TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
21inci
Birleşim
16
Kasım 2022 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Şanlıurfa
Milletvekili Halil Özşavlının, AK PARTİ hükûmetlerinin
Şanlıurfaya yaptıkları yatırımlara ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Antalya Milletvekili
Rafet Zeybekin, Antalyanın sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Ağrı Milletvekili
Dirayet Dilan Taşdemirin, Ağrıda yaşanan trafik
kazalarına ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa Milletvekili Yüksel
Özkanın, imalatlarında şeker kullanan gıda üreticilerinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
2.- İzmir Milletvekili
Murat Çepninin, İzmir Buca Cezaevi alanına ilişkin
açıklaması
3.- Konya Milletvekili
Abdulkadir Karadumanın, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
39uncu kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması
4.- Kırklareli
Milletvekili Vecdi Gündoğdunun, Lüleburgaz Pancar Bölge Şefliği
arazisine ilişkin açıklaması
5.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, yirmi yıllık AK PARTİ
iktidarında temel hak ve hürriyetlerde yapılan
değişikliklere ilişkin açıklaması
6.- Osmaniye Milletvekili
Mücahit Durmuşoğlunun, İstiklal Caddesinde meydana gelen
bombalı saldırıya ilişkin açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, Alevi yurttaşların taleplerine
ilişkin açıklaması
8.- Şanlıurfa
Milletvekili Ömer Öcalanın, İran halkının haklı,
meşru direniş ve özgürlük mücadelesine ilişkin
açıklaması
9.- Kastamonu Milletvekili
Hasan Baltacının, Çatalzeytin, Pınarbaşı ve Tosyada
istihdam edilecek orman işçisi alımı sınavına
ilişkin açıklaması
10.- Mersin Milletvekili
Hacı Özkanın, İstiklal Caddesinde meydana gelen bombalı saldırıya
ilişkin açıklaması
11.- Adana Milletvekili
Müzeyyen Şevkinin, Adanada yetmiş iki yıl önce
gerçekleşen sel afeti nedeniyle evlerini boşaltmak zorunda kalan
vatandaşların çözüm talebine ilişkin açıklaması
12.- Adana Milletvekili Orhan
Sümerin, Adananın bozulan demografik yapısına ilişkin
açıklaması
13.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, TÜİKin 2020 ve 2021 yıllarına
ilişkin göç ve ölüm istatistiklerini açıklamamasına ilişkin
açıklaması
14.- Aydın Milletvekili
Süleyman Bülbülün, derinleşen ekonomik krize ilişkin
açıklaması
15.- Burdur Milletvekili
Mehmet Gökerin, EYTlilere ve emeklilerin beklentilerine ilişkin
açıklaması
16.- Manisa Milletvekili
Bekir Başevirgenin, kütlü pamuk fiyatına ve kilo başına
prim desteğine ilişkin açıklaması
17.- Adana Milletvekili Ayhan
Barutun, Adanadaki Tapu ve Kadastro Bölge Müdürlüğüne ilişkin
açıklaması
18.- Uşak Milletvekili
İsmail Güneşin, İstiklal Caddesinde meydana gelen bombalı
saldırıya ilişkin açıklaması
19.- Kocaeli Milletvekili
Ömer Faruk Gergerlioğlunun, Adalet Bakanı Bekir Bozdağın
ifadelerine ilişkin açıklaması
20.- Karaman Milletvekili
İsmail Atakan Ünverin, Karamanın Ayrancı ilçesindeki
vatandaşların beklentilerine ilişkin açıklaması
21.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, Niğdenin Ovalıbağ köyünün sorunlarına
ilişkin açıklaması
22.- Aksaray Milletvekili
Ayhan Erelin, Sarıkamış halkının Karakurt
Barajının üstüne yapılmasını talep ettikleri köprüye
ilişkin açıklaması
23.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Türk
Devletleri Teşkilatına gözlemci üye olarak
katılmasının ve Azerbaycanın otuz yıldır Ermeni
işgali altında bulunan Karabağı hürriyetine kavuşturmuş
olmasının Batılı ülkeleri rahatsız ettiğine ve
Türk medeniyetinin yükseliş yılı olarak kabul edilen 2023e
ilişkin açıklaması
24.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Ahmet Kayanın 22nci ölüm
yıl dönümüne, KESK HABER-SEN Genel Başkanı ve MYK üyelerinin
gruplarına yaptığı ziyarete, Diyarbakırın Fabrika
Mahallesindeki elektrik kesintisine, Siirtte gösteri ve toplantı
hakkının yasaklandığına, Taksimdeki bombalı
saldırıya, İçişleri Bakanının
yatığı açıklamaya, Avukat Jiyan Tosunun hedef
gösterilmesine ve iktidarın herkesin yaşam hakkından sorumlu
olduğuna ilişkin açıklaması
25.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Sezai Karakoçun vefatının
1inci yıl dönümüne, İstiklal Caddesinde gerçekleşen terör
eylemine, iktidarın göç politikasına, İYİ Partinin iktidara
geldiğinde Millî Göç Doktrini çerçevesinde hareket edeceğine, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Türk Devletleri Teşkilatına
gözlemci üye olarak dâhil edilmesine, Tarım ve Orman Bakanı Vahit
Kirişcinin yaptığı açıklamaya, TÜİK tarafından
açıklanan Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksine ve Rüzgârgülü Projesine
ilişkin açıklaması
26.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
27.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
28.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
29.- İstanbul Milletvekili
Engin Altayın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş
ve Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine, öğretmenlere
geçmişte yapılan saygısızlıklara, Millî Eğitim
Bakanı Mahmut Özerin öğretmene karşı tavrına,
Öğretmenlik Kariyer Basamakları Yazılı Sınavına,
İçişleri Bakanının yaptığı açıklamaya
ve İstiklal Caddesinde yapılan hain, alçak terör
saldırısına ilişkin açıklaması
30.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, 17 Kasım Azerbaycan Millî Diriliş Gününe, 15
Kasım Filistin devletinin kuruluşunun 34üncü yıl dönümüne,
Sezai Karakoçun vefatının yıl dönümüne, Siirt Milletvekili
Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Engin
Altayın yaptıkları açıklamalarındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
31.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
33.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
34.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
35.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Konya Milletvekili Ahmet Sorgunun
HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
36.- Ordu Milletvekili
Mustafa Adıgüzelin, Kars Milletvekili Yunus Kılıçın CHP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
37.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, elektrikte kayıp kaçak adı
altında vatandaştan para tahsil edilmesine ilişkin
açıklaması
38.- Amasya Milletvekili
Mustafa Tuncerin, Amasyanın Merzifon ilçesine bağlı Karacakaya
köyünün yol sorununa ilişkin açıklaması
39.- Ağrı
Milletvekili Abdullah Koçun, Ağrıdaki hastanelerdeki personel ve
tıbbi cihaz eksikliğine ilişkin açıklaması
40.- Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycanın, atama bekleyen sağlık personeline
ilişkin açıklaması
41.- Antalya Milletvekili
Feridun Bahşinin, Manavgat Devlet Hastanesine ilişkin
açıklaması
42.- Yozgat Milletvekili Ali
Kevenin, atama bekleyen ana sınıfı öğretmenlerine
ilişkin açıklaması
43.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, Öğretmenlik Kariyer Basamakları
Yazılı Sınavına ilişkin açıklaması
44.- Hatay Milletvekili Suzan
Şahinin, Hatayın Arsuz, Payas ve Erzin ilçelerindeki doğa
katliamına ilişkin açıklaması
45.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin 364 sıra sayılı Kanun Teklifinin 21inci maddesi
üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
46.- Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
47.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
48.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
49.- Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
50.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
51.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunç ve Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
52.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Adana Milletvekili Tulay
Hatımoğulları Oruçun 364 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 22nci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
53.- Adana Milletvekili Tulay
Hatımoğulları Oruçun, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
54.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Şirvan katliamının
6ncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması
55.- Çanakkale Milletvekili
Jülide İskenderoğlunun, İstanbulda meydana gelen terör
eylemine ve Çanakkaleye yapılan yatırımlara ilişkin
açıklaması
56.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 364 sıra sayılı
Kanun Teklifine, Ahmet Kayanın 22nci ölüm yıl dönümüne ve Sezai
Karakoça ilişkin açıklaması
57.- Şanlıurfa
Milletvekili Ayşe Sürücünün, Ahmet Kayanın 22nci ölüm yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
58.- İstanbul
Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumunun yaptığı açıklamaya ilişkin
açıklaması
59.- Adana Milletvekili
Mehmet Metanet Çulhaoğlunun, İYİ Parti İstanbul il
teşkilatı kurucu yönetim kurulu üyesi Ali Kıdıkın
silahlı saldırıya uğramasına ilişkin
açıklaması
60.- Tokat Milletvekili Kadim
Durmazın, Tokatın Almus ilçesinin Tufantepe mevkisine
yapılması beklenen köprüye ilişkin açıklaması
61.- İstanbul
Milletvekili Züleyha Gülümün, İstanbul Finans Merkezi şantiyesinde
çıkan yangında hayatın kaybeden işçi Umut Oydaşa
ilişkin açıklaması
62.- Ağrı
Milletvekili Abdullah Koçun, Ağrı çiftçisinin sulama sistemlerinin
desteklenmesine ve tutuklanan Mezopotamya Ajansı ve JINNEWS muhabirlerine
ilişkin açıklaması
63.- Konya Milletvekili Orhan
Erdemin, Fransız Senatosunun Azerbaycana karşı
aldığı yaptırım kararına ilişkin
açıklaması
64.- Samsun Milletvekili
Kemal Zeybekin, Alevilerin cemevlerini ibadet yeri olarak kabul edilmesini
talep ettiklerine ilişkin açıklaması
65.- Afyonkarahisar
Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisarın doğal gaz
sorununa ilişkin açıklaması
66.- Ankara Milletvekili
Nevin Taşlıçayın, ulaşım esnafının
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ Parti
Grubunun, Kayseri Milletvekili Dursun Ataş ve 20 milletvekili
tarafından, sağlık hizmetlerinin sunulmasında yaşanan
sorunların araştırılması, konuyla ilgili çözüm
önerilerinin sunulması amacıyla 11/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16
Kasım 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup
Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş
ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından,
Dedeoğulları cinayetinde yaşanan ihmaller ve
cezasızlık politikalarının
araştırılması amacıyla 16/11/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16
Kasım 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Ordu
Milletvekili Mustafa Adıgüzel ve arkadaşları tarafından,
sahte bal üretiminin ve tüketiminin önüne geçilmesi, arıcılıkta
organize dolandırıcılığın ve bu durumun
üzerindeki siyasi etkilerin araştırılması amacıyla
16/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16
Kasım 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Güler ve 73 Milletvekilinin Vergi Usul Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/4680) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 364)
2.- Antalya Milletvekili
Kemal Çelik ve 69 Milletvekilinin Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/4674) ile İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
366)
VIII.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı:
364) Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin oylaması
IX.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, 24 Eylül 2022 tarihinde
gerçekleştirilen Harran Üniversitesi Görevde Yükselme ve Unvan
Değişikliği Sınavıyla ilgili usulsüzlük
iddialarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/73254)
2.- Tunceli Milletvekili
Alican Önlünün, Munzur Üniversitesi öğrencisi iken kaybolan bir
kadın hakkında yürütülen soruşturmanın şüphelisi olan
bir kişiye ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı
Fuat Oktayın cevabı (7/73328)
3.- Mersin Milletvekili Alpay
Antmenin, 2017-2022 yılları arasında Vakıfbankın
verdiği reklamlara ve bu reklamlara yapılan ödemelere,
2017-2022 yılları
arasında Ziraat Bankasının verdiği reklamlara ve bu
reklamlara yapılan ödemelere,
2017-2022 yılları
arasında Türkiye Hayat Emeklilikin verdiği reklamlara ve bu
reklamlara yapılan ödemelere,
2017-2022 yılları
arasında Türkiye Sigortanın verdiği reklamlara ve bu reklamlara
yapılan ödemelere,
2017-2022 yılları
arasında Borsa İstanbulun verdiği reklamlara ve bu reklamlara
yapılan ödemelere,
2017-2022 yılları
arasında Halk Bankasının verdiği reklamlara ve bu
reklamlara yapılan ödemelere,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/73480), (7/73481), (7/73487), (7/73489),
(7/73493), (7/73497)
4.- Mersin Milletvekili Alpay
Antmenin, 2017-2022 yılları arasında Türk Hava
Yollarının verdiği reklamlara ve bu reklamlara yapılan
ödemelere,
2017-2022 yılları
arasında TÜRK TELEKOMun verdiği reklamlara ve bu reklamlara
yapılan ödemelere,
2017-2022 yılları
arasında TÜRKSATın verdiği reklamlara ve bu reklamlara
yapılan ödemelere,
2017-2022 yılları
arasında PTTnin verdiği reklamlara ve bu reklamlara yapılan
ödemelere,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/73484), (7/73486), (7/73490), (7/73492)
5.- Mersin Milletvekili Alpay
Antmenin, 2017-2022 yılları arasında TPAOnun verdiği
reklamlara ve bu reklamlara yapılan ödemelere,
2017-2022 yılları
arasında Türkiye madenin verdiği reklamlara ve bu reklamlara
yapılan ödemelere,
2017-2022 yılları
arasında BOTAŞın verdiği reklamlara ve bu reklamlara
yapılan ödemelere,
2017-2022 yılları
arasında Eti Madenin verdiği reklamlara ve bu reklamlara yapılan
ödemelere,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/73485), (7/73488), (7/73494), (7/73496)
6.- Mersin Milletvekili Alpay
Antmenin, 2017-2022 yılları arasında TÜRKŞEKERin
verdiği reklamlara ve bu reklamlara yapılan ödemelere,
2017-2022 yılları
arasında ÇAYKURun verdiği reklamlara ve bu reklamlara yapılan
ödemelere,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/73491), (7/73495)
7.- İzmir Milletvekili
Sevda Erdan Kılıçın, son on yılda Siirte gelen
göçmenlere,
Son on yılda
Şırnaka gelen göçmenlere,
Son on yılda Vana gelen
göçmenlere,
Son on yılda Batmana
gelen göçmenlere,
Son on yılda Yalovaya
gelen göçmenlere,
Son on yılda Ardahana
gelen göçmenlere,
Son on yılda Aksaraya
gelen göçmenlere,
Son on yılda
Ağrıya gelen göçmenlere,
Son on yılda
İzmire gelen göçmenlere,
Son on yılda Türkiyeye
gelen göçmenlere,
Son on yılda Bayburta
gelen göçmenlere,
Son on yılda Boluya
gelen göçmenlere,
Son on yılda Bingöle
gelen göçmenlere,
Son on yılda Bitlise
gelen göçmenlere,
Son on yılda
Çankırıya gelen göçmenlere,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/73647), (7/73648), (7/73649), (7/73650),
(7/73651), (7/73652), (7/73653), (7/73654), (7/73655), (7/73656), (7/73658),
(7/73659), (7/73660), (7/73661), (7/73662)
8.- İzmir Milletvekili
Sevda Erdan Kılıçın, son on yılda Diyarbakıra gelen
göçmenlere,
Son on yılda Düzceye
gelen göçmenlere,
Son on yılda Erzincana
gelen göçmenlere,
Son on yılda Erzuruma
gelen göçmenlere,
Son on yılda
Gümüşhaneye gelen göçmenlere,
Son on yılda Hakkâriye
gelen göçmenlere,
Son on yılda
Iğdıra gelen göçmenlere,
Son on yılda Ispartaya
gelen göçmenlere,
Son on yılda Karabüke
gelen göçmenlere,
Son on yılda Karsa
gelen göçmenlere,
Son on yılda Kilise
gelen göçmenlere,
Son on yılda Mardine
gelen göçmenlere,
Son on yılda Muşa
gelen göçmenlere,
Son on yılda Rizeye
gelen göçmenlere,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/73663), (7/73664), (7/73665), (7/73666),
(7/73667), (7/73668), (7/73669), (7/73670), (7/73671), (7/73672), (7/73673),
(7/73674), (7/73675), (7/73676)
16 Kasım
2022 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 21inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, AK PARTİ hükûmetlerinin Şanlıurfaya
yaptığı yatırımlar hakkında söz isteyen
Şanlıurfa Milletvekili Halil Özşavlıya aittir.
Buyurun Sayın
Özşavlı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Şanlıurfa Milletvekili Halil Özşavlının, AK
PARTİ hükûmetlerinin Şanlıurfaya yaptıkları yatırımlara
ilişkin gündem dışı konuşması
HALİL ÖZŞAVLI
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan
önce, üç gün önce hain terör örgütü PKK-YPG/PYD tarafından Taksimde
gerçekleştirilen saldırıda hayatlarını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralılara şifalar
diliyorum. Her türlü terör örgütünü, başta PKK olmak üzere, lanetliyorum.
Sayın milletvekilleri,
AK PARTİ hükûmetlerinin 2002den bu yana Urfaya yaptığı
yatırımları anlatmak hakikaten saatler sürer, ansiklopediler
sürer fakat beş dakikaya, zübdetülkelam, özetin özetini sizlere aktarmaya
çalışacağım. Urfa, 2 milyon 200 bin nüfusuyla gerek
Balıklıgöl gerek Göbeklitepe gerek Karahantepe gerek Viranşehir
hudutlarındaki Sefertepe ve kazılmayı bekleyen 10a yakın
tepeyle tarihi değiştirmeye devam ediyor. Urfa, tarımın
başkentidir çünkü Urfanın 19 milyon dekar arazisinin 13 milyon
dekarında tarım yapılmaktadır yani toplam toprak
varlığının yüzde 72sinde tarım
yapılmaktadır. Gerek Cumhurbaşkanımızın gerek AK
PARTİ hükûmetlerinin tarıma ve çiftçiye verdiği önemin bir
göstergesi olarak son yirmi yılda Urfalı çiftçilere 17 milyar yani 17
katrilyon destekleme ödemesi yapılmıştır. Bunun yanı
sıra, TKDK kapsamında, Tarımsal Kalkınmayı Destekleme
Programı kapsamında 825 milyon tutarında hibe desteklemesi,
ödemesi yapılmıştır.
DSİ, Urfada tarih
yazıyor. Bugüne kadar 20 milyarın üzerinde yatırımla
toplamda 106 tesisi DSİ Urfada hizmete açmıştır.
Yakın zamanda Viranşehir pompaj-1, pompaj-2 kanalları
inşallah hizmet vermeye başlayacak -projenin gerçekleşme
oranı toplamda yüzde 99u aştı- ve 500 bin dekar arazi suya
kavuşacak.
Millî Eğitim
Bakanlığımızın Urfa'ya yaptığı
yatırımları anlatmadan önce şunu vurgulamam gerekiyor: Urfa
bugün doğurganlık oranının ve toplam doğurganlık
miktarının, oranının en fazla olduğu şehirdir.
15-49 yaş arasında bir kadının doğurduğu çocuk
sayısının ortalaması olan toplam doğurganlık
oranı Türkiye genelinde 1,70 iken Urfa'da 3,81dir. Dolayısıyla
2002-2003 yıllarında Urfa'daki toplam öğrenci sayısı
301 bin iken bugün 764 bini aşmış durumdadır. Urfa'da
hükûmetlerimiz milyarlarca yatırım gerçekleştirerek toplamda 20
bin yeni derslik açmıştır ve bugün Urfa'daki
sınıflarda öğretmen başına düşen öğrenci
sayısı 30un altına inmiştir. Bu da son derece, Avrupa
standartlarındaki bir rakamdır.
Süremden ötürü BİLSEM,
spor salonları, laboratuvar, kütüphane, pansiyonları es geçmek
durumundayım.
Sağlık
Bakanlığımız, yine, son yirmi yılda milyarlarca, on
milyarlarca yatırım yaparak Urfa'da 127 sağlık tesisinin
inşaatını gerçekleştirmiş, vatandaşların
hizmetine sunmuştur. Bu 127 tesisin 16 tanesi hastane, 82si aile
sağlığı merkezi ve 112 merkezi, diğerleriyse AMATEM,
ÇEMATEM gibi farklı sayılardaki sağlık merkezlerini
oluşturmaktadır. Bugün Sağlık
Bakanlığımızın Urfa'daki personel sayısı 14
bini geçmiştir. Urfa Şehir Hastanesi en büyük
yatırımdır; projenin gerçekleşme oranı yüzde 25tir. 2
milyar TL'yi bulan bir yatırımdan bahsediyoruz, toplamda 1.700
yataklı bir hastaneden bahsediyoruz. Şanlıurfa Viranşehir
ilçesinde Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi 200 yataklı; proje
çalışmaları bitti, yer teslimi yapıldı ve şu an
etüt çalışmaları da bitti. Yıl sonunda inşallah 475
milyon ödenekli Viranşehir Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesini
hizmete sunacağız.
Ulaştırma
Bakanlığımız, yine milyarlarca TL harcayarak Urfa'da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALİL ÖZŞAVLI
(Devamla) Bir dakika Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurunuz.
HALİL ÖZŞAVLI
(Devamla)
Turizm
Bakanlığımız hibe destekleri verdi arkeolojik
kazılara, milyonları buldu. Ticaret Bakanlığımız
esnafımıza 100 milyonu aşkın bir kira ve gelir desteği
sağladı. Bunları özetle geçmek durumundayım.
Netice olarak, sayın
milletvekilleri, Urfa insanı hamiyetperverdir. On iki yıldır 400
bine yakın Suriyeliye ev sahipliği yaparak bu
hamiyetperverliğini göstermiştir. Urfa insanı cesurdur. Millî
Mücadelede gerek Fransızlara gerek onların iş birlikçisi
Ermenilere dik durarak bunu göstermiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALİL ÖZŞAVLI
(Devamla) Vatanperverdir, PKKya geçit vermemiştir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Urfa insanı davasına
sadıktır, yirmi yıldır AK PARTİyi açık ara
1inci parti seçtirmiştir. İnşallah, bundan sonra da
davasına sadık olmaya devam edecektir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı ikinci söz, Antalya'nın sorunları hakkında
söz isteyen Antalya Milletvekili Rafet Zeybek'e aittir.
Buyurun Sayın Zeybek.
(CHP sıralarından alkışlar)
2.-
Antalya Milletvekili Rafet Zeybekin, Antalyanın sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
RAFET ZEYBEK (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, gerçi biraz önce Urfa Milletvekilimiz Urfa için
tarımın başkenti dedi ama tarımın ve turizmin
başkenti Antalya'dır ve turizmin, tarımın başkentini
kimseye kaptırmayız.
HALİL ÖZŞAVLI
(Şanlıurfa) O, seracılık ya.
RAFET ZEYBEK (Devamla)
Seracılık, çeşitlilik; her açıdan. Yani o iki başkenti
kimseye kaptırmayız biz.
Değerli
arkadaşlarım, Antalya; tarım ve turizm. Bunun için de tabii ki
tarım çok önemli. Tarım, Türkiye'nin stratejik bir
alanıdır. Değerli arkadaşlarım, biz, maalesef, Sanayi
Devrimini kaçırdık. Elbette sanayi yapacağız, kendimize
yetecek kadar sanayimiz olacak ama maalesef rekabet etme gücümüzü o Sanayi
Devrimi döneminde kaybettik ama tarımda dünyanın 1 numarası
olabiliriz; çok geniş arazilerimiz var, çok verimli topraklarımız
var.
Değerli
arkadaşlarım, dünyanın ileride yaşayacağı üç
temel sorundan biri enerji, biri iklim, biri de gıdadır. Biz
gıda konusunda gerçekten gelecekte yaşanacak o
sıkıntıların önüne geçebilmek için bugünden gerekli
tedbirleri almak zorundayız. Tarımın ayakta kalmasının
tek yolu devlet desteğidir, bütün dünyada böyledir. Değerli
arkadaşlarım, devlet desteği olmadan çiftçinin büyümesini
sağlamak, ayakta kalmasını sağlamak mümkün değildir.
Bunun için diyoruz ki çiftçiye daha çok destek bizim açık vaadimizdir.
Mazottan KDVyi kaldıracağız çiftçiler için. Yine, değerli
arkadaşlarım, mazotun yarısını ya da belli bir
oranını devlet tarafından karşılayacağız.
Yine tarımda taban fiyat uygulaması getireceğiz. Girdiler, daha
doğrusu maliyet, artı, makul kâr, eşittir taban fiyat
diyeceğiz. Çiftçiler bunun üzerinde fiyatla satabiliyorlarsa satacaklar
ama en az fiyat, girdiler -daha doğrusu maliyet- artı, makul kâr,
eşittir taban fiyat; devlet bunun garantisi olacak diyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, şimdi ekin ekme zamanı. Pazar
günü de memleketim Serikteydim, köyündeydim. Daha önce 40-50 dönüm pamuk eken
yeğenim Amca, 5 dönüm ekeceğim. dedi. Neden dedim ya, niye boş
kalacak bu araziler? Zarar ediyorum, zarar. Yani kendime yetecek kadar ancak
üretebileceğim. diyor. Yoksa, değerli arkadaşlarım,
bakın, geçen yıl mazotun kasımdaki fiyatı 8 liraydı,
bugün 25 lira, yüzde 200ün üzerinde artış. İşte, gübre
alacak, geçen yıl çuvalı 350 lira olan gübrenin bugün fiyatı 850
lira, alamıyor. Hem o mazottaki yüksek fiyat hem ürününü ayakta
tutabilmesi için atması gereken gübredeki bu artış çiftçiye
üretmekten geri bıraktı, üretmiyor, Kendime yeteni üreteceğim.
diyor. Eğer çiftçilerin her geçen gün tarım arazilerinin üretimi düşüyorsa
bu bir devlet sorunudur, bunu ancak devlet desteğiyle aşabiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
RAFET ZEYBEK (Devamla)
Bunun için, değerli arkadaşlarım, gelin, Türkiye'de
tarımın ne kadar önemli olduğunu bilin, iki yıl içerisinde
Trakya büyüklüğünde tarım arazisi ekim dışı
kalmasın. Eğer üretemiyorsanız Konya gibi bir ovası olan
ülkede buğdayı savaşan Ukrayna'dan ve Rusyadan almak zorunda
kalırsınız ve oradan buğday ithal ettik diye sevinirsiniz.
(CHP sıralarından alkışlar) Ayıptır,
yazıktır! Konya Ovası olan bir ülkede buğday ithal
ediliyorsa bu devletin ayıbıdır.
AYHAN BARUT (Adana)
Üretemiyorlarsa biz üretiriz.
RAFET ZEYBEK (Devamla)
Yazıktır, bu çiftçileri bu kadar ihmal etmeyin. Bu ülkenin
geleceğini kurtaracak olan tarımdır. Bu şekilde
düşünün ve bugüne göre tedbirlerinizi alın diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı üçüncü söz, Ağrıda yaşanan trafik
kazaları hakkında söz isteyen Ağrı Milletvekili Dirayet
Dilan Taşdemire aittir.
Buyurun Sayın
Taşdemir.(HDP sıralarından alkışlar)
3.-
Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemirin, Ağrıda
yaşanan trafik kazalarına ilişkin gündem dışı
konuşması
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Teşekkür ederim Başkan.
Ben de televizyonları
başında bizleri izleyen halklarımızı saygıyla
selamlıyorum. Evet, bugün Ağrıda yaşanan, son dönemlerde
özellikle artan trafik kazalarına ilişkin gündem dışı
söz aldım.
7 Kasımda Vandan
Ağrıya giden bir yolcu otobüsü 2 tırla çarpıştı
ve kaza sonucunda 8 yurttaşımız yaşamını yitirdi,
11 yurttaşımız da yaralandı. Bir kez daha buradan onlara,
yaşamını yitirenlere Allahtan rahmet, yaralılara da acil
şifalar diliyorum.
Biz, Ağrı il, ilçe
örgütlerimizle birlikte üç gün hastanenin önünde yakınlarını
kaybeden ailelerimizle birlikteydik. Gerçekten tarifi imkânsız bir
acı yaşandığını söyleyebilirim. Şimdi,
burada, hani hep kaza, kader denilerek bu meselelerin üstü örtülüyor ve
geçiştirilmeye çalışılıyor ama orada bir ihmalden söz
etmek mümkün. Bunu öyle kaza, kader diyerek biz geçiştiremeyiz.
Bakın, sabah saatlerinde
Patnostan Ağrıya giden, şeker pancarı taşıyan
bir tır, Tutak ilçemizde kaza geçiriyor, devriliyor, sonra tır
sahipleri oradaki ilgililere yolu trafiğe kapatmaları gerektiğini
söylüyorlar ama yol trafiğe kapatılmıyor. O kaza yapan tır
hâlâ oradan kaldırılmaya çalışılırken otobüs
geliyor, tıra çarpıyor ve o esnada tırı kaldırma
çalışmasına yardım eden 2 yurttaşımız yaşamını
yitiriyor.
Yine, şunu
söyleyebilirim: Kaza geçiren otobüs
Biliyorsunuz, bir patlama meydana geldi,
yaşamını yitirenlerin çoğu da o patlamada yanarak can verdi
maalesef. Yani o kaza geçirilen yer ile Tutak Belediyesi arasında bir
dakika var; eğer zamanında yetişilseydi, teçhizatları
olsaydı, yangın söndürülseydi bu acı tablo yaşanmazdı
ama maalesef orada itfaiye araçlarının yetersizliğinden
kaynaklı olarak
Yarım saat ötede olan Patnos Belediyemiz geliyor,
yangını söndürüyor. Yaşamını yitirenler bu yüzden
ölüyor.
Yine, değerli
arkadaşlar, bakın, o yol, Ağrı ile Tutak arası
Yine, Ağrıda bir
çevre yolu var yani çevre yolu dediğime bakmayın, o çevre yolu kentin
içinden geçiyor ve özellikle İrana giden transit araçlar yoğun
olarak o yolu kullanıyorlar. Sadece bu ay içerisinde 4 kadın o yolda
karşıdan karşıya geçerken yaşamını yitirdi.
Peki, biz buna kader mi diyeceğiz, kaza mı diyeceğiz? Bu,
yılların ihmalkârlığının sonucudur.
Ağrı, Türkiyenin
en yoksul kentleri arasındadır; eğitimde, sağlıkta,
ulaşımda, yine kentsel yaşamda, iş yaşamında,
bütün istatistiklerde kentimiz en kötü kentler sıralamasında hep ilk
4lerde yer alıyor. Ama bu durumu yine AKPli siyasetçiler öyle bir
anlatıyorlar ki sanki hiçbir sorun yokmuş, kentimiz neredeyse
Norveçle yarışıyor gibiymiş. Neden böyle yapıyorlar
biliyor musunuz? Çünkü Cumhurbaşkanı onlara Son yirmi
yıldır yaptıklarınızı anlatın. diye talimat
vermiş, kentimize yönelik hiçbir şey yapmadıkları için
sadece hayallerini anlatıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Devamla) Onların hayalleri
Ağrılıların yaşamına mal oluyor ama biz
artık bu hayalleri kabul etmiyoruz.
Yine, değerli arkadaşlar,
şimdi 2023ün Plan ve Bütçe görüşmeleri var. Bakın, bu Hükûmet
faize 566 milyar TL ayırıyor. Yine, yandaşlardan
almayacağı verginin miktarı 990 milyar TL. Bu bütçenin, bu
faize, bu yandaşa ayrılan bütçenin onda 1ini kentimizin
sorunlarına ayırırsanız Ağrılılar bu sorunu
yaşamak zorunda kalmaz. Yolda trafik kazasıyla ölme,
inşaatlardan düşerek ölme, göç etmek zorunda kalma; yurt
dışına gitmek zorunda kalan gençler; bu bütçede eğer kente
bir kalem ayrılırsa bu sorunlar yaşanmaz, bu sorunlar çözülür
ama bu yapılmak istenmiyor çünkü bir ayrımcılık söz konusu.
Kentimize yönelik bu politika aslında yeni değil, yüz
yıldır bu siyasette ısrar ediliyor.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi, sisteme giren sayın milletvekillerine
yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Özkan
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın, imalatlarında şeker kullanan
gıda üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; imalatlarında
şeker kullanan gıda üreticileri, şeker fabrikalarından ürün
tedariki konusunda ciddi sıkıntılar yaşamaktadırlar. Firmalar,
kapasite raporuna göre, kullanabilecekleri şeker miktarının
ancak yarısını satın almalarına izin verildiğini
ve bunu da zamanında alamadıklarından şikâyetçiler. Bizi
arayan Bursa bölgesi üreticileri Susurluk fabrikasındaki depolarda yeterli
şeker stokları olmasına rağmen yeterli şekerin piyasaya
verilmediğini söylemektedirler. İmalatçılar, ücretini önceden
yatırdıkları hâlde çuvalı 818 TL olan şekeri iki
aydır alamadıklarını, aynı şekeri piyasadan 1.050
TLye almak zorunda kaldıklarından yakınmaktadırlar.
Şekerde yapılan bu fırsatçılığı kim denetleyecek?
Özelleştirmenin faturasını yine vatandaş mı ödeyecek?
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Çepni
2.-
İzmir Milletvekili Murat Çepninin, İzmir Buca Cezaevi alanına
ilişkin açıklaması
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Teşekkürler Başkan.
2020de boşaltılan
İzmir Buca Cezaevi alanı Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığı tarafından rezerv
yapı alanı olarak ilan edildi. Şehrin merkezindeki 80 bin
metrekarelik alan yapılaşmaya açılmış oldu.
Alanın yüzde 70i yapılaşma, yüzde 30u ise rekreasyon
alanı olarak belirlenmiş durumda. Bakanlık halkın
taleplerini dinlemek yerine Büyükşehir Belediyesiyle AVM polemiği
yapmaktadır. İzmirin, Bucanın nefes almaya ihtiyacı var;
halkın, emek ve demokrasi güçlerinin talebi ise çok net; plan iptal edilmeli
ve alanın yüzde 100ü yeşil alan olarak düzenlenmelidir.
BAŞKAN Sayın
Karaduman
3.-
Konya Milletvekili Abdulkadir Karadumanın, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin 39uncu kuruluş yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ABDULKADİR KARADUMAN
(Konya) Teşekkür ederim Başkan.
Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin 39unu kuruluş yılı vesilesiyle
bağımsızlığının yıl dönümünü
kutluyorum. Bağımsızlık yolunda üstün gayret gösteren
merhum Cumhurbaşkanı Rauf Denktaşa, 1974teki Barış
Harekâtıyla topraklarımızı emperyalistlerin ve
siyonistlerin zulmü ve işgalinden kurtaran aziz şehitlerimize
Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum. Bu yolda yürürken tereddüt etmeyen
gazilerimize şükranlarımı arz ediyorum. 1974 Kıbrıs
Barış Harekâtının mimarı, Kıbrıs fatihi
merhum Erbakan Hocamızı da bu vesileyle bir kere daha rahmetle,
minnetle ve özlemle yâd ediyorum. Federe devlet saçmalıklarına
aldırış etmeden Kıbrıs Türk Cumhuriyetini savunan ve
bu uğurda bedel ödeyen herkesi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Gündoğdu...
4.-
Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdunun, Lüleburgaz Pancar Bölge
Şefliği arazisine ilişkin açıklaması
VECDİ GÜNDOĞDU
(Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ülkemizin göz bebeği,
tarımın, sanayinin kalbi Lüleburgazın,
Lüleburgazlının çığlığını duymak lazım.
Binlerce Lüleburgazlı imza veriyor, mitingler yapıyor ve sizi
uyarıyor; Lüleburgaz Belediyesi hukuki mücadele veriyor; bizler
Parlamentoda soru önergeleri veriyoruz, konuşmalar yapıyoruz ama
gözler kör, kulaklar sağır olmuş.
Mülkiyeti Şeker
Fabrikalarına kayıtlı, özelleştirme kapsamında bulunan
Lüleburgaz Pancar Bölge Şefliği arazisi, Özelleştirme
İdaresi talebi doğrultusunda rant alanı olmuştur. İmar
planında Lüleburgaz Belediyesi hizmet alanı olarak belirlenmiş
olan arazi, konut alanına dönüştürülmüştür. Karar
şehircilik ilkelerine aykırıdır; halka ve kamuoyuna hiçbir
yararı yoktur. Lüleburgaz halkına kulak verin, halkın
malını hemen, derhâl halka geri verin.
BAŞKAN Sayın
Taşkın
5.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, yirmi yıllık
AK PARTİ iktidarında temel hak ve hürriyetlerde yapılan
değişikliklere ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AK PARTİ yirmi
yıllık iktidarında, Cumhurbaşkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğanın güçlü liderliğinde, Türkiyede temel hak
ve hürriyetler konusunda cumhuriyet tarihinin en ileri değişiklikleri
gerçekleştirildi. Devlet güvenlik mahkemeleri kaldırıldı,
özel yetkili mahkemelere son verildi. Kadın hakları konusunda pozitif
ayrımcılık Anayasaya girdi. Kişisel Verilerin Korunması
Kanunu çıkarıldı. Seyahat hürriyeti Anayasaya girdi, yurt
dışı yasağı ancak hâkim kararıyla mümkün hâle
getirildi. Çocuk haklarıyla ilgili yasal düzenlemeler yapıldı.
Kamu çalışanlarına toplu sözleşme hakkı getirildi.
Yargıda birlik sağlandı, askerî-sivil ikiliği ortadan
kaldırıldı. Disiplin kararlarının yargı denetimi
dışına çıkarılması engellendi.
Cumhurbaşkanı kararına yargı denetimi getirildi.
AK PARTİ olarak,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
güçlü liderliğinde ülkemizi her alanda ileriye taşımaya devam
edeceğiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Durmuşoğlu
6.-
Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, İstiklal
Caddesinde meydana gelen bombalı saldırıya ilişkin açıklaması
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Teşekkürler Sayın Başkan.
İstiklal Caddesinde
meydana gelen bombalı saldırıda şehit olan
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına
sabır, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum;
ülkemizin ve milletimizin başı sağ olsun. Güvenlik güçlerimiz bu
kalleş saldırının faillerini ve arkasındakileri ortaya
çıkarmak için çalışmalarını bir an önce
başlatmış, saldırıyı gerçekleştiren terörist
ve birlikte hareket edenleri Emniyet Genel Müdürlüğümüzün kapsamlı
çalışması sonucu kıskıvrak
yakalamışlardır ama maalesef başarıyı perdelemek
amacıyla bant daraltması gibi söylemlerle
itibarsızlaştırmak isteyenleri de kınıyorum. En çok
şehit veren Osmaniye ilimizin milletvekili olarak -terörle doğrudan
mücadele ederek- terörle kimlerin bağlantısı varsa bu
bağlantısı olanları şiddetle kınıyor ve
lanetliyorum. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan liderliğinde milletimizin güvenliği için terör sorununu
ülkemizin gündeminden tamamen çıkarana kadar kararlı mücadelemize
devam edeceğiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Özdemir
7.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Alevi yurttaşların
taleplerine ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Teşekkür ederim Başkanım.
Alevi
yurttaşlarımızın Alevi kurumlarının anayasal ve
eşit yurttaşlık temelinde inanç ve ibadetleriyle ilgili
ortaklaştığı talepleri yirmi yıllık bu iktidar
döneminde maalesef bir kez daha dikkate alınmadı. Gerek
hazırlık süreci gerek yöntemi, kapsamı bakımından
torba yasaya konulan kanun maddeleri Alevi yurttaşlarımızın
taleplerini karşılamamıştır. Alevi örgütleri yine bu
hafta sonu tüm Türkiye'de yaptıkları açıklamalarıyla
teklifin bu hâliyle Meclisten kabul edilmemesi çağrısında
bulundular ancak ilettikleri taleplerini, beklentilerini kapsamayan bu torba
kanun, değerli milletvekilleri, bugün Genel Kurulda kabul edilecek.
Ben tekrar vurgulamak
istiyorum: Alevi yurttaşlarımızın eşit
yurttaşlık temelindeki haklı taleplerini şeffaf ve
katılımcı bir anlayışla hazırlayacağımız
müstakil, özel bir kanunla karşılamamız gerektiğini, bu
beklenti ve ihtiyacı Genel Kurulun gündemine ben tekrar sunmak istiyorum.
Teşekkür ederim
Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Öcalan
8.-
Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalanın, İran
halkının haklı, meşru direniş ve özgürlük mücadelesine
ilişkin açıklaması
ÖMER ÖCALAN
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, Rojhelat halkı başta
olmak üzere İran halkının
(*)
çığlığıyla diktatörlüğe ve zulme karşı
başlattığı haklı meşru direniş ve özgürlük
mücadelesini bir kez daha buradan selamlıyorum. Dünyanın neresinde
olursa olsun, yüreğimiz diktatörlere karşı direnenlerle beraber
atacaktır. İran devletinin bu tutumu kadınlar ve Kürt halkı
başta olmak üzere, demokrasi talep edenlere yönelik
düşmanlığının açık bir ifadesidir. İran
devletinin bu haklı ve meşhur talepleri görmezden gelerek şiddet
ve saldırıyla karşılık vermesini şiddetle
kınıyoruz. Unutmayalım, özgürlüğe uyanan bir halkın
haklı mücadelesini hiçbir güç engelleyemez.
(*)
diyerek bütün kadınların ve halkların haklı ve meşru
mücadelesini buradan selamlıyoruz.
(*)
BAŞKAN Sayın
Baltacı
9.-
Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacının, Çatalzeytin,
Pınarbaşı ve Tosyada istihdam edilecek orman işçisi
alımı sınavına ilişkin açıklaması
HASAN BALTACI (Kastamonu) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Nisan ayında ülke
genelinde 3.937, Kastamonu'da ise 232 orman işçisi alımı için
ilana çıkılmıştır. Kastamonu'da 14 işletme
müdürlüğündeki 199 orman işçisi pozisyonuna ait uygulama
sınavlarının sonuçları temmuz ayında
açıklanıp kazananlar işbaşı
yaptırılmıştır, hepsine hayırlı olsun
diyorum. Ancak Çatalzeytin, Pınarbaşı ve Tosya'da istihdam
edilecek toplam 33 personel için sonuçlar dört ay geçmesine rağmen siyasi
baskılar nedeniyle açıklanmamıştır. Kendisinden
olmayanın iş, aş sahibi olmasına tahammül edemeyen
iktidarın, sınavı iptal ettirme çabası boşunadır.
Aylardır umutla bekleyen işçilerimizin hayalleriyle oynanması
haksızlıktır. Bu yanlış bir an önce düzeltilmeli, hak
edenler işbaşı yaptırılmalıdır.
BAŞKAN Sayın
Özkan
10.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, İstiklal Caddesinde meydana
gelen bombalı saldırıya ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
İstiklal Caddesi'nde
meydana gelen hain bombalı saldırıda hayatlarını
kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyor,
mekânlarının cennet olmasını niyaz ediyorum,
yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Güzel ülkemizin huzuruna,
güvenliğine ve birliğine karşı gerçekleştirilen bu
hain saldırıyı şiddetle kınıyorum. Ayrıca,
devletimizin hemen güçlü bir reaksiyon göstererek teröristi olaydan sonra çok
kısa bir süre içerisinde yakalaması acımıza bir nebze de
olsa su serpmiştir. Bundan dolayı tüm Emniyet mensubu
arkadaşlarımızı yürekten tebrik ediyorum. Birliğimize,
dirliğimize el uzatanlar unutmamalıdırlar ki Türkiye, tarihin,
sevdanın, hakikatin adıdır; Türkiye, insanlığın
vicdanı ve son adasıdır.
Bu sebeple, asla
birliğimizi ve dirliğimizi bozmayı
başaramayacaksınız diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Şevkin
11.-
Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, Adanada yetmiş iki yıl
önce gerçekleşen sel afeti nedeniyle evlerini boşaltmak zorunda kalan
vatandaşların çözüm talebine ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Adana Seyhan Nehri sağ
ve sol sahilinde yetmiş iki yıl önce gerçekleşen sel afeti
nedeniyle evlerini boşaltmak zorunda kalan Dervişler,
Mürseloğlu, Salmanbeyli, Karayusuflu, Yalmanlı, Hadırlı,
Damlapınar, Gümüşyazı ve Karaahmetli köylülerine Devlet Su
İşleri tarafından tahsis edilen arazilerin mülkiyetinin verilme
kararı yüce Meclisimizde alınmıştır. Adanada
oluşturulan bir komisyon marifetiyle bir rayiç bedel
oluşturulmuş ancak hak sahipleri ekonomik kriz ve yoksulluk nedeniyle
bu rayiç bedeli ödeyemez durumdadırlar. Yıllar geçmesine rağmen
bu sorun çözülmemiş, âdeta kangrene dönüşmüştür; hak sahipleri
tapularına kavuşamamıştır. Konuyu Hükûmetin dikkatine
sunuyor, vatandaşın çözüm talebini duyun diyoruz.
BAŞKAN Sayın
Sümer
12.-
Adana Milletvekili Orhan Sümerin, Adananın bozulan demografik
yapısına ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Uygulanan yanlış
politikalar sonucunda Adanada demografik yapının bozulduğunu,
iç karışıklık ve çatışmaların
arttığını, tüm bunlara rağmen saray
iktidarının çözüm üretmediğini daha önce de birkaç defa dile
getirmiştik. Okullarda ise Suriyeli öğrencilerin
kaynaştırılması amacıyla karma sınıflara
başlanmasıyla birlikte şu an Suriyeli öğrencilerin yoğun
olduğu okullarda ciddi kaos yaşanmakta, öğretmen ve ailelerden
gelen kılık kıyafet ve uyumla ilgili çok ciddi şikâyetler
var. Millî Eğitim Bakanlığına verdiğimiz
yazılı soru önergesine cevaben şu anda Adanada bulunan 10
ortaöğretim düzeyindeki okulda Suriyeli öğrencilerin sayısı
maalesef Türk öğrencilerinden daha fazla olduğu bilgisi verildi.
Eğer önlem alınmazsa bu sayı ne yazık ki her geçen gün
artacak. Bir kez daha Millî Eğitim Bakanına sesleniyoruz:
Şehirlerde ve özellikle okullarda demografik yapıyı ve düzeni
bozan bu sisteme bir an önce son verin, gerekli önlemleri alın diyoruz.
BAŞKAN Sayın
Gaytancıoğlu
13.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, TÜİKin 2020 ve 2021
yıllarına ilişkin göç ve ölüm istatistiklerini
açıklamamasına ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
TÜİK 2020 ve 2021
yıllarına ilişkin göç istatistiklerini ve ölüm istatistiklerini
Veri Yayımlama Takviminde bulunmasına rağmen
açıklamadı. Anlaşılan TÜİKte birileri bir
şeyleri gizliyor ya da ilgili bakanlıklardan sağlıklı
veri gelmiyor, gönderilmiyor. 2019 göç istatistiği verilerini yedi ay
sonra yani Temmuz 2020de paylaşmış. Peki, ne oldu da 2020 ve
2021 verileri hâlâ TÜİKçe paylaşılamadı? Buradan
soruyorum: Bu verilerde hoşunuza gitmeyen bir şeyler mi var? Her iki
istatistik de neden aradan geçen süreye rağmen hâlâ
yayımlanmamıştır? 2020 ve 2021 yıllarının
verileri hâlâ TÜİKte bulunmuyorsa bundan sonra doğru verilerin
gelmesi mümkün müdür? Bu istatistikler 2023 seçimleri öncesinde doğru ve
güvenilir olarak yayımlanacak mıdır? İstatistiklerin
yayımlanmaması siyasi bir karar mıdır? 2020 ve 2021
yılına ait göç ve ölüm istatistikleri ne zaman TÜİK
sayfalarında olacak?
BAŞKAN Sayın
Bülbül
14.-
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, derinleşen ekonomik krize
ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Vatandaşlar her geçen gün derinleşen ekonomik krizin altında
eziliyor. 2020 Kasım ayında kilosu 4 lira olan turp bugün 10 lira, 1
lira olan yumurta bugün 2,5 lira, 4 lira olan patates bugün 15 lira, 8 lira
olan domates bugün 22 lira. AKP'li vekillere sesleniyorum: Dakikalarca hatta
saatlerce artan pahalılığı sayabiliriz, aslında
sokağa çıksanız hepiniz bu tabloyu göreceksiniz ama sokağa
çıkamıyorsunuz. Bakın, arkadaşlar, memleketim Aydın'ın
Pazarcılar Odası Başkanı Yusuf Demirtaş
Pazarcılar olarak masraflarımız arttı, girdi
maliyetlerimiz yükseldi. Esnafımız para kazanamıyor, poşet
parasını bile çıkaramıyor. Evet, pazar fiyatlarına
baktığımızda pahalı ama bunun sorumlusu biz
değil, artan girdi fiyatları. diye isyan ediyor. Üretim değil,
tüketim yanlı politikalar sonucu vatandaş bu durumda ama merak
etmeyin, ilk seçimde gideceksiniz, 85 milyon rahat bir nefes alacak.
Teşekkür ederim.(CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Göker...
15.-
Burdur Milletvekili Mehmet Gökerin, EYTlilere ve emeklilerin beklentilerine
ilişkin açıklaması
MEHMET GÖKER (Burdur)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Ülkemizde emekli olarak
yaşamak zül bir hâldeyken maalesef, AKP iktidarında emekli olabilmek
de bir sorun ve zül, eziyet hâline dönüşmüştür. Emeklilikte yaşa
takılanların, prim gün sayısını dolduranların
gasbedilen haklarının iadesi bu sorunun çözümü için tek yoldur.
Yetmez, 2008 yılında AKP iktidarı aylık bağlama
oranında önemli bir düşüş yaparak hesabı yüzde 75ten yüzde
30un altına düşürmüş
ve maaşlarda ciddi bir kayıp yaşatmıştır.
Emeklilikte yaşa takılanların hakkı verilirken mutlaka
emekli maaş katsayısı da yükseltilmeli ve tekrar yüzde 75
üzerinden katsayı hesaplanmalıdır. İntibak sorunu
düzenlemesi de ciddi anlamda vatandaşlar arasında bir beklentidir.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Başevirgen
16.-
Manisa Milletvekili Bekir Başevirgenin, kütlü pamuk fiyatına ve kilo
başına prim desteğine ilişkin açıklaması
BEKİR
BAŞEVİRGEN (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Geçen yıl dünya
genelinde pamuk fiyatlarında yükseliş oldu, bu yıl da
fiyatların yükseleceğini düşünen çiftçilerimiz fazlasıyla
pamuk ekimine yöneldi. Manisa'da geçen sene 105 bin dekar civarında pamuk
ekim alanları, bu sene yüzde 50 civarında bir artış
göstererek 160 bin dekara kadar genişledi. Fakat geçen yıl 20 liraya
satılan kütlü pamuk, bu sene yüzde 150yi aşan maliyet
artışlarına rağmen 14 liraya satılabiliyor. Pamuk
fiyatlarının geçen yıla göre daha düşük kalması ve
üreticilerin tamamen tüccarın insafına terk edilmesi, üreticiye
yapılacak en büyük kötülüktür. Temenni ve iyi dileklerle ya da
açıklanan etkisiz müdahale alım fiyatlarıyla tarım
desteklenemez. Bakanlık zaman kaybetmeden piyasaya müdahale etmeli, kütlü
pamuk fiyatını 20 liranın üzerine çıkarmalı ve kilo
başına en az 5 lira prim desteği vermelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Barut
17.-
Adana Milletvekili Ayhan Barutun, Adanadaki Tapu ve Kadastro Bölge
Müdürlüğüne ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana)
Sayın Başkan, Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığını kutlamak lazım.
Vaktizamanında Türkiyenin en büyük kentlerinden biri olup ülkemizin
tarım ve sanayisine öncülük eden Adanadaki tapu ve kadastro müdürlükleri
Hataydaki Bölge Müdürlüğüne bağlanmıştı.
Adananın değerlerini komşunun kentlere dağıtanlara,
Adanaya üvey evlat muamelesi yapanlara o zaman çok tepki göstermiştik.
Nihayetinde Adanaya da Tapu ve Kadastro Bölge Müdürlüğü kuruldu ama her
şey hâlâ kâğıt üzerinde. Adanada bir bölge müdürlüğü var
ama ortada müdür ve personel yok, Adanayla eş zamanlı kurulan
diğer illerdeki bölge müdürlükleri için gereken adımlar
atılırken Adanada hiç hareketlilik yok, Bakanlığın
adı var ama kendi yok. Müdürlük için gerçekten kutluyoruz. Derhâl, hizmet
alamayan yurttaşlarımızı ve kentimizi mağdur eden bu
sorunun çözümünü istiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Güneş
18.-
Uşak Milletvekili İsmail Güneşin, İstiklal Caddesinde
meydana gelen bombalı saldırıya ilişkin
açıklaması
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Teşekkür ederim Başkanım.
Geçtiğimiz pazar günü İstanbul
İstiklal Caddesinde hain PKK terör örgütü tarafından üzücü bir terör
eylemi gerçekleştirildiğini hep beraber müşahede ettik. Burada,
6 vatandaşımız hayatını kaybetti, onlara Cenab-ı
Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine başsağlığı ve
sabırlar diliyorum ve 81 vatandaşımız yaralandı,
onlara da acil şifa diliyorum.
Türkiye Cumhuriyeti devleti,
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın
önderliğinde her gün daha da güçlenmektedir ve terörle etkin bir mücadele
etmektedir. Güvenlik güçlerimizin karşısına yurt içinde ve yurt
dışında çıkamayan terör örgütleri aciz duruma
düştüklerinde sivil vatandaşlara yönelik maalesef bu gibi
saldırılara sarılmaktadırlar. Bunu lanetle kınıyorum
ama bilsinler ki Türkiye Cumhuriyeti devleti çok güçlüdür, kudretlidir, bunların
kökünü kazıyacak yetenektedir. İnşallah, bunun kökünü
kazıdığını hep beraber göreceğiz ve yarınlar
Türkiyenin olacaktır diyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Gergerlioğlu
19.-
Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun, Adalet Bakanı Bekir
Bozdağın ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Dün zulümat bakanı Bekir
Bozdağı dinledik. Kendi ifadesiyle şunları söyledi: Ben
FETÖyle hiçbir zaman yan yana olmuş değilim. Sizi
toplantılarına davet ediyorlar, bir kongreye gittiğinizde o
partinin üyesi mi oluyorsunuz? Sizi davet ediyorlar bir derneğe, o
derneğe gittiğinizde o derneğin üyesi mi oluyorsunuz? Böyle bir
şey olabilir mi? Biz hukuk içinde mücadelemizi sürdürdük. Ben de dün bu
konuşması üzerine dedim ki: Keşke Bekir Bozdağ Adalet
Bakanı olsa, hukuk ile hukukun üstünlüğüyle ilgili ne güzel
şeyler söylüyor. Bir dernekten, banka hesabından,
katıldığı sohbetten, sendikadan yargılanan
yurttaşlara sesleniyorum: Bu ifadeleri yargılama dosyanıza
muhakkak ekletin, kabul etmeyen hâkimleri de Bekir Bozdağ ve bize iletin.
Cezaevlerindeki binlerce
ihlalle ilgili soru önergelerimize cevap vermeyen, daha doğrusu veremeyen
Bakan, dün gecede cezaevi ihlalleriyle ilgili sorularımıza tek bir
cevap veremedi. Çünkü zulmün izahını yapamıyorlar çünkü zulümat
bakanı olmuşlar.
BAŞKAN Sayın
Ünver
20.-
Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünverin, Karamanın Ayrancı
ilçesindeki vatandaşların beklentilerine ilişkin
açıklaması
İSMAİL ATAKAN ÜNVER
(Karaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yaptığımız
ziyaretlerle Ayrancı ilçemizde vatandaşlarımızın
sıkıntı ve taleplerini tespit ettik. Bu bağlamda
Ayrancı ilçemizde en temel sıkıntı tarımsal sulama.
Beklenti ise Ayrancı Barajında kapalı basınçlı
sulamaya geçilmesi. Dünyanın en değerli 5 peynirinden 1i olan Divle
obruk peynirinin üretildiği Divle (Üçharman) köyümüzde de küçükbaş
hayvancılıkta yetiştirme maliyetlerinin artması ve yine
tarımsal sulama temel sıkıntı. Beklenti, yetiştirme maliyetlerinin
düşürülmesi ve inşa edilecek sulama göletiyle kapalı
basınçlı sulamanın sağlanması. Bölgenin en geniş
arazilerine sahip Ambar köyümüzdeyse temel sıkıntı, kömür
havzasının da bulunması sebebiyle toplulaştırma
yapılamayan arazilerde yetersiz su kaynaklarının kapalı
basınçlı sisteme alınamıyor olması. Beklenti,
belirsizliğin sonlandırılarak arazilerin köylülerimizce
randımanlı şekilde kullanımının sağlanması.
Tarım Bakanlığını ve tüm ilgilileri göreve davet
ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Gürer
21.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdenin Ovalıbağ
köyünün sorunlarına ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Teşekkürler Sayın Başkan.
Niğde ilinde farklı
köylerimizin sorunları vardır. Ovalıbağ köyümüz de
bunlardan biridir. Sorunların çözüleceğine dair söz verilmesine
rağmen bugüne kadar sözler tutulmamıştır.
Ovalıbağ köyüne 2018 seçim öncesi çok amaçlı sosyal tesis
yapılacağı söylenmişti, bugüne kadar hiçbir gelişme
sağlanmadı. Köyde farklı etkinlikler için bu tesise ihtiyaç
vardır, söz verilmiştir, yapılmalıdır. Köyde 465 dekar
mera bulunmaktadır. Merada ot verimini artırmak için mera
ıslahı gerekiyor. Özellikle sulama sistemiyle ilgili bölgede ot
veriminin artırılması hayvancılığa önemli destek
sağlayacaktır. Hayvancılığın gelişmesi
köyden göçü durduracaktır çünkü Ovalıbağ köyünün yaşayan
nüfusunun önemli bölümü köy dışındadır. Köylülerin yeniden
köye dönüşü için onların özellikle hayvancılık konusunda
desteklenmesi gerekiyor. Meranın bu anlamda ıslahı da önemli ve
faydalı olacaktır.
BAŞKAN Sayın
Erel
22.-
Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, Sarıkamış halkının
Karakurt Barajının üstüne yapılmasını talep ettikleri
köprüye ilişkin açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sarıkamışta
Karakurt Barajının yapıldığı tarihlerde
barajın diğer yakasında kalan 16 köyün
Sarıkamışa ulaşımının sağlanması
için barajın üstünden köprü yapılmasına dair dönemin
Ulaştırma Bakanı tarafından söz verilmişti. Bugüne
kadar ulaşım, barajın kendine ait olan, Karayollarına ait
olmayan sağlıksız bir yoldan sağlanıyor. Bu yol,
köylülerin ilçeye olan mesafesini artırdığı gibi
kış şartlarında can güvenliğini de tehdit etmektedir.
Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda köylüler ve ilçe esnafı
için maddi ve manevi ciddi kayıplara sebep olduğu görülmektedir.
Devletimizin
Sarıkamış halkının bu haklı talebine
kayıtsız kalmayacağını umuyor, köprünün bir an önce
yapılmasını ve Sarıkamışlı köylülerin
mağduriyetinin giderilmesini talep ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Şimdi
Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkan Vekili Sayın Muhammed Levent Bülbül.
Buyurunuz Sayın Bülbül.
23.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin Türk Devletleri Teşkilatına gözlemci üye olarak
katılmasının ve Azerbaycanın otuz yıldır Ermeni
işgali altında bulunan Karabağı hürriyetine
kavuşturmuş olmasının Batılı ülkeleri rahatsız
ettiğine ve Türk medeniyetinin yükseliş yılı olarak kabul
edilen 2023e ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk Devletleri Teşkilatının 11
Kasım 2022 tarihli 9uncu Zirvesinde alınan kararda Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Türk Devletleri Teşkilatına
gözlemci üye olarak katılması kararı
alınmıştır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti,
bilindiği üzere, daha önce de uluslararası kuruluş
niteliğinde olan İslam İşbirliği Teşkilatı
ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatına gözlemci üye olarak da katılmıştır. Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin son olarak Türk Devletleri
Teşkilatına gözlemci üye olarak katılması
kararının ardından Avrupa Birliği dış
ilişkiler ofisi tarafından bu kararın üzüntü verici olduğu
açıklanmış, ABD Dışişleri Sözcüsü ise alınan
bu kararı reddettiklerini ifade etmişlerdir. Kıbrıs Rum
kesimini bir oldubittiye getirerek Avrupa Birliğine üye yapanlar, bugün
Türk dünyasının ayrılmaz bir parçası olan Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Türk Devletleri Teşkilatına
gözlemci üye olmasından rahatsızlık duymuşlardır.
