmeyeceğiz. Bir örnek: Metal fabrikası Pres-Sanda
düşük ücret ve kölelik koşullarına karşı işçiler
Tüm Otomotiv ve Metal İşçileri Sendikasına üye oldular.
İşçiler sendikaya üye oldukları için, sendikal faaliyet
yürüttükleri için ocak ayından itibaren sistematik biçimde baskı ve
mobbinge maruz kaldılar. Bu da yetmedi, sendika üyesi olan 2 işçi
sendikal faaliyetleri nedeniyle işten atıldı. Şimdi,
Pres-San patronu sarı sendikayı devreye sokarak diyor ki: Gelin, o
sendikaya değil benim sendikama üye olun. Bunun için de işçilerin
e-devlet şifrelerini kırarak, alarak işten çıkarma
tehdidiyle, baskıyla bu yandaş sendikaya üye yapmaya
çalışıyor. İşçileri rızası
dışında sendikaya üye yapmak suç ama Çalışma
Bakanlığının umurunda mı? Zira, o zaten patronun
yanında. Bu da yetmiyor, ne yapıyorsunuz? Polisi, panzeri
yığıyorsunuz, direnişin önüne geçmeye çalışıyorsunuz
ama bunların hiçbiri işçilerin direnişi
karşısında çare olmayacak. İşçiler diyor ki: Tüm
baskı, tehdit ve saldırılarınıza karşı
16ncı günümüzdeyiz, kazanana kadar da direnmeye devam edeceğiz,
baskılarınıza boyun eğmeyeceğiz.
Yine, direnen diğer
işçi arkadaşlarımız, Enerjisa işçileri örgütlendiler,
sarı sendikayı reddettiler, devrimci bir sendikaya, DİSK
ENERJİ-SEN sendikasına üye oldular; baskıya maruz kaldılar,
mobbinge maruz kaldılar, düşük ücrete maruz kaldılar ama buna
rağmen direnişlerini sürdürdüler, bugün 72nci günündeler. Ankarada
başladılar, Eskişehirde devam ettiler, İzmitte devam
ettiler, şimdi İstanbulda direniyorlar; Haklarımızı
istiyoruz. diyorlar. Peki, ne oldu? İktidarınız ne yaptı?
Kaymakam hemen yasak kararı getirdi işçilerin eylemlerine, hak
aramaların önüne geçmeye çalıştı, bir kez daha sermayeden
yana tutum aldı. Yetmedi, işçileri gözaltına
aldırdınız, ters kelepçe yaptınız, darbettiniz,
işçileri haklarından vazgeçirmeye çalıştınız.
İktidarınız kimin iktidarı? İşçinin, emekçinin
iktidarı mı yoksa sermayenin iktidarı mı? Bu örnekler
aslında kimin iktidarı olduğunuzu çok açık gösteriyor.
Sendikalı olmak isteyen işçiye işverenin
saldırısı karşısında işçinin yanında
değil, sermayenin yanında yer alan bir iktidar kimin iktidarı
olduğunu çok açık olarak ortaya koyuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) -
Yine, direnen diğer bir işçi arkadaşımızdan
bahsedeyim, Yemeksepeti işçisi Doğu Yılmaz. O da sendikal
faaliyet yürüttüğü için, hakkını aradığı için
işten atıldı. Yemeksepeti işçileri
hatırlarsınız- daha önce de çokça direniş yaptılar,
haklarını talep ettiler, Esnaf kuryeyi reddediyoruz. dediler. Esnaf
kuryenin ne olduğundan haberiniz var mı?
Sendikasızlığı, güvencesizliği,
sigortasızlığı dayatan, bütün masrafları işçiye
yükleyen, emekçiye yükleyen ve böylece kazancına kazanç katan bir yöntem
olarak dayatıyorlar ve aynı zamanda performans adı altında
hız odaklı çalışma denen, aslında kölelik
koşullarında çalışmayla kuryeler canlarından olmaya
devam ediyor. Sürgüne gönderiliyorlar, hak aradıkları için
işlerinden atılıyorlar. İşte bu Yemeksepeti
işçilerinden Doğu Yılmaz da haksız hukuksuz işten
atıldığı için on altı gündür direnmeye devam ediyor.
Tüm direnen işçilerin
yanında, sermayenin düşmanlığı
karşısında durmaya, biz de birlikte dayanışma
göstermeye devam edeceğiz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Turan Aydoğan.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
İstanbul 1 No.lu
Barosunun yerine 2 No.lu Baro geçirildi, emredersiniz, reis buyurdu.
İstanbulun 55 bin üyeli 1 Numaralı Barosunun yerine zarlamayla,
zorlamayla, yandaşa her türlü kıyakla beraber 2.300 üyeyle
hayatına devam etmeye çalışan 2 Numaralı Baro geçecek.
Diyeceksiniz ki Nereden çıktı bu? Anlaşılmayacak bir
şey yok ki. Adalet ve Kalkınma Partisinin yirmi iki yıllık
felsefesini artık anlayın; azınlık
çıkarcısıdır, oligark yapıların temsilcisidir,
farkına varın bunun. Ekonomide de aynı modeli uyguluyor.
Ekonomide de milyonlarca insanı mağdur ederken üç beş -bizim
Genel Başkanımızın deyimiyle beraber 5li çete gibi- grubun
temsilciliğini yapıyor, hukuku da böyle götüreceğini
düşünüyor.
2 No.lu Baroyu kurdunuz,
nasıl kurdunuz, nasıl kurdunuz? 2009 yılında yarım
kalmış bir FETÖ projesini getirdiniz, bu Meclise dayadınız.
Baro başkanlarını dövdünüz, Ankaraya sokmadınız, bu
Meclisteki Komisyon görüşmelerine sokmadınız; Genel Kurula
getirdiniz, bir inatla beraber, parmak hesabıyla beraber geçirdiniz.
Haklısınız, şimdi bir şeyler yapmanız lazım;
reisinize mahcup oldunuz, zordasınız, tutmuyor bu proje.
İstanbul'da 2 bin küsur kişi, Ankara'da tüzel kişiliğini
kaybetmek üzere olan bir baro ihtarı yemiş; 300 eksik üyesi var,
tamamla üyeleri. O da bir siyasi partinin genel başkanının
kurucularıyla poz verip mesaj vererek üye toplamaya
çalıştığı bir baro. Ne olacak şimdi sayın
siyasi parti genel başkanı? Seninkiler bu baroyu kurtaramıyor, işler
kötü, bu barolar bu işi zor götürecekler. Ha, ama bir şeyi
yapıyorlar, eleştirdiğimiz bir şeyi; hâkimler baskı
altında, vekâletnamelere baktıkları zaman karar verirken
kafaları karışıyor. Adaletsizliğiniz geldi, geldi,
geldi, buraya kadar dayandı. 55 bin üyesi olan İstanbul 1
Numaralı Barosunun karşısında 2 bin küsur üyesi olan 2
Numaralı Baroyu ayaklandırmaya, şahlandırmaya
kalkıyorsunuz, kan enjekte etmeye çalışıyorsunuz.
Nasıl bir şey yapıyorsunuz, biliyor musunuz? Az önce dedim ya,
oligarkların temsilcisisiniz.
