TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
14üncü Birleşim
1 Kasım 2022 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili Zafer Sırakayanın, 30 Ekim 1961de
imzalanan Türkiye-Almanya İşgücü Anlaşmasının 61inci
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Hatay
Milletvekili Hüseyin Yaymanın, Cumhuriyetin 100üncü yılında
Türkiye nereye gidiyor? konusuna ilişkin gündem dışı
konuşması
3.-İzmir
Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegünün, İzmirin yerel
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Bursa
Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlunun, Karagöz gölge oyununa
ilişkin açıklaması
2.- Adana
Milletvekili Ayhan Barutun, tarım danışmanlarının
sorunlarına ilişkin açıklaması
3.- Osmaniye
Milletvekili İsmail Kayanın, Kızılay Haftasına
ilişkin açıklaması
4.- Hatay Milletvekili
Mehmet Güzelmansurun, obeziteyle mücadelede sporun önemine ilişkin
açıklaması
5.-
Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalanın, 1 Kasım dünya Kobani
gününe ilişkin açıklaması
6.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, yerli ve millî elektrikli otomobil
Togga ilişkin açıklaması
7.- Mersin
Milletvekili Olcay Kılavuzun, Çukurova Bölgesel Havalimanına
ilişkin açıklaması
8.- Kayseri
Milletvekili Çetin Arıkın, harf devriminin 95inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
9.- Trabzon
Milletvekili Ahmet Kayanın, ÇAYKURda çalışan mevsimlik
işçilerin kadro ve özlük haklarına ilişkin açıklaması
10.- Düzce
Milletvekili Ümit Yılmazın, Orman Kanununun 31, 32 ve 33üncü
Maddelerinin Uygulanmasına Dair Yönetmelike ilişkin
açıklaması
11.- Ordu
Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, kivi üreticilerine ve
balıkçılara verilen desteğe ilişkin açıklaması
12.- Hatay
Milletvekili Lütfi Kaşıkçının, İskenderun
Düğünyurdu TOKİ konutlarının su problemine ilişkin
açıklaması
13.-
Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın, Kırşehirli
çiftçilerin su sorununa ilişkin açıklaması
14.- Mersin
Milletvekili Hacı Özkanın, yerli ve millî otomobil Togga ve
Kızılay Haftasına ilişkin açıklaması
15.- Bursa
Milletvekili Yüksel Özkanın, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramına, Diyanet
İşleri Başkanlığının cuma hutbesine ve harf
devrimine ilişkin açıklaması
16.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, 1-7 Kasım Türk
Alfabesi Haftasına ve 31 Ekim Sütçü İmamın ilk kurşunu
sıktığı tarihî günün yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
17.- Tokat
Milletvekili Yücel Bulutun, sulama birliklerine ilişkin
açıklaması
18.- Adana
Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, Adana Demirspora yapılan
haksızlıklara ilişkin açıklaması
19.- Uşak
Milletvekili Özkan Yalımın, Uşak Havalimanına, Uşak
Çevre Yolu Projesine ve Ankara-İzmir Hızlı Tren Hattı
Projesine ilişkin açıklaması
20.- Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun, Türkiye Yüzyılına
ilişkin açıklaması
21.- Gaziantep
Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, hayvan yetiştiricilerinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
22.- Sivas Milletvekili
Ahmet Özyürekin, Sivas Demir Çelik Fabrikası
çalışanlarının yaşadığı
mağduriyete ilişkin açıklaması
23.- Adana
Milletvekili Ayşe Sibel Ersoyun, Kızılay Haftasına
ilişkin açıklaması
24.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, harf inkılabının
94üncü yıl dönümüne, saltanatın kaldırılmasının
100üncü yılına, Türkiye Yüzyılına ve RTÜK üyeliği
seçimlerine ilişkin açıklaması
25.- Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, harf inkılabının 94üncü
yıl dönümüne, Yahya Kemal Beyatlının vefatının
64üncü yıl dönümüne, millî ve yerli sanayi hamlelerinin somut göstergesi
olan Togga ve İçişleri Bakanlığının UYUMA
Projesine ilişkin açıklaması
26.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, saltanatın
kaldırılmasına, harf devrimine, Demirören grubunun Ziraat
Bankasından almış olduğu kredi
karşılığında ipotek ettirdiği Göktürkteki
araziye ve RTÜK üyeliği seçimlerine ilişkin açıklaması
27.- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, 1 Kasım dünya
Kobani gününe, MEB ile A101 arasında imzalanan protokole, Osman
Kavalanın cezaevinde 5inci yılını doldurmasına,
Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneşe kurşun çekirdeği
atılmasına ve Bartında meydana gelen maden kazasının
ön raporuna ilişkin açıklaması
28.-
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun, cumhuriyetin 99uncu yıl
dönümüne, Türkiye Yüzyılı vizyonu belgesine, yerli ve millî otomobil
Togga ve Mevlüde Gençin vefatına ilişkin açıklaması
29.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun,
Başkanlık Divanının toplantıya çağrılma
gündeminde RTÜK üyeliğinin olmadığına ve
Başkanlığın tutumunun Divan kararını Genel
Kurulun onayına sunulması yönünde olması hâlinde usul
tartışması açılmasını talep ettiğine
ilişkin açıklaması
30.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
31.- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, İzmir
Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun İYİ Parti grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
32.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Muğla
Milletvekili Yelda Erol Gökcanın İYİ Parti grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleri
ile Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
33.- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, İstanbul
Milletvekili Tülay Kaynarcanın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
34.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, sarf
ettiği bazı sözlerinin maksadını aşan bir şekilde
yanlış anlaşılmasından dolayı üzüntü
duyduğuna ve özür dilediğine ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.-
Cumhurbaşkanlığının, Türkiye Cumhuriyeti ile
Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve
Karşılıklı Yardım Anlaşması hükümlerinden
kaynaklanan taahhütlerimizi yerine getirmek, ateşkesin gözlenmesi,
ihlallerin önlenmesi, bölgede barış ve istikrarın
sağlanması amacıyla, Türkiyenin yüksek menfaatlerini etkili
şekilde korumak ve kollamak üzere, hudut, şümul, miktar ve
zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin Ortak Merkezin görevlerinin ifası yönünde
hareket etmek üzere yabancı ülkelere gönderilmesi, bu kuvvetlerin
Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre
kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü
tedbirin alınması ve bunlara imkân sağlayacak düzenlemelerin
Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek esaslara göre
yapılması için 17/11/2020 tarihli ve 1272 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisi Kararıyla verilen ve 10/11/2021 tarihli ve 1312
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararıyla uzatılan
izin süresinin Anayasanın 92nci maddesi uyarınca 17/11/2022
tarihinden itibaren bir yıl uzatılmasına ilişkin tezkeresi
(3/2086)
2.- TBMM
Başkanlığının, TBMM Başkanlık
Divanının 26/10/2022 tarihli toplantısında Radyo ve
Televizyon Üst Kurulunda üyeliğin görev süresinin bitmesi hâli
dışında başka herhangi bir sebeple boşalması
durumunda boşalan üyeliğin siyasi parti grupları arasındaki
dağılımı yapılırken üyeliğin
boşaldığı tarihin esas alınması konusunda ilke
kararına ilişkin tezkeresi (3/2091)
B) Önergeler
1.- Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay,
Manisa Milletvekili Özgür Özel, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç ve
Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin, (2/4225) esas numaralı
Kamu İhale Kanunu ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/189)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Kayseri
Milletvekili İsmail Emrah Karayelin (3/2086) esas numaralı
Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Kayseri Milletvekili
İsmail Emrah Karayelin (3/2086) esas numaralı
Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında CHP
Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, TBMM
Başkanlığının bir tezkereyle gündeme
aldığı RTÜK üyeliğine ilişkin Divan
kararının Genel Kurulun onayına sunulup sunulmamasıyla
ilgili
IX.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, AK PARTİ
tarafından yasaklarla yok edilmeye çalışılan basın
bağımsızlığı ve
tarafsızlığının tekrar kazanılması,
basın ve yayın kuruluşlarının tarafsız,
şeffaf ve güvenilir şekilde yayın yapabilmeleri adına
gerekli düzenlemelerin hayata geçirilmesi, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun
siyasi ve taraflı kararlar vermesinin engellenmesi amacıyla 1/11/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Kasım 2022 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP
Grubunun, Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran ve
arkadaşları tarafından, kadın gazetecilerin maruz
kaldığı sorunların araştırılması
amacıyla 1/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Kasım 2022 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP
Grubunun, Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ve arkadaşları
tarafından, Türkiyede son yirmi yılda yapılan
özelleştirmelerdeki kamu yararının yeniden gözden geçirilmesi ve
süreçlerin denetlenmesi amacıyla 1/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1
Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
4.- AK
PARTİ Grubunun, bastırılarak dağıtılan 364
sıra sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 2nci sırasına alınması ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine, 1 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde gündemin
Seçim kısmında RTÜKte boş bulunan 1 üyelik için seçimin
yapılmasına, Genel Kurulun çalışma saatlerine ve 364
sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin
önerisi
X.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdunun CHPden istifa sürecine ilişkin
konuşması
XI.-
SEÇİMLER
A) Radyo ve
Televizyon Üst Kuruluna Üye Seçimi
1.- Radyo ve
Televizyon Üst Kurulunda açık bulunan üyeliğe seçim
XII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Teklifleri
1.- Kütahya
Milletvekili Ahmet Tan ve 172 Milletvekilinin Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4618) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 361)
XIII.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Isparta
Milletvekili Aylin Cesur'un, Isparta'da bulunan Eğirdir Gölü Altınkum
Plajında yaşanan kirliliğe,
Isparta'nın
Yalvaç ilçesine bağlı Tokmacık köyünün içme suyu
ihtiyacına,
Isparta ilinde
devam eden kentsel dönüşüm çalışmalarına,
Isparta'nın
Yalvaç ilçesine bağlı Sücüllü köyünün kanalizasyon sorununa,
- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, demiryolu çalışanları
tarafından kurulan yapı kooperatifinin bir
taşınmazının akıbetine,
İlişkin
soruları ve Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanı Murat Kurum'un cevabı (7/72259),
(7/72260), (7/72261), (7/72262), (7/72478)
2.- Ankara
Milletvekili Yıldırım Kaya'nın, yurt
dışındaki bazı üniversitelerden mezun olan kişilere
verilen denklik ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın
cevabı (7/72375)
3.- Konya
Milletvekili Abdulkadir Karaduman'ın, 31 Temmuz 2022 tarihinde
yapılan KPSS ile ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın
cevabı (7/72379)
4.- Batman
Milletvekili Ayşe Acar Başaran'ın, Ankara'da bir müzisyenin
ölümüyle ilgili gözaltına alınan kişilere ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın
cevabı (7/72380)
5.- Van
Milletvekili Muazzez Orhan Işık'ın, özel gereksinimli bireyler
ile özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine verilen eğitim
desteklerine ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya
Yanık'ın cevabı (7/72395)
6.- İzmir
Milletvekili Sevda Erdan Kılıç'ın, bir eyleme katılan PTT
çalışanlarının görev yerlerinin
değiştirildiği iddiasına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın
cevabı (7/72458)
7.- Adana
Milletvekili Kemal Peköz'ün, son 20 yılda engellenen sosyal medya
hesaplarının yıllara ve içeriğe göre
dağılımına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/72462)
8.-
Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ'ın, kolluk kuvveti
mensuplarınca işlendiği iddia edilen bazı suçların
soruşturulmasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/72632)
9.- Ağrı
Milletvekili Abdullah Koç'un, Sayıştayın 2021 yılı
Denetim Raporunda Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi ile ilgili
yaptığı bazı tespitlere,
Sayıştayın
2021 yılı Denetim Raporunda Abdullah Gül Üniversitesi ile ilgili
yaptığı bazı tespitlere,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktay'ın cevabı (7/72639), (7/72640)
10.-
Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir'in,
Sayıştayın 2021 yılı Denetim Raporunda Ağrı
İbrahim Çeçen Üniversitesi ile ilgili yaptığı bazı
tespitlere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/72641)
11.- Mersin
Milletvekili Rıdvan Turan'ın, Sayıştayın 2021
yılı Denetim Raporunda Yükseköğretim Kurulu ile ilgili
yaptığı bazı tespitlere ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın
cevabı (7/72642)
12.-
İstanbul Milletvekili Dilşat Canbaz Kaya'nın,
Sayıştayın 2021 yılı Denetim Raporunda Muğla
Sıtkı Koçman Üniversitesi ile ilgili yaptığı bazı
tespitlere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/72643)
13.- Mersin
Milletvekili Alpay Antmen'in, Ocak 2017 - Ekim 2022 tarihleri arasında
Bakanlık ve bağlı birimlerince kullanılan mobilyalara
ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya
Yanık'ın cevabı (7/72650)
14.- Mersin
Milletvekili Fatma Kurtulan'ın, Sayıştayın 2021
yılı Denetim Raporunda Mersin Üniversitesi ile ilgili
yaptığı bazı tespitlere,
Sayıştayın
2021 yılı Denetim Raporunda Samsun Üniversitesi ile ilgili
yaptığı bazı tespitlere,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktay'ın cevabı (7/72744), (7/72745)
15.-
İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü'nün,
Sayıştayın 2021 yılı Denetim Raporunda Pamukkale
Üniversitesi ile ilgili yaptığı bazı tespitlere
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktay'ın cevabı (7/72746)
16.-
Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü'nün, Harran Üniversitesi
rektör yardımcısının kadrosunun başka bir üniversitede
bulunmasına,
Sayıştayın
2021 yılı Denetim Raporunda Harran Üniversitesi ile ilgili
yaptığı bazı tespitlere,
Sayıştayın
2021 yılı Denetim Raporunda Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi ile
ilgili yaptığı bazı tespitlere,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktay'ın cevabı (7/72747), (7/72748), (7/72749)
17.-
Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş'in, Sayıştayın
2021 yılı Denetim Raporunda Erzincan Binali Yıldırım
Üniversitesi ile ilgili yaptığı bazı tespitlere,
Sayıştayın
2021 yılı Denetim Raporunda Uşak Üniversitesi ile ilgili
yaptığı bazı tespitlere,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktay'ın cevabı (7/72750), (7/72751)
18.-
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül'ün, Aydın Adnan Menderes
Üniversitesinde yapılan bir atamaya ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı
(7/72881)
19.- Batman
Milletvekili Ayşe Acar Başaran'ın, İran'da öldürülen bir
kadını anmak için Ankara'da yapılan eyleme kolluk kuvvetlerinin
müdahalesine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/72882)
20.- Batman
Milletvekili Ayşe Acar Başaran'ın, intihar eden bir hakim
hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/72883)
21.- Gaziantep
Milletvekili Mahmut Toğrul'un, Gaziantep Üniversitesine yapılan
öğretim görevlisi atamalarıyla ilgili iddialara ilişkin sorusu
ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın
cevabı (7/72885)
22.- Ankara
Milletvekili Yıldırım Kaya'nın, Yıldız Teknik
Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi'nde yapılan atamalara
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktay'ın cevabı (7/72886)
23.- Mersin
Milletvekili Rıdvan Turan'ın, Sayıştayın 2021
yılı Denetim Raporunda Selçuk Üniversitesi ile ilgili
yaptığı bazı tespitlere ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın
cevabı (7/72887)
24.- Kayseri
Milletvekili Çetin Arık'ın, İstanbul Büyükçekmece'deki bir
engelli bakım merkezinde hayatını kaybeden bir gence
ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya
Yanık'ın cevabı (7/72895)
25.-
Şırnak Milletvekili Nuran İmir'in, kadın cinayetlerinin önlenmesi
için Bakanlıkça yürütülen çalışmalara ilişkin sorusu ve
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı
(7/72897)
26.- Kocaeli
Milletvekili Tahsin Tarhan'ın, Kocaeli'de çeşitli sosyal
yardımlardan yararlanan kişi sayısına ilişkin sorusu
ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı
(7/72898)
27.- Kocaeli
Milletvekili Tahsin Tarhan'ın, 2020'den bugüne kadar hanelere
sağlanan elektrik tüketim desteği ve ısınma
yardımına ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı
Derya Yanık'ın cevabı (7/72900)
28.- Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, bir vatandaşın sosyal
yardım talebinin reddedilmesine ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal
Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/73003)
29.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, mesleki eğitim merkezi
sayısına ve öğrencilerine ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal
Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/73004)
1
Kasım 2022 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Enez
KAPLAN (Tekirdağ), Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
14üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz 30 Ekim 1961de
imzalanan Türkiye-Almanya İşgücü Anlaşması'nın 61inci
yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Zafer
Sırakaya'ya aittir.
Buyurun Sayın Sırakaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Zafer Sırakayanın, 30 Ekim
1961de imzalanan Türkiye-Almanya İşgücü Anlaşmasının
61inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
ZAFER SIRAKAYA (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bundan tam altmış bir
yıl önce imzalanan 30 Ekim 1961 tarihli Türkiye ile Almanya
İşgücü Anlaşması'nın seneidevriyesinde söz
almış bulunuyor, Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Altmış bir yıl önce ana vatanımızdan
kalkan büyük bir kervan gözyaşlarıyla uzun mu uzun bir gurbet
yolculuğuna uğurlanmıştı. Bu neslin evlatlarından
biri olarak, sizlere bugün bu kürsüden hitap edebilmekten büyük bir onur
duymaktayım. Evet, Almanya iş gücü çağırdı ama
insanlar geldi. Gelen insanlar seccadelerini, Kuranlarını, ay
yıldızlı bayraklarını, kültürlerini, örf ve âdetlerini
beraberinde getirdiler; hep erteleyerek, hep biriktirerek ama asla Türkiyeden
vazgeçmeden yaşadılar. Ailesinin ve akrabalarının
geleceği ile ülkesinin ve toplumun kalkınması için ömrünü
gurbette tüketmiş o eli öpülesi insanlarımızdan vefat edenleri
rahmetle anıyor, hayatta olanlara da sağlıklı ve bereketli
ömürler diliyorum.
61inci yılını geride bırakacak
olduğumuz bu göç sürecini bugün itibarıyla
değerlendirdiğimizde inişleriyle ve çıkışlarıyla,
hüzünleriyle ve sevinçleriyle genel anlamda bir başarı öyküsüdür.
Yaklaşık 6 milyon insanımızı kapsayan bu göç hareketi
çerçevesinde, başarı öykülerinin yanında elbette hüzünlü anılar
da yaşanmıştır. Bunların başında ise
Almanyadaki soydaşlarımızın karşı
karşıya kaldığı ayrımcılık,
ırkçılık, İslam ve Türk düşmanlığı
gelmektedir.
2020 yılında, Almanyanın Hanau
kentinde ırkçı bir teröristin aralarında 4 Türkün de
bulunduğu 9 göçmen kökenliyi katletmesiyle, 1984 yılından o
tarihe kadar geçen otuz altı yılda Almanyada gerçekleştirilen
ve vatandaşlarımızı hedef alan ırkçı terör
eylemlerinde 31 vatandaşımız hayatını
kaybetmiştir. Bir yandan insanlarımız hayatını
yitirmekte, diğer yandan ibadethanelerimiz ve sivil toplum
kuruluşlarımız saldırı altında kalmaktadır.
Alman makamlarının yaptığı açıklamalara göre
Müslümanlara ve Müslüman kurumlarına yapılan ve kayıt
altına alınan suç ve saldırı sayısı 2020
yılında -103ü camilerimize ve cemevlerimize gerçekleşmiş
olup- toplam 1.026ya ulaşmıştır, 2021 yılında
ise 700e yakın İslam düşmanı suç kaydedilmiştir.
Bugün, akıl tutulması yaşayan kimi Avrupa ülkelerinde
ötekileştirici bir kimlik politikası giderek
yaygınlaşmaktadır. Türkiyeyle gönül bağları olan
sivil toplum kuruluşlarının marjinal yaftasıyla sistemin
dışına itildiğini ve âdeta bir suç örgütü olarak
değerlendirildiklerini üzüntüyle gözlemlemekteyiz.
Sayın milletvekilleri, şundan hiç kimsenin
şüphesi olmasın: Biz Türkiye olarak kutsallarımıza yönelik
her türlü baskı, ayrımcılık ve bu tür insanlık dışı
muamelelere karşı mücadelelerimizi kararlı bir şekilde,
uluslararası platformlar da dâhil her yerde tüm gücümüzle ve sonuna kadar
sürdüreceğiz.
Bu arada, yurt dışındaki
kardeşlerimizin ana vatanlarından da bazı beklentileri
bulunmaktadır. Yurt dışı Türk toplumunu siyasetin
öznelerinden kılan Hükûmetimiz bu konuları da hassasiyetle takip
etmektedir. Her yıl tatillerini Türkiyede geçirmenin hasretiyle
çalışan vatandaşlarımız ülkelerine geldiklerinde hem
sılayırahim görevlerini ifa etmekte hem de ülkemizin ekonomisine
katkı sunmaktadır. Buna karşın son dönemde, özellikle
popülist söylemler üzerinden toplumu ayrıştıran,
karşıtlık üzerinden oy devşirmeyi kendine hedef edinen
bazı kesimler yurt dışından gelen
insanımızın oy tercihini gerekçe göstererek demokrasiden
nasibini almamış tavırlarını pervasızca
dillendirebilmektedirler. Burada, toplumumuzun tüm kesimlerine ve en başta
siyasi partilerimize büyük görev düşmektedir. Memleket sevdalısı
insanımıza bu toprakların onların kendi yurtları ve
ocakları olduğunu hep beraber daha yoğun oranda
hissettirmeliyiz.
Sözlerime son verirken bu Gazi kürsüden bir kez daha
yurt dışında vatan aşkıyla yanan, Türk
Bayrağını gördüğünde gözleri parlayan her bir
kardeşimizin kökeni, meşrebi ve mezhebi ne olursa olsun Türk milletinin
birer temsilcisi olduğunu ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz
Cumhuriyetimizin 100üncü yılında Türkiye nereye gidiyor? konusunda
söz isteyen Hatay Milletvekili Hüseyin Yaymana aittir.
Buyurun Sayın Yayman. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.- Hatay Milletvekili Hüseyin Yaymanın, Cumhuriyetin 100üncü
yılında Türkiye nereye gidiyor? konusuna ilişkin gündem
dışı konuşması
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi ve ekranları
başında bizleri izleyen aziz vatandaşlarımızı ve
Hataylı hemşehrilerimizi bir kez daha saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Cumhuriyetimizin 100üncü yılına
girdiğimiz şu günlerde 99uncu yılının
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum ve bizlere
cumhuriyeti armağan eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere
tüm şehitlerimizi, gazilerimizi bir kez daha rahmetle, şükranla,
minnetle anıyorum. Onların fedakârlıkları olmasaydı,
onların kahramanlıkları olmasaydı biz, belki bugün
cumhuriyetin bir vatandaşı olarak yaşayamayacaktık.
Dolayısıyla ne kadar teşekkür etsek, ne kadar dua etsek
azdır.
Büyük eserleri büyük liderler yapar. diye bir söz
vardır; işte, Mustafa Kemal Atatürkün de en büyük eserlerinden bir
tanesi cumhuriyetimizin ilan edilmesi ve bu aziz millete cumhuriyetin
armağan edilmesidir.
ERKAN AYDIN (Bursa) Harf devriminden bahset, harf
devrimi.
HÜSEYİN YAYMAN (Devamla) İşte, Gazi
Mustafa Kemal Atatürkün açtığı yolda ilerleyerek Türkiye'ye
21inci asrı hedef gösteren ve Türkiye Yüzyılı
kavramını ortaya koyan Sayın Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğan da yaptığı büyük eserlerle
cumhuriyetimizin yücelmesi, cumhuriyetimizin yükselmesi noktasında çok
önemli eserlere imza atmıştır. Cumhuriyetimizin tam da kuruluş
yıl dönümlerinde, özellikle 29 Ekim 2022de TOGGun açılması, 29
Ekim 2021de AKMnin ve Ankara Millet Bahçesinin açılması, 29 Ekim
2020de Ankara-Niğde Otoyolunun açılması, 29 Ekim 2018de
İstanbul Havalimanının açılması, 29 Ekim 2013te
Marmarayın açılması ve 29 Ekim 2016da Ankara Yüksek
Hızlı Tren Garının açılması, aslında Büyük
eserleri büyük liderler yapar. sözünün bir kez daha ispatıdır.
Cumhuriyet, ona hizmet etmekle yücelir, cumhuriyet, onun değerlerine sahip
çıkmakla yükselir ve değer bulur dolayısıyla cumhuriyet
kimsesizlerin kimsesidir. Cumhuriyet, yoksul bir Anadolu çocuğu olarak,
Hatayın bir evladı olarak bu kardeşinizi devlet
okullarında okutup, büyütüp, tahsil yaptırıp bu millete hizmet
etmek için buraya gönderen rejimin ve sistemin adıdır
dolayısıyla cumhuriyet hepimizin ortak geleceğidir.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın Türkiye
Yüzyılı paradigmasını açıklarken dile getirdiği
gibi -her zaman ifade ediyoruz- bu ülke hepimizin ülkesidir, bu devlet
hepimizin devletidir, bu bayrak hepimizin bayrağıdır, bu millet
hepimizin milletidir ve bu gelecek hepimizin geleceğidir. Ortak
geleceğimize sahip çıkma noktasında hepimizin kendi yankı
odalarımızdan çıkıp, kendi cephe siyasetinden
çıkıp cumhuriyeti muasır medeniyet seviyesi düzeyine
çıkarmak için daha çok çalışması lazım.
Cumhuriyetimizin 100üncü yılında
Türkiyemiz nerededir? Türkiye dünyanın merkezindedir. Türkiye, küresel
bir güç olma yolunda hızla ilerlemektedir. Türkiyemiz dünyanın
merkezinde yer almaktadır. İnanıyoruz ki önümüzdeki dönemde,
inşallah, bu süreç çok daha ileri bir noktaya gidecektir. Her zaman
dediğimiz gibi, cumhuriyet, kimsesizlerin kimsesidir. Cumhuriyet, bir
şefkatin adıdır ve cumhuriyet bu milleti muasır medeniyet
seviyesi düzeyine çıkarma iddiasının adıdır.
İşte, bu iddiayı biz Cumhur İttifakı olarak Türkiye
Yüzyılı paradigmasıyla daha ileri götürmek istiyoruz. Türkiye
Yüzyılı iddiası, bir partiye, bir siyasi gruba ait bir iddia
değildir, 85 milyonun ortak hissiyatıdır ve siyasetüstü bir
kavramdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AYDIN (Bursa) İntihal
yaptınız, intihal.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HÜSEYİN YAYMAN (Devamla) Teşekkür ederim
Başkanım.
İlk defa, Türk demokrasi tarihi içerisinde bir
genel başkan, bir lider bir yıl sonrasını, üç yıl
sonrasını, beş yıl sonrasını, on yıl
sonrasını değil, yüz yıl sonrasını hedef
göstererek bu aziz milletimizin önüne çok önemli bir hayal ortaya
koymaktadır. Bizim bu millete dair hayalimiz vardır; bizim, bu
millete dair hizmet sevdamız vardır ve inşallah bu yolda
çalışmaya, gayret göstermeye, bu aziz millete layık olmaya
çalışacağız.
Bu duygu ve düşüncelerle cumhuriyetimizin
100üncü yılını bir kez daha kutluyorum ve bu cumhuriyeti bize
armağan eden tüm şehitlerimizi, gazilerimizi rahmetle anıyorum.
Değerli şehitlerimizin bize bıraktığı mirası
sonsuza kadar yaşatacağımızı bir kez daha arz etmek
istiyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
İzmirin yerel sorunları hakkında söz isteyen İzmir
Milletvekili Serpil Kemalbaya aittir.
Buyurun Sayın Kemalbay. (HDP
sıralarından alkışlar)
3.-İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegünün, İzmirin
yerel sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Sayın Başkan, sayın vekiller; denir ki: Bir kent,
insanların kendilerini fiziksel, sosyal, kültürel ve siyasal olarak
yeniden üretebildiği bir yer olursa ancak bir kenttir. Bu anlamda,
İzmir, çoğulculuğun; birlikte yaşamın; kadın dostu
kent olmanın; doğasına, parkına, tarihine, kültürüne,
yaşam alanına sahip çıkma bilincinin kendini en çok
dışa vurduğu bir kenttir.
İzmir kentinin sorunları çoktur ve bu
sorunlar genel hastalıklarımızdan azade değildir. Geçen
yıl kentimizdeki çok renklilik, çok kimliklilik hedef
alınmış; kardeşliğe, barışa ve demokrasiye
kurşun sıkılmıştır. Kolluğun her gün
gözetlediği parti binamızda Deniz Poyraz yoldaşımız katledilmiştir
ve bu siyasi cinayetin üstü şu anda örtülmeye
çalışılmaktadır. Buna İzmirliler olarak izin
vermeyecek, barış ve ortak yaşama sahip
çıkacağız; Denize sözümüz barış olacak.
Sayın vekiller, heyelan bölgesinde kurulu olan
Harmandalı evsel atık döküm alanı, en ciddi
sorunlarımızın başında geliyor. Burası 1,5 milyon
nüfus için on beş yıl kullanılmak üzere planlanmış
ancak İzmir 4,5 milyon olmuştur ve otuz yıldır bu alana çöp
atılmaktadır, birikmektedir. Çevreye yayılan kötü koku ve
kirliliğin yanı sıra burada ciddi bir yakın tehlike olarak
yağışlar sonucu gelebilecek heyelan tehlikesi vardır,
heyelan riski vardır. Harmandalındaki yanlış yerleşim
nedeniyle onlarca, belki yüzlerce insanın yaşamı risk
altındadır.
Harmandalında bir heyelan felaketi olması
durumunda hiçbirimizin üzüntü belirtmesi, gözyaşı samimi
olmayacaktır. Bir an önce İzmir Büyükşehir Belediyesinin Bergama
ve Ödemişte büyük oranda tamamlamış olduğu katı
atık depolama alanları devreye sokulmalı, buralardaki halk
yaşam kalitelerinin düşmeyeceğine ikna edilmeli ve yeni depolama
alanları tayin edilmelidir.
Yine, Efemçukuru Altın Madeni ibretlik bir
projedir. Bir Kanadalı şirket kendi ülkesinde kazma bile
vuramayacağı bir yerde on bir yıldır altın
çıkarmaktadır. Kentin su ihtiyacının yüzde
40ının sağlandığı Tahtalı Barajı
havzası burada zehirlenmektedir. Acele kamulaştırma kararıyla
halkın toprağı burada maden şirketine, altın
şirketine verilmiştir. Aynı durum Çeşme için de geçerlidir.
Nöbet eylemi yapan halkın söylediği gibi: İzmirde simide
gevrek Çeşme Projesine talan projesi derler. Çeşme
Yarımadasının ranta ve betonlaşmaya
açılmasını asla kabul etmiyoruz.
Öte yandan, Aliağada 22 gemi söküm tesisinin
yanı sıra kömürlü termik santralleri, petrokimya tesisleri dâhil
küçüklü büyüklü yaklaşık 3 bin sanayi tesisi ölümcül ekolojik
çevresel sorunlar yaratmaktadır. Aliağa Çevre Platformu,
Aliağadaki kanser oranlarının Türkiye ortalamasının 4
katı büyüklüğünde olduğunu açıklamıştır.
Ağır sanayi ve termik santral baca gazı emisyonlarından
direkt etkilenen konumda olan Aliağaya bağlı Horozgediği
köylüleri içerisinde ise kanser salgın bir hastalık olmuştur.
Sayın vekiller, şirket
suçlarının üzerine gitmeliyiz. Doğallaştırılan,
sıradanlaştırılan bu cinayetlere ve ekolojik
yıkıma Dur! demeliyiz. Bu nedenle bir an önce gemi söküm tesislerinin
TTBnin, TMMOBun, TBBnin, ekoloji örgütlerinin, sendikaların,
üniversitelerin denetimine açılması sağlanmalıdır.
Ayrıca, Türkiye, dünyanın çöplüğü değildir. Batı
ülkelerinin zehirli, asbestli, kirli gemileri Aliağada sökülmemelidir.
Bir de tabii bizim Gaziemir problemimiz var.
Tonlarca radyoaktif bulaşıcılı çöpler Gaziemire
atılmıştır. Türkiyede nükleer santral yok ama nükleer
bulaşılı çöpler Gaziemirde halkın yaşamını
tehdit ediyor. Türkiye Enerji Kurumu, belediyenin sorusu üzerine, bölgede 260
ton radyoaktif atığın temizlenerek depolanmak üzere
İstanbula gönderildiğini söylemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) Ama bu
bilgi kamuoyuyla paylaşılmadığı gibi, hâlâ Gaziemirde
kanser tehlikesi yaratan ciddi bir radyoaktif bulaşı vardır.
Ve çok ciddi bir sorun olarak, bundan tam iki
yıl önce İzmirde 6,6 büyüklüğünde bir deprem yaşandı.
30 Ekim 2020deki depremde yaşamını yitirenleri rahmetle ve
saygıyla anıyorum.
Doğru yapılaşmayla bir kişinin
dahi burnu kanamayacakken 117 kişinin yaşamını
yitirdiği bu ibretlik deprem felaketinin sonuçları hâlâ sürmektedir.
Çok sayıda depremzede hâlâ evlerine kavuşmamıştır,
iş yerlerine kavuşmamıştır. Bu konuda, 200e
yakın hane, yaşamını Bayraklıdaki konteynerlerde geçirmektedir.
Bu sorunlara derhâl çözüm üretilmesini talep ediyoruz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz
vereceğim.
Sayın Vahapoğlu
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlunun, Karagöz
gölge oyununa ilişkin açıklaması
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türk kültüründe geleneksel mizah tiplemelerinin en
önemlilerinden biri Karagöz oyunudur. Karagöz gölge oyununun sosyal ve kültürel
olarak kalite şehri Bursamız ve ülkemiz açısından önemli
bir yeri vardır. Evrensel miras olarak kabul edilen ve UNESCO
İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesinde
yer alan Karagöz sanatının unutulmaması için özel tedbirlerin
geliştirilmesi gerekmektedir. Türk kültürünün önemli bir unsuru olan
Karagöz oyununu yaşatmak, gelecek nesillere aktarmak ve uluslararası
sahada hak ettiği yeri bulmasını sağlamak için Kültür ve
Turizm Bakanlığıyla ile Millî Eğitim Bakanlığınca
ilave tedbirlerin alınması yararlı olacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Barut
2.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, tarım
danışmanlarının sorunlarına ilişkin
açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
Türkiyede tarımsal yayım ve danışmanlık sisteminin
yaygın, etkin ve verimli bir yapıya kavuşmasının
sağlanması için 2006 yılından bu yana Bakanlık
tarafından destek veriliyor. Bu kapsamda görev yapan tarım danışmanları
da tarımsal yeniliklerin, gelişmelerin, tarımsal bilgi ve teknik
uygulamaların çiftçilerimize aktarılmasında, ülkemiz
tarımının kalkınmasında rol üstleniyor. Ancak ne
yazık ki ülke genelinde binlerce tarım danışmanı zorlu
şartlarda yetersiz özlük hakları ve düşük gelirlerle sigorta ve
vergi borçlarını bile ödeyemez hâlde çalışıyor.
Tarım danışmanlarına 2023 yılında senelik
giderlerini karşılamak için verilecek olan 72 bin liralık destek
kabul edilemez. Gıda egemenliği için kamuya yeterli sayıda ziraat,
gıda, orman, su ürünleri ve balıkçılık teknolojisi
mühendisi ile veteriner hekim, tekniker ve teknisyen atanmalıdır.
BAŞKAN Sayın Kaya
3.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın, Kızılay
Haftasına ilişkin açıklaması
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Yüz elli dört yıl önce kurulan
Kızılayımız, kurulduğu günden bugüne kadar
mazlumların, mağdurların ve afetzedelerin yardımına
koşarak milletimizin yardımseverliğini tüm dünyaya
göstermiş ve göstermeye devam etmektedir. Milletimizin merhamet eli olan
ve faaliyetleriyle asil milletimizi en iyi şekilde temsil eden Kızılayımız,
alanında dünyanın önde gelen yardım kuruluşları
arasında yer almaktadır. Tüm vatandaşlarımızı,
barışın, iletişimin, değerlerin, huzurun ve şefkatin
yüzyılı diyerek Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın liderliğinde
başlattığımız Türkiye Yüzyılının
dünyaya açılan bir kapısı olan Kızılayımıza
destek vermeye ve bu kutsal vazifenin bir parçası olmaya davet ediyorum.
Bu vesileyle dünyanın dört bir tarafında milletimizi temsil eden
Kızılay gönüllülerimizin Kızılay Haftasını
kutluyor, çalışmalarından dolayı kendilerine teşekkür
ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Güzelmansur
4.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, obeziteyle mücadelede
sporun önemine ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ulu Önder Atatürk diyor ki: Sağlam kafa
sağlam vücutta bulunur. Ülkemizde her 3 insandan 1i obez. Obeziteyle
mücadelede en önemli silahımız ise spor yapmak.
Okullarımızda beden eğitimi ve spor saatleri
artırılmalı. Okullarda beden eğitimi dersi sınıf
öğretmenleriyle değil, beden eğitimi öğretmenleriyle
gerçekleştirilmeli. Bunun için ilkokullara beden eğitimi
branşı açılmalı ve bu yıl en az 5 bin beden
eğitimi öğretmeni ataması yapılmalı. Millî Eğitim
Bakanına sesleniyorum: Bu yıl beden eğitimi
öğretmenliğine en az 5 bin kontenjan verin. Hem beden eğitimi
mezunu gençlerimiz iş sahibi olur hem de çocuklarımız sporla
bedenen ve ruhen daha sağlıklı olur; böylece fiziksel,
bilişsel, duygusal olarak gelişmiş çocuklarımız olur,
toplumsal gelişimimiz hızlanır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Öcalan
5.- Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalanın, 1 Kasım
dünya Kobani gününe ilişkin açıklaması
ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) Bugün, 1
Kasım, barbarlar ordusu IŞİDe karşı mücadelenin
yıl dönümü yani 1 Kasım dünya Kobani günü. Bundan tam sekiz yıl
önce, kadınların öncülüğünde, Kobanide insanların
başını kesen IŞİDli çetelere karşı direnen
bir halk vardır ve o halkın günü bugündür. Uluslararası
enternasyonal mücadelenin günüdür aynı zamanda. IŞİD, Orta
Doğuya ölümü, karanlığı, kafa kesmeyi dayattı ama
Kürtler öncülüğünde dostlarıyla birlikte bu zalimane
davranışa karşı büyük bir mücadele verildi ve Kobani
özgürleştirildi. Lakin, Türkiyede Kobani davası adı
altında bu mücadele mahkûm edilmek istenmektedir. Biz Kobani halkıyla
birlikte dayanışma içerisindeyiz, Kobani başarısı tüm
halkımıza da kutlu olsun.
BAŞKAN Sayın Taşkın
6.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, yerli ve
millî elektrikli otomobil Togga ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan'ın güçlü liderliğinde bölgesel ve küresel bir güç
hâline gelen Türkiye, hayallerini bir bir gerçekleştirmeye devam ediyor.
Cumhuriyetimizin 99uncu yılında millî gururumuz Toggun üretim
tesisi açıldı, seri üretim başladı ve ilk yerli ve millî
elektrikli otomobilimiz, Sayın Cumhurbaşkanımız
tarafından üretim bandından indirildi; bizler de o tarihî anlara
şahitlik ettik. Devrim otomobilinin 1961de yarım kalan acı
hikâyesinden bu yana, hasretle beklediğimiz, altmış
yıldır hayalini kurduğumuz, yerli ve millî otomobile sonunda
kavuştuk. Türkiye'nin ortak gururu Togg, bizim için bir otomobilden çok
daha fazlasıdır; Togg, zihinsel ve teknolojik bir dönüşümdür,
aziz milletimizin büyük bir başarısıdır. Fikri ve
sınai mülkiyeti yüzde 100 Türkiyeye ait olan yerli ve millî elektrikli
otomobilimiz Toggun ve Gemlik tesisimizin ülkemize, milletimize
hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kılavuz...
7.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, Çukurova Bölgesel
Havalimanına ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Mersinimizin ve bölgemizin en önemli
yatırımlarından biri olan, ticaretten turizme,
ulaşımdan lojistiğe, tarımdan sanayiye, şehrimize ve
ülkemize önemli katkılar sunan Çukurova Havalimanı'nın sonuna
yaklaştık. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan'ın yayımlamış olduğu
Cumhurbaşkanı kararıyla Çukurova Havalimanı'nın
uluslararası giriş ve çıkışlara açık, daimi hava
hudut kapısı olarak tespit edilmesine karar verilmiştir.
Çukurova Bölgesel Havalimanının tarım, turizm, sanayi, ticaret,
lojistik ve ulaştırma gibi birçok alanda ve sektörde öncü olan
ülkemizin incisi, Akdenizin göz bebeği, Mersinimize ve Mersinli
hemşehrilerimize hayırlı olmasını diliyor, Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Beyefendiye
teşekkürlerimi arz ediyorum.
BAŞKAN Sayın Arık
8.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, harf devriminin
95inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün yapmak zorunda bulunduğumuz çok
değerli bir iş daha vardır: Yeni Türk harflerini çabuk
öğrenmek. Kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya, bütün
yurttaşlara öğretiniz, bunu yurtseverlik, ulusseverlik görevi
biliniz. Bu görevi yaparken düşününüz ki bir ulusun, bir sosyal
topluluğun yüzde 10u ancak okuma yazma bilir, yüzde 90ı bilmezse
bundan insan olanların utanması gerek." diyor Ulu Önderimiz Gazi
Mustafa Kemal Atatürk. Evet, bugün, cumhuriyet devrimlerinin en önemli
atılımlarından biri olan harf devrimimizin 95inci
yılı. Elbette Okuryazarlık oranı arttıkça oy
oranımız düşüyor. diyenler; okuyandan, sorgulayandan, araştırandan
korkanlar; Dolmabahçe'de yükselen Yaşa Mustafa Kemal Paşa Yaşa
sloganından rahatsız olanlar bu harf devrimine düşmanlık
edebilir ama herkes bilsin ki Atatürk ve devrimleri sonsuza kadar
yaşayacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kaya
9.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın, ÇAYKURda
çalışan mevsimlik işçilerin kadro ve özlük haklarına
ilişkin açıklaması
AHMET KAYA (Trabzon) Teşekkür ediyorum.
Sayın Cumhurbaşkanına sesleniyorum:
ÇAYKUR'da çalışan mevsimlik işçilerimiz mevcut kanunlara göre
yılda en fazla yüz seksen gün yani altı ay çalışabilmektedirler.
Bu kardeşlerimizin altı ayda aldıkları
maaşlarını on iki aya böldüğünüzde ellerine geçen
aylık para asgari ücretin dahi altında kalmaktadır. ÇAYKUR
işçilerimizin bu şartlarda geçinebilmeleri de emekli olabilmeleri de
mümkün değildir. Geçici işçilere kadro vaadiniz ve
milletvekillerinizin açıklamaları ÇAYKURdaki mevsimlik
işçilerimizde büyük bir beklenti oluşturmuştu; sonrasında
Çalışma Bakanının yaptığı tutarsız
açıklamalar yıllardır kadro hayali kuran ve özlük
haklarının iyileştirilmesini bekleyen bu
arkadaşlarımızda büyük bir hayal
kırıklığı yaratmıştır.
