TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
2nci Birleşim
4 Ekim 2022 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkanı Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, yeni
yasama yılının yasama ve denetim faaliyetleri
açısından hayırlı geçmesini temenni ettiğine
ilişkin konuşması
V.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Konya
Milletvekili Halil Etyemezin, Konyaya yapılan yatırımlara
ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Vanın sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Hakkâri
Milletvekili Sait Dedenin, Hakkârinin ekonomik ve sosyal sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Afyonkarahisar Milletvekili Veysel Eroğlunun, İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanalın yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Van
Milletvekili Osman Nuri Gülaçarın, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.- Muş
Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğitin, Konya Milletvekili
Selman Özboyacının HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine ve
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VII.-
AÇIKLAMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, malul sayılmayan gazilere ilişkin
açıklaması
2.- Adana
Milletvekili Ayhan Barutun, basına sansür yasasına ve süt krizine
ilişkin açıklaması
3.- Gaziantep
Milletvekili Bayram Yılmazkayanın, beyin göçüne ilişkin
açıklaması
4.- İzmir
Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegünün, beyaz tülbentli annelere uygulanan
şiddete ilişkin açıklaması
5.-
İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, 27nci Dönem Altıncı
Yasama Yılının hayırlı olmasını
dilediğine, sağlık çalışanlarına şiddete,
şehit olan Polis Memuru Sedat Gezer, Astsubay Yusuf Ataş ve Uzman
Çavuş Hüseyin Cerite Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
6.- Osmaniye
Milletvekili İsmail Kayanın, 27nci Dönem Altıncı
Yasama Yılının hayırlı olmasını
dilediğine ilişkin açıklaması
7.- Muğla
Milletvekili Süleyman Girginin, müzisyen Onur Şener cinayetine ilişkin
açıklaması
8.- Ordu
Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, Ordu Çaybaşı İlküvezdeki
vahşi katı atık depolama alanına ilişkin
açıklaması
9.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, akaryakıt zamlarına ve
taksici esnafın taleplerine ilişkin açıklaması
11.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, yeni yasama yılının
hayırlı olmasını dilediğine, Basın Kanununa ve
İnegölün Hamzabey Mahallesinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
12.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 27nci Dönem
Altıncı Yasama Yılının hayırlı
olmasını dilediğine ilişkin açıklaması
13.-
İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlunun, müzisyen Onur Şener
cinayetine ilişkin açıklaması
14.- Mersin
Milletvekili Zeynep Gül Yılmazın, 27nci Dönem Altıncı
Yasama Yılına hayır dilekleriyle başladıklarına
ve alçak terör saldırısında şehit düşen kahraman Polis
Memuru Sedat Gezere Allahtan rahmet, yaralı polis memuruna acil
şifalar dilediğine ilişkin açıklaması
15.-
Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın, Türk çiftçisinin ve
Kırşehirli ayçiçeği üreticilerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
16.-
Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalanın, pamuk üreticilerinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
17.- Çanakkale
Milletvekili Jülide İskenderoğlunun, Troya Kültür Yolu Festivaline
ilişkin açıklaması
18.- Adana
Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, müzisyen Onur Şener cinayetine ve
sansür yasasına ilişkin açıklaması
19.-
Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneşin, Şırnak Silopi
Kaymakamlığının Nevroz Parkının renklerini
değiştirme faaliyetini kınadıklarına ilişkin
açıklaması
20.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, Kahramanmaraştaki
kırmızıbiber tarımına ilişkin
açıklaması
21.- Gaziantep
Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, Gaziantepli çiftçilerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
22.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, 27nci Dönem
Altıncı Yasama Yılının hayırlı
olmasını dilediğine, İYİ Parti olarak milletin
meselelerini Meclis gündemine getirmeye devam edeceklerine, 4 Ekim Dünya
Hayvanları Koruma Gününe ve Türk Medeni Kanununun yürürlüğe
girmesinin yıl dönümüne ilişkin açıklaması
23.- Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, 27nci Dönem Altıncı Yasama
Yılının hayırlı olmasını dilediğine,
Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Gününe, Libya ve
Türkiye arasında yapılan anlaşmaların AB Komisyonunu neden
rahatsız ettiğini öğrenmek istediğine ve İzmir
Çiğlide Kuran-ı Kerime karşı yapılan çirkin
saldırıyı şiddetle kınadıklarına ilişkin
açıklaması
24.- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, vefat eden Meclis
emekçisi Sezgin Okura Allahtan rahmet dilediğine, Irak Kürdistan
Bölgesel Yönetiminin Süleymaniye kentinde katledilen Kürt kadın
gazeteci Nagihan Akarsele rahmet dilediğine, müzisyen Onur Şener
cinayetine, BOTAŞın doğal gaz ödemelerini 2024 yılına
erteleme girişiminin üstü kapalı bir moratoryum ilanı
olduğuna, Hayvanları Koruma Gününe ve sansür ve susturma
yasasına ilişkin açıklaması
25.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, Medeni Kanunun kabulünün yıl dönümüne,
millet masası olarak güçlendirilmiş parlamenter sistem için tüm
güçleriyle çalıştıklarına ve sansür yasasına
ilişkin açıklaması
26.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın, altıncı yasama
yılının istikrarın göstergelerinden biri olduğuna ve
hayırlı olmasını dilediğine ve her bir milletvekilini
yaz döneminde yaptıkları çalışmalardan dolayı tebrik
ettiğine ilişkin açıklaması
27.- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Diyarbakırda, Nagihan Akarsel isimli gazetecinin katledilmesini
protesto eden grubun abluka altına alındığına ve Azat
Taşkın ile Eylem Akdağ isimli gazetecilerin serbest
bırakılması gerektiğine ilişkin açıklaması
28.-
İzmir Milletvekili Ahmet Tuncay Özkanın, Kahramanmaraş
Milletvekili Ahmet Özdemirin 340 sıra sayılı Kanun Teklifinin
tümü üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
29.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, sansür yasasına ilişkin
açıklaması
30.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, sansür yasasına
ilişkin açıklaması
31.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, 1-7 Ekim Camiler ve Din
Görevlileri Haftasına ilişkin açıklaması
32.- Kayseri
Milletvekili Çetin Arıkın, yerel basının taleplerine
ilişkin açıklaması
33.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, enflasyona ve sansür
yasasına ilişkin açıklaması
34.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Van ili Muradiye ilçesinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
35.- Adana
Milletvekili Orhan Sümerin, Adananın sorunlarına ilişkin
açıklaması
36.- Hatay
Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, Hatayın sorunlarına ilişkin
açıklaması
37.-
Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, sansür yasasına ilişkin
açıklaması
38.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, sansür yasasına ilişkin
açıklaması
39.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Gebeceler Belediye
Başkanlığı seçiminde AKPnin yapmaya
çalıştığı hukuksuzluğa ilişkin
açıklaması
40.-
Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, Çorlu tren
katliamının 5 Ekim 2022 tarihli duruşmasına ilişkin
açıklaması
41.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Van ili Erciş ilçesinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
42.- Adalet
Komisyonu Başkanı Abdullah Gülerin, İstanbul Milletvekili
Zeynel Emrenin 340 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.-
Başkanlıkça, İstanbul Milletvekili Erol
Katırcıoğlu ile Batman Milletvekili Necdet İpekyüzün Plan
ve Bütçe Komisyonu üyeliklerinden istifalarına ilişkin
yazılarının 4/11/2022 tarihinde Başkanlığa
ulaştığına ilişkin önerge yazısı (4/178)
2.- Kütahya
Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, (2/3832) esas numaralı Yüksek
Öğrenim Öğrencilerine Burs Kredi Verilmesine İlişkin
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/179)
B) Tezkereler
1.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Küba Meclisi
Başkan Yardımcısı Ana Mari Machadonun beraberinde bir
parlamento heyetiyle birlikte ülkemizi ziyaret etmesinin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlık Divanının 29/6/2022 tarihli ve 84
sayılı Kararıyla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi
(3/2078)
IX.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ Parti Grubunun, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş ve
arkadaşları tarafından, TÜİKin
açıkladığı verilere ilişkin iddiaların
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi, kamuoyunun TÜİKe olan güveninin yeniden
sağlanması ve gerçek enflasyon verilerinin tespit edilmesi amacıyla
29/6/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4
Ekim 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
2.- HDP
Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ ve arkadaşları
tarafından, Kredi ve Yurtlar Kurumunun yurtlara artan talebi
karşılamamasının nedenlerinin
araştırılması ve öğrencilerin barınma
sorunlarının giderilmesi amacıyla 30/9/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4
Ekim 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
3.- CHP
Grubunun, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan ve
arkadaşları tarafından, okullarda bir öğün
sağlıklı yemeğin çıkması ve dolayısıyla
eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması
amacıyla 4/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4
Ekim 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
4.- AK
PARTİ Grubunun, Genel Kurulun; 4, 5, 6, 11, 12, 13, 18, 19, 20, 25, 26 ve
27 Ekim 2022 ile 1, 2, 3, 8, 9, 10, 15, 16, 17, 22, 23, 24, 29 ve 30 Kasım
2022 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde
denetim konularının görüşülmeyerek Gündemin Kanun Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer
alan işlerin görüşülmesine, Genel Kurulun çalışma
saatlerine, 4 Ekim 2022 Salı günkü birleşiminde 340 sıra sayılı
Kanun Teklifinin birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamalarının
tamamlanmasına kadar, 5 Ekim 2022 Çarşamba günkü birleşiminde
Anayasa Mahkemesinde boşalacak 1, Kişisel Verileri Koruma Kurulunda
boşalacak 2 üyelik için seçim yapılmasına ilişkin önerisi
X.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğe
seçim
2.- Plan ve
Bütçe Komisyonunda boş bulunan üyeliklere seçim
XI.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Teklifleri
1.-
Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul Milletvekili Feti
Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S.
Sayısı: 340)
XII.- USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Süreyya Sadi Bilgiçin, 340 sıra
sayılı Kanun Teklifinin Anayasaya aykırı olduğu
gerekçesiyle Komisyona iade edilip edilmemesi hakkında
XIII.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Çelebi'nin, Kütahya için Temiz Hava Eylem
Planı'nın hazır olup olmadığına ve ilin hava
kalitesine,
Kahramanmaraş
için Temiz Hava Eylem Planı'nın hazır olup
olmadığına ve ilin hava kalitesine,
2018-2022
yılları arasında Bakanlık bütçesi ya da AB programları
çerçevesinde Sivas için hazırlanan projelere ve ile yapılan
yatırımlara,
Nevşehir
için Temiz Hava Eylem Planı'nın hazır olup
olmadığına ve ilin hava kalitesine,
- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan'ın, Kocaeli'nin Başiskele ilçesindeki
sanayi sitesinin sivrisinek sorununa ve ilaçlama talebine,
Kocaeli'nin
Gölcük ilçesine bağlı Halıdere Mahallesi'nde bulunan vapur
iskelesinin yeniden faaliyete geçirilmesi önerisine,
-
İstanbul Milletvekili Oya Ersoy'un, İstanbul'un Çekmeköy ilçesinde
bulunan bir parkın yıkılması kararına,
- Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, Kocaeli'nin İzmit ilçesinde
yapılması planlanan bir konut projesine,
- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Çelebi'nin, Tunceli ilinde Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşlara ait binaların depreme
karşı dayanıklılığına,
2018-2022
yılları arasında Bakanlık bütçesi ya da AB programları
çerçevesinde Kırşehir için hazırlanan projelere ve ile
yapılan yatırımlara,
- Mersin
Milletvekili Rıdvan Turan'ın, Mersin'de PTT tarafından
kullanılan bir alanın ticaret ve konut alanına dönüştürülmesi
kararına,
- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan'ın, Kocaeli'nin İzmit ilçesine
bağlı Cedit Mahallesi'nde kentsel dönüşüm projesi
kapsamında yapılması planlanan kira yardımına,
- İzmir
Milletvekili Kani Beko'nun, mahalleye dönüştürülen köylerde
yaşayanların mağduriyetlerine,
- Mersin
Milletvekili Rıdvan Turan'ın, Mersin'e bağlı Yalınayak
Mahallesi'nde kimyasal atık üreten fabrikaların şehir
dışına taşınması talebine,
- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Çelebi'nin, Sakarya ilinde arazi satın alan yabancı
gerçek ya da tüzel kişi sayısına ve satın
aldıkları arazi miktarına,
Uşak
ilinde arazi satın alan yabancı gerçek ya da tüzel kişi
sayısına ve satın aldıkları arazi miktarına,
Kahramanmaraş
ilinde arazi satın alan yabancı gerçek ya da tüzel kişi
sayısına ve satın aldıkları arazi miktarına,
Kırıkkale
ilinde arazi satın alan yabancı gerçek ya da tüzel kişi
sayısına ve satın aldıkları arazi miktarına,
-
İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu'nun, Erzincan'ın
İliç ilçesinde bulunan bir altın madenine ait atık havuzunun
çevreye ve insan sağlığına etkilerine,
- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Çelebi'nin, Uşak ilinde Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşlara ait binaların depreme
karşı dayanıklılığına,
Kahramanmaraş
ilinde Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait binaların
depreme karşı dayanıklılığına,
Zonguldak
ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel
istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına
uygunluğuna,
Giresun ilinde
Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel
istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına
uygunluğuna,
Kayseri ilinde
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait
binaların depreme karşı
dayanıklılığına,
Kastamonu
ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel
istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına
uygunluğuna,
-
Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç'un, Kahramanmaraş'ın
Pazarcık ilçesine bağlı bazı mahallelerin sorunlarına,
- Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, Erzincan'ın İliç
ilçesindeki bir maden ocağından sızan siyanüre yönelik
alınacak tedbirlere,
-
İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek'in, Erzincan'ın İliç
ilçesindeki bir maden ocağından sızan siyanüre yönelik
alınacak tedbirlere,
- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Çelebi'nin, Denizli ilinde Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşlara ait binaların depreme
karşı dayanıklılığına,
Burdur ilinde
Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel
istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına
uygunluğuna,
2018-2022
yılları arasında Bakanlık bütçesi ya da AB programları
çerçevesinde Hatay için hazırlanan projelere ve ile yapılan
yatırımlara,
2018-2022
yılları arasında Bakanlık bütçesi ya da AB programları
çerçevesinde Kahramanmaraş için hazırlanan projelere ve ile
yapılan yatırımlara,
Adıyaman
ilinde yer alan ve üzerinde ipotek bulunan tarım arazilerine,
Kırşehir
ilinde yer alan ve üzerinde ipotek bulunan tarım arazilerine,
Afyonkarahisar
ilinde yer alan ve üzerinde ipotek bulunan tarım arazilerine,
- Aydın
Milletvekili Süleyman Bülbül'ün, Çerkeş, Gerede ve Soğanlı
çaylarında yaşanan balık ölümlerine,
- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan'ın, İzmit'in Şirintepe Mahallesine yapılan
otobüs seferlerinin artırılması talebine,
- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Çelebi'nin, Yozgat ilinde arazi satın alan
yabancı gerçek ya da tüzel kişi sayısına ve satın
aldıkları arazi miktarına,
Sivas ilinde
yer alan ve üzerinde ipotek bulunan tarım arazilerine,
Kütahya ilinde
Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel
istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına
uygunluğuna,
Bolu ilinde
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait binaların
depreme karşı dayanıklılığına,
Yozgat ilinde
yer alan ve üzerinde ipotek bulunan tarım arazilerine,
- Mersin
Milletvekili Cengiz Gökçel'in, 2014-2022 yılları arasında
İlbank tarafından belediyelere verilen kredilere ,
-
Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş'in, Şırnak
şehir merkezinde yürütülen altyapı ve yol
çalışmalarının akıbetine,
- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş'ın, plastik atık
ithalatına,
-
İstanbul Milletvekili Oya Ersoy'un, Bodrum Cennet Koyu'nda
yapılması planlanan bir inşaat projesine,
- Muş
Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit'in, Bodrum Cennet Koyu'nda
bulunan bir arazinin özelleştirilmesine,
- Kocaeli
Milletvekili Tahsin Tarhan'ın, Kocaeli'nin Kandıra ilçesinde bulunan
Seyrek Mevkiindeki sahil şeridi projesine,
- İzmir
Milletvekili Atila Sertel'in, İzmir'in Torbalı ilçesine
bağlı 19 Mayıs Mahallesindeki Hazine arazilerinin
satışına,
- Çanakkale
Milletvekili Özgür Ceylan'ın, Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda engellilere ayrılan kadro sayısına ve engelli
istihdamı talebine,
- Zonguldak
Milletvekili Ünal Demirtaş'ın, artan kira fiyatlarına ve
alınan önlemlere,
- Ankara
Milletvekili Levent Gök'ün, Ankara'nın Çamlıdere ilçesinde
yapılan bir termal tesisin ÇED raporu almadığı
iddiasına,
- İzmir
Milletvekili Murat Çepni'nin, Aliağa'da yapılması planlanan bir
gemi sökümünün çevreye etkilerine,
- İzmir
Milletvekili Aytun Çıray'ın, Aliağa'da yapılması
planlanan bir gemi sökümünün çevreye etkilerine,
-
İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm'ün, İstanbul'un Güngören ilçesine
bağlı Mehmet Nesi Özmen Mahallesi sakinlerine tapularının
verilmediği iddiasına,
-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, İstanbul'da bulunan
Çekmeköy Kışlası'nın imara açılmasına,
-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal'ın, Afyonkarahisar'ın Dinar
ilçesindeki TOKİ konutlarının aidatında yapılan
artışa,
- Kocaeli
Milletvekili Tahsin Tarhan'ın, Kocaeli'nin Dilovası ilçesinde
yapılması planlanan jeotermal enerji santraline,
Kocaeli ilinde
bulunan jeotermal enerji bölgelerine,
-
İstanbul Milletvekili Oya Ersoy'un, 2002-2022 yılları
arasında TOKİ tarafından yapılan konutlara,
-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere'nin, 2018-2022 yılları
arasında Bakanlık ile Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlar tarafından kiralanan ve satın alınan binalara,
- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, madencilik tesislerinde yapılan su,
toprak ve hava analizlerine,
Madenlerdeki
kimyasal kullanımına,
- İzmir
Milletvekili Atila Sertel'in, Muş'un Malazgirt ilçesine bağlı
Kuruca Mahallesi'nde tapu ve kadastro çalışmalarının
yapılmamasına,
- Mersin
Milletvekili Alpay Antmen'in, son 5 yılda Türk vatandaşı olan
kişilerden TOKİ'den ev alanlara,
-
İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu'nun, Karaman'ın
Kazımkarabekir ilçesine bağlı Subaşı Mahallesi'nde
kaçak olarak inşa edildiği iddia edilen bir yapıya,
- Tokat
Milletvekili Yücel Bulut'un, Tokat'ın Turhal ilçesine bağlı
Camikebir ve Kova mahallelerinde başlatılan kentsel dönüşüm
projesine,
- Bingöl
Milletvekili Erdal Aydemir'in, Bingöl'ün Karlıova ilçesindeki Hacılar
köyünde deprem nedeniyle yıkılan hane ve barınakların
yenilenmesi talebine,
- İzmir
Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu'nun, İzmir'in Aliağa
ilçesinde yapımına başlanan TOKİ konutlarının
akıbetine,
- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan'ın, 17 Ağustos depreminin ardından
yıkılmayan orta ve ağır hasarlı binalara,
-
İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize'de faaliyet gösteren
bir çay fabrikasının çevresel etkilerine,
-
İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu'nun, İzmir'de sökümü
yapılacak Brezilya menşeili bir geminin asbest içerdiği
iddialarına ve bu sökümün çevreye olan etkilerine,
- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik'in, Mersin'e bağlı Boğsak Koyu'nda
orman yangınının meydana geldiği alanın
satışa çıkarıldığı iddiasına,
- Aydın
Milletvekili Süleyman Bülbül'ün, Aydın'ın Nazilli ilçesindeki
Aşağı Yakacık Mahallesi'nde kestane
ağaçlarının kesildiği iddiasına,
- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, imara açılan mera alanlarına,
İlişkin
soruları ve Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanı Murat Kurum'un cevabı (7/65828),
(7/65829), (7/65830), (7/65831), (7/66045), (7/66046), (7/66350), (7/66352),
(7/66666), (7/66673), (7/66866), (7/66872), (7/66884), (7/67032), (7/67314),
(7/67316), (7/67317), (7/67318), (7/67476), (7/67740), (7/67741), (7/67828),
(7/67829), (7/67830), (7/67831), (7/67993), (7/67995), (7/67996), (7/68124),
(7/68125), (7/68234), (7/68235), (7/68236) ,(7/68237), (7/68238), (7/68475),
(7/68661), (7/68787), (7/68788), (7/68789), (7/68790), (7/68791), (7/68959),
(7/68968), (7/68969), (7/69090), (7/69091), (7/69283), (7/69411), (7/69651),
(7/69911), (7/69912), (7/69914), (7/69915), (7/69916), (7/69917), (7/69918),
(7/69919), (7/69920), (7/70083), (7/70085), (7/70086), (7/70088), (7/70193),
(7/70194), (7/70195), (7/70196), (7/70198), (7/70200), (7/70202), (7/70551),
(7/70559), (7/70561), (7/70798), (7/70799)
2.-
İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek'in, Erzincan'ın İliç
ilçesindeki bir maden ocağından sızan siyanüre yönelik
alınacak tedbirlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Fatih Dönmez'in cevabı (7/68011)
3.- Antalya
Milletvekili Rafet Zeybek'in, Antalya'da bulunan maden ocaklarına ve
verilen ruhsatlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Fatih Dönmez'in cevabı (7/68491)
4.- İzmir
Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu'nun, Manisa'nın Soma ilçesinde
linyit kömür üretimi yapan bir işletmenin bir kısmının
özelleştirilmesine ve özelleştirme sonrasında işçilerin
özlük haklarının durumuna ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez'in cevabı (7/68974)
5.- Manisa
Milletvekili Bekir Başevirgen'in, TKİ tarafından bazı maden
işletmelerinin iştiraklerine devrine ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez'in cevabı (7/69098)
6.- Isparta
Milletvekili Aylin Cesur'un, Isparta'nın Yalvaç ilçesine bağlı
Tokmacık köyünün elektrik direklerinin yenilenmesi talebine ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez'in cevabı
(7/69289)
7.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan'ın, Kocaeli'nin Gebze ilçesine bağlı
Köşklü Çeşme Mahallesi'nde yaşanan elektrik kesintilerine,
Kocaeli'nin
Kartepe ilçesine bağlı İstasyon Mahallesindeki yürüyüş
yolunda yer alan aydınlatmaların çalışmamasına,
İlişkin
soruları ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez'in
cevabı (7/69293),(7/69294)
8.-
İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi'nin, Kayseri'nin
Develi ilçesinde bulunan bir altın madeninde çalışan
işçilerin sağlık durumuna ve madende alınması gereken
önlemlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih
Dönmez'in cevabı (7/69413)
9.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, son 5 yılda Bakanlık ve
bağlı kurumlarında disiplin cezası verilen memur
sayısına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Fatih Dönmez'in cevabı (7/69810)
10.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Çankırı ili Orta
ilçesine bağlı bir köydeki maden ocağının kapasite
artırımına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Fatih Dönmez'in cevabı (7/69921)
11.- Bingöl
Milletvekili Erdal Aydemir'in, Bingöl'ün Karlıova ilçesinde bulunan
Soğukpınar köyünde yapılan RES projesinin çevreye etkilerine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez'in
cevabı (7/69923)
12.- Antalya
Milletvekili Çetin Osman Budak'ın, Antalya'nın genelinde ve Kemer
ilçesinde yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez'in cevabı (7/69978)
13.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, maden işletmeleriyle ilgili
verilere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih
Dönmez'in cevabı (7/70099)
14.-
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi'nin, Denizli ilinde
Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel
istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına
uygunluğuna,
2018-2022
yılları arasında Bakanlık bütçesi ya da AB programları
çerçevesinde Nevşehir için hazırlanan projelere ve ile yapılan
yatırımlara,
Edirne ilinde
Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel
istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına
uygunluğuna,
Yozgat ilinde
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait
binaların depreme karşı
dayanıklılığına,
2018-2022
yılları arasında Bakanlık bütçesi ya da AB programları
çerçevesinde Kırıkkale için hazırlanan projelere ve ile
yapılan yatırımlara,
Manisa ilinde
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait
binaların depreme karşı
dayanıklılığına,
Artvin ilinde
Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel
istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına
uygunluğuna,
2018-2022
yılları arasında Bakanlık bütçesi ya da AB programları
çerçevesinde Burdur için hazırlanan projelere ve ile yapılan
yatırımlara,
2018-2022
yılları arasında Bakanlık bütçesi ya da AB programları
çerçevesinde Zonguldak için hazırlanan projelere ve ile yapılan
yatırımlara,
İlişkin
soruları ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez'in
cevabı (7/70296), (7/70297), (7/70298), (7/70299), (7/70300), (7/70301),
(7/70302), (7/70303), (7/70304)
15.- Batman
Milletvekili Ayşe Acar Başaran'ın, yargılaması devam
eden bir kaymakamın başka bir göreve atanmasına,
1 Eylül 2022
tarihinde İstanbul'da gerçekleşen yürüyüş sırasında
gözaltına alınan bir kişiye,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktay'ın cevabı (7/70989), (7/70999)
16.-
İstanbul Milletvekili Oya Ersoy'un, İçişleri
Bakanlığının yayımladığı
Üniversitelerde Güvenlik ve Barınma Tedbirleri Genelgesi'ne ilişkin
sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın
cevabı (7/70991)
17.-
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül'ün, Diyanet İşleri
Başkanlığının 15 Ağustos 2022 tarihinde
yaptığı bir toplantıya ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın
cevabı (7/70994)
18.- Ankara
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir'in, 30 Ağustos 2022 tarihinde
Ankara'da gerçekleşen bir yürüyüşe yapılan polis müdahalesine
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktay'ın cevabı (7/71000)
4 Ekim 2022 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Emine
Sare AYDIN (İstanbul), Necati TIĞLI (Giresun)
---0---
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkanı Vekili Süreyya Sadi
Bilgiçin, yeni yasama yılının yasama ve denetim faaliyetleri
açısından hayırlı geçmesini temenni ettiğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisimizin tarihinde ilk kez açtığımız
Altıncı Yasama Yılının başlangıcında
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz yasama yılı tüm
milletvekillerimizin ortak gayretleriyle yürütülen önemli
çalışmalarla geçti. Bu yasama yılının da yasama ve
denetim faaliyetlerimiz açısından hayırlı geçmesini temenni
ediyor, milletvekillerimize başarılar diliyorum.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Konyaya
yapılan yatırımlar hakkında söz isteyen Konya Milletvekili
Halil Etyemeze aittir.
Buyurun Sayın Etyemez. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Konya Milletvekili Halil Etyemezin, Konyaya yapılan
yatırımlara ilişkin gündem dışı
konuşması
HALİL ETYEMEZ (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Konya yatırımlarına ilişkin
gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Millî iradenin tecelligâhı Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 27nci Dönem Altıncı Yasama Yılının
ülkemize ve aziz milletimize hayırlar getirmesini diliyor, milletvekili
arkadaşlarıma Altıncı Yasama Dönemindeki
çalışmalarında kolaylıklar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Selçuklu
başkenti, medeniyetimizin kutlu şehri olan Konya tarımda,
sanayide, kültür ve ilimde zirvede olan kadim bir şehrimizdir. Sadece
bugünlerimizin değil, yarınlarımızın da öncü
şehri Konyamız için Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan liderliğinde çalışmalarımızı
aralıksız sürdürmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, Konya eğitim
şehridir. Konyamızda 11 bin olan derslik sayısını 25
bine, 16 bin olan öğretmen sayısını 36 bine
çıkardık. Şehrimize Necmettin Erbakan ve Konya Teknik
Üniversitesi olmak üzere 2si devlet, 1i de vakfa bağlı Gıda ve
Tarım Üniversitesini kazandırdık. 8den 31e
çıkardığımız yükseköğrenim yurt binalarıyla
toplam 36.586 öğrenci kardeşimizin barınma ihtiyacını
karşılıyoruz. Bu öğretim yılında da hiçbir sorun
yaşanmamıştır.
Konya sağlık şehridir.
Sağlıkta toplam 3.350nin üzerinde yatak kapasiteli 33ü hastane
olmak üzere 150nin üzerinde sağlık tesisini şehrimizin
hizmetine sunduk, 1.250 yataklı Konya Şehir Hastanemizi açtık.
Konya ulaşım şehridir. Yol
medeniyettir. anlayışıyla Konyamızda yapılan kara
yolu yatırımlarını 1 milyar 373 milyon liradan 17 milyar
278 milyon liraya yükselttik. Bölünmüş yol uzunluğunu 167
kilometreden 1.261 kilometreye çıkardık. Konyamızı yüksek
hızlı tren merkezi hâline getirdik. Selçuklu Yüksek Hızlı
Tren Garı hemşehrilerimize hizmet vermeye
başlamıştır. Yıllık 3 milyon yolcu kapasiteli
havalimanının terminal binasını şehrimize
kazandırdık.
Konya sanayi ve enerji şehridir.
Konyamızdaki organize sanayi bölgelerimizin sayısını 11e
çıkardık. Şehrimize 3 endüstri bölgesini kazandırdık.
ASELSAN Konya Silah Sistemleri Fabrikası üretime başlamıştır.
İlk Evim İlk İşyerim Projesi kapsamında
Konyamızın merkezinde 500 tane sanayi iş yeri
açacağız. Ülkemizin en büyük güneş enerjisi santrali olan
Karapınar Güneş Enerjisi Santralini Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın teşrifleriyle hizmete
açtık. Konya nüfusunun yüzde 90ını ihtiva eden 15 ilçemizde
doğal gaz hizmeti veriyoruz. Yunak, Altınekin, Tuzlukçu, Hadim ve
Emirgazi ilçelerimize gaz arzını bu yıl
sağlayacağız. Akören, Güneysınır, Taşkent,
Derebucak, Doğanhisar, Hüyük ve Çeltik ilçelerimiz ise önümüzdeki yıl
doğal gaz kullanmaya başlayacak. Böylece 27 ilçemizi doğal gazla
buluşturmuş olacağız.
Değerli milletvekilleri, Konya tarım
şehridir. Tahıl üretiminde lider olan Konyamız, hayvan
varlığıyla, süt, kırmızı et, tohum, tarım
makineleri üretimiyle de 1inci sıradadır. Bizler üreticilerimizin
yanındayız. Konyalı üreticilerimize son yirmi yılda
yatırımlarla birlikte 57,3 milyar TL tarımsal destek
sağladık.
Su medeniyettir. düsturuyla, bir
damlasını bile ziyan etmeden suyun gücünü milletle buluşturuyor
ve bu kapsamda Konyamızda çalışmalarımızı
aralıksız sürdürüyoruz. Sulama alanında 19 milyar 137 milyon 272
bin TL yatırım yaparak 24ü baraj, 31i gölet olmak üzere 301 tesisi
hizmete aldık.
Su tasarrufu sağlayan modern sulama
sistemlerini hayata geçiriyoruz. Ereğli İvriz sağ ve sol sahil
kapalı sulama sistemiyle, 5,5 milyar yatırım bedeliyle 400 bin
dekar araziyi kapalı sulama sistemiyle buluşturuyoruz.
Konya şehirleşmede öncüdür.
Konyamızda 29.857 konut projesi yaptık, yapmaya da devam ediyoruz.
Sosyal konut projesi kapsamında Konyamızda 7.655 konut daha
yapıyoruz. Konyamızda tam 11.390 konutluk ev yapmaya hazır
arsamızı da ilk etapta hemşehrilerimizin hizmetine sunduk.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Etyemez.
Buyurun.
HALİL ETYEMEZ (Devamla) Daha yeşil bir
Konya için çalışmalarımızı aralıksız
sürdürüyoruz. Konyamızda 120 milyon fidanı toprakla
buluşturduk. 6 şehir ormanı, 14 bal ormanı, 37 mesire yeri
tesisi açtık. Konyamıza 2 milyon 400 bin metrekare büyüklüğünde
yeşil alan kazandırıyoruz, 14 millet bahçesi yapıyoruz.
Ayrıca, ak belediyelerimizin Kelebekler Vadisi, Bilim Merkezi, şehir
stadyumu gibi yatırımlarıyla Konyamıza vizyon kattık.
Değerli milletvekilleri, güçlü, büyük Türkiye
hedefiyle çıktığımız bu yolda önümüzdeki yüzyıl
inşallah Türkiye yüzyılı olarak tarihe geçecektir. Bu duygu ve
düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Vanın sorunları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanala aittir.
Buyurun Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Vanın
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, değerli milletvekilleri; yeni dönemin hepimize
hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.
Tabii, biraz önce, Konya Milletvekilimiz Sayın
Etyemez, Konyanın yatırımlarını anlatırken gönül
isterdi ki Van da bu yatırımlardan istifade edebilsin.
Evet, yol medeniyettir. Vanda yol yok. Enerji
medeniyettir. Vanda enerji yok. Su medeniyettir. Vanda su yok. Hangisini
sayayım değerli arkadaşlar?
ZİVER ÖZDEMİR (Batman) Olsun, deniz var
orada.
MAHMUT TANAL (Devamla) Deniz var; denizi
kirlettiler denizi, Van denizini kirlettiler. Vanlılar, Van Gölüne Van
denizi diyor, eğer siz bunu bile bilmiyorsanız, Vanlı
milletvekilleri size bunu öğretememişlerse bu, Van milletvekillerinin
büyük bir ayıbıdır.
Değerli kardeşlerim, Vanın
sorunlarını tek tek sayacak olursak; bir, imar sorunu var; iki, Van
Gölünün kirlilik sorunu var; üç, çevre yolu sorunu var; dört, genç
işsizlik oranı çok yüksek; beş, pandemi öncesinde Vana günde 15
uçak uçarken şimdi 7 veya 8 uçak uçuyor arkadaşlar. 15 uçaktan 7-8
uçağa indi ve aynı şekilde
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Yahu, Vana
gittin mi? Vana kaç defa gittin?
MAHMUT TANAL (Devamla) Bana laf
yetiştireceğine git, suçsuz, okula gidemeyen öğrencilere okul
sağla!
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Biz,
MAHMUT TANAL (Devamla) Bu ülkede sen bakanlık
yapmışsın, bakanlık. (CHP sıralarından
alkışlar) Senin bakanlığın sıfır,
sıfır! Bakanlık yapmışsın sen, utanmadan
konuşuyorsun. (CHP sıralarından alkışlar)
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Ayıp ya!
MAHMUT TANAL (Devamla) Çocuklar orada aç, çocuklar
orada işsiz, çocuklar orada su bulamıyor; bana laf atacaksın
sen!
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Ayıp ama ayıp! Hiç yakışmıyor Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (Devamla) Değerli
kardeşlerim, Van halkı perişan durumda. Vanın uçak bileti
fiyatları yüksek, Vanda otopark sorunu var. Van Büyükşehir
Belediyesinin arıtma tesisi çalışmıyor; Van Gölü
kirletiliyor değerli kardeşlerim. Çocuklar
-taşınamadığı için- okula gidemiyor;
taşımalı eğitim sorunu var. Van ilinin Edremit ilçesi var,
oradaki belediyeye ait taşınmazlar eş dosta peşkeş
çekilmiş durumda.
İranVan sınırı
Deprem oldu, futbol stadyumu orada zarar gördü,
oradaki tribünler zarar gördü; tribünler orada geçici olarak yapıldı
ve bunun bir daha yapılması gerekiyor.
Hayvancılık sürekli kan kaybediyor.
Elektrik sayaçları
Yahu, değerli
arkadaşlar, böyle bir onursuzluk olmaz. Fakir fukaranın elektrik
sayaçları elektrik direklerine takılıyor, zenginlerin elektrik
sayaçları binanın kapısında. Aynı mahalleye gidiyoruz,
Edremit Yeni Mahallesine gidiyoruz, oradaki villa sahiplerinin elektrik
sayaçları binanın önünde, fakir fukaranın elektrik
sayaçları elektrik direklerinde. Bu, insanların onuruna dokunuyor.
Böyle bir eşitsizlik olmaz. Değerli Bakanım, fakirin elektrik
sayacı elektrik direğinde, zengininki kapının önünde. Bu
onursuzluk değil mi, bu eşitsizlik değil mi, bu
ahlaksızlık değil mi? (CHP sıralarından
alkışlar)
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Yahu, böyle
bir şey nasıl mümkün olabilir?
MAHMUT TANAL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Vanlılar bunu hak etmiyor, Van bunu hak etmiyor.
Bakın, belediyelerde toplu taşıma
sorunu var. Belediye personeli alımında liyakatsizlik var; AK
PARTİye yakın olanlar alınıyor, diğer
vatandaşlar alınmıyor.
Van, turizm açısından
tanıtılmıyor arkadaşlar. Van, hak ettiği yerde
değil. Vanda festivaller iptal ediliyor. Vanda okul servis ücretleri
yüksek, Vanda hayat pahalı. Vatandaş bir imza için Ercişten
Vana gidiyor, ya, bir imza için; Erciş ile Van arası
Değerli arkadaşlar, biraz önce
arkadaşımız neyi anlattı? TOKİnin Konyayla ilgili
yaptığı evleri anlattı. Değerli Etyemez kardeşim,
Vanın listesini veriyorum, 7 ilçeye TOKİ uğramamış,
Vanın 7 ilçesine. Niye Van bir Konya gibi yatırımı hak
etmesin?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Tanal.
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Yeniden imar
ettik.
MAHMUT TANAL (Devamla) Ya, kardeşim, sen
bakanlığı boşuna yapmışsın, kusura bakma ya!
Yani senin gibi bakanı cebimden çıkarırım ben, yapma bana
bunu! (CHP sıralarından alkışlar)
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Sayın Tanal, saygıya davet ediyorum sizi, saygıya!
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, uyarır mısınız? Temiz bir dil kullansın,
lütfen uyarın! Böyle bir dil kullanılmaz!
MAHMUT TANAL (Devamla) Değerli
kardeşlerim, son sözler, özür diliyorum
(CHP ve HDP sıralarından ayağa
kalkmalar, sürekli alkışlar; CHP sıralarından pankartlar
açılması)
MAHMUT TANAL (Devamla) Bakın, değerli
kardeşlerim, şimdi, son söz, Adıyamanın bir milletvekili
var. Nerede o Adıyaman milletvekilleri? Biri var, bu Adıyaman
milletvekili gayet rahat Şanlıurfadaki Bozova Muhtarlar
Derneğine gider, Muhtarlar Derneği de şunu yapmak ister,
muhtarlara der ki: Toplanın. 30 muhtar gider. Ya,
Şanlıurfanın milletvekilleri yok mu da Adıyaman
Milletvekili gider?
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Tanal, grubuna bak, grubuna!
MAHMUT TANAL (Devamla) O Adıyaman
milletvekili, bugüne kadar bu kürsüde konuşmamış, bugüne kadar
herhangi bir sorunu dile getirmemiş ama bakıyorsunuz, gidiyor
Şanlıurfadaki muhtarları topluyor, muhtarlar ona selam
vermiyor.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Tanal, grubun sana arkasını döndü, bak! Grubun seni
protesto ediyor, bak!
TAMER DAĞLI (Adana) Sayın Tanal,
arkadaşların arkasını dönmüş, arkasını!
MAHMUT TANAL (Devamla) Onun için, adalet için,
huzur için, barış için, eşitlik için, millî birlik ve beraberlik
için Millet İttifakı olarak iktidara geliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TAMER DAĞLI (Adana) Sayın Tanal, bak,
bak, arkadaşlarına bak!
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Bak,
grubun ne yapıyor? Sayın Tanal, grubuna bak, grubuna!
BAŞKAN Sayın Tanal
Sayın Tanal,
teşekkür ederim.
MAHMUT TANAL (Devamla) Değerli
kardeşlerim, onlar adalete mesaj veriyorlar, onlar özgürlüğe mesaj
veriyorlar.
BAŞKAN Sayın Tanal
Sayın milletvekilleri
MAHMUT TANAL (Devamla) Değerli
kardeşlerim
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
bakın, milletvekili arkadaşınız kürsüde konuşuyor,
arkanızı dönüyorsunuz, yapmayın lütfen!
ZİVER ÖZDEMİR (Batman) Sayın Tanal,
protesto ediliyorsunuz.
BAŞKAN Evet, arkadaşlar
Sayın Tanal, süreniz doldu, rica etsem kürsüden
ayrılırsanız
ALİ ŞEKER (İstanbul) Ya, kürsüde
konuşuyor, siz sözünü kesiyorsunuz hatibin.
MAHMUT TANAL (Devamla) Sayın Başkan,
bitiriyorum.
BAŞKAN Bitti, bitti.
MAHMUT TANAL (Devamla) Son cümlem, son cümlem.
BAŞKAN Bitti ama zaten bitti.
MAHMUT TANAL (Devamla) Son cümlem, bitiriyorum.
Değerli arkadaşlar, şu anda
İranda kadınlar öldürülüyor, sansür var, dünyaya seslerini
duyuramıyorlar. Sizin getirdiğiniz yasa teklifi bu,
arkadaşlarımızın isyanı buna, arkadaşlarımızın
mesajı buna. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (Devamla) Eğer onları
dikkate alırsanız yasa teklifini geri çekmeniz gerekiyor.
BAŞKAN Sayın Tanal, sizden rica
ediyorum, lütfen
MAHMUT TANAL (Devamla) Teşekkür eder,
saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Şimdi dönelim
arkadaşlar.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Şimdi
kürsüde kimse yok, dönebilirsiniz arkanızı.
BAŞKAN Sayın Eroğlu, buyurun.
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Başkanım, bir söz hakkı doğdu, müsaade ederseniz bir dakika
kürsüden
BAŞKAN Sataşmadan yerinizden değil,
kürsüden söz vereceğim.
Buyurun iki dakika. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Eroğlu, lütfen, yeni bir
sataşmaya yol açmayalım.
Buyurun.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Veysel Eroğlunun, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın yaptığı gündem
dışı konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Yok, yok.
Değerli Başkanım, değerli
milletvekilleri; ben özellikle şunu ifade etmek istiyorum: Van depremi
olduğu zaman o zamanki Başbakanımız, şu andaki
Cumhurbaşkanımız ve bütün bakanlar aynı gün Vandaydı
ve çok
MAHMUT TANAL (İstanbul) Her yerde vergi
affı getirdiniz, Van depreminde niye vergi affı getirmediniz?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Terkin
yapılmadı.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Nasıl
konuşuyorsun bunu! Niye vergi affı getirmediniz Vana?
BAŞKAN Sayın Tanal
Sayın Tanal,
yerinize oturun.
VEYSEL EROĞLU (Devamla) Sayın Tanal, bir
dakika, müsaade et, ben sataşmıyorum.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Terkin
yapmadılar, hâlâ terkin bekliyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Vanda deprem oluyor
-Van vekili orada- Düzceye getirdiniz, Karadenize getirdiniz, niye oraya
getirmediniz?
VEYSEL EROĞLU (Devamla) Deprem oldu, bütün
bakanlar oradaydık ve Türkiye'den her türlü destek verildi, kısa
zamanda Van toparlandı.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Hâlâ terkin
yapılmadı.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Boş
konuşuyorsun, boş! Boş bakansın sen!
VEYSEL EROĞLU (Devamla) Vanı yeniden
inşa ettik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) İnşa
ettiniz, millet ödeyemiyor paralarını!
VEYSEL EROĞLU (Devamla) Su meselesi
dediniz. Bakın, ben, Bakanken
Şamran kaynağı var, tabii,
Vana gitmediğin için bilemezsin.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yeni Mahallesine
Yeni Mahallesine, Edremitin Yeni Mahallesine git; Muradiyeye git,
Muradiyeye.
VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şamran
kaynağından, 48 kilometreden,
Bakın, ben 1999 depreminde İSKİ Genel
Müdürüydüm; o zaman -Marmara depreminde- Hükûmet aşağı
yukarı yirmi günde gelemedi ama deprem oldu, biz aynı gün
oradaydık, bütün Hükûmet oradaydı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ya,
başarılıydın, niye Bakanlıktan aldılar sizi? O
kadar başarılıydın, Bakanlıktan niye aldılar sizi
ya?
VEYSEL EROĞLU (Devamla) Ve şu ana kadar
Vana 30 milyardan fazla bir yatırım yaptı Hükûmetimiz; bunun
için teşekkür gerekir diye düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) Sayın
Başkanım
MAHMUT TANAL (İstanbul) Özür dilerim
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade ediniz.
Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Bakan
Efendim, su götürdüm. dedi. Valiyi arasınlar, Edremitin Yeni
Mahallesinde su yok; Muradiyede su yok, kaplıcalar kapalı. Deprem
diyor
BAŞKAN Kayıtlara geçmiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Son bir cümle
Başkanım, özür diliyorum.
Deprem diyor; deprem olan tüm illerde vergiler
affedildi, Vanın vergisini niye affetmiyorsunuz, affettin mi?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Tanal, yerinize lütfen.
Buyurun Sayın Gülaçar.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) Şimdi, Vanla
ilgili konuşuluyor, Van milletvekillerinin söz alma hakkı var.
BAŞKAN Efendim, böyle bir usul yok.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) Ama şu an
ilimizle ilgili konuşuluyor.
BAŞKAN Yani size kişisel bir
sataşma yok.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) Sataşma var.
BAŞKAN Sadece Van milletvekilleri yeterli
bilgilendirmeyi yapmamışlar. dediler yani bu bir sataşma
kapsamına girmez.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) Sataşma var.
BAŞKAN Nedir sataşma?
(CHP sıralarından pankartlar
açılması, sürekli alkışlar)
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) Vanı biz
temsil ediyoruz, Vanla ilgili hiçbir hizmetin olmadığı ifade
ediliyor.
BAŞKAN Bu sataşma değil, bu bir
eleştiri.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) Yani biz Vanı temsil
etmiyormuşuz Sayın Başkan!
BAŞKAN - Efendim, size de söz veririz sonra.
Bu, sataşma değil. Sonra size söz veririz, siz de yapılan
hizmetleri anlatırsınız.
(CHP sıralarından pankartlar
açılması, sürekli alkışlar)
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) - Sayın
Başkan, Vanı temsil etmiyormuşuz! Hatip Vanı temsil
etmediğimizi söylüyor.
BAŞKAN - Vanı temsil etmediğinizi
söyledi, doğru.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) - Evet.
BAŞKAN - Bu yüzden iki dakika kürsüden söz
veriyorum.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Sayın
Başkan, Hatip Vanı temsil etmiyorlar. dedi; bu,
sataşmadır; lütfen, söz verir misiniz?
BAŞKAN - Efendim, sataşmanın
gerekçesini bilmem lazım Sayın Ünal. Son anda doğru gerekçe
geldi.
Buyurun.
2.- Van Milletvekili Osman Nuri Gülaçarın, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın yaptığı gündem
dışı konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Meclisimiz kapandığı
günden itibaren Vanımızda ilçe ilçe, köy köy dolaşıyoruz.
Mahmut ağabey bu arada geldi mi, Vana uğradı mı, onu
bilmiyorum ama Allah aşkına ya benim ilimle ilgili konuşurken
hiç olmazsa bana da bir soruver Vanda ne var ne yok? diye, tamam mı?
Sadece siyaset olsun diye, politika olsun diye bu sözler burada ifade edilmez.
Van, Allaha hamdolsun, hizmetler itibarıyla,
yapılanlar itibarıyla şu an belki de Doğu Anadolunun en
fazla hizmet alan illerinin başında geliyor.
Ben suyla ilgili kısımda da söylüyorum:
Bizim şu an suyla ilgili bir sorunumuz yok. Geçen yıl
kuraklıktan mütevellit sorunlar vardı, onlar bu yıl bütün köyler
itibarıyla telafi ediliyor.
Asfaltlama çalışmamız
Şu an biz
Büyükşehir olarak ciddi anlamda bir asfalt çalışması
yaptık, her ilçemiz için
Şimdi, burada bütün bu
çalışmaları sadece politik birtakım hesaplarla karalamak
veya kamuoyuna böyle ifade etmek gerçekten bizleri üzüyor. Mahmut ağabey,
seni seviyoruz ya, lütfen bize sor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Ya, Bostaniçide su
yok, su! Bostaniçi Mahallesi, Yeni Mahallesi
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) Değerli
arkadaşlar
MAHMUT TANAL (İstanbul) Allahtan korkun
yahu! Çocuklar
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) Mahmut
ağabey, bunları bana söyleme ya, sahadan geliyorum ağabey, dün
akşam itibarıyla geldim, dün de sahadaydım.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Mahalle
adı veriyor.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) Köy köy, ilçe
ilçe, Allahın izniyle halkımızın derdiyle dertleniyoruz,
taleplerini alıyoruz, sorunlarını hallediyoruz. Bu noktada
Allahın izniyle çok da başarılıyız, bilginiz olsun.
Saygılarımı, hürmetlerimi sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, burada, yerimde söyleyeceğim.
BAŞKAN Sayın Tanal, bir
tartışma yok.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın
Başkanım, Bostaniçi Mahallesinde su yok, Yeni Mahallesinde su yok,
Muradiyede su az geliyor; söylüyorum tek tek yahu! Yahu arkadaşım,
depremde niye vergilerini affetmediniz? Başkan, depremde vergiyi niye
affetmediniz yahu? Karadenizdeki selde yapıyorsunuz da Vanda niye
yapmıyorsunuz?
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
(Devam)
3.- Hakkâri Milletvekili Sait Dedenin, Hakkârinin ekonomik ve sosyal
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Hakkârinin ekonomik ve sosyal sorunları hakkında söz isteyen Hakkâri
Milletvekili Sait Dedeye aittir.
Buyurun Sayın Dede. (HDP sıralarından
alkışlar)
SAİT DEDE (Hakkâri) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Hakkâri ilinde yaşanan sorunları Genel
Kurulla paylaşmak için söz almış bulunmaktayım.
Hepinizin bildiği gibi bugün ülkede birkaç
yandaş grup haricinde tüm yurttaşlarımız açlıkla,
yoksullukla mücadele etmektedir. Tüm ülkede yaşanan bu olumsuz tabloya ek
olarak, seçim bölgem olan Hakkâride adı konulmamış ama
fiiliyatta var olan bir ekonomik ambargo söz konusudur. Türkiye'nin en az
gelişmiş kentlerinden olan Hakkâri ilinde halkın refah düzeyini
artıracak en küçük bir ekonomik yatırım
olmadığından dolayı yurttaşlar yaşamlarını
idame ettirmekte zorlanmaktadırlar.
Bakın, eskiden Hakkâri, ders kitaplarında
Türkiye'nin sayılı tarım ve hayvancılık illeri
arasında geçiyordu; gelinen aşamada tarım ve
hayvancılık adına hiçbir şey kalmamış. Yaylalar
yasak, otlaklar yasak, meralar yasak, neredeyse il ve ilçe merkezleri
dışında her yer yasak; hayvanlar yaylalara götürülemiyor,
götürmek isteyenlere de ne olduğunu Sertip Şenin katledilmesinde
gördük. Hakkâride bir çoban öldürülmüş, kimin umurunda? diyen
babanın feryatları hâlen yüreklerimizde yankılanıyor.
Sayın milletvekilleri, Hakkâride tarım ve
hayvancılık tablosu böyleyken Hakkârinin doğal, kültürel ve
tarihsel değerlerine rağmen tek bir turistik yatırım
yapılmamıştır. Hakkâride hayatı çekilmez kılan,
çoğu zaman doğrudan yaşam hakkını ihlal eden
güvenlikçi politikalar sınır ticaretini de vurmuş durumda.