Gelinen aşamada Kıbrısta iki devletli çözümün tek çare
olduğu görülmektedir. Kıbrıs Türklüğü, hak ve menfaatlerini
uluslararası her alanda savunmayı gayret ve cesaretle sürdürmektedir.
Bu doğrultuda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
attığı meşru adımlar bazı Rum
yanlılarını da doğal olarak
telaşlandırmaktadır.
Yine, Azerbaycanın otuz
yıldır Ermeni işgali altında bulunan Karabağı
hürriyetine kavuşturmuş olması bazı Batılı
ülkeleri, özellikle de Fransayı rahatsız etmiştir. Bu doğrultuda
geçtiğimiz gün Fransız Senatosunda Azerbaycana yönelik
yaptırım kararı içeren bir önerge kabul edilmiştir.
Özellikle Türk devletlerine yönelik olarak artan ve peş peşe gelen
yanlı ve haksız tutumlar son derece manidardır, dikkatimizi
celbetmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Bu açıklamaları kabul etmediğimizi ve şiddetle
reddettiğimizi Gazi Meclisimizden beyan ediyoruz. Türkiye olarak hem Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin hem de Azerbaycanın haklı
davalarında her zaman yanlarında olduğumuzu ifade ediyor,
bağlayıcılığı olmayan, alınmış
olan bu haksız ve hukuka aykırı kararlardan da acilen
Batının vazgeçmesini temenni ediyoruz.
Türk medeniyetinin
yükseliş yılı olarak kabul edilen 2023ün Turan coğrafyasında
yeni bir dirilişe ve birliğe muştu olacağı
inancını taşıyor, hiçbir gücün bu hakikati
engelleyemeyeceğini belirterek Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Meral Danış
Beştaş.
Buyurunuz Sayın
Danış Beştaş.
24.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Ahmet
Kayanın 22nci ölüm yıl dönümüne, KESK HABER-SEN Genel
Başkanı ve MYK üyelerinin gruplarına yaptığı
ziyarete, Diyarbakırın Fabrika Mahallesindeki elektrik kesintisine,
Siirtte gösteri ve toplantı hakkının
yasaklandığına, Taksimdeki bombalı saldırıya,
İçişleri Bakanının yatığı açıklamaya,
Avukat Jiyan Tosunun hedef gösterilmesine ve iktidarın herkesin
yaşam hakkından sorumlu olduğuna ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün Ahmet Kayanın
ölüm yıl dönümü, tam yirmi iki yıl geçti üzerinden. Evet,
yaşarken taşlanan, öldükten sonra da taçlandırılmaya
çalışılan büyük bir sanat insanı. Ahmet Kaya sadece ana
diline özgürlük istediği için, maalesef, sürgünde yaşama veda etti.
O, duruşu, ezgisiyle hepimizin içini özgürlük ateşiyle,
barış umuduyla doldurdu ve şu anda maalesef aramızda
değil; özellikle, sürgünde memleketine, yurduna hasret bir şekilde
veda etmesi de ayrıca bir acı kaynağı. Türkiye siyasi
tarihinin karanlık yıllarına sanatıyla itiraz eden sevgili
Ahmet Kayayı sevgi, saygı ve minnetle anıyorum ve onun
sözleriyle Hoşça kal iki gözüm, hoşça kal; iyi ki geçtin bu
dünyadan. demek istiyorum.
Sayın Başkan, bugün
KESK HABER-SEN Genel Başkanı ve MYK üyeleri grubumuzu ziyaret etti.
Birçok kurumda olduğu gibi PTTde de çok büyük sorunlar var, sadece bir
tanesini bugün paylaşmak istiyorum. PTTde idari hizmet sözleşmesiyle
çalışan 15 bine yakın personel var. Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı tarafından ivedi bir şekilde
kadroya alınmaları lazım aslında çünkü KESK HABER-SEN
İHSnin hem kadro talepleri var hem de İHS esnek ve performansa
dayalı, insani olmayan bir çalışma yöntemi olarak sürdürülüyor;
bir an önce lağvedilmesi gerekiyor. Bu konunun sonuna kadar takipçisi
olacağımızı ve açıkçası hiçbir güvencesi olmadan,
sadece sözleşmeyle esnek ve performansa dayalı
çalıştırılmanın 21inci yüzyılda modern bir
kölelik olduğunu da ifade etmek istiyorum, taleplerinin
yanındayım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, Diyarbakırda 230 ev
dört gündür elektriksiz. Niye? diyeceksiniz. Evin içindeki elektrik
saatlerini yüksek direklere asıyorlar ve diyorlar ki: Biz size
güvenmiyoruz saatler içerideyken ama yüksek direklere asacağız, siz
bize güvenin. Vatandaş niye devlete güvensin onlar bu kadar zulmederken?
Bütün mahallenin etrafı -Fabrika Mahallesi'nde 4üncü gün bugün- kolluk
gücüyle çevrilmiş durumda, kuşatılmış durumda;
açıkçası öğrenciler mum ışığında
çalışıyor, 4 diyaliz hastası var tespit edilen, diyalize
giremiyor. Açıkçası -yani bu konuda söylemek istediğim çok
şey var- işte bu, Kürt meselesinin başka bir görüntüsüdür.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bugün İzmir'de, Yozgat'ta ya da Kayseri'de
elektrik sayaçları direklere asılmıyor ama sorun Kürtler olunca,
Kürt bölgesi olunca, kürdistan coğrafyası olunca ayrımcılık
hayatın her alanında. Bir an önce elektrikleri verin demek istiyorum.
Diğer bir mesele,
Sayın Başkan, vekili olduğum ilde aralıksız bir
şekilde toplantı ve gösteri hakkı lağvediliyor,
yasaklanıyor. Siirt Valisi tamamen -birçok vali gibi- keyfî bir
şekilde yasaklıyor. Ben iki gün önce oradaydım, postanede kart
attıktan sonra kolluk gücü açıklama yapmamıza bile izin vermedi
Basın toplantısı yapmak yasaklanmıştır."
dedi. Bugün yeni bir yasak kararı geldi -birbirini takip ediyor on
beş günde bir- biz bunu kabul etmiyoruz. Bu, açıkça her türlü hukuk
kuralının ihlalidir, siyaset yapma hakkının
engellenmesidir. AKP'liler, MHP'liler ve iktidara yandaş olanlar her türlü
etkinliği yaparken bu sadece muhalefete ve özellikle HDPye
yasaklanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Başkan.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Herkes de bu yasağın hangi amaçla
verildiğinin farkında. Biz vatandaşımıza,
yurttaşlarımıza her hâlükârda ulaşırız, bizim
aramızdaki teması engelleyemezler.
Sayın Başkan,
Taksim'deki bombalı saldırı gündemdeki yerini doğal olarak
koruyor. Ben de bu vesileyle hayatını kaybedenlere
başsağlığı ve yaralılara geçmiş olsun
dileklerimi ifade etmek istiyorum. Ülkemizin yarınlara güven içinde
uyanabilmesi için bu meselenin kesinlikle aydınlığa
kavuşması gerekiyor. Bu meselenin bütün ayrıntılarıyla
aydınlatılması için -Mecliste iktidarıyla, muhalefetiyle-
bu Parlamentonun üstüne düşen görevi yapması gerektiği
noktasındayız. Olayın oluş şekli ve akabinde sosyal
medyada bant daraltılması, yayın yasağının getirilmesi,
iktidar mensuplarının farklı farklı ve çelişkili
açıklamaları açıkçası meseleyi karman çorman bir hâle
getirdi ve içinden çıkılamaz bir hâle geldi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) İlkin şunu söylemek istiyorum; bu ülkenin
İçişleri Bakanı -hangi gece- olayın olduğu gece
şu açıklamayı yaptı, dedi ki: Afrinden geldi
bombacı, talimatı da Kobaniden aldı. Ertesi gün bu yasaklar
devam ederken gözaltında tutulan kadının ifadesi servis edildi,
o da ifadede Afrinden geldim, talimatı da Kobaniden aldım. dedi.
Emniyet kimin emrinde? İçişleri Bakanlığının.
Dosya gizli mi? Gizli. Bu bilgiyi aldın mı, yarattın mı;
nasıl açıklarsın? Bu açıkça bir suç. Ayrıca, o ifade
verilmeden sen açıklama yapıyorsun, açıklamaya uygun ifade
verdiriyorsun. Bir kere, bu servis işleri başkanı mı;
İçişleri Bakanı yasadan muaf mı, cezadan muaf mı;
öncelikle bunu soruyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Şimdi, planlayıcı olduğu iddia
edilen Ammar Jarkasın bugün yeni yeni bilgileri ortaya çıktı.
Facebook paylaşımında, iki yıl önce bir araba kiralama
şirketinin sahibi, ticaret yapıyor. Yine, kendi Facebook
hesabından MÜSİADa ilişkin paylaşımları var oysa
yandaş medya çarşaf çarşaf bunun planlayıcı
olduğunu söylüyor. Süleyman Soylu İdlibde açılış
yapıyor, burada patlama oluyor ve oradan açıklama yapıyor;
bunlar nasıl bir tesadüf, soruyoruz. İlk açıklamayı neden
İçişleri Bakanı yapmadı da Adalet Bakanı yaptı;
bu sorunun yanıtını da istiyoruz.
Soylu ısrarla -dün
ABDye ilişkin epey tartışma oldu, o konuya girmeyeceğim
ama- kaynağı Afrin ve Kobani olarak açıkladı. Bu,
sınır ötesi bir operasyona hazırlık yapmanın
amacı mı; bunu da ayrıca öğrenmek istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Başkan.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Diğeri: İçişleri Bakanı, Ahlam
Albashirin ülkeye Afrinden kaçak bir şekilde girdiğini söyledi ama
komşuları bunu tanıdıklarını, bir
yıldır aynı tekstil atölyesinde
çalıştığını söylüyor. Her şeyimle
buradayım, beni yakalayın. diyen, yakalandığında da
şaşkın bakışlarla etrafına bakan bir kadın
var, üzerine New York yazılı tişört giydirilip bir
fotoğraf çektirilmiş. Kim bu yani bunu da kamuoyu öğrenmek
istiyor.
Buna ilişkin çokça
sorumuz var Sayın Başkan, izninizle, en önemli
sorularımızdan biri: Jiyan Tosun, bir avukat
meslektaşımız, neden hedef gösterildi? Şimdi,
Şırnak Valisi çıkıp MHP Güçlükonak İlçe
Başkanının GSM operatörlerini açıkladı ya! Bu, valinin
işi mi?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Vali, gizli bir soruşturmada şüpheli
sıfatıyla ifadesi alınan bir şahsı korumak için
savcı yerine geçip -ki savcının da böyle bir açıklama yapma
yetkisi yok, gizli bir soruşturma- çıkıp GSM operatörlerinden
bu iletişim yok... Bu ne telaştır ya, bu ne aceledir; neyi
saklıyorlar, neyi gizliyorlar? Bütün bu soruların yanıtı
ortaya çıkacak ve biz bunların peşini
bırakmayacağız.
Şırnak Valisi MHP
ilçe başkanını korurken İstanbul Valisi Jiyan Tosun
isimli bir kadın avukatın linç edilmesine göz yumuyor ama. Madem
valinin görevleri arasında, niye İstanbul Valisi konuşmadı?
Jiyan Tosunun adres ve kimlik bilgilerini kamuoyuna servis eden zat -herkes
biliyor onu- alenen suç işlemiştir ve bu ülkede Hrant Dink, Tahir
Elçi bu hedef göstermeler sonucunda, linç sonucunda katledilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bitiriyorum Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Jiyan Tosunun saçının kılına
zarar gelse onu hedef gösteren ve bu hedef göstermeye rağmen bu ülkenin
yargısı, kolluğu, idari makamları, bakanlıkları
sesini çıkarmadığı için bu meseleden sorumludur. Ve bu
hedef gösteren zat sonra Yanlış yaptım, bilmem, şu
aynı, bu aynı ama ben hesabı devletime veririm... Hesabı
verecek, yargı önünde verecek ve bu hedef göstermeyi asla
unutmayacağız.
Ve son olarak, muhaliflerin,
avukatların, vatandaşın yaşam hakkı bu kadar ucuz
değil, olmamalı; iktidar herkesin yaşam hakkından
sorumludur demek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN İYİ
Parti Grup Başkan Vekili Sayın Müsavat Dervişoğlu.
Buyurunuz.
25.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Sezai
Karakoçun vefatının 1inci yıl dönümüne, İstiklal
Caddesinde gerçekleşen terör eylemine, iktidarın göç
politikasına, İYİ Partinin iktidara geldiğinde Millî Göç
Doktrini çerçevesinde hareket edeceğine, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin Türk Devletleri Teşkilatına gözlemci üye olarak dâhil
edilmesine, Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişcinin
yaptığı açıklamaya, TÜİK tarafından
açıklanan Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksine ve Rüzgârgülü Projesine
ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Çok teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerimin başında,
Türk edebiyat dünyasına şiir ve düşünceleriyle büyük katkı
sunan şair ve fikir adamı Sezai Karakoçu vefatının 1nci
yıl dönümünde rahmetle anıyorum; mekânı cennet, ruhu şad,
kabri nur olsun.
Bilindiği gibi,
İstiklal Caddesinde gerçekleşen bir terör eylemi yaşadık.
Bu terör eylemi ve yitirdiğimiz canlar bize bir kez daha göstermiştir
ki Türkiyenin güvenlik mimarisinin altında bulunan dinamit iktidar tarafından
teşvik edilen kontrolsüz göç politikasıdır. Suriye başta
olmak üzere, Irak, İran, Afganistan, Pakistan ve Afrika ülkeleri mahreçli,
ekseriyeti kaçak göç akımları sonucunda ülkemize gelen bu
sığınmacılar Türkiyeyi hendek ülke hâline
getirmiştir. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı hicret ve
ensar adı altında milyonlarca sığınmacı ve kaçak
göçmeni elek hâline getirdiği sınırlardan içeri almış,
bu da yetmezmiş gibi Türkiye üzerinden Avrupaya geçmelerine müsaade
etmemiştir.
İktidarın göç
politikası şu şekilde özetlenebilir: Türkiyeye herkes
tarafından giriş serbest, çıkış ise yasaktır.
2015 yılında Türkiye üzerinden Avrupaya geçen
sığınmacı sayısı 861 binden fazla iken
iktidarın yaptığı ve hâlen yürürlükte olan Avrupa
Birliğiyle Geri Kabul Anlaşması yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren sadece bir yıl içerisinde 36 bin gerilemiştir.
Yalnızca bu veri bile Avrupa Birliğiyle yapılan Geri Kabul
Anlaşmasının Türkiyeyi nasıl Avrupanın hendek
ülkesi hâline getirdiğini göstermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) İYİ Partinin Millî Göç
Doktrini çerçevesinde iktidarımızın ilk gününden itibaren kaçak
göçmenlerin sınır dışı edilmeleri
kararlaştırılacak, belirlediğimiz illerde onar bin
kişilik 20 geri gönderme merkezi kurulacaktır. Türkiyede bulunan
kaçak göçmenlerin tamamının iade ve sınır
dışı işlemleri bir yıl içinde tamamlanacaktır.
Türkiye'nin Suriye, Irak ve İran hududu, sınır duvarları,
elektro optik kuleler, aydınlatma sistemleri, gece görüşlü kameralar,
insansız hava araçları ve entegre güvenlik sistemleriyle tahkim
edilecektir. İYİ Parti, Türkiye'nin hendek ülke hâline getirilmesine
ve Türk milletinin demografik yapısının bir göç
mühendisliğiyle değiştirilmesine asla ve kata müsaade
etmeyecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Sayın milletvekilleri, Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşener 3 Mayıs 2021
tarihinde Güçlü Türk Dünyası, Güçlü Türkiye başlığı
altında İYİ Partinin 9 hedef ve ilkesini milletimize
açıklamıştı. Trans Hazar ve orta koridorun işler hâle
getirilmesi ve genişlemesi sürecinde Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin Türk Devletleri Teşkilatına dâhil edilmesi gerektiğini
kamuoyuyla paylaşmıştı. Bu çerçevede Teşkilatın
Semerkant Zirvesinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin gözlemci üye
olarak dâhil edilmesi bizim açımızdan olumlu bir gelişmedir
ancak İYİ Partiye göre hedef, gerçek bir tanınma sürecinin
inşası olmalıdır. O nedenle, buradan bir kez daha ilan
ediyoruz: İktidarımızda ihdas edeceğimiz Türk dünyası
bakanlığımızla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
uluslararası toplum tarafından tanınma hedefini mutlak suretle
başaracağız. Bu vesileyle, Kuzey Kıbrıs Türk halkının
Cumhuriyet Bayramını bir kez daha tebrik ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Sayın milletvekilleri, Tarım
ve Orman Bakanı Sayın Vahit Kirişci geçtiğimiz hafta sonu
Edirne Tarım Sektörü Temsilcileri Toplantısında çiftçilere
yönelik Biraz beklerseniz sıkıntıların üstesinden
geleceğiz. ifadesini kullanmıştır.
Sayın Bakana buradan
açıkça soruyorum: Emekleri zayi olan çiftçilerimizin artık bekleyecek
hâli kalmamış, sabrı da tükenmiştir. Tarıma hak
ettiği payı ayıramayan, yerli üretimi desteklemeyerek çiftçiyi
çaresizliğe gark eden siz değil misiniz? Yirmi yıldır
iktidarda olan siz değil misiniz, hâlâ neyin mühletini istiyorsunuz?
Tarımda kalkınmaya dair en ufak bir umut vermeyen, aksine çiftçiyi
daha da borçlandıran, daha da yoksullaştıran yine siz ve sizin
iktidarınız değil mi? Tarımsal girdi fiyatları bir
yıl içerisinde yüzde 100den fazla artarak rekor kırmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Teşekkür ederim efendim.
TÜİK tarafından
açıklanan son fiyat endeksinde Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi
yıllık yüzde 156 artış göstermiştir, üstelik bunlar
devletin resmî fakat gayriciddi veri kurumu olan TÜİKin
açıkladığı rakamlardır. Artan girdi fiyatları
nedeniyle beli bükülen ve ürününü ekemez hâle gelen çiftçiye bir darbe de
sulama suyuna yapılan yüzde 110 oranındaki zamla gelmiştir.
Boş vaatler ve sonu gelmeyen mühletlerden artık vazgeçin, girdi fiyatlarını
düşürün, elektrik ve su zamlarındaki fahiş
artışları durdurun, çiftçimizin hak ettiği desteği
alabilmesi için ivedilikle sübvansiyon adımlarını atın. Ama
yapamazsınız çünkü alın terinden, emek verenden yana
değilsiniz, üretenden yana değilsiniz, yandaş sermayeden
yanasınız. İlk seçimden itibaren hak eden milletimize hak
ettiğini geri vereceğimizi bilmenizi istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Başkan.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Teşekkür ederim efendim,
bitiriyorum.
Buradan çiftçilerimize
sesleniyorum: Sahipsiz değilsiniz, umutsuz olmayın; değerinizi,
derdinizi ve çabanızı bilmeyen bu düzeni inşallah birlikte
değiştireceğiz; ürünün değerini ve hak ettiği fiyatı
bulmasını sağlayacağız, sonra da destekleri dünya
ortalamalarının üzerine çekeceğiz; çiftçilerimizin
kullandığı mazot, gübre, elektrik, yem, tohum gibi kalemlerde
ortalama yüzde 20 ve 30 oranında net, yerinde, zamanında ve
odağında ödemeler yapacağız.
Yaklaşan İYİ
Parti iktidarında işin ehli kadrolarımızın
hazırladığı Rüzgârgülü Projemizle kırsal
kalkınmayı sağlayacak, üretimi destekleyecek ve çiftçilerimizin
yüzünü güldüreceğiz diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Zatıalinize
teşekkür ediyorum efendim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Bülbül
26.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Sayın Başkan, Sayın HDP Grup Başkan Vekilinin
yapmış olduğu konuşmasında Milliyetçi Hareket Partisi,
Şırnak Güçlükonak İlçe Başkanımızın üzerine
kayıtlı bir GSM hattından dolayı birtakım
iddiaların ortaya çıkması sonrasında Valilik
tarafından kendisinin korunduğunu ve bu açıklamanın Valilik
tarafından neden yapıldığını ifade ettiğini
öğrendim, ben burada değildim.
Şimdi, valilikler,
bazı durumlarda, özellikle toplumsal anlamda infial uyandıran,
başka bir tür kampanyalara dönüşen ve yerel anlamda da birtakım
sıkıntılara sebep olabilecek hususlarda açıklama yapma
gereği duyuyorlarsa takdirlerindedir ve bu açıklamanın mutlaka
haklı bir gerekçesi söz konusu olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) - Gerçekten de -yapılan açıklamada da var, daha öncesinde
bizler de bunu biliyoruz ve ifade ettik- ilçe başkanımızın
adına sahte kimlik kartı kullanılarak bir hattın kendi
bilgisi dışında üretildiğini,
çıkarıldığını öğrenmiş bulunuyoruz. Bu
telefon trafiğinin bu hat üzerinden -bilinçli olarak- kasten
ilişkilendirmek adına yapılmış bir iş veya
işlem olup olmadığı da HTS kayıtları çerçevesinde
bu soruşturma sürecinde ortaya çıkacaktır. Lakin birtakım
spekülatif haberlerin kamuoyunda yer alması durumunda il valilikleri,
geçmişten bugüne, açıklamalar yapar; ciddi bir taciz vakası
meydana gelir, valilikler bununla ilgili açıklama yapar; hayvanların
korunmasıyla ilgili, onlara eziyet edilen birtakım görüntülerle
alakalı valilikler açıklamalar yapar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz
efendim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Adli yönden soruşturmanın yürütüldüğü
ortadadır, bir soruşturma tabii ki söz konusudur ama yerel olarak bu
hadisenin cereyan ettiği ilde, o ilin valiliği tarafından bu
hukuksuz ve haksız durumun ortaya konulması ve spekülasyonların
sona erdirilmesi hayırlı bir gelişmedir. Bu noktada bundan
rahatsızlık duymanın da doğru olmadığı
kanaatindeyiz. Bunu ifade etmek istedim.
Teşekkür ederim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, izninizle bir cümle
BAŞKAN Sayın
Beştaş
27.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben sözlerimi de tekrar
etmeyeceğim, sadece Sayın Bülbülün tespitine cevap vereceğim.
Biz, burada, iktidarın
kamusal kaynakları ve gücünü kullanmasından söz ediyoruz açıkça;
bu, bireyselleşmiş. Bu vatandaş MHP ilçe başkanı
değil de HDP, CHP, a partisi, b partisi, c partisinin ilçe
başkanı olsaydı Vali aynı duyarlılığı
göstermezdi tabii ki; gösterdiğini görmedik. Ayrıca, valilerin
soruşturmaya konu, bir ceza soruşturmasına konu bir fiille
ilgili, savcının soruşturma yapması gereken bir alanda
kamuoyuna açık bilgilendirme, açıklama yapması yargıyı
etkileme suçudur. Bu konuda tartışılacak bir mesele yok.
Şimdi, diyor ki: Sahte kimlikle çıkarılmış. Nereden
bilelim? Bunu savcı çıkaracak, savcının çıkarması
gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Valilikleri biz şöyle tanıyoruz: Yasak
kararı alan, kolluğa müdahale talimatı veren, tıpkı AK
PARTİ il başkanı, ilçe başkanı gibi çalışan
yani aynen böyle valiler tanıyoruz. Biz bugüne kadar bir valinin böyle bir
açıklama yaptığını duymadık. Ayrıca HTS
kayıtları, kimin kullandığı, ne yaptığı
zaten ortaya çıkacak. Savcının görevini etkiliyor,
yargının görevini etkiliyor, algı oluşturuyor ve bunun tek
özelliği de MHPdir, MHPnin de iktidarın ortağı
olmasıdır.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Bülbül, buyurunuz efendim.
28.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Sayın Başkan, Sayın Beştaş da ifade etti
ya yani buradaki tek özellik MHPli olması ya; neden kamuoyunda yer
aldığının ve neden aslında bir açıklamaya ihtiyaç
duyulduğunun da izahı aslında burada yatıyor. Yani MHPli
bir ilçe başkanı üzerine bu HTS kayıtları
çıkmamış olsaydı o zaman kamuoyunda bu kadar büyük bir
coşkuyla PKKya destek veren, FETÖye destek veren hesapların
özellikle sosyal medya, sosyal mecralar üzerinden bir kampanya olarak bunu
yürütmesi, Twitterda trend topic dediğimiz en yüksek
araştırılan mevzular arasına girmesi zaten söz konusu
olmazdı. Bu noktada çok ciddi bir dezenformasyon, çok ciddi bir
sıkıntı olunca bu konuda bölgesel anlamda da doğabilecek
bazı sonuçları ve sıkıntıları bertaraf etmek
manasında da değerlendirilebilecek bir açıklamanın Valilik,
mülki idare tarafından yapılması son derece isabetlidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) - Bunun yanı sıra, Valilik bu açıklamasında bu
hususların araştırılmasının kendisi
tarafından yapıldığını ifade etmiyor; bu ortaya
çıkan durumları, yapılan tespitleri -ki bunlar mutlaka adli
merciler tarafından yapılmıştır- bu durum ortaya
çıktıktan sonra diğer patlama olayından
bağımsız bir şekilde izah etmişlerdir. Bunun
patlamayla ilişkilendirilmesinin, patlama soruşturmasına, terör
saldırısı soruşturmasına müdahale şeklinde
değerlendirilmesinin doğru olmadığını ifade etmek
istiyorum. Bu, zaten MHP ilçe başkanlığı olduğu için
köpürtülen bir hadisedir. Ondan dolayı da açıklama ihtiyacı
duyulmuştur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Engin Altay.
Buyurunuz Sayın Altay.
29.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün yaptıkları açıklamalarındaki bazı
ifadelerine, öğretmenlere geçmişte yapılan
saygısızlıklara, Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özerin
öğretmene karşı tavrına, Öğretmenlik Kariyer Basamakları
Yazılı Sınavına, İçişleri Bakanının
yaptığı açıklamaya ve İstiklal Caddesinde
yapılan hain, alçak terör saldırısına ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) - Teşekkür ederim.
Zatıalinizi ve yüce
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum Sayın Başkanım.
Bu biraz önceki polemikle
ilgili şu kadar söylemek isterim ki MHP ilçe başkanına
kayıtlı telefon, MHP ilçe başkanına değil de mesela
İYİ Parti ilçe başkanına, HDP ilçe başkanına ya
da CHP ilçe başkanına kayıtlı çıksaydı zaten o
ilçe başkanının evine polis sabah beşte
koçbaşıyla girerdi, bu ilçe başkanını apar topar
Emniyete çekerdi. İşte Türkiye'deki mesele de böyle bir
farklılık var; devletin güvenlik kuvvetlerinin ve yargının
meselelere bakışında ve mülki amirlerin meseleye
bakışında böyle bir yanlış var. Ben MHP ilçe
başkanını asla zan altında bırakmak istemiyorum.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Tahmin yürütüyorsunuz.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Hayır, hayır.
Yani CHP ilçe
başkanına kayıtlı bir telefonla görüşme olsaydı
koçbaşıyla polis girerdi.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Biz yaşıyoruz Sayın Bülbül,
yaşıyoruz.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ben ilçe başkanını bir zan altında asla
bırakmıyorum.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) İlçe başkanı için demiyorum ama sizin
yaptığınız da bir tahmin yürütme.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Hayır, hayır; aynen öyle olurdu.
GARO PAYLAN
(Diyarbakır) Niye? Yaşıyoruz biz bunu ya.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Biz yaşıyoruz zaten.
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Yaşıyoruz, yaşıyoruz, öyle oluyor.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) HDPnin yaşaması normal.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Neyse
Başkanım,
zamanımdan çalıyorlar efendim.
Şimdi, bu Meclisteki
bütün saygıdeğer milletvekillerinin, hepimizin -ben de bir
öğretmenim- öğretmenlerimize gönül, vefa, şükran borcumuz var.
Öğretmenlere saygılı olmak, hepimizin ve herkesin görevidir;
özellikle de tabii, iktidarın ve yürütme organının.
Öğretmenlerimize
geçmişte çok saygısızlıklar yapıldı, bir iki
örnek vererek konuyu bir yere bağlamak istiyorum.
2012de, AK PARTİ
sözcüsü Sayın Ömer Çelik ataması yapılmayan öğretmenlerle
ilgili şöyle demiş: Ben öğretmen olmak isteyenleri Eminönü
Camisinin önünde bekleyen güvercinlere benzetiyorum. Bekliyorlar ki biri
önlerine yem atsın. Allahtan çocuklarım memur olmadılar.
Yakıştıramadım, bu kadar söyleyeyim.
Sayın
Cumhurbaşkanı, 2018de, seçim çalışmaları için Rizede
vatandaşlara hitap ettiği sırada ataması yapılmayan ve
atama bekleyen öğretmenlerden biri atama talebinde bulunmuş;
Erdoğan, öğretmeni Onları Kılıçdaroğlu yapar
size. diye müstehzi bir tavırla terslemiş.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Evet, doğru, biz ataması yapılmayan
öğretmenlerin atamasını yapacağız; bunu da herkes
bilsin.
Dün de Sayın Millî
Eğitim Bakanı Özere derdini anlatırken atama bekleyen bir
öğretmen çiçek uzatmış, Sayın Bakansa o sırada
kulağını kaşıyarak oradan uzaklaşmış.
Bunu da çok şık bulmadığımı bir öğretmen
olarak yüce Genel Kurulun huzurunda, aziz milletimizin önünde belirtmek
istedim.
Asıl mesele şu: 19
Kasımda ucube bir sınav yapılacak; Kariyer Basamakları
Sınavı. Ama Anayasa Mahkemesi, bu konuyla ilgili
yaptığımız başvuru üzerine, sendikaları ve
Bakanlığı dinleme kararı aldı. Anayasa Mahkemesinin bu
kararından sonra, başvurumuz sonuçlanmak üzereyken bu
sınavın iptal edilmesi, en azından, hiç değilse ertelenmesi
-iptal edilmesi doğru olan- ve bu saçmalığa bir son verilmesi
gerekir ama Sayın Bakanın kulağı hâlâ bu konuya
tıkalı. Bunu da söylemek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Şimdi, Sayın Başkan, Sayın
İçişleri Bakanı da bu terörle ilgili Şu kadar önledik ama
bunu önleyemediğimiz için milletimize mahcubuz. demiş. Mahcup
olmamak için polemikle, ipe sapa gelmez iftiralarla değil işin
esasıyla daha ciddi meşgul olmak lazım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin en temel görevi -bütçe yapmanın dışında,
savaş hâli kararının dışında- orta yerdeki
yürütme organını denetlemektir. Şimdi, Meclisin bundan daha
mühim bir işi olamaz. Türkiye Büyük Millet Meclisi, İstiklal
Caddesi'nde yapılan hain, alçak terör saldırısını,
alelade bir saldırı olarak görüyorsa, rutin bir terör
saldırısı olarak görüyorsa vah ki vah! Bu saldırının
bütün kodları çözülmelidir. Şüphesiz, evet,
çalışılıyor, 50 tutuklu var, şu var, bu var ama
kafalarda iki şey var. Ne var? Bir: Bu terörist, bu cani terörist hangi
terör örgütüne mensup?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Bu, kafalarda muamma. Evet, devlet bir açıklama
yaptı ama kamuoyu pek tatmin olmamış gibi duruyor, bunun
aydınlanması lazım.
İki: Terörün, bu terör
olayının, bu saldırının amacı ne olabilir? diye
hepimize bir anket formu dağıtsalar, çok sayın milletvekilleri
şöyle yazar diye düşünüyorum:
1) İç
barışı bozmak.
2) Kaos ortamı yaratmak.
3) Toplumda korku,
endişe ve panik yaratmak.
4) Toplumun siyasi
tercihlerine yönelik bir panik havası oluşturmak.
Hâl böyleyken terör
örgütlerinin yapamadığını Hükûmet yapıyor ya. Ne
yapıyor? Söyleyeyim, söyleyeyim: Bir süre yayın
yasağını ben anlarım, bir süreliğine yayın
yasağını anlarım. Bant daraltmak ne? İnterneti
kapatmak ne?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) İnsanlar evlerinde
Yayın yasağı
var zaten, üstüne sosyal medyayı da kapattığınız zaman
-ben eğitimciyim, insan psikolojisinden anlarım- asıl bu,
insanlarda korkuya, paniğe ve endişeye -bu bant daraltma- sebep
olmuştur ya. Çapulcu terör örgütlerinin beceremediğini Hükûmet
becerdi ya helal olsun bu Hükûmete(!)
Böyle şey olabilir mi
Sayın Başkan? Herkes bir panik havası yaşadı Eyvah,
internet çalışmıyor! Televizyonlarda olayla ilgili haber yok!
Toplumu korku, endişe ve paniğe sevk eden bizatihi Hükûmetin kendisi
olmuştur; bunu kabul etmek mümkün değil.
Ayrıca, yürütme
organı devletin iş ve işlemlerini yürütmekle görevli, bu kadar
ama devletin sahibi millet ve bu işleri de millet adına denetleyecek
organ Türkiye Büyük Millet Meclisi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Tekrar söylüyorum, bu olay akıllara, Türkiyede
yaşayan 85 milyonun aklına -kabul edelim- şunu da getirdi: 7
Haziran-1 Kasım 2015 senaryosu yeniden sahnede mi? Bir de böyle bir tablo
var. Çelişkili açıklamalar yapılıyor; kamuoyunun mutlaka
aydınlanmasını beklediği bir tabloyla karşı
karşıyayız, Hükûmet hamaset yapıyor, Mahcubuz, 120
tanesini engelledik de bunu engelleyemedik. falan. Sen kapıları,
sınırları kevgire çevirmişsin, 72 vilayette IŞİDin
uyuyan hücrelerinin olduğu herkesçe, sağır sultanca bile
biliniyor artık. Hani bunların ayakkabı numarasına kadar
biliyordun, niye engellemedin? Böyle günlerde -terörün bir amacı da odur,
iç barışı bozmak- siyasetin görevi de bu tür
saldırılara alet olup tesanütü bozmamak; aksine, tesanütü
güçlendirmektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Olayın olduğu gece bütün siyasi partilerin
Sayın Genel Başkanları aslında bir ortak paydada
buluştu, lafta kaldı ama. Sonra suçlamalar başladı,
suçlamalar başladı; olmaz, terör örgütünün istediği zaten bu. Bu
terör olayından yola çıkarak muhalefeti, meşru partileri terörle
ilişkilendirmek terör örgütünün amacına hizmet etmektir.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Bülent Turan.
Buyurunuz Sayın Turan.
30.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, 17 Kasım Azerbaycan Millî Diriliş
Gününe, 15 Kasım Filistin devletinin kuruluşunun 34üncü yıl
dönümüne, Sezai Karakoçun vefatının yıl dönümüne, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili Engin Altayın yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
17 Kasım
Azerbaycanlı kardeşlerimizin millî kurtuluş mücadelesinin
başlangıcıdır, 17 Kasım Azerbaycan Millî Diriliş
Günüdür. Otuz dört yıl önce millî diriliş ve kurtuluş için
haykıran can Azerbaycan, o günkü inançla, otuz yıl işgal
altında kalan topraklarını cesur ve onurlu duruşuyla,
mücadelesiyle kurtarmıştır. Kardeş can Azerbaycanın
Millî Diriliş Gününü kutluyor; yaşasın Azerbaycan,
yaşasın Karabağ diyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 15 Kasım Filistin Devletinin
kuruluşunun 34üncü yıl dönümü. Tek istekleri, kendi
topraklarında özgürce yaşamak olan Filistin halkı, defalarca
uluslararası hukuku çiğneyen İsrailin zulümlerine
karşı, ambargolara karşı dik duruşunu devam ettiriyor.
Filistin mücadelesinde şehit olan kardeşlerimizi rahmetle anıyor,
bir an önce Filistin topraklarında huzurun, barışın tesis
edilmesini gönülden diliyoruz. Türkiye halkı olarak haklı
davasında Filistin halkının yanında olmaya devam
edeceğiz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; diriliş şairimiz Sezai Karakoç, sadece
fikirleriyle, düşünceleriyle gönül dünyamızı
aydınlatmadı; duruşuyla, mücadelesiyle, vefasıyla geride
çok büyük bir miras bıraktı. Sevgili/En sevgili/Ey sevgili/Uzatma
dünya sürgünümü benim. diyen üstat Sezai Karakoç dünya sürgününü bitirip en
sevgiliye kavuştu. Giden gidecek yer buluyor da/Kalan kime
sığınsın? Seni yok sayacaklar, sen daha çok var
olacaksın. diyen büyük mütefekkir Sezai Karakoçu vefatının
yıl dönümünde rahmetle minnetle yâd ediyoruz.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Yeter ya, şiiri güzel okuyamadın, kabul et.
İSMAİL KONCUK
(Adana) Şiiri mahvettin Başkan.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Şiiri bir daha oku bence.
BAŞKAN Ruhunu
yansıttı efendim.(CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, Sayın Altay isterdik ki diriliş şairi,
büyük üstat Sezai Karakoçu ansın, sonra bize sataşsın.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Rahmetle ve minnetle anıyorum efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Kendisinden bu inceliği bekleriz, anmasını isteriz.(AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Rahmetli Karakoç, seksen
yıl bu ülkede çok kıymetli hatıralar bıraktı; büyük
mütefekkir, büyük yazar, büyük şairdi, diriliş yürüyüşünün
öncüsüydü. İsteriz ki tüm siyasi partilerimiz omuz versin.
Tabii, Sayın
Altayın bu takılmasına sataşmadan ben de takılma
hakkımı kullanacağım. Şöyle
BAŞKAN Hangi maddeye
göre efendim, bana soruyorsunuz ya?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, bu İç Tüzük hep bize gelince mi aklınıza
geliyor?
Şöyle: Dün çok uzun
tartıştık İstiklal Caddesindeki menfur saldırıyı.
O yüzden, ben tekrar ne HDPnin söylemine ne CHPnin söylemine cevap vermek
istemiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Başkan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Fakat Sayın Altay gibi tecrübeli bir siyasinin ısrarla Açıklama
yapıldı ama kafalar çok karıştı. tarzı
yaklaşımını şaşkınlıkla takip ettim.
Karışmaya ne meraklı kafanız var diyorum. Ortada bir gerçek
var; ilk defa değil, bu terör örgütünün sayısız eylemi
olmuş. Terör örgütünün adını anmaya hiç hazır bir hâliniz
yok -sizin için demiyorum, genel olarak söylüyorum- sürekli bir Patlama,
patlama
Dün dediğim, sanki tüp patlamasıymış gibi
meseleye yaklaşılıyor, kafalar
karışıkmış gibi yaklaşılıyor.
Arkadaş, önümüzde dağ gibi duran bir terör meselesi var ama daha
büyük bir dağ gibi, bu devletin kararlı duruşu, yürüyüşü
var. Biz güvenlik güçlerimizin çok kısa süre içerisinde tüm
adımları atıp olayın faillerini, faillerine yol verenleri
yakalamasından gurur duyuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Tabii ki hiç olmasaydı; tabii ki canlarımız, tabii ki
masumlarımız bu konuda bedel ödemeseydi fakat yok efendim Bant niye
daraltılmış? Biz bunları dün tartıştık Sayın
Altay.
Ben bu ülkede yaşayan
bir vatandaş olarak terör eyleminden sonra teröristleri sevindirecek
şekilde parçalanmış cesetler görmek istemiyorum.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Onu göstermeyin canım, kim demiş
Gösterilsin. Ne alakası var?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Eskişehirde gördünüz Bombalama olacak, sokağa çıkın.
tweetleri atıldı. Atatürk fotoğraflı FETÖcü
hesapların piyasaya nasıl sayısız yanlış bilgi,
dezenformasyon ortaya koyduğunu gördünüz. Devlet, tüm dünyanın
yaptığı gibi soğuk akılla davranmış,
kısa sürede bu işe el koymuş ama bunun yanında internet
devam etmiş, haberler devam etmiş, gazeteler devam etmiş.
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Yok ya! Nerede devam etmiş Allahını seversen.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hangi haberi alamadınız Allah aşkına? Soruyorum, Sayın
Altay, hangi haberi alamadınız da bu eleştiriyi
yapıyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz
efendim.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Bana soru sormayın.
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Alamadık, alamadık.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Alamadık.
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Senin VPNnin var herhâlde, senin VPNnin var galiba.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Siz, Altay mısınız ya?
Bakınız
değerli arkadaşlar, altını çiziyorum, bant daraltması
geçici olarak, tedbir olarak düşünülen bir idare işlemdir, mahkemenin
kararıdır aynı zamanda. Diyorum ki hangi haberi
alamadınız ya? O yüzden bunun haksız ve yersiz bir itham
olduğunu düşünüyorum.
Ayrıca,
insafınıza sığınarak sormak istiyorum: 11 Eylülde
Amerikada binlerce kişi öldü terör saldırısından sonra;
yirmi yıl geçti, bir tek ceset fotoğrafı gördük mü?
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Ya, bina yıkıldı, çöktü, hepsi içinde kaldı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Fransada, daha birkaç sene önce büyük bir terör eylemi oldu, bir sürü insan
öldü. Terör eyleminden sonra bir tek Fransızın öldürüldüğünü
gördük mü? Lütfen, daha soğuk akılla, daha sakin, tüm Türkiyeye
yakışan bir muhalefet talebimizi yenileyerek söylüyorum
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Biz Cesetleri sergileyin. demiyoruz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Ya, ben, CHPye konuşuyorum; siz, avukatı mısınız
Allah aşkına?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ben, muhalefet olarak
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Bir susar mısınız?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ben de itiraz ediyorum çünkü.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Tüm konuşmalarım CHPyedir Sayın Başkan.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Başkan.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ne alakası var ya!
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Ne alakası var?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ama
konuşacağım izin vermiyorsunuz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ben de bu konuyu konuştum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, ben, Sayın HDP Grup Başkan Vekilinin
söylediği tüm iddiaları reddediyorum ama ağzımı
açmadım.
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
O zaman biz seni dikkate almayalım mı?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
İçişleri Bakanımıza laf attı, devleti itham etti hatta
Sınır dışı operasyona hazırlık mı
yapılıyor gibi? vahim bir iddia ortaya koydu. Kaldı ki bu ülke,
Meclisten aldığı tezkereyle -sınır içi, dışı-
terörün olduğu her yere operasyon yapar, size ne Allah aşkına
bundan! Niye karışıyorsunuz ya? Bakın, bu ülkede, hep
söylüyorum, en uç fikirleri söyleyeceksiniz, alt perdeden sakince, nezaketle
cevap verince hemen karışacaksınız; yapmayın bunu,
yapmayın ne olur.
Ben, Sayın Altayın
bir tespitine eleştiri getiriyorum, diyorum ki: Bant
daraltılması meselesi dediğiniz gibi değil. Bant
daraltılması meselesi tüm dünyanın uyguladığı,
kötü örneklerin, kötü fotoğrafların, ülkeyi ayağa
kaldıracak ağır ithamların, toplumumuzun bazı sosyal
kesimlerini itham eden yaklaşımların, Allah korusun, mahalleyi
yakacak iddiası olan sosyal paylaşımların
durdurulmasına yönelik bir adımdır. Tüm dünya bunu yapıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) -
CHP gibi çok köklü bir partiden de buna anlayış bekleriz, saygı
bekleriz. Ha, bu, üç gün sürse, beş gün sürse beraber karşı
çıkalım ama olayın sıcak olduğu zamanda geçici olarak
alınan bir tedbirdir. Kaldı ki internetin yasaklanması
değil, sosyal medyanın bazı adreslerinin yasaklanması söz
konusudur, yavaşlatılması. Aynı şekilde televizyon,
gazete, hepsi vardı zaten. Hangi haberi alamadık terörle ilgili,
hangi bilgiyi alamadık?
O yüzden bir daha söylüyorum
Sayın Başkanım: Makamlar gelir geçer, siyasi görevler bugün var,
yarın yok ama bu ülkenin vatandaşıyız; 85 milyonun
kardeşliğine, beraberliğine halel getiren adımlar,
tavırlar hiçbirimize yakışmaz Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın
Altay, buyurunuz efendim.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sataşma da var ama yerimden mi cevap vereyim?
BAŞKAN Buyurunuz
efendim, yerinizden.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Peki.
BAŞKAN Buyurunuz.
31.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Vallahi, Sayın Turan Türkiye'ye yakışan bir
muhalefet bekliyoruz. dediniz de muhalefet işini yapıyor da
Türkiye'ye gerçekten yakışmayan bir iktidar olduğunu da Türkiye
biliyor, hiç merak etme.
Şimdi, samimiyetle önce
Bülent Turan'ın da gündemi takip etmesini rica ediyorum. Ben iki gün önce
İstanbul'da hastanede yaralılara yaptığım ziyaretten
sonra, İstiklal Caddesi'ne karanfil bıraktıktan sonra kahraman
polis teşkilatımıza teşekkür ettim, İstanbul Emniyet
Müdürümüze teşekkür ettim teröristi çok kısa bir sürede
yakaladıkları için. Sayın Turan, bu işlerle gelmeyin bize. Klasik
bir işiniz var, klasik bir özelliğiniz var; vatan, bayrak, din, iman
Böyle olaylar üzerinden muhalefeti karalama çabasını artık kimse
yemiyor.
Bant daraltma
yanlıştır, kardeşim, bant daraltarak ki
Ne haberi
alamadın? diyorsun. Yayın yasağı var, bant
daraltılmış, ben haber alamadım; ne olup bittiğine iki
üç saat ben vâkıf olamadım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Bunun neyini savunuyorsunuz, bu yanlıştır.
Ha, siz bu bant daraltma
işlerini seçimlere yönelik bir antrenman gibi yaptıysanız onu da
bilelim ama ona müsaade etmeyiz, ona müsaade etmeyiz; onu da peşinen
söylemiş olayım.
MUSTAFA DEMİR
(İstanbul) Olmaz öyle şey.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Tekrar söylüyorum: Terör saldırısının
amacı toplumda endişe ve panik yaratmak idi; bu bant daraltma tam da
buna imkân sağlamıştır, insanları endişeye sevk
etmiştir. O tür görüntüleri yayınlamak insan olmamaktır, ben
bunu kabul ediyorum. Kendini bilen hiçbir kimse, ahlaklı, namuslu, edepli
kimse de o görüntüleri zaten yayınlamaz. Bu millete de biraz güvenmek
lazım. Yayınlanmadı mı? Evet, yayınlandı.
Bunlarla ilgili de gereğini yaparsın kardeşim. Aman, iki
görüntü yayınlanacak. diye sen temel hak ve özgürlükleri gasbedemezsin.
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Güvenlik
Güvenlik
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Temel hak ve özgürlüklerini gasbetmek kolay olmamalı, bu
kadar kolay olmamalı; bunu söylüyorum.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, ben de bir şey söylemek
istiyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Altaya sataştım ben Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurunuz
Sayın Beştaş.
32.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Birincisi, ne kimsenin avukatlığına
ihtiyacımız var ne de kimseye avukatlık yapmak gibi bir
iddiamız var. Bülent Turanın söylediği sözleri, bant daraltma
meselesini ben de ifade etmiştim ve dün biz buna ilişkin
araştırma önergesi verdik, kendi partim ve grubum adına bu
yanıtları verdim; bu, bir.
İkincisi, böyle, hani
Sizinle konuşmadım. demesiyle ilgili de yani ne diyeyim, size bir
cevap vermeyeceğim, muhatap almıyorsanız biz de almayız
tabii. Ama o arada bir sürü laf da söyledi tabii. Yok sınır ötesi
operasyon, yok şu bu ve şöyle bir cümle kurmuş sonra tespit
ettim: Bu ülke içinde de dışarıda da operasyon yaparız,
size ne? Ne demek size ne ya?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hayır dediğiniz tezkere var, o yüzden size ne...
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Hayır, biz tezkerelere hayır diyoruz,
evet.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Evet.
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) E, tamam, neyi konuşuyorsun?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bu ülkenin içeride de dışarıda da
barışını savunuyoruz.
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Hayır dediğin şeyi ne konuşuyorsun?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Buradan bağırmaya istedikleri kadar
başlasınlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Onlar savaş kararlarıyla, içeride ve
dışarıda savaş politikasıyla iktidarlarını
devam ettirmeye çalışıyorlar.
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Ya, bir terörü lanetlesene, terörü lanetlesene sen!
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Savaş yok, terörle mücadele var
Türkiyede.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Biz her zaman söyledik, söylemeye devam
edeceğiz: Halkların Demokratik Partisi ülke içinde de
dışında da barışı savunuyor, demokrasiyi
savunuyor, konuşmayı savunuyor, diyalogu savunuyor ama siz bu sözler
karşısında yani kuyruğunuza basılmış gibi
bas bas bağırıyorsunuz. Barışı savunmak niye bu
kadar zorlarına gidiyor?
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Ne kadar ayıp ya, bir sürü can gitti, can!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Biz bu Parlamentonun üyesiyiz, partisiyiz.
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Herkesin yüreği yanıyor. Tabii,
bağırırım.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sizin yüreğiniz bizim kadar yanmıyor. Siz
bundan nemalanıyorsunuz, bunu istismar ediyorsunuz.
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Sen terörü lanetlesene! Canımız yanıyor
canımız, senin canın yanıyor mu?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bizim yüreğimiz sizden daha fazla yanıyor.
BAŞKAN Sayın
Turan, buyurunuz efendim.
33.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, şu mikrofon bağırmamak için var. Meral
Hanımın niye bu kadar bağırdığını
açıkçası garipseyerek takip ettim, niye bağırıyorsunuz
anlamadım yani sakin olursanız seviniriz; bu bir.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Siz sakin olun, siz oradan bağırınca
ben de size bağırıyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
İkincisi, Sayın Başkan, tekrar ediyorum: Sayın Altayla
seviyeli bir tartışma yaptık, bu tartışma içerisinde
kendisi beni dinledi, ben onu dinledim ama 3üncü kişi olarak Sayın
Meral Hanıma çok fazla bağırdığı için sitem
ettim. Yoksa tabii ki her vekil kıymetlidir, hepsini bu konuda dinleriz.
Ha, şimdi konuşun dinleyelim ama bırakın da Grup
Başkan Vekili konuşurken araya girmeyin, bu asgari nezakettir diye
düşünüyorum, bunu talep etme hakkımız var. Konu sizin
konuşmamanız değil, sizin başkasının dinleme
hakkına engel olmanız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Bir diğer mesele Sayın Başkan, terörle ilgili hiçbir kınama
yapmayıp, PKKyı ağzına almayıp burada
çığlık atarcasına Bakana, bizlere, ülkeye, Hükûmete,
yönetene üst perdeden bağırmasını, hakaret etmesini ibretle
izliyoruz. Söyledim, bir daha söylüyorum: Bu ülkenin tüm muhalefeti,
iktidarı tezkerede askerimize sahip çıkarak Terörü yerinde kurut.
diye yetki verdi, talimat verdi hatta. Biz de askerimizin sınır içi
veya dışı terörle olan mücadelesinden gurur duyduk. O yüzden
diyorum ki: Tezkereye evet demeyen HDPnin bu konudaki
kızgınlığının bir anlamı yok; o yüzden isyan
ediyorum. Biz evet dedik, hesabını sorarız; size ne! Bir daha
söylüyorum: Askerimizin terörle mücadelesinden size ne! Siz düne kadar
askerimize Kimyasal silah kullanıyorsunuz. demişsiniz, siz düne
kadar Aponun heykelini dikeceğiz. demişsiniz, siz düne kadar bir
sürü laf ederek Sırtımızı PKKya dayadık.
demişsiniz. Şimdi diyorum size: Terörle mücadele yaparken
askerimizin, güvenlik güçlerimizin ısrarlı takiplerinden size ne!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Siz FETÖyle yollar yürüdünüz ya!
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Ama isteriz ki Amerikanın, Fransanın muhalefetinde olduğu gibi
en azından terör konusunda keşke tüm partilerimiz bir araya
gelebilse, asgari bir beraberlikte buluşabilse ama maalesef, bunun
olmayacağını bir kez daha görmüş olduk Başkanım.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Beştaş
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Aslında sataşmada bulundu ama ben
yerimden
BAŞKAN Yerinizden
buyurun lütfen.
34.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bir; bu Parlamentoya her bir milletvekili tabii ki
seviye getirir ama HDPnin bu seviye, eşitlik ve dil konusunda çok ciddi
bir katkı yaptığını söyleyebilirim yani seviyesizlik
ithamını -asla kabul edemeyiz böyle bir ithamı- aynen iade ediyorum;
birincisi bu.
İkincisi, biz
kararlarımızı partimizde veririz, aynı cümleleri de tekrar
etmeyiz mümkün olduğunca. Şunu söyledim, evet: İçişleri
Bakanı daha gözaltında olan şüpheli
konuşmamışken, bant daraltılmışken, internet
sınırlandırılmışken çıkıp dedi ki:
Afrinden gelmiş, Kobaniden talimat almış. Bir
İçişleri Bakanı bunu nereden biliyor ya?
ARZU AYDIN (Bolu)
İçişleri Bakanı olduğu için olabilir mi, Bakan ya!
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Devlet bunu bilmeyecek mi ya! Devlet hemen bulmuş
işte.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bir de niye soruşturmaya müdahale ediyor ve
ertesi gün onun emrindeki kolluk, onun emrindeki kolluk ve Valilik ona hizmet
eder açıklamalar da yapıyor?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Biz bu ülkede ölen her bir canın
acısını iliklerimize kadar hissediyoruz. Barış
mücadelesi, çözüm mücadelesi verdiğimiz için en büyük bedelleri ödüyoruz
ve bunun faili de bedelleri ödetenler de bizzat iktidarda oturanlardır çünkü
bunu siyasete malzeme yapıyorlar çünkü siyasi mücadele etmeden emrindeki
kollukla, valilikle, devlet aygıtıyla bir partiyi yok etmeye
çalışıyorlar. Bu ölümlerin sebebi biz değil, bu siyaseti
yürütenlerdir.
BAŞKAN Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.33
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.53
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
İYİ Parti Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VI.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ Parti Grubunun, Kayseri Milletvekili Dursun Ataş ve 20
milletvekili tarafından, sağlık hizmetlerinin sunulmasında
yaşanan sorunların araştırılması, konuyla ilgili
çözüm önerilerinin sunulması amacıyla 11/11/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16
Kasım 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
16/11/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 16
Kasım 2022 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Kayseri Milletvekili Dursun
Ataş ve 20 milletvekili tarafından sağlık hizmetlerinin
sunulmasında yaşanan sorunların
araştırılması, konuyla ilgili çözüm önerilerinin
sunulması amacıyla 11/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin
16/11/2022 Çarşamba günkü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Kayseri
Milletvekili Sayın Dursun Ataş.
Buyurunuz Sayın Ataş.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA DURSUN ATAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İYİ Parti olarak vermiş olduğumuz
sağlık hizmetlerinde yaşanan sorunların araştırılması
konulu önergemiz hakkında söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
yirmi yıldır iktidarda olan AKP'nin en çok övündüğü
konuların başında sağlık hizmetleri gelmekteydi. Ancak
bugün en çok sorun yaşanan konuların başında yine sağlık
hizmetleri gelmektedir. Bugün hastaneye giden her vatandaş
sağlık hizmetlerinin sunulmasından şikâyetçiyken
sağlık çalışanları da çalışma
şartlarından, özlük haklarından şikâyetçidir. Yani
Sağlık Bakanlığı, hastalardan hekimlere, teknik
personelden hasta yakınına, hemşireden 112 personeline, herkesin
şikâyetçi olduğu bir kuruma dönüşmüştür. Sağlıkta
geldiğimiz nokta, 21inci yüzyılın Türkiyesi adına utanç
vericidir. Sağlıkta yaşanan ve dağ gibi biriken sorunlar
çözülmezse durum çok daha kötüye gidecek, can kayıpları ve tedavi
maliyetleri artacak, insan hakkı ihlalleri yaşanacaktır.
Sayın milletvekilleri,
bugün hastaların yaşadığı en önemli sorunların
başında hastane randevuları gelmektedir. Hasta olan
vatandaşlar önce randevu alabilmek için gece yarısı uyanıp
ya bilgisayarın ya da telefonun başında uzun süre mücadele
vermekte, randevu almayı başarsa da günlerce, hatta haftalarca
randevu günü beklemek zorunda kalmaktadır. Bu sırada ne kadar acil de
olsa hasta tedaviye ulaşamamakta, hastalıkları ilerlemekte,
tedavi süreci daha da zorlaşmaktadır. Ayrıca, tanı
konulması için elzem olan röntgen, ultrason, MR, PET gibi hususlarda ise
randevular aylar, hatta yıllar sonrasına verilmektedir.
Eskiden kuyruklar
vardı; biz geldik, sağlıkta çağ atladık. diyen
iktidar, ülkeyi sağlıkta kırk yıl öncesinin bile gerisine
götürmüş, hastanede değil ama evde günlerce, aylarca, yıllarca
beklenen sanal kuyruklar yaratmıştır. Türkiye'nin
başkentinde Ankara İbni Sina Hastanesinde kanser şüphesi olan
bir hastaya ultrason için 26 Ocak 2024 tarihine randevu verilmiştir.
Kanserde erken teşhis hayat kurtarır. sloganını kullanan
Sağlık Bakanlığına sesleniyorum: Erken randevu da
hayat kurtarır.
Değerli milletvekilleri,
bugün hastalara yaşatılan Paran varsa özel hastaneye git, yoksa
aylarca, yıllarca bekle. mantığının sorumlusu bugünkü
AKP iktidarıdır. Bu durumun sorumlusu doktorlara Giderlerse
gitsinler. diyen zihniyettir. Bu zihniyet yüzünden son on yılda yurt
dışına giden doktor sayısı 10 bini geçmiştir.
Sadece 2022 yılının ilk dokuz ayında 2 bin doktor yurt
dışına gitmiştir; ülkemizde kalan doktorların önemli
bir kısmı da çalışma koşulları,
maaşlarının az olması, şiddete uğramaları
yüzünden istifa ederek özel hastanelere geçmişlerdir. Sağlık
Bakanlığının bu duruma karşı tedbiri ne, biliyor
musunuz? Göç eden, istifa eden, nitelikli, tecrübeli doktorlarımızın
yerini Türkçe konuşmakta dahi zorluk çeken, tıp fakültelerine
sınavsız giren Suriyeli doktorlarla doldurmaya çalışmak,
doktorlara beş dakikada 1 hasta randevusu vermek, doktordan beş
dakikada hastaya tanı koymasını, tedavi etmesini beklemek.
İşte, ülkeye sağlıkta çağ
atlattığını söyleyen AKP'nin sağlık
politikası budur.
Değerli milletvekilleri,
hastayı değil hastadan para kazanmayı düşünen, bunun için
tüm hastaneleri kapatıp şehir hastanelerini özel şirketlere
kiralayan, yandaşlara hasta garantileri veren zihniyetin
sağlıkta ülkemizde yaşattığı diğer bir sorun
da ilaç sıkıntısıdır. Çünkü bu iktidar, 1979da
kurulan, yüzde 150 oranında daha ucuz 22 çeşit ilaç üreten SSK
Şişli İlaç Fabrikasını 2005 yılında
kapatmıştır. Çünkü bu iktidar, 1928de kurulan, aşı
üretiminde dünyaya örnek gösterilen Refik Saydam Hıfzıssıhha
Enstitüsünü 2011 yılında bir KHKyle kapatmıştır.
Çünkü bu iktidar, biyologları, evrim teorisine inanıyorlar diye
sağlık sisteminin içinden çıkarmış; sağlık
sektörünün en önemli paydaşlarından biri olan eczacılara
bilimsel çalışma imkânı sunmadığı gibi
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız efendim.
DURSUN ATAŞ (Devamla)
euro kuru 19,42 seviyesinde olduğu hâlde ilaçta euro kurunu 7,86da
tutarak eczacıları ekonomik darboğaza sokmuştur. Bunun
sonucu olarak, ülkemizde ilaç tedarikinde ciddi sıkıntılar
yaşanmakta, yaklaşık 5 ilaçtan 1i eczanelerde
bulunamamaktadır. Bugün, ilaç depolarında dahi ilaç sıkıntısı
yaşanmaktadır. Birçok hasta, ilaca ulaşamamakta, bulunabilirse
eczanelerden, bulunamazsa depolardan tane tane ilaç alınmaktadır.
