TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
24üncü Birleşim
23 Kasım
2022 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Trabzon Milletvekili Hüseyin Örsün,
Öğretmenler Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutanın, Artvinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Burdur Milletvekili Bayram Özçelikin, Diş
Hekimliği Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun,
eczacıların ve eczacılık mesleğinin kronik hâle gelen
sorunlarına ilişkin açıklaması
2.- Diyarbakır Milletvekili Remziye Tosunun,
Amedde yapılan eylemlere ilişkin açıklaması
3.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, TARSİMe
ilişkin açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın,
Ertuğrul Dursun Önkuzunun şehit edilişinin 52nci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
5.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karadumanın,
Müslümanların haysiyetinin reel politikaya kurban edilemeyeceğine
ilişkin açıklaması
6.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal
Fendoğlunun, 24 Kasım Öğretmenler Gününe ve Ertuğrul
Dursun Önkuzunun şehit edilişinin 52nci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
7.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin,
belediye işçileri ve taşeron olarak görev yapan emekçilere
ilişkin açıklaması
8.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, Düzcenin Gölyaka ilçesinde meydana gelen depreme
ilişkin açıklaması
9.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
Düzcede meydana gelen depreme ve Yusufeli Barajına ilişkin
açıklaması
10.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin,
Tarımsal Girdi Fiyat Endeksindeki artışa ilişkin açıklaması
11.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın,
Yeşildere ve Gölecik Barajlarına ilişkin açıklaması
12.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun,
Düzcenin Gölyaka ilçesinde yaşanan depreme ve Hatayın da deprem
tehlikesinin olduğuna ilişkin açıklaması
13.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent
Karahocagilin, Türkiyenin 1inci, dünyanın 5inci yükseklikteki
barajının açılışına ilişkin
açıklaması
14.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk
Gergerlioğlunun, Mardinin Kızıltepe ilçesinde köy korucusu
Mehmet Akdağ ve yakınlarının gerçekleştirdikleri
saldırıya ilişkin açıklaması
15.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, doktor ve tüm sağlık personelinin mali haklarına
ilişkin açıklaması
16.- İstanbul Milletvekili Ahmet Berat
Çonkarın, Düzce merkezli depreme, terör örgütleriyle fedakârca mücadele
eden güvenlik güçlerine ve Yusufeli Barajına ilişkin
açıklaması
17.- Kastamonu Milletvekili Hasan
Baltacının, 2021 yılındaki orman yangınları ve
doğal afetler nedeniyle düzenlenen insani yardım kampanyasında
toplanan bağış paralarına ilişkin açıklaması
18.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutanın, Muratlı Sınır Kapısına
ilişkin açıklaması
19.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Akif
Yılmazın, Düzcenin Gölyaka ilçesinde meydana gelen depreme
ilişkin açıklaması
20.- Karabük Milletvekili Hüseyin Avni Aksoyun,
merkez üssü Düzce olan depreme ve EYTlilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
21.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın,
24 Kasım Öğretmenler Gününe ilişkin açıklaması
22.- Kırşehir Milletvekili Metin
İlhanın, Düzcede meydana gelen depreme ve AKP iktidarının
yerel yönetimler politikasına ilişkin açıklaması
23.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Yusufeli Barajının açılışına ve bu
açılışa Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın davet
edilmemesine, Düzcede meydana gelen depreme, Deprem Araştırma
Komisyonunun önerilerine ve depreme karşı devletin
yaptıklarına ilişkin açıklaması
24.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, Eber Gölüne ilişkin açıklaması
25.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Dursun
Önkuzunun şehadetinin 52nci yıl dönümüne, Diş Hekimleri
Gününe, Düzcenin Gölyaka ilçesinde meydana gelen depreme, kadroya geçirilen
taşeron işçilere, 4/Blilerin sorunlarına, kamuya iş yapan
küçük çaplı müteahhitlerin artan enflasyon ve inşaat maliyetleri
yüzünden sıkıntı içerisinde olduklarına, kamuda
çalışan denetim elemanlarının sorunlarına, Aile ve
Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanıkın yaptığı
açıklamaya, İYİ Partinin Göç Doktrini ve Stratejik Eylem
Planına ve Türkiye İstatistik Kurumunun
açıkladığı Tarımsal Girdi Fiyat Endeksine
ilişkin açıklaması
26.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
hayatını kaybeden MHP Manisa İl Başkanı Murat Önere,
Ertuğrul Dursun Önkuzunun şehit edilişinin 52nci yıl
dönümüne, Düzcenin Gölyaka ilçesinde meydana gelen depreme ve Yusufeli
Barajına ilişkin açıklaması
27.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Düzce merkezli depreme, 25 Kasım Kadına
Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününe, Özel
Öğretim Kurumları Kanununa tabi rehabilitasyon merkezlerindeki
öğretmenlerin sorunlarına, ihtiyaç sahiplerine yönelik acil önlem
paketi hazırlanması gerektiğine ve Tokat Havalimanına
ilişkin açıklaması
28.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan
Aygunun, TMO prim desteğine ilişkin açıklaması
29.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, MHP Manisa
İl Başkanının vefatına, Yusufeli Barajına, Düzce
merkezli depreme ve İstanbul Milletvekili Engin Altay ile Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
30.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
31.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
33.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
34.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
35.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç ile İstanbul
Milletvekili Engin Altayın yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
36.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
37.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
38.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, İstanbul Milletvekili Hasan Turanın HDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
39.- Hatay Milletvekili Suzan Şahinin,
Gaziantepe yapılan roketli saldırıya ve eli kanlı radikal
teröristlerin sınırlardan rahatlıkla Türkiyeye giriş
yaptığına ilişkin açıklaması
40.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Tahir Elçi davasına ve HDP Diyarbakır
İl Eş Başkanının da aralarında olduğu 39
kişinin gözaltı süresinin uzatılmasına ilişkin
açıklaması
41.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun,
iktidarın Suriye politikasına ilişkin açıklaması
42.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
kamuda çalışan mühendislerin taleplerine ilişkin
açıklaması
43.- Eskişehir Milletvekili Emine Nur
Günayın, İstanbul Milletvekili Hüda Kayanın 366 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesi üzerinde verilen önerge
hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
44.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete
Karşı Uluslararası Mücadele Gününe ilişkin
açıklaması
45.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, İzmir
Milletvekili Murat Bakanın 366 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 16ncı maddesi üzerinde verilen önerge hakkında
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
46.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, Isparta
Milletvekili Aylin Cesur ve 19 milletvekili tarafından, kadına
şiddet unsurlarının tespiti ve kadına yönelik şiddetin
önlenmesi ve Hükûmetin yeterli çalışmaları
yapmadığı, bu konuda gerekli çalışmaların
yapılması ve gerekli önlemlerin alınması amacıyla
23/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 23 Kasım 2022 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından,
iktidarın Suriye dış politikasında ÖSO ve HTŞyle
kurduğu ilişkilerin araştırılması amacıyla
23/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Kasım 2022
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
3.- CHP Grubunun, Adana Milletvekili Ayhan Barut ve
arkadaşları tarafından, ülkemizde depreme karşı önlem
alınması, deprem toplanma alanlarının tespiti, gerekli
bölgelere toplantı alanları yapılması, eksikliklerin
giderilmesi, depreme dayanıklılığı bulunmayan
binaların saptanması amacıyla 30/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Kasım 2022
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, 2023 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5 Aralık
2022 Pazartesi günkü gündeminin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmının 1inci ve 2nci sıralarında yer
almasına; 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile
2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Genel Kurulda
görüşme usul ve takvimi ile konuşma sürelerine; kamu idarelerinin
bütçeleri üzerindeki görüşmelerin 8 turda tamamlanmasına,
turların bitiminden sonra bütçe ve kesin hesap kanunu tekliflerinin
maddelerinin oylanmasına ilişkin önerisi
VII- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ve 69
Milletvekilinin Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4674) ile
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 366)
2.- Bursa Milletvekili Osman Mesten ve 66
Milletvekilinin Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının
Düzenlenmesine Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4672) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 365)
3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun İslam İşbirliği Teşkilatı Polis
İşbirliği ve Koordinasyon Merkezi Tüzüğünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2034) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 127)
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Duyurular
1.- Başkanlıkça, 2023 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Genel Kurul görüşülme takvimine
ilişkin Danışma Kurulu önerisinin bugün kabul edildiğine;
Bütçe Kanunu Teklifi ile Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Genel Kuruldaki
görüşme programının Türkiye Büyük Millet Meclisi internet
sayfasında yayımlanacağına ve bastırılarak
üyelere dağıtılacağına; bütçe üzerinde
şahıslar adına söz almak isteyen üyelerin söz kayıt
işlemlerinin 28 Kasım 2022 Pazartesi günü 12.00 ile 12.30 saatleri
arasında Büyük Grup Toplantı Salonunda Başkanlık
Divanı Kâtip Üyelerince yapılacağına; söz kaydını
her üyenin bizzat yaptırması gerektiğine, başkası
adına söz kaydı yapılmayacağına, belirtilen saatlerden
sonra söz kayıtlarının Kanunlar ve Kararlar
Başkanlığınca yapılacağına ilişkin
duyurusu
23 Kasım 2022 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman
TUTDERE (Adıyaman), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
24üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Öğretmenler
Günü hakkında söz isteyen Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Trabzon Milletvekili Hüseyin Örsün,
Öğretmenler Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yarın kutlayacağımız 24
Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle söz aldım. Genel Kurulu,
ekranları başında bizi izleyen aziz milletimizi ve eli öpülesi
öğretmenlerimizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, konuşmamın
başında Gaziantep'te yaşanan terör saldırılarında
şehit olan 5 yaşındaki yavrumuz Hasan Karataş ile ilkokul
öğretmenimiz Ayşenur Alkan ve vatandaşlarımıza
Cenab-ı Hak'tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına
başsağlığı, yaralılarımıza da acil
şifalar diliyorum. Bu hain saldırıları gerçekleştiren
YPG-PKK terör örgütünü ve destekçilerini burada lanetliyorum. Terör
örgütlerinin hedefi olan ve hayatlarını kaybeden şehit
öğretmenlerimizi rahmet ve saygıyla anıyorum.
Değerli arkadaşlar, yarın özel bir
gün, biliyorsunuz, 24 Kasım Öğretmenler Günü. İnsan
kaynağımızın yetişmesinde en büyük emek sahibi olan
tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü kutluyor,
ebediyete intikal edenlere Cenab-ı Hak'tan rahmet,
hastalığı olanlara da acil şifalar diliyorum. Ayrıca
Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere
istiklal kahramanı öğretmenlerimizi, eğitim hayatına ilk
adım attığım Trabzon Kanuni İlkokulundan bugüne
hayatımın her döneminde büyük emekleri olan tüm öğretmenlerimi
saygı ve minnetle anıyorum.
Değerli milletvekilleri, evet, yarın 24
Kasım ve bu 24 Kasımda da iktidar sahipleri her Öğretmenler
Günü'nde olduğu gibi öğretmenlik mesleğinin
kutsallığından, öğretmenlerimizin kıymetinden
bahsedecek süslü cümlelerle hamaset yapmaya devam edecekler. Peki,
öğretmenlerin yaşadığı sıkıntıları
giderecek, sorunlarına çözüm getirecekler mi? Yirmi yıllık AK
PARTİ iktidarına baktığımızda, bu sorunun
cevabı maalesef Hayır. arkadaşlar çünkü hep şöyle
yapmışlar, 24 Kasımda hatırladıkları
öğretmenlerimizi bir gün sonra unutmuşlar.
İktidar sahiplerine sormak isterim: Gelecek
nesillerimizin mimarı olan, ana kucağından, baba
ocağından sonraki ilk durağımız öğretmenlerimiz
ve atanamayan öğretmenlerimiz için ne yapacaksınız? Değerli
milletvekilleri, bakın, bu ülkede atanamayan öğretmenler diye
kanayan bir yara var. Arkadaşlar, iyi yönetilen bir ülkede atanamayan
öğretmenler diye bir sorun olmaz.
Değerli arkadaşlar, AK PARTİ
iktidarı göreve geldiği günden bu yana geçen yirmi yılda 8 bakan
değişti; işin daha da kötüsü, her bakanla birlikte eğitim
politikaları ve sistem değişti, Türk millî eğitimi bir
yazboz tahtasına dönüştü.
Bu iktidar, öğretmenlerimizi yoksulluk
sınırında yaşamaya mahkûm etmiştir arkadaşlar.
Öğretmenlerimiz, aldığı ücretle kendisinin ve ailesinin
temel ihtiyaçlarını karşılayamaz durumdadır.
Bir de adına Öğretmenlik Meslek Kanunu
denilen bir ucubeyle öğretmenlerimiz başöğretmen, uzman,
sözleşmeli, ücretli öğretmen diye
ayrıştırıldı ve öğretmenler odasında huzur
kaçtı, iş barışı bozuldu. Değerli
öğretmenlerimiz, buradan sizlere de seslenmek istiyorum: İYİ
Parti olarak sizlerin sıkıntılarını biliyoruz ve
Türkiye Büyük Millet Meclisinde gündeme getiriyoruz.
Son olarak, İYİ Parti Genel Başkan
Yardımcımız ve Ankara Milletvekilimiz Sayın Şenol
Sunat ve diğer milletvekili arkadaşlarımızla
imzaladığımız bir araştırma önergesi verdik.
Öğretmenlerimizin sorunlarının çözümüne ilişkin bu önergemiz,
inşallah, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alınır,
görüşülür ve kabul edilir diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Başkanım,
müsaade eder misiniz?
BAŞKAN Buyurun.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Teşekkür ederim
Başkanım.
Değerli arkadaşlar, bugün grup
toplantımız vardı, kendisi de öğretmen olan Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşener grup
toplantımızda dedi ki: Önümüzdeki sene Öğretmenler Gününde
sorunları değil, umutları konuşacağız; dertleri
değil, mutluluğu paylaşacağız;
saygınlığını ve itibarını yeniden kazanan
mesleğimizin büyük kutlamasını yapacağız.
İYİ Parti iktidarında ilk olarak cumhuriyetimizin 100üncü
yılının şerefine 100 bin öğretmenimizin
atamasını yapacağız. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
Ben de az kaldı diyor, Genel Kurulu ve
ekranları başında bizi izleyen aziz milletimizi
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Burhanettin Bey, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun,
eczacıların ve eczacılık mesleğinin kronik hâle gelen
sorunlarına ilişkin açıklaması
BURHANETTİN BULUT (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sağlık hizmetlerinin ayrılmaz
parçası olan eczacıların ve eczacılık mesleğinin
kronik hâle gelen sorunları iktidar tarafından görmezden
gelinmektedir. On dört yıl sonra İlaç Fiyat Kararnamesinde
yapılan değişiklik kalıcı çözüm olmaktan uzaktır.
Her 5 ilaçtan 1inin eczanede bulunmaması, bulunmayan ilaçların
sorumluluğunun eczacıya yüklenmesi, hastaların ödediği ilaç
fiyat farklarının her geçen gün artması, Beyaz Reformun üvey
evladı kamu eczacılarının hak kaybı, kontrolsüz bir
şekilde açılan eczacılık fakülteleri nedeniyle yakın
zamanda eczacıyı bekleyen işsizlik en temel
sorunlarıdır.
Eczacı meslektaşlarımız,
çalışanları, eczacılık fakültesi öğrencileri
sorunlara dikkat çekmek, iktidara seslerini duyurabilmek için 27 Kasımda
Ankarada büyük eczacı mitinginde bir araya geleceklerdir. Mesleğine,
mesleğin onuruna, mesleğin geleceğine sahip çıkmak için
Ankarada olacak tüm meslektaşlarımı sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
2.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutanın, Artvinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Artvinin sorunları hakkında söz isteyen Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutana aittir.
Buyurun Sayın Bayraktutan. (CHP
sıralarından alkışlar)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin başında, dün Yusufelide büyük
bir baraj açılışı gerçekleştirildi, bu anlamda
barajımızın ülkemize hayırlı uğurlu
olmasını istiyorum. Buna ilişkin sözlerime başlamak
istiyorum değerli arkadaşlarım. Bakın, dün Sayın
Cumhurbaşkanı Yusufelide yaptığı konuşmada aynen
şöyle söyledi, Bay Kemal, biz hesap adamıyız. dedi yani
katılmamak mümkün değil. Bakalım nasıl hesap adamı
oluyorlar kendileri. 26 Şubat 2013 tarihinde grup toplantısında
bu barajın temeli atılıyorken Yusufelililere dönüyor diyor ki
Telefonun karşı ucunda da kim var, Veysel Eroğlu var, dönemin
Bakanı -kendi Başbakan- bir de ilgili şirket Limakın
patronu Nihat Özdemir var. Baraj ne zaman bitecek? diyor arkadaşlar.
Limakın patronu diyor ki: Sayın Başbakanım, bu baraj 29
Mayıs 2018de -saat de veriyor- saat 11.00de bitecek. Dikkat edin, 29
Mayıs 2018
Biraz sonra Veysel Eroğlu diyor ki: Sayın
Başbakanım, saat de veriyorum. Bir tane sayaç koyduk Ankarada, saat
tam 11.00de açacağız. 29 Mayıs 2018 geçiyor, 2019 geçiyor, 20
geçiyor, 21 geçiyor, 22 de geçiyor -hesap adamı böyle bir şey- dört
buçuk sene sonra dün açtılar değerli arkadaşlarım. (CHP
sıralarından alkışlar) Dün açıklama yapıyor,
diyor ki: Bu barajın yıllık getirisi 5 milyar TL. Yılda 1
milyar 900 milyon kilovatsaat enerji üretecek. Dört buçuk yıllık
sapma var değerli arkadaşlarım, dört buçuk yıllık
sapma, bunu ifade etmek istiyorum.
Başka bir şey daha söyleyeceğim: Ben
bu ilin milletvekiliyim. Karstan, Erzurumdan, Ağrıdan, Rizeden,
Trabzondan, Giresundan adamları çağırdınız,
milletvekilini unuttunuz. Arkadaşlar, kendi babanızın
parasıyla yaptıysanız lafım yok ama devletin parasıyla
baraj yapıyorken
Biz başka Tanrının çocukları
değiliz, bu Parlamentoda en çok Yusufeliyi konuşan adamım, beni
çağırmaktan niye utanıyorsunuz? (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, bakın,
baraja ilişkin olarak, dün Yusufeli esnafı yukarıya
çıkmadı, protesto ettiler Sayın Başkanım, Engin
Başkanım, protesto ettiler, dediler ki: Bizim sorumuz var, niye
cevap vermiyorsunuz? Bakın, orada hak sahipliğiyle alakalı
800ü aşkın insan var, onlara hak sahipliği belgesi verilmedi
yukarıya ilişkin olarak. Bunun haricinde, aynı yerlere
ilişkin olarak 250ye yakın esnaf var, hak sahipliği belgesi
verilmedi, kıyamet koparıyorlar, diyorlar ki
Dün alelacele
orayı açacaklardı. İki tane köyle alakalı mağduriyet
yaşandı. Bunlardan biri Irmakyanı. Irmakyanı köylülerine
dediler ki: Yarın baraj açılacak, terk edin burayı. Değerli
Başkanım, elektriklerini kestiler köylülerin, şu anda
elektrikleri kesik. İkinci bir köy daha var orada, Yeniköy. Yeniköylülere
de diyorlar ki: Perşembe gününe kadar terk etmezseniz su altında
kalacak köy, sizin de elektriğinizi keseceğiz. Değerli arkadaşlarım,
bu baraj yapılmadan evvel Yusufelide cezaevi yoktu, şimdi barajda
devlet hafiyelik yapıyor, Aman, evlerinizden metalleri, kalorifer
peteklerini herhangi bir şekilde götürmeyin. diyor; hurdanın
peşine düştü devlet Yusufelide, hurdanın peşine. Yusufeli
size mezarlarını verdi, Hayır. diyorsunuz, devlet
hurdanın peşine düştü değerli arkadaşlarım.
Başka bir konu daha var, onu da arz etmek
istiyorum. Havaalanı
Rize-Artvin Havaalanının adı
Rize-Artvin değerli arkadaşlarım. Adı Rize-Artvin ama
havaalanında Artvin yok. Artvinin taksici esnafını, 08 T
yazan plakalı taksici esnafını Rize Havaalanına
sokmuyorlar değerli arkadaşlarım. Buradan Hükûmeti Artvinlilere
şikâyet ediyorum: Artvinli olup da Rize Havaalanında inen herhangi
bir yurttaş
Bakın, Hopada bir stat beklentisi var. Hopa,
Artvini ligde temsil eden en önemli takımımız ama ne yazık
ki buna ilişkin de mağduriyetler devam ediyor; bu, Hopa
Stadını yapmıyorsunuz.
Sözlerimin başında demiştim ki: Biz
hesap adamıyız. diye dediler; bunu Engin Başkanıma
çıkmadan evvel de dedim. Engin Başkanım, bakın, bunlar
iktidara geldiklerinde
Bakın, beğenmiyorlar ya, Gürcistan küçük
ülkedir, büyük devlet
öyle diyorlar ya
Bakın, 1/11/2002de -1
Kasımda- biz 100 Türk lirası veriyorduk,
karşılığında 129 Gürcistan larisi alıyorduk
Değerli Başkanım. Bir daha söylüyorum: 1 Kasım 2002de 100
Türk lirası veriyorduk, 129,14 Gürcistan larisi alıyorduk bundan
yirmi yıl evvel. Bunların o muhteşem hesapları sonucunda
bugün, daha dün
Şimdi, 100 lira veriyoruz, 14 lari alıyoruz
Değerli Başkanım, 14 lari; hesabı çok iyi biliyorlar. Biraz
önce, gelmeden evvel telefonla konuştuğum bir arkadaşım da
100 lari veriyor, bakın, 100 lariye karşılık 700 lira
alıyor değerli arkadaşlarım; ekonominin çökmesi budur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla)
Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) Doları,
euroyu, sterlini, onları bırakın; Gürcistan larisiyle
karşılaştırın değerli arkadaşlarım, bir
ülkenin ekonomisinin çökmesinin en çarpıcı örneği budur.
Değerli arkadaşlarım, o anlamda,
sözlerimi bitirirken bir kere daha söylüyorum: Artvinin bu sorunları var,
bu sorunları görmezlikten gelmeyin ama inşallah Millet
İttifakının iktidarında biz ne açılışı
yaparsak -bunu açıkça ifade ediyorum- diğer partilerin temsilcilerini
de baş tacı edeceğiz; sizler gibi bu şekilde
davranmayacağız değerli arkadaşlarım.
Yusufelinin sorunları devam ediyor,
Rize-Artvin Havaalanında taksici esnafının sorunları devam
ediyor; bunları bir tarafa not alın. Bizim iktidarımızda o
taksici esnafı o Rize Havaalanına kendi öz evine girer gibi girecek
değerli arkadaşlarım diyor, yüce heyetinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Diş Hekimliği Günü münasebetiyle söz isteyen Burdur Milletvekili
Bayram Özçelike aittir.
Buyurun Sayın Özçelik. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Burdur Milletvekili Bayram Özçelikin, Diş
Hekimliği Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Saygıdeğer
Başkanım, değerli milletvekilleri; dün gece Ankarada da
hissettiğimiz Düzce Gölyakadaki deprem vesilesiyle yaralanan
kardeşlerimize acil şifalar diliyorum; ülkemizin, milletimizin,
insanlığın bu şekilde afetler yaşamamasını
temenni ediyorum.
Aynı zamanda, yarın Öğretmenler Günü.
Tüm öğretmenlerimizin; istikbalimizin mimarı,
fedakârlığımızın ve sevginin timsali
öğretmenlerimizin gününü de kutluyorum.
22 Kasım Diş Hekimliği Günü ve
haftası Diş Hekimleri Haftası. Tabii ki her mesleğin, her
meslek grubunun sıkıntıları var, beklentileri var,
fırsatları var, riskleri var. Bunları meslek grubunun üst
kuruluşlarından itibaren değerlendirmeler yapılır ve
belirli zamanlarda adımlar atılarak bu konuda gelişmeler
sağlanır. İşte, bu çerçevede diş hekimliğinin
serbest çalışan diş hekimleri, fakültede okuyan diş
hekimleri, poliklinikte çalışanlar, özel sağlık
merkezlerinde çalışanlar, ADSM'de çalışanlar ve
devletimizin kurumlarında çalışan diş hekimlerinin de bu şekilde
bir beklentileri ve geleceğe yönelik de adımlar atılması
konusunda talepleri var.
Biz AK PARTİ hükûmetleri olarak diş
hekimliğinde güzel adımlar attık. Mesela 2000li yıllarda,
benim on yıllık bir diş hekimliği dönemimde, en çok
konuşulan sahte diş hekimleri yani izinsiz, usta çırakla
alınmış, kahve köşelerinde, sağlıksız
ortamlarda
Sahte diş hekimleriyle ilgili bir yasal düzenleme yaptık
ve onunla ilgili problemi ortadan kaldırmış olduk. Daha sonra
diş hekimliğinde uzmanlık adına adımlar
atıldı ve bu çerçevede de 8 branşta uzmanlık dalı
belirlendi ve bunun yasal düzenlemelerini de yaptık. Yine, plastik
cerrahlarla karışıklığa sebep olan çene
cerrahlarımız arasındaki bir düzenlemeyi gerçekleştirdik. O
da dişin tarifini yapmakla gerçekleştirildi. Uzun yıllar
diş hekimliğinin Sağlık Bakanlığında bir
muhatabı yoktu, şube müdürlüğü düzeyinde idi.
Bakanımızla görüşmelerde aslında biz genel müdürlük
düzeyinde diş hekimlerinin temsil edilmesini veya olmazsa genel müdür
yardımcılığı düzeyinde temsil edilmesini istedik ama
Sayın Bakanımız Fahrettin Koca'nın talimatlarıyla
Ağız ve Diş Sağlığı Dairesi
Başkanlığı kuruldu ve o Daire
Başkanlığının çalışmalarıyla özellikle
diş hekimlerinin büyük sorunları tek tek masaya yatırılarak
çözülmeye başlandı. Bakın, Aile Diş Hekimliği
uygulamasının pilot çalışması
-çalıştayına sabahleyin katıldım, yarın da devam
edecek- Eskişehirde, Karabükte ve Kırşehirde temmuz
ayından itibaren yapıldı -2 ve 12 yaş arasındaki tüm
çocuklarımızın aile diş hekimliği- yılbaşından
sonra Sayın Bakanımızın büyük bir gayretiyle eminim,
inanıyorum ki tüm Türkiyeye yayılmış olacak. Bu Aile
Diş Hekimliği uygulamasıyla ilgili olarak da gelecekte çürük
sayısının, ağız ve diş
sağlığı bakımının ne kadar daha toplum tarafından
kabul gördüğünü sağlamış olacağız.
Aynı zamanda engelli
hastalarımızın bakımıyla ilgili olarak da diş
hekimi arkadaşlara engelli hastaya bakarken farklı bir
değerlendirmeyle ücret verilmesi konusunda
adımlarımızı atmış bulunduk.
Geçen ay Meclisimizde, sizlerin destekleriyle,
diş hekimliği fakültesinin son sınıfındaki
öğrencilerimize asgari ücret verilmesi konusundaki yasal düzenlemeyi de
sağlamış olduk. Bu çerçevede, Kıymetli
Cumhurbaşkanımıza aktarılan bu konuda talimatları
çerçevesinde yasanın içine konularak diş hekimliği fakültesinin
son sınıf öğrencileri de asgari ücretten yararlanmış
oldu.
Tabii ki son zamanlarda diş hekimliği
fakültelerinin sayısı arttı, şu anda 104 adet diş
hekimliği fakültesi var, bunların 97si faal. Biz şu anda Türk
Dişhekimleri Birliği (TDB) olarak da serbest çalışan
diş hekimleri olarak da artık bu sayının, fakülte sayısının
dondurulmasını ve durdurulmasını özellikle istiyoruz.
Gelecekte hedeflerimiz var, hizmet satın
almanın yolunun açılmasını istiyoruz yani serbest diş
hekimliği muayenehanelerinin daha aktif çalışmasını
istiyoruz; olmayan ilçelerde, olmayan illerde yaygınlaştırılması
adına hizmet satın alma yoluyla bunun gerçekleşmesinin
altyapısını biz yaptık daha önceki yıllarda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla) Hazine ve Maliye
Bakanlığıyla oturduk, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığıyla oturduk ve yaptığımız
çalışmalar neticesinde hizmet satın alma yoluyla ilgili
çalışmalar da süratle devam ediyor.
Tabii ki diş hekimliği, teknolojik olarak,
bilimsel olarak hızla ilerleyen bir meslek, bunun da takip edilmesi
gerekiyor. Biz istiyoruz ki önümüzdeki günlerde on beş
yılını doldurmuş diş hekimlerinin de yeşil
pasaport alarak özellikle yurt dışındaki kongrelerde bilimsel
çalışmalara katılmalarını arzu ediyoruz.
Sağlık turizmi yönetmeliğinde
Değerli milletvekili arkadaşlarım, Avrupanın birçok
ülkesinden uçaklarla İstanbula ağız, diş
sağlığı tedavisi için gelenler var;
ağırlanıyor, misafir ediliyor, tedavileri yapılıyor ve
İstanbulumuzun da turizmde katkısı
Antalya vilayetimizde de
hakeza sağlık turizminde diş hekimliğinin etkisi çok fazla.
Biz istiyoruz ki sürekli diş eğitimiyle ilgili mutlaka bir karar
alınması lazım ve bu çerçevede sıkı bir denetimle
diş hekimliğinin gelişmelerinin takip edilmesi gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla) Hepinize
ağız ve diş sağlığı konusunda
verdiğiniz desteklerden dolayı teşekkür ediyorum.
Kıymetli Başkanım, size de
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tosun, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Diyarbakır Milletvekili Remziye Tosunun,
Amedde yapılan eylemlere ilişkin açıklaması
REMZİYE TOSUN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Amedde yapılan eylemlerde gerek kolluk gerekse
savcılık birçok usulsüzlüğe imza atıyor. 9 Ekim ve 14
Ekimde Amedde gözaltına alınan 80 kişi hakkında ne
gözaltı kararı ne de soruşturma dosyası ortada yok.
Yine, iki gün önce hava saldırı
operasyonlarına dair Amed il örgütü olarak basın açıklaması
gerçekleştirmek için onlarca arkadaşımız Dağkapı
Meydanında bir araya geldi. Bir araya gelen kitle henüz basın
açıklaması yapmadan 47 kişi gözaltına alındı, 1
arkadaşımız yerlerde sürüklendi. Gözaltına
alınanların bir kısmının ifade işlemlerinin
bitmesine rağmen bunlar serbest bırakılmıyor. Hem
gözaltına alınmaları hem de gözaltı sürecinde temel
ihtiyaçlarının sağlanmaması keyfî uygulamaların devam
ettiğini gösteriyor. En başta, anayasal hakların
kullanılmasının engellenmesi bir suçtur. Bu suç hukuksuz
uygulamalara
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren 20 milletvekiline söz vereceğim.
Sayın Barut
3.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, TARSİMe
ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
ülkemizde 2006da Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM)
uygulaması başladı. Don, fırtına, kuraklık, sel,
aşırı kar yağışı, heyelan ve hortum gibi
doğal afetlerden zarar gören çiftçiler ilgili yıl içerisinde
tarım sigortası yaptırmışsa çiftçilerin hasar
tazminatlarının ödenmesi gerekiyor ancak TARSİM
uygulamasına ilişkin sistemin kapsayıcılığı,
prim desteği ve tazminat ödemeleriyle ilgili sorunlar bitmek bilmiyor,
işlemediği açık olan bu sistemle ilgili dile getirilen
eksiklikler ve eleştiriler dikkate alınmıyor. Dün Kozan
ilçemizde bir narenciye üreticimiz feryat etti yine. Dolu mağduru
çiftçimize TARSİM eksperi önce hasarsızlık raporu düzenledi;
itiraz etti, sonucunda başka eksperlerce yüzde 22 hasar tespit edildi
ancak zarar ödemesi sistem arızalı olduğu için yüzde 10 hasar
üstünden yapılmak istendi. Acilen TARSİM düzenlemesi
yapılsın.
BAŞKAN Sayın Arkaz
4.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın,
Ertuğrul Dursun Önkuzunun şehit edilişinin 52nci yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Bugün ülkücü şehidimiz Ertuğrul Dursun
Önkuzu'nun şehit edilişinin 52nci yıl dönümü. Şehit Dursun
Önkuzu, Ankarada işgal altındaki bir okulda kızıl katiller
tarafından rehin alındı, üç gün boyunca insanlığa
sığmayacak işkenceler yapıldı; ciğerlerine hava
basılarak şehit edildi, cansız bedeni okulun 3üncü
katından aşağıya atıldı. Dursun Önkuzu
şehidimizi ve tüm şehitlerimizi rahmet ve dualarla anıyorum.
Önkuzu hey! Önkuzu!
Önde gider Önkuzu.
Bu bayrak düşmez yere
Ölmedikçe son kuzu!
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum,
teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Karaduman
5.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karadumanın,
Müslümanların haysiyetinin reel politikaya kurban edilemeyeceğine ilişkin
açıklaması
ABDULKADİR KARADUMAN (Konya)
Mısır'da hain darbe sonucu yüzlerce Müslüman, Rabiatul Adeviyye
Meydanı'nda katledildi. Seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed
Mursi ve yüzlerce Müslüman zindanlarda şehit oldu. Elbette o günlerde bu
katliam ve zulümleri hepimiz lanetledik ve Mısır'ın
mazlumlarıyla birlikte olduğumuzu haykırmış olduk.
Hain darbenin başaktörü zalim Sisi'nin kurşunları 17
yaşındaki Esma Biltaci'yi o meydanda şehit ederken,
babasının kızına yazdığı veda mektubu
yüreklerimizi dağladı, âdeta hançer olup göğsümüze
saplandı. O gün Sayın Erdoğan da o mektup okunurken
gözyaşı döküyordu. Ancak bugün Esma'nın katili zalim Sisi'nin
elini büyük bir heyecanla sıktığına şahitlik ediyoruz.
Bu şahsiyetten uzak duruşun vicdanlarda
yeri olmadığını hatırlatmak istiyorum.
Müslümanların haysiyeti reel politikaya kurban edilemez.
BAŞKAN Sayın Fendoğlu
6.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal
Fendoğlunun, 24 Kasım Öğretmenler Gününe ve Ertuğrul
Dursun Önkuzunun şehit edilişinin 52nci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Yüce Türk milletinin, ülkemizin ve ülkülerimizin
gelecek yüzyıllardaki teminatı olan gençlerimizin fikir, zihin ve
gönül dünyasının mimarları, aydınlığın
simgesi, toplumun yol göstericisi tüm öğretmenlerimizi kutluyorum.
Şahsım dâhil hayatları boyunca yetiştirdikleri ve
yetiştirecekleri tüm çocuklarımız adına teşekkür
ediyorum.
Görev başındayken gazi olmuş,
şehit düşmüş, Hakka yürümüş olan bütün
öğretmenlerimizi saygıyla ve rahmetle anıyorum. Emekli
öğretmenlerimize sağlık, esenlik temenni ediyor, bütün
öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Gününü içtenlikle
kutluyorum.
Bu vesileyle, tam elli iki yıl önce 23
Kasım 1970 tarihinde Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulunda bir
öğretmen adayıyken şehit edilen Zileli şehit Ertuğrul
Dursun Önkuzuyla birlikte, tüm vatan ve dava şehitlerimizi de bir kez
daha rahmet ve şükranla anıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yüceer
7.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin,
belediye işçileri ve taşeron olarak görev yapan emekçilere
ilişkin açıklaması
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Yıllar boyunca
taşerona kadro talebine kulağını tıkayan AKP
iktidarı, 2018 seçimlerinden önce Taşerona kadro veriyoruz. diye
bir kararname çıkardı. Her işte yaptıkları gibi, gene
mış gibi yaparak yarım yamalak getirilen bu düzenlemede;
KİTlerde, belediyelerde, sosyal tesislerde ve birçok alanda
çalışan yüz binlerce insan bu düzenlemenin dışında ve
kadro dışı kaldı. Kadro veriyoruz. diye
kandırılan ve dört yıldır adaletsizliğe,
eşitsizliğe uğrayarak mağdur edilen belediye işçileri
ve taşeron çalışan insanların, emekçilerin hakları bir
an önce verilmeli, kadroya alınmalı, özlük haklarıyla beraber
sosyal hakları sağlanmalı ve çalışma
hayatının gerçekten kanayan yarası hâline gelen taşeron
sistemi son bulmalıdır.
Buradan bir kez daha ifade ediyoruz: Taşeron
sistemi, kölelik sistemidir; belediye işçiliği, kadro değildir;
yandaşlara 5-6 maaş verileceğine, gerçekten zor şartlarda
çalışan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Taşkın
8.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, Düzcenin Gölyaka ilçesinde meydana gelen depreme
ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Düzce Gölyaka ilçesinde meydana gelen ve Ankaradan
da hissedilen depremden etkilenen vatandaşlarımıza geçmiş
olsun dileklerimi iletiyor, depremde yaralanan vatandaşlarımıza
acil şifalar diliyorum. Cenab-ı Hak aziz milleti her türlü afetlerden
korusun.
Depremden hemen sonra devletimiz bütün kurum ve
kuruluşlarıyla ilk andan itibaren vatandaşının
yanında olmuştur. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan depremin ilk anından itibaren gelişmeleri
yakından takip etmiş ve koordinasyonu için talimatlar vermiştir.
İçişleri Bakanımız, AFAD ekipleri hemen saha
çalışmalarına başlamış,
vatandaşlarımızın yardımına koşmuştur.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız, psikososyal destek
ekibini KHK yurtları ve toplanma alanlarında
vatandaşlarımıza destek vermeleri için görevlendirmiştir.
Kızılayımız, sıcak yemek başta olmak üzere
vatandaşlarımızın tüm ihtiyaçlarının giderilmesi
için gerekli çalışmaları başlatmıştır.
Depremden etkilenen tüm
vatandaşlarımıza tekrar geçmiş olsun diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
9.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
Düzcede meydana gelen depreme ve Yusufeli Barajına ilişkin
açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Düzcede meydana gelen ve birçok ilimizde hissedilen
depremden etkilenen tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi
iletiyorum.
Tüm kurumlarımız ve ekiplerimiz
sahadadır. Her türlü tedbir alınmakta ve çalışmalar
yürütülmektedir. Rabbim, ülkemizi her türlü afet ve afetten oluşacak
sonuçlardan muhafaza eylesin.
Türkiye, sembol eserleriyle bölgesel liderliği
aşıp küresel düzeyde söz sahibi olma konumuna gelmiştir. Ülke
ekonomisine yıllık 5 milyar TL katkı sağlayıp 2,5
milyon kişinin yıllık elektrik ihtiyacını
karşılayacak olan yüzyılın enerjisi Yusufeli Barajı ve
HES, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın teşrifleriyle ve destekleriyle hizmete
açılmıştır.
Aziz milletimize hayırlı olsun diyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gökçel
10.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin,
Tarımsal Girdi Fiyat Endeksindeki artışa ilişkin
açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi yıllık
yüzde 138 arttı. Son bir yılda mazot yüzde 236, gübre yüzde 227, ilaç
yüzde 111 zamlandı, yem yüzde 145 zamlandı. Süt inekleri kesime
gidiyor. Biz Artan maliyetler nedeniyle çiftçi üretimi bırakıyor.
diye bas bas bağırdıkça Tarım Bakanı
İnsanlarımız aç mı? Markete gittiğinizde ürün
bulamıyor musunuz? diye alay ediyor. Yahu çocuklar süt içemiyor, vatandaş
yumurta alamıyor, peynir alamıyor; peynir fiyatları et fiyatını
geçti, vatandaş eskiden et yiyemiyordu, şimdi peynir de yiyemiyor.
Vatandaşı açlığa, yoksulluğa mahkûm ettiniz.
İnsanlar marketin önünden geçerken utancından kafasını
kaldırıp markete bakamıyor. Ey Bakan, bundan siz utanmıyor
musunuz?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Utanmıyor!
BAŞKAN Sayın Özkan
11.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın,
Yeşildere ve Gölecik Barajlarına ilişkin açıklaması
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, Bursanın
Karacabey ilçesinde yapımına 2014 yılında başlanan
Yeşildere Barajı ile 2017 yılında temeli atılan
Gölecik Barajı inşaatlarının belirtilen teslim tarihleri
üzerinden çok uzun zaman geçti. Geçtiğimiz yıl yaşanan sel
felaketiyle binlerce dönüm tarım arazisinin sular altında
kaldığı Karacabeyde Yeşildere Barajının önemi
bir kez daha anlaşılmıştır. AK PARTİli İl
Başkanı, milletvekilleri ve Belediye Başkanı inşaatta
fotoğraf verip 2022de bitiriyoruz. demişlerdi. Karacabeye
sağlıklı içme suyu sağlayacak olan Gölecik
Barajının da inşaatı hâlen devam etmektedir.
Barajlar ne zaman faaliyete geçecek? Bugüne kadar ne
kadar para harcadınız? Bu sene bu barajların yapımı
için de ne kadar bütçe ayırdınız? Karacebeyli
vatandaşlarımız cevap bekliyorlar.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Güzelmansur
12.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun,
Düzcenin Gölyaka ilçesinde yaşanan depreme ve Hatayın da deprem
tehlikesinin olduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Bugün sabaha karşı merkezi Düzce Gölyaka
olan, pek çok ilimizde de hissedilen 5,9 büyüklüğünde bir deprem
yaşadık. Depremde ölen vatandaşlarımıza Allah'tan
rahmet, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Deprem ülkemizin bir gerçeği ancak alınan
önlemlerle can kayıplarını önlemek, zararları minimize
etmek mümkün.
Seçim bölgem Hatay'ın da çok önemli bir deprem
tehlikesi var. Özellikle kent merkezi Antakya ve Defne de diri fay hatları
üzerinde bulunuyor. Antakya'da fay hatları üzerinde bulunan okullar, kamu
binaları var, bunların güçlendirme, boşaltma
çalışmaları çok yavaş ilerliyor. Düzce depreminin tedbir
alma konusunda örnek oluşturmasını diliyorum. Her konuda Hataya
üvey evlat muamelesi yapan iktidarın, deprem konusunda da bu
tavrından vazgeçmesini umuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Karahocagil
13.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent
Karahocagilin, Türkiyenin 1inci, dünyanın 5inci yükseklikteki
barajının açılışına ilişkin
açıklaması
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) -
Teşekkür ediyorum Başkanım.
İşimiz hizmet, gücümüz millet.
sloganıyla ülkenin her gününe dünyanın en büyük projelerini
sığdıran AK PARTİ lideri Recep Tayyip Erdoğanla
ülkemizin 1inci, dünyanın 5inci yükseklikteki barajının
açılışını 22/11/2022de yani dün yaptık.
Yıllık 1,9 milyar kilovatsaat elektrik üretecek, ülke ekonomisine
yıllık 5 milyar TL katkı sağlayacak, 2,5 milyon
kişinin yıllık elektrik ihtiyacını
karşılayacak, 2,13 milyar metreküp su depolama hacmine sahip, 558
megavat kurulu güce sahip barajımızı muhalefete anlatmamız
mümkün değil. Bizim gücümüze, bizim eserimize muhalefetin de 6lı
masanın da hayalleri yetmez. En büyük gerçek: Cumhur İttifakı
Türkiye'yi dünya devleti yapma peşindeyken onların hedefi güç
alabilecekleri mevki, makam ve koltuktur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Gergerlioğlu
14.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk
Gergerlioğlunun, Mardinin Kızıltepe ilçesinde köy korucusu
Mehmet Akdağ ve yakınlarının gerçekleştirdikleri
saldırıya ilişkin açıklaması
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Mardin'de vali, Derikte kaymakam,
Kızıltepe'de savcı yok mudur? Mardin Derik Üçyol Karakoluna
bağlı Sırt köyü korucusu Mehmet Akdağ ve
yakınları, Kızıltepe'de Baran Bebek, Aydın Bebek ve
Özcan Bebek'in işyerine şahsi bir nedenden dolayı
saldırdı ve oradaki insanları bakın, böyle inanılmaz
bir şekilde devletin silahlarıyla darbetti ve darbedilenlerden Özcan
Bebek göz hasarına uğradı ve maalesef, gözü
kurtarılamadı, gözünü kaybetti. Şahıslar hâlâ yolumuzu
kesip balta, bıçakla saldırıyorlar, evimize kadar gelip
çocuklarımızı tehdit ediyorlar. diyorlar ve Kızıltepe
Emniyetine, Kızıltepe Savcılığına, Derik
Kaymakamına, Mardin Valiliğine Bu nedir? Birimiz ölmeli mi? diye
soruyor mağdurlar. Karakoldan, Emniyetten, savcılıktan herhangi
bir sonuç alamadık. Şahıslar ifadeye gitmiyor,
savcılık da olayı başından savıyor, karakol da
gidip getirmiyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aycan
15.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, doktor ve tüm sağlık personelinin mali haklarına
ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, sağlık personelinin aylık gelirinin önemli bir
kısmını döner sermayeden yapılan ek ödeme
oluşturmaktadır. Son yapılan düzenlemeyle özellikle kamu
hastanelerinde çalışan doktorların aylık gelirlerinde
artış olmuştur, bu durum memnuniyetle
karşılanmıştır. Fakat ek ödemeden hastanede
çalışan sağlık personeli, özellikle hemşireler,
sağlık memurları, teknikerler aynı oranda
yararlanamamaktadır. Hastanelerin işleyişinde görev alan
sağlık personeline ek ödeme artışı
yapılmalıdır. Bu, hastanelerin işleyişi
açısından önemli ve faydalıdır. Aslında
sağlık personeli emekliliğe de yansıyacak şekilde
aylıklarında iyileştirme yapılmasını
istemektedir. Emeklilikte ek ödeme alamayan doktor ve tüm sağlık
personelinin emekli aylıkları çok düşük kalmaktadır; bu da
geçim sıkıntısı yaratmaktadır. Çalışma
hayatı ve çalışma süreleriyle ilgili yapılacak düzenlemeler
ve yeni sağlık personeli ataması hastanelerin iş yükünü
azaltacak, hizmet kalitesini artıracaktır.
BAŞKAN Sayın Çonkar
16.- İstanbul Milletvekili Ahmet Berat
Çonkarın, Düzce merkezli depreme, terör örgütleriyle fedakârca mücadele
eden güvenlik güçlerine ve Yusufeli Barajına ilişkin
açıklaması
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Düzce merkezli meydana gelen depremde
hayatını kaybeden vatandaşımıza Cenab-ı Allahtan
rahmet, yararlanan vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum.
Düzcemize ve tüm milletimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Ülkemizin muhatap olduğu deprem gerçeğine
karşı Hükûmetimizin, belediyelerimizin ve tüm
kurumlarımızın her daim teyakkuz hâlinde bulunup gerekli
çalışmaları hiç vakit kaybetmeksizin yapmalarının
önemini bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Bu vesileyle, ülkemizin güney
sınırlarını PKK-YPG, DAEŞ gibi tüm terör örgütlerinin
saldırı ve tehditlerinden arındırmak için fedakârca
mücadele eden tüm güvenlik güçlerimize Cenab-ı Allah'tan muvaffakiyetler
ve muzafferiyetler diliyorum; şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Muazzam emeklerle yapılan Yusufeli
Barajı'mızın da milletimize hayırlı olmasını
temenni ediyorum.