İki ülkeye sınırı olmasına rağmen bu coğrafi
konumundan faydalanmamaktadır Hakkâri. Dış ticaret ve lojistik
merkezi olma potansiyeli olan Hakkâri ilinde bugün resmiyette 3 sınır
kapısı bulunmaktadır. Birincisi, Esendere Sınır
Kapısı 1964 yılında açılmıştır. Üzümlü
Sınır Kapısı 2015 yılında açıldı. 2011
yılında ise Derecik Umurlu Sınır Kapısının
Bakanlar Kurulu kararıyla açılmasına karar verilmiş; 2013
yılında dönemin Başbakanı tarafından
açılışı yapıldı kapının ancak 2013
yılından bu yana yetkililer tarafından defalarca
açılmasına rağmen hâlen faaliyete geçmemiştir.
Sayın milletvekilleri, Hakkârinin 70li, 80li
yıllarının anlatıldığı Vizontele filmini
çoğunuz izlemişsinizdir. Vizontele filminde Hakkâriye bir kütüphane
müdürü atanır ama ortada kütüphane yoktur. Derecik Umurlu Sınır
Kapısının da durumu aynen böyledir, muhtemelen görevlileri de
vardır, gümrük muhafaza memurları da vardır ama ortada bir
kapı, hatta bir baraka, bir yol bile yoktur; gelinen kırk yılda
değişen bir şey yok. Seçim yaklaşıyor, muhtemelen yine
şaşaalı bir törenle Derecik Umurlu Sınır
Kapısı milletimize hayırlı olsun. diyecektir iktidar ama
yine bu kapı açılmayacaktır. Hakkârililer açıkça siyasal
tercihlerinden dolayı cezalandırılıyor; eğer bunun
başka bir anlamı varsa iktidar çıksın, bize söylesin.
Sınır kapılarında yaşanan bu ciddiyetsizliğin
başka bir anlamı olamaz.
Her anlamda bir ambargoyla karşı
karşıyayız. Bakın, Derecik ilçemizde bulunan Umurlu
Sınır Kapısının kapalı olmasından
dolayı, yurttaşlarımız yarım saatte katedecekleri yolu
on dört on beş saatte ancak gidebiliyorlar. Bu kapı kapalı
olduğu için Üzümlü Sınır Kapısına gelenler saatlerce
ama saatlerce bekletiliyorlar, kilometrelerce araç ve insan kuyruğu
oluşuyor. Bunun benzer bir örneğini Kapıkule Sınır
Kapısında da görmüştük ama ilgili Bakan, komşu ülkeyle
diyaloğa girerek çözüm bulmuştu. Söz konusu Hakkâri olunca
Bakanın nerede olduğunu bilmiyoruz.
Sayın milletvekilleri, 2021 yılı
TÜİK verilerine göre ortalama yıllık eş değer hane
halkı kullanılabilir fert gelirinin en düşük, işsizlik
oranının en yüksek olduğu bölgeler arasında Hakkâri yer
almaktadır. Hakkâride en önemli geçim kaynaklarından biri
sınır ticaretidir. Geçen hafta sivil toplum örgütü temsilcileri Meclisteydi,
buraya gelip bütün gruplarla görüştüler, iktidar grubuyla da muhtemelen
görüşmüşlerdir. Bu sorunun bir an önce çözülmesi son derece
önemlidir. Söz konusu kapıların Hakkâri iline
sağlayacağı sosyal ve ekonomik katma değerler göz önünde
bulundurulduğunda, kentin ekonomisini hareketlendireceği, aynı
zamanda istihdamı artıracağı bir gerçektir ancak Hakkâri
ili sınır kapılarında yaşanan teknik yetersizlikler,
altyapı eksiklikleri ve bürokratik engellemeler bu avantajlı durumun
değerlendirilmesini imkânsız kılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Dede.
SAİT DEDE (Devamla) Tamamlıyorum.
Sınır kapılarında bekleme
süreleri makul olabilecek sürelerin çok ötesinde yurttaşlara eziyet
derecesine varmış durumdadır.
Bir başka sorun da bürokratik işlemlerden
arındırılmış, ihracat ve ithalat işlemlerine göre
kaideleri basitleştirilmiş, uygulaması ve yapılması
kolay bir ticaret dalı olması gereken sınır ticaretinde
yaşanmaktadır. Sınır illerinde yaşayan
yurttaşların ihtiyaç duydukları ürünlerin bir
kısmını komşu ülkeden tedarik etmesine imkân tanıyan
sınır ticareti Hakkâri ilinde tamamen Valiliğin ve güvenlik
kuvvetlerinin keyfiyetine bırakılmıştır. Muafiyet
kapsamında olduğu hâlde yurttaşların getirdikleri mallara
çoğu zaman ya gümrük muhafaza el koymakta ya da gümrükten geçtikten sonra
yol kontrollerinde güvenlik kuvvetleri tarafından kaçak işlemi
yapılmaktadır. Bu konuda Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa
muhalefetten açılmış sayısız dava bulunmaktadır.
Hani suç ve cezaların kanuniliği ilkesi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Sait
Dede.
SAİT DEDE (Devamla) Esendere Sınır
Kapısında gümrük muhafazadan geçen mal nasıl olur da üç
beş kilometre sonra kaçak duruma düşer?
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika
süreyle söz vereceğim.
Sayın Çelebi, buyurun.
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, malul
sayılmayan gazilere ilişkin açıklaması
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Terörle mücadele esnasında yaralanıp malul
sayılmayan gazilerimiz iyi haber bekliyor. Kalbinde kurşunla
yaşıyor, gazi değil; Kanasla sırtından vurulup
akciğeri delinmiş, gazi değil; beyninin içinde 3 roket
parçası var, gazi değil; patlama nedeniyle duyma, görme kaybı
yaşıyor, gazi değil; bedenindeki kurşun vücudunu zehirliyor,
kronik ağır metal zehirlenmesi yaşıyor, tedavisi yok, gazi değil.
Kısmen ilaç bağımlısı olan, sosyal
yaşantıları bozulan da çok. İç Tüzük 37 gereği Genel
Kurula kanun teklifim inecek. Buna gerek kalmadan, öncesinde bütün partilerimiz
konsensüs sağlayıp bu işi çözmelidir; artık üvey evlat
muamelesi son bulmalıdır.
Gazilik beratı ve onuru verilsin, şeref
aylıkları bağlansın diyorum, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Barut
2.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, basına sansür yasasına
ve süt krizine ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) AKP eliyle ülkemizde neredeyse
her alanda derin bir kriz yaşanıyor. Milletin derdiyle
dertleneceğinize basına sansür yasası getiriyorsunuz, bu
tavrınızı kınıyorum.
Bugün süt krizinden söz edeceğim.
Yıllardır hayvancılıkla uğraşan üreticilerimize
destek olunmasını, yemden samana maliyetlerin düşürülmesini ve
çiftçinin uygun koşullarda maliyet yükünden kurtarılmasını
istedik. Biz söyledik, biz işittik; iktidar oralı bile olmadı.
Bugün ülkemizde çok ciddi biçimde süt krizi yaşanıyor;
olacağı buydu. Maliyetleri karşılayamadığı
için besicinin süt veren inekleri mecburen kesime gönderildi. Elbette inekler
kesilirse süt kalmaz; süt kalmayınca vatandaş çok daha pahalıya
sütü içer; rafta olsa, bütçesi yetse bile peynir alamaz; şu anda oraya
geldik. Bu saatten sonra zamlar peş peşe gelecektir çünkü inekler
kesildi. Derhâl çiftçinin yüzünü güldürecek adımlar atın, maliyetleri
düşürün, süt ve et fiyatlarını çiftçinin kazanacağı
noktaya getirin.
BAŞKAN Sayın Yılmazkaya
3.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın, beyin göçüne
ilişkin açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Amerika, Almanya gibi gelişmiş ülkeler,
bizim gibi ülkelerdeki yetişmiş beyin gücünü kendi ülkelerine
çekebilmek için birçok teşviki hayata geçirmektedir. Son yıllarda
ülkemizde giderek artan beyin göçüyle ilgili mevcut Hükûmetin de
uyguladığı ötekileştirici dil nedeniyle
Cumhurbaşkanının Giderlerse gitsinler. dediği,
idarecilerin mobbing uyguladığı ve aşağıladığı
bilim insanı, akademisyen, doktor, mühendis, sağlık
çalışanı, öğretmen, yazılımcı gibi kritik
öneme sahip meslekler için birçok ülke harekete geçerek bu yetişmiş
beyinleri kendi ülkelerine çekmek için önemli adımlar atmaktadır.
Güçlü bir Türkiye için bilime, insanlığa,
eğitime gereken önemin verilmesi, ülkedeki beyin göçünü tersine çevirmek
hepimizin önceliği olmalıdır. Bir ülkenin bilgili,
eğitimli, deneyimli, nitelikli, düşünen ve üreten insanların her
zaman ihtiyaç vardır. Ülkemizin yetişmiş beyin gücüne sahip
çıkmak ulusal güvenliğimizin teminatıdır ve asıl beka
meselesi budur diyor, Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kemalbay Pekgözegü
4.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegünün, beyaz
tülbentli annelere uygulanan şiddete ilişkin açıklaması
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın vekiller, her hafta perşembe günü,
İstanbulda 70 yaşını aşkın birkaç beyaz
tülbentli annenin sözde adalet sarayları önünde işkenceyle
darbedilerek gözaltına alındığından haberiniz var
mı? Çoğu çok yaşlı olan ve çocukları cezaevlerinde ölmesin
diye ses çıkarmak için sokakta olan bu kadınların Emniyete
gidene kadar coplandığını, polis araçlarının
içinde dövüldüğünü biliyor musunuz? Bu hafta perşembe günü
İstanbula bakın, bu zulmü göreceksiniz. Anneler neyi gündeme
getirmek istiyor, biliyor musunuz? Mapus yakınları Hükûmetin
adaletsizliğine isyan ediyor; adalet istiyorlar, adalet! Cezaevlerindeki
insanlık dışı muamelelere, intiharlara, infaz yakmalara,
tecride son verilsin istiyorlar; cezaevlerinde işkence ve şüpheli
ölümler bitsin istiyorlar.
BAŞKAN Sayın Arkaz
5.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, 27nci Dönem
Altıncı Yasama Yılının hayırlı
olmasını dilediğine, sağlık
çalışanlarına şiddete, şehit olan Polis Memuru Sedat
Gezer, Astsubay Yusuf Ataş ve Uzman Çavuş Hüseyin Cerite Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
27nci Dönem Altıncı Yasama
Yılının Gazi Meclisimize hayırlı olmasını
diliyorum.
Esenyurt Devlet Hastanesinde güvenlik görevlisi
olarak çalışan Tuğrul Okudan 14 Eylülde
uğradığı bıçaklı saldırı sonucu
hayatını kaybetti. Sağlık çalışanlarına
şiddetin son bulmasını arzuluyorum. Kendisine Allahtan rahmet,
yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Yine, Mersinin Mezitli ilçesinde polisevine
teröristler tarafından düzenlenen saldırıda şehit olan
Polis Memuru Sedat Gezere, Pençe-Kilit Operasyonunda terör örgütü
mensupları tarafından açılan taciz ateşi sonucu şehit
olan Astsubay Yusuf Ataşa ve Kırklarelide görevi esnasında
meydana gelen trafik kazasında şehit olan Uzman Çavuş Hüseyin
Cerite Allahtan rahmet, yakınlarına ve aziz milletimize
başsağlığı diliyorum. Vatan sağ olsun.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kaya
6.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın, 27nci Dönem
Altıncı Yasama Yılının hayırlı
olmasını dilediğine ilişkin açıklaması
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Aynı dönem içinde Meclis tarihinde bir ilki
yaşadığımız Altıncı Yasama
Yılının öncelikle Gazi Meclisimize, milletvekillerimize,
ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Açıldığı ilk günden bu yana Meclis çatısı
altında görev yapmış olup ahirete irtihal etmiş tüm
milletvekillerimizi de rahmetle anıyorum.
Temennim odur ki yeni dönemde
karşılıklı saygı ve hoşgörü çerçevesinde
başarılı çalışmalara hep birlikte imza atarız. Bu
vesileyle, 27nci Dönem Altıncı Yasama Yılında aziz
milletimizin birliği ve vatanımızın bölünmez bütünlüğü
için hizmet etmek gayesiyle çalışan tüm milletvekillerimize
başarılar diliyor, yeni dönemin hayırlı ve uğurlu
olması temennisiyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Girgin
7.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, müzisyen Onur
Şener cinayetine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
2 çocuk babası müzisyen Onur Şenerin
çalışırken cinayete kurban gitmesi, sanatçıları hedef
gösteren, festivalleri yasaklayan zihniyetin bir ürünüdür; sanatın,
sanatçının, emeğin ve emekçinin, eğitimin ve liyakatin
siyasi aidiyet duygusu karşısında ucuzlatılması, bir
güruha kendilerinin kanunlar karşısında dokunulmaz
oldukları öz güveninin verilmesi sonucudur. Dün doktorlara yapılan
muamele bugün sanatçılara yapılmaktadır. Pandemi döneminden beri
çok sayıda müzisyen dramına şahit olduk; onlarcası
canına kıydı, yüzlercesi eşyalarını satmak
zorunda kaldı ve bir o kadarının da yuvası
dağıldı. Müzisyenlerin can güvenliği de sosyal güvenceleri
de yok. Daha da vahimi, öldürenlerin çalışma yaşamından
sorumlu bakanlıkta kamu görevlisi olmalarıdır. Emek cehennemini
güvenceli ve örgütlü bir çalışma yaşamına dönüştürmek
için, Onur Şener için adalet mücadelesini büyüteceğiz. Onur
kardeşimize Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı
diliyorum.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
8.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, Ordu Çaybaşı
İlküvezdeki vahşi katı atık depolama alanına
ilişkin açıklaması
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Ordu Çaybaşı İlküvezde vahşi
katı atık depolama alanı var. Buranın ÇED izninde
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
9.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, akaryakıt
zamlarına ve taksici esnafın taleplerine ilişkin
açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Yarın yeni bir akaryakıt zammı
geliyormuş; pardon, AKPli arkadaşların anlaması için zam
demiyorduk, yandaş basının diliyle akaryakıtta yeni bir
fiyat ayarlaması var. Yaptığınız ayarlamalarla
vatandaşı canından bezdirdiğiniz gibi şoför
esnafımızı da bıktırdınız; kamyoncuyu,
dolmuşçuyu, servisçiyi, taksiciyi batırıyorsunuz. Taksici
esnafımız diyor ki: Zamlardan geçtik, taksimetreyi ayarlamak için
verdiğimiz ücretler bile yük oldu artık. Küçük bir ilçemizde bile
taksici esnafı taksimetreyi ayarlayınca 800-1.000 lira para ödüyor,
zamlar yağdıkça da ayarlar sürekli yenileniyor. Ayarlamaların
peşi sıra, yeni ayarlamalar şoförün ayarını bozdu
artık.
Taksicimizin bir isteğini de burada AKPye
ileteyim: Madem zamdan vazgeçmiyorsunuz, en azından taksimetre
ayarlamalarının ücretini düşürün ya da taksimetre ayarlarının
ücretlerini, faturalarını AKP Genel Merkezine ya da saraya
gönderelim, onlar ödesin. diyorlar.
BAŞKAN Sayın Taşcıer
10.- Ankara Milletvekili Gamze Taşçıerin, Sağlık
Bakanının Etlik Şehir Hastanesiyle ilgili
açıklamalarına ilişkin açıklaması
GAMZE TAŞCIER (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Geçtiğimiz hafta Ankarada Etlik Şehir
Hastanesi açıldı. Hastanenin açılışı öncesi,
kentimizde bulunan 5 hastane için kapatılma kararı alındı.
Personelin görevlendirilmesi yapılmış, ekipman ve cihazlar
şehir hastanesine taşınmaya, kapatılacak hastanelerin
içleri boşaltılmaya başlanmıştı. Sağlık
emekçileriyle birlikte verdiğimiz mücadele neticesinde
Bakanlığın kısmi bir geri adım
attığını gördük ancak Sağlık Bakanı
hastanelerin kapatılmayacağını söylemesine rağmen
burada bir kelime oyunu söz konusuydu. Çünkü Kapatılmayacak.
dediğiniz hastanenin hekimi, personeli, cihazı, sarf malzemeleri bile
taşınmışken bu hastaneler nasıl çalışacak?
Şehir hastaneleri anahtar teslimdi ancak kamu hastanelerinden kamyon
kamyon cihaz ve ekipman taşındı. Hastane garantisi yok.
dediniz, Sayıştay raporunda bir kez daha olduğu ispatlandı.
Sayın Bakan, neden yalan söylemeye devam ediyor?
BAŞKAN - Sayın Aydın
11.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, yeni yasama
yılının hayırlı olmasını dilediğine,
Basın Kanununa ve İnegölün Hamzabey Mahallesinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) - Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Öncelikle, yeni yasama yılımızın
halkımıza ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.
Basın Kanunu, kamuoyunda bilinen ismiyle de
dezenformasyon ve sansür kanunu bugün Meclise geliyor; haziran ayında
Komisyondan geçmişti. Bir kez daha uyarıyoruz, bugün
ayarını bozduğunuz kantar, yarın gelir sizi tartar diyoruz
ve bu yanlıştan bir an önce vazgeçin, sansürün, insanları
yasaklamanın bugün hemen yanı başımız İranda
işi nerelere getirdiğine de dikkat edin diyorum.
Yine, Meclisin kapalı olduğu dönemde
İnegölün Hamzabey Mahallesini ziyaret ettik; büyük bir köyümüz,
İnegöle çok yakın ancak çok yakın olmasına rağmen
doğal gaz yok, muhtar ve köylüler bu durumdan şikâyetçiler; sanayinin
dibi, ayrıca Boğazköy Barajının da hemen
bitişiğinde, köyde arıtma olmadığı için de
sulamada kullanılan baraj pis sularla besleniyor ve o ürünleri
halkımız tüketiyor. Bu konuya da buradan bir kez daha dikkat
çekiyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
12.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 27nci
Dönem Altıncı Yasama Yılının hayırlı
olmasını dilediğine ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Meclis tarihinde ilk olarak bir dönem içinde
altıncı yasama yılına girerek bir ilke imza atıyoruz.
27nci Dönem Altıncı YASAMA Yılının öncelikle Gazi
Meclisimize, milletvekillerimize, ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını diliyorum. Bu vesileyle ilk açıldığı
günden bu yana Meclis çatısı altında görev yapmış tüm
milletvekillerimize şükranlarımı sunuyorum, ahirete irtihal
etmiş milletvekillerimizi rahmetle anıyorum.
Yüz elli yıla yaklaşan Parlamento
geleneğine sahip köklü bir kurum olan Meclisimiz önce Millî Mücadelede,
son olarak da 15 Temmuz gecesi Gazi unvanıyla şereflenmiş,
eşine az rastlanan bir parlamentodur. 27nci Dönemin bu son yasama
yılında millî iradenin tecelligâhı Gazi Meclisimize
yakışır bir şekilde milletimizin birliği ve
vatanın bölünmez bütünlüğü için çalışan tüm
milletvekillerimize başarılar diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kenanoğlu
13.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlunun, müzisyen Onur
Şener cinayetine ilişkin açıklaması
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, Onur Şener 45 yaşında, 2 çocuk babası bir
müzisyen idi. Ankara Çayyolunda, bir eğlence mekânında istek
şarkılarını bilmediği gerekçesiyle 3 kişi
tarafından yapılan saldırı sonucu öldürüldü. Mekân
çıkışında pusu kuran saldırganlar Onur Şenerin
kırık şişelerle boğazını ve yüzünü
parçaladılar. Tutuklanan Ali G. Çalışma
Bakanlığında müfettiş, İlker K. Çalışma
Bakanlığında müfettiş, Semih S. ise TAIde mühendisti. Bu
sabıkalı canilerin kamuya torpille, liyakatsiz alımların da
bir sonucu olduğunu görüyoruz.
Onur Şeneri vahşice katleden bu
saldırganları kınıyorum, katillerin hak ettikleri en
ağır cezaları alması konusunda takipçi
olacağımızı belirtiyor ve Onur Şenerin ailesine ve yakınlarına
bir kez daha başsağlığı diliyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
14.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmazın, 27nci Dönem
Altıncı Yasama Yılına hayır dilekleriyle
başladıklarına ve alçak terör saldırısında
şehit düşen kahraman Polis Memuru Sedat Gezere Allahtan rahmet,
yaralı polis memuruna acil şifalar dilediğine ilişkin
açıklaması
ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) Millî iradenin
tecelligâhı Gazi Meclisimizde 27nci Dönem Altıncı Yasama
Yılına hayır dilekleriyle başlıyoruz.
AK PARTİ hükûmetleri olarak, son yirmi
yılda ülkemize kazandırdığımız, her alanı
kapsayan eser ve hizmet siyasetimizi, Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde, ülkemizin daha
da gelişmesi ve güçlenmesi yolunda Türkiye yüzyılı mottosuyla
bu yasama yılında da sürdüreceğiz. Tarihî günlerin
yaşandığı, dünyada ve bölgemizde tüm güç merkezlerinin
yeniden oluştuğu bu dönemde, ülkemiz hak ettiği yere adım
adım yaklaşırken bunu baltalamak isteyen terör örgütleri ve
destekçileriyle mücadelemiz de en son terörist etkisiz hâle getirilinceye kadar
sürecektir.
Bu vesileyle 26 Eylülde Mezitli ilçemizde polisevine
düzenlenen alçak terör saldırısında şehit düşen
kahraman Polis Memurumuz Sedat kardeşimize bir kez daha Allahtan rahmet,
yaralı polis memurumuza acil şifalar diliyorum.
BAŞKAN - Sayın İlhan...
15.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın, Türk
çiftçisinin ve Kırşehirli ayçiçeği üreticilerinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir)
Teşekkür ederim Başkanım.
Kendine yetebilen bir tarım ülkesi iken
üzülerek belirtmek isterim ki tarımda ithalat rekorları kırar
hâle geldik. Bunun sorumluları ise kanuni destekleri bile tam ödemedikleri
gibi, çiftçimizi hâlâ hamasetle kandırma telaşına
düşmüşlerdir. Türk çiftçisi, borç sarmalını
aşamadığı gibi, tüccar ve rantçıların eline
düşmekten de bir türlü kurtulamamaktadır. Bakınız,
ayçiçeğinin stratejik bir ürün olduğunu, geçen sene marketlerdeki
talan görüntüleriyle çok acı bir şekilde deneyimledik ancak Hükûmet
yine ders almışa benzememektedir. Sayın Bakan ayçiçeği için
12 liranın üstünde alım olacak. dedi ve çiftçilerimiz bu söze
itibar edip sabırla beklediler ama Kırşehirde ne yazık ki
bu fiyatları bir türlü göremediler. Bu sebeple Boş yer
kalmasın, her tarafı ekin. diyen sorumluluk makamındakiler, bu
soruna bir an önce çözüm bulmak zorundadırlar. Zira, Kırşehir
çiftçisi, kilometrelerce kuyruk beklemek ve zararına ürün vermek istemiyor
artık.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Öcalan...
16.- Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalanın, pamuk
üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) - Sayın
Başkan, ülke pamuğunun yüzde 46sı Urfada yetiştiriliyor.
Bu yıl 44 randımanlı pamuk fiyatı 21 lira olarak
açıklandı; Urfada 21 liralık 44 randımanlı pamuk
yetiştirilmiyor, bu randıman 41, 42, 39. Bakınız bu ülkenin
tarım politikalarını çöktürdüler; pamuğun kilo maliyeti 17
liradır, mazot, tohum, ilaç, gübre, su parası, tarla kiralama
parası 17 liranın üstündedir. Bu çiftçinin yakasından
düşmesi gerekiyor bu Hükûmetin. Suruçlu çiftçiler, Harranlı
çiftçiler, Akçakaleli çiftçiler, Bozovalı çiftçiler isyan ediyorlar, ektiklerinin
karşılığı alamamaktadırlar. Bu ülkenin tarım
politikası yerlerde sürünüyor, insanlar perişan durumdadır,
çiftçiler perişan durumdadır. Bu politikalar gözden geçirilmelidir,
çiftçinin sekiz ay dayanacak gücü kalmamıştır.
BAŞKAN Sayın İskenderoğlu
17.- Çanakkale Milletvekili Jülide İskenderoğlunun, Troya
Kültür Yolu Festivaline ilişkin açıklaması
JÜLİDE İSKENDEROĞLU (Çanakkale)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Çanakkalemizi marka
şehir yapmak için Grup Başkan Vekilimiz Sayın Bülent Turanla,
Valimizle, kaymakamlarımızla, belediye başkanlarımızla,
yöneticilerimizle ve teşkilatımızla var gücümüzle
çalışıyoruz. Geçtiğimiz ay, Kültür ve Turizm
Bakanlığımızca Çanakkalede düzenlenen Troya Kültür Yolu
Festivalinde de bunun önemli adımlarından birini
gerçekleştirdik. On gün boyunca yüzden fazla etkinliğin Çanakkalede
41 noktada binden fazla sanatçının on binlerce hemşehrimizle
buluşmasına vesile olan başta Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğana, Kültür ve Turizm Bakanımıza, Bakan
Yardımcımız Özgül Özkan Yavuza, il müdürlerimize ve Alan
Başkanlığımızın tüm personeline, sanatçılara
ve organizasyonda görev alan tüm arkadaşlarımıza, özellikle, her
gün etkinlik alanını dolduran Çanakkaleli hemşehrilerimize
festivalimize sahip çıktıkları için teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Şevkin
18.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, müzisyen Onur
Şener cinayetine ve sansür yasasına ilişkin açıklaması
Müzeyyen şevkin (Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tebrik ederim, üzülerek söylüyorum ki
başardınız. Tüküreyim böyle sanatın içine. diyerek
başlattığınız, sanatı ve kültürü
aşağıladığınız, her tür silahlı
çatışmanın, ahlaksızlığın yer
aldığı mafyavari dizilerle gençlere rol modeller
yarattığınız bir iklimde her gün dudak uçuklatan cinayetler
işleniyor; RTÜK buna seyirci kalırken muhalif kanallara ceza üzerine
ceza yağdırıyor. Şimdi de sansür yasasını getiriyorsunuz.
Liyakatsiz, yandaş, partili atamalar ortada; pırıl
pırıl gençler yüksek puanlarla kamuya atama beklerken siz mülakat
safsatasıyla ve çoğu zaman buna bile gerek duymadan, işinize
geleni sabıka kaydına bakmadan üst düzey mevkilere
atadınız. Ekmeğini kazanma derdindeki sanatçılar,
kadınlar, çocuklar göz kırpmadan öldürülmeye başlandı.
Tebrik ediyorum, yasaklar ülkesine çevirdiniz ülkeyi, kindar bir nesil
yetiştirmeyi başardınız. Ama değerli halkımız
umutsuzluğa kapılmasın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özgüneş
19.- Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneşin,
Şırnak Silopi Kaymakamlığının Nevroz
Parkının renklerini değiştirme faaliyetini
kınadıklarına ilişkin açıklaması
HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak)
Teşekkür ediyorum Başkan.
Şırnak Silopi Belediyemizin kültürel
faaliyetler için hazırlamış olduğu Nevroz Parkı Silopi
Belediyesinin denetiminde olan bir alan ve her türlü kurum ve demokratik kitle
örgütünün faaliyetlerine açık olan bir alan. Kaymakamlık önümüzdeki
hafta bir festival düzenlemek istiyor ama kayyum zihniyetiyle, hiçbir
saygı ölçüsünü esas almadan, belediyeye danışmadan, bütün
renklerini kendi zevklerine göre, polis zoruyla, belediyenin ve örgütlerimizin
itirazına rağmen, değiştirme faaliyetine
girişmiştir. Biz bu kaba ve nezaketten uzak olan
yaklaşımı buradan kınıyoruz, belediye iradesine ve
halkın iradesine saygı duymasını bekliyoruz.
BAŞKAN Sayın Aycan
20.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın,
Kahramanmaraştaki kırmızıbiber tarımına
ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, gerek sofralık gerekse sanayi için
kırmızıbiber üretimi önemli bir tarımsal faaliyettir.
Ülkemizde kırmızıbiber, şehrim Kahramanmaraş ve
diğer güney iller ile bunun dışındaki bazı diğer
illerde ekilmektedir. Kırmızıbiber üretiminde şehrim
Kahramanmaraş önemli bir ildir. Maraş biberi coğrafi
işareti tescilli bir üründür fakat Kahramanmaraşta biber
tarımı gerilemektedir ve üretici tarımdan memnun değildir,
gittikçe biber tarımından vazgeçilmektedir. Bu tehlikeli bir süreçtir.
Ülkemizin biber üretiminde azalma, ithal biberin artması demektir. Biber
üreticisi desteklenmelidir, bilimsel destekle biber üretiminde verim
artışı sağlanmalıdır, biber üretimi teşvik
edilmelidir, kırmızıbibere fiyat ve alım garantisi
verilmelidir, ithal biberin ise gümrük vergisi artırılmalı ve
kota konulmalıdır; böylece yerli üretici korunmalıdır.
BAŞKAN Sayın Filiz
21.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, Gaziantepli
çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Seçim bölgem Gaziantep Oğuzeli ilçesi
Aşağı Yeniyapan köyünden bir çiftçinin sesini duyurmak
istiyorum: 45 dönüm birinci sınıf susuz arazide toplamda 900 kilo
tohum eken çiftçi, gübre, mazot, ilaç kullandı, bir yıl bekledi,
kuraklık ve yeterli gübre atılamadığından rekolte çok
düşük oldu. Biçerdöverci Samanı benim, buğdayı sizin
olsun, ben biçeyim. diye giriyor tarlaya, buğdayda biçeri tutacak sap
olmayınca birkaç saat içinde tüm tarlayı biçiyor. Sonuçta 1,5 vagon
saman ve sadece 2 torba, tohumun onda 1i kadar buğday çıkıyor.
Çitfçi buğdayı biçerciye bırakıyor ve biçercinin de bu
hasattan kârı sadece 1 paket sigara. Çiftçi Bu yıl ekim
yapmayacağım. diyor. Sayın Bakana sesleniyorum: Çözüm
ithalattan değil, çiftçimizi desteklemekten geçmektedir diyor, Genel
Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Şimdi Sayın Grup Başkan
Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın Dervişoğlu, buyurun.
22.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun,
27nci Dönem Altıncı Yasama Yılının hayırlı
olmasını dilediğine, İYİ Parti olarak milletin
meselelerini Meclis gündemine getirmeye devam edeceklerine, 4 Ekim Dünya
Hayvanları Koruma Gününe ve Türk Medeni Kanununun yürürlüğe
girmesinin yıl dönümüne ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 27nci Dönem Altıncı Yasama Yılı
çalışmalarına bugün başlamış bulunmaktayız.
Genel Kurul faaliyetlerimizin milletimize ve Gazi Meclisimize hayırlı
olmasını temenni ediyorum. Milletvekillerimize yapacakları
çalışmalarında üstün muvaffakiyetler diliyorum.
Seçim öncesi gerçekleştirilecek son yasama
yılında, İYİ Parti olarak milletimizin meselelerini Meclis
gündemine getirmeye devam edeceğiz. Temennim, seçimden kaynaklanan
kampanyaların ortaya çıkardığı tartışma ve
gerginliklerin Meclis gündemine taşınmamasıdır.
İktidarın kutuplaştırma ve ayrıştırma
politikası üzerinden azalan toplumsal desteğini tahkim etme
arayışları İYİ Partinin asla gündemi
olmayacaktır. İYİ Parti olarak biz, ay sonunu getiremeyen
memurun, alın terinin karşılığını alamayan
işçinin, emeği zayi edilen çiftçinin, borç yükü altında ezilen
esnafın meselelerini konuşacağız; istikbali elinden
çalınan, işsizlikle sınanan ve âdeta ebedî bir stajyerliğe
mahkûm kılınan gençlerin meselelerini konuşacağız.
Aziz milletimizin haklı taleplerini bu yasama yılında da Meclis
gündeminde tutmaya ve ilgili kanun tekliflerini Meclis gündemine sunmaya devam
edeceğiz. Milletimiz için gündüz oturmadan, gece uyumadan, yılmadan,
yorulmadan çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
İYİ Partinin iktidar günü geldiği vakit, milletimizle omuz
omuza, üreterek kalkınan, liyakatle eşitlenen, adaletle
özgürleşen güçlü ve müreffeh Türkiyeyi yeniden inşa edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; bugün 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü,
yaşamı birlikte paylaştığımız dilsiz
canlılar için farkındalık oluşturma günü. İYİ Parti
olarak dünyayı ve sokakları sadece insanlar için değil, tüm
canlılar için yaşanabilir bir hak olarak görüyoruz. Bu hassasiyetle
davranılması gerektiğine inanıyor, hayvanlara uygulanan
şiddetin cezalarının
caydırıcılığının artması hususunu da
yeniden gündeme taşıyoruz.
Bugün ayrıca Türk Medeni Kanununun
yürürlüğe girdiği gün, 4 Ekim; Türkiye Cumhuriyeti devletinin
muasır medeniyetler ülküsüne ulaşması için
atılmış önemli adımlardan biri olan Türk Medeni Kanununun
yürürlüğe girmesinin yıl dönümü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Buradaki gayretlerin, çabaların ve Türkiyeyi müreffeh,
gelişmiş, kalkınmış ülkeler seviyesine çıkarma
ülküsünün mimarı olan Gazi Mustafa Kemal Atatürkü de şükranla,
minnetle yâd ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Bülbül
23.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, 27nci Dönem
Altıncı Yasama Yılının hayırlı
olmasını dilediğine, Türk Dili Konuşan Ülkeler
İşbirliği Gününe, Libya ve Türkiye arasında yapılan
anlaşmaların AB Komisyonunu neden rahatsız ettiğini
öğrenmek istediğine ve İzmir Çiğlide Kuran-ı Kerime
karşı yapılan çirkin saldırıyı şiddetle
kınadıklarına ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27nci Dönem Altıncı
Yasama Yılının aziz milletimize, ülkemize, devletimize
hayırlar getirmesini diliyoruz. Bu vesileyle, bütün milletvekili
arkadaşlarımıza, Meclis çalışanlarımıza yeni
dönemde başarılar diliyorum.
Sayın Başkanım, 12 Kasım 2021
tarihinde İstanbul'da düzenlenen zirvenin ardından Türk Devletleri
Teşkilatı adını alan Türk Konseyinin kurulması
amacıyla Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan
arasında 3 Ekim 2009 tarihinde imzalanan Nahçıvan Anlaşması
sonucunda 3 Ekim, Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Günü
ilan edilmiştir. Dilde, işte ve fikirde birlik şiarıyla,
Türk dünyasının her alanda birlik ve beraberliğinin güçlenmesini
temenni ederek Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Gününü
kutluyoruz.
Sayın Başkan, Doğu Akdeniz'de
ülkemizin hak ve menfaatlerini güvence altına almak maksadıyla
atmış olduğumuz adımlar ABD, Fransa ve Yunanistan
başta olmak üzere bazı ülkelerin kirli hesaplarını
bozmaktadır. Bu kapsamda, son olarak, geçtiğimiz gün Libya ile
ülkemiz arasında ticari, askerî, eğitim ve enerji alanlarında
iş birliğini arttıran anlaşmalar
yapılmıştır. Bu anlaşmalar üzerine Mısır ve Yunanistan
tarafından peş peşe tepki açıklamaları gelmiştir.
AB Komisyonu Sözcüsü tarafından da yanlı ve haksız bir
şekilde, anlaşmanın bölgesel istikrara zarar verdiği
açıklaması yapılmıştır. Bu açıklamalar
akıllara zarar açıklamalardır. İki egemen devletin
uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletler ilkelerine uygun
olarak yaptığı anlaşmalar AB Komisyonunu neden
rahatsız etmiştir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Gerçekten sormak
istiyoruz: Bölgesel istikrarı kim bozuyor? Uluslararası hukuka
aykırı ve usulsüz bir şekilde Güney Kıbrıs Rum
Yönetimini AB'ye üye olarak almak bölgesel istikrarı bozmuyor mu?
Yunanistan'ın Lozan ve Paris Anlaşmalarını hiçe sayarak
gayriaskerî statüdeki adaları silahlandırması bölgesel
istikrarı bozmuyor mu? ABD tarafından orantısız ve
gerekçesiz olarak Yunanistana silah sevkiyatı ve orayı askerî
üslerle donatması bölgesel istikrarı bozmuyor mu? Ticari amaçla
kullanılan Dedeağaç Limanının silahlandırılması
bölgesel istikrarı bozmuyor mu? ABD tarafından 1987den bu yana Güney
Kıbrıs Rum Yönetimine uygulanan silah ambargosunun
kaldırılması kararının alınması bölgesel
istikrarı bozmuyor mu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Son olarak, Güney
Kıbrıs Rum Yönetimi'nin ABD Savunma Bakanlığı
bünyesindeki Eyalet Ortaklığı Programına dâhil edilerek
ABD askeri tarafından eğitilecek olması bölgesel istikrarı
bozmuyor mu? Bu haksız ve küstah hamleleri yapanlar huzur ve
barış ortamının, bölgesel istikrarın bizzat
başlıca düşmanlarıdırlar. Bölgemizde ve dünyada huzur
ve istikrarı bozmaya yönelik bu gelişmeler karşısında
Türk milleti millî politikalar ekseninde birbirine kenetlenmek
durumundadır. Altını çizerek belirtmek isteriz ki Türkiyeye
düşmanlık güden odaklara sessiz kalmadan hadlerini bildirmek sadece
iktidarın değil, bu vatanın ekmeğini yiyip suyunu içen
herkesin görevi ve sorumluluğudur.
Sayın Başkan, son olarak, İzmir
Çiğli'de kutsal kitabımız Kuran-ı Kerime karşı
yapılan çirkin saldırıyı şiddetle
kınadığımızı ifade etmek istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Aziz milletimizin
başının üstünde taşıdığı kutsal
kitabımız Kuran-ı Kerime saygısızlık yapan
hadsizlerin tutuklandığını da bu vesileyle
öğrenmiş bulunmaktayız ve inanç dünyamıza saldıran
faillerin en ağır cezayla tecziyelerini talep ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Beştaş...
24.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
vefat eden Meclis emekçisi Sezgin Okura Allahtan rahmet dilediğine, Irak
Kürdistan Bölgesel Yönetiminin Süleymaniye kentinde katledilen Kürt
kadın gazeteci Nagihan Akarsele rahmet dilediğine, müzisyen Onur
Şener cinayetine, BOTAŞın doğal gaz ödemelerini 2024
yılına erteleme girişiminin üstü kapalı bir moratoryum
ilanı olduğuna, Hayvanları Koruma Gününe ve sansür ve susturma
yasasına ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Öncelikle Meclis emekçilerinden Sezgin Okur'u tatil
döneminde kaybettiğimizi paylaşmak isterim. Kendisine Allah'tan
rahmet diliyorum, ailesine ve tüm sevenlerine
başsağlığı ve sabır dilediğimi öncelikle
ifade etmek istiyorum.
İran'da Jîna Amininin katledilmesinden sonra
onlarca kadın maalesef İran rejimi tarafından katledildi ve hâlâ
bu protestolar devam ediyor. Bu vahşet devam ederken bir Kürt kadın
gazeteci Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin Süleymaniye kentinde katledildi.
Evinin önünde saat 10.00 sularında silahlı saldırıya
uğrayan Nagihan Akarsel Jineoloji Araştırma Merkezi üyesi bir
akademisyen ve Jineolojî dergisinin editörüydü. Akarsel, Kürdistan Kadın
Kütüphanesinin kurulması kapsamında görev aldığı proje
nedeniyle bir süredir Süleymaniye'de yaşıyordu. Kadın
çalışmaları ve kadın haberciliği
başlıklarında önemli çalışmalara imza atan Akarselin
ailesi ve arkadaşlarına, dostlarına başsağlığı
ve kendisine rahmet diliyoruz. Akarselin ardından bu kadınlara
yönelik şiddeti, katletmeyi kınıyoruz ve bütün dünyada
söylendiği üzere kadın özgürlük mücadelesinin artık sembolü olan
mottoyla ...(*) demek istiyorum ve
mücadelelerini selamlıyorum buradan. (HDP sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, müzisyen Onur Şenerin
katledilmesi hakikaten toplumsal bir cinnet ve şok hâlini
yaşattı, bu toplumsal şok hâlâ devam ediyor. Biz buradan da
partimiz adına ailesine ve tüm sevenlerine
başsağlığı ve kendisine Allahtan rahmet diliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bu
sıradan bir cinayet değildir aslında, yargı süreci devam
ediyor ama basına yansıyan haberlerden
anladığımız kadarıyla aleni şekilde işlenmiş,
keyfî yönü ön planda olan bir cinayet ve maalesef, bürokrat ve müfettişler
tarafından bu canice cinayet işlenmiş. Bu insanların bu
makamlara nasıl geldiği sorusu dünden beridir yoğunca soruluyor.
Açıkçası, dün söyledik, yine söyleyelim: Onur Şener, AKP
iktidarının yirmi yılda yarattığı ahlaki
erozyonun, liyakatsiz bürokrasinin ve
kışkırtılmış cehaletin son kurbanlarından
birisidir. Her şeyin fiyatını artıran bu iktidar,
yaşamın değerini azaltmıştır çünkü insanca
yaşamaya çalıştığımız her alanda
adaletsizlik hâkimiyetini sürdürüyor. Ankaranın ortasında bir müzisyenin
boğazını camlarla kesmek aslında IŞİD
zihniyetinin başka bir yansımasıdır. Buradan tekrar
başsağlığı dileklerimi paylaşmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, Türkiye moratoryumun kıyısında
aslında. Bloomberg Internationalın 4 Ekim 2022de yayınlanan
haberinde, Türkiye'nin Rusyadan doğal gaz ödemelerinin bir
kısmını 2024 yılına ertelemeyi talep ettiği iddia
edildi. BOTAŞın doğal gaz ödemelerini 2024 yılına erteleme
girişimi üstü kapalı bir moratoryum ilanıdır. Eğer bu
iddia doğruysa maalesef ekonomi yok olmakla karşı
karşıyadır. Nedir bu gerçekler? Tabii ki en önemlisi, Merkez
Bankası rezervlerinin yetersiz olmasıdır. Merkez Bankası
istatistiklerine göre, net rezervleri eksi 60 milyar dolar seviyesindedir. Bir
başka gerekçe ise dış borçların yüksekliği ve TLnin
değersizleşmesidir. Tüm bu ve sayamadığımız
sebeplerle Türkiye ekonomisinin moratoryum ilan etmesi ihtimali söz konusu
olabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Buna
karşın, biz mücadelemizi her yerde yükseltmeye devam edeceğiz.
Hayvanseverlere de seslenmek istiyorum: Bugün
Hayvanları Koruma Günü fakat maalesef, her gün hayvanların
katliamına, işkencelere tanıklık ediyoruz; onlar bu
yeryüzünü birlikte paylaştığımız dostlarımız
aslında. Hayvanlarla birlikte yaşam için onların doğadaki
yaşamlarını kolaylaştırmak, onlara zalimane
muameleleri önlemek için bu Parlamento her zaman tetikte olmalı ve bu
bilincin topluma sirayet ettirilmesi için çalışmalara ara vermeden
devam etmelidir.
Sayın Başkan, bugün sosyal medya
yasası olarak gündeme gelen, bizim sansür ve susturma yasası
olarak ifade ettiğimiz teklifin görüşmelerine başlanacak.
Açıkçası, Meclisin Altıncı Yasama Yılında
toplumsal sorunlara çözüm, halkın dertlerini daha çok dinleme,
tartışma, yığınca sorunu konuşmak varken maalesef
bu yasa teklifi Toplumu daha fazla nasıl susturabiliriz?
yasasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Beştaş, son kez
açıyorum mikrofonunuzu.
Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Aslında, yasama yılına halk susturularak başlanmak
isteniyor; halk sussun, kimse konuşmasın; gerçekler saklansın.
Bir olay gerçekleşiyor, hemen yayın yasağı geliyor çünkü
gerçeklerin öğrenilmesi, iktidara olan tepkinin artması anlamına
geliyor. Biz sansür ve susturma yasasına karşı ilk günden
itibaren muhalefetimizi, sözlerimizi ve mücadele edeceğimizi ifade ettik.
Burada da bu yasanın kesinlikle kabul edilmemesi için, geçmemesi için
bütün grubumuzla birlikte var gücümüzle muhalefet edeceğiz. Hem burada hem
basın yayın kuruluşlarıyla birlikte sansür ve susturma
yasasına hayır diyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özkoç
25.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Medeni Kanunun kabulünün
yıl dönümüne, millet masası olarak güçlendirilmiş parlamenter
sistem için tüm güçleriyle çalıştıklarına ve sansür
yasasına ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün, ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine
taşımanın en önemli adımlarından biri olan Medeni
Kanunun kabulünün yıl dönümüdür. Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürkü
saygıyla sevgiyle anıyorum. Işığında
asırlarca yürüyeceğiz, en önemlisi En büyük eserim. dediği
cumhuriyete sahip çıkacak, Meclisimizi, milletin iradesini
güçlendireceğiz. Ne yazık ki bugünün Meclisi, Kurtuluş
Savaşını yöneten gazi unvanını elde etmiş
Meclisten çok uzaktır. Meclisin gücü, yetkisi, unvanı elinden
alınmış durumdadır. Cumhurbaşkanlığı
sistemi, tüm gücü yukarıda, tek bir kişide
toplamıştır. Ne doğru düzgün denetim ne yürütme ne yasama
yetkisi kalmıştır. En temel ve basit hakkımız
Bizler
milletvekiliyiz ve soru soruyoruz. Soru önergelerimize ilgili bakanın on
beş gün içinde cevap vermesi gerekir, on beş ayda değil.
Yıllarca yanıtı verilmemiş soru önergeleri duruyor. Bunun
anlamı nedir? Milletin vekiline ben inanmıyorum, ciddiye
almıyorum, dikkate de almıyorum mu demektir? Böyle değilse
karşılığı, yaptırımı nedir? Hiçbir
şey. Değişecek, millet masası olarak güçlendirilmiş
parlamenter sistem için tüm gücümüzle çalışıyoruz, hem seçim hem
seçim sonrası için yol haritalarımızı
hazırlıyoruz. Kurduğumuz seçim güvenliği komisyonu, iletişim
komisyonu, geçiş süreci yol haritası komisyonu, anayasal ve yasal
reform komisyonu, kurumsal reform komisyonu yarının Türkiyesi ve
Meclisini inşa için çalışmaktadır. Hep birlikte
çalışacağız, hep birlikte kazanacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Adayımız,
Türkiye Cumhuriyetinin 13üncü Cumhurbaşkanı olacak
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT
(İstanbul) Recep Tayyip Erdoğan demek ki adayınız, aday
belli oldu o zaman.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
ve parlamenter sisteme
geçilecektir. Gelecek yasama yılı Türkiye bambaşka bir Meclis ve
Meclis çoğunluğu görecektir; güçlü, demokratik, özgür. Milletin
mutluluğu ve refahı için çalışan bir Meclis oluşacak.
Bizler bunun için mesai yapacağız.
Bugün açlığın, işsizliğin,
hayat pahalılığının can yaktığı,
şiddetin her gün can aldığı bir dönemde bu Meclis sansür
yasasıyla yasama yılını açıyor; mesaisini
acılarımızın, dertlerimizin çözümü için değil,
bunların haber yapılmasını ve konuşulmasını
yasaklamak için kullanıyor. Sansür yasasını da ülkenin gündemine
böyle bir yabancı Meclis yapısını da kabul etmiyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar) Sonuna kadar mücadele edeceğiz
ve birlikte değiştireceğiz.
BAŞKAN Sayın Ünal, buyurun.
26.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın,
altıncı yasama yılının istikrarın
göstergelerinden biri olduğuna ve hayırlı olmasını
dilediğine ve her bir milletvekilini yaz döneminde yaptıkları
çalışmalardan dolayı tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün Türkiye Büyük
Millet Meclisi Altıncı Yasama Yılına başlıyor.
Aslında Meclis tarihinde bir ilk olması itibarıyla son derece
önemli bir olay. Geçtiğimiz süreçte yani Türk demokrasi tarihine baktığımızda,
aslında bugün altıncı yasama yılına
başlamış olmamızın bize gösterdiği bir şey
var, o da şu: 1960 ile 2002 yılları arasına, kırk iki
yıla baktığımızda 38 tane hükûmet
değişmiş; ortalama görev süreleri bir buçuk yıl ve maalesef
Türkiye kırk iki yıl, bu, 38 hükûmet değişme, erken
seçimler, koalisyonlarla ciddi anlamda bir kayıp yaşamış.
Bugün bir şeyi çok iyi biliyoruz ki bir ülkenin kalkınmasında
istikrar ve güven temel unsurdur. Geçtiğimiz yirmi yıl Türkiye'nin
güven ve istikrar anlamında, sürdürülebilirlik anlamında altın
yılları olmuştur ve bugün altıncı yasama
yılına başlamış olmamız da bu istikrarın
göstergelerinden bir tanesi.
Ben yeni dönemde bütün arkadaşlarıma,
diğer siyasi parti gruplarından milletvekili
arkadaşlarımıza hayırlı bir yasama yılı
diliyorum ve milletin temsilcisi olan milletvekillerimizle ilgili bir hususu da
burada ifade etmenin bir hakkı iade olduğuna inanıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Burada her
bir milletvekili Meclis tatile girdiğinde tatile girmiyor; her bir
milletvekili kendi seçim bölgesine gidiyor ve kendi seçim bölgesinde
çalışmalarına devam ediyor. Gerçekten her bir milletvekili
arkadaşımız, şurada her bir arkadaşımızla
konuşsak inanın, birçok arkadaşımız tatil bile
yapmadan kendi seçim bölgelerinde çalışmalarını
tamamlayarak Türkiye Büyük Millet Meclisindeki yasama faaliyetine katılmak
üzere bugün buraya gelmiş bulunuyor. O yüzden her bir milletvekilimizi de
yaz döneminde yaptıkları çalışmalardan dolayı tebrik
ediyorum. Yeni yasama dönemimizin herkese başarılı,
hayırlı bir dönem getirmesini diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Başkanlıkça, İstanbul Milletvekili Erol
Katırcıoğlu ile Batman Milletvekili Necdet İpekyüzün Plan
ve Bütçe Komisyonu üyeliklerinden istifalarına ilişkin
yazılarının 4/11/2022 tarihinde Başkanlığa
ulaştığına ilişkin önerge yazısı (4/178)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu ile Batman
Milletvekili Necdet İpekyüz'ün Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliklerinden
istifalarına ilişkin yazıları 4 Ekim 2022 tarihinde
Başkanlığımıza ulaşmıştır.
Bilgilerinize sunulur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Küba Meclisi Başkan
Yardımcısı Ana Mari Machadonun beraberinde bir parlamento
heyetiyle birlikte ülkemizi ziyaret etmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 29/6/2022 tarihli ve 84
sayılı Kararıyla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi
(3/2078)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Küba Meclisi
Başkan Yardımcısı Ana Mari Machado ve beraberinde bir
Parlamento heyetinin ülkemizi ziyaret etmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 29 Haziran 2022 tarih ve 84
sayılı Kararıyla uygun bulunmuştur.
Söz konusu
heyetin ülkemizi ziyaretleri 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlemesi Hakkında
Kanunun 7nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
İYİ
Parti grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
IX.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, Konya Milletvekili Fahrettin
Yokuş ve arkadaşları tarafından, TÜİKin
açıkladığı verilere ilişkin iddiaların
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi, kamuoyunun TÜİKe olan güveninin yeniden
sağlanması ve gerçek enflasyon verilerinin tespit edilmesi
amacıyla 29/6/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4
Ekim 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
4/10/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 4/10/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş ve 19
milletvekili tarafından TÜİK'in açıkladığı
verilere ilişkin iddiaların araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi, kamuoyunun TÜİK'e
olan güveninin yeniden sağlanması ve gerçek enflasyon verilerinin
tespit edilmesi amacıyla 29/6/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
Araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 4/10/2022 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ Parti Grubu adına Sayın Fahrettin Yokuş.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İYİ Parti Grubumuzun vermiş olduğu araştırma
önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Meclisimizin yeni yasama yılının
milletimize, Büyük Millet Meclisi çalışanlarımıza, hepimize
hayırlar getirmesini Yüce Mevla'dan niyaz ediyor, geçen ay
kaybettiğimiz Meclis çalışanımız Sezgin Okur Bey'e de
Allah'tan rahmet diliyorum.