Açlıktan, yoksulluktan
beslenme eksikliği çeken halkımızın gencecik kesimlerinin
rakamları yayınlandı; 18 yaşa kadar olan gençlerimizden
kızlarımızın beşte 4ünde demir eksikliği var,
erkeklerin de beşte 3ünde demir eksikliği var; eserinizle
övünebilirsiniz, sizin iktidarınızın sonuçları bunlar.
Aynı şeyi şimdi barolar üzerinde yapmaya
çalışıyorsunuz yani halkın ekmeği olan adaleti arama
konusunda, hukukun üstünlüğünün en önemli temsilcisi olan barolardan
birini zayıflatarak, yandaşı güçlendirerek yol almaya çalışıyorsunuz.
Yani 2 bin küsur üyesi olan bir baronun, ortalama 600-700 bin nüfuslu tabloya
denk gelen bir baronun karşısına Mersin Barosunu, Adana
Barosunu, İzmir Barosunu koyduğunuz zaman onların 6-7 katı
bir para vermeye kalkıyorsunuz. Onlar bu baronun 3 katı, 4 katı
üyeyi bünyelerinde barındırıyorlar, onların neredeyse 1,5-2
katı parayı bu baroya vermeye çalışıyorsunuz. Ya, hiç
mi yüzünüz kızarmıyor! Matematik bilmiyorsanız adaletiniz,
vicdanınızda mı yok ya? Nasıl bir şeysiniz ya!
Nasıl getiriyorsunuz bunları bizim önümüze ya? Hangi vicdanla, hangi
kafayla getiriyorsunuz ya? Önünüze rakamlar koydu Barolar Birliği
Başkanı, dedi ki: Baroların 75 milyon alacağı var,
iki senedir ödemediniz. Bir iş yapmak
istiyorsanız bu paraları ödeyin önce. İstanbul 1 Numaralı
Baronun 14 milyon alacağı var, 2 Numaralı Baro sizden 89 bin
lira para istiyor; ona 4 milyon ödemeye çalışıyorsunuz,
diğerinin gırtlağına basmaya çalışıyorsunuz.
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Hiç öyle değil.
TURAN
AYDOĞAN (Devamla) Aynen böyle.
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Değil, değil.
TURAN
AYDOĞAN (Devamla) Değilse anlatırsınız. Sizin
adaletsizliğiniz zaten tescilli, benim burada anlatmama gerek yok.
Bu yolu
yürürken açıkça halkın hak arama hürriyetinin önüne engel
oluşturuyorsunuz, torpilli barolar yaratmaya çalışıyorsunuz
ama Sayın Cumhurbaşkanına, partinizin Genel Başkanına
kötü bir haberim var, iletebilecek yüreğiniz var mı bilmiyorum ama
Lale Devri bitti.
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Bunu siz mi tartışacaksınız? Hayret bir
şey!
TURAN
AYDOĞAN (Devamla) Millet bunları daha yemiyor.
Barolar size
demokrasinin en önemli dersini verdiler. Hukukçularla ve hukuk dünyasıyla
oynayamayacağınızın örneğini sizin önünüze koydular.
Gittiler, bütün oyunlarınıza rağmen, bütün alicengiz
oyunlarınıza rağmen Barolar Birliğinde sizin ekseniniz de
aday olmaya çalışan adamın karşısında
şakır şakır seçim aldılar. O Barolar Birliği
Başkanı bu Meclise geldi -Sayın Erinç Sağkan- 4 Nisanda
bütün grupları ziyaret etti, sizin grubunuzu da; sanıyorum, o
dönemdeki Grup Başkan Vekiliniz Sayın Cahit Özkan
ağırladı onu. Siz bu avukatlarla ilgili yasayı
çalışmış, bitirmiş, Meclis gündemine getirecek hâle
gelmiş olmanıza rağmen onunla tek kelime
paylaşmadınız, böyle bir yasadan bahsetmediniz; yangından
mal kaçırır gibi yasa hazırlıyorsunuz. 5 Nisandan sonra
getirdiniz, Meclise yasayı sundunuz. 4 Nisanda Barolar Birliği
Başkanıyla görüşüyorsunuz kardeşim, böyle bir
çalışmanız varsa niye haber vermiyorsunuz? O Barolar
Birliği Başkanı yıllar sonra Komisyona geldi, yüzümüzün
akıdır, buradan ona teşekkür ediyorum. Sizin daha önce
güdümünüze aldığınız şahıs Komisyonlara da
gelmiyordu, geldi ve dedi ki: Biz toplantı yaptık, 1 Numaralı
ve 2 Numaralı Barolar o toplantıya katıldı. Bu konuda bir
yönetmelik hazırlıyoruz, o yönetmeliğe 2 Numaralı Baro da
itiraz etmedi. Siz bu yasa çalışmasını nereden çıkardınız?
dedi. Hiçbiriniz ayağa kalkıp cevap da vermediniz. Sizin
dünyanız başka, dışarıdaki dünya başka. Ha, sizin
dünyanıza bakarsak işte, güçlü bir sosyal devletin yapması gereken
avukat stajyerlerine staj boyunca bir maaş bağlama işi çok
önemli bir iş olmamakla beraber görmezden geliriz. Aynı Barolar
Birliği Başkanı Komisyonda, ortalama 25 bin avukatın staj
gördüğünü söyledi ve rakamı çıkardı; o çetelere
peşkeş çektiğiniz rakamların neredeyse yüzde 1i bile
değil. 25 bin avukat, hukuk eğitiminin eksik olduğu söylenilen
bir ülkede mesleki eğitimi alabilsinler diye onlara asgari ücrete oransal
bir ücretin verilmesini teklif ettik, Hayır. dediniz. Hâkim
stajyerlerine veriyorsunuz, hâkim adaylarına veriyorsunuz. Avukatlık
İnşallah -bu Mecliste çoğunluğu
sağladığımız gün- Anayasa değişikliğini
yaptığımızda, Anayasaya yargının kurucu unsuru
olarak onu sokacağız. Yargının kurucu unsuruna
vermiyorsunuz çünkü adaletsizliği kendinize pay biçmişsiniz, adaleti
istemiyorsunuz; kuruluşunuz, yürüyüşünüz adaletsizlik üzerine.
Avukatlara, avukat stajyerlerine yapılması gereken,
eğitimlerini, meslek eğitimlerini dört dörtlük yapabilmeleri için
staj dönemleri boyunca belli bir oranda ücretin ödenmesiydi. Şimdi, hiçbir
mesleği küçümsemiyorum. Bizim anlayışımıza göre çalışma
kutsaldır, alın teri kutsaldır ama getirdiğiniz yasayla
beraber kâğıt toplayıcısı avukat, nalbur
çırağı avukat, vesair gibi işler yaratmaya
kalkıyorsunuz. Avukatlık çok özel bir meslektir; Eski Yunandan beri
çoğu zaman parayla yapılmamış, insan onuru olan adaleti
arama anlamında onurluca yapılmış olan bir meslektir.
