TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
57’nci Birleşim
1 Şubat 2023 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, İzmir Gaziemir’deki nükleer atıkların yarattığı tehlikelere ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Şanlıurfa Milletvekili Halil Özşavlı’nın, “Yeter, söz milletindir!” sloganına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Adana’nın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Almanya Sosyal Demokrat Partisi milletvekillerine “Hoş geldiniz.” denilmesi
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop ve beraberindeki parlamento heyetinin Pakistan Parlamentosu Başkanı Raja Pervez Ashraf’ın vaki davetine icabetle, Azerbaycan-Pakistan-Türkiye Üçlü Parlamento Başkanları toplantısına katılmak üzere 21-23 Şubat 2022 tarihlerinde Pakistan’a resmî ziyarette bulunmalarına ilişkin tezkeresi (3/2272)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye-Bangladeş Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi’nin, Bangladeş Parlamentosunun davetine icabetle beraberinde Dostluk Grubu üyelerinden oluşan bir heyetle 6-10 Şubat 2023 tarihleri arasında Bangladeş’e resmî ziyarette bulunmalarına ilişkin tezkeresi (3/2273)
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, diploma denklik sorununa ilişkin açıklaması
2.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un, paramediklerin sorunlarına ilişkin açıklaması
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, engellilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
4.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, gazeteci Abdi İpekçi’nin ölüm yıl dönümüne ve 2021 yılı Yolsuzluk Algı Endeksi’nde Türkiye'nin yerine ilişkin açıklaması
5.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, Aydın’da AKP yandaşlarına verilen kamu ihalelerine ve Aydın’da yerine getirilmeyen sözlere ilişkin açıklaması
6.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, AK PARTİ iktidarında Türkiye’de yapılan kalkınma ve demokrasi hamlelerine ilişkin açıklaması
7.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, TÜİK’in ihracat verilerine ilişkin açıklaması
8.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, aile sağlığı merkezlerinde aile hekimleri tarafından çalıştırılan personelin sorunlarına ilişkin açıklaması
9.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, Pamukluk Barajı’na ve DSİ sulama suyu ücretlerine ilişkin açıklaması
10.- Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçı’nın, kamuda çalışan mühendislerin sorunlarına ve Hatay Büyükşehir Belediyesine sözleşmeli personel alımına ilişkin açıklaması
11.- Tokat Milletvekili Yücel Bulut’un, Tokat’ta meydana gelen yolcu otobüsü kazasına ve Tokat’taki yol yapım çalışmalarına ilişkin açıklaması
12.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, su verimliliği seferberliğine ilişkin açıklaması
13.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, okullardaki devamsızlık sorununa ilişkin açıklaması
14.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili yapılacak düzenlemeye ilişkin açıklaması
15.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Çevlik Limanı’nın sorunlarına ilişkin açıklaması
16.- Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı’nın, taşeron işçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
17.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, mezun jeofizik mühendislerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
18.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan’ın, Sağlık Bakanlığına yapılacak personel alımına ilişkin açıklaması
19.- Erzincan Milletvekili Burhan Çakır’ın, muhalefetin seçim vaatlerine ilişkin açıklaması
20.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Adanalı karpuz üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
21.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Gaziantep’teki hayvan yetiştiricilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
22.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, gazeteci Abdi İpekçi’nin 44’üncü ve Barış Manço’nun 24’üncü ölüm yıl dönümlerine, 1 Şubat 1992 tarihinde Şırnak’ın Görmeç köyü ile Siirt’in Eruh ilçesinin Tünekpınar köyünde yaşanan çığ felaketlerine, ülkemizdeki intihar olaylarına, kamu müteahhitlerinin sorunlarına, bağımsız denetçilerin sorunlarına, sözleşmeli uzman çavuş, astsubay ve subaylara kadro verilmesi gerektiğine, kadro verilmeyen taşeron çalışanlarına ve kamu avukatlarının sorunlarına ilişkin açıklaması
23.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, dünyanın çeşitli bölgelerinde kutsal mekânlara ve dinî değerlere yapılan saldırıları şiddetle kınadıklarına, başta Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere tüm ülkelerin üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi gerektiğine, Misakımillî’nin kabul edilişinin 103’üncü yıl dönümüne, 29 Ocak Batı Trakya Türkleri Millî Direniş Günü’ne ve Barış Manço’nun 24’üncü ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
24.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Barış Manço’nun ölüm yıl dönümüne, Uluslararası Şeffaflık Örgütünün 2022 yılı raporuna, Siirt Belediyesindeki kayyum rejimine, fırın işçilerinin sorunlarına, KCK davası tutuklusu Pınar Işık ile Kübra Barutçu’nun infazının uzatılmasına ve hasta mahpusların bir an önce serbest bırakılması gerektiğine ilişkin açıklaması
25.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, gazeteci Abdi İpekçi ile Barış Manço’nun ölüm yıl dönümlerine, babasını kaybeden Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici’ye CHP Grubu olarak başsağlığı dilediklerine, Merkez Bankasının 2022 yılında 108 milyar dolar rezerv sattığına, Boğaziçi Üniversitesindeki eylemlere katılan gençlere verilen cezalara, Anayasa Mahkemesi Başkanlığına İrfan Fidan’ın getirilmeye çalışıldığına ve Merkez Bankasının Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’ye gönderdiği açık mektubun Cumhurbaşkanına gönderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
26.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, babası vefat eden Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici’ye başsağlığı dilediklerine, Barış Manço’nun ölüm yıl dönümüne, yeniden yapılandırmayla ilgili kanun teklifine, Merkez Bankasının piyasaya döviz satışının yönetmelikle yapılan bir düzenleme olduğuna ve Mehmet Sevigen’in bir televizyon programında sorduğu sorulara ilişkin açıklaması
27.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, babası vefat eden Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici’ye başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması
28.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, babası vefat eden Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici’ye İYİ Parti Grubu olarak başsağlığı dilediklerine ilişkin açıklaması
29.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Sinop Milletvekili Nazım Maviş’in İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
30.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, EYT sorununa ilişkin açıklaması
31.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, MEDAŞ işçilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
32.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, süt üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
33.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, çiftçi ve esnaf BAĞ-KUR primlerine ilişkin açıklaması
34.- Konya Milletvekili Halil Etyemez’in, su verimliliği seferberliğine ilişkin açıklaması
35.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncer’in, ziraat teknikerlerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
36.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
37.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
38.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, EYT’lilerle ilgili yasa teklifine ilişkin açıklaması
39.- Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önal’ın, TÜPRAŞ işçilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
40.- Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu Ban’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
41.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’ın, iktidarın toplumu bölerek ayrıştırdığına ilişkin açıklaması
42.- İzmir Milletvekili Bedri Serter’in, 15-22 Şubat 2023 tarihleri arasında İzmir’de yapılacak Türkiye İktisat Kongresi’ne ilişkin açıklaması
43.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, Kayseri’deki sanayi bölgelerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
44.- Sivas Milletvekili Ahmet Özyürek’in, il özel idarelerinde çalışan teknik personelin sorunlarına ilişkin açıklaması
45.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren’in aldığı tehditlerle ilgili iktidarın önlem alması gerektiğine; Hollanda, İngiltere ve Almanya’nın İstanbul Başkonsolosluklarının kapatılmasıyla ilgili Dışişleri Bakanlığının bilgilendirme yapması gerektiğine ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Emrullah İşler’in Komisyon görüşmeleri sırasında söylediği bazı sözlere ilişkin açıklaması
46.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren’in aldığı tehditlerle ilgili Parlamentonun bilgilendirilmesini istediklerine, büyükelçiliklerin kapatılmasıyla ilgili Meclisin bilgilendirilmesi gerektiğine ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Emrullah İşler’in Komisyon görüşmeleri sırasında söylediği bazı sözlerle ilgili düzeltme beklediklerine ilişkin açıklaması
47.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Emrullah İşler’in Komisyon görüşmeleri sırasında söylediği bazı sözlere ilişkin açıklaması
48.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Emrullah İşler’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
49.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Emrullah İşler’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
50.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akar’ın yaptığı açıklaması ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Emrullah İşler’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
51.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
52.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
53.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
54.- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Emrullah İşler’in, Komisyon görüşmeleri sırasında söylediği bazı sözler yanlış anlaşıldıysa bundan üzüntü duyduğuna ilişkin açıklaması
55.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, 669 sayılı KHK’yle okulları kapatılan askerî okul öğrencilerine ilişkin açıklaması
56.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin iş kazalarına yönelik raporuna ilişkin açıklaması
57.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, 3600 ek göstergeyle ilgili düzenlemeye ve diploma denklik sorununa ilişkin açıklaması
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akar’ın, Başkanlık Divanı olarak, babası vefat eden Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici ile ailesine başsağlığı ve merhuma da Allah’tan rahmet dilediklerine ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akar’ın, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Emrullah İşler’in Komisyon görüşmeleri sırasında Meclis Başkan Vekilleri ile Grup Başkan Vekilleri için söylediği bazı sözlere ilişkin konuşması
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, Samsun Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Erhan Usta tarafından, üniversite öğrencilerinin ekonomik nedenlerle okulu bırakmaması için burs verilen öğrenci sayısının ve burs miktarının artırılması için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla 17/1/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Şubat 2023 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Mardin Milletvekili Pero Dündar ve arkadaşları tarafından, nepotizm sonucu ortaya çıkan kadrolaşma ağının yarattığı tahribatın önüne geçilmesi amacıyla 31/1/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Şubat 2023 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından yürütme organının Meclis üzerindeki vesayetinin araştırması amacıyla 31/1/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Şubat 2023 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak dağıtılan 403 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1’inci sırasına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 1, 2, 7, 8, 9, 14, 15, 16, 21, 22, 23 ve 28 Şubat 2023 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Teklifleri İle Komisyonlardan Genel Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ve 7, 8, 9, 14, 15, 16, 21, 22, 23 ve 28 Şubat 2023 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde saat 24.00’e kadar, 1 Şubat 2023 Çarşamba günkü birleşiminde 393 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 2 Şubat 2023 Perşembe günkü birleşiminde 375 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine; 403 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Adana Milletvekili Ahmet Zenbilci’nin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek’in, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Emrullah İşler’in, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akar, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın yaptıkları açıklamaları sırasında şahsına sataşmaları nedeniyle konuşması
4.- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Emrullah İşler’in, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptıkları açıklamaları sırasında şahsına sataşmaları nedeniyle konuşması
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Konya Milletvekilleri Hacı Ahmet Özdemir ve Orhan Erdem ile 104 Milletvekilinin Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4884) ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 403)
2.- Gaziantep Milletvekilleri Ali Şahin ve Mehmet Sait Kirazoğlu ile 58 Milletvekilinin Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Vakfı Kanunu Teklifi (2/4811) ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 393)
1 Şubat 2023 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57’nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, İzmir Gaziemir’deki nükleer atıkların yarattığı tehlike hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Murat Çepni’ye aittir.
Buyurun Sayın Çepni. (HDP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, İzmir Gaziemir’deki nükleer atıkların yarattığı tehlikelere ilişkin gündem dışı konuşması
MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkanım.
Genel Kurul ve değerli halkımız; İzmir’de yıllardır kanayan bir yara var. İzmir kentinin merkezinde bir Çernobil’le İzmirliler yaşamaya çalışıyorlar. Tabii, bu sorun sadece İzmir’i değil, tüm ülkeyi hatta tüm dünyayı aslında bir boyutuyla ilgilendiren bir mesele. İzmir’in Çernobil’i Gaziemir’de bir fabrikanın bahçesinde yüz binlerce ton nükleer atık halkı ve doğayı zehirlemeye devam ediyor. Kapatılan TAEK, 2010’da burada yaptığı incelemede nükleer atıkların varlığını kabul etti. TAEK, alanda yaklaşık 10.125 metreküp nükleer atık olduğunu tespit etti fakat daha sonrasında TAEK biliyorsunuz kapandı ve bu konuda devletin hiçbir kurumu bir hamle, bir adım atamadı ve burada temizlenmeyi bekleyen nükleer atıklar insanları zehirlemeye devam ediyor. 2013 yılında sahada radyoaktif atıkların üzerine 10.200 ton toprak örtüldü yani nükleer atıklar toprakla kapatılmaya çalışıldı. Alanda radyasyonun miktarı normalin 219 katı üzerinde; atıklar toprağı, havayı, suyu zehirliyorlar ve çevresinde yerleşim yeri var ve bu yerleşim yerinde insanlar kanserle uğraşıyorlar; kanser vakaları son derece artmış durumda, normalde nefes alamaz hâldeler; insanlar belli günlerde nükleer atığın bulunduğu alandan çıkan dumanı bizzat görebiliyorlar ve bunu koklamak zorunda, nefes almak zorunda kalıyorlar. Bu konuda bölge halkı, bilim insanları, ekoloji örgütleri, Gaziemir Belediyesi ve tüm demokrasi güçleri uzunca zamandır çalışmalar yürüttüler, bu konuda nükleer atıkların oluşturduğu sorunla ilgili kamuoyunu bilgilendirmeye çalıştılar, orada fiilen basın açıklamaları yaparak durumu açıklamaya, anlatmaya çalıştılar ve bu konuda devletin, bakanlıkların adım atması yönünde çalışmalar yürüttüler fakat geçtiğimiz günlerde İzmir Valiliği bu konuda bir çalışma başlattığını açıkladı fakat bu çalışmanın kapsamına ilişkin hiçbir biçimde kamuoyuna bilgi verilmedi. Bu çalışma nasıl başladı, nasıl yürütülecek, nasıl sonuçlandırılacak? Bu konuda -bahsettiğim- İzmir kamuoyunun bilgilendirilmesi ve bunun paydaşı hâline getirilmesi konusunda hiçbir adım atılmadı.
Verdiğimiz soru önergelerinde de sorduğumuz üzere buradan bir kez daha “Bertaraf işi hangi firma tarafından yürütülecektir? Bu firma bu yetkiye sahip midir, bu niteliğe sahip midir?” diye soruyoruz ve bu bertaraf işi ne şekilde yapılacaktır? Çünkü nükleer atıkların bertarafı meselesi dünyada çözülebilmiş bir sorun değildir.
Yine, bu nükleer atıkların, nükleer çubukların nasıl olmuş da İzmir Gaziemir'e geldiği hâlâ meçhuldür çünkü Türkiye'de nükleer santral yoktur. Dolayısıyla ithalatı ve ihracatı da yasak olan bu maddelerin nasıl olup geldiği hâlâ açıklanmış değildir.
Yine “ÇED süreci işletilecek midir?” diye soruyoruz. Yine, ayrıca atıklar nerede depolanacaktır ve nasıl depolanacaktır? Daha öncesinde 2018 senesinde 260 ton nükleer atığın oradan alınıp İstanbul'a götürüldüğünü, orada depolandığını biliyoruz. İthalatı ve ihracatı yasak olan bu nükleer çubukların nasıl taşınacağı konusu da ayrıyeten tartışılması gereken bir meseledir.
Bu konuda, yine, alanda sağlık taramasının yapılması elzemdir çünkü insanlar kanser dâhil çok sayıda hastalıkla boğuşmak durumundadırlar ve orada gerçek anlamda bir halk sağlığı sorunu yaşanıyor. Dolayısıyla bu konuda da devletin, bakanlıkların açıklama yapması ve halkı bilgilendirmesi, sağlık taraması yapması gerektiğini düşünüyoruz. Bu mesele kanayan bir yaradır. Dolayısıyla bu meselenin bugüne kadar çözülmemesinin doğrudan sorumlusu devletin kendisidir. Bundan sonra yapılacak çalışmaların da gizli saklı değil açık ve aleni yürütülmesi gerekmektedir. Bu konunun İzmir halkı olarak da hep birlikte takipçisi olacağımızı belirtiyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz “Yeter, söz milletindir!” sloganı hakkında söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Sayın Halil Özşavlı’ya aittir.
Buyurun Sayın Özşavlı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Şanlıurfa Milletvekili Halil Özşavlı’nın, “Yeter, söz milletindir!” sloganına ilişkin gündem dışı konuşması
HALİL ÖZŞAVLI (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türk siyasi tarihine damgasını vurmuş 1950 seçimlerini beş dakikada anlatmak kolay olmayacak, inşallah elimizden geleni yapacağız.
“Kendi elimle kesip yâre verdiğim kalem, Fetva-yı hûn-ı nâhakımı yazdı ibtidâ” diyor 1950 yılının 14 Mayıs akşamında CHP iktidarının Başbakan Yardımcısı ve Bayındırlık Bakanı Nihat Erim. Bunu neden söylemiş birazdan söyleyeceğim. Sözün anlamı şu: Kendi elimle ucunu açıp yâre, dosta verdiğim kalem ilk önce benim idam fermanımı yazdı.
Demokrat Parti 1946’da kurulur kurulmaz halkın teveccühünü almaya başladı. Bunu gören Cumhuriyet Halk Fırkası bir baskın seçimle bunun önüne geçmeye çalıştı, muvaffak da oldu. Tüm engellemelere rağmen 66 milletvekili çıkardı 46’da çünkü o zamanki seçim kanunu şöyle 1946’da: “Açık oy, gizli tasnif.” Bu yüzden, bu seçimlere “sopalı seçimler” denir Türk siyasi tarihinde. Çünkü vatandaş geliyor, CHP’li idarecinin gözü önünde, onun bakışları altında oy kullanıyor, sonra oylar gizli sayılıyor; ne olduğunu kimse bilmiyor. İşte, 1950’ye giderken seçim kanunu değişiyor; gizli oy, açık tasnif usulü getiriliyor. Yani Türk siyasi tarihinde ilk defa bir Seçim Kanunu oluşturuluyor şubat ayında, kabul ediliyor. Daha önce partiler Dernekler Kanunu’na tabiler. Ayrıca, 5 ilde aday çıkaranlara radyoda propaganda yapma hakkı veriliyor. Diğer bazı hususlar var, onları es geçmek durumundayım.
Seçimlere doğru giderken her iki taraf propagandaya başlıyor, seçim beyannamesini oluşturuyor. Demokrat Partinin en çok uğraştığı şey “muvazaa partisi” ithamı yani danışıklı dövüş, “Bu, gerçek bir parti değildir.” ithamıyla karşı karşıya kalıyor ve propagandasını Cumhuriyet Halk Fırkasının vaatlerinin gerçekçi olmadığına dair propaganda yaparak inşa ediyor. Cumhuriyet Halk Fırkası ise dini aklına getiriyor çünkü Demokrat Parti sıklıkla CHP’yi din düşmanı olmakla suçluyor ve ne tesadüftür, tam da o günlerde, seçimlere doğru giderken birdenbire dinle alakalı reformlar yapmaya başlıyor: 1946’da hacca gitme serbestisi getiriliyor. 1947’den itibaren din eğitimi ve din adamı yetiştirme gündeme alınıyor. Yine, 1947, 7’nci Büyük Kurultay’da parti programına kanun tarafından yasaklanmayan ayin ve ibadetlerin yapılabileceği ekleniyor. Din eğitimi dersleri başlatılıyor, dershaneleri açılıyor 1947’de. Şubat 1949’da genelgeyle ilkokullarda din eğitimi dersi okutulmaya başlanıyor. Yine, 1948’de bayramlarda kametler Arapça okunabiliyor, Haziran 1949’da Ankara Üniversitesine bağlı olarak İlahiyat Fakültesi açılıyor ve devam ediyor. Nihayet, seçimlere iki ay kala 4 Martta bir kanun değişikliğiyle tekke ve zaviyeler açılıyor. Şimdi, vatandaş tabii ki bunu görüyor.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – İmam-hatipleri kim açmış, imam-hatipleri?
HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) – Fakat bunların hiçbiri başarıya ulaşmayacaktır.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Yirmi yılda ne yaptınız?
HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) – Nihayet, seçim günü –“Beyaz İhtilal” deniyor buna o gün- kansız, sıkıntısız, herhangi bir şiddet eylemi olmadan iktidar değişikliği olduğu için bu seçimlere “Beyaz İhtilal” denir, bunu da vurgulamak isterim.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – “Beyaz İhtilal”i göreceksiniz 14 Mayısta.
HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) – Ve o gün Cumhuriyet Halk Partisinin en çok istediği şey, çoğunluk sistemi yüzünden büyük bir hezimete uğruyor. Çoğunluk sistemi şu: Bir ilde en çok oyu alan parti tüm vekilleri alıyor. Bunu almak için çok mücadele ediyor CHP.
BURHANETTİN BULUT (Adana) – Ya, senin baban da CHP’liydi.
ORHAN SÜMER (Adana) – Yetmiş yıl geçmiş, yetmiş yıl; bugüne gel, bugüne.
HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) – Yeni seçim kanunu yapıldığı hâlde buna diretiyor ve bu yüzden, bu kanun yüzünden yüzde 40 oy almasına rağmen milletvekillerinin sadece yüzde 14’ünü alıyor. Demokrat Parti yüzde 53 oy almasına rağmen milletvekillerinin yüzde 84’ünü alıyor. Bu yüzden Nihat Erim diyor ki: “Kendi elimle kesip yâre verdiğim kalem,/Fetva-yı hûn-ı nâhakımı yazdı ibtidâ.” “Kendi elimle açtığım kalem,/ilk önce benim idam fermanımı yazdı.”
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) – Bugüne gel, bugüne.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Sonuçta, demokrasiyle çoğulculuğa geçilmiş. Siz ne yaptınız? Seçimlerde şiddet uyguladınız Urfa’da.
HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) – Yani kurdukları tuzağa kendileri düştüler. Tıpkı 1999’da Cumhurbaşkanımızı hapse attıkları zaman olduğu gibi, 2007’de e-muhtırayla, 367 garabetiyle…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.
HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) – Daha önce nasıl ki kendi açtıkları kuyuya kendileri düştülerse yine o gün de kendi açtıkları kuyulara kendileri düştüler.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Ben geldim, 2018 seçiminde Urfa’daydım.
HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) – 2012’de MİT kriziyle, 2013’te Gezi olaylarıyla, 17-25 yargı darbesiyle, 2016 FETÖ darbe girişimiyle hepsinde birer kuyu kazdılar, bu kuyulara kendileri düştüler. (CHP sıralarından gürültüler)
14 Mayıs 2023'te milletimiz vesayete “Yeter!” diyecek, darbe sevicilerine “Yeter!” diyecek, yirmi yıldır elde ettiği kazanımları bitirmeye çalışanlara “Yeter!” diyecek, Anayasa’dan Türklüğü çıkarmak isteyenlere “Yeter!” diyecek, Recep Tayyip Erdoğan’ı Joe Biden ve onun gibileriyle bitirmek isteyenlere “Yeter!” diyecek çünkü AK PARTİ iktidarında dağlar yol, viraneler bağ oldu. (CHP sıralarından gürültüler)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – “Türkiye Cumhuriyeti”ni tabelalardan siz sildiniz, “Türkiye Cumhuriyeti”ni siz kaldırdınız tabelalardan; bak, Ziraat Bankasında "Türkiye Cumhuriyeti” yazmıyor sizin sayenizde.
HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
ORHAN SÜMER (Adana) – Fırça yediniz ya, yağcılığa başladın artık.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Almanya Sosyal Demokrat Partisi milletvekillerine “Hoş geldiniz.” denilmesi
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Almanya Federal Cumhuriyeti’nin güçlü siyasi temsilini sağlayan iktidar partisi Almanya Sosyal Demokrat Partisinin ülkemizi ziyarette bulunan değerli milletvekilleri Genel Kurulumuzu izliyorlar; kendilerine Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu adına hoş geldiniz diyorum. (Alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Adana’nın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN - Gündem dışı üçüncü söz, Adana’nın sorunları hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Müzeyyen Şevkin’e aittir.
Buyurun Sayın Şevkin. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, tarım ve sanayi kültürüyle yoğrulmuş, medeniyetlere ev sahipliği yapmış, sanat ve festivallerin kenti, kadim kentimiz Adana’mız merkezî idareden kaynaklı bir dizi sorun yaşıyor. Yüce Meclis çatısı altında, burada, çeşitli defalar gündeme getirmiş olmamıza rağmen ne yazık ki bu sorunlar merkezî idare tarafından çözülmedi. Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, Hükûmetin iktidar partisi milletvekillerine Adanalılar adına buradan bir kez daha seslenmek istiyorum: 2007 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla Adana’nın Ceyhan ilçesi Kurtpınarı ve Sarımazı mevkisinde bulunan 13 milyon 471 bin 964 metrekarelik alana Ceyhan Enerji İhtisas Bölgesi kurulması planlandı ancak üzerinden on altı yıl geçti, çivi dahi çakılmadı, burası hâlâ bekliyor. Bölgedeki iptal davası kararlarında, kamulaştırma ve toplulaştırmada çeşitli sorunlar yaşanıyor. Arazi sahibi vatandaşlar kara kara düşünüyorlar ancak 4 Sanayi Bakanı, 4 de Enerji Bakanı eskidi, 2 Bakanlıkta da 5’inci Bakan görev yapıyor ve hâlâ ne yazık ki bölgeye bir yatırım gelmiyor arkadaşlar. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
1988 yılında projelendirilen 1996 yılında da yapımına başlanan -adına “metro” dediğiniz ama aslında- hafif raylı sistem, Adana Büyükşehir Belediyesinin ve dolayısıyla bütün Adanalıların her gün zarar etmesine neden oluyor. 2’nci Etap Projesi için Büyükşehir Belediyemiz 4’üncü kez başvurmuş olmasına rağmen Cumhurbaşkanı tarafından reddediliyor. Neden reddediyorsunuz arkadaşlar? Adanalıya hizmet gelsin istemiyor musunuz? (CHP sıralarından alkışlar) Her seferinde seçim alanlarında söz vereceksiniz ama yerine getirmeyeceksiniz. Belediye Başkanımız bunu cebine mi koyup götürecek? Herhâlde vatandaşa hizmet için yapacak ama Adanalı bunun hesabını soracak, merak etmeyin. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
Evet, değerli milletvekilleri, Adana’nın Seyhan, Yüreğir, Karataş ilçelerine bağlı toplam 9 köyde; Hadırlı, Yalmanlı, Karayusuflu, Salmanbeyli, Mürseloğlu, Dervişler, Damlapınar, Gümüşyazı ve Karaahmetli'de Seyhan Nehri'nin taşkını nedeniyle bir mağduriyet oluşmuştu; yetmiş iki yıl sonra bunu çözdük, rayiç bedel belirlendi fakat vatandaşlardan burada hâlâ sorunlar yaşandığına ilişkin şikâyetler geliyor. Hükûmetin burada yoksul köylüden yana tavır almasını ve sorunun çözülmesini bekliyoruz.
Yine, Ceyhan’da YİKOB tarafından eskiden “köy” diye anılan mahallelerde parke taşı döşenmeye başlanmış, Ceyhan Çevretepe’de bu iş yarım bırakılmıştır, pandemi nedeniyle ödeneksizlik bahane edildi ve tamamlanmadı. Köyler bakımsızlıktan ölüyor arkadaşlar, buraya da yatırım bekliyoruz.
2013 yılında yıkılan Yüreğir Karşıyaka Devlet Hastanesinin bir an önce tamamlanmasını bekliyoruz. Ayrıca, geçtiğimiz günlerde kapatılan Özel Güney Adana Hastanesinin devlet hastanesi yapılması için Adana Valiliğinin girişimlerde bulunduğunu biliyoruz ve buranın bir an önce Bakanlık tarafından devlet hastanesine dönüştürülmesini bekliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü arkadaşlar, bahsettiğimiz hastane alanı yaklaşık 1 milyon insana hizmet veriyor. Sağlıktan yararlanamıyorlar, hastalar ölmez de sağ kalırsa şehir hastanesine ulaşmak zorundalar. Dolayısıyla en önemli insanlık hakkı olan yaşam hakkının yerine getirilmesi için bu hastanenin bir an önce devreye alınmasını bekliyor bütün oradaki mahalleliler.
Adana 5 Ocak Stadyumu’nu yıktınız, üstünden iki yıl geçti.
Şaibeli bir sürü ihaleden sonra Millet Bahçesi’ni de elinize yüzünüze bulaştırdınız arkadaşlar.
Evet, dünyanın en stratejik havalimanlarından biri olan Adana Şakirpaşa Havalimanı kâr eden 9 havalimanından biri; burası en önemli ve güvenli havalimanlarından biri. Burada genişletme ve iyileştirme çalışmaları yapılabilecekken ne yazık ki “Çukurova Havalimanı var.” diye kapatma girişimleri var. (CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN SÜMER (Adana) – Havalimanı kapatılamaz kesinlikle!
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) - Buna asla izin vermeyeceğiz; bütün Adanalılar olarak buna karşı çıkacağız. (CHP sıralarından alkışlar)
Yine, Adana Merkez-Karataş ilçesi yolu yapılmıyor bir türlü. Kozan yolu, Yahyalı yolu, tünelleri her seferinde -2018’de- Sayın Cumhurbaşkanı söz vermiş olmasına rağmen hâlâ şantiye görünümünde, hâlâ burada insanlar ölmeye devam ediyor, ne viyadük ne tüneller yapılmadı, bir daha söz vereceksiniz herhâlde.
Yine, Aladağ, Feke, Karaisalı, Pozantı ve Tufanbeyli’de vahşi orman katliamları yaşanıyor, alabildiğine ağaç kesiliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) - Yine, teknolojinin hızla ilerlediği 21’inci yüzyılda Adana'da 15 ilçede, mahallelerde elektrik kesintileri yaşanıyor; buraya erişim yok ne yazık ki. Birçok ilçede PTT yok. Doğal gaz kullanan vatandaşlar yüksek faturalar nedeniyle battaniyelerle ısınmak zorunda kalıyor. İnternet erişimi yok en önemlisi.
Evet, arkadaşlar, değerli hemşehrilerim merak etmesinler; 14 Mayısta yeni bir tarih yazacağız, iktidarın kuruluş ve kurtuluş yeri olan 01 Adana'dan yeniden başlatacağız.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Başkanım, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 20 milletvekilline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Kaplan…
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, diploma denklik sorununa ilişkin açıklaması
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yükseköğretim Kurulu verilerine göre, yurt dışında üniversite bitiren -sayıları yaklaşık 100 bine dayanan- diploma denklik sorunu yaşayan gencimiz vardır. Binbir emekle, alın teriyle okuyup mezun olan doktor, öğretmen, mühendis, hukukçu gencimiz ülkemizde mezun oldukları üniversitelerin denkliği olmadığı için mesleklerini yapamamaktadır. Denklik sorunu toplumsal bir sorun hâline gelmiştir. Yükseköğretim Kurulu, bir an önce, yurt dışında okumuş gençlerimizin eğitim düzeylerinin karşılaştırmasını yaparak, fark derslerini ve staj eğitimlerini tamamlatarak haklarını vermelidir. Buradan YÖK’ü göreve davet ediyorum: 100 bin gencimizin emeğini çöpe atmayın ve mağduriyetlerini acilen giderin.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Toğrul…
2.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un, paramediklerin sorunlarına ilişkin açıklaması
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemizde paramediklerin birçok sorunu var. Aile hekimliği sistemine geçişle birlikte 112 sistemindeki doktorlu ekipler paramedikli ekibe çevrildi. Paramedikler hastaya ilk müdahaleyi yapıyor, gerektiğinde hastaneye ulaşmasında ilk basamak görevi de yapıyorlar. Şu anda yaklaşık 108 bin paramedik mezunu var ve her yıl ortalama 15 bin mezun veriyor, ülkemizde işsiz paramedik sayısı her geçen gün artıyor. Son 85 binlik atamada paramediklere ayrılan pay sadece 2.200 civarındaydı. Bu kadar mezunun olduğu durumda bu kadar az kişinin atanmış olması kabul edilemez. Paramediklerin hastane acillerinde de çalışma hakları var iken son atamada hastane acillerine sadece 17 kişi atanmış. Eskiden ambulans şoförü alınırken paramedik mezunu olma şartı var iken sebepsiz bir şekilde bu hak da paramediklerin elinden alınmıştır. Paramediklerin tüm sorunlarının çözülmesi ve atama sayısının artırılması, bu Meclisin devreye girmesi gerekiyor.
BAŞKAN – Sayın Aycan…
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, engellilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, engellilik hayatın gerçeğidir, her an herkesin başına gelebilir. Nüfusumuzun yaklaşık yüzde 10’unun en az bir engeli vardır ve engelli kişi sayısı sürekli artmaktadır.
Engelli kişilerin önündeki engelleri kaldırmalıyız, hayatı birlikte yaşamalıyız. Engelli kişilere yönelik fiziksel ve ruhsal rehabilitasyon hizmetlerini artırmalıyız. Yaşama gücünü daha da artırarak yaşama bağlamalıyız. Eğitim hayatında gerekli düzenlemeleri yapmalıyız, eğitime devam etmelerini sağlamalıyız.
Engellilerin en önemli isteklerinden biri de iştir. Engellilere, özel sektör, zorunlu kota olmasına rağmen iş imkânı tanımamaktadır; bu nedenle, engellilerin tek beklentisi kamuda engelli atamasıdır. Uzun süredir engelli ataması yapılmamıştır; bu nedenle, engelli sağlıkçı, engelli öğretmen ve genel olarak, kamuda engelli ataması yapılması en büyük beklentidir. Engelli ataması ilanı uygun olacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Aydın…
4.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, gazeteci Abdi İpekçi’nin ölüm yıl dönümüne ve 2021 yılı Yolsuzluk Algı Endeksi’nde Türkiye'nin yerine ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
1 Şubat 1979’da öldürülen, kendisiyle özdeşleşmiş Milliyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi’yi saygı, rahmet ve özlemle anıyorum.
Uluslararası Şeffaflık Örgütü 1995 yılından beri yayınladığı Yolsuzluk Algı Endeksi’ni dün de yayınladı; Türkiye, 2021 yılından 5 basamak gerileyerek 101’inci sıraya yerleşti. Burada etki eden faktörlere baktığımızda, uyuşturucuyla mücadele, muhalefete yapılan baskı, yargının politikleşmesi gibi sebepler ön plana çıkıyor. Özellikle Rusya-Ukrayna savaşından sonra ülkeye giren kara paranın artması da bu Endeks’te Türkiye’nin 5 sıra daha gerilemesine neden oldu.
İktidara buradan bir kez daha sesleniyoruz: Türkiye gri listeye girdi ve böyle giderse de kara listeye doğru hızla gidiyor. Bu karanlık işlerle ilgili mücadeleyi bir an önce arttırın, bunlara göz yummayın. Herkesin bir fotoğrafı çıktı, bir bakanlıkla…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bülbül…
5.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, Aydın’da AKP yandaşlarına verilen kamu ihalelerine ve Aydın’da yerine getirilmeyen sözlere ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sizlere AKP’nin iki yüzünden bahsedeceğim. Birincisi, vatandaş yoksulluğun altında eziliyor ancak kamu ihaleleri AKP yandaşlarına peşkeş çekiliyor. DSİ’nin 24 Ocakta “Nazilli ve Çevresi Yerleşim Yerleri İçmesuyu Tesisleri İkmali” adı altında ihalesi düzenlendi. İhaleyi alan şirket AKP eski milletvekili Mahmut Sami Mallı ile ailesine ait. Bu şirket, son on iki yılda kamudan tam 34 ayrı ihale aldı, toplam bedeli ise yaklaşık 1 milyar 504 milyon lira.
AKP'nin bir başka yüzü de halkı kandırmak. Karacasu'da yaklaşık bir buçuk yıl önce açılışı yapılan ziyaretçi karşılama ve bilgilendirme merkezi faaliyete hâlâ geçmedi, açılışın ardından hemen kapatıldı. Aydınlı hemşehrilerimiz, Aydın'a verilen, yirmi yılda yerine getirilmeyen sözleri soruyor; “Hızlı tren, havaalanı, adliye ve devlet yatırımları ne oldu?” diyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Taşkın...
6.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, AK PARTİ iktidarında Türkiye’de yapılan kalkınma ve demokrasi hamlelerine ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın güçlü liderliğinde AK PARTİ iktidarında Türkiye, 2002 yılından itibaren tarihin en büyük kalkınma ve demokrasi hamlelerini gerçekleştirmiş bir ülkedir. Eğitimde, binadan personele pek çok kronik sorunu çözdük. Hastanelerimiz sağlık hizmetlerinde tüm dünyada örnek gösteriliyor. Yollarımızın standardı birçok Avrupa ülkesinden daha iyi durumda. Havalimanlarımız dünyanın en iyileri arasında yer alıyor. Enerjide yeni boru hatları, arama sondaj faaliyetleri, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla kendi hikâyemizi yazıyoruz. Hükûmete geldiğimizde sadece 5 ildeki 57 yerleşim yerinde kullanılan doğal gazı bugün 81 ilimizdeki 703 yerleşim yerimize yaygınlaştırdık. Böylece nüfusumuzun yaklaşık yüzde 85’ine doğal gazı kavuşturduk. Birileri güneş ve rüzgâr enerjisini yeni yeni keşfededursun, biz Sayın Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde millî ve yerli enerji politikalarımızla yenilenebilir enerjide Avrupa'da 1’inci, dünyada 12’nci sıraya yükseldik diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Barut…
7.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, TÜİK’in ihracat verilerine ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) - Sayın Başkan, algı ve manipülasyon aracı olarak kullanılan TÜİK verilerine göre, ülke ihracatımız Ocak-Aralık 2022 döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 12,9 artarak 254 milyar 172 milyon dolara çıktı. Herkes bu verilere göre yorum yapıyor. Aynı Kurumun verilerine göre, ülke ithalatı da yüzde 34 artışla 363 milyar 711 milyon dolara ulaştı. Dış ticaret açığı geçen yıl yüzde 137 artarak 109 milyar 539 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2021’de yüzde 83 iken geçen yıl yüzde 69,9’a geriledi. Algı operasyonlarına girişmeyin, gerçekleri saptırmayın. Tarımdan sanayiye her alanda üreten, ihracat yapan gelişmiş ve kalkınmış bir Türkiye için çaba gösterin. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Yılmazkaya...
8.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, aile sağlığı merkezlerinde aile hekimleri tarafından çalıştırılan personelin sorunlarına ilişkin açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) – Aile sağlığı merkezinde tıbbi sekreter, acil tıp teknisyeni, ebe, hemşire ve temizlik personeli aile hekimlerince istihdam edilerek görev yapmaktadır. Görev ve sorumlulukları itibarıyla Bakanlığa bağlı ancak özlük hakkı ve maaşlara gelince İş Kanunu’yla çalıştırılmaktadırlar. Yıllardır haklarında düzenleme yapılmayan aile sağlığı merkezi grup elemanları çalışma alanlarında yalnızlığa itilmiş ve psikolojik olarak yıpranmışlardır. İş güvencesi, yer değişikliği, maaşlar, yıllık izinler, sosyal haklar, iş tanımlarının belirlenmemiş olması ve tazminat haklarında sorunlar yaşadıkları için iş sözleşmesi feshedilenler psikolojik destek alanlar olmuştur ve birçok çalışan aile birliğini koruyamayıp boşanmalara varan sonuçlar yaşamıştır. Buradan Sağlık Bakanına sesleniyorum: Aile sağlığı merkezinin gider paraları ile aile hekimleri tarafından çalıştırılan personelin özlük haklarını ve maaşlarının düzeltilmesini, yumak hâline gelen sorunların çözümünü en kısa sürede bekliyoruz diyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Şimşek...
9.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, Pamukluk Barajı’na ve DSİ sulama suyu ücretlerine ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Türkiye’nin en büyük barajlarından biri olan, Mersin için de hayati derecede önem taşıyan Pamukluk Barajı’nın gövde inşaatı tamamlanmış ve baraj gövdesinde aylardır su tutulmaya başlanmıştır. Mersinli hemşehrilerimiz bu suyun hem içme suyu olarak hem de Tarsus’tan Mezitli’ye kadar olan bütün vadinin sulanmasıyla ilgili sulama suyu projesinin hayata geçirilmesini beklemektedirler. Şu anda sulama suyuyla ilgili ihale süreci başlatılmıştır. Bunun ivedi bir şekilde uygulamaya konularak yaz aylarında -kuraklıktan dolayı çok sıkıntı var- Mersin’in Berdan’ın suyuyla buluşturulmasını temenni ediyorum. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Ayrıca da DSİ’nin sulama suyu ücretlerini 2023 yılı için yeniden gözden geçirmesini… Çünkü kuraklık dolayısıyla çiftçilerimiz aralık ayına kadar -şu anda bile- sulamaya devam ettiler. Dolayısıyla da ücretlerdeki fiyat artışı çiftçilerimizi sıkıntıya sokmuştur, bununla ilgili mutlaka bir iyileştirme beklentisi vardır.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın Kaşıkçı…
10.- Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçı’nın, kamuda çalışan mühendislerin sorunlarına ve Hatay Büyükşehir Belediyesine sözleşmeli personel alımına ilişkin açıklaması
LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) – Teşekkür ederim Başkanım.
Kamuda çalışan mühendislerin özlük haklarının yıllar içinde dengi olan mesleklerin çok gerisinde kaldığı görülmektedir. Son zamanlarda birçok kamu personeline çeşitli düzenlemelerle iyileştirmeler yapılmıştır, bu iyileştirmeler yapılırken kamu mühendislerinin de dikkate alınması mühendislerin çalışma huzurunu ve barışını da olumlu etkileyecektir. Bu konuda mühendislik meslek kanununun düzenlenmesinin mesleki standartlaşmaya ve mühendislerin ihtiyacı olan iyileşmelere cevap vereceğine inanıyoruz.
Ayrıca, Hatay Büyükşehir Belediyesinde sözleşmeli olarak çalışan arkadaşlar kadroya geçtiler, hayırlı olsun. Bu arkadaşlardan boşalan yerlere ise mevcut çalışanlar içerisinden yeni sözleşmeli personel alımı yapılmaktadır. Hatay Büyükşehir Belediyesi çalışanları ve aileleri adına şunu sormak istiyorum: Sözleşmeli personel alımında Büyükşehrin kriterleri nelerdir? Alımlarda liyakate mi bakılmakta yoksa tanıdıkların referansı mı ön planda tutulmakta?
BAŞKAN – Sayın Bulut…
11.- Tokat Milletvekili Yücel Bulut’un, Tokat’ta meydana gelen yolcu otobüsü kazasına ve Tokat’taki yol yapım çalışmalarına ilişkin açıklaması
YÜCEL BULUT (Tokat) – Teşekkür ederim Başkanım.
Van-Tokat seferini gerçekleştiren yolcu otobüsümüzün Tokat Kızıliniş mevkisinde şarampole yuvarlanması sonucunda 15 vatandaşımız yaralanmış ve 1 hemşehrimiz hayatını kaybetmiştir. Hayatını kaybeden kardeşimiz Mert Balcı’ya Allah’tan rahmet diliyor ve yaralı yolcularımıza Allah’tan acil şifalar diliyorum.
Uzun süredir devam eden yol yapım çalışmaları nedeniyle başta emektar Karayolları çalışanlarımız olmak üzere Karayolları Genel Müdürümüze, Ulaştırma Bakanımıza ve Cumhurbaşkanımıza teşekkür ederken Tokat’ın birçok noktasında devam eden bu çalışmaların bir an önce tamamlanmasının tüm hemşehrilerimizin beklentisi olduğunu, Tokat-Niksar yolu Kızıliniş mevkisi, Zile-Alaca yolu ve yapımı büyük bir umutla beklenen Artova-Zile yolu başta olmak üzere yol yapım çalışmalarının selametle bitirilmesinin yol ve can güvenliği için de büyük bir önemi haiz olduğunu belirtmek istiyorum.
Bu vesileyle acılı ailelere sabırlar diliyor, yaralılarımızın derhâl yardımına koşan Tokat Valimiz Numan Hatipoğlu ve sağlık emekçilerine şükranlarımı sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın Özkan…
12.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, su verimliliği seferberliğine ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi’nin himayelerinde, Tarım ve Orman Bakanlığımızın koordinasyonuyla yürütülen, iklim değişikliğine bağlı olarak ev, iş yeri ve sanayide su kayıplarının önlenmesi için yasal altyapının oluşturulmasını, modern sulama yöntemleri kullanılarak halk bilincinin artırılmasını hedefleyen “su verimliliği seferberliği” başlatılmıştır. Çiftçiden sanayiciye, öğrenciden ev hanımına, özel sektörden tüm kamu kurum ve kuruluşlarına kadar toplumun bütün kesimlerini kapsayan seferberlikte, kullanılmış suların geri kazanım düzeyi artırılmak suretiyle temiz üretim teknikleri uygulanarak yüzde 50’ye varan oranlarda su kazanımı sağlanacaktır. Bireysel su kullanımında davranış değişikliğinin sağlanmasına yönelik eğitim, bilgilendirme ve farkındalık çalışmalarına hız verilerek “Su vatandır.” inancıyla geleceğimize sahip çıkalım diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…
13.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, okullardaki devamsızlık sorununa ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öğrencilerimizi de kendinize benzettiniz; okullarımızda devamsızlık hiç olmadığı kadar arttı. Öğretmenlerimiz şikâyetçi ama AKP’nin “eğitim” diye bir derdi olmadığı için devamsızlıkları da sorun etmiyor. Öğrenciler de haklı “Liyakatin ülkede işe yaradığı yok, her şey yandaşlığa bağlanmış. Diploma alsam ne olacak, diplomasız Cumhurbaşkanı bile olunuyormuş.” diyorlar. Diploma ve eğitim düşmanı olduğunuz için okulların açılışında “Devamsızlık sorun değil.” diye açıklama yapılıyor, velilerin bir dilekçesiyle devamsızlık siliniyor. Neredeyse okullarda sınıfta kalma kalktı. Üniversite sınavında baraj da kalktığı için üniversiteye kadar doğru dürüst derse girmeden gidebiliyorsunuz artık. AKP iktidarının vasatı bile bulmayan düzeyinin maalesef eğitimimizi getirdiği yer burasıdır.
Bu bataklık çukurundan önümüzdeki seçimde ülkemizi kurtaracak, eğitimimizi ayağa kaldıracak, çocuklarımıza hak ettikleri eğitimi verecek ve öğretmenlerimize hak ettiği saygınlık ve hakları vereceğiz.
BAŞKAN – Sayın Kaya…
14.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili yapılacak düzenlemeye ilişkin açıklaması
AHMET KAYA (Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkan.
AKP Hükûmeti “Seçimi kaybetsek de yokuz.” dedikleri emeklilikte yaşa takılanlar düzenlemesini nihayet Meclise getirdi fakat verilen sözler tutulmadı. Milyonlarca vatandaşımız kapsam dışı bırakılarak mağdur edildi.
Çalışma Bakanı Vedat Bilgin daha önce yaptığı açıklamada “1999 öncesi ve 5000 prim günü şartını değiştirmiyoruz.” demişti. Sayın Bakanın sözüne güvenen vatandaşlarımız 5000 prim gününü tamamlamak için bankadan kredi çektiler, arabalarını sattılar, eşten dosttan borç alıp paraları yatırdılar. Şimdi bu insanlara “EYT’den yararlanamıyorsunuz.” deniliyor. Örneğin 1985 girişliler 5300 güne, 1991 girişliler 5600 güne, 1998 girişliler 5975 güne tabi tutuluyorlar. Esnafımızdan 9000 prim günü isteniyor.
AKP’ye çağrımızdır: Bir iş yapacaksanız tam yapın; insanları aldatmayın, hak yemeyin. Hakkaniyetli bir… (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Güzelmansur…
15.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Çevlik Limanı’nın sorunlarına ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Samandağ Tekebaşı Su Ürünleri Kooperatifi balıkçıları Çevlik Limanı’na yıllık çok yüksek kira ödüyorlar ama hizmet alamıyorlar. Ana mendirek yetersiz kalıyor; 200’e yakın tekne sıkışık bir vaziyette giriş çıkış yapmaya çalışıyor, sıkışık bir vaziyette teknelerini bağlıyorlar. 150 metre daha uzatılması lazım ama duyan, gören yetkili yok. Açık deniz olduğu için de dalgaların taşıdığı kumlarla liman sığlaştı. Dip taraması yapılması lazım, ilgili kurumlar ilgilenmiyor. Limanın iskele sancak fenerleri on yıldır arızalı, yanmıyor. Balıkçılarımızın müracaat etmediği kurum kalmadı, yine ilgilenen kurum yok. Buradan tüm yetkililere sesleniyorum: Çevlik Limanı’na bir an önce dip temizliği yapın, mendireği uzatın, limanın fenerlerini yakın, kirayı düşürün, balıkçılarımızın sesini duyun.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Baltacı…
16.- Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı’nın, taşeron işçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
HASAN BALTACI (Kastamonu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2017 yılında çıkarılan 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle kamudaki tüm taşeron işçilerin kadroya alınacağı duyurulmuştu. Ancak iktidar, bugün EYT’de olduğu gibi taşeron düzenlemesinde de verdiği sözlerin arkasından dolandığı için binlerce işçi kadroya geçemedi. Kastamonu’da 335, Türkiye genelinde ise sayıları 8.500’ü bulan özel idare işçisi mağdur oldu; bu kardeşlerimiz sözleşmeli işçi değiller, geçici işçi değiller, kamu personeli değiller, kamu işçisi değiller, ne taşeron ne de kadrolu işçiler. Anlayacağınız, taşeronun adı kalktı, işçiliği kaldı. Kadrolu ve KHK’li ayrımı son bulmalıdır. Bir an önce özel idarelerde eşit işe eşit ücret uygulanmalı, adalet sağlanmalıdır.
BAŞKAN – Sayın Tutdere…
17.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, mezun jeofizik mühendislerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Dün Meclisimizde mezun jeofizik mühendislerinin temsilcileri bir dizi ziyaret gerçekleştirdiler. Ben de genç jeofizik mühendislerimizin taleplerini sizlere iletmek istiyorum. Yaşamlarının en güzel yıllarını, gençliklerini mesleklerine ve eğitimlerine ayıran binlerce mezun jeofizik mühendisi işsiz ve yoksul. Tüm alanlardaki işsiz milyonlarca üniversite mezunu gençlerimiz gibi, jeofizik mühendislerimiz de işsizlikle, yoksullukla boğuşmakta, hayat mücadelesi vermektedir, kendileri ve aileleri mağdur ve umutsuz bir şekilde beklemektedir.
Buradan iktidara açıkça çağrı yapıyorum: Türkiye deprem kuşağında, jeofizik mühendislerine ihtiyaç var; jeofizik mühendislerimizin kamuda istihdamının önünü açacak yasal çalışmaları bir an evvel yapın, bu gençlerimizin sesini duyun diyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Taşdoğan…
18.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan’ın, Sağlık Bakanlığına yapılacak personel alımına ilişkin açıklaması
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Sağlık Bakanlığımız tarafından 85 bin personel alımının ilk etabı olan 42.500 personel alımına ilişkin KPSS-2022 Sağlık Bakanlığı sözleşmeli personel pozisyonlarına yerleştirmeler tamamlandı; bu alanlarda emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Şimdi ise Sağlık Bakanlığımızın da açıkladığı gibi, kalan 42.500 personelin alımı için hazırlık yapılmaktadır.
Her yıl yeni mezun olarak sayıları artan diyetisyenlerimizin önemi obezite, diyabet, kalp ve tansiyon hastalıklarının arttığı günümüzde daha fazla anlaşılmaktadır. Bu sebeple, hazırlık aşamasında olan alımlarda diyetisyenlerimize ayrılan kontenjanın artırılması da önemlidir. Buna ek olarak, engelli sağlık personeli alımlarının müjdesinin de personel tarafından Sağlık Bakanlığımızdan yakın zamanda beklendiğini ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Çakır…
19.- Erzincan Milletvekili Burhan Çakır’ın, muhalefetin seçim vaatlerine ilişkin açıklaması
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türk ve dünya demokrasi, siyasi tarihinde bir ilk yaşanıyor. Ülke yönetimine aday olan 6 buçukluk masa yapacaklarıyla ilgili tek bir madde açıklamadan, olur da seçimi kazanırlarsa milletin menfaatine olan tüm hizmet ve yatırımları yıkacaklarını açıkladılar. FETÖ’cülere özgürlük vadedip özerk yönetime göz kırparken niyetlerini masanın ortaklarından Babacan açıkladı; amaçları, Avrupa’dan aferin alabilmekmiş, şehir hastanelerine, millî savunma sanayisine, Türkiye Yüzyılı’na ışık tutacak olan tüm yatırımlara karşı çıkmalarının sebebi buymuş; ilk fırsatta ülkemizi parçalamak isteyen iç ve dış tüm teröristlere sınırsız destek veren, memleketimizdeki hemen her olumsuzluğun altından çıkan Avrupa’dan, Türkiye düşmanlarından aferin alabilmekmiş. Yazık, çok yazık!
BAŞKAN – Sayın Sümer…
20.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Adanalı karpuz üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
ORHAN Sümer (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türkiye'nin önemli karpuz üretim merkezlerinin başında ilim Adana’mız gelir. Erkenci karpuz fideleri yağışlarla birlikte toprakla buluşturuldu. Türkiye karpuz üretiminin yüzde 20’sinin gerçekleştirildiği Adana’da geçen yıl yaklaşık 105 bin dekar alanda 690 bin tona yakın üretim gerçekleştirildi. Adana’da karpuz en fazla Karataş, Yüreğir, Ceyhan ve Seyhan ilçelerimizde yetiştiriliyor. Çiftçilerimizin tüm bu çabalarına karşı ise Tarım Bakanlığı seyirci kalıyor. Çiftçi kışın istediği desteği alamıyor. Hasat zamanı geldiğinde Bakanlık taban fiyatı ürünün maliyetini karşılamayacak şekilde açıklıyor ve binlerce çiftçimiz zarar ediyor. Adanalı karpuz üreticisi çiftçilerimiz teşvik bekliyor, mazot alımlarında Bakanlık desteği istiyor, gübre fiyatlarının geriye çekilmesini talep ediyor. Çiftçimizi Adana’da karpuz dahi ekemez hâle getiren Tarım Bakanlığı bu duruma derhâl çözüm bulmalıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Filiz…
21.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Gaziantep’teki hayvan yetiştiricilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Seçim bölgem Gaziantep’te hayvan yetiştiricileri sıkıntıda. Sürekli artan yem fiyatları hayvan yetiştiricilerine ağır bir yük hâline gelmiş ve birçok hayvan yetiştiricisi ise çareyi hayvanlarını kesime göndermekte bulmuş ya da sektörden çekilmiştir. Bu gidişle ithalat artacak, yabancılar zengin, bizim yetiştiricilerimiz de mağdur olmaya devam edecektir. Yaklaşık 6.750 asil üyeye sahip Gaziantep Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği hayvan yetiştiricilerinin sorunlarını ve bununla ilgili bazı mağduriyetler yaşandığını açıklamıştı. Yakın geçmişte ise üreticilerin haklarını savunmak için kurulmuş olan bu Birliğe kayyum atanarak Birlik Başkanı ve 6 yönetim kurulu üyesinin görevden alınmış olmasının üzücü ve düşündürücü olduğunu belirtiyorum.
Üretenin zarar etmeyeceği, gücünü milletinden alan adil yönetim anlayışımızla hayvan yetiştiricilerinin tüm sorunlarını biz çözeriz, az kaldı diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
Buyurun Sayın Usta.
22.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, gazeteci Abdi İpekçi’nin 44’üncü ve Barış Manço’nun 24’üncü ölüm yıl dönümlerine, 1 Şubat 1992 tarihinde Şırnak’ın Görmeç köyü ile Siirt’in Eruh ilçesinin Tünekpınar köyünde yaşanan çığ felaketlerine, ülkemizdeki intihar olaylarına, kamu müteahhitlerinin sorunlarına, bağımsız denetçilerin sorunlarına, sözleşmeli uzman çavuş, astsubay ve subaylara kadro verilmesi gerektiğine, kadro verilmeyen taşeron çalışanlarına ve kamu avukatlarının sorunlarına ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kırk dört yıl önce bugün uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybeden gazeteci Abdi İpekçi’yi ölümünün seneidevriyesinde rahmetle anıyorum.
Milletimizin gönlünde eserleriyle taht kuran, kendi deyimiyle “Yeleli Bozkurt” Barış Manço'yu da yine vefatının 24’üncü yıl dönümünde özlemle yâd ediyoruz; mekânı cennet, ruhu şad olsun.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1 Şubat 1992, tarihimizin belki de en yüksek doğal afetlerinden birinin yaşandığı bir gün. Şırnak'ın Görmeç köyünde Jandarma Bölük Komutanlığına çığ düşmüştü, 76’sı asker 81 kişi hayatını yitirmişti. Yine aynı gün Siirt'in Eruh ilçesinin Tünekpınar köyünde de bir çığ düşmesi sonucu 32 askerimiz şehit düşmüştü. Ben hayatını kaybeden bütün şehitlerimize, vatandaşlarımıza Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum; bir daha böyle afetlerin memleketimizde yaşanmamasını da temenni ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha önceden de gündeme getirmiştim, ülkemizin genelinde intihar olayları çok fazla. Bunların bir kısmının da esas itibarıyla basında yer alması filan da engelleniyor, hatta yerel basına bile biz bu konularda baskı yapıldığını çok net bir şekilde biliyoruz. Ben geçenlerde Samsun’un geneliyle ilgili intihar vakalarının çokluğuna dikkat çekmiş, onunla ilgili bir değerlendirme yapmıştım. Şimdi, bir ilçeyle ilgili bir rakam vereceğim yani hakikaten vicdanı olan herkesin bunun üzerine düşünmesi lazım. Samsun’un Terme ilçesinde bir ayda, yılbaşından bu yana 7 intihar girişimi var, 1’i hayatını kaybetmiyor çok şükür ama 6’sı hayatını kaybediyor. Bir şehirde, bir ilçede bir ayda 7 intihar ve 6 kişi hayatını kaybediyor. Şimdi, Sayın Erdoğan yeri gelince “Fırat’ın kenarında bir kuzuyu, koyunu kurt kapsa hesabı bizden sorulur, bu sorumluluk benim üzerimdedir.” diyor. İşte kendisine bu sorumluluğu hatırlatmak istiyorum; bu, devleti yönetenlerin sorumluluğudur, devleti yönetenlerin vebalidir. Bir ilçede bir ayda 7 intihar olur mu ya? Bu insanların -bakın, yaşları da 16 ila 65 arasında değişiyor- önemli bir kısmı da ya doğrudan ya dolaylı olarak ekonomik nedenlerle; baba zorda, baba borçta, evde baba hırçınlaşıyor, işte genç çocuğu intihar ediyor veya baba doğrudan... Bir kısmında da doğrudan aile reisi intiharlarını görüyoruz. Bunlara kayıtsız kalınamaz, bunlara hiçbirimiz kayıtsız kalamayız. Şimdi, bakarsan AK PARTİ’ye, pembe tablolar çiziyor, her şey iyi; yandaşların durumu iyi, vatandaş intihar ediyor Sayın Erdoğan. Sayın Cumhurbaşkanının bunu görmesini istiyorum çünkü zaten ülkedeki yönetim şekli itibarıyla Sayın Cumhurbaşkanının dışında başka birinin görmesinin çok fazla bir kıymeti yok.