Değerli milletvekilleri, TÜİK eylül
ayı itibarıyla enflasyon rakamlarını açıkladı. Bu
rakam yüzde 83ü aştı. Bağımsız kuruluş olan ENAG
ise aynı dönem için bir yıllık enflasyonu yüzde 186 olarak
açıkladı. Burada merak edilen şu: Vatandaş hangisine
inanacak? Devletin açıkladığı rakamlara mı,
TÜİK'in açıkladığı rakamlara mı,
bağımsız bir kuruluşun açıkladığı
rakamlara mı? Yine, vatandaş aradaki yüzde 103ü geçen farkı
nasıl görecek? Aslında yaşayarak görüyor çünkü hepimiz biliyoruz
ki vatandaşın cebi her geçen gün soyuluyor.
Bugün itibarıyla, TÜİK'in gerçeklikten
uzak, şeffaflığı yansıtmayan bir kurum olduğu bir
kez daha ortaya konulmuştur. Niye bunu söylüyorum? Yıllarca TÜİK
Başkanlığı yapmış olan eski bir bürokrat
TÜİK verilerine güvenmiyorum. Ülkemizde en çok enflasyon rakamları
tartışılıyor. Tüketici Fiyat Endeksi verilerine
güvenmiyorum. Birincisi, üretici fiyatları ile tüketici fiyatları
arasında son otuz kırk yıllık veriye
baktığımızda, makas hiçbir dönem 10 puanı
geçmemişti; eylül ayı itibarıyla Üretici Fiyat Endeksi ile
Tüketici Fiyat Endeksi arasında tam yüzde 69 fark var. Bu, şu
demektir: Üretici fiyat artırıyor fakat bunu satan esnaf hiç fiyat
artırmadan sürekli zararına satıyor. Böyle bir şey olabilir
mi? Elbette olamaz. Ayrıca, fiyatların toplanmasında,
enflasyonun hesaplanmasında müdahale var. Fiyatları piyasadan
derleyen görevlilere İnternetten bir ürünün fiyatını belirleyip
bunu gireceksiniz. talimatı veriliyor. Esas olan, her vilayetten ve
belirlenmiş olan 225 ilçeden, on binlerce iş yerinden fiyat
derleyerek enflasyon hesabı yapmaktır. diyor.
Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi,
Tüketici Fiyat Endeksi emeklilerin, memurların, işçilerin aylık
ücretlerinin belirlenmesinde temel alınan rakamdır. Enflasyon
rakamlarının düşük gösterilmesi sayıları 30 milyona
varan çalışanlar ile sayıları 14 milyona
yaklaşmış olan emekli, dul ve yetimin hakkının,
alın terinin çalınması demektir. TÜİKin
açıkladığı enflasyon oranları gerçek piyasa
koşullarını yansıtmadığı gibi hayatın
olağan akışına da aykırılık gösteriyor.
TÜİK eskiden enflasyon sepetini açıklarken sepetteki kalemleri ve
ağırlıklı oranlarını da açıklıyordu
ancak şimdi enflasyon sepetini ve kalemlerini açıklamıyor. Bu
durum bile TÜİKin açıkladığı verilerin yanlış
olduğu gösteriyor. Örneğin, TÜİK gıdada hangi ürünleri baz
alıyor? Her haneye alınan yumurta ile belli bir kesimin
alabildiği avokadonun ağırlık oranı nedir?
Açıklanmayan kalemler üzerinden verilerle oynanıyor, böylece
enflasyon da aşağıya çekilmiş oluyor; bu nasıl bir
düzendir Allah aşkına?
Değerli milletvekilleri,
hatırlarsınız, TÜİK 2016 yılına kadar
bağımsız kararlar alan, başkanı istifa etmediği
müddetçe görevini beş yıl boyunca sürdüren bir kurumdu. O yasayı
da AK PARTİ çıkarmıştı, yani başkana beş
yıl istifa etmediği sürece görevde kalma hakkı. Ama ne oldu?
Şimdi, biliyorsunuz, artık yasa masa kalktı,
Cumhurbaşkanlığı, başkanlık sistemi, Sayın
Cumhurbaşkanı tam 3 defa TÜİK Başkanını
değiştirdi, aldı. Özellikle son bir yılda 3 TÜİK
Başkanının Cumhurbaşkanı tarafından görevden
alınması oldukça manidardır. Bu durum kurumun
bağımsız ve tarafsız kalmadığının,
talimatlarla kararlar aldığının en belirgin göstergesidir.
Buradan soruyorum: Bu başkanlar neden değişiyor?
Bağımsızlığını kaybeden ve sürekli
başkan değişen bir kuruma güvenilebilir mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Bugün
itibarıyla resmî bir devlet kurumu olarak enflasyon rakamını
açıklayan TÜİKin açıkladığı rakamların
tarafsız ve güvenilir olduğuna inanan -Allah aşkına- kaç
kişi vardır? Ülkemizde vatandaşlar her geçen gün yüksek
enflasyon karşısında eziliyor, en temel ihtiyaçlarını
dahi karşılayamıyorlar. Ancak tüm bu olumsuzluklara rağmen,
vatandaşın yoksulluğuna rağmen, çalışanların,
emeklilerin hakları gasbedilmesine rağmen neden biz TÜİK
üzerindeki bu gölgeleri kaldırmaktan imtina ediyoruz. Gelin, bu kamu
kurumunu itibarsızlıktan kurtaralım. Gelin, AK PARTİnin bu
Kuruma müdahalesi konusundaki gölgeleri de aydınlığa
çıkaralım. Gelin, bu araştırmamıza destek verin,
gerçekler ortaya çıksın. Siz haklıysanız biz takdir ederiz,
biz haklıysak memur, emekli hakkını alsın.
Teşekkür ediyorum. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Garo Paylan. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Değerli arkadaşlar, yurttaşlarımız çok sayıda
vergi ödüyorlar. Bunlar adaletsiz vergiler ama en adaletsiz vergi nedir
arkadaşlar? Enflasyon vergisidir, enflasyon çünkü enflasyon dar gelirlinin
alım gücünü götürür ama patronlar istedikleri gibi zam
yaptıkları için servetlerine servet katarlar, patronlar daha ucuza
işçi çalıştırırlar, daha zenginleşirler,
enflasyonsa bütün yurttaşlarımızı
yoksullaştırır. Şimdi böyle bir ortamda, bu epistemolojik,
nörolojik, heterodoks ekonomi politikalarının sonucunda enflasyon
yüzde 19dan TÜİKe göre yüzde 83e yükselmiş. Değerli
arkadaşlar, içinizde bir kişi varsa bu enflasyon yüzde 83
rakamına doğru diyen buyursun gelsin, burada anlatsın bize.
Hangi ürün yüzde 83 artmış? Ya, kiralar yüzde 200, yüzde 300
artmadı mı arkadaşlar? Siz şehirlerinizde görmüyor musunuz?
2 bin liralık kira 8 bin lira, 10 bin lira oldu. Değerli
arkadaşlar, peynire yüzde 300 zam gelmedi mi ya? Ete yüzde 200 zam gelmedi
mi? Bütün temel gıda ürünlerine yüzde 200, yüzde 300 zam gelmedi mi? Yurttaşlarımıza
doğal gaz, elektrik faturası geliyor, bunlar yüzde 200, yüzde 300
zamlanmadı mı; enflasyon nasıl yüzde 83 olur? Epistemolojik,
nörolojik, heterodoks ekonomi politikalarına göre oluyor.
Sayın Cumhurbaşkanı Faiz sebep,
enflasyon sonuç. dedi ya, şimdi olmadı, faiz geçen sene 19du, faizi
biraz düşürdü enflasyon 83e çıktı. Şimdi buna
inandırmak için ne yapacak? Ne diyor: Ocakta düşecek. diyor. Neye
göre diyor? TÜİKe göre diyor. TÜİK elinde ya, talimatı veririm,
enflasyonu düşürürüm diyor.
Oysa sayın arkadaşlar, enflasyon,
ENAGın da belirttiği gibi -bağımsız bir kuruluş
olan ENAGın da belirttiği gibi- en az yüzde 186. Şimdi siz
diyeceksiniz ki: Arkadaşlar, yüzde 83 olsa ne olacak, yüzde 186 olsa ne
olacak? Tabii, sizin tuzunuz kuru ama yurttaşın tuzu kuru değil.
Yurttaş zorda, darda, alım gücü çalınmış durumda.
Bakın, size örnek vereyim. Bu aradaki yüzde 100lük fark neye sebebiyet
verecek? Şimdi, yılbaşında işçiye, memura, emekliye
zam yapılacak değil mi; neye göre yapılacak? TÜİKin rakamlarına
göre. Böyle giderse TÜİK ikinci altı aylık enflasyon
rakamını yüzde 17 olarak açıklayacak arkadaşlar yüzde 17,
ikinci altı ayın enflasyon farkı yani yılbaşında
işçiye, memura, emekliye yüzde 17 zam yapılacak. Sayın
Cumhurbaşkanı da diyecek ki: Biz yüzde 20 yapıyoruz,
enflasyonun üzerinde zam yapıyoruz. Oysa gerçek fark yüzde 100.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
GARO PAYLAN (Devamla) Bunun sonucunda ne olacak? 5
bin lira maaş alan bir emeklinin maaşı 6 bin lira olacak ama 6
bin liranın alım gücü geçtiğimiz yılın 3 bin
lirasının bile altında olacak yani gerçekte o emekli 10 bin lira
maaş alması gerekirken 6 bin lira maaşa talim etmek zorunda kalacak
sizin gibi vicdansızlar yüzünden. Bakın, size iddiayla söylüyorum, on
milyonlarca işçi, memur, emekli bu düşük gösterilen enflasyon
üzerinden zam alacaklar. Bunu da iddiayla söylüyorum -hani bu kadar yolsuzluk
var ya- Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yolsuzluğu TÜİK
üzerinden yapılıyor arkadaşlar. Bu enflasyon düşük
gösterildiği için işçinin, memurun, emeklinin sofrasından tam 1
trilyon lira çalınmış olacak. Nereye gidecek bu 1 trilyon lira?
Yandaşlara gidecek, saraylara gidecek, savaşlara gidecek ama yurttaşlarımız
yoksullaşacak. O yüzden gelin Meclis olarak bu konuda sorumluluk
alalım, bu TÜİK yolsuzluğunu ve
hırsızlığını araştıralım
arkadaşlar.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Mehmet Göker. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET GÖKER (Burdur) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yeni yasama
yılımızın hepimize hayırlı olmasını,
kavgasız gürültüsüz geçmesini -özellikle bir idare amiri olarak- temenni
ediyorum. 28inci Dönemde burada birlikte olacağımız
arkadaşlara şimdiden merhaba, bizimle olamayacak arkadaşlara da
elveda demeyi uygun görüyorum.
Meclisin konuşulacak onca sorunu var iken ilk
görüşme, ilk yasa teklifinin muhalefeti susturma yasası
olmasını, sosyal medyaya yasak getirme yasası olmasını
da bu anlamda manidar buluyorum. Bu yasa teklifinin geriye çekilmesinin de
demokratik bir Türkiye için son derece gerekli olduğu kanaatini
taşıyorum çünkü birazdan konuşacağımız
İYİ Partinin grup önerisinde TÜİKin verileri
değerlendirilecek. Eğer çıkıp dışarıda
TÜİK için Verileri yalandır. diye bir ifade kullanırsanız
bu size üç yıl hapis cezası olarak geri dönecek. İfade
özgürlüğü demokraside katsayı dediğimiz bir ülkede bunlar kabul
edilebilir şeyler değildir ancak Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz
yine bir kelime eksik söylemeden, bir santim eğilmeden, bir adım geri
gitmeden doğru bildiklerimizi söylemeye,
vatandaşlarımızı bilgilendirmeye devam edeceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
TÜİK tarafından tespit edilen verilerin ne
yazık ki güvenilirlik, tarafsızlık, güncellik ve
şeffaflık ilkelerinden son derece uzak olduğunu pazara
çıkan bir arkadaşımız çok rahatlıkla görebilir;
Bilmiyorum, pazardan mı alışveriş yapıyorsunuz,
marketten mi örneğin, patates yüzde 170, şeker yüzde 164, süt yüzde
127, ekmek yüzde 98 gibi artışlarla zamlanmış bir ülkede
biz TÜİKin zam örneklerinde bunları karşılık olarak
göremiyoruz ama asgari ücretle geçinen memur, esnaf bu zamların
altında inim inim inlemekte.
Peki, buraya nasıl geldik? Evet, buraya
gelişimiz gayet net. Ünlü bir ekonomist çıktı dedi ki: Faiz
sebep, enflasyon sonuçtur. Buradan yürüyerek o tarihte söylediğinde 19
olan tabela faizi bugün yüzde 12ye geriledi. Oysa raf fiyatlarında bunun
böyle olmadığını biliyoruz. Çok net bir açık örnekle
bunu size aktarmak istiyorum: 200 liralık banknot ilk
çıktığında yani 2009 yılında 132 dolar
alabiliyordu, şimdi alabildiği rakam 11 dolar. Gelinen enflasyon,
gelinen ekonomi, maalesef, bu kadar diplere inmiş seviyede.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MEHMET GÖKER (Devamla) Yine
bağımsız ekonomi kuruluşu olan ENAGın
açıkladığına göre yüzde 186 gibi bir enflasyonla
vatandaşlarımız mücadele etmekte. Keza çiftçilerimizin üre, DAP
gübresi, mazot gibi girdi fiyatlarındaki zamların ortalaması
neredeyse yüzde 175leri buluyor ama süte gelen zam bunun yanında solda
sıfır. Vatandaş ineğini kesime, çiftçi tarlasını
icraya vermeye başladı.
Hükûmetiniz sözün özünde bir metal yorgunluğuna
ulaştı ve yapılacak ilk seçimlerde sizin üstünüzden bu
yorgunluğu alacağız diyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Orhan Yegin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN YEGİN (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve onu
temsil eden Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. Kıymetli
milletvekilleri, Türkiye İstatistik Kurumu cumhuriyetin ilk
yıllarında, 1926da merkezî veri toplayıcı olarak
kurulmuş ve 2005 Kasım ayında Türkiye İstatistik Kurumu
adını almış köklü bir kurumumuzdur. 2005 yılından
bu yana, Avrupa Birliğiyle uyumlu olarak istatistik ölçmeye
başlayıp ABnin tüm istatistiklerini tutan EUROSTATa üye bir kurum
olan TÜİK, enflasyon hesaplamaları, örneklem ve ürün standartlarını
EUROSTATA göre yapmaktadır ve tüm ölçümlerini ve verilerini aylık
olarak düzenli bir şekilde EUROSTATa göndermektedir.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Bize de göndersin.
ORHAN YEGİN (Devamla) EUROSTAT
standardını kullanarak yıl başında bir mal ve hizmet
sepeti oluşturmakta, bu ürünler toplumun ortalama tüketim
alışkanlıklarına ve yoğunluğuna göre
belirlenmekte ve ona göre ağırlık puanları verilmektedir.
Sonra, 81 ilde, 225 ilçede bu ürünlerin fiyatları toplanıyor,
aynı kalitede, aynı özellikte, aynı markadan ve aynı
iş yerinden olmak şartıyla tüm il ve seçilen ilçelerde bir ürün
için yaklaşık 800 tane fiyat alınıyor. Tabletlerle bu
ürünlerin fotoğrafları çekiliyor ve anında merkeze gönderiliyor,
ayrıca, yaygın olan 5in üzerinde zincir marketten satılan
ürünlerin kasadan geçen barkot verileri toplanıyor. 2022 yılı
itibarıyla, toplamda, ay sonunda TÜFE kapsamında yaklaşık
560.392 fiyat derleniyor, sonra, yine EUROSTAT hesaplama yöntemiyle bu fiyatlar
işlenip bir rakam ortaya çıkartılıyor. Fiyat toplama
işi bir ay içinde bazı ürünler için 2, bazı ürünler için
-örneğin, sebze meyve fiyatlarında değişiklikler
olabiliyor- 4 defa tekrarlanıyor. Ay sonunda kurumun elinde yüz binlerce
fiyat ve bir o kadar fotoğraf oluyor ve bunların hepsi
arşivleniyor. Fiyatları merkeze gönderen tabletlerin ayrıca
logları tutuluyor ki on yıl boyunca geçmişe dönük denetim de
bunların üzerinde yapılabilsin diye. Ayrıca, sepetteki ürünlerin
isimleri, ağırlık değerleri, fiyatları ve hesaplama
yöntemi her ay kurumun internet sitesinden yayınlanıyor. Niçin? Merak
edenler buradan bakıp neyin, nasıl yapabildiğini görsünler diye.
Kıymetli milletvekilleri, evet, belki işin
bu teknik sürecini ve bilimsel hesaplama yöntemini vatandaşımız
bilmiyor olabilir ancak bu sürecin nasıl işlediğinin bilinmesine
rağmen özellikle son yıllarda böylesi köklü ve önemli görevler icra
eden kurumlarımızı kasten itibarsızlaştırma
gayreti içinde olanları da biz milletimizin vicdanına havale
ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, tamamlayın
sözlerinizi.
ORHAN YEGİN (Devamla) Teşekkür ederim
Başkanım.
İnsanın olduğu her yerde hata
olabilir; bunlar konuşulur doğrusu bulunur, varsa hatalar düzeltilir.
Ancak elde hiçbir bilgi ve belge olmadan ne olduğu belli olmayan
kişi, grup veya şirketlerin söylediklerinden hareketle bu işi
bilimsel ve şeffaf bir şekilde yıllardır yapan devletin bir
kurumunun ve o kurumun çalışanlarının rakamlarla
oynadığını iddia etmek, onları karalamak vicdana
sığmaz. Bazen açıklanan enflasyon oranından daha fazla
enflasyon olduğu zannedilebilir, genelde sık satın alınan
ürünlere bakılarak enflasyon algısı değişebilir. Kimi
sadece gıdayı baz alır, kimi sadece yakıtı baz
alır, kimi birkaçını. Oysa, TÜİK ülkedeki tüm ürünleri, tüm
fiyatları baz alır ve gerçek bir değere ulaşır.
Kıymetli milletvekilleri, biz buradan, milletin
kürsüsünden kimseyi ayırt etmeden bir çağrıda bulunmak
istiyoruz: Sadece TÜİK'i değil tüm kurumlarımızı
siyasi tartışmaların bir parçası hâline getirmekten lütfen
kaçınalım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ ve
arkadaşları tarafından, Kredi ve Yurtlar Kurumunun yurtlara
artan talebi karşılamamasının nedenlerinin
araştırılması ve öğrencilerin barınma
sorunlarının giderilmesi amacıyla 30/9/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4
Ekim 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
4/10/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 4/10/2022 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
30 Eylül 2022 tarihinde Diyarbakır Milletvekili
Dersim Dağ ve arkadaşları tarafından verilen 21649 grup
numaralı Kredi ve Yurtlar Kurumunun yurtlara artan talebi
karşılamamasının nedenlerinin araştırılması
ve öğrencilerin barınma sorunlarının giderilmesi amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 4/10/2022 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Gülüstan
Kılıç Koçyiğit.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Ekranları başında bizleri izleyen
değerli halklarımız, hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Bugün bizim için acılı bir gün çünkü yine
bir suikast haberiyle güne başladık. Süleymaniyede Jineoloji
dergisinin aktivistlerinden aynı zamanda akademisyen ve gazeteci olan
Nagihan Akarselin evinin önünde hunharca katledildiği haberini
aldık. Bir kez daha kadın özgürlük mücadelesine yönelen bu
saldırıyı lanetlediğimizi ve Nagihan arkadaşın
şahsında, kadın özgürlük mücadelesi yürüten bütün
arkadaşlarımızı, bütün kız kardeşlerimizi
saygıyla sevgiyle minnetle selamladığımı ifade etmek
istiyorum.
Sadece katledilen Nagihan Akarsel de değil
aynı zamanda İranda saçının teli göründü diye katledilen
Jina Mahsa Amini ve onun katliamını protesto eylemlerinde
yaşamını yitirenleri de saygıyla anıyorum.
Evet, yeni bir yasama dönemindeyiz ama ne yazık
ki ülkemizde yenilik adına hiçbir şey yok. Her geçen gün sorunlar
derinleşiyor, enflasyon gittikçe artıyor, işsizlik
derinleşiyor, hayat pahalılaşıyor ve insanlar -deyim
yerindeyse- bir parça ekmeğe muhtaç hâle geliyor. Ama bütün bunlar
yaşanırken ne yazık ki mevcut iktidar partisi ve onun Ekonomi
Bakanı bize güllük gülistanlık bir tablo çiziyor. Ben bu vesileyle,
grup önerimiz olan aslında Türkiyedeki mevcut gidişattan en fazla
etkilenen öğrencileri, üniversite öğrencilerini ifade etmek
istiyorum.
Evet, yeni bir eğitim öğretim
yılındayız ve bu yeni eğitim öğretim yılında
ne yazık ki geçmiş sorunlar katlanarak devam ediyor. Bunların en
başında da tabii ki barınma sorunu geliyor çünkü ülkemizde çok
uzun süredir devlet yurdu yapılmıyor; ülkemizde çok uzun süredir
üniversite öğrencileri de ortaöğretimdeki öğrenciler de cemaat
yurtlarına muhtaç hâle getiriliyor; ülkemizde çok uzun süredir cemaat
evleri, cemaat yurtları toplumu şekillendirmede, insanları
aslında başka bir yere sevk etmede araçsal olarak
kullanılıyor. Ve devletin asli görevi olan halkını,
çocuklarını ücretsiz eğitim, ücretsiz sağlık
hizmetinden faydalandırma meselesinde bir arpa yol alamıyoruz.
Değerli arkadaşlar, bakın 2020-2021
yılında Türkiyede Kredi Yurtlar Kurumuna bağlı 773 yurt
bulunuyordu. Bir yıl sonra yani 2021-2022 döneminde sizce kaç yurt
arttı? Sadece 3 tane yani 776 yurda ulaştı; 3 yurt
yaptınız. Bu sırada dünya kadar şaşaalı rektörlük
binası yaptınız, dünya kadar gereksiz yap-işlet-devret
modelleriyle inşaatlar yaptınız, şehir hastaneleri
yaptınız ama gencecik çocuklarımıza hani her gün
geleceğimiz dediğimiz öğrencilerin gidip insanca
yaşayabilecekleri, barınabilecekleri, kaygı duymadan gidip
okullarına kayıt yaptıracakları yurtları onlara
yapmadınız ama bir uyanıklığınız var, bu
yıl bir şey yaptınız, geçen yıl bu eylemler büyüdükten
sonra. Bu yıl getirdiniz mevcut odalara ranza koydunuz, üst üste ranza
koyarak da yatak kapasitesini artırdınız; sonuç? O ranzalardan
bile çaldınız, o ranzalar bile çürük çıktı; öğrenciler
yaralandılar, ranzalar yıkıldı. Evet, bunu
yapıyorsunuz. Farelerin olduğu yerde, böceklerin olduğu yerde,
hiçbir hijyenik koşulun sağlanmadığı yurtlarda
öğrencilerimizi barınmaya zorluyorsunuz ama bunların da sadece
825 binine bu hizmeti sağlıyorsunuz. 7 milyon 829 bin öğrenci bu
yıl, yeni dönemde eğitim öğretime başladı.
Bunların sadece 825 binine barınma hizmeti verdiniz gerisine Ben
bakmıyorum, ne hâliniz varsa görün. dediniz; sonuç? Milyonlarca
öğrenci okul kaydını yaptıramadı ya da gidip
kaydını yaptırıp dondurmak zorunda kaldı. Ya da ne
yaptınız; gittiniz, misafirhaneleri öğrencilere
açtınız ve kapasiteyi artırmış gösterdiniz ama bunların
hiçbirinin mevcut yaraya çözüm olmadığını, sadece bir
pansuman olduğunu, sadece günü kurtarmaya
çalıştığını sizler de iyi biliyorsunuz. Bununla
da yetinmediniz, metropol kentlerde kampüslerin çok uzağında,
şehir dışlarına yurt yaptınız. Soruyoruz: Acaba
hangi müteahhidi, hangi arsa sahibini bu projelerle ihya ettiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan.
Neden okulların olduğu yere, kampüslerin
olduğu yere, yakın yerlere yurt yapmıyorsunuz? Neden
öğrencilerimizin ücretsiz olarak okuyacağı imkânları
sağlamıyorsunuz? Neden çocuklarımız sabah okula aç gidip
akşam eve aç geliyorlar? Neden insanlar çocuklarına 10 lira, 5 lira
harçlık veremez duruma geldiler? Neden artık öğrencilerimiz
fotokopi bile çektiremez hâle geldiler, kaynakları alamıyorlar,
kitaplara erişemiyorlar? Nedeni ne? Çünkü siz saraylarda günde 10 milyon
harcıyorsunuz; yediğiniz önünüzde, yemediğiniz arkanızda.
Saraya günlük 10 milyonu yetiştirmek için koca bir ülke çalışıyoruz
ve siz bizim çocuklarımızın nafakasını, bizim
çocuklarımızın geleceğini, onların barınma
hakkını, onların beslenme hakkını çalıyorsunuz.
Biz bu süreci değiştireceğiz; hem öğrencilerimizin hem
halkımızın hem de emekçilerin hakkını size
soracağız.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Sayın Behiç Çelik konuşacak. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kredi Yurtlar Kurumu yurtlarının yeterliliği ve
öğrencilerin yaşadığı mağduriyetlere ilişkin
HDPnin grup önerisi üzerine söz aldım. Öncelikle 27nci Dönem
Altıncı Yasama Yılının ülkemiz ve milletimiz için
hayırlara vesile olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, KYK yurt
sayısında ciddi bir yetersizlik olduğu bilinmektedir. Hâl böyle
olunca KYK dışındaki yurtlara talep artmakta, yetersizlik, aile
bütçelerini olumsuz etkilemektedir. Her eğitim öğretim
yılının başlangıcında, yükseköğrenimi
kazanan öğrencilerimiz ve aileleri KYK yurtlarına yerleşebilmek için
çırpınmakta ancak çoğu defa başarılı
olamamaktadırlar. Enflasyonun yüzde 200lere
yaklaştığı, hayat pahalılığı ve geçim
zorluğunun had safhaya ulaştığı bir ortamda gencecik
evlatlarımızın, onları binbir fedakârlıkla bugünlere
getiren ailelerin taşıdıkları yükü bir nebze olsun
hafifletmek sosyal devlet olmanın gereğidir.
Arkadaşlar, enflasyonla mücadelede ciddi bir
programı olmayan bir iktidarın, halka çıkardığı
faturalardan bir tanesinin de yükseköğrenim gençliğine olduğu
açıktır. Gençlerin eğitim, barınma, beslenme gibi temel
insani talepleri görmezden gelinmektedir. İktidarın, gençlerimize ve
ailelerine karşı bu alanda da büyük bir vebal
taşıdığı malumunuzdur. Yurt meselesini bu
bağlamda değerlendirmek icap eder. Dolayısıyla, bir
sınavı dahi usulüne göre yapamayan, sözde mülakatlarla liyakati yok
eden, eğitim öğretimi yazboz tahtasına çeviren, gençlere
umutlarını başka ülkelerde aratan AKP, yeni mağduriyet ve
zafiyetlere alan açmaktadır.
Değerli arkadaşlar, yurtlara
yerleşmeyi başarabilen öğrencilerimize iktidarca yüksek
standartlı barınma sağlamak şu anda artık
imkânsız hâldedir çünkü kapasite zorlanmakta, 2 öğrencili bir odaya
6, 8, 12 öğrenci -ranza usulü- yerleştirilerek özel alanlar neredeyse
bütünüyle kaldırılmaktadır. Böyle bir barınma
anlayışı olabilir mi arkadaşlar?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEHİÇ ÇELİK
(Devamla) Sayın
Başkan
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Şimdi, bizim iyi eğitim politikamız
var, o konuda birkaç hususa değinmek istiyorum: Öncelikle, YURTKURun
yeniden yapılandırılması ve yurtların üniversiteye
devri sağlanacaktır, isteyen her öğrenciye yurt ve barınma
imkânı verilecektir, sağlıklı ve dengeli beslenme
desteği yapılacaktır, isteyen her öğrenciye burs ve kredi
desteği verilecektir; bu, iyi eğitim politikamız. Evet, yurtlara
musallat olan meczuplar, mafyöz gruplar, çıkarcılar, başlı
başlına birer sorun yumağı olarak kendilerini
gösteriyorlar. Devlet yurdundan malum yurtlara kayda zorlanan
çocuklarımızın nasıl savrulduklarını da
biliyoruz, buna izin vermeyeceğiz arkadaşlar.
Çocuklarımıza ve gençlerimize sahip
çıkacağız diyorum, hepinize tekrar saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Yıldırım Kaya.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YILDIRIM KAYA (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 27nci Dönem Altıncı
Yasama Yılı çalışması hepimize hayırlı ve
uğurlu olsun.
Yarın 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü. Bugün
Altındağda bir okulda öğretmenlerle Öğretmenler Gününü,
dertlerini ve sorunlarını konuştuk. Bu kürsüden
öğrencilerinin sorunlarını konuşacağımı
anlattığımda söyledikleri şu: Öğretmen huzura
kavuşmadan öğrencinin huzura kavuşması mümkün değil;
önce öğretmenleri girdaba sokan 19 Kasımda yapılacak bu
ayrıştırma sınavına son verin, daha sonra bizim
Öğretmenler Günümüzü kutlayın; kuru kuru kurban olam, yaş
yaş gadan alamla bu işler olmaz. Öğretmenlerin sizlere
selamlarını getireyim.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partisinin yirmi yıldır çözemediği bir sorunu
burada konuşuyoruz. Artık Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarından bu sorunu çözmesini beklemek ham hayaldir.
Dolayısıyla artık Adalet ve Kalkınma Partisinin
öğrencilerin barınma sorununu çözemediğini, beslenme sorununu
çözemediğini bizden iyi bilenler yaşayanlardır, 4 milyon
öğrencidir. Bunu anlatmak yerine, artık biz bu sorunu nasıl
çözeceğiz -öyle ya, gidiyor gitmekte olan, geliyor iktidar olacak olan-
iktidar olacak olanın çözüm süreci nedir?
Şimdi, geçen yıl özel yurtlara 1.050 lira
beslenme yardımı yapılıyordu, bu sene bu yardımın
1.500 liraya çıkartılacağı söylenerek özel yurtlar, tarikat
ve cemaat yurtları öğrenci topluyor. Bu doğru mu değil mi,
bunun araştırılması gerekiyor. Eğer doğrusuysa
devlet kendi öğrencisine sabah kahvaltıda 6 zeytin, 1 dilim ekmek, 1
bardak çay vererek bu sorunu çözemez.
Peki, bu sorun nasıl çözülür? Cumhuriyet Halk
Partili belediyelere bakalım. Çankaya Belediyesi, her akşam,
Ankarada bulunan üniversite öğrencilerinin tamamının beslenme
sorununu çözüyor; şimdi de her gün, günde 3 bin ilkokul öğrencisinin
beslenme sorununu çözüyor. Bu sorunlar çözülebilir, yeter ki tercihiniz kimden
yana olacak, siz tercihinizi öğrenciden yana mı
yapacaksınız, yoksa başka kesimlerden yana mı? Biz
tercihimizi öğrencilerden yana yaptık.
Yurt sorunu konusunda
İstanbulda 258.341
öğrenci var, 30.795 öğrencinin yurt sorunu çözülmüş yani oran
yüzde 11. Peki, İstanbulda bu, Ankarada bu, İzmirde benzer bir
durum; Türkiyede ortalama yüzde 20sinin yani 5 öğrenciden 1inin sorunu
çözülmüş. Peki, dünya ortalaması kaç?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
YILDIRIM KAYA (Devamla) Yüzde 40ının ve
yüzde 50sinin sorunları çözülmüş. Dünya yüzde 50sinin sorununu
çözerken siz yüzde 20sinin sorununu çözerek dünya devi olduğunuzu
söyleyemezsiniz.
Bakın, Cumhuriyet Halk Partisi belediyeleri
2019 yılında 22 olan yurt sayısını 83e
çıkarmış; 2.996 olan yurt kapasitesini 14.745e
çıkarmış; 12.105 öğrencinin geçici barınma sorununu
çözmüş. Biz ne yapacağız? İvedilikle yurt ihtiyacını
karşılamak için uygun binalar kiralayacağız, sorunu
çözeceğiz. Bir yıl içerisinde, hiçbir öğrenci açıkta
kalmayacak şekilde yurt sorununu TOKİ vasıtasıyla
çözeceğiz. TOKİ konut yapıyor, tamam, yapsın ama
TOKİnin bir yıl içerisinde 2 bin yurt yapma kapasitesi var mı
yok mu? Var. Biz TOKİyi öğrenciden yana
çalıştıracağız.
Bekleyin, bu sorun Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarında çözülecektir. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, Sayın Kaya, teşekkür
ederim.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Sayın Selman Özboyacı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SELMAN ÖZBOYACI (Konya)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; HDP grup önerisi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyor, 27nci Dönem Altıncı Yasama Yılının
hayırlı olmasını diliyorum.
Genç bir milletvekili olarak bu kürsüde gençler
adına daha fazla konuşmaların yapılmasını,
gençlerin gerçek taleplerinin daha çok dile getirilmesini oldukça kıymetli
buluyorum ama maalesef bugün, her satırı gerçeklikten uzak,
masabaşında acelece hazırlanmış, gerçekleri asla
yansıtmayan bir grup önerisi üzerinde konuşuyoruz. Neden
masabaşında hazırlanmış diyorum? Çünkü bir öneri
hazırlanmadan önce doğru bilgiyi edinmek gerekir, bilgi bir güçtür.
Sayın milletvekili masabaşında hazırlık yaptığı
için daha hangi konu hangi bakanlığa ait onu dahi bilmeden böyle bir
grup önerisi sunmuş. Kendisi not alırsa ben de doğru bilgileri
vermeden önce metindeki bazı yanlışları düzeltmek
istiyorum.
Önerinin gerekçe kısmında yer alan metinde
Millî Eğitim Bakanlığının verilerine göre
denmiş, oysa bu veriler Gençlik ve Spor Bakanlığının
geçen yılki verilerine ait; daha sorumluluğun hangi bakanlıkta
olduğunu dahi bilmeden hazırlanan bu önerinin amacının ne
olduğu da aşikârdır.
Yine, öneri metninde Kastamonu Üniversitesi
içerisinde yer alan yurtlardan bahsedilmiş ancak üniversite
yerleşkesi içerisinde faaliyet gösteren herhangi bir yurdun bulunup
bulunmadığı dahi araştırılmamış
görünüyor. Üniversite yerleşkesi içerisinde aktif herhangi bir yurt
bulunmadığı gibi bölgede yaşanan afetlerden zarar gören
herhangi bir yurt da yoktur. Ayrıca, bu yıl Kastamonuda barınma
talebinde bulunmuş 3.014 kardeşimizin hepsinin talebi
karşılanmış olup şu anda hâlen 862 kız, 477 erkek
boş yatak kapasitesi bulunmaktadır.
Ben şimdi milletin kürsüsünden doğru
bilgileri aktarmak istiyorum: 2022-2023 eğitim öğretim yılı
yurt başvurularına ilişkin Gençlik ve Spor
Bakanlığımıza bağlı KHK yurtlarında ilk
fazda yüzde 80, ikinci fazda ise yüzde 92 seviyesinde karşılama
sağlandı. Şu anda ülkemizde Bakanlığımıza
ait 850 bin kapasiteli -825 bin değil, onlar eski veri- 800 yurdumuz
bulunmaktadır. Bu, Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki en yüksek yurt
kapasitesini ve en yüksek yerleştirmeyi ifade ediyor.
Ben kendi şehrimden örnek vereyim: Konyada
2002 yılında 7.992 öğrenciye kapasite sağlanırken bu
rakam 2022 itibarıyla 36.586dır ve sadece geçen yıl
yaptığımız 4 yurtla 8.481 kapasite
sağlamışız. Yani bu, şu demek: Biz bir yılda
yaptığımız 4 yurtla seksen yılda yapılandan daha
fazla kapasiteyi sadece Konyada sağlamışız. Sadece ilk faz
içerisinde, 41 ilimizde başvuran öğrencilerimizin tamamı
yurtlara yerleştirildi. Üstelik öğrencilerimizden elektrik, su,
ısınma, güvenlik, temizlik, internet, sosyal, sportif ve kültürel
faaliyetler için hiçbir ücret alınmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
SELMAN ÖZBOYACI (Devamla) Gençlerimizin
barınma ihtiyacı bence siyasetüstü bir konudur. İşte, bu
konuda da ortaya çıkan başarı iktidarıyla muhalefetiyle
alkışlanması gereken bir başarıdır. Bu
başarı da hiç şüphesiz Recep Tayyip Erdoğanın her
zaman gençleri öncelediğinin göstergesidir. Bu başarı, yirmi
yıllık bir tecrübenin, gençlere yatırımın
göstergesidir.
Ben, gençleri temsil eden bir milletvekili olarak
gençler adına bu kıymetli yatırımlar için başta
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğana ve
Gençlik ve Spor Bakanımız Muharrem Kasapoğlu Beye
teşekkürlerimi sunuyorum.
Keşke öneri sahibi, imza sahibi milletvekili
burada -genç bir milletvekili olarak gerçi kendisi konuşmadı ama-
gerçekten gençleri önemsiyor olsaydı, biraz da kaçırılan
çocuklarının hasretiyle binlerce gündür nöbet tutan Diyarbakır
annelerini konuşsaydı, keşke kurban eti dağıtmak için
evinden çıktığında daha 16 yaşında şehit
edilen Yasin Börü'yü, Karadeniz yaylalarında daha 15 yaşında
şehit edilen Eren Bülbül'ü konuşsaydı.
KEMAL PEKÖZ (Adana)
Yaşlanmamışsın ama ihtiyarlamışsın.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Düşüncelerin genç değil ama hep yaşlılara ait.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SELMAN ÖZBOYACI (Devamla) Başkanım
BAŞKAN Ek sürenizi verdim zaten.
SELMAN ÖZBOYACI (Devamla) Bırakın onlar
hayallerini ve hayatlarını çaldıkları gençleri değil,
böyle yalan yanlış bilgileri konuşmaya devam etsinler. Biz
onların yanlışlarını düzeltmeye ve gerçekleri
onların yüzüne haykırmaya devam edeceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özboyacı.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Hatip
konuşmasında grubumuza ve milletvekilimize sataşmıştır,
sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN Duyamıyorum, ne dedi Sayın
Beştaş?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Bir
kere, her şeyden önce Laf kalabalığı. Gelişi güzel
yazılmış. Gerçeklikten uzak. gibi
BAŞKAN Eleştiri bunlar da.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Başkan, Yalan. dedi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Eleştiri
değil Sayın Başkan. Yani bizim gençlerin barınma sorununa
ilişkin yaptığımız konuşmayla, onun
Masabaşında
Yani bu bir aşağılamadır, bu yalan
demektir.
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Vekilimiz
konuşacak.
BAŞKAN Buyurun Sayın Koçyiğit.
Süreniz iki dakika.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
3.- Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğitin,
Konya Milletvekili Selman Özboyacının HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, biz, yalan konusunda AKP ve grubuyla
yarışamayız. Öncelikle hakkınızı teslim ediyoruz,
o konuda hiç sorun yok.
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) Siz çok daha iyi
yalancılarsınız.
BAŞKAN Yeni bir sataşmaya yol
açmayın lütfen.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Ama şöyle bir şey söyleyeyim: Şimdi, ben anlayamadım,
Sayın Hatip, Millî Eğitim Bakanlığının verilerini
kullanmamızdan niye rahatsız oldunuz?
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) O veriler Millî
Eğitim Bakanlığının değil.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Sonuçta, bu ülkenin Millî Eğitim Bakanlığının verileri
yayınlamışsa, biz de buraya koymuşsak bunda sorun yok.
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) O veriler Millî
Eğitim Bakanlığının değil, Gençlik ve Spor
Bakanlığının.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Siz sorunun özüne dair bir şey söyleyin. Bu ülkede barınma sorunu var
mı? Var. Bu ülkede öğrenciler barınamadıkları için
gidip kayıt olamıyorlar mı? Olamıyorlar. Bu ülkede
üniversiteler açıldığından beri Çatımız Gökyüzü
Hareketine bağlı birçok öğrenci parklarda yatıyor mu?
Yatıyor. Sırf ev bulamadığı için her gün bizim
maillerimize, dmmize Vekilim, yardım edin, şu üniversiteyi
kazandım, eğer yer bulamazsam kayıt
yaptıramayacağım. diye kaç bin tane mesaj geliyor, siz biliyor
musunuz? Siz gençsiniz, gençlerin sorunlarından bahsediyorsunuz, ben size
soruyorum: Yirmi yılda kaç tane yurt yaptınız? Şimdi, üst
üste yatak koyarak kapasite artırıyorsunuz, misafirhaneleri açarak
kapasite artırıyorsunuz. Ya, şu anda, bakın, ben 825 bin
dedim, siz 850 bin dediniz; geri kalan 7 milyon öğrenci nerede
barınıyor? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) 30 kişilik
koğuşlarda kalınıyordu, 30 kişilik!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
İstanbul gibi bir metropolde kira fiyatlarından haberiniz var
mı? Bir öğrenci 7 bin lira, 8 bin lira kirayı nasıl
ödeyecek?
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) 30 kişilik
koğuşlarda kalınıyordu AK PARTİden önce!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Yemek veremiyorsunuz, yurt yapmıyorsunuz, cemaatlere bütün alanı
teslim etmişsiniz. Aladağda cemaatlerin yurdunda öğrenciler
yandı, Elâzığda Enes Kara bir cemaat yurdunda
kaldığı için yaşamını feda etti ve siz hâlâ
kalkmışsınız buradan hamaset yapıyorsunuz.
Yazıklar olsun ya! Hiçbir şey demiyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ ve
arkadaşları tarafından, Kredi ve Yurtlar Kurumunun yurtlara
artan talebi karşılamamasının nedenlerinin
araştırılması ve öğrencilerin barınma
sorunlarının giderilmesi amacıyla 30/9/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4
Ekim 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza
III.- YOKLAMA
(HDP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi vardır, yerine
getireceğim.
Sayın Beştaş, Sayın
Hatımoğulları, Sayın Ersoy, Sayın Koçyiğit,
Sayın Çepni, Sayın Peköz, Sayın Özgüneş, Sayın
Gaydalı, Sayın Kemalbay, Sayın Toğrul, Sayın
Kenanoğlu, Sayın Coşkun, Sayın Tiryaki, Sayın Koç,
Sayın Aydemir, Sayın Bülbül, Sayın Kaçmaz, Sayın Öcalan,
Sayın Dede, Sayın Taşçıer.
Yoklama işlemi için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
BAŞKAN Pusula veren sayın
milletvekilleri lütfen Genel Kurul Salonundan ayrılmasınlar.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.58
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.22
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)
---0---
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 2nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun,
Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ ve arkadaşları
tarafından, Kredi ve Yurtlar Kurumunun yurtlara artan talebi
karşılamamasının nedenlerinin
araştırılması ve öğrencilerin barınma
sorunlarının giderilmesi amacıyla 30/9/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4
Ekim 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan ve
arkadaşları tarafından, okullarda bir öğün
sağlıklı yemeğin çıkması ve dolayısıyla
eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması
amacıyla 4/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4
Ekim 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
4/10/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 4/10/2022 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan ve
arkadaşları tarafından, okullarda bir öğün
sağlıklı yemeğin çıkması ve dolayısıyla
eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması
amacıyla 4/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (3649 sıra no.lu)
Meclis Araştırması Önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
4/10/2022 Salı günlü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Turan Aydoğan.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TURAN AYDOĞAN (İstanbul)
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Altıncı Yasama Yılının
hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Şimdi ceylan derisi koltuklarda otururken
halka sırtını dönenler tanımına bizleri dâhil
etmemeniz için söyleyeceklerimi dikkatli dinlemenizi arzu ediyorum.
Sevgili arkadaşlarım, Adalet ve
Kalkınma Partisi sıraları; anlatacağım hikâye
gerçekten vicdani anlamda hepimizin ortaklaşması gereken bir tabloyu
gerektiriyor. 13 yaşındaki bir çocuk televizyon ekranlarına
çıktı, ağlayarak şunu söyledi: Kendimi yetiştirmeye
çalışıyorum. Aç kalmamak için su içiyorum. Ve
babasının da çaresizlikten ağladığını
söyledi. Allah ıslah etsin!
Anayasanın 5inci maddesi dâhil olmak üzere,
yine bu Anayasanın içerisinde en az 6-7 tane madde çevre,
sağlık, gençlik, beslenme, barınma vesair gibi amir hükümleri
içerirken son dönemde yaratılan tablo, çocuklara yoksulluk transferi
şekline dönüştü. Onların hiçbir kusuru yokken onların üzerine
bir yoksulluk yıktık. Bunun çözümünü, bununla ilgili konuları
konuşalım diyorum ve burada asla siyasi polemik konusu yapmadan,
gayet insani bir şekilde, ortaklaşa çözmemiz gereken bir tablodan
bahsedeceğim çünkü çocuklar melektir, melek gibi olan çocukların
sorunlarını da burada konuşurken, siyasi istismar konusu dâhil
olmak üzere, hiçbir şekilde başka bir yere malzeme yapamayız.
Genel Başkanımızın söylediği bir söz var: Bu ülkeye
sözüm var, Türkiye'de hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Biz bu tabloya
bu niyetle yaklaşıyoruz ve o yüzden de aile destekleri sigortası
dâhil olmak üzere birçok konuyu son dönemde gündeme getirdik. Elli
yıllık bir vebalden bahsediyoruz aslında, elli yıldır
iktidarların hayata sürmedikleri, altında Türkiye Cumhuriyeti hükûmetinin
imzası olan bir anlaşmadan bahsediyoruz. Yirmi yıldır da
siz yönetiyorsunuz, sizin de birazcık sorumluluğunuz olsun bu konuyla
alakalı. Açlık insani bir konudur, az önce söylediğim gibi,
kutuplaşmaya, kutuplaşma yüzünden birbiriyle cebelleşmeye asla
feda edilecek bir konu değildir, özellikle çocuk açlığı
ortaklaşa çözeceğimiz bir konudur, buradan bakmanızı
istirham ediyorum, buradan yola çıkmayı istirham ediyorum size.
Umut filmini hatırlarsınız, Yılmaz Güneyin Türk sinemasına
sunduğu bir başyapıttır. Orada der ki: Yoksulluk
dirliği bozar, düzeni de bozar. Dirliğimizi ve düzenimizi bozan bir
yoksullukla karşı karşıyayız. Bedelini küçücük
çocuklar neden ödüyor? Çocuklar açlıktan baygınlık
geçirebilecekleri bir ortama nasıl feda ediliyor? Bunları bu Mecliste
konuşalım, birlikte ortaklaşalım, birlikte çözümüne
akıl yoralım diye buradayım ben. Palavracı bir kurum var
-siz seviyorsunuz, az önce tartıştınız- TÜİK
Enflasyon yüzde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Aynı
şekilde Çankaya Belediye Başkanımız da bunu uygulamaya
soktu. Beylikdüzü Belediye Başkanımız Mehmet Murat Çalıka
buradan teşekkür ediyorum, Çankaya Belediye Başkanımız
Alper Taşdelene teşekkür ediyorum. İstanbul Büyükşehir
Belediyesi 180 bin çocuğa süt ulaştırıyor, onlara da
teşekkür ediyorum. Buradan, yüreğini ortaya koyan, Genel
Başkanımızın Dezavantajlı gruplara sahip
çıkın. talimatına uyan bütün belediyelerime teşekkür
ediyorum.
Ve size çağrıda bulunuyorum:
Vicdanınızın olduğuna eminim, hepimiz vicdanlı insanlarız;
otomatik el kaldırarak yoksul çocuklara burada
sırtınızı dönmeyin, o yoksulluğa çare arayalım. O
yoksulluğa çare, çözüm üretmeyecek bir Türkiye Büyük Millet Meclisinin
halk karşısında meşruluğu
tartışılır hâle gelir. Eğer elinizi otomatik
kaldıracaksanız sizin oturduğunuz koltuk ile bizimki aynı
olmayacak, halkımız bunu bilsin.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Sayın Zeki Hakan Sıdalı.
Buyurun Sayın Sıdalı. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN
SIDALI (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 27nci
Dönem Altıncı Yasama Yılımız hayırlı olsun.
Tüm sayın milletvekillerimize yasama çalışmalarında üstün
başarılar diliyor, çıkarılacak tüm kanunların
milletimizin ve memleketimizin faydasına olmasını temenni
ediyorum.
Değerli milletvekilleri, cumhuriyetimizin en
önemli kazanımlarından biri olan fırsat eşitliğinin
kaybolduğu, derin yoksulluğun sıradanlaştığı
bir döneme hep beraber şahitlik ediyoruz. İktidarın
vatandaşlarımızı mahkûm ettiği bu derin yoksulluk
herkesten çok en kıymetlilerimizi, çocuklarımızı vuruyor.
Bunu söylerken bile büyük üzüntü duyuyorum. Ama bugün 1,3 milyon çocuğumuz
okullarına karnı aç gidiyor. Çocuklarımızın maruz
kaldığı bu düzenli beslenememe durumu, kansızlık,
bodurluk, aşırı zayıflık, enfeksiyon başta olmak
üzere birçok hastalığı da tetikliyor, algılama ve kavramada
zorluklar ortaya çıkarıyor. Ülkemizde 10 yaşına gelmiş
her 100 çocuktan 22si -evet tam 22si- öğrenme yoksulu. Yani bu ne demek?
Çocuklarımız ya basit bir metni okuyamıyor ya da okuduğunu
tam anlayamıyor; bu çocukların yüzde 90ı açlık
sınırındaki ailelerin çocukları. Bir çocuk okulda
açlıktan bayılıyor ya da beslenme çantasını boş
getirip götürüyorsa burada bir insanlık dramı var demektir. Bu
sorunun giderilmesi, çocuklarımızın aç yatıp okula aç
giderek eğitimden geri kalmaması gerektiğini buradan
yıllardır ifade ediyoruz fakat biz söylüyoruz, biz dinliyoruz; aynen
şimdiki gibi. Geçen sürede artan, karın tokluğu değil, aç
öğrencilerimizin, aç çocuklarımızın sayısı
oluyor.
Kıymetli milletvekilleri, her ne kadar sorumlu
olanlar yani sizler çığlıkları duymasanız da
İYİ Parti olarak biz, derin yoksullukla boğuşan ailelerin
yaşadığı ekonomik krizi görüyor, çocuklarımız
için en iyisini yapmayı görev biliyoruz. Ekim 2021de Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşener Rüzgârgülü Projemizi
açıklamıştı; sağlık, eğitim, istihdam,
yoksulluk, gelir eşitsizliği gibi sorunlara çözüm üreten bu çok yönlü
kalkınma projesi; işte çözüm budur. Bu kapsamda, özetle, devlet
okullarında ilk ve ortaöğretimde okuyan 15 milyon çocuğumuza
kahvaltı ve öğlen yemeğini ücretsiz vereceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) Eğitim
Politikaları Başkanlığımız tarafından
açıklanan Cumhuriyetimizin 100. Yılında İYİ
EĞİTİM Raporunda da ifade edildiği gibi, ücretsiz
kahvaltı ve öğle yemeğiyle öğrencilerimiz yalnızca
sağlıklı değil aynı zamanda başarılı
bireyler olacaklar.