Niye bu şekilde bir
uygulamayı hayata geçirmiyorsunuz? Barolar Birliği Başkanı
teklif etti, biz teklif ettik: Oluşturulacak olan bir fonla beraber bu
arkadaşlarımıza her ay belli bir ücreti vermek mümkün ve bu
ülkede kaliteli hukukçular yetiştirmek mümkün. Köprüye vermeye, yola
vermeye kalkıyorsunuz; yatırım yapın ama verdiğiniz
paraların bir hesabı olsun. 8 liraya mal ettiğiniz köprüye 58 lira
para ödüyorsunuz, bu kardeşlerimize ödemeye gelince çekiniyorsunuz. Emin
olabilirsiniz, hukuka dayalı güçlü bir ülke olduğumuz zaman o
köprüler çok daha ucuza mal olacak ve çok daha kaliteli olacak, insan
ilişkileri çok daha sağlıklı bir toplum
yaratacağız. Ama dünyanızda bunlar yok, bunlar olmadığı
için baroları kendinize göre tasnif ettiniz, iki yıl boyunca
parasını ödemediğiniz baroları görmezden geliyorsunuz,
yandaş barolarınıza para aktarmaya
çalışıyorsunuz.
Benim size bir tavsiyem
olacak ama artık tavsiyede bulunmaktan da vazgeçiyorum size. Yol
yakınken vazgeçin. Yol yakınken şunu yapın, yol
yakınken bunu yapmayın. gibi önerilerde bulunuyordum önceden bu
kürsüye çıktığım zaman.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Sayın Başkanım, süremi uzatabilir misiniz.
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Artık ben sizden umudumu kestim diyeceğim ama benim kesmemin önemi
yok, millet sizden umudunu kesti. Sokağa
çıktığınızda boyunuzun ölçüsünü alırken
sanmayın ki bu getirdiğiniz kayırmacı yasalar unutulacak.
İçinizde hukukçular var, çağıracağız onları
barolara, gelin diyeceğiz.
Ben İstanbul 1
Numaralı Barosunun üyesiyim. Geçin karşımıza, bu FETÖ
projesini, bu baroları nasıl böldüğünüzü, bu
kayırmacılığı nasıl
yaptığınızı, avukatları nasıl dövdüğünüzü,
Çağdaş Hukukçular dâhil olmak üzere yüzlerce avukatı nasıl
içeride tuttuğunuzu, intihar eden avukatları nasıl görmezden
geldiğinizi, Sayın Cumhurbaşkanı caddeden geçerken
gürültüye laf eden avukatı nasıl öldüresiye dövdürdüğünüzü ve
ona Cumhurbaşkanına hakaretten dava açmaya
çalıştığınızı önünüze koyacağız;
bunları unutmayın, bunları sakın unutmayın.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Keşke daha çok bölünse herkes üye olsa, her ilde olsa, fazla fazla olsa.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Böldürmeyeceğiz sana, merak etme.
SALİH CORA (Trabzon)
Çağdaş avukatlar ne demek ya, zaten bölmüşsünüz.
BAŞKAN Evet,
şahıslar adına ilk söz Sayın Hişyar Özsoyun.
Sayın Özsoy
(HDP
sıralarından alkışlar)
HİŞYAR ÖZSOY
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2nci
maddede de şahsım adına söz almış bulunuyorum. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli
arkadaşlar, az önce bu Genel Kurulda yaptığım
konuşmada İsveçin, Finlandiya'nın NATO üyeliğini, bu
çerçevede Türkiye'deki kimi tartışmaları değerlendirdim.
Bülent Turan burada, Sayın Grup Başkan Vekili; ben özellikle dikkat
etmenizi istiyorum çünkü ricam olacak bazı bilgileri bazılarına
iletin diye, size açıktan da söyleyeyim lütfen; böyle sataşma için
söylemiyorum.
Şimdi, ben yurt
dışındayım, Grup Başkan Vekilimiz bana bir mesaj
attı Bu nedir? dedi, bir açtım, bir baktım mesaja; yahu, ben
bunu dememişim diyorum, bir yere bir demeç vermişim yani bunu
almış Finlandiyalı, İsveçli bir şey
SALİH CORA (Trabzon)
Zaten her şeyi inkâr ediyorsun.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Şimdi geliyorum oraya.
Şimdi, bakın, bu
İsveçin, Finlandiya'nın NATO üyeliğine dair basın,
çoklukla yabancı basın arıyor ve HDP olarak ne
düşünüyorsunuz? diyor. Biz HDPyiz. Şu kürsüde, sizin huzurunuzda,
Türkiye'de yaşayan insanların huzurunda söyleyemeyeceğimiz tek
bir kelimeyi dışarıda söylemeyiz. Onun için, birazdan, burada ne
dediğimi de anlatacağım ben size, bizim öyle kimseden gizli saklı
bir şeyimiz yok. Şimdi, ben baktım, şöyle bir durum: Benim
verdiğim bir demeci Sayın Turan, bir aklıevvel, çeviri
zahmetinde bile bulunmamış, Google'dan çevirtmiş -onu da tespit
ettik- ve o çeviriyi almış
SALİH CORA (Trabzon)
Kim çevirmiş?
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) İşte onu söylüyorum; şimdi onu söylüyorum.
...çevirip size yakın
olan medyaya servis etmiş ve 15 medya organında neredeyse aynı
başlıkla, aynı haber, aynı çarpıtılmış
şekliyle verilmiş.
SALİH CORA (Trabzon)
Tekzip yapıtınız mı?
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Akşam gazetesi, Milat, Yeni Akit, Yeni Şafak, A Haber,
TVNET, Kanal 7 ile Ülke TV geçiyor. Bakın, başka ne var
SALİH CORA (Trabzon)
Tekzip yaptınız mı?
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Müsaade et, yapıyorum işte; şimdi konuşuyorum
ya.
Sadece AK PARTİ'ye
yakın olanlar değil, bir de kim var? Bir de Ulusal Kanal var,
Perinçek var; o da aynısını almış, yapmış.
Ne yapmış biliyor musunuz, şöyle yazmış: CHP'li Ünal
Çeviköz ve HDP'li Hişyar Özsoy içimizdeki Finlandiyalılar, içimizdeki
İsveçliler
falan diye köpürtmüşler.
Şimdi size söyleyeyim,
mesele ne. Şimdi, basın geldi, bize soruyor
Bakın, ben ne
söylediğimi şimdi söyleyeceğim size, kimseden gizli
saklımız yok. Biz HDPyiz, burada söyleyemediğimizi hayatta bir
yerde söylemeyiz. Bana dediler ki: Ya, bu İsveç ve Finlandiya'nın
NATO üyeliği için Türkiye'nin bazı talepleri var bu hükûmetlerden.
Ne gibi? dedim, dedi ki: Mesela, Türkiye, orada yaşayan kimi
insanların iadesini istiyor. Örneğin: Ragıp Zarakolu.
Ragıp Zarakolu, Belge Yayınlarının sahibi; CVsine
baktım, basın özgürlüğü konusunda 7-8 tane ödül almış.
Yani, kendisi Kürt de değil ha, Büyükada Kaymakamı Remzi Beyin
oğlu, biliyorsunuz. Ama Ragıp Zarakolu yayıncı, tam
1968den beri yayıncılık yapıyor, şu anda 74 yaşında.
Türkiyenin istedikleri arasında Ragıp Zarakolu var. İlginç bir
durum da şu: Aslen Kürt olan ama İranlı Amine diye bir
milletvekili var, hızını alamamışlar, Amineyi
istemişler ya ve bir de kadın milletvekili; böyle ilginç, hani biraz
da espri konusu olmuş şu an İsveçte.
