TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
8inci
Birleşim
18
Ekim 2022 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-GELEN KÂĞITLAR
III.-OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuşun, Bartın ilinin
Amasra ilçesindeki felaket münasebetiyle Divan olarak, Türkiye Büyük Millet
Meclisi ailesi adına, vefat eden madencilere Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar ve ailelerine de sabrıcemil temenni
ettiğine ilişkin konuşması
2.-Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuşun, yanlış
kadercilik anlayışına ilişkin konuşması
IV.-GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A)Hükûmetin Gündem
Dışı Açıklamaları
1.-Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Fatih Dönmezin, Amasrada yaşanan maden kazasına ilişkin
gündem dışı açıklaması ve İYİ Parti Grubu
adına İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu, MHP
Grubu adına Ankara Milletvekili Sadir Durmaz, HDP Grubu adına
İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü, CHP Grubu adına Manisa
Milletvekili Özgür Özel, AK PARTİ Grubu adına Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç ve şahsı adına İstanbul
Milletvekili Erkan Baş'ın aynı konudaki konuşmaları
B) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Balıkesir
Milletvekili Yavuz Subaşının, Balıkesirde
gerçekleştirilen yatırımlara ilişkin gündem
dışı konuşması
2.-Manisa Milletvekili Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlunun, Manisalı çiftçilerin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.-İstanbul Milletvekili
Hayrettin Nuhoğlunun, açıklanan sosyal konut projelerine
ilişkin gündem dışı konuşması
V.-AÇIKLAMALAR
1.-Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, İstanbul Milletvekili Erkan Başın
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmezin Amasrada yaşanan
maden kazasına ilişkin gündem dışı açıklaması
üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
2.-Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, İstanbul Milletvekili Erkan Başın Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmezin Amasrada yaşanan maden
kazasına ilişkin gündem dışı açıklaması
üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
3.-Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbül ile Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
4.-Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmezin Amasrada
yaşanan maden kazasına ilişkin gündem dışı
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
5.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, İstanbul Milletvekili Erkan Başın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
6.- Van Milletvekili Muazzez
Orhan Işıkın, Amasrada yaşanan maden kazasına
ilişkin açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Arzu Erdemin, 1-31 Ekim Meme Kanseri Bilinçlendirme ve
Farkındalık Ayına ilişkin açıklaması
8.- Osmaniye Milletvekili
İsmail Kayanın, 17 Ekim Dünya Astsubaylar Gününe ilişkin
açıklaması
9.- Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycanın, 16 Ekim Dünya Gıda Gününe ilişkin
açıklaması
10.- Kırşehir
Milletvekili Metin İlhanın, Amasrada yaşanan maden
kazasına ilişkin açıklaması
11.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, Niğdedeki çiftçilerin ve hayvancılıkla
uğraşanların sorunlarına, Ilıcak Deresine, bölge
köylerdeki cep telefonu ve internet problemine ilişkin
açıklaması
12.- Aydın Milletvekili
Süleyman Bülbülün, Aydındaki zeytin üreticilerinin zorda olduğuna
ilişkin açıklaması
13.- Erzincan Milletvekili
Süleyman Karamanın, Amasrada yaşanan maden kazasına ve
Başbağlar katliamına ilişkin açıklaması
14.- Kütahya Milletvekili Ali
Fazıl Kasapın, Plan ve Bütçe Komisyonunda Sağlık Bakan
Yardımcısı Halil Eldemirin verdiği cevaba ilişkin
açıklaması
15.- Tokat Milletvekili Yücel
Bulutun, Reşadiye köyündeki arazi toplulaştırma
işlemlerine ilişkin açıklaması
16.- Balıkesir
Milletvekili Fikret Şahinin, Sağlık
Bakanlığının serbest çalışan hekimlerle ilgili
yayımladığı yönetmeliğe ilişkin
açıklaması
17.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, Amasrada yaşanan maden kazasına ilişkin açıklaması
18.- Mersin Milletvekili
Zeynep Gül Yılmazın, Amasrada yaşanan maden kazasına
ilişkin açıklaması
19.- Hatay Milletvekili
Mehmet Güzelmansurun, TRTde yayınlanan Teşkilat isimli diziye
ilişkin açıklaması
20.- Muğla Milletvekili
Süleyman Girginin, Amasrada yaşanan maden kazasına ilişkin
açıklaması
21.- Kayseri Milletvekili
Çetin Arıkın, Amasrada yaşanan maden kazasına
ilişkin açıklaması
22.- Mersin Milletvekili
Hacı Özkanın, Amasrada yaşanan maden kazasına,
Azerbaycanın bağımsızlığının 31inci
yıl dönümüne, Özdemir Bayraktarın vefatının
seneidevriyesine ve Nuri Pakdilin ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
23.- Çanakkale Milletvekili
Özgür Ceylanın, Kaz Dağlarındaki madencilik faaliyetlerine
ilişkin açıklaması
24.- Kırıkkale
Milletvekili Halil Öztürkün, alt işveren olarak istihdam edilen
işçilerin daimî kadro beklentilerine ilişkin açıklaması
25.- Mersin Milletvekili
Cengiz Gökçelin, Amasrada yaşanan maden kazasına ve Mut ilçesindeki
zeytin üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
26.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, 17 Ekim Dünya Yoksullukla Mücadele Gününe
ilişkin açıklaması
27.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Leyla Güvene verilen cezaya, hasta
mahpuslar meselesine ve haksız infaz yakmalara ilişkin
açıklaması
28.- Adana Milletvekili
Mehmet Metanet Çulhaoğlunun, Adananın Saimbeyli ilçesinin
düşman işgalinden kurtuluşunun 102nci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
29.- Kocaeli Milletvekili
Ömer Faruk Gergerlioğlunun, Amasrada yaşanan maden kazasına
ilişkin açıklaması
30.- Giresun Milletvekili
Necati Tığlının, Espiye-Soğukpınar ile
Avluca-Ericek arasında yer alan yola ilişkin açıklaması
31.- Tekirdağ
Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, Tekirdağın yol sorununa
ilişkin açıklaması
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Erkan Başın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbül ile Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın yaptıkları
açıklamaları sırasında şahsına
sataşmaları nedeniyle konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Yunus Emrenin, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının (3/2081) esas numaralı
Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VII.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Avrupa Komisyonu Çek
Cumhuriyeti Dönem Başkanlığı tarafından Çek
Cumhuriyeti Parlamentosunun ev sahipliğinde 10-11 Ekim 2022 tarihlerinde
gerçekleştirilecek olan Avrupa Birliği İçinde İstikrar,
Ekonomik Koordinasyon ve Yönetişim konulu parlamentolar arası
konferansa katılması Genel Kurulun 6 Ekim 2022 tarihli 4üncü
Birleşiminde kabul edilen heyeti oluşturmak üzere siyasi parti
gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin
tezkeresi (3/2084)
2.-
Cumhurbaşkanlığının, Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin UNIFILin görev süresinin uzatılması yönündeki
2650 (2022) sayılı Kararı uyarınca; hudut, şümul ve
miktarı Cumhurbaşkanınca belirlenecek Türk Silahlı
Kuvvetleri unsurlarının, 1701 (2006) sayılı
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve 880
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararıyla tespit edilen
ilkeler kapsamında; 31/10/2022 tarihinden itibaren bir yıl daha
UNIFILe iştirak etmesi ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Cumhurbaşkanınca
yapılması için Anayasanın 92nci maddesi uyarınca izin
verilmesine dair Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/2081)
3.- TBMM Başkanlık
Divanının İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun izinli
sayılmasına ilişkin tezkeresi (3/2085)
B) Önergeler
1.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Akının, (2/1071) esas numaralı Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki
Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/184)
VIII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi ve 341
sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin
önerisi
IX.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İzmir Milletvekili
Atila Sertel'in, doğal gaz, kömür ve elektrik desteği alan aile
sayısına ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı
Derya Yanık'ın cevabı (7/70910)
2.- Zonguldak Milletvekili
Ünal Demirtaş'ın, Zonguldak'ın Karadeniz Ereğli ilçesinde
bulunan ve depreme dayanıklı olmadıkları gerekçesiyle
kapatılan okullara,
- Ankara Milletvekili Murat
Emir'in, okul kantinlerinin denetimine ve okul gıdası logosu
bulunmayan ürünlerin satışına,
- Zonguldak Milletvekili
Deniz Yavuzyılmaz'ın, Zonguldak'ta hakkında yıkım ya
da güçlendirme kararı alınan okul sayısına,
- İzmir Milletvekili
Kamil Okyay Sındır'ın, öğretmenevi ve akşam sanat
okulu personeline,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in cevabı
(7/71332), (7/71335), (7/71338), (7/71469)
18 Ekim 2022
Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Abdurrahman
TUTDERE (Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 8inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
III.-OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuşun,
Bartın ilinin Amasra ilçesindeki felaket münasebetiyle Divan olarak,
Türkiye Büyük Millet Meclisi ailesi adına, vefat eden madencilere
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar ve ailelerine de
sabrıcemil temenni ettiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Bartın ilimizin Amasra ilçesindeki felaket münasebetiyle
Divan olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi ailesi, başta
mebuslarımız olmak üzere bürokratlarımız,
emektarlarımız, emeklilerimiz adına, vefat eden
kardeşlerimize Allahtan rahmet, yaralı kardeşlerimize acil
şifalar, ailelerine de sabrıcemil temenni ediyoruz.
Bilgeler şöyle
demişler: Eğer bir acı hissediyorsanız siz
canlısınız; eğer başkasının
acısını hissediyorsanız siz insansınız. Hem
partilerimizle hem diğer kurum ve kuruluşlarımızla bir ülke
olarak bu acıyı hissen ve fiilen ortaklaştık. Partilerimiz
programlarını iptal ettiler; büyük bir ızdırap ve acı
içerisinde, hüzün içerisinde herkes Amasraya doğru koştu, yol
aldı. Eskilerin deyimiyle bu facianın makablinin, mabadının
yani öncesinin ve sonrasının sorumluluk, hukuk ve hak
açısından elbette ki aydınlanması konusunda herkes
hassasiyetini gösterecek. Gelin görün ki acılar henüz taze; şu anda,
o acının, o ızdırabın da müştereği olma
konusunda aynı paydada hep beraber buluşmuş bulunmaktayız.
Tekraren, vefat edenlere
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar ve ülkemize de
başsağlığı diliyoruz.
Sayın milletvekilleri,
yürütmenin, Bartın ili Amasra ilçesi kömür ocağında yaşanan
elim kaza hakkında İç Tüzükün 59uncu maddesinin ikinci
fıkrası gereğince gündem dışı söz istemi vardır,
bu istemi yerine getireceğim. Daha sonra, talepleri hâlinde, siyasi parti
gruplarına ve grubu bulunmayan milletvekillerinden birine söz
vereceğim. Konuşma süreleri, yürütme için yirmi dakika, siyasi parti
grupları için on dakika, grubu bulunmayan bir milletvekili için ise
beş dakikadır.
Şimdi, yürütme
adına konuşmalarını yapmak üzere Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Sayın Fatih Dönmezi Genel Kurula davet ediyorum.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
(HDP sıralarından
ayağa kalkarak pankartlar açılması)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Hükûmetin Gündem Dışı Açıklamaları
1.-
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmezin, Amasrada yaşanan
maden kazasına ilişkin gündem dışı
açıklaması ve İYİ Parti Grubu adına İzmir
Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu, MHP Grubu adına Ankara
Milletvekili Sadir Durmaz, HDP Grubu adına İzmir Milletvekili Serpil
Kemalbay Pekgözegü, CHP Grubu adına Manisa Milletvekili Özgür Özel, AK
PARTİ Grubu adına Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve
şahsı adına İstanbul Milletvekili Erkan Baş'ın
aynı konudaki konuşmaları
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ Sayın Meclis
Başkanım, değerli milletvekilleri; 14 Ekimdeki Türkiye
Taşkömürü Kurumu Amasra Müessesesinde yaşanan maden kazasına
ilişkin sizleri bilgilendirmek amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulundayız.
Öncelikle, Amasradaki elim
kazada arama kurtarma çalışmalarında görev yapan personellerimiz
başta olmak üzere, sahada canla başla çalışan bütün
personelimize, dualarıyla bizleri yalnız bırakmayan milletimize,
büyük bir metanet gösteren Amasralı vatandaşlarımıza
teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca, Sayın
Cumhurbaşkanımıza, Meclis Başkanımıza,
Cumhurbaşkanı Yardımcımıza, Bakanlarımıza,
siyasi parti liderlerine, milletvekillerimize, sivil toplum
kuruluşlarımızın temsilcilerine, kamu kurum ve
kuruluşlarımıza, belediyelerimize göstermiş oldukları
yakın ilgi ve alaka için en içten dileklerimle şükranlarımı
sunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
14 Ekim Cuma akşamı saat 18.10 sıralarında Türkiye
Taşkömürü Kurumu Amasra Müessesesinde ülkemizi yasa boğan elim bir
maden kazası meydana gelmiştir. Kaza haberini alır almaz
İçişleri Bakanımız ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanımızla birlikte olay yerine intikal ederek
çalışmaları bizzat yerinde koordine ettik, bütün
kurumlarımızı da teyakkuz durumuna geçirdik. Söz konusu vahim
hadisenin metan gazının boşalmasına bağlı olarak
grizu patlaması şeklinde meydana geldiği
değerlendirilmektedir. Patlamanın ardından galeride kısmi
yangınlar oluşmuş, keza kömür üretiminin
yapıldığı alanda da kısmi göçükler meydana
gelmiştir.
Kazanın meydana
geldiği saat 16.00-24.00 vardiyasında 110 madenci kardeşimiz
çalışmaktaydı. İşletmedeki tahlisiye yani kurtarma
ekiplerimiz tarafından ivedilikle yer altında arama kurtarma
çalışmalarına başlanmıştır. TTK Amasra
Müessesemizde 30 tahlisiyecimiz bulunmaktadır. Ayrıca Zonguldak,
Bartın, Ankara ve Kütahyadan da toplam 110 kişilik ilave tahlisiye
ekipleri maden ocağındaki arama kurtarma
çalışmalarında yer altında görev almıştır.
Bartın, Sakarya, Kütahya, Karabük, Zonguldak, Eskişehir, Bolu, Düzce,
Kastamonu, Samsun ve Ankara illerinden 116 kişilik AFAD arama kurtarma
ekibi de çalışmalara destek vermek üzere bölgeye sevk
edilmiştir.
Madencilerimizden 58i
sağ olarak tahliye edildi; ne yazık ki 41 madenci kardeşimiz
hayatını kaybetti, 11 madencimiz ise yaralı olarak hastanelere
sevk edildi; 6 madencimiz Sağlık Bakanlığının
ambulans uçağıyla İstanbul Çam ve Sakura Şehir Hastanesine
sevk edildi, kalan 5 yaralı madencimizin tedavilerine de Bartında
devam edildi. Bugün itibarıyla sadece İstanbulda 6 madencimizin
tedavisi devam ediyor, Bartındaki bütün yaralı madencilerimiz de
hamdolsun taburcu oldu. Kazanın ardından, on sekiz saat içerisinde
arama kurtarma faaliyetleri tamamlanmış ve Müessesede de üretime,
faaliyete ara verilmiştir. Yangının havayla irtibatını
keserek söndürülmesi için iki noktadan baraj yapımı da
tamamlanmıştır.
Değerli
milletvekillerimiz, 1973 yılından bu yana faaliyet gösteren TTK
Amasra Müessesesinde iş sağlığı ve güvenliği
kapsamında yapılan faaliyetler ve yatırımlarla ilgili
sizleri de ayrıca bilgilendirmek isterim. TTKnin 2010dan bu yana son on,
on iki yılda yaptığı yaklaşık 677 milyon
liralık yatırımın yüzde 33ü iş güvenliğine
ayrılmıştır. TTKnin 5 müessesesinden en küçüğü olan
Amasra Müessesemize ise aynı yıllar arasında 77 milyon
liralık yatırım yapılmıştır, bu da yüzde
49a tekabül etmektedir. İlgili yönetmeliğe göre her 250
çalışana 1 iş sağlığı güvenliği
uzmanı görevlendirilmesi zorunluyken -mevzuatımız bu şekilde
tanımlıyor- TTK Amasra Müessesemizde 580 çalışana 16
iş sağlığı ve güvenliği uzmanı
görevlendirilmiştir. Başka bir ifadeyle her 37 madencimize 1 iş
sağlığı ve güvenliği uzmanı düşmektedir.
İş sağlığı ve güvenliği mevzuatı
marifetiyle çalışma alanlarındaki bütün iş ve işlem
basamaklarının, risklerinin iş güvenliği uzmanlarınca
değerlendirilmesi zorunluluğu getirilmiştir ve bu kurumda
çalışmalar da bu düzenlemelere göre yapılmaktadır. Bu
kapsamda, iş sağlığı ve güvenliği
uzmanlarına ve kurum çalışanlarına, İstanbul Teknik
Üniversitesi NOVA aracılığıyla, keza Güney Afrika'nın
Pretoria Üniversitesi yetkililerinin katılımıyla Temel Risk
Değerlendirilmesi Eğitimi, Tetikleyici Müdahale Eylem Planı
Eğitimi ve Büyük Tehlike Yönetim Eğitimi
aldırılmış ve akabinde uygulamaya yönelik Yaşam
Döngüsü Risk Değerlendirmesi çalışması sahada
gerçekleştirilmiştir.
Türkiye'de tüm madenleri
denetlemekle görevli olan ve ülke genelinde risk gruplarını da
dikkate alarak yılda ortalama 8 bin denetim gerçekleştiren Maden ve
Petrol İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yer altı
kömür ocakları yılda en az 4 kez denetlenmektedir. Bu kapsamda TTK
Amasra Müessesesinin de bu yıl yapılan 4üncü yani son denetimi 21-27
Ağustos tarihleri arasında yer altı uzmanları
tarafından yerinde gerçekleştirildi. Bu denetimlerde teknik ve idari
düzenlemelere aykırı bir husus tespit edilmemiştir.
Diğer denetimlere
gelince, işletmenin eylül ayı içerisinde TTK İş
Sağlığı Güvenliği ve Eğitim Daire
Başkanlığı -yani bu bir iç denetim- teknik elemanları
tarafından denetlendiğini gördük. Keza, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığının iş müfettişlerince de
denetim yapıldı.
Kazanın ardından
başlatılan adli ve idari soruşturmalara gelince, olayın
meydana geldiği ilk andan itibaren Bartın Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından 6 savcı
görevlendirilmek suretiyle adli soruşturma
başlatılmıştır. Bakanlığımız ile
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından
ayrıca idari teknik soruşturma ve denetimler
başlatıldı. Olayın tüm boyutlarıyla
açıklığa kavuşması için gerekli her türlü desteği
ilgili denetim birimlerine vereceğiz.
Değerli milletvekilleri,
kazanın yaşandığı ilk dakikalarda Sayıştay
raporları kamuoyunda gündeme getirilmiştir. Konuyla ilgili olarak
bilerek ya da bilmeyerek ortaya atılan iddialara açıklık
getirmek istiyorum: Sizin de bildiğiniz gibi Sayıştay, Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına kamu idarelerinin mali faaliyet, karar ve
işlemlerini denetlemekle görevlidir. Hâl böyleyken 2017 ve 2019
yılları Sayıştay raporlarında yer alan Solunabilir ve
Patlayabilir Tozla Mücadele başlığı altındaki
hususların dikkate alınmadığı iddiası ortaya
atılmıştır. Bu iddiaya ilişkin ölçümler ve kontroller
tam yapılmakta ve mevzuatta belirtildiği seviyede tutulmaktadır.
İkinci olarak Soma ve
Ermenek kazalarından sonra mevzuattaki düzenlemelere istinaden TTKde
iyileşmeler yapılmadığına dair iddialar
atıldı. Tüm müesseselerde bulunan toplam 200 kilometrelik
-bunların hepsi yer altı- yer altı açıklıklarında
hayat hattı tesis edildi. Yer altı ferdî kurtarıcı maske
değişim istasyonları kuruldu. Tüm iş süreçleri için risk
değerlendirme yükümlülüğü getirilmiş; bu husus, kurum
tarafından titizlikle takip edilmiştir. Yer altında metan,
oksijen, karbonmonoksit, hidrojensülfür, sıcaklık ve hava
hızını ölçen sensörlerin bulunması zorunluluğu da
yerine getirilmiştir. Ayrıca, bağımsız
çalışan her ekipte en az 1 adet seyyar gaz ölçüm cihazı da
bulunmaktadır.
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Zonguldak) Niye patladı o zaman?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Ayrıca,
konveyör haberleşme ve acil ikaz sistemi, tahlisiye cihazı, el tipi
sıcaklık ve basınçölçer, çoklu gaz analiz testi seti, merkezî
gaz izleme sistemi, exproof kamera, ana nefeslik aspiratör modernizasyonu,
kişisel oksijen maskeleri, antistatik iş elbiseleri,
basınçlı hava teneffüs istasyonları, otomatik yangın
söndürme sistemleri, tali havalandırma pervaneleri gibi burada daha
sayamayacağım 50 kalemde gerek bireysel gerekse de sahaya yönelik
iyileştirmeler yapıldı.
ÖZCAN PURÇU (İzmir)
Neden patladı o zaman?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Yer
altındaki bütün çalışma alanlarının hava giriş ve
çıkışını kontrol etmek ve ölçmek amacıyla
6lı sensörler tesis edilmiştir. Bu sensörler her müessesemizde
bulunan merkezî gaz izleme birimlerinden takip edilmektedir. Bunu şöyle
açmak gerekirse, çalışan ekiplerin her birinin elinde bu gaz
dedektörleri var. Ayrıca, çalıştığı ortamlarda
sabit tesis edilmiş dedektörler var; bunlar ışıklı ve
sesli uyarı yapıyor, gaz miktarları belli seviyelere
geldiği zaman bunlar yapılıyor. Bununla da yetinilmemiş,
bir sinyal hattıyla, işletmenin üstünde Merkezî Gaz İzleme Sistemi
kurulmuş, orada da sürekli operatörler, süpervizörler bu durumu izliyor.
Verilerden herhangi birinde uyuşmazlık olması hâlinde de zaten
birbiriyle de teyit ediyorlar.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Bu tedbirlere rağmen neden yangın çıkmış
Bakanım?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Üçüncü olarak,
Sayıştay raporunda Kurum Degaj Yönergesi hükümlerinin titizlikle
uygulanması gerekmektedir. ifadesi de yine kamuoyunda yer aldı.
Sayıştayın bulguları arasında yer alan kurum Degaj
Yönergesine de yine aynı şekilde riayet edilmektedir.
2022 yılı
içerisinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
iş denetçilerince kurum iş yerlerinde tam 26 denetim
yapılmış olup bunun 4 tanesi Amasra Taşkömürü
İşletme Müessesi yer altı iş yerlerinde gerçekleştirilmiştir.
Yine,
Bakanlığımıza bağlı Maden ve Petrol
İşleri Genel Müdürlüğü görevlilerince kurum iş yerlerinde
45 denetim yapılmış olup bunun 7si Amasra İşletme
Müessesesi yer altı iş yerlerinde gerçekleşmiştir.
Sayıştay raporlarında bahsedilen hususlarla ilgili olarak,
aslında denetime yetkili olan MAPEG denetçileri ile Çalışma
Bakanlığı İş Sağlığı ve
Güvenliği denetçileri tarafından herhangi bir tespitte de
bulunulmamıştır.
Kazanın olduğu gün,
Sayıştay raporlarındaki ifadeler çarpıtılarak kömürün
içerisinde yer alan metan gazı miktarı Çalışılan
ortamdaki havada yüksek metan gazı tespit edildi. şeklinde de lanse
edildi; bu konuya da bir açıklık getirmek istiyorum. Söz konusu ifade
o gün de açıklandığı gibi tamamen yanlıştır.
Kömürün içindeki metan miktarı ile ocaktaki havalandırma içerisindeki
metan oranı birbirinden farklı konulardır. Grizu
patlamaları kömürdeki metan miktarıyla değil, ortamdaki hava
içerisindeki metan yüzdesiyle ilgilidir. Adı geçen raporlar Türkiye Büyük
Millet Meclisi KİT Komisyonunda da görüşülmüş ve ibra da
edilmiştir.
4üncü olarak delme ve
patlamaya dair ortaya atılan iddialara gelince -bütün iddiaları,
kamuoyunda yer alanları burada tek tek izah ediyorum- dünya genelinde
yürütülen madencilik faaliyetlerinin birçoğunda delme ve patlatma yöntemi
kullanılmaktadır.
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Zonguldak) Patlamanın olmadığına mı bizi ikna
etmeye çalışıyorsunuz?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) İşin
gereği olarak minimal seviyede ve kontrollü olarak ülkemizde de yine
teknik düzenlemelere riayet edilerek uygulanmaktadır.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Yani ölenler mi kusurlu, bu kadar tedbirler alınmış
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) Bir dinle!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Son olarak maden
ocağının patlayacağı iddialarına da
açıklık getirmek istiyorum. Yer altı tüm çalışma
alanları ve giriş-çıkış havalarında metan,
oksijen, karbondioksit, karbonmonoksit, hidrojen sülfür, sıcaklık ve
hava hızı ölçümleriyle 24 saat boyunca sürekli izlenmekte, bilgiler
de kayıt altına alınmaktadır.
ALİ ŞEKER
(İstanbul ) Somada bir tane termometre çalışmıyordu.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Aileleri dinlediniz mi? Aileler bu konuda sizin
söylediğinizi söylemiyor.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Yani o
işletmemizde aynı uçaklarda olduğu gibi karakutumuz var, o ana kadar
gerçekleşen tüm ölçümler, aşağıdaki ve yukarıdaki
görevlilerin arasındaki her tür telsiz ve telefon konuşması
kayıt altında. Bunların hepsi de incelemeye ve denetime tabi
olacak. (CHP sıralarından gürültüler)
AYDIN ÖZER (Antalya)
Sayın Bakan, son ölçüm 1,89 değil mi?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Hiçbir
endişeniz olmasın, en ufak bir ihmal varsa gereği
yapılacak. (CHP sıralarından gürültüler)
ÖZCAN PURÇU (İzmir) En
çok madenci Türkiyede ölüyor.
YUNUS EMRE (İstanbul)
Sizin sorumluluğunuz var Sayın Bakan!
AYDIN ÖZER (Antalya) Son
ölçüm 1,89!
NEVZAT ŞATIROĞLU
(İstanbul) Bir dinleyin ya, ondan sonra konuşursun
Ne
bağırıyorsunuz?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla)
Anlatıyorum
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
Sayın milletvekilleri
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla)
Anlatıyorum
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Bakan.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Arkadaşlar,
konuyu tüm taraflarıyla anlatıyorum. Ben burada birisi kusurlu ya da
kusursuz demedim. (CHP sıralarından gürültüler)
AYDIN ÖZER (Antalya)
Savunma yapmayın!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Yapılan ilk
tespitleri burada sizlerle paylaşıyorum, oraya da geleceğim.
(CHP sıralarından gürültüler)
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) İstifa etmeniz lazım.
YUNUS EMRE (İstanbul)
İstifa etmen lazım!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Değerli
milletvekilleri
(CHP sıralarından gürültüler)
YUNUS EMRE (İstanbul)
İstifa etmen lazım!
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Biz çıkalım bari Sayın Başkan, böyle devam edeceklerse
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, havadaki metan gazı oranının yüzde 5 ile yüzde
15 arasında olması, en ufak bir kıvılcım ve benzeri
ısı kaynağıyla temas etmesi hâlinde grizu patlaması
meydana gelmektedir. Yani 3 şey bir arada olursa patlama oluyor.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Bir de beceriksiz bakan!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Bir, klasik
olarak yanıcı madde -ki burada metan- diğeri hava, bir
diğeri, üçüncüsü de yakıcı madde yani ısı
kaynağı. (CHP sıralarından gürültüler)
YUNUS EMRE (İstanbul)
Koltuk merakın! Koltuk merakın! Koltuk merakın! İstifa et!
İstifa et!
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Sen bir git o evlere böyle konuşabiliyor musun!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Ayrıca
şu hususları da belirtmek isterim ki değerli milletvekilleri,
İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğine
göre
VELİ AĞBABA
(Malatya) Daha ne olacak istifa için, daha ne olacak?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Değerli
arkadaşlar
(CHP sıralarından gürültüler)
VELİ AĞBABA
(Malatya) İstifa için daha ne olacak!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Maden iş
yerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği
Yönetmeliğine göre ortamda yüzde 1 oranında metan bulunması
durumunda patlatma yapılmaz.
AYDIN ÖZER (Antalya) 1,89!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Bunlar mevzuatta
yer alan eşik değerler. Yüzde 1,5 metan varsa elektrik emniyet
amaçlı kesilir, yüzde 2 metan bulunması durumunda da madenciler
çalışma ortamından tahliye edilir.
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Ders istemiyoruz, ders anlatmasın bize ya. Öğrenci
miyiz biz?
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Yüzde kaç vardı?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Geliyorum,
anlatacağım, o noktayı da anlatacağım.
Gaz izleme sensörleriyle de
ortamdaki gaz belirli değerlerin üzerine çıktığında,
biraz önce de ifade ettiğim gibi, sesli ve ışıklı
alarm verilerek çalışanlar uyarılmaktadır.
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Ses kaydı atsaydınız Sayın Bakan,
bunları söylemek için gelmenize gerek yoktu.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) TTK Amasra
Müessesesine kurulan sensörlerle metan oranı yüzde 1,5 değerine
ulaştığında hem Merkezî Gaz İzleme Sisteminde hem de
yer altındaki sistemde sarı ışık yanmakta ve sesli
uyarı vermektedir. Akabinde Merkezî Gaz İzleme Birimi tarafından
ilgili birimler hemen telefonla bilgilendirilip sistem takibe
alınmaktadır.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Ölenler suçlu, ölenler!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Metan oranı
yüzde 2 değerini bulduğunda yer altındaki sistemde ve yer
üstündeki Merkezî Gaz İzleme Ünitesinde kırmızı alarm
devreye girer ve hemen acil durum prosedürü işletilmek suretiyle
çalışanlar tahliye edilerek temiz havaya
çıkarılmaktadır.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Patlamanın sebebi ne, daha onu öğrenmedik. Patlamanın sebebini
anlatmadın.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Şimdi
geliyorum.
Kazadan önceki son
kayıtlar
AYDIN ÖZER (Antalya) Son
kaydı soruyoruz Sayın Bakan.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Şimdi
geliyorum.
Biraz önce ben niçin
anlattım? Bu noktaya gelmeden evvel ilgili prosedürleri ve düzenlemeleri
sizinle paylaşıyorum.
Kazadan önceki son
kayıtlar incelendiğinde
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Öğrendik hepsini zaten.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla)
ortamdaki metan
gazı oranı önce yüzde 1,5 seviyesine ulaşmış saat
18.05 sularında ve elektrik emniyet amaçlı kesilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Saat 18.09da
ise son kayıt havadaki metan oranının yüzde 1,69 olarak
ölçüldüğünü göstermektedir.
AYDIN ÖZER (Antalya) 1,89
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) 18.09dan sonra
kayıt alınamadı.
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Patlama oldu.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Tüm
değerlendirmelerimiz o saatten sonra yani bu patlama 18.10 sularında
ulaştı.
AYDIN ÖZER (Antalya) Ocak
boşaltılmalıydı Sayın Bakan, ocak
boşaltılmalıydı; 1,5u geçtikten sonra ocak
boşaltılmalıydı.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Patlama
anındaki metan seviyeleri Merkezî Gaz İzleme Sisteminde ölçülen bu
ama şimdi teknik birimler, bilirkişiler ocakta, yukarıda
kayıtlarda bu değerleri tek tek değerlendirecek.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Göz göre göre gelmiş patlama.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Ve biraz önce de
söylediğim gibi, biraz önce de ifade ettiğim gibi bilirkişi ve
denetçiler olayı aydınlığa kavuşturacak.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) İstifa edin, istifa! İstifa et Sayın Bakan!
BAŞKAN Sayın
Bakanım, iki dakika ilave ediyoruz.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Kök neden nedir,
üstünde tek tek durulacaktır.