BAŞKAN Sayın Baltacı
17.- Kastamonu Milletvekili Hasan
Baltacının, 2021 yılındaki orman yangınları ve
doğal afetler nedeniyle düzenlenen insani yardım kampanyasında
toplanan bağış paralarına ilişkin açıklaması
HASAN BALTACI (Kastamonu) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
2021 yılında meydana gelen yangın ve
sel afetlerinin hemen ardından Cumhurbaşkanı kararıyla
insani yardım kampanyası başlatıldı. Soru önergemize
İçişleri Bakanlığının verdiği cevaptan
öğrendik ki toplam 1 milyar 383 milyon lira bağış
parası toplanmış ancak bu bağışın sadece 916
milyon lirası afet bölgelerine aktarılmış geriye 467 milyon
lira para kalmış.
Şimdi, buradan Bakan Soylu'ya soruyorum: Bu
para hâlâ duruyorsa afetzedeleri yeni ev ve iş yerleri için neden
borçlandırıyorsunuz? Ve uyarıyorum: Bu paranın akıbeti
de 15 Temmuz şehit aileleri için toplanan yardım parasıyla
aynı olmamalıdır. Toplanan bağış paraları
son kuruşuna kadar afetzedeler için ve afet bölgesi için
harcanmalıdır.
BAŞKAN Sayın Bayraktutan
18.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutanın, Muratlı Sınır Kapısına
ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Ülkemiz ile Gürcistan Cumhuriyeti arasında
geçişleri sağlayan Sarp Sınır Kapısı
dışında, Borçka, Muratlı Sınır
Kapısının açılması konusunda yurttaşlarda ve
yöre halkında büyük bir beklenti mevcuttur. Yıllardır bir türlü
çözüme kavuşmayan ve ileri tarihe atılan Muratlı Sınır
Kapısı'nın yöre kalkınması için büyük önem arz
ettiği aşikârdır. Türkiye ile Gürcistan arasındaki
dostluğumuzu ve ticari faaliyetleri pekiştirecek, her ülke
halkının da heyecanla beklediği Muratlı Sınır
Kapısının ne zaman açılacağına ilişkin
problemin ortadan kalkması gerekmektedir. Hem Türkiye Cumhuriyeti
Parlamentosunda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde hem de Gürcistan
Parlamentosunda uluslararası anlaşmayla bu kapının
açılması konusunda ortak bir mutabakat oluşmuş ama bugüne
kadar somut adım atılmamıştır. Yöre halkının
bu beklentisinin karşılanması konusunda gerekli
adımların atılmasını yöre milletvekili olarak talep
ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
19.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Akif
Yılmazın, Düzcenin Gölyaka ilçesinde meydana gelen depreme
ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Düzce Gölkaya merkezli gerçekleşen, birçok
ilimizde de güçlü bir şekilde hissedilen deprem nedeniyle aziz milletimize
geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, yaralılarımıza acil
şifalar diliyorum.
Bu gece tekrar hissettiğimiz bu derin
sarsıntı, ülkemizin dünyanın en önemli fay hatları üzerinde
bulunduğu ve her an deprem olabileceği gerçeğiyle
yaşamamız gerektiğini bize bir kez daha hatırlattı. Bu
gerçekle, binalarımız için gerekli yapısal dönüşüme
-beklenen İstanbul depremi merkezli- ciddiyetle hız vermek millet ve
devlet olarak en öncelikli meselemiz olmalıdır. Allah
vatanımızı ve milletimizi her türlü afetten muhafaza eylesin.
BAŞKAN Sayın Aksoy
20.- Karabük Milletvekili Hüseyin Avni Aksoyun,
merkez üssü Düzce olan depreme ve EYTlilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN AVNİ AKSOY (Karabük)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Merkez üssü Düzce olan depremde hayatını
kaybeden vatandaşımıza Allahtan rahmet, yaralananlara acil
şifalar diliyorum.
1999 yılında yaşanan Marmara
depreminde başta Kocaeli ve Adapazarı olmak üzere Marmara Bölgesinde
birçok iş yeri yıkılmış, işe girişlerde
gecikmeler yaşanmış ve yıkılan iş yerlerinde
çalışanların kayıtları yok olmuştur. Buna
rağmen, depremden yirmi bir gün sonra, 8 Eylül 1999da yeni emeklilik
yasası çıkarılmıştır. Belirlenen tarih birçok
vatandaşımızı mağdur etmiştir. Bu zamana kadar,
mağdur olan vatandaşlarımız için herhangi bir düzenleme
yapılmamıştır. EYTde tarih değişikliğine
gidilerek, 1/1/2000 şeklinde milat bir tarih belirleyerek ivedilikle
mağduriyetlerin giderilmesi gerekmektedir. Acilen EYTlilerin
sorunları çözülmelidir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Çakır
21.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın,
24 Kasım Öğretmenler Gününe ilişkin açıklaması
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) Sayın Başkan,
24 Kasım Öğretmenler Günü. Aslında onlar, bir milletin ruh ve
karakterini şekillendirmede bir fidan gibi ellerine teslim edilen
geleceğin büyüklerinin maddi ve manevi olarak yetiştirilmesini emanet
ettiğimiz, sadece bir görevli olmanın dışında bir
mimar, bir mühendis, bir ustada olması gereken tüm özellikleriyle
yarının sahipleri. Aslında onlar, çok asil, bir o kadar da
hassas bir mesleğin sahibi olarak, özveri ve gayretin sembolü olarak sevginin,
doğrunun hayat bulması için ellerindeki hamura çaldıkları
maya kadar mutlu, verdikleri kadar umutlu, bir mum gibi verdiği
ışıkla aydınlatan yanıyla yol göstericiler. Öpülesi
ellerinin etkisini ömrümüzün sonuna kadar yaşayacağımız,
gülen gözlerimizde onların gülüşünü gördüğümüz
öğretmenlerimizi hayırla ve saygıyla yâd ediyor, Hazreti Alinin
Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum. sözünün özü
öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü'nü kutluyor, Genel Kurulu ve
milletimizi saygıyla selamlıyorum
BAŞKAN Sayın İlhan
22.- Kırşehir Milletvekili Metin
İlhanın, Düzcede meydana gelen depreme ve AKP iktidarının
yerel yönetimler politikasına ilişkin açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir)
Teşekkür ederim Başkanım.
Öncelikle, sabaha karşı Düzce'de meydana
gelen depremde yaralanan vatandaşlarımıza acil şifalar
diliyorum.
Yirmi yıllık AKP iktidarı,
demokrasinin temel ayağı olan yerel yönetimleri güçlendirmeyi bir
yana bırakın, tam aksi bir şekilde belde belediyelerini
kapatarak vatandaşlarımızın kaderini merkezî yönetimin
insafına terk etmiştir. Geçen hafta Kırşehir'de, eskiden
belediye olan ancak günümüzde bu vasfını kaybetmiş Kağan
ilçemizin Ömerhacılı, Savcılı ve Yelek köylerinde
incelemelerde bulundum. Karşılaştığım manzara ne
yazık ki hiç de iç açıcı değildi. Zira belde
vasfının kaybedilmesiyle artık eski dinamizmden uzak, durgun ve
cansız yaşam alanlarına dönüşmüşler, sorunlar da
çığ gibi artarak büyümüş. Buradan şunu söylemek isterim ki:
İktidarımızda, eski belde belediyelerinin çoğunu tekrar
açıp, yetkilerini, öz gelirlerini ve üretime yönelik
kaynaklarını artırıp yeni imkânlar oluşturarak hizmet
kapasitesini çoğaltacağız. Böylece belediyelerimize,
beldelerimize ekonomik ve sosyal anlamda yeni bir hareket
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Şimdi Sayın Grup Başkan
Vekillerimize söz vereceğim.
Buyurun Sayın Altay.
23.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Yusufeli Barajının açılışına ve bu
açılışa Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın davet
edilmemesine, Düzcede meydana gelen depreme, Deprem Araştırma
Komisyonunun önerilerine ve depreme karşı devletin
yaptıklarına ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Zatıalinizi ve yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Yusufeli Barajı Artvinimize, millî ekonomimize,
bölge halkına hayırlı olsun diyorum. Ancak Türkiye Büyük Millet
Meclisinde Artvinin ve Artvinlinin yaşadığı her derde
deva, her soruna çare için çırpınan Artvin Milletvekilimiz Sayın
Uğur Bayraktutanın bu açılışa davet edilmemesi kabul
edilemez Sayın Başkan. Bu, parti devleti
anlayışının vücut bulmuş hâlidir. Sayın
Bayraktutana yapılan saygısızlık Sayın Bayraktutana
değil, Artvin halkına yapılmıştır. Vali ya da
ilgili Bakanın, hatta Sayın Recep Tayyip Erdoğanın Artvin
halkından ve Sayın Bayraktutandan özür dilemesi gerekir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, bugün saat 04.00
civarında, 04.08de Düzce merkezli 6 şiddetinde bir depremle
İstanbul, Ankara başta olmak üzere çok sayıda il, ilçe, köy
sallandı. Hepimiz etkilendik. Tek tesellimiz can kaybının
olmaması. Yaralılarımıza da acil şifa diliyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi
Grubu sabah itibarıyla 4 kişilik bir heyeti geçmiş olsun
ziyareti, inceleme ve Düzce halkıyla, Gölyaka halkıyla,
Gölyakalılarla dayanışma amacıyla bölgeye
göndermiştir. Arkadaşlarımız şu anda bölgede,
Düzcelilerle, Gölyakalılarla hemhâl olmuşlardır; yaşanan
sorunları, endişeleri paylaşmak ve Cumhuriyet Halk Partisinin ve
Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin yapabilecekleri bir şeyler varsa bu
konularda bölge halkıyla temas etmek amacıyla oradadırlar.
Bu vesileyle, esasen sadece Düzce'ye değil,
İstanbul ve Ankara olmak üzere, depremden etkilenen, depremi hisseden
bütün vatandaşlarımıza ve Türkiye'ye geçmiş olsun demeyi de
bir görev sayıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın
Başkanım, Türkiye Büyük Millet Meclisi 10 Kasım 2020 tarihinde
depreme karşı alınabilecek önlemlerin ve depremlerin
zararlarının en aza indirilmesi için alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
komisyonu kurdu; güzel. Bunu ne zaman yaptı Meclis? 2020de. Yani Meclis
görevini yapmış. Komisyonda çalışan bütün partilerden milletvekillerine
de Allah razı olsun. diyorum, teşekkür ediyorum. Lakin, bu komisyon
raporu 16 Temmuz 2021de Başkanlığa sunuldu, 5 Ekim 2021de de
bu yüce Genel Kurulda görüşüldü. Ne görüşüldü Sayın
Başkanım? Bu 500 sayfalık rapor görüşüldü. Bu raporda 286 adet
somut, net öneri var. Bu Deprem Araştırma Komisyonunun ürettiği,
altı aylık bir çalışmayla ürettiği raporda 268 adet
öneri var ve bu önerilerinin hayata geçmesi için iki şey lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bir
kısmı için yasa lazım, bir kısmı için yönetmelik
lazım, bu kadar basit. Fakat, gelin görün ki aradan bir yılı
aşkın süre geçti ne Çevre Şehircilik Bakanlığının
bir yasa teklifi
Teklifi Bakanlık veremiyor ama şimdiki usulle AK PARTİ
Grubundan Genel Kurula bir tek yasa teklifi gelmedi. Bu raporda yapılan
268 öneri için bir tek yönetmelik çıkmadı.
Sayın Başkan, olmaz, bu Meclis niye var?
Sembolik, işlevsiz, şekilsel bir meclis olmaz, olamaz Türkiye Büyük
Millet Meclisi. Ne yapıldı peki? Bu rapordan sonra Devlet ne
yaptı? derseniz, iki şey yaptı. Ne yaptı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kentsel
dönüşüm yerine rantsal dönüşüme daha çok hız verdi ve deprem
toplanma alanlarını imara açtı. Ya, bir şey
yapmıyorsunuz, orta yerdeki toplanma alanlarına bari dokunmayın,
ihanet etmeyin. Çok yanlış, yedi ay çalışıldı,
elimizde 500 sayfalık bir rapor var. Bugünü can kaybı olmadan
atlattık. Hükûmeti uyarıyorum, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
iradesine saygı gösterin, bu raporun gereğini derhâl yapın.
Bu kadar, tamam. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Köksal, buyurun.
24.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, Eber Gölüne ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Eber Gölü, Çay,
Sultandağı, Bolvadin ilçelerimizin sınırlarında
bulunan, bölgeye hayat veren, binlerce canlıya ev sahipliği yapan,
geçmişten bugüne birçok hemşehrimizin ekmeğini kazandığı
eşsiz bir göldür. Önce gölün altından âdeta hazine değerinde
olan torfu çıkardılar, ardından göl yangınlarla
sarsıldı, içindeki birçok canlı diri diri yandı. Sık
sık çıkan göl yangınlarına karşı defalarca
Türkiye Büyük Millet Meclisinde ve gölün bulunduğu yerde AKPye
çağrıda bulunduk ancak bu çağrılarımıza
karşı duyarsız kalındı; hâlâ göl yangınlara maruz
kalıyor. Bir yandan torf çıkarılan, bir yandan yangınlarla
sarsılan göl kuruyor. Göl küçüldü, sular çekildi ama AKP hâlâ görmezden ve
duymazdan geliyor. Gölün şu durumuna bakıp da insanın
vicdanı sızlamıyorsa zaten söylenecek bir şey yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Eber Gölünü bu hâle
getirenlere, yangınlara duyarsız kalanlara, gölü peşkeş
çekenlere yazıklar olsun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Usta, buyurun.
25.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Dursun
Önkuzunun şehadetinin 52nci yıl dönümüne, Diş Hekimleri
Gününe, Düzcenin Gölyaka ilçesinde meydana gelen depreme, kadroya geçirilen
taşeron işçilere, 4/Blilerin sorunlarına, kamuya iş yapan
küçük çaplı müteahhitlerin artan enflasyon ve inşaat maliyetleri
yüzünden sıkıntı içerisinde olduklarına, kamuda
çalışan denetim elemanlarının sorunlarına, Aile ve
Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanıkın yaptığı açıklamaya,
İYİ Partinin Göç Doktrini ve Stratejik Eylem Planına ve Türkiye
İstatistik Kurumunun açıkladığı Tarımsal Girdi
Fiyat Endeksine ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Bugün merhum Dursun Önkuzu'nun şehadetinin
52nci yıl dönümü. İnsan onuruna ve vicdanına
sığmayacak şekilde işkencelerle hayatını kaybeden
Önkuzu ağabeyimizi rahmetle anıyorum; mekânı cennet olsun, ruhu
şad olsun.
BAŞKAN Âmin.
ERHAN USTA (Samsun) Bütün diş hekimlerimizin
Diş Hekimleri Günü'nü kutluyorum. Onların sorunları var,
sorunlarını da Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından çözümüne
yönelik adımların atılması gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepimizin bildiği gibi merkez üssü Düzce Gölyaka'da 5,9
büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiştir. Allah'a çok şükür
herhangi bir can kaybı olmamıştır. İstanbul ve
Ankara'da ciddi şekilde deprem hissedilmiştir.
Vatandaşlarımız arasında korku ve panik
yaşanmıştır ve bütün vatandaşlarımıza
geçmiş olsun diliyorum. Kalp krizi geçiren bir vatandaşımız
var, ona Allah'tan rahmet diliyorum, yaralılarımıza da acil
şifalar diliyorum. Tabii, tesellimiz can kaybının olmaması
ancak her zaman bu kadar şanslı olmayabiliriz. Depremle ilgili
tedbirlerin alınması lazım. Maalesef iktidarın deprem
konusunda herhangi bir tedbir almadığını çok net bir
şekilde görüyoruz.
Diğer bir husus, şimdi, Düzce'de adalet
binası ciddi hasar gördü, ağır hasar gördü. Kamu
binalarının da nasıl depreme dayanıklı
olmadığı bir kez daha gözler önüne serilmiştir. Bunlardan,
hepsinden ders çıkarmak lazım ve depreme karşı Türkiye'yi
ve milletimizi hazırlamak gerekir.
Değerli arkadaşlar, bu EYT düzenlemesiyle
ilgili birtakım beyanatlar oluyor. Fakat burada EYT konusunu, onu
ayrıca konuşuruz ancak burada sıkıntılı
olabilecek bir durum ortaya çıkmaya başladı. Biliyorsunuz,
kamuda çalışan bu taşeron işçiler daha önceden kadroya
geçirilmişti, 2018 yılında. Bu düzenleme yapılırken
696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 23üncü maddesi var, bu madde
şunu söylüyor, diyor ki: Bu kadroya geçirilen istihdam süreleri hiçbir
şekilde sosyal güvenlik kurumlarından emeklilik hakları elde
ettikleri süreyi geçemez. Yani bu düzenlemenin çıkması durumunda,
zorunlu olarak kadroya geçirilen bu kişilerin emekliliği gibi bir
şey gündeme geliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Bir yandan, işte,
Hükûmet, EYT düzenlemesini geciktirirken, insanlar işte bir anda emekli
olursa Biz ne yaparız? Bunun altından nasıl kalkarız?
gibi kaygıları dile getirirken diğer taraftan da kendi
yaptığı düzenlemeyle bir kesim insanı zorunlu olarak
emekliliğe sevk etmesi çok yanlış olacaktır. Bizim
beklentimiz, bu 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 23üncü
maddesinin düzeltilerek bu zorunlu emeklilik şartının
kaldırılması gerekmektedir; bunun
kaldırılmasını bekliyoruz.
Yine, Sayın Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanının beyanatlarında 4/Blilerle ilgili bir
kısım muğlak ifadeler yer alıyor yani 4/Blilerin
sorunlarının çözüleceğine ilişkin bir şey söyleniyor
ama onların en büyük beklentisi 4/Blilerin süreli süresiz
ayrımı olmaksızın kadroya geçirilmesidir. Bu kadro konusu
son derece önemlidir. Kamu hizmetlerinin sadece memurlar
aracılığıyla yapılması zaten bizim İYİ
Parti olarak sürekli savunduğumuz bir şeydi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ERHAN USTA (Samsun) Dolayısıyla
4/Bliler içerisinde yeni bir mağduriyet yaratılmaksızın
hepsinin kadroya geçirilmesini Hükûmetten bekliyoruz, düzenlemenin bu
şekilde olmasını talep ediyoruz.
Şimdi, diğer bir sorun alanı,
Sayın Başkan, biliyorsunuz, tabii ki Türkiye çok hızlı bir
enflasyon yaşıyor, bu enflasyonun her yerde birtakım
sonuçları oluyor; milletimizi derin bir yoksulluğa itti ama onun
dışında bir sorun da bu kamu müteahhitleriyle ilgili hususlar.
Tabii, iktidara yakın olan müteahhitlerin herhangi bir sorunu yok, onlar
zaten dolar üzerinden hak edişlerini alıyorlar, onların herhangi
bir sorunu yok. Ancak kamuya iş yapan böyle daha küçük çaplı bir
kısım müteahhitler hakikaten bu artan enflasyon ve artan inşaat
maliyetleri yüzünden çok ciddi sıkıntı içerisindeler. Bununla
ilgili 2 defa düzenleme yapıldı ama bu düzenleme bu sorunları
çözmekten son derece uzak yani 4-5 katına çıkan maliyetler var, bu
maliyetleri dikkate alarak bir çözüm sunulması gerekiyor. Yani bu
insanların iflas etmesi hakikaten ülke olarak hiç hayrımıza
olacak bir şey değildir çünkü firmalar zor kuruluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ERHAN USTA (Samsun) Buralarda dünya kadar emek
var, bu emeklerinin zayi olmaması lazım. Bu insanlar, bu firmalar
eğer iflas ederse yarın bir gün devletin işi her zaman devam
edecek, hakikaten rekabetçi bir ortamda ihale yapma imkânı da devletin
olmayacaktır. Burada yüzde 15 şartı var, biliyorsunuz yüzde
15in altında olanlara bir fesih hakkı veriliyor ama yüzde 15 çok
yetersiz. Ya bunun düzeltilmesi lazım ya da artık bu işin
altından kalkamıyorlar. Tabii, talep edilen şey şu:
Enflasyon ve maliyetler dikkate alınarak bir düzenleme yapılması
lazım, bir fark verilmesi lazım. Ama iktidar bunu yapmakta eğer
biraz isteksiz davranacaksa şartsız fesih hakkının
getirilmesi lazım ki bu insanlar iflas etmeden ve daha sonra bu tür
ihalelere girmekten menedilmemesi gerekir.
Diğer bir sorun ve sürekli gündeme getirilen,
tabii bunlar devlet memuru olduğu için biraz da denetçilerle ilgili sorunu
söylemeye çalışıyorum. Devlet memurluğunun getirdiği
bir kısım nedenlerle çok da fazla belki böyle her tarafta
dolaşamıyorlar ama özellikle WhatsApp gruplarında sessiz
çığlık diye bir kısım tabii sıkıntılar
dolaşıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun) Bitireceğim
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ERHAN USTA (Samsun) Konu şu:
Yaklaşık devlette çalışan 17 bin denetim elemanı var.
Tabii, biz bu iktidarın denetimi sevmediğini, denetçileri de
sevmediğini biliyoruz. Denetim elemanları arasında, Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar, çok ciddi bir maaş farkı
oluşmaya başladı. Yani bir bakanlık müfettişi ile bir
mülkiye müfettişi, bir adalet müfettişi, hele hele bir
Sayıştay denetçisi arasında, hemen hemen benzer işi yapan
kişiler arasında çok ciddi bir maaş farkı oluşmaya
başladı; bu, ciddi bir huzursuzluk yaratıyor. Tabii yüksek alana
kimsenin bir şey dediği yok, o yüksek alanların da zaten hani
geçinmelerini zor sağlayacak maaşlar bunlar çünkü denetim
elemanları dünyanın her yerinde biraz daha refah seviyesi yüksek olan
insanlardır ki işini tarafsız, bağımsız bir
şekilde yapabilsin, hiç kimsenin etkisi altında kalmasın. Bu anlamda
denetçiler arasındaki bu farklılığın mutlak surette
düzeltilmesi lazım. Özellikle vergi müfettişlerinde de çok ciddi
sorun var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ERHAN USTA (Samsun) Toparlayacağım
Başkanım.
Efendim, bunlar milyarlarca liralık denetim
yapıyorlar fakat çok cüzi maaşlarla ve ciddi adaletsizlikler
içerisinde işlerini yapmaya çalışıyorlar. Bu
dengesizliğin bir an evvel giderilmesini Hükûmetten talep ediyoruz.
Şimdi, bugün, Aile Bakanı Derya
Yanıkın bir açıklaması oldu; Türkiyenin
sığınmacılara kendi öz kaynaklarından 45 milyar dolar
harcadığını ifade etti. 45 milyar dolar, TL olarak bakarsak
bugünkü kurla yaklaşık 855 milyar lira yapıyor; bu da 2022
bütçesinin üçte 1i kadar bir bütçedir, bu çok yüksek rakamdır. Tabii, bu
ülkenin çocukları, insanları doğal gaz faturalarını
ödeyemezken, elektrik, ulaşım sorunlarını düşünürken,
emekli kiralarını ödeyemezken, evine çocuklar için süt
alınamazken akıl dışı politikalar sonucunda bu kadar
yüksek bir maliyetle karşı karşıya kalmış
olmamız son derece düşündürücüdür. Dış politikada
yapılan bu yanlışların, efendim, kişisel politika
oluşturmanın getirdiği yanlışların bedelini
maalesef Türk milletine ödetiyor iktidar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun) Bitireceğim
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Şunu sormak istiyoruz:
Yani 45 milyar doları harcarken kime sordunuz? Bu milletin
onayını aldınız mı? Bu, bir. İkincisi,
harcadığınız bu para ne işe yaradı? Yani sığınmacılar
sorunu devam ediyor ve sayısı azalmadığı gibi artarak
devam ediyor. Dolayısıyla tabii, bu terör sorunları, işte,
İstiklal Caddesinde yapılan son patlamadaki şeyin bura
kaynaklı bir şey olduğunu herkes biliyor. Asayiş
sorunlarına yol açıyor, demografi sorununa yol açıyor. Yani
hasılı Türkiye açısından hakikaten beka sorunu
diyebileceğimiz bir sorun ortada duruyor ancak bunun çözümüne yönelik
hiçbir adımın atılmadığını maalesef üzülerek
görüyoruz. Eğer iktidar hiçbir şey bilmiyorsa İYİ Parti olarak
biz Göç Doktrini ve Stratejik Eylem Planı diye bu konunun çözümüne
ilişkin bir strateji açıkladık. Lütfen, Hükûmetten
istirhamımız oralara baksınlar, Türkiyenin bu sorunu çözülsün.
Son konu olarak, Sayın Başkan,
müsamahanıza sığınarak, Türkiye İstatistik Kurumu
tarım girdi endeksini açıkladı yani tarım girdilerindeki
maliyetin ne olduğunu açıkladı, son rakam olarak yüzde 138.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Bitireceğim Sayın
Başkan.
Gübrede çok daha yüksek, mazotta çok daha yüksek ama
ortalamanın yüzde 138 olduğunu söyledi. Bunun doğru
olduğunu kabul ediyoruz. Şimdi, tarım destekleri ile
tarımsal girdilerdeki artış arasında bir paralellik
olması lazım. Şimdi, bakıyorsunuz, 2021 yılında
-daha geriye gitmiyorum, geriler de çok kötü- tarımsal maliyetler yüzde 46
artmış, tarım desteklemesi yüzde 10 artmış. 2022
yılında maliyetler yüzde 138 artmış, tarım bütçesi
yüzde 63 artmış. Bakın, sadece bu son iki yılda buradan
kaynaklanan yani maliyetlerdeki artışın desteklemeye
yansıtılmamasından kaynaklanan maliyet, çiftçilere olan maliyet
35 milyar TLdir, bu çok yüksek bir rakamdır. Bu girdi maliyetleri dikkate
alınarak tarım bütçesinin hazırlanması lazım.
Maalesef, görüyoruz ki şu anda görüşmekte olduğumuz 2023
bütçesinde de tarımsal destekleme için ayrılan kaynak son derece
yetersizdir.
Çok teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Akçay
26.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
hayatını kaybeden MHP Manisa İl Başkanı Murat Önere,
Ertuğrul Dursun Önkuzunun şehit edilişinin 52nci yıl dönümüne,
Düzcenin Gölyaka ilçesinde meydana gelen depreme ve Yusufeli Barajına
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, 19 Kasım Cumartesi
gecesi Milliyetçi Hareket Partisi Manisa İl Başkanımız,
ülküdaşımız, çok kıymetli kardeşim Murat Öner
geçirmiş olduğu kalp krizi sonucunda hayatını kaybetti.
BAŞKAN Allah rahmet eylesin.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Murat Öner, duruşu ve
mütevazı şahsiyetiyle örnek bir insan, inançlı ve fedakâr bir
dava insanıydı. İçten ve samimi kişiliğiyle,
iyilikseverliğiyle bütün Manisalıların gönlünde taht
kurmuş, azmi ve çalışkanlığıyla herkesin
takdirini kazanmıştır. Manisa İl Başkanımız
değerli kardeşim Murat Öner'e bir kez daha Allah'tan rahmet,
ailesine, yakınlarına ve camiamıza başsağlığı
diliyorum.
Sayın Başkan, elli iki yıl önce bugün
Ertuğrul Dursun Önkuzu Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulunda
eğitim görürken öğrenci kılıklı teröristler
tarafından canice işkenceyle şehit edilmiştir. 22
yaşında genç bir öğretmen adayı iken şehit edilen
Ertuğrul Dursun Önkuzu'nun, Ruhi Kılıçkırandan Fırat
Yılmaz Çakıroğluna kadar bütün şehitlerimizin
acısı hâlâ yüreklerimizdedir. Niyazi Yıldırım
Gençosmanoğlunun hislerimizin tercümanı olan Önkuzu şiirinde
ifade edildiği gibi:
Önkuzu hey! Önkuzu!
Önde gider Önkuzu.
Bu bayrak düşmez yere
Ölmedikçe son kuzu!
Sayın Başkan, dün gece saatlerinde merkez
üssü Düzce'nin Gölyaka ilçesi olan 5,9 büyüklüğünde bir deprem meydana
gelmiştir. Depremden sonra en büyüğü 4,3 olmak üzere 101 artçı
sarsıntı yaşandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Düzce merkezli deprem
İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere birçok ilimizde
hissedilmiş, deprem nedeniyle yaklaşık 50
vatandaşımız yaralanmıştır ve 2 vatandaşımızın
da depremin yarattığı etkiyle kalp krizi geçirerek
hayatını kaybettiğini de öğrenmiş bulunuyoruz.
Binalarda ağır bir hasar ve çöküntü olmaması ayrı bir
tesellimiz olmuştur. 2 vatandaşımıza Allah'tan rahmet ve
Düzce halkına ve depremi hisseden bütün vatandaşlarımıza
geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz ve yaralanan
vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyoruz.
Sayın Başkan, cumhuriyetimizin 100üncü
yılına doğru emin adımlarla ilerlerken dünya çapında
eser ve hizmetler ülkemize ve milletimize kazandırılmaya devam
ediliyor. 22 Kasım 2022de Artvin'in Yusufeli ilçesinde Yusufeli
Barajı ve HES yeni bağlantı yolları ve tünelleri, yeni
yerleşim bölgesi açılış töreni gerçekleştirildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yusufeli Barajı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Başta Sayın
Cumhurbaşkanımız olmak üzere projede emeği geçen tüm
yetkilileri, mühendislerimizi ve işçilerimizi tebrik ediyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun.
27.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Düzce merkezli depreme, 25 Kasım Kadına
Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününe, Özel
Öğretim Kurumları Kanununa tabi rehabilitasyon merkezlerindeki
öğretmenlerin sorunlarına, ihtiyaç sahiplerine yönelik acil önlem
paketi hazırlanması gerektiğine ve Tokat Havalimanına
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Evet, dün gece çok ürkütücü bir deprem
yaşadık hakikaten, Ankara'dan da çok ciddi hissedildi. Tek iyi sonucu
yaşam kaybının, can kaybının olmaması ancak bu 6
şiddetinde Düzce merkezli meydana gelen depremde Türkiye'nin hazır
olmadığını, depreme hazırlıklı olmadığımızı
bir kez daha yaşadık, hissettik. Yani Deprem Araştırma
Komisyonu ortaklaşa kuruldu, raporu yayınlandı ama bu önemli
çalışma, o rapor sadece raflarda yerini bulsun diye yapılmadı.
Çok yakında maalesef yeni depremler de olabilir ve uzmanlar bu konuda çok
uyarıcılar. Hepimizin bu konuda çok önemli sorumlulukları ve
görevleri var; başta iktidar partisi olmak üzere, bu adımların
bir an önce atılması gerektiğini ifade ediyor ve başta
Düzce olmak üzere hisseden bütün merkezlerle geçmiş olsun dileklerimizi
paylaşmak istiyorum.
Sayın Başkan, 25 Kasım Kadına
Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günündeyiz ama
kadına yönelik şiddet hız kesmeden devam ediyor. Geçen aylarda,
Cizrede bir polis tarafından kaçırılan S.S.nin
mağduriyeti aslında kolluğun ve yargının meseleye
nasıl yaklaştığını gösteriyor. S.S.yi, bu
kadını, bir polis iki gün boyunca bir evde alıkoymuş;
istismar, şiddet, hakaret gibi ağır suçlar işlemiş.
Kadının karakola yaptığı başvurular sanki kendisi
suçluymuş gibi karşılanmış. Cerrahpaşa Tıp
Fakültesinde yapılan muayenede istismar bulguları tamamıyla
tespit edilmesine rağmen yaptığı suç duyuruları ve
şikâyetleri takipsizlik kararıyla sonuçlanmıştır.
Dosya, itiraz sonucu hâlâ Yargıtay aşamasında. Bu,
yargının ve kolluğun hoşgörüsü ve meseleyi
meşrulaştırması anlamına geliyor. Çok önemli bir
örnektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yine,
genç bir kadın olan Meryem, Musa Sevim tarafından uzun süre duygusal
birlikteliğe zorlanmış, reddedildiği için, istenmediği
için psikolojik şiddet yoğun olarak yaşanmış ve
evlenme talepleri de reddedilince 9 kurşunla canice Meryem
katledilmiştir ve şu anda yakalama kararı çıkarılmış
Musa Sevim hakkında, hâlâ yakalanamadı fakat burada bizim dile
getirmemizin en önemli sebebi 25 Kasım gününde de bu canice şiddetin
ve cinayetlerin devam etmesi ve bunun önlenmemesi, önlenememesidir. Kadın
cinayetleri asla özel değildir, politiktir ve her kadın cinayetinde
faillerden biri de devlettir. Eğer sorumluluğunu yerine getirmezse,
yasalar etkin uygulanmazsa failler cesaretlenir ve suçlar devam eder maalesef;
bunu da ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Diğer bir mesele; görme, işitme, zihinsel ve bedensel
yetersizliği olan bireyler ile dil ve konuşma, özel öğrenme
güçlüğü, otizm spektrum bozukluğu, Down sendromlu bireylere on iki ay
boyunca destek eğitimi veren ve ödeneği devletçe
karşılanan, MEBe bağlı, yasal olarak da Özel Öğretim
Kurumları Kanununa tabi rehabilitasyon merkezlerinin öğretmenlerinin
sorunlarını dile getirmek istiyorum. Kangren hâline gelmiş ve
ticarethane gibi çalışmalarının önü maalesef açılmıştır.
Başlıca sorunları şunlar: Bir kere, düşük ücretle
çalıştırılıyorlar. Diğeri, sigorta primleri
düşük, bir yıllık iş sözleşmeleriyle
çalışıyorlar, çalışma süreleri on-on bir saati
buluyor. Kadın öğretmenlere süt izni, erkek öğretmenlere
babalık izni verilmiyor. Kadın öğretmenler doğum
sonrası işe dönmekte zorlukla karşılaşıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Nöbete
kalan öğretmenlere ek ücret verilmiyor, tatil ve dinlenme hakları çok
sınırlı. Açıkçası, bu sorunun çözüm bulması
gerekiyor. Özel eğitim ve rehabilitasyon kurumlarında
çalışan öğretmenlerin kamuda çalışan
meslektaşlarıyla eşit haklara sahip olmaları gerekiyor,
özlük haklarının da çalışma saatlerinin de aynı
olması gerekiyor. Bu nedenle 5580 sayılı Kanuna ücretlerinin
kamuda çalışan meslektaşlarının maaşlarından
az olamayacağı ibaresinin eklenmesi ve Millî Eğitim
Bakanlığıyla sözleşmelerin yapılması gerekiyor.
Bu talepler derhâl değerlendirilmelidir.
Isınma konusunda çok başvuru var. En büyük
ekonomik krizlerden birini yaşarken kışa giriyoruz ve soğuk
havalar başlayacak. Birçok ülke buna ilişkin önlem alırken
Türkiyede hiçbir önlem söz konusu değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Örneğin
Amerika Birleşik Devletlerinde çok kazananlardan alınan vergilerle
finanse edilecek milyar dolarlık Enflasyonu Düşürme Yasası
çıkarıldı. Dünya bizi kıskanıyor. deniyor,
aslında dünya bizi kıskanmıyor, sadece, kazançları
vergilendirilen dünya şirketleri, vergi borçları silinen, vergiden
kaçan, ısmarlama ihale kazanan saray oligarklarını
kıskanıyor; gerçek budur. Bu sebeple kara kış
kapıdayken kara propaganda yapmak yerine çok acil bir şekilde ihtiyaç
sahiplerine barınma, ısınma ve günlük ihtiyaçları
karşılanacak bir acil önlem paketinin hazırlanması,
finansmanının da vergi aflarının kesilmesi ve çok
kazanandan çok vergi alınmasıyla karşılanmasını
istiyoruz; çabamız bu yönde.
Son olarak, Sayın Başkan, Tokat
Havalimanına ilişkin dikkat çekici bir istatistikle karşı
karşıyayız. DHMİ bütçesinden şirketlere yapılan
garanti ödemesi 2021 yılında 172,6 milyon dolara ulaştı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
2015-2021 yıllarındaysa şirketlere aktarılan bu rakam 691,6
milyon dolar olarak kaydedildi. Erdoğanın Uçaklar boş,
doldurun. talimatıyla gündeme gelen Rize-Artvin Havalimanının
altı ayda kullanılan yolcu sayısı, kapasitenin sadece yüzde
12sini oluşturdu. Benzer bir tablo, ekonomik krizin gölgesinde inşa
edilen Tokat Havalimanında yaşandı; 2 milyon yolcu kapasitesi
var, 550 milyon TLye mal oldu ama 61.629 yolcuyu ağırladı
mart-ekim döneminde. Yandaşa rant aktarma aracı olarak yeni
havalimanları açılıyor, bunu hepimiz biliyoruz. İhtiyaç
analizi yapılmıyor ve resmî veriler de bunu ortaya koyuyor Sayın
Başkan.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Aygun, buyurun.
28.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan
Aygunun, TMO prim desteğine ilişkin açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Teşekkür ederim Başkanım.
Toprak Mahsulleri Ofisi hasat dönemi
başladıktan sonra sistemi değiştirdi, Toprak Mahsulleri
Ofisine mal döken çiftçilere buğdayda 1 lira, arpada 50 kuruş destek
verecekti ama 8 Ağustostan bugüne kadar daha hiçbir ödeme yok, çiftçimizi
yine ortada bıraktınız.
Ayrıca, TMOya mal döküp de tarım il
müdürlüklerine dilekçe vermeyen vatandaşlarımız da tüm ülkede
şu anda mağduriyet yaşıyor bu prim desteğiyle ilgili.
Bakanlığın bunu tekrar gözden geçirerek, bir ek süre vererek bu mağduriyetin
giderilmesini talep ediyoruz. Hazine garantileri ile kur korumalı mevduata
para bulan devlet, çiftçisine geldiği zaman cimri davranıyor. 8
Ağustostan beri verilmeyen TMO prim desteklerinin bir an evvel ödenmesi
konusunda hassasiyet bekliyorum.
Teşekkür ederim Başkanım.
BAŞKAN Sayın Zengin, buyurun.
29.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, MHP Manisa
İl Başkanının vefatına, Yusufeli Barajına, Düzce
merkezli depreme ve İstanbul Milletvekili Engin Altay ile Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekilleri; ben de Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Evveliyatla MHP ailesine, Manisa İl
Başkanının vefatı sebebiyle başsağlığı
diliyorum, başta Erkan Bey olmak üzere. Ekip
arkadaşlarımızın, yıllarca beraber
çalıştığımız
arkadaşlarımızın, emektar
arkadaşlarımızın kaybı hepimizin hayatında derin
boşluklara sebebiyet veriyor, başsağlığı dilerim,
kendisine de Allah'tan rahmet dilerim.
Tabii, değerli arkadaşlarım, Yusufeli
Barajı -bugün Sayın Cumhurbaşkanımız grup
toplantımızda da gündeme getirdi- Türkiye'nin en büyük barajı,
su tutmaya başladı ve dünyada da 5inci büyüklükte bir baraj;
hepimizin gururu olması gereken bir baraj. Su tuttuktan sonra bir yıl
içerisinde 2,5 milyon hanenin elektriğini sağlayabilecek kapasiteye
sahip. Böyle bakıldığı zaman, gerçekten gurur duymamız
gereken bir yapıdan bahsediyoruz fakat görüyorum, Genel Kurulda yapılan
konuşmalar -dün de ifade ettim- devamlı bir şikâyet üzerine yani
yaptığımız işi gölgelemek üzerine şekilleniyor.
Bu manada yapılması gereken şey, önce bir hakkı teslim
etmek, daha sonra varsa bir noksan, insani olarak bir noksan varsa bunun da
telafisi muhakkak ki mümkündür diye düşünüyorum ama öncelik, bu
yapılan işin gölgelenmemesidir.
Şimdi, tabii, kentsel dönüşüm çok önemli
konulardan bir tanesi. Buraya gelmeden evvel ben de
Dün hepimizi üzen bir
hadise yaşandı, sabaha karşı bir deprem oldu Düzce merkezli
fakat Ankara dâhil, İstanbul'da, pek çok yerde deprem hissedildi; 5,9
şiddetindeydi. Böyle bakıldığı zaman, en büyük
sevincimiz can kaybının olmaması ama muhakkak ki insanlarda bir
tedirginlik, bir rahatsızlık yarattı ve bunun üzerine hepimiz
tekrar dönüp bakma ihtiyacı duyduk.
Meclisimizde 2020 yılında önemli bir
faaliyet gerçekleştirdik hep beraber, bir araştırma komisyonu
kurduk bizim kendi milletvekillerimizden Sakarya Milletvekilimiz Recep
Uncuoğlu Başkanlığında; biraz evvel ben kendisiyle de
konuştum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Tabii, Sayın Altay
burada değil, bana dışarıya çıkacağını
söylemişti, onun gıyabında bir şey söylemiş olmak
istemem, geldiği zaman da üzerine konuşabiliriz. Kendisi önce
Buradaki başlıkların en önemlisi,
kentsel dönüşümle alakalı yerel yönetimlere verilen işler,
sorumluluklar çünkü kentsel dönüşümle alakalı önemli bir kanun
düzenlemesi yaptık zaten. Bu manada, yerel yönetimlerin
yaptığı işlerin daha iyi olabilmesi için tavsiyeler,
üniversitelerin yapması gerekenler, onlara tavsiyeler, elbette ki Hükûmete
de tavsiyeler var ama bunların tamamının kanun ve yönetmelik
olduğunu söylemek gerçeğe muhalif bir ifade.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Tabii,
şaşırmıyoruz. Niye şaşırmıyoruz? Genel
Kurulun raconu gerçeğe muhalif işler söylemek; işte bir tanesi
Tokat Havalimanı. Yani ben de diyordum Tokata nerede sıra gelecek,
her gün Tokatla başlıyoruz güne.
Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekili, bir
defa, Tokat Havalimanı yolcu garantili yapılan bir havalimanı
değil, öz kaynaklarla yapılan bir havalimanı; üstelik de şu
anda Türkiyenin en rantabl havalimanlarından bir tanesi, 61 bin yolcu
taşıdı. Günde 1 sefer vardı, Türk Hava Yolları bu 1
seferi kasım ayı içerisinde sabah ve akşam olmak üzere 2 sefere
çıkarmaya kendisi karar verdi. Son derece iyi işleyen bir
havaalanı, hiçbir zararı yok, hiçbir şekilde yolcu garantisi
yok. O yüzden, burada konuşurken lütfen gerçeğe muhalif şeyler
söylemeyelim. Tokat için çok önemli, vatandaşa hizmet
dışında da hiç kimseye, hiçbir şeye tekabül etmeyen çok ama
çok önemli bir hizmet; biz gurur duyuyoruz Tokat Havalimanıyla.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bölgemiz için bizim
hayatımızı fevkalade dönüştüren, kolaylaştıran,
sadece yolcu taşımacılığı değil, aynı
zamanda kargo taşımacılığında da bizim için,
Tokat tarımı için çok önem arz eden bir proje. Biz bu manada aynen
Yusufelide olduğu gibi Tokatın yapımına da destek veren
Bakanlığımıza, çalışanlarına, projeyi hayata
geçirenlere ve elbette Sayın Cumhurbaşkanımıza hassaten
teşekkür ediyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, küçük bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
30.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Aslında Sayın Zengin benim söylediğimi teyit etti, ben aynı
rakamı söyledim. Tokat Havalimanının mart-ekim döneminde 61.629
yolcuyu ağırladığını, 2 milyon yolcu kapasitesi
olduğunu ve 550 milyon TLye de mal olduğunu söyledim. Burada mesele
ne? Biz havalimanlarına karşı değiliz; tam tersine -bu
harcanan paranın- yani bu meselenin rant aracı yapılması ve
kapasitesinin çok çok altında yolcu taşınmasının
bedelinin vergilerle yurttaşa yüklenmesidir karşı
olduğumuz. Ona bakarsanız DHMİyle ilgili, Türk Hava
Yollarıyla ilgili bu yıl özellikle inanılmaz sorunları var;
hem uçuş sayıları
Benim vekili olduğum Siirtte
havalimanı var ama hava yolları çalışmıyor yani buna
benzer bir yığın sorun var. Gerçekleri söylemeye ve takip etmeye
devam edeceğiz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Zengin, buyurun.
31.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, yani birbirimizin yüzüne bakarak konuşuyoruz,
birbirimizi gayet iyi anladığımızı düşünüyorum.
Yani siz bir yolcu garantisi olduğundan, zarara uğratılmaktan
bahsediyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Kapasite
olarak söylüyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) 2 milyon uçuşa
başlar başlamaz değil, bir yolcu garantisinden bahsetmiyoruz,
ulaşabileceği maksimum kapasiteden bahsediyoruz; bir yolcu garantisi
yok. Tokatta kaç insan oturuyor yani bu belli zaten; İstanbuldakileri de
alırsak 1,5 milyon Tokatlı var Türkiyede, hepsini koysak 2 milyon.
Burada, ilerde ulaşabileceği maksimum kapasite
Bir daha söylüyorum Genel Kuruldan: Tokat
Havalimanı öz kaynaklarla yapılmıştır, yolcu garantisi
yoktur, şu anda yüzde 97 dolulukla uçuş vardır. Öyle olduğu
için Türk Hava Yolları kendisi uçuş sayısını
artırmaya karar vermiştir. Son derece iyi işleyen, fonksiyonel
bir havalimanıdır, bir daha altını çizmek isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Uşak Havalimanı
niye kapalı o zaman?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Mikrofon
kullanmanızı tavsiye ediyorum, anlamıyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Tutanaklara geçsin: Ben yolcu garantisi demedim, kapasitesi dedim; 2 milyon
yolcu kapasiteli, garantili demedim.
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
Sunuşları vardır.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, Isparta
Milletvekili Aylin Cesur ve 19 milletvekili tarafından, kadına
şiddet unsurlarının tespiti ve kadına yönelik şiddetin
önlenmesi ve Hükûmetin yeterli çalışmaları yapmadığı,
bu konuda gerekli çalışmaların yapılması ve gerekli
önlemlerin alınması amacıyla 23/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Kasım 2022
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
23/11/2022
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
23/11/2022 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Erhan
Usta
Samsun
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Isparta Milletvekili Aylin Cesur ve 19 milletvekili
tarafından, kadına şiddet unsurlarının tespiti ve
kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve Hükûmetin yeterli
çalışmaları yapmadığı, bu konuda gerekli çalışmaların
yapılması ve gerekli önlemlerin alınması amacıyla
23/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 23/11/2022 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ Parti Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın
Aylin Cesur.
Buyurun Sayın Cesur. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYLİN
CESUR (Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Gece yarısı Düzce Gölyaka'da meydana gelen
depremden etkilenen vatandaşlarımıza geçmiş olsun
dileklerimizi ve yaralılara da acil şifa dileklerimizi iletiyorum.
Yüce Allah milletimizi, tüm insanlığı, hayvanları ve bütün
canlıları korusun.
Değerli milletvekilleri, 25 Kasım
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele
Gününe otuz dört saat kaldı ve geçtiğimiz ay sadece 34
kadınımız daha öldürüldü. Kadına yönelik şiddet ve
kadın cinayetleri her ay, her hafta, her gün arttı ve belki de en
kötü boyuta ulaştı. O boyut ne, biliyor musunuz?