Şimdi, ben şöyle
dedim: Vallahi, İsveç ve İskandinavya -Türkiyenin aksine- güçlü
demokratik kurumları olan ve hukukun üstünlüğü olan ülkeler;
şaka değil, böyle güçlü gelenekleri var, yüzlerce yıldır
kimi demokratik kurumlarını oluşturmuşlar. Şimdi,
Cumhurbaşkanı burada mahkemeye tak diye emir verince mahkeme şak
diye yapıyor ya... Ya, iade süreçleri hukuki süreçlerdir. Orada, sizin
bilmediğiniz, yargı bağımsızlığı var.
Yani, orada hükûmetten istiyorsunuz, hükûmet mahkemeye diyemiyor ki:
Ragıp Zarakolunu alın, Cumhurbaşkanına verin, keyfi
hoş olsun. Orada böyle bir şey yok ki, mahkeme süreci var.
Şimdi, ben Eğer
İsveç, Ragıp Zarakolu gibi insanları Türkiyeye verirse şu
açıdan hayal kırıklığı olur: Yüzlerce
yıldır oluşturdukları demokratik kurumların dibini
kendileri oymuş olurlar. dedim. Bu açıdan bir hayal
kırıklığı olur.
SALİH CORA (Trabzon)
Orada hâkimler olsaydı, orada hukuk olsaydı...
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Doğrusu o insanların...
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay)
Bal gibi verecekler.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Bir de gazeteci kendisi, arkadan bağırıyor,
gazeteci, vallahi! İşte, bunu eleştiriyorum zaten.
Ragıp Zarakolunu tabii
ki Türkiyeye vermesinler; bakın, burada da söylüyorum. Niye biliyor
musunuz? Türkiyede adil bir yargı ve yargı
bağımsızlığı olsun, güçler
ayrılığı olsun, zaten kimse burayı bırakmaz. 74
yaşında Ragıp Zarakolu niye gitsin sürgünde...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Bitiriyorum.
Zaten burada bir yargı
sistemi olsa, zaten burada güçler ayrılığı olsa, adil bir
yargı olsa bu insanlar bu ülkeyi terk edip, 70li yaşlarda, gidip
İsveçte, Finlandiyada sürgün hayatı yaşamak zorunda kalmazlar.
İçler acısı olan durum budur. Dolayısıyla, ben
bunları söyledim, burada da söylüyorum ama bu yandaş medya, diyorlar
ya İhanetçiler, bizi arkamızdan hançerliyorlar. bilmem ne filan
yani, ben buradan Sayın Bülent Turana söylüyorum: Siz şu medyaya
söyleyin, ya, en azından -ayıp bir şeydir- haber yapmadan önce
bari bir çevirisini doğru düzgün yapın, Googlela
çalışmayın. Bir ara, biliyorsunuz, TRT İngilizcede
Fahrettin Koca yazacağına, hatırlıyorsunuz, Google çeviri
yapmış Fahrettin Husband yazmıştı ya; vallahi
billahi bu olmuştu.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Onlar hep yalanlandı ama.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Önce doğru düzgün ne dediğimize baksınlar, ondan
sonra oturup üzerine haber yapsınlar.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon)
Tabirin çok çirkin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Yok, bunlar hep yalanlandı; doğru olmadı.
OYA ERONAT (Diyarbakır)
İsveç ve Finlandiyadan golü yiyeceksiniz, başka çare yok.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Oya Hanım İngilizce biliyor herhâlde,
oradan laf atıyor ya.
BAŞKAN Madde üzerinde
konuşmalar tamamlandı.
Soru-cevap işlemi yok.
Şimdi, madde üzerinde
2si aynı mahiyette olmak üzere 3 adet önerge vardır. İlk
okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 328
sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oya
Ersoy Hişyar
Özsoy Hüseyin
Kaçmaz
İstanbul Diyarbakır Şırnak
Filiz
Kerestecioğlu Demir Rıdvan
Turan Serpil
Kemalbay Pekgözegü
Ankara Mersin İzmir
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Alpay
Antmen Rafet
Zeybek Tufan
Köse
Mersin Antalya Çorum
Zeynel
Emre Lale
Karabıyık Erkan
Aydın
İstanbul Bursa Bursa
İlhami
Özcan Aygun Ali
Haydar Hakverdi
Tekirdağ Ankara
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Sayın Serpil Kemalbayın.
Sayın Kemalbay, buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sayın Başkan, sayın vekiller; bugün
İstanbul Sözleşmesiyle ilgili Danıştaydaki dava görüldü.
İstanbul
Sözleşmesi, biliyorsunuz, kadınları, LGBT+ları, kız
çocuklarını koruyan en etkili uluslararası sözleşme ve
İstanbul Sözleşmesi yaşatır. diyen kadınların
bütün taleplerine karşı, itirazlarına karşı bir
erkeğin, Erdoğan'ın iki dudağı arasındaki bir
kararla İstanbul Sözleşmesi'nden bir gecede çekilindi. Buna
kadınlar itiraz ediyor; kadın örgütleri, kadın hareketi,
feminist hareket hep beraber İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmeye
karşı tutumlarını bugün beyan ettiler.
SALİH CORA (Trabzon)
Hişyar Bey hukuku eleştiriyordu, şimdi hukukun verdiği bir
kararı överek anlatıyorsunuz.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (Devamla) Erdoğan tarafından, kadınları koruyan
bir hukuk kazanımı kadınların elinden alınmak
isteniyor; itirazımız buna.
Bugün Eş
Başkanımız, HDP Kadın Meclisinden
arkadaşlarımız ve bütün kadın hareketinin orada,
Danıştayda savunuları vardı. Ben buradan bir kez daha
İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmeyeceğimizi ve İstanbul
Sözleşmesi'ni her ne olursa olsun savunmaya devam edeceğimizi
söylüyorum.
SALİH CORA (Trabzon)
Danıştay savcısı ne dedi? Ne dedi Danıştay
savcısı?
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (Devamla) Bir savcı mütalaasında Hukuka
aykırı. diyor, savunma Hukuka aykırı. diyor, acaba
yargı burada Hukuki. diyebilir mi? Ne diyecek, bunu merak ediyoruz.
Kadınların yaşatılması için, kadınların
yaşayabilmesi için, kadınların, çocukların,
LGBT+ların korunması için İstanbul Sözleşmesinden
çekilmeyi durdurmak gerekiyor. Hep beraber durduracağımıza
inandığımı burada bir kez daha söylemek istiyorum.