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
İstifa edin, istifa!
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) İstifa edin, istifa edin!
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Bunun üzerinden ne çıkarabiliriz
VELİ AĞBABA
(Malatya) 41 insan ölmüş; bunun üzerinden ne çıkarabilirsin? Bu
nasıl devlet ya, bu nasıl Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bu patlamadan sonra da önce alandaki görevli tahlisiye
ekipleri ve ardından da diğer ekipler arama kurtarma ve müdahale
çalışmalarına başlamıştır.
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Kim sorumlu Sayın Bakan, kim sorumlu?
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Neden kimse görevden el çektirilmedi? Müessese müdürleri orada
oturmaya devam ediyor; soruşturma nasıl devam ediyor?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, son olarak kaza sonrası yapılacak ödemelerden de
kısaca bahsetmek istiyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Kim sorumlu?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Sorumlu kimse
çıkarılacak ortaya, kimseyi de gizlemeyeceğiz.
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Müessese müdürleri oturuyor, Genel Müdür oturuyor, herkes
oturuyor.
AYDIN ÖZER (Antalya)
Somadaki gibi mi çıkarılacak, Ermenekteki gibi mi
çıkarılacak!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Son olarak, kaza
sonrası yapılacak ödemelerden de kısaca bahsetmek istiyorum.
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Görevden el çektirin, açığa alın, istifa edin.
TÜRABİ KAYAN
(Kırklareli) İstifa, istifa!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) AFAD, TTK,
TÜRK-İŞ sendikası, kaza sigortası, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığımız ve Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığımız tarafından kişi başına
toplamda 1,5 milyon liranın üzerinde bir ödeme yapılacaktır.
(CHP sıralarından gürültüler)
VELİ AĞBABA
(Malatya) Parayla kapatacaksınız. Kan parası mı
vereceksiniz, kan parası mı?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Hâlihazırda
bu ödemeler de yapılmaya başlanmıştır. (CHP ve HDP
sıralarından gürültüler)
VELİ AĞBABA
(Malatya) Kan parası mı veriyorsun?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Yine,
kazanın meydana geldiği ilk andan itibaren, devletimiz tüm
kurumlarıyla ve imkânlarıyla Bartındaydı; Sağlık
Bakanlığımız 15 UMKE timi, 262 personel, 51 ambulans ve 2
uçak ambulansla kazazedelerin ilk sağlık müdahalesini ve hastanelere
sevkini gerçekleştirmiştir.
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Çok sağ olun ya!
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Lütfetmişsiniz!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Öte yandan,
biraz önce de ifade ettiğim gibi, şehitlerimizin ödemelerine
başlandı, süreç en kısa süre içerisinde tamamlanacaktır.
(CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Derdi de o zaten, çalışanların derdi de oydu!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla)
Şehitlerimizin emaneti bizimdir, madenci kardeşlerimizin
evlatları bizim emanetimizdir.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Parayla kapatacağım. diyorsun, Kan parası veririm
nasıl olsa susarlar. diyorsun.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Eğitim,
sağlık, iş bulma gibi gereken her türlü desteği kendilerine
vereceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA
(Malatya) Memlekette bir canın değeri 1.350 lira!
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Ermenektekileri hâlâ unutmadık.
BAŞKAN
Tamamlayınız Sayın Bakan.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla)
Tamamlıyorum efendim.
Ülkemiz madencilik sektörüne
ilişkin kaza istatistiklerine gelince
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Övünelim mi?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Türkiye geneli
ölümlü iş kazaları ve meslek hastalıklarında madencilik
sektörünün payı 1990 yılında yüzde 35,4 iken
MÜZEYYEN ŞEVKİN
(Adana) Almanyada neden kimse ölmüyor?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla)
bu oran,
yapılan iyileşmelerle 2010 yılında yüzde 10un altına,
yüzde 9 seviyelerine gerilemiş ancak Soma ve Ermenek kazaları
sonrasında bu oran 2014 yılında yüzde 23,5a yükselmiştir.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Ölüm rakamlarını verin!
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Zonguldak) Sayın Bakan, Müessese Müdürü ile Genel Müdürü ne zaman
görevden alacaksınız, el çektireceksiniz?
(CHP ve HDP
sıralarından gürültüler)
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Meclisimiz de o
zaman -biliyorsunuz- çalışma şartları ve
koşullarıyla alakalı olarak düzenlemeler yaptı.
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Zonguldak) Bakın, TTK Genel Müdürü 8 işçinin ölümünden sorumlu,
ceza aldı, hapis cezası aldı! Ne zaman görevden
alacaksınız?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Arkasından
idareler gerekli idari teknik düzenlemeleri yaptı, mevzuatta
iyileştirmeler yapıldı.
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Delillerin karartılması şüphesine ne diyorsunuz
Sayın Bakan?
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Zonguldak) Müessese Müdürünü ne zaman açığa alacaksınız,
Genel Müdürü ne zaman açığa alacaksınız?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) 2014
yılından sonra maden işletmelerinde yapılan iş
güvenliği yatırımları ve yapılan denetimlerle
geçtiğimiz yıl, 2021 yılında bu oran yüzde 5,2 seviyelerine
gerilemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Ya, 41 kişi öldü, kimse istifa etmedi.
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Yetkililer neden yerinde duruyor? Bize ders anlatma! Bize ders
anlatmayın Sayın Bakan.
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Zonguldak) Bakın, Genel Müdürünüz 41 kişinin ölümünden sorumlu
tutuldu mahkeme kararıyla.
AYDIN ÖZER (Antalya)
Sayın Bakan, maden kazalarında dünya 1incisiyiz, dünya 1incisi.
BAŞKAN Sayın
Bakan, son bir defa mikrofonunuzu açıyorum efendim.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Sözlerime son
verirken bir kez daha arama kurtarma çalışmalarında canla
başla çalışan bütün personelimize teşekkürlerimi sunuyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
İstifa edin, istifa!
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Yaşatmak için canla başla
çalışın, yaşatmak için.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla) Günlerce
dualarıyla bizlere manevi güç ve destek veren milletimize ve büyük bir
sabır örneği gösteren Bartınlı vatandaşlarımıza
teşekkür ediyorum.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Rant için öldüler.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ (Devamla)
Şehitlerimize rahmet diliyorum, hastanede tedavi edilen bütün
madencilerimize Allah'tan acil şifalar diliyorum.
Saygılarımla. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Alkışlayın, alkışlayın!
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Timsah gözyaşları bunlar.
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) İstifa et, istifa et.
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
İstifa edin Sayın Bakan, istifa edin.
AYDIN ÖZER (Antalya) Soma
gibi, Ermenek gibi olmasın. İstifa edin Sayın Bakan.
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) İstifa edin Sayın Bakan.
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Zonguldak) Genel Müdür ile Müessese Müdürünü derhâl açığa
almanız gerekiyor Sayın Bakan.
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Sayın Bakan, siz de oradaydınız, o ailelerin
gözlerinin içine bakıp bakıp nasıl bu masalları
anlatabiliyorsunuz ya? Yazıklar olsun!
BAŞKAN İYİ
Parti Grubu adına Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlu.
Buyurunuz Sayın
Dervişoğlu. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Sayın Bakanı
Türkiye Büyük Millet Meclisini bilgilendirdiği için tebrik ediyorum ama
beni bağışlasınlar; sanki yaramazlık yapan bir
öğrenci öğretmeni ytarafından tahtaya çıkarılır,
o da gelir, mazeretlerini beyan eder; yapmış olduğu
açıklamalar benim nezdimde ondan ileriye geçmedi. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar) Meselelere daha gerçekçi
yaklaşmak lazım, dünden bugüne olanlara da toptancı bir
bakışla yaklaşarak değerlendirmelerimizi onun üzerine
şekillendirmemiz lazım. Sanki sıradan bir olay olmuş gibi
sadece mazeret beyanından ibaret açıklamaların hem Türkiye Büyük
Millet Meclisinde hem de aziz milletimizin nezdinde karşılık
bulacağı kanaatini taşımıyorum.
14 Ekim 2022 tarihinde
Bartının Amasra ilçesinde Türkiye Taşkömürü Kurumu Amasra
Müessesesi Müdürlüğüne bağlı maden ocağında meydana
gelen patlamada hayatını kaybeden 41 vatandaşımıza da
Cenab-ı Haktan rahmet diliyorum, ailelerine sabırlar,
yaralılara acil şifalar temenni ediyorum, büyük milletimizin
başı sağ olsun.
Bilindiği gibi
olayın hemen akabinde Maden Mühendisleri Odası raporuna göre, son on
iki senede maden kazalarında binden fazla maden işçimiz
hayatını kaybetmiş. Resmî kaynaklarda maden kazalarına ve
ölüm sayılarına dair bir istatistiki verinin bulunmaması da
ayrıca bir garabet örneğidir. Bir yere bakıyorsunuz binin
üzerinde, bir yere bakıyorsunuz 650nin üzerinde; sanki kaybettiklerimiz
bir can değil de kemiyet bir iş gibi tarif ediliyor. Lütfen bu
ayıbı düzeltiniz Sayın Bakan. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İktidarınız
döneminde ihmal ve denetimsizlik sonucunda maden kazalarında diğer
ülkelerle mukayese edilemeyecek kadar çok insanımızı kaybettik.
Tablo bu kadar ağır olmasına rağmen iktidar sahiplerinde
bir hayıflanma yok, pişmanlık yok, olanlardan ders çıkarmak
yok, sorumluluk duygusu da maalesef ve maatteessüf hiç gelişmemiş.
Tüm bu ölümlere rağmen Sayın Cumhurbaşkanının övünç duyduğu
nokta hayatlarını kaybeden 41 madencimizin cenazelerinin göçük
altından yirmi dört saatte çıkarılması olmuştur. Daha
ne kadar süre beceriksizliğinizi bahanelerle, hatalarınızı
da yalanlarla kapatacaksınız, doğrusunu isterseniz
kestiremiyorum.
Biz bugün burada Türk
milletinin iradesinin tecelligâhı olan Gazi Mecliste iktidarın bahane
ve yalanlarını dinlemek için değil gerçekleri ve milletin
muayyen bir haddi çoktan aşan haklı öfkesini dile getirmek için
bulunuyoruz. Sorumluların tespit edilmesini ve hesap vermesini talep
ediyoruz.
Zaman, zemin ve mekân
değişse de yaşadığımız hep aynı
ihmalkârlık, aynı iş bilmezlik ve hep aynı
açıklamalar. 2010 yılında Zonguldakta grizu patlamasıyla
yüreğimiz yandığında, 30 madenci kardeşimiz
hayatını kaybettiğinde dönemin Başbakanı Sayın
Erdoğan şöyle demiştir: Bu mesleğin kaderinde bu var.
2014 yılında Türkiye, tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir
iş kazasıyla 301 evladını Manisa Somada toprağa
verdiğinde iktidarın izahatı şu olmuştur: Bu bir
fıtrat meselesidir. 2022 yılında Bartın Amasrada meydana
gelen kazada 41 evladımızı Cenabı Hakkın rahmetine
uğurladık. Sayın Erdoğanın bu elim hadise
karşısındaki tavrı bu defa da kader planı diyerek
milletimizi tevekküle davet etmek olmuştur.
HAYRETTİN NUHOĞLU
(İstanbul) Sayın Bakan, dinleseniz iyi olur.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (Devamla) Aslında tevekkül, gerekli olan her
türlü önlemi alarak elinden gelen tüm gayreti gösterdikten sonra kalben Allaha
bağlanıp ona sığınmak ve ona güvenmek anlamına
gelir. Acizliğin, hataların ve yanlışların sebebini
Allaha atfetmek değildir tevekkül. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar) Keyfîliği,
kuralsızlığı, denetimsizliği fıtrat ve kader
üzerinden meşrulaştırma girişimi aslına
bakarsanız devlet ciddiyetinden nasipsizliktir, insan hayatına
kıymet vermeyen bir siyasi aklın günümüzde yaşanan
hezeyanıdır. Devleti yönetenler kendi hatalarından,
noksanlıkları kadere atfederek sorumluluktan kaçamaz ve
kurtulamazlar. Madenlerde yitirdiğimiz tüm bu canlarımızın,
evlatlarımızın vebali yetkileri nispetinde sorumluluk
almayanların üzerinde olacaktır. Buna bu Meclis de şahit, bu
millet de şahit, Cenab-ı Hak da şahittir. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
Yirmi yıllık Adalet
ve Kalkınma Partisi iktidarının Türkiyeyi getirdiği
noktada maalesef, pek çok alanda Avrupa ülkelerini geriden takip ediyoruz ancak
iktidarınız döneminde 2 alanda açık ara 1inciyiz; bunlardan
biri enflasyon, diğeri ise iş kazalarıdır. Bugün
geldiğimiz noktada Türkiye, iş kazaları sayısı
bakımından tüm Avrupa ülkeleri arasında 1inci, dünyada ise 1,4
milyar nüfusu olan Çinden sonra 2nci sıradadır. Elinizi
vicdanınıza koyunuz, Allah aşkına kendinize sorunuz:
Dünyanın en büyük kömür rezervine sahip Almanyanın madenlerinde can kayıpları
bu kadar azken Türkiyenin madenlerini madencilerine mezar yapan asıl
gerekçe nedir? Son on iki yılda madenlerde ölen işçi sayısı
Almanyada 10 iken Türkiyede binden fazla ise bunun sebebi kaderin planı
değil, iktidarın plansızlığıdır.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar) Soruyoruz:
Neden Hans ölmüyor da Hasan ölüyor? Zonguldaktaki mukadderat, Somadaki
fıtrat, Amasradaki kader planı neden Hamburgda, Münihte, Kölnde
vaki olmuyor? Nisa suresinde duyurulan Sana ne iyilik geliyorsa
Allahtandır, ne kötülük dokunuyorsa kendinizdendir. ilahi mesajından
ne zaman kendinize bir ders ve ibret çıkaracaksınız? İyi
olan ne varsa AKPden ve Erdoğandan, kötü olan ne varsa da Allahtan
geliyor. demeyi nereye kadar sürdüreceksiniz, doğrusunu isterseniz merak
ediyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
zamanım daralıyor, konuyla ilgili yarın da bir
araştırma komisyonu oluşturulacak, partimizin görüşlerini
orada da anlatmaya devam edeceğim ama Başkanın
müsamahasıyla birkaç cümle daha sarf etmek istiyorum.
BAŞKAN Önemli bir gün,
buyurunuz efendim.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (Devamla) Teşekkür ederim efendim.
Amasrada maden
ocağında meydana gelen patlama üzerine Maden Mühendisleri Odası
bölgeye heyet gönderip incelemelerde bulunmuş. Heyet oraya varmadan,
incelemeler tamamlanmadan önce de yetkililer tarafından bir açıklama
yapılarak patlamanın, olup bitenin trafo patlamasından
kaynaklı olduğu ifade edilmiş. Ancak bölgeye uzman heyetler
gidince de bu açıklamanın sehven yapıldığı
söylenmiş ve revize edilmiş, konu da kamuoyuyla paylaşılmış.
Bunun üzerine resmî makamlar trafo patlaması gerçekleşmediğini,
açıklamaların sehven yapıldığını ifade
etmişler ve son yapılan açıklamada da gerçekleri kabul etmişler.
2010da Zonguldaktan, 2014te Manisa Somadan hatırlıyoruz; buradaki
asıl amaç kazanın nedenini saptırmak, sorumluluğu da
ortadan kaldırmaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (Devamla) Hiç kimse yanlış bilgi ve
açıklamalarla kamuoyunu yanıltmaya tevessül etmesin. Amasrada
gerçekleştirilen maden kazasının öngörülebilir ve önlenebilir
nitelikte olduğu Sayıştay raporuyla da sabittir.
Sayıştay, raporunda olayın bir tek tarihini ve gününü
belirtmemiştir. Yine, buralarda Sayın Bakanımız az önce
söyledi, KİT Komisyonunda denetim raporunun sanki oy birliğiyle
onaylandığını söyledi; öyle bir şey yok, biz
İYİ Parti olarak orada olumlu oy kullanmadık ve muhalefet
şerhimizi ifade ettik. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
biliyorsunuz, ATEX diye bir teçhizat yönetmeliği var Avrupa
Birliğinin de kabul ettiği yani en yüksek kalitede alev
sızdırmaz elektrik aleti ve aksamlarının
kullanılmasına dair kurallar bütününü içeriyor. 2017
yılında bizatihi Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü
tarafından yayınlanan raporla da bu kurum eleştiriliyor, ülke
kaynaklarının gereksiz israfı diye, ATEX Yönetmeliği
kapsamında maden işçilerinin kullanacağı teçhizatın
yenilenmesinin israf olacağı ifade ediliyor. Bu raporu
hazırlayanlara da milletin kürsüsünden yazıklar olsun diyorum.
Mevzuata rağmen sermaye sahiplerine daha fazla para kazandırmak için
maden işçilerinin hayatını riske atanlara da yazıklar olsun
diyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Biliyorsunuz, ticarette kâr
kavramı katlanılan riskin bedelidir; risk alırsınız,
para kazanırsınız, beklentinize karşılık
bulamadığınız zaman da para kaybedersiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım efendim.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (Devamla) Kaybettiğiniz parayı başka
yerde kazanabilme ihtimaliniz her zaman mevcuttur ama kaybettiğiniz
canı yerine koyabilme imkânınız asla ve kata mevcut
değildir. İhmaliniz karşısında bunca can kaybıyla
baş başa kaldıysak 2 ihtimalli bir sonuçla karşı
karşıyayız. Birinci ihtimal, size söylüyorum, yönetemiyorsunuz.
Sayıştay raporlarından da anlaşılacağı gibi
denetim mekanizmaları, teftiş ve kontrol süreçleri işlemez hâle
gelmiş durumdadır. Eğer mesele bu değilse ikinci ihtimal
devreye giriyor, o da Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı sermaye
sahiplerine avantaj sağlamak için vatandaşlarımızın
can güvenliğini bile isteye hiçe saymakta ve gerekli tedbirleri de bilerek
almamaktadır sonucu ortaya çıkıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (Devamla) Son cümle efendim.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (Devamla) Yaşanan elim olayların
kaynağı hangi mazereti üretirseniz üretin sizin
vurdumduymazlığınızdır. Bu denetimsizliğin, bu
sorumsuzluğun, bu iş bilmezliğin yanınıza
kalmayacağını ve hesabının bir gün mutlaka
sorulacağını bilmenizi istiyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Sadir Durmaz.
Buyurun Sayın Durmaz.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SADİR
DURMAZ (Ankara) Sayın Başkan, Sayın Bakanım, Gazi
Meclisimizin değerli üyeleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
hepinizin malumu olduğu üzere 14 Ekim Cuma günü akşam 18.00
sıralarında Türkiye Taşkömürü Amasra Müessese Müdürlüğüne
ait maden ocağında 110 işçimizin yer altında
çalıştığı esnada meydana gelen grizu patlaması
sonucu maalesef 41 maden işçimiz hayatını kaybetmiş, 11
işçimiz yaralanmış; milletçe yüreğimize ateş
düşmüştür. Rızkının peşinden şehadete
yürüyen işçilerimiz, maden şehitlerimizdir. Hayatını
kaybeden maden şehitlerimize Cenab-ı Allahtan rahmet,
acılı ailelerine sabır, aziz milletimize
başsağlığı; yaralı işçilerimize de acil
şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
söz konusu maden ocağı faciasının haberinin
alınmasından sonra Sayın Genel Başkanımızın
talimatlarıyla aynı günün akşamı Bartın ilimize
geçerek Belediye Başkanımız ve İl
Başkanımızla birlikte facianın gerçekleştiği
maden ocağı sahasına ulaştık. Sayın
Cumhurbaşkanımız tarafından görevlendirilen ve
facianın yaşanmasından kısa süre sonra olay yerine intikal
eden İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu, Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Sayın Fatih Dönmez, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Sayın Vedat Bilginle görüştük. Olay mahallinde
gördüğüm AFAD, UMKE, Kızılay, belediyelerimiz başta olmak
üzere Türkiye Kömür İşletmelerine ait arama ve kurtarma ekipleri
cansiperane bir gayretle mücadele ediyor, maden ocağından sağ
kurtulan işçiler başta olmak üzere oradaki tüm görevliler mahsur
kalan arkadaşlarını kurtarmak için âdeta zamanla ve
birbirleriyle yarışıyorlardı. Maden ocağının
eksi 300 ve eksi 350 kotundaki patlama nedeniyle ortaya çıkan
yangını söndürme çalışmaları da aralıksız
sürdürülmekteydi. Yaralılar için hemen oluşturulan sahra hastanesi
ilk müdahaleyi yapıyor, daha sonra ambulanslarla ve ambulans uçaklarla
hastanelere sevkleri yapılıyordu. Maden ocağından 58
işçimizin sağ çıkarıldığı ve durumlarının
iyi olduğu tespit edildi. O anlarda 3 yaralımız Bartın
Devlet Hastanesine, 2 yaralımız Bartındaki bir özel hastaneye,
6 yaralımız da İstanbul Başakşehir Çam ve Sakura
Şehir Hastanesine sevk edildi. 26 maden işçisi kardeşimizin
vefat ettiğini, 15 madencimize de hâlen ulaşılmaya
çalışıldığını müşahede ettik.
Sayın Bakanlarımızla hem hastanelerdeki hem de alanda kurulan
çadırlardaki maden işçilerimizin yakınlarıyla
görüşerek elimizden geldiğince acılarını hafifletmeye,
onları teselli etmeye gayret ettik. Alana intikal ettiğimiz andan
itibaren yoğun olarak sürdürülen arama kurtarma faaliyetleri
yaklaşık on sekiz saatte sonuçlandı ama tüm çabalara rağmen
maalesef bu kardeşlerimizden sağ kurtulan olmadı; hüzne
boğulduk, milletçe derinden sarsıldık, yüreklerimiz kan
ağladı.
Söz konusu maden
ocağı patlaması adli ve idari açıdan tüm boyutlarıyla
araştırılacaktır. Bartın Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından başlatılan ve
şu an 6 cumhuriyet başsavcısı ile 4 Bakanlık
müfettişinin görev aldığı soruşturma kapsamında,
Bartın İl Emniyet Mürdürlüğünce, uzman personelden oluşan
özel ekiple tüm arama ve el koyma işlemlerinin tamamlandığı
bilgisine ulaştık.
Elbette, giden
canlarımız geri gelmeyecek, acılar silinmeyecek; lakin kafalarda
soru işareti kalmaması, ihmal veya kusur varsa bunun ortaya
çıkarılması ve sorumluların tespit edilmesi açısından
bu detaylı soruşturma son derece önemlidir. Grizu patlaması söz
konusuysa sensörlerin durumu ve ölçüm yapan teknik elemanların
değerlendirmeleri mutlaka incelenecektir. Biz de Milliyetçi Hareket
Partisi olarak konuyu hem adli ve idari soruşturma boyutuyla hem de
kurulması düşünülen Meclis araştırması komisyonu
marifetiyle yakından takip edeceğiz.
Değerli milletvekilleri,
acı ve sevinç insana hayat yolculuğunda eşlik eden 2 büyük
duygudur. Milletçe sevincimizi paylaştıkça çoğaltır,
acımızı paylaştıkça azaltırız. Özellikle
toplumu derinden etkileyen acı hadiselerin etkilerini, dayanışma
ruhumuzla birbirimize destek olup paylaşarak azaltırız. Böyle
zamanlarda acılar üzerinden siyasi hesap veya çıkar ummak asla kabul
edilemeyecek bir durumdur.
Sayın Genel Başkanımızın
bugün Meclis grup toplantısında dikkat çektiği hususu buradan
tekrar hatırlatmak isterim: Henüz acılarımız çok tazeyken,
henüz patlama yeni olmuşken, henüz işçilerimiz toprak altından
bile çıkarılmamışken Sayıştayın 2017 ve 2019
Raporlarında Amasra Müessese Müdürlüğüyle ilgili bölümleri birdenbire
servis edip suçlu ve sorumlu arayışına girenlerin önü
arkası iyice araştırılmalıdır. Yaklaşık
iki asra yaklaşan bir deneyime sahip olan Türkiye Kömür
İşletmeleri Kurumu ve tecrübeli personeli, Sayıştay
raporlarının sonucunda ne yapmaları gerektiğini ve hangi
tedbirleri alacaklarını elbette hepimizden daha iyi bilmektedir.
Burada Sayıştay raporlarını es geçtiğimiz, denetim
faaliyetlerini görmezden geldiğimiz kesinlikle düşünülmesin; aksine,
gerekli tahkikatın yapılarak varsa eksik, hata veya ihmallerin tespit
edilmesini, sorumluların da hukuk önüne çıkarılmasını
herkesten fazla istemekteyiz.
Bugün acılar üzerinden
siyaset değil, acıları paylaşma ve azaltma günüdür. Maden
şehitlerimizin emaneti olan kederli ailelerine sahip çıkmak,
acılarını bir nebze olsun hafifletmek önce devletimizin, sonra
hepimizin görevidir. Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımız
patlamanın yaşandığı maden ocağı alanında
gerçekleştirdiği ziyaret sırasında, acılı
ailelere verilecek destek ve yardımları açıkladılar.
Türkiye Cumhuriyeti güçlü bir devlettir. Devletimiz her zaman olduğu gibi
milletimize sahip çıkacak, milletimizin acısını hafifletmek
için üzerine düşen her şeyi bihakkın yapacaktır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tüm iş sektörlerinde kaza riski elbette
vardır ama madencilik sektörü doğası gereği özellik arz
etmekte, bilhassa yer altı kömür ocakları en fazla kazanın ve
facianın yaşandığı alan olarak öne çıkmaktadır.
Yer altı kömür ocaklarında herhangi bir olumsuz durumun zincirleme
hâlinde birbirini tetikleyebilecek riskleri içerdiği ve dünyanın
neredeyse en zor ve en riskli iş kolu olduğu bilinmektedir.
Cenab-ı Allah Kuran-ı Kerimde Önce tedbir, sonra tevekkül.
buyurmuştur. Bu konuda teknoloji kullanımının daha da artması,
çalışanlara ve işverenlere iş güvenliği ve emniyet
kültürünün mutlak suretle kazandırılması gerekmektedir.
Kalıcı önlem ve kontrol maden facialarını önlemede büyük
öneme sahiptir. İşletmelerimizde maliyetine
bakılmaksızın iş güvenliği sistemi ve sıkı denetimin
faciaları önleme ve hayat kurtarmada etkili olduğunun bilincinde
olarak bu konudan asla taviz verilmemelidir. Söz konusu facia maalesef ilk
değildir ama son olmasını diliyoruz. Rabbim benzer
acılardan milletimizi korusun, muhafaza eylesin.
Konuşmamın sonunda,
Türkiye Taşkömürü Amasra Müessese Müdürlüğüne bağlı maden
ocağında meydana gelen grizu patlamasında hayatını
kaybeden şehitlerimize Cenab-ı Allahtan rahmet, kederli ailelerine
sabır diliyorum; hastanelerde tedavi edilen maden işçilerimize
şifalar temenni ediyorum; aziz Türk milletinin başı sağ
olsun diyorum.
Bu duygularla yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Serpil
Kemalbay.
Buyurunuz Sayın
Kemalbay. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Değerli halkımız, Türkiye
Taşkömürü Kurumu Amasra Müessesesinde işçi katliamında
yaşamını yitiren 41 madenciyi saygıyla anıyorum, yaralılara
acil şifa diliyorum.
Her defasında
Artık yeter! diyoruz, her defasında
(*)
diyoruz. Ancak işçi cinayetleri bizi derinden sarsmaya, acıya
boğmaya devam ediyor. 41 hayatın grizu patlamasında yok
olmasının acısı çok büyük. Bu, ne kader planı ne
fıtrat ne de kazadır. Uluslararası sözleşmeler,
İş Yasası ve mevzuat, işverenleri her türlü önlemi almakla,
iş kazalarını ve iş cinayetlerini önlemekle; devleti de bu
önlemlerin alınıp alınmadığını denetlemekle
yükümlü kılıyor. Ancak nerede bu sorumluluk, kimde? Ne bakanı ne
bürokratı ne patronu; işçiler ölüyor, sermaye büyüyor; tablo budur.
Bu katliamın sebebi, AKPnin işçilerin canı ve kanı
üzerinden yaptığı kâr ve sömürü planıdır. Emekçinin
canı üzerine kurulan ucuz emek cenneti yaratıldı; ucuz emek
pazarında kâr hırsı, üretim zorlaması işçileri
öldürmektedir. Bunun adı vahşi kapitalizmdir, bunun adı nekro
kapitalizmdir.
Bakın,
Sayıştay raporlarında grizu patlaması geliyorum diyor,
raporlar, bağıra bağıra patlamanın
olacağını söylüyor, buna rağmen önlem alınmıyor.
Yaşamını yitiren madencilerin ailelerine Bizi patlatacaklar.
demesinden de anlaşıldığı gibi, iş yerindeki
tehlikenin işçiler de farkında ama onların sesini kimse
duymuyor. Kader planı değil, iktidar eliyle yerinden edilen Soma
yargıçlarının burada dediği gibi Olursa olsun.
planıyla karşı karşıyayız. Türkiye Taşkömürü
Kurumu yetkilileri gerekli önlemleri almamış, ilgili
bakanlıklar, Sayıştay raporlarında ortaya saçılan
güvenli olmayan çalışma koşullarına rağmen
işletmenin kapısına kilit vurmamış, Amasrada timsah gözyaşları
döken TÜRK-İŞ, 6331in işçiye verdiği çalışmaktan
kaçınma hakkını işçiye kullandırmamış ve bu
cinayete hep birlikte ortak olmuşlardır. Burada, işçilerin neden
söz, yetki, karar sahibi olmadığını ayrıca
sorgulamalıyız. İzlediği neoliberal politikalarla bizzat bu
işçi katliamlarının sorumlularından olan
Erdoğanın kader planı diyerek ölümleri
normalleştirmesini asla kabul etmiyoruz. Meclise girerken bile koruma
ordusuyla, helikopterle önlem alanlar, yüzlerce korumayla gezenler bize
fıtrattan bahsetmesinler.
1938 yılında
yapılan bilimsel bir araştırma iş kazalarının
yüzde 98inin önlenebilir olduğunu daha o zaman
kanıtlamıştı. Bakın, aradan neredeyse yüz yıl
geçti, biz hâlâ vahşi kapitalizm koşullarında madencilik
yapılan bir ülkede olmaya devam ediyoruz. Batıya bakın, böyle
işçi katliamları orada yaşanıyor mu? Hani diyorsunuz ya
Batı bizi kıskanıyor. diye. Neden yaşanmıyor? Neden
Avrupa'da böyle işçi katliamları olmuyor? Bunu sorgulamayacak
mıyız? İşçilerin canı Almanyada değerli ve
değerli olsun tabii ki, peki, Türkiye'de neden bu kadar ucuz görülüyoruz?
Bunu sorgulamamız gerekiyor.
Küresel İşçi
Hakları Endeksine göre Türkiye 2016dan bu yana her yıl, işçi
olmak için en kötü 10 ülke arasında gösteriliyor. Türkiye, yalnız
maden katliamlarında değil, iş cinayetlerinde de dünyada
başı çekiyor. Sadece son yıllarda Ermenekte, Kürede, Bursada,
Zonguldakta, Elbistanda, Siirt Şirvanda ve Şırnakta yüzlerce
madenci, işçi sağlığı ve iş güvenliği
önlemleri alınmadığı için yaşamını yitirdi,
patronlar daha fazla kâr etsin diye yaşamını yitirdi. Son yirmi
yılda, AKPli yıllarda 30 bini aşkın işçi iş
cinayetinde yaşamını yitirdi. İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin
verilerini göre, 2022nin ilk dokuz ayında en az 1.357 işçi iş
cinayetinde yaşamını yitirdi. Eylül ayında, şu
geçtiğimiz eylül ayında en az 157 işçi çalışırken
iş cinayetinde yaşamını yitirdi.