Ailelerin çocuklarının karnını
nasıl doyuracaklarına değil, yalnızca eğitim
başarılarına, kariyer planlarına odaklanacağı,
refah ve mutlulukta eşitlenen bir Türkiye mümkün. Bugünün adaletsiz gelir
dağılımına bir nebze merhem olabildiğimizde bugünkü
kaygıların yerini huzur, açlığın yerini ise tokluk
alacak. Çocuklarımıza söz veriyoruz, karnı tok, başı
dik, fikri ve vicdanı hür nesiller için iyi eğitim ve ekonomi
politikalarımızla geliyoruz, az kaldı.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Kemal Bülbül. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yeni yasama yılının
eşitliğe, özgürlüğe, adalete hizmet etmesi dileğiyle
herkese sevgi ve saygılar.
Evet, çocukları aç, gençleri işsiz,
yaşlıları hasta olan bir ülkede çocukların
açlığına, gençlerin işsizliğine,
yaşlıların hastalığına sanal çözümler arayan
siyaset, elbette ki sanal kavramlar kullanıp epistemolojik kopuş
nöroekonomi gibi ultra entelektüel kavramlarla toplumu uyutmaya
çalışacaktır. Burada dayatılmış bir yoksulluk
var; çocuğa dayatılmış bir yoksulluk, mecburi bir
yoksulluk, mahkûm olunmuş bir yoksulluk. Çocuğun sınıftaki adaptasyonuna
ya da adapte olamama durumuna yıllarca tanık olan bir öğretmen
olarak şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim: Beslenme bozukluğu,
beslenme yetersizliği olan bir çocuğun ne öğrenmeye ne okula ne
derse ne yaşama ne sevgiye adaptasyonu mümkün değildir. Bu, bir
sevgisizlik sorunudur. Bu, bir demokrasi sorunudur. Bu, bir insan hakları
sorunudur.
Bakın, velilerin kayıt masrafı,
velilerin okul kıyafeti masrafı, kırtasiye masrafı, servis
giderleri ve benzeri eklendiğinde ve velilerin çalışma
koşulları, aldığı ücretler dikkate
alındığında Türkiyede öğrencilerin çok büyük bir
bölümünün açlığa mahkûm olduğunu çok rahatlıkla
görebiliriz. Bu, edinilmiş bir çaresizliktir. Bu çaresizlik
karşısında Hükûmetin ve yetkililerin -Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığının, Millî Eğitim
Bakanlığının, Tarım ve Orman
Bakanlığının, Sağlık Bakanlığının
ve belediyelerin- bir duyarsızlığı, bir
umarsızlığı ve maalesef ve ne yazık ki bir
aymazlığı söz konusudur. Bunun giderilmesi şöyle telakki
ediliyor: İşte, yardımseverlik; semirtilmiş, zengin
edilmiş yandaşlar aracılığıyla okullara bir
yardımseverlik. Yardımseverlik değil, sosyal devlet;
yardımseverlik değil, hakları ve özgürlükleri düzenlenmiş
bir devlet; demokratik bir eğitime, insan haklarına, çocuk
haklarına, beslenme, barınma, ulaşım hakkına riayet
eden bir devlet anlayışı. Bakın, beslenme, barınma ve
ulaşım hakkına riayet edilmiyorsa o ülkede özgürlüğe,
eşitliğe, adalete, hiçbir şeye riayet edilmez ve bunların
üçü topluma karşı işlenmiş bir suçtur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Şimdi, ekonomi üzerine yorum yaparken Louis
Althusserden aşırdığı epistemolojik kopuş
kavramıyla... Ki Louis Althusser bunu Marksizmin güncellenmesi
anlamında kullanmıştır. AKPliler bir kavram
kullanacağı zaman ya solculardan ya sosyalistlerden ya
yurtseverlerden devşiriyorlar çünkü politik literatürlerinde entelektüel
siyasal bir kavram yoktur, sadece günlük bir iki cümleyle, bir iki kelimeyle
konuşacak kadar siyaset yetisine sahiptirler. Louis Althusserden devşirdiği
epistemolojik kopuşu kendilerinin... Zulümden epistemolojik kopuş
yapın; faşizmden, inkârcılıktan, tekçilikten, toplumu
yoksulluğa mahkûm etmekten, topluma zulmetmekten bir epistemolojik
kopuş yaparsanız halk belki biraz dikkate alır sizi.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Cemal Taşar.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA CEMAL TAŞAR (Bitlis)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubumuz
adına CHP grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle hepinizi en kalbî duygularımla selamlıyorum, yeni yasama
yılımızı tebrik ediyorum. Meclisimizde alınacak
kararların vatandaşlarımıza, devletimize ve milletimize
hayırlar getirmesini diliyorum.
Değerli milletvekilleri, CHP Grubunun
sunmuş olduğu önergeye bir göz attım, sanki Afrika ülkelerinden
bahsediliyor; bir tarafta obezitenin önlenmesi konusundaki planlarından
bahsediyor, diğer taraftan da Çocuklar aç. diyorlar. Böylesine özensiz
ve yanlış bilgilerle sunulan bir önerge üzerinde yüce Meclisimizin
kıymetli zamanının alınması, harcanması
vicdanımızı sızlatıyor. Özellikle, birbirleriyle Kim
daha fazla önerge verdi? diye sayı kasmaya çalışan
arkadaşlarım, rica ediyorum, böylesine önemli kararların
alındığı yüce Meclisimizi yanlış bilgilerle
donatılmış önergelerinizle meşgul etmeyiniz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) TÜİKten
mi alalım bilgileri?
CEMAL TAŞAR (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bundan yirmi yıl önce, göreve geldiğimizde ülkemizi
üzerinde yükselteceğimiz 4 sütunun ilkine eğitim dedik, eğitim
konusundaki önceliğimizden asla taviz vermedik, büyüme
sağlanırken kaliteyi sürekli iyileştirdik.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Yolsuzluk,
yasaklar, yoksulluk; hepsini yücelttiniz.
CEMAL TAŞAR (Devamla) Öyle kolay bir şey
değil ama AK PARTİ Yaptım. dedi mi yapar.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Yaptı,
yaptı! Üçünü de yücelttiniz; yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar.
CEMAL TAŞAR (Devamla) Daha geçtiğimiz ay
Sayın Cumhurbaşkanımız açıkladı, eğitim
hayatı süren çocuklar için ailelere nakit yardımı
yapacağız, kitap ve okul araç gereci yardımlarına nakit
yardım da eklenecek, aile destek yardımı da genişletilecek,
rakamları artacak. Yükseköğrenimde ve öncesinde verdiğimiz desteklerle
dünyanın en iyileri arasındayız. Okullarımızı en
modern imkânlarla donattık; ders kitaplarını, yardımcı
kaynakları ücretsiz olarak sunduk. Kütüphanesiz okul kalmadı; sadece
bununla da kalmadık, kütüphanelerdeki kitap çeşitlerini
artırdık. Yurt başvurusu yapan öğrencilerimizin neredeyse
tamamı -yüzde 92-yerleşti, duyurulur. Yurtlarımızda
öğrencilere verdiğimiz beslenme yardımı günlük 25 liradan
60 liraya çıkarıldı. Derslik sayılarının
artırılmasından öğretmen atamalarına, ücretsiz ders
kitaplarından ekonomik şartları kısıtlı ailelere
dönük yardımlara kadar her alanda eğitim altyapısını
güçlendirmenin gayreti içindeyiz. Bizim
ülkemizde anaokulundan üniversiteye kadar eğitim ve öğretim
kademelerinin tamamı ücretsizdir. Herhâlde duymadınız, biz bütün
imkânlarımızı eğitim öğretim için seferber ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
CEMAL TAŞAR (Devamla) Erkeğiyle
kadınıyla tüm evlatlarımız okusun, her
vatandaşımızın çocuğu en nitelikli eğitim
imkânına kavuşsun istiyoruz. Biz yapıyoruz, biz her alanda başarı
sağlıyoruz hem de size rağmen yapıyoruz ve inşallah bu
ülkenin bütün sorunlarını çözmeye devam edeceğiz; durmak yok,
yola devam diyoruz.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Devam, devam!
CEMAL TAŞAR (Devamla) Bu vesileyle, 2022-2023
eğitim öğretim yılının öğrencilerimiz, velilerimiz
ve eğitim camiamız için hayırlı olmasını temenni
ediyorum.
Öneriyi desteklemediğimizin altını
çiziyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, öneriyi
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun; 4, 5, 6, 11, 12, 13, 18, 19,
20, 25, 26 ve 27 Ekim 2022 ile 1, 2, 3, 8, 9, 10, 15, 16, 17, 22, 23, 24, 29 ve
30 Kasım 2022 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü
birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek Gündemin
Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında
yer alan işlerin görüşülmesine, Genel Kurulun çalışma
saatlerine, 4 Ekim 2022 Salı günkü birleşiminde 340 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümünde yer alan maddelerin
oylamalarının tamamlanmasına kadar, 5 Ekim 2022 Çarşamba
günkü birleşiminde Anayasa Mahkemesinde boşalacak 1, Kişisel
Verileri Koruma Kurulunda boşalacak 2 üyelik için seçim
yapılmasına ilişkin önerisi
4/10/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 4/10/2022 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince, grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Mahir
Ünal
Kahramanmaraş
AK
PARTİ Grubu
Başkan
Vekili
Öneri:
Genel Kurulun; 4, 5, 6, 11, 12, 13, 18, 19, 20, 25,
26 ve 27 Ekim 2022 ile 1, 2, 3, 8, 9, 10, 15, 16, 17, 22, 23, 24, 29 ve 30
Kasım 2022 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü
birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin
Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesi ve 11, 12, 13, 18,
19, 20, 25, 26 ve 27 Ekim 2022 ile 1, 2, 3, 8, 9, 10, 15, 16, 17, 22, 23, 24,
29 ve 30 Kasım 2022 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü
birleşimlerinde saat 24.00'e kadar,
4 Ekim 2022 Salı günkü (bugün)
birleşiminde 340 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümünde
yer alan maddelerin oylamalarının tamamlanmasına kadar,
5 Ekim 2022 Çarşamba günkü birleşiminde
Anayasa Mahkemesinde boşalacak 1, Kişisel Verileri Koruma Kurulunda
boşalacak 2 üyelik için seçim yapılması ve gündemin Seçim
kısmında bulunan işlerin tamamlanmasına kadar,
6 Ekim 2022 Perşembe günkü birleşiminde
340 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
6 Ekim 2022 Perşembe günkü birleşiminde
340 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin
tamamlanamaması hâlinde haftalık çalışma günlerinin
dışında 7 Ekim 2022 Cuma günü saat 14.00'te toplanması ve
bu birleşiminde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin
Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında bulunan işlerin görüşülmesi ve aynı
birleşiminde 340 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesi önerilmiştir.
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisi üzerinde İYİ Parti Grubu adına Sayın Ayhan Erel.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL
(Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk
milleti; AK PARTİ grup önerisi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biz İYİ Parti olarak, çalışma
saatlerinin artırılmasına, Meclisin gece gündüz demeden
çalıştırılmasına bir diyeceğimiz yok ancak
çalışma saatleriyle vatandaşın sesini kısmak,
vatandaşın görüşlerinin önüne setler çekmek yerine
vatandaşımızın mutlu, devletimizin güçlü olması
yönünde kanunları getirmiş olsanız daha heyecanla, daha
şevkle, daha umutla çalışacağımızı Türk
milleti önünde beyan ediyorum.
Şimdi, mesela, baktığımızda
Türkiye Cumhuriyeti devleti sosyal, hukuk devleti. diyor Anayasamız ama
bu çerçevede engelli vatandaşlarımızın maaşlarına
baktığımızda, 1.227 lira ile 1.840 TL arasında engelli
maaşı almaktadırlar. Engelli vatandaşlarımız en
azından asgari ücret kadar, devletin imkânları buna müsait
değilse en az emekli maaşı olan 3.500 lira tutarında ücret
beklemektedirler. Engelli vatandaşlarımız merak etmesin, az
kaldı, AK PARTİ bunu yerine getirmezse İYİ Parti
iktidarında engelli vatandaşlarımızın
maaşları yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayacak
düzeye getirilecek.
Yine, engelli kadınlar için doğum öncesi
ve doğum sonrası izin gün sayısı artırılacak.
Ağır engelli çocuğuna bakan ve çalışamayacak durumda
olan annelerin sigorta primi devlet tarafından ödenecektir.
Yine, baktığımızda, devletimiz,
sosyal devlet ilkesi gereği -bir nebze- yoksul
vatandaşlarımızın doğal gaz ücretlerinin bir
kısmını yandaşı kayırarak da yapsa biz bundan
mutlu olmaktayız ancak doğal gaz olmayan köylerde, beldelerde,
yerleşim birimlerinde bir mutfak tüpünün 330, 350 lira olduğunu
düşünürseniz, bu vatandaşlara doğal gazda olduğu gibi bir
yardım yapmayı, planlamayı düşünüyor musunuz? Bunu da AK
PARTİ'li vekillerimizin dikkatine sunuyorum.
Yine, çiftçilerimizin tarımda
kullandıkları elektrik parasının -burada söyleye söyleye-
hasat sonunda alınması yönündeki kararınızı tebrik
ediyoruz ancak Güneydoğuda 6 ilde uygulanan tarımda kullanılan
elektrikteki indirimin özellikle İç Anadolu'da ve Türkiye'deki bütün
tarımda kullanılan elektriklerde uygulanarak yüzde 75e varan
indirimler yapılmasını çiftçilerimiz adına beklemekteyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
AYHAN EREL (Devamla) Yine, atama bekleyen fahri
imamlar, vekil fahri imam kursu öğreticileri ve vekil imamların
talepleri, feryatları sosyal medyada tarafımıza iletilmektedir.
Yine, 2020 KPSS puanıyla atama bekleyen sağlıkçılarımızın
ümitleri hâlâ devam etmektedir. Yüce Meclisin, bu gençlerimizin, bu fahri
Kuran kursu öğreticilerinin ve vekil imamların da feryatlarına,
figanlarına bir çare bulmasını beklemekteyiz.
Yine, emekliler arasında, bizce ve
vatandaşlarca anlaşılmayan bir 2000 yılı
kıstasıyla, aldıkları maaşlar arasında büyük bir
uçurum vardır. Aynı şartlarda yaşayan, aynı pazardan
alışveriş yapan, aynı çarşıdan
alışveriş yapan 2000 öncesi emekliler ile 2000 sonrası
emekliler arasındaki bu ayrımın giderilmesi de devlete
düşen bir görevdir diye bakmaktayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ettim Sayın Erel.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Sayın Meral Danış Beştaş. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve bizi izleyen
özellikle kadınlara seslenmek istiyorum, kadınlar içinde de annelere
çünkü bugün grubumuzu ve grup toplantımızı ziyaret eden adalet
nöbetindeki annelerden söz edeceğim.
10 anne Diyarbakır, Van, İzmir ve
İstanbuldan grubumuzu ziyaret ettiler. Bizler de Eş Genel
Başkanımızla da milletvekillerimizle de birlikte bir
görüşme yaptık. Doğrusu o görüşmelerin ve anlatımların
bütün detaylarını aktarma şansım yok ancak satır
başlarıyla şunu söyleyeyim: Bu anneler Türkiyenin 4 ilinde
hapishanelerde olan çocukları, kardeşleri, eşleri, birinci
derece yakınları için bir adalet nöbeti tutuyorlar.
Bazılarının çocuğu ağır hasta, tedavi edilmiyor,
tahliye edilmiyor. Bazılarının çocuklarının
infazı aylardır yakılmış durumda.
Bazılarının çok daha, işkenceye dair şikâyetleri var
ve bu annelerden bazılarının, özellikle İstanbuldaki
annelerin yaşadıkları aslında Adalet ve Kalkınma
Partisinin annelere de işkenceye de nasıl yaklaştığını
ortaya koyuyor.
Anneleri bizzat dinledim. Ya, her hafta bu anneler
işkence görüyor. Vücutlarına baktık ya -vekilim burada, Serpil
Vekilim- vücutlarına, darp izleri var. Her hafta bu anneler ters
kelepçeyle gözaltına alınıyorlar, arabada olmadık küfürlere,
hakaretlere maruz kalıyorlar -gözaltına alınıyorlar- bazen
beş saat, bazen altı saat, bazen daha uzun sürelerle gözaltında
tutuluyorlar. Neden? Çünkü adalet istiyorlar, çünkü cezaevlerinde yaşanan
hak ihlalleri için bir itirazları var tıpkı Şenyaşar ailesinden
Emine annenin adalet talebi ve çığlığı gibi.
Açıkçası, bu, bir vicdani mesele, bu, insani bir mesele, hukuktan
önce insani ve vicdani bir mesele. Bu ülkede vicdanı öldürmek
istiyorsunuz, adaleti ortadan kaldırdınız. Ama vicdanı
olanlara sesleniyorum: Sizin çocuğunuz hapishanede ölüm
döşeğindeyken onu ziyaret edemiyorsanız aldığı
disiplin cezası sebebiyle ve tedavi edilmiyorsa ne hissederseniz o anne
aynısını hissediyor. Sizin kardeşiniz ya da eşiniz
otuz yıldır cezaevinde ve o uyduruk İnfaz Yasasıyla üç ay,
üç ay, üç ay daha cezası pişmanlık dayatılarak
uzatılıyorsa ne hissediyorsanız o anneler de bunu hissediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Tamamlıyorum.
Anneler şunu söylüyor:
Çocuklarımızın cenazelerini değil, kendilerini istiyoruz.
diyorlar ve dokuz ayda 62 cenaze çıktı hapishanelerden. Ya, bu, dile
kolay, korkunç bir rakam. Cezaevleri artık ölüm evlerine dönüştü, dün
de bunu ifade ettik. Evet, artık adliyeler, önündeki adalet nöbetleriyle
ünlendi, Çağlayandan Diyarbakıra, Vana, İzmire, Türkiye'nin
her yerine çünkü adalet kalmadı çünkü yargı kalmadı çünkü
bağımsız, adil bir yargılama kalmadı; ülkenin her
yerinden adalet isteyen çığlıkları duyuyoruz ve adaletsizlik
diz boyu, zulüm diz boyu. Keşke siz de o annenin sırtındaki ve
kolundaki morlukları görseydiniz, şu anda ne söylediğimi, ne
hissettiğimi anlardınız. Lütfen, annelere işkence yapmaktan
vazgeçin. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Öneri
kabul edilmiştir.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş
bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Önergeler (Devam)
2.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, (2/3832) esas
numaralı Yüksek Öğrenim Öğrencilerine Burs Kredi Verilmesine
İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/179)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
(2/3832) esas
numaralı Kanun Teklifimizin İç Tüzükün 37nci maddesine göre
doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Ali
Fazıl Kasap
Kütahya
BAŞKAN Önerge üzerinde, teklif sahibi olarak
Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap konuşacaktır.
Buyurun Sayın Kasap. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Yeni yasama yılının tüm Meclise ve
milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Değerli milletvekilleri, üniversite
sınavını öğrencilerimiz kazandılar,
yerleştirildiler; 8 milyon öğrenci var Türkiyede üniversite
kapsamında ve bu öğrencilerimizin kazandıktan sonra bir
sıkıntıları başladı, barınma sorunu.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, sizlere de -hepinize- bu
barınma sorunuyla ilgili, yurtlara yerleştirilmek için telefon geldi,
talepte bulundular veliler, yakınları. 8 milyon öğrenciye
karşılık olarak, her ne kadar cilalanmış
rakamlarınız olsa da şöyle izah edeyim: Bakın, bu,
İstanbuldaki toplam öğrenci sayısı, 824 bin öğrenci
var; yurt kapasitesi 29 bin, Kredi ve Yurtlar Kurumuna ait, yüzde 3üne tekabül
ediyor. Peki, Ankara ilimizde nasıl? 315 bin öğrencimiz var, 31 bin
yurt kapasitesi var. İzmirde -3üncü büyük metropolde- 175 bin
öğrenci var, 19 bin yurt kapasitesi var. Diyeceksiniz ki: Yüzde 90
kapasiteyle yurtları doldurduk, ihtiyaçlara cevap verdik. Ama ben size en
vahim örneği göstereyim, seçim bölgem Kütahyada Pazarlar ilçesinde 700
öğrencinin kayıtlı olduğu meslek yüksekokulu var ve Kredi
ve Yurtlara ait bir tek yatak yok. Sayın Gençlik ve Spor Bakanı diyor
ki: Yüzde 91 oranında yerleştirdik, kapasitemizi
artırdık. Ondan sonra, Sayın Cumhurbaşkanı Meclisin
açılış konuşmasında 2002de 182 bin olan kapasiteyi
850 bine çıkardık. diyor. Ya, kardeş, 2002deki öğrenci
sayısı 1,5 milyon, şimdi 8 milyon; aynı artış
oranıyla bile devam etmiyor. Bu seneki balonlu, hormonlu şişirme
nasıl yapıldı biliyor musunuz Kapasiteyi artırdık.
dedikleri? Şu şekilde değerli arkadaşlar: 4 kişilik
ranzaları 8 kişilik yaptınız, 2 kişilikleri 4
kişilik yaptınız. Ranza, hani yatay büyüme olacaktı, dikey
Uzaya gidecek yakında ranza ranza. Normalde -bakın, ben de bir
sağlıkçıyım-
Gelelim bugüne değerli arkadaşlar. Siz, yirmi
yılda onca yurt sorununu çözemediniz, beceremediniz ve bugüne geldik.
Öğrencileri ve gençleri umutsuz bırakıyorsunuz yurt
dışına çıkan öğrenciler gibi. Öğrenciler
depresyonda, aileler mutsuz, anne babalar mutsuz, kayıt donduranlar var;
bu ucube sistem bitecek.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak)
Kütahyanın yurt kapasitesi ne? 15 bin.
ALİ FAZIL KASAP (Devamla) Kütahyanın
kapasitesi
Pazarlarda şu anda 700 öğrenci boşta, KYK yurdu
yok. KYK yurdu yok, 700 öğrenci boşta Pazarlarda şu anda,
çocuklar evde de kalamıyorlar, kentsel dönüşümden her yeri
yıktınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ALİ FAZIL KASAP (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Sayın Genel Başkanımızın da
söylediği gibi ben size şöyle söyleyeyim: Siz yapamadınız;
bir yıl içinde üniversite öğrencilerinin barınma sorununu
gidereceğiz, bu bir sözdür, bu bir müjdedir; siz beceremediniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
gelin, aileleri, anne ve babaları ve bu gençlerimizi bugünden mutsuz
etmeyelim, onlara bir can suyu, bir ekonomik destek verelim, bu kanun
teklifiyle getirdiğimiz şey odur. Öğrencilere KYKnin maliyeti
kadar bile olmayan, asgari ücretin yarısı kadar bir barınma
desteği verelim, bu kanun teklifinin içeriği odur. Ben diyorum ki
değerli milletvekili arkadaşlarım: Safınız belli
olsun; gelin, en azından bu gençleri, halkı, yoksulları
gerçekten koruyorsanız bu kanun teklifine evet deyin ve
safınız belli olsun.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
X.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan
üyeliğe seçim
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
komisyonlarda boş bulunan üyelikler için seçim yapacağız.
Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda
boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için
İstanbul Milletvekili Özgür Karabat aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2.- Plan ve Bütçe Komisyonunda boş bulunan üyeliklere seçim
BAŞKAN - Plan ve Bütçe Komisyonunda
boşalan ve Halkların Demokratik Partisi Grubuna düşen 2 üyelik
için Mersin Milletvekili Rıdvan Turan ile Ağrı Milletvekili
Dirayet Dilan Taşdemir aday gösterilmişlerdir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1nci sırada yer alan, Kahramanmaraş
Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız ve
64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Dijital
Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
XI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir,
İstanbul Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin
Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar
Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 340) (*)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 340 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel
kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde gruplar adına ilk söz,
İYİ Parti Grubu adına Sayın Dursun Müsavat
Dervişoğlunun.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) - Sayın Başkan
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) -
Sayın Başkan
BAŞKAN - Pardon
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Biz
kaçırdık, yani, kanun
BAŞKAN - Siz kaçırdınız ama ben
de geçtim, yapacak bir şey yok.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Ben el
kaldırdım ama.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ben de
el kaldırdım, sonra oturdum.
BAŞKAN - Ama ben Söyleyeceğiniz bir
şey, sözünüz var mı? dedim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ben
ayaktaydım.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Hayır, kanun
teklifinde el kaldırdım efendim. Size daha önceden de söyledim, el de
kaldırdım.
BAŞKAN - Unuttum onu, sizin söylediğinizi.
Yani
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Ama el de
kaldırdım efendim.
BAŞKAN - Sayın Dervişoğlu,
işlem de başladı, nasıl yapalım?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Müsavat Bey müsaade
ederse usul tartışmasını açalım.
BAŞKAN - Sayın Dervişoğlu,
işlem de başladı nasıl yapalım?
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Efendim takdir zatıalinizindir.
BAŞKAN Bir usul tartışması
talebi var, ben de açacağıma dair söz vermiştim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Takdir zatıalinizin efendim.
BAŞKAN Peki.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Anlayışınız için teşekkür ederiz efendim, sağ
olun.
BAŞKAN Evet, ben önce sizi bir dinleyeyim,
usul tartışması talebiniz kayıtlara geçsin.
Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ederim, anlayışınıza.
Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
tartışılmasını gerektiren, ele alınıp
kanunlaşmasına mani olan iki temel kusuru vardır. Öncelikle söz
konusu teklif çok sayıda Anayasa maddesine aykırılık da
içermektedir. Bunun yanında teklif metni bir etki analizi de
içermemektedir. Anayasaya hangi konularda aykırılık
içerdiğini anlatabilmemiz için bir usul tartışmasının
açılmasını talep ediyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Benim de
talebim aynı yöndeydi. Yani söz konusu teklifin Anayasaya
aykırı olduğu yönündeki düşüncelerimizi aslında
Komisyon aşamasında da geniş bir şekilde ifade etti
üyelerimiz. Özellikle kanun teklifinin 26ncı maddesi ve 28inci maddesi
ve daha bir çok maddeyle birlikte teklif Anayasaya aykırılık
teşkil ediyor. Buna dair, Anayasaya aykırılık yönünden
tekrar düşüncelerimizi ifade ederek usul tartışması açılmasını
ifade etmek isterim.
XII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Süreyya Sadi Bilgiçin,
340 sıra sayılı Kanun Teklifinin Anayasaya aykırı
olduğu gerekçesiyle Komisyona iade edilip edilmemesi hakkında
BAŞKAN Evet, usul
tartışmasını karşılayacağım, lehte ve
aleyhte olmak üzere ikişer kişiye söz vereceğim.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Lehte
AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) Lehte
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Aleyhte
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Aleyhte
BAŞKAN Lehte Ahmet Özdemir ve Ramazan Can,
aleyhte Sayın Meral Danış Beştaş ve Sayın Engin
Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) İbrahim
Kaboğlu
BAŞKAN Engin Özkoç değil, İbrahim
Kaboğlu
Sayın Özdemir, lehte olmak üzere.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bu teklifin aynı zamanda Feti Beyle birlikte
birinci imza sahibiyiz. Arkadaşlarımızla
çalışırken, aslında her aşamada bu teklifin
ilgililerinin tamamıyla iletişim kurarak, onların bilgilerine başvurarak
iyi bir metin hazırladığımızı düşünüyoruz
fakat her kanun teklifi buraya geldiğinde, kanun teklifi muhalefetin
hoşuna gitmediğinde tam da bu aşamada bir usul
tartışmasıyla Anayasaya aykırılık
iddiasında bulunuluyor. Teknik olarak aslında tam da itiraz
yapılmayacak bir yerde bu usul tartışmasını ve
itirazı yapıyorlar ama yine de biz üzerimize düşen
sorumluluğu nasıl yerine getirdiğimizi burada kısaca izah
edelim.
Biliyorsunuz, malumunuz, bu teklif 2 tane
komisyondan geçti. Bu 2 komisyon da... İç Tüzükümüzde emredici hüküm var
Komisyonlar öncelikle Anayasaya aykırılık iddiasını
değerlendirir." diye. Burada hem Dijital Mecralar Komisyonunda hem
Adalet Komisyonunda bu teklifin Anayasaya aykırılıkla ilgili
yönleri varsa bunlar üzerinde bir inceleme yapıldı ve bu
aşamalar geçti aslında ama yine de şunu bilmenizi istiyorum: Biz
bu teklifi hazırlarken Anayasa Mahkemesinin kararlarını da
dikkate alarak hazırladık. Nitekim de 5651 sayılı Kanunla
ilgili Anayasa Mahkemesinin bir kararı vardı, yeni metnimizde,
teklifteki yeni o maddeyi düzenlerken Anayasa Mahkemesinin gösterdiği
doğrultuda düzelterek bu teklifimizi hazırladık.
Yine, komisyonda arkadaşlarımızla
bunu istişare etmiştik, Anayasa Mahkemesinin başka bir
kararını dikkate alarak teklifimize şekil verdik.
Dolayısıyla, aslında, biz, üzerimize düşen sorumluluğu
daha teklifin hazırlık aşamasında, komisyon
aşamasında Anayasa Mahkemesinin kararlarını dikkate alarak
yerine getirdik.
Şimdi, Grup Başkan Vekilimiz,
Saygıdeğer Grup Başkan Vekili dedi ki: Etki analizi içermiyor.
ve Anayasaya aykırılık iddiası var. İşte,
Anayasaya aykırılık iddiası
olmadığını, hem Anayasanın, kanunun lafzını
hem de Anayasa Mahkemesinin kararlarını dikkate alarak
hazırladığımızı hem Adalet Komisyonundaki,
muhalefetteki arkadaşlarımız hem de Dijital Mecralar Komisyonundaki
arkadaşlarımız yakinen gördüler. Dolayısıyla,
aslında bugün burada yaptığımız bu tartışma
anlamsız kaldı, kadük kaldı çünkü buna çok dikkat ederek
hazırladık ama öte yandan da bizi bağlayan,
çalışmalarımızı esas aldığımız
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün kuralları gereği,
aslında, bu aşamada böyle bir itirazın
yapılmasını hukuki bir değerlendirme olarak görmüyoruz;
sadece, Meclisin çalışma şartlarını ve
zamanını biraz yok etmek, heba etmek gibi değerlendiriyorum. O
yüzden de Meclisi yöneten Başkanımızın görüşü lehinde
biz de bu usul tartışmasının yersiz ve anlamsız
olduğunu düşünüyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, aleyhte olmak üzere Sayın
İbrahim Özden Kaboğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, Divan, değerli üyeler; Anayasaya
aykırılık konusunda, esasen, İç Tüzük madde 38 tetkik ve
gerekçe yükümlülüğünü öngörmektedir. İlk önce, tetkik edilecek ve
gerekçe ortaya konulacak. Burada tetkik etmek yazılı bir
işlemdir; bu, yapılmamıştır; bu,
yapılmamıştır. Biz Anayasaya aykırılık
gerekçelerini ilk komisyonda ve ikinci komisyonda teker teker ortaya koyduk ama
çoğunluk vekilleri yalnızca el kaldırdılar Anayasa'ya
aykırı değildir. diye, oysa burada gerekçe yükümlülüğü de
bulunmaktadır. Bu çerçevede yoruma bağlı Anayasa maddelerine
aykırılık değil, aynı zamanda savaş ve
barış hukuku açısından savaş hükümlerinin barış düzenine uygulanması
eşiğinde bir Anayasa'ya aykırılık söz konusudur, bu açıktır.
(CHP sıralarından alkışlar) Evet, Anayasa'ya
aykırılık, birçok maddeye aykırılık söz
konusudur. Anayasa Mahkemesi kararları gereği düzenleme yapma
bakımından da Anayasa Mahkemesi kararlarının gerekleri
karşılanmadığı için aykırılık söz
konusudur, pilot kararlar bulunduğu hâlde onlar hiç dikkate
alınmadığı için aykırılık söz konusudur ama
basın kartının Cumhurbaşkanlığı
İletişim Başkanlığına, onun takdirine verilmesi
parti başkanlığı yoluyla devlet
başkanlığı ve yürütme sisteminde tamamen basın özgürlüğü
açısından Anayasa madde 26 ve madde 28e aykırılık
oluşturan bir durumdur; madde 2, madde 10 da aynı düzenlemeyi
içermektedir.
Bunun yanı sıra yine basın
kartlarıyla ilgili olarak medya kuruluşlarında aranacak
şartların, kontenjanların, Basın Kartı Komisyonunun
üyelerinin belirlenmesi, çalışma ve karar alma usullerinin ve
başvuru türlerinin genel çerçevesinin kanun düzeyinde belirlenmeyip yine
aynı şekilde bir yönetmeliğe bırakılması
-Cumhurbaşkanlığı İletişim
Başkanlığı- ki bir, yönetmelik tarafından düzenlenemez
bu özgürlük konusu; iki, İletişim
Başkanlığının kamu tüzel kişiliği
bulunmadığı için yönetmelik çıkarmaya yetkili
değildir. Bu nedenle Anayasa madde 2, 10, 13, 26, 28 ve 124üncü
maddelerine aykırılık teşkil etmektedir. Benzer
şekilde 23üncü maddesiyle İnternet haber sitelerinde resmî ilan ve
reklam yayınlayacakların sorumlulukları başlıklı
madde çerçevesinde Basın İlan Kurumu Genel Kurulu tarafından
altı ayda çıkarılacak yönetmelik de kanunla düzenlenmesi gereken
konunun yönetmeliğe verilmiş olması itibarıyla Anayasaya
aykırılık teşkil etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Burada en sorunlu madde her 2 komisyonda da dile getirdiğimiz üzere
29uncu maddedir. 29uncu madde, teklif sahiplerinin de belirttiği gibi
her 2 komisyonda, Türk Ceza Kanununun savaşta yalan haber yayma maddesi
olan 323üncü maddenin buraya aktarılmasıdır. Bu madde, Anayasa
madde 15 gereği olağan hukuk düzeninde, barış hukukunda mümkün
değildir. Çünkü hak ve özgürlüklere olağan düzende 13üncü madde
uygulanır oysa 15inci madde yalnızca olağanüstü hâl ve
savaş durumunda uygulanır. Şu anda Anayasa askıdadır,
bunu biz defalarca dile getirdik; Anayasaya
aykırılığı açıktır, seçiktir hiçbir
tartışmaya mahal vermeyecek derecede ve madde de çok tehlikelidir.
Öte yandan etki analizi istedik ama etki analizi parlamento hukukunun genel
ilkesi olduğu hâlde yapılmamıştır. 7254
sayılı Yasa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kaboğlu.
Lehte olmak üzere Sayın Ramazan Can. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, hocamız anayasa hukuku hocası,
saygı duyuyoruz ancak Anayasaya aykırılık itirazı bir
defidir, iddiadır, mücerrettir; ispatı ise yargısal denetime
tabidir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde de bunun şartları bellidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü madde 23, Başkan kanun
teklifini inceler ve sevk eder. Bir takdir yetkisi var, Anayasaya
aykırı ise reddedebilir; nitekim örnekleri de vardır,
örneklerine girmeyeceğim. Sonra ne yapmış bu kanun teklifini?
Dijital Mecralar Komisyonuna havale etmiş. Dijital Mecralar Komisyonu
toplanmış, orada, aynı şekilde,
arkadaşlarımız, üye arkadaşlarımız Anayasaya
aykırılık itirazında bulunmuşlar ve Dijital Mecralar
Komisyonu Anayasaya aykırılık itirazını İç Tüzük
38e göre reddetmiş. Ardından tali komisyon raporunu
hazırlamış ve Adalet Komisyonuna göndermiş. Adalet
Komisyonunda da aynı şekilde üye arkadaşlarımız
Anayasaya aykırılık itirazında bulunmuşlar. Adalet
Komisyonu üyeleri de aynı şekilde gerekçesiyle beraber itirazı
reddetmiş. Bu arada ne olmuş? Adalet Komisyonu da raporunu
hazırladıktan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
göndermiş. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu 22 Haziran tarihinde
105inci Birleşimde AK PARTİ grup önerisiyle 340 sıra
sayılı Kanun Teklifini gündemin 1inci maddesine almış.
Dolayısıyla eğer orada itiraz olsa idi AK PARTİ'nin grup
önerisine itiraz edilmeliydi. 22 Haziran 2022 tarihinde 105inci
Birleşimde kabul edilmiş ve gündeme girmiştir.
Dolayısıyla Divanın bu kanun teklifini şu an
itibarıyla görüşmesi gerekiyor.
Bütün bunları değerlendirdik ve Genel
Kurula geldi. Genel Kurulda ne yapabiliriz? Genel Kurulda da milletvekili
arkadaşlarımız İç Tüzük 84e göre Anayasaya
aykırılık itirazında bulunabilirler. İç Tüzük 84 ne
diyor? Anayasa'ya aykırılık itirazları diğer
önergelerden öncelikle görüşülür. Bütün bunları
değerlendirdiğimizde bütün yollar tüketilebilir. Tüketildikten sonra
da eğer kanun teklifinin Anayasaya aykırı olduğu
itirazında ısrar ediyor isek yollar bellidir, Anayasa Mahkemesine de
gidilebilir ama şunu özellikle söylemek istiyorum, siz diyorsunuz ki:
Anayasaya aykırıdır. biz de diyoruz ki -Genel Kurulda
birazdan oylanacak ve 22 Haziranda da oylanmış- Anayasaya
aykırı değildir. Peki, bunu ilerletmek istiyorsak, ısrar
ediyorsak yargısal denetime muhtaçtır. Yargısal denetimin yeri
de Anayasa Mahkemesinin kazai murakabesidir diyorum, Genel Kurulu
saygıyla selamlarken Meclis Başkan Vekilimizin tutumunun lehinde
olduğumu beyan ediyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, sadece
kayıtlara geçmesi için ifade ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sadece kayıtlara
geçmesi için söylüyorum. Ramazan Can arkadaşımızın az önce
söylediği o bütün yollar tüketildikten sonra, bu Meclisten geçen
kanunların Anayasa Mahkemesine aykırılıktan geriye döndüğüne
bu ülke çok şahit olmuştur.
BAŞKAN Efendim, zaten daha bütün yollar
tüketilmedi.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Biz onun için de bu
yolu deniyoruz
BAŞKAN Genel Kurul aşamasında
Anayasaya aykırılık iddialarını getirmeniz mümkün ve
onu getireceksiniz zaten.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) O yüzden de Sayın
Başkan diyoruz ki: Anayasaya aykırı olan bir şeyi siz
Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşmeye açmayın. diye itirazda
bulunuyoruz.
BAŞKAN Görüşmeler esnasında da
getirebilirsiniz bu iddianızı buna da mani bir hâl yok.
Sayın Beştaş aleyhte olmak üzere
buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet bu Parlamentoda
Anayasaya aykırılık yönünden birçok kanun teklifine dair
iddialarımız, tezlerimiz, dilekçelerimiz oldu, komisyon
aşamasında da saatlerce bunları tartışıyoruz ama
daha önceki Anayasaya aykırılık ve usul
tartışmalarında da ifade ettiğim bir konuyu özenle, önemle
tekrar söylemek istiyorum: Çoğulculuk sistemi, parmak sayısı çok
olanın sözünün geçmesi meselesi, bu Parlamentoda bir Meclis pratiği
hâline getirilmiştir. Yani iktidar ve ortağı diyor ki: Ben
milletvekili sayısı olarak yükseğim, komisyona Anayasaya
aykırı bir teklifi de getiririm ama siz neticede oylamaya
sunarsınız, benim parmağım daha fazla olduğu için ben
Anayasaya aykırı bir teklifi yasallaştırırım,
Meclise de getiririm. Burada yaptığınız da bu. Demin
Sayın Kaboğlu Hocam aslında çok net söyledi yani burada ne ihlal
ediliyor, Anayasanın hangi maddeleri? Belli başlı olanları
söyleyeyim: Bir kere, düşünce özgürlüğü, düşünceyi açıklama
özgürlüğü, 26ncı madde yönünden çok net Anayasaya aykırı;
basın hürriyeti, basın özgürlüğüne aykırı. Yine,
haberleşme hürriyetini düzenleyen 22nci maddesi, özel hayatın
gizliliğini düzenleyen 20nci maddesi, temel hak ve hürriyetleri
düzenleyen 12nci maddesi. Hak ve hürriyetlerin
sınırlandırılmasını düzenleyen 13 ve 15inci
maddeyi özellikle dikkatinize sunmak istiyorum, savaş, seferberlik ve olağanüstü
hâllerde milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklerin ihlal
edilmemesi kaydı getirilmiş; ya, siz bunu bile dikkate
almıyorsunuz yani sanki Türkiye bir savaşta, sanki olağanüstü
hâl var, sanki sıkıyönetim var; böyle bir durumda bile sizin temel olarak
ulusal üstü belgelere riayet etmeniz gerekiyor. Burada açıkça despotik bir
yaklaşım var, çoğulculuk temelinde Parlamentoyu işlevsiz
hâle getirme ve neticede şunu söyleme hâli var: Anayasaya
aykırı olabilir ama ben iktidarım, bu yasayı Anayasaya
aykırı bir şekilde oylar, geçiririm; isterseniz Anayasa
Mahkemesine gidin. Bunun örnekleri var, Anayasa Mahkemesinden dönenler de var,
dönmeyenler de var. Şimdi, iktidar diyor ki: Anayasa Mahkemesini de ele
geçireyim -ki o konuda birçok şaibe var- oraya gittiğinde de geri
gelmesin yani ben kaynaktan bu işi çözeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Ya, bu
Parlamento eğer önündeki Anayasaya aykırı kanun çıkarmaya
devam ederse Anayasa ve yasalar arasındaki makas giderek açılacaktır
ve bu dönemde AKPnin en büyük mahareti; hiçbir hukuk ilkesini, hiçbir anayasal
ilkeyi, hiçbir uluslararası sözleşmeyi özellikle dikkate almadan
kendi menfaatleri, kendi istekleri, kendi ihtiyaçları -hele hele seçim sürecinde
kendi ihtiyaçları- doğrultusunda kanun yapma pratiğini bu ülkeye
artık getirmek oldu ama az kaldı, siz de gideceksiniz, bu
pratiğiniz de bitecek. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, teklifin
Anayasaya aykırılığı itirazlarına ilişkin
Başkanlığımızın görüşünü kısaca
sizlerle paylaşmak istiyorum. Aslına bakarsanız hüküm cümlesi
şudur: Usulüne uygun şekilde komisyonda görüşülmüş ve Genel
Kurul gündemine girmiş bir teklifin görüşmelerine, Anayasaya
aykırılık iddiasıyla başlanmaması İç Tüzüke
uygun olmayacaktır; Başkanlığımıza bu konuda
verilmiş bir yetki de bulunmamaktadır.
Bilindiği üzere, İç Tüzükün 38inci
maddesine göre Komisyonlar, kendilerine havale edilen tekliflerin ilk önce
Anayasanın metnine ve ruhuna aykırı olup
olmadığını tetkik etmekle yükümlüdürler. Komisyon,
Anayasaya aykırı gördüğü teklifi maddelerine geçmeden reddetmek
zorundadır. Esas komisyon olarak teklifi görüşen Adalet Komisyonu,
teklifi Anayasaya aykırı görmeyerek görüşmüş ve raporunu
Başkanlığımıza intikal ettirmiş ve teklif 340
sıra sayısını alarak gündemdeki yerini de
almıştır. Genel Kurulda, az önce de ifade ettiğim üzere
teklifin tümü üzerindeki görüşmeler sırasında Anayasaya
aykırılık iddialarının dile getirilmesi mümkündür.
Genel Kurulun bu görüşmelerden sonra Anayasaya aykırılık
iddialarını ciddi görerek maddelere geçilmesini reddetme yetkisi
bulunmaktadır.
Yine İç Tüzükün 84üncü maddesine göre,
teklifin belli bir maddesinin Genel Kurulda görüşülmesi
sırasında Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle
reddini isteyen önergeler, diğer önergelerden önce oylanır.
Görüldüğü gibi teklifin Anayasaya aykırı görülmesi hâlinde
gerek komisyonda gerekse Genel Kurulda reddedilmesine olanak tanıyan çok
sayıda da kural bulunmaktadır.
Açıkladığım gerekçelerle
teklifin görüşmelerine başlama tutumumda değişiklik
bulunmamaktadır, Genel Kurulun bilgisine sunulur.
XI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul
Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu
Raporları (S. Sayısı: 340) (Devam)
BAŞKAN Evet, geneli üzerinde ilk söz
İYİ Parti Grubu adına Sayın Dursun Müsavat
Dervişoğlu'nun.
Sayın Dervişoğlu, buyurun.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Basın Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Bugün böyle bir kanun teklifiyle ilgili olarak
Meclis kürsüsünde bulunmaktan ziyadesiyle muzdaripim. Dünyada eşi benzeri
olmayan ve ülkemizi üçüncü dünya ülkeleriyle aynı skalaya sokacak bu yasal
düzenleme girişimi tarih sayfalarında kara bir leke olarak yer
alacaktır. Oysa 25 Temmuz 1908de, Meşrutiyet ilan edildikten iki gün
sonra tüm gazeteler sansürsüz olarak yayımlanmaya
başlanmıştı. Bu tarihten itibaren farklı
düşüncelerde yüzlerce gazete ve mecmua yayın hayatına yeniden
girmişti. Aradan geçen yüz on dört yılda basın-yayım ve
iletişim teknolojileri değişti, bilgi ve telekomünikasyon dijitalleşti,
ayrıca istibdat döneminden bugüne tevarüs eden sansür ve baskıya
dayalı yönetim anlayışı maalesef ve maatteessüf
değişmedi.
Bugün tüm dünya kabul etmektedir ki 21inci
yüzyılın başlangıcında web
Üzerine konuştuğumuz kanun teklifi
Anayasamızın 2nci maddesinde güvence altına alınan hukuk
devleti ilkesiyle de açıkça çelişmektedir. Çünkü kanun teklifinde
kanunilik ilkesi karşılanmamakta, aksine, öngörülemez ve belirsiz
unsurlar esas alınmaktadır. Bu noktada, nihai amacın sosyal
medyayı kontrol altına alarak muhalif paylaşımların
önüne geçmek olduğu, asıl niyetin bu olduğu bir gerçek olarak
karşımızda duruyor.
Kanun teklifinin 29uncu maddesiyle yalan haberin
cezalandırılması girişimi, hakikati tanımlama
yetkisini iktidarın kontrolüne devretmek anlamına geliyor. Hakikatin
iktidar tarafından belirlendiği bir siyasal düzende yalan da iktidar
tarafından belirlenecek ve şayet cezalandırılacaksa bunun
adı demokrasi değil, istibdattır. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
Bu kanun teklifinin yasalaşması hâlinde
gerçeğin iktidarın hoşuna gitmeyen bir boyutunun dile
getirilmesi kolaylıkla gerçeğe aykırı bilginin
yayılması olarak nitelendirilebilecektir. Dezenformasyona
karşı mücadele söylemi üzerinden ilk önce
meşrulaştırılmaya, şimdi ise
kanunlaştırılmaya çalışılan teklifin asıl
hedefi -tırnak içinde söylüyorum- ak formasyondur. Bu kanun teklifi,
atanmış idari kurumları yargıya mahsus yetkilerle donatma,
geleneksel medya araçlarındaki sansür ve baskıyı dijital
mecralara taşıma, muğlak ve soyut ifadeler üzerinden kanunlara
göre suçlu belirlemek için değil, suçluya göre kanun yapma girişimidir.
Türk Ceza Kanunu mevcut hâliyle kişiye, kamu barışına ve
dezenformasyona karşı işlenen suçlara gerekli cezai
yaptırımları uygulamaya elverişliyken tespiti oldukça güç,
uygulamada zorluk çıkaracak mahiyette, çerçevesi belirsiz ve ziyadesiyle
muğlak olan 217/A maddesini eklemek Türk Ceza Kanunu'nda var olan bir
noksanlıktan değil, iktidarın siyasi ve sivil toplumu baskı
altına alma arzusundan kaynaklanmaktadır. Kanun teklifinde alenen
yayma kapsamının belirsizliği siyasi iktidarın niyet
okuyarak cezalandırma yoluna tevessül ettiğinin de açık bir
göstergesidir.
Sözüm iktidar partisinin milletvekillerinedir;
adı İletişim görevi propaganda olan Başkanlıktan
gelen bu tasarıyı Komisyonda istemeye istemeye savundunuz ve
gördüğünüz hataları düzeltmek için herhangi bir gayret sarf etmeden
de Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine taşıdınız.
Nedir bu yasadan muradınız? Dezenformasyonun engellenmesi, öyle mi?
Kusura bakmayın ama dezenformasyon AK PARTİnin engellemek
istediği değil, tekelleştirmek istediği bir sahadır.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar) Çünkü Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarının varlık sebebi ve
varlığını idame ettirmesinin yegâne yolu ve yöntemi budur.
Eski yol arkadaşlarınızdan öğrendiklerinizi ne güzel de
uyguluyorsunuz. Yeliz nicknameli milletvekilinizden ve trol ordusu kuran
bakanınızdan başlayıp adı İletişim görevi
propaganda olan Başkanlığınıza kadar bu işi
şu aşamaya getiren aslında sizlersiniz. Son kırk
yıllık siyasi ve son yirmi yıllık iktidar mücadelenizi
Türkiye Cumhuriyetinin kurucu iradesine ve kazanımlarına
karşı dezenformasyon yaparak icra ettiniz. Partinizde en az 4
farklı sosyal medya trol ordusu var. Başta İçişleri
Bakanınız olmak üzere, Goebbels Fahrettin Beye, belediye
başkanlarının fonladığı trol çiftliklerine kadar
kurulmuş çok sayıda dezenformasyon grubu var içinizde. Siz, siyasal
gücünüz nispetinde cüret eden, cüreti nispetinde de cumhuriyetin
kazanımlarına hasımlık eden bir iktidar olarak Türk siyasi
tarihine geçeceksiniz. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar) Geçmişten bugüne yürüttüğünüz dezenformasyon,
ister konvansiyonel basın yollarıyla olsun ister sosyal medya
trolleriyle ister açıktan olsun ister zımni yollarla ister
pervasızca olsun ister korkakça, daima Türkiye Cumhuriyeti devletinin
kurucu ilkelerini hedef almıştır. Devletin kuruluş tapusu
olan Lozan'dan devletin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e kadar hedef
aldığınız her temel değer ve ilkeyle kayıp
nesiller yetiştirdiniz; bu ideolojik duruşun tarafı ve
temsilcisi olduğunuz için de iftihar edin, kendinizle istediğiniz
kadar övünün ama Türk milleti sizi asla ve kata affetmeyecektir. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, geldiğimiz bu noktada,
iktidarınızın son kertesinde, devlet olduğunuz zannı
içinde olmanız ifade ettiğim siyasi gerçekleri görmenize engel teşkil
etmektedir. Şunu anlayınız: Türk devlet geleneği
kişilerle ve gruplarla müsemma bir yapı değildir ve asla
olmamıştır. Size tavsiyem şudur: Beş bin
yıllık Türk devlet geleneği ile yirmi yıllık
iktidarınızı mukayese etmeye kalkışmayınız;
iktidarınızı kaybettiğinizde, bugüne kadar icra
ettiğiniz tarihsel çarpıtmaların tamamı unutulacak,
kurtuluş ve kuruluşa dair yalan ve iftiralar hatırlanmayacak
ancak Atatürk'ün kurduğu büyük Türkiye Cumhuriyeti devleti ilelebet var
olacaktır. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bu sansür ve
baskı yasasının muhtevası yönüyle bir de ironik yanı
var çünkü eğer mesele, memlekette endişe, korku ve paniği
tetiklemekse hiç kimse bu konuda AK PARTİ'nin eline su dökemez. Soruyorum
sizlere: Mesela Camide içki içtiler. diye yalan söyleyerek toplumu provoke
eden kimdi? Mesela, Kabataş manipülasyonunun arkasına
sığınarak siyasi rant devşirmeye kalkışanlar
kimlerdi? Mesela, teröristbaşı ve kardeşiyle iş
birliği yaparak devletin basın organları üzerinden seçim
propagandası yapanlar kimlerdi? Mesela, SPK Başkanının
trilyonluk mal varlığını, kardeşinin ve eski
eşinin servetini sormayıp kulağının üstüne yatanlar
kimlerdi? Eğer yalan haber yasaklanacaksa ilk önce kamu kaynaklarıyla
beslediğiniz trollerinizi tasfiye ediniz, bunu siz yapmazsanız
başkaları yapıyor. İnanmazsanız Twitterın 2020
yılında AK PARTİyle ilişkili 7 binden fazla hesabı
kapattığına dair haberlere bakabilirsiniz. Saray
medyasının kara propaganda çarkını finanse etmekten lütfen
artık vazgeçiniz. Eğer yalan bilgiyi yaymak yasaklanacaksa milletin
değil, iktidarın enflasyon verilerini açıklayarak işçinin,
memurun, emeklinin hakkını gasbeden TÜİK
Başkanını görevden alın; dezenformasyonla mücadelede önemli
bir adım atmış olursunuz. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
Görünen o dur ki Adalet ve Kalkınma Partisi
azalan toplumsal desteğini tahkim etmek için cehaleti ödüllendirmekte,
dezenformasyonu beslemekte, gerçekleri ifade eden siyasal ve sivil toplum
mensuplarını cezalandırmaktadır. Bu kanun teklifi
dezenformasyonun değil, dezenformasyonun ifşa edilmesinin
engellenmesine yönelik olarak hazırlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, aziz milletim; iktidara
göre Türkiye'de yoksulluk, yoksunluk, hayat pahalılığı yok;
bunu söyleyenler yalancı. İktidara göre Türkiyede örtülü bir istila
yok, demografik tehdit yok, sığınmacı ve kaçak göçmen
sorunu yok; bunu dile getirenler provokatörler. İktidara göre Türkiyede
adaletsizlik, hakkaniyetsizlik, liyakatsizlik yok; buna isyan edenler dış
güçlerin maşası.