Sayın Erdoğan, altı ay
çalışıp altı ay işsiz kalmak, mevsimlik yaşamak
ÇAYKUR işçilerimizin kaderi değildir. ÇAYKURdaki tüm
işçilerimize amasız, fakatsız, ayrımsız kadro
hakları verilmelidir ve özlük hakları verilmelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
10.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, Orman Kanununun 31,
32 ve 33üncü Maddelerinin Uygulanmasına Dair Yönetmelike ilişkin
açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
1987 yılında yayımlanan Orman
Kanununun 31, 32 ve 33üncü Maddelerinin Uygulanmasına Dair Yönetmelikle
köy ve kasabaların nüfusa göre tanımı
yapılmıştır. Zaman içinde yaşanan gelişmeler sonucunda
birçok kasabanın idare tarafından siyasi statüleri
değiştirilerek köye çevrilmiş, uygulamaya konulan
büyükşehir belediyelerinin oluşturulması kanunuyla 30 ilimizde
köyler ve kasabalar mahalleye dönüştürülmüştür. Bunların
yanında, yaşanan sosyoekonomik gelişmeler köy nüfuslarında
azalmaya ve köyde yaşayan insanların yaşının
60ın üzerine çıkmasına neden olmuştur. Tüm bu
anlattıklarımızdan yola çıkarak orman köylüsü işlemi
görmesi gereken köylerin nüfuslarının yeniden değerlendirilmesi
gerektiği ortaya çıkmaktadır. Adı geçen yönetmeliğin
güncellenmesi, orman köylüsünün şehre taşınmasının
önüne
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
11.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, kivi üreticilerine ve
balıkçılara verilen desteğe ilişkin açıklaması
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Kivi üreticisi geçen
yıl 8 liraya sattığı ürüne bu yıl 9 liraya
alıcı bulmakta zorlanmaktadır. Kiloda 1 lira artış
şaka gibi. Geçen yıl mazot 7,5 lira, şimdi 28,5 lira. Kivi
üreticisi kilo başına da 2 lira gübre, 1,5-2 lira da budama
parası ödüyor. Bu nedenle, en azından üreticinin gübre gideri
üzerinden kilo başına 2 TL destekleme verilebilir; kivi üreticisini
bu rahatlatabilir.
Balıkçılar da artan maliyetler nedeniyle
zorda. Tekne başına 3.500 ile 6.000 lira arasındaki rakam komik
bir rakam, verdiğiniz destek, o teknenin deposunun üçte 1ini bile
doldurmuyor. Ordu fındıkta 1inci, bal üretiminde 1inci, kivide
2nci, balıkçılık zaten böyle; Ordulu üretici sizin dönemde
gördüğü zulmü hiçbir dönemde görmedi.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kaşıkçı
12.- Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçının,
İskenderun Düğünyurdu TOKİ konutlarının su problemine
ilişkin açıklaması
LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
2020 yılında TOKİ tarafından
İskenderun Düğünyurdu mevkisinde yapımı tamamlanan konutlar
hak sahibi vatandaşlarımız tarafından teslim
alınmış ve insanlarımız evlerine
taşınmıştır ancak Hatay Büyükşehir Belediyesi iki
yıldır bu konutlara şebeke suyu bağlamayarak
vatandaşlarımızı cezalandırmaktadır. Vatandaşlarımız
iki yıldır içme suyu ihtiyacı başta olmak üzere, tüm su
ihtiyaçlarını İskenderun Belediyesinin kendilerine
sağladığı tankerlerle karşılamaktadır. Allah
aşkına buradan soruyorum: 1.055 konutta yaşayan toplam 6 bin
vatandaşımıza ve 2 okulda eğitim gören binlerce
çocuğumuza iki yıldır yapılan zulüm değil de nedir?
Düğünyurdu TOKİye içme suyu. deyince Bütçede para yok.
diyorsunuz ama her akşam EXPOda sanatçılara milyonlarca para
ödüyorsunuz. Bir an önce önümüzdeki haftalarda yapmayı
planladığınız 2 konseri iptal edin ve buradan artan
kaynakla Düğünyurdu TOKİnin suyunu verin.
BAŞKAN Sayın İlhan
13.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın,
Kırşehirli çiftçilerin su sorununa ilişkin açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir)
Teşekkür ederim Başkanım.
Son yirmi yıldır yanlış
politikalar neticesinde Türk tarımını ve çiftçimizi büyük
darboğazlar içine sokan AKP iktidarı, süregelen ekonomik krizlerde
çiftçimizin yanında olmamış, çiftçimizi kaderiyle baş
başa bırakmıştır. Bakınız, çiftçilerimiz
yıllardır birkaç dönüm bahçesini sulamak için, suyundan
faydalandıkları küçük derelerden su kullandıkları için
fazla bir ücret ödemekle karşı karşıya kalmaktadırlar.
Çadırlıhacıyusuf, Sıdıklı köyleri, Özbağ ve
Mucurun köyleri de dâhil olmak üzere Kırşehirin birçok bölgesinde
su sorunu yaşanmaktadır. Ayrıca, çiftçilerimiz kendilerine
şu ana kadar hiçbir uyarıda bulunulmadığını ve bu
sebeple hâlihazırda yaşamış oldukları ekonomik
krizleri daha da derinleştirmemesi bakımından bu cezaların
tek sefere mahsus silinmesini ve normal bedeli neyse onu ödemeyi talep
etmektedirler. Hükûmet umarım bu çiftçilerimizin sesini duyar ve bir nebze
de olsa onlara destek olur. Zira, Türk işçisi, tarımı can
çekişmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özkan
14.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, yerli ve millî
otomobil Togga ve Kızılay Haftasına ilişkin
açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Yeni yüzyılın Türkiyesinde geçen hafta
çok gururlu bir gün yaşadık ülke olarak. Yerli ve millî otomobilimiz
Togg banttan indi. Togg, bu ülkenin yüz akı bir atılımın
adıdır, çağı yakalama ve hatta aşma iradesinin güzel
bir işaretidir. Yüce Rabbim o gurur dolu günü ülkemizin güçlü
yarınlarına vesile eylesin.
Yüz elli dört yıldır
sardığı her yara, yardım eli uzattığı her
insan için daha güzel bir dünya hedefiyle çalışan ve sadece ülkemiz
için değil, tüm dünya mazlumlarının en zor zamanlarında
yanında olan tüm Kızılay çalışanlarını
çalışmalarından dolayı tebrik ediyor, Kızılay
Haftasını kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
15.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın, 29 Ekim Cumhuriyet
Bayramına, Diyanet İşleri
Başkanlığının cuma hutbesine ve harf devrimine
ilişkin açıklaması
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Sayın milletvekilleri, 29 Ekim Cumhuriyet
Bayramımızı büyük bir coşkuyla kutladık.
Cumhuriyetimizin yıl dönümünde Başkomutan Gazi Mustafa Kemal
Atatürkü, silah arkadaşlarını ve aziz şehitlerimizi
rahmetle, minnetle anıyorum.
Ulu Önderin 28 Ekim 1923te söylediği
Efendiler, yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz. sözünün yıl
dönümünde Diyanet İşleri Başkanlığı cuma
hutbesinde cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürke ve aziz
şehitlerimize bir Fatihayı bile çok görmüştür.
Bugün ise harf devriminin yıl dönümü, kutlu
olsun. Bugünkü Türkçeyle düşünce üretilemez. diyenler ile cumhuriyeti
ağzına alamayan ve kurucusuna Fatiha okuyamayanlar, cumhuriyetle
derdi olanların temsilcileridirler ancak şaşırmadık;
asrın lideri onun gözünün içine bakarak Atatürke hakaret eden sözde imama
one minute diyememiştir.
Biz de buradan bir daha haykırıyoruz:
Sonsuza dek cumhuriyet.
BAŞKAN Sayın Aycan
16.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, 1-7
Kasım Türk Alfabesi Haftasına ve 31 Ekim Sütçü İmamın ilk
kurşunu sıktığı tarihî günün yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, 1-7 Kasım Türk Alfabesi Haftasıdır. Bugün, Türk
harflerinin kabulünün yıl dönümüdür. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi
Mustafa Kemal Atatürkün, bizim seslerimize uygun olarak geliştirilen Türk
alfabesini ilan ettiği gündür; kutlu olsun. Her zaman Türkçe düşünüp
Türkçe yazacağız, kendimizi Türkçe ifade edeceğiz. Ayrıca,
31 Ekim, Maraşı işgal eden emperyalist Fransız askerinin
şımarıklığına,
taşkınlıklarına ve Türk kadınına uzanan kirli ele
Sütçü İmamın ilk kurşunu sıktığı tarihî
günün yıl dönümüdür ve Fransız işgalinin sona ermesinin yıl
dönümü de böylece başlamıştır. Sütçü İmamı, tüm
şehitlerimizi, gazilerimizi rahmetle ve minnetle anıyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bulut
17.- Tokat Milletvekili Yücel Bulutun, sulama birliklerine
ilişkin açıklaması
YÜCEL BULUT (Tokat) Teşekkür ederim
Başkanım.
Sulama birliklerinin geçmişten gelen
borçlarının tasfiye edilememiş olması nedeniyle
ağır borç yükü altında ezilen sulama birlikleri yönetimleri ile
çiftçilerimiz arasındaki sorunlar devam etmektedir. İsabetli bir
kararla yönetimleri yeniden yapılandırılan sulama birliklerinin,
bu yeni hâliyle verimli çalışabilmesi için borçlarının
affedilmesi ve böylece çiftçimize daha süratli, daha adil bir şekilde
hizmet verebilir hâle gelmesi çiftçilerimizin beklentisidir. Ayrıca,
sulama birliklerinin mevcut yönetimlerinin sıkı bir denetimle kontrol
edilmesi ve çiftçilerimizle uyumlu çalışmalarının temin
edilmesi gerekmektedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Şevkin.
18.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, Adana Demirspora
yapılan haksızlıklara ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sporun dostluk ve kardeşlik olduğunu
unutanlara Adanalıların sitemlerini bildirmek istiyorum: Süper Lige
heyecan, coşku ve renk katan Adana Demirspora yapılan
haksızlıklar son bulmuyor. Saha içinde büyük mücadele örneği
sergileyen mavi-lacivertlilere karşı hakem hataları, haksız
kararlar, verilmeyen penaltılarla bir de taraftara uygulanan
orantısız güç, kaba kuvvet ve şiddet eklendi. Hafta sonunda
Adana'dan Kayseri'ye giden taraftarlar küçük yaştaki çocuklarıyla,
eşleriyle birlikte coplandı, biber gazına maruz kaldı.
Stadyum girişinde tek turnike uygulaması nedeniyle
taraftarlarımıza eziyet edildi. Taraftarın derdi armadır,
Adana Demirspor'dur. Adana Demirspor'u kimse sahipsiz zannetmesin,
Adanalılar olarak arkasındayız. Taraftara uygulanan şiddet
son bulsun. Herkes haddini bilsin!
BAŞKAN - Sayın Yalım
19.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, Uşak
Havalimanına, Uşak Çevre Yolu Projesine ve Ankara-İzmir
Hızlı Tren Hattı Projesine ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Uşak'taki havaalanımız maalesef iki
buçuk yıldır tarifeli uçuşlara kapalı. Uşaklı
iş insanlarımıza ve Uşaklı
vatandaşlarımıza daha fazla çile çektirmeyin diyorum.
Havaalanımızda tarifeli uçuşları bir an önce
başlatmanızı özellikle talep ediyorum.
Yine, Uşak Çevre Yolu Projesi üç buçuk
yılda bitirilecek diye 2014 yılında ihale yapıldı; tam
3 katı süre geçti, on buçuk yıl oldu, hâlâ bitirilemedi çünkü
yapıcı firmaya bütçe verilmiyor. Yeterli bütçe verilip bir an önce
çevre yolunun da bitirilmesini özellikle talep ediyorum.
Ankara, Sivrihisar, Afyon ve Uşak'tan geçecek
olan Ankara-İzmir Hızlı Tren Hattı Projesi 2023te
bitirilecek diye sözleşme imzalandı ama maalesef yine bu projeye
bütçe verilmemesi yüzünden özellikle Afyon ve Uşak bölgesi İzmir
istikametinde tamamen durmuş durumdadır. 2023 yılında
bitirilebilmesi için bir an önce hızlı tren projesine bütçeden ödenek
aktarılmalıdır.
BAŞKAN Sayın Gergerlioğlu...
20.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun, Türkiye
Yüzyılına ilişkin açıklaması
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) -
Türkiye Yüzyılı mı, çürüme yüzyılı mı?
Yaptıklarımız, yapacaklarımızın garantisidir.
diyen Cumhurbaşkanı, sadece hamaset, popülizm yaptı. 2011de
açıkladığı 2023 hedeflerine ulaşamadığı
gibi 2011in de gerisine düştü. Yirmi yılda Anayasayı, hukuku
ayaklar altına alanlar sadece daha kötüleşmeyi sağlar. Zengini
daha zengin, fakiri daha fakiri daha fakir yapmak ancak yeni çürümelerin
kapısını açmıştır. Gayrisafi millî
hasılanın 12 bin dolardan 9 bin dolara düşmesi mi yeni yüzyıldır;
beka diyerek, AİHM'in 18inci madde kararını çiğneyerek
Sayın Osman Kavala ve Sayın Demirtaş'ı zindanda tutmak
mı yeni yüzyıldır; ancak ve ancak hukuki çürümedir. Enflasyonun
patladığı, dövizin fırladığı,
piyasaların durduğu bir dönemde Türkiye Yüzyılı
başlamaz. AK PARTİ-MHP cumhur zulüm ittifakından
kurtulduğumuz zaman yeni yüzyıl başlar; adalet, barış
ve genel afla ancak yeni yüzyıl başlar.
BAŞKAN Sayın Filiz, buyurun.
21.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, hayvan
yetiştiricilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hafta sonu Şanlıurfanın Siverek
ilçesini ziyaret ettim, Siverekli vatandaşlarımızla bir araya
gelerek dertlerini dinledim. Geçimini hayvancılıkla sağlayan bir
vatandaşımız Bir torba yem 380 TL oldu, hayvanlarımıza
yem alamıyoruz, hayvanlarımızı satar hâle geldik, zor
durumdayız. Bizler değirmenin alt taşı mıyız,
bütün sıkıntıları biz mi çekeceğiz? Yeterli destek
alamıyoruz, çalışarak, terleyerek zarar ediyoruz, üretimden
uzaklaşıyoruz, dayanacak gücümüz kalmadı,
gırtlağımıza kadar borçlandık. Yüksek enflasyon,
elektrik, akaryakıt fiyatları belimizi büktü. Bir yandan çocuk
okutuyoruz, eğitim masraflarını bile
karşılayamıyoruz. Bir an önce bir şeyler
yapılsın, sesimizi duyurun lütfen. dedi. Ben de bu sesi Tarım
ve Orman Bakanına duyuruyorum. Hayvan yetiştiricilerimizi
destekleyin. Biz milletimizin sesi olmaya devam edeceğiz, iyi tarım
politikalarıyla biz çözeriz, az kaldı diyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özyürek
22.- Sivas Milletvekili Ahmet Özyürekin, Sivas Demir Çelik
Fabrikası çalışanlarının yaşadığı
mağduriyete ilişkin açıklaması
AHMET ÖZYÜREK (Sivas) - Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Sivas ilimizde bulunan demir çelik
fabrikasının yaklaşık 650 çalışanı
bulunmaktadır. Çalışanlarımız yaklaşık
beş yıldır mağdur edilmekte ve maaşlarını
alamamaktadırlar. Çalışanlarımız aynı zamanda
çocuklarını okula gönderememekte ve yaşamlarını
sürdürememektedir. Böyle bir tesisin beş yıldır devam etmesinin
ve çalışanlarımızın da burada mağdur edilmesinin bir
anlamı ve manası yoktur. Yetkililere şunu sormak istiyorum:
Böyle bir tesise neden bu şekilde müsaade edilmektedir? Bir an önce
gereğinin yapılmasını talep etmekteyiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ersoy...
23.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoyun, Kızılay
Haftasına ilişkin açıklaması
AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
1868 yılında yaralı ve hasta
askerlere yardım amacıyla kurulan Türk Kızılayı, o
tarihten bu yana, gerek yurt içinde gerekse yurt dışında hiçbir
çıkar gözetmeksizin tüm insanlığın yardımına
koşan dünyanın en köklü ve güçlü yardım
kuruluşlarından biri olmuştur. Büyük fedakârlıklarla bu
onurlu görevi yerine getiren Türk Kızılayı, milletimizden
aldığı güç ve destekle dünyanın dört bir yanındaki
ihtiyaç sahibi insanlara yardım elini uzatmakta ve aziz milletimizin
sevgi, hoşgörü, şefkat, merhamet ve dayanışma kültürünün en
güzel örneklerini sergilemektedir. Bu duygu ve düşüncelerle insani
yardım faaliyetlerinin yürütülmesinde emeği geçen, insanlık
adına büyük görevler üstlenen Türk Kızılayı
çalışanları ile hayırsever
vatandaşlarımızın Kızılay Haftası'nı en
içten dileklerimle kutlarım.
BAŞKAN Sayın Özcan Aygun? Yok.
Sayın milletvekilleri, şimdi Sayın
Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
Sayın Dervişoğlu buyurun.
24.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun,
harf inkılabının 94üncü yıl dönümüne, saltanatın
kaldırılmasının 100üncü yılına, Türkiye
Yüzyılına ve RTÜK üyeliği seçimlerine ilişkin
açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Yüce Meclise başarılı bir
çalışma haftası temenni ediyorum.
Bugün, bilindiği üzere, harf
inkılabının 94üncü yıl dönümündeyiz. Amacı
çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak olan cumhuriyetimizin
önemli bir kilometre taşı olarak gördüğümüz harf
inkılabını tebrik ediyorum. Harf devriminin hedeflenen gayesini
Türkçemizi zenginleştirmek, düşünce ve ifade gücümüzü artırmak
ve Türkçeyi bir dünya dili hâline getirmek olarak görüyor ve değerlendiriyoruz.
Günümüzde, Türk dili muhtelif lehçelerle birlikte 34 farklı ülkede
konuşulabiliyorsa bu başarının harf inkılabına dayandığını
da idrak etmek gerekiyor. Türk diline ve alfabesine sahip çıkmanın
her Türk evladının görevi olduğu kanaatini bir kere daha buradan
dile getirmekte yarar görüyorum. Büyük vizyonuyla harf
inkılabının mimarı olan Gazi Mustafa Kemal Atatürkü bir
kez daha şükran, minnet ve rahmetle yâd ediyorum.
Ayrıca, bugün, 1 Kasım 1922
saltanatın kaldırılmasının 100üncü yılı.
Egemenliğin bir kişiye, bir zümreye ya da bir aileye ait
olmadığını yüz yıl sonra bugün de tekrar
hatırlatmanın faydalı olacağı kanaatini
taşıyorum. Ebedi ve nihai hedefimiz odur ki Türkiye Cumhuriyeti
devleti var oldukça egemenlik kayıtsız şartsız milletin
olacak, millet iradesinin üzerinde hiçbir güç ve kuvvet yer bulmayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) 28 Ekim 2022 tarihinde Sayın Erdoğan Türkiye
Yüzyılı ismini verdiği propaganda çalışması ve
programla AK PARTİ iktidarının bugüne kadar
yaptıklarını kamuoyuyla paylaşmıştır. Ziya
Paşanın güzel bir sözü vardır: Ayinesi iştir
kişinin, lafa bakılmaz. Yirmi yıllık muhasebe, milletimize
verdiğiniz sözler ile eylemleriniz arasındaki bir çelişkiyi de
ortaya koymaktadır. 2023te Türkiyeyi en büyük 10 ekonominin
arasına sokacağız. diyerek milletimize söz vermiştiniz,
geldiğimiz noktada 2023e çeyrek kala, 1990lı yıllarda Türkiye
dünya ekonomisinin en büyük 20 ekonomisi arasındayken siz Türkiyeyi bu
ligden de düşürdünüz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) - Adalet ve Kalkınma Partisi, kendi
açıkladığı programla birlikte 2023 hedeflerinin
yarısına bile ulaşamadığını zaten kendisi
itiraf etmiştir. Son yirmi yılda, hiçbir hükûmete nasip olmayan
kaynakları ve zamanı kullandınız, kişi
başına düşen geliri 25 bin dolara getirecektiniz, 10 bin dolara
dahi ulaşılamadı. 2 trilyon dolar olacak. dediğiniz millî
gelir 800 milyar dolarda kaldı. Gerçeklerle bağını
koparmış TÜİK rakamlarına göre bile enflasyon yüzde 80in
üzerinde, genç işsizlik yüzde 20nin üzerine çıkmış,
ülkemizin gücünü ve itibarını temsil eden Türk lirası da yalnızca
Amerikan doları karşısında değil, Ukrayna ve Suriye
gibi savaş ve yıkım gören ülkelerin paralarına
karşı bile eriyor ve değer kaybediyor. Yirmi yıllık
iktidarınızın muhasebesini doğru bir biçimde
yapmanızı öneriyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Bu muhasebeyi yaptığınızda, bugüne kadar
yaptıklarınıza bakarak Türkiye Cumhuriyetinin 2nci
yüzyılında olmayacağını da zaten göreceksiniz. Türk
milleti yeni yüzyılda bu liyakatsiz ve keyfî yönetimi demokrasiyle gönderecektir.
Atatürk'ün kurduğu cumhuriyetin 2nci yüzyılında otokrasi
kaybedecek demokrasi kazanacaktır.
Ayrıca, Sayın Başkanım,
önergelere baktım, anladığım kadarıyla, bugün RTÜK
seçimlerini gerçekleştirmek istiyor iktidar partisi. Ben bu konudaki
uyarılarımı tekrarlıyorum, zaten uzunca bir zamandan beri
tartışma konusu olan RTÜK seçimlerinin bugünkü Meclis aritmetiği
esas alınarak yapılması kanunun amir hükmüdür. O hükmün
arkasına dolanabilmek adına Başkanlık Divanının
almış olduğu bir karara sığınma ihtiyacı
hasıl olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Bitiriyorum, son cümlelerim.
Ben, bu yüce Meclise, başta iktidar partisi
olmak üzere kararını gözden geçirmesini bir kere daha tavsiye
ediyorum. Konuyla ilgili görüşlerimizi de şayet RTÜK seçiminin
yapılması kararında bir ısrar söz konusu ise hem
verdiğimiz önerge esnasında yapacağım konuşmada hem de
usul tartışmasında dile getireceğimi ifade ediyorum.
Müsamahanıza ayrıca şükranlarımı
sunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Ben cevap vermeyeceğim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Lütfettiniz efendim.
BAŞKAN Sayın Bülbül...
25.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, harf
inkılabının 94üncü yıl dönümüne, Yahya Kemal
Beyatlının vefatının 64üncü yıl dönümüne, millî ve
yerli sanayi hamlelerinin somut göstergesi olan Togga ve İçişleri
Bakanlığının UYUMA Projesine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, 1 Kasım harf
inkılabının 94üncü yıl dönümü. Bugün, Türkçede Latin
alfabesini kullanmaya başladığımızın 94üncü
yılında, kurulmuş olan Türk Devletleri Teşkilatıyla
birlikte bütün Türk dünyasında da bir alfabe birliğinin temin
edilmeye çalışıldığı bir dönemi idrak etmekteyiz.
İnşallah dilde, fikirde, işte birlik manasında da çok
önemli bir adım olacak olan bu çalışmaların sonuna gelinmesini
ve nihayetinde bir alfabe birliğinin de temin edilerek tüm Türk dünyasında
aynı şekilde okuyan, aynı şekilde yazan bir birliğin
temin edilmesi temel arzumuzdur. Bu vesileyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk
başta olmak üzere bütün kurucu kahramanlarımızı yâd
ettiğimizi; minnetle, şükranla kendilerini
andığımızı bir defa daha ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, Türk şiirinin usta
kalemi, şair, diplomat, siyasetçi Yahya Kemal Beyatlının
vefatının bugün 64üncü yıl dönümüdür. Yahya Kemal, Türk
medeniyetini ve estetiğini mısralarında ilmek ilmek
işlemiş, Türk tarihinin şanlı sayfalarını
şiirlerinde çok güçlü bir şekilde dile getirmiştir. Yahya Kemal
Ağzımda annemin sütüdür. dediği muhteşem Türkçesiyle
bizleri Çaldırandan Mohaça, Kosovadan Niğboluya, zaferden zafere
koştuğumuz günlere götürürken aynı zamanda, büyük
bozgunları ve büyük üzüntüleri yaşadığımız bir
dönemde yaşamış, milletimizin psikolojik anlamda
yaşamış olduğu geri çekilmeden tekrar ayağa
kalkması için çaba sarf etmiş olan büyük edebiyatçı ve
düşünürlerimizdendir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bu vesileyle
kendisini rahmetle yâd ediyor, Türk edebiyatında Yahya Kemal gibi nice
değerlerin ortaya çıkmasını temenni ediyoruz.
Sayın Başkan, ülkemizin Lider Ülke
Türkiye hedeflerine ulaşması noktasında önemli adımlardan
biri olarak gördüğümüz yerli otomobil hamlesinin başarıyla
neticelenmesi ve Togg aracımızın 2023 yılında
milletimizin kullanabileceği hâle gelmesi bizleri ziyadesiyle
gururlandırmıştır. Tam kapasiteye
ulaştığında her yıl 175 bin aracın
üretileceği, 4.500 kişiye doğrudan, 20 bin kişiye de
dolaylı iş imkânının ortaya çıkacağı çok
önemli bir yatırım hamlesi ülkemizin gücüne güç
katmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Millî ve yerli
sanayi hamlelerinin somut göstergesi olan Togg aracının
yapımında emeği geçen bütün
yatırımcılarımızı, mühendislerimizi ve
emekçilerimizi kutluyor, cumhuriyetimizin 100üncü yılına daha güçlü
adımlarla yürüme kararlılığıyla
başarılarının devamını diliyoruz.
Sayın Başkan, Türk milletinin
geleceği, göz bebeğimiz Türk gençliğini her türlü zararlı
alışkanlıktan korumak hepimizin üzerinde ehemmiyetle
durması gereken bir meseledir. Devletimiz ilgili kurum ve kuruluşlarıyla
terör örgütlerinin finans kaynağı olan ve özellikle gençliğimizi
zehirlemeyi hedef alan uyuşturucuyla kesintisiz mücadele etmiş ve
etmektedir. İçişleri Bakanlığımız bünyesinde
oluşturulan UYUMA Projesiyle, teknolojik imkânlar
aracılığıyla uyuşturucuyla mücadelede vatandaş
duyarlılığı oluşturulmuş, kesintisiz sürdürülen
narkoterör operasyonlarıyla zehir tacirlerine göz
açtırılmamıştır. Emniyet Teşkilatımız
2022 yılında 168.659 uyuşturucu olayına müdahale
edildiğini ve bu olaylarda 215.274 şüphelinin
yakalandığını, 19 binden fazla tutuklama olduğunu
açıklamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) 2020 ve 2021
yıllarında 20 ton civarında uyuşturucu
yakalanmış, 2022 itibarıyla yapılan operasyonlarda 7 ton
kadar eroin yakalandığı ifade edilmiştir. Dünya
Uyuşturucu Raporuna göre dünyada yakalanan eroinin yüzde 21inin
Türkiye'de ele geçirildiği ayrıca ifade edilmiştir. Ticaret
Bakanlığımıza bağlı gümrük muhafaza ekiplerimiz
tarafından da yurt sathında 2022 yılı itibarıyla
şimdiye kadar 12,1 ton uyuşturucu madde ve 5,1 ton uyuşturucu
madde yapımında kullanılan ara kimyasallar ele
geçirilmiştir. Türkiye, terör ve terör örgütünün finansman kaynağını
oluşturan uyuşturucuya karşı mücadelesini kararlı bir
şekilde sürdürürken, bu mücadelede devletimizin ilgili
kurumlarının yanında olduğumuzu Gazi Meclisimizden bir defa
daha dile getirir, tüm personellere çalışmalarında
kolaylıklar diler, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlarım.
BAŞKAN Sayın Altay...
26.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, saltanatın
kaldırılmasına, harf devrimine, Demirören grubunun Ziraat
Bankasından almış olduğu kredi
karşılığında ipotek ettirdiği Göktürkteki
araziye ve RTÜK üyeliği seçimlerine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım. Zatıalinizi ve yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 1 Kasım 1920de
kabul ettiği 308 numaralı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Kararnamesiyle, bundan yüz yıl önce Türk insanının tebaadan yurttaşa
geçmesindeki en önemli adımlardan biri atılarak saltanat Meclis
tarafından kaldırılmıştır ve böylece,
egemenliğin tek kişiden, tek aileden millete devri bu kararla
gerçekleşmiştir. O gün bugün, Türkiye Cumhuriyeti, artık,
egemenliğin kayıtsız şartsız milletin,
dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinin olduğu bir süreci;
aksak topak, darbelerle, müdahalelerle, demokrasiyi taçlandıramamakla
birlikte
Saltanatın kalkmasına, millet egemenliğinin tesisine
vesile olan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere emeği geçen
o günkü Meclisin üyelerini, Kurtuluş Savaşı şehitlerimizi
ve tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anmayı bir görev
sayıyorum.
Sayın Başkan, gene Türkiye Büyük Millet
Meclisinde 1 Kasım 1928 tarihinde, 1353 sayılı Türk Harflerinin
Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun kabul edilmiştir. Latin harflerine
geçilmesi konusundaki ilk gündem 1850 yılında ortaya
atılmıştı. Eğitime verdiği önem herkesçe hemfikir
olunan Sultan Abdülhamit Hanın saltanat makamından indirildikten
sonra kaleme aldığı Siyasi Hatıralarım
kitabında naklettiği bilgilerde Latin harflerine geçilmesi yönündeki
düşüncelerini şöyle de açıklamıştır:
Yazımızı öğrenmek pek kolay değildir. Bu işi
halkımıza kolaylaştırmak için belki de Latin alfabesini
kabul etmek yerinde olur. demiştir. Latin harfleri okuma yazmayı
sıfırlamamıştır; sarayda ve Babıalide
konuşulan halkın anlamadığı kaotik bir dil terk
edilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bugün,
Malazgirtteki, Moğolistan'daki mezar taşlarını bu ülke
çocukları okumaktadır; Karacaoğlan'ı anlamakta, Yunus'u
özümsemektedir. Dilimiz, fonetiğimize ve tarihimize uygun olan Türkçedir.
Büyük Önder Atatürk, bu tarihî gerçekliği devrimle
gerçekleştirmiş ve büyük bir eser bırakmıştır.
Cumhuriyet, salt bir yönetim şekli değişikliği değil,
bir modernleşme projesidir. Bu projenin en temel dayanağı da
eğitimdir, devrim de bunun en önemli parçasıdır. Kanunun
çıktığı gün, Türkiye Büyük Millet Meclisi açılış
günü olan 1 Kasım 1928de Büyük Önder Büyük Millet Meclisinin kararıyla,
Türk harflerinin kesinlik ve yasallık kazanması, bu memleketin
yükselme uğraşında başlı başına bir geçit
olacaktır. diyerek kanunun ruhunu özetlemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, birkaç gündür Göktürkte ibretlik bir manzarayla karşı
karşıyayız. Demirören grubu bir medya grubunu alabilmek için
Ziraat Bankasından 750 milyon dolarlık kredi kullandı malumunuz.
Borçlar ödeniyor mu? diye soruluyor, tek cümle yanıt yok. Demirören
ğrubu bu borca karşılık Göktürk'teki araziyi ipotek
ettirdi. Burası bir spor alanı, sonra niteliği ve planı
değiştirildi, İstanbul Büyükşehir Belediyesinden onay
çıkmayınca da Bakanlığı devreye sokup plan
yaptılar, şimdi de inşaata başlamak istiyorlar. Yürütmeyi
durdurma kararı var ama Süleyman Soylu Türk polisini mahkeme
kararının uygulanması için değil, mahkeme
kararının çiğnenmesi için görevlendiriyor. İşte bu da
fotoğraf. Polis mahkeme kararını çiğnemek için kepçeyi
koruma altına alıyor, devlet yandaş basın kredisi için tüm
gücüyle hukuku çiğniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu ibretlik bir
tablodur Sayın Başkan orta yerde bir kepçe, etrafında polisler,
halkanın dışında da doğa ve çevre hassasiyeti yüksek
vatandaşlar. Buradaki bu fotoğrafın özeti şudur: Kahraman
polisimiz bir kanunsuz emri daha maalesef yerine getiriyor. Orta yerde
yürütmenin durdurulmasıyla ilgili bir mahkeme kararı olmasına
rağmen, bu kepçe burada bu kazı çalışmasını
yapıyor ve polisimiz hukuka değil hukuksuzluğa kalkan oluyor.
Bunu da aziz vatandaşların, yüce Meclisin takdirine sunuyorum.
Son olarak, bugün yapılacak RTÜK seçimlerinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun bir ayıba imza atmamasını
arzu ve temenni ettiğimizi de belirtmek istiyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Beştaş
27.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
1 Kasım dünya Kobani gününe, MEB ile A101 arasında imzalanan
protokole, Osman Kavalanın cezaevinde 5inci yılını
doldurmasına, Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneşe
kurşun çekirdeği atılmasına ve Bartında meydana gelen
maden kazasının ön raporuna ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün 1 Kasım Dünya Kobane Günü. Kobane
halkı, bundan sekiz yıl önce, vahşi ve insanlık
dışı yöntemlerle dünyaya korku salan IŞİD
barbarlığına karşı sadece kendi
varlığını, kimliğini, geleceğini değil,
aynı zamanda özgür insanlığı korumak için yüz otuz üç gün
boyunca destansı bir direniş sergiledi. Dünya halkları, Kürt
kadınları ve gençlerinin yaşamları pahasına
sergiledikleri bu direnişe, insani değerlere olan
bağlılığa ve adanmışlığa anı
anına tanıklık etti. Yediden yetmişe halkın onurunu
korumak için geliştirdiği bu direniş üzerine Nobel
Barış Ödülü sahiplerinin, akademisyenlerin, aydınların,
yazarların ve demokratik kitle örgütlerinin çağrısıyla 1
Kasım 2014te dünya kobane ile dayanışma günü ilan edildi.
Dünyanın dört bir tarafından halklar tarihin
akışını değiştiren Kobaneye destek ve
dayanışma için ayağa kalktı. HDP olarak 8inci
yıldönümünde, IŞİD karanlığını yırtan,
geleceği aydınlatan direniş meşalesini, dünya
halklarının enternasyonalist dayanışma ruhunu
selamlıyoruz, Dünya Kobane Gününü kutluyoruz.
Sayın Başkan, MEB ile A101 arasında 6
Ekimde sektör çalışanlarının mesleki eğitim merkezleri
aracılığıyla eğitim sürecine dâhil olması ile
mesleki eğitim ve istihdam süreçlerini yaşama geçirmek amacıyla
bir protokol imzalandığı ortaya çıktı. Bu bir skandal
aslında; okulda olması gereken, ilimle, fenle, edebiyatla
uğraşması gereken çocuklar A101 kasalarında ve
raflarında olacak. Bu marketler ucuz iş gücüyle kâr ederken çocuklar
emek sömürüsüne maruz bırakılacak. Böyle bir protokol MEB
tarafından nasıl düzenlenir, nasıl imzalanır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - MEB
Çocukların eğitimi için ne yapabilirim? sorusuna yanıt
bulmayı, çözüm üretmeyi bırakmış, çocukları âdeta
sermayeye peşkeş çekiyor. MEB, çırak öğrencilere asgari
ücretin yüzde 30u, kalfa öğrencilereyse asgari ücretin yüzde 50si
oranında ödeme yapacak. Harca harca bitmez. diyen bu marketler
çocukların geleceğini harcıyor, buna da MEB zemin
hazırlıyor, teşvik ediyor; bunu kabul etmiyoruz. Tam da bütçe
görüşmelerinin gerçekleştiği şu sıralarda MEB hemen
bir açıklama yapmalı ve bu protokolü feshetmelidir.
Sayın Başkan, Osman Kavala bugün tam
5inci yılını doldurdu, cezaevinde rehin tutuluyor ve kendi
cümleleriyle bu süreci kısaca ifade edeyim: İlk Gezi
davasındaki beraat kararıyla, 2 AİHM kararıyla ve AYM
Başkanı ve üyelerinin karşı oy yazılarıyla da
ortaya konulmuş yalın gerçeğe rağmen Silivri Cezaevinde
5inci yılımı doldurdum. Hukuksuzluğa,
ayrımcılığa, gaddarca davranışa maruz
kalanın sadece kendim olmadığını aklımdan
çıkarmıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Daha
mesajı uzun, şunu söylüyor en son: Ülkemizde hukuk
normlarının hükümran hâle gelmesinin etik değerleri öne çıkartan
bir yenilenmeyi başlatacağına inanıyorum. Kavalaya ve
Gezi tutuklularına buradan binlerce selam gönderiyoruz. Evet, ülke her
yerden kavrulurken iktidar, siyasi tutuklamalarla ömrünü uzatmaya
çalışıyor, bunu başaramayacaklar.
Sayın Başkan, geçen hafta bir skandal daha
oldu, Şırnak Milletvekilimiz Hasan Özgüneşe bir kurşun
çekirdeği atıldı ve Emniyet, garip bir şekilde, skandal bir
açıklamayla buna yorgun mermi çekirdeği dedi ve bunun polis
tarafından atılmasının ihtimal dışı
olduğunu söyledi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Oysaki
elimizde görüntüler var, lütfen, bütün milletvekilleri izlesin; bir polis var,
kalkanını aralıyor, elinde bir çekirdekle oynuyor, sonra, ne
ilginç ki bu yorgun mermi olduğu iddia edilen şey, dönüyor,
dolaşıyor Hasan Özgüneş Vekilimizin karnına geliyor; böyle
bir tesadüf var. Bu bilimsel olarak nasıl açıklanıyor
bilmiyorum. Bütün uzmanlara buradan soruyorum: Bu mermi ne kadar
yorulmuşsa artık tam da İl Başkanımız
konuşurken milletvekilimizin göbeğine isabet ediyor. Zaten, Habip
Eksik de kendini yere atarak bacağını üç yerden
kırmıştı değil mi? Yani bunu, iktidar böyle
açıklamıştı. Bu açıklamalara hiç kimse inanmıyor.
Bu meseleye dair yorum yapmak, mermiyi izah etmeyi dahi zül kabul ediyoruz.
Yalnız şunu söyleyelim: Bu mermi bırakma usulünün mafya raconu
olduğunu gayet iyi biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Suç
işleri bakanının polisleri attıkları mermiyle vekile
racon kesiyor; bu mesajı aldık ama bizim cevabımız da çok
açık: Cansiparane değerlerimizi savunan bir gelenekten geliyoruz.
Salmaya çalıştığınız korku bizlere işlemez,
sakın öyle düşünmeyin diyorum.
En son, Bartında ön rapor çıktı,
ihmallerle nasıl bu iş kazasının meydana geldiği,
bütün ayrıntılarıyla aslında olmasa bile ön raporda ortaya
çıktı. Bu kaza önlenebilirdi. Göz göre göre gelen bir katliam
olduğu aslında ön raporla da ispatlanmış oldu. Aradan
haftalar geçtikten sonra bir soruşturma başladı ve 8 kişi
tutuklandı. Bu konuda sorumlu olanların -hâlâ aynı
görüşteyiz- o koltuklardan derhâl kalkmalarını istiyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tunç
28.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun, cumhuriyetin 99uncu
yıl dönümüne, Türkiye Yüzyılı vizyonu belgesine, yerli ve millî
otomobil Togga ve Mevlüde Gençin vefatına ilişkin
açıklaması
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Değerli milletvekillerimiz, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum,
çalışmalarımızın hayırlı olmasını
diliyorum.
Geçtiğimiz cumartesi günü cumhuriyetimizin
99uncu yılını büyük bir coşku ve heyecanla kutladık.
Büyük bedeller ödeyerek kurduğumuz cumhuriyetimiz asil bir milletin
şahlanışının ve küllerinden yeniden
doğuşunun bir nişanesidir. Bu vesileyle, bir kez daha
cumhuriyetimizin 99uncu yıl dönümünü kutluyor, Gazi Mustafa Kemal Atatürk
başta olmak üzere İstiklal Harbimizin kazanılmasına ve
cumhuriyetimizin ilanına öncülük eden tüm kahramanlarımızı
şükranla yâd ediyorum. Çok zor şartlarda kurduğumuz Türkiye
Cumhuriyetini muasır medeniyetler seviyesinin de üstüne çıkarmak
için kesintisiz mücadelemiz sürüyor. İlk Meclisten bugüne kadar millî
iradenin temsilcisi olarak ülkemizin kurtuluşu, gelişmesi, büyümesi,
kalkınması için gayret sarf eden milletvekillerimize
şükranlarımızı sunuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Vatanımızın her karışında kanı ve alın
teri bulunan tüm ecdadımıza, şehitlerimize ve gazilerimize
Allah'tan rahmet diliyorum.
Değerli milletvekilleri, 28 Ekim 2022 Cuma günü
Ankara Spor Salonunda Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın teşrifleri, 81 ilden gelen
vatandaşlarımızın yoğun ve coşkulu
katılımlarıyla Türkiye Yüzyılı vizyon belgesinin
tanıtımını gerçekleştirdik. Türkiye Yüzyılı
vizyonu, geçmiş yüzyılın muhasebesi, yirmi yıldaki
kalkınma hamlelerini ve gelecek yüzyılın perspektifini ortaya
koyma anlayışıdır. Türkiye Yüzyılı, büyük
bedeller ödeyerek kurduğumuz cumhuriyetimizin
kazanımlarının üzerine
farklılıklarımızı bir zenginlik olarak görerek
toplumumuzun her kesimi için bir mesaj ve miras olacaktır. Türkiye,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
liderliğinde, dünyada millî menfaatlerini önde tutan, ara bulucu konumuyla
mazlumlara umut olan bir aktör hâline gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Türkiye
Yüzyılı, aynı zamanda, dünyada da barışın
yüzyılı olsun istiyoruz. Yirmi yıldır ülkemize her alanda
büyük eserler kazandırarak milletimizin refahını yükselttik.
Türkiye Yüzyılı, aynı zamanda, kalkınmanın ve
barışın da yüzyılı olacaktır. Türkiye
Yüzyılı, kimlik siyaseti yerine birlik siyasetini,
kutuplaştırma siyaseti yerine bütünleştirme siyasetini, inkâr
siyaseti yerine kucaklama siyasetini, tahakküm siyaseti yerine özgürlük
siyasetini, nefret siyaseti yerine sevgi siyasetini ikame etmenin
adıdır. Bugüne kadar milletimizle birlikte nice hayalleri
gerçeğe dönüştürdük, bundan sonra da Türkiye Yüzyılı
vizyonu için gece gündüz demeden çalışmaya devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Değerli
milletvekilleri, geçtiğimiz pazar günü cumhuriyetimizin 99uncu
yılını büyük bir coşkuyla kutlarken, Bursa Gemlikte de
milletimizin yıllarca hayalini kurduğu, ülkemizin yerli ve millî
otomobil üreticisi TOGGun seri üretiminin gerçekleştirileceği Gemlik
kampüsü, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın teşrifleriyle cumhuriyetimizin 99uncu yıl
dönümünde resmî olarak açılmış ve ilk seri üretim aracı
banttan indirilmiştir. Millî teknoloji hamlemizle birlikte üretimine
başladığımız ATAK ve GÖKBEY helikopterlerimizi,
Anadolu savaş gemimizi, HÜRKUŞ uçağımızı,
Akıncı, Bayraktar, ANKA insansız hava
araçlarımızı, TAYFUN füzemizi, bugün de Togg yerli ve millî
otomobilimizle taçlandırıyoruz. Salgın şartlarına
rağmen rekor hızla inşa edilen 1,2 milyon metrekare arazi
üzerinde 230 bin metrekare kapalı alana sahip TOGG Gemlik Kampüsü tam
kapasiteye ulaştığında her yıl 175 bin araç üretirken
4.300 kişiye doğrudan, 20 bin kişiye dolaylı istihdam
sağlanacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Tamamlıyorum
Başkanım.