İş cinayetleri
yüzde yüz önlenebilir bize göre, yeter ki önlemler alınsın, işçi
sağlığı, iş güvenliği önlemleri
alınsın. İşçi Sağlığı ve İş
Güvenliği Meclisinin ve DİSKin raporlarına ve bizlerin
verdiği önergelere dönüp baksanız bu iş cinayetleri tablosuyla
karşılaşmayız ama bugüne kadar ne önergelerimize cevap
verdiniz ne de bu raporları önünüze koyup üzerinde düşündünüz.
Şimdiden sonra peki ne
olacak, ölümleri nasıl önleyeceğiz? Biz AKPyi Somadan
tanıyoruz; Somada 301 cana kıyanların hiçbiri
cezalandırılmadı. Soma patronunu kurtarmak için özel bir
yargı operasyonu yaptınız, yargıya müdahale ettiniz.
Bakın, Somada katledilen 301 madenciyle ilgili Soma patronları
olası kasıtla yargılanacaklardı,
yargılanıyorlardı, ceza alacaklardı, tam ceza alma
aşamasında yargıçları değiştirdiniz ve basit
taksirle öldürmeden ceza aldı bu kişiler ve patron dört yıl
yattı, daha sonra çıktı ve patronlar, hiç kimse de şu anda
cezasını çekmiyor. Soma patronunu kurtarmak için yargıya
müdahale ettiniz, yargıçları değiştirdiniz; olası
kasıttan ceza verilecekti, sizin müdahalenizle bu da gerçekleşmedi.
Patronları korudunuz, Somayı cezasız bıraktınız.
Bakanlar herhangi bir bedel ödemedi, bürokratlar zaten hiçbir şekilde
bedel ödemiyor, tutuklu olanların ise hepsi serbest
bırakıldı. Madencilerin avukatları Selçuk
Kozağaçlı ve Can Atalay ise şu anda zindandalar; buradan onlara
sevgilerimi gönderiyorum.
Şimdi, Amasra maden
katliamı için araştırma önergesi vereceğinizi
söylüyorsunuz; sizi hiç samimi bulamıyoruz. Size önce şunu söylememiz
lazım: Peki, neden Somada failleri korudunuz, neden şimdi araştırma
komisyonundan bahsediyorsunuz; burada bir tutarsızlık yok mu?
Birkaç söz de bu ülkede en
büyük federasyon olan TÜRK-İŞe söylemek istiyorum tekrar. Ölen
madencinin eşi anlatıyor: Gaz kokusu çok var ama yapacak bir
şey yok. diyordu. Şef ona demiş ki: Bize kömür lazım,
sizin keyfiniz lazım değil. Peki, sendika ne iş yapar? Sendika
ne için var? Sendika, işçilerin, madencilerin yaşam hakkını
korumayacaksa o zaman sendikanın görevi ne? Maden katliamı
olduğunda gidip orada hiç kimse timsah gözyaşları dökmesin,
kusura bakmayın. Kaldı ki bakın, piyasacı bir yasa
olmasına rağmen 6331, işçilere tehlikeli durumlarda
çalışmaktan kaçınma hakkını veriyor. Sendikalar neden
bu konuda bir çalışma yapmıyor? Sizin göreviniz orada
konuşmak değil; sizin göreviniz, sendikanın,
TÜRK-İŞin görevi, orada işçilerin yaşam hakkını
korumaktır. Ölümler olmadan yaşam hakkını korumak
gerekiyor.
Sonuç olarak, ucuz emek
rejimi terk edilmeli, sermayeyi kayıran, daha fazla kâr etmek için
işçilerin hayatını tehlikeye atan, iş kazaları için
Olursa olsun. mantığıyla hareket eden bu zihniyetle
hesaplaşmak gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (Devamla) Sendikal özgürlüklere sahip çıkarak, örgütlenerek
yaşam hakkına sahip çıkmak gerekiyor. İnsan onuruna
yakışır çalışma koşullarının
sağlanması için bu doğrultuda gerekli önlemlerin
alınması gerekiyor. Kömür madenlerinde yaşanan iş
cinayetlerinin önüne geçilmesi, sağlık, güvenlik ve ekolojiyi birlikte
ele alarak kömür madenciliğinden çıkma planları da dâhil olmak
üzere, köklü çözümler, yapısal çözümler üzerinde düşünmek,
tartışmak ve hayata geçirmek gerekiyor.
Bartın Amasrada 41
işçi önlem alınmadığı için grizu patlaması
nedeniyle katledilirken bu katliamı protesto eden emek örgütleri Ankarada
öldüresiye dövülerek gözaltına alınıyor. Neden, neden?
Dünyanın her yerinde bu tür katliamlar protesto edilir. Türkiyede
madencilerin yaşamına sahip çıkmayan iktidar, madencilerin
yaşamını savunan, protesto eden emek örgütlerini, meslek
örgütlerini, sosyalistleri, devrimcileri neden şiddete maruz
bırakıyor? Bunun da cevabını istiyoruz.
Hükûmetin maden
katliamına yaklaşımı yaşam hakkına değil,
Olursa olur. mantığıyla ölümlere yol vermektir. Sermaye
birikim rejimi yürüsün diye, sermayedarların yolu açılsın diye
alabildiğince işçi canına kıyılmasına göz
yummaktadır ve bizler buna asla göz yummamalıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız efendim.
MÜŞERREF PERVİN
TUBA DURGUT (İstanbul) PKKnın şehit ettiği maden
mühendislerini, petrol mühendislerini nereye koyuyorsunuz?
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (Devamla) Hükûmetin, iktidarın, Erdoğan'ın bizzat
noeliberal politikalarla bu katliamların faili olmasının
üstünden atlanarak bir araştırma yapılamaz. Ucuz emek rejiminden
vazgeçmeden, iş cinayetlerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından
raporlanmasını sağlamadan, bir kamu kurumu olan Türkiye
Taşkömürü Kurumunun neden piyasacı bir anlayışla bu kömür
madeni işletmesini sürdürdüğünü sorgulamadan, artık kamu
kurumlarına kadar işlemiş olan piyasacı zihniyetten, sömürü
zihniyetinden, kölelik düzeninden bahsetmeden ölümlerin
durdurulamayacağı açıktır.
MÜŞERREF PERVİN
TUBA DURGUT (İstanbul) PKKnın şehit ettiği
işçileri, maden mühendislerini, petrol mühendislerini de sorgulayın;
onları da sorgulayın lütfen, onları da sorgulayın.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (Devamla) Burada bütün işçileri, emekçileri, madencilerin
hayatlarına sahip çıkmaya çağırıyoruz. (HDP
sıralarından alkışlar)
MÜŞERREF PERVİN
TUBA DURGUT (İstanbul) Ben tanıyorum bir petrol mühendisini, 22
yaşında şehit etti PKK.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Size söz verince
konuşsaydınız.
MÜŞERREF PERVİN
TUBA DURGUT (İstanbul) Cevap versin. Tabii ki soracağım.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Ayıptır ayıp.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bir doktor olarak bunu yapmanız hiç hoş
değil yani.
MÜŞERREF PERVİN
TUBA DURGUT (İstanbul) Ayıp değil.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Çok ayıp.
MÜŞERREF PERVİN
TUBA DURGUT (İstanbul) Sorguluyorsanız onu da sorgulayın.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ya, ne alakası var? Ne alakası var?
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Sana mı soracağız?
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Hem suçlu hem güçlü!
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Siz 41 madenciyi sorgulayın, ondan sonra
konuşalım tamam mı? İktidardasınız.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Özgür Özel.
Buyurun Sayın Özel. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14 Ekim Cuma
günü saat 18.15 sıralarında meydana gelen grizu patlamasında 41
emekçi, 41 kardeşimiz hayatını kaybetti. Öncelikle onlara
Allahtan rahmet, acılı ailelerine ve tüm milletimize
başsağlığı diliyorum.
Benim için zor bir
konuşma. Soma faciasından önce çıkıp Somada bir
şeyler olabilir, uğurladığımız madenciler son
birkaç aydır çok farklı şikâyetlerde bulunuyorlar.
demiştik; o gün O maden Türkiyenin ve dünyanın en güvenli
madenlerinden biridir. cevabını almıştık. Kurulmayan
komisyon, faciadan iki hafta sonra oy birliğiyle kurulmuştu. Orada
Yılmaz Tunçla beraberdik, o günden bugüne o komisyondan geriye
Yılmaz Tunç, ben ve Erkan Akçay kaldık. Bugün bir daha böyle bir
konuşmayı yapıyor olmak gerçekten benim için çok üzüntü verici,
çok can sıkıcı.
Eğer Anayasa
değişmeseydi, Sayın Bakan burada mutlaka oturuyor olacaktı
-bugün değilse yarın- bir siyasi denetim hakkıyla gensoru
verecektik ve onu sorgulayacaktık. Rejime kasteden Anayasa
değişikliğinden sonra, elimizde kala kala hep birlikte
esnettiğimiz gündem dışı konuşmada söz aldı.
Bütün dünyada gündem Amasra, bu Mecliste gündem dışı
konuşmayla konuşabiliyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Kendisi elbette Ben miyim
her şeyin sorumlusu? diyecek. Bence değilsiniz. Benim, ben; her
şeyi ben yaparım. diyen var ya, sizi de atayan; aslında her
şeyin sorumlusu o ama şu anda muhataplık ilişkimiz sizinle.
Siz 20 Eylül günü bu madeni
ziyaret ettiniz ve şu cümleyi kurdunuz faciadan yirmi dört gün önce:
2013te Soma kazasının ardından aldığımız
tedbirlerden sonra iş kazaları bıçak gibi kesildi. Bıçak
gibi kesmekten ne anlarsınız? Sıfır, olmayacak. Peki, kaç
olmuş? Mesela 6 madenci öldüyse bıçak gibi kesilmemiştir, ya 60
öldüyse? Sayın Bakan, Soma'dan bugüne 673 madenci öldü Türkiye'de. 2 tane
Soma daha oldu, 2 tane de Amasra oldu Soma ile Amasra arasında. Ve
haberinizin olmadığı ortada ki o saydığınız
işler, mesela 2 maaş, iki gün hafta tatili; onu hep beraber
yaptık ama onlar, 1.500 madenci kaymakamlığın önünde oturup
da iktidarınızı protesto ederken içlerinden seçilen 10 kişinin
götürdüğü taleplere Recep Tayyip Erdoğan'ın Tamam. demesiyle oldu.
Arkadaşların canıyla, kendi mücadeleleriyle ve birbirlerine
acıları üzerinden bağlanmış namuslu bir mücadeleyle
kazandılar. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan, bunu hiç
gördünüz mü bilmem, altında grubunuzdan da ittifak
ortağınızdan da milletvekillerinin imzası var. Bu, Soma
Raporu, 131 maddede ortaklaştık ve 111 öneri var içinde; sizin
saydıklarınızın hiçbiri burada yok, burada söylenenlerin de
gerçek anlamda hiçbiri hayata geçmemiş. Ben bunun takibini yaptım
Bülent Başkan. Nasıl yapar muhalefet bunun takibini? Soma Raporu
yayınlandıktan bir sene sonra 56sını birine, Süleyman
Soylu'ya, o tarihte Çalışma Bakanıymış, 55ini de
Berat Albayrak'a sormuşum, Enerji Bakanıymış. Ne yaptınız
bu 111 maddeyi? Tık yok. Cevap verilmeyen önergeler listesinde duruyor
bunlar çünkü bir şey yapmadınız, yapılmadı. Size bu
Meclisin verdiği görevi, ödevi yerine getirmediniz. Bakın, orada
söylenenlerden yani Maden ayrı bir bakanlık olsun.dan tutun Kömür
kanunu çıkarılsın.a
Ama içinde bir sürü var. Mesela, diyor ki:
Eski imalatlarda mutlaka ölçüm cihazları olsun. Ve diyor ki: Havza
madenciliği olsun, hepsi bir haritada olsun ve bir bütün olarak ele
alınsın. Bakın, o yapılsaydı ne olurdu? Yetişir
yetişmez, Soma Raporunun gereği Soma'dan önce yapılsaydı
Soma olmazdı; Ermenek kesin olmazdı. Neden? Ermenek'te iki şey
vardı: Bir, eski imalat, içi su dolu ama yer altı kadastrosu yok,
işlenmemiş ve köstebek gibi ilerlerken, gidip o eski madeni
patlattı da sular geldi. Hani, diyor ya: Benim evladım yüzme bilmez,
nasıl yaşayacak? O ağlayan ananın, ayağında
lastik ayakkabılı babanın feryadı, bu komisyonun raporu
yapılsaydı olmazdı. Orada diyor ki: Seri havalandırma
yasaklanmalıdır. Genel olarak yok ama paralel
havalandırmanın seriye döndüğü bir sürü durum var, birazdan anlatacağım,
benden duyacaksınız ama yarın komisyon kurulursa sonunda oraya
geleceksiniz ve yüz yüze bakacağız.
Şimdi, şunu izah
etmek isterim: Muhalefet partilerinin ayrı ayrı karşı
oyları var, çok daha ileri önermelerimiz var, hiçbiri de
yapılmamış.
Şimdi, gelelim Ya, ben
miyim sorumlusu? Yok, sizden önce 3 sorumlu söyleyeyim ben: Recep Tayyip
Erdoğan, Berat Albayrak, Binali Yıldırım. Neden sorumlu bu
beyler? Bu beyler üçlü kararnameyle Kazım Eroğlunu bu kurumun başına
getirmekten sorumlu, Genel Müdür yapmaktan sorumlu. Kazım Eroğlu kim?
Kazım Eroğlu, Kozlu maden kazasında 8 işçi öldü ya, o
işten dört yıl hapis cezası almış ihmali yüzünden,
kusuru yüzünden. Sonra o ceza iyi hâlden -kravat taktı diye- üç yıl
dört aya, sonra 24 bin lira para cezasına
Sonra kendisini buraya
atamışsınız, maaşından taksit taksit
kesmişsiniz, ayrıca çifte maaş da
bağlamışsınız, aynı zamanda Genel Müdür de
yapmışsınız. Şimdi o, hâlen görevde ama
Amasranın sorumlusu kim? derseniz, üçlü kararname ama Bir isim söyle.
derseniz Recep Tayyip Erdoğan, bu adamı oraya atayan. (CHP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, Somada sizin
ettiğiniz beylik laflar edildi burada. Hesap soracağız,
takipçisi olacağız. Allah var ya, siz onu bile demediniz, partinizin
sözcüleri söyledi bunu. Ama Somada nasıl takip ettiniz biliyor musunuz
davayı? Somada mahkemede önce namuslu, dürüst, genç bir hâkim vardı
-bütün analar ondan razı, tir tir titriyordu karşıda sorumlular-
ilk önce ona kafaya taktılar, karara giderken davayı karara
bağlamadan güya terfi ettirip İzmirde bir mahkemeye atadılar.
Yerine Elbistanda ölenleri suçlu bulan hâkim geldi, hızla karar verdi.
Verdiği karar Taksir. Gitti Yargıtaya, 12. Daire dosyayı
aldı, bir bozma yazdı ki imrenirsin. Ne yazdılar biliyor
musunuz? 5-0. Ya, olası kasıt bu dosyada yoksa nerede
kullanılacak. demiş. Ne taksiri diyor, olası kasıt,
olası kasıt. 5-0 bozdular.
Ne yaptınız biliyor
musunuz? Davayı takip ettiniz hakikaten. Ben o mahkeme salonunda 22 blok,
74 duruşmanın tamamına gittim, biriniz gelmediniz ama o
davayı Yargıtayda takip ettiniz. Nasıl yaptınız
biliyor musunuz? O, 5inden 3ünü alıp yerine Kenan İpeki -bir ara
Bakanlığınızı dahi yaptı ara dönemde- HSK Genel
Sekreteriniz Fuzuli Aydoğduyu, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Mustafa Yapıcıyı
özel görevle 12ye yolladınız. Sonra usulden çok
olmadığı hâlde, altı ay bekleyip itiraz ettirdiniz karara,
savcıya. Bunlar 3e 2 onu bozup Taksir tamamdır, hepsi
dışarı. dediler ya.
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Yazıklar olsun!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Öyle
takip ettiniz duruşmayı ve bu gelinen noktada Somada
cezasızlık var. Somadan 2 kişi cezaevinde, namusu gibi o
aileleri bilaücret, gece gündüz savunan Selçuk Kozağaçlı ile Can
Atalay dışında Somada tutuklu yok, hükümlü yok. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, maden
mühendisleri
Dünya kadar şikâyet alıyoruz. Tedbir aldık.
diyorlar ya, hakikaten almışlar. Ne tedbiri almışlar
biliyor musunuz arkadaşlar? Facia olmasın diye tedbir
almamışlar, facia olunca buraya bizim kontrolümüz
dışında gerçekleri ortaya çıkaracak kimse
sızmasın diye almışlar. Maden Mühendisleri
Odasının barikatları aşamadığı, AFAD
tırına giremediği ancak bizimle birlikte girdiğinde bir iki
bilgi sahibi olabildiği, konuştukları herkesin tir tir
titreyerek Konuşmak yasak Başkanım. dediği bir iklim
sürüyor Amasrada.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Ve
örneğin o madende sorumluluğu olanlardan herhangi biri, o gün
patlamasaydı da 41 kişi ölmeseydi de giderken 1 kişiyi trafik
kazasında çarpıp öldürseydi mahkeme ölümlü kazaya sebebiyet
verdiği için yüzde 99,5 tutukluluk tedbirine başvuracaktı.
Kardeş, 41 can ölmüş ha, civciv değil; 1 gözaltı yok, 1
tutuklama yok, 1 görevden el çektirme yok, 1 açığa alma yok;
yazıklar olsun, gelip de burada pişkinlik yapmak var! (CHP, HDP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar)
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) 1 istifa yok, istifa!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
Şimdi, o 6 savcıya da o Denetleme Kuruluna da görevinizi yapın
diyorum ama sizde şu kadar onur varsa istifa edin diyorum, istifa edin!
(CHP, HDP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, ölmemeleri
gerekirken nasıl öldüklerini dinlediniz. Ben maalesef nasıl
öldüklerini anlatacağım. İşte gizli plan, madenin
planı, olayın olduğu yer. Burada bir grizu patlaması
oluyor, patlamanın şiddeti buradaki 5 kişiyi öldürüyor, 5
şehit burada. Sonra duman buradan çıkıp buradan gidecekken
nasıl olmuşsa olmuş, bu patlama ve duman dönüp burada
çalışan 36 işçimizi daha öldürmüş. Nasıl olmuş,
biliyor musunuz? Biz buraya yazdık ya; beyefendi, yazdık ya: Seri
havalandırma olmasın. Seri, bir yerin
çıkışının diğer yeri havalandırmaya
gitmesidir. Paralel; burası ayrı havalanacak, burası ayrı. Buraya
bir tane dandik kapı koymuşlar. O dandik kapı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Grizu
patlamasında -liyakatsiz, ehliyetsiz ellerde- dumanı bu kapı
keser -bir demir kapı koymuşlar- diye düşünülerek Seri oldu bu,
tamam. demişler. Grizu 20 tonluk bir vagonu
Şimdi, tabii, burada
düzgün bir ayrım yok ama ne yok başka? Şu yok: Ya, böyle
havalandırma mı olur? diyen yok.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
Denetimde gidip de Bu kapı olmaz. diyen bir müfettiş yok. Ya, seri
havalandırmada kömür madenciliği mi yapılır? diyen bir
sendika yok ama sorumluluğu sendikaya yıkmayın, oradaki
sorumluluğunuz da şudur: Artık bu madende bir iş
güvenliği sendikacılığı, emek, alın teri
sendikacılığı yerine bir yandaş sendikacılık
var. Yandaşlaştırılmış, susturulmuş,
ehlileştirilmiş, kullanılan bir sendikacılık var; onun
da sorumluluğu yarattığınız sendikal düzendedir ve
Amasrada herkesin bildiği bir şey var: O kurumda bir yere geleceksen
daha çok aşağılarda, AK PARTİnin ilçe binasından bir
geçeceksin. Oralarda karar, oralarda tayin, oralarda terfi var; liyakat
dışında, ehliyet dışında, ölüm için ne
lazımsa var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Grizu
patlaması için sayıyorsunuz ya: Oksijen lazım, metan lazım,
ateş lazım. Grizu patlamasın diye sizin gibi bakanların
olmaması, böyle bir Cumhurbaşkanının olmaması
lazım. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ARZU AYDIN (Bolu) Ayıp
ya!
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Ne ayıbı ya, ne ayıbı ya; doğru söylüyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Son
sözüm şu olsun: Bir yandan fıtrat diyorsunuz ya, bir yandan kader
planı diyorsunuz ya, bakın, dönüp bakacaksınız; Soma gibi
bir facia ne zaman olmuş? 1975 Hindistan; 375 madenci. Kırk yedi
yıldır Somadan büyük bir facia Hindistanda bile, dünyanın
hiçbir yerinde yaşanmıyor; kömür madenleri için söylüyorum.
Almanyada bir kömür madenindeki -son maden şirketi- 1946da
arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Son defa
açıyorum Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
İngilterede 1973, Fransada 1974ten beri kömür madeninde madenciler
ölmüyor. Eğer Türkiyede kömür madenlerinde madenciler ölüyorsa, yirmi
yıldır yönettiğiniz bu ülkede, Bakan sizken, müsteşar
sizken, müfettişler sizin emrinizdeyken ve bütün madenler için
aslında böyle pırasa doğrar gibi yandaşlara ruhsat, ruhsat,
ruhsat doğranıp dağıtılıyorken ölen her bir
madenciden, her bir madenciden, her bir madencinin yetim kalan evladından,
dul kalan eşinden, gözü yaşlı anasından siz mesulsünüz. Bu
vebali, bu dünyada bu hesabı sizden biz, öbür dünyada Cenab-ı Allah
soracak. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Yılmaz Tunç.
Tekrar geçmiş olsun
Sayın Tunç.
Buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERKAN AYDIN (Bursa) Enerji
ve kader bakanlığı yapın iyisi mi o
bakanlığı.
AK PARTİ GRUBU ADINA
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Bakan, Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; Türkiye Taşkömürü Kurumu Amasra Müessesesine
ait maden ocağında meydana gelen ve millet olarak hepimizi derinden
sarsan kazayla ilgili olarak grubumuz adına söz aldım. Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Öncelikle, bu elim kazada
kaybettiğimiz 41 canımıza Allahtan rahmet diliyorum,
yaralı kardeşlerimize de acil şifalar diliyorum. Maden
şehitlerimizin ailelerine, madenci arkadaşlarına ve tüm
sevenlerine sabır diliyorum. Tarifi imkânsız, çok büyük bir
acıyla karşı karşıya kaldık, Bartınımızın
ve milletimizin başı sağ olsun.
Değerli milletvekilleri,
Amasradaki kazanın olduğu 14 Ekim Cuma günü, benim de Bartında
olduğum bir sırada Amasra maden ocağında eksi 300-350
kotları arasında saat 18.05te bir patlama olduğu haberini
alınca hemen Sayın Valimizle irtibat kurarak hep birlikte Amasraya
hareket ettik. Kazadan on beş dakika sonra Amasra ilçemize
ulaştık. Biz ocağın başına intikal
ettiğimizde Türkiye Taşkömürü Kurumunun Amasra maden
ocağında hazır bulunan tahlisiye ekipleri kurtarma çalışmalarına
başlamışlardı. Ayrıca, diğer madenciler de
arkadaşlarını kurtarmak için yoğun bir gayret
içerisindeydiler. Türkiye Taşkömürü Kurumunun Zonguldaktaki tahlisiye
ekipleri de kısa süre içerisinde Amasraya ulaştılar ve
bölgemizdeki özel maden kuruluşlarının tahlisiye ekipleri de
kurtarma çalışmalarına katıldılar.
Sayın
Cumhurbaşkanımız da kazanın hemen akabinde
yaptığı açıklamada yer altındaki madencilerin
kurtarılması için devletin bütün kurumlarının seferber
edildiğini, koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri, Enerji
ve Çalışma Bakanlarının kaza yerine hareket ettiklerini
belirttiler.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Daha önce neredeydi devlet?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bir
dinleyin, anlatacağım daha önce nerede olduğumuzu.
Sağlık
Bakanlığımız 2 uçak ambulans, 4 sahra acil müdahale
merkezi, 51 ambulans, 168 ambulans sağlık personeli, 15 UMKE timi, 67
UMKE personeli, AFADın Zonguldak, Karabük, Sakarya, Kütahya ve
Eskişehirden gelen arama kurtarma ekipleri,
Kızılayımızın ve STKlerin ilgili tüm imkânları,
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımızın destek
ekipleri, Jandarma, Emniyet ve Sahil Güvenliğin tüm imkânları kaza
mahalline süratle ulaşmış ve kısa sürede Amasraya intikal
eden İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu, Enerji
Bakanımız Sayın Fatih Dönmez ve Çalışma
Bakanımız Sayın Vedat Bilginin koordinasyonunda tüm kurumlar
kendi alanlarında çalışmalarını süratle
sürdürmüşlerdir.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Kaçı istifa etti?
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Değerli milletvekilleri, kazanın gerçekleştiği vardiyada
110 madencimiz bulunuyordu; patlamanın ardından 58 madencimiz yara
almadan ocaktan tahliye edildi, 41 madencimizi ise maalesef kaybettik. 11
madencimiz yaralı olarak hastanelere süratle taşındı; 5
madencimizin tedavileri Bartın'da gerçekleştirilerek taburcu
edildiler, 6 madencimizin de uçak ambulanslarla sevk edildikleri İstanbul
Çam ve Sakura Hastanesinde tedavilerine devam ediliyor. Tüm duamız, bu
kardeşlerimizin de bir an önce sağlıklarına
kavuşmaları için.
Kazanın olduğu
gecenin sabahına kadar kurtarma ve sağlık ekipleri yoğun
bir çalışma sergilediler, sabah itibarıyla da tüm madencilerimiz
ocaktan çıkarıldı. Cumhurbaşkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğan, Bartın Amasra'ya gelerek kazanın
olduğu ocak başında incelemeler yaptı, yetkililerden bilgi
aldı. Burada yaptığı açıklamada İnsan
hayatının güvende olmadığı hiçbir faaliyet bizim için
muteber değildir." dedi, Bu anlayışla maden
ocaklarımızda önemli sayıda ölümlerin olduğu kazaların
yaşanıyor olmasını kabul edemeyiz." dedi, Artık
madenlerimizde hiçbir eksik, hiçbir gereksiz risk görmek istemiyoruz." dedi.
ATİLA SERTEL
(İzmir) Yirmi yıldır neredeydiniz?
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Yirmi yıl sonra mı? İnsaf ya!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Her
konuda olduğu gibi çalışma hayatında da Önce insan.
diyoruz, Maden kazalarını inşallah tarihe gömmek için elimizden
gelen gayreti göstermenin çalışmaları içerisindeyiz. dedi.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Beş dakikadır hikâye anlatıyorsun.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Maden şehitlerimizin emanetlerine sahip çıkmak boynumuzun borcudur.
diyerek bu konudaki kararlılığı vurguladı.
Sayın
Cumhurbaşkanımız Amasra'daki kazayla ilgili olarak en ufak bir
ihmali bile karşılıksız bırakmayacaklarını,
gerekli soruşturmaların başlatıldığını
ifade etti.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Bir tek tutuklama yok, bir tek tutuklama yok!
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) E, burada savcı yok mu?
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere,
Cumhurbaşkanı Yardımcımız, bakanlarımız
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Açığa alma yok!
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sizi Somadan tanıyoruz, Somadan.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Cumhurbaşkanı talimat vermese
hiç kimse harekete geçmiyor mu?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Neden
dinlemek istemiyorsunuz? Ben o yörenin bir milletvekiliyim.
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (İstanbul) Çünkü yalan söylüyorsunuz!
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Gerçekten doğru söylüyorsunuz
Sizi dinlemek
istemiyoruz.
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Çünkü hikâye söylüyorsunuz; bu kadar insan ölmüş be!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Ben o
yörenin, o bölgenin milletvekiliyim; o madenciler, o şehitlerimiz bizim
kardeşlerimiz, komşularımız, onlar bizim canımız
ciğerimiz.
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Sahip çıkmadınız ama!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Niye
dinlemek istemiyorsunuz beni?
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Sahip çıkmadınız ama onlara!
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (İstanbul) Çünkü yalan söylüyorsun!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Beni
niye dinlemek istemiyorsunuz?
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (İstanbul) Yalan söylüyorsun!
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Canınız olsaydı canınızı
koruduğunuz gibi korurdunuz!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, sayın milletvekilleri
Buyurunuz Sayın Tunç.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Biraz
saygı gösterin.
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (İstanbul) Siz ölenlere saygı gösteriyor musunuz biz sana
saygı göstereceğiz?
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Ay yeter ya, gün boyu seni mi dinleyeceğiz? Bu ne ses
ya!
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere,
Cumhurbaşkanı Yardımcımız, bakanlarımız,
genel başkanlar, diğer siyasi partilerin genel başkanları,
genel başkan yardımcıları, milletvekillerimiz ve ülkemizin
dört bir yanından STK temsilcileri Amasraya gelerek cenaze törenlerine
katılmışlar, taziye ziyaretlerinde bulunmuşlar,
acımızı paylaşmışlardır. Her birine çok
teşekkür ediyoruz.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Ya sizin göreviniz taziye mi?
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Amasra maden
ocağı, Türkiye Taşkömürü Kurumuna bağlı bir müessese,
1967den beri faaliyette. TTKnin modernizasyonuyla ilgili olarak pilot uygulamaların
başladığı bir ocak. Zonguldak-Bartın havzasında
dik damarlardan oluşan, zor şartlara rağmen yarı mekanize
sistemin ilk kez uygulandığı bir ocak. Sayın
Bakanımızın da ifade ettiği üzere üretimin saniye saniye
izlenebildiği, gaz ölçümlerinin anbean yapılarak kaydedebildiği,
madencilerdeki çipler sayesinde ocak içerisindeki tüm hareketlerin takip edilip
kaydedildiği ve elektronik sisteme aktarıldığı, tüm
süreçlerin, ses, görüntü ve yazıların dijital ortamda kayıt
altına alındığı, iş güvenliği uzmanlarının
görev yaptığı, sürekli denetlenen maden ocağında tüm
bunlara rağmen yüreklerimizi dağlayan bu elim kazanın sebebi
mutlaka ortaya çıkarılacaktır,
çıkarılmalıdır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Önlem alınsaydı kimse ölmeyecekti!
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Somada çıktığı
gibi(!)
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Bu, bir kaza değil, iş cinayeti!
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Geç onları, geç!
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Bölgenin bir milletvekili olarak, partimizin bir Grup Başkan Vekili olarak
bu sorumluların ortaya çıkarılacağına ve bunu bizzat
takip edeceğime buradan sizlere söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) İnşallah, göreceğiz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Adalet Bakanımız Sayın Bekir Bozdağ da bölgeye gelerek
incelemelerde bulunmuş, olayın tüm boyutlarıyla
soruşturulacağını, kafalarda ne kadar soru varsa hepsinin
cevabının yapılacak tahkikat sonucunda ortaya
çıkacağını, burada amacın maddi hakikati bütün
gerçekliğiyle ortaya çıkarmak olduğunu ifade etmiştir.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Adaletsiz bakan!
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Amasra Cumhuriyet Savcılığı... HSKnin de
görevlendirdiği, merkezden gelen, görevlendirilen savcıyla beraber 6
savcı soruşturmayı yürütmektedir.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) E, göreceğiz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Şu anda arama ve el koyma işlemleri yapılmıştır.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Gözaltı yok, gözaltı!
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Kazanın olduğu yer, şu anda olay mahallî olarak
giriş-çıkışlara kapatılmıştır.
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Ne zaman yapılmış, daha dün değil mi?
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Kazanın karakutusu artık yargının elindedir; bütün
cihazlara, dijital sistemlere, hepsine el konulmuştur ve bunlar
yargının elindedir.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Somadaki gibi(!)
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Tüm
kayıtlar incelendiğinde, kaza mahallinde uzman bilirkişiler
tarafından yapılacak olan keşifler ve araştırmalar neticesinde
olayın tüm boyutlarıyla aydınlatılacağına ve
sorumlulardan hesap sorulacağına yürekten inanıyoruz.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Hiçbir şekilde inanmıyoruz, hiçbir
şekilde!