Sıradanlaşması ve kanıksama; her gün duyduğunuz
cinayetlerin vahşice, sinsice, yavaş yavaş herkes
tarafından kabulleniliyor olması.
Ben iktidarın yirmi yıllık
karnesiyle, bizi toplumsal çöküşe götüren diğer önemli ve
kanıksanmasından endişe duyduğum erozyonlar gibi kadın
cinayetlerinin kanıksanır hâle geliyor olmasından
utanıyorum. Ben ülkemizde hiçbir şeyin değişmediği,
daha da kötüleştiği bir tabloyu sürekli buraya çıkıp
paylaşmak zorunda olmaktan utanıyorum. Her gün ölen
kadınlarımıza rağmen bireyi olmaktan gurur duyduğum
ülkemin Aile Bakanının cinayetleri tolere edilebilir bulduğunu
söylemesinden utanıyorum. İktidarın kadınların
haklarını koruyormuş gibi bir hava yaratıp bir yandan da
tüm itirazlarımıza rağmen buradan
çıkardığınız yeni ve kifayetsiz düzenlemelerle hak
gasbının sürdürülebilir hak gasbı hâline gelmesinden
utanıyorum.
6284 sayılı şiddetle mücadele
Yasasını etkin uygulamak, ortak eylem planı geliştirerek
kadın cinayetlerini ve kadına karşı şiddeti önlemek
için Meclisi defalarca göreve çağırmamıza rağmen,
adına ne derseniz deyin demokrasi kılıfıyla sunduğunuz
bir orta oyunundan farksız hâle getirdiğiniz, sunduğumuz
teklifleri reddettiğiniz sisteminizde az sonra Kadın cinayetlerini
durduralım. teklifimizi reddedecek olmanızdan ve ellerinizin yüce
Mecliste Kadınlarımıza, kızlarımıza,
çocuklarımıza, analarımıza, onların
ırzlarına, canlarına kastedenleri araştıralım.
teklifimizi bir kez daha reddetmeye kalkacak olmanızdan utanıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
İşte bu utançla her kadın cinayetinde başım öne
eğildiğinde yeniden Büyük Atatürk'ün bize verdiği haklarla
başımı dimdik göğe kaldırıyorum. Büyük Atatürk
diyor ki: Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan
oluşur, mümkün müdür ki bir toplumun yarısı topraklara
zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere
yükselebilsin. Ve bizden somut adım bekleyen kadınlarımız,
onlar geliyor aklıma; sizin, burada verdiğimiz önergeleri reddetme ve
bir de çözüm üretmeme kararlılığınız nedeniyle kadınlarımız
artık kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasında
siyasilere, yasa koyuculara ve uygulayıcılara güvenmiyorlar
değerli arkadaşlar.
İstanbul Ekonomi Araştırma
tarafından yapılan ankete göre, başta mahkemeler ve Hükûmet
olmak üzere 5 kurum kadına yönelik şiddeti önleme konusunda yetersiz
çıktı. Toplumun yüzde 67si mahkemelerin kadına yönelik
şiddeti önlemekte yeterli olmadığını, yüzde 85i
mevcut yasaların yeterli olmadığını, yasaların
yeteri kadar uygulanmadığını savunuyor ve
kadınlarımızın içinde bulunduğu bu korkunç
koşullar değişmeden ne halkımızı ne
Avrupa'yı ne dünyayı çağdaş bir hukuk devleti
olduğumuza ikna edemezsiniz değerli arkadaşlar. (İYİ
Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
20nci yüzyılın ilk yarısında
dünyada kadınlara seçme ve seçilme hakkını tanıyan
ülkelerden biri olan, Avrupa'da kadın hakları reformlarında
örnek alınan Türkiye, 21inci yüzyılın ilk yarısına
gelindiğinde uluslararası kuruluşların hazırladığı
rapora göre cinsel ayrımcılık, şiddet ve kadın
cinayetlerinde eğer liste başı olmuşsa ve yirmi
yıldır ülkeyi yöneten sizler benim bugün burada
yaşadığım utancın asıl sahibi olarak
sıkılmıyorsanız eğer, bari biraz sonra çıkıp
süslü sözler etmeyin bu kürsüde. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
Ne mi yaptınız, ben size sayayım:
Küresel Cinsiyet Eşitsizliği 2022 Raporuna göre 146 ülke
arasında 124üncü sıradayız. Cinsiyet Eşitliği
İzleme Endeksine göre OECD ülkeleri arasında 56,5 endeks
değeriyle sondan 1inciyiz. OECDnin son yayınladığı
rapora göre, üye ülkeler arasında kadın istihdamında 39 ülke
içinde sonuncuyuz. Avrupa, OECD ülkeleri ve G20 ülkeleri arasında
kadına şiddetin en yüksek olduğu ülkeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
AYLİN CESUR (Devamla) Ama belli olan bir
şey daha var: Biz kadınlar yıllardır mücadele vererek
kazanılmış haklarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz;
yan yana, el ele ve her alanda, her platformda haklarımıza sahip
çıkacağız. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
Genel Başkanı kadın olan ve buna ant
içmiş bir kadın olan bir partinin kadın milletvekili olarak ben
burada söylüyorum: Milletimiz sizinle bu utancı sandığa
gömünceye kadar biz kadınlar direneceğiz ve sizin geride
kaldığınız günlerde gözleri gülen, başı dik ve
onurlu kadınlarımızla barış şarkıları
söyleyeceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar; CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Hüda Kaya. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HÜDA KAYA (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın Genel Kurul; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İYİ Partinin 25 Kasım Kadına
Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü
dolayısıyla verdiği öneri hakkında konuşuyorum.
Arkadaşlar, tabii ki ülkemizde kadın söz
konusu olduğunda, özellikle de son yıllarda korkunç bir şekilde
artan kadına yönelik her türlü şiddet, savaş politikaları,
taciz, katliama varan kıyımlar, insan hakları, kadın
hakları noktasında konuşma özgürlüğü engellenen ve
zindanlara doldurulan tüm kadınlarımız söz konusu
olduğunda, kadınlar söz konusu olduğunda tüm ideolojilerin,
partilerin, renklerin, inançların üstünde bir kadın
dayanışması ihtiyacı şiddetle ortaya
çıkıyor. Kadın konusunda ama iktidar ama muhalefet ama
farklı partiler, kim olursa olsun, kadınların geleceği
için, huzurlu, özgür, eşit, mutlu bir gelecek için mutlaka bir
dayanışma gerçekleştirme ihtiyacı ortaya çıkıyor.
Biz bunun için çalışırken ülkemiz bir tek adam rejimi elinde;
buna karşı çıkıyorlar, bu ifadeye karşı
çıkıyorlar Efendim, böyle bir durum yok. diyorlar. Tek adam
rejiminin var olduğuna bir işaret olarak, Meclisin
aldığı kararı, uluslararası bir sözleşmeyi
Meclisin iradesini hiçe sayarak bir gecede sadece tek bir adam iki
dudağı arasından çıkan bir kelimeyle, bir emirle ortadan
kaldırıyorsa bu ülkede Meclisin de iradesi yoktur,
kadınların da iradesi yoktur. Özellikle, bu tek adam rejimine destek
veren iktidar ve bileşeni kadınların iradesi
sorgulanmalıdır.
İşte, böyle bir zamanda, elbette ki
kadın mücadelesi dünyanın pek çok coğrafyasında dalga dalga
bir bayrak gibi büyümeye devam ediyor. Bu vesileyle, İrandan Latin
Amerikaya kadar, Avrupanın her köşesinden Türkiyeye kadar,
zindanlara kadar; sürgünlerdeki ve hapislerdeki tüm kadınların,
alanları da dolduran tüm kadınların
dayanışmasını, direnişini bir kez daha
selamlıyorum buradan.
Evet, bir 25 Kasım daha geldi arkadaşlar.
Her sene olduğu gibi, 8 Martlarda olduğu gibi, 25 Kasımlarda
olduğu gibi, biz kadına düşman politikaları, bunları
ifade ettiğimiz zaman iktidarın kadın politikalarına verdiği
destekler konuşuluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜDA KAYA (Devamla) Daha notlarıma bile
geçemedim, hemen toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
HÜDA KAYA (Devamla) Sadece 8 Mart ve 25
Kasımlarda kadınların alanlarda karşılaştığı
şiddete ek olarak -yetmiyor toplumsal şiddet, yetmiyor bireysel
kıyımlar- bir de iktidarın elinde bulundurduğu güçle
devletin şiddetiyle karşı karşıya kalıyoruz. Bir
25 Kasım daha geldi, yine alanlarda olacağız. Göreceğiz
bakalım, kadın politikalarını destekleyen iktidar elindeki
güçle bize yol mu açacak, önümüzü mü kesecek.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Hatay Milletvekili Sayın Suzan Şahin.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SUZAN ŞAHİN (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyede her türlü
şiddet gün geçtikçe artıyor. AKP Hükûmetinin halkı öncelemeden,
rant ve yolsuzluk üzerine kurduğu düzenin de devamını
sağlamak için yürüttüğü politikalar sonucu şiddet
vatandaşlarımızın kılcal damarlarına kadar
işlemiş durumda. Herkes şiddet görüyor,
kadınlarımız ise sırf kadın olduğu için daha çok
şiddet görüyor. Yandaş medya da çoğu zaman yangına körükle
gidiyor. AKP Hükûmetinin, bilinçli olarak, bu trajik olayları magazinsel
olarak sunması ise gündemin değişmesi ve algı yönetimi
olarak bilinçli olarak yapılıyor, kanıksansın istiyor. Dün
Hitlerin Goebbelsi de aynısını yapıyordu, bugün de AKP
aynı oyunları Türkiyede oynuyor.
Şiddete sıfır torelans, çok büyük bir
yalan ülkemizde. Bütün istatistikler Şiddet artıyor. diyor, iktidar
ise tam tersini. Türkiyede biz kadınlar da değişik
şekillerde şiddete maruz kalıyoruz. 2022nin ilk on ayında
280 kadın öldürüldü, yürürlükte olduğu söylenen ancak göstermelik
olan yasalara rağmen hemen her gün en az bir kadın cinayetiyle
karşı karşıya kalmaya devam ediyoruz. Kadınlar
mücadelelerinde hukuku yanında göremiyor; İstanbul Sözleşmesi
yürürlüğe girdi ancak sözleşme hükümleri hayata geçirilmedi ve saçma
sapan sebeplerle sözleşmeden çıkıldı. Şiddetin
çoğu uygulama sorunu kaynaklıydı, hâlâ da öyle.
AKP zihniyetinin ben yaptım oldu
mantığı kadınlara daha çok şiddet olarak dönüyor.
Kadınları şiddetten koruyan yasalar uygulanmıyor. Hükûmetin
sessizliği, failleri aklama çabası, İstanbul Sözleşmesine
yönelik yürütülen karalama kampanyaları, evlerde, sokaklarda, iş
yerlerinde kadına yönelik şiddet uygulamalarını daha da
yüreklendirmektedir. Şiddet, azaltılması gereken bir
insanlık hakkı ihlaliyken devletin şiddeti yüreklendirmesi,
özendirmesi çok büyük bir çelişkidir. İstatistikler, raporlar,
aynı zamanda kadınların güçlendirilmesi yönünde somut ve
kararlı bir iradenin olmadığının da önemli bir
göstergesidir. AKPnin bu anlamda kadınları güçlendirecek
politikaları hiçe sayarak kadınların insan haklarını,
en önemlisi yaşam haklarını koruma altına alan
uluslararası sözleşmeleri ve kanunları kaldırmaya yönelik
talepleri kadınların haklı mücadelelerini etkisiz
kılmaktadır. Kadın cinayetlerini durdurma iradesini açıkça
ortaya koyamayan AKP, çözüm yoluna da saldırarak kadınların
öldürülmesine göz yumuyor, kararlı bir iradesi yok.
Onlarca kez yapılan tespit ve raporları
tozlu raflardan indirin, dikkate alın; eşit ve özgür bir dünya
mümkün, şiddet ise politiktir. Gelin, bunu birlikte çözelim. Kadına
yönelik her türlü şiddet yaşam hakkını tehdit eden temel
bir insan hakkı ihlalidir ve kadınları özgür olmayan bir
toplumun ilerlemesinden bahsedilemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
SUZAN ŞAHİN (Devamla) Bu anlamda 25
Kasımlar, kadınların toplumsal rol ve statülerinin
yükseltildiği; eğitim, sağlık, sosyal güvenlik gibi temel
hizmetlere ulaşabildiği; üretime, yönetime katılma
imkânlarının, katkılarının arttığı;
insanca yaşam koşullarına eriştiği; eşitlikçi,
demokratik bir toplum için, her şeyden önce kadına yönelik her türlü
şiddetin sonlandırılmasına dönük ciddi adımların
atılmasına vesile olsun.
Eğer AKP biraz samimiyse bu önergeye destek
verir, bu yüce Meclis çatısı altında sorunların
belirlenmesi ve önlenmesi adına tüm siyasi partilerle beraber
araştırır, çözüm bulur ancak az sonra göreceğiz ki bunu
yapmayacaklar çünkü samimiyetsizler.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete
Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nün geldiği bugün de bir
kez daha söylüyor ve haykırıyoruz ki tüm kadınların
şiddetten uzak, eşit ve özgür olduğu dünyayı yaratmak için
mücadeleye devam edeceğiz. CHP iktidarında bütün yaraları biz
saracağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Süre vermiyoruz.
SUZAN ŞAHİN (Devamla) Gaziantep için bir
şey söyleyeceğim.
BAŞKAN Size yerinizden söz vereyim biraz
sonra.
SUZAN ŞAHİN (Devamla) Peki. (CHP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Bolu Milletvekili Sayın Arzu Aydın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ARZU AYDIN (Bolu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu
önerisi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım. Sizleri, sizlerin şahsında aziz milletimizi
Köroğlu'nun torunları değerli Bolulu hemşehrilerimin
vekâletleriyle saygı ve hürmetle selamlarım.
Bu vesileyle, bugün sabah saatlerinde komşu
ilimiz Düzce'de yaşanan ve memleketim Bolu'da da hissedilen deprem
nedeniyle tüm hemşehrilerime bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi
iletiyorum.
Elbet her vakada olduğu gibi kadına
şiddet konusunda da samimi olmak gerekir lakin insanın derdi üzüm
yemek değil, bağcıyı dövmekse elbet kendi içinde de
çelişir. Verilen önergede 6284 sayılı Kanunun tam olarak
uygulanmadığı ifade edilmekte ise de kanun kapsamında
yapılan, 81 ilde yaygınlaşan şiddeti önleme merkezlerinden,
KADES ve elektronik kelepçe uygulamalarından, mobbing genelgesinden ve
diğer kanunlarda getirilen pozitif uygulamalardan da haberdar olmak gerekir.
Bu önergede bir araştırma komisyonu kurulması istenirken madem
konu kadın, Mecliste var olan KEFEK komisyonunda yapılan
toplantılara İYİ Parti Grubunun ne oranda katılım
sağlayıp sağlamadığına da bakmak gerekir. Yani dememiz
o ki samimi olmak, inandırıcı olmak gerekir.
Değerli milletvekilleri, herkesçe malumdur ki
kadına yönelik şiddet yalnızca fiziki değil, aynı
zamanda psikolojik ve sözel şiddeti de içine almaktadır ve ötesi bu
şiddet; kadının siyasi görüşü, kıyafeti ve kimliği
üzerinden yapılmakta ve ne yazık ki zaman, mekân ve eğitim düzeyi
tanımadan her yerde varlığını hissettirmektedir.
Misalen, tüm yasama dönemi içinde, şahsımın da defalarca maruz
kaldığı, muhalefet sıralarından, özellikle AK
PARTİli kadın vekillere -burada cinsiyeti belli etmek için
söylüyorum yoksa vekilin vekil olduğunu hamdolsun biliyorum- Sanki kanun
maddesini okudun. Hadi, anladın mı? tarzında sözlü
sataşmalar şiddetin en bariz örneğidir. Aslında, bu hâl,
bir sataşmadan ziyade, sırf, AK PARTİli olan kadınlara
-eğitim ve öğretimleri ne olursa olsun- bakış açısını
gösteren, aşağılayan, yok sayan o ruh hâlinin ve şiddetin
en yalın hâlidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ARZU AYDIN (Devamla) Size şiddeti
anlatayım mı? Şiddet Eğer imkân olaydı, eğer
imkân/Bir çivi çakardım yelkovanın döndüğü yere/Dursun diye
zaman diyerek evladını son kucakladığı anı
durdurmak isteyen annenin döktüğü gözyaşıdır. İnsan
gözyaşında boğulur mu? Bırakın
gözyaşını, Ecrin ve Yusuf için, Ayşenur ve Aybüke ve
nicelerini şehit edenler ve onlara yardım ve yataklık edenler
için ah eden milyonların ahında bile boğulur.
Biz biliyoruz ve inanıyoruz ki bu
şanlı ordu, bu aziz millet size hak ettiğiniz cevabı, hak
ettiğiniz şekilde vermiştir ve verecektir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım.
Okutuyorum:
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, iktidarın
Suriye dış politikasında ÖSO ve HTŞyle kurduğu
ilişkilerin araştırılması amacıyla 23/11/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23
Kasım 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
23/11/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 23/11/2022 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince
Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz
ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
23 Kasım 2022 tarihinde Siirt Milletvekili,
Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili, Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından
iktidarın Suriye dış politikasında ÖSO ve HTŞyle
kurduğu ilişkilerin araştırılması amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan -22588 grup numaralı-
Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 23/11/2022 Çarşamba günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Hakkı Saruhan Oluç.
Buyurun Sayın Oluç. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu iktidarın Suriye
dış politikasını uzun yıllardır
tartışıyoruz ve bu yanlış dış politikanın
yarattığı sorunlara ve sonuçlara hep işaret ettik ve
vurguladık. Bu tartışmayı Meclis Genel Kurulunda da
yaptık, dışarıda da yaptık. Hatırlatmak için
söylüyorum: Bu iktidar, Esadı devirmek ve Emevi Camisinde namaz
kılmak hevesiyle Suriyedeki iç savaşa boylu boyunca dâhil oldu ve
vekâlet savaşlarını yürüttü. Bakmayın siz, bugün Grup
Başkanınız ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı
sıfatıyla konuşan Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Başkanı Tayyip Erdoğan Siyasette dargınlık, küskünlük
olmaz; Esadla da görüşeceğiz elbette. diyor ama bugüne gelinceye
kadar çok büyük bedeller ödendi ve ödenmeye devam ediyor. Bu yanlış
politika, bir taraftan mülteci ve göçmen sorununu devasa bir noktaya getirdi,
diğer taraftan Türkiyede sayısı bilinmeyen, uyuyan
IŞİD hücrelerini yarattı; bunu da hep söyledik. Bakın, Türkiyenin
çeşitli illerinde IŞİDliler yaşıyorlar,
çalışıyorlar; zaman zaman operasyonlar yapılıp bunlar
yakalanıyor, ortaya çıkarılıyor ama bu ilişkileri hep
vurguladık ve söyledik. Yani aslında, bu iktidar, El Kaide türevi ve
artığı ne kadar örgüt varsa, yapı varsa -IŞİDden
El Nusraya, Ahrar-uş Şama kadar- bütün bunlarla maddi, manevi,
lojistik ilişkileri sürdürdü; bunu biliyoruz, bütün dünya biliyor.
Şimdi, bakın, hâlâ da sürdürülüyor;
mesela, 11-13 Ekim 2022 tarihlerinde Türkiyenin terör listesinde yer alan
Heyet Tahrir el-Şamın (HTŞ) yanına birkaç muhalif gücü
alarak Afrine girişi gerçekleşti hatırlıyorsanız.
HTŞ ve yanındaki güçler Azeze yöneldiğinde ise Millî
İstihbarat Teşkilatının devreye girerek 14 Ekimde Suriye
Millî Ordusu grupları ile HTŞ arasında bir anlaşma
sağladığı ve bu gelişme üzerinden Zeytin Dalı,
Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı bölgesindeki
muhalifleri yeniden organize edip yekpare bir ordu kurmaya
çalıştığı, 14 Ekim anlaşmasından sonra 2
Kasım 2022de de Gaziantepte bir görüşme
yapıldığı ve bu görüşmede SMO komutanlarına ortak
ordu, tek sivil yönetim ve birleşik emniyet teşkilatı
oluşturulması için iki ay süre verildiği, taleplere
uyulmadığı takdirde bu grupların alternatifsiz
olmadıklarının belirtildiği ulusal ve uluslararası
medyada yer aldı ve bu gelişmeler Türkiye'de iktidar tarafından
yalanlanmadı yani sürdürülen bir ilişkiden söz ediyoruz.
Şimdi, bakın, bu sürdürülen ilişkiler
Türkiye'de nelere yol açtı? Reyhanlı, Reina, Diyarbakır, Ankara
Gar, Atatürk Havalimanı, Suruç, Sultanahmet gibi bombalı
saldırılara yol açtı bu sürdürülen ilişkiler;
IŞİD tarafından bu saldırılar yapıldı ve
insanlarımız katledildi. Şimdi, en son, Taksimde -büyük bir
insanlık suçu, lanetledik- bir bomba patlatıldı ve 6 yurttaşımız
hayatını kaybetti, çok sayıda insanımız
yaralandı. Bu Taksimdeki saldırıdan bugüne kadar büyük bir
bilgi kirliliği yaratıldı ve bu bilgi kirliliği
aslında bilinerek yaratıldı, bilinerek yani İçişleri
Bakanı Afrinden geliyor bombayı patlatan, taşıyan. dedi,
sonra Afrinden gelmiyormuş. dedi, Yardımcısı
Kamışlıdan geliyor. dedi, kendisi Plan ve Bütçe Komisyonunda
Münbiçten geliyor. dedi; bilgi kirliliği. Sadece onunla ilgili
değil gözaltına alınanlarla ilgili de büyük bir bilgi
kirliliği var. Sonra ortaya sızdırmalar yapıldı,
çeşitli ifadeler ve ilişkiler sızdırıldı. Bu
sızdırılanlardan bir tanesi, bu yakalanan, bombayı
taşıdığı söylenen kişiyle ilgili. Eksik bir ifade
tabii ki, ifadenin tamamı olmadığı belli ama ifadede çok
ilginç şeyler var. Mesela, o ifadeden anlıyoruz ki bu bombayı
taşıyan kişinin ağabeylerinden birisi -6
kardeşmiş bunlar- ÖSO komutanıymış, ÖSO komutanı.
Demiş ki ifadesinde, sızdırılan kısmında: 6
kardeş, 3ü ölmüş erkek kardeşlerin. Hani, ne oldu;
hastalandı da kanserden mi ölmüşler? diye merak edeceksiniz, öyle
değil; IŞİD saflarında savaşıyormuş 3 erkek
kardeşi El Beşirin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Teşekkür ederim.
El Beşirin aile ilişkileri böyle; 3 erkek
kardeşi IŞİD saflarında savaşırken
öldürülmüş, bir ağabeyi ÖSO komutanı, kendisi de bomba
taşıyıcısı; durum bu.
Şimdi, bunların hiçbiri konuşulmuyor,
bunların hiçbiri üzerinde tartışma yapılmıyor,
bunların hiçbiri üzerinde değerlendirme yapılmıyor,
soruşturma eksik yapılıyor; dezenformasyon almış,
götürmüş ve iktidar, aslında dezenformasyonun merkezi hâline
gelmiş ve bu dezenformasyonla bir oyun planı kurmuş. Nedir oyun
planı? Ben burada dün de söyledim: Oyun planı, savaş ve
çatışma ortamında Türkiyeyi seçime götürmek; oyun
planınız bu. Bugün Genel Başkanınız grup
toplantısında açıkladı oyun planının bu
olduğunu.
Biz de onun için diyoruz ki: Bu oyun planından
vazgeçin, savaş ve çatışma ortamından uzak dursun Türkiye;
barış içinde bir seçim ortamına gitmenin imkânlarını
yaratalım.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekilleri; Sayın Grup
Başkan Vekiline birkaç şey ifade etmek istiyorum.
Tabii, bugün grup toplantımızı ben
yönettim, o yüzden konuşmanın tamamını fevkalade dikkatle
dinlediğim kanaatindeyim. Toplantının en önemli
çağrılarından bir tanesi Gelin, Türkiyede bu yüzyılı
bir demokrasi yüzyılı yapalım. Elimizde gül var, bu gülü size
uzatıyoruz; gelin, bu gülle, dostlukla, barışla bu işi
yapalım ama eğer buna cevap verilmeyecekse, eğer bunun tersine
bir muamele olacaksa o zaman elimizde bir gürz var. dedi Sayın
Cumhurbaşkanımız.
Şimdi, burada, Türkiyenin
Bu, çokça
söyleniyor; evet, en önemli kara propagandalardan bir tanesi; ta 2015ten
itibaren başlayarak şu Taksim eylemi olduğu andan itibaren en
çok söylenen şey, muhalefetin en çok söylediği şey: Neredeyse
bunu bizim yaptığımızı söylediniz, neredeyse.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Neredeyseyi nezaketen
söylüyorum, aslında öyle söylüyorsunuz yani bunu bizim istediğimizi,
bu şartlar altında seçime gitmek istediğimizi söylüyorsunuz; bu,
külliyen bir yalandır. 2015i hatırlayanlar -ki o zaman biz
milletvekiliydik- kimin bu ülkeyi kan gölüne dönüştürdüğünü, kimin
çatışmayı tercih ettiğini, kimin sivil siyaseti
reddettiğini gayet iyi hatırlıyor; onlar sizdiniz. O sebeple,
buradan bir kez daha kamuoyuna şunu ifade etmek istiyorum: Terörü, nereden
geldiğinin hiçbir önemi olmaksızın reddediyoruz; adı ister
PYD ister PKK ister DAEŞ, hangisi olursa olsun Türkiye, başından
itibaren, hem kendi içimizde, ülkemizde hem de
sınırlarımızın dışında bunlarla
alakalı, terörü desteleyen bütün politikaları reddetmiştir, her
zaman barıştan yana olmuştur ve bu manada, Türkiyeye terör
ihraç etmek isteyenlere -buna siyaset de dâhildir- bütün siyasi gücünü de
kullanarak, iktidarın gücünü de kullanarak; elbette, Silahlı
Kuvvetlerin de haklı, meşru, Birleşmiş Milletlerin imkân
verdiği haklarını kullanarak bütün bu terörü bitirmek üzerine
muazzam bir gayret içerisinde olmuştur ve olmaya devam edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben şuna
inanıyorum: Siz çatışmayı tercih ediyorsunuz çünkü
çatışma demek
Sizin beslendiğiniz temel kanal orası,
oradan besleniyorsunuz. Asıl ben sizi sivil siyasete davet etmek
istiyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç.
33.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Grup Başkan Vekili, şimdi, önce
bir şeyi düzelteyim: Ben, bu saldırıyı siz
yaptınız demedim -konuşmama, tutanaklara da bakabilirsiniz- bu
saldırının yapılmasından doğan ortamı oyun
planınızı kurarak değerlendiriyorsunuz dedim seçimle ilgili
ama siz yaptınız demedim; birincisi onu düzelteyim. Evet, bu konuda
ısrarlıyız, bugünkü grup konuşması çok açık ve
nettir; Oyun planımız. dedi Genel Başkanınız. Oyun
planı nedir? Oyun planı seçim ortamına bu şekilde
gitmektir. İlk defa değil, daha önceki yıllardaki seçimlere
bakalım, 2015ten bugüne kadarki yapılmış seçimlere
bakalım, hepsinde bu tür ortamların
yaratıldığını göreceğiz. Bunu söylemiş
olayım.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Ne alakası var?
Oyun kuranlar var, maşalar var.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bakın,
2015 Kasım seçimi öncesi Şah Fırat Harekâtı
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Mesele maşa
meselesi değil, oyun kuranlar var. Oyun kuranlara karşı
oyunumuz, maşalarla işimiz yok.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
2017 Nisan
Anayasa referandumu öncesi Fırat Kalkanı Harekâtı, 2018 Haziran
başkanlık seçimine iki ay kala Zeytin Dalı Harekâtı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN E, bu konu Türkiye'de konuşuldu.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Toparlıyorum.
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) -
2019 Mart
yerel seçime bir ay kala Bahar Kalkanı Harekâtı, 2022 seçime yedi ay
kala Pençe-Kılıç Harekâtı. Şimdi, bunları da bir
kenara bırakalım yani siz yaptınız demedim, onu bir kere
söylemiş olayım.
İkincisi, sizin söylediğiniz bir şey
hakikaten beni üzdü. Çatışmayı biz istiyoruz
Biz ne
çatışmasını istiyoruz? Biz tam tersine barış
olsun diye, Türkiye herhangi bir savaş ortamına düşmesin, bir
çatışma ortamına düşmesin diye sorunlarımızı
konuşarak, diyalogla, müzakere ederek çözelim; iç, dış ne varsa
sorunlarımızın hepsini böyle çözelim diyerek mücadele ediyoruz
ve bunun için üstümüzü başımızı parçalıyoruz,
demokratik siyasetteki kararlı duruşumuzu anlatıyoruz. Siz, bize
diyorsunuz ki: Çatışmayı siz istiyorsunuz. Yani, vallahi
billahi bir tek çatışma istemiyoruz, bir tek insan ölsün istemiyoruz,
her ölenin acısını ve üzüntüsünü yüreğimizde hissediyoruz.
Biz, başka bir ortama yani demokrasi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) İzin
verirseniz son cümlem.
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Biz, barış içinde demokrasinin
geliştiği, hukukun üstünlüğünün olduğu, adaletin ve
özgürlüğün olduğu bir ortamı hep birlikte yaşayalım
istediğimiz için mücadele ediyoruz. Çatışma istemekle bizim
hiçbir alakamız olmadı, olmayacak da bundan sonra; bunu net olarak
söylemiş olayım. Dolayısıyla, evet, biz, hep
barış elini uzattık, barış elini uzatmaya devam
edeceğiz, elimiz havada kalsa da uzatacağız ama hep şunu
söyledik: Barışmak istiyoruz, bu ülkede hep birlikte eşit
koşullarda, barış içinde yaşamak istiyoruz ama mücadele ve
kavga istiyorsanız biz mücadele etmeyi de biliriz.
Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan...
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım...
BAŞKAN Sayın Altay...
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Zengin, herhâlde, sataşmadan
değil de bir değerlendirme yapmak için söz aldığı için
ben de bir değerlendirme yapmak lüzumu hissettim müsaadenizle.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sataşma...
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sataşmadan
mı aldınız?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sataşma da var
görüyorsunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır, o
zaman almam yani değerlendirme yapıldı diye, geri
kalmayayım diye ben de aldım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Değerlendirmenizi
yapmıştınız zaten.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
34.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Peki,
teşekkür ederim.
Şimdi, Sayın Başkan, tabii, bazen
gülüyoruz ağlanacak hâlimize. Şimdi, Türkiyenin uzun
yıllardır terörle bir meselesi var. Ben hep şunu söylerim:
Türkiyeye tehdit olan terör örgütlerinin hepsinin kumanda butonu aynı
masadadır yani PKKsının, PYDsinin, IŞİDinin,
HTŞsinin, ne derseniz deyin. Hâl böyle olunca Türkiyedeki 85 milyon aziz
vatandaşımızın hangi birine sorarsanız sorun, 7
Haziran 2015-1 Kasım 2015 süreciyle ilgili Türkiyede herkesin kafası
karışıktır, Türkiyede herkes bu meseleye kuşkuyla
bakıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hakeza, zaman zaman
da seçimlere yakın, terör örgütlerinin birdenbire bitlerinin
kanlanması yani hücrelerden uyuyan hücrelerin canlanması Türkiyeyle
ilgili bir siyasi manipülasyonun, bir dizaynın, bir şekillendirme
operasyonunun kimi merkezlerden yapıldığı
algısını
Biz burada ne dersek diyelim, 85 milyonda böyle bir
algı var. Meclis yani bir siyaset müessesesi meselelere deve kuşu
gibi kafasını kuma gömerek bakamaz; böyle bir algı var, ben bunu
biliyorum. Ben buradan hiçbir partiyi de suçlamıyorum, bu meseleyi hep
birlikte çözmemiz lazım. Mesela, iftihar ediyorum ben, Millî
İstihbarat Teşkilatı gidiyor, Suriyenin ya da Irakın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Toparlıyorum.
Millî İstihbarat Teşkilatı, yani
başka ülkenin
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Zengin, buyurun.
35.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç ile İstanbul
Milletvekili Engin Altayın yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, ben Sayın Oluç'a cevap veriyordum yani kürsüden bize
söylediği ağır ithamlar var.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır,
hayır, ben değerlendirme yaptınız diye hak kullanmak
istedim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben anladım,
Sayın Altay destek vermek istedi ama Sayın Grup Başkan Vekili
sözde mahirdir, biz karşılıklı birlikte rahatlıkla
konuşabiliriz yani bu denli enteresan bir iş birliği olması
da tuhaf geliyor doğrusu.
Şimdi, Sayın Başkanım, çok
uzağa gitmeye gerek yok. Bakın, bence hakikaten 85 milyonun
aklıyla alay etmemek lazım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bu ülkede herkes
barış istiyor. Eğer bizim böyle bir kastımız olsa bu
kadar süredir AK PARTİ nasıl kazanacak? Tam tersine, şunu
görüyor vatandaşımız; 2015te ben de milletvekiliydim yani bugün
gibi hatırlıyorum: HDP Grubu tarihinin en yüksek milletvekili
sayısıyla buraya geldi mi? Geldi. Yani bu kadar çok sayıyla
gelindi; peki, ne oldu da bu çukur eylemleri oldu? Vatandaş bunun hâlâ
cevabını bulamadı. Ne oldu da sizin kendi partinizin
başkanı, sizin partinizdeki insanlar neden bu çukur eylemlerine
destek verdi, neden insanları sokağa çağırdı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Kim destek
verdi?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Hangi sözle verdi, hangi eylemle verdi?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Her şeyiyle, bütün
o savunmalar ortada.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Nerede verdi Allah aşkına ya!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bakın,
arkadaşım arkadan sesleniyor, Öznur Hanım söylüyor, Yasin Börü
yani adını sayamayacağım bu kadar çok insan,
hayatını kaybeden askerlerimiz
Onlarla alakalı şurada tek
bir konuşma yaptığınızı hâlâ görmedik.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Taybet ana, Cemile Çağırga, Miray bebek
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bu yüzden, değerli
arkadaşlarım, tam tersi biliyor musunuz, insanımız
barış istediği için AK PARTİye oy veriyor;
güvenmediği için, sizlerin teröre olan desteğini gördüğü için AK
PARTİye oy vermeye devam ediyor ve yine öyle olacak.
Benim arzum, buradan da söylüyorum, Sayın Engin
Altaya ifade etmek isterim: CHP yerli ve millî bir parti olarak bence
siyasetini öngörmeli.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yerliliği,
millîliği senden öğrenecek hâlim yok ya!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) A, lütfen, lütfen
Ne
biçim laf!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Olur mu öyle
şey? Ne demek o ya? Siz yerli olun önce, önce siz yerli olun!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Engin Bey, bakın,
ben, öyle değilsiniz demedim. Lafı anlamadan laf atıyorsunuz,
lafı anlamadan laf atıyorsunuz. (CHP sıralarından
gürültüler)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kimse bize yerlilik,
millîlik dersi veremez!
RAFET ZEYBEK (Antalya) Türk milliyetçiliğini
ayaklar altına alan sizsiniz!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben, yerli ve millî bir
parti olarak dedim, altını çiziyorum. Lafı anlamadan cevap
veriyorsunuz. Lütfen
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.54
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.10
BAŞKAN:
Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER:
Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 24üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
VI- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından,
iktidarın Suriye dış politikasında ÖSO ve HTŞyle
kurduğu ilişkilerin araştırılması amacıyla
23/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Kasım 2022
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN - İYİ Parti Grubu adına
Kayseri Milletvekili Sayın Dursun Ataş.
Buyurun Sayın Ataş. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN
ATAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri;
görüşülen grup önerisi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ne yazık ki
acı dolu günler geçiriyoruz. Önce İstiklal Caddesindeki terör
saldırısını, hemen ardından Gaziantep
Karkamışta ve Kilis Öncüpınar Sınır
Kapısında hain PKK-PYD/YPG terör örgütlerinin alçak
saldırılarını yaşadık. Öncelikle bu hain
saldırılarda hayatını kaybeden
vatandaşlarımızı saygıyla anıyor, yüce Türk
milletine ve ailelerine başsağlığı diliyorum;
ruhları şad, mekânları cennet olsun.
Değerli milletvekilleri, terörle mücadele bir
devlet meselesidir; siyaset üstüdür, siyasi hesapların
dışında tutulmalıdır. Bu yüzden, 20 Kasım Pazar
gecesi başlayan Pençe-Kılıç Hava Harekâtını, alçak
terör örgütlerinden hesap sorulmasını, kahraman Türk ordusunun
teröristlerin inlerini başlarına geçirmesini memnuniyetle takip
ettik; destekledik, desteklemeye de devam edeceğiz.
Türk milleti binlerce yıllık tarihinde
hiçbir zaman üç beş çapulcuya boyun eğmemiştir, yine
eğmeyecektir. Biz bin yıldır bu topraklardayız, bu
toprakları vatan bildik, namus kabul ettik. Namusumuzu değil üç
beş çapulcuya, dünya bir araya gelse kimseye de çiğnetmeyiz. Biz
asker milletiz; biz ordu-millet anlayışını benimsemiş,
tarihi şan ve şerefle dolu bir milletiz. Biz, milletinin
bağımsızlığı uğruna yedi düveli
karşısına almaktan bir an olsun şüphe etmemiş Mustafa
Kemalin askerleriyiz.
Değerli milletvekilleri, ancak AKP
iktidarından terör konusunda aynı samimiyeti göremiyoruz. Türkiye'nin
sınırlarını yol geçen hanına çevirip Hudut namustur.
dediği için vatandaşını tutuklarken Kobanide eğitim
almış bir teröristin Afrinden çıkıp mülteci
kılığında ülkemize girmesine, tam dört koca ay kaçak bir
şekilde ülkemizde yaşamasına ve İstanbulun göbeğinde
6 canımızı şehit etmesine sebep olan AKP
iktidarının beceriksizliğini de eleştiriyoruz. Millî
meseleleri devlet ciddiyetine yakışmayacak şekilde iç siyasete
alet etmesini de eleştiriyoruz. Ülkemiz, bugün, Türk devletinin ve
şanlı ordusunun gücüne yakışmayan bir iktidarla
karşı karşıyadır.
Genel Başkanımız Sayın Meral
Akşenerin bugün AKPye yönelik yaptığı tarihî
uyarıları tekrar etmek istiyorum: Eğer gerçekten terörle
mücadele etmek istiyorsanız bu meselenin
sınırlarımızın güvenliğiyle, uygulanan açık
kapı politikalarıyla, insan kaçakçılarıyla ve ülkemize
yönelen kontrolsüz göç dalgasıyla doğrudan ilişkili
olduğunu artık kabul ediniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN ATAŞ (Devamla) Tamamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bizim için terör
terördür, terörist de teröristtir. Bu işin lâmı cimi yoktur, senin
teröristin benim teröristim yoktur. Bizim için PKK da, YPG de, PYD de, FETÖ
de, IŞİD de, DEAŞ da teröristtir. Teröriste terörist
diyemeyenleri de teröristle masaya oturanlarını da bu aziz millet
asla affetmeyecektir. Buradan, devleti yönetme liyakat, samimiyet ve becerisi
taşıyamadıkları için milletimizin sayısız acılar
yaşamasına neden olanları da milletimize bu sayısız
acıları yaşatan terör örgütlerini Gazi Meclisin çatısı
altında aklamaya çalışanları da kınıyor,
milletimizin vicdanına sevk ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Engin Altay.
Buyurun Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Hiçbir talep, teröriste masumiyet, terörizme
meşruiyete dayanak olmaz; burada herhâlde bu Meclisteki herkes
hemfikirdir.
İkinci bir konu, Türkiye'nin
yıllardır mücadele ettiği, başına bela olan ama asla
teslim alınmayacak olan Türkiye'nin terörle mücadele konusunda belli
kararlılıkları olmalı, belli tutarlılıkları
olmalı, barış odaklılıkta esas olmalı
-uluslararası ilişkiler bakımından bunu söylüyorum- ve
dış politika gerçekten millî olmalı. Gerçekten millîlik şudur:
İçeride ekonomide, sağlıkta, eğitim politikalarında
çok münakaşa edebiliriz ama konu, çevremiz, Orta Doğu,
bulunduğumuz coğrafi konumdan kaynaklı terör tehditleri ise
iktidar artı muhalefet bir olmak zorundadır. Hep söylüyorum; bu
konuyu fırsata çevirmek bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüktür.
Yani bu şudur: Bayrak, vatan edebiyatıyla; din, iman
edebiyatıyla terörle mücadele edilmez. Bu ülkede, bu Mecliste bulunan
herkesin bu şanlı bayrağımızın özgürce sonsuza
kadar dalgalanmasını istediğinden ben eminim. Türkiye'nin
780.500 kilometrekarelik coğrafyasında
farklılıklarımızı bir zenginlik olarak görmek zorunda
olduğumuz da kesin.
Değerli arkadaşlar, şimdi, Suriye'yle
900 kilometrelik bir sınırımız var; tam olarak
ÖSO diye bir yapılanmaya destek oldunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sonra ÖSOnun içinden
birden çok başka örgütler çıktı. Suriye politikası için
şimdi Küslük olmaz. diyor Beyefendi. E, kardeşim, 2011de Bay Kemal
söylediği zaman keşke biraz dikkate alsaydın. Suriye merkezî
yönetimiyle konuşmadan bu iş olmaz. dedi. Şimdi Küslük olmaz.
Erdoğan, on bir yıl geçti ve sen şimdi 2011deki söyleminden
çark ettin, Küslük
E, on bir yıl önce Küslük olmaz. deseydin de 4
milyon-4,5 milyon Suriyeli sığınmacı Türkiye'nin
başına bela olmasaydı. (CHP sıralarından
alkışlar) On bir yıl önce Küslük olmaz. deseydin de 45 milyar
dolarımız bu işe gitmeseydi. On bir yıl önce Küslük
olmaz. deseydin de bu şehitlerimiz, gencecik evlatlarımız al
bayraklı tabutlarda baba ocaklarına gelmeseydi kardeşim; bunu
söylüyoruz. Ne var bu söylediğimde?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Terör kaç
yıldır var memlekette? Terör kaç yıldır var? Terör
kırk yıldır var.
ENGİN ALTAY (Devamla) Efendim?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Terör kırk
yıldır var.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ben Suriye konusunu
diyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Suriyeden geliyor
zaten.
ENGİN ALTAY (Devamla) Suriye konusunu
diyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Zaten Suriyeden
geliyor.
ENGİN ALTAY (Devamla) Başka
sonuçları da var bunun. Suriyeden, memleketimizin, egemenlik
sahamızdaki memleketin bir ilçesindeki okula roket atılabiliyor. Bir
öğretmeniz, bir evladımız ölüyor, şehit oluyor. Türkiye bu
kadar aciz bir ülke midir?
SABAHAT ÖZGÜRSOY ÇELİK (Hatay) Değildir,
terörü kaynağında kurutuyor.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bitirin kardeşim.
Terörle mücadelede size yıllardır söylüyoruz: Amasız,
fakatsız, katı, amansız bir mücadeleyi yapın, devlet
yapsın.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Zaten yapıyor.
SABAHAT ÖZGÜRSOY ÇELİK (Hatay) Tezkereye niye
hayır dedin?
ENGİN ALTAY (Devamla) Biz bu konuda her türlü
desteği vereceğimizi müteaddit defalar söyledik.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Tezkereye ret
verdiniz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Yeter ki terörü iç
siyasete bir malzeme yapmayın.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Tezkereye ret
verdiniz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tezkereye ne dediniz?
ENGİN ALTAY (Devamla) O tezkere
Özlem
Hanım, terörle mücadeleye Türk Silahlı Kuvvetleri yetmiyor mu? Hangi
yabancı ülke askerini Türkiyeye sokup da neyi planlıyorsunuz?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hiç kimseyi
sokmadık!
ENGİN ALTAY (Devamla) Bunu bize
anlatsaydınız, göğsümüzü gere gere biz de evet verirdik. Böyle
bir şey olur mu? (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) O zaman diğerlerine
niye evet verdiniz?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hadi canım!
Tezkereye ne dediniz, tezkereye?
OYA ERONAT (Diyarbakır) Tezkere, tezkere,
tezkere
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Özlem Hanım.
36.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, İstanbul Milletvekili Engin Altayın HDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, tabii, Sayın Altayın konuşma süresi
farklı sebeple vardı, doğrusu tartışmamız
yarım kaldı. Şimdi, tartışmamızla ilgili birkaç
itirazımı söylemem lazım.
Şimdi, birincisi, ben, aslında kendilerini
öven bir şey söyleyecektim yani yerli ve millî olduklarını ve
buna devam etmelerini isteyecektim.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Ya, biz bu
ülkenin kurucu partisiyiz; sizden mi öğreneceğiz yerliliği,
millîliği?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bak, hâlâ aynı şeyi
söylüyorsunuz.
BAŞKAN Tamam, cevap vermek mecburiyetinde
değilsiniz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, bakın, şu üsluba dayanamıyorum: Bir defa,
bana sen denilmesine tahammül edemiyorum; aynı şeyi Grup
Başkan Vekili Engin Altay Bey de yaptı.
Lütfen, birbirimize kızabiliriz ama Senden mi
öğreneceğim? sözünü bir kez daha duyuyorum milletvekili
arkadaşımızdan; bunu şiddetle reddediyorum. Benden
öğrenirsiniz öğrenmezsiniz, paşa gönlünüz, keyfiniz bilir fakat
ben burada fikrimi söylerim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Lütfen
Bir saniye, bitireceğim Sayın
Başkanım.
O yüzden benim söylediğim şeyi daha
anlamadan -o kadar alışılmış ki tepkisel cümleler
söylenmeye- söylediğim şey kendilerinin lehine olduğu hâlde ben
son derece kaba bir şeyle, cevapla karşılaşıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Laf atılırken
de dâhil olmak üzere bu üslubu reddediyorum. Kaldı ki bizim burada
yaptığımız konuşmada, Sayın HDP Grup Başkan
Vekiliyle biz konuşuyorduk yani mesele birden bambaşka bir yere
gitti. O yüzden, usul esastır; bu manada buna dikkat etmek
gerektiğini düşünüyorum.
Devamında da şunu söyleyeceğim:
Şimdi, Sayın Altay konuşmasında Türk Silahlı
Kuvvetlerini çok değersizleştiren bir ifade kullandı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne demek ya?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Etkisiz eleman
diyorsunuz, daha ne olacak ki? Bunun daha ağırı ne, ben merak
ediyorum.
Eğer Türkiyede Türk Silahlı Kuvvetleri bu
operasyonları yapmamış olsaydı, bakın, terörün
sayısı bu kadar düşmüş olamazdı. Şu an eğer
sınırlarımızın içerisinde bu kadar azalmışsa
teröre dair saldırılar, bunun en önemli sebebi Türk Silahlı
Kuvvetleridir ve hiçbir askerimizin, ordumuzun bu şekilde
değersizleştirilmesine ve bunun aleni olarak bu şekilde ifade
edilmesine biz AK PARTİ Grubu olarak asla ve kata müsaade edemeyiz; ifade
etmek isterim.
Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Türk Silahlı
Kuvvetlerini değersizleştirdiğimi ifade ederek sataşmada
bulundu, buradan ya da oradan
BAŞKAN Buyurun.
37.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi,
siyasette polemik vardır, çok normaldir ama çirkin siyaset yoktur.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Yoktur, evet, yoktur.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Özlem Hanım,
siz ya benim dediğimi dinlemediniz, anlamadınız
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Çok iyi anladım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Belki bir anlama
sorununuz var
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hayır, hayır,
hayır
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir dinler
misiniz.
Ben bölgede Rusyanın
varlığından, Amerikanın varlığından, Suriye
merkezî yönetiminin varlığından ve Türkiye'nin
varlığından söz ettim. Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili
böyle bir şey söyleyen şerefsizdir, böyle iddia eden de öyledir.
Böyle şey olur mu ya, böyle şey olur mu!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Etkisiz elemanı
çıkaralım.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Çıkaralım. Türk Silahlı Kuvvetleri orada operasyon
yapıyor. dedim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Çıkaralım.
Etkisiz eleman dediniz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Etkisiz olan
Tayyip Erdoğandır, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetidir; bunu kastettim
ben. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) O da bu ülkenin
Başkomutanıdır, Başkomutanıdır bu ülkenin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Onun için 900
kilometrelik sınırımızı kevgire çevirdiniz, Türkiyeyi
teröristlerin cirit sahasına çevirdiniz.
LÜTFİYE SELVA ÇAM (Ankara) Hadi oradan!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bu ülkenin
Başkomutanıdır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Lütfen çirkin
siyaset yapmayın.
LÜTFİYE SELVA ÇAM (Ankara) Kendinize
bakın.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Siz öyle
yapıyorsunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Siz çirkin bir
siyaset yapıyorsunuz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Siz yapıyorsunuz;
lütfen, ifadenize dikkat edin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ayıp ya!
VI- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından,
iktidarın Suriye dış politikasında ÖSO ve HTŞyle
kurduğu ilişkilerin araştırılması amacıyla
23/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Kasım 2022
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Turan.
Buyurun Sayın Turan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN TURAN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP
Grubunun Suriye dış politikası bağlamında Meclis
araştırması açılması teklifi üzerine söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, önerge, Suriyeyle
ilgili yürütülen politikanın Türkiye'ye yansımalarıyla ilgili.
Bu konuyla ilgili önergeyi dikkatli bir şekilde incelediğimizde
şöyle bir ifade var içinde -o kısmı doğru- diyor ki:
Suriye'deki bu yaşanan durumun, Türkiye başta olmak üzere bölgeye
yansımaları var, dolayısıyla böyle negatif sonuçlar
oluşturuyor. Evet, bu doğru, biz de bunu biliyoruz, işte bu
etkilerini azaltmak ve yok etmek için elimizden gelen mücadeleyi gösteriyoruz,
etkisiz hâle getirmek için çok etkili bir mücadele yürütüyoruz. Türk
Silahlı Kuvvetlerimiz, Millî İstihbarat Teşkilatımız,
bütün güvenlik güçlerimiz çok etkili bir şekilde terörle mücadele ediyor;
terörü, terör örgütlerini inlerinde imha etmek için gece gündüz
çalışıyor.
13 Kasım günü Taksim İstiklal Caddesi'nde,
hain terör örgütünün kiralık katilleri bir bomba koyarak masum sivillerin
canına kastetti. 6 vatandaşımız şehit oldu, 81
vatandaşımız da yaralandı; şehit olan kardeşlerimizin
içerisinde masum çocuklar da var. Terör örgütü ülkemize,
insanlarımıza zarar vermek için çabalıyor ancak terör örgütünün
arkasındaki emperyal güçler, sürdürdükleri vekâlet savaşları
yöntemiyle, ülkemizi yolundan çevirmek için, diz çöktürmek için onlara destek
veriyor. Biz, hem terör örgütlerinin kökünü kurutana kadar hem de onların
arkasındaki elleri kesene kadar etkili bir şekilde mücadelemizi
sürdüreceğiz. Terör örgütlerini de biliyoruz, onlara destek verenleri de
biliyoruz. Bugün burada sonuçlarını konuşanların Sınırlarımızın
dibinde Amerikanın ne işi var? diye hiç sormaması,
Rusyanın ne işi var? diye hiç sormaması, Suriyede
konuşlanmış bütün güçlerden hiç bahsetmemesi ve sadece
onların yarattıkları kaotik ortamdan beslenenlerin yeni bir
terör koridoru oluşturmaya çalışmasının
sonuçlarını konuşuyoruz ve bu sonuçlar maalesef burada
birilerinin işine geliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HASAN TURAN (Devamla) Biz burada siyaset
yapanların daha önce Sırtımızı PKKya, YPGye, PYDye
dayadık. dediklerine şahit olduk; PKKya, PYDye gönül verenlerden
bahsedenleri gördük. İşte, bugün oradaki terör örgütlerinin
uzantıları Türkiyede neredeyse terör örgütünün işlediği
cinayetlerin faturasını bizlere çıkaracak. İnsanlar bir
önerge verirken verdiği önergenin ne anlama geldiğini hesap eder.
Buraya Sayın Grup Başkan Vekili
çıktığında terör örgütlerinin ismini saydı. Ben
dikkatli bir şekilde dinledim, içinde ne PKK ne PYD ne de YPG yoktu ama
dikkatle diğerlerini saydı.
Taksimdeki patlamaları kim
gerçekleştirdi? Hangi terör örgütü yaptı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Hah
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Biz de onu soruyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Çıkaralım diyoruz işte, çıkaralım diyoruz.
KEMAL PEKÖZ (Adana) Bunu araştıralım
diyoruz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Onu soruyoruz.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Araştırsın Meclis.
HASAN TURAN (Devamla) Bunu soruyormuş gibi
yapıp
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Gel evet de,
araştıralım; gel evet de, araştıralım.
HASAN TURAN (Devamla) Bunu soruyormuş gibi
yapıp
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Biz de
tam onu soruyoruz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Evet de,
araştıralım; bir tek Süleyman Soyluya inanma!
HASAN TURAN (Devamla) Bunu soruyormuş gibi
yapıp meseleyi karartmak ve esas katilleri gözden kaçırmak, oradan da
yola çıkarak Türkiye Cumhuriyetini suçlamak kimsenin haddi de
değildir, hakkı da değildir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Kimseyi, devleti
suçlamıyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sizi,
sizi
BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sataşma var.
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Niye araştırılmasını istemiyorsunuz?
HASAN TURAN (İstanbul) Araştırmaya
gerek yok.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Açıklandı, açıkladı. Bilinen bir şeyin neyini
açıklıyorsun ya?
LÜTFİYE SELVA ÇAM (Ankara) Kimin olduğu
belli çünkü.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) İtiraf ettiler
Hanımefendi, itiraf edilmiş bir şey, itiraf etmiş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) O
doğru değil, o doğru değil.
LÜTFİYE SELVA ÇAM (Ankara)
Olmadığını anlasan keşke.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Niye? Araştıralım o zaman.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Açıklanmış bir şeyin neyini açıklamamızı
istiyorsunuz?
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Garo Bey, itiraf
etmiş adam, neyi konuşuyorsun sen, sulandırmaya mı
çalışıyorsunuz? Sulandırıyorsunuz!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sulandıran
sizsiniz!
HASAN ÇİLEZ (Amasya) İtiraf etmiş
adam.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Oluç.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
38.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, İstanbul Milletvekili Hasan Turanın HDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller; bir
sataşma olduğu için söz aldım.
Şimdi, sayın hatip dedi ki: Önerge
verirken ne anlama geldiğini düşünmek gerekir. Önergeyi verirken ne
anlama geldiğini çok iyi düşündük, onun için bu önergeyi verdik; yani
satır satır da biliyorum o önergeyi, kelime kelime. Bakın, dedik
ki: Sizin bu işin araştırılmasını istemeniz en
doğru olanıdır. Niye? Çünkü ortada yakalanmış bir
kişi var, oraya o bombayı bırakmış olan, onun aile
ilişkileri
3 kardeşi IŞİDde çatışırken,
IŞİD savaşçısıyken öldürülmüş, 1 kardeşi ÖSO
komutanı, siz bu topluma başka bir hikâye anlatıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Toparlıyorum efendim.
Biz de dedik ki: Büyük bir bilgi kirliliği
yaratılıyor. Bu bilgi kirliliği sadece bilinmezlikten
değil, bilerek, konunun üstüne sis örtmek için yaratılıyor. Biz
de dedik ki: Gelin, bunu araştıralım, ortaya çıksın
çünkü zaten bizim lanetlediğimiz bir saldırıdır bu. Bu
lanetlediğimiz saldırının arkasında kim var,
anlaşılsın diye veriyoruz, kabul etmiyorsunuz, reddediyorsunuz
ve şunu örtmeye çalışıyorsunuz: Bu kadının, oraya
bombayı götürmüş olan bu kadının 3 kardeşi
IŞİD savaşçısı, 1 kardeşi ÖSO komutanı.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Savaşçı
değil, terörist ya! Terörist, terörist!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bu ya! Bunu
söylüyoruz. Biz bu önergeyi niye verdiğimizi çok iyi biliyoruz.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Siz de ayakkabı numarasını da biliyorsunuz ama Taksimde
yakalayamıyorsunuz.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Sayın Oluç, terörist
o; savaşçı değil, terörist.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ya, niye
reddediyorsun? Niye reddediyorsun, niye? Kabul et, araştıralım.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Kabul et,
araştıralım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Neyi
saklıyorsun?
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Terörist, terörist
Savaşçı değil, terörist ya.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Kabul et, araştırılsın.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Kabul edin,
araştıralım.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) İtirafa girmiş
şeyin neyini araştırıyorsunuz? Amacınız ne?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Ne itirafı?
Süleyman Soylunun lafları onlar.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Hayır, itiraf
etmiş, itiraf.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Kabul
edin. İtiraf değil ya! İtiraf yok.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
İtiraf yok.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Nereden biliyorsunuz,
baktınız mı kayıtlara? Kendisi söylüyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Hayır, hayır, okuduk. Önce İçişleri Bakanı
açıklıyor, sonra ifadeye yazılıyor.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) E, buyur bak,
milletvekilisin. Milletvekilisiniz, bakın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Öyle
itiraf mı olur ya!
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Nasıl olur?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Gerçekler açığa çıksın istemiyorlar Sayın Başkan,
ne yapalım?
VI- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Adana Milletvekili Ayhan Barut ve
arkadaşları tarafından, ülkemizde depreme karşı önlem
alınması, deprem toplanma alanlarının tespiti, gerekli
bölgelere toplantı alanları yapılması, eksikliklerin
giderilmesi, depreme dayanıklılığı bulunmayan
binaların saptanması amacıyla 30/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Kasım 2022
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
23/11/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 23/11/2022 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Adana Milletvekili Ayhan Barut ve
arkadaşları tarafından, ülkemizde depreme karşı önlem
alınması, deprem toplanma alanlarının tespiti, gerekli
bölgelere toplantı alanları yapılması, eksikliklerin giderilmesi,
depreme dayanıklılığı bulunmayan binaların
saptanması amacıyla 30/10/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (1935 sıra no.lu)
Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 23/11/2022 Çarşamba günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Buradan oraya bağırmaya
gerek yok, şurada 5 adım, gidin kulağına söyleyin; oradan
gelin, buraya söyleyin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Başkan, oradan ha bire bağırıyor. Ben de mecburen
BAŞKAN Hayır, bağırmayın.
Şu bağırma olur mu?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Gelsin,
söylesin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Ya, Sayın
Başkanım, bağırmıyorum, milletvekili olarak bir
yanlışlığı düzeltiyorum ya. Allah Allah!
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın
Ayhan Barut.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Savaşçı
diyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Cem
Küçüke de çok benziyorsun.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Hiç benzemiyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Uzaktan
vallahi benziyorsun.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Yok, vallahi
benzemiyorum.
CHP GRUBU ADINA AYHAN BARUT (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında
bizleri izleyen kıymetli yurttaşlarımız; hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yemin
ederim benziyorsun.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Hiç benzeyen
tarafım yok. Çok gezmişsin oralarda, biliyorsun onların kim
olduğunu.
BAŞKAN Ya, milletvekili konuşuyor
beyler.
Ya, seni partiden çağırıyorlar. (HDP sıralarından
gülüşmeler, alkışlar)
AYHAN BARUT (Devamla) Maalesef, son olarak Düzce
merkezli meydana gelen deprem yine yüreklerimizi ağzımıza
getirdi. Depremden etkilenen tüm yurttaşlarımıza geçmiş
olsun dileklerimizi iletiyoruz; kaybettiğimiz
vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralı olanlara ise acil
şifalar diliyoruz.
Değerli milletvekilleri, ne yazık ki
ülkemiz yüz ölçümünün yüzde 42si birinci deprem kuşağı
bölgesindedir. Bu gerçeğe rağmen yeterli ve etkin önlem
alınmadığı için yıllar içerisinde meydana gelen
depremlerde büyük acılar yaşadık, hâlen de yaşamaya devam
ediyoruz. Bu depremlerde yaşanan can ve mal kayıpları ülkemizin
depreme hazır olmadığını çok acı bir biçimde
göstermiştir. Marmara'da 1999 yılında meydana gelen ve büyük can
kaybı ve büyük yıkıma neden olan bu depremden sonra
yaraları sarmak için, etkin önlem almak için çıkarılan, herkesin
deprem vergisi olarak bildiği düzenleme kapsamında bugüne kadar 75
milyar para toplandı. Buradan soruyorum: Bu 75 milyar lira para nerede? Bu
paranın akıbeti ne oldu? Bu parayı kimlere, nerelere, nasıl
harcadınız? Bu konuda mutlak surette Meclise, yüce millete hesap
vermek zorundasınız.
Değerli milletvekilleri, 1939 Erzincan
depreminden 1999 Marmara depremine kadar geçen sürede 100 binden fazla
insanımızı kaybettik. Eğer etkin bir önlem
alınsaydı, bugüne kadar yeterli adımlar atılsaydı biz,
17.480 canımızı yitirdiğimiz 1999 depreminden sonra Ege
depremi nedeniyle İzmir'de 117 yurttaşımızı,
Elâzığ'da 41 vatandaşımızı belki de kaybetmeyecektik;
canlarımız solmayacak, büyük hasar almayacaktık. Deprem
gerçeğine karşın etkin önlem alınması ve harekete
geçilmesi için yaptığımız çağrılarımız
maalesef karşılıksız kalıyor, büyük acı ve
yıkıma yol açıyor. Depremlerle ilgili önlem yerine yeşil
alanların imara açıldığını, deprem alanında
kullanılacak toplanma alanlarının da ranta kurban
edildiğini iktidarınız döneminde görüyoruz. Depremle ilgili
verdiğimiz kanun tekliflerimiz reddediliyor, soru önergelerimiz
yanıtsız kalıyor, araştırma önergelerimiz ise Meclisin
tozlu raflarında maalesef bekletiliyor. Bugün görüştüğümüz
araştırma önergesini 30 Ekim 2020 tarihinde Meclise sunmuştuk.
Ne acıdır ki aradan geçen iki yılda hiç adım
atılmadı. Soruyorum: Peki, neden? Deprem konusu siyasetin malzemesi
olmaz, olmamalıdır da. Bu acı gerçek karşısında
bile AKP iktidarı oralı olmuyor ve acılara göz yumuyor.
Herkesin bildiği bir gerçek var ki deprem ve
diğer doğal olaylar insan eliyle afete dönüşmektedir. Bugün
ülkemizin 18 kentinde, 502 mahalle ve köyünde, 80 ilçemizde yüzlerce
yerleşim yerimiz doğrudan fay hatları üzerinde bulunuyor. Bu
acı gerçek de depremde daha büyük acıların
yaşanabileceğini, felaketin yaşanabileceğini gösteriyor.
Buna rağmen, İzmir depreminden sonra kurulan Meclis Deprem
Araştırma Komisyonunda tam 522 sayfalık bir rapor hazırlandı.
Bu raporda 268 maddelik öneriler yer alıyordu. Meclis
Başkanlığına sunulan nihai raporun gereği neden
yapılmadı, neden yapılmıyor? Raporlar neden kâğıt
üzerinde kalıyor? Öneriler niye hayata geçmiyor, niye olumlu bir adım
atmıyorsunuz? Depremlerde daha fazla can kaybı olmasın, ocaklar
sönmesin, çocuklar anasız, babasız kalmasın istiyoruz.
Depremlerin değil ihmalin öldürdüğünü de biliyoruz. Meclisi, yüce
Meclisi göreve çağırıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
AYHAN BARUT (Devamla) Derhâl depreme
karşı etkin bir eylem planı hazırlanması, deprem
toplanma alanlarının yapılması, hasarlı binaların
tespiti ve yıkılıp tekrar dayanıklı hâle getirilmesi,
mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi, onarılması,
güçlendirilmesi için bugünden tezi yok harekete geçelim. Siyasi ayrım
gözetmeksizin herkes elini taşın altına koysun, unutmayalım
ki olası bir depremde ihmaller neticesinde çok sayıda can hayattan
kopartılacaktır. Burada depreme karşı önlem alıp
harekete geçmeyen herkes sorumlu olacaktır.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Hayrettin Nuhoğlu.
Buyurun Sayın Nuhoğlu. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN
NUHOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin ülkemizde depreme karşı alınacak
önlemler hakkında vermiş olduğu araştırma önergesi
üzerine İYİ Parti adına söz aldım. Selamlarımı
sunarım.
Bugün saat 04.08de Gölyaka merkezli deprem
dolayısıyla Düzceye ve bütün ülkemize geçmiş olsun, Allah daha
büyük depremlerden korusun. Orta büyüklükte bir deprem olmasına
rağmen korku ve paniğe yol açmasının sebebi,
vatandaşlarımızın binalara güvenmemesidir.
Değerli milletvekilleri, daha geçen yıl
bütün parti gruplarının katılımıyla oluşan Deprem
Araştırma Komisyonunun dört ay çalışarak
hazırladığı raporu burada
tartışmıştık. Rapora ilave ettiğimiz şerhte
devlet yetkililerinin başarılı sayılabilecek bazı
küçük örneklerle avunmasını ve Çok başarılı
işler yapıyoruz. algısını doğru
bulmadığımızı ifade ederek en büyük endişemiz, bu
düşünce tarzıyla her deprem sonrası göz
yaşlarının dökülmeye devam edecek olmasıdır
demiştik. Algı yaratarak günü kurtarmak mümkündür ama gerçekleri
değiştirmek mümkün değildir. Bugünkü deprem ders niteliğindedir;
orta şiddette bir depremdir ama yapı stoku 99 büyük depreminden sonra
yenilenmiş olan bir yerdedir. Onun için etkisi ağır
olmamıştır. Bu vesileyle yapı stokunun depreme
dayanıklı olarak yenilenmesinin öncüsü olan zamanın
Bayındırlık Bakanı, parti kurucumuz ve Genel Başkan
Yardımcımız Sayın Koray Aydına teşekkür
ediyorum. Demek ki deprem kuşağı üzerinde olsa da depreme
dayanıklı yapılaşma mümkündür; işte çözüm budur.
Değerli milletvekilleri,
Bayındırlık Bakanlığının adı Çevre,
Şehircilik ve İklim Değişikliği
Bakanlığı oldu. Koltukta oturan Sayın Bakan bir türlü
taşıdığı yetki ve sorumluluğun farkına
varamamıştır. Büyük depremin üzerinden yıllar geçip gittiği
hâlde kendisinden öncekiler gibi sadece konuşmaktadır. Bakana ve
sorumluluk sahibi olan herkese sormak istiyorum: Bu deprem, yapı stoku
yenilenmiş Düzcede değil de İstanbulda olsaydı ne
olacaktı? Ekonomik ömrü bitmiş, acil kentsel dönüşüm bekleyen
binaların hâlâ envanteri bile tam olarak çıkarılamamışken
İstanbulda acil dönüştürülmesi gereken 1 milyon 300 bin konut
olduğunu söyleyen, Bakanın kendisidir. Geçen hafta Plan ve Bütçe
Komisyonunda eleştirilerime cevap verirken Esenlerde 2 bin sosyal konut
yaptırdıklarıyla övünerek Gelişmiş ülkeler bile bunu
yapamamaktadır." dedi ve İstanbulun 39 ilçesinde 93 bin konutta
dönüşümün devam ettiğini söyledi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla)
Yapılanları yeterli görüyorsa eğer bu anlayışla
İstanbuldaki değişim onlarca yıl sürer fakat büyük deprem
bu değişimi bekler mi bilemem.
Rezerv yapı alanı ilan edilen yerlerde
yandaşlara para kazandırma peşinde koşacaklarına,
kanal manzaralı akıllı şehir kurup çok fazla para kazanma
hayalleri kuracaklarına gerçeklerle yüzleşmeyi ve kendilerine gelmeyi
öneriyorum. Kaybedilecek vakit kalmamıştır, derhâl dönüşüm
bekleyen bütün binalara el atılmalı, çözüm getirilmelidir. Çözüm için
Deprem Araştırma Komisyonunun hazırladığı rapora
uygun olarak yerel yönetimlerimiz, üniversitelerimiz, mühendis odaları ve
yetkin sivil toplum kuruluşlarıyla beraber bu deprem sorunu çözüme
kavuşturulmalıdır.
Yetki ve sorumluluk sahibi olanları bir kez
daha uyarıyor, önergeyi desteklediğimizi beyan ediyor, saygılar
sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kenanoğlu.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Düzce Gölyaka'da 04.08 saatinde meydana gelen depremden
kaynaklı olarak bütün halkımıza geçmiş olsun diyor,
yaralılara da acil şifalar diliyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu Mecliste
araştırma komisyonları kuruluyor. Bunlardan bir tanesi de Deprem
Araştırma Komisyonuydu. Ben şimdi, buraya Amasra Maden Araştırma
Komisyonundan geliyorum. Deprem Araştırma Komisyonunun da üyesiydim.
Şimdi, bunlar niye yapılıyor? Alınması gereken
tedbirler, bu ölümlerin ve can kayıplarının sebepleri, mal
kayıplarının sebepleri, bütün bunları açığa
çıkartmak, ortaya çıkartmak ve bunların nasıl
önleneceği üzerine rapor hazırlamak. Peki, rapor hazırlandıktan
sonra ne yapmak? Rapor hazırladıktan sonra da o rapora konu olan
kurum ve kuruluşların bunun gereklerini yerine getirmesini takip
etmek, Meclis olarak bir taraftan da görevimiz bu.
Şimdi, bir Komisyon kuruldu. Bu, Deprem
Araştırma Komisyonu 6 Temmuz 2021 tarihinde -522 sayfaydı
sanırım- bir rapor hazırladı ve rapor gayet iyi bir
rapordu; bütün vekil arkadaşlar, tüm parti gruplarındaki bütün vekil
arkadaşlar çok ciddi, özverili, önemli çalışmalar yürüttük ve
ortaya koyduk. Şimdi, burada 268 tane öneri vardı, kurumların
yapması gereken, alınması gereken kararlar,
çıkartılması gereken kanunlar, değişmesi gereken yönetmelikler;
268 öneri. Bu 268 öneri, 13 bakanlığa ait önerilerdi. Ben
bunların hepsine ayrı ayrı, bu 268 öneriyle ilgili önerge
verdim, yani ne yaptınız bunlarla ilgili diye, ne yaptınız?
Aradan bir yıldan fazla zaman geçmiş. Şimdi, tabii, Mecliste
önergelere çok az bakanlık cevap veriyor artık, yani birkaç
bakanlık cevap veriyor. Şu ana kadar cevapları gelmedi,
bekliyoruz hâlâ, takipçisiyiz. Şimdi, bunu niye veriyoruz? Çünkü denetim
görevimizi yerine getiriyoruz yani biz o rapor sonucunda bu konuyla ilgili
olarak alınması gereken kararların alınıp
alınmadığını hatırlatıyoruz ve takibini
yapıyoruz, denetimini yapıyoruz; bunun için yapıyoruz.
Şimdi, Komisyona gelen kurumlar ne diyor?
Komisyonlara gelen bütün kurumlar âdeta böyle icraat yarışına
girip ne güzel işler yaptıklarını, nasıl önemli
işler yaptıklarını anlatıyorlar. Şimdi, Deprem
Araştırma Komisyonuna gelen kurumlar öncelikle, örneğin 99dan
sonra kamu binalarında nasıl tedbirler aldıklarını,
kamu binalarını nasıl depreme dayanıklı hâlâ
getirdiklerini anlattılar ama şimdi Düzce Gölyaka depreminde
görüyoruz ki ya, kamu binası olan adliye, perme perişan olmuş
yani darmadağın olmuş. Yani can kaybı olmamasının
tek sebebi, bu depremin gece saat 4te olmasından kaynaklı; eğer
deprem gündüz olmuş olsaydı bu adliyede çalışan insanlar
yaşamını yitirecekti; bu kadar net.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) Şimdi,
devletin kendi kurumu kendi tedbirlerini almıyor. Devlet kendi
kurumlarında depreme dayanıklı binalar üretmiyor. 99
sonrasında bu, adliye binası yeniden yapılmış ve bu
adliye şu anda hasar görmüş durumda. Bakıyoruz ki -haberlere
yansıyor- bu adliyeyi yapan firmaya birçok da ihale verilmiş. Yani
mevzu, depreme dayanıklı binalar üretmek değil, yandaşı
nasıl zengin ederim hesabı içerisinde oluyor.
O nedenle akıl bu olduğu sürece, bu
şekilde bir yönetim anlayışı olduğu sürece
korkarız ki İstanbul depremi maalesef çok daha yıkıcı,
çok daha sarsıcı olacak ama görüyoruz ki kurumların
anlattıklarına da açıkladıklarına da güven olmuyor
çünkü kurumlara sorsanız hiçbir sorun, hiçbir sıkıntı yok
ama gördük ki Gölyakada adliye yerle bir olmuş. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Sayın Necip Nasıra söz veriyorum.
Buyurun Sayın Nasır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NECİP NASIR
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Düzcede
meydana gelen depremde vefat eden vatandaşımıza Allah'tan
rahmet, yaralanan vatandaşlarımıza acil şifalar ve
milletimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de inşaat
faaliyetleri çok uzun yıllar boyunca maalesef sadece estetik ve diğer
unsurlar bakımından değil, doğal afet faktörü de
gözetilmeden önemsiz bir şekilde yürütülmüştür. Biz Hükûmete geldikten
sonra bu konuyu önceliklerimiz arasına aldık. TOKİnin
öncülüğünde başlattığımız projelerle ülkemizde
ilk defa sistematik ve yaygın bir depreme dayanıklı yapı
stoku oluşturmaya başladık. Şu ana kadar TOKİ
vasıtasıyla 4 milyona yakın vatandaşımızın
yaşadığı 1 milyon 170 bin güvenli konutu tamamlayarak
sahiplerine teslim ettik.
Bununla kalmadık, belediyelerimizle birlikte
ülke genelinde 7 milyona yakın yapının çeşitli derecelerde
dönüşümünü hedefleyen bir sürece girdik. Bugüne kadar 3 milyonu
aşkın yapının dönüşümünü başlattık, önemli
bir kısmını da bitirerek teslim ettik. Ayrıca projeden
malzemeye ve yapı denetimimize kadar inşaat sürecine ilişkin tüm
alanlarda standartları depreme göre yenileyerek geliştirdik. Böylece,
özel sektörün yaptıklarıyla birlikte 35 milyon
vatandaşımızın güvenli evlerde yaşayabilmesini
sağlayan bir dönüşümü gerçekleştirmiş olduk. Her yıl
300 bin konutu devlet ve özel sektör kanalıyla inşa ederek beş
yılda inşallah acil dönüştürülmesi gereken yapıları
yenilemeyi planlıyoruz.
Diğer taraftan, afet yönetim sistemini
baştan sona değiştirdik. 2009 yılında kurduğumuz
afet ve acil durum yönetimi, AFAD tarafından sevk ve idare edilmektedir.
2012-2022 tarihleri arasında diri fay haritası hazırlanması
ve Bina Deprem Yönetmeliği gibi önemli 65 projeyi destekledik. Afet
risklerinin belirlenmesi ve azaltılması amacıyla ulusal düzeyde
Türkiye Afet Risk Azaltma Planı hazırlandı; 8/7/2022 yani
geçtiğimiz temmuz ayında Cumhurbaşkanlığımızın
kararıyla onaylanarak yürürlüğe girdi.
TARAPta 66 hedefte 227 afet risk azaltma eylem
planı belirlenmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
NECİP NASIR (Devamla) - Yerel düzeyde afet
risklerinin azaltılmasına yönelik İçişleri
Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının
İzmir depreminden sonra 28/12/2020de başlatmış olduğu
81 ilimizde il afet risk azaltma planları 2021 yılı sonuna kadar
hazırlanarak yürürlüğe girmiştir.
İRAP kapsamında ülke genelinde 12.925 afet
risk azaltma eylem planı belirlenmiştir. İRAP kapsamında
belirlenen eylemlerden öncelikli olanlar valilerimizin koordinesinde önemle
takip edilmektedir. Ülkemizde 4 Kasım 2022 tarihi itibarıyla 28.500
alan belirlenmiştir. 23 Şubat 2022 tarih ve 5211 sayılı
Afet ve Acil Durum Müdahale Hizmetleri Yönetmeliği gereğince belediye
başkanlarımız tarafından bu alanların yüzde 80inin
altyapısı hazır hâle getirilmiştir. Bir yandan afet
riskinden arındırılmış yerleşim yerleri inşa
etme, diğer yandan afet öncesi bilinçlendirme ve afet sonrası
yardım çalışmalarıyla ilgili güçlü kurumsal bir yapı
oluşturulmuştur. Biz bu doğrultuda üzerimize düşenleri
kararlılıkla yapmaya devam edeceğiz.
Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Oylamadan önce bir yoklama talebi var.
Yoklama talebinde bulunan
arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim:
Sayın Bulut, Sayın Aygun, Sayın Hamzaçebi, Sayın
Güzelmansur, Sayın Şahin, Sayın Özer, Sayın Gündoğdu,
Sayın İlhan, Sayın Köksal, Sayın Tanal, Sayın Karabat,
Sayın Hancıoğlu, Sayın Kayışoğlu, Sayın
Tuncer, Sayın Ünver, Sayın Ünlü, Sayın Barut, Sayın
Kılıç, Sayın Aytekin, Sayın Sertel.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.55
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.06
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER:
Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 24üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VI- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Adana Milletvekili Ayhan Barut ve
arkadaşları tarafından, ülkemizde depreme karşı önlem
alınması, deprem toplanma alanlarının tespiti, gerekli bölgelere
toplantı alanları yapılması, eksikliklerin giderilmesi,
depreme dayanıklılığı bulunmayan binaların
saptanması amacıyla 30/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Kasım 2022
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Alınan karar gereğince, denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Antalya Milletvekili
Kemal Çelik ve 69 Milletvekilinin Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ve 69
Milletvekilinin Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4674) ile
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 366) (*)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 366 sıra sayılı
Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde siyasi parti grupları adına
yapılan konuşmalara başlamış ve Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına konuşma yapılmıştır.
Şimdi İYİ Parti Grubu adına
İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu
konuşacaktır. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
Yavuz Bey, süreniz on dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
kıymetli milletvekili arkadaşlarımız; görüşmekte
olduğumuz kanunun ikinci bölümü üzerine on dakika süre aldım.
Kanunun geneli üzerinde mütalaada
bulunmayacağım; Emniyet teşkilatıyla ilgili söylenmesi arzu
edilen bazı hususlar var, Emniyet teşkilatımızdan gelen
talepler var, bunlar size de geliyordur.
Biliyorsunuz, Emniyet
teşkilatımızın -1937- Teşkilat Kanunu zaman içerisinde
birtakım değişikliklere uğradı. Emniyet
teşkilatı, malumualiniz, hem yaptıkları iş
itibarıyla hem de üzerinde bulunduğumuz coğrafyadaki kimlik
kavgalarının, efendim, ideolojik kavgaların, bölge üzerindeki
hâkimiyet planlarının içerisinde hesabı, hevesi, hayali olan
herkesin öyle ya da böyle değebildiği bir teşkilattır.
Devlet istiskale uğrar, bu heveslerin
merkezine, mutlaka bu hevesleri olanlar Emniyet teşkilatını
muhatap alarak mutlaka bir şey yapmaya kalkarlar; efendim, darbe
teşebbüslerinin önünde, arkasında bir şekilde Emniyette
mevzilenme hevesleri yatar; efendim, başımıza gelen 15 Temmuz
alçaklığının içerisinde bu hazırlığın
belki ön tedbir mekanizması önce Emniyeti felç etmek hevesleriyle
buluşur, başa bela olur. Dolayısıyla, Emniyet
teşkilatımızı konuşurken biraz yaptıkları
işin mahiyetine, daha önce başa gelen belalara, bundan sonra bu
işler başa gelmesin diye gayretlerimizin merkezine Emniyet
teşkilatımızın bundan sonra nasıl olması
gerektiğini düşünerek konuşmalıyız.
Sebebi şudur: Efendim, 15 Temmuz
tahribatının topluma bu düzeyde hissettirdiği şiddetli
sarsıntının ilk bozulma sinyalleri Emniyet
teşkilatında görülmüştür. Emniyet teşkilatı, ben bir
gün devleti elime alırsam heveslerinin merkezi hâline getirilme
gayretleriyle sulandırılmış, sızılmış,
Emniyet teşkilatının ana fonksiyonları
dışında çalışabileceği alanlarda kendi
iddialarına hizmet etsinler diye Emniyet teşkilatı
hiyerarşisi altüst edilmiştir. 15 Temmuzda tecrübe ettiğimiz bu
acı işin bize kazandırdığı tecrübeyle doğru
işler yapmalıyız. Efendim, devleti istiskal etmek isteyen
Emniyete; siyasi olarak iradesine muhafız isteyenler Emniyete; efendim,
darbe olursa darbede yanımızda olsunlar hevesleri, kendilerine kuvvet
devşirmek isteyenlerin hevesi, hesabı Emniyete; Emniyete dönüktür.
Yani her hesap yapan Emniyeti kendi yanına çekmek, Emniyeti kendi siyasi
iktidarına, kendi hayaline, kendi ideolojik mücadelesine merkez yapmak
istemiştir.
Başa gelen bunca beladan sonra çıkardığımız
dersler şu olmalıdır: Türk polisi, Türk Emniyet
teşkilatının bu ağır yükünü çeken bu kurum, her türlü
başa gelen beladan çıkarılan derslerle Türk milletinin
teşkilatı hâline gelmeli, getirilmeli; bunu engelleyen, gölgeleyen,
bunun oluşmasına imkân veren her türlü mâni, keder temizlenmelidir.
Neyi kastederek söylüyorum? Efendim, siyaseti dizayn etmek hevesiyle bir
şey yapmak isteyenler Emniyetin, kolluk teşkilatımızın
adli kolluk
Bizim de tekliflerimizde vardır Adli kolluk cumhuriyet
savcılarının kontrolüne verilsin. diye. Niçin? Çünkü
bakıyorsunuz siyaseti dizayn etmek isteyenler de Emniyeti
kullanırlar, siyaset toplumu dizayn etmek isterse bir şekilde
Emniyetin politik hüviyette aşınmasına sebep olur falan.
Bütün bunları şunun için arz ediyorum:
Emniyet teşkilatımızın yaptıkları iş
itibarıyla muhafaza edilmesi gerekiyor çünkü bu kurum, 15 Temmuzda,
hesabı yanlış yapmanın, kurumları
aşındırmanın, kurumları kendi tasarrufuna göre
kullanma heveslerinin bir kurumu ne hâle getirdiğinin en bariz örneğidir.
Emniyet teşkilatımızı bu kabîl saldırıların
merkezi olmaktan çıkaracak olan mekanizmaları kurmamız
lazım. Dolayısıyla siyasetin emrinde değil, kanunun
emrinde; bir siyasi iktidarın emrinde değil, partinin emrinde
değil, devletin emrinde ve milletin hizmetinde vazifelerini yapabilecek
şartlara taşımalıyız.
Mahiyeti itibarıyla çok yorucu bir meslek; on
iki saat istirahat, on iki saat çalışma. Yıpranma
paylarının doğru hesaplanması lazım. 20
yaşında mesleğe başlayanların emeklilik haklarını
aldıktan sonra on beş yıl daha çalışması gerekir
-biliyorsunuz- 30 yaşında mesleğe başlayanların
beş sene daha çalışması gerekir; son düzenlemelerle
yıpranma paylarındaki hadler biraz daha düşürüldüğü için,
Emniyet teşkilatı hem ağır mesai altında kalıp
hem de standartları itibarıyla çalışmalarına hak
ettikleri karşılığı bulamadıkları için
muzdariptirler. Tayinlerinde, terfilerinde birtakım zorlanmalar
vardır; doğu hizmetlerinde, şark hizmetlerinde vardır. Aile
bütünlüklerini sağlamakta talepleri vardır, 3600 ek gösterge ve
EYTyle ilgili talepleri ve haklı çığlıkları
vardır; bütün bunları göz önünde bulundurmalıyız çünkü
Emniyet teşkilatımız bugün buralarda huzurla yaşıyor
olmamızın ilk bedel ödeyen kurumudur.
Ben daha önce zikretmiştim, tekrarında
fayda mülahaza ediyorum. Efendim, Ali Er evladımız 1992de şehit
oldu, emniyet müdürüydü, Özel Harekât polisiydi. Son dönem tayin olduktan
sonra, son görev yerine gitmek için eşiyle, çocuklarıyla
vedalaşınca eşi ona demiş ki: Gitme, tayin oldun, niçin
gidiyorsun? Niçin gidiyorsun? feveranlarının arasında
demiş ki: Son kez gidiyorum; bu son, dönüyorum inşallah. Necdet
Hanım anlamış ki eşi gelmeyecek, son gidişinden
anlamış ki gelmeyecek; çocuklarına demiş ki:
Evlatlarım, gelin, babanız gidiyor, babanızın
arkasından bakın, babanız gelmemek üzere gidiyor. Güzelderede
kendisini almaya gelen sivil memurlarla pusuya düştü, mermileri bitene
kadar PKKyla vuruştular, sonra şehit oldular. 3 evladı var
geride; 1 evladı Özel Harekâtta, 2 evladı Emniyette görev
yapıyor. Babaları şehit olduktan sonra evlatlarının da
aynı vatan nöbetinde tutabildiği kurum.
Ahmet Çamur isminde bir şehidimiz var çözüm
sürecinde, 1.200 şehidimizden her biri birbirine denk kahramanlardan
birisi. Babalarının bacaklarına sarılıp resim
çekindiler, hafızamızda o resimler kaldı.
Bu Emniyet teşkilatımız,
güvenliğimiz için ilk bedel ödeyen, teröre karşı ilk bedel
ödeyen, şehitler tabutlar içerisinde eşitlenirken Benim babam
hangisi? diye çocukların protokol sıralarından koşup
tabutlardan babalarını seçmek zorunda kaldığı
ağır bedellerin kurumudur bu kurum. O yüzden, bu kuruma
konuşurken özeni, devleti, hakkı, hukuku koruyarak kollayarak
konuşmalıyız. Bazı konuşmalar yapılıyor,
bazı konuşmaları duyuyorum; bunları rencide edici
buluyorum, Meclis adına da temsil ettiğimiz, hizmet etmeye
çalıştığımız millet adına da rencide edici
buluyorum. Evlatları böyle ölen, ölen eşlerinin arkasından böyle
dua eden, kalan evlatlarını vakarla ve haysiyetle büyüten anneler
adına Emniyet teşkilatıyla ilgili konuşurken özenli
konuşmak lazımdır.
Sultan Süleyman, Şehzade Mustafa'nın
cenazesinde, evladının ölüm emrinden muzdarip olmuş, biraz
derbeder olunca Rüstem Paşa padişahı teskin etmek için
demiş ki: Hünkârım, Sultanım, kendinizi heder ettiniz, bu kadar
derbeder olmanıza gerek yok. falan diye konuşup teskin etmeye
çalışınca Sultan Süleyman demiş ki ona: Konuş Rüstem,
konuş; evlat senin değil, devlet senin değil.
Dolayısıyla evlat da bizimdir, devlet de bizimdir. Evlatlarımız
ve devletimizin güvenlik hizmetlerini koruyan, kollayanlar için doğru
konuşmak zorundayız, doğru kanunlar çıkarmak
zorundayız. Bu yapıyı, icra ettikleri mesleğin kalitesine
göre en nitelikli hâle getirmek zorundayız. Siyasetin gölgesinden, keyfî
uygulamalardan en az etkilenecek hâle getirmek zorundayız. Polisliği,
okullarıyla, onlara sunulan hizmetlerle, verdiğimiz imkânlarla,
onlara sunduğumuz konforla memleketin birinci sınıf
bürokratları, güvenlik personeli hâline getirmek zorundayız. Bu,
bizim yaşadığımız belalı coğrafyada
vazifemizdir. Bizim teröre karşı da vereceğimiz en esaslı
cevap adalettir. Emniyet teşkilatımızın, güvenlik
bürokrasimizin umumiyetle ama münhasıran Emniyet
teşkilatımızın da başa gelen belalardan
çıkardıklarımızın da doğru dizayn edilmesi
lazım. Emniyetteki yükselme, hiyerarşi, terfi, bütün bunlar
mensubiyetten azade hâle getirilmeli, liyakat merkezli olmalıdır;
kimin neye mensup olduğuna bakılmaksızın, hangi mensubiyet
grubuna, hangi aidiyet grubuna bağlı olduğuna
bakılmaksızın Emniyette yükselmenin önü sadece liyakate
bağlı olmalıdır, bu anlamdaki müdahalelerin siyaset
kısmı daha çok kapatılmalı, kurum ve kariyer
planlamasının önü liyakatle
irtibatlandırılmalıdır. Bu yapılabilirse bu
belalı coğrafyada ayakta durmamıza imkân verecek olan Emniyet
teşkilatımızın devletin, milletin hizmetinde, kanunun,
hakkın, hukukun gözetiminde çalışmasına fırsat
verilir, aksi hâlde hem kurum yıpranır hem devlet yıpranır
hem ümit yıpranır hem de bu memleketteki huzurumuza halel gelir.
Genel Kurulumuza saygılarımızla
efendim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Necdet İpekyüz.
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, dün Düzcede bir deprem oldu. Burada,
özellikle yaralananlara acil şifalar diliyoruz, bütün herkese de
geçmiş olsun diliyoruz.
Neden Düzceden başladım? Daha 12
Kasımda ne dönüyordu? Çök-kapan-tutun. Neydi? Bir tatbikat. Tatbikatlar ne
için yapılır? İnsanları alıştırmak ve önlem
almak için. Peki, dün bu olduğunda ne oldu? Hiç kimse buna uymadı.
Arkadaşlarımız, biraz önce, önergeler üzerine konuşurken
değindi. Öğrencilerin sosyal medyada Barınamıyoruz diye
bir sayfaları var ve çök-kapan-tutunda, depremde en çok gösterilen pilot
uygulama öğrenci yurtlarındaydı, dün öğrenci
yurtlarında olanlar zor anlar yaşadılar. Dolaplar
yatakların önüne, kapıların önüne düşmüştü,
çıkabilecek ortamları yoktu. Çıktıkları alanda ise
buluşabilecekleri bir alan yoktu, bir kısmı içeride kalmıştı
ve buna benzer birçok kötü uygulamayla karşılaştılar.
Türkiyede çeşitli haklı gerekçelerle
söylenen birçok söze sözde deniliyor. Aslında yapılan
çalışmaların birçoğu da depremle ilgili, korumayla ilgili,
önlemeyle ilgili, insan haklarıyla ilgili birçok düzenleme de sözdedir.
Uygulamada gelin, bize sorun nasıl
yaşadığımızı. Niçin bize sorun diyorum? Bu yasa,
evet, polislerle ilgili düzenlenmiş ama aslında hepsi
İçişleri Bakanlığını ilgilendiren düzenlemeler ve
buraya gelen Bakanlık hazırlamış Bunları getirin.
diye ve başına polis
yerleştirilmiş. Bugün, arkadaşlar, bu ülkede polisler intihar
ediyor; polisin emeklisi, polisin çalışanı şikâyetçi.
Polislik sisteminin değişmesi lazım. Çünkü siz getirdiğiniz
sistemle neyi getirmişsiniz? İktidarı koruyan bir kolluk
getirmişsiniz. Emekli itiraz mı ediyor, EYTli itiraz mı ediyor,
Alevi itiraz mı ediyor, kadın itiraz mı ediyor, Kürt itiraz
mı ediyor, siyasetçisi itiraz mı ediyor, öğretmeni itiraz mı
ediyor, öğrencisi itiraz mı ediyor, çiftçisi itiraz mı ediyor;
polis Sen bu itirazı yapamazsın; vatan hainisin, teröristsin.
diyor. Böyle bir uygulamada bu sistemin tümüyle değişmesi lazım.
Siz sistemi değiştirmediğiniz sürece
yaptığınız her düzenleme geçici olur. Ve neden geçici olur?
Çünkü birçok uygulamayı sözde getirmiş olursunuz. Niçin? Geçen
yıl bu Mecliste, daha önceki süreçte, yeni İnsan Hakları Eylem
Planı açıklandı. Daha doğrusu, bizlere
dağıtılmamıştı, sonra dağıtıldı,
Cumhurbaşkanı bütün kamuoyuna duyurmuştu Bir an önce bunu
yaşama geçireceğiz. diye. Bir tanesi yaşama geçti mi?
Hayır, geçmedi. Ve ne oldu? Türkiye İnsan Hakları Vakfı
çalışmasında, sadece onlara yapılan geçen yılki
başvuruda, 2021 yılında 984 başvuru
yapılmış. Bu yıl ilk on ayda bin tane başvuru
yapılmış. Bu başvuru ne? İnsan Hakları
Vakfına, hekimlerine, sosyal danışma uzmanlarına giden,
işkence gördüğünü iddia eden kişilerin başvuruları.
Bir de ulaşamayanları düşünün; başkentte
kaçırılanlar var, zırhlı araç altında ezilenler var,
şüpheli ölümler var, say say bitmez ve bunlarla ilgili birçok düzenleme
varken hepsi sözde kalmış oluyor, yeterli bir düzenleme
yapılmamış oluyor. Neymiş? Okul açılacakmış.
Evet, açılsın. Peki, niye kapatıldı o okullar? Cemaatçi yapılanma
varmış, tarikat yapılanması varmış. İyi de o
gitti, şimdi size ait bir yapılanma çıktı, kolluk
yapılanması çıktı. Değil ki sadece az önce
saydığım bu kurumlara siyasi partilere, vekillere tahammül yok.
Bizim arkadaşımız Habip Eksik bacağı kırık,
yatıyor evde, üç ay gelemeyecek. Ne diyor iddia? Kendisini yere
attı. En son, sevgili Sait Dede yapmış, İçişleri
Bakanı öyle diyor, arkadaşını o yapmış.
Kadın Meclisi Sözcümüz Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran
çivilenecekti. Mustafa Yeneroğlu daha önce bu koltuklarda oturuyordu, MYK
üyesiydi Haddini bil lan, konuşamazsın. dendi. Siyaset mertebesine
bile bu cesareti veren, bu şeyi veren bu yapıdır. Ve ne oldu?