Size başka bir konudan
da burada bahsetmek istiyorum. Burada avukatlarla ilgili yasalar
çıkartıyoruz, burada çeşitli yasalar, kanunlar
çıkartıyoruz ama kanunların fiiliyatta hayata geçmediğine
dair de pek çok şey var. Kanunen çıkartılmış haklar,
bu kazanımlar, sahada yine Hükûmet tarafından, iktidar
tarafından insanların elinden alınıyor. Bunlardan bir
tanesi de meslek hastalıklarıyla ilgili. Bu yakınlarda yeni bir
belgesel yapıldığı için yine gündemimizde silikozis
hastalığı. Bingöl Karlıovada Taşlıçay köyünde
köylülerin neredeyse tamamı silikozis hastası. 21 köylü bu
hastalık sebebiyle yaşamını yitirdi. Genç işçiler kot
kumlama atölyelerinde çalıştıkları için bu
hastalığa yakalandılar ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı bu hastalıkla ilgili herhangi bir denetim
yapmadığı için, Hükûmet bu konuda üstüne düşen
sorumlulukları yapmadığı için, devlet bu konuda üstüne
düşen sorumlulukları yapmadığı için, patronlar,
markalar küçük atölyelerde, kayıtsız iş yerlerinde bu kot
taşlama işlemini yaptıkları için bu işçiler
yıllarca buralarda çalıştılar ve evlerine, köylerine
döndüklerinde ise akciğerlerinde bu silikozisin bir taşlaşmayla
sonuçlandığını gördüler. Ölümcül bir hastalığa
yakalandılar, bu hastalığa karşı mücadele
kampanyaları yapıldı ve meslek hastalığı olarak
sayılması için yapılan kampanyalardan sonra, verilen
önergelerden sonra, kanun tekliflerinden sonra silikozis
hastalığı meslek hastalığı sayıldı.
Fakat bugün, bakın, Bingöl Karlıova'daki bu işçilerin evlerine
haciz gidiyor, biliyor musunuz? Hizmet tespit davası açtılar bu
işçiler, hizmet tespit davalarını kaybettiler çünkü bu atölyeler
merdiven altı atölyelerdi, kot taşlama atölyeleri
taşeronların açtığı atölyelerdi; hiçbiri
sigortalı çalışmıyordu, dolayısıyla da hizmet
tespiti hukuk prosedüründe mümkün olmadı, bu davaları kaybettiler.
Ama bu işçilerin tamamı silikozis hastası ve silikozis
hastalığı ancak ve ancak meslek hastalığı olarak
görülebilir yani herhangi birimiz böyle bir hastalığa yakalanamayız,
ancak bu kot kumlama işçilerinde olduğu gibi ya da diş
teknisyenlerinde, metal sektöründe olduğu gibi bu kumlara maruz kalmak
gerekiyor ki hastalanabilelim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (Devamla) Şimdi, bu işçiler hizmet tespit
davalarını kaybettikleri için evlerine haciz gidiyor ve hizmet tespit
davalarını kaybeden silikozis hastası işçiler
tarlalarını satıp bu avukatlık masraflarını
ödemek zorunda kalıyorlar.
Yine, o dönemde -çok ilginç-
Mehmet Uçum'muş bu kanun teklifini hazırlayanlardan birisi; şu
anda Cumhurbaşkanı Başdanışmanıymış ve
yine, Cumhurbaşkanı Hukuk Politikaları Danışmanıymış.
Mehmet Uçum yapmış bu kanun teklifini ve bu kanun teklifi nasıl
çıktı bilmiyorum ama -biz de üzerine şimdi yeni bir kanun
teklifi vereceğiz- bu çıkan kanuna göre bu silikozis hastası
işçiler meslek hastası sayılmıyor, engelli maaşı
alıyorlar. Yani normalde malulen emekli olması gereken silikozis
hastaları engelli maaşı alıyorlar, çok düşük ücretler
alıyorlar ya da bunu da hiç alamıyorlar ve aynı zamanda evlerine
de haciz gidiyor.
Bunu paylaşmak istedim.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın Ali Haydar
Hakverdinin.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Ankara) Sayın Başkanım, kıymetli milletvekili
arkadaşlarım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
1136 sayılı
Avukatlık Kanununda 5 maddelik bir değişiklik yapıyorsunuz
ve gerçekten çok adaletsiz, çok hakkaniyetsiz bir 5 madde; 2si zaten yürürlük,
3ü birbirinden hakkaniyetsiz ve adaletsiz maddeler. Şimdi, stajda bir
düzenleme yapıyorsunuz, adli yardım bürosu oluşturuyorsunuz, bir
de para dağıtımında bir puanlama esası
getirmişsiniz.
Kısa bir süre önce 2 no.lu
baroları kurmak için harekete geçtiniz. Gerekçe aslında şuydu:
Tek adam rejiminde yasamayı, yürütmeyi, yargıyı tekelinize
aldınız ama yargının içerisinde bağımsız
savunmayı ele geçiremediniz. Ele geçiremediğiniz yeri de zapt etme
adı altında
Baktınız olmuyor, Barolar Birliği
Başkanını yandaşlaştırdınız;
avukatlık yasalarını ve avukatlık mesleğini hiçe
sayarak sizin isteklerinize, iradelerinize uygun kararlar ve onaylar verdi. Ama
geldiğimiz noktada, her ne yaparsanız yapın baroyu ele
geçiremedikten sonra, 2nci baroyu kurmak için de bir yol seçtiniz ve FETÖ
projesi olan o bölme projesini barolara da uyguladınız. Tamam,
baroları böldünüz ama bu da tutmadı yani 2 no.lu barolar, bu 56 bin
üyesi olan İstanbul Barosunda zar zor kuruldu; 23 bin üyesi olan Ankara
Barosunda da 2nci baroyu kurdunuz, şu an sayıyı
tutturamadınız, o da gelgitler yaşıyor; buna rağmen
istediğiniz sonucu alamadınız, yine bu sonucu alabilmek için bu
sefer de adam kayırma yapıyorsunuz, sizden olan barolara yani zoraki
kurduğunuz, iteklemeyle kurduğunuz, kamu avukatlarını
zorlayarak kurduğunuz barolara bu sefer de kayırma işlemiyle bir
ödenek aktarmaya çalışıyorsunuz ve burada da adaletiniz yok.
Öyle bir uygulama yapmışsınız ki, şimdi diyorsunuz ki:
Her baroya 5 birim puan. Sonra 50 avukata 1 birim puan, sonra da 5 bine 1
birim puan ekliyorsunuz. Mesela, baroyu 2 bin avukatla kurarken niye 5 bin
avukata 1 birim puan veriyorsunuz? Hani burada da aslında şunu
yapsanız daha samimi olursunuz: Kurulan o 1 no.lu, önceki kurulan mevcut
baroları iptal ettik; aslolan 2 no.lu barolardır, bütün parayı
da kaynağı da desteği de CMK'yi de adli yardımı da
onlara vereceğiz. deseniz bu, daha samimi, daha adil, belki gerçekçi bir
düzenleme olur. Bu düzenleme çünkü avukatların zekâlarıyla,
akıllarıyla dalga geçmek gibi bir şey.
Şimdi, bütün
yasamayı, yargıyı, yürütmeyi tekele aldınız, bir
yandaş baro oluşturdunuz, bir taraftan yandaş medya var. Hani
yandaş medyanıza nasıl kaynak aktarıyorsanız,
yandaş baronuza da öyle kaynak aktarmak çabasındasınız.
Şimdi, stajyerler
Stajyerlere diyorsunuz ki: Evet, sigortalı bir işte
çalışıyorsa çalışmaya devam edebilir, staja engel
değil. Bunu ne için yapıyorsunuz?
SALİH CORA (Trabzon)
Buna karşı mısın?
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Devamla) Karşı mıyım? Anlatacağım.
İşte, kamuda
çalışan bir memursa memuriyeti devam etsin, stajı yanmasın.