Kısaca, Türkiye'de
sağlık sistemi iflas etmek üzeredir. Bunun ağır
sonuçları tamamen kendini göstermeden bu sorunların
araştırılmasını ve çözümün ortaya konulması
zorunludur. Bu yüzden, önergemize destek verin, yaşanan bu sorunları
çözelim diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ
Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu Adına Batman Milletvekili Sayın Necdet
İpekyüz.
Buyurun Sayın İpekyüz.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NECDET
İPEKYÜZ (Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sağlık,
haktır; sağlığın erişilebilir olması
lazım, eşit ulaşılması lazım, ücretsiz
olması lazım, ana dilinde kamu hizmeti olması lazım.
Eğer siz sağlığa işletme olarak bakarsanız,
kuruma gelene müşteri gibi bakarsınız. Müşteri ve
işletme mentalitesi varsa para vardır, kâr vardır. Sağlık
gibi bir anlayışta bundan vazgeçmek lazım, tümüyle ücretsiz
olması lazım.
Peki, olay ne?
Sağlıkta dönüşüm. Büyük bir hikâyeyle anlatılan
sağlıkta dönüşüm, şu anda bir yıkıma
dönüştü. Kimin için yıkıma dönüştü? Yurttaş için
yıkıma dönüştü, parası olmayan için yıkıma
dönüştü. Dönüşümün iki tane başlığını
söyleyelim: Randevu için başvurduğunuzda, ben buraya inmeden az önce
Ankarada göz muayenesi için başvurduğumda aralık
ayının ilk haftasına randevu alamıyorsunuz. Türkiye'nin
başkentinde aralık ayının ilk haftasına siz randevu
alamıyorsunuz. Ameliyat için randevu alamıyorsunuz. Gittiniz, randevu
buldunuz; beş dakikada, bilemediniz on dakikada muayene. Şimdi,
burada oturan hekim milletvekilleri var. Öğretilen kural, beş
dakikada bir hastayı mı dinlemektir, muayene etmek midir, yoksa
tetkik istemek midir? İmkânsız. Her şeyi de bu dönüşümle
beraber tükettiniz, erittiniz. Kaygılı bir meslek grubu olan hekimler
ve sağlık çalışanları tükendi, bitti.
Sonuç ne oldu?
Yurttaşlara televizyonlarda hep Sağlıkta bunu yaptık.
deyip öfkeyi hastaneye yönlendirip şiddete çevirdiniz; şiddet cinayete
dönüştü. Bu kürsüye her çıktığımızda hekimlerin,
sağlık çalışanlarının, emekçilerin
cinayetlerinden ve yaşamlarını kaybedişinden söz ettik.
Beyaz kod denilen bir uygulama var. Beyaz kod nedir? Sağlıkta
herhangi bir olumsuzluk, bir şiddet olayı olduğunda oradaki
grubun çağrı yaptığı bir koddur; giderek artıyor,
10 binlere ulaşıyor. Hani, diyorsunuz ya: Artık bütün
hızıyla yükseliyor. Önemli olan; yüksek binalar, şehir
hastaneleri yapmak değil, oradan alınabilecek, erişilebilecek
hizmet sunabilmektir. Var mı? Yok. Ne oluyor? Randevu yok, yeterli muayene
yok; ameliyat olamıyorsunuz, ameliyat olacaksanız malzeme yok.
Malzeme olmadığında ne deniyor? Git, paranla satın al.
Randevu olmadığında ne oluyor? Git özele. Sizin dönüşüm
dediğiniz şey, özele sevk oldu; sizin dönüşüm dediğiniz
şey, parası olana sağlık hizmeti oldu. Böyle bir süreçte
siz bu hizmeti sürdüremezsiniz. Ya, arkadaşlar, döviz artıyor, sabit
tutmuş... Tylol Hot ateş düşürücü, her annenin bildiği, her
ebeveynin bildiği ilacın piyasa fiyatı 29,66 lira; 16 lira fark
veriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla)
Batmandaki eczanelerle konuştuğumuzda, Eczacılar
Odasıyla konuştuğumuzda gelen reçete sahipleri, ilaçların
parasını sorup sonra reçeteyi alıp almama konusunu
düşünüyor. Batman gibi yerde, Hakkâride, Diyarbakırda yeşil
kartlı hastalar zaten özele gidemiyor, zaten yoksul; o insanlar daha da
sıkıntılı, hasta olmaları daha da kronik bir sürece
dönüşmekte.
Bütün bu süreçlerle beraber
ne oldu? Hekimler göç ediyor, hekimler bu ülkeyi terk ediyor ve
yaptığınız çözüm ne? Sayıyı artırabiliriz.
Önemli olan; sayıyı artırmak değil, nitelikli hizmet
üretmektir, nitelikli hizmet verebilmektir. Bunun koşulu da bunların
kurumlarıyla, yapılarıyla -başta Tabipler Birliği
olmak üzere, SES olmak üzere- görüşmektir, demokratik sistemi
oturtmaktır.
Saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ali Şeker.
Buyurunuz Sayın Şeker.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ
ŞEKER (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Geçtiğimiz pazar günü,
hem ülkemizin hem de İstanbulun en önemli noktalarından biri
İstiklal Caddesinde yaşanan bombalı saldırıda
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yakınlarına ve ülkemize başsağlığı,
yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum.
Terörü ve terörden medet umanları, terörü yönlendirenleri lanetliyorum bir
kez daha.
Patlamadan birkaç gün önce
Taksim İstiklal Caddesinde gezdiğimde Türk vatandaşların
azınlığa düştüğünü üzülerek gördüm; maalesef, birkaç
gün sonra da bu patlama meydana geldi. İçişleri Bakanı, ülkenin
sınır güvenliğini koruyacağı yerde partilerin iç
işleriyle meşgul. Ben bir yurttaş olarak, İçişleri Bakanının
partilerin iç işleriyle değil, ülkenin iç işleriyle ve
sınır güvenliğimizle ilgilenmesini talep ediyorum. İç ve
dış güvenlik gibi önemli bir kamu hizmetini sunan bir kişi, tek
bir güvenlik makalesi dahi okumamakla övünüyor. Hâlbuki, ülkenin sorunları
bunları hazmetmeyi, bu güvenlik sorunlarını çözebilecek bilgi ve
birikime sahip olmayı gerektiriyor.
Adıyaman
Dokumacılar grubunun telefonları Mayıs 2015te dinleniyordu ve
intihar eylemleri yapacakları Mayıs 2015te mahkeme
kayıtlarına geçmişken 20 Temmuz 2015te Suruç
katliamını yaptılar. İzlenmiş hâlde Ankaraya geldi
diğer bir kardeş, o da 10 Ekim Ankara katliamını yaptı
yani olaylar olduğu sırada takip ediliyordu, izleniyordu; ona rağmen
bunları yaptılar. Taksimdeki bu katliamı yapan kişinin de
izlendiğini biz buradan anlamış olduk. Biz umut ediyoruz ki
2015te yaşananları bir daha bu ülkeye yaşatmaya kimse
kalkışmayacak, bu millet buna gerekli cevabı verecektir.
Tıpta yaşanan
sağlık hizmetleriyle ilgili sorunlar ve sağlığa
erişim konusunda çok ciddi problemler yaşıyor vatandaşlar.
Sağlıkta dönüşüm dediğiniz programdan geri dönseniz de
onun yarattığı tahribatlar hâlâ devam ediyor. Hekim göçü
konusunda
2012de 59 kişi yurt dışına hekim olarak gitmek
için başvurmuşken 2022de -daha iki ay var geride- 2.153 hekim yurt
dışına gitmek için başvurmuş durumda; bu, korkunç bir
yıkım. Bu kadar hekim yurt dışına gidince ne oluyor?
Kuyruklar telefon başında devam ediyor, insanlar sağlığa
erişemiyor. Bir yandan şehrin dışında
yaptığınız hastaneler yüzünden, bir yandan da şehrin
merkezindeki hastaneleri kapattığınız için insanlar
artık randevu alamaz hâle geldi ve telefon başında kuyrukta
bekliyorlar.
Ben mezun olduğum
Cerrahpaşa Tıp Fakültesine -son hâli- iki gün önce gittim ve bu
fotoğrafı çektim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ALİ ŞEKER (Devamla)
Cerrahpaşa, koskoca bir otoparka ve moloz yığınına
dönmüş durumda. 2016 yılından beri Cerrahpaşa bir bir
yıkılıyor ama bir çivi dahi çakılmadı bugüne kadar.
Cerrahpaşaya bu ülkenin en iyi yetişmiş çocuklarını
gönderiyoruz, ilk 10a giren öğrencilerin 5i Cerrahpaşada
eğitim görüyor ama biz onlara böyle bir üniversiteyi reva görüyoruz.
Hâlbuki, en gözde, en nitelikli sağlık hizmetinin verildiği
üniversiteleri bir an önce ayağa kaldırmamız gerekiyor.
Altı yıldır çivi çakılmayan Cerrahpaşaya bir an önce
hak ettiği o binalar verilmeli, yurt sorunu da bir an önce çözülmeli.
Saygılar sunuyor,
teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Uşak Milletvekili Sayın
İsmail Güneş.
Buyurunuz Sayın
Güneş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İYİ Partinin grup önerisi üzerine AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve
ekranları başında bizi izleyen aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii ki AK PARTİnin en
çok övündüğü, gerçekten de övünmekle de haklı olduğu alanlardan
bir tanesi de sağlıktır. Sağlıkta çok büyük
değişim ve dönüşümler sağlandı. Tabii, bunlar saymakla
bitmez ama en önemlisi, tüm vatandaşlarımızın eşit
olduğunu göstermek adına tüm vatandaşlarımız
sağlık güvencesine alındı. Daha önceki dönemlerde
vatandaşlarımızın yüzde 30unun sağlık güvencesi
yoktu ve hastanelere gitme imkânı da yoktu arkadaşlar.
Diğer taraftan,
sağlıkta dönüşüm neticesinde insan kaynaklarımızdan;
hekim sayısını 91 binden 184 bine, hemşire
sayımızı 113 binden 303 bine çıkardık. Aynı
zamanda, aile hekimliği sistemini hayata geçirerek insanların
hekimlerini tanımasını, hekimlerin de hastalarını
tanımasına fırsat verdik. Bunun neticesinde, aşılama
oranlarımız yüzde 98lere ulaştı ve anne ölüm
hızlarımız 64ten 13lere düştü. Yine, bebek ölüm
hızlarımız önemli derecede düştü.
Diğer taraftan, evde
bakım hizmeti gibi önemli bir hizmeti hayata geçirdik. Tüm hastaneleri
Sağlık Bakanlığı çatısı altında
topladık ve aynı zamanda yirmi yılda 715 tane hastane, 393 tane
hastane ek binası yaparak yatak kapasitemizi yaklaşık 120 bin
civarında artırdık. Bizden önceki nitelikli yatak kapasitesi
neydi diye baktığınız zaman sadece yüzde 6,4tü. Bugün
nitelikli yatak kapasitemiz nedir arkadaşlar? Yüzde 77. Yoğun
bakım yatak sayımız sadece o dönemde 869du, bugün 24.349
arkadaşlar. Palyatif bakım hizmeti yatak sayısını
38den 6 bine çıkardık.
Diğer taraftan, yine,
hekim seçme hakkını getirdik. Ameliyathaneleri modernleştirdik.
Sağlık hizmetlerine başvuru; bizden önceki dönemde bir kişi
yılda 3 kere sağlık hizmetine başvururken sağlıktaki
bu yapılan değişim ve dönüşüm neticesinde 9 kez
başvurur hâle geldi.
Yine,
vatandaşlarımızın sağlıktan memnuniyet oranı
yüzde 39dan yüzde 77lere çıktı. E-Nabız Sistemini hayata
geçirerek insanların bilgi almasını
kolaylaştırdık. Acil sağlık hizmetlerinde devrim
niteliğinde değişimler yaptık ve tüm
vatandaşlarımızın hatta ülkemize turist olarak gelmiş
dünya vatandaşlarına bile ücretsiz 112 sağlık hizmetleri
verdik ve tüm yurdun her tarafına bunu yaygınlaştırdık.
Diğer taraftan, daha önce bizim için hayal olan uçak ve helikopter
ambulanslarını, yine milletimizin hizmetine sunduk. Ağız ve
diş sağlığı merkezlerini 14ten 133e, ağız
ve diş sağlığı hastanesini 1den 34e
çıkardık.
Değerli arkadaşlar,
sağlıkta çok büyük devrimler yaptık. Bugün birtakım
sorunlarımız var mı? Var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız.
İSMAİL GÜNEŞ
(Devamla) Bunlardan bir tanesi, randevu sistemiyle ilgili
yaşadığımız sorunlar. Bunları da çözecek olan AK
PARTİ iktidarıdır arkadaşlar. Bununla ilgili, haziran
ayında sağlık çalışanlarımızın mali
haklarının düzeltilmesiyle ilgili önemli bir kanuni düzenleme
yaptık. Bugün bir uzman hekim, kamuda çalışan uzman hekim en
düşük 28 bin TL ile maksimum 57 bin TL arasında maaş
almaktadır. Aile hekimi uzman arkadaşlar bugün en düşük
maaşı olan 29 bin TL ile 43 bin TL arasında ücret
almaktadır. Bunlara ilaveten de 16 bin TL ASM gideri verilmektedir
arkadaşlar. Bu yaptığımız mali haklardaki
iyileştirmeler neticesinde bugün kamuya dönmek isteyen doktor
sayısı 7 bindir ve bunlardan 6 bini yerleştirilmiştir ve
önümüzdeki günlerde kamuya dönecektir. İnşallah bu sorunların
üstesinden, her sorunun üstesinden geldiği gibi, AK PARTİ
iktidarı gelecektir diyorum. Önergenin aleyhinde olduğumu söylüyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ
Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluç tarafından, Dedeoğulları cinayetinde yaşanan
ihmaller ve cezasızlık politikalarının
araştırılması amacıyla 16/11/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16
Kasım 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
27/10/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
16/11/2022 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
16 Kasım 2022 tarihinde
Siirt Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış
Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili
Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Dedeoğulları cinayetinde
yaşanan ihmaller ve cezasızlık politikalarının
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan (22454 grup numaralı) Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
16/11/2022 Çarşamba günkü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Züleyha Gülüm.
Buyurunuz Sayın Gülüm.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM
(İstanbul) Merhabalar, halklarımızı selamlayarak
başlıyorum.
Benim konuşacağım
konu bir katliam, konuşması da kolay olan bir mesele değil. Zira
geçen sene temmuz ayında Konyanın Meram ilçesinde bir aileden 7 Kürt
katledildi, ırkçı bir saldırıyla katledildi; tetikçi Mehmet
Altun tarafından evlerinin bahçesine gidilerek 7 kişi öldürüldü ve
aileden sadece 1 kişi şu an yaşamını devam ettiriyor.
Aslında bu
saldırı Geleceğim. diyen bir saldırıydı. Zira
bundan önce yine aynı aileye yönelik -Dedeoğulları ailesine
yönelik- yine aynı aile tarafından saldırı
gerçekleştirilmişti ve bu saldırıda aile fertleri yine
hayati tehlike atlatacak derecede yaralanmıştı. Aslında bu
saldırı dalgası on yıldır sürüyordu;
Dedeoğulları ailesi komşuları olan Keleş ve Çalık
ailesi tarafından tam on yıldır sistematik olarak
ırkçı bir saldırıya maruz bırakılıyordu.
Peki, bu ön saldırı
olduğunda ne oldu? Aslında hep bildiğimiz hikâye oldu; gerçek
anlamda bir soruşturma yürütülmedi, olayın üstü kapatılmaya
çalışıldı, saldırıya uğrayanlara koruma
verilmezken saldıran aileye koruma tahsis edildi. Bu soruşturma dosyasında
ailenin katledilmesine kadar hiçbir işlem yapılmadı. Olayın
olduğu anda dinlenmesi gereken tanıklar dinlenmedi, ne zaman
dinlendi? Dedeoğulları ailesi katledildikten sonra dinlendi.
Soruşturmanın önemli bir delili olan HTS ve telefon
kayıtları ne zaman incelendi, ne zaman dosyaya girdi? Aile
öldürüldükten sonra.
Savcı bütün
işlemleri ancak sonraki dosya gündeme girdiğinde yani aile
katledildiğinde ve tabii ki bu, kamuoyuna yansıdığında
kamuoyu baskısı sonucu dosyayı aldı ve incelemeye
başladı. Ve biliyor musunuz ne olmuştu? Dosyada bu savcı
daha önce takipsizlik kararı vermişti, üstelik de kendisi delil
araştırması istemişken, daha delillerin sonuçları
gelmeden alelacele takipsizlik kararı verdi. Bu takipsizlik
kararını verirken de olayı çarpıtacak bir cümle
kullandı Olayda Kürt olmalarından kaynaklı bir durum yoktur,
ırkçı saldırı yoktur. Hangi araştırmayı
yaptınız da bu sözü söylüyorsunuz diye buradan sormak gerekiyor. Ve
yine bu soruşturmada Dedeoğulları ailesinin evinin bahçesinde
bulunan fişeklerle ilgili de bir değerlendirme yapmış
savcı bey. Fişeklerin Dedeoğulları ailesine ait
olduğunu söylemişti, oysaki sonraki soruşturmada bunların
saldırgan aileye ait olduğu açıkça ortaya çıktı.
Dedeoğulları
ailesinin basına da yansıyan beyanlarında şöyle şeyler
geçiyordu: Dedeoğulları ailesine hitaben bu aile Biz ülkücüyüz, siz
Kürtleri buradan kaldıracağız. diyerek
saldırmıştı. Olay tarihinde ağır yaralanan
Yaşar Dedeoğulları, ifadesinde şahıslarla
aralarında on yıldır husumet olduğunu, husumetin sebebinin
Kürt olmalarından, Kürtlük mevzusundan kaynaklandığını
dile getiriyor. Yine, katilin 112 çözümleme tutanağında Biz Türk
halkı olarak siz polisleri çok seviyoruz, biliyorsunuz değil mi? O
teröristleri vurdum, aslında daha fazlasını da
vuracağım. diyor.
Dedeoğulları ailesi
bu saldırıdan sonra bir kez daha saldırıya uğruyor ama
yine soruşturma ya da bir güvenlik önlemi alınmıyor. Basına
yansıyan sürecin en başından itibaren hem iktidar yetkilileri
hem Konya Cumhuriyet Başsavcılığı olayın
aydınlatılmasının ve ırkçı saiklerin
cezalandırılmasının önünü kesen açıklamalar
yapıyorlar. Israrla Kürtlük meselesiyle ilgisi yoktur. diyorlar oysaki
dosya içeriği tam da bunu gösteriyor ve bütün bu sürecin sonunda 7
kişilik bir aile katledildi.
Dosya içerisindeki belge ve
bilgiler, delil karartmaya dahi varan bir soruşturma sürecinin
yaşandığını açıkça gösteriyor. Olay bile, isteye
aydınlatılmıyor. Mehmet Altun'un dışındaki tüm
failler tahliye edildiler, hem de çok kısa bir sürede.
Dedeoğulları ailesine mensup müşteki aile üyelerinin
duruşma salonunda dile getirdiği adalet taleplerinin cevabı ise
aileye yönelik darp, gözaltı ve soruşturma dosyaları oldu.
Failler, bu soruşturma dosyalarındaki şikâyetlerinde 12/05
tarihinde gerçekleşen saldırı sonrası soruşturma
savcısıyla görüştüklerini söylüyorlar. Bakın, bunlar
dosyada var ve diyorlar ki: Keleş ve Çalık ailelerinden
tutuklananları biz tahliye ettirdik. diyor, sanıklar açıkça
bunu söylüyor.
Mehmet Altun'un olay
sonrası firari olduğu süreçte 155le otuz beş dakikalık
görüşme kaydı bile dosyadan çıkarılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla)
Mehmet Altun'un olay sonrası firari olduğu süreçteki bu kayıtlar
neden ortadan kaybedildi? Bu katliam, ısrarlı bir şekilde
komşular arası husumet olarak, tarla meselesi olarak
geçiştirilmeye çalışılıyor, ısrarla faillere
karşı cezasızlık politikası devreye sokulmaya
çalışılıyor. 30 Temmuz 2021de gerçekleşen katliam
sonrası dosyaya giren cezaevi görüşme kayıtları, katil
Mehmet Altunun yakalandıktan sonra âdeta kahraman gibi
karşılandığını gösteriyor. Kolluk birimlerinin,
infaz görevlilerinin kendisine ve ailesine ne kadar iyi
davrandığını, teselli ettiklerini kendisi anlatıyor.
Öyle ki ilk duruşmada salona polis silahla giriyor, müştekilerden
birine doğru yöneliyor ancak diğer polislerin durdurmasıyla
engellenebiliyor. Sanıklar tüm aşamalardaki tutarlı
beyanlarında -ki en tutarlı beyanları bunlar- kolluğun
kendilerine her zaman ısrarla ne kadar iyi davrandıklarını
hatta polisin kendileriyle beraber neredeyse tarlaya gidip onlarla
çalışmak istedikleri yönünde beyanda bulunuyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla)
Tamamlamak için süre rica edeceğim Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Gülüm, bir kararımız var ama siz istisna olun.
Buyurunuz efendim.
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Niye? Sebep?
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla)
Çünkü bir katliam var.
Şimdi, böyle bir
katliamın duruşması yarın görülecek ve bir karar verilecek.
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Sizden iyi katliamcı mı olur? Alçakça yapıyorsunuz.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Bir daha söyle anlayamadık. Bir daha söyle, duyamadık.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Ama
biz yürütülen süreçten şunu gözlemliyoruz: Her zaman olduğu gibi bir
tetikçi cezalandırılacak, dosyanın diğer failleri
yargılanmayacak ve daha da önemlisi bu katliamın aslında
ırkçılıkla beslendiğini, Kürtlere yönelik bir katliam
çizgisinin sonucu olarak gerçekleştiğinin üstü örtülmeye
çalışılacak. İşte, biz bu nedenle diyoruz ki: Burada
bir araştırma komisyonu kurulmalı ve bu gerçek açığa
çıkmalıdır ki bundan sonra benzer katliamlar
gerçekleşmesin. Bu nedenle önergemize olumlu yönde oy
kullanmanızı bekliyoruz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Levent Gök.
Buyurunuz Sayın Gök.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Önemli bir önerge. Bu
önergenin konusunu oluşturan dava, geçen yıl Konyada hepimizi sarsan
bir katliam haberiyle gerçekleşti ve 1 aileden 7 kişi 1 kişi
tarafından vuruldu, ev yakılmak istendi, deliller karartılmak
istendi ve ailenin başından beri kaygı duyduğu -biz de o
günlerde Konyadaydık- ve Konyadaki yurttaşlarımızın
büyük bir kaygıyla takip ettiği süreçte herkesin düşündüğü,
kafasının arkasındaki soru bu katliamın hangi gerekçeyle
işlendiği konusu.
Değerli milletvekilleri,
bir devlet yurttaşlarının hukuki güvenliğini sağlamak
durumunda ve adaleti gerçekleştirmek durumundadır. Eğer bir
ülkede yaşayan yurttaşların bir bölümü kendilerinin etnik
kökenlerinden dolayı ayrımcılığa
uğradığını düşünüyor ve adaletin bu yüzden
gerçekleşmediğini ileri sürüyorsa ülkeyi yönetenlerin bir defa
değil, bin defa düşünüp bu konuda gereğini yapmaları ve
bütün yurttaşlarına güvencelerini vermeleri gerekir ama bir
yıldan fazla süren dava süreci sonunda gördük ki geldiğimiz nokta
ailenin, mağdurların hâlâ bu kaygıdan ve dava sürecinin bir
ırkçı saike bakılmamasından kaynaklanan endişelerinin
hâlâ sürdüğünü gösteriyor; devlet bunu gidermek durumunda.
Biz, bu hadisenin bir
versiyonunu, benim de içinde bulunduğum bir ortamda, Genel
Başkanımızla beraber Çubukta bir şehit cenazesinde
yaşadık. Değerli milletvekilleri, oradaki halkın nefret
söylemleri, kutuplaştırıcı,
ayrıştırıcı dil yüzünden ne hâle geldiğini en
yakından görmüş, yaşamış ve karşınızda
tesadüfen hayatta olan bir milletvekili olarak söylüyorum ki bu
yurttaşları ve bu ortamı sürükleyen siyasetin dilidir, siyasetin
getirdiği kutuplaştırmadır, bilinçaltına isteseniz de
istemeseniz de yerleştirdiğiniz nefret tohumlarıdır. Ben
bunu bizzat hayatım pahasına yaşamış bir kişi
olarak çok net gördüm. Siz istediğiniz kadar başka saiklerin
olmadığını söyleyin, o saikler insanların
kafasına girmiştir, yerleşmiştir ve olayın bir nedeni
de bunlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
LEVENT GÖK (Devamla)
Şimdi, iktidara düşen bir görev var: Bir dava sürerken, bu
araştırma önergesinin konusu ortadayken eğer aile,
Halkların Demokratik Partisi ve bizler -benim şahsımı da
dâhil edebilirsiniz- bu davanın seyrinden hoşnut değilsek,
mahkemenin tutumunu beğenmiyorsak, yürütülen soruşmadan tam da
beklediğimiz bir sonucun çıkacağı konusunda
endişelerimiz varken Meclisin yapması gereken ve iktidarın
özellikle yapması gereken, bütün kafalardaki tereddüdü giderecek bir
araştırma komisyonu kurmak ve toplum önüne çok berrak gerekçelerle
çıkmaktır. Bunu yapmaktan kaçınmayalım. Bunu
yaptığımız zaman toplum şeffaflaşır, devlet
hesap verebilir bir hâle gelir ve hiçbir olay karanlıkta kalmaz ama
bunları yapmazsak, bunlardan kaçınırsak ve katillerin
sırtı sıvazlanırsa değerli arkadaşlarım,
korkarım ki toplumda ayrışma artar, kutuplaşma artar
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
LEVENT GÖK (Devamla) Son
cümlem efendim.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
LEVENT GÖK (Devamla)
ve
devleti yönetmek her zamankinden çok daha fazla meşakkatli olur ve
yönetilemez bir hâle gelir. Bu nedenle bu tarz önergelerden çekinmeyelim,
kendine güvenen bir devlet bu önergeden çekinmez. Ben gereğini
yaptım, yurttaşlarımın hukuki güvenliğini
sağlıyorum. Topluma nefret tohumları atmıyorum. Benim dilim
yurttaşları birleştiren bir dildir. diyen bir iktidar bu
önergeden çekinmez ve gereğini yapar.
Biz de Cumhuriyet Halk
Partisi olarak toplumda oluşan bu kaygı ve nefret ortamını
bir an önce çözümlemek amacıyla önergenin arkasında olduğumuzu
ve destek vermek için burada olduğumuzu ifade ediyor, hepinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, bugün belli bir program dâhilinde süremizi tamamlamak için bir
gayretimiz olacak. Bugün sizlerden artı birin dışında bir
talebin gelmemesi bizi rahatlatacaktır diyorum ve böyle devam edersek,
inşallah, sizin için de iyi olur.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Ahmet Sorgun.
Buyurunuz Sayın Sorgun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
AHMET SORGUN (Konya) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
HDP Grubu önerisi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Her şeyden önce,
sözlerimin başında, İstanbul Beyoğlunda İstiklal
Caddesinde yaşanan terör eylemini, önündekileri, arkasındakileri,
yanında kim varsa lanetliyor, vefat edenlere rahmet, yaralılara da
şifalar diliyorum.
Maalesef, Konyanın
Meram ilçesinde, geçtiğimiz yıl, 30 Temmuz 2021 tarihinde 7
kişinin ölümüyle sonuçlanan çok elim bir hadise
yaşanmıştır. Katil zanlısı Mehmet Altun ve olayda
dahli olduğu düşünülenler kısa sürede yakalanıp
tutuklanmışlardır. İddia makamı, katil
zanlısı ve olaya dahli olduğunu düşündükleri hakkında
Türk Ceza Kanununun en ağır maddeleriyle tecziye edilmesini talep
etmiştir ve dava açılmıştır. Katil zanlısının
aileleri ile maktullerin aileleri çok uzun süredir komşudurlar, ne
yazık ki aralarında komşuluk ilişkisinden kaynaklanan eski
bir husumet söz konusudur. Araştırma önergesinde, maalesef ırkçı
bir saldırı diyerek konu mecrasından
çıkartılmış ve olay etnisite alanına çekilmek
istenmektedir ki bu, toplumsal barışımıza asla hizmet
etmediği gibi, aksine toplumsal barışımızı
bozacak bir yaklaşımdır.
Konya hem tarihte hem de
günümüzde hep mazlumların ve mağdurların yanında
olmuştur, hep sığınak olmuştur. Doğuda
Moğol istilalarından, Batıda Haçlı istilalarından
kaçanları bağrına basarken asla kimsenin dinine, diline,
rengine, etnisitesine hiç bakmamıştır; dün böyledir, bugün de
böyledir.
Olayı haber alır
almaz, ben ve birçok arkadaşımız maktul yakınlarını
ziyaret ettik ve bir nebze olsun ailelerin acılarını
paylaşmaya çalıştık. Elbette hiçbir husumet, hiçbir saik,
hiçbir sebep, yaşanan bu menfur olaya asla gerekçe gösterilemez,
kabullenilemez, lanetlenmiştir; bunu ifade edebiliriz.
Katil
zanlısının ve olayda dahli olanların en ağır
cezayla cezalandırılacaklarına inanıyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yerimden kısa bir söz alabilir miyim?
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Beştaş.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
35.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Konya
Milletvekili Ahmet Sorgunun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, Dedeoğulları
ailesine yönelik Konya Meramda meydana gelen katliam şüphesiz çok büyük
bir katliam ve bunun ırkçı saiklerle yapıldığı
yönünde iddiamıza dair sayın hatip kesin bir redde bulundu.
Keşke ırkçı bir saldırı olmasaydı, keşke biz
bunu söylemek durumunda kalmasaydık ama biz, yapanları değil,
gerçekleri söyleyenleri bu şekilde eleştirmeyi kabul edilemez
buluyoruz. Bir aile -Çetin Dedeoğulları hariç- tamamen yok edildi ve
ortaya çıkan -hatibimiz de anlattı- polis kayıtları,
telefon konuşmaları, sorgu, katile yönelik yaklaşım bu
olayın ayrıntılarının açığa
çıkmasını da ortaya koymaktadır. Önemli olan doğru
teşhis koymaktır; doğru bir değerlendirme ve teşhis
konulmazsa yargılamada da cezasızlık politikası, maalesef,
devam ettirilir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yarın Konyada olacağız milletvekili
ve MYK heyetimizle birlikte. Karar duruşması olması bekleniyor
ama avukat arkadaşlarımızın, dosyadaki avukatların
hiçbir tevsi tahkikat talebi kabul edilmiyor ve katliamın arkasındaki
güçler özenle korunuyor. Bu davayı sonuna kadar takip edeceğiz ve
cezasızlığa izin vermeyeceğiz.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluç tarafından, Dedeoğulları cinayetinde yaşanan
ihmaller ve cezasızlık politikalarının
araştırılması amacıyla 16/11/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16
Kasım 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzük'ün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
3.-
CHP Grubunun, Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel ve arkadaşları
tarafından, sahte bal üretiminin ve tüketiminin önüne geçilmesi,
arıcılıkta organize
dolandırıcılığın ve bu durumun üzerindeki siyasi
etkilerin araştırılması amacıyla 16/11/2022 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 16 Kasım 2022 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
16/11/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
16/11/2022 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Ordu Milletvekili Mustafa
Adıgüzel ve arkadaşları tarafından, sahte bal üretiminin ve
tüketiminin önüne geçilmesi, arıcılıkta organize
dolandırıcılığın ve bu durumun üzerindeki siyasi
etkilerin araştırılması amacıyla 16/11/2022 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan (3756 sıra no.lu) Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 16/11/2022 Çarşamba
günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere Ordu Milletvekili Sayın Mustafa
Adıgüzel.
Buyurunuz Sayın
Adıgüzel. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
ADIGÜZEL (Ordu) Değerli arkadaşlarım, bugün burada konu bal
olunca tatlı tatlı konuşmak isterdik ama maalesef, balın da
tadını kaçırdınız. İki büyük sahtecilik, dünya
2ncisi olduğumuz bal üretiminde Türkiye
arıcılığını tehdit etmektedir. Birincisi balda
sahtecilik, ikincisi de TAHAP ismindeki bir dernek
aracılığıyla arıcıların
dolandırılması.
Türkiye sahte bal cennetidir.
19 Şubat 2020de bir mevzuat yayınladınız -bu Türk
Gıda Kodeksi- ancak sahtecilik azalacağına arttı.
Şimdi, hem size hem
kamuoyuna Türkiyede sahte bal gerçeğini analiz sonuçlarıyla,
evraklarla ortaya koyacağım. Türkiyedeki birçok ilden, birçok
marketten, her firmanın birçok ürününden örnekler aldık ve bu
örnekler uluslararası bir kuruluşta analiz edildi. Toplam numune
adedi 124; uygunsuz olan, sağlıksız olan 111; sadece 13 tanesi
sağlıklı, yenilebilir durumda. İşte, analiz
sonuçları, bütün detaylar burada; yeşil olanlar yenilebilir olanlar;
alttaki kırmızı, 2nci sayfa, 3üncü sayfa ve 4üncü sayfa.
Arkadaşlar, şu anda
Türkiyedeki balların kalem bazında yüzde 92si,
ağırlık bazında yüzde 70i sahte baldır. Şimdi,
buradan Tarım Bakanına bir çağrı yapmak istiyorum:
Eğer bunlara inanmıyorsanız, bunların şahit numuneleri
elimizde, istediğiniz laboratuvarda bunları analiz ettirin, ücretini
de biz vereceğiz.
Yine, bir canlı örnek:
Bunu bildiğiniz 3 harfli marketlerden birinin rafından biraz önce
aldım geldim. Bunun etiketi şurada, arkadaşlar, burada
yazıyor, kilosu 39 lira. Yaylaya gidin, bunu kovandan, arıcıdan
alın, kilosunu 70 TLden aşağı alamazsınız. Bunun
üzerine kavanozlama, nakliye, vergiler, kâr marjı, hepsini koyduğunuz
zaman bunun nasıl 40 liraya satılabileceğini bir hayal edin
çünkü bu bal değil arkadaşlar, bu arı görmemiş bir glikoz
şurubudur; bal üretiminde kullanılan glikoz şurubu kimyasal bir
zehirdir. Hakiki bal üreticileri arıcılığı bu yüzden
bırakıyor.
Tüm bu işler bu
şekildeyken Tarım Bakanı ne diyor, biliyor musunuz? Bir sektörü
sektörün içindekiler kirletir, temizleyecek olanlar da onlar. diyor.
Sayın Bakan, siz bırakmıyorsunuz ki, sizin siyasetçileriniz
bırakmıyor ki bir temizleyebilsin.
Bakın, bazı
illerden Sahte bal piyasaya sürülecek. diye bilgiler geliyor; bazı AK
PARTİli idareciler ve siyasiler araya girip müdahil oluyorlar, o sahte
balın piyasaya sürülmesine aracılık ediyorlar. Değerli
arkadaşlar, yine, görevlendirilen müfettişin daha alana gitmeden
raporu hazır, biliyor musunuz?
Ya TAHAP denilen bir dernek
üzerinden, AKPli siyasilerin desteğiyle arıcıların
dolandırılmasına ne demeli? Arkadaşlar,
arıcıların Tarım Bakanlığına bağlı
2 kuruluşu var: Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği
çatı kuruluş, 73 bin üyesi var; yine, Bal Üreticileri Birliği
var, 6 bin üyesi var; 80 bin arıcının neredeyse tamamı
bunlara üye. Peki, bu TAHAP ne? TAHAP, çok az sayıda üreticinin üye
olduğu Mustafa Sarıoğlu ismindeki kişi tarafından
kurulmuş İçişleri Bakanlığına bağlı bir
dernek. Bu şahıs, daha önce Arıcılar Birliğinde bir
yıl başkanlık yapmış ancak Arıcılar
Birliğinde yaptığı yolsuzluktan ve kurumu zarara
uğratmaktan dolayı kendi yönetimi tarafından -dikkat edin- oy
birliğiyle azledilmiş bir şahıs. Bu, daha sonra, oradan
azledilince gelmiş bu TAHAPı kurmuş, şimdi onun üzerinden
dolandırıcılık yapılıyor. Arıcılar
Birliği kovan başına 1 kilo şeker bulamazken bu siyasetten
destekli, AKPden destekli TAHAP kovan başına tam 36 kilo şeker
aldı; bu şekerin nereye gittiği belli değil çünkü
arıcılara gitmedi. Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlunun
müdahalesiyle, kamuoyuna bunu anlatmasıyla Arıcılar Birliğine
bağlı arıcılarımız şekere ulaşabildiler
ancak bu süreçte Arıcılar Birliğine bağlı
arıcıların binlerce kovanı telef oldu arkadaşlar.
Medyada vardı, bu TAHAP çiftçilere gübre diye mermer tozu bile gönderdi.
Peki, bu iş siyasetten
destek görmeden olur mu? Tabii ki olmaz. TAHAP, Arıcılar
Birliğine karşı paralel bir yapı olarak AKPli siyasiler
tarafından desteklenmektedir. AKPnin bir Aydın milletvekili her
yerde bu Sarıoğluyla birlikte, zaten bu TAHAPın da onursal
başkanlığını yapmaktadır. Enteresan bir bilgi;
Mustafa Sarıoğlu AKPden ihraç edilmiş, siz AKPden, kendi
partinizden bile ihraç ettiğiniz adamı arıcıların
başına musallat mı etmek istiyorsunuz? Maalesef, bu süreçte on
binlerce arıcı dolandırıldı, işte, burada
makbuzları; sahaya gittiğinizde size de bunlar geliyordur. Bu
arıcılar dolandırıldı, dosya evrakları da ortada.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Devamla)
Yazık değil mi arkadaşlar, 80 bin arıcı, çoğu
aileleriyle birlikte dağ başlarında arıcılık
yapmak istiyorlar, sağlıklı ürünler üretmek ve Türkiyeyi
dünyada olduğu yere tekrar ulaştırmak adına. Peki, siz ne
yapıyorsunuz? Arıcıları tuzağa düşürüyorsunuz.
Arkadaşlar, bu
kişinin, Mustafa Sarıoğlunun AKPli siyasetçilerle çok
sayıda çekilmiş fotoğrafları var; işte, yine bir
fotoroman size, burada var. Bu arada, merak ettim, dedim ki Süleyman Soylunun
neredeyse tüm sicili bozuk insanlarla fotoğrafı var, acaba
Sarıoğluyla da var mı? İşte, orada beni
yanıltmadı; işte burada, yine Sarıoğluyla da Süleyman
Soylunun fotoğrafı var. Süleyman Soylu ise İçişleri
Bakanı olarak bu dernek hakkında işlem yapıp
soruşturma yapacağına, işte böyle fotoğraf çektiriyor,
poz veriyor, bunları yayınlıyor. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
Sahte bal bir millî güvenlik
sorunudur, sahte bal bir neslin zehirlenmesinin organize işidir. Sahte
balla çocuklarımızın, gençlerimizin geleceğini,
sağlığını tehdit ediyorsunuz. İşte, sahte
balda Hükûmeti ifşa ediyoruz. Gelin, şu araştırma
önergesine evet deyin, hep beraber bu işi araştıralım.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN İYİ
Parti Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın İbrahim Halil Oral.
Buyurunuz Sayın Oral.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU
ADINA İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun sahte bal
üretimi ve sektördeki sorunlar hakkında vermiş olduğu
araştırma önergesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli
milletvekilleri, gençliğimde bir dönem bal üretimi ve ticaretiyle
uğraştığım için arıcılığın
nasıl bir emek ve gayret istediğini çok iyi bilmekteyim. Bal
üretiminde en önemli şeylerin başında arılara gıda
olarak kullanılan şeker ve sonrasında nakliye gelmektedir.
Şeker fiyatları bir yılda 3-4 kat artmıştır,
fiyat artışının yanında şeker karaborsaya
düşmüş, bulunamaz hâle gelmiştir. Mazot fiyatlarındaki
artışlarıysa artık takip edemez hâle gelmiş
bulunmaktayız. Buna işçilik ve emek de girdiği zaman bal
üreticisinin hâlinin harap olduğunu açıkça söyleyebilir. Üretim
azalmakta ama ne hikmetse piyasaya bal arzı hiç azalmamaktadır. Bu
durum, açıkça, sahte bal ve glikozla çoğaltılmış
ürünün arttığını göstermektedir. Bal gibi bir şifa
kaynağı maalesef günümüzde halk salığını tehdit
eder hâle getirilmiştir. Bu noktada Tarım ve Orman
Bakanlığının denetimleri
sıklaştırılmalıdır, gerekiyorsa bazı Avrupa
ülkelerinde olduğu gibi kavanozların üstüne sentetik bal ya da bal
aromalı şurup yazılması sağlanmalıdır.
Vatandaş ne yediğini ve ne aldığını bilmelidir.
Kıymetli
milletvekilleri, bütün bu kara tablonun yanında bal üreticilerinin,
arıcıların dolandırıldıklarını da
duymaktayız. Piyasadan şeker alamayan arıcılar
bağlı oldukları birliklere ve platformlara
başvurmaktadırlar ancak son üç dört ayda bu konuda mağduriyet
yaşamış, dolandırıcılığa maruz
kaldığını ifade etmiş pek çok arıcımız
bizi de ziyaret ederek sorunlarını aktarmıştır.
Bazı birlik başkanlarının, platform yöneticilerinin şirketlerinin
Tarım Bakanlığının tağşiş listesinde
çıkması ne kadar acıysa arıcıların
dolandırılması da bir o kadar acıdır. Elimde
gördüğünüz gibi, pek çok arıcının bankalara
yatırılmış paralarının dekontları bizde
mevcuttur, isteyen arkadaşımıza verebiliriz.
Paralarını gönderip şekerlerini alamadıklarına dair
dekontlar, mahkeme evrakları ve beyanlar bulunmaktadır; yargı
süreçleri devam ettiği için bunları buradan açıklamayı
doğru bulmuyorum. İşin acı yanı ise bazı iktidar
partisi mensuplarının ve hatta milletvekillerinin de adları bu
işlerin içinde geçmektedir. Kim arıcının emeğini
sömürüyorsa, kim vatandaşın sağlığını tehdit
ediyorsa iki elimiz onların yakasında olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
İBRAHİM HALİL
ORAL (Devamla) Teşekkür ederim.
Kim vatandaşın
sağlığını tehdit ediyorsa iki elimiz onların
yakasındadır, bu böyle bilinmelidir.
Sonuç olarak, bir komisyon
kurulması ve bütün bu iddiaların araştırılması
şarttır, elzemdir.
Önergeyi
desteklediğimizi ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Murat
Çepni.
Buyurunuz Sayın Çepni.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MURAT
ÇEPNİ (İzmir) Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul ve değerli
halkımız, sahte bal meselesini ben de arıların ve
arıcılığın temel sorunlarına bakarak ele almak
istiyorum. Evet, arılar yaşamın ta kendisi, kaynağı; bitkilerden
bitkilere taşınan polenle ekosistem yeniden ve yeniden üretiliyor.
Arıların yok olması, kelimenin gerçek anlamıyla
doğrudan yaşamın da yok olması anlamına geliyor.
Dünya çapında arı
kolonileri yüzde 40 oranında yok olmuş durumda. Bu, çok büyük bir
oran ve bu yok olma süreci hızla sürüyor. Bunun sebeplerinin
başında küresel iklim krizi geliyor yani ısınma geliyor;
bir diğer boyutu, azalan bitki örtüsü; bir diğer boyutu,
tarımsal ilaçlar; bir diğer boyutu da betonlaşma. Bütün bunlar
arı popülasyonunu hızla yok ediyor.
Dünya çapında üretilen
balların yüzde 75inde zirai ilaçlar bulunmuş. Bu, aynı zamanda
sahte baldan çok daha tehlikeli bir durum.
Bal üretiminde Türkiye
Çinden sonra 2nci durumda. Yine, ballı bitkilerin de yüzde 70i Türkiye
coğrafyasında bulunuyor. Çam balının da yüzde 95i yine Türkiyede
üretiliyor. Fakat Türkiyede, bal kolonisinin oranına göre üretilen bal
oranı düşük. Bu da yine, az önce bahsettiğim gerekçelerden
kaynaklı. Yani aynı zamanda bal üretimi ve arı kolonilerinin
mevcudiyeti bahsettiğim gerekçelerden kaynaklı hızla azalırken
ortaya çıkan sonuç bir bütün ekolojik yaşamın yok olması
demek.
Şimdi, burada bir örnek
vermek istiyorum: Bakın, İkizdere İşkencederede bir
taş ocağı projesi vardı, herkes hatırlar, çok
yoğun tartıştık. Orada köylülerin en temel itirazı
bölgede üretilen deli balın üretildiği yer olması
itibarıylaydı. Bu taş ocağı olursa burada deli bal
üretimi biter. demişti köylüler. Bir sene sonra bölgede, İkizdere
Vadisinde daha önce hiç görülmemiş biçimde toplu arı ölümleri
gerçekleşti çünkü taş ocağının yarattığı
toz, gürültü, oradaki, İkizdere Vadisindeki çalışmalar,
tüneller, betonlaşma, basınç, arı popülasyonunu çok temelden
etkilemiş durumda.
Şimdi, biz, burada
arıyı, bal üretimini tartışırken aynı zamanda
ekolojik dengeyi, ekolojiyi, ekosistemin korunmasını
tartışmış oluyoruz. Yani sonuçtan değil sebepten
yürüyerek bu arıların yaşamlarının korunması,
popülasyonunun korunması, ekosistemin korunması için elbette ki
yürütülen bu çevre politikalarına karşı da
itirazımızı geliştirmek zorundayız diyorum, teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kars Milletvekili Sayın Yunus
Kılıç.
Buyurunuz Sayın
Kılıç.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Hoca bir çare bulacak, bakalım.
AK PARTİ GRUBU ADINA
YUNUS KILIÇ (Kars) Evet, Sayın Tanal
Sayın Başkan, çok
saygıdeğer milletvekilleri; inanıyorum ki
konuşmamızın sonunda bazı şeylerin sadece iddia
olduğunu, bazı haklı tespitlerin olduğunu biz de ifade
etmiş olacağız.
Saygıdeğer
milletvekilleri, öncelikle, 2003 yılında
arıcılığı ve bal üretimini desteklemeye alan Hükûmet
biziz ve o günden bugüne ana arı, bal üretimi, kovan desteği
şeklinde arıcılığa 862 milyon lira destek veren
Hükûmet yine biziz ve bunu reele çevirdiğiniz zaman,
arıcılığa aşağı yukarı 5 milyar
liranın üzerinde desteğimiz var ve bu sayede de Türkiyede 4 milyon
civarında olan kovan sayımız bugün 8,7 milyon civarında,
üretimimiz 50 bin tonlardan şu anda 120 bin ton civarına çıkmış
durumda. Dolayısıyla arıcılıkta AK PARTİ olarak
çok ciddi bir şekilde üreticinin yanında olduğumuz
gerçeğini ortaya koymuş olduk.
Peki, bu denetimlerle
alakalı, sahte balla alakalı mücadeleye gelince: Saygıdeğer
milletvekilleri, hepinizin de bildiğini gibi, arıcılık halk
elinde, özellikle küçük işletmeler tarzında yapılan bir üretim
yöntemi olduğunu için ve tespiti ve satış alanlarının
çok olması hasebiyle hakikaten denetimi zor bir alan. Fakat Türkiye'de
2002 yılında toplam 40 bin civarından olan denetim
sayısı, arkadaşlar, bu yıl ne kadar biliyor musunuz? 1
milyon 600 bine çıktı yani 40 katı denetim yapıyoruz. Peki,
bu denetim sonucunda ortaya çıkan ne? Alınmış olunan
binlerce numunede, yıllara göre, yüzde 11 ile yüzde 14 arasında
birtakım sıkıntıların olduğu gerçeği var
fakat bunun yüzde 70lerde, yüzde 90larda olduğunu söylemek
Şu anda
arıcılara bir katkı yapmaya çalışıyoruz ya, CHP
milletvekilimizin yapmış olduğu aslında arıcılara
bir katkı değil, herkesin arı ürünlerine ve bala çok daha
sıkıntılı bir bakış açısı
geliştirmesine neden olur ki bu, arıcılara iyilik değildir,
ülkemizde arıcılık sektörüne asla katkı yapmaz.
Peki, bu TAHAPa gelince:
Evet, çok net söyleyelim, TAHAPın başındaki adamın
-şu anda görmüş olduklarımızdan, yapmış
olduklarından, izlemiş olduklarımızdan,
duyumlarımızdan, mahkemelere sirayet eden dosyalardan,
şikâyetlerden- tam bir üçkâğıtçı olduğunu kabul
etmemiz lazım. Bu adam tam bir üçkâğıtçı ve Türkiye'de,
sadece arıcıları değil, bakın, bundan ürün alana gübre
satmaya çalışmış, diğer tarım girdilerini satmaya
çalışmış; para almış, malı göndermemiş;
Bugün yapacağım. demiş, yarın göndermiş; fiyatlar
yükselmiş, göndermemiş falan, çok ciddi bir
dolandırıcılık ağı kurmuş ve Türkiye'de,
Karsta benim de çok yakınım olan bir kişiyi 532 bin lira
dolandırdı bu adam.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz
efendim.
YUNUS KILIÇ (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben bu adamı
tanımıyorum, telefon açtım ve bir sürü hakaret ettim bu
ahlaksız herife ve suç duyurusunda bulunmaları için de Bal
Üreticileri Birliğinden, Türkiye Arıcılar Birliğinden
istirham ettim. Bu adamla alakalı şu anda yürümekte olan dosyalar
var; İçişleri Bakanlığı Ankara İl Sivil Toplumla
İlişkiler Müdürlüğü denetim yaptı, bunları
raporladı ve vergi dairesine suç duyurusunda bulundu, Ankara basınla
alakalı suçlar bürosu da bununla alakalı soruşturma
başlattı, şu anda soruşturmalar yürüyor. Aynı zamanda,
bunun zulmüne, gadrine uğramış Türkiye'de birçok insanın da
mahkemelerde açtıkları davalar var. Bunların sonucunda da ben de
en az sizin kadar, bu üreticimize ve insanımıza vermiş
olduğu zararlardan dolayı cezalandırılması için hem
takipte olacağım hem de bekliyorum.
Bu manada
arıcılarımızın yanında olduğumuzu ifade
ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ben de alkışlıyorum sizi, ben de alkışlıyorum.
Ben de alkışlarım Hocam seni, vallahi.
ERKAN AYDIN (Bursa)
Sayın Başkanım
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Başkanım, önce oylayalım, ondan sonra
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Yani destek veriyor, Sayın Hocam suç diyor ona.
ERKAN AYDIN (Bursa)
Sayın Başkanım, kürsüdeki hatip bizim
konuşmacımıza birkaç konuda sataşmada bulunmuştur,
yerimizden bir dakikalık bir açıklama talep ediyoruz.
HALİL ETYEMEZ (Konya)
Sataşma yok, sataşma. Ne sataşması?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) -
Başkanım, önce oylayalım.
BAŞKAN Oylayalım
efendim, oylayalım.
Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
E, AK PARTİ hatibi Çok doğru söyledi. dedi, destekledi ama grup
şimdi ters bir oy veriyor.
ERKAN AYDIN (Bursa)
Sayın Başkanım, Mustafa Bey bir dakikalık
BAŞKAN - Buyurunuz
efendim, yerinizden
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
36.-
Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, Kars Milletvekili Yunus
Kılıçın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu)
Evet, öncelikle ben AKP'li hatibin TAHAPla ilgili tespitleri için kendisine
teşekkür ediyorum. Aslında bu tespitler, bu ifadeler, kendisinin de
yaşadığı şeyler şu önergenin oylamasında
evet demeyi gerektirirdi fakat bir defa daha gördük, maalesef bu işten
kaçtılar.
Yalnız şunu
düzeltmek isterim: Ben arıcı bir ailenin çocuğuyum. Benim dedem
17 bin kovanla Türkiye'nin en fazla kovanına sahip en büyük
arıcısıydı. Rahmetli dayım da Türkiye
Arıcılar Birliğinin Kurucu Genel Başkanıydı;
buradan kendisini, Bahri Yılmazı da rahmetle yâd ediyorum.
Dolayısıyla bir arıcı ailesinin çocuğu olarak bu
sıkıntıları dile getirmek, aslında bu işleri
çözmek adınadır, arıcıların faydasınadır;
onu özellikle söylemek istiyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Pek kısa bir sözüm vardı, mümkün mü Başkanım acaba?
MUSTAFA TUNCER (Amasya)
Başkanım, ben 60a göre söz istemiştim, kanuna geçmeden
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Çok özür dilerim, 60a göre pek kısa bir sözüm vardı, mümkün mü
acaba?
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Tanal.
37.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, elektrikte kayıp kaçak
adı altında vatandaştan para tahsil edilmesine ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Şu anda yani bugün
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının bütçesi Plan ve
Bütçe Komisyonunda görüşülmekte. Ancak, Enerji Piyasası Düzenlenme
Kurumundan ben, Türkiyede mevcut olan elektrik dağıtım
şirketlerinin -22 tane elektrik dağıtım şirketi var-
yıllara göre kayıp kaçak bedelini istedim. Bana verdikleri raporda
kayıp kaçak anlamında kaçak ibaresi yok kayıp ibaresi var.
Ben dedim ki: Peki, niye siz hep kayıp kaçak diye vatandaştan para
tahsil ediyorsunuz? Yok, efendim, kaçak yok, bu, kayıp
parasıdır. diyor. E, kayıp parasıysa kendi kaybettiği
eşyasından, ürününden, parasından o işletme mesuldür;
kaybedilen bu elektriğin faturası vatandaştan niçin
alınıyor? Bu kaybolan elektriğin faturasının
vatandaştan alınması haksızlıktır,
adaletsizliktir, hukuksuzluktur, keyfîliktir. Bakanlığın bir an
önce bu kaybolan elektrik parasını vatandaştan tahsilattan
vazgeçmesini talep ediyorum.
Saygılarımı
sunarım.
BAŞKAN Sayın
Tuncer...
38.-
Amasya Milletvekili Mustafa Tuncerin, Amasyanın Merzifon ilçesine
bağlı Karacakaya köyünün yol sorununa ilişkin
açıklaması
MUSTAFA TUNCER (Amasya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Amasyanın Merzifon
ilçesi köy yolları 2022 yılı asfalt programı
tamamlanmış, bu sene başında Amasya İl Özel
İdaresi, asfalt programı yaparken Karacakaya köyü yolunun da asfalt
programına alınacağını belirtmiştir. Merzifon'da
köy yolları asfaltlanmaya başlanmış, Karacakaya köyünün
komşu köylerinin yolları asfaltlanmış, sıra
Karacakayaya gelince Para bitti, program sonlandı. denerek geçmiş
yıllarda olduğu gibi bu sene de yapılmamıştır.
Köyün yolu, bırakın arabayı, yürümek için bile uygun
değildir, çok bozuktur. Karacakaya yolunun söz verildiği gibi derhâl
asfalt yapılması gerekmektedir; aksi hâlde,
yapılmamasının sebebinin siyaset olduğunu buradan anlatmaya
devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum
Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Koç...
39.-
Ağrı Milletvekili Abdullah Koçun, Ağrıdaki hastanelerdeki
personel ve tıbbi cihaz eksikliğine ilişkin açıklaması
ABDULLAH KOÇ (Ağrı)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Seçim bölgem olan
Ağrıda tüm hastanelerde doktor, hemşire, idari personel
eksikliği olmakla beraber, ciddi bir tıbbi cihaz eksikliği
bulunmaktadır. Eğitim ve araştırma hastanesi tabeladan
ibaret hâle gelmiştir. Ağrıya gelen doktorlar kadar, giden
doktorlar nedeniyle hastaneler hizmet verememektedir. Hastalarımız ne
yazık ki Van ve Erzurum yollarında yaşamlarını
yitirmektedirler. Bu nedenle, bu eksiklerin derhâl giderilmesini talep ediyor,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Aycan...
40.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, atama bekleyen
sağlık personeline ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, sağlık hizmetleri emek
yoğun bir hizmettir. 39 farklı meslek, sağlık hizmeti
ekibinde yer almaktadır. Özellikle yataklı tedavi
kuruluşlarında personel açığı vardır. Kamu
sağlık kuruluşlarında hareketlilik ve iş
yoğunluğu nedeniyle, özel sağlık kuruluşlarında
ise az sayıda personel istihdam ettikleri için personel
açığı vardır. Kamu sağlık kuruluşlarına
yeni sağlık personeli ataması yapmak da uygun olacaktır.
Yeni atamada tüm mesleklerde açığın dikkate alınarak her
mesleğe yeteri kadar kadro açılmasında fayda vardır.
Yapılacak atamayla sağlık personeli açığı
giderildiğinde daha iyi hizmet verilmesi, vatandaşın
ihtiyacının da daha çok karşılanması mümkün olacaktır.
Her meslekten fazlalığa- atama bekleyen sağlık personeli
vardır. Bu konuda özen gösterilmesi, sağlık-insan gücü
planlaması yapılarak, insan kaynaklarımızı doğru
yönlendirerek bu gençlerin de önünü açmak gerekir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın
Bahşi
41.-
Antalya Milletvekili Feridun Bahşinin, Manavgat Devlet Hastanesine
ilişkin açıklaması
FERİDUN BAHŞİ
(Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Manavgat Devlet Hastanesinde,
iki gündür, sistem çöktüğü gerekçesiyle hasta kabulü
yapılmamaktadır ve gelen hastalar özel hastanelere sevk edilmektedir.
Sistemin çöktüğü konusunda Manavgat halkında şüpheler
vardır, sadece özel hastanelerin desteklenmesi amacıyla
yapıldığı dillendirilmektedir; böyle bir şey varsa
araştırılıp bir an önce çözülmesi, eğer sistem
çöktüyse de arızanın bir an önce giderilerek hastaların
hastanede tedavi edilmesine geçilmesi talebimizdir.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Keven
42.-
Yozgat Milletvekili Ali Kevenin, atama bekleyen ana sınıfı
öğretmenlerine ilişkin açıklaması
ALİ KEVEN (Yozgat)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Okul öncesi eğitimin
atanmayan öğretmenleri Millî Eğitim Bakanına sesleniyorlar ve
diyorlar ki: Bizler okul öncesi eğitim alanında yapılan tüm
çalışmaları ve projeleri yürekten destekliyoruz. Ama
açılan bu yeni okullara ücretli öğretmen ataması
yapılmasını, alan dışı ücretli öğretmen
olarak atanan öğretmen arkadaşlarının, özel ihtisas ve
pedagojik bilgi isteyen bu süreçte, çocuklarımızın eğitimi
için büyük yaralar açacağını öncelikle belirtiyorlar ve
üzülüyorlar. 4 bin anaokulu ve 40 bin ana sınıfı
açıldığı söylenen bu süreçte, okul öncesi öğretmenlere
ihtiyaç oldukça fazladır. Bu nedenle, açılan bu okullardan
eğitim adına, ülkemizin geleceği adına yüksek ve nitelikli
verim almak için Talim ve Terbiye Kurulunun 9uncu maddesinin yeniden güncellenmesi
ve bu okullara ücretli öğretmen yerine ülkenin her noktasında görev
yapacak 20 bin ana sınıfı öğretmeni atanmasını
sabırsızlıkla bekliyorlar, talep ediyorlar.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın
Filiz...