Cezasızlık, tut koruculuktan, tut polisten en büyük ödüllendirme
cezasızlık. Muhaliflerin herhangi birisi bir polisle ilgili bir iddia
söylediğinde cezasızlık, mahkeme açılmıyor. Hadi velev
ki açıldı, İçişleri Bakanlığı yeni bir
uygulama getirdi, onların avukatlık ücretlerini
karşılıyor. Neredeyse tazminatların bütün hepsini
karşılayacak, hatta onunla ilgili bir düzenleme var.
Cezasızlık artık bu ülkede şuna dönüşmüş: Kolluk
iktidarın dediği bir şey yaptığında ceza almaz,
tam tersine ödüllendirilir; bir yerde amir olur, müdür olur. Böyle bir düzeye
getirildi.
Peki, bu okullarla beraber daha neler var? Ya, bu
okullar tümüyle iktidara ait bir kolluk oluştururken giderek kendisine ait
bir alanı da genişletip tümüyle propaganda alanına
dönüştürmüş, propaganda kolluk gücüne dönüşmüş ve herkese
Sus. demeye getirilmiş. Peki, ne yapılması lazım? Evet,
okul açılacaksa cemaatten, tarikattan
Kolluk güçlerinin sadece demokrasiye
ait çalışması lazım ve sözde insan hakları
eğitimi değil, bilgiye dayalı eğitim verilmesi lazım.
Önce korumak
Çünkü insan haklarını
savunabilmek için korumasını bileceksin. Eğer onurluysan, bilgi
sahibiysen, koruyorsan işkence olmaz; cezasızlıkla ilgili bir
tereddüdün olmaz; siz, gerçek demokrasinin gelişmesi için,
barışın gelişmesi için, güvenliğin
sağlanması için çalışırsınız. Ama
güvenliği sadece bir kesime, iktidara ait düşünüyorsanız o zaman
güvenlik konsepti bu ülkenin barışını, huzurunu daha da
tehlikeli bir boyuta getirir. Ve ne olur? Kolluk şiddeti
yayılır.
Şimdi, siz çıksanız, Batman'da,
Diyarbakır'da, Hakkâri'de sorsanız Sabah kapınız
çalındığında, polis geldiğinde ne hissediyorsunuz?
diye; İstanbul'da, Kadıköy'de kadınlara sorsanız, Alevilere
sorsanız, öğrencilere sorsanız, öğretmenlere sorsanız
ne düşünür? Tümüyle yapacakları etkinliklerde, açıklamalarda bir
baskıyla karşılaşabileceklerini söyleyeceklerdir.
Ve geldiğimiz aşamada artık son
şey
Ya, arkadaşlar, şimdi, burada iki gündür biz söylüyoruz
Kobani dediğiniz yer semboldür; bir kent değil, bir yerleşim
yeri değil, bir kasaba değil. Kobani dediğiniz yer, bütün
Kürtlerin gözünde bir sembol kenttir ve onunla ilgili her konuşmada her
tartışmada... Nedir? Düştü düşecek kelimelerinden
çıkan ve 6-7 Ekim süreciyle beraber ele alınan süreç... Kobani bir
semboldür ve Kobaninin bugün tekrar bombalanmasıyla ilgili insanlar
sokağa döküldüğünde, Suruçta ablukadalar, Diyarbakırda 47
kişi gözaltında; süre uzatılmış ve tutuklanma gerekçesiyle
mahkemeye sevk ediliyorlar. Adanada, İstanbulda birçok kişi bununla
ilgili bir protesto yapmak istiyor. Nedir? Protestolar yapılsın,
dinlenilsin, araştırılsın; bunlar konuşulmadıkça,
baskı altına alındıkça daha da tehlikeli olur ve
kolluğun yansıması da buna dönüşmüş olur.
Başka... Korucular. Arkadaşlar,
korucularla ilgili çok konuşuldu, çok da konuşuluyor ve
konuşulmasında da yarar var. Şimdi, koruculukla ilgili,
arkadaşlarımız gerek birinci bölümde, geneli üzerinde konuşurken,
daha önce konuştuklarında da çok güzel özetlediler. Ben de daha önce
Diyarbakırda çalıştığımda, beraber
çalıştığımız arkadaşlar... Bununla ilgili
bir kitap da çıktı; koruculuk sisteminin Türkiyedeki geçmişi,
dünyadaki deneyimi, ne yapılması gerekir... Burada bütün herkes dinlenildi,
herkes dinlenildi; korucular dinlenildi, korucuların eşleri
dinlenildi, korucuların çocukları dinlenildi, yasal mevzuata da
bakıldı. Ve sonuç neydi? Hiç kimse memnun değil ve gün geldi,
Türkiyedeki koruculuk kanunu -en başta geçici köy koruculuğuyla
ilgili düzenleme- Turgut Özal döneminde geçmişten alınan dayanakla
tekrar GGK (geçici köy koruculuğu) diye uygulamaya konuldu. Ve ne oldu?
Kalkar mı, kalkmaz mı; bir yığın
sıkıntıdan sonra tekrar buna devam edildi. Sonra ne eklendi?
Gönüllü köy koruculuğu eklendi. Size bağlı gönüllü bir ekip,
paramiliter ekip oluşturmuşsunuz; aşiret üyesi, maaş
vermiyorsunuz ama silah veriyorsunuz ve bu silahlarla ilgili her şeyi
yapabilirler. Ve şu anda onlara bu sefer çeşitli ödenekler de
veriyorsunuz maaş dışında. Şimdi ne oldu? Geçici köy
korucusu -gönüllü korucu değil- güvenlik korucusuna dönüştürüldü;
kalıcı bir şekle dönüştürüldü. Peki, bununla ilgili
yapılan düzenlemelerde neler var? Ya, korucu dediğinizde,
gittiğinizde, sorduğunuzda, birçok siyasi parti gezdiğinde, akil
insanlar çalışma yaptığında, korucularla ilgili Köy
yakma var, köy boşaltma var, tecavüz var, taciz var, kaçakçılık,
adam kaçırma, gasbetme, çek senet mafyası, uyuşturucu, her türlü
kriminal olay var...
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) PKKdan
mı onlar? Niye rahatsızsın?
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Korucularla ilgili
yapığı çalışmada
Biz bunu söylemiyoruz; bununla
ilgili yapılan söylemlerde bunu iddia edenlere, karşı
çıkanlara da ben anımsatayım: Genelkurmay Başkanlığı
bir çalışma yapmış -madem itiraz yükseliyor, Genelkurmay
Başkanlığına itiraz edin o zaman- ne demiş biliyor
musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Koskoca
bir mesleği birkaç kişinin işlediği suçtan
suçlayamazsın. Böyle bir şey olabilir mi? Her meslekten var
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Gasp, soygun,
öldürme, mesken ve araçlara saldırı, patlayıcı madde
kullanma, kasten ev ve ot yangını, orman yakma, çek, senet imzalatma,
dolandırıcılık, ev eşyası satma, darp,
saldırı, rüşvet, zina; kadın, erkek, çocuk kaçırma,
rehin, tecavüz, fuhuşa teşvik
Daha da devam ediyor; bunu
Genelkurmay söylüyor. Ne deniliyor? Hükûmetin Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek, Dışişleri Bakanı ve
İçişleri Bakanı gidiyor, diyor ki: Köy koruculuğunun kaldırılması
lazım -Bilge köyü katliamından sonra- bir an önce düzenlenmesi
lazım. Ne diyor Galip Ensarioğlu, İhsan Arslan, Urfa Vekili
Cevheri? Koruculuğun kaldırılması lazım. Ya, gün
gelmiş bunlar konuşulmuş, eski doğrularınıza
mı sahip çıkmayacaksınız? Bu sistemin lağvedilmesi
lazım. Gerek polislikle ilgili gerek güvenlikle ilgili her
adımın barış üzerine, demokrasinin gelişmesi üzerine,
demokratik gelişmenin üzerine olması lazım. Bir yerde demokratik
gelişme yoksa özgürlükler yok olur, barışı konuşmak zor
olur.
Saygılarımla. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sivas Milletvekili Sayın Ahmet Özyürek.
Buyurun Sayın Özyürek. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA AHMET ÖZYÜREK (Sivas) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 366 sıra sayılı Polis
Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın başında, hain terör
saldırısında şehit olan vatandaşlarımıza
Cenab-ı Allahtan rahmetler niyaz ediyor, başımız sağ
olsun diyorum, yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar
diliyorum.
Başta Başöğretmen Mustafa Kemal
Atatürk olmak üzere geleceğimizin teminatı tüm öğretmenlerimizin
de 24 Kasım Öğretmenler Gününü kutluyorum.
Toplumsal ihtiyaçlarımızın ilk
sırasında hiç kuşkusuz güvenlik ihtiyacımız yer
almaktadır. Güvenliğin bulunmadığı yerde demokrasiden,
özgürlükten ve insan haklarından söz edilmesi mümkün değildir.
İnsanın varoluşuyla birlikte ortaya çıkan öz güvenlik
ihtiyacı, toplumların devletleşmesi sürecinde millî güvenlik
ihtiyacına dönüşmüştür. İçinde bulunduğumuz çağda
suç ve şiddet unsurları çeşitlenerek artmakta, buna
bağlı olarak güvenlik ve tehdit algısı
değişmektedir. Temel hak ve hürriyetleri esas alarak
vatanımızın iç güvenliği ve asayişini, devletimizin
ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü, kamu düzenini korumak gibi
önemli misyonlara sahip İçişleri Bakanlığı,
vazifelerini ifa ederken etkinliği sağlayabilmek için
değişen koşullara hızla uyum sağlamalıdır.
Değişen koşullara uyum sağlamak ise birtakım yasal
düzenlemeleri ve mevzuat değişikliklerini zorunlu
kılmaktadır. Bu çerçevede, görüşmekte olduğumuz kanun
teklifiyle, kolluk birimlerinde görev yapmakta olan personelin eğitim
kalitesini artırmak amacıyla polis amirliği eğitimi yeniden
düzenlenmektedir. Öyle ki ülkemiz genelinde emniyet ve asayiş
hizmetlerinin yerine getirilmesinde etkinliğin sağlanması,
kolluk personelinin çağdaş dünyada polislik mesleğinin
gerektirdiği bilgiye ve donanıma sahip olmasıyla doğrudan
ilişkilidir. İç güvenlik hizmetlerinin sağlanmasında
görevli kolluk personelinin hukuk devleti ve insan hakları gibi
çağdaş değerleri özümsemiş olması da hizmet niteliğini
doğrudan etkileyecek faktörlerden biridir. Bu gerekliliklerin
sağlanması ise ancak kolluk birimlerinde görev yapan amir ve memur
sınıfı personelin eğitim kalitesini artırmasıyla
mümkün olabilecektir.
Teklifle 4652 sayılı Polis Yüksek
Öğretim Kanunu bünyesinde yapılacak değişiklikler
neticesinde, Polis Akademisi bünyesinde lisans eğitimi verecek İç
Güvenlik Fakültesi kurulması planlanmaktadır. Böylece, İç
Güvenlik Fakültesine lise ve dengi okullar bünyesinde öğrenci
alınması ve polis memuru olmak için, polis meslek
yüksekokullarında ön lisans eğitimi alan başarılı
öğrencilere de ilk defa dikey geçiş yoluyla lisans eğitimi
almanın ve bu suretle polis amiri olmanın önü açılmaktadır.
Ayrıca, teklifle, fakülte ve Polis Amirleri
Eğitimi Merkezi öğrencilerine ödenecek harçlıklara ve zorunlu
hizmet süresine ilişkin düzenleme yapılmaktadır.
Emniyet teşkilatında çağın
gereklerine uyum sağlanması noktasında yabancı dil bilmenin
önemi nedeniyle, teklifle öngörülen fakülte eğitiminde yabancı diller
için bir yıllık hazırlık eğitimi getirilmesi
düzenlenmektedir.
Ek olarak, Polis Amirleri Eğitimi Merkezinin
yeniden yapılandırılmasıyla birlikte, meslek içerisinde
polis memurlarının polis amiri olarak yetiştirilmelerine ve
gereklilik duyulan uzmanlık alanlarında örgün eğitim veren
üniversitelerin ilgili fakülte mezunlarının da polis amiri
olabilmelerine olanak tanınmaktadır.
Diğer yandan, teklifle düzenleme getirilen
İçişleri Bakanlığının bağlı
kuruluşu olan Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı,
afet ve acil durumlara ilişkin tek yetkili kurum olup gerek ilgili
diğer bakanlıklar gerekse sivil toplum kuruluşlarıyla
iş birliği içerisinde faaliyetlerini yürütmektedir. Bu çerçevede,
afet ve acil durum ile sivil savunmaya ilişkin hizmetlerin ülke düzeyinde
etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi hususu Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığının görev ve sorumluluk
alanındadır.
Yine, İçişleri Bakanlığına
bağlı Göç İdaresi Başkanlığı, göç
alanına ilişkin politikaları uygulamak; kurum ve kuruluşlar
arası koordinasyonu sağlamak; yabancıların Türkiyeye
gelişleri, Türkiyede kalışları, Türkiyeden
çıkışları ve sınır dışı edilmeleri
ile uluslararası koruma, geçici korumayla ilgili iş ve işlemleri
yürütmek üzere faaliyetlerde bulunmaktadır. Her iki kurumun da yeniden
yapılanması çerçevesinde, kurumlar bünyesinde teftiş, denetim ve
idari soruşturmalara ve bu hizmetleri yürütecek nitelikli personele olan
ihtiyaç artmıştır. Kurumlar bünyesinde denetçi
kadrolarındaki eksiklik için atamaların yapılması ve söz
konusu personelin yetiştirilmesi için gereken sürenin uzun bir zaman
alabileceği değerlendirilebilmektedir. Bahse konu problemin kısa
bir süre içerisinde aşılabilmesi için 5902 sayılı Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığıyla İlgili Bazı
Düzenlemeler Hakkında Kanun ve 6458 sayılı Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanununda yapılacak düzenlemelerle bu
kurumların denetçi kadrolarına naklen atama yoluyla personel
istihdamının sağlanması yoluna gidilmiştir.
Böylelikle, getirilen düzenlemeler her iki kurum için de yetişmiş
insan kaynağından faydalanma ve kurumsal kapasitenin
artırılması amacıyla gözetilmiştir. Kanun teklifiyle
gerek birinci bölümde bahsedilen Anayasa Mahkemesinin iptale ilişkin
gerekçeli kararına uyularak 442 sayılı Köy Kanununda
yapılan düzenlemelerle -köy korucularının disiplin
suçlarına ve cezalarına ilişkin uygulamadaki boşluğun
doldurulması hususunda- gerekse İçişleri
Bakanlığına bağlı kuruluşların daha verimli
ve etkin bir şekilde çalışmalarının
sağlanması hususunda yapılan mevzuat düzenlemeleriyle amaçlanan
faydalarının sağlanacağına inanıyorum.
Buradan da İçişleri Bakanıma
seslenmek istiyorum: Aynı zamanda polis meslek eğitim merkezlerinde
eğitim görmek isteyen ön lisans mezunları, POMEM öğrenci
alımlarında ön lisans mezunu öğrenci kontenjanlarının
artırılmasını talep ediyorlar. Biz de buradan, değerli
Emniyet teşkilatımızın mensubu olmak isteyen
mezunlarımızın talebini Sayın İçişleri
Bakanlığımıza iletiyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sivas'ımızla ilgili de bazı konulara
değinmek istiyorum. Sivas'ımızla ilgili olarak daha önce de
gündeme getirdiğimiz, 6ncı bölge teşviklerinden
faydalanmasıyla ilgiliydi. 6ncı bölgeden Sivas'ımız
faydalanmaktadır, Demirağ Organize Sanayi Bölgemizi Sayın
Cumhurbaşkanımız ve Sanayi Bakanımız teşvik
kapsamına aldı fakat burada Sivas'ımızdan Demirağ
Organize Sanayi Bölgemizin haricinde 1inci OSB Bölgemiz vardır. Burada
yaklaşık 270 fabrikada yaklaşık 12 bin
çalışanın ve yeni yatırımcıların olması
sebebiyle Demirağ Organize Sanayi Bölgesi ile 1inci OSB'nin arasında
bir rekabet ortamı oluşmuştur. O yüzden de diyoruz ki:
6ncı bölge özel teşvikini sadece Demirağ Organize Sanayi
Bölgesi olarak değil 1inci OSB'yi de kapsayacak şekilde yani
Sivas'ımızı tam olarak kapsayacak şekilde istiyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Sanayi Bakanımıza da
buradan ricada bulunuyoruz; Sivas'ımızla ilgili bu taleplerimiz
karşılanırsa hemşehrilerimizle birlikte memnuniyetle
karşılayacağız inşallah.
Yine, Sivas'ımızda bizim demir çelik
fabrikamız var arkadaşlar. Bu demir çelik fabrikamızda
yaklaşık -yani ben tahmin ediyorum ki- beş yıldır
çalışan işçilerimiz var, 650ye yakın çalışan
işçimiz var. Bu çalışan işçilerimizin dönem dönem
SSK'lerinin yatmadığı
Dönem dönem, hatta iki yıl, üç
yıl maaş alamayan insanlar var burada. Daha önce burası, demir
çelik fabrikamız bir kurumdu, resmî kurumdu, sonra burası
özelleşti. Özelleştikten sonra 650
çalışanımızın... Yani bir insan bir ay mağdur
edilir, iki ay edilir, üç ay edilir ama beş yıl üzeri... 650
çalışanı 4le çarptığınızda 3 bin aileyi
düşünün yani 3 bin aile geçimini buradan sağlamakta ama
çalıştığında alın terini demir çelik
fabrikasından alamamaktadırlar. Biz de diyoruz ki: Ya, burada bir
mağduriyet var, bu mağduriyet kısa süreli de değil, uzun
süreli bir mağduriyet yaşıyor arkadaşlarımız
burada. Artık, arkadaşlarımız çocuklarını okula
gönderemiyorlar çünkü ihtiyaçlarını karşılayamıyorlar.
Aynı zamanda, yaşamlarını sürdürebilmek için, yaşam
mücadelesini yapabilmek için diğer gıda veya benzeri
ihtiyaçlarını da karşılayamıyorlar. Demek ki bu demir
çeliğe yetkililerin bir an önce müdahale etmesi gerekiyor. En azından
burada çalışan 650 işçimizin... Eğer burası
durdurulacaksa tazminatlarının, geçmişe dayalı ödemelerinin
alınmasıyla beraber, ya kapatılsın ya da bu demir
çeliği yetkililerin mutlaka gelip incelemeleri ve buraya da destek
olmalarını ve demir çeliğin de düzgün bir şekilde orada
işler hâle getirilerek hem demir çelik fabrikasının orada
kalıcı olmasını sağlamalarını istiyoruz hem
de çalışanlarımızın artık mağduriyetinin
kalkmasını istiyoruz çünkü orada çalışan 650 işçimiz
ciddi anlamda mağduriyet yaşıyor.
Ben buradan, tekrar Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulundan sesleniyorum yetkililere: Artık bu demir çeliğe bir
an önce sahip çıkın ve gereğini yapın çünkü insanlar
artık mağdur olmaktan bıktı, biz de gerçekten bunu dile
getirmekten yorulduk.
Teşekkür ediyorum bununla ilgili de.
Son olarak da Sivasımızın
tarımsal üretimi konusuna değinmek istiyorum. Sivasımız
toprağıyla ve çiftçileriyle ülkemizde tarımsal verimliliğin
artırılmasına katkı sağlama noktasında büyük bir
potansiyele sahiptir ancak Sivasımızda yaşanan kuraklık,
ilçelerimizde çiftçilikle uğraşan
vatandaşlarımızın mağduriyetine neden olmaktadır.
Devletimiz tarafından hayvansal ve bitkisel üretim yapan çiftçilerimize
verilecek doğrudan veya dolaylı desteklerin
artırılması çiftçimizin refahının artırılmasına
katkı sağlayacaktır. Böylelikle, Sivasımızda
tarım arazilerinin etkin şekilde kullanılmasıyla bu
alandaki potansiyelin ortaya çıkması sağlanabilecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifimizin
vatanımıza ve milletimize hayırlı olmasını
diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahsı adına ikinci
konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Züleyha Gülüm.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Halkımızı selamlıyorum.
Memleket âdeta kan ağlıyor, bir avuç
zengin ve onların iktidarı dışında kimse kendini bu
ülkede güvende hissetmiyor. Geleceksizlik, işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk
almış başını gidiyor. Gençler bu ülkede kendine bir
gelecek görmüyor, fırsatını bulan yurt dışına
çıkmaya çalışıyor. İnsanlar pazarlara akşam
saatinde gidip arta kalanları ucuza almaya çalışıyor.
Çöpten yiyecek bulmaya çalışanların sayısında ciddi
bir artış var. Aileler okula giden çocuklarına beslenme
çantası dahi hazırlayamıyor. Kadınlar erkek şiddeti ve
erkek devleti şiddeti nedeniyle kendini güvende hissetmiyor. Milyonlarca
işçi ve emekli, insanca yaşayabilecekleri bir ücret için mücadele
etmek zorunda kalıyor. Hastanelerde randevu aylar sonraya veriliyor.
Yargıya güven sıfırlanmış, adaletsiz yargı
nedeniyle cezaevlerinde tutulan binlerce insan var, cezaevleri zulümevlerine
dönmüş. Kentsel dönüşüm adı altında insanların
binbir emekle satın aldıkları evleri barkları
yıkılıyor. Doğa, insanların yaşam alanları
bir avuç zengin için talan ediliyor. Aleviler, farklı inançlara sahip
olanlar hedef gösteriliyor, kapıları işaretleniyor; egemen
olanın dışında hiçbir kimlik ve inanç güvenle
yaşayamıyor. İçeride, dışarıda Kürt
düşmanlığının gereği neyse o yapılıyor
ve toplum tartışıyor Yeter artık! diyor Biz böyle
yaşamak istemiyoruz. diyor, iktidarın koltuğu sallanıyor,
iktidara oy vermiş olan milyonlar dahi Yeter artık! diyor ve biz bu
ortamda seçim sürecine doğru gidiyoruz.
Tam bu sıralarda Taksim'de bir bomba
patlatılıyor, katliam yaşanıyor, sorular
dolaşıyor insanların kafasında Tekrar 7 Haziran-1
Kasım seçim sürecine mi giriyoruz? diyor. Suruçta, Amed'de, Ankara'da
gerçekleşen saldırılar, sınır dışı
operasyonlar akla geliyor tabii ki. Kaos ortamından seçime gitmek
isteyenler harekete mi geçti? diye soruyor insanlar. Soruların cevapları
verilmek yerine, soru soranlar susturulmaya çalışılıyor.
Taksim katliamı daha aydınlatılmamışken,
arkasında çokça sorular mevcutken iktidar daha olayın olduğu
anda Rojava'yı hedef alıyor ama şüphelilerin ÖSOyla,
IŞİD'le bağlantıları ortaya çıkıyor. Dosyada
gizlilik kararı ve yayın yasaklarıyla, internet
sınırlandırmalarıyla sadece onların söylediklerine
inanmamız isteniyor. Toplumun tartışmasının,
gerçeğin açığa çıkarılmasının önüne geçilmek
isteniyor. Bu senaryolar sonucu yeniden kuzey ve doğu Suriye'ye bombalar
yağdırılıyor ve burada sivillerin de öldüğüne dair
bilgiler geliyor.
Bir arada, özgür, eşit yaşamı kurmak
isteyen, IŞİDle mücadele edenlerle dert bitmiyor. Ardından,
Karkamışta roket saldırısıyla 3 kişi
hayatını kaybediyor. Peşinden Barış istiyoruz!
diyenler, Yeter artık! demek için sokağa çıkmak isteyenler;
coplarla, gazlarla saldırıya uğruyor. Yetmiyor, Esenyurt ilçe
binamızın içine, kapalı mekâna gaz sıkılıyor;
arkadaşlarımız kaburga kemikleri kırılacak
şekilde darbediliyor. Daha açıklama yapamadan Diyarbakırda
gözaltına alınanlar ise yine açık bir hukuksuzluk örneğiyle
örgüt üyeliği gerekçesiyle hâlen gözaltında tutuluyor.
Sadece Türkiyede mi oluyor bütün bunlar? Egemenler
her yerde aynı siyaseti izliyor. Özgürlük adalet eşitlik kadın
özgürlüğü diyenler İranda benzer saldırılara maruz
kalıyorlar. Jina Mahsa Amininin molla rejimi tarafından
öldürülmesiyle başlayan protestolarda aynı şiddet
dalgasını görüyoruz. Halkın, kadınların taleplerini,
nasıl bir hayat istediklerini dinlemek yerine, saldırıyor halka
ve kadınlara. Orada da Kürtlere yönelik zulüm değişmiyor, orada
da tüm somutsal muhalefete yönelik iktidarın ciddi bir
saldırısı olsa da söz konusu Kürtler olunca; silahlarla, bombalarla
saldırıyor molla rejimi. Molla rejimi baskıyla, gözaltıyla,
idam cezalarıyla susturabileceğini sanıyor ama
yanılıyor; başta kadınlar olmak üzere, halk sokaklardan
çekilmiyor, sözünü söylemeye devam ediyor.
Dünyanın neresinde olursa olsun tüm kapitalist
iktidarlar bir avuç zenginin zenginliklerini koruması için
çalışıyor. Halk yoksullaşmış, ülke
yaşanabilir bir ülke olmaktan çıkmış; umurlarında
değil, yeter ki kendi saltanatları çökmesin. Halkın
bekası dedikleri ise, kendi bekalarından başka bir şey
değil aslında. Kürt sorununda demokratik çözümü; barıştan
yana, halkların bir arada; eşit, özgür koşullarda
yaşadığı bir ülke ve dünya istemiyor bu egemenler ancak
istedikleri kadar istemesinler; dönem, aynı dönem değil. Evet, 7
Haziran-1 Kasım süreci tartışılıyor olsa da bugün
durum değişti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Halk, artık,
yalanlara, dayatmalara kanmıyor; neyin neden
yapıldığını, neyin gerçek olduğunu siz susturmaya
çalışsanız da tartışmaya devam ediyor. Sizi de yakından
tanıyor artık. Geçmişteki durumunuz ile bugünkü durumunuzu da
değerlendiriyor. Sizin sözleriniz dün gibi aklımızda.
diyorlar. Ne 400 vekil verin, ülke huzura ersin. sözünüzü ne Darbe,
Allahın lütfuydu. sözünüzü ne Bombalar patlıyor,
oylarımız artıyor. sözünüzü kimse unutmuyor ve o günlerde bu
sözlerin ne anlama geldiğini de herkes çok iyi biliyor. O dönemde belki
korku duvarlarıyla bir kez başardınız ama bugün, o gün
değil; bugün, halk aynı halk değil; görüyor, hissediyor,
duyuyor, kendi yaşamıyla görüyor.
Kaybedeceksiniz, başaramayacaksınız
ve gideceksiniz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - İkinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
9uncu madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 366 sıra
sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9uncu
maddesinde yer alan gelmek üzere ifadesinin gelecek şekilde ifadesiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Ayşe
Sürücü Mahmut Celadet
Gaydalı
Adana
Şanlıurfa Bitlis
Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Ali
Kenanoğlu Remziye
Tosun
Muş İstanbul Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Muş Milletvekili Sayın Gülüstan Kılıç
Koçyiğit.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, Polis Yüksek Öğretim
Kanununu konuşuyoruz. Ben de 9uncu madde üzerine söz aldım.
Tabii, burada kolluğun aslında toplumsal
yeni bir dizayn yaratılmada, yeni bir nizam yaratılmada nasıl
araçsallaştırıldığını konuşsak herhâlde
günler, aylar yetmez ama şunu çok iyi biliyoruz ki: Artık özellikle
İçişleri Bakanlığı emrindeki kolluğun toplumsal
muhalefete, kadınlara, siyasi partilere, milletvekillerine, emekçilere
yönelik çok amansız, pervasız bir şiddeti var ve her geçen gün
de aslında kolluğun karıştığı hak ihlalleri
raporu artmaya devam ediyor. Bu ihlalleri saysak sanırım buradan
Marsa kadar yol olur ama bunları söylemeye aslında çok da gerek yok
çünkü biliyoruz ki siz kolluğu böyle kullanmaya, böyle yönetmeye devam
edeceksiniz.
Öyle bir ülke düşünün ki kendisini demokratik
diye ifade ediyor, demokratik bir cumhuriyet olduğunu söylüyor ama bu
ülkede kolluk her gün insanları darbediyor, darbederek gözaltına
alıyor, milletvekillerini tehdit ediyor, yetmiyor milletvekilimizin
bacağını kırıyor, bizleri darbediyor ama ne iktidar
partisinden ne de diğer partilerden hiçbir şekilde ses
çıkmıyor. Söz konusu olan biz olduğumuzda aslında tek sesli
koro, müesses nizam devreye girmiş oluyor. O anlamıyla aslında
birbirinden farkı olmayan anlayışlar olduğunu ifade edelim.
Diğer bir mesele, şimdi, siz 2011
yılında, Suriye savaşı başladığında bu
savaşın bire bir tarafı oldunuz. İhvancı, Selefi
dış politikanızı hayata geçirdiniz, üç gün içinde Emevi
Camisi'nde namaz kılmayı hayal ediyordunuz. Geldiğiniz nokta ne?
Geldiğiniz nokta E, Esad'la da görüşülebilir. Günaydın, günaydın.
demek geliyor. 4 milyona yakın mülteciyi bu ülkeye doldurdunuz,
insanların canı pahasına bu ülkede yokluk içinde
yaşamasına, koca bir ülkenin tarumar olmasına göz yumdunuz,
bütün Selefi cihatçı örgütleri, çeteleri silahlandırdınız,
onlara lojistik destek sağladınız, onlara maaş
bağladınız ve bugün her birisi bulunduğu yerde yüzlerce,
binlerce suçun bire bir failidir; bunların hiçbirine itirazınız
olmadı. Bugün İdlib'de adını
sayamadığımız onlarca çete var, onlarca örgüt var, siz
onlardan hiç rahatsız değilsiniz; aksine, onları yan yana
topladınız, bir de adına Özgür Suriye Ordusu dediniz,
onları her gün finanse ediyorsunuz, bu ülkenin yurttaşının
vergileriyle ÖSO çapulcularına para gönderiyorsunuz. Ama söz konusu olan
Kürtler olunca, söz konusu olan Kürtlerin kendi kendilerini yönetmeleri olunca,
söz konusu olan Kürtlerin yaşadıkları coğrafyayı
eşit, özgür, ekolojik, demokratik, kadın özgürlükçü bir
bakışla yönetmesi olunca orada hemen devreye giriyorsunuz. Niye?
Çünkü sizin tek bir politikanız var; Kürt anasını görmesin.
Buraya çağırdınız PYD Eş Başkanı Salih
Müslim'i. Bizim yanımızda Esad'a karşı savaş, Suriye
rejimine karşı savaş. dediniz. Kabul etmedi. Ne oldu?
Birdenbire onu terörist ilan ettiniz, PYDyi güvenliğimize
aykırı örgüt ilan ettiniz. Sizin yanınızda
savaşsaydı ne olacaktı? Hiçbir sorun olmayacaktı. Sizin
çıkarlarınız için savaşsaydı rejime karşı,
Esad'a karşı, hiçbir sorun olmayacaktı ama bunu kabul
etmediği için siz oraya kan güdüyorsunuz. Evet, davanız bu
değerli arkadaşlar.
Şimdi, bir seçimin arifesindeyiz. Biz, bu ülke
7 Haziran ile 1 Kasım arasındaki olan olayları unutmadı.
Nasıl savaşın
tırmandırıldığını, 7 Haziranda HDPnin
zaferini, HDPnin AKPyi iktidardan düşürmesini, nasıl Türkiyedeki
müesses nizamın, devletin çelik çekirdeğini 8 Haziran sabahı
seçim kararı alındığını hepimiz biliyoruz. Siz
değil miydiniz Bombalar patlıyor, oylarımız artıyor.
diyen, siz değil miydiniz 400ü verin, rahat edin. diyen, siz değil
miydiniz Bu ülkede huzur istiyorsanız, AKPyi destekleyin. diyenler? Bütün
bu filmleri, bütün bu senaryoları beraber yaşamadık mı?
Şimdi, yeniden, tarih tekerrür ediyor. Sorun şu: Aynı oyunu
oynamak isteyenlerin yan sahalardan desteklenmesi. Böyle nasıl olacak?
Türkiyeyi bir beş yıl daha bu faşizme nasıl teslim
edeceğiz değerli arkadaşlar?
Bir beş yıl daha bu iktidarın bu
ülkeyi, halkları, yoksulluk içinde emekçileri, kadınları,
şiddetle baş başa bırakmasına, Türkiye
halklarının emeğine el koymasına nasıl seyirci
kalacağız? Savaş mı? İşte, buyurun, az önce
önerge verdik, gelin, Taksimi kim bombalamış açığa
çıkarın; her türlü desteğe hazırız, her türlü
katkıya hazırız. Niye istemiyorsunuz? Niye gerçeklerin
açığa çıkmasını istemiyorsunuz? Sizin Kobaniye
düşmanlığınız ne, ne?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Kobani düşmedi ya; size rağmen düşmedi.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sizin Türkiye
düşmanlığınız nedir; biz de bunu anlayamıyoruz
ya. Nedir bu anlamadık?
BAŞKAN Buyurun.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Size rağmen düşmedi. Siz Düşecek. dediniz. Ama Kobanide 7den
70e kadınlar, gençler, erkekler, yaşlılar, o siperlerde
IŞİD barbarlarına karşı savaştılar. 12 bin
gencini kaybetti Rojava halkları, 12 bin insanını. O
IŞİD barbarlarını yenmek için, o karanlığı
yenmek için, kadın özgürlükçü, eşitlikçi, bir yaşamı
inşa ettiler ve şimdi siz bombalarınızla o yaşamı
boğmak istiyorsunuz. Bombaladığınız yerlerde kim var
biliyor musunuz? Bizim çocuklarımız var. Derikte 11 sivil, çocuk
öldü, yaşamını yitirdi. Karkamışta da öldü çünkü
savaş böyledir, savaşta önce gerçekler ölür, siviller ölür, masumlar
ölür; koltukta oturanlar kazanır, savaş baronları kazanır,
iktidarlar kazanır, savaşa alkış tutanlar kazanır.
Savaşın karşısında korkmadan, çekinmeden barış
demek gerekiyor ve biz barış diyoruz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan, Polis Yüksek Öğretim
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 9uncu maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin
ilave edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Fahrettin
Yokuş Ayhan
Erel
Adana Konya Aksaray
Hasan
Subaşı Hayrettin
Nuhoğlu Zeki Hakan
Sıdalı
Antalya İstanbul Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
KADİR AYDIN (Giresun) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen
Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
9uncu maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Kanun teklifinin
9, 10, 11 ve 12nci maddeleriyle Polis Akademisi bünyesinde lisans eğitimi
veren ve Emniyet teşkilatına amir yetiştirecek olan, İç
Güvenlik Fakültesinin kurulması amaçlanmaktadır.
Bilindiği üzere, Polis Akademisi Başkanlığı
bünyesinde Güvenlik Bilimleri Fakültesi 2001 yılında
çıkarılan Polis Yüksek Öğretim Kanunuyla kurulmuştu. Ancak
iktidar partisi bu fakülteyi maalesef FETÖ'nün eline bırakmış,
17-25 Aralık sürecinden sonra da bu fakülteyi kapatmıştı.
Değerli milletvekilleri, polislerimiz için
kanun teklifi çıkararak en başta onların haklarını
korumalıyız, polislerimizin çalışma
şartlarını düzeltmeliyiz. Eskiden birçok gencin hayali olan bu
meslek maalesef artık yapanların büyük bir çoğunluğu için
büyük bir sorun teşkil ediyor.
Bu sorunun bir tezahürü olarak da son yıllarda
polis intihar haberleri sıklıkla karşımıza
çıkmaktadır. Onur kırıcı davranışlara maruz
bırakılma, katılaşarak artan mobbing, günde on iki saati ve
ayda iki yüz kırk saati geçen uzun çalışma süreleri,
yalnızlaştırılma, sürgün ve soruşturmalar ise polis
intiharlarının en önemli sebepleri arasında yer almaktadır.
Son yirmi yılda binden fazla polisimiz yaşamına son
vermiştir; sadece son iki yılda 139 polisimiz intihar etmiştir.
Toplumumuzda intihar oranı yüzde 4,1 iken Türkiyede polisler
arasında intihar oranı yüzde 17lerdedir.
Polisleri intihara sürükleyen mevcut sorunların
tespit edilerek bütün şeffaflığıyla ortaya
çıkarılması gerekmektedir. Bu durum siyasi bir mesele
değildir. Nitekim güvenlik güçlerinin psikolojik durumu da
güvenliğimiz açısından önem arz etmektedir. Güvenlik
güçlerimizin teknolojik ve fiziksel üstünlüklerinin ülkemiz açısından
önemi yadsınamaz. Ancak ülkelerin güvenliklerindeki önemli faktörlerden biri
de moraldir. Zorlu bir mesleği icra eden, büyük sorumluluklara sahip olan
bu kişilere hak ettikleri değeri vermezseniz yahut hissettirmezseniz
bunun büyük bir hata olacağı aşikârdır. Açık
kaynaklarda alenen birçok haber, söyleşi ve maalesef, intihar
mektupları da mevcut. Açıp baktığınızda, bu
durumların en başında niteliksiz yöneticileri görüyorsunuz.
Liyakatsizlik var; bazı amirler, yöneticiler polisleri angarya
işlerde kullanıyor, üzerlerinde baskı kurmaya
çalışıyor. Polislerimizin bir düzeni yok, çalışma
saatleri yok; itiraz etseler güvenceleri yok. Birçok haber var, mesainin
bitimine on dakika kala zorla ek mesai yaptırıldığı
söyleniyor; keyfîlik ve disiplinsizlik had safhada. Siz bu insanlardan
nasıl verim bekleyeceksiniz? Ailesine, çocuklarına, kendilerine vakit
ayıramayan, sosyal hayatı kalmayan bir insan size ne sunabilir?
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; siyaset her yere o kadar nüfuz etmiş durumda ki
cezalandırılmaktan korkuyorlar, itiraz etmiyorlar. En başta,
güvenlik güçlerimiz kendilerini güvende hissetmelidir. Bu güven Hukuksuz
işler yapsak dahi bizi koruyacak Bakanımız var. değil Biz
doğru ve hukuka uygun hareket ettiğimiz sürece kimse bize zarar
veremez. güvencesidir. Yöneticilerin hukuksuz, keyfî, disiplinsiz
uygulamaları rahatça yapamamalarını sağlamak
İçişleri Bakanının görevidir.
Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından polis
intiharlarıyla ilgili yapılan açıklamalarda psikolog
sayısının arttığından bahsediliyor ancak
buralarda görev yapan psikologlar da yöneticilerden şikâyetçi.
Kendilerinin yalnızca günah keçisi olduklarını, yapmaları
gerekeni yapamadıklarını, bu durumda, göstermelik
olduklarını açıklayanlar var. Kaldı ki polislerin
dertlerini yeterince açıklayamadığı, bunun bir göstermelik
uygulama olduğu, nitekim görevlerinin elinden alınmasından
çekindikleri ya da müdürleri, amirleri tarafından bu durumda psikologlara
talimat verildiği söylenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
AYHAN EREL (Devamla) Emniyet Genel Müdürlüğü
tarafından yayınlanan 2020-2021 yılında nedenlerine göre
polis intiharları tablosuna bakıldığında en başta
iki temel unsur görülmektedir; ailevi sorunlar ve ekonomik nedenler. Ailevi
sorunlar hususunda bazı polislerimiz -yine basına yansıyan
bilgilere göre- çalışma koşulları sebebiyle ailelerine
vakit ayıramadıklarından bahsetmekte, önlerine konulan angarya
işler sebebiyle ya da ikinci şark görevleri nedeniyle, başka
illerde görevlendirilmeleri sebebiyle ailevi sorunlar
yaşadıklarını söylemektedirler. Emniyet Genel
Müdürlüğü, ekonomik nedenlerle de kripto para, sanal bahis, İddaa
gibi nedenler göstermiş. Elbette bu duruma düşen
vatandaşlarımız oldukça fazla, bunların içinde Emniyet
mensuplarımız da var ancak burada sorgulanması gerekenlerin en
başında neden buna ihtiyaç duyduklarıdır. Burada görülmesi
gereken noktalardan biri de Emniyet mensuplarımızın bütün
vatandaşlarımız gibi maddi zorluklar içerisinde
yaşıyor olmalarıdır. Polislerimizin mesai saatlerinin,
ekonomik durumlarının bir an önce düzeltilmesi
gerekmektedir.(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Suzan Hanım, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- Hatay Milletvekili Suzan Şahinin,
Gaziantepe yapılan roketli saldırıya ve eli kanlı radikal
teröristlerin sınırlardan rahatlıkla Türkiyeye giriş
yaptığına ilişkin açıklaması
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Gaziantep roket
saldırısında hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar diliyorum. Terörü, terör destekçilerini,
terörden medet umanları lanetliyorum.
Sınırlarımızdan denetimsiz ve
kontrolsüz geçişlerin artışı ve bu konuda kalıcı
çözüm için adım atılmaması, ülkemizde en çok mültecinin
bulunduğu Hatay gibi sınır illerinde sorunlar
yaratmaktadır. Günü kurtarmak için üretilen geçici çözümler
sınırlarımızdan mültecilerle birlikte terör örgütü
militanlarının da elini kolunu sallaya sallaya girmesine neden
olmuştur. Birleşmiş Milletler raporlarında da bu tehlikeye
işaret edilmiş, Suriye sınırımız terörist
çöplüğü olarak ifadelendirilmiş ve eli kanlı radikal
teröristlerin sınırlardan rahatlıkla Türkiyeye giriş
yapması büyük bir sorun olarak gösterilmiştir.
Sığınmacı sorunu çözülmeden,
Suriyede istikrar sağlanmadan saldırıların önlenmesi çok
zor. Önemli bir millî güvenlik zafiyetine sebep olan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun.
40.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Tahir Elçi davasına ve HDP Diyarbakır
İl Eş Başkanının da aralarında olduğu 39
kişinin gözaltı süresinin uzatılmasına ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün Tahir Elçinin katillerinin
yargılandığı dava vardı, biraz önce bitti. Bu
davanın üzerinden iki yıl geçti, hâlâ tek bir tutuklu yok; polis
memurları ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar.
Mahkeme, eski Başbakan Davutoğlunun tanık olarak dinlenmesine
karar vermişti fakat bugün kendi kendilerine, bir yenilik
katmayacağı gerekçesiyle Davutoğlunun dinlenilmesinden
vazgeçmiş ve mahkeme heyeti avukatlar konuşurken duruşma
salonunu terk edecek kadar, ne kadar taraflı ve bağımlı
olduğunu da ilan etmiş aslında ve duruşma 5 Temmuza
ertelenmiş.
Evet, Davutoğlu, Tahir Elçi davası için
Siyasi bir suikast. demişti. Hepimiz gayet iyi biliyoruz siyasi bir
suikastla katledildiğini, katillerinin cezalandırılması ve
adil bir yargı talebimizi ki asla kimse bunun
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın cümlenizi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Kimse
Tahir Elçi'nin davasında cezasızlıkla mücadelemizin
biteceğini sanmasın.
Sayın Başkan, diğer bir mesele, dün
de söylemiştim, Diyarbakır'da gözaltına alınan İl
Eş Başkanımızın da aralarında olduğu 47
kişiden 8i, bırakıldı, 39u hâlâ Emniyette tutuluyor ve
gözaltı süreleri kırk sekiz saat uzatıldı. Toplantı ve
gösteri hakkı kullandırılmayan, basın açıklaması
yaptırılmayan, hiçbir suçun -tırnak içinde-
işlenmediği, tam tersine haklarının gasbedildiği bir
ortamda gözaltı süresinin uzatılması kesinlikle kabul edilebilir
değildir. Arkadaşlarımızın derhâl serbest
bırakılmasını istiyoruz. Tek gerekçe de
Telefonlarını inceleyeceğiz. görüşüdür. Kolluğun ve
savcılığın herkesin telefonunu inceleme gibi bir yetkisi
yoktur, olamaz.
Teşekkür ediyorum.
VII- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ve 69
Milletvekilinin Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4674) ile
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 366) (Devam)
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 366
sıra sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
9uncu maddesindeki (1) bendinde ibaresinin 1inci bendinde olarak değiştirilmesi
arz ve teklif ederim.
Burhanettin
Bulut Orhan Sümer Faruk Sarıaslan
Adana
Adana Nevşehir
Cengiz
Gökçel Vecdi
Gündoğdu Hüseyin
Yıldız
Mersin
Kırklareli
Aydın
Ensar
Aytekin
Balıkesir
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
KADİR AYDIN (Giresun) Katılamıyoruz.
BAŞKAN - Önerge hakkında söz isteyen
Balıkesir Milletvekili Sayın Ensar Aytekin. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENSAR AYTEKİN (Balıkesir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan teklifin 9uncu
maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu vesileyle dün gece Düzcede meydana gelen deprem
nedeniyle yaralanan vatandaşlarımıza acil şifalar
diliyorum, ülkemize ve milletimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Değerli milletvekilleri, devlet,
mekanizmalarıyla kendini gösteren bir yapıdır. Bu mekanizmalar
arasında ise yasama, kolluk, yargı, eğitim ve dış
işleri hayati önem taşır. Bu iktidar, devletin bu önemini
birazdan anlatacağım şekilde yerle bir etmiş iktidardır.
Getirilen teklif 8 ayrı kanunda düzenleme öngörüyor. Tarihi geriye
saralım ve Bilge köyüne gidelim; 4 Mayıs 2009, 47 kişi
katledildi. Köy korucusunun planladığı saldırıda
devletin verdiği silahlar kullanılmış ve tarihin en büyük
katliamlarından biri yaşanmıştı. Bunun üzerine
koruculuk sistemi ciddi tartışmaya açıldı, hatta AKPliler
içinde bu sistemin kaldırılması gerektiğini söyleyenler
oldu ama iş, bu sistemin eksikliklerinin giderilmesi konusunda
uzlaşmaya döndü. Belli ki devletin bu sisteme ihtiyacı var.
Geçmişten bugüne korucuların içinde suça karışan çok
sayıda kişi oldu. Getirilen bu disiplin hükümlerinin ne kadar
işe yarayacağı kimse tarafından bilinmiyor. Tam da bu
noktada iki hafta öncesine gidelim; Şanlıurfa Suruçta sokak
ortasında bir çatışma yaşandı, aynı aileye mensup
2 genç uzun namlulu silahlarla katledildi. Olay
araştırıldığında ise yine işin içinden
korucular çıktı. Gençleri katleden, Şenyaşar ailesine de
aynı acıyı yaşatan ve bir ferdî sizin
sıralarınızda oturan bir vekilin akrabaları
çıktı. Şimdi, gelin, disiplini uygulayın bakalım.
Koruculuk sistemi, baştan ayağa revize edilmesi gereken bir
sistemdir.
Konuşmamım başında
mekanizmalardan bahsetmiştim ki bunlardan biri de kolluk kuvveti.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede kolluk kuvvetlerinin en büyük sorunu,
ne acıdır ki İçişleri Bakanının ta kendisidir.
