TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
44üncü Birleşim
3 Ocak 2023 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-GELEN
KÂĞITLAR
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akarın, Türkiye
Cumhuriyetinin 100üncü yılının ilk birleşiminin
hayırlı uğurlu olmasını dilediğine ilişkin
konuşması
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem dışı Konuşmaları
1.-
Antalya Milletvekili Kemal Bülbülün, Antalyanın sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, terör mağduru aileler ve
çocuk şehitlere ilişkin gündem dışı
konuşması
3.-
Hatay Milletvekili İsmet Tokdemirin, Hatayın sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın, TÜİKin
açıklamış olduğu enflasyon rakamına ilişkin
açıklaması
2.-
Adana Milletvekili Ayhan Barutun, besicilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
3.-
Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, zeytin ve zeytinyağı
üreticilerinin destekleme priminin revize edilmesine yönelik beklentilerine
ilişkin açıklaması
4.-
Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, Karayolları müşavir
işçilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
5.-
Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın, Türkiye
Yüzyılının miladı saydıkları 2023
yılında iktidarın yapacaklarına ilişkin
açıklaması
6.-
Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, TÜİKin
açıklamış olduğu enflasyon rakamına ilişkin
açıklaması
7.-
Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin, Diyarbakır Milletvekili Oya
Eronatın oğlu Eren Şahinin şehit edilişinin 15inci
yılına ve 29 Aralık günü Demir Grup Sivassporun
oynadığı maça ilişkin açıklaması
8.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Mersinin ve Tarsusun
düşman işgalinden kurtuluşlarının 101inci yıl
dönümüne ve AK PARTİnin Mersine eser ve hizmet kazandırmaya devam
edeceğine ilişkin açıklaması
9.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, Mersinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 101inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
10.-
Uşak Milletvekili İsmail Güneşin, 2022 yılında
ihracatta rekor kırıldığına ilişkin
açıklaması
11.-
Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önalın, çırak ve stajyerlerin
sigorta başlangıç tarihlerine ilişkin açıklaması
12.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Edirnenin İpsala
ilçesine bağlı Kocahıdır köyündeki vatandaşların
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
13.-
Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, Hataydaki zeytinliklerin imara
açılmasına ilişkin açıklaması
14.-
İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, 2-8 Ocak Veremle Savaş
Haftasına ilişkin açıklaması
15.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, Mersinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 101inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
16.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı Ekrem İmamoğluna siyasi bir kararla
verilen cezaya ilişkin açıklaması
17.-
Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, Mersinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 101inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
18.-
Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, Kütahyadaki doğal gaz
dağıtım şirketinin devam eden zulmüne ilişkin
açıklaması
19.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, engellilerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
20.-
Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmazın, Mersinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 101inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
21.-
Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplanın, TÜİKin
açıklamış olduğu enflasyon rakamına ilişkin
açıklaması
22.-
Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın, Delice
Irmağı üzerindeki tarihî Kızılcaali Köprüsünün faaliyet
dışı kalmasına ilişkin açıklaması
23.-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Adıyamandaki
hastanelerdeki randevu çilesine ilişkin açıklaması
24.-
Mersin Milletvekili Alpay Antmenin, Mersinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 101inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
25.-
Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin, gıdaların tarladan
sofraya her aşamada denetlendiğine ilişkin açıklaması
26.-
Trabzon Milletvekili Salih Coranın, iktidarın 2022
yılındaki icraatlarına ilişkin açıklaması
27.-
Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, 2022 yılında
ihracatta rekor kırıldığına ilişkin
açıklaması
28.-
Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlunun, Samsun Ondokuz Mayıs
Üniversitesi Rektörlüğünün uygulamalarına ilişkin
açıklaması
29.-
İstanbul Milletvekili Turan Aydoğanın, yüz binlerce
çocuğun okula gidemediğine ilişkin açıklaması
30.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, EYTli BAĞ-KURlulara ve
staj mağdurlarına ilişkin açıklaması
31.-
Zonguldak Milletvekili Ahmet Çolakoğlunun,
Cumhurbaşkanının doğal gaz rezerviyle ilgili
yaptığı son açıklamaya ilişkin açıklaması
32.-
Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, 2023 yılında yapılacak
olan seçime, silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden
Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Doçent Doktor Sinan
Ateşe, Mersinin Fransız işgalinden kurtuluşunun 101inci
yıl dönümüne, TÜİKin açıkladığı enflasyon
rakamına ve memur ve emeklinin maaşlarına yapılacak zamma
ilişkin açıklaması
33.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, keşfedilen doğal gaz
rezervlerine ve petrole, Türkiyenin millî enerji ve maden politikasına ve
ülkenin kronikleşmiş bazı sorunlarının çözümü için
önemli adımlar atılmaya devam ettiğine ilişkin
açıklaması
34.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, TÜİKin
açıklamış olduğu enflasyon rakamına, Afyon cezaevinde
bulunan mahpuslar üzerinde çok büyük bir baskı olduğuna, Siirtin yol
sorununa, HDPli milletvekillerinin adalet nöbetine, DBP Eş Genel
Başkanı Keskin Bayındırın tutuklanmasına ve 2023
yılının mücadele ve kazanma yılı olacağına
ilişkin açıklaması
35.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, iktidarın EYT, 3600 ek gösterge ve
sözleşmeli personel konusundaki çözümlerine, İstanbul Milletvekili
Turan Aydoğanın (2/4580) esas numaralı Kanun Teklifine,
TÜİKin açıklamış olduğu enflasyon rakamına,
Cumhurbaşkanının YÖK üyesi atamasına ve milletin seçimi
umutla, hasretle beklediğine ilişkin açıklaması
36.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, cumhuriyetin 100üncü
yılına, iktidarın 2022 yılında
gerçekleştirdiklerine, CHP Frankfurt Birliği bürosuna
yılbaşı gecesi yapılan menfur saldırıya, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ve Cumhur İttifakının seçimlerde
tarihinin en büyük oyunu alacağına ilişkin açıklaması
37.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
38.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
39.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
40.-
Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, bireysel silahlanmaya ilişkin açıklaması
41.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, memur ve emeklilerin maaş
zammına ilişkin açıklaması
VI.-
ÖNERİLER
A)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 3 Ocak 2023 Salı günkü
birleşiminde (10/6818, 6819, 6821, 6822, 6823, 6824, 6825) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin
birleştirilerek yapılacak görüşmesinde siyasi parti
grupları adına yapılacak konuşmaların en fazla 2
konuşmacı tarafından yapılabilmesine ilişkin önerisi
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.-
İstanbul Milletvekili Turan Aydoğanın, (2/4580) esas
numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/197)
VIII.-
MECLİS ARAŞTIRMASI
A) Ön
Görüşmeler
1.-
HDP Grubu adına Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluç ve Grup Başkanvekili Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş'ın, 6 yaşındaki bir kız
çocuğunun 29 yaşındaki bir erkekle evlendirilerek istismar edildiği
iddiasının araştırılması amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6818)
2.-
İYİ Parti Grubu adına Grup Başkanı Bursa Milletvekili
İsmail Tatlıoğlu'nun, çocukların
uğradığı her türlü istismar, tecavüz ve diğer tüm
olumsuz durumların araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/6819)
3.-
Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü ve 20 Milletvekilinin, çocuğa
yönelik istismar ve erken yaşta çocuk evlilikleri sorunlarının
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/6821)
4.-
İstanbul Milletvekili Engin Altay ve 131 Milletvekilinin, 2004
yılında başlayan bir cinsel istismar vakasının 2020
yılına kadar tespit edilememesinin nedenlerinin
araştırılarak çocukların cinsel istismarının
önlenebilmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/6822)
5.-
Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz ve 19 Milletvekilinin, çocuklara
yönelik istismar olaylarının nedenlerinin
araştırılarak etkin mücadele edilmesi için yapılması
gerekenlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/6823)
6.-
MHP Grubu adına Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed
Levent Bülbül ve Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan
Akçay'ın, başta cinsel istismar suçları olmak üzere çocuklara
yönelik her türlü suçun önlenmesi için yapılması gerekenlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/6824)
7.-
Tokat Milletvekili Özlem Zengin ve 112 Milletvekilinin, 6 yaşındaki
bir kız çocuğunun istismara maruz kalması olayının tüm
yönleriyle araştırılarak çocuk istismarının önlenmesi
için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/6825)
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Bolu
Milletvekili Arzu Aydının birleştirilerek görüşülmesi
kabul edilen (10/6818, 6819, 6821, 6822, 6823, 6824, 6825) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergelerinin üzerinde önerge sahibi olarak
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
3.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
X.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Mal Ticareti
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/4736) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 370)
2.-
Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal ve 62 Milletvekilinin Antalya Diplomasi
Forumu Vakfı Kanunu Teklifi (2/4708) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 369)
3.-Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nijerya
Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığı ile Vergiden Kaçınmaya Engel Olma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/4647) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 376)
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İstanbul Milletvekili Zeynel Özen'in, TBMM'de görev yapan milletvekili
danışmanlarının özlük haklarına ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç'in
cevabı (7/75075)
2.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş'ın, 2022
yılında Türkiye'deki hastane sayısı ile muayene sürelerine
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın
cevabı (7/75182)
3.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, 22nciYasama Döneminden bu yana görev yapan
TBMM Başkanlarının gerçekleştirdiği yurt
dışı ziyaretlere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç'in cevabı (7/75225)
4.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Düzce Belediyesi
tarafından yaptırılan bir heykele,
-
Hatay Milletvekili Barış Atay Mengüllüoğlu'nun, Uludağ
Millî Parkı'nda belirli bir alanın Bakanlığa devrine,
-
İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlü'nün,
Bartın'ın Amasra ilçesinde bulunan maden ocağına üretimden
sorumlu müdür yardımcısı olarak atanan kişinin görevden
alınmasına,
- Van
Milletvekili Muazzez Orhan Işık'ın, Bakanlığın
görev alanında bulunan kurum ve kuruluşlarda toplumsal cinsiyete
duyarlı bütçelemeye yönelik çalışmalara,
-
İzmir Milletvekili Bedri Serter'in, Türkiye genelindeki ve İzmir'deki
kaçak yapılara ve imar affı çalışmalarına,
İlişkin
soruları ve Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanı Murat Kurum'un cevabı (7/75259),
(7/75264), (7/75419), (7/75608), (7/75860)
5.-
İzmir Milletvekili Tacettin Bayır'ın, Türkiye'de açık
medrese bulunup bulunmadığına,
-
Karabük Milletvekili Hüseyin Avni Aksoy'un, Karabük'te depreme karşı
dayanıksız olduğu tespit edilen ve yıkım kararı
alınan okullara,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in cevabı
(7/75472), (7/75474)
6.-
İzmir Milletvekili Tacettin Bayır'ın, sağlık
çalışanlarının güvenliğinin sağlanması için
alınan önlemlere,
Hastanelerin
acil servislerinde çalışanların güvenliğinin
sağlanması için alınan önlemlere,
İlişkin
soruları ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın
cevabı (7/75482), (7/75484)
7.-
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül'ün, Aydın Adnan Menderes
Üniversitesi Hastanesinin transplantasyon yetkisinin iptal edilmesine
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın
cevabı (7/75486)
8.-
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül'ün, Kuşadası Devlet
Hastanesinin Nöroloji Bölümünün doktor ihtiyacına ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın cevabı (7/75487)
9.-
Ağrı Milletvekili Abdullah Koç'un, Doğubayazıt Devlet
Hastanesinin personel ve ekipman eksikliğine ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın cevabı (7/75493)
10.-
İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan'ın, Gümüşhane'ye
bağlı bazı mahallelerin yol sorununa ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun
cevabı (7/75558)
11.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, kalıcı yaz saati
uygulamasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Fatih Dönmez'in cevabı (7/75624)
12.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, cezaevlerinde yapılan
sağlık kontrollerine ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Fahrettin Koca'nın cevabı (7/75691)
13.-
Van Milletvekili Muazzez Orhan Işık'ın,
Bakanlığın görev alanında bulunan kurum ve
kuruluşlarda toplumsal cinsiyete duyarlı bütçelemeye yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Fahrettin Koca'nın cevabı (7/75692)
14.-
İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç'ın, solunum
cihazına bağlı olan hastalara elektrik faturası
desteği verilmesine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Fahrettin Koca'nın cevabı (7/76073)
3 Ocak 2023
Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 44üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar
Akarın, Türkiye Cumhuriyetinin 100üncü yılının ilk
birleşiminin hayırlı uğurlu olmasını
dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Türkiye
Cumhuriyetinin 100üncü yılının ilk birleşimini
açıyorum, hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
(Alkışlar)
Gündeme geçmeden önce 3
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, Antalyanın sorunları hakkında söz isteyen Antalya
Milletvekili Sayın Kemal Bülbüle aittir.
Buyurun Sayın Bülbül.
(HDP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekililerinin Gündem dışı Konuşmaları
1.- Antalya Milletvekili Kemal Bülbülün, Antalyanın
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
KEMAL BÜLBÜL (Antalya)
Sayın Başkan, Değerli Divan, Değerli Genel Kurul üyeleri;
sizlerin, mazlum insanlığın yeni yılı kutlu olsun.
Yeni yıl, bütün insanlığa -özlemlerini- eşitlik, özgürlük
ve adaleti getirsin; tabii, Antalyaya da.
Antalyanın
sorunlarını konuşacağız ve yeni yılın ilk
çalışmasını Antalyanın sorunlarıyla
başlatmak bir isabet olsa gerek. Zira Antalya sadece bir şehir
değildir, Antalya sadece Antalya değildir; Antalya bir dünya
kentidir, Antalya bir turizm kentidir, Antalya bir doğa kentidir, Antalya
bir emek kentidir, Antalya bir üniversiteler kentidir, Antalya bir gençlik
kentidir, Antalya bir kadın kentidir ve Antalya bir halklar kentidir. Zira
antik zamanda Antalyanın adı Pamfilya idi. Konyaaltı
kıstağından başlayıp Alanyaya kadar olan hilale
Pamfilya denir ve Pamfilyanın sözcük anlamı halklar bahçesi
demekti. Bugün Rusuyla, Kürtüyle, Türküyle, Yörüküyle, Alevisiyle,
Sünnisiyle tam bir kültür şehri olan Antalyanın başta kültürel
sorunları var. Birincisi, Antalya kültürel anlamda hak ettiği çoklu
kimliğe kavuşmuş değil. Antalya bir turizm kenti ama
kültürel olarak dünyaya tanıtılmış değil. Yörüklerin
kültürü, Türkmenlerin kültürü, Tahtacıların kültürü; oraya
gelmiş, yerleşmiş başka halkların kültürü ve bununla
kaynaşması, dünyaya tanıtılabilmiş değil.
Antalyada çok ciddi bir
turizm sorunu var; turizmle ilgili ulaşım sorunu var. Turizm
emekçilerinin örgütlenememe, örgütlense de yaptırımlarla
karşılaşma sorunu var. Antalyada aynı zamanda bir
ulaşım sorunu var. Mesela koskocaman turizm kentinde ne yazık,
ne ayıp ki tren ulaşımı yok, deniz ulaşımı
da yok işin ilginç yanı ve Antalyada çok ciddi bir kira sorunu var.
Gerek Rusyanın Ukraynayı işgalinden kaynaklı olarak
meydana gelen mültecilik ve nüfus artışı gerekse çok başka
sebeplerden kaynaklı kiralarda yüzde 700, yüzde 800e varan bir
artış söz konusu. Bu çok fahiş bir fiyat. Öğrencilerin,
üniversite öğrencilerinin barınamama, beslenememe, ulaşamama
sorunları söz konusu. Aynı zamanda çok ciddi bir kadın, gençlik
ve çocuk yoksulluğu var. Aynı zamanda seralara dönük sistematik sel
baskınları, hortumlar var, orman yangınları var. Buna dair
ne yazık ki devletlerin ve hükûmetlerin yürütülebilir bir sistematik
programı yoktur. Oysa yıllar önce Yörükler orman orman, dağ
dağ dolaşıyordu; Tahtacılar ağaçlarla yârenlik
ediyordu; Türkmenler oralarda konup göçüyordu, ne bir ağaç yanıyordu
ne de bir tahribat söz konusu oluyordu. Şimdi, bu tahribat niye oluyor?
Sistem buna bir çözüm bulmak durumunda.
Pamfilyasıyla,
Pergesiyle, Phaselisiyle, Patarasıyla, Termessosuyla, Olymposuyla bir
dünya ve turizm kenti olan Antalya'nın ne yazık ki sistematik olarak
tanıtımı söz konusu değil. Bu saydığım yerlerle
ilgili bilgilendirme söz konusu değil, çok ciddi bir Turizm
Bakanlığı politikasızlığı söz konusu. Bunun
da giderilmesi gerekiyor ve Antalya merkezde L tipi, S tipi hapishaneler,
yüksek güvenlikli hapishaneler, aynı zamanda Manavgat'ta ve Alanya'da L
tipi, S tipi yüksek güvenlikli hapishaneler ve çok uzaklardan buraya
getirilmiş hükümlü ve tutuklular ve bunların aileleriyle görüşme
sorunu ve bu hapishanelerde yürütülen sistematik bir işkence var.
Defalarca gidip görüşmemize rağmen tutuklu ve hükümlülerin hak ve
özgürlük talepleri -içeride esir tutuklu olmasına rağmen- devam
ediyor. Mevsimlik işçi sorunu ciddi bir şekilde devam ediyor.
Covid-19 pandemisine bağlı olarak esnafın, işçi ve
emekçilerin yaşadığı sorun devam ediyor. Antalyada
kıyı şeridinde birçok yere ne yazık, ne ayıp, ne
günah, ne utanç verici ki halk giremiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla)
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Kemerde, Belekte, birçok
yerde denize girmeyi bırak, halk deniz kıyısına gidemiyor
çünkü denizler yandaşlar, para babaları ve turizm baronlarınca
işgal edilmiş durumda; buna da çok ciddi bir çözüm gerekiyor. Yani
Antalyanın üretimden turizme, seracılıktan üretilen ürünün
pazarlamasına kadar... Bakın, seracıların tümüyle
görüştük, ürün fiyatı belirlenirken hiçbir üreticinin iradesi,
görüşü ve önerisi dikkate alınmıyor, halde 4-5 kişilik bir
komisyon ürün fiyatı belirliyor; bu, utanç verici bir şeydir.
Üretimden dağıtıma, tarımdan turizme, ulaşımdan
hava kirliliğine kadar Antalyanın birçok sorunu var. Antalya bir
dünya kenti, bir turizm kenti, Antalya Türkiyenin nüfus bakımından
5inci büyük kenti ve bütün bu sorunlara bir an önce çözüm bulunması
gerekiyor.
Saygılar sunuyor, bir
kere daha, yeni yılın sizlere ve tüm insanlığa özgürlük,
eşitlik ve adalet getirmesini diliyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı ikinci söz, terör mağduru aileler ve çocuk
şehitler hakkında söz isteyen Erzurum Milletvekili İbrahim
Aydemire aittir.
Buyurun Sayın Aydemir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, terör mağduru
aileler ve çocuk şehitlere ilişkin gündem dışı
konuşması
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Değerli Başkanım, çok teşekkür
ediyorum.
Milletimizi temsil eden
yüksek şahsiyetler, milletvekili kardeşlerim; hepinize saygı sunuyorum.
Efendim, içimizden bir bayrak
isim, hakikaten, burada birlikte vazife yapmaktan iftihar ettiğim, her
hâliyle numuneyitimsal bir isim bugün burada yok. Aslında Meclis
açılırken genellikle hep burada olur, mutlaka buraya katkı sunar
o isim, şimdi yok. Niye yok biliyor musunuz arkadaşlar? Seçim
bölgesinde, memleketinde. Sebep? Sebep, bundan on beş sene evvel
katledilen evladının hatırasını yâd etmek. Kim bu isim
arkadaşlar? Oya Eronat. Her hâliyle milletimizi temsil eden, milletimizi
ifade eden, kadınlarımızı burada hakkıyla temsil eden
bir isim; on beş sene önce yüreğine bir kor düştü. Kim
düşürdü? Vatan hainleri, Kürt düşmanları; çok açık
söylüyorum arkadaşlar, Kürt düşmanları bir Kürt
evladını katlettiler. Sadece onu mu? Hayır, onunla beraber 6 gencimiz
gitti arkadaşlar, yaşları 14 ile 18 yaş arasında;
bombaladılar, katlettiler. Suçları neydi bunların
arkadaşlar? Dershaneye gidiyorlardı, vatana, millete hizmet için
donanım yüklenmek üzere gidiyorlardı. Bütün suçları buydu ve
içlerinden birisi de evladını almak için gitmişti, bir veli; onu
da rahmetle, minnetle yâd ediyorum arkadaşlar.
Terör deyip
geçmeyeceğiz arkadaşlar, unutuyoruz, çok çabuk unutuyoruz olanı
biteni. Çok değil, bundan beş altı sene önce neler
yaşıyorduk. İşte, efendim, sadece Eren Eronat değil
arkadaşlar, daha doğmamış, anasının
karnında; sekiz aylık hamile insanları katleden bir imansız
yapı vardı. Var hâlen daha, bitirmek üzereyiz, bitireceğiz ama
dikkat etmemiz lazım arkadaşlar; buna vurgu olsun diye diyorum. Ve
şehit analarını
Ana dediğimizde hep söylüyoruz
arkadaşlar ayağının altı öpülecek varlıklar
diyoruz analara değil mi? Hele hele şehit anaları, onları
gördüğümüzde mutlaka bir temenna pozisyonu almamız lazım. O
yüzden o buraya girdiğinde özel bir ışık saçıyor, Oya
Eronat. Onun için de onun şahsında bütün şehit
analarını, ellerini ayaklarını öperek ihtiramla burada yâd
ediyorum Unutmayalım. diyorum arkadaşlar. Ve bir şeye
işaret olsun diye özellikle not düşeceğim: Bu PKK denen
imansız bölücü örgüt asla Kürt'ü ifade etmiyor arkadaşlar. Kürt'ü
ifade etse Kürt'e zulmeder mi, Kürt'ün çocuklarını katleder mi, daha
doğmamış çocukları anasının karnında yok
eder mi? Etmez. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Hep ne dedik biz arkadaşlar? Dedik ki: Bu yapı, ASALAdan sonra oluşturulmuş
bir yapıdır; bu yapı, Kürt'ten intikam almak için
oluşturulmuş, ihdas edilmiş bir yapıdır; Kürt'ün
hakkıyla hukukuyla uzaktan yakından ilgileri yoktur.
Bir şey daha
söyleyeceğim arkadaşlar: Bakın, özellikle sözde Ermeni
soykırımına vurgu yapılıyor ve şunu biliyoruz,
tarihî kaynaklar özellikle kayıt düşüyorlar O
soykırımı yapanlar Kürtlerdi. diyorlar. Şimdi Kürt
adına konuştuğunu söyleyenler yazık ki Kürt'ü itham
edenlerin iddialarına hak verir pozisyona geliyorlar. Öyleyse bütün
bunları, arkadaşlar, şu şehit çocukları
andığımız günde yeniden fikredelim, yeniden düşünelim
diyorum. Hak teslimi o kadar önemli ki arkadaşlar; analar, babalar
evlatlarını toprağın altına gönderirken bizim de
duruşumuzla onların yanında yer almamız gerekir. Aksi hâlde
ne olur arkadaşlar? Onların ruhlarından yönelecek gazap
okları o duruşa saygıdeğer bir hâl sergilemeyenleri vurur,
buna özellikle işaret ediyorum. Bakın, bölücü örgütün, imansız
örgütün bir ismi, bir bölücübaşı çıkıp siyaseti tanzim
etmek üzere resmen teknik direktörlük pozisyonu alıyor bugün. Eğer
onun o sözlerini nakzetmeyecek bir duruşumuz olmazsa arkadaşlar,
işte o yerin altına gönderdiğimiz çocukların ruhları
bizi iflah etmez. O analar, babalar, o yürek yangınlığı
çeken o insanlar mutlaka ama mutlaka Hak bağlamında bizi tarumar
ederler arkadaşlar, bunu özellikle sizinle paylaşıyorum.
Ve iktisadi zeminde
birtakım güzellikler yaşanıyor değil mi arkadaşlar?
Şimdi, bugün bir sözleşme yapılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım
lütfen.
İBRAHİM
AYDEMİR (Devamla) Bugün bir sözleşme var, Bulgaristanla doğal
gaz anlaşması yapıyoruz, doğal gaz sözleşmesi
yapıyoruz, doğal gaz satacağız arkadaşlar, bakın.
İktisadi zemin velut bir hâle geldi. Eğer şu terör örgütü
olmasaydı, bu kitapsızlar olmasaydı trilyonlarca
dolarımız oralara gitmezdi, milletin refahı için
harcanırdı, öyle değil mi arkadaşlar? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Şimdi, öyleyse, hem bugünü bu
iki bağlamda düşünüp fikredelim, şehit
evlatlarımızı yâd edelim, hem de iktisadi vasatın çok daha
iyi olması için, çok daha özel bir hâl alabilmesi için birliğimize,
bütünlüğümüze vurgu yapalım, hainlerle asla ve kata
kulağımızı açacak kadar bile yakınlık kurmayalım
efendim -bunun altını çiziyorum- ve tekraren, şehit evlatlarımızı
yüreğimize gömdüğümüzü ifade ediyorum. Şehit
analarının önünde de ihtiramla, hürmetle, şu Millet Meclisinde
eğiliyorum efendim.
Saygılar sunarım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Bulgaristanla biz doğal gaz sözleşmesi mi yapıyoruz
İbrahim Bey?
BAŞKAN - Gündem
dışı üçüncü söz, Hatay'ın sorunları hakkında söz
isteyen Hatay Milletvekili Sayın İsmet Tokdemir'e aittir.
Buyurun Sayın Tokdemir.
(CHP sıralarından alkışlar)
3.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemirin, Hatayın sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
İSMET TOKDEMİR
(Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Hatay'ın sorunları hakkında gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve
ekranları başında bizleri izleyen sevgili
vatandaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
Bu arada, 2023
yılının da ülkemize, milletimize, devletimize hayırlar
getirmesini niyaz ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Hatay, 13 büyük medeniyeti
içinde barındırmış önemli bir vilayettir. Bizler, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin kuruluşunun üzerinden on sekiz yıl
Fransız işgaline karşı mücadele etmiş şerefli
babaların, şerefli dedelerin çocuklarıyız. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; İYİ Parti
sıralarından alkışlar) Bugün, bu önemli şehrin bir
vekili olmanın haklı gururunu yaşıyorum. Hatayda insanlar
Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşunun üzerinden on sekiz yıl
boyunca Fransız işgaline karşı ciddi mücadele vermiş.
Onun akabinde Hatay Devleti'ni de kurmuştur. Bayrağımız da
vardı, İstiklal Marşımız da vardı, 40
kişilik Meclisimiz de vardı. Hatay, Türkiye Cumhuriyeti devletine
kayıtsız ve şartsız, hür iradesiyle devlet olmaktansa aziz
Türk milletinin bir bireyi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir vilayeti
olmayı kabul etti. (CHP sıralarından alkışlar) Hatay,
üzerine düşeni her zaman yaptı.
Hatayın insanları
çalışkandır. Türkiyede vergi verme oranında 7nci
sıradayız, vergi tahsilatında 5inci sıradayız ama ne
yazık ki yirmi bir yıllık AKP iktidarı, Hatayı üvey
evlat görüyor, hizmet verme noktasında 78inci sırada hizmet
alabiliyoruz.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Ama ne kaldı geri? Kaç yıl kaldı geriye?
İSMET TOKDEMİR
(Devamla) - Hatayın suçu ne, günahı ne? Bizler, Amik
Ovasının, yaylaların, deniz sahillerinin olduğu, hem
tarımda hem turizmde hem sanayide önemli bir iliz. Bugün demir çelik
sanayimiz var, filtre sanayimiz var ve bereketli Amik Ovamız var.
Bugün çiftçilerimiz
perişan, yüksek elektrik faturaları karşısında ezim
ezim eziliyor. Nedir sebebi? 2010 yılında Reyhanlıda bir
barajın temeli atıldı, 5/5/2015te bitirileceği söylendi,
üzerinden yıllar geçti, 3 Ekim 2020 yılında şatafatlı
bir şekilde açılışı yapıldı. Ben,
şahsım, bitmeyen barajın setinin üzerine çıktım; bu
baraj bitirilmedi, bitmedi dedim. Çiftçilerimizle âdeta dalga geçer gibi
bitmeyen barajın açılışını yaptınız.
Onun üzerinden de iki yıldan fazla zaman geçti. Reyhanlı Barajı
bitmemiştir, bitirilememiştir. Hatay halkını hep vaatlerle
aldattınız, uyuttunuz. Bu, AKPnin yirmi bir yıllık
iktidarının en büyük ayıbıdır.
Uzun yıllardır
Hassamızı İskenderun Limanına bağlayacak Amanos
Tüneli diye bir tünelin temelini atmakla, avutmakla gidiyorsunuz. 2020
yılında Bu tünelin temeli atılmazsa istifa ederim. diyen
vekilleriniz de oldu Bu baraj bitmediyse istifa ederim. diyen vekilleriniz de
oldu; onlara da yazık, onların adına da üzülüyorum. Bugün Hatay
hak ettiğini alamıyor. Hatay dünyanın 3üncü büyük organizasyonu
olan EXPOyu Hataya getirdi, 1 Türk lirası yardım
yapmadınız. O da yetmedi, devletimizin hiçbir kurumu, hiçbir
yetkilisi açılışımıza gelmedi. Siz gelmediyseniz EXPO
alanımıza 2 milyonun üzerinde insanımız geldi, hem
Hatayı tanıdı, hem bizleri onurlandırdı. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Bugün Edirneden
başlayan, Belende sona eren 1.200 kilometrelik bir otoban yolumuz var.
Belenden şehir merkezimize 38 kilometrelik bir yolu yirmi bir senedir
yapmadınız. Hatay 500 bin imza topladı 5inci teşvik
bölgesine bizi alın. dedi, sizler bu imzalara duyarsız
kaldınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
İSMET TOKDEMİR
(Devamla) Birkaç ilçemizi 5inci teşvik bölgesine koydunuz,
bunların içerisinde altyapısı olan Kırıkhan ilçemizi koymadınız.
Bugün, yirmi yıldır Altınözü ilçemizi Antakyaya bağlayan
20 kilometrelik yolu bitiremediniz. Buradan, bu kürsüden Altınözülü
hemşehrilerime sesleniyorum: Yirmi yıldır 20 kilometrelik
yolunuzu yapmayanlara sandıkta gerekli cevabı verecek misiniz? (CHP
sıralarından alkışlar)
Kendi doğup
büyüdüğüm ilçede demografik yapımız değişti;
Suriyelilerin nüfusu bizden fazla. Eğitimde entegrasyon adına hem
bizim çocuklarımız hem de Suriyeli misafirlerimizin çocukları
perişan oldu. Bütün bu eksikleri, noksanları saymakla bitmeyecek.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İSMET TOKDEMİR
(Devamla) - Yalnız, 2023 yılında yapılacak seçimde Hatay
sandıkta bunun hesabını sizden soracaktır diyorum, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkanım, biraz önce Sayın İbrahim Aydemir Bey
konuşurken kürsüde dedi ki: Efendim, Türkiye'nin bulduğu doğal
gazın sözleşmesini bugün Bulgaristanla yapıyoruz. Şimdi,
İbrahim Aydemir Bey, milletvekilleri milletin aklıyla mı
oynuyor? Madem doğal gazı bulduk, daha Türkiyeye verilmedi,
nasıl oluyor da Bulgaristanla sözleşme yapılıyor? Yani gerçekten
bu doğal gaz bulunduysa ilk önce biz kullanalım. Yani bir algı
yaratılıyor Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Tanal, İbrahim Bey bulunan doğal gazı için Bulgaristanla
anlaşma yapıyoruz. demedi.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ne dedi?
BAŞKAN Türkiye ile
Bulgaristan doğal gaz anlaşması yapıyor. dedi, bulunanı
kastetmedi.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
E, ne demek?
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Mahmut Tanal, yine yanlış
anlamışsın.
TAMER DAĞLI (Adana)
Mahmut ağabey dinlememiş.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Dinlememişsin ya.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Başkanım, o zaman sözü ona verelim. Yani Türkiyede bulunan
doğal gazı mı söyledi?
BAŞKAN Türkiye'nin
toplam doğal gaz üretimi sadece yüzde 1dir. Türkiye'nin böyle bir
imkânı yoktur; hepiniz biliyorsunuz zaten.
Görüşmelere devam
ediyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ya, nerede doğal gaz kardeşim? Sözleşme yapıyoruz.
diyor ya.
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Sayın Tanal, inadına söz almıyorum.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekili
sayısını 100üncü yılda ilk birleşim olduğu için
bugün 30a çıkarıyorum. 30 milletvekiline yerlerinden birer dakika
süreyle söz vereceğim.
İlk söz Sayın
Yılmazkayanın.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın,
TÜİKin açıklamış olduğu enflasyon rakamına
ilişkin açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çarşı pazar
ateş pahası, ülkede enflasyon almış başını
gidiyor ama TÜİK yine yaptı yapacağını. Enflasyonun
yıllık olarak yüzde 137 arttığı ülkemizde, TÜİK,
enflasyonu yıllık yüzde 64 açıklayarak milyonlarca memurun ve
emeklinin hakkını yedi, emeğini çaldı. Yazıklar olsun,
sizler halkın değil, düzenin adamı olmuşsunuz. Görünen bu
kadar zamlara rağmen, TÜİK, acaba nereden alışveriş yapıyor?
Alışveriş yaptığı yeri söylese de
vatandaşlarımız oradan alışveriş yapsa.
İstanbul, Ankara, Gaziantep gibi büyük şehirlerde de birçok kentte de
bu emekli maaşları ev kirasına bile yetmiyor. Evini
geçindiremeyen, kirasını, elektriğini, doğal
gazını ödeyemeyen emeklilerimiz ve memurlarımız çok zor
durumda ama bu düzen böyle gitmez.
Memuru, emekliyi yüksek
enflasyona ezdiren ve yoksulluğa mahkûm eden bu maaş politikası
bir an önce revize edilmeli diyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Barut
2.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, besicilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
AYHAN BARUT (Adana)
Sayın Başkan, besicilerimiz büyük sorunlar yaşıyor. 1 ton
samanın fiyatı 4 bin lirayı geçti, bir çuval yem 400 liraya
dayandı. Çiftçi için et de süt de para etmiyor, halkımız ise tüketemiyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı, hayvancılık sektöründe
yaşanan vahim durumu sadece seyrediyor, göstermelik adımlarla durumu
geçiştirmeye çalışıyor. İneklerimiz kesime gidiyor,
Bakanlık et ve süt fiyatlarıyla ilgili ya susuyor ya da makyaj
adımlar atıyor. Serbest piyasada çiğ süt fiyatı 12
lirayı aştı. Ulusal Süt Konseyi, aralık ayında
çiğ sütün maliyetini 8,74 lira olarak açıkladı ama ne
acıdır ki aynı Konsey çiğ süt referans fiyatını
hâlâ 8,50 lira olarak belirledi. Maliyetin fiyattan yukarı olması da
kabul edilemez. Aklımızla dalga geçmeyi bırakarak kan
ağlayan üreticinin sesini duyacak mısınız?
BAŞKAN Sayın
Ceylan...
3.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, zeytin ve
zeytinyağı üreticilerinin destekleme priminin revize edilmesine
yönelik beklentilerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, Avrupada, son beş yüzyılın en kurak
yılı yaşandı. Ülkemiz üreticileri de küresel iklim
değişikliğinden etkilendi. 2022 hasat sezonu biten zeytinde
kuraklık nedeniyle yer yer verim düşüklüğü yaşansa da
durumun İspanyadaki kadar kötü olmadığını görmek
sevindirici bir durum. Zeytin ağacının ana vatanı olan
ülkemizde zeytin ve zeytinyağı üreticileri ise dertli. Avrupada
zeytinyağının litresine 1,3 euroyla destekleme verilirken,
ülkemizde üç senedir dane zeytine kilogram başına 15 kuruş,
zeytinyağına ise son beş yıldır 80 kuruş
destekleme pirimi ödemesi yapılıyor. Girdi maliyetlerinin çok yüksek
olması, mazot fiyatlarındaki artış, gübre
fiyatlarındaki yükseliş, üreticinin belini büküyor. Üretici, kontrol
edemediği maliyet artışlarına karşın, devletin,
destekleme ödemelerini günün ekonomik koşullarına göre revize
etmesini bekliyor.
BAŞKAN Sayın
Arık...
4.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, Karayolları
müşavir işçilerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle tüm
yurttaşlarımızın yeni yılını kutluyorum.
Karayolları Genel
Müdürlüğüne bağlı bölge müdürlüklerinde çalışan
danışmanlık, müşavirlik personeli dertli. Bu
arkadaşlarımız, kadrolu personelle aynı işi
yapıyor ama aynı sosyal haklar ve özlük haklarından
yararlanamıyor, her an işten çıkarılma korkusu
yaşıyorlar.
Ben, milletin Meclisinden
emekçi kardeşlerime sesleniyorum: Az kaldı, bu iktidarın
çözemediği tüm sorunları bir bir biz çözeceğiz; o yıl, bu
yıl, geliyor gelmekte olan.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Kaya...
5.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın, Türkiye
Yüzyılının miladı saydıkları 2023
yılında iktidarın yapacaklarına ilişkin
açıklaması
İSMAİL KAYA
(Osmaniye) Teşekkürler Sayın Başkan.
2023 yılının
ilk Genel Kurul çalışmalarını gerçekleştirdiğimiz
bugün, yüz yıl önce bu toprakları bizlere vatan olarak bırakan
başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Millî Mücadelemizin bütün
kahramanlarını rahmetle anıyorum.
2023, 2053, 2071
hedeflerimizin ilk durağı olan, Türkiye Yüzyılının
miladı saydığımız 2023 yılında
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
güçlü liderliği ve aziz milletimizin desteğiyle hizmetlerimize
hız kesmeden devam edecek, büyük projelerimizin kazanımlarıyla
gücümüze güç katarak ülkemizin bölgesindeki ve dünyadaki güçlü konumunu
sağlamlaştıracağız.
Türkiye
Yüzyılının miladı olan ve cumhuriyetimizin 100üncü
yılına girdiğimiz 2023 yılının aziz milletimize
ve bütün insanlığa hayırlar getirmesini diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Girgin
6.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, TÜİKin
açıklamış olduğu enflasyon rakamına ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN
(Muğla) Teşekkürler Sayın Başkan.
TÜİK yine
yapacağını yaptı; çalışanın, emeklinin
hakkını çaldı, resmî enflasyonu düşük çıkardı,
tartışmalı enflasyon oranlarıyla milyonlarca
çalışanın ve emeklinin kaderini belirledi. Herkes sokakta
enflasyonu görüyor; açıkta işlenen günahın tenhada özrü olmaz.
Emeklinin, emekçinin, dul ve yetimin yenen kul hakkının hesabı
elbet sorulur. En düşük işçi emekli aylığı 2002de
asgari ücretin yüzde 40 üstündeydi, yirmi yıl sonra asgari ücretin yüzde
36 altına düştü. 2002deki düzeyini koruması için en düşük
emekli aylığı şu an bile en az 7.700 TL
olmalıydı, oysa hazine desteğiyle 3.500 TL. İntibak
yasasıyla, aylık bağlama oranının düzeltilmesiyle,
refah payı verilmesiyle, gerçek enflasyon farkı verilmesiyle en
düşük emekli maaşını asgari ücret düzeyine çıkarın,
emekliyi gözden çıkarmayın.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Ekinci
7.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin, Diyarbakır Milletvekili
Oya Eronatın oğlu Eren Şahinin şehit edilişinin
15inci yılına ve 29 Aralık günü Demir Grup Sivassporun
oynadığı maça ilişkin açıklaması
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Teşekkür ediyorum Kıymetli Başkan.
Cumhuriyetimizin 100üncü
yılına, yeni Türkiye Yüzyılına girdiğimiz bugünlerde
2023 yılını kutluyor, sağlık, huzur, mutluluk
getirmesini diliyorum.
Diyarbakır
Milletvekilimiz Oya Eronat ablamızın on beş yıl önce
hainler tarafından şehit edilen evladı Eren Şahin
evladımıza rahmet, Oya ablamıza da sabır diliyorum.
29 Aralık günü kendi
sahamızda oynadığımız Galatasaray maçının
51inci dakikasında nizami golümüz iptal edilmiş, niçin iptal
edildiği bu saate kadar açıklanamamıştır. Kulübümüz,
Futbol Federasyonuna maçın tekrarlanması için müracaat etmiş
olup tüm Sivaslılar olarak Futbol Federasyonundan maçın
tekrarını istiyoruz. Demir Grup Sivasspor sizlerin yiyeceği
kolay bir lokma değildir, tüm Sivaslıların göz bebeğidir.
Buradan Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Taşkın
8.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Mersinin
ve Tarsusun düşman işgalinden kurtuluşlarının
101inci yıl dönümüne ve AK PARTİnin Mersine eser ve hizmet
kazandırmaya devam edeceğine ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2023 yılının
Gazi Meclisimiz, ülkemiz, aziz milletimiz ve tüm insanlık için
hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Akdenizin incisi seçim
bölgem Mersinin bugün, 3 Ocak düşman işgalinden kurtuluşunun
101inci yıl dönümünü kutluyorum.
Yine, kadim şehir
Tarsusumuzun düşman işgalinden kurtuluşunun 101inci yıl
dönümünü de geçtiğimiz 27 Aralık günü Tarsusta büyük bir
coşkuyla kutladık. Bu vesileyle, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi
Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları başta olmak üzere
Kurtuluş Savaşımızın tüm şehit ve gazilerini
rahmet, minnet ve saygıyla yâd ediyorum.
AK PARTİ olarak
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
güçlü liderliğinde, 81 ilde olduğu gibi Mersine de eser ve hizmet
kazandırmaya devam edeceğiz diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Özkan
9.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, Mersinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 101inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bundan tam yüz bir yıl
önce Mersinliler, milletin azmi ve inancı karşısında hiçbir
gücün duramayacağını bütün dünyaya ilan etmiştir. Gazi
Mustafa Kemal Atatürk Arkadaşlar, gidip Toros Dağlarına
bakınız; eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve
o çadırda bir duman tütüyorsa şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada
hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez. sözüyle Mersinlilerin
bağrında bağımsızlık ateşini
yakmıştır. Bugün bizzat katılım
sağladığım, onur ve gurur duyduğum Mersinimin
düşman işgalinden kurtuluşunun 101inci yıl dönümünü
kutluyorum.
Başta Gazi Mustafa Kemal
Atatürk olmak üzere, kurtuluş mücadelesinde vatan uğruna
canlarını feda eden aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi
saygıyla ve minnetle anıyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Güneş
10.- Uşak Milletvekili İsmail Güneşin, 2022
yılında ihracatta rekor kırıldığına
ilişkin açıklaması
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2002
yılında 36,1 milyar dolar olan ihracatımız 7 kat
artış göstererek 2022 yılında 254,2 milyar dolarla
cumhuriyet tarihinin rekoru kırılmıştır, bir önceki
yıla göre de yüzde 12,9 oranında artış göstermiştir.
İhracat ailesine katılan yeni firma sayısı 9.700ü
aşmış, 1 milyar doların üzerinde ihracat yapan il
sayısı 5ten 24e yükselmiş, millî paramızla ihracat
yapılan ülke ve bölge sayısı 197ye
ulaşmıştır. Mal ve hizmet ihracatında
yazdığımız başarı hikâyesinde, dünyanın dört
bir yanınına ihracat gerçekleştiren, üretimde ve yönetimde emek
veren tüm ihracatçılarımıza teşekkür ediyorum. Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde,
Türkiye Yüzyılı vizyonuyla nice rekorlara, hedeflerimize emin
adımlarla ilerliyoruz. 2022 yılı ihracat
rakamımızın
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Önal
11.- Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önalın, çırak ve
stajyerlerin sigorta başlangıç tarihlerine ilişkin
açıklaması
AHMET ÖNAL
(Kırıkkale) Teşekkürler Sayın Başkan.
Çırak ve stajyerlerin
mesleki eğitime başladıkları tarihte yapılan sigorta
ne yazık ki yaşlılık sigortası olarak kabul
edilmemektedir. Bu nedenle yüz binlerce emekçi emeklilik hakkına
erişemiyor, anayasal haklarından mahrum ediliyor.
18 yaş altında,
mesleki eğitimin başladığı tarih emekliliğe esas
sigorta başlangıç tarihi olarak kabul edilmelidir. Anayasanın
eşitlik ilkesi de dikkate alınarak uygulamada adaletin
sağlanması için, aslında fiilen bir çalışmaya ve
sigortalılığa dayanan çıraklık ve staj sürelerine
borçlanma hakkı tanınmalı, bu çalışmalar uzun vadeli
sigorta kolları bakımından da sigortalılık
başlangıç tarihi olarak esas alınmalıdır. Böylece
yaşanılan mağduriyetler giderilecek; bunun yanında mesleki
eğitim de özendirilmiş olacaktır diyor, teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Gaytancıoğlu
12.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Edirnenin
İpsala ilçesine bağlı Kocahıdır köyündeki
vatandaşların yaşadığı mağduriyete
ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AKPnin devleti yazboz
tahtasına çevirmesinin bedelini vatandaşımız ödüyor.
İşler yasalara göre değil, kişilerin sabahları hangi
taraftan kalktığına göre yapılıyor. Bunun bir örneğini
de İpsala Kocahıdır köyünde gördük. Bundan beş sene önce
İpsala Malmüdürlüğü arazi dağıttı, tam 2.500 dekar;
hak sahiplerine 13er dekar verdi, toplam 135 kişiye. Parası olanlar
peşin parayla sahip oldular, hemen tapularını aldılar; parası
olmayanlara da Sen 5 taksitte ödeyebilirsin. dediler. Şimdi, 4üncü
yılına gelince denilen şu: Burada bir sorun var. Siz bu sene
ÇKS düzenlemeyin; parayı yatırın, bekleyin. Mazot ve gübre
desteği yok. Soruşturma yürütülüyor. 200e yakın çiftçi
mağdur, bu nasıl iştir? Devlet vatandaşıyla bir
anlaşma yaptıysa buna uymak, vatandaşı korumak
zorundadır. İpsala Kocahıdır köyündeki
vatandaşlarımızı daha fazla mağdur etmeyin,
haklarını hemen verin.
BAŞKAN Sayın
Güzelmansur
13.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, Hataydaki
zeytinliklerin imara açılmasına ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hatay, Akdeniz Bölgesinde
zeytin üretiminin en çok olduğu ildir. Ülkemizde zeytin üretiminin yüzde
10una yakını Hatayda üretiliyor. Zeytin, Hatay için bu kadar önemli
bir ürün ama zeytinlikler imara açılarak zeytin ağaçlarımız
bir bir yok edilmek isteniyor. İçinde binlerce zeytin ağacı olan
araziler TOKİye devrediliyor. Değirmenbaşı Mahallesinde
içinde zeytin ağaçları olan 670 dönüm arazi TOKİye
devredilmiş; burada otuz beş kırk yıllık zeytin
ağaçları var, mahallenin yüzde 70i buradaki zeytinden geçimini
sağlıyor. Kimse TOKİ ev yapmasın. demiyor, konut
yapılacak onlarca yer varken neden zeytin ağaçlarının olduğu
araziler seçiliyor? Bu iktidarın zeytinle olan derdi nedir? Zeytinden
geçimini sağlayan vatandaşa garazı nedir? Bu
yanlışlıktan acilen dönülmeli. Zeytin ağaçlarının
ve vatandaşlarımızın rahat
bırakılmasını istiyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Arkaz
14.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, 2-8 Ocak Veremle
Savaş Haftasına ilişkin açıklaması
HAYATİ ARKAZ
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Milletimizin yeni
yılını kutluyorum.
2-8 Ocak Veremle Savaş
Haftasıdır. Halk arasında verem olarak bilinen tüberküloz
bulaşıcı bir hastalıktır. Belirtileri; iki haftadan
uzun süren öksürük, ateş ve gece terlemesi, kilo kaybı, hâlsizlik ve
yorgunluk, tükürükte kan, göğüs ve sırt
ağrısıdır. Verem önlenebilir ve tedavi edilebilir bir
hastalıktır. Veremden korunmanın en etkili yolu hızlı
tanıdır. Günümüzde kullanılan ilaçlar çok güçlüdür ve
tedavilerinde başarıları sonuçlar alınmaktadır.
Son olarak 2nci ayda
bebeklere mutlaka verem aşısı uygulanmalıdır diyorum,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Şimşek
15.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, Mersinin
düşman işgalinden kurtuluşunun 101inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
19 Mayıs 1919da
Samsunda yakılan kurtuluş ateşi bütün yurdu sarmış,
27 Aralıkta Tarsus, 3 Ocakta da Mersinin kurtuluşu
sağlanmıştır. Bugün Mersinin kurtuluşunun 101inci
yıl dönümü büyük bir coşkuyla kutlanıyor. Gazi Mustafa Kemal
Atatürk, Mersine yaptığı bir gezide sahilde gördüğü
görkemli bir binayı işaret ederek Bu köşk kimin? diye sorar.
Derler ki: Kirkorun. Yanındaki bina kimin? der. O da Yorgonun.
derler. Diğeri kimin? O da Salomonun. derler. Atatürk sinirlenir ve
Onlar bunları yapıyorken siz neredeydiniz? diye sorar.
Toplananların arasında yaşlı bir köylü Paşam, biz
Yemen'de, Tuna boylarında, Balkanlar'da, Kafkasya'da, Çanakkale'de
savaşıyorduk. der. Atatürk, hatıralarında Hayatta cevap
veremediğim yegâne insan bu ak saçlı ihtiyar olmuştur. der ve
tarihî sözünü söyler: Mersinliler, Mersin'e sahip çıkınız.
Kurtuluşun 101inci
yılını kutluyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Sayın
Aydın
16.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğluna siyasi
bir kararla verilen cezaya ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
14 Aralıkta 16 milyon
İstanbullunun iradesiyle sandıktan galip çıkan
İmamoğlu'na siyasi bir kararla ceza verildi. Bu siyasi kararın
öncesindeki konuşmalar da basına yansıdı yani kararın
nasıl alındığını artık bütün kamuoyu
açık seçik görmekte. Ancak, iktidar, buna rağmen sadece bununla
yetinmeyip türlü türlü başka bahaneler uydurarak -işte terör
soruşturması, İstanbul'daki Fatih tablosu gibi sebeplerle- milletin
iradesine, halkın iradesine karşı bir tavır
sergilemektedir. Buradan uyarıyoruz: Daha önce iki defa bunu
yaptınız ve karşılığını
aldınız. Bu tavrınız devam ederse emin olun seçimden önce
İstanbul'un olanaklarını kullanmak için
yaptığınız bu operasyon da
başarısızlıkla sonuçlanacak, önce genel seçimde, daha sonra
da yerel seçimde halkımız size gerekli cevabı sandıkta
verecektir diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
Kılavuz
17.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, Mersinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 101inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Her karışına
Türk'ün mühür vurduğu, vatana ve millete ram olan, şehitlerin nice
kahramanlık destanları yazdığı, Millî Mücadelenin
abide şehri Mersinimizin düşman işgalinden kurtuluşunun
101inci yılını büyük bir onur, gurur ve iftiharla idrak etmenin
bahtiyarlığını ve kıvancını
yaşamaktayız.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün
Arkadaşlar, gidip Toros Dağları'na bakınız, eğer
orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman
tütüyorsa şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla
bizi yenemez. düsturuyla düşman çizmelerine vatan
toprağını çiğnetmeyen, millî mukaddesata leke
düşürmeyen şanlı ecdadımızı ve kahraman
şehitlerimizi rahmetle, minnetle anıyor, aziz hatıraları
önünde saygıyla eğiliyorum. Tüm Mersinli hemşehrilerimizin
kurtuluş gününü kutluyorum.
BAŞKAN - Sayın
Kasap
18.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, Kütahyadaki
doğal gaz dağıtım şirketinin devam eden zulmüne
ilişkin açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya)
Teşekkürler Sayın Başkan.
İktidarın yok
saydığı Kütahyada, Kütahyamızda mevcut doğal gaz
dağıtım şirketi, EPDKnin çıkardığı
adaletsiz fatura yönetmeliğiyle tüm uyarılara, tüketici hakem heyeti
kararlarına, yargı kararlarına rağmen zulme devam ediyor.
Parasını peşin ödediğiniz doğal gaza, ön ödemeli sayaç
vasıtasıyla sürekli, her ay, haftalık zamlar uygulanıyor ve
bunlar bir sonraki fatura döneminde sizden tahsil ediliyor. Şirket
bildiğini okuyor, yapılan tüm uyarılara rağmen, yargı
kararlarına rağmen şirket hâlâ bildiğini okuyor. Emeklinin,
işçinin, garibanın ocağına incir dikiliyor, bu karda
kışta insanlar soğuğa mahkûm ediliyor, 35 bin abone her ay
mağdur ediliyor. Bu zulme son vereceğiz, birkaç ay kaldı, az
kaldı, geliyor gelmekte olan; yeni yılda bu zulüm bitecek.
Teşekkürler Sayın
Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
Aycan
19.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, engellilerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN
(Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, engellilik hayatın bir
gerçeğidir. Engelli kişi sayısı gittikçe artmaktadır,
engelli bireylerin beklentileri de sorunları da beraberinde
artmaktadır. Engellilerin hayatını kolaylaştırmak,
hayatındaki engelleri kaldırmak gerekir.
Engelli bireylerin hastaneden
almak zorunda olduğu raporlar sıkıntı yaratmaktır. Bu
konuda bir kolaylaştırma yapmak gerekir. Örneğin, ayrı bir
engelli kurulu oluşturulabilir. Her sene istenen raporu
alamadığı zaman, engelli, çeşitli mağduriyetler
yaşamaktadır.
Engellilerin en önemli
isteği ise iştir fakat özel sektör engelli kotalarına uymamakta
ve engelli istihdamı yapmamaktadır, bu konuda gerekli denetimi yapmak
uygun olacaktır.
Engellilerin en önemli
beklentisi kamu kuruluşlarındandır. Uzun süredir engelli
ataması yapılmamaktadır; sağlıkta, eğitimde, tüm
kamu kuruluşlarında engelli ataması büyük beklenti hâline
dönüşmüştür. Engelli ataması yapılmasını uygun
görüyor ve bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Gül
Yılmaz...
20.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmazın, Mersinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 101inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün, Akdenizin incisi,
tarımın başkenti, mavinin ve yeşilin buluştuğu en
güzel şehrimiz olan seçim bölgem Mersinimizin düşman işgalinden
kurtuluşunun 101inci yıl dönümü. Kurtuluş Savaşı'nda
verdiğimiz varoluş mücadelesinde Mersin'imiz Arkadaşlar, gidip
Toros Dağlarına bakınız, eğer orada bir tek Yörük
çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa şunu çok
iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez. diyen Gazi
Mustafa Kemal Atatürk'ün inancını boşa
çıkarmamıştır ve Toros Dağlarındaki o Yörük
çadırlarından yükselen duman bundan sonra da tütmeye, aziz
vatanımız ilelebet payidar kalmaya, al bayrağımız her
daim dalgalanmaya devam edecektir. Bu vesileyle bizlere bu toprakları
vatan yapan kahraman ecdadımızı rahmet ve minnetle yâd ederken
Mersin'imizin kurtuluş yıl dönümünü kutluyor, kıymetli
hemşehrilerime saygı ve selamlarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Kaplan...
21.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplanın, TÜİKin
açıklamış olduğu enflasyon rakamına ilişkin
açıklaması
İRFAN KAPLAN (Gaziantep)
Teşekkürler Sayın Başkan.
TÜİK yıllık
enflasyonu yüzde 64,27 olarak açıkladı. TÜİK'in gerçeği
yansıtmayan rakamları yüzünden milyonlarca emeklinin ve memurun
maaşı pula döndü. Asgari ücrete yapılan 3 bin liralık zam
şimdiden eridi gitti. Yeni yıla girer girmez zam yağmuru
başladı. Bir koli yumurta 100 liraya dayandı, peynir 150-200
liradan satılıyor. Temel gıdaya ve temel ihtiyaç malzemelerine
erişim lüks hâle geldi. AK PARTİnin beceriksiz ekonomi
politikası cepleri boşalttı. Çok değil, beş altı
ay sonra bu zulüm bitecek; işçimiz, emeklimiz, memurumuz Cumhuriyet Halk
Partimizin iktidarında hak ettiği değeri görecek.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
İlhan
22.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın, Delice
Irmağı üzerindeki tarihî Kızılcaali Köprüsünün faaliyet
dışı kalmasına ilişkin açıklaması
METİN İLHAN
(Kırşehir) Teşekkür ederim Başkanım.
Kırşehir ili
Çiçekdağı ve Akçakent ilçelerine bağlı 20nin üzerinde
köyümüzün Ankara kara yoluna bağlantısı olan Delice
Irmağı üzerindeki tarihî Kızılcaali Köprüsü yaşanan
tahribat sebebiyle ulaşıma kapatılmıştır. Bu
sorunu aşmak için köprünün yanında bulunan taş ocağı
tarafından köylülerle birlikte inşa edilen köprü ise güvenlik
gerekçesiyle yıktırılmıştır. Çok önemli bir
hattı birbirine bağlayan köprüyü kullanamayan köylüler, 70
kilometrelik Çiçekdağı hattını kullanmak zorunda
kalmışlardır. Gerek zaman gerek ekonomi gerekse de can
güvenliği açısından köprünün faaliyet dışı
kalması bölge insanı açısından büyük sorunların
yaşanmasına sebep olmaktadır. Çok tehlikeli olmasına
rağmen bazı kişiler yolu kısaltmak adına tren yolunu
bile kullanmaktadırlar. Hatta geçen hafta da bu sebeple tren kazası
olmuş, bir vatandaşımız ağır yaralı olarak
tedavi altına alınmıştır. Buradan yetkililere
sesleniyorum: Bir an önce ya köprüyü tamir edin ya da bölgede trafiği
rahatlatacak yeni bir alternatif bulun.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Tutdere
23.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin,
Adıyamandaki hastanelerdeki randevu çilesine ilişkin
açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE
(Adıyaman) Teşekkürler Başkan.
Seçim bölgem olan
Adıyamanda özellikle 400 yataklı hastanemiz ve Kadın Doğum
ve Çocuk Hastalıkları Hastanesinde
vatandaşlarımızın randevu çilesi devam ediyor,
yurttaşlar saatlerce sıra almak için kuyrukta bekliyorlar. Ben
buradan Sağlık Bakanlığına ve İl Sağlık
Müdürlüğüne açıkça çağrı yapıyorum:
Vatandaşlarımızın bu mağduriyetini giderin. Eksik
branşlardaki uzman doktorların bir an evvel atamalarını
yapın. Bütün çabalarına ve gayretlerine rağmen sağlık
çalışanlarımız bu kuyrukları bitiremiyorlar. Fiziki
şartların yetersizliğini de bir an evvel giderin.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Antmen
24.- Mersin Milletvekili Alpay Antmenin, Mersinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 101inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ALPAY ANTMEN (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün seçim bölgem,
Akdenizin en güzel şehri, turunçgiller diyarı, tarımın
başkenti, turizmin en önemli şehirlerinden biri olacak, arkeoloji ve
sanatta çığır açacak bir kent olacak Mersinimizin
kurtuluşunun 101inci yıl dönümü. Bu yıl dönümünde ben, bu güzel
ülkeyi bize kazandıran başta Ulu Önder, Ebedî Başkomutan Gazi
Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün şehitlerimizi ve bütün gazilerimizi
Allahtan rahmet, minnet ve şükranla anıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) Mersinimizin kurtuluşunu
tekrar kutluyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Karahocagil
25.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin,
gıdaların tarladan sofraya her aşamada denetlendiğine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA LEVENT
KARAHOCAGİL (Amasya) Teşekkür ediyorum Başkanım.
2023
yılımızın hayırlı olmasını diliyorum.
Ülkemizde gıdalar,
tarladan sofraya her aşamada denetleniyor. Tarım ve
Orman Bakanlığımız tarafından gıda üretim,
satış ve toplu tüketim yerlerine yönelik denetimler her geçen
yıl artarak sürdürülmektedir. 2022 yılı Kasım ayı
itibarıyla 7.500 kontrol görevlisi tarafından 1 milyon 100 bin
denetim gerçekleştirilmiştir. Gıdaların uygunluk kontrolleri
41 kamu ve 101 özel gıda kontrol laboratuvarında
yapılmaktadır. Tüketici en iyi denetçidir.
yaklaşımıyla 7/24 hizmet veren Alo 174 Gıda Hattıyla
şikâyet ve talepler değerlendirilerek
cevaplandırılmaktadır. Bugüne kadar 2,8 milyon başvuru
alınmıştır. 2002 yılında 1.500 olan denetçi
sayısı 2021 yılında 5 kat artışla 7.245e
yükselmiştir. 2002 yılında 40 bin olan denetim sayısı
2021
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ümit
Yılmaz? Yok.
Sayın Cora
26.- Trabzon Milletvekili Salih Coranın, iktidarın 2022
yılındaki icraatlarına ilişkin açıklaması
SALİH CORA (Trabzon)
Değerli Başkanım, kıymetli milletvekilleri; öncelikle yeni
yılınızı kutluyorum.
İfade etmek isterim ki
bereketli bir yılı geride bıraktık. İktisadi zeminde
önemli gelişmeler yaşandı. Yerli ve millî otomobilimiz Toggu
banttan indirdik. Yerli ve millî insansız savaş uçağımız
KIZILELMAyı hangardan çıkardık. Son keşiflerle birlikte
710 milyar metreküp doğal gazı ekonomimize kazandırıyoruz.
Başta Gabar olmak üzere terörden temizlenen yerlerden petrol
fışkırıyor. Tarihin en büyük sosyal konut hamlesini
başlattık.
Çalışma
hayatında da önemli düzenlemeler yaptık. Tüm kamu
çalışanlarındaki ek gösterge beklentisini çözdük.
Sözleşmelileri kadroya alıyoruz. Emeklilikte yaşa
takılanların beklentilerini yaş şartı
olmaksızın çözdük. Asgari ücret 8.500 TL olarak belirlendi. Memur ve
emekliye yüzde 25 zam öngörüldü. Üniversite öğrencilerimizin kullandığı
yükseköğrenim kredi borçlarının faizlerini sildik. Elektrik ve
doğal gaza kısmi indirim getirdik.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Durmuşoğlu...
27.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, 2022
yılında ihracatta rekor kırıldığına
ilişkin açıklaması
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Teşekkürler Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde büyüyen ve güçlenen
Türkiye yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. Üretim ve istihdamı ön
planda tutan Türkiye ekonomi modelimiz sayesinde üretmeye ve dünyanın dört
bir yanına Türk ürünlerini ihraç etmeye devam ediyoruz. Mal ve hizmet
ihracatında yazdığımız başarı hikâyesiyle
2022 yılı ihracatımız geçen yıla göre yüzde 12,9
oranında artışla 254,2 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Cumhuriyet tarihimizin rekoru olan bu ihracat rakamı ülkemize, milletimize
hayırlı olsun. Bu tarihî başarımızın elde
edilmesini sağlayan sanayicilerimizi ve gizli kahramanlar olan emekçi kardeşlerimizi
kutluyorum. 2023 hedeflerimizle cumhuriyetin ilk yüzyılında
yapılanları 3e, 5e, 10a katlayan hizmet yolculuğumuza devam
edeceğiz. Ülkemizi Türkiye Yüzyılına hazırlarken bundan
önce olduğu gibi bundan sonra da her alanda vatandaşlarımızın
yanında olmaya devam edeceğiz diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Hancıoğlu
28.- Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlunun, Samsun
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Rektörlüğünün uygulamalarına
ilişkin açıklaması
NESLİHAN HANCIOĞLU
(Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Samsun Ondokuz Mayıs
Üniversitesi öğrencileri yayıncılık ilkelerine,
duruşuna çok değer verdikleri Oğuzhan Uğur'u
üniversitelerine davet ettiler; Rektörlük salon vermeyerek öğrencilerin bu
etkinliği gerçekleştirmesine engel oldu. Rektörlüğün gerekçesi
de şöyle: Oğuzhan Uğur'u çok siyasi buluyoruz. Çok siyasi
diye Oğuzhan Uğur'a salon vermiyorsunuz ama iktidar partisinin Genel
Başkan Yardımcısı Ömer İleri'ye o kampüste etkinlik
düzenliyorsunuz. Üniversite gençliğinin aklıyla mı alay
ediyorsunuz? Bugün iktidar koltuğunda oturanlar ya da iktidarın
bahşettiği koltuklarda oturanlar şunu çok iyi bilsin: Ne gençler
sizin emir erinizdir ne de üniversiteler sizin çiftliğinizdir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Aydoğan
29.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğanın, yüz
binlerce çocuğun okula gidemediğine ilişkin açıklaması
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Herkese adaletli bir yıl
diliyorum.
Sayın Genel
Başkanımızın Kayseri ziyareti sırasında,
televizyon ekranlarında hepimiz gördük; bir anne ekrana dönerek elinde
çocuğunun beslenme çantasını gösterdi, 200 cc'lik bir su ve içi
boş yarım sandviç ekmek. Vicdanı olan hiç kimsenin
kabullenemeyeceği bu görüntüyü herkesin gözünün önüne getiriyorum.
Ekmeğin büyük şehirlerde 6 lira olduğu bir dönemden geçiyoruz; bu,
sizin eseriniz. Ama asıl söyleyecek olduğum şu: Her 3 çocuktan
1inin aç olduğu bir ülkede yüz binlerce çocuğun özellikle büyük
kentlerin varoşlarında okula bile gidemediği bir gerçeği
yaşıyoruz. Dijitalleşmeyle övünen iktidarınız bu
çocukların niye okula gidemediğini, ailelerin servis ücretini
ödeyemediğini, çocukların aç, yoksul, eve tıkılı hâlde
yaşadığını görebilecek yerde duruyor. Yüz binlerce
çocuk okula gitmezken siz nasıl rahat uyuyorsunuz? (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Yalım...
30.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, EYTli
BAĞ-KURlulara ve staj mağdurlarına ilişkin
açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yıllardır
haklarını savunduğumuz EYT'lilerin yani emeklilikte yaşa
takılanların EYT sorununu çözdürdük ancak neredeyse
yarısının sorunu kısmi çözüldü. Yani BAĞ-KURlular...
BAĞ-KUR'luların, peki, bu ülkede Sosyal Güvenlik Kurumu olarak
karşılığı yok mu? Nasıl sigortalı
çalışan vatandaşlarımız 5000 iş gününde emekli
oldularsa BAĞ-KURluların da 9000 gün değil, 5000 iş
gününde emekli olmalarını buradan Çalışma Bakanından
ve de Sayın Erdoğan'dan özellikle talep ediyorum tüm BAĞ-KURlu
vatandaşlarımız adına.
Aynı şekilde, staj
mağdurlarının da sorunlarının çözülmesini acilen talep
ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Çolakoğlu
31.- Zonguldak Milletvekili Ahmet Çolakoğlunun,
Cumhurbaşkanının doğal gaz rezerviyle ilgili
yaptığı son açıklamaya ilişkin açıklaması
AHMET ÇOLAKOĞLU
(Zonguldak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhurbaşkanımızın yaptığı son doğal
gaz rezerv açıklamasıyla yine Türkiye'nin gücü ve azmi ortaya
çıkmıştır.
Bölgem olan Zonguldak Çaycuma
Filyos açıklarında Çaycuma-1 Kuyusunda bulunan 58 milyar metreküp
rezervle doğal gaz keşfimiz 710 milyar metreküpe
ulaşmıştır.
On gün önce Enerji
Bakanımız ve Enerji Komisyonu Başkanımız ve Komisyon
üyelerimizle beraber Filyos bölgesinde doğal gazın karaya
ulaştığı tesislere ziyarette bulunduk. Burada 8 bin
personelimiz yirmi dört saat esasına göre fedakârlıklarla
çalışmaya devam etmektedir. 2023 yılı ilk çeyreğinde
yerli ve millî doğal gazımız,
Cumhurbaşkanımızın dediği gibi, evlerimizde ve
mutfağımızda olacaktır.
Buradan inanmayanlara sadece
şunu söylüyorum: Gölge etmeyin, başka ihsan istemeyiz!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi, sisteme giren Grup Başkan Vekillerinin söz
taleplerini karşılayacağım ama şu anda sistemde kimse
yok gördüğüm kadarıyla.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O zaman
gündeme geçin.
BAŞKAN Sayın
Usta
32.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, 2023 yılında
yapılacak olan seçime, silahlı saldırı sonucu
hayatını kaybeden Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı
Doçent Doktor Sinan Ateşe, Mersinin Fransız işgalinden
kurtuluşunun 101inci yıl dönümüne, TÜİKin
açıkladığı enflasyon rakamına ve memur ve emeklinin
maaşlarına yapılacak zamma ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2023 yılının
ilk konuşmasına aziz milletimizin yeni yılını en içten
dileklerimle kutlayarak başlamak istiyorum. Yeni yılda ülkemize huzur
ve refah diliyorum. Siyasi kutuplaşma ve ekonomik darboğaz içerisinde
geçen zorlu bir yılı geride bıraktık. Yeni yılla
birlikte gelecek olan seçim sandığı ülkemiz üzerinde
doğacak olan güneşin de müjdeleyicisi olacaktır. 2023
yılında milletimizle el ele vererek hep birlikte güzel günlerin
tadını çıkaracağız; o sene bu sene olacak. Bu sene
İYİ Parti iktidarıyla birlikte, Türkiye, 2nci
yüzyılında hak ettiği yeri alacak,
vatandaşlarımız refaha kavuşacak. Devletin yönetimi tek bir
kişinin keyfine değil, hukukun gerektirdiği kanunlara
bağlanacak. Ben yaptım, oldu. anlayışıyla hareket
etmek yerine ortak akıl esas alınacak, saray ve çevresine değil,
millete hizmet anlayışı egemen olacak. Fikri hür, vicdanı
hür düşüncenin önü açılacak, sanatçılar, akademisyenler dâhil
toplumun tüm kesimleri düşüncelerinden ötürü dışlanmayacak.
Liyakat esas alınacak, torpil son bulacak. Kuvvetler
ayrılığı esas alınacak, hükûmet sistemi denge
denetleme mekanizmasıyla kurulacak. Meclisin yetkileri
artırılacak. Egemenlik bir zümrenin ya da bir ailenin değil,
yeniden, kayıtsız şartsız milletin olacak. Sadece kanunlar
esas alınarak yargı bağımsızlığı
sağlanacak. Yargı üzerindeki siyasi baskı ve müdahale son
bulacak. Bir şey değişecek, her şey değişecek.
Seçimle birlikte yılın ikinci yarısında
şahlanış gerçekleşecek. Milletimiz bize güvensin; her
şeyin güzel olacağı günlere çok az kaldı.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 30 Aralık cuma günü Çukurambar'da
uğradığı silahlı saldırı sonucu
hayatını kaybeden Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı
Doçent Doktor Sinan Ateş'e Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum. Derin
bir üzüntü duyduğumuzu buradan ifade etmek isterim, ailesine ve
sevenlerine de başsağlığı dilerim. İnşallah
bu menfur saldırının meçhulleri bir an evvel yakalanır ve
konu aydınlatılır.
Mersin'in Fransız
işgalinden kurtuluşunun 101inci yıl dönümü bugün. Bu vesileyle,
ben, kurtuluş mücadelesine katılan ve şehit olan bütün
milletimizi ve gazilerimizi rahmetle, minnetle yâd ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün biliyorsunuz enflasyon rakamları
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklandı. Enflasyon
rakamı, TÜİK rakamlarına göre tüketici enflasyonu yüzde 64,3
oldu. Şimdi, öteden beri, ta 1970li yıllardan beri İstanbul
Ticaret Odası da buna benzer bir şekilde enflasyon rakamını
açıklıyor. Geçmişe baktığınız zaman
İstanbul Ticaret Odası ile Türkiye İstatistik Kurumunun tüketici
enflasyonu arasında böyle bazen 1 puan, 2 puan fark olur; kimi zaman
birisi üstte, kimi zaman bir altta olur. Şimdi fakat bu yıl tabii,
bakıyorsunuz, aradaki fark 28,7ye çıkmış yani TÜİK'in
64,3 dediği tüketici enflasyonuna İTO yüzde 93 diyor. Bakın, bu
bir kamu kurumu sayılır yani bir meslek kuruluşu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Yani
dolayısıyla hani hep iddia ediyorduk Türkiye İstatistik Kurumu
enflasyon rakamlarını baskılıyor. diye, bu çok net bir
şekilde ortaya çıkmıştır. Artık
bağımsız akademisyenlerin yüzde 137,6 bulduğu rakama
gitmiyorum bile yani bu da bir benchmark olarak alınabilir,
alınması da gerekir. Şimdi, dolayısıyla bu, tabii,
nasıl bir sonuç doğuruyor? Şu anda çok net bir şekilde bu
Türkiye İstatistik Kurumu çalışanların ve emeklilerin
maaşlarına, aylıklarına, gelirine, rızkına
çökmüştür. Bu çok net bir şekilde böyledir. Yani hiç olmazsa
geçmişte olduğu kadarıyla İstanbul Ticaret Odasıyla
paralel bir açıklama yapmış olsaydı
Geçmiş hep öyle
olduğu için söylüyorum. Hani geçmişte farklılıklar olur,
onu kriter alamazsınız ama bu seri geçmişte hep aynı
giderken bu yıl niye farklılaştı değerli
arkadaşlar? Dolayısıyla, bir defa, en az yüzde 28,7
çalışanların ve emeklilerin gelir kaybı olmuştur bu
cenahtan baktığımız zaman.
Şimdi, tabii, işin
bir de başka boyutu var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun)
Bakın, TÜFE rakamını esas alsak bile, daha doğrusu
TÜİK'in rakamını esas alsak bile; şimdi, yılın
sonunda veya altı aylık dönemlerin sonunda enflasyon farkı
verilmesi -bunu hep buradan izah ettik yani grafiklerle izah ettik, defalarca
söyledik- refah kaybını telafi etmiyor, bu farklı bir şey.
Şimdi, Profesör Doktor
Hakan Kara'nın çalışması var. Yani az önce o
baskılanmış, yalan, sahte TÜİK rakamına göre bile
yüzde 26 zam yapılması lazım ki yılbaşında
Hangi
varsayımla? Sıfır enflasyon varsayımıyla. Bakın,
Sayın Başkan, 2023 yılında enflasyonun sıfır
olacağını varsayalım, hiçbir fiyat artışı
olmamış olsa bile, TÜİK rakamına göre olan enflasyondan
ortaya çıkan, o hesaplama nedeniyle ortaya çıkan kaybın telafi
edilebilmesi için yılbaşında yüzde 26 maaş
artışı olması lazım; emeklilerde, çalışanlarda
ve memurlarda; yüzde 26. İTO'ya göre alırsak, İTO
rakamının geçmişte olduğu gibi
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayalım.
ERHAN USTA (Samsun) Yani
onun daha doğru olduğunu, baskılanmamış olduğunu
kabul edersek yine, bakın, 2023 yılında sıfır
enflasyon varsayımıyla, hiç enflasyon olmayacak
varsayımıyla, 2022den doğacak, sadece bir yıldan
doğacak refah kaybının telafi edilebilmesi için
yılbaşında yüzde 43 zam yapılması lazım. Bunun
üzerine bir de ne koyacaksınız? Yıl içerisinde öngördüğünüz
enflasyonu. Bu gidişle, yıl sonunda bu enflasyonun -birazdan
vergileri de söyleyeceğim- yüzde 50nin altında çıkması
mümkün değil. O zaman bunu da bunun üzerine koymak lazım. Sayın
Cumhurbaşkanı ne açıkladı? Bugün yüzde 25
açıkladı memurlar ve emekliler için ocak ayı maaşı
artışını. Ya, bu, insanlarla dalga geçmek gibi bir
şey. Yani bakın, sıfır enflasyon olsa bile 2023te, bu
kayıpların telafi edilebilmesi için yüzde 43 artış
gerekiyor. Peki yüzde 25
Sayın Cumhurbaşkanına ben buradan
sormak istiyorum: Yani gelecek yıl için yüzde 25 diyorsunuz emeklilere ve
memurlara, şimdi ama bütün vergilerin neredeyse -yani maktu, miktar olarak
belli olan vergiler, harçlar- tamamı yüzde 123 artırıldı. O
zaman bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Böyle bir şey olabilir mi?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun)
Bitireceğim Başkanım.
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim Başkanım.
Şimdi, damga vergisi,
pasaport harcı, noter harcı, özel iletişim vergisi
-telefonlarımızdan, biliyorsunuz sürekli üzerinden vergi
alınıyor- maktu damga vergileri, ehliyet harcı, motorlu
taşıtlar vergisi, trafik cezaları, bütün idari para
cezalarının hepsi yüzde 123 artırılıyor. Böyle bir
şey olabilir mi? O zaman siz gidiyorsunuz, memura yüzde 25 veriyorsunuz,
bir de 2023 yılında enflasyon yüzde 25 olacak. diyorsunuz.
Birkaç tane trafik
cezasından özellikle örnek vermek istiyorum, herkesin
karşılaşacağı bir şey, yani hız
sınırının 70 olduğu bir yerde eğer 92yle
geçtiyseniz, bir saniye bile geçtiyseniz geçen yıl 888 lira veriyordunuz
bunun için ceza, şimdi bu 1.979 liraya çıktı, 2 bin liraya çıktı
değerli arkadaşlar; böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil.
Dolayısıyla biz, Hükûmeti, özellikle bu anlamda
Hem bu vergilerin
tekrar bir gözden geçirilme ihtiyacı vardır, bunların
aşağıya çekilme ihtiyacı vardır; ikincisi, bu yüzde
25lik artışın da yukarıya doğru biraz daha itilmesi
lazım,
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Son kez
açıyorum, buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Yoksa,
diğer türlü, milletimizin bu yoksulluğu, refah kaybı
azalmayacaktır, buna mutlak surette dikkat edilmesi lazım. Seçim
yılıdır, özellikle bu seçim yılında bunların telafi
edilmesi lazım.
Dış ticaretle
ilgili söyleyeceğim hususlar vardı ama onu da artık AK
PARTİ grup önergesinde konuşurum.
Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın
Akçay
33.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, keşfedilen
doğal gaz rezervlerine ve petrole, Türkiyenin millî enerji ve maden
politikasına ve ülkenin kronikleşmiş bazı
sorunlarının çözümü için önemli adımlar atılmaya devam
ettiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, aziz milletimizin,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarımızın ve tüm
Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışanlarının yeni
yılını tebrik ediyorum.
2023 yılının,
Türkiyemizin yeni yüzyılının ve Türkiye
Yüzyılının sıçrama yılı olmasını ve
nice şanlar ve şereflerle önümüzdeki yılları kutlamayı
diliyorum.
Sayın Başkan,
dünyada birçok ülke küresel enerji kriziyle ivme kazanan enerji dar
boğazıyla boğuşurken Türkiye, gelecek yüzyıllara damga
vuracak çalışmaları başarılı bir şekilde
yürütmektedir. Sakarya Gaz Sahasında doğal gaz arama faaliyetleri
yürüten Fatih sondaj gemimiz cumhuriyetimizin 99uncu yıl dönümünde
Çaycuma-1 Sahasında yeni sondaj çalışmalarına
başlamıştı; gece gündüz demeden yapılan yoğun
çalışmalar neticesinde Çaycuma-1 sondajında denizin
Türkiye, 7 uluslararası
doğal gaz boru hattı, 4 LNG tesisi, 2 yer altı doğal gaz
depolama tesisi ve yeni doğal gaz keşifleriyle enerjide terminal ülke
ve üretim üssü olarak kritik bir konuma ulaşmıştır.
Cumhuriyet tarihimizin en büyük projelerinden biri olan doğal gaz
keşiflerinin 2023 yılının ilk çeyreğinde
vatandaşlarımızla buluşacak olması ayrıca önemli
bir dönüm noktası olacaktır. Sondaj ve sismik arama faaliyetlerimiz,
denizlerde olduğu gibi karada da yoğun bir şekilde sürmektedir.
Gabarda 150 milyon ve Adanada 10 milyon varillik petrol keşifleriyle
günlük ilave 6.500 varil petrol üretimi sağlanmış, Türkiyenin
özel ve kamu günlük yurt içi varil üretimi 80 bine ulaşmıştır.
Türkiye, millî enerji ve
maden politikası doğrultusunda yerli ve millî kaynaklarıyla
küresel bir aktör ve enerji üssü olarak enerjinin gelecek
yıllarını şekillendirecektir. Bu vesileyle ülkemizin
yatırım ve kalkınma hamleleri adına çok önemli bir dönüm
noktası olan keşiflerde emeği geçen bütün yetkililerimizi,
görevlilerimizi ve çalışanlarımızı tebrik ve
teşekkür ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Ayrıca, son dönemde ülkemizin kronikleşmiş bazı
sorunlarının çözümü için önemli adımlar atılmaya da devam
etmektedir. Emeklilikte yaşa takılan 2 milyon 250 bin
vatandaşımızın yaş sınırına
takılmaksızın mağduriyetlerinin giderilmesi ve
sözleşmelilerin kadroya alınması için atılan adımlar
Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapacağımız kanuni
düzenlemelerle köklü bir çözüme kavuşacak, bu mesele de gündemden
tamamıyla çıkarılacaktır diyorum ve Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sağ olun.
Sayın Beştaş,
buyurun.
34.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
TÜİKin açıklamış olduğu enflasyon rakamına,
Afyon cezaevinde bulunan mahpuslar üzerinde çok büyük bir baskı
olduğuna, Siirtin yol sorununa, HDPli milletvekillerinin adalet
nöbetine, DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındırın
tutuklanmasına ve 2023 yılının mücadele ve kazanma
yılı olacağına ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, TÜİK, bugün 2022
yılının son ayının enflasyon verilerini
açıkladı; TÜİKe göre yüzde 1,18miş aralık ayı
enflasyonu. Doğrusu, hiç ENAG karşılaştırması
yapmaya gerek duymuyorum çünkü vatandaşlar gittikleri marketlerde,
yaptıkları alışverişlerde ya da bindikleri otobüslerde
zaten enflasyon oranlarını gayet kolaylıkla biliyorlar,
yaşıyorlar ve altında eziliyorlar. Rakam ve oran belirten
TÜİK ve onu direkt vesayet altına alan iktidar yıllardır
verilerle oynuyor. Verilerle oynamak,
dolandırıcılığın en ağır biçimlerinden
bir tanesidir, hem de nitelikli bir dolandırıcılık hâlidir.
Milyonlarca memurun ve emeklinin cebinden nitelikli bir şekilde bir çalma
fiili var, çalıyorlar. Evet, TÜİK bunun aracı oluyor.
İktidarın TÜİK ortaklığında bu hesaplamalarla 4,5
milyon memur, 10-12 milyonu aşan emekli ve bu yurttaşların
ailelerine karşı yapılan ağır bir suç var; bu da
nitelikli dolandırıcılık suçudur. Emeklinin 500
lirasına, memurun 1.000 lirasına göz diken bir iktidarla
karşı karşıyayız ve emeğin hakkının
verilmediği, alın terinin gasbedildiği bu düzeni elbette ki
bitireceğiz. Ve şunu da son olarak söyleyeyim: 1 kilo peynirin 100
lira, 1 kilo kırmızı etin 200 lira, 1 kilo yoğurdun 50 lira
olduğu bir dönemde AKPnin veri hırsızı TÜİKin
aylık enflasyonunu hiç kimse dikkate almıyor, ciddiye de
almıyor; bu halk bunun hesabını soracak.
Sayın Başkan, her
fırsatta cezaevlerini söylüyoruz; Afyon cezaevinde bulunan mahpuslar
üzerinde çok büyük bir baskı var. Daha önce de buradan ifade ettim; ani
koğuş baskınları, eşyalara zarar verme,
koğuş değiştirme, ayakta sayım, işkence hâlinde
yaptırma sistematik hâle dönüştürülmüş. En son, ailelerin
verdiği bilgiye göre, 5 tutuklu zorla hücrelerinden alınmış
ve nerelere götürüldüklerini bilmiyorlar. Nereye götürüldüler? Bunun
cevabını istiyoruz. Bunun üzerine Mehmet Emin Dal, Yusuf Erkek,
Rizgar Turan, Nail Demir, Akif İpek adlı mahpuslar açlık grevine
başlayacaklarını ifade ediyorlar. Derhâl, cezaevinde süregiden
hukuksuzlukların son bulmasını ve bu konuda iktidar grubundan
bir yanıt istediğimizi ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan,
vekili olduğum Siirtte yollar bir facia. Her fırsatta birçok ili
ifade ediyoruz, duble yollar yok mesela Siirtte yani ezaya dönüşmüş
yollar. Geçen hafta Pervarideydim. Hakikaten kırk yıldır
bitmeyen bir yol yapma hikâyesi var Pervaride.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Kış aylarında bu daha da büyük bir
zulme dönüşüyor. Birçok köyün yolu yok, kışın
ulaşım yok ve 2023 yılında kışın insanlar
eğitim, sağlık, iş gibi önemli faaliyetlerini,
yaşamsal faaliyetlerini maalesef ifa edemiyorlar. Yani kırk yıl
önceki Siirt milletvekilleri de herhâlde bu Genel Kurulda yolları
söylüyorlardı; ben de hâlâ Siirtin yol sorununun, Pervarinin ve
diğer ilçelerin yol sorununun çözülmediğini söylemeye devam ediyorum.
Sayın Başkan, dokuz
gündür -bugün 9uncu gün- milletvekillerimiz Meclis önünde, ilk bir hafta
Adalet Bakanlığı önünde, sonraki günlerde Meclis önünde adalet
nöbeti tutuyorlar ve tek bir talep var: Biz İmralı Cezaevinde devam
eden tecride dair iktidardan, ilgili bakanlıklardan,
Cumhurbaşkanlığından ve Adalet ve Kalkınma Partisinden
bir cevap istiyoruz. Anayasayı neden uygulamıyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Anayasa neden uygulanmıyor? CİK neden
uygulanmıyor? TCK neden uygulanmıyor? AİHS neden
uygulanmıyor? AİHM kararları neden uygulanmıyor? Hangi
siyasi hesap peşindesiniz? Bu hesaplarınızla ne yapmaya çalışıyorsunuz?
Yani düşünün, aylardır, yıllardır -artık bilerek süre
de vermiyorum- haber alınamıyor. Biz iktidara neden güvenelim? Ve bu
konuda milyonlarca yurttaşın sorduğu tecride dair sorular
yanıtsız kalıyor, herkes duvar oluyor, kapı oluyor, demir
oluyor yani bu sorulara bir yanıt bulamıyoruz. Burada Sayın Grup
Başkan Vekili Bülent Turan var, artık kendisi görüşsün Adalet
Bakanlığıyla. Bizim başvurularımız var; Eş
Genel Başkanlarının, milletvekillerinin, ailelerinin,
avukatlarının. Yani Abdullah Öcalan mahpuslardan bir tanesi,
diğer 3 mahpustan da aileler haber alamıyor, sağlık
durumlarına dair bir bilgi yok.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayalım lütfen.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bu konuda biz artık iktidarın gerçekten
susmak yerine konuşması gerektiğini ve yanıt alıncaya
kadar bu adalet nöbetinin de değişik şekillerdeki demokratik
etkinliklerimizin de devam edeceğini ifade etmek istiyoruz.
Son olarak, geçen hafta
Diyarbakır'da bileşenimiz olan DBPnin Eş Genel
Başkanı sevgili Keskin Bayındır tutuklandı. Hem de
neden biliyor musunuz? Bir siyasi partinin Genel Başkanı olarak
mitinge gittiği için, demeç verdiği için, röportaj
yaptığı için, bir sivil toplum kongresine gittiği için,
bizzat adliyede saat on ikiye kadar bekleyenlerden biri olarak, talimatla bir
tutuklama kararı verildi. Evet, iktidar seçim
çalışmalarında en etkili güç olarak yargıyı
kullanıyor. İstanbul seçimi sonucunda seçilen Belediye
Başkanı için de kullanmak istiyor, talimatla ceza verdiriliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bitiriyorum.
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ekrem İmamoğlu için de ceza verdiriyor,
Kobani kumpas davasında da talimatla Davayı bitirin. diyor, DBP'nin
Genel Başkanını talimatla tutuklatıyor ve bu bir seçim çalışması
olarak devam ediyor. Keskin Bayındır da siyasi sebeplerle içeride
tutulan bütün arkadaşlarımız da bir kere şunu biliyorlar ki
bu iktidarla içeride dışarıda, nerede olurlarsa olsunlar hep
birlikte mücadele edeceğiz ve onlar bu süreleri bitmek üzereyken yapabildikleri
her şeyi yapıyorlar, bütün Türkiye biliyor ama 2023 yılı
mücadele ve kazanma yılı olacak; bunu da akıllarına
soksunlar.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Özel
35.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, iktidarın EYT, 3600 ek
gösterge ve sözleşmeli personel konusundaki çözümlerine, İstanbul
Milletvekili Turan Aydoğanın (2/4580) esas numaralı Kanun
Teklifine, TÜİKin açıklamış olduğu enflasyon
rakamına, Cumhurbaşkanının YÖK üyesi atamasına ve
milletin seçimi umutla, hasretle beklediğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Yılın ilk
çalışma, ilk yasama günündeyiz. Bütün milletvekillerimize, başta
Başkanlık Divanı üyelerimiz olmak üzere, başarılı
bir yıl diliyoruz.
Milletvekillerinin
başarısı, halkın bekledikleri yasaları çıkarmakla
olur. Çok uzun süredir Cumhuriyet Halk Partisinin üzerinde durduğu,
toplumun tüm kesimlerinden talepleri dile getirdiği pek çok konuda çok
uzun zamandır itiraz edenlerin, hatta, örneğin emeklilikte yaşa
takılanlara Seçim kaybedeceğimi görsem, bilsem yine ben bu işte
yokum, bana bunu getirmeyin. diyenlerin, seçimi kaybedeceklerini, birkaç ay
sonra yapılacak seçimi kaybedeceklerini görünce son çare olarak
emeklilikte yaşa takılanlara, yıllardır söz verip tutmadıkları
3600 ek göstergeye ya da uzun süredir kadro bekleyen sözleşmeli memurlara
kadro vermeye sarıldıklarını gördük. Tabii, bu yıl
Meclisin anayasasızlaştırma, kuralsızlaştırma,
kurumsuzlaştırma yönünden çok ciddi itibar kaybettiği
yıllardan artık sonuncusu, sonuna geldik diye düşünüyoruz.
Düşünün ki birisi EYT'yi çözdüm, sözleşmeli memuru çözdüm. diyor,
bu ülkenin insanları Sosyal Güvenlik Kurumunun kapısına gidip
emeklilik başvurusu yapmak istiyorlar. Burası Meclis; bu hakaretin
600de 138i bizeyse 600de 283ü size arkadaşlar, bu hakaretin 1i
bizeyse 2si iktidaradır. Bu Meclisten kanunun çıkması
gerektiğinin vurgusunu bile yapmadan Çözdüm gitti. deyip insanları
SGK önlerinde onlarla alay edilir hâle getirenlerin ne kadar milletten
koptuklarını, ne kadar gerçekten koptuklarını, milletin
iradesini nasıl hiçleştirdiklerini, kendi gruplarını bile
nasıl ezip kamuoyunun önüne attıklarını görmek lazım.
(CHP sıralarından alkışlar) Biz, milletin gönlünde olan bir
meseleyi sorun ortaya çıktığından beri dile getiririz.
Yirmi üç yıllık sorunu yirmi yıldır yok sayanlar, seçim
kaybetmemek için bunu çıkarınca şimdi övünme
yarışına girmişler. Ya, yirmi yıldır hakları
yenenler ne olacak? Son beş yıllık iktidarınızda kanun
teklifleri komisyonda beklerken hakkı yenenler ne olacak? Şu anda
hakkı alanların hakları anasının ak sütü gibi
helaldir, bugüne kadar yediğiniz o haklar da size haram zıkkım
olsun! (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, birazdan bir başka sorun alanı burada
oylanacak. İç Tüzük 37; Milletvekilimiz Turan Aydoğan çıkacak,
beş dakika savunacak ve şunu oylayacağız: En düşük
emekli maaşı asgari ücret kadar olsun mu olmasın mı? Bundan
altı yedi yıl önce asgari ücretten düşük maaş alan emekli
oranı yüzde 4tü -2020den beri veri açıklanmıyor- 2020ye göre
yüzde 50; bizim hesaplarımıza göre her 4 emekliden 3ü asgari ücretin
altına düşmekle karşı karşıya ancak İç Tüzük
37ye evet derseniz emeklilerin yüzü güler.
Bugün 3.500 lira emekli
maaşı alan dünya kadar emeklimiz var. Emeklilerin yüzde 75i asgari
ücretin altında eziliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu
noktadan sonra, hiç olmazsa bizleri yetiştiren öğretmenlerimizin,
büyüklerimizin, yanında yetiştiğimiz
ustalarımızın yüzü suyu hürmetine bu önergeye evet demenizi
bekliyoruz. Bütün Türkiye bu oylamayı mutlaka takip edecektir. Bu oylamada
bütün milletvekillerimizi emeklilerden yana oy kullanmaya davet ediyoruz.
Sayın Başkan,
TÜİK Tayyip Erdoğanı üzmeyen istatistik kurumu bugün yüzde
1,18 olarak açıkladığı aralık enflasyonuyla
memurumuzun, emeklimizin cebine el atmıştır, onların
cebinden para çalmaktadır. Bakın, İstanbul Ticaret
Odasının rakamlarıyla enflasyon yüzde 93, ENAGın
rakamlarıyla enflasyon yüzde 138, Tayyip Beyin TÜİKi yüzde 64
bulmuş.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayalım lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu
yüzde 64, emeklinin cebine el atmaktır. Bugün de Sayın Erdoğan
açıklamış: Emekliye ve memura yüzde 25 vereceğim. Hemen
döndük baktık, tablolar hazırdı.
Sayın Başkanım, 2015te ortalama memur maaşı 2,4
asgari ücretti, geçen yıl 1,7ydi, yüzde 25 zam olursa 1,37. Sadece sekiz
yılda ortalama memur maaşını 2,5 asgari ücretten 1,37ye,
asgari ücret karşısında yarı yarıya indirme durumu
var. Bu kabul edilebilir bir oran değildir. Yüzde 25i reddediyoruz,
emeklilerimizin cebinden elinizi çekin diyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Başkanım, son olarak, anayasasızlaştırmada,
kurumsuzlaştırmada, kuralsızlaştırmada zirveye
çıktılar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet, son kez
toparlayın lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, biliyorsunuz, YÖK üyelerinin 14ünü
Cumhurbaşkanı atıyor, 7sini de Üniversitelerarası Kurul.
Geçen gün, 24 Aralık günü, Resmî Gazeteyi açtık, baktık; 5
profesör atamış Cumhurbaşkanı Bunun 4ünü ben atadım,
1ini de Üniversitelerarası Kurul seçti. diyor. Üniversitelerarası
Kurul aylardır toplanmamış, bu seçimi yapmamış.
Ortalık ayağa kalkınca apar topar değişiklik
yaptı Onu da ben atadım. dedi. Onu da ben atadım. deyince ne
oldu Sayın Başkan? Bakın, altta, kırmızı ismi
olan kişi, Cumhurbaşkanının yetkisi 14ken
atadığı 15inci YÖK üyesi oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
Bitiriyorum Başkanım, son cümlem.
BAŞKAN Son cümlenizi
alayım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yani
dengesiz, denetimsiz, frensiz bu rejimin Cumhurbaşkanı dur durak
bilmeyen Onu da ben yapacağım, bunu da ben yapacağım, onu
da ben belirleyeceğim. niyetiyle Anayasa
BAŞKAN Sayın
Turan
36.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, cumhuriyetin 100üncü
yılına, iktidarın 2022 yılında
gerçekleştirdiklerine, CHP Frankfurt Birliği bürosuna
yılbaşı gecesi yapılan menfur saldırıya, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ve Cumhur İttifakının seçimlerde
tarihinin en büyük oyunu alacağına ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeni yılımızın
ilk yasama günündeyiz. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyetimizin 100üncü
yılına büyük bir güçle, heyecanla, motivasyonla giriyoruz. 2022
yılını, milletimizin beklentilerine cevap veren, ülkemizi tarihî
hedefleriyle buluşturan birçok yasama faaliyetine katkı
sağlayarak tamamladık. Ekonomiden 3600 ek göstergeye,
Öğretmenlik Meslek Kanunundan sağlık
çalışanlarına yönelik şiddetin engellenmesi kanununa,
enerji alanından seçim barajına kadar çok fazla konuda 32 kanun
teklifi olmak üzere, uluslararası sözleşmelerle beraber toplam 80
kanunun yasalaşmasını sağladık, ayrıca 6 tane
tezkere görüştük. Biliyoruz ki yaptıklarımızı,
yasalaştırdıklarımızı saymaya devam etsek buna ne
sürem yeter ne gündem buna izin verir. Cumhuriyetimizin 100üncü
yılında daha nice hizmet, yatırım ve projeyi hayata
geçirecek, daha büyük bir motivasyonla çalışmalarımıza
devam edeceğiz. Bu duygularla, aziz milletimizin, siz Kıymetli
Başkanımızın, kıymetli vekillerimizin, Gazi
Meclisimizin çatısı altında görev yapan tüm
arkadaşlarımızın, emektarlarımızın yeni
yılını bir kez daha tebrik ediyor; 2023 yılının
aziz milletimiz için, ülkemiz ve tüm insanlık için güzelliklere vesile
olmasını temenni ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yılbaşı gecesi CHP Frankfurt
Birliği bürosuna kimliği belirsiz kişi veya kişilerce
yapılan menfur saldırıyı kınıyor, CHP ailesine
geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Alman makamlarının en
kısa zamanda failleri yakalayarak adalete teslim etmesini bekliyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Özgür Beyin özellikle EYT düzenlemesinden yola
çıkarak sitem ve eleştiri yapmasını
alıştığımız bir eleştiri olarak
değerlendiriyorum. Bakınız, CHPnin uzun yıllardan beri
iktidar pratiği olmadığından olsa gerek kanunlaşma
süreçlerini bilmediğinizi düşünüyorum. Sayın Başkan, EYT
veya diğer kanunlar, dediğiniz gibi Meclisin, vekillerin, AK
PARTİ Grubunun, Cumhur İttifakının baypas edildiği
bir yöntemle yasalaşmamaktadır. Bunu 40 defa anlattım,
inşallah 41de anlarsınız. Bizler Genel Merkezimizde Genel Başkanlarımızla,
ilgili bakanlarımızla, ilgili komisyon üyesi vekillerimizle
gündemimizi tartışırız, yasaları
tartışırız. Yürütmenin ve yasamanın uyumlu olması
yanlış bir metot değildir. EYT konusunda Cumhur
İttifakımızla beraber, ülkemizin şartlarıyla beraber
değerlendirildiğinde bir hak olduğunu ifade etmiş, ekonomik
süreçler makul hâle geldiğinde de Bunu yasalaştıralım.
diye kararlaştırmıştık.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Genel Başkanımızın, Cumhurbaşkanımızın,
sizin ifadenizle tek adam olarak ifade etmiş olduğu o akşamki
cümle, bir büyük çalışmanın, büyük bir hesabın sonucu olan
bir ifadedir. Kaldı ki Cumhurbaşkanımız AK PARTİ Genel
Başkanıdır, Cumhur İttifakının
adayıdır. Bu konuşmada ifade etmiş olduğu kanun
teklifi beraberce planlandıktan sonra Meclise gelecek, bizim
imzamızla beraber kendi vekillerimiz tarafından
tartışılacak. Ondan sonra bu teklifi size getireceğiz,
beraber birçok örneğinde olduğu gibi değerlendireceğiz,
eksiği var mı, yanlışı var mı, bunu
tartışacağız, ardından da resmî süreçle beraber
komisyonda ve Genel Kurulda görüşme süreci olacak. Yani işin mutlu
olunması, heyecan duyulması tarafı bir yere bırakılıp
buradan bir sistem tartışmasının ifade edilmesini
haksızlık olarak düşünüyorum.
Bakınız
değerli arkadaşlar, her gün sistem tartışması
yaşadık.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Dünyada demokrasi mücadelesinde, halkların aldığı bir
yetkiyi geri vermişliği yok. Hiçbir dünya ülkesi örneğinde
parlamenter sistemden krallığa geçilmediği gibi,
başkanlıktan da parlamenter sisteme geçilme örneği yok, bunun
örneği olmayacak da; halk, aldığı bir yetkiyi geri vermez,
vermeyecek de. Sizin ifade etmiş olduğunuz örnekten yola çıkarak
söylüyorum: Daha önce, genel başkanlar kanun teklifi gönderdiğinde
çok farklı usulle mi gönderiyordu da bunu eleştiriyorsunuz? Ben
parlamenter sistemde de başkanlık sisteminde de Grup Başkan
Vekilliği ve vekillik yapan birisi olarak söylüyorum ki vekilliğimin
en heyecanlı, en keyifli taraflarını bu sistemde
yaşadım. Defaatle kanunumuzu yanlış bulup geri gönderdik;
tekliflerin içerisine metin ekledik çıkardık, hatta muhalefet
önerilerini ekledik çıkardık ama önceden gördüğümüz tek bir
şey vardı ki Bakanlar Kurulunun tasarısı gelir, virgülü
değişmeden burada sayısal çoğunlukla geçerdi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayalım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Ama şimdi bir daha söylüyorum: Vekillerimizle daha fazla
tartışıyoruz, daha fazla değerlendiriyoruz; birçok kanunun
-siz de şahidisiniz- sizin de bizim de önerimizle
şekillendiğini, değiştiğini hep beraber
yaşadık. O yüzden, EYT başta olmak üzere, milletimizin
beklentisi olan bütün konularda daha büyük bir motivasyonla omuz vererek
iş yapmayı önemsiyorum. Tartışmayı başka
konularda yaparız. Seçimler gelecek altı ay sonra, şimdiden ilan
ediyorsunuz: AK PARTİ gitti, Cumhur İttifakı gitti. Yirmi bir
yıldan beri söylediklerinizi bir daha söylüyorsunuz. Karar milletindir,
milletin kararı başımız gözümüz üstüne ancak arazideyiz,
görüyoruz ki bu millet, 6lı masadan, kendi kavgasından başka
gündemi olmayan masadan, siyasi yarışlardan başka ülkenin umudu
olamayacak kişilerden umudunu kesmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Yaparsa Erdoğan yapar. anlayışıyla Cumhur
İttifakı -göreceksiniz, iddia ediyorum- inşallah, seçimlerde
tarihinin en büyük oyunu alarak milletinden aldığı destekle,
yetkiyle tekrar burada oturmaya devam edecektir Sayın Başkanım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, pek kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özel.
37.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, öncelikle, Frankfurt Birliğimizle ilgili
yapmış olduğu geçmiş olsun dileğine teşekkür
ediyorum. Siyasetin bu nezaket diline ihtiyacı olduğunu
düşünüyoruz. Biz de benzer durumlarda bu dilin kurulmasının ve
tüm partilerin böyle yaklaşımda bulunmasının kıymetli
olduğunu hep ifade ettik. Kendisine teşekkür ederim.
Benim itirazım şu
noktada: Siz çıkıp da bu milletin karşısında, hem de
OHAL şartlarında, kuvvetler birliğine yönelik ya da ilk Mecliste
olduğu gibi Meclis hükûmetine yönelik ya da Parlamento dışı
yerlerde hazırlanan metinlerin imzalarını milletvekillerinin
atacağına yönelik bir izahatta bulunmadınız. Milletin
karşısına şöyle çıktınız: Münhasıran
yani sadece ve sadece kanun teklifi verme yetkisi milletvekillerinde olacak,
gerçek bir kuvvetler ayrılığı yaşanacak, yürütme kendi
işine bakacak, yasama kendi işine bakacak.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Çok
kısaydı
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Bitiriyorum.
BAŞKAN Tamamlayın
o zaman, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Şimdi: Siz de şahitsiniz. Benim şahitliğim İki kere
iki beş. diye yazıp gelse saraydan buradaki ilk yaklaşım
Reis kerrat cetvelindeki hatayı düzeltmiş. sonra dilimiz döner
anlatırsak Bunu bizim bir sormamız lazım. Nereye soruyoruz
gecenin on bir buçuğunda? Vallahi ben genel merkezinizi falan da
aradığınızı görmedim. Muhatabınız saraydaki
paralel yasama organıdır, saraydaki yasama uzmanlarıdır.
Saraya erişemediğinizde işi durdurmayı göze
alırsınız ama İki kere iki beş; yanlış.
demeyi göze almazsınız. Şahit gösterdiniz ya, benim dönemimle
ilgili şahitliğim, saray Beş çıksın. derse kerrat
cetvelini düzeltecek iradesizliği gösterdiğiniz yönündedir.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, ben de uzamasın diye Özgür Bey gibi ufacık
bir cümle söyleyeyim.
Eğer iki kere iki
BAŞKAN Yerinize geçin.
Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sonra Özgür Bey yine söz alacak, o yüzden söylüyorum.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Benim soruma da cevap bekliyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Özgür Bey vaktimizi çok aldı, o yüzden
BAŞKAN Buyurun.
38.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Manisa Milletvekili
Özgür Özel ile Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptıkları açıklamalarındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, gündemimiz yoğun, önemli işlerimiz var. Her
gün yaptığımız polemiklerin uzamasını doğru
bulmuyorum ama Özgür Beyin dediği gibi İki kere iki beş eder.
diyen bir saray -tırnak içerisinde- olsaydı İki kere iki
beş eder. diyen bir grup olsaydı yirmi bir yıldan beri 15
seçimde beraber yola devam etmezdik Başkanım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sağ olun,
peki.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu
arada, HDP Grup Başkan Vekilinin ifade etmiş olduğu konuyla
ilgili, zatıaliniz ara verdiğinde kendileriyle makul talep içerisinde
görüşmeyi söylemek istiyorum.
BAŞKAN Evet, gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Danışma Kurulunun
bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 3 Ocak 2023 Salı
günkü birleşiminde (10/6818, 6819, 6821, 6822, 6823, 6824, 6825) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin
birleştirilerek yapılacak görüşmesinde siyasi parti
grupları adına yapılacak konuşmaların en fazla 2
konuşmacı tarafından yapılabilmesine ilişkin önerisi
No:84 3/1/2023
Danışma
Kurulu Önerisi
Danışma Kurulunun
3/1/2023 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda
aşağıdaki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Bülent Turan Engin
Altay
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu
Başkan
Vekili Başkan
Vekili
Meral
Danış Beştaş Erkan
Akçay
Halkların
Demokratik Partisi Grubu Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu
Başkan
Vekili Başkan
Vekili
Erhan
Usta
İYİ
Parti Grubu
Başkan
Vekili
Öneri:
Genel Kurulun 3 Ocak 2023
Salı günkü (bugün) birleşiminde (10/6818, 6819, 6821, 6822, 6823,
6824 ve 6825) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergelerinin birleştirilerek yapılacak görüşmesinde siyasi
parti grupları adına yapılacak konuşmaların en fazla 2
konuşmacı tarafından yapılabilmesi önerilmiştir.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İç Tüzükün 37nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınması
önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğanın, (2/4580)
esas numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/197)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
(2/4580) esas numaralı
Kanun Teklifi'min İç Tüzükün 37nci maddesi uyarınca doğrudan
Genel Kurul gündemine alınmasını istiyorum.
Turan
Aydoğan
İstanbul
BAŞKAN Önerge üzerinde
teklif sahibi olarak İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan konuşacaktır.
Buyurun Sayın
Aydoğan. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tüm mevkidaşlarıma
ve halkımıza adaletli bir yıl diliyorum; sadece adaletli
olması her şeyi çözecek, emin olabilirsiniz.
Fil de canlı
karınca da/Kimi yerde kimi dalda/İyi kötü bu dünya da/Adaletsiz zalim
dünya. diyor Mahzuni Şerif. Biz adaletsizliği neredeyse yaşam
biçimi hâline getirdik, örnekleri çok fazla anlatılabilir ama yaşamımızın
içine sindirmiş olduğumuz, özellikle bu ülkenin bugüne kadar gelmesi
için emek veren insanlarımıza reva gördüğümüz adaletsizliği
kısmen de olsa çözmesi için bir kanun teklifi verdim. Teklifin
içeriği şu: Bu ülkede asgari ücret belirlendiğinde, hiçbir
emekli maaşı, ücreti -o arasındaki makas gibi
açılmış olan alanlar dâhil olmak üzere- SGK'li, BAĞ-KURlu,
Emekli Sandığına önce tabi olan memur falan ayrımı
olmaksızın hiçbirinin maaşı asgari ücretin altında
kalmasın. Asgari ücret de matah bir ücret değil ama şu anda
sizinle konuşabileceğimiz ancak bu. Çünkü asgari ücreti bu ülkede
ortalama ücret hâline getirdiniz. Yüzde 50den fazla insan asgari ücret
alır hâlde hatta yüzde 70i, 75i buluyor asgari ücrete yakın
alanlarla beraber; tablo bu şekilde.
Bir
vatandaşımızın ifadesiyle anlatacağım.
Vatandaşımız diyor ki: Bu ülkeye buzdolabını on
beş yıl önce getirdiklerini söyleyenlere ne olursunuz Parlamentoda
söyleyin, bizim evimizde kırk yıldır buzdolabı var ama bugün
buzdolabının içine koyacak herhangi bir şey bulamıyoruz.
(CHP sıralarından alkışlar) Bizi getirdiğiniz nokta bu
arkadaşlar, yoksullukla beraber, baş başa
bıraktığınız bir ülkede yaşıyoruz.
Şimdi, bugün müjde
veriyorsunuz: Ya, aslında yüzde 16 artırmamız lazımdı
da emekli maaşlarını Sayın Cumhurbaşkanımız
lütfediyor, yüzde 25e çıkarıyor. Ne anlatıyorsunuz siz ya?
Bizimle dalga mı geçiyorsunuz? Kafa mı buluyorsunuz? Normal zamanda
bunu söylediğiniz zaman ne anlama geldiğini bu millet anlamıyor
mu?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Siz de belediyelerde yüzde 40 yapın.
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Yüzde 16 artıracaklarmış da yüzde 25 lütfediyormuş
Sayın Cumhurbaşkanı da
Bırakın bunları.
Parlamentodan daha büyük bir irade var mı? Var mı? (CHP sıralarından
Yok! sesleri) Kanunla düzenlenmeyecek mi bunlar? Varsa isteğiniz, dileğiniz
bu milleti az da bu çukurdan çıkarma, bu yoksulluktan nefes alacak bir
yere taşıma; buyurun, hep beraber bu kanunu geçirelim. Size şu
soruyu soruyorum: Emekliye asgari ücret düzeyinde bir ücreti çok mu
göreceksiniz yoksa bugün Az da olsa bunu verelim. mi diyeceksiniz? Gelin,
beraber kararını verelim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Size bunun için bir
gerçekliği daha hatırlatayım: Hani, siz iktidara geliyordunuz
ya, o yıllara falan buradan tu kaka diyorsunuz ya; o yıllarda en
düşük emekli maaşı asgari ücretten yüksek. 2002
yılında asgari ücret 186 lirayken emeklinin en düşük ücreti 213
lira. Bir sonraki yıl asgari ücret 200 lira civarına
çıkarıldı, en düşük emekli maaşı 332 lira.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum)
Onu da yaparız, onu da yaparız.
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Siz bozdunuz düzeni. Yeni hesaplama yöntemleri getirdiniz. Şimdi asgari
ücretin yarısı kadar bir emekli maaşı lütfediyorsunuz,
müjde veriyorsunuz millete; bırakın bu işleri.
Parlamentoda ya bu
kararı beraber alacağız ya ekranları başındaki milletimiz
görecek, sizin kime çalıştığınızı görecek.
(CHP sıralarından alkışlar) Siz, varoşlarda
sıkıştırılmış bir hayatı yaşamak
zorunda bıraktığınız insanların
karşısında bu milletin kaynaklarını yandaşa
nasıl aktardığınızın hesabını bizimle
beraber çıkıp oralarda vereceksiniz. Ya bu kararı alalım ya
yüreğiniz yetiyorsa beraber Bahçelievlerde, Başakşehirde,
Bağcılarda akşamları emeklilerin domates
artığı toplayanlarına beraber anlatalım; var
mısınız, var mısınız?
Şimdi, bu milleti
yoksullaştırdınız, karşısına da bir hikâye
yazdınız, dediniz ki: Allah yoksulu sever. Allah kimi
seveceğini iyi bilir ama sizi sevmeyeceği kesin. (CHP
sıralarından alkışlar) Burada parmaklarınızı
kaldırdıktan sonra arkada son model arabalarınıza binip
huzur içerisinde gidebilecek misiniz, soruyorum size şimdi.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Siz Murat 131e mi biniyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Ya bu milleti açlığa mahkûm edeceksiniz ya o son model arabalarınızla
bu millete sırtınızı dönerek sokakta bırakmaya devam
edeceksiniz. Ya bu kanunu geçireceksiniz ya bu kanunun benzerini siz
getireceksiniz, birlikte geçireceğiz ya da sizi sokağa
çıkarmayacağız, haberiniz olsun, sizi sokağa
çıkarmayacağız! (CHP sıralarından alkışlar)
Bu millete daha fazla açlığı reva göremezsiniz, yoksulluğu
reva göremezsiniz, aklıyla dalga geçemezsiniz,
kaynaklarımızı peşkeş çekemezsiniz, halkımızı
yok sayamazsınız; hodri meydan! (CHP sıralarından
alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Bunları belediye başkanlarınıza
söyleyin, belediyelerinizde uygulayın bunları.
BAŞKAN Evet, İç
Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme
alınması önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Evet, Kâtip Üyeler arasında
anlaşmazlık var diyeceğim ama Divan eşit sayıda
görüyor şu anda, onun için bir elektronik oylamayla bu işi
netleştireceğim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
İhtilaf yok, var mı? İshak Bey, ihtilaf mı var
aranızda?
BAŞKAN Elektronik
cihazla oylama yapacağız.
Üç dakika süre
vereceğim.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya
başlandı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Emekli
öğretmenlerinizi düşünerek oy kullanın, emekli
ustalarınızı düşünerek oy kullanın.
NURHAYAT ALTACA
KAYIŞOĞLU (Bursa) Emekliler 3.500 lira alıyorlar, yazık
ya! 3.500 liraya markete giremiyorsunuz ya!
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Başkanım, bir dakika verseydiniz
Koşacaklar
içeriden şimdi.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Elinizi tutan mı var? Belediyelerde uygulayın;
yüzde 50 verin.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Sizi tutan mı var? Herkesi asgari ücrete
düşürdünüz, en düşük olanları da asgari ücrete
çıkartın bari. Memurları asgari ücrete düşürdünüz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Elinizi tutan mı var? Belediyelerde uygulayın,
yüzde 50 verin. Belediyede yüzde 50 verirken yüzde 70 verin; ben de elimi
kaldıracağım.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Ortalık karışık zaten, sen ne olur
karışma ya!
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Sen aldığın parayla geçinemiyorsun, sana iki
ay asgari ücret verseler
(Elektronik cihazla oylamaya
devam edildi)
BAŞKAN İç
Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş olan doğrudan gündeme
alınması önergesi kabul edilmemiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Altı ay sonra söz, altı ay sonra söz; altı ay kaldı,
altı ay; sabredin emekliler, altı ay sonra hallediyoruz. Emeklilere
sahip çıkan milletvekillerini alkışlayalım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
16.41
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44üncü Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince gündemin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmına geçiyoruz.
6 yaşındaki bir
kız çocuğunun evlilik adı altında cinsel istismara maruz
bırakılması olayının araştırılarak
benzer olayların yaşanmaması ve her türlü çocuk istismarlarının
önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
sunulan (10/6818), (10/6819), (10/6821), (10/6822), (10/6823), (10/6824) ve
(10/6825) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin
birlikte yapılacak görüşmelerine başlıyoruz.
VIII.- MECLİS ARAŞTIRMASI (*)
A) Ön Görüşmeler
1.- HDP Grubu adına Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç ve Grup Başkanvekili Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş'ın, 6
yaşındaki bir kız çocuğunun 29 yaşındaki bir
erkekle evlendirilerek istismar edildiği iddiasının
araştırılması amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6818)
2.- İYİ Parti Grubu adına Grup Başkanı Bursa
Milletvekili İsmail Tatlıoğlu'nun, çocukların
uğradığı her türlü istismar, tecavüz ve diğer tüm
olumsuz durumların araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/6819)
3.- Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü ve 20 Milletvekilinin,
çocuğa yönelik istismar ve erken yaşta çocuk evlilikleri
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/6821)
4.- İstanbul Milletvekili Engin Altay ve 131 Milletvekilinin, 2004
yılında başlayan bir cinsel istismar vakasının 2020
yılına kadar tespit edilememesinin nedenlerinin
araştırılarak çocukların cinsel istismarının
önlenebilmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/6822)
5.- Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz ve 19 Milletvekilinin,
çocuklara yönelik istismar olaylarının nedenlerinin
araştırılarak etkin mücadele edilmesi için yapılması
gerekenlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/6823)
6.- MHP Grubu adına Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbül ve Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan
Akçay'ın, başta cinsel istismar suçları olmak üzere çocuklara
yönelik her türlü suçun önlenmesi için yapılması gerekenlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/6824)
7.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin ve 112 Milletvekilinin, 6
yaşındaki bir kız çocuğunun istismara maruz kalması
olayının tüm yönleriyle araştırılarak çocuk
istismarının önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/6825)
BAŞKAN İç
Tüzükümüze göre, Meclis araştırması açılıp
açılmaması hususunda sırasıyla, siyasi parti
gruplarına ve önergelerdeki birinci imza sahiplerine veya gösterecekleri
bir diğer imza sahibine söz verilecektir.
Konuşma süreleri gruplar
için yirmişer dakika olacak ve alınan karar gereğince bu süre en
fazla 2 konuşmacı tarafından kullanılabilecektir. Önerge
sahiplerinin konuşma süreleri ise onar dakikadır.
Şimdi söz alan üyelerin
isimlerini okuyorum:
Gruplar adına:
İYİ Parti Grubu adına Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filiz, Aksaray Milletvekili Ayhan Erel; Milliyetçi Hareket Partisi Gruba
adına Eskişehir Milletvekili Metin Nurullah Sazak; Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Denizli
Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer;
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Mustafa
Arslan.
Önerge sahipleri: Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş, Ankara Milletvekili
İbrahim Halil Oral, Mersin Milletvekili Alpay Antmen, Eskişehir
Milletvekili Jale Nur Süllü, Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz,
Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk, Bolu Milletvekili Arzu
Aydın.
Gruplar adına ilk söz,
İYİ Parti Grubu adına Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filize aittir.
Buyurun Sayın Filiz.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çocuk istismarının
önlenmesine yönelik araştırma komisyonu kurulmasına ilişkin
İYİ Parti Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu ve aziz Türk milletini saygılarımla selamlıyor,
2023 yılının ülkemiz için bereketli olmasını diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
TÜİKin verilerine göre, ülkemizde 0-17 yaş arasındaki çocuk
sayısı 23 milyon civarında olup ülke nüfusumuzun yüzde 27sini
oluşturmaktadır. Yine, TÜİKe göre, güvenlik birimlerine
getirilen çocukların karıştığı olay
sayısı 2021 yılında 500 bin civarındadır. Bu
olaylarda çocukların 208 bini mağdur olarak, 133 bini suça sürüklenme
sebebiyle güvenlik birimlerine getirilmiştir. Güvenlik birimlerine
mağdur olarak getirilen 208 bin çocuğun 186 bini suç mağduru
olup bunların yüzde 57,4ü yaralama, yüzde 13,1i cinsel suçlar, yüzde
12,4ü aile düzenine karşı suçlar, yüzde 4,5i tehdit, yüzde
12,6sı diğer nedenlerden dolayı mağdur olmuştur.
Değerli milletvekilleri,
TÜİK istatistiklerindeki bir diğer dikkat çekici veri ise 2021
yılında 117si 15 yaşından küçük olmak üzere 7.190
çocuğun doğum yaptığına dair bilgilerdir. Adalet
Bakanlığının istatistiklerine göre, cinsel
dokunulmazlığa karşı işlenen suç sayısı 2021
yılında toplam 127.297 olup toplam suçların yüzde
56sını oluşturmaktadır. Bu veriler, her gün
yaklaşık 195 çocuğumuzun cinsel istismara maruz
kaldığı gibi korkunç bir gerçeği yansıtmaktadır.
Türkiye Psikiyatri Derneği yaptığı araştırmada
ülkemizde genel olarak istismara uğramış çocuk oranını
yüzde 33 olarak veriyor.
Değerli milletvekilleri,
Dünya Sağlık Örgütünün 2020 yılında
paylaştığı rapora göre, 2-17 yaşları
arasındaki 1 milyara yakın çocuk 2019 yılında fiziksel,
cinsel ya da duygusal şiddete maruz bırakıldı. Dünyada 20
yaşın altındaki 10 genç kızdan 1i cinsel ilişkiye
girmeye zorlanıyor, 15 ile 19 yaş arasındaki 15 milyon genç
kızın cinsel ilişkiye zorlandığı belirtiliyor. 10
çocuktan 6sı ebeveynleri tarafından fiziksel olarak
cezalandırılıyor, çocukların yüzde 10u fiziksel cezalardan
legal olarak korunamıyor. Her yıl 15 yaşın altındaki
41 bin çocuk ev içi cinayet sonucu hayatını kaybediyor.
Değerli milletvekilleri,
bilim adamları çocuk istismarını fiziksel istismar, cinsel
istismar, duygusal istismar ve ihmal yani görmezlikten gelme olarak 4
kategoride incelemektedir; tüm bu kategorilerin içine çocukları
çalıştırmak, çocuktan cinsel olarak faydalanmak, çocuğa
zarar vermek, çocuk yaşta evlendirmek ve daha
sayamayacağımız birçok şey giriyor. Fiziksel istismara
uğrayan çocukların duygusal ve davranışsal sorunlar
yaşadığı; iletişim kurmada zorlanma, çekingenlik,
depresyon, alkol ve uyuşturucu madde kullanımı gibi
davranış problemleri görülmektedir. Cinsel istismara uğrayan
çocuklarda kararsızlık, değersizlik, yoğun suçluluk
duygusu, kendine zarar verici davranışlar, intihar girişimi veya
düşüncesi, ilgi azlığı, yetişkinlere fazla güvenmeme
ve içe kapanıklık gibi birçok olumsuz ve yıkıcı
davranışlar gözlenmektedir. İstismarın neden olduğu
utanç, suçluluk gibi tepkilerden dolayı cinsel istismar çoğu kez
gizli kalmakta ve gerçek istatistiksel verilere ulaşmak zor
olmaktadır. Ne yazık ki uzmanlar cinsel istismar
vakalarının ancak yüzde 15inin adli mercilere intikal ettiğini
söylüyor Geri kalanın üzeri bir şekilde kapatılıyor ve çocuklar
yaşadıkları travmalarla kalıyor. diyorlar. Bazen de bu tür
vakalarda Bu olay dünyanın her tarafında olabiliyor, bir kereden bir
şey olmaz. diye yöneticilerin yaptıkları açıklamalar da
cinsel istismar vakalarının adli mercilere iletilmesini
engelleyebilmektedir.
Çocuğun
korkutulması, tehdit edilmesi, aşağılanması,
sevilmemesi, küçük yaşta çalıştırılması gibi
faktörler duygusal istismara yol açmaktadır. Çocuğa
bağırmak en sık görülen duygusal istismar biçimi olarak
değerlendirilmektedir. İhmal ise çocuğun beslenme, giyinme,
temizlenme ve korunma gibi bedensel ihtiyaçlarının yanı
sıra sevilme, şefkat ve ilgi görme gibi duygusal
ihtiyaçlarının yeterince karşılanmadığı
durumlarda ortaya çıkan bir olgudur ve ailenin sosyoekonomik koşulları,
yoksulluk, işsizlik, aile içi sorunlar, boşanma, düşük
eğitim gibi etkenlerden kaynaklanmaktadır.
Türkiyede çocuk ihmali ve
istismarı vakalarında artışın en önemli nedeni son
yıllarda giderek artan oranda yaygınlaşan yoksulluk ve ekonomik
krizdir. Yaşanan pahalılıktan en çok ailelerin en kırılgan
bireyleri yani çocuklar etkilenmektedir; çocukların hiçbir temel
ihtiyacı karşılanamamaktadır. Bugün, TÜİK, enflasyonu
yıllık yüzde 64,27; aylık ise 1,18 olarak açıkladı.
Enflasyon yüzde 84ten nasıl oluyor da bir ay içerisinde yüzde 64e
iniyor, bunun açıklanması gerekmez mi? Tabii,
pahalılığa bakınca sanki milletimizle dalga geçiyorlar.
Değerli milletvekilleri,
fiziksel istismar, duygusal istismar ve ihmal cinsel istismar kadar önemli
olmasına rağmen, öfkemiz ancak çocuklara cinsel istismar gündem
olduğunda kabarıyor. 2022 yılının sonuna doğru
Timur Soykan'ın haberleştirdiği olayda yani bir babanın 6
yaşındaki kızını evlendirmesi olayında
olduğu gibi öfkemiz, istismarı gerçekleştiren ve onunla iş
birliği yapan kişi ve kurumlara karşı oluyor.
İstismarcının bunu nasıl yapabildiğini
aklımız almıyor ve bunu yapanların sapık
olduklarına, insan olmadıklarına kanaat getiriyor, sonra da
unutuyoruz. Çaresizliğimiz ise çocuk istismarında içinde
bulunduğumuz tablonun korkunçluğundan ve bu çok boyutlu kocaman
sorunun nasıl çözüleceği konusunda somut çözüm bulunmamasından
kaynaklanıyor.
Değerli milletvekilleri,
The Economistin 2019 yılında 60 ülkeyi kapsayan çocukların
güvenliğine yönelik bir araştırması bulunuyor. Buna göre,
çocukların en güvenli olduğu ülke 83 puanla İngiltere, en az güvenli
olduğu ülke ise 26 puanla Demokratik Kongo Cumhuriyeti. Çocuklar için en
güvenli olduğu belirtilen ülke olan İngiltere'de, 2016-2017
yıllarında 43.522 çocuk cinsel istismara uğrarken, 2020nin Mart
ayında bu sayı 19.800e düşmüştür. Bu iyileştirme,
İngiltere'nin çocuk istismarını önlemek için programlar
geliştirmesinden ve teknolojik alanlarda erişimi iyi
sağlamasından kaynaklanmıştır. Almanya ise 73,1 puanla
listenin 5inci sırasında. Türkiye listenin 18inci
sırasında bulunuyor; sebeplerine bakacak olursak, Türkiyede yasal
düzenlemelerin genel olarak çocukları istismara karşı koruyan
düzenlemeler olmasına rağmen, oy endişeleriyle yasaların
uygulanması konusunda ciddi eksiklikler ve duyarsızlıklardır.
Değerli milletvekilleri,
çocukların istismardan korunması için, önleyici ve koruyucu
yaklaşıma sahip, etkili, çocuk odaklı, hak temelli, bütüncül bir
çocuk koruma sistemi ve sistemi denetleyecek bağımsız bir izleme
mekanizması etkin şekilde kurulmalıdır. 18 yaşın
altındaki her bireyin çocuk olduğu kabul edilerek tüm yasal mevzuat
da buna uygun hâle getirilmelidir. Toplumsal hayatın her
alanının ve bütün kurumların işleyişinin
çocukların ihtiyaçları da gözetilerek
yapılandırıldığı bir sistem
oluşturulmalı, çocukların evlendirilmesine engel olacak yasal
düzenlemeler yapılmalı, gebelik sürecinde annenin ihtiyaçları
çocuğun ihtiyaçları hâline geldiğinden devletin sorumluluğu
bu aşamada başlatılmalıdır. Okullar, yöneticileri
ister cemaat ister tarikat mensupları ister başkaları, kim
olursa olsun, yurtlar, pansiyonlar ve benzeri kurum ve ortamlarda,
çocukların ihmaline ve istismarına karşı, basına
yansıyan ihmal ve istismar örneklerini de dikkate alarak, siyasi
endişeleri ve oy kaygılarını da bir kenara bırakarak
sıkı denetimler yapılmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
ayrıca, çocuğun anlamlı katılımı, yüksek
yararı, haysiyeti, ayrımcılığa karşı
korunması ve hukukun üstünlüğü ilkelerini göz önünde bulundurarak ve
çocuğun olgunluğu, anlayışı ve yasal işlemlerin
şartlarını dikkate alarak tüm haklarının mümkün olan
en yüksek seviyede korunmasını ve uygulanmasını güvence
altına alan çocuk dostu adalet sistemi teşvik edilmelidir. Çocuk
dostu adalet çerçevesinde, Adalet Bakanlığının ilk örnek
uygulamasını Erzurumda yaptığı çocuk mahkemelerinin
genel adliyelerden ayrılarak farklı yerlerde
konumlandırılması düşüncesi isabetlidir, bu düşünceyi
destekliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
İMAM HÜSEYİN
FİLİZ (Devamla) Bitiriyorum.
Değerli milletvekilleri,
çocuk istismarı konusu çok parametreli, dinamik bir problem olup
detaylı bir şekilde incelenmeli ve istismarların önleneceği
sistem kurulmalıdır. Onun için, Meclis araştırması
komisyonu kurulmasını değerli buluyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ
Parti Grubu adına ikinci konuşmacı Aksaray Milletvekili
Sayın Ayhan Erel.
Buyurun Sayın Erel.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, yüce Türk milleti; çocuk istismarının önlenmesine
ilişkin komisyon kurulması üzerine partim İYİ Parti
adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle, hukuki olarak 18 yaşına
kadar her insan çocuk sayılır. Peki, çocuk istismarı nedir?
Çocuk istismarı, bir çocuğa bir yetişkin tarafından
fiziksel ya da psikolojik olarak kötü davranılmasıdır.
Ayrıca, çocuklara kötü muamele, çocuk istismarı ve ihmaliyle
aynı anlama gelir. Dünya Sağlık Örgütü çocuk istismarını
şöyle tanımlar: Çocuğun sağlığını,
fiziksel ve psikososyal gelişimini olumsuz etkileyen; bir yetişkin,
toplum ya da devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek uygulanan tüm kötü
davranışlar çocuğa kötü muameledir.
Çocuk istismarı ve
ihmali Türkiyede ve dünyada önemli bir sorun olarak karşımıza
çıkmaktadır. Çocuk istismarı, çocuğun fiziksel ya da
psikolojik gelişimini olumsuz olarak etkileyen
davranışlardır. Çocuğun istismarı, 18 yaşın
altındaki çocukların ya da ergenlerin anaları, babaları,
onlara bakmak, gözetmek ve eğitmekle görevli öğretmen, usta, koruyucu
aile fertleri, vasi kişiler ya da yabancı kişiler
tarafından yapılan; bedensel veya psikolojik olarak
sağlığına zarar veren; fiziksel, duygusal, cinsel ya da
zihinsel gelişimlerini engelleyen tutum ve davranışlardır.
Çocuk istismarı, tek bir
olay veya zaman içerisinde gerçekleşen bir dizi farklı olay olabilir.
Çocuğun bir kez istismara maruz kalmasının ardından
gerekenlerin yapılmaması istismarın sürekliliğine ve
devamlığına sebep olmaktadır. Bu notumuz Bir kereden bir
şey olmaz. diyenlerin kulaklarına küpe olsun.
Çocuklar kolay güvendikleri
veya korkutulabildikleri için istismara maruz kalabilmektedir.
İstismarcının genellikle yakın çevreden olması ise
istismarın ortaya çıkmasını güçleştirmektedir.
Unutulmamalıdır ki istismarcıların çoğunluğu,
yabancılar değil, çocukların çevresindeki ya da ailesindeki
güvendiği ve tanıdığı kimselerdir.
İstismarcı yetişkin bir kimse olabileceği gibi, istismara
maruz kalan çocuk üzerinde otorite kurabilen ve genellikle yaşça daha
büyük bir çocuk da olabilir.
Peki, istismar türleri ve
belirtileri nelerdir diye baktığımızda, istismar türleri
fiziksel, cinsel, duygusal ve psikolojik istismar olarak sıralanabilir.
Fiziksel istismar, çocuğun sağlığını, gelişimini
veya onurunu zedeleyecek şekilde fiziksel güç
kullanılmasıdır. Bir çocuk zarar gördüğünde ya da zarar
görme riski altında olduğunda fiziksel istismar meydana gelir. Cinsel
istismar çocuk istismarı türleri içerisinde saptanması en zor olan
istismar türü olup tek bir tanımı bulunmamaktadır. Çocuğun
bir yetişkin ya da kendisinden büyük bir çocuk tarafından
gelişimsel olarak hazır olmadığı davranışlar
içerisinde ve karşı tarafın cinsel tatmini için
kullanılması durumudur. Bu, her türlü cinsel içerikli
konuşmayı, şakalaşmayı, teşhircilik ve
röntgencilik gibi temas içermeyen istismar türlerini çocuğun cinsel
organlarına dokunma gibi tüm davranışları ve eylemleri
kapsamaktadır. Duygusal ve psikolojik istismar, çocuğun, kendisini
değersiz, sevilmeyen, istenmeyen, işe yaramayan hissetmesine neden
olan tutum ve davranışlarla karşılaşması
sonucunda ortaya çıkar. Duygusal istismara neden olacak tutum ve
davranışlar kapsamında, çocuğa değer vermemek, sözel
saldırıda bulunmak, zorbalık ve tehditlerle korku
aşılamak, duygusal gereksinimini hiçe saymak, olumlu duygular
göstermemek, yaşıtlarıyla normal ilişkisine izin vermemek,
izole etmek, duygusal etkileşimden mahrum bırakmak, sosyal
yaşantıya katılmasını engellemek, bir odaya kapatmak,
uygunsuz, yasal olmayan davranışlar öğretmek, hor görme, küçük
görme, aşağılama ve tehdit etme davranışları ve
diğer çocuklarla kıyaslayarak beceriksiz ve yetersiz olarak
tanımlama gibi yaklaşımlar sayılabilmektedir. Yukarıda
saydığım istismar çeşitlerinin hiçbirini ne duymak ne de
görmek istiyoruz ama maalesef, günümüzde bu saydığım istismar
çeşitleri duyduğumuzdan, gördüğümüzden çok daha fazla. Son
zamanlarda çocuk ihmali ve istismarına yönelik birçok haber kamuoyuna
yansımaktadır. Çocuk ihmali, çocuğun fizyolojik ve psikolojik
gereksinimlerinin bakım veren kimse tarafından
karşılanmaması durumu olarak açıklanmaktadır.
İhmal, çocuk istismarı kadar yaygın görülen ve çocuk üzerinde en
az fiziksel, cinsel ve duygusal istismar kadar etki bırakan bir sorundur.
Bununla birlikte, çocuk ihmali kamuoyunda yeteri kadar ilgi görmemektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Adalet Bakanlığının
verilerine göre, 2021 yılında 20.459 dosyada çocuğa
karşı cinsel istismar suçu işlendiği belirtilmiştir.
Yine, TÜİK rakamlarına göre, 2021 yılında 117si 15
yaşından küçük 7.190 çocuğun doğum yaptığı
tespit edilmiştir. Adalet Bakanlığı ve Aile ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığı 2017 yılından bu yana istismar
verilerini kamuoyuyla paylaşmamaktadır. Peki, ülkemizde neden
çocuğa karşı istismar olaylarında artış
yaşanmaktadır? Türkiyede yasal düzenlemeler genel olarak
çocukları istismara karşı koruyan düzenlemeler olarak
karşımıza çıkmaktadır ancak yasaların
uygulanması konusunda siyasi baskılar, mahalle baskıları,
tarikat baskıları; hâkimlerin tarafsız, korkusuz ve
bağımsız olarak karar vermelerinin önüne geçmekte, bu
işlemleri yapanların bu tür eylemleri de maalesef yanına kâr
kalmaktadır.
Yapılan
araştırmalar sonucunda da çıkan diğer bir sonuç: Son
yıllarda giderek artan ve yaygınlaşan yoksulluk ve ekonomik
bunalım, bu artışın en önemli nedeni. Yoksulluktan ve
yoksunluktan toplumun ve ailenin en kırılgan kesimi başta
çocuklarımız etkilenmektedir. Çocukları istismardan korumak ve
çocuk istismarıyla mücadele etmek için neler yapılmalıdır?
Devletin yetkili kurumlarının, çocuk ihmalini ve
istismarını önleme konusunda ulusal eylem planı olmalı,
başta devlet kurumları olmak üzere denetleme ve izleme
mekanizması kurulmalıdır. Çocuk odaklı, eşit ve
bilimsel politika yapılmasını teşvik ederek koruyucu,
önleyici, destekleyici çalışmalar sürdürülmelidir.
Çocuğun çevresindeki
yetişkinlere, çocuğa sevgi ve ilgi gösterirken çocuğun beden
sınırlarına saygı duymaları gerektiği
anlatılmalıdır. Çocuklar ve gençler, cinsellik ve kendi
bedenlerini koruma, iyi ve kötü dokunuşu ayırt etme, yardım
isteme, kendini ifade etme konularında desteklenmeli ve
bilgilendirilmelidir. Çocuklara, beden sınırlarını koruma
ve kim olursa olsun Hayır. deme hakkına sahip olduğu
söylenmelidir; bu konuda çocuklara, ailelere, topluma yönelik çocuk
hakları, pozitif ebeveynlik, cinsel eğitim, cinsel sağlık,
cinsiyet eşitliği gibi eğitimler sürekli
uygulanmalıdır.
Psikolojik
danışmanlık ve rehberlik, psikoloji ve sosyoloji ve çocuk
gelişimi, öğretmenlik, aile ve tüketici bilimleri ve sosyal hizmet
alanlarında eğitim alan öğrencilerin, çocuk istismarı
ihbarı konusunda bilgilendirilmesi ve farkındalıkların
artırılması gereklidir. Sosyal medya, telefon, tablet gibi
dijital araçlar genellikle yabancılar tarafından çocukları
istismar etme amacıyla kullanılabilmektedir. Yetişkinler bu
dijital araçların güvenli kullanımıyla ilgili
çocuklarını bilgilendirmelidir, gerekirse bu bilgileri eğitim
kurumları, toplum merkezleri, danışmanlık merkezlerinden
talep etmelidir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; son yıllarda artan çocuk istismarları
için yeterli araştırma ve soruşturma yapılmamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
AYHAN EREL (Devamla)
İstismarın büyük ölçüde gerçekleştiği yurtlar ve
kurumların iktidar eliyle korunduğu ve pek çok istismar olayının
üzerinin kapatıldığı endişesi toplumda
yaygındır. Çocuklarımız gerektiği şekilde
korunmadığı gibi failler de yeterli cezalarla karşı
karşıya kalmamaktadır. Bu durum toplumda infiale yol açmakta,
devletin söz konusu kurum ve yurtları yeterince denetlemediği pek çok
raporda sıklıkla dile getirilmektedir. Yüce Meclis bu konuda öncü
olmalı ve üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir.
Çocuk gelecektir,
aldatmayın; çocuk ışıktır, karartmayın; çocuk bir
güneştir, söndürmeyin; çocuk bir umuttur, yok etmeyin; çocuk bir
dünyadır, yakmayın; çocuklar çiçektir, soldurmayın,
koparmayın diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz talep eden Eskişehir Milletvekili
Sayın Metin Nurullah Sazak.
Buyurun Sayın Sazak.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA METİN
NURULLAH SAZAK (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün çocuklara karşı işlenen başta cinsel
istismar suçları olmak üzere her türlü suçların önlenmesi, çocuğa
yönelik ihmal ve istismarın sebeplerinin araştırılarak
gerekli tedbirlerin alınması, kamuoyunun şeffaf bir şekilde
bilgilendirilmesi ve bununla birlikte yapılması gereken iş ve
işlemlerin belirlenmesi ve benzeri hadiselerin bir daha
yaşanmaması amacıyla Meclis araştırması komisyonu
kurulması görüşmelerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Muhterem heyetinizi ve büyük Türk
milletini saygıyla selamlarım.
Çocukların
korunması için evrensel standartları belirleyen Çocuk Hakları
Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20
Kasım 1989 tarihinde kabul edilmiş, ülkemiz de bu sözleşmeyi
imzalayarak 27 Ocak 1995 tarihinde uygulamaya başlamıştır.
Bu sözleşmenin dışında hazırlanan ek protokoller ve
temel uluslararası belgelere de ülkemiz taraf olmuş;
Anayasamızın 10uncu, 41inci, 61inci maddeleriyle de çocuk
hakları anayasal olarak da teminat altına
alınmıştır.
5395 sayılı Çocuk
Koruma Kanunu ile 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu kapsamında
çocukların haklarının hukuki olarak güvence altına
alınması amaçlanmış ve 2014 yılında Türk Ceza
Kanununda yapılan değişiklikle birlikte çocukların cinsel
istismarı ile reşit olmayanla cinsel ilişki suçları yeniden
düzenlenerek ceza oranları önemli ölçüde
artırılmıştır. Evlatlarımızın fiziksel,
duygusal ve ruhsal gelişimlerine zarar verebilecek durumlarla
karşı karşıya gelmesi engellenerek her türlü ihmal ve
istismardan korunması, Gazi Meclisimizin ve biz parlamenterlerin temel
görevi ve sorumluluğudur. Bu görev ve sorumluluk bilinciyle, 2020
yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu bünyesinde çocukların haklarıyla ilgili
araştırmalarda ve incelemelerde bulunmak üzere üyesi olduğum
Çocuk Hakları Alt Komisyonu kurulması
kararlaştırılmıştır. Komisyon çalışmalarımız
kapsamında yurt içinde ve yurt dışında inceleme ziyaretleri
gerçekleştirilmiş, UNICEF Türkiye ve çocuk hakları derneklerinin
temsilcileriyle karşılıklı değerlendirmelerde
bulunulmuş; sevgievleri, çocuk siteleri ve koruyucu aileler yerlerinde incelenmiştir.
Ülkemize özgü bir proje olan
sevgievleriyle necip milletimizin yüce gönüllülüğü bir kere daha
tescillenmiş, bakıma muhtaç ve öz ailesinin yanında
barınamayan çocuklarımızın, devletin güvencesi ve denetimi
altında koruyucu aile hizmetiyle yetişmesi
amaçlanmıştır. Bu çocuklarımızın anası da
babası da büyük Türk devletidir. Sevgievleri ve koruyucu ailelerin
yanında yetiştirilen çocuklarımızın ruhsal ve fiziksel
desteklenmelerinin yanı sıra, yetenekleri ve becerileri desteklenerek
yakından takip edilmeli; Türk ve Türkiye Yüzyılında
bürokratlar, doktorlar, Mimar Sinanlar bu çocuklarımızdan
yetişmeli, bu kaderleri avantaja çevrilmelidir.
Ayrıca, Komisyonumuz
tarafından çocuk işçiliği başlığı
altında, özellikle mevsimlik tarım işçisi ailelerimizin ve
çocuklarının yaşadıkları zorluklar ve son
yıllarda atılan adımlar sahada incelenmiştir.
Çocukların, tarım sezonu kapanana kadarki süreçte bulunduğu
illerde sağlık ve eğitim haklarına ulaşabilmeleri için
gerekli desteklerin verilmeye başlandığı ve giderek artan
oranda iyileştirmelerin sağlandığı
gözlemlenmiştir.
Türkiyenin geleceğinin
ana arterlerinden biri olan tarımsal kalkınmada makineleşmenin
getirdiği yeniliklerle tarımsal üretim yeni bir sürece girmiş
ama insan gücünün kıymeti de artmıştır. Maalesef ki
kırsaldaki nüfus dağılımına
baktığımızda tarımla uğraşan kesimde genç
nüfus oranı dramatik biçimde azalmaktadır. Kırsalda sabit
yaşayan son nesil, genç nüfus çocuklarını
taşımalı sistemle hâlen eğitim hayatına devam
ettirmektedir. Özellikle Covid-19 pandemisinde yaşanan
kısıtlılıklardan sonra şehirlerde
yığılan nüfusun, tersine göçle kırsala dönüşü
gündemdedir. Bu, hem tarımsal kalkınma hem sağlık hem de
iyileştirilmiş nüfus dağılımı açısından
yüz güldürücü bir durum olmakla birlikte dönüş düşük hızlıdır.
Kısıtlayıcı temel basamak ise çocukların
eğitimidir.
Çoğu sektörde evden
çalışmanın ağırlık kazanmaya başlaması,
teknolojik altyapının kırsallarda ulaşılabilir
olmasıyla birlikte ivedilikle yapılacak düzenlemelerle köy okulları
yeniden açılmalı, öğretmen ve öğrenciler için cazip
seçenekler oluşturularak yeni nesil çocuklar apartman dairelerinde ekran
başında oturmaya mahkûm formattan kurtarılmalıdır.
Sayın milletvekilleri,
çocuk başlığı adı altında durmak istediğim
diğer bir konu ise Türkiyede yaşayan Suriye, Irak, Afganistan gibi
ülkelerden gelen sığınmacı kardeşlerimizin
çocuklarıdır. Bu, çok hassas ve siyasi malzeme hâline getirilen bir
konudur. Çocuk ve insan hakları, emperyallerin kendi çocuğunun ve
insanının haklarına hizmet etse de bu değerler tüm çocuklar
için evrenseldir. Dünya, milyonlarca göçmeni eğitim, statü ve filtreden
geçirip onar onar kabul ederken insan ve çocuk hakları savunucuları,
eğitim çığırtkanları, bizim milyonlarca sığınmacıya
ev sahipliği yaptığımızı görmezden gelip konuyla
ilgili fikir ve tenkit sunma cüretini de gösterebilmektedirler. Bundan daha
acı olan ise içimizdeki kısa akıllıların
çıkarılan savaşlar sonucunda oluşan, sosyal bir afet olan
göç üzerinden değişik algılar oluşturarak siyasi ekmek
peşine düşmeleridir.
Sığınmacı
meselesindeki düzenlemelerde yapılanlar tartışılabilir,
iyileştirilebilir, değiştirilebilir, kontrol altına
alınabilir ama -altını çiziyorum- bugün Türkiye
sınırları içerisinde doğan büyüyen ve yetişen bir
nesil söz konusudur. Büyük bir sığınmacı nüfusa
yıllardır ev sahipliği yapan ülkemizde, özellikle çocuklar için
sağlık ve eğitim alanında elden geldiğince
desteklemeler yapılmaya çalışılmaktadır. Göç
sonrası oluşan uyum süreçlerinde, özellikle eğitim
çağında olan çocukların göç ettikleri ülkedeki kültüre entegre
olabilmeleri için eğitim ve sağlık alanlarında tam
desteklenmeleri gerekmektedir. Kim oldukları değil, nerede
olduklarına göre, siyasete alet edilmeden Türk Bayrağına
sarılıp Türk devletinin ekmeğiyle sağlıkla büyütülen
sığınmacı çocuklar, evlerine döndüğünde birilerinin
tezgâhıyla küskün ve kinlendirilerek gönderilmemelidir. Böyle bir durumun
bölgede olası sonuçlarının kimin ekmeğine yağ
süreceğinin analizi doğru yapılmalıdır.
Göç, yönetilmesi ekonomik ve
kültürel açıdan oldukça zor bir konu olup tarihte büyük
değişimlere yol açtığı bilinmektedir. Tarih boyunca
çıkarılan savaşlar, özellikle Birinci ve İkinci Dünya
Savaşları ve şu anda Orta Doğuda çıkarılan çatışmalar,
insanlık için dramatik ve travmatik sonuçlar doğurmuş ve en çok
zararı görenler de yine çocuklar olmuşlardır. Yaratılan bu
kaos ortamında ülkeler paylaşılmış, sömürge
sınırları çizilmiş, emperyaller kendi insan ve
çocuklarının dışındakilerinin haklarını yok
saymıştır. Böylesine karanlık bir süreçte binlerce çocuk
ortadan kaybolmuş, insanlık dışı deneylere
zorlanmış ve organ nakli için kullanılmıştır.
Avrupanın
ortasında çocukların katledildiği Srebrenitsa katliamında
dünya gözlerini yummuş ve uluslararası insan
kaçakçılığı ve çocuk istismarı şebekesini gün
yüzüne çıkaran Pizzagate skandalı, sadece magazin haberi olarak
kalmıştır. Afrikadaki madenlerde 4-5 yaşa kadar inen çocuk
işçi istismarı, bir avuç maden için gündeme getirilmemiş,
emperyallerin vekâlet savaşlarında çocukların
silahlandırılması göz ardı edilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
son günlerde gündeme gelen şüyuu vukuundan beter menfur olay, kamu
vicdanını derinden yaralamıştır. Türkiye Cumhuriyeti,
devlet geleneği ve ortak hafızasıyla kökleri mazide olan atidir
ve bugün, bu necip milletin Türkiye Büyük Millet Meclisinde, kabileden dönme
uydu devletler gibi çocuk istismarı başlığı
altında hâlen bu konuları konuşup düzenlemelerin
eksikliğinden bahsediyor olmamız, çok büyük eksik, geçmişimize
yapılan haksızlıktır. Köküne yabancı, modernizm
kisvesinde, sosyal hezeyanlarla yeniden keşiflerin pazarı olan,
toplum mühendisliğiyle yönlendirilen, kurdurulmuş devletlere
yakışır gündemler; bizi yolumuzdan alıkoymakta, esası
unutturarak muasır medeniyet olarak ilerlemenin önüne geçmektedir.
İnsan, fıtratı
gereği, en iyi ve en kötü arasında seyir hâlindedir. Devletlerin ve
gelişmiş medeniyetlerin birikim ve tecrübeleriyle
oluşturduğu toplumsal değerlerin yanında,
insanlığın düşük davranışları veya kötü yönelimleri
ahlak ve normlarla, bunların yeterli olmadığı zamanlarda da
kanunlarla korunur. Yüksek ahlak seviyesi ve değerleri olan
gelişmiş toplumlarda her şeyin
kanunlaştırılmasına gerek bile yoktur. Binlerce
yıldır Orta Asya, Anadolu ve Balkanlar'da belli değerlerle yaşayan;
coğrafyasındaki bütün kültürleri saygıyla
karşılayıp benimsemiş, etkilenmiş, etkilemiş bir
yapıya son yüzyılda getirilen sözde yeni doğrularla, korkunç bir
biçimde hasar vermeye çalışıldığı gözlenmektedir.
Yeni kurulmadık, uzaydan gelmedik; dağda, yaylada, çadırda,
savaşta, tamirhanede, sokakta, oyunda, binlerce yıldır belli
çevrelerde yetişen nesillerimizin bugüne getirdiği bir milletiz.
Varlığını binlerce yıldır onuruyla sürdürebilen,
her şeyden önce ailesine, milletine, vatanına bağlı bir
nesil yetiştirme zorunluluğu ortak bilinçaltına
yerleşmiş bir kültüre sahibiz ve bizim kültürümüzde çocuk,
geleceğin teminatı, evin neşesi, bereketi ve toplumun temel
yapı taşıdır. Ustasından zanaat öğrenen,
ailesiyle hasat yapan, annesiyle kardeşine bakan ama hepsini hayatı
tanımak için; emeği, gücü, çocukluğu istismar edilmeden
yaşayan nesiller, huzurla yetişti bu topraklarda. Biz bu memlekette,
bu memleketin evlatlarının çocuk olmanın doğasına ve
çocukluk değerlerine sahip olarak dogmalardan ve toplumsal
ahlaksızlıklardan uzak, güvenli ve huzurlu aile ortamında
hayatı tanıyıp mahallesinin ve okulunun himayesinde toplumu
öğrenip, devletinin koruması ve eğitimiyle, iyi ve ahlaklı
insan olmalarını, kazanımları doğrultusunda kendisine
ve çevresine faydalı birer eğitim veya iş sahasına
yönlendirip huzur ve refah içerisinde yaşamalarını sağlayan
bireyler olmalarını hedefliyoruz. Elbette ki güçsüze zulüm eden zalim
insan formu her dönemde var oldu ve var olacaktır; bu insani vasıftan
uzak canlılara fırsat vermemek, kemikleşmiş bir toplum
yapısında, caydırıcı cezaların olduğu adalet
altyapısıyla sağlanmalıdır.
Yetişmekte olan nesil
için potansiyel en büyük tehlikelerden biri olan filtresiz sosyal medya ve
dijitalleşen dünyaya karşı da ciddi çalışmalar
yapılmalıdır. Bu bağlamda hem fiziksel hem ruhsal hem de
toplumsal gerçeklerin sınırları, millî ve kültürel
değerlere uygun olarak net çizilmelidir. Her türlü bireyin kolayca
erişebilir içerik ürettiği, kültürlerin dijital potalarda eritilerek
yine değersizleştirilmiş tekdüze değerlerle
oluşturulan tek tip insan modeli, çocuklarımızın ve
gençlerimizin ruhlarına yapılan en büyük istismardır. Bu oyun,
bizim binlerce yıldır oluşturduğumuz aile, çevre ve
değerler kavramlarını yıkma yolunda atılan ilk
düğümdür.
Özgür ve özgür seçimler
olarak dünyaya son elli yıldır sanki öncesinde yokmuş da yeni
keşfedilmiş gibi, Batı tarafından özellikle dikte edilen
yeni kavramlar çok tehlikelidir. Felsefenin en derin
tartışmalarından biri de Özgürce
yaptığımızı sandığımız seçimleri
neye göre yaparız? sorusudur. İnsan, seçimlerinde gerçekten özgür
müdür? Hür seçimlerde bizi yönlendiren fikir nasıl oluşmuştur?
Hâlâ cevabı uzun tartışma konusu olan bu sorularda kesin olan
gerçek, doğduğumuz an itibarıyla içinde bulunduğumuz
toplumdaki her gerçeklik, bilinç ve/veya bilinçaltı düzeyinde size ve
seçimlerinize yansımaktadır.
Aileyi kadın-erkek,
toplumu özgür ama bireysel bireyler grubuna indirgeyerek kültürel ve ahlaki
kuralları dogma olarak gösterip subliminal mesajlarla yönlendirilen bir
nesil yetiştirilmeye çalışılmaktadır. Değerlerin
yeniden yaratıldığı, oluşabilecek bütün
iğrençliklerin farkındalık oluşturmak adı
altında düşük dozdan başlayarak
duyarsızlaştırmaya sebep olduğu, sınırları
evren kadar genişleyen bir topluma doğru yol alınmaktadır.
Maalesef ki bu oturtulmaya çalışılan çarpık zihniyet, en
kıymetlimiz olan çocukları derinden etkilemekte, en önemli
haklarından çocuk olma haklarını ellerinden almaktadır.
Bugün işine geldiği gibi yorumlanan ve uydurulan dinî inançlar ve
çeşitli etnik öğretiler ya da modernizasyon adı altında
çocuklarımıza uygulanmaya çalışılan hiçbir
erişkin tercihi kanunlarla belirtilen sınırı
aşmamalıdır. Bunları toplumun normalleştirmemesi ve
devletin ise stratejik yapılanmalarla bu durumu önlemesi şarttır.
Ne çocuk gelin ne de cinsel kimlik çağrısı yapan çocuk
formları özgürlük adı altında kabul edilmemelidir.
Dijitalleşme ve modernleşme adı altında duygusal
boşlukta olan yeni neslimiz, şimdiye kadar hiç
olmadığı kadar istismara açıktır. Bu öyle kötücül bir
istisnadır ki belli kurumların birbiriyle olan
çatışmalarının toplumda infial yaratıp
oluşturulmaya çalışılan itibar suikastlarıyla
çocukların en dokunulmaz alanları üzerinden oynanacak hâle
gelmiştir.
Şimdi, açık ve net
bir şekilde ifade ediyorum ki çocukların maddi-manevi hiçbir
şekilde istismarının varlığı ya da ihtimali kabul
edilemez, edilmeyecektir. Hangi kuruluş olursa olsun,
varlığı ya da yokluğu tek bir evladımızın
canından, ruhundan, sağlığından daha önemli
değildir; tek bir evladımızın ahı uğruna
yıkılmayacak çatı yoktur. Çocukların anne ve
babalarına emanet olduklarını emreden bir dinin inananları
olarak en kıymetli varlığımız olan
evlatlarımız; aile, toplum ve devlet himayesinde korunup
kollanmalıdır. Bu çerçevede küresel anlamda oynanan büyük oyunun
farkına varılarak bir an önce devletimizin en millî şekilde
yapılanarak toplumun ve milletin omurgasını oluşturacak
olan çocukları doğum anından erişkinliğine kadar
elinin üzerinde tutması şarttır.
Sayın milletvekilleri,
Batının sipariş haberleri ve hakikatlere sırtını
dönenler kabul etmese de Türkiyede bölücü terör örgütünün
yaptığı çocuk istismarı ve çocuk hakları ihlalleri
ülkemizin acı gerçeğidir. Şanlı Türk ordusuyla
karşılaşınca fistan giyip kaçan bölücü terör örgütünün
piyonları, evlatlarımızı kalkan olarak kullanmaktadır.
Bugün örgüte dair raporlar incelendiğinde yaşanan rezaletlerin haddi
hesabı yoktur. Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmî raporları ve bu
belgelerine itibar etmeyip, sınır ötesine akıl
danışıp onlardan icazet almadan karar vermeyenler için de 2019
yılında Birleşmiş Milletler Cenevre Ofisinde eli
kanlı terör örgütünün sözde liderlerinden biri ile Birleşmiş
Milletler temsilcisinin imzaladığı anlaşmada bölücü terör
örgütü ve alt kollarının çocukları
savaştırdığı gerçeği, uluslararası kamuoyu
nezdinde tescillenmiştir. Ayrıca, Birleşmiş Milletler
İnsan Hakları Konseyinin 2020de yayımladığı
raporda PKK-YPGli teröristlerin Suriyede çocukları savaşçı
olarak kullandığına dair bulgular
paylaşılmış, bölücü terör örgütünün korkunç yüzü ve
çocuklara yönelik hak ihlalleri ABD Dışişleri
Bakanlığı İnsan Kaçakçılığı Raporunda
belgelenmiştir.
Adi, şerefsiz PKK ve
türevleri, yıllardır bölgede oluşturduğu puslu hava
içerisinde her türlü yönlendirmeye müsait hâldeki çocuklarımızı
toplumlarına kinlendirerek dağlara kaçırmış, istismarın
her türlüsüne ve çaresizliğe maruz bırakarak sapkın emelleri
uğruna değersizce katledilmelerine sebep olmuştur. Bugün
küreselde oynanan oyunun ilk perdesini PKK, kız çocukları üzerinden
oynayarak önce ezilen kadının kimliğini sorgulatmış ve
sonrasında da kurtuluş yolu vadedip akıllarıyla
oynadıkları çocukları dağlarda kadınlıkları
yüzünden istismar etmiştir. Mağaralarda çocukluğu,
insanlığı, kadınlığı, anneliği elinden
alınan çocuklar, tasmayı tutan güçlerin ters algısıyla
basında özgürlük savaşçısı olarak resimlendirilmiştir.
Sözde çocuk hakları ve insan hakları savunucuları örgütün malum
dostları da maalesef ki söz konusu dağ şubeleri olunca,
değersiz bir intihar bombacısı veya yığın olarak
gördükleri bu çocukları uyduruk ideolojilerinin kahraman
savaşçıları olarak anmaktadırlar. Bu memleketin tertemiz
evlatlarını rezil ettiğiniz o koyma akıllarınızla
Dicle'nin kuzuları için çizdiğiniz rota inlerinizdeki rezaletten
ibaretken siz nelere, nerelere, kim için talipsiniz? Kıbleniz
olduğunu ifade ettiğiniz insan hangi coğrafyanın insanıdır?
Bizim çocuklarımız, bizim insanımız olmadığı
aşikârdır.
Bu coğrafyanın
çocuklarının eğitim haklarını sizin şehit
ettiğiniz Aybüke Öğretmenimle, sağlık hakları sizin
öldürdüğünüz Doktor Abdullah Biroğulla elinden
alınmıştır. Yaşama hakkını elinden
aldığınız 9 aylık Muhammed Omar, 10 aylık
Bedirhan bebek, 15inde Eren Bülbül, hepsi bu memleketimizin tertemiz
evlatları, bizim çocuklarımızdır. Bugün anaların
Diyarbakır'da dönmelerini bekledikleri, dağdaki rezaletlerinizle
maddi manevi istismara uğrayan çocuklar da bizim çocuklarımızdır.
Terörle mücadele eden aslanlarımız
inlerini temizliyor ve bölgeyi terörden arındırıyor.
Yıkanan masum beyinleri ve derbeder edilen savunmasız bedenleri
tekrar vatana, millete hayırlı evlatlar hâline getirmek için de büyük
Türk devleti gerekeni yapıyor, yapmaya da devam edecektir.
Ezcümle, dünyanın tek
çocuk bayramı olan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramına sahip olan
bir devletin çocuklarını ülkenin geleceği bilen bir milletle,
küçüğüne şefkat, büyüğüne merhamet emredilen bir dinle yoğrulmuş
bir medeniyetin titreyip özüne dönerek toplumsal ve kuramsal ölçekte gerekli
adımları atmasıyla, Türk ve Türkiye Yüzyılında
inşallah su yatağını bulacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle
sözlerime son verirken ülkücü hareket olarak gaye edindiğimiz
Kızılelma ve nizamıâlem davamızın dünya
insanlığının haklarının temini ve adaletin tesisi
olduğunu bir kez daha hatırlatır, her evladımızın
cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkün yaktığı
bağımsızlık ateşinin aydınlığında,
bilge liderimiz Sayın Devlet Bahçelinin gösterdiği yolda,
İstiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoyun dizeleri ve büyük Türk
milliyetçisi Ziya Gökalpın fikirleriyle büyüyerek gururla Ne mutlu
Türküm! diyebilmesi bilinciyle yetişmesini temenni ederim.
Meclis
araştırması komisyonunun ülkemize hayırlı
olmasını diler, muhterem heyetinizi ve necip Türk milletini
saygıyla selamlarım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Filiz
Kerestecioğlu.
Buyurun Sayın
Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; en başta söylemek isterim ki
çocuk istismarı tek bir kişiden kaynaklanan, failin hasta, sapık
vesaire oluşuna indirgenecek bir mesele değildir. Bunun istismar
edeni aşan boyutları ve nedenleri var; en başta da kendini
yeniden yeniden üreten bu erkek egemen düzen. Bizim artık cinsel
istismarı var eden, üzerini örten yapı ve süreçleri dikkate alarak
önleyici tedbirler geliştirmemiz gerekiyor.
Bu Komisyonun
kurulmasına neden olan 6 yaşındaki çocuğun zorla
evlendirilmesi ve yıllarca istismar edilmesi vakası iki
yıldır Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı
tarafından bilinmesine ve olay yargıya intikal etmesine rağmen
sanıklar iki hafta öncesine kadar serbest geziyordu, hatta ilk duruşma
tarihi yedi ay sonraya verilmişti. 2016 yılında Karamanda Ensar
ve KAİMDERe bağlı yurtlarda yaşanan çocuk istismarı
karşısında da biz aynı yaklaşıma tanık
olmuştuk. Bizzat iktidar tarafından Ensar Vakfı ve siyasal
kimliğe mensup kişiler görmezden gelindi, konunun merkezine anormal
addedilen bir kişi konuldu, ona binlerce yıl ceza verildi ve bu
olayın gerçekleşmesinde aktif ya da pasif rolleri olan siyasal
kişilerin ya da idarecilerin sorumlulukları örtbas edilmek istendi,
hatta bunların bir kısmı terfi ettirildi.
Bakın, bizi kamuoyunun
da infialiyle -ki genelde hep böyle oluyor- bu Komisyonu kurmaya zorlayan
süreçte, aradan geçen yedi yılda neler yaşadık ve yaşamaya
devam ediyoruz? Diyanetin 2016da verdiği bir fetvanın ardından,
iktidar, çocuk istismarını meşrulaştıracak
düzenlemeleri sistematik şekilde gündeme getirdi ve bizler, bu teklifler
yasalaşmasın diye sürekli mücadele ettik. Diyanet, kız
çocuklarına ailede ve dışarıda şehvet
duyulmasının bir sakıncası olmadığına dair
fetva vermiş, AKPli vekillerden Gülaçar da 2020de Meclis İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu ile Adalet Komisyonu
toplantılarına katılan dönemin Adalet Bakanı Abdulhamit
Gülden çocuklarla evlenenlerin mağduriyetinin giderilmesi konusunda
ricacı olmuştu. Kamuoyunda ikinci yargı paketi diye bilinen
teklif sırasında ne isteniyordu biliyor musunuz? Çocuk istismarı
failleri istismar ettikleri çocuklarla evlenmek şartıyla affedilmek
isteniyordu.
Millî Eğitim
Bakanlığı verilerine göre, arkadaşlar, erken evlilik ve
nişanlılık nedeniyle eğitime devam edemeyenlerin yüzde
97,4ü kız öğrenciler; bu, korkunç bir rakam. Erken yaşta
evliliğe sürüklenen çocukların çoğu, sistematik olarak
evlendirildikleri kişinin ve bu kişinin ailesinin fiziksel ve
psikolojik şiddetine maruz kalıyor. Kız çocukları
çoğunlukla kendilerinden büyük erkeklerle evlendiriliyor, çoğu hiçbir
cinsel bilgi sahibi olmadan evlendirilen çocuklar evlendirildikleri erkeklerin
cinsel saldırısına uğruyor ve pek çok sağlık
sorunuyla da karşı karşıya kalıyor. 15-19 yaş
arası genç kızlarda 1inci sırada ölüm nedeni hamilelik ve
doğumun yol açtığı sorunlar. Çocuklar, aynı zamanda
evlendirildikleri kişiler tarafından sosyal çevrelerinden
koparılıp okula gönderilmiyor ve hatta çocuk yaşta evlendirilen
çocukların birçoğunun evden dahi çıkmasına izin verilmiyor.
Bakın, TÜİK,
Türkiye'de 2021 yılında 117si 15 yaşından küçük olmak
üzere toplam 7.190 çocuğun doğum yaptığını
belirtiyor. Adalet Bakanlığına bağlı Adli Sicil ve
İstatistik Genel Müdürlüğünün adli istatistikler raporlarına
göre ise 2020 yılında cinsel dokunulmazlığa karşı
suçlar türünden açılan toplam 40.819 davanın 17.948i çocukların
cinsel istismarına yönelik suçlardan oluşuyor. Oransal olarak
çocukların cinsel istismarı suçları, cinsel
dokunulmazlığa karşı toplam suç sayısının
yüzde 44ünü oluşturuyor. Adalet Bakanlığı 2021
istatistiklerine göre ise çocukların cinsel istismarına ilişkin
suç sayısı 44.880, reşit olmayanla cinsel ilişkiye
ilişkin suç sayısı 26.324, çocuğa karşı
işlenen cinsel suç sayısı toplam 71.124.
En son, Manisada, 12
yaşındayken 2 kişinin cinsel saldırısına
uğradıktan sonra çocuk yurduna yerleştirilen kız
çocuğunun devlet korumasındayken bakın, devlet
korumasındayken madde kullanımına
alıştırılıp pavyonda
çalıştırıldığı iddialarını
gazeteci Hale Gönültaş gündeme getirmişti. Daha önce de defalarca
yurttan kaçan ve günler sonra şaibeli biçimde polisin sokakta bulduğu
çocuk, 2 Aralıkta tedavi gördüğü Manisa Ruh
Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinden Çiğlide
kaldığı çocuk yurduna götürülürken sosyal hizmetlere bağlı
aracın içinden kaçtı; evet, sosyal hizmetlere bağlı
aracın içinden kaçtı. Aradan günler geçmesine rağmen bulunamayan
bu çocuk, bu haberlerden sonra kolluk güçleri tarafından birkaç saat
içinde bulundu. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 18
Aralıkta bu konuyla ilgili Kız çocuğunun korunma ve bakım
altında olduğu süreçte pavyonda çalıştığına
dair iddialar araştırılmış, herhangi bir eğlence
mekânında çalışmasının mümkün olmadığı
sonucuna ulaşılmıştır. diye bir açıklama
yaptı ama süreci yakından takip eden Türkiye Kadın Dernekleri
Federasyonu Bakanlığın açıklamasının doğru
olmadığını söylüyor. Gerçekten bir çocuk resmî araçtan
nasıl kaçabilir ve günlerce bulunamaz ve olay medyaya yansıyınca
ancak bulunabilir?
Aslında bu tarz haberler
bitmiyor, pıtrak gibi çoğalıyor. Mesela, en son Batmanda, abisi
korucu olan G.Y. 14 yaşındaki bir kız çocuğunu
kaçırdı ve yirmi beş gündür bu kız çocuğundan haber
alınamıyor ve kaçıran kişinin imam olan abisi devreye
girerek evlilik planları yapmaya çalışıyor; babayı,
aileyi buna ikna etmeye çalışıyor. Baba feryat ediyor ve herkese
sesleniyor: Kızımı kaçıranlar korucu diye mi özellikle
bulunmuyor? Devlet bu silahı onlara çocuk kaçırsın diye mi
verdi? Kızımızı istiyoruz; o bir çocuk ve herkesi
yardımcı olmaya çağırıyoruz. Ben kızımı
asla evlendirmem!
Evet, bugün 2 milyondan fazla
çocuk eğitimden uzakken resmî eğitime devam eden çocuklar da ya
okullarda aç kalıyor ya da istismara uğruyor. Çocuk yoksulluğu
had safhadayken okullarda bir öğün yemek için, gerçekten, bütçeden bir şey
çıkmadı ancak sonrasında, artık kamuoyunun
baskısı, mücadelemiz ve herkesin desteğiyle, sonuçta Millî
Eğitim Bakanlığı -ki zaten bundan sorumlu olan oydu- bu
besin desteğini yine bir seçim yatırımı olarak ve sadece
taşımalı eğitim alan öğrenciler, pansiyonu olan
okullardaki öğrenciler ile anaokullarına sundu; lütfetti.
Evet, bir başka sorun,
çocuklar okullarda öğretmenleri, okul müdürleri tarafından da
istismar edilebiliyor ve bunların faillerinin sadece görev yerlerinin
değiştirilmesiyle bir şey yaptık zannediliyor, böyle bir
tedbir yeterli görülüyor. Örneğin, Diyarbakır Diclede bir
öğretmen en az 15 çocuğu istismar etmişken görev yeri
değiştirildi ancak kamuoyu baskısı sonucu açığa
alınabildi. Yine, Konya'da bir lisenin müdürü -ismi Harun Avcu- bir öğrenciyi,
derslerinde başarılı olduğu için Seni Millî
İstihbarat Teşkilatına memur olarak alacağız. diyerek
Ahmet Mandal diye birisiyle tanıştırdı ve Mandal bu
çocuğu günlerce istismar etti ancak ailenin şikâyeti üzerine bu
MİT mensubu olarak tanıtılan elektrik ustası ve okul müdürü
tutuklandı ve olayın ortaya çıkmasının ardından
bir başka öğrenci de aynı şekilde tacize
uğradığını ifade etti.
Bir yandan önemli bir sorun
da şu ki çocuklar normal eğitim süreçleri dışına
çıkarılmak isteniyor. Resmî eğitimden alınan çocuklar,
ailelerinin zoruyla, Ankara Altındağ'da olduğu gibi merdiven
altı yerlerde, cemaat, tarikat hücrelerinde eğitim görüyor,
tırnak içinde eğitim tabii. Yine bu konuda da bir denetim yoktu ancak
biz önergelerle Mecliste, basın yoluyla kamuoyu oluşturduktan sonra
operasyonlar düzenlendi ama bu durumda da münferitmiş gibi
davranılıyor. Bunların hiçbiri münferit değil
arkadaşlar.
2016da kurulan -o Karaman
Ensar Vakfı olayından sonra- Komisyonun 480 sayfalık raporunda,
istismar olayının engellenmesi için 88 maddelik öneriler
sıralanmıştı. Bunlardan bir tanesi Her ne ad altında
olursa olsun öğrencilere yönelik yurt, misafirhane, konukevi, pansiyon
benzeri barınma hizmeti veren yerlerin iş yeri açma ve çalışma
ruhsatı Millî Eğitim Bakanlığı tarafından
verilmeli. önerisiydi; hayata geçmedi. Aynı şekilde, yine raporda
TBMM bünyesinde çocuk haklarıyla ilgili daimî bir ihtisas komisyonu
kurulması
Ki buradan defalarca defalarca sadece daimî komisyon
değil, çocuk bakanlığının kurulması
gerektiğini belirttim, kanun teklifi verdim; bu da aynı şekilde,
daimî bağımsız bir komisyon olarak kurulmadı. Zaten ülkede
insan hakları ihlalleri almış başını giderken
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun bir alt komisyonu
olarak kuruldu.
Kadınların da
çocukların da şiddetten ve istismardan korunmasını
sağlayan en güçlü mekanizma İstanbul Sözleşmesinden
çıkıldı ve sözleşmeden çıkılmasının
Anayasaya aykırı olduğunun reddi kararı da -daha karar
yayınlanmadı ve elimize geçmedi ama- haberlerde görülüyor ki
Danıştay tarafından onandı. Aslında herkes bundan
utanç duymalı. İstanbul Sözleşmesinden
çıkıldığından beri denetimsizlik arttı ve
artık ne kadın cinayetleri ne çocuk istismarları konusunda
sağlıklı veriler edinemiyoruz.
Kadın Cinayetlerini
Durduracağız Platformu verilerine göre, 2022 yılında 334
kadın erkekler tarafından öldürüldü, 245 kadın da şüpheli
şekilde ölü bulundu. Ülkede neredeyse her gün bir kadın cinayeti ve
kadın ölümü gerçekleşirken İçişleri Bakanı Faili
meçhul kadın cinayeti yoktur. diye konuşabiliyor; bu, aslında,
İçişleri Bakanlığının da Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığının da şüpheli kadın ölümleri
hakkında herhangi bir veri tutmadığının
kanıtı.
Örneğin, daha önce
evlendiği 2 kadını öldüren ve pandemi döneminde şartlı
tahliye olan Necati A. iki gün önce bir kadını daha öldürdü.
Böyle bir hayatta ve böyle
bir aile yapısında çocukları istismardan korumak nasıl
mümkün olabilir? Ha, bu arada, seçim yaklaşırken yine bu tür aflarla
istismarcılar, katiller bırakılırsa ve düşünce içeride
kalırsa bu Komisyonun tavrı ne olacak, gerçekten bunu da çok merak
ediyorum.
İstanbul
Sözleşmesinden çıkılmasını destekleyen ve sizin de
etrafınıza topladığınız cenahlar şimdi de
Yeni Akitte yazarak ya da Türkiye Aile Meclisi ve Dünya Çocuk Hakları
Derneğinin yayınladığı ortak açıklamada
olduğu gibi, Lanzarote Sözleşmesini şeri hukuka uygun
olmadığı gerekçesiyle hedef hâline getiriyor. Bu sözleşme,
özel olarak çocukların cinsel sömürü ve istismara karşı
korunmasına ilişkin en etkili sözleşme ve çocuğun üstün
yararını sağlamak konusunda devleti ve kurumlarını
birincil derecede sorumlu kılıyor. Ha, işte, nedeni bu zaten,
birincil derecede sorumluluk istemez bu iktidar, sorumlu olmak istemez.
Muhalif basına ceza
üstüne ceza kesilirken çocukları koruyan sözleşmelere göz diken ve
istismara uğrayan çocuğun fotoğrafını ve
adını da yayınlayan Yeni Akite hangi yaptırım
uygulanacak? Hiçbir yaptırım.
Evet, bakın, travmatize
olmuş bir nesil ve sağlığı bozulmuş bir toplum
hepimizi bekliyor. O yüzden, olayları ve durumları münferit
sayıp oluşturulan kamuoyu baskısı sonucu
Araştırma komisyonu kurulsun. demek yetmez. Tabii ki bu Komisyon
önemli işler yapabilir, yapmalıdır, bunu yapmalıyız
ama bunun ötesinde hepimizin temel yaklaşımı istismarı
önlemek, çocukları korumak olmalı; önleyici politikalarla istismar
nedenlerini ortadan kaldıracak ekonomik ve sosyal önlemler
geliştirmemiz gerekiyor. (HDP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum.
Bunun için de öncelikle
sağlık ve eğitim ülkedeki tüm çocuklar için her an her yerden
erişilebilir olmalı, çocuk yoksulluğu ortadan
kaldırılmalı. İşte, bu kısım, devletin ve
yöneticilerin sorumluluğu, onun için de kimse Aman efendim, bu
siyasetüstü mesele. gibi sözlerle sorumluluktan kaçmaya çalışmasın.
Ancak çocuklar eğitimlerine devam edip düzenli sağlık
taramasından geçtiğinde çocukları izlemeye, riskleri fark etmeye
imkân tanıyacak bir sistem gerçekleşmiş olabilir.
Bu arada, koruma kararı
verilmeyen çocuklar için de hiçbir rehabilitasyon ve destek bulunmuyor. Koruma
kararı alınmış çocuklar ise bu destekten çok
kısıtlı ölçüde faydalanabiliyorlar. Çocuklar, karakola
geldikleri andan itibaren savcılığa ve tıbbi kontrole
götürülmesine kadar geçen sürede pek çok kişiyle
karşılaşıyorlar ve tekrar tekrar örseleniyorlar.
Bakın, 2012/20 sayılı Başbakanlık Genelgesi
vardır ve bu Başbakanlık Genelgesiyle çocuk izlem merkezleri
kuruldu. Çocukların tekrar tekrar örselenmemesi, adli ve tıbbi
işlemlerin bu alanda eğitimli kişilerden oluşan bir
merkezde ve tek seferde gerçekleştirilmesi için kuruldu ÇİMler. Ama
ne oldu, uygulamada etkili mi?
Bakın, Erzurumda,
Kur'an kursunda görevli Hakan A. hakkında, 2021de, Mayıs-Ekim
ayları arasında, yaşları 12den küçük 8 çocuğa
istismarda bulunmak suçundan dava açıldı, yüz on dokuz yıl
altı ay hapis cezası aldı. İstinaf mahkemesi bu kararı
bozdu. Neden biliyor musunuz? Çocuklar ÇİMde dinlendi diye. Mahkeme
önünde dinlensin. dedi. Aile Bakanlığı ve Adalet
Bakanlığına bununla ilgili önerge verdik. Aile Bakanı Derya
Yanık cevabında, çocukların mahkemede dinlenmesine itiraz
edeceklerini belirtti; umarım, buna katkısı olur. Ancak Adalet
Bakanı bu konuda cevap vermeye henüz tenezzül etmedi. Zira, davanın
hâkimi, 18 Ocakta yeniden görülecek duruşmada çocukların yeniden
dinleneceğini ve gelmezlerse de mahkemeye zorla getirileceklerini söyledi;
bu çok vahim bir durumdur.
Evet, işte bunun için
kadına yönelik şiddet ve çocuk istismarı gibi sorunlarla
bütünlüklü mücadele gerekir diyoruz. Eğer hâkimler, savcılar bile
çocukları korumak için geliştirilen mekanizmaları yok sayarsa, kolluk
güçleri 6284ün getirdiği yükümlülükleri uygulamazsa, çıkarılan
yasaların da oluşturulan kurumların da bir hükmü olmuyor
maalesef. Bu Komisyon şu anda istismar nedeniyle acı çeken
çocukların hayatını nasıl değiştirecek, ne
yapacak bunun için? Çocukların güçlendirilmesi, toplumda görünür ve söz
sahibi olması için hangi adımlar atılacak? Yoksa biz, yine
uzmanları dinleyip, toplayıp, bilinenleri, yazılanları
yeniden alt alta sıralayıp huzura mı ereceğiz?
İşte, o zaman halkımız diyecektir ki: Alın Komisyonunuzu
başınıza çalın. Gerçekten bunu hak ederiz eğer yedi
yıl sonra yine sadece bunu yapacaksak.
Sonuç olarak, bu sistemi
kadınlardan ve çocuklardan yana değiştirmeliyiz, faili
cezalandırmakla yetinmeyip önleyici politikalar geliştirmeliyiz,
kadınların ve çocukların hayırı yüksek sesle
söyleyebilecekleri yani güçlendikleri bir sistem inşa etmeliyiz. Bunu da
bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da alanlarda en fazla mücadele
edenler olarak hep birlikte yapacağız.
Ben Halil Cibranın
Çocuklar şiiriyle bitirmek isterim.
Sizin diyebildiğiniz
evlatlar gerçekte sizin değildirler.
Onlar kendilerini özleyen
hayatın oğulları ve kızlarıdırlar.
Sizler
aracılığıyla dünyaya gelmişlerdir ama sizden
değildirler.
Sizlerin
yanındadırlar ama sizlerin malı değildirler.
Onlara sevginizi
verebilirsiniz ama düşüncelerinizi asla.
Çünkü onların kendi
düşünceleri vardır.
Onların bedenlerini
barındırabilirsiniz ama ruhlarını asla...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Sayın Başkan,
bitiriyorum.
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) ...Çünkü onların
ruhları geleceğin sarayında oturur
Ve sizler düşlerinizde
bile orayı ziyaret edemezsiniz.
Kendinizi onlara benzetmeye
çalışabilirsiniz
Ama onları kendinize
benzetmeye çalışmayın hiç.
Çünkü hayat ne geriye gider
ne de geçmişle ilgilenir.
Saygılar sunarım.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına ilk söz Denizli Milletvekili Sayın Gülizar Biçer
Karacaya aittir.
Sayın Karaca, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GÜLİZAR
BİÇER KARACA (Denizli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Genel Kurul
görüşmelerini ve süreci şöyle bir hafızamızda
tazelediğimizde, aslında, 2016 yılında
yaşananları tekrar yaşıyoruz, hepimiz dejavu olmuş
gibiyiz, tarih tekerrür etmemeli ama maalesef tekerrür ediyor.
Ne olmuştu 2016
yılında? Ensardaki ve KAİMDERdeki çocukların cinsel
istismarı ve kamuoyunda yükselen muhalefet ve tepkiler üzerine yine böyle
bir komisyon kurulmuştu. Komisyon üç ay çalıştı ve üç ay
çalıştıktan sonra elimdeki bu raporu hazırladılar. Bu
raporda 88 öneri vardı, çocukların bu tür kapalı kurumlarda bir
daha istismara uğramaması ya da hiçbir yerde istismara
uğramaması için neler yapılması gerektiği bu Komisyon
raporunda 88 madde hâlinde tek tek yazılmıştı. Cumhuriyet
Halk Partisi olarak muhalefet şerhimiz vardı; yine, o şerhe
ilişkin, umarım burada tekrarı yaşanmaz.
Bir de bu rapor 2017
yılında Meclise dağıtıldı ama yine Neden
görüşülmüyor? tepkileri üzerine ancak 2018in Şubatında
görüşülebildi. Görüşüldü, ne oldu? Diğer birçok rapor gibi
Meclisin tozlu raflarına bırakıldı ve maalesef, hiçbir
konuda bir ilerleme sağlanamadı. Ne diyordu bu raporda? Raporda
diyordu ki: Bu kapalı kurumlar, her ne ad altında olursa olsun
çocukların barındığı bu yurtlar, pansiyonlar Millî
Eğitim Bakanlığına bağlansın. Bağlandı
mı? Hayır, bağlanmadı. Ne oldu ondan sonra? Ordu Fatsada
bulanan bir erkek öğrenci yurdunda 12 yaşındaki bir çocuk kurs
öğretmeni tarafından istismara uğradı. Adıyaman
Besnide yine yurtta kalan 2 çocuk istismara uğradı. Maraşta
yurtta kalan 4 çocuk istismara uğradı. Ankara Güdülde özel bir
yurtta 2 çocuk istismara uğradı. İzmir Dikilide bir özel erkek
öğrenci yurdundaki erkek çocuk istismara uğradı. Konyada erkek
çocuk, yine, yurtta kalan erkek çocuk istismara uğradı. Erzurumda
Kur'an kursunda 8 çocuğa nitelikli istismarda bulunuldu. Denizlinin
Çivril ilçesinde bir yurtta 12 yaşındaki çocuğa cinsel
istismarda bulunuldu; yurt kapatıldı, mühürlendi ama ne oldu? Yurdun
ismi değiştirildi ve yurt sessiz sedasız tekrar hizmete
açıldı ve çalışmaya başladı. Denizlinin Akköy
ilçesinde yine bir yatılı Kur'an kursu yurdunda çocuklar cinsel
istismara uğradı. İşin ilginci ne biliyor musunuz?
Çocuklara cinsel istismarda bulunan aşçı için müftülük
tarafından deniliyor ki: Bu kişiyi burada işe
alacaksınız. Güvenlik soruşturması yok, hakkında
tahkikat yok; müftü istedi diye işe alınıyor aşçı
olarak, deniliyor ki: Yatacak yeri yok, yurtta yatacak. ve o kişinin
yurtta yatarken o yurttaki çocuklara cinsel istismarda bulunduğu ortaya
çıkıyor. Kişi tutuklanıyor, müftü ne oluyor? Müftü görevine
devam ediyor, onun hiç suçu yokmuş!
AHMET AKIN (Balıkesir)
Yazıklar olsun!
GÜLİZAR BİÇER
KARACA (Devamla) Evet, demek ki bu Komisyon raporundaki Millî Eğitim
Bakanlığına bağlansın. önerisi yerine getirilmiş
olsaydı burada sayamadığım birçok çocuk da istismar
mağduru olmayacaktı, cinsel istismara uğramayabilirdi.
Yine, burada, Komisyon
raporunda deniliyor ki: Çocuk izlem merkezlerinin tüm illerde faaliyet
gösterecek şekilde yaygınlaşması gerekir. Ama maalesef
yaygınlaşmadı. Yaygınlaşmadığı gibi
istismara uğrayan çocuklarla çocuk izlem merkezlerinde yapılacak özel
görüşmeler
Zaten kapasite yetersiz, yoğun bir talep var, bir de 2022
yılında bir genelge çıkardınız, bu genelgeyle dediniz
ki: İstismara uğrayan yetişkinlerin de çocuk izlem
merkezlerinde ifadesi alınsın. Çocuk izlem merkezlerinde çocuklara
karşı istismarı sorgulamak ve buna ilişkin
çalışma yapmak için orada bulunanlara Yetişkinlere de bunu
yapın. dedi. Bunu kim dedi? Adalet Bakanlığı dedi.
Açması gereken ÇİMlerden sorumlu Sağlık Bakanlığı,
Sağlık Bakanlığının maalesef bundan haberi yok.
Peki, Komisyon raporunda başka
neler söylenmişti? Komisyon raporunda -özellikle Türk Ceza Kanununun
103üncü maddesindeki cinsel istismarın tanımı- Fiziksel temas
içermeyen cinsel eylemleri de kapsayacak şekilde düzenlenmelidir.
denildi. Evet, bir düzenleme yaptınız, bu düzenlemede dediniz ki
İşte, nitelikli cinsel istismar suçunda 103te sekiz yıldan
başlattınız ama sarkıntılık seviyesinde
kalmışsa, sarkıntılık yapmışsa üç yıl
ile sekiz yıl arası. Nitelikli cinsel istismarın kanunda
tanımı yapıldı ama sarkıntılığın
yapılmadı. Sarkıntılığın tanımı
yapılmadığı için de o çocuklar mahkemelerde
Fiilen
oluşturulan belli kriterlerle maalesef, failler, istismarcılar daha
az ceza aldılar. Dedi ki mahkemeler: Neden geç şikâyet ettin?
Yargıtayı, istinafı, yerel mahkemesi, çocuğun neden geç
şikâyet ettiğinden bahisle sarkıntılık demeye
başladı. İlk ifade ile burada verdiğin ifadeler
çelişkili, ifadeler arasında çelişki var. deyip failini beraat
ettirdiler. Oysa, istismara uğrayan çocuğun o anda, o psikolojiyle
elbette unutacakları olacaktır.
Başka bir şey daha
var, ensest istismarlara cezasızlık algısı ciddi
şekilde güçlendi. Tarafları, anne-baba arasında boşanma
davası varsa ve aile içinde çocuk istismara uğramışsa Boşanma
davasından dolayı iftira atılıyor. denilerek anne-baba
arasındaki boşanma kusurları çocuğun omzuna yüklendi.
Bir başka durumu daha
burada ifade etmek isterim değerli arkadaşlar. Birleşmiş
Milletler Genel Kurulunun Üçüncü Komitesinde iktidar, saray iktidarı bir
önergeye imza attı -kabul etti- dedi ki: 18 yaş altında, küçük
yaşta, erken yaşta zorla evlendirilmenin önüne geçeceğiz ve
evlilik yaşında düzenleme yapılacak. 15 Kasım 2022.
Şimdi buradan
sesleniyorum: Eğer Çocuk Koruma Kanununa göre 18 yaşından küçük
herkes çocuksa o zaman gelin, evlenme yaşını fakatsız,
amasız, istisnasız 18e çıkaralım. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
peki, neden bu Komisyon kurulacak? Hiranur Vakfındaki, cemaate ait bir
vakıftaki istismar vakasından sonra kamuoyu baskısıyla yine
böyle benzeri bir komisyon kurulacak. Tıpkı KAİMDERde,
tıpkı Ensarda olduğu gibi süreci uzatarak, ipe un sererek
oradaki yaşananları bu Komisyon aracılığıyla
aklamak istiyorsanız buna izin vermeyeceğiz değerli arkadaşlar.
Samimi misiniz, bu konuda gerçekten cinsel istismarın önlenmesini, çocukların
korunmasını sağlamak, buna evet mi demek istiyorsunuz?
Mecliste 5 siyasi partinin grubu var, grubu olmayan siyasi partilerin vekilleri
de var. 5 gruptan eşit temsiliyet yapalım, eşit sayıda
milletvekili gelsin ve oradaki oylamalarda Komisyon Başkanı Ben
gündemi belirlerim, istediğim kurumu çağırırım,
istediğim yetkiliyi çağırırım ya da istediğim
kurumlarda inceleme yaparım. diyerek belirleyici parmak hesabına
gidilmesin, samimice bu işi yapalım. Aynı zamanda, kapalı
kurumların etkin bir denetime kavuşabilmesi için
bağımsız denetim mekanizmalarını hayata geçirelim.
Haber verip Biz geliyoruz. diyerek ortamın düzenlenmesine,
temizlenmesine izin vermeden bunu yapalım. Eğer, bu raporda ifade
edildiği gibi, burada, bir ihtisas komisyonu kurulmuş olsaydı,
çocuklara karşı her türlü istismarın önlenmesi için bir ihtisas
komisyonu kurulmuş olsaydı bahsettiğim etkin denetimi hayata
geçirmek için, çocuklar için, hepimiz için bir şans doğabilirdi ama
ne yaptınız? İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna
bir alt komisyon yani istismara uğrayan çocuklara verdiğiniz
değer ya da çocukları korumak için göstereceğiniz tek şey,
alt komisyonda öyle sıradan bir şekilde gitmesi.
Değerli arkadaşlar,
evet, bir komisyon kurulacak. Öncelikle, gruplardan eşit temsiliyeti gelin,
bu komisyonda hâkim kılalım. Bir başka şey daha
yapalım: Cumhuriyet Halk Partisi bu Komisyon raporundaki muhalefet
şerhinde Biz incelenmesi gereken kurumları bildirdik ama benim
kurumum bana oy veren kurum bana yakın kurum
ayrışmasıyla bizim istediklerimiz yapılmadı. diyor,
bu raporun bir komisyon raporu değil, AK PARTİnin kendi raporu
olduğunu ifade ediyor. Gelin, bundan da bu Komisyonu ayrı
tutalım.
Değerli arkadaşlar,
peki, ne yapmalıyız, neye ihtiyacımız var? Bir önceki
bahsettiğim istismar, bu Komisyonun kurulmasının sebebi olan
istismar ve 6 yaşından itibaren sistematik tecavüz vakasında
Aile Bakanlığının iki yıldır bildiği hâlde
sustuğu ve hiçbir şey yapmadığı ortaya
çıktı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım
lütfen.
GÜLİZAR BİÇER
KARACA (Devamla) Şimdi, o davada Aile Bakanlığı davaya
müdahil olacak.
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
GÜLİZAR BİÇER
KARACA (Devamla) Tamamlıyorum.
İki yıldır bu
davada hiçbir varlık göstermeyen, sümen altı edilmesine göz yuman
Aile Bakanlığının aslında o sanıklarla birlikte
-müdahil değil- sanık sandalyesinde oturması gerekirdi. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
erken yaşta istismara uğrayan çocuk için Çocuğun
rızası var. diyen birisi Adalet Bakanlığı koltuğunda
oturduğu sürece bu Komisyondan hiçbir sonuç çıkmayacaktır. Yine,
6 yaşındaki birine sistematik istismar vakasına İnsani bir
durum. diyen Aile Bakanı o koltukta oturduğu sürece bu Komisyon
gerçekleri örtme ve o suçu aklama komisyonuna dönüşecektir. Ancak, bizler,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu Komisyonun her hukuksuzluğunu ya da her
yanlışını bütün kamuoyunun önünde ifşa edeceğiz
ve çocukların istismardan korunması için gerekeni
yapacağız.
Sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına son konuşmacı Ankara Milletvekili Sayın
Gamze Taşcıer.
Buyurun Sayın
Taşcıer. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GAMZE
TAŞCIER (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle sözlerime bir
teşekkürle başlamak istiyorum. 6 yaşında bir kız
çocuğunun yıllardır sistematik bir şekilde cinsel istismara
maruz bırakıldığını tüm Türkiye'ye duyuran cesur,
yürekli gazetecilere buradan bir teşekkür etmek istiyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) Başta Timur Soykan ve Murat
Ağırel olmak üzere, bu konuyu gündemden düşürmeyen tüm
gazetecilere tüm çocuklarımız adına bir kez daha teşekkür
etmek istiyorum.
Tabii, geç
kalınmış bir komisyon. Aslında bundan iki yıl önce
kurulması gereken bir komisyonu konuşuyoruz. Bugün Komisyon kuruluyor
çünkü üzerinizde kamuoyu baskısı var. Bugün Komisyon kuruluyor çünkü
olayı bilmesine rağmen bu kızcağızın istismara
uğradığı yapıyla ilgili iki yıl boyunca
kılını dahi kıpırdatmayan bir Aile Bakanının
utancı üzerinizde kalmış durumda. Bugün bu Komisyon kuruluyor
çünkü siyaseten günah çıkarmak istiyorsunuz. Dolayısıyla bu
Komisyon bir turnusol kâğıdı olacak. Bu sözde vakfın
yapmaya çalıştığı gibi birkaç göstermelik kişi
öne sürülerek aklanmaya mı çalışılacak, yoksa bu
yapıların elindeki çocuklarımızla ilgili derinlemesine bir
inceleme yapılacak mı, arkasında kimler var tek tek
çıkarılacak mı, göreceğiz. Ancak tüm Türkiye'nin bu kadar
üzerinde durduğu ve aylardır, günlerdir
tartıştığı bir konuya iktidarın bakış
açısını, bugün, şu anda, komisyon sıralarında
olmamalarıyla birlikte aslında nasıl bir bakış
açısı içerisinde olduklarını da çok net görüyoruz.
Değerli milletvekilleri,
her seferinde, Genel Başkanınızdan bakanlarınıza,
milletvekillerinizden yandaş basınınıza bu tür istismar
vakaları duyulduğunda hep Münferit olaylar. deyip geçiştirmeye
çalıştınız. Oysa sivil toplum kuruluşlarının
verilerine göre, Türkiye çocuk istismarının en sık
görüldüğü 3üncü ülke konumunda. Türkiye Psikiyatri Derneği,
yaptığı araştırmada, ülkemizde istismara
uğramış çocuk oranını yüzde 33 olarak tespit etti.
Dolayısıyla bu meselenin sizin deyiminizle münferit bir vaka
olmadığının da altını çizmek gerekir. Bu sözde
dernek, vakıf ve yapılarda; Gaziantep'te 5 ile 6 yaşında
kız çocukları, Adıyamanda erkek öğrenci yurdunda 9 ve 10
yaşlarında 2 çocuk, Erzurum'da yine 2 erkek çocuk, İzmirde
çocuk yurdunda 9 ile 12 yaş arasındaki 7 çocuk ve İstanbul'da
yatılı bir kursta kalan çocuklar istismar edildi. Üzülerek
söylüyorum, bu liste uzayıp gidiyor ve buz dağının sadece
görünen yüzü; daha bugün bile, bilmediğimiz yerlerde çocuklar istismara
uğruyor. Peki, bunlara münferit vakalar diyebilir misiniz? Bu
yapının ellerindeki çocuklarımız için neden
endişelenmiyorsunuz? Çocukların kız-erkek demeden, sistematik
olarak cinsel istismara uğradığı bu sözde dernek ve
vakıflara neden göz yumuyorsunuz? Cevabını aslında hepimiz
biliyoruz ama şunun altını kalın bir şekilde çizmek
gerekiyor: Çocukların cinsel istismar konusu münferit vakalar değil,
bizzat bir karanlık zihniyetin sistematikleşmiş ve
olağanlaştırılmaya çalışılan
suçlarını kapsıyor. Bunu bu Komisyonun nasıl bir
işlevi olacağını görmeden önce söylüyorum. Bakalım
gerçekten de amacınız bu konunun enine boyuna ortaya çıkarılabilmesi
ve çözülebilmesi mi yoksa meseleyi tekilleştirip bu sözde vakıf ve dernekleri
aklamak mı? Çünkü biz bunu daha önce yaşadık; terk
ettiğimiz Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Komisyonunu
kadınların mevcut haklarının ve kadın-erkek
eşitliğinin dahi tartışıldığı bir
tiyatroya çevirmiştiniz. Bu Komisyonun akıbeti de böyle mi olacak,
göreceğiz. O Komisyonda, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin dahi yürürlükten kaldırılması
gerektiğini söyleyen kamu kurumu temsilcilerini dinlettiniz, bu Komisyonda
da çocukları koruyan Lanzarote Sözleşmesinden çıkmayı
savunanları mı dinlettireceksiniz?
Değerli milletvekilleri,
bugün bu komisyonu kuracağız ama çocuklara yönelik cinsel istismar
vakalarını önlemek adına adım atmak istiyorsanız bu
komisyonun yapacağı toplantıları beklemenize gerek
olmadığını da hatırlatmak isterim. Eğer gerçekten
istismarla mücadele etmek istiyorsanız bakanlarınız bu sözde
vakıflarla protokoller yapıp çocuklarımızı emanet
etmeyi bırakacak. Eğer gerçekten istismarla mücadele etmek
istiyorsanız Millî Eğitim Bakanlığı kendi eğitim
vermeyi bırakıp okullara bu ne olduğu belli olmayan sözde
vakıfları sokup çocuklarımızla karşı
karşıya getirmeyecek. Eğer gerçekten istismarla mücadele etmek
istiyorsanız Bunlar siyasi meseleler değil. diyen Bakanın
yönettiği Aile Bakanlığı, çocuk yurtlarını, bu
sözde vakıflara çocuklarımızı emanet etmeyi terk edecek.
Eğer gerçekten istismarla mücadele etmek istiyorsanız bu sözde
vakıflar istedi diye 37nci maddesi çocuğu kasten evliliğe
zorlamanın cezalandırılmasını öngören İstanbul
Sözleşmesinden birkaç oy için çekilmeyeceksiniz. Eğer gerçekten
istismarla mücadele etmek istiyorsanız cinsel istismar suçunda
istismarcılara af için bir gece yarısı yasa teklifi getirmeyecek
ve hele hele Adalet Bakanınız bu rezil teklifi küçüğün
rızası diye savunmayacak. Ve eğer gerçekten istismarla mücadele
etmek istiyorsanız bu Meclis çatısı altında kurulmuş
bir komisyonda devletin İnsan Hakları Kurumu Başkanı 15
yaşında evliliğin önünün açılmasını talep
edemeyecek, çocuk haklarını koruyan Lanzarote Sözleşmesini
tartışmaya açamayacak çünkü bu zihniyete güç veren işte bu
yaptıklarınız; bu zihniyete güç veren, bu sözde yapılar ne
yaparlarsa yapsınlar sırtlarını sıvazlamanız. Bu
söylediklerimi yapmaktan vazgeçerseniz zaten Türkiye'de çocuk istismarının
önlenmesi için önemli bir adım atılmış olur, bir
çocuğun istismar edilmesi ve bunun kamuoyuna gündem olmasını da
beklemenize gerek kalmaz. Bu yapıların ellerinde maalesef
çocuklarımız istismara uğruyor ama çok daha acısı
devletin koruması altındaki çocuklar da istismara uğruyor ve
yine maalesef gerçekler karşısında üç maymunu oynayan bir
iktidar var. 3 Haziran 2020de Sema Esen -kamuoyu onu Aleyna Çakır
olarak biliyor- İntihar etti. denilerek evinde ölü bulundu. Bu ölüm
sonrasında aslında yıllardır bilinen ama bir türlü
aydınlatılmak istenmeyen bir zincirin ucundan tutulmuştu ama siz
o zinciri hiç çekmediniz. Aleyna'ya şiddet uygulandığı
kanıtlarla sabit olan bir adamın annesi yetiştirme yurdunda
çalışıyordu, yurt annesi diyorlardı ona. Aleyna'nın
ölümü sonrası yurtlardan kaçan ya da telkinlerle çıkarılan
evlere yerleştirilip fuhuş yapmaya zorlanan genç kızlar
televizyon yayınlarına bağlanarak
yaşadıklarını anlattı. Sonra ne oldu? O yurt annesi de
şüpheli bir şekilde ölü bulundu ve İntihar etti. dediler. Bu
olay bize bu çetelerin yetiştirme yurtlarını kaynak olarak
kullandığını, buralarda çalışan kimilerinin bu
çetelerin içinde olduğunu, kızların yurtta kaldıkları
sürede güvenlerini kazandıkları ve yurttan ayrıldıktan
sonra da bu yapılanmalara yönlendirdiklerini öğrendik. Kız
çocuklarının çok daha iyi bir hayat ümidiyle
kandırıldığını, uyuşturucu
bağımlısı yapıldığını,
şiddet, şantaj, baskı uygulanarak
çalıştırıldığını ve fuhşa
zorlandıklarını öğrendik. Dolayısıyla bu, sadece
bir çetenin gün yüzüne çıkması değil, devletin koruması
altındaki çocukların yurtlarda nasıl sistematik olarak
toplanarak bu çetelere yem edildiğinin bir göstergesi. Bu
yapılanmaların ortaya çıkmasının beraberinde tabii,
pek çok suç ve suçlu da ortaya çıkacak, hatta pek çok şüpheli ölüm de
aydınlanacak. Bunu üç yıl önce verdiğim bir önergeyle araştıralım
dedim, maalesef, kulağınızın üzerine yattınız.
Bu istismar meselesi siyasi değil. diyen Aile Bakanı devletin
koruması altında olan size bağlı yurtlardan çocuklar çetelerin
eline düşüyor. Daha geçen ay haber oldu, Manisada yurttan
çıkarılan kızların uyuşturucuya
alıştırılıp pavyonda
çalıştırıldığını öğrendik.
Herkesin bildiği ama sustuğu bir olay bu. Peki, siz ne
yapıyorsunuz Sayın Bakan? Bu da mı siyasetin konusu değil.
Koruma altındaki çocukların kimliklerini ifşa ederken
göstermediğiniz hassasiyeti bu konuda da göstermediğinizi görüyoruz.
Bakanlık Bir dizinin senaryosunda çocuk koruma sistemini yanlış
tanımlıyorlar. diye RTÜK'ü göreve çağıran bir
açıklama yapmıştı. Keşke bu hassasiyeti gerçek hayatta
koruma altındaki çocuklara uzanan eller için de gösterebilseydiler
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
GAMZE TAŞCIER (Devamla)
ve bizler Aleyna Çakırın ölümü ve sonrasında yaşananlar
üzerine Bakanlığın başlattığı
soruşturmanın akıbetinin ne olduğunu öğrenebilseydik.
Gelin, bunları da araştıralım; devlet koruması
altındaki çocukların nasıl oluyor da istismara maruz
kaldığını ve hangi yapılar nedeniyle fuhuş,
uyuşturucu ve suç batağına saplandığını hep
birlikte görelim.
Konuşmamın
başında söylemiştim. Bu Komisyon bir turnusol
kâğıdı olacak. Gerçekten samimi misiniz yoksa her zamanki gibi
mış gibi yapıyor musunuz, bunu hep birlikte göreceğiz.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu Adına Tokat Milletvekili Sayın Mustafa Arslan.
Buyurun Sayın Arslan.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MUSTAFA ARSLAN (Tokat) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; çocukların temel hak ve özgürlüklerinden en
üst düzeyde yararlanması ve her türlü istismarla etkin bir mücadele için
Meclis araştırması açılmasına dair vermiş
olduğumuz önerge üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
yaklaşık bir ay önce kamuoyunun haberdar olduğu, bir
kızımızın küçük yaşta evlendirilmesi ve istismar
edilmesine dair haberler toplumun her kesimini derinden yaralamış ve
olumsuz etkilemiştir. Sayın Cumhurbaşkanımız Günümüz
şartlarında hiçbir çocuğumuzun 13 yaşında
nişanlanıp 14 yaşında evlendirilmesini, hele bu
çocuğun daha küçük yaştayken istismar edilmiş olmasını
kabul etmemiz mümkün değildir. ifadesiyle konuyla ilgili
düşüncelerini dile getirmiştir. İddiaları hiçbir vicdan
kabul etmez. Olay yargıya intikal etmiştir. Atılı eylem tüm
boyutlarıyla değerlendirilecek ve yargı kararını
verecektir. Konunun Meclis gündemine taşınmasıyla birlikte
aynı anda Grubumuz adına Grup Başkan Vekilimiz hadisenin tüm
yönleriyle araştırılması için Meclis
araştırması talep edeceğini ifade etmiştir. Bu samimi
duygunun neticesinde de araştırma önergemizi Sayın
Başkanlığa arz ettik.
Değerli milletvekilleri,
sürecin seyrini kısaca özetlemekte fayda mülahaza ediyorum: Mağdure
30 Kasım 2020 tarihinde İstanbul Anadolu Cumhuriyet
Başsavcılığına başvurarak eşinin kendisine
küçük yaştan itibaren cinsel istismarda bulunduğuna ilişkin
şikâyette bulunmuştur. Cumhuriyet Savcılığına
müracaatı sonrasında konu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımıza
intikal etmiştir. 4 Aralık 2020 tarihinde 6 yaşındaki
çocuğuyla birlikte Aile Bakanlığımıza ait kadın
konukevinde mağdure ağırlanmaya
başlanmıştır. Eşinin kendisi ve çocuğu
hakkında kayıp ilanı vermesi ve can güvenliği riski
bulunması nedeniyle 8 Aralık 2020 tarihinde mağdure
çocuğuyla birlikte başka bir ilde bulunan kuruluşa
nakledilmiştir. Mağdurenin travma riski göz önünde bulundurularak
psikolojik hâlinin güçlendirilmesine yönelik pek çok mesleki görüşme gerçekleştirilmiş,
psikiyatri servisine yönlendirilerek tedavi programı uygulanmış,
psikolojik olarak sürekli desteklenmiştir. Bu süreçte kişinin
sağlık takipleri kaldığı kuruluşça
yapılmıştır. Mağdurenin kendisini ekonomik olarak
destekleyecek mekanizmalardan yoksun olması, hiçbir gelirinin bulunmaması
dikkate alınarak Kadın Konukevleri Yönetmeliğinin 23üncü
maddesine göre ekonomik olarak da desteklenmiştir. Kendisi yapılan
görüşmelerde kadın konukevi hizmeti almaya başladıktan
sonra psikolojik olarak rahatladığını ve kendisini iyi
hissettiğini ifade etmiş, kişinin psikiyatri tedavisi devam
ettiği, kuruluş hemşiresi tarafından sağlık
takiplerinin yapıldığı, söz konusu desteklerle duygu ve
davranışlarının süreç içerisinde olumlu yönde
geliştiği gözlemlenmiştir. Çocuğunun bebeklik
aşılarının, bebeklik zamanında yapılması
gereken birtakım takiplerin yapılmadığı tespit
edildiği için tedbir kararının çıkarılmasından
hemen sonra çocuk için sağlık ocağıyla koordineli olarak
aşı takvimi oluşturulmuş, çocuğun bebeklik ve çocukluk
dönemine ilişkin aşılarının tamamlanması
sağlanmıştır. Çocuğun özel bir anaokuluna kaydı
yapılmış, eğitim süreci desteklenmiştir. Çocuk,
kuruluştan hizmet alan diğer akranlarıyla olumlu iletişim
becerileri göstermiş, kuruluş bünyesinde bulunan kreşten
faydalanmıştır. Mağduriyeye ebeveynlik tutum ve becerileri
konusunda danışmanlık hizmeti verilmiş, süreç yakından
takip edilmiştir. Kendisinin ve çocuğunun ihtiyaçları göz önünde
bulundurularak kuruluştaki grup çalışmalarına da
katılımı sağlanmıştır. Aile
Bakanlığımıza ait kuruluşlarımızın
bünyesinde hizmet veren atölye çalışmalarına aktif katılan
mağdure, bu çalışmaların psikoloji üzerinde olumlu etkiler
gösterdiğini ifade etmiştir. Okuma yazma kursuna yönlendirilmiş,
ilkokul diplomasını açık öğretim üzerinden alması
sağlanmış, ortaokul eğitimine
başlamıştır. Meslek edindirme kursuna yönlendirilmiş,
aşçılık sertifikası alarak istihdama
katılımı sağlanmıştır.
Kendisiyle yapılan
görüşmelerde boşanmak istediğini beyan etmesi üzerine
Bakanlığımız tarafından kendisine bir avukat
ataması yapılmış, müracaatçının avukatıyla
telefon aracılığıyla iletişim kurması
sağlanmıştır. Aile mahkemesinde görülen boşanma
davasına, polis ve personel refakatinde güvenlik tedbirleri alınarak
iştirak etmesi sağlanmıştır. Boşanma süreciyle
ilgili resmî iş ve işlemler, müracaatçının risk durumu ve
gizliliği nedeniyle İstanbul Şiddet Önleme ve İzleme
Merkezi tarafından gerçekleştirilmiştir. Ayrıca,
avukatı tarafından yüksek can güvenliği riski nedeniyle kendisi
ve çocuk yararına gizlilik kararı alınmış, tedbir kararının
takibi gerçekleştirilmiştir. Mağdur ve eşi boşanma
protokolünü imzalamış, 12 Ekim 2021 tarihinde görülen boşanma
davası neticesinde anlaşmalı olarak
boşanmıştır. Eşinden boşanma süreci
kesinleştikten sonra soyadı değişikliği
yapılmış, yine, kendisine yeni bir kimlik
çıkartılmıştır. 12 Ekim 2021 tarihinde
anlaşmalı olarak gerçekleşen boşanma sonrasında
hükmedilen kişisel ilişki tesisi sonrasında, mağdur,
avukatı aracılığıyla şahsi ilişkinin
kaldırılmasına ilişkin aile mahkemesine müracaat
etmiştir. Kuruluşta kaldığı süre içerisinde kendisine
ulaşmaya çalışan kök aile bireyleri hakkında mağdur
savcılık makamına yönlendirilmiş, kök aile bireylerinden
şikâyetçi olmuş ve kendisi ve çocuğu lehine kök aile bireylerine
karşı tedbir kararı talebinde bulunabilmesine aracılık
edilmiştir. 30 Ocak 2023 tarihinde gerçekleşecek duruşmaya Aile
ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız avukatları müdahil
olarak katılım sağlayacak olup mağdura psikososyal ve hukuki
destekler başta olmak üzere her türlü sosyal hizmet destekleri sunulmaya
devam edilecektir. Aile Bakanlığımız bundan önce
olduğu gibi bundan sonra da tüm süreçleri yakından takip etmeye devam
edecektir.
Değerli milletvekilleri,
çocuklar toplumumuzun temeli, geleceğimizin teminatıdır.
İnsana büyük değer veren, insan onurunu her türlü saldırı
karşısında masum addeden medeniyetimiz kendilerini kötülüklerden
korumaktan mahrum bulunan çocuklarımızın hukukuna hassasiyetle
yaklaşmış, onların korunması ve haklarının
temini noktasında aileye, topluma ve yöneticilere büyük sorumluluklar
yüklenmiştir. Çevreden gelebilecek tehlikelere karşı en
savunmasız kesim çocuklardır. Cinsel istismar dâhil her türlü
fiziksel ve duygusal şiddete karşı korunmaları, devletin
anayasal görevidir. İçinde bulunduğumuz çağda yaşanan
olaylar, ailenin ve çocuğun korunmasına yönelik politikalara daha
fazla önem verilmesi gereğini ortaya koymaktadır. Kırsal
kesimden kentlere göç, ekonomik dalgalanmalar, sağlık sorunları
ve benzeri olgular, çocukların istismara ve ihmale daha açık hâle
gelmesine neden olmaktadır.
Çocuklara yönelik cinsel
istismar, maalesef tüm dünyada yaygın bir sorundur. Cinsel istismar,
çocukların çocukluklarını çaldığı gibi
hayatlarının her dönemine yayılan ciddi ve olumsuz etkiler
ortaya koymaktadır. Çocuklara yönelik istismarın hiçbir türü, hiçbir
şekilde kabul edilemez. İstismarın ortadan
kaldırılması için kamu kurumları ve sivil toplum
kuruluşlarının birlikte, iş birliği içinde
çalışması gereklidir.
Değerli milletvekilleri,
çocuk istismarını tanımlayacak olursak, çocuk istismarı,
anne, baba ya da bakım veren bir erişkin tarafından çocuğa
yöneltilen, toplumsal kurallar ve profesyonel kişilerce uygunsuz veya
hasar verici olarak nitelendirilen, çocuğun gelişimini engelleyen ya
da kısıtlayan eylem ve eylemsizliklerin tümüdür. En basit ifadeyle
istismar, 0-18 yaşlarındaki çocuğun kendisine bakmakla yükümlü
kişi veya kişiler tarafından zarar verici bir duruma maruz
kalmasıdır. Dünya Sağlık Örgütü tanımına göre
çocuk istismarı, çocuk ile bir yetişkin, toplum veya devlet
tarafından bilinçli veya bilinçsiz olarak bedensel, duygusal, zihinsel ve
sosyal gelişimlerini olumsuz etkileyen, çocuğun istismar veya
şiddet olarak algılamadığı veya yetişkinlerin
istismar olarak kabul etmediği davranışları da içine alan
bir durumdur. Diğer bir tanımda istismar, belli bir zaman dilimi
içerisinde bir yetişkin tarafından çocuğun o kültürde kabul
edilmeyen bir davranışa maruz bırakılması olarak
tanımlanmaktadır.
Uzmanlar istismar tiplerini
fiziksel istismar, cinsel istismar, duygusal istismar, ekonomik istismar, internet
istismarı olarak sınıflandırmıştır. Fiziksel
istismar, çocuğun dayak, yakma, ısırma, sarsma, haşlanma
gibi olaylar sonucunda kaza dışı her türlü
yaralanmasıdır. Anne, baba, öğretmen ve bakıcı gibi
çocuğa bakıp yetiştirmekle yükümlü kişiler ya da yabancı
kişiler tarafından gerçekleştirilebilir. Çocuğu terbiye
etmek amacıyla ya da öfkeyle yetişkinin kontrolünü kaybetmesi
sonucunda da gelişebilir. Duygusal istismar, çocuğun ihtiyaç
duyduğu ilgi ve sevgiden mahrum bırakılması ya da
çocuğun duygu ve düşüncelerine ilişkin uygun olmayan tepkiler
vererek çocuğun psikolojik hasara uğratılmasıdır.
Cinsel istismar, çocuğun kendisinden büyük bir kişi tarafından
cinsel dürtülerle zorla ya da ikna edilerek cinsel etkileşime maruz
bırakılmasıdır. İnternette istismar -çocukların
internette karşılaşabilecekleri çok büyük riskler vardır-
cinsel içerikli sitelere girerek yetişkinlerin cinsel tekliflerine maruz
kalmaları ve daha sonra cinsel açıdan istismar edilmeleridir.
Günümüzde milyonlarca çocuk bilgisayarla, tabletle ve telefonla zaman
geçirmektedir. İnternet arama motorlarına göre en çok arama
yapılan 200 sözcüğün 82sinin çocuklar için sakıncalı
içerikler olduğu tespit edilmiştir. Bu içeriklerle çocukların
karşılaşması oldukça kolay ve yüksek bir ihtimaldir.
Değerli milletvekilleri,
dünya genelinde çocukların istismar ve olası kötülüklerden
korunmasına yönelik çalışmalar sonucunda 1989 tarihinde
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda Çocuk Hakları
Sözleşmesi kabul edilmiştir. Türkiye, Çocuk Hakları
Sözleşmesini 1990 yılında imzalamış, 1995
yılında 4058 sayılı Kanunun onaylanmasıyla
sözleşmenin tarafı hâline gelmiştir. Takip eden yıllarda da
yasal düzenlemeler gerçekleştirilmiştir. 2002 yılında
yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile kız
çocuklarının evlenme yaşı yeniden düzenlenmiştir.
Kız çocuklarının yasal temsilcilerinin izniyle evlenebilme
yaşı 15ten 17ye yükseltilmiştir. Mahkeme kararıyla
olağanüstü durumlarda evliliğe izin verilebilen durumlarda evlenme
yaşı 14ten 16ya çıkarılmıştır. AK
PARTİ iktidarlarımız döneminde, çocuk haklarının
korunmasına yönelik yasal düzenlemeler yapılmış,
çocuğun üstün yararını gözeten yasal ve idari tedbirler hayata
geçirilmiştir. 2005 yılında korunmaya ihtiyacı olan veya
suça sürüklenen çocukların korunmasına, haklarının ve
esenliklerinin güvence altına alınmasına ilişkin usul ve
esasları düzenlemek amacıyla 5395 sayılı Çocuk Koruma
Kanunu Meclisimizce kabul edilmiştir. Çocukların korunmasına
dair hükümler, yine AK PARTİ Hükûmetimiz tarafından Anayasaya da
kazandırılmıştır. 2010 yılında
Anayasanın 41inci maddesinin Ailenin korunması şeklindeki
başlığı Ailenin korunması ve çocuk hakları
şeklinde değiştirilmiş ve maddeye Devlet, her türlü
istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri
alır. hükmü eklenmiştir.
Bu yasal düzenlemelerin
yanında idari düzenlemeler de hayata geçirilmiştir. Cumhuriyet
tarihinde ilk defa 2013 yılında Çocuk Hakları Strateji
Planı hazırlanmıştır. Çocuk haklarının
korunması, izlenmesi, geliştirilmesi amacıyla 4 Nisan 2012
tarihli Başbakanlık genelgesiyle Çocuk Hakları İzleme ve
Değerlendirme Kurulu kurulmuştur. Çocuk Hakları İzleme ve
Değerlendirme Kurulunun 8 Mayıs 2012 tarihinde yapılan ilk
toplantısında Ulusal Çocuk Hakları Strateji Belgesi, Ulusal
Çocuk Hakları Eylem Planı ilk gündem maddesi olarak ele
alınmış ve belgenin revizyon yetkisi Çocuk Hizmetleri Genel
Müdürlüğüne verilmiştir.
Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığınca, çocuğa yönelik şiddet veya istismar
çağrılarında ALO 183 hattı aracılığıyla
olay hakkında detaylı bilgiler alınarak Emniyet ve Jandarma
birimlerine durum gecikmeksizin iletilmektedir. Ayrıca, cinsel istismara
uğramış veya uğrama şüphesi altındaki mağdur
çocuklarımızın ifade alma, adli muayene ve diğer
işlemlerinin tek merkezden yürütülmesi için Sağlık
Bakanlığına bağlı hastaneler bünyesinde çocuk izlem
merkezleri kurulmuştur. Gizlilik esasına göre faaliyet gösteren bu
merkezlerde çocuğun ve ailenin kimlik bilgileri titizlikle korunmakta,
çocuğun bedensel ve ruhsal sağlığı açısından
ihtiyaç duyabileceği her türlü destek sunulmaktadır.
2022 yılı Nisan
ayında başlatılan ve icra yoluyla çocuk teslimine son veren
uygulama kapsamında sekiz ayda 57 il, 263 ilçede toplam 320 çocuk
görüşme merkezi hizmete açılmıştır. Bu uygulama kapsamında
2022 yılı Nisan ayından bugüne kadar 3.755 dosyada çocuk teslimi
ve kişisel ilişkiye ilişkin işlemler
gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, çocuk teslimi ve çocukla
kişisel ilişki kurulması işlemlerinde görev alacak
uzmanlara çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulması
süreciyle ilgili on-line ve yüz yüze eğitimler verilmiştir.
Çocukların üstün yararı gözetilerek hayata geçirilen uygulamayla
velayet hakkı kendisine verilmeyen ancak belirlenen takvime göre
çocuğunu görme hakkı tanınan ebeveynler artık icra
dairelerine başvurmaktan kurtulmuştur. İcra yoluyla çocuk
teslimine son veren uygulamada ebeveynler adliyelerde kurulan adli destek ve
mağdur hizmetleri müdürlüklerinde ücretsiz olarak bu işlemleri
yapabilmektedir.
Faille yüz yüze gelmesinde
sakınca bulunduğu değerlendirilen, öncelikli olarak suça
sürüklenen çocukların cinsel suç ve aile içi şiddet suçu
mağdurları ile diğer kırılgan gruba mensup
mağdurların ifade ve beyanlarının uzman eşliğinde
alınmasının sağlandığı adli görüşme
odaları uygulaması da 2022de
yaygınlaştırılmıştır. Uygulama sayesinde
mağdurların ikincil örselenmesinin önüne geçilmektedir. 2022
yılında açılan 42 adli görüşme odasıyla birlikte 81
ilde 147 adliyede adli görüşme odası sayısı 152ye
çıkarılmıştır. 2022 yılı boyunca 26.690
kişi adli görüşme odalarından yararlanmıştır,
2017 yılından bu yana toplam yararlanan şahıs
sayısı 68.300dür.
Bu düzenlemelerin
yanında, Millî Eğitim Bakanlığımız
tarafından çocukların okullaşma oranının
artırılmasına yönelik düzenlemeler de
yapılmıştır. Özellikle kız çocuklarına yönelik
yapılan çalışmalar neticesinde 2002 yılında yüzde 40
olan kız çocuklarının ilköğretimde okullaşma
oranı, bugün yüzde 95e yükseltilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
evlenme yaşı yeniden gündeme geldiği için evlenme
yaşıyla ilgili geçmişten bugüne düzenlemelere bakmamız
lazım. 1926 tarihli 743 sayılı Medeni Kanun'da da 2002 tarihinde
yürürlüğe giren 4721 sayılı Medeni Kanun'da da 18 yaş üstü
erkeklerin ve kadınların kendi rızalarıyla evlenmeleri
mümkünken, 743 sayılı Medeni Kanun'da 17 yaş üstü kadınlar
anne ve babasının rızasıyla, 15 yaş üstü erkek ve
kadınlar olağanüstü hâllerde hâkim izniyle evlenebilmekteyken,
Haziran 1938 yılında yapılan değişiklikle
kadınlar için evlenme yaşı 14e düşürülmüştür. 4721
sayılı Kanuna göre, 17 yaş üstü erkekler ve kadınlar
anne-baba rızasıyla, 16 yaş üstü erkek ve kadınlar hâkim
izniyle evlenebilmektedir. 2005 yılında yürürlüğe giren 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu'yla cinsel suçlara verilen cezalar
arttırılmış, istismar suçunun ceza alt
sınırı beş yıldan sekiz yıla
çıkarılmıştır. 2014 yılında aynı suçun
ceza alt sınırı on altı yıla
çıkarılmıştır. 2016 yılında yapılan
düzenlemeyle, bu suçun 12 yaşını doldurmamış
çocuğa karşı işlenmesi durumunda ceza alt
sınırı on sekiz yıl olarak belirlenmiştir.
Tekrar özetlemek gerekirse,
çocuklara karşı basit cinsel istismar suçunun cezası, eski Ceza
Kanunu zamanında iki ila dört yıl hapis cezası iken 2005
yılında üç ila sekiz yıla, 2014 yılında sekiz ila on
beş yıla çıkarılmıştır. 2016
yılında aynı suçun cezasının alt sınırı
mağdur eğer 12 yaşını doldurmamışsa sekiz
yıldan on yıla çıkarılmıştır. Çocuklara
karşı işlenen nitelikli cinsel istismar suçunun cezası eski
Ceza Kanunu zamanında en az beş yıl hapis cezası iken 2005
yılında sekiz ila on beş yıla, 2014 yılında en az
on altı yıla, 2016 yılında mağdurun 12
yaşından küçük olması durumunda on altı yıldan on
sekiz yıla çıkarılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
MUSTAFA ARSLAN (Devamla)
Teşekkür ederim.
Yukarıda arz
ettiğimiz gibi, çocuk istismarı ve aileye karşı
suçların önlenmesi için hükûmetlerimiz döneminde her türlü yasal düzenleme
ve idari tedbirler alınmıştır. Bütün bunlara rağmen
gündemde olan, kesinlikle tasvip etmediğimiz hadise gibi hadiseler meydana
gelmiştir; bunlar çok üzücüdür. İnşallah, kurulacak
araştırma komisyonumuz olayları tüm yönleriyle inceler, bundan
sonra alınacak tedbirlerle ilgili Genel Kurula ve Gazi Meclisimize
ışık tutacak önerilerde bulunur.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:18.47
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 19.01
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44üncü Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
(10/6818, 6819, 6821, 6822,
6823, 6824 ve 6825) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergelerinin birlikte yapılan görüşmelerine devam ediyoruz.
Şimdi önerge
sahiplerinin konuşmalarına başlıyoruz.
İlk konuşmacı
Siirt Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş.
Buyurun Sayın
Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; evet, bugün çocuk istismarı konusunda bir komisyon
kurulacak. Peki, neden bu aşamaya geldik? Çünkü Hiranur Vakfındaki
olay Türkiye gündemine bomba gibi düştü. Aslında yeni miydi?
Hayır. Daha önce bu tip çocuk istismarları var mıydı? Evet.
Ama bunun sebebi, tabii ki bunun kamuoyuna yansıması. Timur Soykan
-gazeteci, Basın Konseyinin en iyi gazeteci ödülünü de aldı,
kendisini kutluyoruz- bu haberi yapmasaydı, bugün biz bu kadar vahim bir
meselenin boyutlarını tartışmıyor olacaktık ve
bir komisyon kurulması iradesi de iktidar grubundan gelmeyecekti, bunu
peşinen söyleyelim.
Şimdi, esasa dair bir
mesele var. Dün, Danıştay, İstanbul Sözleşmesi'nden
Cumhurbaşkanı kararnamesiyle çıkılmasına dair
itirazı reddetti, davayı reddetti ve çıkmayı uygun buldu.
Peki, bu ne demek? Şu anda İstanbul Sözleşmesi'nden çıkan
bir irade var, bir siyasi irade var, bir iktidar var. Bu ne demek? Bu,
aslında, İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmakla çocuk
istismarlarını onaylamak demek, cezasızlığı
onaylamak demek, kadınların öldürülmesini ve faillerin serbest
dolaşmasını onaylamak demek; çocukların çocukluğunun
ellerinden alınmasını, istismara uğramasını
onaylamak demek ve İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılması,
aynı zamanda erkekleri, eril zihniyeti, erkek egemen zihniyeti korumak
demek. Biz kadınlar olarak, dişimizle tırnağımızla,
büyük mücadelelerle ve ödediğimiz bedellerle İstanbul
Sözleşmesi'ni kazandık; kesinlikle vazgeçmeyeceğiz ve bu
İstanbul Sözleşmesi'ni en kısa zamanda tekrar yürürlüğe
koyacağız, kadınlar olarak bu konuda kararlıyız.
Şimdi, çocuk
istismarında sorumluları bulmak için ilk başta o ülkedeki
iktidara bakmak lazım. Türkiye'de kim iktidarda? AKP MHP'yle birlikte,
ittifak hâlinde iktidardalar. Peki, çocuk istismarı vakalarında
başka nereye bakalım? İlgili bakanlıklara, Meclise, bu
konudaki siyasi iradenin tutumuna bakalım. Var mı bir koruma refleksi
iktidarda? Aslında yok. Bu gidişle H.K.G. ne ilk mağdur olacak
ne de son olacak. Çünkü çocuğun üstün yararı gözetilmiyor, sadece
kınanıyor garip bir şekilde; Bu vahim olayı
örteceğiz, bitireceğiz. falan. Ne örtmesi ya? Siz failleri
koruyorsunuz; yargınız koruyor, Bakanınız koruyor,
iktidarınız koruyor ve Münferit olay. diye, Bu siyasi değil.
diye geçiştirmeye çalışıyorsunuz.
Şimdi, iktidar,
bakanlar, ilgili milletvekilleri bolca konuşuyor. Dün dehşete düştüm
gerçekten dinlerken, okurken daha doğrusu; 6 yaşında bir
çocuğu kimse başına bela etmez. diyen bir iktidar milletvekili
var. Bir kere, çocuğu bela olarak gören... Bunun üzerine saatlerce
tartışabiliriz. Burada faili çocuk olarak görüyor, bela olarak
görüyor ve yine, faili koruma güdüsünü ortaya koyuyor.
Akit isminde bir paçavra var,
evet, yandaş basın, biz çocuğun yüzünü kapattık ama onlar
kapatmadı tabii. Dün bu manşetle çıktılar ya, utanma da
yok, vicdan da yok bunlarda ve tek bir iktidar yetkilisi Sen bunu böyle
yayınlayamazsın. demedi. Muhalif kanallara her gün ceza keserken
RTÜK, Akit ve benzeri paçavraları, yandaş medyayı korumaya devam
ediyor. Çocuğun yalan söylediğini söylüyor ya, Şimdi soru sorma
sırası bizde. diyor ve bunu alenen savunuyor. Bütün savcılara
sesleniyorum, tweet attı diye, konuştu diye siyasi parti genel
başkanlarını cezaevine atan savcılar, hâkimler, Akit
gazetesi, çocuk istismarını savunan, kollayan ve çocuğu hedef
gösteren, ölümüne aslında sebep olacak bir yayın yapan bu gazete
hakkında ne yaptınız acaba? İşte, çocuk
istismarına bu sebep oluyor, bu ve benzeri yayınlar ve tabii ki bunu
koruyan iktidarlar.
Arkadaşlarımız
anlattı, grubumuz adına Filiz Hanım da anlattı, hiç
rakamlara girmeyeceğim ama istismar davalarında beraat ve mahkûmiyet
oranlarına dair bir şey söyleyeceğim: 2021 yılında
sadece, 6.992 kişi beraat etmiş istismar vakalarında. Bu ne
demek? Çocuk istismarlarında da cezasızlık tam hız devam
ediyor aslında. Bu nedenle çocuk istismarları bitmiyor. Peki, diyeceksiniz
ki: Devletin görevi ne? Bunları korumak, kollamak. Çocukları
korumak ve kollamak anayasal bir görevdir. Objektif olarak istismara
uğrayan her çocuğun vebali, Adalet ve Kalkınma Partisinin
üzerindedir; bu iktidarın sorumluluğundadır ve bu suça ortaktır
çünkü koruma görevini yerine getirmiyor, kollamıyor.
Şimdi, bununla ilgili,
Akitin bu çocuğun hayatına kastettiğini söylemekle beraber,
bütüncül bir politikanın olmadığını da tabii,
söylemeden geçemeyeceğim. Biz HDP olarak gerek ihtisas komisyonunun
kurulması, gerek çocuk bakanlığının kurulması,
gerek çocuklara yönelik bütçelemeye dair hem kanun teklifleri verdik hem de
sayısız önerge verdik ama hiçbiri kabul edilmedi çünkü kendi
politikalarına uyarlı değil bu mesele.
Demin iktidarın hatibini
dinledim, gerçekten, bazen acı acı gülümsüyorum, bu sefer
gülümseyemedim de. Ya, hakikaten, uzun uzun, bize, bu H.K.G.ye, Hiranur
Vakfında 6 yaşında evlendirilen çocuğa nasıl iyi
bakıldığını, nasıl danışmanlık
hizmeti verildiğini, işte, çocuğuna neler
yapıldığını, boşanma protokolünün
imzalatıldığını anlattı. Hikâye anlattı ya
Türkiyeye; suçunu itiraf etmemek için Bakanının ve
iktidarının, her türlü sözü söyledi. Soruyoruz o hatibe ve iktidara: Ya,
bu adamların tutuklanması için, Yusuf Ziya Gümüşelin ve
eşinin, Kadir İsteklinin tutuklanması için ne
yaptınız iki yıl? İki yıl oturdunuz, izlediniz. Aile
Bakanı burada gelip kürsüden itiraf etti, iki yıl önce başvuru
yapmış, iki yıl boyunca hiçbir şey
yapılmamış, bir adım atılmamış, sadece
ŞÖNİMe götürülmüş çocuk. Sonrasında ne oluyor? Tarihleri
söyleyeyim bu konuda. Ne zaman açığa çıktı bu? Timur
Soykanın açıklamasından sonra, on beş gün sonra
tutuklandılar. 11 Aralıkta bütçe vardı burada ilk konuştuğumuzda
ve on beş gün öncesine gittiğimizde hiçbir işlem yok, 15
Aralıkta tutuklandılar o tartışmalardan sonra. Ya, yedi ay
sonraya duruşma vermiştiniz, tutuklamamıştınız,
bu kadar itiraza rağmen, bu kadar kıyamete rağmen adım
atmamıştınız. Kamuoyu baskısı yüzünden korktunuz,
hani Biz de iyilik yapıyoruz. gibi
Ki bu, iyilik değil; bu,
aslında, suçüstü yakalanmanızın panik hâliyle gösterdiğiniz
bir refleks dışında hiçbir şey değil, bütün
bunları görüyoruz.
Bir Bakan var, dillere
destan, Twitterda kavga ediyor bizimle, bir söz söylüyoruz, alakasız
alakasız cevaplar yazıyor, Derya Yanık. Ne demiş?
Kadına şiddet, çocuk istismarı, siyasetin konusu değildir,
siyaset üretilecek konular değildir; insani -falan filan- her zeminde
karşılaşılabilecek meseleler. diyor ve istismar meselesine
aslında nasıl yaklaştıklarını da ortaya koyuyor.
Ya, siyaset erki, bir iktidar, bir devlet çocuk istismarını
engelleyemeyecekse batsın ya, yok olsun! Bu iktidarın Allah
belasını versin hangisi olursa olsun! Çocuklar istismara
uğrayacak, tecavüze uğrayacak, 6 yaşında evlendirilecek, bu
konuda sorumlu Bakan Bu, siyasetin konusu değil. diyecek. Siyaset,
hayatın her alanıyla ilgilenir ya, ilgilenmek zorunda; biz hepsiyle
ilgilenmek zorundayız. Hangi iktidar olursa olsun diyorum, hangi iktidar,
sadece şimdiki iktidara yönelik değil, çocukları korumuyorsa
Allah belasını versin diyorum! Bin kere daha söylerim bunu.
Şimdi, bu, çocuk
düşmanlığını yapan Akit paçavrasıyla birlikte
başka yayınlar da yapıldı yani bu, hakikaten bu suçu
meşrulaştırmaktır. Şimdi, gün gibi ortaya çıkan
bir vakada bu sefer Gelin, komisyon kuralım. Hayır, bunun
esasına da ineceğiz. Pervaride üç gün önce basın
toplantısı yaptım, Aile Bakanı oradan bana cevap verdi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Benzer bir vaka, evlendirilmemiş ama iki
yıl boyunca çocuk, istismara maruz kalmış; şikâyetçi
olmuş, takipsizlik kararı verilmiş ya! Çocuk beyanı esas
alınır. Ben önerge verdikten iki gün sonra çocuğu yurda
aldılar ve sonra takipsizlik kararını geçen hafta kaldırdılar,
hâlâ tutuklu değiller, ilgili şahıslar, failler hâlâ tutuklu
değil. Onun için de bir gazetecinin haber mi yapması lazım?
Çocuk 12 yaşında ya. Çocuğun babasıyla görüştüm, amcasıyla
görüştüm, kan ağlıyorlar ama yargı takipsizlik
kararını kaldırdı, talimat bekliyor herhâlde; bir yerler
Bunu da tutuklayın. diyecek. İşte, bu meselelere
yaklaşım böyle olduğu müddetçe çocuk istismarı bitmez,
bitirilemez. Siyasi bir irade lazım, bununla mücadele lazım, bütüncül
politikalar lazım ve çocuk istismarını sistematik hâle getiren
iktidarın politikalarıdır. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Ankara
Milletvekili Sayın İbrahim Halil Oral.
Buyurun Sayın Oral.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İBRAHİM HALİL
ORAL (Ankara) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; çocuk
istismarlarının önlenmesine yönelik araştırma komisyonunun
kurulması hakkında söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli
milletvekilleri, ashaptan bir zat Peygamber Efendimizi Hazreti Hasan'ı
öperken görür, içinde bulunduğu kültür sebebiyle bunu yadırgayan
sahabe Allah resulüne şöyle buyurur: Benim 10 çocuğum var,
şimdiye kadar hiçbirini sevgiyle öpmedim. Bunun üzerine Peygamberimiz
Merhamet etmeyene merhamet olunmaz. buyururlar. Yine Peygamber Efendimiz bir
hadisişerifinde Çocukları hakkıyla sevmek ve onları
korumak cehennemden kurtuluşa vesiledir. ifadelerini
kullanmıştır. Aynı şekilde, Türkistan'dan Anadolu'ya
Türk töresinde de çocuklar aileye verilmiş emanetlerdir. Emanete sahip
çıkmak, onu korumak ve ocakta yani ailede eğitimini sağlamak
hayati bir görevdir. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluş yıl dönümünü çocuklara
armağan etmiştir. Büyük Atatürk çocuklar hakkında şu
ifadeleri kullanmıştır: Çocukları sağlıklı
ve bilgili yetiştirilmeyen uluslar temeli çürük binalar gibi çabucak
yıkılırlar.
Çizmeye
çalıştığım bu çerçeve bir millî ve manevi
değerler manzumesidir. Yüce dinimiz İslam'ın yüce Peygamberine
göre merhametin anahtarı, cehennemden kurtuluşun ve ahlaki erdeme
ulaşmanın yolu çocuklarımıza gösterilecek iyi muameleyle
onları korumaktır. Büyük Atatürk'e göre de milletimizin temeli
çocuklarımızın sağlam ve sağlıklı olmasından
geçmektedir ancak bugün geldiğimiz tabloda bu değerler manzumesinden
ne kadar uzak olduğumuz ortadadır. Çocuk istismarı olarak
genellenecek fiillerin hızla arttığı, toplumda infial
yarattığı bir zamanı yaşıyoruz. Nasıl bir
zamanı yaşıyoruz ki ailelerin evlatlarını inançlı
olsun, ahlaklı olsun diye gönderdikleri vakıflarda çocuklar istismar
ediliyor ve nasıl bir idare altındayız ki çocukları korumak
yerine, iktidarın değirmenine su taşıyan sözde dinî
grupları korumayı seçen bir zihniyetle karşı karşıyayız.
Bence AK PARTİ iktidarının bu meselelere
bakışını en güzel özetleyen ifade Karamandaki Ensar
Vakfı hadisesinden sonra konuşan Aile Bakanı Sayın
Ramazanoğlunun sözleridir. Aynen aktarıyorum: Buna bir kere
rastlanmış olması hizmetleriyle ön plana çıkmış
bir kurumumuzu karalamak için geçerli olmaz. Ensar Vakfının hizmetlerini
takdir ediyoruz. Konuşmasına sıfır tolerans diye
başlayan Sayın Bakanın bir vakfı koruma içgüdüsüyle
sözlerini sürdürmesi manidardır ve ayıptır. Aynı
şekilde, yakın zamanda yaşadığımız 6
yaşındaki bir evladımızın evlendirilmesi hadisesinde
de Sayın Bakan Yanık meseleden 2020 yılından beri haberdar
olduklarını, mağdur evlatlarımıza destek
olduklarını ifade etmiştir. Peki, şüpheliler yani bu
evladımızı istismar eden vicdansızlar ne zaman
tutuklanmıştır? Konu kamuoyuna yansıyınca ve
Twitterda gündem olunca tutuklanmışlardır. Yine, Diyanet,
toplumda infial olana kadar önce sessiz kalmış, sonra ise zayıf
bir açıklama yapmıştır. Olay ciddileşmeye, toplum
tepkisi artmaya devam edince de cuma hutbelerinde çocuk yaşta
evlendirmelerin yanlışlığına dair bir hutbe
verilmiştir. Buradan iktidara sesleniyorum: Çocuk yaşta evliliklerin
engellenmesi için neden daha önce etkili bir Diyanet kampanyası
yürütülmemiştir? Diyanet neden üstüne basa basa hutbeler
okutmamıştır? Neden hâlâ yüzlerce yıl önce
yazılmış fıkıh kitaplarının işaret
ettiği yaş kalıpları, günümüzde ilmihâl kitaplarında
değişmez hükümler gibi sunulmaktadır? Bütün bunlar akıl
tutulmasıdır, bütün bunlar İslamın aydınlık
yüzüne rağmen çürümüş zihniyetlerin sonucudur. Bu zihniyet, dün
kadına şiddetin en evrensel kalkanlarından İstanbul
Sözleşmesinin hukuksuzca iptalini sağlamıştır;
şimdi de aynı zihniyet Lanzarote Anlaşması olarak bilinen
çocukların cinsel sömürü ve cinsel istismara karşı
korunmasına ilişkin Avrupa sözleşmesini iptal ettirmek istemektedirler.
Diyaneti parselleyen holdingleşmiş cemaat ve tarikatların bir
kısmı şimdi bunun için mesai yapmaktadırlar. Bu gruplara
fırsat verilirse Talibanın Afganistanda yaptığı gibi
kız çocuklarının okumasını yasaklamak için de mesai
yapacaklardır, eminim.
Sayın milletvekilleri,
İslam, adalet dinidir; İslam, hakkaniyet dinidir; İslam, ahlak
dinidir; İslam, bütün zamanlara hitap eden evrensel bir dindir ve nihayet,
İslam, çocuklarımıza bütün değerlerin üstünde değer
veren bir dindir. Zorda kalan Diyanetin -benim de tebrik ettiğim- cuma
hutbesinde ifade ettiği gibi Kız çocuklarını aile kurumu
sorumluluğuna sahip olmadan evliliğe zorlamak ve bunu İslam
dininden hareketle meşrulaştırmaya çalışmak büyük bir
günah ve ağır bir vebaldir. Alkışlanacak bir hutbe.
İslam dinî, kız çocuklarını diri diri toprağa gömen
müşrikleri lanetleyerek, onların çürümüş zihniyetlerini
yıkarak gelmiştir. 21inci yüzyılda kız
çocuklarının diri diri toprağa gömülmesi demek, evlilik
sorumluluğunu alamayacak hâldeyken evliliğe zorlanması demektir.
Bugün çocuklarımızı diri diri toprağa gömmenin anlamı
çocuk istismarıdır.
Kıymetli
milletvekilleri, bütün siyasi parti gruplarıyla birlikte bir
araştırma komisyonu kurulacaktır, yüce Meclisin bütün
gruplarını tebrik ediyorum ancak araştırmak ve tespit
yapmak işin sadece bir kısmıdır; önemli olan,
icraattır ve eylemdir. Bu çatı altında defalarca bunun benzeri
komisyonlar kurulmuştur. Ensar Vakfı hadisesinden sonra bir komisyon
kurulmuş, hatta 2018 yılında dönemin Hükûmet Sözcüsü Sayın
Bekir Bozdağ 6 bakandan oluşan bir komisyonun kurulduğunu, bunun
çocuk istismarlarına yönelik tedbirleri ortaya koyacağını
ifade etmiştir. Peki, sonra ne olmuştur? 2021 yılına
bakalım; çocuğa cinsel istismar suçundan 2021 yılında
20.459 yeni dosyanın açıldığı ceza mahkemelerinde 2020
yılından devredenlerle de beraber toplam 29.822 dosya karara
bağlanmıştır. Kararların 16.161ini çeşitli ceza
kararları, 6.992sini ise beraat kararları oluşturmuştur.
Bizim grubumuz adına konuşan Sayın Hüseyin Filiz ve Sayın
Ayhan Erelin de gündeme getirdikleri gibi, TÜİK verilerine göre 2021
yılında 7.190 çocuk annenin doğum yaptığı bilgisi
de elimizde bulunmaktadır. 2018de kurulan o 6 bakanlı komisyon demek
ki havaya bakarak ıslık çalmış, demek ki bakanlık
makamlarında oturup sinek avlamıştır. Elimizi
yüreğimize koymalıyız, bu işte hepimizin sorumluluğu
vardır. Vicdanların oluk oluk kanadığını
görmeliyiz; yazıktır, günahtır ve ayıptır. Hep canlar
yanınca mı akıllar başa gelecektir?
Saygıdeğer
milletvekilleri, dünyada maalesef çocuk istismarı konusunda kötü bir karne
vardır. Vatikandan gelen istismar haberleri, uluslararası internet
şebekelerinin çocuk pornosu sektörü, organ mafyalarının çocuk
kaçırmaları, öldürülen ve açlığa mahkûm olan çocuklar her
gün uluslararası basında yer almaktadır. Diğer yandan, Çin
Halk Cumhuriyetinde çocuk toplama kamplarında tutulan, organ
mafyalarına satılan Uygur evlatlarımız vardır.
Türkiye, bugün, hem bu
uluslararası gündeme karşı uluslararası platformlarda daha
etkin olmalı hem de iç gündemini takip etmelidir. Uygulanan mevcut
eğitim sisteminin çocukları okuldan
uzaklaştırdığı ve illegal yapıların eline
düşürdüğü de maalesef ortadadır. Sözde cemaatlerin
yaptıkları gözümüzün önündedir. Hain terör örgütleri FETÖ ve
PKKnın çocukları istismarları da bilinmektedir. Bütün bunlara
karşı gerçekten sıfır tolerans şarttır, hem
toplumsal farkındalık hem uluslararası anlaşmalar hem de
ağır cezalar şarttır. Eksik olan bütün hukuki düzenlemeler
yapılmalı ve en önemlisi, bunların uygulanması acilen
sağlanmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
İBRAHİM HALİL
ORAL (Devamla) Çok teşekkür ederim.
Biz İYİ Parti
olarak çocuk istismarlarıyla mücadelede her türlü desteği vermeye
hazırız. Genel Başkanımız Sayın Meral
Akşenerin de hem bir siyasi lider hem de bir anne olarak konu
hakkındaki titizliği ve hassasiyeti bütün kamuoyunca bilinmektedir.
Bu Komisyonun göstermelik olmaması, yasak savma cinsinden görülmemesi için
de elimizden geleni yapacağız. Cumhuriyetimizin 2nci
yüzyılında çocuk istismarının en aza indiği bir
Türkiye hayal ediyoruz, bu hayali de inşallah
gerçekleştireceğiz.
Bu düşüncelerle
teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Mersin
Milletvekili Sayın Alpay Antmen.
Buyurun Sayın Antmen.
(CHP sıralarından alkışlar)
ALPAY ANTMEN (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün
konuştuğumuz konu bütün iktidarlardan, seçimlerden, kişilerden
ve makamlardan çok daha önemli bir konu. İstismara uğrayan
çocuklarımızı konuşuyoruz. Bununla ilgili bir komisyon
kurulacak, umarım bu Komisyon çalıştırılır ve
yaşananları sümen altı etme, unutturma aygıtına
dönmez.
Değerli milletvekilleri,
tüm Türkiye 6 yaşında bir kızın istismar edildiğini ve
sözde evlendirildiğini öğrendiğinde âdeta şoka
uğradı. Oysa bu olaylar, maalesef uzun süredir devam ediyor ve
görmezden geliniyordu. Yaşanan bu vahim olaydan sonra, birkaç gün önce,
memleketim Mersinin Anamur ilçesinde 12 yaşındaki bir kız çocuğumuzun
6 yaşındayken istismar edildiği ve son birkaç yıldır
da enişteleri ve komşusu tarafından istismar edildiği bugün
ortaya çıktı. Bu konuda Anamur Kaymakamlığı, Jandarma
Komutanlığı, Anamur Savcılığı, Anamur Sosyal
Hizmetler İlçe Müdürlüğü son derece hızlı hareket ettiler
ve Millî Eğitim Müdürlüğünün de katkılarıyla çocuğumuz
o bataklıktan kurtarıldı ama orada görevini yapan, görevini
yerine getiren kamu görevlileri vardı, orada bu işin peşini
bırakmayan öğretmenler vardı. Ben kendilerine teşekkür
ediyorum ama görevlerini yapmayan ve istismar edilen çocuklara göz
yumanları da buradan lanetle kınıyorum. (CHP ve İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
Buradan şunu ifade etmek
istiyorum: Küçük bir kızın istismar edilen bedeni ve parçalanan
ruhunun üzerinden dahi rejim savunması yapmaya kalkanlar ortaya
çıktı. Bakın, bu bir lağım patlamasıdır,
tuzun kokmasıdır, insanlığın bitmesidir.
İnsanların evladını emanet ettiği, İstanbul'da
bir lisenin müdürü -ismini buradan vermeyeceğim- mahkeme kararları,
pedagog raporları ve tutuklamalara karşın 6 yaşındaki
çocuğa istismar olaylarının iftira olduğunu söyleyerek
çocuğu savunanlara saldırdı. Yazıklar olsun! Yazıklar
olsun seni orada hâlâ müdür olarak tutana! Yazıklar olsun seni orada hâlâ
öğretmen olarak tutana! (CHP sıralarından alkışlar)
Yeni Akit ve Misvak isimli sözde yayımlar çocuğun istismar edilmesi
konusunda bir problem olmadığını, yaşananların
birer komplo olduğunu öne sürdü. Bu sözde utanmaz yayımlar bununla da
yetinmedi, dün yaptığı haberde, istismara uğrayan
evladımızı direkt hedef gösterdi yani tecavüz eden değil
tecavüze uğrayan suçluydu. Takdirlerinize bırakıyorum.
Bakın, değerli
milletvekilleri, o demin bahsettiğimiz müdürü kim atıyor? Bu sözde
gazetelere kim destek oluyor, kim reklam veriyor, kim para akıtıyor?
Çocuk istismarını haber yapan ve kamuoyunu aydınlatan kanallara
cezalar yağıyor ama tecavüzü ve tecavüzcüyü savunan bu kanal ve
gazeteler hâlen hiçbir ceza almıyor ve utanmadan sokakta geziyorlar. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
CEMAL ENGİNYURT (Ordu)
Yazıklar olsun!
ALPAY ANTMEN (Devamla) Bu
şekilde mi çocuk istismarıyla mücadele edeceksiniz? Bu şekilde
mi çocuklarımızı kurtaracağız istismardan, bu
şekilde mi önleyeceğiz? Tamam, komisyon kurulsun ama samimiyet görmek
istiyoruz değerli milletvekilleri. Anayasaya sadakat ve tarafı
olduğumuz uluslararası sözleşmelere uygun hareket edilmesini
talep ediyoruz.
Bakın, Anayasanın
2nci maddesi ne diyor? Anayasanın 2nci maddesi Türkiye Cumhuriyetinin
laik bir sosyal hukuk devleti olduğunu söylüyor. Laiklikten bahsediyorum
size. Peki, yine Anayasanın 41inci maddesi ne diyor? Devlet, her türlü
istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri
alır. diyor. Eğer biz bunu yapamıyorsak bize de yazıklar
olsun! (CHP sıralarından alkışlar)
Burada, bir gecede,
Anayasaya aykırı şekilde, yüce Meclisin yetkilerini gasbederek
bir kararnameyle İstanbul Sözleşmesinden çıkıldı. Biz
bunun yanlış olduğunu söylediğimizde bize
kızdınız. Bakınız, bu sözleşme var ya bu
sözleşme, çocukları korumakla ilgili hükümler de içeriyordu. Bu
sözleşmenin 32, 36 ve 37nci maddeleri çocukları korumak için
düzenlenmişti. 37nci maddede Taraflar, bir yetişkini veya
çocuğu kasten evliliğe zorlamanın
cezalandırılmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer
tedbirleri alır. diyor. İşte bu sözleşme hükümlerini yok
ettiniz fakat saraydaki kişi milyonlarca çocuk yerine birkaç tarikat
liderini tercih etti. İşte tam da bunu anlatıyorum; burada,
ortada kalmak ya da tarafsızlık söz konusu değildir, ya
çocuklardan yanasınızdır ya da değilsinizdir. (CHP
sıralarından alkışlar) Bakın, bunları neden
söylüyorum biliyor musunuz? Siz hiç istismar edilen bir çocuğun uzmanlar
eşliğinde alınan ifadesini okudunuz mu? Yüreğiniz dayanmaz,
yüreğiniz; vicdanınız kanar, vicdanınız kanar.
İşte, bu konu tüm toplumun, devletin, devletin bütün
kurumlarının, medyanın, mahkemelerin, okulların ve ülkenin
tüm bileşenlerinin topyekûn mücadele etmesi gereken bir konudur; bunun
üzerinden siyaset yapılmaz. Bizler mücadele ederken diğer yandan bu
tip sözde medya ve yayınlar, istismarcıyı serbest bırakan
mahkeme kararları oldukça istismar olayları da devam eder; bu
açık ve net.
Bir iktidar milletvekili
çıktı, dedi ki: Herkes çocuğuna sahip çıksaydı -yok
ya- böyle sapkınlıklar yaşanmazdı. Yaşanıyor.
Neden yaşanıyor? Önlem almadığınız için yaşanıyor.
Oysa o milletvekili, çocukları korumanın devletin anayasal görevi
olduğunu, imzaladığımız uluslararası
anlaşmaların bir gereği olduğunu bilmek zorundadır.
Şu anki Adalet Bakanı da çıktı, ne dedi? Küçüğün
rızası var. dedi. Bu, aynı zamanda HSKnin başı olan
bir Bakanın talimatını da içerir; yazık, yazık, çok
günah sayın milletvekilleri.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Vicdan kalmadı, biraz vicdan.
ALPAY ANTMEN (Devamla)
Değerli milletvekilleri, bakın, vicdanlarınıza sesleniyorum
ve size soruyorum: Evlatlarımız, hepimizin evlatları -Allah
korusun, asla öyle bir şey olmasın- bir yakınımız, bir
çocuğumuz, bizim çocuklarımızdan birisi istismara uğrarsa
-tekrar ediyorum, Allah sakınsın, Allah korusun- bir Bakan
çıkıp da Küçüğün rızası var. derse, o yetmez bir
milletvekili, bir iktidar milletvekili çıkıp da Kimse 6
yaşındaki çocuğu başına bela etmez. derse ne
hissedersiniz sayın milletvekilleri, ne yaparsınız?
İstismara uğrayan bizim evladımız, sizin
evladınız olsaydı bu cümleyi kuranlara karşı ne
yapardınız? Vicdanlarınıza bırakıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu sözde paçavra yayınlar
çıkıp evladınızı değil de tecavüzcüyü
savunsaydı ne yapardınız? Mahkeme çıkıp o
istismarcıyı serbest bıraksaydı ne düşünürdünüz?
Kimsenin evladının ayağına taş değmesin,
tırnağı incinmesin ama olan başkasının
çocuğu olunca üç maymunu oynamak kolay. Olan başkasının
çocuğu olunca bakıp, görüp de bilip susmak kolay. Bunlara susanlar,
ses çıkarmayanlar bir nevi bu istismarlara ortaktır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Ben seçildiğim günden bu
yana defalarca bu konu hakkında Bakanlarınıza -Aile
Bakanına, Adalet Bakanına, İçişleri Bakanına- sorup
durdum, önergeler verdim, doğru dürüst bir yanıt vermediler;
doğru dürüstü bırakın, hiçbir önlem de almadılar. Peki,
şimdi soruyorum: Bu ciddiyetsizlikle mi bu istismar olaylarıyla
başa çıkacağız? Bu ciddiyetsizlikle mi bu istismar
olaylarını engelleyeceğiz? Çocuk istismarı konusunda
ülkemiz ne yazık ki dünyada 3üncü sırada; hicap duyuyorum. Türkiye
Psikiyatri Derneği yaptığı araştırmada ülkemizde
istismara uğramış çocuk oranını yüzde 33 olarak tespit
etti; inanılmaz bir rakam, inşallah doğru değildir bu
rakam. İşte, bu tablodan her birimizin, başta iktidar
sahiplerinin, başta sayın bakanların utanması, hicap
duyması gerekiyor.
Bakınız değerli
milletvekilleri, bazıları da çıkıp diyor ki: E, istismar
dünyanın her yerinde oluyor. Bu, başka bir utanmazlıktır.
Mesele, olaya nasıl tepki verdiğinizdir. Dünyada böyle bir şey
ortaya çıkınca o adamı doğduğuna pişman
ediyorlar, onu ömrü boyunca hapse tıkıyorlar, güneşi
göstermiyorlar, dışarı çıkarsa da her yerde takip
ediyorlar. Çağdaş bir ülkede çıkıp istismarcıyı
bir gazete savunsun bakalım, ne oluyor; size açıkça soruyorum.
Değerli milletvekilleri,
çocuk çocuktur. Çocuk susar, biz susamayız. Çocuktan gelin olmaz, olsa
olsa çocuğun nitelikli cinsel istismarı olur. Küçüğün
rızası olmaz, tecavüz ve istismarı olur. Bir kereden bir
şey olmaz. derseniz bir kereden bin kere bir şey olur ve bunun da
müsebbibi, sorumlusu siz olursunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
Genel
Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu 6
yaşındaki evladımızın istismara
uğramasının ortaya çıkması üzerine dedi ki: Organize
bir kötülükle karşı karşıyayız. Ama aileden sorumlu
Sayın Bakan ne dedi: İki yıldır bunu biliyorduk. O zaman
ne yaptın iki yıldır, neden yargıya
taşımadın, neden, neden, neden? Bunları sormak hepimizin
görevi. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
ALPAY ANTMEN (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bakın, bu konuda
savcılığa bir şikâyet vardı, zamanında o
şikâyetin üstü örtüldü. O şikâyetin üstünü örtenler her kimse, o
doktor raporunu nasıl aldılarsa, o savcılıktan nasıl
bir takipsizlik kararı aldılarsa bunların hepsinin
hesabının sorulması gerekiyor.
Değerli milletvekilleri,
bir devlet çocuklarını koruyamazsa o devlet artık devlet
değildir. Bir iktidar çocukları koruyamazsa o iktidar ömrünü
artık tamamen tamamlamış demektir. Bir parlamento üyesi çocukları
korumak için harekete geçmiyorsa sadece anayasaya değil
insanlığa ve vicdanlara da ihanet etmiş demektir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bu konuya, bu duygu ve
düşüncelerle bakmanızı ve bu şekilde davranmanızı
rica ediyorum. Bu nedenlerle, Komisyonun, karşısına kim
çıkarsa çıksın, görevini sonuna kadar yapmasını ve ne
gerekiyorsa yaparak sonuca ulaşmasını talep ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Söz
sırası Eskişehir Milletvekili Sayın Jale Nur Süllüde.
Buyurun Sayın Süllü.
(CHP sıralarından alkışlar)
JALE NUR SÜLLÜ
(Eskişehir) - Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; son yıllarda, istismar sonucu genç yaşta yaşama
veda eden öyle çok çocuk ismi duyar olduk ki her biri yüreğimizi
dağladı. Peki, ya isimleri sadece baş harfleriyle
kayıtlarda ve medyada yer alan, adlarını bilemediklerimiz...
Hepsinin ortak özellikleri, ölmeden mezara girip yaşamları boyunca bu
travmayla baş etmeye çalışmaları ve 18 yaş
altında olmaları.
Türkiyenin taraf olduğu
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Çocuk Hakları
Sözleşmesinin 1inci maddesi uyarınca 18 yaşına kadar her
insan çocuk sayılmaktadır. İç hukukumuzda da Türk Ceza Kanunu ve
5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu gereği 18 yaşını
doldurmamış kişi çocuktur. 1989 yılında kabul edilen,
çocukların yaşama hakkı, eksiksiz biçimde gelişme hakkı,
zararlı etkilerden, istismar ve sömürüden korunma hakkı, aile, kültür
ve sosyal yaşama eksiksiz katılma hakkını tanımlayan
çocuk haklarına dair sözleşme, 4 Mayıs 1995 tarihinde
yürürlüğe girerek iç hukukumuz açısından da
bağlayıcı olmuştur.
Peki, bu sözleşmenin
gereğini yerine getirebiliyor muyuz? İnanın, buna evet
diyebilmeyi çok isterdim ama ne yazık ki hayır. Tarafı
olduğumuz uluslararası sözleşmeler ve iç hukuk gereği sevgi
gösterip, koruyup kollamakla kalmayıp haklarına saygı
göstermemiz gereken çocukları aile içinde, sokaklarda, iş yerlerinde
istismardan koruyabiliyor muyuz? İnanın, evet demeyi yine çok
isterdim ama ülkemiz gerçekleri ne yazık ki bu yönde değil.
Çocuk yoksulluğu,
eğitim hakkı ihlal edilen çocuklar, onda 8i kayıtsız, 2
milyonu bulan, elverişsiz koşullarda çalışan çocuk
işçiler, iş cinayetlerinde yitirdiğimiz çocuklar o kadar çok ki.
Bakın, özellikle mevsimlik işçilerin çocuklarının
eğitimde, güvenlikte, barınmada yaşadıkları hak
ihlalleriyle, son on yılda yüzde 100 artışla başlama
yaşı 12ye düşen madde
bağımlılığıyla ve suça karışma
oranlarıyla çocukların o kadar çok hakkı ihlal ediliyor ki. Güç
ilişkisi sonucu yetişkinlerin çocuklara uyguladığı
fiziki, ekonomik, psikolojik istismar geniş bir alanı kapsasa da en
görünen ve ağır olanı cinsel istismardır. Türkiyede son on
beş yılda çocuğa yönelik cinsel istismar vakalarının
yaklaşık yüzde 400 oranında artması ve bu konuda dünya
3üncüsü olması son derece düşündürücüdür.
2010 yılında
onayladığımız Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü
ve İstismara Karşı Korunması adıyla Lanzarote
Sözleşmesinin gereklerini ne yazık ki yerine getiremiyoruz.
Birleşmiş Milletler raporlarında erken yaşta evliliklerde
Türkiye, 202 ülke arasında 87nci sırada, Avrupada ise 1inci
sırada yer almaktadır. TÜİK istatistiklerinde, 2020
yılında 16-17 yaş kız çocuklarının yüzde 88i
kendilerinden 4 ila 33 yaş büyük erkeklerle evlendirilmekte olup resmî
olmayan çocuk evlilikleri dikkate alındığında bu
sayıların çok daha ürkütücü olduğu
anlaşılmaktadır. Hukuken çocuk yaşta, erken ve zorla
evlilikler Türkiye'nin taraf olduğu CEDAW Sözleşmesine de
aykırıdır. Çocuk yaşta evlilikler
Hani, şu, bir gece
ansızın tek bir erkeğin kararıyla kaldırdığını
söylediği, Meclisçe 6251 sayıyla onaylanan, hâlâ yetkide ve usulde paralellik
gereği Meclisçe feshedilmesi gerekmesine karşın
Danıştayın da hukuksuzca yürürlükten
kaldırıldığını onayladığı
İstanbul Sözleşmesi sadece kadınları değil
aslında çocukları da korumaktaydı. İstanbul
Sözleşmesinin 36/2nci maddesi gereği evlilik rızayla
olmalı, Rıza, mevcut koşulları değerlendirilen
kişinin özgür, serbest iradesinin bir sonucu olarak gönüllü, isteğe
bağlı olarak verilmelidir ve bu rıza tam olmalıdır.
diyordu. Dolayısıyla, İstanbul Sözleşmesini bir gecede
ansızın kaldırmakla çocuklar da korumasız hâle getirildi.
Türk Ceza Kanunu, Çocuk
Koruma Kanunu ve iç hukuk açısından bağlayıcı olan
uluslararası sözleşmeler gereği, Türk Medeni Kanununda yer alan
küçüklerle ilgili düzenlemelerin çocuk yaşta evlilik olarak tanımlanabileceği
çok açıktır. Zira, literatürde de çocuk yaşta evlilikler, 18
yaş altında, çocukların fiziksel, fizyolojik ve psikolojik
olarak evlilik ve çocuk sahibi olmak gibi sorumlulukları
taşımaya hazır olmadan yaptıkları evlilik olarak
tanımlanmaktadır. Çocuk yaşta evlilikler, kız
çocuklarına yönelik cinsiyet kalıp yargılarını
pekiştiren, çocukların çocukluklarının ellerinden
alınmasına, akranlarından uzaklaşmalarına,
eğitimlerine engel olan, tam oluşmamış olan toplumsal
kimliklerinde sorun yaşamalarına yol açan, sağlıklarını
tehlikeye atan, onları şiddet ve yoksulluk riskine maruz
bırakan, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir
yansıması olarak çocuk bakımı gibi sorumluluklarla
yaşamları bir çeşit köleliğe dönüşebilmekte, sömürüye,
her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik şiddete, istismara, hatta hatta
yoksulluğa maruz bırakmaktadır. En ağır biçimde bir
çocuk hakkı ihlali olarak cinsel istismara maruz kalmalarına, HIV
enfeksiyonuna açık hâle gelmelerine, cinsel yaşamda sorun
yaşamalarına yol açabilmekte, fiziksel sağlık açısından,
ruhsal açıdan da örselenmelerine neden olabilmektedir. Gebelikten korunma
yöntemleri hakkında yeterince bilgi sahibi olmayan kız çocukları
istenmeyen gebeliklerle riske açık hâle gelmektedir. Henüz kendisi çocuk
yaştayken annelik sorumluluğunu üstlenmenin yaşamına
getireceği yüklerin dışında, erken yaşta gebelikler
çocuğun beden sağlığı açısından da risk
oluşturmakta, anne-çocuk sağlığında ölümle sonuçlanabilen,
çocuğu hayatı boyunca etkileyecek risklerin ortaya
çıkmasına neden olmaktadır. Araştırmalar erken
yaş gebeliklerinde, düşük ve ölüm riskinin de yüksekliğine
dikkat çekmektedir.
Dolayısıyla tüm bu
sakıncalar göz önünde bulundurulduğunda, bireysel olumsuzluklara yol
açan çocuk evlilikleri zamanla toplumsal niteliğe dönüşmekte,
toplumun kalkınmasında yoksulluğun azaltılması,
eğitimin yaygınlaştırılması, cinsiyet
eşitsizliğinin sağlanması, çocuk haklarının
korunması ve toplum sağlığının gelişmesinin
önünde de engel oluşturmaktadır.
Tüm bu gerekçelerle ben
geçtiğimiz yıl bir kanun teklifi vermiştim, 18 yaş
altı evliliklerin Türk Medeni Kanununda önlenmesiyle ilgili; hâlâ
Komisyonda bekliyor.
Yine, 2018 yılında
burada, yine bu kürsüde bir konuşma yapmıştım ve bir çocuk
hakları komisyonu kurulması gerektiğini söylemiştim,
İnsan Hakları Komisyonunun altında bağımsız bir
komisyon olması gerektiği savıyla bir çağrıda
bulunmuştum; o da yanıtsız kalmıştı. Evet, bugün
de arasında benim de araştırma önergemin bulunduğu bir
araştırma komisyonu kuruluyor. 6 yaşından beri cinsel
istismara uğrayan, yukarıda anlattığım tüm hak
ihlallerine uğrayan, hatta bir tarikat liderinin kendi eliyle, babası
olacak bir tarikat liderinin rızasıyla göz göre göre yıllarca
istismara maruz bırakılan, kayıtlara H.K. olarak geçen,
şimdilerde ise yetişkin bir birey olarak başına gelen
felaketi ancak anlamlandırabilen ve bu travmayla çocuğuyla yaşam
savaşı veren H.K. Evet, H.K.nin yaşadıkları ne
vicdanlara ne akıllara ne de hukuka sığıyor; tam
anlamıyla bir çocuk ihlali hem de en ağır biçimde.
Bu Komisyonun
kurulmasını kesinlikle olumlu buluyoruz ama bakın, Meclis
çatısı altında o kadar çok komisyon kurulmuş ki. 5 tane
komisyon kurulmuş bu konuda, son bir tanesi de Rabia Naz ve şüpheli
çocuk ölümleriyle ilgili Komisyon. Hatta ben de o Komisyonun bir üyesiydim;
raporları hazırlandı ama yine, tozlu raflara
kaldırıldı. Çünkü esas olan bakış
açısıdır. Biz ısrarla, kadın cinayetleri politiktir
diyorduk. Evet, çocuğa yönelik cinsel istismar da politiktir. Bakın,
tüm bu olaylara iki yıl boyunca sessiz kalan Bakan
Ayrıca, daha üç
gün önce Sayın Recep Tayyip Erdoğan bir konuşma yapıyor:
Hepimizin içini acıtan bir istismar vakası üzerinden 28 Şubat
heveslisi kesimler hemen içlerindeki kini kusmaya çalıştılar.
diyor ve tek parti zihniyetinin halen pusuda olduğunu söylüyor.
İşte bu nefret söylemleri sürdükçe hiçbir şey yapılamaz
sayın milletvekilleri, gerçekten yapılamaz. (CHP
sıralarından alkışlar) Bakın, biz yıllarca
Eskişehir Büyükşehir Belediyesinde Beşte Bir kampanyasını
uyguluyorduk ve Millî Eğitim Müdürlüğüyle bir anlaşma
yapmıştık; okullara gidip çocuklara yönelik cinsel
istismarın önlenmesi için eğitimler veriyorduk.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla)
Teşekkür ederim.
Şu anda, biliyor musunuz
sayın milletvekilleri, Millî Eğitimin okullarına girmemiz
yasaklandı. Sadece özel anaokullarına giderek bu eğitimler
verilebiliyor. İşte bu tutum sürdükçe ne çocuk istismarı
önlenebilir ne çocuk hak ihlalleri önlenebilir ne çocuk cinayetleri
önlenebilir. Esas olan zihniyetin değişmesi ama az kaldı, bu
zihniyetin değişeceği günler çok yakında. Seçimden sonra
Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz tüm bu sorunları
iktidarımızda çözeceğiz, hiç merak etmeyin. (CHP sıralarından
alkışlar)
Genel Kurulu saygı ve
sevgilerimle selamlıyorum
BAŞKAN
Şırnak Milletvekili Sayın Hüseyin Kaçmaz.
Buyurun Sayın Kaçmaz.
(HDP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN KAÇMAZ
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum
Partimizin ve yine kamuoyunun
ısrarlı mücadelesi ve tepkisi sonucu bugün, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde çocuklara yönelik istismarın önlenmesine ilişkin bir
Meclis araştırması komisyonunun kurulması görüşülüyor.
Yalnız, unutulmaması gereken bir nokta var ki AKP iktidarı yine
6 yaşında bir çocuğun istismarının ortaya
çıkması ve toplumda infial yaratması sonucu komisyon
kurulmasını gündemine almayı kabul etti. Maalesef, bu ülkede bir
şeylerin gündem olabilmesi için, araştırma yapılması
için, politika üretilip sorunların çözülebilmesi için sansasyon içermesi,
infial yaratacak nitelikte olması, kamuoyuna ve basına
yansıması gerekiyor. Oysaki yıllardır, her konuda
olduğu gibi, çocuğa yönelik şiddete de istismara da duyarlı
olduk ve çözüm için, Meclis gündemine alınması için defalarca önerge
verdik ve çağrılarda bulunduk, aslında konunun
gündemleşmesi için defalarca çaba harcadık. Buradan AKP
iktidarına sesleniyorum: Eğer bu Komisyonda samimiyseniz, daha önceki
komisyonlarda yaptığınızın aksine bu Komisyonda eşit
temsiliyete olanak tanıyın çünkü daha önceki komisyonlarda parmak
sayısı fazlalığıyla, parmak demokrasisiyle yine söz
konusu infial yaratan olayları aslında topluma unutturma, oyalama ve
sonrasında da suçluları aklama girişiminde bulundunuz. Eğer
çocukların cinsel istismara maruz kalmasını istemiyorsanız
ve bu Komisyonun gerçekten bir politika üretmesi için uygun bir rapor
hazırlamasını istiyorsanız eşit temsiliyete müsaade
edin, aksi hâlde sadece toplumu oyaladığınızı ve yine
suçluları aklamaya çalıştığınızı tüm
kamuoyu görecek.
Yine, çocuklar bugün aslında
daha fazla bir kuşatma altında; yoksullukla, açlıkla, cinsel
istismarla, madde bağımlılığıyla, yine
okulsuzlukla sınanıyor. Bugün ülkede çocukların
yaşadıkları sorunlar iktidarın yoksullaştırma
politikalarından nasıl bağımsız değilse
yaşadıkları coğrafyadan da bağımsız
değildir. Çocukların yaşadıkları bu
kuşatmanın her coğrafyada başka bir
karşılığı var elbette.
Bakınız, sizlere
son dönemde gündeme gelen bazı olayları kısaca aktarmak
istiyorum. Aslında kürsüye çıkan her milletvekili neredeyse bu
konuları gündeme getirdi ama ben de bir kez daha hatırlatmak
istiyorum çünkü çocukların maruz kaldığı olaylar, maruz kaldığı
istismarlar ve şiddet artık toplumun kaldırabileceği
ağırlıkta değil.
İstanbul'da
İsmailağa cemaatine bağlı ve bugün bu Komisyonun
kurulmasına da gerekçe olarak gösterilen Hiranur Vakfının
kurucusu Yusuf Ziya Gümüşelin kızı H.K.G.nin 6
yaşındayken -tırnak içerisinde- evlendirilerek yıllarca
cinsel istismara maruz bırakılması. Yine, Manisa'da 12
yaşındayken 2 kişinin cinsel istismarına maruz
kaldıktan sonra çocuk yurduna yerleştirilen kız çocuğunun
devlet koruması altındayken pavyonda
çalıştırıldığı ve bu şekilde
çalıştırılan birçok çocuğun olduğu da basına
yansımıştır. Tabii, sadece bu kız değil, Manisa
kent merkezinde bulunan ve pavyon olarak tabir edilen eğlence mekânlarında
Manisa Çocuk Esirgeme Kurumunda devlet koruması altında olan kız
çocuklarının kaçırılarak
çalıştırıldığı, bu mekânlarda
uyuşturucuya alıştırıldıkları ve cinsel
istismara maruz bırakıldıkları da basına
yansıdı. Manisa'da tabii, bu mekânlara yönelik hâlen yeterli bir
denetimin olmadığına, bu mekânların sahiplerinin
rahatlıkla devlet koruması altındaki çocuklara
ulaşabildiğine, kandırabildiğine, hatta bu şebekenin
içerisinde Manisa Emniyeti içerisindeki birtakım polislerin de yer
aldığına ilişkin iddialar kamuoyunun gündemine düştü.
Peki, bu iddialara karşı kamuoyuna tatmin edici bir açıklama
yapıldı mı? Hayır. Söz konusu mekânlarda denetimler
artırıldı mı? Tabii ki de hayır.
Tabii, yine 2018
yılında Cizre'de bir okulda müdür yardımcısı olan B.E.
isimli müdür yardımcısı -48 öğrenciye ilişkin- cinsel
tacizde bulunmuştu ve görevden dahi alınmayarak sadece okulu
değiştirilmişti ve söz konusu kişi hâlen çocuklara ders
verir -tırnak içerisinde- durumda.
Diyarbakır'da yine bir
çocuğu istismar etmesi nedeniyle yargılanan MHP eski il
başkanının beraat gerekçesinde mahkeme Çocuğun
rızası var. ifadelerini kullanmakta hiçbir beis görmüyor.
Diyarbakır'da bir Jandarma komutanının ve korucuların da
aralarında olduğu 8 erkeğin bir çocuğa yönelik
gerçekleştirdikleri iddia edilen cinsel istismar sonucu çocuğun
hamile kalıp doğum yaptığı ve çocuğun daha sonra
70 yaşındaki bir erkekle zorla evlendirildiği de yine
aralık ayında kamuoyunun gündemine düşmüştü.
Yine gazeteci Seyhan
Avşar Devlet korumasındaki çocukların dosyasını
açıyoruz: Utan Türkiye! adlı haberinde sümen altı edilmek
istenen dosyaları gün yüzüne çıkardı. Birçok milletvekili o
dosyaların bir kısmını burada paylaştı; orada
dehşet verici istismarlar, dehşet verici olaylar
yaşandığını hepimiz gördük.
Bu meselenin adını
doğru koymak gerekiyor değerli milletvekilleri. Kamuoyunun
dehşetle tanıklık ettiği evlilik adı altında
cinsel istismara maruz bırakılma, intihar süsü verilerek öldürülme,
Manisa'da olduğu gibi devlet koruması altındayken
çocukların pavyonlarda istismar edilmesi açıkça çocuk
düşmanlığıdır. Tüm yaşananlar mevcut
iktidarın aslında çocuklara ilişkin bir politikasının
olmamasının da bir sonucudur. Ensar Vakfıyla yüzleşmeden,
Rabia Nazın ölümüyle yüzleşmeden, korucuların suçlarıyla
yüzleşmeden, cemaat ve tarikatların karanlık suçlarıyla
yüzleşmeden çocuklara yönelik suçlar önlenemez. Bu suçları önlemenin
yolu, etkin bir politika ve yine etkin bir yargılama süreciyle mümkündür.
Bunun için de bütüncül bir çocuk politikasına ihtiyaç vardır. Ancak
maalesef ki şu aşamada iktidarın bu sorunları çözen
bütüncül bir çocuk politikası hâlen yok.
Bugün komisyon
kurulmasını görüşüyoruz ancak araştırma
komisyonlarının tek başına sistematik hâle gelen
çocukların maruz kaldıkları sorunlar için çözüm
olmadığını da belirtmek istiyorum çünkü kurulan
komisyonların toplumda infial yaratan bir olayı unutturma, üstünü
örtme ve sonrasında suçluları aklama girişimi olarak
sonuçlandığını görüyoruz. Daha önce Rabia Naz için kurulan
Komisyonda, maden kazaları için kurulan komisyonlarda, Roboski
katliamıyla ilgili kurulan Uludere Alt Komisyonunda da bunu tekrar tekrar
yaşadık. Bu ülkede 23 milyon çocuk var ama dediğimiz gibi bu
Mecliste bir çocuk ihtisas komisyonu dahi yok. Alt komisyonlarla, geçici
komisyonlarla bu sorunlara çözüm üretilemez.
HDP olarak ısrarla
kalıcı bir çocuk ihtisas komisyonunun kurulması gerektiğini
dile getirdik. Çocuk bakanlığının kurulması için kanun
teklifi verdik ve hâlen bu konuda ısrarcıyız. Aile ve Sosyal
Hizmetler Bakanı Kadına şiddet, çocuk istismarı siyasetin
konusu değildir, siyaset üretilecek konular değildir. İnsani ve
maalesef her zeminde karşılaşabilecek meselelerdir.
şeklinde açıklamalarıyla aslında mevcut iktidarın
istismar meselesine yaklaşımını ortaya koymaktadır.
Değerli milletvekilleri,
çocukların yaşadığı her sorun politiktir; çocuk
yoksulluğu da çocukların maruz kaldığı şiddet de
çocukların maruz kaldığı istismar da tam da politiktir, tam
da siyasetin merkezidir. Açlık, şiddet, istismar, madde
bağımlılığı ve savaş siyasetüstü değil
ideolojik ve politiktir, doğrudan siyasetin konusudur, siyasetçilerin
derdidir, toplumun kanayan yarasıdır. Çocuk istismarını
sistematik hâle getiren ise çocukların sorunlarını siyasetin
dışına iterek üstünü kapatmaya çalışan iktidarın
politikalarıdır. Sorunların kalıcı çözümü palyatif
çözümler ile infial yaratan olaylarda çocukların gündeme gelmesiyle
değil çocukların toplumsal bir özne olduğu kabulüyle
sorunların tespiti ve çözümü için gerekli kalıcı, samimi
adımların atılmasıyla ancak çözülebilir. Biz,
çocukların özgürleştiği, onların yaşamlarını
istila etmekten vazgeçtiğiniz bir ülke için siyaset yapıyoruz ve
yapmaya da devam edeceğiz. Komisyon kurulduğunda elbette
çalışmalarını biz de takip edeceğiz ve Komisyonda yer
alacağız. Çocukların maruz kaldığı ağır
suçlara karşı gerçek bir çözümün ortaya konulması için mücadele
edeceğiz. Toplumun oyalanması ve suçluların aklanmasına
ilişkin adımlar atıldığında bu durumu teşhir
edip buna müsaade etmeyeceğimizi ve buna karşı mücadele
edeceğimizi peşinen belirtmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla)
Sayın Başkan
BAŞKAN
Tamamlayalım.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bizler HDP olarak çocuklara
yönelik her türden istismar, şiddet ve kötü muamelenin son bulması
için politik sorumluluğumuzu yerine getirmekten geri
durmayacağız. Çocuklara yönelik gerçekleştirilen her türden
suçun son bulması için kürsülerden, sokaklardan, meydanlardan
haykırmaya devam edeceğiz. Çocukların güvenli ve özgür bir
şekilde yaşamalarını sağlayacak etkin politikaları
üretmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Geçici çözümler yerine kalıcı
bir çocuk ihtisas komisyonunun ve yine, çocuk bakanlığının
kurulması ve komisyonlarda görüşülen yapılacak yasalarda da
çocuk etki değerlendirme raporlarının alınması için
çocuklarla birlikte ve çocuklar için mücadele etmeye devam edeceğiz.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Kırıkkale Milletvekili Sayın Halil Öztürk.
Buyurun Sayın Öztürk.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HALİL ÖZTÜRK
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başta
cinsel istismar suçları olmak üzere çocuklara yönelik her türlü suçun
önlenmesi için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önerge
üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve ekranları
başında bizleri izleyen değerli
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Türkiye her alanda olduğu gibi, çocuk istismarı
konusunda da uluslararası anlaşmalara ve sözleşmelere imza
atarak bu önemli konudaki hassasiyetini belli etmiş ve taraf olmuştur.
Bu anlamda, 25 Ekim 2007 tarihinde İspanyanın Lanzarote
Adasında, Avrupa Konseyi üye devletleri ile diğer bazı
devletler arasında Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel
İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa
Konseyi Sözleşmesini imzalamıştır. Lanzarote
Sözleşmesinin pozitif yükümlülük getirdiği anlaşmaya imza atan
devletler arasında Avrupa Birliğinin yanı sıra Amerika,
İngiltere, Rusya, Japonya ve Türkiye yer almaktadır. Sözleşmenin
Türkiye'de yasalaşma sürecine baktığımızda ise 13
Ağustos 2010 tarihinde Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve
Cinsel İstismara Karşı Korunması Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
Meclis Başkanlığına gelmiş ve 10 Eylül 2011 tarihli
Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Değerli milletvekilleri,
sosyal paylaşım sitelerinde hesap oluşturma yaşı 13
olmasına karşın Çevrim İçi Çocuklar Projesi Türkiye
verilerine göre günümüzde sosyal paylaşım sitesinde hesabı olduğunu
belirten çocukların üçte 1i 13 yaşın altındadır.
İngilizce tanımı cyber grooming olan sanal ayartma, çevrim içi
çocuk istismarı, internet ortamında bir yetişkinin kendini çocuk
olarak tanıtması, bu şekilde sanal ortamda
tanıştığı çocukların güvenini kazanarak sanal ya
da gerçek dünyada çocuğu istismar etmesidir. Burada çevrim içi çocuk
istismarı, tüm dünyada olduğu gibi, çocuk istismarının yeni
bir türü olarak da karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu
bu sanal ayartma, bir çocukla internet üzerinden iletişime geçerek cinsel
faaliyetlerde bulunmasını sağlamak için çocuğu cezbetmek,
kendi amacı doğrultusunda yönlendirmek ya da teşvik etmektir.
Hızla gelişen ve giderek de tehlikeli bir hâl alan bu yeni çocuk
istismarı suç tipiyle ilgili olarak siber suçlara karşı stratejik
önceliklere ve on-line cinsel şiddete karşı çocukların
korunmasına ilişkin önleyici ve koruyucu tedbirleri almak ve
mevzuatı tamamlamak için az önce dile getirdiğim Türkiye'nin taraf
olduğu Lanzarote Sözleşmesiyle çerçevesi çizilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, çocukların yetişkinler tarafından istismarı,
etnik, coğrafi, dinî, kültürel ve ekonomik yönden sınır
tanımayan bir sorundur. Genel bir değerlendirme yapacak
olduğumuzda, çocuğun bakımından sorumlu olan
yetişkinler veya yabancılar tarafından çocuğun zihinsel,
duygusal, sosyal, fiziksel, cinsel gelişimini olumsuz yönde etkileyen
tutum ve davranışların bütününün çocuk istismarına
girdiğini söyleyebiliriz. Çocuklukta yaşanan travmaların
etkisinin yetişkin yaşamı boyunca devam ettiği bilinen bir
gerçektir. Bu travmaların en ağır ve en uzun süren biçimi cinsel
istismar sonrası görülür. 18 yaşından küçük çocukların
rızasına bakılmaksızın yetişkinler
tarafından cinsel amaçlı kullanıldığı her türlü
eylem, çocuk için cinsel istismardır. Cinsel istismardan dolayı
fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal açıdan sağlığı
bozulan çocuk gelecekte bireysel ve sosyal hayatında sorunlar
yaşamaktadır. Çocukta kısa ve uzun dönem olmak üzere travmatik
sonuçlara neden olan çocuk cinsel istismarı, gelişiminin bütün
yönlerini olumsuz etkilemekte ve yaşam kalitesini de düşürmektedir.
Değerli milletvekilleri,
çoğunluğumuz çocuk sahibiyiz ve onları geleceğimizin
teminatı olarak görmekteyiz. Bu bakımdan onların güvenli ve
çağdaş gelişimi adına bugünden ihtiyaç duyulan her yasal
düzenlemeyi hayata geçirme gayretinde olmalıyız. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak gerek parti programımızda gerekse seçim
beyannamelerinde üzerinde durduğumuz en hassas konuların
başında gelen kadın ve çocuk istismarı hakkında
gerekli gelişmiş tedbirlerin alınmasından yanayız.
Diğer taraftan, Kadın, Aile, Çocuk ve Engelli Politikaları
Başkanlığımızın da çocuk istismarı konusunda
çok sayıda çalışması olup bu alanda farkındalık
yaratabilmek adına gayretli çalışmalarını
sürdürmektedirler. Çocuk istismarı konusunda 2020 yılında ilk
imza sahibi olarak verdiğimiz kanun teklifimizle Türk Ceza Kanunu'nda
bulunmayan ve ilk kez ihdas edilecek bir madde önerdik. Teklifimizle aynı
zamanda 2007 yılında imzalanan ve taraf olduğumuz Lanzarote
Sözleşmesinin bu alanda öngördüğü yasal düzenlemeyi de
mevzuatımıza kazandırmayı amaçladık. Kanun
teklifimizle Türk Ceza Kanununun 105inci maddesine ek bir fıkra
eklenerek ilk kez çevrim içi çocuk istismarı ve sanal ayartma olgusu ve
barındırdığı tehlikelerin neden olacağı
mağduriyetin cezalandırılmasını öngördük. Kurulacak olan
Komisyonun raporunun ardından kanun teklifimizin de gündeme
alınması önemli bir ihtiyacı gidermiş olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
çocuk izleme merkezleri, cinsel istismara uğramış
çocukların ikincil örselenmesini asgariye indirmek, adli ve tıbbi işlemlerin
bu alanda eğitimli kişilerden oluşan bir merkezde ve tek seferde
gerçekleştirilmesini sağlamak üzere kurulmuştur. İlk
adımları 2012 yılında atılan çocuk izleme merkezi
kurulması yönündeki kararlılık neticesinde Sağlık
Bakanlığı verilerine göre 2022 yılında Türkiye'de 62
tane çocuk izleme merkezi bulunmaktadır.
Yaşadığı
olumsuzluklar nedeniyle tramvaya uğrayan çocuk için çocuk izleme
merkezlerinde çocuk dostu bir ortam oluşturulmuş ve bugün çocuk
izleme merkezlerinin üstlendiği görev sayesinde ciddi bir sorun olan
ikincil örselenme durumları hemen hemen ortadan kalkmıştır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, geleceğimizi emanet ettiğimiz
çocuklarımızın gerek aile ve gerekse toplum içinde
sağlıklı bir maziye sahip olarak yetiştirilmesi,
sağlıklı bir gelecek açısından büyük bir önem arz
etmektedir. Bu anlamda, bilinçli aile, duyarlı sosyal çevre ve bütünleyici
olarak yasal düzenlemelerle hassasiyet gösteren devlet kurumlarının
disiplinler arası uyum içerisinde çalışmalarına imkân
sağlayabilmeliyiz.
Diğer taraftan, ceza
kanunlarımızda adı geçen suçtan hüküm giyenlere daha
ağır cezalar getirilmesi tekrar gündeme alınabilmelidir. Bu
kapsamda daha önce kamuoyunda tartışılan hadım ve idam
cezası da tekrar düşünülmelidir.
Yine, İçişleri
Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı
bünyesinde, yaşanabilecek bu tür olaylar için koordinasyon işini
üstlenecek, taşra teşkilatlanması da bulunan çocukların
suiistimalini ve istismarını önleme birimi tasarlanıp faaliyete
geçirilebilmelidir. Koordinasyon birimi mahalle ve esnaf toplantıları
yaparak toplumun her kesimine ulaşmalı, bilgilendirme ve
bilinçlendirme çalışması yürütmelidir. Gönüllü sosyal gruplar ve
sivil toplum kuruluşları kurulmalı ve desteklenmeli, bu
kuruluşlar yoluyla mücadele güçlendirilmeli ve daha fazla kişiye
ulaşmanın yolları aranmalıdır. Sadece gerçek hayatta
değil, aynı zamanda sanal âlemde, internet dünyasında da sanal
gruplar oluşturularak mücadeleye katkı sunulmalıdır.
Konunun uzmanı akademik personel ve sağlık personelinin il, ilçe
ve köylerde konferanslar ve paneller düzenleyerek vatandaşımıza
bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışması yürütebilmesinin
imkânları sağlanabilmelidir.
Değerli milletvekilleri,
bugünkü görüşmelerden sonra kurulacak Komisyonun
çalışmalarına Milliyetçi Hareket Partisi olarak her türlü desteği
ve katkıyı sunmaya hazır olduğumuzun bilinmesini isteriz.
İnanıyoruz ki Komisyonun kapsamlı çalışmalarından
sonra oluşturacağı nihai rapor, tespit ve önerileri ilgili kurum
ve kuruluşlar da dikkate alacaktır. 85 milyonluk Türkiye nüfusunun
yaklaşık 24 milyonunun 18 yaşın altında olduğu
gerçeği hafızalardan çıkmasın. Çocuklar ve gençlerle ilgili
hiçbir meseleyi herhangi bir şekilde ihmal etme, hafife alma ve öteleme
şansına sahip değiliz. Onlar için atılacak her olumlu
adım ve tedbir muhakkak ki meyvesini verecektir.
Kurulacak olan Komisyonun
ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini diliyor, Genel Kurulu tekrar
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önerge
sahipleri adına son konuşmacı Bolu Milletvekili Sayın Arzu Aydın.
Buyurun Sayın
Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ARZU AYDIN (Bolu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasanın 98inci,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri
uyarınca Meclis araştırması komisyonu kurulması
üzerine verdiğimiz önerge dolayısıyla söz almış
bulunmaktayım. Sizleri, sizlerin şahsında aziz milletimizi,
Köroğlunun torunları değerli Bolulu hemşehrilerimin
vekâletleriyle saygı ve hürmetle selamlarım.
Değerli milletvekilleri,
son dönemde kamuoyunda ciddi rahatsızlık oluşturan ve
vicdanları sızlatan vaka özelinde, en kıymetlilerimiz olan
çocukların cinsel istismar vakalarına karşı korunması
ve her türlü hak ve hukuklarının muhafaza edilmesine yönelik olarak
konunun derinlemesine araştırılması ve çözüm
yollarının bulunması amacıyla, ortak istişareyle, her
bir parti grubunun ayrı ayrı verdiği önerge üzerine
konuşmaya başlarken elbette hukuki mevzuattan bahsetmek gerekir.
Lakin bunun ötesinde, yapacağımız konuşmayı, bir
kadın ve bir anne hassasiyetiyle yapacağımızın
bilinmesi muradıyla söze başlamak isteriz.
Elbette
çocuklarımız toplumun temeli ve geleceğimizin
teminatıdır. Bu bağlamda, Türk Medeni Kanununun 28inci
maddesinde ifade bulduğu üzere Çocuk hak ehliyetini, sağ doğmak
koşuluyla, ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde eder.
Hak ehliyetine sahip olan çocukla ilgili yapılan tüm düzenlemelerde göz
önünde bulundurulan kavram çocuğun üstün yararı
kavramıdır. Çocuğun yararı kavramı Medeni Kanun
305te küçüğün yararı 346da çocuğun menfaati olarak ifade
edilmektedir. Çocuğun korunmasında en üst kural olan çocuğun
yararı ilkesi, çocuğun yararının ve gelişmesinin
tehlikeye girmesini engellemeyi amaçlamaktadır.
Çocuk Hakları
Sözleşmesine göre, kamusal veya özel yardım kuruluşları,
mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından
yapılan ve çocuğu ilgilendiren bütün faaliyetlerde çocuğun
yüksek yararı temel düşüncedir. Bu ilke aile hukukuyla
sınırlı olmayıp başta idare hukuku olmak üzere, kamu
hukuku alanını da kapsayan geniş bir çerçevede
değerlendirilmelidir. Çocuk Hakları Sözleşmesi, çocuğun
yüksek yararı ilkesini idareyi bağlayan temel bir ilke olarak görmeyi
zorunlu kılmaktadır. Bu ilke, çocuğun bir hukuk öznesi olarak
idarenin gündeminde olmasını sağlaması yönüyle çocuğun
özgünlüğünün göz önünde bulundurulmasına imkân
tanımaktadır. Bu bağlamda, Anayasanın 41inci maddesine
Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına
açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel
ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. Devlet,
her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu
tedbirleri alır. fıkraları eklenmiştir. 2002
yılında yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunuyla yasal temsilcinin
izniyle evlenme yaşı kadınlar için 15ten 17ye yükseltilerek
erkeklerle eşitlenmiştir. Yine, Türk Ceza Kanunu'nda reşit
olmayan kişiyle cinsel ilişkide bulunmak ve çocukların cinsel
istismarı fiilleri bağımsız suçlar olarak
tanımlanmış ve bu suçlara ilişkin cezalarda
artırıma gidilmiştir.
Çocuk koruma
politikaları kapsamında, 2011 yılından itibaren özellikle
bütüncül bir çocuk politikası izlenmektedir. Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı tarafından 2018-2023 yıllarını
kapsayan Erken Yaşta ve Zorla Evliliklerin Önlenmesi Strateji Belgesi ve
Eylem Planıyla ilgili çalışmalar yapılmıştır.
Yine, Aile Bakanlığınca çocuğa yönelik şiddet ve/veya
istismar çağrılarında Alo 183 olarak vaka hakkında
detaylı bilgiler alınarak, Emniyet veya Jandarma birimlerine
telefonla durum iletilmektedir. Sonrasında vaka hakkında detaylı
inceleme yapılarak, her vaka kendi özelinde değerlendirilerek hangi
çocuğa ne tedbir uygulanacağına karar verilmektedir. Yine, çocuk
izlem merkezleri, cinsel istismara uğramış veya uğrama
şüphesi altındaki mağdur çocukların ifade alma, adli
muayene ve diğer işlemlerinin tek merkezde yapılması için
Sağlık Bakanlığına bağlı hastaneler
bünyesinde kurulmuştur. Gizlilik esasına göre faaliyet gösteren
merkezlerde çocuğun ve ailenin kimlik bilgisi hiç kimseyle paylaşılmamakta,
çocuğun hem bedensel hem ruhsal sağlığı
açısından destek hizmetleri sunulmaktadır.
Tüm bunlarla birlikte, gerek
dünyada ve gerek ülkemizde yapılan tüm kanuni düzenlemelere ve alınan
önlemlere rağmen çocuğa yönelik kötü muamelenin bütünüyle sona
erdirilmemiş olması elbette hepimiz için üzücüdür. Çocukların istismar
ve taciz edilmelerinin olumsuz etkileri, yalnız çocukları değil,
toplumun tamamını da önemli sorunlarla
karşılaştırmakta, aile ve toplumsal yapıda
sıkıntılara yol açmaktadır.
Aziz milletim, elbette
herkesin hayatta öncelikleri vardır ama kim olduğu fark etmeksizin,
evladı olanlar için her şeyden ve herkesten önemli olan tek
varlık evlatlarıdır. Bu durumu anne veya baba olarak öncelemek
çok mümkün olmasa da fıtrat gereği annelerin yüreği evlatlar
için çarpar. Hani, sanki yüreklerinde bir kuş vardır ve o kuş
evladın iyiliği, sağlığı, varlığı
için sürekli bir telaş, endişe, umut içinde çırpınır.
Öyle ki evladın yaşı veya konumu ne olursa olsun bu hiç
değişmez ve fark etmez. Hatta şu an, milletin vekili olarak
karşımda duran her biriniz ve elbette annesi ekran başında
kendisini izleyen şahsım için de bu durum böyledir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Hâl böyleyken milletin Meclisinde
ortak paydada buluştuğumuz konu üzerinde sizleri ortak akılla
beraber ortak ruha ve maneviyata davet ediyoruz. Hani Necip Fazıl'ın
Annesi gül koklasa ağzı gül kokan çocuk/Ağaç içinde ağaç
geliştiren tomurcuk/Fatihlik nimetinden yüzü bir nurlu mühür/Biz akıl
tutsağıyız, çocuktur ki asıl hür. diyerek ifade ettiği,
ağzı gül kokan çocukların yalnızca yoldaki
karıncayı merak etmesini, nurlu yüzleriyle gülmelerini, merhamet
heykeli olan evlatların duasına sığınmayı
istiyoruz. Zira bize göre çocuk, seçim kazanmanın, polemik
yaratmanın, dini hedef almanın, her bir olayda iktidar partisini
eleştirmenin, âdeta Bugün de pankartların üzerine yazacak bir konu
bulduk. ruh hâli içinde mal bulmuş Mağribî gibi davranmanın
yolu ve yöntemi olamaz ve olmamalıdır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bu nedenle, sizleri,
çocukları siyasetüstü tutmaya davet ediyoruz. Eğer aksi söylenecekse
buradan, daha dün doğum günü olan, Eren'in annesinin acısından,
evladı on beş yıl önce bugün dershane
saldırısında Rahmetirahmana kavuşan Oya Eronat Vekilimin
yürek yangınından, dağa kaçırılıp taciz ve
tecavüze uğrayan evlatlardan bahsetmek, tüm bunlardan bahsederken de Türk
aile yapısına dinamit koyan nice akıma destek verenleri de
gökkuşağı renklerinden uzak tutmak gerekir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Hangi akımlara, biraz açıklar mısınız?
OYA ERSOY (İstanbul)
Dinci gerici akımlar mı mesela?
ARZU AYDIN (Devamla) Ama
biz gelin senin veya benim demeyelim, seninki veya benimki
kavramlarından uzaklaşalım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Akımları anlatır mısınız acaba? Ensar
Vakfı gibi falan filan... Akıma hizmet eden vakıflar,
açıklasanıza onları da.
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Ya, size söylemedi, PKKya söyledi; sen niye üstüne
alınıyorsun?
ARZU AYDIN (Devamla) Hatta
Cinsiyetçi yaklaşımlara karşıyız. dedikten sonra,
konu çocuk, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı kadın, o zaman ona en çok
kadınlar bağırıp hakaret etsin mantığıyla
hareket etmeyi bırakıp çocuğa kimden, nereden veya nasıl
gelirse gelsin, her türlü muamelenin karşısında beraberce
duralım.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) İki yıldır bekleyip dava açmayanlara
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Böyle konuşup sonra
ARZU AYDIN (Devamla)
Unutulmamalı ki her acı diner, bir tek evlat acısı sönmeyen
ateş gibi yakar aileleri.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) İki yıldır haberimiz var. diyenlere
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Akımları açıklar mısınız
akımları, hangi akımlar?
ARZU AYDIN (Devamla) Bu
nedenle, kıymetlilerimiz, yaşam sebeplerimiz, can
kuşlarımızın masumiyetini
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ARZU AYDIN (Devamla)
Bitiriyorum.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Dışarı yansıyor mu? Ondan sonra haberdar
edelim, dava açalım. diyenler
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Akımları açıklayın bir dakika içinde lütfen,
akımları. Kamuoyunu aydınlatın, anlamadık biz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, duyamıyoruz.
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
ARZU AYDIN (Devamla)
aynı masumiyet ve vicdanla korumaya çalışırken bizim
kullandığımız birleştirici dil ile daha kurulmayan
Komisyonda iyi niyetli olarak ne yapılırsa yapılsın hata
aranacağı ifadeleri arasındaki zihniyet farkını
milletimizin takdirine bırakıyor, sizleri saygıyla
selamlıyorum vesselam. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan...
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Çok nezih bir dil kullandı Sayın Başkan, hiç
sataşmadı.
SERAP YAŞAR
(İstanbul) Niye üstünüze alınıyorsunuz ki? Oya Eronatın
çocuğu denince niye üstünüze alınıyorsunuz?
BAŞKAN Buyurun
Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, sayın hatip konuşmasında,
benim konuşmamı kastederek -eğer değilse düzeltsin tabii-
mal bulmuş Mağribî gibi ve benzeri ifadelerle
sataşmıştır.
İSMAİL KAYA
(Osmaniye) Hiç alası yok.
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Ya, size söylemedi ki niye üzerinize alındınız? PKKya
söyledi, size söylemedi ki.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Aynı ifadeleri kullandı, konuşmadan almış,
burada konuşmuş ya.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, niçin söz verdiğinizi bilelim, biz de öyle
dinleyelim.
BAŞKAN Takdir benim.
Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hayır ama şöyle: Mal bulmuş Mağribî Dağa
çıkanlara ses çıkarmayanlar. ifadesi HDP için ise buyursunlar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Peki, buyurun.
OYA ERSOY (İstanbul)
Gökkuşağı renkleri ne?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ben sadece mal bulmuş Mağribî gibi
BAŞKAN Sayın
Beştaş, kürsüye lütfen.
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Hayır, siz öyle mi davranıyorsunuz? Mal bulmuş
Mağribî gibi mi davranıyorsunuz?
OYA ERSOY (İstanbul)
Gökkuşağı renkleri ne, akımlar ne? İşinize geleni
söylüyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O
kadar dengeli, nezih bir dil
OYA ERSOY (İstanbul)
Gökkuşağı renkleri ne?
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Bolu Milletvekili Arzu Aydının birleştirilerek görüşülmesi
kabul edilen (10/6818, 6819, 6821, 6822, 6823, 6824, 6825) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergelerinin üzerinde önerge sahibi olarak
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri...
Konuşmamdan niye
rahatsız oldunuz, onu anlamadım. Sataşmayı direkt
hissettim, direkt bana bakarak söyledi ve bu meseleler üzerinden iktidarı
eleştirmenin haksızlığını... Hatta daha da ileri
giderek bazı laflar söyledi; gerek duymuyorum.
Evet, iktidarı
eleştirdim, doğru, haklısınız, hem de çok net
ifadelerle eleştirdim. Bir daha eleştireyim. Şu anda yürütme
görevini gören iktidar, bu çocukların yaşam hakkından da cinsel dokunulmazlıklarından
da şiddete uğramalarından da, hepsinden sorumludur; bunu ben
demiyorum, bunu Anayasa diyor; bunu, taraf olduğumuz Çocuk Hakları
Sözleşmesi söylüyor. Ve bu konuda, çocukların korunmasıyla
ilgili, burada, gelip güzel güzel cümleler kurup çocukların çiçek böcek
olduğunu, tıpkı kadınlar gibi ne kadar masum
yaratıklar olduğunu söyleyerek bu meseleyle mücadele edilmez.
Siz anneliğinizden söz
ettiniz; ben de anneyim, benim de 2 evladım var ve anneliği hiç
tartışmayalım; hepimiz anneyiz ve buna sonuna kadar saygı
duyuyorum ama annelik üzerinden bizim bir Aile Bakanına
saldırdığımız değerlendirmesini çok talihsiz
buluyorum. O gün de söyledim, bugün de söylüyorum: Aile Bakanı Derya
Yanık bu meselede görevini yapmamıştır; iki yıl
boyunca, bu çocuğu istismar edenlere karşı harekete
geçmemiştir. Bizim eleştirilerimize yanıt olarak bunu, iki
yıl önce başvurunun olduğunu tekraren söylemiştir.
Pervariye ilişkin Hüseyin Tapar ve Hamit Şermetin neden hâlâ
tutuklanmadığını sorduğumda Twitterda,
tıpkı hatip gibi bana örgüt üyelerini gösterdi, Diyarbakır
Annelerini gösterdi. Adalet ve Kalkınma Partisi, PKKyle
yarışıyor mu ya? Biz ne desek örgütten söz ediyorsunuz. Biz
HDPyiz ve buradayız. Buyurun, ne diyorsanız bize deyin. (HDP
sıralarından alkışlar)
JÜLİDE
İSKENDEROĞLU (Çanakkale) PKK, terör örgütü mü?
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Hayır, biz de ne zaman PKK desek üzerinize
alınıyorsunuz. Hepiniz üzerinize alınıyorsunuz PKK
dediğimizde.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Turan.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Siirt Milletvekili
Meral Danış Beştaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, HDPyle yarışan bir AK PARTİ ya da
iktidar partisi ifadesini doğru bulmuyoruz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) HDPyle. demedim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Mesele şu: Şimdiye kadar sürekli ifade ettiğimiz gibi
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Bülent Bey, HDP demedi, yanlış anladınız.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) PKKyla mı yarışıyorsunuz? dedi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Ya, düzeltmek istemiyorum, söyleyeyim mi? Ya, tamam peki.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Hayır, siz örgütle
yarışıyorsunuz
BAŞKAN Lütfen bana
anlatın Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Peki, ben alınmasınlar diye söylemiştim, revize ediyorum, biz
çok fark görmediğimizden dolayı ısrarla diyoruz ki PKKnın
dağda öldürdüğü, dağa kaçırdığı insanlara
karşı ses çıkarmayan tüm partilerle
yarışımız devam edecek Sayın Başkanım. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Bravo! Bravo Başkanım!
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Savaşımız da devam edecek.
OYA ERSOY (İstanbul)
Çok fark görmediğimiz. dedi.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Çok fark görmüyormuş, biz de yanıt
verelim.
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, bu üslubunuz
Sayın Başkan, bakın biz
sabaha kadar dinleriz Meral Hanımı ama bu üslubunuz
yanlış.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Çok fark görmüyoruz. diyen sizsiniz ya.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Niçin söz verdiğinizi söylemek durumundasınız Sayın
Başkanım.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
2.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
ve sevgili Türkiye yurttaşları; biz burada HDP olarak siyasetimizi
her anlattığımızda bizim karşımıza örgütü, yapılanları,
tarihi getiriyorsunuz.
YELDA EROL GÖKCAN
(Muğla) Siz de onları savunuyorsunuz, yapmayın.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Bu sizin onlarla
yarıştığınızı, onlarla rekabet
ettiğinizi
(AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bir devlet
olarak, ya iktidar olarak bizi eleştirin bizi.
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ
(İstanbul) Daha PKKya terör örgütü diyemiyorsunuz, boş
konuşuyorsun!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Biz HDP olarak ne yapıyoruz, bunu
anlatın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Siz yoksunuz ki! Siz yoksunuz ki!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Ayrıca, ikincisi: Biz Halkların
Demokratik Partisi olarak buraya 6,5 milyon oy alarak geldik, bu ülkenin 3üncü
büyük partisiyiz, bize oy veren 20 milyon hedef kitlemiz var ve şu anda
bu, 25 milyonu aşmış durumda. Eğer siz, biz de dâhil bize
oy verenleri terörö benim deyimimle, sizin deyiminizle terörist ve örgütle
bağlantılı ve yasa dışı, illegal olarak
görüyorsanız bu meseleyi tartışmayalım, hiç
tartışmaya gerek yok. Bu ülkenin yurttaşlarını siyasi
tercihlerinden dolayı, sadece HDP'ye oy verdikleri için terörist
görüyorsanız asıl terörizm ve faşizm sizin
yaptığınızdır. (HDP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) Siz bu
ülkede insanları ayırıyorsunuz, HDP'ye ayrımcılık
yapıyorsunuz, Kürt halkına ayrımcılık
yapıyorsunuz. Ya, biz burada şiddetsiz bir çözüm için, diyalog için,
demokratik siyasetin büyümesi için
Daha dün bizim
bileşenimizin Eş Genel Başkanını
tutukladınız ya, talimatla tutukladınız. Bunu mu
tartışalım? Milyonlarca teröristi olan bir ülke yoktur, bunu
söyleyen iktidarlar teröristtir. (HDP sıralarından
alkışlar)
JÜLİDE
İSKENDEROĞLU (Çanakkale) Demagoji yapıyorsun.
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Biz PKK dedikçe ses oradan geliyor, biz ona karşı
çıkıyoruz, size değil.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) HDPye dil uzattı, HDPye ya!
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Ya, PKK deyince
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) HDPye dil uzattı!
BAŞKAN Sakin olun,
sakin olun Sayın Milletvekili.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Burada siyaset yapan HDP, muhatabınız HDPdir.
BAŞKAN Sakin olun
lütfen.
JÜLİDE
İSKENDEROĞLU (Çanakkale) Ne bağırıyorsun sen ya!
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Doğru söylemiyorsunuz çünkü o yüzden bağırıyorum.
İSMAİL KAYA
(Osmaniye) Başkanımız cevap verecek.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Doğru söyleyin doğru anlayalım o zaman.
JÜLİDE
İSKENDEROĞLU (Çanakkale) Kime bağırıyorsun sen!
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Size bağırıyorum, size!
BAŞKAN Sayın
Milletvekili
Buyurun Sayın Turan.
Yeni bir sataşmaya mahal
vermeyelim lütfen.
3.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Siirt Milletvekili
Meral Danış Beştaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Çok kıymetli
tartışmalar oldu; tüm partilerin Grup Başkan Vekilleri, önerge
verenleri çok güzel değerlendirmelerde bulundular. Oylama anına
geldiğimizde AK PARTİ'den çok nezih bir dille konuşma yapan
arkadaşımıza her zamanki gibi size yakışan bir üslupla
cevap verdiniz. Bakınız, biz bu üslubunuza
alışığız.
Az önce PKK mı, HDP mi
eleştirildi. kavgasında
-altını çizmek istiyorum- eleştirdiğimiz HDP'nin kendisidir.
PKK'yı zaten kınıyoruz, mücadele ediyoruz ama diyoruz ki
dağa çıkanlara ses çıkarmayan, PKKya Dur! diyemeyen HDPyi
eleştiriyoruz.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Ya, siz söyleyin!
BÜLENT TURAN (Devamla)
Tabii ki PKKyla mücadele edeceğiz ama isterdik ki HDP, PKKya Dur!
diyen; çocuk tacizcilerine, dağa çıkaranlara her zaman, aynı
eşit mesafede kınama yapabilen bir parti olabilseydi ama
olmadınız şimdiye kadar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OYA ERSOY (İstanbul)
Erdoğana sor, Erdoğana!
BÜLENT TURAN (Devamla)
İkincisi -çok talihsiz bir ifade- dediniz ki: HDPye oy verenleri
terörist görüyorsunuz. Bu, büyük bir ayıptır; bunu külliyen
reddediyoruz. Biz 85 milyonun kardeşliğini esas alan, eşit
yurttaş olduğunu bilen bir siyasi hareketiz.
MURAT SARISAÇ (Van) Tacizci
ararsanız kendi taraflarınıza bakın.
OYA ERSOY (İstanbul)
85 milyon da bunu biliyor mu?
BÜLENT TURAN (Devamla)
Dediğiniz gibi olsaydı şimdiye kadar, yirmi bir yıldan beri
doğunun da batının da 1inci partisi AK PARTİ olmazdı.
OYA ERSOY (İstanbul)
1inci partisi mi?
BÜLENT TURAN (Devamla) Biz
bütün coğrafyada, tüm illerimizde ya 1inciyiz ya da az farkla 2nciyiz.
OYA ERSOY (İstanbul) O
yüzden mi kayyum atadınız?
MURAT SARISAÇ (Van)
Doğu dediğin yer seni sandığa gömüyor!
BÜLENT TURAN (Devamla)
Üniter yapıyı kollayan, koruyan yegâne dil bizim dilimiz. O yüzden
tüm vatandaşlarımıza eşit derecede yaklaşmayı
esas bilen bir ekibiz ama sizin gibi düşünmeyen Kürtlere, size oy vermeyen
Kürtlere nasıl yaklaştığınızı da iyi
biliyoruz. Eğer HDPye oy vermeyen Kürtse Kürt bile demiyorsunuz zaten.
Oysa AK PARTİnin Kürt vatandaşlardan almış olduğu oy
sizin 2 katınız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, HDP sıralarından gürültüler) Vekil
sayımız...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Turan, iki dakika söz...
AYŞE SÜRÜCÜ
(Şanlıurfa) Kayyum atadığınız belediyeleri bir
anlatın!
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Türkiyede Kürt sorunu yok, Kürt yok. diyen sizsiniz ya, sizsiniz
ya!