Yahu, milletin gerçekleriyle iyice
bağınızı koparmışsınız. Bakın, biz
milletimizle iç içeyiz, Genel Başkanımız Sayın Meral
Akşenerin liderliğinde çiftçiyi dinliyoruz, sanayiciyi dinliyoruz,
esnafı dinliyoruz, gençleri dinliyoruz ve bu kürsüden sessiz
çoğunluğun sesi olmak için de gayret sarf ediyoruz; her geçen gün
yoksullaşan, bugünü ve istikbali elinden çalınan, baskı ve
sansürle susturulan, sindirilen, konuşturulmayan sessiz milyonların
sesi olmaya çabalıyoruz. Peki, biz milletimizi dinlerken siz kimi
dinliyorsunuz? Siz sadece birbirinizi dinliyorsunuz ve işte bu yüzden
kaybetmeye mahkûmsunuz, bu yüzden ilk seçimden itibaren tarih yazan değil,
tarih olan tarafta bulunacaksınız. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı ve
milletvekilleri simüle edilmiş bir gerçekliğin içinde kaybolmuş
durumdadırlar. Bu yasaya gelene kadar birçok sorunumuz var ve keşke
onları ele alsaydınız. Eğitim, sağlık, ekonomi,
toplumsal ve
Her bir kurum sorun yaşamakta. Örneğin, eğitim
alanında okul yöneticisinden öğretmene, velilerden öğrenciye her
bir bileşen sistemden umutsuz ve dertli. Öğrenme eksiklikleri
öğrenme yoksunluğuna dönüşmüş, binlerce öğrenci
ortaöğretim çağında işe yaramayan liselere kayıt olmak
mecburiyetinde bırakılmış. Üniversite kazanan çocuklar yurt
bulamıyor, karnı aç derse giriyor. Binlerce üniversite mezunu üç
harfli marketlerde günde on iki saat ayakta asgari ücret için
çalışıyor. Önce bunlara çare bulun. Bunu yapamayanlar, bu
sorunların dile getirildiği sosyal medyayı kontrol altına
almaya çalışır, asıl yapmak istediğiniz budur.
Şimdi, bu kanun teklifiyle birlikte,
yüzleşmediğiniz gerçeklerin çarpıtılması amacıyla
o çok sevdiğiniz yönteme başvuruyorsunuz yani fiilî duruma hukuki
çerçeve çiziyorsunuz. Türk milletini yönetme şerefine nail oldunuz ancak
Türk milletinin hasletlerini hiçbir zaman tam ve kâmil bir şekilde
tanıyamadınız, içselleştiremediniz. Türk milleti
baskıya, zulme ve istibdada boyun eğmez, bunu görmediniz. Bu büyük
millet, hiç merak etmeyin ki sizi gerçeklerle tanıştıracak.
İşte sandık geliyor, biz de milletimize bu müjdeyi veriyoruz ve
az kaldı diyoruz. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partisi, Türkiyede her alanı siyasallaştırarak
kutuplaştıran bir iktidardır ancak biz İYİ Parti
olarak Türkiyeyi popülist siyasetin kutuplaştıran zehirli diline
teslim etmeyeceğiz. Biz böldüğünüz,
kutuplaştırdığınız,
ayrıştırdığınız her mecrada milletin sesi
olmaya devam edeceğiz çünkü biliyoruz ki bölerek idare etmek kolay,
birleştirerek büyütmek zordur; çünkü yoksulluğu yönetmek kolay,
refahı paylaştırmak zordur; biz sizin
yapamadığınızı yapmak için buradayız.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar) Biz devlet
yönetmeye namzet bir siyasi parti olarak projelerimizle ve liyakatli
kadrolarımızla gelecek yirmi yılın tasavvurunu ortaya
koyarken siz dönüp son yirmi yılın muhasebesini yapmaktan
korkuyorsunuz; sarayın yalanlarının milletin gerçeklerine
yenilmesinden endişe ediyorsunuz; adaletin tecellisinden, rant düzeninin
çökmesinden, ayrıcalıkların ve zenginliklerin yerini kolektif
bir vicdan muhakemesine bırakmasından korkuyorsunuz. Ancak size kötü
bir haberimiz var; Kral çıplak! diyenleri aforoz edip aynı
çarpık yolda yola devam etmek mümkün değildir çünkü yapılacak
ilk genel seçimle birlikte yolun sonuna gelinmiştir. Gücü geçici olarak
elinde bulundurmanıza ya da yargı üzerindeki hâkimiyetinize güvenerek
siyasallaştırdığınız her bir devlet kurumunu
istikbaliniz üzerindeki muhtemel etkileri nazarından da dikkate
alınız çünkü adaletin bir gün herkese lazım olacağı
hakikati tecrübeye muhtaç bir husus değildir. AK PARTİ iktidarı
gerçeklerin konuşulmadığı, hatalarının
yazılmadığı, kusurlarının üzerinin örtüldüğü
bir siyasal zeminde tüm sorunların ortadan kalkacağına
inanıyor ancak işsizlik konuşulmadı diye istihdam artmaz,
yanlış ekonomi politikaları eleştirilmediğinde döviz
kuru düşmez, TÜİKin manipüle edilmiş verileriyle milletimizi
kuşatan enflasyon da asla azalmaz. Bu teklif iktidar tarafından
dezenformasyonla mücadele kanunu olarak tanımlanmaktadır. Oysa bu
teklif iktidarın kendi yöntemleriyle hiperenflasyonu, yolsuzlukları,
liyakatsizlikleri saklama teklifidir.
Yirmi yıldır Türkiyeyi yöneten bu
Hükûmet, enflasyonu, yolsuzluğu, liyakatsizliği, dış
politikadaki aymazlıkları; kısaca sebep olduğu ancak çözmeye
muktedir olamadığı tüm sorunları konuşturmama,
sansürleme ve üstünü örtme yoluna tevessül etmektedir. İktidar partisinin
en büyük alametifarikası geçmişte sebep olduğu kriz ve sorunlara
kısmi çözümler getirmekle övünmektir. Sansür ve istibdat düzenine sarılma
hevesinizin asıl sebebi de budur. Adalet ve Kalkınma Partisi
basını kendi varlığını idame ettirebilmek için
ikna siyasetinin bir aparatı olarak görmektedir. Sayın
Erdoğanın prompterla katıldığı canlı
yayınlar ve köşe yazarlarına verdiği aleni talimatlar
iktidarın arzu ettiği medya düzeninin müşahhas delilleridir.
Komisyonda defaaten ihtar ettiğimiz
hususları bir kere de buradan ifade ediyoruz. Türk Ceza Kanunu
muğlak, net olmayan, subjektif değil, somut olgulara ve objektif
tanımlara dayanarak ceza öngörüsünde bulunur çünkü demokratik hukuk
devleti niyet okumaz; demokratik hukuk devleti mülahazalara göre değil,
eylemlere göre karar verir. İktidarın bu kanun teklifiyle basın
ve ifade özgürlüğü ortadan kaldırılacaktır, toplumda
ağır bir sansür baskısı tahkim edilecektir,
vatandaşlarımızın haber alma hakkı engellenecektir,
milletimiz içinde yaşadığı gerçekleri ifade edemez hâle
gelecektir. Bu kanun teklifiyle yargıyla müsemma görev ve yetkiler bürokrasiye
devredilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Merak ediyoruz, 21inci yüzyılda Türkiyeyi George Orwellin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Bir dakika daha
BAŞKAN Selamlama cümlenizi alayım.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
kurumlarımızı liyakatsiz yönetim anlayışından,
bürokrasimizi ciddiyetsizlikten ve partizanlıktan ve millî iradenin
teveccühüyle Türkiye'yi bu ucube düzenden kurtaracak bir iktidar mutlaka
işbaşına gelecektir. Bu kötü gidişatı seçimlere kadar
uzatabilirsiniz ancak sonucu asla değiştiremeyeceksiniz,
değiştiremezsiniz. İYİ Parti olarak Meclise dayatılan
ve adı deformasyon yasası diye anlatılan bu ak formasyon
yasasına sonuna kadar karşı olacak ve ret oyu kullanacağız.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sataşmaya göre mi?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) 60a
göre yerimden bir dakika söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
Bir dakika.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Diyarbakırda, Nagihan Akarsel isimli gazetecinin katledilmesini
protesto eden grubun abluka altına alındığına ve Azat
Taşkın ile Eylem Akdağ isimli gazetecilerin serbest
bırakılması gerektiğine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün konuşmamda da söylemiştim,
Süleymaniyede bugün Nagihan Akarsel isimli bir gazeteci katledildi ve bunu
protesto etmek için Amedde, Diyarbakırda gazeteciler bir etkinlik
yapıyor, bir tepki. Milletvekilimiz Dersim Dağ da orada, İl
Eş Başkanımız da orada. Şu anda kendileri,
gazeteciler, 3 avukat Suzan Akipa, Necat Çiçek ve Ruşen Seydaoğluyla
birlikte ablukadalar, gözaltı için bekletiliyorlar. Yani Basın Yasasına
karşı burada söz kurarken, basının özgür olmadığını
söylerken sahada şu anda Azat Taşkın, Eylem Akdağ
isimli gazeteciler sadece haber takibi yaptıkları için gözaltına
alınmışlar ve abluka devam ediyor. İktidar grubuna
sesleniyoruz: Lütfen toplantı ve gösteri hakkını, basın
açıklaması hakkını daha fazla gasbetmeyin,
arkadaşlarımızı serbest bırakın demek istiyorum.
Teşekkürler.
XI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul
Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu
Raporları (S. Sayısı: 340) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Sayın Feti Yıldız.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA FETİ YILDIZ (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kamuoyunda sosyal medya
yasası olarak bilinen Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair 340 sıra sayılı
Kanun Teklifinin tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Konuşmama başlamadan önce millî iradenin
tecelligâhı olarak ilelebet varlığını sürdürecek Gazi
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifi Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet
Komisyonunda görüşülerek nihayet uzun bir tatilden sonra Genel Kurula
getirildi. Her 2 Komisyonda milletvekilleri, uzmanlar, meslek örgütleri,
sendikalar süre sınırı olmadan görüş ve önerilerini dile
getirdiler. Komisyonlarda kanun teklifi üzerinde bazı
değişiklikler yapıldı, Genel Kurulda da bazı
değişiklikler yapılabilir. Öncelikle, katkı sunan herkese
teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, bu yasayla özgürlüklerin
kısıtlanacağını, basına sansür
getirileceğini, haber yapan, yazan herkesin hâkim karşısına
çıkarılacağını seçimlerin yapılmasının
bile tehlikeye gireceğini iddia edenleri gördük. Komisyon
sıralarında cep telefonuyla naklen yayın yapan, tirat atan
arkadaşlar gördük. Sosyal medyanın bir ahlaki yenilenmeye
ihtiyacı olduğunu söylediğimiz anlarda kısık bir sesle
Haklısınız. diyen milletvekillerini gördük. Emperyalizmin
inşa ettiği sosyal medya ahlakını savunanları gördük.
Ülkemize karşı yürütülen algı operasyonlarının,
milletimize karşı kurgulanan kumpasların iş birlikçilerini
gördük. Dünyanın her yerinde maliyeti düşük darbeler peşinde
koşan derin Amerikanın istasyon şeflerini gördük. Küresel
güçlerden siyasetimize müdahale talep edenleri gördük. Uluslararası
kuruluşların hiçbir soruna çare üretemediğini gördük. Naylon
gazetelerle her ay yüz binlerce lirayı hortumlarken emek, özgürlük
sloganı atanları gördük. İktidara karşı yayın
yapmak şartıyla yurt dışından fonlanan medya
kuruluşlarını gördük. Grup toplantısında İbrahim
Temo gibi slogan atanları gördük. Kapitalizmin satın
aldığı solun, dünyada artık ciddiye
alınmadığını gördük. Her iddiası gün batmadan
çöpe atılan politikacılar gördük. Sivil toplum örgütü maskeli yalan
üretim merkezleri gördük. Bağımsızlığımıza
göz diken yeni mandacıları gördük. Bunlar karşında hayata,
hikmet ve hakikat gözüyle bakan derviş gönüllü dava adamlarını
gördük. (MHP sıralarından alkışlar) Siyasi duruşumuzu
tarihin defalarca doğruladığını gördük. Millet olma
hâlinden daha güçlü bir yapının bulunmadığını
gördük. (MHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, ahlak ve hukuk
kuralları toplumsal düzeni sağlayan kurallar olması nedeniyle
birbirinin içine geçmiş kurallardır. Birçok hukuk kuralı
aslında bir ahlak kuralıdır. Bu iklime yabancı
olanların fikren çölleşmiş dünyalarını kovayla su
taşıyarak yeşertemeyeceğimizi de biliyoruz.
Anlatacağız, anlatmaya devam edeceğiz, ihanet
odaklarını bir bir deşifre edeceğiz ve adaleti yeryüzüne
hâkim kılacağız, mimarını da Türk milleti
yapacağız.
Sayın milletvekilleri, internet
ortamının sınır tanımayan olgusu, hızlı
erişim ve geniş paylaşım kolaylığı
beşinci kol faaliyeti olarak ortaya sürülen yalan veya yanlış
bilgi ve içeriklerin gösterilen şekilde kabul edilmesini
sağlıyor. Günümüzde habere ve bilgiye ulaşmak için genel olarak
sosyal medya kullanılmaktadır, ürün ve hizmetlerin tüketiciye
sunulmasından siyasal iletişim kampanyalarına kadar hayatın
her alanına hâkim olduğu görülmektedir. Bu baş döndürücü
gelişmelerle birlikte sosyal ve hukuki problemler oluşmuştur.
Buna karşı, sosyal ağ sağlayıcılarının
veya dijital dünyanın arka planında rol alan aktörlerin geniş
çaplı kullanıcı sayılarıyla kullanıcı
verilerinden yararlanarak elde ettikleri milyarlarca dolara, gelire ve özel
bilgiye rağmen kişi dokunulmazlığı, özel hayatın
gizliliği, ailenin korunması, temel hakların korunması gibi
ihtiyaç duyulan önleyici ve koruyucu mekanizmaları geliştirmedikleri
veya etkin tedbir almadıkları, kullanıcıların ve
devletlerin haklı taleplerine direnç gösterdikleri görülmektedir. Temel
hak ve özgürlükleri korumak devletin görevidir. Her Türk vatandaşı
millî kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürme, maddi ve
manevi varlığını bu yönde geliştirme hakkına
sahiptir. Dinamik olan bu süreci yönetebilmek için bu alanda yeni düzenlemeler yapılmasına
ihtiyaç olduğu herkesin kabulüdür. Bu teklifle 23 kanunun 51 maddesinde
değişiklik ve 13 yeni madde ihdası düşünülmektedir.
Sayın milletvekilleri, kanun teklifinin
Anayasaya aykırı olduğu iddiası komisyonlarda
değerlendirilmiş, oylamalar yapılmış; teklifin
Anayasaya aykırı olmadığı sonucuna
varılmıştır. Bilindiği gibi ceza hukukuna ilişkin
evrensel ilkeler sıralamasında kanunilik ilkesi ilk sırada yer
alır. Evet, kanunsuz suç ve ceza olmaz. Kanunilik ilkesi, suç ve ceza
tekelini elinde bulunduran devlete karşı bireyin özgürlüğünün güvencesidir,
bunda bir şüphe yoktur. Düzenlenen ceza normu tartışmaya,
keyfîliğe izin vermeyecek şekilde açık; suç tanımında
belirsizlik yoktur. Barış içinde bir arada yaşamak için ceza
hukuku alanında cezanın da vazgeçilmez olduğu muhakkaktır.
Dünyada suçun işlenmediği bir toplum ve toplumsal yapının
etkilenmediği bir suç yoktur. Bazı arkadaşların suç ve ceza
konusunda suç sosyolojisine uymayan hüküm cümleleri kurmakta oldukları
görülmektedir. Arkadaşlar, kendimizi gereksiz yere paralamaya gerek yok.
12 Levha Kanunlarında dahi kişinin kişiye karşı
işlediği suçlar cevabını bulmuştur.
İhtiyaçlar hiyerarşisinin
başında güvenlik ihtiyacı gelmektedir; rahat olun. İnternet
ortamının, ulusal sınır tanımayan olgusu,
hızlı erişim ve geniş paylaşım kolaylığı
sağlaması, çok değişkenli ve dinamik küresel ağ
yapısı nedeniyle kötü niyetli kişilerin kimliklerini gizleyerek
yasa dışı iş ve eylemlerine fırsat
tanıdığı da bir gerçektir. İçinizde bu konuda
mağdur olmamış bir arkadaşın olduğunu
zannetmiyorum. Sahte isimli hesaplarla yasa dışı içerik
oluşturup paylaşma, farklı siyasi düşüncelerde olan
kişilere, herhangi bir alanda rakip olarak gördüklerine, farklı
dinlere veya milletlere yönelik küfür, iftira veya hakaret etmek, karalamak ya
da itibarsızlaştırmak amacıyla kullanıldığı
durumlarda düzenleme yapılması şart olmuştur. Kanun
teklifiyle ileri sürülen itirazları başından beri biliyoruz,
dünyadaki uygulamaları biliyoruz; birbiriyle çatışan ve
çakışan alanlarda dikkatli ve hassas adımlar atma
sorumluluğumuzun da farkındayız.
Sayın milletvekilleri, yalan haberi
kasıtlı olarak üretme ve yayma eyleminin yani dezenformasyonun birey
ve toplum hayatını da ipotek altına aldığı,
vatandaşın gerçek bilgiye ulaşma imkânını
engellediği, ciddi bir tehdit olduğu noktasında toplumda ortak
bir kanaat vardır. Kültür, finans, sosyal hayat, siyasette yalan ve
yanıltıcı bilgi yaymak toplum hayatında ciddi hasarlara
sebep olmaktadır. Sosyal medyada insanların onuru, namusu,
şerefi ayaklar altına alınmaktadır. Dünyada yalan habere en
çok muhatap olan ülke de Türkiyedir.
Kanun teklifinin 29uncu maddesinde, sırf halk
arasında korku veya panik yaratmak saikiyle ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel
sağlığıyla ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi
kamu barışını bozmaya elverişli şekilde yaymak,
suç olarak düzenlenmektedir.
Sayın milletvekilleri, ceza hukuku,
yalnız, insan hareketlerinin bilfiil doğan sonuçlarıyla
değil, doğabilecek sonuçlarla da ilgilenir. Bu noktada, tehlike
kavramı karşımıza çıkar. Tehlike suçlarında suçun
işlenerek netice alınması hâlinde suçla mücadelede geç
kalmış olursunuz. Ceza hukukunu ilgilendiren bu tehlike, bir nevi bir
tür neticedir. Bu suçun oluşabilmesi için şu 4 şartın bir
arada gerçekleşmesi gerekir: Bir, özel kast; iki, gerçeğe
aykırı bilgi; üç, suçun kamu barışını bozmaya
elverişli olması; dört, alenen yaymak. Bu suçun taksirle
işlenmesi mümkün olmadığı gibi icra hareketleri
kısımlara bölünüyorsa suça teşebbüs de mümkündür. Bir tek
kişi tarafından işlenebileceği gibi birden çok kişi
tarafından iştirak hâlinde de işlenebilir.
Sayın milletvekilleri, hâkimler, Anayasaya,
kanunlara ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre karar verirler.
Kovuşturma aşamasında yargılama konusu fiilin
yazılı suçu oluşturup oluşturmadığı
konusunda duraksama oluşursa hâkim, hâkim tarafından yapılacak
hukuki değerlendirmeler hariç olmak üzere, bilirkişi heyetinden rapor
isteyebilir. Bildiğiniz gibi usulüne uygun yürürlüğe konulmuş
milletlerarası anlaşmalar kanun hükmündedir. Bu itibarla, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 10uncu maddesiyle güvence
altına alınan düşünce ve ifade özgürlüğünün
sınırlarının aşılıp
aşılmadığı yönünden değerlendirme
yapılırken, görev ve sorumluluk da yükleyen bu özgürlükler
kullanılırken demokratik bir toplumda millî güvenliğin, toprak
bütünlüğünün ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin
önlenmesi, sağlığın ve ahlakın yanında,
başkalarının hak ve şöhretlerinin korunması için
bazı yaptırımlar tabi tutulabilir. Bunun dünyanın her
tarafında böyle olduğu da unutulmamalıdır.
İfade özgürlüğü mutlak bir hak
niteliğinde değildir. Şu hususu belirtmeliyiz: Dezenformasyona
konu içerik, doğrudan asılsız bir bilgi olabileceği gibi
tahrif edilmiş bir bilgi de olabilir. Kamu barışına yönelik
suçların kapsamında ihdas edilen bu suç, bölümde yer alan diğer
suçlardan farklı bir alanı düzenlemektedir. Suçun oluşması
için yasanın aradığı unsurların bulunması hâlinde
fail bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla
cezalandırılır. Suçun, failin gerçek kimliğini saklamak
suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde temel
ceza yarı oranında artırılır. Kamu
barışına karşı işlenen suçların ortak
hükümleri Türk Ceza Kanununun 218inci maddesinde düzenlenmiştir. Buna
göre -kanundan okuyorum- haber verme sınırını aşmayan
ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları
bu suçu oluşturmaz. Yani bu
tabelaları burada keyfinize göre yapmışsınız ama bir
gerçekliği göstermiyor. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Gerek Anayasanın 26ncı maddesinde düzenlenen
düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti gerekse basın
özgürlüğü, Basın Kanununun 3üncü maddesiyle koruma altına
alınan, haber verme hakkı kapsamını aşmayan,
eleştiri amacını taşıyan ifadeler bu 29uncu
maddedeki, düzenlemedeki suçu oluşturmaz. Hukuk, kendi düzeni içerisinde
kendisiyle çelişkiye düşmez. 218inci maddeyi size bunun için okudum.
Değerli arkadaşlar, Anayasada ifade
edilen Kanunsuz suç ve ceza olmaz. ilkesi
gereği olarak suçların tanımlanması ve ceza
yaptırımları koyma yetkisi sadece Türkiye Büyük Millet Meclisine
aittir. Suçta ve cezada kanunilik ilkesinin doğal sonucu olarak ceza
kanunlarının uygulanmasında kıyasa ve genişletici
yoruma yer yoktur, bunun için rahat olun. Suç, tipe uygunluk, hukuka
aykırılık, kusurluluk niteliklerine sahip bir eylemle ceza
normunun ihlalidir yani biz kafamızdan burada herhangi bir suç ihdas
etmiş değiliz.
Değerli arkadaşlar, Komisyonda bir
Yargıtay üyesini dinledik. O, 8. Ceza Dairesindeki arkadaşın
verdiği kararları biliyoruz, burada anlatırsam yüzünüz
kızarır. Siyasi bir aktivist gibi davranan bu kişiden hiç
kimsenin, hukuk dünyasının öğreneceği bir husus yoktur.
Maddede yazılı suçu oluşturan fiiller açıkça
tanımlanmış ve suçun unsurları net olarak
gösterilmiştir, burada bir keyfîlik ve belirsizlik yoktur. Tehlike
suçlarının ifade özgürlüğünü kullanması
bakımından etrafında duraksamalara, yanlış anlamalara
elverişli bir alan yarattığını biliyoruz. Bunun için,
bu kanun teklifi yazılırken dünyadaki bütün uygulamalar gözden
geçirilmiştir. Tehlike suçları, bu tip suçlar ülkelerin çoğunda,
neredeyse dünyadaki 196 devlette çeşitli şekillerde ceza
kanunlarında vardır. Almanyanın -demin bir
arkadaşımız söyledi- 2017 yılında bu suçlarla,
dezenformasyonla mücadele için çıkarmış olduğu yasada eğer
içerik müracaat edildiği hâlde -haklı bir sebep yokken-
çıkarılmazsa 50 milyon euroya kadar para cezası; bu
-insanın şerefi, haysiyeti- toplumda bir materyalle işlenirse
beş yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması
hükmü vardır. Diyeceksiniz ki: Alman Ceza Kanununda tek başına
böyle bir düzenleme yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
FETİ YILDIZ (Devamla) Alman Ceza Kanununun
22 maddesinde atıflar yapılmıştır değerli
arkadaşlar.
Aslında böyle bir kanunu yirmi dakikada
anlatmak elbette kolay değil.
Sözlerimi, konuşmamı Sayın Genel
Başkanımız Devlet Bahçeli Beyin şu veciz ifadeleriyle
tamamlamak istiyorum: Siyasette millî bir akıl, engin bir bilgi, etkili
bir muhakeme gücü, ahlakla bezenmiş derin bir hissediş, geniş
bir kavrayış, samimi bir sorumluluk en temel ihtiyaçtır, tabii
her şey nezaket içinde. (MHP sıralarından alkışlar)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Tayip Temel. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA TAYİP TEMEL (Van) Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Basın
Yasasını ve basın özgürlüğünü
tartıştığımız bugün, hakikatin izini sürmekten
hiçbir zaman vazgeçmemiş Gazeteci Nagihan Akarsel Süleymaniye'de evinin
önünde silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi.
Kadın hakikati ve kadın haberciliğinde, ömrünü bu mücadeleye
adayan Akarsel, kadın akademilerinde ders veren bir akademisyen idi. Kadın özgürlük mücadelesi için
yıllarca çalıştı, yazdı, öğretti. Orta
Doğuda insanlık düşmanı, karanlık IŞİD
ordusu gibi bir zihniyet karşısında kadınlarla ilişki
geliştirdi, ittifaklar için mücadele etti. Orta Doğu
kadınlarının mücadelesiyle bu toprakların
özgürleşeceğine inandı, bu uğurda dünya kadın
mücadelesinin bir parçası oldu. Bugün dünyanın her yerinde,
İran'da, Avrupa'da, Latin Amerika'da, Asya'da kadınların
attığı
(*)
sloganının hayata geçirilmesi için yaşadı, mücadele etti.
Nagihan, hakikati karartmaya çalışan zihniyetlerce katledildi;
katillerini lanetliyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
İktidarın getirdiği bu yasayı,
yasayı getirme gerekçesini, ihtiyaçlarını ve yasanın
yaratacağı sonuçları bütünüyle elbette
değerlendireceğiz. Ancak özellikle, iktidar neden böyle bir
düzenlemeye ihtiyaç duyuyor, ona bakmak gereklidir. Bu düzenlemeyi getirirken
hangi argümanları savunuyor? İktidar partisi bu yasayı
savunurken ya da topluma sunarken dezenformasyondan, yalandan,
çarpıtmadan, hakaretten, kişilik haklarından bahsediyor; toplumu
nefessiz bırakmayı amaçlayan bu düzenlemeyi böyle maskeleyip
sunduğunda kimsenin itiraz etmeyeceğini sanıyor. Şimdi tüm
toplumun geniş kesimleri tarafından kullanılan sosyal medya
mecralarını hedef alıyorlar, bunun için mecraları
düşmanlaştırıyorlar. Bu, yeni bir durum değil
kuşkusuz. İktidarın dikensiz gül bahçesi yaratmak için daha önce
de pek çok hamlesi oldu, özellikle muhalif seslere yönelik pek çok
saldırısı gerçekleşti. Baskıcı rejimin
inşası sürecinde muhalif medyaya yöneldiler, darbe dediler,
şiddet dediler, manipülasyon dediler, kendileri gibi düşünmeyen,
kendilerine hizmet etmeyen, biat etmeyen, kendi politikalarına itiraz eden
herkesi kriminalize ettiler, düşmanlaştırıldılar.
Kimseye yaşam hakkı tanımıyorlar, topluma düşünme ve
bu düşüncesini ifade etme özgürlüğünü çok görüyorlar. Biz sizin
yerinize düşünürüz, onu açıklarız; siz de söylediklerimizi
tekrarlayın. diyorlar.
Bazen Bu ülke, dünyanın en özgür ülkesidir.
diyorlar ya, iktidar ve yandaşları için öyle elbette. Kendilerine ve
yandaşlarına her türlü suçu işleme hakkı
tanıdılar. İktidar ve yandaşlarının
yolsuzluğunu, işlediği suçları, yağmalarını,
halkın kaynaklarını talan etmelerini ve hatta cinayet
işlemelerini bile soruşturacak tek bir savcı
bırakmadılar. Evet, yasalar size ve yandaşlarınıza
işlemiyor. Topluma dayattığınız kuralların sizi
bağlamadığını düşünüyorsunuz, oysa
yanılıyorsunuz, gerçekten büyük yanılıyorsunuz. Sizi
peşinen uyarıyoruz: Bakın, muhalefete ve topluma karşı
tuzak olarak düzenlediğiniz bu yasalar bir gün sizin de
ayağınıza dolanır, siz de bunlardan nasibinizi
alacaksınız. Bu ülkede gerçek bir adalet ve yargı sistemi
kurulsun, evrensel hukuk geçerli olsun bakın bakalım kimler
yapıyormuş dezenformasyonu, çarpıtmayı, bakın
bakalım kimler yalan merkezleri seri üretiminin kurucusudur. Bütün
bunları toplum görüyor ve tarihe not düşüyor.
Bu iktidar blokunun temel bir özelliği var
arkadaşlar, muhalefete karşı neyi suçlama konusu yapıyorsa
onu bir araç olarak kendi dışındaki herkese uyguluyor,
dayatıyor. Halk egemenliği deyip darbeden bahsediyorsa bilin ki
halk iradesini hiçe sayarak darbe pratiklerini geliştirecektir. Ne zaman
şiddeti diline doluyorsa mutlaka topluma karşı ölçüsüz ve zalim
bir şiddet uygulamasının arifesindedir. Sırf bu
gerekçelerle onlarca, yüzlerce muhalif basın mecrası kapatıldı,
yüzlerce gazeteci tutuklandı, internet medyasına sansür getirildi,
kapatılmadık muhalif tek bir yayın ve televizyon, gazete
bırakılmadı. Şimdi de bunların
konuşulmasını, eleştirilmesini suç hâline getirmek istiyor
iktidar. Şimdi bunların konuşulmasını engellemeye
çalışıyorlar ya, hakikati engelleyebileceklerine
inanıyorlar. Hakikati engellemeye hiç kimsenin gücü yetmedi, bu
iktidarın da gücü yetmeyecek; özgür basını
susturamayacaksınız. Bu topraklarda hakikatin peşinden
koşanlar her türlü bedeli ödeyerek düşüncelerinden taviz vermedi,
düşüncelerini ifade etmekten asla geri adım atmadı; bundan sonra
da yürekli, özgürlüğe sevdalı gazeteciler bu uygulamaya rağmen
bu yasalar karşısında geri adım atmayacaktır. (HDP
sıralarından alkışlar)
Şimdi Yalan haber. diyerek dezenformasyon
manipülasyon diyerek hakaret diyerek toplumun son nefes borusu olan sosyal
medyayı tek taraflı ve tümüyle muhaliflere kapatmayı
amaçlıyorlar. Sosyal medyada ve genel olarak medyada sorunlar var mı?
Elbette dağ gibi sorunlar var. Yalan haber üretiliyor mu? Elbette
üretiliyor. Dezenformasyon ve manipülasyon bir yöntem hâline gelmiş mi?
Elbette gelmiş. Bütün bunlar doğru ama dezenformasyonun da yalan
haberin de yalan üzerine kurulmuş siyasetin de hakaretin de tek gerçek
sorumlusu ve hatta tek sahibi bu iktidarın kendisidir. Sırf bu
işleri yürütmek için halkın kaynaklarından beslenen trol ordusu,
Cumhurbaşkanlığı İletişim
Başkanlığı ve ona bağlı gruplar birer
dezenformasyon merkezi gibi çalıştırılıyor. Topluma
hakaret etmek için örgütlendirilen bu kesimlere halkın bütçesinden çuval
çuval para aktarılıyor. Siz, gerçek gazetecileri, hakikatin
peşinden koşanları, sizin yalanlarınızı ve
suçlarınızı ortaya çıkaranları terörist ilan edip
cezaevine dolduracaksınız, insanlara kendini ifade etme hakkı
tanımayacaksınız, bu ülkede yaşamalarına kendi uygulamalarınızla
izin vermeyeceksiniz, onları başka yollara ısrarla
yönlendireceksiniz, sonra bunları eleştirenleri de şiddetle,
terörle ilişkilendireceksiniz öyle mi? Buradan açıkça söylüyorum: Bu
şiddetin tek ve gerçek sorumlusu sizlersiniz. İnsanlara bu
topraklarda yaşam hakkı tanımayan sizin
politikalarınızdır. Düşünce ve ifade özgürlüğü
engellenerek toplumu şiddete yönlendiriyorsunuz. Sanıyor musunuz ki
siz baskı yöntemlerini artırdıkça toplumun itiraz hakkı
tümden ortadan kalkar ve biter? Suriye rejimi kadar kendi halkına
baskı uygulayan bir rejim var mıydı? Saddam kadar halkına
eziyet eden ve zulmeden bir iktidar, bir diktatör var mıydı? Çok
uzağa gitmeye gerek yok, İranı hatırlatayım: İran
gibi katı bir rejim halkına zulmediyor iken bugün, bakın, o baskı
ve zulüm politikaları insanların, kadınların, tüm
halkın özgürlük istemlerine ve taleplerine engel değil hatta gerekçe
oldu, orada toplum ölümüne bu baskılar karşısında
direniyor.
Bütün bunları anlamadıysanız, dönün
bugün bel bağladığınız ama tarihin çöp sepetine giden
90lı yılların aktörlerine bakın. O dönemin
iktidarının mağduru olarak iktidara geldiğinizi sürekli
iddia ettiniz, belki de uygulamalardan sizler de yer yer
payınızı aldınız çünkü dünün mağdurları,
bugünün zalimleri ve zorbaları olabiliyor. Ne acıdır ki o günün
zalimleri ve sizin şimdiki ortaklarınız, onlara bağlı
çeteler 90lı yıllarda Kürt gazetecileri, muhalif aydınları
sokak ortasında katletti. Mesela, cebinde katledilecek Kürt iş
adamları listesini taşıyan ve sizin gibi Kürtlere düşmanlık
politikası yürüten ve bugün hâlâ ortağınız gibi
gördüğünüz Tansu Çiller'in akıbetine dönün bakın. Onun döneminde
hakikati yazan onlarca gazeteci katledildi ama özgür basın geleneği
hakikatin peşinden koşmaya devam etti ve o katliamları yapanlar
amacına ulaşmadı. Bu saldırılar ve bu baskılarla
ilelebet iktidarda kalmayı düşleyen, hayal eden Çillerlerin ve
90ların diğer karanlık aktörlerinin esamesi okunmuyor bugün. O
dönemin aktörleri özgürlüğün sesini bastıracaklardı; bu amaçla,
bu yolla kendi politikalarını sürdürüyorlardı. Şimdi, en
fazla Hangi marinaya çökeriz? Hangi karanlık işi çeviririz? bunun
hesabını yapan çetelere döndüler sizin sayenizde. O yüzden
söylüyoruz, heveslenmeyin; o yüzden söylüyoruz, toplumu susturmaya
çalışarak amacınıza ulaşamayacaksınız. Bu
düzenleme, sizin tarihe, hakikate, topluma karşı
açtığınız savaşın son düzenlemesi olacak.
Hakikate karşı başlattığınız savaş
mutlaka ve mutlaka özgürlük isteyenlerin lehine sonuçlanacak, siz
kaybedeceksiniz. (HDP sıralarından alkışlar)
Bu düzenlemeyi hangi kılıfla
sunarsanız sunun, hangi gerekçeyle güzellemeye
çalışırsanız çalışın,
tartışmasız bir şekilde bu düzenleme katı bir sansür
yasasıdır. Bu düzenlemeyle öyle yalanla, manipülasyonla,
dezenformasyonla, hakaretle, iftirayla mücadele edileceği iddiası
kesinlikle, külliyen yalandır. Bunu siz de biliyorsunuz ama siz yalan
atına bindiğiniz için inemiyorsunuz, felakete koşuyorsunuz.
Yalan üzerine inşa edilen bu düzenleme olsa olsa yalanın üretimine
hizmet eder, olsa olsa dezenformasyon yaratır. O yüzden bu düzenleme,
iktidarın yalan, manipülasyon, iftira, hakaret yöntemlerini
yasallaştırma girişimidir; iktidarın ürettiği
yalanların yasallaştırılma, legalleştirilme
çabasıdır. Bu düzenleme, dezenformasyonla mücadele yasası
değil, hakikatle mücadele yasasıdır; gerçek gazetecilikle
mücadele ve savaş yasasıdır.
Onlar Bu ülkede kriz yok, yoksulluk yok, Kürt
sorunu yok, kadınlar katledilmiyor. derken, bunun
karşısında muhaliflerin Cumhurbaşkanı sarayda
yaşıyor, uçan saraya biniyor. Halk ekmek bulamazken sarayın
bir günlük harcaması 10 milyon TL. demesi suç olacak bu yasaya göre.
Hatta Kriz var. demek, Enflasyon yüzde 100lere ulaştı. Dolar 20
TLye dayandı. demek bu yasaya göre suç olacak. Yani iktidar ne derse
desin tekrarlaması isteniyor muhaliflerin. Bu düzenleme, George Orwellin
Otoriterleşen her rejim, kendi mitlerini yaratıyor, aksi
görüşlere sansür uyguluyor, hayali ve iç, dış düşmanlar
üretiyordu. sözleriyle resmettiği 1984ün AKP versiyonu olarak
karşımıza çıkıyor bugün.
Bu yasal düzenlemenin maddeleri gerçekten de
Abdülhamitin uygulamalarını akla getiriyor. II. Abdülhamit de
tıpkı bu yasadaki düzenlemeler gibi neredeyse her kelimeyi, her
ifadeyi yasaklamaya çalışmıştı bir yasayla. Bazı
yasaklı kelimeleri hatırlatmak isterim size. Abdülhamite göre
şüphe, çöküş, parlamentarizm, psikoloji, cumhur,
özgürlük, demokrat, diktatör, sansür, Millet Meclisi yasaktı.
Hatta daha ötesine gideyim, Abdülhamite göre sakal ve boya demek de yasaktı
çünkü II. Abdülhamit sakallarını boyuyordu. (HDP
sıralarından alkışlar) Daha ötesi var, burun demek
yasaktı çünkü bu sözcük padişahın büyük burnunu
andırıyordu. Yani II. Abdülhamit kendi iktidarı kelimelerin gölgesinden
korkan bir yönetime dönüşmüştü. Şimdi
karşımızdaki iktidar neredeyse bu hâle gelmiş durumda.
Medyanın yüzde 95ine el koydular arkadaşlar. Kendi gazetecilerini
tetikçiye, denetimlerindeki gazeteleri sarayın bültenine
dönüştürdüler. Kendi meslektaşlarını jurnalleyen bir
gazetecilik türettiler ama buna rağmen hakikatle başa
çıkamıyorlar bir türlü. Korkuyorlar, o yüzden bu düzenlemeyi
getiriyorlar; hâlâ korkuyorlar, ellerindeki imkânların hakikat
karşısında hiçbir hükmü yok çünkü. Medya palazlandıkça
toplum içinde güç kaybediyorlar, yalana başvurdukça baş
aşağı gidiyorlar; yine de ezberlerinden vazgeçmiyorlar. Daha
fazla sansür, daha fazla yalan, daha fazla manipülasyon için bu düzenleme
getiriliyor.
Bu düzenleme, sadece halkın haber alma
hakkına yönelik bir saldırı değil, aynı zamanda
iktidarın kendi ipini çekmesi düzenlemesidir. Bütün gazetecilik meslek
örgütleri uyarıyor, Yapmayın. diyor ama bunlar, seçimleri kazanmak
için, kendi politikalarını sürdürmek için bu yasaya ihtiyaç duyuyor.
Ama kaçınılmaz olandan kesinlikle kurtulamayacaklar çünkü hakikatle
savaşanın sonu yenilgidir.
Bu iktidar zihniyetinin tahayyülü tekçiliktir.
Meydanlarda şefleri Tek, tek. diyerek işi en sonunda tek lidere
getirdi; oradan tek partiye, şimdi tek düşünceye getirmek istiyorlar.
İstiyorlar ki herkes onların borazanı olsun, istiyorlar ki
herkes onların sözlerini tekrarlasın ama bu topraklar binbir renkli
çiçek bahçesidir. Bu toplumu tek renge mahkûm edemeyecekler, edemeyeceksiniz.
(HDP sıralarından alkışlar)
Sizin etrafınızda
şakşakçılar olabilir, bütün yandaşlarınız
papağana da dönüşmüş olabilir ama bu toplumu asla papağana
dönüştüremeyeceksiniz. İktidarın amacı belli, yapmak
istedikleri ortada ama yaptıklarının sonuçlarını,
acısını hepimiz çekiyoruz. Toplumun geniş kesimlerinin de
şapkasını bu yasa karşısında önüne koyması
gerekiyor. Türkiye nasıl adım adım bu noktaya geldi, getirildi?
Bakın, biz aylardır söylüyoruz, dilimizde tüy bitti, dedik ki: Bu
toplumda tek bir kişi bile özgür değilse hiç kimse özgür
değildir. Dedik ki: Bu toplumda tek bir kişinin hakkı, hukuku
ayaklar altındaysa bu toplum haksız ve hukuksuz
bırakılmış oluyor. Aylardır uyarıyoruz
yasaların çiğnenmesine göz yummayın diye. Tecride sessiz
kalmayın, bunun bedelini bütün toplum ödeyecek. dedik, dinletemedik.
Dedik ki: Bu tecrit bütün toplumu kuşatıyor., yine dinletemedik.
İşte, şimdi, bu düzenlemeyle toplumun tümü neredeyse dijital bir
tecride alınıyor. Her birimizin, bu ülkede yaşayan her bir
ferdin kendi özgürlüğüne sahip çıkmasının yegâne yolu
başkasının, diğerinin özgürlüğüne sahip
çıkmaktır.
Değerli arkadaşlar, biz telkin ve
eleştirilerimizi tarihe karşı sorumluluğumuzun gereği
olarak burada ifade ediyoruz. Bu iktidardan bir beklentimiz yok, bu
iktidarın bu yasayı demokratikleştirerek bu Meclisten çıkaracağına
dair de inancımız yok. Bu düzenlemeden korkmuyoruz,
halkımız cesaretle, kararlılıkla bu düzenlemeye
karşı mücadelesini sürdürüyor, sürdürecek. Biz sadece göz göre göre
bu ülkeye kaybettirecek adımların atılmasına engel olmaya
çalışıyoruz ama elbette biliyoruz ki iktidar can havliyle bu
yöntemlerini, bu uygulamalarını sürdürecek. Bu konuda
kararlılığımız tamdır, halkımıza olan
inancımız sonsuzdur.
Meslek kuruluşlarına, basın
kuruluşlarına buradan seslenmek istiyorum: Bu yasa teklifinin Türkiye
toplumuna getireceği tek şey karanlıktır, daha fazla zulümdür.
Gelin, hep beraber demokrasiyi, aydınlığı, ifade
özgürlüğünü savunalım. Yaşasın özgür basın.
(*) (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Ahmet Tuncay Özkan. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) -
Hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim.
Anayasa Mahkemesi kararlarında diyor ki:
Özgürlük alanlarının sınırlarını Türkiye Büyük
Millet Meclisi, Parlamento belirler. Yasalar bu nedenle vardır, yasa
yapıcılar bu nedenle vardır, parlamentolar bu nedenle
vardır çünkü özgürlük çok kıymetli bir şeydir, onu elinizden
kaçırdığınızda onu tekrar kazanabilmek için bir
Atatürk'e, bir Kuvayımilliye'ye, bir Ulusal Kurtuluş
Savaşı'na ihtiyaç duyarsınız, yoksa yoktur. (CHP
sıralarından alkışlar) Bakın coğrafyalar
Atatürksüzlükten, Kuvayımilliyesizlikten yıkılan devletlerle
dolu, paramparça olan devletlerle dolu. O zaman
varlığımızda, güvenlik içinde
yaşadığımız toplumlarda neye sahip
çıkacağız? Özgürlüğe sahip çıkacağız. Peki,
özgürlüğe sahip çıkmak ne demektir? Özgürlüğe sahip çıkmak
elinde sopası olanın yanında olmak demek değildir;
özgürlüğe sahip çıkmak sopanın hüküm süremeyeceği bir
düzenin yanında olmak demektir. Eğer siz, milletinizi sopalarla
koruyacaksanız, onu koruyamazsınız. Eğer siz, milletinizi
yasaklarla koruyacaksanız, koruyamazsınız. 1933te Mustafa
Kemal, Amerikadan bir eğitimci getirmiş, dönemin çok meşhur bir
eğitimcisi; Anadolu halkının eğitilebilirliği üzerine
Türkiye Büyük Millet Meclisi kütüphanesinde 32 sayfalık bir raporu var.
Amerikalı eğitimci Anadoluyu gezmiş, bir rapor vermiş,
Anadolu halkı eğitilemez. diyor. Neden eğitilemez? diye
sormuşlar. Çünkü Anadolu halkı yarı çıplak ve aç. diyor,
Yarı çıplak ve aç. O Anadolu halkının, yarı
çıplak ve aç Anadolu halkının gazeteleri var, ajansı var,
gazetecileri var ve Mustafa Kemale ağır hakaret var. Mustafa Kemal
dava açmış, bir tören sırasında Mahmut Esat Bozkurta
soruyor, Ne oldu benim dava çocuk? diyor, Efendim, kaybettiniz. diyor, Ya,
öyle mi? Boynumuz kıldan ince. diyor. O günden bugüne geldiğimiz
yer, o günkü ruhun hâkim olması gereken bir yerdir.
Ben anlatacaklarımın büyük bir
kısmını size kendi yaşadıklarımdan
hatıralarla süsleyeceğim. Bu gazetecilik nedir bir
anlamanızı istiyorum. Körlerin fil tarifi gibi
Sayın Grup
Başkan Vekilime göre bu gazeteciler iyi insanlar.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sataşma.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) Oturulur,
konuşulur, hoş sohbet güzel ama yani ama var, şimdi o
amayı anlatacağım size; o ama neye karşılık
geliyor? 16 Aralık 1993, sabaha karşı saat dört buçukta
telefonum çaldı, o zaman Kanal Dnin başındayım, Doğan
Grubu medyasının da Genel Yayın Yönetmeniyim. Telefon
çaldı, telefonu açtım; arayan, havaalanındaki Sayan Büfede
gazete dağıtan çocuk. Dostuz, arkadaşız. Nasıl
oluşmuş? Yıllarca gidip gelirken kitap alışverişi
yapmışız, yorum yapmışız. Allah rahmet eylesin,
karaciğer yetmezliğinden öldü; ailesini saygıyla
selamlarım. Ağabey, Abdullah Öcalanı getirdiler. Böyle, 50
metreden gördüm, sisler içinde bir uçak indi. Bir otobüse bindirdiler, galiba
bir adaya götürüyorlarmış. dedi. Bak evladım, senin
söylediğin şey çok önemli bir şey. Gördün mü? dedim,
Ağabey, gördüm. dedi. Lan oğlum, evladım, nasıl gördün?
dedim, Ağabey, bayağı karşımda, capcanlı
gördüm. dedi. Adam Kenyada diye biliyoruz. Bunun üzerine ben hemen
kalktım; bütün arkadaşlarımı, Kanal Ddeki bütün haber
merkezini seferber ettim; herkes sabah o saatte evinden çıktı, haber
merkezine geldi, oturdu. İki tane talimatım var: Bir, Amerikadaki
bütün arkadaşlardan derhâl bu konuyla ilgili bilgi alın; iki,
Avrupadaki bütün arkadaşları, bütün temsilcilerimizi
uyandırın, bunu takip etsinler. Üç: Bana düşen ödevler var.
Hemen sabah saat altıya çeyrek kala MİT Müsteşarını
aradım. Allah rahmet eylesin, çok iyi bir eşi vardı;
hanımefendi açtı telefonu, dedi ki: Şu an banyoda yani veremem
telefona. Peki, sonra beni arasın lütfen. dedim. Saat yedi buçukta beni
kendisi aradı. Dedim ki: Efendim, Abdullah Öcalanın Türkiyeye
getirildiğine dair bir bilgi var, bu bilgiyi sizden teyit etmek
istiyorum. Türkiyede 1 tane MİT var, 2 tane yok. O bir tek MİT
Müsteşarı olarak söylüyorum ki Abdullah Öcalan Türkiyede
değil. dedi. Peki, teşekkür ederim. dedim, kapattım ama içim
içimi yiyor. Çocuğu aradım tekrar, Gördün mü gözünle? dedim,
Gördüm gözümle Ağabey. dedi. Peki. dedim. Güvenlik
kaynaklarını aradım. Yok. diyorlar. Saatin
olgunlaşmasını bekledim, rahmetli
Cumhurbaşkanımız, o dönemki Cumhurbaşkanımız
Sayın Süleyman Demirel'i aradım, Toplantıda. dediler.
