TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
28inci Birleşim
1
Aralık 2022 Perşembe
(TBMM
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Serkan Bayramın, 3
Aralık Dünya Engelliler Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Edirne Milletvekili Orhan Çakırların, 25
Kasım Edirnenin kurtuluş gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Niğde Milletvekili Selim Gültekinin, Niğdeye
yapılan yatırımlara ilişkin gündem dışı
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, 3
Aralık Dünya Engelliler Gününe ilişkin açıklaması
2.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, Pençe-Kilit
Harekâtı bölgesinde şehit olan Uzman Çavuş Nedim Korkmaza ve ak
kadrolara ilişkin açıklaması
3.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karadumanın,
iktidarın Adıyamanlı tütün üreticisine uyguladığı
tarifeye ilişkin açıklaması
4.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın,
Türkiyede çocukların büyük bir kısmının okula aç
gittiğine ilişkin açıklaması
5.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın,
ihracatın rekor kırdığına ilişkin
açıklaması
6.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
3 Aralık Dünya Engelliler Gününe ilişkin açıklaması
7.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın,
Afyonkarahisar Merkez Sadıkbey Mahallesi TOKİ Konut Projesine
ilişkin açıklaması
8.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın,
sağlıkta yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması
9.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın,
Yomra-Özdil-Oymalı grup yoluna ilişkin açıklaması
10.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin,
İlk Evim, İlk İş Yerim Projesine ilişkin
açıklaması
11.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin,
vatandaşın iktidara yazdığı mektuba ilişkin
açıklaması
12.- Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacının,
Kastamonunun Tosya ilçesinin yol sorununa ilişkin açıklaması
13.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun,
tarım ilaçlarına ilişkin açıklaması
14.- Karabük Milletvekili Hüseyin Avni Aksoyun, cumhuriyetin
100üncü yıl bütçesine ilişkin açıklaması
15.- Uşak Milletvekili İsmail Güneşin, 1-7
Aralık 112 Acil Sağlık Hizmetleri Haftasına ve 3
Aralık Dünya Engelliler Gününe ilişkin açıklaması
16.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin,
İstanbul Milletvekili Serkan Bayrama ve AK PARTİ
iktidarının engellilerle ilgili attığı adımlara
ilişkin açıklaması
17.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın, 2023
yılı bütçe görüşmelerine ilişkin açıklaması
18.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın,
çiftçilerin yaşadığı mağduriyete ilişkin
açıklaması
19.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün,
Aydında sağlık sisteminin çöktüğüne ilişkin
açıklaması
20.- Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneşin,
Şırnakın Uludere ilçesinin İnceler köyündeki baraja
ilişkin açıklaması
21.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun,
Çinin İstanbul Başkonsolosluğu önünde basın
açıklaması yapanlara ilişkin açıklaması
22.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde şehit
düşen Uzman Çavuş Nedim Korkmaza, Türk kadınının
siyasal haklarını kazanmasının 87nci yıl dönümüne, 3
Aralık Dünya Engelliler Gününe, çocuklardaki yoksulluğa ilişkin
OECDnin yayımladığı rapora, sosyal yardımlara,
partili Cumhurbaşkanlığı sistemine ve 1 Aralık 2022
tarihli Resmî Gazetedeki karara ilişkin açıklaması
23.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin
Taşdoğanın, Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde şehit
olan Topçu Uzman Çavuş Nedim Korkmaza, Havranlı Seyit
Onbaşının vefatının 83üncü yıl dönümüne,
Namık Kemalin vefatının 134üncü yıl dönümüne, Yahya Kemal
Beyatlının doğumunun 138inci yıl dönümüne ve
Sağlık Bakanlığı Ek Ödeme Yönetmeliğine
ilişkin açıklaması
24.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Tokatın Niksar ilçesinde öğrencilerin
gıdadan zehirlenmesine, büyükelçilerden Türkiyeye dair yapılan
uyarılara, Diyarbakırın Bağcılar Mahallesindeki
kadın pazarcıların pazar yerleri için nöbet tuttuklarına,
TJAlı kadınlara ve AİHMin verdiği ihlal kararına
ilişkin açıklaması
25.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, hava yolları
personelinin oy kullanma problemine, ek gösterge düzenlemesine,
Cumhurbaşkanının sözleşmeli personel
açıklamasına, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilinin
basın toplantısında söylediklerine, özel sektörle
çalışanların promosyon sorununa ve Recep Tayyip
Erdoğanın paravan şirket ifadesine ilişkin
açıklaması
26.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde şehit olan
Topçu Uzman Çavuş Nedim Korkmaza, Seyit Onbaşının ölüm
yıl dönümüne, Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin babası Ali Osman
Ekincinin vefatına, 3 Aralık Engelliler Gününe ve İstanbul
Milletvekili Serkan Bayramın hayatını anlatan Buğday
Tanesi filmine, yirmi yıllık AK PARTİ iktidarının
başarılarına ve Türkiye Yüzyılını milletle
beraber inşa edeceklerine ilişkin açıklaması
27.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Sivas Milletvekili
Semiha Ekincinin babasının vefatına ve İstanbul
Milletvekili Serkan Bayramın hayatını anlatan Buğday Tanesi
filmine ilişkin açıklaması
28.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin
babasının vefatına ve İstanbul Milletvekili Serkan
Bayramın hayatını anlatan Buğday Tanesi filmine ilişkin
açıklaması
29.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin
babasının vefatına ve İstanbul Milletvekili Serkan
Bayramın hayatını anlatan Buğday Tanesi filmine
ilişkin açıklaması
30.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Sivas
Milletvekili Semiha Ekincinin babasının vefatına ve
İstanbul Milletvekili Serkan Bayramın hayatını anlatan
Buğday Tanesi filmine ilişkin açıklaması
31.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, İstanbul Milletvekili Abdullah Gülerin
İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
32.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul
Milletvekili Serap Yaşarın yerinden sarf ettiği bazı
ifadelerine ve Denizli Milletvekili Nilgün Ökün CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
33.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, kadınlara yönelik pozitif
ayrımcılığa ilişkin açıklaması
34.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Silivri 1 No.lu Kapalı Cezaevinde hükümlü
bulunan Çetin Arkaşa ilişkin açıklaması
35.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataşın, gıda
mühendislerinin istihdamına ilişkin açıklaması
36.- Ankara Milletvekili Yıldırım
Kayanın, Öğretmenler Emine Gürten Gençer ve Anıl Gençere
ilişkin açıklaması
37.- Kırşehir Milletvekili Metin
İlhanın, AKPli siyasetçilere ilişkin açıklaması
38.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, aile
hekimleri ve aile hekimliği çalışanlarına ilişkin
açıklaması
39.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, Profesör
Doktor Baki Kurunun vefatına ilişkin açıklaması
40.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, AK
PARTİli Adıyaman Belediyesinin suya yaptığı zamlara
ilişkin açıklaması
41.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, Adananın
Türkiyenin içinde bulunduğu buhranı en net yaşayan il
olduğuna ilişkin açıklaması
42.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplanın, HPV
aşısına ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden
TEKNOFEST yarışmalarında dereceye giren Tokat Zileden gelen
öğrencilere ve öğretmenlere Hoş geldiniz. denilmesi
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Bulgaristan Ulusal Meclis
Başkanı Vecdi Raşidovun beraberinde bir Parlamento heyetiyle
birlikte ülkemizi ziyaret etmesinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 1/12/2022 tarih ve 96 sayılı
Kararıyla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/2173)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Küba Halkın Gücü Parlamentosu
Başkanı Juan Esteban Lazo Hernandezin beraberinde bir Parlamento
heyetiyle birlikte ülkemizi ziyaret etmesinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 1/12/2022 tarih ve 96 sayılı
Kararıyla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/2174)
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Mustafa Şentop ve beraberindeki Parlamento heyetinin
Sırbistan Ulusal Meclisi Başkanı Vladimir Orlicin vaki davetine
icabetle 7-8 Aralık 2022 tarihlerinde Belgradda düzenlenecek olan
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi (KEİPA) 60ıncı
Genel Kuruluna katılmasına ilişkin tezkeresi (3/2175)
4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Mustafa Şentop ve beraberindeki Parlamento heyetinin
Katar Şûra Meclisi Başkanı Hassan bin Abdullah al-Ghanimin vaki
davetine icabetle 14 Aralık 2022 tarihinde resmî bir ziyarette
bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/2176)
5.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Mustafa Şentop ve beraberindeki Parlamento heyetinin 21
Aralık 2022 tarihinde Üsküpte düzenlenecek Türkçe Eğitim
Bayramı kutlamalarına katılmak üzere 20-22 Aralık 2022
tarihlerinde Kuzey Makedonya Cumhuriyetine resmî ziyarette bulunmasına
ilişkin tezkeresi (3/2177)
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya
Sadi Bilgiçin, Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin babasının
vefatına ve İstanbul Milletvekili Serkan Bayramın
hayatını anlatan filme ilişkin konuşması
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından,
DAEŞ terör örgütüyle iltisaklı kişilerin Türkiyede şirket
kurabilmesi, sermaye hareketlerinde bulunması ve vatandaşlık
alması hususunun kapsamlı olarak araştırılması,
muhtemel terör hücrelerinin ve eylemlerinin harekete geçmeden bertaraf edilmesi
amacıyla alınacak tedbirlerin belirlenmesine yönelik 1/12/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1
Aralık 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili
Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, asgari ücret alan
emekçilerin yaşadıkları sorunların
araştırılması amacıyla 1/12/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel
görüşme önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Aralık 2022 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul
Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Sosyal Güvenlik Kurumunun açıklarının
ve görev zararlarının nedenlerinin araştırılması
amacıyla 30/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Aralık 2022 Perşembe
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
IX- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti ve Avrupa Komisyonu Arasında Katılım Öncesi
Yardım Aracı (IPA III) Çerçevesinde Türkiye Cumhuriyetine
Yapılacak Birlik Mali Yardımının Uygulanmasına
İlişkin Özel Düzenlemeler Hakkında Mali Çerçeve Ortaklık
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/4703) ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 367)
2.- Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal ve 62
Milletvekilinin Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi (2/4708) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 369)
3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Karşılıklı Kültür Merkezlerinin Kuruluşu ve
Faaliyetlerine İlişkin Anlaşmanın Notalarla Birlikte
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3056) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 258)
4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Polonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma
Sanayinde Gizlilik Dereceli Bilgilerin Karşılıklı
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/4161) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 313)
X- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 367) Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa
Komisyonu Arasında Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA
III) Çerçevesinde Türkiye Cumhuriyetine Yapılacak Birlik Mali
Yardımının Uygulanmasına İlişkin Özel
Düzenlemeler Hakkında Mali Çerçeve Ortaklık
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi'nin oylaması
2.- (S. Sayısı: 258) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karşılıklı
Kültür Merkezlerinin Kuruluşu ve Faaliyetlerine İlişkin
Anlaşmanın Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi'nin oylaması
3.- (S. Sayısı: 313) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Polonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayinde Gizlilik
Dereceli Bilgilerin Karşılıklı Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi'nin oylaması
1
Aralık 2022 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.01
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Necati
TIĞLI (Giresun),Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
28inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 3 Aralık
Dünya Engelliler Günü münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili
Serkan Bayrama aittir.
Buyurun Sayın Bayram. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Serkan Bayramın, 3
Aralık Dünya Engelliler Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
SERKAN BAYRAM (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygı ve
muhabbetle selamlıyorum.
3 Aralık Cumartesi günü Dünya Engelliler Günü,
farkındalık günü. Bu günü bir gün değil her gün
hatırlamalıyız.
Cumhurbaşkanımızın riyasetinde,
son yirmi yılda, engelliler alanında sessiz devrimi
gerçekleştirdik. Engelli öğretmenlerimiz oldu, EKPSSyle giren
gençlerimiz oldu, rehabilitasyon merkezlerimiz oldu, bakım
aylıklarını engelli kardeşlerimizin ailelerine de
bağladık. Ben, partime, AK PARTİme teşekkür ediyorum, her
zaman yanımızda oldu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Yine, engelliler yasasıyla ilgili
düzenlemelerde bütün Meclisimiz destek oldu; bütün milletvekillerimize ve bütün
parti Genel Başkanlarımıza da teşekkür ediyorum.
10 milyon engellimiz var, ailesiyle beraber 40
milyon. Engelliler ittifakı Türkiye ittifakıdır. Değerli
vekillerimiz, engellilere bütün partilerimizin, herkesin sahip
çıkması gerekiyor; hayatlarını
kolaylaştırması ve her alanda da temsil ettirmesi gerekiyor.
Cumhuriyetimizin 100üncü yılı bitiyor ve
ikinci bir Türkiye Yüzyılına ayak basıyoruz. Bugüne kadar
yapılan sessiz devrimin taçlanması açısından,
baktığımız zaman, bir engelli
Cumhurbaşkanımız oldu mu? Yok. Engelli bakanımız var
mı? Engelli Meclis başkanımız oldu mu? Engelli valimiz var
mı? Engelli büyükelçimiz var mı? İşte, cumhuriyetimizin
100üncü yılında Türkiye Yüzyılına uygun olarak engelli
kardeşlerimizi de bu alanlarda, icrai alanlarda görmek istiyoruz. 4 defa
üst üste seçilerek on iki yıl boyunca Amerika Devlet Başkanı
olarak hizmet veren Roosevelt, tekerlekli sandalye kullanan bir devlet
başkanıydı. Kimi ülkelere bakıyoruz, bakanlar engelli,
tekerlekli sandalyeli, şu anda İsrail Enerji Bakanı engelli.
Bizim ecdadımız, medeniyetimiz de bu konuda her zaman önayak
olmuştur. Peygamberimiz bile zamanında Yemene vali atıyor,
engelli bir vali; Medineye yerine bir temsilci bırakıyor, vekil, o
da engelli. O yüzden engelli kardeşlerimizin temsiliyeti de önem arz
ediyor.
Bu milletin bir evladı olarak, sizlerin içinden
gelen bir arkadaş olarak benim de hayatımı konu alan Buğday
Tanesi filmimiz, kitabımız çıktı. Buğday Tanesi
filmimiz yarın vizyona giriyor, 3 Aralıkta da Taksim Atatürk Kültür
Merkezimizde galamız var, ben bütün vekillerimizi davet ediyorum
galamızı hep beraber gerçekleştirelim diye.
Filmin konusu benim hayat hikâyemi ve mücadelemi
anlatıyor ve filmden elde edilen gelirle İstanbul Pendikte Engelli
Yaşam ve Kültür Merkezi kurulacaktır. Türk siyaset tarihinde ve Türk
sinema tarihinde bir ilk olan film. Filmimizin amacı, 10 milyona
yakın engellimizden birini bile hayata tutundurup mücadele ruhunu verirsek
bu film amacına ulaşmış olur, umuda yolculuk filmidir.
Sağ olsun insanlarımız, Türkiye'miz akın akın filmi
izlemek istiyorlar ve film bütün Türkiye'de herkes izlesin diye 30 TL
olacaktır.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Bravo,
helal olsun diyorum!
SERKAN BAYRAM (Devamla) Ve film bize yol gösterici
olacaktır. Engelli olmayan ailelerimiz, kardeşlerimiz için de
gençlerimiz için de bir model olacaktır ve engellilerin neler
yapabildiğini gösteren bir film olacaktır ve mottomuz nedir?
Mottomuz: Buğday tanesi, bir tanesi, milyonların sesi,
milyonların hikâyesi. Filmimizin Türk sinema tarihinde ve siyaset
tarihinde bir ilk olması hasebiyle uğurlu olmasını,
hayırlı olmasını diliyorum ve bu filmi Türkiye
Yüzyılına hediye ediyorum.
Sağ olun, var olun. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Helal
olsun!
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
25 Kasım Edirnenin kurtuluş günü münasebetiyle söz isteyen Edirne
Milletvekili Orhan Çakırlara aittir.
Buyurun Sayın Çakırlar.
2.- Edirne Milletvekili Orhan Çakırların, 25
Kasım Edirnenin kurtuluş gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
ORHAN ÇAKIRLAR (Edirne) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Edirne'nin ve Doğu Trakyanın
kurtuluşunun 100üncü yılını kutlamak münasebetiyle söz
almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Edirne, dünyada başına çok problemler
gelmiş, çok eziyetler çekmiş, çok zulümler görmüş bir
şehirdir ve aynı zamanda aksi de olmuştur; büyük bir
imparatorluğun başkentliğini yapmış ve dünyaya
hükmetmiş bir şehirdir. Kültürüyle, sanatıyla Türkiye'de Edirne
kadar zulme uğramış, baskıya uğramış
başka bir şehir olmadığını biliyorum.
Edirneden bahsederken öncelikle 1361
yılında bütün Doğu Trakya fethedilirken Edirne de I. Murad
Hüdavendigâr tarafından fethedilmiş, kısa bir süre sonra da
Fetret Devrini yaşamış, bu çalkantılı dönemden sonra
II. Murad Han Edirneyi imar etmiş, Fatih Sultan Mehmet Han Edirnede
doğmuş ve İstanbulun fethinin planlarını ve
İstanbulu fethedecek olan topları Edirnede dökmüştür.
1361 ile 1453 arasında Edirne, resmen Osmanlı
İmparatorluğunun başkentidir ama 1611 ile 1703deki Edirne
Vakasına kadar da fiilî olarak başkenttir. Bu manada
bakıldığında, şehir çok çeşitli isimlerle
anılır; darülmülk yani payitaht, mutluluk kapısı, büyük
şehir, yardım kapısı, ordu şehri, arzın
sırrı gibi isimler almış.
Edirnenin katilleri o kadar çoktur ki Türkiye'de
hiçbir şehir Edirne kadar katledilmemiştir; buna rağmen, bugün
dünya üzerinde bu kadar zulüm, bu kadar işkence, bu kadar yıkım
olmasına rağmen, Floransadan sonra dünyada büyük sanat eserlerinin
bulunduğu 2nci şehirdir. Yılmaz Öztuna bir makalesinde
şöyle diyor: Türklüğün Balkanlardaki göstergesi Edirnedir. Büyük
Edirne, Balkanlardaki Türk hâkimiyetinin mükemmelliğini, küçülmüş
Edirne ise en dar sınırlara itilmiş sembollüğünü gösterir.
O dönemde yani 1669 yılında Edirneden bahsedilirken Edirne, 160
mahalle, 300 cami ve mescit, 24 medrese ki bunların birçoğu yüksek
mektep niteliğinde, 220 mektep, 6 bin dükkân, 28 kütüphane, 32 hamam, 53
kervansaray, 53 ticaret hanı, 8 kâgir ve 5 ahşap köprüden
oluşmaktadır. Edirne'nin o dönemdeki nüfusu 350 bindir; Avrupa'da
İstanbul, Paris ve Londra'dan sonra 4üncü şehirdir. 1825e
gelindiğinde bu nüfus 300 bine düşmüş, 1829daki ilk Rus
işgaliyle beraber de 200 bine kadar düşmüştür. 1850
yılına gelindiğinde Avrupa'da 4üncülükten bu şehrin nüfusu
23üncülüğe kadar düşmüştür. 1829da Rusların, 1877-78de
tekrar Rusların yani 93 Harbi'nde Rusların işgaline
uğramış ve Edirne Sarayı, Topkapı Sarayının
3 katı büyüklüğünde olmasına rağmen tahrip edilmiş.
1912-13te Bulgarlar Edirne'yi işgal etmiş, 1920-22'de de
Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir. Özellikle
İşkodra, Yanya ve Edirne'nin savunması; Balkan
Savaşı'nda çok önemli savunma hatları kurulmuştur. Bu
dönemde Edirne'yi savunan Şükrü Paşa, askerlere zor günler için
şu sözlerle hitap etmiştir: Düşman, hatlarına geçtikten
sonra ölürsem kendimi şehit kabul etmiyorum, beni mezara koymayın;
etimi itler, kuşlar çeke çeke yesinler fakat müdafaa hattımız bozulmadan
şehit olursam kefenim, lifim ve sabunum çantamdadır. Beni bu mahale
gömeceksiniz ve gelen nesiller üzerime abide dikecek. Ve abide dikilmiş,
restorasyon beklemektedir.
Kurtuluş Savaşı sırasında
Paşaeli Müdâfaa-i Hukuk Cemiyetini kurarak Kurtuluş
Savaşına katkıda bulunmuş, Anadolu Müdâfaa-i Hukuk
Cemiyetiyle birleşen ve Rumeli Müdâfaa-i Hukuk Cemiyetini kuran
Şevket Dağdeviren, Kasım Yolageldili, Şeref Aykut, Faik
Kaltakkıran ve cumhuriyetimizin kurucusu, banisi Gazi Mustafa Kemal
Atatürk ve silah arkadaşlarına Edirnenin kurtuluşunda
katkı sağladıkları için sonsuz şükranlarımı
sunuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Niğdeye yapılan yatırımlar hakkında söz isteyen
Niğde Milletvekili Selim Gültekine aittir.
Buyurun Sayın Gültekin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Niğde Milletvekili Selim Gültekinin, Niğdeye
yapılan yatırımlara ilişkin gündem dışı
konuşması
SELİM GÜLTEKİN (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Niğdemizdeki
yatırımlar hakkında söz almış bulunmaktayım.
Ekranları başında bizleri izleyen Niğdeli
hemşehrilerimizi, aziz milletimizi ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Niğde deyince vatan, bayrak, millet
sevdalısı, Ömer Halisdemir gibi birçok yiğidi
bağrından çıkaran kahramanların diyarı gelir akla.
Niğde deyince, on bin yıllık köklü bir tarihe sahip
medeniyetlerin yaşatıldığı kadim şehir gelir
akla. Niğde deyince elma, patates, lahana, kuru fasulye gibi birçok
tarımsal ürünün üretiminde ön sıralarda yer alan tarım
şehri gelir akla. Niğde deyince Gümüşler Manastırı,
Tyana Su Kemerleri, Roma Havuzu, Saat Kulesi, Alaeddin Camisi,
dağcıların gözdesi Demirkazık Dağı gibi daha
birçok tarihî ve doğal güzelliklere sahip doğa ve kültür şehri
Niğde gelir akla. Niğde deyince Anadolu gelir akla. Son dönemde de Niğde
deyince; Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından Yol
medeniyettir. anlayışıyla açılan, ilimizin en büyük
projesi olan Ankara-Niğde Otoyoluyla birlikte her yolun Niğdeye
çıktığı 2002-2021 yılları arasında
yapılan toplam 22 milyar TL'lik devlet yatırımı ve sahip
olduğu birçok avantajıyla artık, yatırım yapılan,
büyüyen, ziyaret edilen, gelişen, kalkınan bir Niğde akla
gelmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün Niğde'mizdeki mevcut 2 organize sanayi bölgemizde
205 fabrikamızda üretime, istihdama, ihracata devam ederken 2023ten
itibaren açılışlarını tek tek
yapacağımız 100ün üzerindeki fabrikanın inşaatı
ve proje çalışması da devam etmektedir.
Ayrıca, ülkemizin en hızlı kurulan
OSB'lerinden olan yeni Niğde 2. Organize Sanayi Bölgemizin altyapı
yapım işini bugün 334,8 milyon TL keşif bedeliyle ihaleye
çıkartarak hızlıca yapımına da
başlayacağız. Biz kararlıyız, şehrimize yeni
fabrikalarımızı kazandırmaya devam edeceğiz.
Niğdemizin on yıllık hayali olan;
44,8 milyon TL bedelle ihale edilen Andaval Demiryolu Yükleme Merkezimizin
yapımına yakın zamanda başlıyoruz.
Yine, ulaşım alanında,
Kayseri-Niğde arasındaki sıcak asfalt çalışmamıza
bu dönemde de devam ediyoruz.
Ayrıca, ilimiz için çok önemli olan 4 adet tren
yolu üst geçidimizi de bu dönemde hizmete açtık.
İlimizin elli yıllık hayal projesi
Niğde Kalesi ve Çevresinin Yenilenmesi Projemizin yapım işi
ihalesine de inşallah yakın zamanda çıkarak şehrimizin
turizmine, ekonomisine büyük katkı sağlayacak olan bu mega projemizi
Niğde'mize kazandıracağız.
Yine, amfi tiyatrosu, botanik bahçesi, spor ve
yürüyüş alanlarıyla insanımıza nefes aldıracak olan
Kayardı Millet Bahçemizin yapımına hızla devam ediyoruz.
İnşallah 2023te de hemşehrilerimizin hizmetine
sunacağız.
Bu dönemde Niğde'miz sağlık
alanında en büyük yatırım alan iller arasında yer
almaktadır. İnme merkezi, onkoloji birimi, tüp bebek merkezi,
yanık ünitesine sahip modern, ek 400 yataklı hastanemizin
inşaatı hızla ilerliyor. Ayrıca 60 ünitelik ağız
ve diş sağlığı hastanemiz ile 250 yataklı fizik
tedavi ve rehabilitasyon hastanemizin yapım ihalelerini de Ocak 2023te
gerçekleştireceğiz.
Yediden yetmişe de herkesin spor
yapabileceği, keyifle maç izleyeceği Niğde
Stadımızın inşaatına başladık.
İlimizdeki tüm spor yatırımlarımızı yakinen takip
edeceğiz ve inşallah, 2023 yılı Niğde'miz için birçok
spor tesisinin açılış yılı olacak.
Ayrıca, tarım şehri Niğde'mizde
AK PARTİ döneminde 1 milyar TL'nin üzerinde yatırım
yapılarak 12 baraj, 5i gölet ve 17si sulama tesisi olmak üzere, toplam 77
adet tesis vatandaşlarımızın hizmetine sunuldu.
Yine, şehrimizi kültür ve turizmde daha iyi
konuma getirmek için festivaller, kütüphaneler, kent müzesi, kazı ve
restorasyon çalışmaları, Niğde gastronomisi başta
olmak üzere, birçok proje ve tanıtım faaliyetlerimizle Niğde
seni çağırıyor. sloganımızla Marka Kent Niğde
çalışmalarımıza devam etmekteyiz.
Niğde aşkıyla Anadolu'nun parlayan
yıldızı şehrimizi inşa ve ihya noktasında,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde Niğde yüzyılında da eser ve hizmet
siyasetimizle Niğdemizi kalkındırmaya ve geliştirmeye
devam edeceğimizi ifade ediyor, daha güçlü ve büyük Türkiye hedefimizde
Niğdeli hemşehrilerimizin bizlere güvenmeye devam etmelerini
özellikle vurguluyor, kıymetli hemşehrilerime saygı ve
sevgilerimi iletiyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum,
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakikayla
sırayla söz vereceğim.
Sayın Şimşek, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, 3
Aralık Dünya Engelliler Gününe ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) 3
Aralık Dünya Engelliler Günü'nü kutluyorum. 10 milyona yakın
engellimiz ve ailelerine kolay yaşamlar diliyorum. Hükûmetimiz her konuda
engellilere destek vermeye devam ediyor. Yalnız, engelli başı
ödenen maaşlar o hanenin gelirine göre ödeniyor. Bu konuda mutlaka bir
düzenleme yapılması, her bir engelli ferdin kendisine hane gelirine
bakılmaksızın maaş verilmesi gerekmektedir.
Bir de engelli vatandaşlarımız
engelli araç indiriminden faydalanmaktadır. Burada da ciddi bir destek
verilmektedir, yalnız burada araç fiyatlarının
yüksekliğinden dolayı mutlaka bu matrahın yükseltilmesi,
rakamın yükseltilmesi gerekmektedir. Bu konuda da gerekli desteğin
verilmesi
Bir de otizmli bireyler için; bunların
anne-babaları yaşlandıktan sonra kalabilecekleri merkezler
yoktur. İl bazında, Türkiye'nin her yerinde otizmli bireylerin
belirli bir yaştan sonra sürekli kalabilecekleri mekânlar
yapılmalıdır.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
2.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, Pençe-Kilit
Harekâtı bölgesinde şehit olan Uzman Çavuş Nedim Korkmaza ve ak
kadrolara ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN
(Mersin) Teşekkürler Sayın Başkan.
Pençe-Kilit
Harekâtı bölgesinde şehit olan kahraman Mehmetçikimiz Uzman
Çavuş Nedim Korkmaz'a Allah'tan rahmet, ailesine ve milletimize
sabırlar diliyorum. Allah rahmet eylesin.
Ak kadrolar
olarak uzun yılların sorunlarını çözüyor ve sözleşmeli
çalışanları kadroya geçiriyoruz. Üstelik sadece 4/Bli
çalışanlar değil sözleşmeli öğretmenleri, uzun süredir
güvence sorunu yaşayan 50/Dli araştırma görevlilerini ve
sözleşmeli Kültür Bakanlığı sanatçılarını da
kapsama dâhil ediyoruz. Kamu çalışanlarımıza ve
kıymetli ailelerine hayırlı olsun. Rabbim devletimize zeval
vermesin.
Yeni Türkiye
Yüzyılına emin adımlarla ilerlerken her gün bir müjdeyle güçlü
devlet anlayışını ve güçlü lider duruşunu sergileyen
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a
teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Karaduman
3.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karadumanın,
iktidarın Adıyamanlı tütün üreticisine uyguladığı
tarifeye ilişkin açıklaması
ABDULKADİR
KARADUMAN (Konya) Yerli ve millî olduğunu iddia ettiğiniz
iktidarınızın Adıyamanlı tütün üreticisine
uyguladığı tarife Amerikan şirketlerine
hizmetkârlığın açık bir göstergesidir. British American
Tobacconun patentli sigaraları Adıyaman'ın en ücra köylerinde
dahi satılırken, Çelikhan'da üretilen bir tütünün başka bir
ilçeye gitmesine müsaade edilmiyor, tütün üreticisi âdeta
cezalandırılıyor.
Adıyamanlı Abuzer amca ektiği tütünü
satabilmek için her türlü bedeli öderken piyasa Amerikan şirketlerine
peşkeş çekiliyor. Sadece bu örnek bile mevcut
iktidarınızın hüviyetini görebilmek için son derece yeterlidir.
Yerlilik ve millîlik lafla, kuru hamasetle olmaz; yerli üreticiyi yabancı
sermayeye karşı korumakla olur. Ancak bugün, yerli üretimi baltalayan
bu iktidar, Adıyamanlı Abuzer amcanın değil, Sam
Amca'nın iktidarıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yılmazkaya
4.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın,
Türkiyede çocukların büyük bir kısmının okula aç
gittiğine ilişkin açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Türkiye'de çocukların büyük bir
kısmı, ailelerinin yaşadığı ekonomik
sıkıntılar ve yoksulluk sebebiyle okula aç gitmektedir.
Günlerinin çoğunu okulda geçiren çocuklar, okullardan da herhangi bir
beslenme desteği alamadıkları için tüm gün aç kalıyor.
Evden okula aç giden çocuklar; öğrenme güçlüğü, dikkat
dağınıklığı, baş ağrısı,
bayılma gibi sıkıntılar yaşıyor. Tefecilere,
yandaş müteahhitlere günde üç öğün bu milletin vergileri
aktarılırken okullarda çocuklarımıza bir öğün dahi çok
görülmektedir. Okullarımızda ücretsiz bir öğün yemek
uygulaması artık zorunlu hâle gelmiştir. Çocukların
kursağından değil, tefecilere ödediğiniz faizden
kısın.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizler, dünyadaki
okul yemeği gibi programların Türkiye'de uygulanması
gerektiğini ve bunun geleceğimiz olan çocuklarımızın
sağlığı açısından kamunun asli görevi
olduğunu her defasında dile getiriyor, Hükûmeti de gerekli
adımları atması konusunda uyarıyoruz.
BAŞKAN Sayın Kaya
5.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın,
ihracatın rekor kırdığına ilişkin
açıklaması
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan'ın güçlü liderliğinde Türkiye, son bir yılda
pandemiye, yanı başımızdaki savaşlara, tedarik
zincirindeki tıkanmalara, küresel enflasyona ve belirsizliklere
rağmen ekonomik yönden büyümeye, istihdam imkânları oluşturmaya
ve ihracatta rekorlar kırmaya devam ediyor. Tarımdan tekstile,
madencilikten savunmaya her alanda üretim parolasıyla ilerlemesine devam
ediyor. 2022de rekorlar kıran ihracatımız son bir senede 242
milyar doları aştı. Cumhuriyet tarihinde ilk defa
ihracatımız dünya ihracat payı içerisinde yüzde 1in üzerine
çıktı. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın güçlü liderliğinde Türkiye, emin adımlarla yeni
yüzyıla bölgesel ve küresel bir güç olarak girme yolunda her alanda
üretmeye; 2023, 2053 ve 2071 hedeflerine doğru emin adımlarla
yürümeye devam ediyor diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
6.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
3 Aralık Dünya Engelliler Gününe ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
3 Aralık Dünya Engelliler Gününün tüm
engelliler için hayırlara vesile olmasını diliyorum. AK
PARTİ olarak Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın güçlü liderliğinde çağdaş ve sosyal devlet
olma anlayışı gereği engellilerin sorunlarının
çözümü için yapılan çalışmalar her zaman önceliğimiz
olmuştur. Son yirmi yılda engelli bireylerin hayata
katılımı konusunda atılan devrim niteliğindeki
adımlar engelli vatandaşlarımıza karşı
hassasiyetimizin bir göstergesidir. Eğitim hizmetlerinden evde bakım
hizmetine, istihdamdan ayrımcılığın önlenmesine
varıncaya kadar pek çok hususta engelli kardeşlerimizin
sorularına çözüm olmak, toplumla bütünleşmelerine, iş gücüne
katılımlarını, huzur ve refahlarının
artmasını sağlamak için özveriyle çalıştık.
3 Aralık Dünya Engelliler Gününde tüm
vatandaşlarımızı engellilik konusunda daha sorumlu ve
duyarlı olmaya davet ediyorum. Kararlı duruşları ve
çabalarıyla hepimize örnek olan engelli kardeşlerimize sevgi ve
saygılarımı sunuyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Köksal
7.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın,
Afyonkarahisar Merkez Sadıkbey Mahallesi TOKİ Konut Projesine
ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, seçim bölgem Afyonkarahisar Merkez Sadıkbey Mahallesi
TOKİ Projesinde hazırlanan ödeme planında çok büyük bir
adaletsizlik yapılmıştır.
BAŞKAN Sayın Kasap
8.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın,
sağlıkta yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sağlık Bakanlığına
bağlı Tekirdağ Devlet Hastanesinde kendisini pratisyen hekim
olarak tanıtan birisinin sahte doktor olduğu tespit edildi.
Ameliyathaneye kadar girip dikiş atmış, hastaya müdahale
etmiş. Van Yüzüncü Yıl Hastanesinde sahte çocuk doktoru,
İstanbulda sahte beyin cerrahı
Sağlık
çalışanlarının can güvenliği zaten yok,
sağlıkta şiddeti önleyemediniz, şimdi de sahte hekimlerle
insanların can güvenliğini ve sağlığını
tehlikeye atıyorsunuz. X-ray cihazlarına ne oldu, buradan Sayın
Bakana sormak istiyorum. Beceremiyorsunuz, hastaneler yolgeçen hanına
döndü, bu düzen bitecek. Randevu sistemi perişan, hastaların can
güvenliği tehlike altında, çalışanların can
güvenliği tehlike altında, sağlıkta şiddet, kuyruklar,
randevular; hiçbir şeyi beceremediniz. Bu düzen bitecek, geliyor gelmekte
olan.
BAŞKAN Sayın Kaya
9.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın,
Yomra-Özdil-Oymalı grup yoluna ilişkin açıklaması
AHMET KAYA (Trabzon) Hafta sonu Yomra ilçemizin
Özdil ve Oymalı Mahallelerindeydik. Vatandaşlarımız otuz
yıldır bir türlü yapılmayan Yomra-Özdil-Oymalı grup yolunun
hâlini bizlere gösterdiler. Yoldaki keskin virajlar, taş
ocaklarının faaliyetine bağlı olarak yaşanan kaya
düşmeleri bir yana, bakımsız, dar ve bozuk yol çok büyük
tehlikeler arz ediyor. Bu yol çok önemli bir yol, Özdil ve Oymalı gibi
önceden belediye olan 2 yerleşim yerine, o vadideki diğer
mahallelere, yaylalara ulaşımı sağlayan ve
Gümüşhane'ye bağlanan bir yol. Kışın on binlerce,
yazın yüz binlerce insanın kullandığı bir yol.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 2019 yılında Trabzon'daki
mitinginde Yomra-Özdil-Oymalı grup yolunu bu yıl nihayete
erdiriyoruz. demişti. Yıl 2022 yol hâlâ bitmemiş. Buradan
Ulaştırma Bakanına sesleniyorum: Verilen sözü tutun, kazalar
olmadan gelin, Özdil-Oymalı grup yolunun hâlini yerinde görün ve acilen
gereğini yapın.
BAŞKAN Sayın Karahocagil
10.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin,
İlk Evim, İlk İş Yerim Projesine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya)
Teşekkür ederim Başkanım.
13 Eylülde Cumhurbaşkanımız
tarafından açıklanan İlk Evim, İlk İş Yerim
Projesi kapsamında ülkemizde 500 bin konut, 1 milyon arsa ve 50 bin
iş yeri yapılarak gerçek ihtiyaçlıya uygun ödeme
şartlarıyla verilecektir. Yüzyılın konut projesinde çevre
dostu yapı malzemelerinden sıfır atığa, enerji
verimliliğinden yenilenebilir enerji sistemleriyle inşa edilecektir.
Amasya'mızda ilk etapta merkezde 180 konut, Merzifon'da 150 konut,
Suluova'da 251 konut, Taşova'da 100 konut, Gümüşhacıköy'de 100
konut, Ziyarette 87 konut, Göynücekde 125 konut ve Hamamözü ilçemizde 157
konutla toplamda 1.150 konut hemşehrilerimize sunulacaktır.
Amasya'mızda konut arsası konusunda Çevre ve Şehircilik İl
Müdürlüğümüz gerekli çalışmaları tamamlamış,
Bakanlığa sunumunu yapmışlardır. İlk etapta 2 bin
konut arsası satışı yapılacaktır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Girgin
11.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin,
vatandaşın iktidara yazdığı mektuba ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sadece EYT'ye değil, depreme de
takıldık. diyen vatandaştan iktidara mektup var: 17
Ağustos ve 12 Kasım deprem döneminde işe alımlar ertelendi,
SSK girişlerimiz geç yapıldı veya ötelendi. İnsanlar
yakınlarını ararken yasa çıktı. Doğal afet
koşullarından dolayı sigorta girişlerini takip edemedik.
Birçok SSK evrakı yıkıntılar içerisinde kayboldu.
Aramızda bir günle EYTyi ıskalayıp on beş-on yedi yıl
daha çalışmak zorunda kalacak arkadaşlarımız var.
Tamamına yakınının primleri, EYT şartları
dolmuş durumda. On beş yıl daha çalışırlarsa prim
günleri 15000lerde olacak. 60 yaşına gelinceye kadar
birçoğumuzun çalışabileceği bir iş dahi olmayacak. 17
Ağustos ve 12 Kasım depremlerinde dolayı maruz
kaldığımız bu hak mağduriyetinin giderilmesini ve EYT
kapsamının 31/12/1999 olarak genişletilmesini istiyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Baltacı
12.- Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacının,
Kastamonunun Tosya ilçesinin yol sorununa ilişkin açıklaması
HASAN BALTACI (Kastamonu) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sanayisi, tarımı ve üretim potansiyeliyle
Kastamonu'nun önemli ilçelerinden olan Tosyamızın
yıllardır çözülmeyen yol sorunu vatandaşımızı
artık canından bezdirmiştir. Her seçim öncesi gerek Tosya-Kastamonu
yolu gerekse Tosya-Çorum-İskilip yolu için verilen sözler rafta
kalmıştır.
Ayrıca gündüz nüfusu yaklaşık 1.200
olan Tosya Suluca köyümüzü ikiye bölen D100 Kara Yolu üzerinde
yapılması planlanan üst geçit ise kamulaştırma
çalışmaları iki buçuk sene önce tamamlanmasına rağmen
hâlen ihale bile edilmemiştir. Tosyayı seçimden seçime
hatırlayanları uyarıyoruz ve soruyoruz: Bu yolların
yapılması için Tosyalıların daha kaç can vermesini
bekliyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
13.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun,
tarım ilaçlarına ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Günümüzde doğaya zararsız birçok ilaç geliştirilmiştir.
Maalesef zaman zaman kısa vadeli çıkarlar için doğa ve insan
sağlığı tehlikeye atılmaktadır. Son günlerde
bölgemde ayçiçeği tohumluklarında toprak altı kurtlarına karşı
kaplama olarak kullanılan thiamethoxam etken maddeli ilaçlardan
dolayı arıcılık sektörünün büyük kayıplar
yaşadığı şikâyetleri gelmektedir.
Vatandaşlarımızda yeni ekim sezonunda aynı ilacın
kullanılmasının arıcılık sektöründe yeni
kayıplara neden olacağından endişe vardır. Tarım
Bakanlığının acil olarak bu tarım ilaçlarını
incelemesi, arıcılarımızın endişelerini gidermesi
gerekiyor. Eğer söz konusu maddenin arıcılığa zarar
verdiği anlaşılırsa acil olarak kullanımının
yasaklanması şarttır. Türkiye, topraklarını,
doğasını keyfinizce zehirleyeceğiniz bir ülke
değildir. Tarım Bakanlığını görevini yapmaya,
toprağımıza sahip çıkmaya çağırıyorum.
Tarım ilaçlarının kullanımı özellikle iyi
denetlenmelidir.
BAŞKAN Sayın Aksoy
14.- Karabük Milletvekili Hüseyin Avni Aksoyun, cumhuriyetin
100üncü yıl bütçesine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN AVNİ AKSOY (Karabük)
Teşekkürler Sayın Başkan.
2023 yılı merkezî yönetim bütçesi
önümüzdeki hafta Genel Kurula gelecektir. Gerçek enflasyonun yüzde 100ü
geçtiği acı bir gerçektir. Ülkemizde 20 milyon asgari ücretli ve 13
milyon emekli darboğazdadır. Cumhuriyetin 100üncü yılı
bütçesi olan bu bütçede günümüz şartlarına göre işverene yük
yüklemeden asgari ücret yüzde 100 yükseltilip 11 bin Türk lirası
olmalıdır. En düşük emekli maaşı da yeni asgari ücrete
eşitlenmelidir. Üretici, çalışan ve işveren desteklenmelidir.
Asgari ücrete yapılan zam oranı bütün çalışanlara da
yansıtılmalıdır. Ayrıca, 18 yaşını
doldurmuş her Türk vatandaşına bir asgari ücret kadar cumhuriyet
ikramiyesi verilmelidir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Güneş
15.- Uşak Milletvekili İsmail Güneşin, 1-7
Aralık 112 Acil Sağlık Hizmetleri Haftasına ve 3
Aralık Dünya Engelliler Gününe ilişkin açıklaması
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak)
Teşekkür ederim Başkanım.
1-7 Aralık 112 Acil Sağlık Hizmetleri
Haftası olarak kutlanmaktadır. Bu vesileyle büyük özveriyle
çalışarak hayatlarını can kurtarmaya adamış tüm
sağlık kahramanlarımızın haftasını
kutluyorum.
Birleşmiş Milletler tarafından Dünya
Engelliler Günü olarak kabul edilen 3 Aralık tarihi engelli
vatandaşlarımızın sorunlarına dikkat çekilmesi ve
farkındalık oluşturulması için önemli bir gündür.
İnsanı merkeze alan ve insanı önceleyerek İnsanı
yaşat ki devlet yaşasın. anlayışıyla hareket
eden ve insanı yaratılmışlıkların en
şereflisi olarak gören bir medeniyetin tasavvuruyla AK PARTİ
iktidarlarında engelli kardeşlerimize yönelik reform niteliğinde
adımlar atılmıştır. Bu duygu ve düşüncelerle
engelli vatandaşlarımızın 3 Aralık Dünya Engelliler
Günü'nü kutluyorum, yarınlarının bugünden daha iyi
olmasını diliyorum, bir gün değil her gün yanlarında
olduğumuzu belirterek sağlıklı, mutlu ve
başarılı bir yaşam diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Aydemir
16.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin,
İstanbul Milletvekili Serkan Bayrama ve AK PARTİ
iktidarının engellilerle ilgili attığı adımlara
ilişkin açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Çok
teşekkür ediyorum.
Efendim, az önce, Serkan Bayram kardeşim
konuşma yaptı, çok özel bir iz bırakan icraat üzerine yaptı
konuşma. Eserini de yayınladı, cumartesi günü de filmi
sahnelenecek. Ben özellikle engelli kardeşlerimizin hâline
farkındalık oluşturma adına yaptığı
çalışmaya, gayrete minnettarlığımın
altını çiziyorum ve şunu özellikle ifade etmek istiyorum ki AK
PARTİ yirmi yıllık serencamda engellilerle ilgili eşi emsali
olmayan adımlar attı, daha da atılması lazım.
Engelliler bizim için çok anlam ifade ediyor ve hayatı kuşatma
noktasında onları sahiplenmemiz gerekir diyorum. Serkan Bayram
kardeşimi bir daha tebrik ediyorum ve herkesi, buradaki milletvekili
kardeşlerimi de cumartesi günü İstanbul'da filme beklediğimizin
altını çiziyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Evet, Serkan Bayram Bey'i biz de
tebrik ediyoruz.
Sayın Çakır
17.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın, 2023
yılı bütçe görüşmelerine ilişkin açıklaması
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) Sayın Başkan,
pazartesi Genel Kurulda 2023 yılı bütçe görüşmelerine
başlayacağız. Bütçe dönemleri Meclisin yoğun bir
çalışma ortaya koyduğu, hararetli konuşmaların, atışmaların,
sataşmaların, espri ve hitabet güzelliklerinin öne
çıktığı örneklerle doludur. Bu bakımdan bütçenin zaman
zaman teknik ve rakamsal değerlendirmelerin yanında siyasi bir tablo
gibi ele alındığı gerçeği izahtan varestedir ama bütün
bunların ötesinde hâl ve hareketlerimizden, eylem ve söylemlerimizden
zihinlerde kalacak ya bir güzellik ya absürt bir ifade olabilecektir.
Söylememiz gereken üslubun beyanı sahih bir yaklaşımla
beyanı sarih bir şekilde olması, Meclisin bu
oturumlarının güzelliğini ifade etmesinin adı olacaktır.
Bu da herkes için olması gereken, değişmeyecek bir
zorunluluktur.
Millet adına, millet için hazırlanan ve
toplumun her kesimini ilgilendiren bütçenin hazırlanmasında
emeği geçenlere, Plan ve Bütçe Komisyonuna teşekkür ediyor, bütçenin
hayırlı olması dileklerimle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kayan
18.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın,
çiftçilerin yaşadığı mağduriyete ilişkin
açıklaması
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Sonbahar
bitti, kış geldi. Yağmurlar yeterli miktarda
yağmadığından dolayı çiftçimiz büyük bir dert içinde. Eken
de dertli, ekmeyen de dertli; her ikisi de tohumların
yeşermeyeceğinden ve kuruyacağından şikâyetçi.
Çiftçimiz bugüne kadar mazotta, gübrede dünya kadar masraf yaptı,
karşılığını alamamaktan büyük endişe içinde.
Aynı zamanda bu seneki mahsulünün karşılığını
alamazsa seneye de gübre alamayacak, mazot alamayacak ve bu nedenle mahsulü
yine yeterli olamayacak. Çiftçimiz kara kara düşünüyor. Hükûmet bu konuda
ne düşünüyor? Ayrıca, şimdi buğday 6 lira, gübre 16 lira,
mazot 26 lira; bu nasıl bir anlayış, bu nasıl bir yönetim?
Çiftçiyi öldürmek mi istiyorlar, elinden malını almak mı
istiyorlar, tarlasını almak mı istiyorlar? Aldıktan sonra
da dışarıda kime satacaklar? Onu da merak ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bülbül
19.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün,
Aydında sağlık sisteminin çöktüğüne ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın
Başkan, Aydında sağlık sisteminin çöktüğünü defalarca
dile getirdik. Aydınlı, Nazillili, Didimli, Kuşadalı,
Sökeli hemşehrilerimiz uzman doktor bulamıyor, randevu alamıyor.
Yoğun bakım servislerinde yataklar yetersiz, hastanelerde tıbbi
cihazlar eksik, ambulanslarda birçok hastayı taşıyabilmek için
gerekli cihazlar yok diye uyardık.
Aydının en uzak ilçelerinden biri ve yüz
ölçümü bakımında en büyük 3üncü ilçesi olan Karacasu ilçemizde
sadece bir tane ambulans var. Uzun zamandır 2nci bir ambulansın
gerekli olduğunu vurguluyoruz. Üst üste hasta olduğunda ambulans
yetişemiyor ve insanların hayatı tehlikeye giriyor.
Buradan tekrar iktidara sesleniyorum:
İnsanların hayatıyla oynamayın, Karacasu ilçemizin
ihtiyacı olan 2nci bir ambulans derhâl getirilmelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özgüneş
20.- Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneşin,
Şırnakın Uludere ilçesinin İnceler köyündeki baraja
ilişkin açıklaması
HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak)
Teşekkürler Başkan.
Şırnak Uludere İnceler köyünün
barajı 2009 yılında yapıldı. Aradan on üç yıl
geçti. Sulu tarlalarımız, bağ ve bahçelerimiz susuz kaldı.
Köyün en verimli toprakları bu kanalın yardımıyla
sulanıyordu. Bütün müracaatlarımıza rağmen
Kendim
-köylüler dâhil- Bakanlığa da Valiliğe de başvuruda
bulundum. Bu sene Valilik DSİye ihale verildiğini söylemiş,
toplam 3 kilometredir ama hâlâ bir kazma vurulmadı. Halkın
mağduriyeti ne zaman giderilecek? Biz bunu bekliyoruz, bu mağduriyet
hızla giderilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Nuhoğlu
21.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun,
Çinin İstanbul Başkonsolosluğu önünde basın
açıklaması yapanlara ilişkin açıklaması
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Çin zulmü altındaki Urumçide çıkan
yangında hayatlarını kaybedenler oldu.
Soydaşlarımıza destek vermek için dün sabah Çinin İstanbul
Başkonsolosluğu önünde basın açıklaması yapanları
bir Emniyet Müdürü Birazdan zorla süpüreceğiz, sınır
dışı edeceğiz sizi. diyerek tehdit etmiştir.
Yıllardır esaret altında yaşayan
soydaşlarımız artan zulümle, işkenceyle, asimilasyonla,
haksız tutuklamayla, aile mahremiyetine ve kutsal değerlere
yapılan saldırılarla inim inim inlemektedir. Zulme
karşı çıkanları susturmaya çalışan Türk polisi olamaz.
Türkün ülkesi Türkiyede soydaşlarımıza yapılan bu muamele
asla geçiştirilemez. Yapan ve yaptırandan hemen hesap
sorulmasını bekliyoruz. Gereği yapılmazsa sorumluların
hepsinden yakında hesap soracağımızın da bilinmesini
istiyoruz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, Sayın Grup
Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın Dervişoğlu
22.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde şehit
düşen Uzman Çavuş Nedim Korkmaza, Türk kadınının
siyasal haklarını kazanmasının 87nci yıl dönümüne, 3
Aralık Dünya Engelliler Gününe, çocuklardaki yoksulluğa ilişkin
OECDnin yayımladığı rapora, sosyal yardımlara,
partili Cumhurbaşkanlığı sistemine ve 1 Aralık 2022
tarihli Resmî Gazetedeki karara ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde bölücü
teröristlerle çıkan çatışmada şehit düşen kahraman
evladımız Uzman Çavuş Nedim Korkmaza Allahtan rahmet, kederli
ailesine ve aziz milletimize başsağlığı diliyorum.
Bugün 1 Aralık, 1935 tarihinde Türk
kadınının siyasal haklarını kazanmasının
87nci yıl dönümü. Başta Sayın Genel Başkanımız
Meral Akşener olmak üzere Meclisteki tüm kadın milletvekillerimizin
nezdinde kadınlarımızın bu önemli gününü tebrik ediyorum.
Dönemin şartları içerisinde gelişmiş birçok Avrupa
ülkesinden daha önce Türk kadınına bu hakkı tanıyan Gazi
Mustafa Kemal Atatürkü ve mücadele arkadaşlarını bir kez daha
saygı ve minnetle yâd ediyorum.
Yaklaşmakta olan 3 Aralık Dünya Engelliler
Gününü şimdiden tebrik ederim. Tüm engellerden arınmış ve
engelsiz bir yaşam temenni ediyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, OECDnin
yayınladığı rapora göre, Türkiye, yüzde 12,4le OECD
ülkeleri arasında çocuklarda yoksulluğun en yüksek olduğu 2nci
ülkedir. Ülkem ve milletim adına üzülerek söylüyorum,
evlatlarımız adına üzülerek ifade ediyorum ki Türkiye çocuklarda
yoksulluğun en yüksek olduğu ülkelerden biri olmakla
anılmamalıdır. Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarının ülkemizi sürüklediği nokta maalesef budur.
Anaların evlatlarına tencere kaynatamadığı,
çocuklarımızın yastığa başını aç
koyduğu, hane halkının en temel ihtiyaçlarını dahi
karşılayamadığı bir Türkiye gerçeğiyle maalesef
karşı karşıyayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Türkiyede her 100 çocuktan 22si yoksulluk içinde büyümektedir.
Bir yanda 5 maaşlı danışmanlar var, bir yanda
evladının en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayan
aileler. Adalet bu Türkiye tablosunun neresindedir, kalkınma bu Türkiye
tablosunun neresindedir?
TÜİK verilerine göre 1,5 milyon
evladımız okula gidemiyor. İktidar partisinin mensupları
devlet yönetme sorumluluğuyla acaba kendilerine sormuşlar
mıdır Bu çocuklar okula neden gidemiyor? diye. Kimi evlatlarımız
defter, kitap masraflarını, kimi evlatlarımız da okuldaki
bir tek öğünün külfetini karşılayamıyor. Türkiyede 3
milyon çocuk yeterli proteini alamıyor ve maalesef düzgün beslenemiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Dış güçler, karanlık lobiler, sinsi kumpaslar
gibi bahanelere sığınmayı bırakın da milletimizin
evlatlarını düşürdüğünüz şu duruma bir bakın ve
gerçekleri lütfen görün. Hiç değilse iktidarınızın son
günlerinde kapanmış yaraları deşmek yerine kanayan yaralara
merhem olmaya çalışın ama milletin yaşadığı
gerçekler ve gündem başka, sarayın ve sizin gündeminiz başka.
Derin yoksulluk ve yoksulluktan dolayı sosyal yardımlara muhtaç hâle
gelen vatandaşlarımızın sayısında da her geçen
gün artış yaşanmaktadır. Bize inanmıyorsanız
Cumhurbaşkanlığının 2022 programında
yayınladığı verilere bakın. Türkiyede sosyal
yardım alan hane sayısı son bir yılda ikiye
katlanmıştır. Belki siyaseten içinde bulunduğunuz
çaresizliğe bir cevap üretmek mecburiyetiyle içinizden bu yakıcı
veriyle övünenler dahi çıkabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun, tamamlayın
sözlerinizi.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Refah, üretmek, paylaşmak ve zenginleşmek varken
fukaralığı yöneten bir siyasi iktidarsınız. Ancak biz,
milletin gerçeklerini tekrar ve tekrar ederek size hatırlatmaya devam
edeceğiz.
Normal şartlar altında, herkes bilir ki
yetki ve sorumlulukta paralellik vardır. Bu partili
cumhurbaşkanlığı sistemiyle birlikte iktidarda yetki ve
salahiyet çok ama sorumluluk hiç yoktur. Sizin durumunuz Newtonun eylemsizlik
yasası gibi; etki eden bir kuvvet olmadığı hâlde ya hiçbir
şey yapmadan öylece yerinizde duruyor ya da sabit bir hızla aynı
propagandaları tekrarlıyorsunuz.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Saygıdeğer milletvekilleri, biraz sonra
görüşülecek olan araştırma önergemizde detaylarını
gündeme taşıyacağımız önemli bir konuya da değinmek
istiyorum.
Bilindiği gibi 1 Aralık 2022 tarihli Resmî
Gazetede yayımlanan kararda, DEAŞ örgütüyle iltisaklı
olduğu tespit edilen 17 kişinin mal varlıklarına el
konulduğu ifade edilmektedir. DEAŞla bağlantısı
olduğu tespit edilen 17 kişinin 4ünün sonradan Türk
vatandaşlığı kazanmış olması Türkiye'nin,
iktidarın göç politikası sebebiyle nasıl bir güvenlik
zafiyetiyle karşı karşıya
bırakıldığını açıkça ortaya
koymaktadır. İçişleri Bakanlığı, istisnai
yollarla vatandaşlık verdiği yabancıların terör
örgütleriyle ilişki içinde olduğunu dahi bilmemektedir. Ciddi ve
saygın bir ülkede bu kadar kontrolsüz vatandaşlık
dağıtılamaz. Türkiye'de terör hücreleriyle
bağlantılı bu kişilere vatandaşlık verilirken
güvenlik soruşturması yapılmadı mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Son, bitiriyorum efendim.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Yapıldıysa DEAŞla bağlantıları
tespit edilmedi mi? Daha da önemlisi, terör örgütüyle bağlantılı
olup ülkemizde serbestçe dolaşan acaba kaç terörist var? Tüm bu soruların
cevaplarını iktidar yetkililerinden talep ediyoruz. Gerek
sığınmacılara gerekse istisnai yollarla diğer
yabancı uyruklu kişilere verilen kitlesel vatandaşlıklar
sonucunda Türkiye'nin maruz kaldığı güvenlik risklerinin mutlaka
araştırılması icap etmektedir. Bu hususa dikkatinizi
çekiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyor, zatıalinize
teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Taşdoğan.
Buyurun.
23.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin
Taşdoğanın, Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde şehit
olan Topçu Uzman Çavuş Nedim Korkmaza, Havranlı Seyit
Onbaşının vefatının 83üncü yıl dönümüne,
Namık Kemalin vefatının 134üncü yıl dönümüne, Yahya Kemal
Beyatlının doğumunun 138inci yıl dönümüne ve
Sağlık Bakanlığı Ek Ödeme Yönetmeliğine
ilişkin açıklaması
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, 30 Kasım 2022de Pençe-Kilit
Harekâtı bölgesinde terör örgütü PKK tarafından düzenlenen hain
saldırıda Hakkârinin Geçitli köyünden Topçu Uzman Çavuş Nedim
Korkmaz şehit olmuştur. Şehidimize Allahtan rahmet, ailesine ve
yakınlarına başsağlığı diliyoruz; aziz
milletimizin ve Hakkârili hemşehrilerimizin başı sağ olsun.
Sayın Başkan, bugün, Çanakkale
Savaşının seyrini etkileyen Havranlı Seyit
Onbaşının vefatının 83üncü yıl dönümü.
Sırtına yalnızca top mermisini değil, milletin makûs
talihini de yüklenen Seyit Onbaşı, 18 Mart 1915te İngiliz
zırhlı gemisini batırarak savaşın seyrini
değiştirmiştir; 215 kiloluk top mermisini sırtlanarak
fedakâr bir insanın vatan müdafaası için neler yapabileceğini
ispat etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Bu vesileyle Seyit Onbaşıyı, Niğdeli Aliyi
ve tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.
Sayın Başkan, 2 Aralık, Hürriyet ve
Vatan Şairimiz Namık Kemalin vefatının 134üncü yıl
dönümüdür. Gazi Mustafa Kemal Atatürkün hislerimin babası olarak
nitelendirdiği, eserleriyle Türk gençliğine vatan ve millet sevgisini
aşılayan, fikir dünyamızın mümtaz şahsiyeti Namık
Kemali bir kez daha rahmetle anıyorum.
2 Aralık, aynı zamanda,
edebiyatımızın usta kalemi, şair, diplomat, siyaset
adamı Yahya Kemal Beyatlının doğumunun 138'inci yıl
dönümüdür. Yahya Kemal, Türk medeniyetini ve estetiğini mısralarında
ilmek ilmek işlemiş, tarihimizin şanlı kesitlerini
eserlerinde çok güçlü bir şekilde dile getirmiştir. Dilimiz ana
vatanımızdır. diyerek her zaman Türk dilinin önemine vurgu
yapan büyük şairimizi bir kez daha rahmetle anıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Beyaz Reform kapsamında yayımlanan
Sağlık Bakanlığı Ek Ödeme Yönetmeliğinin
kapsamı dışında kalan, Sağlık
Bakanlığının merkez teşkilatında çalışanlar
dâhil olmak üzere, Adli Tıp, Çalışma Bakanlığı,
Aile Bakanlığı, cezaevlerinde görev yapan hekimler gibi bütün
devlet kurumlarında çalışan kurum hekimleriyle ilgili
Sağlık Bakanımız Sayın Fahrettin Koca, TBMM Plan ve
Bütçe Komisyonunda, bir düzenleme hazırlığının
olduğu müjdesini vermişti. Aynı işi yapmaları,
aynı unvan ve kıdemde bulunmalarına rağmen kadroları
farklı kurumlarda bulunduğu için mağduriyet yaşayan kurum
hekimlerimizle ilgili yapılacak olan düzenlemenin takipçisi ve destekçisi
olduğumuzu ifade eder
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep)
çalışmaların hızlandırılarak 2023
yılına kadar tamamlanması, kurum hekimlerimiz
açısından büyük önem taşımaktadır derim.
Teşekkür ederim.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden
TEKNOFEST yarışmalarında dereceye giren Tokat Zileden gelen
öğrencilere ve öğretmenlere Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bu sene
TEKNOFEST yarışmalarında Türkiye 1inciliği, 2nciliği
ve 3üncülüğünü kazanan Tokat Zileden öğrenciler ve
öğretmenlerimiz yanımızda, bizimle beraber; hoş geldiniz
diyoruz. (Alkışlar)
Sayın Beştaş, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Tokatın Niksar ilçesinde öğrencilerin
gıdadan zehirlenmesine, büyükelçilerden Türkiyeye dair yapılan
uyarılara, Diyarbakırın Bağcılar Mahallesindeki
kadın pazarcıların pazar yerleri için nöbet tuttuklarına,
TJAlı kadınlara ve AİHMin verdiği ihlal kararına
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Teşekkürler
Sayın Başkan.
Tokat'ın Niksar ilçesinde 50 öğrencinin
gıda zehirlenmesi şüphesiyle tedavi altına
alındığına dair haberleri dün hepimiz izledik. Yine,
Tokat'ta Aysel Nadide Başar Yatılı Bölge Ortaokulu Yurdunda
kalan 137 öğrenci, mide bulantısı, kusma ve karın ağrısı
şikâyetlerinin olduğunu okul yönetimine bildirmişler. Artık
yurtlarda nasıl bir yemek veriliyorsa bu zehirlenme vakaları sık
sık Türkiye gündemine düşüyor maalesef. 4 Kasımda Zonguldakta 183,
6 Kasımda Ardahanda 8, 1 Kasımda Aydında 133, 45 sporcu, 13
Kasımda Sancaktepe Kız Yurdunda 100den fazla öğrenci, 3
Kasımda Kocaelinin Gebze ilçesindeki bir lojistik firmasında gece
verilen yemeği yedikten sonra yaklaşık 80 işçi de
-bunların arasında işçiler de var- hastanelik oldu. Biz,
çocukların aç olduğunu, beslenme çantası götüremediklerini hemen
hemen her hafta ifade ediyoruz. Üniversite öğrencileri de buna
ilişkin taleplerini her gün ifade ediyorlar ama sağlıklı
gıdaya erişimlerinin aslında ücretsiz olması gereken
öğrenciler, okulda yedikleri yemeklerle zehirleniyorlar. İktidara
sesleniyorum, yandaşlara aktardığınız rant
hesaplarını öncelikle öğrencilerin karnını doyurmak
için harcayın demek istiyorum.
Sayın Başkan, büyükelçilerden Türkiyeye
dair uyarı var, bunu ifade etmek istiyorum. Bazı Batı Avrupa ülkelerinin
büyükelçiliklerine, en az 1 uluslararası kuruluşa Türk yetkilileri
tarafından potansiyel güvenlik tedbirleri konusunda uyarı
yapıldığını öğrendik. Reutersa açıklama
yapan 3 Batı Avrupa ülkesinin Ankara büyükelçilikleri ve 1
uluslararası kuruluş, Türk yetkililerinin kendilerine potansiyel
tehditler hakkında uyarı yaptığını belirtti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Meral Hanım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Hatta
Reutersta paylaşılan bir e-postada militanların yapabileceği
karşı saldırılar nedeniyle alışveriş
merkezlerinin, otobüs duraklarının ve havalimanlarının
riskli olabileceğinin bildirildiği aktarıldı. Bu,
başka ülke büyükelçiliklerine bildiriliyor ama Millî Savunma
Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı her
konuda konuşuyorlar ama özellikle İçişleri
Bakanlığı bu konuda suskun. Sırbistan'ın Türkiye'ye
daha önce seyahat uyarısında bulunduğunu biliyoruz. Ne kadar
güvenli bir ülke olduğumuzu büyükelçiliklerin uyarılarından
görüyoruz. Bu öngörüler acaba bu ülkenin İçişleri Bakanında yok
mu? Bombalar patladıktan sonra mı ortalığı
bulandıracak, yalan yanlış bilgilerle kamuoyunu manipüle edecek;
bunu buradan sormak istiyoruz ve derhâl bir açıklama yapılmalı,
eğer böyle önemli riskler varsa gerçekleştirilmeden önce önlemlerin
alınması ve halkın aydınlatılması temel
sorumluluktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, Diyarbakırın Bağcılar
Mahallesindeki kadın pazarcıların pazar yerlerinin erkeklere
verilmesini kayyum ısrarla talep ediyor, kadınlar da bunun için nöbet
tutmaya başladı. Erkeklerin Diyarbakır'da 20 tane pazarı
var, o pazarlar onları doyurmuyor, gözleri de doymuyor;
kadınların tek 1 pazarı var, onu almak istiyorlar ve
kadınların canla başla emek verdikleri bu pazara,
kadınların yaşam alanlarına görevi gaspla devralan kayyum
da ısrarla müdahale ediyor. Biz kayyumun da erkeklerin de bu
müdahalelerinin karşısındayız, artık buna müdahale
etmeyin. Kadınlar alanlardaki haklarını, pazarlardaki
ekmeklerini savunuyorlar; bizler de buradan onların nöbetlerini
selamlıyoruz.
Sayın Başkan, TJAlı kadın
arkadaşlarımız üç gündür gözaltında. Bugün Emniyet
müdürlüğünde ifadelerinin alınacağını öğrendik
avukatlardan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
TJAlı kadınlar dokuz saat otobüste bekletilmişler, bir buçuk
gün su ve yiyecek hiçbir şey verilmemiş. Hakaret, ters kelepçe
ısrarı ve sözlü şiddet, fiziksel şiddet gırla Yüzlerinizi
duvara döneceksiniz, böyle bekleyeceksiniz. de bunun cabası. TJAlı
kadınlar, kadın özgürlük mücadelesi yürüten, erkek devlet
şiddetine karşı canla, başla mücadele eden ve direnen
aktivistlerdir. Onlara karşı tehdit, taciz ve sözlü fiiller hiçbir
sonuç alamaz. Bu gördüğünüz gözaltında olan Figen Ekti'nin
saçları. Arabada, otobüste, gözaltında işkence devam ediyor,
şu anda Ankara Emniyet Müdürlüğünde, TEM Şubesinde işkence
yapılıyor. Bu işkencenin hesabını, yapanlar da buna
göz yumanlar da talimatını verenler de er ya da geç
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) işkenceciler
de yapanlar da yaptıranlar da hesabını verecekler diyorum.
Son olarak, Sayın Başkan, AİHM
18inci maddeden 13 milletvekilimiz hakkında yine ihlal kararı verdi.
Daha önce Demirtaş kararı vardı, 708 gündür Demirtaş
kararı uygulanmıyor. Türkiye 708 gündür Anayasa suçu işlemeye
devam ediyor. Milletvekillerimizin, hepimizin başvurusu üzerine, buradan,
siyasi sebeplerle bu Anayasanın dokunulmazlık maddesinin
kaldırıldığına, tutuklandıklarına,
baskı altına alınmak istenildiklerine ve bunun demokratik
siyaseti, HDP'yi engellemeye dönük olduğuna Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi bir kez daha karar verdi. Burada söylediğimiz her şey
uluslararası yargıdan onaylanarak geri dönüyor. AKP bu sesi duyuyor
mu? Bu hukuksuzluğa devam ediyor hâlâ.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son kez açıyorum, tamamlayın
lütfen sözlerinizi.
Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bu
hukuksuzluğa karşı milletvekillerimiz ve önceki dönem Eş
Genel Başkanlarımız Figen Yüksekdağ ve Selahattin
Demirtaş büyük bir onurla direniyorlar. Biz hem Figen Yüksekdağ ve
Selahattin Demirtaşı hem Kobani kumpas davasında hâlâ rehin
tutulan Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel ve diğer bütün
arkadaşlarımızı burada sevgiyle saygıyla
selamlıyoruz. Onların haklılığını AİHM
ve Türkiye toplumunun ezici çoğunluğu gayet iyi biliyor. Bunun
hesabını da
AKP bu kumpaslarla siyasetçileri rehin alarak bu seçimde
de hiçbir konuda da başarıya ulaşamayacak, kazanamayacak,
kaybedecek; biz kazanacağız, mutlaka kazanacağız.
BAŞKAN Sayın Özel
25.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, hava yolları
personelinin oy kullanma problemine, ek gösterge düzenlemesine, Cumhurbaşkanının
sözleşmeli personel açıklamasına, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkan Vekilinin basın toplantısında
söylediklerine, özel sektörle çalışanların promosyon sorununa ve
Recep Tayyip Erdoğanın paravan şirket ifadesine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bütün siyasi partiler, gününde de olsa öne de
çekilse yapılacak seçime hazırlanıyor ve o seçimdeki her bir oy
önemli. Gücünü halktan, seçmenden alan milletvekilleri olarak biz de bir
kişinin bile oy kullanma hakkını savunmak durumundayız.
Hava yollarında çalışan personelin
çok uzun zamandır devam eden bir problemi var: Seçim günü görev
yapıyorlarsa, hele hele yurt dışı uçuşları varsa
asla oy kullanamıyorlar. Yurt dışı uçuş yapan
personelden yoğun talep alıyoruz. 2015 yılından bu yana her
seçim döneminde Yüksek Seçim Kuruluna başvurdukları hâlde olumlu bir
yanıt alamadılar. Bu personele yönelik idari bir karar
alınmadığına göre bizim bir düzenleme yapmamız
lazım. Gümrüklerde oy kullanabilmelerini sağlamak ve kendi ait
oldukları kütüğe bunu işlemek, Gümrükte kullanacak. diye
yazmak bizce sorunu çözebilir. İlgili komisyon bu konu üzerinde
çalışır ve 5 parti mutabakata varırsa 25 bin kişiyi
etkileyebilecek, hangilerinin o gün yurt dışı uçuşta
olduğu belli olmuyor, yurt içi uçuşta da olsalar ikametlerinden çok
uzakta olabiliyorlar, 25 bin kişiyi etkileyebilecek bu düzenlemeyi son
derece önemli görüyoruz.
Geçtiğimiz aylarda bir ek gösterge düzenlemesi
yapıldı ancak bu düzenleme nedeniyle çok sayıda şikâyet
alıyoruz, bazı çalışanlar kendilerinin
dışarıda bırakılmasından dolayı
rahatsızlıklarını dile getiriyorlar. Bu konunun yeniden ele
alınması ve eksikliklerin ortadan kaldırılması bizce
çok önemli, o anlamda ilgili komisyonun çalışmasını
bekliyoruz, aksi takdirde bunu bir araştırma komisyonu önerisiyle bir
kez daha gündeme getireceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin lütfen, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Cumhurbaşkanı
sözleşmeli personelle ilgili pazartesi günü bir açıklama yaptı, kapsamı
konusunda çok sayıda soru işareti oluştu. İktidar partisi
bir an önce bu düzenlemeyle ilgili önerisini Meclise sunmalıdır.
Mecliste milletvekillerinin sadece ve sadece kanun teklifi vereceğini
söyleyip sarayın odalarında, birtakım farklı yerlerde kanun
tasarıları hazırlayıp, bunu müjdeleyip daha sonra Meclisin
elinde hiçbir şey olmaması, bu ucube sistemin bize
kazandırdığı, milletvekillerini küçük düşüren, Meclisi
küçük düşüren bir uygulamadır.
Ayrıca, Adalet ve Kalkınma Partisinin
Sayın Grup Başkan Vekili basın toplantısında şunu
söyledi: Asgari ücret, 3600 ek gösterge, memur ve emekli maaşları,
sözleşmeli personel ve emeklilikte yaşa takılanların
kanunlarının 2022 sonuna kadar hayata geçirildiğine şahit
olacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir ay kaldı, bütçe
görüşmeleri var ve bu konuda, bakın, Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunu, Komisyon üyesi 6
arkadaşımız, elimizde bekleyen EYT önerilerini -tüm partilerin var-
müzakere etmek için toplantıya çağırdı. Sadece biz
değil, 30 Kasım 2022 saat 15.00 için hem İYİ Parti hem
Halkların Demokratik Partisi hem CHP, ilgili Komisyona başvurdu.
İç Tüzükün 26ncı maddesi açık olmasına rağmen
Sayın Recep Akdağ Gerek görmedim, toplantıya
çağırmadım. diyor. Komisyonun üçte 1i Aynı gün,
aynı saatte toplanalım. diyorsa çağırması lazım.
Komisyonun yüzde 50si söylemiş, çağırmıyor Yürütme
nasılsa bir adım atacak. diyor. Bu, hem kendi görevini hiçe
saymaktır hem Komisyonu hem Meclisi hem milletvekillerini
itibarsızlaştırmaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bunu doğru bulmuyoruz.
Emeklilikte yaşa takılanların kapsamının ve bu konuda
yapılacak düzenlemenin hep birlikte ve kapsamlıca görüşülmesi
gerekiyor. Öyle Biz yaptık, oldu. diye getirirlerse bir sürü
mağduriyet yaratılacak.
Daha önce söyledim, promosyonla ilgili bir
teklifimiz var Sayın Başkan. Buradan, Meclisten bir örnek verelim.
Meclisin çalışanları ve bizler maaş alıyoruz. Meclis
bankayla pazarlık etmiş, doğru da bir iş yapmış;
milletvekili, çalışan ayırmadan yirmi beşer bin lira
promosyon
Şimdi, düşünün ki iyi bir pazarlıkla,
çalışan 25 bin lira promosyon alabiliyor. Bunun özel sektörde
çalışan vatandaşlar için olması için kanun teklifi verdik.
Patronu aradan çıkaralım, banka direkt yatırsın diyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamamlayacağım
Başkanım.
Bakın, gidip de Putinin kapısında
Efendim, doğal gaz çok pahalı, bu kış böyle geçmez. Bu
kış biz kullanalım, faturayı seneye Bay Kemal ödesin. diye
yaklaşımda bulunmak yerine gelin, özel sektörde çalışan
herkesin promosyonunun doğrudan ödenmesini sağlayalım, etkili
bir pazarlık gücünü geliştirelim. Düşünsenize 25 bin lira,
bilemedin, 15 bin lira olsa kaç aylık doğal gaz faturasını
öder çalışanların. Bu konuda sayın milletvekili basın
toplantısında Sonuna kadar destekliyorum. demiş, teşekkür
ediyoruz ama bunu bir grup kararı olarak hepinizden bekliyoruz.
Sayın Başkan, son sözüm de şudur:
Dün, Recep Tayyip Erdoğan demiş ki: Efendim, bu Millet
İttifakı gelecek, paravan bir şirket gibi milletin
varlıklarını paylaşacak. Ya, siyaseten iktidar olmak,
hükûmet olmak isteyenlere Paravan şirket kuracaklar, varlıkları
paylaşacaklar. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi, son kez
açıyorum.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben bu Mecliste paravan
şirket diye bir şey duymadım ama bildiğim bir şey
var, bakın size paravan şirket: Man Adasında kurulan BUMERZ.
Burak Erdoğanın BUsu, Mustafa Erdoğanın Msi,
Erdoğanların ERi, Ziya Ülgen eniştenin Zsi. BUMERZ Man Adasında
da var, BUMERZin bu ortaklarıyla burada da var. BUMERZ paravan
şirket, onlar Vergiden kaçındık. diyor. Allah için hepimiz
biliyoruz ki vergi kaçırdınız. Paravan şirketi biz bilmeyiz
ama siz bilirsiniz, milletimize bir kere daha hatırlatmak istedik. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
26.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde şehit olan
Topçu Uzman Çavuş Nedim Korkmaza, Seyit Onbaşının ölüm
yıl dönümüne, Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin babası Ali Osman
Ekincinin vefatına, 3 Aralık Engelliler Gününe ve İstanbul
Milletvekili Serkan Bayramın hayatını anlatan Buğday
Tanesi filmine, yirmi yıllık AK PARTİ iktidarının
başarılarına ve Türkiye Yüzyılını milletle
beraber inşa edeceklerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Sözlerimin başında, dün Pençe-Kilit
Harekâtı bölgesinde teröristlerce yapılan saldırıda
şehit olan Topçu Uzman Çavuş Nedim Korkmaza Allahtan rahmet ve
mağfiret diliyorum. Ailesine ve milletimize
başsağlığı temenni ediyorum. Tabii ki bu vesileyle,
din ve devlet, vatan ve millet müdafaasında gerçekten güvenlik güçlerimize
üstün başarılar diliyorum. Bütün Mehmetçiklerimize,
jandarmamıza, polislerimize, korucularımıza, Millî
İstihbarat Teşkilatı personelimize, velhasıl bütün güvenlik
güçlerimize teşekkürlerimi ifade ediyorum. Cenab-ı Hak,
ayaklarına taş değdirmesin; bu ülkenin, bu milletin, bu devletin
düşmanlarına karşı her daim muzaffer eylesin.
Bugün aynı zamanda Seyit
Onbaşının ölüm yıl dönümü. Hakikaten 18 Mart 1915te 275
kiloluk mermiyi Ya Allah, bismillah! diyerek topa süren ve Çanakkale
geçilmez! diyen Seyit Onbaşımızı, onun şahsında
bütün şehitlerimizi rahmetle, minnetle, hürmetle yâd ediyorum. "Ey
şehit oğlu şehit, isteme benden makber/Sana aguşunu
açmış duruyor Peygamber." mısralarıyla yüce
şehitlerimizi selamlıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Helal
Başkanım!
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Aynı zamanda, bugün biraz evvel üzücü bir haber
aldık, çok Değerli Sivas Milletvekilimiz Semiha Ekinci
Hanımefendinin tedavi görmekte olan çok kıymetli babası Ali
Osman Ekincinin vefat haberini aldık. Ben, bu münasebetle, değerli
büyüğümüze ve bütün vefat eden vatandaşlarımıza Allahtan
rahmet ve mağfiret diliyorum. Hasta olan bütün
vatandaşlarımıza da Cenab-ı Haktan şifalar niyaz
ediyorum. Değerli Milletvekilimize de bütün milletvekillerimiz adına
başsağlığı dileklerimizi iletiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) 3 Aralık Dünya Engelliler Günü geliyor. Biraz evvel
Değerli Milletvekilimiz bu münasebetle gündem dışı söz
alarak düşüncelerini ifade etti ve kendi hayatının filme
alındığı filmin galası da cumartesi günü
yapılacak. Buğday Tanesi filmine de hep beraber iştirak
etmemiz noktasında davetini ifade etti; bir mani olmazsa müsait olan
arkadaşlarımızla davete icabet edeceğiz inşallah. Bu
münasebetle, bütün engelli kardeşlerimizin Dünya Engelliler Gününü
hatırlatıyor, engellerin kaldırılmasına ilişkin
AK PARTİ iktidarları döneminde bugüne kadar yapılanlara
durmadan, yorulmadan yenilerini ilave edeceğimizi ve hayatı daha engelsiz
hâle getirmek noktasında üzerimize düşenleri, bugüne kadar
yaptığımız gibi, yapacağımız iradesini de
belirtmek istiyorum.
Tabii, şunu ifade etmek isterim ki milletimizin
gündemi bizim gündemimizdir, milletimizin derdi bizim derdimizdir, milletimizin
ufku bizim ufkumuzdur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Çünkü biz, AK PARTİ olarak, millet tarafından
kurulmuş, kurulur kurulmaz da iktidara gelmiş bir parti olarak yirmi
yıllık kesintisiz iktidar dönemlerimizde hakikaten ülkemizi
muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarma iradesini ortaya
koyduk. Seksen yıllık cumhuriyet dönemimizde yapılan hizmet ve
eserlerin fevkinde, çok üstünde, çok daha büyük eser ve hizmetleri milletimizle
buluşturduk. Şu son bir aylık döneme baktığımızda,
hemen Cumhuriyet Bayramı'mızın arifesinde, 28 Ekimde ilan
ettiğimiz Türkiye Yüzyılı vizyonumuzun hemen akabinde Toggla,
yerli ve millî aracımızla ve akabinde dünyanın en büyük
barajlarından Yusufeli Barajı'yla bunu taçlandırdık ve her
gün, her hafta farklı bir hizmeti milletimizle buluşturduk.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu konuda Durmak yok, yola devam. diyerek
cumhuriyetimizin 100üncü yıl dönümüne ilişkin Türkiye
Yüzyılı mottosuyla, ufkuyla Cumhur İttifakı olarak
milletimizle beraber, yüzyılın lideri Recep Tayyip Erdoğan'la
beraber inşallah çok daha büyük eser ve hizmetlere, çok daha büyük
ufuklara hep birlikte yol alacağız.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
İnşallah.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) 2023 seçimleri de bunun, yeni yüzyılın yeni
başlangıcı olacak Allah'ın izniyle.
Şunu ifade etmek isterim ki ne söylemişsek
yaptık, yaptıklarımızı söyledik. İlkeli siyaseti
hem içeride hem dışarıda ortaya koyduk. Bu münasebetledir ki
sözü en güvenilir ülke Türkiye hâline geldik ve Türkiyesiz bir denklem
kurulamayacak bölgesel ve küresel büyük bir güç hâline geldik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Biz Türkiye'yi üst lige çıkardık, Allah'ın
izniyle süper lig oyuncusu hâline getirdik; kimsenin küme düşürmesine
müsaade etmeyeceğiz Allah'ın izniyle.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Bravo,
helal olsun!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bununla beraber, evet, ne söylemişsek onu
yaptık ve yapıyoruz. Geçen sene bu zamanlarda 5 adım
atacağız. demiştik, Asgari ücreti aralığın
ortasına kadar hâlledeceğiz. demiştik, hallettik; temmuzda bir
daha yüzde 30 ilave zam yaptık. Memur ve emeklilerle ilgili
maaşları düzenleyeceğiz, enflasyona ezdirmeyeceğiz. dedik,
gereğini yaptık. 3600 ek göstergeyi
yasalaştıracağız. dedik, temmuz ayında
yasalaştırdık; Allah'ın izniyle, ocakta bütün memurlar ve
emekliler için 3600 ek gösterge yürürlüğe girmiş olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Türkiyeyi sefalette de 1inci yaptınız, onu da söyleyin.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Yanlış bilgi verme, herkesi kapsamıyor 3600.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, son olarak
BAŞKAN Son kez mikrofonu açıyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Allah'ın izniyle, şu anda da bugün Sayın
Çalışma Bakanımız, işveren ve işçi
sendikalarıyla beraber asgari ücretli kesimin hakikaten daha müreffeh bir
noktaya gelmesiyle ilgili görüşmeleri planlıyorlar ve Allah'ın
izniyle, aralığın ortasına kadar bu görüşmelerin
neticelendirileceğini düşünüyorum. Aynı şekilde, 424 bin
sözleşmeli personel kardeşimizi kadroya geçiriyoruz. EYTli
kardeşlerimize verdiğimiz sözü tutuyor ve Allah'ın izniyle en
geç aralık sonu, ocak başı diye nitelendirdiğimiz bu
kanunlaşma, yasalaştırma sürecini de Genel Kurula getirmek
suretiyle bu meseleleri de kökünden çözeceğiz.
Söylediklerimizi yapacağız,
yaptıklarımızı söylemeye devam edeceğiz; milletimizle
beraber Türkiye Yüzyılını hep beraber inşa edeceğiz
diyor, hepinizi hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Helal
olsun, bravo!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
27.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Sivas Milletvekili
Semiha Ekincinin babasının vefatına ve İstanbul
Milletvekili Serkan Bayramın hayatını anlatan Buğday
Tanesi filmine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
biraz önce Adalet ve Kalkınma Partisi Milletvekili Sayın Semiha
Ekincinin babasının vefat haberini öğrendik, kendisinin
başı sağ olsun; Adalet ve Kalkınma Partisine de kendisine
de ailesine de başsağlığı diliyoruz.
Ayrıca, Serkan Bayram kardeşimiz
konuşurken ben salonda değildim ama kendisinin, hayat hikâyesini
anlatan Buğday Tanesi filmiyle ilgili hem bize, grubumuza hem de Genel
Başkanımıza nazik daveti oldu. Bizim programlarımız
çerçevesinde Serkan Bayramın filminin gala gecesinde, o gece partimiz
temsil edilecek; kendisine de teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun
lütfen.
28.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin babasının vefatına ve
İstanbul Milletvekili Serkan Bayramın hayatını anlatan
Buğday Tanesi filmine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de Semiha Ekinci Vekilimize, Adalet ve
Kalkınma Partisine başsağlığı ve sabır
diliyorum; acılarını paylaşıyorum.
Serkan Bayram Vekile de davetleri için teşekkür
ederiz, biz de planlamalarımıza bakacağız. Özellikle,
kişisel hayatını konu alan bir kitap
çalışmasının ve film çalışmasının tabii
ki engellilerle ilgili de yaşanmışlıklarla ilgili de çok
önemli olduğunu düşünüyoruz; kendisini de tebrik ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Dervişoğlu...
29.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin
babasının vefatına ve İstanbul Milletvekili Serkan
Bayramın hayatını anlatan Buğday Tanesi filmine
ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Ben de aynı duyguları paylaşmak için söz
aldım.
Adalet ve Kalkınma Partisi Sivas Milletvekili
Sayın Semiha Ekinci Hanımefendinin babasının vefat
haberini Muhammet Beyin bilgilendirmesiyle öğrenmiş olduk. Kendisine
başsağlığı dileklerimizi iletiyorum ve merhuma da
Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum.
Keza, yine, Sayın Serkan Bayramın 3
Aralık Dünya Engelliler Gününe takaddüm eden hem kitap hem film
çalışmasını da tebrik ediyorum. Partimizin yetkili
organları tarafından bir temsilci grubu görevlendireceğimizi
ifade ediyorum. İnşallah, dilekleri, temennileri gerçek olur.
Hayırlı uğurlu olmasını da temenni ediyorum bu
vesileyle.
Sağ olun efendim.
BAŞKAN Sayın Akçay...
30.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Sivas
Milletvekili Semiha Ekincinin babasının vefatına ve
İstanbul Milletvekili Serkan Bayramın hayatını anlatan
Buğday Tanesi filmine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Akbaşoğlunun
bilgilendirmesiyle, AK PARTİ Sivas Milletvekili kıymetli
arkadaşımız Sayın Semra Ekincinin babasının
vefatını üzülerek öğrendik. Başta Sayın Semra Ekinci
olmak üzere ailesine, yakınlarına ve AK PARTİ camiasına
başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz ve merhum
babasına da Allahtan rahmet diliyoruz.
Hem bu Engelliler Haftasına isabet etmesini de
anlamlı bulduğumuz, çok kıymetli milletvekili
arkadaşımız Serkan Bayram Beyi de
hazırlığını yaptıkları bu film ve kitap
çalışması nedeniyle tebrik ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Çok sevinerek öğrendik.
Hem filmi izleyeceğiz hem de hazırladıkları kitabı
okuyacağız ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak da bu filmin
galasında partimizi de temsil etmek üzere arkadaşlarımız
iştirak edeceklerdir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya
Sadi Bilgiçin, Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin babasının
vefatına ve İstanbul Milletvekili Serkan Bayramın
hayatını anlatan filme ilişkin konuşması
BAŞKAN Biz de Semiha Ekinci Milletvekilimiz
Hanımefendiye başsağlığı diliyoruz, babasına
Rabbimizden rahmet diliyoruz.
Gerçekten, Serkan Bayram kardeşimizin
yazmış olduğu kitap ve hayatının filme
alınması
İnşallah, cumartesi günü İstanbulda Atatürk
Kültür Merkezinde sahnelenecek galada ilk gösterimi yapılacak. Tabii, bu
kitap da bu film de aslında bebekliğinden başlayarak,
geçirdiği kazadan itibaren bugüne kadar geçirmiş olduğu hayat
yolculuğu, gelmiş olduğu nokta itibarıyla bütün
engellilerimiz için de mutlaka bir umut yolculuğu olacaktır. Biz de
Başkanlık Divanı olarak kendisini tebrik ediyoruz.
Bu deneyimler, toplumumuz içinde engelli
vatandaşlarımıza hem bakışımız hem de
onlarla ilgili alacağımız kararlar, tedbirler ve yapılacak
destekler konusunda da bir yol haritası olacaktır. Kendisine
teşekkür ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının 2 tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
İlk tezkereyi okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Bulgaristan Ulusal Meclis
Başkanı Vecdi Raşidovun beraberinde bir Parlamento heyetiyle
birlikte ülkemizi ziyaret etmesinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 1/12/2022 tarih ve 96 sayılı
Kararıyla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/2173)
1/12/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Bulgaristan Ulusal Meclis Başkanı
Sayın Vecdi Raşidovun beraberinde bir Parlamento heyetiyle birlikte
ülkemizi ziyaret etmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 1/12/2022 tarih ve 96 sayılı Kararıyla
uygun bulunmuştur.
Söz konusu heyetin ülkemizi ziyaretleri Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 sayılı Kanunun 7nci maddesi gereğince Genel
Kurulun bilgilerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Küba Halkın Gücü Parlamentosu
Başkanı Juan Esteban Lazo Hernandezin beraberinde bir Parlamento
heyetiyle birlikte ülkemizi ziyaret etmesinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 1/12/2022 tarih ve 96 sayılı
Kararıyla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/2174)
1/12/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Küba Halkın Gücü Parlamentosu Başkanı
Sayın Juan Esteban Lazo Hernandez'in beraberinde bir Parlamento heyetiyle
birlikte ülkemizi ziyaret etmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 1/12/2022 tarih ve 96 sayılı
Kararıyla uygun bulunmuştur.
Söz konusu heyetin ülkemizi ziyaretleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 sayılı Kanunun 7nci Maddesi gereğince Genel
Kurulun bilgilerine sunulur.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının 3 tezkeresi daha vardır, okutup
sırasıyla oylarınıza sunacağım.
İlk tezkereyi okutuyorum:
1/12/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Sayın Profesör Doktor Mustafa Şentop ve beraberindeki Parlamento
heyetinin Sırbistan Ulusal Meclisi Başkanı Vladimir Orlic'in
vaki davetine icabetle, 7-8 Aralık 2022 tarihlerinde Belgrad'da
düzenlenecek olan Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter
Asamblesinin (KEİPA) 60ıncı Genel Kuruluna
katılımı hususu 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 6'ncı maddesi uyarınca Genel
Kurulun tasviplerine sunulur.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Mustafa Şentop ve beraberindeki Parlamento heyetinin
Katar Şûra Meclisi Başkanı Hassan bin Abdullah al-Ghanimin vaki
davetine icabetle 14 Aralık 2022 tarihinde resmî bir ziyarette
bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/2176)
1/12/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Sayın Profesör Doktor Mustafa Şentop ve beraberindeki Parlamento
heyetinin Katar Şûra Meclisi Başkanı Hassan bin Abdullah
al-Ghanim'in vaki davetine icabetle, 14 Aralık 2022 tarihinde resmî bir
ziyarette bulunması hususu 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 6ncı maddesi uyarınca Genel
Kurulun tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer
tezkereyi okutuyorum:
5.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Mustafa Şentop ve beraberindeki Parlamento heyetinin 21
Aralık 2022 tarihinde Üsküpte düzenlenecek Türkçe Eğitim
Bayramı kutlamalarına katılmak üzere 20-22 Aralık 2022
tarihlerinde Kuzey Makedonya Cumhuriyetine resmî ziyarette bulunmasına
ilişkin tezkeresi (3/2177)
1/12/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Sayın Profesör Doktor Mustafa
Şentopun 21 Aralık 2022 tarihinde Üsküpte düzenlenecek Türkçe
Eğitim Bayramı kutlamalarına katılmak üzere beraberinde bir
Parlamento heyetiyle 20-22 Aralık 2022 tarihlerinde Kuzey Makedonya
Cumhuriyetine resmî ziyarette bulunması hususu 28/3/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 9uncu maddesi uyarınca
Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından,
DAEŞ terör örgütüyle iltisaklı kişilerin Türkiyede şirket
kurabilmesi, sermaye hareketlerinde bulunması ve vatandaşlık alması
hususunun kapsamlı olarak araştırılması, muhtemel
terör hücrelerinin ve eylemlerinin harekete geçmeden bertaraf edilmesi
amacıyla alınacak tedbirlerin belirlenmesine yönelik 1/12/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1
Aralık 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
1/12/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 1/12/2022 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İzmir Milletvekili ve Grup Başkan Vekili
Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, DAEŞ terör örgütüyle
iltisaklı kişilerin Türkiyede şirket kurabilmesi, sermaye
hareketlerinde bulunması ve vatandaşlık alması hususunun
kapsamlı olarak araştırılması, muhtemel terör
hücrelerinin ve eylemlerinin harekete geçmeden bertaraf edilmesi amacıyla
alınacak tedbirlerin belirlenmesine yönelik 1/12/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 1/12/2022 Perşembe günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ Parti Grubu adına Sayın Dursun Ataş.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN
ATAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ
Parti olarak vermiş olduğumuz önerimiz hakkında söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, 1 Aralık tarihinde
Resmî Gazete'de yayımlanan kararda DEAŞ terör örgütüyle
bağlantı içinde olduğu tespit edilen 17 kişinin
şirketlerine ve mal varlıklarına el konulduğu ifade
edilmektedir. Türkiye'de birçok kanlı terör eylemi
gerçekleştirmiş bir terör örgütü ve bu örgütle ilişkili
kişilerin ülkemizde rahatlıkla şirket kurması ve
birtakım sermaye hareketleri yürütmesi büyük bir güvenlik zafiyetini
açıkça göstermektedir. Daha endişe verici olan husus ise DEAŞ
terör örgütüyle bağlantısı olduğu tespit edilen 17
kişinin 4üne Türk vatandaşlığı verilmiş
olmasıdır. İktidarı defalarca
uyardığımız kitlesel göç ve vatandaşlık politikalarının
Türkiye'deki demografik yapıyı nasıl tahrip ettiği ve millî
güvenliği nasıl erozyona uğrattığı bir kez daha
alenen ortaya çıkmıştır.
Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere
Afganistan, Pakistan ve İran başta olmak üzere, pek çok ülkeden
Türkiye'ye yönelik yoğun bir kitlesel göç hareketi gerçekleşmektedir.
Sınırlarımızdan elini kolunu sallayarak akın akın
insanlar geçmektedir. Bu göçün dikkat çekici tarafı ise çoğunlukla
genç ve erkeklerden oluşmasıdır. DEAŞ'ın
beslediği radikal Selefilik ideolojisinin ülkemize bu göçlerle girmesi
iktidarın açık kapı politikasının ve göç siyasetinin
yıkıcı etkilerini daha da artırmaktadır. Türkiye, bir
tesadüf eseri değil, iktidarın bilinçli politika tercihlerinin
doğal bir sonucu olarak dünyada en fazla sığınmacı ve
kaçak göçmen barındıran ülke konumuna gelmiştir. Üstelik millî
güvenliğimizi açıkça tehdit eden bu sığınmacılar
için öz kaynaklarımızdan milyarlarca dolar harcadık.
Değerli milletvekilleri, bir yandan Suriyeli
sığınmacılar ve dünyanın dört bir yanından iktidarın
elek hâline getirdiği sınırlarımızdan geçerek ülkeye
giren kaçak göçmenler, diğer yandan iktidarın para
karşılığı dağıttığı istisnai
vatandaşlıklar ülkemizi millî güvenlik açısından büyük
risklerle karşı karşıya bırakmaktadır. AKPnin
izlediği bu siyaset, insani amaçlardan çok, yıkıcı bir
faaliyet hâline dönüşmüştür. AKP'nin Türkiye'yi Avrupa başta
olmak üzere dünyanın mülteci kampı hâline getirme hevesinin
bedellerini bugün milletçe ödüyoruz. Gerekli tedbirlerin alınmaması
ve gereken eylemlerin yapılmaması hâlinde çok daha ağır
bedellerle karşı karşıya kalacağız. AKP'nin,
Türkiye'nin yalnızca bugününü değil, aynı zamanda
geleceğini de riske atan bu göç siyasetinin izahını çıkıp
bu kürsüden yapması gerekmektedir. Neden vatanımızı
dünyanın en fazla sığınmacı ve kaçak
barındıran ülkesi konumuna getirdiniz? Neden Türk
vatandaşlığını para
karşılığında kitlelere satma hevesi içerisindesiniz?
Bakın, bugün ülkemiz AKP'nin göç ve vatandaşlık
politikaları sonucunda o kadar büyük güvenlik zafiyetiyle karşı
karşıya bırakıldı ki İçişleri
Bakanlığı istisnai yollarla vatandaşlık verdiği
kişilerin terör örgütü mensubu olduğunu dahi tespit edemiyor.
Değerli milletvekilleri, AKP, Türkiye'yi
kitlesel göçün, demografik erozyonun ve terör örgütlerinin açık hedefi
hâline getirmiştir. Eğer şimdi önlem alınmazsa yarın
çok geç olabilir.
Gerek Suriyeli sığınmacılara
gerekse istisnai yollarla diğer yabancı uyruklu kişilere verilen
kitlesel vatandaşlıklar sonucunda Türkiyenin maruz
kaldığı güvenlik risklerinin mutlaka yüce Meclis
çatısı altında araştırılması gerekmektedir
diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Meral Danış Beştaş. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet,
IŞİD üyelerinin vatandaşlığı ve mal
varlıklarının Türkiyede yoğunlaşması üzerine ve
bunların tespit edilmesi için bir önerge
Aslında, buna dair biz de
Halkların Demokratik Partisi olarak geçmişte, müteaddit defalar
IŞİDlilerin Türkiyede neden bu kadar rahatlıkla ticaret
yaptığına; böyle sınırın yakasında
berisinde, böyle çok yakınlarında neden IŞİDlilerin
bulunduğuna; bunun aslında IŞİDle olan temasa,
ilişkiye, desteğe çok önemli bir delalet teşkil ettiğine
dair sıkça beyanlarda bulunduk.
Evet yani bugün Türkiyede Ragıp Zarakolu gibi
dünyaca tanınan, Uluslararası PEN Üyesi bir yazarın
vatandaşlıktan çıkarılması
tartışılabiliyor ama IŞİDliler Türkiye
vatandaşı olabiliyor rahatlıkla hem de bütün dünyanın
insanlığa karşı suç işlediğini kabul ettiği
ve uluslararası koalisyon güçlerinin IŞİDle mücadele için
kurulduğu bir zaman diliminde bunu tartışıyoruz.
Peki, neden yani IŞİDlilerin
ayrıcalığı ne; açıkçası, bunu sormadan
edemiyoruz. 5 milyonu aşkın sığınmacı
arasında IŞİDliler ayrıcalıklı. Evet, her gün gazetelerde
şu haberleri görebilirsiniz: Örneğin, İlhami Balı -hiç unutmadığım
bir isim- bizim 5 Haziran mitingimize bomba attığı için aranan
bir sınır emiri; Kiliste dükkânı var ya yani polis
yakalamıyor bir yana, ticaret yapmasının da önünü açıyor.
Ya da Ezidi kız çocuğunu kaçırıp köle pazarında köle
olarak satan IŞİDliler Ankarada yaşıyorlar. Ezidi
kız çocukları onlardan alındı ve bu IŞİDliler
bir gözaltı işleminden sonra da tahliye edildiler. Dün, HDP
Yüreğir ilçe örgütümüze saldıran IŞİDlilerin -hem de kabul
ediyorlar- nasıl serbest bırakıldığını
burada sizlerle paylaştık.
Evet, iktidar, IŞİDle mücadele etmek
yerine onu kullanışlı bir enstrüman olarak kabul ediyor
aslında. Şu anda da birçok IŞİD üyesinin ÖSOya transfer
olduğunu ve ÖSO çeteleri içinde TSKyle birlikte operasyon yürüttüklerini
biliyoruz. Tabii, şu da başka bir bilgi: Türkiyenin
IŞİDle sınırdaş olduğu dönemlerde, AKP Hükûmeti,
Suriye sınırındaki sınır kapılarını
açık tutuyordu ve o zaman resmî gümrük işlemlerine devam ediyordu.
Ticaret yaptığını gösteren TÜİK verileri de
unutulmuş değil. Yani bu ülkede mal varlıkları edinmeleri
de vatandaş olmaları da suç işleyip dolaşmaları da
ticaret yapmaları da serbest, bunu araştıralım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Tekin Bingöl.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara)
Tarih 7 Nisan 2021, Resmî Gazetede 2 Bakanın imzasıyla bir karar
yayımlanıyor. Bu kararda, teröre yardım ettikleri için 365
kişinin mal varlıkları donduruluyor ve bu 365 kişinin
içinden 86sı IŞİD militanı yani Garı, Suruçu,
İstanbul'u kana bulayan terör örgütü üyeleri ama gelin, görün ki bunlara
vatandaşlık da veriliyor.
7 Nisandaki bu karardan sonra, ben 13 Nisan 2021de
İçişleri Bakanına soruyorum, diyorum ki: Bunların
sayısı kaç; bunlar hangi kararlarla Türkiye'ye geldiler,
vatandaşlık hakkı elde ettiler, vergi mükellefi oldular ve
ticaret yapmaya başladılar? Bana verilen cevapta deniyor ki: Bunlar
T.C. vatandaşı değil. Bu, asılsız bir iddia.
Bakıldığında, 99la başlayan, yabancılara verilen
kimlik numarası. E, peki, yabancılara verilen kimlik numarasıyla
rahatlıkla bunlar vergi mükellefi olabiliyor mu; Laleli'nin
göbeğinde, Aksaray'da dükkân açıp ticaret yapabiliyorlar mı? Bu
yetkiyi nereden alıyorlar?
Sonra, 15 Haziranda bu kez arkadaşlarımla
birlikte bir araştırma önergesi veriyorum çünkü bu vahim bir olay
çünkü kan var, kan; gözyaşı var, gözyaşı! Bu da es
geçiliyor.
Ve nihayet, 10 Ocak 2022de bu kez Fuat Oktay'a
soruyorum, diyorum ki: Bunlar nasıl vatandaş oldu? Bana diyor ki:
Bu, bizim görev alanımızın dışında. Çocuk
kandırıyor. Dünya âlem biliyor ki yabancıların
vatandaş olmasının yolu Cumhurbaşkanı kararından
yani Recep Tayyip Erdoğanın imzasından geçiyor, üzerinden
atıyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Ardından, 13 Şubat 2022de -peşini
bırakmıyoruz- bu kez İçişleri Bakanına soruyorum, uzun
bir soru; sermaye artırımı, şirket ortakları, kimlerle
ticaret yapmışlar; bir sürü soru. Tek bir cümleyle, adından,
kendinden menkul Bakan Türk Vatandaşlığı Kanununun
Uygulanmasına İlişkin Yönetmelike göre yapılmaktadır.
diyor.
Ama ilginçtir, bitmiyor, arada 5 Kasımda bir
daha bir karar yayımlanıyor; bugün de Resmî Gazetede bir karar daha
çıkıyor, 17 IŞİDlinin mal varlığı
donduruluyor. Bir parantez daha açılıyor, şirketler var. Bu
şirketlerden bir tanesi, mesela, Universal Lojistik; 2016
yılında kurulmuş değerli arkadaşlar, 2016
yılında; yıl 2022nin sonu, geçen bu süre içerisinde bu
şirket ticaret yapmış, para kazanmış
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bingöl, süreniz tamamlandı.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Son bir cümle,
bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Ek süre vermiyorum Sayın Bingöl.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Peki, vermeyin,
önemli değil.
Bu şirket ticaret yapıyor; daha da
ilginci, 7 Nisan 2021 kararnamesinde ticaretten men edilen, mal
varlığı dondurulan şirketler bugün İstanbulun
göbeğinde, aynı adreste şirket unvanını
değiştirerek ticaret yapıyorlar.
Başka
Hani Süleyman Soylu demişti ya
Bunların T.C. numarası 99la
Külliyen yalan! Size birkaç örnek vereyim:
Bir tanesinin T.C. numarası 334, bir tanesinin 123, bir tanesinin 490, bir
tanesinin 662...
BAŞKAN Sayın Bingöl, süreniz doldu.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Tekin Bey, sakin
Tekin Bey, sakin...
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Hadi, buyurun
değerlendirin. Bu, İYİ Partinin vermiş olduğu
araştırma önergesi sizin için bir fırsat. Bunun içinde kan ve
gözyaşı var.
BAŞKAN Sayın Bingöl, süreniz
tamamlandı.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Eğer bu kan
ve gözyaşına ortak olmak istemiyorsanız bu araştırma
önergesine olumlu oy verin, aklanın.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Tekin Bey, sakin,
sakin, sakin.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Samimi olsaydınız
Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Kanununa destek verirdiniz, ret
oyu verdiniz.
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Abdullah Güler. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Evet, bir fırsat
Şimdi, gündemimizdeki
konu nedir? İYİ Partinin vermiş olduğu önerge
6415
sayılı Kanunun 7nci maddesi kapsamı içerisindeki terörle
iltisak ve irtibatlı olarak faaliyette bulunan şirket ve
şahısların mal varlığının dondurulması.
Peki, 6415 sayılı Kanun ne zaman çıkmış? 24üncü
Yasama Döneminde. Cumhuriyet Halk Partisi ne oy vermiş? Ret oyu
vermiş. Peki, devamında 7262 sayılı Kanunu
çıkarmışız. Ne zaman? 31/12/2020 tarihinde. Peki, bu
kanunun değişikliği noktasında, 6415 sayılı
Kanunun 7nci maddesinde ilgili ihtiyati tedbir, mal
varlığını dondurma kararını, ilgili 7262
sayılı Kanunla mevcut bu yasama organımız kabul ederek
yürürlüğe koymuş. Peki, yine ilgili partilerimiz ne demiş buna,
başta İYİ Parti olmak üzere mal varlığını
dondurmayla ilgili bu kanunumuza? Hayır demiş, ret vermiş;
enteresan bir şey.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Söyledim, Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Kanunu geçti bu Meclisten.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Şimdi de diyor ki
burada: Efendim, ilgili bazı şirketler ve şahıslar var,
mal varlığı donduruldu, bunu araştıralım. Mal
varlığının dondurulmasıyla ilgili kanuna niye
hayır veriyorsunuz o zaman? Enteresan bir durum.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Bunu mu çıkardınız ifadelerimizden yani
önergeden?
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Peki, sadece
IŞİD dedik, DAİŞ dedik. Peki, ne olmuş? Kanun
çıktıktan sonra, 2021-2022 yıllarında tam 1.223
şahıs ve şirketin mal varlığı Türkiye'de
dondurulmuş. Peki, bunlardan sadece DAİŞmi var? 659 FETÖ var,
192 tane YPG/PKK/KCK var, 34 tane DHKP-C var, 28 tane MLKP var, MKP var yani
Türkiye'de yasa dışı terörle bağlantılı kim varsa
kanunumuz, devletimiz hukuk güvenliği ve kanunilik ilkesi gereğince
tepesine binmiş, gereğini yapmış. Peki, mevcut bu yasal
düzenlemeler kapsamı içerisinde biz bunları yaparken ilgili
şahıslar, isimler adlandırılıyor.
Anayasamızın 38inci maddesi var. Anayasamızın 38inci
maddesi ne diyor? Bir kişi hakkında herhangi bir yargı
kararı, mahkûmiyet olmaksızın o kişiyi suçlu sayabilir
miyiz?
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Çok doğru. Soyluya
da söyleyin bunu.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) -
Vatandaşlığa geçmiş olabilir, sonradan da
karışabilir, suça karışabilir ve gereğini
yapıyoruz, bu kanun doğrultusunda gereğini yapıyoruz.
Türkiye bir hukuk devletidir.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sana mal varlığını sormuyorum; bu
adamları araştırmadan parayla niye vatandaş
yapıyorsunuz diyorum.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) - Kim ne suça
karışırsa gereğini yapıyor; onu da yasal düzeyde
yapıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Niye
olayı tersten sunuyorsun ya!
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Vatandaş niye
yapıyorsun, vatandaş; onu soruyoruz ya!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Güler, süreniz doldu.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) - Birilerinin vehmiyle,
birilerinin kanaatiyle tahminler üzerine yapmıyor; yasa ne diyorsa onun
gereğini yapıyor.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın
Dervişoğlu.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, İstanbul Milletvekili Abdullah Gülerin
İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Efendim, ben, terörle ilişkili kişilerin ya da
şirketlerin mal varlığına el koymanız hususunda bir
eleştiri getirmedim. Ben, kontrolsüz vatandaşlığın
Türkiye tarafından, özellikle İçişleri Bakanlığına
da atıfta bulunarak, bu kadar pervasızca gerçekleştirilmesine
vurgu yaptım. Yoksa elbette ki kanun çerçevesinde terörle ilişkisi
bulunan, örgütlerle temasları bulunan kişilerin mal
varlıklarına el koyulmasıyla alakalı bir eleştirimiz
yok, o ayrı bir husus çünkü. Ben bunların yani bu kişilerin
neden bu kadar kontrolsüzce vatandaşlığa alındığını
ve bu konuda da bir farkındalık yaratarak Hükûmetin bu konulara
dikkatle yaklaşması gerektiği hususunu güncellemek için
söyledim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Yoksa yani bu nasıl bir şeydir? Bu yasaya siz
hayır dediniz. Hayır, biz öyle bir şey söylemiyoruz ama siz
bazı konularda ciddi bir biçimde borsalar kurarak kendinizi
sabıkalandırdığnız için bazı yasaların
görüşülmesi noktasında da tavır sergilemek mecburiyetinde
kalıyoruz. Yoksa terörle kim ilişkilendiyse devlet, mal
varlığına elbette ki el koysun ama devlet, terörle
ilişkilendirilecek kişilerin vatandaş yapılmasına
karşı da tedbirli davransın diyoruz. Yani buradan
çıkardığınız sonucu -doğrusunu isterseniz-
anlayabilmiş değilim, önergemizi bir kere daha okumanızı
tavsiye ederim.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından,
DAEŞ terör örgütüyle iltisaklı kişilerin Türkiyede şirket
kurabilmesi, sermaye hareketlerinde bulunması ve vatandaşlık
alması hususunun kapsamlı olarak araştırılması,
muhtemel terör hücrelerinin ve eylemlerinin harekete geçmeden bertaraf edilmesi
amacıyla alınacak tedbirlerin belirlenmesine yönelik 1/12/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1
Aralık 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN İYİ Parti grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili
Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, asgari ücret alan
emekçilerin yaşadıkları sorunların
araştırılması amacıyla 1/12/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel
görüşme önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Aralık 2022 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
1/12/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 01/12/2022 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
1 Aralık 2022 tarihinde Siirt Milletvekili,
Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili, Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından
(22734 grup numaralı) asgari ücret alan emekçilerin
yaşadıkları sorunların araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan genel
görüşme önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak 1/12/2022
Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklama
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Oya Ersoy.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul)
Sayın Başkan, asgari ücret Türkiyede bir işçinin
kazandığı en az ücret olmaktan çok daha fazla bir anlam ifade
ediyor; tüm çalışma hayatını ve neredeyse tüm
çalışanların da ücretlerini belirliyor, kriter bu.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı bir anket çalışması
başlatmış; işçilerin, işverenlerin ve kamuoyunun
beklentilerini tespit etmek istiyormuş. Aynı Bakanlık,
bırakın Asgari Ücret Tespit Komisyonunun antidemokratik
olmasını, en son Bakan Vedat Bilgin göreve geldiğinden beri,
yılda 3 defa toplanması gereken Üçlü Danışma Kurulunu bile
hiç toplamadı. Ekonomik ve Sosyal Konsey ise on iki yıldır
toplanmıyor bu ülkede.
Dünyanın bir başka ülkesinde asgari ücret
Türkiyede olduğu kadar konuşulmuyor. Neden? Çünkü Türkiyede asgari
ücret ortalama ücret hâline getirilmiş durumda sayenizde. Sürekli
Ekonomimiz büyüyor. diye övünüyor iktidar ama bakıyoruz, bu büyümeden
emekçiler asla pay almıyor. Gayrisafi yurt içi hasıla içindeki emek
gelirleri payının oranı 2016da yüzde 37,8ken 2022de yüzde
25,4e düşmüş. Ne büyüyor? Sizin şirketleriniz ve
sermayedarlarınız büyüyor. Emekçilere ne oluyor? Vallahi, getirdiğiniz
hâl şu: Türkiye, Sefalet Endeksinde 156 ülke arasında 1inci
sıraya oturmuş durumda.
2022nin başında Asgari ücrete yüzde 50
zam yaptık. diye övündünüz, biraz önce Grup Başkan Vekili de burada
övündü. O ücret daha ikinci ayında eridi. Temmuzda yapılan enflasyon
farkı zammıyla asgari ücret 5.500 liraya çıktı. Peki,
açlık sınırı temmuz ayında ne oldu? 6.839 lirayı
geçti, kasım ayında bu açlık sınırına
baktığımızda 7.785 liranın üstüne çıktı;
asgari ücret ne oldu? Açlık sınırının 2.285 lira altına
indi. Yoksulluk sınırına baktığımızdaysa
neredeyse asgari ücretin 4 katından daha fazla. Evet, üstelik bu ülkede
çalışanların yüzde 49u asgari ücret civarı veya onun
altında çalışıyor ve bu oranın tek tek sektörlerdeki
payına baktığımızda tarım dışı
sektörlerde yüzde 43, sanayide yüzde 50, deri sektöründe yüzde 59,72; gıda
sektöründe yüzde 65, inşaatta yüzde 54, toptan ve perakende sektöründe
yüzde 64, turizmde yüzde 72. Kadınların daha yoğun
çalıştığı sektörlere baktığımızda
kadınlar erkeklerden daha az kazandığı gibi, asgari ücret
altı çalışan kadın sayısı erkeklerin çok çok, kat
kat üstünde.
Evet, bugün asgari ücretle geçinmek zorunda kalan
bir işçi ne gıdaya erişebiliyor ne de barınmaya ve mutfak
enflasyonunun bile yüzde 134,77 oranında arttığı bu ülkede,
asgari ücretin sadece mutfak enflasyonu dikkate alındığında
bile yüzde 134 artması gerekir. Asgari ücret belirlenirken oransal
büyümeden hep bahsediliyor, o yüzden ben de bu oranı vererek
karşılaştırma yapmak istedim ama bu orandan daha çok bu
ücrette ne alınabildiği önemlidir. Önemli olan, asgari ücretle barınma,
besleme, ısınma gibi temel ihtiyaçların
karşılanıp karşılanamadığıdır.
Bunun için yani emekçileri enflasyon karşısında bu derin
yoksullaşma sürecinden kurtarabilmek için, en azından asgari düzeyde
kurtarabilmek için yapılacaklar bellidir. Ücretle çalışan
milyonlarca insanın refah artışının
sağlanması için ücret zamlarında enflasyon farkının
üzerine ekonomik büyüme paralelinde bir refah payı eklenmek
zorundadır. Gelir adaletinin sağlanabilmesi için asgari ücret, tek
kişinin geçimi üzerinden değil, bir işçinin ailesinin geçimini
sağlayacak geçim ücreti olarak belirlenmek zorundadır ve gelirde
adalet olabilmesi için vergide de adalet sağlanmalıdır. Evet, az
kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınacak bir sistem getirilmek
zorundadır. Bunlar yapılmadan belirlenecek olan bir asgari ücretin
milyonları açlığa mahkûm edeceği açıktır.
Halkların Demokratik Partisi olarak asgari ücretin biz en az 12.500 lira
olması gerektiğini savunuyoruz ve yüzde 1in zenginliği için
yüzde 99un ölümüne çalıştırılmasını asla kabul
etmiyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Sayın Fahrettin Yokuş.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Asgari ücret demek aslında en
aşağı, en düşük ücret demektir yani sefalet ücreti
demektir. Bugün itibarıyla 5.500 TL olan asgari ücret açlık
sınırının çok altındadır. TÜİKin
rakamlarına baktığımız zaman, TÜRK-İŞin
rakamlarına baktığımız zaman gerçek ortaya konuyor
zaten. Bugün TÜRK-İŞin açlık sınırı 7.785 lira,
aradaki fark 2.285 lira yani şu anda sefalet ücretinin de sefaleti bir
yapıyla karşı karşıyayız.
Değerli milletvekilleri, bu asgari ücretle,
şimdi, bizim asgari ücretlimiz evini nasıl geçindirecek,
kirasını nasıl verecek? Elektrik, su parasını,
yakıt parasını
Hele hele çocuklarını okula nasıl
yollayacak? Hani diyoruz ya Çocuklar okula aç gidiyor, kahvaltısız
gidiyor. İşte, bunların, bu gerçeklerin görülmesi lazım,
bunların düzeltilmesi lazım. Çünkü resmî enflasyonun yüzde 85
olduğu, gayriresmî enflasyonun yüzde 185 olduğu yani gıda
enflasyonun, bakın, gıda üretim enflasyonun yüzde 156 olduğu,
perakende gıda fiyatlarının yüzde 200 arttığı bir
ülkede, enflasyon canavarının işçiyi, memuru, emekliyi yok
ettiği bir dönemde siz asgari ücretliye ne kadar zam yaparsanız
yapın yine de enflasyonun altında ezilecek, enflasyon canavarı
bunu yutacaktır. Siz enflasyonu kontrol altına
almadığınız sürece de dar ve sabit gelirliler perişan
olmaya devam edecek. Uyguladığınız bu ekonomi politikasıyla
ne yaptığınızı aslında siz çok iyi biliyorsunuz.
Neyi biliyorsunuz biliyor musunuz? Bakın, sadece bir yıl önce
Türkiyedeki asgari ücretli, en düşük asgari ücret alan çalışan
oranı yüzde 49du, bugün yüzde 62ye çıkardınız. Bunun
anlamı ne? Bir yılda bunu ortalama ücrete çevirdiniz. Yahu Avrupa
Birliği diyorsunuz ya Bizi kıskanan Avrupa. diyorsunuz ya,
Almanyada asgari ücretli sayısı oranı yüzde 3, Avrupanın
ortalaması yüzde 9 ama bizim ülkemizde ne? Yüzde 62. Ya, olabilir mi böyle
bir şey? Bu rakam öyle korkunç ki! Siz bir yılda 3 milyona yakın
çalışanın asgari ücretin üstündeki ücretini
aşağıya düşürmüşsünüz. Başka bir şey
yapmışsınız, gayrisafi millî hasılada ücretlilerin
payını iki yılda yüzde 37den yüzde 25e düşürmüşsünüz
yani -her zaman olduğu gibi, yaptığınız iş- kime
çalıştınız? Zengini daha zengin, fakiri daha fakir eden
politikaları uyguladınız; maalesef, bu bir gerçektir.
İyi günler diliyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın İsmail Atakan Ünver.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İSMAİL ATAKAN ÜNVER
(Karaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; asgari ücret
alan emekçilerin yaşadıkları sorunların
araştırılması için verilen önerge üzerine Cumhuriyet Halk
Partisi Grubumuz adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Aslında asgari ücret konusunu uzun uzun
anlatmaya gerek yok, her şey ortada. Asgari ücretin durumunu en iyi,
asgari ücretle yaşayan yani sefalete mahkûm edilenler bilir. 2022
yılına 4.253 lira asgari ücretle giren emekçi temmuz ayında
gelen zamla 5.500 liraya ulaşan ücretiyle ocak ayında
aldığını alamadı. Bir işçi asgari ücretle ocak
ayında 287 kilo pirinç, 98 koli yumurta, 93 kilo beyaz peynir,
Yeri gelmişken, çalışanların bir
başka sorunu olan gelir vergisi konusuna da değinmezsek olmaz. 2000
yılından bu yana gelir vergisi dilimleri her yıl yeniden
değerleme oranına göre artırılsaydı ilk dilim 2022
yılı için 32 bin lira değil, 81 bin 689 lira olacaktı.
Böyle yapmadığınız için çalışanlar,
yılın 5inci ayından itibaren bir üst vergi dilimine dâhil
oldular ve maaşlarına yapılan zammın önemli kısmı
hazineye gitti.
2023e sayılı günler kaldı.
İlgili mevzuat hükümlerine göre Cumhurbaşkanı, yetkisini
kullandığı takdirde bu durumu değiştirebilir, hazineyi
çalışanların maaşına ortak olmaktan çıkarabilir.
Beklentimiz, Cumhurbaşkanının bu yetkisini üst limitten
kullanması ve tarife dilimlerinde bordrolular aleyhine yaşanan
durumun bir nebze de olsa düzeltilmesidir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Halil Etyemez.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HALİL ETYEMEZ (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sivas Milletvekilimiz Semiha Ekinci
Hanımefendinin Rahmetirahmana kavuşan babası için Allahtan
rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum.
AK PARTİ hükûmetleri olarak son yirmi
yılda ülkemizin geleceği, milletimizin refahı için her alanda
devrim niteliğinde önemli çalışmalara imza attık.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
liderliğinde, her bir vatandaşımızın mağdur
olmaması ve geleceğe ümitle bakması için taşın
altına sadece elimizi değil yüreğimizi koyduk.
Değerli milletvekilleri, toplumumuzun tüm
kesimleri için hayata geçirdiğimiz kalkınma
politikalarımızda her daim insan odaklı hareket etmekteyiz.
Pazartesi günü, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın müjdesini verdiği sözleşmelilerin kadroya
geçirilmesi bunun en güzel örneğidir. 3600 ek gösterge düzenlemesi, kamu
görevlilerine toplu sözleşme hakkı, taşeronda çalışan
işçilerimizin daimî kadroya alınması, işçi
kardeşlerimizin e-devlet üzerinden sendikalara üye olabilmeleri, asgari
ücretin belirlenmesinde 16 yaş ayrımına son verilmesi gibi
birçok düzenlemeyi hayata geçirdik. Tabii ki
yaptıklarımızın tamamını burada saymaya kalksak
zamanımız yetmez.
Değerli milletvekilleri, asgari ücret,
çalışanlara ödenmek zorunda olan en alt sınırı
belirleyen ücrettir. Asgari ücret, 15 üyeden müteşekkil
bağımsız bir komisyon tarafından tespit edilmektedir.
Asgari ücret, sosyal yardım ve hizmetlerde de önemli bir kriterdir.
Değerli milletvekilleri, hepinizin de
bildiği gibi AK PARTİ olarak 2002 yılında 184 lira olan net
asgari ücreti bu yılın başında net 4.253 liraya
çıkardık. Yaşanan ekonomik durumdan dolayı bu yıl bir
ilki hayata geçirerek temmuz ayında asgari ücrete yüzde 30 oranında
ara bir zam yaptık, böylece asgari ücreti 5.500 liraya çıkardık.
Geçtiğimiz yıla göre asgari ücrete aritmetik olarak yüzde 80in
üzerinde, kümülatif olarak ise yüzde 94ün üzerinde zam yapmış olduk.
2023 yılı asgari ücretinin belirlenmesi için Asgari Ücret Tespit
Komisyonu önümüzdeki hafta toplanacak. Kimsenin şüphesi olmasın ki
yapılacak çalışmalarla enflasyonun reel ücretleri gerileten
etkisini ortadan kaldıracak bir asgari ücret belirlenecektir.
Değerli milletvekilleri, sosyal adaleti ve
çalışma barışını güçlendirmeyi,
işçilerimizi, işverenlerimizi ve işin bizatihi kendisini
koruyarak ülkemizin insani ve ekonomik kaynaklarına sahip
çıkmayı temel önceliğimiz olarak görmeye devam edeceğiz.
Büyüyen ve güçlenen Türkiye için, Türkiye Yüzyılında her bir
çalışanımızın refah seviyesinin yükseltilmesi ve
istihdamın artırılması için
çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul
Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Sosyal Güvenlik Kurumunun
açıklarının ve görev zararlarının nedenlerinin
araştırılması amacıyla 30/11/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Aralık 2022
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
1/12/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 1/12/2022 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince
Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz
ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Grup Başkan Vekilleri İstanbul
Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Sosyal Güvenlik Kurumunun
açıklarının ve görev zararlarının nedenlerinin
araştırılması amacıyla 30/11/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (3802
sıra no.lu) Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 1/12/2022 Perşembe
günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Özgür Karabat.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sosyal Güvenlik Kurumunun mali açıdan
güçlendirilmesi, güçlü bir sigorta sisteminin oluşturulması, Sosyal
Güvenlik Kurumunun açıklarının araştırılması
ve giderilmesi, çözüm önerilerinin araştırılması
konusundaki önerimiz hakkında söz almış bulunuyorum.
Hemen şunu söylemem gerekir ki sosyal güvenlik,
insanlar açısından bir haktır. İnsanlar açısından
bir hak olduğu gibi, devlet açısından yasalara göre de bir
ödevdir ve aynı şekilde, Sosyal Güvenlik Kurumu bir ticari kurum
değildir, sosyal hizmetler için kurulmuş kurumdur.
Dolayısıyla baştan, hemen bir şeye değinmek istiyorum
milletvekilleri: Yıllardır bir yalanı, mahir bir şekilde,
yetenekli bir şekilde anlattığınız için ilk başta
AKP Grubunu alkışlıyorum(!) (CHP sıralarından
alkışlar) Kılıçdaroğlu, SSK'yi batırdı.
yalanını yıllardır başarıyla
anlattınız. Ekonominin kitabını yazmakta mahir
değilsiniz ama bu yalanın kitabını yazma konusunda oldukça
yeteneklisiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, ben size şimdi rakamlarla
konuşacağım, rakamlarla; yıllardır söylediğiniz
yalanı
Kılıçdaroğlu döneminin açık rakamı 2,2
milyar, sizin döneminizin açık rakamı 485 milyar.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Hiç kıyas olur
mu!
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) Değerli Milletvekili,
Kılıçdaroğlu döneminin
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Böyle bir kıyas
olur mu, böyle bir kıyas olur mu!
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) Sus! Birazdan
kıyaslayacağım hepsini, birazdan devam edeceğiz.
2,2; 485in küsuratından küçük, 485in küsuratından
küçük.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Ya, neyi
anlatıyorsun! Böyle bir kıyas olmaz!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hastalar rehin
kalıyordu. Neyi anlatıyorsun ya!
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) Bak, neye göre söylüyorum,
neye göre, biliyor musunuz? Bütçe transferlerine Kılıçdaroğlu
döneminde gayrisafi millî hasılanın 2,1i aktarılmış,
sizin döneminizde 4,9u. Devam edelim, yetmedi, devam edelim. Sizin döneminizde
bütçe transferleri 35 milyar 499 milyon; Kılıçdaroğlu döneminde
5 milyar 754 milyon; 7 katı bütçe transferi
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) -
Hastalarımız hastanelerde rehin kalıyordu!
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) Devam edeceğiz, o
hastaneleri de anlatacağız şimdi, devam edeceğiz.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) İlaç yoktu,
ilaç yoktu! İnsanlar cenazelerini alamıyordu!
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) 220 kat arkadaşlar;
yalanın oranı 220 kat. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Adam cenazesini
alamıyordu, ne konuşuyorsun ya!
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) Yalanın oranı
220 kat arkadaşlar. Başarılısınız,
alkışlayın yalanı.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) İnsanlar
cenazesini alamıyordu.
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) Devam edelim.
Hastaneler yapmışlar.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Savaş Ayın
programını izlemedin mi sen? Savaş Ayın
programını izle sen önce!
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) Hastaneler
yapmışlar. Peki, o hastanelere Merkez Bankası Başkanı
gidiyor mu? O hastanelere Merkez Bankası personeli gidiyor mu? Hayır.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Ya, insanda biraz
utanma olur, utanma, utanma! Biraz utanır insan ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Savaş Ayın
programını izlemedin mi sen!
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) Özel sağlık
sigortasına 307 milyonu Merkez Bankası -Sayıştay
raporları tespit etmiş- vermiş. Hani sizin
sağlıklı hastaneleriniz vardı, hani vardı, hani
hastaneye para harcamıştınız, hani para
harcamıştınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Savaş Ayın
programını izlemedin mi sen? Savaş Ayın
programını izle sen ya!
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) Devam edelim.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) İnsanda biraz
utanma olur, utanma!
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) Devam edelim.
Değerli arkadaşlar,
Kılıçdaroğlu dönemini didik didik ettiniz, özel hafiyeler
tuttunuz, müfettişler görevlendirdiniz, savcılara baktınız.
Ya, Allah aşkına, 1 tane teftiş raporu var mı, 1 tane dava
var mı? Nerede, neyi konuşuyorsunuz siz? Kim, nereyi
batırmış? (CHP sıralarından alkışlar) Ben, şimdi,
size
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Savaş Ayın
programına bak, Savaş Ayın!
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) Bak, bak, bak, bunlar
Sayıştay raporu, bak.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Hiçbir şey
yapmamışsınız, hiçbir şey!
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) Bak, bunlar
Sayıştay raporu var; birisi 2012, birisi 2021, belki
karıştırırsınız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hastanelerde rehin
kaldılar, rehin!
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) Sayıştay 2012de
neyi yazmışsa 2021de de aynısını yazıyor. Özeti
ne biliyor musunuz? Sizin SSKniz bu, sizin SSKniz.
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) İnsanlar kuyruk oluyordu ya, ilaç alacağım diye
insanlar kuyruk oluyordu.
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) O ilaçlara vatandaşlar
6,2 milyar ödemiş, ne konuşuyorsun sen!
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir)
Ulaşamıyorlardı, ulaşamıyorlardı.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Yoktu, yoktu; ilaç
yoktu.
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) Vatandaş 6,2 milyar
ilaç parası ödemiş, ne konuşuyorsun sen be, ne
konuşuyorsun! Kılıçdaroğlu döneminde
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Savaş Ayın programını izle!
ÖZGÜR KARABAT (Devamla)
Devam edelim, devam. Bak, bak
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Savaş Ayın programını izle, vatandaş ne diyor, ona
bak sen!
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) Ya, Savaş Aya Allah
rahmet eylesin; AKPye yakındı, Allah rahmet eylesin diyeceğiz;
tamam mı?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, bırak bu
işleri sen! Vatandaş ne diyor, ona bak sen! Vatandaş ne diyor,
sen ona bak!
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) Arkadaşlar,
alacağını bilmiyor. Bak, Sayıştay raporu diyor, sizin
SSKniz alacağını bilmiyor, alacağını takip
etmiyor, 2 trilyonluk alacak zaman aşımına uğruyor. Mal
varlığını bilmiyor ve 264 milyona
sattığınız araziler var. Buna rağmen, açık
veriyorsunuz.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) En zayıf
noktanız sizin, en zayıf noktanız; abesle iştigal
ediyorsunuz ya.
ÖZGÜR KARABAT (Devamla)
Kılıçdaroğlu dönemindeki emeklilik yaşını biliyor
musun? EYT yoktu Kılıçdaroğlu döneminde, sizin eseriniz
şimdi bu EYT.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Senin dünyadan
haberin yok ya!
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) İşte sosyal
güvenlik politikası. Emeklilik yaşı 40tı.
Kılıçdaroğlu döneminde ilaç parası yoktu, biliyor musunuz
bunu?
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Evet, evet; ilaç
da yoktu.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Çünkü ilaç yoktu.
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) Şimdi vatandaş 6
milyar ilaç parası ödemiş, 6 milyar. Haber izler misiniz siz?
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Ya, senin dünyadan
haberin yok, ilaç yoktu. İnan ki haberin yok senin ya!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Karabat, süreniz doldu.
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) Gelin
araştıralım, yüreğiniz yetiyorsa
araştıralım. (CHP sıralarından alkışlar)
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Ya, neyi
araştıralım? Bir şey yok ki ya. Olmayan şeyi mi
araştıralım ya? Hiçbir şey yok ya. Ayıp ediyorsunuz
ama ya.
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) Eğer hayır
diyorsanız bir yarayı, bir korkuyu tescilleyeceksiniz.
BAŞKAN Sayın Karabat
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) Biz
Kılıçdaroğlunun milletvekilleri olarak buradayız,
istiyoruz, araştıralım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Karabat, süreniz doldu.
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) Hadi siz de gelin, burada
değil, lafınız varsa komisyonda söyleyin.
BAŞKAN Sayın Karabat
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Ya, senin dünyadan
haberin yok, dünyadan haberin yok ya!
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Ya, neyi
araştıralım? Bizde bir şey yok.
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) Söyleyeceğin bir
şey varsa komisyonda söyle kardeş, burada değil; lafın
varsa gel söyle. (CHP sıralarından alkışlar)
NİLGÜN ÖK (Denizli) Söyleyecek çok
lafımız var, merak etme.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Dünyadan haberin yok
ya, dünyadan haberin yok!
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Yazık ya,
yazık sana ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, yani hakikaten biraz evvel
konuşan hatibe herhangi bir söz söyleme gereği hissetmiyorum.
Milletimiz en güzel takdiri yapacaktır.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
İYİ Parti Grubu adına Sayın
Bedri Yaşar.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ
YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, hatip kürsüde,
Sayın Milletvekilimiz kürsüde lütfen
BEDRİ YAŞAR
(Devamla) Başkanım,
baştan başlatalım.
BAŞKAN On saniyenin pazarlığı
olmaz Sayın Yaşar.
Buyurun.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
Sözlerime başlamadan önce, 3 Aralık Dünya
Engelliler Günü dolayısıyla, değerli hemşehrim Serkan
Bayram Beyin hayat hikâyesini konu alan filmin 3 Aralıkta galası
var. Ben buradan kendisini tebrik ediyorum, inşallah onun hayat hikâyesi
engellilere yol gösterici olur. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar) Bundan dolayı da ciddi bir
katkısı olur diye düşünüyorum. Şimdiden kendisini tebrik
ediyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii, Sosyal Güvenlik
Kurumunun açıklarından bahsediyoruz. Şu ana kadar Hükûmetin
yakası hiçbir yerde bir araya gelmedi ki nereden başlayalım?
Yani bugün dış ticaret açığından tutun
Yine, bütçe
yetişmedi, ek bütçe yaptınız yani denk bütçe diye yola
çıktınız, ne verdiğiniz rakamlar tuttu ne de
geldiğimiz noktada bir mesafe katedebildik.
Bakın, sadece 2022 yılında Sosyal
Güvenlik Kurumunun açığı 25 milyar 667 milyon; yedi aylık
dönemdeki açık. Şimdi, bunun sebeplerine
baktığınız zaman, bakın, özellikle Suriyeliler meselesinde,
bugün kayıt altında çalışan insan sayısı her
geçen gün azalıyor. Neden? Bugün, yabancıların tamamı
kayıtlı çalışma kapsamı içerisinde değil;
aynı zamanda, ne prim toplayabiliyorsunuz ne de iş gücü konusunda bir
katkı sağlayabiliyorsunuz. Eğer doğru düzgün
yatırımlar yapılmış olsaydı, bugün işsizlik konusunda
ciddi adımlar atılır, ciddi oranda da primler ödenirdi.
İkide bir af çıkarıyorsunuz
Ödemezseniz de olur. gibi; bu aflar da borcun ödenmesi konusunda maalesef
caydırıcı olmuyor, bu açıklar da devam ediyor. Yani
iktidara geldiğiniz günlerde, daha 2002de, 2003te 4 milyar lira
civarında açık vardı, bugün 25 milyar lira; bunun altından
kalkmanız mümkün değil. Dolayısıyla, ciddi manada bir
sosyal güvenlik reformu yapma mecburiyetimiz var.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Bedri ağabey,
ne dersen de, sana kızmıyorum.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Ben ne dersem
Peki
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Hadi evet de, ak
koyun kara koyun çıksın ortaya.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Şöyle
söyleyeyim: Biz size yol gösterici olmaya çalışıyoruz. Bir:
Burada istihdam konusunda, özellikle çalışan yabancılar
konusunda, lisanssız çalışan, izinsiz çalışan
yabancıların önüne geçmemiz lazım. İki: Bu primleri tespit
ederken
Özellikle, primler çok yüksek işin bir de bu tarafından
baktığınız zaman. Şimdi asgari ücret de geliyor,
asgari ücretin yükseldiği oranda SGK primleri de yükselecek; yine,
çalışan sayısı azalacak, gayriresmî
çalışanların sayısı artacak. Dolayısıyla,
bunu adil bir şekle getirirseniz, hatta, mümkün olduğunca devletin
payını sıfırlarsanız burada hem
çalışanların sayısı artar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR (Devamla) On saniyelik
hakkımı kullanıyorum Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Yaşar, süreniz tamamlandı.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Her ne kadar,
kayıt içi çalıştırırsanız iki yakanız bir
araya gelir ama bundan sonra bu işin dikiş
tutmayacağını da hepimiz biliyoruz. Az kaldı, inşallah
her şeye yeniden başlayacağız diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Mahmut Celadet Gaydalı. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk
Partisinin vermiş olduğu grup önerisi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, SGK'nin açık
vermesinin temel nedeni, uygulanan yanlış politikaların bir
sonucudur. Tabii, bugün SGK özelinde tartışmaya açılan husus
aslında tüm kamu kurum ve kuruluşları için de geçerlidir yani
AKP döneminde zarar etmemiş, adı bir şekilde yolsuzluğa,
rüşvete, insan kayırmaya karışmamış kurum
kaldı mı? Bütün kamu kurum ve kuruluşları tahrip
edilmiş, içi boşaltılmış, liyakatsiz kadrolarla
doldurmuştur. Halka hizmet etmek için kurulmuş, halkın
çıkar ve menfaatleri için, sağlıklı bir gelecek için hizmet
etmesi gereken kurumlar sermaye şirketlerine hizmet eder hâle
getirilmiştir. En basit örneği, SGK'de meydana gelen 1 milyar
liralık yolsuzluk durumu. SGK Başkanı, İlaç Daire
Başkanı, Sağlık Hizmetleri Daire Başkanı,
Tıbbi Cihaz Daire Başkanı, Yurt Dışı
Sağlık Hizmetleri Daire Başkanının da içinde
bulunduğu çok sayıda yönetici görevden alındı. Hangi
şirketler üzerinden bu ve bunun gibi vurgunların
yapıldığı ise sır gibi saklanıyor. Bu talan düzeninde
kim, ne vurgun yaptıysa yanına kâr kaldığı
aşikâr. Peki, bu işten kim zararlı çıkıyor? Tabii ki
halkımız. İnsanlar ilaçlara ulaşamıyor,
kullanması gereken ilaçlardan destekler çekilmiş ve nihayetinde
cebinden daha fazla para çıkması gerekiyor. Çürük zeminler üzerine
yapılan binalar nasıl yıkılmaya mahkûmsa çürük sistemlerin
akıbeti de budur. Bu da sizin yarattığınız sistemdir.
Değerli milletvekilleri, araştırma
önergesinde de belirtildiği gibi, SGKnin vermiş olduğu
açıklar artık kabul edilebilir sınırların çok
ötesindedir. 2003 yılından bu yana 485 milyar lira açık
vermiş bir kurumdan bahsediyoruz. İşte, SGK her gündeme
geldiğinde AKPnin savunması geçmişi suçlamak oluyor. Herhâlde
Yavuz hırsız ev sahibini bastırır. tanımı böyle
bir şey için. Peki, siz yirmi yılda niçin düzeltemediniz?
Kürtçede bugünkü durumu özetleyen bir deyim var:
(*) Eskiden su değirmenlerinde
değirmen taşının döndüğünü sesle ikaz eden bir düzenek
bulunurdu yani sel gelmiş, değirmen yıkılmış, siz
ses ikaz düzeneğini arıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) SGKyi yirmi
yıldır düzeltemediniz, düzeltemediğiniz gibi daha da kötü bir
hâle getirdiniz. Artık bu açığı kapatabilecek bir
politikanızın olmadığı ortada
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Gaydalı.
Süreniz tamamlandı.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla)
ve
dolayısıyla bir araştırma komisyonu kurulması çok
acildir. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Nilgün Ök.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarında
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NİLGÜN ÖK (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi üzerine
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisimizi ve
ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Biraz önce, tabii, CHPli hatibi dinlerken akıl
tutulması yaşadım. Herhâlde
vatandaşlarımızın aklıyla alay etmeye devam ediliyor.
Bakın, AK PARTİ olarak iktidara
geldiğimizde sosyal güvenlik sisteminden yararlanan
vatandaşların oranı yüzde 48 iken bugün yüzde 99. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Ha, geriye ne
kalıyor? Yüzde 1. O yüzde
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Şu Merkez
Bankası Başkanını bir arasanıza.
NİLGÜN ÖK (Devamla) Ne yaptık?
Şemsiyesi genişledi. Ne yaptık? AK PARTİ sosyal güvenlik
sisteminde reform niteliğinde yeniliklere imza atmıştır.
Sağlık sisteminde de öyle. Eskiden nasıldı?
Vatandaşımız elinde karneyle, karnenin yapraklarıyla
sağlık sisteminden yararlanırken
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Vatandaş klavye
başında uyuyor, randevu alamıyor; bak.
AHMET KAYA (Trabzon) Altı ay randevu
alamıyor.
NİLGÜN ÖK (Devamla)
bu sistemde, şimdi
gittiğinde, ister devlet hastanesi ister üniversite hastanesi, her yerden
yararlanabiliyor. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Rakamlara gelelim. Şimdi, rakamlarda, öyle
nominal rakamlarla, işte, Borç 400 milyar oldu, önceden bu kadar
Olmaz!
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) İşinize
gelmiyor rakamlar, rakamlar işinize gelmiyor.
NİLGÜN ÖK (Devamla) Oranla
konuşacaksınız, oranla. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
GAMZE TAŞCIER (Ankara) Oran da verdi, oran da
verdi.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Verdi, verdi.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Burada, burada, bak.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) Söyledi, söyledi;
dinleseydiniz keşke.
NİLGÜN ÖK (Devamla) Sosyal Sigortalar
Kurumunun açığının gayrisafi millî hasılaya
oranını söyleyeceksiniz. Hemen söyleyeyim size:
Kılıçdaroğlu döneminde yüzde 0,23müş; 1999da,
arkadaş devrettiğinde kaç olmuş? Yüzde 2,5 olmuş, eksi.
Şimdi ne kadar? Yüzde 0,60. Ne yapmışız? Kapsamı
genişletmişiz, yüzde 400 düşürmüşüz, düşürmüşüz!
(AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Yalan, yalan!
Burada; 4,9; 4,9.
NİLGÜN ÖK (Devamla) Ağız ve
diş sağlığı
Avrupa, Amerika
diyorsunuz ya, bugün
Amerikaya git, 500 dolara dolgu yaptırırsın. Ağız ve
diş sağlığını sigorta kapsamına
almışız. Kim yapmış? Bunu biz yapmışız.
Evet, 1999 yılında SGKnin geliriyle giderini karşılama
oranı yüzde 91ken 1992de kaçtı? Yüzde 115ti.1992de kim vardı?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) İlaç
bulamıyor millet ya! Kanser ilacı bulamıyor millet, bizi
arıyor ya! Depolardan ilaç arıyoruz ya!
NİLGÜN ÖK (Devamla) Yani yüzde 15 gelir
yapan, yani yüzde 15 kazanan kurum yüzde 31 zarara
uğratılmış. Kim uğratmış? Siz biliyorsunuz;
evet, evet. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama bugün
bu oranlar nerede? Yüzde 91de. Ne olmuş? Gelişme var. Ne olmuş?
Vatandaşımıza hizmet götürmüşüz.
Ben burada şunu söylemek istiyorum: AK
PARTİ olarak sosyal güvenlik siteminde reform niteliğinde
uygulamalara imza attık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ök, süreniz
tamamlandı.
NİLGÜN ÖK (Devamla) - Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
SERAP YAŞAR (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Serap Yaşar bir
şey söylüyor.
Sayın Yaşar, duyamadım.
SERAP YAŞAR (İstanbul) Efendim,
mikrofonu açar mısınız, tamamlasın dedim. Kadın
dayanışmasına gittim.
BAŞKAN Ha, teşekkür ederim.
İnşallah önümüzdeki haftaya.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özel.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul
Milletvekili Serap Yaşarın yerinden sarf ettiği bazı
ifadelerine ve Denizli Milletvekili Nilgün Ökün CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan,
aslında fena öneri değil. Böyle kısıtlama olan günlerde
bile -zaten sayıları az, bütün partilerden haklı
eleştiriler alıyor- bütün partilerden kadın milletvekillerine
artı bir dakika verilebilir; bence fena bir öneri değil.
SERAP YAŞAR (İstanbul) Teşekkür
ederiz, sağ olun.
BAŞKAN - Ben böyle mutluyum. Ayrıca, bu
ayrımcılığı da kınıyoruz değil mi
Sayın Beştaş?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ben
duymadım.
BAŞKAN A!
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Pozitif
ayrımcılık yok.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Genel Kurulu takip
edin lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, esas
mesele şu: Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanının
adını sorsam bilen yok.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Kürşad Bey,
Kürşad.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Peki, duble yollarla
Karayolları Genel Müdürü mü övünüyor, Recep Tayyip Erdoğan mı?
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul)
İşe bak, işe; sen icraata bak.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Peki, şehir hastaneleriyle
Recep Tayyip Erdoğan mı övünüyor, Tedavi Hizmetleri Genel Müdürü mü?
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul)
Cumhurbaşkanlığı sistemi var, tabii ki övünecek.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Biz bir ekibiz
ve ekibimizin Başkanı Cumhurbaşkanımız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Şimdi, Adalet ve
Kalkınma Partisi öyle bir hâle getirmiş ki işi, bütün ümidi
CHP'nin iktidarda olmadığı, Sayın Genel Başkanın
siyasette olmadığı bir dönemde, siyasetin sorumluluğunda,
övünmesi de yerinmesi de siyasete ait olacak bir konuda böyle bir algı
operasyonu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - O döneme ait rakamlar,
yüzdeler çıktığında da eğer -hani istatistikçilerin
ağırına gitmesin; küçük yalan, büyük yalan, istatistik- istatistiği
öyle kullanırsanız o hâle gelir ama salt
karşılaştırmalı ve oransal
bakıldığında boyut ortada. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Şunu söyleyelim size: Sosyal güvenlik
kurumlarının başarısı ülkenin bütün insanları
açısından çok kritiktir. Emin olun, geçmişten bugüne alınan
mesafeler var ancak Sosyal Güvenlik Kurumunun yürüyüşünün, özellikle
hizmet birleştirme ve ilaç hizmetinin bütün Türkiyede birden
yapılması işinin altyapısı, bizim iktidarda olmadığımız,
MHP'nin iktidar olduğu, DSPnin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi, son kez
açıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
büyük ortak olduğu
dönemde başladı. O dönemde Kılıçdaroğluna söylenecek
bir şey varsa bu yapısal dönüşümün mimarı olduğu için
onu tebrik etmektir, açıklardan dolayı yermek değil. (AK
PARTİ sıralarından gülüşmeler)
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, bir cümle söyleyeceğim.
BAŞKAN Vereceğim, müsaade ediniz.
Sayın Beştaş, buyurun.
33.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, kadınlara yönelik pozitif
ayrımcılığa ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben hakikaten duymadım, kadına yönelik
pozitif
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Hastaneleri de
siz yaptınız ya, şehir hastanelerini de siz yaptınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Genel Müdürü mü söylüyorsunuz,
Tayyip Bey mi övünüyor? Niye Genel Müdürü
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) Ya, biz niye
bürokratı bilelim ya; başkanlık sistemi, tabii Başkanı
bileceğiz ya.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Ee, o zaman niye
Kılıçdaroğlu diyorsunuz?
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) Niye
Karayolları Genel Müdürünü bileceğim ki? Allah Allah!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bakanlıkta niye
bilmeyeceksin canım? Ne Allah Allahı ya!
BAŞKAN Arkadaşlar
Özgür Bey
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Erkekler
kavga edince kadınlar konuşamıyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tuhaf tuhaf konuşma ya!
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) Amerika yerine
herkes Biden diyor burada
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya, adam gibi bir müzakare
yürütüyoruz, yine çirkinleştin ya, yine çirkinleştin.
BAŞKAN Sayın Özel, bakın,
Sayın Beştaş konuşuyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sana gizli kasa mı
demek lazım? Gizli kasa deyince anlıyorsun. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Özel
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Ne alakası var? Ne alakası var?
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) - Konuştuğuna
dikkat et be! Saygısız!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sen ediyor musun ya?
BAŞKAN Sayın Özel, Sayın
Beştaş konuşuyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Her geldiğinde benzer bir
şey. Biz güzel bir müzakere görüşüyoruz, geliyorsun
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) Sen
yanlış söylüyorsun. Ben niye bürokratı ezberleyeceğim?
Cumhurbaşkanlığı sistemi var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gizli kasa, kirli hesap
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) Hadi be ya!
Konuşma sen de!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kirli hesap
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) Piyon!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Kirli hesap
Konuşurum
daha da.
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) Hadi be!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bunu duyunca gidiyorsunuz.
BAŞKAN Evet, buyurun Sayın
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Erkeklerin kavgası biterse konuşacağım.
BAŞKAN Efendim, sayın milletvekillerinin
kavgası diyelim ona.
Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Erkek
milletvekillerinin, kadınlar yok içinde.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Başkan, ayrımcılık
yapma(!)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, şunu söyleyeyim; önemli bir husus: Kadınlara
yönelik pozitif ayrımcılık...
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) Ben Mali ve İdari
İşler Başkanıyım, konuşma!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gizli kasa...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) ...hem
CEDAWda hem İstanbul Sözleşmesinde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Beştaşın
mikrofonunu açalım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) ...hem
de birçok ulusal üstü sözleşmede ve Anayasamızda var. Mesela bizim
toplantılarımızda biz söz süresini kadınlara yedi,
erkeklere beş dakika olarak veririz; her zaman kadınların söz
süresi daha fazladır. Bu, Mecliste de olabilir. Bence de kadın
milletvekillerine söz hakkı konusunda pozitif ayrımcılık
yapılması gerekiyor, biz bunu savunuyoruz.
BAŞKAN Sayın Beştaş,
milletvekillerinin kadın ya da erkek olarak ayrılmaması,
sınıflanmaması gerektiği tezini sürekli ortaya koyan
sizsiniz; hem bir yandan o tezi koyuyorsunuz, şimdi pozitif ayrımcılıktan
bahsediyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yo, yo,
bir dakika. Hayır, ayrımcılık olmamalı ama
hayatın her alanında ayrımcılık devam ettiği için
en azından söz hakkı noktasında eşit olmayanlar
arasında bir eşitlik de her zaman adil olmuyor.
BAŞKAN Bu da farklı bir bakış
açısı, evet.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bu
nedenle pozitif ayrımcılığı savunuyoruz.
BAŞKAN Dün söylediğim gibi yani Filiz
Hanımın bir adım önüne geçtiniz bu konuda, evet.
Sayın Akbaşoğlu...
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, biraz evvel CHP grup
önerisi üzerine grubumuzu temsilen müdellel bir şekilde konuşan
Nilgün Ök Hanımefendinin sözlerine ilave edecek bir şey görmüyorum.
Efendim, hakikaten güzel bir şekilde, önergeyle ilgili delilli bir
şekilde ortaya koymuştur; buna itiraz edecek bir husus
olmadığını beyan ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Savaş Ayın
programını izlemelerini tavsiye edin.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Dün tavsiye ettik, dün.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul
Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Sosyal Güvenlik Kurumunun
açıklarının ve görev zararlarının nedenlerinin
araştırılması amacıyla 30/11/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Aralık 2022
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Evet, Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisini oylarınıza sunacağım...
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talebimiz var efendim.
BAŞKAN Ama öncesinde bir yoklama talebi var,
onu yerine getireceğim. Sayın Özel, Sayın Taşcıer,
Sayın Köksal
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Savaş Ayın
programını izlemelerini tavsiye et!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Dün tavsiye etmiştik, evet.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) Savaş Aya gerek
yok, şimdi gidin hastanelere de bir görün, insanlar sabaha kadar kuyruk
bekliyor.
BAŞKAN Sayın Karabat, Sayın Sümer,
Sayın Yalım, Sayın Zeybek
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Ya, gerek yok, hadi
bakalım bir hastanelere.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Millet randevu
alabilmek için bizi arıyor ya! Bizi, bizi!
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Millet klavyenin
üstünde uyuyor. Sana fotoğrafını atarım, klavyenin üstünde
uyuyor millet.
BAŞKAN Sayın Sarıaslan, Sayın
Bülbül, Sayın Kaya, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Emecan
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Klavyenin üstünde
uyuyor millet ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Savaş Ayın
programını izle!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Kanser
ilacını bulamıyor ya vatandaş! Sen neden bahsediyorsun?
İlaç bulamıyor ya, ilaç!
GAMZE TAŞCIER (Ankara) Tabii canım.
BAŞKAN Sayın Kayan, Sayın Bulut,
Sayın Beko, Sayın Ceylan, Sayın Ünver, Sayın Tuncer,
Sayın İlhan, Sayın Keven
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum ve
Grup Başkan Vekillerimizi kürsü arkasına davet ediyorum.
Kapanma Saati: 16.22
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.40
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Necati TIĞLI (Giresun), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 28inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul
Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Sosyal Güvenlik Kurumunun
açıklarının ve görev zararlarının nedenlerinin
araştırılması amacıyla 30/11/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Aralık 2022
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Komisyonu
Arasında Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA III)
Çerçevesinde Türkiye Cumhuriyetine Yapılacak Birlik Mali Yardımının
Uygulanmasına İlişkin Özel Düzenlemeler Hakkında Mali
Çerçeve Ortaklık Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
IX- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti ve Avrupa Komisyonu Arasında Katılım Öncesi
Yardım Aracı (IPA III) Çerçevesinde Türkiye Cumhuriyetine
Yapılacak Birlik Mali Yardımının Uygulanmasına
İlişkin Özel Düzenlemeler Hakkında Mali Çerçeve Ortaklık
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/4703) ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 367) (*)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 367 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde ilk söz, İYİ Parti
Grubu adına Sayın Zeki Hakan Sıdalının.
Sayın Sıdalı, buyurun. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN
SIDALI (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; IPA III
üzerine yani ülkemiz ile Avrupa Komisyonu arasında katılım
öncesi yardım aracı çerçevesinde imzalanan mali çerçeve ortaklık
anlaşmasının kabulü üzerine görüşüyoruz. Bu anlaşma,
sadece Türkiye'de yapılacak mali yardımların düzenlenmesi
açısından değil, Avrupa Birliğiyle ilgili
ilişkilerimizi ve üyelik perspektifini canlı tutan tek mekanizma
olması nedeniyle de oldukça önemli. IPA, aday ülkelerin üyelik yolunda AB
standartları ve politikalarına yaklaşımları
amacıyla mali bir destek sağlayan aynı zamanda bir uygulama.
2007 yılında IFA I olarak başlayan programın, bugün
2021-2027 yıllarını kapsayan 3üncü fazına geçmiş
bulunuyoruz. Sizin de bildiğiniz gibi, son dönemde, Avrupa Birliği
tarafından tarafımıza tahsis edilen bütçede 1,2 milyar euroluk
kesintiye gidildi. Bunun sebebi, ülkemizdeki temel hak ve özgürlükler konusunda
geriye düşmemizden başka bir şey değil. Oysaki bu projeler
sadece fiziki projelerle sınırlı olmayan, Avrupa
standartlarına ulaşma yolunda insan hakları, demokrasi, hukukun
üstünlüğü, sivil toplumun geliştirilmesi gibi birçok alanı da
kapsayan geniş bir perspektif sunuyor. IPA Projeleri, aynı zamanda,
bize, diğer üye devletlerle ilişki geliştirme, ortaklık
oluşturma, ortak sorunlara ortak çözümler yaratma imkânı sunan önemli
bir program. Kısaca, medeni dünyada ortak ekonomik değerlere ve
standartlara ulaşmanın teşvik edilmesi olarak da görebiliriz.
AB
fonlarından oransal olarak en yüksek payı alan ülke
konumundayız. 2002den bu yana ülkemize 9,2 milyar avrodan fazla bir fon
tahsis edilmiş. Aslında, bu durum, Avrupa Birliğinin tam üyelik
ve iş birliği yolunda Türkiye'ye verdiği önemi de ortaya
koyuyor.
Programın
başından itibaren ülkemiz tarafından önerilen 850 büyük ölçekli
proje kabul görmüş ve hibe almışken bu sayının
özellikle başkanlık sistemine geçişten itibaren günümüze
yaklaştıkça da azaldığını hep birlikte görüyoruz,
bu da başkanlık sisteminin ve yanlış uygulamaların
bizi refah merkezlerinden nasıl
uzaklaştırdığının bir göstergesi. Mesela, 2021
yılında sadece 16 büyük projemiz kabul görmüş. Bu projelerin
tutarının 210 milyon euro olduğu göz önünde
bulundurulduğunda, durumun ekonomik ciddiyeti daha da net bir şekilde
ortaya çıkıyor. Ülkemizle ilgili geleceğe yönelik ekonomik
beklentilerin düştüğü tam da buradan belli. Zira, bu, ülkemiz gibi
önemli bir aday vasfı taşıyan ülke için çok ama çok düşük
bir rakam. Önceki yılların ortalamalarının üçte 1inden
daha az bir miktardan bahsettiğime dikkatlerinizi çekmek isterim.
Bu noktada değinmek istediğim bir
diğer konuysa euro olarak gelen hibelerin doğrudan Türk lirasına
çevrilerek yatırımcıların teşviklerden
sınırlı şekilde faydalanması ve Hükûmet eliyle örtülü
bir el koyulma meselesi. Bir proje sahibi iki yıllık bir proje için
başvuruyor, AB hibeyi euro olarak veriyor ancak siz bunu liraya çeviriyor
ve girişimciye ise bu zaman içerisinde parça parça veriyorsunuz. İki
sene önce bugün euro 9 lira civarındaydı, bugünse neredeyse 20 lira
yani bu hesapla, yatırımcının eline hibenin
yarısından az bir miktar geçmiş. Sizi de anlıyoruz,
bugünlerde hiç olmadığı kadar çok dövize ihtiyacınız
var ancak bu hibeler ülke ekonomisine katkı sağlamak için varlar;
döviz fırsatçılığınızın yeri burası
değil. Bu durum, çoğu projenin başlangıçta istenen amaca
ulaşamamasına, akamete uğramasına ve bazı
durumlardaysa başarısızlığa uğramasına sebep
oluyor. Burada suç ne projede ne proje sahibinde, yalnızca ekonomiyi
istikrarsızlığa, girişimciyi çıkmaza sürükleyen
iktidarda ve döviz kurunu patlatan dehasında. Nasıl olsa kaybeden
kendisi değil, yatırımcı kimin umurunda? Yeni dönemde, IPA
sürecinde, ülkelere doğrudan tahsis edilen bir hibe bütçesinin ortadan
kalktığını görüyoruz. Ülkemiz ve benzeri standarttaki aday
devletler 12 milyar euroluk bir fon havuzundan faydalanacaklar, artık bu
fon bünyesinden proje bazlı hibe tahsisleri yapılacak yani bu zamana
kadar daha kolay bir şekilde ulaştığımız hibeleri
alabilmek adına daha yüksek performanslar göstermek ve tüm rakip ülkelerle
yarışmak gerekecek. Maalesef, sizin yüzünüzden
yatırımcılarımız bu yarışa ayaklarında
zincirlerle giriyorlar.
Dışişleri Bakanlığına
bağlı Avrupa Birliği Başkanlığı 2022
yılından itibaren bu fonların önceki yıllardaki düzeyine
dönmesini bekliyoruz. temennisinde bulunmuştu. İşiniz gücünüz
temenni. 2022 yılının sonuna yaklaşıyoruz, bu
temenniyi gerçekliğe dönüştürecek herhangi bir adım
atıldı mı, yoksa süreç hâlen yalnızca temenni seviyesinde
mi kaldı, merak ediyorum.
Temel hak ve özgürlükler alanında
iyileşmeler olması hâlinde yani şu sürekli
açıkladığınız reform paketlerinin içini
doldurmanız hâlinde bu bütçeden daha etkin ve yetkin bir şekilde
faydalanacağımız açık. Bizler, tarımdan sanayiye,
endüstriden çevreye kadar çeşitli alanlarda kullanılan ve ülkemizin
sürdürülebilir kalkınmasına açık bir katkısı olan bu
nitelikli hibe mekanizmasını önemsiyoruz ancak önemsediğimiz bir
diğer konu da gelen hibe desteklerinin amacına uygun bir şekilde
harcanmasına dikkat edilmesi. Liyakat burada da esas; proje ve planlama
burada da esas. Avrupa Birliği Başkanlığının bu
konuda çok sınırlı olsa da bir izleme çalışması
olduğunu biliyoruz fakat bunu daha geniş sahalara yaymak ve sonuç
odaklı değerlendirmeyi aktif bir şekilde
çalıştırmak proje ve hibeleri daha kıymetli bir hâle
getirecek çünkü sadece proje yapmak, hibe almak değil onun verimli sonuçlarını
da almanız gerekiyor ve daha kapsamlı uygulama alanları
geliştirmek de bir o kadar önemli.
Kıymetli milletvekilleri, Avrupa Birliğine
tam üyelik adaylığımız, maalesef, sadece bir hukuki kazanç
yani mermere yazılmış yazı olarak kalmaya devam ediyor.
İlişkilerimizdeki bu donukluk durumunun sebebi iktidarın
hatalarından, yaklaşımından ve de zihniyetinden
kaynaklanıyor. Adaylık sürecimizde hiçbir ilerleme ve geleceğe
dönük olumlu bir işaret yok. Avrupa Birliği çeşitli zeminlerde
Batı Balkanlar, Moldova, Ukrayna ve hatta Gürcistanı müstakbel AB
üyeleri ülkeler arasında gösteriyor ancak 2004 yılından beri
aday olan ve uzun süredir gümrük birliğiyle Avrupa tek pazarının
parçası olan Türkiyenin adı bile geçmiyor bu tür açıklamalarda.
İlişkilerimizin bu hâle gelmesinde Avrupa Birliğinin
hataları elbette var, bunda hepimiz hemfikiriz, bunları burada uzun
uzadıya izah etmemize de gerek yok. Üyesi olduğum Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi başta olmak üzere çeşitli uluslararası
toplantılarda çifte standardı Avrupalı
muhataplarımızın yüzüne söylemiş birisi olarak, şimdi
de biz gelin kendimize bakalım diyorum. Mevcut durumun esas
sorumluluğu iktidarda, milletimize dayatılmaya
çalışılan bu rejimde ve iktidarın zihniyet ve
uygulamalarında.
Hepimizin de bildiği gibi Avrupa Birliği
üyeliği partilerüstü bir cumhuriyet projesi yani sizin
iktidarınızla başlamadı, hâliyle sizin
iktidarınızla da bitmeyecek. Bunu, Cumhurbaşkanı ve
iktidarın sözcüleri de ifade ediyor ancak çok değerli bir ilişki
altyapısı ağı bugün bir al-ver ilişkisine
indirgenmiş durumda. Avrupa Birliği hedefimizden vazgeçmedik, Avrupa
Birliği stratejik önceliğimiz olmayı sürdürüyor. diyen iktidar,
üzerine düşeni bugün yapıyor veya yapmış olsaydı, Avrupa
Birliğiyle ilişkilerimiz de tahmin edersiniz ki böyle
olmayacaktı. Örneğin, Ortaklık Anlaşmasıyla
kurulmuş olan hiçbir organ çalışmıyor, Ortaklık
Konseyi 2019dan beri toplanmıyor. Ülkemizin köklü müttefiklik
ilişkilerini, medeniyet standardı olarak benimsediği ilkeleri
yıpratmak için Avrupa Birliğinin yaptığı hataları
istismar etmek doğru bir tutum değil. İktidar, üzerine
düşenleri yaparak ve uyum kapsamındaki uygulamaları öncelikle
vatandaşlarımızın standartlarını yükseltmek için
kullanarak, tam üyelik yolunda ilerlemek yerine yan yollara sapmayı tercih
ediyor. Hâliyle, bu durum, müzakereye ilişkin normlar açısından
da bir geriye gidişe sebep oluyor.
Bu doğrultuda baktığımızda,
müzakere süreci ve gümrük birliğinin yenilenme sürecinin, ülkemizde
demokrasiden hızla uzaklaşılması ve
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin yanlış ve
yanlı uygulamaları nedeniyle askıya
alındığını görebiliyoruz. Hükûmetin süreci bu noktaya
getirmiş olması, tarih açısından hepimiz adına,
hepiniz adına yazılacak çok büyük bir olumsuzluktur. Bu tutumunuz
ülkemize, vatandaşlarımızın onuruna ve refahına,
ulusal güvenliğimize ve hatta millî çıkarlarımıza zarar
veriyor.
Sayın Cumhurbaşkanı 9 Mayıs
Avrupa Günü vesilesiyle yayınladığı mesajında
Çatışmalardan ziyade savunduğumuz temel değerlere
odaklanmak ve Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini her anlamda
geliştirmek her iki tarafın da menfaatinedir. ifadelerini
kullanmıştı. Dışişleri Bakanı da son olarak
Bütçe Komisyonunda Bakanlığın bütçesi üzerinde yapılan
görüşmelerde Avrupa Birliği üyeliğinin hâlâ önceliğimiz
olduğunu söyledi ancak gelinen noktada Cumhurbaşkanının ve
Dışişleri Bakanının Avrupa Birliği üyeliği
yönündeki açıklamalarının ciddiye alınması ne derece
mümkün? Uygulamalarınıza bakılınca bu açıklamalar
havada kalıyor yani söylem farklı, eylem farklı. Lafla peynir
gemisi yürümüyor.
Baktığımızda,
Dışişleri Bakanlığına bağlı Avrupa
Birliği Başkanlığının 2019-2023 Stratejik
Planında ortaya konulan hedeflerin gerçekleştirilmesine yönelik
hiçbir olumlu adım atılmadığını görüyoruz. Reform
Eylem Grubu ise en son pandemiden önce toplandı yani neredeyse üç yıl
önce. Bu toplantıda birtakım kararlar alınmış ve
reform sürecine ivme verileceği, temel hak ve özgürlükler
bağlamında olumlu adımlar atılacağı
belirtilmiştir ama şu an görüyoruz ki hiçbir mesafe
katedilmemiş. O dönemde defaaten sorduk Bu reform paketinin
açılması konusunda Avrupa Birliğiyle ilişkilere ivme
kazandırılması yolunda samimi misiniz? diye. Biz samimi
olmadığınızı biliyorduk, belki bizi
şaşırtır, mahcup edersiniz diyorduk ama süreci
yaşayarak da şahitlik ettik, sonuç da ortada. Kurucusu olduğumuz
Avrupa Konseyi ilkelerinden uzaklaşılması, Kopenhag
Kriterlerinin geçmişte kalmış bir hayale dönüşmesi de
aslında bu zihniyetin bir sonucu.
Yaşanan tüm bu süreçler,
ihracatımızın yarısını
yaptığımız en büyük ticari partnerimiz olan Avrupa
Birliğiyle olan ekonomik ilişkilerimiz açısından da
doğrudan etki yapıyor. Avrupa Birliği ve Türkiye'nin ekonomik
bütünleşmesine büyük katkı sağlayan fakat yürürlükte olduğu
çeyrek asırlık süreçte güncelliğini yitiren gümrük birliği
sorunumuzun kangren hâline gelmesine de sebep oluyor. Yani
yatırımcının, işçinin, çiftçinin, esnafın
ekmeğini bölüyor, engelliyor. Yıllardır küresel pazar, NAFTA,
TTIP, Avrupa Birliği, Asya Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık
ve Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği Örgütü gibi çeşitli
yapılanmalarla hiç olmadığı kadar derin bir
bölgeselleşmeye gidiyor, dünyada ticari bloklar keskinleşiyor.
Ülkemizin artık nerede başat unsur olmasına karar vermesinin
zamanı geldi. Yeni ortaklıklar ve anlaşmalar ülkemizin
ihracatına büyük bir darbe vuracak. Ya şundadır ya
bundadır. yapmanın zamanı değil diyoruz ancak biz
söylüyoruz, biz dinliyoruz.
2015 yılında Avrupa Komisyonu
tarafından gümrük birliğinin güncellenmesi hakkında bir yol
haritası yayınlanmıştı. O günden beri heyetler geliyor,
heyetler gidiyor ancak bir türlü meşhur güncelleme yapılamıyor.
Heyetleri yoruyorsunuz, iş insanlarını yoruyorsunuz ama bu
işe bir türlü kafanızı yormuyorsunuz. Avrupa Birliğinin
diğer ülkelerle imzaladığı gümrük birliği ve serbest
ticaret anlaşmalarının ülkemizi dış ticarette zor
durumda bıraktığının hepimiz farkındayız.
Mesela, hizmetler ve kamu alımları Türkiye-Avrupa Birliği ikili
ticaret ilişkileri kapsamına dâhil bile değil. Tarım
sektörüne bakıyoruz, o da sadece tercihli imtiyazlar çerçevesinde, kapsam
dâhilinde yer alıyor. Yani genişleyen ABye dâhil olmamakla birlikte,
onların daha iddialı bir küresel ticaret politikasına yönelip
kilit ekonomik ortaklarla yaptığı gümrük birliğine göre
daha derinlikli ve daha kapsamlı serbest ticari
anlaşmalarının da gerisinde kalıyoruz. Çünkü
diğerlerini güvenilir görürken maalesef sizin Hükûmetinizi güvenilir
görmüyorlar.
Uluslararası ticarette zamanın ruhundan
kopmak duraklamak değil, gerilemek. Yirmi beş yıl önce imzalanan
gümrük birliği artık ülkemiz için yetersiz hatta dezavantajlı
bir anlaşmadır. Bu anlaşmanın dijital ve yeşil
dönüşüm, hizmet odaklı ekonomiyi de kapsayacak şekilde ikili
ticaretteki engelleri en alt seviyeye indirecek hatta tamamen ortadan
kaldıracak şekilde günümüze değil, geleceğin dünyasına
göre güncellenmesi gerekiyor. Bu fırsat doğru yönetilirse fayda
yaratacak, yönetilmezse de ciddi bir zarar doğuracak. Küresel ticari
kümelenmelerden de gördüğümüz hâliyle bu fayda zarar dengesini lehimize
çevirmek adına önümüzde çok da fazla bir zaman kalmamış. Gerekli
diplomatik ve siyasi kanallar kullanılarak gelecekteki Avrupanın
inşasında Türkiye'nin rolünün önemli vurgusu yapılmalı ve
Avrupalı muhataplarımız da harekete geçirilmelidir. Farklılaştırılmış
entegrasyon modeliyle ticaret, turizm, bilim, çevre ve sağlıkta
iş birliğinin derinleştirilmesi Türkiye'nin size rağmen
vazgeçilmez konumunu daha da perçinleyecektir. Avrupa'ya değer katan
Türkiye, üyelerin bize çifte standart uygularken iki kere düşünmelerini,
daha temkinli açıklamalarda bulunmalarını sağlayacak
iş birliği ortamını da derinleştirecektir. Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşener'in de ifade ettiği
gibi, zengin ülkelerle rekabet edersen onların seviyesine yükselir, fakir
ülkelerle rekabet edersen onların seviyesine düşersin.
Şirketlerimizin rekabetçiliğini arttıracak politikalar
oluşturmak, zengin ülkelerin pazarında rekabet edecek bir
yapıyı teşkil etmek siyasi olduğu kadar diplomatik bir
feraset de gerektiriyor, bunu yalnızca Avrupa özelinde düşünmemek
gerekiyor.
Tekrar söylüyorum: Bütün dünyada ticaret
bölgeselleşiyor, yakın ve uzak komşuluk ilişkilerimize
ekonomik coğrafya penceresinden bakmamız gerekiyor. Birinci derece
sınır komşularımızla 7 trilyon dolar, Avrupa'yı
da dâhil ettiğimizde 21 trilyon dolarlık bir ticaret hacminden söz
ediyoruz. Uluslararası konjonktürün de etkisiyle tüm
hatalarınıza rağmen son yıllarda ülkemizin jeopolitik ve
jeoekonomik öneminin arttığının hepimiz
farkındayız. Burada iki seçenek var: Yükselişi heba etmek ya da
ülkemizi bir ekonomik merkez hâline getirmek. Yapılanların
yapılacakların teminatı olduğu düşünüldüğünde
iktidarınızda ne yazık ki ekonomik merkez olma vizyonunu
göremiyoruz. Oysaki yapılması gereken ilk iş, yeni
gelişmeleri dikkate alarak mevcut ticaret anlaşmalarını
dış ticaret imkânımızı genişletecek şekilde
revize etmektir fakat siz fırsatları değerlendirip modern
enstrümanlarla bir kalkınma hamlesi gerçekleştirmek dururken ne
yapıyorsunuz? Bizi dünyanın ucuz iş gücüne sahip ucuz mal
ihracatçısı konumuna indirgemek istiyorsunuz. İnsanlık ve
dünyayı dönüştürecek yeni bir endüstri devrimi döneminin
içeresindeyken bu vizyon sığlığını kabul etmemiz
mümkün değil. Dönüşüm, inovasyon, esneklik ve verimlilik
sütunları üzerinde yükselen bir dünyada İYİ Parti olarak biz,
rekabetçiliği değeri düşük TL üzerinden değil, değerli
bir ürün gamı üzerinden kurgulayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) Tamamlıyorum
Başkanım.
BAŞKAN İlave süre vermiyorum.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) O zaman
bitiriyorum.
BAŞKAN Tamamlayın.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) Yeni bir dünya
kurulurken Türkiye Doğu ile Batıyı kucaklayan bir ekonomik
merkez olarak yerini alacak ve hak ettiği refaha kavuşacaktır,
az kaldı.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar; CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Arzu Erdem.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar).
MHP GRUBU ADINA ARZU ERDEM (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Komisyonu Arasında
Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA III) Çerçevesinde Türkiye
Cumhuriyetine Yapılacak Birlik Mali Yardımının
Uygulanmasına İlişkin Özel Düzenlemeler Hakkında Mali
Çerçeve Ortaklık Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve
ekranları başında bizi izleyen aziz Türk milletimizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Avrupa Komisyonunun
2021/1529 sayılı IPA III Tüzüğünün 12nci maddesi ile 2021/2236
sayılı Uygulama Tüzüğünün 5inci maddesi kapsamında IPA
III Dönemi fonlarına ilişkin esasları belirleyen Mali Çerçeve
Ortaklık Anlaşmasıyla fonların yönetimi, kontrolü,
gözetimi, izlenmesi, değerlendirilmesi, raporlanması ve denetlenmesi
düzenlenmektedir. Mali Çerçeve Ortaklık Anlaşması, Avrupa
Birliği tarafından IPA III yararlanıcısı ülkeler ile
katılım öncesi mali iş birliği kapsamında
sağlanan fonların önceki dönemlerin devamı olarak yeni dönemde
de yani 2021 ile 2027 yılları arasında kullanımı için
Avrupa Komisyonu ile Türkiye arasında imzalanması gereken
anlaşmadır. Avrupa Birliği, katılım öncesi mali
yardımları tam üyelik sürecinde aday ve potansiyel aday ülkelere
birlik politikalarıyla uyumlarını
kolaylaştırmaları ve gerekli altyapı
oluşturmaları için sağlanan hibe destekleridir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye-Avrupa
Birliği ilişkilerinde zaman zaman yaşanan iniş
çıkışlara ve siyasi engellemelere bağlı
tıkanıklıklara rağmen Türkiye-Avrupa Birliği mali
iş birliği son yirmi yıldır kesintisiz biçimde devam
etmiştir ve Avrupa Birliği üyelik sürecimizde en somut
kazanımlar elde ettiğimiz alan olarak karşımızda
bulunmaktadır. Ülkemiz aday ülke statüsünden dolayı Avrupa
Birliğinin kısaca IPA olarak adlandırılan
katılım öncesi mali yardımlarından yararlanmaktadır.
2002 ila 2006 yıllarını kapsayan dönemde IPA olarak
kısaltılan katılım öncesi yardım aracı mekanizması
mevcut değildi. IPA öncesi bu dönemde ülkemiz yaklaşık 1 milyar
avroluk bir fon kullanma imkânı bulmuştur. 2007 yılından
itibaren ise IPA dönemi başlamıştır. IPA çerçevesinde
Avrupa Birliği mali yardımları yedi yıllık dönemler
hâlinde planlanmaktadır.
IPAnın Iinci Dönemi 2007 ila 2013
yıllarını kapsamıştır ve bu dönemde 201 proje
yürütülmüştür. IPAnın IInci Dönemi 2014-2020 yıllarında
uygulamaya geçmiştir. Tarım, enerji, ulaştırma, çevre,
eğitim, istihdam, iç işleri, yargı gibi birçok alanda projeler
yürütülmüştür. Bu projeler belirlenirken de aslında çerçeve konular
belirleniyor ve çerçeve konulara göre oluşturulan projelerin onayları
çıkıyor. Bunlardan aslında günün koşullarına uygun
yani bugün ihtiyacımızın olduğu bölgesel
kalkınmayı gerektiren ya da bilişimle alakalı veya
farklı alanlarda yapılması gerekenlerle ilgili projelere öncelik
veriliyor. Bunların bir bölümünün uygulanmasına hâlâ devam
edilmektedir yani hâlâ fiilen devam etmektedir. Fiilen sürmekte olan IPA II
Döneminde toplamda 11 farklı sektörden ve alandan 276 program ve projeye
finansman sağlanmıştır. Avrupa Birliği uyum süreci
bağlamında 2002den bu yana ülkemize tahsis edilen toplam 9,2 milyar
avroluk Avrupa Birliği fonu sayesinde 850ye yakın büyük ölçekli
proje hayata geçirilmiştir. Söz konusu projeler sayesinde
şehirlerimizde hava kalitesinden sınır güvenliğine,
yenilenebilir enerjinin desteklenmesinden salgın hastalıklarla
mücadeleye, vatandaşlarımızın hayatına dokunan birçok
alanda oluşturulan projelerle ilerlemeler kaydedilmiştir.
IPAnın IIIüncü Dönemi yani 2021 ila 2027 yıllarına yöneliktir.
Yeni dönemin bütçesi toplam 14,2 milyar avro olarak belirlenmiştir. Bu
bütçe ülkemizin de içinde olduğu Arnavutluk, Bosna Hersek, Kosova,
Karadağ, Kuzey Makedonya ve Sırbistanı kapsamaktadır. Mali
iş birliğimizin IPA III Döneminde de sürmesi amacıyla
geçtiğimiz 17 Ekimde Mali Çerçeve Ortaklık
Anlaşmasını Avrupa Birliğiyle imzaladık.
Değerli milletvekilleri, anlaşma tüm
ilgili ülkeler için çok büyük ölçüde aynı metinden oluşmaktadır
yani çerçeve metni aslında bütün ülkeler için aynı ama projeler
farklı gelişecektir elbette. Katılım öncesi yardım
aracı kaynaklarından yararlanan ülkeler ile Avrupa Komisyonu
arasında IPA III fonlarının yönetimi, denetimi,
raporlanması gibi hususları içermektedir ve elbette izlenmesi de vardır.
Bu kapsamda 2021 ile 2022 yılı programlanması tamamlanarak
ödenekler netleşmiştir. 2021 yılında ülkemiz için ödenek
miktarı 208,5 milyon avro olmuştur, 2022 yılı için ise 221
milyon avro olmuştur. Anlaşmanın onaylanmasının
ardından söz konusu dönemler için finansman anlaşması
imzalanarak ülkemize fon aktarımı başlamıştır.
Ayrıca, katılım öncesi mali
yardımların kullanıldığı IPA
dışında 2 enstrüman daha bulunmaktadır. Bunlar birlik
programları ve sınır ötesi iş birliği programlarıdır.
IPAyla aynı dönemde aslında iz düşümsel olarak yürütülmektedir.
Birlik programları mali yardımlardan yararlanan ülkeler
arasındaki birliği teşvik etmek üzere
tasarlanmıştır. Konu bazlıdır ve belli projeleri
kapsamaktadır; örneğin, kültürel faaliyetler, araştırma,
bilgi paylaşımı gibi yatırım içermeyen projeleri
fonlamaktadır. IPA II Döneminde bu çerçevede 9 program mevcuttur ve yeni
onaylanacak yedi yıllık dönemde bir yandan bu programlara devam
edilmesi diğer yandan yeni programlar için çalışmalar
yapılması planlanmaktadır. Sınır ötesi iş
birliği programları olarak adlandırılan IPA II Döneminde
katılım sağlanan Bulgaristan-Türkiye Sınır Ötesi
İşbirliği Programı, Karadeniz Havzasında
Sınır Ötesi İşbirliği Programı olmak üzere 2 sınır
ötesi iş birliği programına IPA III Döneminde de devam edilmesi
ve iş birliği kapsamının genişletilmesi
amaçlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, söz konusu mali
çerçeve ortaklık anlaşmasının onaylanmasıyla 2002
yılından beri devam eden Avrupa Birliği Mali
İşbirliği sürecinin yeni bir halkası olan IPA III Döneminde
yani 2021-2027 arasında Avrupa Birliği ile topluluk programları
dâhil mali iş birliğinin devam edebilmesi sağlanacaktır.
Aslında çok avantajlı bir dönem; önümüzdeki beş altı
yıl içerisinde verimli, ülkemiz için faydalı olan projelere Avrupa
Birliği ciddi anlamda bir destek vermektedir. Tabii, bunların seçimi
yapılırken özellikle dünyayı ilgilendiren enerji
konularına, bilişim konularına ve yine bölgesel kalkınmaya
ağırlık verilecektir. Bu alanda da farkındalık oluşması
için bunun, özellikle Türkiyedeki yatırımcılarla ve bu projeleri
yürütecek olan firmalarla buluşturulması açısından da biz
Avrupa Birliği Bakanlığımıza gerekli bildirimlerde
bulunduk. Bulgaristan-Türkiye arasında bir program var, yine, Karadeniz
havzasında sınır ötesi güvenlik programı var ve Akdeniz
havzasında var aynı program ve yeni dönemde de devam etmesi ve zaman
kaybetmeden uygulamaların başlaması sağlanacaktır.
Sınır ötesi güvenliğimiz açısından da bu projelerin
tamamının ne kadar önemli olduğunu aslında zaman içerisinde
hep birlikte göreceğiz.
Yine, 2021 yılı finansman
anlaşması öncelikli olmak üzere, her bir program yılına ait
finansman anlaşmalarının onaylanması ve ülkemize
aktarılan ödeneklerin herhangi bir gecikmeye maruz kalmadan
kullanılabilmesi sağlanmaktadır. Burada tabii, bir husus daha
var. Fon ortaya çıktıktan sonra, onaylamalar yapıldıktan
sonra, özellikle doğru yönde kullanılmadığına
ilişkin tespitler yapıldığında, bu kez bir sonraki IPA
döneminde kesintiler meydana gelmektedir. Buna da sebebiyet vermemek için,
aslında yapılacak olan projelerin tamamıyla burada belirlenen
çerçeveye uyması gerekmektedir. Mali kaynakların
kullanımına dair ilgili Avrupa Birliği müktesebatının
iç hukuka aktarılması ve IPA III sürecinin uygulanabilir
kılınması, mali kaynaklara ilişkin düzenlemelerin
uygulanabilirliğini sağlayacaktır.
Değerli milletvekilleri, gerçekleştirilen
bu projeler, takdir edilmesi gereken projeler çünkü bizim
yatırımcılarımız yapıyor bu projeleri, bu
projeleri yaparken de kaynaklar Avrupa Birliğinden alınıyor.
Avrupa Birliğinin, özellikle Türkiye açısından
bakıldığında, sığınmacı
politikasına en büyük katkıyı Türkiye Cumhuriyeti devletimiz ve
Türk milleti sağlamıştır. Yani bugün hani parmakla
gösterilirken, gerçekten övgüyle karşılanan bir
sığınmacı politikasıyla tüm dünya Türkiyenin
yaptıklarından övünçle bahsederken elbette burada ortaya
konulmuş olan IPA III fonlarından
yatırımcılarımızın aslında sonuna kadar
istifade etmesi için konuyu incelemeleri, inceledikten sonra gerekli
müracaatları internet üzerinden yapmaları gerekmektedir. Hani,
farkındalığı oluşturacak olan sadece sadece devletimiz
değildir; biz milletvekilleri de bu bilgileri elbette tüm çevremizle,
seçmenlerimizle buluşturmakla mükellefiz.
Ülkemize verilen IPA fonlarıyla 850-900e
yakın büyük ölçekli proje hayata geçirilecek. Bu hayata geçirilen
projelerde, unutmayalım ki bugün işsizlik sorunundan bahsederken çok
yüksek oranda, yüksek sayıda istihdam da sağlanacak çünkü bu
projelerde sonuç itibarıyla, insan bazlı düşünüldüğünde,
onların istihdamı da göz önünde bulundurulduğunda o anlamda da
büyük bir katkı sağlayacaktır.
2021-2027 yıllarını kapsayan bu yeni
süreçte de projelerin artarak devam etmesini ve birçok alanda yani dünyayı
bekleyen gelecekle ilgili yorumlamalar yaptığımızda,
kıtlık senaryolarından bahsedilirken, yenilenebilir enerji,
işte yeşil mutabakatlardan bahsedilirken, teknolojinin dünyadaki
artan hızının ülkemizi nasıl etkilediğinden
bahsederken, özellikle, IPA III fonlarına hazırlanacak olan
projelerin Türk gençliğini kavrayacak, kucaklayacak, onlara gelecek
sağlayacak projeler olması gerektiğine de dikkat etmemiz
gerekiyor çünkü Türk gençliğinin bu projelerde istihdam görmesi ve
kendilerinin görev alması elbette ki gelecek açısından çok büyük
önem arz edecektir.
Avrupa Birliği üyesi ülkelerinin
Biz de
biliyoruz ki çok uzun bir serüven uyum süreci ve yine tam üyelik süreci,
hepimizin, belki burada bulunanların yaşından daha fazla bir
süreyi kapsıyor. Hepimiz Avrupa Birliğine tam üyelikle ilgili ne
kadar fedakârlıklar edildiğini, özellikle Türkiye Cumhuriyeti devleti
olarak biliyorken gelecekle alakalı temennimiz şudur ki -yurt
dışına yaptığımız seyahatlerde ve
bulunduğumuz görevlerde de hep Avrupalı dostlarımıza
söylediğimiz odur- ikircikli yaklaşımdan, siyasetten uzak
yaklaşımdan, yine objektif bakış açısına en
yakın seviyeden değerlendirmelerde bulunmalarını biz
temenni ve tavsiye ediyoruz.
Yine, bulunduğumuz yerlerde, özellikle 2016
darbe girişimi gecesinden sonra tavır ve tutumunu
değiştiren Avrupa Birliği üyesi ülkelerimizle alakalı,
Türkiyenin hem bölgesinde hem dünyada ne kadar önemli olduğunu ama Avrupa
Birliği üyesi ülkeler arasında da ne kadar önemli bir ticaret hacmine
sahip olduğunu, manevi açıdan da bağların ne kadar kuvvetli
olduğunu her zaman hatırlatıyoruz ve diyoruz ki: Avrupa
Birliği üyesi ülkelerle olan bütün bu ilişkiler münasebetiyle en
objektif derecede tutumun sergilenmesi, değerlendirmelerin
yapılması ve ülkemizin üyeliğe tam kabulüyle ilgili
adımların atılması gerekmektedir.
Elbette hepimizde oluşan bir güvensizlik var
Avrupa Birliği uyum süreciyle alakalı. Bu güvensizliğin de
giderilmesi için en önemli adımın Gümrük Birliği
Anlaşmasının güncellenmesi olduğunu da her gittiğimiz
toplantıda hatırlatıyoruz ve üzerine vurgulayarak söylüyoruz.
Gümrük Birliği Anlaşmasının güncellenmesi, hem ülkemiz açısından
hem Avrupa Birliği üyesi ülkeler açısından ekonomik avantajlar
sağlayacaktır. Temennimiz odur ki Avrupa Birliği uyum sürecinden
ve tam üyelikten tamamıyla hariç olan ve öncesinde de zaten Gümrük Birliği
Anlaşmasına tabi olduğumuzu da bildiğimiz için, güncel
olarak da ticaret hacminin gelişmesi için Gümrük Birliği
Anlaşmasının güncellenmesi en kısa zamanda olur.
3 Aralık Dünya Engelliler Günü, tüm dünyada
engelli haklarına dikkat çekme günüdür. Engellilerimizle ilgili gerek
yasal düzenlemeler gerekse toplumsal farkındalık ve kuralların
toplumun bütününe yansıması açısından düzenlemeler
yapılmıştır elbette ama yapılması gereken ilave
düzenlemeler ve eksikler konusunda da ivedi olarak bunların hayata
geçirilmesi için -hepimizin sırtındaki vebal- hepimizin bu
açıdan adım atması gerektiğini tekrar vurgulamak istiyorum.
Meslek sahibi olan engelli kardeşlerimizin tamamının kendi
alanlarında istihdam edilmesini, yine, meslek sahibi olmayıp da
iş gücüne katılım sağlamak isteyen engellilerimizle ilgili
ön yargıların tamamen ortadan kaldırılarak onların
aslında engellerinin olmadığını, bizden çok daha fazla
yürekle, gönülle, şevkle, azimle iş gücünde var olmak istediklerini
tekrar vurgulamak istiyorum ve engelli öğretmenlerimizin özellikle 3
Aralık öncesinde Millî Eğitim Bakanlığımızdan bir
müjde beklediklerini de buradan tekrar belirtmek istiyorum. Unutmayalım ki
engelli olmak sorun değil, sorun aslında engel olmakta ve hepimiz
birer engelli adayıyız.
Son olarak, 5 Aralık Dünya Kadın
Hakları Günüdür. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk 5
Aralık 1934 tarihinde Türk kadınına seçme ve seçilme
hakkını vermiştir. Bunu demokrasinin beşiği olarak
adlandırdığımız birçok Avrupa Birliği üyesi
ülkeden önce yapmıştır.
Türk kadınına verilen önemin ne kadar
büyük olduğunu tüm tarihî geçmişimizden biliriz. Biliriz ki cephede
kadın vardır, biliriz ki evde kadın vardır, biliriz ki
sahada kadın vardır, biliriz ki siyasette kadın vardır,
biliriz ki ticarette kadınlar vardır ve biliriz ki akademik dünyada
da kadınlar vardır. Ancak, o günden bugüne siyasette
kadınımızın temsilinin arzu ettiğimiz,
istediğimiz seviyede olmadığını görüyoruz ve bu
anlamda da ben bir kadın milletvekili olarak, Milliyetçi Hareket
Partisinin bir milletvekili olarak tüm kadın arkadaşlarımızı
özellikle yaklaşmakta olan seçimden dolayı siyasete katılım
noktasında hem teşvik ediyorum hem de bize de düşen bir şey
varsa yapmaya hazır olduğumuzu belirtmek istiyorum.
Türk kadını demokrasi ve cumhuriyetin
güvencesidir. Kadınlar güçlenirse cennet vatanımız
güçlenecektir. Liderimiz Devlet Bahçeli Beyin de dediği gibi, kadın
annedir, kadın eştir, kadın yuvadır, kadın
insandır, ailenin temel direğidir, toplumun aynası,
geleceğimizin ümit ateşidir. Kadın elinin değdiği
yerde, kadının olduğu her zeminde farkındalık
vardır, sağduyu vardır ve sabır hâkimdir.
Bu vesileyle, tüm kadın milletvekili
arkadaşlarımızın da 5 Aralık Dünya Kadınlar
Günü'nü kutluyorum.
Buradan, yine, engelli kardeşlerimizin 3
Aralık Dünya Engelliler Günü'nü kutluyorum.
Her birinizi saygılarımla
selamlıyorum.
IPA III fonlarının hayırlara vesile
olmasını temenni ediyorum, sağ olun. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Hişyar Özsoy.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HİŞYAR ÖZSOY
(Diyarbakır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Bugün, Katılım Öncesi Fonlara Dair Mali
Çerçeve Anlaşmasını tartışmak üzere burada
toplanmış bulunuyoruz, yalnız ortada şöyle bir durum var.
Şimdi, Türkiye'ye yapısal reformlar
karşılığında verilen bu bütçenin ismi, İngilizce
ifadeyle The Instrument for Pre-accession Assistance Yani bir ülke, Avrupa
Birliğine girme niyeti olan bir ülke formel olarak Avrupa Birliğine
giriş sürecinde birtakım siyasi, hukuki, ekonomik, idari reformlar
yapıyor ve bunun karşılığında Avrupa da onlara
finansal destek sunuyor, asıl mesele bu. Fakat bu IPA fonlarının
2017-2018den sonra -özellikle Türkiyedeki demokrasi, insan hakları
standartlarının gerilemesi yüzünden- bir kısmı kesintiye
uğradı ama hâlâ Türkiyede çok önemli bir finansal kalem olarak
birçok projeyi destekliyor.
Şimdi, bunu biz Dışişleri
Komisyonunda da konuştuk; demokrasi, hukuk ve insan hakları
alanıyla da ilgili olarak birçok noktada projelerin
yapıldığını görüyoruz. Çok önemli kalemler var burada;
ceza infaz kurumlarıyla ilgili, hâkim ve savcı adaylarının
eğitilmesiyle ilgili, Emniyet sistemindeki sivil denetimle ilgili, temel eğitim
kurumlarında demokrasi kültürünün güçlendirilmesi gibi. Yani isimleri
gerçekten güzel olan dünya kadar proje var. Yalnız, ortada şöyle bir
durum var kıymetli arkadaşlar: Bu IPA fonlarını alıp
kullandıkça -niyet edilen o demokratik standartlar yerine- Türkiyede
işleyen demokrasi kurumu, hukuk kurumu neredeyse kalmamış
durumda yani ne kadar çok Avrupadan IPA desteği alıyorsunuz o kadar
çok Avrupanın temel değerlerinden uzaklaşıyorsunuz.
Bakın, size birkaç örnek vereyim. Şimdi,
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında müzakerelerde 3 temel alan var:
Birincisi, Türkiyenin Avrupa Birliğine tam üyeliğine yönelik
katılım süreci; 2018 yılından itibaren donmuş durumda,
ortada katılıma dair zerre kadar bir ilerleme söz konusu değil.
İkincisi, gümrük birliğinin güncellenmesi. Biliyorsunuz, mevcut
durumda tarım ve yerel yönetimlere dair, o alanlara dair gümrük
birliği söz konusu değil; bunun güncellenmesi talepleri söz konusu
ama Türkiye'deki genel, siyasal, toplumsal istikrarsızlık yüzünden o
süreç de tıkanmış durumda.
Üçüncü olarak, önemli maddelerden bir tanesi de vize
serbestiyeti. Hatırlayacak olursanız, Hükûmetteki parti Adalet ve
Kalkınma Partisinin 2015 yılındaki en büyük seçim vaatlerinden
biriydi, seçim olacak ve herkes Avrupa Birliği ülkelerine serbest
gidecekti, vize serbestisi olacaktı öğrenciler için, işverenler
için vesaire. Şimdi geldiğimiz noktada, bırakın vize
serbestiyetini şu an neredeyse bütün Avrupa ülkeleri Schengen vizesi
konusunda Türkiye'ye örtük ambargo uyguluyor. Eminim, buradaki vekillerin
neredeyse hepsine talepler geliyordur aile birleşimleri için,
öğrenciler için, işverenler için, Avrupa'da çalışan
işçiler için; yani işimizi gücümüzü bırakmışız,
partilerin dış ilişkiler alanında çalışan
insanlar olarak vize kurumlarına dönmüşüz biz gerçekten, vize
konusunda vatandaşlara yardımcı olmaya çalışıyoruz,
Türkiye'de âdettendir ya araya insan koyarak, adam koyarak vize aldırmaya
filan çalışıyoruz; böyle bir durumdayız. Demek
istediğim, ne Avrupa Birliğine katılım konusunda ne gümrük
birliği konusunda ne de vize serbestiyeti konusunda herhangi bir ilerleme
söz konusu değil; ilerlemeyi bırakın, sürekli bir gerileme söz
konusu. Avrupa Komisyonunun da Avrupa Parlamentosunun da Türkiye'nin
demokrasisine, hukukuna dair yayımladığı bütün
raporları da yok hükmünde sayan bir Dışişleri
Bakanlığı var çünkü hoşlarına gitmeyen ne rapor
çıkmışsa Bu yanlıdır, bu taraflıdır ve biz
bu raporu reddediyoruz. diyorlar. Şimdi, bir taraftan Komisyonun,
Parlamentonun raporlarını reddedip diğer taraftan da IPA fonlarıyla
sözüm ona onların kaygılarına denk düşecek projeler üretiyoruz.
Yani bunu samimiyetle söylüyorum, bu IPA fonlarının
dağıtımına baktım; ben Avrupa Birliği
yetkililerinin yerinde olsam amacına uygun kullanılmayan tek bir
kuruşu vermem. Mesela diyor ki: Ben bu parayı size veriyorum, adalet
kurumunu reforme edin. Hâkimleriniz adil olsun. Mesela diyor ki: Ben size bu
parayı veriyorum, Anayasa kararlarının uygulanmasını
sağlayın. Bunun için proje yapılıyor, para veriliyor
Türkiyeye fakat yerel bir hâkim bile, yani birinci derece bir mahkemeden bir
hâkim bile en üst bağlayıcı mahkeme olan Anayasa Mahkemesi
kararlarını takmayabiliyor, arkasında da maşallah dağ
gibi Hükûmetin siyasi iradesini bulabiliyor hatta kimileri
hızını alamayıp Biz Anayasa Mahkemesini de
kapatalım. diyebiliyorlar yani aslında anayasal rejime
karşı suçtur Anayasa Mahkemesini kapatmak.
Şimdi, kıymetli arkadaşlar,
şuraya kadar biraz Avrupa Birliğiyle ilgili konuştum. Ben,
konuyu, buradan, biraz Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyinin
ortaklaştığı bir alana taşımak istiyorum, o alan
da şudur: Tabii, Türkiyenin Avrupa Birliğiyle ilişkileri sadece
demokrasi, hukuk ve insan hakları değil; ekonomik alanda,
tarımsal kalkınma alanında, göçmen, güvenlik, istihbarat, gibi
dünya kadar alanda iş birliği yapıyor ama Avrupa Birliği
ile Avrupa Konseyinin ortaklaştığı bir alan var, o da
demokrasi, hukuk ve insan hakları. Şimdi, Avrupa Konseyi, temelde
iktisadi, daha sonra idari, siyasi bir hüviyet kazanmış Avrupa
Birliğinden farklı olarak demokrasi, hukuk ve insan hakları
konusunda çalışan bir kurum. Türkiye de sürekli olarak bu Konseyin
kurucu üyelerinden biri olmakla övünen bir ülke fakat son altı yedi
yılda Türkiyenin demokrasi, hukuk ve insan hakları karnesi yüzünden
neredeyse Konseyden atılma noktası gelmiş, birazdan detaylarını
paylaşacağım.
Şimdi, kıymetli arkadaşlar, Avrupa
Konseyinin değişik organları var. Bu organlardan bir tanesi
Committee For The Prevention Of Torture dedikleri CPT -herkes artık CPT
ismini biliyor- Türkiyedeki cezaevlerindeki durumları inceler, rapor eder
ve hükûmete Bunu düzeltin. der. Geçen gün Dışişleri
Bakanına Bütçe Komisyonunda sordum, bana cevap göndermiş; gerçekten
sorduğum soruya cevabın dışında her şeyi
söylemiş orada. Türkiye 2016, 2018 ve 2021 yılındaki CPT
raporlarını ne açıklıyor ne uyguluyor; içinde ne
olduğunu da bilmiyoruz. Merakla soruyoruz ama belli ki orada
bayağı istenmeyen durum söz konusu herhâlde yoksa cesaretleri varsa
getirirler orta yere koyarlar, ne olduğunu hepimiz birlikte görürüz.
Venedik Komisyonunun -ben yedi yıldır
Avrupa Konseyinin çalışmalarına katılıyorum- üzerinde
en fazla bilgi, rapor ürettiği ülke Türkiyedir, hemen hemen her sene bir
iki tane temel yasalara dair muhakkak gelir rapor hazırlar. En son
dezenformasyon yasasıyla ilgili yaptı, biliyorsunuz. Daha önce
terörün finansmanı konusunda yapmıştı, yerel yönetimler
konusunda yaptı, yaptı da yaptı. Venedik Komisyonu, yasama
süreçlerinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi değerleriyle
uyumlu olması için takip eden, destekleyici bir organ ama CPT
kararları uygulanmadığı gibi Venedik Komisyonu hiç
sayılmıyor zaten.
Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler
Kongresi, Türkiyedeki yerel yönetimlerin durumuna dair her yıl rapor
yayınlıyor. Geçen sene, sadece HDP belediyeleri değil, genel
olarak Türkiyede yerel yönetimin artık neredeyse kalmadığına
dair raporlar yayınladılar. Avrupa Konseyinin başka bir
organı Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, bizim de üyesi olduğumuz
Meclisin -merhaba, Başkan da geldi, Avrupa Konseyi Parlamentosu Türkiye
Delegasyonu Başkanı Sayın Ahmet Yıldız- yakın
zamanda izleme raporu çıktı. İzleme raporunun sonucu şu:
2017 Nisan ayında Türkiye izleme sürecine dâhil edilmişti ama
2017den 2022ye kadar demokrasi, hukuk ve insan hakları konusunda
herhangi bir ilerleme, pozitif adım olmamış yani temel olarak
söylüyorum, özetle.
İnsan Hakları Yüksek Komiserinin son yedi
yılda Türkiyeye dair çıkardığı sayısız
rapor var, açıklama var; en son olarak oraya geleceğim kıymetli
arkadaşlar. On dakikamda da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
kararlarını önünüze getirmek istiyorum, Kıymetli Grup
Başkan Vekilimiz de onaylıyor bu durumu. Önemli arkadaşlar bu
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesini kararları; evet, iktidar
şu anda çok umursamayabilir ama çok önemlidir. Bakın, niye önemli?
Sondan başlayayım, 8 Kasım tarihinde Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi, şu an hâlâ cezaevinde bulunan kıymetli
Eş Başkanımız Figen Yüksekdağın da
aralarında bulunduğu 13 milletvekili hakkında bir karar
açıkladı. Bu kararı 7 kişilik bir jüri verdi. Bu jürinin
içinden bir yargıç karşı oy kullandı. Sizce kim olabilir
bu? Saadet Hanım, Saadet Yüksel; her şeye karşı oy
kullanıyor. Ama bu da gerçekten biraz sıkıntılı bir
durum yani şahsileştirmek istemiyorum ama kendisi açısından
da sıkıntılı bir durum. Daha önceki kararlarda da benzer
bir duruma düşmüştü. Hukuk gözünden değil, Hükûmet gözünden
meseleye bakıyor. Aksi hâlde, mesela 16 yargıcın verdiği
kararda niye bir tek siz karşı oy kullanırsınız ki
yani? Ya hukuk müktesebatları çok farklı, arka planları çok
farklı ya da Ben orada hukuku değil, evrensel değerli
değil, Hükûmetimin bana Hukuk budur. dediği şeyleri
savunurum. diyor. Neyse
Karar almışlar 6ya karşı 1.
Kararda şunlar var: Bir: 2016 yılında bu insanların
tutuklanması bir hak ihlalidir, hukuksuz yere tutuklandılar. diyor.
İki: Hukuksuz yere tutuklananların hukuksuz yere tutuklulukları
uzatıldı çünkü beş altı yıl tutuklu kalanlar oldu.
diyor, bu iki. Seçme ve seçilme haklarından mahrum
bırakıldılar. diyor. Belki de en önemlisi, son üç yıl
içerisinde Türkiye hakkında 3üncü kez 18inci madde ihlali verdiler. 18inci
madde ihlali şu demektir arkadaşlar
Avrupa Konseyi tarihinde yoktur,
Türkiye tarihe geçmiştir, üç yılda 3 defa tarihe geçmiştir.
Şunu diyor 18inci madde: Türkiye'de hukuk yoktur. Bu insanların
hepsi, HDPli milletvekillerinin hepsi siyasi saiklerle, siyasal
çoğulculuğu boğmak ve siyaseti sınırlamak için
tutuklandılar, yargılandılar, cezaevlerine atıldılar.
Kim bu insanlar? Birkaç örnek vereyim; Figen Yüksekdağ, hâlâ cezaevinde,
kıymetli İdris Baluken -bazılarınız
hatırlıyorsunuz, Grup Başkan Vekilimizdi, şurada
oturuyordu, kendisi tıp doktoru- İki gün önce kendisini ben Sincan
Cezaevinde ziyaret ettim altı yıldır orada. Bu arada, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi Figen Yüksekdağ ve İdris Baluken için
derhâl tahliye ve beraat istemiş. Besime Konca Vekilimiz bir dönem
cezaevinde yattı, şu an yurt dışında yaşamak
zorunda. Abdullah Zeydan Milletvekilimiz beş yıl cezaevinde
yattı, çıktı. Nihat Akdoğan Milletvekilimiz, yine, Selma
Irmak cezaevinde yattı uzun süre, çıktı, yurt
dışına çıkmak zorunda kaldı. Ferhat Encü uzun dönem
cezaevinde yattı. Gülser Yıldırım daha yeni tahliye oldu
iki ay önce. Nursel Aydoğan, Çağlar Demireli beş yıl hapis
yatırdınız. Burcu Çelik, Ayhan Bilgen, Leyla Birlik vesaire vesaire;
13 milletvekili.
Şimdi, kıymetli arkadaşlar, bu Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin tekil yargıç kararları da
değil, bunlar jüri kararlarıdır. Şimdi, bu karardan önce ne
olmuştu? Geçen sene 40 HDP milletvekilinin
dokunulmazlığının hukuksuz bir şekilde
kaldırıldığına mahkeme hükmetmişti, onun için de
tazminatlar ödendi 40 milletvekiline. Orada 18inci madde ihlali yoktu ama
ondan önce Selahattin Demirtaşın iki kararında yine 18inci
madde ihlali söz konusuydu Büyük Dairenin verdiği kararda.
Şimdi, kıymetli arkadaşlar, bunu
biraz detaylı anlatmak istedim. Bu, şu demektir: 2016
yılından itibaren HDPye yönelik olarak ürettiğiniz bütün
argümanların hukukla uzaktan yakından bir alakası yoktur,
tescillenen budur. Şu an devam eden Kobani davasında benzer
argümanlar, benzer suçlamalar söz konusu.
Yine, HDPnin kapatılma davasında, zaten
bu davalarda yani bu bahsettiğim milletvekillerinin, Selahattin
Demirtaşın davalarında ifade ettiğiniz bütün o
argümanların hepsini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
içeriğine girerek adan zye kadar değerlendirmiş ve nihayetinde
şunu demiştir aslında anlamak isteyene, bir parça aklı,
basireti kalana: Altı yedi yıldır kan kusturduğunuz,
yargı eliyle bitirmeye, yok etmeye
çalıştığınız HDPye yönelik bütün tasarruflarınız
siyasidir ve buna bir nokta koyun. Tabii, Türkiye buna uyar mı uymaz
mı; bu, ayrı bir tartışmanın konusudur. Şu ana
kadar bizim görebildiğimiz kadarıyla, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin kararlarını uygulayabilecek bir siyasi iradeye ve
cesarete de sahip değildir. Cumhurbaşkanı defalarca söyledi,
aslında ilginç bir şey söyledi Selahattin Demirtaşla ilgili ilk
karar çıktığı zaman, hatırlayacak olursanız
Hükûmetin resmî argümanı şuydu: Efendim, tamam, karar
çıktı ama bu karar daha nihai bir karar değil çünkü biz bu
karara itiraz edeceğiz. Ettiler; iki yıl sürdü itiraz süreci.
İki yıldan sonra çok daha güçlü bir karar çıktı, bu defa
18inci madde ihlali de veren bir karar çıktı; karar kesinleşti,
Büyük Daire kararı olarak çıktı. Kararı uygulamak gibi bir
niyetleri yok ya, efendim, bu defa da topu taca atıyorlar: Efendim,
başkaları da başka kararlar uygulamıyorlar. Şu an
argüman bu, argüman değişti. Ya, kıymetli arkadaşlar,
Avrupa Birliği ya da Avrupa Konseyi istiyor diye değil, şu
ülkenin demokratik standartlarını, hukuk standartlarını,
insan hakları standartlarını sizin düşünmeniz lazım
ya. Bakın, bağımsız yargı olduğu zaman HDP çok
rahat aklanabiliyor; biraz zaman aldı, beş yıl aldı,
altı yıl aldı. İnanın bize, ne paralar verdiler.
Bakın, biz en azından Türkiyeden avukat tuttuk, Almanyadan özel
avukatlar tuttular ya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiyeyi
savunsun diye, paralar verdiler dünya kadar ama argümanınız
olmadığı zaman, isterseniz dünyanın en iyi hukuk
takımını götürün ortaya koyun -çünkü ortada bariz olan bir
hukuksuzluk durumu söz konusu- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
tescillediği durum budur.
Şimdi, kıymetli arkadaşlar, Türkiye
bir yol ayrımında, bir yol ayrımına gelmiş durumda.
Siyaseten söylüyorum bunu, önümüzdeki birkaç ay içerisinde Türkiyenin belki en
önemli seçimlerinden birini yapacağız, ya ibreyi demokrasiye, hukuka,
insan haklarına, özgürlüklere, adalete ve toplumsal refaha doğru
kıracağız ya bunu yapacağız- veyahut da Türkiye tam
anlamıyla hukukun rafa kalktığı, kırıntılarının
bile olmadığı, insan haklarının esamesinin
okunmadığı bir ülkeye dönüşecek. Avrupa Birliği,
Avrupa Konseyi Türkiyeyi kurtaracak olan bu tür dışsal kurumlar
değildir, biz bunun farkındayız, bunların güçlerini de
abartmamak lazım ama bizim bu Hükûmete de bu muhalefete de temel olarak
söylediğimiz şudur: Eğer siz kendi toplumunuza demokrasi, hukuk,
insan hakları tesis etmek istiyorsanız bu tür kurumların
Türkiyeye katabileceği bilgileri ve deneyimleri söz konusu.
Şimdi, ben burada Sayın Ahmet
Yıldıza -Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde Türk Delegasyonu
Başkanı- sormak istiyorum: Sayın Başkan, bunu gerçekten
soruyorum yani eğer Türkiye, Avrupa Konseyine üye olmak istemiyorsa bunun
kararını vermek zorunda çünkü kimse Türkiyeyi orada zorla tutmuyor,
değil mi?
AHMET YILDIZ (Denizli) Hiç öyle bir hâlimiz var
mı?
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Sizin yok ama
eğer gerçekten de orada kalınacaksa orada kalmanın da kimi
kuralları, kaideleri söz konusu yani orada Biz AİHM
kararını takmayız, biz Büyük Daireyi takmayız. E, o zaman
burada ne işiniz var? diye soruyorlar insana. Dolayısıyla,
zaten Rusyanın Konseyden çıkarılmasından sonra şu an
Türkiye topun ağzında, 1inci sırada bu hak ihlalleri vesaire
konusunda. Umalım, dileyelim bu vesileler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Özsoy,
süreniz tamamlandı.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Tamam.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Umalım,
dileyelim
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Başkanım,
uluslararasında olur bir dakika ya.
BAŞKAN Efendim, hiç kimseye vermedim,
Sayın Özsoya pozitif ayrımcılık yapamam.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Tamam,
teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Sibel Özdemir. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Komisyonu
arasında Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı yani IPA III
çerçevesinde yapılacak mali yardımların uygulanmasına
yönelik bu ortaklık anlaşmasına dair kanun teklifinde ben de
grubumuz adına söz aldım. Tüm Genel Kurulu ben de saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz bu anlaşma, resmî aday ülkesi olduğumuz Avrupa
Birliğinden, üyeliğe hazırlık anlamında,
alacağımız mali yardımların bir nevi yenilenmesi
anlaşması. Şöyle ki: Kanun teklifini benim de üyesi olduğum
Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda tali Komisyon olarak görüşerek,
bizler, oy birliğiyle genel uygunluk raporumuzu esas Komisyon olan
Dışişleri Komisyonuna gönderdik. Tali Komisyon olarak Avrupa
Birliği Uyum Komisyonunun toplanıp görüşümüzü esas Komisyona
gönderme sürecini ben oldukça olumlu buluyorum. Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu olarak Komisyonumuzda çoğunlukla bildiğiniz üzere -burada
milletvekili arkadaşlarım da var- heyetler arası görüşmeler
yapıyoruz, resmî kabullerimiz oluyor, Karma Parlamento Komisyonu olarak
toplanıyoruz. Fakat Komisyonumuzun en önemli görevlerinden biri de resmî
aday ülkesi olduğumuz Avrupa Birliğiyle yasal
mevzuatımızı uyumlaştırma noktasında kanun
tekliflerinin Meclis Genel Kuruluna sevk edilmeden önce mutlaka Avrupa
Birliği mevzuatına uygunluğunun olup olmadığı
konusunda bir görüş ortaya koyması gerekmekte. Dolayısıyla
tali Komisyon olarak Parlamentoya sunulan birçok yasal mevzuatta görüş
bildirmemiz gerekiyor çünkü İç Tüzük'te Komisyonumuza böyle bir görev
verilmiş. Bu anlamda, maalesef, bugüne kadar Komisyonumuzun bu görevini
yapmasının koşullarını tam olarak
sağlayamadık. Bizler, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu üyeleri
olarak -burada milletvekili arkadaşlarım var- sadece üyesi
olduğumuz Komisyon toplantısı değil özellikle yasa
tekliflerinde, Avrupa Birliği mevzuatı, Avrupa Birliği
raporlarındaki tespitler, uyarılar bağlamında da ilgili
komisyonlara katılıp katkı sunmaya çalışıyoruz.
Ancak, değerli milletvekilleri, asıl İç Tüzük'te verilen görev
gereği Avrupa Birliği Uyum Komisyonu olarak toplanıp her yasal
mevzuatta görüş bildirmemiz gerekiyor. Şimdi, bu toplantılar
doğal olarak yapılamayınca Avrupa Birliği mevzuatıyla
uyumsuz yasaların yapılmasına neden olunuyor. İşte, bu
nedenle, Avrupa Birliği mevzuatına uyum noktasında, maalesef,
bizi geriye götüren, Avrupa Birliğinden uzaklaştıran yasal
düzenlemelerin Meclis Genel Kurulundan geçtiğine, işte, Avrupa Birliği
raporlarına da yansıdığına şahitlik ediyoruz.
Örnek verecek olursak, burada hep beraber kabul ettiğimiz Kişisel
Verilerin Korunması Kanunu'ndaki uyumsuzluklar, en çok da çevreyle ilgili
yapılan yasal düzenlemelerdeki uyumsuzluklar. En son burada birlikte kabul
ettiğimiz dezenformasyon yasasıyla ifade ve basın
özgürlüklerinde Avrupa Birliği hukuksal mevzuatına uyumsuz
düzenlemeler yapıldı. Bu uyumsuzluklar, bu çelişkiler her
yıl yayınlanan Avrupa Birliği Türkiye raporlarına da
doğal olarak doğrudan yansıdı. Biz Mecliste ilgili
komisyonlarda gerekli çalışmaları
yapmadığımız için tüm bu uyumsuzluklar Avrupa Birliği
raporlarına, uluslararası raporlara da yansımış oldu.
Bu anlamda, ben, komisyon üyesi olarak uyarımı yapmak istiyorum:
Kanun tekliflerinin Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda görüşülmesini
çok önemsiyorum, değerli buluyorum ve bu
duyarlılığımı geç de olsa Genel Kurulun bilgisine
sunmak istiyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, benden
önceki hatipler de iletti, Avrupa Birliği tarafından aday, potansiyel
aday ülkelere yani üyeliğe hazırlık sürecinde olan ülkelere
üyeliğe yönelik yapacakları siyasi, kurumsal, sosyal, ekonomik
reformlara destek vermek, birlik yasal mevzuatına uyum sağlamak
amacıyla katılım öncesi fonlar yani mali yardımlar
sağlanmakta. Katılım öncesi mali yardımlar, IPA
dediğimiz fonlar; bunun yanında, hepimizin bildiği, bizim
ülkemizin de katıldığı Erasmus, Ufuk 2020 gençlik
araştırma geliştirme programları var, sınır ötesi
iş birliği programları var.
Bütün bunlarla birlikte Avrupa Birliğinin 3
temel yardım, fon desteğinden bir tanesi de bugün
görüştüğümüz IPA fonları, mali yardımlar. Türkiye olarak
biz de bu fonlardan 2002 yılından itibaren yararlanıyoruz.
Katılım öncesi mali destek programıydı 2002de, daha sonra
IPA dönemlerine geçildi. 2007-2013 IPA I Dönemi 23üncü Dönemde Mecliste kabul ediliyor,
2014-2020 IPA II Dönemi 24üncü Dönemde kabul ediliyor ve bugün de 2021-2027
dönemi IPA III fonları bizim dönemimizde, bugün onaylanacak ve
yürürlüğe girecek.
Baktığımız zaman, ülkemiz,
hazırlık sürecindeki ülkelere verilen bu fonlardan IPA I Döneminde
en fazla yani yüzde 48 oranında, IPA II Döneminde en fazla yani yüzde 25
oranında pay alan ülke konumunda. 2002de ilk katılım
desteğinin verildiği dönemde de yaklaşık 1,5 milyar euro
destek aldığımız görülüyor. İşte, bu dönemde yani
IPA I Döneminde 11,5 milyar euronun neredeyse 5 milyar eurosunu ülkemiz
almış, IPA II Döneminde 11,7, neredeyse 12 milyar euronun 3,2 milyar
eurosunu ülkemiz almış. Bu dönem, bugün bizim kabul edeceğimiz
destek programında da yaklaşık 14,5 milyarlık bir fon aday
ve potansiyel aday ülkelere tahsis edilecek. Şimdi,
baktığımız zaman, bizim ülkemiz 2002 yılından
bugüne kadar neredeyse 10 milyar euroya yakın fon almış ve 900
projeye katılmış. Bu verileri şunun için veriyorum:
Şimdi, 2005ten itibaren baktığımız zaman -2005 önemli
bir tarih, ülkemizin Avrupa Birliğiyle müzakereye
başladığı tarih yani fasılları, mevzuatı
uyumlaştırmaya başladığımız tarih- o
dönemden bu döneme en fazla fon alan ülke olmamıza rağmen en ciddi
geriye gidişleri yaşayan aday ülkeyiz. Bunu tartışmamız
gerekiyor.
Bakın, 2006 raporlarında yani fonları
almaya başladığımız ilk dönemde ülkemizden ilerleyen,
uyum sağlayan ülke olarak bahsedilirken bugün gerileme, kopuş
noktasında diye böyle bir değerlendirme yapılıyor.
İşte, o zaman aday ülke konumundayken şimdi stratejik ülke
konumuna indirgendik. E, ilerleme kaydetmek bir kenara -işte, Değerli
Özsoy Hocamız da iletti- Avrupa Konseyinin tekrar denetim sürecine
giren... Yani denetimden çıkmış bir ülkeydik, bugün tekrar
denetime giren, hatta ihraç tartışmalarının
yapıldığı bir ülke konumuna geldik. Ve yine aynı
dönemde -bakın, bu iktidar dönemindeydi, 2005 sonrası- temel haklar,
özgürlüklerde ilerleme kaydederken bugün en ciddi gerileme kaydettiğimiz
alanlar bu alanlar. Doğal olarak Avrupa Birliği yardımlarından
en çok yararlanan ama AB üyelik sürecinde de en ciddi geriye gidişler ve
eleştiriler yaşayan ülke olarak ben bu tezatlığı da
belirtmek istedim. Elbette, bu süreçte Avrupa Birliğinin de tabii, samimi
olmayan ya da malum AB üyesi ülkelerin ön yargıları olabilir; adil,
objektif olmayan politikalar olabilir; bunları bir kenara koyabiliriz ama
biz bu iktidar döneminde, neredeyse altmış yıllık Avrupa
Birliği üyelik sürecimizin yirmi yılını tek
başına yöneten bu iktidar döneminde ülkemizin üyelik kriterlerinde ve
kazanımlarımızdaki geriye gidişleri de sorgulamak
zorundayız.
Bugün görüştüğümüz bu anlaşmayla
ülkemizi AB üyelik sürecine hazırlayacak IPA III Dönemi
fonlarının da etkin ve verimli kullanılıp
kullanılmayacağını da biz burada sorgulamak ve tartışmak
zorundayız çünkü Meclis olarak oy birliğiyle Avrupa Birliğine
üyelik sürecimizin gerçekten somut bir aşama kaydetmesi için
vereceğimiz bu yetkinin yani bugün onaylayacağımız Avrupa
Birliğine Mali Yardımlar Anlaşmasının
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin getirdiği
kişisel gelgitlerle heba edilmesi konusunda da çok ciddi endişeler
taşımaktayız. (CHP sıralarından alkışlar) Bu
sistemin bu yapısal sorunu konusundaki kaygılarımızı
bizler burada sizlerle paylaşmak durumundayız.
Öncelikle şunu da vurgulamak istiyorum çünkü bu
görüşmekte olduğumuz Mali Yardımlar Çerçeve Anlaşması
bu fonların şeffaf ve denetlenebilir süreçler sonucunda
kullanılıp kullanılmaması, ilgili fonların ilgili
yerlere harcanıp harcanmadığı konusunu da ciddi
şekilde önemsiyoruz. Anlaşmayla zaten çok ciddi bir çerçeve
çiziliyor, çok detaylı olarak denetleme mekanizmaları ortaya
konulmuş. Bu anlamda, sözleşme metninde açıkça belirlenmiş
olan kurumsal şeffaflıkların ve hesap verilebilirliklerin de
etkin yönetimini çok önemsiyoruz ve tekrar dikkatinize sunuyoruz.
Değerli milletvekilleri, şimdi, şöyle
ki: Bu iktidar döneminde, Avrupa Birliği Bakanlığı
dönemindeki bu kaygımızı neden belirtmek istiyorum?
Bildiğiniz üzere, bu iktidar döneminin bir Avrupa Birliği
Bakanlığı döneminde fonların kullanımında ciddi
usulsüzlükler yapılmıştı ama şimdi bu Bakan, bu
usulsüzlüklerin yapıldığı dönemdeki Bakan bir Avrupa
Birliği ülkesine büyükelçi olarak atanarak
mükâfatlandırıldı. Ben, bu nedenle, bu uyarımı tekrar
yapmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, diğer bir konu da
fon kesintileri. IPA fonlarından en fazla yararlanıp ancak üyelik
kriterlerinde en fazla geriye giden ülke olmanın yanında, biz, 2017
sonrasında fon kesintileriyle karşı karşıya kalan bir
ülke olduk. Biz, evet, bu fon kesintilerine ilgili toplantılarda her zaman
itiraz ettik, bunları doğru bulmadığımızı
ilgili muhataplarımıza ilettik. Ancak IPA fonlarında
yapılan kesintilerin AB raporlarına da yansıyan ciddi gerileme,
özellikle de Kopenhag Siyasi Kriterleri, işte, temel haklar, özgürlükler,
bağımsız yargı, güçler ayrılığı gibi
kriterlerdeki ciddi geriye gidiş süreçleriyle ilişkisini ve etkisini
de bizim tartışmamız gerekiyor; bu fonların kullanılma
yetkisini verirken bu fonlardaki geriye gidişlerin de sebeplerini
tartışmamız gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, evet, söylediğim
gibi, bu dönem yaklaşık 14,5 milyar euro bir bütçe fonu
ayrıldı bugün onaylayacağımız anlaşmayla.
Şimdi, Avrupa Birliği her dönem öncelikli
yeni alanlar belirliyor. Her mali yardım döneminde Avrupa Birliğinin
-dediğim gibi- belli öncelikleri var. Şimdi, bu dönemde yani bizim
bugün onaylayacağımız anlaşmada 5 tane temel alan
belirliyor. Bu alanlar yani bu fonların öncelikli olarak verileceği
alanlar şu şekilde: Hukukun üstünlüğü, temel haklar, iyi
yönetişim, müktesebat uyumu, yeşil gündem, sürdürülebilir
bağlantısallık, rekabetçilik, kapsayıcı büyüme,
sınır ötesi iş birliği. Şimdi, değerli
milletvekilleri, baktığımız zaman bu fonların öncelikli
verileceği alanlar da ülkemiz açısından en sorunlu, en çok
geriye gidişlerin yaşandığı alanlar. Özellikle hukukun
üstünlüğü, temel haklar, Avrupa Birliği hukuksal mevzuatına
uyum, güçler ayrılığı, bağımsız kurumlar
gibi alanlar, ülkemiz açısında ciddi yapısal reformları
gerektiren alanlar olarak karşımıza çıkıyor. Avrupa
Birliği mali yardımlarının, işte, bugün bizim
onaylayacağımız bu mali yardımların, özellikle
öncelikli alanların.. Ya, bırakalım, Avrupa Birliği üyelik
sürecimizin ötesinde bizim öncelikli reform alanlarımız olarak
karşımızda duruyor. Bunu çok önemsiyorum.
Şimdi, baktığımız zaman
değerli milletvekilleri, teknik anlamda mali yardımların bu
değerlendirmesini yaptıktan sonra, peki, AB, dış politika
ve Avrupa Birliğiyle üyelik sürecimizdeki temel sorunlar neler, buna
değinmek istiyorum. Şimdi, biz bir devlet politikası olarak 1963
yılından itibaren başladığımız bu süreçte 99
yılında önemli bir aşama kaydettik, resmî aday ülkesi olduk,
sonra 2005 dönemi, bu iktidar döneminde müzakere sürecine başladık ve
Avrupa Birliğine tam üyelik sürecimizde 2011 yılı, değerli
milletvekilleri, özellikle de 2018 yılında
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte ciddi
gerileme, kopma noktası ve hatta savrulduğumuzu gözlemliyoruz. Bu
geriye gidişler de doğal olarak hepimizin bildiği Avrupa
Birliği raporlarına da yansımakta. Adaylık sürecimizdeki
belki de en büyük kazanımlarımız olan demokratik kurumların
işleyişi, yargı sistemi, yolsuzlukla mücadele, insan
hakları ve temel haklarda, güçler ayrılığı
alanında, genel olarak Kopenhag Siyasi Kriterlerinde ciddi gerilemeler
var.
Evet, gerçekten ciddi bir ilerleme ve uyum
sürecinden bugün gerileme ve üyelikten kopuş sürecine geldiğimizi
belirtmiştim ve Konseyin denetim süreci de çok önemli, bunu da tekrar
dikkatinize sunmak istiyorum. Açıkçası müzakere sürecine
başladığımız günden itibaren üyelik sürecimize
yakınlaşmak bir kenara, uzaklaşan bir ülke olduk. Yeşil
Mutabakat, dijitalleşmeyi Avrupa Birliği tartışırken,
değerli milletvekilleri, biz daha Gümrük Birliği
Anlaşmasını güncelleyemiyoruz, vize muafiyeti konusunda bir
ilerleme kaydedemiyoruz. Şimdi, tamamlamamız gereken 35 müzakere
başlığından 16sında biz fasıl açabildik ama biz
bu fasıllarda da ciddi şekilde geriye gidiyoruz yani
açtığımız fasıllarda da bir geriye gidiş var.
Evet, söylediğim gibi, 2016 sonrası Avrupa
Birliği raporlarında çok ciddi eleştirilerin
yapıldığı alanlar bizim dikkatle değerlendirmemiz
gereken alanlar; yargı bağımsızlığı, hukukun
üstünlüğü, ifade özgürlükleri, demokratik işleyen bağımsız
kurumsal yapılar ve güçler ayrılığı ilkesi. Bu
alanlara çok ciddi şekilde dikkat etmemiz gerekiyor ki en önemlisi de
değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemiyle birlikte özellikle güçler ayrılığı ve
bağımsız, tarafsız, kurumsal yapılarda çok ciddi
tahribatlar yaşandığına dair çok ciddi tespit ve
uyarılar var Avrupa Birliği raporlarında.
Şimdi, bu yönetim sisteminin yapısal
sorunları olan kurumsuzlaşma, kuralsızlaşma ve
siyasallaşan liyakatsiz atamalar sonucunun
somutlaştığı en temel alanlardan biri de dış
politikamız oldu. Yerleşik dış politikadaki teamüllerimiz
yok sayıldı, ülkemizin itibarına ciddi zararlar verildi.
Dış politika alanı ve Avrupa Birliği süreçlerindeki
kısa vadeli kişisel tercihler ve dış politikanın
kişisel ilişkilere indirgendiğine biz sık sık
şahitlik ettik. Stratejik, uzun vadeli, millî çıkarların ötesinde,
bir parti iktidarını da âdeta aşan, özellikle seçim öncesi
dönemlerde ortaya çıkan iç politikaya, daha da ötesi kişisel
iktidarı korumaya dönük çıkışlara da hâlâ şahit
oluyoruz.
İşte, dış politikadaki bu
savrulma nedeniyle şimdi komşu ülkelerle ilişkilerimizin
koparılmasına, sonra da bu süreçlerde herhangi bir kazanım elde
edip etmediğimiz de ortaya konulmadan gerekçesiz yakınlaşmalara
şahit oluyoruz. Şimdi, bu kişisel tercihlerle şekillenen
dönemsel savrulmaların tüm maliyetleri de ülkemize ve tüm
vatandaşlarımıza ödetilmektedir.
İşte, bir öz eleştiri dahi
yapılmadan çöpe atılan Avrupa Birliği raporları, bu iktidar
döneminde sınırlı ilerleme alanlarında da geriye
gittiğimiz bir süreci ortaya koyuyor. Raporları değerlendirip
bir öz eleştiri yapmak gerekirken raporları çöpe atıyoruz.
Uygulamaya geçmeyen yargı reformları
Biz
bu reform paketlerini hep birlikte büyük bir mutabakatla kabul ettik ve ilgili
Avrupa Birliği kurumlarına da büyük bir övünçle sunduk. İnsan
hakları eylem paketleri... Peki, bu paketlerin sonuçları ne oldu
değerli milletvekilleri, değerli iktidar milletvekilleri?
Bunların bir değerlendirmesi yapılmıyor maalesef.
Şimdi, biz bu fonları vereceğiz, onaylayacağız ve bu
fonların en çok kullanılacağı kritik alanlarda mevcut
iktidarın yapmış olduğu çalışmalarla ilgili bir
değerlendirme yapılmamakta.
Şimdi, 23üncü fasıl var; yargı ve
temel haklar ve 24üncü fasıl; adalet, özgürlük ve güvenlik. Bir ilerleme
kaydedemediğimiz ve en çok sorun yaşadığımız, en
çok eleştirildiğimiz 2 alan; bu 2 fasıl ve 2 alanda çok ciddi
eleştirilerle karşı karşıyayız. İşte,
18 Mart Göç Mutabakatı; bütün ekonomik, toplumsal, güvenlik dâhil
yaşadığımız en son sorunlar, bütün bu maliyetler
ülkemize ve tüm vatandaşlarımıza yüklenmesine rağmen biz bu
süreçten bir kazanım elde edemedik. Avrupa Birliğiyle
ilişkilerde geriye gidişimizin en somut örneği, evet, işte
18 Mart Düzensiz Göçmen Mutabakatının tüm maliyetlerini ülkemiz
üstlenmesine rağmen biz vize serbestisinde -ki bu anlaşmanın en
temel, en kritik ön koşullarından biri olan vize serbestisinde- bir
kazanım elde edemedik. Mutabakatı sağlanan 72 kriterden
6sıyla ilgili herhangi bir süreç tamamlanamadı.
Değerli milletvekilleri, bu kadar sorumluluk,
taahhüt yüklendik; vize serbestisi bir yana vatandaşlarımız vize
randevusu dahi alamaz noktaya geldi bu yaz. Bunu çok ciddi
değerlendirmemiz gerekiyor. Üstlendiğimiz ağır ekonomik,
toplumsal maliyetlere rağmen bir kazanım elde edemedik. Avrupa
Birliğinin hiçbir sorumluluk yüklenmeden, hiçbir taahhüdünü yerine
getirmeden bu yaz çıkıp mutabakatın yenilenmesi
tartışmasını açması bu iktidarın bir
başarısızlığı değil mi değerli
milletvekilleri?
Şimdi, diğer yandan, AİHM
kararlarını uygulamadık. Çok ciddi Kavala davasında bir
açıklama, bir gerekçe sunamıyoruz. İmzacısı olduğumuz
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini en çok ihlal eden ülke
konumuna geldik. Evet, kurucu unsuru olduğumuz Avrupa Konseyinden ihraç
süreçlerimiz tartışılıyor. Meclisin oy birliğiyle
kabul ettiği Avrupa Konseyinin en kritik anlaşması olan
İstanbul Sözleşmesi bir kişinin keyfî kararıyla feshedildi.
Belki en fazla ilerleme kaydedeceğimiz, kazanım
sağlayacağımız -sağladığımız belki
de- ekonomik kriterlerde bağımsız, özerk kurumsal
yapılarımız Cumhurbaşkanı tarafından siyasi,
liyakatsiz atamalarla öngörülebilirlik ve şeffaflıktan
uzaklaştı ve bunun en büyük ekonomik maliyetini, en büyük yükünü de
ülke olarak hepimiz üstlendik.
Evet, değerli milletvekilleri, bugün, 1
Aralık 1964te, önemli bir günde Avrupa Birliğiyle yapmış
olduğumuz Ankara Ortaklık Anlaşmasının da yıl
dönümü. Elli sekiz yıllık Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizin
son yirmi yılı gibi uzun bir süreci yöneten, tek başına
yöneten bu iktidardaki bu savrulmalar, bu gelgitler, çelişkiler, kişisel
iktidar hırsları, tercihler ve kişisel tercihlerle kaybettiğimiz
tüm kazanım ve yıllarımızı biz kısa vadede telafi
edeceğiz.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizler Avrupa
Birliğiyle başlattığımız bu tam üyelik sürecinde
Avrupa Birliğinin itibarlı bir tam üyesi olarak hak ettiğimiz
vizyonu ortaya koyacak ve Avrupa Birliğinde hak ettiğimiz yeri
alacağız diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Silivri 1 No.lu Kapalı Cezaevinde hükümlü bulunan Çetin Arkaşa
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çetin Arkaş, Silivri 1 No.lu Kapalı
Cezaevinde hükümlü, otuz yıl altı aydır cezaevinde; bütün
hayatını orada geçirmiş. 7 Şubat 2022de otuz
yılı doldu Çetin Arkaşın. Avukatının başvurusu
var elimde. Otuz yıllık süre zarfında çok sayıda hücre
cezası almış, bu hücre cezalarının yüzde 99u
kaldırılmış yani çoğu kaldırılmış;
şu anda 3 tane hücre cezası olduğu için Çetin Arkaş
koşullu salıvermeden faydalanamıyor ve bu hücre
cezalarının hepsinin gerekçesi de aynı, Adalet
Bakanlığına veremediği dilekçelerinde -zaten
gönderilmemiş dilekçeler- Sayın Öcalan kavramını
kullandığı için. Şimdi, Sayın Öcalana ilişkin,
Yargıtayın sayısız kararı var beraat yönünde, bozma
yönünde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yine,
infaz hâkimliklerinin sayısız kararları var bunun suç
teşkil etmediğine dair. Adalet Bakanlığına kanun
yararına bozma başvurusunda bulunulmuş -yaklaşık bir
yılı aştı zaten bu süre, sonra yine biz de başvuru
yaptık- hâlâ bu konuda görüş verilmemiş. Bu, hürriyeti tahdit
suçudur. Bir insana, kim olursa olsun, böyle bir zulüm yapılamaz.
Sayın Öcalan demek suç değildir, suç olamaz. Bu konuda,
dediğim gibi, Yargıtay, AYM, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin kararları vardır. Çetin Arkaşı bir an önce
serbest bırakın demek istiyorum.
Teşekkürler.
IX- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti ve Avrupa Komisyonu Arasında Katılım Öncesi
Yardım Aracı (IPA III) Çerçevesinde Türkiye Cumhuriyetine
Yapılacak Birlik Mali Yardımının Uygulanmasına
İlişkin Özel Düzenlemeler Hakkında Mali Çerçeve Ortaklık
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/4703) ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 367)
(Devam)
BAŞKAN Şahsı adına ilk söz
Sayın Fikret Şahinin.
Sayın Şahin
(CHP sıralarından
alkışlar)
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Avrupa Birliği mali katılım
fonlarıyla ilgili görüşmelerimizi yapıyoruz. Tabii, Avrupa
Birliği üyelik sürecimiz, cumhuriyetimizden sonraki en güçlü
çağdaşlaşma hamlemiz. Altmış yılı aşkın
zamandan bu yana bir emek var, bir birikim var, maalesef son yıllarda
izlenen yanlış politikalar nedeniyle bu altmış
yıllık birikimi heba etmek üzereyiz.
Devamlı suretle ilerleme raporları
Adı ilerleme ama en fazla tekrarlanan kelime gerileme oluyor. Evet,
uygulama ve politika yanlışlıkları nedeniyle Avrupa
Birliği değil, âdeta bir Orta Doğu ülkesi hâline gelmiş
durumdayız ve yine bu yıl da 2022 yılı raporunda herhangi
bir ilerleme göremiyoruz; ne gümrük birliği güncellemesi var ne vize
serbestliği var, bulunduğumuz noktada duruyoruz. Özellikle bu yaz,
vizeyle ilgili sorunlar bir hayli yoğun şekilde yaşandı
hatta öğrencilerimiz kendi eğitimlerini dahi bu sebeple devam
ettiremediler. Ve yine 2015 yılından bu yana yayınlanan tüm
raporlarda Türkiyenin demokrasiyle ilgili, temel haklar ve hürriyetlerle
ilgili, hukukun üstünlüğü, yargının
bağımsızlığı, düşünce ve ifade
özgürlüğü ve basın özgürlüğüyle ilgili sorunlar devamlı
surette tekrarlanıyor ve vurgulanıyor ama herhangi bir ilerleme, iyi
yönde bir çaba göremiyoruz. Biraz önce ifade ettiğim üzere, raporlarda
devamlı suretle gerileme yani bırakın ilerlemeyi devamlı
gerilemeden bahsediliyor. Bu yılki raporda da yine demokratik gerilemenin
devam ettiği ifade ediliyor. Tabii, bu, ülkemiz açısından bir
hayli acı bir durum.
Yine, raporda, Avrupa Konseyi Yolsuzluğa
Karşı Devletler Grubunun yani GRECOnun vermiş olduğu
tavsiyeler var. Bu tavsiyelerin hiçbirinin yerine getirilmediği tespiti
var. Dolayısıyla, yolsuzluk hâlâ ülkemizin en önemli gündemi ve hâlen
insanlarımızın da en fazla endişe ettiği noktalardan
biri. Yine, tabii ki efendim, AKP de iktidara gelirken Yolsuzlukla mücadele
edeceğiz. dedi ama Avrupa Birliği raporlarında dahi
yolsuzluğun bir hayli arttığı vurgulanıyor, herhangi
bir mücadele burada görülemiyor.
Yine, izlenen yanlış politikalar sebebiyle
ülkemiz âdeta bir mülteci kampına dönmüş durumda, nüfusuna oranla
dünyanın en fazla göçmenini barındırır hâldeyiz, resmî
istatistiklerde 4 milyona yakın ama gayriresmî olarak 5-6 milyonu
aşkın mülteciyi barındırıyoruz.
Yapılmış olan 18 Mart Mutabakatıyla âdeta bir
bilgisayarın geri dönüşüm kutusu gibi Türkiye, Avrupa Birliğinin
göçmenler konusunda, özellikle Suriyeli göçmenler konusunda geri dönüşüm
noktası, ülkesi hâline gelmiş durumdadır. Tabii, bu, yanlış
bir uygulamaydı, askıya alındı ama şu anda
geldiğimiz nokta itibarıyla Türkiye lehine güncellenmesi gereken bir
noktadayız, bu noktada da hâlen bekliyoruz.
Yine, Avrupa Birliği-Türkiye arasındaki
diğer bir sorun da özellikle Kıbrıs ve Doğu Akdeniz
konuları. Tabii, hem Türkiyenin hem Kıbrıstaki Türk
vatandaşlarımızın haklı talepleri var, bunların
Avrupa Birliğine kabul ettirilmesi gerekir. Ama bunda da yeteri kadar bir
ilerleme sağladık mı derseniz bunda da yeteri kadar bir ilerleme
sağlayamıyoruz. Buradaki en önemli noktanın da şu
olduğunu tespit etmek istiyorum: Özellikle Genel
Başkanımızın ifadesi üzerine dış politika millî
olmalıdır. AK PARTİnin dış politikası olamaz,
Türkiyenin dış politikası olmak durumundadır. Burada da
Kıbrıs gibi, Doğu Akdeniz gibi, Yunanistan gibi diğer
noktalardaki dış politikayla ilgili önemli sorunlarda mutlaka bu
sorunların çözüm noktasında muhalefet partisini, özellikle de ana
muhalefet partisini ortaklaştırmanız gerekiyor. AK PARTİ
iktidarının en büyük eksiği burasıdır. Dış
politikada savunmayla ilgili noktalarda, ulusal güvenlikle ilgili noktalarda
kesinlikle ortaklaşmıyor; âdeta AK PARTİ, bir tek parti hükûmeti
şeklinde devam ediyor bu uygulamalarına. Eğer bu
yapılmış olsaydı, dış politika konusunda ana
muhalefet partisi bilgilendirilmiş, onun da onayı
alınmış olsaydı, bu, dünyada daha güçlü ve haklı
olduğumuzun en önemli ispatı olurdu. Bundan dolayı da işte
Avrupa Birliğine bu haklılığımızı kabul
ettiremiyoruz.
Efendim, tabii, şimdi, IPA yani
katılım öncesi mali destek fonlarıyla, mali destek
araçlarıyla ilgili asıl kanun teklifimiz. 2021 ile 2027
yılları arasındaki bir süreyi kapsıyor. Tabii, buradaki
fonların kullanımında en fazla fon kullanan ülke olarak demek ki
iyi projeler üretiyoruz, bu güzel bir şey fakat burada, gelinen bu
noktada, en son gelen IPA fonlarına, sağlıkla ilgili Avrupa
Birliği projesine Türkiye'nin katılmadığını
görüyoruz. Oysa tüm bütçe görüşmelerinde yapılan açıklamalar da
şu ki: Sağlık alanında, özellikle yerli ilaç ve tıbbi
cihaz üretimi, aşı üretimi Türkiye açısından stratejik bir
öneme sahip oldu. Bu konuların desteklendiği defaatle ifade
edilmiş olmasına rağmen ve Avrupa Birliğine aday bir ülke
konumunda olan Türkiye'nin birliğin sağlık programına dâhil
olmaması kabul edilebilir bir nokta değil. Sağlık
programı, Avrupa Birliğinin sınır ötesi sağlık
tehditlerinden korunmasını, ilaç ve tıbbi cihazlara ve krizlerle
ilgili diğer ürünlere erişilebilirliğinin
artırılmasını hedeflemektedir. Özellikle
yaşanılan Covid pandemisi sonrası Artık eski
sağlık politikalarına dönmemiz mümkün değil. Covidten bir
ders çıkarmak durumundayız ve bundan sonra da yine pandemiler devam
edecek ve bu gibi sağlık problemlerine hazırlık olmak
durumundayız. diye raporları vardır Dünya Sağlık
Örgütünün; yine, Avrupa Birliğinde Sağlık ve Gıda
Güvenliği Dairesinin de bu yönde çalışmaları vardır. O
nedenle Türkiyenin bu sağlık programına mutlaka girmesi
gerektiğine inanıyorum, bu çok büyük bir eksikliktir.
Tabii Gerekçe nedir? diye sorduğumuz zaman
sebep şu: Efendim, bu programın bütçesi 5,7 milyar dolar; Türkiye için
katılım payında istenilen miktar 187 milyon euro yani bütçenin
yaklaşık yüzde 3,2si kadar bir katılım payı isteniyor
ve Bu katılım payının yüksekliği sebebiyle de biz bu
sağlık projesine, programına katılmadık. deniliyor.
Şimdi, bir rakam vermek istiyorum, madem bu kadar ince bir hesap
yapılıyorsa: Efendim, şimdi, 14 tane kamu-özel iş
birliği modeliyle yapılmış olan şehir hastanesi var.
2023 yılı bütçesinde bu 14 şehir hastanesi için ödenecek olan
kira ve hizmet bedeli yaklaşık 47 milyar lira; 187 milyon euro da 3,6
milyar lira yani 47 milyarın 3,5 milyarını vermiş
olsaydınız biz, şimdi, Avrupa Birliğinin bu
sağlık projesine girmiş olurduk ve üyelik yolunda da güçlü bir
adım atmış olurduk. Bakın, 47 milyar lirayı 14
hastaneye sadece bir yıllık ödüyoruz ve inanın, toplam 5 tane
patrona veriyoruz ve 3 bakanlık bütçesidir. Keşke bu 47 milyarın
3 milyarını bu kısma ayırsaydık da Avrupa
Birliğinin sağlık projesine dâhil olmuş olsaydık ve bu
yönde ilerleme sağlamış olsaydık.
Yine, bu projenin en önemli adımlarından
biri, kanseri önlemek üzere olan projelerdir. Buradan da ifade etmek istiyorum:
Türkiyede dünyadaki kanser görülme oranından daha fazla oranda kanser
görülmektedir, bunu ben söylemiyorum. Sağlık Bakanlığı
en son 2017 yılında kanser istatistiklerini yayınladı.
Buradan Bakanlığa söylüyorum, artık bu raporu
yayınlasın çünkü beş yıldır kanser istatistik raporu
yayınlanmıyor Sağlık Bakanlığınca.
Bakanlığın yayınlamış olduğu 2017
yılındaki en son kanser istatistik raporunun özet kısmında
şöyle deniliyor: Türkiyede kanser insidansı -yani kanser görülme
oranı- dünyadakinden biraz daha fazla miktarda. Şimdi daha fazla
miktarda. İşte, Avrupa Birliğinin bu sağlık
programı da kanseri önlemek üzerine olan projeler üzerine de
yoğunlaşmış durumda. Maalesef Türkiye bunun
dışında kalmıştır ve dolayısıyla da
burada çok büyük bir eksikliğimiz vardır. Eğer giderilme
imkânı varsa, bakın, burada bu sağlık projelerine
katılalım; hiç olmazsa, tasarruf yapacaksak, evet, şehir
hastanelerine, şirketlere verdiğimiz paranın bir
kısmını bu kısma ayıralım ve
insanımızın sağlığı yönünde gelişme
sağlayalım.
Efendim, yine, bu projede diğer bir nokta
şu: İlaç ve tıbbi cihaz üretimini destekleyecek. Bizim güçlü
girişimci arkadaşlarımız var; bunlar, inanın,
katılım payını fazlasıyla bu bütçeden
alacaklardır, ben buna güveniyorum.
Bu teklifin ülkemiz, milletimiz için
hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sisteme giren, söz isteyen 6 milletvekili
arkadaşımıza yerlerinden birer dakika süreyle söz
vereceğim. Sisteme yeni girişleri
karşılamayacağım, sadece bu 6 arkadaşımıza
söz vereceğim.
Sayın Ataş, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataşın, gıda
mühendislerinin istihdamına ilişkin açıklaması
DURSUN ATAŞ (Kayseri) - Teşekkürler
Sayın Başkan.
Gıda güvenliği günden güne önemi artan bir
husustur. Gıda güvenliği için en elzem olan meslek ise gıda
mühendisliğidir ancak gıda sorunlarını çözmekle görevli
siyasi iradenin yokluğu, kurumların bu hususa gereken önemi
vermemesi, hem kamuda hem de özel sektörde gıda mühendislerine yeterli
istihdamın sağlanmaması nedeniyle toplu gıda
zehirlenmeleri, obezite, sağlıksız beslenmeye bağlı
hastalıklar artmıştır. Bugün binlerce gıda mühendisi
ya işsiz ya da mesleklerinden farklı işlerde çalışmak
zorunda kalmaktadır, iş bulanlar da asgari ücretle ya da asgari ücretin
bile altında çalışmaktadır. 2020 yılından beri
kamuya atanan gıda mühendisleri sayısı sadece 145tir. Gıda
güvenliği ve toplum sağlığı için gıda mühendisi
istihdamı artırılmalı, sorunlarını çözecek kanuni
düzenlemeler bir an önce yapılmalıdır diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Yıldırım
Kaya
36.- Ankara Milletvekili Yıldırım
Kayanın, Öğretmenler Emine Gürten Gençer ve Anıl Gençere
ilişkin açıklaması
YILDIRIM KAYA (Ankara) - Teşekkürler Sayın
Başkan.
Anıl Gençer, Muş Bulanık ilçesi
Adıvar İmam-Hatip Ortaokulu bilişim öğretmeni, Varto
Yatılı Bölge Ortaokuluna sürgün edilmiş. Eşi Emine Gürten
Gençer, Bulanık Yoncalı Mehmet Akif Ersoy Ortaokulunda ingilizce
öğretmeni. Bu öğretmenler Muş'a İzmir'den gelmişler
fakat sendikal faaliyetlerinden dolayı eş olan bu 2 öğretmen
birbirinden ayrılmış ve şu anda Muş Valisinin bu
ayrılığa bir son vermesini talep ediyorum. Muş Vartodaki
çocuklar da
Özellikle Yatılı Bölge Ortaokuluna sürgün edilmesi...
BAŞKAN Sayın İlhan...
37.- Kırşehir Milletvekili Metin
İlhanın, AKPli siyasetçilere ilişkin açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir)
Teşekkür ederim Başkanım.
Hükûmet son zamanlarda kişiye özgü ekonomi
modelindeki aksamaları sadece stokçulara ve krizi fırsata çeviren
simsarlara bağlamaktadır. Birincisi, ekonomi sadece gıda
fiyatları üzerinden ilerlemez. İkincisi de ülkemizde durdurulamayan enerji,
ham madde fiyatları, döviz kuru ve diğer girdi maliyetleri gibi
enflasyonu tetikleyen temel faktörleri bir yana bırakıp
vatandaşlarımıza karşı sürekli Stokçuları ve
fırsatçıları takip ediyoruz. havası oluşturmak, inanın,
Hükûmet için bir günü bile kurtarmamaktadır. AKPli siyasetçileri anlamsız
bir kibir ve tuhaf bir jakobenlik kaplamıştır. Keşke biraz
çarşıyı, pazarı, esnafı gezseniz de fiyat
istikrarsızlığının ve ekonomik çöküşün
vatandaşlarımızda bıraktığı naçar durumu
görseniz. Sizleri yıllardır yanlarında göremeyen
Kırşehirli hemşehrilerim benden bu konuşmayı özellikle
yapmamı rica ettiler ki sizlerin
vurdumduymazlığınızın toplumca farkında
olunduğu anlaşılsın diye.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gürer...
38.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, aile
hekimleri ve aile hekimliği çalışanlarına ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
2005 yılında başlatılan aile
hekimliği sürecinde hemşire ve hekimler kamu dışı
çalışan olarak istihdam edildi. Esasen, birinci basamak
sağlık hizmeti kamu gücüyle sunulmalı ve tüm aile hekimliği
çalışanları kamu çalışanı kadrosuna
alınmalıdır. Aile hekimleri, kamudaki meslektaşlarıyla
aynı görev ve sorumlulukları yerine getirmesine, mevzuatta diğer
kamu çalışanı olarak kabul edilmelerine ve sözleşme
sorumlulukları tümüyle aynı olmasına rağmen aynı
işi yapan meslektaşlarından daha düşük maaş
almaktadır; yer değiştirme hakları
kısıtlıdır; emeklilik ve kıdem tazminatı
hakları kesintiye uğramaktadır; işsizlik maaşı
kesintisi yapılmasına rağmen bu haktan faydalanamamaktadır.
Aile hekimleri ve çalışanları
Cumhurbaşkanlığı açıklamalarında yine
unutulmuştur. Bu haksızlık giderilmelidir, kamu kadroları
verilmelidir, on-on yedi yıl aralığında çalışan
hekimler bir an önce kamu kadrosuna alınarak mağduriyetleri
önlenmelidir.
BAŞKAN Sayın Bülbül
39.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, Profesör
Doktor Baki Kurunun vefatına ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hocaların hocası, duayen hukukçu, medeni
usul, icra ve iflas hukukunda üstadımız Profesör Doktor Baki Kurunun
vefatını derin bir üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayım.
Baki Hocamıza Allahtan rahmet, ailesine, yakınlarına ve tüm
hukuk camiasına başsağlığı ve sabırlar
diliyoruz. Ruhu şad olsun, mekânı cennet olsun.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tutdere
40.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, AK
PARTİli Adıyaman Belediyesinin suya yaptığı zamlara
ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman)
Teşekkürler Başkan.
Sayın Başkan, Ankarada suyun maliyeti 24
lirayken Ankara Büyükşehir Belediyemiz vatandaşlar ucuza su içsin
diye 13 liradan satmaktaydı ancak AK PARTİli Meclis üyeleri
çoğunluklarına güvenerek suda yüzde 50 indirime gittiler ve Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanımız tarafından bu sürecin
yanlışlığı ve kötü niyetli olduğu defalarca dile
getirilmiş olmasına rağmen bu karardan geri adım
atılmadı ve bu karar şu anda yargıda.
Aynı AK PARTİ, Adıyamanda bir ay
önceki Meclis toplantısında suya yüzde 30 ve yüzde 100 zam
yaptı. Ankarada indirim talep eden AK PARTİye şu çağrıyı
yapıyorum: Adıyamanda yapmış olduğunuz
zamlarınızı geri çekin, vatandaşı bir bardak suya
hasret bırakmayın.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Sümer
41.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, Adananın
Türkiyenin içinde bulunduğu buhranı en net yaşayan il
olduğuna ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Son iki senede Adanada 3 bine yakın esnaf
iflas etti. Kırk yıllık ekmek teknesini zararına satmak
zorunda kalan vatandaşlarımız
Sadece Adanada bir günde 500e
yakın icra dosyası açılıyor. Genç işsizlikte, 30
büyükşehir içerisinde nüfusa oranla, kıyasla 1inci sırada. Kriz
nedeniyle Çukurovada ekilen tarım arazileri son bir sene yüzde 28
azaldı.
İktidar, memleketim Adana'nın emeklisini,
öğrencisini, çiftçisini, asgari ücretlisini, gençlerini âdeta unutmuş
durumda. Adana, Türkiye'nin içinde bulunduğu buhranı en net
yaşayan ilimiz. Bir an önce teşvik programı açılması,
esnaf kefalet odalarının esnafa dağıttığı
lansman giderlerinin ve desteklerin ise enflasyon oranında
artırılması gerekiyor. Esnafın acil desteğe
ihtiyacı var. İktidar böyle devam ederse destek diye açıklanan
3 bin, 5 bin liralar esnafa ve vatandaşa can suyu değil ancak kefen
parası olacaktır.
BAŞKAN Son söz Sayın Kaplan'ın.
İrfan Bey, buyurun.
42.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplanın, HPV
aşısına ilişkin açıklaması
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Ülkemizde her yıl ortalama 500 kadına
rahim ağzı kanseri teşhisi konulmaktadır.
Kadınların HPVyle karşılaşma olasılığı
yüzde 85tir. 100ün üzerinde ülke, rahim ağzı kanserine
karşı yüksek koruyuculuğu olan HPV aşısını
ücretsiz olarak yapmaktadır. Bugün tek dozu 1.015 lira olan aşı
ikili, dörtlü, dokuzlu olarak yapılmaktadır. Sağlık
Bakanı Koca, aşıyla ilgili müjdeyi vermiş ancak yaş
grupları ve medeni hâl durumuna göre bir plan
hazırlığında olduklarını belirtmiştir.
Aşılama çocukluk döneminde başlatılmalı, yaş ve
medeni hâl kriteri olmaksızın isteyen herkese aşı ücretsiz
olarak yapılmalıdır.
Teşekkür ederim.
IX- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti ve Avrupa Komisyonu Arasında Katılım Öncesi
Yardım Aracı (IPA III) Çerçevesinde Türkiye Cumhuriyetine Yapılacak
Birlik Mali Yardımının Uygulanmasına İlişkin Özel
Düzenlemeler Hakkında Mali Çerçeve Ortaklık
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/4703) ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 367)
(Devam)
BAŞKAN 1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ VE AVRUPA KOMİSYONU ARASINDA KATILIM ÖNCESİ
YARDIM ARACI (IPA III) ÇERÇEVESİNDE TÜRKİYE CUMHURİYETİNE
YAPILACAK BİRLİK MALİ YARDIMININ UYGULANMASINA
İLİŞKİN ÖZEL DÜZENLEMELER HAKKINDA MALİ ÇERÇEVE
ORTAKLIK ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN TEKLİFİ
Madde 1- (1)
Türkiye Cumhuriyeti adına 17 Ekim 2022 tarihinde Ankarada imzalanan
Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Komisyonu Arasında Katılım Öncesi
Yardım Aracı (IPA III) Çerçevesinde Türkiye Cumhuriyetine
Yapılacak Birlik Mali Yardımının Uygulanmasına
İlişkin Özel Düzenlemeler Hakkında Mali Çerçeve Ortaklık
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde ilk söz,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Kemal Bülbülün.
(HDP sıralarından alkışlar)
Sayın Bülbül, süreniz on dakikadır.
HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
3 Aralık Dünya Engelliler Günü, dünya engellilerin
sorunlarının farkındalık günü -sevgili Ahmet Kaya- ve bu
çok önemli bir gün fakat engellilerin sorunlarını fark etmek bu
günden ibaret değil. 10 Mayıs-16 Mayıs arasında Dünya
Engelliler Haftası var; bakın, 11 Mayısta Görme Engelliler Günü,
12 Mayısta İşitme ve Konuşma Engelliler Günü, 13
Mayısta Ortopedik Engelliler Günü, 14 Mayısta Zekâ ve Ruhsal
Engelliler Günü, 15 Mayıs Güçsüz Yaşlılar ve Korunmaya Muhtaç
Çocuklar Günü, 16 Mayıs ise tüm haftanın değerlendirmesi.
Şimdi Bu kadar ayrıntıyı nereden biliyorsunuz? diyecek
olursanız bir engelli babası olarak, engellilerin
yaşadığı sorunları iliklerimize kadar
yaşamımızın her zerresinde hissediyoruz, görüyoruz.
Nasıl hissediyoruz? Bir: Engellilerin sosyal, kamusal yaşama
katılımında. Engellilerin sosyal ve kamusal yaşama, iş
yaşamına katılımı inanılmaz engellerle
karşı karşıya. Bunlar, sokaktaki engeller, yasal engeller,
zihinsel engeller, psikolojik engeller, cehalet engelleri; inanılmaz
engeller söz konusu ve engelliler için düzenlenmiş hiçbir yasal hak pratik
olarak kullanılır değil. Değerli vekiller, bütün vekillere
hitaben söylüyorum: Engellilerin haklarını düzenleyen yasalar pratik
şekilde kullanılır değil. Ne demek bu? Yasa tarif
etmiş ama yasayı uygulayamıyoruz, yasanın muhatabına
ulaşamıyoruz, yasanın ilgili birimine ulaşamıyoruz ve
yasa aslında yoruma çok açık, net değil.
Engellilerin hak ettiği ödemeler zamanında
yapılmıyor. Engellilerle ilgili protez, aparat ve benzeri şeyler
maalesef komik fiyatlarla fiyatlandırılıyor, çok komik fiyatlar.
Benim oğlumun protezi yaklaşık 65 bin lira, devletin
ödediği para ne kadar biliyor musunuz? 1,600 lira. Şu komediye bakar
mısınız Allah aşkına! Engellilerin hak ettikleri bu
araçla ilgili durum ayrı bir komedi; 460 bin liralık aracı
nasıl alacak, 460 bin liraya araç mı var? Yani bununla ilgili de çok
ciddi sorunlar var.
Atanamayan engelliler var yani diyelim ki bir meslek
edinmiş, sağlıkçıdır, öğretmendir, başka bir
meslektendir; atanmıyor ve atandığı zaman da iş
yerinde onunla ilgili donanım yok, okulda engelli öğrencilerle ilgili
donanım yok. Ulaşılabilirlik, haklara ulaşılabilirlik
sorunu var, sağlığa ulaşılabilirlik sorunu var. Çok
ciddi anlamda, Dünya Engelliler Gününe giderken, farkındalık gününe
giderken umuyor ve diliyoruz ki 10-16 Mayıs Dünya Engelliler
Haftasına ulaşmadan bu konuda önemli bir gelişme katedilir.
Evet, şimdi, Avrupa Birliği sürecinden söz
ediliyor. Avrupa Birliğine uyum yılan hikâyesine döndü. Biz Avrupa
Birliğinin neresindeyiz? İçinde mi dışında mı;
Âşık Dertlinin dediği gibi, burgusunun başında
mı, göğsünün nakşında mı? Avrupa Birliğinde
sadece Trakya mı var yoksa biz hepimiz mi varız? Bu ne komedidir
Allah aşkına? Avrupa Birliğine uyum sağlayabilmek için
öncelikle bir siyasi rönesans, sonra bir demokratik rönesans, sonra bir toplumsal
rönesans, sonra bir zihniyet rönesansı lazım.
Bakınız, sevgili vekiller, cumhuriyetin
ilk yüzyılında acılara gark olduk;
ırkçılığa, inkârcılığa gark olduk,
katliamlara, inkâra, inanılmaz şiddete, inanılmaz bir acıya
gark olduk. Bakın, cumhuriyet kurulmadan önce yani 1900lü
yılların ilk çeyreğinde kim vardı Türkiye'de?
Bakınız, asker-sivil bürokrasi vardı, cumhuriyetin kurucu
aklı olan kesim vardı, Kürtler vardı, İslami kesim
vardı, devrimci demokratlar, sosyalistler vardı ve bu güçlerin
aynısı şimdi de var ve bu güçlerin aynısı yüz
yıldır aynı sorunları yaşıyor. Sadece
İttihat ve Terakki bir ilericilik göstererek -bana göre-
Osmanlının inkâr ettiği etrakıbiidrak dediği,
aşağıladığı Türk halkına bir kimlik
kazandırdı fakat bu birileri tarafından ırkçılıkla
tahkim edildi ve inanılmaz sorunlar ortaya çıktı.
Geldiğimiz süreçte aynı toplumsal kesimler var, aynı
sorunları yaşıyoruz ve bu sefer inkârcılıkla, zulümle,
nefretle karşı karşıyayız. İşte, bir nefret
suçunu dün söyledik, Bursada yaşanan nefret suçu; bugün Bursadaki
kurumlar bir araya gelip bir açıklama yaptılar İl Millî
Eğitim Müdürlüğü önünde, yarın konuyla ilgili tekrar bir suç
duyurusu söz konusu olacak.
Bakın, dünyada şu anda çok temel bazı
sorunlar var; bir, ekonomi; iki, kimlik; üç, ekoloji; üç temel sorun bu.
Başka sorun yok mu? Elbette var. Ekonomi sorunu nedir? Kapitalist
yağmadır, vahşi kapitalizm, vahşi kapitalizmin
yağması, yoksul halklar, işçi sınıfının
ezilmesi. Efendim, kimlik sorunu nedir? Halkların, inanç
gruplarının yok sayılması ve mazlum halklar üzerindeki
zulüm. Bu, en çok Orta Doğuda var; Türkiyede Kürtler, Orta Doğuda
Filistin halkı ve başka başka birçok halk. Avrupada da var,
Katalanlar var, İrlandalılar var, Korsikalılar var; bu sorunlar
da hâlâ çözülebilmiş değil. Bu sorunları çözebilmenin yolu,
bizim üçüncü yol diye telakki ettiğimiz siyasal
anlayıştır. Bakınız, siyasi rönesans şudur:
Herkes karşıt olmayı, çatışma unsurunu bir kenara
bırakarak, eşitlik, özgürlük, adalet siyasetinde eşitlenerek,
birbirinin varlığını kabul ederek
Bu varlık
çerçevesinde Türkiyede eşit ve ortak yaşamı kurgulamak gibi bir
sorun var. Bunu yapmak için sınır ötesi operasyona son verilecek,
kuzey Suriyenin bombalanmasına son verilecek. Kuzey Suriye'ye atılan
her bomba Ankara'ya atılmış bir bombadır.
Bakınız, Ukrayna-Rusya çatışmasındaki
taraflılık faktörü
Ukrayna'ya atılan her bomba Antalya'ya
atılan bombadır. Dolayısıyla, bakınız, federe
Kürdistan bölgesinin her gün bombalanması
Ya, Pearl Harbor
baskınında bu kadar şey olmadı; 70-80 uçak birden
kalkıp gidiyor, buğday silosunu, elektrik trafosunu, petrol
kaynağını bombalıyor, akabinde işte Şu kadar
terör unsuru etkisiz hâle getirildi. diye bir dezenformasyon, bir siyasi
propaganda haberi. Bu sorunu çözmek çok kolaydır ilgili tüm siyasi kesimler.
Bu sorun 2013 yılındaki barış projesiyle ortaya konuldu
fakat şu anda barış projesine bir tecrit var. Bu barış
projesine karşı uygulanan tecrit suçtur bakın. İmralı
Adası'nda Sayın Öcalan'a uygulanan tecrit suçtur. Bu, hukuken suçtur,
insani olarak suçtur, ahlaki olarak suçtur ve Sayın Öcalan
İmralı Adası'nda bulunduğu süre içerisinde her zaman ve her
noktada Gelin, bu sorunu barış ve demokrasi yoluyla çözelim.
demiştir. Sayın Demirtaş bunu demiştir, Gülten
Kışanak bunu demiştir, İdris Baluken bunu demiştir ama
ilgili taraflar bunu yapmayıp aksine işi
kızıştırmak, tecrit uygulamak ve bu tecridi giderek tüm
toplumsal kesimlere uygulamak gibi bir politik tutum içerisine girmiştir.
Arkadaşlar, yüz yılı kazanmak
istiyorsak halkların, inanç gruplarının, kadınların
haklarını, doğanın, işçinin, emekçinin
haklarını vereceğiz; Kürt sorunu, Alevi sorunu çözülecek. Burada
temel bir sorumlulukla karşı karşıyasınız. Kürt
sorununun taraflarından biri HDPdir, birisi Sayın Öcalandır,
biri bu konuyla ilgili düşünce sarf eden bilim insanları,
sanatçılar ve benzeridir. Kürt halkının Türk halkıyla bir
sorunu yoktur, Türkmen halkıyla bir sorunu yoktur; Türkmen
halkını kullanan, ırkçı, tekçi, inkârcı politika yapan
siyasi sahtelikle bir sorunu vardır. Yoksa bizim ne Türk halkıyla ne
Arap ne Çerkez ne Roman halklarıyla bir sorunumuz var ve demokratik çözüm
gibi bir sorumlulukla karşı karşıyayız.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, gruplar adına ikinci söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Uğur
Bayraktutanın.
Sayın Bayraktutan, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, şunu belirtmek istiyorum: 367
sıra sayılı Avrupa Komisyonuyla mali anlaşmaya ilişkin
herhangi bir muhalefetimiz yok, buna ilişkin bir söyleyeceğimiz yok
ama ülke olarak bize verilen bazı dersler var; bunlar nedir, buradan
çıkan sonuçlar nedir? Yargı bağımsızlığı,
kuvvetler ayrılığı, AİHM kararlarının
tanınması; buna ilişkin bazı dersler veriyor bize Avrupa
Konseyi Bu konuda ne yaptınız? diye.
Bakın, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin yargı yetkisini tanımıyoruz; aynı
şekilde, Anayasanın 90ıncı maddesinin milletlerarası
sözleşmelerin iç hukuk normuna ilişkin İç hukuk hükmüdür.
şeklindeki hükmünü tanımıyoruz değerli
arkadaşlarım.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine son
yıllarda 46 ülkeden hak ihlalleri konusunda 75 bin dosya gelmiş,
Türkiyenin sadece kendi başına 20 bin dosyası var. Bu ne demektir?
Demek ki en çok hak ihlalini biz yapıyoruz, bir yandan da gidiyoruz,
Avrupanın kapılarına dayanıyoruz Bizi alın. diye.
Avrupa da diyor ki: Benim normlarıma uyun. Bunlardan bir tanesi nedir?
Kuvvetler ayrılığı. Biz Anayasa değişiklikleriyle
iki büyük travma yarattık Türkiye'de. Bunlardan biri 12 Eylül 2010; hani
sizin ısrarla istemiş olduğunuz, bizim de Yargıtaya 160
militan atadınız dediğimiz, kuvvetler
ayrılığını yok ettiniz dediğimiz, 15 Temmuz 2016
akşamı 4.500 hâkim ve savcıyı bir gecede ihraç ettiniz
dediğimiz... Ama onun temeli 12 Eylül 2010daki halk oylamasında
atıldı. Bir diğeri de 2017deki halk oylaması değerli
arkadaşlarım, Anayasa değişikliği. Bu da nedir:
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi dediğiniz, bize
hukuk fakültelerinde öğretilmeyen bir ucube sistemi getirip
dayattınız. Bütün kuralları ne yazık ki bir adama verdik.
En azından dersi geçmek için bu konudaki kuralları tam
uygulamamız, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı,
kuvvet ayrılığına ilişkin bütün normlarla ilgili
üzerimize düşeni yapmamız gerekiyor. (CHP sıralarından
alkışlar) Avrupa Birliği diyor ki: Bunları yapmazsan seni
sınıfta bırakacağım. Avrupa Komisyonu diyor ki:
Buradan geçemezsin. AİHM Benim yargı kararlarımı
tanımazsan, Anayasanın 90ıncı maddesini bir biblo gibi
orada tutarsan gereğini yapmam. diyor değerli
arkadaşlarım. Öncelikle bu yasaya ilişkin bunları
paylaşmak istiyorum.
Şimdi, ilginç bir şey geldi buraya
konuşmadan evvel. Beni Yusufelide dinliyorlar. Seçim bölgeme ilişkin
de birkaç şey söylemek istiyorum. Bakın, ben bundan önce
yaptığım konuşmada dedim ki: Bir baraj yapıldı, o
baraj hayırlı uğurlu olsun, o baraj hepimizin barajı. Bu
ilin 2 milletvekilinden biriydim, bir davetiye gönderme lütfunda bile
bulunmadınız. Sanki başka bir yer açıyorsunuz. Yani
ayakkabı kutusu açmıyorsunuz arkadaşlar, baraj açıyorsunuz
ya. Bana haber verin dedim, bana haber vermediniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakın, Yusufelinin Meşecik köyünde,
köylülere Meşecik köyüne ilişkin bir ihtarname çıkarıyorlar
-daha yeni bu, şimdi çıkarken öğrendim- diyorlar ki: Bir an
önce yerleri boşaltın ve yeni yerleşim yerine çıkın.
Allah'tan, Meşecik köylüleri bu talimatı dinlemiyorlar. Daha önce
dilekçe veriyorlar Özgür Başkanım, çok ilginç Bakın, biz yeni
yerleşim yerine çıkarsak -orada heyelan gelecek, patlatmalar
yapıyorlar, orada inşaat çalışması var- bizim,
binalarımızda, kalacağımız yerde can güvenliğimiz
tehlike altında, evlerimiz taşlar altında kalır. diyorlar;
hiç tık yok. Duvardan ses var, yetkililerden ses yok. Bugün 2 tane ev
heyelanın altında kaldı. Ben bugün buradan
başsağlığı konuşması da yapabilirdim,
başsağlığı da dileyebilirdim; Allah korudu. Birçok ev
de taşların altında kaldı -ben size bu
fotoğrafları göstereceğim- taş deyince bir kamyon kadar,
tır kadar taşlar. Değerli arkadaşlarım, böyle vahim
bir tabloyla karşı karşıyayız.
Şimdi, başka bir şey daha var.
Şimdi, biz, Artvin sınır kapısında... Burada daha önce
milletlerarası anlaşmayla da bazı şeyler yaptık.
Bunlardan bir tanesi de neydi? Gürcistan ile Türkiye arasında
milletlerarası anlaşma yaptık, Muratlı Sınır
Kapısını açacaktık, burada onayladık yasaları;
Muratlı Sınır Kapısını açamadık. Ne
yazık ki Sarp Sınır Kapısıyla ilişkili olarak
-oraya yolu düşenler olur- ciddi bir kuyruk var. Biz Sarp Sınır
Kapısındaki kuyruğu bugüne kadar yaptığımız
bütün çabalara rağmen engelleyemedik; bir hafta süren tır
kuyrukları var değerli arkadaşlarım. Ne yazık ki
sınırda da ciddi sorunlar var. Öbür tarafa geçen kamyonlara
ilişkin, tırlarımıza ilişkin özellikle Sovyet
tarafından gelen, bizim dozvola dediğimiz
Şoförler bir hafta
bekliyorlar, geçemiyorlar karşı tarafa doğru yani şu anda
sınır ticareti de ne yazık ki çok büyük bir bataklık
hâlinde; bunun bir an önce önlenmesi gerekiyor, buna ilişkin önleyici
tedbirlerin alınması gerekiyor değerli arkadaşlarım.
Özellikle, tırlarımız öbür tarafa
geçiyorken ciddi anlamda park ücretleri alınıyor. Hiçbir ülkenin
tırından alınmıyor; bize, Türk tırlarına VIP
uygulamalar yapılıyor. Bizim Türk tırlarımız, Türk
plakalı tırlar sırf bunları aşabilelim diye -iktidar
partisi yetkilileri- plakalarını Gürcü plakalarla
değiştiriyorlar, muvazaa yapıyorlar karşı ülkeye
doğru, muvazaa işlemi yapıyorlar değerli
arkadaşlarım. Böyle bir şey olabilir mi? Bunun altından
kalkmak mümkün mü? Bunu kabul etmek mümkün değil.
Özellikle giriş çıkışlarda
uygulanan problemler
Özellikle, Gürcistan polisinin Türk tırlarına
uygulamış olduğu birtakım olumsuz muamelelere ilişkin
olarak mutlaka Türk Dışişleri nezdinde girişimlerin
yapılması gerekiyor. Bu kapıda ciddi anlamda sorunlar var. Bu sorunların
halledilebilmesi için Muratlının mutlaka ve mutlaka
açılması gerekiyor. Biz, buna ilişkin -Erkan Bey de beni
dinliyor- geçen aylarda Gürcistan'a yapmış olduğumuz ziyarette
Meclis Başkanıyla, Başbakanla, Cumhurbaşkanıyla görüşmeler
yaptık; ne yazık ki karşı taraftan birtakım
yetkililerin bu kapıdan haberi yok. Yani bu konuda belki de bu eksiklik
bizden kaynaklanıyor. Yani Muratlı Kapısı açılacak
diye
Gürcistan yetkililerinin Muratlı Kapısı nerededir diye
-hepsiyle alakalı demiyorum- bu konuda herhangi bir ibareleri yok,
herhangi bir bilgileri yok değerli arkadaşlarım. O nedenle bu
mağduriyetler devam ediyor.
Özellikle
birçok yerde Türk tırlarının bekletilmesine ilişkin
sorunlar da var; hem bir yandan otopark göstermiyorlar bize, bir yandan da bu
dozvolalara ilişkin olarak da bir hafta bekletiyorlar. Karşı
tarafta da özellikle Türk tırlarını bir yerde bekletiyorlar,
ayda 4 kere dönecekse bir tır bizim Türk tırları 1 kere dönüyor.
Buna ilişkin Ticaret Bakanı geldi, Artvin'de incelemeler yaptı,
ona da sesleniyorum. Yani bu Türk tırlarının bir sahibi yok mu
değerli arkadaşlarım? Bu nakliye sektörünün bir sahibi yok mu?
Bunu yaşamak için
Ben her Artvin'e girdiğimde ana yolun kenarında
sağ tarafta 30 kilometrelik, 20 kilometrelik -belki şimdi
Özellikle
şunu söylüyorum: Bakın, geçtiğimiz dönemde yol geçiş
ücreti adı altında her tırdan 200 lari para
alıyorlardı, her tırdan 200 lari değerli
arkadaşlarım. Şimdi bunu şu ay itibarıyla
artırdılar, 350 lariye çıkarttılar. Bu nereden
çıktı, bu nereden çıktı? Bakın, biz, ilk kapı
açıldığı zaman -Mahmut Tanal iyi dinlesin- 100 lira
veriyorduk, 140 lari alıyorduk, -yani Gürcistan'ın para birimi lari-
şimdi 100 lira veriyoruz 14 lari alıyoruz değerli
arkadaşlarım. Yani başka türlü nasıl anlatayım?
Boş verin doları, boş verin euroyu, boş verin sterlini, o
beğenmediğimiz küçük ülke Gürcistan bizim paramızı 7 kat katladı
değerli arkadaşlarım, 7 kat katladı. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu gidişin bir an önce
düzeltilmesi gerekiyor.
Daha ilginç bir olay var: Bir gelin bizim tarafa
doğru; hafta sonları, hafta içerisinde -şu AVM'ler diyoruz ya
üç harfliler- üç harflerin önünde bir Gürcü kuyruğu var çünkü bizim
paramız değersiz; aynı Bulgaristan'da olduğu gibi, adamlar
gelmişler; tavuğu onlar alıyor, sucuğu onlar alıyor,
eti onlar götürüyor, pastırmayı onlar götürüyor; biz de -bizim bir
lafımız var- onlara bakıp Hemşin horonu oynuyoruz. Böyle
bir şey yok değerli arkadaşlarım; bu gidişatın
bir an önce düzeltilmesi gerekiyor, Muratlı Sınır
Kapısı'na ilişkin düzenlemelerin bir evvel yapılması
gerekiyor.
Daha önce yaptığım konuşmada da
söyledim. Bir havaalanımız var; onu burada
anlatmıştım; bir havaalanımız nedir? Rize-Artvin
Havaalanı. Sayın Başkan, biz bu havaalanını
kullanmadan önce Batum Havaalanı'nı kullanıyorduk. Bu neydi?
Batum Havaalanı'nı iç hatlar, dış hatlar diye
kullanıyorduk; Batum'a inen yolcu gelip Hopa'dan aynı Trabzon'daki
Havaalanı gibi, Ordu-Giresun Havaalanı gibi iniyordu. Şimdi,
Artvin-Rize Havaalanı açılınca bizim Artvinliler, bizim
hemşehrilerimiz orayı kullanmıyorlar, Artvin-Rize
Havaalanını kullanıyorlar ama bir eksiğimiz var; adı
Rize-Artvin yani 53-
Buna ilişkin olarak Sayın
Erdoğanın vermiş olduğu talimat olduğunu biliyoruz,
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan buna ilişkin talimat
vermiş, bu Cumhurbaşkanının talimatını yerine
getirmeyen yetkililer kimlerdir, onları merak ediyorum; Rize Valisi mi
yerine getirmiyor, Artvin Valisi mi yerine getirmiyor, gümrük müdürü mü yerine
getirmiyor, kim yerine getirmiyor bu talimatı? Niye 08 plakalı
araçları oraya sokmuyorsunuz? Ben Türkiye Cumhuriyetinin Parlamentosundan
Artvinlilere Rize-Artvin Havaalanına ilişkin bu sübjektif
işlemi şikâyet ediyorum. Bir an önce bu yanlıştan dönün
diyorum değerli arkadaşlarım. Eğer orada o
havaalanının adında Artvin adı yazıyorsa
başımızın tacı, Artvin de o havaalanının nimetlerinden
yararlansın. Yok, Artvinin plakalarını oraya
sokmayacaksanız o zaman Artvinin adını kirletmeyin. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu havaalanı bizim
havaalanımız. diyorsanız Artvinin ismini oraya koymayın
diyorum değerli arkadaşlarım. Bu anlamda sorunlar çok,
sorunları anlatacağımız mecra da çok bu anlamda.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, 1inci madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Evet, madde üzerinde ilk söz,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Rıdvan
Turanın.
Sayın Turan, buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) Sayın
Başkan, değerli vekiller; şimdi, IPAyı konuşuyoruz
yani Avrupa Birliğine katılım öncesinde Avrupa Birliği
tarafından tevdi edilecek olan yardıma dair bir husus
değerlendiriliyor burada, konuşuluyor. Yani ben iktidar olsam Avrupa
Birliğine bu kadar çok sallayan -deyim yerindeyse- bu kadar çok
hakaretamiz yaklaşımları içerisinde olduğum bir kuruma
ilişkin bu yardımları bu kadar kolay Parlamentoya getirmem. Niye
söylüyorum bunu? Çünkü iktidarın, Avrupa Birliği başta olmak
üzere, bütün küresel merkezlere yaklaşımı olağanüstü bir
pragmatizmle malul yani Biz bir yerden fayda göreceksek bunun bizim
tezlerimize, bizim istikametimize vereceği zararın bir önemi yoktur.
Dolayısıyla aslında Machiavellinin ruhuna rahmet okutacak bir
faydacılıkla burada karşı karşıyayız.
Şimdi Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin vermiş olduğu kararların hemen hiçbiri yerine
getirilmiyor; Demirtaş, Kavala, Figen Yüksekdağ ve cezaevinde olan
bütün milletvekillerimize ilişkin vermiş olduğu, özellikle de en
sağlam biçimde vermiş olduğu kararlarının hemen hiçbir
tanesi yerine getirilmiyor fakat Biz bunu yerine getirmiyoruz. basiretini de
kimse göstermiyor, deniyor ki: Aslında biz bunları yerine getirdik.
Yani bir çeşit, esasen bizim de kurucusu olduğumuz Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine yönelik bir aldatmaca, bir hüllenin içerisine
girilmiş oluyor. Kopenhag Kriterleri bir bütün olarak yerlerde sürünüyor,
Avrupada insan haklarına ilişkin genel yaklaşıma dair
herhangi bir pozitif yaklaşım söz konusu değil. Yani böyle
Avrupa yaklaşımının ve kültürünün bir bütün olarak
reddedildiği ve inkâr edildiği bir yerde biz IPAyı
konuşuyoruz, esasen bu kabul edilebilir gelmiyor. Yani pek çok
açıdan, özellikle ahlaki düzeyde burada problemler var.
Peki, yani Türkiye Cumhuriyeti'ni yönetenlerin bu
hâle düşmemesi için yapılması gereken bir şey var mı
yani istikamet bu mudur? Bundan başka, bu pragmatizmden, bu Makyavelizmden
başka yapılması gereken başka bir şey yok mudur
gerçekten? Değerli milletvekilleri, aslında, bütün mesele içerideki
barışla, içerideki huzurla alakalı bir biçimde seyrediyor. Siz
içeride barışı, huzuru tahkim edemezseniz sürekli dünyanın
muhtelif yerlerinden gelecek cereyanlara açık hâle geliyorsunuz.
Burada hiç edebiyata girmeden ve işi uzatmadan
Türkiye'nin, Rojava, kuzey Suriye bölgesine yönelik harekâtının
aleyhinde konuşacağım. Aleyhinde konuşacağım
çünkü bunun, esasen, iktidarın orada olma hâlini, iktidarın iktidarda
kalma hâlini sürdürmeye dönük, iktidarda kalmasını tahkim etmeye
dönük bir hamle olduğunu bu ülkede sağır sultanlar dahi biliyor.
Niye biliyor? Çünkü zaten Erdoğan'ın tarihifiden beri oraya yönelik
bir
Değerli arkadaşlar, orada yaşayanlar
ağırlıklı olarak sivil halk ve sürekli bombalanan, sürekli
taciz ateşine tutulan, sürekli evi barkı yıkılan oradaki
insanlar, sivil insanlar ve köyler. Şimdi, siz, kendi 20 milyon
civarındaki Kürt vatandaşınızın hemen
sınırın altındaki akrabalarına böyle saldırgan
bir biçimde davrandığınız sürece işte
uluslararası pek çok alandan kendinize kaynak devşirmek,
meşruiyet devşirmek zorunda kalırsınız. Türkiye
Cumhuriyetinin ve Türkiyede yaşayan bütün halkların meşruiyet
devşirmek için ne Amerikaya ne Avrupa Birliğine ne Rusyaya
ihtiyacı vardır; Türkiye sınırları içerisinde
yaşayan Türk, Kürt ve bütün halkların meşruiyeti kendi
varlıklarındandır, kendi kardeşliklerindendir ve
dostluklarındandır. O sebeple, bu meseleleri barışçı
ve demokratik bir biçimde çözmeye yönelik, barışçı ve demokratik
bir biçimde ilanihaye bir problem olarak ortadan kaldırmaya yönelik bir
tutumunuz olmazsa sürekli yapacağınız şey uluslararası
alandan meşruiyet devşirme çabası olacaktır.
Şimdi, iktidara ben soruyorum: Ya, sizin
iktidar olarak yaptığınız şey nedir? Bakın, 2
tane somut örnek vereyim:
Türkiyenin en kadim meselesi Kürt meselesi. Kürt
meselesinde geldiğiniz noktada ihaleyi askere verdiniz, Git, çöz."
dediniz, oysaki Kürt meselesinin çözümsüzlüğünde cumhuriyet
iktidarlarının, siz dâhil olmak üzere, hepsinin büyük bir
katkısı, olumsuz manada katkısı oldu.
İkinci mesele, Suriye meselesi. 2012de Emevi
Camisinde namaz kılacağız. edebiyatıyla başlayan
süreç, sizin bütün dış politik yeteneksizlikleriniz ve olmayan hayal
gücünüzle askere yıkıldı. Şimdi diyorsunuz ki: Mehmetçik
ölmez, vatan bölünmez. Öyle mi? Peki, siz o askerlerin ölmemesi için,
karşı tarafta Kürt çocuklarının ölmemesi için siyaseten ne
yapıyorsunuz? Hiçbir şey yapmıyorsunuz, sadece bu
edebiyatın arkasına saklanıyorsunuz. Oysaki Orta Doğudaki
bütün çıkışsızlıkların ve sonuçsuzlukların
tek bir sebebi, bu ülkeyi yöneten iktidarın bu konudaki
basiretsizliğidir. İktidarın amacı, sorunları askere
ihale etmek falan değildir. Bakın Roma'da, Roma
İmparatorluğu'nda en yeteneksiz konsüller bütün meseleleri
savaşlarla çözenlerdir, bakın biraz tarihe, onların prestiji
yoktur çünkü ne zaman sıkışmışlarsa meseleyi
savaşla çözme eğilimine girmişlerdir. Şimdi, sizin bu
memleketin bu kadar kadim meselesi varken en azından işte Suriye'yi
konuşalım, Suriye meselesine ilişkili olarak çözücü neyiniz var
ya? Dün küfrettiğinizle bugün hemhâl olmaya dönük bir politik angajmana
sahipsiniz. Ya, o sınırın altındakiler sizin
vatandaşlarınızın akrabaları, oraya
attığınız her bomba Diyarbakır'daki insanlarımızın
da kalbine, gönlüne düşüyor, oradaki her sivil katliam
sınırın bu tarafındaki insanları da ilgilendiriyor.
Şimdi, siz Biz bu işleri bu şekilde götürelim, nihayetinde
orada
Arkadaşlar, İstanbul'daki terör
saldırısına geldiğini söylediğiniz kadının
bu güvenli bölgelerden geldiğini sağır sultan bile biliyor,
herkes biliyor değil mi? Dolayısıyla burada mesele, bir güvenli
bölge değil, halklar açısından bir güvenlik tesis etmektir,
halkların bir arada yaşamasını sağlayacak bir
barış, demokrasi iklimini yaratmaktır. Ancak siz, siyaseten
Yani ben iyi kötü yaşım el verdiğince bütün Türkiye tarihini ve
dış politikayı inceliyorum ama kendi yeteneksizliğini ve
basiretsizliğini yalnızca militarizme havale eden, günün sonunda Git,
savaş kardeşim. diyen başka bir basiretsiz iktidar ben
görmedim. Ha, ikiniz için söylüyorum yani ikiniz için söylüyorum. Sizin için
vurmak, kırmak, hava operasyonu, kara operasyonu dışında bu
meseleleri çözecek başka bir şey yok mu? Bak, iddia ediyorum, iki gün
içerisinde kuzey Suriyedeki bütün meseleleri çözebilirsiniz ama çözmek
istemiyorsunuz. Niye istemiyorsunuz? Çünkü kendi iktidarınızın
varlığını Türkiye'de milliyetçi, şovenist bir histeri
yaratmaya bağlamışsınız. Çünkü varsayıyorsunuz ki
biz orada bir gürültü çıkartırsak, biri tabutlara ellerini koyarak
Ey Amerika, ey bilmem ne! diye konuşmaya başlarsa zannediyorsunuz
ki bu milliyetçilik ortamından yararlanarak iktidarda
kalırsınız.
Değerli arkadaşlar, bu, tarihsel bir
yanılgı. Bu tarihsel bir yanılgı değil sadece,
çoluğumuzu çocuğumuzu, Kürtü ve Türkü, askeri, polisi,
gerillayı, herkesi yokluğa, yok olmaya sürükleyen fasit bir dairedir.
Gelin, bundan kurtulun, gelin barışı ve demokrasiyi bu ülkede
hep beraber inşa edelim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Utku Çakırözer. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır, ek süre vermiyoruz
Sayın Çakırözer.
CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik süreci sonucu
ne olursa olsun yurttaşlarımızın yaşam
standartlarını yükseltmesi, kaliteli hâle getirmesi
açısından en stratejik önceliklerimizden biridir. Bu doğrultuda,
ülkemizin AB standartlarına uyumlu hâle gelmesi için bu kaynakların
kullanılması aslında iki taraf için de olumludur, önemlidir.
Ancak değerli milletvekilleri, bu fonların Türkiye'ye gerçekten
yararlı olabilmesi için doğru yerde, doğru amaçla, somut etki
üretecek şekilde kullanılmaları gerekir. Her şeyden önce de
Türkiye'de gerçekten yüzünü, halkımızın refahı için en
çağdaş medeniyet seviyesine dönmüş; demokrasiye, hukukun
üstünlüğüne inanmış bir iktidara ihtiyaç vardır;
Türkiye'nin bugünkü temel eksiği işte budur. Biz, katılım
öncesi fonları konuşuyoruz ama ortada bir katılım süreci
kalmadı bu iktidar sayesinde, ortada sadece kazanılmış
hakkımız olarak adaylığımız var ama Avrupa
Birliği belgelerinde artık bu ifadeye yani tam üye adayı
olduğumuza dahi yer verilmiyor. Ortada katılım süreci diye bir
şey kalmamış. Sorumluluğun bir yanı Avrupa'da yükselen
ırkçılık ise, Türkiye üzerinden oy devşirmeye
çalışan siyasetçiler ise öbür yüzünde AK PARTİ iktidarında,
tek adam rejiminde hukuk alanında, demokrasi alanında, hak ve
özgürlükler alanında yaşanan büyük geri gidiş var. Eskiden,
Türkiye'yle ilgili AB belgelerinde ilerleme ya da uyum ifadeleri geçerdi,
artık bunlar hayal; tam tersine, Avrupa Birliği olsun, Avrupa Konseyi
olsun artık belgelerinde demokrasisi gerileyen bir Türkiye'den bahsediyor.
Değerli milletvekilleri, 2002den bu yana
milyarlarca euroluk fonla birçok iyi niyetli proje başlatıldı,
tamamlandı. Peki, o zaman sormak hakkımız değil mi neden
ülkemiz ileriye değil de geriye gidiyor? Çünkü siyasi irade yani AK
PARTİ yani saray rejimi, gerçek anlamda bu projelerin arkasında
durmuyor; demokrasisi güçlü, yaşam standardı güçlü bir Türkiye
istemiyor. Nereden biliyoruz? Çünkü bu fonların kullanımında,
her bir projenin vatandaşın, sivil toplumun
katılımıyla tasarlanması koordinasyonu gerekir ama bu
iktidar, demokrasiden korktuğu için gerekli olan o alanda
çalışan dernekleri, sivil toplumu toplantılarına dahi
çağırmıyor, o zaman da istenen sonuca
ulaşılamıyor. Projelerin en büyük eksikliği
şeffaflık, hesap verebilirlik. Sivil toplum
dışlandığı için bu alanda da yeterli denetim
yapılamıyor.
Bakın, bu fonlarla hangi programlar
başlatılmış? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararlarına uyumda yaşanan ihlallerin engellenmesi için eylem
planı yapmışız ve uygulanmasına destek için 5 milyon
euro kullanmışız. Yine, ceza-adalet sisteminin güçlendirilmesi
ve AİHM ihlallerinin önlenmesi için 2 milyon euro fon
kullanmışız. Peki, sonuç? Sonuç yüz kızartıcı,
Türkiye AİHM kararlarını uygulamadığı için
yaptırımlarla karşı karşıya hem de kurucu üyesi
olduğu Avrupa Konseyinde. Osman Kavala kararı, Selahattin
Demirtaş kararı, sadece onlar da değil binlerce ihlal
kararı var.
Alevi yurttaşlarımızın en temel
hak ve özgürlükleri konusunda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
verdiği kararlar ortada, o kararlar da uygulanmıyor. Geçen hafta, hiç
alakasız bir vergi torbasının bir köşesine
sıkıştırmaya çalıştınız, milyonlarca
Alevi yurttaşımızın inanç özgürlüğü bağlamında
haklı taleplerini yok sayıp bir elektrik faturasıyla onları
kandırmaya çalıştınız.
Peki, AİHM ihlal kararı veriyor, neden
uygulanmıyor? Bu fonlarla o kadar eğitim aldırıyoruz,
program uygulatıyoruz; bu ihlallerin sorumlusu kim? Tabii ki saraydaki
şahsım rejimi, tabii ki AK PARTİ iktidarı. Başka bir
örnek: Anayasa Mahkemesinin temel haklar alanındaki kararlarının
etkin uygulanmasını desteklemek için 5 milyon euroluk proje
yapılmış. Peki, hani, nerede o etkin uygulama? Anayasa Mahkemesi
Türkiye'de ifade ve basın özgürlüğünü yok eden erişim yasaklarının
hak ihlali olduğuna karar verdi ama bu iktidar, erişimi engellenen
haber ve site sayısını her geçen gün artırıyor. Ucu
iktidara, saraya dokunan her yolsuzluk, rüşvet, taciz, torpil haberi
erişim engeli altında. Bakın, 2021 yılında tam 107 bin
web sitesine, 5.436 habere erişim engeli getirildi. İşte,
gördük, o da yetmiyor artık topyekûn interneti karartıyorsunuz. Hangi
hakla, hangi yetkiyle diye sorduğumuzda yanıt dahi veremiyorsunuz.
İç güvenlik sektörünün sivil gözetiminin
güçlendirilmesi için 5,4 milyon euro alınmış,
alınmış da ne olmuş? Bakın, Türkiye'nin dört bir
yanında yurttaşlarımız en demokratik hakkı olan
protesto hakkını kullanamıyor. 1 Mayıs, Gezi direnişi,
25 Kasım protestolarında polisimize vatandaşları yaka paça
susturma talimatı veriliyor. Sadece onlar da değil, haber takibine
giden basın emekçisi arkadaşlarımız da darbediliyor, cop
yiyor, tehdit ediliyor.
Demokratik yerel yönetişimin güçlendirilmesi
için 6 milyon euro katkı alınmış ama programı
uygulayacağınız yerel yöneticilerin önemli bölümü seçildikleri
günden beri hapiste. Kayyumlarla mı demokrasi gelecek Türkiyeye?
Bakın, zaman zaman iktidar mensupları ve onlara yakın dernekler
olabilir, basın mensupları olabilir; yurt dışından
destek alan gazetecileri, sivil toplum örgütlerini eleştirirler. Belki de
bugün, işte, kaderin cilvesi, konuştuğumuz kanunla aslına
bakarsanız bu iktidar şimdi milyarlarca euroyu, AB
fonlarını kamu kurumlarında kullanmak için önümüze
uluslararası anlaşma getirdi. Bu fonları kullanarak
şaşaalı törenlerle yargı reformları, insan
hakları eylem planları açıkladınız. Düşüncesi,
haberi, yorumu nedeniyle kimse yargılanmayacak, tutuklanmayacaktı.
Peki, açıkladınız da ne oldu? O planın hiçbir maddesine
uymuyorsunuz. Hangisini sayayım; haberi, yorumu nedeniyle yargılanan,
tutuklanan, tazminata mahkûm edilen yüzlerce gazeteciyi mi; Facebook, Twitter
paylaşımı nedeniyle yargılanan on binlerce
yurttaşımızı mı? Bir başka örnek; bu AB
fonlarının kullanımında sivil toplum örgütleri önemli bir
aktör olmalı, olmazsa olmaz konumdalar. Hatta sadece sivil toplumun
gelişebilmesi için yürütülen projeler var bu fonlarla ama bakıyoruz
kara parayla, kitlesel imha silahlarının finansmanıyla
mücadele adı altında bu Meclisten çıkarılan kanunla sivil
toplumu yok etmektesiniz. İktidarın hoşuna gitmeyen dernekler,
iktidarın siyasi yönlendirmesiyle yapılan denetim tacizleriyle,
yargılamalarla susturulmak isteniyor.
Türkiye'de kadına karşı şiddetle
mücadelede en etkili yasal güvence olan İstanbul Sözleşmesi'nden
hukuksuz bir gece yarısı kararıyla
çıktığınız yetmedi Kadınlar öldürülmesin, yaşasın.
diye mücadele veren dernekleri, Kadın Cinayetlerini Durduracağız
Platformunu kapatmak istiyorsunuz. 25 Kasım Kadına Yönelik
Şiddetle Mücadele Günü'nde hakları için mücadele veren
kadınları şiddet uygulayarak susturdunuz, gözaltına
aldınız. O zaman, değerli milletvekilleri, ne oldu eylem
planlarınıza, ne oldu uygulama destek projelerinize? Koca bir hiç,
koskoca bir hiç.