Öyle ki operasyon bilgileri bile sorun çıktığı için
kendisine verilmemektedir. Türkiyenin en büyük uyuşturucu operasyonu Bataklık
Operasyonuydu; 73 kişinin alındığını Bakan
duyurdu, şu an davada tutuklu yargılanan yok.
Değerli milletvekilleri, bu teklifte
başpolisler arasındaki ayrımcılığı giderecek
düzenleme yoktur, bu teklifte intihar eden polisler, özellikle de Özel
Harekâtçılar yoktur. İçişleri Bakanlığı
İçişlerinden anlamam. diyen biri tarafından yönetilmektedir ve
bu AKP bürokrasisi kolluğu perişan etmiştir. Devletin polisi
bunların çantasını taşıyor, paltosunu
taşıyor, arabalarının kapısını açıyor;
hakkını aramaya kalktığı zaman da FETÖcü oluyor.
Emniyette amir konumunda olanlar liyakatten çok sadakatle seçiliyor. Mesela,
İstanbul Güvenlik Şube Müdürü Hanifi Zengin soruşturması ne
oldu? Katledilen meslektaşları için eylem yapan doktorlara,
gazetecilere polisi saldırtan bu adama ne oldu?
Bir başka durum, şu Emniyet Genel Müdürlüğü
hesabını kullanan, Emniyetin sözde basın müşaviri olan A
Haber muhabiri. Koskoca devlet kurumunu düşürdüğünüz hâle bakın,
devlet kurumu adına bu hadsiz seçilmişlere pervasızca cevap
yetiştiriyor, Promosyonları niye ödemiyorsunuz? diyoruz, dava
açıyorlar.
Değerli milletvekilleri, başta
İçişleri Bakanı olmak üzere devletin tüm ayarlarıyla
oynayan ve haksız yere koltuğu işgal edenlerden yargı
önünde tek tek hesap sormak milletimize olan borcumuzdur.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
9uncu madde kabul edilmiştir.
10uncu madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 366 sıra
sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
MADDE 10- 4652 sayılı Kanunun 15inci
maddesinin başlığında yer alan ile evlenme
yasağı ibaresi başlık metninden
çıkarılmış, mülga birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiş, yedinci ve
sekizinci fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş, onuncu fıkrasının başına
Fakültede eğitim alanlar eğitim süresinin iki katı, ibaresi ve
maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Fakültenin esas öğrenci kaynağı,
sınavların yapıldığı yıl 1 Ocak tarihi itibarıyla
yirmi iki yaşından gün almamış lise ve dengi okulların
mezunlarıdır. Polis meslek yüksek okullarından dikey geçiş
ile de fakülteye öğrenci alınabilir.
Fakülte ve ilk derece amirlik eğitimi
öğrencileri Akademi bünyesinde ücretsiz iaşe edilir, yatırılır,
sağlık giderleri ve yönetmelikle tespit edilecek ihtiyaçları
Devletçe karşılanır. Polis memuru olarak eğitim görenlere
ayrıca tayın bedeli ödenmez.
Polis memuru olarak eğitim görenler hariç,
fakülte, polis meslek yüksekokulu ve ilk derece amirlik eğitimi
öğrencilerine ayrıca harp okullarında bulunan askeri
öğrencilere ödenen miktarda harçlık ödenir.
Fakülteyi veya ilk derece amirlik eğitimini
başarı ile bitiren öğrenciler 3201 sayılı Kanunda
belirlenen komiser yardımcısı rütbesinde ihtiyaç duyulan
kadrolara atanırlar.
Burhanettin
Bulut Orhan Sümer Faruk Sarıaslan
Adana
Adana Nevşehir
Erkan
Aydın Cengiz
Gökçel Hüseyin
Yıldız
Bursa
Mersin Aydın
Vecdi
Gündoğdu
Kırklareli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
KADİR AYDIN (Giresun) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Adana Milletvekili Sayın Burhanettin Bulut.
Buyurun Sayın Bulut. (CHP
sıralarından alkışlar)
BURHANETTİN BULUT (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkenin başına öyle bir
sistem getirdiler ki karabulut gibi çöktü. Ülkede kuzeyi, güneyi, doğusu,
batısı hiçbir yer ayrımı olmadan ve hatta içinde
yaşayan vatandaşlar açısından da işçisi, memuru, emeklisi,
herkesin sıkıntı çektiği bir partili
Cumhurbaşkanlığı sistemi karabulut gibi ülkenin üzerinde
geziyor. Ne için partili Cumhurbaşkanlığı sistemine
geçmişlerdi? En önemli amaçlarının kuvvetler
ayrılığı olduğunu ifade ettiler ancak gelinen noktada
kuvvetler ayrılığını boş verin, tek kuvvete
döndü. 3Yyle mücadele edeceğiz. dediler, 3Ynin esiri oldular;
yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar ülkede kader hâline geldi. Devletin hukuk
kurumları çöktü, devleti devlet yapan, devleti oluşturan temel
kurumlar çöktü, demokrasi kanalları tıkandı, bürokrasi, ülkenin
tüm bürokrasisi saraya teslim oldu. Hâliyle böylesi bir siyasi afet bir
ekonomik afete de tekabül eder. Bu afet içerisinde sarayın 5 müteahhidi,
yandaşları, ballı maaşlı kişileri
dışında herkes perişan. Bugün yasa maddesinin içerisinde
geçen polislerimiz yani Emniyet güçlerimiz de dâhil olmak üzere
Hele hele
onlar için çok ekstra bir paragraf açmak lazım, intihar
vakalarının olduğu bir dönemde dahi maalesef, onlar görülmüyor;
görülen, bütçede bakıldığı üzere, kaynaklar yine bu ülkenin
elit kesimine. Örneğin, 23 Mart ve 31 Ekim, bu yılın bu
tarihleri arasında kur korumalı mevduata 91 milyar lira
aktarılmış; yine, bu dönem bütçe teklifinde, 2023 bütçe
teklifinde 565 milyar lira bütçeye konulmuş.
Peki, bu bütçenin içerisinde yardımlara
bakıyorsunuz, yardımlarda geçen yılla mukayese ettiğinizde
pek artış yok ancak faizlerde artış 3 kat. Asıl
önemlisi, aileler bir şekilde kendini geçindirmeye çalışacak ama
asıl sorun çocuklarımızda. Bugün ülkemizde 23 milyona yakın
evladımız var, hepimizin evladı. TÜİK rakamlarıyla
söylüyorum, bunların içerisinde 1 milyonu akut yetersiz beslenme
içerisinde ve yoksul olarak ifade edilen sayı da üçte 1 oranında.
Yani 23 milyon çocuğun üçte 1i şu anda temel besin öğelerine
yetişemiyor çünkü aileleri elektrik, kira masraflarını
karşılayamamaktan, ay sonunu getirememekten dolayı onlara bu
desteği veremez durumdalar. Ülkede ülkeyi yöneten iktidar ise bu durumu
şöyle ifade ediyor: Yirmi yıldır biz bu ülkede hiçbir
vatandaşımızı enflasyona yedirmedik. Ve ifade ettikleri,
Yedirmedik. dedikleri enflasyon Avrupada Arnavutluktan sonra ama mukayese
olarak kıskandıkları Almanyayı değil,
sanırım Afrikadaki ülkeleri baz alıyorlar.
Bakın, size 2018den sonra, bu sistem
sonrası ezmeyi boş verin, tuz buz ettikleri bu çocuklara ilişkin
-yarın da 24 Kasım- öğretmenlerin attığı
tweetleri okuyayım; çocuklarımızın en temel hakkına
ilişkin öğretmen tespitleri. Bir öğretmenimiz demiş ki:
Öğrencimin beslenmesi, çocuk hüngür hüngür ağlıyor Ben zeytin
sevmiyorum, anneme koyma diyorum, yine de koyuyor, peynir yok, sadece 3-5
zeytin ve ekmek diyor. Çocuk ağladıkça ben kahroluyorum.
Öğretmenin bahsettiği beslenme çantası.
Yine bir öğretmen: Bugün neye üzüldüm? Bir
çikolata okul kantininde 10 lira olmuş, küçük bir tost 12 lira. Çocuklar
saat 13:00 ile 19:00 arasında hep aç. Öğretmenim günlük
harçlığım yetmiyor, babam veremiyor, annem 2 tane su koyuyor.
diyor. Daha 12 yaşında bu çocuk, canları isterken geldikleri
hâl.
Yine bir öğretmen: Ya, okulda açlıktan
ağlayan öğrencilerim var. Bunu görüyor bu gözler. Sabah hava buz
gibiydi, montsuz gelenler var. Koca liseli çocuklar uzun süre aç
kaldığı için çaresiz bir hâldeler. Bu kadar kör nasıl
olabiliyorsun, gözlerin sadece Starbucks sırasına girenleri mi
görüyor? İnsanın siniri bozuluyor. Bunları biz demiyoruz,
öğretmenler söylüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BURHANETTİN BULUT (Devamla) Hemen bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
BURHANETTİN BULUT (Devamla) Yine Bir derdin
var mı? diye bir hashtagten, bir öğretmen yazmış: Bir
öğretmen olarak söylüyorum ki çocuklarım okula aç geliyor. Bu yüce
devlet için bu kadar zor mu, lise dâhil tüm kademelerde kahvaltı ve
öğle yemeği verecek gücümüz yok mu? Biz öğretmenler 9 bin TL
maaşla cebimizden fedakârlık yapıyoruz ama yetmiyor; çaresiziz. Bu
Mecliste bu çocuklara birer öğün yemek vermek için maalesef ret oyu
verdiler.
Uzun sözün kısası, çokça bu tür tweetler
var ama son noktada, hani millîyiz ve yerliyiz ya, Sefalet yok. diyor ya bu
iktidar, eğer sefaleti görmek istiyorsa çocukların beslenme
çantasına baksın, eğer vicdan var ise orada sefaleti görecektir
ama iktidar kendini sadece saraydan müteşekkil zannediyor.
Hepinize çok teşekkür ediyorum, sağ olun.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 366
sıra sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
10uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan
ibaresi ve maddeye
aşağıdaki fıkra eklenmiştir. ibaresinde yer alan
"aşağıdaki ifadesinin "aşağıda
bulunan ifadesiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Ayşe
Sürücü Mahmut Celadet
Gaydalı
Adana Şanlıurfa Bitlis
Ali
Kenanoğlu Remziye
Tosun Serpil Kemalbay
Pekgözegü
İstanbul Diyarbakır İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
KADİR AYDIN (Giresun) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen
İzmir Milletvekili Sayın Serpil Kemalbay. (HDP sıralarından
alkışlar)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Sayın Başkan, sayın vekiller; merkez üssü Düzcede olan 5,9
büyüklüğündeki depremden dolayı yaralananlara buradan geçmiş
olsun diyoruz.
Bugüne kadar deprem vergileri yağmalandı,
kentsel dönüşüm rantsal dönüşüm oldu. Depremlerin yol açabildiği
büyük yıkımlar, can kayıpları karşısında
hiçbir hazırlık yok. Pandomim tatbikatlarıyla depreme çözüm
bulunamaz. Savaşa değil, depreme bütçe. diyoruz, Dikey değil,
yatay kentler. diyoruz, Rant değil, yaşam güvencesi. diyoruz;
bunun için hep beraber sesimizi yükseltmeliyiz ve acilen deprem önlemleri
alınmalıdır.
Sayın vekiller, AKP iktidarı resmî
beyanlarında İşkenceye sıfır tolerans. söylemini
dilinden düşürmüyor ancak iktidarın fiiliyatta işkenceyi
sistematik bir yöntem olarak uyguladığını gösteren
sayısız örnek var; burada anlatmaya kalksam günler, haftalar sürer.
Öncelikle altını çizmeliyiz ki Türkiyede emniyet yetkilileri gücünü
Anayasadan, yasalardan, uluslararası sözleşmelerden almıyor;
suçlularla poz poz resim verdiği için adı suç işleri
bakanına çıkmış olan bir zattan alıyor, bir de
Kadın da olsa, çocuk da olsa gereği yapılacak. diyen
Erdoğandan alıyor. Kolluk kuvvetlerinin asimetrik güç gösterileri, şiddet
ve keyfî uygulamaları, yaptıkları ev baskınları çok
sayıda yurttaşın yaşamını yitirmesine, başta
çocuklar olmak üzere, basılan evlerde yaşayanların psikolojik
travma geçirmesine, maddi ve manevi kayıplar yaşamasına sebep
oluyor. Kolluk tarafından her gün her yerde demokratik,
barışçıl eylem ve etkinliklere keyfî müdahale ve işkence
yapılıyor. Suruç ailelerinin seksen sekiz aydır sürdürdükleri
oturma eylemine saldırılıyor, insanlar gözaltına alınıyor.
Dün, Kadına Yönelik Şiddete
Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü
sebebiyle Avcılarda Avcılar Kadın Platformunun
gerçekleştirdiği eyleme polis saldırdı ve
kadınları gözaltına aldı. Buradan Susmuyoruz, korkmuyoruz,
itaat etmiyoruz. diyen, sokaklara çıkan kadınları
selamlıyorum.
Sayın vekiller, Türkiye, seçimlere
yaklaşırken beklendiği gibi, halka sunacak hiçbir şeyi
kalmayan AKP iktidarı eliyle çatışmaya ve savaşa
sürüklenmektedir. Gabriel Garcia Marquezin Kırmızı Pazartesi
kitabı vardır, okumuşsunuzdur; tıpkı oradaki gibi.
İstiklal Caddesinde beklenen katliam, patlama
gerçekleşti ve karanlık bomba saldırısıyla sivil
yurttaşlarımız yaşamlarını yitirmiştir.
Ardından gelen operasyon ve savaş uygulamalarıyla 1i öğretmen,
1i çocuk olmak üzere can kayıpları yaşandı.
Yaşamını yitiren yurttaşlarımız nedeniyle son
derece üzgünüz, ailelerine sabır ve başsağlığı
diliyoruz. Ancak bizim görevimiz sadece taziye bildirmek değil elbette,
bizim görevimiz savaş çığırtkanlığıyla
hizaya çekilmeye karşı itirazlarımızı yükseltmektir.
Savaşa ve işgale gerekçe yaratan bu karanlık eylemlerle
yapılmak istenenin ortaya çıkmasını sağlamaktır.
Toplumu sindirmeye, susturmaya çalışanlara karşı hamasetin,
yalanın, puslu havanın etrafı sardığı ortamda
kral çıplak diyebilmektir, hakikati ortaya koyabilmektir.
İşte, insan hakları savunucusu Türk Tabipleri Birliği
Başkanı Şebnem Korur Fincancı da kimyasal silahla ilgili
yaptığı açıklamada hakikati aramak için özveride
bulunmuştu, kendisini burada selamlıyorum.
İki gün önce Diyarbakırdaki hakikati
dillendiren partililerimiz, basın açıklamasında polisin keyfî
saldırısına maruz kaldılar. AKP-MHP blokunun bekası
için savaş politikalarına sarıldığını
söylemek neden suç oluyor? Hakikati dillendirmek kriminalize edilse de bizler
hakikati dillendirmeye devam edeceğiz, halkımıza karşı
sorumluluğumuzu yerine getirmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Kırk
yıldır bayat senaryolarla devlet politikası hâline gelmiş
savaş politikalarınızda ısrar ediyorsunuz; biz gerçekleri
ifade etmekten geri durmayacağız. AKP devlet hâline geldiğine
göre, bu savaş çığırtkanlığının da
sorumlusu sizlersiniz. Bizler HDP olarak hakikatleri dillendirmeye devam
edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla)
Savaş ve hamasetle kırk yıldır sonuç alınamadı,
bugün de sonuç alınamayacak. Çözüm savaşta, ölümde değil; çözüm
İmralıdaki tecridin kaldırılmasında, çözüm diyalogda,
çözüm konuşmakta, müzakere etmektedir, çözüm barıştadır.
İktidarın savaş tuzağına düşen ve destek veren
herkes, Türkiyenin sürüklenmekte olduğu yıkımın bir
parçası olacaktır. Seçimler yaklaşırken Türkiyeyi Sefalet
Endeksinde dünya 1incisi yapan AKP saray iktidarının savaşa
sarılmaktan başka çıkar yolu görünmemektedir. Peki, muhalefete
ne olmaktadır?
Erdoğan da IŞİD
saldırdığında sevinçle Kobani düştü düşecek.
demişti. Kobani düşmedi, düşmeyecek ama Erdoğan
iktidarı düşecektir. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10uncu
maddesinin birinci fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin
ilave edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Fahrettin
Yokuş Hüseyin
Örs
Adana Konya Trabzon Hayrettin Nuhoğlu Hasan Subaşı Zeki Hakan Sıdalı
İstanbul Antalya Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
KADİR AYDIN (Trabzon) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen
Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; kanun teklifinin 10uncu
maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım.
Genel Kurulu ve ekranları başında bizi izleyen aziz milletimizi
en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, dün gece merkez üssü
Düzce Gölyaka olan 5,9 büyüklüğünde bir deprem yaşandı. Deprem
sırasında evden çıkmaya çalışırken yaralanan bir
vatandaşımızın kaldırıldığı
hastanede hayatını kaybettiği bilgisi geldi; kendisine Allah'tan
rahmet, yaralanan diğer vatandaşlarımıza da acil
şifalar diliyorum. İstanbul ve Ankara'nın yanında
diğer bazı illerimizde de hissedilen depremde başta Düzceli
vatandaşlarımız olmak üzere depremden etkilenen herkese
geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Allah milletimizi, memleketimizi her
türlü afetten, beladan korusun diyorum.
Değerli arkadaşlar, üzerinde
konuştuğumuz bu maddeyle polis meslek yüksekokullarında
başarılı olan öğrencilerin dikey geçişle Polis
Akademisine geçişine imkân verilmesi, sağlanması amaçlanmıştır.
Ayrıca, Polis Amirleri Eğitimi Merkezi öğrencilerine ödenecek
harçlıklara ve zorunlu hizmet süresine ilişkin bazı düzenlemeler
yapılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, toplumda hukuk
kurallarının uygulanması ve adaletin temini polis
teşkilatı tarafından sağlanmaktadır. Kanunlar
gereği polisler görev ve sorumluluklarını yerine getirebilmek
için çeşitli yetkilerle donatılmıştır, çeşitli
yetkilere sahiptirler. Bu yetkiler bazen insanların hak ve hürriyetlerinin
kısıtlanması gibi sonuçlara sebebiyet vermesinden ötürü oldukça
duyarlı olunması, hassas olunması gereken yetkilerdir. Görev
bilincine sahip ve iyi uygulayıcıların elinde etkili ve
anlamlı olan kanunlar, kötü uygulayıcıların elinde toplumu
olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bu sebeple, kanunların
uygulayıcısı konumunda olan polislerimizin, mesleğin
gerektirdiği özelliklere sahip olması son derece önemlidir
arkadaşlar. Polis adayı olan gençlerimiz başta olmak üzere bütün
polislerimizin görevlerini layıkıyla yerine getirebilmeleri için
ihtiyaç duydukları eğitimi almalarını sağlamak da
yöneticilerin sorumluluğunda ve görevindedir. Bu eğitimin
sağlanamaması durumunda ise yaşanan disiplin konuları,
görevde başarısızlık, psikolojik veya ailevi sorunlar,
kurumsal itibar kaybı ve insan hakları ihlalleri gibi sorunlarla
karşılaşılmaktadır.
Değerli arkadaşlar, polislerimizin çok
fazla iş yükü dolayısıyla da birçok sorunu olduğunu
biliyoruz. Ekonomik kriz nedeniyle artan toplumsal sorunlar, siyasi
baskıların her geçen gün artması, görev ve sorumlulukları
dışında verilen emirleri yerine getirmeleri için karşı
karşıya kaldıkları görev ve yer değişimi gibi
tehditler -ki bunu çok önemsiyorum- sürekli değişen çalışma
düzeni ve vardiya sistemindeki adaletsizlikler, sığınmacı
krizinin doğrudan polislerimizin üzerinde bir yük hâline gelmesi,
ülkemizde yaşanan ekonomik kriz nedeniyle polislerimizin alım gücünün
düşmesi ve buna bağlı olarak aldıkları
maaşların barınma, geçinme ve temel insani ihtiyaçları
karşısında yetersiz kalması gibi sorunlar polislerimiz
üzerinde ciddi tahribatlar yapmaktadır.
Değerli arkadaşlar, halkın emniyetini
sağlamak ve ülkenin, milletin bölünmez bütünlüğüne, anayasal düzenine
ve genel güvenliğine dair önleyici ve koruyucu tedbirler almak üzere görev
yapan polislerimiz mesleklerini icra ederken, yerine getirirken bir yandan da
maddi zorluklarla maalesef ki mücadele etmek durumunda, zorunda
kalmaktadırlar. Günümüz ekonomik şartlarında geçinmekte zorlanan
polislerimiz resmî ve dinî bayramlarda ekstra görevlere gönderilmelerine rağmen
hiçbir ücret de alamamaktadırlar.
Şunu söylemek istiyorum: Biz İYİ
Parti iktidarında polislerimizin haklarına, emeklerine ve huzuruna
yönelen tehditleri ortadan kaldıracağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Kahraman Türk polisinin değerini sadece
şehit olduğunda bilen zihniyeti kökünden
değiştireceğiz.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
10uncu madde kabul edilmiştir.
11inci madde üzerinde 3 tane önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 366 sıra sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin 11inci maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Celadet Gaydalı Ayşe
Sürücü Kemal Peköz
Bitlis Şanlıurfa Adana
Ali
Kenanoğlu Remziye
Tosun Hüda Kaya
İstanbul Diyarbakır İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
KADİR AYDIN (Giresun) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Hüda Kaya.
Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından
alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul) Merhabalar tekrar
Sayın Genel Kurul, Sayın Başkan.
Bugün Polis Kanunu düzenlemesi hakkında partim
adına söz almış bulunuyorum şu an. Tabii ki sadece polisler
değil ki yurdumuzda çok ciddi anlamda yaşamı bir kaosa, bir
strese dönen, ekonomik yoksulluk sorunlarını derinden yaşayan
kesimlerden biri de polis memurları. Fakat İçişleri Bakanı
kendisine bağlı olan kurumlarda polislerin
yaşadıklarını, memurların
yaşadıklarını hiç görmemiş, bilmemiş gibi -hani
halkın diğer kesimlerini, yoksullukları bırakıyorum,
toplumun genelini- hiç makale bile okumamış bir Bakan olarak hani
cehaletle övünen ifadeler vardı, zamanında bu ifadeleri kullananlar
olmuştu. Bununla övünen bir Bakan memurlarına nasıl
davranıyor? Her geçen gün her çeşit suçluyla iltisaklı
olduğu ifşa edilen bir Bakan, kendi memurlarına nasıl
davranıyor? Ben inanıyorum ki İçişleri
Bakanlığına bağlı kurumlar içerisinde başta
Emniyet de polisler de olmak üzere bu Bakandan yaka silkeleyen, illallah eden
Bir gitse de kurtulsak. diyenlerin olduğuna bütün kalbimle
inanıyorum. Çünkü sadece devletin kurumlarında sorun hâline
gelmiş bir insan değil, aslında toplumda bir güvenlik ve bir
sorun teşkil eden bir Bakanla karşı karşıyayız.
Mesela, intihar eden polisleri zaten pek çok arkadaşımız ifade
etti, hatta intihar eden, ettiği iddia edilen bazı polis memurlarının
İçişleri Bakanının da adının geçtiği
bazı şayialı olaylarda, ilişkilerde neye mecbur
kaldığına, neye mecbur bırakıldığına
dair iddiaların da üstü örtüldü. Baltalimanında boğaz
manzaralı polisevinde bir yıldan fazla kalan bir yakınını
ifşa eden polis memurunu, İçişleri Bakanı olan, polislerden
mesul olan bir Bakan önce bu polis memurunu gözaltına alıyor, bir
hafta gözaltında tutuyor ve yeni, son gelişen haberlere göre de bu
polis memuru açığa alınıyor. Böyle bir Bakandan illallah
edilmez mi? Biliyoruz, polisler de rahatsız, memurlar da rahatsız,
ülke de rahatsız.
SABAHAT ÖZGÜRSOY ÇELİK (Hatay) Teröristler
rahatsız.
HÜDA KAYA (Devamla) Ve bu kişileri, bu
suçlularla ilişkili olanları koruyanlardan da bu toplum,
halkımız rahatsız ama ekranlara çıktıkları zaman
tabut siyaseti, ekran şovları yapmakta çok başarılılar,
iyi bir aktör hepsi. Ama siz önce genelgelerini bile
okumadığınız, yönetmelik bile
okumadığınızı iftiharla ifade ettiğiniz
Bakanlığın o memurlarının yoksulluğuyla samimiyetle
ilgilenin. Ben hasbelkader bir yerde kendim duydum, polis memuru
Aldığımız maaş kiraya, faturalara yetmiyor. diyor,
halkın her kesimi böyle. Evet, tabii, Bakan böyle.
Diğer bir taraftan da bugün AKPnin grup
toplantısı oldu. Grup toplantısını dinlerken
inanın üzüntümü tarif edemem, mahcubiyetimi, utancımı da tarif
edemem. Çoluk çocukla, çocuklarımızla, gençlerimizle bir arada hani
izlenmesi sakıncalı olan yayınlar vardır ya, AKP grup
toplantıları işte böyle toplantı artık. İnsan
dinlerken utanıyor, kulaklarıma gelen seslerden, o kelimeleri
duymaktan utanıyorum.
Bir taraftan Efendim, Esma da bir muhalifti diye
geçtiğimiz senelerde, bu Mısırda Sisi olayları
zamanında bir yazı kaleme almıştım, Esma da bir
muhalifti diye bir köşe yazısıydı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜDA KAYA (Devamla) Hemen toparlıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
HÜDA KAYA (Devamla) Biz o zaman da Esmaya dökülen
o gözyaşlarının samimiyetine inanmamıştık ve
inanmadığımız için de linç edilmiştik. Esmaya dökülen
gözyaşları samimi olsaydı, aynı dönemlerde ülkemizde Ali
İsmailler ve Berkin Elvanlar alanlarda yuhalatılmazdı. Mavi
Marmarayı da Filistinini de İhvanı da Haması da
Esatı da Mursiyi de sattı; kardeşim dediği herkesi
sattı ve şimdi kardeşim dedikleri, dayanışma içinde
olan diğer kişilere de buradan şunu ifade etmek istiyorum:
Bunları yıllardır yapanlar yarın sizleri de satacaklar,
onun için ayağınızı denk alın.
Siyasette küslük olmaz. diye güzel bir ifade
ortaya çıktı Esatla ilgili. Türkiyede siyaset yapan muhalefetteki
siyaset insanlarının Esat kadar da mı kredisi yok?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜDA KAYA (Devamla) Son bir cümleyi tamamlayabilir
miyim, son cümle.
Esat için Siyasette küslük yoktur. derken,
Türkiyedeki siyaset insanlarına yöneltilen ağıza
alınamayan utanç kelimelerini bir kez daha kınıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 366 sıra
sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11inci
maddesiyle 4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanununun yeniden
düzenlenmesi önerilen mülga 19uncu madde metnindeki ilave ibaresinin ek
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Burhanettin
Bulut Orhan Sümer Faruk Sarıaslan
Adana Adana Nevşehir
Cengiz
Gökçel Vecdi
Gündoğdu Hüseyin
Yıldız
Mersin Kırklareli Aydın
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
KADİR AYDIN (Giresun) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen
Kırklareli Milletvekili Sayın Vecdi Gündoğdu. (CHP
sıralarından alkışlar)
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yirmi yıldır
polislerimizin sorunlarını çözemediniz. Bugün torba yasayla
çözüyormuş gibi, açıkça söyleyeyim öyle yapıyorsunuz. Polisimiz
yirmi yıldır ne yaptığınızı da ne
yaşadığınızı da iyi biliyor. Sayenizde Emniyet
teşkilatında çalışma barışı bitmiş,
iş tanımı yerlerde çiğneniyor, görev dışı işler
ve angarya yoğunlaşmış, liyakat tamamen bitmiş,
şucu bucu kavgası hâkim olmuştur. Sonuçta polislerimizin
umutları yıkılmış, on yılda 3.109 polisimiz
istifa etmiş, son dokuz ayda 44 polisimiz de intihar etmiştir.
Polislerimiz niye istifa ediyor? Niye intihar ediyor? Neden huzursuz ve mutsuz?
Çünkü yönetemiyorsunuz artık, devlet görevlisini kendi görevliniz gibi
zannediyorsunuz. Yirmi yılın sonunda bırakın sorunları
çözmeyi, AKPnin kendisi artık sorun hâline geldi. Yasa dediniz,
Anayasa dediniz, değiştirdiniz, sorunları bir türlü
çözemediniz; olmadı Bu kez de sistemi bir değiştirelim.
dediniz, onu da değiştirdiniz; Tek adam rejimiyle sorunları
çözeriz. dediniz, yine olmadı, yine başaramadınız; çünkü
aslında sorunun kendisi sizsiniz ya. Millet yirmi yıl öncesini arar
hâle geldi, 1 milyondan fazla çocuğumuz okula aç gidiyor, aç şu anda.
Beslenme çantası hazırlamak maalesef lüks oldu. Aileler
çocuklarını çeyrek ekmek arasına 3 tane zeytin koyarak okula
gönderiyor. Beslenme çağındaki çocuklarımızın ekmeğini,
peynirini, zeytinini küçülttünüz. Okul kantinlerinde fiyatlar 3 katına
çıkmış. Yazıklar olsun! diyoruz artık bu saraylarda
çocuklarımızı aç bırakanlara!
Sayın milletvekilleri, yirmi yıllık
AKP hükûmetleri döneminde 131 milyar dolar borç alındı. Milletin
atadan, dededen kalan 63 milyar dolarlık malını da mülkünü de
sattınız; vatan topraklarımızı, su
kaynaklarımızı, cennet yaylalarımızı
sattınız; zümrüt koylarımızı,
limanlarımızı, fabrikalarımızı
sattınız; hatta yetmedi, Türk vatandaşlığını
da sattınız. Buna rağmen, iş başına
geldiğinizde dış borcumuz 132 milyar dolardı, bugün
dış borcumuz tam 444 milyar dolara çıktı. Sayenizde, bugün
doğan her bir evladımız tam 5.219 dolar borçla dünyaya gözlerini
açıyor. 2002 yılında iktidara geldiğinizde ülkemizde
tüketici enflasyonu yüzde 29du, bugün yüzde 85e çıktı; üretici
enflasyonu yüzde 30du, bugün yüzde 158e yükseldi. Üretici enflasyonunda
TÜİKin yaptığı tüm müdahalelere rağmen yine dünya
şampiyonu olduk. İşçisi, çalışanı, emeklisi,
esnafı, çiftçisi Kara kışı nasıl geçireceğiz?
diye düşünüyor şu anda. Milletimizin sırtına giyeceği
kışlık mont, ayağına giyeceği
kışlık bot otuz altı ay taksitle satılmaya
başlandı bu ülkede. Geçen kış 300 lira gelen elektrik
faturası bu yıl 600 lira; bin liralık doğal gaz
faturası 2.620 lira olacak. Açlık sınırı 7.245,
yoksulluk sınırı da 23.600 lira olmuş ülkemizde; asgari
ücret 5.500, emekli maaşı da 3.500. Yirmi yılın sonunda
asgari ücretli aç, emekli aç ama yandaşlar obez olmuş, obez.
Peki, kaynaklar, vergilerimiz nereye gidiyor diye
baktığımızda, 2022nin ilk dokuz ayında faize ödenen
para tam 207 milyara çıkmış. AKP milletin parasını,
vergilerini faizcilere, yandaşa ve bankada milyonları olan
ayrıcalıklı sınıfa aktarıyor. Vergilerimiz
sarayda yaşayanların şatafatına, görgüsüzlüğüne,
israfına gidiyor. Yirmi yılda milletin emaneti devletin
kasasını boşaltanlar, manevi değerleri hiçe sayanlar,
çocukları okula aç gönderenler, inanın, sandıkta bu millete
hesap verecekler.
Ve Türkiye yepyeni bir döneme yürüyor. Milletimiz
sandıkta iki Türkiye arasında tercih yapacak, bunu herkes bilsin. Bir
tarafta, özgürlükten, hakça paylaşımdan yana olanlar, nefsine sahip
olanlar; diğer tarafta, bir avuç saray ve çevresinin zenginliğini
devam ettirmek isteyen otokratlar, nefsine köle olanlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
VECDİ GÜNDOĞDU (Devamla) Bir diğer
tarafta, tüyü bitmedik yetimin hakkına sahip çıkan Bay Kemaller
olacak; diğer tarafta, yandaşların, bir avuç kan emicilerin
hamileri olacak. Karar yüce Türk milletinin olacak ama şunu bilin ki: Kral
değil, kural kazanacak.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Güzelmansur
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun,
iktidarın Suriye politikasına ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
12nci yılına yaklaşan Suriye
krizinde iktidarın izlediği yanlış politikalar Türkiye'nin
ekonomisinden, sosyal hayatından, güvenliğinden çok şeyler
götürdü. Seçim bölgem olan Hatay bu krizin faturasını en
ağır ödeyen illerden biri oldu; ihracatı, ticareti, nakliyesi
zarar gördü; riskli il ilan edildi, yatırım gelmedi, geliri küçüldü;
yoksulluğu, işsizliği arttı. Yıllardır iktidara
sesleniyoruz Suriye'de gittiğiniz yol yol değil. Esad'la
görüşün, Suriye'de barışı sağlayın. dedik ama
iktidar ve şürekâsı bizi dinlemediler, tam tersi bize bir sürü
suçlamalar yönelttiler. Şimdi aynı çevreler sevinçle Esadla
görüşüleceğini, barışılacağını
yazıyor. Çok geç de olsa doğru bir adım. Yalnız Esadla
görüşün. dedik diye bizi topa tutanlar şimdi bizim yüzümüze
nasıl bakacaklar, bunca maddi manevi zarar yaşattıkları
halkın yüzüne nasıl bakacaklar, çok merak ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
VII- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ve 69
Milletvekilinin Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4674) ile
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 366) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Polis
Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 11inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan şekilde ibaresinin biçimde ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Fahrettin
Yokuş Zeki Hakan
Sıdalı
Adana Konya Mersin
Hayrettin
Nuhoğlu Hasan
Subaşı İsmail
Koncuk
İstanbul Antalya Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
KADİR AYDIN (Giresun) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen Adana
Milletvekili Sayın İsmail Koncuk. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, dün Düzce depremini maalesef
yaşadık; Ankara, İstanbul gibi birçok ilimizde hissedildi.
Yaralı tüm vatandaşlarımıza şifa diliyorum. Allah
beterinden aziz milletimizi korusun.
Değerli milletvekilleri, polislik mesleği,
aslında, birçok fakülte mezunları için bir iş kapısı
hâline geldi; öğretmen olarak atanma imkânı bulamayan
öğretmenlerimiz, işletme fakültesi mezunları, hemen hemen tüm
fakülte mezunları, kendi alanında iş bulamayan bütün gençlerimiz
neredeyse polis olmaktan başka çıkar yol bulamaz hâle geldiler. Ha,
iyi mi kötü mü tartışılır; insanın eğitim
aldığı bir mesleği yapamamasının da kendisini ne
kadar mutlu edeceğini ya da etmeyeceğini düşünmek lazım ama
bir iş kapısı hâline geldi.
Bakın, ben yıllarca sendikacılık
yaptım. Polisler bir sendika kurma teşebbüsünde bulundu, bakın,
bu polisler 10 kere işten atıldılar. Atılıyor,
yargıyla
CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Olur
mu ya?
İSMAİL KONCUK (Devamla)
Araştırın canım bir, araştır.
CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Olmaz
ağabey ya!
İSMAİL KONCUK (Devamla)
Araştır; bir dinle önce, bir dinle.
CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Hayır, olmaz.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Bilmediğin
konuda ahkâm kesme, benim bildiğim konular bunlar.
Atılıyor, mahkemeyle dönüyor;
atılıyor, mahkemeyle dönüyor. O zaman Genel Müdüre ben sormuştum
-Ankara Valisi oldu Emniyet Genel Müdürü- dedim ki: Sayın Valim, bu
nasıl iştir? Halil Etyemez Vekilim de bu olayı bilir, yakinen bilir,
o zaman EĞİTİM BİR-SEN Genel Sekreteriydi. Sayın Vali
dedi ki: Yol olurdu, yol. Yani polislerimizin sendika haklarını
talep etmeleri sanki çok büyük bir suç gibi Yol olur. dedi.
Değerli milletvekilleri, bu sendika
hakkını almayan polislerimiz, alamayan polislerimiz elbette birçok problemi
de yaşıyor çünkü maalesef, bazı yöneticiler -affedersiniz-
kendini bilmez yöneticiler, polis olduğuna bin pişman ediyor
bazı polislerimizi ve bunun tedbiri alınmıyor. Sürekli inkâr,
sürekli inkâr
İntihar ediyor, kalp krizi geçiriyor. Polisler diyor ki:
Baskıdan dolayı bu arkadaşımız intihar etti.
İçişleri Bakanlığı bunun böyle
olmadığını ya da Emniyet Genel Müdürlüğü bunun böyle
olmadığını açıklıyor. Bu, kabul edilemez bir
durum. Bunu seyredecek misiniz? Yani görevini yapan bir polisin mobbinge uğraması,
baskı altında kalması seyredilecek bir durum mudur?
Neyi talep ediyorlar? Bunu burada birçok
milletvekilimiz ifade etti. 8/24 ya da 12/36 yasalaşsın. deniyor.
Aslında bu konuda yasa çıkmaz ama polislerimiz diyor ki:
Yasalaşırsa amirlerimiz bunu uygulamak zorunda kalırlar çünkü
Emniyet Genel Müdürlüğünün yazmış olduğu genelgeyi
yöneticiler takmıyor. Bir genelge var, yayınlandı ama takan
yok. Nasıl takacağız? İçişleri Bakanı ya da
Emniyet Genel Müdürü o genelgenin ardında duracak, kendi
çıkardığı genelgenin ardında duracak. Ne demektir? Bir
Emniyet Genel Müdürü ya da İçişleri Bakanı verdiği
talimattan eminse o genelgeyi uygulamayan o amirle ilgili gereği yapmak
zorunda, çözmek zorunda. Bölge yönetmeliği iptal edilsin, tek şark
sistemi getirilsin. talebi var; tek şark sistemi. Birçok polis ayda yüz
altmış saat çalışıyor, ek görev çıkıyor ve
fazla çalışma ücreti polise ödenmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL KONCUK (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Diyor ki
polisler: İki yüz kırk saat, üç yüz-üç yüz elli saat
çalıştığımız aylar oluyor. Bu nasıl kabul
edilebilir? Biz köle mi çalıştırıyoruz? Yasa gereği,
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu gereği yüz
altmış saat çalışma mecburiyeti olan, yüz altmış
saat çalışması gereken polisi iki yüz kırk saat, üç yüz
saat, üç yüz elli saat çalıştırmak nedir? Köle
çalıştırmak bile emin olun bu kadar acımasız
değildir. Bunun çözülmesi lazım, halledilmesi lazım. Angarya
yeniden tanımlansın. diyorlar, disiplin yönetmeliğindeki insan
haklarına ve özgürlüğe aykırı maddeler düzeltilsin
istiyorlar. Bizzat İçişleri Bakanlığının verisi;
bakın, diyor ki İçişleri Bakanlığı, tespitinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL KONCUK (Devamla) Bitiremedim.
Hepinize saygılar sunuyorum, sağ olun.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Gürer
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
kamuda çalışan mühendislerin taleplerine ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Kamuda çalışan mühendislerin özlük
haklarının iyileştirilmesi talep edilmektedir. Ekonomik kriz her
kesimi etkilediği gibi, mühendislerin de gelirlerini ciddi olarak
eritmiştir. Dengi mesleklere göre mühendisler iktidar tarafından
ihmal edilmektedir. Teşvik ödemesinin, risk ve sorumluluk
tazminatının ve ek ödemenin mühendis lehine düzenlenmesi beklentidir.
Yan ödeme oranının artırılması, taban aylık
katsayısının iyileştirilmesi, sözleşmeli mühendislerin
kadroya alınması ve bu yönde özel hizmet tazminatının
yükseltilmesi mühendisleri mutlu edecek düzenlemeler olacaktır. Kamuda
yeterince mühendis ataması da yapılmalıdır.
Okullarını bitirip, diplomayı alıp kamuda işe girmek
için bekleyen farklı mühendislik mezunları da iktidar tarafından
seslerinin duyulmasını istemektedir. Kamuda çalışan
mühendislerin özlük hakları iyileştirilirken atama bekleyen
mühendislerin de bir an önce atamaları yapılmalıdır.
VII- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ve 69
Milletvekilinin Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4674) ile
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 366) (Devam)
BAŞKAN - 11inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 11inci madde kabul
edilmiştir.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.58
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.23
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir), Abdurrahman TUTDERE
(Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 24üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım.
VI- ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, 2023 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5 Aralık
2022 Pazartesi günkü gündeminin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmının 1inci ve 2nci sıralarında yer
almasına; 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile
2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Genel Kurulda
görüşme usul ve takvimi ile konuşma sürelerine; kamu idarelerinin
bütçeleri üzerindeki görüşmelerin 8 turda tamamlanmasına,
turların bitiminden sonra bütçe ve kesin hesap kanunu tekliflerinin
maddelerinin oylanmasına ilişkin önerisi
23/11/2022
Danışma Kurulu
Önerisi
Danışma Kurulunun 23/11/2022 günü (bugün)
yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin
Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Öneriler:
1) 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5 Aralık 2022 Pazartesi günkü gündeminin
Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının 1inci
ve 2nci sıralarında yer alması; bütçe görüşmelerine 5
Aralık 2022 Pazartesi günü saat 12.00'de başlanması; Bütçe
Kanunu Teklifi ve Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin görüşmelerinin bitimine
kadar, resmî tatil günleri dâhil, her gün saat 11.00'den günlük programın
tamamlanmasına kadar çalışmalara devam olunması,
2) Görüşmelerin on iki günde tamamlanması;
bütçe görüşmelerinin son günü olan 16 Aralık 2022 Cuma günü
görüşmelere saat 14.00te başlanması ve bu birleşimde Bütçe
Kanunu Teklifi ve Kesin Hesap Kanunu Teklifinin görüşmelerinin bitimine
kadar çalışmalara devam olunması,
3) Başlangıçta bütçenin tümü üzerindeki görüşmelerde
yürütme adına yapılacak sunuş konuşmasının süreye
tabi tutulmaksızın yapılması; siyasi parti grupları ve
İç Tüzükün 62nci maddesi gereğince, istemi hâlinde, görüşlerini
bildirmek üzere yürütmeye de yetmişer dakika söz verilmesi -bu süre birden
fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir- kişisel
konuşmaların ise onar dakikayla
sınırlandırılması,
4) Kamu idarelerinin bütçe ve kesin hesapları
üzerindeki görüşmelerin 8 turda tamamlanması; kamu idarelerinin bütçe
ve kesin hesaplarının görüşülme günlerini belirten
programın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca
bastırılarak duyurulması; turların bitiminden sonra Bütçe
Kanunu Teklifi ve Kesin Hesap Kanunu Teklifinin maddelerinin oylanması,
5) Birinci turda, istemi hâlinde, TBMM
Başkanlığı ile İç Tüzük'ün 62nci maddesi
gereğince, görüşlerini bildirmek üzere yürütme adına
yapılacak konuşmaların seksen dakika, bu turda siyasi parti
grupları adına yapılacak konuşmaların seksener dakika
-bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir-
siyasi parti grupları ve İç Tüzükün 62nci maddesi gereğince,
istemi hâlinde, görüşlerini bildirmek üzere yürütme adına
yapılacak konuşmaların beşinci turda seksener dakika -bu
süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir-
altıncı turda altmışar dakika -bu süre birden fazla
konuşmacı tarafından kullanılabilir- yedinci turda
altmış beşer dakika -bu süre birden fazla konuşmacı
tarafından kullanılabilir- diğer turlarda ise yetmişer
dakika -bu süre birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilir- kişisel konuşmaların beşer dakika
olması; kişisel konuşmalarda her turda İç Tüzükün 61'inci
maddesine göre biri lehte, biri aleyhte olmak üzere 2 üyeye söz verilmesi ve 1
üyenin sadece bütçenin tümü üzerinde veya sonundaki görüşmelerde ya da bir
turda söz kaydı yaptırması,
6) Bütçe görüşmelerinde soruların
gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap
işleminin on dakika soru, on dakika cevap olarak
sınırlandırılması,
7) Bütçe görüşmelerinin sonunda siyasi parti
gruplarına ve İç Tüzük'ün 62'nci maddesi gereğince, istemi
hâlinde, görüşlerini bildirmek üzere yürütmeye altmışar dakika
süreyle söz verilmesi -bu süre birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilir- İç Tüzük'ün 86'ncı maddesine göre yapılacak
kişisel konuşmaların ise onar dakika olması önerilmiştir.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Özlem
Zengin Engin
Altay Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
Başkan
Vekili Başkan
Vekili
Meral
Danış Beştaş Erkan
Akçay
Halkların
Demokratik Partisi Grubu Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu
Başkan
Vekili Başkan
Vekili
Erhan
Usta
İYİ
Parti Grubu
Başkan
Vekili
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
VII- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ve 69
Milletvekilinin Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4674) ile
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 366) (Devam)
BAŞKAN 366 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
12nci madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 366 sıra sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 12nci maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erdal
Aydemir Kemal Peköz Ayşe Sürücü
Bingöl Adana Şanlıurfa
Mahmut
Celadet Gaydalı Ali
Kenanoğlu Remziye
Tosun
Bitlis İstanbul Diyarbakır
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Bingöl Milletvekili Sayın Erdal Aydemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
ERDAL AYDEMİR (Bingöl) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de konuşmama
başlamadan önce, Düzce'de meydana gelen deprem neticesinde
yaşamlarını yitirmiş olanlara Allah'tan rahmet,
yaralılara da acil şifalar diliyorum. Özellikle, bir deprem kenti
olan Bingöl halkı adına da tüm ülkemize geçmiş olsun diyorum.
Allah bir daha da yaşatmasın.
Değerli milletvekilleri, özellikle son dönemde,
son beş yıldır, AKP Hükûmetinin yönetmiş olduğu,
Adalet Bakanlığı sorumluluğunda bulunan cezaevleri 12 Eylül
darbesini aratacak uygulamalarla karşı karşıya.
Cezaevlerinde şu ana kadar yapılan uygulamalar artık
işkenceyi aşmış; cezaevleri, cezaevi olmaktan
çıkıp âdeta ölümevleri hâline dönüşmüştür. İnsan
Hakları Derneği Genel Merkezinin verilerine göre, cezaevlerinde
mahpus olan tutuklu, hükümlü ve hasta olan mahpusların toplam
sayısı 1.605 olup bunların içerisindeki 604ü ağır
hasta mahpuslardır. Bu süre zarfında, 2020 yılı başından
Eylül 2022 dönemine kadar en az 144 tutuklu hayatını
kaybetmiştir. 2022 yılının Ocak ayından bugüne 69
tutuklu, hükümlü hayatını kaybetmiş, bunlardan da 30unun
hastalık nedeniyle yaşamları son bulmuştur. İşte,
şu anda da -yaklaşık altı aydan beridir- 3 Haziran 2022
tarihinde yapılan bir operasyon neticesinde, Bingöl ili önceki dönem
Eş Başkanımız Saadet Fırat cezaevinde tutuklu olarak
bulunmakta, tutulmakta. Saadet Fırat yemek borusu kanseri hastası.