Sayın Başbakan Bülent Ecevit'i aradım, Rahşan Hanım
çıktı, Bülent Bey şu anda bir görüşmede. dedi. Bülent
Beyin bir görüşmede olduğu benim için yüzde 45 olguyu
doğruladı ama bilgi yok, bir kaynaktan bilgi alamıyorum. Bunun
üzerine Amerikadaki Kozluklu arkadaşımı ben aradım. Fuat
bir şey var mı, ne oluyor, böyle bir bilgiye sahip miyiz? Bir iki
saat içerisinde -yolda geliyorum bu sırada- Amerikadaki
arkadaşım Kenya'da bir operasyon olmuş. dedi. Bunun üzerine
inisiyatifi aldım ve Girin arkadaş haberi Abdullah Öcalan
Türkiyede. dedim, sabah saat dokuza çeyrek vardı. O gün herkes o saate
kadar, Sayın Başbakan basın toplantısı yapana kadar
herkes beni yalanladı, Türkiyede herkes Yalan bu haber. dedi, haber
doğru çıktı. Abdullah Öcalan Türkiyedeydi. Ben bunu Abdullah
Öcalanın nasıl yakalandığını Operasyon diye
bir kitap hâline getirdim. Abdullah Öcalanın kendisine de avukatları
aracılığıyla ulaştım Nasıl yakalandığını
sordum? 34 sayfadan oluşan bir bilgi notu gönderdi, ben de o bilgi notunu
Operasyon kitabının giriş kısmına koydum. Bu
yazarlık faaliyetimden dolayı Ergenekon terör örgütünden içeri
alındığımda, altı yıllık mahpusluğum
süresince PKKyı yöneten 16 Ergenekoncudan 1i olarak
yargılandım. Bana denildi ki: Savunma yapacak mısın?
Hayır, savunma yapmayacağım. dedim. Niye yapmayacaksın?
denildi. Bak, Abdullah Öcalanla görüşüyormuşsun, avukatlarla
Asrın Hukuk Bürosunda senin görüşmelerine dair notlar
çıktı. PKK buna çok güler. O yüzden savunma
yapmayacağım." dedim. O yargılamanın sonunda bir
haberi doğrulatmak, bir entelektüel faaliyet, bir kitap yazmak, bir olguyu
anlatmak konusunda bu ülkede geldiğimiz nokta... Mersinde polisevimize
saldırı gerçekleşti, hain, alçakça bir saldırı ve o
saldırıda bir polisimiz şehit düştü; Allah rahmet eylesin,
saygıyla sevgiyle anıyorum. Bir terörist öldürüldü. Ne oldu terörist
öldürülünce? Terörist Cumhuriyet Halk Partili oldu. Kim söylüyor? Taksici
söylemiş, taksici öyle beyan etmiş. Kim söylüyor bunu? İçişleri
Bakanı söylüyor. Peki, arkadaşlar, haberi yapan, doğrulamaya
çalışan kim? Dezenformasyonun kaynağı kim? Bu yasa
çıktığında dezenformasyon yaptığı için
İçişleri Bakanına, İçişleri Bakanını
yanıltan, o terörist konusunda yanlış bilgi veren memurlara,
kamu görevlilerine ne yapacağız? Var mı yasada hükmü, var
mı? Peki, böyle adalet olur mu, böyle düzen olur mu? (CHP
sıralarından alkışlar)
FETİ YILDIZ (İstanbul) Hiçbir
alakası yok.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) Arkadaşlar,
çürüyen her şey düşer demiştim, bu düzen düşmüştür.
FETİ YILDIZ (İstanbul)
Anlattığınız şeyin bu yasayla alakası yok.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) 29uncu madde burada
çok tartışılan bir konu, dezenformasyon... Maraş
olayları, 1979... Hürriyet gazetesinin Ankara temsilcisi Cüneyt Arcayürek
Maraşa gidiyor -arşivlerden bakabilirsiniz- Maraş
kaynıyor, düdüklü tencere gibi patlayacak." diyor. İktidarda
Cumhuriyet Halk Partisi var, rahmetli Başkanımız Bülent Ecevit.
Bülent Ecevit Bey bu yazıyı okuyunca Cüneyt Arcayüreki arıyor,
durumu öğreniyor. Sayın Cumhurbaşkanı Korutürk gazeteciyi
Köşke çağırıyor, Çankaya Köşküne çıkıyor
gazeteci, bilgi veriyor. Bülent Beyi Cumhurbaşkanı
çağırıyor Ya, nedir bu gazetecinin yazdığı?
diyor. Efendim, sıkıyönetim var, sıkıyönetim
komutanımızla görüştüm, Maraşta bir şey yok. diyor,
Maraşta hiçbir şey olmayacak. diyor. 1979 yılında,
Cüneyt Arcayürek oradan geldikten sonra, Maraşta bizim
utancımızın en büyüklerinden biri oldu, bir gazeteciyi
dinlemediğiniz için oldu. Şimdi, siz o gazeteciyi susturmak
istiyorsunuz. Dezenformasyon mu haber? Hayır, değil, tarih o
gazeteciyi haklı çıkardı.
Size başka bir örnek vereyim: Domuzlar Körfezi.
Kennedy çıkarma yapacak; CIA büyük tantanalarla çıkarma
raporları hazırlamış, her şey hazır, gidilecek,
Castro alınacak, bütün devrimciler yakalanacak, hapse atılacak,
mahkûm edilecek.
FETİ YILDIZ (İstanbul) Tuncay Bey bizi
dinlememiş, belli yani.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) Ben size çok
saygı duyuyorum, çok derinden dinledim. Size yeminle söylüyorum, aileniz
size karşı çıkar bu yasa nedeniyle; yapmayın, aileniz size
karşı çıkar. (CHP sıralarından alkışlar)
Sizi çok seviyorum, size hürmetim sonsuz.
Domuzlar Körfezi Çıkarmasını Times
gazetesinin muhabiri öğreniyor ve bir yazı kaleme alıyor
Sakın çıkarma yapmayın. Çıkarma yapacağınız
yer bataklık, kullanacağınız adamlar amatör, bunu
yapmayın. diye bir yazı kaleme alıyor savunma muhabiri.
Kennedy, CIAin baskısıyla, o gazetecinin yazısını
yayınlatmıyor. Domuzlar Körfezi Çıkarması Amerikanın
en büyük utanç vesikasıdır. Gazeteciyi çağırıyor, özür
diliyor. O günden sonra -öldürülmesinde bunun çok büyük payı vardır-
CIAi bir daha kabul etmiyor, asla görüşmüyor CIAle.
Şimdi, siz bu yasayla Millî İstihbarat
Teşkilatına, buraya bir MİT mensubu girse, buradaki 600
milletvekilini katletse onun haberini yaptırmama yetkisi veriyorsunuz.
Neden? Neden böyle bir yetki? Dünyanın hangi ülkesinde var bu yetki? Hangi
ülkesinde var bu yetki? Niye bir MİT mensubuna bu yetkiyi veriyorsunuz?
Böyle bir şey olur mu? Bunun karşılığında siz ne
alacaksınız, ne vereceksiniz? Girdi içeriye, hepimizi öldürdü, gitti;
hakkında haber yapamazsınız bu yasa çıktığı
andan itibaren. Neden? Neden? sorusunu soruyorum? 29uncu madde
29uncu
madde şu maddelerin birleşiminden oluşuyor: Gazeteciye
diyeceksiniz ki: Hakaret (125), halk arasında korku, panik (213), suç
işlemeye tahrik (214), suçu ve suçluyu övme (215), halkı kin ve
düşmanlığa tahrik veya aşağılama (216), kanunlara
uymamaya tahrik (217), halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma
(217/A) -burada uyduruyoruz bunu, kataloğa sokacağız, bununla
suçladığımız kişiyi cezaevinde hep tutuklu
yargılayacağız- Cumhurbaşkanına hakaret (299),
devletin egemenlik alametlerini aşağılama (300), Türk milletini,
Türkiye Cumhuriyeti devletini, devletin kurum ve organlarını
aşağılama (301), silahlı örgüt (314), halkı
askerlikten soğutma (318), Terörle Mücadele Kanununun 6ncı
maddesinin ikinci ve dördüncü fıkrası
Yalçın Küçük'ün
kulaklarını çınlatayım, hocam böyle durumlarda derdi ki
cezaevinde bize: Kardeş ne anlattın sen? Ölmüşüz de haberimiz
yok. Bu ne hâldir ya? (CHP sıralarından alkışlar) Vah, vah,
vah! Ne yapmış adam ya! Ne büyük suç işlemiş ya! Allah
Allah! Bu gazeteci dediğiniz yaratık canavar olmuş! Bir
karanlık yaratıyorsunuz, içine gazeteci diye bir canavar
koyuyorsunuz; o canavar değil ama o karanlık sizi yutar, o
karanlık sizi yutar, yapmayın bunu, bunu yapmayın. (CHP
sıralarından alkışlar)
Maddeyi okuyayım size, meşhur 29uncu
maddeyi okuyorum: Sırf halk arasında endişe, korku veya panik
yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve
genel sağlığıyla ilgili gerçeğe aykırı
İşlenemez suç. diyor arkadaşlar. İşlenemez suçsa
koymayalım, niye koyuyoruz işlenemez suçu buraya?
FETİ YILDIZ (İstanbul) Evet,
işlenir, işlenir.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) Bir marka diğer
markaya karşı
Hukuk bilgisine çok hürmet ettiğim için
beyefendinin, ayrıca dostum olduğu için Sayın
Yıldızın söylediğine aynen katılıyorum.
Arkadaşlar, işlenemez suçsa biz bunu bu maddeye niye koyuyoruz ya? Ne
işi var bunun burada? Nedir o?
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Saray istedi,
saray!
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) Arkadaşlar,
markaların, insanların
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Demokrasiyi korumak
için olabilir mi?
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) Demokrasi böyle
korunamaz efendim, sopalı korunamaz demokrasi. Demokrasiyi özgürlükle
korursunuz, demokrasiyi cumhuriyeti yüceltmekle korursunuz, halkı
yüceltmekle korursunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Adaletle.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) Efendim, her gün
yazı çıkıyor bir yerde -ben içki kullanmıyorum, hiç
kullanmadım, sağlığım da elverişli değil
Alkolik Tuncay. Şimdi, ben bunun videosunu kesip koyacağım ya:
Alkolik bu. Kaç şişeden sonra bu kafaya geliyorsun? Özgürlük
şişeyle gelinen bir yer olsaydı ohoo, biz
aşmıştık oraları. Özgürlük mücadeleyle geliyor.
Arkadaşlar, elinizdeki gücü oligarşiye teslim etmeyin, bürokratik
oligarşiye, İletişim Başkanlığına,
Basın İlan Kurumuna vermeyin. (CHP sıralarından alkışlar)
Basın İlan Kurumu Başkanı Türkiyede 11 toplantı
yaptı. Yaz tatilinde çalıştı Basın İlan Kurumu.
Biz kandırmışız herkesi, biz bütün akılları
çelmişiz, parayı engellemişiz arkadaşlar yani buradan oraya
gidecek para varmış da
Binalarını satarak yaşamaya
çalışan bir kurum, gazeteci değiller, basın
kartlarını babalarının malı gibi gazeteci olmayan
kişilere dağıtıyorlar, herkese veriyorlar, çaycıya,
çorbacıya veriyorlar. Allah'tan kavga ettik de İletişim
Başkan Yardımcısı falan devreye girdi de orada bekleyen 1.200
kartı serbest bıraktılar.
Basın İlan Kurumu Başkanı ne
diyor biliyor musunuz: Bu yasa, köprüden önceki son
çıkıştır ha! Kafanıza vururum ha! diyor. Ne
yaptı biliyor musunuz? İzmir Gazeteciler Derneğine 1 milyon,
Konya Gazeteciler Federasyonuna 1,5 milyon, Bursa Gazeteciler Federasyonuna 1
milyon; cezaları yağdırdılar. Cezalar nerede bekliyor?
Yönetim Kurulunun kararını bekliyor. Yönetim Kurulu kim?
Oligarşi
Oligarşi
Kahrolsun oligarşi! Kahrolsun oligarşi!
Yaşasın özgürlük! Yaşasın demokrasi! (CHP sıralarından
alkışlar)
FETİ YILDIZ (İstanbul) 4 bin gazete
yerine 250 çıkarırsan o cezayı alırsın.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) - Bana hiç kimse
devletin oligarşiyle ayakta tutulacağını anlatamaz. Benden
daha çok
FETİ YILDIZ (İstanbul) Naylon
gazetecileri savunma.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) - Bu konuşmam
nedeniyle bana ceza verirler, versinler, efendim, altı yıl daha
yatarım, altmış yıl daha yatarım. Bu can,
özgürlüğe ve demokrasiye feda olsun! (CHP sıralarından
alkışlar)
FETİ YILDIZ (İstanbul) Naylon
gazetecileri savunuyorsun.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) - Fetullahçı
yargıç bana sordu: Alevi misin? Sana ne ulan! dedim. Sana ne! Alevi
misin? Sana ne! Suçla ilgisi var. Aleviliğin suçla ne ilgisi
olabilir? Sünniyim ama bugünden sonra Aleviyim. dedim. Sünniyim ama bugünden
sonra Aleviyim.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Kafada sorun
vardır.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) - Bu yasa bana soruyor:
Necisin arkadaş, kardeş, nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun, neye
mensupsun? Gazetecinin mensubiyeti falan olmaz, sorumluluğu vardır,
gazetecinin sorumluluğu vardır.
FETİ YILDIZ (İstanbul) 4 bin gazete
çıkaracağına 250 gazete çıkaranları savunuyorsun.
RAFET ZEYBEK (Antalya) - Dinleyin! Dinleyin!
FETİ YILDIZ (İstanbul) Naylon
gazeteciliği savunuyorsun.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) Gazeteci devletine karşı
sorumlu değildir.
FETİ YILDIZ (İstanbul) Hortumlamayı
savunuyorsun!
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) Gazeteci partiye
karşı sorumlu değildir, gazeteci halkına karşı
sorumludur.
FETİ YILDIZ (İstanbul) Belgelerin
etrafını...
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) Gerçeğe
bağımlıdır, gerçeğe bağlıdır. (CHP
sıralarından alkışlar) Başkasını da bilmem.
15 Temmuz, FETÖ darbesi olacak, bir ay önce gazeteci
arkadaş yazdı. Bunların Tuncay Opçin diye garip bir
adamları var, bir tweet attı, tweet şöyle diyor: Biz size
Bizi kovalayamazsınız. falan demedik -mealen söylüyorum- Biz size
Bir sabaha karşı geleceğiz, sizi yataklarınızdan
alacağız. dedik. diyor. Tweeti okudum, arkadaşlara dedim ki:
Bunlar darbe yapacaklar. Enişteden öğrenmeye ne gerek var, bir buçuk
ay önce belli zaten. Bir gazeteci yazdı -enişte, taksi şoförü,
Süleyman Soylu- dedi ki: Darbe yapacaklar. Bu gazeteci hâlâ gazeteci;
dinlemedi. O dezenformasyon mu oldu şimdi? Bu yasa çıksaydı
adamı yargılamaya başlamıştık bile. Biz de
Ergenekon'dan yargılanırken bir sanık bir gün düğmelerini
yırttı, yargıca doğru fırladı As ulan beni, as
beni, as! dedi. Adamın yanıtı ne oldu biliyor musunuz? Vallahi
Cezada yeri yok, kanunda yeri olsa seni niye asmayayım? Ben de çok
istiyorum ama kanuna koymamışlar. dedi.
(CHP ve HDP sıralarından gülüşmeler) Bir
gün o yargıç döndü bana dedi ki... Anayasaya aykırı, ya, bana
bu sorduğun soruyu soramazsın. Sen bana nasıl sorarsın
Alevi misin? diye. dedim. Vallahi Anayasanın o maddesini biz
aykırı buluyoruz ama. dedi. Lan sen kimsin! Basın İlan
Kurumu, sen kimsin arkadaş! Dışarı çıktın diye
bunları sakladım, geldin, söylüyorum: Sen kimsin arkadaş! Sen
Parlamentonun iradesini, oligarşik, bürokratik tutumunla nasıl gider
de şikâyet edersin herkese! Ne hakla gidersin de şikâyet edersin!
(CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Oligark!
Keyifçi! Oligark!
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Ayıp,
ayıp!
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) Oligark
Ayıp
olan şey
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Görev yapıyor.
Ayıp, ayıp! Hakaret edemezsin.
BAŞKAN Sayın Özkan, Genel Kurula hitap
edelim.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) Hayır efendim.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Hakaret edemezsin!
Hakaret edemezsin!
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) Hakaret burada,
vereyim, okuyun, hakaret burada.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Burada görev
yaptı. Ayıptır ya!
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) Sizin iradenize
söylüyor, size; bana söylemiyor, size söylüyor.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Burada gelmiş,
görevini yapıyor.
BAŞKAN Arkadaşlar lütfen
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) Görevini
yapmıyor, görevi siyaseti eleştirmek değil, Parlamentoyu
eleştirmek değil, burada alınan kararları eleştirmek
değil.
BAŞKAN Sayın Özkan, Genel Kurula hitap
edin lütfen.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) Onun görevi
Parlamentonun
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Sizin
muhatabınız Parlamento kardeşim.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) Siz bürokrasiyi
savunuyorsunuz, ben Parlamentoyu muhatap olarak kabul ediyorum.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Sizin
muhatabınız o değil.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) Orada oturuyor, orada
oturuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) O, orada bilgi
vermek için oturuyor.
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Cevap
hakkı olmayan bir bürokrata bu tavrınız doğru değildir.
BAŞKAN Evet, sözlerinizi tamamlayın
Sayın Özkan.
Süreniz bitti. Son bir dakika.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) Peki, bir dakika
içinde topluyorum.
Bir de gülerek bitirelim. İzmirde seçim
çalışması yapıyoruz. Vatandaşımızın
biri Mustafa Ağabey, nasılsın? dedi. Balbayla beni sürekli
karıştırıyorlar, Ergenekon davasının
yarattığı bir doğal sonuç. Benim de o gün iyi sıhhatte
olsunlarım yerinde herhâlde, dedim ki: Ya, arkadaş, ben Mustafa
Balbay değilim. Genelde tabii, çok, canım falan der geçerim. Ben
Mustafa Balbay değilim dedim. On dakika sürdü tartışmamız
ve bana Mustafa Ağabey, böyle davranırsan küserim. dedi ve gözünden
yaş geliyor. Kendisine sarıldım, dedim ki: Şaka
yapıyorum arkadaş, şaka yapıyorum, ben Mustafa
Balbayım. Bu yasanın bir şaka olduğuna inanmak istiyorum.
(CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Özgürlük
sadece benim sorunum değil, özgürlük hepimizin sorunu. Bizden geriye
sadece saygı kalacak, bizden geriye sadece saygı kalacak; yaşam
saygıdan daha uzun süren bir şey değildir, saygı
yaşamdan daha uzun süren bir şeydir.
FETİ YILDIZ (İstanbul) Nezaket!
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ettim Sayın Özkan.
Gruplar adına söz talepleri karşılanmıştır.
Şimdi, şahıslar adına ilk söz
Sayın Onursal Adıgüzelin.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Efendim,
Maraş katliamını
BAŞKAN Siz onu zaten kayıtlardan
düzelttiniz böylece.
Buyurun Sayın Adıgüzel. (CHP
sıralarından alkışlar)
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; iktidarın dezenformasyon
yasası diye adlandırdığı fakat özünde muhalefeti
susturma ve sansür yasasını hep birlikte konuşuyoruz.
Aylardır gündemimizi meşgul ediyor değerli arkadaşlar,
aylardır Dezenformasyonla, yalan haberle mücadele edeceğiz.
diyorlar. Peki, bu işin özünde ne var biliyor musunuz? Bu işin özünde
muhalif seslere sopa göstermek var.
Değerli arkadaşlar, bu yasa teklifiyle Adalet
Kalkınma Partisi bir şeyi tescil etmiştir, Türkiye tarihinin
istibdat rejimi dönemlerini aratacak bir döneme girdiğimizi tescil
etmiştir. Abdülhamitin istibdat rejiminde burun demek yasaktı,
Adalet Kalkınma Partisi döneminde de biliyorsunuz, en son kel demek suç
teşkil eder oldu değerli arkadaşlar. Sizin döneminizde istifa
etmek kalktı ortadan, artık ne var? Görevden affını istemek
var. Görevden affını isteyen damat Bakan sesini duyuramıyor.
Nerede duyuruyor sesini? Sosyal medyada duyuruyor. Ana akım medya maalesef
Sayın Bakanın açıklamasını saatlerce
yayınlamıyor. Adalet Kalkınma Partisi birkaç saatte ak
dediğine kara demeye başladı değerli arkadaşlar,
hemen birkaç saat içinde. Grup Başkan Vekilleri artık bu zikzaklara
yetişemez oldu, yetişemez oldukları için birkaç tanesi
yakın zamanda istifa etmek zorunda kaldı. Öyle bir atmosfer
oluşturdunuz ki sabah uyandığınızda evden
çıkarken Acaba bir söz ederim de sarayın gözünden düşer miyim?
diye korkuyorsunuz. Bugün de görüyorum ki bu yasayı aslında isteyerek
getirmemişsiniz, sırf sarayın ve ortağınızın
gönlü olsun diye burada az bir katılımla bu yasayı geçirmeye
çalışıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bu yasa teklifi için
biz Dijital Mecralar Komisyonunda on dört saat çalıştık, sabah
saat dört buçuğa kadar. Bütün itirazlarımızı tek tek her
madde için muhalefet partileri olarak dile getirdik değerli
arkadaşlar. Sadece biz değil, sivil toplumun temsilcileri, bununla
birlikte sosyal medya platformlarının yöneticileri, meslek odaları;
hepsi dile getirdi ama Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket
Partisi temsilcileri dinlemedi. Bu yetmez, Adalet Komisyonunda üç gün
görüşüldü. Yargıtay üyesini sizin
çağırdığınız Yargıtay üyesini: Boş
hikâye anlatma. diyerek oradan kovaladınız. Tabii, bu arada bu
mesele gündemde biraz yer bulmaya başladı, muhalefet bu işe
itiraz etti Yasayı erteleyelim. dediniz Yeni yasama dönemine
erteleyelim. dediniz.
Tabii, Fahrettin durur mu? Fahrettin dedi ki: Ben
niye üç ay bekleyeceğim? Ağustos ayında Dezenformasyonla
Mücadele Merkezini kurdu. Peki, Dezenformasyonla Mücadele Merkezinin
başına kimi getirdi? Ne beklenir Fahrettinden? Pelikancılardan
birisini getirdi. E, aslolan budur ama ben size sormak isterim: Bir iletişim
başkanı, bir atanmış bürokrat Ben yasayı masayı
beklemem, tanımıyorum. diyor, bir dezenformasyonla mücadele merkezi
kurmuş, Allah aşkına söyleyin, bu merkez ne iş
yapıyor? Burada bilen birisi varsa bu kurulan merkez şu işi
yapıyor desin, biz de bilelim.
Değerli milletvekilleri, Anadoluda bir laf
vardır, derler ki: Bir suyla 2 defa yıkanılmaz. Vallahi bu
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı bunu öğrenemedi. İki
yıl önce bu yasayı yapıyorlar, dedik ki: Bakın, bu şekilde
uygulamaya alırsanız sorun yaşarız. Dediler ki: Temsilciler
atansın, göreceksiniz her şey çözülecek. Neyse arka kapı
diplomasisiyle temsilcileri atattılar, ne çıktı ortaya? Sorun
falan çözülmüyor, tam tersi dediler ki: Muhatap bulamıyoruz. Ya, iki
yıl önce her sorunu çözmüştünüz. Ben size buradan küçük bir tavsiyede
bulunayım: Bu zihniyetle devam ederseniz iki yılda, yılda bir
değil her ay aynı yasaları tekrar tekrar gündeme getirmek
zorunda kalırsınız.
Değerli milletvekilleri, bu yasada 40 madde
var, 23 ayrı yasa maddesine etkisi var bunun ve ben de dilim
döndüğünce, zamanım yettiğince size bu yasadaki tehlikeleri
anlatmak isterim. Şimdi, yasanın özü ne diyor? Dezenformasyonla
mücadele diyor. Biz de diyoruz ki: Bu, muhalefeti ve basını
baskı altına alma, susturma yasasıdır. Dezenformasyonla
mücadele ediyoruz. diyorlar. Bu yasanın içinde dezenformasyonun
tanımı yok. Peki, neden dezenformasyonun tanımı yok,
biliyor musunuz? Bilerek muallak bırakılıyor. Biraz önce
İmkânsız. dediler ya, tam o imkânsızlık bir
yargıcın elinde sağdan sola çekilecek. Ne olacak? Adalet ve
Kalkınma Partisinin duymak istemedikleri, konuşulmasını
istemedikleri bütün meseleler bu yasa çerçevesinde susturulacak. Peki, neyi
duymak istemiyor bu Adalet ve Kalkınma Partililer, bu Milliyetçi Hareket
Partililer? diye soruyorsanız ben size söyleyeyim: 128 milyar dolar
nerede? diye sorulmasını duymak istemiyorlar.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Hazinede.
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) 128 milyar dolar
nerede? demek suç mu?
Devam edelim: Diyelim ki, bir örnek vereyim size,
ormanlarımız yanıyor, ciğerimiz yanıyor Ormanlar
yanıyor, uçaklar nerede? diye bir tweet atıldı; bu suç mu
olacak? Ama işgüzar bir hâkim diyebilir ki
İşgüzar bir
savcı buna bir soruşturma açtı, dedi ki: Bu suç, hatta bunu
retweetleyenler var, beğenenler var; bu organize bir suç. Ne
yapacağız burada? Yargıtay üyesi işin içinden
çıkamıyor. Alenen yayma diye bir mesele var, anlatamadı. Ben
bunun içinden nasıl çıkarım? Retweet etmek alenen yaymak
mı, beğenmek acaba alenen yaymak mı, paylaşmak acaba alenen
yaymak mı? dedi. Yani retweet etmek ve beğenmek suç mu
değerli arkadaşlar?
Yine, bir TÜİK örneği vereyim size:
Şimdi, TÜİK rakamları manipüle ediyor, karşısında
ENAG diye bir kurum var, susturmaya çalışıyorsunuz.
Şimdi, ENAG rakamları açıklıyor. ENAG rakamları
açıkladığında, gerçek enflasyonu
açıkladığında suç mu olacak? Bunu sormak isterim. Bu yasaya
göre suç olabilir, toplumu infiale sevk ediyor olabilir.
Yani siz ne yapıyorsunuz biliyor musunuz:
2+2=4 diyenlere ceza vermeye çalışıyorsunuz; 2+2nin de
Bir de bu yasa oluşurken iki yıl önce de
böyleydi. Hep Avrupa'yı, Avrupa Birliğini, ABD'yi, Almanya'yı
örnek veriyor temsilciler. Gerekçede de var, bütün Komisyon
konuşmalarında da buna atıfta bulundular. Tabii, 2020de de
diyorlardı ki: Almanya'da var, bizde niye olmasın? Biz de şunu
söyledik defalarca: Almanya'da hukuk var, Almanya'da demokrasi var, Almanya'da
yargı bağımsızlığı var, Almanya'da özgürlük
var; siz Türkiye'de bunların hepsini yok ettiniz. Yok etmedik. mi
diyorsunuz? Ben size Hukukun
Üstünlüğü Endeksinden bahsetmek isterim. 139 ülke arasında Hukukun
Üstünlüğü Endeksinde Türkiye 117nci sırada, Almanya ise 5inci
sırada değerli arkadaşlar ve Avrupa'da ve Amerika'da kesinlikle
kişiye yönelik cezai bir yaptırım söz konusu değil yani siz
özde Batıya, Avrupa'da hayata yeni geçen Dijital Hizmetler Yasasına
atıfta bulunuyorsunuz ama aslında sizin atıfta bulunmanız
gereken neresi biliyor musunuz? Kazakistan, Bangladeş, Ruanda. Maalesef
Türkiye'yi üçüncü dünya ülkeleri ligine soktunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, aması,
fakatı yok, bu, Adalet ve Kalkınma Partisinin manipülasyon ve yalan
haber bombardımanına karşı doğruyu söyleyenleri
susturmak için ortaya çıkmış bir yasa tasarısıdır.
Eğer Böyle değil. diyorsanız, ben size şunu söylemek
isterim: Örneğin Fahrettin Altun'a basın kartlarıyla ilgili
yetkiler veriyorsunuz, eğer Böyle değil. diyorsanız, hodri
meydan, hadi alalım, meslek örgütlerine verelim bu yetkiyi. Var
mısınız?
Yine teknik meselelere dönmek isterim.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Zaten var.
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Bakın, teknik
meselelere dönmek isterim. BTK diye bir kuruma keyfî yetkiler veriyorsunuz
Sayın Başkanım, keyfî yetkiler veriyorsunuz ve BTK kim biliyor
musunuz? 15 Temmuzda Cumhurbaşkanının pislik yuvası dediği
TİB'in yeni uzantısı. Şu anda BTK zaten skandallara imza
atacak bir sürü şaibeyle baş başayken şimdi siz ona bir de
daha yeni, geniş ve güçlü yetkiler veriyorsunuz.
Yine, bu uygulamanızla firmaları
değil, vatandaşı cezalandırıyorsunuz. BTK'ye yüzde 95
bant daraltma yetkisi veriyorsunuz. Nerede kaldı internete erişim
özgürlüğü? Nerede kaldı ifade özgürlüğü? Yine vatandaş
cezalandırılıyor.
Yine -ben çok önemsiyorum- reklam meselesine bir
sınırlama getiriyorsunuz. Size istatistikle konuşayım. 210
milyon insan sadece bir sosyal medya platformunu Türkiye'deki şirketlere
ulaşmak için kullanmış -çok önemli bir veri- ve maalesef bu
firmaya eğer bir yasak gelirse Türkiye'deki KOBİ'ler
cezalandırılmış olacak değerli arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Başkanım, bir
dakika daha
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Tabii, madde madde
itirazlarımızı uzun uzun yapacağız ama ben son
sözlerimi şöyle anlatmak isterim. Tabii, güç kaybeden rejimler türlü seçim
oyunlarıyla, düzenlemelerle ellerini tekrar güçlendireceklerini
zannederler. Şimdi de önümüzde bir seçim var. İktidar
mensupları, seçim öncesi oyunlarla muhalefeti, muhalif sesleri
bastıracaklarını, korkutacaklarını zannediyorlar.
Saray mutfağından çıkan bu yasalarınız ne iktidardan
gitmenizi engeller ne de bu halkın sesini kısmanıza izin verir.
(CHP sıralarından alkışlar) Çok uzağa gitmeyin, inin,
kulak verin Kızılay'da bir esnafa. Çok uzağa gitmeyin, gidin,
Ulusta bir gence kulak verin. Hepsi diyor ki: Bıçak kemiğe
dayandı, seçimi bekliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şahsı adına son söz
Sayın Ahmet Özdemir'in.
Sayın Özdemir
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) Sayın
Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz bu kanun teklifinde
Feti Beyle -biraz önce Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın
Başkan konuştu- ikimiz birlikte çalıştık. Neden
ihtiyaç duyuldu bu kanuna? Çünkü bütün dünyada -siz de biliyorsunuz, hepimiz de
kullanıyoruz- bir dijitalleşme söz konusu, dijital dünyayı
hepimiz kullanıyoruz. Dolayısıyla,
kullandığımız bu dünyanın içerisinde çok büyük
imkânlar olduğu gibi, birçok zararlar da var. Dünyadaki bütün devletler de
dijital teknolojiyi hızlıca kullanmış bütün ülkeler de bu
dijital teknolojinin doğru kullanılması, faydalı
kısımlarının insanların faydasına sunulması
ama zararlı kısımlarının da bertaraf edilmesi, bir
kurala bağlanmasıyla ilgili çeşitli hazırlıklar
yaptı. Biz de bu kanun teklifimizin hazırlık
aşamasında bütün bu alanlardaki çalışmaları inceledik;
Türkiye Büyük Millet Meclisinin daha önce yaptığı, 2014
yılında yapılmış bir teklif var, Genel Kurul
aşamasına gelmiş; o teklifleri inceledik; Avrupa Birliği
Dijital Hizmetler Yasasının tamamını inceledik,
Avrupa'daki uygulamaları, Amerika'daki uygulamaları takip ettik,
sadece bunlarla yetinmedik; Anadolu basınını dinledik,
cemiyetleri dinledik, kamu kurumlarını dinledik, mahkeme
kararlarına baktık, Anayasa Mahkemesi uygulamalarına
baktık; neticede de uzun süren bir hazırlık
aşamasından sonra bugün Genel Kurulun huzuruna geldi. Şundan
memnunuz: Muhalefet ilk defa Bize bir kanun dayattınız. demedi
çünkü onlarla birlikte uzun süre bu konuyu çalıştık ama
şöyle bir endişem, tereddüdüm oluştu, Tuncay Beyle biz bu
konuyu çok konuştuk, çok çalıştık, bire bir de onu dinlemek
ve bu konuyu çalışmak çok keyifliydi ama kürsüde içinden canavar
çıkıyormuş, affına sığınarak söylüyorum.
Biraz tereddüt ettim aslında, o yüzden şimdi konuşurken daha
dikkatli konuşmak istiyorum.
Yaptığımız
çalışmalarda ortaya çıkan ihtiyaçlara göre toplumun
beklentilerini gerçekleştirecek bir kanun teklifi hazırlamaya
çalıştık. Bu kanun teklifinde -arkadaşlarımız
biraz önce iktidarın kendini tahkim etmesi olarak bunu değerlendirdi
ama- biz toplumun ihtiyaçlarına baktık. İktidar olarak da
sorumluluğumuz bu aslında, toplumun ihtiyaçlarından hareketle
toplumun beklentilerini gerçekleştirmek ve bir huzur ortamının,
özgürlük ortamının rahat kullanılmasını sağlamak.
Arkadaşlar, hiçbir özgürlük sınırsız değildir.
Bakın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10uncu
maddesinin (1)inci fıkrası özgürlükleri düzenliyor ama (2)nci
fıkrası özgürlüklerin kullanılmasına dair yöntemleri
belirliyor. Dolayısıyla özgürlüklerin de kullanılmasının
bir kuralı olmalı.
Biz de burada bu alanın
kullanılmasıyla ilgili, mümkün olduğunca özgürlükleri koruyarak
ama bu özgürlüklerin başkalarının özgürlüklerine zarar vermesini
de engelleyici önlemler alarak bunu düzenledik fakat bu taraflar hiç konuşulmadı.
Basın mensuplarına ciddi haklar tanıdık, Anadolu
basınının imkânlarını genişlettik, internet haber
sitelerinde basın mensubu olmasını sağladık, çok ciddi
düzenlemeler yaptık ama 40 maddelik teklif geldi, geldi, geldi, 29uncu
maddeye dayandı. Herkes 29uncu madde üzerinde konuştu, bilen de
konuştu, bilmeyen de konuştu, hukuki bilgisi olan da konuştu.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Kanıt somut
olur, kanıt soyut bir defa.
AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Değerlendirme
yapmak herkesin yapabileceği bir şey ama adaletli, ahlaki ve hukuki
olması gerekir. Şimdi, mademki öyle, mademki sadece 29uncu madde
üzerine hasredildi bu tartışmalar, 29uncu maddeden önce kısaca
sağladığımız imkânlardan bahsedeyim, daha sonra
29uncu maddeyle ilgili de değerlendirme yapacağım.
Şimdi, değerli arkadaşlar, basın
kartı, internet haber siteleri, internet haber sitesi ve yerel gazete
sahiplerinin imkânlarının geliştirilmesiyle ilgili bu kanun
içerisinde çok ciddi düzenlemeler var. Bu düzenlemeleri yaparken Dijital
Mecralar Komisyonunda, Adalet Komisyonunda muhalefet partilerindeki
milletvekili arkadaşlarımızla yaptığımız
görüşmelerle bazı tadilatlar da yaptık, onların da
takdirindedir. Amacımız, bu kanun daha iyi olsun diyeydi. Bugün onlar
hiç konuşulmadı burada, bu attığımız adımlar
hiç değerlendirilmedi ama 29uncu madde üzerinde herkes tartışma
yaptı, 29uncu maddeyi eleştirdiler. Bizim bir iddiamız var,
size hukuki bir değerlendirme yapıyorum. Bir bilgiye dayanarak,
üzerinde çalıştığımız bir konu üzerinde
söylüyorum. 29uncu maddede getirdiğimiz düzenleme
Hani, burada
yazıyor Özgür Basın Susturulamaz Sosyal Medyama Dokunma
Basın mensuplarıyla ilgili bir madde değil arkadaşlar bu.
Bir basın mensubunun da 29uncu maddenin konusu olması bizce mümkün
değil. Bakın, 29uncu maddenin ikinci fıkrasıyla ilgili
özellikle Cumhuriyet Halk Partisinin bir endişesi vardı, biz ikinci
fıkrayla bir basın mensubunu haber kaynağını ifşa
etmeye zorlayacağımız endişesini gidermek için düzenleme
yaptık, sadece muhalefet beklentisini gerçekleştirmek için. Bizce
böyle bir şey yoktu ama mademki muhalefet böyle bir hissiyat içerisinde,
basın mensuplarının haber kaynağını ifşaya
zorlanacağına dair bir korku, endişe var, bunu gidermek için
onların söylediği şekilde ikinci fıkrayı düzenledik ve
basın mensubunun haber kaynağını açıklamaya
zorlanamayacağına dair bir gerekçe oluşturduk orada. Biz bunu
neden yaptık? Çünkü biz de basın özgür olsun istiyoruz, biz de
basın mensuplarının haber yapmalarından dolayı bir
yaptırıma maruz kalmalarını istemiyoruz. Ama 29uncu
maddenin basın mensuplarıyla alakası yok. Bakın, bir
basın mensubu, Türkiyede haber yapmış bir basın mensubu
niye halk arasında bilerek ve isteyerek yalan bir haberi yaysın, niye
itibarı zarar görsün? Bir defa bunu yapar, ikinci defa bunu yapar, üçüncü
defa bunu yaptığında yalan haberciliği tescilli bir
basın mensubuna dönüştüğünde artık insanlar onu okumaz ki
artık insanlar onu takip etmez ki. Dolayısıyla basın
mensubunun bu suça muhatap olması bir kere teknik olarak mümkün
değil. Ama bakın, biz bu suçu çok katı kurallara
bağladık. Yani muhalefetin söylediği gibi bu suç her
şekilde kolayca işlenecek bir suç değil, çok katı
kuralları var. Bir kere istisna bir şekilde kanunda sırf diye
başlıyor yani bir özel saikten bahsediyor. Bakın, diyor ki:
Sırf halk arasında endişe, korku ve panik yaratmak saiki.
Kişinin kafasında bu olacak. Kişinin kafasındaki niyet,
halk arasında endişe, korku, panik yaratmak için ben bir hareket
yapayım diye başlayacak. İki
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Hâkimin yorumuna bırakıyorsunuz.
Niyet okuyor. Neye göre yalan haber? Kime göre, neye göre? Resmen Anayasaya
aykırı. Neye göre yalan, kime göre yalan?
AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Hayır,
hayır, bunun olması yeterli değil. (CHP sıralarından
gürültüler)
Bakın, başka bir şey daha lazım,
kişinin kafasındaki bu niyetin, ülkenin iç ve dış
güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığına dair yalan
bir bilgiye dair olması lazım, iki. Üç, bu yaptığı
eylemin kamu barışını bozmaya elverişli olması
lazım. Kamu barışını bozmaya elverişli ne demek?
Kamu barışını bozmaya elverişli demek
KEMAL PEKÖZ (Adana) Konserin kamu
barışıyla ne ilgisi var? Konser verecek adam, türkü söyleyecek,
ne ilgisi var?
AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Bu suç bir somut
tehlike suçudur değerli arkadaşlar. Somut tehlike suçu şu
Bilmeyenler için söylüyorum, herkes bilemeyebilir. (CHP ve HDP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, kendi aranızda
konuşmayın lütfen, hatibi dinleyelim.
AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Somut tehlike suçu
sonuçları sahada görülen suçlar yani kişinin söylemesi yeterli
değil, kişinin söyleminin sonunda bir icra hareketi oluşacak,
bir toplumsal hareket oluşacak. Bu hareket oluşmadığı
sürece diğer 3 madde gerçekleşse bile bu suç oluşmaz. Dört, bunu
alenen yayacak. Dolayısıyla bu suç sıkı
yaptırımlara bağlanmış. Niye sıkı
yaptırımlara bağlanmış biliyor musunuz?
Dezenformasyonla mücadele çok iyi yapılması, dikkatli
yapılması gereken bir konu, özgürlüklerin korunması gereken bir
konu, o yüzden katı kurallara bağlanmış, o yüzden 4 tane
ana unsuru var; bir tanesi gerçekleşmese bile bu suç oluşmayacak.
Peki, bunu niye yaptık? Çünkü dünya da bunu yaptı. Bu alan o kadar
büyük bir özgürlük alanı ki bunu yapmadığımız zaman
insanlar zarar gördü. Şimdi Sosyal Medyama Dokunma! dövizleri var ya
orada Sosyal Medyama Dokunma!yla alakası yok biliyor musunuz? Herkes onu
konuşuyor ama hepiniz şundan mağdur olmuyor musunuz: Bir tane
gizli sosyal medya hesabı size hakaret ediyor, savcılığa
gidiyorsunuz suç duyurusunda bulunuyorsunuz, hesabın sahibi,
kaynağı Amerikada, İngilterede; savcılık Amerikaya,
İngiltereye cevap yazıyor; Amerika, İngiltere size cevap
vermediği için
Bizim ceza hukukumuzda kişinin ifadesi alınmadan
ceza verilemez. Dolayısıyla sizin karşılığınız
boş kalıyor. Şimdi, peki, kişi yine gizli hesaplarla
başkalarına hakaret eder mi? (CHP ve HDP sıralarından
gürültüler)
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Gizliye
gerek yok, bize açıktan hakaret ediyorlar, yine
yargılanmıyorlar.
AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Yine edebilir ama bu
sefer yaptığımız anlaşmayla o uluslararası servis
sağlayıcılara bu kanunla tanıdığımız
haklar
Onlara savcılık yazı yazdığında o size
hakaret eden gizli hesapların gerçek kimliklerini mahkemelere gönderecek;
bu, sizin istediğiniz bir şey değil mi? Bu, sizin hepinizin
mağdur olduğu bir alan değil mi? Bu, düzenlenmesi gereken bir
alan değil mi? Evet, biz bu alanı düzenlemişiz yani biz sosyal
medyaya dokunmamışız, sosyal medya
kullanıcılarının özgürlüklerini genişletmişiz,
onların zarar görmesini engellemişiz. Bu tarafını kimse
anlatmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Herkes 29uncu
maddeyi anlatıyor ama şuna seviniyorum: İktidar olmanın
sorumluluğu, bütün dünyanın kullandığı bu dijital
mecrada AK PARTİ iktidarı bu dijital mecrayı
insanımızın nasıl kullanması gerektiğiyle ilgili
bütün dünya örneklerini çalışarak, ülkemizdeki örnekleri
çalışarak bir mevzuat oluşturdu. Biz bunu yaparken en iyisini
yapmaya çalıştık ama iki yıllık bir çalışma
sonunda. Bakın, ilk çalışma 2014 yılında, 2014
yılından bugüne kadar muhalefetin bir çalışması var
mı? İki yıllık yaptığımız
çalışma içerisinde karşı bir önerisi var mı? Yeni bir
teklif metni var mı?
YÜKSEL MANSUR KILINÇ (İstanbul) Var, var,
var! Tekliflerimiz var, hiçbirini dikkate almadınız.
AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Sadece itiraz var,
sadece itiraz var. Sosyal Medyama Dokunma! var, Özgür Basın
Susturulamaz! var. Güzel söylemler ama içi boş söylemler.
Toplumun beklentilerini karşılayan iyi bir
sosyal medya yasası yaptığımıza inanıyorum, emek
veren bütün arkadaşlarımıza da teşekkür ediyorum. Muhalefet
partilerindeki bizimle birlikte Komisyonda çalışan, emek veren
değerli milletvekillerinin değerli görüşleri için onlara
teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özdemir.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Efendim, 69a göre
İçinden canavar çıktı. sözüne bir karşılık
vereyim.
BAŞKAN Efendim, bu hakaret değil ki.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Efendim, bana bir
izin verin.
BAŞKAN Yerinizden bir dakika söz vereyim.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Yerimden efendim.
AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) Tuncay
Ağabey, özür dileyeyim, konuşma.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Hayır,
hayır; dur ya.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- İzmir Milletvekili Ahmet Tuncay Özkanın,
Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemirin 340 sıra sayılı
Kanun Teklifinin tümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Teşekkür
ederim, sağ olun.
Hem Ahmet Bey'e hem bu teklifte 2 imzası
bulunan her 2 sayın milletvekiline de çok çok teşekkür ediyorum, her
aşamasında diyalog kapılarını açık tuttular hem
Feti Bey hem Ahmet Bey. Biz her aşamasında hem
itirazlarımızı hem önerilerimizi getirdik. Birlikte çok güzel
bir çalışma götürüyoruz.
Benim içimden canavar çıkabilir çünkü ben hem
tarih önünde medyaya karşı sorumluyum hem siyasetçi sorumluluğum
var. İnfialimi hassasiyetime bağlayın. İnşallah bunu
çok güzel bir noktayla, bir sonla noktalayacağız, birlikte
çalışarak noktalayacağız.
Emeği geçen bütün arkadaşlara ben de çok
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
XI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul
Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu
Raporları (S. Sayısı: 340) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, geneli
üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru-cevap işlemi yoktur.
Şimdi söz talebi olan milletvekillerimize
sıradan 9 arkadaşımıza söz vereceğim.
Sayın Gürer
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, sansür yasasına
ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu özgür,
bağımsız yayın yapan televizyonlara iktidarın
hoşuna gitmeyen haber ve düşünceler için haksız cezalar
yağdırıyor, yayınlar durduruyor. Basın İlan Kurumu
iktidara muhalif gazetelere ilan vermiyor, ilanlarını kesiyor,
basın kartlarını geciktiriyor. İktidar, medyanın yüzde
95ini kontrol altına almış, talimatlı haberler
yaptırıyor, yetinmiyor, sansür yasa tasarısıyla sosyal
medya dâhil eleştireni, gerçeği dile getireni tümden susturmak
istiyor. Mahkemelerden yayın yasakları ardı ardına
gelirken, RTÜK, Basın İlan Kurumu özgürlüklere darbe vururken sosyal
medyada da suç olmayan konularda dahi dava yoluna gidilirken muhalif
basının haber alma ve haberi kamuoyuyla paylaşması önünde engeller
yaratılıyor. Bu bir sansür yasasıdır, geri çekilmelidir,
kabul etmemiz mümkün değil.
BAŞKAN Sayın Köksal
30.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, sansür
yasasına ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, şu anda görüşülmekte olan sansür yasası yürürlükte
olsaydı mazottan gübreye, yağdan una her gün gelen zam haberlerini,
Sayıştay raporunda tespit edilen yolsuzlukları, usulsüzleri
öğrenemeyecektik. Eğer bu sansür yasası yürürlükte olsaydı
mesela seçim bölgem Afyonkarahisarda belediyenin Çevre Hizmetleri
Birliği adı altında Avrupaya düzenleyip tepkimiz üzerine iptal
ettiği 1 milyonluk geziden haberimiz olmayacaktı. Eğer bu sansür
yasası yürürlükte olsaydı sarayın günlük 10 milyonu aşan
masraflarını bilemeyecektik. Şimdi soruyorum: Ey AKP! Sen kendi
medyanı oluşturup bizi sindireceğini mi sandın? Senin
dönemindeki yolsuzlukları, hırsızlıkları,
yalanları yok sayıp bu milletin sana oy vereceğini mi sandın?
Bu sansür yasasını çıkarıp bizi susturabileceğini mi
sandın? Sen bu yasayla giderayak A Habere benzeyen bir sosyal medya
ortamı yaratabileceğini mi sandın?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Burcuyu kimse susturamaz!
BAŞKAN Sayın Aycan
31.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, 1-7 Ekim
Camiler ve Din Görevlileri Haftasına ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, 1-7 Ekim Camiler ve Din Görevlileri Haftasıdır. Camiler
inancımızın eseri, yaşadığımız
topraklara mührümüzdür, toprağın vatan olmasının
işaretidir. Camiler milletin eseridir. Camiler millet tarafından
yapılır yani milletin kendisinin öz kaynaklarıyla yapılan
yerlerdir. Bu nedenle camilerimize sahip çıkılmalı ve
camilerimizi yaşatmalıyız. Camilerimizde, Kuran kurslarımızda
görev yapan tüm din görevlilerimize saygılar sunuyoruz, hepsine
sağlıklı hayırlı görevler diliyorum.
Bu hafta münasebetiyle din görevlilerinin durumu,
sorunları da konuşulmalı ve çözülmelidir. Camilerimizde ve
Kuran kurslarımızda boş kadrolar doldurulmalıdır,
özellikle kırsal alanda boşluk bırakılmamalıdır,
dini kişisel amaçları doğrultusunda kullanmak isteyenlere
fırsat verilmemelidir, fahri Kur'an kursu öğreticileri ve vekil
imamların durumu da düzeltilmelidir, kadro tahsisi yapılarak bu
kişilerin kadrolu çalışması sağlanmalı, din
görevlileri arasında kadrolu imam veya vekil imam ayrımı ortadan
kaldırılmalıdır.
BAŞKAN Sayın Feridun Bahşi
Yok.
Sayın Hacı Özkan
Yok.
Sayın Çetin Arık
32.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, yerel
basının taleplerine ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Daha özgür bir
basının yerine susturulmuş bir basın hayali kuran iktidar
yıllardır yerel basının taleplerini görmezden geliyor.
Bugün, yerel televizyonlar ve radyolar geçim sıkıntısı
içerisinde, zorunlu ödemelerini dahi yapamamakta. Zorunlu yayınlarla
birlikte özellikle bakanlıkların, belediyelerin
icraatlarını ve duyurularını belli ajanslar üzerinden
televizyon kanalları ve radyolar geçmekte. Eğer bu reklamlar
basılı mecra olan gazetelerde uygulanan resmî ilan sistemi gibi doğrudan
Basın İlan Kurumuna gönderilir ve televizyon kanallarına da
Basın İlan Kurumu tarafından iletilirse hem adaletli bir
paylaşım hem de Basın İlan Kurumuna ek gelir
yaratılacaktır.
Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet! (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Gaytancıoğlu
33.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, enflasyona ve
sansür yasasına ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Geçen yıl 1
lira olan domates şimdi 10 lira, geçen yıl 2 lira olan biber
şimdi 20 lira, geçen yıl 40 lira olan peynir şimdi 130 lira, 80
lira olan kıyma 160 lira. Şekere yüzde 500 zam geldi, mazota yüzde
300 zam geldi, gübreye yüzde 500 zam geldi; geçen yıl 200 lira olan bir
çuval un şimdi 600 lira. Sansür yasası getirerek bunların
konuşulmasını engellemek istiyorsunuz ama ne yaparsanız
yapın hiçbir şeyi engelleyemezsiniz, hiçbir şeyi
karartamazsınız. Her şey vatandaşın gözlerinin önünde
oluyor; vatandaş çarşıya, pazara, markete, bakkala
gittiğinde bu fiyatları görüyor, ne kadar
yoksullaştığını görüyor, ne kadar içler
acısı bir durumla karşılaştığını görüyor.
En kısa zamanda gideceksiniz, bunu siz de
biliyorsunuz. Her şeyi engelleseniz de vatandaş size
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tanal
34.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Van ili Muradiye
ilçesinin sorunlarına ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sizin vasıtanızla Çevre Şehircilik ve
İklim Değişikliği Bakanlığına soruyorum: Van
ili Muradiyenin sorunları şunlardır: DSİ işletme
şubesi kapatıldı, tapu ve kadastro müdürlüğü
kapatıldı, şeker pancarı şefliği
kapatıldı, askerlik şubesi kapatıldı, meteoroloji
kapandı. Giden bu kurumlar nedeniyle Muradiyeliler mağdur. Bunlar ne
zaman geri getirilecek?
