TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

14’üncü Birleşim

1 Kasım 2022 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili Zafer Sırakaya’nın, 30 Ekim 1961’de imzalanan Türkiye-Almanya İşgücü Anlaşması’nın 61’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman’ın, “Cumhuriyetin 100’üncü yılında Türkiye nereye gidiyor?” konusuna ilişkin gündem dışı konuşması

3.-İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün, İzmir’in yerel sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu’nun, Karagöz gölge oyununa ilişkin açıklaması

2.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, tarım danışmanlarının sorunlarına ilişkin açıklaması

3.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya’nın, Kızılay Haftası’na ilişkin açıklaması

4.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, obeziteyle mücadelede sporun önemine ilişkin açıklaması

5.- Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın, 1 Kasım dünya Kobani gününe ilişkin açıklaması

6.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, yerli ve millî elektrikli otomobil Togg’a ilişkin açıklaması

7.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Çukurova Bölgesel Havalimanı’na ilişkin açıklaması

8.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, harf devriminin 95’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

9.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, ÇAYKUR’da çalışan mevsimlik işçilerin kadro ve özlük haklarına ilişkin açıklaması

10.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, Orman Kanunu’nun 31, 32 ve 33’üncü Maddelerinin Uygulanmasına Dair Yönetmelik’e ilişkin açıklaması

11.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, kivi üreticilerine ve balıkçılara verilen desteğe ilişkin açıklaması

12.- Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçı’nın, İskenderun Düğünyurdu TOKİ konutlarının su problemine ilişkin açıklaması

13.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Kırşehirli çiftçilerin su sorununa ilişkin açıklaması

14.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, yerli ve millî otomobil Togg’a ve Kızılay Haftası’na ilişkin açıklaması

15.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’na, Diyanet İşleri Başkanlığının cuma hutbesine ve harf devrimine ilişkin açıklaması

16.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, 1-7 Kasım Türk Alfabesi Haftası’na ve 31 Ekim Sütçü İmam’ın ilk kurşunu sıktığı tarihî günün yıl dönümüne ilişkin açıklaması

17.- Tokat Milletvekili Yücel Bulut’un, sulama birliklerine ilişkin açıklaması

18.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Adana Demirspor’a yapılan haksızlıklara ilişkin açıklaması

19.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Uşak Havalimanı’na, Uşak Çevre Yolu Projesi’ne ve Ankara-İzmir Hızlı Tren Hattı Projesi’ne ilişkin açıklaması

20.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Türkiye Yüzyılı’na ilişkin açıklaması

21.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, hayvan yetiştiricilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

22.- Sivas Milletvekili Ahmet Özyürek’in, Sivas Demir Çelik Fabrikası çalışanlarının yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

23.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, Kızılay Haftası’na ilişkin açıklaması

24.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, harf inkılabının 94’üncü yıl dönümüne, saltanatın kaldırılmasının 100’üncü yılına, Türkiye Yüzyılı’na ve RTÜK üyeliği seçimlerine ilişkin açıklaması

25.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, harf inkılabının 94’üncü yıl dönümüne, Yahya Kemal Beyatlı’nın vefatının 64’üncü yıl dönümüne, millî ve yerli sanayi hamlelerinin somut göstergesi olan Togg’a ve İçişleri Bakanlığının UYUMA Projesi’ne ilişkin açıklaması

26.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, saltanatın kaldırılmasına, harf devrimine, Demirören grubunun Ziraat Bankasından almış olduğu kredi karşılığında ipotek ettirdiği Göktürk’teki araziye ve RTÜK üyeliği seçimlerine ilişkin açıklaması

27.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, 1 Kasım dünya Kobani gününe, MEB ile A101 arasında imzalanan protokole, Osman Kavala’nın cezaevinde 5’inci yılını doldurmasına, Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş’e kurşun çekirdeği atılmasına ve Bartın’da meydana gelen maden kazasının ön raporuna ilişkin açıklaması

28.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un, cumhuriyetin 99’uncu yıl dönümüne, Türkiye Yüzyılı vizyonu belgesine, yerli ve millî otomobil Togg’a ve Mevlüde Genç’in vefatına ilişkin açıklaması

29.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Başkanlık Divanının toplantıya çağrılma gündeminde RTÜK üyeliğinin olmadığına ve Başkanlığın tutumunun Divan kararını Genel Kurulun onayına sunulması yönünde olması hâlinde usul tartışması açılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

30.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

31.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Muğla Milletvekili Yelda Erol Gökcan’ın İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleri ile Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca’nın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, sarf ettiği bazı sözlerinin maksadını aşan bir şekilde yanlış anlaşılmasından dolayı üzüntü duyduğuna ve özür dilediğine ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Cumhurbaşkanlığının, Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve Karşılıklı Yardım Anlaşması hükümlerinden kaynaklanan taahhütlerimizi yerine getirmek, ateşkesin gözlenmesi, ihlallerin önlenmesi, bölgede barış ve istikrarın sağlanması amacıyla, Türkiye’nin yüksek menfaatlerini etkili şekilde korumak ve kollamak üzere, hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Ortak Merkez’in görevlerinin ifası yönünde hareket etmek üzere yabancı ülkelere gönderilmesi, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkân sağlayacak düzenlemelerin Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için 17/11/2020 tarihli ve 1272 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı’yla verilen ve 10/11/2021 tarihli ve 1312 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı’yla uzatılan izin süresinin Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca 17/11/2022 tarihinden itibaren bir yıl uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/2086)

2.- TBMM Başkanlığının, TBMM Başkanlık Divanının 26/10/2022 tarihli toplantısında Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda üyeliğin görev süresinin bitmesi hâli dışında başka herhangi bir sebeple boşalması durumunda boşalan üyeliğin siyasi parti grupları arasındaki dağılımı yapılırken üyeliğin boşaldığı tarihin esas alınması konusunda ilke kararına ilişkin tezkeresi (3/2091)

 

B) Önergeler

1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç ve Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, (2/4225) esas numaralı Kamu İhale Kanunu ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/189)

 

 

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Kayseri Milletvekili İsmail Emrah Karayel’in (3/2086) esas numaralı Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Kayseri Milletvekili İsmail Emrah Karayel’in (3/2086) esas numaralı Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında CHP Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, TBMM Başkanlığının bir tezkereyle gündeme aldığı RTÜK üyeliğine ilişkin Divan kararının Genel Kurulun onayına sunulup sunulmamasıyla ilgili

 

IX.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, AK PARTİ tarafından yasaklarla yok edilmeye çalışılan basın bağımsızlığı ve tarafsızlığının tekrar kazanılması, basın ve yayın kuruluşlarının tarafsız, şeffaf ve güvenilir şekilde yayın yapabilmeleri adına gerekli düzenlemelerin hayata geçirilmesi, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun siyasi ve taraflı kararlar vermesinin engellenmesi amacıyla 1/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran ve arkadaşları tarafından, kadın gazetecilerin maruz kaldığı sorunların araştırılması amacıyla 1/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ve arkadaşları tarafından, Türkiye’de son yirmi yılda yapılan özelleştirmelerdeki kamu yararının yeniden gözden geçirilmesi ve süreçlerin denetlenmesi amacıyla 1/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak dağıtılan 364 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 2’nci sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine, 1 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde gündemin “Seçim” kısmında RTÜK’te boş bulunan 1 üyelik için seçimin yapılmasına, Genel Kurulun çalışma saatlerine ve 364 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

 

X.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun CHP’den istifa sürecine ilişkin konuşması

 

 

 

XI.- SEÇİMLER

A) Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna Üye Seçimi

1.- Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda açık bulunan üyeliğe seçim

 

XII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Kütahya Milletvekili Ahmet Tan ve 172 Milletvekilinin Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4618) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 361)

 

XIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Isparta Milletvekili Aylin Cesur'un, Isparta'da bulunan Eğirdir Gölü Altınkum Plajında yaşanan kirliliğe,

Isparta'nın Yalvaç ilçesine bağlı Tokmacık köyünün içme suyu ihtiyacına,

Isparta ilinde devam eden kentsel dönüşüm çalışmalarına,

Isparta'nın Yalvaç ilçesine bağlı Sücüllü köyünün kanalizasyon sorununa,

- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, demiryolu çalışanları tarafından kurulan yapı kooperatifinin bir taşınmazının akıbetine,

İlişkin soruları ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum'un cevabı (7/72259), (7/72260), (7/72261), (7/72262), (7/72478)

2.- Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya'nın, yurt dışındaki bazı üniversitelerden mezun olan kişilere verilen denklik ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/72375)

3.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman'ın, 31 Temmuz 2022 tarihinde yapılan KPSS ile ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/72379)

4.- Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran'ın, Ankara'da bir müzisyenin ölümüyle ilgili gözaltına alınan kişilere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/72380)

5.- Van Milletvekili Muazzez Orhan Işık'ın, özel gereksinimli bireyler ile özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine verilen eğitim desteklerine ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/72395)

6.- İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç'ın, bir eyleme katılan PTT çalışanlarının görev yerlerinin değiştirildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/72458)

7.- Adana Milletvekili Kemal Peköz'ün, son 20 yılda engellenen sosyal medya hesaplarının yıllara ve içeriğe göre dağılımına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/72462)

8.- Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ'ın, kolluk kuvveti mensuplarınca işlendiği iddia edilen bazı suçların soruşturulmasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/72632)

 

 

9.- Ağrı Milletvekili Abdullah Koç'un, Sayıştayın 2021 yılı Denetim Raporunda Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi ile ilgili yaptığı bazı tespitlere,

Sayıştayın 2021 yılı Denetim Raporunda Abdullah Gül Üniversitesi ile ilgili yaptığı bazı tespitlere,

İlişkin soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/72639), (7/72640)

10.- Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir'in, Sayıştayın 2021 yılı Denetim Raporunda Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi ile ilgili yaptığı bazı tespitlere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/72641)

11.- Mersin Milletvekili Rıdvan Turan'ın, Sayıştayın 2021 yılı Denetim Raporunda Yükseköğretim Kurulu ile ilgili yaptığı bazı tespitlere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/72642)

12.- İstanbul Milletvekili Dilşat Canbaz Kaya'nın, Sayıştayın 2021 yılı Denetim Raporunda Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi ile ilgili yaptığı bazı tespitlere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/72643)

13.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen'in, Ocak 2017 - Ekim 2022 tarihleri arasında Bakanlık ve bağlı birimlerince kullanılan mobilyalara ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/72650)

14.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan'ın, Sayıştayın 2021 yılı Denetim Raporunda Mersin Üniversitesi ile ilgili yaptığı bazı tespitlere,

Sayıştayın 2021 yılı Denetim Raporunda Samsun Üniversitesi ile ilgili yaptığı bazı tespitlere,

İlişkin soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/72744), (7/72745)

15.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü'nün, Sayıştayın 2021 yılı Denetim Raporunda Pamukkale Üniversitesi ile ilgili yaptığı bazı tespitlere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/72746)

16.- Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü'nün, Harran Üniversitesi rektör yardımcısının kadrosunun başka bir üniversitede bulunmasına,

Sayıştayın 2021 yılı Denetim Raporunda Harran Üniversitesi ile ilgili yaptığı bazı tespitlere,

Sayıştayın 2021 yılı Denetim Raporunda Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi ile ilgili yaptığı bazı tespitlere,

İlişkin soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/72747), (7/72748), (7/72749)

17.- Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş'in, Sayıştayın 2021 yılı Denetim Raporunda Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi ile ilgili yaptığı bazı tespitlere,

Sayıştayın 2021 yılı Denetim Raporunda Uşak Üniversitesi ile ilgili yaptığı bazı tespitlere,

İlişkin soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/72750), (7/72751)

18.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül'ün, Aydın Adnan Menderes Üniversitesinde yapılan bir atamaya ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/72881)

19.- Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran'ın, İran'da öldürülen bir kadını anmak için Ankara'da yapılan eyleme kolluk kuvvetlerinin müdahalesine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/72882)

20.- Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran'ın, intihar eden bir hakim hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/72883)

21.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul'un, Gaziantep Üniversitesine yapılan öğretim görevlisi atamalarıyla ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/72885)

22.- Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya'nın, Yıldız Teknik Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi'nde yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/72886)

23.- Mersin Milletvekili Rıdvan Turan'ın, Sayıştayın 2021 yılı Denetim Raporunda Selçuk Üniversitesi ile ilgili yaptığı bazı tespitlere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/72887)

24.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık'ın, İstanbul Büyükçekmece'deki bir engelli bakım merkezinde hayatını kaybeden bir gence ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/72895)

25.- Şırnak Milletvekili Nuran İmir'in, kadın cinayetlerinin önlenmesi için Bakanlıkça yürütülen çalışmalara ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/72897)

26.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan'ın, Kocaeli'de çeşitli sosyal yardımlardan yararlanan kişi sayısına ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/72898)

27.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan'ın, 2020'den bugüne kadar hanelere sağlanan elektrik tüketim desteği ve ısınma yardımına ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/72900)

28.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, bir vatandaşın sosyal yardım talebinin reddedilmesine ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/73003)

29.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, mesleki eğitim merkezi sayısına ve öğrencilerine ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/73004)

1 Kasım 2022 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz 30 Ekim 1961’de imzalanan Türkiye-Almanya İşgücü Anlaşması'nın 61’inci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Zafer Sırakaya'ya aittir.

Buyurun Sayın Sırakaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili Zafer Sırakaya’nın, 30 Ekim 1961’de imzalanan Türkiye-Almanya İşgücü Anlaşması’nın 61’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

ZAFER SIRAKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bundan tam altmış bir yıl önce imzalanan 30 Ekim 1961 tarihli Türkiye ile Almanya İşgücü Anlaşması'nın seneidevriyesinde söz almış bulunuyor, Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Altmış bir yıl önce ana vatanımızdan kalkan büyük bir kervan gözyaşlarıyla uzun mu uzun bir gurbet yolculuğuna uğurlanmıştı. Bu neslin evlatlarından biri olarak, sizlere bugün bu kürsüden hitap edebilmekten büyük bir onur duymaktayım. Evet, Almanya iş gücü çağırdı ama insanlar geldi. Gelen insanlar seccadelerini, Kur’anlarını, ay yıldızlı bayraklarını, kültürlerini, örf ve âdetlerini beraberinde getirdiler; hep erteleyerek, hep biriktirerek ama asla Türkiye’den vazgeçmeden yaşadılar. Ailesinin ve akrabalarının geleceği ile ülkesinin ve toplumun kalkınması için ömrünü gurbette tüketmiş o eli öpülesi insanlarımızdan vefat edenleri rahmetle anıyor, hayatta olanlara da sağlıklı ve bereketli ömürler diliyorum.

61’inci yılını geride bırakacak olduğumuz bu göç sürecini bugün itibarıyla değerlendirdiğimizde inişleriyle ve çıkışlarıyla, hüzünleriyle ve sevinçleriyle genel anlamda bir başarı öyküsüdür. Yaklaşık 6 milyon insanımızı kapsayan bu göç hareketi çerçevesinde, başarı öykülerinin yanında elbette hüzünlü anılar da yaşanmıştır. Bunların başında ise Almanya’daki soydaşlarımızın karşı karşıya kaldığı ayrımcılık, ırkçılık, İslam ve Türk düşmanlığı gelmektedir.

2020 yılında, Almanya’nın Hanau kentinde ırkçı bir teröristin aralarında 4 Türk’ün de bulunduğu 9 göçmen kökenliyi katletmesiyle, 1984 yılından o tarihe kadar geçen otuz altı yılda Almanya’da gerçekleştirilen ve vatandaşlarımızı hedef alan ırkçı terör eylemlerinde 31 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Bir yandan insanlarımız hayatını yitirmekte, diğer yandan ibadethanelerimiz ve sivil toplum kuruluşlarımız saldırı altında kalmaktadır. Alman makamlarının yaptığı açıklamalara göre Müslümanlara ve Müslüman kurumlarına yapılan ve kayıt altına alınan suç ve saldırı sayısı 2020 yılında -103’ü camilerimize ve cemevlerimize gerçekleşmiş olup- toplam 1.026’ya ulaşmıştır, 2021 yılında ise 700’e yakın İslam düşmanı suç kaydedilmiştir. Bugün, akıl tutulması yaşayan kimi Avrupa ülkelerinde ötekileştirici bir kimlik politikası giderek yaygınlaşmaktadır. Türkiye’yle gönül bağları olan sivil toplum kuruluşlarının marjinal yaftasıyla sistemin dışına itildiğini ve âdeta bir suç örgütü olarak değerlendirildiklerini üzüntüyle gözlemlemekteyiz.

Sayın milletvekilleri, şundan hiç kimsenin şüphesi olmasın: Biz Türkiye olarak kutsallarımıza yönelik her türlü baskı, ayrımcılık ve bu tür insanlık dışı muamelelere karşı mücadelelerimizi kararlı bir şekilde, uluslararası platformlar da dâhil her yerde tüm gücümüzle ve sonuna kadar sürdüreceğiz.

Bu arada, yurt dışındaki kardeşlerimizin ana vatanlarından da bazı beklentileri bulunmaktadır. Yurt dışı Türk toplumunu siyasetin öznelerinden kılan Hükûmetimiz bu konuları da hassasiyetle takip etmektedir. Her yıl tatillerini Türkiye’de geçirmenin hasretiyle çalışan vatandaşlarımız ülkelerine geldiklerinde hem sılayırahim görevlerini ifa etmekte hem de ülkemizin ekonomisine katkı sunmaktadır. Buna karşın son dönemde, özellikle popülist söylemler üzerinden toplumu ayrıştıran, karşıtlık üzerinden oy devşirmeyi kendine hedef edinen bazı kesimler yurt dışından gelen insanımızın oy tercihini gerekçe göstererek demokrasiden nasibini almamış tavırlarını pervasızca dillendirebilmektedirler. Burada, toplumumuzun tüm kesimlerine ve en başta siyasi partilerimize büyük görev düşmektedir. Memleket sevdalısı insanımıza bu toprakların onların kendi yurtları ve ocakları olduğunu hep beraber daha yoğun oranda hissettirmeliyiz.

Sözlerime son verirken bu Gazi kürsüden bir kez daha yurt dışında vatan aşkıyla yanan, Türk Bayrağı’nı gördüğünde gözleri parlayan her bir kardeşimizin kökeni, meşrebi ve mezhebi ne olursa olsun Türk milletinin birer temsilcisi olduğunu ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz “Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında Türkiye nereye gidiyor?” konusunda söz isteyen Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman’a aittir.

Buyurun Sayın Yayman. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman’ın, “Cumhuriyetin 100’üncü yılında Türkiye nereye gidiyor?” konusuna ilişkin gündem dışı konuşması

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz vatandaşlarımızı ve Hataylı hemşehrilerimizi bir kez daha saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Cumhuriyetimizin 100’üncü yılına girdiğimiz şu günlerde 99’uncu yılının hayırlı uğurlu olmasını diliyorum ve bizlere cumhuriyeti armağan eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehitlerimizi, gazilerimizi bir kez daha rahmetle, şükranla, minnetle anıyorum. Onların fedakârlıkları olmasaydı, onların kahramanlıkları olmasaydı biz, belki bugün cumhuriyetin bir vatandaşı olarak yaşayamayacaktık. Dolayısıyla ne kadar teşekkür etsek, ne kadar dua etsek azdır.

“Büyük eserleri büyük liderler yapar.” diye bir söz vardır; işte, Mustafa Kemal Atatürk’ün de en büyük eserlerinden bir tanesi cumhuriyetimizin ilan edilmesi ve bu aziz millete cumhuriyetin armağan edilmesidir.

ERKAN AYDIN (Bursa) – Harf devriminden bahset, harf devrimi.

HÜSEYİN YAYMAN (Devamla) – İşte, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün açtığı yolda ilerleyerek Türkiye'ye 21’inci asrı hedef gösteren ve “Türkiye Yüzyılı” kavramını ortaya koyan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan da yaptığı büyük eserlerle cumhuriyetimizin yücelmesi, cumhuriyetimizin yükselmesi noktasında çok önemli eserlere imza atmıştır. Cumhuriyetimizin tam da kuruluş yıl dönümlerinde, özellikle 29 Ekim 2022’de TOGG’un açılması, 29 Ekim 2021’de AKM’nin ve Ankara Millet Bahçesi’nin açılması, 29 Ekim 2020’de Ankara-Niğde Otoyolu’nun açılması, 29 Ekim 2018’de İstanbul Havalimanı’nın açılması, 29 Ekim 2013’te Marmaray’ın açılması ve 29 Ekim 2016’da Ankara Yüksek Hızlı Tren Garı’nın açılması, aslında “Büyük eserleri büyük liderler yapar.” sözünün bir kez daha ispatıdır. Cumhuriyet, ona hizmet etmekle yücelir, cumhuriyet, onun değerlerine sahip çıkmakla yükselir ve değer bulur dolayısıyla cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir. Cumhuriyet, yoksul bir Anadolu çocuğu olarak, Hatay’ın bir evladı olarak bu kardeşinizi devlet okullarında okutup, büyütüp, tahsil yaptırıp bu millete hizmet etmek için buraya gönderen rejimin ve sistemin adıdır dolayısıyla cumhuriyet hepimizin ortak geleceğidir. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın “Türkiye Yüzyılı” paradigmasını açıklarken dile getirdiği gibi -her zaman ifade ediyoruz- bu ülke hepimizin ülkesidir, bu devlet hepimizin devletidir, bu bayrak hepimizin bayrağıdır, bu millet hepimizin milletidir ve bu gelecek hepimizin geleceğidir. Ortak geleceğimize sahip çıkma noktasında hepimizin kendi yankı odalarımızdan çıkıp, kendi cephe siyasetinden çıkıp cumhuriyeti muasır medeniyet seviyesi düzeyine çıkarmak için daha çok çalışması lazım.

Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında Türkiye’miz nerededir? Türkiye dünyanın merkezindedir. Türkiye, küresel bir güç olma yolunda hızla ilerlemektedir. Türkiye’miz dünyanın merkezinde yer almaktadır. İnanıyoruz ki önümüzdeki dönemde, inşallah, bu süreç çok daha ileri bir noktaya gidecektir. Her zaman dediğimiz gibi, cumhuriyet, kimsesizlerin kimsesidir. Cumhuriyet, bir şefkatin adıdır ve cumhuriyet bu milleti muasır medeniyet seviyesi düzeyine çıkarma iddiasının adıdır. İşte, bu iddiayı biz Cumhur İttifakı olarak “Türkiye Yüzyılı” paradigmasıyla daha ileri götürmek istiyoruz. “Türkiye Yüzyılı” iddiası, bir partiye, bir siyasi gruba ait bir iddia değildir, 85 milyonun ortak hissiyatıdır ve siyasetüstü bir kavramdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AYDIN (Bursa) – İntihal yaptınız, intihal.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HÜSEYİN YAYMAN (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

İlk defa, Türk demokrasi tarihi içerisinde bir genel başkan, bir lider bir yıl sonrasını, üç yıl sonrasını, beş yıl sonrasını, on yıl sonrasını değil, yüz yıl sonrasını hedef göstererek bu aziz milletimizin önüne çok önemli bir hayal ortaya koymaktadır. Bizim bu millete dair hayalimiz vardır; bizim, bu millete dair hizmet sevdamız vardır ve inşallah bu yolda çalışmaya, gayret göstermeye, bu aziz millete layık olmaya çalışacağız.

Bu duygu ve düşüncelerle cumhuriyetimizin 100’üncü yılını bir kez daha kutluyorum ve bu cumhuriyeti bize armağan eden tüm şehitlerimizi, gazilerimizi rahmetle anıyorum. Değerli şehitlerimizin bize bıraktığı mirası sonsuza kadar yaşatacağımızı bir kez daha arz etmek istiyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, İzmir’in yerel sorunları hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay’a aittir.

Buyurun Sayın Kemalbay. (HDP sıralarından alkışlar)

3.-İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün, İzmir’in yerel sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sayın vekiller; denir ki: “Bir kent, insanların kendilerini fiziksel, sosyal, kültürel ve siyasal olarak yeniden üretebildiği bir yer olursa ancak bir kenttir.” Bu anlamda, İzmir, çoğulculuğun; birlikte yaşamın; kadın dostu kent olmanın; doğasına, parkına, tarihine, kültürüne, yaşam alanına sahip çıkma bilincinin kendini en çok dışa vurduğu bir kenttir.

İzmir kentinin sorunları çoktur ve bu sorunlar genel hastalıklarımızdan azade değildir. Geçen yıl kentimizdeki çok renklilik, çok kimliklilik hedef alınmış; kardeşliğe, barışa ve demokrasiye kurşun sıkılmıştır. Kolluğun her gün gözetlediği parti binamızda Deniz Poyraz yoldaşımız katledilmiştir ve bu siyasi cinayetin üstü şu anda örtülmeye çalışılmaktadır. Buna İzmirliler olarak izin vermeyecek, barış ve ortak yaşama sahip çıkacağız; Deniz’e sözümüz “barış” olacak.

Sayın vekiller, heyelan bölgesinde kurulu olan Harmandalı evsel atık döküm alanı, en ciddi sorunlarımızın başında geliyor. Burası 1,5 milyon nüfus için on beş yıl kullanılmak üzere planlanmış ancak İzmir 4,5 milyon olmuştur ve otuz yıldır bu alana çöp atılmaktadır, birikmektedir. Çevreye yayılan kötü koku ve kirliliğin yanı sıra burada ciddi bir yakın tehlike olarak yağışlar sonucu gelebilecek heyelan tehlikesi vardır, heyelan riski vardır. Harmandalı’ndaki yanlış yerleşim nedeniyle onlarca, belki yüzlerce insanın yaşamı risk altındadır.

Harmandalı’nda bir heyelan felaketi olması durumunda hiçbirimizin üzüntü belirtmesi, gözyaşı samimi olmayacaktır. Bir an önce İzmir Büyükşehir Belediyesinin Bergama ve Ödemiş’te büyük oranda tamamlamış olduğu katı atık depolama alanları devreye sokulmalı, buralardaki halk yaşam kalitelerinin düşmeyeceğine ikna edilmeli ve yeni depolama alanları tayin edilmelidir.

Yine, Efemçukuru Altın Madeni ibretlik bir projedir. Bir Kanadalı şirket kendi ülkesinde kazma bile vuramayacağı bir yerde on bir yıldır altın çıkarmaktadır. Kentin su ihtiyacının yüzde 40’ının sağlandığı Tahtalı Barajı havzası burada zehirlenmektedir. Acele kamulaştırma kararıyla halkın toprağı burada maden şirketine, altın şirketine verilmiştir. Aynı durum Çeşme için de geçerlidir. Nöbet eylemi yapan halkın söylediği gibi: “İzmir’de simide ‘gevrek’ Çeşme Projesi’ne ‘talan projesi’ derler.” Çeşme Yarımadası’nın ranta ve betonlaşmaya açılmasını asla kabul etmiyoruz.

Öte yandan, Aliağa’da 22 gemi söküm tesisinin yanı sıra kömürlü termik santralleri, petrokimya tesisleri dâhil küçüklü büyüklü yaklaşık 3 bin sanayi tesisi ölümcül ekolojik çevresel sorunlar yaratmaktadır. Aliağa Çevre Platformu, Aliağa’daki kanser oranlarının Türkiye ortalamasının 4 katı büyüklüğünde olduğunu açıklamıştır. Ağır sanayi ve termik santral baca gazı emisyonlarından direkt etkilenen konumda olan Aliağa’ya bağlı Horozgediği köylüleri içerisinde ise kanser salgın bir hastalık olmuştur.

Sayın vekiller, şirket suçlarının üzerine gitmeliyiz. Doğallaştırılan, sıradanlaştırılan bu cinayetlere ve ekolojik yıkıma “Dur!” demeliyiz. Bu nedenle bir an önce gemi söküm tesislerinin TTB’nin, TMMOB’un, TBB’nin, ekoloji örgütlerinin, sendikaların, üniversitelerin denetimine açılması sağlanmalıdır. Ayrıca, Türkiye, dünyanın çöplüğü değildir. Batı ülkelerinin zehirli, asbestli, kirli gemileri Aliağa’da sökülmemelidir.

Bir de tabii bizim Gaziemir problemimiz var. Tonlarca radyoaktif bulaşıcılı çöpler Gaziemir’e atılmıştır. Türkiye’de nükleer santral yok ama nükleer bulaşılı çöpler Gaziemir’de halkın yaşamını tehdit ediyor. Türkiye Enerji Kurumu, belediyenin sorusu üzerine, bölgede 260 ton radyoaktif atığın temizlenerek depolanmak üzere İstanbul’a gönderildiğini söylemiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Ama bu bilgi kamuoyuyla paylaşılmadığı gibi, hâlâ Gaziemir’de kanser tehlikesi yaratan ciddi bir radyoaktif bulaşı vardır.

Ve çok ciddi bir sorun olarak, bundan tam iki yıl önce İzmir’de 6,6 büyüklüğünde bir deprem yaşandı. 30 Ekim 2020’deki depremde yaşamını yitirenleri rahmetle ve saygıyla anıyorum.

Doğru yapılaşmayla bir kişinin dahi burnu kanamayacakken 117 kişinin yaşamını yitirdiği bu ibretlik deprem felaketinin sonuçları hâlâ sürmektedir. Çok sayıda depremzede hâlâ evlerine kavuşmamıştır, iş yerlerine kavuşmamıştır. Bu konuda, 200’e yakın hane, yaşamını Bayraklı’daki konteynerlerde geçirmektedir. Bu sorunlara derhâl çözüm üretilmesini talep ediyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Vahapoğlu…

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu’nun, Karagöz gölge oyununa ilişkin açıklaması

MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türk kültüründe geleneksel mizah tiplemelerinin en önemlilerinden biri Karagöz oyunudur. Karagöz gölge oyununun sosyal ve kültürel olarak kalite şehri Bursa’mız ve ülkemiz açısından önemli bir yeri vardır. Evrensel miras olarak kabul edilen ve UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’nde yer alan Karagöz sanatının unutulmaması için özel tedbirlerin geliştirilmesi gerekmektedir. Türk kültürünün önemli bir unsuru olan Karagöz oyununu yaşatmak, gelecek nesillere aktarmak ve uluslararası sahada hak ettiği yeri bulmasını sağlamak için Kültür ve Turizm Bakanlığıyla ile Millî Eğitim Bakanlığınca ilave tedbirlerin alınması yararlı olacaktır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Barut…

2.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, tarım danışmanlarının sorunlarına ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, Türkiye’de tarımsal yayım ve danışmanlık sisteminin yaygın, etkin ve verimli bir yapıya kavuşmasının sağlanması için 2006 yılından bu yana Bakanlık tarafından destek veriliyor. Bu kapsamda görev yapan tarım danışmanları da tarımsal yeniliklerin, gelişmelerin, tarımsal bilgi ve teknik uygulamaların çiftçilerimize aktarılmasında, ülkemiz tarımının kalkınmasında rol üstleniyor. Ancak ne yazık ki ülke genelinde binlerce tarım danışmanı zorlu şartlarda yetersiz özlük hakları ve düşük gelirlerle sigorta ve vergi borçlarını bile ödeyemez hâlde çalışıyor. Tarım danışmanlarına 2023 yılında senelik giderlerini karşılamak için verilecek olan 72 bin liralık destek kabul edilemez. Gıda egemenliği için kamuya yeterli sayıda ziraat, gıda, orman, su ürünleri ve balıkçılık teknolojisi mühendisi ile veteriner hekim, tekniker ve teknisyen atanmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Kaya…

3.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya’nın, Kızılay Haftası’na ilişkin açıklaması

İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Yüz elli dört yıl önce kurulan Kızılayımız, kurulduğu günden bugüne kadar mazlumların, mağdurların ve afetzedelerin yardımına koşarak milletimizin yardımseverliğini tüm dünyaya göstermiş ve göstermeye devam etmektedir. Milletimizin merhamet eli olan ve faaliyetleriyle asil milletimizi en iyi şekilde temsil eden Kızılayımız, alanında dünyanın önde gelen yardım kuruluşları arasında yer almaktadır. Tüm vatandaşlarımızı, barışın, iletişimin, değerlerin, huzurun ve şefkatin yüzyılı diyerek Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde başlattığımız “Türkiye Yüzyılı”nın dünyaya açılan bir kapısı olan Kızılayımıza destek vermeye ve bu kutsal vazifenin bir parçası olmaya davet ediyorum. Bu vesileyle dünyanın dört bir tarafında milletimizi temsil eden Kızılay gönüllülerimizin Kızılay Haftası’nı kutluyor, çalışmalarından dolayı kendilerine teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Güzelmansur…

4.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, obeziteyle mücadelede sporun önemine ilişkin açıklaması

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ulu Önder Atatürk diyor ki: “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.” Ülkemizde her 3 insandan 1’i obez. Obeziteyle mücadelede en önemli silahımız ise spor yapmak. Okullarımızda beden eğitimi ve spor saatleri artırılmalı. Okullarda beden eğitimi dersi sınıf öğretmenleriyle değil, beden eğitimi öğretmenleriyle gerçekleştirilmeli. Bunun için ilkokullara beden eğitimi branşı açılmalı ve bu yıl en az 5 bin beden eğitimi öğretmeni ataması yapılmalı. Millî Eğitim Bakanına sesleniyorum: Bu yıl beden eğitimi öğretmenliğine en az 5 bin kontenjan verin. Hem beden eğitimi mezunu gençlerimiz iş sahibi olur hem de çocuklarımız sporla bedenen ve ruhen daha sağlıklı olur; böylece fiziksel, bilişsel, duygusal olarak gelişmiş çocuklarımız olur, toplumsal gelişimimiz hızlanır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Öcalan…

5.- Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın, 1 Kasım dünya Kobani gününe ilişkin açıklaması

ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) – Bugün, 1 Kasım, barbarlar ordusu IŞİD’e karşı mücadelenin yıl dönümü yani 1 Kasım dünya Kobani günü. Bundan tam sekiz yıl önce, kadınların öncülüğünde, Kobani’de insanların başını kesen IŞİD’li çetelere karşı direnen bir halk vardır ve o halkın günü bugündür. Uluslararası enternasyonal mücadelenin günüdür aynı zamanda. IŞİD, Orta Doğu’ya ölümü, karanlığı, kafa kesmeyi dayattı ama Kürtler öncülüğünde dostlarıyla birlikte bu zalimane davranışa karşı büyük bir mücadele verildi ve Kobani özgürleştirildi. Lakin, Türkiye’de “Kobani davası” adı altında bu mücadele mahkûm edilmek istenmektedir. Biz Kobani halkıyla birlikte dayanışma içerisindeyiz, Kobani başarısı tüm halkımıza da kutlu olsun.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

6.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, yerli ve millî elektrikli otomobil Togg’a ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın güçlü liderliğinde bölgesel ve küresel bir güç hâline gelen Türkiye, hayallerini bir bir gerçekleştirmeye devam ediyor. Cumhuriyetimizin 99’uncu yılında millî gururumuz Togg’un üretim tesisi açıldı, seri üretim başladı ve ilk yerli ve millî elektrikli otomobilimiz, Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından üretim bandından indirildi; bizler de o tarihî anlara şahitlik ettik. Devrim otomobilinin 1961’de yarım kalan acı hikâyesinden bu yana, hasretle beklediğimiz, altmış yıldır hayalini kurduğumuz, yerli ve millî otomobile sonunda kavuştuk. Türkiye'nin ortak gururu Togg, bizim için bir otomobilden çok daha fazlasıdır; Togg, zihinsel ve teknolojik bir dönüşümdür, aziz milletimizin büyük bir başarısıdır. Fikri ve sınai mülkiyeti yüzde 100 Türkiye’ye ait olan yerli ve millî elektrikli otomobilimiz Togg’un ve Gemlik tesisimizin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılavuz...

7.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Çukurova Bölgesel Havalimanı’na ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Mersin’imizin ve bölgemizin en önemli yatırımlarından biri olan, ticaretten turizme, ulaşımdan lojistiğe, tarımdan sanayiye, şehrimize ve ülkemize önemli katkılar sunan Çukurova Havalimanı'nın sonuna yaklaştık. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın yayımlamış olduğu Cumhurbaşkanı kararıyla Çukurova Havalimanı'nın uluslararası giriş ve çıkışlara açık, daimi hava hudut kapısı olarak tespit edilmesine karar verilmiştir. Çukurova Bölgesel Havalimanı’nın tarım, turizm, sanayi, ticaret, lojistik ve ulaştırma gibi birçok alanda ve sektörde öncü olan ülkemizin incisi, Akdeniz’in göz bebeği, Mersin’imize ve Mersinli hemşehrilerimize hayırlı olmasını diliyor, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Beyefendi’ye teşekkürlerimi arz ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Arık…

8.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, harf devriminin 95’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

“Bugün yapmak zorunda bulunduğumuz çok değerli bir iş daha vardır: Yeni Türk harflerini çabuk öğrenmek. Kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya, bütün yurttaşlara öğretiniz, bunu yurtseverlik, ulusseverlik görevi biliniz. Bu görevi yaparken düşününüz ki bir ulusun, bir sosyal topluluğun yüzde 10’u ancak okuma yazma bilir, yüzde 90’ı bilmezse bundan insan olanların utanması gerek." diyor Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Evet, bugün, cumhuriyet devrimlerinin en önemli atılımlarından biri olan harf devrimimizin 95’inci yılı. Elbette “Okuryazarlık oranı arttıkça oy oranımız düşüyor.” diyenler; okuyandan, sorgulayandan, araştırandan korkanlar; Dolmabahçe'de yükselen “Yaşa Mustafa Kemal Paşa Yaşa” sloganından rahatsız olanlar bu harf devrimine düşmanlık edebilir ama herkes bilsin ki Atatürk ve devrimleri sonsuza kadar yaşayacaktır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kaya…

9.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, ÇAYKUR’da çalışan mevsimlik işçilerin kadro ve özlük haklarına ilişkin açıklaması

AHMET KAYA (Trabzon) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Cumhurbaşkanına sesleniyorum: ÇAYKUR'da çalışan mevsimlik işçilerimiz mevcut kanunlara göre yılda en fazla yüz seksen gün yani altı ay çalışabilmektedirler. Bu kardeşlerimizin altı ayda aldıkları maaşlarını on iki aya böldüğünüzde ellerine geçen aylık para asgari ücretin dahi altında kalmaktadır. ÇAYKUR işçilerimizin bu şartlarda geçinebilmeleri de emekli olabilmeleri de mümkün değildir. Geçici işçilere kadro vaadiniz ve milletvekillerinizin açıklamaları ÇAYKUR’daki mevsimlik işçilerimizde büyük bir beklenti oluşturmuştu; sonrasında Çalışma Bakanının yaptığı tutarsız açıklamalar yıllardır kadro hayali kuran ve özlük haklarının iyileştirilmesini bekleyen bu arkadaşlarımızda büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır.

Sayın Erdoğan, altı ay çalışıp altı ay işsiz kalmak, mevsimlik yaşamak ÇAYKUR işçilerimizin kaderi değildir. ÇAYKUR’daki tüm işçilerimize “ama”sız, “fakat”sız, ayrımsız kadro hakları verilmelidir ve özlük hakları verilmelidir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz…

10.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, Orman Kanunu’nun 31, 32 ve 33’üncü Maddelerinin Uygulanmasına Dair Yönetmelik’e ilişkin açıklaması

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

1987 yılında yayımlanan Orman Kanunu’nun 31, 32 ve 33’üncü Maddelerinin Uygulanmasına Dair Yönetmelik’le köy ve kasabaların nüfusa göre tanımı yapılmıştır. Zaman içinde yaşanan gelişmeler sonucunda birçok kasabanın idare tarafından siyasi statüleri değiştirilerek köye çevrilmiş, uygulamaya konulan büyükşehir belediyelerinin oluşturulması kanunuyla 30 ilimizde köyler ve kasabalar mahalleye dönüştürülmüştür. Bunların yanında, yaşanan sosyoekonomik gelişmeler köy nüfuslarında azalmaya ve köyde yaşayan insanların yaşının 60’ın üzerine çıkmasına neden olmuştur. Tüm bu anlattıklarımızdan yola çıkarak orman köylüsü işlemi görmesi gereken köylerin nüfuslarının yeniden değerlendirilmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır. Adı geçen yönetmeliğin güncellenmesi, orman köylüsünün şehre taşınmasının önüne…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Adıgüzel…

11.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, kivi üreticilerine ve balıkçılara verilen desteğe ilişkin açıklaması

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Kivi üreticisi geçen yıl 8 liraya sattığı ürüne bu yıl 9 liraya alıcı bulmakta zorlanmaktadır. Kiloda 1 lira artış şaka gibi. Geçen yıl mazot 7,5 lira, şimdi 28,5 lira. Kivi üreticisi kilo başına da 2 lira gübre, 1,5-2 lira da budama parası ödüyor. Bu nedenle, en azından üreticinin gübre gideri üzerinden kilo başına 2 TL destekleme verilebilir; kivi üreticisini bu rahatlatabilir.