AYŞE SÜRÜCÜ
(Şanlıurfa) İrade gasbını bir anlatın,
kayyumları anlatın!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun
Sayın Beştaş...
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Kürtlerin seçme seçilme hakkını elinden aldınız
kayyum atayarak, daha ne yapacaksınız ya? Bir de utanmadan
çıkıp kürsüden Kürtlere hesap soruyor.
AYŞE SÜRÜCÜ
(Şanlıurfa) Kayyumları anlatın, kayyumları!
4.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sevgili arkadaşlar, ben burada...
(AK PARTİ ve HDP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar,
gürültüler)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Değerli milletvekilleri...
BAŞKAN Grup
Başkan Vekiliniz kürsüde Sayın Milletvekili!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Değerli milletvekilleri, ben kendi üslubumun
yakışıp yakışmadığını sizin
görüşünüze göre değil, bizim Türkiye yurttaşlarına göre
değerlendiriyorum ve gerçekleri söylediğimiz müddetçe de bu üsluba
siz karar veremezsiniz. Biz, şiddet yöntemleriyle, savaş
yöntemleriyle Kürt meselesinin çözülemeyeceğini hep savunduk, savunmaya
devam edeceğiz.
AHMET BERAT ÇONKAR
(İstanbul) Terörle mücadele ediyoruz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Kırk yıldır bu yöntem devam
ettiriliyor ve her gün daha fazla acı, daha fazla ölüm, daha fazla
yoksulluk, daha fazla yoksunluk Türkiye coğrafyasına hâkim oluyor.
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Hiç öyle bir şey yok.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Bugün Türkiye'de eğer enflasyon bu kadar
yüksekse, eğer insanlar mutsuzsa, eğer hâlâ sabahlara kadar asker
annesi de Türk annesi de Kürt annesi de evladının yaşayıp
yaşamadığını bilemiyorsa ve canı yanıyorsa
bu siyaseti yürüten iktidarların sorumluluğundadır.
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Kürtler okula gidiyor, işe gidiyor, üniversiteye
gidiyor.
BAŞKAN Sayın
Satır
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Ayrıca, biz bir siyasi parti olarak
(AK
PARTİ sıralarından laf atmalar)
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Çocuklar üniversiteye gidiyor artık.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Ben sizin Grup Başkan Vekiliniz
konuşurken dinledim ve arkadaşlara da izin vermedim.
SELMAN ÖZBOYACI (Konya)
Arkadaşların ne yaptılar?
AYŞE SÜRÜCÜ
(Şanlıurfa) Bir dinleyin, dinleyin.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Yani, Sayın Başkan, dikkatinize
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından laf atmalar)
Hepiniz birden
konuşmayın, hepiniz birden konuşmayın.
OYA ERSOY (İstanbul)
Boş ver onları, sen konuş.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Başkanım, dinlemesinler, sen konuş gene.
Bağırsınlar.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Beştaş, Genel Kurula hitap edin.
Arkadaşlar, lütfen
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Biz sizinle konuşuyoruz ama siz örgütü
muhatap alıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından laf atmalar)
BAŞKAN Lütfen
Sayın Beştaş,
bir saniye
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Bizim muhatabımız
BAŞKAN Sayın
Beştaş, bir saniye, sürenizi vereceğim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Konuşsunlar, konuşsunlar.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Bağırın, bağırın, sesiniz az
çıkıyor.
BAŞKAN
Arkadaşlar, buyurun kürsüye, konuşmak isteyen bütün
arkadaşları kürsüye çağıracağım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan
JÜLİDE
İSKENDEROĞLU (Çanakkale) Sayın Başkan, onlara da
aynı şeyi söyleyin, deminden beri bağırıyorlar.
BAŞKAN Onları da
uyarıyorum. Onları da uyarıyorum ama siz topyekûn bir savaş
hâlindesiniz burada ya.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan
BAŞKAN Lütfen, rica
ediyorum. Rica ediyorum, toparlayalım şu işi.
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Sen niye kızarıyorsun?
BAŞKAN
Birçoğunuzun da Genel Kurula yeni geldiğini biliyorum. Gayet güzel
görüşmeler yapıyorduk, birçoğunuz yeni geldiniz ve Genel Kurulun
insicamını bozuyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Çok rica
ediyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, bu kürsünün sağ tarafı da var.
BAŞKAN Orayı da
uyarıyorum, orayı da uyarıyorum Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Ben bir defa konuştum
BAŞKAN Sayın
Turan, orayı da uyarıyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
hanımefendiler susmadılar.
BAŞKAN Sayın
Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Biz dinliyoruz.
BAŞKAN Sayın Turan,
orayı da uyarıyorum.
Yalnız, kürsünün buraya
yakın oluşu nedeniyle konuşmacının insicamı
bozuluyor. Biz de yaşadık bunları burada. Özellikle sürekli laf
atan arkadaşlar için söylüyorum. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Sayın Beştaş,
kalan sürenizi açıyoruz.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Diyoruz ki dağa götürecek çocuk
bulamıyorsunuz, artık çocuklarımız üniversitelerde
başarılı oluyor.
BAŞKAN Lütfen
arkadaşlar
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Evet, yani iktidarın bir avantajı var,
hakikaten kürsüye çok yakın. İnşallah, gelecek seçimden sonra
sizi en sona atacağız, oradan sesiniz gelmeyecek, bu avantajı da
kaybedeceksiniz. (HDP sıralarından alkışlar)
AHMET SORGUN (Konya) Rüya
görüyorsunuz, rüya!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) İnsicamımı bozmayı
başaramayacaksınız. Biz dağa insan göndermekten ziyade,
siyasete insan kazandırmak, demokratik bir siyaseti hâkim kılmak için
sizin bütün vahşi saldırılarınıza rağmen ayakta
duruyoruz ya!
DERYA BAKBAK (Gaziantep)
Boş boş konuş orada, ne anlamı var?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Bence saldırılarınızın
bir şeceresini çıkarın, çıkarın bakalım
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet,
teşekkür ediyorum Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Doldu, kalan
süreyi verdim ben size.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Bu ülkede çocuk istismarının
konuşulmasını istemiyorsunuz, anlaşıldı. (HDP
sıralarından alkışlar)
VIII.- MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- HDP Grubu adına Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç ve Grup Başkanvekili Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş'ın, 6
yaşındaki bir kız çocuğunun 29 yaşındaki bir
erkekle evlendirilerek istismar edildiği iddiasının
araştırılması amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6818)
(Devam)
2.- İYİ Parti Grubu adına Grup Başkanı Bursa
Milletvekili İsmail Tatlıoğlu'nun, çocukların
uğradığı her türlü istismar, tecavüz ve diğer tüm
olumsuz durumların araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/6819) (Devam)
3.- Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü ve 20 Milletvekilinin,
çocuğa yönelik istismar ve erken yaşta çocuk evlilikleri
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/6821) (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Engin Altay ve 131 Milletvekilinin, 2004
yılında başlayan bir cinsel istismar vakasının 2020
yılına kadar tespit edilememesinin nedenlerinin
araştırılarak çocukların cinsel istismarının
önlenebilmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/6822) (Devam)
5.- Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz ve 19 Milletvekilinin,
çocuklara yönelik istismar olaylarının nedenlerinin
araştırılarak etkin mücadele edilmesi için yapılması
gerekenlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/6823) (Devam)
6.- MHP Grubu adına Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbül ve Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan
Akçay'ın, başta cinsel istismar suçları olmak üzere çocuklara
yönelik her türlü suçun önlenmesi için yapılması gerekenlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/6824) (Devam)
7.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin ve 112 Milletvekilinin, 6
yaşındaki bir kız çocuğunun istismara maruz kalması
olayının tüm yönleriyle araştırılarak çocuk
istismarının önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/6825) (Devam)
BAŞKAN Evet, Meclis
araştırması önergeleri üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususunu
oylarınıza sunacağım.
Meclis
araştırması açılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler
Evet, bütün gruplar kabul ediyor
görüldüğü gibi, kabul edilmiştir.
Meclis
araştırmasını yapacak komisyonun 19 üyeden
kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyonun çalışma
süresinin başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi
tarihinden başlamak üzere üç ay olmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyonun gerektiğinde
Ankara dışında çalışabilmesi hususunu
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Alınan karar
gereğince diğer denetim konularını görüşmüyor ve
gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan,
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Mal Ticareti
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Mal Ticareti Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/4736) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 370)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan,
Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal ve 62 Milletvekilinin Antalya Diplomasi
Forumu Vakfı Kanunu Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2.- Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal ve 62 Milletvekilinin Antalya
Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi (2/4708) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 369) (*)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
1 Aralık 2022 tarihli
28inci Birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülen 369 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü
üzerinde gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştı.
Şimdi, şahsı
adına ilk konuşmacı Ordu Milletvekili Sayın Seyit Torun.
Buyurun Sayın Torun.
(CHP sıralarından alkışlar)
SEYİT TORUN (Ordu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Devleti ayakta tutan en önemli
erdem adalettir. Adaletin bittiği yerde düzen de ahlak da bozulur. Bir
ülkede adalet yoksa orada zulüm vardır.
Değerli milletvekilleri,
31 Mart 2019da bir yerel seçim gerçekleştirdik ve İstanbulda, AK
PARTİden geçmişte Bakanlık yapmış,
Başbakanlık yapmış Binali Yıldırım ve
Cumhuriyet Halk Partisinden, Millet İttifakından da Beylikdüzünde
Belediye Başkanlığı yapmış Ekrem
İmamoğlu seçimleri yürüttüler ama siz bu seçimin sonucunu bir türlü
hazmedemediniz. O gece, hatırlayın, Anadolu Ajansının
provokasyonuna rağmen Oylar çalındı, şöyle oldu, böyle
oldu. dediniz, indire indire 13.729 farkla Ekrem İmamoğlu seçimi
kazandı. O akşamı hatırlayın, billboardlara
Kazandık diye astınız, birçok bilgi kirliliği
yarattınız ama olmadı, bu sefer döndünüz, dediniz ki:
Sandıklarda 700 FETÖcü var ve bir zarfın içerisinden 4 oy
çıktı, 1ini iptal ediyoruz, 3ü geçerli, büyükşehir belediye
başkanlığı oyunu iptal ediyoruz. dediniz. Bu 700 FETÖcüyü
de araştıra araştıra 43e düşürdünüz; bu 43ünü de
yargıladınız, oradan da hiçbir şey çıkmadı ve
hiçbir FETÖcü kalmadı. Değerli arkadaşlar, FETÖcüyle
iltisaklıyı arasanız gerçekten sizden kaç kişi kalır,
bilemiyorum ama şunu açıkça söylüyorum, ifade ediyorum ki bu seçimi
sindiremediniz, 6 Mayısta seçimi iptal ettiniz ve 23 Haziranda seçim
tekrarlandı ve bu millet size iradesini gösterdi, 13 bin oyu 806 bine
çıkardı ama bunu da hazmedemediniz, bunu da bir türlü sindiremediniz.
O günden sonra Ne
yaparız, ne ederiz de bu İstanbul Büyükşehir Belediyesini
çalıştırmayız -Cumhurbaşkanının ifadesiyle-
topal ördeğe çeviririz ve onu
itibarsızlaştırırız? dediniz. Ama Sayın
İmamoğlu göreve geldiğinden itibaren şeffaf yönetim
biçimiyle ve İstanbulun birikmiş sorunlarını çözmesi ile
metrolar, altyapılar, kırsal kalkınma, birçok alanda
gösterdiği hizmetler öyle rahatsız etti ki Ya, biz ne
yapıyorsak yapıyoruz, kredilerini kapatıyoruz, engellemeye
çalışıyoruz, Mecliste birçok engeli önüne koyuyoruz ama
hizmetlerini artırarak devam ediyor.
Yani seçim esnasında
Ordu'da -ben de vardım- havaalanında kumpas kurdunuz, oradan bir
sonuç çıkmadı, yargılandı ama bir sonuç çıkmadı.
Ardından dediniz ki: Biz buna ne yaparız, ne ederiz de başka
bir kumpas kurarız? Hemen hatırlarsanız, işte, elini
türbede arkadan bağladı diye soruşturma bile açmaya
çalıştınız. Ardından tabii ki bir İçişleri
Bakanının kendisine hakaretine ve oradaki muhabirin ona sorusuna
verdiği cevaptan yola çıkarak hemen Yüksek Seçim Kurulu dedi ki Bu
hakaret bize. Hâlbuki konunun muhatabı İçişleri Bakanı
Soylu ama her nedense YSK üstüne aldı. YSK üyelerinin hiçbir şekilde
şikâyeti olmamasına rağmen YSK Başkanı bu
şikâyette bulundu ve dava açıldı. Davanın ilk hâkimi
vicdanlı birisi olduğu için, bu davada bir suç teşkil
etmediği ortaya çıktığı için maalesef davadan el
çektirildi ve Samsun'a sürüldü.
Daha sonra bir hâkim
atandı, talimatlı bir hâkim, dersine de iyi
çalışmış ve aslında ilk duruşmada
kararını verecekti ama savunma avukatları bastırınca,
hem şahit ve hem de belli delillerin incelenmesini isteyince ikinci
duruşmaya kaldı ve ikinci duruşmadan önce ilk duruşmada
aynen şu ifadeyi kullandı, dedi ki: Ya, bu, Süleyman Soylu'ya
söylenmiş bir ifade zaten belli. Bunu hâkimin kendisi söyledi
arkadaşlar orada, duruşma salonunda söyledi. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu ifadenin Soylu'ya
söylendiği sabit. dedi ama ikinci duruşmaya gelindi, ikinci
duruşmada inanın kapaklar açıldı, savcı iddianamesini
sundu ve bir tiyatro oynandı. Zaten karar verilmiş, aslında
savcı olmadan açıklanmayan karar o adliyede, orada, salonda,
duruşma salonunda açıklandı.
Değerli arkadaşlar,
9 Aralıkta İçişleri Bakanı bu kürsüden 557 terörist
var." dedi. Yani bu ahmak davasıyla birlikte Belediye
Başkanımıza iki yıl yedi ay ceza verildi ve siyasi
yasaklı oldu ama gene bitmedi, gene derdi bitmedi, bu ceza yetmedi. Bu
sefer ne yaparız? Biz buna bir kumpas daha kuralım. Ne yapalım?
Bunu terörle bağlantılı ilan edelim. Geçen yıl, 9
Aralıkta İçişleri Bakanı bu kürsüde 557 terörist var.
dedi. 15 Aralıkta Büyükşehir Belediye Başkanımız
İçişleri Bakanlığına hemen yazılı bir
başvuruda bulundu ve bu terörle iltisaklı olanların listesini
istedi ama maalesef oradan hiçbir şey çıkmadı. Şimdi,
sormak istiyorum yani bu ülkedeki teröristleri ayakkabı numarasına kadar
bilen ve 120 kişiye indiğini söyleyen İçişleri Bakanı
bu teröristleri hâlâ bulamadı mı?
Ardından 557 terörist
boş çıkınca, yalan çıkınca, kara propaganda
çıkınca bu sefer de dedi ki: 1.668 kişi var. Ya, 1.668
kişi varsa sen neredesin! Sen İçişleri Bakanı değil
misin! Hem Terörü bitirdim. diyorsun hem Herkesi tanıyorum,
ayakkabı numarasına kadar biliyorum. diyorsun ama kendi görevini
yapamıyorsun ve bu makama da yakışmıyorsun. (CHP
sıralarından alkışlar) Ve bakın, burada bir sürü
iddiaları var, onları tek tek sıralamayacağım. En
sonunda, 3 gassal, 4 çalışanı
Bu da AK PARTİ döneminde
alınanlar. Ama şimdi hiç kimseyi bulamayınca, maalesef, öyle
çaresiz kaldı, öyle sıkıntılı kaldı ki ben bunu
nasıl iltisaklı yaparım, onun peşinde.
Soylu diyor ki: Benim
işten çıkarma hakkım yok, yetkim yok. Hâlbuki OHAL kapsamında
çıkarılan 667 sayılı KHK, 6749 ve 7333 sayılı
Kanunlarla bir düzenleme yapıldı. Buna göre, İçişleri
Bakanına belediyelerdeki sakıncalı personeli işten
çıkarma yetkisi verildi. Ya, İmamoğlunun
çıkarmadığını söylüyorsan sen niye
çıkarmadın? Sen niye müdahale etmedin o zaman? (CHP
sıralarından alkışlar) Ama mesele o değil, mesele ben
nasıl kumpas kurarım. Hani, o seçim gecesi çok
ağlamıştı ya, çok gözyaşı dökmüştü ya,
şimdi içindeki o acı hâlâ bitmemiş, kumpaslarına devam
ediyor. Demin söylediğim gibi, buna göre İçişleri Bakanına
belediyelerdeki sakıncalı personeli işten çıkarma yetkisi
31 Temmuz 2022ye kadar geçerliydi ama maalesef, bu konuda bir adım bile
atmadı.
Bakın, bir şeyin
daha altını çizmek istiyorum. Değerli milletvekilleri,
vicdanlarınıza sesleniyorum. Bakın, sizin Genel Başkan
Vekiliniz Sayın Numan Kurtulmuş bu konuyla ilgili ne dedi?
Belediyede terör örgütüyle bağlantılı kişiler çıksa
bile belediye başkanına sorumluluk çıkarılamaz. Türk
Silahlı Kuvvetlerinde bir terör örgütüyle ilişkili binlerce insan
bulunduğu için Genelkurmay Başkanını mı suçladık?
Böyle yaparsak kendimizi inkâr etmiş oluruz. Siz de kendinizi inkâr
ediyorsunuz. Bakın, bu konuda zaten yeterli sabıkanız var ama bu
konuyu daha ileriye götürmeyin; bu konuyu daha ileriye götürürseniz, gerçekten
ama gerçekten vicdansızlık yapmış olursunuz ve bu ülkenin
vicdanını yaralamış olursunuz.
Bakın, bir de sarayda
oturanlara şunu söylemek istiyorum: Bu ülkede adaletin terazisini de
düzeni de ahlakı da bozarsanız, bu, gerçekten bu ülkeye
yapacağınız en büyük kötülük olur. Biz korkmuyoruz, belediye
başkanlarımız da korkmuyor. Biliyoruz her bir belediyemize
kumpas kuruyorsunuz, İçişleri Bakanlığında bir
biriminiz müfettişleri teftiş için değil, sürekli suç aramak
için gönderiyorlar, suçlamak için gönderiyorlar. Hâlbuki teftişlerin
amacı uyarmaktır, ikaz etmektir ama o müfettişleri
İçişleri Bakanı kumpas kurmak için gönderiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
SEYİT TORUN (Devamla)
Teşekkür ederim.
Ama bilsin ki biz bir
adım dahi geri atmayacağız ve Sayın İmamoğlu
hizmetlerini artırarak devam edecek. O, 16 milyon İstanbulluya hizmet
etmek için orada. Millî irade, millî irade, millî irade dediniz ama millî iradeyi
yargı sopasını kullanarak almaya çalışıyorsunuz;
bu vicdansızlıktır, bu ahlaksızlıktır, bu
gerçekten ne vicdana sığar ne de ahlaka sığar. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şair şöyle
demiş, bu sözlerle de bitirmek istiyorum:
Saraylar, saltanatlar çöker,
Kan susar bir gün,
Zulüm biter.
Bugünlerden geriye,
Bir yarına gidenler
kalır,
Bir de yarınlar için
direnenler.
Direneceğiz,
direneceğiz ve mutlaka kazanacağız. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahısları adına son konuşmacı Antalya
Milletvekili Sayın Tuba Vural Çokal.
Buyurun Sayın Çokal. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
TUBA VURAL ÇOKAL (Antalya)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Bulunduğumuz
coğrafyada güçlü bir ülke olarak yaşamak sorumluluk almayı,
çevremizde ve dünya genelinde yaşanan gelişmeleri takip edip
doğru değerlendirmeyi ve doğru kararlar alarak doğru
politikalar uygulamayı gerektirir. Bu bağlamda, Hükûmetimiz, bu
politikaları yönetecek yeterliliği göstermiş, Türkiye
Yüzyılının temellerini sağduyulu ve rasyonel politikalarla
atmıştır. Diğer alanlarda olduğu gibi dış
politikada da girişimci ve insancıl bir tavır benimsemiş,
aktif, bağımsız, millî bir diplomasiyle sahada güçlenmeyi
hedeflemiş ve bu hedefleri büyük oranda gerçekleştirmiştir.
Bugün dünyanın krizlerle boğuştuğu bir dönemde, Türkiye
yaptığı atılımlar, geliştirdiği
teknolojiler, rasyonel ve barışçıl dış
politikalarıyla söz sahibi, dengeleri değiştiren bir ülke konumuna
gelmiştir.
Günümüzde dünya iklimden
teröre, ekonomik sorunlardan teknolojinin geleceğine kadar geniş
sorunlar yelpazesiyle karşı karşıyadır ve dünya, bu
sorunlara rağmen çok hızlı bir şekilde değişmeye,
dönüşmeye devam etmektedir. Üstelik, bu dönemde, yaklaşık bir asır
önce yoğunlaşan hâkimiyet mücadeleleriyle şekillenen
dünyanın sarsılmaz ve değişmez olduğu algısı
artık yıkılmıştır. Şekillenen geleceğin
dünyasında yerimizi alabilmek, geleceğin dünyasında ve
coğrafyamızda belirleyici güç olmak için bu hızlı
değişimi ve değişimin beraberinde getirdiği bilgi
akışını yönetmek zaruridir. Asırlar önce
zikredildiği gibi bilmek hükmetmektir. Kendi dışındakileri
bilen, gelişim ve değişimleri doğru yorumlayan bir Türkiye,
üzerinde yaşadığı coğrafya üzerinde emelleri olan her
türlü güce karşı durabilmekte, kendi kaderini kendisi tayin
edebilmektedir. Bir taraftan kardeşlerimizle, tüm Türk elleriyle
diyaloğu ve ilişkileri üçüncü aktörlere bırakmayıp
diğer taraftan kaderini Türkiyeyle birleştiren bütün mazlum
halkların haklarını savunmaktadır.
Türkiye, artık,
geleceğin dünyasının daha güzel ve yaşanabilir bir dünya
olması için aktif rol oynamaktadır. Geleceğin güçlü Türkiyesinin
temelleri atılmış ve Cumhurbaşkanımız ve Genel
Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde güçlü Türkiye ülküsünde çok yol katedilmiştir. Türkiye,
geliştirdiği savunma teknolojileriyle dünyanın dikkatini
çekmiş ve dengeleri değiştirmiştir. Bugün Egede,
Karadenizde, Doğu Akdenizde haklarını savunan, menfaatlerini
koruyan, donanması güçlü bir Türkiye var. Bugün kendi millî güvenliği
için hiç kimsenin icazetini aramadan operasyon düzenleyen, dış
politikası bağımsız bir Türkiye var. Sadece 82 milyonun
güvenliğini değil, yurt dışında yaşayan
yaklaşık 7 milyon vatandaşın da haklarını savunan
diplomasisi güçlü bir Türkiye var.
Hükûmetimiz, güçlü Türkiyeyi
hayata geçirmek için diplomasinin öneminin de farkında olarak ülkemizi bir
diplomasi merkezi hâline getirecek adımı atmıştır. Bu
bağlamda, ülkemizde en ciddi ve kapsamlı organizasyon iki
yıldır gerçekleştirilen Antalya Diplomasi Forumudur. Pandemi
koşullarının tüm zorluklarına rağmen ilk Antalya
Diplomasi Forumu Sayın Cumhurbaşkanımızın
himayelerinde ve Sayın Dışişleri Bakanımızın
tensipleriyle 2021-2022 yıllarında gerçekleştirilmiştir.
Dünyanın dört bir yanından gelen konuklarla dünyanın problemleri
Türkiyede Antalyada konuşulmuştur. Asyadan Atlantike, terörizm
probleminden dünyadaki kadın sorunlarına, mülteci probleminden yapay
zekâ ve Metaversee kadar çok geniş bir alanda fikir
alışverişinde bulunulmuştur. Aynı zamanda bu forum,
Rusya-Ukrayna meselesinde de ilk üst düzey görüşmenin
yapıldığı yer olmuştur. Bu bağlamda,
Rusya-Ukrayna savaşının ilk haftalarında 2 ülkenin
dışişleri bakanları ilk kez ADF çatısı
altında bir araya gelmiş, bu görüşme dünyada büyük yankı
bulmuş ve küresel ölçekteki siyasal gelişmelere yön vermiştir.
Artık, Türkiye, profesyonellerin dünya sorunlarını
konuştuğu, fikir alışverişinde bulunup temasa
geçebildiği, diplomasinin ve bilgi akışının merkezi
hâline gelmektedir. Haziran 2021de gerçekleştirilen ilk toplantıya
10u devlet ve hükûmet başkanı, 43ü bakan düzeyinde olmak üzere
toplam 2 bin, Mart 2022 tarihlerinde düzenlenen ikinci ADF'ye ise 17si devlet
ve hükûmet başkanı ve 80i bakan olmak üzere 3.260 kişi
katılmıştır. Keza, uluslararası teşkilatlardan ilk
toplantıya 21 üst düzey temsilci katılmışken bu sayı
2022de 40a yükselmiştir. Dünyadaki medya kuruluşları bu forumu
canlı yayında vermiştir.
Öte yandan, ADF'nin
sunduğu diplomatik etkileşim ortamı, konuk heyetleri
arasında 200den fazla resmî ikili görüşmenin gerçekleşmesine
olanak sağlamıştır. Özetle, ADF, ülkemizde
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunu andıran bir ortamın
yaşanmasına olanak sağlamıştır.
ADF, Türk dış
politikası bakımından önemli bir kazanımdır. Önceki
asrın belirleyicileri, aynı zamanda sorunların
konuşulduğu yerleri de belirliyordu; bundan sonra sorunlar Antalya'da
konuşulacak, insanlığın gözü kulağı Davos'ta
değil Antalya'da olacaktır.
Antalya Diplomasi Forumu,
Türk dış politikasının fikrî ve akademik zenginliğine
katkıda bulunarak bölgesel ve küresel meselelerde özgür,
barışçıl ve kapsayıcı bir diyalog ortamı
sağlamaktadır ve Türk dış politikası
bakımından önemli bir kazanımdır. Nitekim, ADF, ülkemizin
diplomasi alanındaki görünürlüğünü ve prestijini daha da artıran
ve uluslararası ilişkilerdeki ara bulucu rolünü pekiştiren bir
nitelik kazanmıştır.
Şu an konuşmakta
olduğumuz Antalya Diplomasi Forumu Vakfı da bu
çalışmaların daha geniş bir alanda
yapılmasını sağlamak, çalışmaları
devamlı ve etkin kılmak için kurulmaktadır. Vakfın
kuruluşuyla birlikte Antalya Diplomasi Forumu Vakıf tarafından
düzenleneceği gibi, çalışmalar sadece forum döneminde
kalmayacak, gerek destekleyici akademik çalışmalar ve
yapacağı projelerle hem forumun her sene daha güçlü bir şekilde
toplanmasını sağlayacak hem de bilgi üretim ve yönetim sürecine
büyük katkılar sağlayacaktır. Yine, kurulma amacı içinde
bulunan faaliyetlerle ilgili kamuoyu, kurum ve kuruluşlarla dünya
genelinde iletişim faaliyetlerini yürütecektir. Böylece, Türkiyede
yönetilen, elde edilen bilgi bütün dünyanın da faydasına
sunulmuş olacaktır. Zaten Vakfın amaçları ve
çalışma şekli metinde açık bir şekilde yer
almaktadır. İçerik hazırlanmasında içlerinde Atlantik
Konseyi, Münih Güvenlik Konferansı, Dakar ve Doha Forumları ile Rome
MED Diyaloğunun da bulunduğu farklı coğrafyalardan 11
düşünce kuruluşuyla iş birliği yapılmaktadır.
Kıymetli
milletvekilleri, evet, Antalya Diplomasi Forumu Vakfı iki yıllık
bir organizasyonun ardından gelen bir çalışmadır çünkü
dünya hızla değişmekte ve dönüşmektedir. Bu hızı
yakalayabilecek, altyapıyı hızla tesis edecek birikime ve
beceriye sahibiz. Türkiye'nin artık kaybedecek vakti yoktur.
Özetle söyleyecek olursak,
etkin, etkili ve verimli bir şekilde organizasyon gerçekleştiren
Antalya Diplomasi Forumunun faaliyetleri ve etkinliğini sistematik olarak
artırabilmek ve sürekliliğini sağlayabilmek maksadıyla
Antalya Diplomasi Forumu Vakfının kurulması zorunluluğu ve
gereği duyulmuştur. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Diplomasi çok katmanlı
ve çok aktörlüdür. Diplomasinin fikrî boyutunda önemli bir boşluk ADFyle
doldurulmuştur. ADF, artık tek başına güçlü bir
dış politika aktörü hâline gelmektedir. Dünyanın
gidişatına dair fikirler artık bu forumlarda
şekillenmektedir. Dışişleri Bakanlığımızın
öncülüğünde yapılan bu çalışmalar Türkiye'nin içine
kapanmayacağını, aksine dünya sorunlarının çözümüne
katkı sağlayacak organizasyonların merkezi olma hedefine sahip
olduğunu göstermektedir.
Antalya Diplomasi Forumunu
hayata geçiren ve bu forum etrafından gerçekleşecek olan
çalışmaların planlanmasıyla, uluslararası arenada
Türkiye'nin görünürlük ve etki alanını genişletmeye öncülük eden
Dışişleri Bakanımız, kıymetli hemşehrimiz
Sayın Mevlüt Çavuşoğluna ve emeği geçen herkese
teşekkürlerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ADF, Türkiye'nin de güçlü bir
markası hâline gelmiştir. İş böyleyken böyle ciddi ve
önemli bir çalışmayı saçma sapan algı yöntemleriyle
karalamaya çalışmak, iyi niyetli düşündüğümüzde ya
saflık ya da kendi ülkesine güvensizliğin, ne idiği belirsiz
odakların öğrettiği çaresizliğin bir neticesidir. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Biz öyle
bir coğrafyada yaşıyoruz ki bu coğrafyada yaşamak, bu
coğrafyayı yönetmek cesaret ister, sorumluluk ister, dik duruş
ister.
NİLGÜN ÖK (Denizli)
Kesinlikle.
TUBA VURAL ÇOKAL (Devamla)
Bu coğrafyanın kaderiyle hemhâl olmak bu coğrafya için cesur
işlere imza atmayı, gerektiğinde yüksek sesle Hayır.
demeyi, gerektiğinde Dünya 5ten büyüktür. diyebilmeyi gerektirir. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Bu coğrafyanın
kaderinin kendi elinde olduğunu, Türk-İslam
coğrafyasının güçlü bir coğrafya olduğunu ve bu büyük
coğrafyanın figüranlığı kabul etmeyeceğini bütün
dünyaya çekinmeden söylediği, bizlere de kültürümüz, medeniyetimiz için,
güzel işler yapma cesaretini verdiği için, Antalya Diplomasi
Forumunu hayata geçirerek hem büyük bir başarıya imza atan hem de
daha büyük başarılara temel hazırlayan Sayın
Cumhurbaşkanımıza hem kendi adıma hem de kendi kaderini
coğrafyanın kaderiyle ortak görenler adına
şükranlarımı sunuyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar; MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü
üzerinde soru-cevap talebi bulunmuyor.
Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Şimdi birinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 5inci
maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz
isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili
Sayın Kamil Aydın. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA KAMİL
AYDIN (Erzurum) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; yüce
Meclisin gündemine bağlı kalarak Antalya Diplomasi Forumu Vakfı
Kanunu Teklifinin birinci bölümü üzerine konuşmak kaydıyla
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, diplomasi forumunu doğru okuyup anlamak için öncelikle
diplomasiyi iyi algılamak gerektiği gibi, diplomasiyi de aynı
şekilde yerli yerinde tanımlamak için uluslararası
ilişkilerin doğru yorumlanması ve
konumlandırılması kaçınılmazdır. Gazi Mustafa
Kemal Atatürkün de ifade ettiği gibi, bir milletin ne yapabileceğini
göstermek için tarih en güvenli rehberdir. Dolayısıyla,
uluslararası ilişkiler terminolojisinde, kısaca katı güç
bağlamında yani sahada olduğu kadar yumuşak güç odaklı
meselelerde yani masada da bu kadim coğrafyada var olmanın zorluğunun
bilincinde hayatiyetini muhafaza eden güçlü Türk devleti geleneğinden söz
ederken en güvenli rehberimizin şanlı tarihimiz olduğunu
unutmamak gerekir. Su uyur, düşman uyumaz. özdeyişiyle, sürekli
hatırlatırcasına tarihin her döneminde Türk milletinin
Anadoludaki varlığına asla tahammül edilmemiştir. Yani
bundan iki asır önce ne söylendiyse, maalesef, bugün de Türkiye
karşıtlığı içeren, Türkiye Cumhuriyeti devletini bugün
yine yok saymaya matuf birtakım ifadeler hep var olmuştur, hep
süregelmiştir.
Somut bir örnekle ifade etmek
gerekirse, 19uncu yüzyılın sonlarında, o dönemin İngiltere
Başbakanı Gladstoneun Ermeni meselesini kaşıyıp
Anadoluda bir isyan çıkarmaya yönelik sözleri hâlâ
hafızalarımızda canlı. Ne demişti dönemin
Başbakanı: Eğer Türklerin belasından kurtulmak gerekiyorsa
aslında bundan kurtulmanın yolu, tek yolu, nihai yolu Türkleri bu
coğrafyadan yok edip silip atmaktan geçer. demişti.
Yine, hiç de
şaşırmadığımız bunun bir devam
örneğinde, 20nci yüzyılın başlarında, o Millî
Mücadele yıllarının yeni yeni başladığı
dönemlerde, Suriye Fransızlar tarafından işgal edildiğinde,
yine bir Fransız generalinin Şamdaki Salâhaddin Eyyubînin kabrine
giderek, büyük bir azametle tekme savurarak Kalk Salâhaddin, kalk. Bak, yine
biz geldik. demesi bugün de maalesef, içeride ve dışarıda
yankı bulmakta, tekrar muhatap olmaktadır.
Biz bunun bilincindeyiz.
İşte, biz de bu acı gerçeğin farkında ve bilincinde
olarak, varlığımızı ebet müddet kılmak adına
Türkiye Cumhuriyeti devletimizin 2nci yüzyılını, Türk ve
Türkiye Yüzyılı olarak ülküleştirdik elhamdülillah. Bu denli
ulvi ve mukaddes bir hedefe ulaşmanın yegâne yolu, içeride ve
dışarıda birlik ve beraberlik içinde, güçlü ve tutarlı
siyasi ve kurumsal iradenin tecellisinden geçmektedir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, son zamanlarda kıyasıya mücadele etmek zorunda
kaldığımız küresel felaketlerin yanı sıra terör,
mülteci, sığınmacı, deprem, yangın ve sel felaketleri
gibi sorunlara rağmen, bölgesinde lider, dünyada söz sahibi olma yolunda
uluslararası stratejimizi oluşturan dış politika ve onun
taktiksel enstrümanı olan diplomasideki katedilen mesafe ve elde edilen
başarı göz ardı edilemez boyuttadır.
Diğer bir ifadeyle,
beş yüz yıllık şerefli mazisinin yüklediği
ağır görev ve sorumluluk gereği, Hariciyemizin 250yi aşan
kıymetli yurt dışı temsilcilik kadrolarının güçlü
millet ve devlet şiarına uygun hizmetlerine çok açık bir
şekilde tanıklık etmekteyiz. Ülkemizde olduğu kadar dünyada
da barışı canları pahasına nihai hedef olarak önceleyen
Dışişlerimizin, zamanın ruhunu iyi okuyup,
algılayıp uygun tedbirlerin ve siyasi kararların
uygulanmasında üstün kabiliyetler göstermesi, açıkça söylemek isterim
ki takdire şayandır. Bu durum, son zamanlardaki uluslararası
görüşmelerde artık aleni ifade edilmek kaydıyla gerçek hâline
bürünmüştür.
Saygıdeğer
milletvekilleri, günümüzde diplomasi, siyaset dışı etkin bir
çeşitlilik kazanmış ve Parlamentodan kültür ve turizme,
ekonomiden sivil kitle örgütlerine, üniversitelerden sportif alanlara uzanan
birçok bağlamda güçlü bir etkileşim ve uzlaşı yöntemine
dönüşmüştür.
İkili, bölgesel ve
küresel her sorunun çözümünde diplomasi kaçınılmaz bir yol ve yöntem
olurken aynı amaca matuf, destekleyici ve tamamlayıcı diğer
bir etkinlik yöntemi de farklı tematik başlıklar altında
gerçekleştirilen forumlardır. Uluslararası İş Forumu,
Dünya Ekonomik Forumu, Akdeniz Forumu, Uluslararası Küreselleşme
Forumu gibi Antalya Diplomasi Forumu da uluslararası ve bölgesel sorun ve
krizlere ışık tutup görüş ve çözüm önerileri sunmak
amacıyla kurulmuştur.
Antalya Diplomasi Forumu, bir
yandan ülkemiz ve sahip olduğumuz tüm tarihî, kültürel ve coğrafi
değerlerimizin tanıtımına katkı sağlamakta, öte
yandan ise üst düzey resmî yetkilileri, uluslararası kuruluş
temsilcilerini, akademisyenleri, kanaat önderlerini, diplomatları, STK ve
özel sektör temsilcilerini bir araya getirmektedir. Bugüne kadar 2 defa
gerçekleştirilen Antalya Diplomasi Forumunda birçok ülkeden üst düzey
katılım sağlanmış, sayısız konuşmalar,
ikili görüşmeler, yuvarlak masa toplantıları, paneller ve teke
tek söyleşiler başarıyla gerçekleşmiştir.
Birçok örnekle ifade etmek
gerekirse, işte, başta Ukrayna savaşının neden
olduğu küresel krizlerin çözümüne yönelik fikrî ve diplomatik
girişimler burada başlamıştır. Çok iyi
hatırlayacağız ki Antalya Diplomasi Forumunda,
savaşın en kızgın olduğu dönemde iki ülkenin
Dışişleri Bakanları çağrılarak bizim
Dışişleri Bakanımızın eşliğinde bir
araya gelinmiş, bir masa etrafında toplanılmış ve bir
savaş anında dahi diplomasi kanalının çok açık
olabileceğini ve çözüme ulaşılabileceğini ifade etme durumu
hasıl olmuştu ve bu buluşma daha sonraki birtakım
kapanmaların, birtakım anlaşmazlıkların çözümüne de
vesile olmuştu. Neydi bunlar? Çok somut iki örnekle ifade etmek gerekirse,
İstanbulda imzalanan Tahıl Koridoru Anlaşması ve
savaş tutsaklarının karşılıklı iadesinin de
kapısının aralanması yine bu Antalya Diplomasi Forumundaki
o ilk adımın meyveleriydi diyebiliriz.
Aynı şekilde, Güney
Kafkasyadaki normalleşme süreçleri yine bu forumda ele
alınmış ve akabinde
olgunlaştırılmıştır. Özellikle Gürcistan, Ermenistan
ve Türkiye üçlü boyutundaki görüşmelerin ilk defa Antalya Forumunda çok
açık ve net bir şekilde yapılması bir güven tesisine
dönüştü ve daha sonra da bunlar ete kemiğe büründürülerek Türkiye'nin
diplomasideki başarısına bir sayfa açılmasına vesile
oldu. Balkanlardaki sıcak atmosferi soğutma girişimleri de yine
aynı şekilde, bu yüksek katılımlı Antalya Forumunda
bir ön çalışma şeklinde, mutfak çalışması
şeklinde ifade edildi, eyleme dönüştürüldü ve Allaha şükür,
bugüne kadar 1990lara dönmeyi hedefleyen bazı mihraklar Bakanlardaki bu
düşüncelerini şimdilik öteleme ihtiyacı gördüler.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 3üncüsünü bu yılın mart ayında
gerçekleştireceğimiz Antalya Diplomasi Forumunun daha etkin, güçlü
ve kalıcı bir formata taşınmasına büyük katkı
sağlayacağına inandığımız Antalya Diplomasi
Forumu Vakfının diplomatik hayırlara vesile olmasını
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına diliyor ve yüce heyetinizi en kalbî
duygularımla, saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:21.05
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 21.15
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44üncü Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
369 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Bölüm üzerinde ikinci
konuşmacı, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana
Milletvekili Sayın Tulay Hatımoğulları Oruç.
Buyurun Sayın Oruç. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA TULAY
HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi, Antalya
Diplomasi Forumunu kalıcı hâle getirmeyi planlayan bir kanun
teklifi. Tümü üzerine konuşmalarımızda bu konudaki
görüşlerimizi oldukça detaylı ifade etmiştik.
Küresel ve bölgesel ölçekte
politika, diplomasi, akademi ve ticaret dünyası arasındaki fikir
alışverişlerinin geliştirilmesine ve bölgesel sorunlara
çözümler üretmeye hizmet etmek için bir diyalog platformu şeklinde
geliştirilmesi hedefleniyor, bu şekilde ifade ediliyor. Yapay
zekânın bütün üretim biçimlerini daha belirgin bir şekilde etkilemesi
Dördüncü Sanayi Devrimi olarak adlandırılan Endüstri 4.0 ülkelerin
üretim imkânlarını aşırı hızlı bir
şekilde büyütmüştür. Bu da ekonomilere ciddi bir biçimde
yansımış ve emperyalist güçlerin özellikle yeni dönemde yepyeni
bir dünya düzeni oluşturması bağlamında aradaki rekabeti
oldukça büyütmüştür. Tam olarak bu şekilde ifade edilmese de Antalya
Diplomasi Forumunda diplomasiyi dijitalleşen dünyayla uyumlu hâle
getirmenin hedeflendiği söyleniyor.
Yapay zekânın
gelişimi, bunun üretime yansımaları, insanlığa ve
bütün doğaya etkileriyle ilgili görüşümü şu an burada
paylaşmayacağım, böyle bir zaman da yok. Peki, hâl böyleyken HDP
olarak biz bu kanun teklifine neden muhalefet ediyoruz? Çünkü söylenenler ile
yapılanlar asla aynı değil. Forumda konuşulan konuların
başlıklarını hatırlatmak istiyorum: Birincisi,
iktidar, Antalya Diplomasi Forumunu kamuoyuyla ve kendi yandaş
medyasıyla öyle bir şekilde paylaştı ki sanki
Rusya'nın Ukrayna işgalinde, o savaşta bir ara bulucu forum
olarak görev göreceği şeklinde lanse edildi ama ne yazık ki o
konuda da hiçbir ciddi yol alınmadı, bu da iç siyasete
oynamaydı, bunun ötesine de geçemedi. İkincisiyse, adı üzerinde,
diplomasi forumu. Bu forumda bir salonda Diplomasi faaliyetleri nasıl
yürütülür? diye konuşulurken diğer salonda Bayraktar TB2'nin
tanıtımı yapılıyordu. Tanıtım da -Allah var,
hakkını yemeyeceğiz bu tanıtımın- AKP
diplomasisine oldukça uygun bir tanıtım; ne diyor biliyor musunuz?
Savaşta etkinliği kanıtlanmış, teknolojik olarak
gelişmiş araç Bayraktar TB2. İşte bu reklamlarla
yürüttüler bu işi. İktidar, diplomasiyi dijitalleşen çağa
uyumlu hâle getirmeyi bu şekilde anlıyor, silah ticaretinin ve
postalların gölgesinde çağcıl bir diplomasiyi anlıyor. Bu
diplomasiden bir başarı bekleme imkânı yoktur. Bu projeleri
alkışlamayanları da hemen vatan haini diye yaftalamakta da
üzerinize yok ama dünürlerinin savaş ticaretinin önünü açan, bu
forumları onlara savaş ticareti için ev sahipliği yapan reklam
aracına dönüştürenler vatansever oluyor, bunlara itiraz edenler vatan
haini oluyor; takdir halkımızındır.
Peki, devam edelim. Antalya
Diplomasi Forumu'nda küresel ve bölgesel sorunların çözümüne odaklanmaktan
bahsediliyor. Hangileri bunlar, hangi başlıklar ön plana
çıktı? Göç iklim krizi dünyada ve bölgede barış
ağırlık kazanan başlıklar bunlardı.
Allah'ınızı severseniz söyleyin, iktidar bu konulardan hangi
projeyi bütünsel olarak düşünüp getirdi ve bir çözüm üretti? Daha önce de
bahsettik, bugün İklim kriziyle mücadele edeceğiz. derken Türkiye
Büyük Millet Meclisinde Paris İklim Anlaşmasının
konuşulduğu günlerde Putin'e Gelin, 2nci nükleer santrali Mersin'de
ya da başka yerde kurun. teklifini Cumhurbaşkanı yaptı.
Sığınmacı
sorununa, göç sorununa gelecek olursak
Bir yandan
Sığınmacı kardeşlerim
dendi, öte yandan Suriye'de
savaşın bitmemesi için çeteler desteklendi, göç
artırıldı ve orada yaşanan ekonomik kriz, barınma
sorunu göçü elbette artırmıştır; böyle düşünen bir
anlayış Antalya Diplomasi Forumunda Ben göç sorununu
çözeceğim. diyor; bu, hikâyeden öte bir şey değildir.
Evet, değerli
halkımız, değerli arkadaşlar; bizler, Halkların
Demokratik Partisinin Orta Doğu masası olarak geçtiğimiz
aralık ayında Libyada bir diplomatik ziyaret gerçekleştirdik ve
tetikçi medya âdeta bize dönük bir linç kampanyası başlattı bu
gerçekleştirdiğimiz ziyaret için. HDPnin Orta Doğu ve Kuzey
Afrika siyaseti sır değildir. İktidarın diplomasiden
uzaklaşan, gerilimi arttıran Neoosmanlıcı ve Kürt
düşmanı Orta Doğu politikalarına karşı, bizler
her zaman tutumumuzu bu kürsülerde olsun, dışarıda olsun ifade
ettik, etmeye de devam edeceğiz. İktidarın dış
politikası halkların çıkarlarına zarar veriyor. Tetikçi
medyanın öne çıkardığı nokta Trablus merkezli
hükûmetle yapılan anlaşmalarla ilgili görüş meselesidir. Bu
anlaşmalara bizler Mecliste hayır dedik, nedenini de yurttaşa
en iyi şekilde aktardık. Bu anlaşmalar Türkiye halklarına
zarar veriyor. dedik, Türkiye'nin barışını ve huzurunu
olumsuz olarak etkiliyor. dedik, Tek taraflı anlaşma yapmayın.
dedik. Libya, evet, bir iç savaş yaşadı ve şimdi fiilî
olarak ikiye bölünmüş durumda; Trablus ve Tobruk merkezli 2 ayrı
bölge söz konusu. Emperyalist güçler tarafından bu bölünmeye biz taraf
olmamalıyız. dedik, Türkiye'yi muhalefet çağırdı Bu
konuda taraf olmayın, Libya'nın bütünlüğü için gelin, birlikte
çalışalım. dedik.
Bakın, tek taraflı
yapılan anlaşmalar Doğu Akdeniz politikalarında Türkiyenin
elini zayıflatmıştır. Doğu Akdeniz ülkelerinin
neredeyse hepsini yan yana getirmiştir, Türkiye ise Trablus Hükûmetiyle
baş başa değerli bir yalnızlık yaşamaya devam
ediyor. İktidar NAVTEX ilan ederken Doğu Akdeniz Forumunda
Kıbrıs Rum Cumhuriyeti, Yunanistan, İtalya, Ürdün, Filistin bir
araya geldi, buluştular. Bu buluşma Kahire'de gerçekleşti ama o
buluşmada, o forumda Türkiye yok. Bizim karşı çıkma gerekçelerimizden
biri budur. Bundan dolayı da bölge siyasetinin önemli misyonuna sahip olan
Mısırla ilişkiler allak bullak edildi; Libyada Trablus
merkezli hükûmetle geliştirilen ilişkiler Mısır ve bölge
ülkeleri ile Doğu Akdeniz ülkelerinin tamamıyla neredeyse Türkiyenin
arasını bozdu. İşte, biz bundan dolayı bu
anlaşmaya karşı çıktık; Trablusla yapmayın,
bütünsel olarak Libyayı görün. diye karşı çıktık. Bu
ziyaretimiz doğu tarafına, Bingaziye gerçekleşti. Orada öne
çıkardığımız Libya'nın birlik ve beraberliğidir
ve Türkiye-Libya ilişkilerinin önemidir. Emperyalizme karşı
mücadele eden hem Libyada hem bütün İslam dünyasının sembol
isimlerinden Ömer Muhtarın anıtını ziyaret ettik,
Türkiye'den giden bütün resmî ve gayriresmî heyetlerin yaptığı
gibi.
Gelelim Hafter bölgesine
gittiler. şişirmesine. Libyanın meşru ve
uluslararası kamuoyunda muhataplığı kabul edilen ve Libya
Temsilciler Meclisi üyeleriyle yaptığımız görüşmeleri
Türkiye düşmanlığı gibi yansıtan tetikçi medyaya
söylüyorum: Siz doğu Libyayı Libya görmüyor musunuz? Türkiye
doğu Libyayı gayrimeşru olarak mı görüyor? Ben bugüne
kadar bu konuda yapılmış resmî bir açıklamaya
Dışişleri Komisyonu üyesi olarak da bir parlamenter olarak da
hiç tanık olmadım. Böyle bir durum varsa bunu çıksın AKP iktidarı
ortağıyla birlikte açıklasın ama öyle bir şey
görmedik.
Bakın, şunu da
hatırlatmak isterim: Aralık 2021de Libya Temsilciler Meclisi heyeti
Türkiyeye bir resmî ziyaret gerçekleştirdi. Ziyaret basına
yansıdığı için buradan rahat ifade edebilirim.
Cumhurbaşkanı Meclis Başkanıyla görüştü ve günlerce
süren iletişimler burada gerçekleşti. Onlar görüşünce yani AKP
iktidarı merkezli görüşmeler gerçekleşince -ki Ankaranın
göbeğinde ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde oluyor bu görüşmeler-
meşru oluyor, HDP heyeti gidip aynı heyetlerle görüştüğü
zaman gayrimeşru oluyor; öyle mi, böyle mi anlatacaksınız siz
kamuoyuna? Elinizde kalır bu olay, elinizde; bu olayın üzerine
gittikçe bu olay elinizde kalır. Bakın, Libya dâhil dış
siyaseti iç siyaseti dizayn etmek için kullandınız, kullanmaya devam
ettiniz; şu yalanları da sürdürdünüz. Dış siyaset
içerideki siyasetten ve siyasi rekabetten farklı tutulmalıdır,
üstünde tutulmalıdır. dediniz. AKPyi halka şikâyet ediyorum:
AKP dış siyaseti bilerek ve isteyerek iç siyaseti dizayn etmek,
muhalefeti dizayn etmek için kullandı, kullanmaya devam ediyor. Ve biz ne
dediysek, bakın, 2011den bugüne kadar gerek Orta Doğuda gerek Kuzey
Afrikada politik olarak biz neyi önerdiysek, hangi şeyi önerdiysek muhalefeti
reddettiler, Türkiye Büyük Millet Meclisini yok saydılar ama AKP
iktidarı dış siyasetteki becerikli U dönüşleriyle
şimdi Esedleştirdiği Esadla masaya oturmak için can
atıyorlar, çırpınıyorlar, ilk resmî görüşme Moskovada
gerçekleşti yeni olarak. Aynı şekilde Sisiyle ilgili
demediklerini bırakmadılar ama şimdi Sisiyle el
sıkışmaya çalışıyorlar. Ben buradan bir kez daha
diyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşme yapılmış
olan heyeti gayrimeşru mu ilan ediyorsunuz; bunu çıkın buradan
açıklayın yoksa oradaki havuz medyanız, çamur medyanız,
tetikçi medyanız bizi hedef göstermekten vazgeçsin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Devamla) Bakın, muhalefet sizi eleştirirken, yol gösterirken
takmadınız ama gidip dış siyaseti, dış güçlerle
anlaşarak yapıyorsunuz. Oysa biz her fırsatta niye bu ülkelerle
kavga ediyorsunuz dedik, demeye devam edeceğiz. Biz
doğrularımızı ve ilkelerimizi savunmaya devam
edeceğiz. Evet, dış siyasetteki temel ilkemiz barış, diyalog,
diplomasi, bu merkezli siyaset yürütülmelidir. Türkiye
yurttaşının hakkını ve bölge halklarının
hakkını sonuna kadar savunacağız. 85 milyon olan
Türkiyenin enerji kaynağına olan ihtiyacını elbette ki
biliyoruz ve Doğu Akdeniz politikalarında Türkiyenin enerji
hakkını bizler sonuna kadar elbette savunuyoruz ama bunu hangi
ölçeklerde savunuyoruz? U dönüşleri yapan, bir gün kavga eden, bir gün
barışan, dış siyaseti çocuk oyuncağına
çevirmiş olan AKP gibi değil uluslararası ortak hukuku inşa
ederek yapacağız. Forumlar buna hizmet etmeli, diplomasi faaliyetleri
buna hizmet etmelidir. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
21.27
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 21.31
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER:
Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44üncü Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
369 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın İbrahim Özden
Kaboğlu.
