TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
78’inci Birleşim
23 Mart 2023 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu’nun, Milliyetçi Hareket Partisinin üretken belediyecilik anlayışını ilke edinen Bursa’nın Yenişehir Belediyesine ilişkin açıklaması
2.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, AKP iktidarının ithalat sevdasına ilişkin açıklaması
3.- Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş’in, SAS Holdinge para yatıran vatandaşların mağduriyetine ilişkin açıklaması
4.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, ramazan ayına ilişkin açıklaması
5.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’un, EYT yasasının yeni mağdurlar ürettiğine ilişkin açıklaması
6.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, Afet Yeniden İmar Fonunun bir an önce Avrupa Birliği mevzuatına uyumlu hâle getirilmesine ve toplanan paraların şeffaf şekilde depremzedelere ulaştırılmasına ilişkin açıklaması
7.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın emekliye verdiği müjdeye ilişkin açıklaması
8.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Kozan SGK İlçe Müdürlüğünün uygulamalarına ilişkin açıklaması
9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, çalışma yaşamındaki sorunlara ilişkin açıklaması
10.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, ramazan ayına ve Mersin’de limon üreticilerinin zor durumda olduğuna ilişkin açıklaması
11.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, TÜİK’in çocukların gıda tüketimiyle ilgili yaptığı araştırmaya ilişkin açıklaması
12.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’ın, Demirköy-İğneada arası kara yolu genişletme çalışmalarına ilişkin açıklaması
13.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, TÜİK’in yayınladığı 2022 Türkiye Çocuk Araştırması sonuçlarına ve hayat pahalılığına ilişkin açıklaması
14.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlü’nün, Osmaniyeli depremzedelerin de elektrik ve doğal gaz faturalarının ertelenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
15.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, Uğur Kurt davasıyla ilgili Anayasa Mahkemesinin verdiği karara ilişkin açıklaması
16.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, ramazan ayına ilişkin açıklaması
17.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, Süleyman Özmen’in şehadetinin seneidevriyesine, depremden etkilenen 11 ilde yapılacak konut ve köy evine, ALTAY tankının teslim tarihine ve en düşük emekli aylığına ilişkin açıklaması
18.- Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu’nun, Milliyetçi Hareket Partisinin üretken belediyecilik anlayışını ilke edinen Bursa’nın Yenişehir Belediyesine ilişkin tekraren açıklaması
19.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, taşeron işçilerin kadro sorununa ilişkin açıklaması
20.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, 2023 YKS ve LGS sınavlarına girecek depremzede öğrencilere ilişkin açıklaması
21.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, ramazan ayına ve emeklilerin Ramazan ve Kurban Bayramlarında aldıkları ikramiyelere ilişkin açıklaması
22.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, Halk TV, FOX TV ve Tele1’e verilen cezalara ilişkin açıklaması
23.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, çıraklık mağduru Tekirdağlı bir vatandaşın WhatsApp mesajına ilişkin açıklaması
24.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, mübarek ramazan ayına, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından belirlenen 2023 yılı fitre miktarına, Hükûmetin enflasyonu düşürme planının akamete uğradığına ve bunun sebebinin de Hükûmetin akıl dışı ve öngörüsüz ekonomik politikaları ve liyakatsiz kadroları olduğuna ve İYİ Partinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve Millet İttifakı’nın çekilen acılar son bulsun diye var olduğuna ilişkin açıklaması
25.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, ramazanışerife, Süleyman Özmen’in şehadetinin yıl dönümüne, 21-26 Mart Orman Haftası’na ve 22 Mart Dünya Su Günü’ne ilişkin açıklaması
26.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, mübarek ramazan ayına, TÜİK’in açıkladığı 2022 yılının iş gücü verilerine, 10 Ekim Ankara katliamı davasının 19’uncu duruşmasına ve 18-24 Mart Yaşlılara Saygı Haftası’na ilişkin açıklaması
27.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın, ramazan ayına, bir toplumun gelişmesinin ön koşulunun eğitimli insanlar yaratmak olduğuna, bu iktidar döneminde akıldan ve bilimden uzaklaşıldığına ve bunun sonuçlarının yaşanan deprem ve sel felaketlerinde görüldüğüne, devletin bilim ve akılla yönetileceğine ilişkin açıklaması
28.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, mübarek ramazanışerife, Cumhurbaşkanının deprem bölgesindeki kalıcı konutlar için bugün gerçekleştireceği temel atma törenine, Cumhurbaşkanının en düşük emekli maaşı müjdesine, geçici işçilerle ilgili düzenlemeyi gelecek hafta Meclise getireceklerine, millî savunma sanayisindeki millîleşme oranına, AK PARTİ’nin özgürlükler ve demokratikleşme alanında ve millî ekonomi modeliyle de ekonomide gerçekleştirdiklerine ve 14 Mayıs 2023’te AK PARTİ’nin ve Cumhur İttifakı’nın en büyük zaferine hep beraber şahit olunacağına ilişkin açıklaması
29.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Tekirdağ Milletvekili Çiğdem Koncagül’ün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
IV.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ve 20 milletvekili tarafından, kredi ve kredi kartı borcu nedeniyle haklarında icra işlemi yapılan vatandaşların sorunlarının tespit edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 20/4/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Mart 2023 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, çocuk yoksulluğunun nedenlerinin araştırılması amacıyla 23/3/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Mart 2023 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü ve arkadaşları tarafından, son yıllarda yağışların azalmasının sebepleri ile yağış miktarının düşmesinin yarattığı sorunların araştırılması ve çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla 23/3/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Mart 2023 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak dağıtılan 435 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler” kısmının 5’inci sırasına alınmasına, yine bu kısımda bulunan 407 ve 434 sayılı Kanun Tekliflerinin ise yine bu kısmın 6’ncı ve 7’nci sırasına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun daha önce haftalık çalışma günlerinin dışında çalışılmasına karar verilen 24 Mart 2023 Cuma günü toplanmamasına, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerine ve 435 ve 434 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
V.- SEÇİMLER
1.- (10/462, 1737, 1908, 2372, 4832, 5448, 7097, 7098, 7099, 7100, 7101, 7102, 7103) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna Üye Seçimi
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Duyurular
1.- Başkanlıkça, Balıkçılık ve Su Ürünleri Sektöründe Yaşanan Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerini yapmak üzere toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuru
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz ile 203 Milletvekilinin Orman Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4972) ile Çevre Komisyonu ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 422)
2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Arasındaki Tercihli Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/4929) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 412)
3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının Karşılıklı Tarım Tavizlerine İlişkin Protokol I’ini Tadil Eden 1/2022 Sayılı Türkiye-Gürcistan Ortak Komitesi Kararı ve Anlaşmanın III Nolu Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/4818) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 411)
4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Milletlerarası Finansman Kurumu Ana Anlaşmasının Tadil Edilmesine İlişkin 16/4/2020 Tarihli ve 273 Sayılı “Guvernörler Kurulu Kararı”nın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve Milletlerarası Finansman Kurumuna Katılmak İçin Hükümete Salâhiyet Verilmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/3746) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 375)
VIII.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 422) Orman Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin oylaması
2.- (S. Sayısı: 412) Türkiye Cumhuriyeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Arasındaki Tercihli Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi'nin oylaması
3.- (S. Sayısı: 411) Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının Karşılıklı Tarım Tavizlerine İlişkin Protokol I’ini Tadil Eden 1/2022 Sayılı Türkiye-Gürcistan Ortak Komitesi Kararı ve Anlaşmanın III Nolu Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi'nin oylaması
23 Mart 2023 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78’inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Kara…
ESİN KARA (Konya) – Başkanım, benim yerime Hidayet Bey konuşacak.
BAŞKAN – Tamam.
Sayın Vahapoğlu, siz buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu’nun, Milliyetçi Hareket Partisinin üretken belediyecilik anlayışını ilke edinen Bursa’nın Yenişehir Belediyesine ilişkin açıklaması
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Partimizin üretken belediyecilik anlayışını ilke edinen Bursa’mızın Yenişehir Belediyesi birçok alanda büyük projelere imza atmaya devam etmektedir. Rutin belediyecilik hizmetlerinin yanında, kırsal kalkınmaya yönelik, 5 mahallede kooperatif kurulması, süt soğutma tankları, salça yapım makinesi ve yem ezme makinelerinin dağıtımı; Sinanpaşa Külliyesi’nde 280 kişiye girişimcilik kursu, 2.600 çocuğumuza kodlama ve ahşap sanatları eğitimlerinin verilmesi, 250 gencimize ücretsiz, üniversiteye hazırlık eğitimi verilmesi, ihtiyaç sahiplerine hizmet veren “Sevgi Mağazası” gibi, sosyal ve kültürel alanlarda 17 farklı proje gerçekleştirmiştir.
Ayrıca, kapalı pazar yeri, akıllı otobüs durakları, Osmangazi Meydanı ve millet bahçesinin de bitmesiyle beraber, seçim beyannamesinde yer alan 16…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Barut…
2.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, AKP iktidarının ithalat sevdasına ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, AKP iktidarı ithalata kara sevdaya tutulmuş gibi sarılıp duruyor. Türkiye son yirmi yılda, AKP döneminde 90 milyon tona yakın buğday ithal etti, buna karşılık 25 milyar dolardan fazla para gitti. Sadece 2022 yılında 8 milyon ton buğday ithalatına 3 milyar dolar ödendi. Daha geçen ay 800 bin ton buğday ve 450 bin ton arpa ithal eden, çiftçinin kara gün dostu olması gereken Toprak Mahsulleri Ofisi 695 bin ton ekmeklik buğday ithalatı yapacak. Çiftçinin hasat zamanı ülkemize girecek ithal buğdayla yerli çiftçiye yine darbe vurulmak isteniyor. Bu ithalat sevdalıları hesabı halka verecekler, bedeli sandıkta ödeyecekler.
BAŞKAN – Sayın Özgüneş…
3.- Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş’in, SAS Holdinge para yatıran vatandaşların mağduriyetine ilişkin açıklaması
HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Teşekkürler.
“SAS Holding” adında kurulan bir holding 13.105 kişinin parasını “Size fazladan kâr vereceğiz.” amacıyla toplamış, dolayısıyla toplamda 639 milyon TL toplamışlar. Bu Holdingin sahiplerinden biri cinayete kurban gitti, biri de sonradan intihar etti. Dolayısıyla mevcut para yatıranlar bu konuyla ilgili, anaparalarını ve kârlarını geri almak üzere şirketi mahkemeye vermişler. Daha önce de bu kürsülerde birkaç kez bu konu dile getirildi ancak sonuç alınmamış, vatandaşların mağduriyeti sürüyor. Bu konuda bize baskı yapıyorlar “Bizim haklarımızı savunun, derdimize bir çare bulunuz.” diye telkinlerde bulunuyorlar; biz de Hükûmete aktarıyoruz, konunun neticelendirilmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN – Sayın Taşkın…
4.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, ramazan ayına ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu ise cehennemden kurtuluş olan bir ramazan ayına daha kavuşmanın huzur ve mutluluğunu yaşamaktayız. Ramazan ayı oruç ayıdır, ramazan ayı Kur’an ayıdır, bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi ayıdır. Ramazan sahuruyla, iftarıyla yuvalarımıza huzur ve bereket verir. Ramazan, verilen fitre, zekât ve sadakalarla kardeşlik, dayanışma, paylaşma ve yardımlaşmadır. Oruç manevi olarak arınmamızı sağladığı gibi, beden sağlığımıza da faydaları vardır. 2023 yılı ramazan ayı teması “Ramazan ve Dayanışma” olarak belirlenmiştir. İyiliği, yardımlaşmayı, dayanışmayı hayat düsturu bilen aziz milletimiz, maruz kaldığımız, tarihin gördüğü en büyük felaket karşısında büyük bir dayanışma örneği sergilemiş, yaraları sarmak için seferber olmuştur.
Mersinli hemşehrilerimiz başta olmak üzere aziz milletimizin ve tüm İslam âleminin mübarek ramazan ayını tebrik ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…
5.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’un, EYT yasasının yeni mağdurlar ürettiğine ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AKP mağdur üretme, hak öğütme makinesi. Bir EYT yasası çıkardınız, yeni mağdurlar ürettiniz, sorunu çözmediniz. Çalışma Bakanı kameralara baka baka “5000 gün” dedi, “EYT’de başka şart olmayacak.” dedi; insanlarımız bu söze inanıp kredi çekti, borçlanıp eksik günlerini tamamladılar ki emekli olup üç beş kuruş maaş alabilsinler. AKP’nin verdiği hiçbir söze inanılmayacağı gibi AKP’li Bakanın sözüne de güvenilmez. Devenin boynu düzelir, bu AKP düzelmez. Çıkardığınız yasa BAĞ-KUR’lulara ve Emekli Sandığı mensuplarına 9000 gün şartı getirdi; 5000 gün nerede kaldı? BAĞ-KUR’lular yıllarca primlerini bile ödeyememiş, şimdi 9000 güne nasıl tamamlasın? EYT’lilerin gözlerinin içine baka baka yalan söylediniz ve kandırdınız. 15 Mayıstan itibaren sizin yanlışlarınızı düzelteceğiz.
EYT’lilere sözümüz, staj mağdurlarına sözümüz: Bu işi düzelteceğiz, hak ettiklerini vatandaşlarımıza vereceğiz, BAĞ-KUR’da yapılandırmayı da biz yapacağız.
BAŞKAN – Sayın Özdemir…
6.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, Afet Yeniden İmar Fonunun bir an önce Avrupa Birliği mevzuatına uyumlu hâle getirilmesine ve toplanan paraların şeffaf şekilde depremzedelere ulaştırılmasına ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Başkanım.
Türkiye’deki ve Suriye’deki depremzedelere destek amacıyla, Avrupa Birliği Komisyonunun öncülüğünde Uluslararası Bağışçılar Konferansı düzenlendi. Toplanan 7 milyar euro içinden Suriye’ye aktarılacak desteğin tamamı hibe iken Türkiye’ye aktarılacak desteğin 4,3 milyarı kredi, 1,75 milyarı ise hibe olarak verilecek. Siyasi iktidar bu paraları geçen hafta Mecliste yasalaştırdığı Afet Fonuna aktarmayı planlıyordu ancak yasanın Avrupa Birliği mevzuatına uymaması nedeniyle, gerekli ek düzenlemeler yapılana kadar bu desteklerin Birleşmiş Milletler bünyesindeki kurumlar üzerinden aktarılması bekleniyor. Yardımların nerelerde, nasıl harcanacağı, şeffaf ve denetlenebilir şekilde harcanıp harcanmadığı konusunda sadece ülke içinde değil, uluslararası alanda da bir güvensizlik hâkimdir. Toplanan fonun düşük olmasının nedeni de işte bu güvensizliktir. Tüm uyarılarımıza rağmen Afet Yeniden İmar Fonu geçen hafta kabul edildi. Bu Fonun bir an önce Avrupa Birliği mevzuatına uyumlu hâle getirilmesi ve toplanan paraların da şeffaf şekilde depremzedelere ulaştırılması…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Özkan…
7.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın emekliye verdiği müjdeye ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Hizmet siyasetini kendine şiar edinen, ak dava ve davamızın lideri Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan emeklimize Ramazan Bayramı gelmeden âdeta bayram müjdesi vermiştir. En düşük emekli maaşı 5.500 TL'yi 7.500 TL'ye yükseltmenin gururunu yaşıyoruz. Tüm emekli vatandaşlarımıza ve ailelerine hayırlı uğurlu olsun.
Yeni Türkiye Yüzyılı’nda hızla ilerlerken aziz milletimize verdiğimiz vaatleri, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde tek tek yerine getirmenin mutluluğunu yaşıyoruz.
Yaparsa AK PARTİ yapar diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum
BAŞKAN - Sayın Şevkin…
8.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Kozan SGK İlçe Müdürlüğünün uygulamalarına ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Adana Kozan'da BAĞ-KUR sigortasının SGK'ye geçişinin ardından, 4/B kapsamında emekli olmak için başvuran birçok çiftçimiz “Pardon, yanlışlık yapıldı.” gerekçesiyle emekli olamamaktadır. BAĞ-KUR Kozan İlçe Müdürlüğü geçmişten kalan borcunu yapılandırıp emekliliği bekleyen ve sonra EYT kapsamında başvuru yapan birçok çiftçiyi geri çevirmiştir. Sosyal Güvenlik denetmen raporuna göre, geçmiş yıllara ait Kozan Ziraat Odası kayıtlarının iptal edilmesini gerekçe gösteren ama çiftçinin sunduğu çiftçi kayıt belgesini yok sayan, çiftçiden tahsil ettiği parayı unutan, geçmiş yıllara ait tapu isteyen, çiftçinin itirazında “Yanlışlık yapıldı, isterseniz mahkemeye başvurun, emekli olmak için üç yıl daha bekleyeceksiniz.” demesini bilen BAĞ-KUR İlçe Müdürlüğünün bu fütursuzluğunun önüne geçilmeli, Kozanlı çiftçilerimizin mağduriyeti giderilmelidir.
BAŞKAN – Sayın Gürer...
9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, çalışma yaşamındaki sorunlara ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Başkanım.
Çalışma yaşamı sorunlar yumağı. Taşeronda kalanlara kadro verilmedi. Geçici işçilere, mevsimlik işçilere söz verildi, yerine getirilmedi. 4 Aralık mağdurlarının mağduriyetleri sürüyor. Stajyerlerin ve çırakların işe başladığı gün yaşlılık sigortasının başlaması sağlanmadı. KİT ve BİT’te çalışanların kadro beklentileri karşılanmadı. Vakıfbank güvenliğine kadro hakkı sağlanmadı. BAĞ-KUR primi 9000 günde tutularak esnaf ve çiftçinin, emeklinin önü kesildi, 5000 güne indirilmedi. Emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili kademeli geçiş sağlanmadı. PIKTES öğretmenlerinin kadro hakkı verilmedi. Millî Eğitim Bakanlığında on ay çalışıp iki ay işsiz kalan işçilerin sürekli kadroya alınma beklentileri karşılanmadı. Çalışma yaşamındaki bu sorunların aşılması konusunda, Bakan Bey, Plan ve Bütçe Komisyonuna geldiğinde yaptığı konuşmada “Çözeceğiz." dedi ancak Meclis kapanıyor, hâlâ bir çözüm getirilmedi.
BAŞKAN – Sayın Antmen...
10.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, ramazan ayına ve Mersin’de limon üreticilerinin zor durumda olduğuna ilişkin açıklaması
ALPAY ANTMEN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, tüm yurttaşlarımıza hayırlı ramazanlar diliyorum.
Seçim bölgem Mersin’de narenciye üreticileri perişan ama en çok limon üreticileri son derece zor durumdalar. Limonun kilo maliyeti 4-5 lira iken 3 liraya, 4 liraya dahi limon satamıyorlar çünkü alıcı yok. Limon, narenciye dalında kaldı. Vatandaşımız da bunlara ulaşamıyor. Yapılması gereken çok acil bir şey var, o da ihracata yol açmak. İhracatçılarımızın teşvik edilmesi gerekiyor. Limonun tonuna en az 100 dolar teşvik verilerek limon ihracatı sağlanmazsa önümüzdeki yıllarda Mersin’de narenciyeyi, limonu artık göremeyeceğiz diyorum. Bu konuda AKP iktidarını göreve davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Bülbül…
11.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, TÜİK’in çocukların gıda tüketimiyle ilgili yaptığı araştırmaya ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – TÜİK’in çocukların gıda tüketimiyle ilgili yaptığı araştırmada korkunç tablolar gözler önüne serildi. Peynir ve yoğurt gibi süt ürünlerini her gün tüketen çocukların oranı yüzde 57,8. Sebzeyi her gün tüketen çocukların oranı yüzde 33. Meyveyi her gün tüketen çocukların oranı yüzde 50,5. Et, tavuk ve balığı her gün tüketen çocukların oranı yüzde 12,7. Fasulye, nohut, mercimek gibi kuru baklagilleri her gün tüketen çocukların oranı yüzde 10,9. Yani çocukların yüzde 42’si süt ürünlerini, yüzde 67’si sebzeyi, yüzde 49,5’i meyveyi, yüzde 87’si et, tavuk, balık ürünlerini her gün tüketemiyor.
Ama çözüm 14 Mayısta sandıkta. Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu 13’üncü Cumhurbaşkanı olacak. Birleşe birleşe kazanacağız.
BAŞKAN – Sayın Kayan…
12.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’ın, Demirköy-İğneada arası kara yolu genişletme çalışmalarına ilişkin açıklaması
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Demirköy-İğneada arası kara yolu genişletme çalışmaları yapılmaktadır. Yol Istranca Ormanları’nda kayın ormanları, meşin ormanları ve longoz ormanlarının içinden geçmektedir. Bu yol çalışmalarında ormanlarımız katledilmektedir. Yollar duble, bölünmüş yol olduğu zaman genişlik 25 metredir; oysa bu yollar için ortalama, en dar yerde 50 metre, diğer yerlerde 250 metre genişliğinde orman alanı katledilmektedir. Bazı yerlerde ise tır parkı, benzin istasyonu için binlerce dönüm arazide orman kesilmektedir. AKP kendi yandaş ortaklarına giderayak para kazandırmak için Trakya’daki ormanlarımızı katlediyor.
BAŞKAN – Sayın Sümer…
13.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, TÜİK’in yayınladığı 2022 Türkiye Çocuk Araştırması sonuçlarına ve hayat pahalılığına ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
TÜİK 2022 Yılı Türkiye Çocuk Araştırması sonuçlarını yayınladı. Buna göre, çocukların yüzde 62’si temel besin olarak ekmek veya makarna gibi tahıl içeren yiyecekler tüketiyor. Çocukların yüzde 50’si meyveyi, yüzde 33’ü sebzeyi, yüzde 12’si tavuk ve balığı ancak ayda bir kez tüketebiliyor. Çocuklarımızın beslenmesini dahi karşılayamıyoruz.
Bu akşam ilk iftar sofrası kurulacak. Geçtiğimiz yıl 250 gram olarak 5 liradan satılan ramazan pidesi, bu yıl 300 gram olarak 10 TL’den satışa sunulacak. “En düşük emekli maaşını 7.500 liraya yükselttik.” diye şov yapanların önce dönüp 1 adet ramazan pidesi kaç lira oldu diye bakmaları gerekir. 4 kişilik bir ailenin sadece pide masrafını hesapladığınız zaman saray iktidarının milleti ne hâle düşürdüğü ortaya çıkar. Sadece ramazan ayında değil tüm sene boyunca vatandaşımıza açlık yaşatan bu saray düzenini mutlaka değiştireceğiz.
BAŞKAN – Sayın Ünlü…
14.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlü’nün, Osmaniyeli depremzedelerin de elektrik ve doğal gaz faturalarının ertelenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
6 Şubat deprem felaketinden sonra, Adıyaman, Hatay, Kahramanmaraş ve Malatya illeri ile Gaziantep'in İslâhiye ve Nurdağı ilçelerinde elektrik ve doğal gaz faturalarının tahakkuk ve tahsilat işlemleri Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle 31 Mayıs 2023 tarihine kadar ertelenmiştir. Bu durumda seçim bölgem Osmaniye fiilen afet bölgesinden çıkarılarak vatandaşlarımız mağdur edilmektedir. Osmaniyeli hemşehrilerimin yıkılmış ev ve iş yerlerine, yıkılmamış ama hasarlı olduğu için depremin ilk gününden itibaren kullanamadıkları ev ve iş yerlerine elektrik ve doğal gaz faturaları gelmeye devam etmektedir. Bu sebeplerle, felaketi yaşayan deprem illeri arasında ayrım yapılmamalı ve deprem nedeniyle birçok mağduriyet yaşayan hemşehrilerimin de elektrik ve doğal gaz faturaları ertelenmelidir.
BAŞKAN – Sayın Kenanoğlu…
15.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, Uğur Kurt davasıyla ilgili Anayasa Mahkemesinin verdiği karara ilişkin açıklaması
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Uğur Kurt 14 Mayıs 2014 tarihinde akrabasının cenazesi için gittiği Okmeydanı Cemevi’nde polis kurşunuyla katledildi. Katil polis Sezgin Korkmaz üç yıl boyunca tutuksuz yargılandığı davada bir yıl sekiz ay hapis cezası aldı. Bu ceza da 12.100 lira para cezasına çevrilerek taksitlere bölündü. Şimdi, Anayasa Mahkemesi verilen cezayı yeterli bulmadı haklı olarak, çok komik bir cezaydı ve davayı iade etti. Şimdi, dava yeniden görülecek. Tabii ki davanın takipçisi olacağız, katilin hak ettiği cezaya çarptırılmasını izleyeceğiz ve takip edeceğiz.
Genel bir politika hâline dönüştürülen bu Alevilerin ve Kürtlerin katillerini cezasızlıkla ödüllendirenlerin hepsinden hesap soracağız, bugünler yakındır.
BAŞKAN – Sayın Güneş…
16.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, ramazan ayına ilişkin açıklaması
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Teşekkür ederim Başkanım.
Hasret ve özlemle beklediğimiz başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennem azabından kurtuluş olan, gelişiyle hanelerimizi bereketlendiren, şenlendiren, bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi'ni içinde barındıran on bir ayın sultanı ramazan ayının kardeşliğimizi ve dayanışmamızı artırmasını, sofralara bereket, kalplerimize merhamet getirmesini Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum. Rabb'im inşallah, öncelikle Kadir Gecesi'ne, ardından da bayrama erişmeyi her birimize nasip eylesin.
Bu vesileyle mübarek ramazan ayının İslam âlemine, gönül coğrafyamıza, ülkemize, Uşak'ımıza ve tüm aziz milletimize hayırlara vesile olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Arkaz…
17.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, Süleyman Özmen’in şehadetinin seneidevriyesine, depremden etkilenen 11 ilde yapılacak konut ve köy evine, ALTAY tankının teslim tarihine ve en düşük emekli aylığına ilişkin açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şehadetinin seneidevriyesinde ülkücü şehidimiz Süleyman Özmen nezdinde tüm şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyorum. Ruhları şad, mekânları cennet olsun.
Ayrıca, depremden etkilenen 11 ilimizde 405 bin konut ve 83 bin köy evinin yapımına başlanmıştır, hayırlı olmasını diliyorum.
Türk savunma sanayisinin en önemli projelerinden olan ALTAY tankı 23 Nisan 2023’te Türk Silahlı Kuvvetlerine teslim edilecektir.
En düşük emekli aylığı 7.500 TL’ye yükseliyor. Emeklilerimize hayırlı olsun diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Vahapoğlu…
18.- Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu’nun, Milliyetçi Hareket Partisinin üretken belediyecilik anlayışını ilke edinen Bursa’nın Yenişehir Belediyesine ilişkin tekraren açıklaması
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) – Milliyetçi Hareket Partisinin üretken belediyecilik anlayışını ilke edinen Bursa’mızın Yenişehir Belediyesi birçok alanda büyük projelere imza atmaya devam etmektedir. Rutin belediyecilik hizmetlerinin yanında, kırsal kalkınmaya yönelik, 5 mahallede kooperatif kurulmuş, süt soğutma tankları, salça yapım makinesi ve yem ezme makineleri dağıtılmıştır. Sinanpaşa Külliyesi’nde 280 kişiye girişimcilik kursu, 2.600 çocuğumuza kodlama ve ahşap sanatları, 250 gencimize üniversiteye hazırlık eğitimi ücretsiz olarak verilmiştir. İhtiyaç sahipleri için “Sevgi Mağazası” gibi, sosyal ve kültürel alanda 17 farklı proje gerçekleştirilmiştir. Kapalı pazar yeri, akıllı otobüs durakları, Osmangazi Meydanı ve millet bahçesi gibi, seçim beyannamesinde yer alan 16 ana projenin 15’i tamamlanmış bulunmaktadır. Üreticinin ürününü doğrudan tüketiciye ulaştırılabileceği soğuk hava deposu ve paketleme tesislerinin imzası atılmıştır. Yenişehir Belediye Başkanı Sayın Davut Aydın öncülüğündeki ekibi tebrik ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Girgin…
19.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, taşeron işçilerin kadro sorununa ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.
“Kamuda geçici işçiler sorununu Meclise intikal ettirdik, dosya hazır.” dendi ama taşeron dosyası kayıp. KİT çalışanları, Karayolları çalışanları; belediye şirket çalışanları; kamu çağrı merkezi çalışanları, yemekhane çalışanları, kiralık araç şoförleri, hastane bilgi yönetim sistemi çalışanları; öğretmenevi, orduevi, polisevi, sosyal tesis çalışanları; müşavir firma çalışanları, aile sağlığı merkezi çalışanları, TRT çalışanları, 4 Aralık mağdurları, kamu kurumuna hizmet veren, yüzde 70 engeline takılan işçiler, radyoloji ve MR çalışanları, laboratuvar teknikeri ve teknisyenleri, anestezi teknikerleri, diş protez çalışanları, fizyoterapistler, dezenfeksiyon çalışanları, biyomedikal teknikerleri, şehir hastanesi çalışanları, PIKTES çalışanları, geçici orman işçileri hâlâ kadro alamadı. Bu sorunu çözmezseniz zaten bizim çözeceğimizi cümle âlem biliyor. Ancak taşeron işçilerin kadro sorunu Meclis kapanmadan mutlaka çözülmelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Filiz…
20.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, 2023 YKS ve LGS sınavlarına girecek depremzede öğrencilere ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2023 YKS, 17-18 Haziran tarihlerinde yapılacaktır. Deprem bölgesinde üniversite sınavına hazırlanan 310 bin öğrencinin herhangi bir değişiklik olmaz ise üç aydan az zamanları var. Çok ağır bir travmadan sonra öğrencilerin sınava sağlıklı bir şekilde hazırlanamayacakları açıktır. Sınava kadar olan süreçte maddi ve manevi desteklere ilaveten, bu çocuklara pozitif ayrımcılık yaparak psikolojik destek verilmelidir. Detaylı bir çalışmayla ek kontenjan ve de ek puan verilmesi seçenekler olarak düşünülmeli ancak mağdurları korurken başka mağduriyetlere yol açılmamalıdır. Çözüm yollarından biri de tüm yerleştirmeler yapıldıktan sonra boş kalan kontenjanlara isteğe bağlı olarak, kendi alanlarındaki puanlar da gözetilerek depremzede öğrenciler yerleştirilmelidir.
4 Haziranda LGS’ye girecek 290 bin öğrenci için de benzer çözümler üretilebilir diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Yalım…
21.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, ramazan ayına ve emeklilerin Ramazan ve Kurban Bayramlarında aldıkları ikramiyelere ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bugün ramazan ayının ilk günü. Tüm vatandaşlarımızın ramazan ayı hayırlı ve mübarek olsun diyorum.
Sayın Başkanım, Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun 2015 yılında noter taahhüdüyle gündeme getirdiği hem Ramazan hem de Kurban Bayramı’nda emeklilere birer maaş ikramiye verilmesiyle alakalı... Ancak bu olmadı, mevcut Hükûmet iki yıl sonra 1.000 TL olarak bu işi gündeme getirdi ve de emeklilerimize biner TL bayramlarda vermeye başladı. Daha sonra sıkıştırdık ve de 1.100 TL oldu ve de o gün bugündür hâlâ 1.100 TL. İlk açıklandığında bu rakamla bir kurbanlık alınabiliyordu ancak bugünün şartlarında bu rakamla bir kurbanlık değil ancak bir kurbanlığın budu bile alınamıyor. Bu sebepten dolayı hem Ramazan hem de Kurban Bayramlarında bu ikramiyenin özellikle bir asgari ücret olmasını talep ediyor…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Çakırözer…
22.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, Halk TV, FOX TV ve Tele1’e verilen cezalara ilişkin açıklaması
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiye'de basın özgürlüğü ve demokrasiye bir darbe daha vuruldu. Dün Halk TV, FOX TV ve Tele1’e verilen haksız hukuksuz cezaları milletin Meclisinden kınıyorum. Yılın ilk üç ayında bu kanalların da aralarında olduğu gerçekleri gösteren 5 kanala 11 kez ceza verildi, Tele1 üç gün karartıldı. Ülkemizi yasa boğan deprem felaketinde 50 bine yakın yurttaşımız yaşamını yitirdi. Tek bir iktidar yetkilisi istifa etmezken depremde ve sel felaketindeki ihmalleri, kayıpların nedenlerini yani gerçekleri anlatan kanallar RTÜK eliyle hukuksuzca cezalandırıldı, 8 milyon lira ceza kesildi. Yine, bu saray iktidarı ve yakınlarının rüşvet, yolsuzluk, usulsüzlüklerine ilişkin yüzlerce habere erişim engelleniyor; yetmiyor, bu engelleri duyuran “EngelliWeb" sitesine erişim tamamen yasaklanıyor. Seçim döneminde halk gerçekleri duyamasın, iktidar eleştirilmesin diye baskıyı, cezayı artıran bu sansürcü zihniyete sandıkta millet dersini verecek; basın özgürlüğüne, haber alma hakkımıza sahip çıkacak.