Balıkçılar da artan maliyetler nedeniyle zorda. Tekne başına 3.500 ile 6.000 lira arasındaki rakam komik bir rakam, verdiğiniz destek, o teknenin deposunun üçte 1’ini bile doldurmuyor. Ordu fındıkta 1’inci, bal üretiminde 1’inci, kivide 2’nci, balıkçılık zaten böyle; Ordulu üretici sizin dönemde gördüğü zulmü hiçbir dönemde görmedi.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaşıkçı…

12.- Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçı’nın, İskenderun Düğünyurdu TOKİ konutlarının su problemine ilişkin açıklaması

LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

2020 yılında TOKİ tarafından İskenderun Düğünyurdu mevkisinde yapımı tamamlanan konutlar hak sahibi vatandaşlarımız tarafından teslim alınmış ve insanlarımız evlerine taşınmıştır ancak Hatay Büyükşehir Belediyesi iki yıldır bu konutlara şebeke suyu bağlamayarak vatandaşlarımızı cezalandırmaktadır. Vatandaşlarımız iki yıldır içme suyu ihtiyacı başta olmak üzere, tüm su ihtiyaçlarını İskenderun Belediyesinin kendilerine sağladığı tankerlerle karşılamaktadır. Allah aşkına buradan soruyorum: 1.055 konutta yaşayan toplam 6 bin vatandaşımıza ve 2 okulda eğitim gören binlerce çocuğumuza iki yıldır yapılan zulüm değil de nedir? “Düğünyurdu TOKİ’ye içme suyu.” deyince “Bütçede para yok.” diyorsunuz ama her akşam EXPO’da sanatçılara milyonlarca para ödüyorsunuz. Bir an önce önümüzdeki haftalarda yapmayı planladığınız 2 konseri iptal edin ve buradan artan kaynakla Düğünyurdu TOKİ’nin suyunu verin.

BAŞKAN – Sayın İlhan…

13.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Kırşehirli çiftçilerin su sorununa ilişkin açıklaması

METİN İLHAN (Kırşehir) – Teşekkür ederim Başkanım.

Son yirmi yıldır yanlış politikalar neticesinde Türk tarımını ve çiftçimizi büyük darboğazlar içine sokan AKP iktidarı, süregelen ekonomik krizlerde çiftçimizin yanında olmamış, çiftçimizi kaderiyle baş başa bırakmıştır. Bakınız, çiftçilerimiz yıllardır birkaç dönüm bahçesini sulamak için, suyundan faydalandıkları küçük derelerden su kullandıkları için fazla bir ücret ödemekle karşı karşıya kalmaktadırlar. Çadırlıhacıyusuf, Sıdıklı köyleri, Özbağ ve Mucur’un köyleri de dâhil olmak üzere Kırşehir’in birçok bölgesinde su sorunu yaşanmaktadır. Ayrıca, çiftçilerimiz kendilerine şu ana kadar hiçbir uyarıda bulunulmadığını ve bu sebeple hâlihazırda yaşamış oldukları ekonomik krizleri daha da derinleştirmemesi bakımından bu cezaların tek sefere mahsus silinmesini ve normal bedeli neyse onu ödemeyi talep etmektedirler. Hükûmet umarım bu çiftçilerimizin sesini duyar ve bir nebze de olsa onlara destek olur. Zira, Türk işçisi, tarımı can çekişmektedir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

14.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, yerli ve millî otomobil Togg’a ve Kızılay Haftası’na ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Yeni yüzyılın Türkiye’sinde geçen hafta çok gururlu bir gün yaşadık ülke olarak. Yerli ve millî otomobilimiz Togg banttan indi. Togg, bu ülkenin yüz akı bir atılımın adıdır, çağı yakalama ve hatta aşma iradesinin güzel bir işaretidir. Yüce Rabb’im o gurur dolu günü ülkemizin güçlü yarınlarına vesile eylesin.

Yüz elli dört yıldır sardığı her yara, yardım eli uzattığı her insan için daha güzel bir dünya hedefiyle çalışan ve sadece ülkemiz için değil, tüm dünya mazlumlarının en zor zamanlarında yanında olan tüm Kızılay çalışanlarını çalışmalarından dolayı tebrik ediyor, Kızılay Haftası’nı kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

15.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’na, Diyanet İşleri Başkanlığının cuma hutbesine ve harf devrimine ilişkin açıklaması

YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’mızı büyük bir coşkuyla kutladık. Cumhuriyetimizin yıl dönümünde Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını ve aziz şehitlerimizi rahmetle, minnetle anıyorum.

Ulu Önder’in 28 Ekim 1923’te söylediği “Efendiler, yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz.” sözünün yıl dönümünde Diyanet İşleri Başkanlığı cuma hutbesinde cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve aziz şehitlerimize bir Fatiha’yı bile çok görmüştür.

Bugün ise harf devriminin yıl dönümü, kutlu olsun. “Bugünkü Türkçeyle düşünce üretilemez.” diyenler ile cumhuriyeti ağzına alamayan ve kurucusuna Fatiha okuyamayanlar, cumhuriyetle derdi olanların temsilcileridirler ancak şaşırmadık; asrın lideri onun gözünün içine bakarak Atatürk’e hakaret eden sözde imama “one minute” diyememiştir.

Biz de buradan bir daha haykırıyoruz: Sonsuza dek cumhuriyet.

BAŞKAN – Sayın Aycan…

16.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, 1-7 Kasım Türk Alfabesi Haftası’na ve 31 Ekim Sütçü İmam’ın ilk kurşunu sıktığı tarihî günün yıl dönümüne ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, 1-7 Kasım Türk Alfabesi Haftası’dır. Bugün, Türk harflerinin kabulünün yıl dönümüdür. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, bizim seslerimize uygun olarak geliştirilen Türk alfabesini ilan ettiği gündür; kutlu olsun. Her zaman Türkçe düşünüp Türkçe yazacağız, kendimizi Türkçe ifade edeceğiz. Ayrıca, 31 Ekim, Maraş’ı işgal eden emperyalist Fransız askerinin şımarıklığına, taşkınlıklarına ve Türk kadınına uzanan kirli ele Sütçü İmam’ın ilk kurşunu sıktığı tarihî günün yıl dönümüdür ve Fransız işgalinin sona ermesinin yıl dönümü de böylece başlamıştır. Sütçü İmam’ı, tüm şehitlerimizi, gazilerimizi rahmetle ve minnetle anıyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bulut…

17.- Tokat Milletvekili Yücel Bulut’un, sulama birliklerine ilişkin açıklaması

YÜCEL BULUT (Tokat) – Teşekkür ederim Başkanım.

Sulama birliklerinin geçmişten gelen borçlarının tasfiye edilememiş olması nedeniyle ağır borç yükü altında ezilen sulama birlikleri yönetimleri ile çiftçilerimiz arasındaki sorunlar devam etmektedir. İsabetli bir kararla yönetimleri yeniden yapılandırılan sulama birliklerinin, bu yeni hâliyle verimli çalışabilmesi için borçlarının affedilmesi ve böylece çiftçimize daha süratli, daha adil bir şekilde hizmet verebilir hâle gelmesi çiftçilerimizin beklentisidir. Ayrıca, sulama birliklerinin mevcut yönetimlerinin sıkı bir denetimle kontrol edilmesi ve çiftçilerimizle uyumlu çalışmalarının temin edilmesi gerekmektedir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Şevkin.

18.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Adana Demirspor’a yapılan haksızlıklara ilişkin açıklaması

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sporun dostluk ve kardeşlik olduğunu unutanlara Adanalıların sitemlerini bildirmek istiyorum: Süper Lig’e heyecan, coşku ve renk katan Adana Demirspor’a yapılan haksızlıklar son bulmuyor. Saha içinde büyük mücadele örneği sergileyen mavi-lacivertlilere karşı hakem hataları, haksız kararlar, verilmeyen penaltılarla bir de taraftara uygulanan orantısız güç, kaba kuvvet ve şiddet eklendi. Hafta sonunda Adana'dan Kayseri'ye giden taraftarlar küçük yaştaki çocuklarıyla, eşleriyle birlikte coplandı, biber gazına maruz kaldı. Stadyum girişinde tek turnike uygulaması nedeniyle taraftarlarımıza eziyet edildi. Taraftarın derdi armadır, Adana Demirspor'dur. Adana Demirspor'u kimse sahipsiz zannetmesin, Adanalılar olarak arkasındayız. Taraftara uygulanan şiddet son bulsun. Herkes haddini bilsin!

BAŞKAN - Sayın Yalım…

19.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Uşak Havalimanı’na, Uşak Çevre Yolu Projesi’ne ve Ankara-İzmir Hızlı Tren Hattı Projesi’ne ilişkin açıklaması

ÖZKAN YALIM (Uşak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Uşak'taki havaalanımız maalesef iki buçuk yıldır tarifeli uçuşlara kapalı. Uşaklı iş insanlarımıza ve Uşaklı vatandaşlarımıza daha fazla çile çektirmeyin diyorum. Havaalanımızda tarifeli uçuşları bir an önce başlatmanızı özellikle talep ediyorum.

Yine, Uşak Çevre Yolu Projesi üç buçuk yılda bitirilecek diye 2014 yılında ihale yapıldı; tam 3 katı süre geçti, on buçuk yıl oldu, hâlâ bitirilemedi çünkü yapıcı firmaya bütçe verilmiyor. Yeterli bütçe verilip bir an önce çevre yolunun da bitirilmesini özellikle talep ediyorum.

Ankara, Sivrihisar, Afyon ve Uşak'tan geçecek olan Ankara-İzmir Hızlı Tren Hattı Projesi 2023’te bitirilecek diye sözleşme imzalandı ama maalesef yine bu projeye bütçe verilmemesi yüzünden özellikle Afyon ve Uşak bölgesi İzmir istikametinde tamamen durmuş durumdadır. 2023 yılında bitirilebilmesi için bir an önce hızlı tren projesine bütçeden ödenek aktarılmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu...

20.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Türkiye Yüzyılı’na ilişkin açıklaması

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Türkiye Yüzyılı mı, çürüme yüzyılı mı? “Yaptıklarımız, yapacaklarımızın garantisidir.” diyen Cumhurbaşkanı, sadece hamaset, popülizm yaptı. 2011’de açıkladığı 2023 hedeflerine ulaşamadığı gibi 2011’in de gerisine düştü. Yirmi yılda Anayasa’yı, hukuku ayaklar altına alanlar sadece daha kötüleşmeyi sağlar. Zengini daha zengin, fakiri daha fakiri daha fakir yapmak ancak yeni çürümelerin kapısını açmıştır. Gayrisafi millî hasılanın 12 bin dolardan 9 bin dolara düşmesi mi yeni yüzyıldır; “beka” diyerek, AİHM'in 18’inci madde kararını çiğneyerek Sayın Osman Kavala ve Sayın Demirtaş'ı zindanda tutmak mı yeni yüzyıldır; ancak ve ancak hukuki çürümedir. Enflasyonun patladığı, dövizin fırladığı, piyasaların durduğu bir dönemde “Türkiye Yüzyılı” başlamaz. AK PARTİ-MHP cumhur zulüm ittifakından kurtulduğumuz zaman yeni yüzyıl başlar; adalet, barış ve genel afla ancak yeni yüzyıl başlar.

BAŞKAN – Sayın Filiz, buyurun.

21.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, hayvan yetiştiricilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hafta sonu Şanlıurfa’nın Siverek ilçesini ziyaret ettim, Siverekli vatandaşlarımızla bir araya gelerek dertlerini dinledim. Geçimini hayvancılıkla sağlayan bir vatandaşımız “Bir torba yem 380 TL oldu, hayvanlarımıza yem alamıyoruz, hayvanlarımızı satar hâle geldik, zor durumdayız. Bizler değirmenin alt taşı mıyız, bütün sıkıntıları biz mi çekeceğiz? Yeterli destek alamıyoruz, çalışarak, terleyerek zarar ediyoruz, üretimden uzaklaşıyoruz, dayanacak gücümüz kalmadı, gırtlağımıza kadar borçlandık. Yüksek enflasyon, elektrik, akaryakıt fiyatları belimizi büktü. Bir yandan çocuk okutuyoruz, eğitim masraflarını bile karşılayamıyoruz. Bir an önce bir şeyler yapılsın, sesimizi duyurun lütfen.” dedi. Ben de bu sesi Tarım ve Orman Bakanına duyuruyorum. Hayvan yetiştiricilerimizi destekleyin. Biz milletimizin sesi olmaya devam edeceğiz, iyi tarım politikalarıyla biz çözeriz, az kaldı diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Özyürek…

22.- Sivas Milletvekili Ahmet Özyürek’in, Sivas Demir Çelik Fabrikası çalışanlarının yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

AHMET ÖZYÜREK (Sivas) - Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sivas ilimizde bulunan demir çelik fabrikasının yaklaşık 650 çalışanı bulunmaktadır. Çalışanlarımız yaklaşık beş yıldır mağdur edilmekte ve maaşlarını alamamaktadırlar. Çalışanlarımız aynı zamanda çocuklarını okula gönderememekte ve yaşamlarını sürdürememektedir. Böyle bir tesisin beş yıldır devam etmesinin ve çalışanlarımızın da burada mağdur edilmesinin bir anlamı ve manası yoktur. Yetkililere şunu sormak istiyorum: Böyle bir tesise neden bu şekilde müsaade edilmektedir? Bir an önce gereğinin yapılmasını talep etmekteyiz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Ersoy...

23.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, Kızılay Haftası’na ilişkin açıklaması

AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

1868 yılında yaralı ve hasta askerlere yardım amacıyla kurulan Türk Kızılayı, o tarihten bu yana, gerek yurt içinde gerekse yurt dışında hiçbir çıkar gözetmeksizin tüm insanlığın yardımına koşan dünyanın en köklü ve güçlü yardım kuruluşlarından biri olmuştur. Büyük fedakârlıklarla bu onurlu görevi yerine getiren Türk Kızılayı, milletimizden aldığı güç ve destekle dünyanın dört bir yanındaki ihtiyaç sahibi insanlara yardım elini uzatmakta ve aziz milletimizin sevgi, hoşgörü, şefkat, merhamet ve dayanışma kültürünün en güzel örneklerini sergilemektedir. Bu duygu ve düşüncelerle insani yardım faaliyetlerinin yürütülmesinde emeği geçen, insanlık adına büyük görevler üstlenen Türk Kızılayı çalışanları ile hayırsever vatandaşlarımızın Kızılay Haftası'nı en içten dileklerimle kutlarım.

BAŞKAN – Sayın Özcan Aygun? Yok.

Sayın milletvekilleri, şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Sayın Dervişoğlu buyurun.

24.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, harf inkılabının 94’üncü yıl dönümüne, saltanatın kaldırılmasının 100’üncü yılına, Türkiye Yüzyılı’na ve RTÜK üyeliği seçimlerine ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Yüce Meclise başarılı bir çalışma haftası temenni ediyorum.

Bugün, bilindiği üzere, harf inkılabının 94’üncü yıl dönümündeyiz. Amacı çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak olan cumhuriyetimizin önemli bir kilometre taşı olarak gördüğümüz harf inkılabını tebrik ediyorum. Harf devriminin hedeflenen gayesini Türkçemizi zenginleştirmek, düşünce ve ifade gücümüzü artırmak ve Türkçeyi bir dünya dili hâline getirmek olarak görüyor ve değerlendiriyoruz. Günümüzde, Türk dili muhtelif lehçelerle birlikte 34 farklı ülkede konuşulabiliyorsa bu başarının harf inkılabına dayandığını da idrak etmek gerekiyor. Türk diline ve alfabesine sahip çıkmanın her Türk evladının görevi olduğu kanaatini bir kere daha buradan dile getirmekte yarar görüyorum. Büyük vizyonuyla harf inkılabının mimarı olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü bir kez daha şükran, minnet ve rahmetle yâd ediyorum.

Ayrıca, bugün, 1 Kasım 1922 saltanatın kaldırılmasının 100’üncü yılı. Egemenliğin bir kişiye, bir zümreye ya da bir aileye ait olmadığını yüz yıl sonra bugün de tekrar hatırlatmanın faydalı olacağı kanaatini taşıyorum. Ebedi ve nihai hedefimiz odur ki Türkiye Cumhuriyeti devleti var oldukça egemenlik kayıtsız şartsız milletin olacak, millet iradesinin üzerinde hiçbir güç ve kuvvet yer bulmayacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – 28 Ekim 2022 tarihinde Sayın Erdoğan “Türkiye Yüzyılı” ismini verdiği propaganda çalışması ve programla AK PARTİ iktidarının bugüne kadar yaptıklarını kamuoyuyla paylaşmıştır. Ziya Paşa’nın güzel bir sözü vardır: “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.” Yirmi yıllık muhasebe, milletimize verdiğiniz sözler ile eylemleriniz arasındaki bir çelişkiyi de ortaya koymaktadır. “2023’te Türkiye’yi en büyük 10 ekonominin arasına sokacağız.” diyerek milletimize söz vermiştiniz, geldiğimiz noktada 2023’e çeyrek kala, 1990’lı yıllarda Türkiye dünya ekonomisinin en büyük 20 ekonomisi arasındayken siz Türkiye’yi bu ligden de düşürdünüz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Adalet ve Kalkınma Partisi, kendi açıkladığı programla birlikte 2023 hedeflerinin yarısına bile ulaşamadığını zaten kendisi itiraf etmiştir. Son yirmi yılda, hiçbir hükûmete nasip olmayan kaynakları ve zamanı kullandınız, kişi başına düşen geliri 25 bin dolara getirecektiniz, 10 bin dolara dahi ulaşılamadı. “2 trilyon dolar olacak.” dediğiniz millî gelir 800 milyar dolarda kaldı. Gerçeklerle bağını koparmış TÜİK rakamlarına göre bile enflasyon yüzde 80’in üzerinde, genç işsizlik yüzde 20’nin üzerine çıkmış, ülkemizin gücünü ve itibarını temsil eden Türk lirası da yalnızca Amerikan doları karşısında değil, Ukrayna ve Suriye gibi savaş ve yıkım gören ülkelerin paralarına karşı bile eriyor ve değer kaybediyor. Yirmi yıllık iktidarınızın muhasebesini doğru bir biçimde yapmanızı öneriyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bu muhasebeyi yaptığınızda, bugüne kadar yaptıklarınıza bakarak Türkiye Cumhuriyeti’nin 2’nci yüzyılında olmayacağını da zaten göreceksiniz. Türk milleti yeni yüzyılda bu liyakatsiz ve keyfî yönetimi demokrasiyle gönderecektir. Atatürk'ün kurduğu cumhuriyetin 2’nci yüzyılında otokrasi kaybedecek demokrasi kazanacaktır.

Ayrıca, Sayın Başkanım, önergelere baktım, anladığım kadarıyla, bugün RTÜK seçimlerini gerçekleştirmek istiyor iktidar partisi. Ben bu konudaki uyarılarımı tekrarlıyorum, zaten uzunca bir zamandan beri tartışma konusu olan RTÜK seçimlerinin bugünkü Meclis aritmetiği esas alınarak yapılması kanunun amir hükmüdür. O hükmün arkasına dolanabilmek adına Başkanlık Divanının almış olduğu bir karara sığınma ihtiyacı hasıl olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bitiriyorum, son cümlelerim.

Ben, bu yüce Meclise, başta iktidar partisi olmak üzere kararını gözden geçirmesini bir kere daha tavsiye ediyorum. Konuyla ilgili görüşlerimizi de şayet RTÜK seçiminin yapılması kararında bir ısrar söz konusu ise hem verdiğimiz önerge esnasında yapacağım konuşmada hem de usul tartışmasında dile getireceğimi ifade ediyorum.

Müsamahanıza ayrıca şükranlarımı sunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ben cevap vermeyeceğim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Lütfettiniz efendim.

BAŞKAN – Sayın Bülbül...

25.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, harf inkılabının 94’üncü yıl dönümüne, Yahya Kemal Beyatlı’nın vefatının 64’üncü yıl dönümüne, millî ve yerli sanayi hamlelerinin somut göstergesi olan Togg’a ve İçişleri Bakanlığının UYUMA Projesi’ne ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, 1 Kasım harf inkılabının 94’üncü yıl dönümü. Bugün, Türkçede Latin alfabesini kullanmaya başladığımızın 94’üncü yılında, kurulmuş olan Türk Devletleri Teşkilatıyla birlikte bütün Türk dünyasında da bir alfabe birliğinin temin edilmeye çalışıldığı bir dönemi idrak etmekteyiz. İnşallah “dilde, fikirde, işte birlik” manasında da çok önemli bir adım olacak olan bu çalışmaların sonuna gelinmesini ve nihayetinde bir alfabe birliğinin de temin edilerek tüm Türk dünyasında aynı şekilde okuyan, aynı şekilde yazan bir birliğin temin edilmesi temel arzumuzdur. Bu vesileyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere bütün kurucu kahramanlarımızı yâd ettiğimizi; minnetle, şükranla kendilerini andığımızı bir defa daha ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, Türk şiirinin usta kalemi, şair, diplomat, siyasetçi Yahya Kemal Beyatlı’nın vefatının bugün 64’üncü yıl dönümüdür. Yahya Kemal, Türk medeniyetini ve estetiğini mısralarında ilmek ilmek işlemiş, Türk tarihinin şanlı sayfalarını şiirlerinde çok güçlü bir şekilde dile getirmiştir. Yahya Kemal “Ağzımda annemin sütüdür.” dediği muhteşem Türkçesiyle bizleri Çaldıran’dan Mohaç’a, Kosova’dan Niğbolu’ya, zaferden zafere koştuğumuz günlere götürürken aynı zamanda, büyük bozgunları ve büyük üzüntüleri yaşadığımız bir dönemde yaşamış, milletimizin psikolojik anlamda yaşamış olduğu geri çekilmeden tekrar ayağa kalkması için çaba sarf etmiş olan büyük edebiyatçı ve düşünürlerimizdendir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bu vesileyle kendisini rahmetle yâd ediyor, Türk edebiyatında Yahya Kemal gibi nice değerlerin ortaya çıkmasını temenni ediyoruz.

Sayın Başkan, ülkemizin “Lider Ülke Türkiye” hedeflerine ulaşması noktasında önemli adımlardan biri olarak gördüğümüz yerli otomobil hamlesinin başarıyla neticelenmesi ve Togg aracımızın 2023 yılında milletimizin kullanabileceği hâle gelmesi bizleri ziyadesiyle gururlandırmıştır. Tam kapasiteye ulaştığında her yıl 175 bin aracın üretileceği, 4.500 kişiye doğrudan, 20 bin kişiye de dolaylı iş imkânının ortaya çıkacağı çok önemli bir yatırım hamlesi ülkemizin gücüne güç katmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Millî ve yerli sanayi hamlelerinin somut göstergesi olan Togg aracının yapımında emeği geçen bütün yatırımcılarımızı, mühendislerimizi ve emekçilerimizi kutluyor, cumhuriyetimizin 100’üncü yılına daha güçlü adımlarla yürüme kararlılığıyla başarılarının devamını diliyoruz.

Sayın Başkan, Türk milletinin geleceği, göz bebeğimiz Türk gençliğini her türlü zararlı alışkanlıktan korumak hepimizin üzerinde ehemmiyetle durması gereken bir meseledir. Devletimiz ilgili kurum ve kuruluşlarıyla terör örgütlerinin finans kaynağı olan ve özellikle gençliğimizi zehirlemeyi hedef alan uyuşturucuyla kesintisiz mücadele etmiş ve etmektedir. İçişleri Bakanlığımız bünyesinde oluşturulan UYUMA Projesi’yle, teknolojik imkânlar aracılığıyla uyuşturucuyla mücadelede vatandaş duyarlılığı oluşturulmuş, kesintisiz sürdürülen narkoterör operasyonlarıyla zehir tacirlerine göz açtırılmamıştır. Emniyet Teşkilatımız 2022 yılında 168.659 uyuşturucu olayına müdahale edildiğini ve bu olaylarda 215.274 şüphelinin yakalandığını, 19 binden fazla tutuklama olduğunu açıklamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – 2020 ve 2021 yıllarında 20 ton civarında uyuşturucu yakalanmış, 2022 itibarıyla yapılan operasyonlarda 7 ton kadar eroin yakalandığı ifade edilmiştir. Dünya Uyuşturucu Raporu’na göre dünyada yakalanan eroinin yüzde 21’inin Türkiye'de ele geçirildiği ayrıca ifade edilmiştir. Ticaret Bakanlığımıza bağlı gümrük muhafaza ekiplerimiz tarafından da yurt sathında 2022 yılı itibarıyla şimdiye kadar 12,1 ton uyuşturucu madde ve 5,1 ton uyuşturucu madde yapımında kullanılan ara kimyasallar ele geçirilmiştir. Türkiye, terör ve terör örgütünün finansman kaynağını oluşturan uyuşturucuya karşı mücadelesini kararlı bir şekilde sürdürürken, bu mücadelede devletimizin ilgili kurumlarının yanında olduğumuzu Gazi Meclisimizden bir defa daha dile getirir, tüm personellere çalışmalarında kolaylıklar diler, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Sayın Altay...

26.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, saltanatın kaldırılmasına, harf devrimine, Demirören grubunun Ziraat Bankasından almış olduğu kredi karşılığında ipotek ettirdiği Göktürk’teki araziye ve RTÜK üyeliği seçimlerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Zatıalinizi ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin 1 Kasım 1920’de kabul ettiği 308 numaralı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararnamesi’yle, bundan yüz yıl önce Türk insanının tebaadan yurttaşa geçmesindeki en önemli adımlardan biri atılarak saltanat Meclis tarafından kaldırılmıştır ve böylece, egemenliğin tek kişiden, tek aileden millete devri bu kararla gerçekleşmiştir. O gün bugün, Türkiye Cumhuriyeti, artık, egemenliğin kayıtsız şartsız milletin, dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinin olduğu bir süreci; aksak topak, darbelerle, müdahalelerle, demokrasiyi taçlandıramamakla birlikte… Saltanatın kalkmasına, millet egemenliğinin tesisine vesile olan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere emeği geçen o günkü Meclisin üyelerini, Kurtuluş Savaşı şehitlerimizi ve tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anmayı bir görev sayıyorum.

Sayın Başkan, gene Türkiye Büyük Millet Meclisinde 1 Kasım 1928 tarihinde, 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun kabul edilmiştir. Latin harflerine geçilmesi konusundaki ilk gündem 1850 yılında ortaya atılmıştı. Eğitime verdiği önem herkesçe hemfikir olunan Sultan Abdülhamit Han’ın saltanat makamından indirildikten sonra kaleme aldığı “Siyasi Hatıralarım” kitabında naklettiği bilgilerde Latin harflerine geçilmesi yönündeki düşüncelerini şöyle de açıklamıştır: “Yazımızı öğrenmek pek kolay değildir. Bu işi halkımıza kolaylaştırmak için belki de Latin alfabesini kabul etmek yerinde olur.” demiştir. Latin harfleri okuma yazmayı sıfırlamamıştır; sarayda ve Babıalide konuşulan halkın anlamadığı kaotik bir dil terk edilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bugün, Malazgirt’teki, Moğolistan'daki mezar taşlarını bu ülke çocukları okumaktadır; Karacaoğlan'ı anlamakta, Yunus'u özümsemektedir. Dilimiz, fonetiğimize ve tarihimize uygun olan Türkçedir. Büyük Önder Atatürk, bu tarihî gerçekliği devrimle gerçekleştirmiş ve büyük bir eser bırakmıştır. Cumhuriyet, salt bir yönetim şekli değişikliği değil, bir modernleşme projesidir. Bu projenin en temel dayanağı da eğitimdir, devrim de bunun en önemli parçasıdır. Kanunun çıktığı gün, Türkiye Büyük Millet Meclisi açılış günü olan 1 Kasım 1928’de Büyük Önder “Büyük Millet Meclisinin kararıyla, Türk harflerinin kesinlik ve yasallık kazanması, bu memleketin yükselme uğraşında başlı başına bir geçit olacaktır.” diyerek kanunun ruhunu özetlemiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, birkaç gündür Göktürk’te ibretlik bir manzarayla karşı karşıyayız. Demirören grubu bir medya grubunu alabilmek için Ziraat Bankasından 750 milyon dolarlık kredi kullandı malumunuz. “Borçlar ödeniyor mu?” diye soruluyor, tek cümle yanıt yok. Demirören ğrubu bu borca karşılık Göktürk'teki araziyi ipotek ettirdi. Burası bir spor alanı, sonra niteliği ve planı değiştirildi, İstanbul Büyükşehir Belediyesinden onay çıkmayınca da Bakanlığı devreye sokup plan yaptılar, şimdi de inşaata başlamak istiyorlar. Yürütmeyi durdurma kararı var ama Süleyman Soylu Türk polisini mahkeme kararının uygulanması için değil, mahkeme kararının çiğnenmesi için görevlendiriyor. İşte bu da fotoğraf. Polis mahkeme kararını çiğnemek için kepçeyi koruma altına alıyor, devlet yandaş basın kredisi için tüm gücüyle hukuku çiğniyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bu ibretlik bir tablodur Sayın Başkan orta yerde bir kepçe, etrafında polisler, halkanın dışında da doğa ve çevre hassasiyeti yüksek vatandaşlar. Buradaki bu fotoğrafın özeti şudur: Kahraman polisimiz bir kanunsuz emri daha maalesef yerine getiriyor. Orta yerde yürütmenin durdurulmasıyla ilgili bir mahkeme kararı olmasına rağmen, bu kepçe burada bu kazı çalışmasını yapıyor ve polisimiz hukuka değil hukuksuzluğa kalkan oluyor. Bunu da aziz vatandaşların, yüce Meclisin takdirine sunuyorum.

Son olarak, bugün yapılacak RTÜK seçimlerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun bir ayıba imza atmamasını arzu ve temenni ettiğimizi de belirtmek istiyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

27.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, 1 Kasım dünya Kobani gününe, MEB ile A101 arasında imzalanan protokole, Osman Kavala’nın cezaevinde 5’inci yılını doldurmasına, Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş’e kurşun çekirdeği atılmasına ve Bartın’da meydana gelen maden kazasının ön raporuna ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün 1 Kasım Dünya Kobane Günü. Kobane halkı, bundan sekiz yıl önce, vahşi ve insanlık dışı yöntemlerle dünyaya korku salan IŞİD barbarlığına karşı sadece kendi varlığını, kimliğini, geleceğini değil, aynı zamanda özgür insanlığı korumak için yüz otuz üç gün boyunca destansı bir direniş sergiledi. Dünya halkları, Kürt kadınları ve gençlerinin yaşamları pahasına sergiledikleri bu direnişe, insani değerlere olan bağlılığa ve adanmışlığa anı anına tanıklık etti. Yediden yetmişe halkın onurunu korumak için geliştirdiği bu direniş üzerine Nobel Barış Ödülü sahiplerinin, akademisyenlerin, aydınların, yazarların ve demokratik kitle örgütlerinin çağrısıyla 1 Kasım 2014’te dünya kobane ile dayanışma günü ilan edildi. Dünyanın dört bir tarafından halklar tarihin akışını değiştiren Kobane’ye destek ve dayanışma için ayağa kalktı. HDP olarak 8’inci yıldönümünde, IŞİD karanlığını yırtan, geleceği aydınlatan direniş meşalesini, dünya halklarının enternasyonalist dayanışma ruhunu selamlıyoruz, Dünya Kobane Günü’nü kutluyoruz.

Sayın Başkan, MEB ile A101 arasında 6 Ekimde sektör çalışanlarının mesleki eğitim merkezleri aracılığıyla eğitim sürecine dâhil olması ile mesleki eğitim ve istihdam süreçlerini yaşama geçirmek amacıyla bir protokol imzalandığı ortaya çıktı. Bu bir skandal aslında; okulda olması gereken, ilimle, fenle, edebiyatla uğraşması gereken çocuklar A101 kasalarında ve raflarında olacak. Bu marketler ucuz iş gücüyle kâr ederken çocuklar emek sömürüsüne maruz bırakılacak. Böyle bir protokol MEB tarafından nasıl düzenlenir, nasıl imzalanır?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - MEB “Çocukların eğitimi için ne yapabilirim?” sorusuna yanıt bulmayı, çözüm üretmeyi bırakmış, çocukları âdeta sermayeye peşkeş çekiyor. MEB, çırak öğrencilere asgari ücretin yüzde 30’u, kalfa öğrencilereyse asgari ücretin yüzde 50’si oranında ödeme yapacak. “Harca harca bitmez.” diyen bu marketler çocukların geleceğini harcıyor, buna da MEB zemin hazırlıyor, teşvik ediyor; bunu kabul etmiyoruz. Tam da bütçe görüşmelerinin gerçekleştiği şu sıralarda MEB hemen bir açıklama yapmalı ve bu protokolü feshetmelidir.

Sayın Başkan, Osman Kavala bugün tam 5’inci yılını doldurdu, cezaevinde rehin tutuluyor ve kendi cümleleriyle bu süreci kısaca ifade edeyim: “İlk Gezi davasındaki beraat kararıyla, 2 AİHM kararıyla ve AYM Başkanı ve üyelerinin karşı oy yazılarıyla da ortaya konulmuş yalın gerçeğe rağmen Silivri Cezaevinde 5’inci yılımı doldurdum. Hukuksuzluğa, ayrımcılığa, gaddarca davranışa maruz kalanın sadece kendim olmadığını aklımdan çıkarmıyorum.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Daha mesajı uzun, şunu söylüyor en son: “Ülkemizde hukuk normlarının hükümran hâle gelmesinin etik değerleri öne çıkartan bir yenilenmeyi başlatacağına inanıyorum.” Kavala’ya ve Gezi tutuklularına buradan binlerce selam gönderiyoruz. Evet, ülke her yerden kavrulurken iktidar, siyasi tutuklamalarla ömrünü uzatmaya çalışıyor, bunu başaramayacaklar.

Sayın Başkan, geçen hafta bir skandal daha oldu, Şırnak Milletvekilimiz Hasan Özgüneş’e bir kurşun çekirdeği atıldı ve Emniyet, garip bir şekilde, skandal bir açıklamayla buna “yorgun mermi çekirdeği” dedi ve bunun polis tarafından atılmasının ihtimal dışı olduğunu söyledi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Oysaki elimizde görüntüler var, lütfen, bütün milletvekilleri izlesin; bir polis var, kalkanını aralıyor, elinde bir çekirdekle oynuyor, sonra, ne ilginç ki bu “yorgun mermi” olduğu iddia edilen şey, dönüyor, dolaşıyor Hasan Özgüneş Vekilimizin karnına geliyor; böyle bir tesadüf var. Bu bilimsel olarak nasıl açıklanıyor bilmiyorum. Bütün uzmanlara buradan soruyorum: Bu mermi ne kadar yorulmuşsa artık tam da İl Başkanımız konuşurken milletvekilimizin göbeğine isabet ediyor. Zaten, Habip Eksik de kendini yere atarak bacağını üç yerden kırmıştı değil mi? Yani bunu, iktidar böyle açıklamıştı. Bu açıklamalara hiç kimse inanmıyor. Bu meseleye dair yorum yapmak, mermiyi izah etmeyi dahi zül kabul ediyoruz. Yalnız şunu söyleyelim: Bu mermi bırakma usulünün mafya raconu olduğunu gayet iyi biliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Suç işleri bakanının polisleri attıkları mermiyle vekile racon kesiyor; bu mesajı aldık ama bizim cevabımız da çok açık: Cansiparane değerlerimizi savunan bir gelenekten geliyoruz. Salmaya çalıştığınız korku bizlere işlemez, sakın öyle düşünmeyin diyorum.

En son, Bartın’da ön rapor çıktı, ihmallerle nasıl bu iş kazasının meydana geldiği, bütün ayrıntılarıyla aslında olmasa bile ön raporda ortaya çıktı. Bu kaza önlenebilirdi. Göz göre göre gelen bir katliam olduğu aslında ön raporla da ispatlanmış oldu. Aradan haftalar geçtikten sonra bir soruşturma başladı ve 8 kişi tutuklandı. Bu konuda sorumlu olanların -hâlâ aynı görüşteyiz- o koltuklardan derhâl kalkmalarını istiyoruz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Tunç…

28.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un, cumhuriyetin 99’uncu yıl dönümüne, Türkiye Yüzyılı vizyonu belgesine, yerli ve millî otomobil Togg’a ve Mevlüde Genç’in vefatına ilişkin açıklaması

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli milletvekillerimiz, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum, çalışmalarımızın hayırlı olmasını diliyorum.

Geçtiğimiz cumartesi günü cumhuriyetimizin 99’uncu yılını büyük bir coşku ve heyecanla kutladık. Büyük bedeller ödeyerek kurduğumuz cumhuriyetimiz asil bir milletin şahlanışının ve küllerinden yeniden doğuşunun bir nişanesidir. Bu vesileyle, bir kez daha cumhuriyetimizin 99’uncu yıl dönümünü kutluyor, Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere İstiklal Harbi’mizin kazanılmasına ve cumhuriyetimizin ilanına öncülük eden tüm kahramanlarımızı şükranla yâd ediyorum. Çok zor şartlarda kurduğumuz Türkiye Cumhuriyeti’ni muasır medeniyetler seviyesinin de üstüne çıkarmak için kesintisiz mücadelemiz sürüyor. İlk Meclisten bugüne kadar millî iradenin temsilcisi olarak ülkemizin kurtuluşu, gelişmesi, büyümesi, kalkınması için gayret sarf eden milletvekillerimize şükranlarımızı sunuyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Vatanımızın her karışında kanı ve alın teri bulunan tüm ecdadımıza, şehitlerimize ve gazilerimize Allah'tan rahmet diliyorum.

Değerli milletvekilleri, 28 Ekim 2022 Cuma günü Ankara Spor Salonu’nda Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın teşrifleri, 81 ilden gelen vatandaşlarımızın yoğun ve coşkulu katılımlarıyla Türkiye Yüzyılı vizyon belgesinin tanıtımını gerçekleştirdik. Türkiye Yüzyılı vizyonu, geçmiş yüzyılın muhasebesi, yirmi yıldaki kalkınma hamlelerini ve gelecek yüzyılın perspektifini ortaya koyma anlayışıdır. Türkiye Yüzyılı, büyük bedeller ödeyerek kurduğumuz cumhuriyetimizin kazanımlarının üzerine farklılıklarımızı bir zenginlik olarak görerek toplumumuzun her kesimi için bir mesaj ve miras olacaktır. Türkiye, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde, dünyada millî menfaatlerini önde tutan, ara bulucu konumuyla mazlumlara umut olan bir aktör hâline gelmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Türkiye Yüzyılı, aynı zamanda, dünyada da barışın yüzyılı olsun istiyoruz. Yirmi yıldır ülkemize her alanda büyük eserler kazandırarak milletimizin refahını yükselttik. Türkiye Yüzyılı, aynı zamanda, kalkınmanın ve barışın da yüzyılı olacaktır. Türkiye Yüzyılı, kimlik siyaseti yerine birlik siyasetini, kutuplaştırma siyaseti yerine bütünleştirme siyasetini, inkâr siyaseti yerine kucaklama siyasetini, tahakküm siyaseti yerine özgürlük siyasetini, nefret siyaseti yerine sevgi siyasetini ikame etmenin adıdır. Bugüne kadar milletimizle birlikte nice hayalleri gerçeğe dönüştürdük, bundan sonra da Türkiye Yüzyılı vizyonu için gece gündüz demeden çalışmaya devam edeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz pazar günü cumhuriyetimizin 99’uncu yılını büyük bir coşkuyla kutlarken, Bursa Gemlik’te de milletimizin yıllarca hayalini kurduğu, ülkemizin yerli ve millî otomobil üreticisi TOGG’un seri üretiminin gerçekleştirileceği Gemlik kampüsü, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın teşrifleriyle cumhuriyetimizin 99’uncu yıl dönümünde resmî olarak açılmış ve ilk seri üretim aracı banttan indirilmiştir. Millî teknoloji hamlemizle birlikte üretimine başladığımız ATAK ve GÖKBEY helikopterlerimizi, Anadolu savaş gemimizi, HÜRKUŞ uçağımızı, Akıncı, Bayraktar, ANKA insansız hava araçlarımızı, TAYFUN füzemizi, bugün de Togg yerli ve millî otomobilimizle taçlandırıyoruz. Salgın şartlarına rağmen rekor hızla inşa edilen 1,2 milyon metrekare arazi üzerinde 230 bin metrekare kapalı alana sahip TOGG Gemlik Kampüsü tam kapasiteye ulaştığında her yıl 175 bin araç üretirken 4.300 kişiye doğrudan, 20 bin kişiye dolaylı istihdam sağlanacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Tamamlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Son kez açıyorum, tamamlayınız.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – 2030’a kadar üretilecek 1 milyon adet araçla millî gelirimize 50 milyar dolardan, cari açığın azaltılmasına 7 milyar dolardan fazla katkı sağlamış olacağız.

Artık ülkemizde cumhuriyetimizin kuruluş yıl dönümleri Marmaray gibi, İstanbul Havalimanı gibi eserlerin, TOGG tesisi gibi altmış yıllık hayallerin açılış törenleriyle kutlanıyor. Bu duygu ve düşüncelerle TOGG Gemlik Tesisinin tekrar ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

1993 yılında Almanya’nın Solingen kentinde ırkçı bir saldırıda evleri yakılarak 2 kızı, 2 torunu ve 1 yeğeni katledilen 79 yaşında Hakk’a yürüyen Mevlüde Genç annemize Allah’tan rahmet, ailesi ve yakınlarına başsağlığı diliyorum; mekânı cennet olsun.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın 92’nci maddesine göre verilen (3/2086) esas numaralı Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi’nin görüşmelerine başlıyoruz.

Tezkereyi okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Cumhurbaşkanlığının, Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve Karşılıklı Yardım Anlaşması hükümlerinden kaynaklanan taahhütlerimizi yerine getirmek, ateşkesin gözlenmesi, ihlallerin önlenmesi, bölgede barış ve istikrarın sağlanması amacıyla, Türkiye’nin yüksek menfaatlerini etkili şekilde korumak ve kollamak üzere, hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Ortak Merkez’in görevlerinin ifası yönünde hareket etmek üzere yabancı ülkelere gönderilmesi, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkân sağlayacak düzenlemelerin Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için 17/11/2020 tarihli ve 1272 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı’yla verilen ve 10/11/2021 tarihli ve 1312 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı’yla uzatılan izin süresinin Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca 17/11/2022 tarihinden itibaren bir yıl uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/2086)

19/10/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarını kurtarma mücadelesinde elde ettiği başarı ve sahada oluşan yeni durum neticesinde Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya tarafından imzalanan 9/11/2020 tarihli Üçlü Bildiri’de bölgedeki istikrarın korunması amacıyla öngörülen faaliyetler devam etmektedir.