Peki, kabul, olabilir bu ama stajyerlerin yaşadığı gerçek
sorunlardan AK PARTİ iktidarı bihaber; hiçbir ilginiz, alakanız
yok stajyerlerin yaşadığı sıkıntılarla.
Şöyle ki: Hukuk fakültesini
bitirmiş, stajyer olmuş, baroya kaydolmuş ama herhangi bir
geliri yok, stajyerlerin hiçbir geliri yok. Hani, mesela burada deseniz ki Ya,
geliri olmayan stajyerler başka bir işte de çalışabilir.
Olabilir. Mesela Limon satsın, hamallık yapsın, sonra belki
avukatlık ruhsatını alır. diyebilir misiniz? Evet,
diyebilirsiniz. Burada stajyerlerin gerçek sorunu gerçekten açlık,
yoksulluk stajyerlerin sorunu. Hukuk fakültesini bitirmişler, avukat olmak
için çabalarlarken hiçbir gelirleri yok. Burada yapılması gereken
insani düzenleme neydi? Stajyerlere bir katkı vermek, ekonomik bir
katkı sunmak. Belki bu çok uzun vadeli bir ödenek olabilir ama devletimiz
güçlü, stajyerlere doğrudan bir maaş da verilebilir, insan onuruna
yakışır bir gelir seviyesine kavuşması
sağlanabilirdi.
Geldiğimiz noktada
avukatların durumu da gerçekten içler acısı ya! Asgari ücretin
altında çalışan avukat arkadaşlar var. Bir
meslektaşının yanında neredeyse
sığınmacı olarak kalan avukat arkadaşlar var; sadece
ama sadece CMK ve adli yardım gelirlerine muhtaç avukat arkadaşlar
var yani bugün CMKye kaydoluyor, altı ayda bir sırası geliyor,
2-3 bin liralık ücretle o ayı ya da o altı ayı kapatmak
zorunda kalan meslektaşlarımız var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Devamla) Tamamlıyorum.
Adli yardım
ödeneğine muhtaç olan, başka hiçbir geliri olmayan avukat
arkadaşlarımız var. Altı ayda bir adli yardım geliyor,
3-5 bin lira para; sadece bununla geçinmek zorunda kalan avukat
arkadaşlarımız var. Bunların sorunlarını çözmek
yerine, sadece ama sadece 2nci baroları güçlendirmek ve
yandaşlarınıza kaynak aktarmak için bu kanun teklifini
getirmişsiniz. Gerçekten, AKPye yakışır bir kanun teklifi
olmuş bu. Adalet ve Kalkınma Partisinin sadece isminde adalet var;
onun dışında, bu ülkede hiç adalet bırakmadınız.
Bu kanun teklifi de adaletsiz ve hakkaniyetsiz bir kanun teklifidir diyorum,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 328
sıra sayılı Avukatlık Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 2nci maddesinde yer alan
değiştirilmiştir ibaresinin yeniden düzenlenmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Ayhan
Altıntaş Aydın
Adnan Sezgin
Adana Ankara Aydın
İmam
Hüseyin Filiz Orhan
Çakırlar
Gaziantep Edirne
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talebi Sayın Aydın Adnan Sezginin.
Buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
AYDIN ADNAN SEZGİN
(Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 2nci maddesi hakkında verdiğimiz İYİ Parti
önergesi hususunda söz almış bulunuyorum.
Teklif, çoklu baro
uygulamasının neden olduğu sorunlardan birini ele
almaktadır. Teklifle, Türkiye Barolar Birliği hesabına
aktarılan adli yardım ödeneğinin barolar arasındaki
dağılımının tertibi öngörülmektedir.
Çoklu baro uygulaması,
avukatların siyasi nedenlerle bölünme ve ayrışmasına zemin
oluşturan ve İYİ Parti olarak başından itibaren itiraz
ettiğimiz bir düzenlemedir. Bu uygulamayı mümkün kılan 7249
sayılı Kanunun Komisyondaki görüşmelerinde
hazırladığımız muhalefet şerhinde, çoklu baro
uygulamasının tatbikatta, baroların yetki alanında olan
CMK, adli yardım ve disiplin işlemleri gibi kurumların
işlevsizleştirilmesine neden olacağını
belirtmiştik. Söylediğimiz gibi, adli yardım uygulamasında
sorunlar ortaya çıkmaktadır. Şimdi de iktidar bu sorunları
gidermeye çalışıyor. Kanun tekliflerini beceriksizce
hazırlama, daha sonra bunlara yama yapma uygulaması AK PARTİ'nin
âdeta alametifarikası hâline gelmiştir, ayırt edici
özelliğiniz. Biz en başından beri çoklu baro uygulamasına
yani baroların dünyada hiçbir yerde görülmemiş bir şekilde
parçalanmasına karşı çıkmıştık çünkü hukukun
üstünlüğünün geçerli olduğu demokrasilerde demokratik yöntemlerle
oluşturulan bütüncül baro anlayışı geçerlidir. Hiçbir hukuk
devletinde olmayan bu tür uygulamalar, sivil toplumu siyasi erk
karşısında parçalama teşebbüsüdür, yandaş baro
oluşturma girişimidir. Barolar ülkemizde hukuk devletinin ve
demokrasinin yerleşmesi açısından çok önemli işlev
görmüşlerdir. Bugün baroların getirildiği durum hukuk devletinin
ve demokrasimizin geldiği durumla benzerlik göstermektedir. Dünya Adalet
Projesi Hukukun Üstünlüğü Endeksi 2021 Raporuna göre ülkemiz 139 ülkenin
yer aldığı sıralamada 117nci sıraya
gerilemiştir. Avrupa Konseyi kurucu üyesi Türkiye, Ruanda, Senegal, Gana,
Tanzanya, Liberya, Nijer gibi ülkelerin gerisine düşmüştür. Türkiyede
hukukun üstünlüğü ilkesinin nasıl hoyratça çiğnendiğini
görmek için aslında bu raporlara ihtiyacımız yok zira
bunları her gün üzülerek yaşıyoruz. Hukuk devletinin
olmadığı düzenlerde de demokrasiden söz etmek mümkün
değildir.
Aynı raporda yer alan 8
gösterge arasında Türkiyenin en kötü sıralamaya sahip olduğu
kategori hükûmet yetkilerine ilişkin kısıtlamalar kategorisi
olmuştur. Türkçesi şudur: Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi adı verilen ucube tek adam yönetimi dünyada denge ve
denetlemeden en yoksun ülkelerden biri olmamıza neden olmaktadır.