BAŞKAN – Sayın Aygun…
23.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, çıraklık mağduru Tekirdağlı bir vatandaşın WhatsApp mesajına ilişkin açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Başkanım.
Tekirdağlı bir hemşehrimiz dün akşam WhatsApp’tan mesaj göndermiş, onu sizlerle paylaşmak istiyorum Sayın Başkanım: “Çocuk işçilerdik, bizlerin okul hayatı olmadı. Bizler çıraklık okulu mezunuyuz ama okumadık, çıraklık okulunda dahi çalıştırıldık ve daha hâlâ çalışıyoruz. Bu haksızlığa karşı durmaya bir babayiğit çıkıp ‘Artık emekli olabilirsiniz.’ diyene kadar devam. Otuz iki yıldır durmadık, elimizin emeğini yedik, on beş yıl daha çalışacak kuvvetim var, hamdolsun ama buna karar verenler 43 yaşında emekli oldular. Ya, işte içimi bu acıtıyor, sırf bu yüzden hakkım helal değildir, bilin istedim.” diyor sevgili hemşehrim benim. Buradan -çıraklık ile staj başlangıç olarak sayılsın- bir an evvel bunları dile getirelim, bu sorunu çözelim diyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın Dervişoğlu, buyurun lütfen.
24.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, mübarek ramazan ayına, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından belirlenen 2023 yılı fitre miktarına, Hükûmetin enflasyonu düşürme planının akamete uğradığına ve bunun sebebinin de Hükûmetin akıl dışı ve öngörüsüz ekonomik politikaları ve liyakatsiz kadroları olduğuna ve İYİ Partinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve Millet İttifakı’nın çekilen acılar son bulsun diye var olduğuna ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bugün mübarek ramazan ayının ilk gününü idrak ediyoruz. On bir ayın sultanı ramazanışerifin ülkemize, Türk dünyasına ve tüm inananlara, insanlığa refah ve huzur getirmesini temenni ediyorum.
Ramazan ayına girmemizle birlikte Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 2023 yılı için fitre miktarı günlük 70 lira olarak belirlenmiştir. Devletin resmî kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı bir kişinin günlük karnını doyurabilmesi için gerekli miktarın 70 lira olduğunu söylemiştir. Bu noktadan hareketle, artık basit bir matematik hesabı yapmanın da tabii olarak zamanı gelmiş gibi görünüyor. Diyanet İşleri Başkanlığına göre 4 kişilik bir ailenin günlük asgari beslenmesi için harcaması gereken miktar 280 lira, aylık 8.400 liradır yani 4 kişilik bir ailenin sadece ve sadece aç kalmaması için gerekli olan para 8.400 liradır. Sayın Erdoğan’ın zamanında sorduğu, yirmi bir yıllık AK PARTİ iktidarı ve hükûmetleri döneminin sonunda şimdi bizim de ona bir soru sormamız gerekiyor. Asgari ücretin 8.500 lira olduğu ülkemizde gıda masraflarından kalan miktar 100 liraya tekabül ediyor yani ev kirası, elektrik, doğal gaz, su faturaları bu 100 lirayla ödenecek, çocukların okul masrafları bu 100 liradan karşılanacak. Bu liyakatsiz ve iş bilmez Hükûmet bu aziz millete insanca bir yaşamı maalesef ve maatteessüf layık görmüyor. Sayın Erdoğan “2023 Şubat ayında enflasyon sorunu tamamen çözülecek, alım gücü de yükselecek.” demişti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, devam edin.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – O hâlde vatandaşlarımızın mübarek ramazan ayına yüksek enflasyonun yıkıcı etkileriyle girecek olmasının sebebi nedir?
Ramazan pidesi fiyatlarına son bir yılda yüzde 83, son iki yılda tam yüzde 204 zam geldi. İçinizde çarşıya pazara çıkmadan, milletin gerçeklerini hiç görmeden asgari ücrete yapılan zamla övünenler var. 2022 yılında asgari ücretle 805 pide alınabiliyordu, bu yıl asgari ücretle 765 pide alınabiliyor yani asgari ücrete yaptığınız zam miktarı erimiş ve alım gücü geçen seneye göre daha da düşmüştür; Hükûmetin enflasyonu düşürme planları tıpkı vaatleri gibi akamete uğramıştır. Sizden bir ricamız var: Şimdi, sakın suçu giderayak üreticilerin üstüne atmaya kalkışmayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bitiriyorum.
BAŞKAN – Buyurun, devam edin.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – “İş birlikçi fırıncılar” “dış güçlerin maşası tedarik zincirleri” diye propaganda yapmaya da kalkışmayın çünkü sizin de çok iyi bildiğiniz üzere gerçek sebep hiçbir zaman “terörist manavlar” “lobici market zincirleri” ve “iş birlikçi fırıncılar” olmadı. Sebep her zaman Hükûmetinizin akıl dışı ve öngörüsüz ekonomik politikaları ve liyakatsiz kadrolarıydı. Sebep her zaman bir yandan alım gücü düşerken bir yandan da girdi maliyetlerinin artmasıydı. Lafı evirip çevirmenize hiç gerek yok, pidelik un fiyatı geçen sene ne kadardı biliyor musunuz? 265 lira, bu yıl ise 600 lira. Zam oranı yüzde 126, işte, hesap bu kadar basit. Görünen ve anlaşılan odur ki bundan sonra iktidarda kaldığınız her gün bu millet için zarar ve bu ülke için külfet ve krizdir. Ancak her zaman söylediğimizi yine söylüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Türk milleti çaresiz değil, umutsuz değil, seçeneksiz de değildir. İYİ Parti olarak çekilen ne kadar acı varsa son bulsun diye biz varız, Türkiye Büyük Millet Meclisi var ve Millet İttifakı var. Filizlenen ne kadar hayal varsa gerçek olsun diye biz varız diyor, ramazanınızı tekrar tebrik ediyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum efendim.
BAŞKAN - Sayın Bülbül…
25.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, ramazanışerife, Süleyman Özmen’in şehadetinin yıl dönümüne, 21-26 Mart Orman Haftası’na ve 22 Mart Dünya Su Günü’ne ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Deprem ve sel felaketlerini üst üste yaşadığımız aziz milletimizin maddeten ve manen zorlu günlerin içerisinde olduğu bir süreçte paylaşma ve dayanışmanın arttığı, rahmet, bereket ve mağfiret ayı olan on bir ayın sultanı ramazanışerife erişmiş bulunmaktayız. Başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennem azabından kurtuluş olan ramazan ayının Türk dünyasına, İslam âlemine ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini diliyoruz. Ramazan ayının ilk gününde, deprem bölgesindeki vatandaşlarımızdan hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, geride kalanlara sabır niyaz ediyoruz; inşallah hep birlikte, birlik beraberlik ruhuyla birbirimize kenetlenerek bu zor günleri aşacağız, yaraları beraberce saracağız.
Sayın Başkan, işgal edilmiş olan Ankara Teknik Yüksek Öğretmen Okulunda mevcut olan işgalin altında mahsur kalan arkadaşlarına yiyecek götürürken, onlara yardım için oraya hareket eden ülküdaşımız Ankara Ziraat Fakültesi öğrencisi, ağabeyimiz Süleyman Özmen'in de bugün şehadetinin yıl dönümüdür; onun seneidevriyesinde de kendisini rahmet ve minnetle anarken bütün ülkücü şehitlere de Allah'tan rahmet diliyor, kendilerine minnet duygularımızı ifade ediyorum.
Ormanların varlığının ehemmiyetini kavramak ve toplumda çevreye karşı duyarlılık oluşturmak maksadıyla 21-26 Mart haftası Orman Haftası olarak kutlanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Devam edin, buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Ekosistemin vazgeçilmezi olan ormanların geliştirilmesi, korunması ve ormanlık alanların genişletilmesi, dünyada yaşanan özellikle karbon salımının ve hava kirliliğinin önlenmesi noktasında büyük önem arz etmektedir.
Ülkemiz 23 milyon hektarı aşan bir orman varlığıyla yüz ölçümünün yüzde 29’u ormanlık alandan oluşmakta ve 184 çeşit ağaç türüne sahiplik yapmaktadır. Orman Haftası vesilesiyle herkesi daha yeşil bir gelecek ve temiz bir çevre için doğaya, ormanlarımıza sahip çıkmaya ve ağaçlandırma seferberliğine davet ediyoruz.
Ayrıca geçtiğimiz 22 Mart günü, 1993 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından alınan kararla “Dünya Su Günü” olarak ilan edilmiştir. Yaşam kaynağımız olan suyun israfının önlenmesi, tasarruflu kullanılması ve kaynaklarımızın korunması hepimiz için insani bir görev ve sorumluluktur. Yer üstü ve yer altı su kaynaklarımızın verimli kullanılması için herkesi duyarlı davranmaya davet ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Oluç, buyurun.
26.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, mübarek ramazan ayına, TÜİK’in açıkladığı 2022 yılının iş gücü verilerine, 10 Ekim Ankara katliamı davasının 19’uncu duruşmasına ve 18-24 Mart Yaşlılara Saygı Haftası’na ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, bugün tüm İslam âlemi için mübarek olan ramazan ayının ilk günü. Türkiye bu yıl ramazan ayını depremin yaşattığı acıyla karşılamış oldu. Bu bağlamda, dayanışma ve yardımlaşmanın önemini bu ramazan ayında hiçbirimizin unutmaması gerekiyor. Ramazan ayında tüm duaların barış, eşitlik ve adalet için olmasını, zulmün, acının son bulmasını temenni ediyoruz. Ramazan ayı tüm İslam âlemi için mübarek olsun, tüm insanlığa huzur ve barış getirsin.
Sayın vekiller, TÜİK 2022 yılının iş gücü verilerini açıkladı. Buna göre, 2022 yılındaki verilere baktığımızda şöyle bir tablo karşımıza çıkmış oluyor: İşsiz sayısı 3 milyon 582 bin olarak görünüyor. Genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 19,4 olmuş ama geniş tanımlı işsizlik yüzde 21,3 olmuş yani aslında iş arayan işsizleri ifade eden dar tanımlı işsizlik tek haneye inmemiş, 3,5 milyonun üzerinde bir rakam geçerli; geniş tanımlı işsizlikse 5 puan artmış ve yüzde 21,5 olmuş. Bu demek ki yaklaşık 8,5 milyon atıl iş gücü var; tablo bu yani bu iktidar işsizlikle ilgili herhangi bir sorunu çözememiş vaziyette. İlginç olan şu: TÜİK verilerine baktığımızda, hani bizim hep bildiğimiz ama sizin görmek istemediğiniz, iktidarın görmek istemediği bir veri daha var; TÜİK verilerine göre işsizlik oranı en yüksek bölge yüzde 19,2’yle -dar tanımlı işsizlikten bahsediyorum- Van, Muş, Bitlis, Hakkâri olmuş. Çok açık, Kürt coğrafyasından söz ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Devam edin, buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Yine, TÜİK verilerine göre en düşük istihdam oranı ne kadar olmuş? Yüzde 33,8. Hangi iller? Mardin, Batman, Şırnak, Siirt; yine Kürt coğrafyası yani TÜİK’in hormonlu veri tablosu bile aslında bir gerçeğin üstünü örtemiyor. Bu durumu bir kez daha ifade etmek istedik. Müthiş bir bölgesel eşitsizlik çok açık bir şekilde karşımızda duruyor ve özellikle Kürt coğrafyasındaki illerde; Van, Muş, Bitlis, Hakkâri’de; Mardin, Batman, Şırnak ve Siirt’te hem işsizlik yüksek hem de istihdam çok düşük görünüyor.
Sayın vekiller, bugün 10 Ekim Ankara katliamı davasının firari sanıklar yönünden devam eden 19’uncu duruşması görüldü. Bir önceki duruşmada mağdur avukatlarının firari sanıklarla ilgili daha önce mahkemeyle bilgi paylaşmayı reddeden Emniyet İstihbarat Başkanlığı ve Millî İstihbarat Teşkilatından yeniden bilgi istenmesi yönündeki talebi mahkeme tarafından reddedilmişti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Devam edin, buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Mağdur avukatları, davada tanımlanamayan sanıkların olduğunu, beş yılda dosyada bir ilerleme sağlanamadığını, aradan yedi yıl geçmesine rağmen adını tespit edemedikleri failler olduğunu yinelediler bu duruşmada da. IŞİD’in 103 kişiyi katlettiği, yüzlerce insanı yaraladığı bir katliamdan, bir insanlık suçundan bahsediyoruz, 10 Ekim gar katliamından bahsediyoruz burada ancak firari sanıklar yönünden devam eden davada mahkeme heyeti bu duruşmada da Millî İstihbarat Teşkilatına yazı yazılması talebini reddetti yani maddi gerçeğin ortaya çıkmasının önüne geçen bir mahkeme heyetiyle karşı karşıyayız. Bir kez daha buradan soruyoruz: Bu kadar karanlık bir katliamın, bir insanlık suçunun faillerinin ortaya çıkarılması konusundaki bu direnci, dosyada senelerdir bir ilerleme sağlanamamasındaki bu tutumu nasıl izah ediyor acaba mahkeme heyeti?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Gerçekten bunu çok merak ediyoruz. Bu durum açıkça failleri korumak, gerçeklerin ortaya çıkmasını engellemek tutumudur ve baktığımızda bu korunan failler ve bu gerçeklerin arkasında olan şey de aslında devletin içindeki kimi odakların açıkça işledikleri suçları örtmek ve hem bürokrasideki hem de siyasetteki kimi isimleri korumak ve kollamak için yapılmaktadır. Bir kez daha bunu dile getirmiş olalım.
Son bir konu var; Yaşlılara Saygı Haftası’ndan söz etmek istiyorum kısaca. 18-24 Mart tarihleri arası Yaşlılara Saygı Haftası ilan edildi bütün dünyada ve bu yaşlılık ve sağlıkla ilgili farkındalığın arttırılması amacıyla her sene bu konuda çeşitli faaliyetler, etkinlikler sürdürülüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Yaşlıların yaşam kalitesinin iyileştirilmesi için çok yönlü çalışmalara ve hizmetlerin planlanmasına ihtiyaç duyuluyor. Bu açıdan baktığımızda, aslında toplumun yaşlanmadan önce yaşlılığa hazır olması gerekiyor ve yaşlılık toplumlar için yeni bir kavram değil şüphesiz ama günümüzde sosyal, ekonomik, kültürel açıdan baktığımızda yenilikçi yaklaşımlarla değerlendirilmesi gereken adımlar var, bu adımların atılması gerekiyor. Buna bir kez daha değinmek istedik ve Yaşlılara Saygı Haftası’nda bu toplumdaki tüm yaşlıların, ister erkek ister kadın olsun, toplumsal ihtiyaçlarının karşılanması doğrultusundaki taleplerine dikkat edilmesi gerektiğini özenle vurgulamak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Sarıaslan…
27.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın, ramazan ayına, bir toplumun gelişmesinin ön koşulunun eğitimli insanlar yaratmak olduğuna, bu iktidar döneminde akıldan ve bilimden uzaklaşıldığına ve bunun sonuçlarının yaşanan deprem ve sel felaketlerinde görüldüğüne, devletin bilim ve akılla yönetileceğine ilişkin açıklaması
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Teşekkür ediyorum Başkanım.
Ramazan ayında yardımlaşmanın ve dayanışmanın yoğunlaşması dileğiyle konuşmama başlamak istiyorum.
Açlığın, yoksulluğun, istikrarsızlığın, eğitimsizliğin, hukuksuzluğun, hukukun üstünlüğü yerine üstünlerin hukukunun olduğu yirmi yıllık dönemi umarım çok kısa süre sonra geride bırakacağız.
Sayın Başkanım, bir toplumun gelişmesinin ön koşulu eğitimli insanlar yaratmaktan geçer. Eğitimi de bilimle, ahlakla pekiştirmek gerekir. Bu iktidar döneminde üniversiteler açılmış ama üniversitelerde hoca bulunamamış, hukuk fakültelerinde ceza profesörleri yerine asistanlar ders vermeye başlamış, icra hukukunda icra hukuku konusuyla ilgili profesörler yerine icracı avukatlar ders vermeye başlamış, bunun sonucunda da hukuksuzluk almış yürümüş. Hâkimler işe alınırken torpillerle alınmış; 100, 98, 95 alan öğrenciler yerine 60, 65 alan öğrenciler hâkim olarak torpille atanmış. Buna kılıf olarak da yazılı sınavlar âdeta yok sayılmış, sözlü sınavlarda verilen puanlarla dengeler sağlanmaya çalışılmış. Devlet içerisinde liyakatsizlik alabildiğine yükselmiş, bilen, bildiğini bilen insanlar yerine “Kimin adamı?” “Kime yakın?” ya da “Kimle iş birliği yapar?” diye insanlar devlet yönetimine alınmış. Bilimden ve aklından uzaklaşılmış. Bunun sonucunda da yapılan bütün işlemler, de son dönemde de depremde gördüğümüz üzere, akıl ve bilimden uzaklaşıldığı için yapılan inşaatlarda müteahhitlerin aymazlığı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Devam edin.
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Açar mısınız Başkanım?
…imza atanların para karşılığı imza atmaları neticesinde resmî rakamlara göre 50 bin ama tahminlerimize göre bundan çok daha insanımız ölüme terk edilmiş.
Geçenlerde bir televizyon programında izledim, Türkiye'nin saygın üniversitelerinden İstanbul Teknik Üniversitesindeki bir hocamız anlattı -ismini hatırlamıyorum şu an- diyor ki: “Japonya'ya gittim. Japonya'da kaldığım otelde ilk kapısının arkasına asmışlar: ‘Burada 7,5 şiddetinde bir deprem olabilir ama bu depremden hiçbir şekilde zarar görmezsiniz, çalışmalarınıza ara vermeyiniz.’ yazılı.” diyor. Şimdi, siz yaptığınız beceriksizliği “kader” diye geçiştirmeye çalışıyorsunuz, Allah'ın bize vermiş olduğu aklı unutuyorsunuz. Akıldan ve bilimden uzaklaştığımız için de bütün belalar bizim üstümüze geliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Başkanım, açar mısınız?
BAŞKAN – Müsaade edin, o işi halledeyim ben.
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Peki.
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Tamam, tamamlayacağım.
Şimdi, yine de ders almıyoruz, depremin olduğu yerlere çadır kuruyoruz; yine akıldan, bilimden uzaklaşıyoruz. Nereye kuruyoruz çadırları? Tam da suyun akacağı yerlere kuruyoruz, yağmurun olacağı yerlere kuruyoruz ve sonuç itibarıyla da 2 tane ilimizde 19 insanımızı daha kaybediyoruz.
Umarım, bilimin ve aklın egemen olduğu bir Türkiye yaratırız, bilimin ve aklın olduğu bir insanlar topluluğu devleti yönetir; devlet, bilim ve akılla yönetilir diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu…
28.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, mübarek ramazanışerife, Cumhurbaşkanının deprem bölgesindeki kalıcı konutlar için bugün gerçekleştireceği temel atma törenine, Cumhurbaşkanının en düşük emekli maaşı müjdesine, geçici işçilerle ilgili düzenlemeyi gelecek hafta Meclise getireceklerine, millî savunma sanayisindeki millîleşme oranına, AK PARTİ’nin özgürlükler ve demokratikleşme alanında ve millî ekonomi modeliyle de ekonomide gerçekleştirdiklerine ve 14 Mayıs 2023’te AK PARTİ’nin ve Cumhur İttifakı’nın en büyük zaferine hep beraber şahit olunacağına ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Bugün mübarek ramazanışerifin 1’inci günü, bu münasebetle aziz milletimizin, İslam âleminin ve tüm insanlığın ramazanışerifini tebrik ediyorum. Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ebedî azaptan kurtuluş olan bu mübarek ayın hem milletimize, ülkemize ve hem de bütün insanlığa nice hayırlar getirmesini Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum.
Sayın Cumhurbaşkanımız yaşadığımız en büyük deprem felaketlerinden biri olan Kahramanmaraş merkezli, 11 ilimizi hakikaten çok büyük yıkıma uğratan bu deprem hadisesinde, felaketinde bugün, inşallah, bir temel atma merasimiyle bütün yaraları sarmak, bütün depremzedelerimizin sıcak yuvalarına erişmesini bir an evvel sağlamak noktasında 17.902 konutun temel atma törenini gerçekleştirecek ve toplamda 650 bin konutun yapılarak teslim edileceği ve 319 bin konutun bir yıl içerisinde tamamlanarak güvenli, sağlam bir şekilde, huzurlu, mutlu bir şekilde sıcak yuvalarına kavuşabilmeleri orada bütün insanlarımıza temin edilecek. Ben, bugünkü temel atma töreninin hayırlara vesile olmasını ve oradaki insanlarımızın bir an evvel yuvalarına…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, devam edin.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Depremzede vatandaşlarımızın sıcak yuvalarına inşallah bir yıl içerisinde kavuşacağı müjdesini buradan ifade etmek istiyorum.
Aynı şekilde, tabii ki Sayın Cumhurbaşkanımız, dün, milyonları hakikaten sevindiren bir müjdeyi açıkladı; en düşük emekli maaşının 7.500 lira olacağını ifade etti. Biz AK PARTİ Grubu olarak, Cumhur İttifakı olarak bu konuyla ilgili kanuni düzenlemenin ön çalışmalarını yapıyoruz. İnşallah önümüzdeki hafta bunun yasalaştırılmasını ümit ediyoruz, bunu planlıyoruz ve en düşük emekli maaşını 7.500 liraya çıkartıyoruz.
Bununla beraber, daha önce nasıl EYT'yi çözdüysek, 3600 ek göstergeyi yasalaştırdıysak…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Devam edin.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – …500 bine yakın sözleşmeli personeli kadroya geçirdiysek bir başlık da geçici işçilerle ilgili ifadelerimiz söz konusuydu. Bununla ilgili de on binlerce çalışanımızı ilgilendiren 6 ay ile 10 ay arasında değişkenlik arz eden sürelerle çalışan geçici işçilerin artık kalıcı işçi olarak, bütün mevsim boyunca, on iki ay boyunca çalışabilir hâle gelebileceği bir düzenlemeyi de inşallah önümüzdeki hafta Mecliste görüşmeyi planlıyoruz. Şimdiden hayırlı olsun diyorum.
Ve daha önce yine zikrettiğimiz dosya başlıkları çerçevesinde, bu dosyaları hallettikten sonra, inşallah, taşeron kardeşlerimizle ilgili de bu çalışmaları Çalışma Bakanlığımız şu anda yürütüyor. Dolayısıyla, bugüne kadar ne söz verdiysek onları gerçekleştirdik ve bütün bu gerçekleştirdiklerimizi de toplumla, vatandaşlarımızla paylaşıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Şunu ifade etmek isterim ki, nasıl TCG ANADOLU gemimizi denize indirdik ve fonksiyonel hâle geldiyse, 18 Martta Millî Muharip Uçak’ımız ve HÜRJET'imiz pistte taksi yaptı ve inşallah semalarda uçma anını bekliyor. Yakın bir zamanda hep beraber bu güzelliğe şahit olacağımızı ifade etmek isterim.
Bugün de ayrı bir müjdeyi paylaşmak isterim; yeni ALTAY tankımızı inşallah 23 Nisanda Türk Silahlı Kuvvetlerimize teslim edeceğiz ve böylece millî savunma sanayisinde ortaya koyduğumuz bu millileşme oranını yüzde 80’lerin de üzerine çıkarma hedeflerini hep beraber gerçekleştirmiş oluyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bunun dışında, şunu ifade etmek isterim ki AK PARTİ, özgürlükler ve demokratikleşme noktasında sessiz devrimlere imza altmış, bu konuda hakikaten büyük reformları gerçekleştirmiştir. Bu manada Türk, Kürt, Alevi, Sünni, toplumun bütününü kucaklama; doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine hem yollarıyla, barajlarıyla, hastaneleriyle, üniversiteleriyle hem de organize sanayi bölgeleri, yeni iş ve istihdam imkânlarıyla bütün Türkiye'yi kucaklamıştır, bunun şahidi aziz ve asil milletimizdir. Ve bu konuda yatırım, üretim, istihdam, ihracat ve cari fazlaya dayalı büyüme modeliyle, millî ekonomi modelimizle bu konuda hakikaten bütün Türkiye'nin nereden nereye geldiği de hepimizin malumudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Son kez açıyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, bu sözleri aslında güncel konuları içermiyor; burası propaganda yeri değil ki.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Konuşma var Mahmut Bey ya, konuşma bitsin ondan sonra söylersin.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ama arkadaşlar, bu konuların bizim Meclis gündemiyle ne ilgisi var ya!
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sizin konuşmacınız konuşurken biz konuşsak olur mu?
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sahalarda söylenebilir bunlar ya; bıktık artık ya, beş sene oldu!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – 36 milyar dolardan 250 milyar doların üzerine çıkartan bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Bu da Türkiye'nin nereden nereye geldiğinin en büyük göstergesidir. Bu manada organize sanayi bölgelerimiz başta olmak üzere bütün tüketicilerin yüzde 20 doğal gaz indirimiyle hakeza ona bağlı elektrik faturalarının indirimleriyle hep beraber muhatabız ve inşallah önümüzdeki hemen haftalarda Filyos açıklarında ortaya koyduğumuz kendi doğal gazımızı, Türkiye'ye otuz yıl yetecek kendi doğal gazımızı sisteme entegre etmek suretiyle…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yalan! Yalan! Yalan!
BAŞKAN – Sayın Tanal, lütfen.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Bedava mı vereceksiniz?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) -…bütün, 81 vilayetimizde doğal gazımızı çok daha ucuza kullanabileceğimizin müjdesini buradan sizlerle paylaşmak istiyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ya, Sayın Başkan, doğal gazı bir sene önce buldular…
BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekili konuşuyor, yakışıyor mu yaptığınız ya?
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Doğal gazı bir yıl önce buldular, ucuzlayacaktı ne oldu?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bu konuda şunu…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Toplayamadım…
BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, yani bakın, on dakika oldu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bitiriyorum, bitiriyorum.
BAŞKAN – Son cümleleriniz için açacağım.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Yeter ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Son cümlem için, evet.
Efendim, bakın, biz herkesi sakin sakin dinliyoruz, hiç kimseye muhatap olarak, bir karşılık olarak bir şey de söylemiyoruz, söylemiyoruz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Yine süreniz bitiyor, yine istemek zorunda kalacaksınız.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bununla beraber arkadaşlar, söylediklerimizden rahatsız olmayın, gerçekler kimseyi rahatsız etmemeli. Milletimizin müjdelendiği bir noktada niçin rahatsızlık duyulur ki? Sonuç itibarıyla bunlar bizim yaptıklarımız ve yaptıklarımızı anlatıyoruz. Bunun şahidi aziz ve asil milletimiz.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – 100 liram var, 100 lira.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Biz milletimizle beraber, Türk’üyle Kürt’üyle, millî görüşçüsüyle Kuvayımilliyecisiyle, ülkücüsüyle hep beraber, 81 vilayet 85 milyon insanımızla hep beraber Sayın Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın etrafında kenetleneceğiz…
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Ahengi bozuyorsun ya, ramazan günü yapma böyle ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – …hem AK PARTİ’nin hem de Cumhur İttifakı’nın Allah’ın izniyle 14 Mayıs 2023’te…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – …en büyük zaferine hep beraber şahit olacağız diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Arkadaşlar, bakın…
AHMET KAYA (Trabzon) – Coştu gidiyor Muhammet Ağabey.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Siz coşturuyorsunuz; bak, ben sakin sakin konuşuyordum, siz laf atıyorsunuz, coşturuyorsunuz arkadaşlar. Sakin, sakin sözümü bitireceğim; laf atıyorsunuz, kesiyorsunuz, tekrar toparlamak durumunda kalıyoruz.
BAŞKAN – Arkadaşlar, gündeme gelelim istiyorsanız.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
IV.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ve 20 milletvekili tarafından, kredi ve kredi kartı borcu nedeniyle haklarında icra işlemi yapılan vatandaşların sorunlarının tespit edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 20/4/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Mart 2023 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
23/3/2023
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 23/3/2023 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Dursun Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ve 20 milletvekili tarafından, kredi ve kredi kartı borcu nedeniyle haklarında icra işlemi yapılan vatandaşların sorunlarının tespit edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 20/4/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 23/3/2023 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Sayın Bedri Yaşar.
Sayın Yaşar, buyurun.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de mübarek ramazanın tüm İslam âlemine hayırlar getirmesini yüce Mevla’dan niyaz ederek sözlerime başlıyorum.
Ama Sayın Akbaşoğlu, hazır burada gelmişken söyleyeyim. Diyor ya, “Otuz yıl yetecek doğal gazımız var.” Sayın Akbaşoğlu, size sesleniyorum: Şu an aldığımız doğal gazın yüzde 25’ini Ruslara yazdırıyoruz, yazdırıyoruz, haberiniz olsun.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Borç yazdırıyoruz.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Yazdırıyoruz, paranız varsa borcunuzu ödeyin, ona buna söyletmeyin.
Devam ediyorum, Sayın Başkanım, son dönemde özellikle kredi kartı borçları rakamsal olarak 4 milyon 130 bin adede çıktı, 4 milyon 130 bin kişi. Sizin biraz önce tasvir ettiğiniz Türkiye’de 24 milyon da kredi kartlarından dolayı açılmış dosyalar var. Aynı şekilde, yine, ödenen toplam rakam yüzde 83 artarak 215 milyardan 429 milyara çıktı bireysel kredi kartlarının toplam hacmi. Diyorsunuz ya: “İşte, vatandaşın durumu bu, geçim durumu bu.” Aynı şekilde, bugün 8.500 liralık asgari ücretten bahsediyoruz; açlık sınırının 9.425 liraya ulaştığı bugünkü rakamlarla asgari ücret 8.500 lira. Bugün enteresan bir telefon aldım, onu buradan paylaşmak istiyorum. Hani, siz diyorsunuz ya: “Türkiye güllük gülistanlık.” Trabzon Milletvekillerimiz burada vardır, ismini de kaydedebilirsiniz. Trabzon 7’nci Bölgede şu ana kadar bir firmaya çalışan taşeron işçileri var. Firma değişiyor -ismini de buradan söylememde mahzur var mı bilmiyorum, Hedef Tur diye bir firma- temizlikte kullanmak üzere çalıştıracağı yeni elemanları arıyor, ne diyor biliyor musunuz? Diyor ki: “Asgari ücret 8.500 lira. 8.500 liralık ücreti ben senin hesabına yatırırım. Eğer bunun 5.000 lirasını bana geri getirirsen sözleşmene devam ederim, getirmezsen sözleşmeni feshederim.” Diyorlar ki: “Kardeşim, 3.500 lirayla bugünkü ülke şartlarında geçinmek mümkün mü? Değil.” Bak, ismiyle söylüyorum Vahit Zengin, Galip İnal, Ramazan Günel. Üç gün önce bunların iş akitleri feshediliyor, gerekçeye bakın, gerekçeye; 8.500 liralık asgari ücreti alacaksınız ve bunun 5.000 lirasını geri getirmezseniz… Nerede bu? Devlet Su İşleri 7’nci Bölgede ihaleyi alan firmanın teklifi. Sizin ülkeyi getirdiğiniz durum bu. İşte, ben isim de söylüyorum, şahısların da ismini de söylüyorum. Duyan arkadaşlarımız varsa lütfen müdahale etsinler; bu ihaleleri yaparken müdahale etsinler, ödemeleri yaparken müdahale etsinler. Peki, ne oluyor? Siz 2002’de iktidara geldiğinizde dediniz ki: “2,2 milyon kişi sosyal güvenlik kurumlarından geçiniyor.” Her aile 4 kişi olsa 8 milyon kişi sosyal güvenlik kurumlarından geçiniyor. Bugün “6,3 milyon.” diyorsunuz, bunu 4’le çarptığınız zaman 24 milyon kişi bugün sosyal güvenlik kurumlarından geçiniyor. Zaten en fazla tehdit ettiğiniz de şu: “Eğer Millet İttifakı yarın seçimi kazanırsa bu sosyal yardımların tamamı kesilir ha!” diye tehdit ediyorsunuz.
Şimdi, milletinin 3 kat fakirleşmesini yani 2 milyon aileden 6 milyon aileye çıkmasını bir icraat olarak anlatıyorsunuz. “İşte bu sene 100 milyarın üzerinde sosyal güvenlik harcamalarına rakam ayırdık.” diyorsunuz yani bununla övünen bir hükûmet olarak, herhâlde ülkede yoksul sayısını artırmakla övünen hükûmet olarak da tarihe geçeceksiniz. Bugün özellikle yoksul ülkeler sıralamasında neredeyiz biliyor musunuz? 101’inci sıradayız. Dünya genelinde sıralanan ülkelere baktığımız zaman refah seviyesine göre biz 101’inci sıradayız. İşin özeti ne biliyor musunuz? Ürettiğimiz gayrisafi millî hasılanın yüzde 80’ini yüzde 20 paylaşıyor, yüzde 20’yi de yüzde 80’i paylaşıyor. Buradaki temel mesaj…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Özellikle orta gelir grubunun muhakkak güçlendirilmesi lazım, gelir adaletsizliğine, fırsat eşitsizliğine son verilmesi lazım. Bu konunun üzerinde çok ciddi oranda çalışılması lazım. Onun için bu araştırma önergesini getirdik. Özellikle küçük işletmeler… Bırakın 8.500 lirayla geçinmeyi her birinin cebinde 3 4 tane kredi kartı, birini diğerine aktarmaktan bıktılar, usandılar, yoruldular ama az kaldı. Zaten yirmi bir yılda ülkeyi getirdiğiniz nokta bu. Bundan ileriye de götürebileceğinizi tahmin etmiyoruz. İnşallah imkân, fırsat olur, biz iktidara geldiğimizde bunlarla yoksullukla, yoksunlukla, özellikle yasaklarla nasıl mücadele edileceğini de ifade etme şansını buluruz diyor, şimdiden herkesin ramazanını tebrik ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Erol Katırcıoğlu.
Sayın Katırcıoğlu, buyurun.
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli vekiller, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yani bu saatten sonra ekonomiyi konuşmanın ne faydası var bilmiyorum çünkü gerçekten neyi konuşacak olursak olalım sizin algılarınız ile gerçek arasında acayip bir fark var. Yani dün Sayın Cumhurbaşkanını dinlerken bunu bir kez daha anladım ki gerçekten Türkiye'de yaşananlar ile Sayın Cumhurbaşkanının duyduğu veya gördükleri arasında çok önemli bir fark var yani esasında toplumla da bağını koparmış durumda.
Şimdi, değerli arkadaşlar, şöyle bir durum var yani yirmi yıllık süreci dikkate aldığımızda gerçekten ekonomiyi yönetmekte başarısız oldunuz. Yani başarılı olduğunuzu söylemeniz ancak lafügüzaf olur gibi geliyor bana çünkü şu anda yaşanan enflasyondan tutun, yaşanan yoksulluğa kadar baktığımızda bu gerçekten yadsınamayacak bir gerçek diye düşünüyorum.
Şimdi, insanlar -önergenin temel meselesi olan konu olarak- kredi kartına yükleniyorlar çünkü gelirleri ile yaptıkları tüketim harcamaları arasındaki fark açılıyor ve ancak ve ancak kredi kartını yani borcu döndürerek yaşamaya başlıyorlar. Dolayısıyla da sonuç olarak baktığımızda, bazıları artık ödeyemez hâle geldi. Mesela, son rakam olarak verilen rakam da 4 milyon civarında kişinin yasal takibe uğradığını söylüyor. Dolayısıyla da bu konunun araştırılmasında tabii ki yarar var, onun için de bu önergeye pozitif bakıyoruz ama demin Adalet ve Kalkınma Partisi Sayın Grup Başkan Vekili konuşurken anladım ki grup olarak da bence gerçeklerden kopmuşsunuz. Yani gerçekten bugün itibarıyla söylenen cümlelere baktığımızda “Her şey çok iyi gidiyor, her şey gayet iyi. Dolayısıyla da bize destek vermekten başka çaresi yok Türkiye'nin.” diyen bir dil kullanılıyor ama arkadaşlar, öyle değil, bunu siz de biliyorsunuz aslında ama bunu kabullenmek tabii ki zor. Çünkü yirmi yıl, üstelik de büyük imkânlarla yönettiğiniz Türkiye'yi gerçekten çok kötü bir noktaya getirdiniz. Dolayısıyla da yani…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Bir dakika veriyor musunuz?
BAŞKAN – Size söz veriyorum tabii.
Buyurun.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Teşekkürler.
Değerli arkadaşlar, bütün bu olan bitenin esasında, sonucunda -ben tekrar altını çizmek ihtiyacı hissediyorum- Türkiye'de gelir dağılımı çok çok ciddi biçimde bozuldu. Bunu görmüyor olabilirsiniz çünkü büyükşehirlerde bunu görmek pek mümkün değil. Büyükşehirlere gittiğinizde bütün her yer, lokantalar, şunlar bunlar dolu. Doğrudur çünkü gelir dağılımının bozulması, bir anlamda ortalama gelirin yoksulların aleyhine, varlıklı olanların da lehine olmak üzere bir farkın açılması anlamına geliyor. Dolayısıyla da eğer gerçekten yoksulları dikkate alan bir yerden düşünmeye çalışırsanız o zaman gerçekten özellikle büyükşehirlerimizde “varoş” dediğimiz bölgelere gitmeniz gerekir. Aslında yoksulluğu orada görmek mümkündür diye düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Çetin Osman Budak.
Sayın Budak, buyurun.
CHP GRUBU ADINA ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün ramazan ayının 1’inci günü; ben ülkemize, milletimize ramazan ayının hayırlı olmasını diliyorum.
Hep şöyle deriz: Ramazan ayı bereket ayıdır, ramazan ayı mağfiret ayıdır. Efendim, ramazan ayında sofralarımıza bereket gelir, ramazan ayında evlerimize huzur gelir. Evlerde, sofralarımızda ne bereket var ne de huzurumuz var.
Konuşmadan önce birkaç rakama baktım, maalesef Türkiye'de bütün vatandaşlarımız iflas noktasına gelmişler. Ya, kredi kartlarıyla ilgili çok isabetli bir önerge bu. Kredi kartlarıyla ilgili, kredi kartları limitlerini insanlar maaşları yetmediği için ağzına kadar doldurmuş. Bir örnek vereceğim: Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezinin hemen yanında bir icra dairesi kuruldu bir iki sene önce. Eğer yolunuz düşerse -diğer icra dairelerine de, bütün Türkiye'de var bunlar- eğer yolunuz düşer de oradan bir geçerseniz oradaki vatandaşların perişan hâlini görürsünüz. Araba park edecek yer yok, maalesef araba park edecek yer yok. İnsanlar artık borçlarını ödemiyorlar, ödeyemiyorlar. Yoksulluk sınırından falan bahsetmeye gerek yok yani yoksul da diyemiyoruz halkımıza; arkadaşlar, aç, aç… Açlık sınırı 9.500 lira civarında; bu, TÜRK-İŞ'in yeni açıkladığı. Asgari ücret 8.500 lira. Büyük bir şovla “Emekli maaşlarını 7.500 lira yaptık.” diyorsunuz; yetmez, yetmez. Ya, 7.500 lirayı hiç olmazsa -asgari ücret de açlık sınırının altında olmasına rağmen- asgari ücret seviyesine çıkarsaydınız da milletimiz şu ramazan ayında hiç olmazsa evine bir ayda bir iki defa et götürebilseydi. Sofralarda insanlar et yiyemiyor, sofralarda insanlar oturup doğru dürüst çoluğuyla çocuğuyla bir iftar yapamıyor ve bunu bugün -tesadüf de değil aslında, çok da isabetli olmuş- ramazanın 1’inci gününde konuşuyoruz. Hepiniz ramazan ayında iftarlara gideceksiniz, gideceğiz. Orada, sadece o güzel otellerin salonlarında iftar yapacaksınız. Hiç olmazsa oraları bırakın da vatandaşların evlerinde bir sofraya gidin, onların durumunu bir görün arkadaşlar.
Bakın, kredi kartlarında şu anda varlık yönetim şirketlerine düşmüş rakam 40 milyarı bulmuş yani eski parayla 40 katrilyon. 40 katrilyon gibi bir parayı bankalar tahsil edememiş, şüpheli alacağa yazmış ve gitmişler, varlık yönetim şirketlerine vermişler. Varlık yönetim şirketleri nedir biliyor musunuz? Varlık yönetim şirketleri, insanların ciğerini söker, insanların ciğerini söker; bu demektir o.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) – Yani bu kadar insan ödeyememiş, bu kadar büyük bir parayı banka gözden çıkarmış, üç kuruşa vermiş ama vatandaşlar varlık yönetim şirketlerinin eline düşmüş; bu ağır bir tablo, ağır, acı bir tablo.
Aynı zamanda, hep diyoruz ya hani kredi kartları, öbür taraftan tüketici kredileri… Sadece o değil; eşten dosttan, babadan anadan alınan borçlar da var. DİSK’in yaptığı bir araştırmada bu ortaya çıkıyor. Yani çalışan işçilerin, emekçilerin yüzde 10’u akrabalarına, eşine dostuna borçlanmış, ödeyemiyor; insanların psikolojisi yerle bir, evlerde huzur yok, evlerde insanlar borçtan dolayı artık evliliklerini yürütemiyorlar ve yine gidin adliyelere, boşanma davalarına bir bakın. İnsanlar geçinemiyor, insanlar intihar ediyor; o yüzden bu araştırma önergesi çok yerinde olmuş ama kabul edilmeyeceğini de biliyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Salih Cora.
Buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA SALİH CORA (Trabzon) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; İYİ Partinin grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, siz değerli milletvekillerini ve bizleri ekranları başında izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bugün ramazan ayının ilk günüdür. Başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennem azabından kurtulmak olarak müjdelenen ramazan ayını tebrik ediyorum ve bu mübarek ayın tüm insanlığa huzur ve barış getirmesini diliyorum.
Değerli arkadaşlar, çok kısa bir süre önce, 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli ve 11 ilimizi derinden etkileyen büyük bir deprem yaşadık. Ben de bu vesileyle, bu kürsüden, depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum. Devlet-millet el ele olarak, kenetlenerek inşallah depremin oluşturmuş olduğu hasarı ve yok olan, yıkılan, ağır tahribat oluşturan o izleri çok kısa sürede ortadan kaldıracağız.
Kıymetli milletvekilleri, tabii, çok kısa bir süre önce büyük bir Covid süreci de yaşadık. Covid’in çok derin etkileri oldu; sadece Türkiye’yi değil, bütün dünyayı etkiledi. Arz ve talep dengesini ortadan kaldıran, üretim çarklarını tahrip eden, tedarik zincirini ortadan kaldıran, seyahat kısıtlamaları olan ve dolayısıyla ekonomiyi, sosyal hayatı, ticareti doğrudan etkileyen bir süreç yaşandı. Tabii ki Covid bittikten sonra da bunun yansımaları oldu. Bugün İYİ Partinin grup önerisine baktığımız zaman, hakikaten geçim sıkıntısı yaşayan, bankalardan kredi çeken, kredi kartı kullanan, borçlarını ödeyemeyip icralık duruma düşen vatandaşların sorunlarının tespiti istenmiştir. Tabii ki makul bir taleptir ancak biz bununla ilgili çok ciddi, kapsamlı çalışmalar yaptık ve borçların yapılandırılmasına ilişkin, 9 Kasım 2022 tarihinde çıkarmış olduğumuz yasayla beraber 10 milyon dosyayı, 5,5 milyon kişiyi ilgilendiren, 2 bin TL’nin altındaki alacakları tasfiye eden bir yasa çıkardık. Bununla beraber, geçtiğimiz iki hafta içerisinde de hakikaten cumhuriyet tarihinin en büyük yapılandırma yasalarından birini çıkardık ve bu yapılandırma yasasıyla beraber vergi borçlarını, SGK borçlarını ve diğer borçları yapılandıran, geniş taksit imkânı oluşturan düzenlemeler yaptık.
Tabii ki önergenin içerisinde rakamlar dikkat çekici olabilir ama şunu ifade etmeliyiz ki Türkiye’de geçtiğimiz yıl, rakamlara baktığımızda, Covid’e rağmen e-ticaret hacmi artmıştır. 2021 yılında 380 milyar TL olan e-ticaret hacmi 2022 yılında 700 milyara kadar çıkmıştır. Ticaret hacmi arttığı gibi, kredi kartı kullanım oranı da artmıştır, bireysel kredi kullanım imkânları da kolaylaşmıştır. Bu da doğal olarak bir önceki yılın rakamlarının değişmesine sebebiyet vermiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
SALİH CORA (Devamla) – Biz tüm bu hususları dikkate alacak şekilde hem bakanlıklarımız nezdinde hem de kurum ve kuruluşlarımızla beraber gereken düzenlemeleri bir yeknesaklık içerisinde yapmaya devam ediyoruz. Vatandaşımızın yaşadığı sorunların farkındayız, çözüm için de yine bizler bir mücadele içerisindeyiz.
Ben bu duygu ve düşüncelerle, bu önergenin şu andaki çalışma kapsamımız içerisinde değerlendirilmesinin mümkün olmadığını ifade ediyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, çocuk yoksulluğunun nedenlerinin araştırılması amacıyla 23/3/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Mart 2023 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
23/3/2023
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 23/3/2023 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı Saruhan Oluç
İstanbul
Grup Başkan Vekili
Öneri:
23 Mart 2023 tarihinde Siirt Milletvekili, Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili, Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından -24369 grup numaralı- çocuk yoksulluğunun nedenlerinin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 23/3/2023 Perşembe günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Mahmut Toğrul.
Buyurun.
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, bugün, Müslüman âlemi için mübarek ramazan ayının ilk günü. Ben öncelikle ramazanın mübarek olmasını, ramazan ayında tüm duaların barış, eşitlik ve adalet için olmasını, zulmün ve acının son bulmasını temenni ederim.
Sayın vekiller, Sayın Genel Kurul; çocuk yoksulluğuyla ilgili verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Genel Kurulu, Genel Kurulun sevgili emekçilerini ve ekranları başında bizleri izleyen sevgili yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Ülkemiz gerçekten derin bir iktisadi kriz içerisinde. İnsanlar en temel ihtiyaçlarını karşılayamaz durumda; barınamıyor, yeterli gıdayı alamıyor ve maalesef çok ciddi bir ekonomik kriz her kesim tarafından hissediliyor ama bu derin iktisadi krizden en çok etkilenenler maalesef çocuklarımız.
Değerli milletvekilleri, bakın, OECD ülkeleri içerisinde çocuk yoksulluğunda ülkemiz 1’inci sıradadır. Derinleşen bu ekonomik krizle beraber çocuklar maalesef temel besin gıdalarına dahi ulaşamıyor, çocuklar yetersiz beslendikleri için ciddi fiziksel, ruhsal ve zihinsel gelişim sorunlarıyla karşı karşıya.
Şimdi, bakın, TÜİK’in 22 Mart 2022 yılı için açıkladığı bir rapora göre, Türkiye’de 6 aylık ve daha yukarı yaştaki çocukların yüzde 62,4’ü her gün sadece ekmek veya makarna gibi yiyeceklerle beslenmek zorunda kalıyor. Yine, çocukların sadece yüzde 12,7’si her gün et, tavuk veya balık alabiliyor ve yine, çocukların yüzde 10,9’u fasulye, nohut, mercimek gibi kuru baklagilleri alabiliyor; sebze ve meyveye ulaşım oranı da neredeyse bu seviyelerde.
Sayın vekiller, çocuk yoksulluğunun sonuçları, gelecek nesiller için gerçekten büyük bir sorun olmaya devam ediyor. Bakın, çocukların sadece bedensel gelişimleri de etkilenmiyor; dikkat ederseniz nesil bodurlaşıyor, boy kısalığı ve benzeri fiziksel rahatsızlıkların yanında, aynı şekilde zihinsel ve psikolojik sorunlar da baş gösteriyor.
Tabii, bu sorunlar aynı zamanda bu çocukların örneğin sanatsal faaliyetlere ulaşımını da engelliyor. Bakın, yine bu rapora göre, sanatsal faaliyetlere katılımda, son on iki ayda hiçbir sanatsal faaliyete katılmayanların oranı yüzde 40’ların üzerinde. On iki ayda ne bir tiyatro ne bir sinema ne de bir sanatsal faaliyet gösterebiliyorlar; bu da tabii ki çocukların gelişimi üzerinde son derece etkili.
Yine, yoksulluk, çocukların eğitime ulaşmasını da engelliyor. Maalesef çocuklar, çocuk yaşta işçilikle, çocuk işçiliğiyle tanışıyorlar. Özellikle çıraklık eğitimi, açık ortaokul, açık lise gibi olanaklar, çocukları ailelerine daha çok katkıda bulunmak üzere örgün eğitimden alıkoyuyor ve çocuk işçiliğine daha çok yönlendiriyor. Bugün ülkemizde resmî rakamlara göre 720 bin çocuk işçi var ve 616 çocuk işçi maalesef yaşamını yitirmiş. Bakın, benim Vekili olduğum Gaziantep’e gidin, Ünaldı’daki, Karatarla’daki terzi atölyelerine bakın, 7-8-9 yaşlarında çalışan onlarca çocukla karşılaşıyorsunuz. Dolayısıyla bu çok ciddi bir sorundur. Çocuk işçiliği, çocukların bedensel gelişimini de engelliyor; oyun çağında olması, eğitim çağında olması gereken çocuklar çocuk işçiliğiyle karşı karşıya bırakılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayınız sözlerinizi.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Sayın vekiller, bu konu gelecek açısından son derece önemlidir. Bu konuyu gündeme alıp gelecek nesillerimizin protein eksikliğinden dolayı malnütrisyon veya obezite sorunu yaşamaması, önümüzdeki nesillerin sağlıklı olması için bu Meclise önemli görevler düşüyor. Gelin, çocuklarımız için çocuk yoksulluğuna engel olalım, çocuk yoksulluğuna son verecek bir çalışma yürütelim. Tüm Meclis bu konuda görev alsın, sorumluluk alsın ve gelecek nesillerle ilgili böylesi bir sorunu hep birlikte ortadan kaldıralım. Devlet, çocukları korumakla yükümlüdür ve bu görevini oynamak zorundadır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Sayın Behiç Çelik.
Buyurun.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerine İYİ Parti Grubumuz adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bu vesileyle, ramazanınızı tebrik ediyorum.
Çocuk yoksulluğunun ve yarattığı çok yönlü şiddetin nedenlerinin araştırılması ve gerekli tedbirlerin alınması hususu çok öncelikli, çok derin ve çok hassas bir konudur.
Değerli arkadaşlar, 2002 yılından bugüne kadar, AKP iktidarları, kırsal kesimi neredeyse bütünüyle tüketmiştir; tarımsal üretim kültürü yok edilmiştir, 27 milyon hektar tarım alanı 23 milyon hektara gerilemiştir. Tarımdan geçinen kırsal kesim nüfusu toplam nüfusun yüzde 30’una tekabül ederken bugün yüzde 7’lere gerilemiştir. Bu ne demektir? Organik gıdaya doyan milyonlar ve onların çocukları evlerini, tarlalarını, köylerini ve kasabalarını terk ederek büyükşehirlere göçmeye özendirilmişlerdir; işte, kucağımızda bulduğumuz “kent yoksulluğu” kavramı böyle doğmuştur. Büyük kentlerin banliyöleri geçim zorlukları çeken vatandaşlarımızla doludur. Bu ailelerin çocuklarının sefaletini bilmem söylemeye gerek var mı? Açlık ve sağlıksız beslenme, tüm çocuklarımızın başına bela olmuştur. Bir tedbir alınıyor mu? Asla alınmıyor. İYİ Parti olarak biz, Rüzgârgülü Projemizle ve Millet İttifakı Ortak Politikalar Mutabakat Metni’mizle duyurduğumuz gibi en az 16 milyon çocuğumuzun okullarda her gün kahvaltı ve yemek yemesini sağlayacağız. Çocukların ailelerinin gelir düzeylerine bakılmaksızın eşit gıda almaları bu şekilde temin edilmiş olacaktır. 0-36 ay çocuklar için mama, gıda ve bez desteği verilecektir. Çocukların şiddet, cinsel istismar ve sömürüsüne karşı her türlü tedbiri alacak, Avrupa Konseyi Sözleşmesi'nin yükümlülüklerine uyacağız, bağımsız çocuk hakları izleme kurulu kuracağız. Her türlü çocuk istismarı suçunun failleri ve bu suçları gizleyenler hakkında en ağır cezai yaptırımların tavizsiz uygulanmasını sağlayacağız. Sokakta yaşamak zorunda bırakılan, çalıştırılan ve dilendirilen tüm çocukları koruma altına alacağız arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Evet, bu duygu ve düşüncelerle aydınlık yarınlarımızın teminatı olan çocuklarımızı unutmayın, ihmal etmeyin, dikkate alın diyorum. Hepinize teşekkür ediyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grubu adına Sayın Mahmut Tanal.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla hürmetle selamlıyorum. Öncelikle, hepimizin mübarek ramazan ayı hayırlı olsun; ülkemize, dünyaya barış, huzur, mutluluk getirmesi dileğiyle hepinize iyi günler diliyorum.
Evet, son söyleyeceğim sözü ilk başta söylemek isterim. Millet İttifakı’nın iktidarında, Sayın Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığında Cumhuriyet Halk Partisinin ilk sözü olarak hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Cumhuriyet Halk Partisi ülkeyi kuran ve kurtaran bir parti olarak, sosyal devleti yaratan parti olarak çocuk yoksulluğunu tarihe gömecektir; ülkemizin gelirlerini yandaşlara değil çocuklara ve vatandaşlara harcayacaktır.
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ iktidarının vaadi şuydu: “3Y’yi -3Y’nin açılımı da yoksulluktu, yasaklardı, yolsuzluktu- bitireceğiz.” demişlerdi. Peki, yolsuzluğu bitirdiler mi? Yolsuzluk bitmedi; yoksulluk da bitmedi. Yolsuzluğun yaptığı tahribat ne oldu bu ülkede? Yoksulluğu daha derinleştirdi, gelir eşitsizliğini daha da artırdı, kayırmacılığı daha da artırdı, bunların sonucunda yoksulluk dediğimiz ta çocukların yoksulluğu oldu.
Şimdi, değerli arkadaşlar, ben 9 kişilik bir ailenin çocuğuyum. Sayın Cumhurbaşkanı ne diyordu? “Çok çocuk yapın, çok çocuk yapın.” İyi, niye kendi çocuklarına “Çok çocuk yapın.” demiyor da fakir fukaraya diyor? Çok çocuk değil bakabileceğiniz kadar çocuk yapın. Çok çocuk demek sefalet demek, yoksulluk demek yani o “Çok çocuk yapın...” Şu anda Türkiye’yi yönetenlere, zenginlerin çocuklarına bakın kaç tane çocuğu var, fakir fukaranın kaç tane çocuğu var? Ama işin tersi de şu: Fakir fukara da bu zenginlere oy veriyor yani burada da bir terslik var. Onun için, benim fakir fukaradan istirhamım şu: Sizi fakirleştiren mevcut olan bu siyasi iktidar.
Şanlıurfa’da mevsimlik tarım işçileri her yılın mart ayı başında giderler; eylül ayı, kasım ayı sonunda geri gelirler. Valiliğin kendi açıklamaları, yazılı belgeleri gösteriyor ki 17 bin tane öğrenci mevsimlik tarım işçisi arkadaşlar, 17 bin! Yani, 17 bin mevsimlik tarım işçisi öğrenci. Bu öğrenci... Bakın, dikkat edin, bu ülkede eğitimsiz olan insanlar daha fazla yoksul. Az gelişmiş olan ülkelerdeki olaya baktığımız zaman eğitimsizlikle birlikte işsizlik artıyor, yoksulluk artıyor. Bu da ne demek? Aslında Cumhurbaşkanlığı, bu başkanlık sistemi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) – Bir dakika rica ediyorum.
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
MAHMUT TANAL (Devamla) – Bu başkanlık sistemiyle birlikte bir, Türkiye’de çocuk yoksulluğu arttı; iki, çocuk işçiliği arttı; üç, cezaevine giren çocukların sayısı da arttı. Tekrar ediyorum: Cumhurbaşkanlığı sistemiyle birlikte Türkiye’de çocuk işçiliği arttı, cezaevine giren çocukların sayısı arttı, çocuk yoksulluğu arttı. Aslında mevcut olan Cumhurbaşkanlığı sistemi demek yoksulluk demektir, sefalet demektir, yasaklar demektir ve yolsuzluk demektir. Bu fakir fukara olan aç çocukların, yoksul olan çocukların vebali, günahı AK PARTİ’nin boynundadır eğer MHP de onlara destek veremeye devam ederse, onlar da onun iştirakçisi olacaktır.
Teşekkür ediyorum.
Saygılarımı sunarım.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sizin boynunuzdaki günahları biz bir anlatmaya başlarsak sen de orada konuşamaz duruma gelirsin Mahmut Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – E, vallahi, buyur, meydan burada Değerli Başkanım; buyurun, anlatın.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Ramazanın ilk günü vebalden bahsetme, vebalden bahsetme!
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Buyurun, anlatın o zaman.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Geç yahu, geç, geç!
MAHMUT TANAL (İstanbul) – E, buyurun, anlatın; kamuoyuna siz de anlatın, ben de anlatayım.
MUHARREM VARLI (Adana) – İşine bak, işine!
BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Çiğdem Koncagül.
Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Geç, geç!
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yani “Geç.” diyorsunuz, bu millete “Tekeden süt sağılmaz, Cumhurbaşkanı olmaz.” diyen siz değil miydiniz?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Tanal, vebalden bahsedersek yürüyecek takatin kalmaz senin, ben sana söyleyeyim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ne değişti o zaman? E, söyleyin işte. hani tekeden süt sağılmazdı, ondan Cumhurbaşkanı olmazdı; yaptınız.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teke biziz, teke biziz.
BAŞKAN – Sayın Tanal, hatip kürsüde.
MUHARREM VARLI (Adana) – Hanımefendi kürsüde bekliyor, yeter! Sayın Tanal, işine bak, yeter!
MAHMUT TANAL (İstanbul) – E, siz açtınız konuyu yani vebal bu.
BAŞKAN – Evet, Sayın Koncagül, buyurun siz.
AK PARTİ GRUBU ADINA ÇİĞDEM KONCAGÜL (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP Grubunun çocuk yoksulluğuyla mücadele Meclis araştırması komisyonunun kurulması teklifi üzerine AK PARTİ Grubum adına söz almış bulunuyorum.
Çocuklarımız geleceğimizin teminatı. Bir ülke için başarılı, adil ve müreffeh yarınları inşa etmenin yolu, nesli maddi ve manevi olarak doğru yetiştirmekten geçer. Tarih ve medeniyet yalnızca kitaplarda yazmaz, bir medeniyeti aile ayakta tutar; ailede yetişen çocuklar medeniyetin hafızasıdır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin önceliği nesli korumak ve en güzel şekilde yetiştirmek olmuştur. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız bünyesinde hizmet vermekte olan Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğümüz çocukları sosyal ve ekonomik hayatın içinde korumakta ve gerekli düzenlemeleri de yapmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi 2023 bütçe çalışmalarında aileye yapılan desteklerin rakamlarını burada gördük. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız bünyesinde Çocuk Destek Bileşeni destek programı başlatıldı. Bu programda sosyal yardımlardan faydalanan ailelerdeki çocuklar için her ay destek sağlanıyor. Türkiye Aile Destek Programı’yla büyüyen ve gelişen Türkiye’mizin refahını vatandaşlarımızla paylaşmaya devam ediyoruz. Programımızdan daha fazla vatandaşımızın istifade etmesi için mevcut bütçe olan 15 milyar TL’ye 25 milyar TL ilave edilerek programımız genişletilmiştir. Bu doğrultuda, 450 ile 600 TL arasında olan destek tutarı 850 ila 1.250 TL’ye yükseltilmiştir. Her ay ortalama 3.038 lira ödemeyle 2023 yılı Şubat ayı itibarıyla 162.469 çocuğumuza devlet, ailesinin yanında bakıyor. Sosyal ve ekonomik destek sağladığımız çocuk sayısı, deprem bölgesini de dâhil ettiğimizde, 174 bin civarına ulaştı. Çocuk Destek Bileşeni’yle de çocuklara özel yardımlar yapılıyor. Bu programdan faydalanan 5,6 milyon çocuğa yıl sonu itibarıyla 3,5 milyar TL destek verilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda çocuk haklarını Anayasa maddesi hâline getirdik. Hepimizin çocukları var, gençlerimiz var ama çocukların haklarına dair Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda bir düzenleme yoktu. Çocuk haklarını ilk defa Anayasa’ya koyan, çocuğun üstün yararı için devlete ve kamuoyuna görev yüklenen büyük bir reformu yine biz hayata geçirdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
ÇİĞDEM KONCAGÜL (Devamla) – 9-10 yaşlarındaki çocukları ailelerinden zorla kaçıran, çocukları eğitimsizliğe, yoksulluğa kurban etmek isteyen, PKK başta olmak üzere, terör örgütleriyle güçlü ve kararlı mücadelemiz devam ediyor. Biz, bu sıralarda ülkemizin çocuklarının geleceği için çalışıyoruz. Çocuklarımız için yaptığımız tüm sosyal çalışmaları, destekleri, onların gelişimi için uyguladığımız projeleri tarih unutmayacak. Tarih, eli kanlı terör örgütlerini, çocuk katillerini, çocukları zorla dağa kaçıran ve her türlü tacize zemin hazırlan terör örgütlerinin yaptıklarını da unutmayacak. Mücadelemiz evlatlarımız için. Türkiye'nin çocuklarının yolu, bahtı açık olsun.
Ülkemize, milletimize, İslam âlemine ve Tekirdağlı hemşehrilerime hayırlı ramazanlar diliyor, Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup…
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – İşlemi bitireyim, söz vereyim.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Buyurun Sayın Oluç.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Tekirdağ Milletvekili Çiğdem Koncagül’ün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sadece kayıtlara girmesi için söylüyorum, önergemiz üzerine Adalet ve Kalkınma Partisi konuşmacısının yaptığı konuşma bu önergenin içeriğiyle ilgili bir konuşma değildi maalesef. Çünkü TÜİK’in -yani TÜİK sizin iktidarınızın bir kurumu, üstelik de TÜİK bütün rakamları sizin istediğiniz gibi yayınlıyor- 22 Mart günü açıkladığı 2022 Türkiye Çocuk Araştırması’nın sonuçlarından hareket ederek bir araştırma önergesi verdik dolayısıyla sizin konuştuklarınızla bu meselenin hiçbir alakası yok. Tabii, kolayına kaçıyorsunuz çünkü ülkedeki yaşanan sorunları, sadece çocukların değil bütün toplumun yaşadığı sorunları konuşmaya başladığımızda siz hemen işin kolayına kaçıp onlara cevap veremediğiniz için “terörö, terörö, terörö” diye ötmeye başlıyorsunuz, mesele öyle değil aslında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Ne demek “ötmek” ya? Terbiyesiz! “Ötmek” ne demek?
ÇİĞDEM KONCAGÜL (Tekirdağ) – Daha nasıl verelim?
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Saygısız!
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Ne diyorsun sen ya, ne biçim konuşuyorsun? “Köpek” diyor oradan ya!
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – “Köpek” demedi, “ötmek” diyor. Sayın Vekil, onu düzeltin bence.
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Şimdi, dolayısıyla konu TÜİK'in verdiği raporda ortaya konmuş olan verilerin tartışılmasıyla ilgilidir. Bu verileri biz mi ortaya koymuşuz, çocukların yaşadıkları sorunları biz mi söylemişiz? TÜİK söylemiş, sizin iktidarınızın bir kurumu sonuç olarak.
O nedenle yani araştırma önergeleri üzerine konuşma yaparken gerçekten önerge üzerine konuşmanızı tavsiye ederim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Aslında bu, bütün Meclis görüşmeleri ve tekliflerin, kanunların yapılması süreçleri için de aynı şekilde geçerli Sayın Oluç.
IV.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü ve arkadaşları tarafından, son yıllarda yağışların azalmasının sebepleri ile yağış miktarının düşmesinin yarattığı sorunların araştırılması ve çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla 23/3/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Mart 2023 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağı ve oylarınıza sunacağım.
23/3/2023
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 23/3/2023 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin Özkoç
Sakarya
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü ve arkadaşları tarafından, son yıllarda yağışların azalmasının sebepleri ile yağış miktarının düşmesinin yarattığı sorunların araştırılması ve çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla 23/3/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan (3972 sıra no.lu) Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 23/3/2023 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Jale Nur Süllü.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1993 yılında, her geçen gün kaynakları yok olan suyun yaşamsal önemine dikkat çekmek üzere 22 Mart tarihi Dünya Su Günü olarak ilan edilmiştir ama ben bugün sizlere suyun yaşamsal önemini anlatacak değilim ancak yokluğuna yol açan nedenlerin ve alınması gereken önlemlerin tartışılması gerekiyor.
Aslında 2021 yılında kurulan, benim de üyesi olduğum, iklim krizi ve kuraklıkla ilgili araştırma komisyonunda dört ay boyunca çalıştık ve bir rapor hazırlandı, tam 841 sayfa bu rapor. Biz de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak yapılması gerekenleri, yapılmayanların yol açtığı sorunları ve çözüm önerilerimizi dile getirdiğimiz 106 sayfalık bir şerh yazdık ama aradan geçen bir buçuk yıl içinde bu önlemlerin hiçbiri dikkate alınmadı, hiçbir uygulama yapılmadı. Şu anda 2021 yılına göre kuraklık ve su kıtlığı konusunda çok daha tehlikeli boyutlara ulaşıldı.
Türkiye'de yağışlar her geçen yıl mevsim ortalamalarının altında gerçekleşirken bir önceki yılın aynı dönemine göre genelde ortalama yüzde 31 azalmıştır. Toprağın suya kavuşması da her geçen yıl daha da azalmaktadır. Ancak toprağın suya kavuşamamasının nedeni sadece azalan yağışlar ya da iklim krizi değil. Sadece 2021 yılında 82 milyon ton çimento üretilmiş, kişi başına 1 ton anlamına geliyor; 128 milyon metrekare inşaat bitmiş, 151 milyon metrekare inşaat izni verilmiş, 200 milyon metrekare alan asfaltla kaplanmış; dökülen bu asfaltlarla, betonlaşmayla toprak suya kavuşamaz hâle gelmiş. Betonlaşmayla hem iklim değişikliğini hızlandıran politikalara hız veriyorsunuz hem de kuraklığı arttırıyorsunuz. Sadece kuraklık etkilerini değil felaketleri de arttırıyoruz. 50’lerde Türkiye’de ortalama 100 meteorolojik olay yaşanırken 2021 yılında tam 1.024 aşırı iklim olayı yaşanmış. İklim krizinin etkisiyle artan aşırı iklim olayları da dökülen asfalt ve betonlarla doğal afet olmaktan çıkıyor ve felaketler yaşanıyor. Bakın, geçen hafta yaşanan sel felaketinde Bakan çıktı ne dedi? “Toprak suya kavuştu.” dedi. Ama tam tersi, bilim insanlarının uyarılarına karşın yanlış betonlaşma vatandaşlarımızın canına mal oldu; maddi hasar meydana geldi, toprağın verimli bölümü sel sularıyla sürüklendi, ekinler sular altında kaldı. Ülkemizin pek çok bölgesinde çiftçiler ise ellerini gökyüzüne açmış, ekinleri için yağışları bekliyor. Düşen yağış miktarıyla barajların doluluk oranları da düşüyor. Eskişehir’de 2013 yılında yüzde 90 doluluk oranına sahip Porsuk’un 2023 Mart ayında yüzde 39,3 doluluk oranı hem tarımsal sulama hem de kullanma suyu açısından çok büyük risk getiriyor.
Çiftçiler tarım yapmak için kuyulardan su çektiğinde hem yer altı su rezervlerini tüketiyor hem de yüksek elektrik faturalarıyla daha da yoksullaşıyor. Yenilenebilir enerji kaynağı olarak doğa tahribatı pahasına enerji üretiminde öncelenen HES’lere yirmi yılda 600 milyar lira; sadece 2021 yılında 60 milyar lira para harcanmış. Komisyonda sürekli sormuştuk “Kuraklıkta HES’leri nasıl çalıştırmayı düşünüyorsunuz?” diye, nitekim kuraklıkta HES'ler çalıştırılamayınca tekrar fosil yakıttan enerji üretimine yüklenildi. Oysa yüzde 2’si dönüştürülen kullanma suyunun yüzde 5’ini dönüştürmek için maliyet sadece 100 milyon lira, Komisyonda öğrendik. HES’lere o kadar para gömüleceğine suyumuzu geri dönüştürseydik kuraklıkla da bu kadar boğuşmayacaktık.
Kuraklıkla boğuşmamak için o kadar çok şey var ki yapılması gereken ama yapılmayan. Yer altı sularının doğadan malzeme çalan taş ocakları ve madenlerle zarar görmesi, kirlenmesi, yok olmasının önlenmesi gibi; su kaynaklarının yüzde 70’ini tüketen tarımsal planlamayla ürün deseninin değiştirilmesi ve kuru tarımın yaygınlaştırılması gibi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) – …su kaynaklarını yok edecek çılgın projeler yerine barajların tamamlanması, ömrünü doldurmuş açık su kanalları yerine kapalı kanal sistemi projelerinin hayata geçirilmesi ve sularımızın kirletilmesinin önüne geçilmesi gibi; çok başlı su yönetimine son verecek su yasasının ve iklim yasasının acilen çıkarılması gibi yapılması gereken öyle çok şey var ki.
Yaşanan felaketlere “İklim krizinin etkileri, kader.” diyemeyiz, esas kuraklık zihinlerde. Su kıtlığı da deprem de sel de tarımsal üretim de çiftçinin yoksullaşması da kısaca vatandaşın başına gelen tüm felaketler bilimden, akıldan, vicdandan uzak, rantı önceleyen kurak zihinlerin sonuçları. Vatandaşımız kurak zihinlerin yönetiminin son bulacağı, baharın bolluk, bereketine kavuşulacağı 15 Mayıs tarihini sabırsızlık ve umutla bekliyor.
Genel Kurulu saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.
BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Sayın Ayhan Altıntaş.
Sayın Altıntaş…
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP Grubunun vermiş olduğu su kıtlığı hakkındaki araştırma önergesi için söz almış bulunuyorum.
Hepimizin bildiği gibi, su, hayattır. Uzayda yaşam var mı diye merak edersek ilk bakacağımız, suyun var olup olmadığıdır. Tatlı suyun önemi sadece bugün yaşamımızı sürdürmemiz için gerekli olması değildir; suyu korumamız, doğru kullanmamız yarın çocuklarımız için de gereklidir. Su, gıda güvencesi için de gereklidir, sürdürülebilir kalkınma için de. Su sayesinde tarım yapıyoruz, su sayesinde enerji ihtiyacımızı karşılıyoruz. Su, geleceğimizin temel koşuludur. Dünya devam ettikçe, yaşam devam ettikçe suya ihtiyaç hep olacaktır.
Bakın, son yüzyıl içinde dünya nüfusunda 3 kat artış olmuşken tatlı su kaynaklarına olan talep ise 7 kat artmıştır. Değerli arkadaşlar, suya olan talepteki artış nüfus artışından çok daha hızlı seyretmekte, bu durumun altında yatan farklı etmenler vardır. Bunlardan biri, tatlı su kaynaklarının yaklaşık yüzde 70’inin tarımda kullanılması diyebiliriz. Artan nüfus, gelir ve tüketim düzeyinin yükselmesi ve gıda ürünlerine yönelik taleplerin artması su kaynaklarına önemli bir baskı yapmaktadır. Uğruna ağaçları kestiğimiz, yüzey suyunun doğal akışını bozduğumuz, nehir ve derelerin akış yollarını değiştirdiğimiz, dolaylı olarak yüzey sularının kurumasına sebep olduğumuz ve etrafındaki birçok canlının ölmesine, zarar görmesine ya da göç etmesine sebep olduğumuz HES’ler veya madencilik faaliyetleri de kuraklık konusunda dikkate alınması gereken önemli bir unsurdur. Nüfus artışı, şehirleşme, sanayileşme; bunlar da su kirliliğini artırmakta ve dolayısıyla temiz su kaynaklarını azaltmaktadır. Endüstriyel atıklar, evsel atıklar, tarımsal atıklar tatlı su kaynaklarını kirletiyor. Atık suları değerlendirecek ucuz yöntemler bulmak zorundayız.
Değerli arkadaşlar, ülkemizin susuzluk sorunuyla karşı karşıya kaldığı ortada. Yağış miktarında bu sonbaharda geçen sonbahara göre yüzde 31’lik bir azalma mevcut. Son altmış üç yılın en düşük yağışlı ikinci kış mevsimini bu sene kaydettik. İstanbul barajlarında doluluk oranları son on yılın en düşük miktarına gerilemiş durumda. Ankara barajlarında aktif kullanılabilir su yüzde 21 seviyesinde. Suyu tasarruflu kullanmak zorundayız. En önemli tasarruf aracımız olan su faturalarında kademeli tarife uygulanamadı, uygulansa da istenen başarıyı vermedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) – Başkanım…
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) – Örneğin, ASKİ’de basamak olarak 10 metreküp yerine 15 metreküp belirlendi. Bu konuda Büyükşehir Belediye Meclisi maalesef siyasi mülahazalarda hareket etti hâlbuki suyun tasarrufu konusunda siyasi tercihleri değil, bilimsel verileri ve gerçekleri dikkate almalıyız.
Bu nedenle, su kıtlığı ve kuraklık konusunda alınacak önlemlerin araştırılması önerisini desteklediğimizi belirtiyor, hayırlı ramazanlar diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Murat Çepni.
HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul ve değerli halkımız, son elli yılda 3 Van Gölü büyüklüğünde yani 1,3 milyon hektar sulak alan yok oldu. Türkiye’de, deprem sürecinde olduğu gibi, nasıl attığımız her adımı deprem gerçekliğine uygun olarak atmamız gerekiyorsa su varlıkları açısından da durum aynı biçimde. Yani su varlıkları hızla yok oluyor, Türkiye bir su yoksulu ülke durumuna gelmek üzere dolayısıyla bütün politikaların bu, su varlıklarının korunması üzerine inşa edilmesi gerekir.
Su varlıklarının yüzde 74’ü tarımda, 15’i evsel kullanımda, 11’i ise sanayide kullanılıyor fakat iktidarın su politikası yok. Su politikası dendiğinde iktidarın aklına gelen şey şudur: Bakanın ölümle sonuçlanan sel sonrasında “Toprak suya kavuştu.” politikası dışında bir politikası yok yani su politikası eşittir rant ve talan politikası.
Kuraklıkla karşı karşıya kaldığımız bir ülkede sulak alanlar hızla yok oluyor ve sulak alanlar inşaata açılıyor. Buralarda aynı zamanda doğru ürün tercihinin yapılmamasından kaynaklı da -iktidarın tarım politikalarından kaynaklı- sulu tarım yapılıyor yani suyun kullanılmaması gereken bölgelerde sulu tarım yapılıyor. Örneğin, 1 litrelik atık su, 8 litre suyu kirletiyor.
Yine, sanayide suyun geri dönüşümü gerçekleştirilmiyor ve bu kirli sular yine doğayı ve suları ayrıyeten tekrar tekrar zehirliyor. Tarımsal sulamanın yüzde 88’i hâlâ vahşi sulamayla gerçekleştiriliyor. Damla sulama yüzde 1, mikro sulama ise yüzde sıfıra yakın.
Türkiye’de barajların dolu olup olmaması meselesi en çok tartışılan mesele; oysa, bu, sadece bir sonuç çünkü bütün tartışmalar bunun üzerinden gerçekleştiriliyor. Su varlıklarının yok olması aynı zamanda ormanların yok olmasıyla doğru orantılı çünkü orman varlıklarının sermayeye peşkeş çekilmesi, sanayiye açılması, inşaata açılması sonucunda aynı zamanda su varlıkları da buna bağlı olarak ortadan kalkıyor.
Peki, ne yapmak lazım? Yapılması gerekenler çok açık: Bir kere, ormanlar, sular, su varlıkları bir meta olarak ele alınamaz; buralar bir ticaret malzemesi olarak değerlendirilemez. Ormansızlaştırma politikası aynı zamanda bir yok olma politikasıdır.
Türkiye’nin fosil yakıtlardan kurtarılması tartışmalarını çok fazlasıyla yaptık. Küresel iklim krizi kapıdaki en büyük tehlikelerden bir tanesi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
MURAT ÇEPNİ (Devamla) – Acilen, hızlıca yapılması gerekenler şunlardır: Halkın suya ücretsiz erişimi mutlaka sağlanmalıdır; su, alınıp satılabilen bir meta olmaktan çıkarılmalıdır; sanayide kullanılan su yüzde 100 geri dönüştürülmelidir; derin su deşarjı yasaklanmalıdır, bu konuda Marmara’da yaşanan müsilaj sorunu hatırlanmalıdır; biyolojik arıtma zorunlu hâle getirilmelidir; sulak alanlar imara açılmamalıdır, ormanlar talan edilmemelidir; bilim insanları, ekoloji örgütleri ve halka danışılmalıdır, sorulmalıdır; bilim insanlarına rağmen, bilime rağmen rant ve talan politikalarından vazgeçilmelidir. Suların korunması hayatidir, “Su hayattır.” dediğimizde bunu böyle anlamalıyız.
BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Ali Cumhur Taşkın.
Sayın Taşkın, buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP Grubunun vermiş olduğu Meclis araştırması önergesi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, gelişiyle huzur bulduğumuz on bir ayın sultanı ramazanışerifin aziz milletimiz ve tüm İslam âlemi için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hayat için vazgeçilmez doğal kaynak olan ve önemi artarak stratejik kaynak hâline gelen su olmadan canlıların hayatlarını devam ettirmeleri mümkün değildir. Yerkürenin dörtte 3’ü sularla kaplı olmasına rağmen kullanılabilir su miktarı yüzde 2,5; içilebilir su miktarı ise yüzde 1’den daha azdır. Her yıl 22 Mart, su kaynaklarının önemine dikkat çekmek amacıyla uluslararası Dünya Su Günü olarak kutlanmaktadır.
Yağışların, kaydedilen normal seviyelerinin önemli ölçüde altına düşmesi sonucu, arazi ve su kaynaklarının olumsuz etkilenmesine ve hidrolojik dengenin bozulmasına sebep olan doğal olay “kuraklık” olarak tanımlanmaktadır. Ülkemizde 1980 yılından bu yana en şiddetli meteorolojik kuraklık 2008 yılında gerçekleşmiştir, 2014 ve 2017 yıllarında ise orta ve şiddetli meteorolojik kuraklık gözlenmiştir. Son üç yıldır orta ve hafif şiddette meteorolojik kuraklık gerçekleşmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ olarak Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğinde, yirmi yıllık iktidarımızda su kaynaklarımızın sürdürülebilir yönetimi konusunda çok büyük yatırımlar yaptık. Tarım ve Orman Bakanlığımız 2007 yılından beri tarımda suyun etkin ve verimli kullanılması için tarla içi damla sulama sistemi kurulması başta olmak üzere 9 değişik projeye destek vermektedir. Suyun verimli kullanılması kapsamında sadece 2022 yılında 62 baraj, 19 gölet ve bent, 50 yer altı depolama tesisi, 72 sulama tesisi, 21 toplulaştırma projesi, 16 içme suyu ve atık su tesisi, 10 HES ve 146 taşkın koruma tesisi olmak üzere toplam 396 tesisi tamamladık. Son yirmi yılda ise suyun verimli kullanımı için yaklaşık 479 milyar liralık yatırım yaptık; 716 baraj, 481 gölet ve bent, 101 yer altı su tesisi, 1.633 sulama tesisi, 318 toplulaştırma projesi, 326 içme suyu ve atık su tesisi, 615 HES ve 5.395 taşkın koruma tesisi olmak üzere toplam 9.585 adet tesisi hizmete aldık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ olarak Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğinde, cumhuriyet tarihinde yapılanların 2 katından fazla barajı yirmi yılda inşa ettik. Ülkemizin bir damla suyunun boşa akıp gitmesine rıza göstermedik. Önümüzdeki yüzyılın en stratejik değeri olan su kaynaklarımızı korumak için sıkı bir şekilde çalışmaya devam edeceğiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
4.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak dağıtılan 435 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler” kısmının 5’inci sırasına alınmasına, yine bu kısımda bulunan 407 ve 434 sayılı Kanun Tekliflerinin ise yine bu kısmın 6’ncı ve 7’nci sırasına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun daha önce haftalık çalışma günlerinin dışında çalışılmasına karar verilen 24 Mart 2023 Cuma günü toplanmamasına, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerine ve 435 ve 434 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
23/3/2023
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 23/3/2023 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Muhammet Emin Akbaşoğlu
Çankırı
AK PARTİ Grubu
Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 435 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler” kısmının 5'inci sırasına alınması, yine bu kısımda bulunan 407 ve 434 sayılı Kanun Tekliflerinin ise yine bu kısmın 6'ncı ve 7'nci sırasına alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
23 Mart 2023 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde 435 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
27 Mart 2023 Pazartesi günkü birleşiminde 435 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamalarının tamamlanmasına kadar;
28 Mart 2023 Salı günkü birleşiminde 435 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
29 Mart 2023 Çarşamba günkü birleşiminde 407 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamalarının tamamlanmasına kadar;
30 Mart 2023 Perşembe günkü birleşiminde 407 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
Haftalık çalışma günlerinin dışında 31 Mart 2023 ile 1 ve 3 Nisan 2023 Cuma, Cumartesi ve Pazartesi günleri saat 14.00'te toplanması ve bu birleşimlerde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler" kısmında bulunan işlerin görüşülmesi;
31 Mart 2023 Cuma günkü birleşiminde 434 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamalarının tamamlanmasına kadar;
1 Nisan 2023 Cumartesi günkü birleşiminde 434 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
3 Nisan 2023 Pazartesi günkü birleşiminde 399 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmanın sürdürülmesi,
Daha önce haftalık çalışma günlerinin dışında çalışılmasına karar verilen 24 Mart 2023 Cuma günü toplanmaması,
435 ve 434 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin İç Tüzük'ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetvellerdeki şekliyle olması,
Önerilmiştir.
435 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4997) | ||
Bölümler | Bölüm Maddeleri | Bölümdeki Madde Sayısı |
1. Bölüm | 1 ila 25’inci Maddeler | 25 |
2. Bölüm | 26 ila 48’inci Maddeler (Geçici Madde1 Dâhil) | 24 |
Toplam Madde Sayısı | 49 |
434 sıra sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi( 2/4989) | ||
Bölümler | Bölüm Maddeleri | Bölümdeki Madde Sayısı |
1. Bölüm | 1 ila 12’nci Maddeler | 12 |
2. Bölüm | 13 ila 25’inci Maddeler | 13 |
Toplam Madde Sayısı | 25 |
BAŞKAN – Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.
V.- SEÇİMLER
1.- (10/462, 1737, 1908, 2372, 4832, 5448, 7097, 7098, 7099, 7100, 7101, 7102, 7103) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna Üye Seçimi
BAŞKAN – Balıkçılık ve Su Ürünleri Sektöründe Yaşanan Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi yapılacaktır.
Komisyon üyelikleri için siyasi parti gruplarınca gösterilen adayların listesini okutup oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
Balıkçılık ve Su Ürünleri Sektöründe Yaşanan Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
(10/462, 1737, 1908, 2372, 4832, 5448, 7097, 7098, 7099, 7100, 7101, 7102, 7103)
Adı Soyadı Seçim Çevresi
Adalet ve Kalkınma Partisi (11)
Tuba Vural Çokal Antalya
İsmail Ok Balıkesir
Jülide İskenderoğlu Çanakkale
Mahmut Atilla Kaya İzmir
İsmail Emrah Karayel Kayseri
Ali Cumhur Taşkın Mersin
Metin Gündoğdu Ordu
Fuat Köktaş Samsun
Nazım Maviş Sinop
Muhammet Balta Trabzon
Ahmet Çolakoğlu Zonguldak
Cumhuriyet Halk Partisi (5)
Ayhan Barut Adana
Ali Şeker İstanbul
Kamil Okyay Sındır İzmir
Barış Karadeniz Sinop
Ahmet Kaya Trabzon
Halkların Demokratik Partisi (2)
Serpil Kemalbay Pekgözegü İzmir
Rıdvan Turan Mersin
Milliyetçi Hareket Partisi (2)
Ümit Yılmaz Düzce
Hasan Kalyoncu İzmir
İYİ Parti (1)
Bedri Yaşar Samsun
BAŞKAN – Okunan listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Duyurular
1.- Başkanlıkça, Balıkçılık ve Su Ürünleri Sektöründe Yaşanan Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerini yapmak üzere toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuru
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin 28 Mart 2023 Salı günü saat 14.30’da Halkla İlişkiler Binası Komisyonlar Bloku Alt Zemin 1 Numaralı Toplantı Salonu’nda toplanarak başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi yapmalarını rica ediyorum. Komisyonun toplantı gün, saat ve yeri ayrıca elektronik ilan panosunda da ilan edilecektir.
Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz ile 203 Milletvekilinin Orman Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Çevre Komisyonu ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz ile 203 Milletvekilinin Orman Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4972) ile Çevre Komisyonu ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 422) [(*)]
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 422 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde yer alan 16’ncı maddesi kabul edilmişti.
17’nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/4972) esas numaralı Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesinin tekliften çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Ayhan Barut İlhami Özcan Aygun Ahmet Kaya
Adana Tekirdağ Trabzon
Fikret Şahin Cengiz Gökçel Okan Gaytancıoğlu
Balıkesir Mersin Edirne
Orhan Sarıbal Ömer Fethi Gürer
Bursa Niğde
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Okan Gaytancıoğlu’nun.
Sayın Gaytancıoğlu, buyurun.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün ramazanın 1’inci günü; tüm halkımızın ramazanını tebrik ediyorum.
Ancak buruk bir ramazan geçireceğimizi de biliyorum çünkü halkımız artan gıda fiyatları karşısında inim inim inliyor; yaptığı ramazan alışverişinde, eskinin fiyatları ile şimdiki fiyatlar arasında korkunç uçurum olduğunu görüyor. Ama işin tezat kısmı ne? Dünyada gıda fiyatları yüzde 20 azalırken Türkiye’de gıda fiyatları yüzde 120 artış gösteriyor. Niye? Çünkü bir türlü nitelikli, tutarlı, bilimsel temelli bir tarım politikası uygulamadınız. Şimdi alelacele bu yasayı getirdiniz, burada tartışıyoruz; o kadar tartışılması gereken, üzerinde uzlaşılması gereken maddeler var, çekilmesi gereken maddeler var, bu da onlardan bir tanesi ama siz nedense yangından mal kaçırırcasına hızlandırarak -seçimlere elli gün kalmış- bu yasayı görüşüyorsunuz, yasalaştırmaya çalışıyorsunuz.
En büyük paramız 200 lira. 200 lirayla 1 kilo kıyma alınamıyor. Yani vatandaş kasaba gittiğinde 200 liranın yanına bir de 100 lira koyuyor, 1 kilo kıyma alıyor; hâlbuki üç ay önce 1 kilo kıyma 130 liraydı. Nasıl oldu da fiyatlar bu kadar arttı? Çünkü -gerçekten söylüyorum- hayvan kalmadı, o kadar çok hayvan kesildi ki -büyükbaş hayvan, küçükbaş hayvan- bize kalmadı. Ama siz, besiciyi desteklemek yerine, süt hayvancılığını desteklemek yerine, çözümü ithalatta arıyorsunuz çünkü madalya peşindesiniz. Madalya neden?
Bakın, sizin dönemin Tarım Bakanlarından Mehdi Eker bir madalya aldı. Neden? Fransa tarımına yaptığı katkılardan dolayı. Şimdi de, 9 Mart günü yani bundan on iki-on üç gün önce de en büyük ithalatçı firmaya bir Brezilya madalyası verildi, Brezilya Üstün Hizmet Madalyası çünkü siz Brezilya çiftçilerine çalışıyorsunuz. Türk çiftçilerine çalışmış olsaydınız biz sizi alkışlardık.
Şimdi, 2009’da da buna benzer ama biraz daha düşük bir politika uygulamıştınız; 2009’da da süt fiyatlarını düzenleyememiştiniz, süt hayvanları eti için kesilmişti ve bunu bahane ederek 2010’da kırmızı et ithalatına, canlı hayvan ithalatına izin vermiştiniz.
Arkadaşlar, kırmızı ette yüzde 230 gümrük vergisi var, sıfır olarak uyguluyorsunuz, sıfır; gümrük vergisi sıfır. 2009’da 1 milyon süt ineği kesilmişti, şimdi 3 milyonun üzerinde süt ineği kesildi. Ne oldu biliyor musunuz? 2010’dan 2023’e kadar yapılan ithalatın bedeli toplam 9,5 milyar dolar. 9,5 milyar dolar vererek ne oldu? O zaman kıyma fiyatları 18 liraydı, şimdi 300 liraya çıktı yani ithalatın hiçbir faydası olmadığı görüldü çünkü yem fiyatları düşmüyor, yem ham maddelerinde dışa bağımlıyız.
Sizin uyguladığınız tarım politikaları çok niteliksiz. Siz, nerede bir mera görseniz oraya inşaat yapmaya çalışıyorsunuz, nerede bir zeytinlik görseniz orayı talan etmeye çalışıyorsunuz, nerede birinci sınıf arazi görseniz oraya inşaat yapmaya çalışıyorsunuz; depremde de bunların hepsi maalesef gitti. Yani şunu anlatmak istiyorum: “Et ve Süt Kurumu üzerinden politikalar geliştireceğiz.” dediniz, hiç yapamadınız. Şu anda, bir büyükbaş hayvan 200-210 liradan kesiliyor ama siz Brezilya'dan gemilere yüklediniz. Ne zaman? Çok uyanıksınız, on gün önce yüklediniz; bende videosu var, on gün önce yüklendi, gemiler yola çıktı, ithalat kararnamesi de dün imzalandı. Yani gemiler yola çıktığı zaman besilik büyükbaş hayvan ithalatı yasaktı, 100 bin baş hayvan geliyor şu anda, geminin ismini öğrenemedim ama Brezilya'dan çıktığını öğrendim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum.
Siz ithalata izin verdiniz, ne olacak biliyor musunuz? Ramazan ayı boyunca biz bu hayvanları keseceğiz; kasaplarda, Et ve Süt Kurumunun reyonlarında, Tarım Kredi Marketin reyonlarında bulunacak; belki fiyat artmayacak, seçime kadar idare etmeyi düşünüyorsunuz, günübirlik politikalarla ülkeyi yönetmeyi düşünüyorsunuz ama sonrası tufan. Neden? Aklınıza bir türlü yerli üretici gelmiyor. “Ya, bu süt hayvanlarını korumaya alalım, kestirmeyelim, sütte iyi bir destekleme teşvik primi verelim; besi hayvanlarını korumaya alalım, üreticiye destek verelim.” diye düşünmüyorsunuz, aklınız fikriniz günü kurtarmak. Süt inekleri kesildi. Ne için? Eti için. Et fiyatları kısa bir süre dengelendi ama bu sefer de kesecek hayvan kalmadı. Bir inek 15-20 bin liradan giderken şimdi 50-60 bin liraya gidiyor; yazıktır, günahtır. Bu maddeyi çekin.
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Karkas ithalatına izin verdiler, karkas ithalatına!
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 422 sıra sayılı Orman Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesinde yer alan “şekilde” kelimesinin “biçimde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Rıdvan Turan Mahmut Toğrul Dirayet Dilan Taşdemir
Mersin Gaziantep Ağrı
Kemal Peköz Ali Kenanoğlu Dilşat Canbaz Kaya
Adana İstanbul İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Dirayet Dilan Taşdemir’in.
Sayın Taşdemir, buyurun.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Teşekkür ederim Başkan.
Ben de bizi televizyonları başında izleyen halklarımızı saygıyla selamlıyorum ve ramazan ayının adalete, özgürlüğe, eşitliğe vesile olmasını diliyorum.
Evet, AKP eşitsiz, hukuksuz bir soygun düzeni yarattı; bu soygun düzenine, bu hukuksuzluğa, bu adaletsizliğe karşı çıkan, muhalefet eden herkesi düşmanlaştırdı; kimi kendisi için tehdit olarak gördüyse yalanla, manipülasyonla, kumpas davalarıyla, talimatlı yargının eliyle cezalandırdı. Şu an AKP’nin yarattığı bu düzene karşı muhalefet eden binlerce siyasetçi, kadın hakları mücadelesi veren yüzlerce kadın, gerçekleri ve sadece gerçekleri yazan onlarca gazeteci maalesef cezaevinde. Biz hiçbirisinin adil, eşit, tarafsız ve bağımsız yargı kararıyla cezaevinde olmadıklarını elbette biliyoruz. Bu hukuksuz yargılamalar, tutuklamalar yetmezmiş gibi, cezaevine attığı insanlara bu sefer de cezaevlerinde kötü muamele ve işkence yapılıyor. Bakın, cezaevlerindeki uygulamalar yasaya, hukuka, mevzuatlara uygun değil. Gerçekten, Türkiye’de cezaevleri özgün ve özerktir; hangisinin hangi mevzuata, hangi yasaya göre hareket ettiği belli değil. Cezaevi müdürlerinin inisiyatifi, infaz koruma memurlarının keyfiyeti cezaevlerinde bir yönetim biçimine dönüşmüş. Aslında bunun gücünü nereden alıyor? Elbette ki AKP’nin şu anda ülkemizdeki keyfî, düşmanlaştırıcı, ayrımcı siyasetinden kaynaklanıyor, gücünü buradan alıyor. AKP dışarıda neyi yapıyorsa içerideki memurlar da aynısını siyasetçilere, gazetecilere ve muhaliflere yapıyor. Bakın, her gün ailelerden, avukatlardan, mahpuslardan onlarca başvuru alıyoruz, yaşanan hak ihlallerini anlatan yüzlerce mektup alıyoruz.
Bakın, bu hak ihlallerinin yaşandığı cezaevlerinin başında da Patnos L Tipi Cezaevi geliyor. Gerçekten, oraya “cezaevi” demek ne kadar gerçekçi, onu bilmiyorum; neredeyse bir toplama kampı gibi, oradaki uygulamaların da toplama kamplarında olan uygulamalardan hiç farkı yok. Bakın, o cezaevi Ağrı’da açıldığında Ağrı’nın AKP’li milletvekili Ağrılılara mesaj atmıştı “Müjde, müjde; size bir tane cezaevi yapıyoruz.” diye. İşte, müjde olarak verdiği cezaevi şu an hak ihlalleriyle, işkencelerle gündeme geliyor. Biz cezaevi açıldığı günden bugüne Patnos Cezaevinde yaşanan hak ihlallerini defalarca bu kürsüde gündeme getirdik ama bir iyileşme söz konusu olmadı, bir adım atılmadı. Bakın, Patnos Cezaevi inşa edilmiş -hani müjde olarak verdiğiniz cezaevi inşa edildi- inşa edildiği günden beri su sorunu var yani cezaevi yapılmış, suyunun nasıl sağlanacağı düşünülmemiş. Yıllardır insanlar kuyu suyu içiyor ve bu kuyu suyu kirli, pis ve kokuyor. Onlarca mahpus bu sudan kaynaklı rahatsızlandı ve rahatsızlandığında da revire götürülmedi, hastaneye götürülmedi, insanlar bilinçli bir şekilde hastalıkla baş başa bırakıldı. Evet, “Temiz su kantinde satılıyor.” deniliyor, işte mahpuslara da “Gidin, kantinden temiz su alın.” deniliyor. Fahiş fiyata sular satılıyor, peki, bu sefer ne oluyor biliyor musunuz? Aileler ya da arkadaşları hani temel ihtiyaçlarını kantinde karşılasın diye mahpuslara para yatırdığında bu sefer de “Siz örgüte yardım, yataklık yapıyorsunuz.” diye para yatıran insanlara dava açılıyor. Şimdi, gerçekten, bunun neresi hukuki, neresi vicdani, hangisi insani? Yani burada bir izahatın yapılması gerekiyor. Hem siz temel ihtiyaç maddelerini kantinde parayla satacaksınız hem de aileler, arkadaşları mahpuslara para yatırdığında diyeceksiniz ki: “Siz örgüte yardım, yataklık ediyorsunuz.” Böyle bir şey mümkün olabilir mi? Bunun izahı gerçekten mümkün değil.
Yine cezaevlerinde hak ihlalleri olarak mahpusların bize mektuplarda en fazla ifade ettikleri kitap sayısı. Ya, bir cezaevinde okuyan, düşünen insanlardan neden korkuyorsunuz? Yani kitabı sınırlandırmak ne demek? Cezaevinde de olsa düşünen insanlardan bu kadar korkan bir AKP iktidarıyla biz karşı karşıyayız. Şimdi, bütün bu keyfiyetlere, işkencelere, zulümlere karşı insanlar itiraz ettiğinde de bu sefer disiplin cezaları devreye giriyor. AKP’nin yarattığı “cezaevi gözlem kurulu” denen bir ucube var. Keyfî, kendine göre, gerçekten rehinelik durumunu sürdürmek için kurulan bir gözlemevi söz konusu. İnsanların neden infazları yakılıyor biliyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) – Bakın, size sadece iki tane örnek vereceğim: Önceki dönem Ağrı Belediyesi Eş Başkanımız Mukaddes Kubilay’ın normalde 2022’nin Haziran ayında infazı bitti yani verilen cezayı yattı, bitti ama neredeyse bir yıldır tahliye edilemiyor. Gerekçe ne biliyor musunuz? Görüşmeye gelen diğer mahpusların ailelerine selam verdiği için Mukaddes Kubilay bir yıla yakındır rehin tutuluyor ve gözlemevi iyi hâl raporu vermediği için tahliye edilemiyor. Yine, Erdal Tuncel’in infazı tam 4 defadır erteleniyor. Erdal Tuncel’in infazının ertelenme gerekçesi: Fazla elektrik yaktığı ve fazla su kullandığı için infazı yakılıyor. Gerçekten, AKP bu coğrafyaya kötülük tohumları ekti; insanların aklına, vicdanına uymayan yöntemler geliştirdi, bu kötülüğü bir lanet olarak kendine miras olarak bıraktı ama bizler 14 Mayısta AKP’yi ve yarattığı bu kötülüğü bir kez daha, bu topraklardan geri gelmemek üzere defedeceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/4972) esas numaralı Orman Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesinin çerçeve hükmünde yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fahrettin Yokuş İbrahim Halil Oral Hasan Subaşı
Konya Ankara Antalya
Arslan Kabukcuoğlu Hüseyin Örs Ayhan Erel
Eskişehir Trabzon Aksaray
Abdul Ahat Andican
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Arslan Kabukcuoğlu’nun.
Sayın Kabukcuoğlu, buyurun.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 422 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesi üzerine İYİ Parti Grubum adına söz aldım.
Öncelikle Türk-İslam âleminin oruçlarını kutlar, hayırlara vesile olmasını dilerim.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
21 Mart günü tüm dünyada ve Türkiye'de ormanların önemine yönelik farkındalığı arttırmak amacıyla Dünya Ormancılık Günü olarak ilan edilmiştir. Her ülkede olduğu gibi ülkemizde de ormancılığın tanıtılması ile orman ve ağaç sevgisinin arttırılmasına katkıda bulunmak amacıyla çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir. Ormanlar dünyadaki karaların üçte 1’ini kaplarlar, biyolojik açıdan en zengin ekosistemdirler; karalarda yaşayan bitki, hayvan ve böceklerin yüzde 80 kadarı ormanlarda yaşamaktadır; biyoçeşitliliğin korunmasında, iklim değişikliğinin önlenmesinde ve temiz hava sağlanmasında ormanların büyük önemi vardır; insanlar için de yaşamsal önem taşırlar, dünyada yaklaşık 1,5 milyar kadar insan geçimini, barınmasını, yiyeceğini, yakıtını ormanlardan sağlıyor.
Ülkemizin yaklaşık 23,2 milyon hektarlık bölümünü kaplayan ormanlar eşsiz bir doğal güzellik ve zenginlik kaynağıdır.
Ormanların korunması ve ağaçlandırma işleri cumhuriyetin ilk yıllarından beri özenle üzerinde durulan bir konudur. Bizler de ormanlarımıza sahip çıkmalı, onları korumalı, önemini duyurmaya çalışmalı ve elimizden geldiğince ağaç dikmeliyiz.
İlk ormancılık etkinliği bundan iki bin dört yüz yıl önce Çin'de, iki bin yıl kadar önce Uzak Doğu'da iken Osmanlı İmparatorluğu zamanında ise 1870 yılında bir mevzuata sahip olmuştur.
Ülkemizde 2000 yılında orman köylülerinin nüfusu 7,6 milyon iken 2021 yılında 7,4 milyona düşmüştür. Bu dönem zarfında ülke nüfusu yüzde 1,2 artarken ormanlarda yaşayan köylü oranı yüzde 1 azalmıştır. Yirmi bir yıl süresince Hükûmet orman köylüsünü yerinde tutmayı başaramamıştır. Orman köylüleri, gelecekleri pahasına kendilerini ormanda tutmaya devam etmektedir. Onların topraklarına, köylerine bağlılığı şimdiye kadar AK PARTİ hükûmetlerince istismar edilmiştir. Şehirlerde artan nüfus, işsizlik, huzursuzluk, baş edilemeyen sorunlara yol açmaktadır. Birtakım palyatif tedbirlerle sorun çözülmeye uğraşılsa da sonuç alınamadığı ortadadır. Orman köylüsünün sorunlarına çözüm getirilmesi buralardaki sorunların, şehirlerdeki sorunların azalmasını, hafiflemesini sağlayacaktır. Orman köylüleri yüksek rakımlarda ve tarıma uygun olmayan arazilerde yaşarlar, hane başına ortalama büyüklük 25 dekar kadardır. Köylülerin yaşamları ormana bağlıdır, geçimlerini sağladıkları hayvan sayıları azdır, ulaşımları kötüdür, sağlık hizmetlerinden mahrumdurlar.
Tüm Türkiye'de uygulanan okulsuzlaştırma faaliyetleri orman köylülerinde de etkili olmuştur. 1976 yılına kadar her köye 1 öğretmen 1 okul düşünülürken günümüzde bu tamamen boşaltılmıştır. Köylerin yüzde 27’sinde sağlık personeli o vakitler vardı. Trabzon yöresinde yapılan bir araştırmada, odundan faydalanma ve bundan elde edilen emtianın satılması ile otlama gelirleri gibi birtakım orman kaynaklı gelirler köylülerin toplam gelirinin yüzde 8,8’ini oluşturuyor. Aynı bölgede 1997 yılında yapılan araştırmada ise bu oran yüzde 18’dir. Orman köylüleri pazardan uzaktır; özellikle içme, kullanma suyundan mahrumdurlar. Kanun teklifinde, orman köylüsünün sosyal güvencesinin olmaması en büyük sorun olarak gösterilmektedir. Otuz-kırk yıllık bir periyotta her şey orman köylüsünün aleyhine çalışmıştır. Orman köylülerinin yerlerinde kalması için bir neden kalmamıştır. Yapılacak işler bellidir: Köy yolları ulaşıma uygun hâle getirilmelidir; her köye 1 okul, 1 öğretmen prensibi yeniden hayata geçirilmelidir; köylülere damızlık hayvan, tohum, gübre desteği verilmelidir; sağlık hizmetleri vatandaşın ayağına götürülmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) – Ormanlarımızda yetiştirmeye müsait “tarımsal ormancılık” diyebileceğimiz, ticari değeri olan pek çok ürün vardır. Uygun alanlarda tıbbi ve aromatik bitkiler üretilmelidir. Devlet bunların teşvikçisi ve yol göstericisi olabilir. Orman alanında üretim ve üretici itibarlı hâle getirilmelidir. Orman köyleri istihdam merkezlerine dönüştürülebilir. Tarımsal ormancılık ve sosyal ormancılık desteklenmelidir. Dikili satışlarda yöre köylülerine öncelik tanınmalıdır. Müteahhitler iş gücünde öncelikle orman köylüsünden yararlanmalıdır. Orman köylüsünün köyünü terk etmesiyle oradaki şehir, oradaki bölge ekonomik olarak zayıflamakta, büyük şehirlere göç artmaktadır.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
18’inci madde üzerinde 2 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/4972) esas numaralı Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 18 – 6831 sayılı Kanunun 54 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Hususi ormanlarda yapılacak plan, kesilecek ağaçların belirlenerek damga veya işaretleme, istihsal ve murakabe işlerinde görev alan orman memurlarının kanuni harcırah ve masrafları hususi orman sahipleri tarafından ödenir.”
Ahmet Kaya Okan Gaytancıoğlu Ömer Fethi Gürer
Trabzon Edirne Niğde
Orhan Sarıbal Ayhan Barut İlhami Özcan Aygun
Bursa Adana Tekirdağ
Cengiz Gökçel
Mersin
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın İlhami Özcan Aygun'un.
Sayın Aygun, buyurun.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Orman Kanunu Teklifi’nin 18’inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi ve ekranları başında bizi izleyen tüm vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Bugün ramazanın ilk günü; tüm Müslümanların, tüm İslam âleminin mübarek ramazanını tebrik ediyorum.
Evet, ormanlık alanda kesilecek ağaçların damgalanmasına ilave olarak işaretlenmesinde -bu alanda- çalışanların ücretlerinin orman sahipleri tarafından ödenmesi konusunda, kanun teklifini destekliyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, ormanlık alanda madencilik faaliyetleri başta olmak üzere her türlü çalışmaya ve imar düzenlemesine kesinlikle karşıyız ve bunun imara açılan tarım arazilerindeki en son sonuçlarını işte geçtiğimiz günlerde deprem ve selle gördük, ne kadar haklı olduğumuz burada ortaya çıkıyor.
Uzun yıllar ecrimisil ödeyene zilyetlik hakkı verilmesi ihtimali, ormanlarımızı da risk altına almaktadır. Çünkü işgalcilere tanınan haklar, yapanın her zaman yanına kâr kalmıştır. Meralar, ormanlar, herkese aittir, özel şahıs ve kişilere devredilemez. Orman, içi boş ekolojik alanların talan edilmesine ise hiçbir şekilde izin verilmemelidir. Maalesef, orman içi ağaçsız alanlarda, son günlerde mantar ve tıbbi aromatik bitkilerle ilgili alanlar açılmaktadır, buna bir an evvel önlem alınmalı ve bu alanların tekrar ağaçlandırılması gerekmektedir.
Aynı zamanda -Komisyonda da ifade etmiştim- 28’inci maddede Kartepe'yle ilgili bir maddemiz var ama o bölgede Alikahya çiftliğinin bu kapsama alınmaması, burada birileri tarafından bana göre kayrıldığını ortaya çıkarıyor. Bir mağduriyeti giderirken başka mağduriyetlere sebep oluyoruz. Bunun için, orman vasfını yitirip yerleşime dönüşen yerlerimiz de var. Bunlar Karadeniz'de olsun, birçok bölgede vasıflarını yitirmiş ve bu bölgelerde tapu kadastrosu geçmiş, bunlara kadastrodan tapu verilmiş ama orman kadastrosu geldiği zaman da buralar orman gözüküyor. Bu sıkıntıyı bir an evvel çözmek gerekiyor. Bu bağlamda gelin, birlikte oturalım. Bu orman kadastrosu ve tapu kadastrosundaki çelişkiyi tekrar gözden geçirip bir kadastro gönderelim. O yerler eğer imarda ise ona çözüm bulalım, eğer ormansa da orman olarak kalması gerekiyor.
Değerli Başkan, sevgili vekiller; Gaziantep'in İslâhiye ilçesi Kırıkçalı Mahallesi’nde bin dönümlük araziyi -burada bağ var, fıstık var, zeytinlik var- gidiyorsunuz imara açıyorsunuz; buraya TOKİ konut yapıyor. Aynı şey, Maraş'a geliyoruz, ceviz gen bankasının olduğu yere gidip TOKİ inşaat yapıyor. Ya, siz akıllanmayacak mısınız? Buralardan elinizi bir an evvel çekin, meralardan elinizi çekin diyoruz.
Yine benim Tekirdağ… Dün de söylemiştim, Süleymanpaşa Karaevli Mahallesi’nde gidiyorsunuz meralık alanı tarımdan, mera alanından çıkartıp buraya sosyal konutlar yapmak istiyorsunuz. Ya, hadi, oradan gidin, artık meralardan, tarım arazilerinden ellerinizi çekin diyoruz.
Bakın, Maraş depremiyle birlikte paniğe kapılan Tekirdağ Valiliği, birden 5 okulumuzu boşalttı. Ya, pandemi dönemi geçti, koca pandemi döneminde hiçbir okula el atılmadı ama Maraş depremiyle beraber Çorlu’da 5 okulumuzu boşalttık. Bununla beraber 90 küsur okulumuz şu anda depremden dolayı sıkıntı yaşıyordu ama Millî Eğitim Bakanlığımız, Tekirdağ Millî Eğitim Müdürlüğü hiçbir depremsellik çalışması yapmadan bu yerler o şekilde kaldı. Şimdi, ben buradan soruyorum Tekirdağ Valiliğine: Kaç okulun Türkiye’de Bina Deprem Yönetmeliği ve Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği’ne uygun inşa edildiğini bana söyler misiniz? Depreme karşı beton dayanıklılığı kadar zemin etüdü önemlidir. Okulların fay zonlarına yönelik konumu araştırılmış mıdır? Fay zonları üzerinde ya da yakınlarında bulunan kaç tane okulumuz vardır? Buradan Tekirdağ Valiliğine soruyorum.
Yine, hastaneler… Dün, kalktılar dediler ki: “Hiçbir hastane zarar görmedi.” Hadi, oradan ya, nasıl görmedi? Bakın, Pazarcık, Defne depremlerinde Antakya Devlet Hastanesi ve İskenderun Devlet Hastanesinin zarar gördüğünü hepimiz biliyoruz yani güneş balçıkla sıvanmıyor değerli arkadaşlar. Buraya çıkıp zarar görmedi deyip ama asıl oraya gittiğiniz zaman bunu görüyorsunuz.
Yine, bakınız, Jeoloji Mühendisleri Odası, Türkiye diri fay haritasını çıkarmış ve bunu göndermiş, ülkemizde 2019 yılındaki bu haritaya göre 2.420 sağlık merkezinde sıkıntı var. Bu yerler Jeoloji Mühendisleri tarafından işaretlenmiş ama Sağlık Bakanlığı bana göre yine kafasını kuma gömmüş, hiçbir hastaneyle ilgili çalışma yapmamışlar.
Yine Jeoloji Mühendislerinin Tekirdağ’la ilgili raporuna baktığımız zaman 11 devlet hastanemizin ve sağlık ocağımızın şu anda depremsellikle ilgili sıkıntısı var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Yani Jeoloji Mühendisleri 0,5 g deprem yer ivmesiyle karşılaşma olasılığı bulunduğunu saptamıştır. Bu 11 devlet hastanemizin bir an evvel gözden geçirilmesi gerekiyor.
Yine kamu-özel tüm hastanelerin deprem dışında diğer doğal kaynaklı afetlere karşı performanslarına da bakmamız gerekiyor. En önemlisi bir de Tekirdağ ilimle ilgili, Marmara depremi olduğunda Tekirdağ’la bütün iletişim kesilecek. Burada ön plana çıkan ismini “Atatürk” olarak değiştirdiğiniz Çorlu Atatürk Havalimanı ön plana çıkacak ama Hatay’daki havalimanını gördük, onun için Çorlu Atatürk Havalimanı’nın da depremsellik açısından bir an evvel gözden geçirilmesi gerekiyor.
Bir de en önemlisi iletişimi yapamadık. Deprem bölgesine giden bir kardeşiniz olarak, ilk saatlerde giden bir kardeşiniz olarak iletişimi sağlayamadık. Karşıdan sesler geldi ama bizim sesimiz karşıya gitmedi ve bununla beraber oraya gidecek olan insanların kurtarma ekipleriyle iletişimi sağlanamadı. Bir an evvel depremsellik açısından iletişimin de göz önüne alınması gerekiyor.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 422 sıra sayılı Orman Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesinde yer alan “ilk ve” kelimesinin “ile” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Rıdvan Turan Mahmut Toğrul Sait Dede
Mersin Gaziantep Hakkâri
Kemal Peköz Ali Kenanoğlu Dilşat Canbaz Kaya
Adana İstanbul İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Sait Dede’nin.
SAİT DEDE (Hakkâri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 18’inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
27’nci Dönem boyunca AKP iktidarına sürekli “Hukuk kurallarına uyun.” dedik, “Anayasa’ya, kanunlara, evrensel kurallara uyun.” dedik, “Hukuku ayaklar altına almayın, mahkeme kararlarını tanıyın, hukuk bir gün herkese lazım olacak.” dedik. Halk sokaklarda, meydanlarda yapılan haksızlıkları, hukuksuzlukları tüm baskılara rağmen korkusuzca haykırdı, sağır sultan duydu, AKP iktidarı duymadı, duymazlıktan geldi. Şimdi, gelinen aşamada sarayda hazırlanan son kanun tekliflerini görüşüyoruz. Bizim size artık bu aşamada söyleyeceğimiz tek şey, Genel Kurulun çalışacağı bu son birkaç gün içinde yurttaşlarımızı, yaşadığımız toprakları daha fazla incitmeden bu saray kanunlarını geri çekmenizdir.
Sayın milletvekilleri, şehirlerde, köylerde, sokaklarda bir korku iklimi yaratılmak istendi. Devletin tüm zor ve baskı aygıtları, hukuk kuralları hiçe sayılarak yurttaşlara karşı kullanıldı ama gelinen aşamada bu çabaların ne kadar boş olduğu ortaya çıktı. Artık yurttaşlarımız insanca bir yaşam istiyorlar. Sadece, seçim bölgem olan Hakkâri’de son beş yılda zırhlı araç ve ateşli silahlarla 3’ü çocuk 18 sivil insan, güvenlik kuvvetleri tarafından açılan ateşle yaşamını yitirdi. “Havaya ateş açtık.” dediler, “Zırhlı aracın freni patladı.” dediler, “Silah mekanizmasında arıza vardı, kendiliğinden ateş açtı.” dediler. Ve yine, bakın, benim de aralarında bulunduğum bir basın açıklamasına bir saldırı yapıldı; yerlerde sürüklendik, darbedildik, işkence edildik ve bu saldırıda Iğdır Milletvekilimiz Habip Eksik’in ayağı tam üç yerden kırıldı. Ve burada, bu Meclis çatısı altında İçişleri Bakanı bizlere dönerek “Siz kırdınız." dedi. Bu iktidar döneminde yalan, en büyük erdem hâline geldi. İnsanlar kutuplaştırıldı. Kişi veya kişilere yönelik özel uygulamalar had safhaya çıktı. Kentler “bizden” ya da “bizden olmayanlar” diye ayrıldı. AKP'li olmak veya olmamak kamu hizmetinin bir ölçütü oldu. Kurumlar, ölüye eziyet edecek kadar insanlıktan uzaklaştı. Annelere-babalara çocuklarının cenazeleri kutulara konularak kargoyla gönderildi. Mezarlıklara saldırıldı, insanlara gömülme hakkı verilmedi. Kilyos’ta kaldırım altlarında cenazeler bulundu. Her gün yeni Antigone trajedileri insanlara yaşatıldı, Yunan mitolojileri bile silik kaldı bu vahşetler karşısında. Hasta tutsaklar cezaevlerinde ölüme terk edildi, cezaevleri ölüm evleri hâline döndü.
Sayın milletvekilleri, seçim bölgemde yurttaşlar siyasal tercihlerinden dolayı ekonomik olarak da cezalandırıldı. İki ülkeyle sınırı olmasına rağmen sınır ticareti engellendi. Derecik ilçemizde hayalî bir sınır kapısı aymazca bir şekilde sayısız defa açıldı. Tarım ve hayvancılık, ilan edilen yasak bölgeler sebebiyle bitme noktasına geldi. Köyler, meralar boşaltıldı, insanlar inşaatlarda çalışsın istendi. Seçme ve seçilme hakkı gasbedildi, halkın seçtikleri milletvekilimiz Leyla Güven, belediye eş başkanlarımız Nurullah Çiftçi, Dilek Hatipoğlu, Remziye Yaşar ve Cihan Karaman hâlen cezaevindeler. Hakkâri ve Yüksekova belediyelerine kayyum atandı, bir halkın geleceği çalındı. Şu an şehir şebekelerinde içme suyu olarak yurttaşlarımıza çamurlu su verilmektedir. Halkın iradesini gasbeden kayyumlar, belediyelerimizi altından kalkılmayacak bir borca soktular. Saymakla bitmeyecek kötülükler halka reva görüldü. “Hakkâri’de bir çoban öldürülmüş, kimin umurunda?” diye feryat eden babaya buradan sesleniyorum: Bizlerin umurunda, insanlığın umurunda.
Şimdi size birkaç dakika da güzel, huzurlu, barış içinde bir ülke tablosu çıkartacağım. Belki o zaman asında bunun bu kadar zor olmadığını görürsünüz. Mesela çocukların zırhlı araçlarla ezilmediği, çocuk istismarının asla hiçbir şekilde affedilmediği, çocukların çalışmak zorunda kalmadığı, enkaz altında kalma korkusunun yaşanmadığı bir ülke düşünelim. Sudan bahanelerle sınırlarda yurttaşların katledilmediği, yurttaşların sokakta, gözaltında, evinde işkenceye maruz kalmadığı bir ülke tahayyül edin. Cezaevlerindeki tutsakların adil yargılanacağına inandığı, insanlık dışı muameleye uğramadığı, en temel hakları için bile bedenini açlığa yatırmadığı bir ülke düşünün. Kadın cinayetlerinin konuşulmadığı, kadınların her alanda özgürce kendi kimliğiyle yaşam alanı bulduğu bir ülke hayal edin. Herkesin emeğinin hakkını aldığı, sosyal adaletin tesis edildiği, yurttaşa ucuz iş gücü muamelesinin yapılmadığı, gelir adaletinin sağlandığı bir yaşam şekli düşünün.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
SAİT DEDE (Devamla) – Tamamlıyorum.
İfade özgürlüğünün, gösteri ve protesto hakkının engellenmediği, özgür basının sürekli tehdit altında olmadığını hayal edin. Tarım alanlarının rant uğruna imara açılmadığı, aksine çiftçinin desteklendiği, emeğinin hiçleştirilmediği, ekolojik perspektifin hâkim olduğu, doğayı, yaşamı önceleyen bir ülke düşünün. Bilim ve teknolojinin ışığında öğretimin arttığı, din ve vicdan özgürlüğünün hiç kimsenin inisiyatifine ve ideolojisine endekslenmediği bir ülke düşünün. Dış politikada savaşı değil, barışı önceleyen, kişisel ve politik hırsların kurbanı edilmediği bir ülke düşünün. Kendi yurttaşını düşman olarak görmeyen, herkesin diline, kimliğine eşit mesafede duran, ırkçılığın ve nefret dilinin reddedildiği, eşitliğin, barışın, özgürlüğün hâkim kılındığı bir ülke düşünün. Çok zor değil, sadece iyi niyetle başlamak yeterlidir. Biz, HDP olarak, böyle bir ülke için yıllardır mücadele ediyoruz ve etmeye de devam edeceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
19’uncu madde üzerinde 1 adet önerge vardır, okutup işlem alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olan (2/4972) esas numaralı Orman Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapmasına Dair Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinin çerçeve hükmünde yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif edelim.
Fahrettin Yokuş İbrahim Halil Oral Ayhan Erel
Konya Ankara Aksaray
Behiç Çelik Hüseyin Örs Arslan Kabukcuoğlu
Mersin Trabzon Eskişehir
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz talebi Sayın Behiç Çelik’in.
Sayın Çelik, buyurun.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 19’uncu madde için verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde İYİ Parti Grubumuz adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
On bir ayın sultanı ramazanı her sene olduğu gibi bugün yine dualarla karşılıyoruz. Rabb'imden ülkemize ve milletimize sağlık ve huzur, sahur ve iftar sofralarımıza bolluk ve bereket niyaz ediyorum, Yüce Allah, ibadetlerimizi kabul buyursun diyorum.
Değerli milletvekilleri, gerekçeye baktığımızda üretimin ve kaynakların sürdürülebilirliğini sağlamak, üretimi ve üreticiyi desteklemek, atıl kalmış tarım arazilerinden faydalanmak, diğer taraftan ormanlarımızın kirletilmesi ve zarara uğratılmasını müeyyideler yoluyla caydırmak, ormanları etkili bir şekilde korumak gibi birtakım ifadelerin bulunduğunu görüyoruz. AKP’nin yirmi bir yıldır yönettiği ülkede tarım çökertilmiş; çiftçimiz açlığa, yoksulluğa terk edilmiş, ormanlarımız da göz göre göre ranta, talana, yağmaya, peşkeşe kurban edilmiştir. Şimdi seçime iki ay kala böyle bir teklifin getirilmesini samimi ve iyi niyetli görebilir miyiz? Yirmi bir senede adım adım, aşama aşama bu ülkenin topraklarına, ormanlarına kastedilirken bu konular, AKP'nin ilgi alanına hiç girmiş midir? Mesela, ciğerlerimizi yakanlardan hesap sorulabilmiş midir? Mesela, son yirmi yılda Orman Kanunu 34 kez değiştirilirken hangi çıkar gruplarının lehine icraatlar yapılmıştır? Her türlü usulsüzlüğe zemin hazırlayıp tüyü bitmemiş yetimin hakkını iç edenlerin aklına ormanlarımız şimdi mi gelmiştir?
Değerli arkadaşlar, ormanların korunması konusunda sorumluluk hissetmeyen, vicdanı körelmiş, aklını yitirmiş her şeye rant gözüyle bakan bir siyasi iktidar hangi derde çare olabilir ki?
2003-2019 arasında ormanlık sayılan 650 bin hektar alan, orman niteliğinden çıkarılmış, sadece 2021 yılında 178 bin hektar civarında bir alan yok olmuştur. Cumhurbaşkanı kararıyla acımasızca imara açılan alanların kayıtları ortadayken cennet vatanımızın dört bir köşesine kepçelerle, dozerlerle girilmesi, AKP açısından bir başarı olarak lanse edilmiştir. Ormanlar, yaylalar, askerî alanlar ve sit alanları özelleştirilen tesis alanları, betona boğulabilecek her karış toprak yağmalanırken hangi kamu yararı gözetildi, hangi stratejik planlama yapıldı sorularına bir cevap dahi alınamamıştır. Ayrıca, bu çatı altında bir usulsüzlük varsa araştıralım diye verdiğimiz önergeler de reddedilmiştir. Bizzat vermiş olduğum imar yolsuzluklarının önlenmesine yönelik kanun teklifi de hâlâ bekliyor. Ben burada soruyorum: Daha hangi musibetlerle karşılaşacağız da aklınız başınıza gelecek?
Değerli milletvekilleri, teklifin 19’uncu maddesi Orman Kanunu’nun 75’inci maddesinde bir değişiklik yapmaktadır. Bu düzenleme, sürekli olarak alet ve makineleri bulundurma şartını getirmektedir. Böylece, “yangın mevsimine münhasır” ibaresi kaldırılmış oluyor. Gönül isterdi ki rant odaklı politikalardan vazgeçseydiniz de bu kadar geç kalmış olmasaydınız diyorum.
Değerli arkadaşlarım, milletimiz bu iktidardan umudunu kesmiştir. Dolayısıyla, diğer alanlarda olduğu gibi bu konuda da yapılması gerekenleri ve çok daha fazlasını başarmak, inanıyorum ki bizlere nasip olacaktır.
Saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
20’nci madde üzerinde 2 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/4972) esas numaralı Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesinin tekliften çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Ayhan Barut İlhami Özcan Aygun Okan Gaytancıoğlu
Adana Tekirdağ Edirne
Cengiz Gökçel Ahmet Kaya Orhan Sarıbal
Mersin Trabzon Bursa
Ömer Fethi Gürer
Niğde
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH DOĞRU (Adana) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Ömer Fethi Gürer’in.
Sayın Gürer, buyurun.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle halkımızın mübarek ramazanını kutluyorum, hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Ülkemizde hayvancılıkta sorunlar artıyor, et krizi de kapıda ama genelde baktığınız zaman bu süreç bilerek yaratıldı çünkü et ve sütteki süreç, gebe ineklerin, süt ineklerinin ve düvelerin kesilmesiyle ortaya çıktı. Yalnız burada şüpheci bir durum şöyle var: Dünyada da hayvancılık, döneminin en sorunlu sürecine girdi. Burada yapay et olayının acaba bu süreçte etkisi nedir diye insan düşünmeden edemiyor çünkü 1970 yılında GDO’lu ürün piyasaya verileceği zaman ortalığa şöyle bir algı yerleştirildi: Kıtlık geliyor. Kıtlıkla, genetiği değiştirilmiş organizmaların tarımda yer alması sağlandı, ardından nişasta bazlı şurup ki insan sağlığına zararlı, ona yol açıldı, şimdi de yapay etin yolu açılıyor. Yapay etle ilgili Bakan Bey’e bir soru önergesi verdim, Bakan Bey verdiği yanıtta diyor ki: “Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü verileri hücresel kökenli et üretiminin 2030 yılında toplam et üretiminin yüzde 10’unu karşılayacağı tahmin ediliyor; ülkemizde de bu yönde çalışma yapılıyor.” Hani karbon salımıyla hayvancılığı azaltalım derken, meralar bir taraftan yok edilirken, yapay etin piyasasına da pazarına da yol mu açılıyor diye insan düşünmeden edemiyor. Öyle ya, hayvancılık mera alanlarımız 40 milyon hektardan 20 milyon hektara düşmüş, mera yerine suni yem yani fabrikada yapılan yemle hayvanlar beslenir olmuş. Bugün Türkiye 12,5 milyon ton GDO’lu yem ithal ederek hayvan beslenmesi yapıyor. Bu durumda “Yapay ete de bir kapı mı aralanıyor?” diye düşünmeden edilmiyor çünkü et fiyatlarının bu kadar artması, süt ve gebe ineklerin kesiminin seyredilmesiyle doğrudan ilişkili.
Yurt dışından da ülkemize karkas et, löp et getiriliyor, getirilen löp etlerin menşesi ve içeriği bakımında da tartışmalı olduğu kamuoyuna sıkça yansıyor. Farklı ülkelerin tüketmediği etler de ülkemize mi getiriliyor? Çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları döneminde hayvan yemi olarak sayılan 11 proteinli buğdayı ithal ettik, yurt dışında da başkasının tüketmediği eti “Et açığı var, uygun fiyatla verecek.” diye ülkemize getirilme durumunun olabileceğini değerlendirmek gerekiyor. Dünyada tarımı yönlendiren kartellerin, tekellerin daha az masrafla daha çok kazanma duygusu, bu anlamda bu tür yapılanmaları da açığa çıkarıyor. Yani yapay ete ihtiyaç duyulması ve bununla ilgili de üretimin yolunun açılması ve bunun da insan sağlığı üzerindeki etkilerinin olumsuz olması gerçek anlamda düşündürücü. Çünkü hayvanlardan alınan numunelerden elde edilen kök hücrelerin amino asit, glikoz, vitamin, minerallerden oluşan bir çözeltiyle karıştırılarak, meydana gelen bu karışımla laboratuvarda türetilen bir eti, insanların tüketimine yapay eti zorlamak anlayışı dünyada giderek yaygınlaştırılıyor.
Birleşmiş Milletlerin “2030 öngörüsü” dediğimiz, şurada, yedi yıl sonrasında yüzde 10 yapay etin tüketilmeye başlanacağı olasılığını değerlendiriyor. Gıdada sürekli olarak daha çok kazanmak isteyen, bu anlamda da dünyaya yön veren aile şirketleri -ki büyük holding bunlar yönetim anlayışında- bu tür dayatmaları topluma getiriyorlar.
Et artık fakir fukaranın, garip gurebanın, yoksulun, esnafın, emeklinin tüketeceği bir gıda ürünü olmaktan çıktı. Çocuklar, protein alma noktasında ete erişemedikleri için artık sağlıklı da beslenemiyorlar. Ramazan ayı da geldi, geçmişte sofralarda pastırma vazgeçilmezdi, onunla iftar açılırdı; bugün pastırmanın kilosu 700 lirayı bulmuş, yanına bile yaklaşılmıyor. Öyle olunca toplumun genelinin tükettiği gıda konusunda büyük oyunlar dönüyor, bu oyunların yansıması fiyatların da artışıyla birlikte büyük kazançlar getiriyor yani yapay olarak elde edilenden daha az fiyatla piyasaya vermiyor.
İşte, yem olayı… Bu yemlerin çoğu, fabrika yemlerinin çoğu her dönem zamlandığı için hayvancılık da riske giriyor. Bugün 50 kiloluk bir süt yeminin torbası 400 lirayı geçmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) – E, bunun yanında samanın bile kilosu 1,5 liradan 4 liraya, yoncanın kilosu 3 liradan 7 liraya gelmiş. Bu şartlarda hayvancılığın sürdürülebilirliği sorunlu hâle geldiği gibi, kırsalda boşalma da devam ediyor, çoğu köyde ahırlar artık boşaldı. E, peki, siyasi iktidar bu konuda yeterince önlem aldı mı? Almadı. O zaman, acaba, yine Türkiye’ye nişasta bazlı şurubun Adalet ve Kalkınma Partisi eliyle sokulduğu gibi, yapay etle ilgili çalışmaların da yolunun açılması için böyle krizlerin oluşması, sonra da insanlara masum masum “Sizi etsiz bırakmadık.” “Bakın, sizin işte, tatlandırıcıyla da olsa tatlıya ermenizi sağlıyoruz.” gibi yöntemler mi devreye alınacak diye kaygılanmadan edemiyoruz. Bu bağlamda, tarım sorunu da ormancılıkta yaşanan kriz de bu kanun maddeleriyle çözülecek gibi değil.
Sosyal güvenlik koruması olmayan tüm çiftçilere, kadınlara, gençlere biz bunu sağlayacağız diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/4972) esas numaralı Orman Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesinin çerçeve hükmünde yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fahrettin Yokuş İbrahim Halil Oral Ayhan Erel
Konya Ankara Aksaray
Hüseyin Örs Mehmet Metanet Çulhaoğlu Arslan Kabukcuoğlu
Trabzon Adana Eskişehir
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH DOĞRU (Adana) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nun.
Buyurun.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 422 sıra sayılı Orman Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesi üzerine İYİ Parti Grubumuzun vermiş olduğu değişiklik önergesi hakkında görüşlerimi arz etmek üzere huzurlarınızdayım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 20’nci maddeyle, 31 Ağustos 1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 89’uncu maddesinde yer alan “Orman Umum Müdürlüğü” ibaresi “Orman Genel Müdürlüğü” olarak, “nakliye tezkeresi” ibaresi “taşıma belgesi” olarak değiştirilerek teknik düzenlemeler yapılıyor.
Değerli arkadaşlar, biz muhalefet milletvekilleri olarak, kanun teklifleri getirilirken her defasında bir istekte bulunuyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilen tüm tekliflerin mutlaka sivil toplum kuruluşlarına ve meslek örgütlerine sorulmasını, istişare edilmesini ve komisyonlarda konunun uzmanlarının da bulunmasını ve görüş beyan etmesini istiyoruz ama AK PARTİ’nin bütün atama bakanları bundan imtina ediyor; birçok komisyon başkanı arkadaş da maalesef, bunu yapmıyor. Bunun nedeni gayet açık: Sivil toplum kuruluşlarının ve meslek örgütlerinin görüşlerinin alınmasının, istişare edilmesinin, ilgilileri tarafından değişiklikler istenmesinin saraydakiler tarafından asla kabul edilmeyecek olmasını artık sağır sultan bile biliyor. Tek adam rejimi, ülkemizin bütün dinamiklerini yok ettiği gibi, istişare kültürünü de ortadan kaldırmıştır; bu da hâliyle etkili ve verimli kanun yapma girişimlerinin önüne set çekmektedir.
Burada görüştüğümüz, aslında ülkemizin geleceğidir arkadaşlar. Ormanlarımızın çok önemli fonksiyonları var. Tüm dünya iklim sorununa çözüm üretmeye çalışırken iktidarın da orman alanlarının korunmasına gerekli hassasiyeti göstermesi gerekmez mi? Kanun teklifinde, madencilik faaliyetlerinin sona ermesiyle doğal yapısı bozulmuş orman alanlarının rehabilite edilerek yeniden ağaçlandırmaya hazır hâle getirilmesine belediyelerin yanı sıra özel sektör de dâhil ediliyor. Bunu büyükşehir belediyeleri, il ve ilçe belediyeleri yapıyorken yeni bir ortak daha getiriliyor ve bunlara gerçek ve özel kişiler ekleniyor. Buradan yine rantın paylaşımını, bu alanların birilerine peşkeş çekileceğini görmek için müneccim olmaya gerek yok arkadaşlar. Herkes uzun zamandır görmektedir ki orman alanlarına izin ve irtifak hakkı verilmesiyle ormanlık alanlarımız delik deşik edilmiştir. AK PARTİ iktidarı bu orman alanlarına hem çöp hem hafriyat hem demir hem de beton döküp “Sonra buraları da ormana dönüştüreceğiz.” diyor. Ormanlarımızın içine doldurulan malzemelerin zaten dönüşme özelliği yok. Görüntüde bunu gerçekleştireceğini söyleyen iktidar, bir taraftan da doğaya büyük bir zarar vererek toprağın altına dinamit koyuyor. Bu, milletimizin aklıyla dalga geçmek değil de nedir Allah aşkına?
Yine, bu teklifle, özel mülkiyete konu olan orman alanlarının yapılaşmaya açılabilmesi kolaylaştırılıyor. Özel mülkiyete konu 3 hektardan küçük sahaları parçalayarak ayrıştıracağınız 25 bin hektar araziden bahsediyorsunuz. Buralar orman alanı olmaktan çıkıyor, bunun sonu gelmez arkadaşlar. Bu, yeni işgalleri doğurur. Asıl amaç da burada hasıl oluyor; buralar istedikleri gibi yapılaşacak, rantın önü açılacak. Yine, oradaki insanların burayı istedikleri gibi kullanma hakkı ortaya çıkacak. Bu aziz millet, AK PARTİ iktidarını doyurmaktan kendi karnını doyurmaya fırsat bulamaz hâle gelmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmet “Enflasyon düşüyor.” diye propaganda yapmaya devam etse de aylık enflasyon artmaya devam ediyor; düşen sadece baz etkisiyle üzerinde oynanan rakamlardır, hayat pahalılığı artarak devam etmektedir. İcra iflas dairesinin iki gün önce açıkladığı rapora göre; bir önceki yıla göre icra iflas dosya sayısı oldukça kabarmış, 5 kat artmış, orta ve alt gelirli vatandaşlarımızın neredeyse tümü bir icra iflas olayıyla karşı karşıya.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
“Enflasyonun kolunu bacağını kıracağız.” diyen tek adam iktidarı vatandaşın belini kırmıştır maalesef, ülkemizi mutsuz etmiştir. Birleşmiş Milletlerin Dünya Mutluluk Raporu’nda, Türkiye, 150 ülke arasında 106’ncı sırada ancak yer bulabilmiştir; böyle bir yapı sürdürülemez.
O nedenle, biz tek adam sistemine son verecek, birlikte kazanacak, birlikte tarih yazacağız diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
21’inci madde üzerinde 1 adet önerge vardır, önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/4972) esas numaralı Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 21 – 6831 sayılı Kanunun 94 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Bu Kanunun 14 üncü maddesinin (F) bendinde belirtilen fiilleri işleyenler hakkında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanacaktır.”
Orhan Sarıbal Okan Gaytancıoğlu Ayhan Barut
Bursa Edirne Adana
Servet Ünsal Aydın Özer İbrahim Özden Kaboğlu
Ankara Antalya İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın İbrahim Özden Kaboğlu’nun.
Sayın Kaboğlu, buyurun.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; 422 sıra sayılı Yasa Önerisi’nin 21’inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
21’inci madde cezalar bakımından bir ekleme yapıyor: Nakil vasıtalarıyla ormanlara yıkıntı veya inşaat atığı atmak ya da hafriyat veya çöp dökmek fiili yasaklanmıştır. Bu konuda Türk Ceza Kanunu'na yollama yapıyor, ceza sayıyor. Oysa Türk Ceza Kanunu'nda “Çevreye Karşı Suçlar” bölümü ve “Çevrenin kasten kirletilmesi” ve “Çevrenin taksirle kirletilmesi” suçları yer almaktadır. Bu suçlar yer aldığı hâlde böyle bir yollama, aslında ceza hukuku tekniği açısından gereksiz karışıklıklara yol açacaktır. Ayrıca, yasal açıdan yasanın öngörülebilirliği bakımından da karışıklıklara yol açacaktır. Bu nedenle, eğer böyle bir düzenleme yapılacaksa öngörülebilir şekilde ayrı bir suç olarak düzenlenmesinde yarar vardır.
Ama benim esasen üzerinde duracağım husus 10’uncu madde, geçen gün yaptığım konuşmada yarım kalan 10’uncu madde. Çünkü 10’uncu madde bu yasa önerisinin bel kemiğinde yer almakta ve bu bakımdan, bir bakıma insan haklarının özüne dokunulamaz, insan haklarının sert çekirdeği ihlal edilemez biçimindeki Anayasa kuralının, bu ormanlar açısından çevre hakkının sert çekirdeğine dokunulması söz konusu 10’uncu maddeyle. Çünkü burada teker teker sayıyor, ne olduğu, ormanlık alanın, ekosistemin özünün ne olduğu sayılıyor teker teker fakat bunların, bu alanların yani endemik ve korunması gereken nadir ekosistemlerin bulunduğu alanlarda maden araması izni veriliyor. Bu, madde 169 açısından tamamen kabul edilemez bir durumdur, bunu özellikle bir kez daha belirtiyorum çünkü buralarda maden araması yapılamaz; orman ekosisteminin özüne dokunulmaktadır.
Rehabilitasyon, yine, orman hukukuna ve çevre hakkına yabancı bir kavramdır ancak eski hâle getirilmesi söz konusu olmalıdır. Burada, bu işlemlerin yapılması, rehabilitasyon işlemlerinin yapılması Bakanlıkça, neden belediyeler tekelinde değil de… Bu rehabilitasyon işleminin ayrıca gerçek ve tüzel kişilere verilebileceği konusu anlaşılabilir değildir çünkü herhangi bir gerekçe belirtilmemekte ve ölçüt de öngörülmemekte. Bu bakımdan, böyle bir düzenleme, belediyeleri dışlama, daha doğrusu muhalif belediyeleri cezalandırma anlamına gelmektedir ve bu da Anayasa’nın muhtelif maddelerine aykırıdır. Tabii ki bu, Anayasa Mahkemesi tarafından itaat edilecek olan, edilmesi gereken bir hüküm olmakla birlikte, Anayasa Mahkemesi kaç yıl sonra bu konuda karar verecek? Bu bakımdan, bu ve benzeri maddelerin düzenlenmesi, yasada öngörülmüş olması gerçekten orman ekosistemi açısından ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
Şimdi, bu bakımdan, aslında, bütün bu yasa bütününü ilgilendiren Anayasa madde 169’un ne kadar özel bir madde olduğunu ve bu şekilde bir maddenin hemen hemen çok az anayasada yer aldığını veya hiçbir anayasada yer almadığını belirtmek durumundayım. Çünkü burada ormanların korunması ve geliştirilmesi söz konusudur, yoksa ormanların geriye götürülmesine dair herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Bu bakımdan, gözetim, yasa ve yetiştirme bakımından devletin yükümlülükleri, mülkiyet, yönetim ve işletme bakımından devletin yükümlülükleri teker teker sayılmıştır; yalnızca bir kez istisna öngörülmüştür, kamu yararı varsa irtifak hakkı bunun ötesinde, yasakların kapsamı bakımından hemen hemen başka hiçbir yasal düzenlemede, Anayasa maddesinde öngörülmeyen yasaklar alanı söz konusu. Hiçbir faaliyet ve eylem biçiminde, siyasal propaganda yasağı şeklinde, af yasağı şeklinde ve aslında, bir anayasal suç madde 169 tarafından tanımlanmaktadır. Bu yasa bütününde yer alan hükümlerin çoğu Anayasa madde 169’a aykırıdır ve dolayısıyla anayasal suç işlenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 21’inci madde kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.57
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
422 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Birinci bölümün görüşmeleri tamamlanmıştı.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm geçici 1’inci madde dâhil 22 ila 41’inci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Muharrem Varlı’nın.
Sayın Varlı, buyurun.
MHP GRUBU ADINA MUHARREM VARLI (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, bütün Müslümanların kutsal saydığı ramazan ayının ilk günü. Bu münasebetle, bütün Müslümanların ramazan ayının mübarek olmasını ve birlik, beraberlik adına inşallah insanlığa fayda sağlamasını diliyorum.
Ormanla ilgili bir yasa görüşüyoruz. Öncelikle, bu yasanın olumlu olduğunu, olumlu bulduğumuzu belirtmek istiyorum çünkü hem orman köylülerini koruyan hem tarım arazilerinin ekilmesini sağlayan hem de üretimi teşvik edecek bir yasa. Burada, orman köylülerinin ormandan daha çok faydalanabilmesini sağlayan, afet anında orman sınırları içerisinde konut yapılmasına dahi müsaade edebilen bir yasayla alakalı konuşuyoruz. İnşallah hayırlı uğurlu olur; milletimize, çiftçimize, orman köylümüze faydalı bir yasa yapmış oluruz.
Yine, Kahramanmaraş depreminde Adana ilimiz de çok ciddi bir yara aldı. Adana ilinde aşağı yukarı 427 insanımızı kaybettik, birçok bina yıkıldı, birçok bina da ağır hasarlı ve orta hasarlı, oturulamayacak durumda. İnşallah Adana’da da depremle ilgili problemler bir an önce çözüme kavuşturulur ve insanlarımız rahat ve huzur içerisinde hayatlarına devam ederler çünkü insanların ister istemez psikolojilerinde bir bozulma oluyor. Eğer bu moral, motivasyon noktasında insanlarımızı yeniden evlerine girmeye ve orada yaşamaya ikna edersek başarılı olacağımız kanaatindeyim. Tabii, burada hayatını kaybeden insanlarımıza da Allah’tan rahmet diliyorum. İnşallah böyle büyük bir afeti Cenab-ı Allah bize bir daha yaşatmaz diyorum. Gerçekten “afet” demek lazım yani “deprem” demek biraz masum kalır; gittik, gördük, gezdik, hakikaten çok ciddi bir yıkım var, insanların hayatını kaybettiği, evlerini kaybettiği, hayat düzenlerini kaybettiği çok ciddi bir durum var ortada. Onun için de buradan, hayatını kaybeden bütün insanlarımıza Allah’tan rahmet ve onların yakınlarına da başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, burada, ekilebilir arazilerin birkaç yıl üst üste ekilememesi durumunda devletin el koyarak bir başkasına kiralamasıyla ilgili bir maddenin çok faydalı olacağı… Çünkü ekilemeyen bazı arazileri çiftçi kendisi ekmek istemiyor, dolayısıyla ekemediği ya da ekmek istemediği için de boş bırakıyor. Hâlbuki bizim boş bırakacak bir metrekare arazimizin bile olmaması lazım çünkü üretime ihtiyacımız var; ülkemizin buğdaydır, mısırdır, arpadır, ayçiçeğidir en çok ihtiyacı olan şeyler, bunları mutlaka üretmemiz lazım. Bu madde çok olumlu ve doğru bir madde.
Yine, burada, çiftçilerimizin üretimini teşvik edebilmek adına bölgesel, hatta il içerisinde dahi farklı bölgelerde farklı teşviklerin uygulanmasıyla alakalı bir madde var. Ben daha önceki konuşmalarımın birçoğunda da bunu gündeme getirmiştim, sürekli söylemiştim yani bölge bazlı, hatta iller içerisindeki ilçelere dahi ayrı prim desteğinin verilmesi gerekir diye. Çünkü kendi bölgemizden örnek verecek olursak, mesela, Adana ilinde Karaisalı, İmamoğlu bölgesinde ayçiçeği çok fazlaca yetiştiriliyor; efendim, Karataş, Yüreğir, Ceyhan Ovası'nda pamuk, mısır rahatlıkla yetiştirilebilir. Dolayısıyla bu ürün çeşitliliğini sağlayabilmek ve istediğimiz ürünleri yetiştirebilmek, ülkemize daha fazla katkı sağlayabilmek adına bu yasanın bu şekilde çıkarılması doğru olacaktır. İnşallah hayırlı bir işe yarar.
Yine, burada, ÇKS'nin uzatılması, istenildiği zaman ürününün değiştirilmesiyle alakalı bir zaman uzatması var. Bu da doğru bir şey olmuştur çünkü çiftçilerimiz yağışa, iklim şartlarına göre, bazen pamuk ekmek istiyor ekemiyor, mısır ekmek istiyor ekemiyor, dolayısıyla onu değiştirmek istediğinde de ÇKS'yle ilgili sıkıntı yaşıyordu. Bu da doğru bir şey olmuştur.
Burada birçok arkadaşımız et fiyatlarının yüksekliğinden bahsetti. Doğrudur, son zamanlarda et fiyatları yükseldi ama bunun gerekçesi olarak ithalat lobisine de fırsat vermememiz lazım. Eğer illa ithalat yapmamız gerekiyorsa da dişi hayvan üzerinden bir ithalat yapmamız gerekir. Dişi hayvan sayımızı ne kadar çoğaltırsak, bunun üzerinden alacağımız yavrularla da ileriye doğru et ihtiyacımızı karşılayabileceğimiz ve insanlarımıza daha ucuza, daha uygun et yedirebileceğimiz kanaatindeyim. Tarım Bakanlığı da bununla ilgili ciddi çalışmalar yapıyor, inşallah başarılı olacaktır.
Yine, geçmiş dönemlerde çıkardığımız yasalarda 2/B’yle alakalı bir orman yasası vardı. Bu yasa, işte, ormanla alakalı ama tarım arazilerini de kapsıyordu yani uzun yıllar ecrimisil ödemiş çiftçilerimizin 2/B’den faydalanarak tarlalarını satın almasıyla alakalı bir yasaydı. Olumlu ve doğru bir yasa fakat burada, şu anda özellikle toplulaştırmayla ilgili aksayan yönler var. Burada da Tarım Bakanlığının yetkililerini özellikle uyarıyorum: Bu toplulaştırmanın bir an önce bitirilip çiftçilerimizin lehine olması, bu 2/B arazilerinin de bir an önce çiftçilerimize satışa sunulması gerekir; doğru olan budur çünkü insanlarımız ektiği, diktiği toprağın kendisinin olmasını ve ileriye doğru da bu işte bir garantisinin olmasını bekliyorlar ve istiyorlar. Dolayısıyla bunların hepsi inşallah önümüzdeki zaman dilimi içerisinde gerçekleşecektir.
Ben sözlerimi daha fazla uzatmak istemiyorum. Bu yasa olumlu ve doğru bir yasadır; inşallah ülkemize, çiftçimize, orman köylülerimize hayırlı olur diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Evet, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Cengiz Gökçel.
Sayın Gökçel, buyurun.
CHP GRUBU ADINA CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle tüm İslam âleminin ramazan ayının hayırlı olmasını diliyorum.
11 ilimizi etkileyen deprem afeti yaşadık. Depremde resmî rakamlara göre 50 bin vatandaşımızı kaybettik. Arkasından gelen sel felaketinde de 20 vatandaşımız hayatını kaybetti. Depremde ve sel felaketinde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralı vatandaşlarımıza şifa diliyorum.
Selde tarım toprakları su altında kaldı, ekili araziler zarar gördü. Depremde çiftçilerimizin tarımsal aletleri, traktörleri, gübresi, yemi, hayvanları enkaz altında kaldı. Keşke, deprem bölgesindeki çiftçilerimizin üretimlerine devam etmeleri için gerekli bir kanun teklifini Meclis gündemine getirseydiniz.
Buna rağmen teklifi tamamen olumsuz nitelendirmiyoruz ancak çok fazla sakıncalı maddeleri olan bir teklif. Siz, gerekçenizde, sürdürülebilir tarım ve planlı üretim yapmak istediğinizi söylüyorsunuz ancak teklife bakınca, bundan ziyade, sizin sermayeye bir aktarım yapmak istediğiniz anlaşılıyor. Kanun teklifinin tarımla ilgili kısmı kota ve ceza maddeleri içeriyor yani çiftçileri cezalandırmayı hedefliyorsunuz. Oysa bunun yerine, ürün deseni belirlenen havza bazlı üretim modelini, hayvan varlığımızda yaşanan sorunları, depremlerde çiftçimizin uğradığı zararın giderilmesi için neler yapabiliriz onları bu kanunda görmek isterdik.
Değerli arkadaşlar, gıda ihtiyacımızın arttığı çok açık fakat getirdiğiniz kanun teklifi, gıda üretimine katkı yapmaktan çok uzak. Bu noktada yapmamız gerekenleri Komisyonda anlattık, burada da söylüyorum: Mutlaka üretimimizi artırmak zorundayız. Şunu yapmanızı beklerdik: Havzalarımızın belirlendiği, ürün deseninin ortaya konduğu, çevreyi ve ormanlarımızı da dikkate alarak üretimi teşvik edecek ve üretimi destekleyecek, insanlarımızın günlük gıda ihtiyacını karşılayacak stratejik ürünleri belirlemiş, bunların üretimini destekleyeceğiniz bir kanun teklifi getirmenizi beklerdik ancak siz bunu yapmadınız. Ne yaptınız? Emperyalist şirketlerin talimatlarını yerine getirecek bir kanun teklifi getirdiniz. Bu kanun teklifi gösteriyor ki AKP’de değişen hiçbir şey yok, AKP giderayak çiftçiyi bir kez daha bitirmek için elinden geleni yapıyor. Eğer sürdürülebilir bir tarım diyorsak öncelikle bizim tarım ürünü envanterimizin sağlıklı olması gerekir. Böyle bir envanter çalışmanız var mı? Bu olmadan siz ne derseniz deyin sürdürülebilir bir tarım politikası izleyemezsiniz.
Hayvan varlığımız belli değil, tarımsal varlığımız belli değil, üretimde cins, çeşit varlığımız belli değil; bu şekilde sürdürülebilir bir tarım yapılacağını iddia ediyorsunuz. Yirmi yılda ÇKS’yi düzenli bir hâle getirip çiftçilere destek olamadınız. Siz doğru düzgün destek vermediğiniz için süt inekleri kesime gitti, gebe düveler kesildi, insanlarımız ete, süte muhtaç oldu. 1 kilogram kıyma 250 lira, 1 litre süt 20 lira, hatta ramazan gelince bazı yerlerde marketlerde, raflarda kıyma fiyatları 300 liradan görünüyor. 1 kilo peynir 200 liranın üstüne çıktı; vatandaşımız tavuğa ulaşamaz oldu, tavuğa; siz de gelmiş, “Destekleri başka uygulamalarla vereceğiz.” diyorsunuz. “Başka uygulamalar” dediğiniz nedir arkadaşlar, burada hangi sistemi uygulayacaksınız? Getirdiğiniz kanun teklifinde bu yok. Bu, olacak iş değil. Bu bir kanun maddesi; açık hükümlü olması lazım, neyle destek vereceğinizin belli olması lazım. Türk tarımı ve üretimi hakkında en ufak bir bilgi sahibi olmadığınızı maalesef görüyoruz.
Başka önemli bir konu da ormanlarımızla ilgili. Orman envanterimiz sağlıklı değil; orman varlığımız ne kadar, belli değil. AKP’nin beceriksizliğinden orman yangınları artık ülkemizin en büyük sorunu. Tüm dünya “iklim krizi” “kuraklık” “afet” diye bağırırken siz ormanları ranta açacak kanun teklifi getiriyorsunuz. Orman alanlarımızı parçalayarak, orman alanlarımızı tahrip ederek, ormanlarımızı yakarak su kaynaklarımızı nasıl koruyacaksınız, aslında bunu da merak ediyorum. Bu teklif 25 bin hektar ormanımızı daha orman vasfı dışına çıkarıyor. Ormanlarımız yok edilirken aslında nasıl sağlıklı bir kentleşme, nasıl sağlıklı bir toplum hedefliyorsunuz, bu da belli değil.
Yoğun bir kuraklıkla karşı karşıyayız. İklim krizi her geçen gün ağırlaşıyor; su kaynaklarımız, sulama imkânlarımız her geçen gün azalıyor. Bakın, Mersin’de barajların doluluk oranları kritik seviyede, çiftçi sulama yapamıyor, böyle giderse vatandaş musluğunu açamayacak, musluğunu açsa da su akmayacak. Siz bunlarla ilgili hiçbir önlem almıyorsunuz.
Burada kenevir üretiminin teşvikini “sürdürülebilir tarım” diye bize sunuyorsunuz. Kenevir üretiminin arttırılması ve yaygınlaştırılması olumlu bir şey. Bu noktada toprağı yormayan, toprağı düzenlemeye yardımcı olan hem de hayvan yemi olarak kullanılan kenevir gibi ürünlerin ekiminin arttırılmasını olumlu buluyoruz. Hatta bununla birlikte başta buğday, arpa, mısır, soya, kanola ve yonca gibi ürünlerin üretiminin de artması gerekiyor. Daha önce 19 ilde kenevir üretilmesiyle ilgili bir karar almıştınız, ne oldu? Şu anda ancak 7 ilde üretim yapılıyor. Tarımsal üretimin arttırılması gerekirken siz en kritik dönemde limon ihracatını yasakladınız, limoncuyu mağdur ettiniz. Değerli arkadaşlar, seçim bölgem Mersin'de, Erdemli'de, Silifke'de, Mezitli'de limon üreticilerimiz kan ağlıyor. Narenciye ihracatına teşviki kestiniz. Üreticilerimiz şu anda 4,5 liraya mal olan limonu dalında 3 liraya satamıyor. Bu, hem yanlış tarım politikalarınızdan kaynaklandı hem de gelenekselleşmiş narenciye ürünlerine verilen ihracat primini sizin kesmenizle oldu arkadaşlar. Bunu narenciye üreticisine yapmayın. Siz aslında ihracatları yasaklayan bir iktidarsınız, domates ihracatını yasakladınız; patates, soğan ihracatını yasakladınız; patates, soğan üreticisinin depolarını bastınız. Çiftçiyi terörist olmakla suçladınız.
Değerli arkadaşlar, aslında, sizin bu işte, bu teklifte ne yapmak istediğinizi de görüyoruz. Emperyalist güçlerin size dayattığı ürünleri çiftçi sizin istediğiniz gibi ekmezse çiftçiye -cezalandıracağınız- bununla ilgili bir sopa gösteriyorsunuz bu kanun teklifiyle.
Bu teklifin 2’nci maddesinde çok yıllık bitkisel üretim yapan çiftçilere para cezası kesiyorsunuz. Değerli arkadaşlar, benim limon bahçem var. Aynı bölgede Bakanlık başka bir ürün üretilmesini isterse ben bahçedeki ağaçları mı keseceğim? “Çiftçi üretti.” diye çiftçiye ceza kesmeyi öngören bu teklifi kabul etmiyoruz. Bu üretim şekline “planlı üretim” denmez ancak dense dense “Çiftçiye AKP'nin zulmü.” denir. Planlı üretim teşvikle yapılır, cezayla değil. Sizin bu anlayışınız yüzünden yirmi yılda 575 binden fazla çiftçi üretimden koptu, artık üretmiyor. İthalat yapmadığınız tarım ürünü kalmadı. 140 milyar dolarlık, maalesef, ülke olarak ithalat yaptık. Sizin siciliniz bozuk, siciliniz bu anlamda çok kabarık. AKP “Sözleşmeli üretimle planlı üretim yapacağız.” diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Sözleşmeli tarım olması için güçlü çiftçi örgütleri gerekli. Türkiye'de örgütlü çiftçi var mı? Kaç çiftçi kooperatif üyesi? Kaç çiftçi birlik üyesi? Siz bu örgütleri güçlendirmiyorsunuz, çiftçiyi sözleşmeli üretime zorluyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, burada şunu da söylemek zorundayım: Aslında, çiftçinin bir örgütü var, ziraat odaları; ziraat odaları anayasal bir kuruluş ve çiftçinin kanunla kurulmuş tek örgütü. Ziraat odaları AKP’nin arka bahçesi olmadığı için, siz ziraat odalarını bu teklifle cezalandırmak istiyorsunuz. Bu anlamda, Tarım Bakanının aslında karnesi çok kötü çünkü Tarım Bakanı, milletvekili olduğu dönemde Tarım Komisyonu Başkanı olduğunda ziraat odalarını ekonomik olarak güçsüzleştirecek bir kararnamenin altına imza attı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gökçel.
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Ben o zaman oda başkanıydım. Değerli arkadaşlar, 2002 yılında çıkarılan bir belgeyle siz 2006 yılındaki desteğe müracaat edecek bir imkân yarattınız, bir durum ortaya koydunuz. Dolayısıyla, şimdi de aynısını yapıyorsunuz. Bakın, bir daha söylüyorum: Bu kanun teklifinde eğer siz ÇKS’yle ilgili belirlenecek bir belgeyle -çiftçinin sağlıklı belgelerini oluşturacak, kaydını tutacak- ziraat odaları üzerinden gelen çiftçi belgesiyle bu destekleri vermezseniz, ne bizim burada envanterimiz sağlıklı, ürün miktarımız belli olur ne de çiftçimiz hak ettiği desteği alabilir. Bu şekilde çiftçimiz hak ettiği desteği alamaz. Zaten çiftçinin 2006’da çıkan yasadan kaynaklanan 100 milyonlarca lira alacağını ödemediniz. Bu kanun teklifini biz -bir kısım maddelerde olumlu olsa da- genelde olumsuz buluyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Sayın Yasin Öztürk.
Buyurun.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Orman Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Anayasa’mızın 169’uncu maddesi ormanları koruma görevini devlete vermiştir. Çünkü ormanlar halkındır ve halkın genelini ilgilendiren ekolojik değer, hava, su ve oksijen kaynağıdır. O nedenle, yalnızca belirli kesimlerin kısa dönemli, ekonomik çıkarları doğrultusunda kullanılmasına Anayasa izin vermemiştir. Anayasa değiştirilebilir mi? Tabii, nitelikli sayısal çoğunluk gerektirdiği için kanun çıkarmaktan daha zor bir yoldur ama Anayasa’nın arkasından, yanından, yöresinden dolanarak kanun değiştirmek daha kolaydır ve siz hep bunu yaptınız ve yirmi yılı aşkın iktidarınızda bu yöntemle ormanları korumasız bıraktınız.
Orman Kanunu 1956 yılında yürürlüğe giren bir kanun. Sizin iktidara geldiğiniz 2002 yılına kadar kırk altı yıl boyunca kanunun bazı maddelerinde 14 defa değişiklik yapılmış. Sizin iktidarınız döneminde kanun ve kanun hükmünde kararnamelerle 32 defa değiştirilmiş ve değiştirilen, üzerinde oynanan madde sayısı ise 130’un üzerinde, çıkarılan yönetmelik sayısını söylemiyorum bile. Yapboz tahtası hâline getirdiğiniz bu kanun değişikliklerinin kısa özeti şu: Orman alanlarının ranta açılması. Siz, ormanları yaratacağınız rant alanlarının önünde engel gördünüz. Bu değişiklikleri yaparken hep aynı bahaneyi öne sürdünüz, kamu yararı. Kamu yararı bahane değil, hikâye ama rant şahane. Bunu siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz. Yol mu yapılacak, bırakın ormandan geçsin. Yandaşınıza maden sahası mı verilecek, ormanlık alan feda edilebilir. Altyapı ve katı atık bertaraf tesisleri mi yapılacak, ormanlar ne güne duruyor? Devlete ait sağlık, eğitim, spor tesisi mi yapılacak? Bunlarla ilgili her türlü yer ve binanın devlet ormanları üzerinde bulunmasında veya yapılmasında kamu yararı ve zaruret olması hâlinde gerçek ve tüzel kişilere bedeli mukabilinde verilebilir. Devlet, elindeki sosyal tesisleri elinden çıkarmıyor muydu? O zaman bu özel kişilere ormanlar verilirken hangi kamu yararı ve zaruret var? Dahası var. Orman alanlarında odun dışı ürünlerin mamul ve yarı mamul olarak işlenmesi amacıyla tesis kurulmasına izin verdiniz. Mesire yerlerinde lüks çadır, çadır ve karavan alanı yapılması amacıyla Orman Genel Müdürlüğü tarafından kiraya verilmesine izin verdiniz. Ormanlık alan olarak kabul edilen yerlerde turizm yatırımlarına izin verdiniz. Ormanlar ve kıyılarda imar planı olmasa bile günübirlik tesis yapılmasına olanak sağladınız. Yerleşim yeri olmaya uygun olan verimsiz, taşlık, kayalık orman alanlarını orman dışına çıkarıp yapılaşmaya açtınız. Orman niteliğini kaybettiği, daha doğrusu kaybettirildiği belirlenen yerleri hazine adına tescilleyerek “orman alanı” statüsünden çıkardınız ve bir yönetmelikle dediniz ki: “Sınırları Cumhurbaşkanınca belirlenen alanlar Orman Genel Müdürlüğünce orman sınırları dışına çıkarılarak tapuda hazine adına tescil edilir.” Tekrar ediyorum: “Sınırları Cumhurbaşkanınca belirlenen alanlar…” Yorum yok, buradaki kamu yararını ve zarureti siz anladınız. Son yıllarda giderek artan orman tahsislerine konu olan tesislerin tamamı orman dışına yapılabilir. Hatta, orman alanlarının dışına yapılmasında hiçbir sakınca olmayan bu tesislerin orman alanlarına yapılmasında ne toplumsal fayda ne de kamu yararı vardır. Bunların orman dışında yapılması daha büyük kamu yararı ve toplumsal fayda sağlayacaktır. Ormanlar için kamu yararı eşittir ekolojik faydadır. Bugün bu ülke her türlü felaketi yaşıyor; seli de yaşıyor, kuraklığı da yaşıyor, toprak kaymasını da yaşıyor, heyelanı da yaşıyor. Bu felaketler tarımsal üretimi de etkiliyor, hayvancılığı da etkiliyor ve kapımıza sorun olarak dayanıyor.
Değerli milletvekilleri, şimdi, görüştüğümüz kanun teklifinde bazı maddeler var, katılmamız mümkün değil ama yirmi bir yıldır, 32 defa Orman Kanunu’nu değiştiren, 130’dan fazla değişiklik yapan bu iktidarın serzenişte bulunmasına da anlam veremiyorum. Bakın, size doğrudan hiçbir eleştiri yapmadan kanun teklifinde yer alan madde gerekçelerinizden bir bölüm okumak istiyorum: “Madde 11- Ormanların kanun dışı müdahalelerden koruması için sınırları kesinleşmiş orman alanlarında devam eden her türlü bina ve tesis inşaatlarının suç tutanağı düzenlenmesi aşamasında durdurulamaması veya yıkılamaması sonucu inşaatlara devam edilmesi nedeniyle kovuşturma sonucunda verilecek kararların infazı güçleşmektedir. Açma -yerleşme ve işgal suçları 2008 yılında 4.578 adetten, 2018 yılında 6.686 adete, 2020 yılında 9.708 adete, 2021 yılında ise 12.030 adete yükselmiş olup her yıl artarak devam etmektedir. Anayasal güvence altında olan orman alanlarının işgali ile yapılan milyarlarca TL harcama nedeniyle ülke ekonomisinde kaynak israfı yaşanmaktadır.” Haklısınız, ormanlar talan edilmemeli, gecekondulaşmaya dönüşmemeli, ormanların içine havuzlu villalar yapılmamalı. Tamam da 2008 yılında yaklaşık 4.500 adet olan işgal suçu, 2021 yılında 12 bine yükselirken siz ne yaptınız? 2008 yılından 2021 yılına kadar hemen her kanun teklifine “bazı kanunlar” diyerek Orman Kanunu değişikliğini de iliştirdiniz. Şimdi, caydıracakmışsınız. Orman içine villaları geçtik, lüks siteler yapılırken seyrettiniz; bugün mü aklınıza geldi?
Bir hatırlatma da ben yapayım: 2021 yılında tutulan zabıt sayısı itibarıyla 18.071 orman suçu işlenmiş. Nedir bu orman suçunun mahiyeti? Kaçak kesim, kaçak nakil, alan açma, işgal, usulsüz sarf, izinsiz otlatma ve bulundurma. Bu suçlara ilişkin zabıt tutulma dışında ne yapılmış; dava mı açılmış, ceza mı verilmiş, bilinmez ama neredeyse bu suçların tamamının işlenmesinin azmettiricisi sizsiniz. Kırsal kesimi yoksul bıraktınız, geçim sıkıntısı yaşayan vatandaşı gelir elde etmek için orman kaynaklarına yönelttiniz ve işlenen suçlar cezasız kalınca neredeyse ormanların katledilmesine legal bir nitelik kazandırdınız; şimdi, “Tüh tüh! Vah vah!”
Kanun teklifinde, anladığıma göre, geç de olsa ülke gerçeklerini görmeye başlamışsınız. Sizin itiraf gibi gerekçenizi ekleme yapmadan okuyorum: “Köylerde yer sarsıntısı, yangın, heyelan, sel ve çığ yüzünden felakete uğrayanlara zati ihtiyaç alınabilmesi için muhtaçlık şartı aranmaktadır. Özellikle, köylerde evi yananlar tarafından yapılan müracaatlarda muhtaçlık şartı aranması, emekli maaşı alanların veya asgari ücretli olanların muhtaç sayılmaması bu kişilerin mağdur olmasına neden olmaktadır. Bu mağduriyetin giderilmesi için muhtaçlık şartının kaldırılması faydalı olacaktır.” Nihayet kabul buyurdunuz; şarta gerek yok, bu ülkede emekli maaşı alanlar da asgari ücretli olanlar da muhtaç, bunun için bir belgeye de ihtiyaç yok.
Değerli milletvekilleri, ormancılığımızın kurumsal sorunları var, organizasyon yapısı AK PARTİ’si döneminde bir türlü oturtulamadı. Her alanda olduğu gibi ormancılık konusunda da kurumsal istikrarsızlık hâkim. AK PARTİ’si iktidarı öncesi, 1991-2003 yılları arasında müstakil bir Orman Bakanlığı vardı, 2003 yılından itibaren Bakanlığın statüsüne bir türlü karar verilememiş, 2003-2011 yılları arası Bakanlık “Çevre ve Orman Bakanlığı”, 2011 yılında sadece yirmi altı gün “Çevre, Orman ve Şehircilik Bakanlığı”, 2011 ve 2018 yılları arasında “Orman ve Su İşleri Bakanlığı”, 2018 sonrası ise “Tarım ve Orman Bakanlığı” şeklinde yapılandırılmış. Bu arada 1963 yılından itibaren 2019 yılına kadar hazırlanan her kalkınma planında ormancılık bir sektör olarak kabul edilmiş ve ormancılık, ülke kalkınma planlarına özel ihtisas komisyonu marifetiyle katkı yapmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, devam edin.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – 2019 yılından sonra yapılanı söyleyelim. Ormancılık İhtisas Komisyonu yerini çalışma grubuna bırakmış. Yaşanan bu süreç bize şunu açıkça göstermiştir: Bu ülkede ormancılığa kurumsallaşma şansı verilmemiştir. Ormancılık ne yazık ki rastgele kararlarla kurumların açılıp kapatıldığı bir hâle getirilmiş ve aynı ormanlarımız gibi ormancılığa ilişkin kurumlarımız da birazcık büyüyünce budanmış, kesilip devrilmiştir. Yine, kurumsallaşmaya yönelik bir başka sorun yetki karmaşası. Orman Kanunu ve ormanlar; madencilik, turizm, imar, enerji gibi birçok nedenle kullanıma açılınca yetki ve sorumluluk karmaşası da birbirinin içine girmiş. Bir millî parkın planının hazırlamasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yetkisi ormancılardan fazla; maden ve enerji amaçlı ormanların kullanımındaki yetki Enerji Bakanlığında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Çok özür dilerim Başkanım, bitiyor -kısa- toparlayabilir miyim?
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Geçtiğimiz sene çıkan Turizm Kanunu’yla yetki Turizm Bakanlığında ama her ne şekilde kullanılırsa kullanılsın orman sahalarının sorumluluğu Tarım ve Orman Bakanlığında. Yetkisiz ama sorumlu Bakanlık. Bu yetki karmaşası ortada olduğu sürece ne orman kalır ne ormancılık. Yakında ormanlarımız da, ormancılarımız da sizden çok şükür kurtulacak; çok az kaldı.
Saygılar.
BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Rıdvan Turan.
Sayın Turan, şahsınız adına da söz talebiniz var, toplam on beş dakikadır süreniz.
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Genel kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu teklifin ilk bölümünde de ifade etmiştik yani hem tarım açısından hem ormancılık açısından son derece problemli maddeleri içerisinde taşıyan bir teklif bu. Özellikle “sözleşmeli tarım” diye tarif edilen, piyasada eşitsiz ilişkilerin tesisine sebep olacak olan ve üreticiyi büyük tekeller karşısında, “3 harfliler” karşısında, Migroslar, Carrefourlar karşısında iyiden iyiye yoksullaştıracak olan bir öneriydi. Biz HDP olarak başından itibaren yani yıllardan beri bu sözleşmeli tarımın doğru olmadığını anlatageliyoruz.
İkinci mesele, merkez tarafından kimin, neyi, nasıl ekeceğine karar verilmesi türünde yerellerin özgünlüğünü ve inisiyatifini esas almayan bir merkeziyetçilik dayatmasıydı, bunun da doğru olmadığını ifade etmiştik.
Şimdi, ikinci bölümde, yine bu tarımın sorunları, ilk bölümde nasıl çiftçilerin yanlış tercihlerine indirgenmişse ve esas olarak buradan ifade ediliyorsa burada da, ormana ilişkin alınan tedbirlerde de vatandaş üzerinde daha fazla cezai yaptırım uygulamak suretiyle birtakım tedbirler inşa edilmeye çalışılıyor.
Bu iktidarın, AKP'nin zaten şöyle bir özelliği var: Teflon tava gibi, maşallah, hiçbir şey yapışmıyor bunlara yani iyi olan her şeyin mimarı onlar ama kötü olan hiçbir şeyden sorumlu değiller. Şimdi de ormana ilişkin bir ton hüküm var burada ve bu hükümlerin hemen tümü aslına bakılırsa ceza, yaptırım vesaire biçimde yani devletin orman köylüsü üzerindeki hegemonyasını artırmak, daha fazla tesis etmek biçiminde izah edilmeye çalışılmış. İyi de mesela, yani burada iktidarın kendisinin sorgulaması gerekmez mi? Yani ormana ilişkin bu zamana kadar AKP iktidarının yaklaşımı neydi, bunlardan bahsedilmesi gerekmez mi? Yani yanlış seviyeden kesmeden, damgasız kesime, taşımaya, işte, orman emvalinin izinsiz kullanımına, sınır levhalarının değiştirilmesine kadar, bunların hepsinin cezaları artırılmış ya da cezalara bağlanmış hükümler ve bunların hepsi Orman Kanunu ve “Ormanlara Kanun Dışı Müdahaleler” başlığı altında değerlendirilmiş yani deniyor ki: “Ormanlara kanun dışı müdahaleler yapanı biz cezalandırırız.” İyi deniyor, peki, sizin yıllardan beri ormanlara yaptığınız kanun dışı, mesela Anayasa dışı müdahaleleri nereye koyacağız? Yani sürekli kendisini haklı gören ve kendisinin dışındaki herkese sorunları ihale eden bir tarım ve orman anlayışıyla bu meselelerin içerisinden çıkmak mümkün mü? Asla mümkün değil. Neler onlar? Yani çok şey sayılabilir ama en azından depremden bu zamana kadar ormanlara karşı taammüden ne türden suçlar işlendi, işleniyor bunlara bir bakalım: Mesela Orman Kanununun 17’nci Maddesinin Üçüncü Fıkrasının Uygulanması Hakkında Yönetmelik var, bu yönetmelikte değişiklik yapan bir yönetmelik çıkarıldı ve burada -eskiden yoktu- güneş enerjisine dayalı elektrik üretim tesislerinin artık ormanlarda kurulması mümkün hâle getirildi bu yönetmelikle. Şimdi, mesela bu, ormanlara ilişkin suç değil mi? Arkadaşlar, bir şey meşruiyetini illa yasalardan almak zorunda değil ya da şöyle ifade edeyim: Yasal olan her şey meşru olmak durumunda değil. Devletin acımasız yüzünü, baskıcı tarafını yasalara büründürdüğünüzde, ekolojiye karşı bütün yönelimleri yasalara büründürdüğünüzde buradan bir meşruiyet oluşturmuş olmazsınız; bu, tam tersine, halkın nezdinde, doğanın nezdinde, vatandaşın nezdinde gayrimeşru olmaya devam eder.
Bakın, devam ediyorum, bu yönetmelikte, yine, orman içerisinde havaalanları, pistler, taksi yolları, apron, otel, motel, lokanta, bunların eklentileri, müştemilatları, dinî tesis, terminal binası, alışveriş üniteleri gibi binaları yapmak mümkün hâle geldi; yönetmelikle oldu bu. Şimdi, ne olmuş oluyor? Bu, Anayasa’nın ormanların korunmasını temel alan o çok önemsediğimiz 169’uncu maddesinin ihlali anlamına gelmiyor mu? Geliyor vallahi. Yani ne yazık ki depremden sonra insanlar canının başının derdindeyken iktidar buradan yönetmelikle kendisine böyle bir şey çıkarttı. Şimdi, bu eklentilerin kurulmaya başladığı andan itibaren orman yapısının darmadağın olacağını herhâlde öngörmek için kâhin olmaya falan gerek yok.
Yine, bak, 24 Şubat 2003 tarihinde 126 numaralı Kanun Hükmünde Kararname yayınlandı ve bu 6831 sayılı Orman Kanunu, 4342 sayılı Mera Kanunu ve 3194 sayılı İmar Kanunu bu KHK’yle önemli ölçüde hasara uğratıldı, delindi, hükümleri ortadan kaldırıldı. Mesela Orman Kanunu’na göre Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı olan orman içi bazı alanlar -işte, parklar, mesire alanları- Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına bağlandı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ne yapacak, ağaç mı dikecek oraya? Elbette çevreye, şehirciliğe yani ranta ait şeyleri orada kurumsallaştıracak. Bu sebeple, bu teklifin bir defa ruhu sakat, teflon tava gibi olması sebebiyle sakat; kendisinde hiç kabahat görmeyen, ormana ilişkin bu kadar taammüden hareket varken kendisinin dışındakilere cezai yaptırım uygulamak suretiyle bu meseleleri çözeceğini varsayan bir yarım akıl var bu şeyin içerisinde.
Şimdi, yine, bu bölümde Nusratiye Mahallesi’yle ilgili bir şey var. Bakın, burası daha öncesinde bir orman alanıyken yanmış ve bu sebeple de 2/B uygulamasının dışında kalmış fakat Komisyon diyor ki, Komisyon toplantılarında da söylendi: “Ya, biz buraya gittik, baktık kardeşim; buranın yandığına ilişkin bir şey bulamadık. O sebeple biz burayı 2/B kapsamına alacağız yani buradaki kadastro çalışmasını yeniden yapacağız.” Yani önceki kadastro çalışmasını saymıyor. Şimdi, eğri oturup doğru konuşalım; değerli arkadaşlar, bunun geri planında olan şey şudur: Burada olağanüstü bir arazi rantı var ve bu arazi rantından faydalanmak için bu yapılıyor. Yerelde de konuştuğumuz bazı muhtarlar da dâhil olmak üzere onların ifadeleri bu yönde. Dolayısıyla, buradaki bu 2/B uygulamasına yönelik olarak kadastronun yenilenmesi öyle bir kapı aralıyor ki benim köyümde de böyle bir yer var kardeşim, yangın mangın da çıkmamış, hadi bir de onun için yapalım… Yani bu bir defa delindiğinde bunu bir yerde tutmak mümkün değil. Yapılmış kadastro caridir, o sebeple devam etmek gerekmektedir. Böyle yırtma yapıştırma yapar gibi kanunlarla bir köye, bir bölgeye ilişkin kanunlar çıkartmanın sonu yok çünkü bu olumsuz bir emsal teşkil edecektir.
Yine, burada önemli bir mesele, iki yıl ekilmeyen toprakların kiralanması. Ben sizin dayattığınız sözleşmeli tarıma karşıyım ya da sözünü ettiğiniz biçimde planlı tarıma karşıyım ve toprağımı ekmedim; hadi bunları bir kenara bırakalım da kâr edemiyorum, zarar ediyorum, o sebeple toprağımı ekmedim. Ne yapacaksınız? Benim toprağıma el koyacaksınız ve bunu kiralayacaksınız. Bir defa, devlet bunu yapacağına önce kendi elindeki, hazinenin elindeki toprağı topraksız köylülere bilabedel kullanım karşılığında vermelidir, onları topraklı hâle getirmelidir ve kendisine şu soruyu sormalıdır: Bir toprak niye iki sene ekilmez kardeşim? Niye ekilmez; insanlar kâr elde edemediği için ekilmez, yerinden yurdundan memnun olmadığı için ekilemez. İşte, bu soruyu kendine sormayan iktidar, böyle inzibati tedbirlerle güya gıda güvenliğini artıracakmış. Güvenlik demişler, onu da yanlış yazmışlar, gıda güvencesi denilecek orada. Gıda güvenliği başka bir şey, gıda güvencesi başka bir şey, onu da yanlış yazmışsınız yani. O sebeple yani burada 40 milyon dönüm Türkiye'de toprak haczedilmiş durumda. İktidarın uğraşması gereken şudur üretimi artırmak istiyorsa: Çiftçinin üretim araçları hiçbir kayduşartta haczedilemez, toprağına el koyamazsın, borcu olsa da koyamazsın, traktörüne el koyamazsın kardeşim; bunları söyleyebilmektir ama onlar bildikleri gibi yapıyorlar ve çiftçinin kâr edeceğini garantilemekten ziyade yaptıkları şey “İki sene ekmezsen kardeşim, gözünün yaşına bakmam, ben bunu başkasına kiralarım.” biçiminde oluyor; bu, vicdani değil.
Bir başka mesele: TKDK’de geçici olarak çalıştırılan kısmi zamanlı uzmanlar idari uzman statüsüne alınıyor. Alınıyor ama orada 254 kişilik destek personeli var ki bu arkadaşların KPSS sınavını başarıyla vermiş olmaları ve kurum sınavını da kazanmış olmaları sebebiyle bir üstünlükleri, bir artıları var. Bu insanların idari uzman olarak değerlendirilmesi gerekiyorken bunlara hiç kimse selam bile vermiyor. Dolayısıyla, burada, Anayasa’nın eşitlik ilkesine de ciddi bir aykırılık söz konusu. Vicdana, adalete de uymayan bir tarafı var bu işin, bunun kabul edilebilmesi mümkün değil değerli arkadaşlar.
Son olarak, iki önemli şey var. Bu bir torba kanun, ben de bu torbaya 2 tane önemli madde eklemek isterdim doğrusunu isterseniz. Kabul edilmeyeceğini bildiğimiz için buraya bu öneriyi yapmıyoruz. Bunlardan bir tanesi, EYT düzenlemesi. EYT bir biçimiyle geçti fakat EYT’nin geçmiş olduğu biçimi hâlâ toplumda ciddi bir eşitsizlik ve haksızlık üretmeye devam ediyor. Özellikle deprem mağdurları yani deprem sebebiyle, çalıştıkları hâlde sigorta girişleri yapılamayan 150 bin civarında insan var. Bu insanlar diyorlar ki: “Ya, deprem oldu, gördünüz memleketin hâlini. Bu koşullarda biz nasıl o zamanlar, 1999 depreminde sigorta işleriyle uğraşsaydık, sigortamızı yaptırsaydık?” O sebeple, 5510 sayılı Yasa’ya mutlaka bir ek yapılması gerekir ve 31/12/1999 tarihi ve öncesinde EYT düzenlemesinin içerisine bu adaletsizliği ve vicdansızlığı ortadan kaldırmak için mutlaka bir ek maddenin konulması gerekir.
Bir başka mesele, yine son derece önemli, 1416 sayılı Kanun çerçevesinde yurt dışına yüksek lisans ya da doktora amacıyla gönderilen kardeşlerimizin meselesi. Şimdi, bunlar yüksek lisanslarını -burs alıyorlar devletten- ve doktoralarını kendilerine ait olmayan, kabahati kendilerinde olmayan bazı sebeplerle -böyle sebepler var- çeşitli nedenlerle geç bitirmelerinden kaynaklı olağanüstü bir tazminatla karşı karşıyalar. Bursu almaya başladığında -örnek olsun diye söyleyelim- dolar 2 lirayken, euro 4 lirayken şu anda dolar 19 küsur lira, euro 21’e doğru gidiyor; bu koşullarda, bu kur farkı sebebiyle bu çocukların bu yükün altından kalkmaları mümkün değil. Bakın, 100 milyon dolarlık bir büyüklükten bahsediyoruz, 12 bin kişi bundan etkileniyor ve o kadar ciddi bir sıkıntı var ki bu alanda arkadaşlar, size de muhtemelen bu konuda sosyal medyadan, şuradan buradan pek çok bildirim geliyordur. Yani bu, 1.200 civarında tazminat dosyasına tekabül eden, dediğim gibi 100 milyon dolarlık bir şey. Bu kur durduğu yerde durmadı. O zaman alınmış olan burslar kur farkı sebebiyle şu anda ödenebilir değil ve şunun altını tekrar çizmek istiyorum: Bu gecikmenin bir kısmı bunların sorumluluğunda da değil; ha, olabilir de, olabilir de ayrı mesele ama zamanında bitirmemiş olmaktan kaynaklı bir biçimde yüksek lisans ve doktora eğitimi görmüş olan bu insanların bu tazminatı ödemeleri hukuki değil, vicdani değil, ahlaki değil; böyle bir şey olmaz. O sebeple bu konuda da mutlaka bir düzenlemenin yapılarak bu torba yasanın içerisine eklenmesi gerekir.
Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum: Tarıma bakış mutlaka kamusal bir perspektifle olmalı. Tarım, üzerinden devasa paraların kazanılacağı bir sektör olarak, tek başına böyle bir sektör olarak görülmeye başlandığı andan itibaren tarımı, yoksul çiftçiyi, köylüyü piyasanın olağan dalgalanmalarına, kapitalizmin kurallarına ve onun insafına terk etmiş olursunuz; yirmi bir yıldır bu memlekette yaşanan budur. Çiftçi yaşının şu anda 55’lere gelmiş olması, 26 milyon hektar tarım toprağının 23 milyon hektara düşmüş olması, kırsalın tasfiye olmaya başlaması, küçük ölçekli çiftçi hayata tutunamıyorken uluslararası…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
RIDVAN TURAN (Devamla) – …tarım tekellerinin bu memleketi soyup soğana çevirmesi artık, artık canını burnuna getirmiş durumda insanları yani çiftçi güven anketi ve memnuniyet anketlerine bakın, bu gidişattan memnun olan kimse yok. O sebeple kooperatiflere dayanan ve küçük ölçekli çiftçilerin desteklenmesine dayanan, onların, kooperatiflerde örgütlenmesini temel alan, kamucu, kendi ülkemizde kendimize yeteceğimiz planlamaları demokratik ve sosyal biçimde yapan bir yeni tarım aklına ihtiyaç var. Bu tarım aklı olmadığı koşullarda gıda güvencesinin -çok önemlidir- gıda güvenliğinin ve gıda egemenliğinin oluşturulabilmesi mümkün değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RIDVAN TURAN (Devamla) – Tarım denen şey eğer bu üç temel aygıtın, aparatın üzerine kurulu değilse yaptığımız şey tarım değil uluslararası sermayeyi desteklemektir.
BAŞKAN – İkinci bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru-cevap işlemi yok.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
22’nci madde üzerinde 2 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işlem alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/4972) esas numaralı Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“MADDE 22 – 6831 sayılı Kanunun 97 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 97 – Orman idaresi tarafından kesilecek ağaçların tespitinde kullanılan damga ya da damga yerine geçecek işaretleri, ağaçları keserken dip kütükte bırakmayanlarla damgalı ya da işaretli ağaçları tespit edilen hadde nazaran daha yüksekten kesenlere, kesilen her ağaç için bin Türk lirası idarî para cezası verilir.
Orman idaresinin kesilecek ağaçların tespitinde kullandığı damga ya da damga yerine geçecek işaretleri taklit edenler veya taklit fiiline iştirak etmeksizin kullananlar Türk Ceza Kanununun 202 nci maddesinin ikinci fıkrasına göre cezalandırılırlar.”
Ahmet Kaya Okan Gaytancıoğlu Ömer Fethi Gürer
Trabzon Edirne Niğde
Orhan Sarıbal Ayhan Barut İlhami Özcan Aygun
Bursa Adana Tekirdağ
Hüseyin Yıldız Cengiz Gökçel Müzeyyen Şevkin
Aydın Mersin Adana
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Müzeyyen Şevkin’in.
Sayın Şevkin, buyurun.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yoksulluğun yönetildiği değil, tamamen ortadan kaldırıldığı; eşit, adil, barışçıl bir iklimde olmak dileklerimle tüm ülkemize hayırlı ramazanlar diliyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün Dünya Su Günü’ydü. Bu kadar önemli ve hayati bir konunun tabii ki bir güne sığdırılması olası değil. Herkes biliyor ki Türkiye, sanıldığı gibi su zengini bir ülke değildir, aksine su fakiri olma yolunda gitmektedir. Bugün itibarıyla kişi başına düşen su miktarı yaklaşık 1.510 metreküptür. Bu miktarla, Türkiye, su kıtlığı çeken ülkeler kategorisindedir. Yapılan nüfus projeksiyonlarına göre 2030 yılında ülkemizin nüfusu 100 milyona ulaşacak ve kişi başına da 1.100 metreküp su düşecektir. Dolayısıyla, bu durumda, ülke su fakiri olma yolunda gitmektedir.
Tatlı su kaynaklarımızın yüzde 70’i tarımda, yüzde 10’u evsel kullanımda ve yüzde 20’si sanayide kullanılıyor yani su kıtlığı sadece yağışların az olmasına bağlı değil; iklim krizi, kuraklık ve hatalı su yönetimi politikaları yüzünden Türkiye'nin barajlarındaki doluluk oranı oldukça düştü ve ne yazık ki su kıtlığı, bu kriz giderek büyüyor ve dolayısıyla herkesin bu konuda harekete geçmesi lazım. Su yönetiminin önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Bir kere, bir su bakanlığı olması gerekiyor arkadaşlar bu ülkede. Yine, su, ticari bir meta olmaktan çıkarılmalı. Küresel iklim değişikliği göz önünde bulundurulduğunda, kuraklığa dair bir strateji izlenmeli; yer altı suları ile bütün akarsuların kirletici unsurları göz önüne alındığında, su havza koruma planları mutlaka hayata geçirilmeli; yine tatlı su kaynaklarında esas, kirletmemek olmalı ve sanayi ve evsel atık sularının arıtılması, sürdürülebilir su yönetimi açısından önem taşıması gerekmektedir. Vahşi sulama yapılan alanlardan derhâl vazgeçilmeli ve bu ürünlerin kurak yerlere, çok su isteyen ürünlerinse sulak yerlere ekilerek havza bazlı tarımsal planlama yapılması gerekmektedir. Sanayide atık sular yeniden değerlendirilerek tatlı su kullanımı azaltılmalı, suyun etkin ve tasarruflu kullanımı için ilköğretim öncesinden başlamak üzere etkin bir eğitim ve bilinç oluşturmaya doğru bir çalışma yapılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, bakınız, AKP iktidara geldiğinden bu yana çiftçi tam 100 kat borçlanmıştır ilk günlere oranla. 2 milyon 800 bin olan üretici sayısı 2 milyona düşmüştür, tarımdan ve topraktan çiftçi tamamen uzaklaşmıştır, on yedi yılda 23 milyon hektardan 19 milyon hektara düşmüştür. Dolayısıyla gerçekten çiftçi üretemez duruma gelmiştir.
Yine, tabii ki deprem nedeniyle traktörü, hayvanları, toprakları… Ve göç etmek durumunda kalan insanlar nedeniyle maalesef 11 ilimizde de tarımdan gittikçe uzaklaşılmıştır. Evet, göç eden, ahırı yıkılan, traktörü enkaz altında kalan çiftçileri göz ardı etmemek gerekiyor, çok önemli bir tarım alanı içindeki bu 11 ilin payı yüzde 17 ve tarımsal üretimdeki payıysa yüzde 15’tir, bu illerdeki tarım ihracatı Türkiye ekonomisinin yüzde 8,5’unu oluşturmaktadır. Dolayısıyla Antep fıstığından pamuğa, narenciyeden mısıra, zeytine, pek çok ürünün üretildiği bu bölgede mutlaka çiftçinin desteklenmesi gerekiyor arkadaşlar. Deprem bölgesini yeniden ayağa kaldırmak zorundayız ama biz burada neyle uğraşıyoruz? Maalesef torba yasadaki maddelerle uğraşıyoruz.
Yine maden arama, çıkarma işleminden sonra tahrip olan sahaların ağaçlandırılarak ormanı var edeceğini düşünmek -en basit tabiriyle- cehalettir arkadaşlar. Çünkü orman tek başına ağaçtan oluşmuyor, orman bir canlı organizmadır arkadaşlar, onu sadece ağaç dikerek yeniden canlandırmanız mümkün değildir. Bir kere, bunu özelleştirmeye yani orman alanını özel sektöre devretmek de sadece rant alanı yaratmaktır, yerel yönetimleri devre dışı bırakmaktır. Kesinlikle ve kesinlikle, bir yer orman vasfını yitirmişse -böyle bir şey, zaten böyle bir tabir kabul edilemez ama- kaybetmişse bunun kamu eliyle düzeltilmesi zorunlu hâle getirilmelidir.
Orman Genel Müdürlüğünün bütçesi artırılmalı, küstürülen orman köylüsü refaha kavuşturulmalı, ata yadigârımız Türk Hava Kurumu orman yangınlarına karşı mücadeleye aktif bir şekilde sokulmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) – Ülkemizin akciğeri ve geleceğimiz olan ormanlarımızı kurtarmak için önerilerimizi lütfen dikkate alın. Siz almıyorsanız biz zaten geliyoruz, yapacağız, hiç merak etmeyin.
Dünyanın en büyük şairi Nazım Hikmet’in şiirine atıfla, yeşile düşman, ağaca düşman, ormana düşman, insana düşman bu iktidar gidecek, bir bahar ayında, 15 Mayıs sabahında 13’üncü Cumhurbaşkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’yla pırıl pırıl bir güneş doğacak.
Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 422 sıra sayılı Orman Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesinde yer alan “ya da” kelimelerinin “veya” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Kenanoğlu Hüda Kaya Ayşe Sürücü
İstanbul İstanbul Şanlıurfa
Habip Eksik Fatma Kurtulan
Iğdır Mersin
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerine söz talebi Sayın Habip Eksik’in.
Buyurun.
HABİP EKSİK (Iğdır) – Genel Kurulu ve halklarımızı saygıyla selamlıyorum.
Ağaç kesimiyle ilgili bir cezai işlem konusunda maddede değişiklik yapılmış. Bu noktada olumlu aslında ama bu konuların cezayla giderilemeyeceğini defalarca biz söylüyoruz. Bir zihniyet devrimi lazım. İktidarın bu yönetim süreci içerisinde yüz binlerce hatta milyonlarca ağacı kestiğine, ormanları yok ettiğine, katlettiğine gözlerimizle şahit olduk. Cizre’de ormanları nasıl katlettiklerini gözlerimizle gördük, şahit olduk. Yine aynı şekilde güvenlik gerekçeleriyle Iğdır’ın Ağrı Dağı’nın eteğindeki Korhan Yaylası’nın hemen yanındaki ormanın İHA’ların, SİHA’ların görüş alanını engellediği gerekçesiyle ağaçların keyfî bir şekilde kesildiğini, katledildiğini gözlerimizle gördük. O açıdan cezai işlemlerle bu işi çözemeyeceğinizi bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Çünkü zihniyetle ilgili bir devrim yaşanması lazım, iktidarın bu konuda zihniyetini değiştirmesi gerektiği düşüncesindeyiz.
Şimdi, bu kanun değişiklikleri yapılıyor; doğru, bu noktada olumlu adımlar da atılıyor ama şöyle bir sorun var: Yani Türkiye’de yönetim, bazı noktalarda gerçekleri halktan saklıyor, gerçek dışı veriler paylaşıyor ve kanunların, yasaların gerçekten öngördüğü noktada değil de keyfî bir şekilde yönetimi devam ettiriyor.
Bakın, biz, bu kürsüde, defalarca, coronavirüs pandemisinde Covid-19 hastalığı nedeniyle yaşamını yitiren insanların sayılarının yanlış verildiğini, bundan dolayı da insanlarımızın rehavete kapıldığını ve bu noktada etkili önlemlerin alınmadığını, iktidarın sağlık politikasının çöktüğünü, neoliberal politikalara teslim olduğunu, sağlığı ticari bir meta olarak gördüğünü ve insanlarla doğru bir ilişki geliştirmediğini, bu noktada da, insanların sağlığını koruma noktasında çok ciddi anlamda eksiklik yaşandığını defalarca ifade ettik.
Ölümlerin sayılarının saklandığını, uyduruk rakamların paylaşıldığını söylediğimizde burada iktidar milletvekilleri tarafından sürekli itham edildik, hakaretlere uğradık, biri “Terörist.” dedi, öbürü -bilmem- “Siz vatan hainisiniz.” veya işte “Emperyalizme hizmet ediyorsunuz.” dedi ama oysaki bugün, bir kez daha ortaya çıktı ki bizler doğruları söyledik, gerçekleri söyledik ve bu iktidarın Bakanlığının doğru bir işlem yapması için bu kürsülerde konuşmalar yaptık.
TÜİK geçenlerde deprem felaketi yaşandığı sıralarda, 2020 ve 2021 Covid-19 nedenli ölümlerin sebebini açıkladı, daha doğrusu ölüm nedenlerini açıkladı. Bu açıklanan verilerde de bir kez daha gördük ki Covid-19 pandemisi sırasında Türkiye’de, 2020 ve 2021 yıllarında fazladan 217 bin kişi yaşamını yitirmiş ve Covid-19 pandemisi, daha doğrusu hastalığıyla ilgili yaşamını yitirenlerin çoğunun kalp hastalığı, septisemi ya da diyabet gibi hastalıklar olarak yazıldığı ve rakamların manipüle edildiği ortaya çıktı. Şimdi, düşünüyoruz yani normalde her sene haziran ayında açıklanan veriler bu sene âdeta deprem felaketi yaşandığı sırada katakulliye getirildi, karambole getirildi, orada açıklandı rakamlar tartışılmasın diye. Yine, aynı şekilde, bakıyoruz, bugün bu süreçle ilgili dile getirildiği zaman da iktidarın yetkilileri “Ya, başımızda bu kadar büyük bir felaket varken ölüm rakamlarına mı takılacağız.” diye iddialarda bulunuyorlar. Oysaki bilimin gerçeklikler üzerinde yürüdüğü ve gerçekliklerin kabul edilerek esas alındığında halkın daha çok bu noktada tavır sergilediği ortaya çıkıyor. Bugün Türkiye'de sağlık alanında AKP iktidarında tamamıyla bir sis bulutu söz konusu ve coronavirüs pandemisi döneminde yaşanan eksiklikler bugün deprem döneminde maalesef ama maalesef karambole getirilerek paylaşılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
HABİP EKSİK (Devamla) – Halkımıza bu kürsülerden bir kez daha seslenelim, bu noktayı bir kez daha vurgulayalım: Pandemi döneminde bu iktidar etkili önlemler almadı, verileri ters yüz etti, gerçekleri sizlerden sakladı. Bugün de maalesef yaşanan depremde, insanlarımızın canını yitirdiği depremde de rakamları ters yüz ediyor, gerçekleri paylaşmıyor ve kendince, kendine bir sis bulutu oluşturarak afaki bir zafer ya da afaki bir başarı elde etmiş gibi gösteriyor ama gerçekler ortadadır, gerçekler eninde sonunda -TÜİK’in yayınladığı gibi- ortaya çıkıyor; bu iktidar gerçekleri halktan saklayarak âdeta bize yalan bir görüntü, tablo sunuyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
23’üncü madde üzerinde 2 adet önerge vardır, aykırılık sırasına okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 422 sıra sayılı Orman Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesinde yer alan ilk “ve” kelimesinin “ile” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Kenanoğlu Fatma Kurtulan Hüda Kaya
İstanbul Mersin İstanbul
Ayşe Sürücü Habip Eksik Muazzez Orhan Işık
Şanlıurfa Iğdır Van
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Muazzez Orhan Işık’ın.
Buyurun Sayın Işık.
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Kırk altı gününü geride bıraktığımız depremde yaşamını yitiren tüm yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara ve engellilere şifa diliyorum. Onları afetten ve iktidarın yarattığı felaketten koruyamadığımız için özür diliyor, on binlerce yaşamın sorumlularından mutlaka hesap soracağımızın sözünü buradan veriyoruz.
2021 yılında burada açıklanıp sonra Meclisin raflarına kaldırılan deprem araştırma raporunun gerekleri yapılmış olsaydı on binlerce canımızı yitirmemiş, bu büyük acıyı yaşamamış olurduk. Milyonlarca yurttaşı maddi ve manevi ağır bir yükün altında yalnız bıraktınız. Yaşam koşulları kalmadığı için başka kentlere gitmek ve çok zor koşullarda başka yerlerde yaşamak zorunda bıraktınız. Binlerce insanımız hâlen kayıplarının akıbetini, sevdiklerinin ve yakınlarının mezar yerlerini bilmiyor; evlerinin, iş yerlerinin hasar tespiti bile hâlâ yapılabilmiş değil. Ne zaman bir afet olsa halklarımız büyük bir fedakârlıkla dayanışmasını göstermiş; neyi varsa paylaşmış, bu afetlere karşı önlem alınsın diye vergisini vermiştir ama siz tekçi, faşist anlayışınızla bu dayanışmayı ve yardımlaşmayı engellemekten başka bir şey yapmadınız. 100’üncü yılında yurttaşına bir çadır bile veremeyen devlet gerçeği bir kez daha açığa çıkmıştır. Ticari şirkete dönüştürdüğünüz Kızılayınız aracılığıyla kan sattınız, çadır sattınız halka. Arama kurtarmaya gelmeyen devlet, çadırlara elektrik saati takmaya geldi hızlıca. Depremde yaşanan bütün bu sorumsuzluklar ve ihmalkârlıklar iktidarınızın kabarık suç listesini bir kez daha açığa çıkarmıştır. Telaşa kapılan Antep vekilleriniz birbirini suçlayıp kirli işlerini ifşa etti sosyal medyada. Her şey ayan beyan ortadır. Bir ay boyunca Antep bölgesindeydim; köy köy, mahalle mahalle, sokak sokak yaşanan acılara tanık oldum. Yaptığınız usulsüzlüklerin ve yolsuzlukların nasıl bir yıkıma dönüştüğünü hepimiz gördük. En fazla 4 kat ruhsat izni olan İslâhiye ve Nurdağı’nda kat başı en az 25 bin TL’ye ilave kat satmışsınız ve o yapıların hepsi çöktü, on binlerce canımız o enkazların altında kaldı, yaşamlarını ve geleceklerini yitirdi. Enkaz altındaki insanları kurtarmak yerine depremde yıkılmayan Nurdağı Belediyesi binasını, yaptığınız yolsuzluklar ortaya çıkmasın diye depremin 2’nci gününde kepçelerle alelacele yıktınız. 11 ilde aynı yolsuzluk ve tedbirsizliklerin sonucu yaşanan büyük yıkımdan, 50 bini aşkın ölümden siz sorumlusunuz. Birkaç şantiye şefini ve müteahhitleri tutuklayarak bu suçlarınızı örtemeyeceksiniz. İhaleleri bu müteahhitlere veren aracılarınızdan, ihalecilerinizden hesap soracağız. İmar affını çıkaran, imar planlarını ihlal eden, yasa dışı yapıları parayla kaçak olmaktan çıkaran sizlerden, belediye başkanlarınızdan, meclis üyelerinizden hesap soracağız.
Değerli halkımız, yirmi yıldır iktidarın uyguladığı ekokırım politikalarının yol açtığı felaketlerin sonuçlarını ülkece yaşıyoruz. Tarım alanlarında yapılaşmaya, ormansızlaşmaya, HES’lere, maden ocaklarına yönelik rant odaklı politikaları halka ölüm getirmiştir. Adıyaman ve Urfa’da aşırı yağışlar nedeniyle yaşanan son sel vakaları bunu göstermiştir. İslâhiye’de Köklü ve İdilli köyleri arasında kurulan Akiş Telli Boksit Maden Ocağı’nın deprem nedeniyle çökmesi sonucu dere yatağı gölete dönüşmüş, yaşanan yoğun yağış ve biriken su nedeniyle sette yarıklar oluşmuş ve her an taşabilir. Göletin hemen aşağısındaki Değirmencik ve Kırıkçalı Mahalleleri ile İslâhiye merkezindeki çadır ve konteynerler sel felaketiyle karşı karşıyadır. Yeni bir facia yaşanmadan acilen tedbir alınmalıdır.
Maalesef yaşanan acılardan ve afetlerden ders alınmadığı gibi yeni rant girişimleriyle karşı karşıyayız. Bu yasa teklifinde belediyelere ait olan ormanlardaki maden alanlarını ağaçlandırma yetkisi özel sektöre devredilmek isteniyor yani kuzu, kurda teslim edilecek. Bir taraftan ormanlara hafriyat, inşaat atığı, yıkıntı ve çöp atanlara ilişkin cezai işlemlerin artırılması için düzenleme yapılıyor; öte taraftan, deprem sonrası oluşan hafriyat meralara, tarım arazilerine, göl ve ırmak kenarlarına, ağaç alanlarına atılıyor. Bu mudur sizin orman ve ağaç koruma yönteminiz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın lütfen sözlerinizi.
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Devamla) – Kalıcı ekokırıma yol açacak, su ve orman kaynaklarını kirletecek ve canlı yaşamını risk altına sokacak olan bu suça ortak olmayacağız. Topluma ve doğaya karşı işlenen bu suçların hesabını soracağız. Ülke tarihinde bu kadar büyük, ağır boyutlarda enkaz yaratan ilk iktidar AKP-MHP iktidarıdır ama az kaldı, bu enkaz ve felaket iktidarını halklarımızın iradesiyle layık olduğu yere göndereceğiz ve aydınlık yarınlarla buluşacağız.
Tüm halkımızı sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/4972) esas numaralı Orman Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesinin çerçeve hükmünde yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Feridun Bahşi Mehmet Metanet Çulhaoğlu Aylin Cesur
Antalya Adana Isparta
İsmail Koncuk Bedri Yaşar Muhammet Naci Cinisli
Adana Samsun Erzurum
İbrahim Halil Oral
Ankara
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Feridun Bahşi’nin.
Sayın Bahşi, buyurun.
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 422 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 23’üncü maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kuzey Yarım Küre’de ilkbaharın, Güney Yarım Küre’de ise sonbaharın başlangıcı olarak kabul edilen 21 Mart ve bugünü içine alan hafta, doğanın uyanışı olarak tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Dünya Orman Haftası olarak kutlanmaktadır; kutlu olsun. Antalya’nın bir orman köyünde binlerce fidanı toprakla buluşturmuş, bir fidan dikim memuru ormancının oğlu olarak ülkemde ormanlarını seven herkesin ve fedakâr ormancıların Dünya Orman Haftası’nı kutlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, ormancılıkla ilgili olarak üzerinde düşünülmesi ve çalışılması gereken bazı hususlar vardır, ormancılarımızın çözüm bekleyen sorunları vardır. Müstakil bir bakanlığının olmayışı, orman teşkilatlarının bağlı olduğu bakanlıkların sürekli değiştirilmesi ve buna bağlı olarak teşkilat yapısı üzerinde sıklıkla yapılan değişiklikler ormancılık faaliyetlerini olumsuz yönde etkilediği gibi israfa da neden olmaktadır. Teşkilat yapısındaki bozulmaların yanında, personel bakımından da çok ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Son yıllarda orman mühendisliği kadrolarına yapılan alımlar ve atamalar sevindiricidir ama yetersiz kalmaktadır; orman endüstri mühendisliği alımları ise yok denecek kadar azdır. Atanamayan orman mühendisi ve orman endüstri mühendislerinin bir kısmı danışman mühendis olarak görevlendirilmektedir. Danışman alımlarında bile mülakat garabetiyle karşılaşan orman mühendisleri kimsesi yoksa danışmanlık görevine bile gelememektedir. Bu haksızlıklara bir an önce son verilmelidir. Ormancılık mesleği bu tür yanlış yaklaşımların yakıştırılamayacağı, adalet ve liyakatin hâkim olması gerektiği bilinen yüce bir meslektir.
Madencilik, turizm, enerji, ulaştırma, altyapı gibi faaliyetlerin gelişigüzel, plansız tahsisi de orman tahribine neden olmaktadır. Ülkemizde bu tahsislerin toplamı yaklaşık 10 milyon hektar civarındadır. Örneğin, maden ruhsatlandırma alanlarının belirlenmesinde neredeyse sınır tanımayan, ormancılık ve ormancılıkla ilgili kuralları, yasaları hiç dikkate almayan mevcut Maden Kanunu nedeniyle çok nadide ve ülkemiz açısından önemli olan orman alanlarımız talan edilmektedir. Bu durum, sadece ormancılık açısından değil; tarım, hayvancılık, turizm gibi diğer bazı sektörler açısından da olumsuzdur.
Bizzat şahit olduğum son büyük orman yangınlarında vali, kaymakam, milletvekili, bakan ve hatta siyasi parti temsilcilerinin sürece müdahale etmelerinin bir organizasyon bozukluğuna sebep olduğu, bu nedenle yangın amirlerinin görevlerini hakkıyla yapamadığı görülmüştür. Koordinasyonlu çalışmak ve destek olmak ile işin mutfağında yer almak birbirine karıştırılmamalıdır. Bu durum, yangının kontrol altına alınma sürecini ve yangın bittikten sonra da ağaçlandırma ve bitkilendirme çalışmalarını olumsuz yönde etkilemektedir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde odun üretim miktarı sadece son on beş yıl içinde 2 kat artmıştır. Dövizde yaşanan aşırı dalgalanma ve yükseliş nedeniyle, başta ahşap esaslı levha sektörü olmak üzere orman endüstrisinin odun ham maddesi ihtiyacının tamamıyla ülke içi üretimden karşılanmak istenmesi, maliyetin azaltılması ve maksimum kâr elde etme isteği nedeniyle başvurulan aşırı odun üretiminden bir an önce vazgeçilmelidir. 3420 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/a ve Orman Kanunu’nun ek 8’inci madde uygulamaları orman alanlarının yağmalanmasına neden olmaktadır; özellikle Antalya’da bunun çok kötü örnekleri mevcuttur. Ormancılıkla ilgili tüm kadastro çalışmalarının orman kadastro komisyonlarınca yapılması gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) – İklim krizi kapımızdadır. Küresel ısınma ülkemizi de içine alan bütün dünyayı olumsuz etkilemekte ve kuraklık tehdidiyle karşı karşıya kaldığımızı hissetmekteyiz. Bu tehditleri azaltmak için ormanlarımızı daha çok korumalıyız. Özellikle su kaynaklarını koruyan orman alanlarını büyük havzalarla birlikte biz de koruma altına almalı, bu ormanlar için özel koruma yaklaşımları, özel yönetim planları gerçekleştirmeliyiz.
Bu vesileyle, Orman Haftası’nı tekrar kutluyor, Gazi Meclisi ve büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
24’üncü madde üzerinde 1 adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 422 sıra sayılı Orman Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesinde yer alan “ve” kelimesinin “ile” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Murat Çepni Ali Kenanoğlu Ayşe Sürücü
İzmir İstanbul Şanlıurfa
Fatma Kurtulan Habip Eksik Hüda Kaya
Mersin Iğdır İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Çepni’nin.
Sayın Murat Çepni, buyurun.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul ve değerli halkımız, seçim sürecindeyiz, tüm toplum seçimden beklentiler içerisinde. İktidar ise seçim çalışmalarına başlamış durumda. İktidar, seçim çalışmalarına gözaltı ve tutuklamalarla başladı, bir taraftan da bugüne kadar hortumladığı, beslediği, semirttiği kesimleri giderayak yeniden beslemekle meşgul. Bu yasa teklifinin bir boyutu da tam olarak bu. Ormanlar, sular, sulak alanlar, dereler, dağlar, yaylalar yirmi bir yıl boyunca eşine az rastlanır bir biçimde talan edildi; sermayeye, şirketlere, ulusal ve uluslararası şirketlere acımasızca peşkeş çekildi. AKP düzeni, bir taraftan doğa talanı, bir taraftan da insan emeğinin her biçimde sömürülmesi, yok edilmesi ve talan edilmesi üzerine kurulu.
Bu yasa teklifinin en dikkat çekici yanlarından bir tanesi de orman vasfını yitirmiş arazilerin imara açılmasıdır yani sermayeye, şirketlere peşkeş çekilmesidir. Buradan bir kez daha söylüyoruz: “Orman vasfını yitirmiştir.” kavramı yanlıştır, hiçbir orman, orman vasfını yitirmez; ekolojik denge, ekolojik sistem bir biçimde sürer.
Bir diğeri de kullanılmayan arazilerin çiftçinin elinden alınmasıdır. Bu da yine, zaten üretemez hâle gelmiş, zaten ürettiğiyle geçinemez hâle gelmiş, göç etmek zorunda kalmış çiftçinin tümden tarımdan uzaklaştırılması anlamına geliyor ve boşalan alanları da uluslararası şirketlere peşkeş çekmek ve yine, oraları başta maden ve enerji şirketlerine peşkeş çekmekten ibaret.
Evet, AKP giderayak bunları yapıyor; dolayısıyla bu seçimlerde aynı zamanda insan ve doğa sağlığı açısından atılmış bu yıkıcı, ölümcül adımların karşısında bir tutum almış olacağız.
AKP, bir taraftan da gözaltı ve tutuklama saldırılarına devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde İstanbul'da Ezilenlerin Sosyalist Partisi ve Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu üyesi 9 genç tutuklandı. Bu gençler depremde dayanışma içerisindelerdi, bu gençler sokaklarda faşizme karşı mücadele eden gençlerdi, bu gençler bu coğrafyada emek, demokrasi, özgürlük ve sosyalizm mücadelesini kesintisiz sürdüren gençlerdi. Yine geçtiğimiz günlerde, İzmir'de içlerinde HDP MYK üyesi İdil Uğurlu arkadaşımızın da bulunduğu 7 partilimiz gözaltına alındı, şu anda adliyedeler yani AKP-MHP iktidarı seçim çalışmasını devrimcileri, demokratları, yurtseverleri engellemek, susturmakla ve aynı zamanda kendi rant ittifakına olanakları, imkânları hortumlayarak başladı. Bunun karşısında şunu söylüyoruz: Evet, seçim sürecindeyiz ama seçim, sadece seçim olmaktan öte bir mücadele sürecidir. Biz bu süreci 8 Martla başlatmış bulunuyoruz. 8 Martta kadınlar sokakları özgürleştirdiler, kadın özgürlük mücadelesini yükselttiler, tüm engellemelere rağmen meydanlarda “…”[(*)] “Kadın, yaşam, özgürlük!” diyerek erkek egemen devlete karşı, sisteme karşı mücadeleyi yükselttiler.
Şimdi “Nevroz”da da aynı halk iradesini gördük. 21 Martta, “Nevroz”da milyonlarca insan, başta Kürt halkı olmak üzere “yeniden yaşam” diyerek “diriliş” diyerek faşizme karşı, savaş politikalarına karşı, ulusal inkâra karşı meydanları doldurdular. Evet, önümüzde 1 Mayıs var. 1 Mayısta da aynen bu iradeyle alanları dolduracağız. İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayısta da tüm halklarımızla, tüm ezilenlerle birlikte alanlarda olacağız. Evet, biz de 1 Mayısa, biz de seçimlere bu iradeyle hazırlanıyoruz. Seçimlerde iktidarın, faşizmin, kapitalist devletin, burjuva devletin bir iradesi varsa, yüzde 1’in iradesiyse o “Milyonlarca halkımızın iradesi de işte bu meydanlardır.” diyerek kendimizi örgütlüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
MURAT ÇEPNİ (Devamla) – Buradan tüm halkımıza bir kez daha sesleniyoruz, bugün yapılması gereken şey şudur: Hangi sorunları yaşıyorsak, bu sorunlar ne kadar derinse çözümümüz de bu kadar derinlikli ve nitelikli olmak durumundadır. Evet, sorunlar büyükse çözüm de büyük olmalıdır. Sorunların kaynağı olanlar sorunları çözemezler. Sorunların çözümü bizdedir; demokratik, halkçı örgütlenmelerdedir. Sorunların kaynağı eğer iktidarsa iktidar karşısında yan yana, omuz omuza olmak durumundayız. HDP etrafında kenetlenmenin tam zamanıdır. HDP etrafında kenetlenmek, demokratik, halkçı iradeyi büyütmek bugün yapmamız gereken en temel işlerden bir tanesidir. Bugün tüm bu karanlık içerisinde, tüm bu fluluk içerisinde çok net ve berrak bir biçimde bunu bir kez daha ifade ediyoruz: Yapmamız gereken şey, halk iradesini yan yana getirmektir. Bu konuda hepimize başarılar diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
28’inci madde üzerinde 1 adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/4972) esas numaralı Orman Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 28’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Aylin Cesur Orhan Çakırlar
Adana Isparta Edirne
İbrahim Halil Oral Bedri Yaşar Muhammet Naci Cinisli
Ankara Samsun Erzurum
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Orhan Çakırlar’ın.
Sayın Çakırlar, buyurun.
ORHAN ÇAKIRLAR (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ramazanışerifin tüm ülkemize hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Orman Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 28’inci maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, Kocaeli’nin Kartepe Belediyesi geçtiğimiz yıl kasım ayında bir karar aldı, tarım ve hayvancılık yapılan birçok köyü kırsal alan statüsünden mahalle statüsüne geçirdi; Nusretiye Mahallesi de bunlardan biri. Kartepe, tarım ve hayvancılığın en yoğun yapıldığı yerlerden biri. Kısacası, can çekişen çiftçinin tarım ve hayvancılıkla geçinmeye çalıştığı yerlerden biri. Başka hangi köyler var bu durumda? Balaban ve Şirinsulhiye köyleri de bu durumda. Buradaki köylülerimiz, kırsal alan statüsünde kalma isteklerini defalarca söylediler, seslerini duyurmaya çalıştılar, imzalar topladılar, Belediye Meclisine kadar geldiler; “Köyümüzü istiyoruz.” dediler “Köylü, milletin efendisidir.” dediler ama ne oldu? Onların bu haklı serzenişlerine kulak tıkadınız, seslerini duymadınız. Peki, ne diyor görmezden geldiğiniz bu insanlar, ne istiyorlar? Kırsal mahalle olarak kalmak istiyorlar. Peki neden? Çünkü bu haklarını kaybettiklerinde tarım ve hayvancılık yapamayacak duruma gelecekler; hayat pahalılığından zaten yapamıyorlar, daha da kötü olacaklar. “Kırsal mahalle olarak kalırsak tarımı da hayvancılığı da daha rahat yaparız. Üretim yapabilmek için bu imtiyaza ihtiyacımız var yoksa artık tarım ve hayvancılık bu bölgede ölür.” diyorlar.
Değerli milletvekilleri, lafa gelince “Üretin, ekin, tarım yapın.” derken tarım ve hayvancılık yapmak için kırsal mahalle olmak isteyen köylüleri dinlemediler. Geçen ay bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yayınlandı, bu kararnamede bu uygulama iki yıl sonraya ertelendi. Bu nedir peki? 2023 yılı Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Seçimi’ni ve 2024 yılı Mahallî İdareler Seçimi’ni kazasız atlatabilmek için. Bu erteleme, sözünü ettiğimiz köylerin ve daha birçok köyün kurtulması demek değil, sadece 2 kritik seçimi atlatmak için iki yıl geriye bırakıldı. Bu mahalleler de mağdur durumdalar. Erteleme kararnamesini çıkarana kadar da bu mahallelere çok yüksek elektrik ve su faturaları geldi çünkü burada yaşayan vatandaşlarımız tarım ve hayvancılık yapıyor, suyu o maksatla kullanıyor; anormal faturalarla karşılaşıyorlar. Örneğin 9 tonun üzerine çıktığında katlı geliyor su faturaları, belli bir kilovatsaatin üzerinde de elektrik faturaları yüklü geliyor. Bu konuda Kartepe’de ciddi bir mağduriyet var. Uzun lafın kısası, köylüyü dinleyin, onların mağduriyet yaşamasına izin vermeyin; “Ben yaptım, oldu.” anlayışıyla, zaten geçim sıkıntısı çeken insanların ekmeğiyle oynamayın.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde çiftçimiz ekonomik hayatın getirdiği olumsuzluklar silsilesinde dahi üretmeye, üretime katkı sağlamaya devam ediyor. Hayatın durma noktasına geldiği deprem bölgesinde dahi üretime katkı sunmaya çalışan çiftçilerimizin sorunlarını görmezden gelmeniz maalesef çok acı.
Hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımızla yaptığımız görüşmelere göre, yem fiyatları artmasına rağmen çiğ süt fiyatı baskılanınca inekler kesime gönderiliyor. Litre fiyatında zarar eden süt üreticileri, hayvan varlığının yok olmasıyla ilerleyen zamanda daha büyük krizlerin yaşanacağını söylüyor. Her konuda olduğu gibi bu konuda da iktidar, üretimi teşvik edecek politikaları ne zaman düşünmeye başlayacak? Seçime giden süreçte et fiyatlarını baskılamak için izlenen bu yol daha kötü bir sonuç doğuracaktır. Üreticilerimiz, umutları tükendiği için ellerindeki hayvanları elden çıkarıp sektörden kaçmak istemektedir. Zaman kaybetmeden üreticimizi desteklememiz gerekmektedir; aksi takdirde, telafisi yıllar alacak bir sorun da karşımızda kaçınılmaz olarak kalacaktır.
Süt üreticilerinin sesini duyun, süt inekleri kesilmesin, düşen süt fiyatlarını bir an önce revize edin diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
29’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
30’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
34’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
35’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
36’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
37’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
38’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
39’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1 üzerinde 1 adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 422 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin geçici 1’inci maddesinin (1)’inci fıkrasının aşağıdaki şekilde ve (2)’nci fıkrasında yer alan "31/10/2023” ibaresinin "31/12/2023” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(1) 6/2/2023 tarihinde meydana gelen depremler nedeniyle olağanüstü hal ilan edilen illerde faaliyet gösteren kooperatifler ile üst kuruluşları, 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu kapsamında olağan genel kurul toplantılarını 31/12/2023 tarihine kadar, yapı kooperatifleri ve üst kuruluşları ise olağan genel kurullarını 2023 mali yılı olağan genel kurul toplantısı ile birleştirerek 30/6/2024 tarihine kadar yapabilirler. Ancak bu illerde ortakları bulunan tarımsal amaçlı kooperatif birlikleri ile bunların merkez birliklerinin genel kurul toplantıları 31/12/2023 tarihinden önce yapılamaz. Bu tarihlere kadar görev süreleri dolacak olan mevcut organların görev, yetki ve sorumlulukları yapılacak olan genel kurul toplantısına kadar devam eder.”
Yılmaz Tunç Ramazan Can Ciğdem Koncagül
Bartın Kırıkkale Tekirdağ
Canan Kalsın Şirin Ünal Yaşar Kırkpınar
İstanbul İstanbul İzmir
Fehmi Alpay Özalan İlyas Şeker
İzmir Kocaeli
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Komisyonun takdire bıraktığı önerge üzerinde söz talebi Sayın İlyas Şeker’in.
Sayın Şeker, buyurun.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 422 sıra sayılı Orman Kanunu ve Bazı Kanunlarda Yapılan Değişiklik Teklifi’nin geçici 1’inci maddesinin önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla hürmetle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, geçici 1’inci maddede, özellikle deprem bölgesinde bulunan tarımsal amaçlı kooperatiflerin, tarımsal üretici birliklerinin genel kurullarını 31/12/2023 tarihine kadar yapabilecekleri ve bunların üst birliklerinin de genel kurullarını bu tarihten sonra yani 31/12/2023 tarihinden sonra yapacakları belirtilmekte.
Değerli milletvekilleri, hazırlanan bu kanun teklifi, tarımsal kaynakları verimli kullanarak arz ve talep durumlarına göre üretimi gerçekleştirilen tarıma yönelik düzenlemeler içermektedir. Bu yapılan düzenlemelerde planlı tarımsal üretime geçiliyor, sözleşmeli üretim modeline geçilmesi teşvik ediliyor. Özel mülkiyete ait olup atıl, kullanılmayan arazilerin devlet tarafından kiralanması yine burada bu konuda düzenleniyor.
Diğer taraftan, 6831 sayılı Orman Kanunu'nda yapılan değişikliklerle özellikle devlet ormanlarına yıkıntı, inşaat atığı, hafriyat ve çöp atmanın orman suçu sayıldığı, yine orman alanlarında madencilik faaliyetlerinin sona ermesiyle bozulmuş olan orman alanlarının da belediyelerin yanı sıra özel sektör eliyle de rehabilitesinin yapılması öngörülüyor.
Diğer taraftan, devlet ormanlarına yapılacak kaçak inşaatların orman idaresi tarafından derhâl yıkılma yetkisi de bu düzenlemenin içerisinde var.
Yine, kesilecek ağaçların belirlenmesinde ve elde edilen ürünlerin nakledilmesinde dijitalleşme sağlanarak daha etkin takip sistemi de kurulacak. Doğal felakete uğrayan köylerimizde herhangi bir şart olmaksızın köyde yaşayan herkese zatî ihtiyaç verilebilecek.
Ormancılık faaliyetlerinde çalışan işçilerin Sosyal Güvenlik Kurumuna kayıtlı olmaları teşvik ediliyor, ilave ödemeler yapılıyor.
Yine, orman yangını çıkaranlara da ağırlaştırıcı cezalar bu kanun teklifinde veriliyor.
Diğer taraftan, kesinleşmiş orman kadastro sonucu kenarlaşma hataları, teknik hatalar, mükerrer kadastro nedeniyle yaşanan mülkiyet sorunları bu düzenlemeyle gideriliyor. Bu düzenlemede, başta seçim bölgem Kocaeli Karamürsel Dereköy Mahallesi olmak üzere, İstanbul, Isparta, Muğla, İzmir, Antalya gibi 40 ilimizde yaklaşık 15-20 dönümlük hektarda 15 bin insanı ilgilendiren bir problem çözülmüş oluyor.
Yine, Orman Kadastro Komisyonu tarafından seçim bölgem Kocaeli Kartepe’nin Nusretiye Mahallesi’nde sınırları kesin olarak tespit edilemeyen, ne İşletme Müdürlüğünde ne Bölge Müdürlüğünde ne de Genel Müdürlükte yangın kaydı bulunmayan bir alanda maalesef “Yangın var.” diye Orman Kadastrosu burada 2/B çalışması yapmamış. Şimdi, bununla ilgili, tekrar o bölgede bir çalışma yapılmasıyla ilgili bir düzenleme var. Bu düzenlemeyle de tabii, orada vatandaşlarımızın mağduriyeti ciddi anlamda giderilmiş olacak.
Diğer taraftan, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 1’nci maddesinin (g) bendinde “Orman sınırları dışında olup, yüzölçümü üç hektarı aşmayan sahipli arazilerdeki her nevi ağaç ve ağaçlıklarla, örtülü yerler orman sayılmaz.” denilmekte. Bu maddenin içeriğine aykırı olarak 3 hektardan küçük olduğu hâlde özel mülkiyette olan birçok alan özel hususi orman alanı olarak tespit edilmiş ve bu insanların da ciddi anlamda mağduriyetleri var. Yine, seçim bölgem Kocaeli İzmit Alikahya, Gölcük Halıdere ve İhsaniye Mahalleleri olmak üzere, Trabzon, Sakarya, Ankara, İstanbul başta olmak üzere bu problemlerle karşı karşıya binlerce vatandaşımız var. Yapılan bu düzenlemeyle kanunun 1’inci maddesinin (G) fıkrasında ifade edildiği gibi 3 hektarın altındaki alanlarda özel orman şerhi kaldırılıyor, böylece 12 binin üzerinde vatandaşımızın da buradan mağduriyetleri giderilmiş oluyor.
Yine, burada özellikle şunu da ifade etmek istiyorum: Bu kanun teklifinde yok ama bunun kesinlikle yapılması lazım, düzenlenmesi lazım, 81 ilimizde vatandaşların mağdur olduğu yaklaşık 80 bin tapuyla ilgili problem var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
İLYAS ŞEKER (Devamla) – 2005 yılından önce kadastro müdürlükleri tarafından yapılmış tapulamalar sonucunda vatandaşa Türkiye Cumhuriyeti tapusu veriliyor ancak daha sonra Orman Kadastrosu gelip burada çalışma yapıyor; aradan on yıl, yirmi yıl, otuz yıl geçmiş oluyor, orman idaresi bunlara “orman” diyor ve vatandaşın tapusunu iptal ettirmiş oluyor. Vatandaşın da ciddi anlamda devletin tapusuna, devletin kurumlarına karşı da bir olumsuz düşüncesi oluşmuş oluyor. Bu mağduriyetin giderilmesi için de bu konuda aslında, imkân olsaydı burada bir düzenleme yapmış olsaydık gerçekten 81 vilayetimizde en az 300-400 bin insanımız bu anlamda buradan istifade etmiş olacaktı.
Bununla birlikte, bu tür daha birçok düzenleme var, zaman sınırlı olduğu için devam edemiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Zaman bitti Sayın Şeker, sınır yok.
Teşekkür ediyorum.
İLYAS ŞEKER (Devamla) – Teşekkür ediyorum.
Ben de ramazanını tebrik ediyorum tüm İslam âleminin. Sağlıklı, huzurlu günler diliyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ettim Sayın Şeker.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda geçici madde 1’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
40’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
41’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik sistemle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen milletvekillerinin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen milletvekillerinin oy pusulalarını oylama için verilen süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Oylama tamamlanmıştır.
422 sıra sayılı Kanun Teklifi açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy Sayısı : 310
Kabul : 277
Ret : 33 [(*)]
Kâtip Üye Kâtip Üye
Mustafa Açıkgöz Abdurrahman Tutdere
Nevşehir Adıyaman”
Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.
2’nci sıraya alınan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Arasındaki Tercihli Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Arasındaki Tercihli Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/4929) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 412) [(**)]
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 412 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz talebi yok.
Teklifin tümü üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE ÖZBEKİSTAN CUMHURİYETİ ARASINDAKİ TERCİHLİ TİCARET ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 29 Mart 2022 tarihinde Taşkent’te imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Arasındaki Tercihli Ticaret Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum.
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik sistemle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen milletvekillerinin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen milletvekillerinin oy pusularını oylama için verilen süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – 412 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy Sayısı : 301
Kabul : 296
Ret : 1
Çekimser 4 [(*)]
Kâtip Üye Kâtip Üye
Mustafa Açıkgöz Abdurrahman Tutdere
Nevşehir Adıyaman”
Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
3’üncü sıraya alınan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının Karşılıklı Tarım Tavizlerine İlişkin Protokol I’ini Tadil Eden 1/2022 Sayılı Türkiye-Gürcistan Ortak Komitesi Kararı ve Anlaşmanın III Nolu Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının Karşılıklı Tarım Tavizlerine İlişkin Protokol I’ini Tadil Eden 1/2022 Sayılı Türkiye-Gürcistan Ortak Komitesi Kararı ve Anlaşmanın III Nolu Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/4818) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 411) [(*)]
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 411 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz talebi yok.
Teklifin tümü üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TEKİRDAĞ MİLLETVEKİLİ MUSTAFA ŞENTOP’UN TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE GÜRCİSTAN ARASINDAKİ SERBEST TİCARET ANLAŞMASININ KARŞILIKLI TARIM TAVİZLERİNE İLİŞKİN PROTOKOL I’İNİ TADİL EDEN 1/2022 SAYILI TÜRKİYE-GÜRCİSTAN ORTAK KOMİTESİ KARARI VE ANLAŞMANIN III NOLU PROTOKOLÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 9 Eylül 2022 tarihinde Tiflis’te imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının Karşılıklı Tarım Tavizlerine İlişkin Protokol I’ini Tadil Eden 1/2022 Sayılı Türkiye-Gürcistan Ortak Komitesi Kararı” ve Anlaşmanın “III Nolu Protokolü”nün onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik sistemle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen milletvekillerinin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen milletvekillerinin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – 411 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy Sayısı : 303
Kabul : 298
Çekimser : 5
Kâtip Üye Kâtip Üye
Mustafa Açıkgöz Abdurrahman Tutdere
Nevşehir Adıyaman”
Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
4’üncü sıraya alınan, 375 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlıyoruz.
4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Milletlerarası Finansman Kurumu Ana Anlaşmasının Tadil Edilmesine İlişkin 16/4/2020 Tarihli ve 273 Sayılı “Guvernörler Kurulu Kararı”nın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve Milletlerarası Finansman Kurumuna Katılmak İçin Hükümete Salâhiyet Verilmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/3746) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 375)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir konu bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ve komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 27 Mart 2023 Pazartesi günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 18.57
[(*)] 422 S. Sayılı Basmayazı 20/3/2023 tarihli 75’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.
[(*)] Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
[(*)] Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
[(**)] 412 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
[(*)] Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
[(*)] 411 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.