100 yataklı devlet hastanesi
yıkıldı, yerine 20 yataklı hastane yapıldı. Hastanede
uzman doktor yok, tıbbi cihazlar yok, MR yok, tomografi yok. Adliye
binası yetersiz. 250 öğretmen açığı var, ders
karşılığı öğretmenlerin ataması dahi
yapılmıyor. Doğal gaz yok, taşımalı eğitim
yapan su ürünleri fakültesi kapandı. İçme suyu yok, işsizlik
çok. Kanalizasyon altyapısı yok, gençlerin ve ailelerinin
oturacağı park alanı yok, köylerde ulaşım yok.
Muradiye-Van arası otobüs çok az. Elektrik sıkıntısı
var, altyapı eksikliği var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Sümer
35.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, Adananın sorunlarına
ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
27nci Dönemin son yasama yılında,
yıllardır söylememize, çözüm üretin dememize rağmen AKP
iktidarının Adanamıza yapmadıklarını bir kez
daha dile getirmek istiyorum. Bu söyleyeceklerim sadece birkaç tanesi.
Karşıyaka devlet hastanesinin temeli dahi atılmadı.
Kozan-Mansurlu yolu hâlâ tamamlanmadı. Millet bahçesi olacağı söylenen
stadyum arazisinin -2 defa ilahesi yapıldı- ne olacağı
belli değil.
Başta Köprülü Mahallesi olmak üzere birçok
bölgede kentsel dönüşüm çalışmalarına Bakanlıktan izin
çıkmıyor. Seyhan, Ceyhan, Yüreğir ilçelerimizin köylerinde hâlâ
elektrik kesintileri devam ediyor. Aladağ ilçemizin köylerinde, maalesef,
telefon bugünlerde çekmiyor. Karataş ve Yumurtalık ilçelerimizde,
sezonun başlamasına rağmen, balıkçılar maliyetlerinin
yüksek olması nedeniyle denize açılamıyor. Süt üreticilerinin
mağduriyetleri giderilmedi. Adanamızın ne yazık ki bir
dakikaya sığmayacak birçok sorunu var ancak Adanalı
hemşehrilerimiz hiç merak etmesin, sekiz ay kaldı, geliyor gelmekte
olan. Başta Türkiye'nin, sonra tüm illerimizin sorunlarını tek
tek çözeceğiz.
BAŞKAN Sayın Güzelmansur
36.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, Hatayın
sorunlarına ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Yıllardan beri Hataya üvey evlat muamelesi
yapan AKP iktidarı; yatırımlardan, teşviklerden,
projelerden Hatayı sınırlı seviyede yararlandıran AKP
iktidarı; Hataya hak ettiğini hiçbir zaman vermeyen AKP
iktidarı; Hataya hizmet etmeyen AKP iktidarı. Şimdi, bu
iktidarın Hatay yönetimi bir açıklama yapıyor, diyor ki: Bu
kent hizmeti hak ediyor. Ele verir talkını, kendi yutar
salkımı. derler ya, aynen de öyle. Buradan soruyorum: Sanayinin
gelişimi, istihdamın artması, Hatayın refahının
yükselmesi için şunlardan hangisini yaptınız? Hassa Tüneline
kazma mı vurdunuz? Demir yolu ulaşımı için 1 santimetrelik
dahi olsa çabanız oldu mu? İskenderuna lojistik merkezi mi kurdunuz?
14 Orta Doğu ülkesine açılan sınır kapımızı
mı açtınız? Otoyolu Antakyaya mı getirdiniz?
Teşekkür ederim.
XI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul
Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları
(S. Sayısı: 340) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, teklifin
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.25
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.40
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Necati TIĞLI (Giresun)
---0---
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 2nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
340 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Şimdi birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 18inci maddeleri
kapsamaktadır.
Evet, birinci bölüm üzerinde ilk söz İYİ
Parti Grubu adına Sayın Ayhan Erelin.
Sayın Erel, buyurun.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL
(Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk
milleti; Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerine partim,
İYİ Parti adına söz almış bulunmaktayım, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında yeni yasama
yılımızın yüce Türk milletine, yüreklerinde Türk
vatanı, Türk milleti, Türk devleti, Türk bayrağı aşkı
olan tüm milletvekili arkadaşlarıma hayırlı olmasını
temenni ediyorum.
İYİ Parti olarak yeni yasama
yılında da devletimizi güçlü, milletimizi mutlu edecek her
kararı destekleyeceğimizi ama keyfî karara destek
olmayacağımızı bir kez daha belirtmek isterim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel İdare Kurulu üyelerimizden, eski Genel Başkan
Yardımcımız Taylan Yıldız Beyin İnternet
okyanus gibidir, havuz medyasına dönüştürülemez. sözü çok
kıymetlidir. AK PARTİ özgür interneti kendi iktidarına büyük
tehdit olarak gördüğü için bu alanı egemenliği altına alma
düşünce ve hayallerine kapılmıştır. RTÜK ve Sosyal
Medya Şikâyetleri İnceleme Komisyonu marifetiyle yapmak istediklerini
bugüne kadar tam anlamıyla yapamadılar. İnternet tüm
kapatmalara, yasaklara, tehditlere, kısa süreli hapis cezalarına
karşın okyanus olmaya devam etti. AK PARTİnin interneti kontrol
etme planı 2018de internet yayıncıları, 2020de sosyal
medya platformları, üstüne demokratik olmayan yasalarla kurulan
baskılarla çoğaldı. Şimdiki adımla da son
kullanıcıların, 85 milyon vatandaşımızın
kanunların sopasıyla seslerini kısmak, kesmek istemektedir, onu
da bu yasayla yerine getirmek hevesindeler. Ancak dedik ya, okyanusları
havuzlara sığdıramazsınız, taşar, onun için
dikkat etmek gerekiyor. Tabiatın doğasına aykırı
eylemler eylem sahiplerine zarar verebilir.
Değerli milletvekilleri, kanunun amacına
baktığımızda, daha çok yalan ve aslı olmayan haberleri
önleme, kişilerin kişilik haklarına yapılan
saldırıyı ortadan kaldırma amacı güttüğünü
görmekteyiz. Tabii ki dezenformasyon sadece Türkiyenin bir meselesi
değil, günümüzde dünya meselesi hâline gelmiştir. Bu bağlamda
baktığımızda, dezenformasyonun en etkili olduğu
toplumlarda kutuplaşmanın çok egemen olduğunu, geleneksel
medyaya güvenin olmadığını, yöneticilerin gerçekçi
söylemler dışında popülist söylemler
kullandığını ve bu niteliklerin egemen olduğu toplumlarda
da dezenformasyonun olumsuz anlamda çok etkili olduğunu görmekteyiz. Taraf
olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10uncu
maddesinde Herkes ifade özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kamu
makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke
sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve
görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar. denilmektedir. 10uncu
maddenin bu hakkın belirli koşullar altında
sınırlandırılabileceğinden bahsettiğini
görmekteyiz ancak buradaki en önemli husus, getirilecek kısıtlamanın
demokratik toplumda gerekli olmasının tespiti gerekmektedir.
Yine benzer şekilde, Anayasamızın
26ncı maddesi ifade özgürlüğünü, özellikle haber alma ve verme
özgürlüğünü güvence altına almaktadır. Anayasamızın
13üncü maddesi, temel hak ve özgürlüklere getirilecek
sınırlamaların demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun
olması gerektiğini ifade ediyor. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin hem de Anayasamızın getirilecek
kısıtlamalar için zorunlu tuttuğu demokratik toplum düzeninde
gerekli olma kavramından ne anlaşılması gerektiği
Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihatlarıyla ortaya
çıkmıştır. Buna göre, temel hak ve özgürlüğe
getirilecek sınırlamaların zorunlu ya da istisnai önlemler
niteliğinde olması başvurulabilecek en son çare ya da alınabilecek
en son önlem olarak gösterilmesi gerekmektedir.
Görüştüğümüz bu kanun teklifi, haber alma
verme özgürlüğüne müdahale niteliğinde olan, yalan haber
özgürlüğüne bağlayıcı ceza öngören konulu yasa teklifi
gerçekten dezenformasyonla mücadele için son çare midir? İktidarın
amacı gerçekten dezenformasyonla mücadele ise öncelikle
ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı ve
popülist söylemlerden uzaklaşmalı, ardından geleneksel medya
üzerindeki baskıyı sonlandırmalı ve halkın medyaya
olan güvenini tekrar tesis etmelidir. Anayasalar insan hak ve özgürlüklerini
korumak için tesis edilir ve en önce de işin özünde devletten korumak söz
konusudur, yani bireyin hak ve özgürlüklerini korumak o kadar kıymetlidir
ki kendi devletinden korumak için anayasalar ve yasalar
çıkarılmıştır. Bu yasa teklifinin gerekçelerine
baktığımız zaman, birçok satırında bireyimizin
hak ve özgürlüklerini korumak için devletin tedbir alması
gerektiğinden söz edilmekte, oysa işin özünde bireysel hak ve
özgürlükleri çoğu zaman devletten korumak icap ettiği bu yasayla
ortaya çıkmaktadır. Bugün, Türkiye'de birçok sorunun altında
yatan neden demokrasiye, insan haklarına, bireysel özgürlüklere yeterince
değer verilmemesinden kaynaklanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; RTÜKün basına ve televizyona verdiği cezaların
hemen hemen tamamına yakınını muhalif olanlara verdiği
bilinmektedir. Hâl böyle olunca yasaların, yargıçların
-yargı bağımsızlığına ve tarafsızlığına-
siyasi gücün ve siyasi baskının sonucu yeterince adil
olmadığı, yargı yeterince görevini
yapamadığı için bunlar ortaya çıkmaktadır.
AK PARTİ sadece yazılı ve görsel
medyayı kontrol ederek siyasi iktidarını sürdürmesinin zor
olduğunu sezince sosyal medyayı da kontrol etmek zorunda olduğu
düşüncesine kapılmıştır. Bu kanun teklifiyle büyük ölçüde
sosyal medyayı ve basını neredeyse tam kontrol altına almak
amaçlanmaktadır. Basında temel kural, basının
bağımsız olmasıdır. Bu temel kuralı
zedelediğimiz zaman basın hareket edemez hâle gelir. Bu kanun
teklifinde, görüldüğü gibi 300 bin liradan 1 milyon liraya kadar cezalar,
diğer taraftan bir yıldan üç yıla kadar hapis cezaları
muallak ifadelerle kaleme alınmıştır; alt sınır
ile üst sınır arasındaki makasın açıklığı
beraberinde bazı kaygıları getirmektedir. Vatandaşın
Bu suçu işleyen iktidardan yana ise alt sınırdan ceza verilip
ertelenecek, eğer bu suçu işleyen vatandaş iktidardan yana ise
alt ceza verilecek, muhalefetten yana ise üst ceza verilecek, erteleme ve
hükmün açıklanmasının geri bırakılması
hükümlerinden faydalanamayacak. yönünde endişeleri var. Bugüne kadarki
uygulamalara baktığımızda; ceza almış onlarca,
yüzlerce medya mensubu ve hapse girmiş basın mensupları ve
hepsinin muhalefet mensubu olduğunu düşünürsek doğrusu bu teklif
basını tedirgin etmektedir. Bugün sosyal medyanın tarafsız ve
güçlü bir şekilde, dinamik bir şekilde hareket alanı varken bu
kanun teklifiyle tümüyle hareket alanının daraltılması
amaçlanmıştır.
Ayrıca en taraflı kurumlardan biri olan
İletişim Başkanlığının basın kartı
dağıtması, basınla ilgisi olmayan kimselerin enformasyon
görevlisi olarak basın kartı alabilmesi son derece
sakıncalı uygulamalardır. Bu tür yetkilerin İletişim
Başkanlığı ve yine taraflı kurulması muhtemel
komisyon kuruluşlarıyla basın kartlarının
dağıtılması son derece hatalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; halkın ve toplumun nefes borusu olan basının
bütün nefes boruları kesilirse gerçekten sağlıklı, güvenli
ve demokratik kurallar içinde yaşama imkânı kalmayacaktır. Zaten
ülkemizdeki ekonominin çöküşü, hukuktaki özgürlük alanlarındaki, özellikle
de demokrasideki daralmaların bir sonucudur. Güçlü demokrasi olmadan güçlü
bir ekonomi olmayacağı bugün gün gibi aşikârdır. Ne
yaparsak yapalım enflasyonu ve ekonomik çöküntüyü demokratik bir ortam
sağlamadan durdurmak mümkün görülmemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
AYHAN EREL (Devamla) - Bu tip demokrasiyi ve
özgürlüğü daraltan kanun teklifleri önümüze geldikçe üzülerek ifade etmek
istiyorum ki ülkemiz savrulmaya devam edecektir.
Demokrasinin temel ilkelerinden özgürlük ve
eşitlik ilkelerine aykırı olan bu kanun teklifinin,
belirtmiş olduğum düşünceler neticesinde geri çekilmesi
gerektiğini belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ
Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Hayati Arkaz.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HAYATİ ARKAZ (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Basın Kanunuyla ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin
10uncu maddesine göre herkes ifade özgürlüğüne sahiptir ancak millî
güvenliği, toprak bütünlüğünü ya da kamu düzenini korumak için
devletler haber kaynaklarını ve iletişim araçlarını
kontrol altında tutabilirler, zira toplumun sağlık, kültür,
ahlak ve güvenliğini tehdit eden, kişisel verileri ihlal eden hiçbir
kanaat ifade özgürlüğü kapsamına girmez. Bilgiye en kısa yoldan,
en doğru vasıtalarla, en objektif şekilde ulaşmak,
aynı zamanda iletişim kanallarını aktif olarak kullanmak
çağımızın en büyük kolaylıklarından biridir.
Lider Devlet Bahçeli Beyin daha önce
belirttiği gibi ne yazık ki bu kolaylıkların
yaşandığı sosyal medya ve internet dipsiz bir kuyuya
dönüşmüştür. Teknolojinin getirdiği imkânlar sosyal medya
kavramını gündelik hayatın merkezine
taşımış, böylece haber alma ve ifade özgürlüğü
açısından yeni medya olgusunu ortaya
çıkarmıştır. Ayrıca, yalan haberi kasıtlı
olarak üretme ve yayma yani dezenformasyon internet sayesinde daha yaygın
bir algı yönetim aracı olarak karşımıza
çıkmaktadır. Dezenformasyon, çeşitli amaçlarla bilgiyi
çarpıtma ya da kasıtlı olarak yanlış bilgiyi yayma
işlemidir; kötü niyetli kişilerce gerçek dışı bilgilerin
ekonomik ve siyasi çıkar elde etmek için kullanılması,
insanları yanlış yönlendirmek adına bu bilgilerin servis
edilmesidir. Kısmen doğru bilgilerin de abartılarak, kesilerek
kırpılarak, biraz doğru ve biraz da kurguyla
birleştirilerek kişisel çıkar ve zevk için yayılması
da dezenformasyona girmektedir.
Basın özgürlüğü, ifade hürriyeti gibi
kavramlar içeride ve dışarıda ülkemiz aleyhine
çarpıtılmış ve istismar edilmiş
yaklaşımlarla Türkiye karşıtlığının bir
malzemesi olarak kullanılmaktadır. Bu siyasi ve ideolojik
yaklaşımlar, basın camiamızın asıl
emektarlarına da zarar vermektedir.
Değerli milletvekilleri; basın,
demokrasiyi güçlendirme, kamuoyunun haber alma hürriyetine hizmet etme, toplumu
sağlıklı ve doğru bir şekilde bilgilendirme
doğrultusunda çalışmalıdır. Ancak bir kısım
basının yerli ve millî bir çizgide durmak yerine bugün hâlâ sömürge
zihniyetine destek verdiğine üzülerek şahitlik ediyoruz. Popülist
yayın politikalarının kamu yararının önüne geçmesi,
medyanın demokratik sistemlerle oynadığı kritik rolü
zayıflatan bir unsura dönüşmüştür.
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifi
sayesinde vatandaşlarımız yeni medya olarak tanımlanan
internet haber sitelerinden ve sosyal medyadan güvenli bir şekilde
bilgilere erişebilecekler, internet üzerinden yayın yapan haber
siteleri kanunla koruma altına alınacak ve çalışanlar
gerekli şartlar karşılığında basın mensubu
haklarını elde edeceklerdir.
Ayrıca internet üzerinden
yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak suç olarak kabul edilecektir.
Sahte hesapların yalan haber yaymasına izin verilmeyecek, herhangi
birine yönelik küfür, iftira, hakaret, nefret ve ayrımcılık
söylemlerinin de önüne geçilecektir. Bu noktada bir hekim olarak internet
ortamındaki sahte hayatların sosyal problemlere, kişilik
bozukluklarına ve psikolojik rahatsızlıklara yol
açabileceğini belirtmek istiyorum. Üstelik ekran başında
hareketsiz zaman geçirmenin ciddi fizyolojik sonuçları olabileceğini
de unutmamamız gerekiyor.
Bilindiği üzere yaklaşık üç
yıldır tüm dünyada Covid-19 pandemisiyle mücadele etmekteyiz.
Hastalığın önlenmesi adına tüm ülkeler aşı
üretmek için büyük bir çaba harcadılar. Bu süreçte Türkiye de
aşıyı ilk bulan 9 ülkeden 1idir. Ancak sosyal medya üzerinden
aşının zararlı olduğu ve bazı
hastalıkları tetiklediği gibi altı boş algılar
yapıldı, maalesef birçok insan bu algılardan etkilenerek
aşı olmadı ve de hayatını kaybetti. Diğer bir
yandan bazı kötü niyetli kişiler, sosyal medya üzerinden, bilgileri
olmadığı hâlde birçok konuda olumsuz fikir paylaşarak
toplumu mutsuzluğa ve umutsuzluğa sevk etmektedirler. Deprem,
yangın, sel gibi doğal afetlerde paylaşılan
abartılı fotoğraflar, toplum vicdanında ciddi yaralar
açmıştır. Sosyal medyada kötü niyetli kişiler tarafından
oluşturulan suni gündemler, yanlış ve yalan haberler kitleleri
harekete geçirmekte; insanlar tuzağa düşebilmektedir. Yani ülkemizde
güven ortamını dahi tehdit eden dezenformasyona maruz kalmamak için
bilinçli hareket etmek, kaynağından emin
olmadığımız hiçbir haberi paylaşmamak ve devletimizin
resmî kurumlarına güvenmek gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, internet
ortamındaki sahte yaşamlar sosyal problemlere, kişilik
bozukluklarına, psikolojik ve fizyolojik rahatsızlıklara yol
açtığı gibi aile ortamını da bozmuştur.
Geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir araştırmada Türk vatandaşlarının
bir ayın yaklaşık dört buçuk gününü sosyal medyada
geçirdiği görüldü. Bu, toplumsal ve kültürel açıdan çok ciddi bir
halk sağlığı sorunudur. Toplumu, özellikle gençlerimizi
yani geleceğimizi korumak için dezenformasyon konusuna hep birlikte çözüm
üretmeliyiz.
Ülkü Ocakları Genel Başkanı
Sayın Ahmet Yiğit Yıldırım geçtiğimiz günlerde
yaptığı bir açıklamada diyor ki: Özellikle gençlerin
toplum hayatından kopuk bir mecrada sanal ilişkilere kapılarak
hayattan uzaklaşmasından endişe duyuyoruz. Bunun için,
onları Ülkü Ocaklarına davet ediyoruz. Bizler de gençlerimizi sanal
hayatta değil; gerçeğin ta kendisinde, eğitimde, kültürde,
sanatta ve sporda kısaca hayatın her alanında
başarılı bir şekilde görmek istiyoruz. Şunu açık
bir şekilde ifade etmekte fayda görüyorum: Bu düzenlemeden ancak
dezenformasyon yapanlar, kişilik haklarına saldıranlar, yalan ve
çarptırılmış bilgilerle kamu düzenini bozmaya
çalışanlar, haber alma özgürlüğünü ipotek altına almaya
çalışanlar, demokratik değerlerle kavgalı olanlar, yalan
mekanizmalarından medet umanlar, siyaset sahnesini ve toplumsal huzuru
zehirlemeye çalışanlar rahatsız olurlar.
İnternet ve sosyal medyada yalan haberi ve
dezenformasyonu engellemek amacıyla hazırlanan kanun teklifini
destekliyoruz. Teklifin hazırlanmasında emeği geçen herkese çok
teşekkür ediyorum.
Ben de bir hekim olarak, son olarak şunu
söylemek istiyorum: Grip aşımı oldum, bütün
vatandaşlarımızı da grip aşısı olmaya davet
ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum
efendim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ
(Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yasayla ilgili o kadar çok şey söylemek istiyorum
ki on dakikalık süreye nasıl sığdırırım
bilmiyorum ama önemli başlıklarla ilgili birkaç tane açıklama
yapmak istiyorum. Baştan başlayalım, bir tanesi şu: Teklif
sahipleri Biz internet haberciliğine yasallık
kazandıracağız yani yasal bir statü tanıyacağız.
diyor. Sanırsınız ki Türkiyede internet haberciliği
illegal, yasa dışı, bu yasa değişikliği
yapıldıktan sonra internet haberciliği yasal düzene
kavuşacak; bu doğru değil, Türkiyede bir internet
haberciliği zaten var ve internet üzerinden haber yayıncılığı
yapılıyor.
FETİ YILDIZ (İstanbul) Gazeteci bile
saymıyorlar, gazeteci bile saymıyorlar onları.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Ayrıca Bir yasal güvenceye kavuşturuyoruz. derken aslında
teklif sahiplerinin yaptığı bir tane şey var, diyorlar ki:
Basın İlan Kurumunun verdiği ilanlar var ve bunun
karşılığında bir gelir elde ediyorlar; biz bu
gelirlerin bir kısmını onlara vereceğiz. Yani birinin
cebinden alıp bir kısmını internet haberciliği
yapanların cebine koyarak internet haberciliğini bir güvenceye
kavuşturmuş olmazsınız. İtiraz eden çok sayıda
yerel gazeteci var. Neden itiraz ediyorlar? Diyorlar ki: Zaten ayakta durmakta
zorlanıyoruz, 3 kuruş gelir elde ediyorduk, bu 3 kuruşluk
gelirimizin yarısını da bizden alıp -en az
yarısını da alıp- internet haberciliği yapan sitelere
vereceksiniz.
Şimdi, bakın, dünyada kâğıt
gazeteciliği azalıyor, pek çok büyük gazete artık
kâğıt olarak basım yapmıyor, internet üzerinden yayım
yapıyorlar ve ayakta durabiliyorlar ama bu sıralarda oturan her
milletvekili biliyor ki yerel gazeteler Türkiyede çok önemli, pek çok haber
yerel gazeteler aracılığıyla geniş kitlelere
ulaşabiliyor. Emin olun, bu yasa yürürlüğe girdikten sonra, o her gün
çıkan ama bir süredir haftada bire, on beş günde bire, ayda bire
düşmüş olan o gazeteleri belki çıkaramayacaklar. 3 kişi, 5
kişi çalışan o yerel gazeteleri artık tek 1 kişiyle
bile ayakta duramaz hâle getirecekler. İstedikleri tek bir tane şey
vardı, diyorlardı ki: Eğer internet haberciliği
yapanların bir gelir elde etmelerini sağlayacaksanız bizim
cebimizden alıp onlara vermeyin. ama bütün tartışma süreci
boyunca teklif sahipleri bu konuda bir düzenleme yapmadılar.
Şimdi, getirilen 2nci düzenleme şu:
Basın kartlarıyla ilgili bir düzenleme yapıyor teklif sahipleri.
Bunu niye yaptıklarını hepimiz biliyoruz aslında.
Basın kartlarının dağıtılması konusunda
inanılmaz antidemokratik uygulamalara imza attı bu siyasi iktidar.
Bir gece, bir karar aldılar ve bütün gazetecilerin, Türkiyedeki bütün
gazetecilerin basın kartlarını iptal ettiler, dediler ki: Biz
sarı basın kartını iptal ediyoruz, turkuaz basın
kartı vereceğiz. Şeklî bir değişiklik gibi
yansıtmaya çalıştılar ama öyle olmadı; elli iki
yıllık gazeteci -toprağı bol olsun- Aydın Engine bile
basın kartı vermedi bu siyasi iktidar. Böyle mi basın
kartlarını yeniliyorsunuz? Sadece basın kartını
yeniliyorlarmış(!) Muhalif gazetecilerin hiçbirisine neredeyse
basın kartı verilmedi. İktidarın yaptığı
kapalı toplantılarda istemediği gazetecileri o toplantılara
almamasından bahsetmiyorum, sokakta gazetecilik yapmasına bile izin
vermiyor bu siyasi iktidar basın kartı vermeyerek. Hâlâ bu
uygulamayı sürdürmeye çalışıyor.
Bakın, Danıştaya basın meslek
örgütleri onlarca dava açtı ve bu davaların neredeyse hepsini
kazandılar. Peki, bunun karşısında, propagandadan sorumlu
Başkan Fahrettin Altun Danıştay kararından sonra nasıl
tweet atıyor ben size söyleyeyim, diyor ki: Basın Kartı
Yönetmeliğimizin bazı maddeleri Danıştay tarafından
iptal edilmiş. Daha iyisini yapmak için derhâl çalışmaya başladık.
Görevde olduğumuz müddetçe gazetecilik adı altında terörizm
propagandası yapanlarla mücadele edeceğiz, terör seviciler
boşuna sevinmesinler. Sanırsınız Danıştay terör
sevicilerini korumak için böyle bir karar almış ama öyle değil,
tam tersine iktidarın basın kartlarını bu biçimde, keyfî
biçimde iptal etmesini Anayasa'ya aykırı bulmuş, yasalara
aykırı bulmuş ama ne gam, yeter ki propaganda olsun, Fahrettin
Altun istediğine istediğini söylesin.
Hukuka saygılı bir iktidar ne yapar?
Mahkeme kararlarına saygı duyar, bunun gereğini yapar ama bu
siyasi iktidar ne yapıyor? Danıştay kararını boşa
çıkarmak için kanunları -bugün olduğu gibi- yönetmeliğe
çeviriyor, yönetmelikle yapamadığını bir kanun
değişikliğiyle yapmaya çalışıyor. Umarım
Anayasa Mahkemesi buna geçit vermez.
Şimdi, bunun içerisinde bir başka
düzenleme daha var, hepimizin çokça tartıştığı,
aslında basın mensuplarının da çokça
tartıştığı bir şey var: Dezenformasyon yasası
deniliyor, dezenformasyon yasası. Bu yasayla, güya yalan yanlış
bilgi yayanlar cezalandırılacak, asıl amacın bu
olduğunu söylüyorlar. Hatta teklif sahipleri Komisyon
sıralarında şunu söylediler, dediler ki: Bu yasa aslında
uygulanamaz. Bu yasa uyarınca hiçbir gazeteci soruşturulamaz, hiçbir
gazeteciye ceza verilemez. Teklif sahiplerinin neredeyse hepsi bunu söyledi,
dediler ki: Biz yargı mensuplarıyla, yüksek yargı
mensuplarıyla konuştuk, Eğer bu yasa geçerse zaten hiç kimseyi
yargılayamazsınız. dediler. Eğer öyleyse niye bu teklifi
getiriyorsunuz? Çünkü öyle olmadığını aslında hepiniz
biliyorsunuz.
Bakın, ben size bir örnek vereceğim:
Adliye sarayına getirilmiş Belediye Başkanımız, 500
bin nüfuslu bir kentin Belediye Başkanı, Mehmet Demir; gözaltına
alınmış, adliyeye getirilmişti cumartesi günü. Adliye
kapalı, hiç kimse yok, onlarca terörle mücadele polisi var;
savcılığın kapısında Belediye
Başkanımız bekliyor ters kelepçeyle, onlarca terörle mücadele
polisinin önünde, savcının kapısının önünde; hiç kimse
yok, sadece avukatlar var, birkaç milletvekili var. Biz terörle mücadele
polislerinden rica ettik, dedik ki: Ters kelepçeyi
takmışsınız, zaten 50 polisin içerisinde,
savcılığın da kapısında, kelepçeyi açın.
Kaçma şüphesi var. dediler. Cumartesi günü, adliyede hiç kimse yok, 50
terörle mücadele polisinin içerisinde, Kaçma şüphesi var,
kelepçeliyoruz. dediler. Savcıya söyledi avukat
arkadaşlarımız, savcı da Polis arkadaşlar öyle
söylüyorsa kaçma şüphesi vardır. dedi. Çünkü bir yasal dayanak
bulmuşlardı.
Eğer yasa size bir kapı açtıysa
mutlaka iktidar o yasayı sonuna kadar kullanır. Emin olun, bu yasa
geçsin, pek çok gazeteci, pek çok televizyoncu sadece haber
yaptığı için soruşturulacak; emin olun, onlarca gazeteci,
televizyoncu gözaltına alınacak, tutuklanacak ve sonra bizler bunu
eleştirdiğimizde diyeceksiniz ki: Bağımsız yargı
var, yargı karar versin gerçekten dezenformasyon yapmış mı
yapmamış mı. Ama bu arada onu sindirmiş
olacaksınız, bu arada onu gözaltına almış olacaksınız,
bu arada onu tutuklamış olacaksınız ve onun
dışındaki bütün gazeteciler için de bunu bir tehdit olarak
kullanmış olacaksınız; sonradan beraat etmesinin sizin
açınızdan hiçbir önemi olmayacak.
Sürem kısa, birkaç şey daha söylemek
istiyorum. Dolayısıyla bu, bir dezenformasyon yasası değil,
kesinlikle muhalefetin susturulmasıdır, sosyal medya
aracılığıyla muhalif düşüncelere sahip olan
insanların görüşlerini açıklamalarını engellemek
amacıyla getirilmiş bir yasa teklifidir. Bunun böyle olduğunu
seçime giderken hep beraber göreceğiz. Ama sadece bu yok, içerisinde
onlarca şey var; ben sadece son bölümünü söyleyeceğim.
Bakın, 37nci madde, bunun çok önemli
olduğunu düşünüyorum. Şimdi, şebekeler üstü hizmet
sunucusu diye bir kavram geliyor, şebekeler üstü hizmet sunucusu.
Keşke şu anda ekranların açık olduğu bir saat olsa da
herkesin her gün kullandığı bir uygulamanın nasıl
terörize edildiğini herkes duyabilseydi. Bu şebekeler üstü ağ
sağlayıcı dedikleri kimler biliyor musunuz arkadaşlar?
Telegram uygulaması, WhatsApp uygulaması, Signal uygulaması gibi
uygulamalar. Diyor ki teklif sahipleri: Bu şirketler milyarlarca dolar
para elde ediyorlar, biz, bunun üzerinden, bundan vergi alacağız.
Emin olun, bu salonun içerisinde hiç kimse bu hizmetin vergilendirilmesine
karşı çıkmaz. Bu uluslararası şirketler milyar
dolarlık kazanç elde ediyorsa elbette bu vergilendirilsin ama amaç o
değil. Bakın, amaç neymiş ben size söyleyeceğim. Keşke
bulabilsem, şimdi notlarımın içerisinde bulamadım.
Yetişmez diye düşünüyordum ama
Diyor ki teklif sahipleri: WhatsApp, Telegram,
Signal gibi uygulamalardan kaç kişi görüşmüş, ne kadar süreyle
görüşmüş, biz bunları bu şirketlerden isteyeceğiz.
Sadece bu olsa hiçbir sorun yok. Diyecek ki: Türkiye'den Telegramı takip
eden 1 milyon kişi var, bunlar Telegram üzerinden -işte,
atıyorum- yüz bin saat konuşmuşlar, şu kadar mesaj
göndermişler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Bitiriyorum.
Bu bir tehdit oluşturmaz ama Kuruma, BTKye
öyle bir yetki veriyor ki bu yasa İçerik dâhil, bu şirketlerden her
bilgiyi isteyebilirsiniz. diyor, hiçbir sınır yok. Herkesin her
WhatsApp konuşmasını
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Değişti, değişti o.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Mahir Bey, tekrar tekrar okuyalım, Kuruma yetki veriyorsunuz, diyorsunuz
ki: Bunun dışında gerekli olan her bilgiyi isteyebilirsiniz.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Değişti, değişti.
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Ruştu
Bey, siz takip etmemişsiniz, değişmiş.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
WhatsApptan, Telegramdan, Signalden bu bilgilerin tamamının
alınmasına bir kapı aralıyorsunuz.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Değiştirildi, değiştirildi.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) Siz
sadece muhalifler mi bu uygulamaları kullanıyor sanıyorsunuz,
iktidar mensupları bunları kullanmıyor mu sanıyorsunuz?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Değiştirildi, çıkarıldı oradan.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Değişmiş değil Mahir Bey, ben Komisyon
toplantılarının tamamına katıldım.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Yok, yok,
çıkarttılar, çıkarttılar.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Değiştirmeyi düşünüyor olabilirsiniz, değiştirmeyi
düşünebilirsiniz, önergeyle değiştirebilirsiniz ama
getirdiğiniz teklifin içerisinde bu kadar şey var ve bize bunu
demokratik bir teklif diye sunmaya çalışıyorsunuz.
FETİ YILDIZ (İstanbul) Sen nereden okuyorsun
ya?
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Basını susturmaya çalışıyorsunuz, basın
kartlarını iptal ederek susturmaya çalışıyorsunuz,
muhaliflerin sosyal medyada tepki göstermesini engellemeye çalışıyorsunuz
ama bir adım ileri gidip Telegram, WhatsApp gibi uygulamaları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Zeynel Emre. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ZEYNEL EMRE (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 7nci sene bitti,
8inci sene itibarıyla milletvekiliyim ve Adalet Komisyonu üyeliğim
devam ediyor, yaklaşık beş yıldır da partimin oradaki
sözcüsü olarak görev yapıyorum. Bu Komisyon toplantılarında ve
Genel Kurulda bugün başlayan tartışmalarda bugüne kadar hiç
olmayan hoyratça bir dile şahit oluyoruz. Yani ortada bir teklif var,
tasarı var, bunun doğruluğunu savunan bir anlayış var;
karşısında düşünen beşinci kol oluyor, Amerikan
ajanı oluyor, işte, eline kâğıt tutuşturulmuş
da konuşan oluyor vesaire vesaire, dünya kadar suçlamaya şahit
oluyoruz. Ama bu Parlamentoda başta hukukçular olmak üzere herkes şunu
bilir ki bu bahsedilen ağır ithamlar büyük suçlamalardır ve suçu
bilip de bildirmemek de bir suçtur. Bunlarla ilgili elinde belge, bilgi
olanın ismen bildirip burada bu kürsüde söyleyip suç duyurusunda
bulunmasını bu Parlamentonun bir üyesi olarak istiyorum Cumhuriyet
Halk Partisine bu konuda yapılan saldırılar
karşısında; aksi hâlde, gelinip burada özür dilenmesini
bekliyoruz, bu birincisi.
İki: Şimdi, ortada bir tartışma
var; aslında Özünde ne var? dediğimizde, bir yasa
yapılırken kamu güvenliği ile bireysel hak ve özgürlükler
arasındaki dengeyi -bu, dünyada da tartışılan bir şey-
nasıl tutturacağımız. Uygulamaya ilişkin
eleştirilere geleceğim ama ihtiyaç ve yasa yapılırkenki uygulama
açısından söylüyorum bunu. Şimdi, bizler milletvekiliyiz, bizler
bir aktivist gibi davranamayız; bu, doğru, aktivist değiliz,
belki o bakış açısıyla bakamayız ama bizler bir
general de değiliz, Emniyet müdürü de değiliz. Bu toplumdaki herkesin
hassasiyetlerini gözetmemiz lazım, ihtiyaca göre yasa yapmamız
lazım. Salt güvenlik açısından bir değerlendirme
yapılacak olsa o zaman kapatalım gitsin Twitter'ı, en güvenli
hâle getirmiş oluruz. Ülkemizin güvenliği açısından,
söylenenden daha güvenli hâle nasıl getiririz? desek sosyal medyayı
kapatalım gitsin, çok güvenli olur. Demek ki mesele burada değil,
mesele nerede arkadaşlar? Bakın, 2017 yılında bir Anayasa
değişikliği oldu ve Anayasa'nın 101inci maddesindeki
şu fıkra ilga oldu, neydi o? Cumhurbaşkanı seçilenin,
varsa partisi ile ilişiği kesilir. fıkrası ilga oldu.
Şimdi 103üncü maddesi, tarafsızlık maddesi de olduğu gibi
duruyor. Şu anda AKP Genel Başkanı aynı zamanda
Cumhurbaşkanı, ona bağlı bir bürokrat var ama bu
bildiğimiz devletin bürokratlarından değil, AKP'nin ilçe
başkanı gibi, il yöneticisi gibi, milletvekili gibi davranan bir
bürokratı var. Şimdi, bu bürokrat Türkiye'de kimin gazeteci olup
olmadığına karar verecek, veriyor da. Yani ilk önce Sarı
basın kartlarını değiştireceğim, turkuaz yapacağım.
diye topladı, onu geri verene kadar zaten artık o gazeteciler
illallah etti, muhalif kimliği bilinen gazeteciler bunu bir türlü
alamadılar, şikâyetlerde bulundular. Aynı bürokrat sabahtan
akşama kadar, muhalif partilere partizanca yaklaşan birinden belki 10
kat daha fazla -eleştiri diyemeyeceğim- hakaretlerde bulunuyor.
Bakın, değerli arkadaşlar, Fahrettin
Altunun kendi oturduğu eviyle ilgili bir tespit, bir araştırma
için -detayı başka tartışma konusu, ona girmeyeceğim,
bir mantığı burada izah etmeye çalışıyorum-
Üsküdar İlçe Başkanımız Suat Bey'e Ya, bir git bak
bakalım burada dendiği gibi böyle bir kaçak yapılaşma var
mı? deniyor; adam oraya gidiyor, bir bakıyor falan, ondan sonra
oradaki memurlara kendini tanıtıyor Ben CHP Üsküdar İlçe
Başkanıyım. diyor. Ne yapıyorsun? İşte,
budur. Allaha ısmarladık. Allaha ısmarladık.
Akşamına polisler arıyor onu yani ya suç işlendiğini
sonradan ayıktılar ya talimat gitti, hangisini tercih ederseniz.
Acil karakola gelmen lazım. diyorlar; adam karakola gidiyor, telefonuna
el koyma kararı, telefonunu aldılar. Bu adama, bizim İlçe
Başkanımıza hayatında zerre sabıkası yok,
mahkemeye gitmemiş, karakola gitmemiş, ODTÜ mezunu bir adamı
röntgencilikten, işte, özel hayatı bozmaktan, bilmem neden dünya
kadar haber
Dezenformasyon diyorsunuz ya; aratsanız ismini şimdi,
hakkında iki yıllık bu süre boyunca sürekli bu kirli bilgiler
dolandı, geçen gün beraat etti. Bir de dava açıldı, şimdi
beraat etti; ne olacak arkadaşlar? Bunu kim yaptı? Bunu Fahrettin
Altun yaptı; değil mi? Sizlerin elinizle yaptırdı bunu.
Şimdi, bir yönetmelik çıkardı. Bizim Anayasamızın
124üncü maddesinde yönetmelik çıkarma yetkisinin
Cumhurbaşkanında, bakanlıklarda ve kamu tüzel
kişiliklerinde olduğu söylenir, yazar; bunlara uymuyor, itiraz
ediliyor. Yönetmelik maddesini Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu
iptal ediyor; sürem az, iptal kararını burada okuyamam, hukuken çok
dolu dolu. Burada demin söylenen, ifade edilen, hatibin
Konuşma
yapılıyor, tweetler atılıyor geri ve peşine buraya
sıkıştırılmış bir şey.
Değerli arkadaşlar, şimdi, sanki her
şey güllük gülistanlık. Bu ülkede muhalif kimliğiyle bilinen
basın organları var, daha arada derede duranlar var -tarafsız
yayın yapmaya çalışanlar herkes açısından-
iktidarı destekleyenler var. Bakın, şimdi, ne hikmetse kriminal
tipler, siyasetçiler, gazeteciler hep muhalefetten çıkıyor. Radyo
Televizyon Üst Kurulu 2021 yılında 74 ceza kesiyor -24ü Halk TV,
22si Tele1, 16sı FOX TV, 8i KRT, 4ü Habertürk- yaklaşık 22
milyon para cezası. Mesela başka örnekler vereyim: A Haber
sıfır, Ülke TV sıfır, Kanal 7 sıfır, TVNET
sıfır, CNN Türk sıfır. Yani, buralardaki gazeteciler ya çok
yetenekli, hiçbir kanun maddesine hiçbir şey yapmıyor; ötekiler de
zaten zar zor idare ediyor, bir de sürekli cezalarla karşılaşıyorlar.
Ee? Bize diyorsunuz ki: Efendim, siz yasa yapılırken ön
yargılı davranıyorsunuz. Ya, sanki siz ülkeyi evliya gibi,
eşit, tarafsız bir şekilde yönetiyorsunuz; biz de kendi
kendimize hüsnükuruntu yapıyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar) Şimdi, işin bir bu kısmı var.
Gelelim 29uncu maddeye. Diyorum ki: Ya, burada
hapis cezası yapmayalım. Nedir o? Dezenformasyon olduğunda,
bilmem ne, yalan haber yaydığında hapis cezası
Para
cezası olsun hiç olmazsa ya maddeyi çıkartın; olmadı, para
cezası olsun; olmadı, arkadaşlar, bari cezanın üst
sınırını üç yıl değil de iki yıl
yapın. diyoruz; konuşuyorlar, geliyorlar; konuşuyorlar,
geliyorlar: Olmaz. Niye olmaz? Çünkü cezanın üst sınırı
üç yıl olmazsa tutuklanamayacak; iki yıl olursa tutuklanamıyor,
üç yıl olacak ki tutuklanacak. Şimdi, burada murat ne? Murat şu:
Efendim, herhangi bir olayda -doğru bilgi olsun- 5 kişi, 10
kişi yalan bilgi yaydığı için tutuklandı. diye haber
servisi
Sonrasında toplumda sadece sansür değil, otosansür de
gelişecek yani insanlar konuşmaktan imtina eder hâle gelecek.
Dolayısıyla, yeni bir kanun yapıyorsunuz, madem biraz iyi
niyetiniz var -değil mi- gelin hadi, bari bunu bu tutuklama
sınırından geçirelim. Diyorsunuz ya: Biz buna Yargıtay
yolu açtık. Yerel mahkeme, istinaf, Yargıtay; suçluysa ortaya
çıkar zaten. Bu da yok çünkü size seçimde operasyonel iş lazım.
Bizim en çok itiraz ettiğimiz maddelerden biri bu. İşte bu,
sizin niyetinizi ifşa eden maddedir değerli arkadaşlar.
Şimdi, gelelim
Biz binbir güçlükle, meslek
örgütlerinden birileri gelsin, derdini anlatsın diye
uğraştık. Bakın, Komisyon Başkanı Abdullah Bey
burada, Başkan Vekili de burada. Biz bugüne kadar Bir kanun teklifinde
Komisyona gelen davetlilerle ilgili bizden öneri alın. diyorduk, artık
demekten de bıktık, biz de demiyoruz, almıyorsunuz; kendiniz
çağırıyorsunuz, istediğinizi çağırıyorsunuz.
Meslek örgütlerinden, gazeteci arkadaşların büyük
uğraşlarıyla bazı isimler dinlendi. Ya, bunların hepsi
mi kendi mesleğine -tırnak içinde- ihanet eden, kötülüğünü
isteyen, düşmanlığını isteyen kimseler? Bir kimse bile
demedi ki: Biz bunu istiyoruz. Bu nasıl iş arkadaşlar? Yani
bütün çıkardığınız yasalar ilgili meslek
kollarındaki insanların nasıl tersine, aleyhine bir şekilde
çıkabilir? Ve oraya da yargıdan 2 isim getirdiniz; biri savcı,
biri hâkim -biz yokuz getirilirken- savcı özetle Bu yasa çok güzel.
dedi, kısaca bunu dedi -peki kardeşim- diğeri de 8. Ceza Dairesi
üyesi de kalktı dedi ki: Ya, bu teklif yasalaşırsa bu kanun
bizim önümüze gelecek, ben burada hukuki belirlilik açısından,
kanunilik açısından vesaire açısından sakıncaları
görüyorum. Adamı bir dövmediğiniz kaldı. Sonra da iş
şuraya geldi: O adamın gerçekten nasıl biri olduğunu,
verdiği kararları söylesek utanırsınız. Yahu, adam
utanılacak biriyse ne diye Komisyona çağırdın Sayın
Başkanım?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ZEYNEL EMRE (Devamla) Yani bu adam madem
utanılacak kadar kötü bir yargıçsa bunu Komisyona niye
çağırdınız, burada tutanaklara, Meclisin tutanaklarına
niye girdi? Öyle değilse bunu düzeltin. Madem bu adam utanılacak bir
adam -baktım, sizin zamanınızda Yargıtay üyesi olmuş-
ne diye bu insanı yüksek yargıya taşıdınız?
Bunları ispatlayın, buyurun. Bunlar yoksa o zaman bakın, kendi
getirdiğiniz adam ne diyor biliyor musunuz? Diyor ki: Burada suçta ve
cezada kanunilik ilkesi hem Anayasamızda hem Ceza Kanununda da
vurgulanan, temel hak ve hürriyetlere ilişkin çok önemli bir maddedir.
Belirlilik ilkesi açısından sakıncalı görüyorum. Kamu
düzeni kavramı çok geniş; ülkenin iç ve dış
güvenliği, kamu barışını bozma -vesaire vesaire,
zamanım kalmadı- bunların hepsinin uygulamada
sakıncalı olduğunu Dairedeki üye olarak ben size söylüyorum.
Nokta.
Şimdi, değerli arkadaşlar, görmek
isteyen, duymak isteyen duyar. Bu kanun bu hâliyle Türkiyeye büyük zararlar
verecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gruplar adına konuşmalar tamamlandı.
Şimdi, şahıslar adına ilk söz
Sayın Bülent Tezcanın.
Sayın Tezcan, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüştüğümüz torba yasa teklifinde iktidar blokuna
mensup bütün hatipler her aşamada gerek medyada gerek burada bu
yasanın dezenformasyonu engellemeye dönük bir yasa olduğunu
ısrarla ifade ve iddia ediyorlar. Şimdi, herkes çok iyi biliyor ki bu
yasa dezenformasyonu engelleme yasası değil; bu yasa enformasyonu
engelleme yasası, haber akışını engelleme yasası,
haber alma hakkını engelleme yasası, konuşmayı
engelleme yasası ve nihayetinde, özgürce düşünmeyi engelleme
yasası. Birçok şey söylenebilir, anlattı
arkadaşlarımız.
Bakın, değerli arkadaşlar, bu yasayla
bir suç icat edilmiş, yeni bir suç icat ediliyor -Türk Ceza Kanununa-
gerçeğe aykırı bilgiyi yayma suçu. Şimdi, merak ediyoruz,
Türk Ceza Kanununda hakaret suçu var, tehdit suçu var, iftira suçu var; bu
suça niye ihtiyaç duydunuz? Bu suçun düzenlenme amacı ne? Bu hükmün
düzenlenme amacı ne? Herkes çok iyi biliyor ki bu hükmün amacı gerçeğe
aykırı bilginin yayılmasını engellemek değil; tam
tersine, gerçeğin yayılmasını engellemek için
çıkarılan bir yasa. Gerçeğin yayılmasını
engelleme çabası içerisindesiniz ama hiçbir istibdadın gücü
gerçeğin yayılmasına engel olamamıştır,
olamayacaktır da. (CHP sıralarından alkışlar)
Ha, şunu çok iyi biliyoruz değerli
milletvekilleri, bu yasanın amacı uyuşturucu
baronlarını konuşmayın yasası; uyuşturucu
baronlarının arkasında hangi ilişkiler var, bunları sosyal
medyada yaymayın, bunları konuşmayın, bunları
paylaşmayın, gazeteciler bunları yazmasın,
konuşmasın yasası; uyuşturucu baronlarıyla iş
birliği ve ittifak içerisinde olanları koruma yasası ya da
devlet operasyonuyla yurt dışına kaçırılan holding
patronlarının arkasındaki muhtemel kirli ilişkileri konuşmayın
yasası; bunları yaymayın, bunlara kafa yormayın, bunu
millet duymasın yasası yoksa gerçeğe aykırı bilginin
yayılması değil ya da Sermaye Piyasası Kurulunun başında
olan kişilerin çeşitli ilişkiler, çeşitli siyasetçilerle
ittifak içerisinde binlerce, on binlerce, yüz binlerce vatandaşın
sermaye piyasasında dolandırılmasına aracılık
yapacağı veya rüşvet, yolsuzluk gibi iddiaların sosyal
medyada, basında yazılmaması, konuşulmaması için
çıkarılan bir yasa bu yasa. Bu yasa gerçeği saklama yasası.
Ha, ilginç, başka bir şey söyleyeyim, hep
bu taraftan örnek vermeyeyim: Mesela, Sayın Milletvekili -AK PARTİ
milletvekiliydi- Şamil Tayyar. Hatırlayın, bir şey söyledi
Sayın Şamil Tayyar, FETÖ borsasından bahsetti. Ne dedi? Dedi ki:
FETÖ borsasında FETÖ'cüleri koruyorsunuz, şu kadar paraları
Benim değil, onun sözü. E, şimdi bu yasa çıktığı
zaman birileri çıkıp da Şamil Tayyar'a Sen terör örgütleri
üzerinden bu tip şayiaları yayıyorsun ve bu yasa üzerinden dönüp
de kamu güvenliğini engelleyecek gerçek dışı haberler
yayıyorsun. dediğinde suç olacak mı olmayacak mı?
Şamil Tayyar'ı yargılayacak mısınız,
yargılamayacak mısınız? Ya da şunu mu diyeceksiniz:
Şamil Tayyar gerçeğe aykırı bilgi yaymadı,
söyledikleri gerçektir, FETÖ borsası vardır. Onun için bu onun kapsamına
girmiyor. mu diyeceksiniz? Merak ediyorum, Şamil Tayyar'la nasıl
karşılaşacaksınız bu yasada?
Değerli arkadaşlar, tabii, bununla ilgili
verecek çok örnek var. Bütün iktidar mensubu hatipler konuşurken iyi
niyetten, dezenformasyonun engellenmesinden, basın özgürlüğünden
bahsetti. Ya, bir şeyi çok iyi biliyoruz, bir şeyi çok iyi biliyoruz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Tamamlıyorum.
Bunlara milletin inanacak hâli kalmadı, inanmıyoruz,
inanamayız çünkü siciliniz bozuk, siciliniz bozuk. (CHP
sıralarından alkışlar) Yani bu konuda siciliniz bozuk,
inanılacak bir sicil yok. Basın özgürlüğünde siciliniz bozuk,
hukukun üstünlüğünde siciliniz bozuk; Türkiye internetin özgür
olmadığı ülkeler arasına girdi, internet özgürlüğünde
siciliniz bozuk; erişim engellemelerinde 1inci sınıfa
taşıdınız Türkiyeyi, içerik engellemelerinde 1inci
sınıfa taşıdınız; soruşturmalarda,
gazetecilerin tutuklanmasında, hapiste yatmasında,
cezalandırılmasında 1inci sınıfa
taşıdınız, siciliniz bozuk, siciliniz bozuk. Şimdi, bu
bozuk sicil üzerinden dönüp kendi iktidarınızı bir gün daha
nasıl uzatırız hesabındasınız, hiçbir
istibdadın iktidarı sansürle uzamamıştır,
uzamayacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına son söz
Sayın Mustafa Canbeyin.
Sayın Canbey
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Teknolojinin hızla geliştiği ve dünyanın
küresel bir köye dönüştüğü günümüzde, dijital dünyanın
hayatımızın bir parçası hâline gelmesi ve sosyal medya
platformlarının bu denli çeşitlenmesi
vatandaşlarımızın haklarının bu mecralarda
nasıl korunacağı sorununu ortaya
çıkarmıştır. Dijital dünyada da
vatandaşlarımızın onur, şeref ve
saygınlığının, kişisel haklarının, özel
hayatlarının dokunulmazlığının ve kişisel
verilerinin korunması gerekmektedir. Bu noktada oluşacak hak
ihlallerine verilecek cezaların belirlenmesi zaruri hâle gelmiştir.