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Somada ne olduysa aynısı
olacak!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bu
tür kazaların bir daha gerçekleşmemesi için başkaca hangi tür
tedbir alınması gerekiyorsa bunun da alınması için
mücadelemizi sürdüreceğiz.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Yirmi yılda 30 bin insanı öldürdünüz!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Özgür
Bey kazalardan bahsetti. O kazalar AK PARTİ öncesinde de Türkiyede oldu;
hiç olmasın. 93te Kozluda 293 canımızı verdik, yine bizim
bölgemiz ama Hangi parti zamanında? diye burada sormaktan utanıyoruz,
Hangi Çalışma Bakanı görevdedir? diye sormaktan imtina
ediyoruz.
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Aynı zihniyet döneminde oldu, aynı zihniyet döneminde
oldu.
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Zonguldak) En son 93te göçük oldu burada, on sekiz sene...
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bu
kazalar oldu ama bundan sonra olmasın istiyoruz. Soma kazası
sonrası, evet, birlikte görev yaptık o komisyonda. (CHP ve HDP
sıralarından gürültüler) Kurulan araştırma komisyonunun
önerileri doğrultusunda çok sayıda düzenleme yapıldı, evet.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Teşekkür ederim Başkanım.
Hayata geçirilenler var,
alınan tedbirler var ama buna rağmen, bu alınan tedbirlere
rağmen, bu rapordaki tavsiyeler doğrultusunda gerçekleştirilen
uygulamalara rağmen bu kazaların devam ediyor olması, demek ki
bir yerlerde eksiklik var; bunu gösteriyor. İşte, daha neler
yapılması gerekiyor; bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir
araştırma komisyonu kurulmasına dair önergemizi Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına sunduk.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) - Siz Somanın kararlarını
yerine getirmediniz...
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Yarın da Meclis Genel Kurulumuzda bu önergeler görüşülecek, muhalefet
partilerinin önergeleri de var. Hem Türkiye Büyük Millet Meclisinin
araştırması hem yargının soruşturması hem de
yapılacak idari soruşturmalar neticesinde hadisenin tüm
boyutlarıyla ortaya çıkarılacağından hiç kimsenin
şüphesi olmasın.
Değerli milletvekilleri,
şehit madencilerimiz benim hemşehrilerim -biraz önce söylediğim
gibi- arkadaşlarım, bire bir görüştüğümüz kardeşlerim;
onları geri getiremeyeceğiz, hiçbir maddi destek onların
acılarını hafifletmeye yetmeyecek.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Timsah gözyaşları dökmeyin.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Onların emanetleri olan ailelerine, eş ve çocuklarına sahip
çıkacağız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Madencilerin hayatını
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Zonguldak) Devlette istihdam hakkı niye vermiyorsunuz maden şehit
ailelerine?
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Hiçbir maddi desteğin
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Zonguldak) 2003 öncesi 2014 sonrası maden şehit ailelerine
devlette istihdam hakkı vermiyorsunuz?
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Gülmeyin, gülmenize gerek yok, gidin oradaki acıları paylaşmaya
devam edin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
Hiçbir maddi desteğin
ailelerimizin acılarını hafifletmeye yetmeyeceğini
biliyoruz.
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (İstanbul) Bakanlarına söyle sen gülme diye.
Bakanlarına söyledin mi gülme diye?
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Cumhurbaşkanımızın açıklamış olduğu
maddi desteklerin yanı sıra
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Enerji Bakanı istifa etmiyor
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
madencilerimizin geride bıraktığı emanetlerine sigorta
süresine bakılmaksızın maaş bağlanabilmesi için
madencilerimizin birinci derece yakınının kamuda istihdam
edilmesine yönelik kanun teklifimizi de AK PARTİ Grubu olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ERHAN USTA (Samsun) Plan ve
Bütçe Komisyonunda önerge verdik bununla ilgili, İYİ Partiden diye
reddettiniz.
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Zonguldak) Ben dün sundum, iki yıl önce de sundum.
KADİR AYDIN (Giresun)
Ya, bir otur ya!
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Zonguldak) Burada siz reddettiniz.
KADİR AYDIN (Giresun)
Bir otur ya, seni mi dinleyeceğiz.
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Zonguldak) Reddettiniz, reddettiniz. O çocukların ahına
giriyorsunuz.
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (İstanbul) Sayıştay raporu okuyan tek kişi o diye
mi otursun? Hiçbiriniz okumuyorsunuz.
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Zonguldak) Niye el kaldırdığınızı
bilmiyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Madencilerimizin geride bıraktığı emanetlerine, sigorta
süresine bakılmaksızın maaş bağlanabilmesine,
madencilerimizin birinci derece yakınının kamuda istihdam
edilmesine yönelik kanun teklifimizi de AK PARTİ Grubu olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisine sunuyoruz.
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Zonguldak) İlla kaza mı olması lazım? İlla 41
kişinin ölmesi mi gerekiyor devlette istihdam hakkı vermeniz için?
BAŞKAN Sayın
Hatip, buyurun.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Acımızı paylaşan herkese, arama kurtarma
çalışmalarına, tedavi süreçlerine katılan tüm
sağlık personeline teşekkür ediyoruz.
Bir avuç kömür için bir ömür
verenleri, ülkemizin dört bir yanında kömür karası madenleri
yürekleriyle aydınlatanları ve onların cefakâr ailelerini
buradan saygıyla selamlıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız efendim.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Tamamlıyorum.
Hakka
uğurladığımız madencilerimizi rahmetle anıyor,
tedavileri süren madencilerimize acil şifalar diliyorum.
Cumhurbaşkanımızın
kaderle ilgili cümlesini buradan çarpıtanlar oldu. Kader tedbire mâni
değildir, bu konuya yabancı olmamak gerekir.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Siz tedbire yabancısınız, tedbire. Siz
tedbire yabancısınız, yabancı olmasaydınız bugün
bu işçiler yaşıyor olacaktı.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Cumhurbaşkanımızın orada ifade ettiği öncelikle
şudur: Hiçbir faaliyet insan hayatının önüne geçemez diyor.
DİRAYET
DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) Cumhurbaşkanı niye
500 korumayla geziyor? 500 korumayla geziyor, bin araçla geziyor.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bu
konuda alınması gereken tedbirlerin mutlaka alınması
gerekir, almayanlarla ilgili olarak da gerekli soruşturmaların
yapılması gerekir diyor, önce tedbirden bahsediyor, önce tedbirden
bahsediyor
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Peki Ölüm bu işin
fıtratında var. demek ne oluyor?
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
ama
siz maalesef her zamanki gibi konuyu farklı taraflara çekerek Sayın
Cumhurbaşkanımıza hakaret etmeye çalışıyorsunuz.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Önce tedbir alın, sonra tevekkül.
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Bir kere söylemedi
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Çok
değerli milletvekilleri
ERHAN USTA (Samsun)
Yılmaz Bey, o bölgenin milletvekili olarak bu sözler size hiç
yakışmıyor.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Hangi
sözler yakışmıyor?
ERHAN USTA (Samsun) Lütfen
ya, lütfen ya. Bir şeyleri aklamaya çalışma ya. Ayıp
oluyor, bölge milletvekilisin
Sizde bu konuşmayı yapacak çok insan
var nasıl olsa.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Sayın Başkan
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Tunç, buyurunuz efendim.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; maden kazasında
hayatını kaybeden madencilerimize bir kez daha Allahtan rahmet
diliyorum. Yaralı madencilerimizin tedavilerini takip ediyoruz, onlara da
Allahtan acil şifalar diliyorum.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Timsah gözyaşları...
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Biz hâlâ anlamadık niye önlem
almadığınızı.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Ve
bütün milletimize, Bartınımıza
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Zonguldak) Özür dileyin, özür.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
madencilerimizin ailelerine bir kez daha başsağlığı
diliyorum.
AYDIN ÖZER (Antalya) Yapamadık
deyin; özür dileriz, yapamadık deyin.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bu
duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AYDIN ÖZER (Antalya) Yirmi
senedir yapamadık deyin.
BAŞKAN Söz
sırası İstanbul Milletvekili Sayın Erkan
Baştadır.
Buyurunuz Sayın
Baş. (HDP sıralarından alkışlar)
ERKAN BAŞ
(İstanbul) Yitirdiğimiz 41 madenciyi saygıyla anıyor;
ailelerine, yakınlarına, tüm sevenlerine
başsağlığı diliyorum. Türkiye işçi
sınıfının başı sağ olsun.
Şimdi, bugün, burada da
aşağı yukarı dört gündür her konuşan üzüntü ifade
ediyor. Biz de gerçekten üzüntülüyüz ama tam da bu nedenle gerçekten
söylüyorum, çok öfkeliyiz ve her konuşmanız öfkemizi büyütüyor ve
bunu gizleme gereği falan da duymuyorum. Gerçekten üzülüyorsak öfkelenmek
durumundayız. Neden, biliyor musunuz? Bakın burada her Allahın
günü, deyim yerindeyse, kırk takla atıyoruz, işçi
sınıfı, işçiler nasıl yaşıyor, anlatmaya
çalışıyoruz, ne dinliyorsunuz ne gündeme alıyorsunuz, ancak
40 işçi hayatını kaybedince gündem dışı
konuşma konusu yapıyoruz.
Şimdi şunu
düşünmenizi rica ediyorum: Cuma günü 18.15te bu elim olay
yaşandı, her ağzını açan, her ağzını
açan Devletimiz bütün olanaklarını seferber etti. Devletimiz bütün
olanaklarını seferber etti. Ya bu devlet bütün
olanaklarını olaylar olmadan seferber etse, bu insanlar yaşasa
günaha mı girersiniz? İşçiler ölmediği sürece sizin
gündeminize girmeyecek mi hiç ya? Yirmi yıldır iktidardalar, yirmi
yıldır iktidardalar, hâlâ önümüzdeki yüzyılda önleyeceklerini
anlatıyorlar ve bunu bekliyor.
Şimdi, Bakan -gerçekten
büyük bir samimiyetle dinledim- ne diyecek acaba? Yerinde olmak
istemediğim en büyük kişi şu anda, ne diyecek? Yirmi-yirmi
beş dakika bir cümle söyledi ya: Vallahi billahi bizim suçumuz yok.
Başka hiçbir şey demedi. Ben de sormak istiyorum ya.
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Olayı aydınlattı,
aydınlattı olayı.
ERKAN BAŞ (Devamla)
Bakın, değerli arkadaşlar, normal bir ülkede olsak çoktan istifa
etmesi gereken, Japonyada olsak harakiri yapması gereken ama maalesef AKP
Türkiyesinde hâlâ bakan koltuğunda oturan kişiye sormak istiyorum:
Bir ay önce Amasraya gittiniz değil mi? Sayıştay bu
raporları yazdı, önünüze koydu değil mi? Ya, arkadaşlar ben
ilçe ziyaretine gittiğimde, bir ilçe örgütünü ziyarete gittiğimde
gitmeden önce bir raporlara bakıyorum, gittiğimde de oradaki
arkadaşa soruyorum. Ya, bundan bir ay önce oraya gittiğinde şu
Sayıştay raporlarının gereğini yaptınız
mı diye sorsaydı bu 41 işçi bugün yaşardı. Bu ihtimal
bile bir insanın istifa etmesi için yeterli, bu ihtimal bile yeterli ama
ne yaptınız
Bakın,
Sayıştay raporu
Hani Sayıştayın her lafına cevap
yetiştiriyorsunuz. Sayıştay diyor ki o işletme için: 1.145
işçi olması gerekirken 622 çalışan var. Ve aynen cümle
şu: Kritik zamanlarda müdahale edilemiyor, iş güvenliği olumsuz
etkileniyor. Söylemiş, Sayın Bakan, söylemiş. Gittin, ne
yaptın orada ya, turistik gezi mi yaptın? Fotoğraf
çektirdiğin insanların yarısı yok bugün.
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Denetime gidilmiş,
bakılmış
ERKAN BAŞ (Devamla)
İnsanların yarısı ölmüş, o fotoğrafta
yanındaki çocuk şu anda ölmüş; hâlâ koltukta oturuyor.
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Sayın Bakan ne yapsın yani burada?
ERKAN BAŞ (Devamla)
Şimdi, kader planı diye yeni bir laf öğrendik, kader
planı. Burada kayıtlara geçsin diye okuyorum, kayıtlara girsin
diye okuyorum; aynen şöyle demiş, Cumhurbaşkanı gidiyor,
diyor ki: Şükürler olsun, hamdolsun, 41 cenazemize yirmi dört saat
içerisinde ulaştık. Ya, biz sizden insanları hayatta
tutmanızı istiyoruz, ölüleri toplamanızı istemiyoruz ki
ölümleri engellemenizi istiyoruz. Siz cenaze toplamakla övünen bir
iktidarsınız. Neymiş? Kadermiş. Lanet olsun böyle kadere!
Hep işçi çocukları, hep yoksul çocukları mı ölüyor ya! (CHP
ve HDP sıralarından alkışlar) Lanet olsun böyle kadere! Bir
patron çocuğu ölmez mi? Hepsi zenginleşirken sürekli yoksul
çocuklarına kader, kader, kader! Hep bize mi bu kader ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sen anlamazsın o işi.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Zengin olma kaderi verilmiş onlara.
ERKAN BAŞ (Devamla)
Değerli arkadaşlar, şöyle söylemiş: Dalga geçebilir
birileri. Hani Bülent Bey bana diyor ya Sen anlamazsın. Dalga
geçebilir
Hayır, dalga geçmiyorum, gayet iyi anlıyorum. 41
insanın arkasından dalga geçilmez. Bak, yemin ediyorum,
dişlerimi sıkıyorum, yumruklarımı sıkıyorum,
isyan ediyorum. Dalga falan geçmiyorum. Utanıyorum, bu ülkeyi böyle bir
zihniyet yönettiği için utanıyorum ya!
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Sen kendinden utansana ya, sen kendinden utan!
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Utanılacak hiçbir şeyimiz yok.
ERKAN BAŞ (Devamla)
Lanet olsun sizin kaderinize! Kader. Kader. hep bize kader!
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan)
Kadere lanet okuma ya!
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Lanet okuyup durma orada, milletin kürsüsünde.
ERKAN BAŞ (Devamla)
Buradan tüm Türkiyeye sesleniyorum, şunu bilelim: 84 milyon yurttaş,
hepimiz, en başta kendim; hepimiz suçluyuz. Ben Türkiye İşçi
Partisinin Genel Başkanıyım ya; Türkiye İşçi Partisi,
bu kadar işçi düşmanı...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Baş.
ERKAN BAŞ (Devamla)
...bu kadar, yirmi yıldır her gün, her gün işçileri katlederek
iktidarda oturan bir partiyi yirmi yıldır o koltuktan indiremediğimiz
için biz suçluyuz, kabul ediyoruz. Bu suçluluğu bilerek soruyoruz
arkadaşlar -herkes bir cinayetten bahsediyor burada, cinayet- bu cinayetin
katili kim Sayın Bakan? Katil kim ya? Bu katili bulacağız. Bu
katile yardım ve yataklık edeni bulacağız, suçunu örtbas
edeni bulacağız, hepsiyle hesaplaşacağız. Öyle, her
seferinde, insanlarımız hayatlarını kaybettikten sonra
gelip burada, yapacağız edeceğiz demekle bu işler
çözülmüyor. Güvenmiyoruz size ya. Niye güvenmiyoruz? Somadan sonra aynı
konuşmaları yaptınız ve ne oldu Somadan sonra?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Kadere lanet okuyamazsın, kader imani bir iştir.
ERKAN BAŞ (Devamla)
Somada 301 işçi öldüğünde yaptığınız
konuşmaların -çıkartalım tutanakları- hepsi aynı,
hepsi aynı.
Sonuçta ne oluyor
arkadaşlar? Biz ölmeye devam ediyoruz, işçiler ölmeye devam ediyor;
siz de zenginleşmeye, koltukta oturmaya devam ediyorsunuz. Bu düzen
yıkılacak, bu düzen böyle gitmez.
Son söyleyeceğim
şey şu, buradan bütün işçi kardeşlerime sesleniyorum:
Bakın, bu ülkede işçiler ya ölünce haber oluyor ya direnince haber
oluyor. Bu ülkede ekmek kavgası artık ölüm ve yaşam
kavgası. Hep birlikte tüm Türkiyedeki işçiler karar vereceğiz,
bu iktidara karşı yaşam hakkımıza sahip çıkmak
için, ölürken değil, yaşarken değerimiz olsun diye
birleşeceğiz ve Türkiyeyi bu zenginlerin, para babalarının
bu saray iktidarından kurtaracağız, kurtaracağız ki bu
ülkede işçiler özgürce yaşayabilsin, sadece işçi çocukları
yetim kalmasın bu memlekette. İşçi çocuklarına yetimliği
kader olarak sunan iktidarı reddediyoruz, sırf bu nedenle bile
yıkılmayı hak ediyorsunuz; yıkılacaksınız.
(CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Kadere iman bizim imanımızdır Sayın Başkan, lanet
okumak yanlıştır, reddediyoruz o ifadesini. Ne demek Kader
lanet olsun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Bülbül
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, İstanbul Milletvekili
Erkan Başın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmezin
Amasrada yaşanan maden kazasına ilişkin gündem
dışı açıklaması üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Sayın Başkanım, tabii, ben, bu
görüştüğümüz çok önemliyi mevzuyu mecrasından saptırmak
istemem ama konuşmacının konuşmasını yaparken
kader mefhumuyla alakalı olarak ifade ettiği o Lanet olsun!
ifadesi inanan, İslam inancına sahip olan insanlar açısından
bizim iman esaslarımızdan bir tanesidir. Dolayısıyla ona
bu
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (İstanbul) Ne alaka! Mağdur mu oldunuz Sayın Bülbül?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Hayır, hayır, ben hiçbir şeye saptırmak
istemiyorum. Ben -bir düzeltilirse veyahut da bu şey olursa bu bizim
inancımıza karşı söylenmiş ağır bir
ifadedir- bu konulara dikkat edilmesinde fayda olduğu kanaatindeyim,
sadece bunu ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Sayın Başkan, siz daha iyi
bilirsiniz o meseleyi.
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah
Erdoğmuşun, yanlış kadercilik anlayışına
ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdiye kadar çözülmemiş, çözülemeyecek bir mevzudur
kader konusu. Burada tartışılan, ifade edilen, dile getirilen
kader anlayışı yanlış kadercilik
anlayışıdır ki buna aslında, hepimizin daha
farklı bir şekilde yaklaşması gerekiyor.
Dolayısıyla, bu mevzular bu Genel Kurulda dile getirilecek konular
değil. Ben böyle anladım; yanlış kadercilik
anlayışıyla ilgili tepkilerimiz olabilir, böyle anladık.
İnanıyorum ki yanlış anlamamışımdır.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Turan.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
2.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, İstanbul Milletvekili Erkan
Başın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmezin
Amasrada yaşanan maden kazasına ilişkin gündem
dışı açıklaması üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, öncelikle, Sayın Bakana, tüm partilerimizin
konuşmacılarına teşekkür etmek istiyorum. Güzel bir
görüşme oldu, notlarımızı aldık. Ümit ediyorum,
yarın, tekrar konu değerlendirildiğinde daha nezih, daha uygun
bir dille, daha teknik bir dille konuşmalar devam edecek.
Ancak altını çizmek
istiyorum ki son konuşmacının belki de kastını
aşarak Kadere lanet olsun! diye bağırmasının
Meclisin mehabetine, imanın bir şartı olan kadere, bu
yaklaşıma yakışmadığı kanaatindeyim.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Ne alakası var!
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Ya, ne alakası var!
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Konu şudur: Sayın Cumhurbaşkanının
konuşmasının başında da sonunda da tedbire
ilişkin vurgular vardır. Cumhurbaşkanımız
konuşmasında
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (İstanbul) Sayın Başkan, bizim bahsettiğimiz kader,
imanın şartı olan kader değil; Recep Tayyip Erdoğan ve
şürekâsının bu ülkede yaşayan halka reva gördüğü
kaderdir. Bizim itirazımız da bunadır.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun)
Bağırma ya!
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Böyle usul var mı? Bir dinleyin, hatip
konuşuyor.
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (İstanbul) Yine mağdur olmayı başardınız.
Tebrik ediyorum sizi, siyasal İslamcıları.
Doyamıyorlar mağdur
olmaya Sayın Başkan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Bir gürültü geliyor arkadan ama Sayın Başkanım
Sayın Başkan, ben
nezaketimle uyarmak istiyorum. Katılmayabilir, katılabilir
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Başkan, buyurunuz, Sayın Turan, buyurunuz.
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (İstanbul) Doyamıyorlar, bitmiyor mağduriyetleri ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, ben nezaketimle uyarmak istiyorum. Sayın
konuşmacı sözünü revize edebilir, etmeyebilir; bağıracak
bir durum yok, takdir kendilerinin. Ben diyorum ki Müslüman bir milletin, hatta
daha öte, tüm inançların içerisinde olan kader
anlayışının Meclis kürsüsünden Lanet olsun! tarzı
bir ithama maruz kalmasının doğru olmadığı
kanaatindeyim.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Bu bir deyim, deyim, her yerde de kullanılıyor,
herkes de söylüyor, millet de bunu kullanıyor. Milletten haberiniz yok,
millet her gün kadere lanet okuyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Cumhurbaşkanımızın konuşmasının
başında, sonunda, kader bölümünün başında sonunda; tedbir
var, mevzuat vurgusu var, dikkatli olma vurgusu var. Bunun ötesindeki durum
kadere iman başka bir meseledir. Bu üslubun Meclise
yakışmadığı kanaatindeyim Sayın
Başkanım.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Siz kader diye dayatırsanız
onlar da öyle söyler.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Siz kader olarak dayatırsanız
millet de lanet okur.
ERKAN BAŞ
(İstanbul) Sataşmadan söz istiyorum Sayın Başkan,
açıklama yapacağım.
BAŞKAN Sayın
Beştaşa da söz vereyim ondan sonra.
Buyurunuz Sayın
Beştaş.
3.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ile Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın yaptıkları açıklamalarındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan
konuşmasını yaptı, bütün gruplar konuştu, doğrusu
beklediğimiz hiçbir açıklama yapılmadı. Ne bizim ne Türkiye
toplumunun bugün Bakandan beklediği bir açıklama yapılmadı;
birinci söyleyeceğim bu. İkincisi, yani böyle, Dinî inanç
İslam dini sadece bizimdir, biz sahipleniyoruz, siz böyle diyemezsiniz.
tutumunu da reddediyoruz. Burada neyi
tartıştığımız, ne söylediğimiz gayet ortada.
Cumhurbaşkanı bunu bir kader olarak ifade etti ama Kuran-ı
Kerimde de kaderin aynı zamanda tedbir almakla ilgisi çok net bir
şekilde ifade ediliyor.
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Onu da başında söyledi ya zaten. O kısmı
kesiyorsunuz tabii, işinize gelmiyor.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Kimse buradan böyle bir aidiyet
Bunun sahibi biziz.
Daha fazla dini istismar etmeyin ya, etmeyin! Dini istismar ediyorsunuz,
inancı istismar ediyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Lanet okuyana isyan ediyoruz ya.
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Yahu, kimse burada lanet okuyamaz, ne istismarı?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yani burada
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Burada ayetler var ya.
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Ne istismarı?
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Kadere inanmak için önce inanmak gerekir.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Size Şûra suresinin 30uncu ayetini söyleyeyim:
Başınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizle
yaptıklarınız yüzündendir. Herhâlde burada, iktidar kendisinin
hiç sorumlu olmadığını, bu ayete göre değil, genel İslam
inancına göre değil
Kendi iktidarını,
çıkarlarını korumak için burada yine kadere
başvurmuştur. Bu bir kader değil. Niye kader ya! Niye kaderde
zenginler ölmüyor, işçiler ölüyor? Niye kaderde yer üstünde
çalışanlar, trilyonerler, saraydakiler ölmüyor, bizlere bir şey
olmuyor, neden işçiler ölüyor? Böyle bir kader anlayışı,
bir kere, istismar anlayışıdır, burada kendi
sorumluluğunu örtme anlayışıdır. Biz, din ve vicdan
özgürlüğünün, inancın siyasete alet edilmemesi gerektiğini
söylerken tam da bunu söylüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, Bakanı dinledik,
hepimiz dinledik, eminim televizyonları başındaki milyonlar da
izledi. Sonuna kadar bir özür bekledik, bir öz eleştiri bekledik, bir hata
kabulü bekledik. Ya, her şey dört dörtlükmüş, her şeyi
yapmışlar ama 41 can ölmüş, 5i yoğun bakımda, her an
yeni ölüm haberleri gelir. Böyle bir şey var mı ya! Böyle bir
açıklamayı kabul etmiyoruz. Bakan başka örnekler de verebilir
iktidar grubu gibi. Avrupada, biliyoruz, çok sayıda maden ocağı
ve işletmesi var ve bu konuda hepimizin izlediği maden
işçilerinin direnişi, işçi grevleri
Bu konudaki tarihi, o
konudaki ölümleri biliyoruz. Ne oldu? Tedbirler alındı, şu anda,
Çin ve Almanyada neredeyse ölümler yok denecek kadar az, en azından böyle
bir ölüm haberi çıkmıyor. Almanya, dünyanın en büyük kömür
rezervine sahip; Türkiye, 132 ülke arasında 28inci sırada yer
alıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Almanyada kırk yılda sıfır
ölüm, Türkiye'de son yirmi yılda 2 bin maden işçisi öldü, katledildi.
Bu, bir katliamdır.
Evet, hakikaten iktidar
grubunu anlamıyorum. Vekil linç edilir, istifa yok; işkenceden
insanlar ölür, istifa yok; 41 maden işçisi yer altında katledilir,
istifa yok. İstifa bir erdemdir ya! Sorumluluğu kabul edin. Bu
ölümlerin sorumlusu bu iktidardır, Çalışma Bakanıdır,
Enerji Bakanıdır; istifa etmeleri onları küçültmez,
sorumluluklarını kabul etsinler. Biz burada istifa
çağrıları yaparken pişkince Biz taziyeye gittik. yok
efendim Biz maaş bağlayacağız. yok efendim Biz
sigortalarını karşılayacağız. Öldükten sonra
yaptıklarını anlatmaları da
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Öldükten sonra, böyle bir katliamdan sonra sırf
o direnç, sırf o üzüntü, sırf o tepki ortaya çıkmasın diye
her seferinde
Roboskide de para teklif edildi; depremde de bu
yapılıyor; işçi katliamı oluyor, bu yapılıyor;
bununla kendi yaptıklarını örtmeye çalışıyorlar,
farkındadırlar. Evet, biz istifa istiyoruz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Özel, buyurun.
4.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih
Dönmezin Amasrada yaşanan maden kazasına ilişkin gündem
dışı yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Benimki
tek bir dakika, şöyle ki: Arkadaşlarım bana emanet ettiler ama
sizin de sabrınızı veya anlayışınızı
daha fazla istismar etmemek için konuşmanın sonunda söyleyemedim.
Sayın Bakanın ifade
ettiği, KİT Komisyonunda bizim arkadaşlarımızın
-öyle Oy birliğiyle ibra, hep birlikte ibra. falan diye bir şey
yok- çok ciddi bir muhalefet şerhleri var. Bunun bu oturumun
tutanağına geçmesi için söz aldım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Baş, buyurunuz.
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Erkan Başın, Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbül ile Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptıkları açıklamaları sırasında
şahsına sataşmaları nedeniyle konuşması
ERKAN BAŞ
(İstanbul) Sevgili arkadaşlar, şimdi, bu iktidarın bir
alışkanlığı var: Bir şeyin iyi olduğunu,
güzel olduğunu düşünüyorlarsa Recep Tayyip Erdoğana
teşekkürle başlıyorlar konuşmalara. Bu memlekette -hani,
öyledir, değildir, tartışmıyorum- onların
açısından güzel olan ne varsa Recep Tayyip Erdoğana
teşekkür ediliyor, kötü olan ne varsa, kötü olan her şeyde suçlu
Allah oluyor; biz bunu reddediyoruz arkadaşlar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Erkan Bey, lanet okuma.
MÜŞERREF
PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) Nerede ya, nerede? Örnek verebilir
misin?
ERKAN BAŞ (Devamla)
Memlekette kötü olan her şey
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Onu zaten, bak, diğer grup söylemişti, oradan
kopya çekme. Aynı şeyi dinletme bize; kopyala yapıştır
direkt.
ERKAN BAŞ (Devamla)
Değerli arkadaşlar, şimdi, ben şunu söyledim, bire bir
okuyalım: Birileri bununla dalgasını geçebilir ama önemli
değil. Biz, kader planına inanmış insanlarız, kader
planına inandığımız için bunun ne dünü ne bugünü ne
yarını hiçbir zaman olmayacaktır, bunlar her zaman olacaktır,
bunu da bilmemiz lazım.
Ben diyorum ki
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Önceki cümleyi okur musun?
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Önceki cümle işine gelmiyor, değil mi? Niye
işine gelmiyor?
ERKAN BAŞ (Devamla)
Bülent Bey, diyorum ki bakın: Bu her zaman olacaktır hepimizin
bilmesi lazım
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Erkan
Bey, bir cümle daha önce oku. Bir cümle önceden başlar mısın?
Kader, tam o işte.
ERKAN BAŞ (Devamla)
Ya, buyurun, gelip okursunuz. Buyurun, gelin okursunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Erkan Beyciğim, bir cümle öncesini oku.
ERKAN BAŞ (Devamla)
Ben sözümü bitireyim. Buyurun, gelir okursunuz.
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Niye işinize gelmiyor, niye kesiyorsun?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Ama olmaz, yakışmıyor, sana yakışmıyor.
ERKAN BAŞ (Devamla)
Bakın, diyorum ki: Bu milletin, bu memleketin kaderini Tayyip
Erdoğanın belirlemesine itiraz ediyorum, kadere Tayyip Erdoğan
karar veremez diyorum; bu.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Ya, bir cümle ötesinden başlasana. Tedbir aldık. diyor,
Alalım." diyor, soruşturma diyor, savcı diyor.
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Tabii, işine gelmeyince kes, kopyala,
yapıştır.
ERKAN BAŞ (Devamla)
Değerli arkadaşlar, benim özetle söylediğim şey çok
açık, yurttaşlarımızın çok iyi
anladığını düşünüyorum. Gerçekten, bu siyasal
İslamcılığın her durumdan bir mağduriyet yaratma
taktiğini reddediyorum. Bizim halkımızın inançlarıyla,
değerleriyle hiçbir bir problemimiz yok. Halkın dinî
duygularını sömürerek servetlerine servet katanların bunu
kader diye pazarlamasına itiraz ediyoruz. Böyle kadere lanet olsun
diyoruz, altını çiziyorum! (HDP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) -
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın
Turan, buyurunuz efendim.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
5.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, İstanbul Milletvekili Erkan
Başın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) -
Sayın Başkan, Sayın Başın ısrarla okuduğu,
uyarılarımıza rağmen tekrar ettiği metnin ilk cümlesi
şöyle
İzin verirseniz okumak isterim.
BAŞKAN - Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) -
İnsan hayatının güvenli olmadığı hiçbir faaliyet
bizim için muteber değildir. Bu anlayışla, maden
ocaklarında önemli sayıda kazanın yaşanıyor
olmasını kabul edemeyiz. Artık, madende hiçbir eksik, hiçbir
gereksiz risk görmek istemiyoruz. Her konuda olduğu gibi çalışma
hayatında da önce insan diyoruz. Maden kazalarını
inşallah tarihe gömmek için elimizden gelen gayreti göstermek istiyoruz.
diyor Sayın Cumhurbaşkanımız.
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (İstanbul) - Keşke iktidarda olsa Sayın Turan! Keşke
iktidarda olsa da yapsa, değil mi?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) -
Sonra da Bunlara rağmen ölüm varsa bunun da tanımı kaderdir.
diyor Sayın Başkan.
BAŞKAN - Birleşime
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
17.01
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.18
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Abdurrahman
TUTDERE (Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 8inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
B)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Balıkesir Milletvekili Yavuz Subaşının, Balıkesirde
gerçekleştirilen yatırımlara ilişkin gündem
dışı konuşması
BAŞKAN - Gündeme
geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz Balıkesirde gerçekleştirilen yatırımlar
hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili Sayın Yavuz
Subaşı'na aittir.
Buyurun Sayın
Subaşı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YAVUZ SUBAŞI
(Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
dağlarından yağ, ovalarından bal akan, Millî Mücadele
şehri, Kuvayımilliye şehri, Türkiye'yi doyuran şehir
Balıkesirin milletvekili olarak sayın milletvekillerini,
ekranları başında bizleri izleyen vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Bartın'da meydana gelen,
madencilerimizin yaşadığı talihsiz kazada
hayatını kaybeden maden şehitlerimize yüce Rabb'imden rahmet,
kederli ailelerine de başsağlığı diliyorum,
yaralı madencilerimize tez elden acil şifalar diliyorum. O maden
emekçileri ki onlar güneşi belki günlerce, haftalarca görmeden
çalışıyorlar, gün ışıdığında,
aydınlandığında yerin metrelerce altına giriyorlar,
gün batımında ise yeryüzüne çıkıp evlerine gidiyorlar.
İşte bu fedakârlıkla çalışan, geçimlerini bu
şekilde sağlayan maden işçilerimizin
yaşadığı talihsiz kaza hepimizi derinden üzdü, tüm ülke
olarak üzüldük, kahrolduk. Ali Doğru, Aziz Köse, Berkay Kesim, Berkay
Pınaroğlu, Burçin Saban, Deniz Baysal, Emrah Kaval, Emrah Kaya, Enes
Aydın, Ercan Akdeniz, Ercan Saraç, Ferhat Poyraz, Fikret Kansız,
Gökhan Mercan, Güldal Serenli, İbrahim Köse, Mehmet Bulut, Mehmet Kara,
Murat Ergin, Murat Öztan, Mustafa Can Yıldırım, Mustafa Çelik,
Okan Akgül, Orhan Altun, Öner Yıldız, Rahman Özçelik, Ramazan Özer,
Rasim Bulut, Remzi Özçelik, Rıdvan Acet, Sabri Akdere, Selçuk Ayvaz,
Serhat Kahraman, Serkan Nakkaş, Soner Ak, Suat Demirkıran, Şaban
Yıldırım, Şuayip Okul, Yasin Çelik, Yener Saygı, Yusuf
Özerkan, 41 maden emekçimiz Rahmetirahmana kavuştu. Rabbimden ailelerine
ve milletimize başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
bu temennilerden sonra, gündem dışı konuşmamda, seçim
bölgem Balıkesirle ilgili birkaç kelam etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
Altıeylül, Ayvalık, Balya, Bandırma, Bigadiç, Burhaniye,
Dursunbey, Edremit, Erdek, Gömeç, Gönen, Havran, İvrindi, Karesi, Kepsut,
Manyas, Marmara, Savaştepe, Sındırgı ve Susurluk
ilçelerimizle, köylerimizle Balıkesir sevginin, huzurun, dostluğun,
bereketin şehridir. Tarımın geniş alana
yayılması, tarım ürünlerinin çeşitliliğinden
dolayı Balıkesirde tarıma dayalı sanayi son derece
gelişmiş durumda olup gelişmesi de devam etmektedir.
Balıkesir ekonomisinde un, yem, zeytin, zeytinyağı, salça,
konserve, bitkisel yağ, beyaz ve kırmızı et, yumurta, süt
ve süt ürünleri, sebze ve meyve ürünleri önemli bir yer tutmaktadır.
AK PARTİ iktidarında
geliştirdiğimiz Balıkesir OSBde çalışan işçi
sayımız 15 bini geçmiştir. Balıkesir OSBde 760
hektarlık gelişmeyi tamamladık, yeni fabrikaları
şehrimize bekliyoruz ve kazandırıyoruz.
AK PARTİ
iktidarının ulaşım yatırımları sonucunda
Balıkesirimiz, İstanbul-Bursa-İzmir ve
İstanbul-Çanakkale-İzmir yol ağının üzerindedir.
Ülkemizin sanayi açısından gelişmiş iki bölgesi
arasında bulunan Balıkesir, ulaşımın kolaylığı,
OSB altyapı hizmetlerinin tamamlanmış olması,
yatırım maliyetlerinin diğer şehirlere göre daha cazip
olması, tarım ve hayvancılığa dayalı sanayinin
gelişmiş olması, yer altı ve yer üstü kaynakları,
turizm potansiyeli, jeotermal kaynakları, yenilenebilir enerji
imkânları, Bandırma ve Çandarlı Limanlarına olan mesafesi
şehrimizin önemli dinamiklerindendir. Plakamız 10, şehrimiz de
10 numaralı bir şehirdir.
Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın liderliğinde, şehrimizi
plakamız gibi Türkiyenin 10 büyük kentinden biri yapmak için
milletvekilleri olarak var gücümüzle çalışıyoruz. İki denizli
şehrimizin Marmara ve Egeye kıyısı olması büyük
avantajlarımızdandır. Ham maddeye de yakınız, pazara
da yakınız. Üretimi artırmak, yeni istihdam alanları açmak
için var gücümüzle çalışıyoruz. Balıkesir, tarımsal ve
hayvansal ürünlerde Türkiyede ilk 5te olan ilimizdir. 2021 yılında
şehrimizin ihracatı 800 milyon dolar olarak
gerçekleşmiştir, 2022 yılında ise 1 milyar doları
aşacağıyla alakalı beklentilerimiz vardır.
Teknolojik olarak modern sera
ve jeotermal seracılıkta şehrimiz gerçekten çok önemli
yatırımlar almaktadır. Farklı enerji kaynaklarını
kullanarak söz konusu yatırımın yapılacağı alanda
üretim yapmak ekonomik olacaktır. Bu alanlara kurulacak seralar ülkemizde
bir ilk olacak ve farklı enerji kaynaklarının
kullanılmasına imkân sağlayarak bitkisel üretimimizin de
artmasına katkı sağlayacaktır. İlimiz, 35 milyonluk
tüketici pazarına yakın konumda bulunmakta olup İstanbul,
İzmir, Bursa, Çanakkale, Manisa, Denizli, Bilecik, Eskişehir gibi
pazarlara lojistik olarak hem Bandırma Limanı hem Çandarlı
Limanı, otoyollar, 1915Çanakkale Köprüsü, Balıkesir Merkez ve Edremit
Koca Seyit Havalimanlarıyla, hem kara hem hava hem deniz yolu
bağlantısıyla gerçekten çok önemli bir konumdadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
YAVUZ SUBAŞI (Devamla)
Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Subaşı.
YAVUZ SUBAŞI (Devamla)
Özellikle 1915Çanakkale Köprüsü Asyadan Avrupaya ulaşımı en
kısa süreye indirmiş, deniz yolunun yanında kara yolu
ulaşımına da imkân sağlamıştır. Tüm bu iklim
şartları ve lojistik imkânlar ilimizin kent tarımında
üretim ve pazarlama üssü olmasını sağlayacak durumdadır.
İşte, buradan yola çıkarak dünyanın en büyük jeotermal
ısıtmalı; yanlış söylemedim, evet, dünyanın en
büyük jeotermal ısıtmalı seraya dayalı organize sanayisini
biz Balıkesir'in Gönen ilçesinde kuruyoruz. Ahmet Akın Vekilim burada
olsaydı, geçen hafta demişti Ne yaptınız
Balıkesir'e? diye. İşte, yaptıklarımızı
zaten Cumhurbaşkanı söylemişti; yapacaklarımızla
birlikte 10 bin kişiye yeni istihdam sağlayacağız.
Gazi Meclisimizi, Genel
Kurulumuzu, ekranları başında bizleri izleyenleri saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı ikinci söz, Manisalı çiftçilerin sorunları
hakkında söz isteyen Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğluna
aittir.
Buyurunuz Sayın
Bakırlıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
2.-
Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlunun, Manisalı
çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
AHMET VEHBİ
BAKIRLIOĞLU (Manisa) Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri;
Manisalı çiftçilerin yaşadıkları sorunları anlatmak
için söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Bartın Amasra'da
yaşanan ve 41 madencimizin ölümüyle sonuçlanan maden faciasında
hayatını kaybeden madencilerimize Allah'tan rahmet, geride kalanlara
sabır, yaralılarımıza şifa diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
ülke tarımında yaşanan kriz Manisa'da daha da fazla
hissedilmekte ve artık sürdürülebilir olmaktan çıkmış
durumda. Öyle ki Manisa'nın birçok ilçesinde üzüm bağları
köklenmeye başladı. 9 yaşındaki, 15 yaşındaki
yani tam verimde olan, yıllarca emek vererek alın teri dökerek
büyütülen, yüksek maliyetlerle tesis edilen bağlar artık kökleniyor.
Öyle 5-10 dekar değil binlerce dekar bağ kökleniyor. Bizim sahada
yapmış olduğumuz çalışmada, 20 bin dekar
bağın köklendiğini öngörmüştük ancak rakam daha da fazla
olabilir. 1 dekar bağın tesis maliyetinin 30 bin lira olduğunu
düşündüğümüzde, çiftçinin zararı 100 milyonlarca lirayı
bulmakta. Neden bu hâle geldik, neden en verimli yaşındaki
bağlar kökleniyor? Sorun esasında yeni değil ve sorun dönemsel
de değil. Toprak Mahsulleri Ofisi geçtiğimiz yıllarda kuru
üzümde taban fiyat açıklamaya ve müdahale alımı yapmaya
başladı ancak Toprak Mahsulleri Ofisinin
açıkladığı taban fiyatları her sene tavan fiyat hâline
geldi. Geçen sezon mesela, bir önceki yıl 12,5 lira olan fiyat yüzde 4lük
bir artışla 13 lira olarak açıklandı; o esnada tüccar, 13
liradan alım yapmaktaydı, fiyatları birdenbire 11 liraya
düşürdü, çiftçimiz de ne yazık ki maliyetine satış yapmak zorunda
kaldı. Bu sezon Ziraat Odaları 25 lira maliyet açıkladı.
Cumhurbaşkanı Manisa mitinginde 27 lira olarak fiyat
açıkladı ancak şu an Manisa'da 27 liradan
Değerli milletvekilleri,
gelelim zeytine. Zeytinde hasat başladı ama çiftçinin
ağzını bıçak açmıyor, dokunsan ağlayacak;
maliyetler katlanmış, zeytinin kilo maliyeti 10 lirayı
geçmiş. Ama üretici geçen sene ortalama 9 liraya sattığı
domat zeytinini bu sene 11 liraya, geçen sene ortalama 8 liraya
sattığı uslu tipi zeytini ise 10 liraya satmak zorunda.
Değerli milletvekilleri,
biz zeytin üreticileri dalından yere düşen zeytine dip zeytin
deriz. Sofralık olarak kullanılmaz, ayrı toplanır,
yağlık olarak değerlendirilir, bundan çıkan yağ da
sofralık olarak kullanılmaz, rafinaja gider. Fiyatı da adı
gibi diptir yani en ucuz zeytindir. Bu sene belki de bir ilk
yaşandı, bugün Gemlik tipi dip zeytinin Manisadaki fiyatı 11-12
lira. Düşünebiliyor musunuz, ihraç malı sofralık zeytin 10 lira,
dip zeytini 11 lira. Şeytan bunun neresinde? Fiyatlar dip dedik ama dibi
de bir türlü göremiyoruz. Her gün listeler değişiyor, fiyatlar
aşağıya çekiliyor. Mazota her gün zam geliyor ama fiyatlar her
gün geri geliyor; olan üreticiye oluyor.
Esasına
bakılırsa üzümde de zeytinde de hatta fındıkta, tütünde de
durum pek farklı değil. Sorunlar hemen hemen aynı,
tarımın hemen her ürününde piyasa hızla tekelleşmeye
doğru gidiyor. Üreticilerimiz örgütlü değil, Manisada zeytin
üreticisinin bir birliği yok mesela. Bu durumu dert eden bir iktidar da
ortada gözükmüyor. Mevcut örgütlenmeler ise, TARİŞte olduğu
gibi, bilinçli bir şekilde güçsüzleştirildi. Üretici tröstlerin
insafına bırakıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Bakırlıoğlu.
AHMET VEHBİ
BAKIRLIOĞLU (Devamla) Desteklemeler yetersiz. Dane zeytine verilen prim
hâlâ 15 kuruş. Çiftçi bağına, bahçesine dönüme 100 kilo gübre
atıyor ancak 1 dönüme verilen desteklemeyle 1 kilo bile gübre
alınamıyor.
Şimdi, Manisadaki
çiftçi kara kara düşünüyor, ne yapmalı diye? Esasında
yapacakları şey belli, yapmaları gereken belli. Çiftçilerimizin
ayakta kalması için yapması gereken ilk şey bağlarının
köklenmesine seyirci kalan, ses çıkarmayan bu iktidarı önüne ilk
sandık geldiği zaman yolcu etmek.
Bu duygu ve düşüncelerle
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı üçüncü söz, açıklanan sosyal konut projeleri
hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğluna
aittir.
Buyurunuz Sayın
Nuhoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
3.-
İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun, açıklanan sosyal
konut projelerine ilişkin gündem dışı konuşması
HAYRETTİN NUHOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
açıklanan sosyal konut projeleri hakkında gündem dışı
söz aldım. Selamlarımı sunarım.
13 Eylülde
Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan sosyal konut projesini
memnuniyetle karşıladık, barınma hakkı temel insan
haklarından biri olduğu için ülkeyi yönetenlerin görev ve
sorumlulukları arasında olması dolayısıyla da önemli
gördük. Sunulan projeyi ve Bakan tarafından yapılan
açıklamaları dikkatlice inceledik. Bakanın TOKİ, 1 milyon
170 bin konut üreterek dünyaya model oldu. ifadesini de önemsedik. Ne var ki
Bakanın bu açıklamasından önce, son altı ayda, televizyon
kanallarında 1 milyon 200 bin, 1 milyon 300 bin ve 1 milyon 132 bin gibi 3
farklı sonuç bildirmesi devlet ciddiyetiyle bağdaşmaz.
Sayın Bakana soruyorum: Sayıyı gerçekten bilmiyor musun?
Kızılay Meydanında, TOKİnin tırında, henüz yeri
ve projesi olmayan evlerin tanıtımını sanal gözlüklerle
yaptırıp hayal satmaya devletin Anadolu Ajansını ve
TRTsini alet ediyorsun da konut sayılarını mı
öğrenemiyorsun? 2019 yılında 100 bin sosyal konut müjdesi
verilerek bir buçuk yılda bitirileceği vadedilen projelerle ilgili
TOKİnin internet sitesini inceledik. Aradan üç yıl geçmesine
rağmen 18.172 konutun ihalesi hiç yapılmamış, 11.474
konutun inşaatı da sıfır seviyesindedir. Bazı projeler
yüzde 10un altında, bazılarının ise şimdi
açıklanan 250 bin konuta dâhil edildiğini gördük. Bakanın yirmi
yılda yaptıklarını övünerek açıkladığı
TOKİ konutlarının yıllık ortalama sayısı da
lüks konutlar dâhil sadece 58 bin civarında olup yirmi yılın
boşa geçirildiğini göstermektedir. Mukayese için Almanyadan bir
örnek vermek istiyorum: Bizim gibi deprem kuşağında
olmamasına rağmen, yeni kurulan hükûmet protokolünde, her yıl
yeni 400 bin konut üretilmesi maddesi yer almaktadır.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizin tamamına yakını birinci ve ikinci derece deprem
kuşağındadır. Konutlarımızın genel
yapısına bakıldığında, yüzde 60tan
fazlasının ekonomik ömrünü tüketmiş, imarsız, ruhsatsız,
iskânsız ve mühendis eli değmemiş konutlar olduğu
bilinmektedir. O açıdan kentsel dönüşüm çok önemlidir. Acilen güvenli
konutlara kavuşmak her insanımızın hakkıdır.
Ancak 100 bin konutta olduğu gibi 250 bin konut müjdesini de şüpheli
görmekteyiz.
Yaratılan algıdan
da söz etmek istiyorum. Emekli, asgari ücretli ve dar gelirlilere sosyal konut
üretme vaadiyle açıklanan fiyatların gerçeklerle ilgisi yoktur çünkü
konut sahibi olmak için TOKİye umut bağlayanlar yirmi yıl
boyunca ne kadar ödeme yapacağını bile bilmiyor. Her yıl
ocak ve temmuz aylarında memur maaş zamları kadar artacak olan
taksitler enflasyon düşerek devam etse bile on yıldan sonra
aylık ödemeler 100 bin lirayı aşacak, toplam maliyet de en az 10
kat olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
konut sorununun çözümü için önerilerimizi de paylaşmak istiyorum:
1) Vadedilen projeler, fay
zonları üstünde olmayan heyelan, sel, çökme, kaya ve çığ
düşmesi gibi afet riski olan alanlardan uzak, sosyal ihtiyaçları
karşılayabilecek sorunsuz alanlarda olmalıdır.
2) Peşinat, kura
çekildikten sonra değil inşaata başlandığında
alınmalı ve yüzde 10dan yüzde 1e düşürülmelidir. Aylık
ödemeler konuta taşındıktan sonra başlamalıdır.
Zira hem kira hem taksit ödemek hiçbir dar gelirli ailenin altından
kalkacağı yük değildir.
3) Belediyeler sosyal konut
üretme yetki ve sorumluluklarını yerine getirme konusunda teşvik
edilmeli ve mali destek sağlanmalıdır.
4) Dar gelirliler için konut
üretme yollarından biri olan kooperatifçilik sistemi bir türlü bitmek
bilmeyen ve şeffaf olmayan yapıdan kurtarılmalı,
ayrıca kredi desteği sağlanmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
HAYRETTİN NUHOĞLU
(Devamla) Teşekkür ederim.
5) Özel sektör önemli oranda
teşvik edilmelidir. Arsa temini, altyapı hizmetleri ve finans
konularındaki desteklerle imkânlar sağlanmalıdır. İmar
durumu, ruhsat ve iskân işlemleri
kolaylaştırılmalıdır.
6) TOKİ ve Emlak Konut
gibi kuruluşlar ile belediyeler sadece sosyal konut üretmeli, asla kâr
amacı gütmemelidir.
Değerli milletvekilleri,
biz eleştirilerimizi ve önerilerimizi yaptık. Amacımız;
konut ihtiyacının acilen giderilmesi, hayallerin boşa
çıkmaması ve herkesin güvenli konutlarda huzur içinde
yaşamasıdır. Açıklanan projeler gerçekleşirse elbette
memnun oluruz, gerçekleşmezse İYİ Parti iktidarında
işi ciddiyetle ele alıp tamamlayacağımızı beyan
ediyor, saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden
birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Orhan
Işık
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
6.-
Van Milletvekili Muazzez Orhan Işıkın, Amasrada yaşanan
maden kazasına ilişkin açıklaması
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van)
Teşekkürler.
Türkiyede insan
yaşamının, emeğinin ve onurunun göçük altında
kaldığı bir katliamı daha yine aklamak isteyen AKP
zihniyetiyle karşı karşıyayız. Somada, Ermenekte,
Şirvanda ve birçok yerde yaşanan maden katliamları bu hafta
Bartında 41 işçinin daha yuvasına ateş düşürdü. Bu
katliamlar yaşanmadan tedbir alması gerekenler, denetim
yükümlülüğü olanlar, üretimi durdurup yaşamı koruması
gerekenler pişkince kameralar önüne çıkıp hiç sorumlu
değillermiş gibi açıklama yapabiliyor. İş cinayetleri
Türkiye'nin günlük realitesi olmuştur, her gün en az 6 işçi iş
cinayetlerinde öldürülüyor. Çalışma Bakanının
açıklaması gereken iş cinayetleri verilerinin İSİG
Meclisince açıklanması durumun vahametini göstermektedir.
İş cinayetleri de maden cinayetleri de politiktir. Fıtrat,
kader söylemleriyle göz yumduğunuz iş cinayetlerine, Bartında
işlenen bu maden cinayetini örtmenize, aklamanıza asla izin
vermeyeceğiz; ilgili bakanlar derhâl istifa etmelidir.
BAŞKAN Sayın
Erdem
7.-
İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin, 1-31 Ekim Meme Kanseri Bilinçlendirme
ve Farkındalık Ayına ilişkin açıklaması
ARZU ERDEM (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
1-31 Ekim, Meme Kanseri Bilinçlendirme ve Farkındalık Ayı. Her 8
kadından 1ine meme kanseri teşhisi konulmaktadır. Ailenin temel
taşı kadındır. Tüm annelerimize, ablalarımıza,
bacılarımıza, kız çocuklarımıza,
kısacası tüm hanımefendilere buradan seslenmek istiyorum:
Kendimiz, çocuklarımız ve ailemiz için düzenli doktor muayenemizi ve
gerekli taramaları zamanında yaptıralım. Erken teşhis
hayat kurtarır. Erken teşhisli meme kanserine yakalanmış
olan kadınlarımızın hayatta kalma oranları yüzde
99,9dur. Unutmayalım, sağlık en büyük nimet, bedenimiz bize
emanet.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Kaya
8.-
Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın, 17 Ekim Dünya Astsubaylar
Gününe ilişkin açıklaması
İSMAİL KAYA
(Osmaniye) Teşekkürler Sayın Başkan.
Her yıl Ekim
ayının 17nci gününü Dünya Astsubaylar Günü olarak
kutlamaktayız. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın talimatıyla yaptığımız
düzenlemelerle birinci derece astsubaylarımızın ek
göstergelerini 4200e, ikinci derece astsubaylarımızın ek
göstergelerini 3600e yükselttik. Ayrıca, astsubaylarımıza
isteğe bağlı olarak 60 yaşına kadar
çalışabilme hakkı ile muvazzaf ve emekli
astsubaylarımıza öğretmen olarak ders verme
imkânlarını sağladık. Bu vesileyle, 15 Temmuz hain
darbesinin seyrini değiştiren Ömer Halisdemiri ve şehit olan
tüm astsubaylarımızı rahmetle anıyor, gazi olan
astsubaylarımıza şükranlarımı sunuyorum. Ordumuzun
belkemiği olan görevdeki tüm astsubaylarımıza ve değerli
ailelerine de sağlıklı ve huzurlu ömürler dileyerek Astsubaylar
Günü'nü kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın
Aycan...
9.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, 16 Ekim Dünya Gıda
Gününe ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, 16 Ekim, Dünya Gıda Günüdür.
İnsanın en temel ihtiyaçlarından biri gıdadır. Her
insanın sağlıklı, yeterli ve dengeli gıdaya
ihtiyacı vardır. Artan dünya nüfusuyla daha çok gıdaya ihtiyaç
duyulmaktadır. Bir taraftan gıda üretimi artırılırken
diğer taraftan da bunun sağlıklı olmasına özen
göstermek gerekir. Üretimden tüketime her kademede sağlıklı
olması ve gıdanın bozulmaması önemlidir. Gıdaya
katılan koruyucuların da katkı maddelerinin de insan
sağlığına zarar vermemesi gerekir.
Yetersiz gıda veya
dengesiz beslenme de sağlık sorunudur. Yetersizlik sorun olduğu
kadar, aşırı gıda tüketimi de sağlık sorunudur.
Dünya nüfusunun
artışını dikkate alarak kaynaklarımızı
doğru kullanarak daha fazla üretim yapmak, verimi artırmak, israf
yapmadan yeterli ve dengeli gıdayla tüketim yapmak gerekir.
Tüm bu konulara hepimizin
özen göstermesi zorunludur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın
İlhan...
10.-
Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın, Amasrada
yaşanan maden kazasına ilişkin açıklaması
METİN İLHAN
(Kırşehir) Gün geçmesin ki ülke olarak derin acılar
yaşamayalım. Bartın'da yaşanan facia yüreklerimizi
dağladı, tüm ülkemizin başı sağ olsun.
Değerli milletvekilleri,
acımız anlatılamayacak kadar büyük ancak maalesef artık
ülkemizde iş kazası sınırlarını aşan ve
âdeta iş cinayetlerine dönüşen bir tabloyla karşı
karşıya kalmaktayız. Ülkemizde ortalama her yıl 2 bin
canımız göz göre göre iş cinayetleriyle aramızdan
koparılmaktadır. Dolayısıyla biz buna kaza değil,
cinayet diyoruz çünkü Türkiyede iş hayatı, özelleştirme,
taşeronlaştırma, sendikasızlaştırma, esnek
çalıştırma gibi alın teri ve emek düşmanı
politikalarla bir bataklığa dönüştürülmüştür. Marifet, ölen
canlarımızın bedenlerini yer altından çıkarabilmekte
değil, geçimlerini sağlamak için yerin altında çalışan
işçilerin güvenli ortamda çalışmalarını
sağlayarak ölmelerini engellemektir ancak biz bunu bir türlü
başaramadık.
Buradan madencilerimize
tekrar Allahtan rahmet, acılı ailelerine sabırlar ve
yaralılara ise acil şifalar diliyorum.
BAŞKAN Sayın
Gürer
11.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdedeki çiftçilerin ve
hayvancılıkla uğraşanların sorunlarına,
Ilıcak Deresine, bölge köylerdeki cep telefonu ve internet problemine
ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Niğdenin
Ulukışla ilçesi Hacıbekirli, Yeniyıldız, Emirler,
Darboğaz köylerini ziyaret ettim, sorunları dinledim. Çiftçi ve
hayvancılık yapanlar büyük bir sıkıntı
yaşıyor; ekonomik kriz herkesi etkilemiş durumdadır.
Ayrıca, Darboğazda,
BAŞKAN Sayın
Bülbül
12.-
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, Aydındaki zeytin
üreticilerinin zorda olduğuna ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Aydın ilimiz 25 milyon zeytin ağacı ve zeytinyağı
üretimiyle ülkemizde 1inci, sofralık zeytinde ise 2nci üretim
merkezidir. Zeytin üreticileri çok zordadır. Üreticiden yana olmayan AKP
iktidarı zeytin üreticilerinin sesini duymamaktadır. İlk hasat
zamanı üreticiden alınan fiyatı 13 lira olan zeytin, şu
anda geçen yılın fiyatı 8-10 liraya geldi. Fiyatların
önümüzdeki günlerde daha düşeceği konuşuluyor. Bunun sonucu
üreticilerimiz için bir felaket olacak ve sonuçları çok zor telafi
edilecektir. Üretim için gerekli olan gübre, mazot ve ilaçlar başta olmak
üzere tüm girdi fiyatlarının artması zeytin üreticilerini zaten
zora sokmuştur. Bu nedenle, zeytin desteğinin kilogram başı
15 kuruştan daha makul bir seviyeye çıkarılması
gerekmektedir. Tarımda kullanılan suyun, mazotun ve elektriğin
fiyatının üreticilere üretime endeksli, indirimli verilmesi
gerekmektedir. İlk seçimde iktidara geldiğimizde üreticinin
sorunlarını biz çözeceğiz.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Karaman
13.-
Erzincan Milletvekili Süleyman Karamanın, Amasrada yaşanan maden
kazasına ve Başbağlar katliamına ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bartın Amasra maden
ocağında ciğerimizi yakan kaza dolayısıyla
hayatlarını kaybeden maden şehitlerimize Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar diliyorum; milletimizin başı
sağ olsun.
Erzincanın Kemaliye
ilçesinde yirmi dokuz yıl önce 33 vatandaşımızın
PKKlı teröristlerce şehit edildiği Başbağlar
katliamıyla ilgili sanıkların yargılanmasına yirmi
dokuz yıl sonra Erzincan 2. Ağır Ceza Mahkemesinde dün yeniden
başlandı. Titiz bir çalışma yürütülerek yeni deliller
ışığında davanın yeniden
başlatılması dolayısıyla Erzincan Başsavcımıza,
mahkemede hazır bulunan ve destek veren şehit
yakınlarımıza, avukatlarına, Muhtarımız Ali
Akpınara, Dernek Başkanı Mehmet Ali Dikkayaya, İl
Başkanımız Mehmet Cavit Şireciye ve Milletvekili Burhan
Çakıra teşekkür ederiz. Acılarını hâlâ
yüreğimizde hissettiğimiz Başbağlar katliamının
yeni gelişmeler ışığında tekrar mahkemeye gelmesi
şehit yakınlarını ve bizleri
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kasap
14.-
Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, Plan ve Bütçe Komisyonunda
Sağlık Bakan Yardımcısı Halil Eldemirin verdiği
cevaba ilişkin açıklaması
ALİ FAZIL KASAP
(Kütahya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Bu kadarı da olmaz
diyebildiğimiz hiçbir şey kalmadı. Plan ve Bütçe Komisyonunda
sağlıkçılar, internler, son sınıf tıp fakültesi,
diş hekimliği ve hemşirelik öğrencileri için asgari ücret
düzeyinde maaş bağlanmasıyla ilgili maddede Komisyona,
Sağlık Bakan Yardımcısı Sayın Eldemir cevap
vermişti; trajik, trajikomik bir cevabı var; Hemşirelikte nöbet
yok. diyebiliyor. Sağlık sisteminden bu kadar habersiz bir Bakan
Yardımcısı, ihtisas komisyonu yerine torba yasa olarak getirilen
bu kanun teklifinde çok ciddi bir faciadır. Ayrıca, vakıf
üniversiteleri bu kapsam dışında
bırakılmıştır. Eski YÖK Yasasında yer alan tüm
internlere maaş bağlanması gerekmektedir ve -nöbet
tutmaktadır hemşireler, onu da söyleyeyim- tıp fakültesi,
diş hekimliği ve hemşirelik son sınıfı
öğrencilerine derhâl ve geriye yönelik 1 Temmuzdan itibaren maaş
bağlanmasını talep ediyoruz.(CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Bulut
15.-
Tokat Milletvekili Yücel Bulutun, Reşadiye köyündeki arazi
toplulaştırma işlemlerine ilişkin açıklaması
YÜCEL BULUT (Tokat) Zile
ilçemize bağlı ve 10 bin dönüm tarım arazisine sahip
Reşadiye köyümüzde toplulaştırma işlemleri nedeniyle
arazilerin ekilememe riski ortaya çıkmıştır.
Toplulaştırma işlemlerinin zamanlama hatası ve uzun sürecek
olması nedeniyle bu sene buğday ekimi gerçekleştirecek
köylülerimizin buğday ekimi amacıyla tarlalarını
hazırlaması artık mümkün değildir. 10 bin dönüm üzerinde
ekim yapan ve rızkını toprakta arayan Reşadiye köylüleri, toplulaştırma
işlemlerinin yavaş ilerleyecek olması nedeniyle bir sene
ertelenmesini ve arazisi küçük bölgelerin toplulaştırma
işlemlerinin tamamlanması sonrasında Reşadiye köyündeki
işlemlere başlanmasını talep etmektedir. Mağduriyet
oluşmaması için sorunun takipçisi olacağımızı ve
yetkililere konuyu aktararak çözüm arayacağımızı ifade
etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Şahin
16.-
Balıkesir Milletvekili Fikret Şahinin, Sağlık
Bakanlığının serbest çalışan hekimlerle ilgili
yayımladığı yönetmeliğe ilişkin
açıklaması
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sağlık
Bakanlığı yayınladığı yönetmelikle serbest
çalışan hekimlerin çok büyük bir kısmının özel
hastanelerde ameliyat yapmalarını engellemiştir. Bu yönetmelik,
hekimlerin çalışma özgürlüğünü, hastaların hekim seçme
hakkını engelleyen yasakçı bir yönetmeliktir. Sağlık
Bakanlığı bu yönetmelikle yanlış sağlık
politikalarına yeni bir halka eklemiştir. Sonuç itibarıyla, özel
hastane lobilerine teslim olmuş bir Sağlık
Bakanlığı ve hekim emeğine düşman özel hastane patronu
bir Sağlık Bakanıyla karşı karşıyayız.
Yasaklarla sağlık hizmetlerinin
devamlılığını sağlamanız mümkün
değildir. Hekimler bu yasakçı yönetmeliğin bir an önce iptal
edilmesini talep etmektedirler.
Teşekkür ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sağ olun.
BAŞKAN Sayın
Aydın, buyurun.
17.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Amasrada yaşanan maden
kazasına ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
14 Ekim Cuma akşamı
saat 18.15te ciğerlerimiz yandı, canımız yandı; 41
maden şehidimiz maalesef hayatını kaybetti. Buradan
şehitlerimize Allahtan rahmet, ulusumuza da sabır ve
başsağlığı diliyorum.
Bu işte sorumluluğu
olanlar, önlem alması gerekenler -müdüründen genel müdürüne, bakanına,
ülkeyi yöneten Cumhurbaşkanına kadar- konuyu kader planına
bağladılar. Somada da aynısı olmuştu, Ermenekte de
aynısı olmuştu; bugün Amasrada da aynısı oldu. Ancak
önlem aldığınızda, tıpkı Avrupada olduğu
gibi -elli yıldır patlama da maden işçisinin hayatını
kaybetmesi de yaşanmıyor- hiçbir gelişmiş ülkede bugünün
şartlarında bu kayıplar olmuyor. Dolayısıyla buradan
yetkililerin, sorumluların bir an önce bulunup ve siyasi makamlardakilerin
de istifa mekanizmasını çalıştırıp
istifalarını bekliyorum diyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Gül
Yılmaz
18.-
Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmazın, Amasrada yaşanan
maden kazasına ilişkin açıklaması
ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin)
Bartın Amasrada geçtiğimiz cuma günü meydana gelen maden kazası
hepimizi yasa boğdu. Yüreğimizi parçalayan elim kazada
yaşamını yitiren 41 maden işçimize Cenab-ı Haktan
rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı
diliyorum; madenden yaralı olarak kurtulan ve hastanelerde tedavileri
süren yaralı işçilerimize de acil şifalar temenni ediyorum.
Devletimiz tüm
imkânlarıyla seferber olmuş, maden şehitlerimizin emanetlerine
sahip çıkmak için gereken tüm yardımları ve desteği
sağlamaktadır. Ayrıca, patlamanın nasıl meydana
geldiğine ilişkin hem adli hem idari soruşturma kapsamlı bir
şekilde titizlikle yürütülmektedir. Varsa sorumlular bu soruşturma ve
incelemelerin akabinde ortaya çıkarılacaktır. Maden
şehitlerimizi bir kez daha rahmetle anıyor, Yüce Allahtan ülkemizi
ve milletimizi her türlü kazadan, beladan, musibetten ve afetten
korumasını niyaz ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Güzelmansur
19.-
Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, TRTde yayınlanan
Teşkilat isimli diziye ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
TRTde yayınlanan
Teşkilat diye bir dizi var. Bu dizinin geçen haftaki bölümünde terörist,
canlı bomba eylemlerinin talimatını veren bir karakter
koymuşlar. Karakterin adını Gani soy ismini de ülkemizin en
güzel ilçelerinden biri olan Samandağ koymuşlar. Samandağ
doğasının güzelliğiyle, hoşgörüsüyle; vatan, millet
sevgisiyle, barışın ve huzurun adresi olmasıyla ön plana
çıkan Alevi vatandaşlarımızın
yaşadığı bir ilçe. Samandağdan bilim insanı çıkar,
iş insanı çıkar, sanatçı çıkar, asker çıkar,
polis çıkar; vatana, millete hizmet edecek her meslekten insan çıkar
ama terörist çıkmaz. Dolayısıyla bir teröriste, bir bölücüye
Samandağ ismi de verilmez. Ya bu dizinin senaryo yazarları
yaratıcılıklarını kaybetmişler ya da millette
subliminal bir algı oluşturmak istiyorlar. Her iki durumu da
kınıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Girgin
20.-
Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, Amasrada yaşanan maden
kazasına ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN
(Muğla) Teşekkürler Başkan.
Madencilerimize Allahtan
rahmet, ailelerine sabır, yaralılara acil şifa diliyorum.
Sayıştay raporu
ortada ve devleti yönetenler görevini yapmıyor, sonuçta insanlar ölüyor;
Kader. deyip sıyrılıyorsun. 41 insanı hayatta tutmak
değil de cenazelerine yirmi dört saatte ulaşmak mı
başarı? Önlem almak değil de şehitlik kelimesine
yaslanmak mı oluyor bu ülkeyi yönetmek? Ölen madencilerin bedenlerini yer
altından çıkarabilen ve başsağlığı dileyen
değil, işçilerin kömür çıkarırken,
çalışırken ölmesini engelleyebilen devlet sosyal devlettir.
İşçi ölümleri, iş cinayetleri kuralla, denetimle, hukukla,
planla ve bilimle önlenir, kadere havale edilerek değil. Kanun
işverene Acil durum planı yap. Önlem al. Ölçüm yap. diyor, kader
planı değil. Acımız ve öfkemiz büyük. Amasra'da
yaşanan kader değil, liyakatsizlik ve ihmalkârlığın
sonucu olan iş cinayetidir.
Tekrar başımız
sağ olsun.
BAŞKAN - Sayın
Arık
21.-
Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, Amasrada yaşanan maden
kazasına ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bartın Amasra ilçemizde
kömür madeninde meydana gelen patlamada şehit olan madencilerimize
Allah'tan rahmet, yaralı madencilerimize acil şifalar diliyorum.
Yirmi yıldır her
başarısızlığını, her beceriksizliğini,
her yanlışını dış güçlere bağlayan bu
iktidar, patlamayı da kadere bağlıyor; Bunlar her zaman
olacaktır, bilesiniz. diyor yani Soruşturmaya moruşturmaya
gerek yok, kaderleri böyleymiş. diyor. Meclise bilgi veren Enerji
Bakanı da 41 madencimiz şehit olmuş Hiçbir kusurumuz yok.
diyor, sorumluluğu üzerine almıyor; utanmasa patlamadan da şehit
olan madencileri suçlayacak. AKP adına konuşan milletvekili de
cenazeleri nasıl çıkardıklarını, yaralıları,
yaralı madencileri nasıl hastanelere
taşıdıklarını anlatıyor. İşte, zihniyet
bu olunca ölüm de kaçınılmaz oluyor, adı da kader oluyor,
Türkiye iş cinayetinde dünya 1incisi oluyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın
Özkan
22.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, Amasrada yaşanan maden
kazasına, Azerbaycanın bağımsızlığının
31inci yıl dönümüne, Özdemir Bayraktarın vefatının
seneidevriyesine ve Nuri Pakdilin ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bartın Amasra
ilçemizdeki maden ocağında yaşamını yitiren 41
şehidimizin haberi yüreğimize kömürden kara bir acı
vermiştir. Bu vesileyle, vefat eden şehitlerimize Allah'tan rahmet,
kederli ailelerine ve ülkemize başsağlığı diliyorum.
Ayrıca, dost ve
kardeş ülke Azerbaycan'ın
bağımsızlığının 31inci
yılını en içten dileklerimle kutluyorum.
Millî teknoloji hamlesinin
öncüsü BAYKAR'ın tüm ürünlerinin tasarımcısı Özdemir
Bayraktar'ı vefatının seneidevriyesinde rahmetle, minnetle
anıyorum.
Sözlerime son verirken
Sevdiklerinizi yüreklerinden sımsıkı tutun. Yarın geç
olmakla meşhurdur. diyen Kudüs aşığı, edebiyat ve
kültür dünyamızın unutulmayacak ismi merhum Nuri Pakdil'i rahmetle,
minnetle anıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Ceylan
23.-
Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, Kaz Dağlarındaki
madencilik faaliyetlerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale)
Türkiye'nin göz bebeği Kaz Dağları yöresi madencilik
faaliyetleriyle yok edilmeye çalışılıyor. Kaz
Dağları yöresinin yüzde 79u maden arama, işletme amacıyla
ruhsatlandırılmış ve talana açılmıştır.
2004te AKP ormanlar, millî parklar, sit alanları, tarım
alanları ve su havzaları gibi koruma altına
alınmış alanlarda madenciliğin önünü
açmıştır. Cengiz Holding, Halilağa Bakır Madeni
Genişletme Projesinde (2009/7) sayılı Genelge sayesinde
yürütmeyi durdurma kararını yeniden başlattığı
İDK süreciyle baypas etmiştir. ÇED alanı Hacıbekirlere
BAŞKAN - Sayın
Öztürk
24.-
Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürkün, alt işveren olarak
istihdam edilen işçilerin daimî kadro beklentilerine ilişkin
açıklaması
HALİL ÖZTÜRK
(Kırıkkale) Sayın Başkan, belediyelerde,
Karayollarında, PTT'de alt işveren olarak istihdam edilen işçi
kardeşlerimiz daimî kadroya geçmeyi beklemektedirler. Özellikle
Karayollarında taşeron olarak istihdam edilen ve asıl işi
yapan kardeşlerimizin gözü kulağı kendilerine verilecek müjdeli
haberdedir. Bu bakımdan, Karayolları olsun, diğer kurumlar olsun
daimî işçi kadrosu ayrım yapılmaksızın tüm
çalışan kardeşlerimizi kapsamalıdır. Tam bu noktada,
Karayollarında anahtar teslim olarak gösterilip yol bakım, karla
mücadele, trafik işaretleme, bakım onarım gibi işlerde
neredeyse on beş yılı aşkın süreyle çalışan
taşeron işçi kardeşlerimizin daimî kadro
çalışmalarının da göz ardı edilmemesi gereklidir. Bu
çalışanlarımız daimî işçi kadrosuna alınarak
yıllardır yağmur, çamur, güneş, kar kış demeden verdikleri
emeklerinin karşılığı verilmeli, aileleriyle birlikte
sevindirilmelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Gökçel...
25.-
Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, Amasrada yaşanan maden
kazasına ve Mut ilçesindeki zeytin üreticilerinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin)
Amasra'da meydana gelen maden faciasında hayatını kaybeden
emekçilerimize Allah'tan rahmet diliyorum.
Değerli Başkan,
hafta sonu Mut ilçemizi ziyaret ettim. Yapıntı,
Hacıilyaslı, Hamamköy ve Kurtsuyu köylerinde üreticilerimizle
buluştuk. Ülkemizde üretilen zeytinyağının yüzde 10undan
fazlası Mut ilçemizde yetiştirilen zeytinden elde ediliyor. Ancak Mut
ilçesindeki çiftçilerimiz de mazot, elektrik, gübre ve su ücretlerinin
altından kalkamıyorlar, zarar ediyorlar. Bu sezon zeytin
üreticilerimiz yağlık zeytinin en az 10 liradan
alınmasını beklerken 4 liradan, 5 liradan zeytin satmak zorunda
kaldıklarını ifade ettiler. Mut ilçemizde dünyanın en
kaliteli zeytinini üreten üreticilerimiz Para kazanamadım. diye isyan
ediyor. Bu bizim kaderimiz olamaz. diyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Filiz...
26.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, 17 Ekim Dünya Yoksullukla
Mücadele Gününe ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN
FİLİZ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hafta sonu seçim bölgem
Gaziantep'te halka doğru yürüyüşümüze devam ettim. İşler
nasıl? sorusuna bir esnafın cevabı Çalışarak zarar
ediyoruz. oldu. Matbaa sektöründe çalışan bir
arkadaşımız yazmış, Biz de üreterek zarar ediyoruz.
diyor. Arkasından, bir çiftçimiz Ekerek zarar ediyoruz. diyor;
hayvancılıkla uğraşan vatandaşımız Zarar
ediyoruz, hayvanları satıyoruz. diyor. Alın terleriyle
rızıklarını kazanmaya çalışan herkes içinde
bulunduğumuz ağır ekonomik şartların ve enflasyonun
altında ezilmektedir. Girdi maliyetlerindeki olağanüstü
artışlar sebebiyle gelirler gideri karşılayamıyor,
üreten insanlarımız yarınlarına endişeyle bakıyor
ve yoksullaşma hızla devam ediyor.
Dün 17 Ekim, Dünya
Yoksullukla Mücadele Günüydü. Yoksulluk Türk milletinin kaderi değildir,
olmamalıdır. Bilgili, tecrübeli ve ahlaklı kadrolarla
yoksulluğun kader olmadığını göstereceğiz diyor,
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Beştaş
27.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Leyla
Güvene verilen cezaya, hasta mahpuslar meselesine ve haksız infaz
yakmalara ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Bu dönem Hakkâri
Milletvekilimiz olan Leyla Güven, bilindiği üzere, hâlâ cezaevinde
tutuluyor, Elâzığ Cezaevinde ve dün, yaptığı
konuşmalar sebebiyle kendisi hakkında -önceki cezadan ayrı
olarak- on bir yıl yedi ay on beş gün hapis cezası verildi.
Konuştuğu için hapis cezası aldı çünkü dosyada başka
hiçbir iddia da yok, zaten olamaz da. Kendisi hem DTKnin Eş
Başkanı hem de Hakkâri Milletvekiliyken burada hukuksuz bir
şekilde vekilliği düşürüldü ve daha geçen hafta Anayasa
Mahkemesi kendisinin başvurusu sonucunda ihlal kararı verdi; hem
milletvekili dokunulmazlığıyla
bağdaşmadığını söyledi hem de kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini söyledi. Şunu
söylemek istiyorum: Bu bir intikam meselesi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Hukuk devletlerinde eğer devlet intikama alet
edilirse devlet olma niteliği yok olur. Şu anda, Türkiye devleti,
gerçekten, hukuku bir silah olarak kullanıyor ve devletlerin en büyük
meşruiyet aracı hukuktur; hukuk çıkarılmış
vaziyette. Şunu söylemek istiyorum, bunu herkes duysun: Türkiye'de, AKP,
milletvekillerinin konuşmalarını engelliyor; ceza veriyor, rehin
alıyor ve şu anda, içerideki arkadaşlarımızın
tamamı yaptıkları konuşmalardan dolayı ceza aldı,
Leyla Güven de bunlardan birisidir. Leylanın mücadelesi bizim de
mücadelemizdir.
Buradan kendisine,
Elâzığ Cezaevine bütün grubumuz adına kucak dolusu sevgilerimizi
gönderiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz,
tamamlayınız efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın Başkan, bir de bu hasta mahpuslar
meselesi çok hayati. Hasan Aşa yüzde 91 engelli Sayın Başkan,
altını çizerek söylüyorum, Adli Tıp Kurumu raporlarına göre
bile vücut fonksiyonlarını yüzde 91 oranında kaybetmiş
fakat buna rağmen Cezaevinde kalabilir. raporu vermiş ve şimdi
de iyi hâlli olmadığı gerekçesiyle infazı
yakılmış.
Diğeri Nesip
Yapıcı, cezası bitmiş, yine Cezaevi Gözlem Kurulu
infazını yaktığı için tahliye edilmiyor. Cezaevi
gözlem kurulları insanların ölümüne imza atıyor, kendilerini
mahkeme yerine koyuyor, yargı kararı veriyor; bundan bir an önce
vazgeçilmesi gerekiyor ve bu, iktidarın elinde. Ya yönetmelik değişecek
ya yasa değişecek ya da bunun gereği yapılacak. Yüzlerce
mahpus infaz yakılarak haksız yere içeride tutuluyor. Bunu da
bilginize sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Efendim, AK PARTİnin değil, yargının kararı.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yargı kararı değil işte, idare
kurulu kararı.
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Yargı artık sizin elinizde araç olmuş, araca
dönüştürmüşsünüz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - İdare kurulu karar veriyor, idare.
BAŞKAN Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa
Komisyonu Çek Cumhuriyeti Dönem Başkanlığı tarafından
Çek Cumhuriyeti Parlamentosunun ev sahipliğinde 10-11 Ekim 2022
tarihlerinde gerçekleştirilecek olan Avrupa Birliği İçinde
İstikrar, Ekonomik Koordinasyon ve Yönetişim konulu parlamentolar
arası konferansa katılması Genel Kurulun 6 Ekim 2022 tarihli
4üncü Birleşiminde kabul edilen heyeti oluşturmak üzere siyasi parti
gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin
tezkeresi (3/2084)
14/10/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Komisyonu Çek
Cumhuriyeti Dönem Başkanlığı tarafından Çek
Cumhuriyeti Parlamentosunun ev sahipliğinde 10-11 Ekim 2022 tarihlerinde
gerçekleştirilecek olan Avrupa Birliği İçinde İstikrar,
Ekonomik Koordinasyon ve Yönetişim konulu parlamentolar arası
konferansa Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir heyetin katılması
Genel Kurulun 6/10/2022 tarihli 4üncü Birleşiminde kabul edilmiştir.
28/3/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 2nci maddesi
uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının
bildirmiş olduğu isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Ad ve Soyad Seçim Çevresi
Bülent
Kuşoğlu Ankara
Milletvekili
Cevdet
Yılmaz Bingöl
Milletvekili
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Sayın milletvekilleri,
Anayasanın 92nci maddesine göre verilen (3/2081) esas numaralı
Cumhurbaşkanlığı Tezkeresinin görüşmelerine
başlıyoruz.
Tezkereyi okutuyorum:
2.-
Cumhurbaşkanlığının, Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin UNIFILin görev süresinin uzatılması yönündeki 2650 (2022)
sayılı Kararı uyarınca; hudut, şümul ve miktarı
Cumhurbaşkanınca belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri
unsurlarının, 1701 (2006) sayılı Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve 880 sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisi Kararıyla tespit edilen ilkeler kapsamında;
31/10/2022 tarihinden itibaren bir yıl daha UNIFILe iştirak etmesi
ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Cumhurbaşkanınca
yapılması için Anayasanın 92nci maddesi uyarınca izin
verilmesine dair Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/2081)
11/10/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin 11/8/2006 tarihinde kabul ettiği 1701 (2006)
sayılı Karar ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5/9/2006 tarihli ve
880 sayılı Kararıyla bir yıl için verdiği izin
çerçevesinde, Türkiye, Lübnan'da konuşlu Birleşmiş Milletler
Geçici Görev Gücüne (UNIFIL) Silahlı Kuvvetleri unsurlarıyla
katkı sağlamıştır. Söz konusu iznin süresi son olarak
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26/10/2021 tarihli ve 1311 sayılı
Kararıyla 31/10/2021 tarihinden itibaren bir yıl
uzatılmıştır.
Türkiye UNIFIL'e
yaptığı katkılarla barışı koruma
harekâtının etkin biçimde icrasında önemli bir işlev
üstlenmiştir. Bu çerçevede, Türkiye'nin katkısı gerek
Birleşmiş Milletler sistemi içinde gerek bölgesel ve küresel ölçekte
gerek kapsamlı sivil-asker iş birliği faaliyetleri
vasıtasıyla Lübnan toplumunun her kesimi nezdinde görünürlüğünün
artmasına, ayrıca barış ve istikrarın korunmasına
yönelik politikasının sürdürülmesine hizmet etmiştir.
Bu itibarla, UNIFIL'e
katkımızın sürdürülmesinin önem arz ettiği
değerlendirilmektedir.
UNIFIL'in görev süresi
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 31/8/2022 tarihli ve 2650
(2022) sayılı Kararıyla 31/8/2023 tarihine kadar
uzatılmıştır.
Bu hususlar
ışığında ve Lübnanla ikili ilişkilerimiz ve
bölgedeki güvenlik şartları da göz önünde tutularak,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin UNIFIL'in görev süresinin
uzatılması yönündeki 2650 (2022) sayılı Kararı
uyarınca; hudut, şümul ve miktarı Cumhurbaşkanınca
belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının, 1701 (2006)
sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve
880 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararıyla tespit edilen
ilkeler kapsamında 31/10/2022 tarihinden itibaren bir yıl daha
UNIFIL'e iştirak etmesi ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin
Cumhurbaşkanınca yapılması için gereğini
Anayasa'nın 92'nci maddesi uyarınca bilgilerinize sunarım.
Recep
Tayyip Erdoğan
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN Şimdi,
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerinde İç Tüzükün 72nci
maddesine göre görüşme açacağım, siyasi parti gruplarına ve
şahsı adına 2 üyeye söz vereceğim.
Konuşma süreleri gruplar
için yirmişer dakika, şahıslar için onar dakikadır.
Tezkere üzerinde söz alan
sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum: İYİ Parti Grubu
adına Aydın Milletvekili Sayın Aydın Adnan Sezgin,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Sayın
Kamil Aydın, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana
Milletvekili Sayın Tulay Hatımoğulları Oruç, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Yunus Emre,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekili
Sayın Ahmet Aydın; şahısları adına Sinop
Milletvekili Sayın Nazım Maviş, İstanbul Milletvekili
Sayın Sibel Özdemir.
Şimdi, İYİ
Parti Grubu adına Sayın Aydın Adnan Sezgin.
Buyurunuz Sayın Sezgin.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, Amasra ilçemizde
yaşanan vahim maden faciasında hayatını kaybeden
kardeşlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine sabır diliyorum.
Yaralıların bir an önce iyileşmesini temenni ediyorum.
Sayın Enerji
Bakanını dinledik, konuşması bizi çok üzdü hem öz hem
şekil açısından. Grup Başkan Vekilimiz felakete dair
görüşlerimizi, sebep- sonuç ilişkilerini, sorumlulukları en iyi
şekilde ima eden bir konuşma yaparak görüşlerimizi dile
getirmiştir.
Değerli arkadaşlar,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1701 sayılı
Kararı temelinde teşkil edilmiş olan Birleşmiş
Milletler Geçici Görev Gücü UNIFILe katkı sağlamakta olan
Silahlı Kuvvetlerimizin görev süresinin bir yıl daha
uzatılmasını İYİ Parti olarak destekliyoruz.
Lübnan 1978den bu yana
silahlı, ağır iç ihtilaflar, çatışmalar
yaşamıştır. UNIFIL kendi yetki ve kapasitelerini aşan
bu tür çatışmaları engelleyememiştir ancak yine de
varlığı nispi bir kontrol, bir fren vazifesi görmektedir. Deniz
komşumuz sayılabilecek olan Lübnan, tarihsel açıdan da büyük bir
yakınlık içinde bulunduğumuz, toplumsal hafızamızda
önemli yer tutan ve soydaşlarımızı barındıran bir
ülkedir. Böylesine yakın bir coğrafyada ve uluslararası
meşruiyet zemininde barış ve istikrar çabalarına
katkıda bulunmamız geleneksel dış politikamıza uygun
ve Türkiye'ye yakışan bir tutumdur.
Son dönemde bölgede önemli
gelişmeler yaşanmaktadır. Lübnan ile İsrail arasındaki
deniz sınırının çizilmesi konusunda uzun bir süredir sorun
yaşanıyordu, mesele gayet çetrefil hâle gelmişti. Kısa süre
önce her iki ülkenin de tartışmalı bölgede gaz ve petrol
aranmasına izin verecek, imkân verecek bir çözümde
uzlaştıkları resmî makamlar tarafından
açıklanmıştır. Tarihî olarak nitelendirilebilecek
anlaşmanın birkaç hafta içinde imzalanması beklenmektedir. Dünya
Bankasına göre Lübnan, 1850den beri yerkürenin gördüğü en
ağır ekonomik krizlerden birini yaşamaktadır.
İsrail'le yapılacak anlaşma sayesinde Lübnan'ın enerji
gelirlerinin artması ve ekonomisinin biraz olsun toparlanması mümkündür.
Lübnan'da ekonomik ve siyasi istikrarın bir an önce temin edilmesi
bölgemize de olumlu katkı sağlayacaktır. İsrail'le sorunun
çözülmesinin ardından Lübnan'da, Güney Kıbrısla çizilen deniz
sınırının gözden geçirilmesi de gündeme gelecektir.
Bu süreçte, Türkiye,
Doğu Akdenizde yıllardan beri izlenen amatör ve
şaşkın politikalardan vazgeçerek aktif ve vizyon sahibi bir
bakış geliştirebilirse, ciddi politika kurgulayabilirse
bazı avantajlar elde edebilir. İktidarın, Doğu Akdeniz'deki
egemen haklarımızın hukuki güvence altına
alınmasında ve hidrokarbon kaynaklarına ilişkin arama ve
sondaj çalışmalarının başlatılmasında çok
geciktiğini daha önce de çeşitli vesilelerle dile getirdik. Doğu
Akdeniz'de kıta sahanlığımızın
sınırlarına ilişkin pozisyonumuz, Rum kesimi ile
Mısır arasında varılan anlaşmadan ancak bir yıl
sonra, 2004 yılında Birleşmiş Milletler örgütüne
bildirilmiş ve kayda geçirilmiştir, kıta
sahanlığımızın batı sınırları
belirsiz bırakılmıştır, keza, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti'yle kıta sahanlığı
sınırlandırma anlaşması için 2011e kadar
beklemiş olmamız yanlıştır. Bölgede 2000lerin
başından beri doğal gaz rezervleri işletilmektedir,
çalışmalar yapılmaktadır, ilk büyük gaz rezerviyse 2009da
keşfedilmiştir ama iktidar, Yunan adalarının Türkiye'nin
kıta sahanlığını engelleyecek bir etki oluşturamayacağını
Birleşmiş Milletlere bildirmek için Kasım 2019u
beklemiştir. Bu, iktidarın öngörüden ve sağduyudan yoksun
uluslararası ilişkiler anlayışının bir
ifadesidir. Gelinen noktada iktidar Doğu Akdenizdeki hak ve
menfaatlerimizi aşındırmış, ulusal çıkarlarımız
üzerinde birtakım risk ve tehditler oluşturmuştur; Libya
anlaşmaları bunu tek başına telafi edemez.
Artık bugün, Lübnan ile
İsrail arasında varılan anlaşma ve yaşanabilecek
gelişmeler çok yakından takip edilmelidir, bu gelişmelere
intibak edilebilmelidir. 2 ülke arasında uzun yıllardır
ihtilaflı durumdaki Kana ve Kariş doğal gaz sahalarına
ilişkin anlaşmanın arkasındaki önemli bir neden Ukrayna
savaşıyla birlikte Avrupa enerji gerçeklerinde ve
politikalarında yaşanan değişimdir. İsrail ve Lübnan
sahalarından gaz tedariki Avrupanın Rus gazına olan
bağımlılığından kurtulması için
geliştirilen formüllerden biridir, Avrupaya enerji arzını
risklerden arındırma yöntemlerinden biridir. Lübnan İsrail
Mutabakatı için Batılı birçok aktör de devreye girmiştir.
Avrupa, Rus gazına alternatif aramakta, Rusyaya yaptırım
uygularken münasip tedbirler de geliştirmektedir.
Yaptırımları ve tedbirleri kalıplı bir strateji olarak
belirleyen Avrupa cephesinde bunlar yaşanırken Putin, Rus
gazının Avrupaya ulaştırılması için
geçtiğimiz günlerde Türkiye üzerinden yeni bir tedarik planlaması
yapılabileceğini gündeme getirmiştir. Bu plana göre, Rusya
Türkiyeye gaz ihracat kapasitesini artıracak ve böylece Türkiye Avrupaya
gaz tedariki için bir merkez hâline gelecektir. Bu önerinin ciddi riskler
taşıdığı ve önerinin bu riskler bilinerek yani kasten
gündeme getirildiği muhakkaktır. Türkiyenin enerji hubı
olmasını elbette isteriz ancak Rus teklifiyle ilgili 2 çok zor mesele
öne çıkmaktadır. Birincisi, çok kısa vadede Türkiyenin hub
olması için Rus gazı yeterli değildir. Kuzey Akımın
toplam potansiyeli 110 milyar metreküptür. Mevcut altyapıyla bu miktar
gazın hatta Kuzey Akım hatlarından sadece birinden geçen 55
milyar metreküpün Türkiyeye taşınıp Türkiyeden Avrupa Birliği
ülkelerine nakledilmesi kısa vadede mümkün değildir. Bu, işin
teknik açıdan imkânsızlığıdır. Bunun
finansmanı meselesine girmiyorum bile.
İkincisi, teklif birçok
yönüyle La Fontainein Karga ile Tilki hikâyesine benzemektedir. Türkiyeye
Benim doğal gazımı Avrupaya sat. teklifi hiçbir şekilde
gerçekçi değildir, tıpkı Avrupa Birliğine Rus gazını
Türkiye üzerinden al. demenin gerçekçi olmadığı gibi.
Türkiyenin gerçekçi olmayan böyle tekliflere soyunması da fevkalade
yanlıştır yani karşımızda gerçeğe uyum
sağlama sorunu vardır. AK PARTİ iktidarları döneminde uluslararası
ilişkilerimizde muhakeme hep gerçeklerden kopuk olduğu için
iktidarın böyle gerçek dışı bir teklife hevesle
yaklaşması aslında şaşırtıcı
değildir. Rusya Türkiyeye bu imkânı
tanıdığını iddia ederek Türkiyeyi kendi tarafına
daha da yakınlaştırmak istemektedir, Ukrayna
güzergâhını tamamen devreden çıkarmayı
tasarlamaktadır. En önemlisi, Türkiyenin geleneksel ilişkilerinde
ihtilaf ve kırılmalar yaratmak istemektedir, hesabı budur.
Putinin kendi çıkarlarına uygun bu hamleyi yapması gayet
normaldir; anormal olan, Türkiyede iktidarın bu hamleye gösterdiği
abartılı ilgidir. Putin şöyle düşünüyor: Türkiyede iktidar
bu teklifi benimseyecek, Avrupa buna öncelikleri doğrultusunda itiraz
edecek ve böylece Türkiye ve Avrupa arasında ilave bir sorun
yaşanacak, bu sorunun transatlantik yansımaları da olacak. Rusya
Türkiye cephesi ve Batı cephesi karşı karşıya gelecek.
Türkiye uzun yıllardan
beri gaz hubı hâline gelmek istiyor ancak yanlış temeller
üzerinden doğru hedeflere ulaşmak mümkün değildir. Türkiyenin
gerçekten bir doğal gaz hubı hâline gelebilmesi için yeni boru
hatları yapılması, mevcutların kompresör ilaveleriyle
güçlendirilmesi ve bu hatlar üzerinden diğer ülkelere sevk edilen
gazın hacminin artırılması gerekmektedir ama bu
altyapı koşullarının yerine getirilmesi yeterli
değildir. Tek bir ülkeden gelen gazla hub olunmaz. Diğer ülkelerden
gelen gazın artması ayrıca başka kaynaklardan da gaz
gelmesi gereklidir.
İlaveten, üzerinden
satılan gazın fiyatlarını da Türkiyenin belirlemesi
Rusyanın buna kendi doğal gazı için müsaade etmesi icap eder.
Şunu da düşünmek gerekir: Rusya, dünyaya sadece kendi
gazını değil Türkmenistanın gazını da
pazarlıyor. Türkiyenin bir enerji hubı hâline gelmesi az önce
saydığım koşullar birlikte yerine getirilirse söz konusu
olabilir. Gaz için transit geçiş noktası olmak gaz ticaret
hubı olunduğu anlamına da gelmez. Biz, Avusturyadaki merkez
Avrupa gaz hubı Baumgarten gibi fiziksel bir hub mı yoksa bir
geçiş noktası mı olmak istiyoruz? Fiziksel hub seçeneği
dışındaki teklifler Türkiye gibi bir potansiyele sahip bir ülke
için hiçbir şekilde cazip değildir, hele Rusyanın son önerisi
biraz önce söylediğim gibi La Fontaineden masallardır.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar) Tüm
koşulların yerine geleceğini hayal etsek bile bunların en
az on yıllık bir vadede tamamlanacağını da bilmemiz gerekir.
Rusyanın Ukraynaya
saldırısının hemen akabindeki bazı
konuşmalarımda Rusyaya uygulanan yaptırımların
tarafımızdan, bazı bireyler tarafından delinmesinin
sakıncalarına değinmiştim; bugün bu hususu yeniden
hatırlatmanın gerekli olduğunu düşünüyorum. Biraz önce
Genel Kurulda maden faciası hakkında konuşan ama bir şey
demeyen Sayın Enerji Bakanı ifade ettiğim tüm bu hususları
biliyordur. Buna rağmen iktidarın Putinin son teklifiyle ilgili
söylemini benimsemiş olması vatandaşı, milletimizi
aldatmaya yöneliktir.
Değerli arkadaşlar,
Doğu Akdeniz ve enerji meseleleriyle birlikte Yunanistanla
aramızdaki gerginlikler de son dönemde hızlı bir artış
göstermiştir. Yunanistanın kendine has çocukluk hastalıklarından
muzdarip olduğunu hepimiz biliyoruz. Keza, Türkiye'nin Yunan iç
siyasetinde merkezî bir konumu olduğu da malum. Yunanistanın siyasi
varlığının bu iki ayrılmaz parçasının
faaliyeti ve temposu yöneticilerinin mizacına ve siyasi konjonktüre göre azalıp
yükselirdi. Buna bir de son on küsur yılda Türkiye'nin
itibarının kuvvetli şekilde sarsılması ve
iktidarın hataları sonucunda dünyada ve bölgesinde
yalnızlaşması da eklendi. Yani iktidar Yunanistana koz verdi.
Yunanistanın bugün bu kadar kabarmasında, küstah tutum izlemesinde
Akdeniz havzasında kendi kendimizi zorla
yalnızlaştırmamız, ABD Kongresindeki zafiyetimiz, dünyaya
verdiğimiz savrulma görüntüsü de mutlaka etkili olmaktadır.
Meselenin bir de iç siyaset
yönü var. Türkiye'de hiçbir zaman dış politika iç politikaya bugünkü
gibi alet edilmemişti. Biz de Yunanlılar gibi seçimlere bir süre kala
dış politikayla oyuncak gibi oynar hâle geldik. İktidar bunu bir
alışkanlık hâline getirdi. Ulusal çıkarı öne
alması gereken dış politikanın iç siyasette medet umulan
bir meta hâline getirilmesi, oyuncak hâline getirilmesi üzüntü vericidir.
Millî egemenlik,
vatandaşlar tarafından Parlamentoya teslim edilen bir emanettir;
iktidar, bu emanetin bir uzantısı olarak geçici bir görevlendirmedir.
Bu emanetin her türlü kötüye kullanımı hesap verilmesini gerektirir.
Bu emanet kimseye babasından kalan bir miras değildir. Belki böyle
bir iktidarın hayalini kuruyor olabilirsiniz ama o dönemler tarihin
sayfalarına gömüleli çok olmuştur. Türk milletinin size verdiği
oy, iradesini size kalıcı olarak devretme taahhüdü değildir.
Önümüzdeki seçimde bu iradeyi bize emanet ettiğinde de Alın, bunu
hesapsız bir şekilde kullanın. demiş olmayacaktır.
Biz iktidara geldiğimizde hesap veremeyeceğimiz hiçbir politikaya,
uygulamaya yeltenmeyeceğiz.
Aşındırdığınız ulusal
çıkarlarımızı ve tehdit altına soktuğunuz
güvenliğimizi akıl, sağduyu ve geleneklerimizi
canlandırarak yeniden tesis edeceğiz. Maalesef son on küsur
yılda ülkemize totaliter, sultancı bir rejim giydirilmesiyle birlikte
demokrasi ve insan hakları boyutlarında da ciddi gerileme
yaşanmıştır oysa, dış politikamızın en
önemli güç unsurları arasında demokrasi, temel özgürlükler ve hukukun
üstünlüğü de bulunmalıdır. Her bir
vatandaşımızın fazlasıyla hak ettiği bu
değerler aynı zamanda Türkiye'nin itibarıdır.
Değerli arkadaşlar,
bir önceki konuşmamda da değinmiştim, bu konuşmamı da
bitirirken İranda zulme direnen genç-yaşlı, kadın-erkek
İranlı kardeşlerimize içten selamlarımı gönderiyorum,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Sayın Kamil Aydın.
Buyurun Sayın
Aydın. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA KAMİL
AYDIN (Erzurum) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi kararı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
tensipleriyle tespit edilen ilkeler kapsamında 31/10/2022 tarihinden
itibaren bir yıl daha UNIFILe iştirak etmesi hususunda Milliyetçi
Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
avcı toplayıcılıktan tarım toplumlarına,
imparatorluklardan ulus devletlerine ve oradan bugün bir bileşeni olmaya
çalıştığımız daha kapsamlı uluslararası
birliklere sosyolojik yapılar olarak bakıldığında
irili ufaklı her toplumsal yapıyı karakterize eden bir
yaşam, davranış, düşünce, algılama ve ilişkiler
biçimi yani kültürel kod olduğunu görürüz. Bu kültürel kodlar
insanlık adına köklü ve kalıcı evrensel katma değer
sağladığı sürece uygarlıkların oluşmasına
katkıda bulunur çünkü medeniyet veya uygarlık bir toplumun
zihniyetini, bilimini, sanatını ve teknolojik ürünlerinin
tamamını ifade eder. Bu tanımdan da
anlaşılacağı üzere medeniyet, toplum ve toplum ürünlerinin
temelidir. Bu kısa tanımlama çerçevesinde ele
aldığımızda Avrupanın yeniden doğuş veya
uyanış olarak nitelediği Rönesansla birlikte
başlattığı zihinsel, felsefi, bilimsel ve sanatsal
gelişmelerin zamanla teknolojik icat ve yeniliklere dönüşmesi,
özellikle 19uncu yüzyılda zirveye ulaşarak birinci derecede
insanlık yararının gözetilmediği bir hegemonya
vasıtasına dönüşmüştür. Temelinde ham madde, iş gücü
ve pazar temini düşüncesi bulunan rekabetin, şiddetini artırarak
mücadeleye dönüşmesi Avrupa sınırlarını da aşarak
masum ve bir o kadar da verimli coğrafyalara
taşınmıştır. Bu mücadelenin ana aktörlerinin
kendilerine söylem olarak Avrupa merkezli egemen düşünce
yapılarının güdümünde bir uygarlık veya medeniyet
taşıyıcılığı misyonunu seçmesi aslında
ötekini köleleştirme ve sömürme niyetinin bir kamuflajından öte
başka bir şey değildir. Ötekine uygarlık getirme
edasıyla yapılan sömürgeci, emperyalist hamleler bilimden
teknolojiye, kültürden eğitim ve inanç sistemlerine kadar geniş bir
yelpazeyi kapsamaktadır. O gün başlatılan bu uygarlık
kamuflajlı sömürgeci hamlelerin yarattığı
kapsayıcı kaos, kriz ve savaşlar bugün de hâlâ birçok Asya,
Afrika ve Latin Amerika ülkesinde süregelmektedir.
Somutlaştırmak
gerekirse sayın milletvekilleri, yaklaşık otuz yıl süren
kanlı mezhep savaşları sonrası Vestfalya Anlaşmasıyla
yeni bir yapısal sürece giren Avrupa çok geçmeden 2 dünya
savaşına ve beraberinde birçok insanlık trajedilerine sahne
olmuştur. Bugün de tarihin karanlık sayfalarından ders
alınmaksızın benzer tavır ve tutumun sergilendiğine
açıkça tanıklık etmekteyiz. Yani, dünün sözüm ona yegâne
uygarlık taşıyıcısı Batı, bugün demokrasi,
insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi masum söylemlere
sığınarak kültürel kodlarının bir yansıması
sonucu çevremizdeki birçok ülkeye demokrasi, insan hakkı ve hukuk yerine,
maalesef, kan, gözyaşı, göç, iç savaş ve açlık
götürmüştür. Bunu bir çırpıda örneklemek gerekirse inanın,
bir hat çizdiğimizde Iraktan Suriyeye, Libyaya oradan Afrika Boynuzuna
geçip birçok ülkeyi çok açık ve net bir şekilde örnek verebiliriz.
Gerçekten kulaklarımızda hâlâ yankıları süren Biz buraya
özgürlüğü, adaleti, barışı, insan haklarını
getirmeye çalışıyoruz. dediklerinde, evet, birtakım
sorunlar vardı ama beraberinde bu denli kan, gözyaşı, yokluk,
kıtlık söz konusu değildi. Hatta bir televizyon belgeselinde bir
Iraklının söylediği çok açık ve net bir şeydi. Biz
Saddam gidince özgürlükler sınırsızlaşacak, ülkenin
refahı artacak demiştik, öyle sanmıştık ama elim
kırılsaydı da o heykele pabucumla vurmasaydım.
dediğini dün gibi hatırlıyoruz.
Şimdi benzer
yaklaşımla son günlerde Rusya-Ukrayna savaşı üzerinden
kıyamet savaşı anlamında Armageddon
çağrıları yapılmakta. Yani buradan hızını
alamayıp bir kademe daha ileri götürüp şiddeti artırarak nükleer
savaş çığlıkları atılmakta hatta üçüncü dünya
savaşı olasılıkları gündeme getirilmektedir. Bununla
da kalmayıp yersiz yurtsuz milyonları ve 800 milyonun üzerinde bir
dünya nüfusunu açlığa ve kıtlığa mahkûm etme ve yeni
çevresel felaketlere yelken açma girişimleri de gözlerimizden
kaçmamaktadır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, kısaca Dünün Avrupasının ötekilere
uygarlık götürme olarak kamufle ettiği sömürgeciliği, bugün,
bahçesini koruma adına vahşi ormana bahçıvan gönderme biçiminde
tezahür etmektedir. Bu cümle bana ait değil, konuşmamın sonunda
zaten Josef Borrelle atfen bir iki şey daha söyleyeceğim, son
zamanlarda onun kullandığı bir kavram. Çünkü fıtrat
değişmemiş, kültürel kodlar yine aynı kodlar, yine
devrededir. Efendim 19uncu yüzyıldaki kamufle aracı sadece
medeniyet götürmek idiyse bugün de bahçesinin ötesine yani ormana
bahçıvanlarını gönderme şeklinde ifade buldu maalesef.
Öte yandan, medeniyet ve
uygarlığı insanlık tarihi boyunca insanlığa
refah, huzur, mutluluk ve barış getiren köklü ve kalıcı
evrensel değerler manzumesi olarak gören necip Türk milletinin bu
bağlamda öngördüğü misyonu ise komşusu aç iken tok yatmamak,
insanın insana üstünlüğünün söz konusu olmayacağı temel
prensibini kabul etmek ve gönül rahatlığıyla Açları doyurdum,
çıplakları giydirdim, yoksul milleti zengin kıldım, az
milleti çoğalttım ve artık kötülük yok. diyebilmekten geçer.
Çünkü Türk milletinin tarihten bugüne kadar aktardığı kültürel
kodları gereği tasada, kıvançta, sevinçte, kederde kolektif bir
şuurla paylaşmak düsturuna atıf yapılmaktadır.
İşte, bu insiyakla
geçen haftalarda Ampute Millî Takımımız başta olmak üzere,
sporda elde edilen başarılardan duyduğumuz sevinç ve
kıvanç, öte yandan geçen hafta Bartın Amasradaki maden
faciasıyla yine milletçe kedere ve yasa gark olmamız bu köklü
kültürel kodların beslendiği medeni bir tavrın
yansımasından başka bir şey değildir. Bu köklü, medeni
tavrın tarih boyunca en zor dönem ve şartlarda dahi tezahür
ettiğini istiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy, bakın şu
mısralarla açık, nezih bir şekilde ifade etmektedir:
Bir zamanlar biz de millet,
hem nasıl milletmişiz:
Gelmişiz, dünyaya
milliyet nedir öğretmişiz!
Kapkaranlıkken bütün
afakı insaniyyetin,
Nur olup
fışkırmışız ta sinesinden zulmetin
İşte bugün
görüşmekte olduğumuz tezkereye konu olan Lübnan başta olmak
üzere Afganistandan Somaliye, Balkanlardan Suriyeye ve Libyaya kadar
demokrasi ve insan hakları veya özgürlük taşıma söylemleriyle,
var olan kısmi huzurun da yok olmasının müsebbipleri hiçbir
sorumluluk taşımazken Türk Silahlı Kuvvetleri iki bin üç yüz
elli yıllık şerefle taşıdığı köklü bir
geleneğin gereği olarak barışın ve huzurun
teminatı misyonuyla üstlendiği uluslararası görevleri
layıkıyla yerine getirmektedir. Bu yüzden, bulundukları
yerlerde, istenen, özlenen ve varlığından güven duyulan bir iz
bırakmaktadırlar.
Biz de Önce ülke, millet,
devlet. diyen bir siyasi hareketin temsilcileri olarak içeride ve
dışarıda milletimiz adına elde edilen her türlü
başarıdan haklı gurur duyduğumuzu ifade etmekten asla
imtina etmeyeceğiz. Birileri savaş
çığırtkanlığı yapıp milyonları
açlığa terk etme riskini göze alıp kıyamet
senaryolarını ısıtırken biz ısrarla huzur, güven,
refah ve barışı önceleyen duruşun savunucuları olmaya
devam edeceğiz.
Saygıdeğer
milletvekilleri, malumunuz, Avrupa Birliği Dışişleri ve
Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell 13 Ekim tarihinde
bir etkinlikte yaptığı bir konuşmada 19uncu yüzyıl
sömürgeci Avrupanın dünyaya bakışının
güncellenmiş hâlini tirat etmiştir. Yani o gün ötekini
medenileştirme adı altında takınılan sömürgeci
tavır, bugün de bahçesini koruma adına ormana demokrasi, insan
hakları ve özgürlük adına bahçıvan gönderme hâlidir, hiçbir
zaman birbirinden farklı değildir. Diğer bir ifadeyle yani
malumun ilamıdır çünkü merdikıpti şecaatini arz ederken
sirkatini esirgemeden çok açık ve net bir şekilde ifade
etmiştir. Yüzyıllardır bu emperyalist bakış ve tutumun
biz farkındayız; kan da değişmemiştir, fıtrat da
değişmemiştir. Bahçesinden ormana ahkâm kesenler insanlık,
barış ve huzura asla katkı sağlayamayacağı gibi,
geçmişte olduğu gibi bugün de savaş ve gözyaşının
sadece kaynağı olmaktan öteye gidemeyeceklerdir ama
insanlığın hafızalarında da her zaman mahcup ve mahkûm
konumlarını asla kaybetmeyeceklerdir. Niye? Çünkü son birkaç
yılda yaşadığımız küresel
sıkıntılara takındıkları tavırlar
muvacehesinde açık ve net bir şekilde görmekteyiz ki gerçekten
kendilerinden başka, tamamen Avrupa merkezli, benmerkezli bir düşünce
dışında herhangi bir dünyevi tasarrufları olmamaktadır;
bunu Covid-19 sürecinde gerçekten yaşananlar muvacehesinde açıkça net
bir şekilde gördük. Gerek maske ve gerek aşı temininde,
tedarikinde ve dağıtımında ikircikli, gerçekten Ben varsam
her şey tamam ben yoksam her şey eksik. düşüncesiyle hareketlerinden
açık ve net bir şekilde anlamaktayız ama gururla söylemek
isteriz ki necip milletimizin fıtratı gereği, o kültürel
kodlarının bir yansıması olarak elindeki bütün
imkânları, bütün dünyayla paylaştığına da
tanıklık ettik. Bunun, yaptığımız bir seyahat
esnasında Bosnadaki o üçlü yönetimin üç başından da açık
ve net bir şekilde ifade edildiğine tanıklık ettik ve
inanın, gerçekten, ecdadın sanki bıraktığı yerden
bir devammış gibi etkilendik ve duygulandık. Söylenen şuydu aynen: Türkiye Cumhuriyeti devleti sağ
olsun, burada sadece Bosnalı Müslümanlara değil, Hırvatlara da
Sırplara da eşit bir şekilde elindeki imkânları sundu ve
dağıttı; bu yüzden sizlere müteşekkiriz. Tabii,
bunları duymak çok gurur verici; güzel şeyler. Benzer şeyleri,
inanın, özel kulislerde, gittiğimiz toplantılarda da açık
ve net bir şekilde görüyoruz. Amerikada bir Uber taksi şoföründen de
buna benzer bir ifadeyi kulaklarımla işittim. O gün Beyaz Saray
önünde Etiyopyayla ilgili bir gösteri vardı, biz de taksi içindeyiz,
şoförü tanımıyoruz, o da bizi çok fazla tanımıyor.
Burada bir gösteri var, ne oluyor? dedik. Etiyopyanın seçilmiş
Hükûmetine Amerika destekli askerî bir darbeyle müdahale edildi, onun gösterisi
ama Amerika artık şunu anlamalı ve idrak etmeli ki: Artık
tek ve yegâne güç değil. dedi ve devam etti: Artık Çin var, Rusya var,
Hindistan var ve elhamdülillah Türkiye var. Şimdi, bunu bir Uber taksi
şoföründen duymak hakikaten gurur verici bir şey ama maalesef biz
bütün bunları, bunu daha da genele teşmil ederek
Afrikadaki birçok
ülkede de aynı şeyleri duyuyoruz yani Macronun protestolara muhatap
olduğu yerlerde, Allaha şükür, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini
temsilen kim giderse gitsin gerçekten iyi niyet ifadelerine çok açık ve
net bir şekilde muhatap olduğunu görüyoruz ama maalesef bu Batı,
aynen Josep Borrell gibi sürekli kendini merkeze koyup Demokrasiyi, insan
hakkını ve hukukun üstünlüğünü ancak biz öğretir, biz
anlatır, biz yürütürüz; siz sadece bunu takip edip gereğini yapmakla
mükellefsiniz. diye düşünür. Ama çifte standartlarına
baktığımızda, efendim, bir taraftan soyulup, işkence
edilip, Ege Denizinin karanlık sularına itilen
sığınmacıların hâli ortadayken biz ise milyonlarca
sığınmacıya gerçekten kol kanat gerip elimizdeki
imkânları paylaşmayı çok açık ve net bir şekilde
buradan ifade edebilmekteyiz.
Biz barışı
önceleyen bir tavrın temsilcileriyiz. Allaha şükür dün de böyleydi,
bugün de böyle, yarın da böyle olacak çünkü bizim kültürel
kodlarımız bunu yapmamızı gerektirir. Dolayısıyla
biz, son günlerde yaşanan Rusya-Ukrayna krizinde ise her zaman
barışı önceleyen, kanı durdurmayı,
kıtlığa, yokluğa neden olacak birtakım olayların
meydana gelmemesini önceleyen girişimler içerisindeyiz, bunu da
başarıyoruz. Tahıl koridoru anlaşmasıyla bu, gerçekten
başarılmış ve takdire şayan bir duruşun
ifadesidir, yansımasıdır. Aynı şekilde, savaş
tutsaklarının mübadelesi, değişimi, yine, gerçekten tarihe
not düşecek, barış adına Türkiyenin katettiği önemli
bir mesafedir.
Biraz önce hafife
alınarak ifade edildi ama göreceksiniz, gaz merkezi hubı olma
noktasında da Türkiyede, dün bazı olmazların da imkânsız
gösterildiği noktada nasıl ki bugün gerçekleştiğine
tanıklık ediyorsak bunun da olacağından çok açık ve
net bir şekilde emin olduğumuzu ifade etmek isteriz çünkü biz aziz
Türk milletiyiz. İnşallah, bundan sonra da barışı önceleyen
bu adımlarımız bölgede istikrarın anahtarı olacak ve
başta bütün bölge ülkelerimiz olmak üzere küresel ölçekte de büyük
gelişmelere katkı sağlayacaktır diyorum.
Son olarak, şimdi,
tabii, Avrupa Birliği ya da Konsey toplantılarında
sıklıkla ısıtılıp gündeme getirilen bu AİHM
kararları, gerçekten sanki sadece Türkiyeye karşı
alınmış kararlar; hâlbuki, inanın, diğer ülkelerin
hepsinin böyle kararlara muhataplığı söz konusu ama hiçbir zaman
kendileriyle ilgili bir rapor hazırlanmazken özellikle tanıma sığınarak
terör iltisaklı veya teröre yandaşlık,
yardımcılık ya da bizatihi terörün içinde olanlara af
isteklerini dile getiriyorlar ama şunu ben kendilerine açık ve net
bir şekilde sordum ve cevap bekledim
Yani 11 Eylülden sonra El Kaideyi
bir Avrupalının Bu bir terör örgütü değildir; geniş
kapsamlı tanımlamaya girer mi, girmez mi bakalım? diye
sorguladığına tanıklık etmedik. Efendim,
IŞİD ya da DAEŞ'in Avrupa'daki bazı başkentlerdeki
terör eylemlerinden hareketle bugün hiçbir Avrupa ülkesinin ya da temsilcisinin
IŞİD'le ya da DAEŞ'le ilgili Bunlar terörist değildir.
diyebilme cesaretini gösterdiklerine tanıklık etmedik. Ama bizim gibi
açık ve net bir şekilde terörün her türlüsünü lanetlemek,
bunların şiarında yok.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
KAMİL AYDIN (Devamla)
Bitiriyorum.
Dolayısıyla bu
çifte standardın gerçekten en büyük mağduriyetini yaşayan bir
ülke olarak bizim, doğru bildiğimiz yoldan ayrılmadan, terörle
mücadelede Batıya, o bahçelerinden vahşi ormana mesaj gönderenlere
de çok sözümüz ve yapacak çok işimiz var diyorum.
Bu vesileyle tezkerenin
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bir kez daha uzatılmasına
katkı sağlayacağımızı açık ve net bir
şekilde ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Çulhaoğlu
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
28.-
Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlunun, Adananın Saimbeyli
ilçesinin düşman işgalinden kurtuluşunun 102nci yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün, adını
kahraman şehidimiz Kaymakam Saim Beyden alan Adana Saimbeyli ilçemizin
düşman işgalinden kurtuluşunun 102nci yıl dönümü. İç
Anadolu'yu bölgemize, Akdeniz Bölgesine bağlayan Saimbeyli ilçemiz,
stratejik bir konumda olmasından dolayı tarih boyunca birçok
işgale uğramış şirin bir ilçemizdir. Saimbeyli
yöremizde yaşayan kahraman ecdadımız, her türlü yokluğa
rağmen, geride bıraktıkları analarını,
sevdiklerini, evlatlarını hiç düşünmeden büyük zorluklarla
mücadele etmiş, düşmana karşı topraklarımızı
savunmuş, kurtarmış ve bizlere emanet etmiştir.
Başta Gazi Mustafa Kemal
Atatürk ve kahraman silah arkadaşları olmak üzere Saimbeylili aziz
şehitlerimizi rahmetle minnetle şükranla yâd ediyorum; ruhları
şad, mekânları cennet olsun. Saimbeyli ilçemizin kurtuluş günü
kutlu olsun.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Gergerlioğlu
29.-
Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun, Amasrada yaşanan maden
kazasına ilişkin açıklaması
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AK PARTİ-MHP Cumhur
zulüm İttifakı kadere değil de kendisine sunulan raporlara
sığınsaydı bu insanlarımız bugün
yaşıyor olacaktı.
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Terbiyesiz seni!
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Güneşi görebilmek için
karanlığı kazıyoruz. yazmıştı sosyal
medyasına Amasra maden faciasında ölen genç kardeşimiz Yasin
Çelik; iktidarın ihmalleri nedeniyle karanlığı
aşıp güneşe ulaşamadı. Kazandığı
Bartın Üniversitesi Tarih Bölümünü maddi nedenlerden bırakıp
Amasra madenine inmişti Remzi Özçelik; uğruna okulunu
bıraktığı maden onun mezarı oldu. Kader planı
diyenler, Yezidin, Hazreti Hüseyinin kesik başını getirterek
kız kardeşi Hazreti Zeynepe Bizden hesap sormayın, onu Allah
öldürdü. demesine ne diyecek? Sayıştay önerisindeki
yatırımları yapmayanlar bu yalanlarla mı kendisini
kurtaracak?
BAŞKAN Sayın
Tığlı
30.-
Giresun Milletvekili Necati Tığlının,
Espiye-Soğukpınar ile Avluca-Ericek arasında yer alan yola
ilişkin açıklaması
NECATİ TIĞLI
(Giresun) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Ulaştırma ve
Altyapı Bakanlığının sitesinde bir yılı
aşkın süre önce, 22 Ağustos 2020de Giresunda yaşanan
afetin yaralarının sarıldığı ifade
edilmişti. Gelip yerinde inceleme yapılacak olsa bu bilgilerin
yanlışlığı veya eksikliği ortaya
çıkacaktır. Bunlardan biri de Gelevera Vadisinde,
Espiye-Soğukpınar ile Avluca-Ericek arasında yer alan
yaklaşık 20 kilometrelik yoldur. Üstelik bu yol yerel idarenin
olanaklarıyla kullanılabilecek bir hâle getirilmeyeceği için
Karayolları Genel Müdürlüğü yollarına dâhil edilmiştir.
Ulaştırma Bakanlığı Afette büyük zarar gören bu yolu
da kısa sürede vatandaşlarımızın kullanımına
açtık. demişti. Fakat hatırlatmakta fayda var; yıkılan
yol geçici olarak ulaşıma açılmıştı ve hâlen bu
hâlde kullanılıyor. Şiddetli ani yağmurlarda ve HES
kapaklarının açılmasıyla zarar gören, heyelanlarla kapanan
bu güzergâhta çalışmaların hızlandırılması
gerekmektedir. Gördüğümüz kadarıyla bu konuda kaplumbağa
adımlarıyla yol katedilmektedir.
Teşekkür ediyorum
Başkanım.
BAŞKAN Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
18.50
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 19.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Abdurrahman
TUTDERE (Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8inci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A)
Tezkereler (Devam)
2.-
Cumhurbaşkanlığının, Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin UNIFILin görev süresinin uzatılması yönündeki
2650 (2022) sayılı Kararı uyarınca; hudut, şümul ve
miktarı Cumhurbaşkanınca belirlenecek Türk Silahlı
Kuvvetleri unsurlarının, 1701 (2006) sayılı
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve 880
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararıyla tespit edilen
ilkeler kapsamında; 31/10/2022 tarihinden itibaren bir yıl daha
UNIFILe iştirak etmesi ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Cumhurbaşkanınca
yapılması için Anayasanın 92nci maddesi uyarınca izin
verilmesine dair Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/2081)
(Devam)
BAŞKAN (3/2081) esas
numaralı Cumhurbaşkanlığı Tezkeresinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Tulay Hatımoğulları
Oruç.
Buyurunuz Sayın
Hatımoğulları Oruç . (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA TULAY
HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Amasrada maden ocağı patlamasında
yaşamını yitiren 41 işçiyi saygıyla anıyorum.
Biraz önce, üzülerek ifade
etmek isterim ki Sayın Bakanın sunumunu dinlerken hayretler içinde
kaldık hep birlikte, Mecliste bulunan herkes hayretler içinde kaldı.
Yaşanan bu patlamanın bir kaza olduğunu iddia ediyorlar. Oysa
Sayıştay raporları o kadar açık ve net ortaya koymuş
ki bu, bir cinayet, bilerek bir ihmal. Kamuoyu buna dair açıklamalar
beklerken burada tam anlamıyla iktidarı savunan bir açıklama
yaptı. Bundan dolayı da gerçekten üzgünüz, üzgünüz.
Değerli yurttaşlar,
değerli halkımız; şu an Lübnan tezkeresinin
uzatılmasını konuşuyoruz. Birleşmiş Milletler
Barış Gücü 1978de İsrailin güney Lübnan işgalinin sonra
ermesinden sonra oluşturulmuştu. Şu an 2022deyiz, geriye dönüp
baktığımız da BMnin tam anlamıyla bugüne kadar
Lübnan-İsrail arasındaki çatışmasızlığı
engelleyebildiğini göremedik ne yazık ki.
2006da İsrail, güney
Lübnan'ı işgal ettiği zaman çok büyük yıkımlara sebep
olmuştu, 1 milyonun üzerinde insan göç etmek zorunda kaldı. Beyrut'un
yarıya yakını bombalanmıştı, apartmanlar âdeta
bir kâğıt gibi yerlerdeydi, sığınak delici bombalar
dahi kullanılmıştı o dönemde ama yine, burada esas
oynanması gereken rolü yani Birleşmiş Milletler Barış
Gücünün oynaması gereken rolü ne yazık ki o dönemde de tam olarak
göremedik.
Hatırlayacaksınız
4 Ağustos 2020de Beyrut Limanında çok büyük bir patlama oldu ve
yaklaşık çapı
Şu an Lübnan'da insanlar
aç geziyor. İnsanların benzin istasyonlarında ellerinde
bidonlarla kuyrukta benzin, mazot almaya
çalıştıklarını görüyorsunuz. İşte, şu
an ne yazık ki Lübnan'ın durumu tam olarak böyledir.
Bizler Lübnan'ı
gerçekten Orta Doğu'nun elması gibi bilirdik. Pırıl
pırıl, capcanlı hayatlar var ama şimdi
baktığımızda ne yazık ki o hayatlardan geriye hiçbir
şey kalmamış durumda ve bugün Birleşmiş Milletlerin
üstlenmiş olduğu bu rolü yerine getirmediğini bu
yaşanmışlıkları da değerlendirdiğimizde bir
kez daha görmüş oluyoruz.
Lübnan'ın bir
özelliği var ki farklı halkların bir arada yaşamayı
başardığı... Elbette oradaki mezhep
çatışmalarının, etnik çatışmaların bir dönem
nasıl sirayet ettiğini biliyoruz ama günümüz koşullarında
birlikte yaşamayı ne kadar zorladıklarını da görebiliyoruz.
İşte, bizlerin asıl destek olması gereken nokta, bütün
müdahalelere ve komplolara rağmen Orta Doğu'da toplumsal
barışın sağlanabilmesi açısından Lübnan'ın
barındırmış olduğu o büyük potansiyeli açığa
çıkarma gibi bir görevimiz var. Bunun için de Birleşmiş
Milletler dâhil olmak üzere, ayrıyeten bölge ülkesi olarak Türkiye'nin buna
hizmet etmesi gerekiyor, bunun için çalışması gerekiyor. Fakat
Türkiye'nin yaptığına baktığımızda hakikaten
sadece dostlar alışverişte görsün diye biz bugün bir tezkerenin
süresini uzatmış olacağız. Oraya sunduğumuz ciddi bir
katkı var mı? Hayır. Tam tersi, mesela Türkiye'nin
yaşamış olduğu bir yığın da çelişki var
bu tablo içerisinde. Bir yandan oranın hem siyasi hem askerî gücü olan
Lübnan Hizbullahını bir bakıma desteklemiş oluyoruz biz bu
tezkereyi onaylayarak, Lübnan'ı desteklemiş oluyoruz bu tezkereyi
onaylayarak, öyle görünüyor ama öte yandan Suriye'de de tam
karşıtı bir çizgide, bir savaş hâlinde bir Türkiye.
Lübnan'da toplumsal barışın ve istikrarın
sağlanması için tezkereye ihtiyaç yok. Orada kalıcı bir
barışı sağlamak için antimilitarist, bağımsız
uluslararası mekanizmaların çalışmaya ihtiyacı var;
sözde değil, özde bir çalışmaya ihtiyaç var.
Evet, değerli
halkımız, sayın milletvekilleri, Değerli Başkan; bugün
Rusya'nın Ukrayna işgali devam ediyor ve bütün dünyayı
kaygılandıran bir aşamaya gelmiş durumdadır. Bizlerin
gönlünden geçen, elbette demokratik bir şekilde bir barışın
sağlanması ve tartışmalı bölgelerin siyasal
yöntemlerle, gerekirse referandumla çözülmesidir. Fakat ne yazık ki
şu anki ilerlemelere ve gelişmelere baktığımızda
bundan oldukça uzak bir şekilde seyrediyor gidişat.
Rusya-Ukrayna
savaşı sadece Rusya ve Ukraynanın sorunu değil, bugün
dünya ölçeğinde oluşan enerji krizine de
baktığımızda, hububat krizine de
baktığımızda, gıda krizine baktığımızda
aslında her yeri ne kadar etkilediğini görebiliyoruz.
Hatırlayacaksınız,
Putin birkaç gün önce Avrupada gaz sevkiyatı için Türkiyeyi büyük bir
merkez hâline getirebiliriz. demişti, Gaz merkezi aynı zamanda
fiyatlandırma merkezi de olabilir. denilmişti. Bu proje, gerçekten
bir ham hayal, gerçeklikten uzak bir proje ama tabii ki, şimdi, gergin bir
seçime hazırlanan Erdoğan için bulunmaz bir Hint kumaşı ve
hemen bu fikrin üzerine atlayıverildi ama bunun bir gerçeklik payı
yok.
Burada şunu sormak
istiyorum: Şu an Rusya Ukraynada 4 bölgeyi ilhak ettiğini
açıkladı. Bu ilhaka AKP iktidarı ne diyor, ilişkileri
Rusyayla nasıl kuracak, kabul ediyor mu bu ilhakı, reddediyor mu;
burada bir karar vermesi lazım.