43.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, Öğretmenlik Kariyer
Basamakları Yazılı Sınavına ilişkin
açıklaması
İMAM HÜSEYİN
FİLİZ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
14 Şubat 2022 tarihinde
yürürlüğe giren Öğretmenlik Meslek Kanunu uyarınca
Öğretmenlik Kariyer Basamakları adı altında 19 Kasım
Cumartesi günü sınav yapılacaktır. Bu sınavlardan
öğretmenlerimiz hoşnut değiller. Biz İYİ Parti olarak
kanun tartışılırken de söylediğimiz gibi, kariyer
unvanlarının kaldırılmasını, sınav yapılmadan
beş ve on beş yıl kıdem esas alınarak birer derece
verilmesini, maaşlarda iyileştirme yapılmasını ve
ayrıca alım gücü düşük olan öğretmenlerin tamamına
brüt asgari ücretin net yüzde 50sinin maaşlara ilave edilmesini, en son
2006 yılında değiştirilen ek ders göstergelerinin öğretmenlerimiz
ve akademisyenlerimiz için artırılmasını öneriyoruz.
Öğretmenlerin gönlü
rahat olsun, İYİ Parti iktidarında Öğretmenlik Meslek
Kanunu öğretmenlerin talepleri doğrultusunda
değiştirilecektir diyor, Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Şahin...
44.-
Hatay Milletvekili Suzan Şahinin, Hatayın Arsuz, Payas ve Erzin
ilçelerindeki doğa katliamına ilişkin açıklaması
SUZAN ŞAHİN (Hatay)
Geçen yıl Hatay en az kamu yatırım ödeneği ayrılan
4üncü il durumunda, 78inci sıradayız. Verdiğimiz verginin
sadece yüzde 2,7si Hataya hizmet olarak geri dönüyor. Söz verilen
yatırımların hiçbiri yapılmadığı gibi,
zamanında bitirilmesi gerekenler de her yıl erteleniyor.
Yatırım yok, zenginliklerimiz, kaynaklarımız da
katlediliyor. Hatayın Erzin ilçesindeki bölgenin en güzel plajı olan
Burnaz Plajı, lastik kimyasalı işlenecek olan polipropilen
tesisi tehdidi altında. Payas karbon siyahı fabrikası ikamet
alanına 20 metrede kurulacak. Polipropilen tesisi Burnaz Sahilinde mera
ve dere yatağı doldurularak geniş bir alanda yapılmak
isteniyor. Bu tesis Hataya zehir saçacak, vazgeçin! Turizm bölgesi olan,
ayrıca tarımsal ve kültürel sit alanı vasfı
taşıyan doğal yaşamı koruma alanı olan Arsuzda
planlanan maden projesini iptal edin. Doğa katliamına Dur! deyin;
Arsuz, Payas, Erzin halkı ölmek istemiyor, derhâl vazgeçin.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Alınan
karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin
Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan,
İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 73 Milletvekilinin Vergi Usul
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine devam
edeceğiz.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 73 Milletvekilinin Vergi Usul
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/4680) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
364) (*)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Dünkü birleşimde İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 364 sıra
sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümünde yer alan 20nci maddesi
kabul edilmişti.
21inci madde üzerinde hepsi
aynı mahiyette olmak üzere 3 önerge vardır, önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 364
sıra sayılı Kanun Teklifinin 21inci maddesinde yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Necdet
İpekyüz Zeynel
Özen Filiz
Kerestecioğlu Demir
Batman İstanbul Ankara
Ali
Kenanoğlu Oya
Ersoy Mahmut
Celadet Gaydalı
İstanbul İstanbul Bitlis
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Hayrettin
Nuhoğlu Dursun
Ataş
Adana İstanbul Kayseri
Feridun
Bahşi Hasan
Subaşı Aydın
Adnan Sezgin
Antalya Antalya Aydın
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Cavit
Arı Ömer
Fethi Gürer Nazır
Cihangir İslam
Antalya Niğde İstanbul
Tacettin
Bayır Fikret
Şahin Cengiz
Gökçel
İzmir Balıkesir Mersin
Kamil
Okyay Sındır Orhan
Sarıbal
İzmir Bursa
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Ankara Milletvekili
Sayın Filiz Kerestecioğlu.
Buyurunuz Sayın
Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; pazar günü İstiklal Caddesinde yapılan
bombalı saldırı tüm yurttaşlarda, hepimizde derin üzüntü ve
endişe yarattı. Seçimler yaklaşırken yeniden 7 Haziran-1
Kasım arası benzer kanlı bir süreç ihtimali herkesi korkuttu
çünkü o günlerin karanlığı henüz aydınlatılmadı
ve aydınlatılmayan olaylar üzerine de maalesef aynı şeyleri
düşünmeye devam edersiniz. Patlamanın ardından internet
erişiminin kısıtlanması, olaya ilişkin haber
yasağı getirilmesi, o sırada İçişleri Bakanı
Suriyede ev dağıtırken Cumhurbaşkanının da gayet
soğuk bir açıklamayla Endonezyaya uçması yurttaşları
akıllarında onlarca soruyla baş başa bıraktı.
Bir başka önemli olay
daha oldu bu arada; 90larda gözaltında kaybedilen Fehmi Tosunun
kızı, insan hakları savunucusu Avukat Jiyan Tosun, Zafer Partisi
yöneticisi Adem Taşkaya tarafından hedef gösterildi. Sonrasında
ise patlama esnasında müvekkilleriyle görüşmede olan Tosuna ve tüm
yakınlarına tehdit mesajları yağdı ve hâlâ da tehdit
mesajları yağmaya devam ediyor. Jiyanın yeğeni dahi
Bombacısınız, öleceksiniz, yaşamayı hak etmiyorsunuz.
diyerek tehdit edildi; yine, yengesi telefonla tehdit edildi. Can
güvenliği olmadığı için savcılığa
başvuran Jiyan Tosuna Polis karakoluna git. denildi. Karakola
gittiğinde ise saatlerce bekletildi ve kimse şikâyetini almak
istemedi.
Dün ise bir başka ilginç
olay yaşandı. MHP Güçlükonak İlçe Başkanı Mehmet Emin
İlhanın üzerine kayıtlı hattan patlamanın
zanlısıyla görüşmeler yapıldığı belirlendi
ve bunun üzerine Şırnak Valiliği üstüne vazife
olmadığı hâlde jet hızıyla bir açıklama
yaptı; hattın yasa dışı yollarla
çıkarıldığını ve kullanıcının
İlhan olmadığını duyurdu daha henüz HTS
kayıtlarına bakılmamışken, daha hiçbir
soruşturmada aşama kaydedilmemişken.
Şimdi, öyle
değildir demiyorum ama yurttaş güvenliği ve
kayırmacılık açısından bir noktaya dikkat çekmek
istiyorum: Şimdi, olayla ilgisi olmayan ve buna rağmen tehdit edilen,
herhangi bir soruşturması da olmayan Avukat Jiyan Tosun için güçlükle
koruma kararı veriliyor, üstelik kendisinin, ailesinin,
avukatının kimlik, adres, telefon bilgilerini kimin
sızdırdığı açıklanmıyor ve
soruşturulmuyor ama soruşturma süreci MHP ilçe
başkanının -o HTS kaydı dediğim gibi daha incelenmeden
olan olayda- devam ederken Valilik çıkıp yargıya müdahale
ediyor.
Şimdi, siz bir
düşünün; eğer onun yerine bir başka, herhangi bir muhalefet
partisinden birisi olsaydı valiliğin bırakın iş edinip
de açıklama yapmasını, gerçekten, o insanın
başına gelmeyen kalmazdı.
Evet, hangi taraftan
bakarsak, tutarsızlıkla
karşılaştığımız bu saldırıyı
iktidarın aydınlatma kapasitesinin olmadığı ortada.
Ancak yurttaşların büyük çoğunluğunun aynı
karanlık senaryonun tekrar devreye girmesine izin vermeyecek
kararlılıkta olduğu da bir gerçek. Ne acı ki kimse
yapılan hiçbir resmî açıklamaya inanmıyor ve
vatandaşların hepsi âdeta birer dedektif olmuş, kendileri
soruşturma yapıyor gibiler. Evet, güven böyle sarsıldı.
Şimdi, Türkiye'de ölmez
de hayatta kalırsanız bu sefer de sağlıklı bir
yaşam için mücadele vermek zorundasınız. Bu mücadelenin kendisi
de çok pahalı. Bir sektöre dönüştürdüğünüz sağlık
sisteminde özel hastanelerin sadece muayene ücreti bin lira. Kamu
hastanelerinde tedaviye ulaşmak isteyenlerse hastalıkların
yanında, sizin şehir hastaneleriniz ve randevu sisteminizle de
mücadele etmek zorunda.
Bakın, dün akşam
yaşadığımız somut bir olayı anlatmak istiyorum
size. Dün gece danışmanım baş ağrısı, mide
bulantısı, geçici körlük gibi önemli semptomları yaşayarak
hastaneye başvurdu. Orada neyle karşılaştı, biliyor
musunuz, bu semptomları, bu ciddi semptomları yaşayarak
gittiği şehir hastanesinde?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) 791inci sırayı
alabildi. Gece ondan bahsediyorum. Hiç şehir hastanelerine gittiniz mi,
orada baktınız mı ne oluyor ne bitiyor, bilmiyorum ama gerçekten
durum böyle vahim. Dün gece 791inci sırayı aldı baş
ağrısı, mide bulantısı ve görmeme semptomları
yaşayan ve acil tomografinin çekilmesi gereken, tahlillerin hemen
yapılması gereken bir kişi ve tomografi randevuları ise bir
buçuk iki ay sonraya verilebiliyor yani yurttaşlar sebep olduğunuz bu
döngüde ne ilerlemeden hastalığını teşhis edebiliyor
ne de tedavi olabiliyor. Hani Erdoğan demişti ya şehir gibi
hastane diye, evet, bütün şehir o hastaneye akıyor. Kamu
baskısıyla diğer hastaneleri kapatamadınız ama
içlerini boşalttınız. Bir an önce bu hastaneler halkın
hizmetine sunulmalı ve gerçekten ekipmanla doldurulmalı diyorum,
saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bülbül
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
45.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Ankara Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin 364 sıra sayılı Kanun Teklifinin
21inci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Sayın Başkan, şimdi, daha önce konuşulmuş
olan bir meselenin tekrarı niteliğinde olacak ama ortada büyük bir
patlama, büyük bir acı varken daha patlamanın ilk anlarından
itibaren Türkiye'de başlatılan manipülasyonların ve kara
propaganda sürecinin neler olduğunu dün konuşmamda ben de ifade
ettim, bunlar dile getirildi. Yani itiraf var, açık itiraf var. PKK-YPG
bağlantısı olduğu ortaya çıkan hain bir saldırıyla
alakalı olarak tek bir kelamın edilmediği bir ortamda ve bunu
gerçekleştiren terör örgütünün kınanmasına dahi -efendime
söyleyeyim- gayret gösterilmediği bir ortamda efendim
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya)
o taraflarını atlamakta hiç beis görülmüyor, vicdani
açıdan bu noktada en ufak bir sıkıntı hissedilmiyor.
Arkasından, MHP Güçlükonak İlçe Başkanının üzerine bir
GSM hattı çıkmış, bu hattın -efendime söyleyeyim-
Valilik tarafından, savcılığın yaptığı
soruşturma çerçevesinde, savcılık tarafından ifadesi
alınarak serbest bırakıldığı ifade edilmiş;
burada, daha önceden bu suçlara karışmış olan bir GSM
bayisi tarafından, Cizre'deki bir GSM bayisi tarafından bu işin
yapıldığı ve hattın da üçüncü bir kişiye
verilerek bu işin gerçekleştirildiği ifade edilmiş, mesele
vuzuha erdirilmiş, spekülasyonlar ortadan kaldırılmış,
kara propaganda ortadan kaldırılmış. Bundan,
insanların gerçekler ortaya çıktı veyahut da bir yetkili
ağızdan bunlar ifade edildi diye memnuniyet duyması
gerektiği yerde, bunların açıklığa
kavuşmasından rahatsız olan bir HDP'yi görüyoruz burada.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Şimdi, bunu anlamakta güçlük çekiyoruz. Daha
anlayamadığımız birçok şey var ama aslında
anlıyoruz, Anlamıyoruz. dediğimize bakmayın siz.
Şimdi, burada bir
saldırı gerçekleşiyor; o saldırıyla alakalı
olarak açık itiraflar bir tarafa bırakılarak devamlı
devletin, efendime söyleyeyim, kamu idaresinin suçlandığı bir
süreci beraber yaşıyoruz. Bunlara Türk milletinin karnı toktur,
bizim de karnımız toktur fakat burada ispatı olmayan
birtakım iddialar üzerinden birtakım havalar yaratılmaya
çalışılmasına da müsaade edilmemesi gerektiği
kanaatindeyim.
Saygılar sunuyorum.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın Başkanım,
bütün bunlardan rahatsız olmadığımız
BAŞKAN Yerinizden 60a
göre söz veriyorum.
Buyurun.
46.-
Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Biz, bu ülkede gerçekten olan bu
tür saldırılarda, özellikle sivil yurttaşların ölümünde ya
da kim olursa olsun asker ölümünde, kim ölürse ölsün büyük bir üzüntü
duyduğumuzu ve kınadığımızı her seferinde
ifade ediyoruz ama bir günde bir soruşturma yapılmaz. Bizim
söylediğimiz bu, benim de konuşmamda söylediğim bu. Özellikle de
ifade ettim ki ben O ilçe başkanı bağlantılıdır
ve böyle bir şey yapmıştır demiyorum ama ayrımcılık
açısından bir şeyi ortaya koymak istiyorum. dedim. Bir avukat
kadın, üstelik de babasını 90larda faili meçhul olarak
kaybetmiş bir avukat kadın, bir insan hakları savunucusu
günlerce tehditler alıyor, almaya da devam ediyor. Bununla ilgili
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Tamamlıyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
aynı cevvallikle
yapılmayan açıklamalar maalesef diğer tarafla ilgili
yapılıyor. Bu ayrımcılıktır, bu
ayrımcılığı ortaya koymak istedik. Yoksa onu mu
kınıyorsun, bunu mu kınıyorsun, şunu mu
kınıyorsun laflarından bu ülke bıktı, usandı
artık. Gerçekten önleyemeyen bakanların istifa etmesini istiyor bu
halk. Aslında istenen şey budur, gerçekten istifadır çünkü o
ayakkabı numaralarına kadar bilen bakanların
saldırıları önlemesi gerekir, öncelikle yapılması
gereken budur. İdarenin önleme sorumluluğu vardır, insanlar
öldükten sonra mahcubiyet duyma sorumluluğu değil.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Bülbül, buyurunuz.
47.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Ankara Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Sayın Başkanım, şimdi burada devletimizin
göstermiş olduğu çabayı yorumlamaya çalışırken
bir MHP ilçe başkanının aklanması olarak
değerlendirirsek başta işin elifbasında hata
yapmış oluruz. Burada, ortada, çok uzun yıllardan beri
Türkiye'de ilk defa gerçekleşen kanlı bir saldırının
ve sivillerimizin, çocuklarımızın, bebeklerimizin
katledildiği bir saldırının
araştırıldığı, soruşturulduğu ve bunlar
üzerindeki şüpheli sis perdesinin aralandığı bir süreçte
manipülatif bir şekilde ortaya atılan bir meselenin vuzuha
erdirilmesi ve soruşturmanın, diğer soruşturmanın
hiçbir şekilde kara propagandaya, manipülasyona ve dezenformasyona muhatap
olmadan kamuoyunda bir şekilde bilgilerin sıhhatli
akışının temin edilmesi meselesi vardır. Buradaki
gayret, devletimizin göstermiş olduğu çaba budur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız.
MUHAMMED LEVEND BÜLBÜL
(Sakarya) Kalkıp da koskoca bir saldırıyı, o kan revan
olan İstiklal Caddesinin o görüntüsünü bir tarafa koyup arkasından
bir MHP ilçe başkanı üzerinden bir gün, iki gün kalkıp da terör
örgütlerinin ve terör örgütüne destek olanların kalkıp da bunu
bayraklaştırıp öbür meseleyi tek kelimeyle dahi
zikretmediği bir ortamın Türkiye'de oluşmasını
engellemek içindir. Devletimiz bu konuda tabii ki tedbir alacaktır. Bu
propagandaların önüne geçeceğiz.
Ayrıca, Kınamaktan, kınayın demekten
bıktık. diyorsunuz. Acaba Türk milletinin psikolojisini düşünen
var mı? Necmettin Öğretmenin katilinin evine taziyeye git, ondan
sonra kalk En büyük şiddeti, her türlü şiddeti kınadık.
de, ya böyle bir şey mümkün mü? İnsanlarımızın,
askerlerimizin katillerinin ailelerine, cenazelerine gidip, katılıp
onların mezarlığını şehitlik mertebesine
taşıyanlar çıkmışlar bu şiddetten rahatsız
olduklarını ve bunu tasvip etmediklerini ifade ediyorlar. Türkiye bu ikiyüzlülükten
bıkmıştır asıl.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Beştaş.
48.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Burada ikiyüzlülük arıyorlarsa aynaya
baksınlar öncelikle. Bu kınama üzerinden bir tartışmaya
girmeyeceğiz, Taksimdeki saldırıyı her düzeyde
kınadık ve kınamaya da devam edeceğiz. MHP, Bülbül ya da
başka birileri istediği için değil, biz bunu siyasal parti
olarak bu konudaki sorumluluğumuz ve anlayışımız gereği
kınıyoruz.
Diğeri, Bülbül
konuşmasında içerideyken dinledim- dedi ki: Hiçbir vicdani
sorumluluk duymayan
Bu sözlerden menederim kendisini. Vicdani sorumluluk
duyup duymadığımızı hiç kimse değerlendirme
hakkına ve haddine sahip değildir. Bu sorumluluğu duyması
gereken iktidar koltuğunda oturanlardır, bu sorumluluğu
duyması gerekenler her tarafı MOBESE kayıtlarıyla
donatıp, katilin gidip elini kolunu sallayarak Taksim Beyoğlunda
bomba patlatmasını izleyenlerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bu manipülasyonu biz yapmıyoruz. Güçlükonak
İlçe Başkanını biz mi çıkardık? Çıktı
basına, dediler ki: Telefon trafiği var. Sonra, Vali
çıktı, avukatlığını yaptı. Şimdi, böyle
bir şey olabilir mi? Bu ülkede İçişleri Bakanı dururken,
iktidar dururken -ve anayasal olarak da siyasal olarak da ahlaken de sorumlu
kendileridir- sorumluluğu başkasına yüklemesinler, bizi
vicdanımızla da sakın ola ki bir daha
tartışmasınlar; bunu asla kabul etmiyoruz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sayın Başkan
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Tunç, buyurunuz efendim.
49.-
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Şimdi, Sayın
Beştaş konuşmasında bize atfen söyledi, Sorumlu
iktidardır. dedi. Burada terörün asıl hedefi de budur,
insanları birbirine düşürmektir. Terör, insanlığın
ortak düşmanıdır. Türkiye terörün birçok çeşidiyle uzun
yıllardır mücadele etmektedir ve bu uğurda büyük bedeller
ödedik, şehitler verdik, kundaktaki bebekler katledildi, siviller
katledildi, milyarlarca lira ekonomik kaybımız oldu. Ülkemizin
kalkınmasını, gelişmesini istemeyen içte ve dışta
çevreler maalesef Türkiyenin başına terörü kırk
yıldır musallat etti ve terör örgütleriyle, terörle de kırk
yıldan bu yana çetin bir mücadelemiz var. Bu mücadelede birlik, beraberlik
içerisinde olmamız lazım. Burada tüm siyasi partilerimizin
sorumluluğu var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Şu anda Taksimdeki terör hadisesini gerçekleştiren teröristlerle
ilgili operasyonlar devam ediyor. Tabii, bu operasyonlar devam ederken
olayın sıcaklığıyla bilgi kirliliğini önleme
adına Anayasa 22nci maddenin verdiği yetkiyle, 5651 sayılı
İnternet Ortamında İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi
Hakkında Kanunun verdiği yetkiyle ve 5809 sayılı Haberleşme
Kanununun verdiği yetkiyle alınan tedbirleri -bunlar kanunun ve
Anayasanın yürütmeye, soruşturma makamlarına verdiği
yetkiler ve bu yetkiler yargı kararlarıyla oluşturulan yetkiler-
bu yetkileri eleştirmek, işte internetin
kısıtlandığından söz ederek birtakım
eleştirilerde bulunmak doğru değildir. Burada korunması gereken
yaşam hakkıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız efendim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Yaşam hakkı insan hakları skalasında birinci haktır ve
dolayısıyla yaşam hakkına tecavüz edenlerin düşünce ve
ifade özgürlüğü hiçbir demokratik hukuk devletinde korunamaz.
Şırnakla ilgili
olarak da Şırnak Valiliği cumhuriyet
savcılığından aldığı bilgi
doğrultusunda gerekli açıklamayı yapmıştır.
Burada bu tür konuları sürekli gündeme getirmenin ve burada birbirimize bu
anlamda sataşmalarda bulunmanın doğru
olmadığını düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Bülbül.
50.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Sayın Başkan, şimdi vicdani sorumluluk duymamak
ifadesini ben özellikle bilerek kullandım ve arkasından da
Demin
ifadelerimde bu geçiyor: Terörist mezarını yani Türkiyeye kan
kusturmuş, kan dökmüş insanların mezarını mabede
çevirirseniz, şehitliğe çevirirseniz, burada bir vicdani sorumluluk
duymadığınızdan bahsetmek gerekir. Yine, aynı
şekilde Terörist cenazesine katılmazsa asıl ben o
milletvekilini disipline veririm. diyen bir anlayış varsa
partinizde, o zaman bir vicdani sorumluluk duymadığınız, bu
milletin vicdanen rahatsız olduğu, içini kanatan meselelerle
aynı hissiyatta olmadığınız anlaşılır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Yine, aynı şekilde, on binlerce
insanımızın katili olduğu yargı kararıyla
tescillenmiş olan teröristbaşının, bebek katilinin
Heykelini yapacağım. derseniz siz, bu milletin çektiği, Türk
milletinin yaşadığı bunca acıya, bu kadar sivil
katliamına rağmen, aralarında da en fazla Kürt
kardeşlerimizin olduğu o katliamlara rağmen bunu bu şekilde
ifade ederseniz, sizin bu meseleyle ilgili olarak vicdani sorumluluk
duymadığınızdan başka bir yorumun, başka bir
anlamın buradan çıkarılması mümkün olmaz, biz bunu ifade
ediyoruz.
Bugün, Milliyetçi Hareket
Partisini bu meseleleri dile getirmekten menetmeye HDPnin gücü yetmez. Biz
doğru bildiklerimizi ifade ediyoruz, biz doğruların hâkim
olmasını ifade ediyoruz; bunu da tek biz söyleyelim derdi içinde
değiliz HDP de çıksın, söylesin. diyoruz zaten, başka bir
şey demiyoruz. Bu vesayetten kurtulunsun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, çok kısa
BAŞKAN Lütfen
Sayın Grup Başkan Vekillerimiz
Buyurun.
51.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç ve Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bu tartışmayı uzatmak niyetinde
değilim ama bu Meclis bu tartışmaya çok tanıklık etti.
Tekrara girmeden şunu söyleyeyim, dediğim gibi tekrar: Bu ülkede bu
çatışmalardan, bu ölümlerden vicdani olarak ve insani olarak en fazla
sorumluluk duyan, mücadele eden ve bunu önlemeye çalışan partiyiz;
bunu bir kere daha söyleyeyim.
Çözüm sürecinde
başmuhatap olarak alınan Abdullah Öcalan'ı bugün başka
sıfatlarla anmak, başka bir yere gider.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Biz her zaman bebek katili dedik.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Biz çözüm süreciyle ilgili dün de savunduk, bugün de
savunuyoruz, yarın da savunacağız. Şu anda
ağırlaştırılmış bir tecrit uygulanıyor
ve bu ülkeye barışı getirebilecek bir kişiye
uygulanıyor, silahları devre dışı bırakacak bir
şahsiyete uygulanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
tamamlayınız.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Biz işin çözümü derdindeyiz, onlar işten
nemalanma derdinde. İşin siyasetinden milliyetçiliği,
ırkçılığı kışkırtıp bu ülkenin
barışını engelliyorlar.
METİN NURULLAH SAZAK
(Eskişehir) Kendini anlatıyorsun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Biz bu ülkede yaşayan herkesin bir arada
yaşamını savunuyoruz, kardeş olduğunu söylüyoruz,
Türkiye'nin batısından doğusuna, güneyinden kuzeyine herkes
eşit ve özgür olsun diyoruz; bunu bugün de savunuyoruz ve savunmaktan
vazgeçmeyeceğiz; bunu söyleyeyim.
BAŞKAN Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
17.23
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 17.35
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21inci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
364 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 73 Milletvekilinin Vergi Usul
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/4680) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
364) (Devam)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
364 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 21inci maddesi üzerindeki aynı
mahiyetteki önergeler üzerindeki ikinci söz Antalya Milletvekili Feridun
Bahşiye aittir.
Buyurunuz Sayın
Bahşi. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
FERİDUN BAHŞİ
(Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 364 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 21inci maddesi üzerine söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Doğu Türkistanlı soydaşlarımız hâlâ soykırım
altında yaşamaktadır. Kaç Türkün kanı
aktığında, kaç çocuk zehirlendiğinde, kaç kadın
tecavüze uğradığında, kaç genç
parçalandığında dünyanın dikkatini çekecektir?
Türklüğün sancağını güneşin doğduğu en uzak
noktada dalgalandıran Doğu Türkistanlı kardeşlerimizi
bilgisizliğin girdaplarında Çinli cellatlara teslim eden
anlayışı şiddetle kınıyorum.
Değerli milletvekilleri,
yine iktidarın kanun yapım sürecinde gösterdiği ciddiyetsiz
yaklaşımla karşı karşıyayız; yine bir torba
yasa, yine birbiriyle alakasız yasa değişiklikleri. Bu torba
yasada da 13 farklı kanunda değişiklik yapılmaktadır.
Bütün bunları daha önce de defalarca söylememize rağmen iktidar
bildiğini okumaya devam ederek yasaları deneme yanılma
yöntemiyle çıkarmaya devam ediyor. Göreceksiniz, bu düzenleme
yaptığımız 13 yasanın birçoğu yakında
değiştirilmek üzere yeniden Meclis Genel Kuruluna gelecektir.
Değerli milletvekilleri,
bir ülkede demokrasinin ve adaletin gelişmesinin ilk şartı
adaletli bir vergi sisteminin hâkim kılınmasıdır. Sosyal
devlette gelir ve servet eşitsizliklerini azaltmada en önemli rolü vergi
politikası oynamaktadır. Anayasanın 73üncü maddesi Herkes,
kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle
yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı,
maliye politikasının sosyal amacıdır. demektedir. Bu ilke,
vergi oranlarının mükellefin mali gücüne göre saptanmasını
ifade eder. Vergi hukukunda artan oranda vergi denilen ve yönetimi yüksek
gelir tabakalarından yüksek oranda, düşük gelir tabakalarından
düşük oranlarda vergi alınması suretiyle gelir eşitsizliklerinin
azaltılmasını amaçlar. Vergi politikasının bu amaçla
kullanılması sosyal adalet ve sosyal devlet ilkelerinin bir
gereğidir. Ayrıca, bu şekilde toplanan devlet gelirlerinin bir
bölümünün daha çok düşük gelirli grupların yararlanacağı
bazı sosyal nitelikli kamu hizmetlerinde kullanılması da
herkese insan haysiyetine yakışır bir hayat seviyesi
sağlanması hedefinin gerçekleşmesine yardım eder. Vergide
adalet dendiğinde ilk akla gelen az kazanandan az, çok kazanandan çok
vergi alınmasıdır ancak dünyanın en adaletsiz vergi
sistemlerinden birine sahip olan Türkiye'de yıllardır bütün vergi
yükü ücret geliriyle yaşama mücadelesi veren işçilerin, kamu
çalışanlarının ve dar gelirlilerin omzuna yıkılmaktadır.
Adil bir vergi sisteminin az ya da çok geçerli olduğu ülkelerde toplam
vergi gelirlerinin yüzde 75i kazançtan, yüzde 25i ise tüketimden alınan
vergilerden oluşmaktadır; bu oranlar Türkiye'de ise tam tersine.
Toplam vergi gelirlerinin dörtte 3ü ücret geliriyle yaşam mücadelesi
veren kamu çalışanlarına, işçilere, asgari ücretlilere ve
tüketicilere yıkılmıştır.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik şartlar
vatandaşımızın cebini yakmaya devam ediyor;
çarşıda, pazarda fiyatlar ortada. Elektrik ve doğal gaz
faturalarındaki yüksek artış dar gelirliyi bir borç
sarmalına sürüklemektedir. Vatandaşımız bu buhranın
içine sürüklenirken iktidarın gayriciddi tavırları ve
açıklamaları insanımızı mutsuzluğun girdaplarına
iteklemektedir.
Değerli arkadaşlar,
doğru teşhis doğru tedavinin ilk adımıdır.
Teşhisi doğru yapmazsanız tedaviden de sonuç
alamazsınız. Yirmi yıldır süren borçlanma ekonomisinin
artık sonuna gelinmiştir. Kış gelmiş, ağustos
böceği üşümeye başlamıştır. Sıcak parayla,
borçla örtülen perdeler yırtılmıştır. Bu
sıkıntılı dönemde öncelikli ihtiyacımız yerli ve
yabancı yatırımcıya güven sağlamakken yapılan
ciddiyetsiz açıklamalar uluslararası piyasaların takip
ettiği ekranlarda komik durumlara düşmemize sebep olmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
FERİDUN BAHŞİ
(Devamla) Biz diyoruz ki: İktidar, milletin yaşadığı
sıkıntıya ciddiyetle yaklaşsın. Emekliye, sabit
ücretliye zam yapılsın; bunlar biraz ferahlatılsın. Adaleti
tesis edin; vatandaş devlete, yargıya güvensin.
Bu düşüncelerle Gazi Meclisi
ve büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde son konuşmacı İstanbul
Milletvekili Sayın Nazır Cihangir İslam.
Buyurunuz Sayın
İslam. (CHP sıralarından alkışlar)
NAZIR CİHANGİR
İSLAM (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, çok
değerli arkadaşlarım; sözlerime Sezai Karakoç üstadı
rahmetle anarak başlamak istiyorum.
Yirmi yılın icraat
özetine geldiğimizde şöyle bir durum karşımıza
çıkıyor: Ne Sünni vatandaşların ne Kürt
vatandaşlarımızın ne Alevi
vatandaşlarımızın sorunları çözülmedi. Şöyle bir
tasnif yaptınız: Size koşulsuz itaat edenlere her türlü nimeti
sundunuz ama size muhalefet edenlerin haklarını dahi
kısıtladınız. Bu son yasa teklifiniz yani şu
önerdiğiniz mevzuat değişikliği Alevi sorununu
çözmediği gibi bu soruna ilave sorunlar ekliyor.
Geçen hafta İstanbula,
seçim bölgemize gittim; Avcılar, Bağcılar, Esenyurt, Çatalca
bölgelerinde Alevi vatandaşlarımızla yüz yüze görüştüm,
cemevi ziyaretleri yaptım. Şimdi, inanın, şu aklıma
geldi, La Fontaineden hatırlarsınız: Tilki, leyleği
yemeğe çağırır -teşbihte hata olmaz- ama ona
sunduğu çorba tepsi gibi dümdüz bir tas içindedir. Bütün vatandaşlarımız,
Alevi vatandaşlarımız hem bu kadro meselesini hem bu
aydınlatma, su giderleri meselesini ve yapım, onarım
konularını, bunları bir ihtiyacın
karşılanması olarak görmüyor ve onların böyle bir talepleri
yok, sizden böyle bir istekleri yok.
Cemevleri
inşasının vali ve kaymakam iznine bağlanması meselesi
ise ciddi bir tedirginlik yaratıyor ve bu konuyu engellemeye açık
olarak değerlendiriyorlar. Kültür ve Turizm Bakanlığına
bağlı Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi
Başkanlığının kurulmasını ise bir kimlik
dayatması; bunun yanında, inancın, bir inanç mevzusunun âdeta
folklorik bir düzeyde ele alınmasını, bu şekilde
değerlendirilmesini Alevilik inancını küçümseme,
aşağılama ve önemsizleştirme girişimi olarak ele
almaktalar ve Başkanlığı da Alevilik inancı üzerinde
bir kayyum ataması olarak görüyorlar.
Değerli
arkadaşlarım, bu Başkanlığın
onayladığı cemevlerini meşru olarak kabul ettiğinizde
diğerlerinin yani onaylanmayanların bir anlamda meşruiyet
alanı dışına itileceğinden endişeliler.
Sayın Cumhurbaşkanı bu haberi verirken bakın ne dedi:
Dergâhlarımızda ilim ve ahlak birlikte yol alır. Evet, bu sözü
doğrudur, bu dergâhlar bunun için vardır. Bir şey daha ekledi,
dedi ki: Medeniyetimize hayırlı insan yetiştirirler. Bu sözü
de doğrudur, bu sözü de doğrudur ama bir medeniyetin yeşermesi
için mutlaka 5 temel hakkın bir toplum içinde olması ve sağlam,
tahkim edilmiş bir şekilde yaşatılması
lazımdır değerli arkadaşlarım. Sadece İslam
geleneğinin değil, bütün dinlerin, bütün kadim geleneklerin, hatta
önemli çağdaş felsefe okullarının önemli bir
kısmının ittifak üzerinde olduğu işte bu 5 temel
haktan biri öncelikle can ve mal güvenliğidir ki bu, kişinin,
toplumun hayata tutunmasını sağlar. Bunun arkasından, din,
inanç, vicdan ve akıl fikir üretme hakkı gelir ki bu da insanın
ve toplumun insan gibi ve bir insan topluluğu gibi
yaşamasını garanti altına alır. Ve beşinci hak da
şu kabul edilir: Nesil güvencesi yani sadece benim, şu zaman
diliminde yaşayıp, topluluğumla birlikte yaşayıp
hayatımı yitirmem değil kendimden sonraki nesillere de yani
savunduğum bu geleneğin, bu inancın daha sonraki nesillere de
aktarılması meselesi. Çok değerli arkadaşlarım, evet,
bunların hepsi tarih boyunca çok farklı kesimlerden insanlar
tarafından savunulmuştur ve tarihteki saltanat yönetimlerini,
otokratik ve totaliter yönetimleri de frenleyebilmiştir bir nebze de olsa.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
NAZIR CİHANGİR
İSLAM (Devamla) Çok değerli arkadaşlarım, burada
yaptığınız mesele şu: Kamusal alanı devletle
dolduruyorsunuz ve kamusal alanda sivil topluma herhangi bir yer
bırakmıyorsunuz. Şu yaptığınız iş,
halka bunu âdeta bir İslam geleneği olarak anlatıyorsunuz ama
aslında Bizans'tan, Bizans'ın otoriter yönetiminden tarih içerisinde
tevarüs ettiğimiz bir anlayışın, saltanatla devam ettirilen
bir anlayışın geleneklerine tutunuyorsunuz. Bakınız,
Diyanette, bırakın Alevileri, Alevi
vatandaşlarımızı, Hanefilik dışında
Şafii geleneğe bile herhangi bir yer açmıyorsunuz.
Çok değerli
arkadaşlarım, çözüm basittir. Çözüm, sivil toplumun taleplerini
dikkate almak ve sivil toplumun öngördüğü bir anayasayı birlikte
hazırlamaktan geçer.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
21inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
21inci madde
kabul edilmiştir.
22nci madde üzerinde 3
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 364
sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 22nci maddesinin kanun teklifi
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Necdet
İpekyüz Mahmut
Celadet Gaydalı Zeynel
Özen
Batman Bitlis İstanbul
Oya
Ersoy Muazzez
Orhan Işık Tulay
Hatimoğulları Oruç
İstanbul Van Adana
Ali
Kenanoğlu
İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Tulay Hatımoğulları
Oruç.
Buyurunuz Sayın
Hatımoğulları Oruç. (HDP sıralarından
alkışlar)
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
sözlerime başlarken Taksim'de yaşanan katliamı
kınıyorum. Yaşamını kaybedenlere Allah'tan rahmet
diliyoruz, ailelerine başsağlığı dileklerimizi
iletiyoruz, yaralılara da acil şifalar diliyoruz.
Bu katliam çok
konuşulacak; bu katliamın Türkiye'nin seçimlere gittiği bir
dönemde gerçekleşmesini, sınırımızın dibinde
yaşanan yeni gelişmeler paralelinde bu yaşanan katliamı
daha çok değerlendireceğiz ve ümit ediyoruz ki bunun devamı
gelmez. Buradan herkesin huzurunda bu iktidarı bu konuda önlem almaya bir
kez daha çağırıyoruz. Bakın, biz bu kürsüden bu katliamların
gerçekleşme olasılıklarıyla ilgili çok uyarılar
yaptık. Burada bu konu dile geldikçe iktidarın ve
ortağının zoruna gidiyor ama dile gelecek, gelmek zorunda;
Türkiye böyle bir siyasi atmosferin içine çekiliyor ve bunda iktidarın
yüzde 100 bir payı var. Burada iki şey mevcuttur: Ya 7 Haziran-1
Kasım seçimleri gibi bir dönem işletilecek, bu dönem
işletilecekse -bir suyla iki kez yıkanılmaz demiştik daha
önce- bu suyla ikinci kere yıkanamazsınız, halk buna asla
kanmaz. Şayet, bu katliam sizin dengeleyemediğiniz,
engelleyemediğiniz HTŞyle el tutma ve yeni, 2 Kasımda Antepte
gerçekleşen toplantının ürünüyse bunu da önlemek sizlere
düşer.
Evet, değerli
halklarımız, dün Seyit Rızanın ölümünün 85inci yıl
dönümüydü ve Seyit Rızayı saygıyla, minnetle anıyorum.
Dersimde Aleviler katledildi, Seyit Rıza ve arkadaşları
onlardan birkaçıydı. Tarih boyunca Koçgiride, Sivasta,
Maraşta, Çorumda, Gazide, hatta biraz önce konuştuğumuz
konuyla doğrudan ilintili olarak Lazkiyede, İştebrakta yine
buradan uzanan kollarla gerçekleşen Alevi katliamları
yaşandı. Aleviler, bütün bu katliamlara rağmen, bütün baskı
politikalarına rağmen hiçbir şekilde inançlarından ödün
vermedi; inançlarını özgürce yaşayabilmek için, cemevlerinin
ibadethane kabul edilmesi için devletin resmî ideolojisine rağmen
mücadelelerini sonuna kadar sürdürmeyi başardılar.
Peki, şimdi, burada,
Mecliste, şu an görüşülen kanunda getirilen maddelerle ne
yapılmak isteniyor? Aleviler -tırnak içinde- satın alınmaya
çalışılıyor. Bunu biz bu iktidarın sadece, basitçe bir
seçim politikası olarak görmüyoruz, yaklaşan seçimlerde sadece
Alevilerin oylarına talip olmak için -tırnak içinde- rüşvet
vermek gibi değerlendirmiyoruz. Tarih boyunca katliamlarla Alevileri biat
ettiremeyen, inançlarını asimile edemeyen devlet anlayışının
aslında bu iktidarda nasıl zuhur ettiğini ve bu resmî
ideolojinin nasıl devam ettirildiğini biz, şimdi bu yasa teklifi
görüşülürken burada bir kere daha görüyoruz. Buradaki amaç net olarak
Alevileri sisteme entegre etmek, Alevilerin inançlarını asimile etmek
ve Alevilerin ibadethane merkezlerini bir kültür merkezine çevirerek
Aleviliği ortadan kaldırmak yani tarih boyunca katliamlarla
gerçekleştiremediklerini bu şekildeki yasalarla, bu şekilde
çıkarılan kararnamelerle hayata geçirmek ama nafile; Aleviler bunlara
baştan beri Hayır. dedi, Meclis kapısına gelerek
Hayır. dediler, Türkiye'nin dört bir yanında alanlara, meydanlara
çıkarak Hayır. dediler. Bunun sizin için bir kıymeti yok mu?
Hükûmet yetkilileri burada çıkıyor Bizler cemevleriyle görüşme
yaptık. diyor; bizler de görüşme yaptık.
Bakın, 5 Mayısta
Dersimde startını verdiğimiz, Halkların Demokratik Partisi
olarak başlattığımız bir kampanyamız vardı.
Kampanyamızda Alevilere eşit yurttaşlık hakkı
talebinde bulunduk ve kampanyamız şu an devam ediyor. Köy köy
dolaşıyoruz, mahalle mahalle dolaşıyoruz; Alevi toplumuyla
bir araya geliyoruz, onların taleplerini dinliyoruz ve şu
oluşturduğumuz kitapçıkta bugüne kadar Alevi
kurumlarının gerçekleştirmiş olduğu çalıştaylardan
elde edilmiş sonuçların ürünü var. Eğer bu iktidar Aleviler ne
istiyor? sorusuna bakmak istiyorsa şu kitapçığa dönüp
bakabilir, Alevi kurumlarını toplayıp görüşlerini
isteyebilir ama bunu yapmak yerine Erdoğan, bir Alevi dedesi edasıyla
Aleviliği belirlemeye çalışıyor. Buna hiç kimsenin ne
hakkı vardır ne hukuk buna müsaade eder ve bizler sonuna kadar bunun
karşısında olacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Devamla) Alevi yurttaşlarımızın bütün değerlerinin
yanında, bütün taleplerinin yanında olmaya devam edeceğiz. Seyit
Rızalara, Hallacı Mansurlara, Pir Sultanlara, Baba İshaklara
sözümüz olsun ki Hızır Paşaların bu çarkını
kıracağız, güvendikleri padişahla birlikte onları bu
iktidardan alaşağı edeceğiz, bir daha ne Alevilere ne bu
ülkenin -tırnak içinde- öteki gördükleri hiçbir kesimine ne el ne dil
uzatma hakkına sahip olmayacak bir şekilde bu iktidardan onları
alaşağı edeceğiz. Bu da bütün tarih boyunca bedel ödeyen
Alevilere sözümüz olsun. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın Bülbül
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
52.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Adana Milletvekili Tulay
Hatımoğulları Oruçun 364 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 22nci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Sayın Başkan, konuşmacının sözünü
etmiş olduğu Seyit Rıza ve beraberindekilerin
çıkarmış olduğu isyan faaliyeti, yine Koçgiri İsyanı,
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı
olduğu dönemde gerçekleşen olaylardır ve bunlar, Türkiye
Cumhuriyeti devletine yönelik, devletin düzenini bozmaya, kamu düzenini bozmaya
yönelik önemli faaliyetlerdir ve sonuçta devletin bastırmış
olduğu isyanlardır. Bu isyanlar sürecinde devlet, bu isyanları
çıkaranların Alevi mi Sünni mi olduğundan; etniğinin,
mezhebinin, kökeninin ne olduğu konusundan daha çok, daha emekleme aşamasında
olan, körpe durumda olan yeni bir cumhuriyetin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız efendim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya)
yeni Türkiye Cumhuriyetinin doğru bir şekilde filiz
verebilmesi için mücadele etmiştir. Burada verilen o mücadeleleri
Yurdun
bütün sathında çıkarılmaya çalışılan ve
yabancı odakların da körüklediği belli olan bu
çalışmaların, bu isyan faaliyetlerinin bugün burada
kutsanmasını asla ve asla kabul edemeyiz. Alevi toplumunun eğer
bundan dolayı kendisinin katledildiğini ve kin duyduğunu
düşünecek olursak o zaman neden en fazla Alevi kardeşlerimizin Gazi
Mustafa Kemal Atatürkü bu kadar sevdiği konusuna da cevap verememiş
oluruz. Bu böyle değildir, Türk devleti Alevilere düşmanlık
etmez, etmemiştir, katliam yapmaz ve yapmamıştır da. Bunun
önemle altını çizmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yani hatibimizin konuşmasını
baştan sona hani refüze etti, aynı zamanda söylemleri. Uygun
görürseniz yerinden cevap vermesini istiyoruz.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
53.-
Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruçun, Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Değerli milletvekilleri O, bir isyandı. diyor. Seyit
Rıza bir Kürt Alevi ve Seyit Rızanın başlatmış
olduğu kendi halkının haklarıyla ilgili talepler söz
konusu. Bu talepleri devletin düzenini bozmak ve isyana teşvik gibi ele
almak o resmî ideolojinin yaklaşımı. Sizden de ben farklı
bir yaklaşım zaten beklemem, doğal olarak siz bunu söylersiniz
ama biz bu görüşe katılmıyoruz.
Seyit Rıza'nın
katledilmesinin en büyük sebebi bir Kürt ve Alevi olarak iki kimliğin hak
talepleri üzerinde verilen mücadele karşısında ödetilen
bedeldir. Orada Dersim'in kayıp kızlarının hikâyelerini
sanırım hepimiz çok iyi biliyoruz. 38 kayalıklarından 40
kadının taciz ve tecavüze uğramamak için el ele vererek
nasıl intihar ettiğini, sanırım, tarih kitaplarında
sizler de okumuşsunuz ve bizim burada
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz, Sayın Hatımoğulları.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bitirsin Sayın Başkan.
GARO PAYLAN (İstanbul)
Cümlesini bitirsin Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 73 Milletvekilinin Vergi Usul
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/4680) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
364) (Devam)
BAŞKAN Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 364
sıra sayılı Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 22nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
MADDE 22- 14/3/2013 tarihli
ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa
aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
EK MADDE 6- (1) Cemevlerinin
aydınlanma giderleri Diyanet İşleri
Başkanlığının bütçesine konulacak ödenekten
karşılanır.
Cavit
Arı Cengiz
Gökçel Ömer
Fethi Gürer
Antalya Mersin Niğde
Candan
Yüceer Kamil
Okyay Sındır Tacettin
Bayır
Tekirdağ İzmir İzmir
Fikret
Şahin
Balıkesir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Sayın Candan Yüceer.
Buyurunuz Sayın Yüceer.
(CHP sıralarından alkışlar)
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; milyonlarca insanı
ilgilendiren, asırlardır inanç ve ibadet özgürlüğünden mahrum
bırakılan, yok sayılan, her türlü baskı ve zulme, nefret
söylemlerine maruz kalan, katliamlara uğrayan, kökleri tarihin
derinliklerinde olan kadim bir halkın sorununun hak ve özgürlükler
kapsamında ilgili taraflarla temel bir kanun olarak değerlendirilmesi
gerekirken birbirinden alakasız maddelerle bir torbaya tıkılarak
getirilmesi hem o inanca hem o inancın mensuplarına, milyonlarca
insana yapılmış büyük bir saygısızlıktır,
hakarettir. Aslında, tek başına bu bile sizin Aleviliğe,
inanç özgürlüğüne bakışınızı göstermesi
açısından yeterlidir.
Diğer taraftan,
geçmişe dayanan, binlerce yıl öncesine giden, Anadolunun,
Trakyanın öz, özgün bir inanışını, Alevi toplumunun
taleplerini suya, elektriğe, betona, kültüre indirgeyen, bir inancı
hor gören, o inancın mensuplarını ötekileştiren bir
zihniyetle, bir anlayışla da karşı karşıyayız
burada. Bu topraklarda yüzyıllardır yok sayılan, inkâr edilen
bir inancı, inanç toplumunu şimdi yasalar eliyle burada yok saymaya
çalışıyorsunuz. Siz bir inanç değilsiniz, siz bir
kültürsünüz; biz, sizi böyle görüyoruz ve size bunu layık görüyoruz. deniliyor
bu teklifte. Bir inancı o inancın mensupları belirler, siyasal
iktidar değil. Bir dini o dini var edenler, o dine inanlar var eder.
İşte, siyasal iktidar tam olarak burada durmak zorundadır. Her
türlü baskıya, zulme karşın milyonlarca insan binlerce
yıldır Bu, benim inancım; bu, benim ibadetim; bu, benim
ibadethanem. diyor; siz Yok, kültür. Yok, folklor. Yok, o. Yok, bu.
diyorsunuz.
Alevilik, bu topraklarda
yaşayan 25 milyon insanın inancı; atalarımın,
dedelerimin, annemin, babamın inancı; benim inancım. Siz ne
hakla ve ne hadle bir inancı sorguluyorsunuz? Tarif etmeye, kategorize
etmeye çalışıyorsunuz? Alevilik Aleviliktir. Alevilik,
yaşayan bir inançtır, kalubeladan beri var olan kadim bir inanç. Aleviliğin
tarife ihtiyacı yoktur; Alevilerin insan hakları, eşit
yurttaşlık ve inanç özgürlüğü temelinde haklarının
karşılanmasına, taleplerinin karşılanmasına
ihtiyacı vardır. Aleviler Bizim inancımız bu, benim
ibadetim bu, benim ibadethanem bu. diyorsa cem, ibadet; cemevleri,
ibadethanedir; ötesi yok. Göreviniz bir inancı tanımlamak
değildir, göreviniz bir inancı tanımaktır; göreviniz, bütün
inançlara eşit mesafede durmaktır, diğer inançlarda olduğu
gibi cemevlerinin de özgür ve güven içinde varlığını
sürdürmesinin önünü açmaktır. İnanç özgürlüğü, demokratik
devlet, laiklik böyle bir şeydir.
Hiç kimse Benim
inancım, benim ibadetim, benim mezhebim daha üstündür sizden, daha
iyidir. deme hakkına sahip değildir. Hiçbir devlet, bir inancı
baş tacı edip bir inancı hor göremez; bunu yapanlar insan
haklarından ve insanlıktan nasibini alamamış demektir.
ARZU AYDIN (Bolu) Tam da
Türkiyeyi anlatıyor, böyle diyen bir sürü insan var, tam da Türkiye.
CANDAN YÜCEER (Devamla)
Lafa gelince çıkılıyor, burada Hepimiz kardeşiz, hepimiz
eşitiz. deniliyor. Allah aşkına, bu kardeşlerden birini
kayırmak, ötekilerini görmezden gelmek olur mu? Yıllardır
uygulamadığınız, yok saydığınız
AİHM kararları, Yargıtay, Danıştay kararları
ayrımcılığa, eşitsizliğe işaret ediyorken
-hukuk tanımazlığınızı geçtim- bir inancı
yok saymaya, cemevlerine ibadethane diyemeyip cümbüşevi zikirevi
irfanevi ucube kültürevi derken, tek bir inancın tek bir yorumuna
göre insanlara zorunlu din dersini dayatmaya devam ederken nasıl eşit
olacağız, nasıl Kardeşiz. diyeceğiz?
Milyonlarca Alevinin de
vergisiyle, bugün birçok bakanlığın önüne geçen Diyanet toplumun
sadece belli bir kesimine hizmet veriyorsa, başka bir inanış
yokmuş gibi davranıyorsa hangi eşitlikten bahsedeceğiz?
Bakın, bugün, kamuda
hizmete erişimde, kamu yardımlarında, terfilerde, kamuya
atamalarda Aleviler ayrımcılığa uğruyorsa, bugün Alevi
tek bir vali yoksa kimse buraya çıkıp da kardeşlikten,
eşitlikten bahsetmesin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
CANDAN YÜCEER (Devamla)
Miting meydanlarında Soy önemli, soy. diyenler, yavrusunu kaybetmiş
gözü yaşlı bir anneyi yuhalatanlar, ölmüş insanları bile
mezhebine göre ayrıştıranlar; Sivasta, Maraşta, Çorumda
olayın gerçek yüzünü aydınlatmak yerine zaman aşımı
oyunuyla bu kaçan sanıkları korumaya, kollamaya çalışanlar,
Zaman aşımı hayırlı olsun. diyenler bu ülkeye
kardeşliği, eşitliği getiremezler, memleketin hiçbir
sorununu da çözemezler. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
Tıpkı Alevi çalıştaylarında olduğu gibi,
tıpkı getirdiğiniz bu düzenlemede yaptığınız
gibi sadece aldatıyorsunuz, Aleviliği yeni baştan icat etmeye
çalışıyorsunuz, Alevileri denetim ve kontrol altına almaya
çalışıyorsunuz ama boşuna; tuğlu padişahlara,
Hızır Paşalara boyun eğmeyenler, Pir Sultanın izinde
Dönen dönsün, ben dönmezem. diyenler size boyun eğmezler.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CANDAN YÜCEER (Devamla) Son
cümlem efendim, son cümlemi de söyleyeyim.
BAŞKAN
Tamamlayınız.
CANDAN YÜCEER (Devamla)
Arkadaşlar, bugüne kadar hiç bir inanca yapılmamış bir
şey yapıyorsunuz; getirdiğiniz bu maddeyle bir inanca kültür
diyerek, bir inancı yok sayarak en büyük ayrımcılığa,
en büyük zulme imza atıyorsunuz. Bir an önce bu maddeleri bu torbadan
çıkarın ve cemevlerine ibadethane statüsü tanıyarak, Alevi
yurttaşlarımızın tüm taleplerini, haklarını
tanıyarak temel bir kanun olarak getirin diyor, saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP ve
HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir. (CHP ve HDP sıralarından Kabul! sesleri)
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Vergi
Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi'nin 22nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasan
Subaşı Dursun
Ataş Aydın
Adnan Sezgin
Antalya Kayseri
Aydın
Hayrettin
Nuhoğlu Arslan
Kabukcuoğlu Yavuz
Ağıralioğlu
İstanbul
Eskişehir İstanbul
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Adana
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Eskişehir Milletvekili Sayın Arslan Kabukcuoğlu.
Buyurunuz Sayın
Kabukcuoğlu. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 364 sıra sayılı Kanun Teklifinin
22nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Şurası çok
enteresandır ki doğduğum coğrafyada da
yaşadığım coğrafyada da değişik mezheplerde
olan insanlar var ama hiçbirisi Türkiye Büyük Millet Meclisinin gösterdiği
ayrışmayı göstermiyor, farklılığı
göstermiyor; burada esefimi bildirmem lazım.
22nci maddeyle, cemevlerinin
aydınlatma giderlerinin Kültür ve Turizm Bakanlığı
tarafından karşılanması teklif edilmektedir; bence bu
yetersizdir, bunun yerine ısıtma, bakım ve diğer giderlerin
de devlet tarafından karşılanması gerekir.
Üç gün evvel Taksim
İstiklal Caddesi'nde meydana gelen terör saldırısını
bir kez daha nefretle kınıyor, burada vefat eden insanları
rahmetle anıyorum; ailelerine ve milletimize başsağlığı
diliyorum.
Bu kanun teklifinde geçen bir
de Kaş Kemer köyünde yapılmakta olan Kıbrıs Barajı
konusu var. Maddeyle hak sahiplerini borçlandırma işlemlerine izin
verilmesi istenmektedir. Kemer köyü civarında aşağı yukarı
750 hane, 2 bin nüfus ve 700 seçmen vardır. Tahminen en az bin dönüm arazi
sular altında kalıyor. Baraj civarındaki 60 hane göçürülmek
isteniyor ve her bir hanede 2-3 evli çocuk var. Bu insanların hepsinin
geçimi mevcut arazidendir; burada yaşıyor, burada geçiniyorlar.
Köylüler arazilerinin ne kadarının baraj suları altında
kalacağını bilmiyor ve bu konuyla ilgili kendileri maalesef
aydınlatılmamış. Bu nedenle talep edecekleri arazi
miktarları hakkında da bilgileri yok. Daha önce köyün ortasından
geçen Elmalı Yolunun -ki köylerin iddiası budur- rant amaçlı olarak
köyün dışına çıkartıldığı, yolun
Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü yetkilileri köylülerin arazilerinin 2/B vasfında
olduğunu, ayrıca, sulamayla baraj sonrası bölgede kalan
arazilerin tahminen birkaç misli fazla değere ulaşacağını
bildiriyorlar; baraj inşaatı da henüz başlamamış
durumda. Hükûmete düşen, Kıbrıs köyü civarındaki arazinin
değerinin baraj altında kalan araziyle denk tutulması ve muadil
arazilerin verilmesi, o da olmazsa istimlak bedelinin bunun üzerinde ödemesinin
yapılması gerekmektedir. Böylece, arazisi baraj altındaki
köylüler abat olurken barajın üzerindeki köylüler berbat olmazlar.
Eğer devletin elinde bölgede hazine arazisi varsa bu arazi terk edilecek
köylülerin kullanımına bırakılmalıdır. Tesviye
edilmeleri gerekiyorsa burada köylülerin sera tarımı yapması
sağlanmalı, sulama imkânı olacak hâle getirilmelidir. Orman
artığı birtakım arazilerle vatandaşın gözü
boyanmamalıdır. Yeni yerleşim alanında daha yüksek
refahın sağlanması için devlet, vatandaşına gerekli
kolaylığı sağlamalıdır.
Sulanacak arazinin 35 bin
dönüm civarında olduğundan bahsediliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Devamla) Bu kadar büyük bir arazinin millî ekonomiye katkısı
dikkate alınırsa Hükûmet bu işin külfetini tamamen Kemerlilere
yüklememeli ve Kemerlileri memnun etmelidir.
Hepinizi saygıyla
selamlarım. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
22nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... 22nci madde
kabul edilmiştir.
23üncü madde üzerinde 3
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 364
sıra sayılı Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 23üncü
maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
İbrahim
Özden Kaboğlu Kamil
Okyay Sındır
Fikret Şahin
İstanbul
İzmir Balıkesir
Tacettin
Bayır Ömer
Fethi Gürer Cavit
Arı
İzmir Niğde Antalya
Cengiz
Gökçel
Mersin
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın İbrahim Özden
Kaboğlu.
Buyurunuz Sayın
Kaboğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli vekiller;
madde 23, TMSF işlemlerine ilişkin bulunmaktadır. Bunun özü
şudur: TMSFnin kayyum olarak atandığı şirketlerin
ortaklık pay ve haklarına ilişkin olarak şirket
ortakları tarafından yapılmış olan devir ve temlik işlemlerinden
TMSFnin değerlendirmesi sonucu muvazaalı addolunanlar geçersiz sayılacak
ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun talebi üzerine ticaret sicilinden
terkin edilecektir.
Muvazaa üzerine geçersizlik
ve terkin yaptırımları mülkiyet hakkına ve sözleşme
özgürlüğüne aykırıdır; ilk olarak, yasallık ilkesine
aykırıdır çünkü bu işlemlerde kullanılan ölçütler
belirlilik ilkesinden uzaktır, bu bakımdan Anayasanın birçok
maddesine aykırıdır ama bu söz konusu özgürlüklere getirilen
sınırlamada özellikle ölçülülük ilkesi bakımından
ölçüsüzdür ve bu yönüyle de Anayasaya aykırıdır; mülkiyet
hakkı ve sözleşme özgürlüğü, Anayasa madde 13, ölçülülük ilkesi.
TMSFye tabi olan
şirketler, devredilmiş olan şirketler ve diğerleri
arasında bu işlem farklılığını haklı
kılacak bir neden bulunmadığından eşitlik ilkesine ve
ayrımcılık yasağına da aykırı
bulunmaktadır.
Ayrıca, yargı yeri
tarafından yapılması gereken bir işlemin idari bir birim
tarafından yapılacak olması nedeniyle de özellikle hak arama
özgürlüğü kuralına, Anayasa madde 36ya aykırı bulunmaktadır.
Dahası, bu konuda
Anayasa Mahkemesi kararı bulunduğundan Anayasa Mahkemesi
kararının gerekleri yerine getirilmemektedir, böylece Anayasa 153e
de aykırılık taşımaktadır bu düzenleme.
Anayasa madde 2ye hukuk
devleti açısından aykırıdır. Şöyle ki idari
nitelikte karar alan TMSF'nin kararlarına karşı yapılacak
yargısal başvurularda idari yargının değil ama adli
yargının yetkili kılınması bizdeki adli
yargı-idari yargı ayrımı ilkesi geçerli olması nedeniyle
Anayasa madde 2ye -hukuk devletine- aykırıdır.