BAŞKAN Son kez açıyorum,
tamamlayınız.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) 2030a kadar üretilecek
1 milyon adet araçla millî gelirimize 50 milyar dolardan, cari
açığın azaltılmasına 7 milyar dolardan fazla
katkı sağlamış olacağız.
Artık ülkemizde cumhuriyetimizin kuruluş
yıl dönümleri Marmaray gibi, İstanbul Havalimanı gibi eserlerin,
TOGG tesisi gibi altmış yıllık hayallerin
açılış törenleriyle kutlanıyor. Bu duygu ve
düşüncelerle TOGG Gemlik Tesisinin tekrar ülkemize, milletimize hayırlı
olmasını diliyorum.
1993 yılında Almanyanın Solingen
kentinde ırkçı bir saldırıda evleri yakılarak 2
kızı, 2 torunu ve 1 yeğeni katledilen 79 yaşında
Hakka yürüyen Mevlüde Genç annemize Allahtan rahmet, ailesi ve
yakınlarına başsağlığı diliyorum;
mekânı cennet olsun.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Sayın milletvekilleri, Anayasanın 92nci
maddesine göre verilen (3/2086) esas numaralı
Cumhurbaşkanlığı Tezkeresinin görüşmelerine
başlıyoruz.
Tezkereyi okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Cumhurbaşkanlığının, Türkiye Cumhuriyeti
ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve
Karşılıklı Yardım Anlaşması hükümlerinden
kaynaklanan taahhütlerimizi yerine getirmek, ateşkesin gözlenmesi,
ihlallerin önlenmesi, bölgede barış ve istikrarın
sağlanması amacıyla, Türkiyenin yüksek menfaatlerini etkili şekilde
korumak ve kollamak üzere, hudut, şümul, miktar ve zamanı
Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin Ortak Merkezin görevlerinin ifası yönünde
hareket etmek üzere yabancı ülkelere gönderilmesi, bu kuvvetlerin
Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre
kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü
tedbirin alınması ve bunlara imkân sağlayacak düzenlemelerin
Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek esaslara göre
yapılması için 17/11/2020 tarihli ve 1272 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisi Kararıyla verilen ve 10/11/2021 tarihli ve 1312
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararıyla uzatılan
izin süresinin Anayasanın 92nci maddesi uyarınca 17/11/2022
tarihinden itibaren bir yıl uzatılmasına ilişkin tezkeresi
(3/2086)
19/10/2022
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Azerbaycanın işgal altındaki
topraklarını kurtarma mücadelesinde elde ettiği başarı
ve sahada oluşan yeni durum neticesinde Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya
tarafından imzalanan 9/11/2020 tarihli Üçlü Bildiride bölgedeki
istikrarın korunması amacıyla öngörülen faaliyetler devam
etmektedir.
Uluslararası hukuk ve meşru egemenlik
haklarının temelinde, toprak bütünlüğü dâhil tüm
haklarını savunabilmesi için sürecin başından itibaren
Azerbaycan'a güçlü destek veren Türkiye, bölgede barış ve
istikrarın korunup güçlendirilmesi ve bunu kolaylaştıracak
biçimde iktisadi altyapının inşa ve ihyası için önemli
katkılar sunmaya devam etmektedir.
Türkiye'nin Rusyayla birlikte
oluşturduğu, Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin görev
yaptığı Ortak Merkez faaliyetlerini başarıyla
sürdürmektedir. Türkiye, Ortak Merkez vasıtasıyla da bölgenin
güvenliğine, istikrarına ve taraflar arasında güven
inşasına katkı sağlamaktadır.
Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin Ortak
Merkezdeki görevlerine devam etmesi, Türkiye'nin bölgedeki etkin ve
yapıcı rolünün ve millî menfaatlerimizin gereğidir.
Bu mülahazalarla, 16/8/2010 tarihinde imzalanan
''Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Stratejik
Ortaklık ve Karşılıklı Yardım
Anlaşması hükümlerinden kaynaklanan taahhütlerimizi yerine getirmek,
ateşkesin gözlenmesi, ihlallerin önlenmesi, bölgede barış ve
istikrarın sağlanması amacıyla, Türkiye'nin yüksek
menfaatlerini etkili şekilde korumak ve kollamak üzere, hudut, şümul,
miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak
şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Ortak Merkezin görevlerinin
ifası yönünde hareket etmek üzere yabancı ülkelere gönderilmesi, bu
kuvvetlerin Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması
ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü tedbirin alınması
ve bunlara imkân sağlayacak düzenlemelerin Cumhurbaşkanı
tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için 17/11/2020
tarihli ve 1272 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı ile
verilen ve 10/11/2021 tarihli ve 1312 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisi Kararı ile uzatılan iznin süresinin 17/11/2022 tarihinden
itibaren bir yıl uzatılması hususunda gereğini
Anayasanın 92'nci maddesi uyarınca bilgilerinize sunarım.
Recep
Tayyip Erdoğan
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN Şimdi
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerinde İç Tüzükün 72nci
maddesine göre görüşme açacağım. Gruplara ve şahsı
adına 2 üyeye söz vereceğim, konuşma süreleri gruplar için yirmi
dakika ve şahıslar için onar dakikadır.
Tezkere üzerinde söz alan sayın milletvekillerinin
isimlerini okuyorum: İYİ Parti Grubu adına Sayın Abdul Ahat
Andican, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın İsmail
Özdemir, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın
Hişyar Özsoy, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Utku
Çakırözer, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın
İsmail Emrah Karayel; şahıslar adına Ordu Milletvekili
Sayın Metin Gündoğdu, İstanbul Milletvekili Sayın Engin
Altay.
Şimdi ilk söz, İYİ Parti Grubu
adına Sayın Abdul Ahat Andicanın.
Sayın Andican, buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ABDUL AHAT
ANDİCAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 27 Eylül 2020de başlayıp Azerbaycan ordusunun bütün
cephelerde ezici bir zaferiyle, üstünlüğüyle sonuçlanan Karabağ
Savaşının üzerinden iki yıl geçti. Bu savaş
sırasında Azerbaycan, 1994 yılı civarında işgal
edilmiş 7 rayonunu kurtardı ve daha sonra Karabağdaki
Şuşa kentini ele geçirdiğinde Hankendiye yöneldiği
sırada ne yazık ki Rusya yani Putin tarafından durduruldu ve
Putin iki tarafın da liderlerini oturtarak bir ateşkes
anlaşması imzalattı. 10 Kasım tarihli ateşkes
anlaşmasına göre Laçın koridoruna ve Ermenilerin kontrolü
altında kalan alana barış gücü altında Rus askerleri
yerleştirildi.
Zaferin hemen ardından TBMMde
yaptığım Azerbaycan tezkeresi konuşmasında Bu
anlaşmayla Karabağ sorunu tamamlanmış mıdır,
sonuçlanmış mıdır? diye sormuş ve Hayır. olarak
cevabını vermiştim. Gelinen noktada Azerbaycan işgal
edilmiş topraklarını kurtarmıştır ama
anlaşmanın Karabağın geleceği noktasında bir
açıklık içermediğini söylemiştim ve Kanaatime göre
asıl mücadele yeni bir şekle bürünmüş olarak şimdi
başlamaktadır. demiştim.
Bu sorunların en önemlisi Dağlık
Karabağdaki Ermenilerin Artsakh cumhuriyeti adı altında
kurdukları sözde devlet yapılanmasıdır. O konuşmamda
Rus barış gücü komutanı Dağıstanlı General Rüstem
Osmanoviç Muradovun Karabağa gelir gelmez sözde bölgesel Ermeni yönetimi
Artsakhın lideri Arayik Harutyunyanla konuşmuş olduğunu,
görüşmüş olduğunu ve Rus Savunma
Bakanlığının internet sitelerinde bu cumhuriyetle ilgili
bilgilerin devam ettiğini söylemiştim.
Değerli milletvekilleri, Rusya, barış
gücü olarak girdiği yerlerde yani Abhazyada, Osetya'da, Moldova'da yani Transdinyester bölgesinde insanlara Rus pasaportu
vermek suretiyle ve ayrılıkçılık hareketlerini
destekleyerek, daha sonra vatandaşlarının haklarını
korumak bahanesiyle askerî harekâtlar yapabilmektedir. Nitekim Rusya'nın
2008de gerçekleştirdiği Gürcistan savaşı,
Kırım'ın ilhakından itibaren Ukrayna'da
gerçekleştirdiği hâlen devam eden Donetsk-Luhansk işgalleri bu
politikanın fiiliyattaki yansımalarıdır.
Değerli milletvekilleri, elde ettiği büyük
başarı için Azerbaycan'ı ve dolayısıyla kendimizi
kutlamalı fakat zafer sarhoşluğu içerisinde hamasi nutuklar
atmak yerine bölgedeki gelişmeleri gerçekçi bir bakış
açısıyla değerlendirmeliyiz çünkü bizim yok varsaymamızla
veya Yok hükmündedir. dememizle bizim açımızdan olumsuz olaylar
ortadan yok olmuyor.
Karabağ savaşının üzerinden iki
yıl geçti, ne yazık ki bu dönemde Meclis gündemine getirdiğim
kaygıların bazıları somutlaşmaya başladı.
Önce bu sözde Artsakh cumhuriyetiyle ilgili bir durumu paylaşmakta yarar
vardır. Bu sözde cumhuriyet 3.170 kilometrekare ve 120 bin nüfusludur. 10
bini Ermenistan'dan, 10 bini de yerel Ermenilerden olmak üzere 20 bin
kişilik bir orduya sahiptir. Fransa'da, Ermenistan'da, Rusya'da,
Almanya'da, Avustralya'da ve Orta Doğu ülkeleri için Beyrut'ta Tayvan'a
benzer nitelikte, sürekli faaliyet gösteren irtibat ofisleri
oluşturmuşlardır. Bağımsızlık ilanı
Ermenistan dâhil hiçbir ülke tarafından tanınmamış olmakla
birlikte Abhazya, Güney Osetya ve Transdinyester cumhuriyetleri tarafından
tanınmıştır ve bu kendileri de tanınmamış 4
ülke, aralarında bir birlik oluşturmuşlardır. Bu konuyla
ilgili ilginç bir diğer gelişme ise Amerika Birleşik Devletleri
bu cumhuriyeti tanımıyor olmakla birlikte, Kaliforniya başta
olmak üzere bazı şehir meclisleri Artsakh cumhuriyetini tanımaktadırlar.
Bu yıl mart ayında Avrupa Birliği Konsey Başkanı
Charles Michel koordinatörlüğünde yapılan görüşmelerde
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev 5 maddelik bir antlaşma sundu.
Dün Soçi'de Putin, Aliyev ve Paşinyan arasında yapılan toplantıda
da bu maddeler yeniden gündeme getirildi. Neydi bunlar? Her iki devletin de
bir diğerinin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü
tanıması. 1inci madde buydu, bu madde çok önemli arkadaşlar
çünkü Ermenistan'ın sözde Artsakh cumhuriyeti ilan ettikleri Karabağ
topraklarının Azerbaycan'a ait olduğunun kabulü anlamına gelmektedir.
2) Karşılıklı olarak gelecekte toprak talebinde
bulunulmayacak. 3) Hudutlar belirlenecek. 4) Diplomatik ilişkiler
başlatılacak. 5) Bölgesel ulaşım ve
taşımacılık yolları açılacak. Bu da tabii
baştan beri konuştuğumuz ve anlaşmanın 9uncu
maddesinde gündeme getirilmiş olan Zengezur Koridoruyla ilgili bir madde.
Geçen yıl yapılan bu toplantıda Paşinyan bu 5 maddeyi kabul
ettiklerini fakat Karabağ'daki Ermenilerin güvenliğini de
sağlayacak bir madde daha ilave edilmesi gerektiğini söylüyor.
Paşinyan'ın geçmişte olduğu gibi, Karabağ
Ermenilerinin otonom bir ülke oldukları iddiasını sürdürmemesi
Ermeni halkının artık Dağlık Karabağ Ermenileri
için daha fazla fedakârlık yapmak istemediğini göstermektedir.
Ayrıca, Koçaryan ve Sarkisyan gibi Karabağ kökenli Ermeni
siyasetçilerinin Ermenistan iç politikasında etkinliklerinin azalmaya
başladığını göstermektedir. Burada önemli olan nokta
şu: Paşinyan bu Artsakh Cumhuriyetine güvence istemektedir. derken
orada yaşayan Ermenilerin yaşamları için güvence istiyor fakat
bu söz ve bu güvence talebi Artsakh yönetimi tarafından şiddetle
reddedildi; Azerbaycanın bir parçası olamayacaklarını,
silahlarını teslim etmeyeceklerini ve Artsakh cumhuriyetinin bağımsız
bir devlet olduğu iddiasını tekrarlamaktalar. Azerbaycan ise
haklı olarak Karabağın kendi toprağı olduğunu,
Sovyetler Birliği Döneminde olduğu gibi bir Ermeni otonom bölgesi
talebinin karşılanamayacağını söylüyor. Bütün bu gelişmeler
sonrasında Ermenistandan ümidini kesen Dağlık Karabağ
Ermenileri -değerli arkadaşlar, bu noktaya dikkatinizi çekiyorum-
yüzlerini Rusyaya dönmüşler ve Rus vatandaşlığına
müracaat ederek Rus pasaportu almaya başlamışlardır;
ölümcül nokta bu. Eski Sovyet coğrafyasında Rus barış gücü
ve askerî kuvveti bulunan yerleri hatırlayalım; Gürcistanda Abhazya
ve Güney Osetya, Moldovada Transdinyester bölgeleri. Bunların hepsi,
bugün, bağlı oldukları devletlerden Rus barış gücü
sayesinde ayrılmışlar ve bağımsızlık ilan
etmişlerdir. Dağlık Karabağ için de benzer bir akıbet
ufukta görünmektedir. Yabancıların yani yabancı ülkelerin veya
milletlerin pasaport protectorası yani pasaport
mandalığı dedikleri bu politikanın devamı hâlinde
Rusya, yakın bir gelecekte Karabağ'da barış gücü olarak
değil, kendi vatandaşlarının güvenliğini sağlayan
bir güç hâline dönüşecektir. Bu durumda, Karabağ meselesinin
tarafları Azerbaycan ve Ermenistan değil, Azerbaycan ve Rusya
olacaktır.
Rusya'nın Ukrayna problemi devam ettikçe bu
tehlike şu anda rafta duruyor ama Ukrayna meselesini kendi istediği şekilde
sonuçlandıran Rusya'nın daha sonraki hedeflerinden biri
Karabağda bir Osetya veya Abhazya yaratmak olması kuvvetle
muhtemeldir arkadaşlar. Ukrayna sorununu çözmüş Rusya'nın bir
diğer hedefi de Kazakistan olacaktır, orada da Rus nüfusu yoğun
kuzey bölgesinde Ukrayna benzeri bir operasyon gerçekleştirmesi ihtimali
kuvvetle muhtemeldir.
Bahsetmek istediğim ikinci konu, Ermenistan
tarafında başlatılan ve hem Azerbaycan'ı hem de Türkiye'yi
çok yakından ilgilendiren bir terörizm faaliyetiyle ilgilidir. Azerbaycan
başsavcılığı savaş döneminde Livan Karadağ,
Hemaran Kervaçian ve Servet Bagopşin gibi liderlerin
elebaşılığında Suriye, Lübnan ve Irak'ta yaşayan
ve PKK-PYD/YPG örgütü içerisinde faaliyet gösteren elemanları yasa
dışı yollarla işgal altındaki Azerbaycan
topraklarına getirmişlerdir ve savaşta paralı asker olarak
kullanmışlardır; bunların birkaçı esir olarak
Azerbaycan Türklerinin eline geçmiş durumda.
Şimdi, ilginç olan nokta şu, burada
paylaşmak istediğim şey şu: Geçen yıl mart
ayından bu yana Ermenistan'da oluşturulmaya çalışılan
ASALA benzeri bir örgütlenme modeli var, çalışması var, örgütün
adı: Askerî Yurtsever Okulu, POGA. İddiası: Türkiye ve
Azerbaycan, Ermeni topraklarını işgal ediyor. Bu iki ülkenin
kalan Ermeni topraklarında da gözü var. Dolayısıyla, sivil
Ermeniler silahlı eğitimden geçmeli ve bu ülkelere karşı
bir mücadele gücü oluşturmalıdırlar. Militanlara,
dolayısıyla bu olaya terör eğitimi desteği verecek olan
POGAnın finans kaynakları neresi? Ermeni diasporası. Özellikle
Kaliforniyada sağlık sektöründe faaliyet gösteren Ermeni
asıllı iş adamı Vrej Grigoryan başı çekiyor.
Askerî eğitim ise biraz önce söylediğim gibi Suriyede, Lübnanda ve
Orta Doğuda faaliyet gösteren Ermeni kökenli teröristler tarafından
veriliyor. Bütün dünyadan devşirilen adayların Moskova üzerinden
nakli sağlanıyor. Süresi adaya ve koşullara göre belirlenen
eğitim boyunca adaylara maaş ödeniyor ve Azerbaycan Hükûmeti bu
konuda uyarılar yapmış olmasına rağmen Ermenistan hiç
duymamış gibi kulağının üzerine yatmaya devam ediyor.
Bu olay muhtemelen ileride Türkiyeye karşı da kullanılabilecek
bir terör kuluçkasının başlangıcıdır. O
bakımdan Türkiye bu konuyu gündemine almak zorundadır.
Değineceğim üçüncü konu, Türk
dünyasının kara bağlantısının kurulması
açısından büyük önem taşıyan ve devamlı burada
tartıştığımız Zengezur Koridoru. Savaştan bu
yana kısmen olumlu gelişmeler yaşandı arkadaşlar.
Baküden Nahçıvana bir demir yolu var, bir de kara yolu var. Demir
yolunun Baküden Nahçıvana kadar uzanacak olan kısmında
Horadiz denilen bir kasaba var, Sovyetler Birliği döneminde
yapılmış bir demir yolu var orada. Horadizden Nahçıvana
kadar, Ordubad bölgesine kadar gelen 110 kilometrelik kısım ise
inşa edilmek durumunda. Azerbaycan kendisine düşen bölgeyi veya parçayı
inşa ediyor ama yaklaşık
Değerli arkadaşlar, kara yolu
bağlantısı ise -ilk tezkere konuşmamda söylediğim
gibi- Ermenistan ayak sürümeye devam ediyor. Birçok örnek verebilirim ama
burada temel sorun şu: Azerbaycan Bu bir transit yol olmalıdır,
herhangi bir gümrük tarafından kesilmemelidir, transit yol
olmalıdır. diyor; buna karşın Ermenistan, girişte ve
çıkışta kendi gümrükleri tarafından kontrol edilebilen bir
yol olması şartıyla ancak buna olumlu bakacağını söylüyor.
Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev, geçenlerde, Ermenistan bu konuda ısrarcı
olursa Laçın Koridorunda da benzer bir Azerbaycan kontrolü talep
edeceklerini söylüyor. Bu konuda Türkiye'nin elinde Ermenistan üzerinde
baskı uygulayabilecek çok önemli bir kozun olduğunu daha önceki
tezkere konuşmalarımda söylemiştim. Bildiğiniz gibi, geçen
yıl yapılan Türkiye-Ermenistan normalleşme görüşmeleri
sonucunda iki ülke arasında uçak seferleri yeniden başladı.
Ayrıca, üçüncü ülke vatandaşlarının sınır
kapılarından geçebilmeleri yönünde karar alındı. Ben burada
Karabağ zaferi sonrasında yaptığım Meclis
konuşmamda gündeme getirdiğim öneriyi bir kez daha tekrarlamak
istiyorum: Türkiye, Ermenistanın Karabağ ve Azerbaycanda
gerçekleştirdiği işgaller nedeniyle 1993 yılında
kapattığı Kars-Gümrü arasındaki Doğu Kapısı
ve Iğdır-Erivan arasındaki Alican Kapılarının
açılması sürecini Zengezur Koridorunun gerçekleşmesi hedefine
çıpalamak zorundadır. Bir diğer deyişle, Zengezur Koridoru
faaliyete geçmeden -başlamadığı sürece- ve ancak faaliyete
başladığı dönemde eş zamanlı olarak bu
kapıların açılacağını Ermeni tarafına
açıkça deklare etmelidir arkadaşlar.
Değineceğim son konu aslında
Azerbaycan-Ermenistan savaşı sonrasında yaptığım
konuşmalarda gündeme getirmek istediğim bir konuydu ama zafer
sarhoşluğu içerisinde olduğumuz, hamasi nutukları
attığımız bir dönemde bu tip bir konuşmaya veya konuya
farklı anlamlar yükleneceği için ertelediğim bir konudur. Aradan
iki yıl geçti ve olaylara soğukkanlı bakabileceğimiz bir
dönemdeyiz. Değerli arkadaşlar, Anayasamızın 92nci
maddesi savaş hâli ilanı ve silahlı kuvvet
kullanılmasına izin vermeyle ilgilidir ve bu maddenin son cümlesi
şudur:
yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bunu hepimiz
biliyoruz. Bugün bu tezkereyi de bu madde gereği bu Mecliste
konuşuyoruz. Şimdi, 10 Aralık 2020 tarihinde Baküde
yapılan zafer kutlamalarına Türkiyeyi temsilen katılan Türk
heyetini okuyorum: Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşi Sayın
Emine Erdoğan, Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlu, Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar, AK PARTİ Genel
Başkan Yardımcıları Mahir Ünal ve Efkan Ala, AK PARTİ
Sözcüsü Ömer Çelik, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş,
İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Sözcü İbrahim
Kalın ve Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı Bilal
Erdoğan. (İYİ Parti sıralarından gülüşmeler)
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Maşallah,
maşallah (!)
ABDUL AHAT ANDİCAN (Devamla) Şimdi
soruyorum: Arkadaşlar, bu liste içerisinde, yürütmeye yetki veren Gazi
Meclis nerede? Nerede? (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Meclis
Başkanı nerede?
ABDUL AHAT ANDİCAN
(Devamla) Onun da yani Meclisin de Azerbaycanın bu şeref gününde
AKP ve Cumhurbaşkanının ailesi kadar orada temsil edilme
hakkı yok mu? Evet, bu da gösteriyor ki değerli arkadaşlar,
Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Türkiye Cumhuriyetini kuran bu Gazi
Meclis, tarihinin hiçbir döneminde bu kadar göz ardı edilmemiş, bu
kadar dışlanmamıştır. Yüce Meclisle bu onuru
paylaşmayan Cumhurbaşkanı, her Azerbaycan ziyaretinde
yandaş müteahhitleri yanından eksik etmiyor. Azerbaycan Hükûmeti,
Karabağın imarı için 2,9 milyar dolar para ayırdı ve
ihaleler yaptı. Bu ihalelerin yani yol, köprü, havaalanı, demir yolu
ihalelerinin büyük bir bölümünü, hepinizin çok yakından bildiği,
Sayın Cumhurbaşkanının etrafındaki ihale baronları
aldılar. Ve değerli arkadaşlar, 3 müteahhitlik firması
büyük bir bölümünü içeriyor veya kullanıyor.
Bu arada, Sayın
Cumhurbaşkanının ailesi de ihmal edilmemiş, onun da
hakkını yemeyelim. Geçen yıl ağabeyinin damadı ile
Sayın Aliyevin eşinin ortaklığında kurulan 100 milyon
dolar kapasiteli bir agroparkın kurdelesini 2 ülkenin liderleri kestiler.
Şimdi, ben çocukluğumun bir bölümünde Adanada bulundum. Adanada
böyle çok yüksek rakamlar söylendiğinde, hayal ötesi bazı
değerlendirmeler yapıldığında Adanalılar
şöyle der: Ne diyek gardaş, ne diyek gardaş; Allah daha çok
vere. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Ben de
şimdi onu söylüyorum.
İYİ Parti olarak bu tezkereye evet oyu
vereceğimizi ifade ediyor, yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın İsmail Özdemir. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZDEMİR
(Kayseri) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
Anayasamızın 92nci maddesi uyarınca Azerbaycana asker
gönderme tezkeresinin bir yıl daha uzatılması hususunda
Meclisimize sunulan Cumhurbaşkanlığı tezkeresiyle ilgili
Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve ekranları başında
bizleri izleyen, çalışmalarımızı takip eden aziz
milletimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Muhterem milletvekilleri, 27 Eylül 2020 tarihinde,
dost ve kardeş ülke Azerbaycan ordusu, Ermeni güçlerinin Azerbaycan sivil
yerleşim birimleri ile ülkemiz açısından da hayati öneme sahip
enerji nakil hatlarına saldırması üzerine karşı
harekâta başlamıştır. Kırk dört gün süren
şanlı ve kahramanca mücadele neticesinde, Azerbaycanla birlikte tüm
Türk dünyasının sinesinde bir yara olan Karabağ
kurtarılmış ve vatan topraklarına kazandırılmıştır.
Bu üstün mücadele Azerbaycan ordusunun kahramanlığının yanında,
ülkenin Devlet Başkanı olan Sayın İlham Aliyevin de
Karabağ fatihi olarak anılmasını
sağlamıştır. Zira, Sayın Aliyevin milletini temsil
eden bir lider olarak sergilediği cesaret ve kararlılık
örneği Azerbaycanlı askerlerin sergilediği yüksek fedakârlıkla
can Azerbaycanın hedefine ulaşmasının en önemli
dayanağı olmuştur. Karabağın yeniden hürriyetine
kavuşturulmasıyla beraber, işgal ve zulmün son bularak
Azerbaycan Türklüğünün hakkı olanı alması 21inci
yüzyılın sonraki dönemlerinde de üzerinde sıklıkla
durulacak bir başarıyı beraberinde getirmiştir. Bu netice
sadece Kafkasya bölgesiyle sınırlı kalmayıp tüm Hazar
coğrafyasını, Asya ve Avrupayı etkileyecek ve
Türklüğün lehine olan yeni sonuçlar da doğurmuştur. Bölgede
süregelen Ermenistan işgaline dayalı statüko Azerbaycan'ın öz
kudretiyle yerle yeksan edilmiş, mazlumun hakkı yeniden mazluma
geçmiştir. Allah'ın yardımıyla zulüm son bulmuş, hak
bizzat sahibi tarafından alınmıştır.
Azerbaycan'ın vatan muharebesi olarak adlandırdığı
süreçte elde edilen başarı, harp sahasında, harp
sahasındaki daha evvel tecrübe edilmemiş taktik ve stratejilerin
uygulanabilirliğinin yanında diplomatik alanda da artık sadece
güçlünün sözünün geçeceği bir dönemin geride kaldığını
tescillemiştir. Zira Karabağ sorununa çözüm bulmak üzere kurulan
Minsk Grubunun, Birleşmiş Milletler tarafından alınan ve
her biri de Azerbaycan'ın lehine olan kararlara rağmen Ermenistan
işgalini sonlandırmayan tavırları karşısında
durmak dünyanın geri kalanına da verilen bir mesaj olarak yorumlanmaya
başlamıştır. Bu sebeple, dost ve kardeş ülke
Azerbaycan'ın Karabağ'da elde ettiği muazzam zafer
Türklüğün şan ve şerefine yaraşır bir gelişme
olarak kayıtlara geçmiştir. Ayrıca, insanlık onur ve
haysiyetinin savunulmasından yana olanların emsal kabul edeceği
kutlu bir mücadelenin de yansımasıdır. Zaferden
rahatsızlık duyanların asıl
hazımsızlığı da bize göre burada yatmaktadır.
Bununla beraber, kısa sürede elde edilen
zaferde önemli kırılma anları da
yaşanmıştır, bunların başında da
Şuşa'nın alınması gelmektedir. Coğrafi olarak
âdeta bir kartal yuvasını andıran ve alınmasının
imkânsız olduğu değerlendirilen Şuşa'nın
Azerbaycan güçlerince kurtarılmasından sonra Ermenistan tarafı
havlu atmak durumunda kalmıştır. Türk milleti için haklı
olduğu hiçbir davada imkânsız diye bir şeyin
olamayacağı Şuşa'da sergilenen kahramanlıkla bir kez
daha tescillenmiştir. 9 Kasım 2020 tarihinde, Şuşa'nın
alınmasından hemen sonraysa Azerbaycan ve Ermenistan arasında 10
maddelik bir ateşkes anlaşması imzalanmış, Ermenistan
tarafı bir bakıma yenilgiyi kabul ettiğini beyan etmiştir.
Anlaşma sonrasında Azerbaycan tarafı diplomatik bir
başarıyı da hanesine yazdırırken Nahçıvan ve
Azerbaycan arasında kurulacak koridorla Türk dünyasının fiziki
olarak bütünleşmesinin yolu açılmıştır. Bütün bunlar
olurken ülkemiz, gerek askerî gerekse diplomatik olarak kardeş ülke
Azerbaycan'a desteğini açıkça göstermiş ve iki devlet tek
millet anlayışıyla hareket etmiştir. Savaşın son
bulmasının ardından taraflar arasında gerçekleşen
görüşmelerde kardeş ülke Azerbaycan'ın menfaatleri
doğrultusunda da hareket etmeyi sürdürdük.
Anlaşmanın imzalanmasının
ardından Azerbaycan ve Ermenistan arasında barış
görüşmeleri başlamıştır. Bu bağlamda, Azerbaycan
Cumhurbaşkanı Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Paşinyan
26 Ekim 2021 tarihinde Rusya'nın ev sahipliğinde Soçi'de bir araya
gelmiştir. Geçen süreç zarfında iki ülke arasında
barışın sağlanması adına pek çok görüşmeler
de yaşanmıştır. Buna mukabil olarak ülkemiz de
Ermenistanla diplomatik ilişkilerin yeniden kurulması ve
normalleşmenin tesis edilmesi adına görevlendirilen özel temsilciler
aracılığıyla sürece katkı sağlamaya devam
etmiştir. Ayrıca, Kafkasya bölgesindeki kalıcı
barışın tesisinin yanında iş birliğinin de
güçlenmesi adına önerdiğimiz 3+
Rus güçleriyle müşterek sürdürülen faaliyetler
-yer yer taraflar arasında çatışmalar yaşansa da-
kararlılıkla devam etmektedir. Ne yazık ki Azerbaycan ve
Ermenistan tarafının makul bir barış zemini oluşturmak
adına gerçekleştirdiği görüşmelerin devam ettiği
süreçte Ermenistan birlikleri dönem dönem ateşkesi ihlal ederek Azerbaycan
mevzilerine ateş açmış ve bölgede tekrar çatışmalar
yaşanmıştır. Son olarak, 13 Eylül 2022 tarihinde bölgede
çatışmaların yoğunlaştığı bilgisi
uluslararası kamuoyuna yansımış, 14 Eylül günü ise
çatışmalar son bulmuştur.
Ülkemiz, yaşanan gerginlik döneminde her
fırsatta Azerbaycan'ın yanında olan tutumunu
pekiştirmiş ve özellikle Ermenistan'ı savaş sonrası
imzalanan anlaşmaya uygun davranmaya davet etmiştir; görüldüğü
kadarıyla Rusya da bu niyettedir. Ancak, Ermenistan'ı bölgenin tarihî
ve güncel gerçeklerinden uzaklaştırmak isteyen bazı bölgesel ve
küresel güçlerin olduğu da aşikârdır, bunların
başında da Ermeni diasporasının yoğun faaliyet yürüttüğü
Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa gelmektedir. Geride
bıraktığımız aylarda Amerikan Senatosunun
Başkanı Nancy Pelosinin Erivan'a yaptığı ziyaret
bunun bir göstergesiyken aynı ülkenin 2022 yılı savunma bütçesi
görüşmelerinde Azerbaycan'ın haklılığına hiçbir
atıf yapılmaması ve hatta suçlu gösterilme çabası da bir
başka delildir, Ermeni diasporasının hâkim olduğu
diğer bir ülke olan Fransanın ise ikiyüzlü bir tutum takındığı
ortadadır. Savaş zamanı Ermenistanı
kışkırtan ve hâlen de bu politikasını fırsat
buldukça sürdürmeyi yeğleyen Fransanın Karabağ bölgesinin
yeniden imarıyla ilgili konulardaysa Bakünün kapısını
aşındırdığına dair bilgiler yüzsüz bir siyasetin
ürünüdür. Gelinen aşamada Rusya, Ermenistan ve Azerbaycanın 2020
yılında imzalanan anlaşmanın şartlarına
uyulması konusunda mutabık oldukları
anlaşılmaktadır. 31 Ekim 2022 günü yani dün Soçide bir araya
gelen bu 3 ülkenin devlet başkanlarının görüşmesinin ardından
Azerbaycan ve Ermenistanın güç kullanmaktan kaçınma; sorunların
egemenlik, toprak bütünlüğü ve sınırların
dokunulmazlığının tanınması temelinde çözümü
konusunda anlaştıklarının duyurulması olumlu bir
gelişmedir. Arzu edilen, Ermenistanın bölgede gerginlik çıkaran
kendi unsurları ve bölge dışından gelen diğer terör
gruplarına geçit vermemesi, bir an evvel de taahhütlerini yerine
getirilmesidir. Bu çabalar sergilenirken askerlerimizin Rus güvenlik güçleriyle
müşterek yürüttüğü faaliyetlerin bölgenin güvenlik, istikrar ve
barışına olan katkısının sürmesi gerektiği
kanaatini taşıyoruz. Mehmetçikin Kafkasya bölgesinde aktif
varlık göstermesinin ülkemizin yüksek menfaatine hizmet ettiği
hakikati ise bize göre açıktır. Bunun yanı sıra,
Azerbaycanla olan ilişkilerimizin daha ileri bir seviyeye
ulaşması ve kapsamının genişlemesine yönelik
atılan ve atılacak her türlü adımın da arkasında
olduğumuzu belirtmemiz gerekir.
Saygıdeğer milletvekilleri, Karabağ
savaşındaki vatan muharebesinde Azerbaycanın elde ettiği
zaferin bölgesel ve küresel dengeler açısından ne gibi yeni
koşulları doğurduğu ve Türk dünyası gerçeğini
taraflı yahut tarafsız herkesin karşısına
getirdiği bilhassa da içerisinde bulunduğumuz dönemde malumumuzdur.
Zira savaşın sonlanmasının hemen ardından,
hızlı bir ivmeyle Türk dünyası ülkeleri arasındaki
anlaşmazlıkların nihayete ermesinin yanında, Türk
Devletleri Teşkilatının kuruluşu ve vizyon belgesinin
ilanı dünyaya yeni bir güneşin daha doğduğunu
göstermiştir. Yükselen Türklük güneşinin küresel barış ve istikrar
açısından ne derecede büyük bir öneme sahip olduğu ise Ukrayna
ve Rusya arasında yaşanan savaşla beraber kendisini açıkça
göstermiştir.
Bu alanda akıllara gelen ilk konu enerji
güvenliğiyle ilgilidir. Azerbaycanla aramızda var olan TANAP ve TAP
hatları üzerinden Avrupa ülkelerinin Hazar bölgesindeki doğal gaz kaynaklarına
erişim imkânı aradığı açık bir gerçekliktir.
Rusyadan gaz alamayan ve bu yüzden hem sosyal hem ekonomik hem de güvenlik
açısından büyük bir darboğaza giren Avrupa için en makul
çıkış yollarının başında Türk dünyası
ülkelerindeki enerji kaynakları gelmektedir. Dolayısıyla
Azerbaycanla birlikte Türkmenistanın da hiç de uzak olmayan bir vadede
TAP ve TANAP hatlarına bağlanması stratejik açıdan mühim
gelişmeler yaratabilecektir. Bu şartlarda Türkiye ve Türk
dünyasının istikrarı küresel barışın anahtarı
durumuna taşınacak kadar eşsiz bir kıymete
erişebilecektir.
Yine, Karadeniz üzerinden komşumuz olan Rusya
açısından da Türk ülkeleriyle makul ve müspet bir zeminde
geliştirilecek iş birliğinin önemi artacaktır. Aynı
durum Asya Kıtasının önemli ülkelerinden olan Çin ve Hindistan
için de geçerlidir. Asya Kıtasının bir başka değerli
ülkesi olan dost ve kardeş Pakistan da zaten en başından
itibaren Türk dünyasıyla iyi ilişkiler geliştirme niyet ve
hedefindedir. Dünyanın nüfus ve ekonomi bakımından yükselen
bölgesi olarak göze çarpan Güneydoğu Asya açısından da Avrupa
başta olmak üzere diğer alanlara istikrarlı ve güvenli bir
şekilde erişebilmenin yolu yine Türk ülkelerinden geçmektedir.
Dolayısıyla, 21inci yüzyılı şekillendirecek güç ve
potansiyelin Türklüğün hâkim olduğu coğrafyanın iradesiyle
belirleneceği bir gerçeklik olarak karşımıza
çıkmaktadır. Bugün Rusyanın Avrupaya nakledilecek enerjiyi
ülkemiz üzerinden taşıma ve Türkiyeyi aynı kapsamda gaz merkezi
olarak kabul etme teklifi de her taraf açısından kazan-kazana
dayalı bir yaklaşım olarak görülse de özünde yatan gerçeklik
Türkiye ve Türk dünyasının artan stratejik değerinden
kaynaklanmaktadır. Bu şartlarda aynı gerçeği kabul etmeyen
tarafların hiçbir yönden kazançlı çıkamayacağını
ifade etmemiz yanlış olmayacaktır.
Böylesi bir dönemde can Azerbaycanla
imzaladığımız Şuşa Beyannamesiyle iki devlet tek millet idealinin de
ötesine uzanan bir anlayışla iş birliğimizi
geliştirmemizin hem kendimiz hem Azerbaycan hem de diğer Türk
ülkeleri açısından muazzam kazanımları olabilecektir. Türk
dünyası küresel barışın teminatıdır ve bizler de
barışı isteyen tarafız. Hiçbir çevreye
düşmanlığımız olmadığı gibi
karşı olduğumuz asıl mesele, nerede ve kim tarafından
uygulanırsa uygulansın, zulmün kendisidir. Bunun için her türlü
iş birliğine açığız ve küresel
çatışmanın yaratılmak istendiği bir dönemde
barışın yolunu açacak girişimlerde de elbette ki
ısrarcıyız. Ne var ki özellikle İranın son dönemlerde
Azerbaycan sınırına asker yığarak
yaptığı tatbikatlarla bölgede gerilimi artırmaya ve
neredeyse Azerbaycanı hedef almaya varıncaya kadar sergilediği
tutumun doğru olmadığını ve kendisine de herhangi bir
fayda sağlamayacağını ifade etmemiz gerekir. Karabağ
savaşı sürerken Ermenistana silah ve mühimmat sevkiyatının
yapılmasını devam ettirip açıkça taraf olan İrandan
beklenen, bölge barışına katkı sağlamasıdır.
Ancak ne yazık ki komşumuzun bu yönde şimdiye kadar samimi bir
adım attığını ifade edebilmek mümkün
olamamaktadır. İran, açıktan Ermenistandan yana olan tutumunu
sürdürmekte ve neredeyse Ermenistanı kışkırtıcı
bir siyaset izlemekten geri durmamaktadır. Kendi iç meseleleriyle hayli
zor günler geçiren İranın, Karabağın Azerbaycan
toprağı olduğunu kabullenmesi ve Zengezur bölgesinde ilgili
anlaşmalara uygun olan tasarrufun da Azerbaycanda olduğunu
anlaması ve buna saygı duyması gerekir. Zengezur Koridorunun
kurulması Azerbaycan için olduğu kadar ülkemiz için de hayati
derecede önemli bir millî güvenlik ve beka meselesidir. Konuyu böyle
yorumladığımızın muhataplarınca iyi
anlaşılması lazımdır. Azerbaycanın sevinci
sevincimiz, hedefi hedefimiz, her türlü hak ve menfaatini koruma arzusu da
elbette ki bizim önceliğimizdir.
Diğer yandan, bazı İranlı
yetkililerin bölgede yabancı güçlerin istenmediğine dair
yorumlarından kasıt şayet ülkemiz ise bilinmelidir ki biz bu
bölgenin yabancısı değil bizatihi aslî sorumlularıyız.
Bu kapsamda, bölgede askerî gerilimi yükseltebilecek faaliyetlerden ve
barış ortamını bozabilecek her türlü girişimden
komşumuz İranın uzak durmasının bölgeden çok kendisi
açısından önemli olduğunu anlamalıdır. Barış
ve huzur içinde Kafkasyada kurulan yeni dengeyle bölgenin getirdiği ve
daha fazlasına da sahip olduğu nimetlerinden ortak fayda
esasıyla yararlanmak yerine düşmanca tutum benimsemeye dayalı
basit hesaplar, sorumlularına ağır maliyetler getirebilecektir.
Bu vesileyle, sözlerime son verirken tezkereye
Milliyetçi Hareket Partisi olarak olumlu yönde oy vereceğimizi belirtiyor,
Kafkasya bölgesinde görev yapan kahraman askerlerimize Cenab-ı Allahtan
üstün muvaffakiyetler diliyor, Karabağ savaşında şehadet
mertebesine erişen kahraman Azerbaycan askerlerini rahmetle yâd ediyor,
Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Hişyar Özsoy. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HİŞYAR ÖZSOY
(Diyarbakır) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün Azerbaycana asker göndermek üzere
Cumhurbaşkanlığından gelen tezkereyi tartışmak,
oylamak üzere konuşuyoruz. Partim adına söz almış
bulunuyorum, Halkların Demokratik Partisi olarak her zaman
yaptığımız gibi baştan pozisyonumuzu ifade ederek
konuşmaya girmek istiyorum. Biz Halkların Demokratik Partisi olarak
şu ana kadar bu Meclis kürsüsüne gelen bütün askerî tezkerelere
hayır oyu verdik, tekrar bu pozisyonumuzu koruyacağız ve bu
tezkereye hayır oyu vereceğiz. Birazdan gerekçelerini detaylı
bir şekilde size aktaracağım.
Kıymetli arkadaşlar, burada bizim
Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki savaş, gerilim,
çatışmalı sürece dair genel bir tavrımız var, temel
bir yaklaşım farkımız var. Bu mesele, tarihi olan bir
mesele, 1990lardan beri bir sönümlenen, bir alevlenen ama sürekli hem insani kayıplara
hem ekonomik yıkımlara sebep olan çok çetrefilli bir mesele.
Dün Soçi'de Putin'le birlikte Nikol Paşinyan ve
İlham Aliyev yan yana geldiler. Belli ki kısmi de olsa bir mutabakata
varılmış Soçi toplantısında, en azından
birbirlerine karşı güç kullanmama ya da güç kullanma tehdidinde
bulunmama konusunda bir ortaklaşma söz konusu. Biz tabii, umalım,
dileyelim; Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki bu gerilim, bu
çatışmalı durum kalıcı bir şekilde, bir ateşkesle,
bir istikrarla son bulsun. Bu temennimizle birlikte açıkçası ben bu
konuda çok iyimser olmadığımı da söylemek istiyorum. Yani
bu mesele, karşılıklı egemenlik iddialarının
olduğu bu tür meseleler fırsatını bulduğu zaman tekrar
alevlenirler. Bunu niye söylüyorum?