Ülkeyi yönetenlerin yasalara ne kadar bağlı olduğunu ölçen bu
kategoride Türkiye, 139 ülke arasında 134üncü sırada yer
almıştır. Hukukun üstünlüğünü yeniden tesis etmek, keyfî
tek adam yönetiminden kurtulmak, demokrasiyi yeniden kurmak ve ihya etmek,
insanımıza yaraşır bir yaşam sunmak için tek yol,
güçlendirilmiş parlamenter sistemi bir an önce hayata geçirmektir. Bu
amaçla bir araya gelmiş olan 6 siyasi partinin ortaya koyduğu temel
ilkeler, bu hedefe işaret etmektedir ve bunda muvaffak
olunacağından şüphemiz yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
AYDIN ADNAN SEZGİN
(Devamla) AK PARTİyle rekabet hâlinde; Türkiye için, milletimizle el
ele, kol kola, omuz omza, adaletle özgürleşen, güvenle yaşayan,
liyakatle eşitlenen, sevgiyle güçlenen, üreterek kalkınan güçlü,
zengin ve mutlu Türkiyeye hep birlikte kavuşacağız, çok az
kaldı.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
2nci madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
20.42
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 20.49
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN
(Tekirdağ), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99uncu Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
328 sıra sayılı
Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- 1136
sayılı Kanunun 180 inci maddesinin dördüncü fıkrasının
ikinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümleler
eklenmiştir. Paraların barolar arasındaki
dağıtımında puanlama esas alınır. Her baroya
öncelikle beş temel puan verilir. Verilen temel puana, her elli üye avukat
için bir puan, ayrıca il nüfusu esas alınarak her beş bin nüfus
için bir puan eklenir. Birden fazla baronun bulunduğu illerde, her
beş bin nüfus için tespit edilecek toplam puanın yüzde
kırkı o ilde bulunan barolar arasında eşit olarak,
kalanı ise o ilde levhaya kayıtlı toplam avukat
sayısına bölündükten sonra elde edilen rakamın her baronun üye
sayısına çarpımı sonucu elde edilecek puana göre
dağıtılır.
BAŞKAN Madde üzerinde
ilk söz İYİ Parti Grubu adına Sayın Yavuz
Ağıralioğlunun.
Buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 328 sıra sayılı
Kanunun 3üncü maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına kürsüye
geldim. Her birinizi ayrı ayrı saygılarımla
selamlarım.
İlgili kanun üzerine
mütalaa vermek için genellikle gruplar adına avukatlar geliyorlar,
biliyorsunuz. Mevzunun -tabirimi mazur görün- merkepten düşenleri
mahiyetinde bizzat bu işin mağdurları, sorunlarını
yaşayanları, staj safhasından avukatlık mesleğini icra
ederken karşılaşılan zorluklarla ilgili çözüm önerilerini
bu kürsüden millete arz etmeye çalışıyorlar. Görüyorum ki nice
zamandır iktidar ve muhalefet arasındaki kanun müzakerelerinde
iktidarı muhalefet hep şöyle suçluyor: Kanun yapma tekniklerimizde,
kanun yapma usulünde, kanunun Meclise gelme süreçlerinde, kanunun da
mahiyetinde genel olarak iktidarın iş görme şekliyle ilgili bir
sıkıntı var. Efendim, iktidarın siyasi olarak
iddiasını taşıdığı partisinin adı
adalettir. Adaleti kalkınmaya mihenk etmiştir. İktidarın
vaadi, adalettir. Milletin aslında iktidardan beklediği adalettir.
Muhalefetin mesuliyeti adalettir. Efendim, bunca iş olurken memleketi
ayağa kaldıracak olan yegâne istinatgâh adalettir. Biz bu
memleketteki problemler yumağına, terörden kalkınmaya, efendim,
çocuklarımızın umudundan yaşamaya, ne varsa
aklınızda, problem olarak görebildiğiniz her şeyin
merkezinde ihtiyacımız olan şey adalettir. Duyurduğumuz,
duyulsun diye bağırdığımız,
bağırdıklarımızdan çözülsün diye umduğumuz her
şeyin merkezinde adalet vardır.
Şimdi, ilgili kanun
üzerinde, daha önce yapılmış barolar düzenlemesine bizim
ihtiyaten şerhlerimiz, sizin olacak diye ümitleriniz vardı ama
bugünkü kanunun içinde de fark ediyoruz ki daha önce
yaptığınız ve -bizim Bayburtluların çok sevdiğim
bir tabiridir- randuman alamadığınız eski kanunun
dezavantajlarını çözmeye yönelik bir heves görüyoruz. Nedir o? Efendim,
baroları ikiye böldünüz. Bunun çok verimli olmadığına dair
tenkitlerimize kulak kapattınız. Şimdi, bakıyoruz ki
adalet diye sizden beklenen şeye mukabelenizde -özellikle
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde çok arttı, eskiden
bu kadar fazla yapmıyordunuz bu hatayı- sizden beklenen şey;
devletin kaynaklarını toplarken adalet,
topladığınız kaynakları harcarken adalet, memleketin
birikimlerini istihdam ederken adalet, memlekette hak yenirken adalet, hak dağıtılırken
adalet, her mevzu ve mevzi üzerinde gerçekleştirmek zorunda olduğunuz
adalet.
Neyle tenkit ediliyorsunuz
efendim? Kaynakları toplarken adil değilsiniz uzunca zamandır,
topladığınız kaynakları tahsis ederken de adil
değilsiniz. Nedir meramım? Diyorsunuz ki: İstanbuldaki baroda
kayıtlı avukatların eski düzenlemede işte 2inci baroya
kayıtlı 2.600 avukatın alabildiği pay yüzde 4.72. Bu mevcut
düzenlemeyle avukat sayısında artma olmamasına rağmen,
tahsisattaki payı yüzde 22ye çıkarıyorsunuz, yani diyorsunuz
ki: Biz, topladığımızı adaletle bölmeyeceğiz.
Niçin diyorsunuz bunu? Efendim, daha önce çıkardığınız
kanunun sizce ifade ettiğiniz mahiyetindeki verimi
alamadığınız için, yani aslında bir iktisadi cazibe
oluşturmaya çalışıyorsunuz. Zaten iktidarınıza
yönelik en büyük suçlama da mevcut kaynakları kullanırken kendi
siyasi vizyonunuza uygun harcama yapıyor olmanızdır.
Bu son
yaşadığımız dönemdeki fakirleşmenin de merkezinde
aslında yolun başında taşımış
olduğunuz, vadetmiş olduğunuz eşitlik ilkesine dayalı
adaletin, 85 milyonu bir ve beraber etmek zorunda olan mesuliyetin, mezhebine,
meşrebine, ekalliyetine bakmadan, herkesi kanun, hukuk önünde muhafaza
edebilme ciddiyetinin aslında, bizi ayağa
kaldırdığı yıllardan sonra geldiğiniz bu yeri
doğru görmelisiniz. Niçin söylüyorum bunu, mahiyetinde ne vardır
bunun? Adalet mi vardır? Yoktur. Mahiyetinde bunun hukuku güçlendirmek mi
vardır? Yoktur efendim. Mahiyetinde bunun savunma mekanizmasını,
avukatlık mekanizmasını kuvvetlendirme hassasiyeti mi
vardır? Yoktur efendim. Ne vardır bunun içinde? Bunun içinde, daha
önce çıkarmış olduğunuz baro düzenlemesinde
yetersizliğini gidermek zorunda olduğunuz eski düzenlemeyi
kuvvetlendirmek için yaptığınız yeni bir adaletsizlik
vardır. Bu, kanunun yapım tekniği açısından da
mahzurludur, siyaset etme şekliniz açısından da mahzurludur.