Dolayısıyla, mutlak suretle tahliye edilip dışarıda
tedavisinin yapılması zarureti hasıl oldu. Saadet Fıratın
cezaevi koşullarında kemoterapi ve radyoterapi görme imkânı
maalesef mümkün değil. Ayrıca, isnat edilen suçtan dolayı
ifadesinin alınıp yine yasada belirtilen tedbirlerden birine
hükmedilmesi gerekirken buna hükmedilmeyip, cezaevine atılıp
cezaevinde tutulması da başlı başına bir sorun olarak
ortada durmaktadır.
Arkadaşlar -bunlara kısaca
değindikten sonra- şu anda maalesef ülkemizin içerisinde
bulunduğu bir savaş atmosferi söz konusu. Bu savaştan
kaynaklı da -ölümler, kan- gün geçmiyor ki bir yerlerden ölüm haberi
gelmesin. İşte, bu ölüm haberlerinin, bu savaşın son
bulması için özellikle yaklaşık yirmi üç yıldan beri
İmralı Cezaevinde tecrit koşulları altında tutulan
Sayın Abdullah Öcalan bir an önce barışa ses vermeli ve bugünkü
savaş ve çatışmalı ortamın son bulması
açısından kendisinin oynayacağı tarihsel role fırsat
verilmeli, fırsat tanınmalıdır. Kaldı ki Ceza
İnfaz Yasası düşünüldüğünde, kanunlara göre hüküm giymiş
ve bu hükmü geçirmek üzere cezaevinde tutulan bütün tutsaklara yönelik
uygulama, kanunlar önündeki, kanunlar karşısındaki eşitlik
ilkesi gereği, Sayın Abdullah Öcalan'ın da bu kanunlardan
kaynaklı haklarının kullandırılmasıyla mümkün
olacaktır. Bunlar da gerek ailesiyle görüşme imkânı gerek
avukatlarıyla görüşme imkânı, gerekse iletişim, haber alma
kanallarının kendisine yönelik de açık tutulmasıdır.
Bu neden gereklidir? Çünkü Türk-Kürt iç savaşını,
çatışmasını, Türk-Kürt boğazlaşmasını
isteyen uluslararası güçler
Başta dönemin Başbakanı Bülent
Ecevit'in belirttiği gibi, durup dururken, hiçbir şey ortada yokken
Abdullah Öcalan'ı bize neden teslim ettiler, bunun arkasındaki
düşünce mantığı, düşünce silsilesi neydi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERDAL AYDEMİR (Devamla) - İşte bu,
bugün de bin yıllardan beridir de birlikte yaşayan ve birlikte
yaşamasını beceren Kürt ve Türk halkları arasında
düşmanca çatışmalar yaratma peşinde olan uluslararası
güçlerin işine yaramak oluyor maalesef; özellikle de bu son dönemde
yaşanan operasyonlar, savaş hâlleri. Buradan bir çağrıda
bulunuyoruz: Kürtleri düşman ilan etmeyin, Kürtleri düşman
addetmeyin, Kürtlerle barış içerisinde, kardeşçe bir
yaşamı esas alın. Kürt-Türk savaşı ve
çatışması, ancak ve ancak şu anda uluslararası bu
komploya sebep olan ve Öcalan'ı teslim eden Yunanistan, İsrail, ABD
ve Rusya devletlerinin işine yarayacaktır.
Tüm Meclisi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 366 sıra
sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 12nci
maddesiyle 4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanununa eklenmesi
önerilen ek 1inci maddenin metnindeki üç ibaresinin dört olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Burhanettin
Bulut Orhan Sümer Faruk Sarıaslan
Adana Adana Nevşehir
Cengiz
Gökçel Vecdi
Gündoğdu İlhami
Özcan Aygun
Mersin Kırklareli Tekirdağ Hüseyin Yıldız
Aydın
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen
Tekirdağ Milletvekili Sayın İlhami Özcan Aygun.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Sayın Başkan, değerli vekiller; yüce Meclisi ve ekranları
başında bizleri izleyen vatandaşlarımızı
saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Bu teklifle, Polis Akademisi
Başkanlığı bünyesinde 3 güvenlik fakültesi kuruyorsunuz ve
üç ay içinde yapılacak atamalarla kadrosunu doldurmayı
planlıyorsunuz. Emniyet teşkilatının amir
ihtiyacını buradan karşılamak istiyorsunuz; ayrıca,
Polis Amirleri Eğitimi Merkezini tekrar yapılandırıyorsunuz.
Burada lisans mezunu polis memuru yetiştireceksiniz. Bu amaçla
üniversitelerin en az dört yıllık fakülte mezunlarından
başarılı olanlara ilk derece amirlik eğitimi verilecek.
Sınav için yazılı sınav koşulu konulmaması,
torpil ve adam kayırmacılığın önünü açacaktır
çünkü giriş sınavının şekli ve adaylarda aranacak
şartlar tamamen Emniyet Genel Müdürlüğünün inisiyatifine
bırakılmıştır; hangi üniversitelerin dört
yıllık fakültelerinin amirlik eğitimine alınacağı
maalesef belli değildir. Bunların kanunla belirlenmesi gerekirken bu
yetkinin Emniyet Genel Müdürlüğüne bırakılması sebebiyle
eşitlik ilkesini zedeleyen uygulamalarla karşı karşıya
geleceğiz. Ancak siz daha önce de kendi
yapılandırdığınız kurumlarda Fetullahçı
terör örgütüne yol verdiniz; nitekim Polis Akademisi, polis koleji ve polis
okullarında tüm hâkimiyet FETÖ'ye geçmişti. Emniyet
teşkilatını ele geçiren bu yapının
yarattığı tehlikeyi hep beraber yaşayarak gördük. Eski
İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın açıklamaları ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Darbe Komisyonunda yapılan itiraflarla gördük
ki Emniyet müdürleri seviyesinde yüzde 90ın üzerinde FETÖ örgütü mensubu
amirler yer almış. Öyle ki AK PARTİ olarak 17-25 Aralık
operasyonuna kadar bu yapılara göz yumdunuz ancak bu tehdit ne zaman ki
size yöneldi, işte o zaman hizmet hareketi oldu FETÖ ve FETÖ operasyonlarına
başladınız. 17 Mart 2015 tarihinde Güvenlik Bilimleri
Fakültesini Polis Amirleri Eğitimi Merkezine dönüştürdünüz, Polis
Akademilerinde lisans eğitimine son verdiniz. Emniyette şimdi de
başka tarikatların palazlanmasının önünü açıyorsunuz,
getirdiğiniz teklif buna tam zemin hazırlamaktadır. Sınav
koşullarının açık ve net olmaması yeni tehlikeleri
gündeme getirecektir. Özetle, kendi polis memurlarınızı
yaratmak, adam kayırmacılığın önünü açmak
istiyorsunuz; biz bu yasaya karşıyız.
Sizin döneminizde polislerin çalışma
koşullarının en ağır olduğunu ve buna rağmen
maaş olarak da karşılıklarını
almadıklarını görüyoruz. İntihar oranı en yüksek
meslek gruplarının başında Emniyet mensupları
gelmektedir. Türkiye'de intihar ortalamasının 4 katından fazla
oranda polisimiz intihar etmiştir. Türkiye'deki intihar oranı Amerika
ve Fransa'nın çok üzerindedir. Kamu Denetçiliği Kurumu da bu sorunu
görmüş, rapor hazırlamış fakat İçişleri
Bakanlığı, maalesef, bu raporun gereğini
yapmamıştır. Bakan Soylu'ya kapsamlı bir soru önergesi
verdim ancak konuyu her zaman olduğu gibi yine geçiştirdi ve
baştan savma yanıtlarla önergeye cevap verdi. Psikolojik
danışma hattı kurduklarını ve nöbetçi psikolog
uygulamasına geçtiklerini söylemiş, Öğren, Fark Et, Yardım
Et! Projesi başlatıldığını ifade etmiştir.
Polislerin koşullarını övmüş ve nöbet dönemlerinde
polislere çalışma ücreti ödediklerini söylemiştir. Bakan Soylu,
maalesef, polislerin yaşadıkları sıkıntıların
farkında değildir. Önce Soylunun fark etmesi gerekmektedir ama maalesef
fark etmeye gözünü kapatmıştır.
Enflasyondaki artışa paralel olarak da
polislerin kıdem terfi süreci ve yol harcırahı ücretleri ile
görev yolluklarına zam yapılması gerekmektedir. Bu konuda yine
önerge verdim ancak Soylu, güllük gülistanlık bir tablo çizerek bütçe
kanunundaki e-cetvelinde geri ödeme yaptıklarını, Temmuz 2022de
de güncelleme yapıldığını ifade etmiştir fakat
enflasyon aydan aya değişmektedir. Polis memurlarımız hak
ettiği koşullarda değildir; çok çalışıp, çok
nöbet tutup az maaş almaktadır. İnşallah, Cumhuriyet Halk
Partisi iktidarında Emniyet mensuplarımızı hak ettiği
koşullara kavuşturacağız, hak ettiği maaşı
vereceğiz.
Yine kendi seçim bölgemle ilgili bir konuyu dile
getirmek istiyorum: Yarın 24 Kasım Öğretmenler günü. Başta
bu ülkenin kurucusu ve kurtarıcısı Mustafa Kemal Atatürk olmak
üzere, Başöğretmenimizle beraber tüm öğretmenlerimizin 24
Kasım Öğretmenler Gününü kutluyorum. Ama Tekirdağda, maalesef,
24 Kasım Öğretmenler Gününde bir öğretmenimiz
Cumhurbaşkanına hakaretten dolayı yarın Çerkezköyde saat
09.40ta yargı önüne çıkacaktır. Sebep? Kapaklı ilçemizdeki
bir partili öğrenci öğretmenini şikâyet ediyor, idari
soruşturma yapılıyor; hiçbir şey yok ama savcılık
Cumhurbaşkanına hakaretten dava açıyor.
Çiğdem Tunç Öğretmenin yanındayız,
Çiğdem Tunç Öğretmen gibi öğretmenlerimizi sizlere
yedirmeyeceğiz diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Polis Yüksek Öğretim
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 12nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
değiştirilmiştir ibaresinin yeniden düzenlenmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hayrettin
Nuhoğlu Fahrettin
Yokuş Hasan
Subaşı
İstanbul Konya Antalya
Zeki
Hakan Sıdalı Dursun
Ataş
Mersin Kayseri
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen
Kayseri Milletvekili Sayın Dursun Ataş.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
DURSUN ATAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülen 366 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 12nci maddesi üzerine partim adına söz aldım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, kanun teklifinin
görüşülen maddesi lisans mezunu polis memurlarına ilk derece amirlik
eğitimi vermek ve ihtiyaç duyulan uzmanlık alanında
görevlendirilecek amir ihtiyacının karşılanması
amacıyla İç Güvenlik Fakültesi kurulmasını düzenlemektedir.
Ancak kanun teklifinde öğrencilerde aranacak şartlar, giriş
sınavı ile eğitim ve öğretime ilişkin usul ve esaslarda
belirsizlikler bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, toplumun can ve mal
güvenliğinden sorumlu güvenlik güçlerine personel alınırken
mülakatlara siyaset karıştırılmamalı; tarikat, cemaat,
vakıf, dernek gibi yapıların güvenlik güçlerine
sızmasına izin verilmemelidir. AKP iktidarında ne yazık ki
normalleşen referans adı altında torpil listelerinde ismi
bulunanlar değil liyakat sahibi kişiler bu mesleklere
alınmalıdır. Ayrıca bu kişilere iyi bir eğitim
verilmeli, mesleğe başlamadan yeterlilikleri titizlikle
incelenmelidir. Aksi hâlde, olanları 15 Temmuzda hep beraber
yaşadık. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Emniyetten 30 binin
üzerinde personel ihraç edilmiştir. Şimdi de FETÖden boşalan
yerlere başka cemaatlerden, tarikatlardan, vakıflardan kişilerin
getirildiği iddiaları vardır. Ayrıca Emniyet içinde
farklı cemaat ve tarikatlardan dolayı gruplaşmaların
olduğu duyumları gelmektedir. Dün uyardığımız
gibi bugün de AKP iktidarını tekrar uyarıyoruz:
Aldatıldık. bahanesinin arkasına sığınarak bu
millete benzer acıları bir daha yaşatmayın.
Tarikatların, cemaatlerin, vakıfların beyni
yıkanmış çocuklarını değil Anadolunun tertemiz
evlatlarının hakkını koruyun.
Değerli milletvekilleri, güvenlik güçlerine
eğitim verilmesi için fakülte de kurulsun, üniversite de kurulsun, enstitü
de kurulsun; biz buna karşı çıkmayız ancak buralarda AKP
propagandası yapılmasına, Emniyetin siyasallaşmasına,
liyakate değil siyasete göre atama yapılmasına, Emniyet güçlerinin
AKPnin arka bahçesine çevrilmesine karşıyız. Geçtiğimiz
günlerde, Polis Akademisi mezuniyet töreninde AKPnin seçim
şarkısı çalınmıştır. Düşünün, bütün
milletin can ve malını korumasından sorumlu; dil, din, ırk,
siyaset, parti ayrımı yapmadan tüm vatandaşlara aynı
mesafede olması gereken kolluk kuvvetlerinin mezuniyet töreninde bir
partinin seçim şarkısı çalınmaktadır. Bu,
Anayasanın alenen ihlalidir, hukuk tanımazlıktır, suçtur;
bu, toplumsal huzurun temeline dinamit koymaktır; işte biz buna
karşıyız.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde önemle
üzerinde durulması gereken ancak kanun teklifinde yer almayan önemli bir
konu da polislerin yaşadığı sorunlardır. Ancak
iktidar, polise zorla seçim şarkısı söyletirken polisin geçim
derdini, çalışma şartlarındaki zorluklarını
duymazdan, görmezden gelmektedir. Türkiyede sayısı 320 bini geçen
polis memurları, meslekten kaynaklanan pek çok sorunla karşı
karşıyadır. Polislerimiz günde on iki saati, ayda iki yüz
kırk saati geçen uzun çalışma süreleri, ek görev adı
altında ucu belirsiz ve ek ücret ödenmeyen mesai saatleri, amir tahakkümü,
her an soruşturma ya da sürgün yeme korkusu altında görevini yerine
getirmeye çalışmaktadır. Bunların yanı sıra,
polislerin uzun, düzensiz çalışma saatleri ve keyfî tayinler
sebebiyle aile yaşamları olumsuz etkilenmektedir. Ayrıca, tüm bu
sorunların sonucu olarak polisler psikolojik sorunlar yaşamakta, bu
sorunlarını çözecek psikolojik desteğe de erişememektedir.
Bu sorunları karşısında seslerini duyurabilecekleri
herhangi bir mecra da bulunmamaktadır. Bu yüzden 2021 yılında
109, bu yılın ilk dokuz ayında da 44 polisimiz intihar
etmiştir, son yirmi yılda ise bu sayı binin üzerine
çıkmıştır.
Değerli milletvekilleri, polis güvenlik ve
insan haklarının koruyucusu ve uygulayıcısı, adaletin
ilk kapısıdır. Bu yüzden Emniyetin siyasete alet edilmesi,
polislerin sorunlarına duyarsız kalınması kabul edilemez.
1937 yılında yürürlüğe giren ve hâlâ yürürlükte olan 3201
sayılı Emniyet Teşkilat Kanunu tamamen değişmeli,
polislerin sorunlarını çözecek kapsamlı bir kanun
yapılmalıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... 12nci madde kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 366 sıra sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 13üncü maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Ayşe
Sürücü Mahmut Celadet
Gaydalı
Adana Şanlıurfa Bitlis
Remziye
Tosun Ali
Kenanoğlu Züleyha
Gülüm
Diyarbakır İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Züleyha Gülüm. (HDP
sıralarından alkışlar)
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Halklarımızı selamlayarak başlıyorum.
Ya, bugün aslında çok benzer konularda
konuşuyoruz. Kürt meselesindeki çözümsüzlük hikâyesi, AKPnin Kürt düşmanı
siyaseti aslında birçok alanda sorun hâline gelmeye, kadınlara
yönelik de ciddi şiddetin doğmasına yol açmaya devam ediyor.
Kürt illerinde görev yapan askerlerin, polislerin,
bekçilerin ve korucuların ciddi anlamda karıştığı
çokça fazla sayıda suçlar var ama işin ilginç tarafı bu suçlara
ilişkin bir cezasızlık politikası da var. Kürt sorununda
çözümsüzlük politikasının yarattığı ortamda korucular
ve işledikleri suçlar da cezasızlık politikasıyla
ödüllendiriliyor. En çok, kadın ve çocuklara karşı suç
işleniyor. Kürt illerinde yaşanan istismar, kadın cinayeti ve
şiddet olaylarında korucu ismi ya da
bağlantılarını görmek hiç
şaşırtıcı olmuyor.
Köy korucuları köy yakmadan insan öldürmeye,
tecavüzden hırsızlığa, gasba, insan yaralamadan
uyuşturucu ve silah kaçakçılığına dair bir dizi suça
karışıyorlar. Bu suçlar yalnızca sivil halka yönelik
değil, kimi zaman kendi aralarında da silahlı
çatışmaya varacak durumlara geliyor. Şimdi, bunlara ilişkin
çokça örnek sayılabilir ama bir kısmını burada aktarmaya
çalışacağım.
Vanın Çatak ilçesinde Korucu Rıskı
Okam 2021 yılında 12 yaşındaki bir çocuğa sistematik
olarak tecavüzde bulundu.
Şırnakın Uludere ilçesine
bağlı Uzungeçit beldesinde 15 yaşındaki S.A. Korucular
Cengiz Yıldız ve Semyan Aydemir tarafından cinsel istismara
maruz kaldı.
Midyatta Saime A. 4 Ağustosta ağır
yaralı olarak devlet hastanesine kaldırıldı, Merdivenden
düştü. denilen Saime A.nın vücudundaki darp izlerinden
şüphelenen doktorlar polise haber verdi. Yapılan çalışma
sonucunda kadının güvenlik korucusu olan eşi tarafından
şiddet gördüğü belirlendi. Medeni A. sevk edildiği adliyede
çıkarıldığı mahkemede tutuksuz yargılanmak üzere
serbest bırakıldı.
Bingöl'ün Genç ilçesinde Haciyan köyünde
yaşayan Fatma Tümen, Köy Korucusu Ahmet Tümen'den boşanmak
istediği için evi basıldı ve öldürüldü.
Elazığ Karakoçanda Remziye Apaydın,
Korucubaşı Nihat Cav tarafından öldürüldü, cesedi evin bahçesine
gömüldü. Cav'ın birden fazla kadına şiddet
uyguladığını ve telefonla irtibata geçtiği çoğu
korucu 50ye yakın kişinin aynı nedenle gözaltına
alındığını yine haberlerden duymuştuk.
Van'ın Gürpınar ilçesinde Korucu Tekin
Gülaçtının zihinsel engelli 2si çocuk 3 kardeşe nitelikli
cinsel istismarda bulunduğu diğer bir bilgi.
Şırnakın Silopi ilçesinde geçici köy
koruculuğu yapan 30 yaşındaki S.D. isimli erkeğin 8
çocuğu sistematik cinsel istismara maruz
bıraktığını biliyoruz.
Diyarbakır'da eski JİTEM
itirafçısı ve Korucubaşı Murat İpek, Aleyna
Avcıyı ateşli silahla katletme girişiminde bulundu.
Mersin'de Leyla Öztürk güvenlik korucusu olan
Sebahattin Öztürk tarafından katledildi.
İstanbul Sultangazide Ulviye Avağ,
Mardinde güvenlik korucusu olan Mehmet Demir tarafından katledildi.
Mehmet Demir uzun süre Ulviyeyi kendisiyle birlikte olmaya zorlamış,
kabul etmeyince korucu olmasından faydalanarak tehdit etmiş ve
ormanlık alana götürerek katletmişti.
Yine, Firdevs Babat, Ahmet Babat tarafından
katledilmiş, silah ise katilin korucu abisine ait
çıkmıştı. Silahın sahibi olan Ramazan Babat'ın bu
olayda gözaltına alınmasıyla birlikte 16 yaşında bir
kız çocuğuna daha tecavüz ettiği ve ifade vermemesi için ölümle
tehdit ettiği de bu dosyada ortaya çıkan diğer bir durumdu.
Şimdi, bütün bunlar yaşanırken siz
bütün bunlara çözüm bulmak yerine, koruculuğu lağvetmek yerine
koruculuk meselesindeki birtakım disiplin soruşturmalarını
düzenlemekten bahsediyorsunuz. Yani Kürt sorununda çözümsüzlüğü,
savaş politikalarını dayatmaya devam edeceğim. diyorsunuz.
Kadınlar meselesi sadece korucular meselesi
değil; kurumları kapatıyorsunuz, kadın özgürlük
mücadelesindeki kadınları tutukluyorsunuz, İstanbul
Sözleşmesi'nden çıkıyoruz. demeniz yetmemiş gibi erkek
egemenliği büyüten bütün adımları da atmaya devam ediyorsunuz.
Biz kadınlar Özgürlük talep ediyoruz. Erkek egemenliğine boyun
eğmiyoruz. dedikçe siz bize sokakları, meydanları,
alanları yasaklamaya çalışıyorsunuz. Bu erkek egemen düzeni
biz kadınlar yerle yeksan edeceğiz. Bugün İran'da kadınlar,
asla geri adım atmadan zalim mollalara karşı tüm
varlıklarıyla mücadele ediyorlar. Jina Mahsa Aminiyi katleden
kadın düşmanları karşılarında eskisinden daha
dirençli, örgütlü ve birleşmiş bir kadın mücadelesi buluyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Dünyanın her yerinde
kadınlar kendi dillerinde kadın, yaşam, özgürlük diyerek
mücadeleyi büyütüyorlar. Kâbil'den Tahran'a, Tahran'dan Mahabada, Mahabaddan
Berlin'e, İstanbul'a, Kobani'ye, Rojava'ya tüm kadınlar erkek
iktidarlara karşı yaşam mücadelesi, özgürlük ve hak mücadelesi
veriyor aynı bizim ülkemizde olduğu gibi. Erkek egemenliği
karşısında hiçbir kadın ne öfkesinde ne direncinde
yalnız hissetmiyor çünkü kadınlar, biz birlikte güçlüyüz. Hepimiz
inanıyoruz, bu yüzyıl kadınların özgürlük mücadelesinin
yüzyılı olacak ve biz kadınlar kazanacağız.
(*)
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/4674) esas numaralı Kanun Teklifinin
13üncü maddesinde yer alan ve/veya sözlü sınav sonucunda ibaresi yerine
sınav başarı sıralamasına göre, mülakatla işe
alım zorunluluğu bulunan hallerde ise kamera kayıt sistemi
bulunan salonlarda yapılacak sözlü sınav sonuçlarına göre
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Gürsel
Erol Faruk
Sarıaslan Ensar
Aytekin
Elâzığ
Nevşehir
Balıkesir
Yaşar
Tüzün Burhanettin
Bulut Neslihan
Hancıoğlu
Bilecik
Adana Samsun
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen
Samsun Milletvekili Sayın Neslihan Hancıoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dün gece Düzce merkezli
gerçekleşen ve birçok ilimizde de hissedilen depremden etkilenen tüm
yurttaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyor,
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara da acil
şifalar diliyorum. Yaşanan bu son olay, her bireyin ve kamu
otoritesinin afet ve acil durumlara karşı her zaman
hazırlıklı olmak zorunda olduğu gerçeğini bir kez daha
bilince çıkarmıştır.
Şu anda müzakere ettiğimiz kanun maddesi
de bu konudaki en yetkili kamu otoritesi olan Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığıyla ilgili bir madde. Kuruma naklen atama yoluyla
7 yeni denetçi kadrosu verilecek. Nereden gelecekler? Başka kamu
kurumlarından. Nasıl gelecekler? Başka kurumlarda görev yapan
denetmenler bir defaya mahsus olmak üzere yazılı sınav ve
mülakata tabi tutulacaklar, başarılı olan denetçi unvanı
alacak. Önce şu noktanın altını çizmek gerekir: Mülakata
dayalı atamalarda liyakat yerine adam kayırmacılık ön plana
çıkıyor. Yirmi yıldır iktidardasınız, bütün kamu
kurumlarını, bürokrasiyi dizayn ettiniz; o zaman sadece
yazılı sınav yapıp başarı sıralamasına
göre de atamaları yapın; neden illa mülakat? Sebebi, referanslar;
adam kayırmacılık işte o mülakatta devreye giriyor;
adamı olan, siyasi bağlantısı olan mülakatta unvan
alıyor, adamı olmayan yazılı sınavda
başarılı olsa bile kapı dışarı ediliyor.
Hadi diyelim mülakatın zorunlu olduğu hâller var, o hâlde kurun kamerayı,
sorular, cevaplar hepsi kayıt altına alınsın, bütün
adayların ve kamuoyunun erişimine açık tutulsun; bunu da
yapmıyorsunuz çünkü o mülakatların nasıl
yapıldığının, kimlerin nasıl elenip kimlerin
nasıl başarılı sayıldığının ortaya
çıkmasını istemiyorsunuz. Neyse ki çok az kaldı; bu tür
liyakatsiz atamalar, adam kayırmacılık devri çok yakında
kapanacak; yapılan haksızlıklar, yaratılan
mağduriyetler, hepsi giderilecek.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu mülakat konusu çok önemli ve bu kurumun bu konudaki sicili
de oldukça bozuk. Geçen yıl kurum içinde yapılan görevde yükselme ve
unvan değişikliği sınavı büyük bir rezaleti ortaya
çıkardı. Yapılan yazılı sınavda en
başarılı sonucu elde eden isimler, sonrasında yapılan
mülakatta elendi; bunların yerine yazılı sınavda 500üncü
olan, 520nci olan kişiler mülakat marifetiyle görevde yükseltildi. Bir
sendika bu usulsüzlüğü yargıya taşıdı, mahkeme
mülakatta objektif bir değerlendirme yapılamadığına
hükmederek sözlü sınavın yürütmesini durdurdu. Ancak, bu kurumun
yönetimi yapılan atamaları iptal etmedi ve açıkça suç
işledi, İçişleri Bakanı da Genel Başkan
Yardımcımız Sayın İlgezdi'nin bu konudaki önergesine
Mülakatlar objektif, sonuçları iptal etmiyoruz. diye cevap verdi. Yani,
özetle, mahkeme Mülakat objektif değil, yürütmeyi durduruyorum. diyor,
AFAD yönetimi mülakatla görevde yükselttiği kişilere hiç dokunmuyor,
İçişleri Bakanı da bu hukuk tanımazlığın
üzerine tabiri caizse mum dikiyor. Madem öyle, o zaman bu tür
hukuksuzlukların altına imza atan herkes yeni sınavlarına
çok iyi hazırlansınlar çünkü onların sorumlusu oldukları
hukuksuz iş ve işlemlerden ötürü hesap verecekleri çok çetin bir
sınav bekliyor. O gün çok yakında gelecek ve hukuk tanımazlığı
meşrulaştıran, devletin kurumlarına haksız, hukuksuz
işlemler yaptıran herkes hak ettiği notu alacak.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Polis Yüksek Öğretim
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi'nin 13üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Fahrettin
Yokuş Arslan
Kabukcuoğlu
Adana Konya Eskişehir
Hasan
Subaşı Hayrettin
Nuhoğlu Zeki Hakan
Sıdalı
Antalya İstanbul Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen
Eskişehir Milletvekili Sayın Arslan Kabukcuoğlu (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 366 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 13üncü maddesi üzerinde İYİ Parti
Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Düzce Gölyakada gece yarısı meydana
gelen, birçok ilimizde hissedilen depreme uğrayan, burada zarar gören
vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Afetlerin oluş zamanı belli olmayıp
tehlike durumları olarak tanımlanabilir. Afet yerinde var olan
yapı içinde alınan tedbirler son derece önemlidir. Doğal
afetlerin oluşumu üzerinde insanların engelleyici gücü olmamakla
birlikte olayın vukunda sahip olduğu birtakım özellikler afetin
hasarını azaltmakta veya tamamen etkisiz hâle getirebilmektedir.
Ülkemizde 1999 yılında meydana gelen 7,4 büyüklüğündeki Marmara
depremi neticesinde 18 bin kişi, 18 bin vatandaşımız
hayatını kaybederken Japonyada 2003 yılında meydana gelen
7,6 ve 8 büyüklüğündeki depremlerde sadece birkaç kişi
hayatını kaybetmiştir.
Ülkeyi idare edenlerin aymazlıkları
ülkemizi afete açık hâle getirmektedir. Sel yataklarına yapılan
binalar, ırmak kıyılarına yapılan binalar,
aşırı eğimli arazilere yapılan binalar ve Deprem
Yönetmeliğine uymayan binalar yüzünden pek çok afetle
karşılaşmaktayız ancak bunlar insanın
önleyebileceği afetlerdir; bu olaylar gerçekte afet olarak
isimlendirilemez bile.
AFAD 2009 yılında kurulmuştur.
Hükûmetin aldığı tedbirler işin kolayına
kaçmaktır. Yaklaşan Marmara depremi için konunun otoriteleri feryat
figan ediyorlar. İstanbulda milyonlarca bina güçlendirilmeyi bekliyor. 25
şehrimizde aktif fay hattı bulunuyor, fay hattı civarındaki
konutların yıkılması ve buraların sosyal alanlar
hâline getirilmesi gerekiyor. Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığı, bir şehirde
inşaat yapımı için ilgili belediyeyi baypas yapıp imar izni
verirken bu denli hayati bir olayda 25 ilimizde yer alan aktif fay hattına
hiçbir müdahalede bulunmamaktadır. Bir ülkeyi yönetenlerin Deprem oldu,
şu kadar insana yemek verdik, şu kadar bina yaptık, nehir
kıyısından şu kadar cenaze topladık. demekten öte,
önce yapmaları gerekenler şudur: Şu şu tedbirleri
aldık, şu şu kazaları önledik ve bu şekilde can
kaybına, mal kaybına engel olduk. diyebilmelidirler.
Ülkemizde ne yazık ki risk yönetimini
göremiyoruz. Muhtemel tehlikeler; özürlü konut, sel baskınları,
yangınlar, bulaşıcı hastalıklardan korunma,
ulaştırma, iş kazaları gibi insanın müdahil
olduğu veya sonuçları insanları etkileyebilme ihtimali olan
durumlar için riskler ortaya çıkarılmalı, hedef alanları
riskten arındırılmalıdır. AFADın öncelikli
müdahalesi risk yönetimi olmalıdır.
Ülkemizde afet önceliği bölgelere göre
planlanmalı. Örneğin, Karadenizde çok görülen sel, heyelan
felaketine karşı veya İç Anadoluda kuraklığa
karşı alınacak tedbirler belirlenmeli, yerel kuruluşlarla
iş birliği yapılarak gereği yerine getirilmelidir.
AFAD gibi, Kızılay gibi bu neviden
kurumların saygınlıkları çok önemlidir; her şeyden
önce bu kurumların amirleri ve daha sonra da bakanları toplumda
saygı uyandırmalıdırlar. Kurumların bağlı
olduğu bakanlar kavgacılıklarıyla veya iftiralarla
anılıyorsa onlara bağlı kurumlar da değer kaybediyor.
Kızılay gibi kurumların vergi kaçakçılığına
alet edilmesi affedilir bir hata değildir, büyük bir istismardır.
Ülkemizde en sık olan doğal felaketler sırasıyla, 1inci
sırada heyelan, 2nci sırada deprem ve 3üncü sırada su
baskınıdır; en çok can kaybına neden olanlar ise 1inci
sırada deprem, 2nci sırada heyelan, 3üncü sırada su
baskınlarıdır. AFADın en önemli görevi toplumu
eğitmek olmalı; tüm enerjisini doğal felaketleri önlemeye ve
yaratacağı felaketleri ortadan kaldırmaya
harcamalıdır.
Kültür varlıkları afet yönetimi ülkemiz
için son derece önemlidir. Ülkemizde yaklaşık 120 bin kadar tarihî
yapı vardır; bu yapılarda afet riskinin azaltılması
için bazı tedbirler alınması gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Devamla) Antik
kentlerde bulunan arkeolojik, geleneksel ve modern tüm yapıların
deprem dayanıklılığının saptanması ve
gerekli önlemlerin alınması, taban suyu seviyesinin düzenlenmesi,
taşkın ve sel riskinin önceden belirlenmesi ve bu risklere
karşı gerekli önlemlerin alınmasına yönelik projeler
geliştirilmelidir. Alandaki meteorolojik verilerin takip edilerek sert
hava koşullarına karşı koruyucu, proaktif önlemler
alınmalıdır. Alanda bulunan yangın söndürme tüplerinin
periyodik bakımlarının yapılması önem arz eder.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
13üncü madde kabul edilmiştir.
14üncü madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 366 sıra
sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 14üncü
maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Kemal
Peköz Ayşe
Sürücü Remziye Tosun
Adana Şanlıurfa Diyarbakır
Mahmut
Celadet Gaydalı Ali
Kenanoğlu Ömer Faruk
Gergerlioğlu
Bitlis İstanbul Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Kocaeli Milletvekili Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ-MHP cumhur
zulüm ittifakının hangi sözüne inanacaksınız,
güveneceksiniz diye kamuoyuna soruyorum. Alacağım cevap
sanırım Hiçbir sözüne güvenemeyiz. şeklinde olacak. Neden?
Çünkü bu ittifakın yıllardır birtakım büyük iddiaları
vardı; işte, fotoğrafları yansıdı, Sisiyle olan
fotoğrafları dolayısıyla söylüyorum. Sisiyi destekleyen
muhalefettir. Muhalefete oy veren Sisiyi desteklemiştir. Darbecidir!
şudur budur laflarını edenler Sisiyle el
sıkışıverdiler. Hangi görüntüye inanacağız?
diye soruyoruz. Fakat sadece Sisi meselesi değil ki her zaman çark
ettiler.
Bakın, size fotoğrafları göstereyim.
Birleşik Arap Emiri için ne dediler? 15 Temmuzun mimarı. dediler;
etmedikleri küfür, hakaret kalmadı, en sonunda gidip el
sıkıştılar.
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Diplomaside ebedî
dost yoktur, ebedî düşmanlık yoktur; bunu öğrenin artık.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) -
İsrail hakkında demediklerini bırakmadılar, İsrail
Cumhurbaşkanıyla fotoğraflarını çektirdiler.
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Siyasette
bulunmuş bir milletvekilisiniz, bunu öğrenin artık.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) -
Bakın, ben zamanında da Gazze katliamı olduğunda
İsraili sert bir şekilde eleştirmiştim.
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Bu önemli
ilişkilerle alakalı bir alfabeniz bile yok.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) - O
zaman da Sayın Erdoğan one minute falan demişti. Ama biz onun
ruhunu biliyoruz, tek bir fiil işlememişti, iktisadi anlaşmalar
en sonuna kadar devam etmişti. Kendi seçmeninin gazını almak
için one minutele yıllarca idare etti; ondan sonra geldi, Herzogla el
sıkıştı. Bu fotoğrafı İslami kamuoyu çok iyi
görsün.
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Sakin ol, sakin ol!
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) - AK
PARTİ-MHP cumhur zulüm ittifakı tarafından
kandırıldıklarının fotoğrafıdır bu, çok
iyi görsünler.
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon)
Bağırınca haklı olmuyorsun. Sakin ol, sakin ol; haklı
olmuyorsun bağırınca.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) - Ama
başka fotoğraflar da var, bitmedi.
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Biraz akla
mantığa dayalı bir şey söyle.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) - Cemal
Kaşıkçı cinayeti için demediğini bırakmayan bir
Cumhurbaşkanı vardı; ne ağır laflar etti değil
mi? Ardından, görüntü burada işte, Muhammed bin Selmanla el
sıkışma görüntüsü. Nedir? Para için dosya gönderiliverdi. Korkunç
bir cinayet! diyen kimdi AK PARTİli vekiller? Sizdiniz. Şu
fotoğrafa niye bir şey demiyorsunuz? Niye susuyorsunuz?
Bitmedi, bakın, işte, en son tüm
dünyanın konuştuğu fotoğraf, Sisiyle el
sıkışıyor. Darbeci dediğiniz, bu vesileyle tüm
muhalefete hakaret ettiğiniz, Sisiyle el sıkışma fotoğrafına
iyi bakın.
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Çok gizli bir
belgeyi açıkladınız şu an(!)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla)
Başınızı eğmeyin, iyi bakın.
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Hiç kimsenin
görmediği bir belgeyi şu an açıklıyorsunuz(!)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Hiçbir
şey diyemediğinizi çok iyi biliyorum.
Ya, bakın, size bir şey söyleyeyim. Bir
Anadolu atasözü vardır: Büyük lokma ye ama büyük söz söyleme. Sen
kalkıp gerçekleri söyleyenlere bir sürü hakaret ettin.
Mısırdaki İhvanın iktidarını ve sonrasında
yaşananları yakından takip etmiş bir insanım ben.
İktidarın yanlışları yüzünden orada halkın
nasıl kırıldığını da çok iyi bilirim.
Bakın, bunu da çok iyi bilen insanımdır. En sonunda, kendi
yanlışıyla beraber muhalefeti Sisi gibi göstererek bir sürü
cinayete imza attı Sayın Erdoğan. Hangi sözüne güveneceğiz
diye sormak isterim.
Şimdi, bakın, bir de bir senaryo
çıkmış piyasaya İstiklal patlamasıyla ilgili.
Suikastçıyla ilgili bugün ne çıktı, biliyor musunuz?
Suikastçının 3 kardeşi IŞİD saflarında çarpışırken
ölmüş, 1 kardeşi de ÖSO komutanı. Böyle bir senaryo uydurmaya
çalışıyorsunuz. Ya, biz sizin hangi sözünüze
inanacağız hakikaten? Yarın öbür gün bu konuda da çark edip
Affedersiniz ya, ÖSOnun, IŞİDin elemanıymış.
demeyeceğinizi nereden bilelim?
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Siz daha iyi
anlarsınız, iyi tanırsınız o patlamayı
yapanı, siz iyi tanırsınız.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Siz
daha dün Esad diyordunuz değil mi? Eşiyle beraber gidip böyle mutlu
pozlar veriyordunuz, ondan sonra Esad diyeni vatan haini ilan ediyordunuz ya.
Olacak iş mi? Şimdi Sayın Bahçeli de konuşmasında
Esada döndü. Sayın Erdoğan da döndü. Esedden Esada dönüş
Cumhur zulüm ittifakının marifeti oldu.
Bakın, bunlarla ilgili, yine, yasa teklifiyle
ilgili de bir iki şey söylemek isterim. Polis yasasıyla ilgili
öncesinde de söyledim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla)
Amirleri tarafından en vahim bir şekilde mobbinge uğrayan bir
kesim polisler ve şu anda normal popülasyona göre 4 kat fazla intihar
ediyorlar. Bakın, bir polisin intihar mektubunda neler yazıyor, diyor
ki: Yaşadığım süreçte kullanılan ağır
cümleleri daha fazla kaldıramayacağım ve yutamadığım
için böyle bir karar aldım. Bu intihar kararıma sebep olan konuyu
detaylarıyla ulaşması gereken kardeşlerime
ulaştırdım, onlar gerekli yerlere iletecektir ama Y.A. ve M.
Başkomisere hakkımı helal etmiyorum, ahirette onlarla
hesaplaşacağız. Kandırada intihar etmişti bu polis.
Son olarak yine, güvenlik görevlilerinin,
korucuların neler yaptığını göstereyim. Şu
fotoğraf ne biliyor musunuz? Mardin Derikte Korucu Mehmet Akdağ ve
yakınları bu kişiyi ağır bir şekilde darbettiler
ve gözünü kaybetti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla)
Bakın, şu fotoğrafta da yine nasıl bir darp olduğu
Korucularınızın marifetleri bunlar maalesef. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/4674) esas numaralı Kanun Teklifinin
14üncü maddesinde yer alan ve/veya sözlü sınav sonucunda ibaresi yerine
sınav başarı sıralamasına göre, mülakatla işe
alım zorunluluğu bulunan hallerde ise kamera kayıt sistemi
bulunan salonlarda yapılacak sözlü sınav sonuçlarına göre
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Gürsel
Erol Faruk
Sarıaslan Vecdi
Gündoğdu
Elâzığ
Nevşehir Kırklareli
Ensar
Aytekin Yaşar
Tüzün
Balıkesir Bilecik
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen
Elâzığ Milletvekili Sayın Gürsel Erol.
Buyurun Sayın Erol. (CHP sıralarından
alkışlar)
GÜRSEL EROL (Elâzığ) Sayın
Başkanım, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlarım.
Bu konuşmayı yaparken AK PARTİ
Grubunun özellikle dinlemesini de kendilerinden rica ediyorum çünkü genelde
siyasi polemik yaratmak için, CHPyle ilgili bir algı yaratmak için
söyledikleri yalan yanlış bilgiyle ilgili Meclisin Genel Kurul
kürsüsünden bu ifadeyi yapmakta da yarar gördüm kendi adıma. PKK bir terör
örgütü müdür? Bunu defalarca ben bu kürsüden de ifade ettim ve
bulunduğumuz her yerde Cumhuriyet Halk Partili herkes de ifade etti; evet,
PKK bir terör örgütüdür. PYD bir terör örgütü müdür? Evet, PYD bir terör
örgütüdür. YPG terör örgütü müdür? Evet, YPG de bir terör örgütüdür.
IŞİD terör örgütü müdür? Evet, IŞİD de terör örgütüdür.
FETÖ terör örgütü müdür? Evet, FETÖ de terör örgütüdür.
Devlet, kamu düzenini, kamu otoritesini
sağlamak adına sınır içinde de sınır ötesinde de
operasyon yapma hakkına da yetkisine de sahiptir. Çünkü devletin birinci
sorumluluğu üniter devlet yapısını ve
sınırlarını korumak, yurttaşlarının can ve
mal güvenliğini korumaktır; bununla ilgili IHA da kullanır,
SİHA da kullanır. Bununla ilgili tereddüdü olan bir AK PARTİli
milletvekili varsa oturduğu yerden bana müdahale etsin.
Ayrıca, bir de kurumlar vardır yani
Emniyet teşkilatımız gibi, Jandarma Genel
Komutanlığı gibi kolluk kuvvetlerimiz vardır. Bu kolluk
kuvvetlerimizin tarihi de ta Osmanlı'ya dayanır, Osmanlı'dan
cumhuriyete gelir; bir gelenekle, bir devlet geleneğiyle yönetilen ve
orada görev yapılan alanlardır bunlar.
Şimdi, geçtiğimiz günlerde
İstanbul'da İstiklal Caddesi'nde yine hain terör örgütüne mensup
olanlar tarafından bir saldırı olayı yaşandı ve
yurttaşlarımızı kaybettik; Allah rahmet eylesin. Burada,
gerçekten, İstanbul Emniyet Müdürlüğünü ve emniyet güçlerini
kutluyorum; çok kısa bir sürede operasyon yaparak operasyonlar
sonrasında hem yardım ve yataklık yapanları hem o eylemi
gerçekleştireni gözaltına aldılar ve bürokratik olarak, kurumsal
kimlik olarak gereğini yaptılar. Ama olayın bir de siyasi boyutu
var. Bu, normal, emniyet güçlerinin kendi içerisindeki tedbirlerinden, emniyet
ve güvenlik politikalarından kaynaklanan bir sonuç. İşin bir de
siyasi boyutu var. Nedir siyasi boyutu? Bakınız ki o eylemi
gerçekleştiren kişi kaçak yollarla Türkiyeye geliyor. Evlilik
belgesi sahte, pasaportu sahte, taksiyle götürüp o alanı önceden gezdiren
kişi Arap, gözaltına alınanların hepsi Arap, kaçanlar Arap
ama ölenler Türk.
Şimdi, yani bu kadar başıboş, bu
kadar sorumsuzca bir anlayış olabilir mi? Düşünün ki yani bütün
sahte evraklarla, sahte belgelerle kendine bir geçmiş planlıyor ve bu
geçmişle Türkiyeye geliyor, İstanbul gibi bir ile yerleşiyor,
orada çalışma hayatına giriyor ve
-çalıştığı konfeksiyoncu da ayrıca Arapların-
böyle bir sistem içerisinde yurttaşlarımızın can ve mal
güvenliğini tehdit ediyor. Bu nedir? Bu, siyasi otoritenin
yanlış politikalarının sonucudur; sorgulamamız gereken
bu.
Emniyet mensuplarına gelince
Sayın Bakan
Yardımcımız, Komisyon üyelerimiz, Komisyon
Başkanımız da burada. Aslında, Türkiyede kurumsal olarak kamu
görevlileri adına her alanda yetki alanı olan ve sorumluluk alan ve
risk alan teşkilatların başında Emniyet gelmekte. Niye?
Bakın, bir pandemi süreci yaşadık, bir salgın hastalık
süreci yaşadık; bütün devlet daireleri kapanırken, evde
çalışma yöntemi uygulanırken emniyet güçleri sokaktaydı,
emniyet güçleri hastanedeydi yani nerede ihtiyaç duyulduysa orada var oldular
ve sağlıkçılardan sonra pandemi sürecinde en fazla
hayatını kaybeden de Emniyet mensupları. Sel baskını
oluyor, emniyet güçleri orada; deprem oluyor, emniyet güçleri orada; sosyal
aktiviteler oluyor, emniyet güçleri orada. Gelgelelim, emniyet güçleri bu kadar
emeğin, bu kadar sorumluluğun
karşılığını alıyorlar mı?
Almıyorlar.
Eskiden, İstanbul gibi, Ankara gibi, İzmir
gibi büyükşehirlerin hepsinde polis lojmanları vardı; bu polis
lojmanlarının hepsi yıkıldı, hepsi satıldı
ve hepsi özelleştirildi. En azından, devlet, oraya giden polis
memurunun barınma ve konut sorununu çözmek için
Polis lojmanı
sırası gelenin en azından bir konut edinme, bir lojman edinme
hakkı vardı ama şimdi hepsi talan edildi.
Satıldığı için büyükşehirlerde memur olarak görev
yapan Emniyet mensuplarının tayini çıktığı zaman
hepsinin eli kolu titrer hâle geldi. Biz burada nasıl yaşarız?
Ev kirasını nasıl öderiz? Çocuklarımızın
eğitim masraflarını nasıl karşılarız? diye
sorunlar yaşamaya başladılar.
Sayın Bakan Yardımcım, Sayın
Komisyon Başkanım; Emniyet mensuplarının sosyal
haklarının düzeltilmesiyle ilgili, en kısa sürede
İçişleri Komisyonuyla birlikte bir çalışma yaparak Emniyet
mensuplarının sosyal haklarının ve özlük
haklarının düzenlenmesiyle ilgili talebimi bu kürsüden yenilemek
isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
GÜRSEL EROL (Devamla) Buradan, ayrıca,
şunu da belirtmek isterim: Bu ülke hepimizin, bu devlet hepimizin. Biz bu
ülkede yaşayan 85 milyon yurttaşız; yurttaşlık
hakkımız, seçme ve seçilme hakkımız hepimizin anayasal
hakkıdır ama anayasal haklarımızı korurken de bu
haklarımızın bir başkasına verildiği, bizim
haklarımızın sömürüldüğü bir sürece Evet. demek
doğru değildir.