Ülkemizin hukuki altyapısını değişen bu şartlara
uyumlu hâle getirmek ve oluşan yeni sorunlara hukuki çözümler bulmak da bu
Parlamentonun yani biz milletvekillerinin vazifesidir.
Görüştüğümüz kanun da tam olarak bu amaçla
hazırlanmış, vatandaşlarımızın hak ve
menfaatini her ortamda korumayı hedefleyen bir kanundur. Kitle
iletişim araçlarının baş döndürücü bir hıza
eriştiği günümüzde, yapılan araştırmalara göre, yalan
ve dezenformasyon, doğru bilgiye göre 8 kat daha fazla
yayılmaktadır. Yine, araştırmalara göre, Türkiye dünya
genelinde yalan haberlere en çok maruz kalan ülke durumundadır. Her 100
haberin Almanyada sadece 9u, Fransa'da 12si, İngilterede 15i yalan
iken ülkemizde 100 haberden 50sinin yalan haber olduğu bir hakikattir.
Yani bu ne demek oluyor? Türkiye'de yapılan haberlerin yarısı
yalan, bu çok ciddi bir rakam arkadaşlar. Bizim milletvekili olarak bu
alanda düzenleme yapmamız kadar normal ne olabilir? Almanya yapıyor, Fransa
yapıyor, gelişmiş dediğimiz ülkeler yapıyor da bunu
biz niye yapmayalım?
Yaptığımız düzenlemenin özeti
şudur: Karşındaki insana yüz yüze söyleyemeyeceğin
şeyi klavyenin arkasına saklanarak internet üzerinden de
söyleyemezsin. Sahte hesap açıp insanlara küfürler, hakaretler edemezsin.
Yalan haberler yaparak milletimizi yanlış yönlendiremezsin. Sahte
isimle açılan hesaplar üzerinden yasa dışı içerikler
paylaşmak, küfür, iftira ve hakaret etmek, insanları karalamak ya da
itibarsızlaştırmaya çalışmak, nefret ve ayrımcılığa
zemin oluşturmak suçtur. Bu bütün hukuk yapısında suçtur,
bunları yaparsan ceza alırsın. Siz bundan niye rahatsız
oluyorsunuz? Sanki her paylaşım yapana ceza gelecekmiş gibi bu
konuda bile çarpıtarak eleştiriyi yalan üzerinden kurguluyorsunuz.
Bu bağlamda yalan haberi kasıtlı bir
üretme ve yayma eyleminin birey ve toplum iradesini ipotek altına alan ve
vatandaşlarımızın gerçek bilgiye ulaşma
hakkını engelleyen ciddi bir tehdit hâline nasıl
getirilebildiğini sayısız örnekle biz gördük. Gelişen teknolojiyle
birlikte dezenformasyonun ulaştığı nokta temel hak ve özgürlükleri
korumak adına bu tehditle mücadeleyi zorunlu
kılmıştır.
Ben az önce burada muhalefetin hatiplerini dinledim,
kendilerini ve eleştirilerini de dikkatle izledim. Burada gerçekten ilgi
çekici, dikkat çekici hikâyeler anlattılar, özgürlüklerden bahsettiler.
Özgür Basın Susturulamaz! diye yazıyorlar. Biz de özgürlüklerden
bahsediyoruz, bizim de özgürlüklere dair hikâyelerimiz var, bizim de
demokrasiye dair hikâyelerimiz var. Hani Siciliniz temiz. diyor ya az önceki
hatip, vallahi bizim sicilimiz temiz.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Temiz. demedim, Siciliniz
bozuk. dedim.
MUSTAFA CANBEY (Devamla) Siz bir tarihinize
bakın, sizin yaptıklarınıza bakın, atılan
manşetlere bakın, insanların yaşadığı
mağduriyetlere bakın, önce kendi sicilinize bakın siz, sonra
bizi eleştirin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar).
Burada Özgürlük istiyoruz, demokrasi istiyoruz! diye
bağırıyorsunuz. Hak ve hukuk çerçevesinde, evet, özgürlüklere
can feda. İstediğiniz kadar bağırabilirsiniz, biz de
bağırırız ama hak ve hukuk çerçevesinde. Bakın,
özgürlüklerin bu ülkede çok mağdur edildiği dönemler
yaşandı, o hikâyelere çok girmek istemiyorum ama özgürlükler size
varken var, bize varken özgürlükler yok.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Siz tam da öyle
yapıyorsunuz.
MUSTAFA CANBEY (Devamla) Özgürlük öyle savunulmaz.
Özgürlük herkese var, biz bunu savunuyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Tabii, tabii, o yüzden hep muhalifler cezaevinde!
MUSTAFA CANBEY (Devamla) Arkadaşlar, bu
millet daha 28 Şubatı unutmadı, o dönemde atılan
başlıkları unutmadı. Burada az önce oligark diye
konuşan hatip o günleri unutmasın, o günlerde atılan
başlıkları biz unutmadık, binlerce insanın
mağduriyetini unutmadık.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ya, siz
milyonları mağdur ettiniz.
MUSTAFA CANBEY (Devamla) Bu iş o kadar kolay
değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, müsaade
edin, konuşmasını yapsın hatip.
Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
MUSTAFA CANBEY (Devamla) Biraz tarihe
döneceksiniz, biraz geriye bakacaksınız, dürüst olacağız,
millete karşı dürüst olacağız. Konuşurken Bize
özgürlük var, size yok. Öyle bir dünya yok arkadaşlar. Özgürlük herkese
var, dürüstçe savunalım, bütün özgürlükleri savunalım; biz zaten
bunun peşindeyiz, insanların mağdur olmasını
istemiyoruz, bireylerin mağdur olmasını istemiyoruz, bizim
hesabımız bununla.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Ya,
insanlar basın açıklaması yapamıyorlar, basın
açıklaması. Bir basın açıklaması yapamıyorlar, ne
özgürlüğünden bahsediyorsun?
MUSTAFA CANBEY (Devamla) Arkadaşlar,
dünyanın her tarafında dijital mecralarla ilgili düzenleme
yapılıyor, siz niye böyle bir düzenleme yapılmasına
karşı çıkıyorsunuz ya?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Siz
Cumhurbaşkanı adayını tutukladınız, daha ne
istiyorsunuz ya! Bizim Genel Başkanlar içeride ya, kime anlatıyorsunuz
bunları! Böyle, demokrasi varmış gibi yapmayın yani.
MUSTAFA CANBEY (Devamla) Bakın,
arkadaşlar, burada sorgulama yaparsanız, bizim sicilimize laf
söylerseniz -bizim sicilimiz temiz Allahın izniyle, biz ne
yaptığımızı biliyoruz- siz kendi sicilinizi
sorgulatırsınız, biz de onu sorguluyoruz; bu bizim vazifemiz, bu
bizim vazifemiz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Siz
bizim sicilimizi sorgulayamazsınız!
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Sizin
siciliniz IŞİD!
MUSTAFA CANBEY (Devamla) Bakın, değerli
arkadaşlar, burada elbette birçok
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Canbey.
MUSTAFA CANBEY (Devamla) Bir dakika da bitti mi
Başkanım?
BAŞKAN Bir dakikanız da bitti.
Evet, birinci bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru-cevap işlemi yok.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, 5 arkadaşımıza yerinden
birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Girgin
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, sansür yasasına
ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Gazeteler Türkiyenin sağduyusudur, özgür ve
tarafsız haberciliğin teminatıdır. Gazetelere, özellikle de
yerel gazetelere darbe vurulmamalıdır. Mesleki mücadele veren gazeteciler
cezalandırılmamalıdır. Dezenformasyon yasasının
amacı seçim öncesinde tamamen susmuş bir medya yaratmaktır,
ülkenin nasıl soyulduğunun duyulmasını engellemektir.
Çıkarmak istediğiniz bu kanunla gazetecileri baskı altına
almak ve sosyal medyadaki tüm muhalif sesleri kısmak istiyorsunuz. Bu yasa
teklifi işçi sınıfının, emek ve meslek örgütlerinin,
gençlerin ve kadınların hak alma mücadelesine
saldırıdır. Dezenformasyonu gazeteciler değil, iktidar
yapmaktadır. İktidarın yayınladığı her
açıklama halkı yanıltıcı bilgi ama bunlar suç
sayılmayacak ama teklif yasalaşırsa konuşan eğer
vatandaş ise suçlu sayılacak. Halkın haber alma hakkı
engellenemez. Seçim sürecini yalanla, algıyla, korkuyla
yöneteceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
38.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, sansür
yasasına ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Asgari ücretle bir fabrikada çalışan
Ayşe Hanım sabah çocuğunu okula gönderecek, beslenme
çantasına yumurta koyamıyor, süt koyamıyor, meyve
koyamıyor; bunları sosyal medyadan da anlattığı zaman
neredeyse devlete karşı suç işlemiş oluyor ve kendisi
tutuklanmaya kadar gidecek sorunlarla karşılaşıyor. Yine,
emekli Fatma teyze pazara çıktığı zaman lahana
alamıyor, salçalık domates, biber alamıyor, tarhanalık
hiçbir malzemeyi alamıyor çünkü TÜİK verisi ile pazardaki veriler
arasında çok fark var. Siz her şeyi gizlemeye
çalışıyorsunuz ama gerçekler apaçık ortada.
BAŞKAN Sayın Köksal
39.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Gebeceler
Belediye Başkanlığı seçiminde AKPnin yapmaya
çalıştığı hukuksuzluğa ilişkin
açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Seçim bölgem Afyonkarahisarda Gebeceler
Belediyesinin AKPli Başkanı Hüseyin Toğullukun
mazbatasının iptali sonucu boşalan Belediye
Başkanlığı için Belediye Meclisinin seçim yapması
gerekiyor ancak Belediye Meclisindeki çoğunluğu kaybeden ve
istediğini seçtiremeyeceğini anlayan AKP, Gebeceler
halkının iradesini yok sayarak Benden birisi seçilemiyorsa kayyum
atansın. zihniyetiyle hareket etmektedir. Öyle ki görevi kötüye kullanma
suçunu işlemek pahasına orada Belediye Meclisinden Başkan
seçtirmemek için uğraşmaktadır. Buradan sesleniyorum:
Belediyeler Kanunu 45inci madde açık. Bu maddeyi ihlal ettiğinizde,
uygulattırmadığınızda açıkça görevi kötüye
kullanma suçu işlemiş olursunuz. Gebeceler sahipsiz değildir,
Gebeceler kimsesiz değildir. Her şeyin hesabı elbet sorulur,
suçlular cezasını çeker. Haksızlığı,
hukuksuzluğu kimsenin yanına bırakmayacağız. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Aygun
40.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, Çorlu tren
katliamının 5 Ekim 2022 tarihli duruşmasına ilişkin
açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Teşekkür ederim Başkanım.
8 Temmuz 2018de Çorlu Sarılar mevkisinde
meydana gelen tren katliamının duruşması 5 Ekim 2022, yani
yarın sabah saat 09.00da Çorlu Halk Eğitim Merkezinde tekrar
yapılacak. 25 canımızı yitirmiştik, 328 de yaralımız
vardı, aileler dört yıl iki ay olmuş hâlâ adalet arıyor.
Adalet tren raylarının altında kaldı ve biz
milletvekilliğimizin son dönemine geldik, vekilliğimiz bitecek ama
adalet Çorluda maalesef daha yerini bulamadı. İpe un seriyorlar,
süreyi uzatıyorlar. Acılar diner, bundan sonra aileler susarlar diye
beklerlerken tam tersine ailelerin acıları daha da artıyor,
adaleti bekliyorlar. Meclisin de bir an evvel bunu araştırması
gerekiyor ve adaleti, oradaki tren raylarının altındaki adaleti
yüz üstüne çıkarması gerekiyor.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tanal
41.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Van ili
Erciş ilçesinin sorunlarına ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sizin vasıtanızla Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına soruyorum: Van ili Erciş ilçesinde kamu
kurumlarımız olmadığı için bir imza için
vatandaşımız Ercişten Vana gitmek zorunda kalıyor.
Ercişte yatırım yok. Ercişte organize sanayi bölgesi var
ama doğal gazı yok. Erciş sahil yolunda kanalizasyon
akıntısı var, Van Gölüne akıyor, Van Gölü kirleniyor.
Eskiden insanlar Ercişte iskeleden göle girerken şu anda giremiyor.
Erciş-Van arası
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
XI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul
Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu
Raporları (S. Sayısı: 340) (Devam)
BAŞKAN Evet, şimdi, birinci bölüm
üzerinde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
Bir teknik açıklama talebi var Komisyonun.
Buyurun.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- Adalet Komisyonu Başkanı Abdullah Gülerin,
İstanbul Milletvekili Zeynel Emrenin 340 sıra sayılı Kanun
Teklifinin birinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI ABDULLAH GÜLER (İstanbul)
Teşekkürler Değerli Başkanım.
Biraz önce Değerli Hatibimiz, Adalet Komisyonu
üyemiz Zeynel Emre Bey Komisyonumuzla ilgili bir Yargıtaydan hâkimin
direkt ismiyle çağırıldığına dair
Belki öyle
ifade etmek istemedi ama yanlış bir anlaşılmayı düzeltme
adına nasıl bir davet şekli yaptığımı ifade
etmek isterim. Biz ilgili kanun teklifiyle -ki Ceza Kanunu 217nci madde
kapsamındadır- ilgili ceza dairesinden hangi hâkimi gönderecekse
sadece davet yazısı gönderiyoruz Yargıtay
Başkanlığımıza. Oradan kimlerin geleceği
noktasında bizim bir tasarruf hakkımız yoktur. Bu manada bu
bilgiyi vermek istedim Genel Kurula.
Arz ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
XI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul
Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu
Raporları (S. Sayısı: 340) (Devam)
BAŞKAN Evet, 1inci madde üzerinde 3 adet
önerge vardır, 2si aynı mahiyettedir.
Önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/4471) esas
sayılı Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
MADDE 1 - 9/6/2004 tarihli ve 5187 sayılı
Basın Kanununun 1 inci maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde, ikinci fıkrasında yer alan
yayımını ibaresi yayımı ile internet haber
sitelerini şeklinde değiştirilmiş ve maddeye
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Bu kanunun amacı, basın özgürlüğü ve
bu özgürlüğün kullanımı ile basın kartına ilişkin
usul ve esasları belirlemektir.
Kanun basılmış eserlerin
basımı ve yayımı ile internet haber sitelerini kapsar.
Basın kartı düzenlenmesi
bakımından basın kartı talep eden medya mensupları bu
Kanun kapsamına dahildir.
Engin
Özkoç İbrahim
Özden Kaboğlu
Sakarya İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
İbrahim Özden Kaboğlu'nun.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; 1inci madde
aslında basın özgürlüğünü, basın özgürlüğünün
kullanımını ve basın özgürlüğünün
kullanılmasındaki araçları düzenlemekte. Biraz önce Anayasayla
konuya başladık, onunla devam ettik, hatipler şu ya da bu
biçimde buna değindiler ama bu metinleri, Anayasaya aykırı
metinleri savunmak için Fransa'da da var, Almanya'da da var. gibi beyanlarda
bulunuldu. Sayın vekiller, hiçbirimiz Fransa Cumhuriyeti, Almanya
Cumhuriyeti Anayasası üzerine yemin etmedik, biz Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası'na bağlı kalacağımıza dair, madde 81e
göre ant içtik; bir kez bunu hatırlatmak isterim.
İkinci konu, dolayısıyla bizim
Anayasamıza uygun mu, değil mi buna bakmamız lazım.
İkinci olarak, eğer 29uncu madde benzeri bir madde varsa o zaman
bunu burada getirin Fransa yasasının şurasında
vardır. deyin, burada konuşalım ama bu şekilde soyut
konuşmakla bu yasayı savunamazsınız. Bu yasayı pozitif
hukuk temelinde yani Anayasa temelinde savunalım, Anayasada yazan
kavramlar temelinde savunabiliriz. Peki, ulusal üstü yok mu? Var. İnsan
Hakları Avrupa Sözleşmesi çerçevesinde savunabiliriz ama oradaki
görev ve sorumluluk kavramını, siyasiler için geçerli olan görev ve
sorumluluk kavramını yurttaşlar için kullanırsak o zaman
resmî dezenformasyon yapmış oluruz, dolayısıyla biz
kavramları yerli yerinde kullanalım. Anayasanın deyimlerine ne
kadar uygundur buna bakalım. Bakın, şimdi, burada, bu kanunun
çeşitli maddelerinde ve özellikle, özellikle 29uncu maddesinde yer alan
kavramlar Anayasanın hiçbir yerinde yoktur; şimdi olmayanı
kesinlikle koyamazsınız. Gerçeğe aykırı bilgi
kavramı Anayasada yoktur. Bu, değer yargılarıyla yüklü bir
kavramdır. Birçok örnek verilebilir. Bu açıdan Anayasa'nın
özellikle demokratik toplum açısından, demokratik toplum düzeni
bakımından, hakkın özü bakımından ve insan
hakları sert çekirdeği bakımından bu, Anayasa'ya
aykırıdır. Bakın, savaş ortamında geçerli olan
bir hükmü koyuyorsunuz ve -Anayasa'nın 15inci maddesi- savaş ortamında
geçerli olan insan haklarının sert çekirdeğinin
korunmasını bile burada olağan hukuk düzeninde kaldırmaya
yelteniyorsunuz. Peki, bunun anlamı nedir? Bunun anlamı şudur.
Evet, ben o tartışmaya girmiyorum. Demokratik toplum düzeninin
ögeleri nelerdir? Anayasada nasıl güvence altına
alınmıştır? Hakkın özü nedir? Anayasa'da nasıl
güvence altına alınmıştır? Bunlara girmiyorum ama
bununla siz Dezenformasyonu yasaklayalım. derken resmî dezenformasyonu,
şu anda Türkiye'de var olan, özellikle beş yıldır zirve
yapan resmî dezenformasyonu pekiştirme yasasını yürürlüğe
koymuş olacaksınız yürürlüğe girerse. Peki, ne demek bu?
Birkaç örnek vereyim resmî dezenformasyon
Anayasal açıdan
Anayasa
değişikliği siyasal ve resmî dezenformasyonla
gerçekleştirildi. KHKler yoluyla yaratılan dezenformasyonla,
yargısız infazlarla yurttaşlar terörist sayıldı. OHAL,
KHK yoluyla on binlerce kamu görevlisinin yaşamları
karartıldı, sorumsuzluk zırhı yaratan düzenlemeler konuldu
yani Cezai, mali, idari, hukuki sorumluluk yoktur bu keyfî işlemler
karşısında. dendi. İşte, sivil ölü kadavraları
üzerine inşa edilen anayasal düzen söz konusu şimdi. (CHP
sıralarından alkışlar) Birisi çıksa, internette sivil
ölü kadavraları üzerine inşa edilen anayasa dese -ki resmî
dezenformasyon kanalıyla yapıldı- siz onu dezenformasyon suçu
nedeniyle yargılayacaksınız. Bu yasanın amacı budur,
bunun birçok örneği var. Bu nedenle, esasen, bu yasanın amacı
basın özgürlüğünü ve internet özgürlüğünü düzenlemek değil,
aslında demokratik toplumun gerekleri olan düşünce özgürlüğünün
ve siyasal düşünce özgürlüğünün internet yoluyla
yayılmasını engellemektir, baskı altına almaktır.
Bunu kabul etmemiz gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Şimdi, bu açıdan bakıldığı zaman, Almanya, Fransa
örneğinde Cumhurbaşkanlığı İletişim
Başkanlığı biçiminde bir kurumun merkezî kurum olduğunu
göremezsiniz, gösteremezsiniz, oradaki kurumlar bağımsız idari
otoritelerdir, özerk ve uzman kuruluşlardır. Bununla daha da
bağımlı hâle getiriyorsunuz ve bunu dezenformasyonu önleme
yasası olarak kabul ediyorsunuz. Hayır, burada açık olalım,
saydam olalım Demokratik siyaset alanını seçim yasasıyla
daralttık, sansür yasasıyla da demokratik toplumu sönümlendirmek
istiyoruz. diyelim, bunu açıkça söyleyelim. Bir toplantıda saray
danışmanı eski meslektaşıma sordum, dedim ki:
Yetmiş iki yıllık kurumları kaldırdılar seçim
yasasıyla, bir gerekçe bile gösteremediler. Hocam, belli değil mi
seçimi kazanmak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ettim Sayın
Kaboğlu.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) Bu
da sansür.
Ben hep Türkçe kullanırım Sayın
Başkan.
BAŞKAN Ben de Türkçe kullanırım.
Süreniz bitti.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Ama
Ce-Ha-Pe deniliyor, bu sırada ben S-S kullanacağım, seçim
kanunu S, sansür S, S-S. Seçmen, S-Snin üstüne çarpı işareti.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kaboğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım 2 önerge aynı
mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 340 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinde yer alan enformasyon
görevlileri ibaresinin teklif metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Oya
Ersoy Hasan
Özgüneş Kemal
Peköz
İstanbul Şırnak Adana
Serpil
Kemalbay Pekgözegü Murat
Çepni Sait
Dede
İzmir İzmir Hakkâri
Mahmut
Celadet Gaydalı Nuran
İmir Mehmet
Ruştu Tiryaki
Bitlis Şırnak Batman
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Dursun
Ataş Yasin
Öztürk Mehmet Metanet
Çulhaoğlu
Kayseri Denizli Adana
Hüseyin
Örs Yavuz
Ağıralioğlu Feridun
Bahşi
Trabzon İstanbul Antalya
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BELGİN UYGUR
(Balıkesir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz talebi Sayın Sait Dedenin.
Sayın Dede, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
SAİT DEDE (Hakkâri) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan torba sansür yasa teklifinin
1inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Teklifin 1inci maddesinde basın kartı
verilmesi meselesi daha önce yönetmelikle düzenleniyordu, bu maddeyle yasal
statüye kavuşuyor. Bu maddenin sorunu enformasyon görevlilerinin
basın kartı alabilecek olanlar kapsamına giriyor olması.
Maddeyle beraber birçok görevliye basın kartı verilebilecek, bu
gazetecilik mesleğine açıkça saygısızlıktır.
Teklif kamuoyunda her ne kadar basında sansür
yasası olarak adlandırılsa da özü itibarıyla
basını, halkın haber alma özgürlüğünü yok etme
yasasıdır. Bu torba teklifin her maddesi, her cümlesi halkı ve
muhalif bütün kesimleri susturmak amacıyla özenle seçilmiş, üzerinde
çalışılmış kelimelerle doludur. Amaç, nettir burada,
haber alma özgürlüğünü ve düşünce özgürlüğünü tamamen ortadan
kaldırmak. AKP Hükûmetinin medyaya yaklaşımı her dönem
özgürlükleri kısıtlamak üzerine olmuştur. Geleneksel
medyanın önce sahiplik yapısını kendi yandaş sermayesi
hâline değiştirerek ve ardından el koymalar ve kapatmalarla
basının özgürlük alanını ortadan kaldırmayı
amaçlamıştır. Basın özgürlüğünün
kurumsallaşmadığı, iktidarların her dönem hedefi
hâline geldiği, yargı
bağımsızlığının olmadığı bir
ülkede yapılacak bu düzenleme bilgiye ve düşünceye ulaşma ve
ifade hürriyeti açısından sansürü hayatın her alanında
yaygınlaştıracaktır.
Düşüncenin açıklanması
özgürlüğünde basın en önemli araçlardan biridir. Demokratik hukuk
devletlerinde yurttaşlar toplumsal alanda gerçekleşen olayları
bilme, öğrenme hakkına sahipler. Demokratik siyasal sistemler
açıklık rejimi olarak tanımlanırlar yani yurttaşlar
günlük yaşamla ilgili her konuda bilgi edinebilmeli, bu konularla ilgili
yorum ve eleştiri yapabilmelidirler. Bu da ancak ve ancak olayların
kendilerine duyurulmasıyla yani basın yoluyla olur. Bakın,
sadece internet, dijital medya mecralarına yönelik olarak son bir
yılda kapatılan 64 internet sitesi, erişim engeli getirilen
1.460 haber, erişim engeli getirilen 160 medya içeriği bu
iktidarın özgürlüklere yaklaşımını net özetlemektedir.
Sayın milletvekilleri, AKP
iktidarının bu yasada bu kadar ısrarcı olmasının
sebebi yaklaşan seçimlerdir elbette. Uzun süredir bir yandaş medya
yapma çalışmalarından istedikleri sonucu alamamış
olacaklar ki şimdi hepten medyayı kapatmak istiyorlar, oysa
yurttaşların paralarını vicdanları hiç sızlamadan
medya patronlarına peşkeş çekmişlerdi. Vakıfbank ile
Halkbanktan 750 milyon liralık kredi kullandırılarak Sabah gazetesi
ile ATV televizyonunu TMSF aracılığıyla Çalık Grubuna
sattılar. Yine Doğan Medya Grubunu Demirören Grubuna
aldırdılar. 2018de 890 milyon dolara yapılan satışa
Ziraat Bankası Demirören Grubuna 700 milyon dolar kredi verdi; iki
yıl ödemesiz, on yıl vadeli kredi. Ve bu kredilerin gereğinin
nasıl yapıldığını da yakın zamanda gördük,
CNN Türk canlı yayınında ortaya çıktı. AKP Genel
Başkanı Recep Tayyip Erdoğan bir gazeteciye Köşenden
gereğini yapacaksın, Ahmet Bey köşesinde gereğini
yapıyor. diyerek taksitlerin nasıl
alındığını bir bakıma açıklamış
oldu. Basın dört bir yandan iktidar tarafından
kuşatılmış durumdadır ama milyarlarca TL
yatırıp ele geçirdikleri klasik egemen medyanın yeteri kadar
etkili olmadığını gören iktidar sosyal medyanın çok
daha etkili olduğunu anladığı için şimdi de sosyal
medyayı denetim altına almaya çalışmaktadır.
Sayın milletvekilleri, Türkiyenin içine
sürüklendiği çoklu kriz hâli gün geçtikçe daha da derinleşiyor.
Siyasal, ekonomik, toplumsal ve hukuksal alanda artan kriz hâli bugün
yargı eliyle iktidarı teşhir eden, toplumu hakikatle
buluşturan özgür basına yönelmiş durumdadır. Yargı
bağımsız olmadan basın özgürlüğünden ve
dolayısıyla ifade özgürlüğünden bahsetmek mümkün değildir.
Türkiye ne yazık ki dünyada basın özgürlüğü sıralamalarında
en gerilerde yer alıyor. Hapishanelerde en fazla gazeteci tutulan
ülkelerin başında yine Türkiye geliyor. Hakkında dava,
soruşturma açılmayan muhalif gazeteci yok denecek derecede az.
Gerçekleri yazan, aktaran gazeteler, televizyonlar, internet siteleri bir jet
hızıyla kapatılıyor. İktidarı rahatsız eden
tüm içeriklere anında yayın yasakları getiriliyor. Yargı
eliyle her gün, her saat kadınlar, gençler ve muhalifler başta olmak
üzere eşitlik, özgürlük, adalet ve barış isteyen, bu konuda
mücadele veren bütün kesimler güvenlikçi politikalarla susturulmaya ve
cezalandırılmaya çalışılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
SAİT DEDE (Devamla) Tamamlıyorum
Başkan.
Bunun son halkası da iktidarın bu güvenlikçi
politikalarını teşhir eden, iktidar yetkililerinin
suçlarını açığa çıkaran, toplumun sesi olan ve toplumu
hakikatle buluşturan basına yönelik bu düzenlemedir. Dünya basın
özgürlüğü sıralamasında gerilerde bulunan Türkiyede
gazetecilere dönük baskı, sansür, tutuklama her geçen gün
artmaktadır. 1831 yılından bu yana Türkiyede cezaevinde en çok
gazetecinin olduğu dönem AKP iktidarının dönemidir. II.
Abdülhamit Döneminde getirilen sansür yasası yüz on dört yıl sonra
iktidar tarafından tekrar getirilmek isteniyor. Sansürün yanı
sıra Türkiyede gazeteciler tutuklama, gözaltı, işsiz
bırakılmayla karşı karşıya
bırakılıyor.
Sayın milletvekilleri, teklifin geneline
bakıldığında dezenformasyon algısıyla objektif
olmayan kavramlarla düşünce özgürlüğü ortadan kaldırılmak
istenmektedir. Gazeteciliğin temel işlevine müdahale ediliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Dede.
Süre tamamlandı.
SAİT DEDE (Devamla) Basın
özgürlüğünün kurumsallaşmadığı, iktidarların her
dönem hedefi hâline geldiği, yargı
bağımsızlığının olmadığı bir
ülkede yapılan bu düzenleme ifade özgürlüğünü ortadan
kaldırıyor. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz talebi Sayın Behiç Çelikin.
Sayın Çelik, buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 340 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 1inci maddesinde değişiklik içeren önergemiz için söz
aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, AKP'nin
dezenformasyonla mücadele başlığıyla duyurduğu, bize
göre ise ancak istibdat yasası olma nitelikleri taşıyan bir
teklifi görüşüyoruz ve bu tekliften anlıyoruz ki devlet
mekanizmalarının felce uğratıldığı, temel
hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği, hayat pahalılığı
ve geçim zorluğunun önlenemediği, enflasyonun yüzde 200lere
yaklaştığı, esnafın siftah yapmadan dükkân
kapattığı, çiftçinin mahsulünü tarlada bıraktığı,
işçinin alın terinin tuzla buz olduğu, gençlerin umudunu
başka ülkelerde aradığı, sığınmacıların
nüfus yapımızı alt üst ettiği, etrafımızın
ateş çemberiyle sardırıldığı ve daha
sayabileceğim birçok problemi içeren total bir kriz ortamında AKP
kendi siyasi hesaplarının ve ikbalinin derdine düşmüş
durumdadır. Öyle anlaşılıyor ki milyonlarca lira servet
akıtılan troller, her türlü televizyon ve gazete desteği,
talimatla iş yapan eğik kalemler bile kaybedilen itibarı,
çözülemeyen krizleri gizlemeye yetmemektedir. Seçim zamanı hızla
yaklaşırken sosyal medya platformlarına savaş açan, dijital
basını tahakküm altına almayı amaçlayan AKP bir kez daha
zulümle abat olma gafleti içindedir. Kanunun 1 Ocak 2024 tarihinde
yürürlüğe girmesi için verdiğimiz önergenin reddedilmesi bile bu
konudaki şüphelerimizi kuvvetlendirmektedir.
Değerli milletvekilleri, 40 maddeden
oluşan, 20den fazla kanunda değişiklik öngören teklife gelince:
Başta dijital medyanın sindirilmek istenmesi fazlasıyla
muğlak ifadelerin bulunması, yükümlülük kapsamının
fazlasıyla geniş tutulması, keyfiyete alan açarak insan
hakları ve temel hak ve özgürlüklerin zayıflatılması,
mevcut sorunları çözmek bir yana kronikleştirmesi,
sağlıklı bir zeminde daha fazla zamana ve istişareye imkân
tanınmaması temel eleştirilerimiz arasındadır. Bununla
birlikte bildiğini okumaktan vazgeçmeyen, diyalog ve fikir teatisine
kapılarını kapatan AKP, Anayasanın 22nci maddesindeki
haberleşme özgürlüğünü, 26daki düşünceyi açıklama ve yayma
hürriyetini ve 28inci maddesindeki basın hürriyetini de ihlale açık
hâle getirmektedir. Ayrıca gerekçede iddia edildiği gibi birçok
ülkede benzer regülasyonların olduğu da gerçek dışı
bir argümandır. Modern ve gelişmiş ülkelerde yapılan
düzenlemelerin görüştüğümüz teklife nazaran daha özgürlükçü
olduğunu ve şeffaflık içerdiğini biliyoruz.
Değerli arkadaşlar, mevcut durumda
ülkemizdeki sansür, zorlama, yasaklama, baskı zaten had safhaya
ulaşmıştı. Sınır Tanımayan Gazeteciler
Örgütünün hazırladığı 2022 Dünya Basın Özgürlüğü
Endeksine göre 180 ülke arasında maalesef 149uncu sıradayız.
Mesela, Engelli Web raporuna göre sadece 2020 yılı içinde 58.809,
2020 yılı sonu itibarıyla da 647.011 web sitesine erişim
engeli getirilmiştir. Elbette suç teşkil eden, suça teşvik eden,
dezenformasyon niteliği taşıyan içerikler engellenebilir,
yasaklanabilir; buna bir itirazımız yoktur ancak iktidar medyası
yaratma girişimi asla kabul edilemez.
1inci maddeye gelince
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla)
5187
sayılı Basın Kanununun 1inci maddesine internet
haberciliği de eklenerek sansür ve baskıya zemin
hazırlanmaktadır. 1inci maddede AKP düzeninin basın
anlayışının tanımları getirilmektedir. Başka
ne var baktığımızda? Basın kartına ilişkin
uygulamalar var; internet, haber sitesi çalışanlarıyla ilgili
bir hüküm söz konusu fakat maddelerde dikkat ederseniz netlik yoktur, istismara
açıktır, ceberut icraatlara cevaz verdiği
tartışmasızdır.
Sözün özü, Genel Başkanımız
Sayın Meral Akşenerin de ifade ettiği gibi, istedikleri
yasağı getirsinler, istedikleri kadar gerçeklerden kaçsınlar,
Biz kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet! demeye devam
edeceğiz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/4471) esas sayılı
Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 2: 5187 sayılı Kanunun 2 nci
maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine
"yayınlarını ibaresinden sonra gelmek üzere "ve
internet haber sitelerini ibaresi; (ı) bendine "karikatürü
yapanı," ibaresinden sonra gelmek üzere "görsel veya
işitsel içerikleri kaydeden veya düzenleyeni, ibaresi ve fıkraya
aşağıdaki bentler eklenmiştir.
m) İnternet
haber sitesi: İnternet ortamında, belirli aralıklarla haber veya
yorum niteliğinde yazılı, görsel veya işitsel içeriklerin
sunumunu yapmak üzere kurulan ve işletilen süreli yayını,
n) Basın
kartı: Bu Kanunda belirtilen kişilere, Başkanlıkça verilen
kimlik kartını,
o) Medya mensubu: Radyo, televizyon ve süreli
yayınların basın-yayın faaliyeti yürüten
çalışanlarını,
ifade eder.
Jale
Nur Süllü Engin
Özkoç
Eskişehir Sakarya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BELGİN UYGUR
(Balıkesir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Jale Nur Süllünün.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; kitle iletişiminde
Medyayı kontrol eden, elinde tutan, zihinleri de kontrol eder.
görüşü siyasi iktidarların sürekli iştahını
kabartmış ve kitle iletişim araçlarının sunduğu
sınırsız olanaklarla medyayı kontrol ederek zihinleri kontrol
etme çabasına girişmiştir siyasi iktidarlar. İktidarlar
varlıklarını sürdürmek için çeşitli yollara
başvurmuşlar, sermaye transferleriyle medya
kuruluşlarını ele geçirmeye çalışmışlar.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ses gelmiyor.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) Başkanım,
Başkanım, ses gelmiyormuş herhâlde seste bir sorun var.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Seste teknik bir
sorun var.
BAŞKAN Ses açık, sizin biraz daha gür
sesle konuşmanız gerekiyor. Sorun sistemde değil.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) Öyle mi, tamam.
Baştan alabilir miyiz o zaman?
BAŞKAN Yok, alamam.
Buyurun efendim.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) Sermaye transferleriyle
medya kuruluşları ele geçirilerek yandaş medya yaratılmaya
çalışılması, çıkılan televizyon
programlarında sorulan çanak sorulara verilen yanıtlar ve bizlere hiç
yabancı gelmeyen şekilde medya mensuplarına verilen talimatlar
Ancak AKP iktidarlarının
inandırıcılığını yitirdiği,
dış politikada her gün yalnızlaştığı,
vatandaşların her gün daha fazla yoksullaştığı
günlerde artık yandaş medyanın da gerçekleri gizlemekte ve
propaganda yaratmaktaki gücü azalmıştır çünkü vatandaş
çektiği çileyi kendi bilmektedir. İktidarın içinde bulunulan zor
duruma çözüm üretecek gücü de kalmadığından gerçekleri gizlemeye
çalışmak tek çare olarak elinde kalmaktadır. Son yıllarda
kendisine muhalif olan güçleri kontrol altına alarak seslerinin
kısılması çabaları da artık gerçeklerin gizlenmesinde
yetersiz kalmaktadır. Tam da bu noktada, seçim sürecine girildiği
dönemde bir kurtarıcı olarak sansür yasası Meclise
getirilmiştir. Toplumsal muhalefetin sesinin kısılması
önündeki engel sosyal medya alanının kontrol altına
alınması kaçınılmaz olmuştur. Bu anlamda
sınırsız teknoloji kullanımıyla metin, ses ve
görüntüyü aynı anda sunma olanağı barındıran, uzam ve
zaman kısıtı olmayan internet gazeteciliği muhalif seslerin
yayılması konusunda bir tehdit olması nedeniyle kontrol
altına alınmayı gerektirmiştir. Bugüne dek yasal bir
düzenlemenin konusu olmayan internet gazeteciliğini Basın Yasası
kapsamına alarak basın kartı, Basın İlan Kurumundan
reklam alma olanaklarıyla bir havuç olarak sunulan yasanın daha 2nci
maddesine eklenen tanımlardan gerçek amacın bu
olmadığı çok da net anlaşılmaktadır. 2nci
maddeyle 5187 sayılı Kanundaki eser sahibi tanımına
içerikleri kaydeden ve düzenleyeni ibaresinin eklenmesiyle sadece
görüşleri ifade özgürlüğü kapsamında yazı yazan
gazetecilerin değil tüm görüntü kaydedenlerin, içeriği yükleyenlerin
de yasal sorumluluk altına girdiği görülmektedir. Maddeye eklenen
medya mensubu ve enformasyon görevlisi tanımlarının ise
kapsamı yönünde hiçbir açıklık bulunmamaktadır, daha önce
hukuksal bir çekişme hâlini almış ve Danıştay
tarafından haksız bir ayrım yarattığı
gerekçesiyle durdurulan ilgili yetkiye yasal bir dayanak sağlanmaya
çalışılmaktadır. 2nci maddeye eklenen İletişim
Başkanlığı ve Basın Kartı Komisyonu tanımları
aslında gerçek amacı çok net açığa çıkarmaktadır.
Tarafsız olmadığı tüm kamuoyunca bilinen, özgürlükleri
kısıtlayıcı uygulamalarının her gün bir yenisiyle
karşılaşılan İletişim
Başkanlığının basın kartı verilmesinde
yetkili kılınmasına dönük yönetmelik değişiklikleri
iptal edilmişken fiilî durumun yasallaşmasıyla yazılı,
görsel ve internet basınının denetim altına
alınmasına çalışılmaktadır. Dezenformasyonu, algı
yönetimini, ikna yöntemlerini kullanan bir propaganda bakanlığı
gibi çalışan İletişim Başkanlığı daha
yetkili ve işlevsel hâle getirilmeye, sansür
ağırlaştırılmaya ve tek sesli bir toplum
yaratılmaya çalışılmaktadır ama hiçbir sansür
yasası ve propaganda iletişimde gerçeklerin ortaya
çıkmasını bugüne dek engelleyememiştir. Biz,
dışarıda olan gazeteciler gerçekleri yazsın diye cezaevinde
tutuklu gazetecilerin bedel ödemek zorunda kalmayacağı,
vatandaşlarımızın bırakın özgürce sosyal medya
paylaşımı yapmayı, siyasi bir paylaşımı
beğenmekten korkmayacağı, medyanın demokrasinin 4üncü
kuvveti olacağı günlere, hep birlikte yaratacağımız
günlere çok az kaldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) Genel Kurulu saygı
ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 340 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesiyle 5187 sayılı
Kanunun 2nci maddesinin birinci fıkrasına eklenmesi öngörülen (o),
(ö) ve (s) bentlerinin teklif metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Kemal
Bülbül Hasan
Özgüneş Kemal
Peköz
Antalya
Şırnak
Adana
Serpil
Kemalbay Pekgözegü Sait
Dede Mehmet
Ruştu Tiryaki
İzmir
Hakkâri
Batman
Murat
Çepni Nuran
İmir Mahmut
Celadet Gaydalı
İzmir
Şırnak
Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BELGİN UYGUR
(Balıkesir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Kemal Bülbül, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
KEMAL BÜLBÜL ( Antalya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, dezenformasyon ya da
sansür yasası diye tabir ettiğimiz teklifin 2nci maddesi üzerinde
konuşmak üzere söz almış bulunuyorum.
Öncelikle bugün federe Kürdistan bölgesinde
sınır ötesi bir cinayetle katledilen Nagihan Akarseli sevgi ve
saygıyla anıyor ve bu cinayetin basın özgürlüğüne,
kadın özgürlüğüne, yaşama hakkına karşı
yapılmış bir suç olduğunu ifade ediyor ve
kınıyorum.
Sabahattin Ali, Abdi İpekçi, Musa Anter, Hrant
Dink, Uğur Mumcu, Gurbetelli Ersöz, Metin Göktepe, İzzet Kezer,
Namık Tarancı, Ferhat Tepe, Cengiz Altun, Kemal Kılıç,
Hüseyin Deniz, Hafız Akdemir, Nazım Babaoğlu ve daha
sayamadığım nice gazeteciler özgür haber verebilmek,
yurttaşı bilgilendirebilmek ve işlenen suçları ifşa
edebilmek için maalesef yaşamlarını feda ettiler ve biz
onları sevgi ve saygıyla anıyor ve basın şehidi
olarak adlandırıyoruz.
Şimdi, RTÜK gibi bir kurum varken, terörle
mücadele adı altında insan hak ve özgürlüklerine karşı
sistematik suç işleyen bir yasa varken, kamu güvenliği adı
altında insan hak ve özgürlüklerini bastıran bir anlayış
varken, savcıların elinin altında yayın yasağı
diye bir zulüm varken ve gizlilik kararı diye her an alınabilen bir
karar varken ne oluyor da dezenformasyon veya sansür gibi bir şeye
gerek duyuluyor? Şunun için: Çünkü en ufak bir açıktan, en ufak bir
sözden, en ufak bir sesten korkuluyor. Neden? Bu korku hâli bir tür psikopatolojik
bir hâldir, paranoyak bir hâldir; siyasetle, hukukla, Basın
Yasasıyla açıklanacak bir şey değildir bu. Bu kesinlikle
tıbbi bir vakadır ve tıbben ele alınmalıdır.
Şimdi, bakar mısınız, sadece
2021 yılında saldırıya uğrayan gazeteci, 55
saldırıya uğrayan yayın organı 2, öldürülen gazeteci
2, evine baskın düzenlenen gazeteci 9, gözaltına alınan 61,
tutuklanan 6, işkence ve kötü muameleye maruz kalan 23, tehdit ve
ajanlık dayatılan 11, haber takibi engellenen 103, hapishanelerde
gazetecilere yönelik ihlaller 17, hakkında soruşturma açılan 54,
hakkında dava açılan 51, cezalandırılan 47; hapis
cezası 133 yıl 8 ay 21 gün, para cezası 72.206 TL,
yargılaması devam eden gazetecilerin sayısı 336, tutuklu
gazeteci sayısı 62, işine son verilen 75, basın kartı
iptal edilen 1. Daha var, devam ediyor da okumaya nefes yetmiyor. Bu kadar
baskının, rezaletin, ırkçılığın,
tekçiliğin, faşizmin, zulmün, zorbalığın olduğu
yerde neden böylesi bir şeye gerek duyuluyor, neden hâlâ sansüre gerek
duyuluyor? Zira övgüden yere göğe konduramadığımız bizim
inancımızda
Şalvarı şaltak Osmanlı
Eğeri kaltak Osmanlı
Ekende yok, biçende yok
Yiyende ortak Osmanlı diye tabir edilen
Osmanlıdan bu yana yani 21 Ekim 1860dan bu yana bu topraklarda sansür
var, Takrir-i Sükûnda sansür var, Millî Mutabakatta sansür var, Demokrat
Parti döneminde sansür var, darbeler döneminde, sıkıyönetim döneminde
ve şimdi RTÜK döneminde sansür ayyuka çıkmış. Kürtlere
sansür, kadınlara sansür, üniversite öğrencilerine sansür, Alevilere
sansür, mültecilere sansür
Bakın, sadece 15 Temmuzda İMC TVnin, TV
10un, Hayatın Sesi TVnin, Yol TVnin kapatıldığı
yetmedi, zorbaca mal varlığına el konuldu. Nereye götürdünüz o
kameraları, o teknik malzemeleri, el koyup nereye götürdünüz? Şimdi,
bunca rezaletin olduğu bir yerde hâlâ bununla yetinilmiyor ve
dezenformasyon adı altında bir şey yapılıyorsa sahiden
kendi dezenformasyonunu saklamak içindir bu. Zira mazlumu suçlayarak,
mağduru suçlayarak ve bu suçtan bir siyaset devşirmeye
çalışarak yapılan politikada sona gelinmiştir, gemi karaya
oturmuştur, ne dezenformasyonla ne de sansür yasasıyla
aşılabilecek bir durum değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Evet, teşekkür
ediyorum.
O nedenle, bunun sadece belli maddeleri üzerinden,
belli bölümleri üzerinden değil tümüyle reddedilmesi gereken; virgülü,
noktası, paragrafı tümüyle reddedilmesi gereken bir şey
olduğundan dolayı 2nci maddenin bölümü, içeriği,
fıkraları üzerine konuşma gereği de duymadım. Bu yasa
teklifi derhâl geri çekilmeli, bu teklif geri çekilmediği takdirde ülkede
olabilecek, yaşanabilecek tüm şeylerden sorumlu olan da ısrarla
teklifi gündeme getiren anlayıştır. Bu seçimle de
açıklanacak bir şey değil, bu tamamen
Osmanlıcılığı,
Neoosmanlıcılığı, ittihatçılığı
ortaya koymaya çalışan, yine, bir tehcir dönemi yaşatmaya
çalışan zihniyettir. Bu zihniyetin kabul edilmesi mümkün değil
bu zihniyeti reddediyor ve kınıyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 2nci maddesinde yer alan
(s) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Aylin
Cesur Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Yasin
Öztürk
Isparta Adana Denizli
Dursun
Ataş Hüseyin
Örs Feridun
Bahşi
Kayseri Trabzon Antalya
Aytun
Çıray
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Aytun Çırayın.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sesim geliyor mu, önce onu sorayım, demin
ses gelmiyordu da
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Yüksek sesle
konuşun.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Daha fazla mı
bağırmam gerekiyor?
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Evet, yüksek sesle
konuşun, seste bir sorun var.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Peki.
Şimdi, arkadaşlar, çok ironik bir durumla
karşı karşıyayız. Dün bir basın
toplantısı yaptı Adalet ve Kalkınma Partisi Sözcüsü
Sayın Ömer Çelik ve dedi ki yarın için: Sayın Cumhurbaşkanı
Erdoğan hak ve özgürlükler mücadelesi konusunda tarihine
atılmış en güçlü açıklamayı yapacak. Bana
sorarsanız bu açıklama bugünden ölü doğdu çünkü hak ve
özgürlükler mücadelemizin tarihine atılacak bu büyük imza yarın
atılacak ama biz bugün sansürü konuşuyoruz yani sansürü konuşan
bir Meclisten sonra hak ve özgürlüklere atılacak büyük bir açıklama
bekliyoruz. Bunun neresi inandırıcı olabilir?
Değerli arkadaşlar, bu yasanın en
problemli tarafı 29uncu maddesi, çok muğlak bir madde; fikir yayma
suçlarına bence yeni bir suç ekliyor ve yeni bir problem daha ortaya
koyuyor. Peki, bunun dezenformasyon olduğunu ya da bu yasanın herkese
eşit işleyip işlemeyeceğini çok net olarak görmek isterdik.
Mesela Sayın Nebatinin borsa konusunda yaptığı
açıklamalarla ilgili olarak dezenformasyon kanunu kendisine uygulanacak
mı, uygulanmayacak mı çıktığında ya da son terör
hadisesi konusunda Sayın İçişleri Bakanımızın
yaptığı açıklamaların, birbiriyle çelişen
açıklamaların hangisinin dezenformasyon, hangisinin gerçek olduğunu
nasıl anlayacağız? Dolayısıyla bu 29uncu madde
Bir
başka iddia var, efendim, başka ülkelerde de varmış. Hiçbir
çağdaş ülkede böyle bir madde yok, üstelik cezai yani hapis
cezasıyla cezalandırılacak şekilde zaten yok.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Türkiye
fiilen, tarihimizin en hayati seçim sürecine girmiş bulunmaktadır.
Bazıları bu değerlendirmeyi fazla klişe veya
abartılı bulabilir Bu yaşadığımız
kaçıncı en hayati, en kritik seçim? diyebilir. İşin
gerçeği, ülkemizin sarsıntılı demokrasi tarihinde böyle
önem taşımamış neredeyse hiçbir seçim yoktur, kendi
şartları içinde hepsi de son derece önemlidir. Bununla birlikte,
yaşamaya başladığımız seçim süreci daha önceki
tüm seçim süreçlerinden muazzam ölçüde farklıdır, aynı şey,
2023 Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimleri için çok çok
fazlasıyla geçerlidir. Bizim, milletimize bütün netliğiyle
anlatmayı mutlaka başarmamız gereken gerçek şu: Evet, biz
daha önce de olağanüstü önemli, son derece kritik, muazzam ölçüde hayati
seçimler yaşadık ancak geldiğimiz noktada ülke ve millet olarak
daha önce hiç tecrübe etmediğimiz türden bilinmezlikler ve bunlardan
kaynaklanan tehdit ve tehlikelerle dolu bir seçim sürecindeyiz.
Arkadaşlar, bunları söylerken
abartmıyorum, kimseyi de korkutmayı amaçlamıyorum; sadece
karşı karşıya olduğumuz bilinmezliklere, tehdit ve
tehlikelere dikkat çekmek istiyorum. Hepimiz bu yüce çatının
altında hiç olmadığımız kadar uyanık olmaya ve
milletimizi uyanık tutmaya mecburuz; bu, belki bizim en kutlu görevimiz,
yüce milletimizin geleceği için, hata kaldırmayan en kutsal
misyonumuz. Bu nedenle, sürecin her anında bir teyakkuz ve seferberlik
içerisinde milletimizi bilgilendirmek zorundayız; bütün
çıplaklığıyla göstermek ve bunu yapmadan 2023 seçimlerine
de gitmemek zorundayız. Önümüzdeki seçimlerin siyasi meşruiyetini bu
kanun gölgeleyecektir. Bir milletin haber alma özgürlüğü yoksa o
seçimlerin siyasi meşruiyetinden söz edemeyiz. Ayrıca, bu yasa, yerel
basını kontrol altına almak için çıkarılmış
bir yasadır. Bu yasanın amacı tamamen seçim sürecini
iktidarın iletişim ve propagandasıyla karartmaktır. Bu
Meclisten inşallah bu yasa çıkmayacak, çıkarmayalım çünkü
bu yasanın çıkması Türkiye Büyük Millet Meclisi gibi
Kurtuluş Savaşını yapmış, özgürlük mücadelesini
yapmış bir Meclisin üyeleri olarak bizim yüzümüze bir kara leke
olarak yazılacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime bir dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.23
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 22.24
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Necati TIĞLI (Giresun)
---0---
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 2nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
340 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir konu
bulunmadığından (3/2077) esas numaralı
Cumhurbaşkanlığı Tezkeresini görüşmek ve alınan
karar gereğince Anayasa Mahkemesinde boşalacak olan 1 üyelik ve
Kişisel Verileri Koruma Kurulunda boşalacak olan 2 üyelik için seçim
yapmak üzere 5 Ekim 2022 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.25