Sonuç olarak, TMSF'nin
muvazaalı işlemlerine, AYM kararına rağmen yine Anayasaya
açıkça aykırı bir koruma zırhı getirilmektedir aynen
OHALde hukuksuz işlem yapanlara getirilen sorumsuzluk zırhı
gibi. Fakat TMSF, özellikle 15 Temmuz sonrası el konulan şirketler ve
bu şirketlerin büyüklükleri de dikkate alındığında bir
sermaye transferi merkezi olarak kurgulanmaktadır, yapılan hukuksuz
işlemler koruma ve sorumsuzluk zırhına
kavuşturulmaktadır. Bunu cemevleriyle birlikte değerlendirdiğimizde
şöyle bir görünüm karşımıza çıkmaktadır: Anayasa
dünyevi bir metindir; bu, dünyevi metin olarak bütün inançları güvence
altına almaktadır. Vergi yükümlüsünün hakları
açısından baktığımız zaman Sünni bir yurttaş
Vergim neden bir dernek için harcansın? diyecektir çünkü Aleviliği
bir derneğe indirgiyor bu yasa önerisi; Alevi yurttaş ise Vergim
neden Diyanet İşleri Başkanlığı için
harcansın? diyecektir, iki. Ama Diyanet İşleri
Başkanlığı sitesine ve Diyanet Vakfı sitesine bakan
Diyanet Vakfının 149 ülkede faaliyet gösterdiğini, 103 ülkede
cami yaptırdığını, kuzey Suriye'de ise 491 caminin
bakım ve onarımını üstlenmiş olduğunu gören bir
yurttaş, bütün Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları Neden benim
vergim Misakımillî sınırları dışında harcanmaktadır?
diye soracaktır. Bu sorular pek meşrudur. TMSFyle birlikte bu konuyu
değerlendirdiğimiz zaman akçasal OHAL sürekliliği yani TMSF
inanç OHALiyle devam edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (Devamla) Teşekkür ederim.
Burada 2 soruyu sormak
gerekir: TMSF yoluyla sürekli kılınan akçasal OHAL, inanç OHALiyle
mi sürdürülmek isteniyor?
Anayasasında resmî din
olan devletlerde bile farklı din ve inançlar hoşgörüden
yararlanırlar ve onlar kendi ibadetlerini toplu olarak ibadethanelerinde
yaparlar. Ne var ki laiklik ilkesine dayanan Türkiye Cumhuriyetinde laiklik ve
demokratiklik temel ilke olduğu hâlde Alevi inancını
yadsıyarak dinsel hoşgörü ilkesinin bile geçerli olmaması söz
konusudur. Acaba bunun nedeni Anayasa madde 24ün sürekli politikaya, dinin
sürekli politikaya alet edilmesinden mi kaynaklanıyor Hukuk yoksa ahlak
da yok. dedirtircesine?
Peki, o zaman
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (Devamla) Sayın Başkan, cümlemi tamamlayayım.
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (Devamla) O zaman Avrupa Mahkemesi bu konuda
kesinleşmiş 6 karar verdiğine göre sayın vekiller ve bu,
Avrupa Mahkemesinin kesinleşmiş kararlarına aykırı
olduğuna göre, bu yasa eninde sonunda Avrupa Mahkemesine götürüldüğü
zaman Avrupa Mahkemesi yüklü bir tazminata hükmettiğinde, bunu Anadolu'nun
yoksul insanları karşılayacağından, acaba burada bugün
bu yasaya evet oyu verenlerin vicdanları sızlamayacak mı?
Teşekkürler. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın Beştaş
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
54.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Şirvan
katliamının 6ncı yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
17 Kasım 2016 tarihinde
Siirt'in Şirvan ilçesi Madenköy yakınlarındaki bakır
madeninde meydana gelen şev kayması sonucu 16 işçinin ölümüyle
sonuçlanan işçi katliamının 6ncı yıl dönümü. İktidara
yakınlığıyla bilinen Ciner Holding Park Elektrik Üretim
Madencilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine ait maden
ocağındaki katliam aslında göz göre göre gelen bir
katliamdı. Şirvan katliamının 6ncı yıl dönümü
sebebiyle kaybettiğimiz 16 işçi canımızı tekrar
anıyorum. Katliamın hesabını sorana ve alın terinin
iktidarını var edene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.
Teşekkür ediyorum
Başkanım.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 73 Milletvekilinin Vergi Usul
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/4680) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
364) (Devam)
BAŞKAN Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Vergi
Usulü Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 23üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan
yeniden düzenlenmiştir ibaresinin değiştirilmiştir
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Hasan
Subaşı Ayhan
Altıntaş
Adana Antalya Ankara
Aydın
Adnan Sezgin Hayrettin
Nuhoğlu Dursun
Ataş
Aydın İstanbul Kayseri
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Ayhan Altıntaş.
Buyurunuz Sayın
Altıntaş. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama
başlarken Taksim terör saldırısında hayatını
kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılara acil
şifalar diliyorum; ailelerin ve Türk milletinin başı sağ
olsun.
İYİ Parti Grubu
adına 364 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 23üncü maddesi
üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Maddeyle daha önce Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edilen hüküm yerine düzenleme
yapılmaktadır. İptal edilen düzenlemede kayyum atanan
şirketlerle ilgili hüküm, kişilere aşırı külfet
yüklemesi ve ölçüsüz olması sebebiyle Anayasa Mahkemesi tarafından
iptal edilmiştir. Teklifle OHAL'in bittiği tarihe kadar yapılan
devir ve temlik işlemleri Fon Kurulu tarafından
değerlendirilecektir; muvazaalı bulunmasıyla geçersiz
sayılması ve ilgilisine dava yoluyla bu kararı yargıya
taşıma hakkı tanınması düzenlenmektedir; bu nedenle,
bu maddeye olumlu yaklaşıyoruz.
Değerli milletvekilleri,
TMSF deyince çağrışım yapan bir konu olan ve yirmi bir
yıldır haklarını alamayan 70 bine yakın İhlas
Finans mağdurunun sorunları hakkında konuşmak istiyorum.
2001 kriziyle birlikte batan birçok özel bankanın yanı sıra özel
finans kurumlarından bazıları da bu süreçte derin yara
almıştı, özel İhlas Finans Kurumu da bu firmalardan biriydi
ve Şubat 2001 tarihinde BDDK tarafından yayımlanan bir kararla
faaliyetleri durdurularak tasfiye sürecine girmişti. Ancak, bu dönemde
tasfiye edilen bankalara uygulananın aksine bir süreç izlenerek özel
İhlas Finans Kurumundan alacağı olan mevduat sahiplerinin
paraları kendilerine ödenmemiştir. İhlas Finans Kurumunun
TMSF'ye devredilmesi AK PARTİ tarafından bu dönemde engellenmiş,
ayrımcılık yapılmıştır. Bakın,
Sayın Vekilimiz Abdüllatif Şener dönemin TMSF Başkanı Ahmet
Ertürkün kendisine Şu anda yaptığımız hesaplamalara
göre İhlas Finansın 800 milyon dolar varlığı var,
alacaklıların talebi ise 500 milyon dolar; TMSFye devredilirse ben
garanti veriyorum, üç ay içinde bütün alacaklıların
parasını öderim. dediğini açıklamıştır
ancak bu devir maalesef gerçekleşmemiştir. Bugün gelinen noktada ise
İhlas Finans Kurumunun tasfiye süreci yirmi yıldan uzun bir süredir
devam ediyor ancak geri ödeme sözü verilen mağdurların paraları
hâlâ ödenmiyor. Değerli milletvekilleri, şirket yöneticileri bu
süreci uzatmakta ve borçlarını ödememektedir. Bakın,
değerli milletvekilleri, bu durum vatandaşlarımızın
hukuka ve devletimize olan güvenini sarsacak bir olaydır. Buna acilen
çözüm bulunmalı, vatandaşlarımızın yıllardır
süregelen bu mağduriyeti giderilmelidir.
Kaldı ki benzeri şekilde büyük bir
mağduriyet tasarruf finansman şirketlerinde de
yaşanmaktadır. Tasarruf finansman şirketleri özellikle ekonomik
durumu yetersiz olan vatandaşlarımızın bankadan kredi
çekememeleri nedeniyle oldukça önemli bir alternatiftir ancak pek tabii buraya
olan talep bazı fırsatçıların da dikkatini çekmiş ve
yetersiz sermayelerine rağmen halktan üyelik yoluyla para toplamaya
başlamışlardır. İktidar partisi bu duruma baştan
önlem almamış ve bu firmaları baştan yeterince
denetlememiştir. Vatandaşlarımızın mağduriyeti ve
gelen şikâyetler artınca yasal düzenleme yapılmasının
gerekli olduğuna karar kılınmış ve 7292
sayılı Kanunla sermayesi yetersiz olan 21 şirketin tasfiyesine
karar verilmiştir. Tasfiye edilmesine karar verilen bu şirketlerden
49.419 kişinin 765 milyon TL alacağı olduğu kamuoyuna
yansımıştır ancak tasfiye ve ödeme süreçlerinin şeffaf
olarak yürütülmediği ve bu sistemden ayrılmak isteyenlerin
paralarının hızlıca geri ödenmediği görülmektedir.
Toplam bedelin yaklaşık yüzde 10nuna denk gelen organizasyon
ücretinin yüzde 80i zaten ödenmiyor, kalan yüzde 20nin ve ödenmiş
taksitlerin geri ödenmesi de bir yıldan fazladır bekliyor. Bugünkü
enflasyon ortamında ödenmeyen paralar da günbegün erimektedir.
Ayrıca, vatandaşlarımız muhatap bulamadıklarını
da söylüyorlar.
Değerli milletvekilleri,
iktidar partisinin mağdur vatandaşlarımızı gözetmesi,
daha sıkı denetim kurması ve mağduriyetlerin önüne
geçilmesi için doğru ve gerekli tedbirleri almasını bekliyoruz
diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 364
sıra sayılı Kanun Teklifinin 23üncü maddesinde yer alan
halinde ibaresinin durumunda olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Necdet
İpekyüz Zeynel
Özen Rıdvan
Turan
Batman
İstanbul
Mersin
Oya
Ersoy Ali
Kenanoğlu Mahmut
Celadet Gaydalı
İstanbul
İstanbul
Bitlis
Murat
Çepni
İzmir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Murat Çepni.
Buyurunuz Sayın Çepni.
(HDP sıralarından alkışlar)
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul ve değerli
halkımız, bir inanç torbaya konularak devletin karanlık
koridorlarında boğulmaya çalışılıyor. Bu politika
sadece bitik bir iktidarın seçim yatırımı değildir. Bu
politika, bu uygulama tekçi devlet anlayışının tek millet,
tek ses, tek inanç, tek mezhep anlayışının doğrudan
bir sonucudur ve stratejik bir saldırısıdır, politik
İslamcı faşizmin stratejik bir saldırısıdır.
Alevilere şu söyleniyor:
Ya itaat edersiniz ya da yok olursunuz. Önce Kürt yoktu, sonra Kürt var ama
hakları yok oldu; şimdi de Alevilik önce sapkınlıktı,
sonra cemevleri cümbüşevi oldu, şimdi de inanç değil kültürevi,
ticari bir işletmeye dönüştürülmeye çalışılıyor.
Devletin Alevisi, devletin Kürtü, devletin Müslümanı, devletin
işçisi, devletin sendikacısı hatta devletin solcusunu yaratmak
bu anlayışın, bu tekçi anlayışın, evet, stratejik
bir politikasıdır.
Şimdi, Alevi
halkından, Alevi inancından bu saldırıya biat etmesi
bekleniyor ama hiç kimse bu biati beklemesin. Bu düzenleme bırakın
bir katkıyı, bırakın bir talebin
karşılanmasını, bugüne kadar kazanılmış tüm
hakların ve tüm düzeylerin gasbedilmesidir, başka tek bir anlamı
yoktur. Aleviler ölümlerden bugünlere geldiler; bir Anka kuşu gibi
küllerinden yeniden ve yeniden doğarak bugünlere geldiler ve ne
kazandılarsa kendi emekleriyle kazandılar, bedel ödeyerek
kazandılar; örgütlendiler, ibadethanelerini fiilen kazandılar ve
kendi kültürel geleneklerini de fiilen bedel ödeyerek bugünlere getirmeyi
başardılar. Bugün hâlâ Aleviyim. demek Anayasal suç olmamakla
birlikte sokaklarda katledilme gerekçesidir. Bugün hâlâ Alevilerin
kapıları işaretlenmektedir ve Bunu yapan meczuplar. diye tarif
edilen güçler bırakın cezalandırılmayı itibar sahibi
olmaktadırlar. Milyonlarca Alevinin vergileriyle tarikatlar, cihatçı
çeteler ve Diyanet hortumlanmaktadır. Bu düzenleme tüccarlıktır,
Aleviler satın alınmaya çalışılıyor ama
yanılıyorsunuz. Evet, birilerini satın alabilirsiniz,
onların kim olduğunu anlamak istiyorsanız aynaya bakabilirsiniz.
Bu düzenleme bir darbedir, bu düzenlemeye Alevi halkının
rızalığı yoktur. Bu düzenleme bir gasptır,
kazanılmış tüm hakların fiilen devlet zoruyla
gasbedilmesidir. Bu düzenleme koruculuktur, kendi Alevisini yaratma
politikasının bir parçasıdır. Alevilik inancı bir
kurula bağlanıyor ve bu kurul üyelerini de Cumhurbaşkanı
seçecek yani Tayyip Erdoğan her şeyi belirlediği gibi Alevi
inancını da belirleme cesareti ve cüretini gösterebiliyor.
Alevi inancı,
Tahtacılardan Bedreddinilere, Bektaşilerden benim de mensubu
olduğum Çepni Alevilerine kadar dünyanın, bütün
insanlığın en kadim değerlerinden bir tanesidir. Bu öyle,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde, sarayda değiştirilebilecek bir
gerçek değildir. Alevilerin talepleri eşit
yurttaşlıktır ve bu talep gasbedilen bir hakkın talebidir.
Öyle kimseden medet ummakla ilgili değildir, cemevlerinin ibadethane
olarak tanınmasıdır Alevilerin talepleri; bu hak da
gasbedilmiştir. Alevilik kimseye bağlı değildir; Alevilik
demokratiktir, Alevilik özgürlükçüdür. Alevi inancı bu ülkede, tüm
coğrafyada demokrasi ve özgürlük mücadelesinin doğrudan bir
parçasıdır; demokrasi, özgürlük, sosyalizm mücadelesinin
doğrudan bir parçasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MURAT ÇEPNİ (Devamla)
Saraylarda yapılan bu yasalar canlar tarafından sokaklarda
yırtılacaktır, çöpe atılacaktır.
Gelin canlar bir olalım,
gelin canlar bir olalım, gelin canlar bir olalım! (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
23üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
23üncü madde
kabul edilmiştir.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
18.33
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 18.46
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21inci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
364 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
24üncü madde üzerinde 3
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Vergi
Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 24üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 24 Bu Kanun
yayımı tarihinden otuz gün sonra yürürlüğe girer.
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Hasan
Subaşı Hayrettin
Nuhoğlu
Adana Antalya İstanbul
Fahrettin
Yokuş Aydın
Adnan Sezgin
Konya
Aydın
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Hayrettin Nuhoğlu.
Buyurunuz Sayın
Nuhoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
HAYRETTİN NUHOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan torba kanun teklifinin 24üncü maddesi üzerine söz
aldım. Selamlarımı sunarım.
24üncü madde yürürlükle
ilgili olduğu için ben teklifin geneli üzerine kısaca
değindikten sonra algı metodu hakkında
konuşacağım.
Birbiriyle ilişkisi
olmayan 14 farklı kanunda değişikliği kapsayan bu torba
teklif, 27nci Dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisinde iktidarın yasama
sorumluluğunu teamüllere aykırı biçimde ciddiyetten uzak bir
yere sürüklemekte olduğunun göstergesidir. Doğrudan ilgisi
olmasına rağmen tali komisyonlarda görüşülmeden sadece esas
komisyonda görüşülmesi, teklifin müzakereden
kaçırılmış olduğu anlamını
taşımaktadır. Teklif sunulurken bazı maddeleri kastedilerek
Tarihî bir adım atılıyor. ifadesi bir algı
oluşturmaya yönelik olsa da Türk milleti ne yapılmak istendiğini
çok iyi anlamakta ve iktidara verdiği desteği çekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
dört buçuk yıldır devam eden partili
Cumhurbaşkanlığı sisteminin iktidar dönemi itiraf etmeliyim
ki algı yaratma konusunda son derece başarılıdır.
Yapılan büyük soygunlar ve yolsuzluklar bile, neredeyse yanlış hesapları
ortaya çıkaran iddia sahiplerini suçlamaya dönüştürülmektedir.
Algı yaratarak iktidarda kalabilmek için gösterilen üstün çaba, verilen
emek ve harcanan paralarla milletin beklentilerine çare aransaydı ülkemiz
bugün ekonomik sorunlarla boğuşmak zorunda kalmazdı.
Değerli milletvekilleri,
13 Eylülde Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan İlk
Evim, İlk İş Yerim Projesi için ilk temel atma töreni 25 Ekimde
Sincanda gerçekleştirildi ve 17 ilde 5.615 konutun temeli
atıldı. Bu törenin algının bir parçası olduğunu
ve gösterişten öteye geçmeyeceğini belirtiyor ve diyorum ki: Törenle
temeli atılan 5.615 konut inşaatının sürecini ve müjdesi
verilen diğer bütün sosyal konut projelerini adım adım takip
edip milletimizle paylaşacağız, milletimizin
aldatılmasına asla fırsat vermeyeceğiz. Bunun sebebi,
2019da verilen sosyal konut müjdesinin akıbetidir çünkü bir buçuk
yılda bitirileceği vadedilen konutların -TOKİ'nin internet
sayfasından aldığımız bilgilere göre- aradan geçen üç
seneye rağmen gerçekleşme oranı iç açıcı
değildir. Öyle ki, 18.172 konutun ihalesi hiç
yapılmamıştır, 11.474 konutun inşaatı da
sıfır seviyesindedir. Bazı projelerin yüzde 10un altında
kaldığını, bazılarının ise şimdi
açıklanan 250 bin konuta dâhil edildiğini görmekteyiz.
Değerli milletvekilleri,
Çevre ve Şehircilik Bakanı geçen hafta İstanbul'da düzenlenen
Kentsel Dönüşüm Sempozyumu'nda yaptığı konuşmada
Bugün Esenler'de dünyanın en büyük akıllı şehri kuruluyor,
2 bin konutumuzu tamamladık. Dünyanın en gelişmiş ülkeleri
dahi çözüm ortaya koyamıyorlar. demiş ve Almanya'yı örnek
göstermiştir. İstanbul'da acil dönüşüm bekleyen 1 milyon 300 bin
konut olduğunu söyleyen kendisi değil midir? 2 bin konutla nasıl
övünebilir? Plan ve Bütçe Komisyonundaki eleştirilerime cevap verirken de
başarılı işler yaptıklarını söyledi,
İstanbul'da 39 ilçede 93 bin konutu dönüştürmeye devam ediyoruz.
diyerek tepki gösterdi. Bu sayı, kendi ifade ettiği acil
dönüştürülmesi gereken konutların sadece yüzde 7si demektir ve
üstelik bitirilmiş değildir. Bugüne kadar 1 milyon 170 bin konut
ürettiklerini de övünerek söylemişti; yılda 58.500 konut eder.
Almanya çözüm ortaya koyamıyor. derken Almanya'da bu yıl kurulan
koalisyon hükûmetinin protokolünde her yıl 400 bin yeni konut
üretilmesinin yer aldığını bilmediği de ortaya
çıkmıştır. Algı uğruna başarı
masalları anlatılırken hiç olmazsa örneklerin isabetli seçilmesi
gerekir. Alman hükûmetinin protokolünün Almancasını ve Türkçesini ben
Büyükelçiliğimizden temin ettim; dileyen herkes inceleyebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HAYRETTİN NUHOĞLU
(Devamla) Son cümlem.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
HAYRETTİN NUHOĞLU
(Devamla) Sağ olun.
Değerli milletvekilleri,
algı yaratmada son derece başarılı olan bu iktidarın
inandırıcılığı artık
kalmamıştır çünkü mızrak çuvala sığmıyor.
İyi ki az kaldı; iktidar nasip olursa, hiç kimsenin şüphesi
olmasın, İYİ Parti olarak devlet adına verilen sözlerin
takipçisi olacağız; kimsenin umudunu boşa
çıkarmayacağız, kentsel dönüşümü bilimsel metotlarla,
çalmadan çırpmadan en kısa zamanda gerçekleştirecek ve
evsizlerin imdadına yetişeceğiz.
Gerçekten az
kaldığına olan inancımı paylaşır,
saygılar sunarım. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 364
sıra sayılı Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 24üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
MADDE 24- Bu Kanun
yayımı tarihinden itibaren yürürlüğe girer.
Tacettin
Bayır Cavit
Arı Cengiz
Gökçel
İzmir Antalya Mersin
Ömer
Fethi Gürer Fikret
Şahin Kamil
Okyay Sındır
Niğde Balıkesir İzmir
Ali
Haydar Hakverdi
Ankara
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Ali Haydar Hakverdi.
Buyurunuz Sayın
Hakverdi. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kıymetli milletvekili
arkadaşlarım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Geçen hafta bu kürsüde
konuşmak için gelen bazı milletvekili arkadaşlarım
ailesinde Ali, Hasan, Hüseyin, Fatma isimlerinin olduğunu, çevresinde
komşularından Alevi arkadaşlarının olduğunu,
hatta iyi Alevi arkadaşlarının olduğunu beyan ettiler.
Üzülerek belirtmek istiyorum ki Alevilerle arkadaşlıktan öteye
gidememişsiniz ve maalesef, bugün burada oturmuş Alevilere dair hüküm
kurup kanun yapıyorsunuz. Öncelikle şunu belirtmek isterim:
İnançlar siyasetin konusu yapılmamalı. Çatı kanunda yani
Anayasamızda din ve inanç hürriyeti tesis edildikten sonra gerisini zaten
inançlar kendileri halleder, bu konuda bir tarife ihtiyaç kalmaz.
Değerli arkadaşlar,
maalesef, siz Alevilere hiç sormadınız, Temel talepleriniz ne,
öncelikleriniz ne? diye hiç sormadınız. Aslında Alevilerin
taleplerini sağır sultan bile duydu ama yirmi yıllık AKP
iktidarı maalesef duymadı. Bu 364 sıra sayılı Vergi
Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinde -torba kanunda- Alevilik hakkında hüküm
kuruyorsunuz. Para ile imanı aynı torbaya koymuşsunuz maalesef.
Aslında bu başlı başına çok incitici ve utanç verici;
maalesef, bunun bile farkında değilsiniz. Siz Alevileri hiç
tanımamışsınız ve hâlâ da yok saymaya devam
ediyorsunuz. Bende sığar iki cihan, ben bu cihana
sığmazam. diyen Alevileri bir torbaya sığdırmaya
çalışıyorsunuz. Aleviler bu torbaya sığmaz
değerli arkadaşlar, Alevileri bu torbaya
sığdıramazsınız, Aleviler de bu torbayı kendisine
gerçekten yakıştırmaz.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, Aleviler öncelikle eşit yurttaşlık
istiyor, inanç ve vicdan hürriyetini savunuyor; din, dil, ırk, mezhep
ayrımı yapılmaksızın yetmiş iki millete bir nazarda
bakılmasını istiyor. Anlıyoruz ki sizin Alevi
arkadaşlarınız var, anlıyoruz ki sizin Alevi
komşularınız var; anlıyoruz ki sizin ailenizde Ali var,
Hasan var, Hüseyin var, Fatma var ama maalesef, bir Alevi valiniz yok.
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Sen de arkadaşımızsın, sen de
arkadaşımızsın.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Devamla) Evet, biz de arkadaşız ama bir Alevi valiniz yok, ben
bunu sorguluyorum; ya, bir Alevi milletvekiliniz yok, ben bunu sorguluyorum.
HALİL ÖZŞAVLI
(Şanlıurfa) Nasıl yok yahu?
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Devamla) Nasıl yok, ben bilmiyorum. Bence yok; olsa bulurdu, olsa
şimdiye bulurdu beni.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Kalpleri mi okuyorsun? Haydarcığım, kalpleri
mi okuyorsun?
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Devamla) Biz birbirimizi biliyoruz. Elbette bunun üzerinden tarif etmiyorum
kimseyi ama yok, yok arkadaşlar.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Kalplerimizi okuyorsun, kalpleri.
Hazreti Ali Efendimiz ne der?
Kalpleri sadece Allah bilir. Hazreti Ali Efendimiz der ki: Kalpleri sadece
Allah bilir.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Devamla) Neye inandığımızı, nasıl ibadet
ettiğimizi, temel taleplerimizi bizden daha iyi kim bilebilir?
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Hazreti Ali Efendimiz der ki: Kalpleri sadece Allah bilir.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Devamla) Biz bildiğimizin âlimi, bilmediğimizin de talibiyiz ama
siz bunu bilmiyorsunuz. Bizler parsel istemiyoruz, bizler demir, çimento
istemiyoruz. Biz bu ülkeye vergi veriyoruz, biz bu ülkede askerlik
yapıyoruz; biz sadece eşit yurttaşlık istiyoruz.
Değerli arkadaşlar,
başka bir inanç üzerinden Alevilerin inancını
şekillendirmeye çalışmayın; Alevileri tarif etmeyin, sadece
tanıyın; bu yeterli. Cemevleri Alevilerin ibadethanesidir, nokta.
Bunu böyle kabul etmek, buna saygı duymak camiye halel getirir mi?
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Konumuz bu değil ki.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Devamla) Aksine, saygı ve hoşgörü bizi bir arada tutan
şeydir. Biz yüzyıllardır bir arada yaşıyoruz;
barış içinde, huzur içinde bu topraklarda yaşamak istiyoruz.
Aleviler vatanseverdir, Aleviler bu ülkenin kurucu unsurlarındandır;
bizi ayırmayın, bizim aramıza nifak sokmayın, inkârcı
politikalarınızdan da lütfen vazgeçin.
Zerrece tamahımız
yoktur şu dünyanın varına/Rızkımızı veren
Hüdadır, kula minnet eylemeyiz. diyoruz; siz bizi torbaya parayla
beraber koyup rüşvet olarak da demir, çimento veriyorsunuz. Gerçekten siz
Alevileri hiç tanımamışsınız.
"Cümlenin
rızkını veren ol gani settardır/Yeryüzünün halifesi hünkâra
minnet eylemem." diyenleri Kültür Bakanlığına
bağlıyorsunuz. Gerçekten, Kültür Bakanlığına
bağlamak ne demek arkadaşlar ya? Olacak iş mi? Ya, şöyle
söyleyeyim: Cemevleri tiyatro mu, dedeler oyuncu mu sizce, zâkirler
şarkıcı mı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Devamla) Tekrar ediyorum: Cemevleri tiyatro mu, dedeler oyuncu mu, zâkirler
şarkıcı mı, talipler seyirci mi, semahlar halk oyunu mu
sizce? Siz Aleviliği gerçekten Kültür Bakanlığına
nasıl bağlarsınız arkadaşlar? Varlığı
ve yokluğu paylaşan ve musahipliği yaşatanlara,
inancını yaşamak isteyenlere siyasilerin, özellikle de bu
Parlamentonun saygı duymasını istiyoruz.
Değerli arkadaşlar,
Alevilerin hafızası güçlü, iradeleri sağlam, ehlibeyte
bağlılıkları da tamdır. Cemevi, cümbüşevi.
diyenler, Sayın Genel Başkanımızı inancı
üzerinden miting meydanlarında yuhalatanlar, cemevindeki Hazreti Ali,
Hacı Bektaş Veli ve Atatürk fotoğraflarına tahammül
edemeyip kaldırtanlar, eşit yurttaşlık hakkını
duymayanlar, daha geçen hafta şu kapının önünde tartaklayanlar;
bugün seçim öncesi telaşla bütün tuşlara basıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Devamla) On saniye.
BAŞKAN Buyurunuz.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Devamla) Bugün seçim öncesi telaşla bütün tuşlara basıyorlar.
Ben şunu söylüyorum: Yüzyıllardır eline, beline, diline sahip
çıkanlar, yirmi yıllık AK PARTİ iktidarı sonunda
seçime beş kala verdiğiniz rüşveti asla ama asla kabul etmezler.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 364
sıra sayılı Kanun Teklifinin 24üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 24: Bu kanun
yayımlandığı tarihte yürürlüğe girer.
Necdet
İpekyüz Zeynel
Özen Ali
Kenanoğlu
Batman İstanbul İstanbul
Garo
Paylan Muazzez
Orhan Işık Oya
Ersoy
Diyarbakır Van İstanbul
Mahmut
Celadet Gaydalı
Bitlis
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Sayın Garo Paylan.
Buyurunuz Sayın Paylan.
(HDP sıralarından alkışlar)
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar;
çok kimlikli, çok inançlı, çok dilli, çok kültürlü bir toplumuz ama
değerli arkadaşlar, buna karşı yüz yılı
aşkın bir süredir tekçilik dayatıldı ve değerli arkadaşlar,
maalesef diyorum asimilasyon politikaları belli bir oranda etkili oldu,
renklerimiz soldu. Gürcüler, Lazlar, Çerkezler, Boşnaklar, Makedonlar
Türkleşti. Pek çok inanç bu topraklardan maalesef sürüldü ve tekçilik
politikaları dayatıldı. Asimilasyon kısmen etkili oldu da
iyi mi oldu? Maalesef renkler soldu; eksildik, hep beraber eksildik ama bir
yandan da bu tekçiliğe karşı bir direnç gelişti
değerli arkadaşlar, bir direnç. O direnç de nedir biliyor musunuz?
Bakın, hepimizin kimlikleri var ve kimliklerimiz onurumuzdur diyoruz,
onurumuz. Bizler, onur mücadelesi veriyoruz, kimliklerimizi yaşatmak için
onur mücadelesi veriyoruz ama devlet anlayışı bu onur
mücadelesine karşı bir baskı ve zulüm aracı olarak
kullanılıyor değerli arkadaşlar.
Bakın, değerli
arkadaşlar, yüzlerce yıldır Aleviler de bir eşit
yurttaşlık mücadelesi veriyorlar. Ben de bir Hristiyan Ermeni
yurttaş olarak Alevilerin bu eşit yurttaşlık mücadelesinin
yanındayım. Neden yanındayım? Çünkü aynı dertle biz de
hemhâl durumdayız.
Bakın, sizler, dindar
nesil yetiştirmek istiyorsunuz değil mi? Sayın
Cumhurbaşkanı bunu söylüyor. Ya, Ermeni Patrikhanesi de dindar nesil
yetiştirmek istiyor, niye ona izin vermiyorsunuz? Niye ruhban
okullarını açmıyorsunuz? Rum Patrikhanesi, Ermeni Patrikhanesi,
dindar bir nesil yetiştirsinler, din insanlarını
yetiştirsinler; ayrımcılık yapıyorsunuz. Hepimiz vergi
veriyoruz ama vergiler tek bir inanç için harcanıyor, bunda hak görüyor
musunuz, adalet görüyor musunuz? Kul hakkını en büyük günah
sayıyorsunuz, bunda bir kul hakkı görmüyor musunuz değerli
arkadaşlar?
Bakın, Ermeni dilini
korumak için azınlık okullarımız var. 15 milyon
öğrencisi var bu ülkenin. Ya, 3 bin de azınlık çocuğu var.
Dedik ki: Şu bütçeden 3 kuruş da azınlık okullarına
harcayın be. Biz de dilimizi korumak istiyoruz, kültürümüzü korumak
istiyoruz. 5 kuruş harcanmıyor.
Bak, Aleviler de eşit
yurttaşlık talep ettiler. Ben de bu mücadele için Alevilerin
yanında Plan ve Bütçe Komisyonunda konuşmaya başladım;
eşit yurttaşlıktan bahsettim. Ne oldu biliyor musunuz? Bir
AKPli milletvekili çıktı, Ya, Alevilerden sana ne? Aleviler
Müslüman, sen Hristiyansın.dedi.
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Yazıklar olsun.
GARO PAYLAN (Devamla)
Diyebildi değerli arkadaşlar ya.
Değerli arkadaşlar,
siz bana bakarken ne görüyorsunuz?
GARO PAYLAN (Devamla)
Yalnızca bir Ermeni mi görüyorsunuz?
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) İnsan görüyoruz.
GARO PAYLAN (Devamla) Bir
Hristiyan mı görüyorsunuz? Değerli arkadaşlar, ben bir
insanım her şeyden önce, insan ve ben bir insan hakları
savunucusuyum, insan hakları savunucusu. (HDP sıralarından
alkışlar)
Başörtülü
arkadaşlarımız 90lı yıllarda başörtüsü
mücadelesi veriyordu, değil mi? Okullarının kapısında
tutuluyorlardı, onların yanında durdum, birlikte cop yedik
onlarla.
MAZLUMDER vardı,
değil mi? Hatırlar mısınız, hani bir zamanlar
mazlumdunuz ya. MAZLUMDER vardı, MAZLUMDERle birlikte eylemlere
katıldım ben değerli arkadaşlar.
Bakın, bir zamanlar
mazlumdunuz, unuttunuz o mazlum günlerinizi. Bugün zalim oldunuz maalesef
değerli arkadaşlar.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Zalimlik sana yakışır.
GARO PAYLAN (Devamla)
Maalesef, bugün zalim oldunuz.
Bakın, ben gadre
uğramış bir halkın evladıyım. Burada gadre
uğramamış hiçbir kimlik yok neredeyse, hepimiz gadre
uğradık. Hepimiz bu devletin çarklarında inancımızdan
dolayı, kimliğimizden dolayı, dilimizden dolayı gadre
uğradık. Bir zamanlar gadre uğrayan bu sosyoloji, şimdi
gelmiş, burada Alevilere diyor ki: Kardeşim, sizin cemeviniz
kültürevi. Sizin cemevinizi kültürevi yapıyoruz; elektriğinizi,
suyunuzu verelim, susun. Ne haddinize be! Hiç mi utanmıyorsunuz değerli
arkadaşlar? Ayıp değil mi, hakaret değil mi bu, Alevilere?
Ya, bir inancı
tanımlamak bir devlete düşer mi, bir Meclise düşer mi? Bir inanç
kendini inanç olarak tanımlıyorsa, ibadethanem de cemevi diyorsa
bize yalnızca susmak ve saygı duymak düşer değerli
arkadaşlar.
Bakın, dinler, adaleti
vazeder değerli arkadaşlar, değil mi? Her din, adaleti vazeder.
Ben Kuran-ı da okudum, Tevratı da okudum, İncili de okudum;
cemevine de gittim, Budist tapınağına da gittim; her din,
adaleti vazeder. Dini devletleştirirseniz orada adalet biter.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
GARO PAYLAN (Devamla) Orada
yalnızca devlet konuşur, devlet adına muktedir kimse, o
konuşur; adaletten vazgeçer.
Bak, ne yaptılar? Sünni
Müslümanlığı devletleştirdiler. İyi mi oldu
arkadaşlar? Bence iyi olmadı. Bugün de eğer bu teklife el
kaldırırsanız Aleviliği de devletleştirecekler. Bak,
ben Ermeni Patrikhanesinin devletleştirilmesini istemiyorum. Niye? Çünkü
papazlar, adaletten bahsetsinler diye bunu istemiyorum, dedeler de adaletten
bahsetsinler, imamlar da adaletten bahsetsinler; tüm din insanları
adaletten bahsetsinler ama devletleştirmek, tüm inançları bitirir
değerli arkadaşlar.
Bakın, Alevilikte
-Alevilerden ben rıza aldım konuşabilmek için, onu da
söyleyeyim- en önemli şey rızadır, rıza; rızayla
iş yapar Aleviler, birbirlerinden rızalık isterler. Siz,
Alevilerden bu düzenlemeyi yapmak için rızalık istediniz mi
değerli arkadaşlar?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
GARO PAYLAN (Devamla) -
Alevilerden rızalık istediniz mi değerli arkadaşlar?
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Düzeltme yap, Cemal Beyden özür dile, düzeltme yap.
GARO PAYLAN (Devamla)
İstemediniz. Alevilerden rızalık almadan bu düzenlemeye el
kaldırıp el indirmeyin değerli arkadaşlar.
Saygılar sunarım.
(HDP sıralarından alkışlar)
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (MUŞ) Rızalık almadınız,
razı değiliz.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Cemal Beyden rızalık aldın mı Garo Bey?
Sözünü yarım söyledin, Cemal Beyden rızalık al.
BAŞKAN Yoklama talebi
mi var efendim?
III.- YOKLAMA
(HDP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Evet, efendim.
BAŞKAN Oylamadan önce
bir yoklama talebi vardır, onu yerine getireceğim.
Sayın Danış
Beştaş, Sayın Toğrul, Sayın Kılıç
Koçyiğit, Sayın Paylan, Sayın İpekyüz, Sayın Özen,
Sayın Sürücü, Sayın Kerestecioğlu, Sayın Çepni, Sayın
Gülüm, Sayın Gaydalı, Sayın Kemalbay, Sayın Peköz,
Sayın Koç, Sayın Bülbül, Sayın Taşçıer, Sayın
Ersoy, Sayın Hatımoğulları Oruç, Sayın
Gergerlioğlu, Sayın Öcalan.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 73 Milletvekilinin Vergi Usul
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/4680) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
364) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
24üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
24üncü madde
kabul edilmiştir.
25inci madde üzerinde 3
önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı
mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Vergi
Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 25inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 25- Bu Kanun hükümleri
Cumhurbaşkanı tarafından yürütülür.
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Hayrettin
Nuhoğlu Ayhan
Erel
Adana İstanbul Aksaray
Dursun
Ataş Aydın
Adnan Sezgin Hasan
Subaşı
Kayseri Aydın Antalya
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Cavit
Arı Cengiz
Gökçel Ömer
Fethi Gürer
Antalya Mersin Niğde
Kamil
Okyay Sındır Müzeyyen
Şevkin Fikret
Şahin
İzmir Adana Balıkesir
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Aksaray Milletvekili
Sayın Ayhan Erel.
Buyurunuz Sayın Erel.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Vergi Usul Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 25inci maddesi üzerine partim İYİ Parti adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Atanamayan gençlerin,
ekonomik sıkıntıdan kıvranan emeklilerin, alın terinin
karşılığını alamayan işçilerin,
kirasını ödeyemeyen asgari ücretli
çalışanlarımızın, emeklilerimizin, borç yükü
altında ezilen çiftçilerimizin, tenceresinde et değil dert kaynatan
kadınlarımızın feryatlarını hep birlikte
duymaktayız.
Değerli milletvekilleri,
mala, cana kastetmemiş, geçimini ehliyetle sağlayan, bu şekilde
evine ekmek götüren ehliyetine el konulan vatandaşlarımızın
aylardır süren feryatlarına artık kulak verilmesini ve onlara bir
ehliyet affı çıkarılmasının
sabırsızlıkla beklendiğini ifade etmek istiyorum.
Yine, sayıları yüz
binleri aşan atama bekleyen öğretmenlerimiz var; onlar da en az 100
bin atama bekliyorlar.
Yine, kıymetli
öğretmenlerimizin insanca yaşam şartlarını
sağlayacak, yoksulluk sınırının üzerinde maaş
artışı talepleri var.
Taşeron işçiler
yüzde 30, yüzde 70 kriteriyle aynı yerde çalışan, mutfakta
çalışıp mutfağı süpürgeyle temizleme işlemini
yerine getiren bir işçi kardeşimiz kadroya alınırken bulaşığı
yıkayan bir işçi kardeşimizin kadroya alınmaması
işçiler arasında çalışma huzurunu ve
barışını bozmaktadır.
Kamuda ihale dosyasında
personel alımı olmadığı için 696 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyle düzenlenen taşeron yasasından
faydalanamayan kiralık araç şoförleri, kamuda hiçbir kuruma, hiçbir
iş koluna iltimas gösterilmeden kadro verilmesini talep ediyorlar.
Engelli maaşları
günümüz şartlarında artık onların zorunlu
ihtiyaçlarını bile karşılayamaz hâle geldi. Engelli
vatandaşlarımızın engelli maaşının en az emekli
maaşı tutarında olması yönünde beklentileri var.
Yine, günümüz
şartlarında vatandaşımıza gözlük için belirlenen
Sosyal Güvenlik Kurumu ödemeleri çok gülünç rakamlarda
kalmıştır. Vatandaşımız yılda bir gözlük
camı için 10 lira, üç yılda bir çerçeve için 40 lira, eğer
vatandaş 40 yaş üstü ise artı 50 lira gözlük parası
almaktadır. Bu rakamlar çok komik kalmaktadır.
4/D kamu işçilerimiz
daimî kadro talep ediyorlar; geçici işçilerimiz ise daimî işçi
kadrolarına geçmek; 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle
kadroya geçen işçilerimiz ise özlük haklarının düzeltilmesini
bekliyorlar; eş durumu ve benzeri zorunlu nedenlerle tayin hakkı
istiyorlar.
Ziraat mühendisleri,
geleceğin mesleği olarak lanse edilen biyomedikal mühendisleri de
atama bekliyorlar.
Yine, emekli belediye
başkanlarımızın; maaşlarının yetersiz
olduğu, yeşil pasaport hakkından faydalanmak istedikleri, ek
göstergelerinde düzenleme bekledikleri, makam ve görev
tazminatlarının yükseltilmesi talepleri var.
Yine, bütçede de dile
gelmişti, staj ve çıraklık eğitimindeki
sigortalılık başlangıç tarihinin EYTde dikkate
alınması talepleri var.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Genel Başkanımız Meral
Akşener Hanımefendi Bu cennetin asil evlatları, şunu asla
unutmayın: Biz bu topraklarda çekilen ne kadar acı varsa son bulsun
diye varız, filizlenen ne kadar hayal varsa gerçek olsun diye varız,
ne kadar yeşeren umut varsa yaşasın diye varız çünkü
İYİ Parti, sevginin adıdır; çünkü İYİ Parti,
kardeşliğin adıdır; çünkü İYİ Parti, umudun
adıdır. Bu yüzden, değerli şairimiz Metin Altıokun
dizelerinde söylediği gibi
Yarın
farklıdır bugünden,
Adı değişir
hiç olmazsa.
Kara bir suyu
Geçiyoruz şimdilerde
Basarak yosunlu taşlara.
Sen bugünden yarına,
Birazcık umut sakla.
Umudunuzu saklayın çünkü
çok az kaldı. diyor
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Adana Milletvekili
Sayın Müzeyyen Şevkin.
Buyurunuz Sayın
Şevkin. (CHP sıralarından alkışlar)
MÜZEYYEN ŞEVKİN
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
herhâlde şu anda bir ilkle karşı karşıyayız. Bir
inancın Mecliste yasal hâle getirilmeye
çalışıldığı ya da yasal çerçevelerle çizilmeye
çalışıldığı bir süreci yaşıyoruz.
Toplumu geren, ayrıcalıklı zümre oluşturan,
ayrımcılığı tetikleyen, tam anlamıyla, sürekli
inançlar üzerinden siyasi bir tavır sergileyen, bunu da her
politikasına yansıtan Adalet ve Kalkınma Partisi Türkiyeyi
kutuplaştırmaya devam ediyor. Daha buna ilişkin kanun
görüşülmeden Resmî Gazetede yayımlanan
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Kültür ve Turizm
Bakanlığı bünyesinde bir Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi
Başkanlığı kurulması yüce Mecliste siz değerli
milletvekillerini rahatsız etmiyor mu arkadaşlar? Gerçekten bu bir soru
işareti.
Şunu çok iyi bilin ki
Aleviler, Kültür Bakanlığı çatısı altında
kültürel bir faaliyet alanı olarak görülmek istemiyorlar, bu alana
sıkıştırılmak istemiyorlar. Alevilerin
ocaklarını yok etmeye dönük girişimleri kabul etmemiz mümkün
değildir.
Bizim sorunumuz bellidir;
talebimiz eşit yurttaşlıktır, eşit vatandaşlıktır.
Cemevleri tüm Alevi vatandaşlarımızın ibadethanesidir. Daha
diliniz cemevlerine ibadethane demeyi içselleştirmemişken bu
yaptığınızı nereye sığdırdığınızı
doğrusu merak ediyoruz. Daha geçen hafta Yol Aşkına Birlik
Buluşması adıyla düzenlenen, sevgiyi, barışı,
hoşgörüyü, bir araya gelmeyi ortaya koymak adına yürüyen Alevilere ne
yazık ki gaz sıktınız, onları tartakladınız.
AKP zihniyeti Alevilerin
inancını tarif etmeye kalkışıyor. Buna
hakkınız yok arkadaşlar. Alevilerin tüm dünyada eşit, özgür
yaşama isteğine kayıtsız kalıp belli kalıplara
alınmasına asla müsaade etmeyeceğiz.
Mustafa Kemal Atatürk'ün
izinden yürüyen, ilke ve devrimleri ışığında
çağdaş ve muasır medeniyetler seviyesine ulaşması
için, ülkesi için, birlik için, barış için, kardeşlik için çaba
harcayan aydın ve ileri görüşlü bu insanlarının eşit
ve özgür yaşaması için Anayasanın ilgili maddesinin
gerektirdiği şekilde bir anayasal düzenleme yapılması
şarttır.
Alevi
vatandaşlarımız kimsenin boyunduruğu altına girmez
arkadaşlar. Bu yasa teklifi, bırakın Alevilerin inançlarına
saygıyı, bırakın Alevilerin haklarının
genişletilmesini, yıllardan beri gelen, süregelen taleplerinin yok
sayılmasıdır. Hangi Alevi derneğine sordunuz
arkadaşlar? 7 tane çalıştay yaptılar, bunlardan hangisini bu
yasa taslağı, yasa teklifi içerisine aldınız? Zinhar, Alevi
inancını ve kimliğini inkâr etmektir şu anda
yaptığınız. Hiç kimse ama hiç kimse kendince bir Alevi
tanımı yapmaya kalkmasın, Alevilik inancını
sorgulamaya kalkmasın. (CHP sıralarından alkışlar)
Aleviliği kültürel bir öğe olarak tanımlamaya kalkanlar,
inancımıza ve kimliğimize hakaret edenler tarihin karanlık
sayfalarında yerini alacaktır, yerini alacaktır!
25 milyona dayanan Alevileri
bir kültür gibi düşünüp ulufe verir gibi Kültür Bakanlığı
bünyesinde bir genel müdürlük düzenlemesini kabul etmiyor Aleviler. Alevilerin
temel talepleri eşit vatandaşlıktır. Alevilerin temel
inancı, temel talepleri cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesidir.
Alevilerin talebi zorunlu din derslerinin kaldırılmasıdır.
Su ve elektrik gibi giderlerin karşılanmasının bir lütuf
gibi sunulmasıyla, Alevileri bu kategoriye sokabileceğinizi mi
düşünüyorsunuz? Anayasal güvence altına alınmış
eşit temsiliyet istiyor Aleviler. Diyanet İşleri
Başkanlığının haksız, hukuksuz uygulamalarına
son verilmesini istiyor. Zorunlu verginin adaletli alınmasını
istiyor, hakça paylaşım istiyor. Alevilerin talebi, Vergi Usul Kanunu
bünyesinde alelacele torbaya konulan bir kanun değil, kendilerine rağmen
bu kanun teklifinin dayatılması değil, geri çekilmesidir. (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MÜZEYYEN ŞEVKİN
(Devamla) Teşekkür ederim.
Alevilerin talebi
tanımlanmak değil, tanınmaktır.
Yirmi yıldır
getirmeyip seçime altı ay kala getirmeye
çalıştığınız bu torba yasa samimi
olmadığı gibi, haklı da değildir. Tüm Alevilerin,
Alevi temsilcilerinin gerçek taleplerini kapsayan bir yasa
yapılmalıdır, bu bir zorunluluktur. Yeter artık, kimsenin
sinir uçlarıyla oynamayın! Cumhuriyet Halk Partisi yani bizler
geldiğimizde sözümüz olsun, Aleviler dâhil tüm inançların
özgürleşeceği, daha adil, daha özgür bir Türkiyeyi
kurgulayacağız arkadaşlar, hiç kuşkunuz olmasın.
Yürü bre Hızır
Paşa/Senin de çarkın kırılır/Güvendiğin
padişahın/Gün gelir o da devrilir. diyerek, Pir Sultan Abdal'ın
da ruhunu şad ederek buradan konuşmak istiyorum.
Çok teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN - Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 364
sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 25inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 25: Bu kanun hükümleri
Cumhurbaşkanınca yürütülür.
Necdet
İpekyüz Zeynel
Özen Ali
Kenanoğlu
Batman İstanbul İstanbul
Rıdvan
Turan Muazzez
Orhan Işık Oya
Ersoy
Mersin Van İstanbul
Mahmut Celadet
Gaydalı Mahmut
Toğrul
Bitlis Gaziantep
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde
söz isteyen Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul.
Buyurunuz Sayın
Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
sayın vekiller, Genel Kurul ve Genel Kurulun sevgili emekçilerini
saygıyla selamlıyorum. Yine, ekranları başında bizleri
izleyen sevgili yurttaşlarımızı da saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bin yıllık Alevi inancının, bin yıllara sâri
inancımızı bir torba yasaya
sıkıştırdığınız bu torba yasanın
son maddesinin de son konuşmacısıyım. Uyarıyoruz,
aslında bu torba yasa teklifiyle şunu söylüyorsunuz: Bin
yıllardır inkâr ettiğimiz sizlerin inancını, yok
saydığımız inancınızı, gelin,
anlaşalım, size çimento verelim, size boya, badana verelim,
elektriğinizi ödeyelim, suyunuzu ödeyelim ve bize tabi olun, devletin
Alevisi olun ki biz, sizin bu ihtiyaçlarınızı
karşılayalım.
Değerli arkadaşlar,
Aleviler bin yıldır horlanmış, bin yıldır
baskı, zulüm görmüştür. Bakın, bu baskı ve zulümlere Pir
Sultan şöyle söylüyor:
Kadılar, müftüler fetva
yazarsa,
İşte kement,
işte boynum asarsa,
İşte hançer,
işte kellem keserse,
Dönen dönsün, ben dönmezem
yolumdan."
Yani bin yıllardır
ölümü, yok sayılmayı, horlanmayı, her şeyi göze
almış ve inancını yaşamış Anadolu
Kızılbaş Aleviliğini siz torba çimentolarla, elektrik, su
faturalarıyla devlete mal edemezsiniz.
Değerli arkadaşlar,
demokratik gelişmiş ülkelerde insanların inançları tarif
edilmez. Aleviler bugüne kadar hiç kimsenin inancına
karışmadılar, hiç kimsenin inancından dolayı onlara
bir laf etmediler ama Aleviler inançlarından dolayı gözaltı
dâhil, işkence dâhil, katliam dâhil bu topraklarda hepsini
yaşadılar. Koçgiriden Dersime; Çorumdan, Maraştan, Sivastan
Gaziye kadar Aleviler katliamları deneyimlediler ama kimsenin
inancını tarif etmeye kalkmadılar. Şimdi, AKP ve MHP
iktidarı bizlerin inancını bir çerçeveye sokmak istiyor, biz
sizin bu çerçevenize uymayız. Biz Pir Sultanın
yoldaşlarıyız; Pir Sultan kelle vermiş, boyun
eğmemiş, biz, onun için sizin bu seçim rüşvetinize asla
kanmayacağız. Bizim Alevi inancımızı tarif etmeyin,
biz inancımızı ocaklarımızdan, mürşitlerimizden,
dedelerimizden, analarımızdan öğrendik; sizden
öğrenmeyeceğiz, hiç kusura bakmayın.
Bakın, AİHM
açıkça karar vermiş. Alevi çocuklarının zorunlu din
derslerine karşı Aleviler mücadele ediyor. Alevilerin talepleri son
derece açık. Aleviler diyor ki: Bizim ibadetimiz cemdir. Evet, ibadetgâhımız
cemevidir. Bunu tartışmak hiç kimsenin haddine değil, hiç
kimsenin hakkı değil ve Aleviler inançlarından dolayı
kamuda önlerine engel çıkarılmasın istiyorlar ama bugüne kadar,
maalesef, Alevilerin inançları kamuda işe alımda, toplumda,
birçok yerde karşılarına engel olarak çıkarıldı.
Bakın, bugün bu toplumda bir Alevi bakan yok, bir Alevi vali yok, bir
Alevi general yok, bir Alevi rektör yok ve siz diyorsunuz ki:
Ayrımcılık yok. Vallahi, var; biz yaşıyoruz. Biz
bununla karşılaşıyoruz; siz istediğiniz kadar
söyleyin, bunu yaşayan biziz.
O açıdan, değerli
vekiller, bakın, yarın utanacağınız bir torba
yasanın altında imzanız olmasın. Alevilerin inancı ne
bir kültür faaliyetidir ne bir turizm faaliyetidir. Aleviler nasıl inanmak
istiyorsa, nasıl ibadet etmek istiyorsa bırakın öyle
yapsınlar, tarif etmeye kalkmayın.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla)
Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla)
Sizin o asimilasyon başkanlık odalarına Alevi inancı
sığmaz. Alevi inancının üzerine oturduğu doktrin
rızalıktır, bizim bu torbaya
rızalığımız yoktur. Bunu sadece ben söylemedim; bunu,
tüm Alevi kurum temsilcileri, vakıfları, derneklerinin temsilcileri,
Alevileri temsil edenler şu Meclisin önüne gelerek haykırdılar
ve sizler onların üzerine polisi saldınız ve tekrar söylüyorum:
Bu torbaya rızalığımız yoktur, bu torbayı
reddediyoruz, yarın sizler de Neden altına imza koydum, keşke
imzam olmasaydı. diyecekseniz bu torbanın altına imza koymayın
diyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
25inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 25inci
madde kabul edilmiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkanım, usul açısından bir şey
söyleyebilir miyim? İnançlar oylamaya sunulamaz Sayın Başkan.
BAŞKAN 60a göre söz
taleplerini kısmen karşılayacağım.
Sayın
İskenderoğlu
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
55.-
Çanakkale Milletvekili Jülide İskenderoğlunun, İstanbulda
meydana gelen terör eylemine ve Çanakkaleye yapılan yatırımlara
ilişkin açıklaması
JÜLİDE
İSKENDEROĞLU (Çanakkale) Teşekkürler Sayın Başkan.
İstanbulda meydana
gelen terör eylemini, faillerini, içeride ve dışarıdaki
destekçilerini lanetliyor, bu ve benzeri girişimlerin ülkemizi ve
milletimizi korkutup sindiremeyeceğini belirtmek istiyorum. Biz, ülkemizin
her bölgesinde olduğu gibi, Çanakkalemizde de yatırım ve
çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bütün beldelerimizi
doğal gazla buluşturma hedefimizi
Ve bir adım daha attık,
Karabiga beldemizde doğal gaz ilk ateşini yaktık, diğer
beldelerimizde de çalışmalarımızı hızla devam
ettiriyoruz.
Yine, Grup Başkan
Vekilimiz Bülent Turanla birlikte tüm körfeze hizmet edecek -üniversitemizde-
tüp bebek merkezimizin açılışını yaptık, spor
tesisimizin temelini attık. Bizleri sindireceklerini sanan hainlere inat
ülkemiz ve milletimiz için çalışmayı sürdüreceğiz.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Tanrıkulu
56.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 364 sıra
sayılı Kanun Teklifine, Ahmet Kayanın 22nci ölüm yıl
dönümüne ve Sezai Karakoça ilişkin açıklaması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan yasa bir
geçmişle hesaplaşma, yüzleşme, özür dileme yasası
olabilirdi. Alevi inancını ve cemevlerini getirip vergi usul
esasına bağlamamalıydınız. Gelecekten geçmişe
baktığınızda bundan utanacaksınız,
utanacaksınız gerçekten. 3 maddelik, 5 maddelik, 10 maddelik özel bir
yasa çıkarabilirdik ama bunu yapmadınız, yanlış
yaptınız. Bu bir özür dileme, geçmişle hesaplaşma ve
yüzleşme yasası olmalıydı; açıkça bunu söylüyorum.
İkinci olarak,
Diyarbakır
ortasında vurulmuş uzanırım
Ben bu kurşun sesini
nerede olsa tanırım.
Sevgili Ahmet Kayayı
buradan sevgiyle saygıyla anıyorum ölümünün 22nci yılında.
Bir de değerli
hemşehrim, Türkiyenin yetiştirdiği önemli şair ve
düşünür Sezai Karakoç bu toprakların, bu coğrafyanın önemli
şairidir ve düşünürüdür. Onu da Mona Roza
.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Sürücü
57.-
Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücünün, Ahmet Kayanın
22nci ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
AYŞE SÜRÜCÜ
(Şanlıurfa) Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün, değerli Kürt
sanatçımız Ahmet Kayanın 22nci ölüm yıl dönümü. Sürgünde
yaşamını yitiren sevgili Ahmet Kayayı saygıyla
anıyorum. Ana diliyle yani Kürtçe şarkı söylemek istediği
için bu ülkede hedef gösterildi, linç edildi ve sürgünde
yaşamını yitirdi. Ahmet Kaya, sanatıyla ve geride bıraktığı
onlarca eserle yüreğimizde yaşamaya devam ediyor. Her ne kadar Ahmet
Kayanın yaşamını yitirmesinin üzerinden yirmi iki yıl
geçse de ülkedeki yasakçı zihniyet devam ediyor. Hâlen aydın ve
sanatçılar düşünceleri ve sözlerinden dolayı davalar
açılıp tutuklanıyor; konserler, tiyatrolar yasaklanıyor.
Fakat herkes şunu iyi bilsin ki Ahmet Kaya halkın yüreğinde
yaşamaya devam ediyor. Ahmet Kayayı saygı ve sevgiyle bir kez
daha anıyorum.
BAŞKAN Sayın
Nuhoğlu
58.-
İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun, Türkiye İlaç ve
Tıbbi Cihaz Kurumunun yaptığı açıklamaya ilişkin
açıklaması
HAYRETTİN NUHOĞLU
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Son kullanım tarihleri
geçtiği hâlde üzerine yeni tarihli etiket
yapıştırılarak kullanıma sunulan ilaçlar olduğu
basına yansımıştı. Türkiye İlaç ve Tıbbi
Cihaz Kurumunun İlaçların üzerindeki seri numaraları ile
ilaçların üzerine sonradan yapıştırılan etiketteki
seri numaraları eşleşiyorsa kullanıma uygundur.
şeklinde talihsiz bir açıklaması olmuştu. Olayın
açığa çıktığı üniversitenin yönetimi
değişince, üstü örtülen korkunç gerçek
anlaşılmıştır. İhbar üzerine, ilaç deposunda
kayıp ilaçların olduğu, uyuşturucu yapımında
kullanıldığı iddia edilmektedir. Benzer
sahtekârlıkların nerelerde ve hangi boyutlarda olduğu şimdilik
bilinmiyor. Bu gelişmeleri Sağlık Bakanlığı
nasıl açıklayacaktır? Bize göre, insan
sağlığı her şeyden önce gelir, elbette
hesabını soracağız.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 73 Milletvekilinin Vergi Usul
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/4680) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
364) (Devam)
BAŞKAN İkinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri,
teklifin tümünün oylamasından önce, İç Tüzükün 86ncı maddesine
göre oyunun rengini belli etmek üzere 2 sayın milletvekiline söz
vereceğim.
İlk söz, lehte olmak
üzere, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunça aittir.
Buyurun Sayın Tunç. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
İstanbul Milletvekili
Abdullah Güler ve 73 Milletvekilinin Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
görüşmelerinin sonuna geldik. Ben, öncelikle, teklifin görüşmelerinde
katkısı olan tüm milletvekillerimize teşekkür ediyorum.
Komisyonda katkısı olan, görüş beyan eden tüm
milletvekillerimize teşekkür ediyorum. Taslaktan itibaren
çalışmalar içerisinde bulunan tüm milletvekillerimize teşekkür
ediyor, teklifin hayırlı olmasını diliyorum.
Kanun teklifi 25 madde ama 2
ana konu var bu teklifte. Birincisi, Amasrada meydana gelen ve milletçe
hepimizi derinden sarsan maden kazasıyla ilgili. Kaza sonrasında
şehit olan madencilerimizin geride kalanlarına sigorta süresi ve günü
dikkate alınmadan, prim günü dikkate alınmadan maaş
bağlanabilmesine dair maddeler var. Yine, şehit madencilerimizin
eş ve çocuklarından birinin kamuda istihdam edilmesine yönelik önemli
düzenleme var, böyle bir hak getiriliyor. Eş ve çocuk yoksa bu hakkın
kardeş tarafından kullanılabilmesine imkân sağlayan önemli
düzenlemeler var. Katkınız için çok teşekkür ediyoruz.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Yazık, yazık!
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Şehit madencilerimizi bir kez daha rahmetle anıyorum, geride
kalanlarına başsağlığı diliyorum. Yaralı
olan madencilerimizin tedavisi Çam ve Sakurada devam ediyor, onlara da
Allah'tan acil şifalar diliyorum. Rabbim bir daha böyle kazalar bizlere
göstermesin, yaşatmasın.