Kıymetli arkadaşlar, Türkiye açısından
baktığımız zaman -az önce de değişik hatipler
konuştular- Hükûmet sürekli olarak belli bir diskurla konuşuyor:
Ermenistana karşı kardeş Azerbaycan halkına, Azerilere
sonuna kadar yardım edeceğiz. Tek milletiz, iki devletiz. Sonuna
kadar biz Ermenistan'a karşı bu mücadeleyi yürüteceğiz.
Bunları dediler, Azerbaycan'a da ciddi yardımlarda bulundular, askerî
anlamda Azerbaycan'ın kazanmasına da yardımcı oldular,
doğrudur fakat dün Soçi'de yapılan toplantıda toplantıya
Başkanlık eden Putin, taraflar da Ermenistan ve Azerbaycandı.
Biz devlet ve milliyetçilik gözünden değil, orada yaşayan
halkların penceresinden meseleye baktığımız için
şöyle düşünüyoruz: Biz hem Azerileri hem Ermenileri kardeş halklar
olarak görüyoruz, komşu ve kardeş halklardır bunlar.
Devletleriyle problemler yaşanabilir, hükûmetleriyle çatışmalar
olabilir ama nihayetinde otokton yani burada yerli olan halklardır.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin en büyük hatası, her 2 halka kardeş
halk gibi bakmamasıdır, eğer bakmış olsaydı
zaten, o dünkü Paşinyan, Aliyev toplantısı Soçide Putinin ev
sahipliğinde değil, belki de Türkiyenin ev sahipliğinde
İstanbulda, Ankarada ya da Karsta, Erzurumda yapılabilirdi.
Türkiye bu fırsatı kaçırmıştır, hepinize
geçmiş olsun. Rusya, hiçbir dönemde belki olmadığı kadar
Güney Kafkasyaya yerleşmiştir. Şu an Rusyanın iki
dudağının arasında kalmış bir kaderleri var
Azerilerin ve Ermenilerin; herkese geçmiş olsun.
Kıymetli arkadaşlar, bu noktadan sonra ne
yapılabilir? Bu noktadan sonra Türkiye -tekrar söylüyoruz- hem Azerilere
hem Ermenilere kardeş, komşu 2 halk gözüyle bakmalı ve mümkün
mertebe bu çatışma durumunun kalıcı bir barışa,
istikrara dönmesi için rol almalıdır, isterse yapabilir. Türkiyenin
bölgedeki bütün çatışma alanlarında, isterse, niyet ederse,
siyasi iradeyi ortaya koyarsa yapıcı, barışçıl,
istikrar koruyucu olma özelliği vardır, bu kapasitesi, bu
yeteneği vardır; kullanır mı, ayrı mesele, şu ana
kadar biz kullanmadığını düşünüyoruz, birazdan
detaylandırınca sanırım meramımı daha iyi anlatabileceğim.
İlk beş dakikayı buna
ayırdık. 2nci beş dakika için, kıymetli arkadaşlar,
ben başka bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. Geçen hafta boyunca
Hükûmet medyasında çok saçma sapan, çirkin, akıl, izan
dışında haberler yapıldı benim de aralarında
olduğum bir grup milletvekili ve siyasetçi hakkında. Biz, 24-26 Ekim
tarihlerinde Alman Sosyal Demokrat Partiyle ilişkili olan Friedrich Ebert
Vakfının davetiyle Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği, Avrupa
Komisyonuyla birtakım toplantılar yapmak için HDPden ben
Dış İlişkiler Sözcüsü olarak, değişik
partilerden, 4 tanesi Millet İttifakına üye, artı, kimse çok
bahsetmedi, arada akademisyenler de vardı
Türkiyenin dış
politikası hakkında muhalefet ne düşünüyor; muhalefetin Avrupa
Birliği, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Komisyonu yetkililerini dinleme,
karşılıklı görüş alışverişinde
bulunmak, böyle bir program. Gittik, tabii, Emek ve Özgürlük
İttifakını temsilen ben gittim hâliyle. Halkların Demokratik
Partisi olarak, biz, biliyorsunuz, siz kabul etmeseniz de üçüncü bir ittifak
kurduk, bunu genişletmeye çalışıyoruz.
Şimdi, kıymetli arkadaşlar, HDP
veyahut da muhalefetten biri Avrupaya ya da Amerikaya gittiği zaman -çok
özür diliyorum bu kelimeyi kullandığım için- bu rezil
yandaş medya ha bire haberler yapıyor. Rezil diyorum, kayıtlara
geçsin diye söylüyorum, niye rezil olduğunu da şimdi
anlatacağım ben size. Yalan var içinde, çarpıtma var içinde,
iftira var içerisinde. Daha kötüsü, habercilik yapmayı bilmiyorlar çünkü
hepsi aynı cümlelerle yazmış, copy-paste yapmışlar
ya. Ya, yirmi tane gazetede aynı başlık, aynı içerikle hiç
haber çıkar mı ya? İnsan biraz utanmaz mı? Hepsinin içinde
aynı yanlışlıklar var. Bir örnek vereyim mesela: Selin
Sayek Bökenin orada olduğunu söylemişler, hiç alakası yok,
Selin Hanım hiç yoktu orada ama yirmi tane gazetede kimse
araştırmamış, açıp bir sormamış,
anlatabiliyor muyum? Niye? O saraydaki o basın odası var ya,
MİTle birlikte haberi yapıyorlar, bütün medya organlarına
geçiyorlar, hepsi aynı yalanı bangır bangır
bağırıyorlar.
Kıymetli arkadaşlar, HDP olarak içeride,
şurada, şu Mecliste, dışarıda, uluslararası
kürsülerde neye inanıyorsak onu söylüyoruz; daha önce söyledik, gizli
saklı herhangi bir düşüncemiz yoktur; orada da paylaştık,
isterseniz detaylarını burada sizinle de paylaşabilirim, öyle
çok ekstra şeyler konuşmadık fakat şunu söyleyeyim size:
Burada, işte, HDP, Millet İttifakı, 6ncı ayak, 7nci
ayak
falan böyle tuhaf tuhaf tartışmalar olurken
Ama gazetelere
baktım, şey de ilginçti: Akşam, Milat, Takvim, Türkiye, Akit,
Yeni Akit, Yeni Asır, Ülke TV
Ama ilginç, Perinçek hiç geri kalır
mı? Aydınlık, Ulusal Kanal
Aynı haberler ha.
Dostlarınızı iyi tanıyın, gerçekten ya, içler
acısı bir durumdasınız ya, gerçekten. Bunu AK PARTİ ve
cenahı için söylüyorum: İçler acısı bir
durumdasınız çünkü Perinçek de artık yerini bulmuş, bütün
haberlerini onlarla yapıyor. Başka? TRT Haber, TVNET, Ulusal Kanal
falan filan yani. Altılı masanın Brüksel buluşması
bilmem, PKK/HDPyle İYİ Parti Brükselde buluştu. falan yani
artı gırla.
Kıymetli arkadaşlar, bizim orada hem
Avrupalı kurumlarla hem de birbirimiz arasında
örtüştüğümüz, farklılaştığımız dünya
kadar konu da oldu, gündem oldu yani burada isterseniz tartışırız,
yeri değil fakat ilginç olan şöyle bir durum var: Bizi Avrupaya
gitmekle
Mesela, hemen itham ediyoruz, Avrupaya gittiğiniz zaman direkt
itham ediliyorsunuz. Bize ev sahipliği yapan Avrupa Parlamentosu Türkiye
Raportörü Nacho Sanchez Amor -siz iyi bilirsiniz- bizden önce Faruk
Kaymakcının toplantısından gelmişti çünkü Faruk
Kaymakcı Dışişleri Bakan Yardımcısı, Avrupa
Parlamentosunda bu tahıl koridoruna dair bir PR çalışması
yapıyordu. Yani onlar gidince iyi, biz gidince inanılmaz bir korku
içerisinde
Yalan, iftira falan, böyle inanılmaz bir kampanyaya maruz
kaldık. Biz bildiğimiz doğruları hem içeride hem
dışarıda tabii ki anlatmaya devam edeceğiz. Türkiyenin
dış politikasının yanlış olduğuna; Türkiye
ile Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi arasındaki birçok ilişkinin
sıkıntılı olduğuna ve bunun aşılması
gerektiğine dair düşüncelerimizi, nasıl
aşılabileceğine dair düşüncelerimizi paylaştık ve
onların da gerçekten Türkiyeye dair ne düşündüğünü ilk elden
dinledik; birazdan bazılarını sizinle de paylaşacağım.
Öyle, Hükûmetin anlattığı gibi falan, ortada öyle bir durum söz konusu
değil. Yakın zamanda dezenformasyon yasası geçti ya, Hükûmet
olarak önemli oranda dezenformasyonu yapıyorsunuz zaten. Bak, birazdan
tane tane anlatacağım size.
Kıymetli arkadaşlar, ona geçmeden önce,
biz niye Türkiyenin, etrafındaki siyasal gerilimlere askerî olarak
müdahale etmesinin sıkıntılı olduğunu
düşünüyoruz? Size birkaç tane örnek vereyim kıymetli arkadaşlar,
biraz dikkatle takip ederseniz bir argüman yapmaya
çalışacağım: Geçen gün Talibanın sözcülerinden birisi
Diyarbakıra gelmişti, vekili olduğum kente. Diyarbakırda
muhtemelen Orta Doğunun en kadim ve Müslüman, dindar halklarından
birisi olan Kürtlere Taliban temsilcisi gelip İslamı
anlatıyordu, Diyarbakırda, vallahi! Yani Diyarbakır sahabeler
şehri, peygamberler şehri. diyor. Gelmişti. Olabilir, Taliban
sözcüsü de gelebilir fakat bu Taliban sözcüsünün Diyarbakıra gelmesinden
önce, geçen sene ekim ayında, hatırlayacak olursanız,
Dışişleri Bakan Vekili gelmişti Afganistan Talibandan ve Mevlüt
Çavuşoğlu kendilerini VIPde karşılamış,
sarılmış, böyle güzel pozlar vermişti -hatta Mevlüt Bey
buraya geldiği zaman kendisine de söylemiştim- öyle bir
sarılmış ki yani öyle bir sarılmayı çok nadir
görürsünüz. Tabii ki olabilir yani Afganistandan Taliban gelmiş, Hükûmet
olarak görüşmek de olabilir. Yani İlla ki görüşülmez."
diye de bir şey demiyoruz. Artı, Afganistan ve Taliban konusundaki
Batının oryantalist bakışını çok çok büyük
oranda biz de görüyoruz ve eleştiriyoruz, mesele bu değil fakat geçen
sene ekim ayında Talibanı VIP salonlarında kucaklayarak
karşılayan Dışişleri Bakanı aynı ay
içerisinde, Ekim 2021de aralarında Kuzey Kıbrıs eski
Cumhurbaşkanının da olduğu 42 kişiye Türkiyeye
giriş koydu. Bakın, Kuzey Kıbrıs dediğiniz
Türkiyenin bağımsız olarak tanıdığı bir
devlet, eski Cumhurbaşkanı ve 42 siyasetçisine Türkiyeye giriş
yasağı konuldu, Talibanı da VIPde
karşılıyorsunuz. Türkiyenin askerî varlığı bir
dönem Afganistanda oldu, Kıbrısta 74ten beri askerî
varlığı var zaten.
Şimdi, kıymetli arkadaşlar,
Afganistandan Türkiyeye ne kaldı? Taliban gidip gidiyor, bir Taliban
kaldı bize, millet pastayı götürüyor. Başka ne kaldı? O
Afganistan savaşının yarattığı yıkım,
dağılma ve nihayetinde yüz binlerce Afgan mülteci, perişan bir
hâlde Avrupaya doğru gitmeye çalışırken Türkiyeye
geliyorlar, sınırlarından geçiyorlar. Bakın, tek bir
meselenin Türkiyeye nasıl yansıdığı...
Şimdi, Türkiye çok ilginç bir şekilde
etrafındaki savaşlara müdahil olurken -ben biraz dikkat ettim, biraz
araştırma yaptım- acaba bu ülkelerden Türkiye'ye ne geliyor?
Mesela, Afganistan'dan Taliban ve yüz binlerce mülteci gelmiş. Bir örnek
daha vereyim size, Suriye'den kim gelmiş? Bakın, Suriye
savaşı yüzünden Türkiye'nin elinde olan problemlere bakın; hani,
gireceğiz ya Sahada da olacağız. diyorlardı ya Sahada
olacağız. Nur topu gibi İdlib sorununuz var, patlamaya
hazır bomba. Heyet Tahrir el-Şam Türkiye'nin de terör listesinde
olduğu hâlde Türkiye'nin parasını kullanarak orada şu an
ekonomiyi yürütüyor, ileride çok baş ağrıtacak. Başka ne
var? Suriye'de irili ufaklı yüzlerce çetenin, örgütün temsilcileri
İstanbul'da, Antep'te, Kiliste, buralarda; hatta Ankara'da hücre evleri
var bunların, herkes bunları biliyor, bazen patlıyor. Başka
ne var? 3,5-4 milyon mülteci var. Bakın, savaş hemen dibinizde
oluyor; Türkiye'nin döndüğü hâle bakar mısınız? Başka?
Geleceğim, bir iki şey daha söyleyeceğim size. Bu, Suriye'den
gelen
Tabii, Cumhurbaşkanı şimdi çiçekler atıyor Efendim,
Esad gelseydi Esad'la da görüşürdüm. diyor on yıl sonra; bu kadar
yıkımdan, bu kadar sorundan sonra.
Şimdi, Afganistan'dan Taliban ve mülteciler;
Suriye'den binlerce örgüt, örgüt yöneticisi, hücre evleri, 4 milyona yakın
göçmen
Askerî olarak müdahale ediyoruz ya. Başka? Ukrayna'dan ne
gelmiş bize arkadaşlar? Geçen gün gördük, Azov Taburunun 5
komutanı şu an Türkiye'de. Kim bunlar biliyor musunuz? Neonazi
faşist örgütler bunlar 2014 yılından beri. Tabii, Ukrayna
şu an Rusya'ya karşı haklı bir mücadele verdiği için
kimse Ukrayna içindeki faşistleri de konuşmak istemiyor ama bunlar
bildiğiniz Neonazi komutanlar. Türkiye ara bulucu oldu ya, Nazi
komutanları getirdi, şu an Türkiye'nin ev sahipliğinde burada,
savaş bitene kadar burada kalacaklar. Savaş oluyor, Türkiye neye ev
sahipliği yapıyor?
Bir tane daha anlatayım size: Rusyadan bize ne
geliyor? Geçen Avrupa Parlamentosu -Avrupa Birliğinin-
toplantılarında çokça gündeme geldi, şu an dünyada yer bulamayan
zengin Rus oligarklar yatlarıyla birlikte Türkiyeye akın akın
geliyorlar arkadaşlar. Hükûmet de paraya sıkışmış
ya, 5 kuruş para da yok ya, ha bire onlara Buyurun, buyurun efendim,
burası
Hem Avrupa Birliği hem Amerika defalarca Hükûmeti
uyarıyor -iyi dinleyin arkadaşlar- şunu diyorlar: Siz,
Avrupanın uyguladığı yaptırımlara katılmıyorsunuz,
bu konuda anlayabiliriz sizi -anlayışsız değiller ha- çünkü
Rusyayla bir sürü ilişkiniz var, biz bunu görüyoruz.
Yaptırımlara velev ki uymadınız, biz bunu gördük ama bu
yaptırımları delmeye çalışıyorsunuz. Bu nedir
biliyor musunuz? Daha önce İran yaptırımlarını Reza
Zarrab gibi rezillerle delmişti ya bu Hükûmet, hâlâ yakasını
kurtaramıyor Halkbank dâhil, siz benzer bir şey yapıyorsunuz,
dünyadan kaçan ne kadar Rus oligarkı varsa eskiden Putinin dostu
Kredi
kartı kullanmıyorlar, keş para kullanıyorlar, o
yatların içerisinde muhtemelen kasa kasa, balya balya paralar var. E
alışıksınız kasa kasa, balya balya kayıt
dışı ekonomiye. Hazır, seçimlere doğru, 5 kuruş
da kasada para kalmamış Efendim, nereden gelirse gelsin, biz bunları
alalım. mantık bu.
Kıymetli arkadaşlar, Türkiyede
-milliyetçilik o kadar gırla gidiyor ya- vatandaşlığın
bedeli olmuş 400 bin dolar. Eskiden 1 milyondu, 2018de para
kalmayınca 250 bine indirdiler biliyorsunuz, sonra herhâlde ekonomik kriz
başlayınca, hani emlak mülkiyetine ihtiyacınız var ya, Ya,
vatandaşlık 250 bin dolar, o da çok ucuz oldu. Efendim, biraz
kaldıralım... 400 bin dolar veren -işte yolunu açıyor-
Türkiyeye vatandaş olabiliyor.
Bakın, ya, bir Rus milyarder, zengin, ne
yaptığı önemli değil -insan kaçakçısı
mıdır, adam mı öldürmüş, uyuşturucu mu
kullanıyor, önemli değil- gelsin parayı bassın, kral gibi
yaşar ama Türkiye'nin onuru, dünya çapında tanınan eğer 5
Adli Tıpçısı varsa biri Şebnem Korur Fincancı,
bazıları Şebnem Hoca vatandaşlıktan
atılsın. diyebiliyor. Vay be(!) Ne milliyetçilik, ne yurtseverlik,
helal olsun(!)
Kıymetli arkadaşlar, Türkiye,
etrafında hangi askerî meseleye müdahil olmuşsa o ülkelerin neredeyse
bütün sıkıntıları bir şekilde Türkiyeye gelmiş,
bumerang gibi Türkiyeyi vurmuştur. Suriyeden bahsettim, Iraktan
bahsetmedim, benzerdir. Türkiyedeki güvenlik ve istikrar açıkları ha
bire derinleşiyor. Türkiye'nin hâlihazırda Somalide, Katarda
sürekli, Irakta, Suriyede, Kıbrısta, Azerbaycanda fiilî anlamda
askeri var ve bunlar NATO çerçevesinde olan şeyler değil, daha ikili
ilişkiler üzerinden. Biz, tabii, HDP olarak toplumsal, siyasal, diplomatik
bütün meselelerin siyasetle müzakere edilerek çözülmesini isteriz. Türkiye,
kendi bölgesinde gerçekten yumuşak güç isterse kullanabilecek potansiyele,
tarihsel arka plana, mirasa da sahiptir fakat bu konuda her geçen gün iradesi
gittikçe daralıyor, azalıyor, hatta yok oluyor. Başta
söylediğim yani Putin Ermeniler ve Azeriler arasındaki meselenin
çözümü için Soçide ev sahipliği yaparken Türkiye de buradan en fazla
işte böyle, askerî tezkere için tekrar bir tartışmaya, bir
oylamaya gidiyor. Mesele budur, ya
Masadan da büyük bir oranda
çıkmıştır.
Kıymetli arkadaşlar, son olarak şunu
söyleyeyim: Türkiye, tabii, seçimlere doğru giderken milliyetçiliğin,
hamasetin, militarizmin, popülizmin, sağcılığın
zirveye vuracağı bir döneme doğru gidiyoruz. Biz, HDP olarak
şu ana kadar, kararlı, ısrarlı bir şekilde
yaptığımız gibi, doğrunun yanında olmaya, her
türlü antimilitarist projeye destek vermeye devam edeceğiz.
Barış için, toplumsal huzur için, demokrasi için, haklar için kendi
tavrımızdan milim kadar taviz vermeyeceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Utku Çakırözer.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Azerbaycana Türk
Silahlı Kuvvetlerinin gönderilmesine ilişkin tezkerenin bir yıl
uzatılmasıyla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın başında ifade etmek
isterim ki bu tezkereye evet oyu vereceğiz, TSK unsurlarının
Azerbaycanda ortak gözlem misyonunda bulunması konusunda olumlu oy
kullanacağız. Bu tezkere kapsamında, can Azerbaycanda görev
yapacak askerlerimiz ile vatanımızın korunması ve dünya
barışı için sınırlarımızda ve dünyanın
birçok bölgesinde görev yapan kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri
mensuplarımıza, jandarmamıza, polisimize görevlerinde
başarılar diliyorum. Görevlerini başarıyla tamamlayarak
yurdumuza dönmeleri en büyük dileğimizdir.
Değerli milletvekilleri, bu tezkere, can
Azerbaycanın, kardeş Azerbaycan halkının yanında
olduğumuzu göstermek açısından önemli. 2 ülke arasında
eşine rastlanmayacak nitelikte bir kardeşlik mevcut. Bizzat Büyük
Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürkün en güzel şekilde ifade
ettiği gibi, Azerbaycanın derdi kendi derdimiz ve sevinçleri kendi
sevincimiz; onların muratlarına nail olmaları, hür ve müstakil
olarak yaşamaları en çok bizi sevindirir dediğimiz cinsten bir
kardeşlik bu. Bir başka isabetli tarif de Azerbaycanın
unutulmaz lideri Haydar Aliyeve ait, Bir millet, iki devletiz biz. diyor.
Biz, bu tezkereyi, Azerbaycanla olan
dayanışmamızı, kardeşlik
anlayışımızı göstermesi, pekiştirmesi
açısından, onların yanında olduğumuzu bir kez daha
hissettirmesi açısından son derece önemli görmekteyiz.
Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişki,
Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin
bağımsızlığını ilan etmesiyle
başlıyor. 1991de bağımsızlığını
yeniden ilan etmesinden sonra Azerbaycanı ilk tanıyan yine Türkiye
Cumhuriyeti oldu. Kırk dört gün süren İkinci Karabağ
Savaşı sonunda elde edilen büyük zafer, Azerbaycan kadar Türkiyede
de 84 milyon tarafından büyük sevinç ve gururla karşılandı.
Türkiye'nin kurumlarıyla, sivil toplum örgütleriyle ve
vatandaşlarının hissiyatıyla gösterdiği
dayanışma ve destek de Azerbaycan halkı tarafından minnetle
her vesileyle ifade edilmekte.
Meclis Dışişleri Komisyonumuzun
Baküye yaptığı ziyaret sırasında iş yerlerinde
ve evlerinin pencerelerinde asılı ay yıldızlı
bayraklarımızı görmenin nasıl güzel bir his olduğunu
tarif etmek hiç kolay değil. O yüzden, Azerbaycanın bu tarihî zaferi
sonrasında ateşkesin sağlanması ve kalıcı
barışa katkı amacıyla Türkiye'nin kardeşimiz
Azerbaycanın yanında olması bizim için birinci öncelik olmaya
devam edecektir.
Değerli milletvekilleri, bu vesileyle orada ve
genel olarak Kafkasyada ulusal çıkarlarımızın
korunması açısından riskleri ve atılabilecek
adımları tartışmakta da fayda görüyoruz. Öncelikle,
kalıcı bir çözüm için bir barış anlaşmasına
ihtiyaç var ancak gerek Ermenistan gerekse Rusya tavırlarıyla bu
konuda şüphe uyandırmakta. Ayrıca, Azerbaycan, Ermenistan ve
Rusya arasındaki 9 Kasım 2020 tarihli üçlü bildirinin
imzalanmasının ardından koca bir iki yıl geçti ama en basit
konular bile hâlâ havada. Ateşkes ihlallerinin sürüyor olması
kaygı verici.
Şimdi, bu tezkereyle giden Türk askerinin
misyonu burada önemli. Biliyorsunuz, aslında sınırlı bir
ateşkes gözlemi için orada askerlerimiz. Rusya ısrarla kurulan
misyonun gözlemle sınırlı olduğunu belirtirken Türkiye
bununla çelişen bir biçimde, ateşkes ihlallerinin
engelleneceğini de vurguluyor. Ama aradan geçen süreçte
çatışmaya kadar varan birçok ihlal oldu. Daha iki ay önce yeniden
savaşın eşiğinden dönüldü; Azerbaycan 80 şehit verdi,
Ermenistan 240 askerini kaybetti. Ama işte, görüldü ki oradaki gözlem
gücünün ateşkes ihlallerini engelleme gibi bir işlevi olmadı ve
olmuyor. Ayrıca, barış gücü adı altında oraya giden
Rus güçlerinin denetimine bırakılan Azerbaycan topraklarında
bulunan yasa dışı Ermeni silahlı unsurlar üçlü bildirinin
hilafına hâlâ bölgeyi terk etmiş değil.
Bir diğer mesele, Azerbaycan ile Ermenistan
arasındaki sınırların belirlenmesinde yaşanan
anlaşmazlıklar ve belki de en önemlisi, Nahçıvan ile Azerbaycan
arasındaki bağlantının yani Zengezur Koridorunun
kurulmasının Ermenistan tarafından sürekli geciktiriliyor
olması. Bu koridor önemli, Türkiye'nin geleceği açısından
da Azerbaycanın geleceği açısından da önemli. Türkiye ile
Türk dünyası arasındaki kesintisiz kara yolu
ulaşımının sağlanması ancak bu koridorla mümkün
olabilecek. Nahçıvanın da Azerbaycanla doğrudan bir kara
ulaşımının olması tabii ki Azerbaycanın
çıkarları açısından önemli bir hadise. Ermenistan ise bu
koridorun açılmaması için elinden geleni yapıyor, sürekli
işi yokuşa sürmekte. Benzer şekilde, İran da bu koridorun
açılmasını kendi çıkarlarına aykırı bularak
asla istemiyor.
Bir de tabii, Rusyanın artan etkisini
konuşmamız gerekiyor. Kapsamlı, sürekli genişleyen bir
Rusya etkisi var bu bölgede. Bu meselede de Ermenistan ile Karabağı bağlayan yolda kontrol Ruslarda;
Karabağ'da varlar, Nahçıvan ya da Zengezur Koridoru kurulduğunda
da olacaklar ama Türkiye, bunların hiçbirinde yok, anlaşmanın
hiçbir yerinde yok. Azerbaycan'dan son birliklerini daha on yıl önce çeken
Rusyanın şimdi yeniden güçlü bir şekilde Güney Kafkaslarda
askerî varlık gösteriyor olmasına hepimiz dikkat etmeliyiz. Hele de
önce Gürcistan, sonra Kırım, şimdi Ukraynanın
değişik bölgelerine yönelik hukuksuz işgal ve ilhak stratejisine
bakılınca, Kafkaslardaki yeni Rus varlığına ve bu
varlığın saydığım ülkelerde yaşanan türden
gerilimlere yol açma potansiyeline, sadece bizim değil, tüm bölgenin ve
tüm dünyanın yakından eğilmesinde fayda var.
Şimdi tezkereye destek veriyoruz ama iktidar
neyi doğru, neyi eğri yapıyor, onu da sorguluyoruz. Mesela,
Zengezur Koridorunun açılması için bu iktidar ne yapıyor,
kalıcı barış için ne yaptı? AKP Genel
Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir yılda
bilmem kaç kez Putinle görüşme yapmakla övünüyor. Görüşüyorsunuz da
ne oluyor? Barış anlaşmasına, Zengezur Koridoruna bu
görüşmelerin ne katkısı var? Burnumuzun dibine,
Kırıma konulan silahlar için neden sesiniz çıkmıyor? Daha
yakına gelelim, Suriyede şehit düşen 34 askerimizin
hesabını sorabildiniz mi bu onlarca görüşmenin bir tekinde?
Hayır.
Rusyası böyle de Amerikası farklı
mı bu iktidarın? ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy
Pelosi, burnumuzun dibine, Ermenistana gelerek hem Azerbaycan hem de Türkiye
aleyhtarı konuşmalar yaptı. Peki, biz ne yaptık? Pelosiden
bir hafta sonra Amerikaya iktidar partisinden bir heyet gönderdiniz.
Hakkımız olan F-35 uçaklarımızı vermiyorsunuz, bari
eski uçaklarımızı yenileyin. diye âcizlik sergilediniz. Pelosinin
kabul edilemez, tek yanlı ve provokatif tutumu karşısında o
heyet ne yaptı? AKP heyeti Amerikaya gitti, yüzlerinde gülücüklerle döndü
Sorunları çözdük. diye. Hangi sorunu çözdünüz? PKK-PYDye desteği
mi bitirdiniz? FETÖcülerin iadesini mi sağladınız? Pelosiye
anlatabildiniz mi Azerbaycanın derdini? Mesela, Türkiyeye, size bize,
hepimize iftira atarak soykırım yapmakla itham eden Pelosiye,
Başkan Bidena söyleyebildiniz mi Siz ne diyorsunuz? Biz
soykırımcı değiliz. diyebildiniz mi? Tamamen hamaset.
Tezkere konuşulurken bunların da konuşuluyor olması
lazım.
Değerli milletvekilleri, Kafkasları
konuşurken Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin geleceğinden
bahsetmemek olmaz. İktidar on yılda bir Ermenistanla
normalleşme diye önümüze geliyor. Tabii ki biz de tüm komşularımızla
olduğu gibi Ermenistanla da iyi komşuluk ilişkilerinden
yanayız ve bu normalleşmenin hem Türkiyeye hem Ermenistana hem de
kardeş Azerbaycana katkısı olacağına yürekten
inanıyoruz. Ancak şöyle bir hava var ortada: Koşulsuz
görüşme de koşulsuz görüşme. Hatırlarsanız, on
yıl önce yine bir normalleşme süreci vardı, doğruları
vardı, eğrileri vardı; eğrisi, Azerbaycanı
dışlamanızdı. Şimdi şahsiyetli dış
politika dediğiniz için anımsamak istemezsiniz ama o dönem
Ermenistan-Türkiye maçında stada Azerbaycan bayrağı sokmayı
yasaklayan bir iktidarsınız siz. O sürecin bir de doğruları
vardı, Ermenistan ile Türkiye arasında bir tarihçiler komisyonu
kuruluyordu. Bakıyorum, bugünlerde hem Erdoğan hem de
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Ermeni
muhataplarıyla her görüşme öncesi ve sonrasında ön koşulsuz
normalleşmeden bahsediyorlar ama ağızlarından, Türkiyeye
yönelik tarihî gerçeklerle bağdaşmayan, iftira niteliğinde bu
soykırım suçlamaları hakkında tek bir söz çıkmadı,
çıkmıyor. Başkan Biden, hem de ulusal bayramımızda
arayıp bu hakarette, bu iftirada bulundu, bu Hükûmetten hangi
caydırıcı adımı gördük? Tam tersine konunun ABD
Başkanıyla ikili görüşmelerde gündeme gelmemesinden hamdolsun
memnuniyet duyan sizlersiniz. Bunu şunun için söylüyorum: Evet,
normalleşelim, 2 ülke normalleşsin ama sadece uçak göndermekle,
turist göndermekle normalleşme olmaz, bu normalleşmenin bir unsuru da
2 ülkenin ve halklarının birbirine güven duymasıdır,
inanmasıdır. Bir taraftan sürekli ülkemizi, halkımızı
itham edip Türkiye'den tazminat ve toprak istemeye varan aşırı
taleplere eğer kulağını, kapısını
kapatmıyorsa Ermenistan, o zaman nasıl normalleşeceğiz? AK
PARTİ'nin kafasındaki normalleşme, Ermenilerin soykırım
tezlerini kabul edip sineye çekmek ise biz o normalleşmeye
karşıyız değerli arkadaşlarım. 2 ülke bu
topraklarda birlikte yaşayacaklarsa birbirinin egemenliği konusunda
en ufak şüpheye dahi yer bırakılmamalıdır. AKP
döneminde onlarcasını gördüğümüz yeni bir tavizkâr tutumu kendi
tarihimize, kendi ulusumuza bir hakaret sayarız. Bu vesileyle
Dışişleri Bakanı Sayın Çavuşoğlu'na da bu
normalleşme süreci ve Kafkasya'da yaşanan güncel gelişmeler
konusunda Meclisimizi ve siyasi partileri bir an önce bilgilendirmesi
çağrısı yapmak isterim. Değerli arkadaşlarım,
sonuç olarak Azerbaycan halkının haklı davasında
yanında olduğumuzu bir kez daha belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, konuşmamın
bu bölümünde bu hafta kutladığımız cumhuriyetimize
değinmek istiyorum. Cumhuriyetimizin 99uncu yılını
coşkuyla kutladık. Artık cumhuriyetimiz 100üncü
yaşından gün almakta, ne mutlu bu cumhuriyetin çatısı
altında yüz yıldır birlikte yaşayan büyük Türk milletine.
Bu vesileyle, Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ü, cumhuriyetimizin
kuruluşunda ve sonrasında vatanımızın
korunmasında canlarını feda eden aziz şehitlerimizi
minnetle anıyorum, gazilerimizi saygıyla minnetle selamlıyorum.
Her yıl olduğu gibi bu yıl da Cumhuriyet
Bayramımızı milletimiz coşkuyla kutladı. Bu
iktidarın, cumhuriyet değerlerini, Atatürkü unutturma,
önemsizleştirme yönünde yıllardır sürmekte olan tüm gayretlerine
rağmen, bu halkın yüreğindeki Atatürk sevdası bitmiyor,
bitmeyecek. Bu Cumhuriyet Bayramında da işte, Ankaranın
yanı sıra Eskişehirimizde olsun, İstanbulda,
İzmirde olsun; Türkiye'nin dört bir yanında halkımız
Atatürkün emaneti cumhuriyetimize sıkı sıkıya
bağlı olduğunu, sonsuza kadar yaşatma
kararlılığında olduğunu en büyük
bayramımızı coşkuyla kutlayarak bir kez daha gösterdi. Ben
de bir kez daha sizlerin ve bizi izleyen değerli
yurttaşlarımızın Cumhuriyet Bayramını yürekten
kutluyorum.
Değerli milletvekilleri, bu yıl cumhuriyet
haftasında, bayramdan bir gün önce AK PARTİ Genel Başkanı
ve Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan bir toplantı
gerçekleştirdi. Türkiye Yüzyılı diye bir lansman yaptı,
önemli bölümü İcraatın İçinden tadında olan ama 2023
cumhuriyetimizin 100üncü yılı olduğu için geleceğe dönük
bazı hayallerini, düşüncelerini paylaştığı bir
toplantı. Sayın Erdoğan diyor ki burada: Kimlik siyaseti yerine
birlik; kutuplaştırma yerine bütünleştirme, kucaklama; tahakküm
yerine özgürlük; nefret yerine sevgi siyaseti olacak yeni yüzyıl. Kim
söylüyor? Ülkeyi yirmi yıldır yöneten kişi söylüyor.
İçeriğine sıra gelecek ama
bakın, muhabbetten, kucaklaşmadan bahsettiği bölümden birkaç
dakika sonra, prompterden gözünü ayırdığı ilk anda
muhalefete çatıyor; yine o bildik, kibirli Onlar anlamaz. Onlar ne
bilir? tavrına dönüyor.
Türkiyede yedi yılda 170 bin vatandaşa
soruşturma açılmış Bana hakaret edildi. dediği için
Sayın Erdoğan; on binlercesi davaya dönüşmüş ve 3 bin
kişi hapis cezasına çarptırılmış. Özgürlük
siyaseti dediğiniz, Demokrasiyi kökleştirdik. dediğiniz,
Kucaklaşıyoruz. dediğiniz, Kutuplaşma bitiyor.
dediğiniz bu mu sizin? İşte bugün 1 Kasım, Türkiye
Cumhuriyetinin bir vatandaşı tam beş yıldır Silivri
zindanında özgürlüğünden mahrum; hem de kurucusu olduğumuz
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin hak ihlali kararı vermiş
olmasına rağmen, yerel mahkemelerde hakkında 2 tahliye
kararı verilmesine rağmen beş yıldır zindanda Osman
Kavala; haksız, hukuksuz, adaletsiz bir biçimde. Onun zindanda
tutulması talimatını veren kişi ise bugün, sevgiden,
şefkatten, kucaklaşmadan, adaletten bahsedebiliyor. Düşüncesi,
yazısı, ifadesi nedeniyle gazeteciler, sivil toplum temsilcileri,
avukatlar, siyasetçiler zindanlara atılırken hangi adaletten, hangi
özgürlükten bahsediyorsunuz soruyorum sizlere? İnsanımızın
geleceğe umutla bakmasını sağladık. diyor, Bilim
yüzyılı olacak. diyor ama yirmi yılda yarattıkları
Türkiyede, gençlerimiz, doktorlarımız, mühendislerimiz akın
akın geleceği yurt dışında arıyor. Ekonomiyi
büyüterek refahı tabanı yaydık. diyebiliyor, çocuğuna
pantolon alamadığı için intihar eden babayı yok
sayarcasına. Asgari ücret açlık sınırının 2 bin
lira altındayken, pazar artıklarından aş arayanların
sayıları artarken Tabana yaydık. dediğiniz şey olsa
olsa refah değil ama fakirlik oluyor, yoksulluk oluyor değerli
arkadaşlarım. 34 askerimizi şehit edenlerin önünde el pençe
divan duranlar, İstanbulun ortasında Cemal Kaşıkçıyı
kesenlerin önüne kırmızı halı serenler,
çıkmış, dış politikamıza şahsiyet
kazandırmaktan bahsedebiliyor. Kendi vatan toprağımız olan
Süleyman Şah Türbesini korkudan kaçıranlar, çıkmış
Devletimizin gücünü, bayrağımızın şanını
yükselttik. diyorlar. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine saray yapma
vaadiniz dışında ne sağladınız?
Kardeşim. dediğiniz Katar, Rumlarla
Türkiye'yi ve KKTC'yi yok sayan anlaşmalar imzalarken sus pus
duruyorsunuz. Hani nerede ilkeli, onurlu dış politikanız?
Vatandaşlarımız yabancı
ülkelerin konsolosluk kapılarında vize alabilmek için süründürülüyor.
Sanatçı Tolga Çevik tweet atmış Aylardır Kanada'dan vize
alamıyorum. diye. Onun gibi yüz binlerce yurttaş kapılarda
bekletilirken, devletin resmî pasaportlarıyla insan kaçakçılığı
yapılırken sizin iktidarınızda Milletimizin itibarını
yükselttik. diyebiliyorsunuz. Hangi yüzle?
Genel Başkanımızın, diğer
siyasetçilerin açıklamalarını yayınladı diye
televizyonlara art arda ceza kesenler, bir kelimesi için devletin
kanalından muhabir atıp Gereği yapıldı. diye hava
atanlar şimdi kutuplaşmaları, ayrışmaları bir
kenara bırakacak öyle mi?
İlk imzacısı olduğumuz, yirmi
yılın belki de en hayırlı işi olan, kadını
koruyan İstanbul Sözleşmesi'nden bir gecede çıkanlar,
kadınları koruyan dernekleri kapatmaya kalkanlar Türkiye'de on ayda
331 kadın öldürülmemiş gibi Şiddetin önlenmesinde mesafe
kaydettik. diyebiliyor Türkiye Yüzyılı lansmanında. Kadın
ile aile birbirinin tamamlayıcısıdır. diyerek
kadınların Anayasayla, Medeni Yasayla elde ettiği hakları
ellerinden almak istiyorlar.
İçlerinde çok sayıda azılı
teröristin de olduğu, resmî rakamla 4 milyon Suriyeliye kapıyı
açtınız, on binlercesine vatandaşlık verdiniz; şimdi
10 kişiden 1ini döndürdünüz diye sevinmemizi bekliyorsunuz,
alkışlamamızı bekliyorsunuz.
Dünyada olup bitenlerden o kadar bihabersiniz ki
Avrupa, Rus gazını kesip Moskova'ya
bağımlılığını sıfırlama
derdindeyken siz, Türkiye Yüzyılında Avrupa'ya Rus gazı satma
hayalleri peşindesiniz; bunu da yeni vizyon diye yeni ufuk diye
milletimize satmak istiyorsunuz; bu kadar dünyadan bihabersiniz. Daha on
yıl önce verdiğiniz cafcaflı 2023 hedeflerini
tutturamamışsınız, 10un altına düşecek.
dediğiniz enflasyon gerçekte yüzde 200lere yaklaşmış;
Dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisine gireceğiz. dediğiniz
sıralamada 21inci sıraya gerilemişiz; şimdi yeniden
Türkiyeyi dünyanın en büyük 10 devletine çıkartacağız.
diyorsunuz öyle mi? Son yirmi yılda çark etmediğiniz, U dönüşü
yapmadığınız tek bir konu kalmamış, güven ve
istikrarın yüzyılı diyorsunuz, neyin güveni; dünya artık
size güvenmiyor. Sizin dijitalin yüzyılı iletişimin
yüzyılı dediğiniz tek şey var, o da saray
propagandası ama mesele gerçekler olunca gelsin sansür, gelsin ekran
karartma. Bu ülkede gençler barınma gibi, işsizlik, yoksulluk gibi,
çevreyi koruma gibi en temel hak ve özgürlüklerini ararken dahi cop yiyip gazla
susturuluyor; hani merhamet, hani sevgi, hani şefkatin yüzyılı?
Değerli milletvekilleri, bu Türkiye
Yüzyılı kitabında her tür laf var ama ne yok biliyor musunuz?
Bu iktidarın kendi eliyle yarattığı FETÖ canavarıyla
birlikte kurduğu kumpaslarda hayatını,
sağlığını, ailesini yitiren binlerce yurtsever
aydınımızdan bir özür dilemek dahi yok. Yirmi yılda o
insanlara yaşattığınız büyük acılar için bir
pişmanlık, bir özür dilemeden neyin yüzyılı? Yirmi
yılda Türkiyeyi getirdiğiniz nokta ortada; yirmi yılda
toplumsal barışı, huzuru yok edenler, yoksullukta, yolsuzlukta, yasaklarda
ülkeyi şaha kaldıranlar, ülkeyi yirmi yıl öncesinden bile geriye
götürenler bu ülkeye yeni yüzyılda hiçbir şey veremezler.
Bugün saltanatın
kaldırılışının 100üncü yıl dönümü. Yüz
yıl önce saraydan yetkiyi alıp halka veren bu aziz millet, şimdi
yüz yıl sonra sizin yirmi yılda yaptığınız bu yıkıma
da Dur! demeye, bin odalı sarayınıza
topladığınız tüm gücü, tüm yetkiyi yeniden halka devretmeye
kararlı. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, millet
iktidarında, parlamenter demokraside biz, tüm bunları hayata
geçireceğiz. 85 milyon, Türkiyenin 2nci yüzyılını hep
birlikte inşa edeceğiz. 2nci yüzyıla çağrıyı
asıl millet iktidarı yapacaktır. Yüce Meclisimizi bu duygularla
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.29
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.49
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Emine Sare AYDIN (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 14üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
(3/2086) esas numaralı
Cumhurbaşkanlığı Tezkeresinin görüşmelerine devam
ediyoruz.
Gruplar adına konuşmalarda
kalmıştık.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın İsmail Emrah Karayel.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL EMRAH
KARAYEL (Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve
ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimiz; sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Azerbaycanın işgal altındaki
topraklarını kurtarma mücadelesinde elde ettiği başarı
ve sahada oluşan yeni durum neticesinde uluslararası hukuk ve
meşru haklar temelinde -toprak bütünlüğü dâhil- tüm
haklarını savunabilmesi için sürecin başından itibaren
Azerbaycana destek veren Türkiye, bölgede barış ve istikrarın
korunup güçlendirilmesi ve bunu kolaylaştıracak biçimde iktisadi altyapının
inşası ve ihyası için önemli katkılar sunmaya devam
etmektedir. Türkiye, Ortak Merkez vasıtasıyla bölgenin
güvenliğine, istikrarına ve taraflar arasında güven
inşasına katkı sağlamaktadır. Türk Silahlı
Kuvvetleri personelinin Ortak Merkezdeki görevlerine devam etmesi Türkiyenin
bölgedeki etkin ve yapıcı rolünün ve millî menfaatlerimizin
gereğidir. Taahhütlerimizi yerine getirmek, ateşkesin gözlemlenmesi,
ihlallerin önlenmesi, bölgede barış ve istikrarın
sağlanması amacıyla Türkiyenin yüksek menfaatlerini etkili bir
şekilde korumak ve kollamak üzere Azerbaycana asker gönderilmesine
ilişkin yetki süresinin bir yıl uzatılmasına dair
Cumhurbaşkanlığı tezkeresinin görüşülmesi vesilesiyle
AK PARTİ Grubumuzun görüşlerini açıklamak üzere söz almış
bulunmaktayım.
Azerbaycan ve Türkiye, bizler melali de sevinci de
bir olan, sözde değil, özde kardeş olan iki devletiz, tek milletiz.
Göklerde nazlı nazlı dalgalanan hilallerimiz gibi bizler aynı
inancı paylaşan asil bir milletin mensuplarıyız. Ezelden
ebede süren bu can kardeşliğimiz, Balkan Harbinden Çanakkaleye,
Bakü Fatihi Nuri Killigilden her biri isimsiz kahraman Azerbaycan ve
Anadolumuzun yiğit evlatlarının hep birlikte mücadele
ettiği şanlı zaferlerle dolu ortak bir maziye
dayanmaktadır. O dönemde nasıl birsek, birlik isek bugün de
yarın da Azerbaycanla bir ve beraber olmaya devam edeceğiz.
Sayın Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi
Azerbaycanın aydınlığı
aydınlığımız, sevinci sevincimiz,
azatlığı azadımız, kaderi kaderimiz, kederi
kederimizdir. Azerbaycanla olan ilişkilerimiz son derece geniş bir
yelpazeyi kapsamakta; ticari, kültürel, askerî alanda olduğu gibi pek çok
alanda iş birliğimiz devam etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Azerbaycan'la ilgili tezkereyi konuşurken, özellikle
Karabağ zaferinden bahsederken öncelikle Karabağ sorununun
geçmişinden bahsetmek gerek. Sovyetler Birliği'nin son döneminde,
1988de, Ermeniler, Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ bölgesine
saldırı başlattılar. Süren bu saldırılar
neticesinde, 1991 yılında Hankendi, 1992de Hocalı ve
Şuşa, 1993te de Laçin ve Kelbecer dâhil, Azerbaycan'a ait
Yukarı Karabağ ile çevresindeki 7 bölgenin işgaliyle Ermeni
saldırıları sonuçlanmış oldu.
Tabii, Ermenistan'ın işgalinden
bahsederken o süreçte aslında -hepimiz o süreçleri hatırlıyoruz-
Türkiye'mizin durumundan da bahsetmek lazım. Maalesef, hepimizin
hatırlayacağı bir helikopter polemiği var o süreçte çünkü
Türkiye hem ekonomik anlamda hem siyasi anlamda hem de askerî anlamda,
özellikle de askerî ekipman ve teçhizat anlamında kendine yetebilen bir
ülke ve dost ve kardeş ülkelere gerekli desteği satış
suretiyle de olsa sağlayabilecek bir ülke değil o dönemde. Hepimiz
hatırlarız Karabağ'dan insanların tasfiyesi için,
Karabağ'dan insanların kurtarılması için o dönemde
gönderilemeyen helikopterler gündem olmuştu ama elhamdülillah bugün
geldiğimiz aşamada Karabağ zaferinde bizim Azerbaycan'a
sattığımız İHA ve SİHA'ların çok büyük
etkisi var. O gün helikopter sağlayamayan Türkiye'den, bugün İHA,
SİHA temini veren ve Cumhurbaşkanımızın tabiriyle her
ne şekilde isterse, her ne şekilde olursa olsun Azerbaycan'ın
yanında olacağını taahhüt eden bir Türkiye var. Tabii,
İHA'lar, SİHA'lar Türkiye'nin her zaman gündeminde, terörle
mücadelede gündeminde, Karabağ sürecinde gündeminde ve dünyanın başka
yerlerinde, mesela Ukraynada, umut olarak Ukraynanın gündeminde.
İnsanlar çatışma bölgelerinde erkek çocuklarına Bayraktar
ismini koyuyorlar. Bu, sadece bir İHA olmadığını,
aynı zamanda umut demek olduğunu gösteriyor. Biz de özellikle,
geldiğimiz noktada yüzde 80e ulaşan yerlilikte, yerli ve millî
savunma sanayisinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ifade etmek
istiyoruz. İnşallah, İHAlarımız,
SİHAlarımız, TİHAlarımız -yani
Bayraktarlarımız- ANKAlarımız,
Akıncılarımız ve yakın gelecekte
Kızılelmamızla ve gene yakın gelecekte inşallah
hangardan çıkacak olan millî muharip uçağımızla dosta
güven, düşmana korku salmaya devam edeceğiz.
Tabii, biliyorsunuz, askerî teknolojiler aynı
zamanda sivil teknolojilerin de ön adımıdır, sivil
teknolojilerin geliştirilmesi için de son derece önemlidir. Aslında,
şu an kullandığımız birçok teknoloji askerî teknoloji
olarak ortaya çıkmış ve daha sonra sivil hayata, sivil
kullanıma geçmiştir. Bu anlamda, bu teknolojilerin
geliştirilmesine de vesile olacağını düşündüğümüz
mühendislerin çalışmalarını ve savunma sanayisini özellikle
buradan ifade etmek istiyoruz. İnşallah, artık -biraz önce
söylediğim- helikopter gönderemeyen Türkiyeden kendi helikopterini yani
çok maksada hizmet edecek olan helikopterini, GÖKBEYi yapan bir Türkiyeye
gelmiş bulunuyoruz; bununla iftihar ediyoruz.
Ermenistanın bu saldırıları
maalesef Karabağın işgaliyle neticelendi ve bu işgal
neticesinde 1 milyonu aşkın Azerbaycan Türkü yerinden ayrılmak
zorunda kaldı. Azerbaycan bu işgal neticesinde diplomasiyi çözüm yolu
olarak benimsedi ve özellikle AGİT Minsk Grubunun öncülüğünde çözüm
arayışlarını sürdürdü. Amerika, Rusya ve Fransa'dan
oluşan AGİT Minsk Grubu, bu gayrimeşru işgalin, bu
saldırı neticesinde ortaya çıkan durumun çözümü için maalesef
hiçbir adım atmadı. Ermenistan 27 Eylül 2020de, Yukarı
Karabağ cephe hattında hem sivilleri hem de askerî hedefleri hedef
alan saldırılarını arttırdı. Özellikle bu
kapsamda enerji koridorlarını da hedef alan Ermenistan, çoluk çocuk,
yaşlı genç demeden parça tesirli -kullanımı yasak olan misket
bombaları gibi- hukuken yasaklanmış mühimmatları da
kullanarak saldırılarına başladı. Azerbaycan devam
eden bu saldırılar sonrasında halkını ve toprak
bütünlüğünü korumak adına başlattığı
karşı harekâtı uluslararası hukuka uygun olarak
gerçekleştirdi; tam kırk dört gün süren bu destansı mücadeleyle
haklı davasında 8 Kasım 2020de Karabağ'da zafere
ulaştı.
Tabii, Karabağ zaferini ilk duyduğumda
benim aklıma aslında Karabağ'ın işgalinde Ermeni
güçleri tarafından çekilmiş bir video geldi. O videoda Ermeni askerler
işgal edilmiş ve çoğu boşaltılmış olan,
aslında tamamen boş olduklarını zannettikleri bir köyde,
evde arama yapıyorlar. Evlerin bir tanesinde 80 yaşından
yaşlı olduğunu tahmin ettiğim bir
kadıncağız, muhtemelen 5-6 yaşlarında erkek çocukla
birlikte -muhtemelen torunu- Ermeniler tarafından bulunuyor, itilip
kakılarak evden çıkarılan bu kişiler daha sonra Ermeni
askerlerin zoruyla birbirinden ayrılıyor. Tabii, o zaman, Ermeniler
onların ne dediğini belki anlamıyorlar ama Türkçe olduğu
için biz anlıyoruz ve o nene oradaki askerlere O benim tek evladım,
o benim torunum, daha çocuk, onu benden almayın. diyordu. Ben
Karabağ işgalden kurtarıldı. haberini duyduğumda,
ilk aklıma gelen bu videoydu. O insanların neticelerini yani o 5-6
yaşındaki çocuğa ne olduğunu ve devamındaki süreçte
maalesef o yaşlı kadına, o neneye ne olduğunu da
Hocalı katliamında ve toplu mezarlarda ortaya çıkan insanlarla
görmüş olduk. Maalesef, oralarda birçok insanımız hayatını
kaybetti, birçok Azerbaycan Türkü hayatını kaybetti. Buradan,
Hocalı katliamında ve Karabağ'ın işgalinde
hayatını kaybedenlere bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum.
Evet, Karabağ zafere
ulaşmıştı, Hocalı'da ve belki diğer yerlerde
katledilen bütün insanların aslında bu zaferle birlikte kanı
yerde kalmamış oldu ve ruhları şad olmuş oldu. Bu
kutlu mücadelenin 2nci yılındayız. Bu vesileyle yaklaşan 8
Kasımı ve gene Azerbaycan'ın Bayrak Gününü tebrik ediyorum. Bu
uğurda şehadete erenlere Allah'tan rahmet diliyor, gazilere de
şükranlarımı sunuyorum.
Bu dönem içerisinde Türkiye hem devlet hem de millet
olarak tek millet, iki devlet şiarıyla tüm kalbiyle
Azerbaycan'ın yanında yer almıştır. Özellikle
işgal sürecinde, hem Hocalı katliamının anıldığı
birçok mitingde, programda ve Azerbaycan'ın özgürlüğe kavuşması
için Türklerin Azeri kardeşlerine, Azerbaycan Türkü kardeşlerine
desteklerini gösteren birçok mitingde, yürüyüşte ve toplantıda bir
araya gelmiştik. Tabii, o çabaların bir neticesinin olduğu ve
elhamdülillah Karabağ'ın özgürlüğe kavuştuğunu görmek
bizlere nasip oldu.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham
Aliyev arasında Şuşa'da imzalanan beyanname aslında
ilişkilerin geliştirilmesi anlamında son derece önemli ve
özellikle işgalden kurtarılan yeni bölgenin, Karabağ'ın
yeniden ihyası ve inşaatı için son derece önemli ve ciddi
adımların bunun neticesinde atıldığını
biliyoruz. Bu kapsamda, yapılan yollar, otoyollar, havalimanları,
köprüler ve çeşitli inşaatlar söz konusu. Bu inşaatlarda da Türk
müteahhitlerin yer alıyor olması bizim için iftihar vesilesi.
Kardeş ülkemizin inşasında da üzerimize düşeni yerine
getiriyoruz.
Kardeşlerimizin huzur ve refahı adına
yapılan Karabağ Eylem Planıyla ülkemiz ve Azerbaycan
arasında özellikle yeşil enerji, akıllı şehirler olmak
üzere tüm projelerde birlikte çalışılmaktadır.
Kardeşliğimizi kadimleştiren
Azerbaycan tezkeresiyle Türk Silahlı Kuvvetlerimiz tarafından
başarıyla yürütülmekte olan görevlendirmenin bir yıl daha devam
etmesi konusu iki devlet için de büyük önem taşımaktadır.
Özellikle, burada görev alan askerlerimizi Allah'ın muhafaza etmesini
buradan bir kez daha temenni ediyoruz.
Karabağ zaferi sonrasında Azerbaycan ve
Ermenistan arasında barışın sağlanmasıyla ilgili
yürütülen özellikle üç süreç var. Bunlardan birincisi; üçlü bildiri
doğrultusunda ulaştırma hatlarının
açılmasını öngörmekte. Üç ülke: Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya
Federasyonunun Başbakanı ve bunların oluşturdukları
gruplar bu konuda çalışmakta. Tabii, bu üçlü bildirinin üzerinden
yaklaşık iki yıl geçmesine rağmen ulaştırma
hatlarının güzergâhlarına daha, net bir şekil
verilememiş ve Zengezur Koridoru tam anlamıyla
oluşturulamamış ve açılamamış. Tabii, Zengezur
Koridorunun statüsünün Laçın Koridoruyla aynı şekilde
olması gerektiği Azerbaycan tarafından ifade edilmekte.
Malumunuz, Zengezur Koridoru hem Türkiye'nin Nahçıvan üzerinden Azerbaycan
ve Türk dünyasına bağlanması anlamında son derece önemli
hem de demir yolu, kara yolu ve enerji hatlarının buradan geçecek
olması açısından Avrupa açısından son derece
kıymetli ve bu koridorun aslında Çin açısından Kuşak
ve Yol Projesi kapsamında orta koridoru oluşturan hatta son derece
önemli bir yeri var. Şimdi, Bakü-Tiflis-Ceyhan üzerinden taşınan
birçok ürün bu yolun da açılmasıyla birlikte alternatif olarak bu
yoldan geçecektir. Tabii, Türk dünyasıyla olan
bağlantımızın kesintisiz sağlanacak olması
Türkiye Cumhuriyeti devleti açısından son derece kıymetli. O
anlamda, Türk devletleri topluluğunun da geleceğinin ve
işlevselliğinin artması bakımından son derece
kıymetli, bunu çok yakından takip ediyoruz ve bu anlamda bunun
gerçekleşmesi için biz de Meclis olarak üzerimize düşen ne varsa
yapmaya hazır olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Süreçlerden ikincisi, özellikle, sınır
delimitasyonu ve demarkasyonu sürecidir, bununla ilgili 23 Mayıs 2022
tarihinde taraflar bir araya gelmiş ve çalışmalarına
başlamışlardır.
Üçüncü süreç, Avrupa Birliği, özellikle, Avrupa
Konseyinin ev sahipliğinde başlayan, 31 Ağustosta başlayan
görüşmelerdir. O anlamda, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın
Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Paşinyan görüşmeleri
sonrasında Avrupa Konseyinin yaptığı açıklamada
özellikle Dışişleri Bakanlarının yakın sürede bir
araya geleceği, bu görüşmeler neticesinde sınır
delimitasyonu, ulaştırma engellerinin kaldırılması,
insani konuların, Erivan-Bakü ilişkilerinin normalleştirilmesi
ve özellikle Karabağa döşenmiş olan mayınların
temizlenmesi konusunun ele alındığı ifade edilmiştir.
Tabii, bunun neticesinde üçlü anlaşmada ateşkesten sonra 26 Ağustos
2022de Laçın şehri ve civarındaki Zabuh ve Sus köyleri
Azerbaycan'a iade edilmiştir.
Tezkerenin uzatılmasının neden önemli
olduğundan bahsedecek olursak, gene özellikle 12 Eylülde gece saatlerinde
Ermeniler tarafından başlatılan saldırı ve bunun neticesinde
Daşkesen, Kelbecer ve Laçın bölgelerinde Azeri kardeşlerimizin,
Azerbaycan askerlerinin karşılık vermesi neticesinde
Azerbaycandan 80 şehidin olması ve Ermeni tarafından da 240
askerin ölmüş olması aslında burada barışın ne
kadar kırılgan olduğunu bize bir kez daha ifade etmektedir. O
anlamda, Türk askerinin orada bulunması, Türk
varlığının orada bulunuyor olması son derece önemlidir
hem kardeş Azerbaycana bir güven sağlanması anlamında hem
de bu bölgede barışın, istikrarın temini anlamında son
derece önemli.
Şimdiye kadar yapılan toplantılarda
gruplar tezkereyi -bir grup hariç- destekleyeceklerini, olumlu oy vereceklerini
ifade ettiler, bunu da buradan memnuniyetle karşılıyoruz.
Tabii, bu çatışmalar neticesinde 14
Eylülde nihai ateşkes ilan edildi. Aslında Türkiye olarak
başlattığımız barış çabaları sadece
Türkiye için değil, Azerbaycan ve Ermenistan için de son derece önemli.
Malumunuz, Ermenistanda insanların refah seviyesi son derece düşük
ve maalesef Ermeni diasporasının yani emperyalist ülkelerdeki Ermeni
diasporasının etkisi altında oldukları için, bu konuda da
barış adımları atamadıkları için ne Türkiyeyle
sınırları açılıyor ne de Azerbaycanla normal
ilişkileri var. Bu anlamda bir an önce Ermenistanı kalıcı
bir barış anlaşmasına imza atmaya davet ediyoruz.
Yeni, yakın zamanda gerçekleşen bir husus
var. Malumunuz, dün akşam Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin,
Sayın Aliyev ve Sayın Paşinyan Soçide bir araya gelerek üçlü
bir görüşme yaptılar. Bu görüşme neticesinde Azerbaycan ve
Ermenistan ilişkilerinin kapsamlı şekilde
normalleştirilmesi, Güney Kafkasyanın barış, istikrar,
güvenlik ve sürdürülebilir ekonomik kalkınmasının
sağlanması amacıyla üçlü mutabakata sıkı sıkıya
bağlı kalma taahhüdü bir kez daha ifade edilmiş oldu. Bu anlamda
barışın Ermenistanın lehine olduğunu bir kez daha
ifade etmek istiyoruz. Bu süreç içerisinde, Türkiye'de Türk Silahlı
Kuvvetlerine karşı yapılan açıklamaları
kınadığımı bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Yapılan açıklamalar var malumunuz, askerlerimize atılan iftiralar
var. Burada, daha önceki konuşmacılar tarafından isim de
zikredildi, Şebnem Korur Fincancı. Kendisinin de bir asker
çocuğu olduğu ifade edildi, hatta evinde çıkan mühimmatlar bu
anlamda bir mazeret olarak ifade edildi. Kendisi de bir asker çocuğu
olmasına rağmen, bu işleri bilmesine rağmen Türk askerine
nasıl böyle bir iftira atabildiğini
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Mazeret
değil gerçek söylendi ya.
İSMAİL EMRAH KARAYEL (Devamla)
bir kez
daha düşünüyoruz. Tabii, biz Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak her zaman
hukuka, uluslararası hukuka riayet eden bir devletiz. Bu anlamda, tabii,
bu tip açıklamaları kabul etmemiz mümkün değil; bir
geçerliliğinin olmadığı, bir gerçekliğinin
olmadığı da ortada.
Özellikle, buradan benden önceki
konuşmacıların yaptığı birkaç atıf var,
onlara da birkaç şekilde değinmek istiyorum: Türkiye'nin
etrafındaki ülkelere kardeşçe davranmasıyla ilgili birkaç
atıf oldu. Tabii, biliyorsunuz kardeşlik tek taraflı olmaz,
birisine kardeşçe davranabilmeniz için onun da size kardeşçe
davranması, en azından bu niyette olması gerekir. Malumunuz,
özellikle, Ermenistan Birinci Dünya Savaşının sonunda şu
anki Türkiye toprakları içerisinde, Osmanlı sınırları
içerisinde, Türk halka her ne kadar katliam diye ifade edilse de
soykırıma varan öldürme faaliyetleri içerisinde bulunmuştur. Bu
anlamda -özellikle biraz önce de ifade ettim- Hocalıdaki katliam da
dikkate alındığında, Ermenistana ancak hak ettiği
şekilde karşılık verebiliriz. Onlar kardeşlikle ilgili
haklarını kendileri çoktan kaybettiler; kardeşliklerini
gösterirlerse Türkiye Cumhuriyeti onlara da yumuşak yüzünü gösterecektir.
Tabii, gene benden önceki bir konuşmacı
bizim AK PARTİmizin Amerikaya giden heyetinden bahsetti. Bizim
heyetimizin Amerikadaki programı belli. Bizim heyetimiz kendi Genel
Başkanları gibi Amerikada burger yemek için sekiz saat ortadan
kaybolmadı.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Ya,
bırak şimdi sen de akşam akşam!
İSMAİL EMRAH KARAYEL (Devamla)
Dolayısıyla bunu söyleyenlerin dönüp biraz da kendilerine
bakması gerekir.
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Kiminle
görüştüğünüzü çok iyi biliyoruz. Gündeme getirin, hakikaten getirin.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Kitap
yazıldı, kitap; hakkınızda kitap var.
İSMAİL EMRAH KARAYEL (Devamla) Bu
anlamda, söylem itibarıyla baktığımızda da HDPyle yan
yana olduklarını, HDPyle aynı söylemde bulunduklarını
ve buna rağmen ittifak içinde olmadıklarını, 6lı
ittifak, 7li ittifak, 8li ittifak olmadıklarını ifade
ediyorlar.
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Kiminle iş
tuttuğunuzu, nasıl iktidara geldiğinizi toplum çok iyi biliyor,
merak etmeyin.
İSMAİL EMRAH KARAYEL (Devamla) Biraz
önceki söylemlerine bakarlarsa bunun bir olduğunu kendileri çok net
şekilde görecekler.
ATİLA SERTEL (İzmir) Ya Süpürmeyi
kullanın. dediler; hatırlarsınız, süpürmeyi kullanın.
İSMAİL EMRAH KARAYEL (Devamla)
Kadın haklarından bahsedenler, gene PKKyla arasına mesafeyi
koyamayan parti, dağa kaçırılan kızlara hiç laf etmediler,
kendi partileri içerisindeki taciz ve tecavüz olaylarından hiç bahsetmediler.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Ya,
hadsizlik yapma! Hadsizlik yapma!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
İSMAİL EMRAH KARAYEL (Devamla)
Dolayısıyla onlara bunları hatırlatıyorum.
Başkasının evine taş atarken kendi evinizin de
sırçadan olduğunu unutmayın diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Önce
kendine bakacaksın, kendine. Tam da kendine göre
BAŞKAN Sayın Beştaş
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, hatip HDPyle yan yana 6lı, 7li masa diyerek
HDPyi bir nefret objesi olarak ve illegalize ederek söylem kurmuştur,
sataşma vardır.
BAŞKAN Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Kayseri Milletvekili İsmail Emrah Karayelin (3/2086) esas numaralı
Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yandaş medyayı
çok izliyorsunuz herhâlde. Demin, hatibimiz burada, sizi destekleyen
basının, yine, aynen kendi cümlesiyle, ne kadar rezil bir yayın
yaptığını örnekleriyle ifade etti. Bu rezil yayın
yapan yayın organları bizi her gün, her saat, her dakika bir nefret
objesi, bir suç örgütü, bir illegal yapı gibi Yok şununla yan
yanasınız, yok bununla yan yanasınız. Bu nasıl bir
dildir ya? Biz aynı sıralarda oturuyoruz, aynı statüye sahibiz,
hepimiz parlamenteriz, biz bu ülkede 3üncü büyük partiyiz. Sizin nasıl
anayasal haklarınız varsa aynı haklara biz de sahibiz. Biz size
bunun cevabını çok farklı veririz ama sizin temel derdiniz,
tıkanıklığınızı, içinde bulunduğunuz
açmazı aşmak için bir yerlere saldırmakla meşruiyet
devşirmeye çalışıyorsunuz. Bu nasıl bir dildir ya? Ben
şimdi size diyeyim ki: IŞİD'in bütün liderlerini korudunuz,
Türkiye'nin yanı başında öldürüldü mü diyeyim? Diyorum da bunu
diyorum. Ne kadar iş birliği yaptığınızı
biliyoruz. Bütün dünya yapıyor
. Diyorsunuz ki: Komşumuzla
barış içinde olmamız için onların da bize
barışçıl bir tutum sergilemesi lazım. Ermenistan'a
ilişkin mesela, açıkça savaş çağrısı
yaptınız. Cahit Özkan'ın konumuna düşmeyin, yazık.
Yarın öbür gün resmî görüş değişir, Ermenistan'la
barış yapılır, siz vekilliğinizden olursunuz. Sizde
bir istikrar yok; biliyoruz. Ne dış politikada ne iç politikada bir
istikrar yok. Güne göre, saate göre dönüyorsunuz.
KEMAL ÇELİK (Antalya) Kendinize bakın.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sen kendine bak be!
PKKlı kadın, PKKlısın!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Bukalemun
gibi dış siyasetiniz, iç siyasetiniz de dönüşüyor ama lütfen
bizi ağzınıza almayın, kendi üzerinizden konuşun. (HDP
sıralarından alkışlar)
OYA ERONAT (Diyarbakır) Ermeni
soykırımı diyen sensin, utanmaz!
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Başkanım
BAŞKAN Evet, Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sizin de
dinlediğiniz üzere Genel Başkanımızın Amerika
seyahatine atfen arkadaşlar bir şeyler söylediler.
BAŞKAN Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Kayseri
Milletvekili İsmail Emrah Karayelin (3/2086) esas numaralı
Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında CHP
Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Şimdi, Bay Kemal paranoyası
Erdoğanda var da bakıyorum hepinize sirayet etmiş, bu, Kemal
Kılıçdaroğlunun çok doğru bir yolda olduğunu
gösterir, öncelikle onu söyleyeyim. Çok teşekkür ederim Genel
Başkanımıza olan ilginize. (CHP sıralarından
alkışlar)
Ben size çıkmışken bir iki Amerika
hikâyesi söyleyeyim. Ethem Sancak AK PARTİden niye istifa etti? AK
PARTİnin hem ticari hem siyasi gözdesiydi. Ethem Sancak çıktı
dedi ki: Bizi Amerika iktidara getirdi.
ATİLA SERTEL (İzmir) Evet.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bunu söyleyen
Erdoğanın gözdesi, ticareten ve siyaseten gözdesi. Recep Tayyip
Erdoğan hiçbir resmî devlet yetkilisi sıfatı yokken Amerikan
Başkanı Bushla ne görüştü, niye gitti? Bushla kaç defa
görüştü? Amerikaya hangi taahhütleri verdi? Üç, Allah hiçbir ülkenin
devlet başkanını mal varlığıyla tehdit
edildiğinde suspus hâle düşürmesin, o ülkeye yazıktır. (CHP
sıralarından alkışlar) Recep Tayyip Erdoğan mal varlığıyla
tehdit edilmiş ve Bu can bu tende durduğu müddetçe o rahibi bir yere
göndermem. diyen Erdoğan, kuzu kuzu, rahibi neredeyse özel uçakla paket
servis Trumpa göndermiştir. Bu konularda bize söyleyecek lafınızın
olması için, önce, şu arkada aynalar var, gidin aynaya bir
bakın, AK PARTİnin siciline bir bakın ondan sonra konuşun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Ben size bir şey daha söyleyeyim
ARZU AYDIN (Bolu) Hamburgere gel, hamburgere.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bay Kemal velevki
hamburger yemiş hatta ben de soracaktım: Cheeseburger mi, hamburger
mi? diye. Bir ara onu da soralım arkadaşlar ama Bay Kemal yetim
hakkı yemedi. (CHP sıralarından alkışlar) Bay Kemal,
devleti 5li çeteye peşkeş çektirmedi; Bay Kemal, oğluna buradan
dolar yollatıp kızına Amerikadan gökdelen diktirmedi
kardeşim. (CHP sıralarından alkışlar)
İSMAİL EMRAH KARAYEL (Kayseri)
Hamburger!
ENGİN ALTAY (Devamla) O gökdelenin
hesabını vereceksiniz. O gökdelen
Aile, aile, aile diyorsunuz,
aile meselelerine bakacaksak da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Manhattandaki
gökdelenden başlayacağız. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Altay, süreniz doldu.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bitti mi
Başkanım? Peki, tamam. Süre çabuk geçti.
BAŞKAN Doldu, o kadar çabuk geçiyor.
İSMAİL EMRAH KARAYEL (Kayseri) Burger
ne oldu burger?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kardeşim,
haram yemedi, hamburger yedi diyorum ya! Sizin gibi haram yemedi diyorum ya!
İSMAİL EMRAH KARAYEL (Kayseri) Sekiz
saatte mi yedi burgeri, sekiz saatte mi?
ARZU AYDIN (Bolu) Sekiz saatte bir hamburger
yediyse ülkeyi nasıl yöneteceksiniz? Merdivenlere ters biniyor onu
anladık da
ENGİN ALTAY (İstanbul) Haramla
hamburgeri karıştırıyorsunuz siz.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Tezkereler (Devam)
1.- Cumhurbaşkanlığının, Türkiye Cumhuriyeti
ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve
Karşılıklı Yardım Anlaşması hükümlerinden
kaynaklanan taahhütlerimizi yerine getirmek, ateşkesin gözlenmesi, ihlallerin
önlenmesi, bölgede barış ve istikrarın sağlanması
amacıyla, Türkiyenin yüksek menfaatlerini etkili şekilde korumak ve
kollamak üzere, hudut, şümul, miktar ve zamanı
Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin Ortak Merkezin görevlerinin ifası yönünde
hareket etmek üzere yabancı ülkelere gönderilmesi, bu kuvvetlerin
Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre
kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü
tedbirin alınması ve bunlara imkân sağlayacak düzenlemelerin
Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek esaslara göre
yapılması için 17/11/2020 tarihli ve 1272 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisi Kararıyla verilen ve 10/11/2021 tarihli ve 1312
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararıyla uzatılan izin
süresinin Anayasanın 92nci maddesi uyarınca 17/11/2022 tarihinden
itibaren bir yıl uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/2086)
(Devam)
BAŞKAN Evet, şahsı adına ilk
söz Metin Gündoğduda. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce cumhuriyetimizin
99uncu yılını kutluyorum. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk
olmak üzere bütün silah arkadaşlarını rahmetle minnetle
anıyorum. Aynı zamanda 29 Ekim günü Bursada Gemlikte Türkiyenin
ilk ve tek olan yerli Togg markasıyla, yerli otomobilinin de milletimize
hayırlı olmasını diliyorum.
Tabii, bu kürsülerde konuşmak, aslında
konuşurken de söylediklerimizi biraz tartarak konuşmanın daha
faydalı olacağını düşünüyorum. Grubumuza dönüp söylenen
sözlerle ilgili şunu da belirtmem gerekiyor: Biz, IŞİDi terör
örgütü olarak görüyoruz, bütün terör örgütlerini, DHKP-C, PKK bunların
hepsini terör örgütü olarak görüyoruz fakat ne yazık ki bu Mecliste,
milletin Meclisinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinde PKKya terör örgütü
diyemeyenler PKKyla yan yanadır, beraberdir. Başka söze gerek yok
diye düşünüyorum.
Şimdi, Anayasamızın 92nci maddesi
uyarınca Azerbaycana asker gönderme tezkeresinin bir yıl daha
uzatılmasıyla ilgili Cumhurbaşkanlığı tezkeresi
üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve ekranları
başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Büyük Atatürkün dediği gibi,
Azerbaycanın sevinci bizim sevincimiz, kederi bizim kederimizdir. Bir
milletiz, dilimiz bir, kıblemiz bir, mezarımız bir,
Peygamberimiz bir, dinimiz bir; kaderimiz de kederimiz de ortaktır,
birdir. Çünkü biz merhum Haydar Aliyevin de veciz şekilde ifade
ettiği gibi iki devlet, bir milletiz. Vatan ve millet sevdalısı Azerbaycan
Türkü büyük şairimiz merhum Bahtiyar Vahapzade bu kardeşliği,
bakınız, ne de güzel ifade ediyor:
Bir ananın iki oğlu
Bir ağacın iki kolu
O da ulu, bu da ulu
Azerbaycan-Türkiye" diyor.
Sayın Başkanım, iki devlet, bir
millet ülküsüyle hareket ettiğimiz can Azerbaycanımızın
bayrağındaki mavi renk Türklüğü, yeşil renk
İslamiyeti, kırmızı renk ise uygarlığı
temsil eder. Mehmed Emin Resulzade Bir kere yükselen bayrak bir daha inmez.
diyerek bayrağın özgürlüğün sembolü olduğunu
vurgulamıştır. Profesör Doktor Bahaeddin Ögel Bayrak koruyucu
bir ruhtur, bayrak mutlu ve mübarek bir kişi gibidir; kızar, sevinir,
kırılır. Düşerse onu tutanlar da yok olur. Kökü, dibi
yerde, başı ise göklerde olan bir varlıktır. Göklerde
enginleşir, yayılır, yücelir, milletlerin soyunun ve kökünün
sembolüdür. der. Bayrakların önemini Mithat Cemal Kuntay ise
Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır/ Toprak uğrunda ölen
varsa vatandır. dizeleriyle belirtmiştir. Bayraklar milletlerin
özüdür, bu sebeptendir ki şehitlerimizin kanı
bayrağımız göklerde gururla, asaletle, onurla dalgalansın
diye akar. Bizler bayrağımızın hep yükseklerde,
şerefle dalgalanması için canımızdan da
kanımızdan da geçeriz. Türk Bayrağımızın ve
Azerbaycan Türkü gardaşlarımızın bayrağının
dalgalanması için kuruluşundan günümüze ve en son kırk dört
günlük Ermenistan-Azerbaycan savaşında şehit düşen,
işgal esnasında Hocalı, Şuşa, Zengezur, Kelbecer, Kara
Ocakta şehit edilen masum kardeşlerimize de Allahtan rahmet
diliyorum, bayrak için şehit düşenleri saygı ve rahmetle
anıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusunun
Azerbaycanın ilk bağımsızlığı için Baküye
hareket ettiği günden bugüne her zaman Azerbaycan Türkü kardeşlerimizin
yanında olduk ve olmaya da devam edeceğiz. Türkiye'den sonra en fazla
Türk şehitliğinin bulunduğu ülke gardaş
Azerbaycandır. Bakünün kurtuluşu için yapılan mücadelede 1.130
şehit verilmiştir. 14 Türk şehitliğinin bulunduğu
Azerbaycan bizim için büyük öneme sahip bir ülkedir. 28 Mayıs 1918de
bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan, ilk
anlaşmasını Osmanlı Devletiyle imzaladı.
Gürcistanın başkentinde 4 Haziran 1918de imzalanan anlaşma
Azerbaycan ve Osmanlı arasında siyasi, hukuki, ticari ve askerî
alanlarda gerçekleşti. İki devlet bir millet anlayışla
kurulduğu günden günümüze kadar her zaman yanında olduğumuz can
Azerbaycan devletiyle son dönemlerde stratejik ortaklığımız
zirveye taşınmıştır. Biz Azerbaycandan bahsederken
can Azerbaycan diyoruz yani hayattaki en kıymetli
varlığımız olan can sıfatıyla hitap ediyoruz;
aynı bedende bir canız. Bu hakikat dün de böyleydi, bugün de
böyledir, inşallah yarın da böyle olacaktır. Türkiye ile
Azerbaycan tasada ve sevinçte bir olacak, aynı hedeflere koşarak iri olacak ve böylece 300 milyonluk Türk
dünyası hep diri kalacaktır. İşte, bu tarihî misyona, en
son Karabağ Savaşında olduğu gibi, üstün bir liderlik
gösterip en kuvvetli şekilde sahip çıkarak dosta umut, düşmana
korku salan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham
Aliyeve de büyük milletimiz adına minnet ve
şükranlarımızı bir kez daha sunmayı borç biliyorum;
sağ olsunlar, var olsunlar, Allah başımızdan eksik etmesin.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Anadolu Türkleri, Azerbaycan için her daim hazır ve
nazırdır; yediden yetmişe herkes her vazifeye
hazırdır. Azerbaycanlı kardeşlerimiz şunu bilsinler ki
tezkere, vesair bunlar sadece bir prosedürdür.
Cumhurbaşkanımızın başkomutanlığında
Azerbaycan için hepimiz birer neferiz. Dedik ya, biz Azerbaycana can
diyoruz, her şeyimiz feda olsun can Azerbaycana. Asla yalnız
kalmayacaklar, asla yalnız yürümeyecekler, 85 milyonluk Türkiye ve 300
milyonluk Türk dünyasının kalbi her zaman can Azerbaycan için
çarpacaktır. Malımızla, kanımızla,
canımızla, İHAmızla, SİHAmızla, askerimiz ve
silahımızla, kısaca her şeyimizle her zaman
Azerbaycanın yanındayız; bir ve beraberiz. Bütün dünya bunu
böyle bilsin ve asla aklından çıkarmasın. Ve bilsinler ki bizim
için Kızılelma sadece bir hava aracının adı
değildir, merhum Ziya Gökalpin ifadesiyle Kızılelmamız
şudur: Vatan, ne Türkiyedir Türklere ne Türkistan; vatan, büyük ve
müebbet bir ülkedir; Turan.
Değerli milletvekilleri, bizim
Kızılelmamızın özü, hakkı ve adaleti yüceltme
davasıdır. Bütün dünya biliyor ki Ermenistan, Azerbaycan topraklarını
haksız ve hukuksuz işgal etti, Karabağda soykırımda
bulundu. Otuz yılın sonunda kahraman Azerbaycan Silahlı
Kuvvetleri ve cenap kumadan İlham Aliyev bu zalimlere gerekli dersi
vererek Karabağı özgürleştirdi. Türkiye olarak
Azerbaycanın bu haklı davasını her platformda
savunduğumuz gibi her şeyimizle de yanlarında olduk; bölgede
istikrar ve huzurun devamı için de Ermenistana tavsiyelerde bulunduk,
hâlen tavsiyelerimiz devam ediyor. Bizim derdimiz, herkesin hakkını
koruyan bir anlaşmanın ivedilikle uygulanmasıdır.
Türkiyenin savunması Balkanlardan, Akdenizden, Kafkaslardan başlar.
İşte, birileri, her tezkerede Ne işimiz var oralarda? diyorlar
ya, onlar, Türkiyenin konumunu ve yerini bilmeyenlerdir, Atatürkün ülküsünü
bilmeyenlerdir, milletin kararlığını bilmeyenlerdir.
Türkiye, Karabağ konusunda taraftır, tarafımız can
Azerbaycanın yanıdır. Haklı davalarında her
şeyimizle yanında olduğumuzu bir kez daha haykırıyoruz.
Görüşülen bu tezkere de bölgede hakkı ve hukuku korumak için
çıkarılmaktadır. Mehmetçikin olduğu yerde huzur olur,
barış olur, güvenlik olur, özgürlük olur; Türkiyenin olduğu
yerde hak olur, hukuk olur, adalet olur. İşte, bu duygu ve
düşüncelerle Türk Silahlı Kuvvetleri Azerbaycandadır.
Karabağ Azerbaycandır, bizim için de candır, büyük vatandan bir
köşedir, her çakıl taşı kıymetlidir.
Bugün Karabağ hızla imar ediliyor, huzur
beldesine dönüyor. Bölgemizde huzur ve güvenlikle birlikte ortaya çıkan
güzelliklerin devamı için bu tezkere, şanlı Meclisimizde oy
birliğiyle kabul edilmelidir; bu, hem insanlığa bir hizmet hem
de vatani bir görevdir.
Sözlerime son verirken, mazlum Karabağı
Türk şanlı bayrağının gölgesine ve
Ezanımuhammediye seslerine kavuşturan Azerbaycanın kahraman
silahlı kuvvetlerini bir kez daha tebrik ediyorum. Şehitlerimizi
minnet duygularıyla yâd ediyor, gazilerimize hayırlı ömürler
diliyorum.
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahsı adına ikinci söz
Sayın Engin Altayın. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Genel Başkan, sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim ama Başkan
diyelim sadece.
ENGİN ALTAY (Devamla) Genel Başkan
mı dedim? AK PARTİnin yeni genel başkanı; hadi,
hayırlı olsun.
(Gülüşmeler)
ENGİN ALTAY (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sürçülisan olur zaman zaman, niyet halis olsun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Senin hâlâ
Genel Başkanıma nasıl yaranacağım. diye niyetin
olduğu için
ENGİN ALTAY (Devamla) O bizde yok, sizde var.
Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti ile dost ve
kardeş Azerbaycan Hükûmeti arasında bundan tam on iki yıl önce
bir anlaşma imzalandı, Ortak Merkezle de ilgili değildi ama
Karşılıklı Yardımlaşma ve
İşbirliği Anlaşması
Bu çerçevede de 2020 tarihinden
beri Ortak Merkezde Türk Silahlı Kuvvetlerimiz var oluyorlar ve orada Azerbaycanın
hak, hukuk ve menfaatlerinin korunması noktasında çok güzel bir
icrayı ortaya koyuyorlar.
Dün de bildiğiniz gibi Rusya Soçide
Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya'nın oturduğu masada geleceğe
yönelik umutvar kararlar alındı, bölgede sürdürülebilir ve uzun
vadeli barışın sağlanması için Azerbaycan ile
Ermenistan arasında bir barış anlaşmasının
imzalanmasına yönelik aktif hazırlığın önemi
vurgulanan bildiride karşılıklı olarak kabul edilebilir
çözümlerin arayışına devam edilmesi konusunda mutabakat sağlanmış;
bu memnuniyet verici bir haber, bundan da son derece memnunuz.
Türkiye ve Rusya'nın birlikte
oluşturduğu Ortak Merkez, bölge barışına ve bölge
güvenliğine katkı bakımından bizce de son derece önemlidir.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin Ortak Merkezdeki mevcudiyetini Türkiye'nin
bölgedeki etkin ve yapıcı rolünün ve millî menfaatlerimizin de bir
gereği sayıyoruz. Bu metin tezkerede de var değerli
arkadaşlar ama bu bir doğrudur, bir tespittir.
Şimdi, 17/11/2020de Ortak Merkezde görev
yapmak üzere yüce Meclisimiz askerimize, Mehmetçikimize bir görev verdi,
süresi dolduğu için bu tezkereye bugün hep birlikte inşallah kabul
oyu, büyük bir
Oy birliği diyemiyorum ama Meclisin ekseriyetinin
ittifakıyla, kabul oyuyla geçirecek ve Mehmetçikimize hem bölge
barışına katkı hem Türkiye'nin bölgedeki etkin ve
yapıcı rolünü sürdürmesi bakımından yeni bir görev
vereceğiz; hayırlı olsun şimdiden. Bu vesileyle oyumuzun
rengini de belli etmiş oluyoruz. Dost ve kardeş Azerbaycan'ın
geleceğine, bölge barışına katkı noktasında
Cumhuriyet Halk Partisinin fikri nettir. (CHP sıralarından
alkışlar) AK PARTİ'ye de diğer partilere de kabul oyu
verecek partilere de şimdiden teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.
Değerli arkadaşlar, Azerbaycan meselesi
yeni bir mesele değil şüphesiz; otuz yıllık elem
gözyaşları bitti, şimdi sevinç gözyaşları var
Azerbaycan'da. Azerbaycan'ın otuz yıl süren bu Dağlık
Karabağ işgalini yenmesinde şüphesiz Türkiye'nin de
katkıları çok büyük ama bu katkıyı Türkiye Cumhuriyeti
devletinin yürütme organının katkısı olarak görürsek
yanlış yaparız. Azerbaycan'la ilgili meselede, bu işgalle
ilgili meselede, otuz yıllık işgalin bitmesiyle ilgili tabloda
Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevi maddi katkısı, oradaki varlığı
da
Azerbaycan'a 100 bin asker gönderseydik, inanın, Meclis
Başkanımızın, benim de içinde olduğum heyetin oraya
yaptığı ziyaretin, o 500 kiloluk bombaların
yarattığı tahribatın olduğu Gence'de ve başkentte
yaptığımız görüşmelerin verdiği morali Azerbaycan
halkına veremezdi. Onun için Meclisin üyeleri olarak Meclisin
değerini ve kıymetini de bilelim istiyorum.
Değerli arkadaşlar, biz 19-20 Ekim 2020de
AK PARTİ, CHP, İYİ Parti, MHP'li vekiller ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanımızla,
Türkiye-Azerbaycan Dostluk Grubu Başkanımızla -şimdi, bir trafik
kazası geçirdi, tekrar buradan hem Sayın Binali
Yıldırım'a hem Sayın Başkan Şamil Bey'e
geçmiş olsun diyorum; kendileriyle telefonla da görüştüm- çok güzel,
başarılı bir çalışma yürüttük orada, hem moral
bakımından hem çevreye karşı
dayanışmamızı, dünyaya karşı
dayanışmamızı göstermek bakımından. Bu yönüyle
Türkiye Büyük Millet Meclisinin yürütme organıyla birlikte oraya
verdiği desteği ben yürütme organının
yaptığı işler kadar, hatta onlardan daha önemli buluyorum.
Zira sorun zaten bir Azeri-Ermeni çatışması,
zıtlığı değildir. Azerbaycan Cumhurbaşkanı
İlham Aliyev bunu şu sözlerle ifade etmiştir: Bizim Ermeni
ahalisiyle asla ve asla sorunumuz yoktur. Sorunumuz, otuz yıldır süren
hadsiz ve haksız işgaldir; sorunumuz, akan
gözyaşlarıdır; sorunumuz, yerinden yurdundan edilen
gardaşlarımızdır.
Ve çok şükür de -biraz önce söylediğim gibi- otuz yıldır
akan elem gözyaşları bitti, Dağlık Karabağ
azatlığına kavuştu; bundan sonra kalıcı
barışı sürdürmek için de Türkiyenin de içinde olduğu,
Ortak Merkezin belli kontrolleri yaptığı bir süreci hep birlikte
yaşıyoruz.
Bazen şunu diyorum: Keşke Azerbaycan
noktasındaki mutabakatımız, görüş birliğimiz, güç ve
iş birliğimiz başka konularda da olsa. Mesela, yürütme
organı, ekonomik sorunlar konusunda da -Türk ekonomisinin içinde
bulunduğu hâl bakımından- muhalefet partisine mensup
milletvekillerinin iktisatçılarına Siz, bu konuda ne
düşünüyorsunuz? diyebilse çok iyi olur bence; dolar 18den 10a çekilir,
hiç kur korumalı mevduata falan gerek yok. Keşke demokrasideki tıkanıklık
konusunda, keşke yoksulluk ve yolsuzluk konusunda, keşke ülkemizin
içine düştüğü sosyal sorunlar konusunda iktidar ile muhalefet güç ve
iş birliği yapmasa da en azından görüş alışverişi
yapabilse. Mesela, öyle olsa şu olurdu... Türkiye, uluslararası mafya
örgütünün çatışma arenasına dönüştü; İstanbulunda,
Antalyasında mafya liderleri -Türk değil bunlar; kimisi Gürcü,
kimisi Rus, kimisi Ermeni; farklı- Sırbistandan Gürcistana kadar,
Azerbaycandan Rusyaya kadar oligarklar, mafyalar birbirlerini Türkiyede
öldürür hâle geldi. Mesela, Türkiye, eskiden uyuşturucunun neyiydi?
Transitiydi; doğudan batıya Türkiye üzerinden transit uyuşturucu
geçerdi, geçmemeli de, geçerdi. Şimdi, Türkiye dünyanın en mühim
uyuşturucu pazarı oldu. İşte, bu konulardaki bu iş
birliğini, Azerbaycan konusundaki istişareyi, ortak paydayı
muhalefetle yakalayabilseniz, inanın, Türkiye,
yaşadığı sorunların yarısını
yaşamaz; ne yarısını, dörtte 1ini yaşamaz.
Bunları şunun için de söylüyorum: Türkiye
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına ben karşı çıkarım,
onu oradan alaşağı etmek için demokratik yollarla her şeyi
yaparım ama Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına başka bir
devletin devlet başkanının had bildirmesini, ayar vermeye
çalışmasını, saygısızlık etmesini ben kabul
etmem ama siz ediyorsunuz yani etmiyorsunuz da bunun yolu var.
Cumhurbaşkanının sandıktan aldığı destekle
dünyaya efelenmesi, caka satması mesele değil. Uluslararası
ilişkilerde devlet adamları arkalarına o ülkenin
parlamentolarını gerçekten alırlarsa hem elleri çok güçlü olur
hem sırtları çok güçlü olur ama Erdoğanın böyle bir derdi
yok; bırak, Parlamentodan geçtim, AK PARTİ Grubunun da arkasında
olduğunu hissetmek gibi bir ruh iklimi bile yok. Tek başına
gidiyor, baş başa görüşmeler yapıyor; geliyor, ondan sonra
bazen efeleniyor. Sonra, bizim hepimizi inciten, Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı olması sıfatıyla hepimizi inciten
hakaretlere maruz kalıyor; bu, Türkiye'ye yakışan bir tablo
değil. Bunun olmamasının yolu var; istişare,
dayanışma, güç birliği. Siyaset bir münakaşa ve müzakere
işidir, hep söylüyorum. Biz sizlerle münakaşa da ederiz, müzakere de
ederiz, istişare yaparız ama uluslararası meselelerde güç ve
iş birliği şart. Bunu şunun için söylüyorum: Meclisi arkasına
alan hükûmet ve devlet başkanları uluslararası arenalarda hep
güçlü, hep başarılı olmuşlardır. Şimdi, Türkiye
Amerika ilişkilerinde, Rusya ilişkilerinde, diğer ülkelerle,
Orta Doğu ülkeleriyle ilişkilerde, Akdeniz havzasındaki
ilişkilerde niye yok? Mesela, bir doğal gaz platformu var Akdenizde,
Türkiye yok; Filistin bile var, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi var,
efendim, Mısır var, İsrail var; Türkiye yok. Mahmut Bey, niye
yok Türkiye? Türkiye Cumhuriyetinin yönetimi noktasında,
dışarıdan Türkiyeye bakıldığı zaman, Tayyip
Erdoğanın arkasında
Halk desteği aldım. diyecek
şimdi Erdoğan hemen. Halk desteğini sandıkta o gün
aldın. Millet iradesinin tecelligâhı burasıdır ve bu
Meclisin sıralarının sadece şu kısmını
arkasına alan bir Tayyip Erdoğan ile sıraların
tamamını arkasına alan bir Türkiye Cumhurbaşkanının
dünyadaki eli farklı olmaz mı Sayın Elitaş? Yani Meclisin
yüzde 40ı arkasında olsa ne olur, yüzde 100ünü arkasına almak
varken.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Başkanım iki
dakika müsaade edin.
BAŞKAN Tamamlayın.
ENGİN ALTAY (Devamla) Mesela, yüzde 100ünü
arkasına alsa ne olurdu? Bir şey söyleyeyim hemen, şimdi, Suriye
meselesinde başından beri o yediği hamburgere bile
takılınan Bay Kemalle istişare edebilseydik ya da Bay Kemalin
on yıl önceki uyarısını bir parça dikkate alsaydık
şu olurdu: Şimdi, ne var? Suriyenin batısında -yönleri hep
karıştırırım- Rusya ve merkezî yönetim var
Fıratın batısında, Fıratın doğusunda da Amerika
ve PYD var. Türkiyede ne var? Türkiyede de 4 milyon -adına mülteci de,
göçmen de, sığınmacı de, ne dersen de- yük var, külfet
var ve bu 4 milyon Suriyeli ve Afgan Türkiye'nin mahallelerinin,
sokaklarının huzurunu bozdu. Evet, bu nasıl olurdu? Şimdi,
Süleyman Şah Türbesini
O görüntüler hiç aklımdan
çıkmıyor. Şanlı bayrağımızın
direğinin ters yüz edilip taşınması Türkiye Cumhuriyetinde
kendisine milliyetçiyim diyen herkesin vicdanını kanatır. (CHP
sıralarından alkışlar) İç politikada kavga edelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Altay, süreniz tamamlandı.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ben bu cümlemi
bitireceğim siz mikrofonu açmasanız da.
BAŞKAN Verdiğim ek süre de bitti
Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Devamla) Evet.
İç politikada kavga edelim ama
Değerli milletvekilleri, bu memleket hepimizin,
bu Türkiye hepimizin, bu bayrak hepimizin, verdiğimiz şehitler
hepimizin; ortak paydalarımız çok, haddinden fazla çok,
farklılıklarımız da var. Ama ben bir şeyi söylüyorum:
Dış politika ben yaptım oldu mantığıyla
yürütülecek bir politika değildir, dış politikada bu Meclisi
arkasına almayan hiçbir yürütme yetkilisinin başarılı olma
şansı da yoktur.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Altay.
Evet, sayın milletvekilleri,
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, tezkereyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
2.- TBMM Başkanlığının, TBMM
Başkanlık Divanının 26/10/2022 tarihli
toplantısında Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda üyeliğin görev
süresinin bitmesi hâli dışında başka herhangi bir sebeple
boşalması durumunda boşalan üyeliğin siyasi parti
grupları arasındaki dağılımı yapılırken
üyeliğin boşaldığı tarihin esas alınması
konusunda ilke kararına ilişkin tezkeresi (3/2091)
1/11/2022
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 26 Ekim 2022 tarihli toplantısında, Radyo ve
Televizyon Üst Kurulunda üyeliğin görev süresinin bitmesi hâli
dışında başka herhangi bir sebeple boşalması
durumunda, boşalan üyeliğin siyasi parti grupları arasındaki
dağılımı yapılırken üyeliğin
boşaldığı tarihin esas alınması konusunda ilke
kararı oluşturulması ve konunun Genel Kurulun bilgi ve
tasviplerine sunulmasına karar verilmiştir.
Genel Kurulun onayına sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İç Tüzükün 63üncü maddesi çerçevesinde bu
konuyla alakalı bir usul tartışması
açılmasını talep ediyoruz efendim.
BAŞKAN Müsaade ederseniz önce
Başkanlık Divanı kararını okutayım, ondan sonra
usul tartışmasını açayım.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Tamam.
BAŞKAN - Başkanlık Divanı
kararını okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı Kararı
Karar No: 89 Karar Tarihi: 26/10/2022
2. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK)
üyeliklerinde, üyelerin görev süresinin bitmesi hâli dışında
başka herhangi bir sebeple boşalma olması durumunda, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde (TBMM) yapılacak RTÜK üyeliği seçimlerinde,
boşalan üyeliğin siyasi parti grupları arasındaki
dağılımı yapılırken gerek 6112 sayılı
Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri
Hakkında Kanunun 35inci maddesinin 5inci fıkrası gerekse konu
hakkında fiilî bir olguya dayanan, objektif ve değişmez bir
kriter oluşturması hususları dikkate alınarak RTÜK
üyeliğinin boşaldığı tarihin esas alınması
konusunda ilke kararı oluşturulmasının doğru
olacağı sonucuna ulaşılmış olup konunun bu
şekilde Genel Kurulun bilgi ve tasviplerine sunulmasına karar
verildi.
BAŞKAN Sayın Dervişoğlu, hangi
işlemimle ilgili olarak usul tartışması açmak istiyorsunuz?
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun,
Başkanlık Divanının toplantıya çağrılma
gündeminde RTÜK üyeliğinin olmadığına ve
Başkanlığın tutumunun Divan kararını Genel
Kurulun onayına sunulması yönünde olması hâlinde usul
tartışması açılmasını talep ettiğine
ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Efendim, RTÜK Kanununun 35inci maddesinin (5)inci
fıkrası son derece açık ve net. Aynı zamanda da
Başkanlık Divanının toplantıya
çağrılması gündeminde RTÜK konusu yok, sadece bir
milletvekilinin istifasının kabulüne dayalı bir toplantı
çağrısı üzerine yapılmış; bu sebeple, konunun,
İç Tüzükün 63üncü maddesine göre usul tartışması açmak
suretiyle değerlendirilmesini istiyorum.
VIII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi
Bilgiçin, TBMM Başkanlığının bir tezkereyle gündeme
aldığı RTÜK üyeliğine ilişkin Divan
kararının Genel Kurulun onayına sunulup sunulmamasıyla
ilgili
BAŞKAN Usul tartışmasını
açıyorum.
Lehte ve aleyhte
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Lehte
Lehte
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Aleyhte
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) AIeyhte efendim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Lehte
BAŞKAN Lehte Sayın Yılmaz Tunç, Sayın
Ramazan Can; aleyhte Sayın Engin Altay, Sayın Dursun Müsavat
Dervişoğlu
Usul tartışmasında ilk söz, lehte
olmak üzere Sayın Yılmaz Tunçun.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Usul tartışmasında lehte söz
aldım.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda AK PARTİ
kontenjanından seçilen 1 üyenin istifası nedeniyle boşalan
üyeliğe, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, bugün seçim
gerçekleştireceğiz.
Seçimin nasıl yapılacağı
Anayasanın 133üncü maddesinde ve 6112 sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında
Kanunun 35inci maddesinde belirtilmiş. 35inci maddenin (5)inci fıkrasına
göre Üst Kurul üyelerinin görev süresi altı yıldır. Üyelerin
üçte biri iki yılda bir yenilenir. Üyelerin görev sürelerinin bitiminden
iki ay önce; üyeliklerde herhangi bir sebeple boşalma olması hâlinde,
boşalma tarihinden veya boşalma tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi tatilde ise tatilin bitiminden itibaren bir ay içinde aynı usulle
seçim yapılır. Bu seçimlerde, boşalan üyeliklerin siyasî parti
gruplarına dağılımı, ilk seçimde siyasî parti
grupları kontenjanından seçilen üye sayısı ve siyasî parti
gruplarının hâlihazırdaki oranı dikkate alınmak
suretiyle yapılır. Üyeliklerdeki boşalma sebebiyle yapılan
seçimlerde seçilen üyeler, yerlerine seçildikleri üyelerin görev süresini
tamamlar. 35inci maddenin (5)inci fıkrasında seçimin nasıl
yapılacağına ilişkin düzenleme bu şekilde. RTÜK
üyeliğinin boşalma tarihî, AK PARTİ kontenjanından seçilen
RTÜK üyesinin istifa tarihi ve RTÜK üyeliğindeki boşalma tarihi 1
Temmuz 2022; bu tarihte hâlihazırdaki oran AK PARTİ lehine. RTÜK
tarafından üyelikte boşalmanın Türkiye Büyük Millet Meclisine
bildirildiği tarih 11 Ekim 2022, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının da AK PARTİ Grubuna
Adaylarınızı bildirin. şeklindeki yazısı da 12
Ekim 2022; bu tarihte de yine üyelik AK PARTİ lehine. Aday bildirdikten
sonra ise Meclis aritmetiğinde bir değişiklik oluyor ve sorunun
buradan kaynaklandığı ifade ediliyor, usul
tartışması bunun için açıldı.
1 Temmuz 2022den itibaren dört aylık sürede
toplam 5 kez Meclis aritmetiği değişiyor değerli
arkadaşlar, 5 kez değişiklik oluyor yani partilerden partilere
değişiklik oluyor. Bu durumda üyeliğin
boşaldığı tarih 1 Temmuz 2022. 35inci maddenin (5)inci
fıkrasında boşalan üyeliklerin şeklindeki ibare
Dolayısıyla boşalma tarihi 1 Temmuz 2022. 1 Temmuz 2022de de
Meclis aritmetiğine göre, AK PARTİli üyenin istifası nedeniyle
boşalan üyeliği
Kalan bir yıllık süreyi tamamlamak üzere
seçim yine Meclis aritmetiğine göre AK PARTİ lehine.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Tamamlıyorum.
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Dolayısıyla
şunu ifade etmek lazım: Eğer bu görüş kabul edilse, şu
anda biz seçim yapmak üzereyken de Meclis aritmetiği
değişebilir, o zaman ne yapacağız?
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir)
Yasayı değiştiririz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Zaten o arada 5 kez
değişmiş dolayısıyla üyelik ne zaman
boşalmış ve -kanunun lafzından da anlaşılan odur-
Meclisteki hâlihazır durum, oran neyse odur, o da AK PARTİ lehinedir.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir)
O zaman 11 Ekimde niye yazdınız?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Geçmişte de 2015
yılında da yine böyle bir tartışma olmuş, Anayasa
Mahkemesi karar vermiş 35inci maddede bir açıklık yoktur.
demiş ve O açıklığı Parlamento kararıyla
doldurabilirsiniz. şeklinde, Anayasa Mahkemesinin de böyle bir kararı
var.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
İşinize geldi mi Anayasa Mahkemesi, işinize gelmeyince yok.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) 11 Ekimde niye yazı yazdınız o zaman?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bu nedenle, tutumunuz
lehinde olduğumu belirtiyor, Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aleyhte ilk söz Sayın Engin
Altayın.
Sayın Altay, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok teşekkür
ederim.
Aslında, şöyle düşündüm: Buraya
çıkayım, AK PARTİ sıralarına, Sayın Tunçun
yüzüne bakarak bir kelime söyleyip ineyim istiyorum, hâlâ o düşüncedeyim,
hem de Meclis zaman ekonomisinden kazanır ama geldik artık, bir iki
şey söyleyelim. Bu iş, AK PARTİ bakımından,
aslında, attığı taşın ürküttüğü kurbağaya
değmeyeceği bir işe benziyor. Yani RTÜKte zaten bir
çoğunluğunuz var ve Türkiye yedi ay sonra bir seçime gidiyor.
Şimdi, burada bu üyeliğe tenezzül etmeniz, bu üyeliği
entrikalarla, RTÜKü de kullanarak, RTÜKün o şöhretli
Başkanını da kullanarak boşalma süresi içinde Meclise
bildirim yapılmaması Dur, sen bir bekle, biz çoğunluğu ele
geçirince sen yazıyı yazarsın. muhabbetleri falan şu
Meclise -Gazi Meclis diyoruz, doksan dokuz yıllık cumhuriyet diyoruz-
inanın, gerçekten yakışmıyor. Burada uzun uzun işin
hukuki yönlerine girecek değilim, grup önerisinde ayrıca o da
konuşulacak ama AK PARTİnin sayısal çoğunluğu
elverişli hâle geldiğinde RTÜKün Meclise yazı yazması, AK
PARTİnin
Meclis Başkanımız da enteresan; böyle
bir konuda niye Divan topluyorsun kardeşim, orta yerdeki mevzuata göre
kararını verirsin, Divanı toplayarak Bu üyelik AK PARTİye
geçmiştir. diye Divandaki AK PARTİ çoğunluğuyla karar
almak bile demokrasiye saygısızlıktır, demokrasiye
sadakatsizliktir. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, konu çok açık.
Sayın Başkana göre de bir bakımdan Aykut Erdoğdunun
istifası burada önem taşıyor, kimin hakkı olduğuyla
ilgili, 1 Temmuz bakımından. Sayın Başkan; bir yerde diyor
ki: Erdoğdunun istifası 28 Haziran itibarıyla geçerlidir. Bir
yerde diyor ki: Hayır, 1 Temmuz itibarıyla geçerlidir. Bu da Meclis
Başkanımızın 2 farklı çelişkisi. Meclis
Başkanımıza, ben bütçesinde de söyledim; evet, bir parti
mensubiyetiniz vardır, saygı duyarım. Yarın bizden bir
Meclis Başkanı olsa, ki olacak ama Allah var, Allah var, biz
Anayasaya ve İç Tüzüke sadık ve bağlı kalırız
ve Allah var, biz bu Meclisteki herkesin Meclis Başkanı oluruz,
herkesin. (CHP sıralarından alkışlar)
Ben, Meclis Başkanımızın bu
konuda bu tutumunu, Sayın Sadi Bilgiçin değil ama Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanının bu tutumunu bir hak yemek olarak
görüyorum ve tek cümle söylüyorum: Değmez, gerçekten değmez. (CHP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Lehte ikinci söz, Sayın Ramazan
Canın yerine Sayın İshak Gazelin.
İSHAK GAZEL (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle şunu ifade etmem lazım:
Başkanlık Divanı toplandı geçtiğimiz hafta ama
Başkanlık Divanının toplanma gündemi RTÜK seçimleriyle
ilgili bir karar alma değildi; bir milletvekilinin, Urfa Milletvekilinin
milletvekilliğinden istifa sürecinin yönetilmesiyle ilgili bir
toplantı yapıldı. O toplantıda RTÜK konusu açıldı
-konuyu açan da CHP'li bir Başkanlık Divanı üyesidir,
Başkanlık Divanının o toplantısına katılan
herkes, hem CHP'li üyeler hem İYİ Partili üyeler bunun
şahididir- onun üzerinde tartışmalar yapıldı ve ondan
sonra, CHP'li bir Başkanlık Divanı üyesinin yapmış
olduğu girişimden sonra bu konuda bir karar
alınmıştır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Karar
alındı ama İshak Bey, karar alındı ya bu konuyla
ilgili.
İSHAK GAZEL (Devamla) - İkincisi: Aykut
Erdoğdu'nun istifasına, istifanın hangi tarihte
değerlendirilmesi gerektiğine değinildi. 28 Haziran tarihinde
Selin Sayek Böke'nin vermiş olduğu bir yazı var 28 Haziran 2022
tarihi itibarıyla partimizden istifa etmiştir. diye. Selin Sayek
Böke kendi Genel Başkan Yardımcınız. Yani ben şöyle
düşünüyorum, muhalifarz şunu ifade edelim: 28 Haziranda -Allah
muhafaza- bir milletvekilimiz vefat etti, bu da parti grubu tarafından
Türkiye Büyük Millet Meclisine 1 Haziranda bildirildi. Yani biz bunun vefat
tarihini, düşme tarihini 1 Haziran mı yapacağız? Vefat
tarihi 28 Haziran.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) İstifa ile ölüm aynı şey değil; biri
imzayla, biri kaderle.
İSHAK GAZEL (Devamla) - İstifa, tek
taraflı bir irade beyanıdır. İstifayı yapan şahsa
zaten büyük bir saygısızlıktır istifa ettiği tarihte
bunu değerlendirmemek, bunu da şey yapacağım.
Bir de yani seçim gününde Meclis aritmetiğini
dikkate almak
Yani bu hiçbir seçimde böyle olmaz Sayın
Dervişoğlu yani hiçbir seçimde çünkü bu bir süreçtir.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Kanun yazıyor Beyefendi, kanun.
İSHAK GAZEL (Devamla) - Yani bütün seçimlerde
süreç bu şekilde işler. Bir on günlük süreç var.
ÜMİT BEYAZ (İstanbul) İşimize
geldiği gibi. desen daha iyi. Vallahi İşimize böyle geldi.
desen daha iyi.
İSHAK GAZEL (Devamla) - On günlük süreç var, on
günlük süreçte Meclis Başkanının yapması gereken
birtakım faaliyetler var. E, bunları baştan mı
başlatacağız yani seçim günü aritmetiğini? Artı, bir
de şunu da ifade etmek istiyorum: 1 Temmuz tarihinin dikkate
alınması gerektiğiyle ilgili gerek sizin gerekse CHP Grup
Başkan Vekili Özgür Özel'in açıklamaları var, Meclis tutanaklarında
bunlar var yani o zaman siz şöyle zannediyordunuz, İYİ Partiye
düşüyor RTÜK üyeliği, bu şekilde zannediyordunuz ve 1 Temmuz
tarihini bunun için dile getirdiniz. Ama sonra baktınız ki
İYİ Partiye düşmüyormuş, AK PARTİ'ye
düşüyormuş; bu sefer de ne yapıyorsunuz, seçimlerin
yapılacağı tarihte
Çünkü o zaman İYİ Partiye
düşüyor. Yani bu hukuki değildir; hukuk kesin, sabit ilkeler
üzerindedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSHAK GAZEL (Devamla) Sayın Başkan,
tamamlayabilir miyim?
BAŞKAN Tamamlayınız lütfen.
İSHAK GAZEL (Devamla) Yani burada objektif
tek kriter boşalmanın yapıldığı tarihtir. Bu da
kanun metninde bu şekilde boşalmanın geçmesi
Yani böyle
sonradan icat edilen bir kavram değildir boşalma tarihi.
İlgili kanunun 35inci maddesinin 5inci fıkrasında
boşaldığı tarih ibaresi çok net bir şekilde
geçmektedir ve kanun koyucunun iradesi de boşaldığı
tarihteki Meclis aritmetiğinin dikkate alınması gerektiği
yönündedir, bu iradeyi de gerçekleştirmemiz lazım.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Geçmiyor.
İSHAK GAZEL (Devamla) - Ve diğer,
işte, manipülasyonlara açık bütün olgulara da karşı
çıkmamız lazım, burada hukuku gerçekleştirmemiz lazım,
objektif kriterlere göre hareket etmemiz lazım. Objektif kriter, sabit
kriter de boşalmanın gerçekleştiği tarihtir ve
Başkanın tutumunun lehinde olduğumu ifade ediyorum, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÜMİT BEYAZ (İstanbul) Söylediğine
kendi bile inanmıyor.
BAŞKAN - Aleyhte son söz, Sayın Müsavat Dervişoğlunun.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
öncelikle ifade etmek isterim ki bir büyük üzüntüyle gelmiştim buraya
çünkü bir hakkın hak edenin elinden alınmasına yönelik
kararları eleştirecektim ama şu sunumdan sonra Adalet ve
Kalkınma Partisinin değerli sözcülerinin hakkın iadesinden yana
bir tavır sergilemek yerine çalınan minareye kılıf arama
gayretleri üzüntümü katbekat arttırmıştır. (İYİ
Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Bakın, orta yerde
bir gerçek var, ben onu söylüyorum. Siz de biliyorsunuz, ben de biliyorum,
şimdi, bu üyelikte boşalma nasıl olmuş, benden önce konuyla
ilgili konuşanlar gerekli açıklamayı yaptılar, tarihî
teferruatlara girmeyeceğim, tarihle ilgili teferruatlara
girmeyeceğim. Şimdi 1 Temmuzda boşalmış. diyorsunuz,
doğru. 1 Temmuzda Sayın Aykut Erdoğdu'nun istifasıyla
ilgili evrakların tekemmülüyle alakalı tartışmalar da doğru
ama Meclisin dikkatini bir hususa çekmek istiyorum. Bu RTÜK üyeliği
boşalalı dört ay olmuş, dört ay boyunca Adalet ve Kalkınma
Partisine 2 defa geçmiş, iddianıza göre geçtiyse, bize göre geçmedi,
5 Temmuz tarihi bizim için önemli. Bunlardan sizin iddianıza göre bir
tanesi 1 Temmuz, bir tanesi de 11 Ekimdir. Bütün gerçekleri saklayarak 1
Temmuzu ve 11 Ekimi esas almanız bile muvazaaya ve hileye ne kadar ortak
olduğunuzun işareti. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ milletvekillerinin laf
atmaları) Bakın, söylüyorum hiç zaten iki dakika
konuşacağım yani laf atmalara cevap verirsem vaktimi doğru
kullanmamış olacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi kanun çıkarmakla
görevlendirilmiş bir kurumdur, burası bir yasama organıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı elindeki kanunu
Uygulayamıyorum. diye bir şikâyette bulunamaz. Şayet kanun
metni, kanunu uygulamaya elverişli değilse o zaman Türkiye Büyük
Millet Meclisine düşen görev o kanunu değiştirmektir.
Şimdi, siz Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanını topluyorsunuz, bir tavsiye kararı alıyorsunuz, o
kararı Türkiye Büyük Millet Meclisinin tasvibine sunuyorsunuz ve bunu
yaparken de almış olduğunuz kararı RTÜK Kanununun önüne
çıkarmaya kalkışıyorsunuz. Bunu kabul edebilmek hukuktan
vareste olmak demektir, biz bunu nasıl kabul edelim? (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Şimdi, bakın, açık ve net söylüyorum, böyle bir yola tevessül
etmeseydiniz keşke.
Sayın Başkanım, zatıalinize de
söylüyorum: Boşalan üyelik Adalet ve Kalkınma Partisinin
üyeliğidir. İYİ Partiye gelip Bu boşalan üyelik bizimdir,
zaten istifa eden üyenin de görev müddeti sadece bir yıldır... Siz
Adalet ve Kalkınma Partisinin istifasıyla boşalan üyeliği
centilmenlik sınırında kalmak suretiyle Bize
bırakın. deseydiniz, işte, İYİ Parti Grubu sizin
almış olduğunuz kararın lehine oy kullanırdı.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar) Plan ve Bütçe
Komisyonunda da söyledim, bizim buradaki feveranımız şudur:
Burada bir hukuk gasbı söz konusudur. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Başkanı hukuk tarihi profesörüdür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Bir hukuk tarihi profesörünün hukuk tarihine hukuksuzlukla adını yazdırması
bizim vicdanımızı yaralıyor.
İYİ Partinin konuyla ilgili önergesinde
görüş ve düşüncelerimi açıklamaya devam edeceğimi ifade
ediyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ
Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanının 26 Ekim 2022
tarihli ve 89 sayılı Kararı, RTÜK üyeliği seçimi için ilke
kararı oluşturulması ve konunun bu doğrultuda Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunun bilgi ve tasviplerine sunulması şeklindedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna hitaben yazılan
Başkanlık tezkeresi de mezkûr kararın Genel Kurulun onayına
sunulması yönündedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığınca bir tezkereyle gündeme alınan bu konuda
Divan kararının Genel Kurulun onayına sunulması
dışında Başkanlığımız tarafından
yapılabilecek başka herhangi bir işlem bulunmamaktadır.
Bilgilerinize sunuyorum.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Tezkereler (Devam)
2.- TBMM Başkanlığının, TBMM
Başkanlık Divanının 26/10/2022 tarihli
toplantısında Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda üyeliğin görev
süresinin bitmesi hâli dışında başka herhangi bir sebeple
boşalması durumunda boşalan üyeliğin siyasi parti
grupları arasındaki dağılımı yapılırken
üyeliğin boşaldığı tarihin esas alınması
konusunda ilke kararına ilişkin tezkeresi (3/2091) (Devam)
BAŞKAN - Bu Divan kararını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
IX.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir
Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, AK PARTİ
tarafından yasaklarla yok edilmeye çalışılan basın
bağımsızlığı ve
tarafsızlığının tekrar kazanılması,
basın ve yayın kuruluşlarının tarafsız,
şeffaf ve güvenilir şekilde yayın yapabilmeleri adına
gerekli düzenlemelerin hayata geçirilmesi, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun
siyasi ve taraflı kararlar vermesinin engellenmesi amacıyla 1/11/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Kasım 2022 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
1/11/2022
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 1/11/2022 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İzmir Milletvekili ve Grup Başkan Vekili
Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, AK PARTİ
tarafından yasaklarla yok edilmeye çalışılan basın
bağımsızlığı ve tarafsızlığının
tekrar kazanılması, basın ve yayın kuruluşlarının
tarafsız, şeffaf ve güvenilir şekilde yayın yapabilmeleri
adına gerekli düzenlemelerin hayata geçirilmesi, Radyo ve Televizyon Üst
Kurulunun siyasi ve taraflı kararlar vermesinin engellenmesi amacıyla
1/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 1/11/2022 Salı günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Evet, önerinin gerekçesini
açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Sayın Dursun
Müsavat Dervişoğlu.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Üst üste denk geldi, Genel Kurulu
tekrar saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, aslında bu
tartışmayla Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini meşgul
etmek niyetinde değildik ama yaşananlara
baktığımızda, olup bitenlere
baktığımızda haksızlık karşısında
susmamızın bizden beklenmemesi de icap ediyor.
Şimdi, gereksiz tartışmalar diyorum
her şey ortada olduğu için. Bakınız, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bir Başkanlık Divanı toplantısı
yapılmış, işte, o kararı getirdik, üzerinde
konuştuk ama oraya gelinceye kadar atılmış bazı
adımlar var. Yani bu 1 Temmuz kararı alınmadan önce Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı, bir bağımsız milletvekilinin
Adalet ve Kalkınma Partisine geçmesinden hemen sonra Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubuna bu RTÜK üyeliği hakkının
doğduğunu ve aday bildirmesi hususunda da resmî yazı yazmak
suretiyle bildirimde bulunmuş.
Şimdi, Meclis Başkanının 11 Ekim
tarihinde almış olduğu karar şayet doğru ise neden bu
karardan rücu edip 1 Temmuz kararını Türkiye Büyük Millet Meclisinin
onay ve tasvibine sunmuştur, bunu anlayabilmek mümkün değildir.
Şimdi, 1 Temmuzda tarihinde boşalmış RTÜK üyeliği o
günün şartları içerisinde İYİ Partiye düşüyor. Her kim
ki diyor ise 1 Temmuz günü bu üyelik Adalet ve Kalkınma Partisinindir.
eğer bir iddia bir delille beslenecekse o sizin istediğiniz bütün
koşulları kabul etmemiz hâlinde bile sabahın dokuzundan saat on
bire kadar o geçerli.
Şimdi, 1 Temmuz tarihinde Aykut Erdoğdu
Beyin 28 Haziran tarihinde gerçekleştirdiği istifa Meclis
Başkanlığına bildiriliyor. Bildirimi yapan -sizin de ifade
ettiğiniz gibi- Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Sekreteri. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı
Şimdi, ben bir
milletvekilimizin istifasını Meclis Başkanlığına
götürsem ne ister benden Başkanlık? Yani ben, şimdi, Trabzon
Milletvekili -teşbihte hata olmasın- Hüseyin Örs partimizden istifa
etmiştir desem Meclis Başkanlığı benden Sayın
Hüseyin Örsün istifa dilekçesini istemeyecek mi? İstemesi lazım.
Aynı o şekilde, Cumhuriyet Halk Partisinden de bu istifa dilekçesi
istenmiş. Bu istifa dilekçesinin ıslak imzalı sureti Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gelmiş. Ben
bunları ifşa etmek istemiyordum personel arkadaşlar zor duruma
düşmesin diye. Bu istifa dilekçesi 5 Temmuz 2022 tarihinde saat 15.24te
Türkiye Büyük Millet Meclisine bırakılmış.
İSHAK GAZEL (Kütahya) Hangi tarihte istifa
etmiş ama? 28 Haziran tarihinde istifa etmemiş mi?
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Ben de diyorum ki: Siz bir Divan üyesi olarak Sayın Akbaşoğlu
AK PARTİ'den istifa etti. diyebilir misiniz? Sosyal medya haberlerine mi
itibar ediyorsunuz?
İSHAK GAZEL (Kütahya) Ama kendi beyanı
var, kendi dilekçesi var.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Müsaade buyurun.
BAŞKAN Sayın Gazel, lütfen müdahale
etmeyin.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Belgeyle konuşuyor be kardeşim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Türkiye Büyük Millet Meclisi ıslak imzalı belgeyi istemiş ve bu
belge 5 Temmuz tarihinde saat 15.24te Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulmuş. Yani istifa işlemi böylece
tekemmül etmiş. Aksi bir şeyi söyleyemezsiniz. Eğer seçim 1
Temmuz esas alınmak suretiyle gerçekleştirilecekse 1 Temmuz ile 5
Temmuz arasındaki süreçte dahi bu RTÜK üyeliği doğrudan
doğruya İYİ Partinin hakkı oluyor.
Şimdi, ben bu tarihler üzerinde
tartışma yaratmak niyetinde değilim. Zamanım da doldu.
Şimdi, Anadolu'da bir tabir vardır: Anamızı belleyen
kadıysa ne yapacağız biz? Kadıyı kadıya
şikâyet edemeyiz. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Ayıp,
ayıp!
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) Çok
ayıp.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Çok ayıp, yakışmadı.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Sayın Hatip,
size yakışmadı.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sözünüzü geri alın. O mehabetine
yakışmadı.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Bir Anadolu tabiri kullandım.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Yok, hayır.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) Her
tabir orada kullanılır mı? Ne kadar ayıp ya! Koskoca
adamsın.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Siz o zaman kadının üstündeki hırkayı alın.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Babamızı belleyen kadıysa kadıyı kime şikâyet
edelim? Düzeltiyorum.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Çok ayıp!
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya)
Dilini düzelt.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Evet, şimdi, Allah rızası için sizin yerinize burada laf atmak
üzere görev
OYA ERONAT (Diyarbakır) Geri alın
sözünüzü, özür dileyin.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Çok ayıp.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Hanımefendi, rica ediyorum.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Milletvekiliyim ben
hanımefendi deme.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Özür dileyin.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Hanımefendi de mi diyemem?
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Milletvekiliyim
ben.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya)
Hayır, diyemezsin
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Sayın milletvekili
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Evet.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Bir milletvekili kürsüde
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Sözün mehabetine uygun düşen
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Bakınız, düzelttim. Bir milletvekili, kürsüdeki bir milletvekili
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Geri alın sözü, düzeltin.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Geri alınacak bir sözü söylesem alırım.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) Çok
ayıp.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Şimdi o zaman işinize gelmeyen başka bir kelime daha sarf
edeceğim. Türkiye Büyük Millet Meclisi siyasi ketenpere yapılacak yer
değildir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar,
AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Onu ancak siz yapıyorsunuz.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Açık ve net söylüyorum: Siyasi ketenperelerle, siyasi manevralarla ve
entrikalarla elde ettiğiniz şey sadece bir RTÜK üyeliğidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Adalet ve Kalkınma Partisinin eğer bu RTÜK üyeliği
başını göğe erdirecekse buyurun sizin olsun ama bu RTÜK
üyeliği yüzünden bu Meclisin hoşgörü ortamına zarar verecek ve
Türkiye Büyük Millet Meclisinin insicamını da ortadan
kaldıracaksınız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Dervişoğlu,
teşekkür ediyorum.
X.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi
Bilgiçin, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun CHPden istifa
sürecine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Aykut Erdoğdunun Cumhuriyet Halk Partisinden istifa sürecine ilişkin
yapılan değerlendirmelere ilişkin bir açıklama
ihtiyacı doğdu. Kronolojik olarak Başkanlıkça ve
Başkanlık Divanınca bu sürecin nasıl
değerlendirildiğini ve nasıl gerçekleştiğini
dikkatlerinize arz etmek istiyorum.
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu'nun
Cumhuriyet Halk Partisi üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin
yazısı kendi imzasıyla Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanlığına sunulmuştur. Sayın Erdoğdu'nun
28 Haziran 2022 tarihinden itibaren Cumhuriyet Halk Partisinden istifa
etmiş olduğuna dair, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreterliği
tarafından 30 Haziran 2022 tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük
Millet Meclisi Grup Başkanlığına yazı
yazılmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Grup Başkanlığına ise CHP Genel
Sekreterliğinin 30 Haziran 2022 tarihli imzalı yazısı ilgi
tutularak, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Engin Altay
imzasıyla 1 Temmuz 2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı
yazılmıştır. Söz konusu yazının incelenmesi
sonucunda, Sayın Erdoğdu'nun istifa yazısının
yazı ekinde yer almadığı görülmüştür. Uygulamada
siyasi partiden istifa iki şekilde olabilmektedir; istifa dilekçesi
doğrudan milletvekili tarafından Meclis
Başkanlığına sunulabildiği gibi, mensup olunan siyasi
partiler aracılığıyla da iletilmesi mümkündür. Sayın
Erdoğdu'nun Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
hitaben yazılmış bir yazısının
bulunmadığı, istifa yazısının Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanlığına yazıldığı,
söz konusu yazının da Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanlığına iletildiği, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına yapılması gereken bildirimin ise 1
Temmuz tarihinde Sayın Altay imzalı yazıyla
gerçekleştirildiği görülmektedir. Bununla birlikte, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubuyla iletişime geçilerek yazı ekinin istenmesi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanlığı tarafından
yapılan bildirimi geçersiz kılmamakta, usule dair bürokratik bir
işlem mahiyeti taşımaktadır. Dolayısıyla, 5 Temmuz
2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
ulaşan ve imza karşılığı teslim olunmuş olan
yazı, yeni bir bildirim veya istifa işlemine ilişkin kurucu bir
işlem değildir. Bu çerçevede,
Başkanlığımızca İstanbul Milletvekili Aykut
Erdoğdu'nun istifasına ilişkin işlemler 28 Haziran 2022
tarihi esas alınmak üzere 1 Temmuz 2022 tarihi itibarıyla
gerçekleştirilmiştir. Nitekim, hem Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna
hem de Sayın Erdoğdu'ya KİT Komisyonu üyeliğinin partiden
istifası nedeniyle 1 Temmuz 2022 tarihinde sona erdiğine yönelik
birer adet yazı yazılmış ve süreç de tekâmül
ettirilmiştir. 1 Temmuz 2022 tarihine ilişkin oran hesapları o
tarihteki nihai milletvekili sayısına göre yapılmaktadır,
tarih bazlı oran hesaplarında üyelikten istifa işleminin saati
bir önem taşımamaktadır.
Bilgilerinize sunulur.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Dervişoğlu.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun,
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Zatıalinize cevap olsun diye ifade etmiyorum efendim. Ben
zaten 1 Temmuz tarihinde Aykut Erdoğdu'nun istifasına istinaden bir
süre Adalet ve Kalkınma Partisine geçtiğini kabul ediyorum. Adalet ve
Kalkınma Partisine geçen bu üyeliğin dört aylık zaman içinde
sadece 2 kez geçtiğini de ifade ediyorum. Yani Baki Bey'in Milliyetçi
Hareket Partisine döndüğü andan itibaren 16 Temmuz baz alınarak bu
üyelik İYİ Partidedir. Yani ben Meclis
Başkanlığının bu üyelikle alakalı olarak, sadece
Adalet ve Kalkınma Partisine üyelik geçince vaziyet alması hususunu
yargıladığımı ifade etmek istiyorum,
sorguladığımı ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN - Kayıtlara geçmiştir.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Bunun dışındaki her şeyin usulsüz,
haksız, adaletsiz olduğunu da söylüyorum. Arkadaşlarım bana
Biraz daha sert konuş. diyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Ben daha nasıl sert konuşayım ya ? Biri bana
haksız dese, biri bana adaletsiz dese, biri bana hukuksuz dese bu
beni aynaya bakılamaz hâle getirir.
Takdir buna sebep olanlarındır.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
(Devam)
1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir
Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, AK PARTİ
tarafından yasaklarla yok edilmeye çalışılan basın
bağımsızlığı ve
tarafsızlığının tekrar kazanılması,
basın ve yayın kuruluşlarının tarafsız,
şeffaf ve güvenilir şekilde yayın yapabilmeleri adına
gerekli düzenlemelerin hayata geçirilmesi, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun
siyasi ve taraflı kararlar vermesinin engellenmesi amacıyla 1/11/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Kasım 2022 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki konuşacak. (HDP
sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
Başkanım, kısa bir söz
BAŞKAN Çağırdım artık,
kusura bakmayın.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım,
ben de pek kısa bir söz istemiştim ama
BAŞKAN Buyurun Sayın Tiryaki.
HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ
(Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun siyasi ve
taraflı kararlar alması, RTÜKün siyasi ve taraflı kararlar
almasını engellemek amacıyla bir Meclis
araştırması açmak; önergenin içeriği bu.
Evet, RTÜK siyasi ve taraflı kararlar
alıyor, RTÜK iktidarın propaganda aygıtı hâline dönmek
istemeyen televizyonların üzerinde âdeta Demoklesin kılıcı
gibi duruyor, RTÜK verdiği cezalarla muhalif yayın yapan televizyonları
susturmak, mümkünse bunları kapatmak istiyor. Bakın, 6112
sayılı Yasa diyor ki: Televizyon
yayıncılığının ilk amacı ve bu kanunun ilk
amacı ifade özgürlüğünün korunması. İlk amacı bu.
Peki, bu ifade özgürlüğünün korunması için hangi ilkelerin
yaşama geçirilmesi gerekiyor? Tarafsız yayıncılık, doğru
yayıncılık, gerçek habercilik. Peki, tarafsız
yayıncılığı, gerçek haberciliği, doğru
yayıncılığı, ifade özgürlüğünü kim koruyacak?
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu. İşte, sorun tam olarak burada
başlıyor, RTÜK yasanın emrettiğinin tam tersine kararlar alıyor.
Bakın, ben size birkaç tane örnek vereceğim, Sevda Noyan adlı
bir kişi televizyonda çıktı, yurttaşları açıkça
ölümle tehdit etti. Buna karşılık Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
Başkanı ne dedi biliyor musunuz? Bunun
cezalandırılması, televizyonun cezalandırılması
gerekirken RTÜK Başkanı çıkıp dedi ki: Darbe sevicilerini
sevindirecek kararlar alamayız. Yani darbe sevicilerini ölümle tehdit
etmesini kendine göre doğru buldu.
Yine, aynı Radyo ve Televizyon Üst Kurulu,
milyonların dinlediği Grup Yorumun Cemo adlı
şarkısını yayınladı diye bir televizyona
yayın durdurma cezası verdi. Bakın, Halk TVye canlı
yayında saldırı oldu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu güya bu
saldırıyı kınayacak ama bu saldırıyı
kınarken bile şunu söylüyor, diyor ki: Tıpkı Ülke TVye
yapılan saldırı gibi Halk TVye yapılan
saldırıyı da kınıyorum. Neden? Tek başına
Halk TVye yapılan saldırıyı kınamak bile Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu Başkanına ağır geliyor.
Bakın, başka bir örnek, her hafta tweet
atıyor Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanı, diyor ki: Bizim
bu haftaki gündemimiz, şu, şu, şu konuları
görüşeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) Ama
bir üye bir hafta konuşulacak gündem maddelerini tweet atarak
paylaştığı için aynı RTÜK Başkanı o üyeyi
toplantıya almadı. Bakın, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
Başkanı her hafta yaptığı bir şeyi bir üye
yaptı diye kurul toplantısına almadı.
Bir başka şey daha yaptı Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu Başkanı. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
üyelerini Türkiye Büyük Millet Meclisi seçiyor. Bakın,
tarafsızlık ilkelerine aykırı davranıyor diye Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu bir üyenin üyeliğine son verdi. Usulde
paralellikmiş, Meclisin karar almasıymış Radyo ve
Televizyon Üst Kurulunun umurunda olmadı, Meclisin kararını çöpe
attı, Meclisin seçtiği Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyesinin
görevine son verdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Tamamlıyorum Sayın Başkan müsaade ederseniz.
BAŞKAN İlave süre verdim Sayın
Tiryaki.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkan.
Sadece şunu söyleyeyim: Muhalif yayın
yapan televizyonlara 8 kat, 10 kat daha fazla ceza veriyor bu Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu; pek çok televizyon bugün kapatmayla karşı
karşıya. Dolayısıyla Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun bu
tarafsızlık, bağımsızlık ilkesine
aykırı üslubuna, çalışmasına karşı Meclis
mutlaka bir araştırma komisyonu kurmalıdır diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Atila Sertel. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ATİLA SERTEL (İzmir)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekili arkadaşlarım;
benden önce konuşan İYİ Partinin Grup Başkan Vekili,
arkadaşım, dostum Müsavat Dervişoğlu çok uzun uzun
anlattı, RTÜK üyeliğinin niçin İYİ Partiye geçmesi
gerektiği konusunda çok değişik örnekler de verdi ama onun bütün
bu anlattıklarını ben bir tek cümleyle size izah edeyim, çok
daha rahat anlayacaksınız. Siyaseten gaspçısınız, hak
yiyorsunuz, hukuk çiğniyorsunuz; bu kadar. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar) Bu konuda söyleyeceklerim bu ama
asıl söyleyeceklerim RTÜK sizin için çok önemli çünkü RTÜK'le siz
medyayı, televizyonları, radyoları dizayn ediyorsunuz,
cezalandırıyorsunuz, onları susturmak için varsınız ve
Radyo ve Televizyon Üst Kurulunu Radyo ve Televizyon Üst Kurulu olmaktan
çıkardınız. O, televizyon ve
yayıncılığın kurum ve kurallarıyla birlikte
yayınını sağlayan bir kuruldu fakat siz bunu Recep Tayyip
üst kurulu yaptınız; hem kadro olarak yaptınız hem de
cezalarınızla yaptınız.
Bakın, 771 kişi RTÜK'te görev görüyor, 771
kişi. RTÜK'te üst kurulun dışında 8 daire başkanı
var, 46 daire başkan yardımcısı var. 9 kişiye daire 1
başkan yardımcısı düşüyor ve her biri 19 bin lira
aylık maaş alıyor asgaride, temelde. Siz orayı bir kadro
yığını hâline getirdiniz. Ve izlediğiniz
kanalları, 771 kişinin izlediği kanalları söyleyeyim ben
size: Halk TVyi izliyor 771 kişi, TELE1'i izliyor 771 kişi, KRTyi
izliyor, FOX TVyi izliyor, Flash Haber'i izliyor, TV5'i izliyor. Nereden biliyorsun
Atila Sertel bu kanalları izlediğini, nereden çıkarıyorsun?
Ebubekir Şahin böyle yapıyor diye nasıl bunları
söylüyorsun? diyebilirsiniz. Söylüyorum, yazdıkları cezalardan
belli. Bakın, Halk TV'ye 1 Ocak ile 15 Eylül arasında dokuz ayda
yazılan ceza sayısı 14. Tele1e yazılan ceza sayısı
11, KRTye yazılan ceza sayısı 5, FOX TV'ye 4, daha dün
açılan Flash Habere 4 ceza yazılmış ve toplamda 11,5
milyon TL ceza yazılmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ATİLA SERTEL (Devamla) Diğer kanallara
geliyorum; a Habere sıfır, Ülke TVye sıfır, Kanal 7ye
sıfır, TVNETe sıfır, Akit TVye sıfır. Ya, sizde
vicdan var mı Allah aşkına, siz bir kendi vicdanınıza
sorun. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Sabahtan akşama Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'na
en ağır hakaretleri yağdıran ve en ağır
hakaretleri yapan kanallara bir ceza yazılmazken Erzurum Milletvekili
Zehra Taşkesenlioğlunun kişilik haklarına
saldırı olduğu gerekçesiyle RTÜK Başkanı kendini
mahkeme yerine koyup Zehra Hanım ve Sayın Albayrak adına Halk
TV'ye ceza yazıyor. Zehra Hanım -tekzip müessesesi var- düzeltme mi
yazıyor? Hayır, kesinlikle yok. Albayrakın Halk TV'ye Beni
yanlış anlattınız, ben kendimi ifade etmek istiyorum. diye
başvurusu mu var? Hayır. Siz öyle bir vicdansızsınız
ki siyasilerin söylediği laflardan dolayı bile televizyonlara ceza
yazıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum. Süreniz
tamamlandı Atila Bey.
ATİLA SERTEL (Devamla) Sayın Başkan
dedi ya Aynaya bakın. Yemin ediyorum aynaya bakacak yüzünüz yok, yemin
ederek söylüyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Sertel, süreniz doldu.
ATİLA SERTEL (Devamla) Bu, açık ve net.
BAŞKAN Sayın Sertel
ATİLA SERTEL (Devamla) Buyurun.
BAŞKAN Süreniz tamamlandı.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Sayın Yelda Erol Gökcan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YELDA EROL GÖKCAN
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime
başlamadan önce az önce söz alan sayın hatip Anadolu deyimi diyerek
Meclis kürsüsüne yakışmayacak sözler sarf etmiştir. Bir
kadın ve bir milletvekili olarak kendisini kınıyorum ve
kendisine yakıştıramadım. Kendisini temiz bir dil
kullanmaya davet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, İYİ Parti sıralarından gürültüler)
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sen
yakışmıyorsun!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın Yokuş, söylediğiniz doğru
değil. Laf atıyorsunuz ama sonra tutanaklardan
attığınız lafı okuyun; doğru değil.
ÜMİT DİKBAYIR (Sakarya) Bu ülkede
Atatürkün annesine neler denildi, ağzınızı açıp bir
cümle kurdunuz mu? Atatürkün annesine neler denildi bu ülkede;
ağzınızı açıp tek cümle kurmadınız.
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) Kamuoyunun eksiksiz,
tarafsız ve doğru bilgilendirilmesi, vatandaşlarımızın
haber alma hakkının korunması demokrasimiz açısından
hayati öneme sahiptir.
ATİLA SERTEL (İzmir) Hanımefendi
beni mi söylüyorsunuz?
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) AK PARTİ
iktidarlarımız döneminde Cumhurbaşkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Türk basınının
zenginleşmesini, çeşitlenmesini, daha demokratik ve özgürlükçü bir
yapıya kavuşmasını sağladık.
ATİLA SERTEL (İzmir) Hanımefendi,
beni mi söylüyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Sertel, size laf atan
olmadı; yapmayın, yakışmıyor.
ATİLA SERTEL (İzmir) Bana mı
söyledi ya?
BAŞKAN Üzerinize alınıyorsanız
size söylemiştir.
ATİLA SERTEL (İzmir) Ne dediğini
anlamadım.
BAŞKAN O zaman ne soruyorsunuz?
ATİLA SERTEL (İzmir) Soruyorum
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) Bununla birlikte,
muhalefet partilerinin milletvekilleri RTÜKün taraflı ve adaletsiz
davrandığını düşünüyor oysaki durum kendilerinin ifade
ettiği gibi değildir. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 6112
sayılı Yasaya göre görevini yapmaktadır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkan, çok
sinirlisiniz bugün, niye?
BAŞKAN Sadece ve sadece hatibin
konuşmasını engellemek üzere bu işlemi yapıyorsunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Anladım da
Başkan yani hatibin sözünü kesiyorsunuz.
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) Bu yasa, yüce Meclisin
çatısı altında, burada, milletin iradesiyle
kanunlaşmıştır. Dolayısıyla, bir kişinin ya
da RTÜK Başkanının keyfine göre karar alması söz konusu
değildir.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Başkan in aşağı!
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) RTÜK, kanalları,
muhalefetin dediği gibi, yandaş ya da muhalif olarak
ayırmamaktadır. Tam tersi, bu ayrımı muhalefet yani sizler
yapmaktasınız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, İYİ Parti sıralarından gürültüler) RTÜKün
yapısı ve karar alma şekli gayet açıktır. Parti
kontenjanlarından seçilen üyelerden oluşan RTÜK,
kararlarını Kurul toplantılarında almaktadır. Yasalara
uyan yayıncılara, hiçbir yayıncılık kuralını
ihlal etmeyen bir kanala sırf muhalefetin memnuniyeti için RTÜK ceza
verebilir mi? Bunu düşünmek gerçekten akıl tutulmasıdır.
(İYİ Parti sıralarından gürültüler) Üst Kurul,
programları, yayınlandıktan sonra ilgili yasa hükümlerine
uygunluk açısından denetlemektedir. Üst Kurulun programlara
yayından önce müdahale etme veya programları yayından
kaldırma yetkisi bulunmamaktadır yani RTÜK sansürcü bir kurum
değildir zaten Anayasada da sansür yasaklanmıştır.
Yayınlar uzmanlarınca takip edilmekte ve ilgili kanun hükümlerine
aykırı programlar için rapor düzenlenmektedir.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Kim
değerlendiriyor, kim?
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) Raporlar Üst Kurulca
değerlendirilmektedir ve TV kanallarına uyarı, idari para
cezası, program durdurma, geçici yayın durdurma cezası
şeklinde müeyyideler uygulanmaktadır.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Muhalif
kanallar için geçerlidir o.
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) Alınan kararlar
idari yargı denetimine açıktır, son karar yargı
tarafından verilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN ÇAKIRLAR (Edirne) Son karar
Cumhurbaşkanı tarafından verilmektedir.
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) Başkanım,
toparlıyorum.
BAŞKAN Tabii, toparlayın.
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) RTÜKün
kırmızı çizgileri bellidir. Millî güvenlikten taviz vermez,
terör propagandasına asla müsaade etmez.
ÜMİT DİKBAYIR (Sakarya) Aferin!
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) RTÜK, çocuklara,
gençlere, kadınlara, yaşlılara, engellilere, tüm
dezavantajlı gruplara pozitif ayrımcılık yapar. RTÜK,
millet iradesiyle kendine verilen görevi uygulamaktadır. RTÜKü yasaları
uyguluyor diye zan altında bırakamazsınız,
yargılayamazsınız.
İYİ Parti Grubunun önerisine hayır
oyu vereceğiz.
Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, İYİ Parti
sıralarından gürültüler)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın
Başkan
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Dervişoğlu,
sizden evvel müsaade ederseniz
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Başkanım
BAŞKAN Bir dakika
Size söz vereceğim
ama müsaade edin lütfen. Yani beraberinde Meral Hanıma da cevap
verirsiniz.
Sayın Beştaş, buyurun, size söz
vereceğim.
(İYİ Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, bir müsaade eder
misiniz lütfen. Sayın milletvekilleri
Buyurun Sayın Beştaş.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun İYİ
Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, doğrusu bunu söylemekten üzüntü duyuyorum ama
söylemekten vazgeçmeyeceğim. Bu Meclis bir erkek Meclisi değil;
burada, sadece erkekler yok; burada, biz kadınlar da varız ve biz
kadınlar da tıpkı erkekler gibi halkın oylarıyla
burada temsil görevimizi yürütmeye çalışıyoruz.
Sayın hatibin söylediği sözleri
kullanmayacağım, kesinlikle kullanmayacağım.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Atasözü
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Atasözleri
BAŞKAN Hatip derken?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Müsavat
Beyin sözleri. Tutanaklara da birazdan bakacağım ama kesin
Bu
sözleri kullanmaktan hayâ ediyorum. Ama atasözleri her zaman gerçekleri
söylemez, adı üstünde ata bir de analarımız var, analardan
aldığımız sözler var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, tamamlayın
sözlerinizi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bu kadar
korkunç, bu kadar cinsiyetçi bir cümlenin bu Mecliste
kullanılmasını kabul etmiyoruz. Kınıyorum bu sözleri
ve Meclis tutanaklarından da çıkarılmasını talep
ediyorum. Bütün erkek vekil arkadaşlara söylüyorum, lütfen,
konuşurken o sözlerden rahatsız olacağımızı;
bizim analarımız, kadınlar olarak
Herkes söz
aldığında Bizim de anamız, kız kardeşimiz,
eşimiz var. der ama cinsiyetçi laf söylemekten de geri durmazlar; bunu
protesto ediyorum.
BAŞKAN Evet, ben sadece bir açıklama
yapayım. Tutanaklardan çıkarma imkânımız yok; buna
ilişkin Sayın Dervişoğlunun yazılı olarak bir
talebi gelirse bir dipnot olarak tutanaklara düşeriz.
Sayın Dervişoğlu buyurun.
32.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun,
Muğla Milletvekili Yelda Erol Gökcanın İYİ Parti grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadeleri ile Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Ben bu hassasiyetle karşı karşıya
kalacağımı düşündüğümden, Deyimler Sözlüğünde var
mı diye baktım ama bu çok yerde kullanılan bir atasözü.
Yanlış anlaşılabilir düşüncesine binaen de
konuşmam esnasında Tamam, düzeltiyorum, Babamı belleyen
kadıysa
dedim. Bu benim...
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) Ay
ne iğrençsin ya! Bu ne rezalet ya! Özrün kabahatinden beter ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Daha beter, daha beter!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Olmaz
ya, olmaz!
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Dinle
Eğer benim bu ifademden Adalet ve Kalkınma
Partisinin
(AK PARTİ ve HDP sıralarından gürültüler)
Bakın, anlamamışlar o zaman. Yahu, durun,
anlamamışsınız işte.
BAŞKAN Arkadaşlar, bir müsaade edin.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Hatibinizin kürsüdeki hitabından beni hiç
dinlemediğini hissettim ama sizin anlamadığınızı,
doğrusunu isterseniz yani kabullenmek bile istemiyorum,
yadırgıyorum.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya)
Özrün kabahatinden beter!
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Tamam, ne istiyorsunuz? Ben cinsiyetçi bir adam değilim.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla)
Yakışmıyor, yakışmıyor!
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya)
Ağzın kirli, ağzın!
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Cinsiyetçi birisi olsam İstanbul Sözleşmesini
savunmazdım, sizin reddettiğiniz İstanbul Sözleşmesini
savunmazdım diyorum.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Köprü
altında kullanılacak sözler burada kullanılır mı?
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
(Devam)
1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir
Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, AK PARTİ
tarafından yasaklarla yok edilmeye çalışılan basın
bağımsızlığı ve
tarafsızlığının tekrar kazanılması,
basın ve yayın kuruluşlarının tarafsız,
şeffaf ve güvenilir şekilde yayın yapabilmeleri adına gerekli
düzenlemelerin hayata geçirilmesi, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun siyasi ve
taraflı kararlar vermesinin engellenmesi amacıyla 1/11/2022 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 1 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
III.-
YOKLAMA
(İYİ Parti sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Ve yoklama talep ediyorum.
BAŞKAN Evet, sayın milletvekilleri
İYİ Parti Grup Önerisini oylarınıza sunacağım ama
öncesinde bir yoklama talebi vardır, onu yerine getireceğim.
Sayın Dervişoğlu, Sayın
Tatlıoğlu, Sayın Beyaz, Sayın Dikbayır, Sayın
Subaşı, Sayın Bahşi, Sayın Örs, Sayın
Nuhoğlu, Sayın Filiz, Sayın Çulhaoğlu, Sayın Erel,
Sayın Sıdalı, Sayın Çıray, Sayın Oral, Sayın
Ataş, Sayın Öztürk, Sayın Cinisli, Sayın Koncuk, Sayın
Çakırlar, Sayın Kabukcuoğlu.
Evet, değerli milletvekilleri, yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir) HDPye niye
cevap vermedin de bize bakarak konuşuyorsun?
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Hesap mı vereceğim sana? Her şeyin
hesabını mı vereceğim?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sizin de
HDPyle derdiniz bitmiyor ya! Gerçekten ya, ne derdiniz var ya, HDPyle ne
derdin var senin?
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Tabii ki sana bakacağım, sorumlusu sensin, onun için
sana bakıyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Dervişoğlu
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bir de
gülüyorsunuz ayıp ya! Biz kimin söylediğine bakmaksızın
doğruları savunuyoruz. Nasıl yüzümüze bakıyorsunuz ya,
hayret bir şey ya!
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
(Devam)
1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir
Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, AK PARTİ
tarafından yasaklarla yok edilmeye çalışılan basın
bağımsızlığı ve
tarafsızlığının tekrar kazanılması,
basın ve yayın kuruluşlarının tarafsız,
şeffaf ve güvenilir şekilde yayın yapabilmeleri adına
gerekli düzenlemelerin hayata geçirilmesi, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun
siyasi ve taraflı kararlar vermesinin engellenmesi amacıyla 1/11/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Kasım 2022 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN İYİ Parti grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım:
2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran ve arkadaşları
tarafından, kadın gazetecilerin maruz kaldığı
sorunların araştırılması amacıyla 1/11/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
1/11/2022
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 1/11/2022 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
1 Kasım 2022 tarihinde Batman Milletvekili
Ayşe Acar Başaran ve arkadaşları tarafından verilen
(22152 grup numaralı) kadın gazetecilerin maruz
kaldığı sorunların araştırılması amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 1/11/2022 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin gerekçesini açıklamak üzere Sayın Ayşe Acar
Başaran. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları
başında bizi izleyen değerli halkımız, cezaevinde
rehin tutulan değerli arkadaşlarımız; hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Bugün gazetecilerin maruz kaldığı
sorunlarla ilgili grubumuzun verdiği bir önerge üzerine söz
almış bulunuyorum. Evet, aslında biz bunu Meclis kürsüsünden
çokça ifade ediyoruz, geçen haftalarda da burada bir sansür yasası konuşuldu,
az önce de RTÜK Yasası konuşuldu. Aslında uzun bir süredir
gazetecilere dönük bir saldırının olduğunu sürekli bir
biçimde ifade ediyoruz ama sadece biz söylemiyoruz. Sınır
Tanımayan Gazeteciler örgütünün hazırladığı 2002
raporuna göre, Dünya Basın Özgürlüğü Endeksine göre Türkiye 180 ülke
arasında 149uncu sırada. Yine, Türkiyede en az 26 gazeteci, şu
anda cezaevlerinde, gazetecilik faaliyetleri yürüttükleri için rehin
tutuluyorlar. Türkiyede basın özgürlüğü konusunda oldukça vahim bir
tabloyla karşı karşıyayız. Sarı basın
kartları bütün gazetecilerden toplatıldı, bunların yerine
başka renkte bir basın kartı verildi ama eskiden sadece
habercilik yaptığını ispat edince alınan bu kart
şimdi, bu dönemde -birçok engellemelerle karşı karşıya
kalıyor basın- bu da yetmiyor, bu kartı alabilmek için güvenlik
soruşturmasından geçmek zorunda kalıyor gazeteciler yani iktidar
diyor ki: Gazeteciyi ben belirlerim. Bana göre bir gazeteciyseniz ben size kart
veririm ancak değilseniz biz sizin elinizden bu basın kartlarını
alır, gazetecilik yapmanızı engeller, yetmez cezaevlerine
atarız.
Şimdi, 2022 yılı Haziran ayı
içerisinde Diyarbakır merkezli bir operasyon yapıldı. Bu
operasyonda 19 gazetecinin evine eş zamanlı bir biçimde baskın
yapıldı ve gözaltına alındılar. Bu gazetecilerden
16sı gazetecilik yaptıkları için tutuklandılar. Neydi
kendilerine sorulan sorular ya da ithamlar? Mesela, Aziz Oruç MAya
yaptığı haberler nedeniyle yani Mezopotamya gazetesine
yaptığı haberler nedeniyle ve sokak röportajları nedeniyle
tutuklandı. Safiye Alagaş JINNEWSe yani dünyada ilk kadın
basın ajansı olan JINNEWSe haber yaptığı için
tutuklandı. Elif Üngür, Mehmet Şahin, Mehmet Ali Ertaş,
Neşe Toprak; bunlar da yine gazetecilik yaptıkları için
gözaltına alınıp tutuklandılar hatta Neşe Toprak
kültür sanat programı yaptığı için gözaltına
alındı ve tutuklandı. Remziye Temel, bu ajansta ön muhasebeci
olduğu için tutuklandı. Serdar Altan yine yaptığı
programlar nedeniyle, Suat Doğuhan yapım şirketi sahibi
olduğu için tutuklandı. Bu da yetmedi -bu bir dalga operasyonuydu-
geçtiğimiz hafta içerisinde, 25 Ekimde yine bir operasyon
yapıldı, bu operasyon da Ankara merkezli bir operasyondu.
Diyarbakırda, Vanda, İstanbulda, Ankarada, Urfada, Mardinde
eş zamanlı ev baskınları yapıldı ve ev
baskınlarında bu gazeteciler darbedildi, işkenceye maruz
kaldılar.
Zaten fotoroman bakanı olarak artık
tarihe geçmiş suç işleri bakanı bir de prodüksiyon yapmaya
başladı. Ne yaptı? Gazeteciler evden çıkarken
başları eğildi, ters kelepçeyle gözaltına alındılar
ve bu biçimde, basına bir malzeme verilmeye çalışıldı;
burada gözaltına alınan arkadaşlarımız kendi
ifadelerinde, beyanlarında söylediler. Yetmedi, mesela, bunlardan bir
tanesi; bakın, buradaki Berivan Altan, yanındaki de Deniz -yine ikisi
de gazeteci- bu fotoğrafı çekmek için özel bir organizasyon
yapıldığını söylüyorlar. Bu fotoğrafın
çekilmesi için polislerin yelek giymesi beklenmiş, kamera
kayıtları beklenmiş, yetmemiş; yine, gözaltına
alınan basından bir arkadaşımız Zemo Ağgöz için
çekim 5 defa yenilenmiş, istedikleri görüntü çıkmamış.
Arkadaşlara da basındaki bu gazetecilere de Berivana da Zorluk
çıkarmayın, başınızı eğeceğiz.
demişler. Emniyete varır varmaz da bu görüntüleri
ulaştırmaya çalışmışlar.
Tabii ki basın emekçileri sadece gözaltı,
tutuklama, yargı taciziyle yüz yüze değiller, haber yaparken de her
türlü saldırı, her türlü engellemeyle karşı
karşıya kalıyorlar; kolluğun tacize varan şiddetiyle
yüz yüze kalıyorlar; gözaltına alınıyorlar, itilip
kakılıyorlar, haber yapma hakları engelleniyor, ekipmanları
parçalanıyor. Niye? Çünkü yandaş basın değiller.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Bir dakika
Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Bakın,
inanıyorum ki sizler de buradaki bütün herkes de özgür basını
mutlaka takip ediyordur. Eğer takip etmezseniz nasıl bir ülke var;
yani sanki ülke güllük gülistanlıkmış gibi: Bu ülkede hiçbir
ekonomik kriz yok yandaş basına göre, aksine ekonomide bilmem kaç
büyüme var; zaten zam yok, fiyat güncellemesi var hatta Türkiye'de ekonomik
kriz yok, Avrupa'da kriz var. Her gün en az bir kadın öldürülmüyor bu
ülkede; mesela, Şule Çet intihar etti, böyle geçiyordu yandaş
basın. Gülistan Doku kaybolmadı, İpek Er ölüme sürüklenmedi.
İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddeti
artırıyordu, bu nedenle de çekilme kararından sonra kadına
yönelik şiddet vakaları azaldı; yandaş basın böyle
söylüyor. Erkekler bunu mahkeme salonlarında bir veri olarak
kullanmadı. Dili, kültürü, kimliği yok sayılan; baskıyla,
zorla çözülmeye çalışılan Kürt sorunu yok çünkü
Cumhurbaşkanının Kürt arkadaşları var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Başkan,
yarım dakikada toparlayacağım, yarım dakika
BAŞKAN Süreniz tamamlandı ama
açayım bir yarım dakika.
Buyurun.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Evet, tamam.
Bütün ülkeye sirayet eden bir tecrit sistemi yok
yandaş basına göre, cezaevlerinden 2021 yılında en az 56
cenaze çıkmadı. Hatta işkenceye sıfır toleransı
varmış iktidarın; bakın, Diyarbakır Cezaevini kültür
merkezi yapıyormuş. Yaşam alanlarımız,
doğamız talan edilmiyor yandaş basına göre. Gençlerin
üniversitede barınma hakları yok sayılmıyor; sokaklarda,
parklarda yatmıyorlar. Polis bana Seni çivilerim. demedi, Habip Eksikin
bacağını kırmadı hatta Habip Eksik kendini yere
atıp manipülasyon yapmaya çalıştı. İşte, sizin
yaratmak istediğiniz basın bu ama bunun karşısında
özgür basın mücadele etmeye devam ediyor; dört duvar arasında da
mücadele etmeye devam eder çünkü bu topluma hepimizin hakikati
ulaştırma yükümlülüğü var. Özgür basın katledildi,
bombalamalarla yüz yüze kaldı, gözaltına alındı,
tutuklandı ama hakikati topluma ulaştırmaktan vazgeçmedi.
Selam olsun mücadele eden özgür basın
emekçilerine. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Nurhayat Altaca Kayışoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, ekranları başında bizi izleyen değerli yurttaşlarımız
ve değerli basın mensupları; elbette ki basın
özgürlüğünün ve bütün özgürlüklerin geleceği günlerin yakın
olduğuna olan inancımla hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Basın çalışanlarına, özellikle
de kadın gazetecilere yönelik baskıların araştırılmasıyla
ilgili olarak verilmiş önerge hakkında grubum adına söz
almış bulunuyorum. En baştan söyleyeyim, önergeyi destekliyoruz.
Ülkemizde hiçbir alanda özgürlükler olmadığı gibi basın
özgürlüğünün de olmadığını hem yaşayarak hem
izleyerek hem de verilerle görüyoruz. Ülkemizde basın özgürlüğünün
olduğu tek alan sarayın, AKP iktidarının övülmesi
özgürlüğü. Onun dışında muhalif olmak, eleştiri
yapmak, hatta haberleri, enflasyonu, yoksulluğu, yolsuzluğu,
işsizliği gerçek rakamlarıyla vermek dahi neredeyse yasaklanmış
durumda. Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün
hazırladığı 2022 yılı raporuna göre ülkemiz 180
ülke arasında Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'ne göre maalesef ama
maalesef 149uncu sırada. Geçen sene de 2021 verilerine göre 153üncü
sıradaydı. Yine, Türkiye Gazeteciler Sendikası tarafından
hazırlanmış olan rapora göre 26 gazeteci, sadece gazetecilik
faaliyetleri nedeniyle cezaevinde bulunuyor. Ülkemiz, çoğu konuda
olduğu gibi basın özgürlüğü konusunda da tabii tarihi boyunca
inişler çıkışlar yaşamış, hiçbir zaman tam
olarak özgür bir medya söz konusu olmamış; bazen özgürlükler, bazen
baskılar artmış. Hatta, bununla ilgili Ziya Gökalp'in bir
anısı var, onu anlatmak isterim. Ziya Gökalp, Abdülhamit döneminde,
muzır faaliyetler nedeniyle tutukluyken uzun bir süre hapiste olan
yaşlı bir Jön Türkle tanışıyor ve adam ona şöyle
diyor: Ben göremem ama sen gençsin, ülkemizin özgürlüklere
kavuşacağı günleri göreceksin; o zaman hiç durmayın,
kafanızda ne varsa bunları yazın çünkü o günler de çok fazla
uzun sürmez ama bir kere yazılırsa hayatta kalmaya devam eder. Bu da
tarihimizin kısa bir özeti.
Anayasanın 28inci maddesi diyor ki:
Basın hürdür, sansür edilemez. Devlet, basın ve haber alma
hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır. Ama AKP Hükûmeti ne
yapıyor? Devletin bütün olanaklarını kullanarak -sansür
yasası, sosyal medya yasası dâhil olmak üzere- tam tersi tedbirler
alıyor ve kadın gazeteciler de bundan payını
alıyorlar. Basının üzerindeki baskı bir yana, toplumsal
cinsiyet eşitsizliğinin bedelini kadın gazeteciler de ödüyor.
Nasıl ödüyor? Eşit işe eşit ücret almamaktan şikâyet
ediyorlar; yaşadıkları ayrımcılıktan, tacizden,
istismardan, yönetici kademelerinde yer alamamaktan şikâyet ediyorlar.
(CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla)
Tamamlıyorum.
En son yaşanan TRT spikeri Deniz Demir yönetim
sisteminin değişikliğinden, cumhuriyetin güzelliğinden
bahsediyor; diyor ki: Padişahın kulu olmaktan çıktık, birey
olduk. Bunun üzerine, AKPli bir yönetici diyor ki: Gereği
yapıldı. Ne demek Gereği yapıldı? Bu ülkede
gazeteciler sadece AKPlilerin istediklerini mi yazıp söyleyecekler,
sadece onların hoşuna giden şeyler mi yazılacak? Bu,
nasıl özgürlük? Cumhuriyeti övemeyecekler mi; sadece AKPyi, sadece
sarayı mı övecekler? Böyle bir basın özgürlüğü
anlayışı olmaz.
Son olarak şunu söylemek istiyorum: Şunu
bilin ki AKP iktidarının gidişi, okullarda çocukların aç
olduğunu gören kadın öğretmenlerle olacak; gidişiniz,
çocukların istismarının peşini bırakmayan
kadınların elinden olacak; gidişiniz, uyuşturucu
batağına bulaşmış çocukların korkusundan
uyuyamayan kadınların elinden olacak; gidişiniz, hiçbir
şekilde korkmayan, gerçeklerin peşinden giden kadın gazetecilerin
elinden olacak.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Tülay Kaynarca.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA TÜLAY KAYNARCA
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP
grup önerisi aleyhinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün tezkere
oylamamızı, görüşmelerimizi gerçekleştirdik, birazdan
RTÜKle ilgili üye seçimimiz olacak yine Genel Kurul çalışmaları
kapsamında. Geçen hafta görüşmelerine
başladığımız Gelir Vergisi Kanunuyla ilgili
görüşmeler de yine bugünkü gündemimiz, bu haftaki gündemimiz içerisinde
yer alıyor.
HDP grup önerisine gelince, elbette, bütün o
söylenenleri kabul etmek mümkün değil ama bir taraftan da Basın
demokrasimizin vazgeçilmezi. cümlesi hepimizin altına imza
attığı bir gerçektir, tıpkı yasama gibi,
tıpkı yürütme, yargı gibi dördüncü güçtür
basınımız; demokratik olması, güçlü olması çok çok
değerlidir. Yirmi yıl bu mesleğe emek vermiş biri olarak
çok açık ifadeyle söylüyorum ki basının özgür olması o
ülkenin demokratikleşmesiyle doğru orantılıdır.
Ben buradan, tarafsız olan, objektif olan,
fedakârca emek veren ve vatansever olan tüm basın mensuplarını,
tüm meslektaşlarımı saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Aslında, bütün bu
terörle iltisaklı gazeteciler ya da tutuklama gerekçelerinde neler var
diye baktığımız zaman başka bir gerçek dikkatimizi
çekiyor grup önerisi içerisinde, o da HDPnin gündeme
taşıdığında terör örgütüne üye olma
başlıkları var yani haber yaptığı için değil
üyeliği dolayısıyla alınmış, Türk Ceza Kanununa
göre, Terörle Mücadele Kanununa göre başlatılmış
çalışmalar var; bu çok önemli. Sonuçta, yargıya intikal etti,
yargıdan gelecek cevaba göre de devam edecek.
Türkiye terörle mücadele ediyor. PKK,
tıpkı Birleşmiş Milletlerin, Avrupa Birliğinin, her
birinin kabul ettiği bir terör örgütü; sadece PKK değil, YPG, PYD,
DHKP-C, FETÖ; bütün terör örgütleriyle mücadele eden bir devletimiz var ve
mücadeleye de devam edeceğiz. Terör örgütü üyeliği varken cinsiyeti
-kadın gazeteci- ya da mesleği önemli değil, önemli olan bu
suçun işlenip işlenmemiş olması.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Hadi
oradan ya!
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) Dolayısıyla da yargıya
intikal eden gelişmeler içerisinde de gereği yapılacak.
Aslında gerekçeyi okurken ben bir
başlığa dikkat çektim, orada cümleler içerisinde şöyle bir
şey ifade ediyor, gerekçede diyor ki: İddiaya göre Türk
Bayrağı altında zorla fotoğraf çekilmeye çalışılmıştır.
Bu cümle o kadar eğreti geldi ki. Türk Bayrağı altında
fotoğraf çekilmek şereftir, şereftir Türk Bayrağı
altında fotoğraf çekilmek. Bu cümleyi kabul etmek mümkün değil
çünkü rengi şehitlerimizden, hilali
bağımsızlığımızın ifadesi,
yıldızı da şehitlerimizin ta kendisidir; bu çok önemlidir
aslında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) Ben, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin terörle mücadele ettiğini, hepimizin ortak paydasının
bu olduğunu, mesleği, cinsiyeti ne olursa olsun her vatanseverin
bununla ilgili çok sağduyulu olacağına yürekten inanıyorum.
Bu duygu, düşüncelerle HDP grup önerisinin
aleyhinde görüş belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Mahkeme mi oldunuz, mahkeme misiniz hüküm kurdunuz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş, ne
vardı?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın hatip, hatibimizin, vekilimizin sözlerini
BAŞKAN Duyamıyorum arkadaşlar, bir
dakika lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Vekilimizin sözlerini eğreti olarak gördüğünü söyledi. Aslında
sataşma var, dilerseniz yerimden
BAŞKAN Bu da sataşma değil,
yapmayın yani.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Nitelemesini eğreti buldu.
BAŞKAN - Eğer buna da
Hani, yerinizden
söz veririm ama bunlara da sataşma dersek Sayın Beştaş bu
işin sonunu alamayız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yok,
eğreti bulmak
BAŞKAN Grup Başkan Vekili olarak
yerinizden size bir dakika söz vereceğim.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarcanın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, şunu söyleyeyim: Dünyanın hiçbir ülkesi, en
başında da Türkiye tutukladığı, cezaevine
kapattığı gazetecileri gazetecilik yaptığı için
tutukluyorum demez, mutlaka bir kılıf bulur. E, zaten Türkiyede
iktidara muhalif olan herkes terörist yaftasıyla yaftalanıyor. Her
zaman söylüyoruz, bugün ülkenin yarısından fazlası iktidar
ölçülerine göre terörist muamelesi görüyor, herkese bu söyleniyor. Biz gayet
iyi biliyoruz ki tutuklananlar gazetecidir. İşkence yapıldığını
söyledi hatibimiz, bunlara da cevap verilmesini beklerdik. Yani birçok olay
varken ve gazetecilerin tutuklanmasında Türkiye dünya
sıralamasına girmişken Basın, yayın özgürdür. demek
aslında attıkları yalanı, kurguladıkları dünyayı
başkalarına kabul ettirme çabasından başka hiçbir şey
değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Herkes
şunu bilsin ki bu, sadece bir kılıftır, Türkiyede
gazetecilik özgürce yapılamıyor, özellikle muhalif gazeteciler,
iktidarın yargıyı silah olarak kullanmasıyla cezaevine
kapatılıyor. 11 gazetecinin gazetecilik yaptıklarına ben
bizzat tanığım. Berivan Altan ve Diren Yurtsevere defalarca
röportaj vermiş bir milletvekiliyim.
BAŞKAN Kayıtlara geçmiştir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Diğer milletvekilleri de eminim, özgürce konuşabilselerdi, bu
röportajları kendileri de vermiş olurdu. Ben, sadece Berivan ve
Direnin adını verdim, diğer gazetecilere de
tanıklığımı buradan ifade ediyorum.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
(Devam)
2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran ve
arkadaşları tarafından, kadın gazetecilerin maruz
kaldığı sorunların araştırılması
amacıyla 1/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1
Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ve
arkadaşları tarafından, Türkiyede son yirmi yılda
yapılan özelleştirmelerdeki kamu yararının yeniden gözden
geçirilmesi ve süreçlerin denetlenmesi amacıyla 1/11/2022 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 1 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
1/11/2022
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 1/11/2022 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ve
arkadaşları tarafından Türkiyede son yirmi yılda
yapılan özelleştirmelerdeki kamu yararının yeniden gözden
geçirilmesi ve süreçlerin denetlenmesi amacıyla 1/11/2022 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan (3740) sıra no.lu Meclis araştırması önergesinin
diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 1/11/2022
Salı günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
önerisinin gerekçesini açıklama üzere Sayın Tekin Bingöl.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara)
Sayın milletvekilleri, bugün, AK PARTİ iktidarının bir
başarısından bahsedeceğim.
Alışılagelmiş bir durum değil, zira, çok da tanık
olmadığımız, başarılarından, ender
başarılarından bir tanesi; o da özelleştirme. Bakın,
bu, Adalet ve Kalkınma Partisinin 2002 yılındaki genel
seçimlerde yayınladığı beyanname. Bu beyannamede
özelleştirmeyle ilgili çok çarpıcı birtakım cümleler sarf
edilmiş, diyor ki: Özelleştirme sürecini hızlandıracak
hukuki ve idari düzenlemeler yapılacak. Ayrıca, özelleştirme
işlemlerinde şeffaflık esas olacak ve kamuoyu düzenli olarak
bilgilendirilecek. Çok güzel; bizim istediğimiz, şeffaflık ve
bilgilendirme ama kazın ayağı böyle değil.
Şimdi, bakın, özelleştirmelerin
başladığı 1986 yılından 2002 yılına
kadar tam 12 hükûmet iş başına gelmiş ve bu süre
zarfında 3 milyarlık bir özelleştirme gerçekleşmiş;
2003 yılından günümüze ise özelleştirmeden elde edilen
gelirlerin toplamı 121 milyar. PETKİM özelleştirilmiş,
TELEKOM özelleştirilmiş -say sayabildiğin kadar- bütün tesisler,
fabrikalar ve işletmeler özelleştirilmiş ve sonuçta, özelleştirilecek
hiçbir şey kalmamış. Peki, bu özelleştirme sonucunda elde
edilen 121 milyar nereye gitti? Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Başkanının söylediği gibi, onun deyimiyle: Yandı,
bitti, kül oldu; o paralar gitti, belli değil. (CHP sıralarından
alkışlar) İşte, bir defa, bu olay
araştırılmaya muhtaç.
Bir başka husus: Değerli milletvekilleri,
bakın, bu özelleştirmede satılanlar satıldı, bitti ama
iktidar partisine para lazım. Niçin? Seçime gidiyoruz; o zaman, bir
şey yapmak lazım. İşte, o zaman devreye gözleri
ışıl ışıl parıldayan, fıldır
fıldır dönen Maliye Bakanı Nebati girdi. Ne yaptı?
Türkiyenin bir ucundan bir ucuna o yüzük kaşı gibi kıymetli
hazine arazilerini yani halkın arazilerini satılığa
çıkardı. Bu da başka bir gerçeklik. Otuz beş yıl
boyunca -yani AKP iktidarı öncesinde ve AKPnin ilk yıllarında- özelleştirilen
hazine arazilerindeki toplam gelir 7 milyar 900 milyon ama Nebatinin Bakan
Yardımcısı ve Bakan olduğu dönemde yapılan
özelleştirmeden elde edilen gelir de 7 milyar 609 milyon. Yani hazine
arazilerinden özelleştirme geliri otuz beş yılda 7 milyar 900
milyon, hemen hemen ona yakın bir rakamla, on ayda bu özelleştirme
gerçekleştiriliyor. Peki, duruyor mu? Hayır, hızlı bir
şekilde, hemen her gün bu özelleştirmeler süregeliyor.
Burada ciddi bir olay var değerli
milletvekilleri, o da şu: Şimdi, bu değer tespit
komisyonları devletin bütün mülküne gidip arazilerle, tesislerle ilgili
tespit yapıyor. Değer tespit komisyonunun bu değer tespit
oranları ve raporları yayınlanmak zorunda, kanunen
yayınlanmak zorunda. Yayınlanıyor mu? On yıldır
yayınlanmıyor. Niye yayınlanmıyor? Sayıştay 2014
yılından itibaren zaman zaman uyarıyor: Bu raporları
yayınlayın. Ama AKPnin arka bahçesi olan kurumlardan olan bir
tanesi, Özelleştirme İdaresi bu raporları
yayınlamıyor. Niçin? Bu raporlar yayınlamadığı
için burada yolsuzluk var, burada hukuksuzluk var, burada kanunsuzluk var ve
burada, deyim yerindeyse, birilerine peşkeş çekme var.
Özelleştirme İdaresi AKP döneminde bir şey yaptı, ABD
firmalarına ve neoliberalizme büyük işletmeleri peşkeş
çekti, artakalanları da kendi yandaşlarına göre düzenledi. Onun
için, bu değer tespit komisyonu raporları yayınlanmıyor.
Sayıştay ısrarla Yayınlayın. diyor arkadaş,
yayınlayın. Niçin yayınlamıyorlar? Çünkü o değer
tespit raporlarında tespit edilen miktarlar yayınlanırsa bu
arazilerin birilerine nasıl peşkeş çekildiği ortaya
çıkacak, onun için yayınlanmıyor. İşte, burada çok
büyük bir yolsuzluk var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Olay şu: Siz
bu kanunsuzluğa ve beraberinde gelen bu yolsuzluğa eğer prim
verirseniz, bu araştırma önergemizi kabul etmezseniz yerli ve millîci
ittifak mensubu milletvekilleri töhmet altında kalacak; çok açık ve
net söylüyorum, töhmet altında kalacak. Nasıl töhmet altında
kalacak? Bu kanunsuzluğa ve usulsüzlüğe yol verdikleri için töhmet
altında kalacaklar. Biz, bu araştırma önergesiyle sadece Meclis
tutanaklarına bu kanunsuzluğu, bu hukuksuzluğu, bu
yolsuzluğu işletmiyoruz, tarihe not düşüyoruz. Gün gelecek,
bütün bunlar açığa çıktığında sizin
çocuklarınız ve torunlarınız yapmış
olduğunuz bu hukuksuzluğa ve kanunsuzluğa imza
attığınızdan utanacaklar, kafalarını
kaldıramayacaklar.