Şimdi, bugün grubumuzu bu Kamu Müteahhitleri ve İş İnsanları Derneği ziyaret etti. Bunu da daha önceden gündeme getirmiştik ama bir şeyi bin defa söylemeyince bu memlekette çözümü olmuyor. Şimdi, bu insanlar ne diyor: “Biz kamudan, devletten iş aldık.” Bunlar “Devletten iş aldık.” derken vatandaşımız da yanlış anlamasın yani bunlar 5’li müteahhit, 5’li çete yandaş filan değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) – Bunların önemli bir kısmı çok ciddi kırımlarla iş alıyorlar. Zaten kaymaklı işler yandaşlara veriliyor yani işte, böyle işin çilesini çeken insanlar, çoğu zaman da zaten küçük ve orta ölçekteki ihaleleri alıyor bu insanlar. Şimdi, ne oldu? 2021 yılının son çeyreğinde dolar kuru acayip bir şekilde patladı; bu, fiyatlara yansıdı ve bu insanların devletten aldığı fiyatlarla bu işleri bitirmeleri mümkün değil. İnsanlar zarar etti, müteahhitler zarar etti yani yandaşları demiyorum, onlar için herhangi bir sorun yok, onlar paralarını dolar üzerinden alıyorlar, onlara olmadık kolaylıklar sağlanıyor, kredi kolaylıkları, her türlü kolaylık sağlanıyor. Ben gariban müteahhitler için bu meseleyi söylüyorum. Şimdi, devletin öngöremediği dolar artışını bu insanlar nasıl öngörsün de fiyat versin? Yani siz doları bir anda 7-8 liradan yılın sonunda 18 liraya getirirseniz bu insanlara bunların fiyat farkının düzgün verilmesi lazım. Çok küçük bir şey verildi fakat o fiyat farkları da yetersiz, bu insanlar çok ciddi zarar etti ve şu anda bu insanlar yasaklı duruma düştü Sayın Başkan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) – Dolayısıyla, yasaklı duruma düştüler, iş yapamıyorlar, içeride teminatları vardı, mevcut teminatları yandı. İşi kadar teminat vermiş, hatta şimdi onun 3 katını, 4 katını da ilave olarak istiyorlar. Zaten borcunu ödeyemiyor, işini bitiremiyor, zarar etmiş, teminatı yanıyor, üzerine de ilave para isteniyor ve insanların talebi şu: “Mümkünse bize tekrar fiyat farkı verilsin -ama benim anladığım kadarıyla daha da önemsedikleri- bu yasaklı durumumuz silinsin. Bu, bizim elimizde olmayan nedenlerle başımıza gelmiş bir şeydir; ülkenin kötü yönetilmesinden, makrodengelerin bozulmasından biz daha önceden düzgün iş yapanlar olarak yasaklı hâle geldik.” Bu yasakların sicil affı anlamında yani bankalardaki kredi anlamında değil, buradaki bu sicil affının yapılmasını ve teminatların iadesini talep ediyorlar. Bakın, bunları yapmazsak yani insanlar böyle tırnaklarıyla kazıyarak firmalarını kurmuş ve o firmalar yok olacak, yarın bir gün iş yaptıracak düzgün müteahhit bulamayacağız. Dolayısıyla, bu insanların iş hayatında olmalarının çok önemli olduğunu düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.
ERHAN USTA (Samsun) – Toparlayacağım Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Şimdi, diğer bir konu bu bağımsız denetçilerle ilgili bir husus. 17 Aralık 2022’de bir yönetmelik çıkıyor, bu yönetmelikte bağımsız denetçiler var. Bağımsız denetçiler kimlerden seçiliyor? Serbest muhasebeci mali müşavirlerden, yeminli mali müşavirlerden belli mesleki tecrübe ve kıdem istenerek bağımsız denetçi seçiliyor bunların içerisinden. Bununla ilgili kurum ne? Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu. Bu Kurul, standart koyması gereken bir kurul. Bu Kurul bir yönetmelik çıkarıyor, kendi yöneticilerine, kimilerine iki yıl, kimilerine dört ay bu işi yapmaları durumunda, orada görev yapmaları durumunda bu çok nitelikli olması gereken işi, bu sertifikayı, bağımsız denetçi olma vasfını veriyor. Ya, böyle bir şey olabilir mi ya? Kanun diyor ki: “Şu, şu, şu şartları taşıyanlar olur.” Adam yönetmelikle, bu şartları oradaki avukata veya ne bileyim ben, daire başkanına, Kurul üyesine, Kurul Başkanına…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun) – Bitireceğim Başkanım.
BAŞKAN – Tamamlayalım.
ERHAN USTA (Samsun) - Onlar zaten yeminli mali müşavirlikten veya serbest mali müşavirlikten veya bu şartları taşıyan mesleklerden geliyorsa zaten alıyorlar ama bu mesleklerden gelmeyen insanlara böyle bir şey yapılabilir mi? O zaman git, kanunu değiştir. Yani ülke ne hâle geldi, bir tane kurum kendi personeline altın bileziği veriyor. Neyle veriyor? Yönetmelikle veriyor kanuna da aykırı, Anayasa’ya da aykırı bir şekilde. Ülkenin bu şekilde yönetilmesi mümkün değil. Burada bağımsız denetçilerin hakları gasbedilmiştir, bu hak gasbına sessiz kalamayız.
Şimdi, yine, vatandaş, tüm toplum kesimleri… İşte, her tarafta sıkıntı var, yanlış iş yapılıyor, haksız, adaletsiz uygulamalar bizim de iş yükümüzü artırıyor. Şimdi, sözleşmeli personele kadro verildi. Askerî personeller var, bunlar uzman çavuş, astsubay ve subaylar. Biliyorsunuz, 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra artık sözleşmeli olarak alınmaya başlandı ama bu insanlar da kadro istiyor. Şimdi, bunlara kadro verilmeyeceğini, böyle bir çalışma olmadığını Sayın Hulusi Akar’ın geçenlerde bir soru önergesine verdiği cevaptan anlıyoruz. Hâlbuki askerin sözleşmelisi filan olmaz, şehidin sözleşmelisi olmaz, bu insanlar şehit oluyor. Bu insanlar vatan savunmasında çalışıyorlarsa bu insanları kadroya almak lazım. Artık bu olağanüstü durumu sona erdirmek gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım, son sözlerinizi alayım.
ERHAN USTA (Samsun) – Çok teşekkür ediyorum.
Şimdi, çok hızlı olarak bu taşeron meselesi... Taşeronda ciddi adaletsizlik yapıldı. Taşeron dışında kadroya geçirilmeyenler var, artık bunları tek tek saymak için fırsatım olmayacak yine ama bunlar biliniyor yani hastane bilgi yönetimi, işte, karayollarında çalışanlar, efendim, şoförler, şunlar bunlar; bunların mutlaka, mutlak suretle kadroya geçirilmesi lazım, bu acının durdurulması gerekiyor.
Bir de öğretmenevi personelleri var. Şimdi, aynı şehirde… Öğretmenevi personelinin iki türlüsü var; süresiz sözleşmeli olanlar ve taşeron hizmeti alanlar var. Bunlara kadro verilmedi, ikisine de verilmedi, ayrıca bir de ücret eşitsizlikleri var. Farklı şehirlerde öğretmenevinde çalışan, aynı işi yapan personel arasındaki ücret eşitsizliği nasıl açıklanıyor? Ben bunu anlayamıyorum, dolayısıyla bunun düzeltilmesi lazım.
Son olarak da Sayın Başkanım -vaktim yetmezse çok kısa bir süre daha isteyeceğim- bu kamu avukatları meselesi var, bu çok önemli yani devletin menfaatini gözeten kamu avukatları. Ya, bunlar, kendisiyle aynı okuldan mezun olan insanların, hâkimlerin, savcıların dörtte 1’i kadar maaş alıyor kamu avukatları. Bunu kabul etmek mümkün değil. Hakikaten burada ciddi bir sıkıntı var ve durmuyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkanım, hakikaten çok teşekkür ediyorum.
Durmayınca da ne oluyor? Kurumun hafızası siliniyor, işi bilen insanlar kalmıyor, ilk fırsatta kamu avukatları kaçmaya çalışıyor. Dolayısıyla, böyle şeyi kabul etmek mümkün değil. Maaşları çok düşük, beklentileri var; işte, makam tazminatı, temsil tazminatı, özel hizmet tazminatlarının yükseltilmesi ve ek göstergelerin yükseltilmesi isteniyor. Gerçekten bunun yapılması lazım. Bakın, mesleki mesuliyet sigortasını sigorta şirketleri yapmıyor biliyor musunuz, bunlar “Çünkü sizin riskiniz fazla.” diyor. Yani sigorta şirketinin üstlenmediği riski bu kadar düşük parayla biz kamu avukatlarına “Üstlen.” diyoruz. Böyle bir şey olabilir mi ya? Böyle bir şey olamaz. Dolayısıyla, bu tazminat riskinin de giderilmesi lazım. Ne yapılabilir? Mesela doktorlardaki malpraktiste olduğu gibi -bu anlamda ikinci kısmı için söylüyorum- primi devlet tarafından bu insanların karşılanır ve mesleğe başlar başlamaz bu sigortanın da yapılması lazım, bu risklerin de üzerlerinden alınması lazım diyorum.
Sayın Başkan, sizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Akçay…
23.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, dünyanın çeşitli bölgelerinde kutsal mekânlara ve dinî değerlere yapılan saldırıları şiddetle kınadıklarına, başta Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere tüm ülkelerin üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi gerektiğine, Misakımillî’nin kabul edilişinin 103’üncü yıl dönümüne, 29 Ocak Batı Trakya Türkleri Millî Direniş Günü’ne ve Barış Manço’nun 24’üncü ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Son günlerde, Avrupa başta olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerinde kutsal mekânlara ve dinî değerlere yönelik menfur saldırılar meydana gelmektedir. 21 Ocakta İsveç’te Büyükelçiliğimiz önünde kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’in yakılmasıyla başlayan alçak saldırılar organize bir şekilde Hollanda ve Danimarka’da da devam etmiştir. Avrupa’da uzun süredir sahnelenen bu kirli senaryo, dünyanın mücavir bölgelerine de sıçratılmıştır. 27 Ocakta Kudüs’te bir sinagoga, 30 Ocakta Pakistan’ın Peşaver kentinde bir camiye düzenlenen terör saldırılarında 40’tan fazla kişi hayatını kaybetmiş, çok sayıda insan yaralanmıştır. Avrupa merkezli bu saldırılar olayın kapsamıyla sınırlı kalmamakta, dinî, siyasi ve kültürel kırılmalar oluşturarak küresel barış ve istikrarı önemli ölçüde tehdit etmektedir. 27 Ocakta Azerbaycan’ın İran Büyükelçiliğine düzenlenen ve 1 kişinin hayatını kaybettiği hain saldırı bunun en açık örneğidir. Kimden gelirse gelsin, insanların temel hak ve hürriyetlerini hedef alan bu saldırılar açık bir nefret suçudur, şiddetle kınıyoruz.
Özellikle Avrupa’da uzun yıllardır devam eden İslam düşmanlığı ve ırkçı saldırılar göz önünde bulundurulduğunda, toplumsal huzuru hedef alan bu saldırılara göz yumanları bir kez daha uyarıyoruz. Bu eylemler, sadece Müslümanların ya da herhangi bir dinî kesimin değil tüm insanlığın manevi değerlerini hedef almakta, bir arada ve barış içinde yaşama kültürünü zedelemektedir. Başta Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere tüm ülkeler benzer saldırıların yaşanmaması için üzerine düşen sorumlulukları mutlaka yerine getirmelidir.
Sayın Başkan, 28 Ocak düşman işgaline karşı başlattığımız Kurtuluş Savaşı'nın manifestosu olarak Misakımillî'nin kabul edilişinin 103’üncü yıl dönümüydü. Son Osmanlı Mebusan Meclisi 28 Ocak 1920’de düşman tehdidine aldırmadan oy birliğiyle Misakımillî'yi kabul etmiş, Türk milletinin bağımsız ve bir arada yaşama arzusu tüm dünyaya ilan edilmiştir.
Misakımillî'nin kilometre taşları Amasya'da, Erzurum'da ve Sivas'ta döşenmiş, Millî Mücadele’nin diplomatik zaferi Lozan Antlaşması'yla perçinlenmiştir. Mondros Mütarekesi'yle milletimizin kolunu kanadını kırmaya çalışanlara, Sevr’le Türk milletini öz vatanında boğmak isteyen işgalcilere gereken cevap verilmiştir. Misakımillî, milletimizin yeminidir. Biz bu yemine sadakatle bağlıyız, bağımsızlık ve birlik ülkümüzü sonsuza kadar yaşatacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bu vesileyle işgalcilerin baskı ve engellerine rağmen Misakımillî'yi kabul ve ilan eden vatansever milletvekillerini, Millî Mücadele'nin şehit ve gazilerini rahmetle anıyorum.
Sayın Başkan, 29 Ocak, Batı Trakya Türkleri Millî Direniş Günü'ydü. Yunanistan 1987’de “Batı Trakya'da Türk yoktur.” ve “‘Türk’ kelimesi iki toplum arasında düşmanlık çağrıştırıyor.” gibi düzmece kararlarla Batı Trakya Türklerine yönelik baskı politikalarını hızlandırmıştır. 1987’de Batı Trakya'da Gümülcine Türk Gençler Birliği ve İskeçe Türk Birliği bölgede Türk olmadığı gerekçesiyle kapatılmıştır. Batı Trakya Türkleri, varlıklarını korumak için 29 Ocak 1988’de mücadele başlatmıştır. Bu direniş, uluslararası hukuka aykırı olarak Türklüğün inkârı ve yok edilmesine karşı millî kimliğin ayağa kalkışıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Batı Trakya Türklüğünün haklı davası sadece Yunanistan'a değil, tüm dünyaya ilan edilmiştir. Bu önemli gün vesilesiyle, başta Doktor Sadık Ahmet olmak üzere, Batı Trakya Türklüğü mücadelesinde emeği geçen ve ebediyete intikal edenleri rahmetle anıyorum.
Sayın Başkan, bugün şarkıcı, besteci, söz yazarı Barış Manço'nun vefatının 24’üncü yıl dönümü. Barış Manço; Gülpembe, Dağlar Dağlar, Yaz Dostum gibi eserleri başta olmak üzere, şarkılarıyla yediden yetmişe bütün insanlarımızın gönlünde taht kurmuştu, örnek kişiliğiyle çocuklarımızın ve gençlerimizin “Barış Abi”si olmuş, başarılı müzik kariyerini milletine aşık bir vatansever olarak devam ettirmişti. Bu vesileyle, Barış Manço'yu rahmetle ve şükranla anıyoruz.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Biz teşekkür ederiz.
Sayın Beştaş, buyurun.
24.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Barış Manço’nun ölüm yıl dönümüne, Uluslararası Şeffaflık Örgütünün 2022 yılı raporuna, Siirt Belediyesindeki kayyum rejimine, fırın işçilerinin sorunlarına, KCK davası tutuklusu Pınar Işık ile Kübra Barutçu’nun infazının uzatılmasına ve hasta mahpusların bir an önce serbest bırakılması gerektiğine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben de Barış Manço'nun ölüm yıl dönümünde ailesine ve sevenlerine sevgilerimizi tekrar gönderiyorum ve saygıyla sevgiyle anıyorum.
Evet, Türkiye'deki yolsuzluk meselesi uluslararası endekslere girmeye devam ediyor. Uluslararası Şeffaflık Örgütünün -her yıl yayınlıyor 95 yılından bu yana- 2022 raporu da yayınlandı; 2021’de Türkiye 96’ncı sıradaydı, şimdi 180 ülke arasında 36 puan geriledi ve 101’inci sıraya geldi. Bu, daha çok yoksullaşma ve ülke ile geleceği çalınan insanlar anlamına geliyor.
Endeksle ilgili çok dikkat çekici bir açıklama yapıldı. Burada, Türkiye'nin Uluslararası Mali Eylem Görev Gücü tarafından 2021 yılında gri listeye alınmasının yanında Rusya-Ukrayna savaşı sonrası ülkeye giren kayıt dışı para miktarının arttığına ilişkin iddialar, yargının politikleşmesi, sivil toplum alanının daralması, muhalefetin yaşadığı baskılar ve AİHM kararlarına uyulmaması gibi etkenlerden dolayı Türkiye'nin düşüş yaşadığı kaydediliyor. Her gün bu sıralarda söylediğimiz gerekçelerin bir bölümü var. On yıl içerisinde en fazla düşüş gösteren ülke olma unvanını da kazandı. İşte, maalesef, cezasızlık ve bu sebepler ülkeyi bu hâle getirdi. Kamu kaynaklarının kullanımında da hesap verilebilirlik yok. Ve tabii ki tüm bu denge ve denetleme mekanizmasının olmaması, tek adam rejiminin yürürlükte olmasıyla doğrudan ilgilidir. Bu sonucu yaratan AKP ve MHP iktidarıdır.
Evet, kayyum rejimini sık sık hatırlatıyoruz. Kesif ve net bir kötülüktür kayyum rejimi. Benim vekili olduğum Siirt Belediyesinde de kayyumun yaptıklarını zaman zaman anlatıyoruz diğerleriyle beraber. Siirt Belediyesinde daha önce 54 işçiyi gerekçe göstermeden işten çıkarmakla gündeme gelen Siirt İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Hıfzullah Canpolat yeniden kayyum yardımcılığına getirildi. Bu, öyle bir hâl aldı ki Siirt'te köşe yazarlarınca “her işten anlar adam, kişi” diye artık espriye konu edilen bir mesele. Canpolat, işçilerin emeğiyle ve alın teriyle oynamış bir kişidir. Tüm Siirt halkı bunu biliyor. Zaten kayyum atanmış, Belediye Meclisi işlevsiz hâle getirilmiş ve gasp yöntemiyle tek imzayla çalışılıyor. Kayyumlar için liyakat şu anlama geliyor: Kimin ne kadar halka hakaret ettiği ve tabii ki ne kadar iş ve emek karşıtı olduğu ve yolsuzluk yaptığı meselesi. Siirt Belediyesi de kayyum tarafından borç batağına sürüklendi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yandaş atamalarla Belediye çökertilme aşamasına getirildi ve bu şahsın, zatın hangi vasfı olduğunu bilmiyoruz; Siirt halkı adına soruyor ve cevap bekliyoruz.
Sayın Başkan, diğer önemli bir mesele, fırın işçileri Türkiye'nin dört bir yanında itirazlarını ifade ediyorlar. Diyarbakır fırıncılarıyla da görüştüm, Bingöl fırıncıları da bunu yüksek sesle ifade ediyorlar. İş bıraktı Bingöl'deki fırıncılar ve sordum; maaşları genellikle asgari ücretin altında, genellikle sigortasız çalıştırılıyorlar ve haftada yedi gün çalışıyorlar bizlerin ekmeğini yapan, temin eden insanlar. Biz, fırın işçilerinin seslerine kulak verilmesini buradan da ifade ediyoruz ve taleplerinin, insanca çalışma koşulları yönündeki taleplerinin kabulünü istiyoruz.
Şimdi, birçok mesele var, kürsüden de anlatacağım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Geçen hafta cezaevi ziyaretim oldu, 2 kişiyi gördüm; bir kişinin hikâyesini anlatayım, sonra diğerlerini. Pınar Işık; KCK ana davasından tutukluydu, daha önce BDP Kadın Meclisi üyesi, kadın hakları aktivisti ve siyasetçi. KCK ana davasında, hani o “FETÖ'cü” dedikleri hâkimlerin verdiği dokuz yıllık bir cezadan dolayı bir yıllık bir cezası kalmıştı. Bu nedenle 20 Ocak 2020 tarihinde cezaevine girdi. Normalde Nisan 2021’de çıkması gerekiyordu, zaten tahliye edilmesi gerekiyordu fakat kendisine -bizzat görüştüm- ciddi bir pişmanlık dayatması var, kurula çıkmış ve bu pişmanlık dayatmasını kabul etmediği için 4 defa altışar ay infazı yakılmış. Düşünün, yargı kararı yok, hüküm yok, ceza yok “Sen niye pişman olmuyorsun?” diyor. Ya, bir siyasetçi niye pişman olsun?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bir kadın hakları aktivisti niçin pişman olsun? Yaptıklarının suç olmadığını biz de biliyoruz, o hâkimler, savcılar da biliyor ve bu pişmanlık dayatması yeni yargılama demektir, bu suçtur. Yani, artık cezaevleri yargı mekanizmasına dönüştü ve hâlâ Pınar Işık cezaevinde. Ya, iki yıl bir infazı uzatmak ne demek? Haksız yere hürriyeti tahdit etmek demek ve hem idaresiyle hem Bakanlığıyla hem iktidarla bunu, bu suçu bilerek ve isteyerek işliyorlar. Bu ve benzeri durumdaki tüm mahpusların bırakılması lazım.
Kübra Barutçu bunlardan biri; infazı yine tamamlanmış, elimizdeki veriye göre -aile aradı- yarın tahliye olması gerekiyordu fakat altı ay infazı yakılmış onun da. Sebebini sordum özellikle, şunu demişler: “Örgütten ayrılıp ayrılmadığına emin olamıyoruz.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – “Örgütten ayrılıp ayrılmadığına emin olmamak” ne demek ya? Cezaevinde, elinizin altında, fiziki yoksunluğu var; ceza almış, cezasını çekmiş, bitirmiş. Cezaevinde mi örgütle bağlantı kuruyor devlet, devlet mi aracılık ediyor? Böyle bir saçmalık olabilir mi? “Örgütten ayrılıp ayrılmadığını bilmiyoruz.” Herkesi zaten örgüt üyesi, terörist ilan ettiler. Kübra Barutçu'nun da bir an önce, yarın behemehâl çıkması gerekiyor. Bu, zorla insanları alıkoymaktır.
Bir tanesi Aliye Süer, sayımda kolaylık sağlamadığı için altı ay ertelenmiş. Zelal Fidan, yine altı ay; Emine Erol, üç ay… Rojin Durmaz ve Derya Ren çıplak aramaya karşı çıktığı için disiplin cezası almışlar ya, biri gazeteci.
Son olarak şunu söyleyeyim. Bir kadın mahpus var, ağır hasta mahpus.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bitiriyorum Başkan.
BAŞKAN – Evet, son sözünüzü alayım.
Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ağır hasta mahpus Semire Direkçi bağırsaktan 9 defa ameliyat olmuş cezaevinde; yirmi altı yıldır cezaevinde, iki yıl bağırsakları dışarıda yaşamış, ATK olumsuz rapor vermiş; katı yemek yasak, özel beslenme gerekiyor ve bunun yanında birçok hastalığı var ve hâlâ bırakılmadı. Hasta mahpuslar meselesi bu ülkede cezaevlerinde cinayete yol vermek, cinayete göz yummak ve cinayete imza atmak anlamına geliyor artık. Semire Direkçi de dâhil olmak üzere bu hasta mahpusların bir an önce serbest bırakılması talebimizi buradan da ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Özel...
25.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, gazeteci Abdi İpekçi ile Barış Manço’nun ölüm yıl dönümlerine, babasını kaybeden Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici’ye CHP Grubu olarak başsağlığı dilediklerine, Merkez Bankasının 2022 yılında 108 milyar dolar rezerv sattığına, Boğaziçi Üniversitesindeki eylemlere katılan gençlere verilen cezalara, Anayasa Mahkemesi Başkanlığına İrfan Fidan’ın getirilmeye çalışıldığına ve Merkez Bankasının Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’ye gönderdiği açık mektubun Cumhurbaşkanına gönderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü Abdi İpekçi’nin Mehmet Ali Ağca tarafından katledilişinin yıl dönümü. Gazetecilik mesleğini yüz akıyla yapmış, tarafsızlığından ödün vermemiş, yönettiği dönemde Milliyet’i Türkiye’nin en çok okunan gazetesi hâline getirmiş, pek çok gazetecinin yetişmesine öncülük etmiş, halkımıza gerçekleri anlatma gayesinden vazgeçmeyen, gazetecilik mesleği ilke ve ideallerinden asla ödün vermeyen Abdi İpekçi’yi bir kez daha saygıyla rahmetle ve minnetle anıyoruz.
Yine bugün aynı zamanda, şarkılarıyla, programlarıyla tüm yaş gruplarının, vatandaşlarımızın gönlünü, dünyanın dört bir yanında milyonlarca kişinin sempatisini kazanmış Barış Manço’nun ölüm yıl dönümü; Barış Manço’yu da saygıyla ve özlemle anıyorum.
Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Ankara Milletvekili Sayın Mustafa Destici’nin babası Ali İhsan Destici’nin dün akşam saatlerinde yaşamını yitirdiğini öğrendik. Kendisine Allah’tan rahmet, Destici ailesine de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak başsağlığı diliyoruz.
Sayın Başkan, dün Bloomberg’te bir haber vardı; haberi kanıtlamışlar, grafikle desteklemişler ve 2022 yılında Merkez Bankasının “arka kapı”dan 108 milyar dolar rezerv sattığını, döviz sattığını açıklamışlar. Lütfi Elvan’ın Bakanlığa geldiğinde bunu en aza indirdiğini ve istemediğini biliyoruz; bu da onun sonunu getirmişti. Lütfi Elvan’ın gitmesinden sonra, yeni dönemde Berat Bey’in çok benimsediği bu yöntemin, “arka kapı”dan dolar satma yönteminin sürdüğü ve 2022 yılında 108 milyar doların satıldığı ortaya çıkıyor. Aynı, 128 milyar dolarda olduğu gibi, bu satışların kayıtlarının, kime satıldığının, hangi gün, hangi dakika satıldığının açıklanması gerekirken açıklanmıyor. Bu karanlık süreci de… Dört ay sonra milletimizin oy verdikleri kabinlerden çıkarken perdeyi araladıkları anda bu sis perdesinin de aralanacağını biliyoruz ve bunların takipçisi olmaya bir kez daha söz veriyoruz.
Sayın Başkan, Boğaziçi Üniversitesindeki eylemler sırasında Rektör Naci İnci’nin makam aracının çıkışının geciktirilmesine ilişkin 14 sanığın yargılandığı davada savcı mütalaasını açıkladı. 1 sanık için yirmi beş, 1 sanık için yirmi üç, 12 sanık için yirmi bir yıla kadar hapis cezası talep ediyorlar; gencecik Boğaziçi öğrencileri için. İyi ki Parlamento idam cezasını kaldırmış…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İyi ki idam cezası kaldırılmış; kalkmasaydı, korkarız, savcı idamlarını talep edecekti. Bir üniversitenin geleneklerine aykırı olarak oranın öğretim görevlilerine, öğrencilerine, o üniversiteyle bağını koparmamış mezunlarına inatlaşarak rektör dayatan zihniyetin şimdi de bir barışçıl protestoyu, bir öğrenci eylemini, gençliğinde bu Parlamentodaki herkesin katılmış olabileceği bir protestoyu yirmi beş yıl hapisle cezalandıracak kadar gözleri dönmüş. Bunu da tutanakların önünde milletimize şikâyet ediyoruz.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın görev süresi doluyor Sayın Başkan. Anayasa Mahkemesi bir Başkan seçecek. İktidarın çok kıymet verdiği bir hukukçusu var: İrfan Fidan; biliyorsunuz, hülle yoluyla gelmişti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – HSK tarafından Yargıtaya yollandı, bir dosya okumadan Yargıtaydan Anayasa Mahkemesine getirildi. Şimdi, saraydan telefonlarla, HSK’den telefonlarla Anayasa Mahkemesi üyelerine İrfan Fidan için kulis yapıldığı, onun Başkanlığının talep edildiği söyleniyor. Biz, Anayasa Mahkemesini gereğinde kararları üzerinden sert eleştiriyoruz ancak yasama faaliyetlerinden sonra Anayasa’ya uygunluk denetimini yapan bir organın başına, bir mahkemenin başına, sarayın hüllesiyle gelmiş makbul bir hukukçusunun şimdi de kayyum gibi getirilmeye çalışılmasını, daha görevde iki yılı yeni doldurmuş üye için tarihte örneği yokken böyle bir çalışmayı ve bunun saray eliyle bir operasyona dönüştürülmüş olmasını ayıplamayı bırakın, milletimizin önünde, halkımızın önünde, bu çatı altında, Türkiye Cumhuriyeti’ne yaşatılabilecek en büyük ayıplardan bir tanesi olarak nitelendirdiğimizi ifade etmek isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Son olarak da Sayın Başkanım, Merkez Bankasının mektubunu konuşmak isterim.
Kanununun 42’nci maddesine göre “Banka, belirlenen hedeflere ilan edilen sürelerde ulaşılamaması ya da ulaşılamama olasılığının ortaya çıkması halinde, nedenlerini ve alınması gereken önlemleri Hükümete yazılı olarak bildirir ve kamuoyuna açıklar.” 2022 yılında Merkez Bankası enflasyon hedefi yüzde 5 iken TÜİK’in yarısını gizlediği rakamlarla yüzde 65 bir enflasyona sebep oldu, engel olamadı. Yani bu gizlenmiş hâliyle bile 12 kat, yüzde 1.200’e yakın bir sapma oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Merkez Bankası, Hazine Bakanı Sayın Nebati’ye 31 Ocak 2022 tarihinde 2 sayfalık bir açık mektup yolladı. Mektuba 2 tane itirazımız var. Bir: mektubun adresi yanlış, ne işi var Nebati’de? Bu mektubun kendisine değil, “Ekonominin sorumlusu benim, ben." diyen Cumhurbaşkanına gönderilmesi gerekirdi. İkinci itiraz: Mektupta, yüzde 5 hedefinin yüzde 1.200 oranında sapmasının nedenlerine ve bu yıl yüzde 5 hedefine nasıl ulaşılacağına yönelik tek bir satır yok, onun yerine saçma uygulamaların propagandası var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Son sözünüzü alalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bu mektup Cumhurbaşkanına hitaben yazılmalıydı ve şu 2 cümleden oluşmalıydı: “Enflasyon hedefimizi 2022’de olduğu gibi 2023’te de tutturamayacağız; sebebi sensin, sen, sen!” (CHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.
26.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, babası vefat eden Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici’ye başsağlığı dilediklerine, Barış Manço’nun ölüm yıl dönümüne, yeniden yapılandırmayla ilgili kanun teklifine, Merkez Bankasının piyasaya döviz satışının yönetmelikle yapılan bir düzenleme olduğuna ve Mehmet Sevigen’in bir televizyon programında sorduğu sorulara ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı, değerli dostumuz Sayın Mustafa Destici'nin babasının dün akşam vefat ettiğini öğrendik. Değerli büyüğümüz Ali İhsan Destici'ye Allah'tan rahmet, kederli ailesine de başsağlığı diliyoruz; mekânı cennet olsun.
Yine, Barış Manço, önemli bir sanatçı, değerli bir sanatçı. Çocuklarımız özelinde dünya çapında çok önemli konserler vererek ülkemizin tanıtımına katkı sağlayan sanatçımız Barış Manço’ya da Allah'tan rahmet diliyorum.
Dün, Plan ve Bütçe Komisyonunda yeniden yapılandırmayla ilgili bugüne kadarki yapılmış tüm zamanların en önemli yapılandırmasını içeren 24 maddelik kanun teklifini Değerli Komisyon Başkanımız ve üyelerimizin katkılarıyla gerçekleştirmiş olduk. Bugün, inşallah, Başkanlığa sunulduktan sonra gündemdeki yerini alacaktır. En yakın zamanda da bu kanun teklifini görüşme imkânı bulmuş olacağız. Bu kanun teklifinde, daha önce yapılan yapılandırmadan farklı olarak ilk defa adli ve idari para cezalarını gündeme aldık. Onun yanında, trafikte ehliyetleri iptal edilen 10 bin civarında vatandaşın ehliyetlerinin geri verilmesiyle ilgili düzenlemeye yer verdik. Yine, bu şekilde, puan cezası 5 ile 95 arasında olan 2,5 milyon kişiyi ilgilendiren puan silmeyle ilgili ilk defa yapılan bir düzenleme de inşallah, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu kabul ettiği takdirde hayata geçmiş olacak.
Yine, ilk defa, daha önce GSM operatörleriyle yapılan bir uzlaşma ve bankaların sistem içerisindeki ihaleyle başka kurumlara verdikleri 2.500 liraya kadar olan alacaklarının silinmesiyle ilgili düzenlemenin ardından, kamuya, vergi idarelerine 2 bin liraya kadar olan borçlarını silecek bir kanun teklifinin de dün Plan ve Bütçe Komisyonundan geçtiğinin müjdesini vermek istiyorum. Bundan faydalanacak toplam 7 milyon 616 bin kişinin vergi idarelerine 2 bin liraya kadar olan borçları resen, kendiliğinden silinecek. Vatandaşın büyük bir kısmının bu borçlardan da haberi olmadığından ancak ihtiyaç hasıl olduğunda veya icra takibi başladığında haberdar olduğu bir konuydu. 7 milyon 600 binden fazla insanı etkileyen bir teklifin de Genel Kurul gündemine geleceğini buradan kamuoyuna ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Biraz önce, Merkez Bankasının “arka kapı” dolayısıyla Bloomberg TV’de söylenen 100 milyardan fazla bir doların… Merkez Bankasının farklı bir şekilde döviz bozdurduğunu, piyasaya sattığını ifade ediyorlar. Bu, yönetmelikle yapılan bir düzenleme şeklindedir. Bu, daha önce de 2015-2018 yıllarında gerçekleşmiş bir husustur. Bu çerçevede şuna bakmak lazım: Bu süreçte, döviz fiyatlarının 2022’nin hemen hemen Mart ayından itibaren ya da Şubat ayından itibaren sabit bir şekilde seyir izlediği dönemde, Merkez Bankası, piyasadaki dövizi regüle edebilmek için, dövizin spekülasyonunu, dalgalanmasını önleyebilmek için ve enflasyonla mücadelede katkı sağlayabilmek için bunu yapıyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Biliyorsunuz, enflasyon oranı, tüketici fiyatları TÜİK açıklamasına göre yüzde 65 olduğundan Merkez Bankasının referans faizinin yüzde 9 seviyesinde olduğu ve kredi faiz oranlarının da yüzde 15-17 seviyelerinde, maksimum yüzde 19 seviyelerinde olduğu bir dönemin yaşanmasında çok büyük katkılarının olduğunu görüyoruz. On yıllık devlet borçlanma faizlerinin yüzde 10’un altında olduğu bir süreçte Merkez Bankasının bu yaptığı para politikasından kaynaklıdır.
Hani, bir dönem “128 milyar dolar nerede?” diye bir pankart açılıyordu. Cumhuriyet Halk Partisinin önemli isimlerinden, zamanında Bakanlık yapmış, bildiğim kadarıyla da Genel Sekreterlik yapmış Sayın Mehmet Sevigen’in bir televizyon programında bütçe görüşmeleri sırasında kamuoyuna sorduğu bir soru vardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – O soru da şuydu: "Korumasıyla, kendi partisine mensup eskiden milletvekili olmuş ama o anda milletvekili olmayan bir iş adamına bir çanta dolusu para gönderip döviz aldıran genel başkan kimdir?” Ben de buradan bütçe görüşmeleri sırasında bu soruyu sormuştum. O para ne kadardır, 128 milyar doların ne kadarlık kısmı o genel başkana gitmiştir, o genel başkan kimdir; bunları sormak gerekir diye düşünüyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Açıklarlarsa biz de mutlu olacağız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biz de seviniriz.
ORHAN SÜMER (Adana) – 10 bin dolar rüşvet alan siyasetçiyi ne tez unuttunuz, onu da söylemeniz lazım.
BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun.
27.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, babası vefat eden Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici’ye başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Sayın Mustafa Destici’nin muhterem babası Ali İhsan Destici’nin vefat ettiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Merhuma Allah’tan rahmet, Sayın Mustafa Destici nezdinde ailesine ve yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Usta…
28.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, babası vefat eden Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici’ye İYİ Parti Grubu olarak başsağlığı dilediklerine ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de Sayın Mustafa Destici’nin babası Ali İhsan Destici’nin vefatı nedeniyle bütün bir aileye taziye dileklerimi iletmek istiyorum. Cenab-ı Allah Ali İhsan Destici’ye rahmet eylesin; yakınlarına, sevenlerine ve Mustafa Destici Bey’e de başsağlığı ve sabırlar diliyoruz İYİ Parti Grubu olarak.
Teşekkür ederim.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akar’ın, Başkanlık Divanı olarak, babası vefat eden Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici ile ailesine başsağlığı ve merhuma da Allah’tan rahmet dilediklerine ilişkin konuşması
BAŞKAN – Evet, biz de Divan olarak Sayın Mustafa Destici’ye ve ailesine başsağlığı diliyoruz; merhuma da Allah’tan rahmet diliyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop ve beraberindeki parlamento heyetinin Pakistan Parlamentosu Başkanı Raja Pervez Ashraf’ın vaki davetine icabetle, Azerbaycan-Pakistan-Türkiye Üçlü Parlamento Başkanları toplantısına katılmak üzere 21-23 Şubat 2022 tarihlerinde Pakistan’a resmî ziyarette bulunmalarına ilişkin tezkeresi (3/2272)
BAŞKAN – Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 2 tezkeresi vardır, ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
30/1/2023
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Profesör Doktor Mustafa Şentop ve beraberindeki Parlamento heyetinin Pakistan Parlamentosu Başkanı Sayın Raja Pervez Ashraf’ın vaki davetine icabetle, Azerbaycan-Pakistan-Türkiye Üçlü Parlamento Başkanları toplantısına katılmak üzere 21-23 Şubat 2022 tarihlerinde Pakistan’a resmî bir ziyarette bulunması hususu 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 9’uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mustafa Şentop
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Tezkereyi oylarınıza…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN – Tezkereyi oylarınıza sunmadan önce Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun yoklama talebini karşılayacağım.
Sayın Özel, Sayın Sümer, Sayın Gürer, Sayın Gökçel, Sayın Emecan, Sayın Köksal, Sayın Tuncer, Sayın Yalım, Sayın Aytekin, Sayın Kayan, Sayın Kayışoğlu, Sayın Şevkin, Sayın Hakverdi, Sayın Güzelmansur, Sayın Şeker, Sayın Berberoğlu, Sayın Sarıaslan, Sayın Kılınç, Sayın Bakırlıoğlu, Sayın Sertel.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.23
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler (Devam)
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop ve beraberindeki parlamento heyetinin Pakistan Parlamentosu Başkanı Raja Pervez Ashraf’ın vaki davetine icabetle, Azerbaycan-Pakistan-Türkiye Üçlü Parlamento Başkanları toplantısına katılmak üzere 21-23 Şubat 2022 tarihlerinde Pakistan’a resmî ziyarette bulunmalarına ilişkin tezkeresi (3/2272) (Devam)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının tezkeresini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye-Bangladeş Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi’nin, Bangladeş Parlamentosunun davetine icabetle beraberinde Dostluk Grubu üyelerinden oluşan bir heyetle 6-10 Şubat 2023 tarihleri arasında Bangladeş’e resmî ziyarette bulunmalarına ilişkin tezkeresi (3/2273)
30/1/2023
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye-Bangladeş Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi’nin, Bangladeş Parlamentosunun davetine icabetle beraberinde Dostluk Grubu üyelerinden oluşan bir heyetle 6-10 Şubat 2023 tarihleri arasında Bangladeş’e resmî bir ziyaret gerçekleştirilmesi öngörülmektedir.
3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 6’ncı maddesi uyarınca Türkiye-Bangladeş Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Heyetinin anılan ziyareti gerçekleştirmesi hususu Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mustafa Şentop
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tezkere kabul edilmiştir.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, Samsun Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Erhan Usta tarafından, üniversite öğrencilerinin ekonomik nedenlerle okulu bırakmaması için burs verilen öğrenci sayısının ve burs miktarının artırılması için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla 17/1/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Şubat 2023 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
1/2/2023
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 1/2/2023 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Erhan Usta
Samsun
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Samsun Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Erhan Usta tarafından, üniversite öğrencilerinin ekonomik nedenlerle okulu bırakmaması için burs verilen öğrenci sayısının ve burs miktarının artırılması için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla 17/1/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 1/2/2023 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs.
Buyurun Sayın Örs. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; İYİ Parti grup önerisi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizi izleyen vatandaşlarımızı saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, üniversite öğrencilerinin birçoğunun üniversiteyi aile ve akrabalarından uzakta okuduğunu biliyoruz. Üniversiteli gençler yeni adım atmış oldukları öğrenim hayatlarında barınma, beslenme, sağlıklı yaşama, güven içerisinde hayat sürme gibi bireysel ihtiyaçlarını karşılamak zorundadırlar. Bu süreçte öğrenciler büyük zorluklar yaşamakta, ihtiyaçlarını karşılamak için başta aileleri olmak üzere çeşitli kaynaklara başvurmaktadırlar. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik şartlar, ortalama aylık geliri olan bir ailenin dahi çocuğunu üniversitede okutmak için yaşamsal ihtiyaçlarından ödün vermek zorunda olduğunu ortaya koymaktadır. Üniversite öğrencilerimize ailelerinin ayırdığı sınırlı bütçenin büyük bir kısmı da beslenme giderlerine dahi yetmemektedir.
Değerli arkadaşlar, yapılan araştırmalar devam etmek istemesine rağmen eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalan gençlerin okulu bırakma nedenlerinde ilk sırayı yüzde 48,1’le ekonomik nedenlerin aldığını göstermektedir. Ayrıca, üniversite öğrencisi sayısı 2020-2021 öğretim yılında önceki öğretim yılına göre 270.864 artmasına karşın burs verilen öğrenci sayısı sadece 30 bin arttırılmıştır.
Değerli arkadaşlar, 2022 yılında on iki aylık ortalama TÜFE yüzde 72,3 olarak gerçekleşmiş ancak burs tutarına sadece yüzde 30 zam yapılmıştır, başka bir deyişle öğrencilerin satın alma gücü yüzde 31,7 azalmıştır arkadaşlar. Dolayısıyla bu kayıplar dikkate alınarak 2023 yılı için beklenen yüzde 40 enflasyonu da telafi edecek yeni bir artışa ihtiyaç vardır. Ailesinden farklı bir şehirde üniversite okuyan öğrencilerimizin aile ziyareti için yapacakları harcamalar, barınma, şehir içi ulaşım ve kırtasiye giderleri gibi faktörlerde gerçekleşen zamlar göz önüne alındığında mevcut burs tutarının çok düşük kaldığını görüyoruz. Değerli arkadaşlar, üniversite öğrencilerimizin ekonomik nedenlerle okul terki yoluna başvurmaması için burs verilen öğrenci sayısı ile verilen burs ve öğrenim kredisi tutarının en az yüzde 72,31 oranında arttırılması ve okul terkinin temel nedenleri üzerinde çalışmalar yapılarak gerekli önlemlerin alınması amacıyla verdiğimiz bu önergeye desteklerinizi beklerim.
Son olarak da önemli saydığımız bir konuyu da sizlere arz etmek isterim. Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, Sayın Cumhurbaşkanı seçim tarihini 14 Mayıs olarak açıkladı. Biz “Bir an önce seçim kararı açıklayın.” dediğimizde “Seçim vaktinde olacaktır.” diyenler, nutuk atanlar şimdi seçimlere bu kadar az bir süre kala erken seçim kararı aldılar çünkü iktidar gençlerden, gençlerin oy kullanmasından korkuyor, gençlerin iktidarı sandığa gömeceğini görüyor. Okulların açık olduğu bir zamanda, hatta sınavların olduğu bir dönemde seçim yapmak başka ne anlama gelir ki? İktidar gençlere âdeta “Oy kullanmayın.” diyor. Öğrencilerimizin birçoğunun ikametgâhı okuluyla aynı şehirde değil yani seçim için memleketlerine dönmek zorundalar ama bu öğrencilerimizin oy kullanmak için memleketlerine gidip geri dönecek durumları yok, ailelerin de çocukların otobüs biletini dahi karşılayacak gücü yok.
Buradan ben gençlerimize de seslenmek istiyorum: Sevgili gençler, önünüzde 2 seçenek var. İlki; öğrenci belgesi ve kalınan yurttan konaklamaya dair belge alıp ilçe nüfus müdürlüğüne başvurmak, başvuru belgesiyle de ilçe seçim kuruluna gidip okuduğunuz ilde seçmen olmak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – İkincisi ise seçim günü memleketinize giderek daimî ikametgâhınızda oy kullanmak. Biz İYİ Parti olarak Türkiye'deki tüm gençleri parti gözetmeksizin bu durum hakkında bilgilendiriyoruz, gençleri oy kullanmaya teşvik ediyoruz
Bakın, buradan şunu söyleyeyim: Eğer gençlerimiz ilk seçenekteki süreci kaçırırlarsa hangi partiye oy vereceklerini gözetmeksizin ikametgâh adresinin bulunduğu şehre onları ücretsiz olarak getirip götürmeyi taahhüt ediyoruz. Bunun için de “sandigagidiyoruz.biz” adlı bir “web” sitemiz var, internet sitemiz var; arkadaşlarımız buraya, bu siteye müracaat edip formlarını doldurup taleplerini bize iletirlerse biz de kendileriyle iletişim kurup sandığa ulaşmalarını sağlayacağız. Cumhuriyetimizin esas sahibi gençlerimizin en kutsal haklarını kullanmaktan mahrum bırakılmasına asla ve asla müsaade etmeyeceğiz. Sandık nerede, biz orada olacağız. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul.
Buyurun Sayın Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de Genel Kurulu, Genel Kurulun sevgili emekçilerini ve ekranları başında bizleri izleyen sevgili yurttaşlarımızı, özellikle gençlerimizi buradan saygıyla selamlamak istiyorum.
Sayın Başkan, ekonomi ülkemizde en çok eğitimi vurdu desek yeridir. Çünkü bakın, ortaöğretimde, özellikle liselerde şu anda gençler örgün eğitimden koparak açık liseye kayıt yaptırıyorlar, bir taraftan da zorunlu çalışma hayatına atılmak durumunda kalıyorlar. Üniversitelere gelince, o daha büyük bir dert. Bugün, bakın, üniversiteyi kazandığı hâlde devlet üniversitesine 86.975 öğrenci kayıt yaptırmamış; vakıf üniversitelerinde 18.977 kişi yani toplam 105.952 öğrenci bölüm kazandığı hâlde okula kaydını yapmamış.
Sayın Başkan, bunun daha da önemlisi, bakın, tercih yapıp sıralamada ilk 50 binde olan tıbbı, ilk 80 binde olan diş hekimliğini, ilk 100 binde olan eczacılığı, ilk 125 binde olan hukuk fakültesini kazandığı hâlde kayıt yapamayan binlerce öğrenci var. Bunun en önemli nedeninin de ekonomik şartlar olduğu apaçıktır.
Bakın, ekonomi insanları, öğrencileri öyle vurdu ki öğrencilerin bugün aldığı burslar sadece yemeğe yani beslenmesine dahi yetmiyor. Bakın, birçok öğrenci yurt ücretini dahi ödeyemez durumda. Yurt ücretini ödeyemediği için yurttan atılan öğrenciler var. Bakın, öğrenciler eğer ailesinden uzakta bir yerde ise bir yıl boyunca ara tatil dâhil olmak üzere ailesinin yanına gidemiyor çünkü… Bakın, benim vekili olduğum şehirden, Antep’ten İstanbul’a okumaya giden bir öğrencinin Antep’e gelip gitmesi için 1.200 lira otobüs parası vermesi gerekiyor; bu mümkün değil. Bizim ülkemizde ülkeyi yönetenler üniversitenin başına ha bire çorap örüyorlar, öğrenciyi disiplinle yola getirmeye çalışıyorlar ama öğrenci nasıl okuyor, hangi koşullarda okuyor, bununla hiç ilgilenmiyorlar.
Bir diğer önemli nokta, lise öğrencisi gibi sadece sınıfa girip çıkılan bir yer değil üniversite.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
Üniversite nedir gerçekten? AKP zihniyetinin üniversite olgusunu anlamadığını düşünüyorum, sadece gidip meslek öğrenilen bir yer değil, üniversiteler kültürlenme, sosyalleşme, hayatı öğrenme mekânları; bunun için sosyal aktivitelere katılmaları lazım ama öğrenciler hangi parayla katılsınlar? Bakın, siz 1.250 lira burs veriyorsunuz ve bunu bir müjde gibi sunuyorsunuz. 1.250 lira, bir kez ailesinin yanına gidip gelmek için bile yeterli değil.
Değerli arkadaşlar, önergede belirtildiği üzere, bu öğrencilerimize destek vermeliyiz, okul hayatında tutmalıyız. Öğrencilerin, hele hele ortaöğretimi bırakarak iş hayatına katılmalarının önünü kapatmalı, onları eğitim sürecine dâhil etmeliyiz diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talep eden Ankara Milletvekili Sayın Ali Haydar Hakverdi.
Buyurun Sayın Hakverdi.
CHP GRUBU ADINA ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; İYİ Partinin üniversite öğrencilerine verilen bursların yetersizliği önergesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Üniversiteyi kazanan öğrenciler, maalesef, öncelikle, ekonomik sıkıntılar sebebiyle okullara kayıt yaptıramaz hâldeler. Geçmiş yıllarda boş kontenjan yüzde 2 iken bugün bu oran yüzde 12’ye yükselmiş durumda. Okula başlayan öğrenciler de benzer sıkıntılar sebebiyle, maalesef, okullarını yarım bırakmak zorunda kalıyor. Üzülerek belirteyim ki AKP iktidarında her geçen gün öğrencilerin sorunları artarak büyüyor. Üniversiteler niteliksizleştirildi ve içi boşaltıldı. Üniversiteyi kazanmak dert, okuyup bitirmek başka bir çile, bitirip işe girmekse neredeyse imkânsız hâle geldi. Bugün yurt yok, eve çıksan para yok, evler dünya parası olmuş, uçmuş. Bir öğün yemek zaten dünyanın parası; simit-peynir 10 lira olmuş. Aileni görmek istesen gidiş-geliş otobüs biletleri bin lirayı aşmış ve bu koşullarda değerli arkadaşlar, vatandaşlarımızın öğrencileri okutması neredeyse imkânsız hâle gelmiş. Evlat, anne-babaya yük olmaktan, anne-baba da evlatlarına harçlık verememekten utanır hâle geldi. En büyük hırsızlık ne biliyor musunuz? En büyük hırsızlık, gelecek hırsızlığı. Gençlerin geleceğini ve umudunu çalmak, bu ülkeye yapılmış en büyük ihanetlerden biridir. (CHP sıralarından alkışlar) Bugün pırıl pırıl gençler bu ülkeden gitmek istiyorsa, yerine hiçbir vasfı olmayan mülteciler ülkeyi istila etmişse bunun sebebi yirmi yıllık AKP iktidarıdır. Bugün öğrenciler yurt bulamıyorsa, karınlarını doyuramıyorsa, harçlıklarıyla geçinemiyorsa, sosyal ve kültürel etkinliklere iştirak edemiyorsa -ki buna yaşamak denirse- böyle yaşamaya mahkûm edilmişse bunun sebebi yirmi yıllık AKP iktidarıdır. Bugün hasbelkader üniversiteyi bitirip de hâlâ annesinin, babasının eline bakan, işsizlikten kıvranan gençlerimiz varsa bunun sebebi de yirmi yıllık AKP iktidarıdır.
Değerli arkadaşlar, bugün gençlerimizin çoğu gerçek anlamıyla burs sıkıntısı yaşıyor. Bu sıkıntıyı vatandaşın çocukları yaşıyor ama bu sıkıntıyı AKP ve yandaşları yaşamıyor. AKP ve yandaşlarına milyoncukluk bursçuklar veriyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – En son, AKP İl Kadın Kolları Başkanı Rabia Kalender’e, AKP Milletvekili Fatma Betül Sayan’a ve AKP Milletvekili Ravza Kavakcı’ya milyonluk burslar verdiniz ama vatandaşın yoksul çocuklarına bursları vermediniz. (CHP sıralarından alkışlar) AKP’nin yirmi yıllık özeti budur, işte AKP’nin özeti bu burslardır.
Değerli arkadaşlar, eğitim haktır, hem de kaliteli eğitim haktır. Bu ülkenin öğrencileri, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları huzur ve refah içinde, kaliteli okullarda okumalı ve iyi eğitimler almalı, dönüp ülkelerine hizmet edip ülkeyi aydınlığa taşımalıdır. Bunu sağlamak iktidarın birincil ödevlerindendir.
Umudunu çaldığınız, geleceğini çaldığınız gençler ilk seçimde sizden bunun hesabını soracak diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talep eden Sinop Milletvekili Sayın Nazım Maviş.
Buyurun Sayın Maviş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NAZIM MAVİŞ (Sinop) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Elbette ki hiçbir öğrencimizin ekonomik problemler nedeniyle eğitim sürecinin olumsuz etkilenmesine hiçbirimizin gönlü razı olmaz. Bu nedenle gençlerimize duyduğumuz inanç ve güvenin, sosyal devlet anlayışımızın bir sonucu olarak eğitimin ekonomik yükünü azaltacak, eğitime erişimi kolaylaştıracak birçok adımı attık, atıyoruz. Özellikle ilk ve ortaöğretimde burs alan öğrenci sayısını artırdık, bursların miktarını artırdık. Şartlı eğitim yardımı kapsamında ilk ve ortaöğretimdeki çocuklarımızın annelerine bugüne kadar 9 milyarın üzerinde ödeme yaptık. Ders kitaplarını öğrencilerimize ücretsiz dağıttık. Aynı şekilde, yardımcı ders kitaplarını da öğrencilerimize ücretsiz dağıtmaya başladık. Destekleme ve yetiştirme kurslarında öğrencilerimizin takviye eğitime ihtiyacı olanlarına ücretsiz ders verdik. Okullarımızı akıllı tahtalarla donattık. EBA aracılığıyla öğrencilerimizin internet üzerinden bilgiye erişimini ücretsiz ve kolay hâle getirdik. Tablet dağıttık, okullarımızın internet altyapısını güçlendirdik.
Aynı şekilde, üniversiteye erişimin maliyetlerini de azaltacak çok önemli adımlar attık. Üniversite sayılarımızı arttırmak bu adımlardan bir tanesi. Birçok faydanın yanında, ailelerin ve öğrencilerin yükseköğretim maliyetlerinin azaltılmasına da üniversite sayısının arttırılması önemli katkılar sağladı. Bugün illerimizdeki üniversitelerin öğrencilerinin yaklaşık yüzde 30’u kendi illerinden, önemli bir kısmı da çevre illerden gelen öğrencilerden oluşuyor. Böylece üniversiteye erişimin üzerindeki mali yükleri de azaltmış olduk. Harçları biz kaldırdık; yıllarca her siyasi partiden herkesin karşı çıktığı harçları bu ülkede 2012 yılında biz kaldırdık. Artık bu ülkede harç ücretini ödeyemediği için üniversite eğitimiyle ilişiği kesilen öğrencilerimiz yok elhamdülillah. Öğrencilerimizin, üniversite öğrencilerimizin burs ve kredi miktarlarını arttırdık. Burs ve kredi alan öğrenci sayımızı 1,5 milyona çıkardık. 100/2000 Doktora Bursu’yla doktora yapacak öğrencilerimizin burs imkânını arttırdık. TÜBİTAK burslarıyla, YÖK temel bilim burslarıyla öğrencilerimizi destekledik. Tıp ve diş hekimliği fakültelerinin son sınıf öğrencilerine intern döneminde net asgari ücret tutarı kadar ücret ödenmesini başlattık. Bütün bunların yanı sıra, yurt kapasitemizi 190’dan 800’e çıkardık; yatak kapasitemizi de 182 binden 850 binlere kadar çıkardık. Öğrencilerimize yurtlarda sabah kahvaltısı ve akşam yemeklerinde kullanmak üzere beslenme yardımı verilmekte, sabah kahvaltısı ve akşam yemekleri öğrencilerimize ücretsiz sunulmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.
NAZIM MAVİŞ (Devamla) – Yurtlarımızın konforunu, kalitesini artırdık. Böylelikle, öğrencilerimizin yurtlarda her türlü sosyal imkândan yararlanacağı bir ortamı öğrencilerimize sağlamış olduk.
Bakın, bugün Avrupa’da bazı ülkelerdeki yurt kapasitelerini sizlerle paylaşmak istiyorum, yatak kapasitesini söylüyorum: İspanya’da 91 bin, Almanya’da 291 bin…
ERHAN USTA (Samsun) – Ya, oransal önemlidir. Öğrencisi ne kadar?
NAZIM MAVİŞ (Devamla) – …Fransa’da 365 bin, İngiltere’de 550 bin…
ERHAN USTA (Samsun) – Öğrencisi ne kadar?
NAZIM MAVİŞ (Devamla) – …Hollanda’da 113 bin, Türkiye’de sadece kamunun sunduğu yatak kapasitesi 800 bin.
ERHAN USTA (Samsun) – Bu kadar mukayese yapıyorsun işte, çap bu. Ayıp ya!
NAZIM MAVİŞ (Devamla) – Özel, kamu ve üniversitenin toplam sunduğu yatak kapasitesi ise 1 milyon 100 binin üzerinde.