Teklifin diğer önemli
kısmı, Alevi inancına mensup vatandaşlarımızla
alakalı. Burada çok tartışmalar oldu, çok görüşler beyan
edildi. Öncelikle şunu ifade edelim: Alevi vatandaşlarımız
eşit yurttaşlarımızdır, bunun aksini söylemek hiç
doğru değildir.
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Nerede yazıyor?
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul)
Nerede eşitler, nerede?
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Kim diyor eşit diye? İnancını kabul
etmiyorsunuz!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) 85
milyon vatandaşımızın her biri devletinin birinci
sınıf vatandaşıdır.
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) İnancını kriminalize ediyorsunuz!
VELİ AĞBABA
(Malatya) Yalan! Yalan, yalan!
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Yalan, kâğıt üzerinde böyle diyorsunuz, pratikte yok
bunun bir karşılığı!
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Hiçbir vatandaşımıza dini, inancı, fikri, düşüncesi
nedeniyle ayrım yapılamaz, ayrım yapmak isteyenlere de
fırsat vermeyiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Yapıyorsunuz, yaptınız! Bunu biz yaşıyoruz!
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul)
Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlamaya utanmıyor
musunuz?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bu
topraklarda bin yıllık kardeşliğimizi bozmak isteyenlere
fırsat vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz.
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul)
Kardeş mardeş değiliz, hamaset konuşma!
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Bizim inancımız bir kültür, turizm faaliyeti
değil!
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Şimdi, tabii, biraz sonra oylama yapacağız, kanun teklifiyle ne
getiriyoruz da bu derece tepki gösteriyorsunuz?
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Çünkü tanımlamaya kalkıyorsunuz!
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul)
Doğru söylemiyorsun!
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Bir
Alevi olarak sizi kınıyorum! Kardeşlik yok! Eşitlik yok!
Adalet yok! Kınıyorum sizi!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Kanun
teklifiyle Alevi vatandaşlarımızın ibadethaneleri olan
cemevleri ilk kez kanuna giriyor, ilk kez mevzuatımızda yerini
alıyor ve bunlar çok önemli bir adım; bu adımlara
karşı gelmemek lazım, bu adımları takdir etmek
lazım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Adım atmadınız, adım atmadınız!
Satın almaya çalışıyorsunuz! Alevileri devletin Alevisi
yapmaya çalışıyorsunuz!
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Kime sordunuz, kime?
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Kime sordunuz? Geldiler hepsi, Meclisin önüne geldiler!
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Bakın, siz Herkes karşı geliyor. diyorsunuz ama bakın,
burada onlarca Alevi derneği ve vakfı var, Alevi dedeleri var ve
bunun çok önemli bir adım olduğunu söyleyip Cumhurbaşkanımıza
ve bu kanun görüşmelerinde katkısı olan milletvekillerimize
teşekkür ediyorlar.
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Kime sorup düzenleme yaptınız?
Alevilerin rızası yok.
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Ya, bunu söylemeyin bari, bunu söylemeyin!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bunun
çok önemli bir adım olduğunu söylüyor.
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul)
Kim söylüyor? Kim söylüyor?
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Bakın, bunu söylemeyin, ayıptır!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) E,
bunlar da Alevi dedesi, bunlar da Alevi vakfı, Alevi derneği.
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul)
Hangi Alevi vakfı?
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Bu ayıptır, ayıp!
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul)
Hangisi? İsmini söyle, ismini!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) O
nedenle, değerli arkadaşlar, bakın, cemevlerinin ilk kez imar
planlarında
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul)
Doğru söylemiyorsun.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Belediyelere ve il özel idarelerine İmar planlarında cemevi
alanı göstereceksiniz. diyen bir kanun teklifine nasıl itiraz
edebilirsiniz? Buna itiraz edilmez. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KEMAL PEKÖZ (Adana)
Vasıfsız, vasıfsız!
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul)
3.500 tane cemevimiz var; o zaman gidin yıkın, nasıl
yıkıyorsanız.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Belediyelere, büyükşehir belediyelere, il özel idarelerine Cemevi
yapabilirsiniz, Alevi vatandaşlarımız da bunlardan istifade
etsin. diyen bir kanun teklifine nasıl itiraz ediyorsunuz,
anlaşılır gibi değil.
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Sıfatı ne?
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Ya, siz Alevileri tanımlamaktan utanmıyor musunuz?
Ayıptır ya!
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Bunlar önemli adımlar, bu adımları takdir etmek lazım.
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Siz camileri yaparken valiye mi
soruyorsunuz?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bu
adımları takdir etmek lazım.
Tabii, kanun teklifimizin
öncelikle milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Kanun teklifinde bu iki ana
konunun dışında birçok madde var. Özellikle, Antalya
milletvekillerimiz burada, onlar da bunu tabii ki dile getirmek
istiyorlardı.
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul)
Aleviler şimdiye kadar cemevinde sizden izin almadılar, bundan sonra
da almayacaklar! Hiçbirinin imarı yok, gidin yıkın, nasıl
yıkıyorsanız.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Ama
söz hakları olmadığı için
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Antalya Kaş Kasaba Projesi Kıbrıs Barajının
yapımı nedeniyle oradaki vatandaşlarımızın
iskânla ilgili problemi bu kanun teklifiyle çözülüyor.
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul)
İskân miskan istemiyoruz!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Yine,
Anayasa Mahkemesinin iptalleri doğrultusunda bir çok yasal düzenleme var.
Ben tekrar, hayırlı
uğurlu olmasını diliyor, Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İç
Tüzükün 86ncı maddesine göre ikinci söz, aleyhte olmak üzere, Sakarya
Milletvekili Engin Özkoça aittir.
Buyurun Sayın Özkoç.
(CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bir
torba yasayı Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşüyoruz,
televizyonunun başında olan binlerce yurttaşımız da bizi
izliyor. Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekillerinin görevi toplumun
ihtiyacı olan yasaları çıkarmaktır yani buradaki
milletvekilleri aynı zamanda yasa koyucudur. Kimin için yasa
çıkarılır? Toplum için. Kimin için çıkarılan yasalar
uygulanır? Toplumun menfaati için.
Peki, bu torba yasada 2 tane
önemli hususu görüşüyoruz. Birincisi, maden şehitlerimizle ilgili
zaman sınırlaması olmadan haklarının onlara verilmesi.
Bunu talep edenler kimler? Maden şehitlerinin yakınları, aileleri,
sendikalar bunu talep ediyorlar. İstiyorlar mı bunu? İstiyorlar.
Peki, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bunun arkasında mıyız,
bunun için mücadele ettik mi? Ettik. Peki, onları destekliyor muyuz?
Destekliyoruz. Şimdi, bu yasayı bir torba yasa içerisinde, reddedeceğimiz
ve taraf olan insanların kabul etmediği bir başka yasayla bir
araya getiriyorsunuz ve bizi yani burada bulunan milletvekillerini 2 yasa
arasında tercih yapmak konumunda bırakıyorsunuz. Birincisi, bu
doğru değil.
İkincisi, bizi
televizyonlarının başında izleyen değerli
yurttaşlarımıza sesleniyorum: Biraz sonra, Alevi derneklerinin
tamamının İstemiyoruz. dediği bir yasa bu Mecliste
onaylanacak.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Nereden biliyorsun tamamı olduğunu?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
Az önce AKP Grup Başkan Vekili bir de resim göstererek dedi ki:
Bakın, burada Alevi dedeleri var, burada Alevi dernekleri var. Biz
AKPnin derneklerinden bahsetmiyoruz, biz Alevilerin temsilcilerinden
bahsediyoruz. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Biz AKPnin arka bahçesinden bahsetmiyoruz, gerçekten Alevi
yurttaşlarımızın temsilcilerinden bahsediyoruz.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) CHPnin arka bahçesinden bahsediyorsun!
METİN NURULLAH SAZAK
(Eskişehir) CHPnin arka bahçesi!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
Alevi yurttaşlarımız içerisinde, gittiğiniz derneklerin tamamında
Cemevleri ibadethane olmasın. diyen bir tek Alevi varsa burada
çıkıp söyleyin, tek bir Alevi varsa çıkın burada söyleyin.
(CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bunları göz
göre göre, bile bile, sanki Alevilerin böyle bir talebi varmış, böyle
bir isteği varmış da bu isteği AKP iktidarı yerine
getiriyormuş gibi yapması bir kere etik açıdan doğru
değildir.
İkincisi, Aleviler size
Elektrik paralarını, su paralarını ödeyin. dediler de ve
bunu da kendi cemevleriyle ilgili İbadethane olmasın, öncelikle
bunlar geçsin. mi dediler? Alevilerin istedikleri haklarıdır, sadaka
değildir; Aleviler haklarını istiyorlar, Aleviler sizin bir
şeyi bağışlamanızı istemiyorlar. (CHP
sıralarından alkışlar) Aleviler diyorlar ki sizin de az
önce bu kürsüde söylediğiniz gibi: Biz Türkiye Cumhuriyetinin eşit
vatandaşlarıysak ibadetimizi yaptığımız yer
cemevidir ve buranın ibadethane sayılmasını istiyoruz.
(CHP sıralarından alkışlar) Siz de onlara diyorsunuz ki:
Sizin ne istediğiniz önemli değil, önemli olan Cumhur İttifakının
ne yaptığıdır. Cumhur İttifakı ne derse siz onu
kabul etmek zorundasınız. Onlar da diyorlar ki: Sizi reddediyoruz.
O yüzden Cumhuriyet Halk Partisi bu yasaya ret oyu verecektir, sonuna kadar ret
oyu verecektir, sonuna kadar ret oyu verecektir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Madenci şehitlerimizle
ilgili, onların hakkını, hukukunu korumak için burada bulunan
Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri sonuna kadar mücadele edecektir ama
bazı milletvekilleri buraya katılmadı, neden? Sizin yasayı
getirme biçiminizden dolayı. Onlar, madenci şehitleriyle ilgili bir
şeye de ret oyu vermek istemiyorlar. Ama biraz sonra
İnsanlar
eleştiriyorlardı, diyorlardı ki: Cumhuriyet Halk Partisi ve
Millet İttifakı buradaysa bu yasa geçmez.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
Şimdi dönüyorum AKP sıralarına: Aleviler bu yasayı
istemiyor, eşit yurttaşlık istiyorlar. Onların
istemediği bir yasaya evet demeyin, biz hayır diyeceğiz.
(CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından Hadi oradan! sesleri)
BAŞKAN Teklifin tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik sistemle yapılmasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre
vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen milletvekillerinin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen milletvekillerinin oy pusulalarını oylama için verilen süre
içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya
başlandı)
KEMAL ZEYBEK (Samsun)
Sayın Başkan, Sayın Başkan
Alevilik bir inanç
değeridir. Alevilerin ibadetleri yasaklanamaz. Alevilerin inanç
değerleri yasaklanamaz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Elektronik cihazla oylamaya
devam edildi)
BAŞKAN İstanbul
Milletvekili Abdullah Güler ve 73 Milletvekilinin Vergi Usul Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin açık oylama sonucu:
"Kullanılan oy sayısı : 415
Kabul : 242
Ret : 173 (*)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Mustafa
Açıkgöz Şeyhmus
Dinçel
Nevşehir Mardin
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
19.55
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.20
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21inci Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
2nci sırada yer alan,
Antalya Milletvekili Kemal Çelik ve 69 Milletvekilinin Polis Yüksek
Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.-
Antalya Milletvekili Kemal Çelik ve 69 Milletvekilinin Polis Yüksek
Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4674) ile İçişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 366) (*)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Komisyon Raporu 366 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince bu teklif İç Tüzük'ün 91inci maddesi
kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklifin
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul
edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan
maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde söz
isteyen İYİ Parti Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın
Behiç Çelik.
Buyurunuz Sayın Çelik.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 366 sıra sayılı Kanun Teklifinin
geneli üzerinde görüşlerimizi ifade etmek için İYİ Parti Grubu
adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, zorlu bir yeni yıla gireceğimiz gerçeğini
aklımızdan çıkarmamalıyız. Millî birlik ve
beraberliğimizin daha da tahkim edilmesi, demokrasi ve özgürlüklerde
halkımızın rahatlatılması, geçim
zorluklarının ve enflasyonun hafifletilmesi elzemdir.
Unutmamalıyız ki savaş koşullarının
oluştuğu bu süreçte güvenlik örgütlenmemizin güçlendirilmesi
şarttır. Artan terör faaliyetleri karşısında milletçe
uyanık olmalıyız. Terörü, terör destekçilerini, terörden medet
umanları da bu vesileyle lanetliyorum.
Görüşmekte
olduğumuz teklif yürürlük ve yürütme maddeleri dâhil 16 maddeden
oluşmaktadır. Teklifin içeriğine
baktığımızda ise güvenlik koruculuğundan Polis
Akademisine, Jandarma Asayiş Vakfından Sahil Güvenlik
Komutanlığına kadar güvenlik birimleriyle ilgili muhtelif
düzenlemeler yapılacağı anlaşılmaktadır. Usulde
bazı sorunlar olsa da düzenlemelerin esasında bazı
ihtiyaçların karşılanmak istendiği de görülmektedir.
Bunlara bizim bir itirazımız da olmamıştır ancak
sorumlu muhalefet anlayışımız gereği eksik ve
hatalı bulduğumuz bazı hususları ifade etmek
durumundayız.
Değerli arkadaşlar,
görüşmekte olduğumuz teklifin komisyon toplantısında da
muhalefet partilerinin değişiklik önergeleri alelacele
reddedilmiştir. 24 Haziran 2018 tarihinde
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilmesiyle yönetim
usullerindeki ve teamüllerindeki bozulma, devlet geleneklerinden
uzaklaşma, denge denetimin ortadan kalkması, devlet ciddiyetinin ve
devlete güvenin kaybolması, partizanlığın liyakate tercih
edilmesi bugün içinde bulunduğumuz total krizin nihai
çıktılarıdır. Bu ucube sistemin millete ve devlete bir
yarar sağlamayacağını, ülkemizi uçurumun kenarına
sürüklediğini çözülemeyen krizlerden çok net anlıyoruz. Yüzde
186lara ulaşan enflasyon ortamında derin ekonomik krizler
yaşanırken, hayat pahalılığı, geçim zorluğu
katlanılamaz seviyelere ulaşmışken,
sığınmacılar nedeniyle demografik yapımız bozulma
tehdidi altına sokulmuşken, dış politikada
etrafımız ateş çemberiyle kuşatılmışken,
terörle mücadelede her gün yeni şehitler veriyorken, uyuşturucu bağımlılığı
ilkokul yaşlarına kadar düşmüşken, aile mefhumunun içi
kasten boşaltılıyorken, toplumsal huzur ve ahenge yönelik
tehlikeler fazlasıyla artmışken, doğal afetlerden
yakamızı kurtaramıyorken yirmi yıllık AKP
iktidarının bildiğini okumaya devam etmesi, sorumluları
başka yerlerde araması da doğrusu ibretliktir. Devletin bütün organlarına,
kamusal alanın bütün hücrelerine bir virüs misali sirayet ederek temel
dokuları tahrip etmesi maalesef bugünkü çaresizliğin,
karamsarlığın nedenidir. Dünyanın her yerinde böyle bir
iktidarın meşruiyeti tartışmalı hâle gelir. Böyle bir
iktidarla yönetilen her ülke, başka ülkelerin rüzgârında savrulmaktan
kurtulamaz, nitekim kurtulamıyor da.
Değerli arkadaşlar,
iktidarın yeni örgütlenme girişimleri birçok kurumda olduğu gibi
İçişleri Bakanlığına bağlı kurumlarda da
sıkıntılara yol açmaktadır. Emniyet Genel Müdürlüğü
içinde bulunan KOM Başkanlığı yani Kaçakçılık ve
Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı,
İstihbarat Daire Başkanlığı, Personel Daire
Başkanlığı gibi başkanlıklar müstakil
başkanlıklar hâline getirilmiştir. Bu durumda Emniyet Genel
Müdürünün iş yükünün aşırı ölçüde artacağı
muhakkaktır çünkü müstakil başkanlıkların doğrudan
Genel Müdüre bağlı olması kaçınılmazdır. Hiç
olmazsa Göç İdaresi Başkanlığı nasıl
örgütlenmişse Emniyet Genel Müdürlüğü de aynı yöntemle
örgütlenebilirdi. Emniyet başkanlığı türü bir düzenleme
yapılarak bünyesindeki daire başkanlıklarının genel
müdürlük olarak tanzimi mümkün olabilirdi. Bu
karmaşıklığın ileride yönetimde zorluklara ve çatışmalara
neden olabileceği unutulmamalıdır. Bunu önlemeye yönelik hiçbir
çabanın, hiçbir girişimin olmaması ne kadar acıdır.
Gerek jandarmamız gerekse polisimiz bizim rahatımız, huzurumuz
için her zaman devletimizin ve milletimizin yanındadır; bunlar vatan
müdafaasında önemli sorumluluklar üstlenen, sürekli olarak şehit
veren, gazi veren teşkilatlarımızdır. O nedenle, bu
kurumlarımıza ilişkin yapılacak düzenlemelerin daha
titizlikle ele alınması, ince ince kurgulanması ve
işlenmesi gerekiyor. Bu yapılıyor mu? Evet, arkadaşlar,
maalesef yapılmıyor.
Ulusal güvenlik
politikasının uygulamada önemli bir teşkilatı olan Emniyet
Genel Müdürlüğümüz memur ve amir sınıfının kalitesiyle
daha da başarılı olacaktır. Bunu sağlamak için hizmet
içi eğitimin, akademik eğitimin, mesai dâhilinde eğitimin önemi
asla unutulmamalıdır.
Bölücü ve
yıkıcı faaliyetler yani PKK ve açılım
politikaları, gerginlik ve kutuplaşma, terörle müzakere ve vekâlet
savaşları hep teşkilatımızın yetki alanına
giren temel uğraşı konuları olmuştur. Bunun
dışında, emniyet ve asayiş hizmetlerinde; halkın
canı, malı ve ırzının korunmasında, tasarrufa
ilişkin emniyette, genel sağlık ve esenlikte yüzde yüz
başarılı olacak bir teşkilat temel arzumuzdur.
İşte, arkadaşlar, 85 milyonu huzur ve güven içerisinde, özgürlük
içerisinde yaşatacak bir teşkilat arzusu taşıyoruz, bu da
doğal olarak eğitimden geçmektedir.
Değerli arkadaşlar,
teklifin ilk 3 maddesi 442 sayılı Köy Kanununda
değişiklikler yapılmasını öngörmekte olup güvenlik
korucularına ilişkindir.
1inci maddeyle güvenlik
korucularına verilecek disiplin cezalarının çeşitleri ile
ceza uygulanacak fiil ve hâllerin ilgili kanuna eklenmesi öngörülmektedir;
disiplin cezaları uyarma kınama ücretten kesme görevden
çıkarma başlıkları altında
detaylandırılmaktadır.
2nci maddeyle güvenlik
korucularına getirilmek istenen disiplin cezalarının belli
durumlarda hafifletilmesi düzenlenmektedir.
3üncü madde, ilk 2 maddede
yer alan cezaların yetersiz kaldığı durumlarda Devlet
Memurları Kanunu yani 657 sayılı Kanun hükümlerinin
uygulanacağını emretmektedir.
Yani arkadaşlar,
teklifin ilk 3 maddesinden anlıyoruz ki iktidar korucular için herhangi
bir hak iyileştirmesi yapmak yerine disipline ilişkin hükümlerde
düzenlemelere gitmektedir.
Güvenlik
korucularının disiplin suç ve cezaları ile bunlara
itirazların belirlenmesi elbette önemlidir. Ancak terörle mücadelemizde
büyük sorumluluk taşıyan AKP'nin FETÖ'yle, PKK'yla iş
tuttuğu dönemlerde büyük acılar yaşamış
korucularımıza parmak sallayarak bu işler olmuyor
arkadaşlar. Bu işler telefon dağıtmakla, harç muafiyetiyle,
giyim standardıyla, harcırahla da olmaz; temel sorunlar bunlar
değil.
Şimdi, burada
İYİ Parti olarak güvenlik korucularımıza ilişkin
düşüncelerimizden kısaca bahsetmek istiyorum:
1) Güvenlik
korucularımızın gazi olanlarına Devlet Övünç Madalyası
verilmesi.
2) Köy Kanunu
dışında mahsus bir kanun çıkarılarak statülerinin
belirlenmesi.
3) 4/A
sigortalılıktan 4/C sigortalılığa geçirilmesi. Böylece
tazminat ve kıdem tazminatına hak kazandırılması.
4) Geriye dönük sigortalarının
yatırılması.
5) Daimî kadro verilmesi.
6) Aktif görev ve
operasyonlarda ilave ikramiye verilmesi.
7)
İstihkaklarının da kesintiye uğramaması ve
devamı.
Ayrıca, güvenlik
korucularımızın Genel Başkanımız Sayın Meral
Akşener'e ilettiği talepler de söz konusu. Onlara
baktığımızda, maaş göstergelerinin 25 bin göstergeye
ayarlanması ve maaşların bu gösterge üzerinden
hesaplanması, emeklilikte toplu tazminatlarının ödenmesi, emekli
yaşının 50ye düşürülmesi, görev yolluklarının ve
geçici görevlendirme ücretlerinin takip eden maaşla birlikte ödenmesi,
gönüllü olarak on beş yıl güvenlik koruculuğu yapan
korucularımıza şeref aylığının
bağlanması, emekli güvenlik korucularımızın emekli
maaşlarının iyileştirilmesi, PKK terör örgütüyle mücadelede
yaralanmış yüzde 40 ve üzeri uzuv kaybı olmayan güvenlik
korucularımıza da gazilik haklarının verilmesi gibi... Yani
sorunların farkındayız, takipçisiyiz ve bunu çözmeye biz de
hazırız.
Teklifin 4üncü maddesi 3201
sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu'nda bir düzenleme
yapmaktadır. Buna göre, sağlık gerekçesiyle memuriyetten
ilişiği kesilen personelin gerekli sağlık
şartlarını taşımaları hâlinde genel idare
hizmetleri sınıfına açıktan atamaların
yapılmasını sağlamaktadır. Bu konuda mağduriyet
yaşayan personele hayırlı olsun diyoruz, komisyon
görüşmeleri sırasında verdiğimiz değişiklik
önergesinin reddedilmesini de üzüntüyle karşılıyoruz. Maddeye
ilişkin verdiğimiz değişiklik önergesi kıdemli
başpolis ve başpolislerin yaşadığı
mağduriyetlerin giderilmesini amaçlamaktaydı. Önergemizin kabulü
durumunda, sayıları günümüz itibarıyla 1.800 civarında olan
bu personelin sorunları çözüme kavuşmuş olacaktı; böylece,
bunların hizmette geçen süresinin rütbeden sayılması yoluyla,
Emniyet teşkilatının ilk kademe amir rütbelerindeki ihtiyaç
büyük oranda karşılanmış olacaktı. Maalesef, iktidar
milletvekilleri bu öneriye hayır demiştir.
5inci madde, 6136
sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler
Hakkında Kanunda değişiklik yapıyor. Böylece, şehit
ailelerine intikal eden silahların ruhsat sürelerinin
uzatılmasında süre kaydı aranmayacaktır; şehit
yakınlarından istenen cezalı harçların
oluşturduğu mağduriyet önlenmiş olacaktır. Buna da
hayırlı olsun diyoruz.
6ncı madde, 2692
sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu'nda
değişiklik yapmaktadır. Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
personelinin görevde ya da görev dışı zamanlarda uyması
gereken kurallar ve sahip olması gereken vasıflarla ilgili konularda
düzenlemeler ve mevzuatta uyumlulaştırma yapılmaktadır.
7 ve 8inci maddeler, 2803
sayılı Jandarma Teşkilat Kanunuyla ilgili.
7nci madde, Türk Polis
Teşkilatını Güçlendirme Vakfına sağlanan muafiyetin
Jandarma Asayiş Vakfına da sağlanmasını içeriyor.
Böylece, Jandarma Asayiş Vakfına, kanunla kurulan vakıf
statüsü kazandırılmaktadır.
8inci maddeyle, Jandarma
Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
personelinin uyması gereken kurallara ve sahip olması gereken
vasıflara ilişkin hazırlanacak mevzuatın yürütülmesinde yasal
düzenleme yapılmaktadır.
9,10,11 ve 12nci maddeler,
4652 Sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu hakkında olup Polis
Akademisinin Yapısında ve işleyişinde
değişiklikler öngörmektedir. Uzun bir ihmal döneminin ardından
Polis Akademisine yeniden odaklanılması isabetlidir.
9uncu maddeyle Polis
Akademisine ön lisans ve lisansüstü eğitim öğretim yapan personelin
yanı sıra lisans mezunu personel alınması
amaçlanmaktadır. Güvenlik Bilimleri Fakültesi olarak tanımlanan
kanundaki ibarede ise isim değişikliği yapılmaktadır.
10uncu maddeyle polis meslek
yüksekokullarında başarılı olan öğrencilerin dikey
geçişle Polis Akademisine geçişine imkân sağlanmaktadır.
Ayrıca, Polis Amirleri Eğitimi Merkezi öğrencilerine ödenecek
harçlıklara ve zorunlu hizmet süresine ilişkin düzenleme
yapılmaktadır.
11inci maddeyle yabancı
dil hazırlık, lisans ve öğrencilere verilecek ilave eğitim
süreleri düzenlenmektedir.
12nci maddeyle Polis
Amirleri Eğitim Merkezinde İç Güvenlik Fakültesi kurulmaktadır.
Böylece, lisans mezunu polis memurlarına ilk derecede amirlik eğitimi
verilerek faaliyetlerine devam etmesi ve ihtiyaç duyulan uzmanlık
alanlarında görevlendirilecek amir ihtiyacının
karşılanabilmesi amaçlanmaktadır. Burada, öğrencilerde
aranacak şartlar, giriş sınavı ile eğitim
öğretime ilişkin usul ve esaslarda belirsizliklerin olduğu
görülmektedir. Bunların giderilmemesi de üzüntü vericidir.
Dinî radikal örgütlerin, suç
ve terör şebekelerinin kurumlarımıza,
teşkilatlarımıza, okullarımıza bir kez daha
sızmasına mahal verecek durumlara karşı tedbirli davranmak
gerekirdi. Buradan ben açıkça ikaz ediyorum: Vatan ve millet
hassasiyetini; devlete, millete olan bağlılığı bir
kenara bırakıp partizanlığı tercih etmenin bedeli ve
vebali ağır olur arkadaşlar.
13üncü maddeye gelince, 5902
sayılı Kanunda değişiklik yapılmaktadır. Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığının genel müdürlükler
düzeyinde teşkilatlanması, Başkanlığın hizmet
birimlerinin görev, yetki ve sorumluluklarının genişletilmesi,
merkez ve taşra teşkilatında görev yapan personelden denetçi
atanması amaçlanmaktadır.
14üncü madde, 6458
sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununda
değişiklik yapmaktadır. Göç İdaresi
Başkanlığında görev yapacak Göç İdaresi
Başkanlığı denetçisi kadrolarına atamaların
yapılması amaçlanmaktadır. Göç İdaresi demişken
İçişleri Bakanlığı bünyesinde oluşturulan yeni
bir idari birim olarak yerini almıştır ancak burada liyakatin
gözetildiği de söylenemez. O yüzden, bizim de tanıklık
ettiğimiz birçok yasa dışılıklar Göç İdaresine
zarar vermektedir. Kayıtların düzgün ve düzenli tutulması,
geçici koruma statüsündeki sığınmacıların iyi takip
edilmesi güvenlik ve istikrarımız için gereklidir. Sayın
İçişleri Bakanı diyor ki: Göçmenleri pasaportlarını
yırttıkları için sınır dışı
edemiyoruz. Sayın İçişleri Bakan Yardımcısı da
diyor ki: 122 bin Suriyeli kayıp, aradık bulamadık. Güvenlik
ve istikrar böyle mi sağlanıyor arkadaşlar?
Son 2 madde ise yürürlük ve
yürütme maddeleridir.
Evet, yirmi yılı
geçen AKP iktidarı döneminde kamu yönetimi tahrip edilmiştir, kamu
yönetimi partizanlığa kaymıştır, en büyük memur
kıyımı ve kadrolaşma yapılmıştır, memurlar
yoksullaşmıştır, devletin anayasal ve idari
yapısı bozulmuştur, nepotizm, eş dost
kayırmacılığı had safhaya
ulaşmıştır, devlet bir ganimet membası olarak
görülmüştür, sözde reform paketleriyle yargı çökertilmiştir,
böylece yandaş yargı yaratılmıştır. Dış
güçlerin yargıya müdahalesine ses
çıkartılmamıştır, TCK ve CMK
değişiklikleriyle kamu düzeninde olumsuz ve olumlu görev
uyuşmazlıkları aşırı ölçüde
artmıştır.
Değerli arkadaşlar,
sonuç olarak Emniyet, Jandarma, Sahil Güvenlik gibi iç güvenlik
teşkilatlarımızla birlikte Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve
MİTin iç ve dış güvenlikle ilgili bürokratik kademelerinin
rahat, bağımsız, tarafsız, yetkin, adil görev
yapabilmelerinin en önemli koşulu, gözden ırak tutmamamız
gereken millî ekonomimizdir. Yağmalanmış, talan edilmiş,
yıllardır üretim ve yatırımdan mahrum
bırakılmış, enflasyon ve işsizliğin maksimum
düzeye ulaştığı ülkemizde mevcut ekonomik tablo
doğrudan ve taammüden iç ve dış güvenliğimizi tehlikeye
atmıştır. Binaenaleyh, değerli arkadaşlarım, bu
labirentten çıkmak zorundayız. Üreten, büyüyen, kalkınan bir
Türkiye, aynı zamanda demokrasisini ve güvenliğini daha
kolaylıkla teminat altına alabilir. İYİ Parti olarak biz
kurumlarımızı kıskançlıkla koruyacak ve
geliştireceğiz. Ekonomimizi yağmadan, talandan ve harami
düzenden arındıracağız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
BEHİÇ ÇELİK
(Devamla) Teklifin hayırlı olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Çulhaoğlu
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
59.-
Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlunun, İYİ Parti
İstanbul il teşkilatı kurucu yönetim kurulu üyesi Ali
Kıdıkın silahlı saldırıya uğramasına
ilişkin açıklaması
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İYİ Parti
İstanbul il teşkilatı kurucu yönetim kurulu üyemiz,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Grup Sekreteri Ali Kıdık
Beyin trafikte seyir hâlindeyken silahlı saldırıya
uğradığını öğrenmiş bulunuyoruz. Tesellimiz
Ali Beye kurşun isabet etmemesidir. Saldırıyı
şiddetle kınıyoruz. Faillerin bir an evvel yakalanması için
gerekli hassasiyetin gösterilmesini bekliyor, arkadaşımıza
geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
BAŞKAN Sayın
Durmaz
60.-
Tokat Milletvekili Kadim Durmazın, Tokatın Almus ilçesinin
Tufantepe mevkisine yapılması beklenen köprüye ilişkin
açıklaması
KADİM DURMAZ (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tokat ili Almus ilçesi
doğal güzellikleri, kültürel çeşitliliği, yaylaları ile
dünya şampiyonu güreşçilerin, ozanların, sanatçıların,
Anadolu erenlerinin yurt tuttukları güzel bir ilçemizdir. Bu ilçemize bağlı
40a yakın köy, Sivasın bazı ilçelerine ulaşmakta
zorlanmaktadır. Bu köylerin beklediği, Almusta Tufantepe mevkisine
bir köprü yapılmasıdır. Önümüzdeki günlerde Ulaştırma
Bakanlığı bütçesi yüce Mecliste görüşülecek ve komisyonda
da görüşülecektir. Bu konuda insanların sesine kulak verin, Tufantepe
köprüsünün 2023 yılında hayata geçirilmesini bekliyor
yurttaşlarımız.
Teşekkür ederim.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
2.-
Antalya Milletvekili Kemal Çelik ve 69 Milletvekilinin Polis Yüksek
Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4674) ile İçişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 366) (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Sermet Atay.
Buyurun Sayın Atay. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SERMET ATAY
(Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 366 sıra sayılı Polis Yüksek
Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Devletin ülkesi ve milletiyle
bölünmez bütünlüğünü, yurdun iç güvenliğini ve asayişini, kamu
düzenini, Anayasada yazılı hak ve hürriyetleri, sınır,
kıyı ve kara sularımızın muhafazasını ve
emniyetini sağlayan, her türlü kaçakçılığı men ve
takip eden, suçun işlenmesini önlemek ve suçluyu takip edip yakalamak gibi
önemli görevleri ifa eden İçişleri Bakanlığı, bu
görevlerini kendisine bağlı olarak görev yapan Jandarma Genel
Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve
Emniyet Genel Müdürlüğü vasıtasıyla yerine getirmektedir.
İçişleri Bakanlığı ve bağlı personel,
görevlerini etkin bir şekilde yerine getirebilmek için hızla
değişen günümüz koşullarına ayak uydurmak zorundadır.
Değişen koşulların zorunlu kıldığı
mevzuat değişikliklerinin yürürlüğe konulması amacıyla
yasal düzenleme ihtiyacı ortaya çıkmıştır.
Öncelikli olarak, önümüzdeki
kanun teklifiyle FETÖ döneminde çok büyük yara alan ve kapatılan Polis
Akademisi yerine kolluk birimlerinde görev yapan personelin eğitim
kalitesini artırmak amacıyla polis amirliği eğitimi yeniden
düzenlenmekte ve İç Güvenlik Fakültesi kurulmakta, Polis Amirleri Eğitimi
Merkezi yeniden yapılandırılmaktadır. Ülke çapında
emniyet ve asayiş hizmetlerinin etkin bir şekilde yerine getirilmesi,
kolluk birimlerinde görev yapan amir ve memur sınıfı personelin
eğitim ve kalitesiyle doğrudan bağlantılıdır. Kolluk personelinin çağdaş
polislik mesleğinin gerektirdiği bilgi, donanım ve görgüye sahip
olmasının yanında hukuk devleti ve insan hakları gibi
çağdaş değerleri benimsemiş olması iç güvenlik
hizmetinin niteliğini doğrudan etkileyebilecek bir faktördür.
Güncel mevzuata göre, Emniyet
teşkilatının tek amir kaynağı, lisans mezunu polis
memurlarıdır. Amir personel ancak polis memurları arasında
yapılan sınav ve Polis Amirleri Eğitimi Merkezinde verilen
amirlik eğitimi sonucu mümkün olmaktadır. 4652 sayılı Polis
Yüksek Öğretim Kanununda yapılacak değişikliklerle Polis
Akademisi bünyesinde lisans eğitimi veren İç Güvenlik Fakültesi
kurulması hedeflenmektedir. İç Güvenlik Fakültesine lise ve dengi
okullardan öğrenci alımının yanında polis memuru olmak
için polis meslek yüksekokullarında ön lisans eğitimi alan
öğrencilere de ilk defa dikey geçiş yoluyla lisans eğitiminin,
dolayısıyla polis amiri olmasının önü
açılmaktadır. Bunun yanında, Polis Amirleri Eğitimi Merkezi
yeniden yapılandırılarak meslekteki polis memurlarının
polis amiri olarak yetiştirilmesinin yanı sıra, ihtiyaç duyulan
uzmanlık alanlarında örgün eğitim veren üniversitelerin ilgili
fakülte mezunlarının da polis amiri olabilmelerine imkân
tanınmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; köy koruculuğu, terör örgütü PKKnın
ortaya çıkması sonucu geçici köy koruculuğu ismiyle yeniden
örgütlenmiş olup yeni sistemde geçici köy koruculuğuna, aylık
ödenmesi, sağlık güvencesi, görev esnasında meydana gelen
mağduriyetlerin giderilmesi, görev sonrasında aylık
bağlanması gibi özlük hakları tanınmıştır.
Geçici köy korucuları idare bakımından mülki idare
amirliğine, mesleki olarak da Jandarma komutanlığına
bağlıdır. 2016 yılında çıkan kanun hükmünde
kararname ile geçici köy korucuları adı güvenlik korucusu olarak
değiştirilmiştir. Köy korucularının yapmış
oldukları görev, kamu kolluk güçlerinin bir alt dalı olan
yardımcı kolluk türüne girmektedir. Yardımcı kolluk,
genel kolluğun olmadığı zaman kolluk görevini yerine
getiren kişidir. Köy korucularının görevi, köy
sınırları içerisinde herkesin ırzını,
malını, canını korumaktır. 442 sayılı Köy
Kanununun ek 18inci maddesiyle güvenlik korucuları için uygulanacak
disiplin cezalarının yönetmelikle belirleneceği hüküm
altına alınmıştı ancak Anayasa Mahkemesi bahse konu
maddede yer alan uygulanacak disiplin cezaları ibaresini suç ve
cezaların kanuniliği ilkesine aykırı görerek iptaline karar
vermiştir. Bu durum uygulamada kanuni bir boşluk
doğurmuştur. Yapılan bu düzenlemeyle, Anayasa Mahkemesinin
iptale ilişkin gerekçeli kararına uyularak 442 sayılı Köy
Kanununda disiplin suçları ve bunlara uygulanacak disiplin cezaları
sayma yoluyla belirlenmiştir. Kahraman köy korucularımız,
özellikle güneydoğuda ve doğuda PKK terör örgütüne karşı
yapılan mücadelede çok önemli görevler ifa etmiş, şehit
vermiş, kolluk güçlerinin şerefli fertlerindendir.
Emniyet teşkilatına
bağlı eğitim kurumlarında eğitime
başlandıktan sonra gereken sağlık şartlarını
taşımadığı anlaşılıp eğitim
kurumlarından çıkarılan personelden bu kararları
yargıya taşıyanların bir kısmı mahkemeler
tarafından verilen karara istinaden eğitim kurumlarına dönerek
mezun olmuşlar ve Emniyet teşkilatındaki uygun kadrolara
atanmışlardır. Devam eden yargı sürecinde mahkemelerin
idare lehine karar vermesi üzerine bu personelin devlet memurluğundan
ilişkisi kesilmiş dolayısıyla bu memurların
mağduriyetinin önü açılmıştır. Yaşanan bu
mağduriyetin giderilmesi için söz konusu kişilerin gerekli
sağlık şartlarını taşımaları hâlinde,
bir defaya mahsus olmak üzere, Emniyet teşkilatındaki genel idare
hizmetleri kadrosuna atanmalarına yönelik bir düzenleme öngörülmektedir.
Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı 2016
yılından sonra Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu ve
Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliği kapsamından çıkarılmıştır.
Bunun sonucu olarak, personel tarafından yürütülen görevlerin icrası
esnasında ve görev dışı zamanlarda uyulması gereken
kuralların, sahip olunması gereken vasıfların belirlenmesi
konusunda mevzuat ihtiyacı hasıl olmuştur. Bu ihtiyacın
karşılanması için personelin disiplininin muhafazası, görev
anlayışı ve kurum kültürünün devamının
sağlanması amacıyla çıkarılması gereken
yönetmeliğin Bakan onayıyla çıkarılacak yönetmelik
kapsamına alınmasına yasal dayanak oluşturulması için
2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu ve 2692
sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu'nda
değişiklikler yapılmıştır. 668 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname'yle Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı İçişleri
Bakanlığımıza bağlanmış ve kolluk gücü
sıfatını almıştır. Bu iki kolluk kuvvetimizin
daha önce bağlı bulunduğu Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanunu ve ilgili yönetmeliklere göre görev icra etmekteydi. Bu durum
kolluk güçlerinin uyumu konusunda sorun teşkil etmektedir. Jandarma ve
Sahil Güvenlik Komutanlığı tıpkı polis
teşkilatımız gibi İçişleri Bakanlığına
bağlı bir kolluk gücümüzdür. Görev yerleri itibarıyla
farklı olsa da netice itibarıyla icra ettikleri görevler
aynıdır. Polis teşkilatımız yerleşim
merkezlerinde asayiş denetimleri, suç ve suç örgütleriyle mücadele,
terörle mücadele, uyuşturucuyla mücadele gibi güvenlik ve asayiş
görevi icra etmektedir. Jandarma aynı işi kırsalda, Sahil
Güvenlik Komutanlığı bu faaliyetleri
kıyılarımızda ve kara sularımızda icra
etmektedir. Bu üç kolluk gücümüzün görev sahaları haricinde bir
farkları da bulunmamaktadır. Yürürlükte bulunan Polis Vazife ve
Salâhiyet Kanunu'nun sosyal hakları ve sorumlulukları da kapsayacak
şekilde kolluk gücü görev kanunu olarak güncellenmesi ve bu üç
teşkilatı da kapsaması bir zaruret hâline gelmiştir.
Jandarma, Sahil Güvenlik Komutanlığı personelinin görev
icrasındaki mevzuat ihtiyacıyla birlikte polis
teşkilatındaki benzer görevi icra eden personelin sosyal hakları
ve ücret konusunda farklılıkları da giderilmelidir. Her iki
farklı kolluk gücünde aşağı yukarı aynı işi
yapan polis memuru ve astsubayın ücret bakımından ciddi
farkları ortaya çıkmaktadır. Bu kıyaslama üst rütbelere
uygulandığında aynı farklılıkların
görüleceği bir gerçektir. Bu hususun göz önüne alınarak gerekli yasal
düzenlemenin yapılarak aynı görevi yapan personele eşit ücret ve
eşit sosyal haklar tanınmalıdır.
Ülkemizde, yine, bir problem
hâline gelen bir sorunumuz da bu kanunumuzla giderilmiştir. Ülkemizde
ateşli silahların satın alınması ve
bulundurulması ve taşınmasına ilişkin temel hususlar
6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer
Aletler Hakkında Kanunla düzenlenmektedir. Bu kapsamda özellikle
şehitlerimizin yakınlarına intikal eden silah ruhsatları da
beş yıllığına düzenlendiğinden ruhsat sahipleri
bu süre sonunda yenilemeyi unutabilmekte, bazen de maddi imkânları buna
elvermemektedir. Bunun sonucu olarak şehit yakınları cezalı
duruma düşmekte, idari para cezası ödemeden yeniden ruhsat
alamamakta, silahlar müsadere edilebilmektedir. Kanunda yapılan
düzenlemeyle, şehit aileleri mağduriyetlerinin engellenmesi
amacıyla şehitlerin ana, baba, eş ve çocuklarına intikal
eden veya intikal eden yoksa edinecekleri silahların ruhsatlarında
süre kaydı aranmayacağı hükmü getirilmiştir.
İçişleri
Bakanlığının bağlı kuruluşu olan Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Göç İdaresi
Başkanlığı günün ihtiyaçları doğrultusunda
yeniden yapılandırılmıştır. Her iki kurumun yeni
yapılanması çerçevesinde teftiş, denetim ve idari
soruşturmalara olan ihtiyaç ve bu hizmetleri yürütecek olan nitelikli
personel ihtiyacı da artmıştır. Ancak Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığında denetçiler görev yapmaktayken Göç
İdaresi Başkanlığında denetçi bulunmamaktadır.
Denetçi kadrolarına yeni atamaların yapılması ve söz konusu
personelin yetiştirilmesi süreci uzun bir zaman alacaktır. Bu sorunun
kısa dönemde aşılması amacıyla Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığı ile İlgili Bazı Düzenlemeler
Hakkında Kanun ve 6458 sayılı Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunu'nda yapılacak düzenlemeyle bu
kurumların denetçi kadrolarına naklen atama yoluyla personel
istihdamı yoluna gidilerek yetişmiş insan kaynağından
faydalanılması ve kurumsal kapasitenin artırılması
amaçlanmıştır. Önümüzdeki yasal düzenleme, İçişleri
Bakanlığına, Jandarma Teşkilat Görev ve Yetkileri Kanunu
ile Sahil Güvenlik Kanunu'nda yönetmeliklere, ayrıntılı
yapılması için, yasal dayanak teşkil edilmektedir.
Benzer statü ve
işlevleri olan vakıflar arasında uygulanacak olan hüküm
farklarını gidermek amacıyla, Türk Polis
Teşkilatını Güçlendirme Vakfı gibi Jandarma Asayiş
Vakfı da dernek ve vakıfların kamu kurum kuruluşlarına
ve ilişkilerine dair kanuni kısıtlamalardan muaf
tutulmaktadır. İçişleri Bakanlığının
bağlı kuruluşu olan Emniyet Genel Müdürlüğünün
teşkilat kanunu olan 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı
Kanununun geçici 15inci maddesi Türk Polis Teşkilatını
Güçlendirme Vakfının kuruluşuna ilişkin olup bu maddeyle
Türk Polis Teşkilatını Güçlendirme Vakfı 5072
sayılı Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve
Kuruluşları ile İlişkilerine Dair Kanunun
kısıtlamalarından muaf tutulmuştur. Emniyet Genel
Müdürlüğüyle aynı statüde olan İçişleri
Bakanlığının diğer bağlı kuruluşu
Jandarma Genel Komutanlığıyla ilişkili Jandarma Asayiş
Vakfının 5072 sayılı Kanunun
kısıtlamalarından muaf tutulması amacıyla 2803
sayılı Jandarma Teşkilat Görev ve Yetkileri Kanununda
değişikliğe gidilmiştir. Yapılan bu kanuni
düzenlemelerle İçişleri Bakanlığının
ihtiyacı olan rütbeli polis amiri yetiştiren polis akademisinin
yerine güvenlik fakültesi kurulmakta, güvenlik korucularına ve korucularla
ilgili Anayasa Mahkemesi kararına ilişkin yasal düzenleme
yapılmakta, şehitlerimizin ailelerine intikal eden silah
ruhsatları sorunu çözülmekte ve bize göre en önemlisi kolluk gücü olan
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığı personelinin hak, ödev ve sorumlulukları ile
uyması gereken kurallar konusunda gerekli yasal düzenlemenin
yapılması amacıyla İçişleri
Bakanlığımıza yetki verilerek bu komutanlıkların
Cumhurbaşkanlığı sistemine uyumlu kolluk gücü
sıfatı taşımasının yasal dayanağı
oluşturulmaktadır.
Çıkarılan bu
kanunun devletimize, milletimize, İçişleri Bakanlığı
personelimize hayırlı olmasını diler, kanunun
hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür eder, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak kanunu destekleyeceğimizi bildirir, yüce Meclisi
saygıyla selamlarım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın
Hüseyin Kaçmaz.
Buyurunuz Sayın Kaçmaz.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HÜSEYİN
KAÇMAZ (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(2/4674) esas numaralı
Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin tümü üzerine partim Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Sözlerime başlamadan
önce, İstiklal Caddesinde yapılan saldırıyı
kınıyor, hayatını kaybeden yurttaşlarımıza
Allahtan rahmet, ailelerine başsağlığı,
yaralılara da acil şifalar diliyorum. Ümit ediyorum ki bu son
saldırı, bu son acı olur.
Değerli milletvekilleri,
öncelikle usule ilişkin değerlendirmeyle konuşmama başlamak
istiyorum. İktidar yasama etiğini ve muhalefete saygı ilkesini
yok sayarak yasama sürecini torba yasalarla götürmeyi kural hâline
getirmiştir. Evrensel hukuk ilkelerinin ağır bir biçimde ihlal
edilmesi anlamına gelen torba yasalar, milletvekillerini birbiriyle
ilgisiz pek çok farklı düzenlemeye ilişkin tek bir görüş
bildirmeye zorlayarak, yasama kurnazlığını ifade eden bir
tekniğe sahiptir. Farklı konuların aynı yasal düzenleme
metninde bir araya getirilerek daha önemli ve kritik hususların kamufle
edilmesi yasama etiğini ihlal etmektir. Yasama sürecinin oldubittiye
getirilerek hızlandırılması aynı zamanda yasama
kalitesini de düşürmektedir.
Torba kanunla toplamda 8 kanun
üzerinde değişiklik öngörüldüğünü görmekteyiz. Tabii,
dediğimiz gibi birçok konuya ilişkin, 8 kanuna ilişkin düzenleme
var. Baktığımızda, yasada aslında polis
teşkilatına ilişkin de birçok düzenleme olduğunu görüyoruz.
Demokrasinin, eşitliğin, adaletin, barışın ve insan
haklarının yok olduğu bir ortamda insanca yaşamanın
temel nitelikleri olan bu kavramlar için mücadele eden her yurttaş
kolluğun şiddetiyle karşı karşıya bırakılmaktadır.
Güvenlik teşkilatlarında örgütlenen sınırsız yetki
kullanımı, kolluk güçlerinin daha kontrolsüz hareket etmesinin önünü
açmaktadır. İktidarın, en tepesinden en altına kadar
kendinden olmayan herkesi ötekileştirmesi güvenlik güçlerinin
yönelimlerinde de etkili olmakta ve kurumların, halkın yararına
değil iktidarın önceliklerine göre çalışmasına sebep
olmaktadır. Bunda iktidarın güvenlik güçleri veya kolluk
arasında kadrolaşmasının da etken olduğu açıkça
bilinmektedir.
Tabii, kanun teklifine konu
olan polis okullarında öğrencilere verilen eğitim süreci
detaylı incelenmelidir. Polislerin en az güvenlik eğitimleri kadar
psikoloji, insan hakları, yurttaşlık ve demokrasi
eğitimleri de almaları elzemdir. Batı demokrasilerinde polislere
ilk öğretilen ve uymalarını bekledikleri hususlar, bu temel
insan hakları kavramları ve demokrasinin önemidir. Geçmişte
polis okullarının yemin törenlerinde çekilen videoların sosyal
medyaya yansıması üzerine bu törenlerde ülkücü yemini, intikam yemini
gibi yeminlerin mezun olan öğrencilere okutulduğu görülmüştür.
2017deki görüntülerin ardından ilgili yöneticilerin görevden
alındığı söylense de polis okullarındaki eğitimin
ırkçı, ayrımcı bir çerçevede verildiği bazen
görülmektedir. Yakın zamanda, tabii, polis mezuniyet töreninde yine AKPnin
Türkiye Yüzyılı şarkısının okunması da
aslında bu durumu gözler önüne sermektedir. Tarikat ve cemaatlerin kamu
kadrolarına kendi cemaatlerinden olan kişileri yerleştirmek için
sınavları araç olarak kullandığı da bilinen birer
gerçektir. Polis okullarında sürdürülen eğitimin ve polis
teşkilatındaki siyasi grup ve tarikatların gücünün
araştırılması ve önlenmesi de gerekmektedir. Tabii, bu
eleştirileri yaparken kolluk güçlerinin uğradığı bir
haksızlığı da bizim de farkında olduğumuzu da belirtmek
isterim. Aynı görevi yapanlara eşit ücret ve eşit statü
konusunda bir haksızlığın olduğunu kabul ediyor, bu
konuda ivedilikle düzenleme yapılması konusunda biz de fikrimizi
beyan etmek istiyoruz.
Tabii, teklifin ilk 3
maddesine baktığımızda, güvenlik korucularına yönelik
uyarma, kınama, ücretten kesme ve görevden çıkarma cezaları,
ağırlaştırıcı ve hafifletici nedenler, devlet
memurluğundan ilişiği kesilenlere yönelik düzenlemeler
yapılmaktadır. İktidar daha önce de güvenlik korucuları ve
korucubaşları hakkında uygulanacak disiplin
cezalarının düzenlenmesine ilişkin bir kanun teklifi
getirmişti ancak söz konusu kanun Anayasa Mahkemesi tarafından
24/2/2022 tarihinde iptal edilmişti. Anayasa Mahkemesi, önceki
değişikliği Anayasanın 2nci ve 7nci maddelerine
aykırı bulduğu için iptal etmişti ancak buna rağmen
getirilmek istenen yeni düzenlemeyle de Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçeleri
karşılanmamakta ve disiplin suçu gerektiren fiil ve
davranışlar muğlak ve belirsiz bırakılmaktadır.
Yapılmak istenen değişiklikte muğlak ifadelere yer
verilmekle birlikte idareye takdir yetkisi de verilmektedir. Bu durum,
cezasızlık politikası olarak uygulamada karşımıza
çıkmaktadır. Ayrıca, bu değişiklik talebiyle
yönetmelikler kanun yerine konulmaktadır. Tüm
anlattıklarımızdan da anlaşılacağı üzere,
belirlilik ilkesiyle de bağdaşmayan bir değişiklikle
karşı karşıyayız.
Yapılmak istenen
değişikliklerin teknik kısmına girmeden iktidarın
güvenlikçi politikalarından koruculuk sistemine ve bu sistemin
pratiklerine ilişkin eleştirilerimizi değerli milletvekilleriyle
paylaşmak isterim. Türkiyede Kürt sorununun çözümü için demokratik siyasi
yöntemler yerine silahlı çözüm politikalarının uygulanması
sonucu olarak koruculuk sistemi karşımıza çıkmaktadır.
Koruculuk, işlevselleştiği 1985 yılından günümüze
ekseriyetle yarattığı olumsuz sonuçlarla ülke gündemini sürekli
bir şekilde meşgul etmiş ve etmeye de devam etmektedir.
Koruculuk sistemi, iç barışı bozan bir mekanizmadır.
Koruculuk deyince Kürt halkının aklına acı, şiddet
ve baskı gelmektedir. Kürt sorununun demokratik ve barışçıl
çözümünde uğraş ve ısrar eden tüm kişiler ve
kuruluşlar koruculuk sisteminin lağvedilmesini her dönemde dile
getirmişlerdir. Koruculuk, her daim iktidarların güvenlikçi ve
şiddete dayalı yüzünün birer aparatı olmuştur.
Değerli milletvekilleri,
tarihsel süreçlerde Türkiyeyle birlikte toplumsal çatışmaların
yaygın olduğu birçok ülkede benzer politikaların
uygulandığı görülmektedir. Örneğin, Peruda köylü
devriyeleri, Kolombiyada birleşik müdafaa kuvvetleri, Çeçenistanda Kadirovun
takipçileri gibi, köy koruculuk sistemine benzer paramiliter birlikler
oluşturulmuştur. Bu coğrafyadaki koruculuk sistemi, ortak ve
benzer yönler açısından Osmanlı zamanında Kürt illerinde
oluşturulan Hamidiye Alaylarına kadar götürülebilir. Türkiye
Cumhuriyetinde ise 1924 tarihli, 442 sayılı Köy Kanununun 68inci
maddesindeki tanımıyla bu, uygulamaya konulmuş ve burada
karşımıza çıkmakta.
Bugün
anıldığı şekliyle faaliyetlerini, işlevlerini ve
asıl anlamını ise Turgut Özalın
Başbakanlığı sırasında Bakanlar Kurulunun 27
Haziran 1985 tarih ve 9632 sayılı Kararı sonucu geçici köy
koruculuğu adı altında kazanmıştır. Geçici köy
korucuları, köy korucularından farklı olarak idari bakımdan
mülki idare amirine, mesleki olarak da Jandarma komutanına bağlıdır.
2016 yılında
çıkarılan kanun hükmünde kararnameyle geçici köy
korucularının adı güvenlik korucusu olarak
değiştirilmiş ve koruculuk kalıcı hâle
getirilmiştir. İçişleri Bakanlığının
Kasım 2020deki açıklamalarına göre, İçişleri
bütçesinde güvenlik korucularına ilişkin belirtilen verilere göre,
2021 yılında toplam 1.427 yeni korucu görevlendirilmiştir. 2022
yılı içerisinde 500 korucu daha görevlendirilecekken hedefin bine
çıkarıldığı bildirilmiştir yani sayı her
geçen gün artıyor. Sayıları giderek artan koruculuk sorunuyla
karşı karşıya olduğumuzu söylemek isterim. Her ne
kadar koruculuk sisteminin yarattığı sorunların üstü
örtülmeye, sorun yokmuş gibi davranılmaya çalışılsa da
sistemin devam etmesi, sayının artırılması problemi
çözmek yerine sorunları kalıcı hâle getirmeye ve uzun
yıllara yayılacak bir çözümsüzlüğe sebep olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
bakınız, koruculuk sistemi, Kürt meselesinin çözümsüzlüğünde,
çatışma ve şiddet ortamının derinleşmesinde bir
sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. 90lı
yıllardan itibaren koruculuk sistemi, iktidarların antidemokratik
uygulamalarında her daim karşımıza
çıkmıştır. Birçok korucu, devletin kendilerine
sağlamış olduğu silahları ve devlet desteğini
bulundukları bölgelerdeki yurttaşlara karşı kullanmaktan
çekinmemiştir. Korucular, ellerindeki silah gücünü hem bağlı
bulundukları aşiretlerin güçlenmesinde hem de kişisel
çıkarları için de etkin bir şekilde kullanmaktan geri
durmamışlardır. Husumetli oldukları köylüler üzerinde bu
avantajlarını kullanmış ve kendilerine -tırnak
içerisinde- üstünlük yaratmışlardır. Birazdan
sunacağım örneklerde bu durum daha iyi anlaşılacaktır.
Düşünün ki elinde silahı, arkasında devleti, yargılanma
korkusu olmadan istediğini yapacağını düşünen ve suç
işlemekten çekinmeyen bir koruculuk gerçeği var
karşımızda.
Köy korucuları, 1990 ve
2000li yıllar arasında Kürtlerin yoğunlukta
yaşadığı özellikle ilçe ve köylerde yaşanan köy yakma,
köy boşaltma, zorla göç ettirme uygulamalarının başat
aktörlerinden olmuşlardır. Sivil toplum kuruluşlarının
raporlarına göre, söz konusu dönemde en az 3.688 yerleşim yeri
boşaltılmış, 2,3 milyon yurttaş yerinden göç
ettirilmiştir. Köy koruculuğunu kabul etmeyen yurttaşlar ya göçe
zorlanmış ya da faili meçhul olarak adlandırılan fakat
faili belli, apaçık ortada olan cinayetlere kurban gitmişlerdir.
Binlerce yerleşim yeri boşaltıldı, milyonlarca yurttaş
yerinden göç ettirildi. Kürt meselesindeki çözümsüzlük dayatması ve
ısrarıyla, birçok hukuksuzluk, talan, yerinden yurdundan olmayla,
ölümlerle karşı karşıya kaldılar. Bu sebeple acilen
bir yüzleşmenin ve hesaplaşmanın yerine getirilmesi gerekir. Bu
ülkenin ihtiyacı olan, onurlu bir barış ve hak temelli eşit
yurttaşlığın tesis edilmesidir.
Tabii, korucuların bu
hukuka aykırı suç verilerine ilişkin gerek İHDnin gerekse
de Genelkurmay Başkanlığının raporları
karşımıza çıkıyor. İnsan Hakları
Derneğinin yayınladığı bir rapor var öncelikle, Ocak
1990-Mart 2009 döneminde köy korucuları tarafından
gerçekleştirilen insan hakları ihlallerine ilişkin bir rapor.
Raporda, tabii, çarpıcı veriler karşımıza
çıkmakta. Köy korucuları, 1990 ve 2009 yılları
arasında 38 köy yakma, 14 köy boşaltma, 12 taciz ve cinsel
saldırı, 22 kaçırma, 294 silahlı saldırı, 183
öldürme, 259 yaralama, 2 kayıp olayı, 50 infaz, 70 gasp, 562
işkence ve kötü muamele, 59 gözaltı, 9 intihara sebebiyet verme ve 19
ormanlık alan yakma suçlarına karışmıştır ve
bunlar sadece, dediğimiz gibi, elde edilen ve ulaşılan
sonuçlardan ortaya çıkan rakamlar. İHD raporunun haricinde yine
Genelkurmay Başkanlığının 2004 tarihli basına
yansıyan bir raporunda ise korucuların karıştığı
suçlar şöyle sıralanmaktadır: Gasp, soygun, öldürme, mesken ve
araçlara saldırı, patlayıcı madde kullanma, kasten ev ve ot
yangını, ev, iş yeri, banka ve otodan hırsızlık,
yankesicilik, boru hattına saldırı, zorla çek, senet imzalatma
ve tahsil etme, ormanlarda yangın çıkarma,
dolandırıcılık, suç eşyası satmak, saklamak ve
satın almak, mala zarar vermek, darp ve saldırı, rüşvet,
zimmet, kadın, erkek ve çocuk kaçırma, rehin alma, tehdit, aile
fertlerine kötü muamele, hakaret, tecavüz, fuhşa teşvik, kumar
oynamak ve oynatmak, mesken masuniyetini ihlal, uyuşturucu madde
kaçakçılığı, silah ve mühimmat
kaçakçılığı, gümrük ve tekel
kaçakçılığı, canlı hayvan kaçakçılığı,
insan kaçakçılığı ve çevre suçları. Bunlar da
dediğimiz gibi, Genelkurmay Başkanlığının 2004
tarihli, basına yansıyan raporundan okuduğum, korucuların
karıştığı suçlara ilişkin verilerdi yine.