Uluslararası hukuk ve meşru egemenlik haklarının temelinde, toprak bütünlüğü dâhil tüm haklarını savunabilmesi için sürecin başından itibaren Azerbaycan'a güçlü destek veren Türkiye, bölgede barış ve istikrarın korunup güçlendirilmesi ve bunu kolaylaştıracak biçimde iktisadi altyapının inşa ve ihyası için önemli katkılar sunmaya devam etmektedir.

Türkiye'nin Rusya’yla birlikte oluşturduğu, Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin görev yaptığı Ortak Merkez faaliyetlerini başarıyla sürdürmektedir. Türkiye, Ortak Merkez vasıtasıyla da bölgenin güvenliğine, istikrarına ve taraflar arasında güven inşasına katkı sağlamaktadır.

Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin Ortak Merkez’deki görevlerine devam etmesi, Türkiye'nin bölgedeki etkin ve yapıcı rolünün ve millî menfaatlerimizin gereğidir.

Bu mülahazalarla, 16/8/2010 tarihinde imzalanan ''Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve Karşılıklı Yardım Anlaşması” hükümlerinden kaynaklanan taahhütlerimizi yerine getirmek, ateşkesin gözlenmesi, ihlallerin önlenmesi, bölgede barış ve istikrarın sağlanması amacıyla, Türkiye'nin yüksek menfaatlerini etkili şekilde korumak ve kollamak üzere, hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Ortak Merkezin görevlerinin ifası yönünde hareket etmek üzere yabancı ülkelere gönderilmesi, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkân sağlayacak düzenlemelerin Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için 17/11/2020 tarihli ve 1272 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı ile verilen ve 10/11/2021 tarihli ve 1312 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı ile uzatılan iznin süresinin 17/11/2022 tarihinden itibaren bir yıl uzatılması hususunda gereğini Anayasa’nın 92'nci maddesi uyarınca bilgilerinize sunarım.

                                                                                                                                     Recep Tayyip Erdoğan

                                                                                                                                           Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Şimdi Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerinde İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre görüşme açacağım. Gruplara ve şahsı adına 2 üyeye söz vereceğim, konuşma süreleri gruplar için yirmi dakika ve şahıslar için onar dakikadır.

Tezkere üzerinde söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum: İYİ Parti Grubu adına Sayın Abdul Ahat Andican, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın İsmail Özdemir, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Hişyar Özsoy, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Utku Çakırözer, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın İsmail Emrah Karayel; şahıslar adına Ordu Milletvekili Sayın Metin Gündoğdu, İstanbul Milletvekili Sayın Engin Altay.

Şimdi ilk söz, İYİ Parti Grubu adına Sayın Abdul Ahat Andican’ın.

Sayın Andican, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ABDUL AHAT ANDİCAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 27 Eylül 2020’de başlayıp Azerbaycan ordusunun bütün cephelerde ezici bir zaferiyle, üstünlüğüyle sonuçlanan Karabağ Savaşı’nın üzerinden iki yıl geçti. Bu savaş sırasında Azerbaycan, 1994 yılı civarında işgal edilmiş 7 “rayon”unu kurtardı ve daha sonra Karabağ’daki Şuşa kentini ele geçirdiğinde Hankendi’ye yöneldiği sırada ne yazık ki Rusya yani Putin tarafından durduruldu ve Putin iki tarafın da liderlerini oturtarak bir ateşkes anlaşması imzalattı. 10 Kasım tarihli ateşkes anlaşmasına göre Laçın koridoruna ve Ermenilerin kontrolü altında kalan alana barış gücü altında Rus askerleri yerleştirildi.

Zaferin hemen ardından TBMM’de yaptığım Azerbaycan tezkeresi konuşmasında “Bu anlaşmayla Karabağ sorunu tamamlanmış mıdır, sonuçlanmış mıdır?” diye sormuş ve “Hayır.” olarak cevabını vermiştim. Gelinen noktada Azerbaycan işgal edilmiş topraklarını kurtarmıştır ama anlaşmanın Karabağ’ın geleceği noktasında bir açıklık içermediğini söylemiştim ve “Kanaatime göre asıl mücadele yeni bir şekle bürünmüş olarak şimdi başlamaktadır.” demiştim.

Bu sorunların en önemlisi Dağlık Karabağ’daki Ermenilerin Artsakh cumhuriyeti adı altında kurdukları sözde devlet yapılanmasıdır. O konuşmamda Rus barış gücü komutanı Dağıstanlı General Rüstem Osmanoviç Muradov’un Karabağ’a gelir gelmez sözde bölgesel Ermeni yönetimi Artsakh’ın lideri Arayik Harutyunyan’la konuşmuş olduğunu, görüşmüş olduğunu ve Rus Savunma Bakanlığının internet sitelerinde bu cumhuriyetle ilgili bilgilerin devam ettiğini söylemiştim.

Değerli milletvekilleri, Rusya, barış gücü olarak girdiği yerlerde yani Abhazya’da, Osetya'da, Moldova'da yani Transdinyester bölgesinde insanlara Rus pasaportu vermek suretiyle ve ayrılıkçılık hareketlerini destekleyerek, daha sonra vatandaşlarının haklarını korumak bahanesiyle askerî harekâtlar yapabilmektedir. Nitekim Rusya'nın 2008’de gerçekleştirdiği Gürcistan savaşı, Kırım'ın ilhakından itibaren Ukrayna'da gerçekleştirdiği hâlen devam eden Donetsk-Luhansk işgalleri bu politikanın fiiliyattaki yansımalarıdır.

Değerli milletvekilleri, elde ettiği büyük başarı için Azerbaycan'ı ve dolayısıyla kendimizi kutlamalı fakat zafer sarhoşluğu içerisinde hamasi nutuklar atmak yerine bölgedeki gelişmeleri gerçekçi bir bakış açısıyla değerlendirmeliyiz çünkü bizim yok varsaymamızla veya “Yok hükmündedir.” dememizle bizim açımızdan olumsuz olaylar ortadan yok olmuyor.

Karabağ savaşının üzerinden iki yıl geçti, ne yazık ki bu dönemde Meclis gündemine getirdiğim kaygıların bazıları somutlaşmaya başladı. Önce bu sözde Artsakh cumhuriyetiyle ilgili bir durumu paylaşmakta yarar vardır. Bu sözde cumhuriyet 3.170 kilometrekare ve 120 bin nüfusludur. 10 bini Ermenistan'dan, 10 bini de yerel Ermenilerden olmak üzere 20 bin kişilik bir orduya sahiptir. Fransa'da, Ermenistan'da, Rusya'da, Almanya'da, Avustralya'da ve Orta Doğu ülkeleri için Beyrut'ta Tayvan'a benzer nitelikte, sürekli faaliyet gösteren irtibat ofisleri oluşturmuşlardır. Bağımsızlık ilanı Ermenistan dâhil hiçbir ülke tarafından tanınmamış olmakla birlikte Abhazya, Güney Osetya ve Transdinyester cumhuriyetleri tarafından tanınmıştır ve bu kendileri de tanınmamış 4 ülke, aralarında bir birlik oluşturmuşlardır. Bu konuyla ilgili ilginç bir diğer gelişme ise Amerika Birleşik Devletleri bu cumhuriyeti tanımıyor olmakla birlikte, Kaliforniya başta olmak üzere bazı şehir meclisleri Artsakh cumhuriyetini tanımaktadırlar. Bu yıl mart ayında Avrupa Birliği Konsey Başkanı Charles Michel koordinatörlüğünde yapılan görüşmelerde Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev 5 maddelik bir antlaşma sundu. Dün Soçi'de Putin, Aliyev ve Paşinyan arasında yapılan toplantıda da bu maddeler yeniden gündeme getirildi. Neydi bunlar? “Her iki devletin de bir diğerinin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü tanıması.” 1’inci madde buydu, bu madde çok önemli arkadaşlar çünkü Ermenistan'ın sözde Artsakh cumhuriyeti ilan ettikleri Karabağ topraklarının Azerbaycan'a ait olduğunun kabulü anlamına gelmektedir. 2) “Karşılıklı olarak gelecekte toprak talebinde bulunulmayacak.” 3) “Hudutlar belirlenecek.” 4) “Diplomatik ilişkiler başlatılacak.” 5) “Bölgesel ulaşım ve taşımacılık yolları açılacak.” Bu da tabii baştan beri konuştuğumuz ve anlaşmanın 9’uncu maddesinde gündeme getirilmiş olan Zengezur Koridoru’yla ilgili bir madde. Geçen yıl yapılan bu toplantıda Paşinyan bu 5 maddeyi kabul ettiklerini fakat Karabağ'daki Ermenilerin güvenliğini de sağlayacak bir madde daha ilave edilmesi gerektiğini söylüyor. Paşinyan'ın geçmişte olduğu gibi, Karabağ Ermenilerinin otonom bir ülke oldukları iddiasını sürdürmemesi Ermeni halkının artık Dağlık Karabağ Ermenileri için daha fazla fedakârlık yapmak istemediğini göstermektedir. Ayrıca, Koçaryan ve Sarkisyan gibi Karabağ kökenli Ermeni siyasetçilerinin Ermenistan iç politikasında etkinliklerinin azalmaya başladığını göstermektedir. Burada önemli olan nokta şu: “Paşinyan bu Artsakh Cumhuriyeti’ne güvence istemektedir.” derken orada yaşayan Ermenilerin yaşamları için güvence istiyor fakat bu söz ve bu güvence talebi Artsakh yönetimi tarafından şiddetle reddedildi; Azerbaycan’ın bir parçası olamayacaklarını, silahlarını teslim etmeyeceklerini ve Artsakh cumhuriyetinin bağımsız bir devlet olduğu iddiasını tekrarlamaktalar. Azerbaycan ise haklı olarak Karabağ’ın kendi toprağı olduğunu, Sovyetler Birliği Dönemi’nde olduğu gibi bir Ermeni otonom bölgesi talebinin karşılanamayacağını söylüyor. Bütün bu gelişmeler sonrasında Ermenistan’dan ümidini kesen Dağlık Karabağ Ermenileri -değerli arkadaşlar, bu noktaya dikkatinizi çekiyorum- yüzlerini Rusya’ya dönmüşler ve Rus vatandaşlığına müracaat ederek Rus pasaportu almaya başlamışlardır; ölümcül nokta bu. Eski Sovyet coğrafyasında Rus barış gücü ve askerî kuvveti bulunan yerleri hatırlayalım; Gürcistan’da Abhazya ve Güney Osetya, Moldova’da Transdinyester bölgeleri. Bunların hepsi, bugün, bağlı oldukları devletlerden Rus barış gücü sayesinde ayrılmışlar ve bağımsızlık ilan etmişlerdir. Dağlık Karabağ için de benzer bir akıbet ufukta görünmektedir. Yabancıların yani yabancı ülkelerin veya milletlerin pasaport “protectora”sı yani “pasaport mandalığı” dedikleri bu politikanın devamı hâlinde Rusya, yakın bir gelecekte Karabağ'da barış gücü olarak değil, kendi vatandaşlarının güvenliğini sağlayan bir güç hâline dönüşecektir. Bu durumda, Karabağ meselesinin tarafları Azerbaycan ve Ermenistan değil, Azerbaycan ve Rusya olacaktır.

Rusya'nın Ukrayna problemi devam ettikçe bu tehlike şu anda rafta duruyor ama Ukrayna meselesini kendi istediği şekilde sonuçlandıran Rusya'nın daha sonraki hedeflerinden biri Karabağ’da bir Osetya veya Abhazya yaratmak olması kuvvetle muhtemeldir arkadaşlar. Ukrayna sorununu çözmüş Rusya'nın bir diğer hedefi de Kazakistan olacaktır, orada da Rus nüfusu yoğun kuzey bölgesinde Ukrayna benzeri bir operasyon gerçekleştirmesi ihtimali kuvvetle muhtemeldir.

Bahsetmek istediğim ikinci konu, Ermenistan tarafında başlatılan ve hem Azerbaycan'ı hem de Türkiye'yi çok yakından ilgilendiren bir terörizm faaliyetiyle ilgilidir. Azerbaycan başsavcılığı savaş döneminde Livan Karadağ, Hemaran Kervaçian ve Servet Bagopşin gibi liderlerin elebaşılığında Suriye, Lübnan ve Irak'ta yaşayan ve PKK-PYD/YPG örgütü içerisinde faaliyet gösteren elemanları yasa dışı yollarla işgal altındaki Azerbaycan topraklarına getirmişlerdir ve savaşta paralı asker olarak kullanmışlardır; bunların birkaçı esir olarak Azerbaycan Türklerinin eline geçmiş durumda.

Şimdi, ilginç olan nokta şu, burada paylaşmak istediğim şey şu: Geçen yıl mart ayından bu yana Ermenistan'da oluşturulmaya çalışılan ASALA benzeri bir örgütlenme modeli var, çalışması var, örgütün adı: Askerî Yurtsever Okulu, POGA. İddiası: “Türkiye ve Azerbaycan, Ermeni topraklarını işgal ediyor. Bu iki ülkenin kalan Ermeni topraklarında da gözü var. Dolayısıyla, sivil Ermeniler silahlı eğitimden geçmeli ve bu ülkelere karşı bir mücadele gücü oluşturmalıdırlar.” Militanlara, dolayısıyla bu olaya terör eğitimi desteği verecek olan POGA’nın finans kaynakları neresi? Ermeni diasporası. Özellikle Kaliforniya’da sağlık sektöründe faaliyet gösteren Ermeni asıllı iş adamı Vrej Grigoryan başı çekiyor. Askerî eğitim ise biraz önce söylediğim gibi Suriye’de, Lübnan’da ve Orta Doğu’da faaliyet gösteren Ermeni kökenli teröristler tarafından veriliyor. Bütün dünyadan devşirilen adayların Moskova üzerinden nakli sağlanıyor. Süresi adaya ve koşullara göre belirlenen eğitim boyunca adaylara maaş ödeniyor ve Azerbaycan Hükûmeti bu konuda uyarılar yapmış olmasına rağmen Ermenistan hiç duymamış gibi kulağının üzerine yatmaya devam ediyor. Bu olay muhtemelen ileride Türkiye’ye karşı da kullanılabilecek bir terör kuluçkasının başlangıcıdır. O bakımdan Türkiye bu konuyu gündemine almak zorundadır.

Değineceğim üçüncü konu, Türk dünyasının kara bağlantısının kurulması açısından büyük önem taşıyan ve devamlı burada tartıştığımız Zengezur Koridoru. Savaştan bu yana kısmen olumlu gelişmeler yaşandı arkadaşlar. Bakü’den Nahçıvan’a bir demir yolu var, bir de kara yolu var. Demir yolunun Bakü’den Nahçıvan’a kadar uzanacak olan kısmında “Horadiz” denilen bir kasaba var, Sovyetler Birliği döneminde yapılmış bir demir yolu var orada. Horadiz’den Nahçıvan’a kadar, Ordubad bölgesine kadar gelen 110 kilometrelik kısım ise inşa edilmek durumunda. Azerbaycan kendisine düşen bölgeyi veya parçayı inşa ediyor ama yaklaşık 45 kilometre Ermenistan’dan geçmesi gereken bir demir yolu var ve Paşinyan 2014 Aralığında bunu yapacaklarını söyledi. 200 milyon dolarlık bir ihale bedeli var ama henüz ihale söz konusu olmadı, dolayısıyla askıda kalıyor.

Değerli arkadaşlar, kara yolu bağlantısı ise -ilk tezkere konuşmamda söylediğim gibi- Ermenistan ayak sürümeye devam ediyor. Birçok örnek verebilirim ama burada temel sorun şu: Azerbaycan “Bu bir transit yol olmalıdır, herhangi bir gümrük tarafından kesilmemelidir, transit yol olmalıdır.” diyor; buna karşın Ermenistan, girişte ve çıkışta kendi gümrükleri tarafından kontrol edilebilen bir yol olması şartıyla ancak buna olumlu bakacağını söylüyor. Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev, geçenlerde, Ermenistan bu konuda ısrarcı olursa Laçın Koridoru’nda da benzer bir Azerbaycan kontrolü talep edeceklerini söylüyor. Bu konuda Türkiye'nin elinde Ermenistan üzerinde baskı uygulayabilecek çok önemli bir kozun olduğunu daha önceki tezkere konuşmalarımda söylemiştim. Bildiğiniz gibi, geçen yıl yapılan Türkiye-Ermenistan normalleşme görüşmeleri sonucunda iki ülke arasında uçak seferleri yeniden başladı. Ayrıca, üçüncü ülke vatandaşlarının sınır kapılarından geçebilmeleri yönünde karar alındı. Ben burada Karabağ zaferi sonrasında yaptığım Meclis konuşmamda gündeme getirdiğim öneriyi bir kez daha tekrarlamak istiyorum: Türkiye, Ermenistan’ın Karabağ ve Azerbaycan’da gerçekleştirdiği işgaller nedeniyle 1993 yılında kapattığı Kars-Gümrü arasındaki Doğu Kapısı ve Iğdır-Erivan arasındaki Alican Kapılarının açılması sürecini Zengezur Koridoru’nun gerçekleşmesi hedefine çıpalamak zorundadır. Bir diğer deyişle, Zengezur Koridoru faaliyete geçmeden -başlamadığı sürece- ve ancak faaliyete başladığı dönemde eş zamanlı olarak bu kapıların açılacağını Ermeni tarafına açıkça deklare etmelidir arkadaşlar.

Değineceğim son konu aslında Azerbaycan-Ermenistan savaşı sonrasında yaptığım konuşmalarda gündeme getirmek istediğim bir konuydu ama zafer sarhoşluğu içerisinde olduğumuz, hamasi nutukları attığımız bir dönemde bu tip bir konuşmaya veya konuya farklı anlamlar yükleneceği için ertelediğim bir konudur. Aradan iki yıl geçti ve olaylara soğukkanlı bakabileceğimiz bir dönemdeyiz. Değerli arkadaşlar, Anayasa’mızın 92’nci maddesi savaş hâli ilanı ve silahlı kuvvet kullanılmasına izin vermeyle ilgilidir ve bu maddenin son cümlesi şudur: “…yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir.” Bunu hepimiz biliyoruz. Bugün bu tezkereyi de bu madde gereği bu Mecliste konuşuyoruz. Şimdi, 10 Aralık 2020 tarihinde Bakü’de yapılan zafer kutlamalarına Türkiye’yi temsilen katılan Türk heyetini okuyorum: Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşi Sayın Emine Erdoğan, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar, AK PARTİ Genel Başkan Yardımcıları Mahir Ünal ve Efkan Ala, AK PARTİ Sözcüsü Ömer Çelik, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Sözcü İbrahim Kalın ve Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı Bilal Erdoğan. (İYİ Parti sıralarından gülüşmeler)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Maşallah, maşallah (!)

ABDUL AHAT ANDİCAN (Devamla) – Şimdi soruyorum: Arkadaşlar, bu liste içerisinde, yürütmeye yetki veren Gazi Meclis nerede? Nerede? (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Meclis Başkanı nerede?

ABDUL AHAT ANDİCAN (Devamla) – Onun da yani Meclisin de Azerbaycan’ın bu şeref gününde AKP ve Cumhurbaşkanının ailesi kadar orada temsil edilme hakkı yok mu? Evet, bu da gösteriyor ki değerli arkadaşlar, Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran bu Gazi Meclis, tarihinin hiçbir döneminde bu kadar göz ardı edilmemiş, bu kadar dışlanmamıştır. Yüce Meclisle bu onuru paylaşmayan Cumhurbaşkanı, her Azerbaycan ziyaretinde yandaş müteahhitleri yanından eksik etmiyor. Azerbaycan Hükûmeti, Karabağ’ın imarı için 2,9 milyar dolar para ayırdı ve ihaleler yaptı. Bu ihalelerin yani yol, köprü, havaalanı, demir yolu ihalelerinin büyük bir bölümünü, hepinizin çok yakından bildiği, Sayın Cumhurbaşkanının etrafındaki ihale baronları aldılar. Ve değerli arkadaşlar, 3 müteahhitlik firması büyük bir bölümünü içeriyor veya kullanıyor.

Bu arada, Sayın Cumhurbaşkanının ailesi de ihmal edilmemiş, onun da hakkını yemeyelim. Geçen yıl ağabeyinin damadı ile Sayın Aliyev’in eşinin ortaklığında kurulan 100 milyon dolar kapasiteli bir agroparkın kurdelesini 2 ülkenin liderleri kestiler. Şimdi, ben çocukluğumun bir bölümünde Adana’da bulundum. Adana’da böyle çok yüksek rakamlar söylendiğinde, hayal ötesi bazı değerlendirmeler yapıldığında Adanalılar şöyle der: “Ne diyek gardaş, ne diyek gardaş; Allah daha çok vere.” (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Ben de şimdi onu söylüyorum.

İYİ Parti olarak bu tezkereye “evet” oyu vereceğimizi ifade ediyor, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın İsmail Özdemir. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZDEMİR (Kayseri) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Anayasa’mızın 92’nci maddesi uyarınca Azerbaycan’a asker gönderme tezkeresinin bir yıl daha uzatılması hususunda Meclisimize sunulan Cumhurbaşkanlığı tezkeresiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen, çalışmalarımızı takip eden aziz milletimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Muhterem milletvekilleri, 27 Eylül 2020 tarihinde, dost ve kardeş ülke Azerbaycan ordusu, Ermeni güçlerinin Azerbaycan sivil yerleşim birimleri ile ülkemiz açısından da hayati öneme sahip enerji nakil hatlarına saldırması üzerine karşı harekâta başlamıştır. Kırk dört gün süren şanlı ve kahramanca mücadele neticesinde, Azerbaycan’la birlikte tüm Türk dünyasının sinesinde bir yara olan Karabağ kurtarılmış ve vatan topraklarına kazandırılmıştır. Bu üstün mücadele Azerbaycan ordusunun kahramanlığının yanında, ülkenin Devlet Başkanı olan Sayın İlham Aliyev’in de “Karabağ fatihi” olarak anılmasını sağlamıştır. Zira, Sayın Aliyev’in milletini temsil eden bir lider olarak sergilediği cesaret ve kararlılık örneği Azerbaycanlı askerlerin sergilediği yüksek fedakârlıkla can Azerbaycan’ın hedefine ulaşmasının en önemli dayanağı olmuştur. Karabağ’ın yeniden hürriyetine kavuşturulmasıyla beraber, işgal ve zulmün son bularak Azerbaycan Türklüğünün hakkı olanı alması 21’inci yüzyılın sonraki dönemlerinde de üzerinde sıklıkla durulacak bir başarıyı beraberinde getirmiştir. Bu netice sadece Kafkasya bölgesiyle sınırlı kalmayıp tüm Hazar coğrafyasını, Asya ve Avrupa’yı etkileyecek ve Türklüğün lehine olan yeni sonuçlar da doğurmuştur. Bölgede süregelen Ermenistan işgaline dayalı statüko Azerbaycan'ın öz kudretiyle yerle yeksan edilmiş, mazlumun hakkı yeniden mazluma geçmiştir. Allah'ın yardımıyla zulüm son bulmuş, hak bizzat sahibi tarafından alınmıştır. Azerbaycan'ın vatan muharebesi olarak adlandırdığı süreçte elde edilen başarı, harp sahasında, harp sahasındaki daha evvel tecrübe edilmemiş taktik ve stratejilerin uygulanabilirliğinin yanında diplomatik alanda da artık sadece güçlünün sözünün geçeceği bir dönemin geride kaldığını tescillemiştir. Zira Karabağ sorununa çözüm bulmak üzere kurulan Minsk Grubunun, Birleşmiş Milletler tarafından alınan ve her biri de Azerbaycan'ın lehine olan kararlara rağmen Ermenistan işgalini sonlandırmayan tavırları karşısında durmak dünyanın geri kalanına da verilen bir mesaj olarak yorumlanmaya başlamıştır. Bu sebeple, dost ve kardeş ülke Azerbaycan'ın Karabağ'da elde ettiği muazzam zafer Türklüğün şan ve şerefine yaraşır bir gelişme olarak kayıtlara geçmiştir. Ayrıca, insanlık onur ve haysiyetinin savunulmasından yana olanların emsal kabul edeceği kutlu bir mücadelenin de yansımasıdır. Zaferden rahatsızlık duyanların asıl hazımsızlığı da bize göre burada yatmaktadır.

Bununla beraber, kısa sürede elde edilen zaferde önemli kırılma anları da yaşanmıştır, bunların başında da Şuşa'nın alınması gelmektedir. Coğrafi olarak âdeta bir kartal yuvasını andıran ve alınmasının imkânsız olduğu değerlendirilen Şuşa'nın Azerbaycan güçlerince kurtarılmasından sonra Ermenistan tarafı havlu atmak durumunda kalmıştır. Türk milleti için haklı olduğu hiçbir davada imkânsız diye bir şeyin olamayacağı Şuşa'da sergilenen kahramanlıkla bir kez daha tescillenmiştir. 9 Kasım 2020 tarihinde, Şuşa'nın alınmasından hemen sonraysa Azerbaycan ve Ermenistan arasında 10 maddelik bir ateşkes anlaşması imzalanmış, Ermenistan tarafı bir bakıma yenilgiyi kabul ettiğini beyan etmiştir. Anlaşma sonrasında Azerbaycan tarafı diplomatik bir başarıyı da hanesine yazdırırken Nahçıvan ve Azerbaycan arasında kurulacak koridorla Türk dünyasının fiziki olarak bütünleşmesinin yolu açılmıştır. Bütün bunlar olurken ülkemiz, gerek askerî gerekse diplomatik olarak kardeş ülke Azerbaycan'a desteğini açıkça göstermiş ve “iki devlet tek millet” anlayışıyla hareket etmiştir. Savaşın son bulmasının ardından taraflar arasında gerçekleşen görüşmelerde kardeş ülke Azerbaycan'ın menfaatleri doğrultusunda da hareket etmeyi sürdürdük.

Anlaşmanın imzalanmasının ardından Azerbaycan ve Ermenistan arasında barış görüşmeleri başlamıştır. Bu bağlamda, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Paşinyan 26 Ekim 2021 tarihinde Rusya'nın ev sahipliğinde Soçi'de bir araya gelmiştir. Geçen süreç zarfında iki ülke arasında barışın sağlanması adına pek çok görüşmeler de yaşanmıştır. Buna mukabil olarak ülkemiz de Ermenistan’la diplomatik ilişkilerin yeniden kurulması ve normalleşmenin tesis edilmesi adına görevlendirilen özel temsilciler aracılığıyla sürece katkı sağlamaya devam etmiştir. Ayrıca, Kafkasya bölgesindeki kalıcı barışın tesisinin yanında iş birliğinin de güçlenmesi adına önerdiğimiz “3+ formatındaki teklifimiz, yine bölgenin huzur ve istikrarını önceleyen çevrelerce olumlu karşılanmıştır. Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya arasında 2020 yılında varılan anlaşmaya uygun olarak ve 16 Ağustos 2010 tarihinde imzalanmış bulunan Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve Karşılıklı Yardım Anlaşması uyarınca Mehmetçik’imiz, ülkemizin sorumlu olduğu alanlarda başarıyla çalışmalarını sürdürmüştür. Türkiye ve Rusya'nın birlikte oluşturduğu Ortak Merkez kapsamında askerlerimiz faaliyetlerine devam edegelmiştir.

Rus güçleriyle müşterek sürdürülen faaliyetler -yer yer taraflar arasında çatışmalar yaşansa da- kararlılıkla devam etmektedir. Ne yazık ki Azerbaycan ve Ermenistan tarafının makul bir barış zemini oluşturmak adına gerçekleştirdiği görüşmelerin devam ettiği süreçte Ermenistan birlikleri dönem dönem ateşkesi ihlal ederek Azerbaycan mevzilerine ateş açmış ve bölgede tekrar çatışmalar yaşanmıştır. Son olarak, 13 Eylül 2022 tarihinde bölgede çatışmaların yoğunlaştığı bilgisi uluslararası kamuoyuna yansımış, 14 Eylül günü ise çatışmalar son bulmuştur.

Ülkemiz, yaşanan gerginlik döneminde her fırsatta Azerbaycan'ın yanında olan tutumunu pekiştirmiş ve özellikle Ermenistan'ı savaş sonrası imzalanan anlaşmaya uygun davranmaya davet etmiştir; görüldüğü kadarıyla Rusya da bu niyettedir. Ancak, Ermenistan'ı bölgenin tarihî ve güncel gerçeklerinden uzaklaştırmak isteyen bazı bölgesel ve küresel güçlerin olduğu da aşikârdır, bunların başında da Ermeni diasporasının yoğun faaliyet yürüttüğü Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa gelmektedir. Geride bıraktığımız aylarda Amerikan Senatosunun Başkanı Nancy Pelosi’nin Erivan'a yaptığı ziyaret bunun bir göstergesiyken aynı ülkenin 2022 yılı savunma bütçesi görüşmelerinde Azerbaycan'ın haklılığına hiçbir atıf yapılmaması ve hatta suçlu gösterilme çabası da bir başka delildir, Ermeni diasporasının hâkim olduğu diğer bir ülke olan Fransa’nın ise ikiyüzlü bir tutum takındığı ortadadır. Savaş zamanı Ermenistan’ı kışkırtan ve hâlen de bu politikasını fırsat buldukça sürdürmeyi yeğleyen Fransa’nın Karabağ bölgesinin yeniden imarıyla ilgili konulardaysa Bakü’nün kapısını aşındırdığına dair bilgiler yüzsüz bir siyasetin ürünüdür. Gelinen aşamada Rusya, Ermenistan ve Azerbaycan’ın 2020 yılında imzalanan anlaşmanın şartlarına uyulması konusunda mutabık oldukları anlaşılmaktadır. 31 Ekim 2022 günü yani dün Soçi’de bir araya gelen bu 3 ülkenin devlet başkanlarının görüşmesinin ardından Azerbaycan ve Ermenistan’ın güç kullanmaktan kaçınma; sorunların egemenlik, toprak bütünlüğü ve sınırların dokunulmazlığının tanınması temelinde çözümü konusunda anlaştıklarının duyurulması olumlu bir gelişmedir. Arzu edilen, Ermenistan’ın bölgede gerginlik çıkaran kendi unsurları ve bölge dışından gelen diğer terör gruplarına geçit vermemesi, bir an evvel de taahhütlerini yerine getirilmesidir. Bu çabalar sergilenirken askerlerimizin Rus güvenlik güçleriyle müşterek yürüttüğü faaliyetlerin bölgenin güvenlik, istikrar ve barışına olan katkısının sürmesi gerektiği kanaatini taşıyoruz. Mehmetçik’in Kafkasya bölgesinde aktif varlık göstermesinin ülkemizin yüksek menfaatine hizmet ettiği hakikati ise bize göre açıktır. Bunun yanı sıra, Azerbaycan’la olan ilişkilerimizin daha ileri bir seviyeye ulaşması ve kapsamının genişlemesine yönelik atılan ve atılacak her türlü adımın da arkasında olduğumuzu belirtmemiz gerekir.

Saygıdeğer milletvekilleri, Karabağ savaşındaki vatan muharebesinde Azerbaycan’ın elde ettiği zaferin bölgesel ve küresel dengeler açısından ne gibi yeni koşulları doğurduğu ve Türk dünyası gerçeğini taraflı yahut tarafsız herkesin karşısına getirdiği bilhassa da içerisinde bulunduğumuz dönemde malumumuzdur. Zira savaşın sonlanmasının hemen ardından, hızlı bir ivmeyle Türk dünyası ülkeleri arasındaki anlaşmazlıkların nihayete ermesinin yanında, Türk Devletleri Teşkilatının kuruluşu ve vizyon belgesinin ilanı dünyaya yeni bir güneşin daha doğduğunu göstermiştir. Yükselen Türklük güneşinin küresel barış ve istikrar açısından ne derecede büyük bir öneme sahip olduğu ise Ukrayna ve Rusya arasında yaşanan savaşla beraber kendisini açıkça göstermiştir.

Bu alanda akıllara gelen ilk konu enerji güvenliğiyle ilgilidir. Azerbaycan’la aramızda var olan TANAP ve TAP hatları üzerinden Avrupa ülkelerinin Hazar bölgesindeki doğal gaz kaynaklarına erişim imkânı aradığı açık bir gerçekliktir. Rusya’dan gaz alamayan ve bu yüzden hem sosyal hem ekonomik hem de güvenlik açısından büyük bir darboğaza giren Avrupa için en makul çıkış yollarının başında Türk dünyası ülkelerindeki enerji kaynakları gelmektedir. Dolayısıyla Azerbaycan’la birlikte Türkmenistan’ın da hiç de uzak olmayan bir vadede TAP ve TANAP hatlarına bağlanması stratejik açıdan mühim gelişmeler yaratabilecektir. Bu şartlarda Türkiye ve Türk dünyasının istikrarı küresel barışın anahtarı durumuna taşınacak kadar eşsiz bir kıymete erişebilecektir.

Yine, Karadeniz üzerinden komşumuz olan Rusya açısından da Türk ülkeleriyle makul ve müspet bir zeminde geliştirilecek iş birliğinin önemi artacaktır. Aynı durum Asya Kıtası’nın önemli ülkelerinden olan Çin ve Hindistan için de geçerlidir. Asya Kıtası’nın bir başka değerli ülkesi olan dost ve kardeş Pakistan da zaten en başından itibaren Türk dünyasıyla iyi ilişkiler geliştirme niyet ve hedefindedir. Dünyanın nüfus ve ekonomi bakımından yükselen bölgesi olarak göze çarpan Güneydoğu Asya açısından da Avrupa başta olmak üzere diğer alanlara istikrarlı ve güvenli bir şekilde erişebilmenin yolu yine Türk ülkelerinden geçmektedir. Dolayısıyla, 21’inci yüzyılı şekillendirecek güç ve potansiyelin Türklüğün hâkim olduğu coğrafyanın iradesiyle belirleneceği bir gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır. Bugün Rusya’nın Avrupa’ya nakledilecek enerjiyi ülkemiz üzerinden taşıma ve Türkiye’yi aynı kapsamda gaz merkezi olarak kabul etme teklifi de her taraf açısından “kazan-kazan”a dayalı bir yaklaşım olarak görülse de özünde yatan gerçeklik Türkiye ve Türk dünyasının artan stratejik değerinden kaynaklanmaktadır. Bu şartlarda aynı gerçeği kabul etmeyen tarafların hiçbir yönden kazançlı çıkamayacağını ifade etmemiz yanlış olmayacaktır.

Böylesi bir dönemde can Azerbaycan’la imzaladığımız Şuşa Beyannamesi’yle “iki devlet tek millet” idealinin de ötesine uzanan bir anlayışla iş birliğimizi geliştirmemizin hem kendimiz hem Azerbaycan hem de diğer Türk ülkeleri açısından muazzam kazanımları olabilecektir. Türk dünyası küresel barışın teminatıdır ve bizler de barışı isteyen tarafız. Hiçbir çevreye düşmanlığımız olmadığı gibi karşı olduğumuz asıl mesele, nerede ve kim tarafından uygulanırsa uygulansın, zulmün kendisidir. Bunun için her türlü iş birliğine açığız ve küresel çatışmanın yaratılmak istendiği bir dönemde barışın yolunu açacak girişimlerde de elbette ki ısrarcıyız. Ne var ki özellikle İran’ın son dönemlerde Azerbaycan sınırına asker yığarak yaptığı tatbikatlarla bölgede gerilimi artırmaya ve neredeyse Azerbaycan’ı hedef almaya varıncaya kadar sergilediği tutumun doğru olmadığını ve kendisine de herhangi bir fayda sağlamayacağını ifade etmemiz gerekir. Karabağ savaşı sürerken Ermenistan’a silah ve mühimmat sevkiyatının yapılmasını devam ettirip açıkça taraf olan İran’dan beklenen, bölge barışına katkı sağlamasıdır. Ancak ne yazık ki komşumuzun bu yönde şimdiye kadar samimi bir adım attığını ifade edebilmek mümkün olamamaktadır. İran, açıktan Ermenistan’dan yana olan tutumunu sürdürmekte ve neredeyse Ermenistan’ı kışkırtıcı bir siyaset izlemekten geri durmamaktadır. Kendi iç meseleleriyle hayli zor günler geçiren İran’ın, Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu kabullenmesi ve Zengezur bölgesinde ilgili anlaşmalara uygun olan tasarrufun da Azerbaycan’da olduğunu anlaması ve buna saygı duyması gerekir. Zengezur Koridoru’nun kurulması Azerbaycan için olduğu kadar ülkemiz için de hayati derecede önemli bir millî güvenlik ve beka meselesidir. Konuyu böyle yorumladığımızın muhataplarınca iyi anlaşılması lazımdır. Azerbaycan’ın sevinci sevincimiz, hedefi hedefimiz, her türlü hak ve menfaatini koruma arzusu da elbette ki bizim önceliğimizdir.

Diğer yandan, bazı İranlı yetkililerin bölgede yabancı güçlerin istenmediğine dair yorumlarından kasıt şayet ülkemiz ise bilinmelidir ki biz bu bölgenin yabancısı değil bizatihi aslî sorumlularıyız. Bu kapsamda, bölgede askerî gerilimi yükseltebilecek faaliyetlerden ve barış ortamını bozabilecek her türlü girişimden komşumuz İran’ın uzak durmasının bölgeden çok kendisi açısından önemli olduğunu anlamalıdır. Barış ve huzur içinde Kafkasya’da kurulan yeni dengeyle bölgenin getirdiği ve daha fazlasına da sahip olduğu nimetlerinden ortak fayda esasıyla yararlanmak yerine düşmanca tutum benimsemeye dayalı basit hesaplar, sorumlularına ağır maliyetler getirebilecektir.

Bu vesileyle, sözlerime son verirken tezkereye Milliyetçi Hareket Partisi olarak olumlu yönde oy vereceğimizi belirtiyor, Kafkasya bölgesinde görev yapan kahraman askerlerimize Cenab-ı Allah’tan üstün muvaffakiyetler diliyor, Karabağ savaşında şehadet mertebesine erişen kahraman Azerbaycan askerlerini rahmetle yâd ediyor, Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Hişyar Özsoy. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün Azerbaycan’a asker göndermek üzere Cumhurbaşkanlığından gelen tezkereyi tartışmak, oylamak üzere konuşuyoruz. Partim adına söz almış bulunuyorum, Halkların Demokratik Partisi olarak her zaman yaptığımız gibi baştan pozisyonumuzu ifade ederek konuşmaya girmek istiyorum. Biz Halkların Demokratik Partisi olarak şu ana kadar bu Meclis kürsüsüne gelen bütün askerî tezkerelere “hayır” oyu verdik, tekrar bu pozisyonumuzu koruyacağız ve bu tezkereye “hayır” oyu vereceğiz. Birazdan gerekçelerini detaylı bir şekilde size aktaracağım.

Kıymetli arkadaşlar, burada bizim Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki savaş, gerilim, çatışmalı sürece dair genel bir tavrımız var, temel bir yaklaşım farkımız var. Bu mesele, tarihi olan bir mesele, 1990’lardan beri bir sönümlenen, bir alevlenen ama sürekli hem insani kayıplara hem ekonomik yıkımlara sebep olan çok çetrefilli bir mesele.

Dün Soçi'de Putin'le birlikte Nikol Paşinyan ve İlham Aliyev yan yana geldiler. Belli ki kısmi de olsa bir mutabakata varılmış Soçi toplantısında, en azından birbirlerine karşı güç kullanmama ya da güç kullanma tehdidinde bulunmama konusunda bir ortaklaşma söz konusu. Biz tabii, umalım, dileyelim; Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki bu gerilim, bu çatışmalı durum kalıcı bir şekilde, bir ateşkesle, bir istikrarla son bulsun. Bu temennimizle birlikte açıkçası ben bu konuda çok iyimser olmadığımı da söylemek istiyorum. Yani bu mesele, karşılıklı egemenlik iddialarının olduğu bu tür meseleler fırsatını bulduğu zaman tekrar alevlenirler. Bunu niye söylüyorum?

Kıymetli arkadaşlar, Türkiye açısından baktığımız zaman -az önce de değişik hatipler konuştular- Hükûmet sürekli olarak belli bir diskurla konuşuyor: “Ermenistan’a karşı kardeş Azerbaycan halkına, Azerilere sonuna kadar yardım edeceğiz.” “Tek milletiz, iki devletiz.” “Sonuna kadar biz Ermenistan'a karşı bu mücadeleyi yürüteceğiz.” Bunları dediler, Azerbaycan'a da ciddi yardımlarda bulundular, askerî anlamda Azerbaycan'ın kazanmasına da yardımcı oldular, doğrudur fakat dün Soçi'de yapılan toplantıda toplantıya Başkanlık eden Putin, taraflar da Ermenistan ve Azerbaycan’dı. Biz devlet ve milliyetçilik gözünden değil, orada yaşayan halkların penceresinden meseleye baktığımız için şöyle düşünüyoruz: Biz hem Azerileri hem Ermenileri kardeş halklar olarak görüyoruz, komşu ve kardeş halklardır bunlar. Devletleriyle problemler yaşanabilir, hükûmetleriyle çatışmalar olabilir ama nihayetinde otokton yani burada yerli olan halklardır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin en büyük hatası, her 2 halka kardeş halk gibi bakmamasıdır, eğer bakmış olsaydı zaten, o dünkü Paşinyan, Aliyev toplantısı Soçi’de Putin’in ev sahipliğinde değil, belki de Türkiye’nin ev sahipliğinde İstanbul’da, Ankara’da ya da Kars’ta, Erzurum’da yapılabilirdi. Türkiye bu fırsatı kaçırmıştır, hepinize geçmiş olsun. Rusya, hiçbir dönemde belki olmadığı kadar Güney Kafkasya’ya yerleşmiştir. Şu an Rusya’nın iki dudağının arasında kalmış bir kaderleri var Azerilerin ve Ermenilerin; herkese geçmiş olsun.

Kıymetli arkadaşlar, bu noktadan sonra ne yapılabilir? Bu noktadan sonra Türkiye -tekrar söylüyoruz- hem Azerilere hem Ermenilere kardeş, komşu 2 halk gözüyle bakmalı ve mümkün mertebe bu çatışma durumunun kalıcı bir barışa, istikrara dönmesi için rol almalıdır, isterse yapabilir. Türkiye’nin bölgedeki bütün çatışma alanlarında, isterse, niyet ederse, siyasi iradeyi ortaya koyarsa yapıcı, barışçıl, istikrar koruyucu olma özelliği vardır, bu kapasitesi, bu yeteneği vardır; kullanır mı, ayrı mesele, şu ana kadar biz kullanmadığını düşünüyoruz, birazdan detaylandırınca sanırım meramımı daha iyi anlatabileceğim.

İlk beş dakikayı buna ayırdık. 2’nci beş dakika için, kıymetli arkadaşlar, ben başka bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. Geçen hafta boyunca Hükûmet medyasında çok saçma sapan, çirkin, akıl, izan dışında haberler yapıldı benim de aralarında olduğum bir grup milletvekili ve siyasetçi hakkında. Biz, 24-26 Ekim tarihlerinde Alman Sosyal Demokrat Partiyle ilişkili olan Friedrich Ebert Vakfının davetiyle Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği, Avrupa Komisyonuyla birtakım toplantılar yapmak için HDP’den ben Dış İlişkiler Sözcüsü olarak, değişik partilerden, 4 tanesi Millet İttifak’ına üye, artı, kimse çok bahsetmedi, arada akademisyenler de vardı… Türkiye’nin dış politikası hakkında muhalefet ne düşünüyor; muhalefetin Avrupa Birliği, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Komisyonu yetkililerini dinleme, karşılıklı görüş alışverişinde bulunmak, böyle bir program. Gittik, tabii, Emek ve Özgürlük İttifakı’nı temsilen ben gittim hâliyle. Halkların Demokratik Partisi olarak, biz, biliyorsunuz, siz kabul etmeseniz de üçüncü bir ittifak kurduk, bunu genişletmeye çalışıyoruz.

Şimdi, kıymetli arkadaşlar, HDP veyahut da muhalefetten biri Avrupa’ya ya da Amerika’ya gittiği zaman -çok özür diliyorum bu kelimeyi kullandığım için- bu rezil yandaş medya ha bire haberler yapıyor. Rezil diyorum, kayıtlara geçsin diye söylüyorum, niye rezil olduğunu da şimdi anlatacağım ben size. Yalan var içinde, çarpıtma var içinde, iftira var içerisinde. Daha kötüsü, habercilik yapmayı bilmiyorlar çünkü hepsi aynı cümlelerle yazmış, “copy-paste” yapmışlar ya. Ya, yirmi tane gazetede aynı başlık, aynı içerikle hiç haber çıkar mı ya? İnsan biraz utanmaz mı? Hepsinin içinde aynı yanlışlıklar var. Bir örnek vereyim mesela: Selin Sayek Böke’nin orada olduğunu söylemişler, hiç alakası yok, Selin Hanım hiç yoktu orada ama yirmi tane gazetede kimse araştırmamış, açıp bir sormamış, anlatabiliyor muyum? Niye? O saraydaki o basın odası var ya, MİT’le birlikte haberi yapıyorlar, bütün medya organlarına geçiyorlar, hepsi aynı yalanı bangır bangır bağırıyorlar.

Kıymetli arkadaşlar, HDP olarak içeride, şurada, şu Mecliste, dışarıda, uluslararası kürsülerde neye inanıyorsak onu söylüyoruz; daha önce söyledik, gizli saklı herhangi bir düşüncemiz yoktur; orada da paylaştık, isterseniz detaylarını burada sizinle de paylaşabilirim, öyle çok ekstra şeyler konuşmadık fakat şunu söyleyeyim size: Burada, işte, “HDP, Millet İttifakı, 6’ncı ayak, 7’nci ayak…” falan böyle tuhaf tuhaf tartışmalar olurken… Ama gazetelere baktım, şey de ilginçti: Akşam, Milat, Takvim, Türkiye, Akit, Yeni Akit, Yeni Asır, Ülke TV… Ama ilginç, Perinçek hiç geri kalır mı? Aydınlık, Ulusal Kanal… Aynı haberler ha. Dostlarınızı iyi tanıyın, gerçekten ya, içler acısı bir durumdasınız ya, gerçekten. Bunu AK PARTİ ve cenahı için söylüyorum: İçler acısı bir durumdasınız çünkü Perinçek de artık yerini bulmuş, bütün haberlerini onlarla yapıyor. Başka? TRT Haber, TVNET, Ulusal Kanal falan filan yani. “Altılı masanın Brüksel buluşması…” bilmem, “PKK/HDP’yle İYİ Parti Brüksel’de buluştu.” falan yani artı gırla.

Kıymetli arkadaşlar, bizim orada hem Avrupalı kurumlarla hem de birbirimiz arasında örtüştüğümüz, farklılaştığımız dünya kadar konu da oldu, gündem oldu yani burada isterseniz tartışırız, yeri değil fakat ilginç olan şöyle bir durum var: Bizi Avrupa’ya gitmekle… Mesela, hemen itham ediyoruz, Avrupa’ya gittiğiniz zaman direkt itham ediliyorsunuz. Bize ev sahipliği yapan Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor -siz iyi bilirsiniz- bizden önce Faruk Kaymakcı’nın toplantısından gelmişti çünkü Faruk Kaymakcı Dışişleri Bakan Yardımcısı, Avrupa Parlamentosunda bu tahıl koridoruna dair bir PR çalışması yapıyordu. Yani onlar gidince iyi, biz gidince inanılmaz bir korku içerisinde… Yalan, iftira falan, böyle inanılmaz bir kampanyaya maruz kaldık. Biz bildiğimiz doğruları hem içeride hem dışarıda tabii ki anlatmaya devam edeceğiz. Türkiye’nin dış politikasının yanlış olduğuna; Türkiye ile Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi arasındaki birçok ilişkinin sıkıntılı olduğuna ve bunun aşılması gerektiğine dair düşüncelerimizi, nasıl aşılabileceğine dair düşüncelerimizi paylaştık ve onların da gerçekten Türkiye’ye dair ne düşündüğünü ilk elden dinledik; birazdan bazılarını sizinle de paylaşacağım. Öyle, Hükûmetin anlattığı gibi falan, ortada öyle bir durum söz konusu değil. Yakın zamanda dezenformasyon yasası geçti ya, Hükûmet olarak önemli oranda dezenformasyonu yapıyorsunuz zaten. Bak, birazdan tane tane anlatacağım size.

Kıymetli arkadaşlar, ona geçmeden önce, biz niye Türkiye’nin, etrafındaki siyasal gerilimlere askerî olarak müdahale etmesinin sıkıntılı olduğunu düşünüyoruz? Size birkaç tane örnek vereyim kıymetli arkadaşlar, biraz dikkatle takip ederseniz bir argüman yapmaya çalışacağım: Geçen gün Taliban’ın sözcülerinden birisi Diyarbakır’a gelmişti, vekili olduğum kente. Diyarbakır’da muhtemelen Orta Doğu’nun en kadim ve Müslüman, dindar halklarından birisi olan Kürtlere Taliban temsilcisi gelip İslam’ı anlatıyordu, Diyarbakır’da, vallahi! Yani “Diyarbakır sahabeler şehri, peygamberler şehri.” diyor. Gelmişti. Olabilir, Taliban sözcüsü de gelebilir fakat bu Taliban sözcüsünün Diyarbakır’a gelmesinden önce, geçen sene ekim ayında, hatırlayacak olursanız, Dışişleri Bakan Vekili gelmişti Afganistan Taliban’dan ve Mevlüt Çavuşoğlu kendilerini “VIP”de karşılamış, sarılmış, böyle güzel pozlar vermişti -hatta Mevlüt Bey buraya geldiği zaman kendisine de söylemiştim- öyle bir sarılmış ki yani öyle bir sarılmayı çok nadir görürsünüz. Tabii ki olabilir yani Afganistan’dan Taliban gelmiş, Hükûmet olarak görüşmek de olabilir. Yani “İlla ki görüşülmez." diye de bir şey demiyoruz. Artı, Afganistan ve Taliban konusundaki Batı’nın oryantalist bakışını çok çok büyük oranda biz de görüyoruz ve eleştiriyoruz, mesele bu değil fakat geçen sene ekim ayında Taliban’ı “VIP” salonlarında kucaklayarak karşılayan Dışişleri Bakanı aynı ay içerisinde, Ekim 2021’de aralarında Kuzey Kıbrıs eski Cumhurbaşkanının da olduğu 42 kişiye Türkiye’ye giriş koydu. Bakın, “Kuzey Kıbrıs” dediğiniz Türkiye’nin bağımsız olarak tanıdığı bir devlet, eski Cumhurbaşkanı ve 42 siyasetçisine Türkiye’ye giriş yasağı konuldu, Taliban’ı da VIP’de karşılıyorsunuz. Türkiye’nin askerî varlığı bir dönem Afganistan’da oldu, Kıbrıs’ta 74’ten beri askerî varlığı var zaten.

Şimdi, kıymetli arkadaşlar, Afganistan’dan Türkiye’ye ne kaldı? Taliban gidip gidiyor, bir Taliban kaldı bize, millet pastayı götürüyor. Başka ne kaldı? O Afganistan savaşının yarattığı yıkım, dağılma ve nihayetinde yüz binlerce Afgan mülteci, perişan bir hâlde Avrupa’ya doğru gitmeye çalışırken Türkiye’ye geliyorlar, sınırlarından geçiyorlar. Bakın, tek bir meselenin Türkiye’ye nasıl yansıdığı...

Şimdi, Türkiye çok ilginç bir şekilde etrafındaki savaşlara müdahil olurken -ben biraz dikkat ettim, biraz araştırma yaptım- acaba bu ülkelerden Türkiye'ye ne geliyor? Mesela, Afganistan'dan Taliban ve yüz binlerce mülteci gelmiş. Bir örnek daha vereyim size, Suriye'den kim gelmiş? Bakın, Suriye savaşı yüzünden Türkiye'nin elinde olan problemlere bakın; hani, gireceğiz ya “Sahada da olacağız.” diyorlardı ya “Sahada olacağız.” Nur topu gibi İdlib sorununuz var, patlamaya hazır bomba. Heyet Tahrir el-Şam Türkiye'nin de terör listesinde olduğu hâlde Türkiye'nin parasını kullanarak orada şu an ekonomiyi yürütüyor, ileride çok baş ağrıtacak. Başka ne var? Suriye'de irili ufaklı yüzlerce çetenin, örgütün temsilcileri İstanbul'da, Antep'te, Kilis’te, buralarda; hatta Ankara'da hücre evleri var bunların, herkes bunları biliyor, bazen patlıyor. Başka ne var? 3,5-4 milyon mülteci var. Bakın, savaş hemen dibinizde oluyor; Türkiye'nin döndüğü hâle bakar mısınız? Başka? Geleceğim, bir iki şey daha söyleyeceğim size. Bu, Suriye'den gelen… Tabii, Cumhurbaşkanı şimdi çiçekler atıyor “Efendim, Esad gelseydi Esad'la da görüşürdüm.” diyor on yıl sonra; bu kadar yıkımdan, bu kadar sorundan sonra.

Şimdi, Afganistan'dan Taliban ve mülteciler; Suriye'den binlerce örgüt, örgüt yöneticisi, hücre evleri, 4 milyona yakın göçmen… Askerî olarak müdahale ediyoruz ya. Başka? Ukrayna'dan ne gelmiş bize arkadaşlar? Geçen gün gördük, Azov Taburunun 5 komutanı şu an Türkiye'de. Kim bunlar biliyor musunuz? Neonazi faşist örgütler bunlar 2014 yılından beri. Tabii, Ukrayna şu an Rusya'ya karşı haklı bir mücadele verdiği için kimse Ukrayna içindeki faşistleri de konuşmak istemiyor ama bunlar bildiğiniz Neonazi komutanlar. Türkiye ara bulucu oldu ya, Nazi komutanları getirdi, şu an Türkiye'nin ev sahipliğinde burada, savaş bitene kadar burada kalacaklar. Savaş oluyor, Türkiye neye ev sahipliği yapıyor?

Bir tane daha anlatayım size: Rusya’dan bize ne geliyor? Geçen Avrupa Parlamentosu -Avrupa Birliğinin- toplantılarında çokça gündeme geldi, şu an dünyada yer bulamayan zengin Rus oligarklar yatlarıyla birlikte Türkiye’ye akın akın geliyorlar arkadaşlar. Hükûmet de paraya sıkışmış ya, 5 kuruş para da yok ya, ha bire onlara “Buyurun, buyurun efendim, burası…” Hem Avrupa Birliği hem Amerika defalarca Hükûmeti uyarıyor -iyi dinleyin arkadaşlar- şunu diyorlar: “Siz, Avrupa’nın uyguladığı yaptırımlara katılmıyorsunuz, bu konuda anlayabiliriz sizi -anlayışsız değiller ha- çünkü Rusya’yla bir sürü ilişkiniz var, biz bunu görüyoruz. Yaptırımlara velev ki uymadınız, biz bunu gördük ama bu yaptırımları delmeye çalışıyorsunuz.” Bu nedir biliyor musunuz? Daha önce İran yaptırımlarını Reza Zarrab gibi rezillerle delmişti ya bu Hükûmet, hâlâ yakasını kurtaramıyor Halkbank dâhil, siz benzer bir şey yapıyorsunuz, dünyadan kaçan ne kadar Rus oligarkı varsa eskiden Putin’in dostu… Kredi kartı kullanmıyorlar, keş para kullanıyorlar, o yatların içerisinde muhtemelen kasa kasa, balya balya paralar var. E alışıksınız kasa kasa, balya balya kayıt dışı ekonomiye. Hazır, seçimlere doğru, 5 kuruş da kasada para kalmamış “Efendim, nereden gelirse gelsin, biz bunları alalım.” mantık bu.

Kıymetli arkadaşlar, Türkiye’de -milliyetçilik o kadar gırla gidiyor ya- vatandaşlığın bedeli olmuş 400 bin dolar. Eskiden 1 milyondu, 2018’de para kalmayınca 250 bine indirdiler biliyorsunuz, sonra herhâlde ekonomik kriz başlayınca, hani emlak mülkiyetine ihtiyacınız var ya, “Ya, vatandaşlık 250 bin dolar, o da çok ucuz oldu. Efendim, biraz kaldıralım...” 400 bin dolar veren -işte yolunu açıyor- Türkiye’ye vatandaş olabiliyor.

Bakın, ya, bir Rus milyarder, zengin, ne yaptığı önemli değil -insan kaçakçısı mıdır, adam mı öldürmüş, uyuşturucu mu kullanıyor, önemli değil- gelsin parayı bassın, kral gibi yaşar ama Türkiye'nin onuru, dünya çapında tanınan eğer 5 Adli Tıpçısı varsa biri Şebnem Korur Fincancı, bazıları “Şebnem Hoca vatandaşlıktan atılsın.” diyebiliyor. Vay be(!) Ne milliyetçilik, ne yurtseverlik, helal olsun(!)

Kıymetli arkadaşlar, Türkiye, etrafında hangi askerî meseleye müdahil olmuşsa o ülkelerin neredeyse bütün sıkıntıları bir şekilde Türkiye’ye gelmiş, bumerang gibi Türkiye’yi vurmuştur. Suriye’den bahsettim, Irak’tan bahsetmedim, benzerdir. Türkiye’deki güvenlik ve istikrar açıkları ha bire derinleşiyor. Türkiye'nin hâlihazırda Somali’de, Katar’da sürekli, Irak’ta, Suriye’de, Kıbrıs’ta, Azerbaycan’da fiilî anlamda askeri var ve bunlar NATO çerçevesinde olan şeyler değil, daha ikili ilişkiler üzerinden. Biz, tabii, HDP olarak toplumsal, siyasal, diplomatik bütün meselelerin siyasetle müzakere edilerek çözülmesini isteriz. Türkiye, kendi bölgesinde gerçekten yumuşak güç isterse kullanabilecek potansiyele, tarihsel arka plana, mirasa da sahiptir fakat bu konuda her geçen gün iradesi gittikçe daralıyor, azalıyor, hatta yok oluyor. Başta söylediğim yani Putin Ermeniler ve Azeriler arasındaki meselenin çözümü için Soçi’de ev sahipliği yaparken Türkiye de buradan en fazla işte böyle, askerî tezkere için tekrar bir tartışmaya, bir oylamaya gidiyor. Mesele budur, ya… Masadan da büyük bir oranda çıkmıştır.

Kıymetli arkadaşlar, son olarak şunu söyleyeyim: Türkiye, tabii, seçimlere doğru giderken milliyetçiliğin, hamasetin, militarizmin, popülizmin, sağcılığın zirveye vuracağı bir döneme doğru gidiyoruz. Biz, HDP olarak şu ana kadar, kararlı, ısrarlı bir şekilde yaptığımız gibi, doğrunun yanında olmaya, her türlü antimilitarist projeye destek vermeye devam edeceğiz. Barış için, toplumsal huzur için, demokrasi için, haklar için kendi tavrımızdan milim kadar taviz vermeyeceğiz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Utku Çakırözer.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Azerbaycan’a Türk Silahlı Kuvvetlerinin gönderilmesine ilişkin tezkerenin bir yıl uzatılmasıyla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmamın başında ifade etmek isterim ki bu tezkereye “evet” oyu vereceğiz, TSK unsurlarının Azerbaycan’da ortak gözlem misyonunda bulunması konusunda olumlu oy kullanacağız. Bu tezkere kapsamında, can Azerbaycan’da görev yapacak askerlerimiz ile vatanımızın korunması ve dünya barışı için sınırlarımızda ve dünyanın birçok bölgesinde görev yapan kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarımıza, jandarmamıza, polisimize görevlerinde başarılar diliyorum. Görevlerini başarıyla tamamlayarak yurdumuza dönmeleri en büyük dileğimizdir.

Değerli milletvekilleri, bu tezkere, can Azerbaycan’ın, kardeş Azerbaycan halkının yanında olduğumuzu göstermek açısından önemli. 2 ülke arasında eşine rastlanmayacak nitelikte bir kardeşlik mevcut. Bizzat Büyük Önder’imiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün en güzel şekilde ifade ettiği gibi, Azerbaycan’ın derdi kendi derdimiz ve sevinçleri kendi sevincimiz; onların muratlarına nail olmaları, hür ve müstakil olarak yaşamaları en çok bizi sevindirir dediğimiz cinsten bir kardeşlik bu. Bir başka isabetli tarif de Azerbaycan’ın unutulmaz lideri Haydar Aliyev’e ait, “Bir millet, iki devletiz biz.” diyor.

Biz, bu tezkereyi, Azerbaycan’la olan dayanışmamızı, kardeşlik anlayışımızı göstermesi, pekiştirmesi açısından, onların yanında olduğumuzu bir kez daha hissettirmesi açısından son derece önemli görmekteyiz.

Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişki, Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ilan etmesiyle başlıyor. 1991’de bağımsızlığını yeniden ilan etmesinden sonra Azerbaycan’ı ilk tanıyan yine Türkiye Cumhuriyeti oldu. Kırk dört gün süren İkinci Karabağ Savaşı sonunda elde edilen büyük zafer, Azerbaycan kadar Türkiye’de de 84 milyon tarafından büyük sevinç ve gururla karşılandı. Türkiye'nin kurumlarıyla, sivil toplum örgütleriyle ve vatandaşlarının hissiyatıyla gösterdiği dayanışma ve destek de Azerbaycan halkı tarafından minnetle her vesileyle ifade edilmekte.

Meclis Dışişleri Komisyonumuzun Bakü’ye yaptığı ziyaret sırasında iş yerlerinde ve evlerinin pencerelerinde asılı ay yıldızlı bayraklarımızı görmenin nasıl güzel bir his olduğunu tarif etmek hiç kolay değil. O yüzden, Azerbaycan’ın bu tarihî zaferi sonrasında ateşkesin sağlanması ve kalıcı barışa katkı amacıyla Türkiye'nin kardeşimiz Azerbaycan’ın yanında olması bizim için birinci öncelik olmaya devam edecektir.

Değerli milletvekilleri, bu vesileyle orada ve genel olarak Kafkasya’da ulusal çıkarlarımızın korunması açısından riskleri ve atılabilecek adımları tartışmakta da fayda görüyoruz. Öncelikle, kalıcı bir çözüm için bir barış anlaşmasına ihtiyaç var ancak gerek Ermenistan gerekse Rusya tavırlarıyla bu konuda şüphe uyandırmakta. Ayrıca, Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya arasındaki 9 Kasım 2020 tarihli üçlü bildirinin imzalanmasının ardından koca bir iki yıl geçti ama en basit konular bile hâlâ havada. Ateşkes ihlallerinin sürüyor olması kaygı verici.

Şimdi, bu tezkereyle giden Türk askerinin misyonu burada önemli. Biliyorsunuz, aslında sınırlı bir ateşkes gözlemi için orada askerlerimiz. Rusya ısrarla kurulan misyonun gözlemle sınırlı olduğunu belirtirken Türkiye bununla çelişen bir biçimde, ateşkes ihlallerinin engelleneceğini de vurguluyor. Ama aradan geçen süreçte çatışmaya kadar varan birçok ihlal oldu. Daha iki ay önce yeniden savaşın eşiğinden dönüldü; Azerbaycan 80 şehit verdi, Ermenistan 240 askerini kaybetti. Ama işte, görüldü ki oradaki gözlem gücünün ateşkes ihlallerini engelleme gibi bir işlevi olmadı ve olmuyor. Ayrıca, “barış gücü” adı altında oraya giden Rus güçlerinin denetimine bırakılan Azerbaycan topraklarında bulunan yasa dışı Ermeni silahlı unsurlar üçlü bildirinin hilafına hâlâ bölgeyi terk etmiş değil.

Bir diğer mesele, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki sınırların belirlenmesinde yaşanan anlaşmazlıklar ve belki de en önemlisi, Nahçıvan ile Azerbaycan arasındaki bağlantının yani Zengezur Koridoru’nun kurulmasının Ermenistan tarafından sürekli geciktiriliyor olması. Bu koridor önemli, Türkiye'nin geleceği açısından da Azerbaycan’ın geleceği açısından da önemli. Türkiye ile Türk dünyası arasındaki kesintisiz kara yolu ulaşımının sağlanması ancak bu koridorla mümkün olabilecek. Nahçıvan’ın da Azerbaycan’la doğrudan bir kara ulaşımının olması tabii ki Azerbaycan’ın çıkarları açısından önemli bir hadise. Ermenistan ise bu koridorun açılmaması için elinden geleni yapıyor, sürekli işi yokuşa sürmekte. Benzer şekilde, İran da bu koridorun açılmasını kendi çıkarlarına aykırı bularak asla istemiyor.

Bir de tabii, Rusya’nın artan etkisini konuşmamız gerekiyor. Kapsamlı, sürekli genişleyen bir Rusya etkisi var bu bölgede. Bu meselede de Ermenistan ile Karabağ’ı bağlayan yolda kontrol Ruslarda; Karabağ'da varlar, Nahçıvan ya da Zengezur Koridoru kurulduğunda da olacaklar ama Türkiye, bunların hiçbirinde yok, anlaşmanın hiçbir yerinde yok. Azerbaycan'dan son birliklerini daha on yıl önce çeken Rusya’nın şimdi yeniden güçlü bir şekilde Güney Kafkaslarda askerî varlık gösteriyor olmasına hepimiz dikkat etmeliyiz. Hele de önce Gürcistan, sonra Kırım, şimdi Ukrayna’nın değişik bölgelerine yönelik hukuksuz işgal ve ilhak stratejisine bakılınca, Kafkaslardaki yeni Rus varlığına ve bu varlığın saydığım ülkelerde yaşanan türden gerilimlere yol açma potansiyeline, sadece bizim değil, tüm bölgenin ve tüm dünyanın yakından eğilmesinde fayda var.

Şimdi tezkereye destek veriyoruz ama iktidar neyi doğru, neyi eğri yapıyor, onu da sorguluyoruz. Mesela, Zengezur Koridoru’nun açılması için bu iktidar ne yapıyor, kalıcı barış için ne yaptı? AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir yılda bilmem kaç kez Putin’le görüşme yapmakla övünüyor. Görüşüyorsunuz da ne oluyor? Barış anlaşmasına, Zengezur Koridoru’na bu görüşmelerin ne katkısı var? Burnumuzun dibine, Kırım’a konulan silahlar için neden sesiniz çıkmıyor? Daha yakına gelelim, Suriye’de şehit düşen 34 askerimizin hesabını sorabildiniz mi bu onlarca görüşmenin bir tekinde? Hayır.

Rusya’sı böyle de Amerika’sı farklı mı bu iktidarın? ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, burnumuzun dibine, Ermenistan’a gelerek hem Azerbaycan hem de Türkiye aleyhtarı konuşmalar yaptı. Peki, biz ne yaptık? Pelosi’den bir hafta sonra Amerika’ya iktidar partisinden bir heyet gönderdiniz. “Hakkımız olan F-35 uçaklarımızı vermiyorsunuz, bari eski uçaklarımızı yenileyin.” diye âcizlik sergilediniz. Pelosi’nin kabul edilemez, tek yanlı ve provokatif tutumu karşısında o heyet ne yaptı? AKP heyeti Amerika’ya gitti, yüzlerinde gülücüklerle döndü “Sorunları çözdük.” diye. Hangi sorunu çözdünüz? PKK-PYD’ye desteği mi bitirdiniz? FET֒cülerin iadesini mi sağladınız? Pelosi’ye anlatabildiniz mi Azerbaycan’ın derdini? Mesela, Türkiye’ye, size bize, hepimize iftira atarak soykırım yapmakla itham eden Pelosi’ye, Başkan Biden’a söyleyebildiniz mi “Siz ne diyorsunuz? Biz soykırımcı değiliz.” diyebildiniz mi? Tamamen hamaset. Tezkere konuşulurken bunların da konuşuluyor olması lazım.

Değerli milletvekilleri, Kafkasları konuşurken Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin geleceğinden bahsetmemek olmaz. İktidar on yılda bir “Ermenistan’la normalleşme” diye önümüze geliyor. Tabii ki biz de tüm komşularımızla olduğu gibi Ermenistan’la da iyi komşuluk ilişkilerinden yanayız ve bu normalleşmenin hem Türkiye’ye hem Ermenistan’a hem de kardeş Azerbaycan’a katkısı olacağına yürekten inanıyoruz. Ancak şöyle bir hava var ortada: Koşulsuz görüşme de koşulsuz görüşme. Hatırlarsanız, on yıl önce yine bir normalleşme süreci vardı, doğruları vardı, eğrileri vardı; eğrisi, Azerbaycan’ı dışlamanızdı. Şimdi “şahsiyetli dış politika” dediğiniz için anımsamak istemezsiniz ama o dönem Ermenistan-Türkiye maçında stada Azerbaycan bayrağı sokmayı yasaklayan bir iktidarsınız siz. O sürecin bir de doğruları vardı, Ermenistan ile Türkiye arasında bir tarihçiler komisyonu kuruluyordu. Bakıyorum, bugünlerde hem Erdoğan hem de Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Ermeni muhataplarıyla her görüşme öncesi ve sonrasında ön koşulsuz normalleşmeden bahsediyorlar ama ağızlarından, Türkiye’ye yönelik tarihî gerçeklerle bağdaşmayan, iftira niteliğinde bu soykırım suçlamaları hakkında tek bir söz çıkmadı, çıkmıyor. Başkan Biden, hem de ulusal bayramımızda arayıp bu hakarette, bu iftirada bulundu, bu Hükûmetten hangi caydırıcı adımı gördük? Tam tersine konunun ABD Başkanıyla ikili görüşmelerde gündeme gelmemesinden hamdolsun memnuniyet duyan sizlersiniz. Bunu şunun için söylüyorum: Evet, normalleşelim, 2 ülke normalleşsin ama sadece uçak göndermekle, turist göndermekle normalleşme olmaz, bu normalleşmenin bir unsuru da 2 ülkenin ve halklarının birbirine güven duymasıdır, inanmasıdır. Bir taraftan sürekli ülkemizi, halkımızı itham edip Türkiye'den tazminat ve toprak istemeye varan aşırı taleplere eğer kulağını, kapısını kapatmıyorsa Ermenistan, o zaman nasıl normalleşeceğiz? AK PARTİ'nin kafasındaki normalleşme, Ermenilerin soykırım tezlerini kabul edip sineye çekmek ise biz o normalleşmeye karşıyız değerli arkadaşlarım. 2 ülke bu topraklarda birlikte yaşayacaklarsa birbirinin egemenliği konusunda en ufak şüpheye dahi yer bırakılmamalıdır. AKP döneminde onlarcasını gördüğümüz yeni bir tavizkâr tutumu kendi tarihimize, kendi ulusumuza bir hakaret sayarız. Bu vesileyle Dışişleri Bakanı Sayın Çavuşoğlu'na da bu normalleşme süreci ve Kafkasya'da yaşanan güncel gelişmeler konusunda Meclisimizi ve siyasi partileri bir an önce bilgilendirmesi çağrısı yapmak isterim. Değerli arkadaşlarım, sonuç olarak Azerbaycan halkının haklı davasında yanında olduğumuzu bir kez daha belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, konuşmamın bu bölümünde bu hafta kutladığımız cumhuriyetimize değinmek istiyorum. Cumhuriyetimizin 99’uncu yılını coşkuyla kutladık. Artık cumhuriyetimiz 100’üncü yaşından gün almakta, ne mutlu bu cumhuriyetin çatısı altında yüz yıldır birlikte yaşayan büyük Türk milletine. Bu vesileyle, Büyük Önder’imiz Mustafa Kemal Atatürk'ü, cumhuriyetimizin kuruluşunda ve sonrasında vatanımızın korunmasında canlarını feda eden aziz şehitlerimizi minnetle anıyorum, gazilerimizi saygıyla minnetle selamlıyorum. Her yıl olduğu gibi bu yıl da Cumhuriyet Bayramı’mızı milletimiz coşkuyla kutladı. Bu iktidarın, cumhuriyet değerlerini, Atatürk’ü unutturma, önemsizleştirme yönünde yıllardır sürmekte olan tüm gayretlerine rağmen, bu halkın yüreğindeki Atatürk sevdası bitmiyor, bitmeyecek. Bu Cumhuriyet Bayramı’nda da işte, Ankara’nın yanı sıra Eskişehir’imizde olsun, İstanbul’da, İzmir’de olsun; Türkiye'nin dört bir yanında halkımız Atatürk’ün emaneti cumhuriyetimize sıkı sıkıya bağlı olduğunu, sonsuza kadar yaşatma kararlılığında olduğunu en büyük bayramımızı coşkuyla kutlayarak bir kez daha gösterdi. Ben de bir kez daha sizlerin ve bizi izleyen değerli yurttaşlarımızın Cumhuriyet Bayramı’nı yürekten kutluyorum.

Değerli milletvekilleri, bu yıl cumhuriyet haftasında, bayramdan bir gün önce AK PARTİ Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan bir toplantı gerçekleştirdi. “Türkiye Yüzyılı” diye bir lansman yaptı, önemli bölümü “İcraatın İçinden” tadında olan ama 2023 cumhuriyetimizin 100’üncü yılı olduğu için geleceğe dönük bazı hayallerini, düşüncelerini paylaştığı bir toplantı. Sayın Erdoğan diyor ki burada: “Kimlik siyaseti yerine birlik; kutuplaştırma yerine bütünleştirme, kucaklama; tahakküm yerine özgürlük; nefret yerine sevgi siyaseti olacak yeni yüzyıl.” Kim söylüyor? Ülkeyi yirmi yıldır yöneten kişi söylüyor.

İçeriğine sıra gelecek ama bakın, muhabbetten, kucaklaşmadan bahsettiği bölümden birkaç dakika sonra, “prompter”den gözünü ayırdığı ilk anda muhalefete çatıyor; yine o bildik, kibirli “Onlar anlamaz. Onlar ne bilir?” tavrına dönüyor.

Türkiye’de yedi yılda 170 bin vatandaşa soruşturma açılmış “Bana hakaret edildi.” dediği için Sayın Erdoğan; on binlercesi davaya dönüşmüş ve 3 bin kişi hapis cezasına çarptırılmış. “Özgürlük siyaseti” dediğiniz, “Demokrasiyi kökleştirdik.” dediğiniz, “Kucaklaşıyoruz.” dediğiniz, “Kutuplaşma bitiyor.” dediğiniz bu mu sizin? İşte bugün 1 Kasım, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vatandaşı tam beş yıldır Silivri zindanında özgürlüğünden mahrum; hem de kurucusu olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin hak ihlali kararı vermiş olmasına rağmen, yerel mahkemelerde hakkında 2 tahliye kararı verilmesine rağmen beş yıldır zindanda Osman Kavala; haksız, hukuksuz, adaletsiz bir biçimde. Onun zindanda tutulması talimatını veren kişi ise bugün, sevgiden, şefkatten, kucaklaşmadan, adaletten bahsedebiliyor. Düşüncesi, yazısı, ifadesi nedeniyle gazeteciler, sivil toplum temsilcileri, avukatlar, siyasetçiler zindanlara atılırken hangi adaletten, hangi özgürlükten bahsediyorsunuz soruyorum sizlere? “İnsanımızın geleceğe umutla bakmasını sağladık.” diyor, “Bilim yüzyılı olacak.” diyor ama yirmi yılda yarattıkları Türkiye’de, gençlerimiz, doktorlarımız, mühendislerimiz akın akın geleceği yurt dışında arıyor. “Ekonomiyi büyüterek refahı tabanı yaydık.” diyebiliyor, çocuğuna pantolon alamadığı için intihar eden babayı yok sayarcasına. Asgari ücret açlık sınırının 2 bin lira altındayken, pazar artıklarından aş arayanların sayıları artarken “Tabana yaydık.” dediğiniz şey olsa olsa refah değil ama fakirlik oluyor, yoksulluk oluyor değerli arkadaşlarım. 34 askerimizi şehit edenlerin önünde el pençe divan duranlar, İstanbul’un ortasında Cemal Kaşıkçı’yı kesenlerin önüne kırmızı halı serenler, çıkmış, dış politikamıza şahsiyet kazandırmaktan bahsedebiliyor. Kendi vatan toprağımız olan Süleyman Şah Türbesi’ni korkudan kaçıranlar, çıkmış “Devletimizin gücünü, bayrağımızın şanını yükselttik.” diyorlar. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne saray yapma vaadiniz dışında ne sağladınız?

“Kardeşim.” dediğiniz Katar, Rumlarla Türkiye'yi ve KKTC'yi yok sayan anlaşmalar imzalarken sus pus duruyorsunuz. Hani nerede ilkeli, onurlu dış politikanız?

Vatandaşlarımız yabancı ülkelerin konsolosluk kapılarında vize alabilmek için süründürülüyor. Sanatçı Tolga Çevik “tweet” atmış “Aylardır Kanada'dan vize alamıyorum.” diye. Onun gibi yüz binlerce yurttaş kapılarda bekletilirken, devletin resmî pasaportlarıyla insan kaçakçılığı yapılırken sizin iktidarınızda “Milletimizin itibarını yükselttik.” diyebiliyorsunuz. Hangi yüzle?

Genel Başkanımızın, diğer siyasetçilerin açıklamalarını yayınladı diye televizyonlara art arda ceza kesenler, bir kelimesi için devletin kanalından muhabir atıp “Gereği yapıldı.” diye hava atanlar şimdi kutuplaşmaları, ayrışmaları bir kenara bırakacak öyle mi?

İlk imzacısı olduğumuz, yirmi yılın belki de en hayırlı işi olan, kadını koruyan İstanbul Sözleşmesi'nden bir gecede çıkanlar, kadınları koruyan dernekleri kapatmaya kalkanlar Türkiye'de on ayda 331 kadın öldürülmemiş gibi “Şiddetin önlenmesinde mesafe kaydettik.” diyebiliyor Türkiye Yüzyılı lansmanında. “Kadın ile aile birbirinin tamamlayıcısıdır.” diyerek kadınların Anayasa’yla, Medeni Yasa’yla elde ettiği hakları ellerinden almak istiyorlar.

İçlerinde çok sayıda azılı teröristin de olduğu, resmî rakamla 4 milyon Suriyeliye kapıyı açtınız, on binlercesine vatandaşlık verdiniz; şimdi 10 kişiden 1’ini döndürdünüz diye sevinmemizi bekliyorsunuz, alkışlamamızı bekliyorsunuz.

Dünyada olup bitenlerden o kadar bihabersiniz ki Avrupa, Rus gazını kesip Moskova'ya bağımlılığını sıfırlama derdindeyken siz, “Türkiye Yüzyılı”nda Avrupa'ya Rus gazı satma hayalleri peşindesiniz; bunu da “yeni vizyon” diye “yeni ufuk” diye milletimize satmak istiyorsunuz; bu kadar dünyadan bihabersiniz. Daha on yıl önce verdiğiniz cafcaflı 2023 hedeflerini tutturamamışsınız, “10’un altına düşecek.” dediğiniz enflasyon gerçekte yüzde 200’lere yaklaşmış; “Dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisine gireceğiz.” dediğiniz sıralamada 21’inci sıraya gerilemişiz; şimdi yeniden “Türkiye’yi dünyanın en büyük 10 devletine çıkartacağız.” diyorsunuz öyle mi? Son yirmi yılda çark etmediğiniz, U dönüşü yapmadığınız tek bir konu kalmamış, “güven ve istikrarın yüzyılı” diyorsunuz, neyin güveni; dünya artık size güvenmiyor. Sizin “dijitalin yüzyılı” “iletişimin yüzyılı” dediğiniz tek şey var, o da saray propagandası ama mesele gerçekler olunca gelsin sansür, gelsin ekran karartma. Bu ülkede gençler barınma gibi, işsizlik, yoksulluk gibi, çevreyi koruma gibi en temel hak ve özgürlüklerini ararken dahi cop yiyip gazla susturuluyor; hani merhamet, hani sevgi, hani şefkatin yüzyılı?

Değerli milletvekilleri, bu “Türkiye Yüzyılı” kitabında her tür laf var ama ne yok biliyor musunuz? Bu iktidarın kendi eliyle yarattığı FETÖ canavarıyla birlikte kurduğu kumpaslarda hayatını, sağlığını, ailesini yitiren binlerce yurtsever aydınımızdan bir özür dilemek dahi yok. Yirmi yılda o insanlara yaşattığınız büyük acılar için bir pişmanlık, bir özür dilemeden neyin yüzyılı? Yirmi yılda Türkiye’yi getirdiğiniz nokta ortada; yirmi yılda toplumsal barışı, huzuru yok edenler, yoksullukta, yolsuzlukta, yasaklarda ülkeyi şaha kaldıranlar, ülkeyi yirmi yıl öncesinden bile geriye götürenler bu ülkeye yeni yüzyılda hiçbir şey veremezler.

Bugün saltanatın kaldırılışının 100’üncü yıl dönümü. Yüz yıl önce saraydan yetkiyi alıp halka veren bu aziz millet, şimdi yüz yıl sonra sizin yirmi yılda yaptığınız bu yıkıma da “Dur!” demeye, bin odalı sarayınıza topladığınız tüm gücü, tüm yetkiyi yeniden halka devretmeye kararlı. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, millet iktidarında, parlamenter demokraside biz, tüm bunları hayata geçireceğiz. 85 milyon, Türkiye’nin 2’nci yüzyılını hep birlikte inşa edeceğiz. 2’nci yüzyıla çağrıyı asıl millet iktidarı yapacaktır. Yüce Meclisimizi bu duygularla saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.29

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.49

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Emine Sare AYDIN (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

(3/2086) esas numaralı Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Gruplar adına konuşmalarda kalmıştık.

Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın İsmail Emrah Karayel.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL EMRAH KARAYEL (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimiz; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarını kurtarma mücadelesinde elde ettiği başarı ve sahada oluşan yeni durum neticesinde uluslararası hukuk ve meşru haklar temelinde -toprak bütünlüğü dâhil- tüm haklarını savunabilmesi için sürecin başından itibaren Azerbaycan’a destek veren Türkiye, bölgede barış ve istikrarın korunup güçlendirilmesi ve bunu kolaylaştıracak biçimde iktisadi altyapının inşası ve ihyası için önemli katkılar sunmaya devam etmektedir. Türkiye, Ortak Merkez vasıtasıyla bölgenin güvenliğine, istikrarına ve taraflar arasında güven inşasına katkı sağlamaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin Ortak Merkez’deki görevlerine devam etmesi Türkiye’nin bölgedeki etkin ve yapıcı rolünün ve millî menfaatlerimizin gereğidir. Taahhütlerimizi yerine getirmek, ateşkesin gözlemlenmesi, ihlallerin önlenmesi, bölgede barış ve istikrarın sağlanması amacıyla Türkiye’nin yüksek menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve kollamak üzere Azerbaycan’a asker gönderilmesine ilişkin yetki süresinin bir yıl uzatılmasına dair Cumhurbaşkanlığı tezkeresinin görüşülmesi vesilesiyle AK PARTİ Grubumuzun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım.