ERHAN USTA (Samsun) – Onların 10 katı üniversite öğrencisi var Türkiye’de.
NAZIM MAVİŞ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, iktidarlarımız döneminde eğitimin öğrencilerimiz üzerindeki maliyetini azaltacak her adımı attık ve her seçimde gençlerimiz bütün bu yaptıklarımızın karşılığı olarak Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a ve AK PARTİ’mize güçlü destek verdi. 14 Mayısta da öğrenciler de her birinize bir kere daha 1950 14 Mayısında olduğu gibi “Yeter!” diyecek ve “Söz de karar da gelecek de milletin.” diyecek.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Sinop Milletvekili Nazım Maviş’in İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım “Yeter! Söz milletindir!” sözü muhalefetteki partiye, akıma destek ve iktidara itiraz sözü.
NAZIM MAVİŞ (Sinop) – Sizin faşizminize karşı, sizin faşizminize. Bekaroğlu’nu dinleyin, Bekaroğlu’nu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 1950 seçimleri Demokrat Parti için bir zaferdir, siyaseten CHP için bir yenilgidir ama İsmet Paşa “Şüphesiz, benim şahsımın en büyük yenilgisi ama Türkiye demokrasisinin zaferidir.” demiştir. (CHP sıralarından alkışlar) Bu erdemli davranış artık Türkiye'de iktidarın seçimle değiştiğinin ispatıdır, tescilidir. O günden bugüne seçimle gelenin seçimle gidip gitmeyeceği konusunda hiçbir şüphe olmamış, istisnası Türkiye'ye yaşattığınız bu dört yıllık faşizm dönemidir. (CHP sıralarından alkışlar)
NAZIM MAVİŞ (Sinop) – Sizin faşizminize karşı söylenmiştir “Yeter! Söz milletin!” Bak, Bekaroğlu bile faşizminizi söylüyor. Dönüp de sen kendi tarihine bak Özgür Bey, faşizm senin tarihinde.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ Parti Grubunun, Samsun Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Erhan Usta tarafından, üniversite öğrencilerinin ekonomik nedenlerle okulu bırakmaması için burs verilen öğrenci sayısının ve burs miktarının artırılması için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla 17/1/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Şubat 2023 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - İYİ Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Sayın Yalım…
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, EYT sorununa ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yıllardır uğraştığımız, emek verdiğimiz EYT yani emeklilikte yaşa takılanların sorunu en sonunda Meclise geldi ancak taslakta EYT'li vatandaşlarımız yine mağdur ediliyor. Kademeli prim şartı kesinlikle kaldırılmalı. Sigortalı ile BAĞ-KUR’lu arasında uçurum gibi bir fark var. Anayasa'nın eşitlik hakkına bile aykırı bir durum oluştu. BAĞ-KUR’lular bu memleketin güvenlik kurumuna değil de Yunanistan'ın güvenlik kurumuna mı ödeme yaptılar? İşveren işçi çalıştırdığı için cezalandırılıyor. Aynı şekilde staj mağdurları var. Yine, aynı şekilde muhtarlarımız, polislerimiz gibi birçok çalışmış olan vatandaşlarımız mağdur durumdalar. Gelin, tüm EYT'lileri eşit konuma getirip haklarını verelim diyorum; tüm haklarını tekrar kazandırıp vatandaşlarımızı sevindirelim.
BAŞKAN - Sayın İlhan…
31.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, MEDAŞ işçilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir) - Ülkemizde emeğin hakkını alabilmesi zorlu süreçler gerektirmektedir. Yaklaşık 1.700 MEDAŞ işçisi enflasyonun yüzde 100’leri aştığı bir ortamda 2021 yılındaki sözleşme hükümlerinin üzerine sadece yüzde 7,5 gibi ekonomik gerçeklerden uzak bir iyileştirme alabilmişlerdir. Kamudayken ağır ve tehlikeli iş kapsamında olan MEDAŞ işçileri özelleştirme sonucu kapsam dışında tutulmuşlar ve maaşları asgari ücret seviyesine gerilemiştir. İşçilerimizin yemek parasının 110 lira olması, banka promosyonundan yararlandırılmaları, bin lira yakacak yardımı almaları ve maaşlarının en az 2 asgari ücret seviyesine çıkarılması gibi talepleri işverence ısrarla kulak ardı edilmektedir ama artık işçilerimizin dayanacak güçleri kalmadığını buradan belirtmek isterim. Bakınız, tasarrufu işçinin alın teri ve evine götürdüğü ekmekten yapmaya kalkarsanız ve üstüne de işsizlikle tehdit ederseniz bunun hesabını zamanı geldiğinde mutlaka verirsiniz. Buradan MEDAŞ yetkililerine sesleniyorum...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Gökçel...
32.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, süt üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Süt üreticisi inim inim inliyor, yem alamıyor, hayvanını besleyemiyor, sattığı sütten de para kazanamıyor. Süt üreticisi bu hâldeyken Ulusal Süt Konseyi toplanıyor ama çiğ süt tavsiye fiyatını değiştirmiyor. Gıda konseyi, süt üreticisine derman olmuyor. Yıllardır “Süt üreticisi zarar ediyor.” diyoruz, iktidar besicinin sesini duymuyor. Pazartesi günü açıkladığımız ortak politikalar mutabakat metninde süt üreticimize derman olacak politikalarımızı paylaştık. Mayıs ayında kazanacağımız seçimle birlikte hayvan üreticilerimizin envanterini oluşturacağız. Süt Üreticileri Birliğini, kooperatifleri aktif hâle getireceğiz. Süt fiyatını süt üreticileri belirleyecek. Süt üreticisine, et üreticisine hak ettiği desteği mutlaka vereceğiz. Çiftçiyi, besiciyi, üreticiyi destekleyerek nefes aldıracağız.
Teşekkür ederim.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Mardin Milletvekili Pero Dündar ve arkadaşları tarafından, nepotizm sonucu ortaya çıkan kadrolaşma ağının yarattığı tahribatın önüne geçilmesi amacıyla 31/1/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Şubat 2023 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
1/2/2023
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 1/2/2023 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Meral Danış Beştaş
Siirt
Grup Başkan Vekili
Öneri:
31 Ocak 2023 tarihinde Mardin Milletvekili Pero Dundar ve arkadaşları tarafından, nepotizm sonucu ortaya çıkan kadrolaşma ağının yarattığı tahribatın önüne geçilmesi amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan (23730 grup numaralı) Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 1/2/2023 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden Batman Milletvekili Sayın Necdet İpekyüz.
Buyurun Sayın İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Nepotizm… Bizi dinleyenler diyecek ki: “Bu kavram nedir, HDP bunu niye getirdi?” Nepotizmin anlamı, aslında, günlük yaşamımızda her gün karşılaştığımız bir problem. Nedir? “…”[(*)] Anlatayım, nepotizm şudur: Kayırmacılık; akrabaya, yandaşa, partiliye, hemşehriye dayı olmaktır, dayıcılık yapmaktır. Türk Dil Kurumu bile bunu böyle tanımlamaktadır. Hani bir yere girmek için, bir yere başvurmak için bir eril dille derler ya: “Dayın var mı yok mu?” Ve bu şekilde bugüne kadar gelmiştir. “Geçmiş dönemlerde de yok muydu?” diyecekler. Hep meşru görmeye… Sorun geçmişte değil, şeffaflıkla bu işin olmaması konusunda ısrar edenler bunu artık yaşamın her parçasına getirmişlerdir. Ve öyle bir hâle geldi ki bürokraside rutin işlerinizi bitirmek için bile neredeyse bir yandaş, bir akraba, bir dayı bulmak zorundasınız. Hani adalet, hani hakkaniyet? Yok. Liyakat mı var? Yok. Nedir? Akraba olacaksın, eş dost olacaksın, partili olacaksın, mezhebime uygun olacaksın, hatta hatta bölgemden olacaksın; buna yönelik atamalar, torpiller makam, mevki sahipleri tarafından uygulanmakta. Tanıdığın yoksa sürünüyorsun, tanıdığın yoksa perişan oluyorsun, tanıdığın yoksa yurt dışına gitmek için çareye başvuruyorsun. Gençler umutsuz -az önce de gençlerle ilgili konuşuldu, reddedildi- gençler gelecekle ilgili kaygılı, gençlerin dayısı yoksa, torpili yoksa herhangi bir işe giremiyor. Bitirdiğin okul mu, bildiğin yabancı dil mi, hatta hatta hazırlanan KPSS’deki başarın mı? Hayır, bir dayın olacak, dayın da iktidardan yana olacak, torpilin olacak. “Hamilikart yakınımdır.” süresi bitti, açıkça gel, gir diye... Nedir peki? Bir taraftan bu nepotizm dışında… Ya, Türkiye’yi artık vekâletlerle yönetiyorsunuz, birçok yerde vekil yöneticiler söz konusu, vekil yöneticilerin hiçbir vasfı yok. Bir taraftan yetenek yok, hiç yetenek olmadığı gibi eğitim düzeyi, becerisi hiç dikkate alınmıyor; yakınının gelip yerleştirilmesi, yabancı dil yok. Öyle süreçler oldu ki yabancı dili olmayanlar yabancı dille ilgili sınavlarda jüri üyesi oldu, üniversitelerde insanlara kadro vermeye çalıştılar ve tarz şuna dönüştü; kafakol ilişkisiyle bürokrasiyi yönetme, bürokrasiyi tüketme ve bunun karşılığı da giderek bir çürümeye dönüştü. Ve siz, liyakati sadakate dönüştürdünüz, liyakatin yerine sadakat istediniz: “Bana bağlı olanlar umutlu olabilir, mutlu olabilir.” Diğerleri hiç sizi ilgilendirmiyor, onların güvenleri söz konusu değil. Öyle bir hâle getirdiniz bu nepotizmi, bu kafakol ilişkisi, eş dost atamaları mizahta, skeçte söz konusu. Siz bugün sosyal medyadan izlerseniz, birçok oyunda insanların torpil aracılığıyla nasıl yerleştirildiklerini göstermekte. Bürokraside işin bitmemesi ve çürüme giderek artmakta.
Birçok ülkede düzenleme yapılıyor; etik açıdan, liyakat açısından, nitelik açısından düzenleme yapılıyor, şeffaflık getiriliyor ama Türkiye’de tam tersine, giderek yok ediliyor.
Örnekler: Ya, Soma katliamı hepimizin vicdanını sızlatıyor. Soma katliamında tekme atan Özel Kalem Müdür Yardımcısı şu anda Frankfurt’ta Ticari Ataşe. Ya, hiç mi vicdan yok? Bu mudur?
Bir diğeri, Bingöl. Burada söyledik, Plan ve Bütçe Komisyonunda söyledim, Bakana söyledim, teker teker, isim isim. Ya, her yıl kurayla 36 işçi alınırken, e-devlet üzerinden sonuçları açıklamışlar, e-devlet üzerinden… Ya, AKP ilçe kadın kolları başkanı yerleşmiş, AKP ilçe başkanının yeğeni yerleşmiş, eski il başkanının oğlu yerleşmiş. E-devlet yayınlamış, e-devlet, itiraz edemiyorlar. Hatta, hatta, mülakata hiç girmeyen birisi atanmış. Soru önergesi verdim, hiç cevap veremiyorlar. Bu açıkça, Bingöl gibi işsizliğin, yoksulluğun yüksek olduğu bir yerde bunu engellemektir.
Bir diğeri, Batman mesela, kayyum örneği vereyim ya. Batman kayyumunun bir görevi de özel kaleme birisini getirecek, iki üç ay çalıştıracak, tak diye memur kadrosuna atayacak. Siirt’ten gençlik kolları başkanını getirip, memur gibi atayıp özel kaleme yerleştiriyor, memurluk yolunu açıyor. Kayyumları zaten gasbettiniz, memurluk için bir kolaylığa dönüştürdünüz; mülakatmış, sınavmış, tümüyle bir…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hasankeyf… Ya, tarihini, doğasını, her şeyini yok ettiniz. Hasankeyf’in AKP’li Belediye Başkan Vekili, Adalet ve Kalkınma Partisinin Belediye Başkan Vekili diyor ki: “İlçe Başkanının ve Belediye Başkanının 30 yakınını işe yerleştirdiler. Ben dayanamıyorum, istifa ediyorum.” Bir şey mi yaptınız? Herhangi bir şey yapmadınız.
Üniversiteler… Bitirdiniz. Üniversitelerde artık insanlar kadro açarken isim veriyor, onları yerleştiriyorsunuz. Artık dekanlar, yöneticiler eşlerini, akrabalarını, yeğenlerini getirip oturtuyorlar; hiç buna ses yok.
Ya, Ayşe Minaz Van'da -gasbettiğiniz makama- dedi ki: “Öğretmenim, sen benim kalem çalmamı, silgi çalmamı engelliyordun; olmaması gerekiyordu. Sen bu makama oturarak en büyük hırsızlığı yaptın.” Şu anda da siz bütün makamları işgal ederek en büyük ahlak dışı kuralları uygulamaya çalışıyorsunuz. Dayısı olmayan, akrabası olmayan, partili olmayan bir yere gelemiyor. Türkiye'deki bütün bakanların dışında, valilerin dışında, kaymakamlar bir bölgede… Hiç mezhebine, etnik kökenine bakılmıyor, bunun araştırılması lazım.
Saygılarımı sunuyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına söz talep eden Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik.
Buyurun Sayın Çelik.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizdeki yaygın nepotizmi konu alan HDP'nin Meclis araştırma önergesi üzerine İYİ Parti Grubumuz adına düşüncelerimi arz edeceğim.
Değerli arkadaşlar, bugün toplumun kanayan bir yarasını görüşüyoruz. Devlette ciddiyet bırakmayan, adaleti yerle bir eden, liyakati mumla aratan tek adam rejiminin ülkeyi sürüklediği çukurun hepimiz farkındayız. Gencecik evlatlarımız, işsizliğin, çaresizliğin, umutsuzluğun pençesinde kıvranırken devlet kadroları sarayın yakın çevresine âdeta peşkeş çekilmektedir. Biz “liyakat” dedikçe biati seçenler, biz “Yeter!” dedikçe hep daha fazlasına göz dikenler bu ülkede nepotizmi moda kılmıştır değerli arkadaşlarım.
Kadim devlet geleneğimizde ve cumhuriyet tarihimizde eşi benzeri görülmedik bir şekilde dışlayan, yok sayan, ötekileştiren bir devlet idaresi bugüne kadarki tüm kazanımlarımızı da yerle bir etmiştir. Devletimizin bütün kurumlarında, bakanlıklarda, bağlı kurumlarda, üniversitelerde kadroların nasıl dağıtıldığı ortadadır. Kişiye özel ilanların, şaibeli mülakatların, yandaşçılığın, adam kayırmanın ne devlet geleneğimizde ne kanunlarımızda ne dini inancımızda ne de ahlaki değerlerimizde yeri yoktur.
Değerli milletvekilleri, devletin ayrım gözetmemesi anayasal bir hükümdür. Anayasa’nın 10’uncu maddesi herkesin kanun önünde eşit olduğunu; hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamayacağını hükme bağlamıştır. Ancak AKP, devleti fethetme şehvetiyle bütün kurumlarına saldırmış, liyakati ve ehliyeti bir kenara bırakmıştır; nerede dost, ahbap, akraba varsa kamuya tıka basa doldurmuştur. Bu da kurumların adaletli çalışmasını engellemiş, derin sızlanmalara yol açmıştır, ayrıca büyük yolsuzluklara da temel teşkil etmiştir. Kendinden olmayanlara hiçbir hakkı, fırsatı reva görmemek ne büyük körlüktür, ne büyük bir ilkelliktir arkadaşlar. Unutulmamalıdır ki devlet kimsenin tapulu malı değildir, devlet 86 milyon yurttaşımızın tamamına aittir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Bu duygu ve düşüncelerle devlette ciddiyeti, adaleti, liyakati ve merhameti yok edenlere bütün bu değerleri yeniden tesis edeceğimizi hatırlatıyor, hepinize teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talep eden Balıkesir Milletvekili Sayın Ensar Aytekin.
Buyurun Sayın Aytekin. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENSAR AYTEKİN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konumuz, kamuda liyakat, Türkiye’de son yirmi yılda devlet yönetiminde unutulan en önemli kavram. Devlet kurumu nasıl yozlaşır? Eğer hayvanat bahçesi müdürünü TÜBİTAK’a daire başkanı yaparsanız, cayır cayır yanan ormanı söndürmek için Cumhurbaşkanından onay beklerseniz, “Okumuş insan görünce asabım bozuluyor.” diyeni YÖK Denetleme Kuruluna atarsanız, bir günlüğüne kuvvet komutanı olanı Genelkurmay Başkanı, yirmi günlüğüne Yargıtayda hâkim yaptığınızı Anayasa Mahkemesi üyesi yaparsanız, milletvekili olarak Cumhurbaşkanının ayakkabısını yalamaktan çekinmeyeni seçerseniz devlet kurumları yozlaşır, erir, geriye çürümüş bir sistem kalır. (CHP sıralarından alkışlar) AKP’liler yirmi yılda bir dönem Fetullahçı terör örgütüne her istediklerini verdiler. Son beş yılda aynı yolu MHP’yle birlikte yürüyorlar.
Bakın, yarın İçişleri Komisyonunda bir teklif görüşülecek ve teklifin son maddesiyle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına 20 uzman yardımcısı alınacak ve bu alım yapılırken de “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca uygun görülenler.” diye bir şarta bağlanmış. Bu 20 kişi kim mesela? Yani gidiyorlar ama gitmeden önce hâlâ kurumları kendilerine yakın kişilerle doldurmak istiyorlar. El insaf ya! Bıkmadınız mı, doymadınız mı? (CHP sıralarından alkışlar) Mesela, Meclise sunulan TÜRKSAT Sayıştay Raporu’na bakalım; Yönetim Kurulu üyeleri arasında Cumhurbaşkanı Başdanışmanı İbrahim Kalın da var ve rapora göre huzur hakkını da almış. Şirkette aralarında İbrahim Kalın'ın da olduğu 8 kişiye 2021 yılında toplam 2 milyon 716 bin TL ödeme yapılmış. Ya, Allah'tan korkun, İbrahim Kalın TÜRKSAT Yönetim Kuruluna girecek ama binlerce mühendis atanmak için bekleyecek. Bu mudur adalet? Biz bu düzene artık “Yeter.” diyeceğiz, kamuda mecburi alanlar dışında mülakatı kaldıracağız, liyakati tesis edeceğiz, kimse “Benim arkamda dayım var.” diyemeyecek, “Ben devletime güveniyorum.” diyecek. O güne kadar da liyakatsiz bir şekilde atanan kim var kim yoksa ortaya çıksın istiyor, araştırma önergesini destekliyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Ahmet Zenbilci.
Buyurun Sayın Zenbilci. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ZENBİLCİ (Adana) – Sayın Başkan, çok kıymetli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
Bugün, biraz Latince kökenli olarak verilmiş bir grup önerisiyle, nepotizm, diğer adıyla “adam kayırmacılık” siyasi literatürdeki “Hamilikart yakınımdır.” ifadesiyle neşvünema bulmuş olan önemli bir konuyu gündeme taşımışlar. Doğrusu, hem şahsım adına hem grubum adına şunu ifade etmek isterim ki bu tür bir çalışmayı ya da böyle bir yöntemi ve usulü asla kabul etmemiz mümkün değildir, bunun doğru olarak algılanması doğru değildir. Peki, Sayın Başkanım, “Doğru değil de niye böyle yapıyorsunuz?” diye soru sorabilirsiniz içinizden. Arkadaşlar, bunu şöyle ifade edeyim: Ben muhalefette bulunan arkadaşlara bazen şaşkınlıkla bakıyorum, toptan bir reddiyeciliği kabul etmiş durumdalar. AK PARTİ hükûmetleri ne yaparsa yapsın “Hepsi yanlış, hiçbir şey doğru değil, hiçbir şeyin anlamı yok, her şeyi hileli yapıyorlar, her şeyi hurdalı yapıyorlar, hep kendi adamlarını girdiriyorlar, hep ‘Bu girsin.’ istiyorlar...” Yok arkadaşlar böyle bir şey ya! Ben belediye başkanlığı yaptım, kamu bürokrasisinde otuz yıldan fazla çalıştım yani anladığınız manada hiç böyle bir şey yok.
Liyakat-sadakat endişesini ifade etti arkadaşlarımız. Liyakat şudur: Liyakat, kişinin o konudaki yeterliğidir.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Kaç milletvekilinizin pasaport yasağı var Sayın Vekil? Kaç vekilinizin pasaportu tahdit altında?
AHMET ZENBİLCİ (Devamla) – Eğer bir kimse bir konuda yeterliyse o yeterliliğiyle ilgili, onun birisini tanıyor olarak o kuruma geliyor olmasında, bunda ayıplanacak ve ötekileştirilecek bir durum söz konusu değildir. Dolayısıyla, arkadaşlarımızın hepsi milletvekili referansıyla girmiş… Ya, kamunun binlerce üst yönetimi vardır. Eskiden müsteşarlık vardı; şimdi bakan yardımcılıkları, genel müdürlükleri, daire başkanlıkları, şube müdürlükleri, belediye başkanlıkları, genel sekreterlikler var.
KEMAL PEKÖZ (Adana) – Uzmanlık alanlarına göre yapın bari. Kayırın, kayırın da hiç olmazsa öyle kayırın ya!
AHMET ZENBİLCİ (Devamla) – Bunların hepsinin siyasi referansla girmesi mümkün değil. Bir de kanunun amir hükümleri var.
KEMAL PEKÖZ (Adana) – Siz kanun da mı biliyorsunuz(!) Vay be(!)
AHMET ZENBİLCİ (Devamla) – Kişinin eğitimi, yaşı ve bu konudaki çalışmaları; hepsi önemli şeylerdir ve bunlarla birlikte ancak atama yapılabilir.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Hayvanat bahçesinin müdürünü TÜBİTAK’a atamıştınız en son değil mi?
AHMET ZENBİLCİ (Devamla) – Ne olur, bir konuyu araştırırken ciddi bir konuyu sulandırmaya, ciddi bir konuyu, böyle, geçiştirerek, “Efendim, bu konuda yapalım; kayırmacılık, adamcılık...”
AK PARTİ siyasi hayatında üç tane temel kırmızı çizgimiz var bizim: Bir; etnik milliyetçilik, dinî milliyetçilik ve bölgesel milliyetçilik bizde yok. Bizim kimseyi dininden, ırkından, dilinden dolayı ne kendi safımızda ne karşımızda tutmamız söz konusu değildir. Bu millet, kim, neyi hak ediyorsa ancak o şekilde oraya gelir. AK PARTİ hükûmetleri yirmi yıldır, bugün buradaysa bu millet kendisini tek tek, adım adım takip ettiği için, başarı hikâyeleri yazdığı için, başarıdan başarıya koştuğu için bugün siyasi iktidardadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KEMAL PEKÖZ (Adana) – O da bitti artık ya, o da kalmadı.
BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.
AHMET ZENBİLCİ (Devamla) – Elbette sizler diyebilirsiniz ki: “Gitti, gidiyor, geliyor gelecek olan.” Bunu en iyi millet biliyor, bunu en iyi millet takdir edecektir ve milletimiz kendisine hizmet edeni, kendisine değer vereni, kıymet vereni elbette baş tacı yapacaktır, elbette gönlünü alanı yapacaktır. Gönüllerde taht kurmak, öyle, söylemlerle, eylemlerle değil, hakikaten samimi olarak, kendinle birlikte hareket ederek ancak olur. Onun için biz sadakati de önemsiyoruz liyakati de.
KEMAL PEKÖZ (Adana) – Sadakati önemsediğiniz kesin.
AHMET ZENBİLCİ (Devamla) – Çünkü bu millete, bu devlete, bu insanlığa sadakat yakışır, çünkü sadakati olmayanın bu ülkede iş başarı hikâyesi de olması asla mümkün değildir.
Bu duygularla önergenin reddi için oy kullanacağımızı ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo!” sesi, alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Beştaş…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Hatip, yani birçok şey söyledi ama sataşma olarak böyle ciddi bir konuyu sulandırma şeklinde nitelendirdi, sataştı. Açıkça sataştı yani.
BAŞKAN – Buyurun.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Adana Milletvekili Ahmet Zenbilci’nin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doğrusu nepotizm konusunda hatip iyi bir giriş yaptı, “Önemli bir konu.” dedi. Ben de ilk defa bir itiraf mı gelecek dedim acaba fakat hemen sonraki cümlelerde her zaman yaşadığımız gibi hayal kırıklığı yaşadım. Ya, şu anda YSK Başkanı ile Sayıştay Başkanı kardeş değil mi? Yanlış mı biliyorum acaba? Türkiye'ye soruyorum: Türkiye'de 2 kardeş dışında bu kadar önemli 2 kurumun başında başka bir vatandaş yok mu? Sadece örnek olarak söylüyorum. Aile Bakanlığında genel müdür; iki yıllık mezun bir zat -ismini vermeyeyim kişilik hakları için- niye genel müdür? Örnek, sadece örnek: Benim vekili olduğum ilin Eruh ilçesinde bütün kurumların müdürlükleri ve başkanlıkları -yine isim vermeyeceğim, soy isim- Belediye Başkanının bütün akrabalarında. Pervari'de -geçen ay ziyaret ettim- sordum: “Ya, burada Millî Eğitim Müdürü kim, işte kalem müdürü falan?” Hepsi Belediye Başkanının akrabası.
İSMAİL KONCUK (Adana) – İsim benzerliğidir o!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Yani isim benzerliği mi var gerçekten, bilmiyorum. Sizin Vekiliniz Zehra Taşkesenlioğlu -elimde not var- bütün ailesi orada yetkili. Necmettin Taşkesenlioğlu, Erzurum Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Şube Müdürü. Zeynep Hanım, Erzurum Atatürk Üniversitesinde Bilgi İşlem Daire Başkanlığında çalışıyor. Muhammed Yasin Taşkesenlioğlu, Atatürk Üniversitesinde öğretim görevlisi. Nagihan Aksakal Taşkesenlioğlu, Yaser Taşkesenlioğlu, Profesör Doktor Taşkesenligil -bu, “gil”- ve devam ediyor.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Bütün aile maşallah!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Zamanım yok. Ya, bu ülkede, Erzurum'da başka liyakatli insan yok mu? Siz koca bir ilde, koca ilçelerde, illerde liyakati bitirdiniz; torpili, kayırmacılığı, nepotizmi dibine kadar işletiyorsunuz. (HDP sıralarından alkışlar)
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Mardin Milletvekili Pero Dündar ve arkadaşları tarafından, nepotizm sonucu ortaya çıkan kadrolaşma ağının yarattığı tahribatın önüne geçilmesi amacıyla 31/1/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Şubat 2023 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grup önerisini...
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – ...oylarınıza sunmadan önce Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun yoklama talebini karşılayacağım.
Sayın Özel, Sayın Köksal, Sayın Gürer, Sayın Tutdere, Sayın Kılıç, Sayın Kayışoğlu, Sayın Kaya, Sayın Hancıoğlu, Sayın İlhan, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Ceylan, Sayın Barut, Sayın Şevkin, Sayın Emecan, Sayın Zeybek, Sayın Bülbül, Sayın Ünver, Sayın Şeker, Sayın Kayan, Sayın Aytekin.
Yoklama için üç dakika süreyi veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.23
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Mardin Milletvekili Pero Dündar ve arkadaşları tarafından, nepotizm sonucu ortaya çıkan kadrolaşma ağının yarattığı tahribatın önüne geçilmesi amacıyla 31/1/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Şubat 2023 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Sayın Gürer…
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, çiftçi ve esnaf BAĞ-KUR primlerine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Emekliliğe ermek de emekliliği yaşamak da AKP iktidarlarıyla sorun hâline geldi. Çiftçi ve esnaf BAĞ-KUR primleri 3.452 liraya çıktı. Bugünkü ekonomik krizde çiftçi ve esnaf bu primleri nasıl ödeyecek? Bu konuda düzenleme sağlanmalıdır. Çok sayıda ödeme güçlüğüne düşen esnaf ve çiftçi için çözüm üretilmelidir. BAĞ-KUR’da emekli olmak için primin 9000 gün olması şartı vardır. Sosyal sigortalarda ise bu kademeli olarak 7200 gündür. Bu aradaki dengesizlik ortadan kaldırılmalı, esnaf ve çiftçinin emekli olması için de primlerinde sigortalılarla eş değer kılınmalıdır. Bu haksızlık giderilmelidir.
Ayrıca Niğde’de teşvikten yararlanan 74 kişi çalışan bir firma teşvikten 67.928 lira aylık sigorta yatırıyor, bir gün gecikirse 171.978 liraya çıkıyor. Bu dengesizlik de ortadan kaldırılmalıdır diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Etyemez…
34.- Konya Milletvekili Halil Etyemez’in, su verimliliği seferberliğine ilişkin açıklaması
HALİL ETYEMEZ (Konya) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Küresel iklim değişikliği nedeniyle dünyamız su kıtlığı, kuraklık ve çölleşme tehdidiyle karşı karşıya kalmaktadır. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan Hanımefendi öncülüğünde Tarım ve Orman Bakanlığımızca su verimliliği seferberliği başlatılmıştır. Su verimliliğine ilişkin stratejiler ve eylemler, her bir kurum ve kuruluşumuzun üzerine düşen görevler Su Verimliliği Strateji Belgesi ve Eylem Planı’yla belirlenmiştir. Bu seferberlik çiftçilerimizden sanayicimize, öğrenci kardeşlerimizden ev hanımlarına, özel sektörden tüm kamu kurum ve kuruluşlarına kadar toplumun bütün kesimlerini kapsamaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımızın “Suyumuzu korumak ile vatanımızı korumak arasında hiçbir fark yoktur.” şiarından hareketle millî servetimiz olan suyu hep birlikte bir seferberlik bilinciyle koruyalım. Sahip olduğumuz su kaynaklarını doğru yönetmenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu unutmayalım.
BAŞKAN – Sayın Tuncer…
35.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncer’in, ziraat teknikerlerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
MUSTAFA TUNCER (Amasya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde çalışan ve 1’in 4’üne düşen ziraat teknikerlerinin ek göstergelerinin 3600’e çıkarılarak kamuda çalışan personeller arasındaki adaletsizliğin giderilmesi talepleri vardır. Bilindiği üzere, kamuda çalışan 4 meslek grubunda 1’in 4’üne düşenlere 3600 ek gösterge verildi; bu son derece adaletsiz ve personeller arasındaki uyumu ve motivasyonu kırıcı bir uygulama oldu; örneğin, Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde il ve ilçe müdürlüklerinde çalışan ön lisans mezunu 1’in 4’ündeki ziraat teknikerlerinin ek göstergeleri 2800 iken aynı statüdeki diğer teknikerlerin 3600 olmuştur.
Sonuç olarak, kamuda çalışan tüm teknikerlere 3600 ek gösterge verilmeli ve ziraat teknikerlerine de ziraat mühendisliği alanında lisans tamamlama hakkı verilmelidir.
Teşekkür ederim.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından yürütme organının Meclis üzerindeki vesayetinin araştırması amacıyla 31/1/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Şubat 2023 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işlemi alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 1/2/2023 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunmasını arz ederim.
Özgür Özel
Manisa
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından yürütme organının Meclis üzerindeki vesayetinin araştırması amacıyla 31/1/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (3898 sıra no.lu) Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 1/2/2023 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden Çanakkale Milletvekili Sayın Muharrem Erkek.
Buyurun Sayın Erkek. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli meclis üyeleri; sözlerime başlarken Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Sayın Mustafa Destici’nin merhum babası Ali İhsan Destici’ye Allah’tan rahmet diliyorum, Destici ailesine başsağlığı diliyorum, mekânı cennet olsun.
Değerli milletvekilleri, 16 Nisan 2017 tarihinde, olağanüstü hâl döneminde suistimalci bir Anayasa değişikliğiyle Türkiye’yi, 85 milyonu bir tek adam sistemine sürüklediniz. Normalde olağanüstü hâl dönemlerinde bu tip köklü değişiklikler yapmak, referandumlar yapmak, Cumhurbaşkanlığı, milletvekili seçimi yapmak hiçbir demokratik ülkede olmaz. Türkiye’ye çok büyük bir kötülük yaptınız. Öyle ucube bir sistem inşa ettiniz ki artık bu ucube sistem 85 milyon için, Türkiye için gerçek bir beka sorunu hâline geldi çünkü 85 milyon yoksullaşıyor, kişi başına düşen millî gelirimiz her geçen gün azalıyor, devletin temeli olan adalet çürüyor.
Değerli milletvekilleri; yasama, yürütme, yargı erkleri eğer bir elde toplanırsa, bütün bu güçleri bir kişiye verirseniz bir toplum için, ülke için en büyük tehlike odur. Artık hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur. Temel hak ve özgürlükler güvence altında değildir. Kararnamelerle, kararlarla Meclisin yetkisi gasbedilir ve sizler de bunu izlemek zorunda kalırsınız. Evet, öyle bir ucube sistem yarattınız ki hem Meclisin üzerinde hem de yargının üzerinde ağır bir vesayet oluşturdunuz. Kurtuluşu ve kuruluşu gerçekleştiren Gazi Meclisi itibarsızlaştırdınız. Öyle ki bir örnek vereyim: Kur korumalı mevduat müjdesi verdiniz -yürütme olarak verildi- uygulamaya geçildi, yasası sonra buradan çıktı; maalesef artık Meclisin hiçbir itibarı, saygınlığı kalmadı. Tüm sorunlarımızın sebebi cumhuriyet tarihimizin en derin siyasi ve ekonomik krizini yaşıyoruz; bunun temel sebebi, “Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi” adı altında yaşatılan keyfîliktir, hukuksuzluktur, liyakatsizliktir, adaletsizliktir ama bunların hepsini değiştireceğiz. Önümüzdeki ilk seçim, aynı zamanda referandum niteliğinde bir seçim olacak. Milletimiz yeni Cumhurbaşkanını seçecek, yeni Meclisi seçecek ama aynı zamanda Türkiye bir karar da verecek: “Bu adaletsiz düzen, bu sistem devam mı etsin, değişsin mi? Kuvvetler ayrılığı mı, yoksa demokratik, hukuk… Tek adam rejimi mi, kuvvetler ayrılığı mı? Keyfîlik mi, hukuk devleti mi? Tek adamın aklı mı, ortak akıl mı? Tek adamın iradesi mi, istişare mi, kolektif çalışma mı? Liyakat mi, sadakat mi? Mafya mı, uyuşturucu baronları mı, cinayet şebekeleri mi, hukuk mu?” Buna da karar verecek milletimiz. Aslında milletimiz kararını verdi. Olağanüstü hâl döneminde o suistimalci Anayasa değişikliğine “evet” diyenlerin büyük çoğunluğu da bu sistemin yanlışlığını, bu sistemin kuvvetler ayrılığını nasıl yok ettiğini yaşayarak gördü.
Sonuç ortada, tablo ortada, bu sistem iflas etti, saray yönetimi iflas etti ve ekonomik kriz her geçen gün derinleşiyor çünkü dünyada da böyledir; tek adam sistemleri sorunları çözemez, aksine derinleştirir. Bakın, doları tutabilmek için nelerin yapıldığını artık bütün Türkiye biliyor. Bir Bulgar levası 10 lira olmuş değerli milletvekilleri, 10 lira. Ekmeğin fiyatı ortada; 4 kişilik, 5 kişilik bir aile sabah, öğle, akşam ekmek, peynir yese asgari ücret yetmez. Asgari ücret zaten yine açlık sınırının altına indi. Toplumun çok önemli bir kesimini, halkın çok önemli bir kesimini; asgari ücretlileri, emeklileri, işçileri, işsizleri, milyonlarca işsiz genci, ev kadınlarını, nüfusun yarısından fazlasını derin bir yoksullukla karşı karşıya bıraktınız. Sebebi işte bu ucube sistem çünkü bu ucube sistemde kuvvetler ayrılığı yok, demokrasi yok, hukuk yok, adalet yok; onun için bu sistemi değiştireceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.
MUHARREM ERKEK (Devamla) – Teşekkür ederim.
Partili Cumhurbaşkanlığı sistemine hep birlikte son vereceğiz. Yeni Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin 13’üncü Cumhurbaşkanı, partili Cumhurbaşkanı olmayacak. Bir siyasi parti genel başkanı Anayasa Mahkemesine, Danıştaya, mahkemelere yargıç atamayacak. Partili Cumhurbaşkanlığı sistemini kaldırdığımızda, devletin valisi kendini bir siyasi partinin il başkanı olarak görmeyecek. Bu ucube sistemi, bu adaletsiz düzeni hep birlikte değiştireceğiz, demokratik hukuk devletini hep birlikte tesis edeceğiz ve sizler de rahatlayacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar) Sizler de bu ağır vesayetten kurtulacaksınız. Bu kürsüde atanmış Bakanların seçilmiş milletvekillerine ağır hakaretler etmesine de birlikte son vereceğiz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına söz talep eden Antalya Milletvekili Sayın Hasan Subaşı.
Buyurun Sayın Subaşı. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN SUBAŞI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisini içtenlikte destekliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Aynı mahiyetteki öneriyi 8/7/2019 tarihinde 167 sayılı öneriyle ben de Meclise takdim etmiştim. O zaman bizim önerimiz reddedilmişti ama umarım dönemin sonuna doğru sizin öneriniz kabul görür. Ben, bugün ümitlendim, Cumhurbaşkanı grup toplantısında milletvekillerine dönerek “Sakın ola iradenizi ipotek altına aldırmayın.” diye yüksek sesle sesleniyordu. Ben bu telkin ve tavsiyeden sonra böyle bir grup önerisinin kabul edilebileceğinden doğrusu umutlanmak ve düşünmek isterdim.
Gerçekten, Meclis vesayet altındadır, yargı vesayet altındadır. Geçmişte yaşamadık mı bu tür vesayeti? Geçmişte de yaşamıştık ve bu vesayet siyaset alanını daraltmaktadır. Siyaset alanı daraldığı zaman da Türkiye'nin sorunlarını çözmek giderek zorlaşır. Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinde “Anayasa’da ‘kuvvetler ayrımının, devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmediği’ ilkesine aykırı olarak uygulamada yürütmenin hem yasamanın hem de yargının üzerinde üstün bir güç hâline geldiği gözlenmektedir.” diye yazılmış. Peki, bu üstünlük… Anayasa’nın başlangıç bölümünden almışlar bu cümleleri, fakat onun sonuna baktığımız zaman, bu cümlenin sonunda, Anayasa’da “üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” yazar. Şimdi, demek ki bu üstünlük ve hukuka uymayı sağlayan kanunlar ve Anayasa’dır. Bugün karşılaştığımız, maalesef, bu rejimin, bu sistemin kendi oluşturduğu Anayasa kurallarına bile uymaması, vesayetin çok üzerindedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.
HASAN SUBAŞI (Devamla) - Anayasa’nın 90’ıncı maddesinin dördüncü fıkrası bu Hükûmet zamanında konmuş ve bütün uluslararası sözleşmelere uyum maddesini Hükûmet koymasına rağmen, bugün, kendi koyduğu hükmü maalesef uygulamamakta. Yine, 101’inci maddeye göre Cumhurbaşkanı üçüncü kez seçilemez hükmüne rağmen üçüncü kez seçime gidebilmektedir. Yine, 103’üncü maddede, tarafsızlık yemini eden Cumhurbaşkanı, dünyanın belki de en taraflı Cumhurbaşkanı hâline gelmiştir. Dediğim odur ki olay sadece vesayet olayı değil, bugün, Türkiye’de bir darbe hukuku yaşanmaktadır ve darbe hukuku da sürüp gitmektedir; tehlike oradadır.
Ben, az kaldı diyorum, 14 Mayıstan sonra çok kıymetli cumhuriyetimiz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
HASAN SUBAŞI (Devamla) – …demokrasiyle taçlanacaktır ve vesayet düzeni, darbe hukuku tamamen sona erecektir diyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden Ankara Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi, bugün, yetkisini mevcut kanunlara uygun olarak yerine getirmiyor; aksine, yürütmenin Anayasa’ya ve yasaya aykırı iş ve işlemlerini uygun hâle getirecek kanunlar çıkaran bir organ hâline gelmiş durumda.
Meclis, yasama üzerindeki bu vesayet yüzünden bütçe hakkını bile Cumhurbaşkanına devrettiği gibi birçok yetkisini de yürütmeye devretmiş durumda. Bu nedenle, bir yandan sürekli Anayasa Mahkemesinden, AİHM’den dönecek kararlar vermeye zorlanıyor, ancak, tabii, bu kararlar verilene kadar da çok zaman geçiyor ve sonuçta, vatandaşların hakkı ihlal ediliyor.
Diğer yandan, AYM ve AİHM kararlarını da zaten dinlemeyen bir sistemle karşı karşıyayız yani yargı uygulaması ve denetimi anlamında da çökmüş bir sistem duruyor karşımızda. Bu nedenle, vesayetin boyutunu, etki ve sonuçlarını araştırmak için, Meclisi bu vesayetten kurtaracak önerilerin tespiti için bu önergeyi destekliyoruz. Ayrıca, her yeri aile şirketine döndürdünüz yani Sayıştay Başkanının kardeşini YSK Başkanı seçtiniz; sistem, sürekli, kardeşler, akrabalar üzerine kurulu.
Özellikle, hâkimlerin, savcıların verdikleri kararlar nedeniyle de sorumlu olmaları ve kendilerine rücu edilmesi konusunu da önümüzdeki dönem açısından çok önemli buluyorum. İki somut örnek vermek istiyorum: Gazeteci Murat Ağırel hakkında ilaç sektörüne dair haber yaptığı gerekçesiyle 6284 sayılı Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında tedbir kararı verildi. Yani aslında bu bir skandal, gerçekten bir skandal ve bu kararı veren hâkimin, eğer hukuk bilmiyorsa bunun için sorumlu olması ama eğer hukuk biliyor ve bunu uyguluyorsa kanuna aykırı davranışı nedeniyle sorumlu olması gerekiyor çünkü bu kanunun varoluş amacı kadına yönelik şiddeti engellemek, bir gazetecinin haber yapma hakkını engellemek değil. Diğer bir örnek de önceki gün yaşadığımız ve 6 yaşındaki bir kız çocuğunun o yaştan itibaren yaşadığı istismar ve cinsel saldırıya karşı açılan davada gördüklerimiz yani bizlerin de yaşadıkları aslında. Şimdi, bu duruşmada, duruşma büyük salona alınsın diye mücadele ettik, SEGBİS açılsın diye mücadele ettik, iddianame okunsun diye mücadele ettik. Arkadaşlar, hukukçular da bilir, hukukçu olmayanlar da bilir; bunlar yapılmadan bir duruşmaya başlanmaz zaten.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Gerçekten olması gereken şeyler için dahi mücadeleyle başlayan bir adil yargılama olabilir mi? Mümkün değil. Bütün bunların sonunda verilen karar yayın yasağı ve duruşmaların kapalı yapılması oldu; müdahilliği kabul edilen tek kurum da aslında iki yıl boyunca durumdan haberdar olduğu hâlde bu vakıfla ilgili hiçbir girişimde bulunmamış, sadece bu genç kadının değil, o süreçte ve hâlihazırda orada olan diğer çocukların yaşadığı durumla ilgili bir araştırma yapmamış, kamuoyunu bilgilendirmemiş Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı oldu. Yani bu da yargı üzerindeki vesayetin ciddi bir tezahürü. Şimdi, duruşmaya katılan yüzlerce avukat, baro ve kadın örgütünün kararlılığının gösterdiği gibi, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kadınların ve çocukların sesi olmaya ve birlikte mücadeleye devam edeceğiz.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın.
Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli üyeler; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, değerli konuşmacıları takip ettim ama değerli arkadaşlar şunun altını özellikle çizmek isterim: Anayasa literatürüne baktığımızda “sert kuvvetler ayrılığı” tabiri başkanlık sistemi için kullanılır, parlamenter sistem için değil. Dolayısıyla söylenen sözlerin ne kadar açığa düştüğü çok açık ortada. Türkiye Cumhuriyeti, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçmekle birlikte aslında bütün bu vesayet odaklarını da ötelemiş, tamamen millet iradesine dayalı yasamayı da yargıyı da yürütmeyi de güçlendirerek karşılıklı eş güdümü sağlayacak bir pozisyona getirdi. Değerli arkadaşlar, bu manada da kuvvetler ayrılığının en uygun, en iyi kullanıldığı sistem bu sistem.
Şimdi, biz geçmişten bugünlere nasıl geldik, şöyle bir başımızı iki elin arasına alıp düşünelim, parlamenter sistemde Türkiye neler çekti: Ortalama ömrü bir buçuk yılın bile üzerine geçmeyen hükûmetlerin kurulduğu... Ki bugün, 66’ncı Hükûmet şu anda iş başında ama eğer süresinde seçimler olsaydı normalde 25’inci Hükûmetin iş başında olması gerekirdi. Yamalı bohçaya dönmüş koalisyonlar...
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ya, şu anda koalisyon yok mu?
AHMET AYDIN (Devamla) – Tamamen hem koalisyonla yönetilen bir ülke hem zayıf yürütme organı, zayıf Parlamento hem Parlamentonun üzerinde bir vesayet odağı hem de yürütme organı üzerinde vesayet odaklarını çokça gördük, çokça yaşadık arkadaşlar.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Küçük ortağınızı yok mu sayıyorsun?
AHMET AYDIN (Devamla) – Bu ülkenin kayıp yıllarıdır, buhran yıllarıdır, kriz yıllarıdır, kaos yıllarıdır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Kendiliğinden gelmedi ve Türkiye en büyük atılımı, en büyük reformu, en büyük gelişmeyi ne zaman yapmış? Nispeten başkanlık sistemine uygun güçlü iktidarların, tek başına iktidarların olduğu dönemde yapmış bunu.
RAFET ZEYBEK (Antalya) – En büyük siyasi depremi ne zaman yaşamış?
AHMET AYDIN (Devamla) – Rahmetli Özal da rahmetli Demirel de bu sistemin ne kadar gerekli olduğunu yaşadıkları sıkıntılardan bahisle ifade etmiştir.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, Anayasa burada; yasama, yürütme, yargı; kuvvetler erki; birbirine eşit bunlar, birbirinden üstün değil ve Anayasa’da hangi kuvvetin hangi görev ve yetkilerle donatıldığı çok açık ortada.
RAFET ZEYBEK (Antalya) – Yapmayın Allah aşkına ya! Anayasa’ya mı uyuyorsunuz!
AHMET AYDIN (Devamla) – Şimdi, geçmişte de Başbakan varken, parlamenter sistem varken Bakanlar Kurulu kararları yok muydu? (CHP sıralarından gürültüler) Vardı.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ahmet Bey, sizinki başkanlık sistemi değil, değil.
AHMET AYDIN (Devamla) – KHK’ler yok muydu? Vardı.
RAFET ZEYBEK (Antalya) – Ya, yalan söyleme! Yeter ya!
AHMET AYDIN (Devamla) – Şimdi, Anayasa’nın 104’üncü maddesine baktığımızda Cumhurbaşkanımızın görev ve yetkilerini tanımlıyor ve burada sınırlandırıyor, eskisi gibi sınırsız değil. Ne diyor? “Kararname çıkartırsın ama temel haklarla ilgili, kişi hakları ve ödevleriyle ilgili, siyasi haklar ve ödevlerle ilgili kesinlikle Cumhurbaşkanı kararnamesi yayınlayamazsın.” diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RAFET ZEYBEK (Antalya) – Hangi anayasa bu ya?
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) – Yayınlıyor, İstanbul Sözleşmesi’ni iptal etti.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – İstanbul Sözleşmesi…
BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.
AHMET AYDIN (Devamla) – Yine “Kararname kanunla çelişemez, üstün olan Parlamentodur.” diyor.
RAFET ZEYBEK (Antalya) – Uymuyorsunuz Anayasa’ya, uymuyorsunuz!
AHMET AYDIN (Devamla) – “Üstün olan Parlamentodur.” diyor.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ya, binlerce insanı işten attınız. Temel hak ve özgürlük değil mi?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Siz kış lastiği için kararname çıkardınız.
AHMET AYDIN (Devamla) – “Eğer kararname ile kanun çelişirse kanun hükmü uygulanır ve bir kanuna rağmen sen kararname çıkaramazsın.” diyor.
RAFET ZEYBEK (Antalya) – Anayasa’ya uymuyorsunuz!
AHMET AYDIN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, yine, geçmişte buraya kim teklif gönderdi, kanun teklifi? Hükûmet gönderdi, değil mi?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ya, şimdi de Hükûmet gönderiyor.
AHMET AYDIN (Devamla) – Asıl, yürütme organı yasama organı üzerinden o dönem vesayet yetkisini kullanırdı.
RAFET ZEYBEK (Antalya) – Şimdi nereden geliyor kanun? Şimdi nereden geliyor?
GAMZE TAŞCIER (Ankara) – Şimdi hiç gelmiyor! Haberimiz yok.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sen mi hazırlıyorsun?
AHMET AYDIN (Devamla) – Eskiden tamamen tasarılar vardı, kanun teklifi yoktu, şimdi her bir milletvekilinin kanun teklifi var, kanun teklifi verme hakkı var.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Siz mi hazırlıyorsunuz gerçekten? Aklımızla dalga geçiyorsun ya!
AHMET AYDIN (Devamla) – Bir başka husus, yine, Türkiye Büyük Millet Meclisi bugün HSK üyelerinin çoğunluğunu belirliyor, dolayısıyla Parlamentonun gücü çok çok daha fazla arkadaşlar.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Ya, ya!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ne demeli!
AHMET AYDIN (Devamla) – Eskiden Cumhurbaşkanı sadece vatana ihanetten sorumlu tutulurdu, şimdi her bir suçtan Meclis soruşturma önergesi verebiliyor.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Sonuç, sonuç? Hiçbir şey yapılmıyor.
AHMET AYDIN (Devamla) – Dolayısıyla bu sistem çok daha güçlü bir sistemdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Sonuca bak, sonuca. Hatice değil, netice önemli.
AHMET AYDIN (Devamla) – Tamamlayabilir miyim? Bir tamamlayayım efendim.
BAŞKAN – Tamamlayın, buyurun.
AHMET AYDIN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım nezaketiniz için.
Arkadaşlar, “Partili Cumhurbaşkanı.” dediniz.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Değil mi?
AHMET AYDIN (Devamla) – Ya, şimdi, sizin 6’lı masanın söylemlerine bakıyoruz: 1 yetmez, siz 6 partili Cumhurbaşkanı getiriyorsunuz ya, 6 partili. (CHP sıralarından gürültüler)
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) – Siz kaç partiyle yürütüyorsunuz?
ORHAN SÜMER (Adana) – Öyle bir şey yok, öyle bir şey yok!
AHMET AYDIN (Devamla) – 6 partinin genel başkanları imza vermeden, “Tamam.” demeden… “Cumhurbaşkanı etkisiz, yetkisiz olacak.” diyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Böyle bir yöntem kabul edilebilir mi?
ORHAN SÜMER (Adana) – Doğu Perinçek’e muhtaç oldunuz, Doğu Perinçek’e! Doğu Perinçek’e muhtaç oldunuz, Doğu Perinçek’e!
AHMET AYDIN (Devamla) – Bir taraftan, yüzde 50+1 oy alacak, bu halkın büyük bir çoğunluğuyla, daha demokratik bir şekilde seçimle iş başına gelecek bir Cumhurbaşkanı ama öbür taraftan, sayın parti genel başkanları “Senin yetkin yok, ben ne dersem o.” diyecek. Halk kime oy veriyor? Cumhurbaşkanına. Onun için arkadaşlar, lütfen, ne yaptığımızı çok iyi bilelim. Bu Parlamentoda geçmişte çok sıkıntılar yaşadık. Parlamenter sistemin acıları henüz tazeyken ve referandumla, büyük bir çoğunlukla bu millet, bu sisteme “Tamam.” demişken bu sistemden dönmeyelim diyorum; hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Bravo!
RAFET ZEYBEK (Antalya) – Bu milleti kandırmayın artık, yeter!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Özel…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hatip, parlamenter sistemdeki yıllarla ilgili Türkiye’nin en kötü dönemlerini yaşadığını söyledi, buna cevap vermek istiyoruz ama söz talebimiz “6’lı masa diye bu ülkenin başına 6 tane Cumhurbaşkanı getiriyorsunuz.” diye…
BAŞKAN – Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Muharrem Erkek konuşacak.
BAŞKAN – Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek’in, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, şimdi, sayın hatip dedi ki: “Başkanlık sisteminde sert kuvvetler ayrılığı vardır.” Doğru da bu ucube sistem bir başkanlık sistemi değil ki, biz başkan seçmedik, Cumhurbaşkanı seçtik; partili Cumhurbaşkanlığı yaptınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, ben size bir şey söyleyeyim, övündüğünüz o ilk sekiz yıl, on yıl var ya, yapısal hiçbir reform yapamadığınız hâlde “En iyi dönemimiz.” dediğiniz o dönem parlamenter sistemdi, onun için iyiydiniz; bir denge, denetleme vardı. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, ben size bir şey söyleyeyim, bütün gücü bir kişiye verirseniz işte, tablo ortada: Yoksulluk, yolsuzluk, ahlaki yozlaşma; her şey var. Bütün gücü bir kişiye verdiniz. Ben size bir şey söyleyeyim mi, “6’lı masa” diyorsunuz da ben de size diyorum: Tek adamın aklı mı, ortak akıl mı? (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, demokrasinin temeli istişaredir, uzlaşmadır. Osmanlı Dönemi’nde bile bir Sadrazam vardı, başbakan; bir bakanlar kurulu vardı, istişare vardı. Memleketi ne hâle getirdiniz? Memleketi batırdınız, hâlâ bu ucube sistemi savunuyorsunuz, yapmayın bu kötülüğü bu memlekete. (AK PARTİ sıralarından gürültüler; CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Gelin, bu ucube sistemi değiştirelim. Şu anda koalisyon yok mu? Adalet ve Kalkınma Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Vatan Partisi-Doğu Perinçek, Büyük Birlik Partisi koalisyon değil mi? (MHP sıralarından “Hayır” sesleri)
HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Güçlendirilmiş parlamento nerede? Ya, güme gitti, güme!
MUHARREM ERKEK (Devamla) – Koalisyon değil mi bu? Ne bu? İttifak görünümlü koalisyon.
Ve daha kötü bir tabloya getirdiniz. Ben size bir şey söyleyeyim...
HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Yarı başkanlık getirmediniz mi?
MUHARREM ERKEK (Devamla) – Özal dönemi, Demirel dönemi, cumhuriyetin ilk yılları, Türkiye’nin en başarılı olduğu dönemler, hepsi parlamenter sistemle yönetildiği dönemler. Bakın son üç yıla, bakın son dört yıla. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtikten sonra… Ya dolar 4 liraydı, 4…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM ERKEK (Devamla) – 18 lirada tutmak için hazineyi batırdınız!
HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Ya, ne alakası var!
MUHARREM ERKEK (Devamla) – Memleketi batırdınız!
Gelin, bu sistemi değiştirelim arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Dolarla ne alakası var!
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Erkek.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisini…
RAFET ZEYBEK (Antalya) – Milleti kandırmayın artık, yeter! Millete yalan söylemeyin! Milleti kandırmayın artık!
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Akçay’ın bir söz talebi var, onu da karşılayacağız öneriyi oylamaya sunmadan önce.
Buyurun Sayın Akçay.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
36.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, kavramları yerli yerinde kullanmak lazım ve doğru kullanmak lazım. Biz Cumhur İttifakı’yız, “ittifak” kavramıyla “koalisyon” veya “ortaklık” kavramları bambaşka kavramlardır. Cumhur İttifakı, Türkiye’nin temel millî meselelerinde bir mutabakat ve iş birliği ittifak hâlidir ve Türkiye’nin karşı karşıya kaldığını düşündüğümüz tehdit ve tehlikelere karşı bir ve beraber hareket etme hâlidir. “Ortaklık” denilince, şirketleri örnek verelim, herkesin bir hissesi vardır; “koalisyon” deyince belli bakanlıklar, kurumlar paylaşılarak yapılır, oysa Milliyetçi Hareket Partisi ve AK PARTİ arasında herhangi bir ortaklık veya koalisyon kesinlikle söz konusu değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Biz Cumhur İttifakı olarak birlikte hareket ediyoruz ülkemizin temel millî meselelerinde. O nedenle “ittifak” kavramı ile ortaklığı veya koalisyonu birbirine karıştırmamamız gerekir.
Sürem yeterli olmadığı için bir cümleyle özetleyeyim: Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi Türkiye'ye istikrar getirmiştir, siyasi istikrara kavuşmuştur Türkiye. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bunu da arzu ederseniz her türlü tartışırız ve Türkiye Büyük Millet Meclisi eski sisteme göre daha güçlüdür. Güçlü katılım, güçlü temsiliyet, uzlaşmacı bir yapıya da sahiptir ve Parlamentomuz hiç olmadığı kadar, 14 siyasi partiyle temsil edilmektedir şu anda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.
46’dan 2018’e kadar geçen süreyi baz alacak olursak yetmiş iki yılda 51 hükûmet kurulmuş; bunun çok büyük bir çoğunluğu, 12’si koalisyon hükûmeti, 6’sı azınlık hükûmeti, 3’ü darbe hükûmeti, 2’si geçici hükûmet olmuş. 1998 yılında Cumhurbaşkanı merhum Süleyman Demirel bu hükûmet krizleri ve koalisyonlar kurulamayışı nedeniyle bir tek bağımsız milletvekiline, yine merhum Yalım Erez'e hükûmet kurma görevi vermişti ve hükûmetler yine kurulamıyordu. Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Meclis Başkanlığı seçimleri, hükûmet krizleri, darbeler, vesayetler; yetmiş iki yıl milletimiz bıkmış usanmıştı. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Şimdi bunların hiçbiri yok, Türkiye siyasi istikrara kavuştu ve ortada bırakılan temel millî meseleler ve hamleler de 24 Haziran 2018 seçimlerinden sonra büyük bir ivme kazandı ve Türkiye her alanda büyük hamleler içindedir. Türkiye Yüzyılı başlamıştır. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Akçay, teşekkür ediyoruz.
ŞENOL SUNAT (Ankara) – Alkışlayın birbirinizi, güzel oluyor!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Sayın Özel...
37.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Efendim, çok uzatmayalım.
Tebessümle izliyoruz. Şuna çok alışkındık: AK PARTİ’li hatipler çıkar, “Bizden önceki iktidar...” diye vurdukça vurur, Milliyetçi Hareket Partisinin koalisyon ortağı olduğu 21’inci Dönemi yerden yere vururdu, MHP buna sessiz kalırdı. Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi “Biz 2018 yılında değiştirdiğimiz rejimle Türkiye'ye istikrarı getirdik.” diyor, AK PARTİ de kendisinin ondan önceki on sekiz yıllık döneminin istikrarsız olduğunu kabul edip alkışlıyor. Biz de sizi alkışlıyoruz! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Peki.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan...
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından yürütme organının Meclis üzerindeki vesayetinin araştırması amacıyla 31/1/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Şubat 2023 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
III.- YOKLAMA
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisini oylarınıza sunmadan önce yoklama yapılmasına dair bir önerge vardır...
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Başladım, sonra devam edelim isterseniz.
Önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan grup önerisinin sonunda yapılacak oylama öncesi yoklama talebimiz vardır.
Saygılarımızla.
Özgür Özel Ahmet Önal Abdurrahman Tutdere
Manisa Kırıkkale Adıyaman
Emine Gülizar Emecan Çetin Osman Budak Yıldırım Kaya
İstanbul Antalya Ankara
Müzeyyen Şevkin Burcu Köksal Sevda Erdan Kılıç
Adana Afyonkarahisar İzmir
Muharrem Erkek Neslihan Hancıoğlu Jale Nur Süllü
Çanakkale Samsun Eskişehir
Ali Şeker Orhan Sümer Bedri Serter
İstanbul Adana İzmir
Türabi Kayan Gamze Taşcıer İsmail Atakan Ünver
Kırklareli Ankara Karaman
Metin İlhan Okan Gaytancıoğlu Rafet Zeybek
Kırşehir Edirne Antalya
Suat Özcan
Muğla
BAŞKAN – Önergede imzası bulunanların Genel Kurul Salonu’nda olup olmadığını arayacağım.
Ahmet Önal, Kırıkkale? Burada.
Abdurrahman Tutdere, Adıyaman? Burada.
Emine Gülizar Emecan, İstanbul? Burada.
Özgür Özel, Manisa? Burada.
Çetin Osman Budak, Antalya? Burada.
Yıldırım Kaya, Ankara? Burada.
Müzeyyen Şevkin, Adana? Burada.
Burcu Köksal, Afyonkarahisar? Burada.
Sevda Erdan Kılıç, İzmir? Burada.
Muharrem Erkek, Çanakkale? Burada.
Neslihan Hancıoğlu, Samsun? Burada.
Jale Nur Süllü, Eskişehir? Burada.
Ali Şeker, İstanbul? Burada.
Orhan Sümer, Adana? Burada.
Bedri Serter, İzmir? Burada.
Türabi Kayan, Kırklareli? Burada.
Gamze Taşcıer, Ankara? Burada.
İsmail Atakan Ünver, Karaman? Burada.
Metin İlhan, Kırşehir? Burada.
Okan Gaytancıoğlu, Edirne? Burada.
Rafet Zeybek, Antalya? Burada.
Suat Özcan, Muğla? Burada.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından yürütme organının Meclis üzerindeki vesayetinin araştırması amacıyla 31/1/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Şubat 2023 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Sayın Köksal…
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
38.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, EYT’lilerle ilgili yasa teklifine ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Teşekkürler Sayın Başkan.
EYT yasası yarın komisyonda görüşülecek ama SGK için 5000 ila 5975 günlük prim aralıkları konulmuş. Belli tarihlerde girişi olanlar 5000 günden başlayarak 5975 güne kadar kademelendirilmiş. Millet, 5000 gün diye inanıp güvenerek borçlandı. Şimdi ne olacak? Yeni bir mağduriyet doğacak.
Ayrıca BAĞ-KUR’ludan erkeklerde 9000, kadınlarda 7200 prim günü istenmiş. Yani esnaf, çiftçi bir umutla “Emekli olayım.” derken şimdi de bu yüksek prim günü yüzünden mağdur olacak, sayenizde EYT olacak “EPT” emeklilikte prime takılanlar. Burada, SGK ile BAĞ-KUR’lu arasında bir adaletsizlik var. Bu prim günlerini gelin, yeniden ele alalım. Türkiye'de yaşam koşulları ağır, geçim sıkıntısı had safhada, bu yüksek prim günleriyle insanları yeniden mağdur etmeyelim.
BAŞKAN – Sayın Önal…
39.- Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önal’ın, TÜPRAŞ işçilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
AHMET ÖNAL (Kırıkkale) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Yüzde 1.135 oranında yıllık kâr elde eden TÜPRAŞ, işçilerine yalnızca yüzde 9,6 ek zam vermek istiyor. Ekonomik koşullar, hayat pahalılığı ve enflasyon sebebiyle maaşları eriyen TÜPRAŞ işçilerinin yüzde 50 zam talebi görmezden gelinmiş, tüm zorlu koşullara rağmen üreten, emek veren TÜPRAŞ işçileri âdeta yok sayılmıştır. İşverenin bu baskı ve dayatmalarına karşı işçi kardeşlerimiz, başta Kırıkkale olmak üzere, İzmit, Batman ve İzmir rafinerilerinde iş yavaşlatma kararı almıştır. Maaşları ile asgari ücret arasındaki farkın her geçen gün daraldığı TÜPRAŞ işçileri emek mücadelesi vermeye devam ediyor. Gecenin karanlığında, kışın ayazında, ağustosun sıcağında verdikleri emeğin karşılığını isteyen, direnen, alın teri döken, emeğinin karşılığını isteyen TÜPRAŞ emekçileri asla yalnız değildir. Dün olduğu gibi bugün de TÜPRAŞ işçileri haklarını alana kadar onların yanında olmaya devam edeceğiz.
BAŞKAN – Sayın Taşkesenlioğlu…
40.- Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu Ban’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
30 Ocak 2023 günü BirGün gazetesinin ortaya attığı iftirayı maalesef bugün Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Meral Danış Beştaş da yeniden dile getirmiştir. Bu iftiranın ortadan kaldırılması ve gerçeğin kayıtlara geçmesi anlamında bu sözü aldım.
Meral Hanım’ın da söylediği gibi Taşkesenlioğlu ailesinin sanki sadece benim milletvekili olduğum dönemde işe girdiğiyle ilgili koca bir yalan ve iftira var. Sadece tarihleri vereceğim: Profesör Doktor Yavuz Taşkesenligil 1986 yılında Atatürk Üniversitesinde göreve başlamıştır. Doçent Doktor Muhammed Yasin Taşkesenlioğlu 2005 yılında Atatürk Üniversitesinde göreve başlamıştır. Necmettin Taşkesenlioğlu 1987 yılında Erzurum Büyükşehir Belediyesinde göreve başlamış, 2004 yılından beri de Şube Müdür Vekili olarak görev yapmaktadır. Fuat Taşkesenlioğlu 2013 yılında Gençlik ve Spor Şube Müdürüydü, 2014 yılında da Gençlik ve Spor İl Müdürüydü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – AKP dönemi.
BAŞKAN – Peki.
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum) – Devam edebilir miyim?
BAŞKAN – Ama 60’a göre söz verdim size yerinizden. Ben size “Kürsüden vereyim.” dedim.
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum) – Peki, o zaman ben yine de söyleyeyim.
BAŞKAN – Peki, buyurun.
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum) – 2021 yılında Fuat Taşkesenligil Sayın Bakanımızın tensipleri doğrultusunda benim aktif olduğum dönemde yani milletvekili olduğum dönemde İl Müdürlüğünden görevden ayrıldı. Eğer ben onların söylediği gibi sadece kendi akrabalarımı göreve getirmiş olsaydım o İl Müdürünün de görevden alınmasının önünde olurdum.
Diğerlerinin hepsi, örneğin Nagehan Taşkesenlioğlu 2018 yılında engelli KPSS’den aldığı 80 puanla, yine yazıda belirtilen ve Meral Hanım’ın söylediği Zeynep Taşkesenlioğlu 2009 yılında Muğla’da KPSS puanıyla yerleştirildiğinde henüz bizim ailemizin gelini bile değildi yani bir aileden oluyor olması kimseye imtiyaz tanımamıştır.
Kaldı ki hem ben hem kendi sülalem hem de görev yaptığım AK PARTİ, liyakati esas alarak görev yapmaya devam ettik, kim ne derse desin öyle olmaya da devam edecektir.
Çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve HDP sıralarından gülüşmeler)
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak dağıtılan 403 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1’inci sırasına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 1, 2, 7, 8, 9, 14, 15, 16, 21, 22, 23 ve 28 Şubat 2023 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Teklifleri İle Komisyonlardan Genel Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ve 7, 8, 9, 14, 15, 16, 21, 22, 23 ve 28 Şubat 2023 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde saat 24.00’e kadar, 1 Şubat 2023 Çarşamba günkü birleşiminde 393 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 2 Şubat 2023 Perşembe günkü birleşiminde 375 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine; 403 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
1/2/2023
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 1/2/2023 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Mustafa Elitaş
Kayseri
AK PARTİ Grubu
Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 403 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1’inci sırasına alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
1, 2, 7, 8, 9, 14, 15, 16, 21, 22, 23 ve 28 Şubat 2023 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesi ve 7, 8, 9, 14, 15, 16, 21, 22, 23 ve 28 Şubat 2023 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde saat 24.00’e kadar,
1 Şubat 2023 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde 393 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
2 Şubat 2023 Perşembe günkü birleşiminde 375 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
çalışmalarını sürdürmesi;
403 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,
önerilmiştir.
403 Sıra Sayılı Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4884) | ||
Bölümler | Bölüm Maddeleri | Bölümdeki Madde Sayısı |
1. Bölüm | 1 ila 5’inci maddeler | 5 |
2. Bölüm | 6 ila 11’inci maddeler | 6 |
Toplam Madde Sayısı | 11 |
BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi üzerinde söz talep eden Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş.
Buyurun Sayın Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu kürsüde hapishaneleri anlatmaktan yorulduk demeyeceğim ama keşke anlatmamız gerekmese; keşke bu ihlaller olmasa, işkence olmasa, ölümler olmasa; her gün kapımızı çalan, mektup gönderen yüzlerce mahpus olmasa, biz de bunu söylemeseydik. Evet, bu yıl 20 yeni cezaevi açılacakmış. Biz her gün burada cezaevinde yaşanan hak ihlallerini anlatırken, işte, yargı kararları tartışılırken yeni cezaevi açılacağı haberleri geliyor.
Söz almamın sebebi açlık grevleri, cezaevlerinde açlık grevi başladı; Şakran, Afyon, Giresun Espiye L Tipi Kapalı Cezaevi ve Trabzon Beşikdüzü Cezaevinde açlık grevleri başladı. Bu ülke -Türkiye- açlık grevlerine çokça tanıklık etmiş bir ülke. Açlık grevlerinde yaşamını yitirmeler, direnişler, destansı direnişler ama maalesef can kayıpları; “Hayata Dönüş Operasyonları” adı altında yaşanan katliamları hepimiz biliyoruz. Mesela, örnek olarak söyleyeyim: Bu açlık grevlerinin sebebi, tek cümleyle söylemem gerekirse hapishanelerde yaşatılan işkenceler, uygulamalar, hak ihlalleri yani her türünü sayabilirim, burada süre yetmez. Şakran Kadın Kapalı Cezaevinde 2 Ocakta başlamış ve yazar Leyla Saraç başlamış açlık grevine, hâlâ devam ediyor. Afyon’a bugün bir milletvekilimiz ve hukuk komisyonu heyetimiz gitti, orada da maalesef açlık grevi var ve Afyon’dan telefon ve mektup almadığımız, ailelerin aramadığı tek bir gün bile geçmiyor; çok ciddi bir baskı, ayakta sayım, hakaret, onura yönelen söylemlerle karşı karşıyalar. 9 tutuklu şu anda açlık grevini hâlâ sürdürüyor, 3 Ocaktan bu yana: Habil Emen, Yusuf Birkan, Yusuf Erkek, Mehmet Emin Dal, Siraç Keskin, Kerem Budak, Vedat Ballı, Rızgar Turhan ve Cumali Yıldırım.
Yine, Giresun Espiye'de üç aydır onar günlü devam ediyormuş ama en son iki gün önce maalesef süresiz, dönüşümsüz açlık grevine dönüştürülmüş ve tutuklulardan Metin Uyar şunu söylüyor: “Burada fiziki ve psikolojik bir işkence söz konu, hastaneye götürülmüyoruz, kitaplarımız verilmiyor, Kürtçe kitaplar hiç verilmiyor, son birkaç gündür üst üste koğuşumuza baskın yapılıyor, arkadaşlarımızın elleri kelepçelenerek gönderiliyor ve ölümün eşiğine gelen arkadaşlarımız var.” diye açıklama yapıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Yine, Trabzon Beşikdüzü Cezaevinde altı aydır dönüşümlü bir açlık grevi devam ediyor. Kendilerine yönelik devam eden tecridin, izolasyonun; kurs, atölye, spor bütün sosyal etkinliklerin yasaklanmasının son bulması; adli ve siyasiler arasındaki ayrımın kaldırılması. Özetle, sebeplerini çok özet olarak anlattım, bu açlık grevleri alarm veriyor. Bütün cezaevlerinde hak ihlalleri arttırılıyor, baskı yükseltiliyor ve insanların yaşam hakkı, sağlık hakkı, iyi bir ortamda en azından asgari şartlarda yaşam hakkı ellerinden alınıyor ve maalesef hiçbir önergemize yanıt verilmiyor. İnsan Hakları Komisyonu çalışmıyor zaten, orada yan gelip yatıyor; hiçbir itirazımıza, iddiamıza… Başkanı da burada esniyor, umarım bu sözlerimizi duyuyordur ve İnsan Hakları Komisyonu bir an önce görevini yapsın. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel.
Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok teşekkür ediyorum.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi diyor ki: “YÖK kanununu görüşelim.” Tamam, oturun, görüşün YÖK kanununu ama ne yapmaya çalıştığınızın farkında mısınız? Kanunun öyle bir 2’nci maddesi var ki bu Boğaziçinde o Z kuşağı olarak nitelendirilen ve her türlü yasağa, her türlü haksızlığa karşı tepki gösteren, her geçen gün sizden kopan, buna karşı bir sürü denemenize rağmen ne anketlerde ne fiiliyatta çeviremediğiniz o gençlerin sizden kopuşu... Babaları belki sizleri dinledi, anneleri sizleri dinledi, 3 çocukları var ama bütün anketler gösteriyor ki o 3 çocuğun yerel seçimde 2’siydi, şimdi 5 çocuğun 4'ü artık tamamen karşınızda ve siz o çocuklara yeni disiplin cezaları, yeni caydırıcılıklar, yeni sindirmeler ve onların geleceğe doğru önünü kesmeye yönelik bir kanun teklifini getiriyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Getirin, bizim işimize gelir, itirazımızı kayda geçiririz, siz zulmedersiniz, o zulüm gelir, sandıkta genç seçmenin size cevabı olarak karşınıza çıkar.
Ayrıca, onun yanında, örneğin, AKEV Vakfı Üniversitesinin adını Belek Üniversitesi olarak değiştirmek ama haddizatında iyi niyetlerle kurulmuş bir vakıf üniversitesini yandaşlaştıramayınca, ele geçiremeyince ona çökmenin peşindesiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Millî İstihbarat Akademisinin ne işe yaradığını, dört başı mamur bir izahatı verebilecek bir milletvekili yok, güya imza atmışsınız, gecenin bir yarısında MİT’ten personel getirip bunu izah etmeye çalışıyorsunuz. Şimdi, burada, kanunda yine nasıl tel tel döküldüğünüzü göreceğiz, muhalefetin eleştirilerinin nasıl haklı çıktığını göreceğiz. Örneğin, Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesiyle ilgili yaptığınız düzenlemede “Anayasa’ya aykırı.” diye yalvardık burada, “Hayır, değil, mahkeme yolu açık.” dedi Ramazan Can; mahkeme iptal etti, şimdi aynı düzenlemeyi bir daha getiriyorsunuz, olabilecek bir şey değil ama şunu söyleyeyim: Vatandaş bunu beklemiyor; vatandaş, elektrik, su, doğal gaz faturalarına çözüm bekliyor; çocukların okulda yemek talebinin, CHP’nin, Millet İttifakı’nın önerisinin hayata geçmesini bekliyor; çiftçi kullandığı mazottan vergi kalksın diye bekliyor; işçiler vergi dilimleri güncellensin, aldıkları zam belli bir zamandan sonra eriyip gitmesin diye bekliyor; öğretmenler atama bekliyor; staj mağdurları, çıraklık mağdurları EYT düzenlemesindeki mağduriyetlerinin giderilmesini bekliyor ve işçiler promosyon bekliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, devam edin.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Nedir işçinin promosyonu? Şudur: İki ay oldu, kanun teklifimizi verdik; bakın, bu teklifi Adalet ve Kalkınma Partisini yöneten akıl niye benimseyip de hayata geçirmez, anlamıyoruz. Çayın taşıyla çayın kuşunu vuracaksın, teklif şu: Özel sektördeki işçi bankadan promosyonu direkt alacak. Patron pazarlık yapıyor, bankayla maaş anlaşması yapıyor, kendine alıyor. “Kamudakini devlet almıyor, dağıtıyor da özel sektör niye böyle yapsın?” diye teklif verdik. Gelin, destekleyin; 15 bin lira, 20 bin lira para alsalar, bu kışın bu zorda, elektriğe, suya, doğal gaza birçok yaraya merhem olsa fena mı? Ama işçinin değil patronun, işçinin hakkının değil ona tenezzül eden sermayenin partisi olduğunuz için “hayır” diyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın Kayan…
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’ın, iktidarın toplumu bölerek ayrıştırdığına ilişkin açıklaması
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ek göstergede 3600’ü getirdiniz, kuşa çevirdiniz, EYT’yi getiriyorsunuz aynı şekilde. Her zaman yaptığınız gibi toplumu bölmek, ayrıştırmak; sizden yana olanlara bol kepçeden, olmayanlara damlayla; devlet arazisini yandaşlarınıza peşkeş çekmek; belediyelerinizde sizden yana olanlar ile olmayanlar diye ayrım yapmak; AKP’li olan belediyelere yağdırmak; olmayanlara, muhalefet belediyelerine mahkeme kararıyla ceza vermek, ödeneklerini kesmek, görevden almak, kayyum atamak; yirmi bir yıldan beri yaptığınız tam da bölücülük, ayrıştırmak, istikrarsızlaştırmak. Korkuyorsunuz, korkmayın, korkunun ecele faydası yok, geliyor gelmekte olan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Serter…
42.- İzmir Milletvekili Bedri Serter’in, 15-22 Şubat 2023 tarihleri arasında İzmir’de yapılacak Türkiye İktisat Kongresi’ne ilişkin açıklaması
BEDRİ SERTER (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Mustafa Kemal Atatürk bundan yüz yıl önce İzmir İktisat Kongresi açılışında şöyle demiştir: “Türkiye İktisat Kongresi çok önemli ve tarihîdir. Nasıl ki Erzurum ve Sivas Kongreleri felaket noktasına gelmiş olan bu milleti kurtarmak, Misakımillî’nin ve Anayasa’nın ilk temel taşlarını hazırlamak konusunda etkili ve girişimci olmuş, bundan dolayı millî tarihimizde ve hayatımızda en kıymetli hatırayı kazanmış olduk.” Cumhuriyetimizin kuruluşunda Büyük Atatürk’ün “Türkiye İktisat Kongresi” olarak adlandırdığı büyük ekonomik dönüşümün ev sahipliğini yine, özgürlüğün ve demokrasinin beşiği İzmir yapacaktır. 2’nci yüzyılın temel taşları 15-22 Şubat 2023 tarihleri arasında İzmir’de döşenecektir.
Tüm Türkiye’yi, gençlerimizi o kongreyi izlemek için İzmir’e bekliyoruz; gelemeyenler sosyal medyadan takip edebilirler.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Ataş…
43.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, Kayseri’deki sanayi bölgelerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sanayi şehri, memleketim Kayseri’de 3 organize sanayi bölgesi, 16 sanayi sitesi, 1 serbest bölge, 2 teknoloji geliştirme bölgesi yer almaktadır. Ancak Kayseri Organize Sanayi Bölgesi’nde 2022 yılındaki enerji tüketim verileri hem elektrik hem de doğal gaz kullanımında sürekli düşüş göstermektedir. Önceki yıla göre elektrikteki düşüş tam yüzde 5,8; kasım ayındaki düşüş ise yüzde 13,7 olmuştur.
Diğer yandan, Kayseri sanayisinin lokomotif sektörü olan mobilya sektöründe resmî verilere göre kapasite kullanım oranı 2022 Eylül ayında bir önceki aya kıyasla 2,4 puan azalarak yüzde 76,7’ye inmiştir. Bu, son yedi ayın en düşük seviyesidir. Tüm bunlar göstermektedir ki AKP iktidarının şehrimizi umursamadığı, destek ve teşviklerden mahrum bırakması yüzünden Kayseri…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Özyürek…
44.- Sivas Milletvekili Ahmet Özyürek’in, il özel idarelerinde çalışan teknik personelin sorunlarına ilişkin açıklaması
AHMET ÖZYÜREK (Sivas) – Teşekkürler Sayın Başkanım.
Türkiye genelinde il özel idarelerinde 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle il özel idarelerince kurulmuş şirketler bünyesinde şirket işçisi kadrolarına geçirilen 380 adet teknik personel bulunmaktadır. Bu teknik personelin içerisinde mühendisler, mimarlar, teknikerler, sosyologlar, psikologlar, avukatlar vardır. Bahsettiğimiz personelinin tamamı memur eliyle yapılması gereken işleri, teknik personele oranla neredeyse yarı maaşla yapmaktadır. Personelimizin 657 sayılı Kanun’a tabi olarak çalışmaları ve böylece sosyal ve ekonomik haklarını eksiksiz olarak almaları için gerekli çalışmaların yapılmasını talep ediyoruz.
Teşekkürler Sayın Başkan.
BAŞKAN – Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.26
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.45
BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
1’inci sıraya alınan, Konya Milletvekilleri Hacı Ahmet Özdemir ve Orhan Erdem ile 104 Milletvekilinin Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Konya Milletvekilleri Hacı Ahmet Özdemir ve Orhan Erdem ile 104 Milletvekilinin Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4884) ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 403) [(*)]
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 403 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu teklif İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklif, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen İYİ Parti Grubu adına Adana Milletvekili Sayın İsmail Koncuk.
Buyurun Sayın Koncuk. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında İYİ Parti Grubunun görüşlerini anlatmak üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, YÖK Kanun Teklifi; aslında böyle bir kanun teklifini görüşürken birtakım eksiklerin de bu kanun teklifine eklenmesi, dercedilmesi gerekirdi. Bunu İYİ Parti olarak yazılı olarak teklif etmemize rağmen Komisyon maalesef reddetti. Neydi onlar, birkaç örnek vereceğim. Üniversitede görev yapan daire başkanları görev ve makam tazminatı alamıyor yani muadili, diğer kurumlarda çalışan daire başkanları görev ve makam tazminatı alırken, üniversitedeki daire başkanlarına görev ve makam tazminatı ödenmiyor.
Değerli milletvekilleri, yıllardır kamuda şu düzeltilmeye çalışıldı: “Eşit işe eşit ücret” kavramı. Maalesef, iktidarınız döneminde bunu başaramadınız. Bir türlü “eşit işe eşit ücret” kavramını kamuya hâkim kılamadınız. İşte, bu daire başkanlarımızın bu durumu buna güzel bir örnek. Onun için, burada, bizim teklifimizi reddedeceksiniz ama siz bir teklif getirin, üniversitede görev yapan daire başkanlarımızın yaşadığı bu mağduriyeti ortadan kaldıralım çünkü bu bir haksızlıktır, bu bir çifte standart uygulamadır. Ülkeyi yönetme iddiasında bulunan bir siyasal iktidarın böyle bir eksikliği, böyle bir kusuru görmezden gelmesi kabul edilemez.
Yıllardır kanayan bir yara var, o da üniversitede görev yapan idari personelin tayin ve yer değiştirme hakkının olmaması. Düşünün, İstanbul Teknik Üniversitesinde görev yapan bir idari personel -şoför diyelim- Ankara’ya tayin yaptırmak istiyor, bu tayinini gerçekleştirecek bir mekanizma yok; bir aile durumu, eş durumu, sağlık problemi, can güvenliği problemi vesaire gibi gerekçeleri var ama -atıyorum- İstanbul Teknik Üniversitesinden Gazi Üniversitesine tayin yaptırabilmek için Gazi Üniversitesinin Rektöründen torpil bulmak zorunda. Bu düzen yıllardır var ve bu, toplu sözleşme konusu hâline getirildi, toplu sözleşme metnine eklendi ama YÖK hâlâ idari personelin, üniversitelerdeki idari personelin yer değiştirmesine yönelik bir yönetmelik çıkarmayı beceremedi, maalesef bu problemi seyretmekle meşgul YÖK. Bunu da buradan tüm Meclise ve milletimize ifade etmiş olayım.
Değerli milletvekilleri, YÖK Başkanı Sayın Erol Özvar aksini iddia etse de bir denklik problemi var. Sayın YÖK Başkanı çok farklı rakamlar veriyor, geçen Komisyonumuzda da farklı rakamlar verdi ama gençlerimizin yani denklik problemi yaşayan gençlerimizin iddiaları çok farklı. YÖK Başkanı âdeta “Bir denklik problemi yok.” savını gündeme getiriyor ve Komisyondaki milletvekillerine bu bilgileri veriyor ama denklik problemi yaşayan gençlerimiz denklik problemi yaşayan gençlerimizin 100 bin civarında olduğunu, YÖK’ün çifte standart uyguladığını, YÖK Başkanının doğru bilgiler vermediğini iddia ediyor. Aslında, bunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde araştırılması lazım. Yıldırım Bey, bu konuda bir Meclis araştırması önergesi vermemiz lazım.
YILDIRIM KAYA (Ankara) – Verelim.
İSMAİL KONCUK (Devamla) – Verelim; bu, AK PARTİ’yi de hepimizi de ilgilendiren bir problem aslında yani buna “Hayır.” demek mümkün değil. Yani 100 bin genç gerçekten denklik problemi yaşıyor mu bu ülkede yoksa YÖK Başkanının söylediği gibi, böyle bir problem yok mu? Bunun mutlaka açıklanması lazım.
Bakın, Diploma Denklik Mağdurları Derneği kurmuşlar bu gençlerimiz. Yani problem o kadar büyük ki bundan etkilenen o kadar çok gencimiz var ki bir dernek kurmak zorunda kalmışlar. Bir de açıklama yapmışlar “Yapılanlar Lizbon Sözleşmesi’ne aykırıdır. Türkiye Cumhuriyeti hukuk devletidir ve Anayasa’nın 90’ıncı maddesi de ‘Uluslararası anlaşmalar iç hukuk kurallarıyla veya yönetmeliklerle değiştirilemez.’ hükmünü amirdir.” diyorlar “Ama YÖK uluslararası sözleşmeden doğan hakkı bir yönetmelikle elimizden almaya çalışıyor.” iddiasında bulunuyorlar. Devamla “Sayın YÖK Başkanı Özvar’ın bahsettiği uygulamalar 100 bin vatan evladına uygulanırken aynı sınıf, aynı hoca ve aynı şartlardan mezun olan ancak ülkede ‘elit’ diye tabir edilen kişiler ya da bu kişilerin yakını oldukları için mi doğrudan denklik alıyor da biz alamıyoruz?” diye soruyorlar. Kime soruyorlar? Ülkeyi yöneten iktidar partisine soruyorlar ama ne iktidar partisinden ne de YÖK’ten bu gençlerimizin bu taleplerine yönelik olumlu bir cevap bugüne kadar gelmedi. İnşallah, bu konuda bir Meclis araştırması isteriz, burada değerlendiririz ve inşallah, kabul görür diye düşünmek istiyorum. Bu gençler haksız mı değerli milletvekilleri? Bakın, size bir şey okuyacağım; Suriyeli bir öğrenci, başvuru yapmış, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı cevap veriyor başvurusuna: “Sayın Mohamad Şeyhnebi -adresini yazmış- ‘Islamic University of Lebanon’ üzerinden almış olduğunuz diplomanızın denklik işlemleri için yapmış olduğunuz başvurunuz Yurtdışı Yükseköğretim Diplomaları Tanıma ve Denklik Yönetmeliği çerçevesinde incelenmiştir ve uygun bulunmuştur.” Ya, bizim 100 bin olduğu iddia edilen, söylenen gençlerimiz feryat figan ederken, Türk çocukları feryat figan ederken bir Suriyeli öğrencinin…
YILDIRIM KAYA (Ankara) – 5 bin, 5 bin…
İSMAİL KONCUK (Devamla) – Bir tane örnek verdim ben bunu.
…talebine verilen cevap bu. Suriyeli mi olsun çocuklarımız ya? “Şöyle bir sınırdan geçip geri mi gelseler, nedir?” diye düşünmek istemiyorum. Bunlar çifte standart uygulamalardır.
Değerli milletvekilleri, bir de “YÖK 100/2000 Projesi” var; Eski YÖK Başkanımız Sayın Yekta Saraç döneminde uygulamaya konulmuş ve İletişim Başkanlığı tarafından da bir afişle ilan edilmiş, bu çocuklarımızın üniversitelerde istihdam edileceği filan ilan edilmiş ve bu çocuklar güvenmiş, bu bursiyerliğe başvurmuşlar ama sözleşmelilere kadro kanun teklifi burada görüşülürken bunlar “Bizi de kadroya alın, bize bu sözü verdiniz.” dediler. Biz bu talebi hem burada hem Komisyon toplantısında dile getirdik ama maalesef cevap bulamadık.
Değerli milletvekilleri, yani bir YÖK Başkanı değişip diğer YÖK Başkanı gelince YÖK'ün ortaya koyduğu teminatların, sözlerin yok olmaması gerekir diye düşünüyorum. Yani Sayın Yekta Saraç'ın ortaya koyduğu -ki iyi niyetle ortaya koyduğu projedir- bu projenin Sayın -yeni- YÖK Başkanı tarafından da takip edilmesi ve sonuçlandırılması gerekir ama verilen sözlerin tutulmadığını üzülerek görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, kanun maddelerinde ilk madde, öğrencilere yönelik cezayla ilgili. Yani eskiden yönetmelikle yapılan cezalar yargı kararı gereği kanunla düzenleniyor. Şimdi, bu cezaları incelediğimizde -enteresandır, güya öğrencinin lehine olduğu ifade ediliyor- uyarma cezaları kaldırılmış yani üniversitede bir öğrenci bir hata yaptığında, bir yanlış yaptığında artık uyarma cezası verilmeyecek, doğrudan doğruya kınama cezası verilecek. İşin garibi, kanun teklifinde bu uygulamanın öğrencinin lehine olduğu da iddia ediliyor. Şimdi, ben orada birkaç örnek verdim, hatta Komisyon Başkanımız Sayın Emrullah İşler “Ya, güzel manşetler verdin bize.” filan dedi. Manşet filan vermedim, ben aslında gerçekleri söyledim. Bir örnek vereceğim; öğrencilerimiz de bizi dinlesin, vatandaşlarımız da bizi dinlesin. Mesela, kopya çekmenin cezası ne kadar olabilir Başkanım? Başkan Emrullah Bey de burada.
YILDIRIM KAYA (Ankara) – Emrullah Bey dinle! Bak, burada huzurunda yine söylüyor ha, bak yine söylüyor, demek ki gollük pas değil, yine söylüyor.
İSMAİL KONCUK (Devamla) – Kopya çekmenin cezası ne olabilir? Bu ceza ne biliyor musunuz?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – “Hangimiz kopya çekmedik?” dedi.
İSMAİL KONCUK (Devamla) – Yarıyıl okuldan uzaklaştırma yani kopya çeken öğrenci bir yarıyıl okuldan uzaklaştırılıyor. Şimdi, ben bunun yanlış bir ceza olduğunu savunduğumda YÖK Başkanı da Sayın Başkanım da “Ya, kopyayı mı savunuyorsun Sayın Vekilim?” dediler. Kopyayı asla savunmuyorum, kopyayı asla savunmuyorum ama ben yıllarca öğretmenlik yapmış bir insan olarak… Öğretmenlikten önce hepimiz öğrenciydik bir de ya, yani hani derler ya “Suçsuz olan ilk taşı atsın.” diye, sanki hiç kopya çekmemiş, sütten çıkmış ak kaşık gibi…
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Kopya çekmiş mi?
İSMAİL KONCUK (Devamla) – Ya, kopya çekmemiş olan kim var Sayın Vekilim, kim var yani?
Şimdi, elbette kopyayı savunmuyoruz, doğru bulmuyoruz ama bir yarıyıl uzaklaştırma cezası ağır bir cezadır. Mesela, ben Ortaöğretim Disiplin Yönetmeliği’ni inceledim, kopyanın cezası ne, biliyor musunuz? Bir ila beş gün okuldan uzaklaştırma, bir ila beş gün yani 12’nci sınıfta bir öğrenci olduğunuzu düşünün, mezuniyetinize bir ay kala kopya çekiyorsunuz, bir gün ceza alıyorsunuz; bundan üç ay sonra da üniversiteyi kazanıyorsunuz, gidiyorsunuz; kopya çekiyorsunuz, bir yarıyıl ceza alıyorsunuz, üç ay sonra. Ya, ne oldu, üç ayda ne değişti, çok mu büyüdü bu çocuk, çok mu büyüdü? Ceza verelim, elbette bu suç cezasız kalmamalı ama bir hafta verelim, iki hafta verelim; ya, bir ay verelim ama bir yarıyıl ceza vermenin hiçbir vicdani ölçüsü olduğunu düşünmüyorum ben. Bu, kabul edilemez bir cezadır; bu, yanlıştır. Efendim, rüya ülkesinde yaşamıyoruz ya, böyle yani “Öğrenciler kopya çekmesin.” filan yani hırsızlığın ayyuka çıktığı günümüzde bir kopyayı… Bu yanlışlıkla olabilir, mesela önünüzdeki öğrenci döndü, sizin kağıdınıza baktı, siz kağıdınızı gösterdiniz diye de ceza alıyorsunuz yani hem bakan ceza alıyor hem de siz belki göstermek istemeseniz bile öğretmen ya da akademisyen böyle değerlendirdiği için bir yarıyıl okuldan uzaklaştırma cezası alıyorsunuz. Sayın Başkanım, bunun, bu cezanın mutlaka oradan kaldırılıp daha düşük bir cezaya, bir hafta, işte, on beş gün, yirmi gün ceza gibi cezalara indirilmesinde büyük yarar var.
Ya, ben çok derine daldım herhâlde, bazı maddeler yetişmeyecek.
Daha önceki YÖK Başkanımız Yekta Saraç döneminde vakıf üniversitelerine ciddiyet gelsin diye yüzde 2’lik bir kesinti yapıldı ve bunlar nakden kesildi, hesaplara yatırıldı. Şimdi, eski YÖK Başkanımızın getirdiği bu düzenlemeyi Sayın Erol Özvar değiştiriyor, diyor ki: “Bankalar teminat mektubu versin.” Biz “Yahu, aynı şey değil ama hiç olmazsa bu teminat mektubu kamu bankalarından gelsin.” diye teklif verdik ama maalesef AK PARTİ milletvekilleri reddettiler. Yani bana göre, bize göre bu, işi sulandırmaktır.
50/d problemi yıllardır ciddi problemdir üniversitelerde. Bunların kadroya alınmasını yıllarca savunduk değerli milletvekilleri. Güzel bir gelişme yaşanıyor, bunlar kadroya geçecekler ama kim? Mevcut 50/d’liler kadroya geçecekler. Yalnız şöyle bir yanlış anlama olmasın, 50/d kökten kaldırılmıyor, bundan sonra da 50/d problemi devam edecek yani dilerdik ki 50/d problemi kökten kaldırılsın.
Bir de 2018-2022 aralığında 50/d’li yaklaşık bin çocuğumuz var, bin evladımız var. Dedik ki: “Ya, 33/a kadrosuna bunları da alalım.” Teklif de verdik, resmen, yazılı olarak teklif de verdik ama maalesef reddedildi. Komisyonda bunu yapamadık ama gelin, burada yapalım; tekliflerimiz arasında olacak bu. Bizim teklifimiz önemli değil, iktidar olarak siz verin, nimetini de siz yiyin, hiç önemli değil ama oradaki bin çocuğumuzu görmezden gelmeyelim, adalet bunu gerektirir, buna bir çözüm bulalım diye buradan teklif ediyoruz. Emrullah İşler Başkanım burada, Sayın Milletvekilim, Komisyon Başkanımız burada. Aslında vicdanı da yaralayan bir durumdur bu yani devlet yöneten insanlar olarak bizim bunları görmezden gelme hakkımız olduğunu düşünmüyoruz; ister iktidar olalım ister muhalefet olalım, ne olursak olalım böyle bir eksikliği… Yani şu anda 50/d’leri 33/a’ya alırken daha önce alınmamış olanları görmezden gelemezsiniz. Bakın, ben hatırlıyorum, daha önce şöyle bir düzenleme yapıldı: Rektörlerin inisiyatifine bırakıldı o süreçte, 2018-2022 aralığında bir dönem rektörlerin inisiyatifine bırakıldı; rektörler bir kısmını aldı, belki yakın bulduklarını aldı ama bir kısmı alınmadı. İşte bunlar, 33/a’nın dışında bırakılan öğrencilerimizdi. Bunu burada, kanun çıkmadan, kanunlaşmadan çözebilmek mümkündür, geç kalınmış değil. Dediğim gibi, nimeti de sizin olsun diyorum ama bu problemi burada düzeltelim.
Millî İstihbarat Akademisi kuruluyor, hayırlı uğurlu olsun. Orada bir endişemiz şuydu: YÖK gözetiminde de olsun yani YÖK'ten de birileri bu işin içinde olsun, YÖK’ü tamamen devre dışı bırakmayalım. Yani İYİ Parti olarak bunu yanlış bulmuyoruz, destekliyoruz, zaten kanunun tümüne de olumlu oy vereceğimizi ifade etmiştik. Tabii, eksiklerini de ifade edeceğiz. Bu kanuna olumlu oy vereceğiz ama birkaç iyi madde olduğu için olumlu oy vereceğiz ama kanunun eksikliklerini de ifade edeceğiz.
AKEV Üniversitesiyle ilgili bir isim değişikliği burada söz konusu. Orada da sayın milletvekillerimiz ifade ettiler, hatta AK PARTİ'nin değerli milletvekilleri de -tereddüt yaşadılar değil mi orada- tereddüt yaşadılar. Mesela Cemal Taşar falan “Ya, bu nedir?” diye sordu orada, AK Parti Komisyon üyesi. Nedir? Burada AKEV Üniversitesiyle ilgili 5 soruşturma yürütüldüğü, sahte diploma, ihale yolsuzlukları, plaka sahtekârlığı, rektör aracının klonlanmış kırmızı plakaları gibi iddialar olduğu…
YILDIRIM KAYA (Ankara) – İmza sahiplerinin bunu çekmesi lazım.
İSMAİL KONCUK (Devamla) – …bu isim değişikliğiyle bir aklanma dertlerinin olduğu gibi endişe orada ifade edildi, teklif de verildi ama reddedildi değerli milletvekilleri.
YILDIRIM KAYA (Ankara) – Belki Genel Kurulda çekerler Başkan.
İSMAİL KONCUK (Devamla) – Yani inşallah! Yani, böyle şeylere göz yummamak lazım. Eğer yeni bir isimle geçmişteki eksikleri, kusurları, hataları örtmek gibi niyet varsa bunu görmemiz lazım, bunu bizim Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak görmemiz lazım, hepimizin görmesi lazım; bunlara izin vermemek lazım.
Şimdi, ben İsmail Koncuk, adımı değiştiriyorum. Yolsuzluk yapmışım, “Ahmet Turan” koydum adımı. Ne olacak şimdi İsmail Koncuk olarak yaşadığım dönem? Unutulacak mı? Unutulmamalı, buna izin verilmemeli. Dolayısıyla bu isim değişikliğinin de ötelenmesinde büyük yarar olduğunu düşünüyorum.
Ben YÖK kanun teklifinin öğrencilerimize, üniversite camiamıza hayırlı uğurlu olmasını diliyorum ve eksikliklerin de giderilmesi gerektiğini ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Mevlüt Karakaya.
Buyurun Sayın Karakaya. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Sayın Mustafa Destici’nin vefat eden babası merhum Ali İhsan Destici’ye Allah’tan rahmet diliyorum.
Değerli milletvekilleri, yine bir hususun da altını çizmek istiyorum. Biliyorsunuz, son altı ayda -ki son üç ayı daha yoğun olmak üzere- ülkemiz ciddi bir kuraklık tehdidi altındaydı. Ankara’da birçok köyde çiftçilerimiz, insanlarımız yağmur ve kar dualarına çıkmaya başlamışlardı ki bu uzun zamandır şahit olmadığımız bir şeydi ama Allah’a bin şükür ki birkaç gündür yurdumuz genelindeki yağışlar bir nebze yüzümüzü güldürdü. Bu noktada tabii ki Türkiye su fakiri bir ülkedir aslında, iddia edildiği gibi su zengini bir ülke değil. Kuraklık olarak baktığımızda meteorolojik, hidrolojik, tarımsal kuraklıklar ama bunun en son seviyesi “sosyoekonomik kuraklık” dediğimiz kuraklık. Türkiye’nin bu tehdit ve tehlikelerle karşı karşıya olduğunu… Bu noktada, bu alanda Devlet Su İşlerimiz ve ilgili birimlerin son dönemlerdeki yaptığı çalışmaları hakikaten yakından takip ediyoruz, güzel çalışmalar ve bu alanda bu çalışmalarının artırılarak devamı bir ihtiyaç olarak ortaya çıkıyor. Ben bu vesileyle özellikle Ağustos 2023’te test üretimine başlayacak olan Türkiye’nin en yüksek, dünyanın ise 5’inci yüksek barajı olan Yusufeli Barajı’na emeği geçenlere de teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, teklif, toplamda 11 maddeden oluşmakta. Yükseköğretim Kalite Kurulunda uzman personel istihdamıyla ilgili bir maddemiz var. Tabii, bunu ihtiyaca binaen bir düzenleme, yerinde bir teklif olarak değerlendiriyoruz.
Yine, Yükseköğretim Kurulunda disiplinle ilgili bir düzenleme var. Bu düzenleme, hepinizin malumu olduğu üzere, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen 2547 sayılı Kanun’un 54/a ve yine 65/a-9’a dayanılarak disiplin yönetmeliğiyle yapılan disiplin iş ve işlemlerine ilişkin bir düzenleme, bir zorunluluktu ama bu düzenleme yapılırken yıllardır devam eden bazı sorunlar da bu vesileyle çözülmüş oldu. Bunların başında uyarma cezasının kaldırılması… Hakikaten yıllarca üniversitede görev yapmış, bu kurullarda, komisyonlarda da çalışmış olan birisi olarak şunu ifade edeyim ki bazen bu tür cezalar keyfî olarak da verilebiliyordu çünkü fiilleri belli değil, sayılmıyordu ve bu cezalara da itiraz söz konusu değildi ama disiplin cezaları arasında sayıldığı için de öğrencinin siciline işleniyordu. Bu anlamda doğru bir düzenleme olduğunu ifade etmek istiyorum.
Yine, öğrenci lehine olabilecek bir başka düzenleme ise disiplin amiri ve disiplin kurullarının komisyonlardan gelen cezaları artırma yetkisinin olmayacağı şeklindeki düzenlemedir yani gelen cezayı ya aynen kabul edebilecek ya daha aşağı bir cezayı önerebilecek ya da reddedebilecek. Bunun da öğrenci lehine olan bir uygulama olduğunu ifade etmek istiyorum
Değerli milletvekilleri, teklifin bir başka unsuru vakıf yükseköğretim kurumlarıyla alakalı. Vakıf yükseköğretim kurumlarında, biliyorsunuz, öğrenci gelirlerinin yüzde 2’si bankada açılacak bir fon hesabına yatırılıyor. Bir anlamda bu bir ihtiyat akçesi gibi yani günün birinde üniversite sıkıntıya düştüğünde, eğitim öğretim faaliyetine ara verdiğinde veya devam edemediğinde öğrencilerin eğitimlerini tamamlamaları için bir kaynak, bir fon oluşturma maksadı vardı. Bu, tabii, bir nakdin bankada bloke edilmesi, finansal yönetim açısından da vakıf yükseköğretim kurumlarına bir yük getiriyordu. Bunun, banka kati teminat mektubuyla bu yükümlülüğün yerine getiriliyor olmasının ya da buna imkân sağlanıyor olmasının gerçekten vakıf yükseköğretim kurumlarının finansal maliyetlerini düşürme açısından bir katkısı olacağını düşünüyorum.
Aslında, burada söz vakıf yükseköğretim kurumlarından açılmışken bir hususun da altını çizmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Malumunuz olduğu üzere, vakıf yükseköğretim kurumları 2547 sayılı Kanun’a da dayanarak çıkarılan yönetmeliklerle -evveliyatında tabii ki Anayasa’nın 130’uncu maddesi de var- yönetiliyor. Vakıf yükseköğretim kurumlarının yöneticileriyle konuştuğunuzda aslında şunu söylüyorlar: Vakıf yükseköğretim kurumlarında ortaya çıkan sorunların önemli bir kısmı bu yönetmelikle yönetiliyor olmasıyla alakalı. Tabii, vakıf yükseköğretim kurumları kapsamındaki birçok üniversite ya da yüksekokulun aslında vakıf amacına matuf yönetilmediği, bunların birçoğunun gerçekte ya da arka planda şirket üniversiteleri şeklinde faaliyet gösterdiği bizlere de gelen şikâyetler. Dolayısıyla, aslında, Türkiye’de bu alanda bir yasal düzenlemenin yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Özel üniversite statüsünün de bir şekilde önünün açılması gerektiğine yani burada vakıf yükseköğretim kurumları içerisinde farklı işlevleri söz konusu olan ya da yönetim anlamında veya arka planda finanse edilme anlamında farklı olan bu üniversitelerin birbirinden ayrılması gerektiğini düşünüyoruz. Yani ticari olarak da elbette yükseköğretim kurumları kurulabilir yasal prosedürleri bu anlamda yerine getirildikten sonra ve bunun önünün açılmasının da iyi olacağını düşünüyoruz. Aksi takdirde, bizim, yine, bu Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 28’inci maddesinde vakıf üniversitelerinin, vakıf yükseköğretim kurumlarının ticari herhangi bir iş yapamayacakları ifade edilmiş olsa da bu konular her zaman bir tartışma konusu hâline gelmiş durumdadır.
Değerli milletvekilleri, bir başka teklif konusu da araştırma görevlilerinin, 50/d maddesinde istihdam edilenlerin istemeleri hâlinde 33/a’ya geçirilmesiyle alakalı. Bu da hakikaten üniversitelerimizin kanayan bir yarasıydı çünkü 50/d maddesine göre istihdam edilen öğrencilerin -bunun temel şartı öğrenci olma- yüksek lisans öğrencilerinin okulu bitirdiğinde, oradan mezun olduğunda doktoraya başlaması zaman aldığından kadro durumu sıkıntıya düşüyordu, doktorası biter bitmez kapıda kalıyordu. Ve yine aynı zamanda, aynı statüde, özlük hakları birbirinden farklı olarak ifade edebileceğim 2 madde her zaman için sıkıntıydı ve iş barışını da bozan bir durumdu. Bu anlamda, isteyenlerin 50/d maddesinden 33/a’ya geçmesiyle ilgili yapılmış olan düzenleme kronikleşmiş, hatta kangren hâline gelmiş olan bir sorunun çözümüne katkı sağlayacaktır; düşünenlerden ve bu teklifi getirenlerden Allah razı olsun.
Değerli milletvekilleri, teklifin birkaç maddesi ise üniversitelerin, vakıf yükseköğretim kurumlarının isimlerinin değiştirilmesiyle alakalı. Bunların büyük bir çoğunluğu talebe binaen yapılan düzenlemeler.
Yine teklifte önemli bir düzenleme, Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin kuruluş kanununda yapılan bir değişiklik ki bu değişiklikte de denetim maksatlı bir denetim komisyonunun kurulması, bunun çalışmasıyla alakalı hususlar düzenlenmiştir. Bu da bir ihtiyacı karşılamak üzere yapılan düzenlemedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifle getirilen önemli bir husus da Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’na bir madde eklenmesidir. Bununla, MİT bünyesinde “Millî İstihbarat Akademisi” adıyla, istihbarat ve millî güvenlikle ilgili alanlarda lisansüstü eğitim, bilimsel araştırma ve yayın yapmak üzere yükseköğretim kurumu kurulması öngörülmektedir.
Malumunuz olduğu üzere, MİT’in temel görevi, Türkiye'ye içten ve dıştan yöneltilen tehditler karşısında millî güvenlik istihbaratını devlet çapında oluşturmak, bu istihbaratı ilgili yasada sayılan makamlara ve gerekli kuruluşlara ulaştırmaktır. Aslında, 2014 yılında yapılan bir yasal değişiklikle MİT Kanunu büyük ölçüde günümüz şartlarına uygun hâle getirilmiştir ki bunun içerisinde kişisel hak ve özgürlükler noktasında uluslararası normlara ve standartlara uygun bir düzenleme yapılmıştır.
Yine, coğrafyamız “dünyanın kriz ve çatışma bölgesi” olarak adlandırılmakta ve dış tehditlere daha fazla maruz kalmaktayız. MİT’in önleyici istihbarat kapasitesinin artırılması, huzurumuza ve bekamıza yönelen tehditlerin büyümeden engellenmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. MİT, günümüzde, artık, gelişmiş teknik insan ve siber istihbarat kabiliyetlerine sahip olan bir kurumumuz. Millî güvenliğin sağlanabilmesi adına, sınırlarımız dışında yaşanan gelişmeler hakkında istihbarat toplaması da kanun koyucu tarafından MİT’e verilmiş görevlerden. MİT, hâlihazırda ülkemizin hukuk sisteminde kamu idaresinin tabi olduğu tüm mekanizmalara tabidir, cumhuriyet tarihinde ilk defa MİT’in Türkiye Büyük Millet Meclisinde oluşan Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu tarafından denetlenmesinin önü açılmıştır.
Bir başka önemli bir husus da MİT’te oluşturulacak bir komisyon tarafından Teşkilat uhdesinde bilgi ve belgelerin kullanıma ve paylaşıma açılmasının ve bunların akademik çalışmalar ile her türlü yayın ve edebî eserde kullanılmasının da önü açılmıştır. Bu çalışmalar tarihe tanıklık edilmesi açısından önemli bir gelişmedir.
Değerli milletvekilleri, aslında tabii, teknolojik gelişmelerle, dijitalleşmeyle birlikte güvenlik konusunda istihbarat alanının hem kapsamı çok genişledi hem de çeşitlenerek girift hâle geldi malumlarınız. Millî İstihbaratın coğrafi alanı sadece yerküreyle sınırlı kalmamış, uzaya kadar da uzanmıştır. İstihbaratın konusu askerî, siyasi ve toplumsal olmanın ötesine geçmiş, ekonomik istihbarat önemli bir hâle gelmiş, siber saldırılar günümüzde önemli bir güvenlik tehdidi oluşturur duruma gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, tabii ki günümüzde istihbaratın başarılı olmasının temel şartlarından biri de bilimsel çalışmalara ağırlık vermek ve bu maksatla disiplinler arası çalışmaları entegre yürütmekle alakalıdır. Bu düzenlemenin yerinde olduğuna ve bu alanda her türlü desteğin verilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Bu vesileyle, terör başta olmak üzere millî güvenliğimiz konusunda yürütülen istihbarat başarılarından dolayı Millî İstihbarat mensuplarını ve yöneticilerini buradan kutluyor ve tebrik ediyorum, tüm güvenlik güçlerimize de şükranlarımı sunuyorum, Allah ayaklarına taş değdirmesin diyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, özellikle son günlerde bazı kurum ve kuruluşlarımıza yönelik yapılan saldırıların ve özellikle de hedefe itibarlarının alınmasının elbette bir maksadı vardır, bu da Türk milleti tarafından ibretle izlenmektedir.
Bakın, Millî İstihbarat Teşkilatının “web” sayfasında bugün bu konuşmadan önce şöyle bir gezinti yaptım, o sırada bir şeyi gördüm, “Şehitlerimiz” diye bir başlık vardı ve Türk Bayrağı’nın altında bir yazı kaleme alınmış. Diyor ki: “Bayrağımızın simgelediği kutsal değerler adına yurt içinde ve yurt dışında üstlendikleri görevlerde hiç düşünmeden canlarını feda eden, isimleri gibi görevleri de bizde saklı şehitlerimizi hiçbir zaman unutmayacağız.” Biz de diyoruz ki: Birilerinin Türk Bayrağı’nı kaldırdığı, birilerinin Türk Bayrağı’na yer vermediği bu dönemde Türk Bayrağı’nın taşıdığı değerler adına şehit olan, isimlerini dahi bilmediğimiz o isimsiz kahramanlara Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyoruz; kendilerini bugün buradan rahmetle, minnetle anıyoruz; ruhları şad olsun. (MHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bu düzenlemelerin her biri hem bir ihtiyacı karşılıyor hem de iyileştirmeleri içeriyor. Son dönemlerde toplumun belli kesimlerinin kronikleşmiş önemli sorunları birbiri ardına çözüldü, çözülmeye de devam ediyor. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin fiilen uygulamaya girdiği 9 Temmuz 2018 tarihinden bu yana Türkiye bölgesel ve küresel gelişmelere daha hızlı reaksiyon göstermeye başlamıştır. Başta millî güvenliğimiz ve terörle mücadele alanları olmak üzere etkin kararların alınması pratikleşmiştir. Yakalanan demokratik, siyasi istikrar sayesinde Türkiye ekonomisinin yatırımı, üretimi, istihdamı ve ihracatı önceleyen daha sağlıklı bir yapıya kavuşması mümkün hâle gelmiştir. Geçmişteki kısa ömürlü hükûmetler, koalisyon partileri arasındaki kutuplaşmalar, hükûmet kurma aşamasındaki anlaşmazlıklar milletimizi sürekli hayal kırıklığına uğratmış, yeni umutlarla yapılan seçimler ve kurulan istikrarsız hükûmetler ülkemizi maalesef ileriye taşıyamamıştır.
Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde yürütmenin de yasamanın da bütünüyle millet tarafından doğrudan seçilmesi, bir taraftan yönetimde sadece istikrarı değil, doğrudan temsil imkânını da sağlarken yasamadaki temsili yüzde 98’lere varan ve dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen bir düzeye de çıkarmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) – Ben, bu vesileyle Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden Muş Milletvekili Sayın Gülüstan Kılıç Koçyiğit.
Buyurun Sayın Koçyiğit. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller ve ekranları başında bizi izleyen değerli halklarımız; ben de hepinizi saygıyla sevgiyle selamlamak istiyorum.
Yine bir AKP mucizesiyle karşı karşıyayız. Gerçekten, yemediniz, içmediniz ve tam da iktidarınıza yakışan, yirmi yıllık iktidarınızda yaptığınız gibi yine yasakçı bir yasa teklifini Parlamentoya getirdiniz seçim öncesi ve alelacele de geçirmek istiyorsunuz.
Şimdi, mevcut yasa teklifinin içerisinde ne var? Öncelikle geneline ilişkin bir şeyler söylemek gerekiyor. Biz, değerli arkadaşlar, bu yasa teklifini on saat on yedi dakika boyunca Komisyonda konuştuk. Sonuç? Tek bir virgülü değişmedi, tek bir cümlesi değişmedi, tek bir sorumuza gerçekçi bir yanıt almadık; olduğu gibi geçirdiler ve buraya getirdiler. Şimdi buradan da geçirip yasalaştırmak istiyorsunuz. Oysaki sizin daha önce yaptığınız bu düzenleme yani özellikle de YÖK’te, yükseköğretim kurumlarındaki disiplin işlerini yönetmelikle belirlemeniz Anayasa Mahkemesinden döndü. Neden döndü? Çünkü en temel meselelerden biri olan Anayasa’daki kanunilik ilkesini siz ihlal etmiştiniz. Yani Anayasa’ya aykırılığı Millî Eğitim Komisyonunda ileri sürülmüş olmasına rağmen siz bunu dikkate almadınız, yine bildiğinizi okudunuz, buraya getirdiniz, buradan da yasalaştırdınız ama sonuçta Anayasa Mahkemesi sizin bu hukuksuz uygulamanıza “Dur.” dedi, “Suç ve ceza kavramının kendisi, disiplin gibi suçlar -ki insanların yaşamına etki eden suçlardan, cezalardan bahsediyoruz- yönetmelikle düzenlenemez, bunlar kanunla ancak düzenlenebilir. Siz insanların temel hak ve özgürlüklerini keyfinize göre sınırlandıramazsınız.” dedi ve yasayı size iade etti ya da iptal etti diyelim. Ama siz ne yaptınız? Çok akıllısınız ya, hızlı bir şekilde o disiplin yönetmeliğini kanun maddesi olarak düzenlediniz, önümüze getirdiniz. Yani Anayasa Mahkemesi size demiş ya “Temel hak ve özgürlükler, disiplin meselesi yönetmelikle düzenlenemez, sen git kanuni düzenleme yap.” siz de aynı yasakçı anlayışınızı kanun maddesi olarak düzenlediniz ve önümüze getirdiniz değerli arkadaşlar.
Şimdi, en temelde şunu söyleyelim: YÖK, kurulduğu 6 Kasım 1981’den bu yana bu ülkedeki temel akademik özgürlüğün önündeki en büyük engeldir. YÖK nedir? YÖK, bir darbe anayasasının ürünüdür, bir 12 Eylül faşist cuntasının ürünüdür. AKP Hükûmeti iktidara gelmeden önce ne diyordu? “Ben iktidara geldiğimde YÖK'ü kaldıracağım.” Neden? Çünkü 28 Şubat olmuştu çünkü başörtüsü mağduriyeti olmuştu çünkü sakal mağduriyeti olmuştu; insanlar giyim tarzlarından, yaşam tarzlarından dolayı üniversiteye gidemiyorlardı; bu bir mağduriyet yarattı ve siz de hemen YÖK karşıtı oldunuz. Sonra, iktidara geldiniz, iktidara yerleştiniz ve dediniz ki: “Ya, bu YÖK ne güzel bir kurum. Biz en iyisi bu YÖK'ü tahkim edelim; kendi ihtiyaçlarımıza göre, ideolojik bakışımıza göre yeniden yapılandıralım ve o çok hedeflediğimiz kindar ve dindar nesil yetiştirmede YÖK'ü seferber edelim.” Ki bu yasa, aslında dindar ve kindar nesil yetiştirmenin yasasıdır. Bu yasa tasarısı, özgürlükçü düşüncenin, eleştirel düşüncenin, bilimsel düşüncenin akademiden tasfiyesinin yasasıdır. Bu yasa tasarısı, solcu, Alevi, Kürt, cinsel yönelimi farklı olan, yaşam tarzı farklı olan gençlerin üniversiteden, akademiden tasfiyesinin yasasıdır. Çok açık ve net söyleyelim: Bu yasa, bir fişleme yasasıdır; bu yasa, şahsımın devletini, şahsımın hükûmetinin üniversitesini yaratma yasasıdır değerli arkadaşlar. Onun için, bizim bu yasaya kökten karşı olduğumuzun altını çizmemiz gerekiyor.
Şimdi, normal koşullarda üniversiteler özerktir; eğitimlerini, kendi işlerini özgün ve özerk yapmaları gerekir ama sizde öyle bir anlayış var ki ülkeyi tek adamla yönetiyorsunuz ya, bu bile size yetmiyor değerli arkadaşlar. Bu ülkede birkaç tane çok iyi üniversite var, birkaç tane gerçek anlamda bu ülkedeki akademik bilgiyi üreten mekân var, üniversite var ama siz onlara bile tahammül edemiyorsunuz. Neden? Çünkü sizden değiller. İşte en temel örneklerden biri, Boğaziçi Üniversitesi. Siz, Boğaziçi Üniversitesine kayyum atadınız; seçilmiş değil, atanmış bir rektörle hâlihazırda Boğaziçini yönetmeye çalışıyorsunuz ama daha vahim bir şey söyleyelim: Oradaki en temel hakkını kullanan gençleri, öğrencileri de cezalarla yıldırmaya çalışıyorsunuz. Ya, şöyle bir şey olabilir mi? Sadece protesto hakkını kullandığı için, sadece üniversitedeki atanmış rektörü istemediği için siz, oradaki öğrencilere yaklaşık… Üç yüz yıl mıydı? Yanlış söylemeyeyim ama…
HÜDA KAYA (İstanbul) – Üç yüz yirmi beş yıl.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Evet, 1 sanık için yirmi beş yıl ama toplamda 14 öğrencinin yargılandığı davada savcı yüzlerce yıl hapis cezası istiyor. Niye, biliyor musunuz? Naci İnci’nin makam aracının önüne çıkmış öğrenciler, makam aracının geçişini engellemişler. Bu neymiş? Bu, hürriyeti tahdit suçuymuş; bu, alıkoyma suçuymuş. Ya, Allah aşkına, biz Halkların Demokratik Partisinin milletvekilleri olarak akşama kadar sokaklardayız, eylem yapmak istiyoruz, bizi kuşatıyorsunuz. Bu bir hürriyeti engelleyici suç değil midir? Bizim ulaşım hakkımızı engelliyorsunuz, araçlarımızın önüne polis barikatları çekiyorsunuz, cenazeye katılmamızı engelliyorsunuz milletvekili olarak. Bunlar suç değil mi, bunları bir suç olarak görmüyor musunuz? Ya, ne kadar hassassınız(!) Kendi adamınıza, kendi yandaşınıza gelince en demokratik protesto hakkını suç olarak ifade ediyorsunuz ama bu ülkedeki Parlamentoda bulunan milletvekillerine yönelik hiçbir uygulamaya yönelik tek bir söz kurmuyorsunuz. Bu sizin çifte standardınızın ve özgürlük anlayışınızın da sınırlarını gösteriyor aslında ama daha önemli bir şey var değerli arkadaşlar: Bununla da kalmıyor, siz üniversiteleri aslında boş kurumlar hâline getirmek istiyorsunuz çünkü siz düşünen insan istemiyorsunuz. Bakın, ülkenin dört bir yanında üniversite açtınız, nereye gitsek üniversite var, nereye gitsek üniversite var. Niye açıyorsunuz bu kadar üniversiteyi gerçekten merak ediyoruz. Çünkü siz üniversiteleri o şehirdeki -tırnak içinde- bir kalkınmanın, bir istihdamın, bir nüfus artışının aracı olarak görüyorsunuz ya! En küçük ilçeye üniversite yapıyorsunuz, hiçbir akademik kadrosu yok, hiçbir bilimsel donatısı yok, hiçbir laboratuvarı yok, üzerine tabelayı yapıştırıyorsunuz, adına da “üniversite” diyorsunuz. Ya, bu kadar kolay üniversite açılıyorsa dünya âlem niye bu kadar hızlı üniversite açmıyor?
Her yere üniversite açtınız ve bu ülkedeki üniversite mezunu insanlar işsiz, mezun olan her 10 öğrenciden 4’ü işsiz. Türkiye, en yüksek genç işsizlik rakamlarının olduğu ülkelerden biri hâline geldi. Neden? Çünkü siz her yere üniversite açtınız ve bununla da övünüyorsunuz. Peki, bu gerçekten doğru mu? Hayır, tabii ki değil, çoğu tabela üniversite ve çoğu gerçek anlamda hiçbir üniversite vasfını taşımıyor. Bu arada, üniversite vasfı taşıyanları da tabii ki siz ortadan kaldırmaya da devam ediyorsunuz değerli arkadaşlar.
Diğer bir mesele, en önemli şeylerden biri; şimdi, bir disiplin yönetmeliği getirmişsiniz. Bu yönetmeliği gerçekten özel olarak vurgulamak istiyorum çünkü bu, bir 12 Eylül zihniyetinin ideolojik olarak kimin tarafından devam ettirildiğinin kanıtıdır. Siz yani AKP Hükûmeti 12 Eylülün ideolojik devamcısısınız, bu kadar açık ve net; çıkın bunu itiraf edin çünkü eğer öyle olmasaydınız tam da cuntacıların yaptığı gibi getirip bu disiplin maddelerini buraya, bu kanuna yazmazdınız, yazamazdınız ama böyle olduğunuz için yazdınız.
Şimdi, birçok şey var, bu maddeyle düzenlenenlere hızlıca, madde madde değinip daha sonra disiplin yönetmeliğini ifade etmek istiyorum.
Burada maddeyle Yükseköğretim Kalite Kuruluna uzman personel istihdamı var. Madde 2, disiplini düzenliyor. Madde 3, vakıf yükseköğretim kurumlarındaki vakıf senedi meselesini düzenliyor. Madde 4, 50/d kadrosunda bulunanların 33/a kadrosuna geçirilmesini düzenliyor, 33/a maddesine geçirilmesini düzenliyor.
Yine, bazı yükseköğretim kurumlarının adını değiştirmek istiyorsunuz. Niye değiştiriyorsunuz? Hiçbir gerekçesi yok. Biz Komisyonda da sorduk özellikle -ki YÖK Başkanı da “Evet, biz soruşturma başlattık bazı üniversiteler için.” dedi, bunu itiraf etti- “Adı bazı yolsuzluklara karışmış, hâlihazırda bu soruşturmalar tamamlanmadan niye adını değiştiriyorsunuz?” sorusunu sorduk. “Ya, üniversite öyle talep etti." dedi. Şimdi “Her talebe siz yanıt oluşturan bir iktidar mısınız? Niye böyle hukuksuz talepleri yanıtlıyorsunuz, niye soruşturma sürecini beklemiyorsunuz? İsim değiştirerek kimden neyi kaçırmaya çalışıyorsunuz?” soruları hâlihazırda ortada duruyor.
Yine, 7’nci maddeyle Millî İstihbarat Akademisi kurulmasını söylüyorsunuz. Onu da söyleyelim değerli arkadaşlar, şimdi, her yere akademi kuruyorsunuz. Bu arada, bu “akademi”yi de bizden öğrendiniz, söyleyelim. Bizim akademilerimizi kriminalize ettiniz, kapattınız siyaset akademilerimizi; şimdi, geldiniz, Diyanet Akademisi kuruyorsunuz, bilmem ne akademisi kuruyorsunuz. En sonunda MİT’e akademi kuruyorsunuz. Niye? İstihbarat önemli çünkü bizi, muhalifleri nasıl fişleyeceksiniz! İstihbaratı akademik düzeye çıkarmak istiyorsunuz. Onu da anladık ama bir sorun var: Siz, yasanın hiçbir gerekçesini yazmamışsınız ya! Bir maddeyi koymuşsunuz, bir madde yazmışsınız oraya, ne niye kurduğunuz var ne nasıl kuracağınız var ne teşkilat yapısı var; en nihayetinde, bir yönetmeliğe atıfta bulunuyorsunuz ve Cumhurbaşkanlığına atıfta bulunuyorsunuz. Peki, yükseköğretim yönetmelikle düzenlenir mi? Yükseköğretim kurumlarının işleyişi yönetmelikle düzenlenir mi? Hayır, düzenlenmez. Bunu Komisyonda da sorduk ve uzun uzun… Bu konuda da en nihayetinde MİT’ten gelen yetkili “Kanunu biz yazmadık, biz yazsaydık düzgün yazardık. Maalesef, biz yazmadığımız için böyle oldu.” dedi. Bu da sanırım bir hakikate işaret ediyor.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Komisyonda izah ettik ama hâlâ anlamamışsınız.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – 8’inci madde ise Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesine dair. Değerli arkadaşlar, bu da yine Anayasa Mahkemesinden dönen bir şey. Daha önceden bununla ilgili yine Komisyonda ciddi tartışmalar olmuş ama siz denetleme mekanizmasını kurmadan bunu kurdunuz ve bugün geldiğinizde, yeniden bir düzenleme yapmakla karşı karşıyasınız.
Yani sonuç olarak her seferinde başa dönen, her seferinde yasama faaliyetinin niteliksizliğine katkı sunan bir süreci yaşıyoruz. Neden? Çünkü siz gerçekten bu alanın bileşenlerinin, bu ülkedeki demokratik muhalefetin, bu ülkedeki sendikaların görüşünü alarak yasa yapmıyorsunuz; Parlamentoda grubu bulunsun bulunmasın bütün milletvekillerinin katkısına yasaları açmıyorsunuz, onun için de sürekli hata yapıyorsunuz ve sürekli olarak dönüp dolaşıp biz de aynı şeyleri konuşmak durumunda kalıyoruz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, en önemli madde 2’nci madde. Şimdi, burada -Komisyon aşamasında da söylediler- dediler ki: “Biz uyarı cezasını çıkardık -ne kadar özgürlükçüyüz- artık en alt sınırdaki cezayı vermiyoruz.” Ve bunu bir özgürlükçülük olarak ifade ettiniz. Onun yerine eğitim öğretimden çıkarma cezasını kaldırsaydınız vallahi biz sizi alkışlardık, derdik ki: “Çok özgürlükçüler çünkü eğitim öğretimden çıkarma cezasını kaldırmışlar.” Uyarı gibi bazı gerçek anlamda aslında uyarıcı olması gereken alt sınırdaki bir cezayı kaldırarak özgürlükçü değil, cezada ne kadar katı olduğunuzu ortaya koymuşsunuz; suç-ceza ikiliğini aslında nasıl bütün topluma, bütün kurumlara dikte ettiğinizi ortaya koymuşsunuz ve bunu da “özgürlükçülük” diye pazarlıyorsunuz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, kınama cezasında örneğin “Yükseköğretim kurumu içinde izinsiz olarak bildiri dağıtmak, afiş veya pankart asmak…” Şimdi, ben Komisyonda da söyledim, vallahi, üniversiteye gidip afiş asmayanı, bildiri dağıtmayanı üniversiteden atmak lazım yani “Böyle üniversite öğrencisi mi olur?” demek lazım. İşin latifesi ama yani bir üniversite öğrencisi, üniversiteye gelmiş, hiçbir faaliyetin içinde yok, sadece kitap okuyor, sınıfa girip sınıftan çıkıyorsa ya, ben sorarım “Sen nasıl bir öğrencisin?” diye. “Hele biraz sosyalleş, biraz aktifleş, bu ülkeye dair bir fikir üret, bir düşünce kulübüne üye ol, bir felsefe kulübüne üye ol.” derim. Şimdi, siz diyorsunuz ki herhangi bir derneğin, öğrenci derneğinin, herhangi bir film kulübünün, herhangi bir felsefe kulübünün afişini götürdüm, üniversitede bir yere astım; hop kınama cezası alıyorum. Niye? Rektör hazretlerine sormadığımız için. Her şeyi oraya sormamız gerekiyor. Ya da daha önemli bir şey, ben sigara içmek istiyorum, sigaraya dair zaten bir yasal düzenleme var ama siz onu bile getirmişsiniz, bu ceza uygulamasının içerisine koymuşsunuz.
Diğer bir kınama cezasının gerekçesi: “Sınavlarda kopyaya teşebbüs etmek.” Ya, hadi, kopya çekmek anlaşılır bir şey de teşebbüs nasıl bir şey? Şimdi, teşebbüsü nasıl tespit ediyorsunuz? Ben bu soruyu tekrar sormak istiyorum sayın teklif sahiplerine de. Nasıl teşebbüs etti? Sağına bakınca mı ediyor, sola bakınca mı ediyor, 3 defa bakınca mı teşebbüs oluyor, nasıl bir teşebbüs? Burada da bilmiyoruz teşebbüs suçunu.
Evet, değerli arkadaşlar, sigarayı zaten söylemiştim, diğer bir şey: “Yükseköğretim kurumundan bir haftadan bir aya kadar uzaklaştırma cezası… Öğrenme ve öğretme hürriyetini engelleyici veya yükseköğretim kurumlarının işleyiş ve huzurunu bozucu eylemlerde bulunmak…” Şimdi, “işleyiş ve huzurunu bozucu eylemler…” Şimdi, siz, eğer bu Meclisin İç Tüzük’ünü değiştirseniz; örneğin, benim oradan, burada, kürsüde bulunana sataşmamı “işleyiş ve düzeni bozmak” olarak nitelendirebilirsiniz. Bu durumda, bir öğretmen, bir hoca ders anlatırken oradaki öğrencinin bir latifesi de “işleyiş ve huzuru bozmak” olarak anlaşılabilir mi? Hocanın takdirine bağlı, pekâlâ da anlaşılabilir. Yani burada huzuru bozmayla ilgili somut nasıl bir olay var? Hiçbir şey yok. Gürültü yapmak mı, türkü söylemek mi, bağırmak mı, slogan atmak mı; hangi maddi, somut olay huzuru bozmaya giriyor? Buna dair de bir şey koymamışsınız ama getirmişsiniz, buraya koymuşsunuz.
Yine, “Yükseköğretim kurumu personeli veya öğrencilerini tehdit etmek…” Bu da çok muğlak, tehdit suçunu nasıl işleyecek? Nedir mesela? Yan bakmak tehdit suçuna girer mi?
AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) – Ceza Kanunu’nda tanımlanıyor ya.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - O zaman oraya atıf yapacaksınız; bu, disiplin hükmü.
AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) – Gerek yok ki.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Hayır, o zaman oraya atıf yapacaksınız. Siz bir disiplin yönetmeliğine Ceza Kanunu’nun kurallarını koyarsanız o, bir mahkeme sürecini gerektirir; öyle olmaz, öyle olmaz Sayın Vekilim.
Diğer bir şey: “Disiplin soruşturmalarının usulüne uygun bir şekilde yürütülmesini engellemek…” Ne yapacak? Örneğin, disiplin komisyonuna, oluşturulan komisyona geç gelmek; örneğin, orada sorulan bir soruya -deyim yerindeyse- birazcık tiye alarak cevap vermek bu süreçlere girer mi? Mesela, bütün bunların her birisi muğlak ve hepsi çok bildiğimiz o 657 anlayışına dayanıyor yani takdir yetkisine. E, bu ülkedeki takdir yetkisini idarenin kimin lehine kullandığını bilmiyor muyuz biz? Siz takdir yetkisini kullanarak barış için akademisyenleri atmadınız mı? “Kurum kanaati” diye hâlihazırda barış için akademisyenler kürsülerinden, öğrencilerinden uzaklaştırılmadılar mı? Onun için, buradaki takdir yetkisinin öğrenci lehine kullanılmayacağını ifade etmemiz gerekiyor.
En önemli şeylerden biri: “Yükseköğretim kurumundan bir yarıyıl için uzaklaştırma...” Bunun da gerekçesinde şöyle deniliyor: “Yükseköğretim kurumlarında işgal ve benzeri fiillerle yükseköğretim kurumunun hizmetlerini engelleyici eylemlerde bulunmak.” “İşgal”i anladık da “benzer fiil” ne? Buradaki “benzer fiil” kavramının da çok muğlak olduğunu ifade etmemiz gerekiyor değerli arkadaşlar. Bütün bunlar “demirbaş eşya ve benzeri malzemeyi tahrip etmek” vesaire vesaire… Yani ne bulduysanız koymuşsunuz ve demişsiniz ki: Öğrenci nefes almasın. Çok açık ve net.
Ama bizim açımızdan en önemli olana gelmek istiyorum değerli arkadaşlar: “Yükseköğretim kurumundan çıkarma” cezası. Evet, bu cezayı da düzenlemişsiniz ve iki temel maddesi var bunun, en önemlilerinden biri: “Mahkeme kararıyla kesinleşmiş olmak kaydıyla suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, böyle bir örgütü yönetmek veya bu amaçla kurulan örgüte üye olmak.” Şimdi, bu tamam, mahkeme kararı var, çıkardınız. Peki, 2’nci bent değerli arkadaşlar: “Suç işlemek amacıyla kurulan bir örgüte üye olmamakla birlikte, örgüt adına faaliyette bulunmak veya örgüte yardım etmek.” Nasıl oluyor? Mesela bunun sınırı nedir? Çok konuştuk değil mi Sayın Başkan, siz de oradaydınız? Şimdi, buradaki “üye olmamakla birlikte, örgüt adına faaliyette bulunmak”ın sınırını nasıl bir disiplin kurulu belirleyecek? Yani kim buna karar veriyor ya da hangi örgüte yönelik nasıl bir fiil olduğuna siz ceza mahkemesi misiniz ki disiplin kurulu olarak buna karar veriyorsunuz? Yetmiyor, bir de bunun sonucunda, kendinizi mahkeme yerine koyuyorsunuz, o insanın bütün öğretim hayatını yok edecek bir karara imza atıyorsunuz. Ya, bu kabul edilebilir bir şey mi şimdi? Hani, gerçekten vicdanınıza seslenmek istiyorum ya, ortada bir mahkeme kararı yok, bir örgüt yok, siz diyorsunuz ki: “Tamam, sen örgüte üye değilsin.” Ee? “Örgüt adına afiş astın.” Senin örgüt anlayışınla mahkemenin örgüt anlayışı bir mi? Değil. “Orada da bir atıf yapın.” dedik, “Düzenleme yapın.” dedik ama onu da yapmadınız, olduğu gibi buraya getirdiniz, yerleştirdiniz.
Diğer bir mesele -zamanım çok az kaldı ama- en nihayetinde şu: 50/d’yle ilgili düzenleme yapıyorsunuz. Şimdi, yükseköğretimde de bütün hizmetlerde de güvenceli istihdam esastır değerli arkadaşlar. Siz türlü türlü istihdam biçimleri yaratıyorsunuz, sonra o güvencesiz bir istihdamdan bir başkasına geçirince de “Müjde! Müjde! Müjde!” diye slogan atıyorsunuz. Ya, Allah aşkına, zaten 50/d’yle istihdam diye bir şey yok ki, siz bunu defakto yapıyorsunuz, şimdi 33/a’ya geçirdik diye de “Müjde!” diyorsunuz. Tamam, 50/d kadrosunu feshedin arkadaşlar, bir daha 50/d’yle kadro almayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Peki, tamamlayın.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – O zaman biz size inanalım, diyelim ki: “Evet, siz daha güvenceli, kısmen üç yıllık gibi bir süreyi kapsayan 33/a üzerinden istihdam ediyorsunuz.” Ama öyle bir şey yok. 50/d’ye devam ediyorsunuz, geçici bir aktarım yapıyorsunuz.
Bu arada, 2018 ile 2022 yılları arasında 50/d'de çalışmış ama bir şekilde ilişiği kesilmiş bine yakın insanı da mağdur ediyorsunuz. Bakın, “Bin kişi için düzenleme yapın.” dedik, Komisyonda dediler ki: “Bu, açıktan atamaya girer.” Açıktan mı atarsınız, kapalı mı atarsınız, ortadan mı atarsınız bilmiyoruz ama bu insanlar mağdur, mağdur yani. “Bu insanları atayın, bu insanların mağduriyetini giderin.” dedik, bunu da yapmadınız.
Sürem bitiyor, son olarak şunu söyleyeyim: Yasaklarla, engellerle, üniversitenin olmadığı bir coğrafyada özgür düşünce olmaz. Özerk üniversite olmazsa demokrasi olmaz, demokrasi olmazsa insan hakları olmaz, evrensel değerler olmaz. İstibdat rejimine son! (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talep eden Bursa Milletvekili Sayın Lale Karabıyık.
Buyurun Sayın Karabıyık. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA LALE KARABIYIK (Bursa) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, evet 9 maddelik bir kanun teklifi gelmişti Komisyona ve her zamanki gibi gerekçeleri eksikti. Yani aslında bu madde gerekçeleri yeterli olduğu zaman biz daha doğru karar verebiliyoruz, daha doğru algılar oluşuyor ancak maalesef yol gösterici olamayacak şekilde madde gerekçeleri bu kanun teklifinde yetersizdi.
Bir başka nokta: Evet, getiriyorsunuz bu kanunları, bu teklifleri; bugün getirip birkaç dönem sonra ya da birkaç ay sonra -az sonra diğer maddelerde de göreceğiniz gibi- yine kendi getirdiğinize ters düşüp değiştiriyorsunuz. Bunlar da gerçekten çok abes, yeri geldikçe değineceğim.
Şimdi, şöyle bakıyorum Sayın YÖK Başkanı burada mı diye -çünkü YÖK’le ilgili kanunlar var- sanıyorum hukuk müşaviri burada ama YÖK Başkanı ya da YÖK Başkan Vekilini ben göremedim, sebebini bilmiyorum ama burada olması gerektiğini düşünüyorum. YÖK’te çok değişik şeyler oluyor yani alışılagelmiş şeyler değil, maddelere geçmeden önce bunlara değinmek isterim. Mesela işte 10 Ağustos 2021 tarihinde biliyorsunuz üniversite sınavlarındaki baraj kaldırıldı; tamam ama bir kaide, bir süreç vardır. 21 YÖK üyesi var ve onlara daha önce gündem veriliyor ve orada bir araya geliyorlar ve bir karar veriliyor. Mesela, o tarihte böyle bir tutanak yok yani YÖK üyeleri orada bulunmadan birtakım kararlara imza atıldı, ilan edildi ve biz bunları soru önergesiyle sorduğumuz, dile getirdiğimiz zaman da yanıtını alamadık; böyle bir şey olmaz. Yani “Biz karar verdik, tepeden karar verildi. Sonra gelsin, YÖK Yürütme Kurulu üyeleri imza atsın.” Böyle bir şey son derece yanlış, etik değil, bunu defalarca da söyledik.
Son dönemde, biliyorsunuz, yine bir üye ataması söz konusu oldu ve Sayın Grup Başkan Vekilimiz Özgür Özel de dile getirdi. “Üniversitelerarası Kurulca seçildi.” denildi ve sonra “Hayır, Üniversitelerarası Kurul seçmedi aslında Cumhurbaşkanı seçti, onun kontenjanından.” diye bir gün arayla Resmî Gazete’de ilan değişti.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aynı gün, mükerrer sayıda.
LALE KARABIYIK (Devamla) – Aynı gün, mükerrer sayıda değişti ve ne oldu? Zaten var olan, 14 olması gereken Cumhurbaşkanı kontenjanı 15’e çıktı. Bizim Sayın Grup Başkan Vekilimiz bunu dile getirince bir müddet sonra istifa etmesi gerekti. Şimdi, bakın, bunlar hem komik hem üzücü hem de gerçekten yakışmıyor. Böyle bir süreçte gelen YÖK bu şekilde uygulamalara imza atarken tepeden bir karar alınıyor; bazen YÖK’ün haberi olmuyor, bazen de tepeden alınan emirlerle, talimatlarla YÖK, Yürütme Kurullarının sadece imzasını alarak belki bir araya bile gelmeden ya da bunlar eğer benim dediğim gibi değilse… Ben bunlarla ilgili soru önergesi verdim ama yanıt alamadım, gerçekten üzücü ve düşündürücü.
Şimdi, geliyorum teklife. Evet, 1’inci maddede bir sorun yok. 2’nci maddeye geçtiğimizde yükseköğretim kurumlarındaki öğrencilere ilişkin disiplin cezasını gerektiren fiiller, uygulanacak cezalar ve disiplin süreci ifade ediliyor. Aslında, bu konular 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 54’üncü maddesinde ifade edilmişti, aynı kanunun 65’inci maddesinde yer almıştı ama biz Anayasa Mahkemesine götürdük ve Anayasa Mahkemesi dedi ki: “Bunlar, bu kararlar kanunla düzenlenmelidir.” Bu nedenle, şimdi, bu yönetmelikler aynen getirildi, kanun maddesi çerçevesine aktarıldı yani Anayasa Mahkemesinin “Yapın.” dediğini güya yaptılar ancak o kadar büyük sorunlar var ki yani 8/9/2022 tarihli kararıyla 54’üncü ve 65’inci maddelerin iptal edilmesinden sonra getirilen bu teklifte öyle büyük sıkıntılar var ki bir kere subjektif, net olmayan ifadeler var her şeyden önce. Burada karar alıcıların keyfî uygulamalarına zemin hazırlanıyor. Zaten bu aşamada Anayasa Mahkemesi kararını size hatırlatmak isterim, der ki: “Hukuk devletinin temel ilkelerinden biri belirliliktir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemeler hem kişiler hem de idare yönünden kuşkuya ya da aksamaya yer vermeyecek şekilde net ve anlaşılır olmalıdır.” Peki, burada net ve anlaşılır mı? Hayır, değil, subjektif. “Kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşılık koruyucu önlem içermelidir.” der. Peki, burada koruyucu önlem içeriyor mu? Hayır. Suistimale açık, isteyen yönetici istediği gibi bunları kullanıp gerçekten hak etmediği cezaları verebilir. Bu, Boğaziçi Üniversitesinde de gerçekleşebilir; bu, Türkiye'nin her üniversitesinde ya da kurumunda gerçekleşebilir. Bunların yanlış olduğunu ifade etmek istiyorum bir kez daha. Maddelerde arkadaşlarımız zaten ayrıntıyla değinecekler.
3’üncü maddeye şöyle bir baktığımda… Vakıf üniversitelerine “Öğrenci gelirlerinin yüzde 2’sini nakit olarak kendi adınıza açtığınız hesapta tutun.” diyordu daha önce. Neden? Çünkü ekonomik birtakım sıkıntıları olabilir ama kötü durumlarda, olumsuz hâllerde öğrencileri korumak amacıyla. Bunu getirdiler ve ısrarla “Nakit olarak konacak." dediler. Tamam, makul bulduk. Konuşmamın başında şunu ifade etmiştim: Kendiniz getiriyorsunuz, kendiniz kendinize ters düşüyorsunuz. Evet, şimdi yeniden getirdiler, “Nakit olmasın, teminat mektubu olsun.” O zaman ısrarla “Nakit olsun.” diyordunuz, şimdi ne oldu, ne değişti? Vakıf üniversiteleri itiraz mı ettiler? Onların baskısı altında mı kaldınız?
Şimdi buradan bir konuya girmek istiyorum: Bakın, vakıf üniversiteleri kendilerine getirilen birtakım sorumluluklardan kaçmaya çalışıyorlar. Ben hepsini bir tarafa almıyorum yani bazı üniversiteleri hariç tutuyorum, bunun da sebebini az sonra söyleyeceğim. Bazı sorumluluklar diyorum, mesela ne getiriliyor? Tıp fakültesi olan üniversitelere, afiliye yapanlara “Hastane yapacaksınız beş yıl içerisinde.” denmişti, ortada hiçbir şey yok. “2’nci yılda şu olacak, 3’üncü yılda şu bu olacak…” Ortada hiçbir şey yok. “Bir an önce bu kalksın da yeni bir torba yasayla, biz de bundan kurtulalım.” diye bakıyorlar ya da zorunlu burs haddi getirilmişti -oranı- bunu istemediler.
Şimdi, değerli vekiller, vakıf üniversitesi diyebilmek için -bakın “vakıf” adı altında bir vakıf ifade ediliyor- bir üniversitenin, bir vakıf üniversitesinin bir yıllık toplam maliyetinin ne kadarının öğrencilerden elde edilen gelirlerle karşılandığı önemli. Eğer bir vakıf üniversitesinin toplam maliyetinin yüzde 90’ı, 95’i, yüzde 100’ü öğrencilerden elde edilen gelirle götürülüyorsa buna vakıf üniversitesi denebilir mi? Vakıf burada ne yapıyor, ne işe yarıyor?
YILDIRIM KAYA (Ankara) – Onlar ticarethane, ticarethane.
LALE KARABIYIK (Devamla) – O zaman ticarethane. Ben bütün vakıf üniversiteleri için söylemiyorum. Bunlara çok net olarak uyan vakıf üniversitelerimiz de var tabii ki. Ancak, şimdi, bu vakıf üniversiteleri geliyorlar “Şunu istemiyoruz, bunu yapmıyoruz, şunu kaldırın.” diye külliyeye, YÖK’e, her yere baskı yapıyorlar; herhâlde vekillere de yapıyorlardır. Bunlar yanlış, kaliteli bir eğitim istiyorsak ve vakıf üniversiteleri de gerçekten vakıf üniversitesi gibi hareket edeceklerse bunlar yanlış.
Mesela, buradan bir başka maddeye atlamak isterim, 4’üncü maddeye daha sonra değineceğim, 5’inci maddede vakıf üniversitelerinin isim değişiklikleri… Neden? Bize biri açıklasın, neden isim değişiyor? Az önce dedim ya gerekçeler yoktu, gerekçeler yetersizdi bu kanun teklifinde, soruyoruz, diyoruz ki: “Neden?” Sonra, bakıyoruz, bazı üniversitelerle ilgili basında, her yerde birtakım şaibeler var ve sorduğumuzda Sayın YÖK Başkanı diyor ki: “Evet, soruşturma devam ediyor.” Ama biz sorduğumuzda, biz sorunca bunu görüyoruz. Peki, soruşturması devam eden, hakkında şaibeli kararları olan bu üniversitelerin isimleri değişince bazı sorumluluklardan mı kurtulacaklar? Biz bunu bilmiyoruz, bu bize açıklanmadı. Neden isim değiştiriyorlar hâlâ bilmiyoruz. Bu kadar olmaz. 5-6 soruşturması olan üniversiteler var, neden o zaman?
4’üncü maddeyle 50/d’deki araştırma görevlileri 33/a’ya taşınıyor. Ben de enstitü müdürlüğü yaptım yıllarca, oradaki sorunları biliyorum. Tamam, doğrudur, güzeldir ancak birtakım eksiklikler var ve biz bunu Komisyonda söyledik, önergeler verdik yani güvenceli istihdam, akademik özgürlük ve demokratik öğrenme ikliminin son derece önemli olduğunu vurguladık. Dolayısıyla, birtakım mağduriyetlerin, özlük hakkı kayıplarının ortadan kaldırılarak bu maddenin getirilmesi gerekiyordu. Yani bu madde tamam ama bu madde eksik; birtakım özlük haklarını geri getirmiyor, mağduriyetleri, sorunları çözmüyor. Bunu da Komisyonda söyledik ancak bir değişiklik olmadı.
Tam bu konuya gelmişken 100/2000 Doktora Projesi ve burslularına değinmeden geçmek olmaz değerli vekiller. Türkiye’de daha önce olmayan 100 alanda; biomalzeme, aşı, nanoteknoloji, robot, moleküler onkoloji gibi çok önemli alanlarda doktora programı başlatılıyor ve yetkinliği olan belirli üniversitelerde başlatılıyor, ardından diğer üniversitelere de naklediliyor tabii ki bu doktora programları. 2 binle başlayan proje 5 bine çıkıyor ve toplam 12 bin kişiye de burs veriliyor. Deniliyor ki: “Burslar asgari ücretten aşağı olmayacak ve bu projenin ikinci aşamasında da bu bilim insanları üniversitelerin kadrolarına yerleştirilecek.” Tabii ki tematik kadrolarını taşıyarak yerleştirilmeleri gerekiyor. Ve Türkiye’nin en başarılı çocukları seçiliyor, en başarılı gençler eğitiliyor; şimdi bir kısmı mezun, işsiz, hiçbir üniversitenin kadrosuna yerleşememiş durumda; bir kısmı ise eğitimine devam ediyor, kendilerine “En az asgari ücret kadar burs.” denildiği hâlde 3.825 lira alıyorlar. Peki, ne yapıyorlar? Üniversitedeki araştırma görevlilerinin yaptığı her işi de yapıyorlar, tam gün mesaisi de yapıyorlar ve gelecek kaygıları kendileriyle beraber şu anda bu süreç içerisinde devam ediyor ve biz bunu dile getirdik ama nasıl çözüm olacağının henüz cevabını alamadık. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Bakın internetten, 2019-2020 yıllarında -önceki dönem- eski YÖK Başkanı Sayın Yekta Hocanın verdiği ilanlar var ama devlette, kurumlarda bir devamlılık esastır değil mi, bunu biliyoruz.
YILDIRIM KAYA (Ankara) – Reddimiras var, reddimiras.
LALE KARABIYIK (Devamla) – Bakın ilanlarda 100 Öncelikli Alanda YÖK Doktora Bursu, işte burada, YÖK Gelecek Projesi. Peki, ne oldu? Ha, maliyetinde sorun mu var? Finans sorunu mu var?
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Yasa çıkarmıştık.
LALE KARABIYIK (Devamla) – Hayır, o dönemde zaten açık öğretim üniversitelerinden belli bir fon ayrılmış, o parayla ödeniyor, o para hâlen var fakat bir tarafa atılmış bu öğrenciler, bu proje. E, hani daha ne istiyoruz? Türkiye’nin geleceği için bu kadar kıymetli genç yetişmiş, bu kadar da maliyet harcanmış, para harcanmış, neden değerlendirilmesin? Sonuçta kalkınmanın temeli eğitim, en önemli yapı taşı. Evet, onlara da bu sorunlarının çözüleceği sözünü biz de veriyoruz, zaten birkaç ay sonra biz bu sorunu çözeriz, bunu da buradan ifade edeyim. (CHP sıralarından alkışlar)
Teklifin 7’nci maddesi… Evet, “MİT bünyesinde Millî İstihbarat Akademisi” deniyor. Ne yapacak? Lisansüstü eğitim öğretim yapacak yani istihbarat ve millî güvenlik alanlarında lisansüstü eğitim, bilimsel araştırma, yayın yapacak. Lisansüstü eğitim yapıyorsa bir kere akademi olmaz da yani buna “yükseköğretim kurumu” demek lazım. Şimdi, evet, Diyanet de böyle bir şey yaptı ama meslek içi eğitim veriyor en azından ama şimdi burada meslek içi eğitim değil, bir titr veriliyor, bir derece veriliyor, yüksek lisans, doktora derecesi ve Anayasa’ya göre 131’inci, 132’nci maddelere baktığımızda YÖK'e bağlı olması, YÖK'ün programı çerçevesinde planlanması gerekirken şu anda MİT tarafından bu şekilde bir akademinin kurulacağı ifade ediliyor. Özel bir maddeyle mümkün olduğu ifade ediliyor ama aslında MİT zaten Başbakanlığa bağlıydı, daha sonra Cumhurbaşkanlığına bağlandı yani istihbarat olarak diğer bölümlere bağlı tutamazsınız, Anayasa’ya aykırı olduğunu ifade ediyorum.
Ha, şöyle diyeyim bu konuda: Biz YÖK'ü zaten kaldıracağız. (CHP sıralarından alkışlar)
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Zaten yok hükmünde hocam, zaten yok.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – YÖK yok hükmünde, YÖK yok hükmünde.
YILDIRIM KAYA (Ankara) – Zaten yok. YÖK Başkanı da yok.
LALE KARABIYIK (Devamla) – Ama şu anda “YÖK var.” diyorsunuz, YÖK'ü siz lağvediyorsunuz, YÖK'ü siz tanımıyorsunuz yani burada da temsili yok.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Biz kaldıracağız zaten YÖK’ü.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Bunlar da yirmi iki sene önce “Kaldıracağız.” diyorlardı.
LALE KARABIYIK (Devamla) – Ya, biz kaldıracağız da siz kaldırmadınız ama kendiniz bunun yok olduğunu var sayıyorsunuz, bunu da ifade etmek isterim.
YILDIRIM KAYA (Ankara) – YÖK yok olmuş.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Biz YÖK’ü kaldıracağız. Yok hükmünde.
LALE KARABIYIK (Devamla) – En azından şu anda YÖK varsa Anayasa’ya uygun bir şekilde yapmanız lazım ama biz YÖK’ü zaten kaldıracağız.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Yasası görüşülüyor, YÖK yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – YÖK artık!
LALE KARABIYIK (Devamla) – Evet, Türk-Japon Üniversitesi; hatırlarsınız, gecenin bir saatinde, böyle gece yarısıydı ve böyle bir gündem geldi, apar topar da buradan geçti. Ben ertesi gün bilgi almak için YÖK'ü aradığımda en yetkili kişilerin bilgisi yoktu. Bu Türk-Japon Üniversitesi 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na da tabi tutulmadı, sorun burada zaten. Hiçbir kontrol, denetim olmadığı gibi çok geniş haklar ve Pendik'te de bir orman arazisinin devriyle, kullanımının verilmesiyle bir günde karşımıza çıktı. Biz ne yaptık? Hem denetlenmeme konusunu hem de üniversiteye nakledilen bu orman arazisi meselesini Anayasa Mahkemesine götürdük ve haklı bulunduk. Denetleme kurulu için -denetleme kurulunun yapılması gerektiği ifade edildi- şimdi işte bu madde onun için yapılıyor yani yapmış olmak için; bu kadar tarih geçtikten sonra, Anayasa Mahkemesinin kararı gereği yapılıyor. Arazi için de aynı şekilde ancak arazi için yapılan şey şu anda biraz daha farklı; sanki bir şey yapılmışçasına, bir şey yapılmış gibi davranılıyor ama şu anda yine kullanımı ve kiralama konusunda yine Anayasa’ya aykırılık söz konusu yani bu Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği karara uyan bir durum kesinlikle değil, bunu da ifade etmek isterim. Bir şeyi yapmış gibi olmanın en güzel örneği olarak burada belki size örnek verilebilir diye düşünüyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bu durumda ne oluyor? Anayasa Mahkemesinin kararı etkisiz kılınmış oluyor, arazi tahsisine ilişkin yargı denetiminden de kaçırılmış oluyor değerli milletvekilleri. Bunu da ifade etmek istedim. Gerçi iktidar grubundan çok dinleyen vekil de yok ama ben yine, herhâlde, buradan sesimi duyururum diye düşünüyorum. Evet, yapılan yeni düzenlemede, orman vasıflı araziden kira alınmayacağı ifade ediliyor ama denetime tabi olmayacak bir şekilde 6831 sayılı Orman Kanunu’na göre yürütme tarafından izin verilmiş oluyor. Bu konuya da dikkatlerinizi çekmek isterim.
Değerli milletvekilleri, şu anda YÖK'ün yaptığı çalışmalara baktığınızda, gerçekten Türkiye'nin kalkınması için bir şeyler yapıldığı ifade ediliyor -örneğin Kalite Kurulu, örneğin kontenjanlar meselesi- ama gerçekten gençlerin istihdamına yönelik, nasıl daha iyi bir üniversite kavramı, nasıl daha iyi bir eğitim ya da bir meslek envanteriyle hangi kontenjanlara ihtiyaç var, hangi bölümler, hangi fakülteler, bunlar yıllarca yapılmadı. “Bir dekan, bir mekân.” anlayışıyla Yükseköğretim Kurulu devam etti. (CHP sıralarından alkışlar)
Sadece bu değil, Millî Eğitim Bakanlığıyla da birlikte bir çalışma yapılarak ortak müşterekte okul öncesinden yükseköğretime kadar da ciddi bir planlama yapılmadığı için sürekli sınav başarıları düştü ve baraj kaldırılarak veya başka telafi şekillerinde sorun giderilmeye çalışılsa da gerçekten çözüm olmadı.
Son dakikamda bir ifade daha kullanmak istiyorum, bir soruna daha değinmek istiyorum, o da şöyledir: Örneğin, işte, biz Türk-Japon Üniversitesiyle ilgili ya da diğer konularda soru önergesi veriyoruz. Yani Millî Eğitim Bakanlığına ben defalarca soru önergesi verdim. Az önce bahsettiğim konuda yani “YÖK Yürütme Kurulu toplanmadan bu kararlar nasıl alındı?” sorusundan başlayın, işte “6 Ekim tarihinde de Türk-Japon Üniversitesinin Anayasa Mahkemesinin kararından sonraki dönemde denetimi ne oldu? Bir para harcaması yapıldı mı? Bu arazi kullanıldı mı? Strateji Daire Başkanlığından para aktarması yapıldı mı?” Bunların hepsini sordum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LALE KARABIYIK (Devamla) – Bir dakika alabilir miyim?
BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.
LALE KARABIYIK (Devamla) – Teşekkürler.
Millî Eğitim Bakanlığı ne YÖK’e gönderdi ne bu soruların yanıtlarını aradı ne bana cevap verdi. Bu işler böyle yürüyorsa gerçekten çok büyük sorunlar var demektir ama hiç merak etmeyin gençler, hiç merak etmeyin bizi dinleyenler, biz geliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Türkiye’nin bütün sorunlarını çözeceğimiz gibi, okul öncesi eğitimden yükseköğretime, lisansüstüne kadar doğru planlamamızla bütün sorunları çözeceğiz ve Türkiye’nin kalkınmasına da öncelik yapacak, bütün ailelerin sorunlarını da çözecek, gençlere nefes aldıracak ve iyi bir eğitim verecek doğru bir eğitim sistemini kurarak sizin karşınıza geleceğiz; dün de bunları zaten açıkladık.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Beştaş, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
45.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren’in aldığı tehditlerle ilgili iktidarın önlem alması gerektiğine; Hollanda, İngiltere ve Almanya’nın İstanbul Başkonsolosluklarının kapatılmasıyla ilgili Dışişleri Bakanlığının bilgilendirme yapması gerektiğine ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Emrullah İşler’in Komisyon görüşmeleri sırasında söylediği bazı sözlere ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, teşekkürler.
3 konu var, hızlı hızlı söyleyeceğim izninizle, daha önce söz alamamıştım.
BAŞKAN – Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren günlerdir tehdit alıyor. Aslında sosyal medya bilgileri ve çıktıları elimde, ben bunları meşrulaştırmamak için ve tekrar hedef hâline getirmemek için paylaşmayacağım fakat bazı odaklar, ailesini, kız çocuklarını, okudukları koleji, T.C. kimlik numarasını, telefon numarasını, eşinin adı ve soyadını ev adresine kadar sosyal medyada paylaşarak tehdit ediyor. Evet, Tahir Elçi’den sonra hakikaten bunun nasıl geliştiğini biliyoruz. Ben de Diyarbakır Barosunun bir üyesi avukatım 91 yılından bu yana ve o baronun üyesi olmaktan da her zaman onur duydum. Tahir’in katilleri, sevgili dostumuz, arkadaşımız Tahir’in katilleri hâlâ korunurken birilerinin belinin sıvazlanması, cezasızlıkla ödüllendirilmesi buna yol açıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – İktidara bu konuda derhâl önlem alın diyorum.
İkincisi: Hollanda ve İngiltere’nin ardından Almanya’nın İstanbul Başkonsolosluğu da bugün kapatıldı. Evet, olası tehlikelerden dolayı kendi vatandaşlarını korumak için çağrı yaptılar. Dışişleri Bakanıysa geçen hafta çıkıp âdeta hepimizle alay edercesine şöyle dedi: “Siz de ABD’deki protestolardan, polis şiddetinden uzak durun.” Bu ülkede polis şiddetini de protestolarını da katliamları da bunların korunmasını da yaşayarak öğrendik. Bu, hiç alay edilecek bir mesele değil. Yani şunu söyleyeyim: Ülkelerin, farklı ülkelerin bu ciddi yaklaşımının binde biri olsa kendi vatandaşını korumaya dönük, buna dair kamuoyuna tatmin edici bir açıklama yapılır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz Dışişleri Bakanına, ilgili bütün birimlere ve sözcülere açık çağrı yapıyoruz: Bu tehlike nedir? Tehdidin kaynağı nedir? İstanbul’da milyonlarca yurttaşın yaşam hakkı risk altında mıdır? Bu konuda ayrıntılı bilgilendirme talep ediyoruz, bugün talep ediyoruz, bir an önce talep ediyoruz.
Sayın Başkan, söylemiştim affınıza sığınarak. Sayın Emrullah İşler burada, Komisyondaki bir tutanak elimize ulaştı. Kendi adıma söyleyeyim, hakikaten, okurken önce inanmak istemedim, gerçekten inanmak istemedim ama tutanak burada. Yani şöyle bir cümlesi var, hiç ayrıntılara girmeyeceğim: “O Başkan, bakın, herkese söz veriyor oturduğu yerden. Bu İç Tüzük’te var mı?” Bu siz de olabilirsiniz, başka bir Başkan Vekili de olabilir. “‘20 kişiye söz verir.’” İç Tüzük’ü bilmiyor Sayın İşler, 20 kişiye söz vermek de yok İç Tüzük’te, bu bir teamüldür.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Var, şimdi açıklayacağım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – “‘Ondan sonra şeye geçer.’ diyor…” diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Evet, bitirelim lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – “…Sonra Grup Başkan Vekili terörü başlıyor, saatlerce sürüyor. Bu Mecliste bakın, saatlerce Grup Başkan Vekili terörü yapılıyor.” İnsaf ya! Bütün Grup Başkan Vekilleri “terörö” yapıyor; ayrıca o “terörö”nün lisansı da bize ait, biz “terörö” dedik, siz “terörist” diyorsunuz, öyle demeyin. Yani hepimiz burada, hakikaten bizi böyle mi görüyorsunuz ya? Biz halkın iradesini temsil edenler olarak her bir grup başkan vekili -ayrımsız söylüyorum- burada genel başkanı adına konuşur, partinin bütün tüzel kişiliği adına konuşur. Bir Komisyon Başkanının, herhangi bir şahsın böyle bir şeyi söyleme hakkı ve haddi yoktur.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Vardır.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yoktur.
HÜDA KAYA (İstanbul) – Nasıl olabilir ya?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Açıklayacağım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yoktur böyle bir şey, bunu reddediyoruz ve açıklama istiyoruz.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Müsaade edin, açıklayacağım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Siz, bizi böyle itham edemezsiniz.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Ederim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Size göre sizin dışınızda herkes “terörö” zaten, bir tek siz değilsiniz; yarın göreceğiz kimin olduğunu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.
46.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren’in aldığı tehditlerle ilgili Parlamentonun bilgilendirilmesini istediklerine, büyükelçiliklerin kapatılmasıyla ilgili Meclisin bilgilendirilmesi gerektiğine ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Emrullah İşler’in Komisyon görüşmeleri sırasında söylediği bazı sözlerle ilgili düzeltme beklediklerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bugün 81 baro başkanı, çok farklı görüşlerden baro başkanları Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren için bir açıklama yaptılar. Biz birkaç gündür takip ettiğimiz, endişeyle takip ettiğimiz bu sosyal medya paylaşımlarının daha çok amacına ulaşmaması için örneğin dün veya daha önceki sözlerimizde buna değinmemiştik ama artık iş çığırından çıktı, kızlarının okuduğu okulun konumunu atmaya kadar Diyarbakır Baro Başkanına korkunç bir sosyal medya saldırısı var. Bunu kınıyoruz. Bu tutanak altında, baro başkanlarının da söylediği gibi, yeni bir Tahir Elçi felaketi olmadan bu konuya devlet ciddiyetiyle yaklaşılması gerektiğini ve müdahale edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuda neler yapılacaksa da Parlamentonun bilgilendirilmesini isteriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İkinci husus: Biraz önce sayın mevkidaşımın da değindiği gibi, eskiden tabii burada bakanlar vardı, örneğin Sayın Emrullah İşler Bakan olarak burada oturuyor oluyordu, Hükûmetten bilgi soruyorduk “Yahu ne oluyor, bu büyükelçilikler kapanıyor, Türkiye'de terör tehdidi var…” diye. Bu konuda riyaset makamı olarak sizden ya da iktidar partisi Grup Başkan Vekillerinden talebimiz, yürütmeyle bir temas kurarak bu konuda Meclisin bilgilendirilmesi gerekir diye düşünüyoruz efendim.
Üçüncü husus: Biraz önce ben tutanak fotokopisini bütün Grup Başkan Vekillerimize, size ve Sayın Emrullah İşler'e de verdim. Biz burada bir düzeltme bekleriz. Burada bütün Grup Başkan Vekillerini ve Meclisi yöneten Başkanları itham eden, orada “Grup Başkan Vekilliği terörü var." diyen, kendi kullandığı ifadelerde de İç Tüzük'ü bilmediği açıkça ortaya çıkan Sayın Emrullah İşler’in doğru bir şekilde bu durumu onarmasında fayda var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İki hususu söyleyeyim: Bir, kendi Komisyonunda -bütün komisyon başkanlarının anlayışla ve kaliteli yasamaya katkı yapacak şekilde- grup sözcümüz söz hakkını bir başka milletvekilimize devrederken başlayan bir İç Tüzük tartışmasında olmadık bir yere gelmiş, olmadık laflar etmiş. Biz böyle laflar etmesini, böyle konuşmasını doğru bulmayız, düzeltirse uzatmayız. (CHP sıralarından alkışlar)
Ayrıca, Sayın Başkanım, şunu ifade etmek gerekir ki bu şikâyet edilen mesele... Hangi kanun çıkmamış burada? Ama eskiden 4 grup önerisinde onar dakika, toplam kırk dakika, elli dakika gündem konuşulabiliyorken o üç dakikaya inince otomatikman -hepinizin vicdanıyla ve hepimizin gayretleriyle- kamuoyunun gündeminin milletin Meclisine taşınması gibi bir uygulama için bir İç Tüzük gelişti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen, son kez söz veriyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bilmediği şu: Dünyanın en iyi anayasaları yazısız olanlar, en iyi iç tüzükleri yazılmamış olanlar, yerleşik uygulamalarla takip edilenler. Bu, bir yandan bir eksiklik, o eksikliğinizi giderin ama bize yaptığınız bu saygısızlığı, kendi mercinizde yaptığınız bu saygısızlığı bu mecrada, bu mercide telafi etmenizi bekliyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, ben de…
BAŞKAN – Sayın Usta, buyurun.
47.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Emrullah İşler’in Komisyon görüşmeleri sırasında söylediği bazı sözlere ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) – Evet, çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Gerçekten, Sayın Emrullah İşler’in bu açıklaması, bu beyanatı son derece talihsiz. Şimdi, burada aslında Emrullah Bey iki şeyi eleştiriyor: Bir, milletvekillerine, işte, birer dakikalık söz verilmesini eleştiriyor, onun fazla olduğunu söylüyor. İkincisi de Grup Başkan Vekillerinin konuşmalarından zannediyorum rahatsız olmuş, onları “terör” diye yani hiç yakışık kalmayacak bir şekilde değerlendiriyor.
Şimdi, burası Parlamento Sayın İşler. Parlamento ne demek? Fransızca “parler” kelimesinden gelir, konuşmak anlamına gelir. Bu ülkenin meselelerinin konuşulduğu yerdir burası yani bu işin temelinde o var. Tabii, konuşulan şeyler sizin hoşunuza gitmeyebilir. Türkiye’nin bu kadar çok sorunu olmasa biz de bu kadar çok konuşmasak; Türkiye’nin yakıcı sorunları var, bunlar dile getirilmeyecek mi? Mesela, Grup Başkan Vekillerinin bugünkü konuşmalarını dinlediniz mi siz? Bakın, Terme’de bir ay içerisinde 6 tane intihar vakası oldu, konuşmayacak mıyız bunu? Veya sizin birtakım düzenlemeler yaparken sözleşmeyi birisine verip öbürüne vermeme meselenizi konuşmayacak mıyız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) – Kamu avukatlarının sorunlarını konuşmayacak mıyız? Burada yapılan şey gündemin değerlendirilmesidir, bundan rahatsız olmamak gerekir. Yani şunu istiyorsunuz, tabii, demokrasiyi zaten rafa kaldırmaya çalışıyorsunuz yani konuşulmasın, hiçbir şey konuşulmasın… Kusura bakmayın, öyle bir şey yok. Bunu zaman tasarrufu için söylüyorsanız eğer, o zaman size sorarlar: Dün neredeydiniz? Dün bu Mecliste yoklamada niye burada değildiniz de sayıyı tutturamadınız? Yani gelmiyorsunuz, çoğu zaman burada… Bakın, artık haftada bir gün yoklama nedeniyle bu Meclis kapanıyor. Gelip işimizi yapalım, o zaman bunların hepsine çok fazla vakit kalır.
Komisyondan düzgün iş getiremiyorsunuz. Zaten çoğu zaman buradaki kapanmaların bir kısım nedeni de iş olmaması için elde. Yani bunları planlayıp çalıştıramayan AK PARTİ Grubu… Şimdi, burada Grup Başkan Vekillerinin Türkiye’nin çok hayati meseleleriyle ilgili konuşmalarının “terör” olarak adlandırılması hiçbir şekilde kabul edilemez. Kaldı ki şimdi bir de ne oluyor? Bazen tartışmalar çıkıyor. Dikkat edin tartışmalara, burada tartışmaların hep bir tarafı mutlaka AK PARTİ oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.
ERHAN USTA (Samsun) – Konuşan varsa bir tarafında AK PARTİ var. AK PARTİ işte kimi zaman CHP’yle, kimi zaman bizimle, kimi zaman HDP’yle veya bir şekilde tartışan taraf o. Yani sözü siz tasarruf edin. Sayın Akbaşoğlu’nun konuşmalarına bir bakın Allah aşkına. Yani siz bunu dediğiniz zaman… Şimdi Bedri Bey söyledi, “Akbaşoğlu’nun şiirlerini biz nasıl dinleyeceğiz o zaman?” diyor. Yani mesela burada Akbaşoğlu hepimizden uzun konuşuyor, düşünebiliyor musunuz? Bunlara biraz dikkatli bakmak gerekiyor. Dolayısıyla bunu kabul etmek mümkün değil. Burada Türkiye’nin meselelerini biz konuşmaya devam edeceğiz. Lütfen bunların çözümü yönünde bir şeyler söyleyin, konuşanları bu şekilde eleştirmeyin.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Evet, bir saniye, oturun siz yerinize, ben daha söz vermedim size, oturun.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akar’ın, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Emrullah İşler’in Komisyon görüşmeleri sırasında Meclis Başkan Vekilleri ile Grup Başkan Vekilleri için söylediği bazı sözlere ilişkin konuşması
BAŞKAN – Şimdi, tutanak benim de elimde. “O Başkan, bakın, herkese söz veriyor oturduğu yerden. Bu, İç Tüzük’te var mı?” Bir defa İç Tüzük’ü bilmiyorsunuz Sayın İşler. “20 kişiye söz verir.” İç Tüzük’te “20 kişi” diye bir şey geçmiyor, hiçbir maddesinde “20 kişi” yok. İç Tüzük’te sadece 60’ıncı maddeye göre, milletvekillerinin talebi üzerine, yöneten Başkan uygun görürse söz verir. 60’a göre bir dakikadır bu söz. (CHP sıralarından alkışlar) Bunu öğrenmenizde fayda var; uzun yıllardır birlikte milletvekilliği yapıyoruz ama herhâlde Meclisi, Genel Kurulu kullanmadınız anladığım kadarıyla, öğrenememişsiniz. (CHP sıralarından alkışlar) “Sonra Grup Başkan Vekili terörü başlıyor.” Önce Meclis Başkan Vekili terörü bitiyor anladığım kadarıyla, “Sonra Grup Başkan Vekili terörü başlıyor.” diyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Yazıklar olsun!
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Parlamento lazım değil onlara!
BAŞKAN – “Sonra Grup Başkan Vekili terörü başlıyor, saatlerce sürüyor. Bu Mecliste bakın, saatlerce Grup Başkan Vekili terörü yapılıyor.” Bu Grup Başkan Vekilleri, grubu bulunan bütün siyasi partilere mensup arkadaşlarımız; iktidar partisi mensubu arkadaşlarımız da var, muhalefet grubuna ait arkadaşlarımız da var burada. Böyle bir tabir, böyle bir yakıştırmayı kullanmanızı doğru bulmuyorum, onun için birleşime yarım saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.22
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Konya Milletvekilleri Hacı Ahmet Özdemir ve Orhan Erdem ile 104 Milletvekilinin Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4884) ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 403) (Devam)
BAŞKAN – 403 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Sayın Komisyon Başkanı, buyurun iki dakika.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – İki dakika yetmez Başkanım.
BAŞKAN – İç Tüzük böyle ama, usul böyle, değiştiremeyiz.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – İç Tüzük’e göre…
BAŞKAN – Değiştirdiğiniz için şikâyet ediyorsunuz, şimdi değiştirmiyoruz, iki dakika süreniz var.
Buyurun.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Emrullah İşler’in, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akar, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın yaptıkları açıklamaları sırasında şahsına sataşmaları nedeniyle konuşması
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle tutumunuzu eleştiriyorum. Bir defa, ben, bu birleşimde sizin hakkınızda herhangi bir şey kullanmadığım hâlde, böyle bir konu gündeme gelmediği hâlde siz beni oturduğunuz yerden yargıladınız, yönettiniz, eleştirdiniz; bu bir defa İç Tüzük’e de aykırı, Başkanlık Divanına da aykırı, bunu belirtmek istiyorum.
İkincisi, bir de bana dediniz ki siz: “Herhâlde Genel Kurulu takip etmiyordunuz.” Ben, 24’üncü Dönemden beri girerseniz…
BAŞKAN – Evet, beraberiz, birlikteyiz.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Devamla) – …bütün yoklamalara bakarsanız Emrullah İşler’in bu Meclisin en devamlı milletvekili olduğunu görürsünüz, onu da ifade edeyim. Böyle bir yargılamada bulunmanız doğru bir şey değil.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Yoklamadan yoklamaya geldiğiniz için öyle.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Hayır, takip de ediyoruz, takip de ediyoruz, sizleri de görüyoruz. Kaç kişisiniz, hani neredesiniz?
ORHAN SÜMER (Adana) – Sizinkiler nerede, sizinkiler?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Yani tamam mı? Herkes, bütün gruplar için bu söz konusu.
BAŞKAN – Sayın İşler, karşılıklı konuşmayalım, süreyi tüketmeyelim, siz söyleyeceklerinizi söyleyin.
ORHAN SÜMER (Adana) – Ya, bizim sayımıza bakın, bir de sizin sayınıza bakın ya.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Sayın Başkan, bakın, bu Mecliste İç Tüzük var değil mi? İç Tüzük gereği 24’üncü Dönemde Meclis açılır, 3 kişiye gündem dışı, oturduğu yerden de o zaman 20 kişiye söz veriliyordu, sonra siz karar almıştınız 2016’da, “15 kişi” demişsiniz. Peki, 20 kişiye söz verilir, ondan sonra gündeme geçilirdi. Peki, şimdi gündeme geçiliyor mu? Gündeme geçmesi için en az bir saat burada Grup Başkan Vekilleri arasında top çevrilmiyor mu? Nitekim son dönemde Grup Başkan Vekili olan…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, ne top çevirmesi?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Ne topu ya?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şunu düzelt de…
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Bir dakika.
…Mahir Ünal Grup Başkan Vekilliğine başlarken bu durumu eleştirdi, bu durumdan milletvekillerinin rahatsız olduğunu ifade etti, burada Grup Başkan Vekili olarak söyledi. Ben Genel Kurulda da sizin bu durumlarınıza itiraz ettiğim de o kelime burada Genel Kurul kayıtlarında var, açıp bulabilirsiniz ama bizim 11’inde yaptığımız toplantıda, hangi arkadaşınız verdi bilmiyorum, ismini verebilirseniz teşekkür de ederim ben ona.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Başkanım, bu durumu izah etmek durumundayım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İki dakika, iki dakikada nasıl olacak?
BAŞKAN – Ama o zaman İç Tüzük’e aykırı hareket etmiş olurum, eleştireceksiniz beni.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Veriyorsunuz. Zaten her şeyiniz İç Tüzük’e aykırı, tamam mı?
BAŞKAN – Devam edin, peki, her şeyimiz İç Tüzük’e aykırı.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Ondan sonra, Sayın Başkanım, ben bu kelimeyi… Her gün bu Meclis en az iki saat fazla çalışıyor. Neden? Grup Başkan Vekilleri oturdukları yerden düğmeye basıyorlar, sürekli söz alıyorlar. Doğru mu? Doğru, doğru.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Doğru değil!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bak, bak, Erkan ağabey ne diyor? “Doğru değil.”
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Ya arkadaş, sana ne?
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Ne alakası var ya?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sana ne?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Bir gerçek var arkadaşlar.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Ya, memleketin meseleleri konuşulmasın mı ya?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Bakın, ben diyorum ki ben kıdemli bir milletvekiliyim. 24’üncü Dönemde böyle bir şey yoktu, parti, gruba eleştiri olduğu zaman Grup Başkan Vekiline Meclis Başkan Vekili söz verir, gelir bu kürsüden durumunu ifade ederdi.
60’ıncı maddeyi söylediniz Sayın Başkan, 60’ıncı maddede der ki: “Pek kısa bir sözü olduğunu belirten üyeye Başkan yerinden konuşma izni verebilir.” Buna binaen bize söz vermezlerdi oturduğumuz yerden. Gelir, burada Başkandan rica minnet söz alırdık, bir dakika ilimizle ilgili falan bir husus varsa onu açıklardık. Dolayısıyla kullandığım kelimenin Türkçe Sözlük’teki anlamı da yıldırmadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – “Terör” demişsiniz ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Terör” dedi.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – “Terör” dediniz.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Ben sizden rica ediyorum, lütfen, Grup Başkan Vekillerimiz, bu Mecliste Grup Başkan Vekillerinin diğer vekillerden ayrıcalığı olduğuna dair bu İç Tüzük’te bir madde bulun, ben milletvekilliğinden istifa ederim.
Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
48.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Emrullah İşler’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bir kez, Sayın İşler Komisyonu yönetirken de o kadar gergin davranıyor ve o kadar çok şikâyet alıyoruz ki…
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Orada mıydın ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …oradan dünya kadar bize şikâyet geliyor. Şimdi, esas kusuru şu: Bir kez, bakın, siz riyaset makamındasınız, oraya her partiden de değerli Başkan Vekillerimiz çıkıyor… Biraz önce içinde Anayasa’nın da bulunduğu, İç Tüzük’ün de bulunduğu, bu Meclisin, hepimizin sadakat için üzerine yemin ettiği bu belgeyi yere çalacak kadar sinirlendi kendisi ama siz geldiniz, ona İç Tüzük’ü esneterek hem oturum değiştiği hâlde hem de iki dakikayı bize uzatmıyorsunuz, uzattınız ama bu nedir? Yöneten kişinin orada doğru ve adil davranma refleksidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –Tamamlayalım Sayın Özel.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kendi Komisyonunda bizim arkadaşlarımıza resmen zulmediyor ve kendi mecranızdan AK PARTİ’nin, CHP’nin, HDP’nin, MHP’nin, İYİ Partinin Grup Başkan Vekillerine ve Meclis Başkan Vekillerine, ayırmadan “Onlarınki bitiyor, onların terörü başlıyor, yok bilmem ne yapıyor.” diye o mecradan buraya saldıramazsınız; saldırırsanız, biz, gelir, bunu burada söyleriz. (CHP sıralarından alkışlar) Bunu yapmak hakkınız değil, haddiniz değil. Ben böyle bir hata yapsam, gelir “O mecrada maksadını aşan bir laf oldu -ben burada defalarca arkadaşlarım adına, bazen de kendi adıma- tartışmaların heyecanıyla şu sebepten ağızdan çıkmaması gereken bir laf çıktı.” derim; buna da herkes şahit, her birimiz de bunu yaptık grubumuz adına. Bunları yapanlar erdemli insanlar, kürsüdeki “Ben bu lafı daha önce de ettim.” erdemsizce bir hareket, hakkaniyetsiz bir hareket, şuursuz bir hareket, yakışmayan bir hareket. Bunu yapmayacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Evet, teşekkür ederiz Sayın Özel.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Beştaş…
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Sayın Başkanım, sataşmadan dolayı söz istiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Düzelteceksen çık.
49.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Emrullah İşler’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Doğrusu, Sayın İşler bizim eleştirilerimize yanıt vermedi, Komisyonda kullandığı sözleri tevile yönelik ya da düzeltmeye yönelik hiçbir açıklama da yapmadı yani şuradan şöyle anlamamız lazım: “Ben ‘Grup Başkan Vekilleri terörü’ lafının arkasındayım.” diyorsunuz herhâlde. Sadece Grup Başkan Vekilleri değil…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bak, diyor musun hâlâ? Diyor musun ya?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Diyor musunuz bunu? Ya da…
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Ben “yıldırma” anlamında söyledim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Kafa sallıyorsunuz ama…
YILDIRIM KAYA (Ankara) – Ya, bu nasıl bir şey?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ya, böyle bir şey yok yani böyle bir şey yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, böyle olur mu?
ORHAN SÜMER (Adana) – Ya, o zaman kimse konuşmasın, sen oradan her şeyi söyle.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – “Yıldırma” anlamında, yıldırıyorsunuz. Başka şeyi niye anlıyorsunuz?
HASAN ÇİLEZ (Amasya) – “Yıldırma” anlamında diyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – “Yıldırma” anlamında yani…
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Türk Dil Kurumunda öyle yazıyor.
BAŞKAN – Sayın vekiller, karşılıklı konuşmayalım.
Siz Genel Kurula hitap edin.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Basın toplantısında yapmanız gerekeni burada yapıyorsunuz.
YILDIRIM KAYA (Ankara) – E, o zaman Komisyonda da sen aynısını yapıyorsun, sen de Komisyon terörüsün. Olur mu bu?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Komisyonda da yapıyorsun, aynen. Komisyonda da aynı tavrı sergiliyor.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Başkanım, basın toplantısında konuşsunlar bunları.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sana ne oluyor?
BAŞKAN – Sayın Çilez, söz isteyin, size de vereyim diyorum, ondan sonra “Tehdit ediyorsunuz.” diyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bak, hayır, Sayın Çilez, böyle geçme, bak, oradan olmaz işte. Biraz usul görün ya. Komisyon sıralarından laf atılır mı; geç buraya, at.
BAŞKAN – Sayın Özel, rica ediyorum.
Sayın Beştaş, devam edin lütfen.
Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu sözleri kabul etmiyoruz; hiçbir Meclis üyesi, milletvekili, Grup Başkan Vekili ve Meclis Başkan Vekilinin de kabul edebileceği, meşru görebileceği sözler değildir. Bu, aynı zamanda hepimizi aşağılayan -üzülerek söylüyorum- bir sözdür. Grup Başkan Vekili olarak biz partimizi temsil ediyoruz, Genel Başkanlarımızı temsil ediyoruz ve parti siyasetini burada yıllardır oluşan teamüle göre ifade etmeye çalışıyoruz. Bu konuda Meclis Başkanıyla da defalarca toplantı yaptık, Meclis Başkan Vekilleriyle de yaptık ve asgari bir çıtada tutma çabamız var. Buna ilişkin tutumunu reddediyorum, daha ağır bir şey söylemek asla istemiyorum ama lütfen özür dileyin, özür dilemeniz lazım.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Bence dilemez.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Evet, Sayın İşler, bir saniye müsaade edin.
Kürsüye çıktınız, evet, Ben size söz vermeyebilirdim, İç Tüzük’ü uyguladığımızda birleşim kapandıktan sonra sataşmadan söz verilmez, o konu bir önceki oturumda kapanmış olur. Tüm iyi niyetimle konuşma hakkınızı verdim, kürsüye çıkmanıza izin verdim.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Allah Allah ya! Hayret bir şey!
BAŞKAN – Hayret bir şey değil. İşte üslubunuz doğru değil.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Tamam, siz söz verin.
BAŞKAN – Bir; kürsüye çıktınız, sadece kürsüden bizi eleştirdiniz, yaptıklarınızla ilgili en ufak bir düzeltmeye de gitmediniz ve savundunuz. Bakın, hakikaten İç Tüzük’ü bilmiyorsunuz; maddeyi okuyorsunuz, maddeyi anlayamıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Siz biliyorsunuz sanki.
BAŞKAN – Ayrıca yine başka bir ithamda bulundunuz, “Tartışmalara katılamazsınız.” dediniz. Evet, yine 64’üncü maddeyi okuyun, hangi tartışmalara katılabileceğimiz orada çok net belirtilmiştir. Bizi ilgilendiren konularda tartışmalara katılırız.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Bu birleşimde öyle bir şey yok.
BAŞKAN – Size bir kez daha söz veriyorum. Gelin, kürsüye çıkın ve sözlerinizi düzeltin lütfen. Daha fazla germeyin Meclisi ve biz de kanun teklifini görüşmeye devam edelim.
BARIŞ KARADENİZ (Sinop) – Onu da yapamaz.
BAŞKAN – Buyurun.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Emrullah İşler’in, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptıkları açıklamaları sırasında şahsına sataşmaları nedeniyle konuşması
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Sayın Başkan, şimdi, 7 Nisan 2016 tarihinde Başkanlık Divanında Sayın Meclis Başkanının imzası ve Başkan Vekillerinin imzasıyla bir karar alınıyor. Bu karar tabii İç Tüzük’ün üstünde değildir ama almışlar, aldılar. Bakın, diyor ki: “Gündeme geçmeden önce Grup Başkan Vekillerine ‘iki, artı bir dakika’…” Sayın Başkan, “iki, artı bir dakika” “…ve gündeme geçildikten sonra birer dakika söz verilecektir.” Burada gündeme geçmeden önce “iki, artı bir dakika” ne zaman verildi, uygulandı mı?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, sen Meclisin denetçisi misin ya! Sen kimsin, kimsin sen!
BAŞKAN – Peki…
Sayın Özel, lütfen…
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Hayır, efendim, biz milletvekiliyiz ya, ne alakası var?
BAŞKAN – Sayın İşler… Sayın İşler…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sen bize yaptığın hakareti düzelt!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Hürmet ya!
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Ben o kelimeyi niçin kullandım? Burada saatlerce…
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Bir milletvekili konuşmasın mı!
BAŞKAN – Sayın Demirbağ, lütfen...
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Olur mu böyle bir şey ya?
BAŞKAN – Sayın İşler…
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Devamla) – “24’üncü Dönemde böyle bir uygulama yoktu.” diyorum, ben de onun için eleştiriyorum.
BAŞKAN – Sayın İşler, beraberdik 24’üncü Dönemde. Bana Meclis Başkan Vekillerinin isimlerini okur musunuz?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Ya, işte, Ayşe Nur Bahçekapılı var, Ahmet Aydın var, Mehmet Akif Hamzaçebi var, Pervin Buldan var.
BAŞKAN – Peki, ben bu karara uymak zorunda mıyım?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Ya, siz uyarsınız, uymazsınız…
BAŞKAN – Ben Tüzük’e uyarım, Tüzük ne gerektiriyorsa onu yaparım ben. (CHP sıralarından alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Bravo!
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Devamla) – İç Tüzük’e uyuyorsanız Sayın Başkan…
BAŞKAN – Tamam, size söz vermemem gerekiyordu.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Devamla) – …İç Tüzük’te “Gündeme geçmeden önce Grup Başkan Vekillerine söz verilir.” maddesi varsa okuyun, ben her şeyi, sözümü geri alacağım.
BAŞKAN – Verilmez, doğru; böyle bir…
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Bitti, o zaman mesele yok, o zaman mesele yok.
BAŞKAN – Bu dönem Meclis Başkan Vekillerinin…
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Fiilî bir durum oluşturuldu burada.
BAŞKAN – Bakın, Sayın İşler, bu dönem Meclis Başkan Vekili…
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Ya, siz bana söz verdiniz, beni konuşturmuyorsunuz.
BAŞKAN – Ben uzatırım, merak etmeyin, bu yetkim var.
Bu dönem Meclis Başkan Vekili…
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Biraz sonra da “Sözün bitti.” diyeceksin Sayın Başkan.
BAŞKAN – Dinlemiyorsunuz, eksiklik burada, dinlemiyorsunuz karşınızdakini; buyurun konuşun.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Ya, Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun konuşun.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Bakın, burada fiilî bir durum oldu, bu durumdan milletvekilleri rahatsız. Bizim Grup Başkan Vekilimiz olan Sayın Mahir Ünal da son dönemde, Grup Başkan Vekili olduğunda, burada ilk söz aldığında bu durumu ifade etti, bu durumun düzeltilmesini istedi ama düzeltilmedi.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Ne yapalım, Mahir Bey’e göre mi davranalım?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Dolayısıyla, böyle bir rahatsızlık var. Ben o kelimenin Türk Dil Kurumundaki sözlük manasını biliyorum bir dilci olarak ve o manada kullandım. Bundan dolayı da sözümün arkasındayım, manasını söyleyerek söylüyorum. (CHP sıralarından “Aa!” sesleri)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Yani terörist mi diyorsun Grup Başkan Vekillerine?
BAŞKAN – Yani siz bütün Grup Başkan Vekillerini terörist olarak mı niteliyorsunuz?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Ne alakası var ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Bu, cezayı gerektiren bir durum Başkan.
HÜDA KAYA (İstanbul) – Ceza verilsin ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, ara talep ediyoruz, ara verin, Grup Başkan Vekilleriyle birlikte toplantı talep ediyoruz efendim.
HÜDA KAYA (İstanbul) – Hayır, vallahi ceza verilmesi lazım ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ceza talep edeceğiz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ceza verilmesi lazım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ara verin Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Birleşime...
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Sayın Elitaş’ı dinleyeyim, ondan sonra kararımı vereceğim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – A, tabii, ben fark etmedim yani ondan önce diye değil, pardon.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
50.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akar’ın yaptığı açıklaması ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Emrullah İşler’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Tartışmanın nereden başladığını bilmiyorum ama Sayın Özel Millî Eğitim Komisyonundaki bir tutanakla ilgili gündemi buraya getirdi. Yani Komisyonda, Meclis çalışmaları altında yapılan bir işin, yapılan işlemlerin gereğini sadece komisyon üyeleri yerine getirirler, ilgili işlemlerini değerlendirirler. Burada gündeme getirilmesi ifade edilebilir, “Böyle bir şey söylenmiştir ama uygun bulmuyoruz.” derler.
Şimdi, Komisyon tutanaklarına bakıyorum, Komisyon Başkanı İç Tüzük’ün kendisine verdiği yetki çerçevesinde işlemi devam ettirmeye çalışıyor. Bu, 11 Ocak 2023 tarihli ilk tutanağın başından başlıyorum, oradan bir milletvekili arkadaşımız... Gündeme geçiyor, Komisyon Başkanının açıklamalarından başlıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kanun teklifinin görüşmelerine başlanıyor. Görüşmelerde üyelere söz verildikten sonra bir arkadaşımız Komisyon üyesi olmayan bir milletvekilinin Anayasa’ya aykırılık hakkında konuşma talep ettiğini söylüyor. Komisyon Başkanı “Biz Anayasa’ya aykırılık önergesi verilmediği için gündeme geçtik, öncelik Komisyon üyelerine aittir.” diyor. Hepimiz komisyonlarda çalıştık.
BAŞKAN – Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Nitekim oradan CHP’li milletvekili arkadaşlarımız “Böyle, böyle.” diye itiraz ediyorlar, sonra bir milletvekilimize söz veriyor. Herhâlde o sözünden vazgeçiyor, “Benim yerime Sayın Kaboğlu konuşacak.” diyor. Sonra, AK PARTİ’li bir milletvekili diyor ki: “Başkanım, bütün komisyonlarda komisyon üyelerine öncelik verilir.” Sayın İşler diyor ki bizim Komisyon üyesi arkadaşımıza: “Bir dakika Sayın Yılmaz...”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “…Eğer diğer partilerden Komisyon üyeleri konuşmayı arzu etmiyorlarsa o zaman misafir milletvekillerimize, Komisyon üyesi olmayan milletvekillerine söz vereyim.” Arkasından itirazlar vesaireler çoğalınca Genel Kuruldaki yaşanan hadiseleri Komisyon Başkanı gündeme getiriyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İşte o doğru değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Orada da ifade ettiği şu: Az önce okuduğu Meclis Başkan Vekilleri tarafından alınan bir mutabakatta, siz dediniz ki: “Meclis Başkan Vekilleri kim?” Şunlar, şunlar. “Benim imzam yok, olmaz.” dediniz.
BAŞKAN – Olmaz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bakın, Sayın Başkan; bir, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yazılı kurallar var, İç Tüzük’te yazılı kurallar var…
BAŞKAN – Evet, evet, çok iyi biliyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – …ona uymak zorundasınız. İki, teamüller var.
BAŞKAN – Evet.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Uyuyor zaten.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bizim İç Tüzük’ümüzün yazılı kuralında uygulanan çerçevede “birer dakikalık konuşma” diye bir şey söz konusu değil.
BAŞKAN – Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Onu teamül hâline getirdiniz, 20 kişiye birer dakika konuşma süresi verdiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Arkasından Grup Başkan Vekillerinin… Hiç olmayan bir şey, 26’ncı Dönemde başladı sanıyorum, daha önce… Siz de 23’üncü Dönemden beri milletvekilisiniz.
BAŞKAN – 24.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 24’üncü Dönemden beri milletvekilisiniz. Usul tartışmalarıyla Grup Başkan Vekilleri sözlerini yerine getirir veya bir önerge üzerinde…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – On dakikaydı o zaman.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – …konuşurken yapılan sataşmaya cevap verirdi.
BAŞKAN – Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Şimdi, siz diyorsunuz ki: “Ben o teamüle uymuyorum.” Niye? “Benim imzam yok.” Bakın, Sayın Başkan, herkes istediği teamülü koyamaz; yazılı bir teamül ortaya konulmuş…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O başka bir konu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – …o teamüle Meclis Başkan Vekili de uymak mecburiyetindedir. Eğer “Ona uymam.” diyorsanız, o zaman İç Tüzük’e harfiyen uymanız gerekir. Bizim teamülümüz de “iki, artı bir”le ilgili yapılmış, aşılıyor, aşılmaması gerekir ve bazen on dakika oluyor, bazen on beş dakika oluyor, bazen iki dakika, üç dakika oluyor; aşılmaması gerekir. Eğer siz İç Tüzük’ü bize söylüyorsanız, İç Tüzük ne diyorsa o.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bitirelim Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Grup Başkan Vekillerinin istediği zaman söz hakkı yok, İç Tüzük’te söz hakkı yok.
Sonra, geliyorum Komisyon tutanaklarına. Oradan bir arkadaşımız, Batman Milletvekili bizim Grup Başkan Vekilimizin adını da zikrederek diyor ki: “Yani Özlem Zengin de orada bir terörist faaliyet mi işliyor, yürütüyor?”
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ama üstündeki cümleyi okuyun, ona göre söyleyin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Komisyon Başkanı “Hayır.” diyor, “Oradaki yanlış uygulamalar burada yapılamaz, böyle bir şey yok, herkese söz veriyorum. Size diyorum ki Komisyon üyeleri olarak ilk söz… Siz istemiyorsanız Sayın Kaboğlu'na söz vereceğim.” diyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sen bir tek şeyi okumadın Başkanım, onun dediklerini okumadın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Onun dediklerini tartışalım Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bakın, orada “terörist” ifadesiyle ilgili Özlem Zengin'e yapılan atıf çerçevesinde Başkan zaten “Hayır.” diyor, “Ben burada Genel Kuruldaki yapılan hataları uygulamam.” diyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O “hayır” o “hayır” mı ya? O “hayır” o “hayır” değil.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Hayır, öyle demiyor, “Orada yapılanı ben burada yaptırmam.” diyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, “Ben orada yapılanı burada yaptırmam.” diyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Onun için Değerli Başkanım, siz burada nasıl ki Genel Kurulu İç Tüzük’e göre idare etme hakkına, yetkisine sahipseniz, oradaki tek yetkili de Komisyon Başkanıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bitirelim lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Komisyon Başkanının uygulamalarını burada Genel Kurulda gündeme getirmek, “Böyle böyle bir şey yaptınız, onu düzeltin.” diye ifade kullanmak yanlıştır, Meclis Başkan Vekilinin görevi değildir, bu iş Başkanlık Divanının görevidir.
BAŞKAN – Sayın Elitaş, ben öyle bir talepte bulunmadım, Grup Başkan Vekilleri bulundu talepte.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, hayır, efendim, bakın, siz orada diyorsunuz ki…
BAŞKAN – Şimdi değişti işler.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdi, bir daha söylüyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, 2’nci kere çağırırken “İç Tüzük’e göre verme hakkım yok, gelin, burada düzeltin sözünüzü.” diyorsunuz. Bakın, siz şu anda yetkilisiniz, Genel Kurulu sevk ve idareye yetkilisiniz.
BAŞKAN – Sayın Elitaş, yanlış yorumluyorsunuz; ikinci çağırışımda sataşmadan dolayı verdim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, müsaade edin.
BAŞKAN – Grup Başkan Vekilleri söz aldıklarında...
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Söz vermeyebilirdiniz.
BAŞKAN – Ya, usulüm hakkında tartışma açabiliriz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Eyvallah. Bakın Sayın Başkan, siz oturumu kapattıktan sonra söz vermeyebilirdiniz, katılıyorum.
BAŞKAN – Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Şu anda bu sizin uygulamanız ama Komisyon Başkanı sizin şu andaki yaptığınız görevin aynısını orada yapmaya hâkimdir, onu uygulayabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Fazlasını yapıyor ya!
BAŞKAN – Meclis komisyonlara değil komisyonlar Meclis Genel Kuruluna uyar genelde.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kendi mecrasından buraya hakaret edemez, ederse burada önüne çıkarırız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Açalım Sayın Elitaş’ın mikrofonunu.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Hakaret etme hakkı yok ki.
BAŞKAN – Sayın Elitaş, yine İç Tüzük’ü ihlal ederek bu sözleri veriyorum!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ev sahibi olduğu yerden olmayan insanlara hakaret ediyor, sorun orada.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, siz Meclis Başkan Vekili olarak uygulamalarınızı yaparsınız, hatalı uygulama da olsa, biz bunlara itirazımızı yaparız ama siz uygulamanıza devam edersiniz. Bizim yapacağımız iş Başkanlık Divanına sizin yaptığınız işi iletmektir. Orada da Komisyon Başkanı sizin şu andaki yaptığınız görevin aynısını yapmaktadır, bir farkı yoktur.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Buradan oraya hakaret var mı Sayın Elitaş?
BAŞKAN – Sayın Elitaş, ben hiçbir Grup Başkan Vekilime, hiçbir Komisyon Başkanına “terörist” demedim, burada üç yıldır görev yapıyorum; lütfen, rica ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, müsaade edin.
Sayın Başkan, siz burada Meclis Başkan Vekili olarak komisyonu idare edemezsiniz, Meclis Başkanı komisyonları idare edemez.
BAŞKAN – Ben öyle bir şey demedim, kim diyor onu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Siz Genel Kurulu idare edersiniz. Komisyonu idare yetkisi Komisyon Başkanına aittir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Elitaş, nerelere çektiniz olayı, öyle bir iddiada bulunan yok. “Komisyonlar Meclisteki teamüllere göre yönetilir ve örnek alınır.” dedim ben, “Meclis Başkan Vekili örnek alınır.” demedim yani; çok rica ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Başkanlık Divanına dilekçeyle başvururlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Başkanlık Divanına dilekçeyle başvururlar, Başkanlık Divanı gereğini yapar.
51.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, hiç uzatmayacağım.
Buradaki ifadeler ki bir satır üstünde daha neler söylüyor. Sayın Elitaş işine geleni... “O Meclis Genel Kurulunun adabını bozdular, her şeyini bozdular.” Hepimize söylüyor. Orada kendi mecrasından bu Genel Kurula, bu Genel Kuruldaki partilerin… Bakın, Özgür Özel’e dese tazminat davası açarsın, bilmem ne yaparsın. Bütün Grup Başkan Vekillerine, Meclis Başkan Vekillerine söylüyor. Bu buranın meselesi olur, tutanak altında söylüyor, kendi mecrasından söylüyor. O mecra, o makam ona bize hakaret etsin diye verilmedi. (CHP sıralarından alkışlar) Burada sadece “Dilimiz sürçmüş.” diyecek, “Maksadını aşmış.” diyecek.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama bakın, diyor ki: “Sözümün arkasındayım.” O zaman bu hakareti burada tekrar ediyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim, gereğini yapmak için Meclis Başkanlığına dilekçe verirler.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biz uygun görürseniz ara talep ediyoruz, ceza isteyeceğiz; bu, doğru bir şey değil. Grup Başkan Vekillerinin toplantıya çağrılmasını talep ediyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Peki.
Sayın Beştaş, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
52.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, meseleyi başka yerlere çekmeyelim. Sayın Emrullah İşler neticede bu Meclisin bir üyesi ve milletvekili, aynı zamanda bir Komisyon Başkanı. Burada, kendisi bulunduğu, Komisyon Başkanlığı yaptığı sırada bu Meclisin Başkan Vekillerine ve Grup Başkan Vekillerine “terörist” yaftası yapıştırmış mı, yapıştırmamış mı? Bunu art arda söylemiş mi, söylememiş mi? Bunu neden söyledi, niçin söyledi? Bunu meşrulaştırmayı kabul etmiyoruz.
BAŞKAN – Peki,
Teşekkürler.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Böyle bir izahı kabul etmiyoruz. Burada açıkça… Yani Sayın Elitaş da o kadar kırk dereden su getirdi ki… Doğru, gerçekten bu kadar dolaşmaya gerek yok. Biz buradayız, bir teamül var. Biz bu yazın iki defa Meclis Başkanıyla da toplandık, sizler de vardınız, bunu değerlendirdik, ortada devam eden bir uygulama var.
Bizden rahatsız olabilir, herkesten, sadece birilerine söylemiyor, herkese söylüyor, herkese.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bitiriyorum.
BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu konuda bu Parlamentonun bir üyesi olarak asgari ölçülerde bu makamlara saygı duyması lazım.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Milletvekilimize “Hangi ülkede yaşıyorsunuz?” diyor; böyle bir saygısızlık olur mu?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Desteklemeyebilir ama saygı hepimizin duyması gereken bir şeydir. Biz kesinlikle özür dilemesi gerektiğini söylüyoruz. Bu konuda o kadar sudan bahanelerle cezalar verildi ki bu Mecliste yani kendisi daha önce bakanlık yapmış, şu anda Komisyon Başkanı ve bir milletvekili; özür dilemek bir erdemdir, bu erdemi göstersin.
BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.
HÜDA KAYA (İstanbul) – Göstermedi, sonucuna katlanması lazım.
BAŞKAN – Sayın Usta…
53.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, tabii, Sayın Elitaş söz alınca biz ortamı biraz rahatlatır, hani bir şekilde işi çözer o her zamanki maharetiyle diye düşünürken o, işi başka bir noktaya taşıdı. Yani komisyon çalışmalarını burada irdeleyen filan olmadı ne Sayın Başkan ne de biz, hiçbirimiz “Komisyon çalışması şöyle olmuş, böyle olmalı.” filan demedik. Komisyondaki bir söz üzerine Grup Başkan Vekillerinin faaliyetini “terör faaliyeti” olarak nitelemesine bir itirazımızı söyledik. Bundan daha tabii ne olabilir? O yüzden işi başka bir noktaya çekmenin gereği yok. İkincisi, teamülse benim de 25, 26, 27, üçüncü dönemim -25 hadi kısa onu saymayayım ama 26’ncı ve 27’nci dönemde- şimdi de böyle bir teamül oluştu çünkü Türkiye'nin sorunları büyüyor. Biz partimize gelen, grubumuza gelen dünya kadar ziyaretçi var, onlarınkini, on beş, yirmi saniye her birini burada konuşmak istiyoruz.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – O zaman vekiller olmasın da Grup Başkan Vekillerimiz yapsın bu işi.
ERHAN USTA (Samsun) – Yani hakikaten zamanı da çok tasarruflu kullanıyoruz ve israf etmemeye çalışıyoruz.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Grup Başkan Vekilleri gelsin onlar konuşsun ya, milletvekillerinin ne işi var burada o zaman? Olur mu öyle ya?
ERHAN USTA (Samsun) – Her maddede de konuşalım diye bir şeyimiz yok. Bakın, kanunlar görüşülürken tasarruf olsun, zaman tasarrufu olsun diye bazı maddeleri de konuşmadan geçiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.
ERHAN USTA (Samsun) – O yüzden yani burada yapılması gereken şey “Ya, bu ifade bu maksadını aşmıştır.” deyip işi kapatmak gerekirken…
YUSUF BAŞER (Yozgat) – Ya, sen mi karar vereceksin ona ya, hayret bir şey?
ERHAN USTA (Samsun) – Bakın, saatlerce aynı şeyi konuşmanın bir gereği yok. Nasıl “terör faaliyeti” denilebilir?
YUSUF BAŞER (Yozgat) – Sen mi karar vereceksin?
ERHAN USTA (Samsun) – Bir de şimdi Sayın Elitaş’ın ki -yine aslında bu da bence çok şey oldu yani- Özlem Hanım’ınki terör olmuyor, onun dışındakiler terör oluyor gibi; hadi hepimize dese yine bir miktar olacaktı. Şimdi, Özlem Hanım’ın yaptığının terör olmadığını tescil makamı olarak burada akredite eden bir kurum var, kimin faaliyeti terör diye.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu olmaz…
ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan onu söyledi, terör… Böyle bir şey olamaz ya, lütfen... Bu işi çözelim, bir özür dilesin, bu iş bitsin.
BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.
Evet, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.24
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.39
BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57’nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Konya Milletvekilleri Hacı Ahmet Özdemir ve Orhan Erdem ile 104 Milletvekilinin Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4884) ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 403) (Devam)
BAŞKAN – 403 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Sayın İşler, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
54.- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Emrullah İşler’in, Komisyon görüşmeleri sırasında söylediği bazı sözler yanlış anlaşıldıysa bundan üzüntü duyduğuna ilişkin açıklaması
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Biraz önce gündeme gelen hususla ilgili bir izahatta bulunmak istiyorum: Tabii, benim Komisyonda kullandığım kelime çok geniş anlamda, günlük konuşmalarımızda kullanılıyor. Dolayısıyla bu kullanımda da zaten Türk Dil Kurumunun sözlüğünde de ifade edildiği gibi “yıldırma, bezdirme” anlamında. Ben de Genel Kuruldaki vekiller arasındaki genel bir rahatsızlığı ifade etmek için o kelimeyi orada kullandım. Kimseyi o kelimenin ifade ettiği anlamla itham etmedim, sadece bir “yıldırma, bezdirme” anlamında kullandım. Eğer bu farklı anlamda anlaşıldıysa da ben kimseyi bu konuda rencide etmek istemem.
Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Üzüntü duyuyor musunuz? Onu ifade edecekti.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) - Yani farklı anlaşıldıysa eğer tabii ki üzüntü duyuyorum. Benim öyle bir kastım olmadığını ifade etmek istiyorum. Sadece burada…
BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyoruz Sayın İşler.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Konya Milletvekilleri Hacı Ahmet Özdemir ve Orhan Erdem ile 104 Milletvekilinin Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4884) ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 403) (Devam)
BAŞKAN - Görüşmelere devam ediyoruz.
Şimdi, gruplar adına söz talepleri karşılandı.
Şahıslar adına söz taleplerini karşılayacağız.
İlk söz, Ankara Milletvekili Sayın Yıldırım Kaya'ya aittir.
Buyurun Sayın Kaya. (CHP sıralarından alkışlar)
YILDIRIM KAYA (Ankara) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Geç de olsa kanun teklifini görüşmeye devam ediyoruz ama görüştüğümüz kanun teklifinin tek sorumlusu olarak görünen imza sahipleri dışında YÖK Başkanı burada yok, YÖK Başkan Vekili burada yok. Neden olmadığını sanırım Komisyon Başkanı daha sonraki süreçlerde açıklar.
Adalet ve Kalkınma Partisi üniversite öğrencilerini susturmayı, gece evlerini bastırıp aldırtmayı, sudan sebeplerle okuldan attırmayı, hapishanelere atmayı çok iyi biliyor çünkü gençlerden korkuyor, onları susturarak korkusunu bastırmaya çalışıyor. Bu kanun teklifiyle de gençleri zapturapt altına almak istiyorlar, bir dizi düzenleme getiriyorlar. Anayasa Mahkemesi disiplin suçu konusunu bozdu, Danıştay 8. Dairesinin bu konuda kararları var ama her ne hikmetse Adalet ve Kalkınma Partisi Anayasa’ya aykırı, Danıştay kararlarına aykırı uygulamalarda ısrar ediyor ancak Adalet ve Kalkınma Partisi üniversite öğrencilerine nefes aldırmamaya yeminli olduğu için sanırım bunu yapıyor. Boğaziçi Üniversitesinde kayyum rektörü protesto eden öğrencilere verilen disiplin cezalarının canlı tanığıyız; yetmedi, kayyum rektör kendisine sırtını dönen dünyaca ünlü öğretim üyelerinin okuldan ilişiğini kesecek kadar kayyumcu olmuş. Dün de Boğaziçi Üniversitesinde mezunların kendi mekânını mahkeme kararını beklemeden boşaltıyorlar yani mahkemenin yürütmeyi durdurma kararı alacağını bile bile, sabah arabayı getirip mekânı boşaltıyorlar. O mekânı o mezunlar alın teriyle kurdular, sizin sayenizde değil. (CHP sıralarından alkışlar) Yönetemiyorsunuz, az kaldı, keyfî disiplin cezalarını yırtıp çöpe atacağımız gün yakındır; belki yarın, belki yarından da yakın o disiplin cezalarını çöpe atacağız. Hiç kimsenin bunda kuşkusu olmasın. (CHP sıralarından alkışlar)
Eğer gerçekten, YÖK bir iş yapacaksa -yok hükmünde olan YÖK- önce kendisine bağlı üniversitelerde yandaş atamalarına söz söylesin. Hangi üniversitede yandaş ataması yapmıyorsunuz? İki kardeşi yapıyorsunuz, doktorasını almamış öğretim üyelerine has kadro açıyorsunuz. YÖK bunlara söz söylemediği müddetçe yoktur, yoktur, yoktur.
Bakın, 2020 yılında Millî Eğitim Komisyonuna bir kanun teklifi gelir. Bu kanun teklifinde Şehir Üniversitesiyle ilgili bir bölüm vardır. Biz, ısrarla, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak dedik ki: “Nakit para doğru değil, teminat mektubu olmalıdır.” Fakat Komisyon üyeleri bunu reddettiler. Bugün bu kanun teklifinde aynı madde geliyor. Nasıl, biliyor musunuz? “Nakit para doğru değildir, teminat mektubu olsun.” Peki, bunu Cumhuriyet Halk Partisi üç yıl önce söyledi ya! Sizin derdiniz Şehir Üniversitesiyle hesaplaşmaktı; kin güdüyorsunuz, kin; kinle, nefretle bu ülke yönetilmez, herkes bunu bilsin. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi “Anayasa’ya aykırı.” dedik Türk-Japon Üniversitesi, yine getirdiniz. Bakın, biz Anayasa tartışması açtığımızda diyorsunuz ki: “Her konu mu Anayasa’ya…” Evet, Anayasa’yı bilmiyorsunuz, Anayasa’yı tanımıyorsunuz, Anayasa’ya aykırı kanun teklifleri getiriyorsunuz, Cumhuriyet Halk Partisi götürdüğünde Anayasa Mahkemesi de bozuyor. Şimdi, bozduğunu yeniden getirdiniz; yapmayın, etmeyin, bu doğru değil, yanlış bir iş yapıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, 50/d, arkadaşlarımız anlattı, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 50’nci maddesinin (d) fıkrası kapsamında istihdam edilen araştırma görevlilerinin kanunun 33’üncü maddesinin (a) fıkrası kapsamında istihdam edilmelerinin düzenlenmesi olumlu oluyor; doğru ancak bakın, 50/d -kapsamında- araştırma görevlisi istihdam biçimi değildir, 33/a’ya geçirirken hiçbir hak kaybı olmaması gerekiyor. İki, 33/a’da yaşayanların bir sorunu var: 1’inci dereceye inemiyor, 4’üncü derecenin 3’üne geliyor, daha sonra yatay büyümeye başlıyor; 4’ün 4’ü, 4’ün 5’i, 4’ün 6’sı, 4’ün 7’si, 4’ün 8’i, 4’ün 9’u… Olmaz bu, olmaz! Bu insanların 1’inci dereceye inme hakkını gasbedemezsiniz. Bu kanunda bu eksikti, mutlaka düzeltmemiz gerekiyor. Eğer başka bir üniversitede işlem yapıyorsa buna da yetki vermiyorsunuz, derdiniz ne? Bunun yanı sıra bir de 100/2000 mağdurları var, bu proje kapsamındakileri biraz önce Lale Hocam anlattı, niye bu sorunu çözmüyorsunuz, niye ısrar ediyorsunuz? Devrisabık yaratmayın, sizden önceki YÖK Başkanı bunu getirdi. Şimdi, niye bunu inkâr ediyorsunuz? Eğer bugün bu kanunda bunu yapmayacaksanız teklifim şudur: Şu an bunlar 3.825 lira burs alıyorlar. Gelin, TÜBİTAK’ta alınan bursa yani 9.920 liraya çıkaralım, hiç olmazsa kadroya geçene kadar bu garibanlar mağdur olmasın, olmaz mı bu? (CHP sıralarından alkışlar) Niye yapmıyorsunuz? Neden?
Bakın, bir de şu var: Üniversitelerin adları değişiyor. Allah aşkına, Beykent Üniversitesinin adına, turizm sektörü olduğu için, yurt dışından öğrenci gelsin diye “İstanbul Beykent Üniversitesi” dediniz; buna sözümüz olmadı, itiraz etmedik. Alanya Hamdullah Emin Paşa Üniversitesinin ismine “Alanya Üniversitesi” dediniz, buna da itirazımız yok ama bir itirazımız var, bu itirazımız çok açık ve net; Nişantaşı Üniversitesi ile AKEV Üniversitesi. Bakın, AKEV Üniversitesi: İdealist bir öğretmen 1963 yılında AKEV Koleji Eğitim Kurumları diye bir kurum açar. Bu öğretmen idealist bir öğretmendir, TÖBDER üyesi bir öğretmendir.
Selahattin Çiçek, sana sözümüz olsun, eğer imza sahipleri bu teklifi geri çekmezse geleceğiz ve senin üniversitene çökenlerin elinden üniversiteyi alacağız, yeniden sana teslim edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar) Sen ki 1964, 1987, 2015 yılında bunu kurarsın.
Şimdi bu üniversitenin adını niye değiştiriyorlar? Komisyonda anlattık, hem Milliyetçi Hareket Partisi hem Adalet ve Kalkınma Partisi üyelerine hem de imza sahibi hocalarıma yalvardım, dedim ki: Bakın, sahte diploma üretimi yapıyor, yatay geçiş için sahte belge üretiyor, 2019-2020 yıllarında sahte fatura üretimi var, ihale yolsuzlukları var, yasa dışı para transferi var, ödenmeyen milyonlarca lira borç, icra takibi var; öğrenci gelirlerinin başka hesaplara aktarılması var, rektör aracının klonlanması var. Bunlarla ilgili YÖK Başkanına sordum, Komisyon Başkanının huzurunda sordum; size şikâyet ediyorum. YÖK Başkanı dedi ki: “5 soruşturma var.” Peki, 5 soruşturma sonuçlanmadan bu üniversitenin adını niye değiştiriyorsunuz? Ne yapmak istiyorsunuz? Derdiniz ne sizin? Ne istiyorsunuz bu öğretmenden? (CHP sıralarından alkışlar)
Öğretmen diyor ki: “Malıma çöktüler, yiyecek ekmeğe muhtaç oldum; hiç olmazsa torunlarıma adını verdiğim üniversite bari yaşasın. Ağlatmayın beni!” Niye ağlatıyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar) Ahmet Hoca, yakışıyor mu? Oluyor mu Hacı Ahmet Hocam? Bu ismi değiştirmeyin; dosya bitsin, soruşturma bitsin; daha sonra getir, beraber değiştirelim. Soruşturma bitmeden bunu değiştirirseniz iki elimiz yakanızda olacak, o yetimlerin de iki eli sizin yakanızda olacak, bunu unutmayın.
Şimdi, bir de denklik mağdurları var. YÖK Başkanı güya 31 Ocak Salı günü Komisyona saat 15.00’te gelecekti, bize açıklama yapacaktı ama Komisyona YÖK Başkanı gelmedi.
Şimdi, biz denklik meselesini orada YÖK Başkanıyla ayrıntılı tartışmak istiyoruz, bilgi almak istiyoruz, yanlış bilgilerimiz varsa bunları düzeltmek istiyoruz ama bize düzeltme fırsatı dahi vermiyorsunuz. İddia var, basına yansıdı, 5 bin Suriyeliye denklik verilmiş. Yabancı… Türkçe bilmeyenler denklik alıyor.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Kastı yok onun.
YILDIRIM KAYA (Devamla) – “İddia” diyorum, bakın, dikkat edin.
Bunların tümünü hep beraber araştırmamız lazım, eğer bir mağduriyet varsa bu mağduriyeti Türkiye Büyük Millet Meclisinin çözmesi lazım, çözülmediği zaman bu olmaz, eğer bunları çözemiyorsak olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
YILDIRIM KAYA (Devamla) – Sayın Başkanım, Millî Savunma Üniversitesinde bir durum var. İzmir'den öğretmenler geldi, bunlar yirmi yıldır öğretmen. Millî Savunma Bakanlığı Üniversitesine geçiş yapılıyor fakat bunların öğretim üyesi kadrosuyla değil, öğretmen kadrosuyla geçmeleri isteniyor. Türkiye'de bir ilk! Bu konunun çok net tartışılması gerekir, açıklığa kavuşturulması gerekir. Eğer kazanılmış hakları yok edilecekse bunun önüne hep beraber geçelim.
Gelin, teklifimiz çok açık ve net: Nişantaşı Üniversitesinde usulsüzlükler var, AKEV Üniversitesinde usulsüzlüklerle ilgili 5 soruşturma dosyası var. Bu dosya kapanmadan bu Meclis bu üniversitenin adını değiştirme teklifini çeksin, eğer imza sahipleri çekmiyorsa, size rica ediyorum, bu şaibenin altına bu Meclisin imzasını attırmayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YILDIRIM KAYA (Devamla) – Gelin, Meclisi aklayalım, bu sahtekârlığa izin vermeyelim, bunu imza sahiplerinin görüşüp çekeceğini umuyor ve bekliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Şahıslar adına son söz Konya Milletvekili Sayın Hacı Ahmet Özdemir'e aittir.
Buyurun Sayın Özdemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Ben tabii, burada konuşan bazı hatipler gibi çok heyecanlı, böyle ayranınızı kabartacak şeyler söylemek yerine ne yapmak istediğimizi, ne getirdiğimizi, niye böyle bir kanun teklifi sunduğumuzu arz ediyorum.
YILDIRIM KAYA (Ankara) – AKEV’in adını niye değiştirmek istiyorsunuz, bunu gerekçeleriyle anlat, beni ikna et, ben de altına imza atayım.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Arz edeceğim, sabredin efendim.
YILDIRIM KAYA (Ankara) – Sabredeceğim.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Şimdi, özellikle “Hepinizi saygıyla selamlıyorum.” derken Komisyonda da bunu ifade ettim ama Komisyonda olmayan arkadaşlarımız burada olduğu için bunu bir kez de Genel Kurulda ifade etmekte yarar görüyorum. Şu anda biz ramazan ayı öncesinde sadece Türk milletinin anlayışı çerçevesinde “üç aylar” olarak adlandırılan bir dönemin ortalarına neredeyse ulaşmış bulunuyoruz, üç aylarınızı tebrik ediyorum.
Güzel bir tasarıyla geldiğimizi tahmin ediyorum, iddia ediyorum, burada öğrenci gelirlerinin yüzde 2’sini, faaliyet izninin geçici olarak durdurulmasını veya kaldırılması hâlinde öğrencilerin eğitimlerinin tamamlatılması için kullanılmak üzere bir banka hesabına nakit olarak tutmak zorunda kalan vakıf yüksek öğretim kurumlarına -burada tüccar arkadaşlarımız var, sanayici arkadaşlarımız var, iş yeri çalıştıran arkadaşlarımız var; benim onlardan öğrendiğim- paradan asla farkı olmayan ve gayet de zor alınabilen banka teminat mektubuyla bu yükümlülüklerini yerine getirebilme imkânı tanınmaktadır. Bunun vakıf üniversitelerinin faaliyetlerini mali açıdan biraz daha rahatlatmak babında bir teklif olduğu şüphesiz hepinizin malumudur.
Şimdi, gelelim hararetle tartışılan konulardan bir başkasına. İzninizle, bunu gayet net biçimde sizlere izah etmek istiyorum. Bakın, Anayasa Mahkemesinden yönetmelik dönünce biz bunu kanunlaştırmak, yasalaştırmak üzere Meclise sevk ettik. Şimdi, mesele şundan ibaret: 13 Nisan 1974’te ilk Öğrenci Disiplin Yönetmeliği yayınlanmıştır; daha sonra 13 Ocak 1985’te bu Öğrenci Yönetmeliği yeni birtakım ilavelerle, çıkartmalarla, düzenlemelerle yeniden yayınlanmıştır; artı, 18 Ağustos 2012’de yeniden yayınlanmıştır. Peki, bu yeniden, yeniden, yeniden yayınlanmanın sebebi nedir diye soracak olursanız şimdi, arkadaşlarımız “Şöyle olacak, böyle olacak, böyle sakıncaları var, şu tip birtakım uygulamalar bizleri zor durumda bırakacak, öğrencilerimizi biz cezadan kurtaramaz hâle geleceğiz.” diyorlar ya, ben size onları arz etmek istiyorum. Bu yönetmelikler idari yargı denetimiyle şekillenmiştir ve şu an yürürlükte olan yönetmelik son şeklini almıştır. Yönetmeliği, uygulamaları bazen üniversite, bazen öğrenciler idare mahkemelerine götürmüş ve idare mahkemeleri orada kararlarını vermiştir yani yönetmelik daha önce defalarca mahkemelere gitmiş gelmiş ve onaylanmış bir yönetmeliktir. Anayasa Mahkemesi, her nedense Anayasa Mahkemesine başvurular sonucu, daha önce yönetmelikle düzenlenen bu disiplin suçlarının yönetmelikle düzenlenemeyeceğini belirtti -daha önce de biz aynı komisyonda bunu çıkarttık- personelle alakalı da dedi ki: “Yönetmelikle siz bunu düzenleyemezsiniz.” daha doğrusu, “657 sayılı Kanun’la düzenleyemezsiniz, kendi kanununuza dercetmeniz lazım.” Biz onu çıkartmıştık. Şimdi de Anayasa Mahkemesinin bu mütalaası ve bu reddi üzerine herhangi bir değişiklik yapmadan, daha önce idare mahkemelerince defalarca test edilmiş bir hususu, bir yönetmeliği kanunlaştırıyoruz. Teklif edilen kanun metni bu yönetmeliğin Anayasa Mahkemesinin kararları doğrultusunda maddelerinin aynen alındığı bir metindir. Sadece iki husus eklenmiş buna yani öğrenci disiplin suçları yönetmeliğinde olmayan iki şeyi biz burada kanun maddesine ilave etmişiz; birincisi sigara içme yasağıyla alakalı alanın belirlenmesi hususu, ikincisi Hayvanları Koruma Kanunu’nun ihlali.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Zaten ayrı bir kanun var, zaten onların kanunu var.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Ya, kanun var o konuyla ilgili Hocam, dedik ya Komisyonda.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Uyarma cezasının kaldırıldığını ve mağdura itiraz hakkı gibi birtakım iyileştirmelerin getirildiğini de ifade edelim. Şimdi geçiyorum bunu.
50/d'den 33/a'ya geçirilmeyle alakalı, gördüğüm kadarıyla ne Komisyon üyelerimiz arasında ne burada, Genel Kurulda konuşan hatipler arasında herhangi bir aykırı fikir olmamıştır; bu olumlu karşılanmış, teşvik edilmiş, alkışlanmıştır. Demek ki isabetli bir madde getiriyoruz.
Ayrıca, burada, Türk-Japon Üniversitesi… Onunla alakalı da zannediyorum arkadaşlarım bir değiştirme teklifi şu anda hazırlıyor. Ben bu hususun da tartışmalardan uzak bir şekilde hallolmuş olacağını görüyorum.
Millî İstihbarat Teşkilatı bünyesinde Millî İstihbarat Akademisi kurulması…
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Sayın Özdemir, madde 2, disiplin, madde 2.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Ben dinledim sizi.
Orada, Millî İstihbarattan gelen, hukuk işlerinden sorumlu arkadaşımız diyalogların karşılıklı gelişmeleri içerisinde konuyu anlattığında üyelerimizin tamamının ikna olduğunu “Tamam, madem ki bu iş böyledir, biz de bu hususta itirazlarımızı geri çekiyoruz, Millî İstihbarat Akademisinin kurulmasına bizler de bu şekliyle razı oluyoruz.” dediklerini biliyorum; herkes de oradaydı, hepiniz de biliyorsunuz. Ama orada karşılıklı bir diyalog olmuş, denilmiş ki: “Madem madde metni, kanun teklifi niye böyle yazıldı?” Arkadaşımız da demiş ki: “Efendim, teklifi ben yazmadım.” Kaldı ki arkadaşımızın açıklamaları sayfalarca tutar, bana gönderdiği metinler sayfalarca tutar. Bunların hepsini bizim gerekçelere falan yazmamız mümkün değil. Orada böyle vuzuha kavuşturulunca karşılıklı konuşma içerisinde geçmiş bir sözdür. Bunu alarak kanun teklifini hazırlayan insanları itham etmenin herhangi bir tutarlı tarafı -biraz insafsızca buluyorum, kendim olduğu için değil- hakikaten olmadığı kanaatindeyim.
Bir başka husus, deniliyor ki: “Efendim, bu üniversitelerin isimleri niye değiştiriliyor? Bir üniversitenin ismine itirazımız yok, ikinci bir üniversitenin isminin değiştirilmesine itirazımız yok ama şu, şu üniversitelerin isimlerinin değiştirilmesine itirazımız var. Sebep de devam etmekte olan mahkeme sürecidir. Yargının sonuçlanmasını beklemeden niye böyle bir değişiklik önerisiyle karşımıza geliyorsunuz?”
YILDIRIM KAYA (Ankara) – Evet, siz niye değiştiriyorsunuz?
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Çok iyi anladığımı ben biliyorum ve size de bunu biz Komisyonda çok net birtakım hatta basit denilebilecek ifadelerle… Ki ben bugün o kadar Genel Kurulda detaya girmek istemiyorum. Orada vaktimiz uzun olduğu için ben size uzunca örnekler vermiştim. Şunu biliyoruz biz: Bir üniversitenin isminin değiştirilmesi YÖK'ün bu üniversite hakkında sürdürdüğü soruşturmanın bu üniversiteden düşmesi anlamına gelmez.
YILDIRIM KAYA (Ankara) – Ahmet Hocam, onu biliyoruz. Değişikliği başka bir kanunda getir.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Ödüllendirme oluyor.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Devam ediyorum: Bu değişiklik, bu üniversitenin borçları, bu üniversitede meydana gelen yolsuzluklar… Ki bunlar şu anda iddia aşamasındadır. Ben yine utanarak söylüyorum. Bu kadar hukukçu milletvekilinin olduğu bir yerde benim bunları söylemem, bir sosyal bilimci, bir ilahiyatçı hoca olarak benim için hakikaten zor ama söylemek zorundayım. Suç, mahkemede tescillenip suç olarak belirlenene kadar masuniyet ilkesi vardır.
YILDIRIM KAYA (Ankara) – Meclisi alet etmeyelim diyoruz biz. YÖK’ün denetiminde. YÖK bitirsin, öyle getirsin.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – YÖK denetiminde.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Masumiyet değil, masuniyet ilkesi vardır. Suçlar mahkeme tarafından tespit edildiği zaman ancak suçtur.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Üniversite öğrencilerini niye uzaklaştırdınız madem?
YILDIRIM KAYA (Ankara) – Hocam, bunu değiştirmeyi ertelersen ne olur, kıyamet mi kopuyor? Kıyamet mi kopuyor?
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Şimdi hukuki herhangi bir etkileme olmayacak, YÖK'te herhangi bir etkileme olmayacak; sadece bir isim değişikliği…
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Üniversite öğrencilerini yargı kararı olmadan niye uzaklaştırıyorsunuz? Masumiyet teorisinden bahsediyorsunuz.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Hocam, bakın, ben size anlatayım: Bunun herhangi bir etkisi olmayacak. Bu değişiklik herhangi bir şekilde hukuki süreci etkilemeyecek.
YILDIRIM KAYA (Ankara) – Peki, AKEV… Bu konuda karar çıkarsa vicdanın sızlamayacak mı Ahmet Hocam?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sayın Başkan, sesi keselim, aralarında tartışsınlar.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Bu hususta YÖK'ün tutumunu size ben bunu defalarca söyledim, izninizle bir daha söyleyeyim.
YILDIRIM KAYA (Ankara) – Sizin gerekçenizi açıklar mısınız?
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Yıldırım Bey, lütfen, istirham ediyorum, istirham ediyorum.
YILDIRIM KAYA (Ankara) – Gerekçenizi açıklayın, isim değişikliği gerekçenizi açıklayın. Ben itiraz gerekçemi söyledim.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Yine söyleyeyim, YÖK'ün bu husustaki tutumu açık ve nettir. Herhangi bir üniversite, kendisine isim değişikliği teklifiyle geldiğinde bu teklifi onaylamaktadır, kabul etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YILDIRIM KAYA (Ankara) – Biz niye onaylıyoruz Meclis olarak YÖK’ün yanlışını?
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) – Ahmet Bey, biz noter değiliz ya, noter değiliz. Meclis buna “hayır” diyebilir, biz noter değiliz.
BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.
YILDIRIM KAYA (Ankara) – YÖK’ün suçuna niye ortak ediyorsun bir de?
BAŞKAN – Sayın Kaya…
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Bugün biz, yine bu Mecliste, bu Genel Kurulun aldığı kararla şahıslara, vatandaşlarımıza bir defaya mahsus olmak üzere, herhangi bir şekilde sorguya tabi tutulmaksızın isimlerini değiştirme hakkı veriyoruz.
YILDIRIM KAYA (Ankara) – Mahkemede bile isim değişikliği sorguya tabi tutuluyor, etme ya!
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Üniversiteden bahsediyoruz, üniversiteden.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Bu isim değişikliği herhangi bir şekilde onun borçlarına, onun geçmişte yapmış olduğu suçların silinmesine vabeste değildir. Dolayısıyla bu hususta bir bardak suda fırtına koparmak üzere burada yapılan konuşmaları da ben doğru bulmadığımı şahsım adına özellikle ifade etmek istiyorum.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Ödüllendiriyorsunuz Hocam üniversiteleri, ödüllendiriyorsunuz. Kanunları uygulamayanları ödüllendiriyorsunuz.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Bu şekilde kanun teklifini huzurlarınıza getirmiş bulunuyoruz. Burada herhangi bir aydınlatılmamış, açıklığa kavuşturulmamış husus yoktur. Gayet net bir tekliftir. Bu teklifi huzurlarınıza sunmaktan da büyük bir mutluluk duyduğumu ifade etmek isterim.
Saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YILDIRIM KAYA (Ankara) – Çok yazık, çok, çok!
BAŞKAN – Şahıslar adına söz talepleri karşılanmıştır.
Şimdi, yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız. İlk on dakikasını soru olarak diğer on dakikasını da Komisyon kullanacak.
Sayın Gürer…
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Başkan.
YÖK tarafından belirlenen 100 tematik alanda 2 bin adet doktoralı bilim insanı yetiştirme için bir proje başlatıldı. Gelecek on yıllar için bilgiye dayalı nesiller yetiştirmek amacıyla başlatılan ve 2016 yılında YÖK'ün 100/2000 projesine katılanlar da ortada bırakıldı. Yazılı, sözlü sınavla ilk 3’e giren doktora öğrencileri projeye kabul edilmişti. Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Sınavı’nda yeterli puanı alanlara, yabancı dil şartını sağlayanlara akademide, kamuda iş garantisi verilmişti. Burs miktarının enflasyon altında kalmaması, asgari ücrete göre iyileştirme vaadi de vardı. Gelinen noktada istihdam için hiçbir yasal altyapı oluşturulmadı, ciddi mağduriyetler yaratıldı, yasal düzenlemelerle ek kadro, burs artırımı yapılmadı. Bir an önce bu anlamda verilen sözler yerine getirilmeli, mağduriyetler bitirilmeli, hak kayıpları önlenmelidir.
BAŞKAN - Sayın Tutdere…
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.
AKP iktidarının gerçekten uzak politikaları, yanlış uygulamaları, hukuk tanımaz tutumları birçok kesimi mağdur etmeye devam ediyor. Yarattıkları istihdam ve verdikleri vergilerle ülkemize katkı sağlayan, Türkiye'nin çeşitli illerinde faaliyet gösteren 2 binden fazla petrol istasyonu bayisi gerçek ve tüzel kişi karşılaştıkları hukuksuz uygulamalar nedeniyle mağdurlar, maddi olarak telafisi imkânsız zararlarla karşı karşıyalar. EPDK'den lisanslı dağıtım şirketlerinin hukuksuz işleri nedeniyle birçok istasyon mühürlenmiş, faaliyetleri durdurulmuştur. Bu uygulama binlerce işçinin işini kaybetmesi sonucunu doğurmuş, çok sayıda aileyi ekonomik olarak dara düşürmüştür. Buradan iktidara açıkça çağrı yapıyorum: Haksızlıklara maruz bıraktığınız gerçek ve tüzel kişi bayilerin mağduriyetini giderin, gerekli çalışmaları yapın diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Sümer…
ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kamu sektöründe çalışan birçok kesime enflasyon oranında yeni maaş promosyon düzenlemesi yapılmış, tutarlar hesaba yatırılmıştır ancak öğretmenlere banka promosyonu adı altında yatırılan tutarlar verilmemiştir.
Bir, öğretmenlerin promosyon tutarı hesaplanmış mıdır? İki, promosyonların yatmasını bekleyen yüz binlerce öğretmenimizin bekleyişi ne zaman son bulacaktır? Üç, promosyon tutarlarında, il ve ilçe millî eğitim müdürlüklerine aktarıldığı, müdürlüklerin gelen miktarı başka ihtiyaçlar için kullandığı iddiası doğru mudur?
Yine, ilim Adana’da birçok aile çocuklarının yeterli düzeyde beslenemediğini dile getirmiş, bu konuda yetkili makamlara başvuruda bulunmuştur. Bakanlığınızın Adana’da okul çağında olup yeterli gıda ihtiyacını sağlayamadığını tespit ettiği kaç öğrenci vardır? Son iki sene içerisinde Adana’da okulda bulunduğu sırada açlık nedeniyle fenalaşan öğrenci sayısı kaçtır? Okullarda bulunan rehber öğretmenlerle gerçekleştirilen bire bir görüşmelerde yeterli beslenmediğini dile getiren öğrenci sayısı kaçtır?
BAŞKAN – Sayın Ataş…
DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Teşekkürler Sayın Başkanım.
AKP iktidarının “Devrim yaptık, kuyrukları bitirdik.” diye sürekli övündüğü sağlık hizmetlerinde gün geçmiyor ki yeni bir kriz yaşanmasın. Randevu almak için binbir türlü çile çekerek hastanelerde ve telefonun başında kuyruk oluşturan, röntgen, PET, tomografi, MR, ultrason gibi çekimler için aylarca, hatta yıllarca sıra bekleyen hastalar şimdi de ilaç bulamıyor. Hâl böyleyken Sağlık Bakanı çözüm yerine bahane üretiyor “Hasta çok, ilaç ondan yok.” diyor. AKP’ye göre hasta suçlu, doktor suçlu, eczacı suçlu, bunu gündeme getiren muhalefet bile suçlu ama kendilerinde suç yok. Bu millet sürekli bahane üretmenizden de vatandaşın sorunlarına kulak tıkamanızdan da bıktı, usandı artık. Bahaneler, yalanlar sizin olsun, az kaldı, mayıslar bizimdir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Taşkın…
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AK PARTİ olarak bundan yirmi yıl önce hükûmete geldiğimizde ülkemizin asırlık demokrasi ve altyapı eksiklerini gidermek için kapsamlı bir kalkınma programını başlattık. Ülkemizi geliştirmek, büyütmek, güçlendirmek, milletimizin refahını artırmak, hayatı kolaylaştırmak için çalışıp çabaladık. Eğitimden sağlığa, güvenlikten adalete, ulaştırmadan enerjiye, sanayiden tarıma her alanda ülkemizi baştan sona âdeta yeniden inşa eden adımları attık. 2023 seçimlerinde de Cumhur İttifakı olarak Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğinde, Allah’ın yardım ve aziz milletimizin desteğiyle iktidar olacak, aziz milletimize hizmet etmeye devam edeceğiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Gökçel…
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Mersin’de bulunan dünyanın en güzel 13’üncü koyu Tisan katlediliyor. Mersin Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Vahap Seçer’in Büyükşehir Belediye Meclisinde, bizim basın aracılığıyla dile getirmemize rağmen Tisan’ı katledecek imar planı AKP ve MHP’li üyeler tarafından kabul edildi. AKP, MHP ve yandaşları cennet Tisan Koyu’na 1.000 adet villa yapmak için iş makinelerini Tisan Koyu’na soktular. ÇED raporu alınmadan beton santrali kurdular. Kaçak şekilde doğaya hafriyat döküyorlar, denizi dolduruyorlar, kaçak prefabrik yapı yapıyorlar. Mersin Büyükşehir Belediyemiz cezalar kesip kamu kurumlarına bildirmesine rağmen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı görevini yerine getirmiyor ve Tisan Koyu’nun katledilmesini seyrediyor diyorum, bu kararı alanları da şiddetle kınıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AKP Genel Başkanı “Seçimi kaybetsek de EYT yok.” demişti. Genel Başkanımızın istikrarlı olarak gündeme getirmesiyle 2,5 milyon hak sahibi umutla beklemeye başladı ama yine milyonların umutlarını yıkıyorsunuz. “Maç başladığında kurallar değişmez.” demiştik, sizde kural falan yok. 5000 günle emekli olacaklarını bekleyen EYT’liler araba sattı, ev sattı, kredi çekti, borçlandı, askerlik ve doğum borçlanması yaptı. Şimdi, siz onlara “5000 gün yetmez, sen bir 975 gün daha bul.” diyorsunuz. AKP yine bizi yanıltmadı ama umutla bekleyen milyonlar yine hüsrana uğradı. Sorum şu: EYT yasa teklifini müjde olarak açıkladığınız gibi prime takılmadan düzenleyebilecek misiniz?
BAŞKAN – Sayın Aydoğan…
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Diyarbakır Barosu Başkanı Avukat Nahit Eren’in sosyal medya üzerinden tehdit edilmesi kabul edilemez. Yeni bir Ali Günday vakası, tekrar edecek bir Tahir Elçi acısı yaşamak istemiyoruz. Anonim hesaplardan Başkanın çocukları da dâhil olmak üzere tüm ailesi ve akrabalarının fotoğraflarının paylaşılarak tehdit edilmesi işin vahametini göstermektedir. Demokrasi iklimi ve hukukun üstünlüğü şemsiyesi altında mücadeleler ancak ve yalnızca fikirlerle olabilir. Şiddetin her türlüsüne ve masum insanların alçakça ölümle tehdit edilmesine açıkça karşı çıkıyoruz. Kamu güçleri, adli mercileri ve devletin, bütün organlarıyla beraber işin ciddiyetle üzerine gitmesi gerektiği açıktır. Failleri derhâl bulup cezalandırmaya davet ediyorum. Yeni acılar, yeni trajediler yaşanmak istenmiyorsa geç kalmadan ilgililerin bu konuya ihtimam göstermesi gerekmektedir.
BAŞKAN – Sayın Barut…
AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, Ulu Önderimiz Atatürk neredeyse yüzyıl önce yaptığı konuşmada “Dünyada her şey için, maddiyat ve maneviyat için, başarı için en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir.” demiştir. Bu doğrultuda eğitim atağı başlatarak ülkemizin her alanında gelişip kalkınması için büyük devrimlere imza atmıştır. Ne yazık ki AKP iktidarı döneminde de eğitim yazboz tahtasına döndürülmüştür. Öğrencilerimiz, eğitim emekçilerimiz ve velilerimiz için okul öncesi ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretim âdeta sorunlar yumağına dönmüştür. Üniversitelerimizde öğrencilerimiz ulaşım, barınma, beslenme, nitelikli eğitim sorunları yaşıyor. Türkiye Cumhuriyeti’mizi, kuruluş ruhuna ve Atatürk ilkelerine sıkı sıkıya sarılarak 2’nci yüzyılında demokrasiyle taçlandıracağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Karahocagil…
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Türkiye son yirmi yıldır içeride ve dışarıda hiç olmadığı kadar mücadele veriyor. Millet için olumlu sonuç alabilme gayreti yaşanılan sürecin olumlu noktalarını geride bırakmamıza yol açıyor. Derdi, önceliği yapmak olanın yıkmak olan kadar laf üretememesi yıkıcının yalanlarının daha çok yayılmasına neden oluyor. En büyük gerçek, Türkiye, AK PARTİ iktidarında altın çağını yaşamıştır hem de bu ülkeyi yaşanmaz kılmaya çalışan gayrimemnunların her türlü yalan, iftira ve tezviratlarına rağmen altın yılını yaşamıştır.
Gençler, şunu iyi bilin ki CHP 2008 yılında Anayasa Mahkemesine başvurarak öğrenci burslarını iptal ettirdi. Bugün Z kuşağı üzerinden algının kralını yapıyorlar. CHP’nin en büyük şansı gençlerin geçmişini bilmemesidir. Yalancıların yalanlarını bu millete anlatmaya, tarihe not düşmeye devam edeceğiz.
BAŞKAN – Sayın Şahin…
Sayın Güzelmansur…
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
TÜRK-İŞ’in yaptığı araştırmaya göre Türkiye'de açlık sınırı asgari ücreti geçti. 2023’ün ilk ayında 4 kişilik ailenin açlık sınırı 8.864 lira, yoksulluk sınırı 28.874 lira olduğu açıklandı. Bu sonuçlara göre açlık sınırı yeni açıklanan 8.506 liralık asgari ücreti bile geçti. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında aziz milletimizi açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm eden bu iktidarı Allah’ın izni ve milletimizin takdiriyle Millet İttifakı olarak gönderecek, ülkemizi refaha ve huzura kavuşturacağız.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Evet, Sayın Komisyon…
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Soru soran arkadaşlardan görüştüğümüz kanunla ilgili Sayın Gürer bir soru sordu, önce onu cevaplayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Sayın Gürer, konuşmacılar da hatipler de bu konuyu dile getirdiler, doğrusu buradan bu konuyu açıklamakta, Genel Kurulu bilgilendirmekte fayda görüyorum. 100/2000 kapsamında, bu doktora programı bildiğiniz gibi, 2017 yılından beri bugüne kadar 6.000 öğrenci faydalanmış, hâlen sistemde 2.615 öğrenci var. Yani doktorasını bitirip sistemden çıkan 3.385 öğrenci var, bunlardan 806’sı devlet üniversitelerinde doktor öğretim üyesi olarak göreve başlamış, 118’i vakıf üniversitelerinde öğretim üyesi olarak göreve başlamış, 163’ü kamuda çeşitli görevlere geçmiş, 407’si ise özel sektörde istihdam edilmiş, bu tabii YÖK'ün tespit edebildiği rakam. Böylece, toplam 1.494 kişi şu an 100/2000’den dolayı öğrenimini tamamlamış, doktora derecesini almış ve bu doktorasıyla çeşitli görevlerde, başta üniversiteler olmak üzere görev yapıyor. Burada, şunun altını çizmekte de fayda var: Bu 100/2000 bir burstur, devlet bir burs veriyor, diyor ki: “Ey millet, doktora yapmak istiyorsan bu alanlarda, benim belirlediğim alanlarda ben sana ayda şu kadar burs veriyorum.” Tabii, bu yıldan yıla değişiyor, rakamlar önemli değil, bu doktoranı yapıyorsun. Ondan sonra, vatandaş, doktorasını bitiren elemanlar işte, üniversitelerde görev alanlar var, kamuda görev alanlar veya başka yerde görev alanlar var. Dolayısıyla bu konunun gerçeği bu, bunun altını çizmekte fayda var. Bunların hepsi, bu arkadaşlarımız devlette kadro karşılığıyla bu programa alınmadı, devlet bunlara doktora karşılığında burs veriyor, destek veriyor, vatandaşına güzel bir imkân veriyor. Bunun eleştirilecek bir tarafının olmaması gerekir diye düşünüyorum ama muhalefet olduğumuz için her şeyi eleştiriyoruz, normaldir, bir şey demiyorum.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – 4.500 kişi işsiz bırakılmış, söylenen sözler tutulmamış, vaatler gerçekleşmemiş.
ŞENOL SUNAT (Ankara) – Emrullah Bey, kaç öğrenci mezun oldu dediniz?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Şu ana kadar 3.385 öğrenci 6 bin öğrenciden.
ŞENOL SUNAT (Ankara) – 6 bin öğrenci mi başvurmuş?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Evet, şu ana kadar 6 bin öğrenci yararlanıyor, 2.615 öğrenci mevcut sistemde devam ediyor, bunlardan 1.494’ü de hem kamuda hem özelde şu an görev almış.
Bir diğer husus -belki onu başta söylemem gerekiyor- Sayın Yıldırım Kaya burada mı bilmiyorum ama çıktı burada konuşmaya dedi ki: “YÖK Başkan Vekili yok.” Haldun Hocam yanımda oturuyordu demek ki Başkan Vekilini tanımıyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “YÖK Başkanı yok.” dedi.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – O da yeni geldi, daha önce yoktu.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Hayır, bakınız, Sayın Özel, YÖK Başkanı Komisyon toplantımıza geldi, Komisyon toplantısında, bu denklik konusunda Komisyonumuzu bilgilendirmek üzere bir toplantı yapalım dedi hatta bu teklif Sayın Başkandan geldi, dedi ki: “Komisyon beni davet ederse ben gelip bu bilgilendirmeyi Komisyon üyelerine yapacağım.” Biz de bu hafta bu toplantıyı yapmayı planlıyorduk ama kanun Mecliste dün itibarıyla görüşmeye alındığı için bu toplantıyı yapamadık. Hatta ben YÖK Başkanımızla görüştüm, o bilgilendirme toplantısını da önümüzdeki hafta yapmayı planlıyoruz. Dolayısıyla Yıldırım Kaya Bey -Komisyon üyesi olarak şu an aramızda yok- ben zaten öyle bir toplantı yapacak olsam Komisyon üyelerimizin hepsine davet gönderip toplantı saatini ve yerini bildirmiş olacaktım. Dolayısıyla bu konular dahi eleştiriliyor, bunlar tabii bizleri üzüyor.
Diğer bir husus, bakınız, çok gündeme getirilen bir husus var burada, efendim, “denklik meselesi”. Denklik konusunda Sayın Başkan, her ne kadar “Komisyona bildireceğim.” demesine rağmen o gün de yine orada beş on dakika gerekli bilgileri verdi, Komisyon tutanaklarında da var ama bilgilendirilmek, bilgilendirilmenin verilmesi maalesef yeterli olmuyor. Orada bilgiler veriliyor, buraya geliniyor, tekrar eleştiriliyor. Bu da doğrusu bizleri incitiyor hakikaten. Ben yine bilgiler vereceğim.
Bakınız, denklik konusunda 2020 yılında, başvuru sonucu verilen karar sayıları ve alınan kararların dağılımı: 4.051 kişiye denklik veriliyor, 2021 yılında 5.391 kişi denklik alıyor. Bunlar başvuruyorlar, doğrudan denkliklerini alıyor, demek ki şartlar yerine gelmiş. 2022 yılında 5.193 kişi aynı şekilde denkliğini alıyor. Peki, bir de seviye ve yeterlilik belirleme sistemi var; oraya gönderilen, havale edilen rakamları veriyorum: 2020 yılında 5.156 yani ders alma vesaire gibi tamamlama, 2021 yılında 5.423, 2022 yılında 4.794. Peki, ret ve iade? Yani iadeyle şunu kastediyor YÖK: “Evrakların eksik, tamamla gel, evraklarını tamamla, bizden denklik alacak şartları oluştur, dosyanı oluştur, ona göre tekrar başvur.” diyor. Ret ve iade rakamlarını veriyorum: 2020, 433; 2021, 532; 2022, 631.
Şimdi, bakınız, rakamlar ortada. Bu rakamları YÖK Başkanımız Komisyonda söylemesine rağmen hâlâ burada hatipler çıkıyor “100 bin” vesaire rakamlar söylüyor, doğrusu bunu milletimizin takdirine bırakıyorum, sizlerin ve Genel Kurulu izleyen vatandaşlarımızın takdirine bırakıyorum.
Ayrıca, bu konuda yine bir hatibimiz dedi ki: “5 bin Suriyeliye efendim, denklik verildi.”
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Demedi “İddia var, gelsin, anlatsın.” dedi, “Verildi.” demedi.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – “İddia var.” dedi, evet.
Bakın, 2020 yılında ülkelere göre dağılımını söylüyorum: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı 2.957 kişi denklik alıyor 2020 yılında. Sayın Özel, bakın, rakamları veriyorum, 2021 yılında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı 3.652 kişi denklik alıyor. 2022 yılında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı 2.984 kişi denklik alıyor. Peki, diğer ülkeleri veriyorum, yıllara göre veriyorum: En çok Azerbaycan 2020 yılında 356, Suriye 2020 yılında 215 kişi denklik almış, İran 93 kişi, diğer 430, 2020 yılı rakamı. 2021’e bakıyorum: Suriye 499 kişi denklik almış, Azerbaycan 348 kişi, İran 209, diğer 683. Son yıl, 2022: İran 389, Azerbaycan 361, Suriye 329, diğer 945. Şimdi, baktığımız zaman değerli milletvekilleri ve bizleri ekranları başında izleyen vatandaşlarımıza söylemek istiyorum, ben de bir akademisyenim, bakınız, ülkemiz son yıllarda göç alıyor; nitelikli, vasıflı insanlar da geliyor Türkiye'de yaşamak için bir şekilde. Bunların akademik unvanları olabiliyor, bunlar diploma denkliklerini sunuyorlar ve bizim vatandaşlarımız nasıl ki yurt dışına gittiği zaman o gittiği ülkelerde denklik alıyorlarsa onlar da bu ülkede çalışmak için denklik alabiliyor. Ben rakamları söyledim, ortaya koydum. Bir diğer husus da neden denklikte ret veya iade veriliyor baktığımız zaman; eğitim düzeyi yetersiz olduğu için, bu üniversiteyle ilgili tabii. Örgün eğitim olmayıp açık öğretim olduğu için ret veriliyor veya yetersiz bulunuyor. Teyit bilgisi… YÖK, başvuruları teyit ediyor karşı ülkeden, üniversiteden, büyükelçiliklerden; orada yetersiz olduğu için, eğitim süresince yurt dışında kalış süresi yetersiz olduğu için -özellikle bu çok gündeme geliyor; dört yıllık bir fakülteyi bitirmiş ama bitirdiği ülkede yirmi gün kalmış, on gün kalmış, otuz gün kalmış, iki ay kalmış dört yıl içerisinde- YÖK bunları yetersiz buluyor ve ret veriyor. Akademik derece olmadığı için yani “Dört yıllık üniversite eğitimi değil, iki yıllık veya kurs vesair birtakım belgeler getir.” diyor, “Bize denklik verin.” deniliyor; bundan dolayı da verilmiyor. Kurulumuz tarafından yani YÖK tarafından tanınmayan eğitim kurumu olduğu için ret veriliyor. Yurt dışı yüksek öğretim kurumu FETÖ’yle irtibatlı veya iltisaklı olduğu için ret veriliyor. Yatay geçiş şartlarını sağlamadan geçiş yaptığı için yani mesela tanınmayan bir üniversiteden özellikle ülkenin tanıdığı bir üniversiteye geçiyor -özellikle Kıbrıs’ta vesair- sonra buraya o diplomayla geliyor, YÖK onun geçmişini de incelediği için orada da bir sıkıntı oluyor. Uzaktan eğitim olduğu için, yönetmelik gereği öğreniminin en az yüzde 70’ini tanınan bir kurumdan almadığı için denklikler reddediliyor.
Görüldüğü gibi, rakamlar şunu ortaya koyuyor: Başvuruların büyük çoğunluğu denkliğini alıyor ama şartları yerine getiremeyen veya ülkenin tanımadığı, “İşte, efendim, orada yeterince kalmadı.” vesair hususlardan dolayı da ret veya iadeler veriliyor. Bunu da Genel Kurulun bilgisine sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, pek kısa söz talep edebilir miyim?
BAŞKAN – Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, çok kısaca şunu söyleyeceğim; hatibimiz dedi ki: “Denklikle ilgili çok tartışma var.” Bazı şeyleri yanlış da biliyor olabiliriz. Bize anlatıldığı takdirde de düzeltmek isteriz; bunun için de bir toplantı talebi olduğunu söyledi ve kendisi asla “Şu kadar kişiye verildi.” falan demedi “Böyle iddialar geliyor.” dedi. Bu toplantıyı önemsiyorum.
Ayrıca, özellikle seviyenin tespitiyle yani Türkiye’deki bir sınavla o meslek Türkiye’de yapılır mı yapılmaz mı diye geçmişte bambaşka ülkelerden, hiç pasaportu olmayanların, eczacılık diplomalarıyla, diş hekimliği diplomalarıyla karşılaştık biz. Bu konuda titizlenme önemlidir ama şeffaflık ve birtakım şüpheler varsa onları bertaraf etmek de önemlidir. Konuya dikkatli ve yapıcı yaklaştığımızı tutanak altında ifade etmek istedim.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Ben teşekkür ediyorum.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama talebimiz var.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Müsaadenizle yoklama istiyoruz Başkanım.
Mecliste çalışmayanlara hakkımı helal etmiyorum Başkanım.
BAŞKAN – Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunmadan önce, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun yoklama talebi var, onu karşılayacağım.
Sayın Özer, Sayın Gökçel, Sayın Köksal, Sayın Tutdere, Sayın Özdemir, Sayın Aydoğan, Sayın Sümer, Sayın Ağbaba, Sayın Adıgüzel, Sayın Kayan, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Gürer, Sayın Özcan, Sayın Ünsal, Sayın Süllü, Sayın Şevkin, Sayın Hancıoğlu, Sayın Güzelmansur, Sayın Tokdemir, Sayın Kaya.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Konya Milletvekilleri Hacı Ahmet Özdemir ve Orhan Erdem ile 104 Milletvekilinin Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4884) ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 403) (Devam)
BAŞKAN – Teklifin maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi, birinci bölüm üzerinde görüşmelere başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 5’inci maddeleri kapsamaktadır. Birinci bölüm üzerinde söz isteyen İYİ Parti Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Şenol Sunat.
Buyurun Sayın Sunat. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ŞENOL SUNAT (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(Uğultular)
ŞENOL SUNAT (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekillerini uyarır mısınız?
BAŞKAN – Bir saniye bekleyin lütfen.
Sayın milletvekilleri, özellikle ayaktaki milletvekilleri, izin verirseniz görüşmelere devam edeceğiz. Eğer bunda da ısrar ederseniz ara verelim, daha sonra isterseniz devam ederiz.
ŞENOL SUNAT (Devamla) – Çok yorgun sayın milletvekilleri, yirmi senedir bir hayli yoruldular.
BAŞKAN – Süreyi baştan alalım.
Buyurun.
ŞENOL SUNAT (Devamla) – Evet, sayın milletvekilleri, getirilmiş olan kanuna baktığımızda ortada büyük bir mağduriyetin çözülmediği de görülmektedir. Evet, 50/d sorunu bu Mecliste yer alan ve yükseköğretimde akademisyen olan hocaların zaten bildiği ve kesinlikle çözülmesini istediği bir konuydu ama getirilen bu kanun teklifinde 50/d sorunu kısmi olarak çözülse de 2018-2022 tarihleri arasında mezun olan ve azami süresi dolan 50/d’liler maalesef göz ardı edilmiştir. 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren azami süresi dolduğu ya da mezun olduğu için ilişiği kesilen araştırma görevlisi olarak çalışmış kişiler bu kanunda yok sayılmıştır. Bu mağduriyetin çözülmesi adına Adana Milletvekilimiz Sayın İsmail Koncuk Komisyona bir teklif vermiştir ancak bu teklif AKP ve MHP oylarıyla reddedilmiştir. Bu mağduriyeti önlemek adına 50/d sorununun kapsayıcı nitelikte çözülmesi, fırsat eşitliğinin bu arkadaşlarımıza da tanınması elzemdir. Alanlarında uzman ve tecrübeli bu akademisyenlerimizin değerlendirilmeleri ve akademiye tekrar kazandırılmaları şüphesiz ki ülkemiz üniversitelerine önemli ölçüde katkı sağlayacaktır.
Sayın milletvekilleri, kanun teklifindeki bir diğer husus, bazı üniversitelerin -biraz önce de birçok hatibin dile getirdiği gibi- isimlerinin değiştirilmesiyle ilgilidir. Evet, İstanbul’da 5 üniversitenin ismi değişiyor, diyelim ki: İstanbul’da Beykent Üniversitesinin isminin başına “İstanbul” getiriliyor, Alanya Üniversitesi oluyor -uzun bir ismi olan- ama bu AKEV Üniversitesinin adının “Antalya Belek Üniversitesi” olarak tamamen değiştirilmesinin gerekçesi, maalesef kanun teklifinde açıkça da belirtilmiyor. Geçtiğimiz yıllarda çeşitli konularda kamuoyunda tartışmaya açılan bu üniversitenin üzerinde YÖK tarafından yürütülen bir soruşturma mevcutken bu isim değişikliği acaba bazı şeylerin üstünün örtülmesi üzerine bir plan ve programla yapılmış mıdır diye soruyoruz ister istemez çünkü konuyu, ne olduğunu, neler döndüğünü tahmin etsek de belgeyle ifade edemiyoruz. Yani takdir edersiniz ki muhalefet olarak yıllardır yoğurdu üfleyerek yiyoruz.
Yine, sayın milletvekilleri, Millî İstihbarat Akademisinin açılmasıyla ilgili bir madde var. Bu maddeye tabii ki karşı değiliz ama görüşülen madde başta Anayasa’ya aykırı. Neden? Nitekim, Anayasa’nın 132’nci maddesi özel hükümlere tabi yükseköğretim kurumlarını açıkça saymıştır. Anayasa’nın bu hükmüne göre Türk Silahlı Kuvvetleri, Millî Savunma Üniversitesi ve Polis Akademisi dışında bir yükseköğretim kurumunun kurulmasının sadece Yükseköğretim Kurulu bünyesinde olması mümkündür. Anayasa’daki bu açık hüküm ortadayken hukuki altyapı sağlanmadan getirilen bu teklifin hatalı olduğu ortadadır.
Yine bu teklife göre, Millî İstihbarat Akademisinin akademik ve idari teşkilatlanmasının ve çalışma usul ve esaslarının MİT tarafından hazırlanıp Cumhurbaşkanı tarafından onaylanacak yönetmelikle düzenleneceği öngörülmüştür. Anayasa’ya göre bu hususların yasayla düzenlenmesi gerekmektedir, dolayısıyla görüşülen madde Anayasa hükümlerine aykırılık teşkil etmektedir. Tabii ki Millî İstihbarat Akademisi olsun ama Millî Savunma Bakanlığına bağlı olabilir diyoruz. Yine, bu Akademinin kabul edeceği öğrenci profili ve eğitim işleyişiyle daha detaylı bir izah getirilmeliydi diyoruz.
Yine, bu kanun teklifiyle gelen bir başka konu vakıf yükseköğretim kurumu her yıl öğrenci gelirleri toplamının yüzde 2’sini bir kamu bankasında kendi adına açılan hesaba teminat olarak aktarıyordu. Bugün ise vakıf yükseköğretim kurumlarının teminat hesabına aktarılacak yüzde 2’lik geliri için süresiz ve şartsız teminat mektubu da kabul edilecektir. Böylelikle bloke hesapta tutulacak paranın nakit olarak piyasaya karışması, parasal rahatlamanın sağlanması öngörülmektedir. Bu mektubun alınacağı bankaların kamu bankaları olması hem güvenirlik hem de şeffaflık adına önemlidir ancak kanunda bu mektubun kamu veya özel bir bankadan alınıp alınmayacağı belirtilmemiştir. İYİ Parti olarak biz bu teminat mektuplarının özellikle kamu bankalarından alınmasının daha güvenilir ve şeffaf olacağını düşünüyoruz yani bu kanunun yetersiz ve eksik olduğunu söylüyoruz İYİ Parti olarak.
Biraz önce Sayın Komisyon Başkanı diploma denklik sorunu konusunda bazı açıklamalarda bulundu ama o kadar çok bu konuda şikâyet geliyor ki yani biraz önce Sayın Komisyon Başkanının açıkladığı gibi güllük gülistanlık bir durum ortada değil ama bu konuyla ilgili YÖK Başkanının bir toplantı yapmasını biz de istirham ediyoruz.
İkincisi, evet, dönemin YÖK Başkanı Yekta Saraç tarafından ortaya konulan 2016…
(Uğultular)
ŞENOL SUNAT (Devamla) – Hanımefendiler, sayın milletvekilleri; lütfen dışarı çıkınız. Bu kadar yüksek sesle, beni, benim konuşmamı sabote ediyorsunuz.
HALİL ETYEMEZ (Konya) – Hayır ya, senin ne haddine ya!
BAŞKAN – Sayın Sunat...
ŞENOL SUNAT (Devamla) – Yani böyle bir şey olamaz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HALİL ETYEMEZ (Konya) – Ayıp yani ayıp!
BAŞKAN – Sayın Sunat, Genel Kurula hitap edin lütfen, Genel Kurula hitap edin.
HALİL ETYEMEZ (Konya) – Konuşursan konuş, bir milletvekiline “Dışarı çıkın.” diyemezsiniz.
ŞENOL SUNAT (Devamla) – Derim efendim.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) – Saygılı olun.
HALİL ETYEMEZ (Konya) – Diyemezsiniz.
ŞENOL SUNAT (Devamla) – Böyle bir şey yok, bu nedir? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) – Ayıp, ayıp!
BAŞKAN – Sayın Sunat...
ŞENOL SUNAT (Devamla) – Kuliste konuşun hanımefendi; sayın milletvekilleri, kuliste konuşun, ayakta değil.
BAŞKAN – Sayın Sunat...
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) – İşine bak, işine bak.
ŞENOL SUNAT (Devamla) – Sen işine bak.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) – Saygısızsın.
BAŞKAN – Sayın Sunat...
ŞENOL SUNAT (Devamla) – Ne demek?
BAŞKAN – Sayın Sunat, Genel Kurula hitap eder misiniz.
ŞENOL SUNAT (Devamla) – Burası Genel Kurul; burada biz konuşuruz, siz dinlersiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) – Saygısızsın!
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) – Sen bize onu söyleyemezsin.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen...
ŞENOL SUNAT (Devamla) – Bu rezillik olmaz.
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) – Bu konuşmayı dinlemek zorunda değilim.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Sunat, Genel Kurula hitap edin lütfen.
Buyurun.
ŞENOL SUNAT (Devamla) – Ayıptır.
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) – Kendinizi ne zannediyorsunuz?
ŞENOL SUNAT (Devamla) – Herkes saygı göstermek zorunda; eğer göstermiyorsanız dışarı, lütfen.
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) – Saygı göstermeyene saygı göstermiyoruz.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Sunat, Genel Kurula hitap edin.
Sayın milletvekilleri...
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) – Saygısızlara saygı göstermiyoruz, o kadar!
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) – Kendi arkadaşlarınız da konuşuyor.
ŞENOL SUNAT (Devamla) – Sen bana saygısız mı dedin? Şu anda saygısızlığı yapan sensin.
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) – Siz saygısızlık yapıyorsunuz.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) – Kendi tarafınızda da kendi arkadaşlarınız konuşuyor. Kendi sıralarınıza da bakın arada, konuşuyorlar mı, dinliyorlar mı; kendi sıralarınıza da bakın.
ŞENOL SUNAT (Devamla) – Biraz önce sizi de gördüm Hanımefendi.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) – Tahtaya adımı yazın o zaman! Ben buradan yazacağım tahtaya.
BAŞKAN – Sayın Sunat, lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz.
Sayın Ayvazoğlu, lütfen...
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) – Sürenizi, zamanı konuşmanız için kullanın.
ŞENOL SUNAT (Devamla) – O eline dikkat et Hanımefendi.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) – Sinirlerinize hâkim olun. Sinirlerinize hâkim olmayı öğrenin.
BAŞKAN – Sayın Sunat, Genel Kurula hitap edin lütfen.
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) – Yakışmıyor.
ŞENOL SUNAT (Devamla) – Bakın, sinirlendirmeyin, yeter!
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) – Yakışmıyor size.
ŞENOL SUNAT (Devamla) – Sana yakışmıyor, bana değil.
BAŞKAN – Sayın Sunat, lütfen, rica ediyorum...
Buyurun.
ŞENOL SUNAT (Devamla) – Evet, YÖK’ün –bu tarafa bakıyorum- bu 100 alanda 2 bin doktoralı öğrenci yetiştirme konusu çok önemliydi ve hepimizin de takdirini kazanan bir konuydu. Ama şu anda 515 araştırmacının tamamının araştırma üniversiteleri kadrolarında veya farklı sektörlerde yer aldığı söylense de -birçok rakam verildi- ama birçoğunun -ki biraz önce Sayın Komisyon Başkanı ifade etti- ki 2 bine yakın kişinin hiçbir yerde ne vakıfta ne devlette ne kamuda istihdam edilmediği görülmektedir. Ki bunlar için devletin de önemli bir maddi desteği vardır. Ama verilen 3.125 lira gibi rakam maalesef yeterli olmamaktadır.
Evet, değerli milletvekilleri, sizlere sesleniyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) – Evet, aynen.
BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.
ŞENOL SUNAT (Devamla) – Sizlere seslenmiyorum çünkü değerli olan milletvekillerine sesleniyorum. Sizler baştan savma, günü kurtarma…
EROL KAVUNCU (Çorum) – Değersiz sensin, değersiz. Terbiyesiz!
ŞENOL SUNAT (Devamla) – Terbiyesizlik yapma, bak!
EROL KAVUNCU (Çorum) – “Değersiz” dedin az önce.
BAŞKAN – Sayın Sunat…
Lütfen oturur musunuz, lütfen.
ERHAN USTA (Samsun) – Ayıp ya, ayıp ya! Hem konuşuyorsunuz hem de laf atıyorsunuz ya, ayıp ya, ayıp ya!
ŞENOL SUNAT (Devamla) – Çözüm odağından uzak kanun teklifleri hazırlayarak Meclisi meşgul edebilirsiniz, böyle de devam edin, az kaldı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) – Oraya, oraya.
ŞENOL SUNAT (Devamla) – Allah nasip etsin, üniversiteler bilimsel olarak özgür ve bağımsız; akademik, idari ve mali olarak da özerk, katılımcı ve hesap verebilir olacak. Böylece, akademik çalışmalar üzerindeki her türlü siyasi etkiyi, baskıyı ve kısıtlamaları ortadan kaldıracağız inşallah. İnşallah YÖK’ü de şu anda sopa gibi kullanmak değil… Hani yirmi bir yıl önce, iktidara gelmeden YÖK’ü kaldıracağınızı söylerken YÖK'ü daha çok baskı unsuru yapan sizlere inat, biz, YÖK'ü gerçekten -bir koordinasyon merkezi ve- üst düzey politika ve stratejilerden sorumlu bir yapıya kavuşturacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – 12’nci toplantıda herhâlde.
ŞENOL SUNAT (Devamla) – İnşallah… Göreceğiz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Evet, teşekkür ederiz Sayın Sunat.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden Batman Milletvekili Sayın Mehmet Rüştü Tiryaki.
Buyurun Sayın Tiryaki. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının 20’nci yılı sona ererken görüştüğümüz, görüşeceğimiz son kanunlardan biri -2547 sayılı- YÖK Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi olacak. AKP Yükseköğretim Kanunu'nu değiştiriyor. Dünyanın en iyi 100, 200, 300, 400, 500 üniversitesi arasında Türkiye'den herhangi bir üniversite var mı? Çoğu zaman yok. Peki, bu teklif bu soruna çözüm getirecek mi? Hiçbir şekilde bu soruna çözüm getirmeyecek. Dünyada en çok bilimsel yayın üreten üniversiteler arasında Türkiye'den üniversiteler var mı? Türkiye bu sıralamaya giriyor mu? Hayır, Türkiye bu sıralamaya girmiyor. Peki, Yükseköğretim Kanunu'yla ilgili getirilen teklif bu soruna çözüm bulacak mı? Hiçbir şekilde bu soruna da çözüm bulmayacak. Rektörlerin seçimle gelmesi sorunu çözülecek mi? Hayır, çözülmeyecek, Yükseköğretim Kanunu’nda yapılan değişiklik bu sorunu da çözmüyor. Tek bir uluslararası makalesi olmayan 68 rektörün olduğu, hiçbir makalesine atıf olmayan 71 rektörün olduğu bir ülkede kariyer ve liyakat ilkeleri gözetilerek rektör atanması, rektör seçilmesi sorunu bu teklifle çözülecek mi? Hayır, bu sorun da çözülmeyecek. OHAL KHK'leriyle ihraç ettiğiniz binlerce akademisyene saygınlığını kazandıracak bir çözüm getirecek misiniz? Hayır, getirmeyeceksiniz. Bu kanun teklifinde bu sorunların hiçbiri çözülmüyor.
Peki, gelen teklifin içerisinde neler var? Yükseköğretim Kalite Kurulunda bundan sonra uzman istihdam edilebilecekmiş. Anayasa Mahkemesi kararı uyarınca bundan sonra disiplin cezaları 2547 sayılı Yasa’da düzenlenecekmiş. Vakıf yükseköğretim kurumları öğrenci gelirlerinin daha önce yüzde 2’sini kendi adlarına açılan hesapta değerlendiriyorlardı, bunun yerine teminat mektubu verebilecekler. 50/d’liler bu yasa değişikliğiyle 2547 sayılı Yasa’nın 33/a maddesine geçirilecekler yani araştırma görevlisi olacaklar. Bazı üniversitelerin adı değiştirilecek. Yine, bir başka Anayasa Mahkemesi kararı uyarınca Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin Kuruluşu Hakkında Kanun’da bazı değişiklikler yapılacak. Özetle, bu değişikliklerin hiçbiri Türkiye'nin yükseköğretimine ciddi bir katkı sunmayacak, yükseköğretimin yaşadığı hiçbir temel sorun bu yasa değişikliğiyle çözülmeyecek.
Maddelere ilişkin çok ayrıntılı olmamak koşuluyla birkaç değerlendirme yapacağım. Birincisi şu: Teklif sahipleri 1’inci maddeyle diyorlar ki: “Biz bundan sonra Yükseköğretim Kalite Kurulunda da uzman istihdam edeceğiz.” Teorik olarak bunda bir yanlış var mı? Hiçbir yanlış yok. Elbette ki her kamu kurumunda olduğu gibi Yükseköğretim Kalite Kurulunda da uzman istihdam edebilirsiniz. Peki, bu uzmanlar gerçekten uzman olan kişiler mi yani 1970’li yıllarda Devlet Planlama Teşkilatı kurulurken DPT uzmanı olarak alınan kişiler gibi uzmanlar mı? Veya 2000’li yıllarda Devlet Planlama Teşkilatı, Başbakanlık dışında bütün kamu kurumlarında istihdam edilmeye başlanan uzmanlar gibi uzmanlar mı alacaksınız? Hayır çünkü uzmanlık statüsünü değiştirdiniz. 2000’li yılların başında kamu kurumlarına uzman aldığınızda bu insanları “A kadro” olarak tanımlıyordunuz, çok zor sınavlardan geçiriyordunuz, mülakatlardan geçiriyordunuz, iki yıllık süre içerisinde tez hazırlatıyordunuz, belli bir dil seviyesine ulaşmasını istiyordunuz, ondan sonra bu kişileri kamu kurumlarında uzman olarak istihdam ediyordunuz. Peki, şu anda kamu kurumlarında gerçekten kurum aklı olarak çalışacak herhangi bir uzman istihdam ediliyor mu? Edilmiyor. Üniversite mezunu olan herkes şu anda kamu kurumlarında uzman olarak çalışabilirler. Dolayısıyla bu, aslında, ciddi bir çözüm getirmeyecek.
Teklifin 2’nci maddesi, belki en önemli maddelerden biri bu, Anayasa Mahkemesinin kararının gereğini yerine getiriyorsunuz, iyi yapıyorsunuz. Anayasa Mahkemesi diyordu ki: “Öğrencilere verilecek disiplin cezaları yönetmelikle olmamalı, bu ancak yasal güvenceye kavuşturulmalı.” “Sadece bunun gereğini yerine getirdik.” diyorsunuz, getirdiğiniz teklifin içerisinde disiplin cezalarını olduğu gibi koruyorsunuz. Teklif sahipleri de diyor ki: “Biz bir şey değiştirmedik ki, zaten daha önce yönetmelikte vardı, şimdi o yönetmelikte olan hükümleri olduğu gibi yasa maddesi olarak düzenledik.” Temel sorun şu: Türkiye’de disiplin hukuku kökten özgürlükçülüğe düşmandır. Hiç fark etmez; hangi kurumun yönetmeliği olursa olsun, Devlet Memurları Kanunu’ndaki disipline ilişkin hükümler olsun, üniversitelerin disiplin yönetmelikleri olsun, 2914’teki disiplin hükümleri olsun, askerî yasalardaki disiplin hükümleri, fark etmez; hiçbiri özgürlükçü bir bakış açısıyla hazırlanmamıştır, bu da onun devamı. Dolayısıyla sadece bunu değerlendirmemek gerekir. Türkiye’deki disiplin hukukuna ilişkin temel hükümlerin tamamının değiştirilmesi gerekir özgürlükçü bir yaklaşımla. Eğer bunu yapmazsanız ne olur, ben size birkaç tanesini söyleyeyim: Bakın, 2547 sayılı YÖK Yasası’nın 4’üncü maddesinde yükseköğretimin temel amaçları düzenlenmiş; bakın, yükseköğretimin amacı neymiş? “Hür ve bilimsel düşünce gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı,” vatandaşlar yetiştirmekmiş, yükseköğretimin temel amacı bu. Şimdi, hem diyorsunuz ki “Hür düşünce gücüne, geniş bir dünya görüşüne ve insan haklarına saygılı bireyler yetiştireceğiz.” Bunu nasıl yetiştireceksiniz? İzinsiz olarak bildiri dağıttığı için cezalandırarak mı yapacaksınız? Yükseköğretim kurumunun huzurunu bozacak eylemlerde bulunduğu için cezalandırarak mı yapacaksınız? Kamuya ait kapalı ve açık yerlerde kurumdan izin almadan toplantı yaptığı için cezalandırarak mı bunu yapacaksınız? Örgüte üye olmamakla beraber örgüt adına suç işlediği iddiasıyla bir üniversite öğrencisini üniversiteden atarak mı gerçekten hür ve bilimsel düşünce gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip bireyler yetiştireceksiniz? Bu hükümler var oldukça özgür düşünceye sahip bireyler yetiştiremezsiniz, isterseniz en iyi üniversitenin en iyi bölümünde okusun. Düşünün, bildiri dağıtırken izin almamaktan bir öğrenciye ceza verebilirsiniz, izin almadan toplantı yaptığı için bir öğrenciye ceza verebilirsiniz. “Sayın rektör, sizi protesto etmek için bildiri dağıtacağız, bize izin verir misiniz?” diyeceksiniz. “Sayın rektör, bazı uygulamalarınızı protesto edeceğiz, eleştireceğiz; bu amaçla toplantı yapacağız, bize izin verir misiniz?” diyeceksiniz. Eğer izin almazsanız size en ağır disiplin cezalarını verecek, sonra da “Biz Anayasa Mahkemesi kararının gereğini yerine getiriyoruz.” diyeceksiniz.
Şimdi, teklifin 3’üncü maddesinde şöyle bir düzenleme var. Daha önce vakıf üniversiteleri öğrenci gelirlerinin yüzde 2’sini kendi adlarına açılan bir hesaba yatırıyorlardı. Bunun yerine deniliyor ki vakıf üniversitelerine “Teminat mektubu getirirseniz kabul ederiz.” Bu, daha yeni getirilmiş bir düzenleme. Çok kısa bir süre önce dediler ki: “Üniversiteler gelirlerinin yüzde 2’sini hesaba yatırsınlar.” Kim için yaptılar o zaman? İstanbul Şehir Üniversitesi için yaptılar. İstanbul Şehir Üniversitesi iktidara yakın gözükmediği için içini boşalttıktan sonra tekrar teminat meselesine dönebilirler. Amaç gerçekten üniversiteleri ekonomik olarak güçlendirmek değil, muhalif gördüğü, kendisinden olmayan -daha doğrusu “muhalif” demeyelim de kendi emir eri olmayan- üniversitelerin içini boşaltmak için getirilen bir gün başka bir düzenleme, bir sonraki gün değiştirilen bir düzenleme.
Teklifin 5 ve 6’ncı maddesinde üniversite isimlerini değiştiriyorlar. Ya, elbette üniversite isimleri değiştirilebilir. Yadırgadığımız tek şey şu, diyor ki teklif sahipleri: “İşte, YÖK'ten gelir, üniversiteler ‘Adımızı değiştiriyoruz.’ der, biz de burada onaylarız.” Ya, biz noter değiliz arkadaşlar, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. Sadece üniversite istiyor diye Türkiye Büyük Millet Meclisi noter olarak bir üniversitenin adını değiştirir mi? Sormayalım mı “Ne için değiştiriyorsunuz?” diye? Türkiye Büyük Millet Meclisi bu kadar mı işlevsiz olarak görülebilir? Bunu da doğru bulmuyoruz.
Şimdi, en önemli maddelerden bir tanesi, diyor ki teklif sahipleri: “Üniversitelerde 50/d’li olarak çalışanlar eğer istiyorlarsa onları 33/a maddesi kapsamında görevlendireceğiz.” Bu kötü bir şey mi? Değil; bu, iyi bir şey. Sorun şu: Üniversitelerde akademisyenlerin bir kısmı, doktora yapanların bir kısmı, araştırma görevlilerinin bir kısmını neden 50/d’li olarak, neden bir kısmını 33/a’lı olarak çalıştırırsınız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Ben size söyleyeyim: İstediğiniz gibi yönetmek için, kontrol altında tutabilmek için. “Bak, eğer uyumlu, üniversitenin dediğini yapan bir araştırma görevlisi olursan yarın seni 33/a’ya geçiririz.” demek için yapıyorsunuz yoksa hiçbir işlevselliği yok. Üç yılda bir, beş yılda bir, bir af gibi, üstelik seçimden önce “50/d’lileri 33/a’ya geçiriyoruz.” derseniz hiç kimse açısından bunun inandırıcılığı olmaz. Kaldı ki burada çok önemli bir sorun var: Bakın, 100/2000 kapsamında alınan... Önce “2 bin” dediler, daha sonra bu rakam 6 bine kadar çıktı. “Türkiye'nin, geleceğin bilim insanlarını yetiştiriyoruz.” dedikleri 6 bin öğrenci vardı, kapının önüne bıraktılar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tiryaki.
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Devamla) – Sayın Başkan, çok kısa, bir selamlamak için izin verirseniz...
BAŞKAN – Selamlayın, buyurun.
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Devamla) – Şimdi diyor ki teklif sahipleri: “Ya, biz onlara istihdam için garanti vermedik.” İstihdam için garanti vermediniz de 2017 yılında Yükseköğretim Kurulu Başkanı öyle büyük sözler söyledi ki o zaman, yani “Türkiye’nin bilim dünyasına şekil verecek insanlar alıyoruz. En önemli 100 dalda 2 bin akademisyene burs vereceğiz.” dediler, üstelik o bursu verirken “Hiçbir yerde çalışamazsınız.” dediler. Ne oldu sonuçta? Süre bitti, hepsini kapının önüne bıraktılar. Odalarınıza geldiler mi, bilmiyorum ama ben bu arkadaşların bir kısmıyla görüştüm, inanılmaz yetenekli gençlerdi, inanılmaz; birkaç dil bilen, uluslararası makaleleri olan bu gençlerin -hepsini olmasa da- önemli bir bölümünü kapının önüne bıraktınız; biraz önce rakamını gördük, 2 bin kişiden en azından yarısı kapının önünde.
Umarım, bunları da bu düzenlemenin kapsamı içerisine alırsınız diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Uzun bir selamlama oldu Sayın Tiryaki.
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın İbrahim Özden Kaboğlu.
Buyurun Sayın Kaboğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; YÖK yasa önerisi üzerine söz almışken öncelikle anayasal bilgi kirliliğini önlemek adına, daha doğrusu, anayasal bilgilenme adına bir ön sorunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu metin, 1982 Anayasası, Resmî Gazete’de yayımlandığı biçimde ciltlenmiş hâli. Bu metin yaklaşık 20 kez değişiklik geçirdi ve değişikliklerle metin karşımızda fakat bu metin yürürlükte, kırk yıldır yürürlükte ve hiçbir zaman yürürlükten kaldırılamadı, 15 Temmuz gecesi hain darbe girişimi bile yürürlükten kaldıramadı. O nedenle, bunun sürekliliğini, burada yazan hükümlerin sürekliliğini kabul etmemiz gerekiyor burada içtiğimiz ant adına, bunu bir ön bilgi olarak sizlerle paylaştıktan sonra.
3 konu öne çıktı bu yasa önerisi görüşmesinde Anayasa Mahkemesi kararı ve Anayasa’ya uygunluk bakımından. YÖK Başkanı buradaydı, şimdi yok galiba; Türk-Japon Üniversitesi Rektörü vardı, yok burada; MİT temsilcisi vardı, burada, teşekkürler. Orada da teşekkür etmiştik, hepsi vardı ama burada bulunmayışları ciddi bir eksikliktir. Acaba YÖK Başkanı ve Türk-Japon Üniversitesi Rektörü “Nasılsa bizim hazırladığımız teklif, Meclise önerdiğimiz metni virgülüne bile dokunmadan onaylayacak vekiller oradalar, bizim gelmemize gerek yok.” diye mi burada bulunmadılar? Bunu sormakta yarar var. Şimdi, bu üçü yani üç konu; birincisi Anayasa’ya uygunluk konusu. Anayasa Mahkemesinin iptal etmiş olduğu, yönetmelikte düzenlenmesi nedeniyle iptal etmiş olduğu disiplin hükümlerinin yasaya geçirilmiş olması birinci konu, 2’nci madde bu. İkinci konu, MİT akademisi konusu, madde 7; ve üçüncü konu, Türk-Japon Üniversitesinin, yine, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş olması, Anayasa madde 169 açısından yarattığı sorun.
Şimdi, birinci konu şu: Yönetmelikte düzenlenen konunun yasayla düzenlenmesi gerekir. Bu, normlar hiyerarşisi açısından şeklî bir konu fakat Anayasa Mahkemesi bununla yetinmiyor, Anayasa Mahkemesi içeriğe de bakıyor yani yasa, yasal düzenleme hukuk devletinin temel gereklerine uygun mu, özellikle hukuki güvenlik ilkesi açısından anlaşılır mı, açık mı, net mi, nesnel mi buna bakıyor. Bu nedenle, diyor ki Anayasa Mahkemesi: “Bu çerçevede, disiplin cezasını gerektiren eylemin gerçekleşmesi durumunda bir disiplin cezasının verilebileceği öngörülmekle birlikte bu ölçütün disiplin cezasının muhatapları açısından yeterli bir hukuki güvence sağlamadığı açıktır.”
Şimdi, diğer paragraflara girmiyorum zamansızlık nedeniyle fakat getirilen yasaya aktarılan maddeler, ögeler, aslında Anayasa Mahkemesinin hukuk devleti ve hukuk güvenliği adına yaptığı belirlemeleri karşılamıyor, karşılamıyor birçok öge. Birinde “Mahkeme kararıyla kesinleşmiş olmak…” diyor ama diğerlerinde “Suç işlemek amacıyla kurulan bir örgüte üye olmamakla birlikte, örgüt adına faaliyette bulunmak veya örgüte yardım etmek,…” Bir başkası, “Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri başkalarına vermek…” Bir başkası, “Cinsel davranışlarda bulunmak…”
Şimdi, siz eğer öğrencinin üniversiteyle ilişkisini kesecekseniz -ki öğrenim hakkından yoksun kılıyorsunuz- o zaman onu da mahkeme kararına bağlamak durumundasınız. Bu, kesinlikle ve açıkça Anayasa’ya aykırıdır, böyle bir yaptırım uygulayamazsınız. Şimdi, bu nedir? Anayasa Mahkemesi kararlarına baktığımız zaman ve bu yeni düzenlemeyi Anayasa ışığında okuduğumuz zaman, Anayasa madde 13, ölçülülük ilkesi açısından Anayasa’ya aykırılık yaratıyor ama yalnızca bu değil, 42’nci maddede, 130 ve 131’inci maddelerde buna denk düşen sınırlama nedenleri var mı, bunlara da bakmak gerekir. Bu itibarla, Anayasa’nın bu belirttiğim 3 maddesi çerçevesinde, bu şekilde, özellikle okulla, üniversiteyle ilişkisinin kesilmesine dair yaptırımlar Anayasa’ya aykırıdır. Şöyle bir görüş öne sürüldü: “Gitsin, mahkeme kararını getirsin.” İşte, bu görüş aslında suçsuzluk karinesi kuralına yani “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.” temel kuralına, anayasal kurala kesinlikle aykırıdır. “Git, mahkemeden aklan gel.” Hayır, böyle bir kural geçerli değildir; hele hele 21’inci yüzyılda, bu, bin yıl geride kalmış bir kuraldır. Nasıl ki Anayasa Mahkemesi iptal etmiştir, Anayasa’ya açıkça aykırıdır… “Peki, düzenliyoruz, Anayasa Mahkemesine gidin siz, yeniden iptal ederiz.” Hayır, böyle bir anlayış geçerli değildir, olamaz. Bu bakımdan, bunu ciddi bir biçimde gözden geçirilmesi ve bizim vereceğimiz, verdiğimiz önergelerin kabul edilmesi gerekir, diliyoruz bu kabul edilecektir; edilmemesi durumunda tabii ki yaptırım mekanizması işletilecektir. Ama buradaki sorun şu: Öğrencilerin fikrî alanına tecavüz edilmemesi gerekiyor. Öğrencilerin özgürlükleri bizatihi ifade özgürlüğünün toplu kullanımına denk düşen özgürlüktür; slogan atmaktır, afiş yapıştırmaktır, boykot etmektir, yürüyüş yapmaktır. Burada fizik ile fikir bitişik hâldedir. Bu itibarla, eğer öğrencilerin bu şekilde yaptırıma tabi tutulması söz konusu ise öğretim üyelerinin kıyımını, kuşkusuz, anlamak mümkün değildir ama tamamen fikrî temelde kıyıldıklarını burada dile getirmek gerekir. Nasıl? Tam tamına bu şekilde çıkarılan 30 kararnameyle; bu kararname örneğin 686 sayılı Kararname’dir, burada 5.560 kamu görevlisinin, 330 öğretim üyesinin adı var.
Sayın vekiller -YÖK Başkanı olmadığı için söylüyorum- burada 6 bin öğretim üyesi bu kararnamelerle, gece yarısı kararnameleriyle gerekçesiz bir biçimde atıldılar; 6 bin öğretim üyesi. 60 öğretim üyesi suçlu olsun, 600’ü suçlu olsun, bini suçlu olsun; peki, 5 bin öğretim üyesi suçsuz ise ki bunlar yargılanmadan sırf siyasal iktidarı desteklemedikleri için görevlerini... Bakın, bu kadar öğretim üyesiyle 4 Anadolu Üniversitesi, 6 Boğaziçi Üniversitesi, 10 Muş Alparslan Üniversitesi, 20 Şırnak Üniversitesi kurulabilirdi. Böyle bir ortamda biz yükseköğretimin sorunlarından söz ediyoruz; 6 bin öğretim üyesinin gece yarısı kararnameleriyle kıyıma uğratıldığı ve dünya üniversiteler tarihinin, dünya hukuk tarihinin en büyük toplu kıyımının yapıldığı bir ortamda ve mahkemeler tarafından aklanmış olan bu öğretim üyelerinin de görevlerine iade edilmediği bir ortamda. Dolayısıyla, öğretim üyelerinin fikir özgürlüğünün tanınmadığı bir yerde yine de öğrencilere fikir özgürlüğünün ve eylem özgürlüğünün tanınması için sonuna kadar mücadele etmemiz gerekir çünkü Türkiye'de bir gün üniversiteler de özerk ve özgün olacaklardır.
Şimdi, Türk-Japon Üniversitesine gelince, 169’uncu madde, Anayasa’nın özellikle ormanların korunmasına dair maddesi çok korunaklı bir madde, bizim de yetkimizi sınırlayan bir madde ama yeniden ona dokunuyor, aykırılık giderilmiş değil; bu konuda da dikkatinizi çekmek isterim.
Millî İstihbarat Akademisine gelince, Anayasa madde 132 sayım yoluyla istisnaları belirtiyor. Sayım yoluyla istisnalar yeni istisnalar üretmez ve Anayasa madde 132 sayım yoluyla iki kuruma istisna tanıyor: Bir, Türk Silahlı Kuvvetlerine; iki, Emniyet teşkilatına. Dolayısıyla, böyle bir kuruluş eğer benzeri bir kuruluş ise o zaman ya Millî Savunma Üniversitesi içerisinde bir birim kurulabilir ya da Polis Akademisi içerisinde. Ama ayrı bir kurumun kurulması Anayasa tarafından mümkün değildir; buna dikkatinizi çekmek isterim.
Şimdi, burada tabii ki popülist iktidarlar çoğulcu demokrasiye ve Anayasa’nın bağlayıcı hükümlerine genellikle düşmandırlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.
İstisnai de olsa bazı devlet başkanları anayasa mahkemelerine “Görevlerinizi yapıyorsunuz, bizim işlemlerimizi iptal etmekle birlikte görevlerinizi yapıyorsunuz.” diye teşekkür ederler, Nelson Mandela bunun bir örneğidir ama buna karşılık mesela İsrail’de iktidar partisi ortağı bir partiye mensup milletvekili Moti Yogev, yüksek mahkemeye, özellikle Filistinlilerin haklarını savunan yüksek mahkemeye “Buldozer gönderelim.” demiştir.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Bizde de var.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Tabii ki bizdeki durumun ne olduğunu belirtmeye gerek yok. Mandela mı Moti mi, hangisi; artık bütün vekillerin malumudur. Bu bakımdan, biz yine Mandela’ya yakın olalım, yakın duralım içtiğimiz ant üzere, yoksa Anayasa Mahkemesine gidip…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Bu çözüm değildir, kesinlikle içtiğimiz anda aykırıdır.
Teşekkürler. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Emrullah İşler.
Buyurun Sayın İşler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündemimizdeki 403 sıra sayılı Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’yle ilgili grubum adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde nitelikli insan gücü yetiştirme ve bilimsel araştırma yapma görevlerini emanet ettiğimiz yükseköğretim kurumlarımız yıllar içerisinde sürekli artmış ve yükseköğretim sistemimiz öğrenci, akademik personel sayısı, eğitim ve öğretim faaliyetlerinin yürütüldüğü alanlar ve coğrafi bakımdan giderek genişlemiştir. Türk vatandaşı öğrencilerimizle birlikte uluslararası öğrenci sayımızın da her geçen gün artması hem kimi Avrupa ülkelerinin uluslararası öğrenci tercihlerinin ülkemize kaymasından dolayı dikkatlerini çekmekte hem de yükseköğretim sistemimizin belirli standartlara ulaştığını göstermektedir. Artık fen, mühendislik, sağlık ve sosyal bilimler alanından mezun öğrencilerimiz yurt dışındaki akranlarıyla rekabet edebilmekte ve alanlarında çalışma fırsatı bulabilmektedir. Bugün görüştüğümüz kanun teklifi, yükseköğretim sistemimizin artan bu ihtiyaçlarına yönelik düzenlemeler yapmayı ve yargı kararları gereği ortaya çıkan sorunlarına çözüm getirmeyi amaçlamaktadır. Bu kapsamda teklifle düzenlenmesi öngörülen hususlara değinmek istiyorum.
Bildiğiniz üzere, yükseköğretim kurumlarımızın sayısı artırılırken niteliklerini göz ardı etmemek, iç ve dış kalite güvencesi, akreditasyon süreçleri ve bağımsız dış değerlendirme kurumlarının yetkilendirilmesi süreçlerini yürütmek, eğitim öğretim ve araştırma faaliyetleri ile idari hizmetlerinin kalite düzeylerine ilişkin ulusal ve uluslararası kalite standartlarına göre değerlendirmeler yapmak üzere Yükseköğretim Kalite Kurulu 1 Temmuz 2017 tarihli ve 7033 sayılı Kanun’la kurulmuştu. Şimdi, önümüzdeki teklifle, üye ve çalışanları seçim ya da görevlendirme yoluyla süreli yani geçici çalışan kurumda, hafıza olabilecek sürekli bir kadro olarak uzman personel istihdam edilmesi öngörülmektedir.
Teklifteki bir diğer husus da… Biliyorsunuz, Anayasa Mahkemesi 2022 yılında bir karar aldı, yükseköğretim öğrencilerinin disiplin işlerini düzenleyen yönetmelikle ilgili bir karar aldı. Bu aldığı kararda bu disiplin suçlarının yönetmelikle değil kanunla yapılması gerektiği kararını verdi. Şimdi, biz bu teklifle işte bunu kanun maddesi hâline getiriyoruz.
Peki, yeni ne var? Baktığımız zaman, 13 Nisan 1974’te ilk yönetmelik çıkarılmış, o zaman YÖK yok; sonra, YÖK'ten sonra 13 Ocak 1985’te yine yönetmelik var, Disiplin Yönetmeliği; bir de 18 Ağustos 2012’de. Baktığımız zaman, bu yönetmeliğin çeşitli maddeleri yargı denetiminden geçmiş, şikâyetler üzerine mahkemelere gidilmiş, idari yargı ve Danıştay bu yönetmeliği onamış. Şimdi, bizim yaptığımız, Anayasa Mahkemesinin isteği üzerine kanuna koyuyoruz. Baktığımız zaman, sadece iki husus var. Burada çok şeyler dile getirildi. Birincisi, sigara içme yasağı konuluyor belli alanlarda; diğeri de Hayvanları Koruma Kanunu ihlalinden dolayı bir cezai müeyyide konuluyor. Uyarma cezaları kaldırılıyor, daha özgürlükçü bir… Yani sıkıntılı hususlar çıkarılıyor, mağdura itiraz hakkı getiriliyor. Yapılan değişiklik bu ama bakıyorsunuz, bir bardak suda çok büyük fırtınalar koparılabiliyor.
Diğer bir husus da vakıf üniversitelerine getirilen teminat mektubu olanağıyla öğrenci gelirlerinin yüzde 2’sine tekabül eden meblağ da eğitim öğretim faaliyetlerinde kullanılabilecektir. Bir bankadan teminat mektubu almanın ciddi koşulları olan bir süreç olduğu düşünüldüğünde, bu konuda şartları yerine getirerek teminat mektuplarını alabilen vakıf üniversitelerimiz, kaynaklarını amaçları doğrultusunda daha verimli kullanabileceklerdir yani yüzde 2 nakit parayı bankaya koymak yerine teminat mektubu geçerli olacaktır.
Teklifle yapılan bir başka düzenleme ise akademik altyapıyla yetişmiş birçok gencimizin 2547 sayılı Kanun’un 50’nci maddesinin (d) fıkrası kapsamında istihdam edilmekteyken aynı kanunun 33’üncü maddesinin (a) fıkrası kapsamındaki şartları taşımaları hâlinde kadrolarının bulunduğu üniversiteye atanmaları hususudur. Teklifle, 50/d’li araştırma görevlilerinin 33/a’ya geçirilmesiyle yetiştirdiğimiz bu insan gücüne önemli bir imkân sağlanmaktadır.
Teklifle, bazı yükseköğretim kurumlarının isimleri de değiştirilmektedir. Üniversite isim değişiklikleri daha önce de pek çok kez burada yapılmıştır. Bu konuda üniversitelerimiz yerlerinin coğrafi belirliliğini arttırmak, isminin kullanımını kolaylaştırmak, tanınırlık ve daha çok uluslararası öğrenci çekebilmek gibi çeşitli sebeplerle isim değişikliği ihtiyacı duyabilmektedir. Böyle durumlarda kurucu vakıfların talepleri doğrultusunda yani YÖK'ün veya başka birinin talebi değil, vakıfların talebi doğrultusunda bu hususlar değerlendirilmekte ve mevzuata aykırı bir durum bulunmadıkça bu taleplere olumlu yaklaşılmaktadır.
Komisyon görüşmeleri sırasında yükseköğretim kurumlarından gelen isim değişikliği talepleri konusunda bazı endişeler belirtilmiştir ancak unutulmamalıdır ki bir üniversitenin isim değiştirmesi hiçbir şekilde önceki iş ve işlemlerinin takipsizliği sonucunu doğurmayacak, mali ve hukuki yükümlülüklerine veya YÖK tarafından haklarında yürütülen soruşturmalara etki etmeyecektir.
Teklifle getirilen diğer bir husus ise Millî İstihbarat Teşkilatı bünyesinde “Millî İstihbarat Akademisi” adı altında bir yükseköğretim kurumu kurulması ve söz konusu yükseköğretim kurumunun istihbarat ve millî güvenlikle ilgili alanlarda lisansüstü eğitim öğretim, bilimsel araştırma ve yayın yapabilmesi hususlarının hüküm altına alınmasıdır. Millî İstihbarat Akademisinin bir yükseköğretim kurumu olarak kurulması durumunda Anayasa’nın 132’nci maddesinde düzenlenen özel hükümlere tabi yükseköğretim kurumları kapsamına girip girmeyeceği de değerlendirilmiştir. Emniyet teşkilatının devlet organizasyonu içinde yüklenmiş olduğu görev ve sorumluluklar göz önüne alınarak Millî İstihbarat Teşkilatının 2937 sayılı Kanun’la belirlenen görevleri itibarıyla bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği görülmüştür. Yargıtay 8. Dairesinin, Millî İstihbarat Teşkilatının polis ve Jandarma teşkilatı gibi devletin iç ve dış emniyet muhafaza kuvvetlerinden olduğuna yönelik kararı da bu çerçeveyi desteklemektedir. Ayrıca, şu da hatırlanmalıdır ki kamu görevlilerinin her türlü özlük hakları Anayasa’ya göre kanunla düzenlenirken 2937 sayılı Kanun’un 12’nci maddesinde MİT personelinin görev, yetki ve sorumluluklarının genel hükümlere ilave olarak atama, hizmet süreleri, Teşkilata alınma usul, esaslarının yönetmelikle düzenleneceği hükmü bulunmaktadır. Söz konusu kanun Anayasa Mahkemesinin denetiminden geçmiş ve bu durumun kurumun faaliyetlerinin bir gereği olduğu da kabul görmüştür. Kurum içinde meslek içi eğitim amacıyla kurulmuş İstihbarat Akademisi ve Eğitim Merkezi hâlihazırda faaliyettedir, hatta yoğun bir talebe cevap verebilmek adına diğer ülkelerin istihbarat servislerine de meslek içi eğitimler verilmektedir. Buradaki eğitimlere yükseköğretim kurumlarından da öğretim üyeleri katılmakta ancak bu eğitimlerde akredite şekilde yüksek lisans ve doktora diploması verilememektedir. İstihbaratın akademileştirilmesi çalışmalarının dünyadaki iyi uygulama örnekleri de incelenerek Millî İstihbarat Akademisinin akredite bir eğitim kurumu olabilmesi için bu yasal düzenlemeye gerek duyulmuştur. Teklifle kurulması öngörülen akademi, YÖK'ün denetiminde olacak -bu husus da dile getirildi, bir kez daha altını çiziyorum- ve organlarının oluşumu YÖK mevzuatı çerçevesinde hayata geçirilecektir. Aksi takdirde zaten, amaçlandığı gibi, dünya çapında diğer benzer akademiler gibi akredite olması mümkün olmayacak, yüksek lisans ve doktora dereceleri veremeyecektir. Ayrıca, Millî İstihbarat Akademisinin kurulması ve işleyişi yönetmelikle belirlense de Meclis bünyesindeki Güvenlik ve İstihbarat Komisyonunun MİT faaliyetlerini de denetlemesi gibi Millî İstihbarat Akademisinin faaliyetleri de ilgili Komisyon tarafından denetlenecektir.
Teklifteki bir diğer husus da Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesine dair Anayasa Mahkememizce verilen iptal kararlarına uyum sağlanması amacıyla yapılan düzenlemedir. Malumlarınız, söz konusu üniversite, 6742 sayılı Kanun’la onaylanması uygun bulunan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti'nde Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin Kurulmasına Dair Anlaşma kapsamında 7034 sayılı Kanun’la kurulmuştu. İkili anlaşmanın 5’inci maddesine her iki ülkenin tayin edeceği Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Konseyinin akademik, mali ve idari konularda tamamen yetkili olduğuna dair bir ibare konulmuştu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Kanunun bu ibareye dayanılarak hazırlanan 7’nci maddesi, Anayasa’nın 130’uncu maddesindeki yükseköğretim kurumlarının denetimine ilişkin hükme aykırı bulunduğu için Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Görüşülmekte olan teklif kapsamında oluşturulan denetleme kuruluyla iptal kararına uyumlu yeni düzenlemeler hüküm altına alınmaktadır.
Ayrıca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararında üniversiteye tahsis edilen araziyle ilgili hususun da doğru anlaşılması gerekmektedir. Türk-Japon Üniversitesine yapılan tahsis, arazinin sadece orman alanı vasfı taşıması nedeniyle iptal edilmemiştir. Söz konusu kararda, orman vasfı taşıyan arazinin denetimsiz şekilde tahsis edilmesi konusunda bir duyarlılık belirtilmiş ve yapılmakta olan düzenlemeyle bu hususlar giderilmiştir.
Teklifle yapılan düzenlemelerin ülkemiz için faydalı olmasını diler, yüce Meclisi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Hasan Kalyoncu.
Sayın Kalyoncu, şahıs adına da söz talebiniz bulunuyor, süreniz on beş dakika.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HASAN KALYONCU (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 403 sıra sayılı Yükseköğretim Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Yükseköğretim Kurumu, ülkemiz için çok büyük bir öneme sahip olup gençlerimizi yetiştiren ve ülke geleceğinin şekillenmesinin en temel kurumlarındandır. Üniversitelerimizde yapılan akademik çalışmalar, bilimsel gelişmeler ve bilimsel üretim, ülkenin gelişmesine katkı sağlamanın yanında geleceğe güvenle bakmanın teminatıdır. Gençlerimizin geleceğini şekillendirirken meslek sahibi olmalarının yanında sosyal yönden de gençlerimizin gelişimini sağlayan kurumlardır.
Genç akademisyenlerin çalışmalarını desteklemek ve çalışmalarını geliştirebilmek, bilim insanı yetişmesini sağlamak açısından 50/d'den 33/a’ya geçirilmesi oldukça yerinde bir karardır fakat akademisyenlerin bilimsel çalışmaları ve faaliyetlerini denetlemek, desteklemek ve geliştirmek de gerekmektedir. Daimî kadroya geçmeleriyle rehavetin ortaya çıkmasının da önüne geçilmelidir.
Ayrıca, yurt dışında yapılan “citation index”lere giren yayınların Türkçe olarak da yayınlanmasını sağlamak, gençlerimizin bu yayınlara ulaşmasını kolaylaştırmak ve bilimsel Türkçe dokümantasyon altyapısının da oluşturulmasını sağlamak acil bir zorunluluktur. Daimî kadroya alınacak bilim insanlarının doktora danışmanları, jürileri ve tezleri titizlikle incelenmeli; FETÖ, PKK ve diğer terör örgütleriyle irtibatlı olanlar var ise ayıklanmalıdır. Bunun yanında hem akademik hem de öğrenci disiplin soruşturmaları YÖK tarafından denetlenmeli, yargı yoluna gitmeden önce YÖK denetimi sağlanarak mahkemelerin yükü de azaltılmalı, keyfî uygulama yapan soruşturmacı ve amirlere de yaptırım getirilmelidir. Bu sayede hem adil uygulamalar yapılması sağlanır hem keyfî uygulamaların önüne geçilir hem de kurumsal bir yaklaşımın oluşumuna katkı sağlanır.
Bu uygulamaların benzerini daha önce Ege Üniversitesinde Fırat Yılmaz Çakıroğlu'nun şehadetine giden süreçte net olarak görmüş durumdayız. O günkü yönetim ve disiplin kurulu, kampüs dışında olan olaylarda kendi yetki alanlarının dışına çıkarak ve tabi oldukları yasal mevzuat hükümlerinin sınırlarını aşarak Fırat Yılmaz Çakıroğlu'na soruşturma açmış ve tamamen hukuksuz ve keyfî uygulama ortaya koymuştur. O gün bu işlemleri yapanların bir kısmı hakkında hukuki süreç devam ederken o evraklara imza atanların bir kısmı bugün hâlen üniversite yönetimlerinde göreve devam etmektedir.
Bunun yanında, bazı üniversitelerde idarenin gücünü kullanarak öğretim üyelerine mobbing uygulanmakta, hatta vefatları durumunda bile bu mobbing işlemlerinin öğretim üyelerinin varisleri üzerinden de devam ettirilmesi sağlanmaktadır. Hatta, kurum değiştirmeleri hâlinde bile gittikleri kurumda, ayrıldıkları üniversitenin kendilerine mobbing uygulamaya çalıştığı da görülmekte ve bu örnekler de mevcut durumdadır. Bunun yanında, iftira atmaktan veya çeşitli sebeplerle ceza almış öğretim üyelerinin de üst mahkemelere başvuru süreçleri sürse dahi idari görev yapmaları da engellenmelidir. Bu durumlar YÖK’ün denetiminden kaçmamalı ve FETÖ kalıntısı uygulamaların devamının önüne geçilmesi gerekmektedir. Bu kanunla getirilen disiplin uygulamaları yerindedir fakat denetimin ve adaletin tam sağlanması zorunludur. Üniversitelerimizde kişilerin keyfî uygulamalarının önüne geçilmesinin en etkin yolu tüm üniversitelerde kurumsal yapının ve denetimin tam sağlanmasından geçmektedir. FETÖ terör örgütü ülkemize birçok yönden zarar vermiştir ve hâlen üniversitelerde FETÖ yöntemlerinin uygulandığı da zaman zaman görülmektedir. Bu uygulamalar ve kripto FETÖ yapılanmaları titizlikle takip edilmelidir.
Değerli milletvekilleri, üniversitelerde kadro talepleri konusunda bir standardizasyon olmalı ve birçok orijinal çalışmayla kadrolara atanamayan öğretim üyelerinin yanında çok az sayıda yayımla hızlı bir şekilde kadroya atanan öğretim üyelerinin olması durumu bir an önce tespit edilip sonlandırılmalıdır. İlgisi olmayan alanlara yapılan atamalar tespit edilerek bir an önce önlem alınmalı ve bu uygulamayı yapan yöneticiler hakkında da işlem yapılmalıdır. Üniversitelere bırakılan doçent atamalarında standardizasyon sağlanmalıdır. Bazı üniversiteler profesör atamalarında doçentlik şartlarını tekrar isterken bazı üniversiteler süre doldurma şartıyla üniversitelerde atama yapmaktadır. Bazı üniversitelerin de kendi atama kriterlerini çeşitli yollarla, yöntemlerle ihlal ettiği görülmektedir. Kadro işlemleri yöneticilerin insafına bırakılmadan adaleti sağlayacak şekilde planlanmalıdır, ihtiyaç ve bilimsel çalışmalara göre atamaların yapılması gerekmektedir. Şikâyetlerde FETÖ taktikleriyle yapılan isimsiz ihbarlara itibar edilmemelidir. Öğretim üyelerine iftira söz konusu olduğu belirlendiğinde üniversite yönetimi bu konuyla ilgili suç duyurusunda bulunmalıdır. YÖK tarafından bu uygulamaların sıkı şekilde takip edilmesi, gerekli hassasiyetin gösterilmesi gerekmektedir. Burada eksikliğini dile getirdiklerimiz genelleştirilerek tüm üniversitelere haksızlık yapma durumu da ortaya çıkmasın; çok güzel çalışmalar yürüten üniversitelerimizin olduğunu da buradan belirtmem gerekiyor.
Üniversitelerde rektör atama kriterleri bellidir. Atamalara öğrencilerin direnmeleri, rektör araçlarına saldırmaları, eğitim öğretimi engelleyecek davranışlarda bulunmaları ve eylem yapmalarının bilimsel yaklaşımla bir alakası yoktur. Rektörlerin varlığı yönetimle alakalıdır ve bu yönetimden kaynaklı hatalar eğitim öğretimi ve akademik çalışmaları engelleyecek düzeyde ise bunun da şikâyet mercileri bellidir. Bazı üniversitelerin kendilerine göre özel yapı oluşturması, kendilerini diğer üniversitelerden ayrıcalıklı görmesi, bir siyasal yapının hâkim olduğu ve siyasal yapıdan oluşan kültürün o üniversiteyi şekillendirmesi kabul edilemez. Bu sebeple üniversitelerin ayrıcalıkları ve oluşturacakları kültür bilimsel çalışmalarla oluşan kültür olmalıdır. Devletten aldıkları destekler ve kuruluş tarihleri göz önüne alındığında bu üniversitelerin desteklerinin diğer üniversitelere verilmesi hâlinde akademik çalışmaların ve bilimsel üretimin ne düzeye çıkabileceği birçok Anadolu üniversitesi tarafından net olarak ortaya konulmuştur. YÖK’ün sağlaması gereken, standardizasyon ve üniversitelerde adaletli bir yapının ortaya konması ve bilimsel çalışmaları teşvik etmektir.
Kıymetli milletvekilleri, günümüzde istihbarat bir meslek olmanın dışında diğer meslekler gibi bir disiplin özelliği taşımaktadır. İstihbarat yeni bir akademik disiplin olarak kabul edilmekte ve hem diğer disiplinlerle yakından ilişkili hem de diğer disiplinlerden doğrudan yararlanarak fonksiyonunu yerine getirmektedir. Dünyadaki askerî ve siyasi gelişmeler istihbaratın bir akademik disiplin olarak kabul edilmesinde önemli rol oynamıştır. İstihbaratın sadece meslek olarak kabul edilmesinin dışında zamanla disiplin özelliğini kazanmasıyla istihbarat alanında önemli gelişmeler de yaşanmıştır. Türkiye’de istihbarat alanında lisans ve lisansüstü eğitime yeterince ağırlık verildiği söylenemez. Dünyada istihbaratın bir disiplin olarak kabul görmesinin ardından istihbarat eğitimine ağırlık verilerek akademik düzeyde istihbarat personelinin yetiştirilmesi için yükseköğretim kurumları oluşturulmuş ve eğitim programları düzenlenmiştir. Gelişmeler, istihbarat disiplini alanında akademik düzeyde çalışmaların yapılmasını ve istihbarat personelinin eğitimsel sürecinin de planlanmasını beraberinde getirmiştir. Bu planlamayla eğitim öğretim faaliyetlerinin sistematik olarak dizayn edilmesinin zorunluluk hâline geldiği söylenebilir.
Amerika Birleşik Devletleri’nde gelişen istihbarat eğitimi çalışmaları soğuk savaş döneminden sonra hem 11 Eylül saldırılarının ardından istihbarat eğitimine verilen önemin hızlı bir şekilde artmasına sebep olmuş, 2005 yılında hız kazanmış ve Amerika Birleşik Devletleri İstihbarat Topluluğunun Akademik Mükemmeliyet Merkezini kurmasıyla başlamıştır. Bu merkezin amacı, üniversitelerle iletişime geçerek istihbarat teşkilatlarınca ihtiyaç duyulacak olan insan kaynağının üniversitelerden sağlanmasıdır.
Günümüzde lisans ve lisansüstü düzeydeki istihbarat eğitimi, ilgili faaliyetleri gerçekleştiren istihbarat uzmanlarının yanı sıra akademik olarak güvenlik, istihbarat alanında çalışan kişilerce de genişleme ve derinleşme üzerine kuruludur. Özellikle askerî alanın bir alt kolu olarak görülen istihbarat çalışmalarının daha çok geniş kapsamlı kabul edilerek güvenlik çalışmaları kapsamında değerlendirilmesi ve askerî bir alanın dışında genel bir konsept içinde olması gerektiği düşünülmektedir. Bu düşüncenin ortaya çıkardığı sonuç ise istihbaratın akademikleşmesi olarak nitelendirilebilmektedir. İstihbarat eğitiminin sivilleşme sürecinde belirli sosyal bilimlerle de yapılan çalışmalar istihbarat disiplinine yeni bir ivme kazandırmıştır. Sosyal bilimlerin uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi, hukuk, tarih bölümü mezunlarının istihbarat disiplininde belirli alanlara odaklanarak yaptıkları çalışmalarla bu sivilleşmede önemli rol oynadığı kabul edilmektedir.
Buradan hareketle, istihbarat eğitimi sürecinde üniversitelerin sosyal bilimler bölümlerinin içerikleri doğrultusunda istifade edilmeye çalışıldığı söylenebilir. Günümüzde, Amerika Birleşik Devletleri'nde Ulusal İstihbarat Üniversitesi hem sosyal bilimler hem de fen bilimleri alanında lisans ve lisansüstü eğitim vermektedir. Amerika Birleşik Devletleri'nin yanında İngiltere ve Almanya gibi ülkelerde lisans ve lisansüstü eğitim veren kurumların olduğu da bilinmektedir.
Türkiye’de Millî İstihbarat Teşkilatı bünyesinde doğrudan istihbarat eğitimi veren lisans ve lisansüstü düzeyde akademinin kurulması, lisans ve lisansüstü düzeyde sosyal bilimler ve fen bilimleri bazlı ihtiyaçlar doğrultusunda istihbaratın alt disiplinine yönelik bölümlerin açılması, iç tehdit unsurları, komşu devletler, Orta Doğu'ya ve diğer ilgi alanlarına yönelik küresel ölçekte eğitim programlarında derslerin konulması ve sayılarının arttırılması, alan ve bölge uzmanlarının yetiştirilmesi, ulusal güvenliği ilgilendiren tüm bilim alanlarında uzman yetiştirebilme kapasitesinde olması gerekmektedir. Ayrıca, terör, güvenlik ve askerî alanlarla ilgili konuların yanında çevresel güvenlik, küresel ısınma, iklim değişikliği, göç, siber istihbarat, uzay, yapay zekâ, ekonomi, tarım, gıda güvenliği, salgın hastalıklar ve KBRN alanında da uzmanların yetiştirilmesi gereklidir. Bu amaca yönelik olarak Millî İstihbarat Teşkilatının ihtiyaçlarına göre üniversitelerle, özellikle, Millî Savunma Üniversitesiyle iş birliği tabanının ve ağının da oluşturulması hayatidir. Bu sebeple, İstihbarat Akademisinin kurulması oldukça önemli ve memnuniyet vericidir.
İstihbarat eğitiminin kapsamının genişletilmesi, kapsamı genişleyen güvenlik yaklaşımlarıyla da uyumlu olmalıdır. Ulusal güvenlik her alanda önceden bilgi sahibi olmak üzere istihbarat yapılanmalarının en verimli ve hatasız olmasını gerektirmektedir. Bunu sağlayacak istihbarat sisteminin de ulusal gücün bütün paydaşlarına hizmet edecek ancak aynı zamanda onların katkısını alacak şekilde kendi yapısını güncellemesi gerekmektedir. Ulusal güvenlik ve istihbarat sistemi konusunda eğitim verecek eğitim kurumları kurmak ve yumuşak gücün yani düşünce kuruluşları başta olmak üzere sivil toplum kuruluşlarının istihbarat sisteminin bir parçası olduğu yeniden düzenleme faydalı olacak. Bunu sürekli değişim ve gelişimle güçlendirmek de önemlidir. İstihbarat eğitiminin akademik bir disiplin içinde yapılması, millî tehditlerin tespit ve tahlilinde sunacağı katkı dolayısıyla takdire değerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.
HASAN KALYONCU (Devamla) – İhtiyaca binaen lisans eğitimi de bu akademi kapsamında değerlendirilebilir.
Bu vesileyle Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.
Evet, gruplar adına söz talepleri karşılanmıştır.
Şahıslar adına da son konuşmacı Diyarbakır Milletvekili Sayın Garo Paylan.
Buyurun Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)
GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, emeklilikte yaşa takılanlar namıdiğer EYT’liler, tam yirmi dört yıldır ellerinden alınan emeklilik haklarını geri almak için mücadele ediyorlar. AKP, yirmi yıldır onların seslerine kulak vermedi, hatta Sayın Erdoğan iki yıl öncesine kadar “Seçim kaybetsem de ben bu işte yokum.” diyordu ama ne hikmetse emeklilikte yaşa takılanlar onlara seçim kaybedebileceklerini gösterdiler ve seçime yalnızca üç ay kala emeklilikte yaşa takılanlar meselesi Meclis gündemine geldi. Ben, buradan, emeklilikte yaşa takılanlar mücadelesini veren milyonlarca yurttaşımızı ve onların öncülerini kutlayarak sözlerime başlamak istiyorum değerli arkadaşlar, büyük bir başarı ama değerli arkadaşlar, Meclise teklif geldi, emin olun teklif yeni mağduriyetler yaratıyor. Milyonlarca yurttaşımız yeni mağduriyetlerle karşı karşıya kalıyor.
Bakın, 1’inci mağduriyeti söylüyorum: EYT’nin yerini EPT alıyor arkadaşlar yani “emeklilikte yaşa takılanlar”ın yerini “emeklilikte prime takılanlar” alıyor. Şimdi, 8 Eylül 1999 öncesi emeklilik şartları neydi? 5000 prim ödeme gün sayısı; kadınlarda yirmi yıl, erkeklerde yirmi beş yıl sigortalılık süresi. Şimdi, geldik “Kadınlarda yirmi yıl, erkeklerde yirmi beş yıl sigortalılık süresini kabul ediyorum.” diyor ama “5000 prim ödeme gün sayısını kabul etmiyorum.” diyor; hadi buyurun.
Değerli arkadaşlar, bakın, buna göre bundan yalnızca iki ay önce Çalışma Bakanı Vedat Bilgin -değil mi Çalışma Bakanı Vedat Bilgin- Plan ve Bütçe Komisyonuna geldi, ne dedi biliyor musunuz? “Emeklilikte prime takılanlar olmayacak.” Neden olmayacak? Çünkü “8 Eylül 1999 öncesi prim gün sayısı şartını değiştirmiyoruz.” dedi. Allah Allah! İki ay önce sizin Bakanınız “Prim gün sayısını değiştirmiyoruz.” dedi, buna göre de yıl başında sigorta müdürlüklerine milyonlarca vatandaşımız koştu, 5000 prim ödeme gün sayısına göre borçlandı; kredi alarak borçlandı, alyansını bozdurarak borçlandı, evdeki, kenardaki üç beş kuruşuyla borçlandı. Şimdi teklif geldi, ne diyorlar biliyor musunuz? “5000 prim ödeme gün sayısı olmayacak, 5975 güne kadar varan prim ödeme gün sayısını senden alırım.” diyor. Yani bununla beraber yüz binlerce mağdur yaratıyor; hadi buyurun. Niye her işiniz eksik arkadaşlar? Niye yeni mağduriyetler yaratıyorsunuz?
2’nci mağduriyet ne? 8 Eylül 1999 öncesinde 2 milyona yakın yurttaşımız stajyer ve çırak olarak çalıştı arkadaşlar, bilfiil çalıştılar, emek verdiler, ter döktüler, çalıştılar ama ne diyor yasa? “Stajyer ve çırakların işe giriş tarihini ben saymam.” diyor, “Emeklilikte bunu saymam.” diyor ve “Onları EYT’li saymam.” diyor. Değerli arkadaşlar, 2 milyona yakın stajyer ve çırağı mağdur ediyorsunuz. Bakın, onların öfkesiyle karşı karşıya kalacaksınız; hiç mi düşünmüyorsunuz yeni mağduriyetler yaratarak bu yasaları çıkarınca yurttaşlarımızın öfkesiyle karşı karşıya kalacağınızı? Bakın, size söyleyeyim; bu stajyer ve çırakların işe giriş tarihini ya siz sayın ya da üç ay sonra biz geldiğimizde onların işe giriş tarihlerini sayacağız ve EYT’li yapacağız onları.
3’üncü mağduriyet ne? Değerli arkadaşlar, 17 Ağustos 1999’da deprem oldu biliyorsunuz, Marmara depremi. Ben de o depremde kurtarma çalışmalarına katıldım; tam bir ay boyunca ceset çıkardık biliyor musunuz inşaatlardan. O sırada Meclis ne yapıyordu biliyor musunuz? EYT yasasını çıkarıyordu yani sigortalılık süresini uzatan yasayı çıkarıyordu. Maalesef, o dönem Meclisimiz vicdansız bir düzenlemeye imza attı ve o dönemde yine binlerce yurttaşımız işe girişlerini yapamadılar arkadaşlar. Daha sonra Düzce depremi oldu. Biz ne dedik? Gelin, 8 Eylül 1999 yerine 31 Aralık 1999’a çekelim bu EYT’nin miladını dedik. Yüz binlerce böyle talep var, bunları duymuyor musunuz arkadaşlar? Biz duyuyoruz, siz de duyun.
4’üncü mağduriyet ne? EYT’liler emekli olunca sevinecekler, evet ama büyük bir hayal kırıklığıyla karşı karşıya kalacaklar. Neden biliyor musunuz? Çünkü arkadaşlar, EYT’liler 5.500 lira maaş alacaklar. Bakın, 8 Eylül 1999 öncesi aylık bağlanma oranları eğer bugün geçerli olsaydı EYT’liler 10 bin lira, 12 bin lira, 15 bin lira maaş alabilecekti ama şimdi 5.500 lira maaşa talim edecekler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.
GARO PAYLAN (Devamla) – İşte, diyoruz ki: Gelin, aylık bağlanma oranlarını güncelleyelim ve en azından açlık sınırının üzerinde, yurttaşlarımızın geçinebileceği bir ücret verelim. 5.500 lirayla ne kira ödenir ne de mutfak masrafı karşılanır.
Son olarak da arkadaşlar, 8 Eylül 1999’da işe giren yurttaşımız 44 yaşında, 46 yaşında, 48 yaşında veya 50 yaşında emekli olabilecek ama bir gün sonra, 9 Eylül 1999’da işe giren yurttaşımız 60 yaşında emekli olacak yani on beş yıl daha bekleyecek. Ya, bir gün işe girme farkıyla on beş yıl emeklilik farkı olmasını siz vicdanlarınıza sığdırıyor musunuz? Ne öneriyoruz arkadaşlar? Gelin, kademeli bir geçiş yapalım diyoruz, bir günle on beş yıl emeklilik beklenmez diyoruz. Gelin, 8 Eylül 1999 sonrası emekli olacak yurttaşlarımıza da kademeli bir geçiş yapalım diye öneriyoruz.
EYT’lilerin gazabından korkun; gelin, adaletli bir düzenleme yapalım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Soru ve cevap talebi bulunmuyor.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Sayın Köksal…
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
55.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, 669 sayılı KHK’yle okulları kapatılan askerî okul öğrencilerine ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Teşekkürler Sayın Başkan.
669 sayılı KHK’yle okulları kapatılan askerî öğrenciler ile 675 sayılı KHK’yle ilişikleri kesilen 12’nci Dönem astsubay kursiyerlerinin mağduriyeti yaklaşık yedi yıldır giderilmedi. Okulları kapatılan, hayatları karartılan askerî öğrenciler haklarını istiyor, “Bizi güvenlik soruşturmasından geçirin, hakkımızda en ufak bir şüphe varsa bizi öyle eleyin.” diyorlar. Keza 12’nci Dönem astsubay kursiyerleri de güvenlik soruşturmasından geçip haklarında hiçbir şüphe bulunmayanlara iadeiitibarlarının verilmesini istiyor. Bu insanlar görevlerinin başında olmak, üniformalarına kavuşmak istiyor. Gelin bu yasama dönemi sona ermeden bu mağduriyetleri giderelim.
BAŞKAN – Sayın Dursun Ataş…
56.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin iş kazalarına yönelik raporuna ilişkin açıklaması
DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Teşekkürler Sayın Başkan.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi 2022 yılında meydana gelen iş kazalarına yönelik ölüm raporlarını açıkladı. Bu verilere göre, 2022 yılında en az 1.843 kişi iş kazası sonucu yaşamını yitirdi, bu kişilerden 64’ü ise çocuk işçidir. Yine bu verilere göre, 2022 yılında meydana gelen iş kazalarında memleketim Kayseri, 37 işçi ölümüyle 81 il arasında 15’inci sırada yer almıştır. Soma’da kaybettiğimiz 301 vatandaşımız, Amasra’da kaybettiğimiz 42 madencimiz, Zonguldak’ta, Karaman’da, Bursa’da, Kayseri’de, Türkiye’nin dört bir yanında kaybettiğimiz canlarımız daha dün gibi aklımızdadır. Bu facialardan sonra büyük laflar edip önlemler aldığını söyleyen AKP iktidarında yaşanan can kayıpları hâlen devam etmektedir. “Ne yazık ki bu işin fıtratında ölüm var.” diyen zihniyet gitmeden, Türkiye, iş kazalarında canlarını kaybetmeye devam edecektir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Tutdere…
57.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, 3600 ek göstergeyle ilgili düzenlemeye ve diploma denklik sorununa ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Başkanım.
İktidar partisinin torba kanun teklifleri neticesi çıkan kanunlarda çoğu zaman ciddi yanlışlıklar ve eksiklikler yer almaktadır, şöyle ki: Yakın zamanda bu Meclisten geçerek kanunlaşan, 3600 ek göstergeyi içeren kanunda da ciddi yanlışlar ve eksiklikler vardır. Bu eksiklikler uygulamada büyük adaletsizliklere de neden olmaktadır. Bu adaletsizliklere maruz kalan kesimlerden bir tanesi de vergi dairelerinde çalışan kadrolu şeflerdir. İktidar, bu kanunu getirirken kadrolu şefleri maalesef unutmuş. Buradan iktidara açıkça çağrı yapıyorum: Kadrolu şeflerin 3600 ek göstergeden faydalanacakları şekilde gerekli yasal çalışmaları yapın diyorum.
Bir de 2014 yılında Azerbaycan Tıp Üniversitesi Diş Hekimliğine kayıt olup 2020 yılında mezun olan gençlerin denklik sorunu vardır. Bu konuda YÖK’ün herhangi bir çalışması var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.41
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.52
BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57’nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
403 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Konya Milletvekilleri Hacı Ahmet Özdemir ve Orhan Erdem ile 104 Milletvekilinin Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4884) ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 403) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon yerinde.
Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
Sayın milletvekilleri, 1’inci madde üzerinde 3 önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 403 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinde geçen “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hüda Kaya Murat Çepni Mahmut Toğrul
İstanbul İzmir Gaziantep
Kemal Peköz Kemal Bülbül Abdullah Koç
Adana Antalya Ağrı
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Dursun Ataş Ayhan Erel
Adana Kayseri Aksaray
İmam Hüseyin Filiz Hayrettin Nuhoğlu Feridun Bahşi
Gaziantep İstanbul Antalya
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Özgür Özel Abdurrahman Tutdere Mustafa Adıgüzel
Manisa Adıyaman Ordu
Yıldırım Kaya Burcu Köksal Suat Özcan
Ankara Afyonkarahisar Muğla
Turan Aydoğan Serkan Topal Lale Karabıyık
İstanbul Hatay Bursa
Ömer Fethi Gürer
Niğde
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’ya aittir.
Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Genel Kurul; sizleri ve bizleri izleyen tüm halkımızı saygıyla selamlıyorum.
YÖK’le ilgili, maalesef, yirmi yıllık AKP iktidarında... Daha önce de arkadaşlar bahsetti, daha önceki zamanlarda da bazı durumlarda ben de ifade etmiştim; bizim kaldırmayı istediğimiz... 28 Şubat dönemlerinde, AKP iktidarı öncesinde Beyazıt’ta yaptığımız pek çok eylemde “YÖK kaldırılsın.” diye taleplerimiz varken aradan yirmi yıl geçti, AKP bugün darbe kurumlarının arkasına sığınarak halk üzerinde, toplum üzerinde, konuşanlar, düşünenler üzerinde bir yaptırımı güçlü bir şekilde pratiğe ve politikaya dönüştürdü.
Ben hızlı bir şekilde, hemen şunu ifade etmek istiyorum: Üniversitelerde özellikle kadın akademisyenlerimiz, akademik çalışmalarını hâlâ ilerletmeye çalışan arkadaşlarımız -özellikle başta kadınlar olmak üzere, tabii ki bütün hepsi- araştırma görevlileri çok ciddi sıkıntılar yaşamaktadırlar. 17/4/2020 tarihinde yürürlüğe giren “Vakıf yükseköğretim kurumlarında çalışan öğretim elemanlarına, unvanlarına göre Devlet yükseköğretim kurumlarında ödenen ücret tutarından az ücret verilemez. Bu fıkra kapsamında Devlet yükseköğretim kurumlarında ödenen emsal ücretin hesaplanmasında ilgili mevzuat uyarınca aylıklara ilişkin hükümlerin uygulandığı kadroya bağlı ödemeler dikkate alınır.” maddesi birçok vakıf üniversitesi tarafından uygulanmamaktadır. İsmi açıklanmayan 9 vakıf üniversitesine inceleme başlatıldığı YÖK tarafından duyurulmasına rağmen bu incelemenin sonuçları paylaşılmadı, hukuki olarak yapılması gereken maaş iyileştirmesi hâlâ pek çok vakıf üniversitesinde gerçekleştirilmedi.
Almaları gereken maaşları alamayan tam zamanlı akademisyenler, maaş alamamalarının yanı sıra çalışma koşulları bakımından da büyük zorluklar yaşamaktadırlar. Yetersiz akademik kadro sayısına rağmen öğrencileri bir gelir kaynağı, bir müşteri gibi görerek kontenjanlarını doldurmaya çalışan üniversitelerde, akademisyenler, büyük bir ders yükü altında ezilmektedirler. Akademisyenler 4, 5 ve hatta daha fazla ders vermek zorunda kalmakta, akademisyenlerden aynı zamanda akademik yayın çıkararak akademik çalışmalarını da devam ettirmesi beklenmektedir. Bu ders yüküyle 10-15 bin lira bandında maaş alan akademisyenlerimiz hâlâ var. Öğrenciyi üniversiteye çekmesi için üniversite tanıtımlarında görevlendirilerek okulların reklamını yapması da yine bu akademisyenlerin üzerine yükleniyor. Tanıtım günlerinde yıllık izin kullanmaları yasaklanarak aday öğrencileri aramak, okulun tanıtımını yaparak öğrenciyi çekmek, hafta sonu herhangi bir ek mesai verilmeksizin müşteri gözüyle görülen öğrencilerle ilgilenmek de yine onların görevi.
Bölümlerde az kişiyle çok iş yapılmaya çalışılıyor ve bundan da en fazla araştırma görevlileri mağdur ediliyorlar. Haklarına sahip çıkmak isteyen birçok araştırma görevlisi bazı üniversitelerde topluca işten çıkarılıyor, geriye kalan araştırma görevlileri de 2 hatta 3 kişinin iş yükü üzerlerine yüklenerek çalışmaya mahkûm ediliyorlar. Hafta içi akşam geç vakitlere kadar, hafta sonu da dâhil olmak üzere ağır çalışma koşullarında kendi iş tanımları içinde dâhil olmayan angarya işlerde çalıştırılırken aynı zamanda değersizleştirme, hakaret, aşağılama gibi mobbinglere maruz kalıyorlar. Üniversite kadro alımlarında birçok üniversitede liyakat uygulanmıyor, kadroların zaten kişiye özel açılması sebebiyle birçok akademisyen de kadro bulamıyor.
Burada kısa geçiyorum. Bazı vakıf üniversitelerinde bölümler yüzde 80 oranında yarı zamanlı hoca desteği almakta, saatlik ücreti 80-120 TL arasında değişen ücretlerle ucuz iş gücü sağlanarak ders yükleri giderilmekte ve akademik öğretim dönemi kurtarılma yoluna gidilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.
HÜDA KAYA (Devamla) – Hemen tamamlıyorum Sayın Başkan, teşekkürler.
Burada tabii ki hemen ifade edeyim ki şunu da söylemek istiyorum, üniversitelerin sorunları çok fakat vakit kalmadı, yalnız şunu ifade etmek istiyorum: Her alanda, üniversitelerde düşünen, okuyan, yazan, konuşan her kesime yönelik ciddi bir tahakküm uygulanmakta. Sevgili arkadaşlar, bakın, İstanbul’da bazı imam-hatip okullarında öğrencilere takke dağıtılıyor; sabahları okul başlarken İstiklal Marşı’yla birlikte hadisler okutularak öğrenciler okullara alınıyor. Bu ne demektir? Hangi müfredatta bunun karşılığı vardır? Burada keşke biraz daha konuşma imkânı olsa pek çok örnekte de bunu ifade etmek isterdim. Modern bir Talibanizm politikası bu ülkenin geleceği olamaz arkadaşlar. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Hayrettin Nuhoğlu.
Buyurun Sayın Nuhoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerine İYİ Parti adına söz aldım, selamlarımı sunarım.
1’inci maddedeki değişiklik 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun ek 41’inci maddesinin birinci fıkrasına “Yükseköğretim Kalite Kurulunda,” ibaresinin eklenmesinden ibarettir.
Değerli milletvekilleri, bana göre bu iktidarın en başarısız olduğu konu olan Türk millî eğitim sistemi yirmi yılı aşkın bir süredir yazboz tahtasına dönmüştür. Bakanlığın başındaki millîlik sıfatının anlamı kalmamıştır. Daha önemlisi eğitimin bilimsel kalitesi sürekli geri gitmiştir.
Teklifin adı “Yükseköğretim” olunca üniversitelerimizin içler acısı durumuna kısaca değineceğim. Çok üniversite açmakla övünen iktidar kendi mensuplarını kandırsa da gerçekleri örtememektedir. Mezununa bilimsel donanım ve yeterli beceri veremeyen iktidar iş sahası açamadığı için de mezunlarını sokakta yüz üstü bırakmıştır. Bu hâliyle iktidar ne yazık ki ülkemizin bir uçuruma sürüklendiğini ya görememektedir ya da milletimizi aldatmaktadır.
Geldiğimiz durumla ilgili biri bilimsel diğeri ahlaki iki örnek vermek istiyorum. Mart 2016’da bir televizyon kanalında konuşan bir üniversite rektör yardımcısı bakın neler demişti. ”Okuma yazma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor, açıkçası korkuyorum. Ben her zaman cahil halkın ferasetine güveniyorum.” Bu zırvaların sahibi “profesör” unvanı taşıyan kişi ne oldu biliyor musunuz? Terfi ettirildi; bu konuşmasından sekiz ay sonra YÖK Denetleme Kurulu üyeliğine atandı, hâlen de görevine devam etmektedir.
Evvelki ay burada beyefendiliği ve nezaketiyle tanınan Trabzon Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Örs'e saldırıda bulunan iktidar mensubu milletvekili için “Anlayana anladığı dilden konuşmuş. Bu bir ecdat geleneğidir. Elleri dert görmesin. Pısırıklar bu kardeşimin adam gibi tavrını görsün de örnek alsın inşallah.” sözleriyle destek veren kişi bir devlet üniversitesinde “profesör” unvanıyla görev yapmaktadır.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Yazıklar olsun!
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Gerçek bilim insanlarını saygıyla anarken üzülerek ifade etmek isterim ki üniversitelerimizde artık bu türde doçent ve profesör olan çok sayıda kişi görev yapmaktadır.
Değerli milletvekilleri, basında ve sosyal medyada yer almasına rağmen YÖK veya Millî Eğitim Bakanlığından açıklama yapılmayan bir başka hususa değinmek istiyorum. 68 üniversite rektörünün uluslararası hiçbir yayını yoktur. 71 üniversite rektörünün yayınladıkları kitap ve makalelerden uluslararası alanda maalesef atıf da yoktur. Orta doğu Teknik Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren, kısa adı “URAP” olan araştırma laboratuvarının 6 farklı kıyaslama yaparak üniversitelerin akademik performansına göre açıkladığı dünya sıralamasına göre ilk 500’de hiçbir Türk üniversitesi yer almazken Yunanistan'dan 2, Mısır'dan 3, İsrail'den 4, İran'dan 4, Malezya'dan 5, Güney Kore'den ise 13 üniversite yer almaktadır. Üniversitelerimizdeki düşüş partili Cumhurbaşkanlığı sistemine geçtiğimizden beri hızlanarak devam etmiştir. Bu süreçte en çok hırpalanan Boğaziçi Üniversitesi yirmi yıl önce 137’nci sıradayken beş yıl önce 650’nci sıraya gerilemiş, bugün ise ilk bine giremeyerek 1.294’üncü sırada yer almıştır.
Değerli milletvekilleri, son olarak, Londra’da yayımlanmakta olan Nature dergisi tarafından yapılan sıralamayı aktarmak istiyorum. Dünya üniversiteleri arasında uluslararası kabul gören, 82 bilim ve teknoloji platformunda yayımlanan bilimsel bildiriler ve bu bildirilere yapılan atıflar dikkate alınarak yapılan sıralamaya göre ilk 500’de Türk üniversitelerinden hiçbiri yer alamamıştır. En iyi üniversitemiz 795’inci sırada yer almıştır. Ülkelere göre yapılan sıralamada ise Çin ve ABD ilk 2 sırayı alırken İran 30’uncu, biz ise 38’inci sırada yer almışız.
Değerli milletvekilleri, üniversitelerimizin durumu aslında ülkemizin yakın geleceğini ortaya koymaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim.
Uyduruk keşiflerle sevinen, uzayda bile söz sahibi olduğumuzu övünerek iddia edenlere üniversitelerimizin dünya sıralamalarında bulunduğu yerler bir cevap niteliğindedir. Başta ABD olmak üzere, bilimde ileri gitmiş ülkelerde çalışmakta olan çok sayıda Türk bilim insanının olduğu bir gerçektir. O hâlde sorun insan yapımızda değil, yönetim anlayışındadır. Bilimle çatışma hâlinde olan bu anlayışı değiştirmekle bilime doğru ilk adımın atılacağına, iyi bir eğitim sistemiyle de çok çalışarak başarılı olacağımıza olan inancımız tamdır.
Artık az kaldı diyor, saygılar sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde son konuşmacı Ordu Milletvekili Sayın Mustafa Adıgüzel.
Buyurun Sayın Adıgüzel. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu yönetim sisteminde tüm kamu kuruluşlarında bakan yardımcılarından aşağı yapılan siyasi atamalar birçok kamu kuruluşunu, KİT’ler başta olmak üzere, siyasi arpalığa çevirdi. Diyoruz ki bari üniversite gibi bilim yuvalarında bu olmasın ama gelin görün ki hem siyasi atama hem de kadrolaşma bugün kamu kuruluşları içerisinde en çok da üniversitelerde ön plana çıkmaktadır. Karadeniz'deki 3 tane yan yana ilde, Giresun, Ordu ve Samsun'da, 3 rektörün 3’ü de AKP’nin milletvekili adayıydı, değişmediyse. Siyasi atama tercihleri Boğaziçi gibi belli bir çıtanın üstündeki üniversiteleri tahrip ederken Anadolu'daki yeni, genç üniversitelerin de maalesef gelişmesine müsaade etmiyor. Sonra da üniversitelerden bilimsel üretim, çağdaş eğitim bekleyebilir misiniz?
Arkadaşlar Boğaziçiyle ilgili konuştular, dile getirdiler; ben ise sizi çok gezdirmeden, Anadolu'da bir üniversiteye konuk ederek bir röntgen çekip bir üniversitenin anatomisi üzerinden Türkiye'deki üniversitelerin genel hâlini aktarmaya çalışacağım. Konuşacağımız üniversitede liyakat tavan arkadaşlar. Üniversitenin tıp fakültesini biyolog, güzel sanatları gıda mühendisi, turizm fakültesini de kimyager dekan yönetiyor. Yetmedi, ilahiyat fakültesini de 2 profesörümüz olmasına rağmen ilahiyat kökenli rektörümüz vekâleten götürüyor. Üniversite sekreterliği ise daha bir enteresan, üniversite sekreterliğinin kadrolu bir görevlisi var yani asıl üniversite sekreteri kadrosu olmasına rağmen tedviren başka biri genel sekreter olarak üstüne atama yapılıyor, asıl sekreterse dördüncü katta bir odada oturuyor. Yani üniversite genel sekreterlik makamına, mevcut genel sekreterin üstüne âdeta kuma getirilmiş oluyor; bunu ben demiyorum, Sayıştay raporu diyor. Burada Sayıştay raporunda hemen göstereyim, bulgu 3’te genel sekreterlik kadrosu dolu olmasına rağmen tedviren görevlendirme yapıldığı ve başka memurların kadrolarda görevlendirildiği, bunun usule aykırı olduğu açık açık yazıyor değerli arkadaşlarım.
Üniversitede adrese teslim ilanlarla yapılan kadrolaşma öyle bir hâle gelmiş ki artık sahte belgelerle atamalar yapılır noktaya gelmiş. Tabii, kadrolaşma böyle olunca bir de bakalım başarı çizelgesi nasıl acaba? Bu da elimdeki başarı çizelgesi, resmî olarak var. Burada 64 kriter var, bu üniversitenin başarı değerlendirmesinde. 22’si tüm yıllarda boş, 30’u 2021 yılında boş, 13 kriterde de üniversite geriye gitmiş. Mesela, uluslararası kongre, sempozyum sıfır; öğrencilerin yapmış olduğu endüstriyel proje sayısı sıfır; akredite program sıfır; başvurulan patent sayısı sıfır; YÖK, TÜBİTAK Bilim Teşvik Ödülü sayısı sıfır; üniversite laboratuvarında geliştirilen hizmet sayısı sıfır; AR-GE'ye harcanan yatırım sıfır; endüstriyle yürütülen ortak proje sıfır; üniversitenin dünya endeksindeki sırası sıfır. Türkiye sıralaması yeri boş.
Şimdi, bir rektör düşünün arkadaşlar, masasının sağ üst çekmecesindeki defterde üniversite personelinden kimler Alevi, kimler solcu, kimler ülkücü; onu yazıyor. Evet, bunun hakkında soru önergesi de verdim, buna tatmin edici bir cevap da alamadım. Bu kadar liyakatsiz görevlendirme olunca işini iyi yapan liyakat sahibi, kariyer sahibi birisini isterler mi? Tabii ki istemezler. Bu yüzden bu rektör ve ekibi işi gücü bıraktı, tıp fakültesi hastanesi başhekimiyle uğraşıp onun önünü kesmeye çalışıyorlar. Bunu yaparken de tıp fakültesinde FETÖ iltisaklı, geçmişte FETÖ’yle iltisakı olan bir ekiple iş birliği yapmaktan da çekinmiyorlar. Tabii, bunu yaparken bu rektörün de FETÖ iltisaklı bu ekiple aynı yollardan geldiği, yürüdüğü görülüyor. Şimdi bu detaylara girmeyeceğim ama isterlerse buna da gireriz.
Peki, ihaleler nasıl? Yeni ilahiyat fakültesinin ihalesi 4 kere iptal edildi, 5’incisi yapılıyor, onda da sorun var. Yani projeler yapılıp yapılıp çöpe atılıyor ve döviz kuru, proje bedelleri, enflasyon kayıplarıyla şu ana kadar zarar 100 milyonu geçti. 30 milyona yapılacak olan bir ihale şu anda bedel olarak 150 milyona ulaştı değerli arkadaşlarım.
Şimdi, bu getirilen kanunla bir disiplin cezaları meselesi var. Yani disiplin cezalarının tanımlamaları net olmalı ki onunla ilgili üniversiteyi ya da kurumları yöneten insanların bir değerlendirme yaparken kendi katkılarını, kendi kanaatlerini ortaya koymamaları lazım. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Devamla) – Şimdi, burada AKP’li hatip biraz önce geldi, dedi ki: “Sigara yasağı için bir bardak suda fırtına koparılıyor.” Şimdi ben size bir örnek vereceğim, mesela Ordu Üniversitesinde bir sigara timi var, başında da rektör var; şimdi, geliyor, çocuğu yakalıyor sigara içerken, sonra “Ara bakayım babanı.” diyor, telefonla babasını aratıyor, babasına oğlunu şikâyet ediyor ve o çocuğu rencide ediyor, babası da “Sen ne karışıyorsun benim oğluma?” diyor. Bir rektör düşünün, sigara timiyle şu andaki kanunla bile yaptığı işlere bakın, bununla ne hâle geleceği de aşikâr.
Mesela üniversite performans yönergesi var; kılık kıyafete bakarak, giyim kuşama bakarak Ordu Üniversitesi Rektörü insanlara birtakım yaftalar yapıştırıyor. Geçtiğimiz günlerde bir konser yapıldı, demiş ki öğrencilere: “Bundan sonra konser burada yaptırmayacağım çünkü kızlar açık giyiniyor.” İşte, bu rektör gibi yöneticilerin olduğu yerlerde bu disiplin yönetmeliğinin de ne hâle geleceği de aşikâr.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.12
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57’nci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
403 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sıraya alınan, 393 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlayacağız.
2.- Gaziantep Milletvekilleri Ali Şahin ve Mehmet Sait Kirazoğlu ile 58 Milletvekilinin Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Vakfı Kanunu Teklifi (2/4811) ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 393)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir iş bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 2 Şubat 2023 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.14
[(*)] Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime kullanıldı.
[(*)] 403 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.