Bunları saymamın
temel sebebi şuydu değerli milletvekilleri: Bu durum, bize söz konusu
bu suça karışmanın münferit olmadığını,
aslında bir sistemin ürünü olduğunu göstermekte. Net bir şekilde
şunu söyleyebiliriz: Bunlar, münferit suçlar değil iktidarın
kalıcılaştırdığı ve sürmesini istediği,
sistemin yarattığı suçlar. Yıllarca konusu her
açıldığında korucuların işlediği
cinayetlerde, karıştıkları suçlarda hem geçmiş
hükûmetler hem de mevcut iktidar bu suçları, hak ihlallerini münferit
olaylarmış gibi sunuyor ancak bizler, münferit değil sistematik
olduğunu çok iyi biliyoruz ve sürekli cezasızlık politikasıyla
başka suçların işlenmesine bilerek alan açtığınızı
da görüyoruz. Eğitimsiz, donanımsız kişilerin korucu
olmaları birçok suçun ve olumsuz sonucun doğmasına sebep oluyor.
Hoş, eğitimli olanlar da kolluk gücü de maalesef ki aynı durumda
ama bu başka bir konu.
Kamuoyuna yansıyan, yine
korucuların karıştığı infial yaratan bazı
suçları sizinle paylaşmak istiyorum. İktidar çabuk unutuyor
olabilir, bizim de görevimiz hatırlatmak, günü geldiğinde yargı
önünde hesabını sormaktır. Korucuların fail olduğu en
yakıcı, en can alıcı olaylardan biri 2009daki Bilge köyü
katliamıdır. Bildiğiniz üzere, 4 Mayıs 2009da Mardin'in
Mazıdağı ilçesine bağlı Bilge köyünde, bir düğün
esnasında korucular tarafından gerçekleştirilen silahlı
saldırı sonucu tamı tamına 47 kişi katledildi. Dedik
ya çok örnek var, yaşanan çok fazla hak ihlali var; kadınlara
karşı cinsel saldırılar, öldürme, kaçırma, intihara
sebebiyet verme olayları var. Devam edelim: Vanın Gürpınar
ilçesinde Korucu T.G. 15 Aralık 2016 tarihinde zihinsel engelli 2si çocuk
3 kardeşe nitelikli cinsel istismarda bulundu. 23 Eylül 2017 tarihinde
Mardin ili Ömerli ilçesinde Korucu Kazım Özkan, imam nikâhlı
olduğu 24 yaşındaki Bedia Çakarı katletti. 9 Mayıs
2019 tarihinde Bingölün Karlıova ilçesinde Korucu Ömer D. kendisiyle evli
olan Songül D. ile çocuklarından 1ini öldürdü, 2 çocuğunu
ağır yaraladı. 27 Ocak 2020 tarihinde Bingölün Genç ilçesinde
Köy Korucusu A.T. boşanma aşamasında olduğu F.T.yi korucu
silahıyla katletti. Ağustos 2019 tarihinde Mardinin Midyat ilçesine
bağlı Toptepe köyünde eski korucu olan M.A. evli olduğu S.A.
adlı kadını sistematik işkenceye maruz bıraktı.
2021 Şubat ayında Mardinin Savur ilçesine bağlı bir
mahallede korucular H.B. ile R.Ç. bir kadını taciz etti. 5 Şubat
2021 tarihinde Diyarbakırda eski JİTEM itirafçısı ve
Korucubaşı Murat İpek, A.A. adlı kadını
ateşli silahla öldürme girişiminde bulundu. Tabii, daha geçmiş
tarihlerde de yine birçok örnek var. 18 Kasım 2008 tarihinde
Midyatın Gelinkaya köyünde 9 yaşındaki Mehmet ve 13 yaşındaki
İzzettin Ersoy isimli çocuklar korucular tarafından
kaçırıldı ve cesetleri bir kuyuda bulundu. Yine, 28 Kasım
2008de Rahip Daniel Savcı fidye amaçlı kaçırıldı ve
rahibi kaçıranların korucu olduğu ortaya çıktı.
Mardinin Midyat ilçesinde 21 Kasım 2021de Musa Çelik isimli yurttaş
alacağını istediği için Korucubaşı Ş.A.
tarafından katledildi ve devlet adına bu suçu, bu cinayeti
işlediğini mahkemede beyan etti ve hiçbir pişmanlık
belirtisi dahi göstermedi. Mahkeme heyeti de takdir yetkisiyle, takdir
yetkisini kullanarak haksız tahrik altında bu cinayetin işlendiği,
kasten öldürmenin gerçekleştiği hakkında hüküm kurarak
sanık hakkında on iki yıl altı ay ceza vermiştir.
Kararın ardından Korucubaşı Şükrü Akçay mahkeme
heyetine bozkurt işareti yaparak teşekkürlerini iletmiş,
mağdur yakınlarını ise tehdit etmiştir. Suç ve suçluyu
doğuran yapı tam da bu cinayette kendini göstermektedir. Bu
cezasızlık politikaları ve suçluyu aklama,
sırtını sıvazlamalar daha başka cinayetlerin ve
suçların işlenmesine de önayak olmaktadır.
Tekrar ediyoruz, zaman
kaybetmeden bu sistem ortadan kaldırılmalıdır, suç ve suçlu
üreten koruculuk sistemi lağvedilmelidir. Tabii, bu görüş, sadece
partimiz tarafından değil bir zamanlar iktidar partisinin yetkilileri
tarafından da bizzat dile getirilmiş ve devlet kurumlarının
raporlarına da yansımıştı. Bilge köyü
katliamının ardından, dönemin Terörle Mücadele Yüksek Kuruluna
başkanlık eden Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'e
İçişleri ve Dışişleri Bakanlıkları
tarafından sunulan raporda koruculuğun kademeli olarak
kaldırılması gerektiği, koruculuğun giderek bir sosyal
sorun hâline geldiği, devletin silahının ve gücünün kişisel
ve ailesel husumetlerin çözümünde kullanıldığı, Avrupa
Birliğinin de koruculuğun kaldırılması görüşünde olduğu
ve korucuların tarım ve hayvancılık alanlarında
istihdam edilmesi gerektiği net bir şekilde dile getirilmiştir.
Yine 2009 yılında
dönemin AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan şu ifadeleri
kullanmıştır: Koruculuk sistemi tamamen
kaldırılmalı. Şu anki güvenlik konseptimizin çerçevesini
aşan miktarda korucu var. 60 bin kadroya karşı fiilî olarak
görev yapan 50 bin korucu var. Bunlar cahil kitle, sınırsız
yetki içeren gücü verdiğinizde bunun yasalar içinde ve ölçülü olarak
kullanılacağından emin olamazsınız. Zaten
kuruluşundan bu yana 12 bin adli olaya karıştıkları
ortada, Mardin de son örneği oldu. Yine, bir AKP Milletvekili daha,
Sabahattin Cevheri de bu şekilde eleştiriyor ve Allaha şükür,
bizim aşirette koruculuk yok. diyor yani siz düşünün. 2013
yılında ise AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu
Kürt meselesini kastederek Bugün itibarıyla bu sorun çözülmese dahi
koruculuk sisteminin kaldırılması gerekir. Daha eğitimli,
kadrolu devletin güvenlik birimleri bu işi üstlenmeli. şeklinde
ifadeler kullanmıştı ancak şu aşamada, 2016
yılındaki değişiklikle koruculuğu kalıcı
hâle getiren AKP iktidarı gerçekliğiyle karşı
karşıya kalıyoruz.
Koruculuk
yapılanması toplum açısından birçok sosyal ve psikolojik
tahribata neden olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla)
Bölge halkı ve demokratik kamuoyunun beklentisi, toplumsal
yaşamı ve başta yaşam hakkı olmak üzere temel insan
haklarını açıkça tehdit eden bu sistemin bir daha geri
dönülmemek üzere lağvedilmesi gerektiği yönündedir. Eğer bu sistem
ortadan kaldırılmaz, tam tersine güçlendirilmeye
çalışılırsa oluşacak tehdidin ve bunun yol
açacağı faciaların nereye varacağını kestirmek
zor değildir.
Türkiyede bir konunun
gündeme gelebilmesi için maalesef ki bir felaketin gerçekleşmesi
gerekiyor. Öncelikli olarak, koruculuk sisteminin yol açtığı
sorunların ve korucuların karıştığı
suçların tespiti noktasında kapsamlı bir Meclis
araştırması açılması, bu sistemin doğurduğu
toplumsal travmaların tüm yönleriyle araştırılması,
mağduriyetleri giderecek politikaların belirlenmesi gerekmektedir.
Suça karışmamış, koruculuğu isteği
dışında kabul etmiş olanlar -tabii, birçok önerimiz de var
bu konuda- sosyal güvenceleri sağlanarak emekli edilebilirler.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla)
Sayın Başkanım size zahmet, teşekkür etmek için son bir
söz alayım.
BAŞKAN Buyurunuz.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Korucuların sosyal
toplumsal yaşama entegre edilebilmesi için sosyal projeler devreye
konulmalıdır. Korucuların işgal ettiği, zorla el
koyduğu arazilerin, taşınmazların derhâl eski sahiplerine
iadesi sağlanmalıdır. Böylelikle, sistemin yol
açtığı toplumsal sorunlar bir nebze olsun giderilebilir ve
demokratik bir Türkiye'nin yolu açılabilir diyerek kanun teklifi
üzerindeki görüşlerimizi paylaştıktan sonra buradan sadece
Şırnak Valiliğine bir soru sormak istiyorum: Şırnak
Valiliğinin dün yaptığı açıklama
Biliyorsunuz,
İstiklal Caddesi'ndeki saldırgan, şüpheli ile MHP Güçlükonak
İlçe Başkanı adına kayıtlı telefon hattıyla
görüşme sağlandığı iddiası basına
yansıdı. Her ne hikmetse Şırnak Valiliği MHP ilçe
başkanının açıklamasını paylaşma gereği
duydu. Buradan soruyorum: Şırnak Valiliğinin görevi mi bu?
Şırnak Valiliği burada ne yapmak istiyor? Kamuoyu bunu merak
ediyor.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Nevşehir Milletvekili Sayın Faruk
Sarıaslan.
Buyurun Sayın
Sarıaslan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FARUK
SARIASLAN (Nevşehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
İstanbul'da meydana
gelen terör saldırısında kaybettiğimiz
canlarımıza Allah'tan rahmet, ailelerine ve milletimize
başsağlığı diliyorum.
Terör olaylarının
arkasında duran, onlara destek veren emperyal güçler ile onların
maşaları bilsin ki Türk milletine de Türk devletine de dün de diz
çöktüremediniz, bugün de diz çöktüremeyeceksiniz.
Bu yasa teklifine genel
olarak baktığımızda Cumhurbaşkanlığı
sisteminin İçişleri Bakanlığında
uygulanmasının bir örneğini görüyoruz. Cumhurbaşkanı
nasıl ki Türkiye Cumhuriyeti devletini sanki Meclis yokmuş gibi kanun
hükmünde kararnamelerle yönetiyorsa getirmiş olduğunuz bu teklifle de
sizler yönetmelikle İçişleri Bakanlığını yönetmek
istiyorsunuz.
Ek madde 15: Personelin
ödevleri ile görevin icrası esnasında ve görev dışı
zamanlarda personel tarafından uyulması gereken kurallar, sahip
olunması gereken vasıflar ve diğer hususlar İçişleri Bakanlığı
tarafından yürürlüğe konulacak yönetmelik ile belirlenir.
Diğer bir madde, madde
8: Personelin ödevleri ile görevlerin icrası esnasında ve görev
dışı zamanlarda personel tarafından uyulması gereken
kurallar, sahip olunması gereken vasıflar ve diğer hususlar
İçişleri Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulacak
yönetmelik ile belirlenir.
Madde 10: Akademiye
alınacak öğrencilerin nitelikleri, giriş esas ve
şartları ile polis meslek yüksek okullarından dikey geçiş
yapılmasına ilişkin usul ve şartlar yönetmelikle
belirlenir.
Anayasa Mahkemesi, 24/2/2022
tarihinde 2021/2 numaralı dosyada 442 sayılı Türk Köy Kanunu'na
5673 sayılı Kanunun 2nci maddesiyle eklenen ek madde 18e
ilişkin iptal kararında bakın ne diyor: Temel hak ve
özgürlükleri sınırlamaya yönelik bir kanuni düzenlemenin şeklen
var olması yeterli olmayıp yasal kuralların keyfîliğine
izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir
düzenlemeler niteliğinde olması gerekir. Esasen temel hak ve
özgürlükleri sınırlayan kanunun bu niteliklere sahip olması
Anayasanın 2nci maddesinde güvence altına alınan hukuk devleti
ilkesinin de bir gereğidir. Dolayısıyla Anayasanın 13üncü
maddesinde sınırlama ölçütü olarak belirlenen kanunilik,
Anayasanın 2nci maddesinde güvence altına alınan hukuk devleti
ilkesi ışığında yorumlanmalıdır. Yani ben
bunu burada söylüyorum ama Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu bir
karardan alıntı yapıyorum. Yani siz getirmiş olduğunuz
bu teklifte, bu kadar yönetmelikle yönetmeyi eğer içinize
sindiriyorsanız, Anayasa Mahkemesi bunun içimize sindirilmemesi lazım
geldiğini söylüyor, vermiş olduğu kararda bunların kanunla
düzenlenmesi gerektiğini belirtiyor. Hem Anayasanın 2nci maddesine
göre hem de 13üncü maddesine göre, bu getirdiğiniz kanun teklifi
eğer Türkiye Büyük Millet Meclisinden bu şekilde geçecek olursa
Anayasa Mahkemesi bu kararı iptal eder, onun için de burada boşa
zaman harcamış oluruz. Oysa Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk
devletiyse -ki hukuk devleti olduğuna inanıyoruz- bu hukuk devletinde
yazılan anayasal kurallar hepimizi bağlar. Anayasal kurallar
gereği, bizim burada bunun çerçevesini yönetmeliklerle değil
kanunlarla çizmemiz gerekir.
Sayın milletvekilleri,
bu yasa teklifinin Komisyonda sunumunu yapan Sayın Başkan 2015
tarihinde FETÖ terör örgütünün okulu ele geçirmesinden dolayı
kapatıldığını çok açık, sarih bir şekilde
ifade etti. Bilindiği gibi, Emniyet teşkilatının amir
ihtiyacını karşılamak amacıyla 2001 yılında
4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu
çıkarılmıştı, bu kanunla Polis Akademisi bünyesinde
dört yıllık lisans eğitimi vermek üzere Güvenlik Bilimleri
Fakültesi kurulmuştur. AK PARTİ hükûmetleri tüm Emniyet
teşkilatlarıyla birlikte Polis Akademisi, Polis Koleji ve polis
okullarının tüm hâkimiyetini Fetullahçı terör örgütünün eline
bırakmıştı. Böylece, AK PARTİ ve
yandaşlarının o dönemde hizmet cemaati olarak gösterdikleri
FETÖ, bu okullara örgüt mensupları dışında kimsenin
öğrenci olarak kabul edilmesine olanak tanımamış, bu yolla
da Emniyet teşkilatında hâkimiyetini pekiştirmiştir. Bunun
sonucunda kapatılan Polis Koleji ve Güvenlik Bilimleri Fakültesinden
atılan 2.146 öğrenciden 2.120sinin FETÖ'ye tam bağlı
olduğu ortaya çıkmıştır. FETÖ'nün Polis Akademisi ve
Polis Koleji gibi eğitim kurumlarını tam hâkimiyeti altına
alması, iktidarın bu eğitim kurumlarına girecek
öğrencilerin seçiminin subjektif kurallarla ve şeffaf olmayacak
süreçlerle belirlemesine olanak tanımasıyla oluşmuştur. Bu
konuyla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinde 2016 yılından önce
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri defalarca eleştiri getirmiş
ama bunlar hiç dikkate alınmamıştır. Eğer o
eleştiriler göz önüne alınsaydı 2016 yılında
yaşanan olaylar Türkiye Cumhuriyeti devletinin başına gelmezdi.
Şimdi, siz, aynı
hatayı tekrar ediyorsunuz, nasıl tekrar ediyorsunuz? Bakın
Öğrencilerin, fakülteye devam-devamsızlık durumları ile
fakültede verilecek olan dersler ve süreleri yönetmelikle düzenlenir.
Madde 12 EK MADDE 1-
Genel
Müdürlükçe belirlenecek en az dört yıl süreli fakülte mezunlarından
yapılacak sınavda başarılı olanlara ilk derece amirlik
eğitimi verilir. Bu merkezin kuruluş, görev, yetki ve
sorumlulukları, merkeze alınacak öğrencilerde aranacak
şartlar, giriş sınavı ile eğitim-öğretime
ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılan yönetmelikle
belirlenir.
Geçici Ek Madde 2yi
okuyorum, burayı hepimizin dikkatle takip etmesi gerekir. Eğer
arkadaşlar, 2016 yılı öncesi gibi olmasını
istemiyorsak 2016 yılı öncesi nasıl ki torpille girenler,
farklı tarikat mensupları İçişleri Bakanlığına
değişik şekillerde gelmiş, girmiş, daha sonra Türkiye
Cumhuriyeti devletinin başına bela olmuşsa yine aynı
şey olabilir demiyorum, olma ihtimali çok güçlüdür diyorum, şimdiden
uyarıyorum. Geçici Ek Madde 2/(1)de diyorsunuz ki: Genel ve özel bütçe
kapsamındaki kamu idarelerinde mesleğe özel yarışma
sınavına tabi tutulmak suretiyle girilen ve belirli bir yetişme
programı sonrası yeterlik sınavına tabi tutularak
müfettiş, denetçi, denetmen ve kontrolör kadrolarında
yardımcılık veya stajyerlikte geçen süreler dahil en az beş
yıl görev yapmış olanlar arasından -dikkatinizi çekiyorum
arkadaşlar- yapılacak yazılı ve/veya sözlü sınav
sonucunda başarılı olanlar, bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde durumlarına uygun
Göç İdaresi Başkanlığında denetçi kadrolarına
naklen atanabilirler. Şimdi, biz, bu maddeye torpili önlemek için
şöyle bir şey getirsek, desek ki: Buraya alınacaklara
yazılı sınav yapılır, bu yazılı sınav
sonucuna göre
Bizim kaç kişi ihtiyacımız var? Örneğin bin
kişiye ihtiyacımız mı var? Bin personel
ihtiyacımız var. Kaç kişi sınava girmiş? 20 bin
kişi sınava girmiş. Biz aldıkları puan durumuna göre,
100, 95, 94, 93 buna göre bir sıralama yapsak, ilk bine girenleri polis
olarak atasak ya da amir olarak atasak burada hiçbir hak kaybı olmaz,
toplumun da vicdanı rahatlar; hukuka, adalete de uygun bir karar
vermiş oluruz. Şimdi mülakatta ısrar etmek demek, İlla da
mülakat yapacağım. demek; torpile, adam
kayırmacılığa evet demek anlamına gelir. Şimdi
bu da yetenekli çocuklar yerine farklı tarikat mensuplarının
buralara yeniden yuvalanması demektir.
Sayın milletvekilleri,
mülakatta ne soruyorsunuz? Mülakatta sorduğunuz sorular tamamen o
kişinin torpiline göre değişiyor. Gerçekleri
konuşalım, Türkiye Cumhuriyeti devletinde yaşıyoruz. Peki,
mülakata ne gerek var? Millî İstihbarat Teşkilatı
araştırma yapıyor, Emniyet istihbarat araştırması
yapıyor, savcılık bu göreve gelecek arkadaşlar
hakkında araştırma yapıyor. Zaten onlarla ilgili gelecek
güvenlik araştırmalarında olumsuz bir şey var ise isterse
100 üzerinden 100 alsın bunu almıyorsunuz, almamanız da normal,
son derece de doğal. Mülakatta ısrar ediyorsanız, gerekçenizde
de İçişleri Bakanlığının belirli
kıstasları var; bakışını anlayacağız,
duruşunu tespit edeceğiz. diyorsanız, mülakatı zorunlu
kılıyorsanız o zaman şöyle bir madde ekleyelim buraya:
Mülakat yapılan odanın her bir köşesine kamera
yerleştirelim. Bu kamera sisteminde kim, kime hangi soruyu sormuş,
kim hangi cevabı vermiş ve verilen cevaba göre hangi puan
verilmiş bunların da kıstasını koyalım. Burada
kendisinin hak ettiğine inanan, örneğin yazılıda 95
almış bir arkadaşımıza Sen torpilli değilsin.
diye mülakatta 5 puan verip, toplam 100 puana tamamlayıp 2ye bölerek bu
arkadaşımızı 50 puan aldınız. diye
kazandırmama aşamasından artık vazgeçelim. Şimdi,
eğer siz bu kamera sistemini getirirseniz ya da mülakatı ortadan
kaldırırsanız gelir, biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak
sizlerle destek veririz. Böyle değişiklik yapamazsanız Türkiye
Cumhuriyeti devletinde, yine sinsi sinsi, bir kısmı da açık,
sadece oy kaygılarıyla göz yumularak tarikat mensuplarının
devlet içinde, Emniyet içinde örgütlenmesine yol açarsınız. Hükûmet
gelir geçer, bakanlık bizim de bakanlığımız, Türkiye
Cumhuriyeti devleti hepimizin devleti. Bu devletin varlığını
sürdürebilmesi, gelişimini sürdürebilmesi, dünya standartları
ölçüsünde ilk 10a, ilk 5e girebilmesinin koşulu, layık olan
insanların, layık olduğu bir şekilde, layık
olduğu bir yere gelmesinden geçer. Bir tarikat mensubu geçmiş dönemde
olduğu gibi eğer İçişleri Bakanlığında etkin
bir yere geliyorsa o tarikat mensubu devletin değil tarikatının
söylediklerini yerine getirir. Cemaatlerin önderliğinde sizler de sadece
Secdeye alnı değenlerden zarar gelmez. diye onlara sınav
kazandırırsanız yeniden geçmişi tekrar etmiş
olursunuz.
Sayın milletvekilleri,
İçişleri Bakanlığına bağlı Polis Yüksek
Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde konuştuğumuza göre
İçişleri Bakanlığı hakkında da birkaç söz
söylemek gerekir. İçişleri Bakanı Soylu ne zaman Türkiyedeki
terörist sayısı konusunda konuşma yapsa sivillere
karşı bir terör eylemi gerçekleşiyor. Hatırlar
mısınız Türkiyedeki teröristlerin ayakkabı
numarasına kadar biliyorum. dedi; hemen arkasından Mersinde polislerimize
saldırı oldu, şehit verdik. Bırakın ayakkabı
numarasını bir isim açıkladı, onu da CHPye
yapıştırdı, o da yalan çıktı, yanlış
çıktı. İki gün önce İstanbulda yine bir terör
saldırısı oldu. Bu milletin evlatları, Emniyet
mensupları teröristi yakaladı -buradan Emniyet
mensuplarımıza teşekkür ediyorum- teröristin isimlerini vermesi
üzerine 50 kişi gözaltına alındı.
Peki, Sayın Bakana
soruyorum: Rakam olarak Türkiyede 110 terörist kaldı. demiştiniz;
bu gözaltına aldığınız kişiler, bu 50 kişi,
bu teröristler 110 kişinin içinde mi, dışında mı?
Sizin hangi sözünüze güvenecek bu millet? Kırk gündür İstanbul
sokaklarında dolaşan, bir iş yerine girip çalışan,
Suriyeden sınırı geçerek
Değerli milletvekilleri,
bizler buralara nasıl geldik? Önce BOP başkanlığıyla
başlayıp Amerikanın Orta Doğuda yıkım
politikasına alet oldunuz, sonra da ideolojik saplantılarınızla
yaptığınız dış politikalar sonucu 4 milyondan fazla
Suriyeliyi ülkemize taşıyarak Türkiyenin etnik yapısıyla
oynadınız. Sizin kendi söyleminizle 40 milyar dolar parayı,
gerçekte ise bu milletin 60 milyar dolarını bunlara
harcadınız, üstelik bir de her türlü terörü ülkemize
taşıdınız. Önce size Suriye sınırındaki
mayınları temizlettiler, neden temizlendiğinin farkında
bile olmadınız; sonra da bu sınırlarımızı
kevgire çevirdiniz, yolgeçen hanına döndü. Önce açılıp kapanamadığınız
gibi şimdi de sınırlarımızı
kapatamıyorsunuz. Biz Suriyede Emevi Camisinde namaz
kılacağız. derken Suriyeyi Türkiyeye getirdiniz. Bu
yaptıklarınızın hesabını halka nasıl
vereceksiniz?
Sayın Bakan,
İstanbuldaki terör saldırısının arkasında
Amerika Birleşik Devletleri olduğunu ve gereken mesajı
aldığınızı söylüyorsunuz. Bu mesaj size mi, Türk
milletine mi verilmiştir? Mesajdan ne anladınız, nasıl
cevap vereceksiniz? Türk milleti adına soruyor ve bunun cevabını
bekliyoruz. Türk askerinin kafasına Amerikan askeri tarafından çuval
geçirilirken neredeydiniz? O günlerde nota vermeyi müzik notası olarak
algılayan lideriniz, Bidenın başsağlığı
mesajını kabullendi, siz yine boşluğa düştünüz. Grup
Başkan Vekiliniz sizin ruh hâlinizi tahlil edip bu sözleri ruh hâlinize
göre söylediğinizi söyledi; buna cevabınız nedir,
cevabınızı bekliyoruz.
Sayın Bakan, büyük laf
söyleyerek büyük adam olunacağını düşünüyorsanız
yanılıyorsunuz; ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.
Sayın Bakan, bu yaptıklarınızdan sonra istifa etmeyi düşünüyor
musunuz?
Değerli milletvekilleri,
yasalar Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan, hangi mevki ve makamda olursa
olsun hiç kimseye suç işleme hakkı vermez. Bir kişi bir suç
işlemiş ise yargı önünde hesap vermek zorundadır. Yine,
mevki ve makamı ne olursa olsun hiçbir amir memurlarına yasalara
aykırı emir ve talimat veremez.
Sayın İçişleri
Bakanı, size suç işleri bakanı demiyorum ama
konuşmalarınızla, verdiğiniz emirlerle suç
işliyorsunuz diyorum. Kamuoyu önünde bir mafya liderinin bir
milletvekiline her ay 10 bin dolar verdiğini söylüyorsunuz. Bu konuyu
bildiğiniz hâlde neden savcılığa gidip suç duyurusunda
bulunmuyorsunuz? Bu rüşvet olayını söyleyip
savcılığa suç duyurusunda bulunmayarak birilerine mesaj mı
vermek istiyorsunuz? Türk Ceza Kanununun 279uncu maddesinin (2)nci
fıkrasını açık bir şekilde ihlal ediyorsunuz; bunun
zaman aşımı süresi sekiz yıl, inşallah -şurada
altı ay kaldı- altı ay sonra bunun hesabını sizden
soracağız.
Emrinizde çalışan
memurlarınıza Suçluları yakaladığınızda
ayaklarını kırın. diye kamuoyu önünde talimat
veriyorsunuz, Ali kıran baş kesen misiniz Sayın Bakan?
Unuttuysanız hatırlatayım: Siz, Türkiye Cumhuriyeti'nin
İçişleri Bakanısınız. Bu verdiğiniz emirlerle
Türk Ceza Kanunu'nun 24üncü maddesi ile Anayasa'nın 137nci maddesini
ihlal ediyorsunuz.
Şimdi, Sayın Bakan,
her konuştuğunuzda Türkiye'deki terörist sayısını
bildiğinizi söylüyorsunuz. Şimdi, ben buradan, Meclisin kürsüsünden
soruyorum, bürokratlar da burada: Şu an Türkiye'de kaç terörist var?
Türkiye'de kaç tane uyuyan hücre var? Türk milletine bunları
açıklamak zorundasınız. Siz eğer bunları
açıklayamıyorsanız ya da bilmiyorsanız bunları da Türk
milletinin bilmesi gerekir. Kuru laflarla bir yere varmanız mümkün
değil.
Son sözüm şu olsun:
Türkiye Cumhuriyeti devleti bütün bakanlardan da büyüktür, başbakandan da
büyüktür, Cumhurbaşkanından da büyüktür. Biz, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin iktidarına en kısa zamanda geleceğiz, hukuk devletini
kuracağız, demokratik kurallar içerisinde devleti yöneteceğiz
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Can
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
6ncı ve 8inci
maddedeki düzenlemelerin yasayla yapılması lazımdır.
Yönetmeliğe atıf yapmışız, bununla ilgili bir önerge
gelecektir.
Arz ederim.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik)
Komisyonda söyledik 30 defa, yeni mi fark ettiniz?
MEHMET DOĞAN KUBAT
(İstanbul) İşte, bizde incelemeler yeni bitti.
BAŞKAN
Şahısları adına İstanbul Milletvekili Sayın
İbrahim Özden Kaboğlu.
Buyurunuz Sayın
Kaboğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, Divan, değerli
milletvekilleri; bu yasa önerisinin görüşülmesine ilişkin ilk
saptamam ve eleştirim bu saatte görüşülüyor olması. Bu kadar
önemli bir yasanın saat 21.00den sonra görüşülmesini gerektirecek
hiçbir acil neden yoktur, pekâlâ gündüz gözüyle görüşülebilirdi.
ÜMİT YILMAZ (Düzce)
Önceden maddeleri beğendiremiyorduk, şimdi saati
beğendiremiyoruz.
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (Devamla) Bunu belirterek doğrudan doğruya genel
gözlemlerime geçmek suretiyle önce maddelere yönelik
konuşacağım, sonra bazı genel saptamalar
yapacağım.
Maddelere ilişkin
konuşmalar ayrıntılı olarak yapıldı, özellikle
Sarıaslan biraz önce çok ayrıntılı açıklama
yaptı; o nedenle ben yalnızca değineceğim bunlara.
1inci maddenin
düzenleniş biçiminde esasen Anayasa Mahkemesi kararı dikkate
alındığı hâlde, yine de burada yer alan belirsiz ifadeler
belirsizliği koruduğu için, yönetmelikle düzenlenmesi gereken
hususların yasaya aktarılmış olması Anayasa
Mahkemesinin yaptığı saptamaları ortadan
kaldırmıyor; 1inci maddede böyle. Tabii ki burada, 1inci maddede,
ayrıca -kolluk güçlerinin- örgütlenme özgürlüğüne, düşünce
özgürlüğüne aykırı olan, hak arama özgürlüğünü zedeleyici
ögelerin de bulunduğunu belirtmek isterim. Biraz önce 6ncı ve 8inci
maddelerin geri çekileceği veyahut da düzeltileceği... Bunların
yönetmeliğe bırakılmaması gereken hususlar olduğunu,
Anayasanın 128inci ve 7nci maddelerine aykırı olduğunu
belirtiyorum ve bu yaptığınız geri çekme işleminin
olumlu olduğunu beyan etmekle yetiniyorum ama tabii ki bunlarla
sınırlı değil. Bu, âdeta bir yönetmelikler yasası. Bu
şekilde bir yönetmelikler yasası olabilir mi?
Yine, 10uncu maddede devam
ediyor: Polis Yüksekokulundan dikey geçişle de fakülteye öğrenci
alınabilmesi yönetmelikle belirlenecektir. Peki, bu yönetmelikle
belirlemek kamu hizmetinde liyakat ilkesine aykırılık
oluşturmuyor mu?
Yine, teklifin 4üncü maddesi
ile 12nci maddesi Anayasaya aykırılık bakımından
benzer bir sorun içermektedir. 4üncü maddede devlet memurluğuna
açıktan atama işlemiyle ilgili diğer usul ve esaslar ile
teklifin 12nci maddesinde, Polis Amirleri Eğitimi Merkezinde, lisans
mezunu polis memurları ve ihtiyaç duyulan uzmanlık alanlarında
görevlendirilecek amir ihtiyacının karşılanabilmesinin
Emniyet Genel Müdürlüğünce belirlenmesi önerilmiştir ancak bu
hususların Emniyet Genel Müdürlüğünce değil kanunla belirtilmesi
gerekir. Bu bakımdan da bu madde yani 12nci madde -4üncü maddeyle
bağlantılı olarak- Anayasa madde 70e, liyakat ilkesine
aykırıdır.
Sayın vekiller, bunlara
değindikten sonra, bu vesileyle, kolluk güçleriyle ilgili birkaç önemli
soruna değinmek istiyorum. Hangi sıfatla değinmek istiyorum?
Yirmi yıl kadar önce, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları
Eğitimi On Yılı Ulusal Komitesi üyesi olarak polisler dâhil kamu
görevlilerinin Avrupa Konseyiyle bağlantılı olarak insan
hakları formasyonunu organize eden ve ders veren bir kişi
sıfatıyla bu saptamaları yapmak istiyorum ve mesleki hayatının
en uzun alkışını da kolluk güçlerinden alan bir kişi
olarak bunları belirteceğim, teker teker
sıralayacağım.
Şimdi, buradaki en büyük
sorun, gördüğünüz üzere bu yasa önerisindeki zaaf -bir
kısmını ayıklıyorsunuz ama dilerim ve öneririm ki
diğerlerini de ayıklarsınız- liyakat sorunu, hukuk ve liyakat
sorunu. Şöyle bir saptama: Polis Akademisindeki öğrencilerin yüzde
98i FETÖcüydü. Kürsünün sol tarafına sesleniyorum: Bu FETÖcü polisleri
kim devşirdi? Hangi koşullarda devşirdi? İşte,
aynı hataya düşmememiz için hukuk ve liyakati mutlaka tesis etmemiz
gerekir. Zira, benim az önce bahsettiğim eğitim programı yirmi
yıl önce yapılan eğitim programıydı ama yirmi
yıldır tanık olduğumuz husus, kolluk güçlerinin çok ileri
derecede politize edilmiş olmasıdır, özellikle Cumhur
İttifakı kanatları altında politize edilmiş
olması ve sanki devlet polisi değil, insan haklarını
koruyan polis değil parti polisi, siyasal polis konumuna yönelmiş
olması. Bunun tipik örneği iptal edilen genelgedir. Emniyet Genel
Müdürlüğünün başka bir işi yokmuş gibi kolluk gücü uygulamalarının
kameraya alınmasını engelleyen bir genelge çıkardı, bu
da tabii ki kanun dışı işlemin yapılabilmesi ve
delillerin yok edilmesi amacına yönelikti -neyse ki Türkiyede yine bir yargı
var sınırlı da olsa- iptal edildi, dilerim ve umarım bu bir
kez daha yenilenmez.
Peki, başkaca ne gibi
önemli bir sorun var? 137nci madde. 137nci madde şöyle: Konusu suç
teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse
sorumluluktan kurtulamaz. Sayın Bakan yok ama Sayın Bakan Yardımcısı
Yıkın, hukuk arkadan gelsin. bunun tipik örneğidir ve suçtur.
Yıkın, hukuk arkadan gelsin. derse eğer bir İçişleri
Bakanı, kolluk güçlerinin en üst amiri, o zaman o devlette
bırakın hukuk devletini, Anayasa, yasa değil, yalnızca
talimatlar ve partinin tercihleri yerini alır. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu çok tehlikelidir, tehlikeli olduğunu her geçen gün
görmekteyiz, her geçen gün kolluk gücü uygulamasında görmekteyiz. Nitekim,
mahkeme kararlarını incelediğimiz zaman, uygulamalara
baktığımız zaman insan haklarının sert
çekirdeğinin yani insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamelelerin,
Anayasa tarafından açıkça yasaklanmış muamelelerin polis
tarafından, kolluk güçlerimiz tarafından ortaya konulduğunu
görmekteyiz. Bu çerçevede, barışçıl toplantı özgürlüğü
demokratik toplumun temeli olduğu hâlde, şiddet kullanmıyor
olmakla birlikte barışçıl toplantı özgürlüğü
karşısında en çok şiddet kullanan kolluk gücü ne yazık
ki bizim kolluğumuzdur.
Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin 1959-2020 arasında verdiği kararlara göre
Türkiye, 31 ihlal kararıyla sözleşmenin işkence
yasağına ilişkin 3üncü maddesini en çok ihlal eden ülke, 108
ihlal kararıyla da sözleşmenin toplantı ve dernek
özgürlüğünü en çok ihlal eden devlet konumunda. Hiçbirimiz, Türkiye
Cumhuriyeti böyle bir muameleyi, böyle bir sıralamayı hiçbir biçimde
hak etmemektedir. İşte, eğer Bakan derse ki Yıkın,
hukuk arkadan gelsin. o zaman hâliyle bunlar olur. Tabii ki burada
şiddet, kullanılan şiddet, darp, sürükleme, ters kelepçe
uygulamaları aslında olağanlaşmış uygulamalardır,
hiçbir biçimde bunlar yasal değildir, anayasal değildir, bunlar suç
niteliğini taşımaktadır, mutlaka önlenmelidir.
Peki, ne oluyor o zaman?
Sonuç nedir? Sonuç şu oluyor: En barışçıl toplantılara
kolluk güçleri müdahale etmekte. İşte bizim, geçen hafta burada,
Ayrancıdaki parkta polisin gaz sıkması; polisin yalnızca
Alevi yurttaşlarımıza değil, en meşru
toplantılarda bizlere de gaz sıkması. Peki, neye göre o
gazı sıkıyor? Çok güçlü bir bütçeye sahip olduğumuz için
mi? Hangi nedenle bu gazı sıkıyor? Nitekim, çevresel kamu
düzenini korumak amacıyla anayasal haklarını, anayasal düzenini
korumaya çalışan yurttaşlara da polis gönderiliyor. Kime
gönderiliyor? En küçük anma toplantılarının bastırılması
için, en barışçıl hareketler için. Peki, o zaman, polisimiz
demek ki siyasal iktidarın kendisine muhalif gördüğü kesimlere
yönelik bir politika izliyor. Öyle olunca tabii ki İstanbuldaki katliam
meydana gelebiliyor. Öyle olunca Ankara Garındaki katliam meydana
geliyor. Demek ki kolluk gücümüzü, Sayın Bakan Yardımcısı,
doğru hedefe, Anayasanın ve yasanın öngördüğü hedef
doğrultusunda kullanmak durumundayız; tersi, suç işleniyor
demektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bu açıdan, polis
yükseköğretiminde insan hakları eğitiminin anayasal çerçevede
verilmesi, nesnel bir biçimde verilmesi çok önem taşımaktadır.
Son olarak, Ankara
Emniyetinin ve Emniyet Genel Müdürlüğünün ilgilendiği şeye
bakın. Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire
Başkanlığı uydurma bir belge düzenliyor, Ankara 25.
İdare Mahkemesine gönderiyor onu ve Ankara 25. İdare Mahkemesi
Anayasa Mahkemesi kararına, ağır ceza mahkemelerinin kesinleşmiş
kararlarına rağmen Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele
Daire Başkanlığının düzenlediği düzmece belgeyi
dikkate alarak karar veriyor ve insanların yaşamını
karartmaya devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (Devamla) Dünya hukuk tarihinin en büyük toplu hukuk
katliamı, bilim kıyımı karşısında bu
şekilde verilmiş olan mahkeme kararlarına karşın,
verilmiş olan mahkeme kararlarını geçersiz kılmak için
öğretim üyeleri beş yıl bekletildiği hâlde yeniden,
sırf Emniyet teşkilatının düzmece bir belgesi üzerine
bekletiliyor. Emniyet Genel Müdürlüğünün böyle bir belge düzenlemeye
hakkı ve yetkisi yoktur, idare mahkemesinin de bu belgeyi dikkate alma hak
ve yetkisi yoktur; bunlar anayasal suçtur. Burada, bu anayasal suçların
hesabının bir gün sorulacağını beyan eder, hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahısları adına Antalya Milletvekili Sayın Kemal
Çelik.
Buyurunuz Sayın Çelik.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KEMAL ÇELİK (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 366
sıra sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan
önce, İstiklal Caddesi'ndeki hain saldırıda hayatını
kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha Allahtan rahmet,
yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye, özellikle savunma sanayisinde elde ettiği yerli ve millî
teknolojimiz sayesinde emniyet ve asayiş konularında da bugün ileri
bir düzeye taşınmış, ülkemizde huzur ve güven ortamı
sağlanmıştır. Teknolojide elde ettiğimiz bu dengeleri
değiştiren gelişmeleri insan kaynağında da aynı
şekilde sürdürme kararlılığındayız. Askerimizin,
polisimizin, tüm güvenlik güçlerimizin en iyi altyapıya ve devamında
da tabii ki en iyi ve en modern eğitime sahip olması en doğal
hakkıdır.
AK PARTİ, akıp
giden zamanı sürece çevirebilen, ülkemiz adına önemli
kazanımlara dönüştürebilen bir siyasi partidir. Bugün
görüştüğümüz kanun teklifiyle, inşallah, kurulacak olan
fakültenin, bilimsel bir eğitim yönteminin gereği, ihtiyaçlara cevap
verecek nitelikte kurumsal yapısı olacaktır. Çok önemli bir düzenleme yapılmaktadır. Böylece Polis
Akademisi bünyesinde İç Güvenlik Fakültesinin kuruluşu
sağlanmaktadır, bunun için de kanunun ilgili maddelerine fakülte
ibaresi eklenmiştir.
Ayrıca Emniyet Genel
Müdürlüğümüz, Jandarma Genel Komutanlığımız ve Sahil
Güvenliğimizde bazı birbirinden farklı durumlar vardı,
onlarla ilgili düzenleme de getirilmiştir. Yine korucularımızla
ilgili de bazı düzenlemeler vardır.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye bir aktör ülke olarak, her alandaki gücünü en yukarı
taşıma aşamasındayken terör belasını canlı
tutmak isteyenler, maalesef İstiklal Caddesi'nde yine rol aldılar.
İstiklal Caddesi'nde özellikle sivillerin, savunma şansı olmayan
masumların hedef alınması, bu işi planlayanların ne
denli köşeye sıkıştıklarının ve ne denli
çaresiz olduklarının açık bir resmidir. İstiklal
Caddesi'ndeki patlama, o masum canların yanı sıra istiklal ve
istikbalimize yöneliktir, bunu unutmamalıyız ancak bu istiklali bize
onlar vermedi. Bu ülke istiklalini,
bağımsızlığını kan dökerek, can vererek yedi
düvele karşı elde etti ve bugün
bağımsızlığını geliştirerek,
güçlendirerek sürdürdüğü bir dönemi yaşamaktadır. Şimdi,
terörü bir araç olarak kullananların -şu tek dişi
kalmış medeniyet kalıntılarının- verdikleri
acı zerre umurlarında değildir. Bunlar çok açık, çok
belirgin bir şekilde sadece ve sadece
sağladığımız huzur, güven ve istikrarı bozma
peşindedirler. Değerli milletvekilleri, ancak bunlar huzurumuzu
bozamıyorlar, istikrarımıza da zarar veremeyeceklerdir.
Bugün milletimiz, önceki
dönemlerde görmediğimiz düzeyde bir birlik, beraberlik ve
dayanışma ruhu içerisindedir ki bu son derece memnuniyet verici bir
durumdur. İnsanımızda hiçbir olumsuz refleks göremiyoruz,
insanımız bu hainliğin bilincinde olup hayatını bir
önceki gün olduğu gibi sürdürüyor; milletimiz kenetleniyor,
kıydıkları canların günahı ve verdikleri üzüntü
dışında hiçbir şey elde edemediklerini aslında bu
hainler de biliyor ve arkalarındaki güçler de biliyor. Milletimizin
devletine en yüksek güvenle yaklaştığı bir dönem
yaşıyoruz bugün ve bu güven, günlük yaşamın hiç ama hiç
etkilenmemesiyle kendini göstermektedir. Bugün her kesimden insanımız
İstiklaldeyim diye mesaj paylaşmaktadır. Bu gibi toplumsal
refleksler kendiliğinden olmaz değerli milletvekilleri, kurgulayarak
da olmaz. Bugün teröre karşı milletimizin gösterdiği birlik olma
refleksi, rasyonel aklın var olan gerçeklerinin, istikrarın,
sağlanan huzur ve güvenin somut bir karşılığıdır.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye tüm uluslararası toplantılara -Birleşmiş Milletler
olsun, G-20 olsun, diğer uluslararası toplantılar olsun- her
dönem en saygın şekilde katılmış bir ülkedir ama
değerli milletvekilleri, Türkiye bu uluslararası toplantılara
katılması beklenen ülke ve lider konumuna yükselmiş
durumdadır; bu, gerçekten sevindirecek bir durumdur. Türkiye,
Karabağın geri alınmasında can Azerbaycana omuz
verebilecek konuma bu dönemde yükselmiştir. Türkiye dünyaya adalet
çağrısı yapar konuma, liderimiz Recep Tayyip
Erdoğanın Birleşmiş Milletler üyelerinin hepsinin
gözlerinin içine baka baka Dünya 5ten büyüktür. diye seslenebilecek konuma
bu dönemde yükselmiştir. İşte, bu nedenle aktör ülke Türkiye'yi
terör saldırılarıyla kimse durduramaz, asla da durduramayacaktır.
Temel konuların üstüne kararlılıkla giden, millet iradesinin
devlet iradesiyle örtüştüğü bu irade ve
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan bu ülkenin
başında olduğu sürece, lider ve aktör ülke konumunu tüm dünyaya
izletmeye devam edeceğiz. Enerji konusundaki
bağımsızlığımızı ve
kazanımlarımızı, mavi vatandaki haklarımıza sahip
çıkışımızı tüm dünya izlemeye devam edecek.
Değerli milletvekilleri,
teröristin en kısa sürede yakalandığını ve
bağlantılarının kısa sürede tespit edildiğini,
hiçbir şeyin gizli ve saklı kalmadığını
milletimiz görüyor ve devletine olan güven duygusuyla birlikte teröre ve
teröriste lanet duygusu içinde yaşantısına kesintisiz devam
ediyor. Paradigma değişti değerli milletvekilleri; oyun
aynı oyun ama biz aynı Türkiye değiliz, oyun aynı oyun ama
aynı siyasi iktidar değiliz, oyun aynı oyun ama yerli ve millî
silahlara sahip güvenlik güçlerimiz aynı değil. İstedikleri
psikolojik etkiyi hiç ama hiç elde edemiyorlar, edemeyecekler çünkü Türkiye
güçlü çünkü milletimiz bilinçli bir millet bugün çünkü Cumhur İttifakına
oy veren veya vermeyen tüm vatandaşlarımız elde edilen
gelişmelerin farkında ve gerçeği görüyorlar. Bu rasyonel gerçek
karşısında kimilerinin hezeyanları ancak güneş
ışığı altında eriyen küçük bir buz
parçasıdır.
Değerli milletvekilleri,
terörü planlayanlar ve organize edenler kadar terörü ideolojik bir arka
planı varmış gibi göstermeye çalışanlar, hak ve
özgürlük kavramlarıyla açıklamaya çalışanlar, sempatik
göstermeye çalışanlar, işte onlar, onlar da teröristler kadar
haindir ve aşağılıktır. Türkiyenin gücüne güç katmak,
Türkiyeyi her daim potansiyelinin gereğini yapar konumunda tutmak için
bugün görüştüğümüz bu teklif çok önemli bir katkıdır.
Hayırlara vesile
olmasını diler, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Soru-cevap
işlemi bulunmamaktadır.
Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
60a göre söz taleplerini
karşılayacağım.
Sayın Gülüm
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
61.-
İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün, İstanbul Finans Merkezi
şantiyesinde çıkan yangında hayatın kaybeden işçi Umut
Oydaşa ilişkin açıklaması
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
İstanbul Finans Merkezi şantiyesinde Güryapı ve RK Mühendislik
şirketlerine ait işçi koğuşlarında çıkan
yangında işçi Umut Oydaş hayatını kaybetti. Bu bir
iş kazası değil, iş cinayeti; kölece çalışma
koşullarının sonucu gerçekleşti, iş yerlerinin ve
işçilerin kaldıkları yerin denetlenmemesinin, gerekli
caydırıcı yaptırımların
uygulanmamasının bir sonucu olarak ortaya çıktı.
İşverenin daha fazla kâr elde etmek için işçinin
yaşamını yok saydığı bir ortamda
yaşıyoruz. İş cinayetleri davalarında
cezasızlık hüküm sürüyor. İşçinin haklarını yok
sayan, sermayeden yana siyaset üreten iktidarınız işçilerin
hayatlarına mal oluyor. Bir an önce, işçinin yasal
haklarını gözeten, örgütlenme hakkını gözeten yeni bir
düzenlemeye gidilmesi gerekiyor. İşçiler hakları için
örgütlenmeye çalıştıklarında engelleniyor, örgütlenme
faaliyetlerinin önüne geçiliyor; yetmiyor, sendikaların basın
açıklamaları kaymakamlık tarafından yasaklanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Koç
62.-
Ağrı Milletvekili Abdullah Koçun, Ağrı çiftçisinin sulama
sistemlerinin desteklenmesine ve tutuklanan Mezopotamya Ajansı ve JINNEWS
muhabirlerine ilişkin açıklaması
ABDULLAH KOÇ (Ağrı)
Sayın Başkan, Ağrı çiftçisinin sulama sistemlerinin
desteklenmesine ilişkin olarak Kırsal Kalkınma Destekleri
Kapsamında Bireysel Sulama Sistemlerinin Desteklemesi Hibe
Programına başvurular 10 Ocak-28 Şubat 2022 tarihleri
arasında yapılmıştı. Ağrı'da toplamda 339
kişi başvurmuştu fakat sadece 120 dosya kabul edilmiş ve bu
kabule göre 8 bin TL dahi ödenmemiştir. Toplamda maliyetin her çiftçi için
16 bin TL olduğunu öne süren Ağrı çiftçileri onay bekleyen
dosyaların bir an önce işleme alınmasını ve
başvuruda bulunan tüm çiftçilerin ödemelerinin derhâl
yapılmasını talep etmektedirler.
Sayın Başkan, bir
başka mesele ise ev baskınlarıyla 25 Ekimde gözaltına
alınan Mezopotamya ve JINNEWS çalışanı 9 gazeteci
tutuklandı. Gazeteciler, 29 Ekimde, mesleki faaliyetleri nedeniyle
tutuklandılar. Gazeteciler Deniz Nazlım, Hakan Yalçın, Emrullah
Acar, Selman Güzelyüz Ankara Yüksek Güvenlikli Cezaevinde tek kişilik
hücrede tutuluyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ABDULLAH KOÇ (Ağrı)
Bu gazeteciler neden hâlâ hücrede tutuluyor? Gazetecilik suç değildir,
derhâl serbest bırakın.
BAŞKAN Sayın
Erdem
63.-
Konya Milletvekili Orhan Erdemin, Fransız Senatosunun Azerbaycana
karşı aldığı yaptırım kararına
ilişkin açıklaması
ORHAN ERDEM (Konya)
Teşekkür ederim.
Bugün Fransız
Senatosunun Azerbaycan'a dönük aldığı yaptırım
kararı kabul edilemez. Fransa bu konuda söz söyleyecek son ülkedir. Otuz
yıl Azerbaycan topraklarındaki işgale söz söylemeyen, göz yuman,
sınırları bırakın, Azerbaycan'ın yüzde 20sini işgal
eden Ermenistan'a hiçbir söz söylemeyen riyakâr Fransa önce sömürgelerine
yaptığı soykırımın hesabını vermelidir.
1 milyon Cezayirliyi katletmiştir. Bu, Ermenistan ile Azerbaycanın
normalleşme adımlarını, barışı engellemeye
dönük bir adımdır. Azerbaycan Millî Meclisinin Fransa'ya
karşı aldığı yaptırım kararlarını
destekliyoruz.
BAŞKAN Sayın
Zeybek
64.-
Samsun Milletvekili Kemal Zeybekin, Alevilerin cemevlerini ibadet yeri olarak
kabul edilmesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması
KEMAL ZEYBEK (Samsun)
Sayın Başkan, Cumhurbaşkanlığı 112 no.lu
Kararnamesiyle, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Alevilerin inanç yeri
cemevlerinin Kültür ve Turizm Bakanlığına daire
başkanlığı kurularak bağlanması kabul edildi. Bu
durum Bektaşi-Alevi toplumunda derin üzüntü yaratmıştır.
Bektaşi-Alevi inancında cem olma ibadettir, cemevleri ibadethanedir.
Alevilerin ibadet yeri cemevleridir. Alevi inancında, Alevi ocak sahibi
olmayanların Aleviler adına karar almaları kabul görmemektedir.
Alevilerin tek bir talebi vardır, cemevlerinin ibadet yeri olarak kabul
edilmesidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Köksal
65.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisarın
doğal gaz sorununa ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, seçim
bölgem Afyonkarahisar ilinde kışlar soğuk, sert ve uzun geçiyor.
Kömüre yapılan zamlardan sonra vatandaş ısınma giderine
para yetiştiremiyor. Doğal gaz fiyatları da oldukça yüksek ancak
kömüre göre, ısınmak için insanlar katlanmak zorunda kalıyorlar.
Bolvadin ilçemizde Ağılönünde Şıhlar Mahallesinde
yaşayan hemşehrilerimiz doğal gaz beklerken buralara doğal
gaz verilmedi. Yine, merkeze bağlı Nuribey kasabasındaki
vatandaşlarımız da doğal gaz istiyor ancak hâlâ daha, söz
verildiği hâlde doğal gaz verilmedi. Buralarda yaşayan orta
gelirli ve dar gelirli hemşehrilerim kömür almakta zorlanıyor.
Hastası olan var, yaşlısı olan var, çocuğu,
bebeği olan var. İnsanlar mağdur, lütfen, zamlardan dolayı
zaten ısınma giderini kara kara düşünüyorlar. Artık yeter,
ya bu doğal gazı verin, ya bu iktidardan gidin!
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
2.-
Antalya Milletvekili Kemal Çelik ve 69 Milletvekilinin Polis Yüksek
Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4674) ile İçişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 366) (Devam)
BAŞKAN Şimdi
birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 8inci
maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz
isteyen İYİ Parti Grubu adına Adana Milletvekili Sayın
Mehmet Metanet Çulhaoğlu.
Buyurunuz Sayın
Çulhaoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 366 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde İYİ Parti
Grubumuzun görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım. Heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; terör bir insanlık suçudur, hepimiz teröre
karşı ortak tavır takınmak zorundayız ve ben ülkemizi
yöneten AK PARTİ iktidarına buradan seslenmek istiyorum:
İçişleri Bakanı Sayın Soylu 29 Ekim 2023 tarihine kadar
ülkemiz sınırlarında 1 terörist bile kalmayacak, ayakkabı
numaralarına kadar biliyoruz. dediğinden beri, son yedi ayda
ülkemizde gerçekleşen 3 bombalı saldırı oldu. Türkiye'nin
en kalabalık şehrinin en gözde caddelerinden olan İstiklal
Caddesi'ne
Saldırıda
hayatlarını kaybeden bütün vatandaşlarımıza Allah'tan
rahmet, kederli ailelerine başsağlığı,
yaralılarımıza da acil şifa dileklerimi iletiyor, terör
örgütlerini şiddetle lanetliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, basına yayın yasağı
konulmasına rağmen, yıllarını bu işlere
vermiş, yandaş olmayan basın emekçileri bu olayın
peşine düşüyor ve ortaya şu bilgiler çıkıyor: Bu
terörist yaklaşık bir sene önce PKK-YPG terör örgütü içerisinde
istihbarat üyesi olarak eğitim almaya başlamış, dört ay
önce de yanında bir teröristle birlikte kaçak yollarla Afrin üzerinden
Türkiye'ye girmiş, Esenler'de yaşayan Suriye uyruklu başka bir
teröristin yanına gelmiş, kim oldukları belli olmasın diye
karı koca rolü yapmaya başlamışlar, hatta bir tekstil
atölyesinde de işe başlamış. Burada şu soruyu
sormamız gerekiyor: Dört aydır ülkemizde faaliyet gösteren, masum
insanlarımızın hayatlarını kaybetmelerine sebep
olanlar neden olay olmadan önce yakalanamıyor? İş işten
geçtikten sonra yapılan açıklamalar ne işe yarıyor? Hep
söyledik, yine söylüyoruz, yanlış biliyorsak düzeltin lütfen, hudut
namus değil miydi? Elini kolunu sallaya sallaya ülkemize gelenlerin
içlerinde terörist olabileceği, bunlara dikkat edilmesi ve gelen hepsinin
kayda geçmesi, varsa terör örgütü mensubu olanların anında derdest
edilmesi gerekmiyor muydu? Bunun da hamasi söylemler dışında
açıklanması gerekmez mi?
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gelelim kanun teklifinin üzerindeki
görüşlerimize. 16 maddelik torba kanun teklifinin Komisyonda
görüşüldüğü, 26 Ekim 2022 tarihli toplantıda, Emniyet, Jandarma,
Sahil Güvenlik personeli ve korucularla ilgili -çok önemli- disiplin
cezaları uygulanacak fiil ve hâller görüşüldü fakat her zamanki gibi
muhalefetin görüş ve önerileri Cumhur İttifakı'nca dikkate
alınmadı.
Değerli
arkadaşlarım, İçişleri Bakanlığı 85 milyonun
yani hepimizin emniyet ve asayişinin güvencesidir fakat 24 Haziran 2018
tarihinde Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilmesiyle
birlikte birçok kamu kurumunda olduğu gibi bu güzide kurumumuzda da ciddi
ölçüde aşınmalar yaşanmış, güvensizlik ortamı
oluşmuştur. Üst yönetim elitlerinin aldığı keyfî
kararlar, kurum kültürünü yıpratarak zayıflatmış, ast üst
hiyerarşisi bozulmuş, devlet geleneği bozularak ciddiyet ve
denetim yok edilmiştir. Âdeta partizanlık liyakat hâline getirilip
tercih edilir bir hâl aldığından güç ve prestij kaybına yol
açmıştır. Bu kadar şehit veren göz bebeğimiz bir
kurumun bu hâle gelmesi bizleri derinden üzmektedir. Haftası, ayı
geçmiyor ki polis intiharı olmasın. Her intihar sonrası bir
açıklama yapılıyor ve ailevi sebepler deniliyor. Allahtan
kalemini satmamış, doğruları yazan
araştırmacı gazetecilerimiz var da olayın aslını,
intihar mektuplarını, ailelerin açıklamalarını gün
yüzüne çıkarıyorlar, biz de gerçeği öğrenebiliyoruz.
Emniyet Genel Müdürlüğü yapmış olduğu resmî açıklamada
2022 yılının ilk dokuz ayında 44 polis memurunun intihar
ettiğini açıkladı. İçişleri Bakanlığı
intiharların sebeplerini araştırmak yerine kişisel
sorunlar diyerek geçiştirmekte. Ortada kişisel ya da psikolojik bir
sorun varsa sorulması gereken soru da şu değil midir
değerli arkadaşlar: Bu evlatlarımız Emniyet
teşkilatına girerken psikolojik sorunları yokken sonradan bu
duruma nasıl geldiler?
Değerli milletvekilleri,
Enes Seyhan intihar etmeden önce yazdığı notta Mobbinglerle,
sürgünlerle, suçsuz olmama rağmen haksız soruşturmalarla beni
intihara sürüklediler. Adalete inancım kalmadı, başka
çıkış yolu bırakmadılar. Mesleğimi sevmekten ve
çok çalışmaktan başka bir suçum yok. Delilsiz, suç isnatsız
bir dosya uydurarak beni Koruma Büroya gönderdiler. Suçsuzum. dedim,
İnceleyin, soruşturma yapın. dedim, dinlemediler.
Dosyanın kapağını bile açmadan yıllarca zulmettiler.
diyor. Sonrasında ise, iki yıl boyunca süren soruşturmanın
bitiminde dosyasında delil olmadığı için beraat
ettiğini ama kaybettiği hiçbir şeyi yerine
koyamadığını ifade ediyor.
Şimdi empati yapın
lütfen, bu kardeşimizin yerine kendinizi koyun. Hakkınızda
soruşturma açılıyor, sekiz ay açığa
alınıyorsunuz, sonra mesleğinize geri dönüyorsunuz, hiçbir
şey eskisi gibi olur mu değerli arkadaşlar? Olmaz tabii. Maddi
yönü bir yana, ailenize, akrabanıza, iş
arkadaşlarınıza nasıl anlatacaksınız suçsuz
olduğunuzu? İşte Enes Seyhana uygulanan mobbing sonucu gelen
intihar vakası.