Bir kez daha düşünün diyor, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Sayın Behiç Çelik.
Behiç Bey, buyurun.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son
yirmi yılda gerçekleşen özelleştirmelere ilişkin CHP grup
önerisi hakkında İYİ Parti adına söz aldım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde
özelleştirme deyince başlangıçta Toplu Konut ve Kamu
Ortaklığı İdaresinin 1986 yılında
kurulmasıyla sistematik olarak gündeme geldiğini görüyoruz. Özelleştirme,
kamu kaynaklarının verimli kullanılabilmesini, verimli olmayan
kaynakları kamunun elden çıkarmasını esas alır.
Devlet ayakkabı üretmez, devlet bez üretmez. diyerek ikna edici
gerekçeler ileri sürüp devletin gelir getiren, tabiri caizse para basan ne
kadar fabrikası, tesisi, kurumu, şirketi varsa talan eden,
yağmalayan bir anlayış özelleştirme olabilir mi diye ben
sizlere soruyorum; elbette bu tür bir mantıkla özelleştirme olmaz
ancak Türkiye'de bunlar yapılmıştır. Ben bilineni tekrar
etmek yerine başlıklarla size şunları hatırlatmak
isterim: Mesela, TÜRK TELEKOM, TÜPRAŞ, TEKEL, Millî Piyango,
Seydişehir Alüminyum, limanlar, elektrik dağıtım
şirketleri, Şeker Fabrikaları gibi, daha saymamıza gerek
yok. Bu sözde özelleştirme furyası KİT'ler ve iktisadi devlet
teşekkülleri üzerinde yağma ve talanla devam ettirilmiştir.
Soygun ve vurgunun boyutu inanılmaz cesamettedir. Diğer taraftan,
finans sektörüne yapılan müdahaleler ve vurgunlar hepsinden daha ileridir.
Değerli milletvekilleri; borsa, SPK, BDDK,
TMSF, devlet bankaları düşünüldüğünde insanın aklı
almıyor, daha Varlık Fonunu dahi söyleyemiyoruz. 31 Ekim'de Dünya
Gazetesinde çıkan yayında 76 borsa şirketinin geçen
yılın eylül ayında toplam 6,3 milyar dolar olan
kârını, bu yıl eylül ayında 9,2 milyar dolara
çıkardığını ifade ediyor yani şirketler dolar
bazında yüzde 46 kâr artışı sağladılar. Böylece,
Profesör Doktor Mustafa Durmuş'un ifadesiyle, bu süreçte yüzde 80i
aşan enflasyon geniş halk kesimlerini daha da
yoksullaştırırken, küçük ölçekli reel sektör işletmeleri
iflasa sürüklenirken izlenen faiz politikasının hangi kesimleri daha
da zenginleştirdiği ortaya çıktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Sonuç olarak
arkadaşlar, bir taraftan sözde özelleştirmeyle yoksullaşan
kitleler, diğer taraftan arz ettiğim malum şirketlerin
vurgunları sonucu iflas ettirilen reel sektör ve ezilen yurttaşlar.
Bu kaderimiz değildir, buna yol açanların hesap vereceği günler
yakındır.
CHP'nin grup önerisini destekliyoruz.
Saygılarımla. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Rıdvan Turan.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar, özelleştirme bir
hırsızlıktır fakat sıradan bir
hırsızlık değildir, çok sağlam geri planlı bir
ideolojisi vardır, arkasında dizilmiş pek çok siyasetçi
vardır. Yıllarca bütün dünyaya özelleştirmenin ne kadar iyi bir
şey olduğunu anlatan Özaldan bu zamana kadar art arda dizilmiş
bir yığın siyaset eliti vardır. Felsefesi şu: Yani
Keynesçi iktisadın krize girmesiyle, Bretton Woods Sisteminin
yıkılmasıyla beraber dünyada neoliberalizm diye bir şey
ortaya çıktı. Neoliberalizm, kamusal olan her şeyin
satılmasına dayanıyordu. Bizde de 24 Ocak Kararlarıyla
birlikte, Özalizmle birlikte
Hatırlayın, bize hep şunu
anlattılar: Ya, bu KİTler var ya, kardeşim, bu KİTler
arpalık oldu. E? İşte, iktidar kendi elemanlarını
oraya yığdı -sanki şimdi AKP ya da KİTlerden
kalanlara kendi elemanlarını yığmamış gibi- e, ne
yapalım? Bunları verimli çalıştırmak lazım. O
zaman, biz bunları satalım. Özal Satalım. diyordu,
hatırlayacaksınız. Satardın sattırmazdın
tartışmalarını hatırlayın o günlerden. O zamandan
bu zamana cumhuriyet tarihinin bütün birikimleri 65 milyar dolar gibi bir
paraya satıldı; el elde baş başta. Şimdi, geriye
doğru bakalım, bu, verimliliği artıracaktı. Bakın
bakalım, özelleştirildikten sonra hangi konuda verimlilik arttı?
Mesela elektrik dağıtımının özelleştirilmesinin
kamuya ne türden bir faydası oldu? Hiçbir faydası olmadı. Gidin,
DEDAŞa bakın, DEDAŞta insanlar zulüm altında. Mesela
Karayollarının, köprülerin özelleştirmesi
Ya, devlet para
topluyordu oradan, dediler ki: Daha verimli para toplayacağız.
Kardeşim, bir kişiyi koyacaksın, gelenden geçenden para
alacaktı, bunun verimlisi ne? Oraları da özelleştirdiler,
oraları da sattılar; günün sonunda elde bir şey yok. Mesela
TSKyi niye özelleştirmiyorsunuz arkadaşlar? Millî güvenlik meselesi
değil mi? E, sizin özelleştirmiş olduğunuz bütün piyasa
regülatör mekanizmaları, KİTler, TÜGSAŞtan İGSAŞa
kadar, Et Balık Kurumuna kadar dünya kadar kamu iktisadi
teşekküllerinin özelleştirilmesi bir millî güvenlik meselesi
değil miydi? Şu anda niye Rus buğdayına, Ukraynanın
ayçiçeği yağına muhtaçsınız, biliyor musunuz? Bu
regülatör mekanizmaları ortadan kaldırdığınız
için. İşte, özelleştirmenizin
Ya, hepsini siz
yapmadınız ama en radikal ve vahşi biçimde uygulayandır AKP
iktidarı. Özaldan bu zamana kadar gelen zaman içerisinde yapılan
şey, aslında bir toplumun, bir devletin sosyal devlet olmaktan
kaynaklı yerine getirmesi gereken her şeyin tasfiye edilmesiydi.
Günün sonunda sağlık özelleştirildi, utanç verici bir şey
ya. Sağlık bir bilanço kalemi hâline dönüştü;
sağlığın büyüklüğüne, ne kadar harcanmış, ne
kadar gelmiş
Bunlarda paraya bakılmaz; bu, halkın
çıkarı içindir ve burada görev zararları olabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
RIDVAN TURAN (Devamla) Aslında bu mesele, çok
derin bir mesele yani günlerce konuşabileceğimiz bir mesele fakat
şunu söyleyeyim: 24 Ocak Kararlarından bu zamana kadar satılan
kamusal varlıkların Türkiye halklarına zerre kadar bir
faydası olmamıştır kardeşim. Türkiyedeki sermayenin
temerküzüne bakın, o zamandan bu zamana kadar gelişme, esas olarak
kamusal varlıklara bir grup azınlığın el koyması
sonucunda olmuştur ve şu anda 5li çete diye bahsedilen şeyin
geri planında da yatanlar bunlardır. Bunların mutlaka
hesabının sorulması bir zarurettir.
Başta da söylediğim gibi,
özelleştirme, gönüllü bir mülkiyetin yer değiştirmesi, kamusal
olanın başka bir tarafa geçmesi falan değildir; bildiğin
planlı programlı, arkasında siyasetçilerin olduğu bir
soygun düzenidir. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Polat Türkmen. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA POLAT TÜRKMEN (Zonguldak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP Grubu
tarafından verilen önergeye yönelik AK PARTİ Grubumuz adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi ve ekran
başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Cumhuriyetimizin ilk yıllarında, özellikle
de 1929 Büyük Buhranının sonunda tüm dünyada hâkim olan devletçi
anlayış ülkemizde kabul görmüş ve birçok sektörde devlet eliyle
kurulan işletmeler ülkenin her bir yanında faaliyete
başlamıştır ancak kurucu iradenin kalkınma için
inisiyatifi aldığı bu anlayış, zaman içerisinde yerini
verimlilik esasına göre anlayışa bırakmış ve
rekabet edemeyen devlet işletmeleri yerine devlet tarafından
denetlenen ve rekabet eden özel sektör işletmelerini ön plana
çıkarmıştır.
Sayın Başkan, değerli üyeler;
önergeyi incelediğimizde özelleştirme uygulamalarını toptan
reddeden bir bakış açısıyla
karşılaşıyoruz ancak biliyoruz ki gerçekleştirilen
özelleştirme uygulamaları esasında piyasaların
serbestleştirilmesine, uzun vadeli yabancı kurumsal fonların
ülkemize çekilmesine ve halka arz uygulamalarıyla sermaye
piyasalarının gelişmesine önemli katkılar
sağlamıştır. Hep belirttiğimiz gibi,
özelleştirmeler salt satış mekanizmaları
olmadığı gibi aksine sermaye piyasalarının bu ülkede
gelişmesinde büyük rol oynamıştır. Önemle belirtmek isterim
ki Türkiye'de gerçekleştirilen dolar bazında en büyük 3 halka arz
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından
yapılmış ve yaklaşık 7,4 milyar dolar arz
gerçekleştirilerek hem sermaye piyasalarına kaynak
sağlamış hem de borsamızın derinliğini
arttırmıştır. Özelleştirme uygulamaları
sonrasında yatırım yapan, büyüyen, istihdam arttıran
firmaların yanı sıra Hükûmetimiz de bu konuda üzerine düşen
sorumluluğu almıştır. Bakanlar Kurulu kararıyla
özelleştirme sonrası herhangi bir mağduriyet
yaşanmaması adına hizmet akdi feshedilen kamu ve özel sektör işçilerine
geniş çaplı bir iş garantisi de sunulmuştur.
Bir diğer konu da Özelleştirme
İdaresinde gizli kapaklı işler yapılıyormuş gibi
asılsız iddiaların yersiz olduğudur. İddia edilenin
aksine, 4046 sayılı Yasanın 18inci maddesi gereğince
Değer tespit sonuçları, kuruluşun özelleştirme işlemi
tamamlanarak devir sözleşmelerinde yer alan yükümlülüklerin yerine
getirilmesinden sonra kamuoyuna duyurulur. denilmektedir. Değer tespit
komisyonunca yapılan değer tespiti dikkate alınarak
özelleştirilecek kuruluşa ilişkin ihale gerçekleştirilmekte
ve bu değerin altında özelleştirme işlemi
yapılmamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
POLAT TÜRKMEN (Devamla) Kaldı ki
özelleştirmelerin hemen hemen hepsi Danıştayın 13.
Dairesinde açılan davalarla diğer taraftan da denetlenmektedir.
Meclisimiz tarafından da KİT Komisyonunda denetlenmektedir.
Diğer yandan, tüm ihaleler kapalı zarfla
alınan teklifleri takiben bire bir, yüz yüze görüşmeler
yapılarak şeffaf olarak açık artırmaya tabi tutulur.
Kısaca, Özelleştirme İdaresi bu konuda son derece hassas bir
şekilde ihale sürecinden başlayarak tüm süreçleri kendi sitesinden
detaylı şekilde yayımlamaktadır.
Bundan dolayı da Cumhuriyet Halk Partisinin
vermiş olduğu önergeye ret oyu kullanacağımızı
bildiriyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Buyurun Sayın Dervişoğlu.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun,
sarf ettiği bazı sözlerinin maksadını aşan bir
şekilde yanlış anlaşılmasından dolayı üzüntü
duyduğuna ve özür dilediğine ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Konuşmam esnasında
kullandığım bazı kelimelerin maksadını aşan
bir biçimde yanlış anlaşıldığını tespit
ettim. Bu zaman zarfında kadın milletvekili
arkadaşlarımızla görüştüm. Tavrımla, tarzımla,
üslubumla, yaşam görüşümle bağdaşmayacak bir kelam sarf
ettiğimi hissettim. Bu hissiyat içerisinde birilerinin gönlü de
kırılmış olabilir. Benim için aslolan
kırılmış gönülleri tamirdir. Cinsiyetçilik olarak
anlaşılmaması icap eden bir deyimi, bir tabiri mademki öyle
anlayanlar da vardır, onların tamamından özür diliyorum. Ben bir
kız evlat babasıyım. Aynı zamanda da Genel
Başkanı kadın olan bir partinin mensubuyum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) O beyanımdan ötürü yüce Meclisten ve
kadınlarımızdan, milletvekili arkadaşlarımızdan
özür diliyor, saygılar sunuyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
(Devam)
4.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak
dağıtılan 364 sıra sayılı Kanun Teklifinin
kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmının 2nci
sırasına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine, 1 Kasım 2022
Salı günkü birleşiminde gündemin Seçim kısmında RTÜKte
boş bulunan 1 üyelik için seçimin yapılmasına, Genel Kurulun
çalışma saatlerine ve 364 sıra sayılı Kanun
Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler
hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır.
Okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
Öneriyi okutuyorum:
1/11/2022
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 1/11/2022 Salı günü
(bugün) toplanamadığından İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Muhammet
Emin Akbaşoğlu
Çankırı
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 364
sıra sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 2'nci sırasına alınması ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesi,
Genel Kurulun;
1 Kasım 2022 Salı günkü (bugün)
birleşiminde gündemin "Seçim" kısmında RTÜK'te
boş bulunan 1 üyelik için seçimin yapılması ve bu birleşiminde
361 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
1 Kasım 2022 Salı günkü (bugün)
birleşiminde 361 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin
görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde 2 Kasım 2022
Çarşamba günkü birleşiminde 361 sıra sayılı Kanun
Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
2 Kasım 2022 Çarşamba günkü
birleşiminde 361 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin
görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde 3 Kasım 2022
Perşembe günkü birleşiminde 361 sıra sayılı Kanun
Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
8 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde
364 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
8 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde
364 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin
tamamlanamaması hâlinde 9 Kasım 2022 Çarşamba günkü
birleşiminde 364 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
çalışmalarını sürdürmesi;
364 Sıra sayılı Kanun Teklifinin
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,
önerilmiştir.
364
sıra sayılı Vergisi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4680) |
||
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI |
1.
BÖLÜM |
1
ila 13 üncü Maddeler |
13 |
2.
BÖLÜM |
14
ila 25 inci Maddeler |
12 |
TOPLAM MADDE SAYISI |
25 |
BAŞKAN AK PARTİ Grubu adına söz
talebi yok.
İYİ PARTİ Grubu adına Sayın
Hasan Subaşı.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN
SUBAŞI (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ grup önerisi; RTÜK üyeliği
seçimi, 361 ve 364 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin
görüşülmesi konusunu tanzim etmektedir. Bunlara bir itirazımız
olmamakla birlikte, RTÜK üyeliği seçimine itirazımız
bulunmaktadır.
Yasayı inceledim; yasa, AK PARTİnin
iktidar olduğu dönemde, 15 Şubat 2011 tarihinde bu Meclis
tarafından yapılmış. RTÜK Kanununun üyelik seçimiyle
ilgili 35inci maddesinin (5)inci fıkrasını, son paragrafını
okuyorum: İlk seçimde siyasî parti grupları kontenjanından
seçilen üye sayısı ve siyasî parti gruplarının
hâlihazırdaki oranı dikkate alınmak suretiyle
yapılır. Şimdi, sayın vekiller, çok karışık
yazılmış bir metin, iyi hazırlanmamış bir kanun
ama ilk kelimesi ilk seçimde yani ilk seçimi tanımlamakla birlikte,
Siyasî parti gruplarının hâlihazırdaki oranı dikkate
alınmak suretiyle yapılır. demek suretiyle, bu seçim
tarihindeki hâlihazır duruma göre tespit edilmesi gerekir. Eğer kanun
yapıcı Meclis, kendi yaptığı kanunlara uymaz da
Başkanlık Divanı kararıyla bunun önüne geçmeye kalkarsa bu
kesinlikle kanuna aykırılık olur, yasaya
saygısızlık olur ve bu yöntemle halkı kanunlara uydurmak
zor olduğu gibi halkı da yönetmek zordur. Sayın Erdoğan'a
göre rejim ihdas edildi, tarafsız Cumhurbaşkanı
olamadığı için anayasa yapıldı ve hukuk
yapıldı. E, şimdi, geçtiğimiz dönemde bakıyoruz,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde Anayasa Mahkemesi
kararları sizi bağlamıyor, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararları sizi bağlamıyor ve bu Mecliste yapılan
kanunlar da bağlamak yerine arkadan dolanmak suretiyle Başkanlık
Divanının kararını geçerli hâle getiriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Ortada böyle bir kanun
varken (5)inci fıkrası geçerliyken, bunu nazara almadan
Başkanlık Divanı kararıyla biz RTÜK üyeliğini
seçiyoruz. derseniz hem kanuna karşı hile olur, hem de Meclis kendi
yaptığı kanuna uymamakla, kanuna saygısızlıkla itham
edilir. Ben, yol yakınken bundan dönülmesi, bu
yaptığınız kanuna uyulmasını buradan talep
ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Meral Danış Beştaş. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, konumuz
gazeteciler. Bugün araştırma önergesi de verdik, maalesef yine
reddedildi ve yapılan konuşmalarda Türkiyede basının özgür
olduğu, hiçbir sıkıntının olmadığı,
zaten tutuklanan gazetecilerin terörist olduğu tırnak içinde- böyle
büyük büyük laflarla ilan edildi; bunların hiçbiri doğru değil.
13 Ekimde bir sansür yasası kabul edildi ve bu
sansür yasasının hedeflerinden biri yine ilk olarak tabii ki Kürt
gazeteciler oldu. Mezopotamya Ajansı ve JINNEWSte Ankara merkezli
olduğu iddia edilen bir soruşturma yapıldı. 9 kentte
yapılan ev baskınlarında 11 gazeteci işkence yapılarak
gözaltına alındı ve bu işkence kamuoyuna servis edildi,
baş eğdireceğiz diye. İzlemediyseniz, lütfen kadın
gazetecilerin, özellikle Berivan Altanın nasıl kafasının
eğildiğini ve sürüklendiğini görmenizi isterim. Bu şekilde
basına servis edildi, kurgu buydu, bir mizansendi çünkü. Bu,
İçişleri Bakanlığının her zaman olduğu gibi
bir mizanseni ve hocalarının da kim olduğunu gayet iyi biliyoruz,
iyi ders almışlar. 9 savcı ifade aldı, 8inin dosyadan
haberi yoktu çünkü bunlara dair bir bilgileri yoktu. Ve şimdi, 29 Ekimde
tutuklandıktan sonra yüksek güvenlikli cezaevlerinde tecritte
tutuluyorlar. Peki ne sorulmuş bu gazetecilere? Mesela birkaç soruyu
söyleyeyim size: Elinizde Mezopotamya Ajansının mikrofonu var; bu
kime ait, niçin elinizde tutuyorsunuz? Haber takibi yaparken
yaptıkları telefon görüşmeleri sorulmuş,
yaptıkları seyahatler sorulmuş, Meclise niye gidip
geliyorsunuz? demişler. Meclise gazeteci gelir, burası siyasetin
merkezi, haber takibi yapıyorlar ve biz de defalarca bu muhabirlerle
görüştük, röportaj verdik ve bire bir tanıyoruz; bunu da ifade etmek
istiyorum.
Şimdi, burada, demin önergede konuşan
hatip öyle bir şey anlattı ki Bayrak önünde fotoğraf çekmek
şereftir. dedi. Bakın, cümle şu: İşkenceyle ellerini
ters kelepçeyle bağlayıp zorla bayrak altında fotoğraf
çekildi. diyor hatibimiz, diğeri diyor ki Fotoğraf çekmek
şereftir. Ya, biz İşkence. diyoruz, Elleri ters kelepçe.
diyoruz, Yüzünde, gözünde işkence izi var. diyoruz, onlar tutmuş
diyor ki bayrak bölümünü... Ya, normal insan gibi bayrak önünde fotoğraf
çektiremez misiniz? İşkenceyi savunuyorsunuz ya.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Burada, AKPli vekil alenen işkenceyi savundu ve buna bayrağı
alet ederek; bayrağı kullanan sizsiniz, biz değil. Biz, sizin
hukukunuza, olmayan hukukunuza güvenmiyoruz, adalet anlayışınıza
güvenmiyoruz çünkü öyle bir anlayışınız yok. Sizden
olmayanın hepsine neredeyse ölüm fermanı veriyorsunuz ve bunu esas da
almıyoruz. Bu vesileyle, Mezopotamya Ajansından Yazı
İşleri Müdürü Diren Yurtsever, muhabirler Berivan Altan, Selman
Güzelyüz, Deniz Nazlım, Ceylan Şahinli, Emrullah Acar ve Hakan
Yalçın ila JINNEWS muhabirleri Habibe Eren ve Öznur Değere buradan
kucak dolusu sevgi ve selamlarımızı gönderiyorum. Onlar
gazetecidir ve gazetecilik suç değildir. Sizin istediğiniz haberleri
yapmadıkları için, muhalefetin sesini de duyurdukları için ve en
önemlisi gerçekleri yazdıkları için şimdi cezaevindeler. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Cengiz Gökçel.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA CENGİZ GÖKÇEL (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Mersin'de 29 Ekim
Cumhuriyet Bayramımızı coşkuyla kutladık. Mersin'de
her zaman bayramlarımızı vatandaşlarımızla birlik
ve beraberlik içinde kutluyoruz. Mersin'in birlik ve beraberlik içerisinde
yaşaması birilerini rahatsız ediyor. Mersin'in üzerinden
provokatif açıklamalarla algı operasyonu yapılıyor. 29
Ekim'de Mersin Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın
Vahap Seçer'in Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında Türkiye Yüzyılı
vizyonunuza atfen yaptığı konuşmayı kesip, biçip
algı yaratmaya çalışıyorsunuz. Tank, top, İHA,
SİHA bir vizyon değil arkadaşlar, olması gerekendir. Siz
olması gerekenleri yapıyorsunuz, bunu siyasete alet ediyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Askerî güç elbette olacak, askerî malzemelerimiz
elbette modernize edilecek; asıl vizyon bilimdir, teknolojidir,
sanattır, ekonomidir. Biz bilimde başarılar kazandıkça,
ülkemizde teknoloji ürettikçe, sanatçılar ülkemizde yetiştikçe,
halkımız ekonomik refaha ulaştıkça ve hiçbir çocuk
yatağa aç girmediğinde halkımızla kahramanlık
türkülerini birlikte söyleyeceğiz. Mersinde Vahap Seçer bunu yapıyor
ve halkımız yapılan hizmetlerden de Vahap Seçerin
halkımızın içinde olmasından da mutlu.
Başkanımız Sayın Vahap Seçer
köyden kente karış karış geziyor, derdi olanın derdine
çare oluyor; hastalara evinde şefkatle bakılıyor, yoksul
vatandaşlarımızın ve öğrencilerimizin karnı 3,5
liraya doyuyor, yıllardır ihmal edilen ulaşım
sorunları çözülüyor; hizmetlerimizin önünü kesemeyen Cumhur
İttifakı iftiralarla, algı oyunlarıyla hizmetlerini
gölgelemeye çalışıyor.
Milliyetçilik maskesi altında algı
oyunları yapıyorsunuz. Kürsüde milliyetçilik naraları atanlara
sesleniyorum: Ergenekonla, Balyozla Silahlı Kuvvetlerimize itibar
suikastı yapılırken neredeydiniz? Kozmik oda terör örgütüne açılırken
neredeydiniz? Tank Palet Fabrikası Katar ordusuna satılırken
neredeydiniz? (CHP sıralarından alkışlar) Süleyman Şah
Türbesi vatan topraklarından kaçırılırken siz neredeydiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) Ne kadar
uğraşırsanız uğraşın, ne kadar algı
oyunu yapmaya çalışırsanız çalışın biz dün
olduğumuz yerdeyiz; bugün durduğumuz yeri de çok iyi biliyoruz. Biz
Gazi Mustafa Kemali rehber bildik, hayatı savaş meydanlarında
geçen Mustafa Kemal'in Mecbur kalmadıkça savaş cinayettir. sözünü
Yurtta sulh, cihanda sulh. sözünü rehber edindik. Hiçbir Mersinli
hemşehrimiz sizin provokasyonlarınıza kulak asmıyor. Siz,
Mersin halkının özgür iradesiyle seçtiği Belediye
Başkanını denize dökmekle tehdit ediyorsunuz. Sizin bu
tehdidinizden biz asla korkmayız, biz kimsenin merhametine
sığınmayız çünkü bizim arkamızda halk var, bizim
arkamızda Mersinli var, Türkiye Cumhuriyeti var.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekilleri İstanbul
Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel, Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç ve Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin, (2/4225)
esas numaralı Kamu İhale Kanunu ile 375 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/189)
BAŞKAN İç Tüzükün 37nci maddesine göre
verilmiş bir doğrudan gündeme alınması önergesi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
31/10/2022
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(2/4225) esas numaralı Kamu İhale Kanunu
ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifimin İç Tüzükün 37nci maddesince
doğrudan gündeme alınmasını saygılarımla arz
ederim.
Utku
Çakırözer
Eskişehir
BAŞKAN Önerge üzerinde teklif sahibi olarak
Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer konuşacaktır.
Sayın Çakırözer, süreniz beş
dakikadır.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin utancı taşeron
işçiliği bitirecek kanun teklifimizle yüz binlerce taşeron
emekçimiz adına ve onların sonuna kadar destekçisi Cumhuriyet Halk
Partimizin adına karşınızdayım. Geçtiğimiz hafta
Sivas'ta taşeron Karayolları işçilerine söz veren Genel
Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun
selamlarıyla karşınızdayım.
Türkiye'de, haykırışlarını
AK PARTİ iktidarının bir türlü duymak istemediği
taşeron işçiler vardı yıllarca, ta ki Sayın
Kılıçdaroğlu taşerona kadro sözü verene kadar. AKP
iktiranın aklı başına geldi. Amasız,
fakatsız kadroya alıyoruz. dediniz ama doğruyu söylemediniz.
Bu Mecliste tartışıp uzlaşmadan bir gece yarısı
kararnamesiyle ucube bir düzen kurdunuz. Sorunu çözdük. dediniz ama
çözülmedi; daha büyük eşitsizlik, haksızlık, adaletsizlik
yarattınız. Yüz binlerce aileyi, eşleri ve çocuklarıyla
milyonlarca yurttaşımızı mağdur ettiniz. Bugün,
Türkiyede neredeyse her evden Taşerona kadro. Sözleşmeliye
kadro. sesleri yükseliyorsa, sosyal medyada her an Emekçinin umudu kadro.
Taşeron köleliğine hayır. çığlıkları yükseliyorsa
bu utancın sorumlusu bu emek düşmanı AKP iktidarıdır
değerli arkadaşlarım. Aslında iki satırlık
düzenleme bu haksızlığı bitirmeye yeter, derhâl Meclisten
çıkarmak yerine işi yıllardır yokuşa sürüyorsunuz. Kaç
kış geçti, işte, yine kara kış kapıda; yüz
binlerce taşeron işçi aynı işi yaptıkları kadrolu
arkadaşlarından çok daha az ücretlere, yoksulluğa mahkûm
ediliyor.
Sayın milletvekilleri, kim bu taşeronlar
biliyor musunuz? Aslında hepsini tanıyorsunuz; 81 ilimizde, yüzlerce
ilçede, belediyelerimizde bizim için çalışan emekçiler onlar;
kapımızın önünden çöpümüzü toplayan, mahalle
parkımızın bakımını yapan, gece geç de olsa
kanalizasyonu açmaya gelen, yaşlılarımızın evde
bakımını yapan, en zor günümüzde, cenazemizde yanı
başımızda olan, karda kışta yolumuzu açan emekçiler
onlar; her gün selamlaştığımız otobüs şoförleri,
güvenlik görevlileri onlar. Sadece belediyeler mi? Hayır, diğer kamu
kurumlarında da yüz binlerce emekçi, kadro ve eşit işe eşit
ücret bekliyor, onları da tanıyorsunuz; her biri ölümle burun buruna
ailesini, evlatlarını haftalarca görmeden çalışan
sağlık emekçileri mesela; geçen yıl onları kahraman ilan
ettik, alkışladık ama haklarını hâlâ vermiyoruz.
Hastanede sizi karşılayan resepsiyoncu, hastalarımızı
acile taşıyan ambulans şoförlerimize; tetkiklerinizi
gerçekleştiren radyoloji teknisyenleri, teknikerleri, laborantlar,
kimyagerler, radyoloji görüntüleme ve sterilizasyon
çalışanlarına; diş protez ihale çalışanları,
fizik tedavi ve diyaliz seans usulü ihale çalışanları, yemekhane
çalışanları
Şehir hastanelerinin devasa binalarıyla
övünmeyi biliyorsunuz ama içindeki on binlerce taşeronun alın terinin
karşılığını vermiyorsunuz. Yine,
Demiryollarında, Devlet Hava Meydanlarında, Karayollarında,
PTTde, şeker fabrikalarında ağır şartlarda çalışan
binlerce emekçi kadro bekliyor. Doğa Koruma, Millî Parklar, TİGEM
çalışanları; DSİ, polisevi, öğretmenevi
çalışanları kadro bekliyor. Göç İdaresinde veri güncelleme
personeli, TRTde özel hukuka tabi personel; hepsi taşeronda, hepsi kadro
bekliyor, hepsi alın teri dökmekten gocunmuyor; çalışmaktan,
bizlere, bu ülkeye hizmet etmekten mutluluk duyuyor. Hepsinin tek bir talebi
var: Kadro yani eşit işe eşit ücret. Çok mu? Hayır, hiç
değil. Geçmediğimiz yollardan, köprülerden,
uçmadığımız hava limanlarından; bin odalı
yazlık-kışlık saraylarımızdan, kamudaki araç
savurganlığından; bakan yardımcılarına, saray
danışmanlarına, eski vekillere
dağıttığınız 5 tane, 6 tane ballı
maaştan kısıp taşerona vermek çok mu zor? Hayır, hiç
değil. Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlunun Sivasta Karayollarındaki taşeron
işçilerimize söylediği gibi, devlette taşeron olmaz, devlet
işçi çalıştırır, kadrolu işçi
çalıştırır. Devlet, evlatları arasında kadrolu,
sözleşmeli, taşeron diye ayrım da yapmaz değerli
arkadaşlarım. O zaman Hodri meydan! diyoruz. İşte, bugün
3 Grup Başkan Vekilimizin imzasıyla bu teklifi önünüze getirdik;
açık ve net. Oy verip bu teklifi kabul ederseniz 450 bin taşeron
işçimiz sürekli işçi kadrolarına geçirilecek; aileleriyle
milyonları bulan taşeronların talebi de bu. AK PARTİli,
MHPli milletvekili arkadaşlarımıza sesleniyorum: Lütfen, her
gün hayatlarımızın her anına dokunan, bizler için alın
teri döken taşeron kardeşlerimizi düşünerek oyunuzu verin. Bu
kadro o emekçilerin hakkı mı, değil mi? Elinizi
vicdanınıza koyun, karar verin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Az sonra göreceğiz
kimlerin eli kalkacak, kimlerin eli inecek.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Belediyeden çıkardıklarınızın hakkını verin.
Kaç bin kişiyi çıkardınız bu taşeronlardan, bir de
onları siz düşünün. AK PARTİye, MHPye laf söylemesi kolay. Siz
de belediyelerinizin işten çıkardıklarıyla ilgili
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Umuyorum ki, hepimiz, 600
milletvekili de taşeron işçilerden yana karar verelim.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Bunu
güzel söylüyorsunuz MHPye; kaç bin kişiyi çıkardınız
CHPli belediyelerden, buna cevap verin.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Ama siz yapmasanız
da umutsuzluğa yer yok, az kaldı. Millet bu emek düşmanlarını
iktidardan kovduğunda Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında ilk
yapacağımız iş Türkiyeyi taşeron ayıbından
kurtarmak olacak.
Yüce Meclisimizi ve bizleri heyecanla izleyen
değerli taşeron emekçilerimizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.31
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Emine
Sare AYDIN (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 14üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
XI.- SEÇİMLER
A) Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna Üye Seçimi
1.- Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda açık bulunan üyeliğe
seçim
BAŞKAN Şimdi, Radyo ve Televizyon Üst
Kurulunda boş bulunan 1 üyelik için Anayasanın 133üncü ve 6112
sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın
Hizmetleri Hakkında Kanunun 35inci maddesi gereğince seçim yapacağız.
Üst Kurulda boş bulunan ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için 2 aday
gösterilmiştir. Şimdi adayların adlarını soyadı
sırasına göre okuyorum: Mete Hacıarifoğlu, Batuhan Mumcu.
Adayların soyadlarının alfabetik
sırasına göre mühürlü oy pusulası
bastırılmıştır. Toplantı ve karar yeter
sayısı mevcut olmak şartıyla, seçimde aday listesinde en
çok oyu alan aday seçilmiş olacaktır.
Şimdi, oylamanın sayım ve dökümü için
ad çekme suretiyle 5 kişilik bir tasnif komisyonu tespit edilecektir.
Tasnif komisyonuna seçilen üyeler oylama işlemi bittikten sonra komisyon
sıralarında yerlerini alacaklardır.
Sayın Halil Etyemez? Burada.
Sayın Sami Çakır? Burada.
Sayın Emine Yavuz Gözgeç? Yok.
Sayın Tuma Çelik? Yok.
Sayın Şirin Ünal? Burada.
Sayın Aydın Özer? Yok.
Sayın Ergün Taşcı? Yok.
Sayın İbrahim Aydemir? Burada.
Sayın Mustafa Yel? Yok.
Sayın Fatma Kurtulan? Yok.
Sayın Uğur Aydemir? Yok.
Sayın Orhan Atalay? Burada.
5 kişilik Tasnif Komisyonu
oluşmuştur.
Şimdi, oylamanın ne şekilde
yapılacağını arz ediyorum: Komisyon
sıralarından birinci sıradaki Kâtip Üye Adana'dan
başlayarak İstanbul'a kadar -İstanbul dâhil- ikinci sırada
yer alan Kâtip Üye ise İzmir'den başlayarak Zonguldak'a kadar
-Zonguldak dâhil- adı okunan milletvekillerinin adını ad defterinden
işaretleyeceklerdir. Adı işaretlenen milletvekiline birer
mühürlü oy pusulası ve zarf verilecektir. Oy pusulasında 1
adayın isminin karşısındaki kare çarpı işaretiyle
işaretlenecektir. Oyunu kullanan milletvekili oy pusulasını
içeren zarfı Başkanlık Divanının önüne konulmuş
olan oy kupasına atacaktır. Aynı zarftan 1den çok oy
pusulasının çıkması ve aday listesinden 1den fazla
adayın işaretlenmesi veya pusulada hiçbir adayın işaretlenmemesi
hâlinde bu oy pusulaları geçersiz sayılacaktır.
Sayın Kâtip Üyelerin yerlerini
almalarını rica ediyorum.
Oy pusulaları ile zarflar Sayın Kâtip
Üyelere teslim edilsin.
Oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına başlandı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, oy
kullanmayan sayın üyemiz var mı? Oy kullanmayan sayın üyelerimiz
lütfen oylarını kullansınlar.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, sayımda hep AK PARTİli milletvekili
arkadaşlar mı bulunuyor? Niye? Sayımda bir şaibe var. Böyle
bir şey olur mu!
BAŞKAN Sayın Tanal, siz
çıkmadınız torbadan maalesef.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım,
öyle bir şey mi olur? Hep sayımda AK PARTİli arkadaşlar
var Başkanım.
BAŞKAN Herkes milletvekili Sayın Tanal,
parti ayrımı yok tasnif komisyonunda.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, bakın, Divanda dahi aynı siyasi partiden 3
kişi oturmuyor mu?
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yani bakın,
şu anda İYİ Parti
BAŞKAN Sayın Tanal, torbalar parti parti
ayrılmıyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Olur mu? Bal gibi
ayrılıyor orada.
BAŞKAN Torbalarda bütün milletvekilleri var,
kim çıkarsa.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Kesinlikle,
sayımda hepsinin AK PARTİli arkadaşlarımızdan oraya
seçilmiş olması hayatın olağan akışını
aykırı. Burada bir şaibe var. Olur mu böyle bir şey? Yani
nasıl oluyor da 600 milletvekilinin arasından orada hepsi AK
PARTİli çıkıyor?
BAŞKAN Sayın Tanal, 600 milletvekili
değil, 580.
MAHMUT TANAL (İstanbul) 580 arasından
nasıl 4 AK PARTİli çıkıyor?
ORHAN ATALAY (Ardahan) Başkanım,
Sayın Tanalla değişebilirim, gelsin.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, tasnif
komisyonundan İbrahim Aydemir arkadaşımız Plan ve Bütçe
Komisyonundaki toplantı ve çalışmaları sebebiyle mazeretini
belirtti. Kendisi burada olamayacak, o yüzden bir isim daha çekeceğim.
Sayın Ceyda Bölünmez Çankırı? Burada.
MAHMUT TANAL (İstanbul) E, nasıl oluyor
bu iş?
Bakın, şimdi, Sayın
Başkanım, bir okulda noter huzurunda torba çekiliyordu, torbanın
içerisinde 2 tane göz vardı.
BAŞKAN Sayın Çankırı, Tasnif
Komisyonundaki yerlerinizi alın.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ben o gözü kontrol
edebilir miyim?
BAŞKAN Tabii ki edersiniz.
Buyurun beraber bakalım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bakalım.
BAŞKAN Önce ben size çektireyim bakalım,
10 tane çekin, ne çekiyorsunuz.
Buyurun gelin.
Sayın Mahmut Tanal Bey
Sayın Tanal, bir karar verin; gelecek misiniz
gelmeyecek misiniz?
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Sözünden döndü.
Sayın Tanal sözünden döndü Başkanım.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Evet, oy kullanmayan milletvekili
arkadaşımız var mı?
Oy verme işlemi tamamlanmıştır.
Oy kupalarını kaldıralım.
Tasnif Komisyonu üyeleri lütfen yerlerini
alsınlar.
Tasnif Komisyonu üyelerinin adlarını
tekrar okuyorum: Sayın Halil Etyemez, Konya Milletvekili; Sayın Sami
Çakır, Kocaeli Milletvekili; Sayın Şirin Ünal, İstanbul
Milletvekili; Sayın Ceyda Bölünmez Çankırı, İzmir
Milletvekili; Sayın Orhan Atalay, Ardahan Milletvekili.
(Oyların ayrımına başlandı)
BAŞKAN Sayın Tanal, torbaya gelmediniz
siz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, siz zaten orada heyeti oluşturmuşsunuz,
şaibeli bir heyet. Ben niye ona meşruiyet kazandırtayım ki!
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Sayın Başkan,
milletin vekiline şaibeli demek bir vekile hiç
yakışmıyor. Bir de hukukçu sözde.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen müdahale
etmeyin.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Beyefendi,
milletvekiline demiyorum, karıştırmayın, ben heyetin
oluşumunu söylüyorum.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Kura çekimine muhalefet
edecek duruma kadar düştünüz.
BAŞKAN Sayın Çilez
Sayın Çilez,
siz müdahale etmeyin, rica ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Heyetin oluşumu
diyorum.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Ben burada başka
söylediği sözleri de duyuyorum Başkanım.
BAŞKAN O, Sayın Tanal ile
Başkanlık Divanının arasında, yarın gelir özür
diler, olur biter.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Uygun olmayan başka
sözler de duyduğum için Sayın Başkan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ne söyledim uygun
olmayan söz; söyler misiniz?
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Neler söylüyorsunuz!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ne söyledim
Beyefendi? Ne söyledim ben? Söyle. Şaibeli dedim. Hayatım net
Beyefendi. Lütfen kendi alanınızda oturun. Lütfen
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Ama bakın, şu
yaptığınız normal mi? Kendi alanın ne demek!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Lütfen
Lütfen
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Bu seçimin aslı problemli Sayın Başkanım.
BAŞKAN Efendim, bütün sorun Tasnif
Komisyonunda!
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Orayı tenzih ediyoruz, bu kararı alanlarla derdimiz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi
Kanunlar ve Kararlar Başkanlığının uyarısı,
Sayın Şirin Ünal da Plan ve Bütçe Komisyonunda olduğu için
gelmemiş. İşlemlerin biraz hızlı yapılması
için 1 üye daha seçeceğim.
Sayın Gürsel Erol? Yok.
Sayın Ulaş Karasu? Yok.
Sayın Rıza Posacı? Yok.
Sayın Ayhan Erel? Yok.
Sayın Mustafa Yel? Yok.
Sayın Erol Katırcıoğlu? Yok.
Sayın Yücel Bulut? Yok.
Sayın Hacı Osman Akgül? Yok.
Sayın Zeynel Özen? Yok.
Sayın Oğuzhan Kaya? Yok.
Sayın Aziz Aydınlık? Yok.
Sayın Osman Ören? Yok.
Sayın Şahin Tin? Yok.
Sayın Eyüp Özsoy? Yok.
Sayın Mahmut Tanal? O yok zaten, gitti.
Sayın Metin İlhan? Yok.
Sayın İbrahim Yurdunuseven? Yok.
Sayın Sabahat Özgürsoy Çelik? Yok.
Sayın Tuba Vural Çokal? Yok.
Sayın Aydın Adnan Sezgin? Burada.
Aydın Bey, sizi tasnif heyetine alalım.
Arkadaşlar, şahitsiniz, Sayın Mahmut
Tanalın ismi çıktı ama salonu terk etti.
(Oyların ayrımına devam edildi)
BAŞKAN Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
üyeliği için yapılan seçime ilişkin Tasnif Komisyonu
tutanağa gelmiştir, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için yapılan seçime 252
üye katılmış, kullanılan oyların
dağılımı aşağıda gösterilmiştir.
Saygıyla arz olunur.
Tasnif Komisyonu
Halil
Etyemez Sami
Çakır Aydın
Adnan Sezgin
Konya Kocaeli Aydın
Ceyda
Bölünmez Çankırı Orhan
Atalay
İzmir Ardahan
Mete Hacıarifoğlu : 243
Batuhan Mumcu :
4
Geçersiz :
5
Toplam : 252
BAŞKAN Buna göre Radyo ve Televizyon Üst
Kurulunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen
1 üyeliğe Sayın Mete Hacıarifoğlu seçilmiştir;
hayırlı olmasını diliyorum.
Alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan 361 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
XII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Kütahya Milletvekili Ahmet Tan ve 172 Milletvekilinin Gelir Vergisi
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4618) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 361)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir konu
bulunmadığından, alınan karar gereğince, kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 2 Kasım 2022 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.19