Buyurun Sayın
Kaboğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
Divan, değerli milletvekilleri; Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu
Teklifi bölüm üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum.
2019da Dışişleri
Bakanlığı her yıl düzenli olarak yaptığı
Büyükelçiler Konferansında 3 vizyondan söz etti: Biri dijital diplomasi,
ikincisi Yeniden Asya, üçüncüsü ise Antalya Diplomasi Forumu idi.
Dışişleri Bakanlığıyla, Bakanlığın
inisiyatifiyle yaşama geçirilmiş olan bir düşünce kuruluşu
forumu, 2 kez gerçekleşti ama 3üncü kez gerçekleşeceği zaman
bir anda bunun vakıf şeklinde kuruma dönüştürülmesi fikri
gündeme geldi ve şimdi onun karşısında bulunuyoruz. Bu
vakıf aslında bir tür dış politikaya paralel bir
kuruluş görünümünde karşımıza çıkmış
bulunuyor. 11 üyeden oluşan Mütevelli Heyet karar organıdır ve
bu 11 üyenin 6sı Cumhurbaşkanı tarafından doğrudan,
5i ise dolaylı olarak belirleniyor. Mütevelli Heyet Başkanı da
Cumhurbaşkanı tarafından belirleniyor. Bu açıdan 1inci
maddesinde yer alan uluslararası toplumun referans kaynağı
olarak başvurabileceği Antalya Diplomasi Forumu aslında buna
yanıt verebilecek bir çoğulcu yapıyı yansıtmıyor,
daha çok merkezin hiyerarşik bünyesinde kurulmuş olan bir taşra
ofisi görünümü var. Burada Dışişleri Bakanlığı
yoktur. Bakıyorum sağ tarafa, Dışişleri
Bakanının gerçekten kendisi de yok, demek ki
bulunmayışının nedeni bu Diplomasi Forumu vakfında
Dışişleri Bakanlığının
dışlanmış olması tümüyle.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hocam, sistem değişti, öyle şey olur mu? Yapmayın, etmeyin.
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (Devamla) Evet, bu açıdan mesela, kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşları arasında bir tek
kuruluş var, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB). Onun
dışında, birtakım kamu görevlileri, üst düzey kamu
görevlileri ama dikkatinizi çekmek isterim, hiçbir biçimde bir insan
hakları kuruluşu, ulusal veya uluslararası veyahut da YÖK
kontenjanından gelen kişilerde böyle bir özellik yok. Bu nedenle
bunun bir diplomasi kuruluşu olmaktan çok ticari kaygıların öne
çıktığı bir ofis şeklinde kurulacağı anlaşılmaktadır.
Mali haklar
bakımından bakıldığı zaman 5inci maddesinde
bütün ödenekler ve harcırahlar nesnel bir ölçüt olmaksızın
Mütevelli Heyet tarafından belirleniyor yani Cumhurbaşkanı
tarafından dolaylı olarak. Vakfın bütçesiyle ilgili madde 6 ise
Cumhurbaşkanı kararı ile genel bütçeden ve ilgili kamu kurum ve
kuruluşlarından aktarılacak tutarlar şeklinde
belirlenmekte. Bu konuda da herhangi bir ölçüt bulunmuyor yani ne belirlilik
var ne öngörülebilirlik var; ne kadar, niçin aktarılacak belli değil.
Bu bakımdan, teklifin 4üncü, 5inci ve 6ncı maddeleri çerçevesinde
bu heyetin yani Mütevelli Heyetinin Cumhurbaşkanı güdümünde
olması aslında bu kuruluşun esasen bir sarayın Antalya'daki
taşra kuruluşu görünümünde olduğu Cumhurbaşkanı
diplomasi ofisi Antalya'da şeklinde yapılanıyor ama tabii ki
bunu anlamak için yalnızca bu metni okumak yeterli değildir çünkü
Antalya'nın yolu İstanbul'dan geçiyor, İstanbul'un yolu da
Türkiye'ye çıkıyor; o nedenle biraz İstanbul'a bakmak gerekir
çünkü şu soruyu sormamız gerekir sayın üyeler. Kimler gelecek
Antalya'ya, buraya kimler gelecek? İşte, kimlerin geleceği
sorusuna yanıt vermek için İstanbul'a ve Türkiye'ye bakmak gerekiyor.
İstanbul'daki durumu bir kamu yönetimi çerçevesinde görev, yetki ve
sorumluluk gerekleri çerçevesinde ele almak gerekir. Zira bir ahmak davası
çerçevesinde başlayan kumpas süreci yakın geçmişte, geçen hafta,
önceki hafta çifte kumpasla devam etmektedir ve çok tehlikeli bir yöne
doğru gitmekte. Neden? Kaynak nedir? Kaynağı belirteyim:
İstanbul seçimleri, 31 Mart ve 23 Haziran seçimleridir. Üzerine çok
duruldu, daha fazla durmaya gerek yok ama biraz sonra hedefi belirteceğim.
Hedef ne kadar bir dehşet dengesine doğru gittiğimizin bir
göstergesidir.
Şimdi, buradaki sorun,
esasen MOBESE üzerinden İBB Başkanının hukuksuzca
izlenmesi, bunun Anayasaya aykırı bir biçimde kamuoyuna
yansıması ve bu şekilde, siyasal nitelikte yargı
kararlarının ortaya çıkması. Sayın Başkan,
Anayasa Komisyonu Başkanı, lütfen siz de dinleyin. Bunların
ortaya çıkması aslında siyasal davanın Anayasa madde 138
yargı bağımsızlığının öncesinde,
esnasında ve sonrasında nasıl ihlal edildiğini ve edilmekte
olduğunu açıkça ortaya koymaktadır çünkü esasen
ahmaklıkları yüzlerine vurulduğu zaman ortaya çıkan ahmak
davasından sonra devam eden süreç, aslında İstinafı
ayarladık, Yargıtayı da ayarlayacağız. diyerek
yüzlerine gözlerine bulaştırdıkları zaman kumpasın
ikinci aşamasına geçtiler. Niçin? Çünkü burada adil yargılanma
hakkının bütün gerekleri ihlal edildi, yüzlerine gözlerine
bulaştırdılar ayan beyan. Bunun için hukukçu olmaya gerek yok,
bunları anlamak için, anayasacı olmaya hiç gerek yok. Peki, ne yapmak
lazım? Terör iltisak sakızı ortaya konmalı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hocam, Antalyayı dinlemek için geldik, eski konuları söylüyorsunuz.
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (Devamla) İşte, Antalyaya döneceğim zaten.
İstanbula, İstanbuldan tekrar Antalyaya döneceğim, tabii ki
biraz sabır lütfen.
Burada aslında
Yargıtaydan dönecek. diyorlar fakat bu sürecin Anayasa Mahkemesine ve
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar yolunun açık olduğunu
ve onların da beklenmesi gerektiğini dillendirmeksizin resmî
dezenformasyon yayarak bunu yapıyorlar, Yargıtayda nasılsa
onaylanacak. gibi. İşte, burada, ikinci kumpas girişiminde
masumiyet karinesi, suçun şahsiliği ilkesinin ihlal edilmesi tam bir
yargısız infaz örneğini oluşturmakta. Peki, bunun
kaynağı nedir? Bunun kaynağı, arşiv
araştırması ve güvenlik soruşturmasıdır.
Aslında bunun hukuki dayanağı da yoktu. Burada, zira, Anayasa
Mahkemesi bunu iptal etti ama Anayasa Mahkemesi iptal ettiği hâlde -Sayın
Başkan, hatırlayacaksınız- 1 Nisan kumpası kuruldu
Meclisimize, 1 Nisan darbesi yapıldı ve 7315 sayılı Yasa
Anayasaya aykırı bir biçimde yeniden burada oylatıldı. Biz
Anayasa Mahkemesine götürdük ama burada tanık olduğumuz manzara
şudur: Anayasaya aykırı, yasaya da aykırı bir biçimde
böyle bir uygulama gerçekleştiriliyor, buna tanık oluyoruz. 3 ölçüt
öne sürdük Anayasa Mahkemesinin önüne: Liyakatı değil
yandaşlığı dikkate alacak, öne çıkaracak. dedik,
birincisi bu; ikincisi, Eşit yurttaşlığı ihlal edecek.
dedik; üçüncüsü, Ayrımcılığın yasal
dayanağını oluşturmaya çalışıyor bu. dedik
ve o gün söylediklerimiz yani 1 Nisan öncesi burada dile getirdiğimiz
bütün kaygılar bu İstanbul uygulamasında ortaya çıktı.
Ne diyor Bakan? Bu kişileri görevden alacaksın yoksa seni görevden
alırım. Şimdi, senin yetkinde olan, merkezî idarenin yetkisinde
olan konu
Evet, görevden alınmasını gerektiren hiçbir durum yok
ama neden başkana havale ediyorsun? Eğer aykırıysa
gerçekten, hukuka aykırıysa, o zaman, merkezî idare elinde, onlar ne
güne duruyorlar? Ha, burada dillendirilmeye çalışılan,
sakın ha kayyumu dillendirmeyin
Kayyumu dillendirirseniz eğer,
İnsan Hakları Beyannamesinin 27 Mayıs 1949da Resmî Gazete
yoluyla iç hukuka dâhil edilen bu metninde öngörülen İnsanın
istibdat ve baskıya karşı son çare olarak ayaklanmaya mecbur
kalmaması için insan haklarının bir hukuk rejimiyle
korunmasının esaslı bir zaruret olmasına
diye direnme
hakkını koyuyor; bunu şimdiden hatırlatmak isterim böyle
bir hevesi olan kişilere. Sakın bu sözcüğü dillendirmeyin.
Peki, Sayın Turan,
geliyorum tekrar Antalyaya, Antalyaya iniyorum şimdi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Süre bitti Hocam.
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (Devamla) Yok, süre bitmedi, sizinkini ekleyecek.
Şimdi, nedir buradaki
durum? İnsan hakları olmadan diplomasi olmaz; kim gelecek Antalyaya,
kim gelecek? (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kaboğlu, tamamlayalım lütfen.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hocam, Antalyaya sadece tatile gidiyorsunuz galiba, kimlerin geldiğini
görmüyorsunuz, hep toplantılar oluyor.
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (Devamla) - Antalyaya insan haklarına dayanan, demokratik
rejime sahip ülke temsilcileri mi gelecek, otoriter rejimler ve siyasal
münavebenin işlemediği ülke temsilcileri mi gelecek? İşte,
bu nedenle burada İstanbul bunun ölçütüdür, 2023 seçimleri bunun
göstergesi olacaktır. Eğer bu şekilde biz İstanbula
kumpaslara devam edersek o zaman Antalyaya Asya ülkelerinden, Afrika
devletlerinden, üçüncü dünya devletlerinden temsilciler gelecektir
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hepsi gelir, hepsi lazım.
MUSTAFA CANBEY
(Balıkesir) Gelse ne zararı var?
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (Devamla)
ama biz insan haklarına dayanan hukuk devletine
2023te geçtiğimiz zaman Antalyaya bütün demokratik devletlerin
temsilcileri gelecek. İnsan hakları olmadan diplomasi
çağımızda mümkün değildir.
O nedenle, cumhuriyetin
100üncü yılını kutlar, bu umutlarla, demokratik hukuk devleti
umuduyla 100üncü yılımızı kutlar, hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ
Parti Grubu adına söz talep eden Antalya Milletvekili Sayın Hasan
Subaşı. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın Subaşı,
şahsınız adına da konuşmanız bulunuyor, toplam
süreniz on beş dakika.
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA HASAN SUBAŞI (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 369 sıra sayılı Antalya Diplomasi Forumu
Vakfı Kanunu Teklifi hakkında konuşmak için partim adına
söz aldım.
Antalya Diplomasi Forumu,
2019 yılında Büyükelçiler Konferansında Dışişleri
Bakanlığınca öngörülmüş, pandemi salgınından
sonra ilk defa Yeni Dönem Yeni Yaklaşımlar ana temasıyla 18-20
Haziran 2021 tarihinde düzenlenmiş, 11 devlet ve hükûmet başkanı,
45i de bakan seviyesinde konuk katılmıştır. 11-13 Mart
2022 tarihinde Yeniden Kurgulamak ana temasıyla 17 devlet
başkanı ve hükûmet başkanı, 80 bakan seviyesinde olmak
üzere 75 ülkeden konuk katılımıyla başarılı bir
kongre gerçekleşmiştir. Rusya-Ukrayna savaşının
başlamış olması ve bu kongreye Ukrayna ve Rusya
Dışişleri Bakanlarının katılarak müzakere
imkânı bulması, kongrenin tüm dünyanın ilgisini çeken geniş
katılımlı bir kongre olmasını
sağlamıştır. 28-30 Nisan 2023 tarihinde yapılması
düşünülen 3üncü forumu da Rusya-Ukrayna savaşının
sonlandığı, barış anlaşmalarının yapıldığı
kongre olmasını dileriz, şehrimizde yapılmasından da
gurur duyarız.
Kongrelerin barışa
ve insanlığa katkı sağlaması her türlü
tanıtımdan daha önemlidir. 28 ila 30 Nisan tarihlerinde
yapılması planlanan 3üncü forumun seçimlere çok yakın tarihte
olması nedeniyle cumhuriyetin 100üncü yılında kritik bir seçime
girecek olan taraflı Cumhurbaşkanının tamamıyla yetki
ve inisiyatifiyle kurulması planlanan vakfın hem
yapılanması hem de Cumhurbaşkanınca atanacak Mütevelli
Heyetin beş yıllık süreyle görevlendirilecek olması,
zamanlama itibarıyla kurulması düşünülen vakfın yoğun
siyasi gündem nedeniyle kurumsallaşması konusunda kuşku
yaratmaktadır. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle
birçok kurum ve kuruluşun zayıfladığı, görevini
yapamaz hâle geldiği bilinen gerçektir. Gerçekten, ülkemiz ve
şehrimiz Antalya için önemi büyük olan uluslararası toplantılar
ve bu çerçevede kurulması düşünülen vakfa
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin siyasi sicilindeki
istikrarsızlığı nedeniyle kuşkuyla bakmamak mümkün
değildir.
Kanun teklifinin genel
gerekçesi incelendiğinde iktidardan duymaya
alışmadığımız sözlere ve prensiplere yer
verildiğini görmek hayli şaşırtıcı olmuştur.
Gerekçede Türkiyeyi diplomasi ve dış ilişkiler veçhesiyle
tanıtma, Türkiyenin diğer ülkelerle dostluğunu ve iş
birliğini geliştirmeye matuf çalışmalar yürütme, bu
bağlamda yurt içinde ve dışındaki üniversite ve sivil
toplum örgütleri ile ilgili diğer gerçek ve tüzel kişilerle ortak
projeler yürütme, yazılı ve görsel medyada süreli veya süresiz
yayınlar yapma veya yaptırma gibi hususlar yer alıyor ve devam
ediyor. Gerekçenin en başında bu cümleler varken İktidarın
üniversiteler ve sivil toplum örgütleri ve medyayla iş birliği
içinde, birlikte proje yapmaya ne zaman ilgisi olmuş? diye
düşünmeden geçemiyoruz.
Üniversitelerle iş
birliği denilince ilk Boğaziçi akla geliyor ve Ne olmuş
Boğaziçine? konusunun ayrıntısına girmeye gerek duymuyorum
çünkü hepimizin malumudur. Basına sansür yasası olarak adlandırılan
yasa görüşmeleri sırasında ve sonrasında çıkan yasa ve
hapis cezalarıyla medya ilişkilerinizin hangi noktada olduğu da
ortadadır. Doktorlar, öğretmenler, öğrenciler, emekçiler ve
baroların yürüyüş ve gösteri haklarını kullanırken ve
görüşlerini açıklamaları sırasında neler
yaşandığı hâlâ hafızalarda, unutulmadı.
Geçtiğimiz günlerde cemeviyle ilgili düzenleme yapılırken yine
Alevi derneklerinin konuşturulmadığını biliyoruz yani
sivil toplumla ilişkileriniz dip noktadadır.
Bugün sonuçlarını
ve büyük faturasını yine 2016 EXPO Antalya'da yaşadık.
Dünyanın en büyük organizasyonu. diye lansmanı yapılan çiçek
ve çocuk temalı EXPO 2016 yatırımı Antalya Aksu'da 1.008
dönüm arazi üzerine milyonlarca dolar harcayarak inşa edildi. Bugün onca
yatırımın yapıldığı salonlar, kapalı
mekânlar ve 1.000 dönüme yakın tarım toprağı ve park
alanı işlevsiz ve atıl hâlde çürümeye terk edilmiştir.
İnşa edilirken sivil toplumun ileride Antalya'nın yararına
sunulacak biçimde sürdürülebilir proje istekleri hiç dikkate alınmamıştı;
bugün için o nedenle atıl vaziyettedir. 2019da verdiğim soru
önergesinde cevap olarak EXPO 2016 Haziran 2017 tarihi itibarıyla
Tarım ve Orman Bakanlığı Antalya İl Müdürlüğüne
devredilerek ajansın tasfiyesi tamamlanmıştır.
denilmiştir. Ajans tasfiye olduğundan yönetim kurulu ve konseyin
faaliyetleri sona ermiştir. şeklinde cevap geldi. Tabii, bu cevap,
sorularımıza cevap değildir. Emek, yatırım, milyon
dolarlar ve tarım toprakları heba edilmiş, plansız
yapılmış ve büyük değer ifade eden bu alanımız,
sivil toplumla iletişime geçilmediği için akıbeti belirsiz ve
atıl vaziyette çürümeye terk edilmiştir.
Antalya Büyükşehir
Belediye Başkanlığı yaptığımız
90lı yıllarda belediyemiz, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası,
sivil toplum ve bazı girişimcilerle ANFAŞ adlı anonim
şirketi kurmuş, uluslararası düzeyde Türkiye'nin en önemli fuar
merkezini Antalya'ya kazandırmıştık. Bugün, her yıl
yüz binlerce insanın ziyaret ettiği çok önemli bir fuar merkezi
hâline gelmiştir. Yine aynı yıllarda 500 dönüm şehir merkezinde,
deniz kenarındaki alanda yeşil alan, park, fuar ve sergi
alanları, Cam Piramit Kongre Merkezi, kültür merkezi yapmak suretiyle hem
bu alanı ranta karşı konmuş hem de ilk defa Antalya'da
fuar, kongre ve kültür faaliyetlerinin başlamasını
sağlamıştık. Bu iki yatırım alanı her
bakımdan Antalya'nın en çok kullanılan EXPO fuar alanı,
park ve kültür alanlarıdır.
Bir yatırımın
sürdürülebilir olması için tam da gerekçenizde bahsettiğiniz ve
yazdıklarınıza inanarak yaşama geçirilmesiyle ancak
mümkündür; o da ortak aklın arandığı sistemlerde mümkün olabilir.
Maalesef Ben yaptım, oldu. anlayışıyla bu çağda bir
yatırımı yaşatmak, sürdürmek kolay değildir.
Zamanım varken
Antalyanın son aylardaki en önemli sorunu olan konut
fiyatlarının ve kiraların son yıllara göre kat kat
artması, konut sahibi olmanın ya da kiralamanın kendi
yurttaşımız için neredeyse ulaşılmaz hâle gelmesi
konusuna değineceğim.
30 Haziran 2022 tarihinde
verdiğim kanun teklifiyle... 400 bin dolar/TL
karşılığında konut satın alan yabancılara
vatandaşlık kazandırma yolunun açılması sadece
Antalyada değil, öncelikle turizm kentlerinde olmak üzere birçok
kentimizde konut fiyatlarının büyük ölçüde artmasına neden
olmuştur. Enflasyonun dizginlenemez boyutlarda yükselmesi, yurt
dışından gelen yabancıların konut satın alarak
veya kiralayarak yerleşmeye başlaması kendi insanımız
için konut alma ve kira bedelini karşılamayı neredeyse
imkânsız hâle getirmiştir. Bu konu Antalyanın büyük bir sorunu
olarak karşımızda bulunmaktadır. Kanun teklifimiz hâlâ
İçişleri Komisyonunda beklemektedir. Bu sorun çözüm bulmak için
aylardır İçişleri Komisyonunda kalmıştır.
Yabancı şahsın para karşılığı
vatandaşlık kazanmasına ihtiyaç varsa bunu konut
satışıyla ilişkilendirmeden de çözmek mümkündür.
Ayrıca, kamu personelinin barınabileceği konutlar üretmek
Antalya gibi şehirlerimizde zorunluluk hâline gelmiştir.
Sayın vekiller, Türkiye
demokrasiyi ve adaleti özlemiştir. Hani soruyorsunuz ya Biz
yapıyoruz, sizin vaadiniz nedir? diye. Ortak aklı, iş
birliğini, demokrasiyi önceleyen bir sistem, kamu kaynaklarının
israf edilmediği bir sistem işin anahtarıdır;
yatırımların halkın önceliklerine göre
projelendirildiği bir sistemdir; insanlarımızın
emeğinin, ekmeğinin, işinin aşının çalınmadığı,
bütün ülke kaynaklarının, birikimlerinin denetlendiği bir
sistemin adıdır; liyakat sahibi insanların, bilgi sahibi
insanların birikimlerinden yararlanılan sistemdir. Kendi
vatandaşı konut sahibi olamazken bu konutu vatandaşlık
karşılığı yabancıya satan sistem adil ve
demokratik bir sistem değildir, onun adı tek adam sistemidir, keyfî
yöneten, otoriter bir sistemdir. Onun için her bakımdan adalet ve
demokrasi özlenmiştir.
Az kaldı diyorum ve
sözlerimi bitirirken Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahısları adına son konuşmacı Balıkesir Milletvekili
Sayın Mustafa Canbey.
Buyurun Sayın Canbey.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA CANBEY
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
diplomasimizin marka değerine ve uluslararası görünürlüğüne
önemli katkılar sağlayacak olan Antalya Diplomasi Forumu
Vakfının şimdiden hayırlı olmasını diliyor,
Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Antalya Diplomasi Forumu,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın
ortaya koyduğu Türkiye Yüzyılı vizyonunun diplomasi
sathındaki önemli bir adımını teşkil etmektedir. Bu
forumun bir vakıf temelinde güçlendirilmesi ülkemizin hem bölgesel hem de
küresel ölçekteki diyalog, barış, uzlaşı, ara buluculuk
gibi çabalarının takdir edilmesi ve görünürlüğünün
artırılması açısından büyük önem arz etmektedir.
Antalya Diplomasi Forumu
kısa zamanda küresel bir markaya dönüşmüş, muadilleri olan Münih
Güvenlik Forumu, Dünya Ekonomik Forumu gibi büyük organizasyonlarla beraber
anılır olmuştur.
Forum çerçevesinde son iki
yılda 50ye yakını devlet başkanı, 120den
fazlası bakan düzeyinde olmak üzere toplam 5 binden fazla misafirimizi
Antalya'da ağırlamanın gururunu yaşadık. Dünya
devletlerinin yaklaşık üçte 1i Antalya Diplomasi Forumundaki oturumlarda
üst düzeylerde temsil edilmiştir. Henüz 2ncisi düzenlenen bir
organizasyon için böylesi bir tablo takdir edilecektir ki bu büyük bir
başarıdır.
Uluslararası gündemi
belirleme niteliğini haiz bölgesel ve küresel meselelerin tüm dünyadan
liderlerin, bakanların, siyasetçilerin, kanaat önderlerinin, düşünürlerin
ve uzmanların bir araya getirilerek ülkemizde ele alınması
aslında son derece önemlidir. Varılan sonuçların
uluslararası toplum açısından bir referans kaynağına
dönüşmesi ülkemizin küresel vizyonu açısından çok şey
söylemekte, Türkiye'nin küresel boyuttaki girişimci ve insani rolünün ne
denli ciddi olduğunu bizlere göstermektedir.
Dünya gündemini meşgul
eden sıcak konuların, barış çabalarının, bütün
insanlığı ilgilendiren gelişmelerin karar
alıcılar ve uzmanlarla birlikte değerlendirildiği Antalya
Forumu Türkiye'nin güçlü bir markası olmuştur. Kamu diplomasisi
açısından da önemli bir yumuşak güç unsuru olma görevi üstlenen
forumda gençlere, öğrencilere, akademisyenlere, sanat, spor ve kültür
camiasına özel bir yer ayrıldığı
malumlarıdır. Bu yıl foruma 400den fazla öğrenci, 100e
yakın akademisyen ve 600e yakın basın mensubu iştirak
etmiştir.
Forumda gerçekleştirilen
ikili resmî görüşmelerin sayısı 200ü
aşmıştır. Üstelik bu görüşmelerin bir kısmı
tüm dünyanın yakından izlediği ihtilaflı meselelerin
başaktörleri arasında yapılmıştır. Örneğin,
2021de AB ve İran heyetleri Antalya'da temaslar
gerçekleştirmişlerdir. Bu yıl ise Rusya ve Ukrayna
Dışişleri Bakanlarını savaşın
başlangıcından kısa bir süre sonra Antalya Diplomasi
Forumunda bir araya getirme başarısını ülkemiz
göstermiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın
girişimleriyle hayata geçirilen tahıl koridorunun başlangıç
noktasını da esasen bu buluşturma oluşturmuştur.
Ermenistan Dışişleri Bakanının ve Afganistan Geçici
Hükûmeti Dışişleri Bakan Vekilinin katılımları da
forumun sağladığı çok boyutlu ve çok sesli etkileşim
zemininin somut bir örneğidir aslında.
Bu buluşmalar diplomasi
alanında gücümüzü ve itibarımızı daha da
artırmış, küresel ara bulucu rolümüzü pekiştirmiştir.
Türkiye sadece masaya davet edilen değil, masayı kuran ve küresel
meselelere yön veren bir ülke konumuna gelmiştir.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın,
tüm bu küresel eşitsizlik ortamında Daha adil bir dünya mümkün.
diyerek ortaya koyduğu Dünya 5ten büyüktür. vizyonu tüm mazlum
coğrafyaların umut ışığı olmuştur. Bu
vizyon, Türkiye'nin kendi vatandaşları için değil, kaderini
Türkiye'yle birleştiren tüm gönül coğrafyamızın
beklentisidir. İşte bu vakıf,
Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu vizyonun somut
adımlarından biridir. Vakıf, Antalya Diplomasi Forumunu
kurumsallaştırmakla beraber, yurt içi ve yurt
dışındaki faaliyetlerini artırmak ve çeşitlendirmek
suretiyle de marka değerini güçlendirecek, ülkemizin diplomatik birikimine
eşsiz katkılar sağlayacaktır.
Sayın milletvekilleri,
gönül ister ki muhalefet de bu kanuna destek versin ama Libya'da bizim ne
işimiz var? diyenlerin, mavi vatandaki haklarımızı
muhafaza ederken bizi eleştirenlerin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
MUSTAFA CANBEY (Devamla)
hukuksuzca silahlanan Yunan adaları için Adaların hâkimiyeti
Yunanistan'ındır. diyenlerin, Yunan komutan, Libya'da giden Türk
gemisini aramakta haklıydı. diyenlerin, Karabağ'da
kardeşlerimize yardıma gittiğimizde 300 cihatçı gönderdiler.
yalanını uyduranların, sınır dışı
operasyonlarımıza destek vermeyenlerin, şanlı ordumuza
Satılmış. diyenlerin, bulduğu her fırsatta ülkemizi
yabancı ülkelere şikâyet edenlerin böyle bir meselede
yanımızda olmalarını beklemek anlamsız olacaktır.
Kıymetli
milletvekilleri
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ne alakası var şimdi söylediklerinin,
gerçekten ya!
CAVİT ARI (Antalya)
Yalanın batsın, yalanın!
MUSTAFA CANBEY (Devamla)
Ya, bunlar söylendi.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ne alakası var?
CAVİT ARI (Antalya)
İftiracısın!
MUSTAFA CANBEY (Devamla)
Söylendi bunlar.
CAVİT ARI (Antalya)
Yalancısın, yalancı, iftiracı!
MUSTAFA CANBEY (Devamla)
Hepsi söylendi.
CAVİT ARI (Antalya)
Hepsi iftira.
MUSTAFA CANBEY (Devamla)
Hayır, niye karşı çıkıyorsunuz?
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Devam et sen, devam et.
CAVİT ARI (Antalya)
Hepsi iftira.
MUSTAFA CANBEY (Devamla)
Niye karşı çıkıyorsunuz?
CAVİT ARI (Antalya) Ne
alakası var bununla bu mevzunun? Saçma sapan konuşuyorsun!
BAŞKAN Sayın Arı
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Boş boş konuşuyor! Antalyayla senin
-Balıkesirden- ne işin var?
BAŞKAN Devam edin siz
lütfen.
MUSTAFA CANBEY (Devamla)
Kıymetli milletvekilleri, çok yönlü diplomasi vizyonumuzun, sahada ve
masada güçlü dış politikamızın icrası için
üstleneceği rolü anlamlı ve önemli gördüğümüz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CAVİT ARI (Antalya)
Söyleyecek başka sözünüz yok, saçma sapan konuşuyorsun!
BAŞKAN Bitti.
MUSTAFA CANBEY (Devamla)
Bir cümlem kaldı.
BAŞKAN Peki, devam
edin.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Kaç dakika vereceksin Sayın Başkan?
Kaçıncı bir dakika? Kaçıncı bir dakikayı veriyorsunuz?
MUSTAFA CANBEY (Devamla)
Antalya Diplomasi Forumunu ülkemize kazandırarak yeni kazanımlara
temel hazırlayan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğana, Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt
Çavuşoğluna bu vesileyle şükranlarımı sunuyor, aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Şevkin
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, bireysel silahlanmaya
ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN
(Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Evet, bireysel silahlanmayla
ilgili söz aldım. Adanada çocuk intiharları, kadın cinayetleri
had safhada. Son bir ayda 10 kişi cinayetlere kurban gitti. Bireysel
silahlanmanın önüne geçilmesi gerekmekte hem kadın cinayetleri
açısından hem intiharlar açısından. Erkeklerin her
tartışması neredeyse cinayetle sonuçlanıyor. Adanada
hırsızlık ve uyuşturucu da had safhada. Bunlara dikkat
çekmek için söz aldım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Gürer
41.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, memur ve emeklilerin
maaş zammına ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Teşekkürler Sayın Başkan.
Memur ve emeklilerle ilgili
ücretlerine yapılacak düzenleme bugün açıklandı ama hayal
kırıklığı yarattı. Özellikle emeklilerin
düşük maaş alanlarının beklentisi en az asgari ücret
düzeyinde bir emekli maaşı olmasıydı. Ülkede gıdadan,
giyecekten, ısınmadan, ulaşımdan, her alanda gelen zamlar
karşısında memur ve emeklilerin beklentilerini
karşılayacak bir ücret gerçekleşmedi. TÜİK verileriyle
yapılan düzenleme daha da yükseğe taşınarak onların
mağduriyeti giderilebilirdi, o anlamda emeklilerin çarşıya,
pazara, markete gidecek konumları iyileştirilebilirdi. Bu konuda
düzenleme sağlanmaması onların üzüntülerini katladı çünkü
ekonomik krizden en çok o kesimler etkilendiler ve mağduriyetleri devam
ediyor. Düzenlemeye ihtiyaç olduğunu belirtmek istedim.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
2.- Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal ve 62 Milletvekilinin Antalya
Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi (2/4708) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 369) (Devam)
BAŞKAN Birinci bölüm
üzerinde soru-cevap talebi bulunmuyor.
Birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde
yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
1inci madde üzerinde 3 önerge
vardır, aykırılık sırasına göre okutup
işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifinin 1inci maddesinde yer
alan kurulmasına ve faaliyetlerine ilişkin ibaresinin kurulması
ve faaliyetleri ile ilgili ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Behiç
Çelik Hüseyin
Örs İmam
Hüseyin Filiz
Mersin Trabzon Gaziantep
İbrahim
Halil Oral Feridun
Bahşi Hayrettin
Nuhoğlu
Ankara Antalya İstanbul
Fahrettin
Yokuş
Konya
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs.
Buyurun Sayın Örs.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
kanun teklifinin 1inci maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum.
Yeni yılın ilk
Genel Kurul günündeyiz. 2023 yılının ülkemize, memleketimize,
halkımıza sağlık, afiyetler getirmesini, huzur getirmesini
diliyorum. Bu dileklerle konuşmama başlamak istedim.
Ayrıca, burada
Neden?ini, Niçin?ini, Nasıl?ını çok konuşmak
istemediğim, yaşamış olduğumuz bir süreçten sonra
hastaneye gelerek, ziyaret ederek, telefonla, faksla, mesajla geçmiş olsun
dileklerini ileten başta Sayın Genel Başkanımız olmak
üzere Sayın Genel Başkanlara, parti gruplarındaki
arkadaşlarıma, parti gruplarına çok çok teşekkür ediyorum,
Allah razı olsun diyorum; vatandaşlarımıza çok
teşekkür ediyorum. Türkiyenin dört bir tarafından hiç
tanımadığım insanlardan gelen iyi dilekler gerçekten beni
çok memnun etti.
Bu olayda şunu
görmüş oldum: Vatandaşlarımız, insanlarımız, aziz
milletimiz kavga istemiyor; aziz milletimiz Şiddete hayır. diyor,
Kaba kuvvete hayır. diyor. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar) İnsanları
ayrıştıran, ötekileştiren, kutuplaştıran
politikalara son vermek istiyor; bunu gördüm, bunu gözlemledim, bunu da buradan
ifade etmek isterim. İnşallah önümüzdeki dönemde
ayrıştıran, kutuplaştıran, ötekileştiren,
gerginleştiren bu dönem kapanacak, yeni, birleştiren,
kucaklaşlaştıran sevgi dönemi olacak diyorum. (İYİ
Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, biz burada,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde, bu kürsüde aziz milletimizin dertlerini,
problemlerini, onlardan bize gelen sıkıntıları dile
getirmek için vazife yapıyoruz, onun için buradayız, ben ve
milletvekili arkadaşlarım ve diğer milletvekili
arkadaşlarımın birçoğu da bu uğraş içerisinde.
Sadece kendimle ilgili kısımdan kısa bir pasaj vereceğim:
Bu kardeşiniz bu Genel Kurulda ve komisyonlarda 250den fazla
konuşmuş, söz almışım, konuşmuşum; 107 tane
soru önergesi vermişim, 37 tane de araştırma önergesi
vermişim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Hoş, biz burada konuşurken Annem çok güzel yemek yapardı, geçen
akşam çok güzel hamsi yedik.i anlatmıyoruz. Ne anlatıyoruz?
Milletten bize gelen, milletin bize ifade etmiş olduğu problemleri
anlatıyoruz, onlara çözüm getirmeye uğraşıyoruz. Ben
Trabzon Milletvekiliyim, bölgenin milletvekili olarak kimi zaman Ordu Fatsa'da
siyanürle altın ayrıştırılması meselesi için
burada konuştum. Bir gün Trabzon Araklı'daki Taşönündeki çevre
katliamı için, çöp tesisi için konuştum. Giresun Çanakçı'daki
HES projesiyle ilgili konuştum. Artvin Yusufeli'deki sel felaketinde
oradaydım, oradaki vatandaşlarımız için konuştum.
Rizedeki dolgu alanlarındaki tehlikeye dikkat çektim, önergeler verdim.
Kimi zaman çay üreticisinin mağduriyetini, fındık üreticimizin
çektiği sıkıntıyı dile getirdim. Bölgemizin
işsizliğini dile getirdim. Bana Trabzon'da rey veren
vatandaşlarımızın bir milletvekili olarak bana iletmiş
oldukları problemleri dile getirmeye çalıştım çünkü
asıl olan millet, biz onların vekiliyiz. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar) Burada da milletin dertlerini,
problemlerini dile getirmek için görev yapıyoruz ve bu görevimizi de -bir
ayrılık oldu, özlemişim bu kürsüyü- bundan sonra da en güzel
şekilde, layıkıyla yapmak için elimden geleni yerine
getireceğimi sizlere ifade etmek istiyorum. Kaldığımız
yerden devam edeceğiz. Neyi söyleyeceğiz? Diyeceğiz ki:
Trabzon'da insanlarımız işsiz, gençlerimiz işsiz, onu
söyleyeceğiz. Diyeceğiz ki: Trabzon'a AK PARTİ Hükûmetinin
vermiş olduğu sözler var, onları yerine getirmediniz, onu
söyleyeceğiz. Diyeceğiz ki: Çevre yolu dediniz, çevre yolunu niye
yapmadınız? Söyleyeceğiz bunu. Diyeceğiz ki: Siz Trabzon'a
demir yolu getirecektiniz, her seçim dönemi billboardlara asıyorsunuz,
yahu bu demir yolu nerede? Bunu biz söyleyeceğiz, buradan bunları
söyleyeceğiz. Diyeceğiz ki: Arsine yatırım adası
kuracaktınız, 5-10 bin işsize iş verecektiniz. Nerede, niye
kurmadınız? Bunları bu kürsüden dile getireceğiz, dile
getirmeye devam edeceğiz. Diyeceğiz ki: Siz Trabzona ikinci
havalimanı pisti düşünüyordunuz, nerede bu? Bunları dile getireceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN ÖRS (Devamla)
İlave sürem var mı?
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla)
Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Yani biz burada muhalefet
olarak sizin söz verip yapmadıklarınızı, yerine
getirmediklerinizi dile getireceğiz.
Çok az bir zamanım
kaldı, çok özel bir şeyi söyleyerek kapatmak istiyorum.
Trabzonumuzun Yomra ilçesinde vatandaşlarımızın dile
getirdiği bir problem var. Yomra-Özdil-Oymalı Grup Yolu hâlâ daha
bitirilmedi, oradaki taş ocaklarından dolayı kayalar
düşüyor, yol kapanıyor, yol tehlike arz ediyor. Sayın
Cumhurbaşkanı 2019da Burayı bitireceğiz. demişti,
öyle bir sözü vardı. Ben de oradaki vatandaşlarımın
talebini AK PARTİ sıralarına, iktidar partisi
sıralarına iletiyorum, diyorum ki: Şu bizim yolumuzu bir an önce
yapın, oradaki vatandaşlarımızın talebi budur.
Hepinizi en derin
saygılarımla selamlıyor, yeni yılınızı
tekrar kutluyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 369
sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinde geçen Kanunun
ibaresinin Yasanın olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mahmut Celadet
Gaydalı
Hasan Özgüneş Filiz
Kerestecioğlu Demir
Bitlis Şırnak Ankara
Şevin
Coşkun Hüseyin
Kaçmaz Ayşe
Sürücü
Muş Şırnak Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Muş Milletvekili Sayın Şevin Coşkun.
Buyurun Sayın
Coşkun. (HDP sıralarından alkışlar)
ŞEVİN COŞKUN
(Muş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1inci
maddede verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Genel Kurulu
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
konuşmamı 23 Aralıktaki Paris katliamına dair
yapacağım. İktidar, Kürt sorunundaki çözümsüzlüğünde
ısrar etmektedir. Bu kapsamda, Kürt kimliğine, diline, kültürüne,
siyasi mücadelesine yönelik saldırılar her geçen gün
artmaktadır. Partimize yönelik siyasi soykırım
operasyonları devam etmektedir. Yurttaşlar Nevroza, 8 Marta,
HDPnin etkinliğine katıldı diye kolluğun pervasız
saldırılarına maruz kalmakta, gözaltına alınmakta ve
yargılanmaktadır. Partimize gönül verenlere, siyasetçilerimize
verilen hapis cezalarıyla başka ülkelerde sürgün hayatı
dayatılmaktadır. Birçok arkadaşımız,
yoldaşımız, seçilmişlerimiz ailesinden, ülkesinden uzak bir
yaşama zorlanmaktadır. Bu zor yaşamın yanında, bir de
suikastlarla katledilmektedir. Irak Kürdistan bölgesinin Süleymaniye kentinde
Mehmet Zeki Çelebi ve Nagihan Akarselin katledilmesinin ardından 23
Aralıkta Fransanın başkenti Paristen bir katliam haberi geldi.
Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezinde Emine Kara, Mir Perver -ve diğer
ismiyle Mehmet Şirin Aydın- Abdurrahman Kızıl katledildi,
2si ağır 7 kişi yaralandı. Elbette bu katliam
sıradan, tesadüf değildir. Daha önce Pariste 9 Ocak 2013te 3 Kürt
kadın siyasetçi Sakine Cansız, Fidan Doğan, Leyla
Şaylemezin katledildikleri saldırının bir
devamıdır, tetikçileri farklı olsa da emri veren zihniyet
aynıdır. 9 Ocak Paris katliamının yıl dönümüne
sayılı günler kala bu saldırı gerçekleşti. On yıl
önceki Paris katliamı aydınlatılsaydı; tetikçi Ömer
Güneyin MİTle olan ilişkisi, ses kayıtları, katliam
öncesi Türkiye'ye geliş gidişleri araştırılsaydı
23 Aralıkta ikinci Paris katliamı yaşanmayacaktı. Evet, bu
ülkenin yurttaşları katlediliyor ama iktidardan tek bir ses yok.
Aslında iktidarın katledilen 3 yurttaşı hakkındaki
sessizliği Kürt düşmanlığının bir göstergesidir
çünkü bırakın Fransa devletinden hesap sormayı, taziye ve
başsağlığı mesajı adına tek bir söz
kurmadı. En yalın hâliyle söylüyoruz: İkinci Paris katliamı
da birinci katliamın devamıdır.
Değerli milletvekilleri,
23 Aralıkta Pariste katledilenlerden birisi de Muşlu Mir Perverdi.
29 yaşındaki Mir Perver sazıyla, sesiyle sanatını icra
ediyordu, evli ve 4 yaşında bir çocuk babasıydı.
Muşta partimizin 2018deki çalışmalarında yer alan Mir
Perver, Anayasa'da demokratik bir hak olan bir yürüyüşe
katıldığı için 2016 yılında tutuklandı, iki
yıl cezaevinde kaldı. Örgüt üyesi olmak iddiasıyla Perver
hakkında açılan davada verilen yirmi yıllık ceza 2019da
Yargıtay tarafından onandı, ardından Mir Perver yurt
dışına gitmek zorunda kaldı. Perver sanatına Pariste
Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezinde devam ediyordu. Ahmet Kaya da yıllar
önce bu ülkede Kürtçe şarkı yapacağım. dediği için
lince maruz kaldı, sürgüne gitmek zorunda kaldı ve sürgünde hayatını
kaybetti. Mir Perver de 23 Aralıkta sevgili Ahmet Kayanın adı
verilen bu kültür merkezine yapılan saldırıda katledildi.
İşte Mir Perver de Kürt olduğu için, HDPnin demokratik
mücadelesine gönül verdiği için terörle mücadele adı altında
uyduruk dava dosyalarıyla bu şekilde adım adım ölüme
sürüklendi. Her seferinde Keşke ülkemde olsaydım. diyen Mir
Perverin maalesef, cenazesi Türkiyeye getiriliyor. Biz de perşembe günü
Muşta düzenlenecek olan cenaze töreninde olacağız. Bu katliama
karşı, herkesi Mir Perverin mücadelesi için dayanışmaya ve
sahiplenmeye çağırıyoruz. Fransa devletine bu katliamı
aydınlatması için çağrıda bulunurken katliamın
arkasındaki güçler de çok iyi bilsinler ki Sakinelerin, Mir Perverlerin,
Kürtlerin özlemleri; özgürlük, eşitlik, barış talepleri için
verilen mücadelemiz büyüyerek devam ediyor, büyümeye de devam edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
ŞEVİN COŞKUN
(Devamla) Ölümlerle, suikastlarla, sürgünlerle bizleri mücadelemizden asla ve
asla vazgeçiremeyeceksiniz. Kaybeden siz ve zihniyetiniz olacak, kazanan ortak
yaşamın inşası için mücadele eden halklar olacaktır.
Genel Kurulu
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 369
sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinde geçen
kurulmasına ve ibaresinin kurulmasına, olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özgür
Özel Utku
Çakırözer Serkan
Topal
Manisa Eskişehir Hatay
Sibel
Özdemir Abdurrahman
Tutdere Ahmet
Ünal Çeviköz
İstanbul Adıyaman İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz talep eden Hatay Milletvekili Sayın Serkan Topal.
Buyurun Sayın Topal.
(CHP sıralarından alkışlar)
SERKAN TOPAL (Hatay)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinize
saygılarımı sunuyorum.
Tabii, yine her zamanki bir
AK PARTİ klasiği. Bir vakıf kurulacağı zaman
-Şaşırdık mı? Şaşırmadık.-
mütevelli heyet nasıl seçilecek? Her zaman olduğu gibi, dolaylı
olarak yine Cumhurbaşkanı seçecek. Peki, ödemeleri nasıl
yapılacak? Yine şaşırdık mı? Yine bu mütevelli
heyet, ancak belli değil. Yani keyfî ödemelerin önünün
açıldığını, açılacağını biz burada
defalarca dile getirsek de AK PARTİ her zaman bildiğini okumaya devam
edecek.
Şimdi, özellikle ben
geçen son konuşmacıydım, Sayın Akbaşoğlu tümü
üzerinde bir konuşma yaptı, tutanağı aldım, diyor ki:
Sözü en güvenilir ülke Türkiye hâline geldi ve Türkiyesiz biz denklem
kurulamayacak. Bölgesel ve küresel büyük bir güç hâline geldik. Ya, Allah
aşkına, siz kimi kandırıyorsunuz? Hangi bölgesel güçten
bahsediyorsunuz arkadaşlar? Bir kere, bölgesel gücün ne demek
olduğunu bilmiyorsunuz o zaman! (CHP sıralarından
alkışlar) Bölgesel güç olabilmeniz için bütün komşularla
barış içerisinde olmanız gerekiyor. Barış içerisinde,
dostluk içerisinde olmanız da yetmez, yetmez arkadaşlar, ittifak
hâlinde olmanız gerekiyor ki o gücü arkanıza alacaksınız,
ondan sonra küresel bir güçten bahsedeceksiniz. Hangi küresel güç olduk mesela
arkadaşlar? Ondan sonra, devam ediyor, diyor ki: Arkadaşlar, biz
Türkiyeyi üst lige çıkardık, Allahın izniyle, süper lig
oyuncusu hâline getirdik. Ya, Türkiye artık Edirneden öbür tarafa
geçemiyor! Eğer futboldan bahsediyorsanız; Dünya Kupasında
yokuz, Avrupa Şampiyonası'nda yokuz. Bu duruma kim getirdi
arkadaşlar? Eğer ekonomik anlamda bahsediyorsanız; evet
arkadaşlar, süper ligdeyiz. Enflasyonda, Türkiye'de süper ligdeyiz;
doğru, şampiyonuz. Ülkeyi bu duruma getiren sizsiniz. Evet,
yoksullukta şampiyonuz, haklısınız. Bu konuda, yaparsa AK
PARTİ yapar, doğru söylüyorsunuz. Eğer enflasyonda
diyorsanız; bakın, dünyada 3üncü sıradayız. Yaparsa AK
PARTİ yapar, tebrik ediyoruz. Bu konuda mahirsiniz, bu konuda
ustasınız.
Şimdi, bakın
arkadaşlar, az önce sayın hatip diyor ki: İşte Libya'da
bilmem ne isteyenlerle, muhalefetle biz bunu yapamayız, onların onay
vermesini bekliyoruz. Arkadaşlar, millî çıkarların her türlü
etkinliklerinde, kararlarında biz varız ama size şu soruyu
sormak isterim: Siz bugüne kadar milletimizle ilgili hangi çıkarları
gözeterek karar aldınız? Size tarihinizi ben anlatayım. Ya,
çıktınız dediniz ki: Katil Esad Biz bunu defalarca dile
getirdiğimizde
Bugün siz neden şu anda onunla görüşüyorsunuz? O
kadar bölgesel bir güç hâline geldik ki ya, Suriye'yle görüşmek için
Rusya'dan izin alıyorsunuz, Suriye'yle görüşmek için Katar'dan izin
alıyorsunuz. Hangi bölgesel güçten bahsediyorsunuz? Ya, yanı
başınızda terör örgütlerini buraya bıraktınız,
diktiniz; Emevi Camisinde namaz kılacaktık, Suriye'nin tamamı
geldi, bütün camilerimizde namaz kılıyor. Bir de dış
politikadan bahsediyorsunuz.
Şimdi, Mavi Marmara'yla
ilgili arkadaşlar konuşurken nasıl hayal satıyorsunuz ya?
Ya, siz yirmi yıllık tarihinizi hiç okumuyor musunuz,
tutanakları okumuyor musunuz, görmüyor musunuz arkadaşlar? Ya
darbeci Sisi dediniz, ertesi gün onunla kucaklaştınız. Bunun,
bu zikzağın neresi millî? Neresi millî, bize izah edin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hiç anlayamamışsınız ya.
SERKAN TOPAL (Devamla) 911
kilometrelik, tapu gibi sağlam sınırımız vardı
Suriyede. Nasıl peki? Hangi kararınız millî? Onu bize izah edin
arkadaşlar, biz de size destek verelim, biz de bu ülke için ölelim. Bu
can bu bedende durdukça Papaz kalacak. dedi, ertesi gün gitti. Bunun neresi
millî? Arkadaşlar, neresi millî?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ya,
daha dün özerklik diyen danışmanına ses
çıkarmamışsın, neler söylüyorsun ya!
BAŞKAN Sayın
Turan, rica ediyorum...
SERKAN TOPAL (Devamla) Ya,
arkadaşlar, bakın, siyaset, dış politika öngörü ister yani
bu kadar öngörüsüzlük olmaz. Türkiye Cumhuriyetinde bu kadar öngörüsüz bir
dış politika daha görülmedi arkadaşlar. Yani şunu
söyleyebiliriz: Evet, gelgit konusunda lisans yaptınız, zikzak
konusunda yüksek lisans yaptınız, manevrada, U dönüşünde
doktorayı bitirdiniz, bir de ilkesizlik ve tutarsızlıkta
ordinaryüs oldunuz; ordinaryüs profesör doktor Sayın Erdoğan.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
SERKAN TOPAL (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bakın, değerli
arkadaşlar, bölgesel güç olmayı düşünüyorsanız bizim,
muhalefetin söylediklerine kulak asacaksınız ve bizi dinleyeceksiniz
ama sizde yok. Ya, Sadabat
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Bölgesel güç Türkiye zaten; düşünmüyoruz, şu anda
bölgesel güç Türkiye.
SERKAN TOPAL (Devamla)
Buyurun gelin, bakın, burada biz konuşalım, ben size bir
dakikalık hakkımı vereyim.
BAŞKAN Sayın
Topal, karşılıklı konuşmayalım, öyle bir
hakkınız yok.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Özerklik diyen danışmana ne diyorsun? diyor?
SERKAN TOPAL (Devamla)
Milleti kandırmakla bu iş olmuyor Sayın Vekil.
Bakın, millî
çıkarlar olduğu zaman duygusallığa yer yok, onu kabul
ediyorum ama zikzak konusunda da bunlara yer yok, U dönüşünde de buna yer
yok.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hiç zikzağımız yok; darbeye karşıyız, darbeciye
karşıyız.
SERKAN TOPAL (Devamla) Bunu
hepimiz öğreneceğiz, bunu hepimiz bileceğiz. Ne olursa olsun,
dünyanın lideri Türkiye'yi biz yapacağız, biz getireceğiz.
Bunu hepimiz beraber göreceğiz.
Teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Danışman özerklik demiş, ne diyorsun?
MUSTAFA CANBEY
(Balıkesir) Danışman özerklik demişti, ne diyorsun
onunla ilgili?
BAŞKAN Evet, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1inci
madde kabul edilmiştir.
Birleşime iki dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
22.25
ALTINCI OTURUM
Açılma
Saati: 22.26
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44üncü Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
369 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan,
376 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
başlıyoruz.
3.-Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Nijerya Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığı ile Vergiden Kaçınmaya Engel Olma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/4647) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 376)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da
komisyonların bulunamayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince
kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 4 Ocak 2023 Çarşamba günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
22.27