Değerli
arkadaşlarım, devletimiz milletiyle güçlüdür. Milletimizi temsil eden
bu Gazi Meclisin çatısı altındaki tüm milletvekilleri bu
sorumluluğu taşıyarak hareket etmeli. Komisyon görüşmeleri
sırasında İYİ Parti Grubu olarak verdiğimiz
değişiklik önergesi de istişareye imkân tanınmadan, hiçbir
gerekçe gösterilmeden reddedildi. Önergemiz kıdemli başpolis ve
başpolislerin yaşadığı mağduriyetlerin
giderilmesini amaçlamaktaydı. Önergemizin kabulü durumunda 4/6/1937
tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununun 55inci
maddesinin ikinci fıkrasına bekleme süreleri ibarelerinden sonra
gelmek üzere ile rütbeden sayılacak başpolislikte geçen süre
ibareleri eklenecek ve sayıları günümüz itibarıyla 1.800
civarında olan kıdemli başpolis ve başpolisimizin
sorunları çözüme bağlanmış olacaktı. 2020
yılı Mayıs ayı itibarıyla Emniyet
teşkilatında 12.565 komiser olması gerekirken 1.932 komiser,
9.423 başkomiser olması gerekirken 402 başkomiser, 3.011 Emniyet
amiri olması gerekirken 596 Emniyet amiri bulunması söz konusu
önergenin dolduracağı boşluğun önemini de ortaya
koymaktaydı. Bu konunun olmaması piramidin bozulması
nedeniyle. deniliyor ama şu kadar açık varken piramidin de
bozulmayacağı hepimiz tarafından aşikârdır. Evet,
dolayısıyla eğer önergemiz kabul edilmiş olsaydı,
Emniyet teşkilatının ilk kademe amirleri olan komiser
yardımcısı, komiser, başkomiser ve Emniyet amiri
rütbelerindeki ihtiyaç da büyük oranda karşılanmış
olacaktı. Görev yapan bütün vatan evlatları, mekteplisi ve
alaylısı da bizimdir. Bunu bir kez daha dikkatinize sunuyor, Genel
Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Düzce Milletvekili Sayın Ümit
Yılmaz.
Buyurunuz Sayın
Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ÜMİT
YILMAZ (Düzce) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 366
sıra sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin
birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Sizleri ve ekranları başında
bizi takip eden büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan
evvel, pazar günü İstanbulda eli kanlı bebek katili terör örgütü
PKK-PYD/YPG tarafından gerçekleştirilen bombalı
saldırıyı lanetliyorum. Hain saldırıyı
gerçekleştiren bebek katili teröristi çok kısa sürede ele geçiren
Emniyet teşkilatımızın değerli personelini tebrik
ediyorum. PKK-PYD/YPGye binlerce tır silah ve siyasi destek veren sözde
müttefiklerimizin ve terör örgütünün içerideki siyasi
uzantılarının bebek katili terör örgütünün adını
zikredemeden yaptıkları taziye ve kınama
açıklamalarını da reddediyorum. Saldırıda şehit
olan 2si çocuk olmak üzere 6 vatandaşımıza Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar diliyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İçişleri
Bakanlığımıza bağlı tüm birimlerin görev ve
sorumluluklarını yerine getirirken kullandığı yol ve
yöntemler her geçen gün hızla değişen sosyoekonomik ve
teknolojik şartlara ayak uydurmak için yenilenmektedir. Bir yandan teknik
iyileştirmeler ve değişiklikler yapılırken diğer
taraftan günümüz şartlarına uygun mevzuat değişikliklerinin
yapılması ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Bu ihtiyaç
doğrultusunda getirilen kanun teklifinin 9, 10, 11 ve 12nci maddeleriyle
4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanununda
değişikliğe gidilmektedir.
Teklifle, Emniyet teşkilatımızın
amir kaynağının temini, Polis Akademisi bünyesinde kurulacak
İç Güvenlik Fakültesince sağlanacaktır. Ayrıca 4652
sayılı Kanunda yapılacak değişikliklerle, kurulacak
fakülteye lise ve dengi okullardan öğrenci alımının
yanında, polis memuru olmak için polis meslek yüksekokullarında ön
lisans eğitimi alan öğrencilerden başarılı olanlara
ilk defa dikey geçiş hakkı sağlanmaktadır. Zira, günümüz
mevzuatına göre Emniyet teşkilatımızın tek amir
kaynağı; lisans mezunu polis memurları arasında
yapılan sınav ve Polis Amirleri Eğitimi Merkezinde verilen
amirlik eğitiminin sonucu mümkün olmaktadır. Ülke çapında
emniyet ve asayiş hizmetlerinin etkin şekilde yerine getirilmesi,
kolluk birimlerinde görev yapan amir ve memur sınıfı
personelinin eğitim kalitesiyle doğrudan alakalıdır.
Emniyet personelinin çağdaş polislik mesleğinin getirdiği
bilgi, donanım ve görgüye sahip olmasının yanında, hukuk
devleti ve insan hakları gibi çağdaş değerleri
benimsemeleri Emniyet personelinin niteliğini doğrudan etkileyecek
bir faktördür.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 1, 2 ve 3üncü maddeleriyle 442
sayılı Köy Kanununda değişiklik yapılarak güvenlik
korucularına uygulanacak disiplin cezalarının kanunla belirlenmesi
sağlanmaktadır. Güvenlik korucularına uygulanan disiplin
cezaları 2007 yılında kanunda yapılan
değişiklikle ek 18inci madde uyarınca yönetmelikle
uygulanmaktayken Anayasa Mahkemesine açılan iptal davası neticesinde
disiplin cezalarının yönetmelikle uygulanamayacağı tespit
edilmiş ve AYM tarafından 24/2/2022 tarihinde iptal edilmiştir.
AYMnin aldığı karar doğrultusunda hazırlanan teklifle
Köy Kanununda düzenlemeye gidilmekte ve güvenlik korucularına uygulanacak
disiplin kuralları kanunla belirlenmektedir.
Getirilen teklifin 13 ve
14üncü maddeleriyle İçişleri Bakanlığına
bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ve
Göç İdaresi Başkanlığı yeniden
yapılandırılmaktadır. Her geçen gün görev ve
sorumlulukları artan, iş ve işlemleri yoğunlaşan bu
iki kurumumuzun yeniden yapılandırılması doğrultusunda
denetim, teftiş ve idari soruşturmalara ve bu işlemleri
yürütecek nitelikli personele ihtiyacı artmaktadır. Denetçi
personelin yetiştirilmesi süreci uzun bir zaman alacağından Afet
ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Kanununda ve
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununda
değişikliğe gidilerek bu kurumların denetçi
kadrolarına diğer denetçi kadrolardan yetişmiş personel
ataması sağlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
şehitlerimizin birinci derece yakınlarının
yaşadığı sıkıntılı konulardan biri de şehitlerimizden
kendilerine intikal eden silahların ruhsat sürelerinin bitiminden sonra
yenilenmesinin unutulması sonucunda karşılaşılan
cezalardır. Kanun teklifinin 5inci maddesiyle bu durum ortadan
kaldırılmakta, şehitlerimizin anne, baba, eş ve çocuklarına
intikal eden veya intikal eden yoksa edinecekleri silahların
ruhsatlarında süre kaydı ortadan kaldırılmaktadır.
Yine, geçmişte
yaşanan ve Emniyet teşkilatına bağlı eğitim
kurumlarında eğitime başladıktan sonra Emniyet
Teşkilatı Sağlık Şartları Yönetmeliğinde
öğrenci olmak için öngörülen sağlık şartlarını
taşımadığı anlaşılanların
yaşadığı sıkıntı, bu teklifin 4üncü
maddesiyle giderilmeye çalışılmıştır. Teklif, bu
durumla karşı karşıya kalanlardan, mahkeme tarafından
eğitim kurumlarına dönmesine karar verilenlerden, yapılan atama
neticesinde göreve başlayan polis memuru ve amirlerden devlet
memurluğuyla ilişiği kesilenlerin bir defaya mahsus olmak üzere
Emniyet teşkilatındaki genel idari hizmetler kadrosuna atamalarının
yapılmasına imkân sağlamıştır. Yapılan bu
değişiklikle, ataması yapılanların mağduriyetleri
giderilmiş ancak eğitimi devam ederken adı geçen yönetmelik
nedeniyle eğitimlerine son verilen veya eğitimi bitip ataması
yapılmayanların mağduriyetleri giderilmemiştir. Bu durum,
önümüzdeki günlerde muhakkak konu olacaktır.
Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı, 2016
yılında İçişleri Bakanlığı bünyesine
katıldıktan sonra Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu
ve Yönetmeliği kapsamından çıkarılmıştır. Bu
fiilî durum, personelin görev dışı zamanlarında uyması
gereken kurallara dair mevzuat ihtiyacını da beraberinde
getirmiştir. Ancak Ramazan Bey'in söylediğine göre bu 6ncı ve
8inci maddelerde yapılacak düzenleme zannederim kanunla yapılacak ve
yönetmelikle düzenlenmeyecektir; bu, doğru bir yaklaşım ve
tavırdır. Kanun teklifinin 7nci maddesiyle Jandarma Asayiş
Vakfının tıpkı Türk Polis Teşkilatını
Güçlendirme Vakfının sahip olduğu muafiyetlere sahip olması
sağlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
görüldüğü üzere, getirilen kanun teklifiyle İçişleri
Bakanlığımıza bağlı birçok konuda mevzuat
düzenlemesi yapılarak günümüz koşullarına uygun
değişiklikler yapılmaktadır. Getirilen kanun teklifini bu
yönüyle olumlu bulduğumuzu ve desteklediğimizi bilmenizi isterim.
Ancak özellikle geçtiğimiz yıllarda grubumuz tarafından
mağduriyetleri görülerek giderilmesi için kanun teklifi verdiğimiz il
nüfus müdürlerinin 2011 yılı 666 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname'yle yaşadıkları statü kaybı bu teklifle de
giderilmemiştir. Ekli (II) sayılı cetvelde 9uncu sırada
tüm Bakanlıkların il müdürlüklerine yer verilmişken il nüfus
müdürleri bu düzenlemenin (I)inci sayılı cetvelinde şube
müdürleriyle beraber yer bulabilmiştir. Oysa il nüfus müdürleri ve
müdürlükleri, her geçen gün iş yükü yanında görev ve sorumlulukları
da artmakla beraber rotasyon, yükselme sınavı, yer
değiştirme gibi diğer il müdürlüğü sınıfında
olanların tabi olduğu düzenlemelerle de karşı
karşıya kalmaktadırlar. Bu durumun göz önünde bulundurularak
sayıları 81 olan il nüfus müdürlerimizin yaşadığı
statü kaybının giderilmesi geç kalınan bir uygulama olarak
görülmektedir.
Mağduriyet
yaşandığını gördüğümüz bir diğer konu da B
grubundan A grubuna geçen polis amirlerinin durumudur. Burada da 2015
yılında yapılan düzenlemeyle B grubu-A grubu ayrımı
kaldırılarak düzenleme yapılmasına rağmen 2015
yılından önce B grubunda olan polis amirlerinin görevde yükselme
sürelerinde yaşadıkları hak kayıpları
giderilememiştir. Gördüğümüz bu eksiklik üzerine vermiş
olduğumuz teklifin gündeme alınarak sayıları yaklaşık
bin kişiyi bulan B grubundan A grubuna geçen polis amirlerinin
mağduriyetlerinin giderilmesi olumlu bir çalışma olacaktır
diyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Taşlıçay
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
66.-
Ankara Milletvekili Nevin Taşlıçayın, ulaşım
esnafının yaşadığı mağduriyete ilişkin
açıklaması
NEVİN TAŞLIÇAY
(Ankara) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Otomotiv sektöründe üretim
bantlarının durmasının ardından başlayan çip
krizi fiyat artışlarını beraberinde getirmiştir.
Yüksek oranlara varan fiyat artışları hayatlarının
merkezinde ulaşım araçları olan minibüs, otobüs ve taksici
esnafımızın mağduriyet yaratmaktadır. Araçlarının
amortisman giderleri artan, hizmet kalitesini ve sürüş güvenliğini
artırmak isteyen taşıyıcı esnafımız
araçlarını yenilemek isterken mevcut fiyatlar
karşısında zorlanmaktadır. Bu sebeple ulaşım
esnafımıza araç yenileme ve yedek parça temininde -önceden
uygulandığı gibi- vergi avantajı
sağlanmasını temenni ediyoruz. Bu sayede yenilecek
araçların vatandaşlarımıza sunulan hizmetin kalitesini
artıracağı ve Söz konusu insan ise trafikte bir can kaybı
bile fazladır. anlayışıyla oluşturulan Karayolu
Trafik Güvenliği Stratejisine olumlu katkılar
sağlayacağı düşüncesiyle konuya hassasiyet gösterilmesini
arz ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
2.-
Antalya Milletvekili Kemal Çelik ve 69 Milletvekilinin Polis Yüksek
Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4674) ile İçişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 366) (Devam)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Oya
Ersoy.
Buyurunuz Sayın Ersoy.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY
(İstanbul) Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Evet, 8 ayrı kanunda
değişiklik yapan yeni bir torba yasayla karşı
karşıyayız ve ilk bölümü üzerinde söz almış
bulunmaktayım.
Bu bölümün ilk 3 maddesinde
korucuların disiplin cezalarına yönelik düzenlemeler
yapılıyor. Ne bu koruculuk sistemi? Evet, 1985 yılında Özal
tarafından geçici sıfatıyla getirilen bir sistem ve otuz yedi
yıldır devletin güvenlikçi politikalarının bir sonucu
olarak da uygulanmaya devam ediliyor. Şimdi, korucuların özellikle
1990-2000 yılları arasında köy yakma, köy boşaltma, zorla
köyden göç ettirme uygulamalarının başat aktörleri olduğuna
dair ciddi anlamda suç dosyası var ve bu dönemde en az 3.688 yerleşim
yeri boşaltıldı, yaklaşık 2,5 milyon yurttaş da
yerinden göç ettirildi.
İnsan Hakları
Derneğinin raporu var, özellikle Ocak 1990 ve Mart 2009 döneminde köy
korucuları tarafından gerçekleştirilen suçları tespit eden.
Buna göre, 38 köy yakma, 14 köy boşaltma, 12 taciz ve tecavüz, 22 kaçırma,
294 silahlı saldırı, 183 öldürme, 259 yaralama, 2 kayıp
olayı, 50 infaz, 70 gasp, 562 işkence ve kötü muamele, 59
gözaltı, 9 intihara sebebiyet verme ve 19 ormanlık alan yakma
suçlarına bu korucuların karıştığı tespit
edilmiş.
Sadece İnsan
Hakları Derneği ve sivil toplum kuruluşları değil,
aynı zamanda, 2004 yılında Genelkurmayın da bu konuda bir
raporu var ve orada da suçlar tespit ediliyor. Tabii, bu dönemi özellikle sonra
konuşacağız. Gasp, soygun, öldürme, mesken ve araçlara
saldırı, patlayıcı madde kullanma, kasten ev ve ot
yangını, ev, iş yeri, banka ve otodan hırsızlık,
yankesicilik, boru hattına saldırı, zorla çek senet
tahsilatı, ormanlarda yangın çıkarma, dolandırıcılık;
aklınıza adli olarak gelen ne suç varsa hepsi var burada; fuhuş
dâhil, kadın ticareti dâhil, kumar oynamak, oynatmak, mesken masuniyetini
ihlal dâhil. Sadece bu raporda bile bu korucuların bizzat şahsi
çıkarları doğrultusunda bütün bu imkânları, devletin
kendilerine verdiği, sunduğu imkânları kullandığı
tespit edilmiş.
Yine, AKP
iktidarının Kürt sorununda açılım, çözüm. dediği
süreçlerde koruculuğun kademeli olarak kaldırılması
gerektiği, koruculuğun giderek bir sosyal sorun hâline geldiği,
devletin silahının ve gücünün kişisel ve ailesel husumetlerin
çözümünde kullanıldığı, Avrupa Birliğinin de
koruculuğun kaldırılması görüşünde olduğu ve
korucuların tarım ve hayvancılık alanlarında istihdam
edilmesi gerektiği cümleleri AKP iktidarının bütün kademelerinin
dilinden düşmüyordu ama tabii, o dönem AKP Genel Başkanının
Kürt sorunu, bu milletin sadece bir parçasının değil herkesin
sorunudur, benim de sorunumdur. dediği dönemdi. Demokrasi, AKP için
zamanı geldiğinde inilecek bir tramvaydı ve indiniz. 2016
yılında bir kanun hükmünde kararnameyle de koruculuğu
kalıcı hâle getirdiniz, adını da güvenlik korucusu olarak
değiştirdiniz. Evet, yapılması gereken tek bir düzenleme
var bu ülkede, korucuların karıştığı
suçların ve neden oldukları hak ihlallerini ortaya çıkarılması
ve etkin bir yüzleşme ve yargılamadan sonra da sistemin lağvedilmesidir.
Çözüm, açılım
süreçlerinde korucuların suçları bol bol dile getirildi, şimdi
sizler unutmuş olabilirsiniz ama ben, özellikle, size bir aileden
bahsedeceğim. Korucuların baskısı nedeniyle köyleri
yakılan, köyünden göç etmek zorunda kalan; evet, Tosun ailesi. Tosun
ailesi, Lice Çavundur köyünde yaşıyordu ve 91 yılında Fehmi
Tosun gözaltına alınıp köyde tutuklandı, üç sene cezaevinde
yattı. Bu arada, Hanım Tosun çocuklarıyla beraber göç etmek
zorunda kaldı ve Diyarbakıra göçtü. Diyarbakıra göçerken tek
bir niyeti vardı: Köyüne yeniden geri dönebilmek ama ne oldu? Köyü
yakıldı, korucu baskısı nedeniyle köydekilerin hepsi göç
etti yani köy boşaltıldı ve aile de Fehmi Tosun cezaevinden
çıktıktan sonra İstanbula göç etti.
İstanbulda ne oldu
biliyor musunuz? Aileye yapılan zulüm bitmedi. 93 yılında
İstanbula göçen aile 95 yılında babalarını kaybetti.
Evet, Fehmi Tosun evinin önünden kaçırıldı;
kaçırıldı ve bugüne kadar kayıptan haber yok, hâlâ baba
kayıp, kayıplar arasında.
Ailenin kızı,
kızlarından biri Jiyan -avukat arkadaşımız,
meslektaşımız- geçtiğimiz günlerde İstiklal
Caddesinde yaşanan o bombalı saldırı, terör eyleminden
sonra hedef gösterildi. Sadece Jiyan değil, ailenin tamamı, aile de
değil, sülalenin tamamının nüfus bilgileri, nerede oturdukları,
ikametgâh adresleri Telegram kanallarından yayıldı.
Öncelikle bunu sormak
istiyorum: Bunu yayan el kimdir? Bu koruculuk sistemiyle sonrasında
ailenin başına gelenlerin hepsi bir sistemin parçasıdır. Bu
ülkede Kürt sorunu vardır ve Kürt sorununun demokratik çözümü
şarttır. Evet, o nedenle, koruculuk da bu çözüm için başta
lağvedilmesi gereken kurumlardan bir tanesidir.
Teklifin 6ncı maddesine
geleyim; Sahil Güvenlik Komutanlığı
8inci maddede, Jandarma
Genel Komutanlığı bünyesinde görev yapan personelin hak ve
sorumluluklarıyla davranış kurallarının yönetmelikle
belirlenmesi
Şimdi, bir hukukçu olarak bunu demekten bile zül duyuyorum
ama kamu görevi yürüten kişilerin hak, ödev ve sorumlulukları
yönetmelikle belirlenmez. Bu, kanunilik ilkesine ve Anayasaya
aykırıdır. Normal şartlar altında bir hukuk devletinde
İçişleri Bakanlığının önceliği personelin
görevi başında ve görevi dışında insan hakları ve
demokrasiye uygun hareket etmesini sağlayacak yönetmelikler
çıkarmaktır ve kendi personelini de bu konuda eğitime
zorlamaktır ama bu beklenti ne sizin iktidarınız ne de kameralar
önünde personeline işkence talimatı veren, gazetecisinden
sanatçısına hakaret etmediği kimse kalmayan, birlikte
fotoğraf çektirmediği de mafya lideri ya da uyuşturucu
kaçakçısı olmayan bir bakan için geçerli değil.
Evet, 5inci maddeye gelelim,
5inci maddeye gelelim; 5inci madde, burada ve Komisyonda da herkes
tarafından övülerek dile getirilen bir madde ama bizim için bu -hele bir
kadın olarak- bireysel silahlandırmayı artıran bir
düzenleme getiren madde. Şehit yakınlarına verilen silah
ruhsatlarında beş yıllık süre sınırını
kaldırıyor bu madde. Şunu hatırlatmak istiyorum bu Meclise:
Ülkemizde her yıl ortalama 4.500 kişi bireysel silahlarla ölüyor ve
Dünya Sağlık Örgütü Şiddeti Önlemi Programında özellikle
bir öneride bulunuyor, diyor ki: Öncelikli olarak ateşli silahlara
erişimin önlenmesi gerekir. Silahlanmaya sınırlama getirecek
yasalar yapılması gerekirken bu Mecliste, önerilen yasa teklifinde
şehitlerin ana, baba, eş ve çocuklarına intikal eden veya
intikal eden yoksa edinecekleri ruhsatlarında süre kaybının
aranmayacağı düzenleniyor. Oysa ruhsatlı silahların
ortalama suça karışma süresi altı yıl ve unutmayın,
kendini ve yakınlarını korumak için alınan o silahlar var ya,
o silahların yüzde 57si sevdiklerinizi öldürmek için
kullanılıyor ve maalesef, Türkiye, silahlanma konusunda 178 ülke
arasında 14üncü sırada ve 90 yılından bu yana silahlanma
kolaylaştırılarak artırılıyor ve silahlı
şiddet olayları da yüzde 20den bugün itibarıyla yüzde 85e
çıkmış durumda.
Evet, çok fazla veri
veremeyeceğim, çok zamanım kalmadı ama, silahın, özellikle
sosyal olaylarda, boşanma aşamasında kadınlara
karşı, borç-alacak ilişkilerinde karşılıklı
ve trafik olaylarında yoğunlukla kullanıldığını
sizlere hatırlatmak istiyorum; bu, istatistiklerde net. Silahlı
yaralama ve öldürmelerin de yüzde 90ı tanıdıkları
arasında ve ailede yaşanıyor. Kadına yönelik şiddette
yüzde 20 civarında bizzat ateşli silah kullanılıyor ve bu
teklif Komisyonda görüşülürken bile 34 yaşında bir kadın
İstanbul Fatih ilçesinde boşanma aşamasında bulunduğu
bir erkek tarafından sokak ortasında katledildi.
Yine, Urfa Viranşehirde
öğrencilerin okul çıkış saatinde lise önünde iki grup
arasında silahlı kavga çıktı. Bu silahlı kavga
sırasında yanlarından geçmekte olan öğrenci servisindeki 16
yaşında 2 öğrenci yaşamını yitirdi, 13
öğrenci de yaralandı. Yapılması gereken, bireysel
silahlanmayı artırıcı değil, azaltıcı
önlemlerin hayata geçirilmesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OYA ERSOY
(Devamla) Son cümlem Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
OYA ERSOY (Devamla)
Ruhsatlı silah almanın yasal tedbirlerle daha fazla
zorlaştırılması gerekirken miras yoluyla devri asla kabul
edilemez.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün.
Buyurunuz Sayın Tüzün.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YAŞAR
TÜZÜN (Bilecik) Biraz gülelim Sayın Başkanım. 1, 2, 3, 4, 5;
AKPnin acınacak hâline gülelim, 5 kişi. (CHP
sıralarından alkışlar) Kanun teklifini veren 70
milletvekili var, 70 imza var; hadi Genel Kurula saygınız yok, hadi
yüce Meclise saygınız yok, imzanıza saygınız olsun
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) 70
arkadaşımız teklife imza veriyor ama burada 5 kişi teklifi
takip ediyor.
Sayın Başkan,
Başkanlık Divanımızın değerli üyeleri, sevgili
milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz kanun
teklifinin birinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
özellikle 27nci Dönem Parlamentosunda bir âdet, bir gelenek hâline gelen temel
kanun şeklinde kanun teklifleri geliyor. İç Tüzük'ümüzün 91inci
maddesi gereğince, temel kanun, toplumun temelini ilgilendiren yani bu
ülke nüfusunun, 85 milyon nüfusun tamamını ilgilendiren kanundur.
Ancak sadece 8-10 bin kişiyi ilgilendiren bir kanun teklifi ve 16 maddeden
oluşan bir kanun teklifi İç Tüzük 91i de yok sayarak temel kanun
olarak getiriliyor.
Değerli arkadaşlar,
bu yüce Meclis, bu Genel Kurul geçmiş dönemlerde hatta 22nci Dönemde
1.200 maddelik Türk Ticaret Kanunu'nu kanun olarak görüştü; kanun olarak
Genel Kurula getirdi, maddelerin görüşmesi yapıldı ve oylaması
yapıldı, 1.200 maddelik. Peki, niçin bu madde temel kanun olarak
konmuş? Parlamentoda grubu bulunan partiler, milletvekilleri kendi
aralarında bir uzlaşma sağlasın, toplumun menfaatine kanun
çıkarsın anlayışıyla bu kanun maddeleri gündeme
getiriliyor ama bugünkü siyasi iktidar bunu her zaman olduğu gibi bugün de
yok sayıyor.
Bizlerin, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun milletvekilleri olarak geçtiğimiz haftalarda
yapmış olduğumuz İçişleri Komisyonundaki
söylemlerimizin, verdiğimiz önergelerin ne kadar önemli olduğu
şimdi daha iyi anlaşılıyor çünkü az önce AKP sözcüsü
kanunun 6ncı ve 8inci maddesini yönetmelikle
değiştireceğini söyledi, Kanuni düzenleme yapacağız.
dedi, bir önerge verdi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun ne kadar haklı
olduğunu, burada kendi sözleriyle ifade etti.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Türkiye'nin en
önemli Bakanlığı; Türkiye'nin huzurundan, asayişinden, bu
milletin can ve mal güvenliğinden sorumlu. Böylesine önemli bir
Bakanlığın Komisyonu beş yılda 5 defa toplandı,
beş yılda 5 defa. Yani zaten Bakanlık kararnamelerle ve
yönetmeliklerle yönetilir hâlde. Kararname çıkıyor, uygulanıyor;
yönetmelik çıkıyor, uygulanıyor. İçişleri Bakanlığı
gibi, böylesine önemli bir Bakanlıkta tüm yetkiyi yönetmeliğe
bırakırsanız, Bakan gelir, yönetmelik değişir, Bakana
göre yönetmelik değişir; Bakan Yardımcısına göre
yönetmelik değişir; daire başkanına göre yönetmelik
değişir; genel müdüre göre yönetmelik değişir. O zaman, bu
yüce Meclis niçin vardır, neden vardır? Kanun koyucu
hakkımızı bizler belirleyemeyeceksek o zaman Bakanlık
yönetmeliklerle ve kararnamelerle bu ülkeyi yönetsin. Yönetmeye
kalktıkları için de maalesef, Türkiye bu noktada. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, tabii, bu kanunun içeriğine baktığımızda,
8 farklı kanunda değişiklik yapıyor. Bu 8 farklı
kanunun torba kanun hâline gelmesi yetmedi, temel kanun olarak gündeme gelmesi
yetmedi, gerek Komisyonda gerekse Genel Kurulda vereceğimiz önergelerle
ilgili, yine, AKP Grubunun ret vereceğini şimdiden
algılayabiliyoruz.
Değerli arkadaşlar,
İçişleri Bakanlığı gerçekten Türkiye'nin en önemli
Bakanlığı. Görev ve yetkilerine baktığımızda
da bugün Bakanlığın ve Bakanın ne hâlde olduğunu
hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu gerekçelerin içerisine
baktığımızda, özellikle Bakanlığın
görevlerinden bir tanesi: Bakanlığa bağlı iç güvenlik
kuruluşlarını idare etmek suretiyle ülkesi ve milletiyle
bölünmez bütünlüğünü, yurdun iç güvenliğini ve asayişini, kamu
düzenini ve genel ahlakı, Anayasada yazılı hak ve hürriyetleri
korumak. diyor. Koruyabiliyor mu? Hayır, koruyamıyor.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Ona bırakmamak lazım zaten.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla)
Yine, önemli görevlerinden bir tanesi: Sınır, kıyı ve kara
sularımızın muhafaza ve emniyetini sağlamak. Sağlayabiliyor
mu? Hayır, sağlayamıyor. Bir önemli görevi kara yollarında
trafik düzenini sağlamak ve denetlemek. Denetleyebiliyor mu? Hayır,
denetleyemiyor. Suç işlenmesini önlemek, suçluları takip etmek ve
yakalamak. Yakalayabiliyor mu? Hayır, yakalayamıyorlar. Her türlü
kaçakçılığı men etmesi ve takip etmesi gerekiyor. Takip
edebiliyor mu? Hayır, edemiyor. Yurdun iç politikasına, il ve
ilçelerin genel ve özel durumlarıyla ilgili değerlendirmeler yapmak
ve Bakanlar Kuruluna teklifte bulunmak. diyor. Bakanlığın, Bakanlar
Kuruluna bugüne kadar bir teklifte bulunmadığını tespit
etmiş bulunuyoruz. Dolayısıyla, bunu da
yapamadıklarının en somut örneğidir. Şimdi,
bunları yapamayan bir siyasi iktidarın uzantısı Sayan
Bakanın, Süleyman Soylunun o makamda oturmasının hiçbir
anlamı yok arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar) Varsa Var. deyin.
2016 Anayasa
değişikliği referandum döneminde, iktidar partisi
mensupları ve o dönemin Başbakanı, Cumhurbaşkanı Biz,
artık, bakanların siyasi olmasını, siyasi partilerin grup
toplantılarına, mitinglerine, örgüt toplantılarına
katılmaması gerektiğine inandığımız için bu
değişikliği yapıyoruz. demişti. Artık bakanlar
tarafsız olacak, her siyasi partiye, her vatandaşımıza, her
belediye başkanına aynı yakınlıkta, aynı
uzaklıkta olacak. demişti. Referandumda bunun üzerine bir kurgu
yaratıp söylemlerinize ve eylemlerinize devam ettiniz. Şimdi,
geldiğimiz noktada, başta İçişleri Bakanı olmak üzere
hangi bakan partisinin etkinliklerine katılmıyor? Hangi bakan siyasi
söylemde bulunmuyor? Hangi bakan siyasi eylemde bulunmuyor arkadaşlar? O
zaman, siz bu milleti kandırdınız ama artık
kandıramayacaksınız. Seçim yaklaştı, önümüzdeki ilk
altı ay içerisinde bu iktidarın değişeceği kamuoyu
tarafından çok iyi bilinmekte ve önümüzdeki süreçte, Millet
İttifakı iktidarında, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında
bunların hiçbirinin yaşanmayacağını, Türkiye'nin
barışın, huzurun ve özgürlüklerin yaşanabileceği bir
ülke olacağını
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla)
Güçlendirilmiş parlamenter sistemde buluşmak umuduyla yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN
Şahısları adına Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin
Örs.
Buyurunuz Sayın Örs.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz Polis Yüksek
Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine şahsım adına
söz aldım.
Değerli milletvekilleri,
dün 15 Kasım, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetimizin 39uncu
kuruluş yıl dönümüydü. Konuşmamın başında, yavru
vatanımız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kuruluş
yıl dönümünü kutluyorum. Kıbrısın bağımsızlık
mücadelesinde toprağa düşen şehitlerimizi rahmetle
anıyorum. Bu vesileyle, aziz şehitlerimize, gazilerimize, kahraman
Türk Silahlı Kuvvetlerine, başta kurucu Cumhurbaşkanı
rahmetli Rauf Denktaş ve rahmetli Doktor Fazıl Küçük olmak üzere,
Kıbrıs Türk halkının haklarına sahip çıkan
herkese şükran ve minnetlerimi sunuyorum.
Değerli arkadaşlar,
İstanbul Taksimde meydana gelen patlamada hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Cenab-ı Haktan rahmet, yaralı
vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum. Bu alçakça
saldırıyı şiddetle kınıyorum. Her türlü teröre ve
terör destekçilerine lanet olsun diyorum. Türk milleti olarak, tarihin her
döneminde bu tür kirli ve hain saldırılara karşı el ele,
omuz omuza vererek mücadele ettik. Unutulmamalıdır ki kimden gelirse
gelsin, nereden gelirse gelsin, hangi güç odağının planı
olursa olsun bu tür saldırılar bizi asla korkutamaz, bize boyun
eğdiremez ve bizi sindiremez. Türkiye Cumhuriyeti, teröre karşı
duruşu her zaman son derece net olan güçlü bir devlettir, şiddet
sarmalına hiçbir zaman teslim olmadı ve olmayacaktır. Bizlere bu
acıları yaşatanlar bunun bedelini en ağır biçimde
ödeyecektir. Bu vesileyle, birlik ve beraberliğimizi hedef alan terör
örgütlerine karşı yürütülen mücadelede şehit olan
kahramanlarımızı rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bu kanun teklifini görüşürken polislerimizin yaşadığı
sıkıntılara da değinmek, onları sizin dikkatinize
sunmak istiyorum. Biliyorsunuz, İYİ Parti olarak grup toplantılarımızda,
biz toplumun mağdur olan kesimlerine söz veriyoruz. Bu çerçevede, Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşener, 14 Nisan 2021
tarihindeki grup toplantımızda emekli bir polis memurumuzu kürsüye
davet etmişti, ona söz vermişti. Emekli polis memuru büyüğümüz,
cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Herkesin polisi kendi
vicdanıdır fakat polis vicdanı olmayanların
karşısındadır. sözüyle başladığı
konuşmasına Biz polisler ve emekli polisler, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün
cumhuriyetin kalkanı olarak tanımladığı günün yirmi
dört saati, gece gündüz vatandaşın hizmetinde olan, hani
bazılarının Sen benim kim olduğumu biliyor musun?
dediği polisleriz. diyerek devam etmişti ve meslek
mensuplarının sorunlarını birinci ağızdan dile
getirmişti.
Değerli arkadaşlar,
bugün baktığımızda, polisimizin ücret ve diğer maddi
haklarla ilgili ekonomik sıkıntıları vardır. Mesai
durumu, çalışma ortamı, tayin, terfi, sağlık, sosyal
yardım hizmetleriyle ilgili sorunları vardır. Bu sıraladığım
maddi sorunların yanında motivasyon eksikliği sorunu, amir-memur
ilişkileriyle ilgili sorunlar, ailevi ve psikolojik sorunlar -ki son
yıllarda yaşanan intihar vakalarındaki artış da bunun
göstergesidir- bu gibi sosyal yönden yaşadıkları sorunlar da
polislerimiz için mevcuttur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN ÖRS (Devamla)
Çok özür dilerim Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla)
Teşekkür ederim Başkanım.
Değerli arkadaşlar,
2022 Türkiyesinde çığ gibi büyüyen sorunlarla boğuşurken
polislik mesleğinin zorluklarını, polislerimizin
yaşadığı gerek maddi gerekse maddi olmayan sorunları
göz ardı edemeyiz.
Son olarak şunu da
söyleyeyim: Siyasilerin ailelerinin ve yakınlarının istekleri
üzerinden polislerimiz üzerinde baskı unsuru oluşturulmasına da
asla ve asla müsaade etmemeliyiz.
Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahısları adına diğer konuşmacı Amasya
Milletvekili Sayın Hasan Çilez.
Buyurunuz Sayın Çilez.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Sayın Başkanım, kıymetli milletvekillerimiz; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Pazar günü, İstanbul
İstiklal Caddesinde hepimizin yüreğini yakan, milletimizi derinden
sarsan, doğrudan sivil vatandaşlarımızı hedef alan adi
ve menfur bir terör saldırısı olmuştur; ben bu saldırıyı
kınıyorum. Saldırıda 6 vatandaşımız
şehit olmuş, 81 vatandaşımız
yaralanmıştır. Vefat eden şehitlerimize Rabbimden rahmet,
yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum; milletimizin ve
ailelerinin başı sağ olsun.
Evet, polisimizin on saatlik
çalışması sonucunda suçlular yakalanmış ve birilerinin
hevesi de kursağında kalmıştır. Şunu herkes
bilsin ki teröre asla boyun eğmeyeceğiz. Onların gücü ancak
masumlara kalleşçe saldırmaktır. Teröristleri ve destekçilerini
biliyoruz, onlarla mücadelemiz her alanda amansızca devam edecektir,
köklerini kazıyacağız. Ülkemizin terörle ve destekçileriyle
mücadelesini güvenlikçi politikalar diyerek
bayağılaştırmaya çalışanlar terörün
değirmenine su taşıyanlardır. Terörle mücadelemiz,
askerimizle, polisimizle, jandarmamızla, korucularımızla ve
topyekûn bir milletin dualarıyla sürmektedir. Bu mücadeleyi veren
kahramanları alınlarından öpüyor ve tebrik ediyorum.
İnsanoğlunun
yeryüzündeki varlığıyla birlikte sosyal yaşamı
başlamıştır. Bu bir arada yaşama güvenlik
ihtiyacını ortaya koymuştur, yine bu birlikte yaşam bir
düzene ihtiyaç duymuştur. İşte, kamu düzeni
insanlığın en önemli temel ihtiyaçlarının
başında gelir, hatta özgürlükler ile güvenlik ve kamu düzeni
alanında bir çelişki olduğu iddiaları da
tartışmalara sebep olmuştur. Bulunduğunuz coğrafya,
sosyal, siyasal, ekonomik yapı gibi hususlar bu ilişkiyi etkileyen
unsurlardır. Ülkemizde kamu düzeni ve güvenliğimiz, dış
güçlerin ve içerideki iş birlikçilerin desteklediği terör tehdidine
maruz kalmaktadır. Milletimizi bu beladan kurtarmak için her türlü
mücadele büyük bir gayretle ortaya koyulmaktadır.
Sayın
Başkanım, kıymetli milletvekillerimiz; 366 sıra
sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 1 ila 8inci
maddelerinden oluşan birinci bölümün görüşmelerine
başladık. Burada, bu ilk 8 madde içerisinde, güvenlik
korucularına uygulanacak disiplin cezalarının çeşitleri ile
fiil ve hâlleri düzenlenmektedir.
Yine, 4üncü maddesinde,
emniyet hizmetleri sınıfında belli bir süre görev yaptıktan
sonra sağlık sebeplerine dayanan yargı kararıyla
memuriyetten ilişiği kesilen kişilerin yine emniyet
teşkilatına hizmet veren genel idare hizmetleri
sınıfına, gerekli sağlık şartları
taşımaları hâllerinde açıktan ataması yapılarak hem
kurum aidiyetini kazanan kişilerin mağdur olmasının önüne
geçilmesi hem de kamu kaynaklarının daha verimli
kullanılması amaçlanmaktadır.
5inci maddemizde,
şehitlerimizden intikal eden silah ruhsatları beş
yıllığına düzenlendiğinden, ruhsat sahipleri süre
sonunda yenilemeyi takip edemediklerinden cezalı duruma
düşmektedirler. İdari para cezasını ödemeden yeniden ruhsat
düzenlenmediğinden, mağduriyetlerinin engellenmesi amacıyla, bu
maddeyle, 5inci maddeyle, şehitlerin ana, baba, eş ve
çocuklarına intikal eden veya intikal eden yoksa edineceklerin
ruhsatlarında süre kaydı aranmayacağı hükmü
getirilmektedir.
6ncı maddemizde ise,
668 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı tüm
yönleriyle İçişleri Bakanlığına
bağlanmış olup yürütülen görevleriyle ilgili hizmet
esaslarını düzenleyen 211 sayılı İç Hizmet Kanunu ve
Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliğinin kapsamı
dışına çıkmıştır. Personel tarafından
yürütülen görevlerin icrası esnasında ve görev dışı
zamanlarda uyulması gereken kuralların ve sahip olunması gereken
vasıfların belirlenmesiyle ilgili konularda mevzuat ihtiyacı da
ortaya çıkmıştır.
7nci maddede de ise Dernek
ve Vakıfların Kamu Kurum Ve Kuruluşları ile
İlişkilerine Dair Kanunun 1inci maddesinde, kamu kurum ve
kuruluşlarını, kamu hizmetlerini veya personelini desteklemek
üzere kurulan dernek ve vakıfların söz konusu kanuna tabi
olacağı ancak kanunla kurulan vakıfların kapsam dışında
tutulacağı belirtilmiştir. Bu maddeyle, söz konusu muafiyetin
Türk Polis Teşkilatını Güçlendirme Vakfında olduğu
gibi Jandarma Asayiş Vakfına da sağlanması maksadıyla,
2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununda da
değişiklik yapılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
HASAN ÇİLEZ (Devamla)
8inci maddede de ise personel tarafından yürütülen görevlerin icrası
esnasında ve görev dışı zamanlarda uyulması gereken
kuralların ve sahip olunması gereken vasıfların belirlenmesiyle
ilgili konularda mevzuat ihtiyacı hasıl olmuştur. Bütün
bunların düzenlenmesiyle çok daha etkin ve verimli bir çalışma
ortamının sağlanacağını düşünüyoruz.
Kanun teklifimiz,
inşallah, Genel Kurulumuzda görüşülür, Genel Kurulda
görüşüldükten sonra da polis teşkilatımızın ve Jandarma
teşkilatımızın daha iyi çalışmasına vesile
olur diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi birinci bölümde
yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
1inci madde üzerinde 3
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 366
sıra sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
1inci maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ali
Kenanoğlu Mahmut
Toğrul Kemal
Bülbül
İstanbul Gaziantep Antalya
Oya
Ersoy Züleyha
Gülüm Dilşat
Canbaz Kaya
İstanbul İstanbul İstanbul
Meral
Danış Beştaş
Siirt
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Siirt Milletvekili Sayın Meral Danış
Beştaş.
Buyurunuz Sayın
Danış Beştaş. (HDP sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; evet, ben, koruculuk sistemiyle ilgili genel olarak toplumda
var olan yargıları, yaşananları çok genel hatlarıyla
ifade etmeye çalışacağım. Maalesef, köy koruculuğu
sistemi Turgut Özel döneminde, 1985 yılında, Kürt meselesinin
çözülmemesi sebebiyle, çatışmalı ortamın devam ettirilmesi
sebebiyle, aslında, farklı bir irade, siyasi bir irade olarak ortaya
konuldu.
Peki, koruculuk nasıl
yaygınlaştı? Açıkçası 90lı yıllarda bunu
birebir yaşadık; köy koruculuğu sisteminin nasıl
geliştiğini, köylerin o dönem boşaltılmasını,
zorunlu göçü, o dönem de yaşanan ağır hak ihlallerini bizzat
yerinde tespit edenlerden biriyim. O dönemde avukat olarak da insan
hakları derneği yöneticisi olarak da köy korucularının
işlediği suçlarla birebir muhataplığımız ve
temasımız çok fazla oldu.
Birinci söylemek
istediğim, bir kere, koruculuk sistemine ihtiyaç olmadığı yönünde
esas itibarıyla. Bu, aynı zamanda, toplumu birbirine
kırdırmak, Kürtleri kendi içinde bölüştürmek ve koruculuğun
vermiş olduğu ayrıcalığı tarafların
birbirlerine karşı kullanması sonucunu da doğurdu. İlk
söylemem gerekenlerden başka bir bulgu ise, daha doğrusu tespit ise
şu: Çoğu insan köyünü terk etmemek için, ailesinden kopmamak için
korucu olmayı kabul etti 90lı yıllarda çünkü ziyaret
ettiğimiz köylerde Ya, silahı kabul edeceğim ya da ülkemi,
vatanımı, toprağımı terk etmek zorundayım çünkü
başka bir seçeneğim yok. denildi. Ve o dönemde binlerce, on binlerce
insanın zorla yerinden ettirildiği de zaten raporlarda mevcut.
Özcesi, koruculuğu kabul etmeyenler ya göçe zorlanıyordu ya da faili
meçhul diye bilinen, aslında faili belli olan birçok cinayete kurban
gidiyordu. 90lı yıllardaki faili meçhul cinayetlerin hâlâ bugün de
konuşulduğunu ve bunların faillerinin
bulunmadığını, bulunanların da cezasızlıkla
ödüllendirildiğini hepimiz gayet yakından biliyoruz. Genelkurmay
Başkanlığı da bu meselede -mesela, 2004 tarihli ünlü bir
raporu var- köy korucularının karıştığı
suçları sıralamıştı. Mesela gasp, soygun, öldürme,
mesken ve araçlara saldırı, patlayıcı madde kullanmak, kasten
ev ve ot yangını, iş yeri, banka ve otodan
hırsızlık, yankesicilik gibi birçok suç tipinde maalesef,
korucular fail olarak, sanık olarak, şüpheli olarak
karşımıza çıkıyor. Yine, kadına yönelik suçlarda,
kadına yönelik istismarlarda, tecavüzlerde ve kaçırılmalarda
birçok dava dosyasında bire bir tanıklık ettiğim meseleleri
de tabii ki saymak isterim. Koruculuk şöyle kullanıldı zaman
zaman: Devletin kendilerinin arkasında olduğunu, devletin vermiş
olduğu silahı -diyelim ki husumetli olduğu bir aileye
karşı- rahatlıkla kullanan ve bu konuda korunan bir
ayrıcalığa sahip oldular ve köy korucuları bu yöntemle hâlâ
bölgede çokça kadın kaçırmalarında, cinayetlerde -tırnak
içinde- birçok tecavüz, istismar fiillerinde sanık olarak
yargılanmışlardır ve maalesef cezasızlık
politikası kendilerini de kapsamaktadır, hâlâ bu gerçek devam
etmektedir. Bu bir çözüm değil; koruculuğun lağvedilmesi
gerektiğini, kaldırılması gerektiğini, kolluk gücü
olarak çalışan, çalıştırılan insanların bu
konuda hiçbir eğitimlerinin, deneyimlerinin, herhangi bir ihtisas
alanlarının, liyakatlerinin olmadığını
ayrıca söylemek isterim. Bu sistem, maalesef, suç ve suçlu yaratıyor
çünkü alıyor eline silahı, o silahın vermiş olduğu
güçle -yani bana göre silah bir güç vermez ama onlar böyle algılıyor-
bunu kullanarak o yetkisini en kötü şekilde kullanıyor ve
açıkçası 12 bin adli olaya karıştıkları tespit
edilmiş vaziyette resmî verilere göre.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Bu nedenle, bu kanun vasıtasıyla
şunu bir kez daha söylemiş olalım, gelecek hafta diğer
maddeler üzerinde de konuşmalarımız, değerlendirmelerimiz
olacak: Kürt meselesinin silahla, şiddetle, çatışmalarla,
koruculuk sistemiyle, gönüllü ya da gönülsüz, hiç önemli değil, bu
yöntemlerle çözülemediğini on yıllardır deneyimledik. Tek bir
çözüm var, dünyanın bu konuda yürüdüğü yolda yürümektir, diyalogdur,
tartışmaktır, konuşmaktır, hak temelli, özgürlük
temelli, anayasal çerçevede ve uluslararası hukuk çerçevesinde bu meseleye
yaklaşmaktır. Korucular da Kürtçe konuşur, aslında
korucular da ana dilinde eğitimi savunur ama elindeki silahla başka
bir psikolojide bu suçlara karışmaktadırlar. Onlar da bu
toplumun insanları, onları da kazanmanın yolu korucu yapmak
değil, silahlarını almaktır.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 366
sıra sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
1inci maddesiyle 442 sayılı Köy Kanununa eklenmesi önerilen çerçeve
74/A maddesinin (a) fıkrasının (5) ve (6) numaralı bentlerinin,
(b) fıkrasının (5), (7), (10) ve (13) numaralı bentlerinin,
(c) fıkrasının (9), (ç) fıkrasının (14)üncü
bendinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüseyin
Yıldız Vecdi
Gündoğdu Yaşar
Tüzün
Aydın Kırklareli Bilecik
Ali
Keven Kemal
Zeybek Ali
Mahir Başarır
Yozgat Samsun Mersin
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Ali Mahir
Başarır.
Buyurunuz
Sayın Başarır. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
MAHİR BAŞARIR (Mersin) Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Evet,
bir düzenleme geliyor, sürekli yaptığınız gibi, içinde
doğru olanlar var, yanlış olanlar var. Kamu görevlileriyle
ilgili, polislerimizle ilgili bir düzenleme ama bu sorunları ne kadar
çözecek, polislerin sorunlarına, toplumun sorunlarına ne kadar çözüm
olacak, bana göre muamma.
Şimdi, bakın, son
dönemlerde kaç polis intihar etti, kaçı istifa etti; buna bir
bakmamız lazım. Hepsi uzun süren bir sınav maratonu sonucunda
umutlarla o üniformayı giyiyor; hepsinin umutları var ama görüyoruz
ki on yılda 3.109 polis istifa etmiş, ne kadar acı bir durum.
Neden istifa ediyor?
Bakın, 2022
yılının ilk dokuz ayında 44 polisimiz intihar etmiş,
ne kadar acı bir durum. Bunu Bakanlığa sorduğumuz zaman
Psikolojik destek veriyoruz. diyor, dört yıldır bunu söylüyor ama
dört yıldır istifalar ve intiharlar artıyor. Bu kadar büyük
umutlarla üniforma giyen bu çocuklar, gencecik çocuklar niye istifa ediyor,
niye intihar ediyor?
Ha, şu var: Birçok konuda
Anayasa, kanunlar, yönetmelik, tüzük ile siyasal iktidarın arasında
kalıyorlar; ya kanunu uygulamaları gerekiyor ya da siyasal
iktidarı dinlemek durumunda oluyorlar. Yani İçişleri Bakanı
Yıkın, yasa arkanızdan gelir. diyor, gelmiyor. Ayakları
kırın. diyor; kanuna aykırı bir emir. Ya ayak
kıracak, suç işleyecek ya da yasaya uyacak, sürgün yiyecek, disiplin
soruşturması yiyecek; bu, büyük bir sıkıntı.
Yani biz kamu görevlilerimize
anayasal ortamda, kanunlar ortamında görev yapma şartlarını
oluşturmadığımız sürece
çıkardığımız hiçbir kanunun önemi yok, yok.
İntihar ediyor diyorum bakın.
Peki, niye bu şartlarda
çalışıyorlar? İçişleri Bakanı diyor ki: Polisler
eğer ücret için çalışıyorsa istifa etsin. O zaman sen de
maaş alma Sayın Bakan. Bu polislerin çocukları var, ailesi var,
birçoğu icrada, kira parasını ödeyemeyen polislerimiz var,
çocuğuna yurt çıkmıyor, ev tutamayan polislerimiz var ama ayda
iki yüz altmış saat mesai yapıyorlar. Bakın, iki yüz
altmış saat ve ücret almadan yapıyorlar. Demek ki bu sistem, bu
baskı, bu mesai şartları bunalıma sokuyor; intihar çok zor
verilecek bir karar.
Bakın,
baskının en tipik örneği Silivri. Gencecik bir emniyet müdürü,
bir suçluyu yakalıyor; bir yandan İçişleri Bakanı, Koruma
Daire Başkanı, İçişleri Bakanının oğlu
baskı yapıyor Bırak. diyor ama yasa ve kalbi Bırakma.
diyor. Üç saat içerisinde hayatının en talihsiz ve en zor
kararını veriyor, intihar ediyor. Niye? İçişleri
Bakanının baskısı yüzünden. Olmaz!
Herkese fezleke geliyor;
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı kamu görevlisine
hakaretten yargılanıyor, belki siyasi yasaklı olacak.
Yirmi yıldır, yirmi
iki yıldır 2 polis görev yapıyor Mersin'de; bir milletvekilini
durdurduğu için, kimlik sorduğu için -ve o milletvekili
tarafından hakarete uğrayıp şerefsiz kelimesine maruz
kalıyor- iki yıldır açıkta. Şimdi, peki, 3 çocuğu
var, okuyan çocukları var, bir ailesi var, maaşının üçte
2sini alıyor; o polis intihar etse o milletvekili rahat mı edecek?
Niye o milletvekiline soruşturma yok, neden yok? Ha, bu videoyu ben
yayınladığım için. Ya, suçlu benim o zaman, o polisleri
görevine iade edin ya. Bir fezleke de bana ondan gelsin ama yazık o
polislere, yazık. Hem hakarete uğrayacaksın hem açığa
alınacaksın, iki yıldır eksik maaş alacaksın, o
milletvekili orada oturacak, o evinde oturacak; olmaz. Bunların hepsi
hukuksuz ve kanunsuz işlerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Tamamlıyorum.
BAŞKAN Buyurunuz.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Yasayı yapalım. Her doğru yasayı
da destekleyelim ama eğer ki o polis, kanunsuz emirler alıyorsa,
çocuğuna ders veren öğretmene İçişleri Bakanı
Şiddet uygula. diyorsa, annesini tedavi eden doktora
Coplayacaksın. diyorsa, arada kalıyorsa bu yasanın hiçbir
anlamı yok. Anayasa'ya, kanunlara, yönetmeliğe, tüzüğe biz
siyasal iktidar uymadığımız sürece, milletvekilleri
uymadığı sürece hiçbir anlamı yok. Bizi de trafikte
durduruyorlar, kimliğimizi gösteriyoruz, iniyoruz, Nasılsınız?
diyoruz, çay içiyoruz, sohbet ediyoruz ama maalesef ki bugün bir baskı
var, bugün bir mobbing var; yasa ve vicdanları ile iktidarın
arasında kalıyorlar, maalesef intihar edenler oluyor.
Buna dikkat edelim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Polis
Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Hüseyin
Örs Fahrettin
Yokuş
Adana Trabzon Konya
Ayhan
Altıntaş Ümit
Beyaz
Ankara İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş.
Buyurunuz Sayın
Yokuş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz kanun teklifinin 1inci maddesinde, siyasi iktidar, korucular
için herhangi bir hak iyileştirmesi yapmak yerine disipline ilişkin
hükümlerde düzenleme getirmektedir. Güvenlik korucularının disiplin
suç ve cezaları ile bunlara itirazların belirlenmesi elbette
önemlidir ancak terörle mücadelemizde büyük sorumluluk taşıyan, AK
PARTİnin FETÖyle, PKKyla iş tuttuğu dönemlerde büyük
acılar yaşamış korucularımız
cezalandırılmak değil, onore edilmek istiyor. Koruculara telefon
dağıtmakla, harç muafiyeti sağlamakla, giyim standardı
getirmekle, harcırahları düzeltmekle sorunlarını çözemeyiz
çünkü temel sorunları bunlar değil.
Şimdi, burada,
İYİ Parti olarak güvenlik korucularımıza ilişkin
düşüncelerimizden bahsetmek istiyorum: Güvenlik
korucularımızın gazi olanlarına Devlet Övünç Madalyası
verilmesi, Köy Kanunu dışında mahsus bir kanun
çıkarılarak statülerinin belirlenmesi, 4/A sigortalılıktan
4/C sigortalılığa geçirilmesi, böylece tazminat ve kıdem
tazminatına hak kazandırılması, geriye dönük
sigortalarının yatırılması, daimî kadro verilmesi,
aktif görev ve operasyonlarda ilave ikramiye verilmesi,
istihkaklarının da kesintiye uğramaması gerekiyor. Görev
tanımları da yapılmalı artık bunların. Güvenlik
korucuları kamu personeli sayılmasına rağmen kamu personeli
haklarından maalesef yararlanamıyor. Maaş göstergelerinin 25000
göstergeye ayarlanması ve maaşlarının bu gösterge üzerinden
hesaplanması, emeklilikte toplu tazminatlarının ödenmesi, emekli
yaşının 50ye düşürülmesi, görev yolluklarının ve
geçici görevlendirme ücretlerinin takip eden maaşla birlikte ödenmesi,
gönüllü olarak on beş yıl güvenlik koruculuğu yapan
korucularımıza şeref aylığı bağlanması,
emekli güvenlik korucularımızın emekli
maaşlarının iyileştirilmesi, PKK terör örgütüyle mücadelede
yaralanmış, yüzde 40 ve üzeri uzuv kaybı olmayan güvenlik
korucularımıza gazilik hakları verilmesi gerekiyor. Yani bu
sorunlar mutlaka çözülmeli, biz bu sorunların farkındayız.
Değerli milletvekilleri,
millet iradesi bu dünyadaki en büyük mahkemedir. Nitekim, terörle mücadele
siyasi iradenin yani iktidarın milletimize verdiği sözün
hakkını vermesi, üzerine düşen büyük görevin
farkındalığıyla hareket etmesi gereken son derece hayati
bir alandır. İktidarın büyük bir ciddiyetle devleti idare
etmesi, tehditleri titizlikle ortadan kaldırması gerekir çünkü
terörle mücadele ciddiyetsizliği kaldırmaz, çünkü terörle mücadele
siyasi ihtirasları da kaldırmaz, çünkü terörle mücadele
iktidardakilerin birbirleriyle çelişen tutum ve
açıklamalarını da kaldırmaz, çünkü terörle mücadele
kusursuz işleyen bir devlet aklı olmadan yapılamaz. Terörle
mücadelede hiçbir şey gözden kaçamaz, hiçbir şey atlanamaz, hiçbir
aşamada hata yapılamaz çünkü terörle mücadelede yapılan ilk hata
son hatadır. Bu yüzden de terörle mücadelenin bazı altın
kuralları vardır. Örneğin, devletin görevlerinden biri, hiç
zaman kaybetmeden faili ortaya çıkarıp yakalamak ve olayın arkasındaki
güçleri aydınlatarak bir daha tekrarlanmaması için gereken önlemleri
almaktır. Evet, devlet, failleri ivedilikle yakalamakla görevlidir ama
iktidarın esas önceliği de terör eylemine, daha yapılmadan engel
olabilmektir. Şayet bir terörist ülkemizde bomba yapmaya karar vermişse
iktidarın görevi, devlet kurumlarımızı daha o bombanın
fünyesini takmadan onu etkisiz hâle getirmek için harekete geçirmektir.
Doğrudur, devlet teröristlerin ayakkabı numaralarına kadar
bilir, bilmeli de ama iktidarın görevi, ayakkabı numaralarına
kadar bildiği o teröristleri tek bir vatandaşımızın
burnu dahi kanamadan etkisiz hâle getirmesini çok daha iyi bilmektir.
Terörle mücadelede de
sınır güvenliği de çok önemlidir. Devlet,
hudutlarımızı namus bilerek sahip çıkmakla görevlidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
FAHRETTİN YOKUŞ
(Devamla) - Bir teröristin mülteci kılığına girerek dört
koca ay kaçak bir şekilde ülkemizde yaşamasına göz
yumamayız. İktidar ise kontrolsüz bir göç politikası uygulayarak
sınırlarımızın kevgire çevrilmesine sessiz kalmaz,
milletimizin öz yurdunda garip, öz vatanında parya olmasına seyirci
kalmaz. Tüm bunların yanında, devlet, terör korkusunu defederken
milletini asla karanlıkta bırakmaz çünkü böyle zorlu zamanlarda
millet devletiyle bütünleşir, millet ve devlet teröre karşı
kenetlenir, alçak teröristlerin korku ve baskıyla yıldırma
politikalarının karşısında dimdik durur.
Dolayısıyla geçtiğimiz pazar
yaşadığımız gibi bir belirsizlik ortamı, bir bant
genişliği kısıtlaması ya da bir karartma asla
yaşanmaz çünkü devleti yönetenler dezenformasyonla mücadele adı
altında milletin haber alma hakkını kısıtlayıp
bir korku ve vesvese ortamı oluşturmaktansa tam tersine
vatandaşlarının doğru bilgiye süratle ulaşmasını
sağlar.
Bu vesileyle iyi
akşamlar diliyorum, teşekkür ederim. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde
kabul edilmiştir.
Birleşime iki dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
23.21
ALTINCI OTURUM
Açılma
Saati: 23.22
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21inci Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
366 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir
iş bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 17 Kasım 2022 Perşembe günü saat 14.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
23.23
(*) )Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(*) )Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(*) 364 S. Sayılı Basmayazı 8/11/2022 tarihli 17nci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(*) 366 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir