TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
42nci Birleşim
21
Aralık 2022 Çarşamba
(TBMM
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- AK PARTİ Grubunun, gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında bulunan 368 sıra sayılı Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporunun bu
kısmın 1inci sırasına alınmasına ve bu
kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine ilişkin önerisi
V.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler
1.- Diyarbakır Milletvekili Semra
Güzelin 2022 Yılında Beşi Haziran Ayında Olmak Üzere Genel
Kurulun Altı Birleşimine Özürsüz veya İzinsiz
Katılmaması Sebebiyle Anayasanın 84üncü ve İçtüzüğün
138inci Maddeleri Uyarınca Gerekli Değerlendirmenin
Yapılması İçin Başkanlık Divanının 13 Ekim
2022 Tarihli ve 86 Numaralı Kararı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (3/2082) ile Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (S.
Sayısı: 368)
B) Kanun Teklifleri
1.- Düzce Milletvekili Fahri Çakır ve 28
Milletvekilinin Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4780) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 381)
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Canın, Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryakinin 368 sıra
sayılı Komisyon Raporu üzerinde yaptığı savunma
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
2.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
3.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin,
İç Tüzükün 138inci maddesindeki devamsızlık nedeniyle
milletvekilinin üyeliğinin düşmesine ve Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Canın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
4.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Karma Komisyon toplantı
süreçlerinde milletvekilinin üyeliğinin düşmesi hususuna dair
görüş ve düşüncelerini paylaştıklarına ilişkin
açıklaması
5.- Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunçun, milletvekilinin üyeliğinin düşmesi hususuna Karma Komisyon
raporu doğrultusunda karar verilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
6.- Batman Milletvekili Mehmet Ruştu
Tiryakinin, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç, Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Can ile Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
7.- Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunçun, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
8.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, Hazreti Mevlânanın vuslatının
749uncu yılına ilişkin açıklaması
9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerin, emeklilikte yaşa takılanlara, sözleşmelilere, geçici
işçilere, mevsimlik işçilere ve taşeronda kalanların
tamamının kadroya alınmasına ilişkin
açıklaması
10.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, Şanlıurfanın Halfeti ilçesinin Bitek
Mahallesindeki kentsel dönüşüme ilişkin açıklaması
11.- Ordu Milletvekili Mustafa
Adıgüzelin, kamuda çalışan sözleşmeli personele ve
iktidarın ayrımcılık yapan politikalarına ilişkin
açıklaması
12.- Nevşehir Milletvekili Faruk
Sarıaslanın, Ortahisar-Göreme arasında yapılan yola
ilişkin açıklaması
13.- Ankara Milletvekili Murat Emirin,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
14.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
15.- Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunçun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
16.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunçun, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın 381 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın 381 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 1inci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, Ankara Milletvekili Murat Emirin 381 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesi üzerinde verilen önerge
hakkında yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM
Başkanı Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, çocuk
istismarlarının araştırılması ve çocukların
korunmaları amacıyla bir araştırma komisyonu
kurulmasına yönelik bütün grupların önerilerini verdiklerine ve bu
önerilerin görüşmelerinin de 3 Ocak tarihinde yapılması
konusunda gruplar arasında mutabakat sağlandığına
ilişkin konuşması
IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ağrı Milletvekili Abdullah
Koç'un, Ağrı-Hamur-Tutak-Patnos karayolunda gerçekleşen
kazaların önlenmesi için alınması gereken tedbirlere
ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil
Karaismailoğlu'nun cevabı (7/74722)
2.- İzmir Milletvekili Sevda Erdan
Kılıç'ın, bir eyleme katılan PTT
çalışanlarının görev yerlerinin
değiştirildiği iddiasına ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun
cevabı (7/74869)
3.- İzmir Milletvekili Sevda Erdan
Kılıç'ın, Bakanlığın olası siber
saldırılara karşı aldığı önlemlere
ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun
cevabı (7/74870)
4.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın,
Yusufeli Barajı'nın açılmasında yaşanan gecikme
sebebiyle meydana gelen kamu zararına ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun
cevabı (7/75352)
5.- İzmir Milletvekili Sevda Erdan
Kılıç'ın, 2002-2022 yılları arasında
Bakanlıkta sahte üniversite diplomasıyla
çalıştığı tespit edilen kamu görevlilerine
ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil
Karaismailoğlu'nun cevabı (7/75353)
21 Aralık 2022 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Necati TIĞLI
(Giresun)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
42nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
IV.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- AK PARTİ Grubunun, gündemin Kanun Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında bulunan
368 sıra sayılı Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyon Raporunun bu kısmın 1inci sırasına
alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine ilişkin önerisi
21/12/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 21/12/2022 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından İç
Tüzükün 19uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki
önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Yılmaz
Tunç
Bartın
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmında bulunan 368 sıra
sayılı Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyon Raporunun bu kısmın 1inci sırasına
alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi önerilmiştir.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sıraya alınan,
Diyarbakır Milletvekili Semra Güzelin 2022 Yılında Beşi
Haziran Ayında Olmak Üzere Genel Kurulun Altı Birleşimine
Özürsüz veya İzinsiz Katılmaması Sebebiyle Anayasanın
84üncü ve İçtüzüğün 138inci Maddeleri Uyarınca Gerekli
Değerlendirmenin Yapılması İçin Başkanlık
Divanının 13 Ekim 2022 Tarihli ve 86 Numaralı Kararı ile
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi ile
Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon
Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
V.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler
1.- Diyarbakır Milletvekili Semra
Güzelin 2022 Yılında Beşi Haziran Ayında Olmak Üzere Genel
Kurulun Altı Birleşimine Özürsüz veya İzinsiz
Katılmaması Sebebiyle Anayasanın 84üncü ve İçtüzüğün
138inci Maddeleri Uyarınca Gerekli Değerlendirmenin
Yapılması İçin Başkanlık Divanının 13 Ekim
2022 Tarihli ve 86 Numaralı Kararı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (3/2082) ile Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (S.
Sayısı: 368) (*)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 368 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, söz konusu
Komisyon raporu üzerinde görüşme İç Tüzükün 72nci ve 138inci
maddelerine göre yapılacaktır.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.03
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.07
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Necati TIĞLI
(Giresun)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
368 sıra sayılı Komisyon
Raporunun görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Savunmadan başka söz talebi
bulunmadığından, savunma yapmak üzere Diyarbakır
Milletvekili Sayın Semra Güzel adına Batman Milletvekili Sayın
Mehmet Ruştu Tiryakiye söz veriyorum.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Semra Güzeli savunmak üzere
huzurlarınızda bulunuyorum. Aslında Semra Güzelin savunma
yapmasını gerektiren hiçbir fiili olduğunu düşünmüyorum.
Daha önce de söyledim, Parlamentonun en çalışkan milletvekillerinden
birisinin milletvekilliğini Meclis çalışmalarına
katılmadığı için düşürmek istiyorsunuz, Parlamentonun
en çalışkan vekillerinden birisinin
273 soru önergesi vermiş,
çok sayıda yasa teklifi vermiş -ayrıntıları birazdan
anlatacağım- KEFEK, Sağlık Komisyonu başta olmak üzere
pek çok komisyonda görevinin gereğini layığıyla yerine
getirmiş bir milletvekilinden söz ediyoruz. Yemin ettikten sonra
sağlık mazereti nedeniyle bir daha Meclise gelmeyen
milletvekillerinin olduğu, yemin töreninden sonra bir daha Meclis
kürsüsünü kullanmayan milletvekillerinin olduğu Türkiye Büyük Millet
Meclisinin en çalışkan vekillerinden birisi olan Semra Güzelin
vekilliğini devamsızlık nedeniyle düşürmek istiyorsunuz.
Ben, önce,
bunun nasıl başladığını bir
hatırlayalım isterim, ilk günden itibaren neler olmuştu, bir tarihsel
süreç içerisinde hatırlayalım. Şimdi, 8 Ocak 2022 günü saat
19.47de SuperHaber adlı internet sitesinde bir köşe
yazısı yayınlandı. Adı geçen internet sitesinde,
soruşturmanın gizliliği ilkesine aykırı olarak,
yalnızca soruşturma dosyasında olan, yalnızca
soruşturma dosyasını inceleme yetkisi olan savcı ve
komisyon üyelerinin dışında hiç kimsenin ve komisyonda görevli
olanlar dışında hiç kimsenin bilgi sahibi olamayacağı,
gizlilik kararı olan bir dosyayla ilgili bilgi ve belgeler bu internet
sitesinde yayınlandı. Hangi tarihte? 8 Ocak 2022 günü. İnternet
sitesinin yayınladığı fotoğraflar yalnızca
görevli Jandarma birimi, soruşturma savcılığı, Anayasa
Komisyonunun elinde bulunuyordu, dosyalarda gizlilik kararları vardı,
bu fotoğraflara ancak gizli bilgilere erişim hakkı olanlar
ulaşabilirdi. Dolayısıyla, bu fotoğraflar ancak bu
bilgilere ulaşma yetkisi olan biri veya birileri tarafından
basına servis edildi.
Semra Güzel
bundan iki gün sonra, 10 Ocak tarihinde bu resimlerle ilgili bir açıklama
yaptı, basına bir açıklama yaptı ve bu açıklamada
İktidar tarafından basına servis edilen kimi fotoğraflar
üzerine sosyal medyada ve televizyonlarda hakkımda başlatılan
karalama ve linç kampanyasıyla ilgili kamuoyunu bilgilendirmek
isterim." demişti. Bu fotoğrafın yayınlanmasıyla
birlikte, âdeta düğmeye basılmış gibi olağan bir
Meclis komisyonu çalışması olarak nitelendirilemeyecek bir süreç
işletildi, yaşanan süreci şöyle özetleyebiliriz: Bundan yedi
yılı aşkın süre önce, 2014 yılında çözüm süreci
olarak adlandırılan bir süreçte çekildiği belirtilen, 2017
yılından beridir güvenlik birimlerinin ve cumhuriyet
savcılıklarının elinde olan fotoğrafların
basına servis edilmesi ve 8 Ocak 2022 günü akşam saat 19.47de
fotoğrafların yayınlanmasıyla Semra Güzel hakkında,
aralarında AKP ve MHPli milletvekillerinin ve Hükûmet üyelerinin de
olduğu çok sayıda kişi tarafından bir linç kampanyası
başlatıldı, Semra Güzel hedef gösterildi, lekelenmeme hakkı
ihlal edildi.
Ne diyordu Semra Güzel
açıklamasında? Şunları söylüyordu, diyordu ki Semra: 8
Ocak 2022 gecesi iktidar tarafından basına servis edilen kimi
fotoğraflar üzerine sosyal medyada ve televizyonlarda hakkımda
başlatılan karalama ve linç kampanyasıyla ilgili kamuoyunu
bilgilendirmek isterim. İktidar, son dönemlerde partimizin
milletvekillerine yönelik itibar suikastı düzenlemeyi kendisine iş
edinmiş durumdadır. Kirli odaklar tarafından servis edilen kimi
görüntüler ve organize trol saldırılarıyla sosyal medya
ortamında yargısız infazlar yapılmaktadır. Önceki gece
de şahsıma yönelik bir itibar suikastı işlenmiş,
gerçeği yansıtmayan ve iktidarın kadın düşmanı
politikalarının bir parçası olarak cinsiyetçi bir psikolojik
operasyon yürütülmüştür. Gerçekleri anlatmadan önce ifade etmek isterim ki
bu kişi ve odaklara yönelik hukuk mücadelemi sürdürüp yargı önünde bu
odaklarla hesaplaşacağımın bilinmesi isterim.
Hatırlarsak, 2013 yılında
mevcut iktidarın da taraf olduğu bir çözüm ve barış
sürecinde silahlar susmuş, çatışmalar durmuştu. Bu süreçte
taraflar arasında bir mutabakat oluşmuş, devlet yetkilileri ve
çeşitli heyetler tarafından haberde bahsedilen bölgelere gidiş
gelişler yaşanmıştı. Bunların hepsi mevcut
iktidarın bilgisi ve onayı çerçevesinde gerçekleşmiş,
Türkiye toplumu ve kamuoyu da buna tanıklık etmişti.
Söz konusu fotoğraflara gelince, Volkan
Borayla üniversite yıllarında tanıştım ve bir süre
arkadaş olarak görüştüm. Kendisiyle
yaşadığımız duygusal yakınlık sonucunda
aileler arasında yaptığımız bir tören sonrasında
sözlendik. Volkan Bora gazetecilik yaparken 2009 sonlarında maruz
kaldığı soruşturma ve davalar neticesinde yurt
dışına gitmek zorunda kaldı; ulaşmaya
çalışmama rağmen 2014 yılına kadar kendisiyle hiçbir
şekilde görüşmedim. 2013-2015 yılları arasında
başlatılan çözüm ve barış sürecinin olumlu havası içerisinde
çocuklarını, annelerini, babalarını ve sevdiklerini görmeye
çalışan birçok kişi gibi ben de Volkan Boraya ulaşmaya
çalıştım. Bahsi geçen bölgeye gittiğimde 2 kadın
tarafından karşılandım. Bana güvenlik koşulları
nedeniyle kendi kıyafetlerinden giymem gerektiğini söylediler. Bir
süre bekledikten sonra orada olduğunu öğrendim ve görüştük.
İşte, basına servis edilen fotoğraflar, bu görüşmeye
ait fotoğraflardır. Sadece benim değil, milyonlarca insanın
geleceğe dair umutlandığı ve barışı
arzuladığı bir süreçte, bizatihi Hükûmetin karşı
tarafla görüşmeler yaptığı göz önüne alınırsa, bu
fotoğrafların bugün hakkımda yürütülen karalamalara, kumpas
girişimlerine ve suçlamalara dayanak yapılmaya
çalışılması kabul edilemez.
2014 yılı içerisinde kamu
alanında görev yapmaktaydım yani memurdum, hiçbir siyasi partiye üye
değildim 2017 yılında Volkan Bora'nın
yaşamını kaybetmesinin ardından ele geçirilen kimi
materyaller sonucu açılan soruşturma dosyalarında bana dair
herhangi bir işlem olup olmadığını bilmiyorum fakat
2018de milletvekili seçilene kadar hiçbir şekilde hakkımda bir
soruşturma başlatılmadı, ifadeye dahi
çağrılmadım. Beş yıl önce ele geçen
fotoğrafların yargıya konu edilmeden bugün basına servis
edilmesi erkek devlet aklının bir tezahürüdür. Son derece çirkin ve
cinsiyetçi söylemlerle yapılan fotoğraf ve haber servisinin, partim
hakkında siyasi iktidar tarafından yürütülen kirli
propagandaların bir devamı olduğu aşikâr.
Medya tetikçilerine ve onların
arkasındaki güçlere soruyorum: Madem bu fotoğraflar beş yıl
önce elinize geçti, milletvekili olmadığım bir yıl boyunca
neden hakkımda herhangi bir soruşturma başlatılmadı?
Madem bu fotoğraflar beş yıl önce elinize geçti, attığım
tweetten dahi fezleke hazırlanırken vekillik
çalışmalarımı yürüttüğüm üç buçuk yıl içerisinde
neden bu dosyaya dair Meclise iletilen herhangi bir fezleke olmadı? Bu
fotoğraflar nasıl oluyor da bir gazetecinin eline geçiyor? Bu
gazeteci -tırnak içerisinde- bu fotoğraflara habercilik yeteneği
sayesinde mi ulaştı, yoksa bu fotoğraflar bizatihi Emniyet ve
bir devlet kurumu tarafından kendisine servis mi edildi? Nasıl oluyor
da bu fotoğraflar öncelikle bir fezlekede değil de bir gazete
sayfasında yayınlanabiliyor?
Yaşadığımız
coğrafyada, insanların sevdiklerini, çocuklarını,
arkadaşlarını kaybetmenin acısını artık
yaşamamayı ve uzaktaki sevdiklerini bir gün görmeyi umdukları
bir barış arayışı var. Anılarımız,
hikâyelerimiz, yaşanmışlıklarımız ve
acılarımız var. Bugün, maalesef, insanlıktan nasibini
almamış bazı kimseler tarafından insanların
acıları, hayat hikâyeleri kirli siyasi amaçların, komplo ve
kumpas girişimlerinin aracı hâline getirilmek isteniyor.
İnsanlıktan biraz nasiplenmiş, hiçbir vicdanın kabul
etmeyeceği bu yaklaşım bir kez daha gösterdi ki
karşımızdaki iktidarın ne ahlakla ne vicdanla ne de
toplumsal değerlerle hiçbir ilişkisi kalmamıştır. Bir
Kürt kadını olarak bu iğrenç oyunlara bugüne kadar pabuç
bırakmadım, bundan sonra da bırakmayacağımın
bilinmesini isterim. İktidar odaklarının yıllardır
elinde tuttuğu fotoğrafların, yıllar sonra bir siyasi
kumpasın parçası olarak şimdi basına ve kamuoyuna servis
edildiği açıktır.
2014te HDPyle herhangi bir üyelik
ilişkim yoktu, 2018 yılındaki milletvekili
adaylığına kadar da olmadı. Yürütülen linç
kampanyasına ve gerçeği yansıtmayan kirli ithamlara
karşı hukuk yollarını da kullanacağımı
özellikle belirtmek isterim. (HDP sıralarından alkışlar)
Sevgili Semra, 8 Ocakta bu
fotoğrafların yayınlanmasından iki gün sonra böyle bir
açıklama yapmıştı.
Resimlerin sosyal medyada
yayımlanmasından dört gün sonra, 12 Ocak 2022 günü, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyon Başkanı, neredeyse tamamı bunlardan çok önce Komisyona
ulaşan ve görüşülmeyi bekleyen çok sayıda milletvekili
hakkındaki 1.200ü aşkın dosya arasından, resimlerin yer
aldığı (3/1843) sayılı dosya ile -yalnız
resimlerin yer aldığı dosyayı
dokunulmazlığın kaldırılması için ikna edici
bulmadığı için olsa gerek- bir gizli tanığın,
itirafçının beyanının yer aldığı (3/665)
sayılı dosyayı görüşmek üzere Karma Komisyon üyelerini 20
Ocak 2022 Perşembe günü saat 11.00de yani on iki gün sonra
toplantıya çağırdı. Karma Komisyon, 20 Ocak günü saat
11.00de toplandı. Sosyal medya paylaşımlarıyla Semra
Güzeli hedef gösteren dolayısıyla
tarafsızlığını kaybetmiş Komisyon üyelerinin de
içinde yer aldığı Komisyon üyelerinin teklifiyle, dosyaları
incelemek üzere bir hazırlık komisyonu oluşturmasına karar
verildi. Hazırlık Komisyonu aynı gün, 20 Ocak 2022 günü
toplantıya çağırıldı. 20 Ocak 2022 günü saat 17.00de
Hazırlık Komisyonu toplandı, Komisyonun görev
dağılımı yapıldı, Semra Güzelden aynı gün
savunma istendi, 28 Ocak 2022 tarihine kadar yazılı savunma
yapması için süre verildi, bir sonraki toplantının 31 Ocak 2022
günü yapılmasına, gelirse Semra Güzelin bu tarihte sözlü savunma
yapabileceğine karar verildi. Önceden karar verildiği biçimde, 31
Ocak günü Hazırlık Komisyonu 2nci Toplantısını
yaptı. Hakkında Meclis tarihinin en büyük linç kampanyalarından
biri başlatılan ve âdeta yargısız infaz edilen Semra Güzel
yazılı savunma göndermedi, sözlü savunma için de Komisyona gelmedi.
Bu arada, Hazırlık Komisyonu Başkanı, Hazırlık
Komisyonunda bir ara karar oluşturulmadığı hâlde, resen,
Karma Komisyondaki tartışmalar hakkında 2 araştırma
yaptı. Birincisi: Semra Güzelin birlikte fotoğraf çektirdiği
Volkan Boranın gerçekten Semra Güzelle birlikte aynı dönemde
Şanlıurfa Harran Üniversitesinde öğrenci olup
olmadığını YÖKe sordu. Komisyon
tartışmaları sırasında Grup Başkan Vekilimiz
Aynı dönemde Şanlıurfada Harran Üniversitesinde
öğrencidirler. gibi bir cümle kullanmıştı. Bunun üzerine,
Hazırlık Komisyonu Başkanı, Hazırlık Komisyonu
üyelerine sormadan, toplantıdan önce YÖKe bir yazı yazdı ve
dedi ki: Volkan Bora ile Semra Güzel, gerçekten, aynı tarihte Harran
Üniversitesinde öğrenci midirler?
İkinci olarak: Yine aynı dosyada
-birazdan anlatacağım- ismi geçen bir hemşire hakkında
soruşturma başlatılıp
başlatılmadığını sordu. Ayrıca, Emniyet
Genel Müdürlüğüne bir yazı yazıldı, Semra Güzelin yurt dışına
giriş ve çıkış tarihlerini gösteren bilgiler istendi.
Şimdi, Hazırlık Komisyonu
Başkanı gerçeklerin araştırılması için bu tür
soruları sorabilir; anlaşılır bir şey. Madem amaç
gerçeklerin ortaya çıkarılması, ben de 2 soru sordum,
bunların araştırılmasını istedim. Dedim ki
2
tane dosya var, bir dosya sadece bir itirafçının bir cümlelik
beyanı üzerine başlatılan bir soruşturmaya dair fezleke,
diğeri de bu meşhur fotoğrafların olduğu fezleke.
Şimdi, bir itirafçının beyanında geçen isimler var, 59
kişi, sadece Semra Güzel değil; Semra Güzelle ilgili bir cümlelik
bir şey söylemiş. Ben dedim de ki: Bu itirafçı madem 59
kişiyle ilgili beyanda bulundu, herhâlde bu 59 kişi milletvekili
değil, milletvekili olmayanlarla ilgili bir soruşturma
başlatıldı mı, soruşturma başlatıldıysa
bir iddianame hazırlandı mı, dava açıldı mı,
mahkeme bir karar verdi mi? Bakın, aynı dosyayla ilgili. Yani bir
ifadeden dolayı bir milletvekilinin dokunulmazlığının
kaldırılması isteniyor, aynı soruşturmada ismi geçen
59 kişiyle ilgili ne yapılmış yani biz bir bilelim, en
azından fikir edinelim. Hazırlık Komisyonu Başkanı
Gerek yok. dedi -aynı dosyayla ilgili- çünkü amaç gerçeklerin ortaya
çıkarılması değildi.
Bir diğer sorum da şuydu: Gerçekten,
Semra Güzel ile Volkan Bora arasında duygusal bir ilişkinin olup
olmadığı araştırılabilirdi yani aile üyeleriyle
görüşülebilirdi, beyanlar olabilirdi. Çünkü bu ilişki, bu iktidar
tarafından insani, duygusal bir ilişki olarak değil, örgütsel
bir ilişki olarak lanse edildi. Bunun duygusal bir ilişki olup
olmadığı öğrenilebilirdi; bu konunun da
araştırılmasına gerek görmedi Hazırlık Komisyonu.
Hazırlık Komisyonu Başkanı 2 talebimi reddetti çünkü
asıl amaç gerçeğin ortaya çıkarılması değildi;
hâlbuki Meclise gönderilen fezlekenin ekinde yalnız basına servis
edilen fotoğraflar yoktu, Semra Güzel ve Volkan Boranın henüz
18-20li yaşlarda Şanlıurfada Balıklıgöl
kenarında, Şanlıurfa sokaklarında, kahvehanelerinde
çekilmiş onlarca fotoğraf vardı.
Evet, arkadaşlar, o dosyanın
içerisinde sadece Semra Güzelin örgüt üyeleriyle, PKKlilerle çektiği
fotoğraflar yok; birazdan anlatacağım. Çünkü o Volkan Bora, ilk
gençlik yıllarından beri çektiği bütün fotoğrafları
saklamıştı ve o fotoğrafların içerisinde Semra
Güzelle birlikte, Şanlıurfada, Harran Üniversitesinde,
Balıklıgöl kenarında, kahvehanelerde çekilmiş
fotoğraflar vardı, o fotoğrafların hepsi hâlâ o
soruşturma dosyasının içerisinde. Bunu o Komisyon üyelerinin
tamamı biliyor eğer araştırdıysa, bunu savcı da
biliyor eğer araştırdıysa, bunu basına servis edenler
de biliyor eğer o dosyayı araştırdıysa.
Neyse, Semra Güzel, Hazırlık
Komisyonunda sözlü savunmasını benim yapmamı istemişti.
Hazırlık Komisyonunun 2nci Toplantısında, Komisyon üyesi
olarak savunmasını yapmamın önünde hukuksal bir engel yok dedim.
Nitekim, karar merci olan Karma Komisyonda bir komisyon üyesinin, yine karar
merci olan Türkiye Büyük Millet Meclisinde de bir milletvekilinin savunma
yapabileceğini anımsattım fakat bunu uzun uzun
tartışmak istemedim, başka bir milletvekilinin savunma
yapması için en azından süre verilmesini istedim. Komisyon, bütün
itirazlarıma, Komisyonun çalışmaları için Anayasanın
öngördüğü sürenin henüz başında olduğumuzu, yirmi günü
aşkın bir süreye sahip olduğumuzu söylememe rağmen
yalnızca iki günlük süre verdi ve bunun aslında savunma hakkının
kısıtlanması anlamına geleceğini, Komisyonunun
çoğunluğunu oluşturan AKPli vekillerin bir an önce karar vermek
için olağanüstü çaba sarf ettiğini ifade etmeme rağmen, Semra
Güzeli savunmak üzere görev vereceğim milletvekiline, savunmayı
hazırlaması için 2 Şubat 2022 tarihine kadar yani aslında
iki günden az süre verildi. 2 Şubat 2022 tarihinde, Ankara Milletvekilimiz
sevgili Filiz Kerestecioğlu Semra Güzel'i savunmak üzere Komisyon
toplantısına katıldı; bir milletvekili olarak, bir avukat
olarak değil; bir kadın, bir insan olarak sözlü savunmasını
yaptı. Aslında paylaştığı şeyleri,
Semranın hikâyesini, bu ülkedeki kadınların hikâyesini, Kürt
kadınlarının hikâyesini anlattı çünkü Filiz Vekilimiz de
Semra Güzel'in savunmaya ihtiyacı olmadığını çok iyi
biliyordu.
Tartışmalar sonucunda 2 Şubat
2022 tarihinde yani Komisyonun oluşturulmasından on üç gün sonra, oy
çokluğuyla, her iki fezleke için de Semra Güzel'in
dokunulmazlığının kaldırılmasının Karma
Komisyona teklif edilmesine karar verildi. Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon 17 Şubat 2022 tarihinde toplandı;
AKP, MHP, CHP ve İYİ Partinin Komisyon üyesi olan vekillerinin
oylarıyla, Semra Güzelin dokunulmazlığının
kaldırılmasının Türkiye Büyük Millet Meclisine teklif
edilmesine karar verildi. 1 Mart 2022 tarihinde de -çok tarihî bir günde- Türkiye
Büyük Millet Meclisinde yapılan oylamayla sevgili Semra Güzelin
dokunulmazlığı kaldırıldı.
Şimdi, Semra Güzelin ivedi olarak,
hızlıca milletvekilliği görevinin sona ermesinden önce
dokunulmazlığının kaldırılmasını
gerektirecek bir neden var mıydı? Bizce yoktu. Bu tezimin
dayanağını fezlekelerin içeriklerinden yola çıkarak
açıklamaya çalışayım. Şimdi, Semra Güzelin
dokunulmazlığının kaldırılmasına karar
verilmesi istenen 2 fezlekeden biri (3/365) sayılı fezleke
-basın soruşturma numarası (2018/9757)- 13 Şubat 2019
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
sunulmuş, 13 Şubat 2019 tarihinde yani bizim Komisyonda
görüşmemizden üç yıl önce o fezleke Meclise gelmiş. Dosyayı
inceleyecek herkesin göreceği gibi, dosyada 3 Temmuz 2018 tarihli gizli
tanık, itirafçı beyanı ile fotoğraf teşhis
tutanağından başka hiçbir bilgi yok. Bakın, 2 fezlekeden 1
tanesi bir gizli tanığın beyanına dayanıyor ve o
soruşturma dosyasında -birazdan söyleyeceğim o cümleyi- tek bir
cümlelik bir itirafçı beyanı var, tek bir cümlelik, bir de Semra
Güzelin fotoğrafı gösterilmiş Evet, bu Semra Güzel.
denilmiş. Bunun üzerine örgüt üyeliği suçlamasıyla Semra Güzel
hakkında soruşturma başlatılmış ve evet, bizim dışımızdaki,
Mecliste grubu bulunan 4 tane siyasi parti tek cümlelik bir ifadeye dayalı
olarak Semra Güzelin dokunulmazlığının
kaldırılmasını istedi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde de
bu yönde oy kullandı. Bu fezlekenin içerisinde sadece birkaç satırdan
oluşan bir gizli tanık ifadesi var, bunun dışında bu
dosyada hiçbir bilgi yok. Adalet Komisyonu üyeleri de Anayasa Komisyonu üyeleri
de Hazırlık Komisyonu üyeleri de incelemiştir, benim bu
söylediğimin dışında bir bilgi varsa Komisyon üyeleri beni
yalanlayabilirler Hayır, dosyada şunlar var. diyebilirler. Sadece
bir gizli tanığın birkaç satırlık beyanı var, ben
o gizli tanığın beyanlarını da okuyacağım
size. Ezel ismi verilmiş bu gizli tanığa. 3 Temmuz 2018
tarihinde yani Semra Güzel milletvekili seçildikten birkaç gün sonra, belki de
henüz mazbatasını almadığı bir tarihte TEM şube
müdürlüğünde cumhuriyet savcısı huzurunda ifade veriyor,
fotoğraftan teşhis beyanında şunları söylüyor -o
cümle- diyor ki: PKKnin çatı yapılanması olan KCKnin
kadın yapılanmalarından eski adı KJA olan ve şu anki
adı TJA olan yapılanma içerisinde yer almıştır.
Sonrasında, PKKnin sözde meclisi olan DTK içerisinde faaliyet yürütmeye
başlamıştır, DTKnin tüm yasa dışı
toplantılarına katılmıştır. KCK yönetimi bu
şahsın örgütsel potansiyeli olduğundan dolayı milletvekili
olmasının isabetli olacağıyla ilgili ciddi telkinlerde
bulunmuştur. Ayrıca, KCKden referanslı olduğu için HDPnin
yaptığı mülakatlara formalite gereği girerek bir dakika
içerisinde dışarı çıkmıştır. Böyle bir
cümle, bu kadar. Yani Semra Güzelle ilgili bir dosyadaki tek iddia gizli
tanığın kurduğu cümlelerden ibaret. İşin dramatik
tarafı, Hazırlık Komisyonu Başkanı yalnız bu
cümlelerden oluşan bu gizli tanık beyanıyla ilgili olarak bir
rapor sundu bize yani kanaatlerini sundu. Bu okuduğum cümlelerle ilgili
olarak Hazırlık Komisyonu Başkanı dedi ki: Bu gizli
tanık beyanında zaman var. Siz bir zaman görüyor musunuz, benim
okuduğum cümleler içinde bir zaman var mı? Bir yıl tahmini
yapabiliyor musunuz? Diyebilirsiniz ki: Milletvekili seçilmeden önce falan.
FETİ YILDIZ (İstanbul) Seçim
öncesi, evet. Aday belirleme.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Evet. Zaman varmış, mekân varmış; benim bu okuduğum
cümlenin içerisinde bir mekân gördünüz mü? Bakın, Hazırlık
Komisyonu burada Mekân var. dedi; bir mekân gördünüz mü? Buradan nerede
geçtiğini anlayabiliyor musunuz? Ben anlamadım ama Hazırlık
Komisyonunun diğer üyeleri mekânı da zamanı da çok iyi
anlamışlar, tahmin etmişler.
Yine, ayrıntı varmış,
müşahhasmış yani şahıs belirtilmiş,
müşahhasmış. Bakın, Semra Güzel'le ilgili olarak bu dosyada
DTK faaliyetleri, KJA, TJA faaliyetleri; bunlara dair hiçbir şey yok yani
ne faaliyet yürüttüğüne dair hiçbir şey yok. Aslında
dokunulmazlık kaldırıldı, yargılama sonucunda da
ortaya çıkacak, Semra Güzel DTK içerisinde hayatı boyunca bir
çalışma yürütmemiş. Ya, bakın, bu DTK
çalışmalarını biz -Demokratik Toplum Kongresi
çalışmalarını- burada çok tartıştık,
kimlerin içerisinde çalışma yürüttüğünü, AKP'li milletvekillerinin
DTKnin toplantılarına nasıl
katıldığını, yüzlerce sivil toplum örgütü üyesinin,
yöneticinin nasıl katıldığını, daha sonra
terörize edildiğini; bunları anlattık ama Semra Güzel -hani ben
Bu yasa dışıdır, katılmamıştır.
anlamında söylemiyorum- katılmamış ve yarın öbür gün
hiç katılmadığı ortaya çıkacak. Fakat bu Meclis bu
cümle üzerine Semra Güzel'in dokunulmazlığının
kaldırılmasına karar verdi.
Şimdi, Komisyonda da
tartışılırken bu gizli tanık meselesini
tartışmamız gerektiğini söyledim yani bu gizli tanık
meselesi, tanık beyanı, itirafçı beyanı nasıl bir
iştir; bir bakalım nasıl oluyor Türkiye'de, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi ne diyor, Anayasa Mahkemesi ne diyor, Türkiyedeki
mahkemeler ne diyor; bu beyanlarla ilgili görüşlerimi biraz paylaşmak
istedim.
Şimdi, ondan önce birkaç şeyi
söyleyeyim. Ben Hazırlık Komisyonunda -dedim ya biraz önce- talepte
bulunmuştum, demiştim ki: Bu tanık ifadesinin sadece bir
kısmı dosyada var fakat bu gizli tanığın
sanırım 59 kişiyle ilgili ifadesi var. Biz Semra Güzel
dışındaki 58 kişinin kim olduğunu bilmiyoruz; dosyada
yok ama bir soruşturma başlatılmış olabilir, yürüyor
olabilir. Yani madem bir gizli tanığın ifadesine bu kadar önem
atfedilmiş, bu soruşturma konusunda bilgi isteyin dedim Başkana;
reddetti, dedi ki: Gerek yok. Hâlbuki bu soruşturma
başlatılmış olabilir, hiç kimseyle ilgili başlatılmamış
olabilir veya başlatılmış, takipsizlik kararı
verilmiş olabilir veya diğerleri beraat etmiş olabilirler.
Gerek yok. dedi. Hâlâ bilmiyoruz, hâlâ bilmiyoruz; belki yargılama
sırasında öğreneceğiz.
Bir hemşirenin ismi var ya, bir
hemşirenin ismi var; şimdi birazdan anlatacağım. Bu örgüt
üyelerinden birinin üzerinden 7 kişilik bir liste çıkıyor; isim
ve telefon numarası, biri Semra Güzelin numarası, 7 kişiden.
Muhtemelen
Yani tam olarak bilmiyoruz, ben bu soruşturma
dosyasının ayrıntısını bilmiyorum ama Kürtçe
bildiğim için kimlere ait olduğunu tahmin edebiliyorum. Hani, Kürtçe
bilen
Çünkü bu 7sinin içerisinden birine
(*)
yazmış, muhtemelen annesinin telefonu; birine
(*)
yazmış, muhtemelen dayısının telefonu; biri Semra
Güzele ait; biri de hemşireyle ilgili yani 7 kişiden 4ünü
biliyorum. Biraz önce size anlattım ya, hani, Semra Güzelin Volkan
Borayla sadece böyle örgüt üyeleriyle çektiği fotoğrafları yok,
ta öğrencilik yıllarından fotoğrafları var dedim ya,
işte o fotoğraflardan bir tanesinde o hemşire de var. Yani
muhtemelen, bu hemşirenin Semra Güzel ve Volkan Bora arasında çok
eskiye dayanan arkadaşlık ilişkileri var yani örgüt üyesi
olduktan sonra da bunu unutmamış olmalı ki bir biçimde
onların resimlerini kaydetmiş. Şimdi, biz bunu da sormuştuk
aslında, daha doğrusu sormak dışında Grup Başkan
Vekilimiz Bu hemşireyle ilgili bir soruşturma var mı?
demişti. Bakın, dürüstçe iş yürütülmüyor burada arkadaşlar,
dürüstçe iş yürütülmüyor. Muhtemelen, biraz önce söylediğim bu 58
kişiyle ilgili Komisyonun işine yarayacak bir bilgi yoktur, o yüzden
Komisyon reddetmiştir ama bu hemşireyle ilgili işlerine yarayan
bir bilgi buldukları için Hemşireyle ilgili soruşturma var.
dediler. Bakın, aradan cümleleri seçiyorlar yani mesela, diyelim ki
Volkan
Borayla aynı yıllarda üniversite öğrencisi. diyorsunuz, orada
YÖKe yazı yazıyor: 2si Harran Üniversitesi öğrencisi mi,
değil mi? Ben diyorum ki fotoğrafları var, beraber
oldukları o yıllarda o kadar açık ki ama bir yerden sormuş
Komisyon, önce gayriresmî sormuş, sonra onların aynı dönem,
aynı üniversitede öğrenci olmadığını
öğrenince bu sefer resmî yazı yazmış. Burada çalışma
arkadaşlarımız Ramazan Bey, Recep Bey yani böyle, daha
ağır bir ifade kullanmak istemem ama işlerine gelen
kısmı resmî yazıyla da doğrulamışlar,
işlerine gelen kısmı. Bu da öyle bir şey, işlerine
gelmiş Hemşireyle ilgili soruşturma var mı? demişler
Evet, soruşturma var. Aslında dosyayla bir ilgisi yok o
hemşireyle ilgili bir soruşturma yürümesinin çünkü ortak bir suçlama yok
2sine yönelik olarak. Ama siz Hemşireyle ilgili soruşturma
yapılmış. dediniz ya Bak, hemşireyle ilgili
soruşturma var. demek için, evet, sormuşlar, hemşireyle ilgili
de bir soruşturma varmış.
Şimdi, tanık beyanları
meselesine geleyim. Burasına çok uzatmayayım ama yani içinde
Keşke mahkemede avukatı olsaydım yani milletvekili değil,
keşke mahkemede avukatı olsaydım, çok kolay olurdu bu
dosyayı savunmak, emin olun. Yani olağan bir yargılama süreci
içerisinde söylüyorum, tek celsede beraat ederdi bütün suçlamalardan, hepsi
için söylüyorum; olağan bir yargılama içerisinde. Soruşturma
başlatılmaması gerekir ama başlatıldıysa
olağan, adil bir mahkemede tek celsede beraat ederdi, o kadar net iddia
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar) Baştan sona
hepsini okudum. Ama bunu bir şey olarak görmek lazım. Yani tanık
beyanları
Bir tanık beyanı varmış. O kadar çok
canımızı incitti ki, bu ülkede o kadar çok insanın
canını incitti ki bu itirafçı beyanları, tanık
beyanları ama her nedense, Emniyet müdürlükleri, savcılıklar
başaramadıkları her konuda yine tanık beyanlarına,
gizli tanık beyanlarına, itirafçı beyanlarına
sığınıyorlar.
Şimdi tanık beyanı gizli
tanık itirafçı bunların hepsi aynı şey değil,
farklı adlandırılıyor. Bir kişi gelip tanık
olarak beyanda bulunabilir, bir kişi gizli tanık olarak beyanda
bulunabilir veya itirafçı olarak beyanda bulunabilir. Bir bütün olarak
bunların her üçü de hukuk camiası tarafından
tartışılıyor, her üçü de yani güvenilir delil olarak
değerlendirilmiyor. Ben, önce, hukuk camiası tanık beyanına
nasıl bakıyor, ona ilişkin birkaç şeyi söyleyeyim. Delil
serbestisi sisteminin kabul edildiği ceza yargılamalarında en
çok başvurulan delil, tanık beyanı. Kişinin
uyuşmazlık konusu olayla ilgili beş duyu organı
vasıtasıyla edindiği bilgileri mahkeme huzurunda
aktarmasına tanık beyan deniyor. Sıklıkla başvurulan
bir delil çeşidi olmasına rağmen, yapılan
araştırmalar tanık delilinin tamamen güvenilir bir delil
çeşidi olmadığını ortaya koyuyor. Örneğin, Doçent
Doktor Devrim Güngör ceza muhakemesinde tanık beyanının delil
değeri üzerine bazı tespit ve değerlendirmeler
başlattı; bir makale yayınlamış, bu makaleden bir
örnek vereceğim. Diyor ki Sayın Güngör: İnsan beyni üzerine
yapılan bilimsel araştırmalar sonunda elde edilen bulgular, bir
kimsenin tanık olduğu bir olayı unutmadığı
takdirde doğru hatırladığı şeklindeki
varsayımın yanlış olduğunu çarpıcı bir
şekilde ortaya koyuyor. Aynı eserinde Güngör; somut olayda
tanığın doğru beyanda bulunduğunu tespit etmenin güç
olduğunu, bir kimsenin geçmişi doğru
hatırlamasının veya dolayısıyla aktarmasının
neredeyse imkânsız olduğunu bilimsel çalışmaları
referans alarak ortaya koyuyor, her türlü tanık beyanına kuşkuyla
yaklaşılması gerektiğini çarpıcı bir şekilde
açıklıyor.
Yasa koyucu da tanık delilinin bu
niteliğinin bilincinde olarak 5271 sayılı Yasa kapsamında
tanıklık kurumuna ilişkin ayrıntılı düzenlemeler
yapmış ve sıkı şekil şartlarına
bağlamış, ayrıca Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin adil yargılanma hakkını düzenleyen
6ncı maddesinin (3)üncü fıkrasının (d) bendinde de
tanıklık kurumuna ilişkin özel düzenlemeye yer verilmiş.
5271 sayılı Yasa kapsamında tanık delilinin
güvenilirliğini artırmak için yapılan düzenlemelerle getirilen
şartlardan biri, ceza yargılamasında doğrudanlık
ilkesi gereği tanığın yargılama yürüten mahkeme
tarafından da dinlenmesi ancak tanık yasanın 180inci maddesinde
sayılan zorunlu hâllerde SEGBİS,
naip hâkim veya istinabe yoluyla dinlenebilir. Yine yasanın 43üncü
maddesinin (5)inci fıkrası gereğince tanığın
soruşturma aşamasında savcı tarafından da
dinlenebileceği düzenlenmişse de delillerin
tartışılabileceği evre yargılama aşaması
olduğundan mahkeme huzurunda dinlenmedikçe savcılıkta
alınan beyana dayanılarak hüküm kurulması mümkün değil
demiş yasa. Aynı maddenin (5)inci fıkrasında ise Bu madde
hükümleri, kişinin ancak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme
önünde tanık olarak dinlenmesi hâlinde uygulanabilir. denilmiş ve
kolluğa tanık dinleme yetkisi verilmemiştir. Kolluk
tarafından alınan beyanlar bilgi alma tutanağı olarak
nitelendirilir. Size az evvel okuduğum ve soruşturma konusu edilen
beyan, savcı oraya gitmiş olsa da aslında savcılıkta
alınmış bir beyan değil, kollukta alınmış
bir beyan. Nitekim, Yargıtay da yalan tanıklık suçuna
ilişkin verdiği kararlarda kolluk tarafından yapılan ifade
alma işlemini tanık beyanı olarak nitelendirmemekte,
yalnızca ispat konusunda karar verecek mahkeme önünde verilen beyanı
tanık beyanı olarak kabul etmektedir. Ayrıca, tanık
beyanı 5271 sayılı Yasanın 52nci maddesinde belirtildiği
üzere sözlü olmak zorundadır. Zira tanığın
beyanının doğruluğunu tespit etmede tanığın
tavır ve hareketlerden tutalım, ses tonuna kadar birçok husus ile
sözlü beyanı sonrası sorulacak sorulara ilişkin huzurda
vereceği cevaplar beyanın doğru olup olmadığı
konusunda bir kanaat oluşması açısından önemli etkenlerdir.
Bunlar, adı sanı, kim olduğu belli olan, gizli olmayan açık
bir tanığa ilişkin öğretinin ortaya koyduğu kuşkular.
Bakın, adı sanı belli, kim olduğu belli, böyle bir
kişinin beyanıyla bile bu kadar kuşku taşıyor
öğreti.
Şimdi, gizli tanık kurumuna gelince
FETİ YILDIZ (İstanbul) Evet,
Sayın Tiryaki, hukuka giriş anlatıyorsunuz ya.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Yani bu anlattığımız, açık tanığa bu kadar
kuşkulu yaklaşıyor öğreti. Gizli tanığa gelelim.
Gizli tanık; kamusal bir görev ifa eden tanığın
tanıklık yapması nedeniyle kendisinin veya
yakınlarının yaşam hakkı, vücut
dokunulmazlığı ve özel yaşamın gizliliği
haklarına dönük gerçekleşebilecek tehditler karşısında
korunması ihtiyacı devletleri bu konuda tedbirler almaya sevk
etmiştir. Bu ihtiyaçtan hareketle dünyanın birçok ülkesinde
olduğu gibi ülkemiz mevzuatında da birtakım düzenlemeler
yapılmıştır. İlk olarak 2004 yılında 5271
sayılı Yasada tanığın korunmasına ilişkin
düzenlemelere yer verilmiş, daha sonra 2008 yılında
yürürlüğe giren 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunuyla daha
kapsamlı bir şekilde tanıkları korumaya dönük tedbirler
düzenlenmiştir. Tanığın Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesiyle güvence altına alınmış
hakları korunurken, öbür taraftan, sanığın da Anayasa ve
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'yle güvence altına
alınmış olan adil yargılanma hakkının ihlal
edilmemesine özen gösterilmelidir. Zira, devletin tanığın
haklarını koruma yükümlülüğü olduğu kadar
sanığın haklarını da koruma yükümlülüğü
bulunmaktadır. Yukarıda, teknik delilin özünde çok güvenilir bir
delil türü olmadığını ve yasa koyucunun birçok şekil
şartı getirmek suretiyle tanık delilinin güvenilirliğini
arttırmaya çalıştığını açıkladım.
Bu şartların en önemlilerinden biri de şüphesiz 5271
sayılı Yasanın 201inci maddesi ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi'nin 6ncı maddesinin (3)üncü
fıkrasının (d) bendinde düzenlenmiş olan savunmanın
tanığı dinleyebilme, izleyebilme ve soru sorabilme hakkına
sahip olmasıdır. Bu düzenlemeler, adil yargılanma hakkı,
yargılanmanın aleniliği ve silahların eşitliği
ilkesinin gerektirdiği bir zorunluluk olmakla birlikte savunma
makamına da tanık delilini denetleyebilme ve böylece bu delilin
güvenilirliğini sınayabilme imkânı tanımıştır.
Biz herhangi bir denetime tabi tutulmamış bir gizli tanık
beyanından söz ediyoruz bu soruşturmada. Neden herhangi bir denetime
tabi tutulmamış diyorum çünkü bu gizli tanığın bir
mahkeme huzurunda bu beyanlarını doğrulayıp
doğrulamadığını bilmiyoruz. Ben Hazırlık
Komisyonundayken sordum, istedim; bu gizli tanığın ifadeleriyle
ilgili olarak bir soruşturma başlatıldı mı, dava
açıldı mı, dolayısıyla mahkeme huzurunda dinlenildi
mi, bilmiyoruz ama biz, yukarıda söylediğim gibi, biraz önce
söylediğim gibi gerçekten doğrulanmamış, denetlenmemiş
bir gizli tanık beyanı üzerinden biz derken tabii, bizim
dışımızdaki siyasi partilerden bahsediyorum- Semra Güzel'in
dokunulmazlığının kaldırılmasına karar
verdik.
Bununla birlikte, 5271 sayılı
Yasanın 58inci maddesinin (2) ve (3)üncü fıkraları ile 5726
sayılı Tanık Koruma Kanunuyla düzenlenen gizli tanık
kurumu, savunma makamının tanık delilini denetleyebilme
imkânını büyük oranda ortadan kaldırmıştır.
58inci maddenin (2)nci fıkrasında, tanığın
kimliğinin bilinmesinin kendisi veya yakınları
açısından ağır tehlike yaratabileceği ihtimali
karşısında tanığın kimliğinin saklı
tutulacağı belirtilmiştir. Anılan düzenlemeyle,
tanığın vücut bütünlüğü, yaşam hakkı ile özel
hayatının gizliliği haklarının korunması amaçlanırken
sanığın savunma hakkı ise kısıtlanmaktadır.
Yasa koyucu, 5271 sayılı Yasanın 58inci maddesinin (3)üncü
fıkrası ve 5726 sayılı Yasanın 9uncu maddesindeki
düzenlemelerle tanığın haklarını korumakla birlikte
sanığın savunma hakkının kısıtlanmasının
bir nebze olsun önüne geçebilmeyi amaçlamıştır. 58inci maddenin
(3)üncü fıkrasında, hâkimin, tanığı hazır
bulunma hakkı olanlar bulunmadan da dinleyebileceğini ancak tanığın
dinlenilmesi esnasında ses ve görüntü aktarımı
yapılacağını ve soru sorma hakkının da saklı
kalacağını düzenlemiştir. 5726 sayılı
Yasanın 9uncu maddesindeki düzenlemede ise daha ayrıntılı
olarak dinleme sırasında, tanığın görüntü veya sesi
değiştirilerek tanınmasının engellenebileceği,
tanığın duruşma salonunda fiziksel görünümünü engelleyecek
tarzda mahkemece tayin ve tespit edilecek bir usule göre dinlenilmesine karar
verileceği belirtilmiştir.
Bu düzenlemelerle getirilen alternatifler
uygulansa dahi yargılamaların savunma hakkını
kısıtlayacağı açık olmakla birlikte uygulamada bu
düzenlemelere mahkemelerce riayet edilmediğini, gizli
tanığın teknoloji kullanılarak görüntüsü ve sesi
tanınmayacak hâle getirildikten sonra, hazır bulunma hakkına
sahip olanların dinleyebilme ve soru sorabilme imkânına sahip
olacağı şekilde dinlenilmesi yönteminin çok
sınırlı olarak uygulandığını biliyoruz.
Bakın, savunma hakkını bu kadar
kısıtladığı hâlde hepimiz biliyoruz ki mahkemeler bu
gizli tanıkları bu biçimde mahkeme huzuruna getirmiyorlar. Yani
sesini değiştirerek, görüntüsünü değiştirerek en
azından sanık ve avukatlarının soru sormasına,
iddialarını denetleyebilmesine olanak tanımıyorlar.
Nasıl olduğunu buradaki çoğu hukukçu biliyor; sanık ve
müdafilerine Siz sorularınızı hazırlayın, ben ara
celsede ona sorarım. deyip geçiştiriyor. Dolayısıyla bu
kadar kısıtlı olmasına rağmen aslında çoğu
dosyada sanıklar ve yakınları bundan da
yararlandırılmıyor.
Doktrinde bu uygulamanın Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6ncı maddesinin (3)üncü
fıkrası ile Anayasanın 36ncı maddesinin ihlali olmakla birlikte
5271 sayılı Yasanın 206ncı maddesinin (2)nci
fıkrasının (a) bendi ve 217nci maddesinin (2)nci
fıkrası gereğince hukuka aykırı elde edilen delil
niteliğinde olduğu ve hükme esas alınmasının mümkün
olmayacağı belirtilmektedir. Ben bir tane Anayasa Mahkemesi
kararını okursam neyi kastettiğim anlaşılır. 7
Mayıs 2015 tarihli 2014/12906 Bireysel Başvuru Numaralı
kararı, Baran Karadağ Kararı. Karar şu şekilde: Gizli
tanığın açıklamaları önceden bilinemeyeceği için
savunma tarafından tanığın güvenilirliğini
sınamaya yönelik soruların önceden mahkemeye bildirilmesinin bu
sakıncaları gidermeye yeterli olmadığı,
dolayısıyla savunma tarafından önceden hazırlanan
soruların tanığın çelişkili ve değişen
beyanlarını sorgulamak için yeterli olmadığı,
tanığın ne şekilde beyanda bulunacağının
önceden bilinmeyeceği kabul edilmiştir. Makul gerekçe ve haklı
sebep gösterilmeksizin kimliği gizlenen tanığın ön
yargıyla, husumetle veya düşmanlıkla hareket eden veya
güvenilmez birisi olup olmadığını sınama veya
söyleyeceklerinin inandırıcılığı üzerine
şüphe çekebilme imkânından savunma makamı yoksun
bırakılacaktır. Böylece tanığı sorgulama
hakkının ve CMK 201 uyarınca doğrudan soru yaratma ve
çapraz sorgu hakkının kullanılması engellenecek,
savcılık makamının hazır bulunduğu haricî bir
celsede savunma makamının yokluğunda silahların
eşitliği ilkesi ihlal edilmiş olacaktır. Ama bugün, emin
olun, gizli tanıkların beyanları dosyaların büyük bir
bölümünde hâlâ bu şekilde devam etmektedir. Bizim görüştüğümüz
Semra Güzel'in dokunulmazlığının
kaldırılması dosyasında bunların hiçbirinin
uygulanıp uygulanmadığını bilmiyoruz. Tekrar ediyorum,
bu sorularımıza yanıt verilmedi, bu sorularımızın
araştırılmasına ilişkin taleplerimizin gereği
yerine getirilmedi. Bakın, Anayasa Mahkemesinin bu kararı bir gizli
tanığın kollukta, savcılıkta verdiği ifadeleri
mahkeme huzurunda tekrar etmesi hâlinde verilmiş bir karardır yani
biz bu gizli tanığın henüz bir mahkeme karşısına
çıkarılıp çıkarılmadığını
bilmiyoruz; ben bilmiyorum, sordum, yanıt alamadım. Çoğu zaman
mahkemeler diyor ki: Siz sorularınızı hazırlayın, biz
o soruları ayrıca gizli bir oturuma girip bu gizli tanığa
soracağız. Yani hem gizli tanık hem de gizli bir mahkeme. Bu
durumda bile, bunun uygulanmasının Anayasa Mahkemesi tarafından
hak ihlali olarak görüldüğü bir durumda doğruluğu hiçbir
şekilde denetlenmemiş bir gizli tanığın üç
satırlık beyanı üzerine Semra Güzel'in örgüt üyesi olması
iddiasıyla dokunulmazlığı kaldırıldı,
şimdi de o dosyalarla ilgili, milletvekilliğinin düşürülmesi
isteniyor.
FETİ YILDIZ (İstanbul) Onlarla
ilgili değil, onlarla ilgili değil. Tiryaki, onlarla ne alakası
var? Devamla ilgili bu şart.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Şimdi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin de bu konuda
kararları var; Saakaşvili-Almanya kararı buna örnek. Ayrıca
gizli tanıklık müessesesinin uygulamada oldukça fazla suistimal
edilebildiği de biliniyor. Bakın, ben gizli tanıklarla ilgili
çok çarpıcı bir örnek vereceğim, burada arkadaşlarımız
daha önce de söyledi, HDP önceki dönem Eş Genel Başkanımız
sevgili Selahattin Demirtaş'ın yüz kırk iki yıl hapis
cezasıyla yargılandığı davanın iddianamesinde
2009 yılında dinlenen gizli tanık Mercekin beyanlarına
yer verilmişti ancak yargılama aşamasında Mercek isminde
bir gizli tanığın olmadığı ortaya
çıktı. Mahkeme bu Merceki dinlemek istedi, Diyarbakır Emniyet
Müdürlüğüne, savcılığa yazı yazdı, dedi ki: Siz,
daha önce Mercek isimli bir gizli tanığı dinlemişsiniz, biz
onu mahkeme huzurunda dinlemek istiyoruz. Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığı, Emniyet Müdürlüğü Mercek isminde
bir gizli tanık yok, hiçbir zaman olmadı. dedi. Bu Mercek isimli
gizli tanıktan şu, şu, şu sorulsun, bununla ilgili bilgi
alınsın
Ve Mercek adında herhangi bir gizli
tanığın olmadığı konusunda mahkemeye yanıt
verildi ve söylediğim biçimde yanıttı ama Selahattin
Demirtaş hâlâ tutuklu olarak yargılanmaya devam ediyor.
Bir de itirafçı beyanları var. Bu az
evvel söylediğim gizli tanıkla ilgili. Bakın, önce tanık
beyanı, öğreti bunun kuşkulu olduğunu söyledi. Ne
yaparsanız yapın gizli tanık beyanını delil
niteliğine kavuşturmakta güçlük çekiyorsunuz, Türkiye'de olmayan
gizli tanıkların beyanı var. Bir örnek verdim; Anayasa
Mahkemesinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları var.
Bir de itirafçı beyanları var; 3üncü beyan, tanık olarak ismi
geçen beyan. Yani açık tanık kuşkulu, gizli tanık daha da
kuşkulu, bir de itirafçı beyanları var. Biz, bu beyanı
alınan kişinin itirafçı olup olmadığını da
bilmiyoruz yani Semra Güzelin dosyasındaki bu kişinin. Daha önce
örgütün içerisinde yer aldığı iddiasıyla hakkında bir
soruşturma başlatılmış, daha sonra itirafta bulunan
bir kişi olup olmadığını bilmiyoruz.
Peki, itirafçı beyanına nasıl
bakıyor hukuk? Kısaca biraz ona bakalım. Doktrinde ve
içtihatlarda tanık olarak kabul edilen kişiler,
yargılamanın sonucundan hiçbir şekilde etkilenmeyen, olayla
ilgisi olmayan, sanık veya mağdurla bağlantısı
bulunmayan kişiler olarak tanımlanıyor. Bu durumun
istisnalarından biri suça iştirak eden kişilerin yani
itirafçıların beyanı. Tanığın sanıkla veya
mağdurla bir yakınlığının veya husumetinin
bulunup bulunmadığı vereceği bilginin doğruluğuna
ilişkin bir kanaat oluşmasına vesile olacağından, bu
durum, 5271 bir sayılı Yasanın 58inci maddesinin (1)inci
fıkrasında, hâkimin tanığa ilk olarak soracağı
hususlar arasında sayılmıştır. Yasa koyucu, burada,
tanığın beyanının dışsal veya içsel bir
nedenle etkilenip etkilenmediğini, diğer bir ifadeyle,
beyanlarının objektif olup olmayacağını ölçmeyi
hedeflemektedir. Mağduru veya sanığı tanıyor
olmanın dahi kişinin tanıklığını
etkileyebileceği düşünüldüğünde, kendisi de aynı suçlama
nedeniyle yargılanan kişinin beyanına daha güçlükle itibar
edilmelidir çünkü kendisi de sanıktır ve başkaları aleyhine
vereceği ifadeler sonucunda hiç ceza almama veya daha az ceza alma durumu
vardır, hatta bazı suçlarda olduğu gibi, ödül alma hakkına
bile sahip olabilmektedir. Bu neden, başlı başına,
itirafçı beyanlarını en güvenilmez beyanlar hâline getirmektedir.
Nitekim, 5271 sayılı Yasanın 50nci maddesinin (1)inci
fıkrasının (c) bendi, soruşturma veya kovuşturma
konusu suçlara iştiraken veya bu suçlar nedeniyle suçluyu kayırmaktan
ya da suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirmekten
şüpheli, sanık veya hükümlü olanların yeminsiz olarak dinlenmesi
gerektiğini düzenlemiştir. Yani bu kişilerin
tanıklıklarına yasa koyucu da güvenmediği için onlardan
yemin almamaktadır. Yüksek mahkeme içtihatları,
sanığın suçunu ikrar etmesi durumunda dahi sanığın
beyanının başka delillerle desteklenmediği sürece hükme
esas alınmayacağı yönündedir. Sanığın
ikrarının dahi başkaca delille desteklenmediği sürece hükme
esas alınmayacağı tespiti karşısında,
başkaları aleyhine verilen beyanlarla ilgili daha titiz
davranılması gerektiği izahtan varestedir. Yargıtay 16.
Ceza Dairesi de konuyla ilgili verdiği bir kararında
İtirafçı sanık olup tanık sıfatıyla
dinlenilen, etkin pişmanlıktan yararlanmak için sanık aleyhine
beyanda bulunma hususunda hukuksal yararı olan
isimli kişinin
anlatımı tek başına hükme esas alınmaz. demiştir.
Aynı mahiyette Yargıtay 16. Ceza Dairesinin çok sayıda
kararı mevcuttur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de
Labita-İtalya Kararında konuyla ilgili şöyle demiştir ki
yani özellikle İtirafçı beyanlarına da itibar etmemiz gerekir.
diyenlerin sıklıkla delil olarak gösterdiği mafya içinden, suç
örgütlerinin içerisinden bir itirafla ilgili Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararı. Şöyle diyor AİHM Labita-İtalya
Kararı: Mevcut olayda başvurucu aleyhindeki iddialar, tek bir
kaynaktan yani başvurucunun mafya türü bir örgütün mali ilişkilerine
baktığını dolaylı bir biçimde öğrendiğini
1992de söylemiş olan bir itirafçının anlattıklarından
doğmaktadır. Yetkililere göre Mayıs 1992de söz konusu
itirafçının ifadelerinin genel olarak
inandırıcılığı ve güvenilirliği dikkate
alındığında başvurucunun tutuklu kalması için
yeterli bir delil oluşturmuştur. Mahkeme, İtalyan yetkililerinin
mafyayla mücadelesinde itirafçıların iş birliğinin çok
önemli bir silah olduğunun farkındadır. Ne var ki
itirafçılar tarafından verilen ifadelerin kullanılması zor
problemler de doğurmaktadır. Çünkü bu tür ifadeler nitelikleri
gereği manipülasyona açık olup İtalyan hukukunun
itirafçılara tanıdığı avantajları elde etmek amacıyla
veya kişisel intikam duygularıyla verilmiş de olabilirler. Bu
tür ifadelerin bazen muğlak olabileceği ve bir kimsenin alakasız
değilse bile doğrulanmamış iddialara dayanarak sanık
durumuna sokulabilme ve gözaltına alınabilme riski hafife
alınamaz. Bu nedenle ulusal mahkemelerin de kabul ettiği gibi
itirafçıların ifadelerinin başka delillerle desteklenmesi
zorunludur. Ayrıca, bir duyum mutlaka objektif delillerle
desteklenmelidir. Bununla birlikte uygulamada kolluk tarafından
alınan şüpheli beyanlarının çeşitli menfaatler vadetme,
tehdit, şantaj ve hatta işkence yapmak suretiyle kişinin iradesi
sakatlanarak alındığı karşılaşılabilen
bir durumdur. Bizim ülkemizde de bunun örnekleri vardır. Anayasa Mahkemesi
de iddianamede soruşturma aşamasında alınan
beyanlarına yer verilen itirafçıların kovuşturma
aşamasındaki beyanları incelediğinde bu durumu tespit
etmiştir. Soruşturma aşamasında baskı, tehdit ve kötü
muameleyle beyanda bulunmaya zorlanan birçok kişi, mahkeme huzurunda
baskı ve tehditten uzak bir ortamda özgür iradeleriyle verdikleri
beyanlarda soruşturma aşamasındaki beyanların kendilerine
ait olmadığını ve zorla
imzalattırıldığını ifade etmişlerdir.
Örneğin, Tunceli Cumhuriyet Başsavcısı tarafından
yürütülen bir soruşturma, ad ve soyadının sadece baş
harflerini söyleyeceğim, G.T. isimli bir şahıs, daha sonra
mahkemelerde, tutuklu bulunduğu Elâzığ Cezaevinden
SEGBİS'le verdiği ifadelerinde yaralı vaziyette
yakalandığını, baygın şekilde işkence
gördüğünü, soruşturma aşamasında avukat
yardımından yararlanmadığını, Elâzığ
Barosundan hiç tanımadığı bir avukatın imzasıyla
kendisine zorla bazı beyanlar imzalatıldığını
belirtmiştir. Nitekim, ilk gözaltına alındığı
süreçte ailesi tarafından tutulan avukatı basına
yaptığı açıklamalarda müvekkiliyle 3 kez görüşmek
istediğini ancak görüştürülmediğini belirtmişti. Tanık
G.T. 20 Haziran 2018 tarihli duruşmasında Şu an SEGBİS
sistemiyle görmüş olduğum sanığı
tanımıyorum, ben bu kişiyi hiç tanımıyorum. Ben bu
kişiyle ilgili bir çalışma yapmadım, daha önce bu
kişiyle karşılaşmadım. Bu kişinin göreviyle de
alakalı hiçbir bilgim yoktur, sanığın ismini de
duymuşluğum yoktur. Bu beyanları kabul etmiyorum. Bu beyanlar
istihbaratın yazmış olduğu beyanlardır. Avukat
huzurunda benim beyanım alınmadı, bu bahsedilen söylemler
uydurmadır, sahte beyanlardır. Bu kişiyi de
tanımıyorum, kabul etmiyorum. Gerillanın bu kişilerle
ilgili çalışması olamaz. şeklinde beyanda
bulunmuştur.
Tanık, gizli tanık ve itirafçı
beyanların sonuç olarak delil değeri
tartışmalıdır. Karma Komisyon
Başkanlığının özel önem atfettiği tanık,
gizli tanık ve itirafçı, artık her kimse beyanlarının
delil değeri bence yoktur ve gelecekte de hükme esas alınması
mümkün gözükmüyor. Şöyle ki tanık, gizli tanık ve itirafçı
beyanı kolluk tarafından alınmıştır, savcı
olsa da kollukta alınmış, yukarıda belirttiğim üzere,
kolluk tarafından alınan beyanlar tanık beyanı olarak
değil, bilgi alma tutanağı mahiyetindedir ve delil değeri
yoktur. Tanık, gizli tanık ve itirafçı beyanı henüz
tamamlanmamış bir soruşturma aşamasında
alınmıştır. Bu dosya kesinlikle öyledir. Çünkü
soruşturmanın akıbeti hakkında hiçbir bilgimiz yoktur. Her
ne kadar yasa cumhuriyet savcısına tanık dinleme yetkisi
vermiş olsa da yargılamanın aleniliği ilkesi,
silahların eşitliği ilkesi ve adil yargılanma hakkı
kapsamında tanık mahkeme huzurunda ve savunmanın da katılma
ve soru sorma olanağı bulacağı bir şekilde
dinlenmedikçe yani taraflarca delili değerlendirme imkânı
sağlanmadıkça mahkemece hükme esas alınması mümkün
değildir. Dosyada tanık, gizli tanık, itirafçı
beyanını destekleyen hiçbir ek delil yoktur. Başkaca bir delille
desteklenip desteklenmediği tespit edilemeyen tanık
beyanlarının 5726 sayılı Yasanın 9uncu maddesinin
(8)inci fıkrasına ve yüksek mahkeme içtihatlarına
aykırı olacağı açıktır. Dosyada yer alan
tanığı, gizli tanığı veya itirafçıyı,
her kimse Anayasa Mahkemesinin yukarıda yer verdiğim Baran
Karadağ kararında belirttiği hâliyle savunma makamının
sözlü sorabileceği teknik imkânların yaratılması suretiyle
henüz dinlenmemiştir. Dolayısıyla ve en azından bu delil
hukuka aykırı delil niteliğindedir.
Yukarıda özetle belirttiğimiz
sebeplerle dosyanın tek delili olan tanık beyanının
doğruluğunu denetleme imkânı bulunmadığından,
burada bir yargılama faaliyeti de yürütülmediğinden,
dolayısıyla kendisinin veya avukatların hazır
bulunduğu bir yöntemle dinleme ve soru sorma imkânı
olmayacağından bu beyan üzerinde Semra Güzel'in
dokunulmazlığının kaldırılmaması gerekirdi
fakat Hazırlık Komisyonunda da Karma Komisyonda da Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunda da aksi bir kanaatle
dokunulmazlığın kaldırılmasına karar verildi.
Şimdi, ilk fezlekeyle ilgili kısaca,
özetle söyleyeceğim bunlar, ikinci fezleke neydi onu
hatırlayalım. Linç kampanyasına dönüştürülen ve içinde
fotoğrafların olduğu (3/1843) sayılı fezleke; Adıyaman
Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan ve
soruşturma numarası 2017/3975.
Adıyaman 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin
10 Mayıs 2017 tarihinde verdiği kararla HTS
kayıtlarının incelenmesine karar verilmiş; basına
servis edilen fotoğrafların yer aldığı bu dosya
incelendiğinde fotoğrafların bu tarihte Semra Güzel'e ait
olduğu, yine telefon numarasının tespit edildiği, daha
sonra HTS kayıtlarının incelendiği
anlaşılmaktadır. Semra Güzel'in adı, soyadı, telefon
numarası, görüşmeleri tespit edildiği hâlde
dokunulmazlığının olmadığı 2017
yılı Mayıs ayından milletvekili seçildiği Haziran 2018
tarihine kadar yani bir yılı aşkın bir süre hakkında
hiçbir işlem yapılmamış; bırakınız iddianame
hazırlanarak cezalandırılması istemiyle ceza davası
açılmasını bir yılı aşkın süre içerisinde
ifadesine bile başvurulmamış, dokunulmazlığının
olmadığı bir yıl içerisinde. Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun yıllardır
elinde olan fezlekelerde yer alan bilgi ve belgeler üzerine değil, kendi
elindeki bilgilerin basına servis edilmesinden sonra
toplandığı ve çalışmalarına
başladığı anlaşılmış oldu. Ne zaman?
2022 Ocak ayında. Fotoğrafların güvenlik birimlerinin eline
geçmesinden dört buçuk yılı aşkın bir süre sonra bir
milletvekilinin dokunulmazlığının
kaldırılmasının istenmesi ve vekilliğinin
düşürülmesinin yolunun açılması aslında ivedi bir
gereksinimin olmadığının en açık
kanıtıydı.
Şimdi, ikinci dosyada da
çarpıcı şeyler var, biraz onları anlatayım.
Şimdi, 29 Nisan 2017de Adıyaman Çamyurdunda PKKlılarla
çatışma çıkıyor ve Volkan Bora çatışmada
yaşamını yitiriyor, çatışmada yaşamını
yitiren 4 kişiden 1i. Adıyaman Cumhuriyet
Başsavcılığı hemen 2017/3975 sayılı bir
soruşturma başlatıyor bununla ilgili olarak. 9 Mayıs
2017de sulh ceza mahkemesinden yaşamını yitiren
PKKlıların üzerinden adları ve telefonları çıkan 7
kişi için HTS raporlarının tespit edilmesini istiyor. Bu
yaşamını yitiren örgüt üyelerinin üzerinden ismi ve telefonu
çıkanlardan biri de Semra Güzel. 9 Mayıs 2017de bununla ilgili bir
HTS kaydı araştırması yapılmasın isteniyor yani
bir yılı aşkın bir süre önce; Semra Güzelin henüz
milletvekili olmasından bir yıl önceden bahsediyoruz, henüz Semra
Güzel milletvekili değil. 11 Mayıs 2017de de bu izin üzerinde Bilgi,
Teknoloji ve İletişim Başkanlığından HTS
kayıtları isteniyor. 6 Martta Adıyaman Cumhuriyet
Başsavcılığı, Adıyaman İl Jandarma
Komutanlığından bu 7 kişi hakkında örgüt üyeleriyle
ilişkilerinin olup olmadığının
araştırılmasını istiyor. 18 Eylül 2017de Jandarma
Komutanlığından bir daha bilgi isteniyor, 27 Eylül 2017de
analiz raporları hazırlanıyor, 5 Nisan 2018de hazırlanan
tutanaklar savcılığa gönderiliyor, 3 Mayıs 2017de Jandarma
Genel Komutanlığından 500 gigabaytlık bir harddiskin
incelenmesi isteniyor. 30 Haziran 2017de Jandarma Genel
Komutanlığı uzmanlık raporunu hazırlıyor ve
Adıyaman Başsavcısına gönderiyor, 4.240 tane resim
buluyorlar bu 500 gigabaytlık harddisk içerisinde. Bunların
içerisinde mükerrer olanlar var, örgütle hiç ilişkisi olmayan
fotoğrafların olduğunu söylüyor Jandarma Genel
Komutanlığı; 150 tane fotoğrafı inceliyor
bunların içerisinden, 4.200 fotoğraftan çünkü önceki özel
yaşamına ait binlerce fotoğraf var, biraz önce söylediğim
gibi. Örgütsel olduğunu düşündüğü yani örgüt kamplarında
örgüt üyeleriyle çekildiği düşünülen 150 tane fotoğraf
inceleniyor, ayrıca 195 adet de video inceleniyor Jandarma
Komutanlığı Kriminal İnceleme Bürosu tarafından.
Bunlar ne zaman oluyor? 2017 yılında
oluyor bütün bunlar. Semra Güzel sokakta, dokunulmazlığı yok,
milletvekili değil; 2017 yılında bütün bunlar
yapılıyor. 29 Nisan 2017den yani olay tarihinden 27 Mart 2019a
kadar bütün yazışmalar Adıyaman Cumhuriyet
Başsavcılığının az evvel numarasını
söylediğim 2017/3975 sayılı soruşturma dosyası üzerinden
yürütülüyor, Mart 2019a kadar. 10 Mart 2021e kadar yani yaklaşık
iki yıl boyunca, 2019dan 2021e kadar dosyada hiçbir işlem
yapılmıyor arkadaşlar, 2019dan 2021 yılına kadar; 10
Mart 2021e kadar, iki yıl boyunca. Yani 2017de çokça yazışma
yapılıyor, bilgi isteniyor, araştırma yapılıyor
2019a kadar ama 2019dan 2021e kadar hiçbir şey yok dosyada. 10 Mart
2021de yeni bir soruşturma numarasıyla Adıyaman Cumhuriyet
Başsavcılığı, sulh ceza mahkemesinden
kısıtlama kararı istiyor. Ne zaman? Hangi numarayla? 2021/2197
sayılı Kararla. Şimdi, 2017/3975ten 2021/2197 sayılı
dosyaya nasıl geçiş yapıldığını bilmiyoruz.
Ben bunu Komisyonda da söyledim, hem Hazırlık Komisyonunda hem Karma
Komisyonunda; ortada bir dosya var, iki tane soruşturma dosyası var,
en sonunda fezlekeye dönüştürülmüş fakat bu iki dosya arasında
hukuksal hiçbir bağlantı yok yani en azından son
soruşturmadan öncekinin normalde dosyadan tamamen
çıkarılması gerekir çünkü neye ait, kime ait olduğunu
bilmiyoruz ama hâlâ hepsi aynı soruşturma dosyasında vardı
ve biz bunları birlikte incelemeye devam ettik. Bu arada, ben Komisyonda
hani hatalı bakmış olabilirim, yanlış bakmış
olabilirim Acaba benden kaynaklı bir eksiklik mi var? dedim, uzman
arkadaşlara sordum, bir yanıt vermediler. Hatta Başkana
Savcılıktan bu konuyla ilgili bilgi isteyin." dedim, yani
nasıl bir alaka kurmuş bunlarla ilgili diye. Yok ama işte
atılmış, o kadar üstünkörü çalışma yürütülüyor ki
Bir
milletvekilinin dokunulmazlığının
kaldırılmasından, daha sonra milletvekilliğinin düşürülmesinden
bahsediyoruz, böyle bir dosyadan. Bu kadar üstünkörü, önüne gelen her
dosyayı attıkları bir soruşturma dosyası bu ve
buradaydı dokunulmazlığı kaldırılıp
gönderildiği ana kadar.
Şimdi, biraz önce söylediğim; 10
Mart 2021de yeni bir soruşturma numarasıyla Adıyaman Cumhuriyet
Başsavcılığı, sulh cezadan kısıtlama
kararı istiyor; aynı gün, mahkeme kısıtlama kararı
veriyor; garip bir şekilde, aynı gün, savcılık yetkisizlik
kararı veriyor; yine aynı gün, 10 Martta -10 Martta oluyor bunlar-
dosya, yetkisizlik kararıyla Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderiliyor. 30 Mart 2021 tarihinde,
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından Parlamenter Büro
yetkili. deniliyor, ona havale ediliyor. Burada, Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına geldikten sonra, yeni bir
soruşturma numarası alıyor, 2021/64559. Bu arada, 30 Mart 2021
tarihinde yani bu soruşturma dosyası Adıyamanda oraya gidiyor,
buraya gidiyor, 2021 yılında Ankaraya geliyor ya 30 Mart tarihinde,
Parlamenter Suçlar Soruşturma Bürosunda esas numarası alıyor.
Ocak 2022ye kadar hiçbir işlem yapılmıyor arkadaşlar,
hiçbir işlem. Geçen yıl mart ayında Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı bir soruşturma numarası
alıyor, 10 Ocak 2022 tarihinde, Ocak 2022ye kadar bu dosyada hiçbir
şey yok. 8 Ocak tarihinde basında haberler yer alınca 10 Ocak
tarihinde savcılık Meclisten ve Adalet Bakanlığından
fezleke hazırlanması istiyor yani bu, daha sonra gelen bir dosya,
aslında. Olayın olağan bir soruşturma seyri
olmadığını, herhangi bir avukata, avukatlık
mesleğinin başındaki bir avukata da bu dosyayı inceletsek
buradaki bütün gariplikleri çok çarpıcı bir şekilde görebilir.
Bence ne Türkiye Büyük Millet Meclisini ne Adalet
Bakanlığını ne de mahkemeleri üç yıldır, dört
yıldır, beş yıldır var olan bilgi ve belgeler
değil de tırnak içerisinde bir gazetecinin haberleri harekete
geçirmiştir; ben böyle düşünüyorum.
İçeriğe dair birkaç şey
söyleyeceğim, sabrınıza sığınarak, şimdi bu
algı, kamuoyunda yaratılan algı niye önemli? Bir algı
yaratıldı, biz bunu söylüyoruz. Bu fotoğraflara bakan,
Hazırlık Komisyonunda da söylemiştim, çok kullanılıyor
ya, böyle ortalama zekâya sahip bir kişinin anlayacağı güven
teorisi dedikleri bir bakış açısı üzerinden,
bırakın ortalama zekâya sahibi, ortalama zekânın altında
bir kişiye de siz bu resimleri gösterseniz bir örgütsel ilişki
üzerinden çekilmiş resimler değil, duygusal resimler olduğunu
herkes anlayabilir yani hani bir kişinin sözlüsü,
nişanlısı, sevdiği kişiyle olan resimleri
olduğunu anlayabilir. Ama bu resimler üzerinden şöyle bir algı
yaratıldı: Aslında Semra Güzel milletvekili gibi gözüküyor ama
bir örgüt üyesi, dağdan geldi, onu örgüt gönderdi; kamuoyunda böyle bir
algı yaratıldı aslında Semra Güzelle ilgili olarak. Bunun
böyle olmadığını vicdanlı herkes anlayabilir.
Ayrıca, Semra Güzelin bir bütün olarak yaşamıyla ilgili
gizlilik yok yani neyi kastediyorum? İlkokulu nerede okuduğu,
ortaokulu nerede okuduğu, liseyi nerede okuduğu; bunların
içerisinde hiç kesinti yok. Liseden sonra üniversite sınavına giriyor
ve tıp fakültesini kazanıyor, yine böyle kesintisiz devam eden bir
üniversite hayatı var. Üniversiteyi bitirdikten sonra ihtisas
sınavına giriyor ve anestezi asistanı oluyor Dicle
Üniversitesinde; yine hayatında herhangi bir kesinti yok. Bu arada
Diyarbakır Tabip Odası Eş Başkanlığı
görevini yürütüyor ve daha sonra milletvekili adayı oluyor.
Yaşamının hiçbir kesitinde bir boşluk yok aslında ama
kamuoyunda nasıl yansıtıldı? Semra Güzel milletvekili falan
değil, Semra Güzel örgüt üyesi; aslında dağdaydı, örgüt onu
milletvekili olmak için gönderdi. Kamuoyunda tam olarak böyle bir algı
yaratılmaya çalışıldı ama bunun büyük bir yalan
olduğunu herkes biliyor fakat bunu kabul etmiyor.
Şimdi bir önemli şey, bu
fotoğraf meselesi önemli. Gerçekten bu fotoğraflara bakınca
insanların bir kısmının rahatsızlık
duymasını anlayabiliriz. Yani bu fotoğraflara bakan bir kişi,
bir kısım insan bu fotoğraflardan rahatsızlık
duyabilir ancak o örgüt üyesi denilen insanların yüzde 99u Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşları; anneleri var, babaları var,
çocukları var, kardeşleri var, kuzenleri var, dayıları var,
halaları var, teyzeleri var veya Semra Güzelde olduğu gibi
sevdikleri var.
Bu ülkede, kimisi destekler kimisi desteklemez
fakat doğru bulduğumuz bir dönem yaşandı çözüm süreci
dediğimiz bir süreç yaşandı. Keşke çözüm süreci
başarıya ulaşsaydı, bu ülkede tek bir insanın burnu
kanamasaydı, tek bir vatandaşımız yaşamını
yitirmeseydi ama sonuçta o çözüm süreci bir biçimde sona erdi. Kimin kusurlu
olup olmadığını tartışmıyorum, bugünkü mevzu
öyle bir mevzu değil ama o çözüm sürecinde -bakın, belki size garip
geliyor olabilir ama biz orada milletvekilliği yapan insanlarız-
Batmanda, Hakkâride, Şırnakta, Mardinde, Bitliste,
Iğdırda, bölgenin tamamında bir sürü insan
çocuklarını görmeye gitti, kardeşlerini görmeye gitti,
yakınlarını görmeye gitti ve bunların hepsini aslında
güvenlik görevlileri biliyordu, bazı illerde minibüs duraklarına
sorduğunuzda örgüt üyelerinin nerede olduğunu söylüyorlardı,
böyle bir dönem yaşadık.
FETİ YILDIZ (İstanbul) O kadar iç
içeydi yani!
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Hiç gitmediğiniz bir şehre gidip bir taksi durağında
örgütün üyeleriyle görüşmeye, çocuklarının
yakınlarını görmeye giden insanlar oldu o dönemde ve
bunların hepsi bu ülkede, o dönemde yaşandı. Semra Güzel de
böyle bir dönemde, o olumlu atmosferin olduğu dönemde, olumlu
rüzgârların yaşandığı bir dönemde duygusal ilişki
yaşadığı arkadaşını görmeye gidiyor, bu olay
bu kadar açık ve net, buna başka anlamlar yüklenmesi baştan
itibaren büyük bir haksızlıktı ama o haksızlık bugün
bir milletvekilinin vekilliğinin düşürülmesine kadar geldi.
Şimdi, bu yasama
dokunulmazlığı meselesiyle ilgili birkaç şey söyleyeyim
yani nasıl hukuksuz bir süreç işletildiğine dair. Bu yasama
dokunulmazlığının amacı milletvekillerini keyfî,
asılsız suçlama ve kovuşturmalardan, tutuklanmalardan
korumaktır; bütün herkes yasama dokunulmazlığını böyle
kabul ediyor. Diğer bir ifadeyle, yasama dokunulmazlığın
amacı, milletvekillerinin iktidar tarafından tahrik edilebilecek
keyfî ve zamansız, esassız ceza kovuşturmalarıyla ilgili
geçici bir süre için de olsa yasama çalışmalarından alıkonulmasını
önlemek. Kemal Gözler'in kitabından alıntı yaparak söylüyorum:
Yasama dokunulmazlığı Anayasanın 83üncü maddesinde
şöyle düzenlenmiş: Seçimden önce veya sonra bir suç
işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı
olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz.
Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce
soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla
Anayasanın 14 üncü maddesindeki durumlar bu hükmün
dışındadır. Ancak, bu halde yetkili makam, durumu hemen ve
doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirmek
zorundadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi
hakkında, seçiminden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün
yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona ermesine
bırakılır; üyelik süresince zamanaşımı
işlemez.
Anayasa Mahkemesi -çok yakın tarihli-
Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun başvurusu üzerine 1 Temmuz 2021 ve
bireysel başvuru numarası 2019/10634 sayılı Kararında
yasama dokunulmazlığıyla ilgili çok ayrıntılı
değerlendirmelerde bulunmuştu. Şöyle bir değerlendirme
vardı: Kamu otoritelerinin kanuna dayalı olarak ve anayasal
açıdan meşru birtakım amaçlarla siyasi faaliyetlere çeşitli
sınırlamalar getirmesi mümkündür. Ancak milletvekillerinin yasama
faaliyetleri Anayasa'da özel olarak koruma altına alınmıştır.
Anayasa koyucu bu hükümlerle halkın siyasi iradesinin engellenmemesini ve
hakkın özünün etkisiz hâle getirilmemesini hedeflemiştir.
Demokratik temsil değerlerinin hayata
geçirilebilmesi bakımından oldukça önemli güvenceler olan yasama
bağışıklıkları yüzyıllar süren anayasal
mücadeleler sonucunda elde edilmiş anayasal kazanımlardır. Bu
güvencelerden yasama dokunulmazlığı, Meclisin rızası
olmaksızın gözaltına alma ve tutuklama gibi ağır
müdahaleler de dâhil olmak üzere ceza muhakemesi işlemlerinin uygulanmasına
karşı suç işledikleri iddia edilen Parlamento üyelerine
tanınmaktadır. Hukukumuza ilk kez 1876 Kanun-ı Esasi'nin 79uncu
maddesiyle giren yasama dokunulmazlığı kurumu, geçirdiği
bazı değişikliklere karşın 1921 Teşkilat-ı
Esasiye Kanunu hariç sonraki anayasaların tamamında korunmuştur.
Anayasa'nın 83üncü maddesinde hükme
bağlanmış olan yasama dokunulmazlığı, mutlak bir
güvence olmayıp milletvekilinin Parlamentodaki fiziki
katılımını imkânsız kılacak zamansız ceza
hukuku tasarruflarından geçici olarak koruma sağlar. Anayasa'nın
83üncü maddesine göre milletvekilliği statüsünün sona erdiği yahut
aksi yönde bir Parlamento kararının verildiği andan itibaren
herkes gibi milletvekili de yargılanabilir.
Bu türden bir dokunulmazlığın
iç içe geçen iki tür işlevi vardır: Yasama
dokunulmazlığıyla ilgili kuralların varlığı
her şeyden önce temsilî demokrasi ilkesini koruma ihtiyacına
dayanmaktadır. Dokunulmazlık asıl olarak milletvekillerine bir
ayrıcalık sağlamayı değil, onların
şahsında yasama işlevinin korunmasını ve böylece kamu
yararının sağlanmasını amaçlar. İkinci olarak,
yasama dokunulmazlığı özellikle Mecliste azınlıkta
kalan ve muhalif milletvekillerinin keyfî bir ceza kovuşturması ile
geçici bir süre için de olsa yasama çalışmalarını yapmaktan
alıkonulabilmesinin önüne geçmeyi amaçlar ve halkın seçilmiş
temsilcileri olarak gereksiz müdahale kaygı ve baskısı
taşımaksızın demokratik işlevlerini güvenceli bir
biçimde gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlar. Böylece
milletvekillerinin halkın iradesini Meclise tam olarak yansıtarak
millî iradenin eksiksiz gerçekleşmesi sağlanmaya
çalışılır. Anayasal bir kurum olan yasama
dokunulmazlığı milletvekillerinin bir engelle
karşılaşmadan yasama faaliyetlerine serbestçe
katılmalarını sağlamaya yönelik bir koruma mekanizması
sunduğundan bunun temsilî demokrasinin işleyişi
bakımından önemli bir işleve sahip olduğu kabul
edilmektedir. Bu sebeple Anayasa yargısına hâkim olması gereken
hak eksenli yaklaşım yasama dokunulmazlıklarına
ilişkin anayasal kuralların yorumlanması için de geçerli
olmalıdır. Nitekim Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında bu
yaklaşımın bir sonucu olarak Anayasanın 83üncü maddesine
getirilen istisnaların -Anayasa'nın 67nci maddesinde güvence altına
alınan seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı da dikkate
alındığında- dar ve özgürlük lehine yorumlanması
gerektiğini ifade etmiştir.
Elbette yasama dokunulmazlığı
mutlak değil, yasama dokunulmazlıklarının istisnaları
bizzat Anayasa tarafından öngörülmüş. Bunlar ağır
cezayı gerektiren suçüstü hâli ve seçimden önce soruşturmasına
başlanılmış olmak kaydıyla Anayasa'nın 14üncü
maddesindeki durumlardır ancak Anayasa Mahkemesinin yukarıda
belirtilen Ömer Faruk Gergerlioğlu Kararında
da belirttiği gibi esasen Anayasa'nın 14üncü maddesinin hangi
suçları kapsadığı da tam olarak
anlaşılamamaktadır. Sonuç olarak, Anayasa'nın 14üncü
maddesinin birinci fıkrasının metni Anayasa'nın 83üncü
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan Anayasa'nın 14 üncü
maddesindeki durumlar ibaresini, dolayısıyla Anayasa'nın
14üncü maddesinin birinci fıkrası kapsamına girmesi nedeniyle
yasama dokunulmazlığı dışında bırakılan
suçları salt yargı organlarının kararlarıyla
anlamlı bir şekilde belirlemeye ve böylece belirlilik ve
öngörülebilirliği sağlayacak şekilde yorumlamaya elverişli
değildir.
Tüm bu hususlar birlikte
değerlendirildiğinde Anayasanın 14üncü maddesinin üçüncü
fıkrasında ve Anayasanın seçme, seçilme ve siyasi faaliyette
bulunma hakkını düzenleyen 67nci maddesinin üçüncü fıkrası
hükümlerinden hareketle Anayasanın 83üncü maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan Anayasanın 14 üncü maddesindeki durumlar
ibaresinin kapsamına hangi suçların girdiği konusunda kanun
koyucunun düzenlemesi dışında yargı organlarınca
yapılan yorumlarla birlik ve öngörülebilirliği sağlamanın
mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Yani, Anayasa Mahkemesi, aslında hangi suçların dokunulmazlık
kapsamı dışında olduğunun belirli olmadığını
söylüyor. Dolayısıyla, hiç kimse Bu suç 14üncü madde
kapsamındadır. diye yargılamaya devam edemez. Peki, öyle mi?
Bizim milletvekillerimizin yarısı Anayasa Mahkemesinin bu
kararına rağmen hâlâ yargılanmaya devam ediyor. Anayasa
Mahkemesi diyor ki: 83e göre yargılaması devam edecek kişiler
Anayasanın 14üncü maddesinde belirtilen suçlamalar yöneltilenler...
Fakat Anayasanın 14üncü maddesinin hangi suçları
kapsadığı, hangi suçları kapsamadığı belirli
olmadığından hiç kimseyi yargılayamazsınız.
diyor ama ne yapıyor mahkemeler? Yargılamaya devam ediyorlar, Anayasa
Mahkemesi kararını yok sayıyorlar.
Şimdi, başta söyledim, ilk önce
böyle çok itibar edilmedi ama doğrusunu söylemek gerekirse özellikle
ikinci Komisyon çalışmasından sonra muhalefet
FETİ YILDIZ (İstanbul) Yetmiş
beş dakika oldu Tiryaki, yetmiş beş dakika.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Ne yapalım, sen de vekil düşürüyorsun!
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Daha yeni başladık Başkan.
FETİ YILDIZ (İstanbul) İyi,
devam o zaman!
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Şunu söylemiştim: Semra Güzel, Parlamentonun en çalışkan
milletvekillerinden birisi, bunu örnekleriyle anlattım.
Bakın, Semra Güzel milletvekili olarak
neler yapmış? Asgari Ücretin Vergi Dışı
Bırakılması Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinden 2429
sayılı Ulusal Bayram ve Genel
Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifine kadar, Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı
İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinden Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifine
kadar, Korona Virüs Salgınıyla Mücadele Kapsamında
Sağlık Hizmetlerinin Yürütülmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinden
634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 24üncü Maddesinin Birinci
Fıkrasının Değiştirilmesine İlişkin Kanun
Teklifine kadar pek çok konuda kanun teklifinde bulunmuş sevgili Semra
Güzel.
Yine bu süre içerisinde 273 tane soru önergesi
vermiş. Ben bunlardan birkaç tane örnek vereyim, hangi konularla
ilgilenmiş Semra Güzel? Sağlık çalışanlarına
yönelik şiddet vakalarını ve önleyici tedbirlerine ilişkin,
Sağlık Bakan Yardımcısıyla ilgili iddialara
ilişkin, Sosyal Güvenlik Kurumunun bazı ilaçlara ödeme yapmayı
durdurduğu iddialarına ilişkin, Kurban Bayramı öncesi
yapılan et ithalatı ile bu etlerdeki şarbon ve diğer
hastalık tehditlerine ilişkin, Bitlis Hizanda şarbon
teşhisi konulan bir çocuğun hayatını kaybetmesine
ilişkin, sağlık çalışanlarına yönelik
şiddete ve alınan önlemlere ilişkin, Diyarbakır ilinin
Bağlar ilçesinde bir okulda okul üniformaları olmadığı
gerekçesiyle öğrencilerin topluluk içinde rencide edilerek eve
gönderildiği iddiasına ilişkin, Muş Cezaevinde
hayatını kaybeden hasta ve yaşlı bir hükümlüye ve hasta
mahpuslara ilişkin, Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve
Araştırma Hastanesinde bazı katların boşaltılmasıyla
ilgili iddialara ilişkin, HDPnin aday başvuru sürecinin baskı
altında yapıldığı iddiasına ilişkin,
kayyumlar tarafından yönetilen bazı belediyelerde Sayıştay
tarafından yapılan tespitlerin soruşturulmasına
ilişkin, Diyarbakır Hani ilçe belediyesince alacaklı
işçilerin ücretlerinin ödenmeme nedenine ilişkin, cezaevlerindeki
ağır hasta hükümlülerin durumlarına ilişkin, Malatyada
eski eşinden şiddet gören bir kadının Emniyet birimlerine
yaptığı başvuruların sonuçsuz kaldığı
iddiasına ilişkin, Malatyada son dönemde yaşanan kadına
yönelik şiddet vakalarına ve kadına yönelik şiddetin
önlenmesi için yapılan çalışmalara ilişkin, bazı
seçmen kayıtlarında usulsüzlük yapıldığı
iddiasına ilişkin, Diyarbakırda bir düğün konvoyuna
yapılan müdahaleye ilişkin, Elâzığda bulunan bir hastanede
Türkçe bilmeyen hastalar için kullanılan dil kartlarına ilişkin,
yoksulluk sınırının altındaki hane halkı
sayısından sosyal yardımlara ve Diyarbakırda sosyal
yardım alan vatandaşlara gönderilen kısa mesaja ilişkin; bunun
gibi yüzlerce soru sormuş, araştırma önergesi vermiş Semra
Güzel.
Yine araştırma komisyonuna
ilişkin olarak 466 tane önergeye imza vermiş Semra Güzel, bunlardan
36 tanesinin ilk imzacısı yani Meclis araştırma komisyonu
kurulmasına ilişkin 466 tane de önergede imzası var, bunlardan
36 tanesinin de ilk imzacısı. Bunlardan birkaç tane örnek vereyim:
2011de Şırnak'ın Uludere ilçesinde düzenlenen operasyonun tüm
yönleriyle değerlendirilmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önerge
vermiş. Yine Diyarbakır'ın Sur ilçesinde ilan edilen sokağa
çıkma yasakları sırasında yaşananlara ilişkin
iddiaların araştırılması amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasını istemiş. TÜİK'in
yayımladığı verilere ilişkin iddiaların araştırılması
için Meclis araştırması açılmasını istemiş.
Engelli kadın ve kız çocuklarıyla ilgili bir araştırma
komisyonu kurulmasını istemiş. Cezaevlerindeki hak ihlalleriyle
ilgili bir Meclis araştırması açılmasını
istemiş Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinde
gerçekleştiği iddia edilen usulsüzlüklerle ilgili bir Meclis
araştırması istemiş. Pandemiyle artan kadın işsizliği
ve yoksulluğunun araştırılmasını istemiş.
Türkiye'de cinsel istismara maruz kalan engelli kadın ve çocukların
sorunlarının tespiti için araştırma istemiş.
Diyarbakırda artan kadına karşı şiddet
olaylarının tespit edilerek bu konuda önleyici politikalar
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması istemiş.
Kadın sağlık çalışanlarının
sorunlarının araştırılması amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasını istemiş. Bunun
gibi onlarca Meclis araştırması komisyonu kurulması
önergesi vermiş. Dikkat ederseniz, büyük bir bölümü milletvekilliği
yaptığı kente dair ciddi iddialarla ilgili, bir kısmı
da mesleğiyle ilgili, bir hekim olarak
araştırılmasını istediği konularla ilgili.
İşte böyle bir arkadaşımızın önce
dokunulmazlığını kaldırdınız, şimdi de
vekilliğinin düşürülmesini istiyorsunuz.
Şimdi, bu, örgüt kamplarına gitme
meselesiyle ilgili bir iki şey söyleyeceğim. Yani sanki ilk kez bir
örgüt kampında bir kişinin resmi çıkmış gibi bir
izlenim oluştu o dönem. Resimlerinin basın-yayın
organlarında yayımlanması ve bunun bir linç kampanyasına
dönüştürülmesi üzerine yaptığı yazılı
açıklamada, yalnız kendisinin değil, milyonlarca insanın
geleceğe umutla baktığı, barışı arzuladığı
ve çözüm süreci olarak adlandırılan süreçte PKK kamplarına
sözlüsünü ziyaret etmek için gittiğini ifade etmiş.
PKK üyesi olmayan ancak farklı zamanlarda
farklı amaçlarla PKK kamplarını ziyaret etmiş başkaca
kişiler var mı, bu kişilerle ilgili hiçbir soruşturma
başlatılmış mı, bakalım. Örneğin PKKnin
silahlı üyelerini Türkiye sınırları dışına
çekeceğini duyuracağı Nisan 2013teki basın
toplantısına Türkiye ve dünyadan yüzlerce gazeteci
katılmış. BBC, Reuters, CNN, Al Jazeera, AP gibi
uluslararası medya kuruluşları; Show TV, CNN Türk, Anadolu
Ajansı gibi yerli kuruluşların temsilcileri de PKK
kamplarında gerçekleştirilen basın toplantısına
katılmış, öncesi ve sonrasında PKKlilerle röportajlar
yapmıştır. Bu medya kuruluşlarının hiçbir üyesi
hakkında soruşturma başlatılmamış, ceza
davası açılmamıştır. Bu tarihten önce de sonra da
yüzlerce gazeteci benzer ziyaretler gerçekleştirmiş ancak bu
haberleri yapanlar hakkında da soruşturma
başlatılmamış, ceza davası da
açılmamıştı. Ya da çok sayıda insan hakları
örgütü üyesi, siyasetçi, gazeteci, farklı tarihlerde, PKK tarafından
esir alınan, kaçırılan asker, polis, köy korucusu veya sivilleri
teslim almak için PKK kamplarına gitmiş veya PKKlilerle
görüşmüştür ancak bu insani girişimler de haklı ve
doğru biçimde hiçbir soruşturmaya tabi tutulmamış, bu kişilerin
cezalandırılması için davalar açılmamış, açılanlar
da ya takipsizlikle sonuçlanmış veya beraatle sonuçlanmış.
Bakın, İnsan Hakları
Derneğinin 9 Mayıs 2013 tarihinde yayımladığı
rapora göre neler olmuş, neler yapılmış? 5 Ağustos
1991 tarihinde Hakkârinin Şemdinli ilçesi Samanlı Jandarma
Karakoluna baskın düzenleyen PKK militanları eylem sonrası 7
askeri alıkoydu. Askerler Mehmet Çiçek, İbrahim Doğan, Hüseyin
Ören, Vahit Çiftçi, Mehmet Ali Öz, İdris Şahin ve İbrahim
Kubatoğlu 18 Ekim 1991 tarihinde götürüldükleri Zagros
Dağlarında kendilerini görüntülemek isteyen bir grup gazeteciye
teslim edilerek serbest bırakıldı. Gazeteciler teslim almaya
girmişti. Ağustos 1991 tarihinde Türkiye'nin Irakın kuzeyine
düzenlediği ilk sınır ötesi operasyonda meydana gelen bir
çatışmada Adıyamanlı Er Nurettin Demir PKK militanları
tarafından esir alındı, Nurettin Demir 19 Ekim 1991 tarihinde
daha önce Hakkârinin Şemdinli ilçesi Samanlı Karakolunda esir
alınan 7 askerle birlikte serbest bırakıldı. Bunlar hep
İnsan Hakları Derneğinin raporları.
Siirtin Pervari ilçesinde alıkonulanlar
olmuş, 20 Nisan 1992 tarihinde gazeteciler ve Kızılhaç Irak
temsilcilerinden Shilip Hochstrassenin de aralarında bulunduğu
Kızılhaç ekibine teslim edilerek serbest
bırakılmış. Yine, 1991 tarihinde Şırnakın
Balveren beldesinde 3 kişi alıkonulmuş, Kızılhaç
ekibine 20 Nisan 1992de teslim edilmiş. 25 Aralık 1991de yine
Şırnakın Cudi Dağı eteklerinde Dereler Jandarma Bölük
Komutanlığına yönelik eylemde bir asker alıkonulmuş,
Kızılhaç ekibine 20 Nisan 1992de teslim edilmiş. 2 Aralık
1992de izin için gittikleri İstanbuldan bir otobüs firmasıyla
Siirte dönen Siirt Orduevinde görevli erler Bitliste alıkonulmuş;
alıkonulan 3 asker Diyarbakır kırsalındaki kampa giden 2
gazeteciye teslim edilerek serbest bırakılmış.
Gazeteciler, Kızılhaç
kuruluşları dışında başka bir örnek: 14 Haziran
1995te Hakkârinin Şemdinli ilçesine bağlı Ortaklar Jandarma
Karakolu baskınında askerler alıkonulmuş; askerler 8 Aralık
1996 tarihinde Zeli kampına giden Refah Partili Milletvekili Fethullah
Erbaş ile aralarında İnsan Hakları Derneği ve
MAZLUMDERin de bulunduğu sivil örgütlerden oluşan bir heyete teslim
edilerek serbest bırakılmış. Şimdi, rapor uzun bir
rapor; İnsan Hakları Derneğinin PKK militanları
tarafından alıkonulanlar raporunda bütün bu ayrıntıları
görebilirsiniz, ben çok daha fazla zamanınızı
almayacağım.
Özetle, bir kimsenin PKK kamplarına
gitmiş olması tek başına soruşturma konusu olamaz, bu
kamplara giden herkes PKKnin üyesi olarak nitelendirilemez. Nitekim ne haber
peşinde koşan gazeteciler ne de alıkonulmuş askerleri
teslim almaya giden siyasetçiler ile insan hakları
kuruluşlarının temsilcilerine PKK üyeliği suçlaması
yöneltilmemiştir. Semra Güzelin sözlüsünü ziyaret için ve çözüm sürecinde
örgüt kamplarını ziyaret etmesinin de esasen bu ziyaretlerden hiçbir
farkı yoktur.
Bu çözüm süreci meselesi önemli; ona dair de
birkaç şey söylemek istiyorum çünkü gerçekten bu çözüm sürecinde neler
olduğunu unutuyoruz bazen. Bu ülkede neredeyse kırk yıldır
düşük yoğunluklu bir savaş sürüyor. Bu düşük
yoğunluklu savaş Genelkurmay Başkanlığı
yetkililerine ait bir ifade. Büyük bir çatışma sürüyor. Bu kadar uzun
süren bir süreci terör diyerek kimse geçiştiremez çünkü ortada korkunç
bir savaş ve tarafları var. Bu çatışmalarda 50 binden fazla
insan yaşamını yitirdi, binlerce köy, mahalle yakıldı,
boşaltıldı ve milyonlarca insan göç etti, binlercesi sürgünlerde
memleket hasretiyle yaşamını yitirdi. Evet, bunlar Türkiyede
oldu ve olmaya devam ediyor.
Bugün Diyarbakır, Van, Mardin, Bitlis,
Siirt, Batman, Ağrı, Hakkâri, Şırnak, Muş, Kars,
Iğdır veya Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı
herhangi bir kentte, İstanbulun, İzmirin, Mersinin, Adananın
Kürtlerin yoğun yaşadığı bir varoş mahallesine
gidin, evinde mutlaka ya bir tutuklu ya da bir kayıp vardır, hatta
çoğu zaman birden fazladır bu kayıp ve tutuklular. Yine, bu
insanların çoğunun dağa çıkmış bir
yakını vardır; bu yakınlarından, sevdiklerinden bir
haber, kayıplarından bir cenaze, bir kemik bekleyen binlerce aile var
bu topraklarda, binlerce anne, baba, eş, kardeş var. Üstelik bu
kişilerin dağdaki yakınları sadece PKKliler de değil;
bir yandan dağdaki PKKli yakınlarının, bir yandan da asker
yakınlarının yolunu gözlüyorlar.
Bu hakikat bu topluma ait. Bu, sosyolojik bir
gerçeklik. PKKye katılmış gençlerin de ağabey,
kardeş, anne, baba, dayı, teyze veya sevgili olabileceği
yadsınamaz bir gerçeklik. Siyasetin işi bunu düşünmemek, bunu
yok saymak değil. Bu hem ahlaki hem de politik bir görev. Siyasi
sorumluluk gereğidir bu. Bunu düşünmek elbette biz siyasetçilerin
işi. Onlar yeryüzünün başka bir yerinden gelmiş değiller.
Bu, ülkenin yüz yıllık tarihî gerçekliğidir. Adına Kürt
sorunu denilen bu sorun ülkenin en ağır ve en temel sorunudur.
Dolayısıyla bu sorunu Şark Islahat Planlarına, öldürmeye,
tutuklamaya, sürgüne, açlıkla terbiye etmeye, kayyumlarla irade
gasbına, siyasi temsilcilerini rehin almaya ve tutmaya, en ağır
sorunları hamasetle geçiştirmeye sıkıştırmak;
özcesi bu sorunu terör-güvenlik denklemine sıkıştırmak bu
politikaları, bu savaşı sürdürmekten başka bir şeye
hizmet etmedi, etmemiştir.
Güvenlikçi siyaset, sorunlarla yüzleşme
yerine onları ertelemektir, görmezden gelmektir, bürokrasiye havale ederek
en sonunda da yok etmeye çalışmaktır. İnsan olma
ereğinden çıkmaktan başka bir anlam ifade etmez, politik olarak
da kanlı bir çıkmaz dışında bir denklem yaratmaz.
İşte, bizim barış siyasetimiz, Kürt halkının,
Türkiye halklarının barış mücadelesi tam da o gençlerin
hayatlarını kurtarmaya dönük Bu ülkede tek bir insanın burnu
dahi kanamasın, her türlü sorun diyalog ve müzakere yöntemleriyle
çözülsün. ısrarıdır. Bunun oldukça zor olduğunun
farkındayız, barışı inşa etmenin zor
olduğunun bilincindeyiz. HDP, yıllardır bunun bilinciyle, bunun
ciddiyetiyle siyaset yapıyor. Bir arada, barış içerisinde
yaşamanın imkânlarına yıllardır kapı arayan bir
siyaseti inşa etmeye çalışıyoruz. Bütün çabamız, ölüm
siyaseti karşısında bir yaşam siyasetini icra etmek. HDP,
bunu politik ve ahlaki sorumluluk olarak kabul ediyor. Hiçbir siyasi çıkar
bunun üstünde olamaz, hiçbir mücadele barış mücadelesinden daha
değerli olamaz. Biz, çatışmaların son bulduğu,
barış umudunun topluma yayıldığı çözüm sürecinde
bu sorumlulukla hareket ettik. 2013 yılı ile 2015 yılları
arasında HDP cesur davranarak kalıcı bir barışın
sağlanması için çalıştı çırpındı,
üzerine düşen bütün sorumluluğu aldı. Halklara karşı
taşıdığı politik ve ahlaki sorumluluğu bütün
risklere rağmen aldı, bugün de HDP bu sürecin arkasındadır.
Çatışmaların durduğu 2013
ile 2015 yılları arasında, barış umudunun
yaşandığı bir dönemde birçok ilk yaşandı.
Çatışma süreçlerinde bir araya gelmeyen birçok farklı kesim bir
araya geldi. Bu dönem PKKlilerin aileleri ile asker aileleri
Diyarbakır'da bir araya geldi, kalıcı bir barışın
inşa edilmesi ve savaşın son bulması taleplerini birlikte
dile getirdiler. Sürecin aktörü birçok siyasetçi, gelişmeleri
yakından takip eden onlarca gazeteci gibi birçok yurttaş da
evlatlarını, eşlerini, kardeşlerini, babalarını
sevdiklerini ve yakınlarını görmek için PKKlilerin
bulunduğu alanlara gitti. Dünyanın her yerinde,
çatışmaların son bulduğu dönemlerde, insanlar,
çatışmanın bir parçası olmuş
yakınlarının ve sevdiklerinin peşine düşerler; bu, son
derece olağan bir süreçtir. İnsanların yıllardır
görmedikleri çocuklarına, sevdiklerine kavuşması neden suç
olsun? Kaldı ki bu buluşmalar devletin bilgisi dâhilinde meydana
geldi. Bu dönem halk akın akın yakınlarını görmek için
bu bölgelere gidiyordu. Keşke bu dönem söz konusu olan barış
inşası başarılı olsaydı da bu ülkenin
evlatları hayatını kaybetmeseydi. Siyasi sorumluluğu olan
partilerin ve kişilerin üzerine düşünmesi gereken aslında tam
olarak bu olmalı, üzülünmesi gereken nokta bu olmalı.
Sorulması gereken soru şudur: Neden
barışı inşa edemedik de bu ülkenin evlatları
yaşamını yitirmeye devam etti, ediyor? Çünkü aynı iktidar,
o dönemin de aktörüydü, dönemin aktörü değilmiş gibi bu süreçten
kendisi dışındaki aktörler için suç üretmesi kelimenin tam
anlamıyla bir kumpastır. Bu kumpas dönüp aynı iktidarı
vurma potansiyeli taşır. O nedenle çözüm süreci siyaset malzemesi
yapılmamalıdır. Bu, yalnızca bu topluma daha fazla ölüm
getirme, aynı zamanda barış ihtimalinin savunulduğu bir
dönemin suça dönüşme riskini doğurur ki bu iktidar başta olmak
üzere bütün tarafları ve aktörleri suçlu ilan eder. Hayır, suç olan,
savaşı ve çatışmaları savunmaktır,
barışı savunmak değildir; suç olan, ölümü savunmaktır,
yaşamı savunmak değil. (HDP sıralarından
alkışlar) Bu mesele kriminalize edilecek bir mesele değildir;
ortada bir Kürt sorunu vardır, onlarca yıldır sürüyor. İktidarın
bu meseleyi kriminalize eden yaklaşımı sorunu
ağırlaştırıyor, daha fazla cana mal oluyor, ölümleri
beraberinde getiriyor; silahların da çatışmaların da
sorumlusu maalesef bu politikalar.
İktidar, demokratik siyaset
yollarını kapatmakta, sonra da o insanlarla temas kuran herkesi
terörist ilan etmektedir. Bu, aslında, topyekûn olarak bir halkla mücadele
edildiğinin göstergesidir; bu yaklaşım maalesef onlarca
yıldır sürüyor. Çözüm süreci, barış umudu yani ülkenin en
önemli, en ağır sorununu çatışmasız ve diyalog
zemininde çözme girişimi devam etseydi bugün, yaşamını
yitiren yüzlerce, belki de binlerce insan ölmeyecekti. Süreç
sonlandırılıp çatışma ve öldürme siyasetinin
hızlandırılmasıyla, Ankara Gar katliamı, Suruçta,
Diyarbakırda sokağa çıkma yasakları başta olmak üzere
neredeyse her gün sivil insanlar yaşamını yitirdi; aynı
zamanda, askerler, polisler, köy korucuları ve PKKliler
yaşamını yitirdi. Eğer süreç bozulmasaydı o günden bu
yana yaşamını yitiren insanlar ölmeyecekti; aileleriyle,
sevdikleriyle birlikte olmaya devam edecekti.
Bugün iktidarın Türkiyede
yarattığı gergin ve kutuplaştırıcı siyasi
atmosferden kaynaklı en konforlu davranış biçimi, söz söylememek
veya Semra Güzelin aleyhinde konuşmaktır fakat bu davranış
biçimi, ülke gerçeklerine bir kez daha gözünü kapatıp
kulaklarını tıkayarak ölüm siyaseti izleyenlerin yapmak
istediği hezeyana gelmek anlamına gelecektir. Sadece Türkiyede
değil, dünyanın her yerinde yaşayan Kürtler Semra Güzelin dokunulmazlığının
kaldırılmasına ilişkin süreci, gözaltına
alınmasına ilişkin süreci izledi, bugün de vekilliğinin
düşürülmesine ilişkin süreci izliyor. Toplumun büyük bir kesimi
dokunulmazlıkların kaldırılmasını ve
vekilliklerin düşürülmesini demokratik siyasete vurulan bir darbe olarak
görüyor, Türkiye toplumu bu süreci böyle okuyor.
Dokunulmazlıkların
kaldırılması ve vekilliklerin düşürülmesi Kürtlerin
hafızasında çok daha ciddi bir yaraya sahiptir. DEPlilerden bugüne,
Kürtler bu süreci iradelerine bir saldırı olarak görüyor. DEP davası
gibi, 4 Kasım darbesi gibi, Leyla Güvenin, Musa
Farisoğullarının vekilliklerinin düşürülmesi gibi bugün
Semra Güzelin vekilliğinin düşürülmesi de Kürtlerin nezdinde
Kürtlerin iradesinin yok sayılmasıdır. Kürtler başta olmak
üzere, toplumun geniş kesimleri, siyasi çıkar amacıyla bir
vekilin daha vekilliğinin düşürülmesine rıza göstermiyor ve
rıza göstermeyecek. (HDP sıralarından alkışlar)
Bakın, çok uzun uzun
hazırlıklarım var ama neresini paylaşayım bilmiyorum.
Şimdi, ilk kez bir milletvekilinin dokunulmazlığı
kaldırılıp vekilliği düşürülmüyor aslında yani
1960lı yıllarda da sonrasında da özellikle 1990lı
yıllarda da çokça milletvekilinin dokunulmazlığı
kaldırıldı, çokça milletvekilinin vekilliği düşürüldü
ama emin olun, geriye dönüp baktığımızda, hiç kimse bunlara
İyi olmuş. demiyor; ne Çetin Altanın ne Osman
Bölükbaşının ne Hatip Diclenin ne Musa
Farisoğullarının ne Leyla Güvenin
dokunulmazlıklarının kaldırılması,
milletvekilliklerinin düşürülmesi, geçmişe
bakıldığında İyi yapılmış. İyi
yapıldı. İyi ki dokunulmazlıkları
kaldırıldı. İyi ki milletvekillikleri düşürüldü.
denilecek olaylar değil. Emin olun, tarih bunu da yazacak, tarih Semra
Güzeli de yazacak, sadece fotoğrafları gerekçe gösterilerek bir
milletvekilinin nasıl lince maruz
bırakıldığını, nasıl sokağa
çıkamaz hâle getirildiğini ve sokağa
çıktığında da nasıl başının
eğilerek gözaltına alınmaya
çalışıldığını yazacak ve kimse bunun bir ak
sayfa olarak yazılacağını düşünmesin; emin olun, bu
ülkenin siyasi tarihine ve özellikle iktidarın siyasi tarihine kara bir
leke, kara bir sayfa olarak yazılacak.
Kürt sorunuyla ilgili o kadar çok şey
söylemek istiyorum ki çünkü gerçekten bu sorunun kaynağı böyle hani
Daha yaşamaya devam edeceğiz, ya Kürt sorununu çözeceğiz ve
analar ağlamayacak, insanlar gözyaşı dökmeyecek, sadece siyasi
tartışma yürüteceğiz ya da bu ülkenin evlatları birbirini
öldürmeye devam edecek; her ikisi de bu Meclisin, siyasetçilerin karar
vereceği şeyler.
Şimdi, dokunulmazlığın
kaldırılması serüveni, Semra Güzelin
dokunulmazlığının kaldırılması serüveni
böyle çok acı, çok talihsiz. Mecliste grubu bulunan 4 tane siyasi partinin
milletvekilleri de dokunulmazlığının
kaldırılması yönünde oy kullandılar; belki de bu sürecin en
talihsiz tarafı, en üzücü tarafı bu. Şimdi de bir milletvekilinin
vekilliğinin düşürülmesine ilişkin sürecin son
aşamasındayız. Adalet ve Anayasa Komisyonlarından
oluşan bir Karma Komisyonda görüşüldü, bir Hazırlık
Komisyonu oluşturuldu, Hazırlık Komisyonunda bir karar verildi,
Karma Komisyonda bir karar verildi ve dosya Türkiye Büyük Millet Meclisine
geldi. Şunu söyleyeyim: Çok talihsiz ifadeler vardı, birisi, ismini
vererek söyleyeyim, Ramazan Can bunun siyasi bir karar olduğunu söyledi
yani Bu, hukuksal bir karar değil. dedi yani Bu bir siyasi karar. dedi
İlk dosyadan farklı değil. Biz siyaseten karar veriyoruz.
demiş oldu yani. Semra Güzelin vekilliğinin düşürülmesi,
iktidar milletvekilleri tarafından resmî biçimde, Komisyon
tutanaklarına geçmiş biçimde siyasi karar olarak nitelendirildi.
Dolayısıyla bundan sonra bunun aksini hiç kimse söyleyemez. Hatta bir
adım ileri giderek Siyasi bir karar olduğu için muhalefet partisi
milletvekilleri de bunun lehine oy kullanacaklar. dedi yani Biz, burada bir
hukuk tartışmıyoruz, bir hukuksal nitelendirme yapmıyoruz;
biz, burada siyaset yapıyoruz, siyaseten bir tartışma
yürütüyoruz. Mesele, Semra Güzelin devamsızlık meselesi değil.
dedi Karma Komisyonda iktidar partisi milletvekilleri. Talihsiz olan, ana
muhalefet partisi milletvekili, eski bir hukukçu da Ben hukuksal olarak
dosyayı inceledim, hukuken milletvekilliği düşürülmelidir.
dedi; bu da büyük bir talihsizlik. Bunun ne kadar büyük bir hukuksuzluk
olduğunu aslında Karma Komisyonda bütün ayrıntılarıyla
anlatmıştım. Şimdi bu kürsüden bunun nasıl büyük bir
hukuksuzluk olduğunu bir kez daha anlatacağım ve emin olun, hiç
kimse buna hukuk diyemez.
Şimdi, milletvekilliğinin
devamsızlık nedeniyle düşürülmesi süreci nasıl
başladı? Meclis Başkan Vekilleri bir anda, 31 Mayıs
tarihinden itibaren Genel Kurul açılışında yoklama almaya
başladılar; bir anda, 31 Mayıs tarihinde. 31 Mayıs 2022, 1
Haziran 2022, 2 Haziran 2022, 7 Haziran 2022, 8 Haziran 2022, 9 Haziran 2022; 1
Ağustosta başka bir nedenle yoklama alınmış.
Şimdi, ben merak ettim, Komisyon toplanınca Meclis Başkanlığına
bir dilekçe verdim Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda 1 Ekim
2018den 18 Ekim 2022 tarihine kadar yani Komisyon toplandığı
tarihe kadar kaç kez yoklama yapıldı? Hangi tarihlerde yoklama
yapıldı? Bu yoklamalarda kaç kişinin
devamsızlığı tespit edildi? diye Meclis
Başkanlığına sordum. Meclis Başkanlığı,
20 Ekim tarihinde bana yanıt verdi, dedi ki: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunda 1 Ekim 2018 tarihinden 18 Ekim 2022 tarihine kadar toplam 448
birleşim, 1.985 oturum gerçekleştirilmiştir. Bu 448
birleşimde, bakalım kaç kez yoklama yapılmış: 10 Ekim
2018, 2 Ocak 2020, 1 Nisan 2021, 9 Kasım 2021, az evvel söylediğim 6
yoklama ve son olarak 1 Ağustos 2021. Toplam 11 kez; 1i açılış,
6sı söylediğim olmak üzere 11 kez yoklama yapılmış. 448
birleşim ve 1.985 oturumda 11 kez yoklama yapılmış. Bu 11
kez yapılan yoklamada kaç kişi gelmedi? diye sordum, gelmeyenleri
tespit etmişler sonuçta. Meclis Başkanlığı bana da
yanıt verdi, dedi ki: 31 Mayıs 2022, 9 Haziran 2022 tarihleri
arasında gerçekleştirilen Genel Kurul birleşimlerinde
yapılan yoklamalar neticesinde İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin,
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu, Ordu Milletvekili Cemal
Enginyurt ile Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel'in 5 birleşimi
aşan Genel Kurul devamsızlıkları tespit edilmiş.
Toplam milletvekili bunlar arkadaşlar, 5 birleşim
devamsızlığı olanlar; diğerlerinin mazereti kabul
edilmiş, Semra Güzel herhangi bir mazeret beyanında bulunmamış.
Şimdi mevcut durum bu yani. Ortalama zekâya sahip herkes Semra Güzel için
bu yoklamanın yapıldığını biliyor.
Peki, Meclis Başkan Vekili öyle canı
sıkıldığında yoklama alabiliyor muymuş yani bu
hukuksal mıymış, bir bakalım. İç Tüzük 138/1: Bir
milletvekili Meclis çalışmalarına özürsüz veya izinsiz olarak
bir ay içinde toplam beş birleşim günü katılmazsa
devamsızlığı Başkanlık Divanınca tespit
edilir ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyona gönderilir. Şimdi, bu nasıl tespit edilecek? İç
Tüzükün 57nci maddesine göre tespit edilecek. İç Tüzükün 57nci maddesi
ne diyor: Başkan birleşimi açarken tereddüde düşerse yoklama
yapar. Bu tereddüt meselesine birazdan döneceğim ama önce Anayasa
96yı hatırlayalım, Anayasa 96 ne diyormuş: Türkiye Büyük
Millet Meclisi, yapacağı seçimler dahil bütün işlerinde üye
tamsayısının en az üçte biri ile toplanır... Yani Türkiye
Büyük Millet Meclisi üye tamsayısı olan 600ün üçte 1iyle, 200le
toplanması gerekiyormuş.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anayasada başkaca
bir hüküm yoksa toplantıya katılanların salt çoğunluğu
ile karar verir; ancak karar yeter sayısı hiçbir şekilde üye
tamsayısının dörtte birinin bir fazlasından az olamaz.
Yani kaç kişi edecek? Dörtte 1inden az olmayacak. İç Tüzük ne diyordu
yoklama için: Başkan birleşimi açarken tereddüde düşerse
yoklama yapar. Peki, benim okuduğum tarihlerde Başkanının
tereddüde düşmesini gerektirecek bir durum var mı? Meclis Başkan
Vekilinin bu koşullarda yoklama yapma yetkisi var mıydı? İç
Tüzük diyor ki: Tereddüde düşersen yoklama yapabilirsin. Burada Sayın
Başkan Vekili; canı sıkıldığında yoklama
yapamaz, öyle Sabah kalktım, aklıma geldi, ben yoklama
yapıyorum. diyemez. Anayasa 96da sayılan rakamlarla ilgili yani 200
üyenin altında üye olduğunu düşünürse, bu konuda bir tereddüde
düşerse yoklama yapabilir. Meclis Başkanlığına
sormuşuz, Meclis Başkanlığı cevap vermiş, 550
milletvekili varmış. Sayın Başkan Vekili, 550
milletvekiline bakarak mı tereddüde düştünüz? 190 milletvekilinden
bahsetmiyoruz, 200 milletvekilinden bahsetmiyoruz, 210 milletvekilinden bahsetmiyoruz.
Açıkça Anayasa 96yı ihlal ettiniz, açıkça İç Tüzük 57yi
ihlal ettiniz. (HDP sıralarından alkışlar) Hukukun genel
ilkelerini, yoklamaya ilişkin genel ilkeleri, milletvekillerinin
devamsızlığına ilişkin genel ilkelerin
tamamını yok saydınız; canınız istediği
için, bir siyasi kararla, Mecliste, Genel Kurulda yoklama yaptınız.
Böyle bir yetkiniz yok, ancak belli sayıda milletvekili size başvuru
yapmış olsaydı bir yoklama yapabilirdiniz ki o yoklama da bu
yoklama değil. Tereddüde düşmediğiniz hâlde, ortada bir tereddüt
olmadığı hâlde Genel Kurulda yoklama yaptınız; bu
açıkça Anayasanın ihlalidir, bu açıkça İç Tüzükün
ihlalidir. Umarım, Anayasa Mahkemesi bu hukuksuzluğa geçit vermez.
Şimdi, birileri bize Burada hukuk uygulanıyor. demesin Burada
Anayasaya uygun bir işlem yapılıyor. demesin Burada İç
Tüzüke uygun bir yoklama yapıldı. demesin. İç Tüzük yok
sayılarak, Anayasa yok sayılarak, Parlamentonun işleyişine
dair bütün hükümler yok sayılarak burada yoklama yapıldı ve
şimdi Semra Güzelin milletvekilliğini buna dayanarak düşürmeye
çalışıyorsunuz. Bu, bir yerden döner mi, Anayasa Mahkemesinden
döner mi; onunla ilgili de kuşkularım var ama buradaki mevzu o
değil.
Ayrıca şunu söyleyeyim: Bakın,
bu yoklama yetkisi, Meclis Başkan Vekilinin yoklama yapması aynı
zamanda bir hakkın kötüye kullanılmasıdır. Çok açık
söylüyorum; bu, hakkın kötüye kullanılmasıdır. Karma
Komisyonda neden hakkın kötüye kullanılması olduğunu uzun
uzun söyledim. Evet, bir yoklama yapma hakkı var fakat onun
koşullarını Anayasa ve İç Tüzük açıkça
düzenlemiş. Dolayısıyla bu hakkı hukuk
kurallarını yok sayarak kullanması, bir hakkın kötüye
kullanılmasıdır ve hiçbir hukuk kuralı, hiçbir ülkenin
hukuk kuralı bir hakkın -burada yoklama yapma hakkından söz
etmiyoruz, genel olarak söylüyorum- kötüye kullanılmasına onay
vermez.
Peki, Semra Güzelin kabul edilmesi gereken
bir mazereti var mıydı? Onu da söyleyeyim. Ben uzun uzun
anlattım. Sevgili Semra Güzelle ilgili ne yaptınız? Bir linç
kampanyası başlattınız, linç kampanyası. Onlarca
milletvekilinin attığı tweetler var, sosyal medyada hedef
göstermesi var bir fotoğraf yüzünden. İçişleri
Bakanlığı bütçesinde görüştüm; suç örgütü liderleriyle
albümü olanlar için hiçbir söz kurmazken, bunu yadırgamazken, o
fotoğrafları, sahibini bir kahraman olarak nitelendirirken Semra
Güzelin sevdiğiyle, sevdiği kişiyle olan resmi üzerinden bir
linç kampanyası yürüttünüz. Bir tarafta bir fotoğraf, bir tarafta
bütün suç örgütleriyle
EYÜP ÖZSOY (İstanbul) - Resim sahilde
çektirilmiş gibi konuşuyorsun!
OYA ERSOY (İstanbul) - Ne diyorsun, ne?
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Neyi söylüyorum?
EYÜP ÖZSOY (İstanbul) Bu resim nerede
çektirilmiş?
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Sevdiğiyle çektirmiş.
EYÜP ÖZSOY (İstanbul) Sevdiğiyle
sahilde mi çektirmiş?
MÜŞERREF
PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) Keşke sevdiğiyle
dağda fotoğraf çektirmeseydi.
BAŞKAN Sayın vekiller, lütfen
müdahale etmeyin.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Siz mafyayla nerede çektiriyorsunuz, mafyalarla? Vekil
odalarında, Mecliste çektiriyorsunuz.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Söyleyeyim: PKK kamplarında sevdiğiyle çektirmiş, zaten bunu
söylüyor. Nerede çektirildiğini biliyoruz yani hiç öyle bir şey yok.
Evet, orada
MÜŞERREF
PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) IŞİDle birinin
fotoğrafı olsa kabul edilebilir mi bu?
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Tabii, siz alışmışsınız, sizin
kadrolarınız suç örgütü liderleriyle
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Meclis odalarında görüşüyorsunuz siz.
BAŞKAN Sayın milletvekillerimiz,
lütfen
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Sizin kadrolarınızın, sizin bakanlarınızın suç
örgütü lideriyle devletin resmî kurumlarında boy boy fotoğraf
çektirmesine alıştığınız için insanların
sevdikleriyle resimlerini böyle yadırgayabiliyorsunuz.
Şimdi, bunun bir mazeret olarak kabul
edilmesi gerekir mi? Bakın, ben söyledim, hukukta mazeretler var, bu
mazeretlerden bir tanesi de can güvenliği mazeretidir. Yani diyelim ki bir
kamu görevlisi can güvenliğiyle ilgili bir tehdit olduğunu
düşünürse bir kentten başka bir yere tayinin çıkarılmasını
isteyebilir; hukuk bunu kabul ediyor, can güvenliği bir mazeret. Peki,
Semra Güzelin can güvenliği var mıydı yok muydu; size
soruyorum.
SEMİHA EKİNCİ (Sivas)
Mecliste mi can güvenliği yoktu?
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Bu kadar büyük bir linç kampanyasının yürütüldüğü ortamda Semra
Güzelin sokağa çıkması o kadar rahat mıydı? Bence
değildi. Dolayısıyla, can güvenliği nedeniyle Semra
Güzelin sokağa çıkmaması üzerinden Semra Güzel
devamsızlık yapmış, Semra Güzelin hiçbir mazereti yoktu.
algısının yaratılmasının da doğru olmadığını
özellikle belirtmek istiyorum.
Bir başka şey, gerçekten vicdanen
düşünelim, diyelim ki Semra Güzelin dokunulmazlığı
kaldırıldı ve Meclise geldi, boynu eğilerek, başı
eğilerek gözaltına alındı, İçişleri
Bakanlığı bundan bir kahramanlık yaratmaya çalıştı
ve cezaevine gönderildi, bu bir mazeret yani Semra Güzel cezaevine gitseydi,
bugün milletvekilliği devam edecekti. Semra Güzel sokağa
çıkmadığı için, can güvenliği tehdidi
yaşadığı için Semra Güzelin vekilliğini düşürmek
istiyorsunuz, bu kadar basit bir şey. Aslında Semra Güzel niye
cezaevine atılmadı diye cezalandırmak istiyorsunuz,
istediğiniz şey bu. Semra Güzelin gerçekten bu Parlamentoya gelip,
Meclise gelip milletvekili olarak çalışma yapmasını istiyor
değilsiniz. Bu devamsızlığın tespitinin amacı,
Semra Güzel'in bu Parlamentonun üyesi olarak, bir milletvekili olarak gelip
burada çalışma yürütmesi değildi; böyle bir derdiniz yok, böyle
bir kaygınız yok. Niye bir milletvekili gelip çalışmalara
katılmıyor? Öyleyse cezalandırılsın, öyleyse milletvekilliği
düşürülsün. diye düşünmüyorsunuz; düşündüğünüz şey
başka bir şey.
Peki, bir kıyas yapın, bir daha
soruyorum: Cezaevinde olsaydı milletvekilliği devam edecekti ama
cezaevinde değil, sokağa çıkmadığı için
Milletvekilliği düşürülsün. diyorsunuz ve açık bir hukuksuzluk
yoluyla, açıkça hukuk yok sayılarak yapılmış
yoklamalara dayalı olarak Semra Güzel'in vekilliğini düşürmek
istiyorsunuz.
Semra Güzel, yetenekli bir
arkadaşımızdı, başarılı bir milletvekiliydi.
Tutuklandıktan sonra cezaevine ilk gidenlerden birisiyim. Maalesef, Adalet
Bakanı izin vermeyince cezaevine bile gidemiyoruz, böyle garip bir
şey. Avukat olarak elinizi kolunuzu sallayıp her cezaevine
gidebiliyorsunuz ama milletvekili avukat olduğumuzda Adalet Bakanı izin
vermezse cezaevinden içeri bile giremiyoruz, böyle garip bir hukuk sistemimiz
var. Adalet Bakanlığından izin alarak Semra Güzeli ziyarete
gittim, iki şey söyledi, dedi ki: Ben çok zor koşullarda
okumuş, kardeşleriyle çantasını değiştirerek
eğitimine devam etmiş bir kişiyim. Bu koşullarda tıp
fakültesini kazandım, bu koşullarda doktor oldum, bu koşullarda
Tıpta Uzmanlık Sınavını kazandım, bu
koşullarda asistanlık yaptım ve
asistanlığımın son bir ayında beni hekimlikten ihraç
ettiler bir OHAL kanun hükmünde kararnamesiyle. Beni ihraç ettiler; ben
Sağlık Bakanlığının, bu ülkenin sağlık
camiasının bir bilim insanından, bir bilim kadınından
mahrum kaldığını düşünüyorum. Kaybeden ben değilim,
ben hâlâ hekimim, her yerde bu görevimi yerine getirebilirim; ben
Sağlık Bakanlığının, sağlık
camiasının daha büyük bir kayıp
yaşadığını düşünüyorum. Ben genç bir kişi
olarak bir tercihte bulundum, siyaset yapmak istedim, milletvekili olarak
seçildim, geldim, görevimin layığını gereği gibi
yerine getirmeye çalıştım. Bu konuda alnım açık,
başım dik; bana oy veren seçmenleri hiçbir şekilde
utandırmadığımı düşünüyorum, tekrar bir seçim
olsa, partim beni aday gösterse o insanların beni tekrar
destekleyeceğinden eminim. Utanacağım hiçbir şey yapmadım
ama benim dokunulmazlığımı kaldırarak, şimdi de
vekilliğimi düşürerek aslında Türkiye siyaseti bir genç
siyasetçi kaybetmiş olacak. Ben bundan dolayı sadece üzgünüm ama
kendim için değil bu ülkenin siyaseti için üzgünüm. (HDP
sıralarından alkışlar)
Böyle bir insanın vekilliğinin
düşürülmesinden bahsediyorsunuz arkadaşlar; böyle bir insanın,
böyle bir genç hekimin, böyle bir genç siyasetçinin devamsızlık
nedeniyle vekilliğinin düşürülmesini istiyorsunuz.
Devamsızlıkla ilgili -inşallah
bulurum bu belgelerimin arasında- bu konu gazete haberlerine konu oldu 130
milletvekilinin sesi hiç çıkmadı. diye. Hatırlıyor
musunuz? 600 milletvekilinden 130unun sesi hiç çıkmadı. diye.
Burada bazı milletvekillerimiz var, 24 Haziran 2018 seçiminden sonra bu
Parlamentoya gelip yemin etmişler, 2022 yılı Ekim ayına
kadar bir daha bu kürsüyü kullanmamışlar, bir daha; bir daha hiçbir
komisyonda çalışmamışlar, hiçbir komisyon
toplantısına katılmamışlar, hiçbir komisyon
toplantısında tek bir tane söz etmemişler, kayıtları
yok; hiçbir tane önerge vermemişler, hiçbir konunun araştırılmasını
istememişler, hiçbir araştırma komisyonu kurulması için
imza atmamışlar.
OYA ERSOY (İstanbul) Bazıları
başka yerde görevli de ondan.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
O kişiler bu Parlamentoda, bu Parlamentonun devamı için gereken
koşulları yerine getirdi de 273 tane soru önergesi veren, 36 tane
Meclis araştırma komisyonu kurulması önergesinde ilk imza sahibi
olan, 460 tane araştırma komisyonu önergesinde imzası olan Semra
Güzelin; komisyonların tamamında gece gündüz
çalışmış -KEFEKte, Sağlık Komisyonunda,
diğer komisyonlarda- onlarca kez bu Meclis kürsüsünü kullanmış;
gece dememiş, gündüz dememiş Malatyada, Diyarbakırda,
Dersimde, İstanbulda, İzmirde, her yerde siyaset yürütmüş bir
kişinin şimdi devamsızlık nedeniyle vekilliğini
düşürmek istiyorsunuz, öyle mi? Sadece biraz vicdan arkadaşlar
Vicdanı olan hiç kimsenin böyle bir oylamada evet oyu
kullanmayacağını düşünüyorum ama çok açık söyleyeyim:
Burada artık vicdanla karar verilmediğini öğrendim,
deneyimledim. Bu işle ilgili parti gruplarının hukuka
aykırı biçimde nasıl kararlar aldığını,
Genel Başkanların nasıl hedef gösterdiğini, bunların
hepsini zaman içerisinde öğrendik.
Semra Güzelin bugün dosyasının
görüşülmesinin bir diğer nedeni ne, biliyor musunuz arkadaşlar?
Bir tanesi de bir yanda, İstanbul İl Eş
Başkanımıza tokat atanlara, memlekette binlerce, yüz binlerce
insanın tepki göstermesi; bunu unutturmak için Siz böyle yaparsanız,
biz de sizin vekillerinizin vekilliğini düşürürüz. diye bir intikam
siyaseti. İntikamla siyaset olmaz, intikamla bu ülkenin
sorunlarını çözemezsiniz. Bu konularda grup kararı
almamalısınız, bu konularda bütün milletvekillerini
vicdanlarıyla baş başa bırakmalısınız. Bir
milletvekili vicdanen vekilliğin düşürülmesini isteyebilir -vicdanen
istememesi gerekir ama isteyebilir- vicdanen dokunulmazlığın
kaldırılmasına inanabilir ama ben, bugün, burada vicdanen bir
karar verileceğine inanmıyorum, bu kararın önceden
verildiğinden adım gibi eminim. Üstelik Semra Güzel'e haber vermeden,
üstelik gruba haber vermeden, bir gün önce Yarın Semra Güzel'in
dosyasını getiriyoruz. demenin kendisi, zaten bunu nasıl bir
siyasi kararla yapıldığını çok açık biçimde
gösteriyor; bunun üzerine söylenecek başkaca söz yok bence. Ha, Grup
Başkan Vekillerinin yaptığı açıklamalar var, Genel
Başkanların yaptığı açıklamalar var; o gün
dokunulmazlığının kaldırılmasına
ilişkin süreç, serüven nasıl devam ettirildiğiyse bugün
vekilliğinin düşürülmesine ilişkin süreç de aynı
şekilde devam ettiriliyor.
Bakın, hukuksal olarak söylüyorum: Semra
Güzel'in vekilliğinin düşürülmesi veya düşürülmemesinin bugün,
bu Parlamentoya katacağı hiçbir katkı yok. Zaten Semra Güzelin
dokunulmazlığını kaldırdınız. O dokunulmazlığı
kaldıran dosyalarda -ki özellikle bütün iktidar mensupları için
söylüyorum- Biz Semra Güzel'le ilgili yargı belirtmiyoruz.
diyorlardı, Buna mahkeme karar verecek. diyorlardı, Biz suçlu olup
olmadığı yönünde bir oy kullanmıyoruz. diyorlardı,
Bunu adalet mekanizması karar verecek. diyorlardı. Eğer
öyleyse bu amacınıza ulaştınız zaten, bu
amacınıza ulaştınız,
dokunulmazlığını kaldırdınız, Semra Güzeli
gözaltına aldırdınız; Semra Güzel tutuklandı ve
yargılamasına başlandı, önceki gün de ilk
duruşması gerçekleştirildi. Dolayısıyla bu saatten
sonra Semra Güzelin vekilliğinin düşürülmesinin bu ülkeye hiçbir
yararı olmayacaktır, bu Parlamentoya hiçbir yararı
olmayacaktır; sadece, Parlamento, bir üyesinin daha, bir vekilin daha
vekilliğinin sona erdirilmesine karar verecektir.
Altı aydan az bir süre
kalmışken, hiçbir gerekçe yokken; hukuksal olarak hiçbir siyasi
amaca, hukuksal hiçbir gayeye hizmet etmeyecekken bugün Semra Güzelin
vekilliğinin düşürülmesi için oy kullanmamanızı istiyorum.
Vicdanen bir karar vermenizi, eğer hâlâ kafanızda bir soru işareti
varsa o soru işaretiyle düşünerek bu Parlamentoya da bu ülkeye de hiç
kimseye de yararı olmayan bu teklifi reddetmenizi umuyorum.
Semra Güzel kaybetmeyecek, HDP kaybetmeyecek,
Kürtler kaybetmeyecek; bu ülkedeki herkes kaybedecek. Bu ülkede sadece bir
milletvekilinin daha vekilliğini düşürmüş olacaksınız.
Zaten -dokunulmazlıkları kaldırarak- Anayasada hukuka
aykırılığı kesinleşmiş, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesince hukuka aykırı olduğu yönünde karar
verilen bir Anayasa değişikliğiyle milletvekillerimizin
dokunulmazlığını geçen dönem toplu olarak
kaldırdınız, yargılamaların önünü açtınız ve
bu, ülkeye hiçbir şey kazandırmadı. Aynı şekilde biz,
büyüyerek bu Parlamentoya gelmeye devam ederiz ama sizin tarihinize
karanlık bir sayfa daha ekliyoruz. Bir milletvekilinin daha
dokunulmazlığını kaldırdınız, bir
milletvekilinin daha vekilliğini düşürdünüz; kaybeden siz olursunuz
diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Semra bizi izliyorsa canıgönülden bütün
grup adına da ona sevgilerimi saygılarımı sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar) Her zaman yanımızda
olacaksın, bütün çalışmalarımızda Semra Güzeli
hatırlayarak milletvekilliği görevimizi yapacağız diyorum.
(HDP sıralarından ayakta alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Komisyon raporu üzerindeki görüşmeler saat 16.09 itibarıyla tamamlanmıştır.
Komisyon raporunun açık oylaması
İç Tüzükün 138inci maddesine göre görüşmelerin
tamamlanmasından itibaren yirmi dört saat geçtikten sonra
yapılabilecektir.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Başkanım, ismim geçmişti
BAŞKAN Evet, Sayın Can, yerinizden
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, sizin de isminiz geçti, Bir kumpas var. dedik.
BAŞKAN Efendim?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sizin de
isminiz geçti, Bir kumpasa imza attınız. dedik.
BAŞKAN Yok, ben Başkanlık
Divanı olarak onu Sayın vekilin bugünkü hassasiyetine veriyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Başkan
BAŞKAN Yoksa Başkanlık
Divanı ve Başkan Vekillerinin yapmış oldukları
uygulamaların tamamı hem Anayasaya hem İç Tüzük hükümlerine
uygundur.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Başkan,
bir kumpas var, bir kumpas!
BAŞKAN Buyurun Sayın Can.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Canın, Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryakinin 368 sıra
sayılı Komisyon Raporu üzerinde yaptığı savunma
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Tiryaki savunmasında ismimi
zikretti, Karma Komisyonda bu işlemin bir siyasi karar olduğu
şeklindeki beyanımı zikretti. Bu konuşmanın öncesi
var, sonrası var. Benim maksadım şudur, şunu söylemek
istedim ben: Hukuk ile siyaset bazen iç içe girer.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Tabii.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündemini belirlerken İç Tüzüke ve Anayasaya,
aynı şekilde Komisyon da İç Tüzüke ve Anayasaya dayanır.
Burada, Semra Güzelin milletvekilliğinin düşürülmesi İç Tüzük
135 ve 138 ile Anayasa 84e göredir. Bu, hukukidir fakat bunun gündeme
alınıp alınmaması ise siyasi saiklerle olur. Benim demek
istediğim şudur ki hukuk ile siyasetin iç içe girdiği
Hatta
örnek de verdim, dedim ki: HDP bir empati yapabilir mi?
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Sizin Meclise gelmeyen onlarca vekiliniz var. Onlarca
vekiliniz var hiç Meclise gelmiyor, onları da düşürsenize, hiç
gelmiyorlar!
OYA ERSOY (İstanbul) - Erzurumdakine
niye hiçbir şey yok?
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Zehraya da bir dava açın.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) -
Başkanım bu önemli bir şey, süreyi uzatırsanız
bitireceğim hemen.
BAŞKAN Uzatma
Biliyorsunuz, süreniz
İç Tüzük 60a göre bir dakika.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Burada
savunmaya cevap vermek için değil kesinlikle, şunu söylemek
istiyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Taşkesenlioğluna da o hukuku uygulasaydınız ya!
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Zehraya da uygulayın. Halkın parasını
götürmüş kutu kutu! Kutu kutu para götürmüş!
OYA ERSOY (İstanbul)
Taşkesenlioğlu! Ona da bir şey söyle istersen!
BAŞKAN Peki, açalım mikrofonunuzu
Sayın Can, İç Tüzük 60a göre süreniz bir dakikadır ama
açacağım.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Cumhuriyet
Halk Partisi ve İYİ Parti Semra Güzel'in milletvekilliğinin
devamsızlıktan düşürülmesini doğru
bulmadığını söyledi. Ancak, sonunda da dedi ki: Biz, düşürülmesi
noktasında oy vereceğiz. Acaba nedendir diye sordum çünkü siyasi
saiklerle bu düşünceye vardılar; kastımız budur. Biz
yargılama yapmıyoruz. Hukuk ile siyasetin iç içe geçtiğini ve
siyasi gündemi belirleyenin de çoğunluktan yana olduğunu arz ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Can.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Tevil etmene gerek yok.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Sizin onlarca vekiliniz gelmiyor, onlara da bir dava
açın!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
2.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Yarın sizin olanak
verdiğiniz noktada tutumumuzu açıklayacağız, onu daha önce
konuştuk. Ramazan Bey bizim adımıza söz söylüyor siyasi
saiklerle falan diye. Bir kez şunu söyleyelim: Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekilleri olarak o süreçte, milletvekilliklerinin
dokunulmazlıkların kaldırılmasına karşı
olduğumuzu, dönem sonuna bırakılması gerektiğini hep
söyledik. Vakaya özel olarak silahlı bir ton fotoğraf ve terör örgütü
mensubiyeti
Ağırlıklı olarak milletvekillerimizin,
partimizin görüşü nasıl şekillendi, o konuda nasıl oy
kullandık kamuoyunun malumu. Bugün gelinen noktada başka bir nokta
var, o da şu: Milletvekili yargı önünde, yargılanıyor ve
hepimiz Bağımsız yargı karar verecek. dedik. Burada
İç Tüzükün bir maddesinin kişiye özel olarak
uygulandığını ve işletildiğini hepimiz biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bunun aksini söyleyen
yalan söyler. Mevcut durum böyleyken burada bizim teknik
tartışmaları sürdürmemizin bir manası yok. Komisyonda
arkadaşlarımız İç Tüzükün neyi emrettiğini
hatırlatmışlar ve onu söylemişler. Ben, şimdi burada
şunu tartışacak değilim: Binali
Yıldırım'ın Meclis Başkanlığı görevini
bıraktıktan partinizin Genel Başkan Vekilliğine gelene
kadarki yoklama muafiyetinin olmadığı hangi gün Meclise
adım attığını sorarsak siz, bu
tartışmanın içinden çıkamazsınız.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak yürümekte olan
bir dava varken Meclisin, İç Tüzükün bir maddesini -bir kişiye özel
ve üç yıl içinde beş gün- uygulayarak, kendisini mahkeme yerine
geçirerek o kişiye mahkeme kararından önce bir ceza tatbik
edilmesinde şöyle bir sakınca görüyoruz: Tuma Çelik Halkların
Demokratik Partisi'nin milletvekiliydi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın
sözlerinizi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hakkındaki
iddialardan sonra 2 Ekim 2020 günü dokunulmazlığı
kaldırıldı, partisinden dahi ihraç edildi. O süreçte bu yöntem
Tuma Çelike uygulansaydı -yargılama tamamlandığında
kendisi beraat etti- biz, mahkeme önünde beraat etmiş birisine mesela
bugün dediğimiz gibi, o zaman Efendim, kendisine yapılan suçlama
nitelikli cinsel saldırı olan birinin Mecliste milletvekili
görülmesini doğru bulmuyoruz. deyip düşürmeye kalksaydık sonra
bu durumu nasıl telafi edecektik? O yüzden Ramazan Can Cumhuriyet Halk
Partisinin pozisyonunu açıklamaya kalkmasın.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Cumhuriyet Halk Partisi
kendi pozisyonunu tayin kabiliyetine sahiptir. Buna uygun da yarın
milletvekillerimiz kendi özgür iradeleriyle ama bu saiklerle oy
kullanacaklardır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Ben de tam bunu söylemek istiyorum. Burada
siyasi parti gruplarının oy kullanması ya da kararı söz
konusu değil, netice itibarıyla milletvekilleri kendi kararları
doğrultusunda oylarını kullanacaklardır.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Tabii, tabii;
aynen öyle (!)
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Tabii, tabii; biz de inandık (!)
BAŞKAN Efendim
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Biz de inandık (!)
BAŞKAN E, inanın yani inanın.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Çok inandırıcı çok, hepsi
bağımsız (!)
NURAN İMİR (Şırnak) Her
yerde de boy boy övünüyorsunuz Yüzde bilmem kaç kadın kotamız var bu
Mecliste. diyorsunuz. Nasıl kadın iradesine gasp
yapıldığını görüyoruz işte.
BAŞKAN Yani ben nasıl Sayın
Paylana inanıyorsam siz de diğerlerine inanın yani.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) O zaman Binali Yıldırımı da getirin,
hiç gelmeyen vekilleri de getirin.
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Ya,
ister inan ister inanma, seni inandırmak zorunda değil kimse.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Gerçek olmayan
şeyi
BAŞKAN İşte, Züleyha
Hanım, ben de onu söylüyorum, ben de Sayın Paylana sizin
inandığınız kadar inanıyorum yani.
Evet, müsaade ederseniz, şimdi
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Hayır, o zaman getirsenize Binali
Yıldırımı da diğer hiç gelmeyen vekillerinizi de,
onları da getirsenize.
SABAHAT ÖZGÜRSOY (Hatay) Bu talebi
değerlendireceğiz.
SEMİHA EKİNCİ (Sivas)
Talebiniz alınmıştır.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Ya, ya, tabii, tabii; siz değerlendireceksiniz. Size
yazıp göndereceğiz, siz de noter gibi imzalayacaksınız.
BAŞKAN Şimdi, ben, Sayın
Erel, İYİ Parti Grubu adına size
AYHAN EREL (Aksaray) Ramazan Beyin az önce
bir beyanına karşılık müsaade ederseniz tutanaklara geçmesi
için
BAŞKAN Efendim, zaten açık ve
bakın bunu da bir sataşma gibi kabul etmeyin yani o, oradaki
görüşmeler üzerinden bir şey yaptı. Ben size yerinizden bir söz
vereyim İYİ Parti Grubu adına.
Buyurun.
3.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin,
İç Tüzükün 138inci maddesindeki devamsızlık nedeniyle
milletvekilinin üyeliğinin düşmesine ve Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Canın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) Evet, teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Bir milletvekilimizin Meclis İç
Tüzüğünün 138inci maddesindeki devamsızlık nedeniyle
milletvekilliğinin düşürülmesi hakkında görüşlerimi beyan
etmek istiyorum.
NURAN İMİR (Şırnak) Bu
Parlamentonun Semra Güzel gibi bir vekil üyesi olmasından gurur
duyması gerekiyordu. Her gün sokak sokak halkın yanında,
kadınların yanındaydı.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) 10 bin dolar alan vekil var, nerede? Hanginizsiniz, 10 bin
dolar hanginiz aldı?
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Sen
aldıysan bilmiyoruz
ABDULLAH GÜLER (İstanbul)
Arkadaşlar, hatip konuşuyor.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Valla sizin İçişleri Bakanınız söyledi.
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Yarası
olan gocunur.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
lütfen, bakın, İYİ Parti Grubu adına konuşma
yapılıyor.
AYHAN EREL (Aksaray) Az önce çok
değerli milletvekilimiz Ramazan Beyin İYİ Parti siyasi
nedenlerle evet
şeklinde bir beyanı oldu, bir yanlış anlama
olmuş. Tutanağa baktığımızda
milletvekilliğinin düşürülmesi talep edilen milletvekilinin Tüzükün
yazdığı şekilde eylemi sübuta ermiştir. 5 kez
toplantılara katılmadığı için vekilliği
düşer demişiz yani siyasi nedenlerle değil, radara girmiş,
cezayı hak etmiş; öyle değerlendirelim. Az önce burada
arkadaşlarla konuşurken denildi ki: Yani bu kadar milletvekili
çalışmalara katılmazken, devamsızlığı varken
neden 1 kişi?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT
(Muş) Bu radar bir HDPliler için çalışıyor, nasıl
bir radarsa diğer milletvekillerini pas geçiyor.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Bu ülkede 2 tane hukuk var; bir bize uygulanıyor, bir
de size.
AYHAN EREL (Aksaray) Ben de dedim ki 50
bin-100 bin aracın geçtiği bir kara yolunda bir radar var, o gün o
radar saatine kim takılmışsa onlar cezayı ödemekle
mükellef; buna benzetilebilir mi diye de tartıştık. (HDP
sıralarından gürültüler)
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Bu ülkede 2 Anayasa var Başkan, 2 Anayasa!
AYHAN EREL (Aksaray) Şimdi, ben bu
söyleyeceklerimi siyasi partilerden, kişilerden bağımsız
olarak söylemek istiyorum: Ben vatanını, milletini,
bayrağını, dinini, diyanetini seven; Türk milletinin
bağımsızlığını, milletin bölünmez
bütünlüğünü candan savunan ve bu uğurda ömür tüketen, bedel ödeyen
bir kişi olarak bu saydığım değerlerle dost olanlarla
dost, karşısında olanlarla da devamlı düşman hâlinde
oldum. Milletin birliğine, dirliğine, vatanın bölünmez
bütünlüğüne yönelik her türlü terör eylemlerini, terör destekçilerini,
övücülerini, reklamını yapanları şiddetle
kınıyoruz. (HDP sıralarından gürültüler) Bu vatanın
ekmeğini yiyip, suyunu içip, havasını teneffüs edip bu vatana,
bu ezana, bu millete ihanet edenleri önce Allah ıslah etsin, ıslah
olmuyorlarsa Cenab-ı Hak kahretsin diyoruz.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Ülkenin bütün parasını götürdüler, bütün milletin
malını mülkünü götürdüler; bunlara da bir şey söyleyin.
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; devamsızlıktan vekilliğinin
düşürülmesi istenen milletvekilinin terörist sevgilisiyle çıkan
resimleri ve terör örgütü üyesi olmasından dolayı
dokunulmazlığının kaldırılması Mart 2022de
karara bağlanmıştı.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT
(Muş) Sayın Başkan, hüküm veriyor ya! Yargılanıyor;
hüküm veriyor ya! Böyle bir şey var mı? Terör örgütü üyesi
olduğu hangi mahkeme tarafından kanıtlandı? Hâlâ
yargılama devam ediyor; böyle konuşamaz! Böyle şey mi olur ya?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Yürüyen bir
yargılamayla ilgili böyle konuşulur mu Sayın Başkan?
AYHAN EREL (Aksaray) Milletvekilliğinin
düşürülmesi görüşülen milletvekilinin devamsızlık nedeniyle
milletvekilliğinin düşürülmesi eylemi İç Tüzükün 138inci
maddesine uygundur.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT
(Muş) Yargılaması devam eden birisi için hüküm bildiriyor ya!
Nerede kaldı Anayasadaki masumiyet karinesi? Masumiyet karinesi bir tek
size mi işliyor?
AYHAN EREL (Aksaray) Biz
milletvekilliğinin düşürülmesinden yana oy kullanmakla birlikte
bazı düşüncelerimi de paylaşmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURAN İMİR (Şırnak)
Şunu unutmayın: İnkârla siz sorunu çözemezsiniz. Tarih tekerrür
etmemeli, tarih tekerrür edemez, bir gerçeği yok sayamazsınız!
BAŞKAN Sayın Oluç'a söz
vereceğim o gereken cevabı verir, müsaade edin; Sayın Oluç'a da
söz vereceğim.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Şu yolsuzluklara da ülkenin kaynaklarını
götürene de
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
İşlerine gelmeyince yargı haklı. Hangi yargıdan
bahsediyorsun!
BAŞKAN Buyurun Sayın Erel.
AYHAN EREL (Aksaray) 7 Temmuz 2018den bu
tarafa Meclis çalışmalarını aksatmamaya gayret eden ve
devama özen gösteren bir milletvekili olarak Haziran 2022de yapılan
yoklama dışında buna benzer bir yoklama
yapıldığını maalesef göremedik.
NURAN İMİR (Şırnak)
Ayıptır, yazıktır! Bu ülkenin çocuklarına
yazıktır!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT
(Muş) Söz konusu olan müesses nizam olunca kontrgerillayla iş
tutanlar bize gelmiş burada laf söylüyor! Haddinizi bilin ya!
AYHAN EREL (Aksaray) Meclisimizde hemen
hemen her partiye mensup milletvekillerimizin yemin dışında
Meclise gelmediğine, geldiler ise Genel Kurula
katılmadıklarına hepimiz şahidiz.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Irkçılık yarışmasındasınız,
ırkçılık yarışmasında; başka bir şey
değil.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Bu düşmanlık herkesin ortak şeyi.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT
(Muş) Boşuna ayrıldınız, yok birbirinizden
farkınız.
NURAN İMİR (Şırnak) Kan
üzerinden siyaset çok ağır bir durum yani nasıl
AYHAN EREL (Aksaray) Bu durumda kişiye
özel yoklama yapılması yerine genel yoklamalar yapılarak milletvekilinin
devamının sağlanması,
devamsızlığının önüne geçilmesi ve gelmeyen tüm
milletvekillerinin milletvekilliğinin düşürülmesi daha
anlaşılır ve adil olur diyorum.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) HDP sizin turnusol kâğıdınız.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Vatanını seven, ayda 10 bin dolar alan siyasetçiler
Onlar
vatansever oluyor ama değil mi!
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Ülkenin kaynaklarını götürenlere bir şey
söylediniz.
AYHAN EREL (Aksaray) Kişiye özel olarak
yapılan yoklamalar milletin ve kamuoyunun vicdanını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT
(Muş) Borsa spekülasyonuyla zengin olanlar nerede? Abisi de eşi de
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Kutu kutu götürdüler bütün paraları.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT
(Muş) Onlarla ilgili hiçbir işlem yapıyor musunuz?
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Hâkim misiniz, savcı mısınız, mahkeme
misiniz?
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
Son kez buyurun.
AYHAN EREL (Aksaray) Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ERHAN USTA (Samsun) Son cümle
anlaşılmadı.
AYHAN EREL (Aksaray) Son cümlem
anlaşılmamış.
BAŞKAN Yok, anlaşıldı.
Peki, tekrar buyurun Sayın Erel.
AYHAN EREL (Aksaray) Kişiye özel
yapılan yoklamaların kamu vicdanını rahatsız
ettiğini ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Ne kadar heveslisiniz kendinizi mahkeme yerine koymaya böyle.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Bence
hâkimliğe başvurun.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) O zaman oylama, o zaman onay verme madem hukuksuzmuş
kamu vicdanında.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
HDPye gelince çok hevesliler
Yeter ya, yeter!
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Bu hukuksuzluğa ortak olmayın, taraf olmayın.
BAŞKAN Sayın Levent Bülbül,
buyurun.
4.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Karma Komisyon toplantı
süreçlerinde milletvekilinin üyeliğinin düşmesi hususuna dair
görüş ve düşüncelerini paylaştıklarına ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak biz
Karma Komisyon toplantı süreçlerinde meseleye dair görüş ve
düşüncelerimizi paylaşmış bulunmaktayız. Bu
aşamada daha fazla bir değerlendirmeye ihtiyaç olduğu kanaatinde
değiliz; yapılacak olan oylamaya Milliyetçi Hareket Partisi olarak
katılıp gereken kararımızı yarın ortaya
koyacağız; bu aşamada bununla kifayet ediyoruz.
Teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben konuştum
efendim yani benimle başladı ya.
BAŞKAN Sayın Tunç, buyurun.
5.- Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunçun, milletvekilinin üyeliğinin düşmesi hususuna Karma Komisyon
raporu doğrultusunda karar verilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Diyarbakır Milletvekili
Semra Güzel'in 2022 yılında, 5i Haziran ayında olmak üzere
Genel Kurulun 6 birleşimine özürsüz veya izinsiz katılmaması
sebebiyle Anayasanın 84/4 maddesi ve İç Tüzükün 135 ila 138inci maddeleri
uyarınca gerekli değerlendirmenin yapılması için
Başkanlık Divanının 13 Ekim 2022 tarihli ve 86
numaralı Kararı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresi, Anayasa ve Adalet Komisyonu
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona sevk edilmiştir.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT
(Muş) Sayın Tunç, bir de hukukçusunuz hukukçu, hukuk
diplomanız var.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Karma Komisyon
İç Tüzükte belirtilen bir aylık süre içerisinde raporunu
vermiştir. Rapora göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı
tespitinin Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine uygun olduğu görüşü
ifade edilmiştir. Karma Komisyon oy çokluğuyla Anayasa 84/4 maddesi
ve İç Tüzük 135 ila 138inci maddeleri gereğince
milletvekilliğinin düşürülmesi görüşüyle raporunu vermiş ve
368 sıra sayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde
yerini almıştır. Bugün de ilgili milletvekili
savunmasını Sayın Mehmet Ruştu Tiryakiye
yaptırdı. İç Tüzük hükümleri açık.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Çok hukuka
uygun oldu değil mi? Savunma yapınca her şey hukuka uygun oldu.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Devamsızlık tespit edilmiştir. Bu nedenle, rapor
doğrultusunda karar verilmesi görüşündeyiz.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Sizde gelmeyen onlarca vekil var, onlarca.
BAŞKAN Sayın Oluç
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Grubumuz adına Mehmet Ruştu
Tiryakinin cevap vermesini istiyoruz.
BAŞKAN Tabii, tabii. Bir cevap
değil, sadece bir derleme gibi.
Sayın Tiryaki, buyurun.
6.- Batman Milletvekili Mehmet Ruştu
Tiryakinin, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç, Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Can ile Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Teşekkür ediyorum Başkan.
İç Tüzük açıkmış,
devamsızlık tespit edilmiş. Herhâlde iyi dinlememiş Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili. İç Tüzük açık, bir
kez daha söylüyorum: 448 birleşim, 1985 oturum, 11 kez yoklama
yapılmış; 6 tanesi Semra Güzel için ve İç Tüzük açık,
tespit edilmiş. Öyle mi? Yani buna kargalar güler diyeyim ama
kargaları bile güldürmeyecek bir mesele çünkü bir milletvekilinin,
halkın temsilcisi olan bir milletvekilinin vekilliğinin
düşürülmesinden bahsediyoruz.
Ayhan Beyin değerlendirmesine gelince
zaten söyledim, siyasi değerlendirme. Ramazan Bey Siyaseten bir karar
verdik. derken herhâlde tam olarak bunu kastediyordu. Gerçekten siyaseten
karar verilmiş, bir siyasi değerlendirme yapıyor, siyasi
değerlendirmesine katılmıyorum, onun tamamen dışında
bir şey söyledim zaten fakat sorun şu: Ayhan Bey
konuşmasının bir kısmında Fotoğraflarla örgüt
üyeliği kesin olan
dedi yani bu bir yargı, bu doğru bir
yargı değil yani bu fotoğraf üzerinden sevgili Semra Güzel'i
örgüt üyesi olarak mahkûm etmesinin adil, hakkaniyete uygun
olmadığını, hiçbir hukuk kuralıyla
bağdaştırılamayacağını düşünüyorum. Bir
kanaati olabilir, bu kanaate göre oy kullanabilir. Bu, başka bir şey
ama Semra Güzel'i mahkûm etmesinin, kendisini hâkimlik makamı, mahkeme
yerine koyarak mahkûm etmesinin büyük bir adaletsizlik olduğunu
düşünüyorum. Umarım bir sürçülisandır, kastının bu
olmadığını umuyorum.
BAŞKAN Sayın Tiryaki 550
milletvekilinin olduğuna dair Başkanlıktan bir cevap geldi.
dediniz konuşmanız esnasında, onun bir örneğini mümkünse
sonra bana verebilirseniz sevinirim.
Teşekkür ediyorum.
2nci sıraya alınan, Düzce
Milletvekili Fahri Çakır ve 28 Milletvekilinin Elektrik Piyasası
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
V.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
B) Kanun Teklifleri
1.- Düzce Milletvekili Fahri Çakır ve 28
Milletvekilinin Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4780) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 381) (*)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 381 sıra sayılı
Kanun Teklifinin tüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.
Şimdi teklifin maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime on dakikada veriyorum.
Kapanma Saati: 16.25
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.39
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Sevda ERDAN KILIÇ
(İzmir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
42nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
381 sıra sayılı Komisyon
Raporunun görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Şimdi birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 7nci maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerine gruplar adına ilk
söz, İYİ Parti Grubu adına Sayın Ayhan
Altıntaşın.
Buyurun Sayın Altıntaş.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN
ALTINTAŞ (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İYİ Parti Grubu adına 381 sıra sayılı Elektrik
Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin birinci bölümü üzerine söz almış bulunuyorum. Genel
Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Kanun teklifinin adından Elektrik
Piyasası Kanununda değişiklik yapılacağı
çıkarılsa da isim sizi yanıltmasın; yasama ve yürütme
maddeleri hariç 13 maddeden oluşan kanun teklifinde Elektrik Piyasası
Kanununda değişiklik yapmayı öngören yalnızca 3 madde var.
Her ne kadar Sanayi Komisyonuna sunulmuş olsa da
karşımızdaki kanun teklifinde Komisyonun ihtisas alanına
tam anlamıyla giren yalnızca 3 madde var. İşletilen limanların
sözleşme sürelerinin kırk dokuz yıla uzatılması,
BOTAŞın her türlü vergi, fon ve paylar ile idari para cezaları,
bunlara bağlı gecikme zammı ve gecikme faizi
borçlarının silinmesi, genel sağlık sigortası prim
affı, TEDAŞa olan elektrik tüketiminden kaynaklı borçların
terkin edilmesi, Hazine ve Maliye Bakanlığına 200 milyar lira
daha borçlanma yetkisi verilmesi gibi maddeler Plan ve Bütçe Komisyonunun; kamu
görevlileri sendikalarının toplu sözleşme desteğini
adaletsiz bir biçimde düzenlemeyi öngören madde ile petrol sektöründeki
araştırma, arama ve üretim faaliyetlerinde gece
çalışması gibi düzenleme maddeleri ise Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunun ihtisas
alanındadır. Aynı şekilde, OHAL İşlemleri
İnceleme Komisyonu hakkında bir düzenleme yapılması da
Sanayi Komisyonunun uzmanlık alanıyla hiç örtüşmemektedir. Bu
durum, yasama faaliyetlerinin sağlıklı yürütülmesi
açısından olumsuz bir başka uygulamadır.
Daha sonra geri çekilse de teklifin Komisyona
sunulduğu hâlinde zeytinliklerle ilgili bir düzenleme mevcuttu. Bununla
kömürlü termik santrallerden elektrik üretimi amacıyla yürütülen
madencilik faaliyetlerinde kullanılan zeytinlik alanlarının
genişletilmesi öngörülmekteydi. Binlerce yıllık zeytin ağaçlarının,
doğanın talan edilmesinin yanında, zeytin ve zeytin ürünleri
üretiminde dünyada en önde gelen ülkelerden olan Türkiyenin bu alandaki maddi
kaybı da göz ardı edilemez.
Değerli arkadaşlar, Ankara
Milletvekilimiz Durmuş Yılmaz Beyin sözleriyle Tonu 350
dolarlık kömür almak için tonu 10 bin dolara
zeytinyağımızı feda edemeyiz. Ayrıca biliyoruz ki
zeytinler binlerce yıldır oradalar; kömürü ise on, yirmi yılda
bitireceğiz. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar) Bu bağlamda bu maddenin çıkarılması
isabetli olmuştur. Komisyonda bu konuda irade gösteren üyelerimize
teşekkür ediyorum.
Daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından
iptal edilen, daha sonra da Plan ve Bütçe Komisyonunda tepki çektiği için
geri çekilen özelleştirilen limanların sözleşme sürelerinin
uzatılmasıyla ilgili düzenleme 4üncü defa karşımızda.
Bu teklif daha önce de 2 defa Sanayi Komisyonunda görüşülmüştü.
Bakın, bu teklifle 4046 sayılı Özelleştirme
Uygulamaları Hakkında Kanun kapsamında belirli sürelerle
işletme hakkı verilen bazı limanların sözleşme
sürelerinin kırk dokuz yıla kadar uzatılması öngörülüyor.
Bu teklif kapsamındaki limanlara birkaç örnek vereyim: Mesela,
Tekirdağ, Ordu, Sinop, Hopa Limanları 1997 yılında; Antalya
Limanı 1998 yılında; Alanya Limanı 2000 yılında;
Marmaris Limanı ise 2001 yılında otuz
yıllığına özelleştirilmişti. Sözleşmelerin
başlangıç ve bitiş tarihlerine bakınca en erken
özelleştirilen ve sözleşme süresi en erken dolacak olan
limanların sözleşmelerinin bitişi olarak 2027 yılı
görülmektedir yani bu sözleşmelerin dolmasına daha dört sene
civarında bir zaman kaldığı ortada. Haziran 2023te seçim
yapılacağını düşünürsek -ki bu, önümüzdeki en geç
seçim tarihi olacaktır- seçimden sonra dahi sözleşmelerin
bitişine üç seneden fazla bir zaman kalacağı ortada.
İktidar partisi hiçbir önceliği olmamasına rağmen neden bu
kadar aceleci davranıyor, anlayamıyoruz. Değerli
milletvekilleri, seçime en fazla altı ay var, altı ay sonrasında
eğer iktidar değişirse bırakın yeni iktidar bu
özelleştirmeleri yapsın, dönemin şartlarına uygun bir
sözleşme imzalasın. Eğer siz iktidarda
kalacağınıza inanıyorsanız, siz bekleyin, siz dönemin
şartlarına uygun bir sözleşme sunun. Limanların
geleceğine ipotek koymayın.
Ülkelerin kalkınmasına katkı
sağlayan en önemli faktör, denizlere, limanlara ve ticaret yollarına
sahip olmaktır. Tarih boyunca deniz kıyısında liman
kentleri, uluslararası ticaret yolları üzerine kurulan şehirler
kalkınmış ve zengin kentler olmuşlardır. Bunun
yanı sıra limanlar ülkelerin ekonomik bağımsızlığı
için oldukça önemli unsurlardır. Günün ruhuna uygun olarak birçok devlet,
limanları bir sömürge vasıtası olarak kullanmaktadır. Çin,
son dönemde, önemli su yolları üzerindeki 34 ülkede 42 limana
yatırım yapıyor. Bu limanlar arasında Sri Lanka, Pakistan
Gwadar ve Yunanistan'daki Pire de bulunuyor. Osmanlı Devletini çöküşe
götüren nedenlerin arasında da limanlarımız konusunda
yabancılara kapitülasyonlar aracılığıyla imtiyaz
tanınması gösterilmektedir. Cumhuriyet sayesinde bu
kapitülasyonlardan kurtulduk.
İktidarın millî
politikalarının her zaman destekçisi olduk, yerli ve millî olan
hamlelerin hem şahsen hem de parti olarak arkasındayız.
Şahsen TOGGun lansmanına da katıldım, Komisyonumuzun her
faaliyetinde de yer aldım. Teklif sahibi Fahri Çakır Vekilimiz iki
gün önceki Filyos ziyaretine muhalefetin katılmadığından
bahsettiler. Benim katılmama sebebimin muhalefet milletvekili olmamla
ilgili olmadığını da belirtmek istiyorum. Bizim
muhalefetimiz, iktidarın gündelik ve millî çıkarlarımıza
aykırı politikalarınadır; yoksa, Togga, KIZILELMA'ya,
Karadeniz doğal gazına değildir. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar) İktidarı bu limanlar
konusunun millî menfaatlere ne kadar aykırı olduğunu fark etmeye
davet ediyorum. Anayasa Mahkemesinin daha önce iptal etmiş olduğu bu
düzenlemeyi tekrar tekrar Meclis gündemine getirmesi iktidar partisinin Türk
yargısına, adalete ve hukuka karşı tavrını da
gösterir niteliktedir.
Bu arada, liman sözleşmelerini uzatacak
firmalara da bir iki cümle söylemek istiyorum. Bilmeniz gerekir ki burada
kaptıkaçtı oynamıyoruz. Anayasaya ve kanunlara aykırı
olarak memleketin kırk dokuz yılını ipotek altına alan
bu sözleşmeleri millî menfaatlere aykırı görecek bir hükûmet
gelir, bir şekilde Anayasaya uygun hâle getirir. (İYİ Parti
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Hatta,
kapitülasyonlara nasıl karşı çıkıldıysa buna da
karşı çıkılır ve yeni bir kabotaj bayramı
kutlanır; şimdiden uyarmış olayım. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar) Ama umarım bu
yanlıştan burada dönülür ve Anayasa Mahkemesinin, Türk
yargısının kararına saygı duyulur, limanlar
aracılığıyla kimseye millî çıkarlarımıza
uymayan imtiyazlar tanınmaz.
3üncü maddeye bakacak olursak Meclisin bütçe
yapma yetkisine karşı bir saygısızlık var değerli
arkadaşlar. Parlamentoların ortaya çıkış
amaçlarından biri halktan toplanan parayı yani vergiyi yönetmektir,
bütçedir. Demokratik hükûmet sistemlerinde gelir toplama ve harcama yapma
yetkisi halk tarafından Meclislere kullandırılır. Yani bu,
halkın bize verdiği bir yetkidir, sorumluluktur. Ancak iktidar
partisinin henüz bütçe görüşmeleri Genel Kurulda devam ederken gece
yarısı aniden Komisyona sunduğu ve 3üncü maddeye eklediği
hazinenin borçlanma yetkisini 200 milyar TL daha artırmayı öngören
teklifi bunun aksine bir yaklaşımdır. Bu değişiklik
teklifiyle Hazine ve Maliye Bakanının 293 milyar TL olan borçlanma
yetkisinin 493 milyar TL'ye çıkması öngörülmektedir. Buradan da iki
sonuç çıkmaktadır; ya iktidar partisi daha önce sunulan bütçede 293
milyar TL olarak belirlenen borçlanma yetkisini toplumun ve muhalefet
partilerinin tepkisinden çekinerek bu sınırda tutmuş ve bunu el
altından uzatmak istemekte ya da 200 milyar liralık bir hesap
hatası yapmış, planında 200 milyar liralık bir sapma
meydana gelmiş, bunu düzeltmek istiyor. Bu iki durum da iktidar partisinin
ekonomi politikalarındaki durumunun, stratejisinin ve planlarının
ne denli gündelik hesaplarla düzenlendiğini gösterir niteliktedir.
4üncü maddeyle, petrol sektöründeki
araştırma, arama ve üretim faaliyetlerinde gece
çalışması yapılabilmesine yönelik düzenleme
yapılması öngörülmektedir.
5inci ve 7nci maddelerdeki düzenlemeleri
olumlu buluyoruz.
6ncı maddede ise genel sağlık
sigortası prim borçlarının sadece yabancılar için
affedilmesini uygun bulmadığımızı belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifine
baktığımız zaman Enerji Piyasası Kanunu adı
altında Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarını hiçe
sayan, gelecekte daha karmaşık sorunlara yol açabilecek, millî
menfaatlere uymayan değişiklik teklifleri olduğunu üzülerek
görüyoruz. Limanlarla ilgili düzenlemeden, sendikalarla ilgili düzenlemeden,
Hazine ve Maliye Bakanına vermek istediğiniz ekstra 200 milyar
liralık borçlanma yetkisinden de vazgeçmenizi bekliyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Lütfi Kaşıkçı.
Buyurun Sayın Kaşıkçı.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA LÜTFİ KAŞIKÇI
(Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Elektrik
Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin birinci bölümü
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve ekran başında bizleri izleyen
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçtiğimiz pazar günü Hatay'ın Kırıkhan
ilçesinde büyüklüğü 4,8 olan bir deprem meydana geldi. Depremin yüzeye
yakın bir yerde oluşu, şiddetinin daha fazla hissedilmesine yol
açtı. Vatandaşlarımızı korkuya sevk eden depremin
hemen akabinde devletimiz tüm kurumlarıyla hasar tespit
çalışmalarına başladı. Çok şükür, yapılan
çalışmalar neticesinde, hafif hasarlı birkaç binanın
dışında herhangi bir hasar tespit edilmedi. Bu deprem bizlere
bir kez daha Hatay'ın depremselliğini hatırlattı. Hatay,
Doğu Anadolu Fay Hattı ile Ölü Deniz Fay Kuşakları
arasında yer alan bir coğrafyadadır. Tarihte birçok defa
yıkıcı etkiye sahip depremlerin yaşandığı
bölgemizde çok sayıda can kaybı da yaşanmıştır.
Deprem riski yüksek olan ilimizin bu tehditle baş etmesi için özellikle
afet öncesi nelerin yapılması gerektiğiyle ilgili birçok kez
fikirlerimizi bu kürsüden vatandaşlarımızla ve yetkililerle
paylaştık. Özetle, ilgili bakanlıkların ve yerel
yönetimlerin birlikte hareket ederek Hatayda
topyekûn bir seferberlik ruhuyla depreme dayanıksız konut stokumuzu
afetlere karşı dirençli hâle getirmeleri gerekmektedir. Ben
tekrardan, başta Kırıkhanlı hemşehrilerimiz olmak
üzere, tüm Hataylı hemşehrilerimize geçmiş olsun diyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun teklifiyle ilgili maddelere geçmeden önce, özellikle,
geçtiğimiz haftalarda Sayın Cumhurbaşkanımızın da
açılışını yapmış olduğu Silivri Gaz
Depolama Tesisiyle ilgili birkaç önemli hususu dile getireceğim. Gaz
depolaması Türkiye'nin enerji arz güvenliği açısından son
derece mühim bir hadisedir. Dolayısıyla özellikle Tuz Gölünde gerçekten
dünyada bu işle uğraşan herkesi kıskandıracak durumda
bir gaz depolama tesisi yaptık ve akabinde de Silivrideki alanın
genişletme çalışmaları nihayete erdi. Bu ikisinde bugün
depoladığımız gaz hacmi, özellikle Türkiye'nin
kış aylarında kendi ihtiyacına yetecek ölçüde.
Değerli
milletvekilleri, doğal gaz depolama tesisleri enerji arz güvenliğinin
sağlanmasında çok önemli hususlardan biridir. Bu bağlamda, bugün
ülkemizde Silivri ve Tuz Gölünde BOTAŞ yönetiminde 2 doğal gaz
depolama tesisi mevcuttur. Enerji kriziyle boğuşan Avrupada
doğal gaz endişesi yaşanırken Türkiye şu an
itibarıyla yüzde 100 dolu olan 2 doğal gaz depolama tesisiyle enerji
arz güvenliğini teminat altına almış bulunmaktadır.
Ülkemizin enerji arz güvenliğini temin ve tesis etme önceliğiyle
sürdürülen doğal gaz depolama çalışmaları dünya
ölçeğinde projelerdir. 1,2 milyar metreküplük kapasitesiyle sisteme
katkı sağlayan Tuz Gölü Doğal Gaz Depolama Projesinde kapasite genişletme
çalışmaları hâlihazırda devam etmektedir. Tuz Gölünde
devam eden çalışmaların tamamlanmasıyla birlikte 5,4 milyar
metreküplük depolama, 80 milyon metreküp/gün geri üretim kapasitesine
ulaşacak ve böylece ülkemiz tuz yapılarında depolama
alanında dünyada 1inci sıraya yükselmiş olacaktır. Bu Tuz
Gölündeki depolama tesisini KİT Komisyonu Başkanımız,
Aydın Milletvekilimiz Sayın Mustafa Savaş Bey ve tüm siyasi
partilerin milletvekilleriyle birlikte gittik, ziyaret ettik. Gerçekten çok
önemli bir tesisi Tuz Gölünde yapmışız ve Türk
mühendislerimizin de çok büyük katkıları var. Ben, orada emeği
geçen herkese çok teşekkür ediyorum.
Tuz Gölündeki aynı zamanda çevreci de
bir proje. Tuz bacalarını eritirken kullanılan su aynı
zamanda Tuz Gölüne deşarj ediliyor ve deşarj edilmesiyle birlikte de
Tuz Gölünün sulak alan miktarı son yıllarda artmaya
başladı. Bununla birlikte de -basına da yansıdı, belki
takip etmişsinizdir- flamingolar tekrardan Tuz Gölüne gelmiş
bulunuyor.
Geçen hafta Sayın
Cumhurbaşkanımızın katılımıyla
açılışı yapılan Silivri Doğal Gaz Depolama
Genişletme Projesi ülkemiz için çok kritik bir projedir. 2007
yılında işletmeye başlanmış ve Türkiye'nin ilk
doğal gaz depolama tesisi unvanına sahip olan tesis bu anlamda özel
bir yere sahiptir. Silivri Doğal Gaz Depolama Projesi genişletme
çalışmaları kapsamında 18 kuyuda toplamda 31 bin metre
deniz sondajı yapılmıştır. Muazzam gayret ve çabayla
kıyıdan
Çok kapsamlı ve çok yönlü bu büyük proje,
enerji güvenliğine yaptığı katkının yanı
sıra, çevreye ve sürdürülebilirliğe verdiği önemle de
konuşulmaya değerdir. Tesiste inşa edilen 4,2 megavatlık
rüzgâr türbiniyle tesisin kendi enerji ihtiyacının tamamı rüzgâr
enerjisinden karşılanacaktır. Bu anlamda Silivri Doğal Gaz
Depolama Genişletme Projesi, yalnızca enerji arz güvenliğine
değil, aynı zamanda çevreye de dev katkı sağlama
noktasında büyük bir öneme sahiptir.
Türkiye son yıllarda
gerçekleştirdiği devasa enerji projeleri ve altyapı
yatırımlarıyla bugün enerjide transit ülke olma pozisyonundan
merkez ülke konumuna kararlılıkla ilerlemektedir. Başta
Sayın Cumhurbaşkanımızın vizyonu, yürüttüğü
kararlı ve öngörülü diplomasiyle birlikte, BOTAŞ
çalışanları ve enerji sektöründe gecesini gündüzüne katarak 7/24
ülkemizin enerji arz güvenliğini temin etmek için çalışan
herkese büyük emekleri ve alın terleri için milletimiz adına
teşekkür ederim.
Özellikle, son dört yıldır
BOTAŞ Genel Müdürüyle KİT Komisyonunda birlikte
çalışıyoruz -muhalefetteki milletvekilleri de bu
söylediğime destek verecektir- kendisi, enerjisi ve bu ülkeye
sevdasıyla birlikte çok hayranlık uyandıracak işler
yapıyor; ben huzurlarınızda BOTAŞ Genel Müdürümüz
Sayın Burhan Özcan ve ekibine, yönetimine de teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, geçen hafta
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda
görüşülüp kabul edilen ve bugün de Genel Kurul gündemine gelen kanun
teklifi birçok alanda yeni düzenlemeler içermektedir. Bunların en
önemlilerinden biri de toplayıcılık faaliyeti ve lisans
hakkında yapılan düzenlemelerdir. Bu düzenlemeyle, tüketicilerin de
tüketimlerini belirlenen saatlerde azaltmak suretiyle üretim-tüketim dengesinin
sağlanmasına katkı sunmasına fırsat verecek yeni bir
sistemin inşası gerçekleşecektir. Kurulacak bu yeni sistem
ayrıca talep tarafı katılımı adı altında
çeşitli hizmetler sunabilecektir. Talep tarafı
katılımı, tüketicilerin gönüllü olarak bir bedel
karşılığında normal şartlarda tüketmesi beklenen
elektriğin miktarını azaltmak suretiyle tüketmekten
vazgeçtikleri enerjiyle şebeke işletmecilerine hizmet sunması
veya elektrik piyasalarında ticaret yapması anlamına gelmektedir.
Bu sayede tüketiciler, tüketimin ve elektrik fiyatlarının pik
olduğu saatlerdeki tüketimlerini fiyatın düşük olduğu
saatlere yani gece saatlerine kaydırmak suretiyle hem daha az fatura
ödemiş olacaklar hem de sunmuş oldukları bu esneklikten dolayı
ilave bir getiri elde etmiş olacaklardır yani bu uygulama,
tüketicilerin lehine bir uygulamadır. Diğer yandan, TEİAŞ
da elektrik şebeke işletmecisi olarak sistemin
kararlılığını güçlendirmek adına tüketicilerden
de faydalanmış olacaktır.
Yine, bu kanun teklifinde yapılan bir
diğer düzenlemeyle, teknik gerekçelerle işin kesintiye
uğratılmayacağı endüstrilerde çalışanların
çalışma saatlerinde değişiklik öngörülmektedir.
Çalışma saatlerinde yapılacak düzenlemeler, işveren ve çalışan
açısından da en ideal biçimde olacak şekilde
planlanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
LÜTFİ KAŞIKÇI (Devamla) Bu
vesileyle, görüşülmekte olan teklifin hayırlı olmasını
diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Sayın Garo Paylan.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Enerji
Komisyonunda görüşülen bu torba yasayla ilgili eleştirilerimiz tabii
ki var ama bu torbada en çok eleştirmemiz gereken konulardan biri
şudur arkadaşlar: Bir gece yarısı hamlesiyle Hükûmete 200
milyar TL borçlanma yetkisi veriyor bu torba. Nerede? Enerji Komisyonunda.
Değerli arkadaşlar, biz daha yeni bütçe yasasını
görüştük, öyle değil mi? Geçtiğimiz yıl da bütçeyi
görüştük ve bu iktidara 1 trilyon 750 milyar TL, 2022 yılında
harcasın diye yetki verdik, öyle değil mi? Kim verdi? Milletin
vekilleri verdi. Ne oldu bu para arkadaşlar? Beş ayda yediler,
tükettiler, beş ayda. 6ncı ayda ek bütçe getirdiler. Kaç para? 880
milyar lira daha paraya ihtiyacım var. dediler. Milletin vekilleri ne
yaptı? AKP ve MHP çoğunluğu buna da evet dedi. Yetti mi?
Yetmemiş arkadaşlar; yemişler, yemişler, yetmemiş. Ne
yapıyorlar? Yılın son günü, Enerji Komisyonuna 200 milyar
liralık daha borçlanma yetkisi talebiyle geliyorlar. Buna, AKP-MHP
çoğunluğu maalesef yeniden evet dedi ve Genel Kurul gündemine
geldi.
Değerli arkadaşlar, size soruyorum:
Bu 200 milyar lirayla ne yapacaklarına dair bir bilginiz var mı, size
hesap verdiler mi? Bu 200 milyar lirayla Ben emeklilikte yaşa
takılanları emekli edeceğim. dediler mi veya Öğretmen
atayacağım. dediler mi veya değerli arkadaşlar, En
düşük emekli maaşını yükselteceğim. dediler mi?
Bununla ilgili bir bilginiz var mı? Benim bilgim yok, herhâlde sizin de
yok ama bir torba yasa içindeki bir maddeyle 200 milyar lira daha yetki
vereceksiniz eğer bu yetkiyi verirseniz.
Değerli arkadaşlar, bütçe hakkı
milletin hakkıdır, halkın hakkıdır, emekçinin
hakkıdır ama bu bütçe hakkı gasbediliyor. Geçmişte de
krallar, padişahlar istedikleri gibi bütçeyi harcarlarmış,
saraylar yaparlarmış, yandaş derebeylerine para
aktarırlarmış, savaşlar çıkarırlarmış,
milleti yoksul, yandaşı zengin yaparlarmış. Bugün, yeniden
bir tek adam rejimi var ve aynı şekilde bütçe hakkını
gasbediyor ve gece yarısı maddesiyle de Enerji Komisyonuna getirerek
bu hakkı gasbediyor. Bu gasba siz evet mi diyeceksiniz hayır
mı diyeceksiniz değerli arkadaşlar?
Ben size sorarım: Bu bütçeler niye
yetmiyor? Ana bütçeyi yediler, ek bütçeyi yediler, 200 milyar lira daha para
istiyorlar. Niye yetmiyor biliyor musunuz? Değerli arkadaşlar çünkü
bütçe tercihleri halktan yana değil, saraylardan, savaşlardan,
aşırı güvenlikçi politikalardan ve maalesef israftan yana.
İşte, bu tercihleri değiştiremediğimiz sürece bu
iktidar, ek bütçeler istemeye ve halkı yoksullaştırmaya devam
edecek.
Bakın, değerli arkadaşlar, ben
size bunun bir tezahürünü göstereceğim, Bu bütçelerimiz nereye
gidiyor?un fotoğrafını göstereceğim. Bakın, bu
bütçelerimiz nereye gidiyor değerli arkadaşlar? Bu ülkede
öğretmen mi atanıyor değerli arkadaşlar? Maalesef
hayır; gelecek yılda yalnızca 20 bin öğretmen
atayacağız, 50 bin öğretmen emekli olacak. Bu ülkede ne
atanıyor en çok? Polis atanıyor değerli arkadaşlar, polis.
Niye? Süleyman Soylu diyor ki: Benim daha çok polise ihtiyacım var.
Niye? İstibdat rejimini tam kuramadım, tam istibdat
kuracağım. diyor ve on binlerce polis atanıyor.
Öğretmenlik fakültesi mezunu gençler, polis olarak atanıyorlar.
Bakın, Türkiyenin fotoğrafı
burada arkadaşlar, bütçelerimizin nereye gittiği burada, bu 200
milyar lirayla ne yapacaklarının fotoğrafı burada
değerli arkadaşlar. Burada neyin fotoğrafı var, biliyor
musunuz? Kadıköy ilçesi önünde HDPli 2 Eş Genel
Başkanımızla, Grup Başkan Vekillerimizle,
milletvekillerimizle ve yöneticilerimizle birlikte bir basın
açıklaması yapmaya karar verdik. Bakın, bir basın açıklamasından
bahsediyorum. Pazar gününden bir gün önce İstanbul İl Eş
Başkanımıza polis tarafından tokat
atılmasını ve halkımıza karşı uygulanan
zulmü protesto etmek için bu basın açıklamasını yapmaya
karar verdik değerli arkadaşlar. Peki, neyle
karşılaştık? Bakın, sahne burada. Hani, demokrasiden
bahsediyorsunuz ya, insan haklarından bahsediyorsunuz ya, Türkiyenin
3üncü büyük partisi, İstanbulun Kadıköyünde bir basın
açıklaması yapmaya kalktığında 10 bin polisle ablukaya
alınmıştı. Bakın, bin demiyorum, 10 bin polis bütün
Kadıköyü abluka altına almıştı, bütün sokaklar
kapatılmıştı, binlerce HDPli, ilçe binamızın
önüne ulaşmaya çalışırken barikatlarla karşı
karşıya kaldı. İlçe binamıza ulaşmayı
başaran 100e yakın partili yöneticimiz de ilçe binamızın
önünde karga tulumba gözaltına alındı arkadaşlar. Peki, bizler
neyle karşı karşıya kaldık? Bakın, Türkiyenin
3üncü büyük partisinin Eş Başkanı Sayın Mithat Sancar ve
Sayın Pervin Buldan, polis ablukasıyla karşı
karşıya kaldılar. Pervin Buldan biraz daha erken gelmişti,
ilçe binamızın içinde abluka altında kaldı. Sayın
Mithat Sancar da benimle ve diğer vekil arkadaşımla birlikte
ilçe binamıza
Değerli arkadaşlar, bakın, bir
devleti bir çeteden ayıran şey nedir? Anayasadır değil mi,
hukuktur değil mi, hukuka bağlı olmasıdır değil
mi? Bir devlet eğer ki hukuktan kopmuşsa, yasadan kopmuşsa bir
çeteye dönüşmüş demektir değerli arkadaşlar.
İşte, bakın, bizi ne bağlar? Anayasa bağlar değil
mi? Değerli arkadaşlar, Anayasanın 34üncü maddesi ne diyor?
Herkes önceden izin almadan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkına sahiptir. diyor. Ya, biz yürüyüş de yapmadık ya! Hadi
yürüyüşü yapma hakkına sahibiz de yürüyüş de yapmadık, Bir
basın açıklaması yapacağız. dedik, bir basın
açıklaması; bu sahnelerle karşı karşıya
kaldık değerli arkadaşlar.
Bakın, değerli arkadaşlar, bu
konuda bizi orada ablukaya alan binlerce polise hep şu
çağrıyı yaptık: Ya, sizin amiriniz kim? Siz kimden emir
alıyorsunuz? Hangi yasaya dayanarak bizi ablukaya alıyorsunuz dedik,
bir muhatap bulamadık değerli arkadaşlar. Bir muhatap yoktu ki
Ya, biz şu yasanın şu maddesine göre sizi ablukaya
alıyoruz, size bu sebeple basın açıklaması
yaptırmayacağız." diyen bir polis amiri bulamadık.
Değerli arkadaşlar, daha sonra ne
oldu? Buna karşı tepki gösterdik, hesap vereceksiniz dedik, hukuk
önünde, Anayasa önünde hesap vereceksiniz dedik. Şimdi, iki gündür benim
bir videomun on saniyesini kesmişler Vay, Garo Paylan, polisimizi tehdit
ediyor. demişler. Peki, AKPli, MHPli milletvekilleri dâhil bu konuda,
bu linçe katılmışken bu işin yalnızca benim hukuk önünde
hesap vereceksiniz dediğim bölümüyle mi ilgileniyorsunuz yoksa bu
hukuksuzlukla, bu devlet terörüyle mi ilgileniyorsunuz değerli
arkadaşlar? Bu yapılan, devlet terörüdür; açıkça söylüyorum, bu,
bir devlet terörüdür ve devletleri çetelerden ayıran şey hukuka
bağlı olmasıdır değerli arkadaşlar.
Bakın, dört saat orada ablukada
kaldık, eninde sonunda ilçe binamızın önünde basın
açıklamamızı yaptık. Bakın, basın
açıklamamızın fotoğrafı; etrafımızı
yüzlerce polis sarmış, ne diyorlar, biliyor musunuz? Basın
giremez. diyorlar. Allah Allah! Şimdi Basın
açıklamasını basınsız yapın. diyorlar. Bu da
Anayasanın başka bir maddesine aykırı değerli
arkadaşlar. Bakın, basınsız, kendi kameramızla
basın açıklaması yaptık. Siz buna evet mi diyeceksiniz az
sonra 200 milyar daha bu vicdansız iktidara yetki vererek yoksa
hayır mı diyeceksiniz; buna karar vereceksiniz değerli
arkadaşlar.
Bakın değerli arkadaşlar,
demokratik siyaset alanını genişletmeye
çalışıyoruz. Bugün kendinizi güçlü zannediyorsunuz, HDPyi de günah
keçisi yapmaya çalışıyorsunuz. Kürt
düşmanlığı yapıyorsunuz, HDP
düşmanlığı yapıyorsunuz ama şunu unutmayın:
Kötülüğe yol veren herkes bir gün o kötülükle yüz yüze kalmıştır.
Bakın, biz Diyarbakır'a, Vana, Mardin'e kayyum
atandığında şunu söyledik: Diyarbakıra, Mardin'e,
Vana kayyum atanmasına sessiz kalırsanız yarın sıra
İstanbul'a gelir, yarın sıra Ankara'ya gelir dedik. Ne oldu?
Maalesef sıra İstanbul'a geldi. İstanbul'a kayyum atamaya kalkıyorlar,
İstanbul'un seçilmiş Belediye Başkanı Sayın İmamoğlu'nu
görevden almaya kalkıyorlar.
Değerli arkadaşlar, vekillerin
vekilliğinin düşürülmesiyle ilgili de şu uyarıyı
yaptık size: Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun vekilliği
düşürülmeye kalkıldığında buna evet demeyin dedik,
evet dediniz. Sonu ne oldu arkadaşlar? Enis Berberoğlu'nun da
vekilliği kaldırıldı, düşürüldü. Öyle değil mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
GARO PAYLAN (Devamla) Daha sonra Leyla Güven
ve Musa Farisoğullarının da vekilliği düşürüldü,
şimdi de aynı ilin vekili olmaktan gurur duyduğum sevgili Semra
Güzel'in vekilliğini düşürmeye kalkıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Başkan, sizi de itham ediyorum. Bir kumpasla düşürmeye
kalkıyorsunuz, bir kumpasla. Bakın, şunu unutmayın:
Geçmişte, şuralarda Merve Kavakcı oturuyordu, değil mi?
Merve Kavakcı'ya birileri öteki muamelesi yapıyordu, kara koyun
muamelesi yapıyordu ona karşı tepki koydunuz ve sonuçta ne oldu?
Milletin vicdanı buna hayır dedi ve AKPyi iktidar yaptı ama o
günün mağdurları, bugünün zalimleri oldular ve bugün aynı
yöntemlerle Semra Güzel'in vekilliğini kumpasla düşürmeye
kalkıyorlar. Buna, bu milletin vekillerinin vicdanının evet
dememesini istiyorum. Yarın, bu anlamda, 301 milletvekili, vicdansızlığa
mı evet diyecek yoksa adalete mi evet diyecek arkadaşlar?
Saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli misafirlerimiz,
lütfen Genel Kurula arkanızı dönmeyin. Arkadaşlar,
arkanızı dönecekseniz Genel Kurula, lütfen dışarıya.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Tunç.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın hatip
Kürt düşmanısınız. çete devleti terör devleti diyerek
sataşmada bulundu; 69a göre söz istiyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Öyle demedim,
hukuka bağlı olmazsanız çete olursunuz dedim.
BAŞKAN Buyurun kürsüye. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunçun, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın 381 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Tabii, bu kürsü özgürce her şeyin
konuşulabildiği bir kürsü yasama sorumsuzluğu kapsamında
ancak buradan kullanılan ifadelerin de İç Tüzüke uygun, temiz bir
dille gerçekleştirilmesi gerekiyor. Buradan
kullandığınız ifadeler kabul edilebilir gibi değil.
Terör devleti diyorsunuz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Öyle demedim,
öyle demedim.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Çete devleti
diyorsunuz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Öyle demedim.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) İstibdat rejimi
diyorsunuz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Hukuktan
çıkarsanız çete olursunuz dedim.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Türkiye Cumhuriyeti
devleti bir hukuk devletidir, istibdat rejimi yoktur, zorba devlet
değildir.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Evet, çok demokratik(!)
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Türkiye Cumhuriyeti
devletinin terörle mücadelesi vardır, ülke düşmanlarıyla mücadelesi
vardır.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Biz miyiz terör?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Millet
düşmanlarıyla mücadelesi vardır ve bu mücadeleden de hiçbir
zaman taviz vermeyecektir. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Eş başkanını parti binasına
almayarak mı?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Kadıköydeki
toplantıyla ilgili olarak dün de burada konuştuk, sosyal medya
hesaplarınızdan terörist elebaşına sözde Tecrit
kaldırılsın mitingi yapacağız. diyorsunuz. Yine
Savaşa hayır mitingi yapacağız. diyorsunuz ve ilgili
kurumlar size Bu şekilde bir toplantı ve gösteri yürüyüşüne
müsaade edemeyiz. diyor.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Savaşa evet mi diyelim?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Yalan
söylüyorsunuz, doğru söylemiyorsunuz ya!
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Ne yapalım, savaşa evet mi diyelim?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Türkiyede basın
açıklaması serbest, her türlü toplantı serbest, her türlü
gösteri serbest.
FİLİZ KERESTECİOĞLU
DEMİR (Ankara) Beraber gidelim.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Ayıp, ayıp ya! Gerçekten bu kadar rahat yalan
söylüyorsunuz ya!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Partiler her türlü
toplantısını
Siz de yapabiliyorsunuz ancak bir terör
elebaşısının lehine bir toplantı
yapamazsınız
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Yok öyle bir
şey.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Ne kadar rahat yalan söylüyorsunuz ya!
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
yaptığınız takdirde hukuk sizi engeller.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Gerçekleri söyleyin, gerçekleri.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Orada bir kamu
görevlisine bir milletvekilinin onu muhatap alarak Az kaldı, altı ay
sonra gideceksiniz. şeklindeki ifadeler doğru ifadeler değil.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Gideceksiniz, gitmeyecek misiniz?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Gideceksiniz,
ne var? Gideceksiniz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Gidip gitmemeye millet
karar verecek.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Tamam işte, gideceksiniz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Millet karar verecek.
Her seçim döneminde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Biliyorsunuz sataşmadan
sadece iki dakika.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Teşekkürler. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Yirmi senedir
aynı şeyi söylüyorsunuz ama biz gitmiyoruz.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Gitmezseniz gitmezsiniz yani niye alınıyorsunuz o
kadar?
BAŞKAN Sayın Oluç, buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN 60a göre bir dakika yerinizden.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) 60a göre
değil, sataşma olduğu için.
BAŞKAN Ne dediler?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Basın açıklaması konusunu çarpıtarak ifade etti; onu
açıklamak istiyoruz.
BAŞKAN Ne söyledi?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Bizim
çağrımızı çarpıttı.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Çağrımızı ve yapılacak basın açıklama
konusunu çarpıtarak ifade ettiler.
BAŞKAN Ne söylediniz Sayın Tunç?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sataşma yok
Sayın Başkanım.
FİLİZ KERESTECİOĞLU
DEMİR (Ankara) Aynı şeyi dün de yaptı.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Dün de
aynı şey söylenmişti, ben düzelttim fakat vazgeçilmediği
için düzeltmemiz gerekiyor, gerçekleri yansıtmıyor yani.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Basın
açıklaması çağrımızı çarpıtarak
açıkladı kendisi efendim.
BAŞKAN Çarpıtarak derken ne dedi
diyorum ben de?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Örgüt
çağrısı filan dedi efendim, böyle şeyler söyledi.
BAŞKAN Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, dün de bunu konuştuk
ama demek ki boşa konuşuyoruz, bir daha söyleyeceğim onun için.
Kadıköy ilçenin önünde Eş Genel Başkanlarımız ve
vekillerimizle yapmak istediğimiz açıklamanın konusu bir gün
evvel, sizin iktidarınızın bir polis memurunun bizim
İstanbul İl Eş Başkanımıza fiilî
saldırıda bulunarak tokat atmış olmasıdır. Budur,
konu bu; bunun için orada toplandık, bir araya geldik ve bunu
kınamak, protesto etmek için bu basın açıklamasını
yapmak istedik Eş Genel Başkanlarımızla ve polis
ablukasında açıklama yaptırılmamak için her türlü yol
denendi. Hukuksuzluk bu işte ve siz gerçekten devletin içinden hukuku,
Anayasayı, kanunları çıkarttığınız zaman
geriye bir zor aygıtı kalır. Vekilimizin Devlet terörü
dediği budur. Eğer hukuk yoksa, sadece zor uygulanıyorsa, sadece
silah şiddetiyle baskı yapılıyorsa, demokratik hak ve
özgürlükler kullanılamıyorsa o zaman devletten geriye kalan bu
olmuş olur. O yüzden hukuk önemlidir diyoruz, o yüzden Anayasa hepimizi
bağlar diyoruz, o yüzden kanunlar hepimizi bağlar diyoruz.
Siz zaten savunamadığınız
için başka yola başvuruyorsunuz Sayın Tunç. Neyi
savunamıyorsunuz? Bir polis memurunun bir yurttaşı, bir
yurttaşın ötesinde bir siyasi partinin İl Eş
Başkanına tokat atmasını savunamıyorsunuz.
Çıkın savunun, Polisimiz tokat da atar. deyin, diyemezsiniz çünkü
onu dediğiniz zaman siz de hukuktan tamamen azade hâle gelmiş
olursunuz; biz bunu eleştiriyoruz. Polis; yurttaşa, siyasi parti
yöneticilerine tokat atamaz; çetedir atarsa. (HDP sıralarından
alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
Başkan, kısa bir cümle, tek bir cümle
BAŞKAN Yani, bir sataşma
olmadı ama açalım Sayın Tunçun mikrofonunu.
Arkadaşlar, Sayın Grup Başkan
Vekilleri hakikaten çok uzuyor.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunçun, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın hatibin
bahsettiği hususla alakalı olarak orada, tabii, görev
yapmasını engellemeye çalışmaya yönelik bir takım
iddialar var
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Bu, iddia
değil, gerçek.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
ve orada polis
memuruna yönelik bir, tabii, burada ifade etmekte zorlanıyoruz, ifade
etmiyorum.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Git videoyu izle, videoyu.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Bir söz
söylendiği ve o söz söyleme üzerine bir arbede çıktığı
ancak bununla ilgili de yine bir idari soruşturma
açıldığı belirtiliyor. Yani polis memuruyla ilgili buna
rağmen bir idari soruşturma açılmış.
Teşekkür ediyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Bizim
çağrımızı niye manipüle ediyorsunuz?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) O farklı...
BAŞKAN Evet, gruplar adına
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Sayın Tahsin Tarhan.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Bizim
çağrımız, bu tokatla ilgili Yılmaz Bey.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ya, tamam da ikisi
farklı.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Bizim
çağrımız bu tokatla ilgili.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Öyle dedim
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Yapmayın!
Hangi sosyal medyada gördünüz onu? Yapmayın lütfen, doğruyu söyleyin.
Bizim çağrımız bu tokatla ilgili.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Kabul ediyorum
dedim
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Hayır,
bizim çağrımız bu tokatla ilgili, yapmayın.
BAŞKAN Sayın Paylan, Sayın
Tarhan kürsüde.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Bu başka, o
başka.
BAŞKAN Sayın Tunç
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Bu basın
açıklamasındaki bizim çağrımız, tokatla ilgili.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) İkisi
farklı ya, iki şey farklı.
BAŞKAN Sayın Paylan, lütfen
Sayın Tarhan Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
V.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
B) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Düzce Milletvekili Fahri Çakır ve 28
Milletvekilinin Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4780) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 381)
(Devam)
CHP GRUBU ADINA TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin birinci bölümü
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Bu, öyle bir yasa ki içinde yok yok. Âdeta
bağırıyor Gel vatandaş, gel! Limanlarımızı
peşkeş de var, OHALi uzatmak da var, sendikaları bitirme de
var, 200 milyar borçlanma da var.
Teklifin 1inci maddesine dair Anayasa
Mahkemesi kararını Komisyonda saatlerce açıkladık,
arkadaşlarımız da bu kürsüde açıkladılar. Anayasa
Mahkemesinin kararı açık, diyor ki: İhale
yapılmadığı sürece kamu yararını
sağlayamazsınız. İhale yapılmadığı
sürece rekabet koşulları oluşmaz. Kamu yararı yoksa,
rekabet koşulları yoksa, eşitlik yoksa Anayasaya
aykırılık vardır. Getirdiğiniz düzenlemede yine ihale
yok, pazarlık yok, fiyat artırımı yok. Ne var? Uyduruk bir
hesaplama yöntemi. Öyle bir yöntem ki dolarla imzalanan sözleşmeleri Türk
lirasına çeviriyorsunuz. Gerekçeniz, Özelleştirme İdaresi TL
üzerinden işlem yapıyor. Ya, siz bu kadar yerli ve millîyseniz
garanti ve geçiş bedellerinde neden döviz kurundan anlaşmaları
imzalıyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)
Halkın parasını harcarken şirketlere dolar ödeyen siz,
şirketlerden para alırken Yerliyiz, millîyiz, TL alırız.
diyen gene siz. Bu maddenin tartışılacak ve düzelecek bir
yanı yok. İhale yoksa Anayasaya uygunluk yok, Anayasaya
aykırı bu düzenlemeyi geri çekin.
Değerli milletvekilleri,
özelleştirmelerin yapıldığı dönemlerde
limancılık bu kadar önemli değildi, artık stratejik bir
konumda. Çin Yunanistanın Pire, İsrailin Hayfa Limanından
sonra Avrupanın en büyük limanı Hamburg Limanını da
aldı; kilit noktaları da ele geçiren Çin
Pandemi dünyayı
tedarik krizine soktu. Değeri her geçen gün artan limanların
ihalesiz, pazarlıksız, rekabetsiz yapılacak süre
uzatımı bu vatana ihanettir.
Sayın milletvekilleri, BOTAŞı
Varlık Fonuna devrettiniz, daha önce kâr eden BOTAŞ sürekli
borçlanıyor; siz de 2nci maddeyle borçlarını siliyorsunuz.
Teklifin 3üncü maddesi ibretlik bir örnek
olarak Meclis tarihine geçti. İktidar tarafından, Genel Kurulda 2023
bütçesi görüşülürken 2022 bütçesine 200 milyar lira ek borçlanma getirmek
için bir milletvekilinin imzasıyla teklif verildi. Korsan bir kanun
maddesiyle, ışıl ışıl gözlü Bakan
mışıl mışıl uyurken Cumhur İttifakı
vekilleri saraydan gelen talimatla tıpış tıpış oy
verdiler. (CHP sıralarından alkışlar) Gece yarısı
vatandaşın cebine elini sokup uçan ekonominin kaçan
borçlarını kapatmak için bütçeyi 200 milyar lira daha
borçlandırdılar. Borçlanma yasasında değişiklik için
verilen bu teklifle kanunsuz biçimde yetkiyi delerek borçlanma
yaptığınızı itiraf ettiniz Komisyonda. Yılın
bitimine on beş gün kala yıl boyunca yapılan bu kanunsuz
harcamayı onaylamak; Anayasayı, yasamayı, yargıyı
paspas etmek, Meclisin bütçe hakkını gasbetmektir.
4üncü maddeyle, petrol arama ve sondaj
faaliyetlerinde çalışanların yedi buçuk saatten fazla gece
çalışması yapabilmesinin önünü açıyorsunuz. Petrol arama ve
sondaj işi ağır ve tehlikeli bir iş. Böyle bir işte
işçileri iki vardiyada on iki saat çalıştırmak doğru
değil.
Teklifin 5inci maddesiyle, SGKnin üniversite
hastanelerinden olan alacaklarını siliyorsunuz. SGK faturaları
zamanında inceleyip avanslardan artan alacağını
almıyor, gecikmeli olarak bu alacağını talep edince
üniversite hastaneleri SGKye dava açıyor, mahkemeler de SGK görevini
zamanında yapmadı. diye üniversite hastanelerini haklı buluyor.
Siz sorunu çözmek yerine borçları siliyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, teklifin
6ncı maddesiyle yıllardır kanayan bir yara olan genel
sağlık sigortası prim borçları siliniyor.
Vatandaşımızın sağlık hizmeti almasındaki
prim borcu engelinin ortadan kaldırılması doğrudur; olumlu
buluyoruz ancak araya yabancıların da borçlarını
sıkıştırmışsınız. Yabancılara ait
1,5 milyon liraya yakın bir borcu siliyorsunuz. Komisyonda soruyoruz,
Bakanlık temsilcisi Yabancıları bulamıyoruz, o yüzden
borçları siliyoruz. diyor. İnanabiliyor musunuz, açıkça diyor
ki: Bu yabancıların nerede olduğunu bilmiyoruz.
Dün, Düzce Milletvekilimiz Fahri Bey, bu
kürsüde Siz istediğiniz için değil biz istediğimiz için, bizim
önergemizle zeytinlere dair düzenleme tekliften çıkartıldı. dedi.
Bu tavra ve bu anlayışa şaşırdım ve çok üzüldüm.
Değerli arkadaşlar, zeytin ağacı der ki: Herkese aitim ve
kimseye ait değilim. Siz gelmeden önce de buradaydım, siz gittikten
sonra da bu topraklarda olacağım. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar) Çok önemli bir mücadeleyi muhalefet
vekilleri ve zeytincilerimiz hep birlikte ortaya koyduk. Ben bir sanayiciyim,
üretimin önemini bilen biriyim fakat bir tek zeytin ağacını
hiçbir fabrikaya değiştirmem çünkü tek bir zeytin ağacı
kendi başına bir fabrikadır. (CHP sıralarından
alkışlar) Zeytinliklere dair düzenlemenin tekliften çıkarılmasına
katkısı olan tüm milletvekillerine teşekkür ediyorum. Biz,
iktidarı eleştiriyorsak bu ülkeyi sevdiğimizdendir; biz,
iktidara teşekkür ediyorsak bu vatana sevdamızdandır.
Değerli arkadaşlar, bu kürsüde
Anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti
önünde namusum ve şerefim üzerine andiçerim. dedik ve görevimize başladık. Namusunuz ve şerefiniz
üzerine içtiğiniz bu andı hatırlatıyorum. Bu teklife ret
oyu verin, Anayasa suçu işlemeyin.
Değerli milletvekilleri, bu torba
Anayasayı ihlal torbası, bu torba günah torbası, gün gibi
açık bir ah torbası. (CHP sıralarından alkışlar)
Anayasayı ve Anayasa Mahkemesi kararlarını hiçe sayarak
limanları peşkeş çekme inadınızla gelecek nesillerin
ahı üzerinizde. Bağımsız yargı yerine, ihraç edilen
insanların kaderini onları ihraç eden kurumun ellerine
bıraktığınız için, o insanların
evlatlarının, ailelerinin ahı üzerinizde. İki sendika
güçlensin diye kapatmaya ant içtiğiniz sendikaların ve o sendikalara
üye olan memurların ahı üzerinizde. Bugüne kadar silmeyip seçim
dönemi beklediğiniz genel sağlık sigortası prim
borçları yüzünden yıllardır hastaneye gidemeyenlerin ahı
üzerinizde. (CHP sıralarından alkışlar) Seçim olmasa asla
silmeyeceğiniz TEDAŞ faturalarının altında ezilen
çiftçilerin ahı üzerinizde. (CHP sıralarından
alkışlar) Bir gecede 200 milyar lira daha borca soktuğunuz
vatandaşın ahı üzerinizde ancak ah yerde kalmayacak. Mazlumun
ahı sandıkta indirecek şahı! (CHP sıralarından
alkışlar)
Son olarak, bizim buradaki
konuşmalarımızı yayınlayan bir FOX TV, bir Tele1, bir
Halk TV ve KRT; sesini asla kesemeyeceksiniz bu televizyonların.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Ama
seninkini kestiler.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Senin
kestiler ağabeyciğim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Seninkini
kestiler, bak.
BAŞKAN Kesemeyecekseniz. diye beni
kastetmedi zaten.
TAHSİN TARHAN (Devamla) Kesemezler!
Osman, benim sesimi kesemezler. (CHP sıralarından alkışlar)
Siz ancak KRTye, Tele1e, FOX TVye, Halk
TVye ceza yazarsınız ama onlar asla susmayacaklar. Onun için, bu
yapılan demokrasi olan bir ülkede asla yapılmaz ancak sizin gibi tek
adam rejiminde yapılır.
Genel Kurulu saygıyla sevgiyle
selamlıyorum. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Şahsı adına ilk
söz Sayın Filiz Kerestecioğlunun.
Sayın Kerestecioğlu, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU
DEMİR (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüzünü bile görmediğimiz vekillerin olduğu bu devam cetveli
müthiş; Meclis kürsüsünden sözde devamsızlık nedeniyle
vekilliği düşürülmek istenen sevgili Semra Güzeli selamlayarak
sözlerime başlamak isterim. (HDP sıralarından
alkışlar)
Devlet ve iktidar vatandaşına kumpas
kurmaz, kurarsa demokratik bir devlet yapısı değildir bu ancak
Başbakanı ve milletvekilleri dahi idam edilmiş bu topraklarda
hâlâ hiçbir hakikat yüzleşmesi olmadıkça bugün yaşananların
da geçmişten farklı olmayacağı çok açık; sevgili
Vekilimiz Semra Güzel için de farklı olmadı o yüzden.
Şimdi, size bir tarih vereyim yakın
geçmişten: 17 Kasım 2015. Yemin töreni sırasında
Ağrı Milletvekili Leyla Zana yemin metnindeki Türk milleti yerine
Türkiye milleti ifadesini kullandığı için yemini geçersiz
sayıldı. Gazeteci İrfan Aktan'ın sözleriyle aktarıyorum:
Diyarbakır Cezaevindeki vahşete kadar devletin tüm yüzleriyle
karşılaşmış olan Zana, Türkçe bilmeyen bir Kürt'tü;
köylüydü, kadındı ve bu kimliklerin bedelinin
ağırlığını kişisel yaşamında her
gün deneyimliyordu. Gelelim 91deki yeminine: Hâli, tavrı ürkek bir
güvercini andırsa da kürsüye çıkarken kendisine öfke kusan erkek
yığınına aldırış etmeden, aksanlı
Türkçesiyle yemini okuyup bitirdi ve sonra da radikal bir son söz söylemekten
geri durmadı. Aslında, söylenen sözün içeriği değildi
radikal olan ama söylenmiş olmasıydı, dedi ki: Bu yemini Kürt
ve Türk halkı için okudum.
Şimdi, ne olurdu Leyla Zana bu yemini
Türk ve Kürt halkı için okumuş olsaydı, dünya mı
yanardı? Ne olurdu herkes bu 8 hanelik mezradan çıkıp
yürüdüğü yolları dimdik yürüyen Kürt kadınını Mecliste
alkışlayıp bağrına bassaydı? Ne olurdu, biliyor
musunuz? Türkiye bugün bambaşka bir ülke olurdu. Evlerin duvarlarında
genç ölülerin fotoğrafları olmaz, yoksulluk olmaz, Türkiye en öfkeli
ülke sıralamasında 2nci sırada, en az gülümseyen insanlar
listesinde de 1inci sırada olmazdı.
O gün yapılanlar neyi
değiştirdi muktedirler için? Onların tarafından bakarsak
hiçbir şeyi değiştirmedi. Biz, 7 Haziran 2015te yani Leyla
Zana'nın yemininden tam yirmi dört yıl sonra Parlamentoya 80
milletvekili olarak geldik. Dokuz yılı aşkın bir süre
cezaevinde kalan Zana, Dicle, Doğan ve Sadakın Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine yaptığı başvurudan sonra da
Türkiye mahkûm edilmişti, şimdi yine mahkûm ediliyor. Yani demokratik
siyasete darbe yapıldığı otuz yıl sonra tekrar tescil
edildi. İyi mi oldu? Bunu mu hak ediyor bu ülke yurttaşları ve
Kürtler?
Mesela, ne olurdu Gültan Kışanak 12
Eylül darbesinde yaşadığı işkencelerden sonra
artık bu ülkenin baş tacı bir belediye başkanı
olsaydı; Diyarbakır'ı baskı ve zulümle değil, Hevsel
Bahçeleriyle ve Ahmet Arifle ansaydık? Evet, Diyarbakır
zindanını yaşamış Gültan Kışanak bugün hâlâ
cezaevindeyse, o günden sonra pamuklara sarılıp
sarmalanmamışsa buraya demokratik bir ülke denmez; bu, utançtır
bu ülke için. (HDP sıralarından alkışlar) Evet, ne olurdu,
mesela, tıpkı Nezihe Muhiddin, Behice Boran gibi bu ülkenin
ilklerinden olan Aysel Tuğluk ilk eş başkan olarak eller
üzerinde tutulsaydı. Öncekiler de tabii el üstünde tutulmadı,
biliyorum ama bu sefer olmaz mıydı, bugünden daha mı kötü olurdu
bu ülke?
Evet, tüm muhaliflerin başını
eğdirmeye çalıştı bu devlet, Semra Vekile de
aynısı yapılmaya çalışıldı; neredeyse boynu
kırılacaktı yani arkadan itilmesinden. Neden? Çünkü ekranlarda
gösterilecekti Bakın, nasıl başını eğdirdik?
diye. Ya, böyle mi baş eğdirilir? Kime baş eğdirildi,
tarihte kimi gördük biz gerçekten? Menderese de bunlar yapılmaya
çalışıldı, Aczmendilere de. Aynı görüşten
olmadığım insanlar için de söylüyorum, aynı şeyler
yapılmaya çalışıldı; kimse baş eğmedi bu
ülkede, böyle baş eğilmez; bu tamamen acziyettir, bunun tezahürüdür
çünkü. Aslında, sözle ve demokratik yollarla bizlerle belki baş
edebilirdiniz; bakın, baş edemezdiniz demiyorum, gerçekten belki
baş edebilirdiniz eğer bunu yapsaydınız ama bunu
yapmadınız, bunu tercih etmediniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
FİLİZ KERESTECİOĞLU
DEMİR (Devamla) Tartışabilirdik, konuşabilirdik; belki
bizim de hatalarımız vardı, bunları değerlendirebilirdik
ama tartışmadınız, bunu yapmadınız, sözle
mücadele etmediniz. İşte, bu bir acziyettir, kesinlikle acziyettir.
Bu ülkenin en çalışkan ve
aslında bu ülkeye en fazla katkı sunabilecek vekillerinden birisinin
vekilliğini düşürmeye çalışıyorsunuz. Komisyon
arkadaşımdı; ne kadar titiz, ne kadar çalışkan bir
kadın olduğuna bizzat tanıklık ettim. O hiçbir şey
kaybetmedi diyemiyorum çünkü insan hayatından gidiyor zaman, hepimiz
kaybediyoruz bu insan hayatından giden zamanda ama gerçekten, asıl
kayıp bu ülke içindir ve Semra Güzel de tüm arkadaşlarımız
da bu halkın iradesidir, bunu değiştirmeye kimsenin gücü yetmez.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahsı adına
ikinci söz Sayın Fuat Köktaşın.
Sayın Köktaş, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 381 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci
bölümü üzerine şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulumuzu ve bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmamın başında, az
önce Cumhuriyet Halk Partisi konuşmacısı Sayın Tahsin
Tarhan Bey, teklif sahibi Düzce Milletvekilimiz Fahri Çakırla
alakalı Zeytinliklerle ilgili maddeyi bizim önergemizle çekti. diye bir
ifadede bulundu, buna bir açıklık getirmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, biz Komisyonda
görev yaparken muhalefet partilerinin, zaman zaman, sayısal
çoğunluğumuzun olduğunu ve istediğimiz kanunları
buradan çıkarabileceğimizi ifade ettiklerini biliyoruz. Bu bağlamda,
isteseydik zeytin kanununun bu teklif paketinin içerisinde maddesi de olurdu.
Sayın Grup Başkan Vekilimiz o günkü tepkilere duyarlı kalarak
zeytin kanunu maddesini teklif paketinden çıkartmıştır,
bunu ifade etmek istedim.
Tabii ki bu kanun teklifinin içerisinde
milletimizin hizmetine sunulacak, sektörlerin önünü açacak, ülkemize döviz
kazandıracak birçok madde bulunmaktadır.
Ben, hepimizin eleştirdiği,
hepinizin eleştirdiği BOTAŞla alakalı süreci izah etmek
istiyorum. Bilindiği üzere, dünyada pandemi dönemi
başladığında doğal gazın metreküp fiyatı 145
dolarlar seviyesindeydi. Ukrayna-Rusya savaşı
başladığında, BOTAŞta 400 dolardan 1.400 dolarlara
kadar çıkan bir fiyat oluştu fakat devlet olarak, Hükûmet olarak bu
fiyatın dörtte 1i fiyatına biz konutlarımıza, ticari
işletmelerimize doğal gazı vermeye devam ediyoruz.
Dolayısıyla, yüzde 75 daha ucuz fiyattan bu millete verdiğimiz
doğal gazın BOTAŞa getirmiş olduğu bir yük var.
İşte, tam da burada, bu kanuni düzenlemede, BOTAŞın
ithalattan doğan vergi, harç borçlarının maliye tarafından
karşılanması ve o taraftan ödenmesi maddesi var. Bu vesileyle,
bizim bu doğal gazın maliyetinin dörtte 1ini vatandaşımıza
yansıttığımızı da ifade etmek isterim.
Yine, enerjide toplayıcılık var
-MHP'li milletvekili arkadaşımız da ifade ettiler- daha dengeli
bir satışın yapılabilmesi için ve enerji temininde
kolaylık sağlayabilmesi için toplayıcılık kanununu da
lisansını da bu teklifle geliştiriyoruz.
Ayrıca, sağlık sigortası
primini ödeyemeyen, yapılandırmış olsa dahi bir
şekilde ödeyemeyenlerin yani 2 milyon 40 bin kişinin toplamda 1
milyar 700 milyon TL gibi bir rakamını da Hükûmet olarak herkesin
sağlıktan istifade etmesinin önünü açarak siliyoruz.
Yine, teklif üzerinde en çok konuşulan
limanların sürelerinin uzatılması konusu var. Değerli
milletvekilleri, iptal edilen kanun üzerinde de limanlar üzerinde
konuşmacıydım, bugün de nasip oldu yine limanlar üzerinde
konuşmacıyım. Biz limanların süresini kırk dokuz
yıl yapıyoruz yani yeniden kırk dokuz yıllık bir ihale
yapmıyoruz, mevcut süreyi kırk dokuz yıla uzatıyoruz.
Efendim, Anayasa Mahkemesi iptal etti; doğru. Anayasa Mahkemesinin iptal
ettiği 4046 sayılı Kanuna ilave ettiğimiz 30uncu
maddedeki gerekçe farklıydı. Şimdi,
yeniden değerlemeler sisteminde, ya bunların beyan etmiş
oldukları 30/11/2022 tarihindeki bilançolar üzerinde olacak ya da ihaleyi
aldıkları tarihteki döviz kuruna dönüp bugüne TÜFEyle güncellenerek
bir fiyat tespiti yapılacak.
Efendim, limanların özelleşmesiyle
ne kazanacağız? Sürdürebilirliği kazanacağız, yeniden
istihdamı kazanacağız, dünyada tedarik zincirinin çok önemli
olduğu lojistiğin önünü açacağız ve bunlarla ilgili de
devletimizin kasasına gelir elde edilecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FUAT KÖKTAŞ (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi,
buyurun.
FUAT KÖKTAŞ (Devamla)
İşleticiler önünü görecekler ve yatırım yapacaklar.
Herkesin ittifaken söylediği lojistik dünyada önemli sektör. Evet, dünyada
bugün trendi yükselen iki sektör var, biri lojistik, diğeri enerji
sektörü. Biz her ikisinin de önünü açmanın Tren geçtikten ya da gemi
kalktıktan sonra eyvah demeyelim.in peşindeyiz. Bir şeyin
kararını vereceğiz: Enerji kısıtlamasına
gidildiğinde Enerji yatırımlarını neden
zamanında yapmıyorsunuz? diye bağıran muhalefet, enerjinin
önünü açıp bu yatırımları şimdiden yapanlara,
öngörenlere maalesef engel olmaya çalışıyor, tıpkı
zeytinliklerde yaptığı gibi.
KADİM DURMAZ (Tokat) Borçları
milletin sırtına yükleyerek mi?
FUAT KÖKTAŞ (Devamla) Şimdi,
limanların önünü açıyoruz, diyoruz ki limanlar geleceğe
hazırlansınlar, dünyada ticari rekabet savaşlarının
olacağı yerler limanlardır; buna da itiraz ediliyor.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Ya, sana
versinler ya, limanı sana versinler bari bedavaya(!)
FUAT KÖKTAŞ (Devamla) Ben bu ülkenin
menfaatine olduğu, 2,9 milyar TL aldığımız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FUAT KÖKTAŞ (Devamla)
liman
özelleştirmesine, 2,9 milyar TLlik yatırım
yapıldığını da buradan ifade etmek istiyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
birinci bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru-cevap işlemi yok.
Birinci bölümün de görüşmeleri
tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan
maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yapıp
ayrı ayrı oylarınıza sunacağım ama öncesinde 5
milletvekilimize söz vereceğim.
Sayın Taşkın
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, Hazreti Mevlânanın vuslatının
749uncu yılına ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İslam dünyasında ve dünya milletleri
arasında âlim, arif, şair, mütefekkir, hoşgörü simgesi ve
tasavvuf ehli gibi pek çok unvanla tanınan Hazreti Mevlânayı
vuslatının 749uncu yılında rahmetle anıyorum.
Ben yaşadıkça Kuranın
kölesiyim, seçilmiş Muhammedin ayağının, yolunun tozuyum.
Birisi beni bundan başka bir sözle naklederse ben o sözü söyleyenden de o
sözden de şikâyetçiyim. dizelerinden de anlaşılabileceği
üzere, Mevlânayı Mevlâna yapan şey, yüce kitabımız
Kuran-ı Kerime ve Sevgili Peygamberimizin sünnetine olan
bağlılığıdır.
Bugün, savaşların, iç
çatışmaların, haksızlıkların, şiddetin hüküm
sürdüğü dünyamızda evrensel barışın,
kardeşliğin, sevginin, hoşgörünün simgesi olan Mevlânayı
daha fazla anlamaya ve yaşamaya ihtiyacımız vardır.
Bu duygu ve düşüncelerle, Mevlânayı
vuslatının 749uncu yılında rahmetle anıyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerin, emeklilikte yaşa takılanlara, sözleşmelilere, geçici
işçilere, mevsimlik işçilere ve taşeronda kalanların
tamamının kadroya alınmasına ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Emeklilikte yaşa takılanlar,
sözleşmeliler, geçici işçiler, mevsimlik işçiler ve
taşeronda kalanların tamamının kadroya alınması
yönünde aralık ayı içinde çalışma
yapılacağını bakanlar, Cumhurbaşkanı ve AKP Grup
Başkan Vekilleri açıklamıştı. Aralık ayına
geldik, önümüzdeki hafta Meclis tatile giriyor, verilen sözler yine tutulmadı,
bu konuda binlerce insanın umutlarıyla oynandı.
Emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili
düzenleme bir an önce Meclis gündemine gelmeli. Ayrıca, taşeronda
kalan tüm işçilere ayrımsız kadro verilmeli; geçici, mevsimlik
ve sözleşmeli işçiler de kadroya alınarak bu mağduriyetler
giderilmeli çünkü ülkemizde, çalışma yaşamında modern
kölelik diyeceğimiz ucuz işçilik anlayışıyla haklar
verilmedi.
Bu süreç sonlandırılmalı ve
çalışanların emeklerinin
karşılığının onlara verilmesi
sağlanmalıdır diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal...
10.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, Şanlıurfanın Halfeti ilçesinin Bitek
Mahallesindeki kentsel dönüşüme ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Asker ve zırhlı araç
eşliğinde, Şanlıurfa ili, Halfeti ilçesi, Bitek
köylülerinin atadan kalma evleri ve ahırları kentsel dönüşüm
bahanesiyle yıkılıyor. Acaba bu araziler yani Bitek köyünün
arazileri kimlere satıldı? Bitek köyünün çığlığını
duyun, vatandaşı ezmeyin, belediye imkânlarını güçlüler
için kullanmayın. Şanlıurfalıların bu çilesi ne zaman
bitecek? TOMAların Bitek köyünde ne işi var? Köylüleri TOMA'yla
tanıştırdınız, bunu da gerçekten gördük! Yani bu
araziler kimlere ihale edildi, bu evler kimler için bu şekilde
yıkılıyor? Atadan kalma bu araziler için vatandaşlara niçin
terörist muamelesi yapılıyor? Buradaki Bitek köylüleri mağdur;
lütfen Bitek köylülerinin çığlığını,
mağduriyet sesini duyun diyorum.
Teşekkür ediyorum.
Saygılarımı sunarım
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel...
11.- Ordu Milletvekili Mustafa
Adıgüzelin, kamuda çalışan sözleşmeli personele ve
iktidarın ayrımcılık yapan politikalarına ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Kamuda
çalışan sözleşmeli personel için kadro çalışması
duyuruldu ancak açıklanan kapsam tüm sözleşmelileri kapsamıyor;
sağlık çalışanlarının bir bölümü ve
sözleşmeli sağlık yöneticileri, akademik personel, KİT
personeli, Meclis danışmanları, sözleşmeli askerî personel
kapsam dışı. Sözleşmeli er ve erbaşlara yedi yıl
sözleşme sonrası kadro hakkı vardı, kanunu vardı ancak
uygulanmadı, şimdi ikinci defa görmezden geliyorsunuz. Meclisin
yükünü birlikte omuzladığımız mesai
arkadaşlarımız, sözleşmeli Meclis danışmanları
neden yok? Aynı işi yapan hemşire ve sağlık
personelinin birisi var, birisi yok. Siz bu şekilde hem adaleti hem de
iş barışını sakatlıyorsunuz. Her şeyde
ayrımcılık yapan politikanız burada da tezahür etmiş.
Gençleri böldünüz, yandaş vakıf ve cemaat gençliği ile
diğer tüm Türkiye gençliği; şehit ve gazileri böldünüz, 15
Temmuz şehit ve gazileri ile diğer şehit ve gaziler. Olması
gereken ise hak, hukuk, adalet herkes için.
BAŞKAN Sayın Sarıaslan
12.- Nevşehir Milletvekili Faruk
Sarıaslanın, Ortahisar-Göreme arasında yapılan yola
ilişkin açıklaması
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Teşekkür
ediyorum Başkanım.
Ortahisar ile Göreme arasında her türlü
itirazımıza rağmen yol yapıldı; bir hafta önce, AKPli
2 milletvekili, Valimiz, ilimizin yüksek bürokratlarının
katılımıyla ve de dualarla açıldı. Bu yol aradan bir
hafta geçmeden, kar, yağmur yağmadan, kış henüz
başlamadan bozuldu ve çöktü. Bu yolun yapımını kim
üstlendi? Hangi firma yaptı? Hangi firma yaptıysa bu firmaya ihaleyi
kim verdi? Bu konuyla ilgili İçişleri Bakanlığı bir
soruşturma açacak mı? İçişleri
Bakanlığının bu firmaya soruşturma açıp
açmayacağının takipçisi olacağım.
Teşekkür ediyorum.
V.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
B) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Düzce Milletvekili Fahri Çakır ve 28
Milletvekilinin Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4780) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 381)
(Devam)
BAŞKAN Evet, sayın
milletvekilleri, 1inci madde üzerinde 3ü aynı mahiyette olmak üzere 4
adet önerge vardır. İlk okutacağım 3 önerge aynı
mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 381 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
Kenanoğlu Serpil Kemalbay
Pekgözegü Sait Dede
İstanbul İzmir Hakkâri
Filiz
Kerestecioğlu Demir Dilşat
Canbaz Kaya Erdal
Aydemir
Ankara İstanbul Bingöl
Aynı mahiyetteki 2nci önergenin imza
sahipleri:
Mehmet
Metenat Çulhaoğlu Zeki
Hakan Sıdalı
Adana Mersin
Aynı mahiyetteki 3üncü önergenin imza
sahipleri:
Tahsin
Tarhan Müzeyyen
Şevkin Erkan
Aydın
Kocaeli Adana Bursa
Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu Tacettin
Bayır Ali Mahir
Başarır
Manisa İzmir Mersin
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ İFFET POLAT (İstanbul) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Sayın Filiz Kerestecioğlunun.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU
DEMİR (Ankara) - Teklifin 1inci maddesi üzerine söz almış
bulunuyorum.
Dönemin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan
2003te Ne banka bırakacağız ne fabrika ne de enerji
dağıtımı, hepsini özelleştireceğiz.
demişti. Dediğinizi de yaptınız, tüm kamu
kaynaklarını satıp savurdunuz. Sadece Türkiye Denizcilik
İşletmesine bağlı limanların özelleştirilmesinde
725 milyon dolar zarara uğradık. Şimdi de eğer bu madde
yasalaşırsa, 18 limanın işletme hakkını devralan
ve aralarında Katarlı QTerminalsin de bulunduğu
şirketlerin otuz, otuz altı ve otuz dokuz yıl olan işletme
süreleri, yeni bir ihaleye çıkılmadan ya da pazarlık
yapılmadan, açılmış davalardan da kayıtsız
şartsız feragat edilmek şartıyla kırk dokuz yıla
uzatılacak. Derince Limanı, Antalya Limanı, Devlet
Demiryolları Genel Müdürlüğünün özelleştirilen 5
limanının işletmesi için de durum benzer. Limanlar on yıllarca
aynı şirketlere peşkeş çekilmiş olacak yani zaten
peşkeş çektiğiniz limanları, rant
sağladığınız şirketlere kalıcı olarak
vermek istiyorsunuz.
Anayasa Mahkemesi ağustos ayında
verdiği kararda Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu
altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla deniz ve
göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden
yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. diyerek bu maddenin kamu
yararına aykırı olduğunu tescil etti. Ayrıca, mevcut
özelleştirme sözleşmesinin tarafları dışında
ihaleye katılma imkânının engellenmesinin serbest rekabet ve
eşitlik ilkeleriyle bağdaşmadığını tespit
etti. Ayrıca, yeni ihaleler yapılmaksızın sözleşme
sürelerinin uzatılmasının devleti zarara
uğratacağını, limanların gerçek değerlerine
ulaşılamayacağını da tespit etti AYM. Ancak Ekim
2022de, Anayasaya aykırı davranarak aynı maddeyi tekrar
getirmeye çalıştınız, yine kamuoyu baskısı ve
mücadelemiz sonunda geri çekmek zorunda kaldınız. AYM'nin
verdiği iptal kararına karşın limanlarla ilgili
düzenlemenin 4üncü kez getirilmesi artık, Anayasaya aykırı
olmanın ötesinde, bir Anayasa suçu hâline dönüştü.
2021 itibarıyla dünya ticaret hacminde
deniz yolunun payı yüzde 60la 11 trilyon doları geçiyor.
Dolayısıyla bu düzenlemeyi, ortaya çıkan rantı sermayeye kaynak
transferinde kullanmak için istediğiniz çok açık. Giderayak rant
kapılarını açık tutmaya çalışıyorsunuz.
Limanların yerli ya da yabancı şirketlerce işletilmesi
kayıt dışılığın ve kontrolsüzlüğün de
önünü açıyor aynı zamanda.
Dünya kamuoyunun bildiği gibi, Mersin
Limanı uyuşturucu trafiğinin merkezi hâline getirildi. Narkotik
Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığının 2022 Türkiye
Uyuşturucu Raporu, Türkiye'nin transit rota niteliği
taşıdığını, iç pazarda satışından
daha çok, yasa dışı uluslararası ticaretin önemli bir
aktörü olduğunu ve Mersin başta olmak üzere uyuşturucu
yakalamalarının en çok limanlarda
yapıldığını gösteriyor.
Öte yandan, özelleştirdiğiniz
limanlar kontrolsüz de bırakılıyor. Azeri, Rus, Gürcü, Çeçen,
Sırp mafya grupları elini kolunu sallaya sallaya ülkeye
yerleşip, cadde, sokak ortalarında birbiriyle hesaplaşıp
çatışıyorlar. Yani hepimiz her an namlunun ucunda olabiliriz.
Yapılması gereken, limanların
tümünü kamulaştırmak ve böylelikle Türkiye'nin uyuşturucu
ticaretinde transit ülke olmasının da önüne geçmek.
Özelleştirmelerle, limanlarda çalışan işçiler de işten
çıkarıldı; iş yükü ve iş güvenliğinin
olmaması iş kazalarının artmasına neden oldu. Ama
tabii, umurunuzda olan işçiler değil; yandaş, yandaş,
yandaş ve rant.
Vatan diyorsunuz ya her lafınızda,
işte, o vatan, Katara, ona buna peşkeş çekilmeyen
limanlardır, demir yollarıdır; halkına hizmet sunan, geliri
adaletli olarak dağıtabilen devlettir. Limanları peşkeş
çekip ülkeyi uyuşturucu merkezi hâline getirenler vatanseverlikten söz
etmesinler. Gerisi lafügüzaf.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz talebi Sayın Zeki Hakan Sıdalının.
Sayın Sıdalı, buyurun.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; bu maddeyle, Türkiye Denizcilik
İşletmeleri AŞ ve TCDDye ait bazı limanların
özelleştirilme sürelerinin kırk dokuz yıla
tamamlanmasını tekrar görüşüyoruz. Hepimiz bu teklife
aşinayız aslında, ne de olsa bu kanunun 4üncü kez Meclise
gelişi. Limanların özelleştirilme sürelerinin kırk dokuz
yıla uzatılmasındaki bu ısrarınızı,
yılan hikâyesine çevirdiğiniz EYTde, emekli
maaşlarının iyileştirilmesinde, okullarda çocuklara iki
öğün yemek verilmesinde, çiftçilere hibe ve desteğin
artırılmasında, öğrencilere verilen bursların insanca
okumayı sağlayacak hâle gelmesinde de görmek isterdik. Ancak sizler,
bunlar yerine, kamuya da millete de hiçbir faydası olmayacak, hatta
zararı olan bir konuda ısrar ediyorsunuz. Bu öyle bir ısrar ki
ne Danıştayı dinliyorsunuz ne de Anayasa Mahkemesini. İlk
özelleştirilen limanların bile sözleşme bitiş sürelerine en
az dört yıl var ama siz, apar topar, bu süreyi kırk dokuz yıla
tamamlamak istiyorsunuz. Bu acelenin sebebi ne? Bu kadar mı nakde sıkıştınız?
Kiralama süresi daha dolmamış limanların ihalesiz bir
şekilde aynı firmalara veriliyor olması, kamu yararı
ilkesine de rekabetçiliğe de siyasi etiğe de aykırı. Bu yılın
başında Genel Kuruldan geçirdiğiniz bu teklifin Anayasaya
aykırı olduğunu, yanlış
yaptığınızı söylemiştik; dinlemediniz. Nitekim,
Temmuz 2022de Anayasa Mahkemesi tarafından bu kanun iptal edildi. Gerekçe
basit; sebep: İhaleye girmeye istekli kişilerin engellenmesi serbest rekabet
ve eşitlik ilkeleriyle bağdaşmıyor; limanların gerçek
özelleştirme değerlerine ulaşmasının engellenecek
nitelikte olması. Yani bu hakkı halkın zararına
devrediyorsunuz, mevcut koşullarda çok daha iyi bir fiyata ihale
edebilecekken etmiyorsunuz. Aynı şekilde ihalenin diğer
tarafları işletmenin kırk dokuz yıllığına
uzatılacağını bilseydi ihale ilk
yapıldığında daha yüksek tekliflerle ihaleye girerdi, kamu
daha fazla kazanırdı. diye de düşünmüyorsunuz. Kamu
yararını dikkate almıyorsunuz derken tam da bundan bahsediyorum.
Yönettiğiniz ekonomi yangın yeri, sizse yangından mal
kaçırırcasına iş yapıyorsunuz. Anayasa Mahkemesinin
iptal gerekçelerini dikkate almadan, bu konuda bir revize yapmadan teklifi yine
bir kanunun arasına sıkıştırıveriyorsunuz. Kanun
iptal edilene kadar bakalım kaç tane daha sözleşme yenileyeceksiniz?
Üstüne üstlük, teklifin gerekçesinde Liman işletmecileri taahhüt
ettikleri yatırım faaliyetlerini gerçekleştirmemektedir.
ifadesi yer alıyor yani işletmelerin yapması sözleşmelerle
sabit olan yatırımları yapmadıklarını itiraf
ediyor. Normal şartlarda, sorumluluklarını yerine getirmemek
iptal gerekçesiyken sizin idealinizde kırk dokuz yılı kapma
vesilesi oluyor yani ihaleyi kazanan hem işi yapmıyor hem de bunun
için ödüllendiriliyor; neden acaba? Mesela Mersin Limanına bakalım:
İşletmecinin mevcut sözleşmeye aykırı tutum ve
davranışları geçtiğimiz yılların
Sayıştay raporlarında yer almıştı. TCDDye ait
olan 12 bin metrekarelik arsanın bedelsiz şekilde kullanıldığı,
yükleme boşaltma işlemleri için sözleşmeye aykırı
biçimde ücret alındığı resmî raporlarda tespit edildi.
Peki, sonuç ne oldu? Kamu zararı yaratan işletmeci ödüllendirildi,
sözleşmesi uzatıldı. Şimdi siz kimi koruyorsunuz? Yine
gerekçenizde Limanların kamu yararı sağlanacak şekilde işletilip
işletilmeyeceğini görmek istedik. O yüzden başta kırk dokuz
yıl yapmadık. diyorsunuz. Yine aynı gerekçede
Yatırımlar yapılmıyor. demiştiniz. Yatırım
yapmadan nasıl kamu yararı sağlanabilir ki? Nereden tutsak
elimizde kalıyor işin aslı. Şimdi, siz,
yatırımların yapılmayacağını -mesela
Taşucunda- görmek için mi beklediniz? Diyelim ki işleyişi görüp
karar veriyorsunuz; e, Taşucu Limanı 2021de
özelleştirilmişti; daha bir gemi yanaşmadan, bir konteyner
indirilmeden kırk dokuz yılı kaptı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla)
Tamamlıyorum.
Olmayan işleyişte ne görebildiniz
merak ediyoruz. Anlaşılan niyet okuyorsunuz ama niyet okuyarak devlet
yönetilmez.
Teklifteki gariplikler bununla da bitmiyor.
Hatırlayın, limanın bir kısmının özelleştirilmesine
yönelik kararlar Danıştay tarafından iptal edilmişti fakat
bu iptal kararlarının uygulamaya dahi
koyulmadığının hepimiz şahidiyiz. Danıştay
iptal ediyor, siz bu kararı uygulamıyorsunuz. Şimdiye kadar,
hukuku uygulamak yerine etrafından dolanmayı seçmiştiniz;
anlaşılıyor ki artık bundan da yoruldunuz, o sebeple Ek
sözleşmeyle ilgili olarak Danıştaydan görüş alınmaz.
ibaresini getiriyorsunuz.
Söylenecek çok şey var, ezcümle:
Anlayın artık, milletin sizin bu haksız, hukuksuz
uygulamalarınıza da kendini yok sayıp şanslı
azınlığa kıyak geçmenize de tahammülü kalmadı;
Allahtan az kaldı.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde son söz Sayın Ali Mahir Başarırın.
Buyurun Sayın Başarır. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin)
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bir sefer, az önce bu yasa teklifini savunan
AKPli milletvekili arkadaşımız Anayasa Mahkemesinin farklı
gerekçelerinden bahsetti; limanlarla ilgili olanı söylüyorum. Yani bu
torba yasanın en hukuksuz -bana göre- en ahlaki olmayan maddesini, 1inci
maddeyi söylüyorum. Bakın, Anayasa Mahkemesi şunu söyledi: Rekabet
yoksa, birçok şirket bu ihaleye girmiyorsa, ihale yapmıyorsanız
85 milyon zarara uğrar, yapmayın. dedi. (CHP sıralarından
alkışlar) Daha, ben buraya gelirken Rize'den bir yurttaş
aradı, aynen şunu söyledi: Ya, ben, Rize'de 8 dairelik bir
apartmanı yönetiyorum. Oraya deterjan alırken bile teklif
alıyorum, utanmıyorlar mı milyarlarca liralık,
dolarlık limanları birkaç şirkete peşkeş çekiyorlar.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Arkadaşlar, ayıp değil mi? Bir de şey diyorsunuz:
Arkadaşlarımız, Peşkeş çekiliyor. diyor.
Hayır. Zaten bir tur çektiniz; Mersin Limanını ya da diğer
limanları değerinin çok altında verdiniz, şimdi ikinci tur
için istiyorsunuz. Yahu, ben bunu altı ay önce bu kürsüde söyledim,
kızdınız. Bir hırsız bile, soyduğu bir eve ikinci
kez girmez. (CHP sıralarından alkışlar) Arkadaşlar, bu
nedir? Bakın, burada inanılmaz zararlar var. Mersin
Limanı'nı kırk dokuz yıllığına vereceksiniz.
Peki, burayı, 2007de otuz altı yıl süreyle Akfene verdiniz. Ne
kadara verdiniz? 755 milyon dolara verdiniz. Bu şirket, kısa bir süre
sonra hissesinin yüzde 40ını Avustralyalı bir fon
şirketine 869 milyon dolara sattı. Yani burası zaten 2 milyar
dolar ediyordu. Ya, yazık değil mi? Burada, tüyü bitmemiş
yetimin, 85 milyonun hakkı var ama bunu hep yapıyorsunuz,
alışkanlık hâline getirmişsiniz. Aynı şeyi
TEKELde yaptınız. 2004te TEKELin içki bölümünü 292 milyon dolara
özelleştirdiniz.
MURAT EMİR (Ankara) Talan ettiler,
talan!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Ve şirket geldi, bakın, yüzde 90ını Amerikalı bir
şirkete 810 milyon dolara sattı. Nerede 600 milyon dolar? Bunun
hesabını verebiliyor musunuz?
VELİ AĞBABA (Malatya) Sonra?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sonra 2,2 milyar.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Arkadaşlar, aynı şeyi TELEKOMda yaptınız; TELEKOMu
bir dolandırıcıya verdiniz. 2 milyar dolar kasasında para
vardı; 6,5 milyar dolara verdiniz ama TELEKOMun değeri 50 milyar
doların üzerindeydi. Yazık değil mi?
MURAT EMİR (Ankara)
Dolandırıcı saraydan çıkmıyor, saraydan!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hariri!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Aynı şeyi
Ya, siz, Tank Paleti Katara verdiniz, Katara, 50 milyon
dolara; bizim askerimizin fabrikasını verdiniz. Katar şimdi bir
futbolcuya 1 milyar dolar veriyor. Utanmıyor musunuz bundan?
Utanmıyor musunuz?
Şurada Anayasaya sadakat yemini eden
Recep Tayyip Erdoğan şuna yemin etti: Anayasaya bağlı
kalacağıma
dedi.
MURAT EMİR (Ankara) Onun yeminini geç.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Ben şimdi çok merak ediyorum, bu yasa teklifi buradan geçerse imzalarken
bir parça yüzü kızarmayacak mı?
MURAT EMİR (Ankara) Bunlarınki
kızarmıyor ki onunki kızarsın.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Bakın, Anayasaya sadakat yemini etti. Ha, Anayasa Mahkemesinin
kararının hiçbir önemi yok sizin için. Neden? 5 şirkete ve
Katara Antalya Limanını, Mersin Limanını verin, ne
olursa olsun ama yazıklar olsun, yazıklar olsun! Hukuku,
kanunları, Anayasayı, Anayasa Mahkemesini bir kenara
bırakmışsınız. Milyonlarca insanın,
vatandaşların hakkı var burada. Ya, yazık, insanlar ekmek
alamıyor ve siz, bu ülkenin fabrikasını, bu ülkenin
limanlarını, bu ülkenin kamu arazilerini yandaşlara ihalesiz
dağıtmak istiyorsunuz ve bu yasayı da buraya getiriyorsunuz.
Düşünün, Anayasa Mahkemesi iptal etti diyoruz, arkadaş diyor ki: Bir
daha etsin. Yahu, Anayasa Mahkemesi sizin oyuncağınız mı?
Etmiş, net, net; etmiş. Yahu, bana gösteriyorsunuz ama etmemiş
mi; Sayın Başkan, etmedi mi? Bu niye bir daha geliyor?
Ve ben merak ediyorum, Düzce Milletvekili bunu
getiriyor, getirsin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, tamamlayın
sözlerinizi.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Samsun milletvekili var, limanları olan vekiller var, onlar niye
getirmiyor?
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) Getiremezler.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Mersin milletvekili getirse Mersinde sokağa çıkamaz, sokağa
çıkamaz. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Bu limanlar bizim geleceğimiz, bu limanların
zaten özelleştirilmesi rezalet bir durumdu, şimdi kırk dokuz
yıllığına da uzatıyorsunuz. Hangimiz yaşayacak
Allah bilir ama büyük bir ihtimalle hiçbirimiz o gün bu dünyada
olmayacağız. Bu dünya bitti, öbür dünyaya da giderken Katarı,
yandaşları memnun etmek istiyorsunuz. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
ÖZKAN YALIM (Uşak) Yazıklar olsun!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Olmaz, getirin bunu, getirin; 2023 seçimlerinden sonrasına bırakın.
Bakalım o zaman Katar, Limak, Cengiz limanlara el uzatabilecek mi? O
yüzden, Anayasaya bir parça saygınız varsa -ki yok- yargıya
varsa çekin şunu, çekin. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
yoklama talebim var.
BAŞKAN Efendim?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talebim var.
BAŞKAN Tek başınıza
kalktınız ama.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, hep
birlikteyiz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU
DEMİR (Ankara) Biz de el kaldırdık.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Ben de el
kaldırdım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İsterseniz,
önergeleri oylayın, maddede isteyeyim; sizin de gönlünüz olsun.
BAŞKAN Tamam, benim de gönlüm olsun
bari; İç Tüzükü tatbik edelim.
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Başkanım, ben karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
BAŞKAN AK PARTİ Grubunun 1 adet
önergesi vardır, okutup işleme alacağım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam, bekliyoruz.
BAŞKAN Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 381 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesiyle 4046
sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen geçici 31inci maddenin
beşinci fıkrasında yer alan teşvik ibaresinin tevsik
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yılmaz
Tunç Ramazan Can Zemzem Gülender Açanal
Bartın Kırıkkale Şanlıurfa
İrfan
Kartal Husret Dinç Cemal Bekle
Van Hakkâri İzmir
Mustafa
Elitaş
Kayseri
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Takdire bırakıyoruz
efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi
Sayın Mustafa Elitaşın.
Sayın Elitaş, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) Bu sefer
gerçeği anlat Elitaş!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Dün de ifade etmiştim; bu limanların
hemen hemen yarısı 1997 ve 2002 yılları arasında
gerçekleştirilmiş. Şu anda, 6lı masanın
ortakları içerisinde, sanıyorum, 3 siyasi parti bu
özelleştirmenin lehinde olan siyasi partiler.
VELİ AĞBABA (Malatya) Burada da
var Elitaş, burada da var. Bu taraf, ortaya bak.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) O siyasi
partinin de herhâlde özelleştirme üzerinde olumlu kanaat
belirteceğini tahmin ediyorum, ki o kanaatteyim.
Şimdi, bir hayal kursak, desek ki seçim
yapıldı, özelleştirmeyle ilgili bir durum ortaya geldiğinde
Ce-Ha-Pe diyecek ki: Yok, olmaz. 6lı masanın diğer
şeyleri
VELİ AĞBABA (Malatya) Ama onlar
ihale yaptı Elitaş. Onlar bari ihale yaptı, senin gibi ihalesiz
süre uzatmıyor. Nasıl savunuyorsun ya?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Hani
6lı masa dedi ya: Biz bir heyet oluşturacağız, bir
konsensüs ortaya çıkaracağız, o masa içerisinde siyasi parti
liderlerinin, 6 siyasi parti liderinin yaptığı işlem
çerçevesinde diyeceğiz ki böyle böyle olacak, Cumhurbaşkanı da
ona eyvallah diyecek.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Elitaş, onlar ihale yaptı, ihale!
ALİ ŞEKER (İstanbul) Havale
yapmıyoruz, ihale yapıyoruz biz!
VELİ AĞBABA (Malatya) Siz ihalesiz
süreyi uzatıyorsunuz ya! İhalesiz süre uzatılıyor!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Yapılan sistem, getirilmeye çalışılan ortam bu. Şimdi,
önemli bir konuda 6lı masa içerisinde bulunan -sanıyorum- 5 siyasi
parti özelleştirmeden yana, en büyük siyasi parti özelleştirme
karşıtı.
VELİ AĞBABA (Malatya)
İhalesiz, ihalesiz. İhale yapılmadan süre uzatılıyor.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Siz
kendi derdinize yanın, bizim derdimizle uğraşmayın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bütçe
konuşmalarından, bütçe görüşmesinden Sayın İlhan
Kesici, Sayın Özgür Özelin o 10 metrelik, 20 metrelik hani
özelleştirdiğimiz şeyi var ya
ALİ ŞEKER (İstanbul) Ya, siz
kendi derdinize yanın, bizim derdimizle dertlenmeyin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Ya,
baktım, Sayın İlhan Kesici özelleştirme geleneğinden
gelen bir milletvekili, o zihniyetle yetişmiş bir milletvekili.
VELİ AĞBABA (Malatya) E, sizde de
CHP geleneğinden gelen arkadaşlar var. Ne olacak? Sizde de var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Ama
herhâlde, Sayın Kesici, özelleştirilen o şeyleri değil,
yapılan eylemin çok iyi olduğunu söyledi. Aksi hâlde, Sayın
İlhan Kesicinin o yaptığı konuşma, yetiştiği
tarzı, öğrendiği bilimi ve siyaset yaptığı
ortamı inkâr anlamına gelir.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Süleyman
Soylu, Numan Kurtulmuş
VELİ AĞBABA (Malatya) Şimdi
buna bakarsanız, Ali Şeker bir şey diyor. Numan Kurtulmuşa
ne diyeceksin?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Numan
Kurtulmuşu, Süleyman Soyluyu mu anlatıyorsunuz ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Diyor ki:
Böyle böyle, ben Sayın Özgür Özelin eylemini sevdim, güzel bir eylem
yaptı. Zaten Cumhuriyet Halk Partisinin yaptığı iş
hiç icraat değil, sadece böyle eylemleri yapma maharetinde; güzel de
yaptılar, Allah var, bir şerit hâline getirdiler. Biz bunları
beceremiyoruz; biz yapıyoruz, millet takdir ediyor.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Siz
satıyorsunuz. Biz yapıyoruz, siz satıyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Yirmi
yıldır zaten yaptığımız en önemli işlerden
biri bu. Biz programımıza getirdiğimiz meseleleri ortaya
koyuyoruz, gerçekleştiriyoruz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Katara
veriyorsunuz devletin bütün limanlarını.
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa)
Sattınız her yeri.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Bakın, değerli arkadaşlar, bu yapılan işler ihaleyle
olan işler.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Bu
ihaleyle olmuyor işte. Uzatmalar ihaleyle olmuyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) 2017
yılında bir kanun çıkmış, çıkan kanunda diyor ki
Kırk dokuz yıla uzatmışız, Demiryolları
limanlarıyla ilgili özel bir kanun çıkmış, kırk dokuz
yıla uzatmışız. Bu 18 tane liman Özelleştirme
İdaresine gitmiş, demiş ki: Şöyle şöyle bir kanun
çıktı. Bu kanunun bizi kırk dokuz yıla uzatmasını
arzu ediyoruz. Özelleştirme İdaresi bakmış kanuna, Siz bu
kanun kapsamına girmiyorsunuz. demiş, vatandaşların yani
bu şirketlerin taleplerini reddetmiş. Bunun üzerine, şirketler
idari bir karar olduğu için Danıştaya müracaat etmişler.
Danıştay Bunu, siz, o kanun çerçevesinde yapamazsınız,
örnek gösterdiğiniz kanuna uygun hâle getirilebilmesi için bir kanuni
düzenleme yapılması gerekir. demiş ve bugün bu kanun onun
üzerine yapılıyor.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
İhale yapın, ihale.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Anayasa
Mahkemesine giden kanundan farklı bir yöntem vardı.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Anayasayı
mı değiştireceksiniz limanları daha da uzun vermek için?
Yönetmelik olmadı yasa, yasa olmadı Anayasa!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Orada,
uluslararası değerleme kuruluşlarının -3 tane
değerleme kuruluşunun- gelecekle ilgili yapılacak beklentilerine
ve o günkü pandemi şartlarında, lojistiğin zirve
yaptığı bir dönemde o beklentilere göre bir hesap
yapacaktı, teklif edilecekti.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Ne kadar
meraklısınız milletin malını satmaya.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Şimdi, bu kanunla birlikte, sanki şirketler, Aman, ne güzel
yaptınız, hadi gel ben bunu yapayım... Burada farklı
hesaplama yöntemleri var değerli arkadaşlar.
Bir işin zaten ehemmiyeti şudur:
Bugünkü sattığınız fiyatla, en az olanın altı
yılık süresi var, en çok olanın da on beş yıllık
süresi var. O, on beş yıllık süreden sonra en az altı
yıl sonraki süreçle ilgili biz on beş yıllık uzatma
yapıyorsak, on yıllık uzatma yapıyorsak, onun parasını
şimdiden alıyoruz.
Niye erken yapıyorsunuz? diyor.
İçinizde muhasebe de bilen arkadaşlar vardır, hesaptan anlayan
arkadaşlar vardır, belki içinizde olmayabilir ama 6lı masa
içerisinde kendini hesapçı diye söyleyen...
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Çocukların parasını bugünden niye alıp harcıyorsunuz?
Torunlarının parasını niye bugünden alıp
harcıyorsun? Çocukların geleceğini çalıyorsunuz,
geleceğini!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Hele
sizin Genel Başkanınız Ben hesap uzmanıyım. diyor.
Hesap uzmanı olan bir genel başkanın milletvekili
arkadaşları, eğer bu konuyla ilgili görüşlerini farklı
hâle getiriyorlarsa on beş yıl sonraki, yirmi yıl sonraki
parayı bugünden alıp o güne değerledikleri takdirde,
değerleme oranının nereye gideceğinin farkında
değiller.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bitiriyorum
Sayın Başkanım.
Bakın, değerli arkadaşlar,
eğer bunu bilmiyorsanız, çeşitli yöntemler var, girersiniz,
teknolojiyle ilgili Sayın Genel Başkan, Hesap Uzmanı Genel
Başkanımız ne diyor?
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Kuşaklar arası servet transferi yapıyorsunuz, hakkınız
olmayanı harcıyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Teknolojiyi anlasınlar diye biz Rifkinla böyle bir görüşme
yaptık. diyor. İşte, teknolojiye girin, bakın, Bugünkü 1
milyon liranın değeri o dönemde, 2025 yılında, 2030
yılında ne olabilir? diye bir sorun, size bir hesap versin. Yani
bunları bilmek artık zor değil, önemli bir matematik işi
değil. Soruyorsunuz bilgisayara, bilgisayar size cevap veriyor, hesap
uzmanı olmaya da gerek yok.
Değerli arkadaşlar, onun için,
burada yapılan işleme peşkeş gibi, Vay, efendim,
yandaşlara
gibi ifadeler kullanmak doğru bir usul değil,
yanlış, yanlış
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Ya,
peşkeş; milyarlık limanlar bedava gidiyor ya, bedava gidiyor ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Bakın, Sayın Tahsin Tarhan, yapmayın
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Açık ihale yapmanız lazım, açık ihale yapmıyorsunuz,
içindekine uzatıyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Siz
teşviklere de Peşkeş çekiyorsunuz. diyorsunuz, biz ayrım
yapmıyoruz, ayrım yapmıyoruz, hakkı olan herkesi o
teşviklerden de faydalandırıyoruz, siz de hak etmişsiniz,
siz de faydalanmışsınız.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Nerede, nerede?
Nerede faydalandık göster bakalım?
VELİ AĞBABA (Malatya) Elitaş,
amma savundun ha!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kendinden sonrakine su
bile bırakmadı gördünüz, kendinden sonrakine
Onu bile içip gidiyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) Bunlar
böyle, su bile bırakmadı, suyu bile içti!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
gelecek kuşaklara su bile bırakmıyor, onu da tüketiyor, gidiyor.
BAŞKAN Size de su getirdim ben.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim Cumhuriyet Halk
Partisinin icraat yaptığı nerede görülmüş, onlar eylem
yapar, icraat yapmazlar. diyerek sataştı.
BAŞKAN Dedi.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın 381 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 1inci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Vakit olacak da
Cumhuriyet Halk Partisinin yaptığı icraatları buradan AK
PARTİye kadar
Şimdi, cumhuriyet kurmak kadar büyük
icraat yok, bir kere onu bir kenara koyun, hakkımızı teslim
edin, kime sataştığınızı bilin.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Cumhuriyeti
beraber kurduk!
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) Hep beraber kurduk
cumhuriyeti!
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Cumhuriyeti kim
kurdu? Millet kurdu, millet!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Arkadaşlar,
elinizi vicdanınıza koyun, şaka bir tarafa liman dediğin
hepimizin bir varlığı, dededen, babadan gelmiş, torunlara
da miras bırakılması gereken bir şey, zaten böyle bir
varlığı satamazsınız. Ne yapıyorsunuz? İşletme
sözleşmesi, işletme hakkı devri sözleşmesi
yapıyorsunuz. Ama özünde bunu yaparken attığınız
adıma bir bakalım: Geçmişte yapılmış bir
sözleşmeyi süresi sonlanmadan ve kendi döneminizde, gelecek hükûmetlerin
döneminin yetkisine el atarak ve ihale yapmadan süre uzatıyorsunuz.
Herhangi birinizin dedesinden, babasından kalan bir dükkânın içindeki
kiracının kontrat süresi dolsa, yeniden o dükkânı kiraya verme
imkânı olsa bu yöntemle kirayı uzatacak olan çıkar mı?
Kendi malınıza yapmadığınız muameleyi beytülmale
yapıyorsunuz, bizim itirazımız buna. (CHP sıralarından
alkışlar)
Ayrıca, millet size yetkiyi verdi, yirmi
yıldır kullandınız, bir beş yıl daha yetki talep
edeceksiniz, millet verirse başımızla beraber -biz diyoruz, bize
verecek, bizim ittifakımıza verecek- ama siz burada milletin
vermediği yetkiyi, verip vermeyeceği belli olmayan bir yetkiyi
ileriye dönük kullanmaya çalışıyorsunuz.
Yaptığınız iş, bundan sonraki cumhuriyet hükûmetinin
yetkisine müdahaledir, aşkın zamanlı bir darbe girişimidir;
bunu böyle bilin.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
V.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
B) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Düzce Milletvekili Fahri Çakır ve 28
Milletvekilinin Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4780) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 381)
(Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talep ediyorum.
BAŞKAN Önerge öncesi mi yoklama talebi,
madde öncesi mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet efendim, önerge
öncesi.
BAŞKAN Önerge öncesi yoklama talebi
var.
Sayın Özel, Sayın Tarhan, Sayın
Şevkin, Sayın Ağbaba, Sayın Keven, Sayın
Başevirgen, Sayın Ünlü, Sayın Ceylan, Sayın Yalım,
Sayın Emir, Sayın Başarır, Sayın Şeker,
Sayın Durmaz, Sayın Zeybek, Sayın Kaya, Sayın
Berberoğlu, Sayın Hancıoğlu, Sayın Tokdemir,
Sayın Şahin, Sayın Kayan.
Sayın milletvekilleri, pusula veren
sayın milletvekilleri lütfen Genel Kuruldan ayrılmasın, tek tek
sahiplerini arayacağım Genel Kurulda.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:18.19
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul),
Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
42nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN 381 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerinde Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunç ve arkadaşlarının önergesinin oylamasından önce, istem
üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Pusula veren sayın milletvekilleri lütfen
Genel Kuruldan ayrılmasınlar, pusula sahiplerini arayacağım
Genel Kurulda.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır.
V.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
B) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Düzce Milletvekili Fahri Çakır ve 28
Milletvekilinin Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4780) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 381)
(Devam)
BAŞKAN 381 sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 1inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum ve Grup
Başkan Vekillerimizi kürsü arkasına davet ediyorum.
Kapanma Saati: 18.41
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.50
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Sevda ERDAN KILIÇ
(İzmir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
381 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM
Başkanı Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, çocuk
istismarlarının araştırılması ve çocukların
korunmaları amacıyla bir araştırma komisyonu
kurulmasına yönelik bütün grupların önerilerini verdiklerine ve bu
önerilerin görüşmelerinin de 3 Ocak tarihinde yapılması
konusunda gruplar arasında mutabakat sağlandığına
ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir
bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Az önce Sayın Grup Başkan
Vekillerimizle yapılan toplantıda, kurulması düşünülen
çocukların istismarlarının araştırılması ve
korunmasına yönelik olmak üzere bütün gruplardan önerilerin
verildiğini gördük. Bu çerçevede, çocuklara yönelik her türlü cinsel
istismar başta olmak üzere her türlü istismarın engellenmesi için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi, ayrıca
çocukların temel hak ve özgürlüklerden en üst düzeyde yararlanmaları ve
her türlü istismardan korunmaları noktasında
karşılaşılan sorunların tespit edilerek bunlarla
ilgili yeni çözüm önerilerinin belirlenmesine ilişkin olmak üzere bir
araştırma komisyonu kurulması ortak olarak
kararlaştırıldı ve bunun da görüşmelerinin 3 Ocak
tarihinde yapılması konusunda gruplar arasında mutabakat
sağlanmıştır. Bu bilgiyi sizlerle ve kamuoyuyla
paylaşmış oluyorum.
V.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
B) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Düzce Milletvekili Fahri Çakır ve 28
Milletvekilinin Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4780) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 381)
(Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
görüşmelerimize devam ediyoruz.
2nci madde üzerinde 3 adet önerge
vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Elektrik Piyasası
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
2nci maddesiyle 4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanununa
eklenen geçici madde 7nin birinci cümlesinde yer alan , merkezi yönetim
bütçesinin gelir ve gider hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin
ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Muhammet
Naci Cinisli Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Erzurum
Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi
Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlunun.
Buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Elektrik Piyasası
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
2nci maddesi üzerinde İYİ Parti Grubumuzun görüşlerini ifade
etmek üzere söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2nci maddeyle BOTAŞ'ın Ticaret
Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine ödemediği
her türlü vergi ve idari para cezaları ile gecikme zamlarının
terkin edilmesi düzenleniyor. BOTAŞ'ın 119 milyar lira KDV borcunu
ödemediğini Komisyon görüşmelerinde üzülerek öğrendik.
Yıllarca hazinemize önemli katkılar sağlayan göz bebeğimiz
bir kurumun ithal ettiği doğal gazın KDV'sini bile ödeyemeyecek
duruma gelmesi gerçekten ibretlik bir durum. Bu duruma nasıl gelindi;
akıl alır gibi değil. Teklif gerekçesinde, artan maliyetler ve
konutlara verilen doğal gazın sübvanse edilmesi nedenleriyle maddeye
gereksinim olduğu ifade ediliyor yani maliyet artışını
öngöremediğinizi ikrar ediyorsunuz. Geçen yıl bugünlerde aynı
gerekçelerle aynı maddenin yine gündemimize geldiğini ve
kanunlaştığını belirteyim. Bu demek oluyor ki geçen
sene AK PARTİ iktidarı artan enerji maliyetlerini makul seviyelere
çekmek için olumlu hiçbir adım atmadığı gibi, iş bilmezlikle
spot piyasadan yüksek fiyatlarla doğal gaz satın alarak
BOTAŞ'ı daha da borçlandırmıştır. Geçen sene ile
bu sene arasındaki tek fark BOTAŞ'ın görev zararının
55 milyar liradan 200 milyar liraya çıkmış olmasıdır.
Üstelik, Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre,
BOTAŞ'a 2022 yılı Aralık ayına kadar 121 milyar 360
milyon lira da aktarma yapılmış; bu rakam bile BOTAŞ'ı
borç batağından kurtarmaya yetmemiş.
Arkadaşlar, BOTAŞ 2017
yılında Türkiye Varlık Fonuna devredildi, böylece
Sayıştay denetiminden çıkarıldı ve her yıl artan
miktarlarda zarar açıklanmaya başlandı.
Şaşırıyor muyuz? Tabii ki şaşırmıyoruz.
Ayrıca BOTAŞ'ın faaliyetlerini gerçekleştirmek için
ödediği kur zararları ve faiz ödemeleri gibi finansman giderlerinin
de her geçen sene arttığını belirtmek isterim.
İktidar, artan doğal gaz ithalat maliyetlerinin bir
kısmını bütçeden karşılamaya devam etmesiyle merkezî
bütçeye yükü de giderek artırıyor. İYİ Parti olarak AK
PARTİ iktidarlarında görmeye
alıştığımız yöntemle Varlık Fonu
şirketlerinden biri olan BOTAŞ'ın özelleştirilmesi için
sinsice bir ön hazırlık yapılıyor olması ihtimalinden
endişe duyuyoruz. Sakın ha sakın yapmayın bunu. BOTAŞ
stratejik önemdedir, millî politika aracıdır, iktidar böyle bilmiyor
olabilir ancak bu böyledir.
Değerli milletvekilleri, görev
zararı olarak kaydedilen meblağ aslında doğal gaz alım
anlaşmalarının zamanında yenilenmemesi sebebiyle
oluşuyor. Üzülerek belirteyim ki düşük fiyatlardan yapılabilmesi
mümkün olan doğal gaz alımı anlaşmaları ihmal
sebebiyle zamanında yapılmadı. BOTAŞ, göz göre göre zarar
sürecine sürüklendi. Ülkemizin 2021 yılında 15 milyar 900 milyon
metreküplük doğal gaz alım anlaşması sona erdi. Azerbaycan
faz1 anlaşması bunlardan biriydi. Bu anlaşma kapsamında
doğal gaz maliyetimiz 250-300 dolar arasındaydı fakat
anlaşma yenilenmedi ve spot piyasadan 450 dolar fiyatla doğal gaz
alınmaya başlandı. Rusya-Batı Hattı üzerinden ülkemiz,
petrol bazlı fiyatlama formülüne göre 300 dolar maliyetle doğal gaz
alıyordu, yine, 2022 Ocak ayından itibaren TTF bazlı fiyatlamaya
geçildi ve maliyet 800 dolara çıktı. Nijerya LNG anlaşmamız
da bitti, Nijerya tarafından olumlu yaklaşılmasına
rağmen açıklanmayan bir nedenle anlaşma yenilenmedi. Şimdi,
kısa vadeli alımlarla BOTAŞ ciddi bir maliyete katlanıyor.
Böylesine yüksek doğal gaz alım fiyatlarının tüketiciye
yansımaması için görev zararı oluşturulduğu ifade
edilse de bu zarar vatandaşlarımıza faturalarla fazlasıyla
yansıtıldı. Diğer yandan, görev zararları cari
transferlerde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla)
Başkanım
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Yine, vergi gelirleri de düzenli ve gerçek
şekilde kaydedilmeli.
Şimdi, hem devlet adabına hem de
vicdanlarınıza sesleniyorum değerli arkadaşlar: Eğer
hesaplar bu şekilde tutulmazsa yapılan hesapların doğru
olduğu kabul edilemez. Ayrıca, İYİ Parti
milletvekillerimizin vermiş olduğu ama işleme alınmayan
kanun teklifleri tekrar gözden geçirilmeli; doğu illerimizde doğal
gazdan KDV ve ÖTV alınmaması hemen hayata geçirilmelidir. Siz
yapamazsanız, bunu İYİ Parti iktidarında biz
yapacağız diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 381 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesinde yer alan ödenmemiş
olan ibaresinin ödemesi yapılamayan şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Serpil
Kemalbay Pekgözegü Sait
Dede Ali
Kenanoğlu
İzmir Hakkâri İstanbul
Dilşat
Canbaz Kaya Erdal
Aydemir
İstanbul Bingöl
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi
Sayın Serpil Kemalbay'ın.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Sayın Başkan, sayın vekiller; sizlerle Değerli Vekilimiz
Semra Güzelin fotoğrafını paylaşmak istiyorum. Semra
Güzel, aynı zamanda, aynı Komisyonda birlikte
çalıştığım, aynı grubun üyesi olmaktan gurur
duyduğum çok değerli bir milletvekili. İnsanım, insana ait
olan hiçbir şey bana yabancı değildir. der Terentius. Semra
Güzelin hayatı, hikâyesi bu coğrafyada binlerce, on binlerce,
milyonlarca insanın hikâyesidir ve bunu bizler anlamak, çözmek
durumundayız ama burada bir kumpasla vekilliği düşürülmek isteniyor.
Burada düşürülmek istenen vekillik halkın iradesine yapılan bir
saldırıdır. Halkın iradesi gasbedilmeye
çalışılıyor. Buradan şunu söylemek istiyorum:
Halkın iradesini gasbederseniz halk da size çok iyi bir şekilde bunun
cevabını verecektir. Semra Güzel ve şu anda zindanlarda tutulan
tüm seçilmiş üyelerimize, milletvekillerimize buradan
selamlarımı gönderiyorum, saygılarımı gönderiyorum;
hepsi bizim onurumuzdur. (HDP sıralarından alkışlar)
Bir başka sıradan kötülüğün
fotoğrafını da sizlerle paylaşmak istiyorum. Bakın,
burada barış diyerek ömrünü mücadeleyle sürdüren 70
yaşında acılı bir anne var. Bu annenin kolunu büken
kolluğa lütfen bakın. Burada şunu söyleyeceğim, saray
rejimine seslenmek istiyorum: Zulmünüz artsın, artsın ki tez zeval
göresiniz; evet, zulmünüz artsın ki tez zeval göresiniz.
Sayın vekiller, bu kanun teklifine
gelince saray rejiminin, tek adam iktidarının antidemokratik, keyfî
ve hukuksuz uygulamaların bir örneği daha bu torbada yer alıyor.
AKP-MHP blokunun, görüşülen bu torba yasanın, saray
iktidarının siparişi olduğunu görüyoruz bu yasa teklifinin.
AKP, Anayasa Mahkemesi ve yargı kararlarıyla iptal edildiği
hâlde bu torbanın içine zeytin yasasını da koymuştu.
Zeytinleri, limanlarımızı birtakım çıkar
gruplarına peşkeş çekmek istiyor, kamu emekçilerinin sendikal
örgütlenmelerini baltalamak istiyor ve daha dün bu Meclisten geçen bütçe kanunu
teklifi yokmuş gibi 200 milyarlık bir borçlanma yetkisi istiyor.
Neyse ki Akbelen köylüleri geldiler, Komisyonun kapısına
dayandılar ve zeytin yasasını bu torbadan çıkardılar
ama tabii ki yetmez, bu torbadaki bütün yasaların reddedilmesi
gerektiğini düşünüyoruz.
Kamu sendikalarına yüzde 2 baraj
getirilmesi ILO Sözleşmesi'nin ihlali anlamına geliyor.
Barajları indiriyoruz. diye övünüyorsunuz ama burada AKP'nin gerçek
yüzünü görüyoruz. Enflasyon ve pahalılık altındaki kamu
emekçilerine yüzde 2 sendika barajı şartı getirerek
bağımsız sendikalara üye emekçileri 700 liralık toplu
sözleşme ikramiyesinden mahrum bırakmaya
çalışıyorsunuz, örgütlenme haklarını ellerinden almaya
çalışıyorsunuz. Dün, kamu emekçileri Meclis kapısına
gelmişlerdi ve orada da itirazlarını yükselttiler, polis zoruyla
da karşılaştılar ama siz tabii ki tarafları
dinlemiyorsunuz; bunu kabul etmiyoruz. Antidemokratik, keyfî ve hukuksuz
uygulamaların bir başka örneğiyse AKP'nin grev
yasaklarıdır. Bakın, Erdoğanın iki dudağı
arasından çıkan kararla grevin yasaklanması, işçilerin
anayasal güvence altındaki sendika haklarının ellerinden
alınmasıdır. Erdoğan patronlara diyor ki: Grevleri
istediğimiz gibi yasaklayabiliyoruz. Saray rejimi bununla övünerek ucuz
emek rejimi yarattıklarının güvencesini veriyor. Çok merak
ediyorum, acaba sizi işçilerin duymadığını mı
düşünüyorsunuz? Belçika sermayesi olan İzmit Bekaert fabrikası
geçen yıl 42 bin ton çelik tel üretiyordu, bu yıl bunu 84 bin tona
çıkarıyor ve yeni yatırımlar yapıyor.
İşçiler bu büyümeden payını istiyor, enflasyona
karşı gelirlerini korumak istiyor, bunun için taleplerini
iletiyorlar; talepleri kabul edilmeyince de grev kararı alıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla)
Yaklaşık bine yakın işçinin grev kararı,
Erdoğanın iki dudağı arasından çıkan bir kararla
ellerinden alınıyor; millî güvenliği bozucu nitelikte
gördüğü için bu grevi yasakladığını ilan ediyor. Ne
alakası var, işçilerin insana yakışır ücret
almasının, Belçika menşeli Bekaert fabrikası
işçilerinin hak talebinin millî güvenlikle ne alakası var diye sormak
istiyoruz. İşçilerin üstünden ellerinizi çekin; işçilerin insana
yakışır iş istemesinin önünde durmaktan, patronlara kol
kanat germekten vazgeçin diyoruz. Bu grev kararının hayata
geçirilmesi önündeki engeliniz işçilerin işten atılmasına
sebep olacak, işçilerin uğrayacağı bu haksızlığın
da sebebi sizler olacaksınız. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 381 sıra
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 2nci maddesinin birinci
cümlesinde geçen eklenmiştir. ibaresinin ilave edilmiştir. olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tahsin
Tarhan Müzeyyen
Şevkin Kadim
Durmaz
Kocaeli Adana Tokat
Tacettin
Bayır Erkan
Aydın Ahmet Vehbi
Bakırlıoğlu
İzmir Bursa Manisa
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi
Sayın Kadim Durmazın.
Sayın Durmaz, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
KADİM DURMAZ (Tokat) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım ve bizleri
izleyen aziz milletimiz; hepinizi sevgi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bildiğiniz gibi, Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunun bir üyesiyim.
Görüştüğümüz konulara baktığınız zaman, hani AK
PARTİyle Türkiyede iyi olmayan bir alışkanlık hâline
dönen torba yasanın çorba hâlini Sanayi Komisyonunda nihayet bu ülkeye
yaşattılar.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Yenecek
bir çorba da değil.
KADİM DURMAZ (Devamla) Evet.
Bu kanun teklifinde ne var? Bu kanun
teklifinin içerisinde limanların satışı var. Tabii, ben
buradan AK PARTİ Grubuna ve ortağı olan Milliyetçi Hareket
Partisine hatırlatıyorum: Arkadaşlar, ülkemizde seçim beş
yılda bir oluyor, beş yılda bir aziz millet bir yetki veriyor, o
yetkiyle partisinin programına göre, hedefine göre ülke yönetiliyor ama
kırk dokuz yıl deyince çocuklarınızın,
torunlarınızın vebalini alıyorsunuz yani
götüremediğiniz, yönetemediğiniz, liyakatsiz kadrolarla
batırdığınız bir ülkede kurtuluşu sizden sonraki
nesillerin haklarına el atarak, kul hakkı yiyerek farklı bir
yöntem üretiyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Ama ben
ülkemin 85 milyon yurttaşı, o yıllarda belki 100 milyonu geçecek
o nüfus adına hakkımızı helal ettirmiyorum, etmiyoruz;
bunun da Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak sonuna kadar takipçisiyiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Tabii, AK PARTİ, birtakım kamu kurum
ve kuruluşlarını Varlık Fonuna devretti. Bakın, bunlar
nelermiş şöyle bir hatırlayalım: BOTAŞ, PTT, ÇAYKUR,
Etibank gibi birçok kurum ve kuruluşu buraya getirip devrettiniz.
Arkadaşlar, Varlık Fonuna 2016da devredilmeden BOTAŞın
kârı 7,9 milyar TL; PTT 550 milyon kâr, ÇAYKUR 82 milyon kâr ediyordu.
Şimdi, bakın, BOTAŞın bu seneki ilan ettiği
zararı yaklaşık olarak 7,9 milyar yani siz kâr ettiği kadar
da bu kurumu batırmışsınız. Neyle? Devlet yönetmekten
uzak, liyakatsiz sadakat ve biat diyen kadrolarla getirdiğiniz nokta
bu ve biz bunun bir an önce bitmesi için son kez sizi buradan uyarıyoruz:
Bunlar sizi kurtarmaz, günü kurtarmaz, hele hele sizden sonraki nesillerin
kazancına el atarak bu parayla günü kurtarmaya çalışıp, o
çocukların, evlatlarımızın geleceğini ipotek
altına alıp onların ahıyla, vebaliyle bir yere
varamazsınız.
Gelinen nokta şu: Sizin hiç
dinlemediğiniz ama 6 siyasi partinin söz konusu ülkemiz ve ülkemiz
evlatlarının geleceği deyip bir araya gelişine kulak
verin. Ortak akılla, denetime açık, şeffaf, hesap verebilir,
vicdani mesuliyet duyan bir anlayışı bu ülkeye yeniden
getireceğiz. İşin sonuna doğru da geliyoruz, bunu siz de
görüyorsunuz.
Giderayak, son gece bir sürpriz daha
doğdu Komisyonda arkadaşlar. Sanayi Komisyonunda borçlanmanın ne
işi var? Daha bütçe Mecliste görüşülürken o gece Komisyona getirdiniz
200 milyarlık bir harcama. Arkadaşlar, bu 200 milyar lira az bir para
değil, yaklaşık olarak 10 milyar dolarlık, hatta 12-13
milyar dolarlık bir kaynak. Ne yapacaksınız bununla? Günü
kurtarmaya uğraşacaksınız ama kul hakkı yemeye devam
ediyorsunuz; aklınızı başınıza devşirin,
yazık oluyor bu ülkeye ve bu ülkenin geleceğine. (CHP
sıralarından alkışlar)
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) Borcu
yemişler, bitmiş o borç.
KADİM DURMAZ (Devamla) Tabii, bu yasa
teklifinde ne var? Arkadaşlar, bu yasa teklifinde sendikal örgütlenme var.
AK PARTİ Grubunun içerisinde bu baraj yüzde 1ken dahi karşı
çıkan 2 eğitimci arkadaşımız Sayın Halil Etyemez
ve Habibe Öçal, yüzde 1lik kontenjanın dahi çok olduğunu ifade
etmiş, bu ülkede sendikal haklar noktasında örgütlenmenin önünü açmak
için buna karşı çıkmış ama gel gör ki teklifte
imzası olan 30 arkadaşımızdan 2si de bu 2 arkadaş.
Öğretmenlik mesleği adına da sendikal mücadele adına da
örgütlenme adına da bundan son derece üzgün olduğumu ifade edeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) Ayıp,
ayıp! Çok ayıp, çok ayıp!
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
KADİM DURMAZ (Devamla) Telafisi mümkün
mü? Mümkün. Arkadaşlar, bu maddelerin geri çekilmesi lazım. Eğer
vicdan sahibiysek, eğer bu ülkenin dünyada saygın bir ülke
olmasını, şu devletimizin bize verdiği pasaportların
da dünyada saygın olabilmesini istiyorsak bu tür hamlelerden vazgeçmemiz
lazım; bunlar bir şey kazandırmıyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Saygın zaten.
Onu saygın hâle kim getirdi? O pasaportu saygın hâle kim getirdi?
KADİM DURMAZ (Devamla) Arkadaşlar,
bakın, bu ülkede esnaf doğal gaz faturasını ödeyemiyor. Siz
illüzyonist gibi değişik bir hareketi geçen yıl da
yaptınız, asgari ücret belli oldu Kaynak sorunumuz yok, hiçbir
şeyde sorun yok. dediniz, 1/1/2021den itibaren zamları vurdunuz.
İşte, esnaf doğal gaz faturasını ödeyemiyor, evler de
kömüre döndü; haberiniz var mı? Yok. Yani BOTAŞın da borcunu
buraya yıkarak günü kurtaramazsınız, aklınızı
başınıza devşirin, biz de size yardımcı
olalım, bu utançtan da ülkeyi kurtaralım diyorum.
Teşekkür ederim. (CHP ve İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekillerimiz, rica ediyorum,
lütfen oylamalarda ellerinizi kaldırın.
3üncü madde üzerinde 2si aynı mahiyette
3 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı
mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 381 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
Kenanoğlu Serpil Kemalbay
Pekgözegü Erol
Katırcıoğlu
İstanbul İzmir İstanbul Sait Dede Erdal Aydemir Dilşat Canbaz Kaya
Hakkâri
Bingöl İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin
sahipleri:
Tahsin
Tarhan Müzeyyen
Şevkin Tacettin
Bayır
Kocaeli Adana İzmir
Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu Erkan
Aydın Bülent
Kuşoğlu
Manisa Bursa Ankara
Kadim
Durmaz
Tokat
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Sayın Erol Katırcıoğlunun.
Buyurun Sayın Katırcıoğlu.
(HDP sıralarından alkışlar)
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu madde, bildiğiniz gibi, çokça
konuşuldu esasında. Gece yarısı 200 milyar liralık bir
borçlanma yetkisi uygun olmayan bir komisyona getirilmiş, bu şekilde
hâlledilmiş orada ve buraya geldi.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
tabii ki devletler borçlanır, burada bir sorun yok yani devlet borç
ihtiyacındaysa borçlanır. Borçlanma amacı, bütçe
açığıyla ilgili olabilir veya uzun vadeli veya kısa vadeli
faizlerle ilgili olabilir. Bu, Hazinenin bileceği iştir ve Hazine
istediği zaman da borçlanır; burada bir sıkıntı yok
fakat sıkıntı nerede? Sıkıntı şurada: Siz
bütçe hakkı dediğimiz ve meclislerin varlık sebebi olan bir ilkeyi
çiğneyen bir biçimde bu işi yaptınız, bizim
itirazımız o. Yani ne yaptınız? Bakın, bir kere,
şöyle söyleyeyim: Yanılmıyorsam 279,5 milyar Türk lirası
bir borçlanma limitiniz vardı fakat kasım ayı itibarıyla
görüldü ki bu 385 milyara çıkmış, aralıkta da bir 97 milyar
var; toplamda 485 milyar civarında bir açık olacak. Size ne kadar limit
verilmişti? 275 civarında. Yani siz esasında yüzde 75 bir
sapmayla bu yılı bitirmiş oluyorsunuz. Değerli
arkadaşlar, bu, esasında sizin bu ülkeyi yeteri kadar etkili bir
şekilde yönetemediğinizin bir işaretidir. Kaldı ki Meclisi
baypas etmenizi de doğrusunu isterseniz size
yakıştıramıyorum. Özellikle Gazi Meclis diye her
konuşmada bu ifadeyi kullananların Gazi Meclisi baypas etmesini de
nasıl açıklamak lazım gelir, bunu da sizlere bırakıyorum
değerlendirmeniz için.
Değerli arkadaşlar, esasında,
dolayısıyla da bu maddeyle ilgili olarak çok bir
sıkıntı yok ama şöyle bir durum var: Dün, burada,
partimizin Eş Genel Başkanlarının bir ilçe binasına
gitmesiyle ilgili olarak bir tartışma oldu ve bu tartışmada
ben şaşırarak gördüm ki Sayın Tunç buna itiraz etti. Buna
şöyle bir gerekçe ifade etti: Ya, herkes istediğini söyleyebilir,
anayasal haktır fakat millî çıkarlara uygun olması gerekir.
dedi. Değerli Tunç, millî çıkarları siz mi
tanımlayacaksınız?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Bu şekilde
söylemedim.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Bakın,
ben size söyleyeyim, millî çıkarlar söz konusu olduğu zaman, siz
bunun farkında olmayabilirsiniz ama emin olun, aslında millî
çıkarlara aykırı bir yönetim uyguluyorsunuz Türkiyede. Yani
esasında, gerçekten, baktığınız zaman
Mesela, bir
örnek vereyim size, çok basit bir örnek vereceğim size: 2020
yılının ikinci çeyreğinde zenginlerin gayrisafi millî
hasıladan aldığı pay yüzde 43 idi, iki sene sonra yani
2022de bu kaç oldu biliyor musunuz? Yüzde 54 oldu. Yoksullar da yüzde 37
alırken yüzde 25e düştü. Yani siz millî çıkar diyerek
esasında zenginlerin çıkarını artıran bir iş
yapmışsınız. Bunu amaçlamamış olabilirsiniz ama
sonuç olarak Türkiyede, örneğin gelir
dağılımının bu anlamda bozulmasına neden olacak
olan bir iş yapmışsınız.
Kaldı ki sadece o da değil yani
bakın, ben size şunu söyleyeyim, geçenlerde yaptığım
konuşmada yine kullanmıştım: Kürtlerin yoğun
yaşadığı illerdeki kişi başına gayrisafi
millî hasıla rakamlarına samimi olarak bakın, bir de o illerin
dışındaki 66 tane ilin kişi başına ortalama
gayrisafi millî hasıla rakamlarına bakın ne görüyorsunuz?
Yarı yarıya görüyorsunuz değerli arkadaşlar ve bu,
yıllardan beri böyle. Siz diyorsunuz ki şimdi: Efendim, biz millî
çıkarlara uygun davranıyoruz. Kusura bakmayın ama millî çıkarlar
sizin tanımladığınız çıkarlar değil. Ben
mesela çok rahatlıkla söyleyebilirim ki siz esasında Türkiye'yi
bölmektesiniz, bölmektesiniz hem zenginler ve fakirler olarak bölüyorsunuz hem
Kürtler ve Türkler olarak bölüyorsunuz ve bunun da farkında değilsiniz
sanki yani bilmiyorum, belki aranızda farkında olanlar da olmuş
olabilir.
Değerli arkadaşlar, şunu
söyleyeyim: Bir şeyi anlamaya çalışmak çaba ister, enerji ister
ama inanmak öyle değil, inanırsanız çok rahatlarsınız,
biter.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim.
Soruyu sormak ve sorunun cevabını
aramak diye bir derdiniz olmaz ise inanırsınız ve inanarak da
rahatlarsınız ve ben sizde bu rahatlığı görüyorum
değerli arkadaşlar, Türkiye'nin sorunlarını
düşünmüyorsunuz. Mesela bir örnek vereyim -bir dakika içinde ne kadar
özetleyebilirim bilmiyorum ama- Halkların Demokratik Partisinin nasıl
bir felsefeye sahip olduğunu dahi bilmiyorsunuz, radikal demokrasi
fikriyatını bilmiyorsunuz çünkü bilmeniz için okumanız
lazım, okuduğunuz zaman göreceksiniz ki Halkların Demokratik
Partisi, çağımızın en demokratik ilkelerini savunan bir
partidir ve siz bize terör, terör diyorsunuz. Neden diyorsunuz biliyor
musunuz değerli arkadaşlar? Ben size söyleyeyim: Bu Cambaza bak.
demek gibi bir şey Kürtlere bakın, teröre bakın. diyorsunuz
ama öte yandan -lafın gelişi- malı götürüyorsunuz değerli
arkadaşlar. Bugün bu konuştuğumuz maddeler de esasında
bunun açık kanıtıdır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz talebi Sayın Bülent Kuşoğlunun.
Sayın Kuşoğlu, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Sıra sayısı 381 olan Kanun
Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde söz aldım.
Bu maddeyle, 3üncü maddeyle Hazine ve Maliye
Bakanlığının borçlanma yetkisine bu yıl için, 2022
yılı için 200 milyar lira ilave ediliyor ve borçlanabileceği
meblağ bundan sonrası için -bugün Aralık 21- Hazine ve Maliye
Bakanlığının 473 milyar lira; bu kanun maddesiyle 473
milyar lira; Hazine ve Maliye Bakanlığına, yürütme erkine
borçlanma yetkisi veriyoruz. Peki, şimdiye kadar ne kadar
borçlanmış değerli arkadaşlar, kasım sonuna kadar on
bir ayda Hazine ve Maliye Bakanlığı ne kadar
borçlanmış, tahmin edin? 20 milyar lira borçlanmış.
Bakın, on bir aydaki borçlanma 20 milyar lira; bugün 21i, 31ine kadar
kalan on gün içerisinde borçlanacağı meblağ 473 milyar lira
olacakmış. Doğru mudur bu, makul müdür bu? On bir ayda 20 milyar
borçlanan Hazine, kalan on bir günde 473 milyar lira borçlanma yetkisi istiyor
bizden? Bu verilir mi arkadaşlar? Şimdi, bu, buradan alınan,
Meclisten alınan bir yetkiyle yapılması gereken bir iş. Bu
verilebilir bir yetki midir değerli arkadaşlar, bu makul müdür? Demin
sorduğum gibi bu ne anlama geliyor? Şimdi, eğer kasım
ayına kadar 20 milyar borçlanmışsa Hazine ve bundan sonra on bir
günde 473 milyar lira ilave borçlanacaksa bu Ben bu arada
borçlanacağım bu meblağı gelecek sene
kullanacağım. demektir. (CHP sıralarından
alkışlar) Gelecek sene ne demek? Seçim için kullanacağım.
demektir, seçim için yani hayırlı işler için değil,
yatırım için değil, istihdam için değil.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Yatırım
yapacağız vatandaşa...
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla)
İlave 473 milyar lirayı seçim için kullanacağım.
demektir.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Oy
avcılığı yapacaklar, oy avcılığı.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Gelecek
sene 2023 bütçesine göre 560 milyar zaten borçlanma yetkisi var. 560 milyara
ilave olarak bunu koyun, 1 trilyon lira seçim için ilaveten borçlanılacak;
bu, anormal bir yetki. Gelecek seneki durumumuzu, ekonomik durumumuzu bir
düşünebiliyor musunuz? Oluşacak sıkıntıyı görebiliyor
musunuz? Ekonominin ondan sonra, seçimden sonra yönetilebileceğini
düşünebiliyor musunuz? Bunu herkesin düşünmesi lazım.
Bir sebebi de şu yani
Borçlanacağım meblağı seçimde harcayacağım.
demek dışında bir sebep de şu: Bu sene borçlanma maliyeti
düşük. Biliyorsunuz Merkez Bankası gösterge faizi 9 -hazine
kâğıdı- bankalar öyle borçlanıyor; Hazine, bankalardan
hazine kâğıdı karşılığı alıyor;
11, 12yle borçlanabiliyorlar. Gelecek sene bu meblağla borçlanamam.
demektir bu. Hazine Gelecek sene bu meblağla, bu faizle borçlanamam; onun
için şimdiden borçlanacağım. diyor. Yani Gelecek sene ekonomi
politikaları nedeniyle maliyetler artacak; ekonomi politikalarım
yanlış olacak, sıkıntılı olacak. diyor, bir
sebep de bu. Yani görüyor musunuz şu 2 sebebi bir araya
topladığımızda
Bir de şöyle bir şey: Tabii, burada,
usul olarak da bize hesap verecek yürütme erkinden biri olsaydı, bir
siyasi erki olan, gücü olan seçilmiş bir Maliye Bakanı olsaydı
Bu parayı nerede harcayacaksın? diye soracaktık; öyle birisi
de yok, Komisyonda da soramadık, burada da soramıyoruz. Anayasal
olarak da bunun getirilişi yanlış. Biliyorsunuz Bütçe Kanununa
göre, Anayasamıza göre bütçeyi Cumhurbaşkanı teklif eder.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Cumhurbaşkanı Meclise sunar.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Bu,
bütçeyle ilgili bir konu; bunu bir milletvekili teklif edebilir mi
arkadaşlar? Bunu Anayasa Mahkemesi uygun gördü; böyle olabiliyor, bundan
önce de oldu. demek doğru mudur bu? (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Bu
yanlıştır, bunun düzeltilmesi lazımdır; böyle usul
olamaz.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
Buyurun.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bu önemli bir konu. Gerçekten de bu sefer, yine,
belli ki geçecek bu Meclisten ancak bunun düzeltilmesi lazım. Bu konuda
özellikle yetkili olan arkadaşlarımıza sesleniyorum: Bu konunun
düzeltilmesi lazım; usul olarak da yanlış esas olarak da
yanlıştır. Bu, Türkiye için sıkıntılar getirecek
bir tekliftir. Bunun devam etmemesi gerekir -geçmiş yıllarda da
yapıldı maalesef- bu usulün devam etmemesi gerekir. Büyük
sıkıntılara sebep olabilir önümüzdeki yıllarda bu usul.
Onun haricinde başka konular da var.
Bunun detayına girdiğim zaman, arkadaşlar, geçmişe yürüdüğünü,
aslında iki aydan beri borçlanma limitinin
aşıldığını anlatmak isterdim. OVPde ilave olarak
461 milyar liralık bir bütçe açığı öngörüldüğünü,
bunun da yanlış çıktığını anlatmak isterdim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Ancak
hepinizi saygıyla selamlıyorum, iyi seneler diliyorum şimdiden.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin birinci
fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Durmuş
Yılmaz
Adana Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi
Sayın Durmuş Yılmazın.
Sayın Yılmaz
(İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Yemeği Tayyip Bey
yesin, hesabı Kemal Bey ile Akşener ödesin; madde bu.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Rahmetle andığım Mehmet Akif
Ersoy diyor ki: Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar. Hiç ibret
alınsaydı tekerrür mü ederdi? Evet, gerçekten, şu anda, ibret
alınmamış bir tekerrürü yaşıyoruz.
İktidar kanadından gelen
milletvekili arkadaşlarımız burada geldiler, -ben özellikle
2nci ve 3üncü maddeler birbirleriyle çok ilişkili olduğu için her
ikisi hakkında konuşacağım- dediler ki: Dünyada bir
Ukrayna-Rusya savaşı çıktı; emtia fiyatları, özellikle
enerji fiyatları çok yükseldi, dolayısıyla enerji
fiyatlarının yükselmesiyle karşı karşıyayız.
Enflasyon da çok yükseldi; yurttaşımızı,
vatandaşımızı korumak zorundayız. O nedenle de
yurttaşımıza daha makul fiyatta doğal gaz kullandırabilmek
için BOTAŞı görevlendirdik, BOTAŞ düşük fiyattan
vatandaşımıza doğal gaz satacak ancak BOTAŞın
borçları birikti ve dolayısıyla da biz bunu sosyal devlet
gereği yapıyoruz. Bu mantık silsilesi içerisinde bir hata yok.
Hata şurada: Arkadaşlar, Ukrayna savaşının olduğu
bir gerçek, enerji fiyatlarının yükseldiği de bir gerçek fakat
Türkiye'deki enerji fiyatlarının yükselmesini bu ikisi kesinlikle ve
kesinlikle açıklamaz. Avrupa Birliğindeki ülkelerin enerji
enflasyonuna baktığımızda yüzde 30 civarında;
dolayısıyla Türkiye'deki enflasyonun ancak yüzde 30unu bununla
açıklayabilirsiniz, geriye kalanı maalesef
Her çıkanın
burada bunu söylemesi -özür dileyerek söylüyorum- safsata seviyesine geliyor.
Realiteyle yüzleşmeniz gerekir. BOTAŞın doğru olarak, vatandaşa
sübvansiyonlu olarak sattığı elektrik, doğal gaz
fiyatının nedeni sizin yanlış ekonomi politikanız,
yanlış uygulamalarınız; bununla lütfen yüzleşin.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
Tarih tekerrür ediyor dedim, o da şu:
Şimdi, BOTAŞın bir nedeni var, bir de nasılı var.
Nedeni bu. Nasılı da şu: Siz, BOTAŞın
borçlarını bütçenin içerisinde yapılandırmıyorsunuz,
bütçenin dışına çıkarıyorsunuz; açık ve net
olarak da kanun metninde yazmışsınız. Bunu, bu ülke,
1990lı yıllarda Ziraat Bankasına tütün ve pamukla ilgili olarak
verilen desteklerin nasıl muhasebeleştirildiği ve nasıl
karşılandığı konusunda gördü, tecrübe etti ve 2001
krizine neden oldu bu. Siz, şu anda aynı yanlışı
yapmaya devam ediyorsunuz ve ben işin içinden gelen bir teknisyen olarak
sizi uyarıyorum: Lütfen bunu bütçeyle ilişkilendirin. Efendim,
BOTAŞın devlete borcu var, BOTAŞın devletten
alacağı var. Bütçenin içerisine sokmadan bunu burada halledelim.
Hayır, bu, mali disiplinsizliktir; bu mali disiplinsizlik sizi 2001de
iktidara getiren şartları oluşturdu. Siz, şu anda
gidişinizin şartlarını oluşturuyorsunuz, bundan hiç
şüpheniz olmasın.
Bu 3üncü maddede bütçeyle
ilişkilendirilmeden yapılan BOTAŞın borç tasfiyesi ki
bunun adı tahkimdir. 1990lı yıllarda 2 kere tahkim
yapıldı fakat bu 2 tahkim bizi 2001 krizinden alıkoymadı.
Şu anda sizin yaptığınız, bu işlerden maalesef
ders almış olmamak. Lütfen bunu aklınızın bir
kenarına yazın, siz çok tehlikeli bir oyun oynuyorsunuz. Bu işi
bütçeyle ilişkilendirin, şeffaf olun ve dolayısıyla da mali
disiplini sağlayacak tedbirleri alın. Bunu
yapmadığınız için iktidara geldiğiniz ilk
yıllardaki bütçenin yüzde 4ü, 5i olan faiz harcamasını bugün
yüzde 16ya, 17ye çıkardınız. Ayrıca borç servisinin
içindeki faizi dikkate aldığımızda, 2002nin
başında iktidara geldiğinizde, bu aşağı
yukarı yüzde 35-36ydı, bugün neredeyse yüzde 46ya
çıkardınız. Faizin millî gelire oranı, bütçeye oranı
vesaire bunlar göstergeler fakat siz bundan hiç söz etmiyorsunuz ve buraya da
dikkat etmiyorsunuz. Bu nedenden dolayı, siz 200 milyar TLlik borçlanma
ihtiyacı hissettiniz. Benden önceki arkadaşımın
söylediği gibi kasımın başı itibarıyla Kamu
Finansmanı Genel Müdürlüğünün yayınladığı bir
nakit dengesi var, her ayın 5inci iş gününde yayınlanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
DURMUŞ YILMAZ (Devamla) Lütfen bir iki
dakika daha verebilir misiniz?
BAŞKAN Sadece bir dakika.
Buyurun.
DURMUŞ YILMAZ (Devamla)
Dolayısıyla, bütçenin hakkına riayet etmiyorsunuz, riayet
etmediğiniz için de milletin hakkını gasbetmişsiniz. Normal
işleyen bir demokraside bütçe hakkına saygılı olan bir
parlamento yönetimi çağırır, der ki: Bak, limite geldin, ne
yapacaksın? Orada ona sorar, der ki: Giderlerini kısıtla; bunu
yapamıyorsan gelir artırıcı önlemlere bak. Onu da
yapamıyorsan o zaman bunun cezası nedir? Amerika Birleşik
Devletlerinde bunun yaptırımı şudur: Hükûmet kapanır,
borçlanamadığı için devlet harcama yapamaz, hükûmet tatil olur.
Bizim ülkemizde bunun böyle bir yaptırımı yok.
Televizyonları başında bizi
dinleyen yurttaşlarımız, bunun bir yaptırımı
olmadığı için bunun cezasını, sizden izin almadan
harcanan bu paranın cezasını lütfen sandıkta verin ve orada
da kesin kanaatinizi ortaya koyun, deyin ki: Bana danışmadan harcama
yapamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yılmaz,
teşekkür ediyorum, süreniz doldu.
DURMUŞ YILMAZ (Devamla) Teşekkür
ederim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde 2si aynı mahiyette
3 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı
mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 381 sıra
sayılı Kanun Teklifi'nin 4üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Celadet Gaydalı Ali
Kenanoğlu Dilşat
Canbaz Kaya
Bitlis
İstanbul
İstanbul
Sait
Dede Serpil Kemalbay
Pekgözegü Erdal Aydemir
Hakkâri İzmir Bingöl
Aynı mahiyetteki diğer önergenin
imza sahipleri:
Kani
Beko Tahsin Tarhan
Müzeyyen
Şevkin
İzmir
Kocaeli Adana
Erkan
Aydın Kadim
Durmaz Ahmet Vehbi
Bakırlıoğlu
Bursa
Tokat Manisa
Tacettin
Bayır
İzmir
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz sayın Mahmut Celadet Gaydalının.
Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, partim ve grubum
adına görüşülmekte olan 381 sıra sayılı Kanun
Teklifi'nin 4üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, 4üncü maddeyle
petrol sektöründe araştırma, arama ve üretim faaliyetlerinde
çalışan emekçilerin gece yedi buçuk saatten fazla
çalıştırılmasının önü açılmaktadır. İş
Kanunu'nu işinize geldiği gibi esnetmek ve ortadan kaldırmak
için kanuni düzenlemeler yapıyorsunuz. Sondaj faaliyetlerinin tümü
kırsal alanda, açık havada, değişik iklim
şartlarında yapılmaktadır. Fiziksel olarak çok
ağır bir iştir. Çalışma saatlerinde yapılan
bilimsel araştırma, akıl ve mantıkla sekizer saatlik 3
vardiya veya on ikişer saatlik 2 vardiya olarak kabul görmüştür. Zor
ve ağır olan çalışma şartları kişilerin
konsantrasyonunu, dikkatini ve performansını etkilemektedir. Bunun
için de çalışma saatlerini özenle seçmek gerekmektedir. Aksi takdirde
kulede bulunan yüksek basınç ve ağır malzemelerin
kullanımı dikkatsizlik yüzünden kazalara sebebiyet verebilir.
İşte, İSİG Meclisinin 2022 yılının ilk on
bir ayı için tespit ettiği iş cinayeti sayısı
1.658dir. Bu yüzden işçilerin, bilhassa kritik noktalarda görevli olanların
sekiz saatten fazla çalıştırılmaması gerekir.
Siz, şimdi, gerekçenizde tam güne
yakın çalışmaktan bahsetmişsiniz. Herhâlde, bakkal
dükkânı gibi, işte, vanaları kapatıp Mesai bitti,
yarın devam ederiz. veya sondajı durdurup Devam edeceğiz.
diye düşünüyorsunuz. Petrol sektörü dinamik bir çalışma
sahasıdır, günün yirmi dört saati çalışma ve emek ister.
Bir kere sondaj faaliyetleri, tam güne yakın değil yedi gün yirmi
dört saat non-stop yani hiç durmadan çalışılması gereken
bir iştir. Bakıldığı zaman sondaj işlerinin en
kısa sürede bitirilmesi ve kuyu muhafaza borularının,
casinglerin emniyetle indirilmesi gerekmektedir. Bekleme durumunda ise kuyu
yıkılması, matkap üzerine döküntü olması, gaz girişi
olabilir ve bu durumda kuyu kaybedilebilir. Diğer yandan, olası
risklerden en kötüsü de insanlar burada hayatını kaybedebilirler.
Aldığınız bu kararlar sonucunda da kaza diyerek
geçiştiremezsiniz veya İşin fıtratında var. demeniz
mümkün değildir.
Siz, bu maddeyle iş kazalarına ve
iş cinayetlerine davetiye çıkarıyorsunuz çünkü tehlikeli ve
yoğun çalışılması gereken iş için bir de
işçilerin yorgunluğunu bilerek, isteyerek işçileri
çalıştırmaya devam ettirmenin adı cinayet olur. Bu
maddeyle çalışma saatlerini, ucu açık bir şekilde
işverenin inisiyatifine bırakıyorsunuz.
İş programlarında
vardiyaların iki hafta çalıştırılıp iki hafta
dinlenme periyoduyla hazırlanması gerekir, genel uygulama
pratiği de kırk yıldır bu şekildedir. Kurumsallaşmış
büyük petrol şirketlerinde emekçiler 3 vardiya sistemiyle çalıştırılmaktadır.
Benim de mühendislik kariyerimin yarısı petrol sahasında
çalışarak geçti. Benim çalıştığım dönemlerde
vardiya saatleri bile özenle seçilmişti, bu da insanların biyolojik
saatlerini en az rahatsız edecek şekilde olan 8/16, 16/24, 24/8 vardiyalarıydı;
iki hafta çalıştıktan sonra iki hafta dinlenme izni verilirdi.
Küçük firmalarda ise kullanılan küçük kuleler -ki bunlar workover
kuleleridir- genelde kuyu bakım, onarım işi yaparlar; 2 vardiya,
on iki saatle çalıştırılırlar. Burada da firma, işçilerle
sözleşme maddelerine bunu koyar ama fazla mesai parası ödemez.
Emeklilik için hak talep ettiklerinde de hiç kale alınmazlar. Keşke
fazla mesaisi gasbedilen emekçilerin haklarını savunmak için bir
madde getirseydiniz.
Yirmi yıllık iktidarınız
boyunca burada hazırlanan torbalarla hep sermaye sahiplerinin
torbasını doldurdunuz. Bu Meclis yani halkın Meclisi halk için
değil, halka rağmen kararlar alarak toplumu açlığa ve
sefalete terk etmiştir. Yirmi yıldır işçinin, emekçinin
hakkını sermayeye karşı savunan tek bir kanun
çıkardınız mı? Hayır. Gelin, yol yakınken bu
maddeyi torbadan çıkarın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) Ne
demiş Yunus Emre? Olsun be aldırma, Yaradan yârdır./ Sanma ki
zalimin ettiği kârdır./ Mazlumun ahı indirir şahı./
Her şeyin bir vakti vardır.
İktidar sahiplerine bir Çerkez sözünü de
hatırlatacağım: Selin götüreceği kişi suyun sesini
duymazmış. (HDP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz Sayın Kani Bekonun.
Buyurun Sayın Beko. (CHP
sıralarından alkışlar)
KANİ BEKO (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ömrünü sendikal hak ve özgürlüklere
veren bir arkadaşınız olarak buradan konuşmak istiyorum.
Sendikaların devletten
bağımsız olması gerekir, sendikalar siyasi partilerden
bağımsız olmalıdır, sendikalar kesinlikle sermayeden
bağımsız olmalıdır; aksi hâlde, olamayan sendikalar
sarı sendika olur. Sendikaların asıl görevi
çalışanların ekonomik, demokratik, siyasi, sosyal
haklarını korumak, kollamaktır. (CHP sıralarından
alkışlar) Dünyanın hiçbir ülkesinde, sarı sendikaların
hazırlayıp -Türkiye Büyük Millet Meclisine kadar- taslak getirip
milletvekillerinin eline tutuşturması kesinlikle görülmemiştir.
Sevgili arkadaşlarım,
Anayasanın 51inci maddesi der ki: Çalışanlar, işçiler
kendi özgür iradeleriyle istedikleri sendikaya üye olabilirler. Şimdi siz
burada ne yapmak istiyorsunuz? Çalışanların ve kamu çalışanlarının
ellerinden Anayasanın kendilerine vermiş olduğu 51inci maddeyi
almak istiyorsunuz. Bilindiği gibi, geçen yıl, kamu
çalışanlarının yüzde 1lik barajını
Danıştay eşitsizlik ilkesine dayanarak iptal etmiştir.
Şimdi, Danıştay kararına rağmen bu yüzde 1lik
barajı yüzde 2ye çıkarmak istiyorsunuz. Peki, ne olacak? Bu yasa
buradan çıkarsa 82 bin kamu çalışanı 700 liralık
ikramiyeyi alamayacaklar, onunla beraber bu
arkadaşlarımızın -45e yakın- sendikaları
kapanacak, Türkiyede 231 sendikanın da 188i barajı geçemezse
onların da sendikaları kapanacak. Siz o zaman mutlu mu
olacaksınız? Size buradan şunu söylemek istiyorum: Ben
yıllarca Avrupada sendikal hak ve özgürlüklerin de mücadelesini verdim;
ETUCta yöneticilik, ITUCta yöneticilik ve ILOda görev yaptım. O
sarı sendikalara bir sorun, ITUC ve ETUCun sizi neden Avrupa Sendikalar
Konfederasyonuna üye yapmadığını sorun siz sendikalara.
Avrupa Sendikalar Konfederasyonunun söyleyeceği nedir biliyor musunuz?
Bunlar sarı sendika, bunlar sendika değil, bunlar tarikat. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Bunlara alet
olmayın diyorum.
Ben size bir baraj hikâyesi anlatayım.
Ben burada sizlere çok kere bu barajları kaldıralım diye
söylemiştim. HAK-İŞin, TÜRK-İŞin ve DİSKin
15e yakın sendikası baraj altında. Bu, ne anlama geliyor
biliyor musunuz? Bu sendika üyesi olan arkadaşlarım,
yıllardır asgari ücretin dışında maalesef maaş
alamıyorlar ama toplu iş sözleşmesi yapan sendikalarda ise en azından
o sendika üyesi olan işçiler ortalama 10 bin lira maaş
alıyorlar, sosyal hakları var ve ikramiyeleri var. Baraj getirirseniz
kamu çalışanlarının da ekonomik, demokratik, siyasi, sosyal
haklarına darbe vuracak ve sendikalarını
kapatacaksınız.
Bakın, ben size bir şey söyleyeyim:
Yedi buçuk saatten sonra çalışma getiriyorsunuz, siz ne
yaptığınızın farkında mısınız?
İşçiler Sekiz saat uyuyalım, sekiz saat
çalışalım, sekiz saat sosyal hakkımız olsun. diye 1
Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma Gününü yarattılar.
(CHP sıralarından alkışlar) Bu işçiler bedel ödedi,
yürüyüşler yaptılar, mitingler yaptılar. Yani siz bu ülkeyi yüz
yıl geriye mi götüreceksiniz? Buradan sesleniyorum: 4857 sayılı
Yasaya aykırı bu. Bu yasayı geri çekin, bizi dünyaya rezil
etmeyin.
Bununla beraber şunu da ifade etmek
istiyorum: Türkiye darbeler ülkesidir. Ancak ülkemizde 15-20 milyona yakın
kamu çalışanının ve işçilerin örgütlü sendikası
olsa Türkiyede darbeler olmaz. Sendikalardan bu kadar korkmayın.
Sendikalar darbelere karşıdır. Sendikalar eşitlikten,
özgürlükten, demokrasiden, barıştan ve kardeşlikten
yanadır. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Buradan sarı sendikalara sesleniyorum:
İşçilerin ve kamu çalışanlarının yakasından
düşün artık, düşün artık, düşün artık diyorum.
Sendikal hakkımız kesinlikle engellenemez. Kahrolsun sarı
sendikalar! (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
KANİ BEKO (Devamla) Sevgili
arkadaşlarım, değerli kardeşlerim; Avrupa Birliği
müzakerelerine iki kez ben de katıldım. Avrupa Birliği
müzakerelerinde 19uncu fasıl sendikal hak ve özgürlükler maddesidir. Her
defasında sendikal hak ve özgürlükler maddesi
kaldırılmadığından dolayı hep engel
çıkardılar. Şimdi bir daha söylüyorum: Eğer siz, sendikal
hak ve özgürlüklere bir engel koyarsanız, siz bu kafayla Avrupa
Birliğine değil Afrika Birliğine bile giremezsiniz. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Buradan bir daha sesleniyorum: Bakın
arkadaşlar, ILO'ya tam 7 kez gittim, her yıl ILO'da Türkiye maalesef
Aplikasyon Komitesini anıyor. Aplikasyon Komitesi nedir biliyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Süreniz tamamlandı
Sayın Beko.
KANİ BEKO (Devamla) Son bir şey.
BAŞKAN Onu da başka sefer
anlatırsınız, teşekkür ediyorum.
KANİ BEKO (Devamla) Son bir şey.
BAŞKAN - Uzatmanızı verdim
Sayın Beko. Sözünüzü tamamlayın siz, mikrofonu açmaya gerek yok.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kani ağabey, bir
eylem koyarak tamamla sözünü, bir şey olmaz, sendikacısın sen,
bir eylem biçiminde tamamla.
KANİ BEKO (Devamla) Şimdi
arkadaşlar, olay şu: Türkiye maalesef, her yıl Aplikasyon
Komitesi içerisinde yer alıyor.
BAŞKAN Ben eyleme müsaade edemem.
Açalım mikrofonu. (CHP
sıralarından alkışlar)
KANİ BEKO (Devamla) Yer
aldığımız ülkelere bakarsak kimler var biliyor musunuz:
Bangladeş, Belarus, Brezilya, Kolombiya, Mısır, Esvatini,
Guatemala, Myanmar, Filipinler ve maalesef bizim ülkemiz. Bu kötülüğü bu
ülkeye yapmayın. Rapora baktığımızda Türkiye'yle
ilgili rapor ne diyor biliyor musunuz: Grev yasakları, sendikaların
tutuklanması ve sistematik bir şekilde sendika
düşmanlığı. Yani son kez şunu söylüyorum,
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) kriterlerine uygun, işçi
sağlığı, iş güvenliği önlemleri
almadığımızdan dolayı bugüne kadar 30 bine yakın
işçi kardeşimizin ölümüne neden oldunuz maalesef.
Ve son sözüm
Sendikal hak ve özgürlükleri
kesinlikle engelleyemezsiniz; bu işçi örgütlenmelerini, kamu
çalışanlarının örgütlenmelerini durduramazsınız
diyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle sizleri sevgiyle
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
ALİ KENANOĞLU (İstanbul)
Kahrolsun sarı sendika!
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Elektrik Piyasası
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
4üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan şeklinde
ibaresinin biçiminde ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel Bedri
Yaşar
Adana Aksaray Samsun
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi
Sayın Ayhan Erelin.
Buyurun. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; 381 sıra sayılı
Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 4üncü maddesi üzerinde İYİ Parti adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, iktidarın
yeni bir torba yasa teklifiyle karşı karşıyayız. Yine
her zaman olduğu gibi, birbirinden farklı, ayrı ve birbiriyle
ilgisi olmayan 8 ayrı kanunda düzenlemeye gidilmektedir. Bu torba
tekliften de anlaşılmıştır ki iktidar,
vatandaşlarımıza vermiş olduğu sözleri tutmak yerine,
yine başkalarına vermiş olduğu sözleri tutmayı tercih
etmiştir. Zeytinlik alanların madencilik faaliyetlerine kurban
edilmeye çalışılması, ayrıca Türkiye Denizcilik
İşletmeleri Anonim Şirketi ve Türkiye Cumhuriyeti Devlet
Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğüne ait bazı
limanların işletme hakkının kırk dokuz yıla kadar
uzatılması düzenlemelerinden bu durum anlaşılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, biz yerin
üstünün altından daha değerli olduğuna inanıyoruz. Bu
nedenle, zeytinliklerin kesilmesine, taşınmasına yok edilmesine
karşıyız. Zeytinliklerin sahibi köylülerimizdir,
üreticilerimizdir. Bu nedenle, zeytinliklerle ilgili düzenlemenin geri
çekilmesini olumlu buluyoruz. İnşallah, başka bir torba yasada
tekrar önümüze getirmezsiniz.
Biz kesinlikle yatırıma
karşı değiliz, ranta karşıyız. Limanların
işletme hakkının devredilmesine ve özelleştirilmesine
karşıyız. Sözleşmesi henüz devam eden limanların daha
sözleşme süreleri bitmeden, sözleşme sürelerinin kırk dokuz
yıl uzatılmasına bu bakımdan karşıyız.
Yine, sendikal teşkilatlanmanda yüzde
2lik bir barajın getirilmesi çalışanlar arasında
çalışma huzurunu, barışını ortadan
kaldıracaktır. Hür iradesiyle sendika tercih etme durumunda kalan bir
kamu görevlisi, bir nevi cüzdanı ile vicdanı arasında
sıkışıp gerçek iradesinin yönlendirdiği bir sendikaya
üye olamayacaktır. Zaten iktidara yakın sendikalara üye olmayan kamu
görevlilerine hak ettikleri makam ve mevkiler verilmeyerek bir nevi
cezalandırılmışken tekrar böyle bir cezalandırma
yoluna gidilmesi hakka, hukuka ve vicdanlara sığmamaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; teklifin 4üncü maddesinde petrol sektöründeki
araştırma, arama ve üretim devamlılığını
sağlamak amacıyla gece çalışmalarına ilişkin yasal
düzenlemeye gidilmektedir. Petrol araştırma, arama ve üretimi
genellikle sahada yapılmaktadır. Üretim aşamasında saha
genellikle uzun süre kullanılmakta ve burada bir yerleşim alanı
sağlanabilmektedir ama araştırma ve arama faaliyetleri
sırasında iki veya üç ayda bir saha değişmektedir.
Araştırma, arama ve üretim aşamasında görev yapan
işçilerin çok zor şartlar altında
çalıştıklarını hepimiz biliyoruz. Bu nedenle petrol
sektöründe çalışan işçilerimizin hakları mutlaka
korunmalıdır, bu düzenlemeden doğan fazla mesaileri ve izin
hakları verilmelidir. Çünkü mühendislerinden teknisyenine ve işçisine
kadar bu arkadaşlarımız, ülkemiz açısından çok önemli
bir hizmeti çok zor şartlar altında yerine getirmektedir. Petrol
araştırma ve arama hizmetinden ülke olarak beklentimiz çok yüksek.
Türkiyede tükettiğimiz petrolün ve doğal gazın neredeyse yüzde
100e yakınını yurt dışından almaktayız. Bu
bakımdan, Türkiye petrol konusunda da doğal gaz konusunda da yurt
dışına bağımlı konumdadır. Türkiye'nin
sadece ham petrol ithalatı yüzde 3,5 artarak 2 milyon 942 ton olarak
gerçekleşmiştir. Vatandaşın beklediği, hayali Petrol
bulduk. vaatlerinin, hayallerinin yerine, gerçekten bulunan petrol ve
doğal gazın bir an önce Türk milletinin hizmetine
sunulmasıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde aynı mahiyette 3
adet önerge vardır, önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 381 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesinde yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Kenanoğlu Dilşat
Canbaz Kaya Sait
Dede
İstanbul İstanbul Hakkâri
Abdullah
Koç Serpil Kemalbay Pekgözegü Erdal Aydemir
Ağrı İzmir Bingöl
Aynı mahiyetteki diğer önergenin
imza sahipleri:
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Aylin Cesur
Adana Isparta
Aynı mahiyetteki diğer önergenin
imza sahipleri:
Tahsin
Tarhan Müzeyyen
Şevkin Erkan
Aydın
Kocaeli Adana Bursa
Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu Kadim
Durmaz Tacettin
Bayır
Manisa Tokat İzmir
Yıldırım
Kaya
Ankara
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Sayın Abdullah Koçun.
Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Sayın
Başkan, değerli halkımız; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, İstanbul İl Eş
Başkanımız Sayın Ferhat Encuya atılan tokadı
kınıyorum ve yapılan bu muamelenin Kürt halkına
yapıldığını burada belirtmek istiyorum. Önümüzdeki
seçimlerde Kürt halkının bunun cevabını sandıkta çok
net bir şekilde vereceğini burada belirtmek istiyorum.
Değerli halkımız, şimdi,
bu 5inci madde üzerine konuşmam şu: Sağlık hizmetlerinin
ifası yönünde bir madde ihdası yapılıyor; teklif bu. Fakat
ben burada kendi ilimi konuşacağım yani Ağrı ilinin
bugüne kadar maruz kaldığı muameleyi ben
konuşacağım.
Bakın, Ağrıda hekim
başına düşen kişi sayısı -verilere göre- 1.067
yani 1 hekime 1.067 kişi düşüyor. Hastaneler tabeladan ibaret ve 150
doktor Ağrıya tayin ediliyor, bir o kadar doktor da
Ağrıdan tayin ediliyor. Yani yirmi yıllık AKP Hükûmetinin
yatırımı Türkiyeye ve ne yazık ki Ağrıya
kötülük değerli arkadaşlar.
Bakın, insanlar yollarda ölüyor.
Ağrı'daki hastaların büyük bir kısmı ya Van yolunda ya
da Erzurum yolunda yaşamını yitiriyor. Siz, Erzurum ve Vandaki
hastanelere gidin, bekleme salonlarında Ağrılılar
gecelerini geçiriyor. AKP Hükûmetinin Ağrı'ya getirmiş
olduğu hizmet ne yazık ki bu.
Belediyenin, AKP Belediyesinin şimdiye
kadar Ağrıda yapmış olduğu hizmet de sıfır.
Bakın, Ağrı-Hamur-Tutak-Patnos kara yolu 30 kilometrelik bir
yol, on beş yılda ancak bitirildi. Bu yol bitirilene kadar yüzlerce
insan yollarda yaşamını yitirdi değerli arkadaşlar.
Bakın, bir gerçeği daha sizinle
paylaşmak istiyorum: Ağrı'da demir yolu sıfır;
bakın, bir ilde demir yolu sıfır. Belediyelerde olan atık
su arıtma tesisi Ağrıda yok; dünyanın başka hiçbir
ilinde böyle bir şey olamaz, hizmet sıfır.
Tekstilkent kuruldu, tekstilkentte
çalışan 700 işçinin işine son verildi değerli
arkadaşlar.
2001 yılı Sayıştay
raporuna göre, Ağrı Belediyesinin 148 milyon bankalara borcu
olmasına rağmen 86 milyon olarak gösterildi. Bu paralar hizmet
olmamasına rağmen nereye gidiyor? Borçlanmaların tarihinin 2025
yılına ertelendiği iddia ediliyor. İşte,
Ağrıya yaptığınız yatırımlar bunlar.
2023 yılı bütçesinde de ne
yazık ki Ağrıya bir şey yok. Bakın, 2053
hedeflerinde, projelerde ve yatırımlarda, demir yolu hedefinde,
güneyden kuzeye, kuzeyden güneye, doğudan batıya, her yere proje var
fakat sadece ve sadece Ağrıya yok. Neden Ağrıya yok?
Çünkü Ağrı, 2053 yılında da maalesef bu AKP Hükûmetinin
defterinde yok.
Değerli arkadaşlar, bakın, ben
sizinle başka bir şey paylaşacağım. Bakın, ben
vekil seçildikten bu yana Ağrıyla ilgili araştırma
önergeleriyle -Ağrıyla ilişkili olarak- Ağrıdaki
ekonomiyi, Ağrıdaki eğitimi, Ağrıdaki
doğayı, Ağrıdaki tarımı, Ağrıdaki
hayvancılığı, Ağrıdaki şeker
fabrikasını, Ağrıdaki sel felaketlerini,
Ağrıdaki yol çukurlarını, Ağrıdaki
işsizliği, Ağrıdaki göçü, Ağrıdaki
sağlık hizmetlerini, Ağrıdaki ısınma sorununu,
Ağrıdaki geri bırakılma meselesini, Ağrıdaki
yoksulluğu, Ağrıdaki yasakları ve Ağrıdaki
katliamları Meclise taşıdık ve Meclis
araştırması önergeleri, Ağrıya ilişkin olan
kanun teklifleri, Ağrıya ilişkin olan soru önergeleri
Değerli arkadaşlar ve değerli
halkımız; toplamında bin sayfadan oluşan olayları, bin
sayfadan oluşan soru önergelerini, Meclis araştırması
önergelerini ve aynı zamanda kanun tekliflerini Ağrı için ben
Meclise taşıdım ve şimdiye kadar sadece ve sadece beş
altı soru önergeme, beş altı probleme ilişkin
cevapları var. Bu kadar ciltlerle dolu Ağrı
sorunlarını Meclise taşımama rağmen Ağrıya
ilişkin hiçbir şey yapılmıyor, 2053 yılına
doğru hedefte Ağrı yok. Onun için ben bu Hükûmeti
kınıyorum ve mevcut olan bu uygulamaları kınıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Ağrı
halkına sesleniyorum: Ağrı halkı, Ağrının
bu ciltlerle dolu sorunlarına herhangi bir şekilde çözüm getirmeyen
bu iktidara oy vermeyin ve önümüzdeki seçimlerde de biz AKPyi
Ağrıda sandığa gömeceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyor,
teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ağrıya
milyarlarca lira yatırım yaptık Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz Sayın Aylin Cesurun.
Sayın Cesur, buyurun. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
AYLİN CESUR (Isparta) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Torba yasa ısrarıyla bu yüce kurumun
saygınlığında, hukuk kalitesinde
çıkardığı sorunlara, milletin içine düştüğü
sefalete rağmen buna devam eden iktidarın beceriksiz yönetimiyle
milletçe can çekişiyoruz. Gençlerimiz can çekişiyor,
kadınlarımız can çekişiyor, çocuklarımız can
çekişiyor. Emeklimiz, EYT müebbedine çarptırılan
vatandaşlarımız can çekişiyor. Memurumuz,
esnafımız, çiftçimiz, işçimiz, yaşlılarımız
can çekişiyor. Sivil toplum örgütlerimiz, demokrasinin olmazsa olmazı
özgür basınımız can çekişiyor.
Yatırımcımız, öğretmenlerimiz, mühendislerimiz, hukuk
devletine ant içen yargıçlarımız, insanın hayatına
yemin eden doktorlarımız, herkes can çekişiyor. Aynı bayrak
altında mutlu yaşayan ve ayrıştırılmayı hak
etmeyen ve hazmetmeyen Türk milleti can çekişiyor. İsminin
kısaltması T.C.yi atmaya dahi varan müdahalelerle, büyük Atatürkün
kurduğu anayasal, demokratik, laik, hukuk devleti Türkiye Cumhuriyeti can
çekişiyor.
Ne getiriyor yasa teklifi? Çare var mı
torbada? Maddede üniversitenin eskiden kalma incelemelerinin
tamamlanmasıyla çıkan borçlarının silinmesi var. İyi
de bunlar; üniversiteler can çekişiyor, boşaldı içleri.
Hacettepede altı ay sonraya çocuğuna randevu alan ve erkene
aldırmaya çalışan, can çekişen anneler var ve Gaziantep
Üniversitesinde bir buçuk yıl sonraya görüntüleme randevusu alabilen
kanser hastası can çekişiyor ve can çekişen kurumlar...
Teklifin ilk hâlinde yer alan zeytin
düzenlemesi, iktidar güdümündeki sendikaları tekelleştiren ve kamu
çalışanlarının örgütlenme hakkını elinden alan
düzenleme Danıştayca; limanların işletme sürelerinin
kırk dokuz yıla uzatılması Anayasa Mahkemesince iptal
edilmesine rağmen Komisyon gündemine getirildi ve can çekişen
milletimiz için bizler, demokrasinin elimizdeki son enstrümanı olan
buradan konuşma hakkımızla, iktidarın rant
politikalarıyla kıydığı zeytinliklerle ilgili
düzenlemeyi değiştirebildik.
Dünya küresel bir enerji krizi
yaşıyor; AB ülkeleri buna karşı, elektrik üreticilerinin
elde ettiği kârlara üst sınır uygulaması, fosil yakıt
üreticilerinin kârından katkı alınması gibi tedbirleri
hayata geçiriyorlar. Türkiye'de iktidarın çözümü, zeytinlik
alanlarını elektrik üretimi yürütülen madencilik faaliyetlerine açmaktan ve köylünün geçim
kaynağı asırlık zeytinliklerimizi yandaş
şirketlerin çıkarlarına kurban etmekten öteye gidememiştir.
İktidarın, enerjide dışa
bağımlılığı azaltan yenilenebilir enerjiye
yönelik, geleceğe yönelik bir enerji politikası yok maalesef. Tam
tersine, ekonomik büyümeyi kafaya takmış ama enflasyonist
politikalarla elini yüzüne bulaştırmış; artan faturalarla
can çekişen halka çare olmak yerine, kendini canhıraş kamu
kaynaklarını özelleştirmeye, şirketlere kâr garantisi
vermeye adamış, halkın sorunlarına çare olamayan bir
iktidarla karşı karşıyayız. Evet, iktidar halkın
sorunlarına çare bulmada can çekişiyor.
Peki, ne oldu yirmi yıllık AKP
iktidarıyla? Türkiye doğal gazda yüzde 98, petrolde yüzde 92, kömürde
yüzde 50; toplamda yüzde 72 dışa bağımlı hâle geldi ve
yanlış enerji politikaları yüzünden Bartında, Somada
canlar yitirildi, Elbistanda kanser hastası olmayan ev yok neredeyse.
HESlerin sebep olduğu sellerde vatandaşlarımız ölüyor,
derelerimiz kuruyor, tarım arazilerimiz, ormanlarımız talan
ediliyor. Peki, bunca feda edilene karşı enerji fiyatlarında
düşüş var mı? Yok. Artış, enflasyonun da üzerinde.
Türkiye, OECD ülkeleri içerisinde bir yılda enerji fiyatlarının
en yüksek olduğu ülke ve yılbaşından bu yana elektrik
konutta yüzde 184, sanayide yüzde 266 arttı; doğal gaz konutta yüzde
164, sanayide yüzde 273 arttı. Enerji fiyatları sanayinin temel
maliyet kalemlerinden oysaki ve şirketler ürüne zam, çalışana
yol vermekte buldu çözümü ve işsizlik arttı.
Türkiyede çalışanların
yarısından fazlası asgari ücretli,
kazandığını da elektrik ve doğal gaza veriyor
çalışanlar ve 2021de 2 milyon 803 bin 623 kişi
faturasını ödeyememiş. Ne yaptınız, biliyor musunuz?
Onca sefalet yetmezmiş gibi enerji yoksulu yaptınız milletimizi;
düşük gelire mahkûm ederek, enerjiyi yüksek fiyata vererek, konutları
düşük enerji etkinliğine zorunlu bırakarak enerji yoksulu
yaptınız bizi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
AYLİN CESUR (Devamla) Sağ olun.
Ülkeye yaz saati, banyoya kum saati koydunuz
ve Kışın fırını açarak ısının.
dediniz -ama enerji yoksulu ülkeler için bu doğru da-
fırını açmak için de elektrik lazım. Mesela, Isparta
halkına layık gördüğünüz kâbusla geçen sene gördük ki bu
imkânsızdı. Ispartayı yirmi yıllık ihmalle
kışın ortasında elektriksiz bıraktınız.
Önümüz kara kış, Isparta halkı tedirgin bekliyor ve yedi günlük
yaşadığı rezaleti Isparta halkı unutmayacak. Gelin,
araştıralım ki Sayıştay denetim yapsın. dedik
ama AK PARTİ ve ortağı reddetti. Soru önergelerimiz
cevapsız bırakıldı. Zararı devlet
karşılasın, devlet şirketten tazmin edebilsin. Afet bölgesi
ilan edelim. dedik verdiğimiz kanun teklifiyle ama üç yüz on sekiz gündür
bekletiyorsunuz. Evet, kış geliyor, iktidar torbaya seçim
malzemelerini koymuş. Elektrik hatlarının tamamı hâlâ yer
altına alınmadı. Isparta halkı kendine yaşatılan
bu utancı unutmayacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Süreniz tamamlandı.
AYLİN CESUR (Devamla) Bu iktidarın
artık yazlık modeli de kışlık modeli de onca yıl
kendisini desteklemiş ama yarı yolda kalmış can
çekişen seçmende dikiş tutmayacak.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde son söz Sayın Yıldırım Kayanın.
Sayın Kaya, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
YILDIRIM KAYA (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında
bizleri izleyen kamu emekçilerinin onurlu mücadelesini yürüten sendika
temsilcileri ve sendikasızlar; sizlere selam olsun.
Kanun teklifinin 5inci maddesi genel
sağlık sigortası prim borçlarını affediyor. Doğru
bir uygulama, güzel bir uygulama ama bu karalahana çorbası içerisine niye
dâhil ettiniz bunu? Bu uygulamanın bugüne kadar yapılmamış
olması zaten bir kabahat ama seçimler yaklaştı, seçimler
yaklaşınca böyle işler yapılıyor. Bu yapılan
iş doğru ama bugüne kadar o prim borçlarını ödeyenlere
hakkını nasıl ödeyeceğiz, o da muamma. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Elitaş Komisyonda 11inci
maddeyi konuşurken dedi ki: Bunun üzerinde konuşmak lazım,
tartışmak lazım. Sayın Elitaş, inanın, 11inci
maddeden etkilenen binlerce, on binlerce, yüz binlerce insan var. Eğer
seçim kaygınız varsa -ki var- o zaman bu kaygınızdan
dolayı gelin bu 11inci maddeyi yarın -zamanınız var-
çekin.
Bugün sizlerle bir sendikacı olarak
konuşmak istiyorum çünkü kamu emekçileri sendikalarının
mücadelesi Türkiye Öğretmenler Sendikasının (TÖS) 8 Temmuz 1968
tarihinde kuruluşuyla başlar -TÖS'ün kuruluş tarihi- 12 Mart
askerî darbesiyle yok edilir. Daha sonra sendikal mücadele, grevli toplu
sözleşmeli sendikal hak mücadelesi 12 Martta, 12 Eylülde askerî darbelerle
sekteye uğratılır. Bugün gelinen noktada, darbelere
karşı olduğunu söyleyen, darbe karşıtı siyaset
yaptığını söyleyen Adalet ve Kalkınma Partisi
darbecilerin izinden gidiyor, bugünkü sendikaların kapısına
kilit vurmak için bir çaba sarf ediyor. Darbelerin kıskacından kamu
emekçileri sıyrıldı, zincirleri kırdı ve Devlet
memuru sendika kuramaz. diyenlere, inat, EĞİTİM-İŞ 28
Mayıs 1990 tarihinde kuruldu, EĞİT-SEN 13 Kasım 1990
tarihinde kuruldu. Bugün size bu maddeyi dayatan sendikalar iki yıl
beklediler devlet memuru sendika kuramaz diye. TÜRK EĞİTİM-SEN
18 Haziran 1992de kuruldu, EĞİTİM BİR-SEN de 14 Şubat
1992de kuruldu. Yani tarla mayınlardan temizlendi, ondan sonra
beyefendiler, hanımefendiler Sendika kurduk. diye geldiler.
Kamu sendikalarının baraj serüvenine
bir bakalım. 25 Haziran 2001de 4688 sayılı Kamu
Çalışanları Sendikaları Kanunu çıkar. Daha sonra, 25
Haziran 2001de yüzde 5 sendika barajı getirilir, 24 Haziran 2004
tarihinde -bu tarihe dikkatinizi çekiyorum, yerel seçimlerin olduğu tarih-
Adalet ve Kalkınma Partisi yüzde 5lik barajı kaldırır.
Doğru mu yaptı? Çok doğru yaptı. 2004ün Adalet ve
Kalkınma Partisi nerede, 2022nin Adalet ve Kalkınma Partisi nerede?
Soruyorum: 2004 yılında yüzde 5 barajını kaldıran siz,
bugün neden Anayasaya, uluslararası sözleşmelere, AİHM
kararlarına, Danıştay kararlarına aykırı olarak
yüzde 2 barajını getiriyorsunuz, sebep nedir? O gün sizin yandaş
sendikalarınızın üye sayısı yoktu,
örgütlenemiyorlardı, onların örgütlenmesi için bu barajı
kaldırdınız, doğru bir iş yaptınız, bugün
niye yanlış iş yapıyorsunuz? Sizi şaşırtan
ne, sizi bu süreye, bu zamana sürükleyen ne? 3Yyle mücadele için geldiniz
değil mi? Yoksulluk, yolsuzluk, yasaklar... Bugün 3Yyle
anılıyorsunuz; yolsuzluklar had safhada, yoksulluk diz boyuna
çıkmış, yasakların ardı arkası kesilmiyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Daha dün kamu
çalışanlarıyla Kızılay sokaklarında köşe
kapmaca oynadınız; bu yakışmıyor size. Siz, yasaklarla
geldiniz, yasaklarla gideceksiniz; sarı sendikaların önünü açarak bu
işi yürütme şansınız yok.
Kanun teklifi ne getiriyor, bir bakalım.
Diyor ki: Yüzde 2 barajını aşmışsanız size toplu
sözleşmede 707 lira para vereceğiz. Eğer yüzde 2
barajını aşmamışsanız size 250 lira
vereceğiz ama hâkim, savcı, asker, polis, infaz koruma memuru,
binlerce, yüz binlerce emekli olmuş devlet memurları size sıfır
ücret vereceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
YILDIRIM KAYA (Devamla) Aynı işi
yapan kamu çalışanlarını bölmeyin. Aynı işi yapan
ve sendikalı olamayan yani sizin yasaklarınız nedeniyle sendika
kuramayan polislerden ne istiyorsunuz? İnfaz koruma memurlarından ne
istiyorsunuz? Emekliye ayrılmış yüz binlerce kamu
çalışanından ne istiyorsunuz? Bunların sendikaya üye olma
hakkı yok ama bu toplu görüşmeden pay alma hakları da yok.
İşin özeti şudur: Siz
Anayasaya aykırı davranıyorsunuz, uluslararası
sözleşmelere aykırı davranıyorsunuz,
Danıştayın kararına aykırı davranıyorsunuz.
Yasaları çiğnemekten vazgeçin, yasakları getirmekten vazgeçin.
2004te kaldırdığınız barajı bugün sarı sendikaların
önünü açmak için yeniden getirerek 188 sendikanın kapısına kilit
vurma anlayışından vazgeçin; bu size hayır getirmez,
buradan size ekmek çıkmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Kaya.
YILDIRIM KAYA (Devamla) O sendikalar
gidecek, o sendikalara üye olanlar o sendikaların peşinden gitmeyecek.
(CHP sıralarından alkışlar) Grevli toplu sözleşmeli
sendikal hak gelecek, batıl zail olacak diyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde 2si aynı
mahiyette 3 adet önerge vardır.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 381 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesinde yer alan
burslandırılan ibaresinin burs verilen şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Kenanoğlu Serpil Kemalbay
Pekgözegü Sait Dede
İstanbul İzmir Hakkâri
Dilşat
Canbaz Kaya Erdal Aydemir
İstanbul Bingöl
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi
Sayın Sait Dedenin.
Sayın Dede, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
SAİT DEDE (Hakkâri) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; getirilen torba yasa teklifinin
6ncı maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle belirtmek istediğim bir husus
var. Cezaevinde devam eden ağır insan hakları ihlallerine
ilişkin 18 Aralık günü İstanbulda yapılmak istenen
basın açıklamasına polis tarafından
saldırılmış ve saldırı sırasında HDP
İstanbul İl Eş Başkanımız Sayın Ferhat Encu
darbedilmiştir. Hasta ve infazı yakılan tutsakların
durumuna dikkat çekmek ve tecrit politikalarını protesto etmek
isteyen arkadaşlarımıza yapılan bu saldırıyı
lanetliyoruz. Öğrettiğiniz ve medet umduğunuz nefret ve
şiddet politikaları iktidarınızın sonu olacak. Hiç
kuşkunuz olmasın ki halklarımız seçilmişlerine yönelik
gerçekleşen bu sistematik saldırılara karşı
cevabı sandıkta sizlere verecektir.
Yine, sergilenen bir komployla
milletvekilliği düşürülmeye çalışılan Sayın Semra
Güzelin de cezaevinde hukuksuzca bulunan tüm siyasetçilerin de hesabını
halkımız birer birer sizlerden soracaktır.
Sayın milletvekilleri, teklifin
6ncı maddesinin gerekçesine baktığımızda, prim ödeme
yükümlüsü olanlara ödeme kolaylığı sağlanması,
ekonomik ve sosyal anlamda hayatlarına daha sağlıklı devam
etmelerini sağlamak amacıyla yürürlüğe konulan
yapılandırma kanunlarından yararlanmayan ya da
yararlanmalarına rağmen genel sağlık sigortası prim
borçlarını ödemeyen genel sağlık sigortalılarının
kamuya olan borç yüklerini hafifletmek ve sağlık hizmetlerine
erişimlerinin kolaylaştırılmasının
öngörüldüğü söylenmektedir.
5510 sayılı Kanun altmış
günden fazla prim ve prime ilişkin her türlü borcun bulunmasını
sağlık hizmeti alınmasına engel saymaktadır.
Yapılan geçici bir düzenlemeyle altmış günden fazla prim borcu
olanların 31/12/2022 tarihi sonuna kadar sağlık hizmetlerinden
yararlanabileceklerine izin verilmişti. Şimdi süre doluyor. Seçim
yaklaşıyor ve geniş bir kesim sağlık hizmetlerinin
dışında kalmak üzere. Neden? Sağlık sigortası
primlerini ödeyemediklerinden dolayı.
AKP, iktidarının ilk
yıllarında Hizmet kalitesini arttırmak, her hastaya eşit
düzeyde temel sağlık hizmetini sunmak ve hasta ile doktor
arasındaki para ilişkisini ortadan kaldırmak için toplumun
bütününü kapsayan zorunlu sağlık sigortası sistemine ihtiyaç vardır.
dedi, bu yönde adımlar da attı. Peki, sonuç ne oldu? Hizmetin
niceliği hizmetin niteliğinin önüne geçti. Sağlık hizmetine
erişimdeki eşitsizliklerde bir iyileşme sağlanmadı,
aksine makas daha da açıldı. Hasta-hekim arasındaki para
ilişkisini ortadan kaldırma iddiasındaki Sağlıkta
Dönüşüm Programı, kamu hastanelerinde performansa dayalı döner
sermaye sistemi getirerek sağlık çalışanlarını
döner sermaye gelirlerine bağımlı hâle getirdi. Kamu hastaneleri
ağırlıklı olarak SGKden aldıkları ödemelerden oluşan
döner sermaye gelirleriyle ihtiyaçlarını karşılar hâle
geldi. Sağlık harcamaları içinde kamunun payı yükseldi
ancak merkezî devlet harcamalarının toplam sağlık
harcamaları içindeki payı azalırken sosyal güvenlik payı ve
miktarı da arttı. Genel sağlık sigortasının
sağlık hizmetlerinin maliyetini düşüreceği iddiası tam
bir fiyaskoyla sonuçlandı, sağlık hizmetlerinin maliyeti daha da
fazla arttı.
Genel sağlık sigortasının
en sorunlu yanı kuşkusuz sağlık hizmetlerinin
finansmanını vergilerden değil, vatandaşların
yapacağı zorunlu prim ödemelerinden karşılamayı
öngörüyor olmasıydı. Teklifte Genel sağlık
sigortalılarının genel sağlık sigortası primleri
ile gecikme cezası ve gecikme zammı gibi ferî alacaklarının
tamamının tahsilinden vazgeçiliyor. deniliyor; bu çok güzel. Peki,
sonrası ne olacak? Sonrası Allah kerim. Sosyal devlet ilkesi sizlerin
ahiretlik duygularınızı tatmin edeceğiniz hayır, sevap
alanlarınız değildir; sevap defterinizi buradan dolduramazsınız.
Sosyal devlet demek, yeşil kartlarla, ara ara gelen aflarla sözde
hayırsever yaklaşımlar değildir. Türkiye için
sağlık hizmetlerinin finansmanında en uygun model, genel
bütçeden finansmandır. Kişilerin prim ödeme gücüne
bakılmaksızın, adil ve direkt vergilere yaslanan bir vergi
politikasıyla oluşturulan bütçeden sağlığa yeterli
kaynak ayrılmalı ve bu kaynağın uygun bir şekilde
kullanılacağı entegre, basamaklı, kamusal anlayış
ve ücretsiz hizmet sunan bir sağlık sistemi yapısı
oluşturulmalıdır. Çözüm; hastanelerde performans sisteminin
kaldırılarak merkezî yönetim bütçesinin esas alınması,
çalışmadığı görülmüş olan genel sağlık
sigortası sisteminin terk edilerek ülkedeki tüm bireyleri kapsamı
içine alan ve kimsenin cebinden ek para ödemek zorunda
kalmadığı, finansmanı prim ödenerek değil genel bütçeden
karşılanan bir sosyal güvenlik sisteminin
oluşturulmasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
SAİT DEDE (Devamla) Tamamlıyorum.
Bu uygulama hekimlerimiz açısından
da büyük handikaplar yaratmaktadır. Genel sağlık sigortası,
hekimlik mesleğinin binlerce yıldır oluşmuş tüm bu
değerlerine, uygulamalarına ve hekimlerin kamusal güvencelerine
aykırı hükümleri içermektedir. Hekimlik mesleğinin temel
yaklaşımlarından birini oluşturan hastaların
sağlığının öncelikle gözetilmesi ve her şeyin
önünde tutulması anlayışının yerine, Sosyal Güvenlik
Kurumunun çıkarlarını koruması anlamına gelmektedir.
Hekimin hastaya bakabilmesinin şartı, kişilerin prim borcunun
olup olmadığına göre olmamalıdır. Bu durumda hekim,
SGK memuru gibi hastanın tescil durumunu ve primlerin ödenip
ödenmediğini mi araştıracak? Açıkça devlet tarafından
sağlık sigortası kapsamına alınmış
kişiler, prim ödeyenler ve ödemeyenler olarak ikiye
ayrılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SAİT DEDE (Devamla) Derhâl bu genel
sağlık sigortasından vaz geçilmelidir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım 2 önerge
aynı mahiyette olup okutup birlikte işlem alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin birinci
fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Arslan Kabukcuoğlu
Adana Eskişehir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin
imza sahipleri:
Tahsin
Tarhan Müzeyyen
Şevkin Ahmet Vehbi
Bakırlıoğlu
Kocaeli Adana Manisa
Kadim
Durmaz Erkan
Aydın Türabi
Kayan
Tokat Bursa Kırklareli
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Sayın Arslan Kabukcuoğlunun.
Buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 381 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesi üzerine İYİ
Parti Grubum adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
AK PARTİ Hükûmetleri, sağlıkta
sorunları biriktire biriktire içinden çıkılmaz hâle
getirmiştir. Görüşülmekte olan kanun teklifinin 5inci maddesinde
SGK'nin tıp fakültelerine olan ödemelerinin faturaları incelenmeden ödenmesi
ve mahsuplaşmasından bahsedilmektedir. Tıp fakültelerinin
birinci görevi, hekim ve uzman hekim yetiştirmektir; beş dakika
arayla hasta muayene etmenin birinci çaresi, hekim yetiştirmek için
tıp fakültelerinin sayısını artırmak ya da
kontenjanını artırmak; ikincisi ise şehir hastanelerinin
rantına son vermektir.
Tıp fakültelerinde çalışan
öğretim üyelerinin ücretlerinin 1,5 mislini şehir hastanelerinde,
devlet hastanelerinde veriyorlar. Bu yüzden tıp fakülteleri,
çalıştıracak hekim bulunmakta zorlanıyor. Tıp
fakültelerini bitirenler, akademik kariyerle uğraşmadan
çalışma alanı olarak devlet hastanelerini seçiyorlar. Tıp
fakülteleri, öğretim üyesi yetiştirmekte
zorlandıklarını dile getirmektedirler.
Ayrıca son olarak, Sağlık
Bakanlığının muayenehane hekimlerine özel hastanede
ameliyat yapmalarına ilişkin imkânları
sınırlandırması nedeniyle hekimlerin önüne bir engel kondu.
Hükûmet kendi yapmadığı, yapamadığı, tıp
fakültesinde çalışanların ve diğer hekimlerin özlük
haklarını iyileştirme fırsatını da engellemiş
oldu.
Hükûmetin hep aklında olan, tıp
fakülteleri hastanelerini Sağlık Bakanlığına
bağlamak. Tıp fakülteleri, eğitim kurumlarıdır; davul
birinin elinde çomak birinin elinde olamaz. Tıp fakültelerinin hastaneleri
onların uygulama alanlarıdır, öğrenci ve uzman, daha sonra
da akademik personel burada yetişir. En üst basamak sağlık
kurumları olarak, hastalıklara tıp fakülteleri çare arar.
Tıp fakültesi hastanesinin Sağlık Bakanlığına
devri, olsa olsa yeni bir Türk uygulama sistemi, yeni bir AK PARTİ garabeti
olabilir.
Tıp fakültelerinin ikincil işleri
hizmettir; hizmet de eğitim içindir. Tıp fakültelerinin temel
amacı, rutin hasta tedavisi olamaz. Tıp fakülteleri, âdeta sosyal
hizmet kurumları olarak çalıştırılmaktadır.
Üçüncü basamak hastanesidirler; gelen hastalıklara çare bulmak
zorundadırlar. Burada bir problem yok. Tıp fakültelerinin
taktığı her kalp pilinden 10 bin lira zararı vardır;
ortopedide kullanılan malzemeler böyledir, başka branşlarda
kullanılan malzemelerin pek çoğu böyledir. Tıp fakültesi,
SGKnin kendisine ödediği bedelin üzerinde bir mahsupta bulunamıyor,
talepte bulunamıyor. SGK, tabii ki kalp pilinin fiyatını biliyor
ama haksızlık yapıyor; SGK burada ödeme yapmıyor. Yine
SGK'nin listesinde fiyat olarak ne yazarsa ilaç parasını ancak SGK
ondan ödüyor, hâlbuki tıp fakültesi, kullandığı pek çok
malzemeyi Devlet Malzeme Ofisinden alıyor. Devlet Malzeme Ofisi, devletin
ofisidir, orada geçen fiyat neyse odur ve normalde bu fiyatları SGK'nin de
kabul etmesi lazımdır ama SGK bu fiyatları kabul etmiyor ve
kendi fiyatı neyse ondan alıyor. Bir tarafta Devlet Malzeme Ofisi
pahalı ilacı alıyor, tıp fakültelerine satıyor ama
tıp fakültesi bunun karşılığını, bedelini
maalesef alamıyor. Sayın milletvekilleri, devlet kurumları
arasında böyle bir zorbalık olabilir mi? Tıp fakültelerinin
SGKden aldığı tedavi bedeli, ihtiyaçlarını
karşılamaktan uzaktır. Son iki yılda pandemi olduğu
için Maliye Bakanlığı tıp fakültelerinin ödeneklerine ses
çıkarmadı, ödedi. Bu yıl da seçim olduğu için ödüyor ama
bunların hepsi yapay durumlardır.
5inci madde, tıp fakültelerinin can suyu
olacaktır ancak tıp fakülteleri, kurumların insafına
kendini bırakarak varlığını devam ettiremez. Tıp
fakültelerinde SGK fiyatlandırması, ikinci basamak sağlık
kurumları fiyatlandırmasının dışında bir
fiyat olmak zorundadır; ikisinin aynı fiyatta olması doğru
değildir. Sağlıklı çözüm, konunun taraflarının
bir araya getirilip kurumu ayakları üstünde duracağı bir mali
yapıya kavuşturmak olabilir. Tıp fakültelerinin mali
yapılarındaki eksiklik, kaliteli hekim yetiştirmelerine engel
oluyor. Masraflı, riskli ameliyatlardan tıp fakültelerinin hekimleri
kaçınıyorlar. Tıp fakülteleri rutin hizmetten öteye dünya
tıp bilimine katkıda bulunarak yeni buluşlar yapmazsa sadece
taklitçi olabiliriz. Ülkemizde sağlık turizmi
canlandırılmak isteniyorsa bu istek, büyük oranda dünya
tıbbına yenilik katarak olunabilir.
5inci madde, bir palyatif pansuman
tedavisidir. Hükûmetin ortaya koyduğu günü kurtarma çabaları,
ülkemizi hak ettiği seviyeye getirmekten çok çok uzaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) Hükûmetin
bildiği tek bir şey var. Biz her şehre bir üniversite
yaptık, her yere bir tıp fakültesi yaptık. Batı
ülkelerinde nasıl? Almanya'da tıp fakültesi sayısı 38,
Fransa'da 40 ve İngiltere'de 38, bizde ise tıp fakültesi
sayısı 120; sayı çok, her yerde tıp fakültesi var ama
kalite, maalesef istenen seviyede değil. Türk tıbbının,
dünya tıbbına öncülük yapmasına engel olunmaktadır.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz Sayın Türabi Kayan'ın.
Sayın Kayan, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 381 sıra
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 6ncı maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, bu kanun
maddelerinde limanların işletmeciliği var, enerji piyasası
var, prim borçları var, Bakana 200 milyar borçlanma yetkisi var, memur
sendikalarına yüzde 2yi geçmezler ise orada düşük bir prim var.
Değerli arkadaşlar, bu yandaşa
çalışmak, oy verenlere çalışmak
Yirmi yıldan beri AKP
iktidarının alışkanlığını bir türlü
değiştiremedik, yirmi yıldan beri bunu söyleye söyleye dilimizde
tüy bitti.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bir
sözleşme yapmışsınız, bir ihale
yapmışsınız, ihaleyle işi vermişsiniz. Aradan
geçmiş beş yıl, on yıl, on beş yıl; şimdi
Bu yetersiz. diyorsunuz, kırk dokuz yıla tamamlamak istiyorsunuz.
Peki, tamamlamak için şart nedir? Yeniden ihale yaparsınız,
ihaleyi yaptıktan sonra kim kazanırsa ona verirsiniz. Şimdi,
burada böyle bir şey yok, burada daha günü de dolmadan bu
bahsettiğim beş yılı, on yılı, on beş
yılı dolmadan- kırk dokuz yıla tamamlamak için ihale falan
yok, sadece aynı kişileri çağırarak onlara kırk dokuz
yıllığına uzatma veriyorsunuz. Şimdi, bunu daha önce
ihale yaparken konuştunuz mu; ihaleye, sözleşmeye eklediniz mi? Bu ihaleye
giren diğer firmalar bunu biliyorlar mıydı, bilseler acaba
teklifleri aynı mı olurdu? Bu konuda var mı bir
(CHP
sıralarından alkışlar) Yok. Peki, bu, ne demek oluyor? Ben
size ayrıca bir kıyak geçeceğim, sen şimdi onu benim
istediğim fiyattan al. O demektir bu.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
böyle devlet yönetilmez, devlet hakkaniyetli bir şekilde yönetilirse
devlet olur, ekonomi tıkır tıkır yürür. Ekonomi geldi
dayandı. Nereye dayandı? Çamura battı. Niye? Çünkü hiçbir
şeyi layıkıyla yapmadınız, hiçbir şeyi hakka,
hukuka dayalı bir şekilde yapmadınız.
Aynı zamanda, BOTAŞla ilgili
Değerli arkadaşlar, BOTAŞ, Varlık Fonuna devredilmeden önce
hepiniz biliyorsunuz- 7 milyar kârdaydı ama şimdi 7 milyar zararda.
Bu ne demektir? 15 milyar gitmiş, BOTAŞı batırmışsınız.
(CHP sıralarından alkışlar) Burada muradınız nedir?
BOTAŞı sizin yandaşlarınız kemire kemire bitirsin
diye mi yaptınız bunu? Belli ki durum bu, belli ki bunu murat
etmişsiniz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bir
bakana 200 milyar Türk lirası borçlanma yetkisi veriliyor; ne demek oluyor
bu?
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Bakan uyuyor,
Bakan yok, Bakan nerede?
TÜRABİ KAYAN (Devamla) Zaten kimin
olduğu belli değil daha. Bu para nasıl harcanacak, nereye
harcanacak; hiçbir şey yok.
Şimdi, sırf beş altı ay
sonraki seçimlere para toplamak
Limanların olayı da aynı,
BOTAŞın olayı da aynı, bakana 200 milyar TL borçlanma
yetkisi vermeleri de aynı.
Değerli arkadaşlar hiç
aklınız kesiyor mu ya? Memur sendikalarında yüzde 2yi geçen üye
sayısına 750 lira veriyorsunuz, yüzde 2yi geçemeyene 250 lira
veriyorsunuz. Nedir anlamı bunun?
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Sarı
sendikaya geç.
TÜRABİ KAYAN (Devamla) Sizin
istediğiniz sendikaya geçsin. Burada Kani Başkan çok güzel izah etti,
siz Türkiyenin sendikalarını sarı sendika hâline getirmeye
çalışıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
Peki, sarı sendika hâline getirdiğiniz zaman biliyorsunuz ILO var,
ILO size nasıl bakacak, hangi gözle bakacak, hangi eyleminize
katılacak?
Şimdi, yandaş olmayana ve size oy
vermeyene sürekli olarak nasıl baktınız biliyor musunuz? Ters
gözle baktınız. Bunun en basit örneğini söyleyeyim ben size:
Değerli arkadaşlar, Trakya AKPye yüzde 25 oy vermiş, yüzde 75i
diğer partilere oy vermiş. Trakyada yirmi yıldan bu yana Ergene
Nehri zehir akıtıyor ama Ergene Nehri için zerre kadar bir plan var
mı? Yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
TÜRABİ KAYAN (Devamla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Ama Trakyaya bir çalışma
yapıyorlar değerli arkadaşlar. Bu çalışmalar ne
biliyor musunuz? Bütün bakanlar ve bakan yardımcıları, bakan
eşleri, aileleri; Trakyadan tarımsal arazi satın alıyorlar
hem de çok ayıp bir şey yapıyorlar, Trakya milletvekillerini
kullanarak yapıyorlar bunu. Siz bunlardan hiç utanmıyor musunuz? (CHP
sıralarından alkışlar)
Ergene, Trakyayı zehirliyor; Trakya
çiftçisi, zehir içinde çalışıyor ama siz Trakyanın mümbit
topraklarını ele geçirmeye çalışıyorsunuz.
Bunları parça parça alıyorlar, daha sonra da toplulaştırma
yöntemiyle bunları birleştirmeye çalışıyorlar.
Ayrıca, bunların içindeki arazileri, devlet arazilerini büyük bir
şekilde bir araya getirip yine yandaşlarına satmaya
çalışıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RECEP ÖZEL (Isparta) Sen bu dediğine
inanıyor musun ya!
FATMA AKSAL (Edirne) CHP vekillerini kullanıyorlar
değil mi?
BAŞKAN Süreniz
tamamlanmıştır.
TÜRABİ KAYAN (Devamla) Şimdi,
değerli arkadaşlar, sizler Trakyada kendi kafanıza göre, kendi
yandaşlarınıza göre toplulaştırma yapıyorsunuz,
yapmaya çalışıyorsunuz ama yağma yok, size burada ekmek de
yok, yapamayacaksınız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ettim Sayın
Kayan, süreniz tamamlandı.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 6ncı madde kabul
edilmiştir.
7nci madde üzerinde 2si aynı mahiyette,
3 adet önerge vardır.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 381 sıra sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesinde yer alan
gerçekleştirilen ibaresinin yürütülen şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Kenanoğlu Serpil Kemalbay
Pekgözegü Erdal Aydemir
İstanbul İzmir Bingöl
Dilşat
Canbaz Kaya Sait Dede
İstanbul Hakkâri
BAŞKAN Komisyon önergeyi kabul ediyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi
Sayın Erdal Aydemirin.
Sayın Aydemir, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
ERDAL AYDEMİR (Bingöl) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çok eski yıllarda sıradan
biri ölünce kilisenin çanı 1 kez çalarmış ve ölüm halka
duyurulurmuş. Yine, çok eski yıllarda bir asilzade ölünce kilisenin
çanı 2 defa çalar ve ölüm halka bildirilirmiş. Bir gün kral ölüyor,
kral ölünce de yine kilisenin çanı tam 4 defa çalıyor ve ölüm halka
bildiriliyor, duyuruluyor. Günün birinde, herkesin hak aramak için
sığındığı mahkeme, bir vatandaşın
haksız yere mahkûm olmasına sebep oluyor. Bunun üzerineyse kilise
çanı tam 5 defa çalıyor. Tabii, halk infial hâlinde, meraklı bir
şekilde koşar adım kiliseye, papaz efendiye varıyorlar.
Diyorlar ki: Bu kim ola ki kralımızdan daha üstün biri ölmüş,
kimdir bu? Papaz efendi dönüp der ki
Evet, Sayın AKP Grubu, Sayın
Meclis, AKP Grubu, papaz efendi ne der, biliyor musunuz?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
HDP
ERDAL AYDEMİR (Devamla) Adalet öldü,
adalet. der. (HDP sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Papaz size
demiştir onu ancak ya, papaza sen inanırsın değil mi?
ERDAL AYDEMİR (Devamla) Evet,
şimdi bakın, sırayla, AKP eliyle adaletin nasıl
öldürüldüğüne örnekler sıralayacağım. Bakın, tam yirmi
dört seneden beridir iç hukuk mevzuatına, uluslararası hukuk
mevzuatına aykırı bir şekilde mutlak tecrit altında
tuttuğunuz ve hukuka aykırı bir şekilde, avukatlarıyla
görüşmesine engel olduğunuz Sayın Öcalana
uyguladığınız tecrit, adaletin öldüğü andır.
Sayın AKP Grubu, bakın, bu
fotoğrafa çok iyi bakın, bu fotoğraf 19 Aralık 2015te
Silopide çekildi. Keskin nişancılar tarafından Taybet ana
öldürüldü ve cesedi tam bir hafta, günlerce sokakta tutuldu. AKP cesedi
almasına engel oldu; işte o gün, AKP eliyle adalet öldü, adalet!
Bakın, AKP, adaleti nasıl öldürdü:
Diyarbakır Belediye Başkanımız Doktor Adnan Selçuk
Mızraklı; halkın iradesiyle, anasının ak sütü gibi
helal bir şekilde belediye başkanı seçildi ama AKP ne
yaptı? AKP, otuz beş gün gibi kısa sürede, almış
olduğu cezayı onaylattı ve cezaevine gönderdi. İşte, o
gün de AKP eliyle adalet öldürüldü.
Şebnem Korur Fincancı, Türk
Tabipleri Birliği Başkanının hepinizin malumu olmak üzere
hangi talimatlarla, ne şekilde tutuklandığı tüm kamuoyunun
gündeminde. Ne yapıldı? AKP eliyle mahkemeler kullanılmak
suretiyle adalet öldürüldü.
Yine, bakın, Soma'da 301 maden
işçisi öldürüldü, o gün adalet öldü. Daha yakın gelecekte, Amasra'da
41 madenci öldürüldü, AKP'nin eliyle o gün de adalet öldürüldü.
Bu örnekleri sıralamak, çoğaltmak
mümkün ancak sürem çok kısıtlı. AKP'nin Türkiye'yi getirmiş
olduğu hâli çok iyi anlatan bir atasözü var: Biri yer biri bakar,
kıyamet ondan kopar. Sizler, başta genel başkanınız
olmak üzere, saraylarda yatmadan önce manda yoğurduna Medine hurması,
kestane balı ve yulaf ezmesi karıştırıp yer, uyurken
bu ülkede 6 yaşındaki Elif çocuklar açlıktan öldü, açlıktan!
İşte sizin kıyametiniz. İlk seçimde, açlığa
mahkûm ettiğiniz milyonlarca insan kıyamet olup sandıklara
yağacak, kıyametiniz olacak; ey AKP Hükûmeti!
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
Başkanım, Türkiye Cumhuriyeti devletinin cezaevlerinde hiçbir zaman
tecrit uygulanmaz ve uygulanmayacaktır. Bu sözler tamamen hakikat
dışı sözlerdir, kabul edemiyoruz.
BAŞKAN Kayıtlara geçmiştir.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Ya, bari bunu söyleme, ya bari bunu söyleme; ne biçim
insanlarsınız.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Yalanın da bir sınırı olsun artık yani. Yalanda
sınır tanımıyorsunuz.
BAŞKAN Şimdi okutacağım
2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Dursun
Ataş
Adana Kayseri
Aynı mahiyetteki diğer önergenin
imza sahipleri:
Murat
Emir Tahsin Tarhan Müzeyyen Şevkin
Ankara
Kocaeli Adana
Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu Tacettin
Bayır Erkan
Aydın
Manisa
İzmir
Bursa
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Sayın Dursun Ataşın.
Sayın Ataş, buyurun. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 381 sıra
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci maddesi
üzerine İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve
yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşülen
torba yasa teklifi 8 farklı kanun ve 1 kanun hükmünde kararnamede
değişiklikler öngörmektedir. Özelleştirme Kanunundan Doğal
Gaz Piyasası Kanununa, İŞKURundan Sosyal Sigortalar Kanununa,
OHAL İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkındaki KHKden Elektrik
Piyasası Kanununa kadar birbiriyle alakasız pek çok kanunda
değişiklik öngörmektedir.
Vatandaşın pek çok sorunu varken
iktidar acelesi olmayan düzenlemeleri torba yasalarla Meclisin gündemine
getirmektedir. Örneğin, vatandaş yüksek enflasyondan geçinemez
hâldeyken, memurundan işçisine milyonlarca vatandaş yoksulluk
sınırının altında geçim mücadelesi verirken,
milyonlarca işsiz genç iş beklerken iktidar Özelleştirme Kanunu'nda
değişiklik yaparak özelleştirilen limanların sözleşmelerinin
bitiş süresini uzatma peşindedir. Üstelik, özelleştirilen
limanlardan sözleşmesi en erken bitecek olanın bitiş
yılı 2027dir yani seçimden sonra dahi sözleşme süresinin
bitmesine en az dört yıl kalan liman işletmeleri için AKP kırk
dokuz yıllığına sözleşme uzatılmasına dair
bir kanun getirmekte ve sözleşmeyi uzatmayı düşünmektedir.
Milletin sorununa kör, sağır, dilsiz olan AKP, iş yandaş
zenginlerine verdiği söz olunca, ülke gündeminde hiç önceliği
olmamasına rağmen aceleyle Meclis gündemine kanun teklifi
getirmektedir. Aslında, bu bile tek başına AKP'nin
vatandaştan koptuğunun kanıtıdır. Seçimden sonra
yapılabilecek bir düzenlemeyi bugün aceleyle Meclisten geçirmeye
çalışması tek başına AKP'nin seçimi kaybedeceğini
kabul etmesidir. AKP, ülke varlıklarına batan geminin malları
gözüyle bakmaktadır. Giderayak Hangi yandaşımıza ne
verebiliriz? derdine düşmüştür.
Değerli milletvekilleri, teklifin
görüşülen maddesiyse elektrik şarj hizmetiyle ilgili düzenlemeler
öngörmektedir. Özellikle elektrikli araçların dünyada
yaygınlaşmasıyla beraber yasal altyapının
hazırlanması gerekliliği doğmuştur ancak AKP'nin yirmi
yıldır tek başına iktidarda olduğu ülkemizde tarihî
zirvelere çıkan döviz kuru, 3 haneli enflasyon, verginin dahi vergisinin
olması sonucu bugün bir işçi, bir memur, bir orta gelirli esnaf orta
model bir araba almayı bile hayal edemez duruma gelmiştir.
Vatandaş, araba alacağı zaman yüzde 220lere kadar varan ÖTV'yi,
bunun üzerine eklenen yüzde 18 KDV'yi, eğer banka kredisiyle alacaksa bir
de onun faizini ödemek zorunda kalmaktadır. Yani, vatandaş, AKP'nin
ülkeyi getirdiği durumda, arabanın değerinden çok vergi ve faiz
ödemek zorunda kalmaktadır. Kanun teklifinde otomobilde vergiyi azaltacak,
vatandaşın yararına bir düzenleme var mı? Yok. Kanun teklifinde
elektrikli otomobil alımını teşvik edecek bir düzenleme var
mı? Yok. Kanun teklifinde bir yılda yüzde 184 zam gelen elektrik
faturasına ilişkin bir düzenleme var mı? Yok. Kanun teklifinde
bir yılda yüzde 164 zam gelen doğal gaz faturasına ilişkin bir
düzenleme var mı? Yok. 2022 yılı içerisinde 3 kez zam
yapılan ve bir yılda yüzde 142,5 artan tarımsal sulamada
kullanılan elektrik tarifesine ilişkin çiftçiyi sevindirecek bir
düzenleme var mı? Yok. Bu kış günü doğal gazı kesilen
37.657 abone için bir düzenleme var mı? Yok.
Değerli milletvekilleri, peki, bu kanun
teklifinde ne var? Yine yandaş var, yine özelleştirme var, yine vergi
var. Har vurup harman savurarak, yandaşlara dağıtarak
boşalttıkları Hazinenin 493 milyar liraya çıkarılan
borçlanma yetki artışı var, memurların sendika
hakkının gasbedilmesi var.
Değerli milletvekilleri, seçime
kaldı altı ay, bu seçimde vatandaş da AKP'ye Yok. diyecek. Bu
seçimde yandaşlar kaybedecek, vatandaş kazanacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
DURSUN ATAŞ (Devamla) Bu seçimde
cumhuriyetin tüm değerlerini satanlar kaybedecek, cumhuriyetin
değerlerine sadakatle bağlı olanlar kazanacak. Milleti
vergilerle, zamlarla ezenler, Milletin hizmetkârıyız. diyerek gelip
köle olarak görenler kaybedecek, milletini velinimet görenler ise kazanacak. Bu
seçimde rant kaybedecek, yolsuzluk kaybedecek, yoksulluk kaybedecek; refah
kazanacak, huzur kazanacak, iyilik kazanacak. Bu seçimde hukuksuzluk kaybedecek
adalet kazanacak, istibdat kaybedecek hürriyet kazanacak, saray kaybedecek
millet kazanacak.
Milletimiz emin olsun, gecenin en
karanlık anı şafağa en yakın andır. Güneşin
doğuşuna çok az kaldı diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz Sayın Murat Emirin.
Sayın Emir, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yakın tarihimizde demokrasimiz
açısından 3 temel kırılma yaşadık. Bunlardan biri
15 Temmuz hain darbe girişimi. Bu darbe girişiminin
yardımcısı ve yatakçısı AKP iktidarıdır ve
suçlusunuz siz. Diğer ikisi de 20 Temmuz olağanüstü hâl darbesi, bir
sonraki de 16 Nisan rejim değişikliği darbesidir. Bunlar da
darbelerdir arkadaşlar, bunlar da millî iradeye karşı
yapılmıştır, anayasal devlete karşı
yapılmıştır, temel hak ve özgürlüklere karşı
yapılmıştır; bu iki darbe girişiminin de faili
sizlersiniz. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Bakın, 20 Temmuzda, zamanın
Başbakanı Binali Yıldırım Sayın Genel
Başkanımızı arar: Sayın Genel Başkanım,
OHALe ihtiyacımız var çünkü darbeyi yapanlarla mücadele etmemiz
gerekiyor; suçlularla hızlıca mücadele etmemiz gerekiyor. der.
Sayın Genel Başkanımız tarihî bir cevap verir: Biz darbeye
bütün Meclis olarak karşı koyduk, darbecilerle
yapacağınız her mücadelede yanınızdayız ama OHAL
getirmeyin, Türkiyenin demokrasisini askıya almayın, temel hak ve
özgürlükleri kısıtlamayın. demiştir ve Binali
Yıldırımın ısrarı üzerine Birinin de demokrasiden
ve adaletten yana olması lazım. diyerek tepkisini koymuştur.
(CHP sıralarından alkışlar)
Bizim bu duruşumuz aynen devam ediyor ama
siz OHALi çok sevdiniz, hâlâ OHALle Türkiyeyi yönetmeye
çalışıyorsunuz. Allahın lütfu dediniz 15 Temmuz darbesine
ve getirdiğiniz OHALle öylesine bir Türkiye yarattınız ki bunun
üzerinden 16 Nisanda rejim değişikliği yaptınız. Yine
zamanın Başbakanı Biz OHAL koşullarında Anayasa
değiştirtmeyiz. dedi ama OHAL koşullarında
yaptınız.
Bununla bitmedi arkadaşlar, OHAL
koşullarında -geçen dönemden olan arkadaşlar
hatırlayacaktır- on binlerce kamu görevlisinin ismini KHKlere
yazdınız, buradan kanun diye geçirdik. Ya, bir kanunda bir
kişinin görevden alınması olur mu? Oldu.
Türkiyede, bakın, öyle bir karanlık
dönem yaşandı ki ileride sizin ve sizin çocuklarınızın
mahcup olacağı hukuksuzluklar yaşandı. Anayasa Mahkemesi
fiilen askıya alındı. Türkiyede, Anayasa Mahkemesi, sizin
KHKlerinize yeşil ışık yakarak aslında kendisini bir
bakıma işlevsiz kıldı ve Türkiye, maalesef, hâlâ
aslında fiilen anayasasız bir devlet olarak yönetilmektedir, bunu
üzülerek söylüyorum.
Bakınız Olağanüstü hâli
kaldırdık. dediniz ama aslında kaldırmadınız.
2018 yılında 7145 sayılı Yasayı getirdiniz; üç
yıl artı bir olarak OHALle ilgili bütün yetkileri tekrar
aldınız. OHALde ne yapıyordunuz? İstediğinizi
sorgusuz, sualsiz işten çıkarıyordunuz, aynısını
hâlâ yapabiliyorsunuz. Kayyum atayabiliyordunuz, hâlâ yapıyorsunuz. Valiler
toplantı ve gösteri yürüyüşlerini
sınırlıyorlardı, engelliyorlardı. Bakın, sizin
yönettiğiniz Türkiyede iki kişi yan yana gelemiyor, farkında
mısınız? Sonra gelip burada demokrasi teraneleri söylüyorsunuz
ama bunlara kim inanır? Sizin demokrasiyle, demokratlıkla uzak,
yakın hiçbir ilişkiniz yok. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Elitaş burada değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Buradayım, burada.
MURAT EMİR (Devamla) Ha, Sayın
Elitaş, şimdi gördüm sizi. Size Yalan söylüyor. demek bana
yakışmaz ama asla doğruyu söylemiyorsunuz. Bakın, diyorlar
ki: Olağanüstü Hal Komisyonu kötüydü ya
Evet, kötüydü, berbattı; çok
yanlış işler yapıldı Türkiyede, yüz binlerce insan
açlığa, sivil ölüme terk edildi. E, o zaman biz bunu
kaldırıyoruz. Sanki bir demokratik değişim gibi ama
söylemediği şey şu: Aslında, o maddenin bir öncesinde,
virgülden önce şu yazıyor: OHAL Komisyonunun iş ve
işlemleri diyor yani OHAL Komisyonunun iş ve işlemleri bu
kanunla ilgili bakanlıklara devrediliyor yani siz, ilgili
bakanlıklarda yine insanları Sen şununla
iltisaklısın. diye görevden almaya devam edeceksiniz ama bunu
söylemiyorsunuz. Efendim, neymiş? OHAL Komisyonu sadece
yazışmalara devam edecekmiş(!) Geçin, bırakın o
teraneleri, kimse inanmaz bunlara. (CHP sıralarından alkışlar)
Siz fiilen olağanüstü hâli sürdürüyorsunuz, olağanüstü hâlin
tadına doyamadınız.
Bakın, Türkiyenin gerçekten
demokrasisini kurmadan, Anayasa yargısını
sağlamlaştırmadan, demokratik değişimler yapmadan bu
yolu yürüme olanağı yok. Anayasada açıkça yazmıyor mu,
13üncü maddesinde? Temel hak ve özgürlüklerin özüne dahi dokunulamaz. diye.
Nerede kaldı çalışma özgürlüğü, nerede kaldı?
Bakın, bugün Türkiye'de gözaltı süresi ne kadar, ne kadar? Kanunlarda
altı gün. Fiilen ne kadar? On iki gün.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MURAT EMİR (Devamla) Nereden
alıyor yetkiyi? Sizin fiilen sürdürdüğünüz olağanüstü hâlden
alıyor. Yani getirdiğiniz Türkiye, tadına
doyamadığınız olağanüstü hâlle birlikte temel hak ve
özgürlüklerin bitirildiği, Anayasanın fiilen askıya
alındığı, Anayasa Mahkemesinin
etkisizleştirildiği ve tek adam rejimiyle her şeyin bir
kişiye bağlandığı -üzülerek söylüyorum- Meclisin bir
ağır vesayet altına alındığı bir rejimdir
ama bu rejimi değiştireceğiz. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
Başkan
BAŞKAN Müsaade eder misiniz
arkadaşlar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Murat Emir Sayın Elitaş, burada yalan söylüyorsun
demiyorum ama doğru söylemiyorsun. dedi.
BAŞKAN Diyerek sataştı
efendim.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Yoktu
sataşma, ne dedi ki?
BAŞKAN Sayın Gürer, sana da
yerinden veririm söz, merak etme. Bugün dokuza kadar böyleyim.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, Ankara Milletvekili Murat Emirin 381 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesi üzerinde verilen önerge
hakkında yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Murat Emir, Komisyonda bu konuyu
görüştük, değerlendirdik. Bizim OHAL Komisyonuyla ilgili
Kaldırıyoruz. diye bir ifademiz olmadı. Zaten OHAL Komisyonu
kendiliğinden 22 Ocak veya 23 Ocak tarihinde yok oluyor, kalkıyor.
Şimdi, OHAL Komisyonu varlığı süresince -ki avukat
arkadaşımız- OHAL Komisyonundaki dosyalarla ilgili hiç kimse
mahkemeye müracaat hakkına sahip değildi. Mahkemelere müracaat edince
mahkemeler diyordu ki: OHAL Komisyonu karar vermeden bana gelemezsin. 22 Ocak
veya 23 Ocak tarihinde OHAL Komisyonu kalktığından,
yazışmalarla ilgili ne olacağı konusunda bir düzenleme
getiriyoruz. İkinci fıkrada yani kanunun ikinci fıkrasında
anlaşılmayan bir hüküm vardı, biz de
arkadaşlarımızla beraber tartıştık, eski Adalet
Komisyonu Başkanı, şimdi Grup Başkan Vekilimiz Sayın
Yılmaz Tunçla ve Ramazan Can kardeşimizle tartıştık,
dedik ki: İkinci fıkrada sanki OHAL Komisyonunun yetkileri ilgili
kurumlara devrediliyormuş gibi bir ifade anlaşılıyor.
Arkadaşlarımız bu konuyla ilgili
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Dosya
devrediliyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Devredilmiyor,
devredilmiyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Siz bana
müsaade ederseniz, Sanayi konusunu konuşmuyoruz Sayın Tarhan.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Niye oraya
getiriyorsunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Niye oraya
getiriyorsunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Başkanım
BAŞKAN Sayın Elitaş, bunu
demeseydin iyiydi.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Suçunu itiraf
ediyorsun, itiraf ediyorsun. Kel gözüktü!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Şimdi, bakın, Sanayi Komisyonu olarak zihniniz bu şeye gelmedi.
Aslında, ben, o gün Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan
görüşmede, Sanayi Komisyonu üyelerinin hepsinin hakikaten Plan ve Bütçe
Komisyonu üyesi olacak kadar bilgi sahibi olduklarını gördüm, tebrik
ediyorum onları da.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Süreniz doldu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Sayın Başkan, bir dakika daha uzatabilir misiniz?
BAŞKAN Yok efendim, sataşma iki
dakika.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) İzin
verin, bir dakika
BAŞKAN Sayın Elitaş, hep
böyle yaptım uygulamayı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Yanlış anlaşılmayı düzeltmek için bunu ifade ediyorum,
itiraz etmezler sanıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben hep konuşmaktan
yanayım.
BAŞKAN Peki, bir dakika daha ama yol
olmaması kaydıyla.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar, burada biz önerge
veriyoruz. Murat Bey muhakkak önergemizi görmediğinden dolayı bu
itirazını yapmıştır ama bu, ikinci bölümde
geçtiği için, 11inci maddede geçtiği için önergeyi o zaman
vereceğiz. Verdik mi arkadaşlar?
BAŞKAN Dağıtılmadı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Önerge
şu anda Meclis Başkanlığında, Kanunlar ve Kararlarda.
Önergeyi dağıttınız mı Sayın Başkan?
BAŞKAN Dağıtmadık,
hayır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Önergeyi
dağıtmadıkları için görememiş olabilirsiniz. Orada,
zihinlerde ortaya çıkan istifhamları ortadan kaldırabilmek için
bu önergeyi verdik yani OHAL Komisyonunun görevlerini, artık
verilmemiş dosyalarla ilgili kararları ilgili kurumlar
veremeyecekler. Sadece yazışma amacıyla yapılan bir
düzenleme olarak ortaya çıkmış. Eski bir Sanayi Komisyonu
Başkanı olarak konuya muttali olduğumu Ali Kenanoğlu da
herhâlde takdir ediyordur.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Özel
MURAT EMİR (Ankara) Sayın
Başkan, sayın hatip -madde 69a göre- benim söylemediğim bir
sözü bana atfederek bana bir cevap hakkı doğurdu.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Yok öyle bir
şey ya!
BAŞKAN Hangisi, nedir o?
MURAT EMİR (Ankara) Benim
Olağanüstü Hal Komisyonunun kapatıldığına dönük bir
ifadem olmadı; orada bir yanlışlık var, onu düzeltmek
durumunda
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Öyle söylemedi ki.
Onu öyle söylemedi ki.
BAŞKAN Bu da bir sataşma
değil, yapmayın.
MURAT EMİR (İzmir) Hayır,
sataşma değil ama benim ifade etmediğim bir şeyi
BAŞKAN Bu bir sataşma değil.
Sayın Özel, sizin söz talebiniz
vardı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Başkanım
kendisine söylemediği bir söz atfolunan diyor ya, demediğini
söylüyor.
BAŞKAN O zaman, müsaade edin,
tutanakları isteyelim.
MURAT EMİR (Ankara) Sayın
Başkanım, önemli bir konu bu. Önemli bir konu Sayın Başkan.
Bence Sayın Elitaş da yararlanacak.
BAŞKAN Peki.
Yerinizden açıklama için söz vereyim,
sataşma yok, düzeltme.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- Ankara Milletvekili Murat Emirin,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) Sayın
Elitaş, bir defa yöntem yanlış. Yanlış bir Komisyona
Anayasayla ilgili, OHALle ilgili bir kanun getiriyorsunuz, sonra,
dönüyorsunuz, Komisyonda gerekli adımları atmıyorsunuz ve bu
madde görüşülürken geliyorsunuz ve diyorsunuz ki: Biz zaten bir şey
hazırladık. Bu, bir defa Komisyon çalışmalarına saygısızlık
ve Genel Kurula saygısızlık ama yine de yanlıştan
dönüyor iseniz teşekkür ederiz. Şunun altını çizmek
isterim: Olağanüstü Hal Komisyonunun iş ve işlemleri -yine, yeni
teklifinizde de var- devredildiği sürece bu aynen devam ediyor demektir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Önergeye
baktınız mı siz?
MURAT EMİR (Ankara) Bakın, 7145
sayılı Yasa var mı? Var. Bu, şu anda cari midir, geçerli
midir? Geçerlidir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama
bakmamışsınız.
MURAT EMİR (Ankara) O hâlde, şu
anda Türkiye kamu personel rejimi bakımından OHALin aynen fiilen
işlevsel olduğu anlamına gelir. Dolayısıyla, burada
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ya, bir
avukat olarak bunları söylemene üzülüyorum. Maddenin
başlığında OHAL Komisyonunun işlevi bittikten sonra,
görev süresi bittikten sonra
diyor.
BAŞKAN Sayın Özel, size söz
vereceğim.
14.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkanım, şimdi, meselenin özü şu: Ben gittim, o
Komisyondaki çalışmaları takip ettim, hatta şöyle dedim,
Komisyon üyeleri -bütün partiden Komisyon üyeleri- dün bile gelip Çok
doğru bir tespitti. dedi: Gelen yasa teklifini Komisyon kendine
yakıştıramamış, Bari bizim salonumuzda bu günahı
işlemeyelim. demişler, Plan ve Bütçeye
taşımışlar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Hayır, arkadaşlar ısrar ettiler, çok kalabalıktı
çünkü.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çünkü AK PARTİ,
birçok günahı Plan ve Bütçe Komisyonuna işlettiriyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Özel, yanlış aktarmışlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Komisyon
Başkanına da söyledim, kendi de Bunun sizin Komisyonla ilgisi yok.
diyor ve tam olarak bir suçüstü hâli oldu, tam olarak bir itiraf hâli oldu.
Daha bu konuda bunun üstüne bir şey demeyeceğim ama yarın
yanıtlanmak üzere
Çünkü Türkiye'de basın toplantısında
söylüyorsunuz, buna Adalet ve Kalkınma Partisi cevap vermiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama ben, AK PARTİ
Grubuna, yarın cevaplanmak üzere, şunu bütün Meclisin vicdanına
sunuyorum: Benim işim Hükûmeti takip etmek, bakanları, bakan
yardımcılarını takip etmek. Ben, Hazine ve Maliye Bakan
Yardımcısı Sayın Mahmut Gürcan'ı sosyal medyadan
izliyorum, başım döndü yaptığı işlere. Kadın
kollarına gitmiş AK PARTİ'nin, Şile İlçe
Başkanlığına gitmiş, öbür gün Niğde İl
Başkanlığına gitmiş, öbür gün Beylikdüzü İlçe
Başkanlığına, Beyoğlu İlçe
Başkanlığına, Sultanbeyli İlçe
Başkanlığına, Bağcılar İlçe
Başkanlığına. İlçe başkanlarınız
ayrı ayrı teşekkür ediyor, ne için? Gitmiş, ekonomi sunumu
yapmış oraya. Bakın, bu Bakan Yardımcısının
altında Türkiye'de satılan en pahalı araçlardan biri var;
benzinini devlet koyuyor, ekibine devlet maaş veriyor, kendisine devlet
maaş veriyor, bu AK PARTİ, bakın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonu son kez açıyorum.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekküre
bakın: Teşkilatımızın talebi üzerine Sayın Bakan
Yardımcımızın sunumlarını izledik. Parti devleti
mi, devletin partisi mi? Maliye Bakan
Yardımcılığının sizin ilçe
başkanlıklarınızda ya da onlarla bir konferans
salonlarında, ayrı ayrı, devlete harcayacağı emek, mesai
ve parayı, hepimizin cebinden, AK PARTİ teşkilatının
seçime hazırlığına harcıyor; hepsi ilçe
başkanlarınızın paylaşımları. Ben bu konuda
AK PARTİ Grubundan bir izahat istiyorum; nasıl bir
mantığı var? (CHP sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
Başkanım, bir izahat vereyim.
BAŞKAN Sayın Tunç, yerinizden,
buyurun.
15.- Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunçun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
Başkanım, bakanlarımızın ve bakan
yardımcılarımızın halkın arasında
olmasından, onları dinlemesinden ve icraatları halkla
paylaşmasından, teşkilatla paylaşmasından daha
doğal bir şey olamaz. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Hangi halk, parti parti! Halk değil, parti!
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Halk değil
ya!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sizin
büyükşehir belediye başkanlarınız il il miting
yapıyor, senin haberin yok mu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hiç alakası yok o
dediğinle.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
İmamoğlu il il dolaşmıyor mu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gider miting yaparsa
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Yani sizin önce
kendinize bakmanız lazım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben Süleyman Soyluya
karışıyor muyum miting yapıyor diye?
BAŞKAN Sayın Grup Başkan
Vekilleri, eğer bu saatten sonra bir tartışma açarsanız ara
veririm.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak)
Oylayalım Başkanım.
BAŞKAN Önce ara, sonra oylama.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
Başkanım, OHALle ilgili önergemiz burada, arkadaşlar
görmemiş. OHALle ilgili, OHAL Komisyonuyla ilgili yapılan işlem
şu, yarın da görüşeceğiz, yarın da açıklayabiliriz
MURAT EMİR (Ankara) Göstermediniz ki
görelim kardeşim, saklıyorsunuz orada; ne saklıyorsunuz?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Olağanüstü
Hal İşlemleri İnceleme Komisyonunun görev süresi, Sayın
Elitaşın da bahsettiği gibi, 23 Ocakta sona eriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Görev süresi sona
erdikten sonra OHAL incelemesinden geçip mahkemelerde hâlâ devam eden dosyalar
var. Şimdi, kapanan bir OHAL Komisyonu var, devam eden davalar var ve bu
mahkemelerin alacağı ara kararlar var. Bu kararlarla ilgili bilgi,
belge isteme noktasında ihtiyaç olduğunda nereden isteyecek?
İlgili kurum ve kuruluştan isteyecek. Yaptığımız
düzenleme bundan ibaret yani bunu başka yere çekmenin hiç anlamı yok.
Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkanım, bir cümle...
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
16.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bakan
yardımcıları müsteşarların yerine ikame edildiler.
Müsteşar gibi seçilmiyorlar ama bu ucube sistemin... Kötü bir şey
söylemeyeyim, aramızda Bakan Yardımcısı var ama izahı
güç bir makamları var, maaşlarını devlet ödüyor ve bunlar
bir partiye tahsis edilmiş kişiler değil.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Belediye
başkanlarının maaşını kim ödüyor?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Belediye
başkanının hem partisi vardır hem siyasetçidir. Ben sizin
belediye başkanlarınızın da gidip bir yerde miting
yaptığını eleştirmiyorum, hatta
bakanlarınızın mitingini de eleştirmiyorum. Süleyman Soylu
nasıl miting yapar dedim mi hiç? Bakan yardımcısı gidip de
bir partinin hizmetinde -gittiği yerde oturup bir çay içse AK
PARTİde, ona da bir şey demeyeceğim- düzenli program
yapıyor, seçime hazırlıyor; bu olmaz.
Teşekkür ederim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Halkı
bilgilendiriyorlar efendim, halkı bilgilendirmek...
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
V.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
B) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Düzce Milletvekili Fahri Çakır ve 28
Milletvekilinin Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4780) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 381)
(Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Birleşime bir dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.03
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul),
Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 42nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
381 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir konu bulunmadığından,
alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 22 Aralık
2022 Perşembe günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.05