Suriyelilerle ilgili partimizin genel
politikası da olduğu gibi, iki yıl içerisinde Suriyeliler kendi
ülkelerine geri gönderilmeli, asayiş kontrol altına
alınmalı, sınırlarımız elini kolunu sallayarak
gezenlerin, dolaşanların gezdiği rahat yerler
olmamalıdır diyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 14üncü
maddesinin birinci fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin
ilave edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Hasan
Subaşı Fahrettin
Yokuş
Adana Antalya Konya
Hayrettin
Nuhoğlu Aylin
Cesur İmam Hüseyin
Filiz
İstanbul Isparta Gaziantep
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen
Gaziantep Milletvekili Sayın İmam Hüseyin Filiz.
Buyurun Sayın Filiz. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 366 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 14üncü maddesiyle ilgili olarak
İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz 14üncü maddeyle, 6458 sayılı Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanununa geçici madde eklenmektedir. Geçici madde
hükmü doğrultusunda, kısa vadede denetim faaliyetlerini yerine
getirebilmek için, mesleğe özel yarışma sınavıyla
girmiş ve belirli süreli meslek içi eğitim ve özel bir yeterlilik
sınavı sonucunda genel ve özel bütçeli kamu idarelerinde
müfettiş, denetçi, denetmen ve kontrolör kadrolarında,
yardımcılık ve stajyerlikte geçen süreler de dâhil, en az
beş yıl görev yapmış olanlar arasında bir defaya
mahsus olmak üzere yapılacak yazılı ve/veya sözlü sınav
sonunda başarılı olacak en fazla 7 kişinin Göç İdaresi
Başkanlığında denetçi kadrolarına naklen
atanmaları öngörülmektedir. İYİ Parti Grubu olarak, bu maddeyi
olumlu bulduğumuzu ancak sözlü sınavla adil bir uygulama
olmayacağı endişemizi de belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ
iktidarında atamalarda akrabalık, yandaşlık ve ahbap
çavuş ilişkilerinden bir türlü kopulamadığını
görmekteyiz. Geçmiş uygulamalara bakıldığında, kamunun
hemen bütün alanlarında mülakat ya da sözlü sınavların adil
olarak yapılmadığı, yandaşa öncelik
sağlandığı bilindiğinden, benzer konuşmalarda
belirttiğimiz gibi, ya sözlü sınav kaldırılmalı ya da
sözlü sınav kamera kayıt sistemi kurularak yapılmalı ve
sınav kaydının bir kopyası da müracaat eden kişiye
verilmelidir. Liyakatsiz atamalar sonucunda kamu kurum ve
kuruluşlarındaki hizmetin kalitesi düştüğü gibi,
vatandaşlarımızın aidiyet duygusu da yok olmaktadır.
Değerli milletvekilleri, liyakat konusu sadece
bir istihdam sorunu değildir, aynı zamanda adalete olan inanç ve
devlete olan güven sarsılmaktadır. Nisa suresi 58inci ayetinde
Şüphesiz Allah size emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar
arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor.
Doğrusu Allah bununla size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ki
Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. deniliyor.
Dolayısıyla bir daha belirtmeliyim ki kurumlara yapılan atamalar
şeffaf, adil ve liyakat esaslı olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, konuşmamın
bu bölümünde seçim çevrem Gaziantep'in Nizip ilçesinin sorunlarından
bahsetmek istiyorum. Nizip Ticaret Odası ve Ticaret Borsasının
Değerli Başkanları ve üyelerinin ziyaretlerinde sorunları
konuştuk. Dile getirilen sorunları burada özetliyorum: Yeterli
yağış olmadığından ve ayrıca, sulamada
sıkıntı yaşandığından ürünlerden verim
alınamadığını; üstelik elektrik ve su ücretlerinin
aşırı artırılmasından dolayı mağduriyet
yaşandığını; çok sık elektrik kesintileri
sonucunda özellikle zeytinyağı fabrikalarının düzenli
çalışmadığını, bu yüzden vatandaşın
saatlerce bekleyerek mağdur olduğunu; elektrik bakım
işlerinin hasat mevsiminden önce yapılarak mağduriyet
yaşatılmaması gerektiğini; fındığa
yapılan destekleme gibi Antep fıstığına da destekleme
yapılmasını; KOBİlerde uzun vadeli, düşük faizli
kredi verilmesinin Nizip ekonomisini canlandıracağını; KDV
iadelerinin hızlandırılması ve devreden KDVnin iadesi veya
vergi borçlarına mahsubunun yapılmasını; E24 Kara Yolunda
trafiği rahatlatmak ve kazaları önlemek amacıyla Yavuz Sultan
Selim Kavşağının köprülü kavşağa
dönüştürülmesini; devletin teşvikiyle Halep Çobanbeyde her bir
girişimcinin yaklaşık 150 bin dolar civarında
yaptığı yatırımla kurdukları işletmelerine
gitmek için ödemek zorunda bırakıldıkları giriş
çıkış ücretinin kaldırılmasını istediler.
İlgililere, Nizipin bu sorunlarını duyun diyorum.
Değerli milletvekilleri, Nizipin bir
diğer sorunu da Zeugma konusu. Zeugma, Nizip ilçesi Belkıs köyü
sınırları içerisinde, Fırat Nehrinin
kıyısında yer almakta; yaklaşık 20 bin dönümlük bir
arazi üzerine kurulmuş olan bir antik kenttir ve kültürel açıdan
önemli bir konuma sahiptir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) Bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun.
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla)
Nizip Ticaret Odası ve Ticaret Borsasının Değerli
Başkanları ve üyeleri ziyaretlerinde bu konuya da değinerek
Zeugmadan çıkarılan eserlerin Gaziantep merkeze
taşınmasında bir sakınca olmadığını
ancak antik kente sahip olmasına rağmen Nizip'in turizm
anlamında bundan istifade edemediğini, antik kentin hak ettiği
değere kavuşması için Zeugma'nın turizm destinasyonu
kapsamına alınmasını, Cumhuriyet Meydanı'ndan Fevkani
Kilisesine giden yolun kültür yolu şeklinde turizme
kazandırılmasını, Fırat havzasının
doğal dokusunun korunarak sosyal tesisler yapılıp turizme
kazandırılması taleplerini dile getirdiler. Kültür ve Turizm
Bakanlığının bir an önce çalışma
başlatmasını umuyor, Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler
14üncü madde kabul edilmiştir.
15inci madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Polis
Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 15inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 15 Bu Kanun
yayımı tarihinden otuz gün sonra yürürlüğe girer.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Hasan
Subaşı Fahrettin
Yokuş
Adana
Antalya Konya
Hayrettin
Nuhoğlu İbrahim
Halil Oral Zeki Hakan
Sıdalı
İstanbul
Ankara Mersin
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge hakkında söz isteyen
Ankara Milletvekili Sayın İbrahim Halil Oral.
Buyurun Sayın Oral. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) -
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 366 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 15inci maddesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Düzce'de
gerçekleşen deprem geniş bir coğrafyada hepimizi korkuttu. Bu
vesileyle Düzce depreminde yaralanan vatandaşlarımıza acil
şifalar diliyorum, mal kaybı olan vatandaşlarımıza da
geçmiş olsun dileklerimi iletmek istiyorum. 1999 yılında 1 Kasım
günü Düzce çok daha şiddetli bir depremle sarsılmış,
yüzlerce canımızı kaybetmiştik. Bu vesileyle ülkemizde
deprem felaketleri sebebiyle hayatını kaybeden bütün
vatandaşlarımızı rahmet ve dualarla anıyorum.
Şükür ki gece yaşanan deprem büyük bir hasar ve can kaybı
yaratmadı ancak depreme karşı her an hazırlıklı
olunması gerektiğini bir kez daha yüzümüze vurdu. Bu vesileyle
depreme dayanıklılık ölçümlerinin binalarımızda daha
sık yapılması, yıkım kararı olan binaların
yeniden yapımı için devlet desteğinin
arttırılması gibi tedbirleri daha yoğun bir şekilde
gündeme almak gerekmektedir. Ayrıca, Düzce özelinde de gördüğümüz
üzere, deprem ve fırtına gibi felaketlerde yer altına
alınmamış enerji kabloları hem hayatı
zorlaştırmakta hem de paniği arttırmaktadır. Buradan,
sadece depreme dayanıklı binalar yapmanın da yeterli tedbirler
olmadığı görülmektedir; deprem kuşağındaki bütün
yerleşim yerlerinde uygun altyapı çalışmaları hem
yerel yönetimler hem de Ulaştırma ve Altyapı
Bakanlığımızca acilen tamamlanmalıdır.
Saygıdeğer milletvekilleri, yarın 24
Kasım Öğretmenler Günü. Öncelikle, tek ve ebedî
Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve maarif davamız
için mücadele etmiş, şehit olmuş ve can vermiş bütün
öğretmenlerimizi rahmetle anmak istiyorum. Bugün, maalesef, cumhuriyetin
kazanımlarının bütün Anadoluya yayılmasına büyük
katkı sağlayan öğretmenlerimizin kıymeti göz ardı
edilmektedir. En temelde, öğretmen yetiştirme mantığı
bunun göstergesidir. Bugün atanamayan öğretmen sorunumuz varsa bunun en
temel sebebi plansız eğitim fakülteleri açılması ve
pedagojik formasyon sisteminin sakatlığıdır. Aslında
bütün meslekler için geçerli olan bu sorun, öğretmenlik mesleğinde de
kendini zirvede göstermektedir. Üniversiteleri istihdam talebini ötelemek,
kadro yaratmak, esnafa para kazandırmak gibi tali sebeplere dayanarak
açmak bütün mesleklerde ciddi bir işsizlik sorunu yaratmaktadır.
Türkiye'deki 75 eğitim fakültesinde 280 bin
öğrenci eğitim görmekte. Eğitim fakültelerinin yanı
sıra fen edebiyat fakültelerine, BESYOlara ve ilahiyat fakültelerine de
formasyon hakkının tanınmasıyla potansiyel öğretmen
adayı sayısı 734 bini bulmaktadır. Kadro
açığı ne kadar? 150 bin öğretmendir. Bir o kadar da özel
sektör ihtiyacı var desek yine mezunlar ihtiyaçtan çok fazladır.
Burada açıkça ihtiyaç fazlası mezun verilmesini engelleyecek,
gençlerimizi başka branşlara sevk edecek tedbirlerin
alınması gerekmektedir. Ayrıca başka kurumlarda
çalışmak durumunda kalan memur öğretmenlerin de göz ardı
edilmemesi gerekir. Bunlar da ilk atmalarda değerlendirilmeli ve Millî
Eğitim Bakanlığı bünyesine acilen
alınmalıdır. Millî Eğitim Bakanlığı bu
hususlarda kafa yormak yerine maalesef Öğretmenlik Meslek Kanunu
adı altında yapılan iş barışını bozucu
düzenlemeyi önümüze koymuştur. Yirmi senede bu işleri beceremeyen bu
iktidardan bir beklentimiz yoktur. İnşallah, hazır eğitim
politikalarımızla seçimden sonra biz bu sorunu çözeceğiz. 2023
yılının şerefine 100 bin öğretmen atamasını
da yapacak ve gerçekleştireceğiz.
Bu düşüncelerle bir meslektaşları
olarak bütün öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Gününü
kutluyor, saygılarımı sunuyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Ben de
senin Öğretmenler Gününü kutluyorum. Öğretmenler Günün kutlu olsun.
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) Çok
teşekkür ederim, çok sağ olasın.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 366 sıra sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 15inci maddesindeki yayımı tarihinde ibaresinin
yayımlandığı tarihten itibaren olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Burhanettin
Bulut Orhan Sümer Faruk Sarıaslan
Adana Adana Nevşehir
Cengiz
Gökçel Vecdi
Gündoğdu Hüseyin
Yıldız
Mersin Kırklareli Aydın
Suzan
Şahin
Hatay
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen Hatay
Milletvekili Sayın Suzan Şahin. (CHP sıralarından
alkışlar)
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyede her meslek grubu
sorunlarla boğuşuyor. Kime dokunsan bin ah işitiyorsun.
Bunlardan biri de hem ekonomik hem de psikolojik baskı altında olan
kolluk kuvvetlerimiz. Sayısı 330 bini geçen polis memurları
meslekten kaynaklanan pek çok sorunla karşı karşıya
olduğu gibi AKP rejiminin baskıcı ve suçla bezeli emir ve
talimatlarıyla kıskaç altında. İçişleri Bakanlığının
yaptığı açıklamaya göre, 2016 yılından 2022
yılına kadar 347 Emniyet çalışanı intihar etti, bu
yılın ilk dokuz ayında 44 polisimiz canına kıydı.
Polislerimizin intihar etmesine neden olan sözü edilen
sıkıntıların ortadan kaldırılmasına yönelik
İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan
çalışma ve düzenlemelerse her zamanki gibi göstermelik oluyor.
Emniyetin açıklamalarına göre 2010 yılında 105 olan
psikolog sayısı 296ya ulaşmış, sözde, psikolog
görüşmelerine ağırlık verilmiş. Buna göre
yaklaşık 230 bin personelin olduğu teşkilatta 1.115 polise
1 psikolog düşüyor. AKPnin sorun çözme yöntemi işte bu,
mış gibi yapmayı huy edinen Hükûmet. Polisleri, aylık iki
yüz kırk-iki yüz altmış saati bulan mesaiye ve kanunsuz emre
mahkûm ederek katlediyor.
Sayın milletvekilleri, günde on iki saati ve
ayda iki yüz kırk saati geçen uzun çalışma süreleri, ek görev
adı altında, ucu belirsiz ve ek ücret ödenmeyen mesai sistemi, amir
tahakkümü ve her an soruşturma ya da sürgün yeme korkusu polislerin en çok
dile getirdiği sorunlar arasında. Polisler sadece ağır
çalışma şartlarına değil, kanunları hiçe sayan
Hükûmet politikaları gereği kanunsuz emre itaat etmek zorunda
bırakılıyor. Ayrıca uzun ve düzensiz çalışma
saatleri sebebiyle etkilenen aile yaşamı, psikolojik desteğe erişememe,
sorunları karşısında seslerini duyurabilecekleri bir mecra
olmayışı gibi problemler polis teşkilatında
kronikleşmiş durumda. Mesleki sorunlar karşısında
kendilerine destek sunacak bir polis sendikası olmayan polisler, toplumda
yalnızlaşan bir meslek grubu oldukları için idarecilerin keyfî
ve kanunsuz istekleri altında eziliyorlar. Polisin güncel
sorunlarının çokluğu, doğal olarak güvenlik hizmetinde
başarı ve kaliteyi de düşürüyor. Kanunsuz ve insanlık
dışı talimatlarla halkla sürekli karşı
karşıya bırakılan polislere milletin güveni de
kalmamış durumda. AKP, halka uyguladığı
baskıcı tutumun sonucunda toplumsal olaylarda polisimizi kurban
ediyor.
Değerli milletvekilleri, AKP döneminde
gelenekselleşmiş hâle gelen torba yasalarla usule aykırı
düzenlemeler yapılıyor. Daha geçen ay bu çatı altında
Polis intiharları araştırılsın. teklifine ret oyu
veren partililer, bugün göstermelik bu kanun teklifiyle şov
yapıyorlar. Eğitim elbette önemli ancak önce intihar eden polislerin
neden intihar ettiğine bakmalıyız. Bu kanun teklifi de
polislerin çözülmesi gereken elzem sorunlarına derman olmuyor maalesef.
Eğer samimiyseniz, gelin her gün aileleriyle helalleşerek evden
çıkan polisin mevzuattan kaynaklanan sorunlarını çözelim;
polisin ücret, giyim kuşam ve diğer maddi haklarıyla ilgili
ekonomik sorunlarını çözelim; polisin silah ve diğer mesleki
donanımlarından kaynaklanan sorunlarını çözelim; mesai
durumunu ve çalışma ortamlarını iyileştirecek düzenlemeler
yapalım; tayin, terfi konusundaki sorunlarını konuşalım;
sağlık, sosyal yardım hizmetleriyle iyileştirmeler
yapalım. Eğer siz yapmazsanız bu mesleğin gereğini
yerine getiren polislerimizin hakkını CHP iktidarında biz teslim
edeceğiz. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Polisler emekli olunca aldıkları aylık yarı yarıya
düşüyor; şehit olmaktan değil ama emekli olmaktan korkar hâle
gelen kahraman polislerimizin sorunlarını biz çözeceğiz.
Çalışırken aile yardımı alan polislerimizin emekli
olunca aile yardımı kesiliyor; bunu da biz çözeceğiz. Polislere
angarya işler yaptırılmasını biz engelleyeceğiz,
güvenlik görevlilerinin üzerindeki siyasi baskıyı biz
kaldıracağız; Hükûmetin değil, halkın polisi
yapacağız, halkın. Siyasallaşmaya karşıyız;
mülakatı sonlandıracak, liyakat sistemini yerleştireceğiz.
Polislerimizin kadrosuzluk nedeniyle emekli edilmelerini biz
engelleyeceğiz. Öncelikle kadın polislerimizin, sonra da tüm polis
çocuklarının kreş sorunlarını da biz çözeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
SUZAN ŞAHİN (Devamla) Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün Herkesin polisi kendi vicdanıdır fakat polis,
vicdanı olmayanların karşısındadır. sözünü ilke
edinerek tüm bu sorunları biz çözeceğiz, hiç merak etmeyin diyorum.
Bu arada, Düzce depreminde ölen herkese rahmet,
kayıplara uğrayanlara başsağlığı,
yaralananlara acil şifalar diliyorum. Depremlerin olmaması için
gerekli önlemlerin alınmasını temenni ediyorum.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Sayın Günay, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
43.- Eskişehir Milletvekili Emine Nur
Günayın, İstanbul Milletvekili Hüda Kayanın 366 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesi üzerinde verilen önerge
hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, güvenlik
güçlerimiz, kahraman polislerimiz ülkemizin bölünmez bütünlüğü, aziz
milletimizin huzuru, birliği ve sınırlarımızın
güvenliği için gece gündüz, kar kış demeden terörle büyük bir
mücadele veriyor.
Ancak oturumdan önce söz alan bir
konuşmacı, teröriste terörist diyemeyen bir konuşmacı,
bizim grup toplantımızı da dinlerken kendi duygularını
ifade etti. Madem duygu ve hislerden konuşuyoruz, ben de soruyorum:
İstiklal Caddesinde 9 yaşındaki Ecrin, 15 yaşındaki
Yağmur şehit olduğunda ne hissetti, onu sormak istiyorum.
Karkamışta 5 yaşındaki Hasan, 22 yaşındaki
Ayşenur Öğretmen
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VII- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ve 69
Milletvekilinin Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4674) ile
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 366) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 366 sıra
sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 15inci
maddesinde yer alan yayımı tarihinde ifadesinin
yayımlandığı tarihte ifadesiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal
Peköz Ayşe
Sürücü Mahmut Celadet
Gaydalı Adana Şanlıurfa Bitlis Remziye Tosun Ali Kenanoğlu
Diyarbakır İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
44.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete
Karşı Uluslararası Mücadele Gününe ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yarın değil öbür gün 25 Kasım
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele
Günü. Tüm dünyada olduğu gibi kadınlar her yerde, dünyanın her
yerinde kadına yönelik şiddetin son bulması için sokaklara,
alanlara, meydanlara çıkacaklar, Türkiye'de de doğal olarak bu talep
yüksek sesle ifade edilecek. Yani şu anda birçok valilik 25
Kasımı da kapsayan tarihler için on beş günlük, beş günlük
yasak kararları almış durumdalar; Ankara, Van, Elâzığ,
Siirt, Diyarbakır, Bingöl, Mardin, Muş, Hakkâri, Mersin, Batman gibi
birçok ilde elimizde yasak kararları mevcut. Hazır Sayın
İçişleri Bakan Yardımcısı da buradayken
açıkçası biz kadınların Kadına Yönelik Şiddetle
Mücadele Günü'nde seslerini kısmayın diyoruz. Yani biz sokaklarda da
meydanlarda da her yerde bununla mücadele etmek istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Bitireceğim.
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Kadına yönelik şiddetle mücadele herkesin görevidir,
sorumluluğudur çünkü şiddet, sadece kadınlara değil. Bu
şiddeti uygulayanların da asla özgür ve eşit olamayacağı
bir toplumu, geleceği çocuklarımıza bırakıyoruz. Her
gün bir cinayet haberi vermekten, bir şiddet haberi vermekten, istismar
haberi vermekten ve cezasızlıkları örneklemekten hakikaten çok
bıkmış durumdayız, usanmış durumdayız. 25
Kasımda kadınların sesini kısmayın, özgürce
haykırsınlar taleplerini demek istiyorum.
Teşekkür ediyorum Başkan.
VII- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ve 69
Milletvekilinin Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4674) ile
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 366) (Devam)
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen
Diyarbakır Milletvekili Sayın Remziye Tosun. (HDP
sıralarından alkışlar)
REMZİYE TOSUN (Diyarbakır)
Teşekkürler Başkan.
Hukuksuzca tutuklanan Amed halkının
iradeleri Semra Güzel Vekilimiz, Gültan Kışanak ve Adnan Selçuk
Mızraklı Başkanlarımız başta olmak üzere
cezaevlerinde bulunan tüm arkadaşlarımızı saygıyla
sevgiyle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yıllardır süregelen
yapısal sorunların yanı sıra, AKP hükûmetleri boyunca
sosyal, siyasi ve ekonomik krizle devam eden bir süreçten geçiyoruz. Bu
süreçte, parti devleti ve polis devleti döngüsünde aynı siyasi argümanlar
kullanılarak toplumu kutuplaştıran politikalarla kriz
derinleşiyor.
İşte bu sistem kendini tam olarak
bölgemizde kayyumlarla gösteriyor. Kayyumların binlerce usulsüz ve hukuka
uygun olmayan uygulamaları var ancak bunları da kendince bir hukuk
çerçevesinde yapıyor. Siyasi, sosyal, kültürel, ekolojik kentlerde tüm bu
boyutlarıyla hukuksuzluk değil, bir sömürge hukuku uygulanıyor.
Diyarbakır'da kente dair alınan hiçbir karar, halk tarafından
alınmıyor. Kayyum atanan 48 belediyemize birkaç yıl içerisinde
toplam 104 farklı kişi kayyum olarak atandı. Önceden 21/b
usulüyle ihaleler gizli kapaklı yandaşa peşkeş çekilirken
artık ihale yapmaya bile gerek duyulmuyor. Diyarbakır kayyumu hiçbir
ihale yapmadan 23 milyon TLye lale alıyor. Lalelerin
alındığı firma ise Diyarbakır Büyükşehir
Belediyesinin her biriminde rastladığımız Sakarya, Kocaeli
illerinde faaliyet gösteren firmalar.
Kanuna göre, haczedilemeyen taşınmazlar
dâhil olmak üzere belediyeye ait tüm taşınmazlar hacizli durumda.
Sosyal yardımlar deseniz, hiçbir araştırma yapılmadan ve
ihtiyaç sahipleri belirlenmeden 2 binden fazla kişiye verilmiş.
İnsanlar ekonomik krizle belini doğrultamazken yardımlar
yandaşlara aktarılıyor. Büyükşehir Belediyesi ve ilçe
belediyelerine atanan kayyumlar belediyelerin taşınmazlarını
teker teker satarken son olarak bir mahalleyi satılığa
çıkararak üzerine tüy dikmiştir. İşte, bu
satılığa çıkarılan mahalle Fabrika Mahallesidir. Bu
mahalle Bütçe Komisyonu toplantıları devam ederken beş gün
elektriksiz bırakılmıştır.
10dan fazla baraj ve sulama kanalı bulunan
Diyarbakırda DİSKİ eliyle tarım emekçileri, çiftçiler ve
yurttaşlar zor durumda bırakılıyor. Hâlen devam eden
elektrik ve su sıkıntıları çözüme kavuşmayı
bırakın Su tasarrufu yapılsaydı bu kesintiler
olmayacaktı. gibi yurttaşları cezalandıran
açıklamalar yapılıyor. Bazı ilçe ve mahallelerde su sorunu
yıllardır devam ediyor. Kulpta Yakıt Mahallesine
bağlı Nasırka mezrasında üç yıla yakın bir
süredir su sağlanamıyor. Çınarda Hanike Mahallesinde ise yedi
aydır su sorunu yaşanmasının sebebi askerlerin suya el
koymasıdır. DİSKİ ise yurttaşların sorunun
dinlemiyor, bu sorunlara çözüm üretmiyor.
Diyarbakır neredeyse tüm bakanlıklar için
bir rant alanı hâline gelmiştir. Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığının onayıyla Dicle
Üniversitesi arazisi imara açılıyor. Yıllardır tarım
arazileri üzerindeki ormanlık alanlar, Dicle Vadisi, Hevsel Bahçeleri
ciddi bir tehlike altındaydı. Şimdi bu işgal planıyla
yaklaşık 2 bin dönüm arazi satılacak. Dicle Nehrinin ise hâlen
dere statüsünde olması, başlı başına iktidarın
kırım politikalarının en büyük örneği çünkü nehir
etrafındaki tüm müdahaleler bu statüye göre düzenleniyor.
Özelde kayyum politikaları, genelde sömürge
zihniyetiyle doğanın, halkın dilinin, değerlerinin,
hafızasının, kurumlarının utanmazca yok edilmesini
kabul etmiyoruz ve etmeyeceğiz de. Sadece halk değil, doğa da
tarih de bunun hesabını soracaktır. Bu sömürü zihniyetine
karşı her alanda direnişimizi yükselteceğiz. Sevgili Gültan
Kışanak'ın dediği gibi: Biz bu topraklarda bin
yıllardan beri varız, köklerimiz o kayaların, o
taşların, Cudinin, Gabar'ın, Ağrının, Munzur'un
ta en derinliklerindedir; buradayız, tarihten beri varız, bundan
sonra da var olacağız. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
15inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
15inci madde kabul edilmiştir.
16ncı madde üzerinde aynı mahiyette 2
önerge vardır, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 366 sıra sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin 16ncı maddesindeki hükümlerini Cumhurbaşkanı
yürütür ibaresinin hükümleri Cumhurbaşkanı tarafından
yürütülür olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Burhanettin
Bulut Orhan Sümer Faruk Sarıaslan
Adana Adana Nevşehir
Cengiz
Gökçel Vecdi
Gündoğdu Hüseyin
Yıldız
Mersin Kırklareli Aydın
Murat
Bakan
İzmir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Fahrettin
Yokuş Dursun
Ataş
Adana Konya Kayseri
Zeki
Hakan Sıdalı Hayrettin
Nuhoğlu Ayhan
Altıntaş
Mersin İstanbul Ankara
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında ilk konuşmacı İzmir Milletvekili Sayın Murat
Bakan. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
MURAT BAKAN (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Dün ben bu kürsüden bir konuşma yaptım.
Konuşmam İçişleri Bakanı Soylu'nun çok canını
yakmış, incitmiş arkadaşı; çok bozulmuş
konuşmaya. Nereden biliyorsunuz? diyeceksiniz; tüm trol
ordularını salmış böyle Twitterdan. Onun belli siteleri
var, bu siteler AK PARTİ'nin siteleri değil arkadaşlar. Bunlar
Süleyman Soylu'ya karşıt olan herkese saldıran yani sizin
içinizden bir milletvekili de eleştirse ona da saldıracak siteler.
Motto haber midir, otto haber midir, yok genel haber midir
Kim finanse ediyor
bunları, arkasında kim var? Bu internetten bize saldıran trol
orduları devletin kesesinden mi besleniyor? Hani, o 1 milyon
taşeronla beraber alınan 500 devlet memuru mu bize, milletvekillerine
saldırıyor; bilmiyorum ama değerli arkadaşlar, bir
siyasetçi onurlu, şerefli, haysiyetli, genel ahlak kurallarından
şu kadarcık nasibini almış bir siyasetçi, kürsüden
konuşur bizim gibi, kürsüden konuşur. Çıkar televizyon
kanalında söyleyecek bir şeyi varsa yüz yüze söyler, öyle trol ordularını
falan salmaz üstüne.
Ben, benimle ilgili tweet atıyor diye Bakan
Yardımcısı Mehmet Ersoy'u eleştiriyordum, şu an hiç
eleştirmiyorum, çok efendi bir Bakan Yardımcımız. Hatta
onun için üzülüyorum; Allah, kimseyi Süleyman Soylunun bakan
yardımcısı olmakla sınamasın. (CHP ve İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar, Polis Akademisiyle ilgili kanunu
konuşuyoruz. Şimdi, ben dün de söyledim bununla ilgili fikirlerimi.
Ya, Mustafa Kemal Atatürkün emriyle kurulmuş bir okuldan bahsediyoruz. On
binlerce mezun vermiş bu okul. Bu okuldan mezun olan polisler, polis
müdürleri; bu tarihe kadar yani 2015e kadar, bu okul kapatılana kadar
uyuşturucuyla mücadele etmiş, terörle mücadele etmiş, organize
suçla mücadele etmiş, hırsızla, uğursuzla, kaçakçıyla
mücadele etmiş; çok değerli polis müdürleri var içinde.
Bu 2017 yılında, şu anki Polis
Akademisi Başkanı olan Yılmaz Çolak denilen şahsiyet
çıkıyor diyor ki: Buradan yetişen polis amirleri bakkala gidip
ekmek alamaz çünkü hayatında ihtiyaç duymamış. Yani o okuldan
mezun olan, bir kısmı da şu an emniyet genel müdür
yardımcısı olan, emniyet müdürü olan polislerin hepsini bir kaba
sokuyor, o insanları incitiyor, o insanları rencide ediyor ama Allah
büyük, insanı pislettiği testiden su içmek zorunda bırakır.
O kendi kurduğu POMEM yetmiyor, şimdi tekrar aynı sistemi kurmak
için, bu kanun teklifinin arkasında o Yılmaz Çolak denilen
arkadaş var. Yani dünya yaptığınız her şeyi,
hatayı sınıyor ama ben şunu söylüyorum Yılmaz Çolaka,
İçişleri Bakanına, Mehmet Ersoya, bu kanunu buraya
hazırlayıp getiren Kemal Çelike
Yani Kemal Çelik, sen Emniyet Genel Müdürlüğü
yaptın ya; bu POMEMin de arkasında sen vardın, şimdi bu
kanun teklifini de sen getiriyorsun. Hangisi doğru, hangisi doğru?
Eğer o doğruysa bugün bunu niye değiştiriyorsunuz? Emniyet
teşkilatı sizin yapboz tahtanız mı? Ve burada
açıklaması da var; makale yazıyor bununla ilgili, Polis
Akademisinden yetişen polislerle ilgili, diyor ki: Ekmek almayı dahi
bilmeyen polis amirleri yetiştirilmesi söz konusu olmuştur. Bunu da
burada Meclis tutanaklarına geçiriyorum; yarın konuşuruz
değerli arkadaşlar.
Şimdi, bu kara para mevzusu var, bir de onunla
ilgili düşüncemizi ifade edelim. Sayın Genel
Başkanımız bir grup konuşmasında dedi ki: Cari
açık kara parayla kapatılıyor. Bunun üzerine Emniyet Genel
Müdürlüğüne, Jandarma Genel Komutanlığına şikâyet
ettirildi. Yani devlet terbiyesine, devlet adabına uymayan bir şey.
Neymiş? Süleyman Soyluya yapılan bu siyasal eleştiri, Emniyet
Genel Müdürlüğüne, Jandarma Genel Komutanlığına
yapılıyormuş!
Şimdi, ben size fotoğrafı çizeyim.
Sen 2 defa varlık barışı çıkarmışsın;
hâlâ o varlık barışıyla yurt dışından gelen
para, hesabı sorulmadan mart ayına kadar yüzde 1 vergiyle Türkiye
devletine giriyor mu? Giriyor. Sen dünyadaki vergi cennetlerini
açıklamamışsın, o yüzden, o vergi cennetlerine giden
paradan kurumlar vergisi alamıyorsun; oldu mu iki?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MURAT BAKAN (Devamla) Üç; sen 28,3 milyar dolar
cari açığı kapatacak... Sekiz ayda 28,3 milyar dolar net hata ve
noksan para girmiş Türkiyeye, kaynağı belli olmayan para. Ve
son olarak, Türkiyenin kurucusu olduğu, kurucu 21 ülkeden biri
olduğu Mali Eylem Görev Gücü, senin döneminde Türkiyeyi 2 defa gri
listeye almış! Ya, bundan daha fazla ispat mı olur? Hazine ve
Maliye Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı, Ticaret
Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı; biz bunun
arkasındaki siyasi iktidarı sorguluyoruz. Süleyman Soylu, senin
Emniyet Genel Müdürlüğüne, Jandarma Genel Komutanlığına
sahip çıkmana gerek yok, onlara biz sahip çıkarız, biz; biz
sahip çıktık. (CHP sıralarından alkışlar)
Polis, beni arıyor teşekkür etmek için,
soruyorum Hangi polis aradı? diye, Bir garip polis memuru dedi.
dersiniz. diyor. Polis memuru garip değil, arkasında biz varız,
polis memuru sahipsiz değil.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında diğer konuşmacı Ankara Milletvekili Sayın
Ayhan Altıntaş.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım
Sayın Başkanım
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Çağırdınız efendim, kürsüye çağırdınız.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Buyursunlar, ben sonra
konuşurum.
BAŞKAN Tabii.
Ayhan Bey, buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 366
sıra sayılı Kanun Teklifinin 16ncı maddesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye'de 320 bin civarındaki Emniyet
mensubumuz meslekten kaynaklanan pek çok sorunla
karşılaşmaktadır. Bu kanun teklifinde, ülkemizin her
köşesinde, ailesinden uzakta, gece gündüz fedakârca çalışan,
güven ve huzurun teminatı Türk polis teşkilatımızla ilgili
çözümler olsun isterdik ancak maalesef ki bu konuda herhangi bir ilerleme
göremiyoruz. Siz, polislerimiz için olumlu adımlar atmadıkça maalesef
her şey onlar için daha da kötüye gidiyor. Polislerimiz, görevlerinin
getirdiği zorlukların yanında, mali ve özlük hakları, mesai
şartları, çalışma ortamı, terfi, tayin, mobbing gibi
birçok zorlukla da mücadele etmek zorunda kalıyor. Diğer kamu
görevlileri ile polislerin haftalık çalışma saatlerine bir
baktığımızda arada resmen bir uçurum olduğunu
göreceksiniz; ayrıca, polisler çalıştıkları fazla
saatlerin karşılığını da alamıyorlar. Buna
ilave olarak bir de belirsiz çalışma saatleri, izinsiz ve yorgun
mesailer birbirini takip ediyor. İçişleri Bakanlığı,
personelin 12/24 çalışma esasına göre değil, artık
8/24 veya 12/36 esasına göre çalışması gerektiğine
dair bir genelge yayımlamıştı ancak aradan iki yıl
geçmesine rağmen hâlâ bu sisteme devam eden merkezler olduğunu
görüyoruz. Buna gerekçe olarak çeşitli sebepler gösteriliyor; mesela
Görülen lüzum üzerine denilerek polislerin çalışma saatlerinin
sürekli değiştirilmesi söz konusu olabiliyor.
Değerli arkadaşlar, kanun, yönetmelik,
genelge çıkarmak tek başına yetmez, takip etmek de önem arz
etmektedir. Polislerimizin yaşadıkları sorunlar maalesef
bunlarla sınırlı değil; görevle alakası olmayan
emirler, siyasi baskılar, keyfî tayinler, yer değiştirmeler,
sürgünler, amirlerin hakkaniyetsiz tavırları gibi zorluklarla da
karşılaşıyorlar. Tüm bu yaşananlar polislerimizin
şevk ve heyecanlarını doğrudan etkiliyor.
Bu rakamları üzülerek paylaşıyorum
ancak maalesef bu, hayatımızın bir gerçeği hâline geldi:
2016 yılında 61 polisimiz, 2017de 52 polisimiz, 2018de 41
polisimiz, 2019da 48 polisimiz, 2020de 36 polisimiz intihar etti; maalesef
2022de de bu rakam artarak 108e çıktı. Toplumda intihar oranı
yüz binde 4,1 iken ülkemizde polisler arasında intihar oranı yüz
binde 17yle korkunç bir seviyededir. Bir başka deyişle, ülkemizde
yıllık yaklaşık 3 bin intihar vakası oluyor. Bu
sayı 2 katına çıkarsa tedirgin oluruz ama 4 katına
çıkarsa iyice panik oluruz. Polisler arasında intihar oranı
maalesef bu mertebede; üzücü olan ise yöneticilerin bu sayılardan
etkilenmemiş olmaları.
İYİ Parti olarak 6 Ekim 2022 tarihinde bir
araştırma önergesi vermiştik; amacımız, polislerimizin
içinde bulundukları mevcut sorunların tespit edilmesi ve bütün
şeffaflığıyla ortaya çıkarılmasıydı.
Hepimizi derinden yaralayan polis sorunlarının önlenmesine yönelik
çözüm yöntemlerini ortak akılla, hep birlikte geliştirelim.
demiştik fakat bu araştırma önergemiz reddedildi. Siz bu büyük
sorunu her ne kadar görmezden gelmeye çalışsanız da intihar
vakalarını polislerin ruhsal sorunlarına, ekonomik ya da ailevi
durumlarına bağlamak kolaycılığına kaçsanız
da bu intiharların altındaki gerçek sebeplere çözüm bulmadıkça
maalesef polislerimiz için gerçekten önemli bir adım atmış
olmayacaksınız.
Az önce de belirttiğim gibi, polislerimizin
sorunları gün geçtikçe artıyor. Örneğin, haftada kırk saat
çalışması gereken polisleri ağır şartlar
altında altmış saatten fazla çalıştırıyoruz.
Polislerimiz bizden çok bir şey istemiyorlar; çalışma
şartlarının iyileştirilmesini istiyorlar yani insani
şartlar altında çalışmak istiyorlar. Siyasi baskılar
altında yönlendirmelerle görev yapamaz durumda olmak değil, kanunda,
yönetmelikte belirtilen görevlerini yerine getirmek istiyorlar.
Değerli arkadaşlar, yıllardır
yıpranan Emniyet teşkilatına bu kanun teklifiyle bir iyilik
yaparak polislerimizin özlük ve mali haklarını verip
çalışma koşullarını iyileştirmenizi beklerdik ama
maalesef olmadı. Polislerimizin hak ettikleri iyi şartları
sağlayacak kanun teklifleriyle gelmenizi bekliyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Zengin, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
45.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, İzmir
Milletvekili Murat Bakanın 366 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 16ncı maddesi üzerinde verilen önerge hakkında
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Doğrusu, günün sonuna gelirken bir gerginlik de
oluşturmak istemiyorum ama fakat Sayın Bakanın
konuşmasını dinlerken
Şimdi, Sayın Bakan
Yardımcımız burada, kendileri de biliyorlar ki İç Tüzüke
göre burada konuşma imkânına sahip değil. Ona dönerek kendi
göreviyle ilgili, ifa ettiği görevle alakalı olarak söylediği
cümle gerçekten çok rahatsız edici. Ben, Sayın Bakan
Yardımcım adına şunu ifade etmek istiyorum: Bu ülkede bakan
olmak çok onurlu bir iştir; bakan yardımcısı olmak,
milletvekili olmak çok onurlu görevlerdir. Ben, Sayın Bakan
Yardımcımızın -daha evvel milletvekilliği de yapan bir
kişi olarak- onurla, işini çok severek, Bakanımızı çok
severek, saygı duyarak işini yaptığını bilen bir
insan olarak bunu burada ifade etmek istiyorum. Bunun kararını
verecek olan da muhakkak ki kendisidir, Sayın Bakandır ve Sayın
Cumhurbaşkanımızdır. Bu şekilde şahsi bir mesele
olarak bunu ifade etmek, her şeyden evvel nezaket kurallarına
fevkalade aykırı bir durumdur diye düşünüyorum.
Bir diğer şey
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bir saniyenizi rica
ediyorum.
BAŞKAN Buyurun.
MURAT BAKAN (İzmir) Özlem Hanım,
bakanlığın onurlu bir iş olduğunu Süleyman Soyluya
hatırlatın lütfen.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bir saniye, bir saniye
rica ediyorum ben.
MURAT BAKAN (İzmir) Bakanlığın
onurlu bir iş olduğunu Süleyman Soyluya hatırlatın.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Bakan, siz
nezaket sahibi insansınız, konuşmamı bitirmeme müsaade
etmenizi rica ediyorum.
Bir diğer ifade, dediniz ki: Beni arayan polis
memuru kapatırken ifadesinde Bir garip polis memuru olarak bilmenizi
isterim. dedi. Bu, Anadoluda bir ifadedir. Bir garip derken şunu
anlatıyor, diyor ki: Benim adım önemli değil, önemli olan benim
size anlattığım meseledir. Bu meselenin çözülmesini ben sizden
rica ediyorum adımdan bağımsız olarak. Buradan polislerin
garipliği zinhar çıkamaz, bir defa Türkçe olarak da çıkamaz.
Buradan anlaşılan şey, adımı bir tarafa
bırakın, önemli olan
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Korktuğu
için
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Öyle bir korku yok,
sizde varsa bilemem, Türk polisinde korku görmedim ben şu ana kadar;
askerinde de polisinde de yok.
Ve nihayetinde şunu ifade etmek istiyorum.
Bugün yaptığımız konuşmalar dahi -diğerlerini bir
kenara bırakalım- şu ana kadar bu Mecliste polisimize,
askerimize
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Son cümlem, bitiriyorum
Sayın Başkanım.
Şu ana kadar yaptığımız
bütün konuşmaların tamamı, özellikle bu konuya münhasır
olarak yaptığımız konuşmaların tamamı
memleketteki polisimize, askerimize sahip çıkmak adınadır; her 2
Bakanımız da hem İçişleri Bakanımız hem Millî
Savunma Bakanımız bütün gayretiyle çalışmalarını
bunun üzerine oluşturmaktadırlar. Bunun hassaten altını
çizmek isterim.
Çok teşekkür ediyorum, sağ olunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VII- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ve 69
Milletvekilinin Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4674) ile
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 366) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın Altay, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
46.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Programınızı bitirmek üzereyken bir
polemik olsun istemezdim ama Sayın Zengin nezaket konusunda bu Mecliste
hepimizden çok daha hassas bir mevkidaşımdır. Biraz önce
istemeyerek kendisine Sen diye hitap ettiğim için neredeyse
ortalığı yıkacaktı.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Haksız
mıyım?
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Haklısınız tabii, çok haklısınız.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Peki, Sayın
Zengin, Bakan bile olsa -çünkü orta yerdeki Anayasayı iyi irdelerseniz
tek adam yönetimi, rejimi olduğunu siz de bilirsiniz; Bakanlar Kurulu yok,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi var- atanmış
-statüsü ne olursa olsun- bir kimsenin Türkiye Büyük Millet Meclisine gelip
seçilmişlere hakaret etmesini, hadsizlik yapmasını zımnen
de olsa savunuyor olmanızı size yakıştıramadım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bunun konuyla
alakası ne?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır, siz
dediniz İçişleri Bakanı da Millî Savunma Bakanı da
şöyle iyidir, böyle iyidir. diye.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Arkadaşınız söylüyor.
Lütfen, rica ederim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Millî Savunma
Bakanının dün zikrettiği, benim ağzıma
alamayacağım ifade sizin içinize siniyorsa size helal olsun diyorum,
başka da bir şey söylemiyorum. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, bu tartışmanın bir sonu yok yani burada
yapılan bu konuşma Sayın Bakanın kürsüden
yaptığı konuşmaya cevaptır. Benim kendisinden
beklediğim şey, eğer Bakan Yardımcımızın
konuşma imkânı varsa söylersiniz.
BAŞKAN Zapta geçti zaten.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ama şu anda
bulunduğu yerde konuşamayacak bir insana bunu söylemek olabilecek bir
tavır değil. Nezaketsizlik olur.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ayrıca,
Sayın Bakan, Murat Bakan, benim de hemşehrim olan Sayın Mehmet
Ersoyun şahsına yönelik hiçbir şey söylemedi.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Daha ne söyleyecek?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Dedi ki:
Süleyman Soylu gibi bir İçişleri Bakanının
yardımcısı olduğu için onun adına ona üzülüyorum.
dedi, diyebilir efendim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Niçin?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Görüş ve
kanaatidir!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Söyleyemez.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Görüş ve
kanaatidir ya!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Biz de söyleyemez
diyoruz o zaman.
VII- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ve 69 Milletvekilinin
Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4674) ile İçişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 366) (Devam)
BAŞKAN 16ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
16ncı madde
kabul edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Teklifin görüşmeleri
tamamlanmıştır.
Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Duyurular
1.- Başkanlıkça, 2023 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Genel Kurul görüşülme takvimine
ilişkin Danışma Kurulu önerisinin bugün kabul edildiğine;
Bütçe Kanunu Teklifi ile Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Genel Kuruldaki
görüşme programının Türkiye Büyük Millet Meclisi internet
sayfasında yayımlanacağına ve bastırılarak
üyelere dağıtılacağına; bütçe üzerinde
şahıslar adına söz almak isteyen üyelerin söz kayıt işlemlerinin
28 Kasım 2022 Pazartesi günü 12.00 ile 12.30 saatleri arasında Büyük
Grup Toplantı Salonunda Başkanlık Divanı Kâtip Üyelerince
yapılacağına; söz kaydını her üyenin bizzat yaptırması
gerektiğine, başkası adına söz kaydı
yapılmayacağına, belirtilen saatlerden sonra söz
kayıtlarının Kanunlar ve Kararlar
Başkanlığınca yapılacağına ilişkin
duyurusu
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bugün
kabul edilen Danışma Kurulu önerisi doğrultusunda bütçe
görüşmelerine ilişkin Başkanlığın bir duyurusu
vardır.
Sayın milletvekilleri, 2023 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin Genel Kurul görüşülme takvimine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi bugün kabul edilmiştir.
Bütçe Kanunu Teklifi ile Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin Genel Kuruldaki
görüşme programı Türkiye Büyük Millet Meclisi internet
sayfasında yayımlanacak ve bastırılarak sayın
üyelerimize dağıtılacaktır.
Bütçe üzerinde şahıslar adına söz
almak isteyen sayın üyelerin söz kayıt işlemleri 28 Kasım
2022 Pazartesi günü 12.00 ile 12.30 saatleri arasında büyük grup
toplantı salonunda Başkanlık Divanı Kâtip Üyelerince
yapılacaktır. Söz kaydını her üyenin bizzat
yaptırması gerekmektedir, başkası adına söz kaydı
yapılmayacaktır. Belirtilen saatlerden sonra söz kayıtları
Kanunlar ve Kararlar Başkanlığınca yapılacaktır.
Sayın üyelerin bilgilerine sunulur.
VII- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
2.- Bursa Milletvekili Osman Mesten ve 66
Milletvekilinin Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının
Düzenlenmesine Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4672) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 365)
BAŞKAN 2nci sırada yer alan, 365
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
başlıyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, 127 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun İslam İşbirliği Teşkilatı Polis
İşbirliği ve Koordinasyon Merkezi Tüzüğünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2034) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 127)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için 24 Kasım 2022
Perşembe günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.05