Azerbaycan ve Türkiye, bizler melali de sevinci de bir olan, sözde değil, özde kardeş olan iki devletiz, tek milletiz. Göklerde nazlı nazlı dalgalanan hilallerimiz gibi bizler aynı inancı paylaşan asil bir milletin mensuplarıyız. Ezelden ebede süren bu can kardeşliğimiz, Balkan Harbi’nden Çanakkale’ye, Bakü Fatihi Nuri Killigil’den her biri isimsiz kahraman Azerbaycan ve Anadolu’muzun yiğit evlatlarının hep birlikte mücadele ettiği şanlı zaferlerle dolu ortak bir maziye dayanmaktadır. O dönemde nasıl birsek, birlik isek bugün de yarın da Azerbaycan’la bir ve beraber olmaya devam edeceğiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi “Azerbaycan’ın aydınlığı aydınlığımız, sevinci sevincimiz, azatlığı azadımız, kaderi kaderimiz, kederi kederimizdir.” Azerbaycan’la olan ilişkilerimiz son derece geniş bir yelpazeyi kapsamakta; ticari, kültürel, askerî alanda olduğu gibi pek çok alanda iş birliğimiz devam etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Azerbaycan'la ilgili tezkereyi konuşurken, özellikle Karabağ zaferinden bahsederken öncelikle Karabağ sorununun geçmişinden bahsetmek gerek. Sovyetler Birliği'nin son döneminde, 1988’de, Ermeniler, Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ bölgesine saldırı başlattılar. Süren bu saldırılar neticesinde, 1991 yılında Hankendi, 1992’de Hocalı ve Şuşa, 1993’te de Laçin ve Kelbecer dâhil, Azerbaycan'a ait Yukarı Karabağ ile çevresindeki 7 bölgenin işgaliyle Ermeni saldırıları sonuçlanmış oldu.

Tabii, Ermenistan'ın işgalinden bahsederken o süreçte aslında -hepimiz o süreçleri hatırlıyoruz- Türkiye'mizin durumundan da bahsetmek lazım. Maalesef, hepimizin hatırlayacağı bir helikopter polemiği var o süreçte çünkü Türkiye hem ekonomik anlamda hem siyasi anlamda hem de askerî anlamda, özellikle de askerî ekipman ve teçhizat anlamında kendine yetebilen bir ülke ve dost ve kardeş ülkelere gerekli desteği satış suretiyle de olsa sağlayabilecek bir ülke değil o dönemde. Hepimiz hatırlarız Karabağ'dan insanların tasfiyesi için, Karabağ'dan insanların kurtarılması için o dönemde gönderilemeyen helikopterler gündem olmuştu ama elhamdülillah bugün geldiğimiz aşamada Karabağ zaferinde bizim Azerbaycan'a sattığımız İHA ve SİHA'ların çok büyük etkisi var. O gün helikopter sağlayamayan Türkiye'den, bugün İHA, SİHA temini veren ve Cumhurbaşkanımızın tabiriyle her ne şekilde isterse, her ne şekilde olursa olsun Azerbaycan'ın yanında olacağını taahhüt eden bir Türkiye var. Tabii, İHA'lar, SİHA'lar Türkiye'nin her zaman gündeminde, terörle mücadelede gündeminde, Karabağ sürecinde gündeminde ve dünyanın başka yerlerinde, mesela Ukrayna’da, umut olarak Ukrayna’nın gündeminde. İnsanlar çatışma bölgelerinde erkek çocuklarına “Bayraktar” ismini koyuyorlar. Bu, sadece bir İHA olmadığını, aynı zamanda “umut” demek olduğunu gösteriyor. Biz de özellikle, geldiğimiz noktada yüzde 80’e ulaşan yerlilikte, yerli ve millî savunma sanayisinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyoruz. İnşallah, İHA’larımız, SİHA’larımız, TİHA’larımız -yani Bayraktar’larımız- ANKA’larımız, Akıncı’larımız ve yakın gelecekte Kızılelma’mızla ve gene yakın gelecekte inşallah hangardan çıkacak olan millî muharip uçağımızla dosta güven, düşmana korku salmaya devam edeceğiz.

Tabii, biliyorsunuz, askerî teknolojiler aynı zamanda sivil teknolojilerin de ön adımıdır, sivil teknolojilerin geliştirilmesi için de son derece önemlidir. Aslında, şu an kullandığımız birçok teknoloji askerî teknoloji olarak ortaya çıkmış ve daha sonra sivil hayata, sivil kullanıma geçmiştir. Bu anlamda, bu teknolojilerin geliştirilmesine de vesile olacağını düşündüğümüz mühendislerin çalışmalarını ve savunma sanayisini özellikle buradan ifade etmek istiyoruz. İnşallah, artık -biraz önce söylediğim- helikopter gönderemeyen Türkiye’den kendi helikopterini yani çok maksada hizmet edecek olan helikopterini, GÖKBEY’i yapan bir Türkiye’ye gelmiş bulunuyoruz; bununla iftihar ediyoruz.

Ermenistan’ın bu saldırıları maalesef Karabağ’ın işgaliyle neticelendi ve bu işgal neticesinde 1 milyonu aşkın Azerbaycan Türkü yerinden ayrılmak zorunda kaldı. Azerbaycan bu işgal neticesinde diplomasiyi çözüm yolu olarak benimsedi ve özellikle AGİT Minsk Grubunun öncülüğünde çözüm arayışlarını sürdürdü. Amerika, Rusya ve Fransa'dan oluşan AGİT Minsk Grubu, bu gayrimeşru işgalin, bu saldırı neticesinde ortaya çıkan durumun çözümü için maalesef hiçbir adım atmadı. Ermenistan 27 Eylül 2020’de, Yukarı Karabağ cephe hattında hem sivilleri hem de askerî hedefleri hedef alan saldırılarını arttırdı. Özellikle bu kapsamda enerji koridorlarını da hedef alan Ermenistan, çoluk çocuk, yaşlı genç demeden parça tesirli -kullanımı yasak olan misket bombaları gibi- hukuken yasaklanmış mühimmatları da kullanarak saldırılarına başladı. Azerbaycan devam eden bu saldırılar sonrasında halkını ve toprak bütünlüğünü korumak adına başlattığı karşı harekâtı uluslararası hukuka uygun olarak gerçekleştirdi; tam kırk dört gün süren bu destansı mücadeleyle haklı davasında 8 Kasım 2020’de Karabağ'da zafere ulaştı.

Tabii, Karabağ zaferini ilk duyduğumda benim aklıma aslında Karabağ'ın işgalinde Ermeni güçleri tarafından çekilmiş bir video geldi. O videoda Ermeni askerler işgal edilmiş ve çoğu boşaltılmış olan, aslında tamamen boş olduklarını zannettikleri bir köyde, evde arama yapıyorlar. Evlerin bir tanesinde 80 yaşından yaşlı olduğunu tahmin ettiğim bir kadıncağız, muhtemelen 5-6 yaşlarında erkek çocukla birlikte -muhtemelen torunu- Ermeniler tarafından bulunuyor, itilip kakılarak evden çıkarılan bu kişiler daha sonra Ermeni askerlerin zoruyla birbirinden ayrılıyor. Tabii, o zaman, Ermeniler onların ne dediğini belki anlamıyorlar ama Türkçe olduğu için biz anlıyoruz ve o nene oradaki askerlere “O benim tek evladım, o benim torunum, daha çocuk, onu benden almayın.” diyordu. Ben “Karabağ işgalden kurtarıldı.” haberini duyduğumda, ilk aklıma gelen bu videoydu. O insanların neticelerini yani o 5-6 yaşındaki çocuğa ne olduğunu ve devamındaki süreçte maalesef o yaşlı kadına, o neneye ne olduğunu da Hocalı katliamında ve toplu mezarlarda ortaya çıkan insanlarla görmüş olduk. Maalesef, oralarda birçok insanımız hayatını kaybetti, birçok Azerbaycan Türkü hayatını kaybetti. Buradan, Hocalı katliamında ve Karabağ'ın işgalinde hayatını kaybedenlere bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum.

Evet, Karabağ zafere ulaşmıştı, Hocalı'da ve belki diğer yerlerde katledilen bütün insanların aslında bu zaferle birlikte kanı yerde kalmamış oldu ve ruhları şad olmuş oldu. Bu kutlu mücadelenin 2’nci yılındayız. Bu vesileyle yaklaşan 8 Kasımı ve gene Azerbaycan'ın Bayrak Günü’nü tebrik ediyorum. Bu uğurda şehadete erenlere Allah'tan rahmet diliyor, gazilere de şükranlarımı sunuyorum.

Bu dönem içerisinde Türkiye hem devlet hem de millet olarak “tek millet, iki devlet” şiarıyla tüm kalbiyle Azerbaycan'ın yanında yer almıştır. Özellikle işgal sürecinde, hem Hocalı katliamının anıldığı birçok mitingde, programda ve Azerbaycan'ın özgürlüğe kavuşması için Türklerin Azeri kardeşlerine, Azerbaycan Türkü kardeşlerine desteklerini gösteren birçok mitingde, yürüyüşte ve toplantıda bir araya gelmiştik. Tabii, o çabaların bir neticesinin olduğu ve elhamdülillah Karabağ'ın özgürlüğe kavuştuğunu görmek bizlere nasip oldu.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev arasında Şuşa'da imzalanan beyanname aslında ilişkilerin geliştirilmesi anlamında son derece önemli ve özellikle işgalden kurtarılan yeni bölgenin, Karabağ'ın yeniden ihyası ve inşaatı için son derece önemli ve ciddi adımların bunun neticesinde atıldığını biliyoruz. Bu kapsamda, yapılan yollar, otoyollar, havalimanları, köprüler ve çeşitli inşaatlar söz konusu. Bu inşaatlarda da Türk müteahhitlerin yer alıyor olması bizim için iftihar vesilesi. Kardeş ülkemizin inşasında da üzerimize düşeni yerine getiriyoruz.

Kardeşlerimizin huzur ve refahı adına yapılan Karabağ Eylem Planı’yla ülkemiz ve Azerbaycan arasında özellikle yeşil enerji, akıllı şehirler olmak üzere tüm projelerde birlikte çalışılmaktadır.

Kardeşliğimizi kadimleştiren Azerbaycan tezkeresiyle Türk Silahlı Kuvvetlerimiz tarafından başarıyla yürütülmekte olan görevlendirmenin bir yıl daha devam etmesi konusu iki devlet için de büyük önem taşımaktadır. Özellikle, burada görev alan askerlerimizi Allah'ın muhafaza etmesini buradan bir kez daha temenni ediyoruz.

Karabağ zaferi sonrasında Azerbaycan ve Ermenistan arasında barışın sağlanmasıyla ilgili yürütülen özellikle üç süreç var. Bunlardan birincisi; üçlü bildiri doğrultusunda ulaştırma hatlarının açılmasını öngörmekte. Üç ülke: Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya Federasyonu’nun Başbakanı ve bunların oluşturdukları gruplar bu konuda çalışmakta. Tabii, bu üçlü bildirinin üzerinden yaklaşık iki yıl geçmesine rağmen ulaştırma hatlarının güzergâhlarına daha, net bir şekil verilememiş ve Zengezur Koridoru tam anlamıyla oluşturulamamış ve açılamamış. Tabii, Zengezur Koridoru’nun statüsünün Laçın Koridoru’yla aynı şekilde olması gerektiği Azerbaycan tarafından ifade edilmekte. Malumunuz, Zengezur Koridoru hem Türkiye'nin Nahçıvan üzerinden Azerbaycan ve Türk dünyasına bağlanması anlamında son derece önemli hem de demir yolu, kara yolu ve enerji hatlarının buradan geçecek olması açısından Avrupa açısından son derece kıymetli ve bu koridorun aslında Çin açısından Kuşak ve Yol Projesi kapsamında orta koridoru oluşturan hatta son derece önemli bir yeri var. Şimdi, Bakü-Tiflis-Ceyhan üzerinden taşınan birçok ürün bu yolun da açılmasıyla birlikte alternatif olarak bu yoldan geçecektir. Tabii, Türk dünyasıyla olan bağlantımızın kesintisiz sağlanacak olması Türkiye Cumhuriyeti devleti açısından son derece kıymetli. O anlamda, Türk devletleri topluluğunun da geleceğinin ve işlevselliğinin artması bakımından son derece kıymetli, bunu çok yakından takip ediyoruz ve bu anlamda bunun gerçekleşmesi için biz de Meclis olarak üzerimize düşen ne varsa yapmaya hazır olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Süreçlerden ikincisi, özellikle, sınır “delimitasyonu” ve “demarkasyonu” sürecidir, bununla ilgili 23 Mayıs 2022 tarihinde taraflar bir araya gelmiş ve çalışmalarına başlamışlardır.

Üçüncü süreç, Avrupa Birliği, özellikle, Avrupa Konseyinin ev sahipliğinde başlayan, 31 Ağustosta başlayan görüşmelerdir. O anlamda, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Paşinyan görüşmeleri sonrasında Avrupa Konseyinin yaptığı açıklamada özellikle Dışişleri Bakanlarının yakın sürede bir araya geleceği, bu görüşmeler neticesinde sınır “delimitasyon”u, ulaştırma engellerinin kaldırılması, insani konuların, Erivan-Bakü ilişkilerinin normalleştirilmesi ve özellikle Karabağ’a döşenmiş olan mayınların temizlenmesi konusunun ele alındığı ifade edilmiştir. Tabii, bunun neticesinde üçlü anlaşmada ateşkesten sonra 26 Ağustos 2022’de Laçın şehri ve civarındaki Zabuh ve Sus köyleri Azerbaycan'a iade edilmiştir.

Tezkerenin uzatılmasının neden önemli olduğundan bahsedecek olursak, gene özellikle 12 Eylülde gece saatlerinde Ermeniler tarafından başlatılan saldırı ve bunun neticesinde Daşkesen, Kelbecer ve Laçın bölgelerinde Azeri kardeşlerimizin, Azerbaycan askerlerinin karşılık vermesi neticesinde Azerbaycan’dan 80 şehidin olması ve Ermeni tarafından da 240 askerin ölmüş olması aslında burada barışın ne kadar kırılgan olduğunu bize bir kez daha ifade etmektedir. O anlamda, Türk askerinin orada bulunması, Türk varlığının orada bulunuyor olması son derece önemlidir hem kardeş Azerbaycan’a bir güven sağlanması anlamında hem de bu bölgede barışın, istikrarın temini anlamında son derece önemli.

Şimdiye kadar yapılan toplantılarda gruplar tezkereyi -bir grup hariç- destekleyeceklerini, olumlu oy vereceklerini ifade ettiler, bunu da buradan memnuniyetle karşılıyoruz.

Tabii, bu çatışmalar neticesinde 14 Eylülde nihai ateşkes ilan edildi. Aslında Türkiye olarak başlattığımız barış çabaları sadece Türkiye için değil, Azerbaycan ve Ermenistan için de son derece önemli. Malumunuz, Ermenistan’da insanların refah seviyesi son derece düşük ve maalesef Ermeni diasporasının yani emperyalist ülkelerdeki Ermeni diasporasının etkisi altında oldukları için, bu konuda da barış adımları atamadıkları için ne Türkiye’yle sınırları açılıyor ne de Azerbaycan’la normal ilişkileri var. Bu anlamda bir an önce Ermenistan’ı kalıcı bir barış anlaşmasına imza atmaya davet ediyoruz.

Yeni, yakın zamanda gerçekleşen bir husus var. Malumunuz, dün akşam Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin, Sayın Aliyev ve Sayın Paşinyan Soçi’de bir araya gelerek üçlü bir görüşme yaptılar. Bu görüşme neticesinde Azerbaycan ve Ermenistan ilişkilerinin kapsamlı şekilde normalleştirilmesi, Güney Kafkasya’nın barış, istikrar, güvenlik ve sürdürülebilir ekonomik kalkınmasının sağlanması amacıyla üçlü mutabakata sıkı sıkıya bağlı kalma taahhüdü bir kez daha ifade edilmiş oldu. Bu anlamda barışın Ermenistan’ın lehine olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Bu süreç içerisinde, Türkiye'de Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı yapılan açıklamaları kınadığımı bir kez daha ifade etmek istiyorum. Yapılan açıklamalar var malumunuz, askerlerimize atılan iftiralar var. Burada, daha önceki konuşmacılar tarafından isim de zikredildi, Şebnem Korur Fincancı. Kendisinin de bir asker çocuğu olduğu ifade edildi, hatta evinde çıkan mühimmatlar bu anlamda bir mazeret olarak ifade edildi. Kendisi de bir asker çocuğu olmasına rağmen, bu işleri bilmesine rağmen Türk askerine nasıl böyle bir iftira atabildiğini…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Mazeret değil gerçek söylendi ya.

İSMAİL EMRAH KARAYEL (Devamla) – …bir kez daha düşünüyoruz. Tabii, biz Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak her zaman hukuka, uluslararası hukuka riayet eden bir devletiz. Bu anlamda, tabii, bu tip açıklamaları kabul etmemiz mümkün değil; bir geçerliliğinin olmadığı, bir gerçekliğinin olmadığı da ortada.

Özellikle, buradan benden önceki konuşmacıların yaptığı birkaç atıf var, onlara da birkaç şekilde değinmek istiyorum: Türkiye'nin etrafındaki ülkelere kardeşçe davranmasıyla ilgili birkaç atıf oldu. Tabii, biliyorsunuz kardeşlik tek taraflı olmaz, birisine kardeşçe davranabilmeniz için onun da size kardeşçe davranması, en azından bu niyette olması gerekir. Malumunuz, özellikle, Ermenistan Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda şu anki Türkiye toprakları içerisinde, Osmanlı sınırları içerisinde, Türk halka her ne kadar katliam diye ifade edilse de soykırıma varan öldürme faaliyetleri içerisinde bulunmuştur. Bu anlamda -özellikle biraz önce de ifade ettim- Hocalı’daki katliam da dikkate alındığında, Ermenistan’a ancak hak ettiği şekilde karşılık verebiliriz. Onlar kardeşlikle ilgili haklarını kendileri çoktan kaybettiler; kardeşliklerini gösterirlerse Türkiye Cumhuriyeti onlara da yumuşak yüzünü gösterecektir.

Tabii, gene benden önceki bir konuşmacı bizim AK PARTİ’mizin Amerika’ya giden heyetinden bahsetti. Bizim heyetimizin Amerika’daki programı belli. Bizim heyetimiz kendi Genel Başkanları gibi Amerika’da “burger” yemek için sekiz saat ortadan kaybolmadı.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Ya, bırak şimdi sen de akşam akşam!

İSMAİL EMRAH KARAYEL (Devamla) – Dolayısıyla bunu söyleyenlerin dönüp biraz da kendilerine bakması gerekir.

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Kiminle görüştüğünüzü çok iyi biliyoruz. Gündeme getirin, hakikaten getirin.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Kitap yazıldı, kitap; hakkınızda kitap var.

İSMAİL EMRAH KARAYEL (Devamla) – Bu anlamda, söylem itibarıyla baktığımızda da HDP’yle yan yana olduklarını, HDP’yle aynı söylemde bulunduklarını ve buna rağmen ittifak içinde olmadıklarını, 6’lı ittifak, 7’li ittifak, 8’li ittifak olmadıklarını ifade ediyorlar.

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Kiminle iş tuttuğunuzu, nasıl iktidara geldiğinizi toplum çok iyi biliyor, merak etmeyin.

İSMAİL EMRAH KARAYEL (Devamla) – Biraz önceki söylemlerine bakarlarsa bunun bir olduğunu kendileri çok net şekilde görecekler.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Ya “Süpürmeyi kullanın.” dediler; hatırlarsınız, süpürmeyi kullanın.

İSMAİL EMRAH KARAYEL (Devamla) – Kadın haklarından bahsedenler, gene PKK’yla arasına mesafeyi koyamayan parti, dağa kaçırılan kızlara hiç laf etmediler, kendi partileri içerisindeki taciz ve tecavüz olaylarından hiç bahsetmediler.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Ya, hadsizlik yapma! Hadsizlik yapma!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

İSMAİL EMRAH KARAYEL (Devamla) – Dolayısıyla onlara bunları hatırlatıyorum. Başkasının evine taş atarken kendi evinizin de sırçadan olduğunu unutmayın diyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Önce kendine bakacaksın, kendine. Tam da kendine göre…

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, hatip “HDP’yle yan yana 6’lı, 7’li masa” diyerek HDP’yi bir nefret objesi olarak ve illegalize ederek söylem kurmuştur, sataşma vardır.

BAŞKAN – Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Kayseri Milletvekili İsmail Emrah Karayel’in (3/2086) esas numaralı Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yandaş medyayı çok izliyorsunuz herhâlde. Demin, hatibimiz burada, sizi destekleyen basının, yine, aynen kendi cümlesiyle, ne kadar rezil bir yayın yaptığını örnekleriyle ifade etti. Bu rezil yayın yapan yayın organları bizi her gün, her saat, her dakika bir nefret objesi, bir suç örgütü, bir illegal yapı gibi “Yok şununla yan yanasınız, yok bununla yan yanasınız.” Bu nasıl bir dildir ya? Biz aynı sıralarda oturuyoruz, aynı statüye sahibiz, hepimiz parlamenteriz, biz bu ülkede 3’üncü büyük partiyiz. Sizin nasıl anayasal haklarınız varsa aynı haklara biz de sahibiz. Biz size bunun cevabını çok farklı veririz ama sizin temel derdiniz, tıkanıklığınızı, içinde bulunduğunuz açmazı aşmak için bir yerlere saldırmakla meşruiyet devşirmeye çalışıyorsunuz. Bu nasıl bir dildir ya? Ben şimdi size diyeyim ki: IŞİD'in bütün liderlerini korudunuz, Türkiye'nin yanı başında öldürüldü mü diyeyim? Diyorum da bunu diyorum. Ne kadar iş birliği yaptığınızı biliyoruz. Bütün dünya yapıyor…. Diyorsunuz ki: “Komşumuzla barış içinde olmamız için onların da bize barışçıl bir tutum sergilemesi lazım.” Ermenistan'a ilişkin mesela, açıkça savaş çağrısı yaptınız. Cahit Özkan'ın konumuna düşmeyin, yazık. Yarın öbür gün resmî görüş değişir, Ermenistan'la barış yapılır, siz vekilliğinizden olursunuz. Sizde bir istikrar yok; biliyoruz. Ne dış politikada ne iç politikada bir istikrar yok. Güne göre, saate göre dönüyorsunuz.

KEMAL ÇELİK (Antalya) – Kendinize bakın.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sen kendine bak be! PKK’lı kadın, PKK’lısın!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Bukalemun gibi dış siyasetiniz, iç siyasetiniz de dönüşüyor ama lütfen bizi ağzınıza almayın, kendi üzerinizden konuşun. (HDP sıralarından alkışlar)

OYA ERONAT (Diyarbakır) – “Ermeni soykırımı” diyen sensin, utanmaz!

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Başkanım…

BAŞKAN – Evet, Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sizin de dinlediğiniz üzere Genel Başkanımızın Amerika seyahatine atfen arkadaşlar bir şeyler söylediler.

BAŞKAN – Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Kayseri Milletvekili İsmail Emrah Karayel’in (3/2086) esas numaralı Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında CHP Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, “Bay Kemal” paranoyası Erdoğan’da var da bakıyorum hepinize sirayet etmiş, bu, Kemal Kılıçdaroğlu’nun çok doğru bir yolda olduğunu gösterir, öncelikle onu söyleyeyim. Çok teşekkür ederim Genel Başkanımıza olan ilginize. (CHP sıralarından alkışlar)

Ben size çıkmışken bir iki Amerika hikâyesi söyleyeyim. Ethem Sancak AK PARTİ’den niye istifa etti? AK PARTİ’nin hem ticari hem siyasi gözdesiydi. Ethem Sancak çıktı dedi ki: “Bizi Amerika iktidara getirdi.”

ATİLA SERTEL (İzmir) – Evet.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bunu söyleyen Erdoğan’ın gözdesi, ticareten ve siyaseten gözdesi. Recep Tayyip Erdoğan hiçbir resmî devlet yetkilisi sıfatı yokken Amerikan Başkanı Bush’la ne görüştü, niye gitti? Bush’la kaç defa görüştü? Amerika’ya hangi taahhütleri verdi? Üç, Allah hiçbir ülkenin devlet başkanını mal varlığıyla tehdit edildiğinde suspus hâle düşürmesin, o ülkeye yazıktır. (CHP sıralarından alkışlar) Recep Tayyip Erdoğan mal varlığıyla tehdit edilmiş ve “Bu can bu tende durduğu müddetçe o rahibi bir yere göndermem.” diyen Erdoğan, kuzu kuzu, rahibi neredeyse özel uçakla paket servis Trump’a göndermiştir. Bu konularda bize söyleyecek lafınızın olması için, önce, şu arkada aynalar var, gidin aynaya bir bakın, AK PARTİ’nin siciline bir bakın ondan sonra konuşun. (CHP sıralarından alkışlar)

Ben size bir şey daha söyleyeyim…

ARZU AYDIN (Bolu) – Hamburgere gel, hamburgere.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bay Kemal velevki hamburger yemiş hatta ben de soracaktım: “Cheeseburger mi, hamburger mi?” diye. Bir ara onu da soralım arkadaşlar ama Bay Kemal yetim hakkı yemedi. (CHP sıralarından alkışlar) Bay Kemal, devleti 5’li çeteye peşkeş çektirmedi; Bay Kemal, oğluna buradan dolar yollatıp kızına Amerika’dan gökdelen diktirmedi kardeşim. (CHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL EMRAH KARAYEL (Kayseri) – Hamburger!

ENGİN ALTAY (Devamla) – O gökdelenin hesabını vereceksiniz. O gökdelen… “Aile, aile, aile” diyorsunuz, aile meselelerine bakacaksak da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (Devamla) – Manhattan’daki gökdelenden başlayacağız. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Altay, süreniz doldu.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bitti mi Başkanım? Peki, tamam. Süre çabuk geçti.

BAŞKAN – Doldu, o kadar çabuk geçiyor.

İSMAİL EMRAH KARAYEL (Kayseri) – “Burger” ne oldu “burger”?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Kardeşim, haram yemedi, hamburger yedi diyorum ya! Sizin gibi haram yemedi diyorum ya!

İSMAİL EMRAH KARAYEL (Kayseri) – Sekiz saatte mi yedi “burgeri”, sekiz saatte mi?

ARZU AYDIN (Bolu) – Sekiz saatte bir hamburger yediyse ülkeyi nasıl yöneteceksiniz? Merdivenlere ters biniyor onu anladık da…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Haramla hamburgeri karıştırıyorsunuz siz.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) Tezkereler (Devam)

1.- Cumhurbaşkanlığının, Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve Karşılıklı Yardım Anlaşması hükümlerinden kaynaklanan taahhütlerimizi yerine getirmek, ateşkesin gözlenmesi, ihlallerin önlenmesi, bölgede barış ve istikrarın sağlanması amacıyla, Türkiye’nin yüksek menfaatlerini etkili şekilde korumak ve kollamak üzere, hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Ortak Merkez’in görevlerinin ifası yönünde hareket etmek üzere yabancı ülkelere gönderilmesi, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkân sağlayacak düzenlemelerin Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için 17/11/2020 tarihli ve 1272 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı’yla verilen ve 10/11/2021 tarihli ve 1312 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı’yla uzatılan izin süresinin Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca 17/11/2022 tarihinden itibaren bir yıl uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/2086) (Devam)

BAŞKAN – Evet, şahsı adına ilk söz Metin Gündoğdu’da. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce cumhuriyetimizin 99’uncu yılını kutluyorum. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün silah arkadaşlarını rahmetle minnetle anıyorum. Aynı zamanda 29 Ekim günü Bursa’da Gemlik’te Türkiye’nin ilk ve tek olan yerli Togg markasıyla, yerli otomobilinin de milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Tabii, bu kürsülerde konuşmak, aslında konuşurken de söylediklerimizi biraz tartarak konuşmanın daha faydalı olacağını düşünüyorum. Grubumuza dönüp söylenen sözlerle ilgili şunu da belirtmem gerekiyor: Biz, IŞİD’i terör örgütü olarak görüyoruz, bütün terör örgütlerini, DHKP-C, PKK bunların hepsini terör örgütü olarak görüyoruz fakat ne yazık ki bu Mecliste, milletin Meclisinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinde PKK’ya terör örgütü diyemeyenler PKK’yla yan yanadır, beraberdir. Başka söze gerek yok diye düşünüyorum.

Şimdi, Anayasa’mızın 92’nci maddesi uyarınca Azerbaycan’a asker gönderme tezkeresinin bir yıl daha uzatılmasıyla ilgili Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Büyük Atatürk’ün dediği gibi, Azerbaycan’ın sevinci bizim sevincimiz, kederi bizim kederimizdir. Bir milletiz, dilimiz bir, kıblemiz bir, mezarımız bir, Peygamber’imiz bir, dinimiz bir; kaderimiz de kederimiz de ortaktır, birdir. Çünkü biz merhum Haydar Aliyev’in de veciz şekilde ifade ettiği gibi iki devlet, bir milletiz. Vatan ve millet sevdalısı Azerbaycan Türkü büyük şairimiz merhum Bahtiyar Vahapzade bu kardeşliği, bakınız, ne de güzel ifade ediyor:

“Bir ananın iki oğlu

Bir ağacın iki kolu

O da ulu, bu da ulu

Azerbaycan-Türkiye" diyor.

Sayın Başkanım, “iki devlet, bir millet” ülküsüyle hareket ettiğimiz can Azerbaycan’ımızın bayrağındaki mavi renk Türklüğü, yeşil renk İslamiyet’i, kırmızı renk ise uygarlığı temsil eder. Mehmed Emin Resulzade “Bir kere yükselen bayrak bir daha inmez.” diyerek bayrağın özgürlüğün sembolü olduğunu vurgulamıştır. Profesör Doktor Bahaeddin Ögel “Bayrak koruyucu bir ruhtur, bayrak mutlu ve mübarek bir kişi gibidir; kızar, sevinir, kırılır. Düşerse onu tutanlar da yok olur. Kökü, dibi yerde, başı ise göklerde olan bir varlıktır. Göklerde enginleşir, yayılır, yücelir, milletlerin soyunun ve kökünün sembolüdür.” der. Bayrakların önemini Mithat Cemal Kuntay ise “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır/ Toprak uğrunda ölen varsa vatandır.” dizeleriyle belirtmiştir. Bayraklar milletlerin özüdür, bu sebeptendir ki şehitlerimizin kanı bayrağımız göklerde gururla, asaletle, onurla dalgalansın diye akar. Bizler bayrağımızın hep yükseklerde, şerefle dalgalanması için canımızdan da kanımızdan da geçeriz. Türk Bayrağı’mızın ve Azerbaycan Türkü gardaşlarımızın bayrağının dalgalanması için kuruluşundan günümüze ve en son kırk dört günlük Ermenistan-Azerbaycan savaşında şehit düşen, işgal esnasında Hocalı, Şuşa, Zengezur, Kelbecer, Kara Ocak’ta şehit edilen masum kardeşlerimize de Allah’tan rahmet diliyorum, bayrak için şehit düşenleri saygı ve rahmetle anıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusunun Azerbaycan’ın ilk bağımsızlığı için Bakü’ye hareket ettiği günden bugüne her zaman Azerbaycan Türkü kardeşlerimizin yanında olduk ve olmaya da devam edeceğiz. Türkiye'den sonra en fazla Türk şehitliğinin bulunduğu ülke gardaş Azerbaycan’dır. Bakü’nün kurtuluşu için yapılan mücadelede 1.130 şehit verilmiştir. 14 Türk şehitliğinin bulunduğu Azerbaycan bizim için büyük öneme sahip bir ülkedir. 28 Mayıs 1918’de bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan, ilk anlaşmasını Osmanlı Devleti’yle imzaladı. Gürcistan’ın başkentinde 4 Haziran 1918’de imzalanan anlaşma Azerbaycan ve Osmanlı arasında siyasi, hukuki, ticari ve askerî alanlarda gerçekleşti. “İki devlet bir millet” anlayışla kurulduğu günden günümüze kadar her zaman yanında olduğumuz can Azerbaycan devletiyle son dönemlerde stratejik ortaklığımız zirveye taşınmıştır. Biz Azerbaycan’dan bahsederken “can Azerbaycan” diyoruz yani hayattaki en kıymetli varlığımız olan “can” sıfatıyla hitap ediyoruz; aynı bedende bir canız. Bu hakikat dün de böyleydi, bugün de böyledir, inşallah yarın da böyle olacaktır. Türkiye ile Azerbaycan tasada ve sevinçte bir olacak, aynı hedeflere koşarak iri olacak ve böylece 300 milyonluk Türk dünyası hep diri kalacaktır. İşte, bu tarihî misyona, en son Karabağ Savaşı’nda olduğu gibi, üstün bir liderlik gösterip en kuvvetli şekilde sahip çıkarak dosta umut, düşmana korku salan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev’e de büyük milletimiz adına minnet ve şükranlarımızı bir kez daha sunmayı borç biliyorum; sağ olsunlar, var olsunlar, Allah başımızdan eksik etmesin.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Anadolu Türkleri, Azerbaycan için her daim hazır ve nazırdır; yediden yetmişe herkes her vazifeye hazırdır. Azerbaycanlı kardeşlerimiz şunu bilsinler ki tezkere, vesair bunlar sadece bir prosedürdür. Cumhurbaşkanımızın başkomutanlığında Azerbaycan için hepimiz birer neferiz. Dedik ya, biz Azerbaycan’a ‘can’ diyoruz, her şeyimiz feda olsun can Azerbaycan’a. Asla yalnız kalmayacaklar, asla yalnız yürümeyecekler, 85 milyonluk Türkiye ve 300 milyonluk Türk dünyasının kalbi her zaman can Azerbaycan için çarpacaktır. Malımızla, kanımızla, canımızla, İHA’mızla, SİHA’mızla, askerimiz ve silahımızla, kısaca her şeyimizle her zaman Azerbaycan’ın yanındayız; bir ve beraberiz. Bütün dünya bunu böyle bilsin ve asla aklından çıkarmasın. Ve bilsinler ki bizim için Kızılelma sadece bir hava aracının adı değildir, merhum Ziya Gökalp’in ifadesiyle Kızılelma’mız şudur: “Vatan, ne Türkiye’dir Türklere ne Türkistan; vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir; Turan.”

Değerli milletvekilleri, bizim Kızılelma’mızın özü, hakkı ve adaleti yüceltme davasıdır. Bütün dünya biliyor ki Ermenistan, Azerbaycan topraklarını haksız ve hukuksuz işgal etti, Karabağ’da soykırımda bulundu. Otuz yılın sonunda kahraman Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri ve cenap kumadan İlham Aliyev bu zalimlere gerekli dersi vererek Karabağ’ı özgürleştirdi. Türkiye olarak Azerbaycan’ın bu haklı davasını her platformda savunduğumuz gibi her şeyimizle de yanlarında olduk; bölgede istikrar ve huzurun devamı için de Ermenistan’a tavsiyelerde bulunduk, hâlen tavsiyelerimiz devam ediyor. Bizim derdimiz, herkesin hakkını koruyan bir anlaşmanın ivedilikle uygulanmasıdır. Türkiye’nin savunması Balkanlardan, Akdeniz’den, Kafkaslardan başlar. İşte, birileri, her tezkerede “Ne işimiz var oralarda?” diyorlar ya, onlar, Türkiye’nin konumunu ve yerini bilmeyenlerdir, Atatürk’ün ülküsünü bilmeyenlerdir, milletin kararlığını bilmeyenlerdir. Türkiye, Karabağ konusunda taraftır, tarafımız can Azerbaycan’ın yanıdır. Haklı davalarında her şeyimizle yanında olduğumuzu bir kez daha haykırıyoruz. Görüşülen bu tezkere de bölgede hakkı ve hukuku korumak için çıkarılmaktadır. Mehmetçik’in olduğu yerde huzur olur, barış olur, güvenlik olur, özgürlük olur; Türkiye’nin olduğu yerde hak olur, hukuk olur, adalet olur. İşte, bu duygu ve düşüncelerle Türk Silahlı Kuvvetleri Azerbaycan’dadır. Karabağ Azerbaycan’dır, bizim için de candır, büyük vatandan bir köşedir, her çakıl taşı kıymetlidir.

Bugün Karabağ hızla imar ediliyor, huzur beldesine dönüyor. Bölgemizde huzur ve güvenlikle birlikte ortaya çıkan güzelliklerin devamı için bu tezkere, şanlı Meclisimizde oy birliğiyle kabul edilmelidir; bu, hem insanlığa bir hizmet hem de vatani bir görevdir.

Sözlerime son verirken, mazlum Karabağ’ı Türk şanlı bayrağının gölgesine ve Ezanımuhammediye seslerine kavuşturan Azerbaycan’ın kahraman silahlı kuvvetlerini bir kez daha tebrik ediyorum. Şehitlerimizi minnet duygularıyla yâd ediyor, gazilerimize hayırlı ömürler diliyorum.

Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına ikinci söz Sayın Engin Altay’ın. (CHP sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Genel Başkan, sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ama “Başkan” diyelim sadece.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Genel Başkan mı dedim? AK PARTİ’nin yeni genel başkanı; hadi, hayırlı olsun.

(Gülüşmeler)

ENGİN ALTAY (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sürçülisan olur zaman zaman, niyet halis olsun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Senin hâl⠓Genel Başkanıma nasıl yaranacağım.” diye niyetin olduğu için…

ENGİN ALTAY (Devamla) – O bizde yok, sizde var.

Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti ile dost ve kardeş Azerbaycan Hükûmeti arasında bundan tam on iki yıl önce bir anlaşma imzalandı, Ortak Merkezle de ilgili değildi ama Karşılıklı Yardımlaşma ve İşbirliği Anlaşması… Bu çerçevede de 2020 tarihinden beri Ortak Merkezde Türk Silahlı Kuvvetlerimiz var oluyorlar ve orada Azerbaycan’ın hak, hukuk ve menfaatlerinin korunması noktasında çok güzel bir icrayı ortaya koyuyorlar.

Dün de bildiğiniz gibi Rusya Soçi’de Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya'nın oturduğu masada geleceğe yönelik umutvar kararlar alındı, bölgede sürdürülebilir ve uzun vadeli barışın sağlanması için Azerbaycan ile Ermenistan arasında bir barış anlaşmasının imzalanmasına yönelik aktif hazırlığın önemi vurgulanan bildiride karşılıklı olarak kabul edilebilir çözümlerin arayışına devam edilmesi konusunda mutabakat sağlanmış; bu memnuniyet verici bir haber, bundan da son derece memnunuz.

Türkiye ve Rusya'nın birlikte oluşturduğu Ortak Merkez, bölge barışına ve bölge güvenliğine katkı bakımından bizce de son derece önemlidir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin Ortak Merkezdeki mevcudiyetini Türkiye'nin bölgedeki etkin ve yapıcı rolünün ve millî menfaatlerimizin de bir gereği sayıyoruz. Bu metin tezkerede de var değerli arkadaşlar ama bu bir doğrudur, bir tespittir.

Şimdi, 17/11/2020’de Ortak Merkezde görev yapmak üzere yüce Meclisimiz askerimize, Mehmetçik’imize bir görev verdi, süresi dolduğu için bu tezkereye bugün hep birlikte inşallah kabul oyu, büyük bir… Oy birliği diyemiyorum ama Meclisin ekseriyetinin ittifakıyla, kabul oyuyla geçirecek ve Mehmetçik’imize hem bölge barışına katkı hem Türkiye'nin bölgedeki etkin ve yapıcı rolünü sürdürmesi bakımından yeni bir görev vereceğiz; hayırlı olsun şimdiden. Bu vesileyle oyumuzun rengini de belli etmiş oluyoruz. Dost ve kardeş Azerbaycan'ın geleceğine, bölge barışına katkı noktasında Cumhuriyet Halk Partisinin fikri nettir. (CHP sıralarından alkışlar) AK PARTİ'ye de diğer partilere de kabul oyu verecek partilere de şimdiden teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.

Değerli arkadaşlar, Azerbaycan meselesi yeni bir mesele değil şüphesiz; otuz yıllık elem gözyaşları bitti, şimdi sevinç gözyaşları var Azerbaycan'da. Azerbaycan'ın otuz yıl süren bu Dağlık Karabağ işgalini yenmesinde şüphesiz Türkiye'nin de katkıları çok büyük ama bu katkıyı Türkiye Cumhuriyeti devletinin yürütme organının katkısı olarak görürsek yanlış yaparız. Azerbaycan'la ilgili meselede, bu işgalle ilgili meselede, otuz yıllık işgalin bitmesiyle ilgili tabloda Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevi maddi katkısı, oradaki varlığı da… Azerbaycan'a 100 bin asker gönderseydik, inanın, Meclis Başkanımızın, benim de içinde olduğum heyetin oraya yaptığı ziyaretin, o 500 kiloluk bombaların yarattığı tahribatın olduğu Gence'de ve başkentte yaptığımız görüşmelerin verdiği morali Azerbaycan halkına veremezdi. Onun için Meclisin üyeleri olarak Meclisin değerini ve kıymetini de bilelim istiyorum.

Değerli arkadaşlar, biz 19-20 Ekim 2020’de AK PARTİ, CHP, İYİ Parti, MHP'li vekiller ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanımızla, Türkiye-Azerbaycan Dostluk Grubu Başkanımızla -şimdi, bir trafik kazası geçirdi, tekrar buradan hem Sayın Binali Yıldırım'a hem Sayın Başkan Şamil Bey'e geçmiş olsun diyorum; kendileriyle telefonla da görüştüm- çok güzel, başarılı bir çalışma yürüttük orada, hem moral bakımından hem çevreye karşı dayanışmamızı, dünyaya karşı dayanışmamızı göstermek bakımından. Bu yönüyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin yürütme organıyla birlikte oraya verdiği desteği ben yürütme organının yaptığı işler kadar, hatta onlardan daha önemli buluyorum. Zira sorun zaten bir Azeri-Ermeni çatışması, zıtlığı değildir. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev bunu şu sözlerle ifade etmiştir: “Bizim Ermeni ahalisiyle asla ve asla sorunumuz yoktur. Sorunumuz, otuz yıldır süren hadsiz ve haksız işgaldir; sorunumuz, akan gözyaşlarıdır; sorunumuz, yerinden yurdundan edilen gardaşlarımızdır Ve çok şükür de -biraz önce söylediğim gibi- otuz yıldır akan elem gözyaşları bitti, Dağlık Karabağ azatlığına kavuştu; bundan sonra kalıcı barışı sürdürmek için de Türkiye’nin de içinde olduğu, Ortak Merkezin belli kontrolleri yaptığı bir süreci hep birlikte yaşıyoruz.

Bazen şunu diyorum: Keşke Azerbaycan noktasındaki mutabakatımız, görüş birliğimiz, güç ve iş birliğimiz başka konularda da olsa. Mesela, yürütme organı, ekonomik sorunlar konusunda da -Türk ekonomisinin içinde bulunduğu hâl bakımından- muhalefet partisine mensup milletvekillerinin iktisatçılarına “Siz, bu konuda ne düşünüyorsunuz?” diyebilse çok iyi olur bence; dolar 18’den 10’a çekilir, hiç kur korumalı mevduata falan gerek yok. Keşke demokrasideki tıkanıklık konusunda, keşke yoksulluk ve yolsuzluk konusunda, keşke ülkemizin içine düştüğü sosyal sorunlar konusunda iktidar ile muhalefet güç ve iş birliği yapmasa da en azından görüş alışverişi yapabilse. Mesela, öyle olsa şu olurdu... Türkiye, uluslararası mafya örgütünün çatışma arenasına dönüştü; İstanbul’unda, Antalya’sında mafya liderleri -Türk değil bunlar; kimisi Gürcü, kimisi Rus, kimisi Ermeni; farklı- Sırbistan’dan Gürcistan’a kadar, Azerbaycan’dan Rusya’ya kadar oligarklar, mafyalar birbirlerini Türkiye’de öldürür hâle geldi. Mesela, Türkiye, eskiden uyuşturucunun neyiydi? Transitiydi; doğudan batıya Türkiye üzerinden transit uyuşturucu geçerdi, geçmemeli de, geçerdi. Şimdi, Türkiye dünyanın en mühim uyuşturucu pazarı oldu. İşte, bu konulardaki bu iş birliğini, Azerbaycan konusundaki istişareyi, ortak paydayı muhalefetle yakalayabilseniz, inanın, Türkiye, yaşadığı sorunların yarısını yaşamaz; ne yarısını, dörtte 1’ini yaşamaz.

Bunları şunun için de söylüyorum: Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına ben karşı çıkarım, onu oradan alaşağı etmek için demokratik yollarla her şeyi yaparım ama Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına başka bir devletin devlet başkanının had bildirmesini, ayar vermeye çalışmasını, saygısızlık etmesini ben kabul etmem ama siz ediyorsunuz yani etmiyorsunuz da bunun yolu var. Cumhurbaşkanının sandıktan aldığı destekle dünyaya efelenmesi, caka satması mesele değil. Uluslararası ilişkilerde devlet adamları arkalarına o ülkenin parlamentolarını gerçekten alırlarsa hem elleri çok güçlü olur hem sırtları çok güçlü olur ama Erdoğan’ın böyle bir derdi yok; bırak, Parlamentodan geçtim, AK PARTİ Grubunun da arkasında olduğunu hissetmek gibi bir ruh iklimi bile yok. Tek başına gidiyor, baş başa görüşmeler yapıyor; geliyor, ondan sonra bazen efeleniyor. Sonra, bizim hepimizi inciten, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olması sıfatıyla hepimizi inciten hakaretlere maruz kalıyor; bu, Türkiye'ye yakışan bir tablo değil. Bunun olmamasının yolu var; istişare, dayanışma, güç birliği. Siyaset bir münakaşa ve müzakere işidir, hep söylüyorum. Biz sizlerle münakaşa da ederiz, müzakere de ederiz, istişare yaparız ama uluslararası meselelerde güç ve iş birliği şart. Bunu şunun için söylüyorum: Meclisi arkasına alan hükûmet ve devlet başkanları uluslararası arenalarda hep güçlü, hep başarılı olmuşlardır. Şimdi, Türkiye Amerika ilişkilerinde, Rusya ilişkilerinde, diğer ülkelerle, Orta Doğu ülkeleriyle ilişkilerde, Akdeniz havzasındaki ilişkilerde niye yok? Mesela, bir doğal gaz platformu var Akdeniz’de, Türkiye yok; Filistin bile var, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi var, efendim, Mısır var, İsrail var; Türkiye yok. Mahmut Bey, niye yok Türkiye? Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetimi noktasında, dışarıdan Türkiye’ye bakıldığı zaman, Tayyip Erdoğan’ın arkasında… “Halk desteği aldım.” diyecek şimdi Erdoğan hemen. Halk desteğini sandıkta o gün aldın. Millet iradesinin tecelligâhı burasıdır ve bu Meclisin sıralarının sadece şu kısmını arkasına alan bir Tayyip Erdoğan ile sıraların tamamını arkasına alan bir Türkiye Cumhurbaşkanının dünyadaki eli farklı olmaz mı Sayın Elitaş? Yani Meclisin yüzde 40’ı arkasında olsa ne olur, yüzde 100’ünü arkasına almak varken.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (Devamla) – Başkanım iki dakika müsaade edin.

BAŞKAN – Tamamlayın.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Mesela, yüzde 100’ünü arkasına alsa ne olurdu? Bir şey söyleyeyim hemen, şimdi, Suriye meselesinde başından beri o yediği hamburgere bile takılınan Bay Kemal’le istişare edebilseydik ya da Bay Kemal’in on yıl önceki uyarısını bir parça dikkate alsaydık şu olurdu: Şimdi, ne var? Suriye’nin batısında -yönleri hep karıştırırım- Rusya ve merkezî yönetim var Fırat’ın batısında, Fırat’ın doğusunda da Amerika ve PYD var. Türkiye’de ne var? Türkiye’de de 4 milyon -adına “mülteci” de, “göçmen” de, “sığınmacı” de, ne dersen de- yük var, külfet var ve bu 4 milyon Suriyeli ve Afgan Türkiye'nin mahallelerinin, sokaklarının huzurunu bozdu. Evet, bu nasıl olurdu? Şimdi, Süleyman Şah Türbesi’ni… O görüntüler hiç aklımdan çıkmıyor. Şanlı bayrağımızın direğinin ters yüz edilip taşınması Türkiye Cumhuriyeti’nde kendisine “milliyetçiyim” diyen herkesin vicdanını kanatır. (CHP sıralarından alkışlar) İç politikada kavga edelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Altay, süreniz tamamlandı.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Ben bu cümlemi bitireceğim siz mikrofonu açmasanız da.

BAŞKAN – Verdiğim ek süre de bitti Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Evet.

İç politikada kavga edelim ama…

Değerli milletvekilleri, bu memleket hepimizin, bu Türkiye hepimizin, bu bayrak hepimizin, verdiğimiz şehitler hepimizin; ortak paydalarımız çok, haddinden fazla çok, farklılıklarımız da var. Ama ben bir şeyi söylüyorum: Dış politika “ben yaptım oldu” mantığıyla yürütülecek bir politika değildir, dış politikada bu Meclisi arkasına almayan hiçbir yürütme yetkilisinin başarılı olma şansı da yoktur.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Altay.

Evet, sayın milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutuyorum:

2.- TBMM Başkanlığının, TBMM Başkanlık Divanının 26/10/2022 tarihli toplantısında Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda üyeliğin görev süresinin bitmesi hâli dışında başka herhangi bir sebeple boşalması durumunda boşalan üyeliğin siyasi parti grupları arasındaki dağılımı yapılırken üyeliğin boşaldığı tarihin esas alınması konusunda ilke kararına ilişkin tezkeresi (3/2091)

1/11/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 26 Ekim 2022 tarihli toplantısında, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda üyeliğin görev süresinin bitmesi hâli dışında başka herhangi bir sebeple boşalması durumunda, boşalan üyeliğin siyasi parti grupları arasındaki dağılımı yapılırken üyeliğin boşaldığı tarihin esas alınması konusunda ilke kararı oluşturulması ve konunun Genel Kurulun bilgi ve tasviplerine sunulmasına karar verilmiştir.

Genel Kurulun onayına sunulur.

                                                                                                                                           Mustafa Şentop

                                                                                                                               Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                                 Başkanı

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

İç Tüzük’ün 63’üncü maddesi çerçevesinde bu konuyla alakalı bir usul tartışması açılmasını talep ediyoruz efendim.

BAŞKAN – Müsaade ederseniz önce Başkanlık Divanı kararını okutayım, ondan sonra usul tartışmasını açayım.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Tamam.

BAŞKAN - Başkanlık Divanı kararını okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı Kararı

Karar No: 89                                                             Karar Tarihi: 26/10/2022

2. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyeliklerinde, üyelerin görev süresinin bitmesi hâli dışında başka herhangi bir sebeple boşalma olması durumunda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde (TBMM) yapılacak RTÜK üyeliği seçimlerinde, boşalan üyeliğin siyasi parti grupları arasındaki dağılımı yapılırken gerek 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 35’inci maddesinin 5’inci fıkrası gerekse konu hakkında fiilî bir olguya dayanan, objektif ve değişmez bir kriter oluşturması hususları dikkate alınarak RTÜK üyeliğinin boşaldığı tarihin esas alınması konusunda ilke kararı oluşturulmasının doğru olacağı sonucuna ulaşılmış olup konunun bu şekilde Genel Kurulun bilgi ve tasviplerine sunulmasına karar verildi.

BAŞKAN – Sayın Dervişoğlu, hangi işlemimle ilgili olarak usul tartışması açmak istiyorsunuz?

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

29.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Başkanlık Divanının toplantıya çağrılma gündeminde RTÜK üyeliğinin olmadığına ve Başkanlığın tutumunun Divan kararını Genel Kurulun onayına sunulması yönünde olması hâlinde usul tartışması açılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Efendim, RTÜK Kanunu’nun 35’inci maddesinin (5)’inci fıkrası son derece açık ve net. Aynı zamanda da Başkanlık Divanının toplantıya çağrılması gündeminde RTÜK konusu yok, sadece bir milletvekilinin istifasının kabulüne dayalı bir toplantı çağrısı üzerine yapılmış; bu sebeple, konunun, İç Tüzük’ün 63’üncü maddesine göre usul tartışması açmak suretiyle değerlendirilmesini istiyorum.

VIII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, TBMM Başkanlığının bir tezkereyle gündeme aldığı RTÜK üyeliğine ilişkin Divan kararının Genel Kurulun onayına sunulup sunulmamasıyla ilgili

BAŞKAN – Usul tartışmasını açıyorum.

Lehte ve aleyhte…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Lehte… Lehte…

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Aleyhte…

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – AIeyhte efendim.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Lehte…

BAŞKAN – Lehte Sayın Yılmaz Tunç, Sayın Ramazan Can; aleyhte Sayın Engin Altay, Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlu…

Usul tartışmasında ilk söz, lehte olmak üzere Sayın Yılmaz Tunç’un.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Usul tartışmasında lehte söz aldım.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda AK PARTİ kontenjanından seçilen 1 üyenin istifası nedeniyle boşalan üyeliğe, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, bugün seçim gerçekleştireceğiz.

Seçimin nasıl yapılacağı Anayasa’nın 133’üncü maddesinde ve 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 35’inci maddesinde belirtilmiş. 35’inci maddenin (5)’inci fıkrasına göre “Üst Kurul üyelerinin görev süresi altı yıldır. Üyelerin üçte biri iki yılda bir yenilenir. Üyelerin görev sürelerinin bitiminden iki ay önce; üyeliklerde herhangi bir sebeple boşalma olması hâlinde, boşalma tarihinden veya boşalma tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tatilde ise tatilin bitiminden itibaren bir ay içinde aynı usulle seçim yapılır. Bu seçimlerde, boşalan üyeliklerin siyasî parti gruplarına dağılımı, ilk seçimde siyasî parti grupları kontenjanından seçilen üye sayısı ve siyasî parti gruplarının hâlihazırdaki oranı dikkate alınmak suretiyle yapılır. Üyeliklerdeki boşalma sebebiyle yapılan seçimlerde seçilen üyeler, yerlerine seçildikleri üyelerin görev süresini tamamlar.” 35’inci maddenin (5)’inci fıkrasında seçimin nasıl yapılacağına ilişkin düzenleme bu şekilde. RTÜK üyeliğinin boşalma tarihî, AK PARTİ kontenjanından seçilen RTÜK üyesinin istifa tarihi ve RTÜK üyeliğindeki boşalma tarihi 1 Temmuz 2022; bu tarihte hâlihazırdaki oran AK PARTİ lehine. RTÜK tarafından üyelikte boşalmanın Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirildiği tarih 11 Ekim 2022, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının da AK PARTİ Grubuna “Adaylarınızı bildirin.” şeklindeki yazısı da 12 Ekim 2022; bu tarihte de yine üyelik AK PARTİ lehine. Aday bildirdikten sonra ise Meclis aritmetiğinde bir değişiklik oluyor ve sorunun buradan kaynaklandığı ifade ediliyor, usul tartışması bunun için açıldı.

1 Temmuz 2022’den itibaren dört aylık sürede toplam 5 kez Meclis aritmetiği değişiyor değerli arkadaşlar, 5 kez değişiklik oluyor yani partilerden partilere değişiklik oluyor. Bu durumda üyeliğin boşaldığı tarih 1 Temmuz 2022. 35’inci maddenin (5)’inci fıkrasında “boşalan üyeliklerin” şeklindeki ibare… Dolayısıyla boşalma tarihi 1 Temmuz 2022. 1 Temmuz 2022’de de Meclis aritmetiğine göre, AK PARTİ’li üyenin istifası nedeniyle boşalan üyeliği… Kalan bir yıllık süreyi tamamlamak üzere seçim yine Meclis aritmetiğine göre AK PARTİ lehine.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Tamamlıyorum.

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Dolayısıyla şunu ifade etmek lazım: Eğer bu görüş kabul edilse, şu anda biz seçim yapmak üzereyken de Meclis aritmetiği değişebilir, o zaman ne yapacağız?

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Yasayı değiştiririz.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Zaten o arada 5 kez değişmiş dolayısıyla üyelik ne zaman boşalmış ve -kanunun lafzından da anlaşılan odur- Meclisteki hâlihazır durum, oran neyse odur, o da AK PARTİ lehinedir.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – O zaman 11 Ekimde niye yazdınız?

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Geçmişte de 2015 yılında da yine böyle bir tartışma olmuş, Anayasa Mahkemesi karar vermiş “35’inci maddede bir açıklık yoktur.” demiş ve “O açıklığı Parlamento kararıyla doldurabilirsiniz.” şeklinde, Anayasa Mahkemesinin de böyle bir kararı var.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – İşinize geldi mi Anayasa Mahkemesi, işinize gelmeyince yok.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – 11 Ekimde niye yazı yazdınız o zaman?

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Bu nedenle, tutumunuz lehinde olduğumu belirtiyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aleyhte ilk söz Sayın Engin Altay’ın.

Sayın Altay, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Çok teşekkür ederim.

Aslında, şöyle düşündüm: Buraya çıkayım, AK PARTİ sıralarına, Sayın Tunç’un yüzüne bakarak bir kelime söyleyip ineyim istiyorum, hâlâ o düşüncedeyim, hem de Meclis zaman ekonomisinden kazanır ama geldik artık, bir iki şey söyleyelim. Bu iş, AK PARTİ bakımından, aslında, attığı taşın ürküttüğü kurbağaya değmeyeceği bir işe benziyor. Yani RTÜK’te zaten bir çoğunluğunuz var ve Türkiye yedi ay sonra bir seçime gidiyor. Şimdi, burada bu üyeliğe tenezzül etmeniz, bu üyeliği entrikalarla, RTÜK’ü de kullanarak, RTÜK’ün o şöhretli Başkanını da kullanarak boşalma süresi içinde Meclise bildirim yapılmaması “Dur, sen bir bekle, biz çoğunluğu ele geçirince sen yazıyı yazarsın.” muhabbetleri falan şu Meclise -Gazi Meclis diyoruz, doksan dokuz yıllık cumhuriyet diyoruz- inanın, gerçekten yakışmıyor. Burada uzun uzun işin hukuki yönlerine girecek değilim, grup önerisinde ayrıca o da konuşulacak ama AK PARTİ’nin sayısal çoğunluğu elverişli hâle geldiğinde RTÜK’ün Meclise yazı yazması, AK PARTİ’nin…

Meclis Başkanımız da enteresan; böyle bir konuda niye Divan topluyorsun kardeşim, orta yerdeki mevzuata göre kararını verirsin, Divanı toplayarak “Bu üyelik AK PARTİ’ye geçmiştir.” diye Divandaki AK PARTİ çoğunluğuyla karar almak bile demokrasiye saygısızlıktır, demokrasiye sadakatsizliktir. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, konu çok açık. Sayın Başkana göre de bir bakımdan Aykut Erdoğdu’nun istifası burada önem taşıyor, kimin hakkı olduğuyla ilgili, 1 Temmuz bakımından. Sayın Başkan; bir yerde diyor ki: “Erdoğdu’nun istifası 28 Haziran itibarıyla geçerlidir.” Bir yerde diyor ki: “Hayır, 1 Temmuz itibarıyla geçerlidir.” Bu da Meclis Başkanımızın 2 farklı çelişkisi. Meclis Başkanımıza, ben bütçesinde de söyledim; evet, bir parti mensubiyetiniz vardır, saygı duyarım. Yarın bizden bir Meclis Başkanı olsa, ki olacak ama Allah var, Allah var, biz Anayasa’ya ve İç Tüzük’e sadık ve bağlı kalırız ve Allah var, biz bu Meclisteki herkesin Meclis Başkanı oluruz, herkesin. (CHP sıralarından alkışlar)

Ben, Meclis Başkanımızın bu konuda bu tutumunu, Sayın Sadi Bilgiç’in değil ama Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının bu tutumunu bir hak yemek olarak görüyorum ve tek cümle söylüyorum: Değmez, gerçekten değmez. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Lehte ikinci söz, Sayın Ramazan Can’ın yerine Sayın İshak Gazel’in.

İSHAK GAZEL (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle şunu ifade etmem lazım: Başkanlık Divanı toplandı geçtiğimiz hafta ama Başkanlık Divanının toplanma gündemi RTÜK seçimleriyle ilgili bir karar alma değildi; bir milletvekilinin, Urfa Milletvekilinin milletvekilliğinden istifa sürecinin yönetilmesiyle ilgili bir toplantı yapıldı. O toplantıda RTÜK konusu açıldı -konuyu açan da CHP'li bir Başkanlık Divanı üyesidir, Başkanlık Divanının o toplantısına katılan herkes, hem CHP'li üyeler hem İYİ Partili üyeler bunun şahididir- onun üzerinde tartışmalar yapıldı ve ondan sonra, CHP'li bir Başkanlık Divanı üyesinin yapmış olduğu girişimden sonra bu konuda bir karar alınmıştır.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Karar alındı ama İshak Bey, karar alındı ya bu konuyla ilgili.

İSHAK GAZEL (Devamla) - İkincisi: Aykut Erdoğdu'nun istifasına, istifanın hangi tarihte değerlendirilmesi gerektiğine değinildi. 28 Haziran tarihinde Selin Sayek Böke'nin vermiş olduğu bir yazı var “28 Haziran 2022 tarihi itibarıyla partimizden istifa etmiştir.” diye. Selin Sayek Böke kendi Genel Başkan Yardımcınız. Yani ben şöyle düşünüyorum, muhalifarz şunu ifade edelim: 28 Haziranda -Allah muhafaza- bir milletvekilimiz vefat etti, bu da parti grubu tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine 1 Haziranda bildirildi. Yani biz bunun vefat tarihini, düşme tarihini 1 Haziran mı yapacağız? Vefat tarihi 28 Haziran.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – İstifa ile ölüm aynı şey değil; biri imzayla, biri kaderle.

İSHAK GAZEL (Devamla) - İstifa, tek taraflı bir irade beyanıdır. İstifayı yapan şahsa zaten büyük bir saygısızlıktır istifa ettiği tarihte bunu değerlendirmemek, bunu da şey yapacağım.

Bir de yani seçim gününde Meclis aritmetiğini dikkate almak… Yani bu hiçbir seçimde böyle olmaz Sayın Dervişoğlu yani hiçbir seçimde çünkü bu bir süreçtir.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Kanun yazıyor Beyefendi, kanun.

İSHAK GAZEL (Devamla) - Yani bütün seçimlerde süreç bu şekilde işler. Bir on günlük süreç var.

ÜMİT BEYAZ (İstanbul) – “İşimize geldiği gibi.” desen daha iyi. Vallahi “İşimize böyle geldi.” desen daha iyi.

İSHAK GAZEL (Devamla) - On günlük süreç var, on günlük süreçte Meclis Başkanının yapması gereken birtakım faaliyetler var. E, bunları baştan mı başlatacağız yani seçim günü aritmetiğini? Artı, bir de şunu da ifade etmek istiyorum: 1 Temmuz tarihinin dikkate alınması gerektiğiyle ilgili gerek sizin gerekse CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel'in açıklamaları var, Meclis tutanaklarında bunlar var yani o zaman siz şöyle zannediyordunuz, İYİ Partiye düşüyor RTÜK üyeliği, bu şekilde zannediyordunuz ve 1 Temmuz tarihini bunun için dile getirdiniz. Ama sonra baktınız ki İYİ Partiye düşmüyormuş, AK PARTİ'ye düşüyormuş; bu sefer de ne yapıyorsunuz, seçimlerin yapılacağı tarihte… Çünkü o zaman İYİ Partiye düşüyor. Yani bu hukuki değildir; hukuk kesin, sabit ilkeler üzerindedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSHAK GAZEL (Devamla) – Sayın Başkan, tamamlayabilir miyim?

BAŞKAN – Tamamlayınız lütfen.

İSHAK GAZEL (Devamla) – Yani burada objektif tek kriter boşalmanın yapıldığı tarihtir. Bu da kanun metninde bu şekilde “boşalma”nın geçmesi… Yani böyle sonradan icat edilen bir kavram değildir “boşalma tarihi”. İlgili kanunun 35’inci maddesinin 5’inci fıkrasında “boşaldığı tarih” ibaresi çok net bir şekilde geçmektedir ve kanun koyucunun iradesi de boşaldığı tarihteki Meclis aritmetiğinin dikkate alınması gerektiği yönündedir, bu iradeyi de gerçekleştirmemiz lazım.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Geçmiyor.

İSHAK GAZEL (Devamla) - Ve diğer, işte, manipülasyonlara açık bütün olgulara da karşı çıkmamız lazım, burada hukuku gerçekleştirmemiz lazım, objektif kriterlere göre hareket etmemiz lazım. Objektif kriter, sabit kriter de boşalmanın gerçekleştiği tarihtir ve Başkanın tutumunun lehinde olduğumu ifade ediyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÜMİT BEYAZ (İstanbul) – Söylediğine kendi bile inanmıyor.

BAŞKAN - Aleyhte son söz, Sayın Müsavat Dervişoğlu’nun.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; öncelikle ifade etmek isterim ki bir büyük üzüntüyle gelmiştim buraya çünkü bir hakkın hak edenin elinden alınmasına yönelik kararları eleştirecektim ama şu sunumdan sonra Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli sözcülerinin hakkın iadesinden yana bir tavır sergilemek yerine çalınan minareye kılıf arama gayretleri üzüntümü katbekat arttırmıştır. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Bakın, orta yerde bir gerçek var, ben onu söylüyorum. Siz de biliyorsunuz, ben de biliyorum, şimdi, bu üyelikte boşalma nasıl olmuş, benden önce konuyla ilgili konuşanlar gerekli açıklamayı yaptılar, tarihî teferruatlara girmeyeceğim, tarihle ilgili teferruatlara girmeyeceğim. Şimdi “1 Temmuzda boşalmış.” diyorsunuz, doğru. 1 Temmuzda Sayın Aykut Erdoğdu'nun istifasıyla ilgili evrakların tekemmülüyle alakalı tartışmalar da doğru ama Meclisin dikkatini bir hususa çekmek istiyorum. Bu RTÜK üyeliği boşalalı dört ay olmuş, dört ay boyunca Adalet ve Kalkınma Partisine 2 defa geçmiş, iddianıza göre geçtiyse, bize göre geçmedi, 5 Temmuz tarihi bizim için önemli. Bunlardan sizin iddianıza göre bir tanesi 1 Temmuz, bir tanesi de 11 Ekimdir. Bütün gerçekleri saklayarak 1 Temmuzu ve 11 Ekimi esas almanız bile muvazaaya ve hileye ne kadar ortak olduğunuzun işareti. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ milletvekillerinin laf atmaları) Bakın, söylüyorum hiç zaten iki dakika konuşacağım yani laf atmalara cevap verirsem vaktimi doğru kullanmamış olacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi kanun çıkarmakla görevlendirilmiş bir kurumdur, burası bir yasama organıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı elindeki kanunu “Uygulayamıyorum.” diye bir şikâyette bulunamaz. Şayet kanun metni, kanunu uygulamaya elverişli değilse o zaman Türkiye Büyük Millet Meclisine düşen görev o kanunu değiştirmektir. Şimdi, siz Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanını topluyorsunuz, bir tavsiye kararı alıyorsunuz, o kararı Türkiye Büyük Millet Meclisinin tasvibine sunuyorsunuz ve bunu yaparken de almış olduğunuz kararı RTÜK Kanunu’nun önüne çıkarmaya kalkışıyorsunuz. Bunu kabul edebilmek hukuktan vareste olmak demektir, biz bunu nasıl kabul edelim? (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – Şimdi, bakın, açık ve net söylüyorum, böyle bir yola tevessül etmeseydiniz keşke.

Sayın Başkanım, zatıalinize de söylüyorum: Boşalan üyelik Adalet ve Kalkınma Partisinin üyeliğidir. İYİ Partiye gelip “Bu boşalan üyelik bizimdir, zaten istifa eden üyenin de görev müddeti sadece bir yıldır...” Siz Adalet ve Kalkınma Partisinin istifasıyla boşalan üyeliği centilmenlik sınırında kalmak suretiyle “Bize bırakın.” deseydiniz, işte, İYİ Parti Grubu sizin almış olduğunuz kararın lehine oy kullanırdı. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Plan ve Bütçe Komisyonunda da söyledim, bizim buradaki feveranımız şudur: Burada bir hukuk gasbı söz konusudur. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanı hukuk tarihi profesörüdür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – Bir hukuk tarihi profesörünün hukuk tarihine hukuksuzlukla adını yazdırması bizim vicdanımızı yaralıyor.

İYİ Partinin konuyla ilgili önergesinde görüş ve düşüncelerimi açıklamaya devam edeceğimi ifade ediyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanının 26 Ekim 2022 tarihli ve 89 sayılı Kararı, RTÜK üyeliği seçimi için ilke kararı oluşturulması ve konunun bu doğrultuda Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun bilgi ve tasviplerine sunulması şeklindedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna hitaben yazılan Başkanlık tezkeresi de mezkûr kararın Genel Kurulun onayına sunulması yönündedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca bir tezkereyle gündeme alınan bu konuda Divan kararının Genel Kurulun onayına sunulması dışında Başkanlığımız tarafından yapılabilecek başka herhangi bir işlem bulunmamaktadır.

Bilgilerinize sunuyorum.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) Tezkereler (Devam)

2.- TBMM Başkanlığının, TBMM Başkanlık Divanının 26/10/2022 tarihli toplantısında Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda üyeliğin görev süresinin bitmesi hâli dışında başka herhangi bir sebeple boşalması durumunda boşalan üyeliğin siyasi parti grupları arasındaki dağılımı yapılırken üyeliğin boşaldığı tarihin esas alınması konusunda ilke kararına ilişkin tezkeresi (3/2091) (Devam)

BAŞKAN - Bu Divan kararını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

IX.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, AK PARTİ tarafından yasaklarla yok edilmeye çalışılan basın bağımsızlığı ve tarafsızlığının tekrar kazanılması, basın ve yayın kuruluşlarının tarafsız, şeffaf ve güvenilir şekilde yayın yapabilmeleri adına gerekli düzenlemelerin hayata geçirilmesi, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun siyasi ve taraflı kararlar vermesinin engellenmesi amacıyla 1/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

1/11/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 1/11/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                Dursun Müsavat Dervişoğlu

                                                                                                                                                   İzmir

                                                                                                                                       Grup Başkan Vekili

Öneri:

İzmir Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, AK PARTİ tarafından yasaklarla yok edilmeye çalışılan basın bağımsızlığı ve tarafsızlığının tekrar kazanılması, basın ve yayın kuruluşlarının tarafsız, şeffaf ve güvenilir şekilde yayın yapabilmeleri adına gerekli düzenlemelerin hayata geçirilmesi, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun siyasi ve taraflı kararlar vermesinin engellenmesi amacıyla 1/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 1/11/2022 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Evet, önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlu.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Üst üste denk geldi, Genel Kurulu tekrar saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, aslında bu tartışmayla Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini meşgul etmek niyetinde değildik ama yaşananlara baktığımızda, olup bitenlere baktığımızda haksızlık karşısında susmamızın bizden beklenmemesi de icap ediyor.

Şimdi, gereksiz tartışmalar diyorum her şey ortada olduğu için. Bakınız, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir Başkanlık Divanı toplantısı yapılmış, işte, o kararı getirdik, üzerinde konuştuk ama oraya gelinceye kadar atılmış bazı adımlar var. Yani bu 1 Temmuz kararı alınmadan önce Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, bir bağımsız milletvekilinin Adalet ve Kalkınma Partisine geçmesinden hemen sonra Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna bu RTÜK üyeliği hakkının doğduğunu ve aday bildirmesi hususunda da resmî yazı yazmak suretiyle bildirimde bulunmuş.

Şimdi, Meclis Başkanının 11 Ekim tarihinde almış olduğu karar şayet doğru ise neden bu karardan rücu edip 1 Temmuz kararını Türkiye Büyük Millet Meclisinin onay ve tasvibine sunmuştur, bunu anlayabilmek mümkün değildir. Şimdi, 1 Temmuzda tarihinde boşalmış RTÜK üyeliği o günün şartları içerisinde İYİ Partiye düşüyor. Her kim ki diyor ise “1 Temmuz günü bu üyelik Adalet ve Kalkınma Partisinindir.” eğer bir iddia bir delille beslenecekse o sizin istediğiniz bütün koşulları kabul etmemiz hâlinde bile sabahın dokuzundan saat on bire kadar o geçerli.

Şimdi, 1 Temmuz tarihinde Aykut Erdoğdu Bey’in 28 Haziran tarihinde gerçekleştirdiği istifa Meclis Başkanlığına bildiriliyor. Bildirimi yapan -sizin de ifade ettiğiniz gibi- Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Sekreteri. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı… Şimdi, ben bir milletvekilimizin istifasını Meclis Başkanlığına götürsem ne ister benden Başkanlık? Yani ben, şimdi, Trabzon Milletvekili -teşbihte hata olmasın- Hüseyin Örs partimizden istifa etmiştir desem Meclis Başkanlığı benden Sayın Hüseyin Örs’ün istifa dilekçesini istemeyecek mi? İstemesi lazım. Aynı o şekilde, Cumhuriyet Halk Partisinden de bu istifa dilekçesi istenmiş. Bu istifa dilekçesinin ıslak imzalı sureti Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gelmiş. Ben bunları ifşa etmek istemiyordum personel arkadaşlar zor duruma düşmesin diye. Bu istifa dilekçesi 5 Temmuz 2022 tarihinde saat 15.24’te Türkiye Büyük Millet Meclisine bırakılmış.

İSHAK GAZEL (Kütahya) – Hangi tarihte istifa etmiş ama? 28 Haziran tarihinde istifa etmemiş mi?

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – Ben de diyorum ki: Siz bir Divan üyesi olarak “Sayın Akbaşoğlu AK PARTİ'den istifa etti.” diyebilir misiniz? Sosyal medya haberlerine mi itibar ediyorsunuz?

İSHAK GAZEL (Kütahya) – Ama kendi beyanı var, kendi dilekçesi var.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – Müsaade buyurun.

BAŞKAN – Sayın Gazel, lütfen müdahale etmeyin.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Belgeyle konuşuyor be kardeşim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – Türkiye Büyük Millet Meclisi ıslak imzalı belgeyi istemiş ve bu belge 5 Temmuz tarihinde saat 15.24’te Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş. Yani istifa işlemi böylece tekemmül etmiş. Aksi bir şeyi söyleyemezsiniz. Eğer seçim 1 Temmuz esas alınmak suretiyle gerçekleştirilecekse 1 Temmuz ile 5 Temmuz arasındaki süreçte dahi bu RTÜK üyeliği doğrudan doğruya İYİ Partinin hakkı oluyor.

Şimdi, ben bu tarihler üzerinde tartışma yaratmak niyetinde değilim. Zamanım da doldu. Şimdi, Anadolu'da bir tabir vardır: Anamızı belleyen kadıysa ne yapacağız biz? Kadıyı kadıya şikâyet edemeyiz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Ayıp, ayıp!

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Çok ayıp.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Çok ayıp, yakışmadı.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Sayın Hatip, size yakışmadı.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sözünüzü geri alın. O mehabetine yakışmadı.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – Bir Anadolu tabiri kullandım.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Yok, hayır.

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Her tabir orada kullanılır mı? Ne kadar ayıp ya! Koskoca adamsın.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – Siz o zaman kadının üstündeki hırkayı alın.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – Babamızı belleyen kadıysa kadıyı kime şikâyet edelim? Düzeltiyorum.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Çok ayıp!

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Dilini düzelt.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – Evet, şimdi, Allah rızası için sizin yerinize burada laf atmak üzere görev…

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Geri alın sözünüzü, özür dileyin.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Çok ayıp.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – Hanımefendi, rica ediyorum.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Milletvekiliyim ben “hanımefendi” deme.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Özür dileyin.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – “Hanımefendi” de mi diyemem?

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Milletvekiliyim ben.

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Hayır, diyemezsin

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – Sayın milletvekili…

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Evet.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – Bir milletvekili kürsüde…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Sözün mehabetine uygun düşen…

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – Bakınız, düzelttim. Bir milletvekili, kürsüdeki bir milletvekili…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Geri alın sözü, düzeltin.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – Geri alınacak bir sözü söylesem alırım.

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Çok ayıp.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – Şimdi o zaman işinize gelmeyen başka bir kelime daha sarf edeceğim. Türkiye Büyük Millet Meclisi siyasi ketenpere yapılacak yer değildir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Onu ancak siz yapıyorsunuz.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – Açık ve net söylüyorum: Siyasi ketenperelerle, siyasi manevralarla ve entrikalarla elde ettiğiniz şey sadece bir RTÜK üyeliğidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – Adalet ve Kalkınma Partisinin eğer bu RTÜK üyeliği başını göğe erdirecekse buyurun sizin olsun ama bu RTÜK üyeliği yüzünden bu Meclisin hoşgörü ortamına zarar verecek ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin insicamını da ortadan kaldıracaksınız.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Dervişoğlu, teşekkür ediyorum.

X.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun CHP’den istifa sürecine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Aykut Erdoğdu’nun Cumhuriyet Halk Partisinden istifa sürecine ilişkin yapılan değerlendirmelere ilişkin bir açıklama ihtiyacı doğdu. Kronolojik olarak Başkanlıkça ve Başkanlık Divanınca bu sürecin nasıl değerlendirildiğini ve nasıl gerçekleştiğini dikkatlerinize arz etmek istiyorum.

İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu'nun Cumhuriyet Halk Partisi üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin yazısı kendi imzasıyla Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığına sunulmuştur. Sayın Erdoğdu'nun 28 Haziran 2022 tarihinden itibaren Cumhuriyet Halk Partisinden istifa etmiş olduğuna dair, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreterliği tarafından 30 Haziran 2022 tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Grup Başkanlığına yazı yazılmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Grup Başkanlığına ise CHP Genel Sekreterliğinin 30 Haziran 2022 tarihli imzalı yazısı ilgi tutularak, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Engin Altay imzasıyla 1 Temmuz 2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı yazılmıştır. Söz konusu yazının incelenmesi sonucunda, Sayın Erdoğdu'nun istifa yazısının yazı ekinde yer almadığı görülmüştür. Uygulamada siyasi partiden istifa iki şekilde olabilmektedir; istifa dilekçesi doğrudan milletvekili tarafından Meclis Başkanlığına sunulabildiği gibi, mensup olunan siyasi partiler aracılığıyla da iletilmesi mümkündür. Sayın Erdoğdu'nun Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına hitaben yazılmış bir yazısının bulunmadığı, istifa yazısının Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığına yazıldığı, söz konusu yazının da Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanlığına iletildiği, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yapılması gereken bildirimin ise 1 Temmuz tarihinde Sayın Altay imzalı yazıyla gerçekleştirildiği görülmektedir. Bununla birlikte, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuyla iletişime geçilerek yazı ekinin istenmesi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanlığı tarafından yapılan bildirimi geçersiz kılmamakta, usule dair bürokratik bir işlem mahiyeti taşımaktadır. Dolayısıyla, 5 Temmuz 2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına ulaşan ve imza karşılığı teslim olunmuş olan yazı, yeni bir bildirim veya istifa işlemine ilişkin kurucu bir işlem değildir. Bu çerçevede, Başkanlığımızca İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu'nun istifasına ilişkin işlemler 28 Haziran 2022 tarihi esas alınmak üzere 1 Temmuz 2022 tarihi itibarıyla gerçekleştirilmiştir. Nitekim, hem Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna hem de Sayın Erdoğdu'ya KİT Komisyonu üyeliğinin partiden istifası nedeniyle 1 Temmuz 2022 tarihinde sona erdiğine yönelik birer adet yazı yazılmış ve süreç de tekâmül ettirilmiştir. 1 Temmuz 2022 tarihine ilişkin oran hesapları o tarihteki nihai milletvekili sayısına göre yapılmaktadır, tarih bazlı oran hesaplarında üyelikten istifa işleminin saati bir önem taşımamaktadır.

Bilgilerinize sunulur.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Dervişoğlu.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Zatıalinize cevap olsun diye ifade etmiyorum efendim. Ben zaten 1 Temmuz tarihinde Aykut Erdoğdu'nun istifasına istinaden bir süre Adalet ve Kalkınma Partisine geçtiğini kabul ediyorum. Adalet ve Kalkınma Partisine geçen bu üyeliğin dört aylık zaman içinde sadece 2 kez geçtiğini de ifade ediyorum. Yani Baki Bey'in Milliyetçi Hareket Partisine döndüğü andan itibaren 16 Temmuz baz alınarak bu üyelik İYİ Partidedir. Yani ben Meclis Başkanlığının bu üyelikle alakalı olarak, sadece Adalet ve Kalkınma Partisine üyelik geçince vaziyet alması hususunu yargıladığımı ifade etmek istiyorum, sorguladığımı ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN - Kayıtlara geçmiştir.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bunun dışındaki her şeyin usulsüz, haksız, adaletsiz olduğunu da söylüyorum. Arkadaşlarım bana “Biraz daha sert konuş.” diyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Ben daha nasıl sert konuşayım ya ? Biri bana “haksız” dese, biri bana “adaletsiz” dese, biri bana “hukuksuz” dese bu beni aynaya bakılamaz hâle getirir.

Takdir buna sebep olanlarındır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

IX.- ÖNERİLER  (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri  (Devam)

1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, AK PARTİ tarafından yasaklarla yok edilmeye çalışılan basın bağımsızlığı ve tarafsızlığının tekrar kazanılması, basın ve yayın kuruluşlarının tarafsız, şeffaf ve güvenilir şekilde yayın yapabilmeleri adına gerekli düzenlemelerin hayata geçirilmesi, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun siyasi ve taraflı kararlar vermesinin engellenmesi amacıyla 1/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki konuşacak. (HDP sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkanım, kısa bir söz…

BAŞKAN – Çağırdım artık, kusura bakmayın.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Başkanım, ben de pek kısa bir söz istemiştim ama…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tiryaki.

HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun siyasi ve taraflı kararlar alması, RTÜK’ün siyasi ve taraflı kararlar almasını engellemek amacıyla bir Meclis araştırması açmak; önergenin içeriği bu.

Evet, RTÜK siyasi ve taraflı kararlar alıyor, RTÜK iktidarın propaganda aygıtı hâline dönmek istemeyen televizyonların üzerinde âdeta Demokles’in kılıcı gibi duruyor, RTÜK verdiği cezalarla muhalif yayın yapan televizyonları susturmak, mümkünse bunları kapatmak istiyor. Bakın, 6112 sayılı Yasa diyor ki: “Televizyon yayıncılığının ilk amacı ve bu kanunun ilk amacı ifade özgürlüğünün korunması.” İlk amacı bu. Peki, bu ifade özgürlüğünün korunması için hangi ilkelerin yaşama geçirilmesi gerekiyor? Tarafsız yayıncılık, doğru yayıncılık, gerçek habercilik. Peki, tarafsız yayıncılığı, gerçek haberciliği, doğru yayıncılığı, ifade özgürlüğünü kim koruyacak? Radyo ve Televizyon Üst Kurulu. İşte, sorun tam olarak burada başlıyor, RTÜK yasanın emrettiğinin tam tersine kararlar alıyor. Bakın, ben size birkaç tane örnek vereceğim, “Sevda Noyan” adlı bir kişi televizyonda çıktı, yurttaşları açıkça ölümle tehdit etti. Buna karşılık Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanı ne dedi biliyor musunuz? Bunun cezalandırılması, televizyonun cezalandırılması gerekirken RTÜK Başkanı çıkıp dedi ki: “Darbe sevicilerini sevindirecek kararlar alamayız.” Yani darbe sevicilerini ölümle tehdit etmesini kendine göre doğru buldu.

Yine, aynı Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, milyonların dinlediği Grup Yorum’un “Cemo” adlı şarkısını yayınladı diye bir televizyona yayın durdurma cezası verdi. Bakın, Halk TV’ye canlı yayında saldırı oldu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu güya bu saldırıyı kınayacak ama bu saldırıyı kınarken bile şunu söylüyor, diyor ki: “Tıpkı Ülke TV’ye yapılan saldırı gibi Halk TV’ye yapılan saldırıyı da kınıyorum.” Neden? Tek başına Halk TV’ye yapılan saldırıyı kınamak bile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanına ağır geliyor.

Bakın, başka bir örnek, her hafta “tweet” atıyor Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanı, diyor ki: “Bizim bu haftaki gündemimiz, şu, şu, şu konuları görüşeceğiz.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Ama bir üye bir hafta konuşulacak gündem maddelerini “tweet” atarak paylaştığı için aynı RTÜK Başkanı o üyeyi toplantıya almadı. Bakın, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanı her hafta yaptığı bir şeyi bir üye yaptı diye kurul toplantısına almadı.

Bir başka şey daha yaptı Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanı. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyelerini Türkiye Büyük Millet Meclisi seçiyor. Bakın, tarafsızlık ilkelerine aykırı davranıyor diye Radyo ve Televizyon Üst Kurulu bir üyenin üyeliğine son verdi. Usulde paralellikmiş, Meclisin karar almasıymış Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun umurunda olmadı, Meclisin kararını çöpe attı, Meclisin seçtiği Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyesinin görevine son verdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan müsaade ederseniz.

BAŞKAN – İlave süre verdim Sayın Tiryaki.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Sadece şunu söyleyeyim: Muhalif yayın yapan televizyonlara 8 kat, 10 kat daha fazla ceza veriyor bu Radyo ve Televizyon Üst Kurulu; pek çok televizyon bugün kapatmayla karşı karşıya. Dolayısıyla Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun bu tarafsızlık, bağımsızlık ilkesine aykırı üslubuna, çalışmasına karşı Meclis mutlaka bir araştırma komisyonu kurmalıdır diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Atila Sertel. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ATİLA SERTEL (İzmir) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekili arkadaşlarım; benden önce konuşan İYİ Partinin Grup Başkan Vekili, arkadaşım, dostum Müsavat Dervişoğlu çok uzun uzun anlattı, RTÜK üyeliğinin niçin İYİ Partiye geçmesi gerektiği konusunda çok değişik örnekler de verdi ama onun bütün bu anlattıklarını ben bir tek cümleyle size izah edeyim, çok daha rahat anlayacaksınız. Siyaseten gaspçısınız, hak yiyorsunuz, hukuk çiğniyorsunuz; bu kadar. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Bu konuda söyleyeceklerim bu ama asıl söyleyeceklerim RTÜK sizin için çok önemli çünkü RTÜK'le siz medyayı, televizyonları, radyoları dizayn ediyorsunuz, cezalandırıyorsunuz, onları susturmak için varsınız ve Radyo ve Televizyon Üst Kurulunu Radyo ve Televizyon Üst Kurulu olmaktan çıkardınız. O, televizyon ve yayıncılığın kurum ve kurallarıyla birlikte yayınını sağlayan bir kuruldu fakat siz bunu “Recep Tayyip üst kurulu” yaptınız; hem kadro olarak yaptınız hem de cezalarınızla yaptınız.

Bakın, 771 kişi RTÜK'te görev görüyor, 771 kişi. RTÜK'te üst kurulun dışında 8 daire başkanı var, 46 daire başkan yardımcısı var. 9 kişiye daire 1 başkan yardımcısı düşüyor ve her biri 19 bin lira aylık maaş alıyor asgaride, temelde. Siz orayı bir kadro yığını hâline getirdiniz. Ve izlediğiniz kanalları, 771 kişinin izlediği kanalları söyleyeyim ben size: Halk TV’yi izliyor 771 kişi, TELE1'i izliyor 771 kişi, KRT’yi izliyor, FOX TV’yi izliyor, Flash Haber'i izliyor, TV5'i izliyor. “Nereden biliyorsun Atila Sertel bu kanalları izlediğini, nereden çıkarıyorsun? Ebubekir Şahin böyle yapıyor diye nasıl bunları söylüyorsun?” diyebilirsiniz. Söylüyorum, yazdıkları cezalardan belli. Bakın, Halk TV'ye 1 Ocak ile 15 Eylül arasında dokuz ayda yazılan ceza sayısı 14. Tele1’e yazılan ceza sayısı 11, KRT’ye yazılan ceza sayısı 5, FOX TV'ye 4, daha dün açılan Flash Haber’e 4 ceza yazılmış ve toplamda 11,5 milyon TL ceza yazılmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ATİLA SERTEL (Devamla) – Diğer kanallara geliyorum; a Haber’e sıfır, Ülke TV’ye sıfır, Kanal 7’ye sıfır, TVNET’e sıfır, Akit TV’ye sıfır. Ya, sizde vicdan var mı Allah aşkına, siz bir kendi vicdanınıza sorun. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Sabahtan akşama Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'na en ağır hakaretleri yağdıran ve en ağır hakaretleri yapan kanallara bir ceza yazılmazken Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’nun kişilik haklarına saldırı olduğu gerekçesiyle RTÜK Başkanı kendini mahkeme yerine koyup Zehra Hanım ve Sayın Albayrak adına Halk TV'ye ceza yazıyor. Zehra Hanım -tekzip müessesesi var- düzeltme mi yazıyor? Hayır, kesinlikle yok. Albayrak’ın Halk TV'ye “Beni yanlış anlattınız, ben kendimi ifade etmek istiyorum.” diye başvurusu mu var? Hayır. Siz öyle bir vicdansızsınız ki siyasilerin söylediği laflardan dolayı bile televizyonlara ceza yazıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Süreniz tamamlandı Atila Bey.

ATİLA SERTEL (Devamla) – Sayın Başkan dedi ya “Aynaya bakın.” Yemin ediyorum aynaya bakacak yüzünüz yok, yemin ederek söylüyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Sertel, süreniz doldu.

ATİLA SERTEL (Devamla) – Bu, açık ve net.

BAŞKAN – Sayın Sertel…

ATİLA SERTEL (Devamla) – Buyurun.

BAŞKAN – Süreniz tamamlandı.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Yelda Erol Gökcan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce az önce söz alan sayın hatip “Anadolu deyimi” diyerek Meclis kürsüsüne yakışmayacak sözler sarf etmiştir. Bir kadın ve bir milletvekili olarak kendisini kınıyorum ve kendisine yakıştıramadım. Kendisini temiz bir dil kullanmaya davet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, İYİ Parti sıralarından gürültüler)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sen yakışmıyorsun!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

Sayın Yokuş, söylediğiniz doğru değil. Laf atıyorsunuz ama sonra tutanaklardan attığınız lafı okuyun; doğru değil.

ÜMİT DİKBAYIR (Sakarya) – Bu ülkede Atatürk’ün annesine neler denildi, ağzınızı açıp bir cümle kurdunuz mu? Atatürk’ün annesine neler denildi bu ülkede; ağzınızı açıp tek cümle kurmadınız.

YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) – Kamuoyunun eksiksiz, tarafsız ve doğru bilgilendirilmesi, vatandaşlarımızın haber alma hakkının korunması demokrasimiz açısından hayati öneme sahiptir.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Hanımefendi beni mi söylüyorsunuz?

YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) – AK PARTİ iktidarlarımız döneminde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Türk basınının zenginleşmesini, çeşitlenmesini, daha demokratik ve özgürlükçü bir yapıya kavuşmasını sağladık.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Hanımefendi, beni mi söylüyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Sertel, size laf atan olmadı; yapmayın, yakışmıyor.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Bana mı söyledi ya?

BAŞKAN – Üzerinize alınıyorsanız size söylemiştir.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Ne dediğini anlamadım.

BAŞKAN – O zaman ne soruyorsunuz?

ATİLA SERTEL (İzmir) – Soruyorum…

YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) – Bununla birlikte, muhalefet partilerinin milletvekilleri RTÜK’ün taraflı ve adaletsiz davrandığını düşünüyor oysaki durum kendilerinin ifade ettiği gibi değildir. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 6112 sayılı Yasa’ya göre görevini yapmaktadır.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Başkan, çok sinirlisiniz bugün, niye?

BAŞKAN – Sadece ve sadece hatibin konuşmasını engellemek üzere bu işlemi yapıyorsunuz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Anladım da Başkan yani hatibin sözünü kesiyorsunuz.

YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) – Bu yasa, yüce Meclisin çatısı altında, burada, milletin iradesiyle kanunlaşmıştır. Dolayısıyla, bir kişinin ya da RTÜK Başkanının keyfine göre karar alması söz konusu değildir.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Başkan in aşağı!

YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) – RTÜK, kanalları, muhalefetin dediği gibi, yandaş ya da muhalif olarak ayırmamaktadır. Tam tersi, bu ayrımı muhalefet yani sizler yapmaktasınız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, İYİ Parti sıralarından gürültüler) RTÜK’ün yapısı ve karar alma şekli gayet açıktır. Parti kontenjanlarından seçilen üyelerden oluşan RTÜK, kararlarını Kurul toplantılarında almaktadır. Yasalara uyan yayıncılara, hiçbir yayıncılık kuralını ihlal etmeyen bir kanala sırf muhalefetin memnuniyeti için RTÜK ceza verebilir mi? Bunu düşünmek gerçekten akıl tutulmasıdır. (İYİ Parti sıralarından gürültüler) Üst Kurul, programları, yayınlandıktan sonra ilgili yasa hükümlerine uygunluk açısından denetlemektedir. Üst Kurulun programlara yayından önce müdahale etme veya programları yayından kaldırma yetkisi bulunmamaktadır yani RTÜK sansürcü bir kurum değildir zaten Anayasa’da da sansür yasaklanmıştır. Yayınlar uzmanlarınca takip edilmekte ve ilgili kanun hükümlerine aykırı programlar için rapor düzenlenmektedir.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Kim değerlendiriyor, kim?

YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) – Raporlar Üst Kurulca değerlendirilmektedir ve TV kanallarına “uyarı, idari para cezası, program durdurma, geçici yayın durdurma cezası” şeklinde müeyyideler uygulanmaktadır.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Muhalif kanallar için geçerlidir o.

YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) – Alınan kararlar idari yargı denetimine açıktır, son karar yargı tarafından verilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN ÇAKIRLAR (Edirne) – Son karar Cumhurbaşkanı tarafından verilmektedir.

YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) – Başkanım, toparlıyorum.

BAŞKAN – Tabii, toparlayın.

YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) – RTÜK’ün kırmızı çizgileri bellidir. Millî güvenlikten taviz vermez, terör propagandasına asla müsaade etmez.

ÜMİT DİKBAYIR (Sakarya) – Aferin!

YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) – RTÜK, çocuklara, gençlere, kadınlara, yaşlılara, engellilere, tüm dezavantajlı gruplara pozitif ayrımcılık yapar. RTÜK, millet iradesiyle kendine verilen görevi uygulamaktadır. RTÜK’ü yasaları uyguluyor diye zan altında bırakamazsınız, yargılayamazsınız.

İYİ Parti Grubunun önerisine “hayır” oyu vereceğiz.

Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, İYİ Parti sıralarından gürültüler)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Dervişoğlu, sizden evvel müsaade ederseniz…

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Başkanım…

BAŞKAN – Bir dakika… Size söz vereceğim ama müsaade edin lütfen. Yani beraberinde Meral Hanım’a da cevap verirsiniz.

Sayın Beştaş, buyurun, size söz vereceğim.

(İYİ Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, bir müsaade eder misiniz lütfen. Sayın milletvekilleri…

Buyurun Sayın Beştaş.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, doğrusu bunu söylemekten üzüntü duyuyorum ama söylemekten vazgeçmeyeceğim. Bu Meclis bir erkek Meclisi değil; burada, sadece erkekler yok; burada, biz kadınlar da varız ve biz kadınlar da tıpkı erkekler gibi halkın oylarıyla burada temsil görevimizi yürütmeye çalışıyoruz.

Sayın hatibin söylediği sözleri kullanmayacağım, kesinlikle kullanmayacağım.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Atasözü…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Atasözleri…

BAŞKAN – Hatip derken?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Müsavat Bey’in sözleri. Tutanaklara da birazdan bakacağım ama kesin… Bu sözleri kullanmaktan hayâ ediyorum. Ama atasözleri her zaman gerçekleri söylemez, adı üstünde “ata” bir de analarımız var, analardan aldığımız sözler var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, tamamlayın sözlerinizi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu kadar korkunç, bu kadar cinsiyetçi bir cümlenin bu Mecliste kullanılmasını kabul etmiyoruz. Kınıyorum bu sözleri ve Meclis tutanaklarından da çıkarılmasını talep ediyorum. Bütün erkek vekil arkadaşlara söylüyorum, lütfen, konuşurken o sözlerden rahatsız olacağımızı; bizim analarımız, kadınlar olarak… Herkes söz aldığında “Bizim de anamız, kız kardeşimiz, eşimiz var.” der ama cinsiyetçi laf söylemekten de geri durmazlar; bunu protesto ediyorum.

BAŞKAN – Evet, ben sadece bir açıklama yapayım. Tutanaklardan çıkarma imkânımız yok; buna ilişkin Sayın Dervişoğlu’nun yazılı olarak bir talebi gelirse bir dipnot olarak tutanaklara düşeriz.

Sayın Dervişoğlu buyurun.

32.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Muğla Milletvekili Yelda Erol Gökcan’ın İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleri ile Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Ben bu hassasiyetle karşı karşıya kalacağımı düşündüğümden, Deyimler Sözlüğünde var mı diye baktım ama bu çok yerde kullanılan bir atasözü. Yanlış anlaşılabilir düşüncesine binaen de konuşmam esnasında “Tamam, düzeltiyorum, ‘Babamı belleyen kadıysa…’” dedim. Bu benim...

(AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Ay ne iğrençsin ya! Bu ne rezalet ya! Özrün kabahatinden beter ya!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Daha beter, daha beter!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Olmaz ya, olmaz!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Dinle… Eğer benim bu ifademden Adalet ve Kalkınma Partisinin… (AK PARTİ ve HDP sıralarından gürültüler) Bakın, anlamamışlar o zaman. Yahu, durun, anlamamışsınız işte.

BAŞKAN – Arkadaşlar, bir müsaade edin.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Hatibinizin kürsüdeki hitabından beni hiç dinlemediğini hissettim ama sizin anlamadığınızı, doğrusunu isterseniz yani kabullenmek bile istemiyorum, yadırgıyorum.

(AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Özrün kabahatinden beter!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Tamam, ne istiyorsunuz? Ben cinsiyetçi bir adam değilim.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Yakışmıyor, yakışmıyor!

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Ağzın kirli, ağzın!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Cinsiyetçi birisi olsam İstanbul Sözleşmesi’ni savunmazdım, sizin reddettiğiniz İstanbul Sözleşmesi’ni savunmazdım diyorum.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Köprü altında kullanılacak sözler burada kullanılır mı?

IX.- ÖNERİLER  (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri  (Devam)

1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, AK PARTİ tarafından yasaklarla yok edilmeye çalışılan basın bağımsızlığı ve tarafsızlığının tekrar kazanılması, basın ve yayın kuruluşlarının tarafsız, şeffaf ve güvenilir şekilde yayın yapabilmeleri adına gerekli düzenlemelerin hayata geçirilmesi, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun siyasi ve taraflı kararlar vermesinin engellenmesi amacıyla 1/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

III.- YOKLAMA

(İYİ Parti sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Ve yoklama talep ediyorum.

BAŞKAN – Evet, sayın milletvekilleri İYİ Parti Grup Önerisini oylarınıza sunacağım ama öncesinde bir yoklama talebi vardır, onu yerine getireceğim.

Sayın Dervişoğlu, Sayın Tatlıoğlu, Sayın Beyaz, Sayın Dikbayır, Sayın Subaşı, Sayın Bahşi, Sayın Örs, Sayın Nuhoğlu, Sayın Filiz, Sayın Çulhaoğlu, Sayın Erel, Sayın Sıdalı, Sayın Çıray, Sayın Oral, Sayın Ataş, Sayın Öztürk, Sayın Cinisli, Sayın Koncuk, Sayın Çakırlar, Sayın Kabukcuoğlu.

Evet, değerli milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir) – HDP’ye niye cevap vermedin de bize bakarak konuşuyorsun?

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Hesap mı vereceğim sana? Her şeyin hesabını mı vereceğim?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sizin de HDP’yle derdiniz bitmiyor ya! Gerçekten ya, ne derdiniz var ya, HDP’yle ne derdin var senin?

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Tabii ki sana bakacağım, sorumlusu sensin, onun için sana bakıyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Dervişoğlu…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bir de gülüyorsunuz ayıp ya! Biz kimin söylediğine bakmaksızın doğruları savunuyoruz. Nasıl yüzümüze bakıyorsunuz ya, hayret bir şey ya!

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- ÖNERİLER  (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri  (Devam)

1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, AK PARTİ tarafından yasaklarla yok edilmeye çalışılan basın bağımsızlığı ve tarafsızlığının tekrar kazanılması, basın ve yayın kuruluşlarının tarafsız, şeffaf ve güvenilir şekilde yayın yapabilmeleri adına gerekli düzenlemelerin hayata geçirilmesi, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun siyasi ve taraflı kararlar vermesinin engellenmesi amacıyla 1/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran ve arkadaşları tarafından, kadın gazetecilerin maruz kaldığı sorunların araştırılması amacıyla 1/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

1/11/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 1/11/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                       Meral Danış Beştaş

                                                                                                                                                    Siirt

                                                                                                                                       Grup Başkan Vekili

Öneri:

1 Kasım 2022 tarihinde Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran ve arkadaşları tarafından verilen (22152 grup numaralı) kadın gazetecilerin maruz kaldığı sorunların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 1/11/2022 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere Sayın Ayşe Acar Başaran. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizi izleyen değerli halkımız, cezaevinde rehin tutulan değerli arkadaşlarımız; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Bugün gazetecilerin maruz kaldığı sorunlarla ilgili grubumuzun verdiği bir önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Evet, aslında biz bunu Meclis kürsüsünden çokça ifade ediyoruz, geçen haftalarda da burada bir sansür yasası konuşuldu, az önce de RTÜK Yasası konuşuldu. Aslında uzun bir süredir gazetecilere dönük bir saldırının olduğunu sürekli bir biçimde ifade ediyoruz ama sadece biz söylemiyoruz. Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün hazırladığı 2002 raporuna göre, Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre Türkiye 180 ülke arasında 149’uncu sırada. Yine, Türkiye’de en az 26 gazeteci, şu anda cezaevlerinde, gazetecilik faaliyetleri yürüttükleri için rehin tutuluyorlar. Türkiye’de basın özgürlüğü konusunda oldukça vahim bir tabloyla karşı karşıyayız. Sarı basın kartları bütün gazetecilerden toplatıldı, bunların yerine başka renkte bir basın kartı verildi ama eskiden sadece habercilik yaptığını ispat edince alınan bu kart şimdi, bu dönemde -birçok engellemelerle karşı karşıya kalıyor basın- bu da yetmiyor, bu kartı alabilmek için güvenlik soruşturmasından geçmek zorunda kalıyor gazeteciler yani iktidar diyor ki: Gazeteciyi ben belirlerim. Bana göre bir gazeteciyseniz ben size kart veririm ancak değilseniz biz sizin elinizden bu basın kartlarını alır, gazetecilik yapmanızı engeller, yetmez cezaevlerine atarız.

Şimdi, 2022 yılı Haziran ayı içerisinde Diyarbakır merkezli bir operasyon yapıldı. Bu operasyonda 19 gazetecinin evine eş zamanlı bir biçimde baskın yapıldı ve gözaltına alındılar. Bu gazetecilerden 16’sı gazetecilik yaptıkları için tutuklandılar. Neydi kendilerine sorulan sorular ya da ithamlar? Mesela, Aziz Oruç MA’ya yaptığı haberler nedeniyle yani Mezopotamya gazetesine yaptığı haberler nedeniyle ve sokak röportajları nedeniyle tutuklandı. Safiye Alagaş JINNEWS’e yani dünyada ilk kadın basın ajansı olan JINNEWS’e haber yaptığı için tutuklandı. Elif Üngür, Mehmet Şahin, Mehmet Ali Ertaş, Neşe Toprak; bunlar da yine gazetecilik yaptıkları için gözaltına alınıp tutuklandılar hatta Neşe Toprak kültür sanat programı yaptığı için gözaltına alındı ve tutuklandı. Remziye Temel, bu ajansta ön muhasebeci olduğu için tutuklandı. Serdar Altan yine yaptığı programlar nedeniyle, Suat Doğuhan yapım şirketi sahibi olduğu için tutuklandı. Bu da yetmedi -bu bir dalga operasyonuydu- geçtiğimiz hafta içerisinde, 25 Ekimde yine bir operasyon yapıldı, bu operasyon da Ankara merkezli bir operasyondu. Diyarbakır’da, Van’da, İstanbul’da, Ankara’da, Urfa’da, Mardin’de eş zamanlı ev baskınları yapıldı ve ev baskınlarında bu gazeteciler darbedildi, işkenceye maruz kaldılar.

Zaten “fotoroman bakanı” olarak artık tarihe geçmiş suç işleri bakanı bir de prodüksiyon yapmaya başladı. Ne yaptı? Gazeteciler evden çıkarken başları eğildi, ters kelepçeyle gözaltına alındılar ve bu biçimde, basına bir malzeme verilmeye çalışıldı; burada gözaltına alınan arkadaşlarımız kendi ifadelerinde, beyanlarında söylediler. Yetmedi, mesela, bunlardan bir tanesi; bakın, buradaki Berivan Altan, yanındaki de Deniz -yine ikisi de gazeteci- bu fotoğrafı çekmek için özel bir organizasyon yapıldığını söylüyorlar. Bu fotoğrafın çekilmesi için polislerin yelek giymesi beklenmiş, kamera kayıtları beklenmiş, yetmemiş; yine, gözaltına alınan basından bir arkadaşımız Zemo Ağgöz için çekim 5 defa yenilenmiş, istedikleri görüntü çıkmamış. Arkadaşlara da basındaki bu gazetecilere de Berivan’a da “Zorluk çıkarmayın, başınızı eğeceğiz.” demişler. Emniyete varır varmaz da bu görüntüleri ulaştırmaya çalışmışlar.

Tabii ki basın emekçileri sadece gözaltı, tutuklama, yargı taciziyle yüz yüze değiller, haber yaparken de her türlü saldırı, her türlü engellemeyle karşı karşıya kalıyorlar; kolluğun tacize varan şiddetiyle yüz yüze kalıyorlar; gözaltına alınıyorlar, itilip kakılıyorlar, haber yapma hakları engelleniyor, ekipmanları parçalanıyor. Niye? Çünkü yandaş basın değiller.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Bir dakika Başkan.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Bakın, inanıyorum ki sizler de buradaki bütün herkes de özgür basını mutlaka takip ediyordur. Eğer takip etmezseniz nasıl bir ülke var; yani sanki ülke güllük gülistanlıkmış gibi: Bu ülkede hiçbir ekonomik kriz yok yandaş basına göre, aksine ekonomide bilmem kaç büyüme var; zaten zam yok, fiyat güncellemesi var hatta Türkiye'de ekonomik kriz yok, Avrupa'da kriz var. Her gün en az bir kadın öldürülmüyor bu ülkede; mesela, Şule Çet intihar etti, böyle geçiyordu yandaş basın. Gülistan Doku kaybolmadı, İpek Er ölüme sürüklenmedi. İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddeti artırıyordu, bu nedenle de çekilme kararından sonra kadına yönelik şiddet vakaları azaldı; yandaş basın böyle söylüyor. Erkekler bunu mahkeme salonlarında bir veri olarak kullanmadı. Dili, kültürü, kimliği yok sayılan; baskıyla, zorla çözülmeye çalışılan Kürt sorunu yok çünkü Cumhurbaşkanının Kürt arkadaşları var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Başkan, yarım dakikada toparlayacağım, yarım dakika…

BAŞKAN – Süreniz tamamlandı ama açayım bir yarım dakika.

Buyurun.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Evet, tamam.

Bütün ülkeye sirayet eden bir tecrit sistemi yok yandaş basına göre, cezaevlerinden 2021 yılında en az 56 cenaze çıkmadı. Hatta işkenceye sıfır toleransı varmış iktidarın; bakın, Diyarbakır Cezaevini kültür merkezi yapıyormuş. Yaşam alanlarımız, doğamız talan edilmiyor yandaş basına göre. Gençlerin üniversitede barınma hakları yok sayılmıyor; sokaklarda, parklarda yatmıyorlar. Polis bana “Seni çivilerim.” demedi, Habip Eksik’in bacağını kırmadı hatta Habip Eksik kendini yere atıp manipülasyon yapmaya çalıştı. İşte, sizin yaratmak istediğiniz basın bu ama bunun karşısında özgür basın mücadele etmeye devam ediyor; dört duvar arasında da mücadele etmeye devam eder çünkü bu topluma hepimizin hakikati ulaştırma yükümlülüğü var. Özgür basın katledildi, bombalamalarla yüz yüze kaldı, gözaltına alındı, tutuklandı ama hakikati topluma ulaştırmaktan vazgeçmedi.

Selam olsun mücadele eden özgür basın emekçilerine. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Nurhayat Altaca Kayışoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizi izleyen değerli yurttaşlarımız ve değerli basın mensupları; elbette ki basın özgürlüğünün ve bütün özgürlüklerin geleceği günlerin yakın olduğuna olan inancımla hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Basın çalışanlarına, özellikle de kadın gazetecilere yönelik baskıların araştırılmasıyla ilgili olarak verilmiş önerge hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum. En baştan söyleyeyim, önergeyi destekliyoruz. Ülkemizde hiçbir alanda özgürlükler olmadığı gibi basın özgürlüğünün de olmadığını hem yaşayarak hem izleyerek hem de verilerle görüyoruz. Ülkemizde basın özgürlüğünün olduğu tek alan sarayın, AKP iktidarının övülmesi özgürlüğü. Onun dışında muhalif olmak, eleştiri yapmak, hatta haberleri, enflasyonu, yoksulluğu, yolsuzluğu, işsizliği gerçek rakamlarıyla vermek dahi neredeyse yasaklanmış durumda. Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün hazırladığı 2022 yılı raporuna göre ülkemiz 180 ülke arasında Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'ne göre maalesef ama maalesef 149’uncu sırada. Geçen sene de 2021 verilerine göre 153’üncü sıradaydı. Yine, Türkiye Gazeteciler Sendikası tarafından hazırlanmış olan rapora göre 26 gazeteci, sadece gazetecilik faaliyetleri nedeniyle cezaevinde bulunuyor. Ülkemiz, çoğu konuda olduğu gibi basın özgürlüğü konusunda da tabii tarihi boyunca inişler çıkışlar yaşamış, hiçbir zaman tam olarak özgür bir medya söz konusu olmamış; bazen özgürlükler, bazen baskılar artmış. Hatta, bununla ilgili Ziya Gökalp'in bir anısı var, onu anlatmak isterim. Ziya Gökalp, Abdülhamit döneminde, muzır faaliyetler nedeniyle tutukluyken uzun bir süre hapiste olan yaşlı bir Jön Türk’le tanışıyor ve adam ona şöyle diyor: “Ben göremem ama sen gençsin, ülkemizin özgürlüklere kavuşacağı günleri göreceksin; o zaman hiç durmayın, kafanızda ne varsa bunları yazın çünkü o günler de çok fazla uzun sürmez ama bir kere yazılırsa hayatta kalmaya devam eder.” Bu da tarihimizin kısa bir özeti.

Anayasa’nın 28’inci maddesi diyor ki: “Basın hürdür, sansür edilemez. Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır.” Ama AKP Hükûmeti ne yapıyor? Devletin bütün olanaklarını kullanarak -sansür yasası, sosyal medya yasası dâhil olmak üzere- tam tersi tedbirler alıyor ve kadın gazeteciler de bundan payını alıyorlar. Basının üzerindeki baskı bir yana, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bedelini kadın gazeteciler de ödüyor. Nasıl ödüyor? Eşit işe eşit ücret almamaktan şikâyet ediyorlar; yaşadıkları ayrımcılıktan, tacizden, istismardan, yönetici kademelerinde yer alamamaktan şikâyet ediyorlar. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) – Tamamlıyorum.

En son yaşanan TRT spikeri Deniz Demir yönetim sisteminin değişikliğinden, cumhuriyetin güzelliğinden bahsediyor; diyor ki: Padişahın kulu olmaktan çıktık, birey olduk. Bunun üzerine, AKP’li bir yönetici diyor ki: “Gereği yapıldı.” Ne demek “Gereği yapıldı?” Bu ülkede gazeteciler sadece AKP’lilerin istediklerini mi yazıp söyleyecekler, sadece onların hoşuna giden şeyler mi yazılacak? Bu, nasıl özgürlük? Cumhuriyeti övemeyecekler mi; sadece AKP’yi, sadece sarayı mı övecekler? Böyle bir basın özgürlüğü anlayışı olmaz.

Son olarak şunu söylemek istiyorum: Şunu bilin ki AKP iktidarının gidişi, okullarda çocukların aç olduğunu gören kadın öğretmenlerle olacak; gidişiniz, çocukların istismarının peşini bırakmayan kadınların elinden olacak; gidişiniz, uyuşturucu batağına bulaşmış çocukların korkusundan uyuyamayan kadınların elinden olacak; gidişiniz, hiçbir şekilde korkmayan, gerçeklerin peşinden giden kadın gazetecilerin elinden olacak.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Tülay Kaynarca.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi aleyhinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün tezkere oylamamızı, görüşmelerimizi gerçekleştirdik, birazdan RTÜK’le ilgili üye seçimimiz olacak yine Genel Kurul çalışmaları kapsamında. Geçen hafta görüşmelerine başladığımız Gelir Vergisi Kanunu’yla ilgili görüşmeler de yine bugünkü gündemimiz, bu haftaki gündemimiz içerisinde yer alıyor.

HDP grup önerisine gelince, elbette, bütün o söylenenleri kabul etmek mümkün değil ama bir taraftan da “Basın demokrasimizin vazgeçilmezi.” cümlesi hepimizin altına imza attığı bir gerçektir, tıpkı yasama gibi, tıpkı yürütme, yargı gibi dördüncü güçtür basınımız; demokratik olması, güçlü olması çok çok değerlidir. Yirmi yıl bu mesleğe emek vermiş biri olarak çok açık ifadeyle söylüyorum ki basının özgür olması o ülkenin demokratikleşmesiyle doğru orantılıdır.

Ben buradan, tarafsız olan, objektif olan, fedakârca emek veren ve vatansever olan tüm basın mensuplarını, tüm meslektaşlarımı saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Aslında, bütün bu terörle iltisaklı gazeteciler ya da tutuklama gerekçelerinde neler var diye baktığımız zaman başka bir gerçek dikkatimizi çekiyor grup önerisi içerisinde, o da HDP’nin gündeme taşıdığında “terör örgütüne üye olma” başlıkları var yani haber yaptığı için değil üyeliği dolayısıyla alınmış, Türk Ceza Kanunu’na göre, Terörle Mücadele Kanunu’na göre başlatılmış çalışmalar var; bu çok önemli. Sonuçta, yargıya intikal etti, yargıdan gelecek cevaba göre de devam edecek.

Türkiye terörle mücadele ediyor. PKK, tıpkı Birleşmiş Milletlerin, Avrupa Birliğinin, her birinin kabul ettiği bir terör örgütü; sadece PKK değil, YPG, PYD, DHKP-C, FETÖ; bütün terör örgütleriyle mücadele eden bir devletimiz var ve mücadeleye de devam edeceğiz. Terör örgütü üyeliği varken cinsiyeti -kadın gazeteci- ya da mesleği önemli değil, önemli olan bu suçun işlenip işlenmemiş olması.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Hadi oradan ya!

TÜLAY KAYNARCA (Devamla) – Dolayısıyla da yargıya intikal eden gelişmeler içerisinde de gereği yapılacak.

Aslında gerekçeyi okurken ben bir başlığa dikkat çektim, orada cümleler içerisinde şöyle bir şey ifade ediyor, gerekçede diyor ki: “İddiaya göre Türk Bayrağı altında zorla fotoğraf çekilmeye çalışılmıştır.” Bu cümle o kadar eğreti geldi ki. Türk Bayrağı altında fotoğraf çekilmek şereftir, şereftir Türk Bayrağı altında fotoğraf çekilmek. Bu cümleyi kabul etmek mümkün değil çünkü rengi şehitlerimizden, hilali bağımsızlığımızın ifadesi, yıldızı da şehitlerimizin ta kendisidir; bu çok önemlidir aslında.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

TÜLAY KAYNARCA (Devamla) – Ben, Türkiye Cumhuriyeti devletinin terörle mücadele ettiğini, hepimizin ortak paydasının bu olduğunu, mesleği, cinsiyeti ne olursa olsun her vatanseverin bununla ilgili çok sağduyulu olacağına yürekten inanıyorum.

Bu duygu, düşüncelerle HDP grup önerisinin aleyhinde görüş belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Mahkeme mi oldunuz, mahkeme misiniz hüküm kurdunuz?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş, ne vardı?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın hatip, hatibimizin, vekilimizin sözlerini…

BAŞKAN – Duyamıyorum arkadaşlar, bir dakika lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Vekilimizin sözlerini eğreti olarak gördüğünü söyledi. Aslında sataşma var, dilerseniz yerimden…

BAŞKAN – Bu da sataşma değil, yapmayın yani.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Nitelemesini eğreti buldu.

BAŞKAN - Eğer buna da… Hani, yerinizden söz veririm ama bunlara da sataşma dersek Sayın Beştaş bu işin sonunu alamayız.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yok, eğreti bulmak…

BAŞKAN – Grup Başkan Vekili olarak yerinizden size bir dakika söz vereceğim.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca’nın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, şunu söyleyeyim: Dünyanın hiçbir ülkesi, en başında da Türkiye tutukladığı, cezaevine kapattığı gazetecileri gazetecilik yaptığı için tutukluyorum demez, mutlaka bir kılıf bulur. E, zaten Türkiye’de iktidara muhalif olan herkes “terörist” yaftasıyla yaftalanıyor. Her zaman söylüyoruz, bugün ülkenin yarısından fazlası iktidar ölçülerine göre terörist muamelesi görüyor, herkese bu söyleniyor. Biz gayet iyi biliyoruz ki tutuklananlar gazetecidir. İşkence yapıldığını söyledi hatibimiz, bunlara da cevap verilmesini beklerdik. Yani birçok olay varken ve gazetecilerin tutuklanmasında Türkiye dünya sıralamasına girmişken “Basın, yayın özgürdür.” demek aslında attıkları yalanı, kurguladıkları dünyayı başkalarına kabul ettirme çabasından başka hiçbir şey değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Herkes şunu bilsin ki bu, sadece bir kılıftır, Türkiye’de gazetecilik özgürce yapılamıyor, özellikle muhalif gazeteciler, iktidarın yargıyı silah olarak kullanmasıyla cezaevine kapatılıyor. 11 gazetecinin gazetecilik yaptıklarına ben bizzat tanığım. Berivan Altan ve Diren Yurtsever’e defalarca röportaj vermiş bir milletvekiliyim.

BAŞKAN – Kayıtlara geçmiştir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Diğer milletvekilleri de eminim, özgürce konuşabilselerdi, bu röportajları kendileri de vermiş olurdu. Ben, sadece Berivan ve Diren’in adını verdim, diğer gazetecilere de tanıklığımı buradan ifade ediyorum.

IX.- ÖNERİLER  (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri  (Devam)

2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran ve arkadaşları tarafından, kadın gazetecilerin maruz kaldığı sorunların araştırılması amacıyla 1/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ve arkadaşları tarafından, Türkiye’de son yirmi yılda yapılan özelleştirmelerdeki kamu yararının yeniden gözden geçirilmesi ve süreçlerin denetlenmesi amacıyla 1/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

1/11/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 1/11/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                             Engin Altay

                                                                                                                                                 İstanbul

                                                                                                                                       Grup Başkan Vekili

Öneri:

Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ve arkadaşları tarafından Türkiye’de son yirmi yılda yapılan özelleştirmelerdeki kamu yararının yeniden gözden geçirilmesi ve süreçlerin denetlenmesi amacıyla 1/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (3740) sıra no.lu Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 1/11/2022 Salı günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisinin gerekçesini açıklama üzere Sayın Tekin Bingöl.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın milletvekilleri, bugün, AK PARTİ iktidarının bir başarısından bahsedeceğim. Alışılagelmiş bir durum değil, zira, çok da tanık olmadığımız, başarılarından, ender başarılarından bir tanesi; o da özelleştirme. Bakın, bu, Adalet ve Kalkınma Partisinin 2002 yılındaki genel seçimlerde yayınladığı beyanname. Bu beyannamede özelleştirmeyle ilgili çok çarpıcı birtakım cümleler sarf edilmiş, diyor ki: “Özelleştirme sürecini hızlandıracak hukuki ve idari düzenlemeler yapılacak. Ayrıca, özelleştirme işlemlerinde şeffaflık esas olacak ve kamuoyu düzenli olarak bilgilendirilecek.” Çok güzel; bizim istediğimiz, şeffaflık ve bilgilendirme ama kazın ayağı böyle değil.

Şimdi, bakın, özelleştirmelerin başladığı 1986 yılından 2002 yılına kadar tam 12 hükûmet iş başına gelmiş ve bu süre zarfında 3 milyarlık bir özelleştirme gerçekleşmiş; 2003 yılından günümüze ise özelleştirmeden elde edilen gelirlerin toplamı 121 milyar. PETKİM özelleştirilmiş, TELEKOM özelleştirilmiş -say sayabildiğin kadar- bütün tesisler, fabrikalar ve işletmeler özelleştirilmiş ve sonuçta, özelleştirilecek hiçbir şey kalmamış. Peki, bu özelleştirme sonucunda elde edilen 121 milyar nereye gitti? Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanının söylediği gibi, onun deyimiyle: Yandı, bitti, kül oldu; o paralar gitti, belli değil. (CHP sıralarından alkışlar) İşte, bir defa, bu olay araştırılmaya muhtaç.

Bir başka husus: Değerli milletvekilleri, bakın, bu özelleştirmede satılanlar satıldı, bitti ama iktidar partisine para lazım. Niçin? Seçime gidiyoruz; o zaman, bir şey yapmak lazım. İşte, o zaman devreye gözleri ışıl ışıl parıldayan, fıldır fıldır dönen Maliye Bakanı Nebati girdi. Ne yaptı? Türkiye’nin bir ucundan bir ucuna o yüzük kaşı gibi kıymetli hazine arazilerini yani halkın arazilerini satılığa çıkardı. Bu da başka bir gerçeklik. Otuz beş yıl boyunca -yani AKP iktidarı öncesinde ve AKP’nin ilk yıllarında- özelleştirilen hazine arazilerindeki toplam gelir 7 milyar 900 milyon ama Nebati’nin Bakan Yardımcısı ve Bakan olduğu dönemde yapılan özelleştirmeden elde edilen gelir de 7 milyar 609 milyon. Yani hazine arazilerinden özelleştirme geliri otuz beş yılda 7 milyar 900 milyon, hemen hemen ona yakın bir rakamla, on ayda bu özelleştirme gerçekleştiriliyor. Peki, duruyor mu? Hayır, hızlı bir şekilde, hemen her gün bu özelleştirmeler süregeliyor.

Burada ciddi bir olay var değerli milletvekilleri, o da şu: Şimdi, bu değer tespit komisyonları devletin bütün mülküne gidip arazilerle, tesislerle ilgili tespit yapıyor. Değer tespit komisyonunun bu değer tespit oranları ve raporları yayınlanmak zorunda, kanunen yayınlanmak zorunda. Yayınlanıyor mu? On yıldır yayınlanmıyor. Niye yayınlanmıyor? Sayıştay 2014 yılından itibaren zaman zaman uyarıyor: “Bu raporları yayınlayın.” Ama AKP’nin arka bahçesi olan kurumlardan olan bir tanesi, Özelleştirme İdaresi bu raporları yayınlamıyor. Niçin? Bu raporlar yayınlamadığı için burada yolsuzluk var, burada hukuksuzluk var, burada kanunsuzluk var ve burada, deyim yerindeyse, birilerine peşkeş çekme var. Özelleştirme İdaresi AKP döneminde bir şey yaptı, ABD firmalarına ve neoliberalizme büyük işletmeleri peşkeş çekti, artakalanları da kendi yandaşlarına göre düzenledi. Onun için, bu değer tespit komisyonu raporları yayınlanmıyor. Sayıştay ısrarla “Yayınlayın.” diyor arkadaş, yayınlayın. Niçin yayınlamıyorlar? Çünkü o değer tespit raporlarında tespit edilen miktarlar yayınlanırsa bu arazilerin birilerine nasıl peşkeş çekildiği ortaya çıkacak, onun için yayınlanmıyor. İşte, burada çok büyük bir yolsuzluk var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Olay şu: Siz bu kanunsuzluğa ve beraberinde gelen bu yolsuzluğa eğer prim verirseniz, bu araştırma önergemizi kabul etmezseniz yerli ve millîci ittifak mensubu milletvekilleri töhmet altında kalacak; çok açık ve net söylüyorum, töhmet altında kalacak. Nasıl töhmet altında kalacak? Bu kanunsuzluğa ve usulsüzlüğe yol verdikleri için töhmet altında kalacaklar. Biz, bu araştırma önergesiyle sadece Meclis tutanaklarına bu kanunsuzluğu, bu hukuksuzluğu, bu yolsuzluğu işletmiyoruz, tarihe not düşüyoruz. Gün gelecek, bütün bunlar açığa çıktığında sizin çocuklarınız ve torunlarınız yapmış olduğunuz bu hukuksuzluğa ve kanunsuzluğa imza attığınızdan utanacaklar, kafalarını kaldıramayacaklar.

Bir kez daha düşünün diyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Sayın Behiç Çelik.

Behiç Bey, buyurun.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son yirmi yılda gerçekleşen özelleştirmelere ilişkin CHP grup önerisi hakkında İYİ Parti adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde “özelleştirme” deyince başlangıçta Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresinin 1986 yılında kurulmasıyla sistematik olarak gündeme geldiğini görüyoruz. Özelleştirme, kamu kaynaklarının verimli kullanılabilmesini, verimli olmayan kaynakları kamunun elden çıkarmasını esas alır. “Devlet ayakkabı üretmez, devlet bez üretmez.” diyerek ikna edici gerekçeler ileri sürüp devletin gelir getiren, tabiri caizse para basan ne kadar fabrikası, tesisi, kurumu, şirketi varsa talan eden, yağmalayan bir anlayış özelleştirme olabilir mi diye ben sizlere soruyorum; elbette bu tür bir mantıkla özelleştirme olmaz ancak Türkiye'de bunlar yapılmıştır. Ben bilineni tekrar etmek yerine başlıklarla size şunları hatırlatmak isterim: Mesela, TÜRK TELEKOM, TÜPRAŞ, TEKEL, Millî Piyango, Seydişehir Alüminyum, limanlar, elektrik dağıtım şirketleri, Şeker Fabrikaları gibi, daha saymamıza gerek yok. Bu sözde özelleştirme furyası KİT'ler ve iktisadi devlet teşekkülleri üzerinde yağma ve talanla devam ettirilmiştir. Soygun ve vurgunun boyutu inanılmaz cesamettedir. Diğer taraftan, finans sektörüne yapılan müdahaleler ve vurgunlar hepsinden daha ileridir.

Değerli milletvekilleri; borsa, SPK, BDDK, TMSF, devlet bankaları düşünüldüğünde insanın aklı almıyor, daha Varlık Fonunu dahi söyleyemiyoruz. 31 Ekim'de Dünya Gazetesi’nde çıkan yayında 76 borsa şirketinin geçen yılın eylül ayında toplam 6,3 milyar dolar olan kârını, bu yıl eylül ayında 9,2 milyar dolara çıkardığını ifade ediyor yani şirketler dolar bazında yüzde 46 kâr artışı sağladılar. Böylece, Profesör Doktor Mustafa Durmuş'un ifadesiyle, bu süreçte yüzde 80’i aşan enflasyon geniş halk kesimlerini daha da yoksullaştırırken, küçük ölçekli reel sektör işletmeleri iflasa sürüklenirken izlenen faiz politikasının hangi kesimleri daha da zenginleştirdiği ortaya çıktı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Sonuç olarak arkadaşlar, bir taraftan sözde özelleştirmeyle yoksullaşan kitleler, diğer taraftan arz ettiğim malum şirketlerin vurgunları sonucu iflas ettirilen reel sektör ve ezilen yurttaşlar. Bu kaderimiz değildir, buna yol açanların hesap vereceği günler yakındır.

CHP'nin grup önerisini destekliyoruz.

Saygılarımla. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Rıdvan Turan.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Arkadaşlar, özelleştirme bir hırsızlıktır fakat sıradan bir hırsızlık değildir, çok sağlam geri planlı bir ideolojisi vardır, arkasında dizilmiş pek çok siyasetçi vardır. Yıllarca bütün dünyaya özelleştirmenin ne kadar iyi bir şey olduğunu anlatan Özal’dan bu zamana kadar art arda dizilmiş bir yığın siyaset eliti vardır. Felsefesi şu: Yani Keynesçi iktisadın krize girmesiyle, Bretton Woods Sistemi’nin yıkılmasıyla beraber dünyada neoliberalizm diye bir şey ortaya çıktı. Neoliberalizm, kamusal olan her şeyin satılmasına dayanıyordu. Bizde de 24 Ocak Kararlarıyla birlikte, Özalizmle birlikte… Hatırlayın, bize hep şunu anlattılar: Ya, bu KİT’ler var ya, kardeşim, bu KİT’ler arpalık oldu. E? İşte, iktidar kendi elemanlarını oraya yığdı -sanki şimdi AKP ya da KİT’lerden kalanlara kendi elemanlarını yığmamış gibi- e, ne yapalım? Bunları verimli çalıştırmak lazım. O zaman, biz bunları satalım. Özal “Satalım.” diyordu, hatırlayacaksınız. Satardın sattırmazdın tartışmalarını hatırlayın o günlerden. O zamandan bu zamana cumhuriyet tarihinin bütün birikimleri 65 milyar dolar gibi bir paraya satıldı; el elde baş başta. Şimdi, geriye doğru bakalım, bu, verimliliği artıracaktı. Bakın bakalım, özelleştirildikten sonra hangi konuda verimlilik arttı? Mesela elektrik dağıtımının özelleştirilmesinin kamuya ne türden bir faydası oldu? Hiçbir faydası olmadı. Gidin, DEDAŞ’a bakın, DEDAŞ’ta insanlar zulüm altında. Mesela Karayollarının, köprülerin özelleştirmesi… Ya, devlet para topluyordu oradan, dediler ki: “Daha verimli para toplayacağız.” Kardeşim, bir kişiyi koyacaksın, gelenden geçenden para alacaktı, bunun verimlisi ne? Oraları da özelleştirdiler, oraları da sattılar; günün sonunda elde bir şey yok. Mesela TSK’yi niye özelleştirmiyorsunuz arkadaşlar? Millî güvenlik meselesi değil mi? E, sizin özelleştirmiş olduğunuz bütün piyasa regülatör mekanizmaları, KİT’ler, TÜGSAŞ’tan İGSAŞ’a kadar, Et Balık Kurumuna kadar dünya kadar kamu iktisadi teşekküllerinin özelleştirilmesi bir millî güvenlik meselesi değil miydi? Şu anda niye Rus buğdayına, Ukrayna’nın ayçiçeği yağına muhtaçsınız, biliyor musunuz? Bu regülatör mekanizmaları ortadan kaldırdığınız için. İşte, özelleştirmenizin… Ya, hepsini siz yapmadınız ama en radikal ve vahşi biçimde uygulayandır AKP iktidarı. Özal’dan bu zamana kadar gelen zaman içerisinde yapılan şey, aslında bir toplumun, bir devletin sosyal devlet olmaktan kaynaklı yerine getirmesi gereken her şeyin tasfiye edilmesiydi. Günün sonunda sağlık özelleştirildi, utanç verici bir şey ya. Sağlık bir bilanço kalemi hâline dönüştü; sağlığın büyüklüğüne, ne kadar harcanmış, ne kadar gelmiş… Bunlarda paraya bakılmaz; bu, halkın çıkarı içindir ve burada görev zararları olabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

RIDVAN TURAN (Devamla) – Aslında bu mesele, çok derin bir mesele yani günlerce konuşabileceğimiz bir mesele fakat şunu söyleyeyim: 24 Ocak Kararları’ndan bu zamana kadar satılan kamusal varlıkların Türkiye halklarına zerre kadar bir faydası olmamıştır kardeşim. Türkiye’deki sermayenin temerküzüne bakın, o zamandan bu zamana kadar gelişme, esas olarak kamusal varlıklara bir grup azınlığın el koyması sonucunda olmuştur ve şu anda “5’li çete” diye bahsedilen şeyin geri planında da yatanlar bunlardır. Bunların mutlaka hesabının sorulması bir zarurettir.

Başta da söylediğim gibi, özelleştirme, gönüllü bir mülkiyetin yer değiştirmesi, kamusal olanın başka bir tarafa geçmesi falan değildir; bildiğin planlı programlı, arkasında siyasetçilerin olduğu bir soygun düzenidir. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Polat Türkmen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA POLAT TÜRKMEN (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP Grubu tarafından verilen önergeye yönelik AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi ve ekran başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyetimizin ilk yıllarında, özellikle de 1929 Büyük Buhranı’nın sonunda tüm dünyada hâkim olan devletçi anlayış ülkemizde kabul görmüş ve birçok sektörde devlet eliyle kurulan işletmeler ülkenin her bir yanında faaliyete başlamıştır ancak kurucu iradenin kalkınma için inisiyatifi aldığı bu anlayış, zaman içerisinde yerini verimlilik esasına göre anlayışa bırakmış ve rekabet edemeyen devlet işletmeleri yerine devlet tarafından denetlenen ve rekabet eden özel sektör işletmelerini ön plana çıkarmıştır.

Sayın Başkan, değerli üyeler; önergeyi incelediğimizde özelleştirme uygulamalarını toptan reddeden bir bakış açısıyla karşılaşıyoruz ancak biliyoruz ki gerçekleştirilen özelleştirme uygulamaları esasında piyasaların serbestleştirilmesine, uzun vadeli yabancı kurumsal fonların ülkemize çekilmesine ve halka arz uygulamalarıyla sermaye piyasalarının gelişmesine önemli katkılar sağlamıştır. Hep belirttiğimiz gibi, özelleştirmeler salt satış mekanizmaları olmadığı gibi aksine sermaye piyasalarının bu ülkede gelişmesinde büyük rol oynamıştır. Önemle belirtmek isterim ki Türkiye'de gerçekleştirilen dolar bazında en büyük 3 halka arz Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından yapılmış ve yaklaşık 7,4 milyar dolar arz gerçekleştirilerek hem sermaye piyasalarına kaynak sağlamış hem de borsamızın derinliğini arttırmıştır. Özelleştirme uygulamaları sonrasında yatırım yapan, büyüyen, istihdam arttıran firmaların yanı sıra Hükûmetimiz de bu konuda üzerine düşen sorumluluğu almıştır. Bakanlar Kurulu kararıyla özelleştirme sonrası herhangi bir mağduriyet yaşanmaması adına hizmet akdi feshedilen kamu ve özel sektör işçilerine geniş çaplı bir iş garantisi de sunulmuştur.

Bir diğer konu da Özelleştirme İdaresinde gizli kapaklı işler yapılıyormuş gibi asılsız iddiaların yersiz olduğudur. İddia edilenin aksine, 4046 sayılı Yasa’nın 18’inci maddesi gereğince “Değer tespit sonuçları, kuruluşun özelleştirme işlemi tamamlanarak devir sözleşmelerinde yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmesinden sonra kamuoyuna duyurulur.” denilmektedir. Değer tespit komisyonunca yapılan değer tespiti dikkate alınarak özelleştirilecek kuruluşa ilişkin ihale gerçekleştirilmekte ve bu değerin altında özelleştirme işlemi yapılmamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

POLAT TÜRKMEN (Devamla) – Kaldı ki özelleştirmelerin hemen hemen hepsi Danıştayın 13. Dairesinde açılan davalarla diğer taraftan da denetlenmektedir. Meclisimiz tarafından da KİT Komisyonunda denetlenmektedir.

Diğer yandan, tüm ihaleler kapalı zarfla alınan teklifleri takiben bire bir, yüz yüze görüşmeler yapılarak şeffaf olarak açık artırmaya tabi tutulur. Kısaca, Özelleştirme İdaresi bu konuda son derece hassas bir şekilde ihale sürecinden başlayarak tüm süreçleri kendi sitesinden detaylı şekilde yayımlamaktadır.

Bundan dolayı da Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu önergeye ret oyu kullanacağımızı bildiriyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Buyurun Sayın Dervişoğlu.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, sarf ettiği bazı sözlerinin maksadını aşan bir şekilde yanlış anlaşılmasından dolayı üzüntü duyduğuna ve özür dilediğine ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Konuşmam esnasında kullandığım bazı kelimelerin maksadını aşan bir biçimde yanlış anlaşıldığını tespit ettim. Bu zaman zarfında kadın milletvekili arkadaşlarımızla görüştüm. Tavrımla, tarzımla, üslubumla, yaşam görüşümle bağdaşmayacak bir kelam sarf ettiğimi hissettim. Bu hissiyat içerisinde birilerinin gönlü de kırılmış olabilir. Benim için aslolan kırılmış gönülleri tamirdir. Cinsiyetçilik olarak anlaşılmaması icap eden bir deyimi, bir tabiri mademki öyle anlayanlar da vardır, onların tamamından özür diliyorum. Ben bir kız evlat babasıyım. Aynı zamanda da Genel Başkanı kadın olan bir partinin mensubuyum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – O beyanımdan ötürü yüce Meclisten ve kadınlarımızdan, milletvekili arkadaşlarımızdan özür diliyor, saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

IX.- ÖNERİLER  (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri  (Devam)

4.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak dağıtılan 364 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 2’nci sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine, 1 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde gündemin “Seçim” kısmında RTÜK’te boş bulunan 1 üyelik için seçimin yapılmasına, Genel Kurulun çalışma saatlerine ve 364 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Öneriyi okutuyorum:

1/11/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 1/11/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                                                                Muhammet Emin Akbaşoğlu

                                                                                                                                                 Çankırı

                                                                                                                             AK PARTİ Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Bastırılarak dağıtılan 364 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 2'nci sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun;

1 Kasım 2022 Salı günkü (bugün) birleşiminde gündemin "Seçim" kısmında RTÜK'te boş bulunan 1 üyelik için seçimin yapılması ve bu birleşiminde 361 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

1 Kasım 2022 Salı günkü (bugün) birleşiminde 361 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde 2 Kasım 2022 Çarşamba günkü birleşiminde 361 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

2 Kasım 2022 Çarşamba günkü birleşiminde 361 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde 3 Kasım 2022 Perşembe günkü birleşiminde 361 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

8 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde 364 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

8 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde 364 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde 9 Kasım 2022 Çarşamba günkü birleşiminde 364 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

çalışmalarını sürdürmesi;

364 Sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,

önerilmiştir.

 

364 sıra sayılı Vergisi Usul Kanunu ile Bazı

Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4680)

BÖLÜMLER

BÖLÜM

MADDELERİ

BÖLÜMDEKİ

MADDE SAYISI

1. BÖLÜM

1 ila 13 üncü

Maddeler

13

2. BÖLÜM

14 ila 25 inci Maddeler

12

TOPLAM MADDE SAYISI

25

 

BAŞKAN – AK PARTİ Grubu adına söz talebi yok.

İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Hasan Subaşı.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN SUBAŞI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

AK PARTİ grup önerisi; RTÜK üyeliği seçimi, 361 ve 364 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin görüşülmesi konusunu tanzim etmektedir. Bunlara bir itirazımız olmamakla birlikte, RTÜK üyeliği seçimine itirazımız bulunmaktadır.

Yasayı inceledim; yasa, AK PARTİ’nin iktidar olduğu dönemde, 15 Şubat 2011 tarihinde bu Meclis tarafından yapılmış. RTÜK Kanunu’nun üyelik seçimiyle ilgili 35’inci maddesinin (5)’inci fıkrasını, son paragrafını okuyorum: “İlk seçimde siyasî parti grupları kontenjanından seçilen üye sayısı ve siyasî parti gruplarının hâlihazırdaki oranı dikkate alınmak suretiyle yapılır.” Şimdi, sayın vekiller, çok karışık yazılmış bir metin, iyi hazırlanmamış bir kanun ama ilk kelimesi “ilk seçimde” yani ilk seçimi tanımlamakla birlikte, “Siyasî parti gruplarının hâlihazırdaki oranı dikkate alınmak suretiyle yapılır.” demek suretiyle, bu seçim tarihindeki hâlihazır duruma göre tespit edilmesi gerekir. Eğer kanun yapıcı Meclis, kendi yaptığı kanunlara uymaz da Başkanlık Divanı kararıyla bunun önüne geçmeye kalkarsa bu kesinlikle kanuna aykırılık olur, yasaya saygısızlık olur ve bu yöntemle halkı kanunlara uydurmak zor olduğu gibi halkı da yönetmek zordur. Sayın Erdoğan'a göre rejim ihdas edildi, tarafsız Cumhurbaşkanı olamadığı için anayasa yapıldı ve hukuk yapıldı. E, şimdi, geçtiğimiz dönemde bakıyoruz, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde Anayasa Mahkemesi kararları sizi bağlamıyor, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları sizi bağlamıyor ve bu Mecliste yapılan kanunlar da bağlamak yerine arkadan dolanmak suretiyle Başkanlık Divanının kararını geçerli hâle getiriyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

HASAN SUBAŞI (Devamla) – Ortada böyle bir kanun varken (5)’inci fıkrası geçerliyken, bunu nazara almadan “Başkanlık Divanı kararıyla biz RTÜK üyeliğini seçiyoruz.” derseniz hem kanuna karşı hile olur, hem de Meclis kendi yaptığı kanuna uymamakla, kanuna saygısızlıkla itham edilir. Ben, yol yakınken bundan dönülmesi, bu yaptığınız kanuna uyulmasını buradan talep ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Meral Danış Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, konumuz gazeteciler. Bugün araştırma önergesi de verdik, maalesef yine reddedildi ve yapılan konuşmalarda Türkiye’de basının özgür olduğu, hiçbir sıkıntının olmadığı, zaten tutuklanan gazetecilerin terörist olduğu –tırnak içinde- böyle büyük büyük laflarla ilan edildi; bunların hiçbiri doğru değil.

13 Ekimde bir sansür yasası kabul edildi ve bu sansür yasasının hedeflerinden biri yine ilk olarak tabii ki Kürt gazeteciler oldu. Mezopotamya Ajansı ve JINNEWS’te Ankara merkezli olduğu iddia edilen bir soruşturma yapıldı. 9 kentte yapılan ev baskınlarında 11 gazeteci işkence yapılarak gözaltına alındı ve bu işkence kamuoyuna servis edildi, baş eğdireceğiz diye. İzlemediyseniz, lütfen kadın gazetecilerin, özellikle Berivan Altan’ın nasıl kafasının eğildiğini ve sürüklendiğini görmenizi isterim. Bu şekilde basına servis edildi, kurgu buydu, bir mizansendi çünkü. Bu, İçişleri Bakanlığının her zaman olduğu gibi bir mizanseni ve hocalarının da kim olduğunu gayet iyi biliyoruz, iyi ders almışlar. 9 savcı ifade aldı, 8’inin dosyadan haberi yoktu çünkü bunlara dair bir bilgileri yoktu. Ve şimdi, 29 Ekimde tutuklandıktan sonra yüksek güvenlikli cezaevlerinde tecritte tutuluyorlar. Peki ne sorulmuş bu gazetecilere? Mesela birkaç soruyu söyleyeyim size: “Elinizde Mezopotamya Ajansının mikrofonu var; bu kime ait, niçin elinizde tutuyorsunuz?” Haber takibi yaparken yaptıkları telefon görüşmeleri sorulmuş, yaptıkları seyahatler sorulmuş, “Meclise niye gidip geliyorsunuz?” demişler. Meclise gazeteci gelir, burası siyasetin merkezi, haber takibi yapıyorlar ve biz de defalarca bu muhabirlerle görüştük, röportaj verdik ve bire bir tanıyoruz; bunu da ifade etmek istiyorum.

Şimdi, burada, demin önergede konuşan hatip öyle bir şey anlattı ki “Bayrak önünde fotoğraf çekmek şereftir.” dedi. Bakın, cümle şu: “İşkenceyle ellerini ters kelepçeyle bağlayıp zorla bayrak altında fotoğraf çekildi.” diyor hatibimiz, diğeri diyor ki “Fotoğraf çekmek şereftir.” Ya, biz “İşkence.” diyoruz, “Elleri ters kelepçe.” diyoruz, “Yüzünde, gözünde işkence izi var.” diyoruz, onlar tutmuş diyor ki bayrak bölümünü... Ya, normal insan gibi bayrak önünde fotoğraf çektiremez misiniz? İşkenceyi savunuyorsunuz ya.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Burada, AKP’li vekil alenen işkenceyi savundu ve buna bayrağı alet ederek; bayrağı kullanan sizsiniz, biz değil. Biz, sizin hukukunuza, olmayan hukukunuza güvenmiyoruz, adalet anlayışınıza güvenmiyoruz çünkü öyle bir anlayışınız yok. Sizden olmayanın hepsine neredeyse ölüm fermanı veriyorsunuz ve bunu esas da almıyoruz. Bu vesileyle, Mezopotamya Ajansından Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever, muhabirler Berivan Altan, Selman Güzelyüz, Deniz Nazlım, Ceylan Şahinli, Emrullah Acar ve Hakan Yalçın ila JINNEWS muhabirleri Habibe Eren ve Öznur Değer’e buradan kucak dolusu sevgi ve selamlarımızı gönderiyorum. Onlar gazetecidir ve gazetecilik suç değildir. Sizin istediğiniz haberleri yapmadıkları için, muhalefetin sesini de duyurdukları için ve en önemlisi gerçekleri yazdıkları için şimdi cezaevindeler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Cengiz Gökçel.

Buyurun.

CHP GRUBU ADINA CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, Mersin'de 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’mızı coşkuyla kutladık. Mersin'de her zaman bayramlarımızı vatandaşlarımızla birlik ve beraberlik içinde kutluyoruz. Mersin'in birlik ve beraberlik içerisinde yaşaması birilerini rahatsız ediyor. Mersin'in üzerinden provokatif açıklamalarla algı operasyonu yapılıyor. 29 Ekim'de Mersin Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Vahap Seçer'in Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında “Türkiye Yüzyılı” vizyonunuza atfen yaptığı konuşmayı kesip, biçip algı yaratmaya çalışıyorsunuz. Tank, top, İHA, SİHA bir vizyon değil arkadaşlar, olması gerekendir. Siz olması gerekenleri yapıyorsunuz, bunu siyasete alet ediyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

Askerî güç elbette olacak, askerî malzemelerimiz elbette modernize edilecek; asıl vizyon bilimdir, teknolojidir, sanattır, ekonomidir. Biz bilimde başarılar kazandıkça, ülkemizde teknoloji ürettikçe, sanatçılar ülkemizde yetiştikçe, halkımız ekonomik refaha ulaştıkça ve hiçbir çocuk yatağa aç girmediğinde halkımızla kahramanlık türkülerini birlikte söyleyeceğiz. Mersin’de Vahap Seçer bunu yapıyor ve halkımız yapılan hizmetlerden de Vahap Seçer’in halkımızın içinde olmasından da mutlu.

Başkanımız Sayın Vahap Seçer köyden kente karış karış geziyor, derdi olanın derdine çare oluyor; hastalara evinde şefkatle bakılıyor, yoksul vatandaşlarımızın ve öğrencilerimizin karnı 3,5 liraya doyuyor, yıllardır ihmal edilen ulaşım sorunları çözülüyor; hizmetlerimizin önünü kesemeyen Cumhur İttifakı iftiralarla, algı oyunlarıyla hizmetlerini gölgelemeye çalışıyor.

Milliyetçilik maskesi altında algı oyunları yapıyorsunuz. Kürsüde milliyetçilik naraları atanlara sesleniyorum: Ergenekon’la, Balyoz’la Silahlı Kuvvetlerimize itibar suikastı yapılırken neredeydiniz? Kozmik oda terör örgütüne açılırken neredeydiniz? Tank Palet Fabrikası Katar ordusuna satılırken neredeydiniz? (CHP sıralarından alkışlar) Süleyman Şah Türbesi vatan topraklarından kaçırılırken siz neredeydiniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, ne kadar algı oyunu yapmaya çalışırsanız çalışın biz dün olduğumuz yerdeyiz; bugün durduğumuz yeri de çok iyi biliyoruz. Biz Gazi Mustafa Kemal’i rehber bildik, hayatı savaş meydanlarında geçen Mustafa Kemal'in “Mecbur kalmadıkça savaş cinayettir.” sözünü “Yurtta sulh, cihanda sulh.” sözünü rehber edindik. Hiçbir Mersinli hemşehrimiz sizin provokasyonlarınıza kulak asmıyor. Siz, Mersin halkının özgür iradesiyle seçtiği Belediye Başkanını denize dökmekle tehdit ediyorsunuz. Sizin bu tehdidinizden biz asla korkmayız, biz kimsenin merhametine sığınmayız çünkü bizim arkamızda halk var, bizim arkamızda Mersinli var, Türkiye Cumhuriyeti var.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler

1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç ve Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, (2/4225) esas numaralı Kamu İhale Kanunu ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/189)

BAŞKAN – İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınması önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

31/10/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/4225) esas numaralı Kamu İhale Kanunu ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’min İç Tüzük’ün 37’nci maddesince doğrudan gündeme alınmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                           Utku Çakırözer

                                                                                                                                                Eskişehir

BAŞKAN – Önerge üzerinde teklif sahibi olarak Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer konuşacaktır.

Sayın Çakırözer, süreniz beş dakikadır.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin utancı taşeron işçiliği bitirecek kanun teklifimizle yüz binlerce taşeron emekçimiz adına ve onların sonuna kadar destekçisi Cumhuriyet Halk Partimizin adına karşınızdayım. Geçtiğimiz hafta Sivas'ta taşeron Karayolları işçilerine söz veren Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun selamlarıyla karşınızdayım.

Türkiye'de, haykırışlarını AK PARTİ iktidarının bir türlü duymak istemediği taşeron işçiler vardı yıllarca, ta ki Sayın Kılıçdaroğlu taşerona kadro sözü verene kadar. AKP iktiranın aklı başına geldi. “‘Ama’sız, ‘fakat’sız kadroya alıyoruz.” dediniz ama doğruyu söylemediniz. Bu Mecliste tartışıp uzlaşmadan bir gece yarısı kararnamesiyle ucube bir düzen kurdunuz. “Sorunu çözdük.” dediniz ama çözülmedi; daha büyük eşitsizlik, haksızlık, adaletsizlik yarattınız. Yüz binlerce aileyi, eşleri ve çocuklarıyla milyonlarca yurttaşımızı mağdur ettiniz. Bugün, Türkiye’de neredeyse her evden “Taşerona kadro.” “Sözleşmeliye kadro.” sesleri yükseliyorsa, sosyal medyada her an “Emekçinin umudu kadro.” “Taşeron köleliğine hayır.” çığlıkları yükseliyorsa bu utancın sorumlusu bu emek düşmanı AKP iktidarıdır değerli arkadaşlarım. Aslında iki satırlık düzenleme bu haksızlığı bitirmeye yeter, derhâl Meclisten çıkarmak yerine işi yıllardır yokuşa sürüyorsunuz. Kaç kış geçti, işte, yine kara kış kapıda; yüz binlerce taşeron işçi aynı işi yaptıkları kadrolu arkadaşlarından çok daha az ücretlere, yoksulluğa mahkûm ediliyor.

Sayın milletvekilleri, kim bu taşeronlar biliyor musunuz? Aslında hepsini tanıyorsunuz; 81 ilimizde, yüzlerce ilçede, belediyelerimizde bizim için çalışan emekçiler onlar; kapımızın önünden çöpümüzü toplayan, mahalle parkımızın bakımını yapan, gece geç de olsa kanalizasyonu açmaya gelen, yaşlılarımızın evde bakımını yapan, en zor günümüzde, cenazemizde yanı başımızda olan, karda kışta yolumuzu açan emekçiler onlar; her gün selamlaştığımız otobüs şoförleri, güvenlik görevlileri onlar. Sadece belediyeler mi? Hayır, diğer kamu kurumlarında da yüz binlerce emekçi, kadro ve eşit işe eşit ücret bekliyor, onları da tanıyorsunuz; her biri ölümle burun buruna ailesini, evlatlarını haftalarca görmeden çalışan sağlık emekçileri mesela; geçen yıl onları kahraman ilan ettik, alkışladık ama haklarını hâlâ vermiyoruz. Hastanede sizi karşılayan resepsiyoncu, hastalarımızı acile taşıyan ambulans şoförlerimize; tetkiklerinizi gerçekleştiren radyoloji teknisyenleri, teknikerleri, laborantlar, kimyagerler, radyoloji görüntüleme ve sterilizasyon çalışanlarına; diş protez ihale çalışanları, fizik tedavi ve diyaliz seans usulü ihale çalışanları, yemekhane çalışanları… Şehir hastanelerinin devasa binalarıyla övünmeyi biliyorsunuz ama içindeki on binlerce taşeronun alın terinin karşılığını vermiyorsunuz. Yine, Demiryollarında, Devlet Hava Meydanlarında, Karayollarında, PTT’de, şeker fabrikalarında ağır şartlarda çalışan binlerce emekçi kadro bekliyor. Doğa Koruma, Millî Parklar, TİGEM çalışanları; DSİ, polisevi, öğretmenevi çalışanları kadro bekliyor. Göç İdaresinde veri güncelleme personeli, TRT’de özel hukuka tabi personel; hepsi taşeronda, hepsi kadro bekliyor, hepsi alın teri dökmekten gocunmuyor; çalışmaktan, bizlere, bu ülkeye hizmet etmekten mutluluk duyuyor. Hepsinin tek bir talebi var: Kadro yani eşit işe eşit ücret. Çok mu? Hayır, hiç değil. Geçmediğimiz yollardan, köprülerden, uçmadığımız hava limanlarından; bin odalı yazlık-kışlık saraylarımızdan, kamudaki araç savurganlığından; bakan yardımcılarına, saray danışmanlarına, eski vekillere dağıttığınız 5 tane, 6 tane ballı maaştan kısıp taşerona vermek çok mu zor? Hayır, hiç değil. Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun Sivas’ta Karayollarındaki taşeron işçilerimize söylediği gibi, devlette taşeron olmaz, devlet işçi çalıştırır, kadrolu işçi çalıştırır. Devlet, evlatları arasında kadrolu, sözleşmeli, taşeron diye ayrım da yapmaz değerli arkadaşlarım. O zaman “Hodri meydan!” diyoruz. İşte, bugün 3 Grup Başkan Vekilimizin imzasıyla bu teklifi önünüze getirdik; açık ve net. Oy verip bu teklifi kabul ederseniz 450 bin taşeron işçimiz sürekli işçi kadrolarına geçirilecek; aileleriyle milyonları bulan taşeronların talebi de bu. AK PARTİ’li, MHP’li milletvekili arkadaşlarımıza sesleniyorum: Lütfen, her gün hayatlarımızın her anına dokunan, bizler için alın teri döken taşeron kardeşlerimizi düşünerek oyunuzu verin. Bu kadro o emekçilerin hakkı mı, değil mi? Elinizi vicdanınıza koyun, karar verin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) – Az sonra göreceğiz kimlerin eli kalkacak, kimlerin eli inecek.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Belediyeden çıkardıklarınızın hakkını verin. Kaç bin kişiyi çıkardınız bu taşeronlardan, bir de onları siz düşünün. AK PARTİ’ye, MHP’ye laf söylemesi kolay. Siz de belediyelerinizin işten çıkardıklarıyla ilgili…

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) – Umuyorum ki, hepimiz, 600 milletvekili de taşeron işçilerden yana karar verelim.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Bunu güzel söylüyorsunuz MHP’ye; kaç bin kişiyi çıkardınız CHP’li belediyelerden, buna cevap verin.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) – Ama siz yapmasanız da umutsuzluğa yer yok, az kaldı. Millet bu emek düşmanlarını iktidardan kovduğunda Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında ilk yapacağımız iş Türkiye’yi taşeron ayıbından kurtarmak olacak.

Yüce Meclisimizi ve bizleri heyecanla izleyen değerli taşeron emekçilerimizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.31

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.44

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Emine Sare AYDIN (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

XI.- SEÇİMLER

A) Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna Üye Seçimi

1.- Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Şimdi, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boş bulunan 1 üyelik için Anayasa’nın 133’üncü ve 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 35’inci maddesi gereğince seçim yapacağız.

Üst Kurulda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için 2 aday gösterilmiştir. Şimdi adayların adlarını soyadı sırasına göre okuyorum: Mete Hacıarifoğlu, Batuhan Mumcu.

Adayların soyadlarının alfabetik sırasına göre mühürlü oy pusulası bastırılmıştır. Toplantı ve karar yeter sayısı mevcut olmak şartıyla, seçimde aday listesinde en çok oyu alan aday seçilmiş olacaktır.

Şimdi, oylamanın sayım ve dökümü için ad çekme suretiyle 5 kişilik bir tasnif komisyonu tespit edilecektir. Tasnif komisyonuna seçilen üyeler oylama işlemi bittikten sonra komisyon sıralarında yerlerini alacaklardır.

Sayın Halil Etyemez? Burada.

Sayın Sami Çakır? Burada.

Sayın Emine Yavuz Gözgeç? Yok.

Sayın Tuma Çelik? Yok.

Sayın Şirin Ünal? Burada.

Sayın Aydın Özer? Yok.

Sayın Ergün Taşcı? Yok.

Sayın İbrahim Aydemir? Burada.

Sayın Mustafa Yel? Yok.

Sayın Fatma Kurtulan? Yok.

Sayın Uğur Aydemir? Yok.

Sayın Orhan Atalay? Burada.

5 kişilik Tasnif Komisyonu oluşmuştur.

Şimdi, oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum: Komisyon sıralarından birinci sıradaki Kâtip Üye Adana'dan başlayarak İstanbul'a kadar -İstanbul dâhil- ikinci sırada yer alan Kâtip Üye ise İzmir'den başlayarak Zonguldak'a kadar -Zonguldak dâhil- adı okunan milletvekillerinin adını ad defterinden işaretleyeceklerdir. Adı işaretlenen milletvekiline birer mühürlü oy pusulası ve zarf verilecektir. Oy pusulasında 1 adayın isminin karşısındaki kare çarpı işaretiyle işaretlenecektir. Oyunu kullanan milletvekili oy pusulasını içeren zarfı Başkanlık Divanının önüne konulmuş olan oy kupasına atacaktır. Aynı zarftan 1’den çok oy pusulasının çıkması ve aday listesinden 1’den fazla adayın işaretlenmesi veya pusulada hiçbir adayın işaretlenmemesi hâlinde bu oy pusulaları geçersiz sayılacaktır.

Sayın Kâtip Üyelerin yerlerini almalarını rica ediyorum.

Oy pusulaları ile zarflar Sayın Kâtip Üyelere teslim edilsin.

Oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.

(Oyların toplanmasına başlandı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, oy kullanmayan sayın üyemiz var mı? Oy kullanmayan sayın üyelerimiz lütfen oylarını kullansınlar.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, sayımda hep AK PARTİ’li milletvekili arkadaşlar mı bulunuyor? Niye? Sayımda bir şaibe var. Böyle bir şey olur mu!

BAŞKAN – Sayın Tanal, siz çıkmadınız torbadan maalesef.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Başkanım, öyle bir şey mi olur? Hep sayımda AK PARTİ’li arkadaşlar var Başkanım.

BAŞKAN – Herkes milletvekili Sayın Tanal, parti ayrımı yok tasnif komisyonunda.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, bakın, Divanda dahi aynı siyasi partiden 3 kişi oturmuyor mu?

BAŞKAN – Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yani bakın, şu anda İYİ Parti…

BAŞKAN – Sayın Tanal, torbalar parti parti ayrılmıyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Olur mu? Bal gibi ayrılıyor orada.

BAŞKAN – Torbalarda bütün milletvekilleri var, kim çıkarsa.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Kesinlikle, sayımda hepsinin AK PARTİ’li arkadaşlarımızdan oraya seçilmiş olması hayatın olağan akışını aykırı. Burada bir şaibe var. Olur mu böyle bir şey? Yani nasıl oluyor da 600 milletvekilinin arasından orada hepsi AK PARTİ’li çıkıyor?

BAŞKAN – Sayın Tanal, 600 milletvekili değil, 580.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – 580 arasından nasıl 4 AK PARTİ’li çıkıyor?

ORHAN ATALAY (Ardahan) – Başkanım, Sayın Tanal’la değişebilirim, gelsin.

(Oyların toplanmasına devam edildi)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, tasnif komisyonundan İbrahim Aydemir arkadaşımız Plan ve Bütçe Komisyonundaki toplantı ve çalışmaları sebebiyle mazeretini belirtti. Kendisi burada olamayacak, o yüzden bir isim daha çekeceğim.

Sayın Ceyda Bölünmez Çankırı? Burada.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – E, nasıl oluyor bu iş?

Bakın, şimdi, Sayın Başkanım, bir okulda noter huzurunda torba çekiliyordu, torbanın içerisinde 2 tane göz vardı.

BAŞKAN – Sayın Çankırı, Tasnif Komisyonundaki yerlerinizi alın.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ben o gözü kontrol edebilir miyim?

BAŞKAN – Tabii ki edersiniz.

Buyurun beraber bakalım.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bakalım.

BAŞKAN – Önce ben size çektireyim bakalım, 10 tane çekin, ne çekiyorsunuz.

Buyurun gelin.

Sayın Mahmut Tanal Bey…

Sayın Tanal, bir karar verin; gelecek misiniz gelmeyecek misiniz?

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Sözünden döndü. Sayın Tanal sözünden döndü Başkanım.

(Oyların toplanmasına devam edildi)

BAŞKAN – Evet, oy kullanmayan milletvekili arkadaşımız var mı?

Oy verme işlemi tamamlanmıştır.

Oy kupalarını kaldıralım.

Tasnif Komisyonu üyeleri lütfen yerlerini alsınlar.

Tasnif Komisyonu üyelerinin adlarını tekrar okuyorum: Sayın Halil Etyemez, Konya Milletvekili; Sayın Sami Çakır, Kocaeli Milletvekili; Sayın Şirin Ünal, İstanbul Milletvekili; Sayın Ceyda Bölünmez Çankırı, İzmir Milletvekili; Sayın Orhan Atalay, Ardahan Milletvekili.

(Oyların ayrımına başlandı)

BAŞKAN – Sayın Tanal, torbaya gelmediniz siz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, siz zaten orada heyeti oluşturmuşsunuz, şaibeli bir heyet. Ben niye ona meşruiyet kazandırtayım ki!

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Sayın Başkan, milletin vekiline “şaibeli” demek bir vekile hiç yakışmıyor. Bir de hukukçu sözde.

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen müdahale etmeyin.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Beyefendi, milletvekiline demiyorum, karıştırmayın, ben heyetin oluşumunu söylüyorum.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Kura çekimine muhalefet edecek duruma kadar düştünüz.

BAŞKAN – Sayın Çilez… Sayın Çilez, siz müdahale etmeyin, rica ediyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Heyetin oluşumu diyorum.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Ben burada başka söylediği sözleri de duyuyorum Başkanım.

BAŞKAN – O, Sayın Tanal ile Başkanlık Divanının arasında, yarın gelir özür diler, olur biter.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Uygun olmayan başka sözler de duyduğum için Sayın Başkan.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ne söyledim uygun olmayan söz; söyler misiniz?

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Neler söylüyorsunuz!

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ne söyledim Beyefendi? Ne söyledim ben? Söyle. “Şaibeli” dedim. Hayatım net Beyefendi. Lütfen kendi alanınızda oturun. Lütfen…

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Ama bakın, şu yaptığınız normal mi? “Kendi alanın” ne demek!

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Lütfen… Lütfen…

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bu seçimin aslı problemli Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Efendim, bütün sorun Tasnif Komisyonunda!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Orayı tenzih ediyoruz, bu kararı alanlarla derdimiz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi Kanunlar ve Kararlar Başkanlığının uyarısı, Sayın Şirin Ünal da Plan ve Bütçe Komisyonunda olduğu için gelmemiş. İşlemlerin biraz hızlı yapılması için 1 üye daha seçeceğim.

Sayın Gürsel Erol? Yok.

Sayın Ulaş Karasu? Yok.

Sayın Rıza Posacı? Yok.

Sayın Ayhan Erel? Yok.

Sayın Mustafa Yel? Yok.

Sayın Erol Katırcıoğlu? Yok.

Sayın Yücel Bulut? Yok.

Sayın Hacı Osman Akgül? Yok.

Sayın Zeynel Özen? Yok.

Sayın Oğuzhan Kaya? Yok.

Sayın Aziz Aydınlık? Yok.

Sayın Osman Ören? Yok.

Sayın Şahin Tin? Yok.

Sayın Eyüp Özsoy? Yok.

Sayın Mahmut Tanal? O yok zaten, gitti.

Sayın Metin İlhan? Yok.

Sayın İbrahim Yurdunuseven? Yok.

Sayın Sabahat Özgürsoy Çelik? Yok.

Sayın Tuba Vural Çokal? Yok.

Sayın Aydın Adnan Sezgin? Burada.

Aydın Bey, sizi tasnif heyetine alalım.

Arkadaşlar, şahitsiniz, Sayın Mahmut Tanal’ın ismi çıktı ama salonu terk etti.

(Oyların ayrımına devam edildi)

BAŞKAN – Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliği için yapılan seçime ilişkin Tasnif Komisyonu tutanağa gelmiştir, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için yapılan seçime 252 üye katılmış, kullanılan oyların dağılımı aşağıda gösterilmiştir.

Saygıyla arz olunur.

Tasnif Komisyonu

                                       Halil Etyemez                                                 Sami Çakır                                            Aydın Adnan Sezgin

                                             Konya                                                          Kocaeli                                                          Aydın

                              Ceyda Bölünmez Çankırı                                      Orhan Atalay

                                              İzmir                                                          Ardahan

 

Mete Hacıarifoğlu        : 243

Batuhan Mumcu           : 4

Geçersiz                     : 5

Toplam : 252

BAŞKAN – Buna göre Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe Sayın Mete Hacıarifoğlu seçilmiştir; hayırlı olmasını diliyorum.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1'inci sırada yer alan 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.

XII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Kütahya Milletvekili Ahmet Tan ve 172 Milletvekilinin Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4618) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 361)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir konu bulunmadığından, alınan karar gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 2 Kasım 2022 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.19