Efendim, cumhuriyetin
başından itibaren 1978e kadar 2 hukuk fakültesi, 1978den 2002ye
kadar 22 tane hukuk fakültesi açıldı; 24 hukuk fakültesiyle
memleketin ihtiyaçları görülüyorken on dokuz yılda 64 hukuk fakültesi
daha açıldı, 64 hukuk fakültesi bir dünya mezun verdi. 165 bin avukat
-rakamda yanılıyor olabilirim, hafızam beni
yanıltıyorsa mazur görün lütfen- 25 bin stajyer, 15.326 hâkim, 7.494
savcı; şimdi, yekûnumuz budur. Avukat olan
arkadaşlarımız bilirler; avukatlık bürolarında staj
yapmaya gelen arkadaşlarımız Efendim, benim sigortamı
yapmayın, bana 2 bin lira verin. yahut Benim sigortamı yapın
ama bana para vermeyin
Bu tevkil hakkını kullansınlar diye,
belki 100 lira, 150 lira, 200 lira para almak için oralara da bakmak zorunda
kalan bir yığılma var adli müessesede. 80 bin öğrencimiz
var, 20 bin mezun veriyoruz. Bu kadar fazla mezun veriyor olmamıza
rağmen müesseseleri kurtarmak, savunmayı güçlendirmek, savunmayı
iddia makamı karşısında kuvvetli hâle getirmek,
bunları başarmak gibi problemleri olan adli müessesede,
topladığınız paraları hakkaniyete uymayacak
şekilde dağıtarak bir de milletin, devletin adalet duygusuna
olan itimadını sarsmak en son heves edeceğiniz şey
olmalıdır sizin.
Yani avukatlık, iddia
makamının karşısında sahipsizdir. Avukatların
mahkemeye girmemesi durumunda bile netice değişmemektedir.
Avukatların davalarla ilgili hazırladıkları
savunmaları hâkimler tarafından ciddiye alınır
bulunmamaktadır, çoğu aslında okunmamaktadır. Efendim,
savcılarla hâkimler birbirleri arasında bu siyasi iklimin de
oluşturduğu -siyasi baskı demeyeyim, hürmetsizlik etmeyeyim
ama- bu siyasal iklimin sonuçlarında birbirlerinin kararlarını
tekzip etmeyerek bir centilmenlik anlaşması yapmış
oluyorlar, çoğu zaman karara yürümekten de imtina ediyorlar. Karara
yürümeyelim, karar zamana yayılsın, zamana yayılmış
karardan sonra yeni gelen düşünsün, benden gitsin bu bela. falan
hissiyatı taşıyorlar.
Dolayısıyla, bu tür
düzenlemeler yapılırken istirhamımız şudur: Devleti
ayakta tutan şey adalettir. Adaleti güçlendirecek olan şey, bu adalet
mekanizmasını savcı, hâkim ve avukat arasında
eşitleyebilen, birbirine yaklaştırabilen, savunmayı adalet
lehine kuvvetlendirebilen bir siyasi vizyon ortaya koyabilmektir. Bunu ortaya
koymadığınız zaman yaptığınız her düzenleme,
sonra yapacağınız başka bir düzenlemeye ihtiyaç
doğurmaktadır. Bu baro düzenlemesinden sonra bu düzenleme, 2nci
baroları kuvvetlendirme hevesinin ya da mecburiyetinin yahut 2nci
baroları daha cazip hâle getirme gayretinizin bir tecellisidir. Bunun
savunmaya bir katkısı yoktur, adalete bir katkısı yoktur;
bu, sizin iktisadi, siyasi vizyonunuzun basit bir tecellisinden ibarettir. Yani
Biz parayı istediğimiz gibi harcayacağız. E, hakkaniyetle
bölün. Hakkaniyetle de bölmeyeceğiz.
Hakkaniyetle bölmenin bir
karşılığı var, teklif ediyorlar bunu, stajla ilgili de
teklif ediyor arkadaşlarımız, muhalefeti lütfen dinleyin:
Avukatların sayısına bölün, ne kadar kayıtlı avukat
varsa o miktarda verin. Hayır. Yüzde 40ını ayırıp
ondan sonra yüzde 60tan avantaj sağlamaya çalışıyorsunuz.
Bunu yaparak da tecelli etmesini istediğiniz adaleti
gerçekleştiremeyeceksiniz. Biz, burada zannediyorum önümüzdeki günlerde
bunun da telafisi anlamında başka bir düzenleme yapmak zorunda
kalacağız.
Sözün hülasası
şudur: İktidarınızı ayakta tutacak olan şey,
elinizdeki parayı size yakın, sizinle beraber olan veyahut sizin
lehinize davranabilecek olanlara değil, bütün bir milletinize adaletle
dağıtmalısınız. Sizin rakibiniz muhalefet
değildir efendim, iktidarın rakibi asla muhalefet değildir. Ben
size rakibinizi söyleyeyim, 36 saniyem kaldı, hızlıca
söyleyeyim. O yüzden siyasi münakaşalarda bizi duymak yerine,
vatandaşınızla çözmek zorunda olduğunuz problemler özelinde
85 milyonu aileniz gibi bilmek mesuliyetiyle davranmanızı arz ederiz,
isteriz biz. Bunu şunun için söylüyorum: Sizin rakibiniz; memleketin
problemlerini çözmektir, adalete itimadı kalmamış
insanların adalet duygusunu güçlendirmek, yaşayamaz zorlukta
olanların yaşamasını kolaylaştırmak, enflasyon
altında ezilenlerin ezilmesine mâni olmak, yaşam
standartlarını yükseltmek, satın alma gücü kaybolan insanlara
yeniden, eski ekonomik konforlarından daha fazlasını
sağlayabilmek, işsizliği çözebilmek, pahalılığı
engelleyebilmek, efendim, cari açığı kapatabilmek, ithalat
bağımlığını azaltabilmek
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (Devamla) Bir dakika daha istirham ediyorum
sevgili Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (Devamla) Bunları şunun için söylüyorum:
İktidarda kalmak için muhalefete bağırmak yerine, iktidarda
olmanın sorumluluğuyla problem çözmenizi tavsiye ederim. Adaleti
gerçekleştirmek, ülkeyi kalkındırmak, demokrasiyi güçlendirmek,
şeffaf, yönetilebilir bir memlekette, hesap verebilir bir yürütmeyi
millete gösterebilmek, yargının tam
bağımsızlığında imza sahibi yürütmenin mesuliyet
altında olabilmesini sağlayabilmek, Türkiyede yeniden ayağa
kalkacağımız, güçlü, zengin bir ülkeyi inşa edebilmektir
vazifeniz; muhalefete bağırmak değildir. Bu arada, biz de münasip
bir lisanla takatimiz yettiği kadar sizin getirdiğiniz kanun
tekliflerinin zayıf yönlerini, zaaflarını, zafiyetlerini sizin
duymanıza imkân verecek şekilde size hatırlatıyoruz.
Bunların hepsi, sizin bizim gayretlerimizin hepsi, bu 85 milyonun zengin, güçlü,
müreffeh bir ülkede yaşaması içindir. Başarabilirsek siyaset,
bunu başarınca, milletin duasını kazanınca,
itimadını kazanınca muvaffak olacaktır. O günlere kadar biz
vazifemizi yapmaya devam edeceğiz.
Saygıyla efendim.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime
bir dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
21.02
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 21.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN
(Tekirdağ), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99uncu Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
328 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir
konu bulunmadığından, alınan karar gereğince, kanun teklifleri
ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 8 Haziran 2022 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
21.04