Değerli milletvekilleri, tabii, bu
yardımlardan yararlanalım. Bu yardımlar ülkemizin,
vatandaşlarımızın yararına, hayrına sonuçlar
versin; bunun için destek verelim, gayret ortaya koyalım. İyi ama
şunun öz eleştirisini yapmayalım mı,
sorgulamasını yapmayalım mı? Bu kadar milyar euro, trilyon
lira proje var, bu kadar insan çaba harcıyor, emek harcıyor.
Aynı fonlar başka ülkeleri ve halklarını Avrupa'ya
yakınlaştırırken, AB üyesi yaparken neden Türkiye'de tersi
oluyor, neden Türkiye ile AB arasında yakınlaşma yok da giderek
mesafesi artan bir uzaklaşma var? Evet, Avrupa'nın hataları var
ama hatanın büyüğü bu iktidarda. AİHM kararlarına
uyulması için proje yaptırıyorsunuz ama herkesten önce kendiniz
uymuyorsunuz. Yargı bağımsızlığı, hukukun
üstünlüğü, ifade özgürlüğü, bağımsız kurumsal
yapılar, güçler ayrılığı ilkesi, denge, denetleme,
hepsi ama hepsini siz ayaklar altına aldıktan sonra Avrupa
Birliğinden değil 4 milyar, 100 milyar gelse ne yazar. (CHP
sıralarından alkışlar)
İktidar bu işe, biz buradan işimize
yarayanı alalım yani maddi katkıyı alalım ama
işimize geleni almayalım şeklinde yaklaşıyor. Nedir o
işimize gelmeyen? Demokrasi, hukukun üstünlüğü, hukuk devleti, onlara
gerek yok tabii. Bu olmaz değerli arkadaşlarım, bizi
çağdaş medeniyet hedefimizden koparır bu anlayış. AB
sürecinden kopmak sadece kendi kendimize değil ama daha da önemlisi,
evlatlarımızın geleceğine, onların yaşayacağı
bu ülkeye en büyük ihanettir, en büyük zarardır. Ama umutsuzluğa yer
yok, yakında seçim var. Millet kendi iradesiyle bu iktidarı, bu
ikiyüzlü iktidarı iktidardan indirecek ve iktidarı gelecek olan
Millet İttifakı yani bizler, bugün onayladığımız
bu fonları gerçek amacı doğrultusunda yani demokrasi için, hak
için, hukuk için, adalet için; evlatlarımızın kardeşçe
birlik içinde, beraberlik içinde, huzur içinde yaşayacağı bir
Türkiyeyi yaratmak için kullanacağız ve sonuna kadar da şeffaf,
hesap verebilir bir şekilde denetleyeceğiz.
Şimdiden alınacak fonların
Türkiyenin yararına, ülkemizin, milletimizin faydasına
olmasını diliyor, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Evet, 2nci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN Evet, madde üzerinde söz talebi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Çetin Arıkın.
Sayın Arık
(CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÇETİN ARIK (Kayseri)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
367 sıra sayılı Kanun Teklifinin
3üncü maddesi üzerine söz aldım ancak bu madde üzerinde
konuşmayacağım -arkadaşlarımız yeterince
konuştu- çünkü millet ekmeğe muhtaç hâle gelmişken arka
kapıdan milletin ekmeğinin nasıl
çalındığını anlatmaya çalışacağım.
Sayın milletvekilleri, bu güzel ülke 15 Temmuz
hain darbe girişimini yaşadı. Ben bugün, 15 Temmuza giden yolun
kilometre taşlarının nasıl döşendiğini de
anlatmayacağım; darbe sonrası iktidar sahiplerinin darbeyi
kendileri için nasıl bir lütfa dönüştürdüğünü
anlatacağım.
Sayın milletvekilleri, biliyorsunuz, bu terör
örgütüyle iltisaklı olduğu öne sürülen yüzlerce şirkete el
konuldu. Bu şirketlere mahkemeler tarafından kayyumlar atandı
ancak iktidar bu şirketlere mahkemeler tarafından kayyum
atanmasının doğru olmadığını, bu atanan
kayyumların şirket yönetimini bilmediğini, dolayısıyla
şirketlerin mali yapısında bozulmalar olduğunu öne sürdü;
acilen bir tedbir alınması gerektiğini, şirket yönetimi
konusunda da tecrübesi ve bilgi birikimi olan kişilerin atanması
gerektiğini öne sürerek kanun hükmünde kararnameyle bu yetkiyi mahkemelerden
aldı, kendilerine bağladı. Ama buradaki asıl amaç,
milyonlarca cirosu olan, binlerce kişinin istihdam edildiği bu
şirketlere çökmek. Bakın, nasıl çöküldü, ben size
anlatayım. Anlatmaya da memleketim Kayserinin en önemli sanayi
kuruluşu olan Boydaklardan, yeni adıyla Erciyes Anadolu Holdingden
başlayayım. Nurettin Canikliye bağlı olan TMSF
tarafından Holdinge bir kayyum heyeti atanır. Heyetin içinden Ertunç
Laçinel kurumun CEOsu olarak atanır. Bakınız, Yönetim Kurulu ve
Yönetim Kurulu Başkanı varken bizzat Nurettin Caniklinin
imzasıyla bütün yetkiler bu CEOda toplanır. Bu CEO da şirketin
Almanyada bir lojistik merkezi varken kendisinin de vatandaşı
olduğu Slovakyada yeni bir lojistik merkezi kurarak işe başlar.
Kendisi ve Adil Kılıç da aynı zamanda bu lojistik merkezinin
ortağıdır yani hem bir şirketi yöneteceksiniz hem de bu
şirketin iş yaptığı bir lojistik merkezinin
ortağı olacaksınız. Gerçi siz
alışıksınız, bir tarafta Bakanlık yapıp
diğer taraftan da eşinizin şirketinden dezenfektan almaya.
Bakınız, Laçinel bununla da yetinmiyor, Boydak
Enerjinin işini Berg Elektrik adında bir şirkete veriyor. Bu
şirket de yapılmayan işler için peşin para alıyor,
iş yapılmış gibi faturalar kesiliyor. Bakınız,
TMSF de Berg Elektrike 4 milyon 532 bin euronun haksız ödendiğini
belirterek İstanbul İcra Mahkemesinde icra takibi
başlatıyor. Sonra ne oluyor biliyor musunuz sayın
milletvekilleri? Berg Elektrikin sahibi koşa koşa saraya gidiyor
Sayın Tanal, bir Cumhurbaşkanı
başdanışmanının eşini avukat olarak tutuyor ve bu
dosyanın üstü kapanıyor. Ertunç Laçinelle ilgili hiçbir işlem
yapılmıyor, sadece görevden alınıyor, yerine ise Emin
Sarıoğlu adında biri atanıyor. Bakınız, Adil
Kılıç gibi Emin Sarıoğlu ismini de unutmayın,
aklınızda tutun. Diyeceksiniz ki Bütün bunlarla Nurettin Caniklinin
ne alakası var? Bakınız, A grubu imza yetkisi verdiği
Ertunç Laçinel, Nurettin Caniklinin yeğeni Kemal Canikliyle kanka, tam 9
kez aynı uçakta yan yana seyahat etmişler. Ne tesadüftür ki
Laçinelin yerine Yönetim Kurulu üyesi olarak atanan Emin Sarıoğlu da
Kemal Canikliyle kanka, hatta atanan tüm kayyumlar Kemal Canikliyle kanka.
Bakınız, bu, Ertunç Laçinel, Kemal Canikli. Bu, Emin
Sarıoğlu, Kemal Canikli. Bu uyuyan Adil Kılıç ve Kemal
Canikli yani bütün atanan kayyumlarla Kemal Caniklinin bir dostluğu var.
Kemal Canikli kim? Bakın, amcasının
Türkiye Büyük Millet Meclisine tahsisli aracını kullanıyor. 15
Temmuz 2016da yani darbe günü Yunanistana gidiyor, adalarda gününü gün
ediyor; sonra da utanmadan sıkılmadan geliyor, 15 Temmuz günü
meydanlarda kahramanlık -fotoğrafları- pozları veriyor.
Bakınız sayın milletvekilleri, hani,
mahkemelerin atadığı kayyumlar şirketlerin mali
yapısını bozuyor ya, şirketleri zarara
uğratıyorlardı ya tecrübesi ve bilgi birikimi olanlar şirketlere
atanacaktı ya, Canikli hiçbir yakınını şirketlere
almamıştı ya, bakın yine Kayserimizdeki Koza Altına
kimler atanmış? Sanki memleketimde hiç insan kalmamış gibi
eşinin kuzeni ve aynı zamanda da danışmanı olan Hanife
İrem Sarp. Başka kimi atıyor? Danışmanı
İsmail Özkayayı. Bakınız, şoförünü de unutmuyor,
şoförü Fatih Salihpaşaoğlunu da hem Koza Altına hem de
Akın Çorapa Yönetim Kurulu üyesi olarak atıyor. Boydak soygununda yer
alan Adil Kılıçı da Akın Çorapa atıyor.
Bakın, sayın milletvekillerim, Akın
Çorapın ve kayyum atadıkları diğer şirketlerin
başına nasıl çorap örülüyor, size bir bir anlatmak isterim
vaktim yeterse. Mesela, ne tesadüftür ki kurulan bu şirketlerin hepsi
Nurettin Caniklinin şirketiyle aynı adreste ama amca-yeğen
Caniklinin kredi kartları da, kredi kartı ekstreleri de bu adrese
gidiyor. Sayın milletvekillerim, metrekareye en çok şirketin
düştüğü bu adresi yani Üsküdardaki Palmiye Apartmanının
1inci katını unutmayın lütfen. Bakınız, öyle ki bu
şirketi denetleyen şirketlerin adresi de Palmiye Apartmanı No:
1.
Bakın, Simin Tekstil
Akın Çorapın
içini boşaltmak için Simin Tekstil isimli bir firma kuruluyor -iyi
dinleyin lütfen- bakın, önce Akın Çorapın Genel Müdürü Kenan
Alkaya Simin Tekstile transfer ediliyor. Ayrıca, yine, Akın
Çorapın Yönetim Kurulu üyesi olarak atanan, Boydak soygununda da yer alan
Adil Kılıç da Simin Tekstilin kuruluşunda yer alıyor.
Akın Çorapın Yönetim Kurulu üyesi ama Simin Tekstil adına da
Türk Silahlı Kuvvetlerinde ihaleye giriyor. Canikli, Simin Tekstille
bağının olmadığını ileri sürüyor ama Simin
Tekstil ile Caniklinin şirketi aynı adreste; böyle tesadüf olur mu?
Palmiye Apartmanı No: 1. 15 milyon insanın
yaşadığı İstanbulda Caniklinin adresinden başka
adres yok mu? 80 milyonluk Türkiyede Caniklinin danışmanları
ve yeğeninin kankalarından başka kimse yok mu? Sonra da
utanmadan Tecrübe ve bilgi birikimiyle bu değişikliği
yaptık. diyorsunuz. Başka hangi şirketler var?
Bakınız, Iras Yapı, ortağı Emin Sarıoğlu.
Emin Sarıoğlunu hatırladınız mı? Boydak Holdinge
de Yönetim Kurulu üyesi olarak atadıkları kişi. Iras
Yapının adresi de yine Nurettin Caniklinin ofisiyle aynı adres:
Palmiye Apartmanı No:1. Ve bu Iras Yapı, Koza Altınla iş
yapıyor, teminat mektubunu da Halk Bankasından ödetiyorlar,
yazıklar olsun. Adres, bildiğiniz aynı adres: Palmiye
Apartmanı No:1.
Bakın, yine başka bir şirketten
bahsetmek isretim: Knot Enerji. Adresi, bildiğiniz, yine aynı adres:
Palmiye Apartmanı No:1 Sahibi kim? Furkan Akçadağ. Furkan
Akçadağ aynı zamanda Akçadağ İnşaatın da sahibi.
Bu firma da Koza Altın da yani Fatih Salihpaşaoğlunun
imzasıyla yani Caniklinin Koza Altına Yönetim Kurulu
Başkanı olarak atadığı şoförün imzasıyla, o
günün parasıyla yaklaşık 10 milyon lira para transfer ediliyor.
Sonra Sayın Canikli çıkıyor, TMSF tarafından el konulan
şirketlerle hiçbir bağının olmadığını,
para transferinin olmadığını, hiçbir
yakınını açıklamadığını anlatıyor
ama bu belge onları yalanlıyor.
Değerli milletvekilleri, biliyorum ki
kafanız çok karıştı. Bu karmaşık tablo içinde
kafanızın karışmaması da imkânsız ama kafa
karışıklığını ortadan kaldırmak için bu
konuda bir araştırma önergesi hazırladım, siz değerli
milletvekillerinden de bu önergeme destek vermenizi istiyor, hepinizi
saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İç Tüzük 86ya göre oyunun rengini belli etmek
üzere aleyhte Sayın Mahmut Tanala söz vereceğim.
Sayın Tanal, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Usulen aleyhte, özünde lehte
konuşacak.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
hürmetle selamlıyorum.
Bu anlaşma Avrupa Birliğine aday ülkeleri
Avrupa Birliği üyeliğine hazırlayan mali yardımlar
anlaşmasıdır. Biz, tabii, Avrupa Birliğine aday olan bir
ülke olarak bu anlaşmayı destekliyoruz yani bu mali
yardımların ülkemize gelmesi faydalıdır, verimlidir ancak üyeliği
canıgönülden istediğimiz hâlde, iktidar Avrupa Birliğine aday
olmak için bu mali yardımları aldığı hâlde
Ama mali
yardımları iktidar alıyor, Avrupa Birliğine üyelik için
adım atmıyor yani gönül elvermiyor, gitmiyor; Avrupa Birliğine
üyelik için iktidar bir çaba sarf etmiyor. Bu şekilde, bu konuda oyumuzun
rengini evet olarak kullanıyoruz.
Bana gelen çok önemli bir bilgi var, sizinle
paylaşmak istiyorum değerli arkadaşlar, o da şu: AK
PARTİ Genel Başkanı Sayın Erdoğan, Genel
Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlunun 3 Aralık
İstanbulda duyuracağı vizyon belgesini gölgelemek için hemen
harekete geçti; Erdoğan aynı gün Şanlıurfada toplu
açılış adı altında seçim mitingi düzenleyecek ve
miting alanının kalabalık olması için devletin tüm
imkânlarını seferber etmiş durumda. Bizlere gelen bu ihbarlarla
resmî kurumlara gönderilen mesajlar var. Şanlıurfa genelinde
muhtarları arıyorlar; özellikle kırsal mahallelerde yani
köylerde vatandaşların mitinge gelmesi için muhtarlara baskı
yapıyorlar. Her köye yönelik bir araç tahsis edilmiş durumda. Söz
konusu mesaj aynen şu şekilde değerli kardeşlerim:
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, 3
Aralık Cumartesi günü saat 13.00te ilimiz Abide Meydanı'nda
yapacağı buluşmaya tüm halkımızın davetli olduğu
muhtarlarımız tarafından vatandaşlarımıza cuma
günü 2 defa, cumartesi günü 1 defa olmak üzere toplam 3 sefer anons edilecek.
Gerekli duyuruların yapılmasını rica ederim. diyor. Bu
mesajı atan
HAMDİ UÇAR (Zonguldak) Ne var bunda?
MAHMUT TANAL (Devamla) Doğru, ne var bunda!
Bu mesajı atan AK PARTİli il başkanı değil, ilçe
başkanı değil, AK PARTİ'li üye değil; bu mesajı
atan devletin kaymakamı değerli arkadaşlar, bir de Ne var?
diyorsunuz!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yazıklar olsun!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Yazıklar olsun!
MAHMUT TANAL (Devamla) Devletin kaymakamı bir
siyasi partinin mitinginin davetini bu şekilde yapamaz.
Elimize şöyle bir bilgi ulaştı ama
söz konusu mesajı kaymakam doğrudan muhtarlara kendisi iletmiyor,
nasıl yapıyor biliyor musunuz bunu? Kaymakamlık bu mesajı
Jandarmaya atıyor, Jandarma da bu mesajı olduğu gibi muhtarlara
ulaştırıyor. Jandarmayı, güvenlik güçlerimizi kullanarak
dolaylı bir mesaj vermeye hakkı yoktur. Bu, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu'nun 7nci maddesine aykırıdır. Siyasi
faaliyette bulunmak yasaktır; bir siyasi partinin lehine, diğerinin
aleyhine bu şekilde mesaj atan devlet memurları, gayet rahat
Ağır ceza mahkemesi başkanımız şu anda
aramızda, İYİ Parti Antalya Milletvekili; çok iyi bilir ki bu,
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 124 ve 125inci maddesi
uyarınca meslekten atılma nedenidir, devlet memurluğundan
atılma nedenidir. Buradan tüm kamu görevlilerine sesleniyoruz: Lütfen,
siyasi partinin adamı gibi değil, devlet adamı gibi hareket
edin; buradan hepsine sesleniyoruz. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar) Burada vatandaşları,
korkutmayla, baskı altına almayla mitinge çağırmayın.
Mitinge kim çağırabilir? AK PARTİnin il başkanları
çağırsın, AK PARTİ'nin ilçe başkanları çağırsın.
Kendileri sokağa çıkamıyorlar, kimi çıkarıyorlar
kardeşim? Kaymakamları, valileri sokağa çıkarıyorsunuz.
Kaymakamların ve diğer kamu görevlilerinin görevi partinin mitingine
adam toplamak değil; insanları mitinge toplamak AK PARTİlilerin
görevi, kaymakam ile valinin görevi mi? Parti devleti deyince hepiniz kızıyorsunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli kardeşlerim, bakın, son olay
şu: Şanlıurfa'da mitinglerin yapılması on beş gün
süreyle yasaklanmış. Bu yasaklama süresi 5 Aralıkta doluyor ama
3 Aralıkta
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tanal, süreniz bitti.
MAHMUT TANAL (Devamla) Bir dakika verebilir
misiniz?
BAŞKAN Efendim, ek süre vermiyoruz.
Sayın Tanal, teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (Devamla) Peki, bitiriyorum.
Değerli kardeşlerim, Şanlıurfa
ilinde on beş gün süreyle miting yapılması
yasaklanmıştır. Bu yasaklama kararını veren Validir;
hatta diyor ki: Miting için gelen vatandaşların şehre
girişini yasaklayın, araçların girişini yasaklayın.
Bu yasaklama 5 Aralığa kadar devam ediyor.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (Devamla) Ancak ve ancak 3 Aralıkta
Şanlıurfada miting yapılıyor.
BAŞKAN Sayın Tanal, kayıtlara
geçmiştir.
MAHMUT TANAL (Devamla) Türkiye, 1den büyüktür
kardeşim; hani diyordunuz ya, efendim, yani orada aynı örnek. (CHP
sıralarından alkışlar)
Ya, saate bakma, saate bakma; vatandaşa hizmet
edin.
BAŞKAN Sayın Tanal, sizi yerinize
alayım.
MAHMUT TANAL (Devamla) Teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü açık oylamaya
tabidir.
Açık oylamanın elektronik sistemle
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen milletvekillerinin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
milletvekillerinin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Komisyonu Arasında Katılım
Öncesi Yardım Aracı (IPA III) Çerçevesinde Türkiye Cumhuriyetine
Yapılacak Birlik Mali Yardımının Uygulanmasına
İlişkin Özel Düzenlemeler Hakkında Mali Çerçeve Ortaklık
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı :261
Kabul :254
Ret :7(*)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Necati Tığlı Rümeysa
Kadak
Giresun İstanbul
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.27
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.58
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Necati TIĞLI (Giresun), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 28inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
2nci sırada yer alan, Antalya Milletvekili
Tuba Vural Çokal ve 62 Milletvekilinin Antalya Diplomasi Forumu Vakfı
Kanunu Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
2.- Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal ve 62
Milletvekilinin Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi (2/4708) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 369) (*)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 369 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince bu teklif İç Tüzük'ün 91'inci maddesi kapsamında temel
kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklif, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde ilk söz, İYİ Parti
Grubu adına Sayın Feridun Bahşinin.
Buyurun Sayın Bahşi. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FERİDUN
BAHŞİ (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifinin tümü
üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Antalya Diploması
Forumuyla ilgili bugüne kadar gerçekleştirilen faaliyetleri olumlu olarak
görüyor ve değerlendiriyoruz. Forum güzel bir girişimdir ve ses getirmiştir.
Esas itibarıyla bu tür forumlar sorun çözme, mesele halletme zeminleri
değildir; bu tür zeminler belirli girişimlerde bulunulmasına ve
belirli siyasi hamlelerin yapılmasına vesile olmaktadır. Bugüne
kadarki deneyimler doğrultusunda birtakım olumlu
değerlendirmeler yapmaya layık gördüğümüz forum, maalesef, bu
düzenlemeyle âdeta Sayın Cumhurbaşkanının vakfına
dönüşmektedir. Forumun çok daha esnek, çok daha bağımsız,
Türkiyenin bütününü temsil ettiği izlenimi veren bir yapıya
kavuşturulması beklenirken iktidar bir geriye gidiş yani
kazanımların kaybedilmesi, mevcut değerin ve kapasitelerin
aşındırılıp daraltılmasını tercih
etmiştir. Aslında, bu bir zihniyet meselesidir. İktidarın
her konudaki tercihi gibi bu konudaki tercihi de mücadele ettiğimiz zihniyetiyle
tutarlıdır. Uluslararası dünyaya hitap eden bu kurumun vitrin
mahiyetine yakışır şekilde yönetiminin başka
birtakım kurumlar için yapıldığı gibi bazı
üyelerinin Mecliste seçilmesi gerekirdi. İktidar parlamenter diplomasi
meselesini sıklıkla gündeme getirmektedir ancak iktidarın bundan
anladığı, tamamen kendi kontrolünde olan ihtisas
komisyonları ve dostluk grupları vasıtasıyla yurt
dışında kendi kamuoyunu oluşturmaya çalışmaktan
ibaret kalmaktadır. Meclisimizin dış ilişkilerimizde önemli
bir konumu olmalıdır. Bunu sonuna kadar destekliyoruz. Bunun için
atılabilecek adımlardan biri, Antalya Diplomasi Forumu için kurulacak
vakfın yönetimine Meclisten yani iktidar partisinden ve muhalefet
partilerinden de üye seçilmesiydi. Bu kadar önemsenen bir inisiyatifin daha
sağlam bir şekilde kurumsallaşabilmesi için buna millî bir boyut
kazandırmak gerekiyordu; bari bu konuda millî olabilseydiniz. Meclisin ve
muhalefet partilerinin bu vakıftan dışlanmasını, millî
iradenin bu oluşuma yansıtılmamasını büyük bir yanlış
olarak görüyoruz. Kaldı ki besbelli bu vakfa devletin bütçesinden de
kaynak aktarılacaktır. İktidar, maalesef, Türk dış
politikasına bakış, tasarlama ve uygulama safhalarına bu
şekilde yaklaşmaktadır. Ne Dışişleri
Bakanlığının ne başka bakanlıkların ne de
Türkiye Büyük Millet Meclisinin vakfın mütevelli heyetinin belirlenmesinde
hiçbir yetkisi yoktur. Dışişleri
Bakanlığının rolü göstermelik bir düzeye
getirilmiştir.
Komisyondaki düzenlemeyle daimî üye sıfatı
verilen tabii üyelerin kimler olacağı teklifte belirtilmemiştir.
Ayrıca, daimî üyelerin görev süreleri de belli değildir. Mütevelli
heyeti üyeliği beş yıl olarak belirlenmiştir. Benzer
yapılarda üç yıl olan üyelik süresinin beş yıl olarak belirlenmesi
soru işaretlerine neden olmaktadır. Üyelerin seçiminde tüm yetki
doğrudan ya da dolaylı olarak Sayın Cumhurbaşkanına
aittir. Oysa işinize geldiğinde millî iradenin tecelligâhı
olarak Türkiye Büyük Millet Meclisini zikredersiniz.
Etkinlik katılımcılarının
ücret ve harcırahları için belirli bir matrah belirlenmemiş,
belirleme yetkisi ise mütevelli heyetine
bırakılmıştır. Bu durum istismarın da önünü
açmaktadır. Vakfın gelirleri, Cumhurbaşkanı kararıyla
genel bütçeden ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarından
aktarılacak miktarlar olarak tanımlanmaktadır ancak bu
kurumların hangileri olduğu, aktarılacak tutarın ne
olduğu belirtilmemiştir. Muğlaklığa ek olarak,
Cumhurbaşkanına verilen bu geniş yetki de
sakıncalıdır. Uluslararası ilişkilerimizde son
yıllarda yapılan nadir olumlu işlerden biri olan bu foruma yazık
edilmektedir. Vakfın, seçimden sonra iktidarı kaybedecek olan
Cumhurbaşkanı ve belirli bir zümrenin etkisinde kalmaya devam etmesi
için bu adımların atıldığı açıkça
ortadadır. Böylelikle, iyi olabilecek, hepimizin destekleyebileceği,
hatta iftihar edeceği bu proje Putin'in Valdai Tartışma Kulübü
düzeyine düşürülmüştür. Yani bu vakıf ve çerçeve, bir otoriter
rejim inisiyatifi niteliğinde tasarlanmıştır.
Yunus Emre Enstitüsü, TİKA gibi önemli ve
değerli kurumsal yapıların da iktidar tarafından nasıl
yozlaştırıldığına daha önce şahit
olmuştuk. Zaman içinde bu kurumlar, maalesef, aleni şekilde bir
ideolojik aygıta dönüşmüştür. Demokratik ülkelerde benzer
kurumların hiçbirinde, enstitü yönetimi siyasi iktidarın bu kadar
denetimi ve baskısı, kontrolü altında değildir. Bu durum,
elde edilmesi amaçlanan hedeflerin tesirini zayıflatmakta, bazı
durumlarda ülkemizin imajına, kurumlarına bile zarar vermektedir.
Değerli milletvekilleri, şimdi, AK
PARTİ iktidarının en büyük
başarısızlıklarını saymaya kalkarsak hiç kuşkusuz
ilk sırada tarım gelmektedir. Önce genel tarım
politikalarının yanlışlarından söz edeceğim,
sonra da doğal olarak Antalya ölçeğinde yanlışlardan söz
edeceğim.
İYİ Parti olarak tarımı bir
millî güvenlik meselesi olarak görüyoruz ve tarım, bir millî güvenlik
sorunudur diyoruz. İzlediğiniz bu tarım politikaları
yüzünden 2002 yılında mazot 1 lira 10 kuruşken bugün 25 liraya
çıkmıştır. Üre gübresinin tonu 261 lirayken bugün 20.980
lira olmuştur. Tek tek saymayacağım ama tüm tarımsal
girdiler bu durumdadır. Çiftçi için suyu, elektriği kullanılamaz
hâle getirdiniz. Siz, girdileri yani mazotu, gübreyi ne kadar desteklerseniz
destekleyin, çiftçi ürünü mal ettiği fiyatın üstünde bir fiyata
satamazsa verdiğiniz desteklerin hiçbir anlamı yoktur. Her
şeyden önce çiftçimizin ayağa kalkması gerekmektedir, bu da öyle
ürün değerinin yüzde 3ü, yüzde 4ü desteklerle olmaz.
Peki, biz İYİ Parti olarak ne
yapacağız? Öncelikle, tarımsal ürünlerde girdileri
destekleyeceğiz. Bugün, iktidar sadece lüks yat ve kotralara yüzde 1lik
katma değerle mazot satmaktadır. Çiftçinin traktörü bile Ziraat
Bankasından aldığı krediyi ödeyemediği için
haczedilmekte, çiftçiler için kurulan Ziraat Bankası ise spor kulüplerini
kurtarma, yandaş iş adamlarının televizyon, gazete
alımları için krediler vermektedir. Biz, altı ay sonra iktidara
geldiğimizde önce Ziraat Bankasını asıl görevine
çekeceğiz ve mazot, gübre, ilaç gibi girdilerde katma değer vergisini
kaldıracağız. Mazottaki indirim çiftçinin sadece tarlada
kullandığı makinelerde değil, sebze ve meyve
taşımacılığında kullanılan nakliye
araçlarına da uygulanacaktır. Tüm üreticilerimize bedelsiz olarak
beş yıl süreyle tohum ve fide desteği
sağlayacağız ki yirmi yıldır gerileyen Türk
tarımı hak ettiği yere gelebilsin. Ürün destek primi ise tapu
sahibine değil, ürünü kaldıran kişiye verilecektir. Çiftçinin
ürününün hak ettiği değeri bulmasını
sağlayacağız. Tohumculuk Kanununu hızla
değiştirip yerli tohumun rehabilite edilmesini ve yerli firmalar
aracılığıyla hem ülkemizde hem dünya piyasasında
yaygınlaşmasını sağlayacak sistemi
kuracağız. TARSİM sigortası primlerinde çiftçimize destek
olacağız. Tabii ki tarımla ilgili yapacaklarımız
bunlarla sınırlı değil, tarım sektöründe
yapacaklarımızı burada saatlerce anlatabiliriz ancak
bildiğiniz gibi zaman sınırlı. Ama tekrar edecek olursak
tarım bizim için bir millî güvenlik meselesidir ve iktidarımızda
hak ettiği yeri alacaktır.
Değerli milletvekilleri, Antalyanın Toros
Dağlarında Yörüklerin geçim kaynağı ise
hayvancılıktır. AK PARTİ iktidarından önce dünyaya et
ve et ürünleri ihraç eden ülkemiz, bugün sadece et, süt ve bunların
ürünlerini değil, samanı bile dışarıdan ithal eder
duruma gelmiştir, bu da AK PARTİnin yanlış
politikalarının, yanlış yönetiminin ve liyakatsiz
kadroları işbaşına getirmesinin sonucudur.
Şimdi, bu ülkede geçmişte
yaşanmış bir diyaloğu aktaracağım sizlere.
Vatandaş hayvanlarını besleyemediğini, zira kepeğin
fiyatının çok arttığını söylüyor. Elcevap: Kepek
ekin. Bu cevabı veren kişi bu ülkede Tarım
Bakanlığı yaptı ve bu cevabı da Tarım
Bakanıyken verdi. İşin başına, kepeğin ekilebilir
bir ürün olduğunu sanan kişiyi Tarım Bakanı yaparsanız
elbette sonuç da bugünkü gibi olur ama artık çok az kaldı, geliyoruz.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ
hükûmetleri cumhuriyet dönemi eserlerini özelleştirme adı
altında, sadece arsa ve binaları peşkeş çekebilmek
adına yok pahasına yandaşlara satmıştır. Ülkede
arazi fiyatları artmış; plazalar, gökdelenler, adımbaşı
alışveriş merkezleri her yanımızı
sarmıştır. Köydeki toprağını terk eden, hayvanlarını
satıp şehirlerde asgari ücretle çalışmaya başlayan
vatandaşlar artık üretemez durumdadır. Bugün, Türkiye'de, resmî
verilere göre kayıtlı çiftçi sayısı son on yılda yüzde
55 civarında azalmıştır.
Bildiğiniz gibi, tarımda çeşitlilik
bakımından dünyada eşsiz bir yeri vardır Antalya'nın.
Antalya'daki tarım hareketi Türkiye'deki enflasyonu direkt etkileyebilecek
büyüklüktedir. Tarımın sorunlarının çözülmesi hâlinde
Antalya'nın refah düzeyinin önemli oranda artacağı, Türkiye'nin
de aynı oranda büyüyeceği bir gerçektir. Bunun için tarımın
Türkiye'de ve Antalya'da desteklenmesi gerekir. Bu çerçevede, yukarıda da
açıkladığımız gibi, üreticiye tohum, ilaç, gübre ve
fide desteği sağlanmalı; özellikle fideler ücretsiz
dağıtılmalıdır. Sosyal hayatı, hayat kalitesini
kırsalda sağlayamazsanız kırsaldan kente göçü
önleyemezsiniz. Bundan dolayı, kırsalı güçlendirerek
tarımı daha güçlü hâle getirebilirsiniz. Tarımda özel sosyal
güvenlik sistemi mutlaka hayata geçirilmelidir. Bu kadar önemli bir sektörün
sorunları hep tartışıldığı hâlde nedense
çözüme kavuşturulamamıştır. İktidardakiler ya
sorunları tespit edememiş ya da çözüm konusunda istekli
davranmamıştır; yoksa bu kadar verimli bir coğrafyada,
böylesi mükemmel bir iklimde zenginliklerin içinde yokluk yaşamamalıydık
ama sizin için artık çok geç; bunları yapmak bizlere kısmet
olacak, az kaldı.
Değerli milletvekilleri, turizm sektörü ise bu
dönemde bile büyüyen, istihdam yaratan, tarihî ve kültür değerleri
bakımından köklü bir geçmişe sahip her ülkenin
kıskanacağı zenginliktedir ama sektörde yaşanan
sıkıntılar AK PARTİ iktidarında giderek büyümüş,
turizmci ülkemize gelen bu kadar turiste ve sağlanan bu kadar gelire
rağmen kâr edememektedir. Ülke ekonomisine en büyük katkıyı
sağlamasına karşın turizm sektörü ve Antalya şehri hak
ettiği değeri görebilmekte midir? Tabii ki hayır. Esas olan
turizmde kalitenin yükseltilmesi gerekliliğidir. Antalya ilimiz turizmde
marka şehir olmalıdır. Zira yüksek vergilerden dolayı
tesisler kalifiye olmayan ucuz eleman çalıştırmak zorunda
bırakılmış, alkollü içki üzerinde yüksek vergi uygulanarak
insanlar kaçak içki üretmeye âdeta teşvik edilmiştir. Gıda
ürünlerindeki fiyat artışları tesisleri kalitesiz ürün
kullanarak maliyet düşürme çabasına sokmuştur; bu anlamda Türk
turizmi SOS vermektedir. Bunlarla birlikte, kış aylarında
kapanan otellerde çalışan yaklaşık 200 bin personelin
durumu mutlaka ele alınmalı, bu konuda çalışmalar
yapılmalıdır. Kaçak işçi sorununa mutlaka çözüm
bulunmalıdır; turizm meslek yasaları sektörün istediği
düzenlemelerle bir an önce çıkarılmalıdır. Altyapı,
arıtma tesisi, çöp imha, elektrik, ulaşım ve sorunlara yerel
yönetimlerle iş birliği yapmak suretiyle çözümler
bulunmalıdır.
Değerli milletvekilleri, turizmci salgın
döneminde devletten beklediği desteği görememiş, ekonomik kriz
ve salgınlarla birlikte iflasın eşiğine gelmiştir.
Türkiyenin dört bir yanında çok sayıda turizm işletmesinin
kapısına kilit vuruldu. Beş yıldızlı otellerin
satışa çıkarıldığı artık herkesin
malumudur. Evet, turizmcilerin borçları da diğer bazı
sektörlerdeki gibi ertelenmiştir ancak bunun hiçbir faydası
olmamıştır; zira, ertelemeler hiç kimseyi borç yükünden
kurtarmamıştır; aksine, sektörü daha da zor durumda
bırakmıştır. Borçlarını ödeyebilmek, sezona
hazırlanmak ve salgın sürecinde ayakta kalabilmek için bankalardan
kredi alan esnaf kredilerini ödeyememiş, kredi notları
düşmüş ve sicilleri bozulmuştur. Kredi ve kefalet
kooperatiflerimiz aracılığıyla esnaf kredisine
başvuran esnafımız, daha önce özel bankalardan çektiği
kredileri ödeyemediği için yeni kredi de çekememiştir.
Hükûmet orta vadeli program
açıklamıştı. Bu programda birçok sektörle ilgili hedefler
yer almıştı, bunlardan biri de turizm sektörüydü. Buraya kadar
her şey iyi ve güzeldi. Turizm sektörü temsilcileri bu programa heyecanla
bakmış ama ne yazık ki 2021-2024 dönemine ait hedeflerde
kendisine herhangi bir yol haritası bulamamıştı. Turizm
konusundaki sıkıntıları giderme de İYİ Parti
iktidarına kalmıştır.
Değerli milletvekilleri, yine, birkaç gün önce
Genel Kurulda dile getirdiğim Antalyaya yabancı göç sorunu büyük
sıkıntı yaratmaktadır. Bildiğiniz gibi,
yabancıların en çok tercih ettiği şehir Antalyadır ve
Antalyada yabancıların ağırlığı gittikçe
artmaktadır. Özellikle bu yılın başından itibaren
başlayan Rusya-Ukrayna savaşı ve Türk lirasının
aşırı değer kaybetmesi nedeniyle, yurt
dışından gelen insanlar Antalya'da ev almaktadırlar.
TÜİK'in Eylül 2022 tarihinde açıkladığı Konut
Satış İstatistikleri Ağustos 2022 verilerine
bakıldığında, Türkiye'de yabancı konut
satışında 1.814 satışla lider şehir Antalya
olmuştur. Yabancıların Antalya'yı tercih nedenleri
vatandaşımızda sıkıntı yaratmaktadır ve
durum öyle bir hâl almıştır ki özellikle Konyaaltı
ilçesinde yasal sınırlamalara rağmen yabancıların
konut alım oranı yüzde 40lara ulaşmış, bazı
emlakçılar sadece yabancıya emlak satışı
yaptıklarını ifade eder hâle gelmiştir. Konut
fiyatları da son bir yılda 5 hatta 10 kat artmıştır.
Ayrıca, son bir yılda ülke genelindeki kiralar yüzde 100 artarken
Antalya'da en az yüzde 500 artmıştır. Bu da şehirde
yaşayanların başka şehirlere göç etmesini
hızlandırmıştır. Bırakın asgari ücretliyi,
normal memuru, doktorlar, öğretim üyeleri, hatta hâkimler, savcılar
bile konut kiralarını karşılayamadıkları için
Antalya'dan atama talebinde bulunma telaşına düşmüşlerdir.
Yine, kira artışlarından etkilenen ve
kalifiye elemanlarını kaybetme tehlikesiyle karşı
karşıya kalan başka bir sektör de turizm sektörüdür. Turizm
sektöründe çalışan elemanların bu durumda kirayla ev
tutması imkânsız hâle gelmiştir. Otel sahipleri gelecek sezonda
ne yapacaklarını şimdiden kara kara düşünmeye
başlamışlardır. Kalifiye eleman bulamayan sektör ise bu
açığını kaçak göçmen işçilerle karşılama
mecburiyetinde kalacaktır. Bu durum da turizm sektörüne büyük darbe
vuracaktır.
Bu düşüncelerle yasa teklifinin
Antalyamıza ve ülkemize hayırlı olmasını diliyor,
Gazi Meclisi ve büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Abdurrahman Başkan.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ABDURRAHMAN BAŞKAN (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 369 sıra
sayılı Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifinin tümü
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi ve televizyonları başında bizleri
izleyen aziz Türk milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, yurt içinde ve yurt
dışında tüm dünyanın imrenerek baktığı, bir
kahramanlık örneği sergileyerek terör örgütleriyle kahramanca
mücadele eden güvenlik güçlerimize selamlarımı gönderiyorum. Bu
destansı mücadelenin başkahramanlarını, aziz
şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.
Değerli milletvekilleri, dünyanın ilk
Meclisi Pataranın ev sahibi olan, insanın konuşarak
sorunlarına çözüm arama geleneğinin başladığı
kent olma özelliğini taşıyan Antalyamızın ev
sahipliğinde gerçekleşen Antalya Diplomasi Forumunun
vakıflaşmasının çok önemli olduğunu burada ifade etmek
istiyorum.
Türk hariciyesinin son yıllarda göstermiş
olduğu performans ulusal ve uluslararası düzeyde takdiri hak eden
sonuçları da beraberinde getirmiştir. Elbette bu başarılara
kendiliğinden ulaşılmamış, Türk
dışişlerinin binlerce yıllık devlet geleneğinden
beslenerek edindiği eşsiz tecrübe ve organizasyon becerisinin
birleşmesiyle olmuştur. Hadiselere Ankaranın penceresinden
bakan, olayları Türk milletinin ferasetiyle yorumlayan, izlediği her
stratejide insanı merkeze alan bu aklın Türk asrının temel
taşlardan biri olacağı bir hakikattir. Sadece Türk milletinin
çıkarlarını değil, dost ve kardeş milletler başta
olmak üzere, yönünü Türkiyeye çevirmiş her biri kıymetli ülkelerin
gasbedilmeye çalışılan haklarını da koruyan bu
girişimci dış politika anlayışının
gıpta edilen bir dış politika kavrayışı olduğu
da muhakkaktır. Bugün görüştüğümüz kanun teklifiyle birlikte
yapılan akademik çalışmalar, gerçekleştirilen siyasi
ilişkiler, sürdürülen diplomatik girişimler ve gösterilen millî
iradeyle Türk dış politikası bundan sonra da aynı aktif
pozisyonunu koruyacağını, hatta artıracağını
göstermekte ve bu konudaki kararlılığını beyan
etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk milletini parlak bir geleceğe taşımakla
kalmayıp çevresindeki zifirî karanlığın
yarılmasına da katkı sunacağına
inandığımız bu müstesna duruşun, köhnemiş ve
belli bir kalıba hapsedilmiş uluslararası ilişkileri
farklı bir boyuta taşıyacağından hiç şüphemiz
yoktur. Bu manada bugüne kadar doğa harikası yerleriyle, tarihî ve
kültürel değerleriyle dünyanın tanıdığı
Antalyamız, dünya diplomasisine verdiği yön ile de tüm
insanlığa hitap etmiştir. Antalya Diplomasi Forumu,
sıkışan diplomasi çarkını döndürmüş,
yozlaşmış dış politika anlayışına sahip
statü sahiplerinin yanlış teşhis ve uygulamalarını
ifşa etmiş, yanlı, yanlış ve samimiyetsiz temennilerle
hiçbir yere varılamayacağını tüm dünyaya göstermiştir.
Hiç şüphe yok ki ülkeler arasında süregelen kısır ve
anlamsız çekişmeler diplomatik kanalların sık sık
tıkanmasına sebep olmakta, bile isteye devre dışı
bırakılan diplomasi yerine, savaş senaryolarının çözüm
olarak sunulduğu ilkesiz süreçlerin doğumunu teşvik etmektedir.
Bunun son örneği ise savaşla sonuçlanan Rusya ve Ukrayna
arasındaki gerilim olmuştur. Üslupları ve siyasetleriyle
çatışma ve savaşı kutsayan bir dış politika
anlayışının hâkim olduğu Batı, Rusya-Ukrayna
krizinde sınıfta kalmış, insanlığın umut
çeşmelerinin akmadığı ortaya çıkmış, sözde
medeni dünyanın ciddi bir öz eleştiriye ihtiyacının
olduğunu gözler önüne sermiştir. Onlarca yıldır
felaketlerin gölgesinde varoluş mücadelesi veren insanların
yaşadığı bir coğrafyanın tam ortasında
kendisini çevreleyen ateş çemberine meydan okuyan bir cesaretle olaylara
müdahil olan Türk aklı ve Türk cumhuriyeti devleti yakın coğrafyasında
bulunan ülkelerin umudu hâline gelmiştir. Bu gerçek, sahte umutlarla göz
boyamaya çalışan Avrupa'nın erken öten horozu Fransa dâhil
Avrupa Birliği ülkelerini şaşırtmış, küresel
sistemin etkin aktörleri olma iddiasındaki ilkesizleri hayal
kırıklığına uğratmıştır. Öyle ki
Antalya Diploması Forumunun her bir aşaması tüm dünyayı
kendisine hayran bırakmış ve Türk milletinin övünç
kaynağı olan bu koordinasyon ve diplomasi kabiliyeti üzerinde onlarca
akademik çalışmanın yapılmasına da sebep olmuştur.
Erzurum Milletvekilimiz Sayın Kamil Aydın'la birlikte benim de ev
sahibi olarak katıldığım bu forum, başından
sonuna kadar tüm dünyada ilgiyle takip edilen bir konferans olmuştur. 10
Mart 2022 tarihinde Antalya'da gerçekleşen Ukrayna-Rusya
savaşında ilk ateşkes görüşmesi Rusya
Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Ukrayna
Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba arasında Sayın
Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu'nun
moderatörlüğünde gerçekleşmiş, tüm dünyanın gözünün bu
toplantıya çevrilmesine neden olmuştur. NATO Genel Sekreteri Jens
Stoltenbergin de bu foruma katılması ve konuşması çok çok
önemli olmuştur. Antalya Diplomasi Forumu'na ev sahipliği yapan
Antalyalı hemşehrimiz, Dışişleri Bakanımız
Sayın Mevlüt Çavuşoğlu insanüstü bir çaba göstermiş ve Türk
milletinin gururu olmuştur. Bu vesileyle kendisine ne kadar teşekkür
etsek azdır. Antalya Diplomasi Forumunun hazırlanmasında
emeği geçen Türk hariciyesinin her bir ferdine bir Antalya Milletvekili
olarak burada şükranlarımı ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, hâlen Ukrayna ve Rusya
arasındaki savaşı körükleyen, kendi vatandaşlarının
refahından çalmayı mübah gören, barıştan bahsederken,
barışa hasım stratejileri yüzsüzce ve inatla kullanmaya yeltenen
bu anlayışın ilkeli, iffetli ve uzlaşmacı bir politika
karşısında afallaması bize göre gayet normaldir. Görünen
odur ki; Türkiye'nin diplomatik başarılarının gölgelenmeye
çalışıldığı bir dönemde muhterislerin de bu
başarıları gölgelemek için figüranlığa
soyunmaları da son bulmayacaktır. Böylesi bir ortamda Antalya
Diplomasi Forumunun kurumsallaşarak tüm insanlığın Türk
diplomasisinin kabiliyetiyle tanışmasına vesile olacak
olması ziyadesiyle önemli bir gelişmedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir konuyu hatırlatmakta fayda görüyorum: Rusya ve
Ukrayna arasında çıkan savaşın en ateşli döneminde
dahi 2 ülkenin temsilcilerini gerçek bir barış için aynı masa
etrafında toplayan irade, Antalya'mızın ev sahipliğinde
gerçekleştirilen diplomasi forumunda kendini göstermiştir.
Akdeniz'de, Adalar Denizinde, Karadeniz'de Türk'ün tarihî haklarını
ve uluslararası hukuka göre de meşru olan taleplerini
milletlerarası arenada anlatan akıldan, Afrika'nın
unutulmuş coğrafyasında aç ve biillaç yardım bekleyen bir
çocuğun çığlığına duyarsız kalmayarak
tahıl koridorunun kurulmasına vesile olan Türkiye Cumhuriyeti'nin ev
sahipliğinde Antalya Diplomasi Forumunda o da kendisini
göstermiştir. İşte, bu tavrın tüm dünyada hâkim
olması, tüm insanlığın bu iradeden haberdar olması,
yapıcı ve girişimci bir diplomasi anlayışının
neler başarabileceğini göstermesi paha biçilemeyecek bir kazanım
olmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ifade etmek isterim ki uluslararasında kendisini en büyük
ilan eden tüm devletlerin unuttuğu ama yeniden
hatırladığı bir gerçek de şudur: Nasıl ki tarih
Türk'süz yazılamaz ise bu coğrafyada Türkiye'yi merkeze almayan,
başarıya ulaşmış bir diplomasiyi de tarih
yazamayacaktır. Açık bir şekilde ifade etmek gerekir ki ortaya
çıkan tablo bir başarı hikâyesini anlatmaktadır. Bu tabloya
atılan her bir fırça darbesinde Türk'ün engin ferasetinin izleri
gizlidir. Bu tabloda yer alan her bir başarılı olaya
yabancı başkentlerin penceresinden bakanların değil,
başkent Ankaranın penceresinden bakan Türk dış
politikasının emeği vardır. Antalya Diplomasi Forumu
Vakfının kurulmasının en önemli kazanımlarından
biri de hiç şüphe yok ki yabancı ülkelerde bulunan ve sosyal,
kültürel, eğitim faaliyetleriyle Türk milleti adına
yıllardır takdire şayan hizmetlerde bulunan Maarif Vakfı,
Yunus Emre Vakfı ve TİKA gibi kuruluşların çalışmalarıyla
bütünleştiği zaman elde edilecek başarı daha da büyük
olacaktır. Bugüne kadar kültürel diplomasi alanında ehemmiyeti
tartışmasız büyük olan bu kuruluşlarımız gibi,
Antalya Diplomasi Forumu Vakfı da Türk asrı vizyonunun ürünü
olacaktır.
Sayın Başkan, kıymetli milletvekili
arkadaşlarım; iklim değişikliği başta olmak üzere
ekonomik etkileri telafisi imkânsız zararlarla sonuçlanacak birçok olumsuz
gelişmenin önünün alınması da ancak diplomasi ve iş
birliğiyle mümkün olacaktır. Tüm dünyayı tehdit eden bu gelişmelere
karşı iş birliğini teşvik eden, onurlu ama bir o kadar
da kararlı bir hoşgörüyü mecbur kılan anlayışın
hâkim olduğu bir dünya Türkiye'yle elbette çok uzakta değildir. Genel
Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Beyefendinin Antalya
Diplomasi Forumuna dair yaptıkları şu değerlendirmeyi
ziyadesiyle önemli görmekteyiz: Antalyada kurulan masa Türkiye'nin gurur
masasıdır; barışın ve istikrarın ümit
masasıdır. Bu noktada, Antalya, yeni yüzyılın taze ve umut
veren anlayışının yeniden yeşerdiği hadiselere
şahitlik etmektedir.
Değerli milletvekilleri, çembere
alınmış, yedi düvelin gözünü dikerek tehdit ettiği,
insanına istedikleri zaman kastedebilecekleri, her yönüyle
kuşatılmış bir Türkiye arzu edenlerin daha çok hayal
kırıklığına uğrayacaklarından hiç kimsenin
şüphesi olmasın. Şimdi ifade edeceğim sayılara dikkat
etmenizi rica ediyorum: Bugün Türkiye tüm dünyada 257 dış temsilcilik
sayısıyla temsil edilmektedir. Bu sayı Türkiye'yi en fazla
diplomatik ağa sahip ilk 5 ülkeden 1i hâline getirmektedir. Bu temsil
kabiliyetinin sonuçlarını ekonomik olarak da görmekteyiz, öyle ki
büyükelçiliklerimizin açıldığı 39 ülkeyle ticaretimizin
yüzde 26,9 düzeyinde arttığı rakamlara da
yansımıştır.
Bir diğer resme
baktığımızda ise, Türkiye'nin artık küresel
diplomasinin önemli ülkelerinden biri hâline geldiğini görebilmekteyiz,
öyle ki Türkiyedeki yabancı temsilciliklerin sayısı son
yıllardaki artışla birlikte 301e
ulaşmıştır. Hatırlanırsa 11-13 Mart 2022
tarihlerinde Antalya Diplomasi Forumunun 2ncisi düzenlenmiştir. Bu forma
75 ülkeden 17 devlet ve hükûmet başkanı, 80 bakan ve 40
uluslararası teşkilatın üst düzey temsilcisi iştirak
etmiş, 212 resmî ikili görüşme gerçekleştirilmiştir.
Antalya Diplomasi Forumunu da ekleyecek olursak son iki yılda 50ye
yakın devlet ve hükûmet başkanı, 120den fazla bakan düzeyinde
olmak üzere toplam 5 binden fazla kişi Antalyamızda
ağırlanmıştır. 100e yakın panel
düzenlenmiş, küresel diplomasinin gündeminde yer alan konular
alanında uzman ve yetkin kişilerce tartışılmış,
âdeta beyin fırtınalarına şahitlik edilmiş, diğer
uluslararası etkinlikleri kıskandıracak bir düzen ve uyum içinde
tüm faaliyetler başarıyla gerçekleştirilmiştir.
Nihayetinde, yeryüzünde bulunan devletlerin üçte 1inden fazlası yani
yüzde 40ı 2nci Antalya Diplomasi Forumunda en üst düzeyde temsilcilerle
yer almıştır.
Son olarak, hatırlanacak olursa eylül
ayında New Yorkta gerçekleştirilen BM Haftasında tüm dünya
birçok devlet ve hükûmet başkanının geldiği Türkevindeki
diplomasi trafiğine de dikkatlerinizi çekmek isterim. Elbette tüm bu
sayılar, gelenekten beslenen ve çağın ötesinde bir vizyonla
hareket kabiliyetini geliştiren Türk Dışişlerinin muhterem
temsilcilerinin başarılarını da göstermektedir. Bir
diğer husus da sahadaki varlığımızın masada da
hissedilmesini sağlamasıdır. Sahadaki takdire şayan
duruşun masada da muhafaza edilmesi gerektiğine hiç kimse itiraz
edemeyecektir. Dolayısıyla, masadaki sağlam duruşun
temelini oluşturan anlayışın tüm dünyada hâkim
kılınması ve fikrî bazda yaşam alanına sahip
olması, yerine getirilmesi gereken tarihî bir sorumluluktur. Bu nedenle,
Antalya Diplomasi Forumunun özgün dinamikleriyle varlığını
devam ettirebilmesi, sağlam bir altyapıya kavuşması,
kurumsal bir yapıya kavuşması ve tüzel kişiliğe sahip
bir hâle getirilmesi gerçeği önümüzde bütün
açıklığıyla durmaktadır.
Dünyayı kasıp kavuran Covid-19 küresel
salgınıyla birlikte hepimiz gözlemledik ki
alışılagelmiş ekonomik sistem SOS vermiştir.
Hâlihazırdaki küresel tedarik zincirleri ve arz güvenliği yetersiz
kalmıştır. Masabaşında birileri tarafından
hazırlanarak dünya kamuoyuna dayatılan güvenlik politikaları
başarısızlığa uğramıştır.
Coğrafi gerçeklikten uzak, kültürel genetiğe aykırı,
emredilenin dışındaki stratejilere yaşam alanı
tanımayan kurgu diplomasisi artık iflas etmiştir. Böyle bir
ortamda ekonomik, siyasi, kültürel, güvenlik alanları gibi önem arz eden
alanlara dair geliştirilecek stratejilere ihtiyaç duyulduğu gün gibi
aşikârdır.
Antalya Diplomasi Forumunun vakfıyla birlikte
başarı ihtimali çok daha yüksek olan stratejilere yaşam
alanı açılacağı, kurumsallaşan Antalya Diplomasi
Forumunun kabiliyetinin pekiştirileceği, kanunla birlikte sahip
olacağı teşviklerle birlikte çok daha etkin ve verimli bir hâle
geleceği de muhakkaktır.
Sözlerime son verirken, dünyanın birçok
köşesinde Türk milletinin çıkarlarını gözeten, Türk
devletinin dış politikadaki kabiliyetini layıkıyla yerine
getiren ve manevra kabiliyetini artırmak için çaba gösteren
diplomatlarımıza burada şükranlarımızı sunuyorum.
Yine, sözlerimi Mustafa Kemal Atatürkün şu
temennisiyle bitirmek istiyorum: Ben her şeyden önce bir Türk
milliyetçisiyim; böyle doğdum, böyle öleceğim. Türk birliğinin
bir gün hakikat olacağına inancım vardır, ben görmesem bile
gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım. Türk
birliğine inanıyorum, onu görüyorum. Yarının tarihi yeni
fasıllarını Türk birliğiyle açacaktır; dünya, sükûnunu
bu fasıllar içinde bulacaktır. Türkün varlığı bu
köhne âleme yeni ufuklar açacak; güneş ne demek, ufuk ne demek o zaman
görülecek. diyerek ne kadar ileri bir görüşe sahip olduğunu,
bugünleri de işaret etmiştir.
Antalyamızın ismini, yapacağı
faaliyetlerde tüm dünyaya gururla duyuracak Diplomasi Forumu Vakfının
hayırlı uğurlu olmasını dileyerek Antalyalı
hemşehrilerim adına teşekkür ediyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle, yüce heyetinizi ve
televizyonları başında bizleri izleyen aziz Türk milletini
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Tulay Hatımoğulları Oruç.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
sözlerime başlarken, dün yaşanmış olan bir konuyu zikretmek
istiyorum buradan: Bursada Hürriyet Anadolu Lisesinde görev yapan din kültürü
ve ahlak bilgisi öğretmeninin Alevilerle ilgili -gerçekten, burada insan o
sözleri zikretmekten böyle utanç duyar, mahcubiyet duyar- sarf ettiği
sözler hem Alevilerin yaşam tarzına doğrudan bir
saldırı hem de inancın kendisine doğrudan bir
saldırı. Bunu kabul etmek mümkün değil. Millî Eğitim Müdürlüğü
olayla ilgili bir soruşturma başlatmış ama görevden el
çektirmemiştir. Bu büyük bir hatadır. Bu nefret suçları
Alevilere karşı bu topraklarda sürekli işlenmektedir. Yani
iktidarın torba yasalarla kanun çıkarması, bu
anlayışı değiştirmediğini bir kere daha
göstermiştir. Biz o torba yasaya muhalefet ederken tam da bunu ifade etmek
istemiştik ve burada gerekli olan tutumun sergilenmesi gerektiğini
bir kere daha ifade etmek istiyorum.
Evet, şimdi, asıl konumuz Antalya
Diplomasi Forumu, bu gündemi konuşmak üzere şu an buradayız.
Antalya'da politika, diplomasi, akademi ve ticaret dünyası arasında
fikir alışverişi yapıldığı iddia edilen
forum. Bahsedilen forumun amacı şöyle ifade ediliyor: Küresel ve
bölgesel meseleleri ele almak, sorunları konuşmak ve çözüm önerileri
geliştirmek. Bu bir diyalog platformudur. diyorlar. Küresel
sorunları bölgesel perspektiften tartışmanın önemi
vurgulanıyor. Yapay zekânın yaşamın her alanına
nasıl nüfuz ettiğini ve buna karşı, dijitalleşen
hayatlar karşısında diplomasiyi buna uyumlu hâle getirme
konusunda bir iddiaya sahip bu forum.
Antalya Diplomasi Forumu'nun dijital
ortağı da kim, biliyor musunuz? Anadolu Ajansı yani yandaş
medyayı oraya bir güzel yerleştirmişler.
Katılımcı iş insanlarının bir kısmıysa
askerî-sınai komplekslere sahip olan insanlar. Mesela Bayraktar TB2
savaşta etkinliğini kanıtlamış, teknolojik olarak
gelişmiş bir araç diye tanıtılmış. Nerede
tanıtılmış? Antalya Diplomasi Forumunda bu
tanıtım gerçekleşmiş. Öte yandan bu forum
gerçekleştirilirken Rusya ve Ukrayna savaşının
başlamış olduğunu da hatırlayalım. Hatta bu
forumda Rusya, Ukrayna ve Türkiye Dışişleri Bakanı bir
araya gelerek bir diyalog kurdukları da basın yoluyla, özellikle
yandaş medya tarafından, kamuoyuna sürekli pompalanan önemli
haberlerden biriydi. Savaşı
bitirmek üzere, Ukrayna-Rusya savaşını bitirmek üzere sanki bu
forum buna endeksliymiş gibi bir imaj yaratıldı. Bu forumda bir
diğer algı da şuydu
Kim demiş Türkiye'deki iktidarın
uluslararası ilişkileri bozuk; olur mu öyle şey? Bakın, biz
foruma bütün dünyayı davet ettik ve insanlar geldi. diye yine pompalanan
haberler arasındaydı. Rusya ve Ukrayna'yı da
barıştıracağız. Türkiye diplomasi atağına
geçmiştir. Bütün propaganda bunun üzerine kuruldu ve bu forumdaki en
temel amaçlardan biri iç siyasette güven tazelemeye çalışmaktı
ve Yıkılmadık, ayaktayız, uluslararası
ilişkilerde ayaktayız. demek istedi AKP iktidarı bu forumda.
Şimdi gelelim gerçeklere. Çağın
dijital çağ olduğu doğrudur. Yapay zekânın hem bilimde hem
reel üretimde hem de yaşamın diğer bütün alanlarında
artık etkin bir role sahip olduğu da kaçınılmaz bir
gerçektir; bu da doğrudur. Ve, bütün üretim ilişkilerini
belirleyeceği hatta şimdi Rusya-Ukrayna savaşının
sebebi olan nedenlerden biri yani dünyada emperyalist güçlerin yeni güç
dizilişlerinde de bu üretim biçimlerinin ve yapay zekânın
oynayacağı rol de aşikâr; bu da amenna doğrudur, hepimiz
biliyoruz.
Antalya Diplomasi Forumu'na
baktığımızda dikkat çeken noktalar bunlar değil çünkü
esas neden, bu forumun esas düzenlenme nedeni bunlar değil. Bakın,
taktik silahlı insansız hava aracı tanıtımları
yapılıyor ve sergileri açılıyor. Bunun adı Diplomasi
Forumu yani silahların gölgesinde, postalların gölgesinde bir
diplomasi faaliyeti yürütmeyi ihmal etmedi AKP iktidarı çünkü genlerinde
bu var.
Çok kutuplu dünyada yeni güç dizilişleri
kapitalizmin kriziyle beraber dünyayı sarsacak düzeyde etkilere sahiptir.
Rusya-Ukrayna savaşı da Orta Doğu'da bitmeyen savaşlar da
gerilimler de çatışmalar da küresel ölçekteki nükleer tehdidin
büyümesi de bütün bunlar yaşanılan bu süreçlerin bir
parçasıdır. Evet, bunun altını özellikle kalın
kalın çizmeliyiz çünkü dünyanın içinde
yaşadığımız bu yerkürenin geleceğini şimdi
konuştuğumuz bu dengeler belirleyecek. Bunlar bilinen gerçekler. Bu
gerçeklik içinde -Antalya Diplomasi Forumu ki kanun teklifinde bu forum vakfa
çevrilmek isteniyor- söylenenlerle yapılanların uyumsuzluğunu
anlatmaya devam edeceğim.
Bakın, Türkiye hariciyesi hakikaten can
çekişiyor, Doğu ve Batı ülkelerinin çoğuyla gerilimli.
İktidarın yeni başlattığı normalleşmeyi bile
normal yürütemeyen bu iktidar normalleşemiyor çünkü normalleşme diye
kodlarında bir şey kalmamıştır. Bakın,
normalleşme derken kiminle normalleşti? İsrail'le yarım yamalak
bir normalleşme, Kaşıkçı cinayeti dosyası Suudi
Arabistan'a iade edildi, karşılığında şimdilik 5
milyar dolar Suudi Arabistan'dan para geldi. Bu parayı da seçimlerde
kullanmak istiyorlar yani Kaşıkçı dosyasını
şimdilik 5 milyar dolara satan bir normalleşme sürecinden
bahsediyoruz.
Bu forumda küresel ve bölgesel sorunların
çözümüne odaklanmaktan bahsediliyor. Hangi küresel sorunlardan bahsediyorsunuz?
Yine, forumda geçen ve Bunların üzerinde
duracağız, bunları düzelteceğiz. dediğiniz
başlıklardan devam edelim.
İklim krizi
İklim krizini mi çözeceksiniz
bu forumda? Bakın, Türkiye'nin pratiğini, bu iktidarın
pratiğini hatırlatmak istiyorum. Paris İklim
Anlaşması, Mecliste görüşüldüğü sırada ne
yaptılar biliyor musunuz? Erdoğanın Putin'le yine
normalleşme görüşmelerinden biri çünkü gerilmişlerdi; Mersin'de
var olan nükleer santral yetmiyormuş gibi Gelin, ikincisini de üçüncüsünü
de yapın. dediler. İşte, forumda konuştukları, iklim
krizine çözüm diye ortaya sundukları ile gerçeklik arasındaki
açı farkını bu örnekle görebiliyoruz.
Küresel ve bölgesel sorunların
başında göç meselesi geliyor; iktidar Göç sorununu çözeceğiz.
diyor oysa AKP iktidarının, özellikle dış siyasette
izlediği çizgiden dolayı Türkiye, şu an çok büyük bir göç
almış durumdadır. Türkiye'de, özellikle Suriye'den gelen mülteci
sayısı çok fazladır. Suriye savaşının devam
etmesine katkı vererek bu göç hareketliliğini desteklemiştir; yoğunluğunu
desteklemiştir. Göçmenleri araç olarak kullanan bir AKP iktidarı söz
konusuyken Biz, dünyanın küresel ölçekteki göç sorununu çözeceğiz.
gibi bir efelenmeyle Forumda boy göstermeye çalışıyorlar oysa
mültecilere nasıl davrandı bu iktidar? Mültecilerin Türkiye'ye
gelişleri
Tabii ki bizim kapılarımız sonuna kadar
açıktır, göç meselesinde ve göçmen sorununda parti olarak
görüşlerimiz açıktır ama AKP, göçmenleri resmen
araçsallaştırdı, bunları Avrupa Birliğine
karşı kullandı, şantaj malzemesi olarak kullandı; iki
açıdan. Birincisi; oradan para talep etmek, para girdisi sağlamak
için kullandı. İkincisi ise Türkiye'nin taraf olduğu
uluslararası sözleşmelerde, yaptırımı olan
uluslararası sözleşmelerde görevini yerine getirmediği hâlde
yaptırım uygulanmasına karşı mülteci kartını
bir kriz olarak Avrupa Birliği ülkelerinin önüne koydu; işte,
bunların göçmenlikten anladıkları bu. Aynı zamanda bu
göçmenleri, özellikle şimdi, Suriyede
Yine, forumda öne çıkan noktalardan biri
Rusya-Ukrayna savaşı ki bu konuda demin de ifade ettim, sanki forum
bu savaşın çözümüne odaklanmış gibi havuz medya
tarafından böyle pompalandı; büyük diplomasi atağı olarak
anlatıldı, savaşın kötülükleri anlatıldı, insanlara
verdiği, doğaya verdiği zarar anlatıldı bu forumda.
Oysa yine AKP gerçeğine dönelim, AKP, savaşın kötülüklerini
anlatırken şimdi sınır ötesinde operasyon düzenliyor. Biraz
önce bahsettiğimiz Suriyede belki de AKP iktidarı ya da -AKP
iktidarı, bu sözümü de geri alıyorum- bu iktidar dış
siyasette gerçekten dünyanın en beceriksiz iktidarı oldu. Türkiye,
şayet gerçekten jeostratejik rolünü doğru oynasaydı ve Suriyede
bu Selefi cihadist çeteleri desteklemek yerine Suriyede savaşın
bitirilmesi için bir çaba harcamış olsaydı oradaki savaş
biterdi. Siz Suriyede savaşı körüklüyorsunuz, Rusya-Ukrayna
arasında sözüm ona bir barış gücü rolünü oynamaya
kalkışıyorsunuz; bu da bu forumda konuştuğunuz ama
pratiğinizde yine yaşadığınız büyük ve dev
çelişkilerden biridir.
Değerli arkadaşlar, bu vakıf kurma
meselesine de biraz gelmek istiyorum. AKPnin bugüne kadar kurduğu bütün
vakıflarda biz nelerle karşılaştık? Yolsuzluk var,
yandaş kayırmacılığı var, liyakatsiz atamalar
var. Biz bu Parlamentoda bütün bunlar için niye size onay verelim, niye evet
diyelim? Tabii ki biz bu tür forumların uluslararası ölçekteki rolünü
gayet iyi biliyoruz. Tabii ki bu forumların doğru
çalıştırılırsa uluslararası ilişkilere sunacağı
katkıları da iyi biliyoruz ama AKP bunları yapmaktan oldukça
uzak çünkü vakıflar konusunda sicili oldukça negatif olarak kabarık
durumdadır. İşte bütün bu nedenlerle bizler bu kanun teklifine
hayır diyeceğiz.
Evet, değerli arkadaşlar, Antalya
Diplomasi Forumunda küresel sorunları bölgesel perspektifle
konuşacağız. diyorsunuz. Güzel, bu forumda bir önerimiz daha
Tabii ki HDP oraya davet edilmediği için ve orada olmadığı
için biz bu görüşleri orada söyleyemiyor, buradan değerli
halklarımızla bu görüşlerimizi paylaşmış
oluyoruz. Türkiye sorunlarını gelin bölge perspektifi üzerinden
konuşalım, bu da forumun temel konularından biri olsun çok
meraklıysanız sorun çözmeye.
AKP iktidarı içeride ve dışarıda
yaşadığı çoklu krizi aşmak için büyük ve dev
senaryolara, tehlikeli senaryolara başvurmuş durumdadır. Nedir
bu senaryolar? Bu iktidar ülkeyi soyup soğana çevirdi, açlık,
yoksulluk, işsizlik, güvencesizlik had safhada; bıçak kemiğe
dayanmış değil bıçak şu an kemiği kesiyor. Toplum
aç, toplum isyanda, açlık ve yoksulluğa bütün özgürlükleri yasaklamak
da eklendiği zaman bu ülkeyi bir cehenneme çevirmiş durumda bu
iktidar. Toplumun boğazına çökmüşler, toplumu nefessiz
bırakmışlar; tıpkı Almanya'nın Hitler'i,
İtalya'nın Mussolinisi, Portekiz'in Salazarı gibi
davranmaktalar. Aman da aman sesini çıkaran olmasın; terazisi bozuk
adalet, AKP'nin kölesi hâline dönmüş olan yargı hemen devreye girer
gözaltılar, tutuklamalar peşi sıra gelir, işkence
artık açık yapılıyor bu ülkede. Saray ve şürekâsı
şimdi kara kara düşünüyorlar Bu karanlık tablodan nasıl
çıkarız? diye. Belki de sarayda şu an bundan nasıl
çıkılabileceğine ve önümüzdeki seçimlerin nasıl
kazanılacağına dair ince bir mühendislik faaliyeti yürütüyorlar.
İşte bu mühendislik faaliyetini yürütürken ortaya çıkan
senaryolardan biri şu: Kuzey ve doğu Suriye'yi bombalamak. Çok
konuştuk bu kürsüden; Taksimi çok konuştuk, çok
konuşacağız. Taksimi bu ülke konuşmazsa, bizler
konuşup burada vicdanlar devreye girmezse AKP'nin
vicdansızlığı devreye girecek, AKP'nin kanlı seçim
oyunları devreye girecek. İşte, sınır ötesi operasyonlarda
Forumu hatırlatmak istiyorum: Vicdan nerede? Hukuk nerede? Adalet nerede?
Yok. Bunları tartışın işte Antalya Forumu'nda. Ve yine
bölgemizde bütün bu sorunların temel kaynaklarından biri AKP iktidarının
bir miktar da geleneksel olarak, devlet geleneği olarak yürütmüş
olduğu siyasi çizgilerden biri Kürt düşmanlığı ve
yine, AKP iktidarıyla beraber buna eklenen Neoosmanlıcı politika
ve yayılmacı siyaset. Bizler bu siyasetin Türkiye'ye neler
kaybettirdiğine sadece Suriye savaşı
başladığı andan itibaren yani 2011den günümüze kadar
süreci değerlendirdiğimizde o kadar çok şey çıkıyor ki
karşımıza; sermaye düzeninde yeterince derinleşmiş
olan ekonomik krize bir de silah ve mermi harcamaları ekleniyor.
Barışın kokusu güzel geldiği kadar, eğer biz bu savaşı
durdurursak barışın kokusu bu topraklarda güzel geldiği
kadar ekmeğin de kokusu ve sıcaklığı güzel gelecek
bütün topluma. Bizler savaşa şimdi sınır ötesinde Kürt
kardeşlerimizi bombalamak için kullandığınız
mermilerin yerine, tankın, topun, tüfeğin, bir yığın
masrafın yerine bir yandan biz bunları bitirebilsek ve Kürt sorununu
barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözebilsek ülkede
barınma sorununa, eğitime, sağlığa harcamış
oluruz bu parayı. Bütün bunlardan daha da kıymetli olan ne bir Kürt
genci ne bir Türk genci yaşamını kaybetmemiş olur.
İşte, Antalya Forumunda oturun, bu gerçekliği
tartışın. Kendi sorununu çözmemiş olan bir ülke, bir
ülkenin iktidarı kalkıp küresel ölçekte yaşanan sorunlara çözüm
üretemez.
Bakın, Pençe-Kılıç Operasyonundan
devam etmek istiyorum ve şimdi, bu kanlı senaryo devrede diye
defalarca ifade ettik. İktidar Tel Rıfat, Münbiç ve Kobaniye
odaklanmış durumdadır şimdi. Bunun için de bir süredir
Rusya ve Amerika arasında mekik dokuyorlar. Sınırlı
seviyede bir hava bombardımanı izni çıkmış galiba ve
şimdi kara harekâtını zorlamak istiyor. Ya, düşünsenize,
bir kara harekâtının hem Türkiyeye hem Suriyeye neler
kaybettireceğini; bunu nasıl göze alabiliyorsunuz sırf bir seçimi
kazanıp seçim hikâyenizi bunun üzerinden kurmak için? Gerçekten içler
acısı bir siyaset ve ülkeyi felakete sürükleyen bir siyasetin
peşindesiniz şu an. Bakın, Türkiyede deniliyor ki:
Sınır güvenliği, güvenlikçi politika Ve neredeyse Türkiyede
Biz açız. diyen insana merminin fiyatını soran bir
Cumhurbaşkanı varsa demek ki açlık ve yoksulluğun üzerini
örtmek için sürekli güvenlikçi politikaları ortaya çıkarıyorlar.
Biz bir kez daha diyoruz ki: Bir ülkenin güvenliği komşularıyla
ve bütün ülkelerle ortaklaşabilmiş bir yaşamı
kurabilmekten, barışı kurabilmekten geçer; postalların
gölgesinde bir diplomasi değil, gerçek bir diplomasiyi, gerçek bir
diyaloğu ve gerçek bir barış sürecini inşa edebilen bir
ülke güvenli bir ülkedir. Suriye savaşı başlamadan önce, AKP iktidarı
oradaki Selefi cihadist çetelere destek vermeden önce, sınırlar
kevgire dönüştürülmeden önce Türkiye bin kat daha güvenliydi. Şimdi
Taksim'in göbeğinde, Ankara'nın göbeğinde, her yerde bombalar
patlıyor ve onlar seyirci olarak izliyorlar. Bütün bu ilişki
ağına bir kesimler bunun bilgisine sahip olmasına rağmen
izlemeye devam ediyor. Diyeceksiniz ki: Bu bilgiyi nereden söylüyorsunuz?
Daha önce de söyledik, mahkeme tutanaklarına bakın. Bakın,
Ankara Gar katliamının mahkeme tutanaklarına bakın ve bu
iktidarın girmiş olduğu bu Selefi cihadist çetelerle,
IŞİD'le, El Nusra'yla girmiş olduğu ilişkileri mahkeme
tutanaklarından okumanızı öneriyorum. Bizler diyoruz ki:
Suriye'de barışın inşa edilmesine Türkiye hâlâ katkı
verebilir, hâlâ bu şans var ve Suriye'de bu süreçte çatışma ya
da kara harekâtı senaryoları değil, barışın
devreye girmesi gerekiyor. Özellikle Cenevre ve Astana sürecinin nasıl bir
tıkanıklık yaşadığına hepimiz
tanıklık ediyoruz. Demek ki yepyeni uluslararası bir platform
çalışmasına ihtiyaç var ve bunda da o sürecin esas öznelerinden
biri olan Kürt halkı muhatap alınmalıdır yeni
oluşturulması gereken platformlarda. Evet değerli
arkadaşlar, bizler dış siyasette güçlü diplomasi ve
barışçıl dış politikanın altını yeniden
çizmek istiyoruz.
Dış siyasette asıl hedeflenmesi
gereken, uluslararası ekonomik ilişkiler, siyasi ilişkiler,
kültürel, toplumsal ve ekolojik anlamda yürütülmesi gereken
çalışmalarda geniş bir ortaklığı sağlamak.
Bu ortaklığı sağlamak için sadece Suriye'ye bir kara ya da
hava harekâtı düzenlemek için ülkelerle, dış güçlerle oturup
bunun pazarlığını yapmak yerine gerçekten göçü merkeze
alın, gerçekten barışı merkeze alın. Gerçekten
uluslararası ilişkilerde ne neyi gerektiriyorsa onun üzerinde
yoğunlaşmış bir çalışma yürütülmesi
gerektiğini düşünüyoruz. Buradan bir kez daha diyoruz ki: Bizim
ülkemiz barışı sağladıkça güvenli olacak, bizim
ülkemiz barışı merkezine alan bir dış siyaset izlerse
uluslararası ilişkilerini yeniden başarılı bir
şekilde düzenlemiş olacaktır. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Ahmet Ünal Çeviköz.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Antalya
Diplomasi Forumu Vakfı Kanun Teklifiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk
Partisi grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Antalya Diplomasi Forumu Vakfı
denildiği zaman bir emekli diplomat olarak bu konuda konuşuyor
olmaktan dolayı da büyük heyecan duyuyorum. Esasen bu konu
Dışişleri Komisyonuna geldiği zaman da aynı heyecanla
kanun teklifini inceledim ve kanun teklifinde dikkatimizi çeken bazı
hususları orada yaptığım konuşmada da dile getirdim,
burada da bu konudaki görüşlerimizi tekrarlamak istiyorum
Her şeyden önce, Antalya Diplomasi Forumu
fikrinin nerede çıktığını hatırlatarak
başlamak isterim. Biliyorsunuz, Dışişleri
Bakanlığı uzunca bir süreden beri her yıl yurt
dışında görev yapan misyon şeflerini, büyükelçileri Türkiye'ye
davet ederek toplar ve bir Büyükelçiler Konferansı düzenler. 2019
yılında yapılan Büyükelçiler Konferansında
Dışişleri Bakanı yeni Dışişleri vizyonumuzun
üç ana temadan oluşacağını belirtmişti; bunlardan bir
tanesi Dijital Diplomasi, ikincisi Yeniden Asya, üçüncüsü de Antalya Diplomasi
Forumu idi. Bunu neden hatırlatıyorum? Aslında, Antalya
Diplomasi Forumuna geleceğim konuşmam sırasında ama
Yeniden Asya fikri üzerinden bazı hususları dikkatinize getirmek
isterim.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de
yaşayan Uygur Türkleri baskılara dikkat çekmek için, Çin'de
yaşadıkları baskılara dikkat çekmek için İstanbul'daki
Çin Konsolosluğu önünde bir eylem yaptılar ve bu eylem
sırasında bir polis amiri Uygur Türklerinin
dağılmaması hâlinde zor kullanılacağını ve
kitleye hitaben de Birazdan zorla süpüreceğiz sizi, gözaltına
alıp sınır dışı edeceğiz. ifadelerini
kullanarak kamuoyunun gündemine geldi.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, etnik, dinî ve kültürel bağlarımızın
olduğu Uygurlar konusunda Çin'de yaşanan bütün gelişmeleri
dikkatle yakından takip ediyoruz. Çin toplumunun özellikleri
ışığında elbette Uygurların kendi benliklerini
koruyarak temel hak ve özgürlüklerden eşit bir şekilde
faydalanmalarına büyük önem veriyoruz. Güvenlik, istikrar, refah, huzur ve
uyum içinde Çinde yaşamalarını önemsiyoruz, yaşam
düzeylerinin yükseltilmesine de büyük önem atfediyoruz. Elbette bu
bağlamda yapılan barışçıl protestolarda
orantısız güç kullanılmasını da tasvip etmiyoruz, hele
hele Sizi zorla süpüreceğiz, sınır dışı
edeceğiz. gibi söylemlerde bulunulmasını ise asla kabul
etmiyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi Asya ülkeleriyle iyi
ilişkiler kurmayı ve karşılıklı diyaloğu
geliştirmeyi hem bir gereklilik hem de bir zenginlik olarak görmektedir.
Zenginlik derken özellikle Uygur Türklerinin durumunu, Çinle olan
ilişkilerimiz bağlamında da tekrar altını çizerek
hatırlatmak isterim. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz Yurtta
barış, dünyada barış ilkesi çerçevesinde Çinle de iyi
ilişkiler kurmanın Sincan bölgesine olumlu yansımaları olacağının
bilincindeyiz ve iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesine de
her türlü katkıyı yapmaya hazırız.
Değerli milletvekilleri, bu yılın
başından beri Türkiye'nin AKP tarafından uygulanan dış
ilişkilerinde -bakın, dış politikası demiyorum-
bazı önemli gelişmelerle karşılaştık.
Örneğin, daha evvel çeşitli vesilelerle Türkiyeyle arasındaki
ilişkiler bozulmuş olan ya da diplomatik temsil seviyesi
indirilmiş olan bazı ülkelerle bu seviyelerin tekrardan yükseltilmesi
veya ilişkilerin düzeltilmesi için bazı çabalara girişildiğini
gördük. Örneğin, Mısırla beklenmedik şekilde bazı
gelişmeler yaşandı. Daha evvel Mısır Devlet
Başkanıyla hiçbir şekilde görüşmem. diyen
Cumhurbaşkanı, Katarda Dünya Kupası vesilesiyle, belki eskiden
bir futbolcu olmasından kaynaklanan bir içgüdüyle Sisiyle el
sıkıştı ama oraya gelmeden evvel, Mısır ile
Türkiye arasında Dışişleri Bakan
Yardımcıları düzeyinde üç tur görüşme yapıldı ve
bu görüşmelerden herhangi bir sonuç çıkmadı hatta bu
görüşmelerden sonuç çıkmadığını Mısır
Dışişleri Bakanlığı da bizzat kendisi bir
açıklamayla dile getirdi. Ancak normalleşme eğer el
sıkışmasına bağlı idiyse o zaman belki de o güne
kadar yapılan Dışişleri Bakan Yardımcıları
arasındaki görüşmelerin de bir sonuç getirmesi beklenirdi, öyle bir
sonuç olmadı fakat şimdi herkes Türkiye'nin Katarda bu el
sıkışma fotoğrafı üzerinden Türkiye ile
Mısır ilişkilerinin düzeleceğini bekliyor. Bakalım,
elbette gelişirse ve düzelirse bundan memnuniyet duyarız çünkü biz
2013 yılında Türkiye ile Mısır arasındaki
ilişkilerin büyükelçi seviyesinden aşağıya indirilmesinden beri
Mısırın ne kadar önemli bir ülke olduğunu; Türkiye'nin
Doğu Akdeniz politikalarında, Türkiye'nin Afrika politikalarında
neden Türkiye-Mısır ilişkilerinin önemsenmesi gerektiğini
hep dile getirdik ve bu ilişkilerin seviyesinin bozulmasının da
Türkiyeye yarar değil, zarar getireceğini sürekli olarak
vurguladık. Benzer bir durum İsraille de söz konusu oldu. 2010
yılından itibaren -biliyorsunuz- Türkiye ile İsrail
arasında diplomatik ilişkiler de büyükelçi seviyesinin altına
indirilmişti fakat zamanla önce düzeltildi -altı yıl geçti bunun
için- ardından tekrar bozuldu çok kısa bir süre içinde; altı
yıl boyunca eksik kalan diplomatik ilişki düzeyi birdenbire tekrar
büyükelçilik seviyesine çıkarıldı ama on sekiz ay içinde
birdenbire tekrar büyükelçi seviyesinin altına indirildi. Bugün
karşılıklı olarak iki ülkenin büyükelçi tayin etmiş
olmasının yine bizim ısrarımıza dayanarak ve bu
ısrarımız sonucunda bunun gerçekleşmiş olmasından
memnuniyet duyduğumuzu belirterek bu konuyu da burada dile getirmek
istiyorum.
Şimdi, bu girişleri neden yaptım?
Şu açıdan yaptım: Antalya Diplomasi Forumu,
Dışişleri Bakanlığının 2021 ve 2022
yıllarında düzenlemiş olduğu ve Dışişleri
Bakanlığının inisiyatifiyle hayata geçirilmiş olan bir
düşünce kuruluşu forumu. Elbette böyle bir forumun sonsuz
yararları var. Büyükelçiler Konferansında böyle bir fikir ortaya
atıldıktan sonra forum olarak hayata geçirilmesi de
Dışişleri Bakanlığının aslında
dış politikada yeni bir araç olarak Antalya Diplomasi Forumunu da
kullanabilmesine olanak verdi. Ancak, bugün önümüzde bulunan kanun teklifine
baktığımda bazı acelecilikler olduğunu görüyorum.
Şu açıdan bazı acelecilikler olduğunu görüyorum: Bir kere
henüz iki yıllık ve 2 defa toplanmış olan bir forumun,
birdenbire bu şekilde bir kurumsallaşmaya doğru evrilmesi ve bir
vakıf hâline getirilmesini fevkalade erken buluyorum. Elbette Antalya
Diplomasi Forumu'nda bu yıl Lavrov ile Kulebanın bir araya
gelmiş olması tüm dünya tarafından ilgiyle izlendi. Bunun bir başarı
olduğunu ileri süren birçok düşünce sahibi kimse var ancak bu forumda
Lavrov ve Kulebanın bir araya gelmesi herhangi bir olumlu sonuç getirmedi
hatta öyle bir durum oldu ki hiç kimse zaten Kuleba ile Lavrovun
buluşmasından olumlu bir sonuç çıkmayacağını
bildiği hâlde Lavrovun Antalyaya gelip forum sırasında bir
saati aşkın bir süre yaptığı basın
toplantısında Rusyanın görüşlerini anlatmak için forumu
bir zemin hâline getirmesi ve orada kendi şovunu yapması da aslında
Antalya Diplomasi Forumu açısından pek büyük bir başarı
olarak sayılamaz.
Ancak ben Antalya Diplomasi Forumunun benzerlik
kurulduğu dünyadaki örneklerle yapılan benzerliklere dikkat çekmek
istiyorum. Gelişmiş ülkelerdeki uygulamalara
bakıldığında Münih Güvenlik Konferansı ve Davos Zirvesi
gibi organizasyonların da düşünce kuruluşları veya
vakıflar aracılığıyla gerçekleştiği
söyleniyor ve bu paralellikten hareketle Antalya Diplomasi Forumunu da âdeta
Davos Zirvesi ve Münih Güvenlik Konferansı gibi bir kurumsallaşmaya
doğru evirmek, meşruiyet kazandırılmak isteniyor. Değerli
milletvekilleri, bu benzetmeyi yaparken hiç olmazsa örnek olarak gösterilen
Davos Ekonomik Forumu ile Münih Güvenlik Konferansının
yapısına, tüzüklerine bir bakılsaydı. Bakılsaydı
o zaman ortaya şu çıkacaktı ki Münih Güvenlik Konferansı
1963 yılında başlamış, elli yıllık bir
deneyimden sonra 2018 yılında
vakıflaşmıştır. Yani Antalya Diplomasi Forumunun 2021
ve 2022deki tecrübesi Münih Güvenlik Konferansına benzetiliyorsa Münih
Güvenlik Konferansının vakıflaşmasının elli
yıldan fazla bir süre aldığını ve ancak o zaman
kurumsallaştığını hatırlatmak isterim. Benzer bir
durum Davos Ekonomik Forumu için de geçerli. Davos Ekonomik Forumu 1971
yılında başlamış ve vakıf olarak da devam etmesi
2015 yılında kararlaştırılmıştır. Onun
için Antalya Diplomasi Forumunu bir vakıf hâline getirmek için
yapılan kanun teklifi aslında biraz abartılı ve fevkalade
erken bir davranıştır; bunu öncelikle belirtmek isterim.
İkinci olarak vurgulamak istediğim husus,
biz Dışişleri Bakanlığının bu teklifini
elbette Dışişleri Komisyonunda görüşürken çok dikkatle
inceledik ve içindeki bazı unsurları değiştirmek
maksadıyla değişiklik önergesi verdik, benzer bir
değişiklik önergesini bugün de zaten vereceğiz kanun teklifine.
Ancak özellikle 4üncü maddeye baktığımızda kanun teklifinin
neredeyse oligarşik bir yapıya sahip olduğu sonucuna
varıyoruz. Yani bir yandan diplomasiyi, dış politikayı
özgür bir ortamda ve fikirlerin rahatlıkla
tartışılabildiği bir düşünce kuruluşu yoluyla
yürütmek maksadıyla kurulan bu diplomasi forumunun vakıf olarak
kanunlaştırılmasıyla birlikte ortaya oligarşik bir
yapı çıkıyor. Neden öyle bir yapı çıkıyor, onu da
anlatayım size. Bir kere bu tüzükte öngörülen ya da bu kanun teklifinde
öngörülen yapı o benzetilen Davos Ekonomik Forumunda veya Münih Güvenlik
Konferansında yok. Bizim önümüze ilk teklif geldiğinde 11 üyeden
oluşan mütevelli heyetinin 6 daimî üyesi olacağı söylendi. Daha
doğrusu tabii üye ifadesiyle bu teklif önümüze geldi ve tabii üyelerin
de Cumhurbaşkanı tarafından atanacağı dile getirildi. Biz
değişiklik önergemizde Tabii üyeler atanmaz, tabii üye zaten
tabiidir. dedik, onun üzerine hemen bir değişiklik önergesiyle bu
tabii üye ifadesi daimî üyeye çevrildi ama daimî üyeler, işte, zaten
bu oligarşik yapının bizzat kendisini oluşturuyorlar çünkü
11 üyeden oluşan mütevelli heyetinin 6 tanesi daimî üye olduğu zaman,
o zaman bütün oylamalarda zaten o daimî üyeler, kararı ve sonucu
belirleyecek bir imkâna sahip oluyorlar. Hani, sürekli olarak dile getirilen
bir ifade var iktidar tarafından Dünya 5ten büyüktür. diye ve
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyindeki 5 daimî üyenin
davranışlarının bu şekilde bir hegemonya
oluşturduğu dile getiriliyor ama burada 6 tane daimî üyeye bir
hegemonya veriliyor. Değerli milletvekilleri, diplomasi 6dan büyüktür,
bunu özellikle vurgulamak isterim. Bu şekilde bir oligarşik yapı
hiçbir zaman özgür bir fikir ve düşünce kuruluşu için
yakışmaz.
Süre olarak da seçilen üyelerin beş yıl
boyunca görev yapmaları dile getiriliyor. Biz bu teklifi de fazla bulduk
çünkü yine örneklere baktığımızda, hiçbirinde böyle bir
beş yıllık süre yok. Üç yıl yapılsın. diyerek
bir öneri yaptık, bu teklif kabul edilmedi. Benzer bir öneriyi bugün
tekrar dile getiriyoruz.
Daha ilginç olan, bu daimî üyelerin yani seçilecek
olan 6 daimî üyenin muvazzaf veya emekli büyükelçilerden veya mevcut ya da eski
Dışişleri Bakanları arasından seçileceği
söyleniyor. Şimdi, tabii, buna hiç kimsenin itiraz etmesi mümkün
değil ama gönül isterdi ki böylesine Türkiyenin dış
politikasıyla ilgili olarak Dışişleri
Bakanlığının da başlatmış olduğu bir
inisiyatifle bir vakıf hâline getirilmek istenen düşünce
kuruluşu olan Antalya Diplomasi Forumunun Kanun Teklifinin
altındaki imzalar arasında Mecliste temsil edilen bütün partilerin
imzası olsun. Çünkü bu konu Türkiyenin dış politikasıyla
ilgilidir, AKPnin dış ilişkileriyle ilgili bir konu
değildir. Ama böyle bir teklif tamamen AKP tarafından getirilmiş
ve yaratılan o ikilik de çok net bir şekilde buraya
yansımış. Nereye gelmek istiyorum biliyor musunuz? Hani bu Eski
Dışişleri Bakanları arasından seçilir. ifadesi var
ya, ben şöyle bir otuz yıllık geriye doğru
baktığımda eski Dışişleri Bakanları
arasındaki bütün önemli şahısların hepsinin bugün
muhalefette olduklarını görüyorum. Peki, yaratmış
olduğunuz bu ikilik Ya bizdensiniz ya değilsiniz. şeklindeki
yaklaşımınız sonucunda eski Dışişleri
Bakanlarından hangisinin burada daimî üye olarak Antalya Diplomasi Forumu
Vakfında yer alacağını hakikaten çok merak ediyorum.
Dışişleri Bakanlığı
tarafından başlatılmış olan bir forumun ve bir
inisiyatifin sonuç itibarıyla kanun teklifinde Dışişleri
Bakanlığının isminin fevkalade az bir şekilde geçiyor
olması da o kadar insanı rencide ediyor ki -hele eski bir Dışişleri
Bakanlığı mensubu olarak- Dışişleri
Bakanlığı neredeyse sadece bir ödeme kurumu olarak
düşünülmüş ve vakfın şu anda herhangi bir mülkü veyahut da
herhangi bir varlığı olmaksızın ve bunun ileride
belirleneceği belirtilerek daha bütçe geçmeden, şimdiden Dışişleri
Bakanlığına ek bütçe talebinde bulunuluyor. 5 milyon
liralık bir teklif var ve bu ödemenin Dışişleri bütçesinden
çıkacağı söyleniyor. Dışişleri bütçesi henüz daha
onaylanmamış ama o bütçenin içinde böyle bir fasıl yok ve bu
fasıl bütçe onaylandıktan sonra Dışişleri
Bakanlığından, daha yılın hemen başında
Dışişleri Bakanlığı bütçesine bir ek bütçe
talebinde bulunularak istenecek.
Değerli milletvekilleri, aslında
bunların hepsi bizim bu teklife olumsuz bakmamızın sebepleri
arasında yer alıyor ancak mütevelli heyeti konusunda dile
getirmiş olduğum o oligarşik yapı her şeyden önemli.
Bakın, Türkiyenin dış politikasında aslında
Dışişleri Bakanlığının görevi olan birçok
konu, burada bu vakfın da görevi olarak sıralanıyor. Diplomasi
alanında Türkiyenin bölgesel ve küresel değerlerine katkıda
bulunmak için düzenli olarak tekrarlanacak forumla yıl içinde
toplantı, konferans, seminer, sempozyum, kurs, çalıştay benzeri
etkinlikler düzenlenecekmiş. Türkiyeyi diplomasi ve dış
ilişkiler veçhesiyle tanıtmak, Türkiyenin diğer ülkeler ile
dostluğunu ve işbirliğini geliştirmek amacıyla
faaliyetlerde bulunmak. Peki, Dışişleri
Bakanlığının vazifesi nedir? Zaten burada anlatılan
şey Dışişleri Bakanlığıdır yani bir
paralel dışişleri bakanlığı mı kuruluyor
acaba bu vakıf sayesinde? Hakikaten bunları öğrenmek isterim.
Biraz evvel o söylemiş olduğum eski
Dışişleri Bakanlarına baktığımda Hepsi
muhalefettendir. diyerek bir sonuca vardığım zaman, o zaman bu
daimî üye olarak seçilebilecek en kuvvetli adayın şu anda mevcut
Dışişleri Bakanı olduğunu görüyorum. O zaman Acaba
kişiye özel bir kanun teklifiyle mi karşı
karşıyayız? diye de sormak ister istemez akla geliyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Yani yangından mal mı
kaçırıyorsunuz? Dışişleri Bakanı olarak
görevinizin sona ermesine yakın bir sürede acaba sürekli bir görevi elinize
alabilmek maksadıyla böyle bir kanun teklifi mi hazırlıyorsunuz?
Bu, ayıptır; bu, Dışişleri Bakanlığına
karşı işlenmiş olan bir ayıptır.
KEMAL ÇELİK (Antalya) Ya, şöyle iyi bir
şeyi eleştiriyorsun.
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (Devamla) Türkiyenin
hariciyesine, diplomasisine ve Türkiyenin bütün dünya üzerinde ün
kazanmış olan o diplomatik yeteneklerine fevkalade büyük bir
ayıptır. (CHP sıralarından alkışlar)
KEMAL ÇELİK (Antalya) Bu imkânı
eleştiriyor; bu fırsat eleştirilmez. Ayıp, ayıp!
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (Devamla) Bunları
dile getirmek benim vazifem çünkü o kurumun içinden geliyorum; o kurumun
içinden gelen birisi olarak da bunları dile getirmemem asla
düşünülemezdi.
KEMAL ÇELİK (Antalya) Bu, bir fırsat ya,
Türkiyenin fırsatı.
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) Türkiyenin
başarısıyla mutlu olun biraz.
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (Devamla) Böylesine bir
kanun teklifini bizim hiçbir şekilde onaylamamız mümkün
değildir. Bu kanun teklifi, tekrar ediyorum
KEMAL ÇELİK (Antalya) Anca tekrar edersin
zaten, aslında söyleyecek bir şeyin yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - İddia ediyorum, bu
konuşmadan sonra görüşmelere devam edemezsiniz.
KEMAL ÇELİK (Antalya) Söyleyecek bir
şeyi olmayanlar tekrar eder.
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (Devamla) -
herhangi bir
şekilde özgür bir fikir ve düşünce kuruluşunu temsil etmek
maksadıyla değil, Dışişleri
Bakanlığını bir şekilde ipotek altına almak
maksadıyla önerilmiş bir kanun teklifidir. Biz bu teklife ret oyu
veriyoruz.
Çok teşekkür ederim. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 21.15
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 21.27
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Abdurrahman Tutdere (Adıyaman), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 28inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
369 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karşılıklı Kültür
Merkezlerinin Kuruluş ve Faaliyetlerine İlişkin
Anlaşmanın Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Karşılıklı Kültür Merkezlerinin Kuruluşu ve
Faaliyetlerine İlişkin Anlaşmanın Notalarla Birlikte
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3056) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 258) (*)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 258 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde konuşma? Yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE MOLDOVA CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA KARŞILIKLI KÜLTÜR MERKEZLERİNİN
KURULUŞU VE FAALİYETLERİNE İLİŞKİN
ANLAŞMANIN NOTALARLA BİRLİKTE ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 30
Aralık 2019 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karşılıklı
Kültür Merkezlerinin Kuruluşu ve Faaliyetlerine İlişkin
Anlaşmanın Notalarla birlikte onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN Evet, 1inci madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Görüşmeler
tamamlanmıştır madde üzerinde.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN Madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik sistemle
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen milletvekillerinin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
milletvekillerinin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Karşılıklı Kültür Merkezlerinin Kuruluşu
ve Faaliyetlerine İlişkin Anlaşmanın Notalarla Birlikte
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi açık
oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı :237
Kabul :192
Ret :45(*)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Abdurrahman Tutdere Rümeysa Kadak
Adıyaman İstanbul
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
4üncü sırada yer alan, Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Polonya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayinde Gizlilik Dereceli
Bilgilerin Karşılıklı Korunmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Polonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma
Sanayinde Gizlilik Dereceli Bilgilerin Karşılıklı
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/4161) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 313) (*)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 313 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz talebi? Yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE POLONYA CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA SAVUNMA SANAYİNDE GİZLİLİK
DERECELİ BİLGİLERİN KARŞILIKLI KORUNMASINA
İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 24
Mayıs 2021 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Polonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayinde Gizlilik Dereceli
Bilgilerin Karşılıklı Korunmasına İlişkin
Anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Teklifin 1inci maddesi üzerinde söz
talebi? Yok.
Görüşmeleri tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Görüşmeleri tamamlanmıştır.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Görüşmeleri tamamlanmıştır.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik sistemle
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen milletvekillerinin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
milletvekillerinin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Polonya Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Savunma Sanayinde Gizlilik Dereceli Bilgilerin
Karşılıklı Korunmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı :263
Kabul :223
Ret :40(*)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Abdurrahman Tutdere Rümeysa Kadak
Adıyaman İstanbul
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Gündemimizde başka bir iş
bulunmadığından, alınan karar gereğince 2023
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifini görüşmek için 5 Aralık
2022 Pazartesi günü saat 12.00'de toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.39
(*) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(*) 367 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(*) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(*) 369 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(*) 258 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(*) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(*) 313 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(*) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.