Yine, bu alanı
ilgilendiren diğer bir konu, Şanghay İşbirliği
Örgütüne Türkiyenin yani AKP iktidarının üyelik talep etmesi. Bugün,
Türkiyenin bir NATO ülkesi olduğunu biliyoruz ve NATO yakın zamanda
gerçekleştirmiş olduğu zirvede Rusyayı ebedi tehdit,
Çini ise büyük rakip olarak ilan etti ve bu anlayışa AKP
iktidarı imza attı, bunu kabul etti. Buradan anlıyoruz ki
dış siyasette tam anlamıyla bir iflas yaşamış
olan, Enerji nakil merkezi olacağız. diye kamuoyuna bunu bir seçim
propagandası olarak satmaya çalışan AKP iktidarı, yine,
burada, Ukrayna-Rusya savaşından da kendine ekmek çıkarmaya
çalışıyor; asla derdi barışı sağlamak
değil, asla derdi oradaki süreci geliştirmek değil.
Burada şuna dikkat
çekmek istiyorum: Şanghay İşbirliği Örgütüne üyelik
talebinin çeşitli anlamları var. Bizler biliyoruz ki Türkiye, AKPden
önce de bir demokrasi cenneti değildi, Avrupa Birliği de hayali kurulmuş
olan, yeterince bir demokrasi cenneti değil ama bütün bunlara rağmen,
Türkiye hakkında Avrupa Birliğinin açıklamış
olduğu raporu değerlendirdiklerinde görüyoruz ki Türkiye tamamen
sırtını insan haklarına dönmüş, sivil toplum örgütlerinin
çalışmalarını baltalıyor, kurumlar Türkiye'de âdeta
işlemez bir hâle gelmiş, terörle mücadele adı altında
Kürt halkını cezalandırıyor. İnsan hakları ve
temel haklarda kötüleşme gibi uzayıp giden Avrupa Birliğinin
Türkiye raporu değerlendirmesi var. Bu bize şunu gösteriyor:
Şanghay İşbirliği Örgütüne yüzünü dönen bir Türkiye
gerçekliğiyle mi karşı karşıyayız, yoksa
gerçekten şu anda AKPyi bir an önce gönderip yüzünü insan haklarına,
demokrasiye ve özgürlüklere dönecek bir ülke mi oluşturacağız?
Bizim bu konuda tutumumuz nettir, hiçbir pakta mecbur değiliz, hiçbir askerî
pakta mecbur değiliz; Türkiye halklarının emperyalizmin yeni güç
dizilişlerinin pinpon topu hâline gelmesine razı değiliz, buna
karşı da olanca gücümüzle mücadele edeceğiz.
Değerli arkadaşlar,
Suriye gündeminin, özellikle Afrinde yaşanan gündemin sıcaklığını
hepimiz biliyoruz. Putin bir sufle verdi Erdoğana ve dedi ki: Suriye
Hükûmetiyle -daha doğrusu- Esad'la seni görüştürelim. Ve bunun
şimdi yolları döşeniyor. Tabii, bu yollar döşenirken biz
şunu hatırlatmak istiyoruz: Bu kürsüde, Mart 2011 Suriye
savaşı başladığı günden bugüne kadar Suriye
Hükûmetiyle görüşülmesi gerektiğini, barışa hizmet edilmesi
gerektiğini, oradaki El Kaide ve El Nusra örgütü ve uzantılarına
askerî, lojistik hiçbir anlamda destek verilmemesi gerektiğini, Suriye'nin
iç işlerine karışılmaması gerektiğini, Suriye'de
demokratik bir çözümün inşa edilmesi için ve demokratik bir
anayasanın yazılması için Türkiye'nin bu konuda destek
sağlaması gerektiğini vurguladık ama nafile. Bizim zaten
AKP iktidarından böyle bir beklentimiz artık yoktur, olamaz da. AKP
iktidarı ne yaptı? 2 temel sacayağı üzerinden kurdu
siyasetini; biri Kürt düşmanlığı, biri
Neoosmanlıcı politika, yayılmacı politika ve hâlâ
aslında bunu sürdürüyor.
Burada birkaç soru sormak
istiyorum AKP iktidarına. Şayet bu görüşme eğer
gerçekleşecek olursa Esad ve Erdoğan arasında, Suriye'nin de
çeşitli koşulları var, ortamın da dayattığı
koşullar var. Biri şudur: Adana Mutabakatı üzerinden bir araya geliş
hedefleniyor, Putin'in verdiği sufle bu yöndedir. Adana
Mutabakatı'nda hatırlayacağınız üzere Türkiye ve
Suriye şayet ortak bir mutabakat sağlarsa, bir görüş
birliği oluşturursa
İkinci bir şey,
oradaki bütün askerî unsurların geri çekilmesi
Ki Halkların
Demokratik Partisi olarak bizim ısrarla altını çizdiğimiz
noktalardan biri budur, bizim hiçbir ülkenin iç işlerine karışma
gibi bir hakkımız yoktur. Dolayısıyla, sadece Suriyede
değil, Libyada da Irakta da Türkiye bütün askerî unsurlarını
kesinlikle geri çekmelidir, hiçbir ülkenin iç işlerine
karışmamalıdır. Burada soruyoruz: Böyle bir geri çekilme
planı var mı, böyle bir takvimlendirme var mı?
Yine, talep edilen, ÖSO,
HTŞ gibi yapılara desteğin net olarak kesilmesi; İdlib Bab
el-Hava Sınır Kapısının Hükûmete teslim edilmesi.
Bütün bu talepleri AKP
iktidarı yerine getirecek mi? Doğu Akdenizde olduğu gibi mavi
vatan projesini -hatırlayacaksınız- ortaya atıp neredeyse
bir seneye yakın bütün Türkiyeyi bununla meşgul ettiler, muhalefeti
de yanına dizmeye çalıştı bu anlamıyla ama elde var
sıfır. O projenin mimarı olan insan şu an istifa ettirildi
ya da istifa etti bilemiyoruz.
Değerli arkadaşlar,
çözüm, gerçekten çok zor değil; çözüm, bizlerin siyasi tercihlerinde,
cesaretinde ve duruşundadır. Kürt sorununun 4 parça kürdistanda
çözülmesinin, Kürt sorununun önce varlığını kabul edip
demokratik ve barışçıl bir yöntemle çözülmesinin üzerinde çalışmak
bir çözümdür bölge açısından. Başka ülkenin iç işlerine
negatif anlamda müdahale etmemek, askerî unsurları çekmeyi kabullenmek
elbette ki bir çözümdür ve büyük Orta Doğu için büyük barış
üzerinde, bu proje üzerinde çalışmak çok temel çözümlerden biridir
ama ne yazık ki bu iktidar bunu yapmıyor fakat bizler
yapacağız, Türkiye'nin içinde bulunduğu konum, jeostratejik
konumu zaten bunu fazlasıyla yapmasını gerektiren bir konumdur,
yeter ki bu siyasi akıl değişsin, yeter ki bu bağnaz
akıl değişsin, yeter ki bu düşman aklı
değişsin.
Değerli arkadaşlar,
değerli halkımız; iktidarın bölge siyaseti ne yazık ki
her yerinden dökülüyor. Libya'da çözüm ve barış girişimleri
karşısında yine saray hükûmetinin karşı duruşunu
açıklıkla görebiliyoruz. Bakın, bu kürsüden yine defaatle ifade
ettiğimiz Trablus merkezli hükûmetle yapılan Deniz Yetki
Alanları Anlaşması
Bu anlaşmaların hükmü yok, bunu
defalarca burada söyledik. Temsilciler Meclisi bunu asla kabul etmiyor,
Mutabakat Hükûmetinin heyeti asla bunu kabul etmiyor. Dolayısıyla yok
hükmünde olan bu anlaşmaya rağmen daha yakın zamanda, 3 Ekimde
Libya'da Trablus hükûmetiyle yepyeni bir anlaşma imzalanıyor,
hidrokarbon anlaşması imzalanıyor. Burada izlemeye
çalıştığımız kadar, AKP iktidarı Mısır
ve bölgede kaybettiği bütün ilişkileri yeniden kurmaya
çalışırken kalkıp bu anlaşmayı imzalaması
demek Mısır'la yakaladığı ilişkileri ortadan
kaldırması demektir. Bu da bize şunu gösteriyor: AKP
iktidarında, gerçekten dış siyasette şiraze kaymış;
sıradan bir denge ilişkisini dahi artık yürütemediğini
Libya'daki bu son örnekte net olarak görebiliyoruz. Libya seçim yapamıyor,
gerilimler ve çatışmalar sürüyor. Libya krizinin bir parçası da
orada AKP iktidarının konumudur ve bu konumdan AKP iktidarı
derhâl vazgeçmelidir.
Değerli
halklarımız, yine, bölgede en bilinen sorunlardan biri, gerçekten iç
dinamikleri farklılık arz etse de ne yazık ki gidişatı
aynı olan Irak. Irakta seçim yapılmış ama bir senedir
Cumhurbaşkanı seçilemiyordu biliyorsunuz, şimdi bir
Cumhurbaşkanı seçildi ve muhtemelen bir erken seçimi gündemlerine
alacaklar ama yine burada, AKP iktidarının orayla kurduğu
ilişkiye baktığımızda aklımıza kocaman bir
üç harf geliyor: MİT başka hiçbir ilişki yok. Iraktaki bütün
varlığı yokluğu MİT; ilişkileri, siyaseti,
diplomasiyi tam da bu ilişki örüntüleri üzerinden sürdürüyor. Ve şu
an haberlere yeni olarak yansıyan
Biliyorsunuz, Irakta zaten Türk
Silahlı Kuvvetlerinin devam eden operasyonları var ama daha önce yine
bu kürsüden dillendirmiştik, bugün de yeni haberler düştü medyaya,
Kürdistan bölgesel yönetiminden kimyasal silah
kullanıldığına dair görüntüler var ortada. Buradan biz,
Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü başta olmak üzere bu
insanlık suçu karşısında bütün dünya kamuoyunu göreve davet
ediyoruz ve bağımsız bir komisyonla bölgede bizzat bir izleme ve
değerlendirmenin yapılması ve bir raporun çıkması
acildir. Türkiyeye bu suçu AKP iktidarının işletmeye hakkı
yoktur; bu, uluslararası bir savaş suçudur ve çok ağır bir
savaş suçudur, bu konuyla ilgili gerekli araştırmaların
acilen yapılması lazım.
Yine, söylemeden edemeyeceğim:
Ankaradan tanıyacağınız Nagihan Akarsel bir gazeteciydi
burada ve aynı zamanda buradan gidip Süleymaniyede yaşayan Jineoloji
Araştırma Merkezi üyesi olan Nagihan Akarsel orada katledildi ve cenazesi
günler sonra Türkiyeye anca alınabildi; bunun dahi
araştırmasını yapma gereği hissetmeyen bir iktidar
gerçekliği var. Hâlâ bu tür suikastlar ve katliamlar -hâlâ demem
yanlış- gittikçe artarak devam ediyor. Bu, bir siyaset değil;
Kürt sorununu böyle çözemezsiniz, Irak halkıyla böyle
dayanışamazsınız. Irak halkıyla kültürel, sosyal,
siyasal bir dayanışma yürütülmelidir; bu, siyaset eliyle
yapılır, MİT eliyle yapılmaz. Türkiye Büyük Millet
Meclisine düşer bu görev ve bu ilişki ağını kurmak,
diplomasiyi geliştirmek ama ne yazık ki MİT orada ülke adına
bütün faaliyetleri yürüttüğü için işte bizler böyle sonuçlarla
karşılaşıyoruz.
Değerli arkadaşlar,
Jina Mahsa Amini İranda ahlak polisi tarafından katledilen Kürt
kadın. Kadın bedeni üzerinden siyaset yapmak ne yazık ki bu
bölgenin çok kadim karakterinden biri, yapısı ama bu yapı
artık değişmeli.
Bakın, şimdi
Türkiyede yepyeni bir başörtüsü tartışması var,
Başörtüsüne özgürlük gelsin. deniyor. Bizler Türkiyede kadın
hareketi olarak başörtüsü için mücadele eden kadınlarla omuz omuza
sokakta mücadele ettik, aynı mücadeleyi sürdürürüz ama başörtüyü
siyasal simge hâline getirmek isteyen her siyasetin
karşısındayız. Hiç kimsenin bizim bedenimiz üzerinde,
kılık kıyafetimiz üzerinde bir fikir beyan etme hakkı
yoktur. Biz kadınlar ne giyeceğimizi biliriz, istersek
başımızı örteriz istersek mini etek giyeriz, siyasetin buna
karışma hakkı asla yoktur.
Mahsa Amini bütün dünya
ölçeğinde sahiplenildi. Sadece Kürt kadınları değil; Fars,
Arap, Ermeni, Ezidi Orta Doğu'da bulunan bütün halklar ve sadece onlar
değil, Avrupada, Latin Amerika'da yani dünyanın dört bir
yanında Jina sahiplenildi. Jina neden sahiplenildi? Kadınların
özgürlük talebi sahiplenildi, kadınların özgürlük mücadelesi
sahiplenildi ve
(*) sloganı yani
kadın, yaşam, özgürlük şiarı bugün bütün dünyada hiç bu
dili bilmeyen, belki Kürtçenin ne olduğunu bilmeyen insanların
artık dilinde. İşte, böyle bir sahiplenme gerçekleşti.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Devamla) - Mısırlı feminist Yazar Neval El Seddavi'nin Kahire
Saçlarımı Geri Ver eserinde ifade ettiği gibi: Yüz binlerce
hapishane, milyonlarca hücre... Evler, mutfaklar, yatak odaları,
hastaneler, dershaneler, batakhaneler, hapishaneler
Evler, mutfaklar ve bizler
gecenin mahkûmları
Sabahın, öğlenin, gecenin mahkûmları
Hepsi de aşılmaz, çıkılmaz, kaçınılmaz görünen
zindanlar ve hepsi de özellikle kadın için. Kadınlar ki bu zindanlara
ensesinden yakalanıp mutfağa, manastıra, mezraya ve batakhaneye
tıkılıyor. Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da kadınlar
ısrarlıdır, paslanmış kilitleri açmak elbette kolay
değil ama bu paslanmış kilitleri verdikleri özgürlük
mücadelesiyle birbirinin dilini bilmedikleri hâlde, aynı inançtan
olmadıkları hâlde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız efendim.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Devamla) -
tenlerinin rengi başka olduğu hâlde, pekâlâ bir
direniş enerjisi yaratarak bu paslanmış kilitleri
kırmayı başaracak ve bu, kadınların bölgede ve dünyada
büyük bir özgürlük adımı olacaktır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Yunus Emre.
Buyurunuz Sayın Emre.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YUNUS EMRE
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ben de sözlerimin
başında Bartında, Amasrada hayatını kaybeden
kardeşlerimiz için Yüce Allahtan rahmet diliyorum, yakınlarına
başsağlığı diliyorum, milletimize
başsağlığı diliyorum.
Tabii, bu yüce Meclisin bir
üyesi olmaktan, milletvekili olmaktan gurur duyuyorum ama kimi anlar var ki bu
Genel Kurul salonunda bulunmak bizleri utandırabiliyor değerli
arkadaşlar. Bugün de böyle bir anı yaşadık ne yazık
ki. 41 vatandaşımızın hayatını kaybettiği bu
acı olaydan sonra buraya gelen Sayın Bakan ne olaya doğru düzgün
bir açıklama getirecek doğru bilgiler burada bizimle
paylaştı ne de muhalefet partilerine, başta bizim Grup
Başkan Vekilimiz Özgür Beyin yaptığı konuşmaya, cevap
oluşturabilecek şeyler söyledi ama belki de en acısı, bu
acı olayı parayla, yapılacak yardımlarla beraber anan bir
konuşma yaptı. Yani hepinizin, hepimizin ailesi var, sevenleri var,
evlatları var, kardeşleri var, anneleri var, babaları var; bu 41
kardeşimizin de vardı. Yani bütün bu olaylardan sonra
aklınıza gele gele bu yapılacak yardımlar bahsi mi geliyor?
Yani bu bahsi niye anlatıyorsunuz? Bu yardımları siz kendi
cebinizden mi yapıyorsunuz arkadaşlar? Yani bunu her seferinde böyle
bir ısrarla ve Sayın Cumhurbaşkanımızın,
efendim, tensipleriyle, olurlarıyla
falan diye de ağdalı bir
üslup katmaya çalışarak
Bu gayretin arkasında ne yatıyor
Allah aşkına? Kime yaranma anlayışı yatıyor?
Değerli
arkadaşlarım, bunu kısaca açıkladıktan sonra, bugünkü
tezkereyle ilgili birkaç şey söyleyeceğim. Şimdi, tabii,
öncelikle, bütün tezkerelerde karşı karşıya
bulunduğumuz problem burada da var. Bakın, önümde bulunan metinde
deniliyor ki: Hudut, şümul ve miktarı Cumhurbaşkanınca
belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları
Şimdi,
arkadaşlar, bunu çok defa anlattık, böyle yetki olmaz. Bakın,
Meclis, hiçbir demokraside böyle bir yetkiyi bir Cumhurbaşkanına, bir
yönetime vermez. Bu, demokratik işleyişle kökünden çelişen bir
uygulamadır.
Bakın, arkadaşlar,
bu yetki tezkerelerini geçmişte, Bakanlar Kurulu bir heyet olarak Meclise
gönderirdi; ortak bir sorumluluğu bulunan heyet Meclisten yurt
dışına asker gönderme yetkisi isterdi ve Meclis bu yetkiyi bir
heyete verirdi, Bakanlar Kuruluna verirdi. Şimdi, karşılaştığımız
ortamda, bu yetki bir kişi tarafından isteniyor ve bir kişiye
veriliyor. Ve nasıl veriliyor? Hududu, şümulü, miktarı
Cumhurbaşkanı tarafından belirlenmek üzere veriliyor.
Şimdi, bu konuştuğumuz tezkerenin içinde Birleşmiş
Milletler misyonu... Bununla ilgili kapsamlı eleştiriler yöneltecek
değilim ama şunu hatırlatmak istiyorum: Cumhuriyet tarihimizde
hiç olmadığı kadar fazla ülkede Mehmetçik bulunuyor,
sınırlarımızın dışında hiç
olmadığı kadar fazla sayıda Mehmetçik bulunuyor.
Şimdi, böyle bir ortamda aslında bu kararların çok önemli
olduğunu ve bu şekilde alınmasının çok
yanlış olduğunu hatırlatmak istiyorum. Ayrıca,
biliyorsunuz yani Meclisin bu kararının bir yargı denetimi yok.
1990da Anayasa Mahkemesinin aldığı bir karar var, bu karara
göre Anayasa Mahkemesi Ben yetki tezkerelerine bakmam. diyor yani Meclisin bu
konularda yanlış yapmasının bir telafisi yok. Yani
Mehmetçik'in hayatından bahsediyoruz ve bu kadar, değerli
arkadaşlarım, ciddiyetsiz bir şekilde bu konuları ele
alıyoruz. Yani şimdi İç Tüzükte bunun önünde hiçbir engel yok.
İlgili komisyonlarda, Millî Savunma Komisyonunda, Dışişleri
Komisyonunda Komisyon üyeleri müştereken de toplantılara
çağrılabilir; Silahlı Kuvvetlerden, Dışişleri
Bakanlığından uzmanlar gelir, bizler sorular sorarız bu
konularla ilgili ve Meclis doğru şekilde bilgilenmiş olur,
bunlar layıkıyla tartışılmış olur ya da siz idareyle aynı partinin
mensupları olarak Bizim hedefimiz bu ülkelerde nedir? Hangi hedef
gerçekleşecek ve bu koşullar içinde Mehmetçik Türkiye'ye dönecek?
bunu anlatırsınız. Bunların hiçbiri yok. Yani öyle bir
sistem getirdiniz ki parlamenter sistemden işinize yarayan konuları
aldınız, başkanlık sisteminden işinize yarayan
konuları aldınız; böyle karma, ucube bir sistemi getirdiniz,
Türkiye'nin önüne koydunuz ve bu şartlar içerisinde -tekrar ifade
ediyorum, son derece ciddi bir konu yurt dışına asker
gönderilmesi- bir şekilde, hiçbir şey ifade etmeyen metinleri
Meclisin önüne koyuyorsunuz ve bunlara karşılık hudut,
şümul ve miktarı Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek
bir yetki istiyorsunuz arkadaşlar. Yani bu, fevkalade yanlış bir
hadisedir; bunu belirtmek istedim.
Şimdi, bildiğiniz
gibi, geçtiğimiz hafta Sayın Genel Başkanımızın
ABD'de önemli toplantıları, temasları oldu. Ben de o heyette
bulunuyordum. Şimdi bu konuyla ilgili birkaç düşüncemi Genel Kurulla
paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
temel olarak Genel Başkanımız orada özellikle Boston
şehrinde bulunan Harvard Üniversitesindeki, MIT Üniversitesindeki
uzmanlarla ve ağırlıklı olarak da Türk uzmanlarla temaslar
yaparak bir programı oluşturmuştu. Ardından da
Washington'da sivil toplum kuruluşları, üniversitelerle temaslara
dayanan bir programı vardı. Birazdan bunu anlatacağım ama
bir konuyu dikkatinize sunmak istiyorum, o da şu: Daha biz ABD'ye gider
gitmez, gider gitmez bir propaganda Türkiye'de başladı ve
geçtiğimiz hafta Mecliste kabul edilen dezenformasyon kanununun
aslında belki de tam konusu olan bir şey Türkiye'de
başladı. Daha gittik, havalimanındayız; efendim, Genel Başkanımızı
güya FETÖ'cü bilmem kim karşıladı diye Yeni Şafak
gazetesinde, sizleri destekleyen Yeni Şafak gazetesinde sosyal medya
paylaşımları yapılmaya başladı. Şimdi,
baktık fotoğraflara; arkadaşlar, oradayız ve netice
itibarıyla bizim partili bir kardeşimiz, Mert isminde bir
kardeşimiz bizi orada karşılamış, o kardeşimizi
hiç olmayan bir kişi sanki oraya gelmiş gibi başka isim vererek
kamuoyuyla paylaşıyorsunuz. Ya, yazık günah değil mi?
Arkasından, arkasından, New York'un en pahalı yerinde bulunan,
Manhattanda bulunan 35 katlı ve güya adına da öğrenci yurdu
dediğiniz inşaatın önüne gitti Genel Başkanımız,
Boston'dan New York'a, Manhattana oradan da Washington'a geldi. Yok efendim
Arada kimlerle görüştü? Yok efendim Pensilvanya'ya mı gitti? Bir
harita yayınlıyorsunuz, eyaletlerin ismini değiştiriyor
sizin gazeteleriniz, eyaletlerin ismini değiştiriyor. Allah'tan araya
İmralı'yı, Kandili falan eklemeyi unutmuşlar yani
onları da ekleyebilirlerdi. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
şimdi, bunları yapıyorsunuz, Türkiye'nin menfaatlerini savunan
her platformda bunu yapan insanları bu şekilde suçluyorsunuz ama size
bakın, birkaç olayı hatırlatmak istiyorum. Sizi 2022
yılına götürmek istiyorum. AK PARTİ'nin daha yeni
kurulduğu, iktidara henüz gelmediği 2002 yılına götürmek
istiyorum. 2002 yılının Ocak ayında Sayın
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve heyeti ABDye gidiyorlar.
Değerli arkadaşlar, bu seyahat hakkında yine Yeni Şafak
gazetesinden size birtakım bilgiler vermek istiyorum. Yeni Şafak
gazetesinde 29 Ocak 2002 tarihinde yayınlanan habere göre Sayın
Cumhurbaşkanı, o dönemdeki sıfatıyla AK PARTİ Genel
Başkanı, sabah kahvaltısında Graham Fullerla
buluşuyor arkadaşlar. Kim Graham Fuller?
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Ooo!
YUNUS EMRE (Devamla) Kim
Graham Fuller? Yirmi yıl Amerikan gizli servisinde
çalışmış, Türkiyede hakkında dizi filmler falan sizin
kanalarınız tarafından çekilen bir kimse. Sabah
kahvaltısında Graham Fullerla buluşuyor, akşam
yemeğinde Henri Barkeyle buluşuyor.
Şimdi, Henri Barkey ile
Osman Kavala aynı lokantada bulundular diye İstanbulda Karaköy
Lokantasında -beraber yemek yemiyorlar ha, lokantanın bir yerinde o
bulunuyor, bir yerinde o bulunuyor- bu, dava dosyasına girdi ve Osman
Kavala arkadaşlar, ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezasına çarptırıldı ve sizin Genel Başkanınız
2002 yılında ABD ziyaretinde sabah kahvaltısında Graham
Fullerla buluşuyor, akşam yemeğinde Henri Barkeyle
buluşuyor. Ya, ben size sormak istiyorum: Yani bunları yapan bir
parti olarak siz insanları nasıl bu şekilde suçlayabiliyorsunuz?
Kendinizde bu cesareti nereden buluyorsunuz Allah aşkına? (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bir önceki gün Sayın
Cumhurbaşkanı heyetinden ayrılıyor, yanına heyetinin
üyelerini almıyor, sadece tercümanı olan iş adamı Cüneyd
Zapsuyu alıyor ve bir bruncha gidiyor -bu brunch ifadesi benim
değil, Yeni Şafak gazetesinin ifadesi olduğu için söylüyorum- bu
brunchta neler konuşulduğuyla ilgili çok detaylı bilgileri
şimdi size göstereceğim: Rahmetli Gazeteci Turan Yavuz'un -şu
kitabında- Çuvallayan İttifak kitabında yer alıyor. Orada
Karanlıklar Prensi lakabıyla anılan, hakkında
Karanlıklar Prensi başlığıyla kitaplar
yayınlanmış olan Richard Perleün evine gidiyor. Heyetini orada
bırakıyor Tayyip Erdoğan, heyetini orada bırakıyor,
yanına sadece Cuneyd Zapsuyu alıyor, bruncha, uzun yıllar
Amerikan Savunma Bakanlığında çalışmış, en
üst düzeyde çalışmış Richard Perleün evine ziyarete
gidiyor. Türkiye'yi yönetmeye aday insan olarak gidiyor arkadaşlar, bunu
içinize sığdırabiliyor musunuz, bunu kabul edebiliyor musunuz?
Genel Başkanınızın, sizin bugün sabah akşam ajan
olmakla itham ettiğiniz insanlarla, sabah kahvaltısında
ayrı, öğlen yemeğinde ayrı, akşam yemeğinde ayrı
buluşmasını, gizli gizli buluşmasını içinize
sindirebiliyor musunuz Allah aşkına?
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) Sindirirler.
YUNUS EMRE (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, devam edeceğim, bu toplantılarda
Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: Ortalama bir Türk
ılımlı bir Müslümandır. Partimiz ılımlı
Müslümanların ortak değerlerini temsil etmektedir.
Hatırlıyor musunuz bu lafı? Ilımlı İslam
lafının siyasi literatürde neye karşılık
geldiğini hatırlıyorsunuz değil mi? Ve bunu, Tayyip
Erdoğan, bu ifadeyi ABD'de yaptığı temaslarda söylüyor ve
yine Yeni Şafak gazetesindeki haberden ben bunu sizlere aktarıyorum.
Ayrıca, değerli
arkadaşlarım, bu temasları sırasında birtakım
İngilizce dokümanlar da dağıtıyor, o dokümanlarda
birtakım anket verileri var yani ABDlilere kendi partisinin anketlere
göre önde olduğunu, Türkiyeyi yönetecek, yönetmeye aday parti
olduğunu söylüyor. Bu arada bir hatırlatma daha yapmak istiyorum
size: Sayın Cumhurbaşkanı, 11 Eylül 2001deki
saldırının üzerinden bir yıl geçtikten sonra, bu
saldırının yıl dönümünde Amerikan Başkanı George
W. Busha sadece Parti Genel Başkanı olarak -Başbakan falan
değil, Cumhurbaşkanı falan değil- özel mektup yazıyor
ve bu mektubunda kendisiyle, partisiyle ABD'nin ilişkileri hakkında
sempati ikmali amacı taşıyan içerikler bulunuyor. Şimdi,
bulabilirsem mektubunda metni size göstereceğim. Ama şunun üzerinde
özellikle durmak istiyorum.: Ya sizin Genel Başkanınız Bushun
mektup arkadaşı ya, mektup arkadaşı ya! (CHP
sıralarından alkışlar) Sizin Genel
Başkanınız, Afganistanın işgali
tamamlanmış, Irak işgalinin eli kulağında, birkaç ay
kalmış, Türkiye'deki seçimlere sadece iki ay kalmış,
Amerikan Başkanına 11 Eylülle ilgili özel mektup yazıyor. Ya,
insaf edin ya! Siz böyle bir partisiniz, siz ne anlatıyorsunuz, siz kimi
kandırıyorsunuz ya?
Değerli arkadaşlar,
bunların tabii çok örnekleri var. Bu açıklamaların çok örnekleri
var. Sayın Cumhurbaşkanının ziyaretleri sırasında
unutmadığı bir kurum daha var, onu da hatırlatayım,
özel olarak ziyaret ettiği bir kurum daha var: RAND
Corporation. RAND Corporationa gitmeyi ihmal etmiyor çünkü o günkü
gazetelerde de bu kuruluşun Amerikan gizli servisiyle irtibatlı
olduğu haberleri falan var ve -aman Allah- Tayyip Erdoğanın
böyle bir kuruluşla mutlaka görüşmesi gerekir diye
danışmanları tarafından da RAND Corporation programa
konuluyor. Yani şimdi, bunları yapan bir parti olarak, Türkiye'ye
bunları yaşatan bir parti olarak çıkmışsınız
Kılıçdaroğlu sen sekiz saat ne yaptın? diyorsunuz. Ya,
kardeşim, bir taneniz de
Harita uygulamaları var hepinizin
telefonunda, bir girin bakalım, yazın oraya Boston diye, New York
diye yazın, bir durak daha ekleyin Washington diye yazın, e, oradan
göreceksiniz, bu yol sekiz saat, sekiz buçuk saat süren bir yol. Orada
başka bir soruyu sorun; orada, Genel Başkanımızın
gittiği Manhattanda bir bina var, 35 katlı bir bina var, o bina
hangi parayla yapıldı; bir defa onu sorun. Ayrıca, dünyada yurt
yapacak yer olarak metrekare fiyatının en pahalı olduğu
yeri mi buldunuz diye bir sorun bakalım. (CHP sıralarından
alkışlar) Bunları soran insanlar olsanız, tabii ki bizim
sizin sorularınıza yanıt vermek gibi bir durumumuz olabilir ama
bu soruların hiçbirini soracak cesarette değilsiniz çünkü hepiniz
aslında bu soruların yanıtlarını biliyorsunuz. Genel
Başkanınızın kahvaltıda niye Fullerle
buluştuğunu, akşam yemeğinde Henri Barkeyle buluştuğunu
biliyorsunuz ama vicdanınız olsaydı Ya siz, bu adamla aynı
yerde telefonu çekti diye Osman Kavalaya müebbet ceza veriyorsunuz; olacak
iş mi? diye sorardınız.
Değerli
arkadaşlarım, bu bahiste çok konuşulacak şey var ama
kamuoyunda tabii, Sayın Genel Başkanımızın ziyareti
hakkında birçok konu gündeme geldi; ben ikisini Genel Kurulun dikkatine
sunmak istiyorum: Sayın Genel Başkanımızla birlikte The
Washington Post gazetesine bir taziye ziyaretini gittik; birincisi budur,
bakın, bunu söylemek istiyorum, bunun önemli olduğunu
düşünüyorum. The Washington Post gazetesi, Amerikanın önemli, köklü
yayın kuruluşlarından biri. Niye gittik o gazeteye biliyor
musunuz? Çünkü bir Suudi Arabistan vatandaşı ve The Washington
Postun bir yazarı bizim topraklarımızda canice öldürüldü.
Katillerin ilişkilerinin Suudi Hükûmetine
ulaştığını sizin Cumhurbaşkanınız
birçok defa söyledi, yetmedi, The Washington Post gazetesine bu bilgileri
içeren yazı yazdı, yazı yazdı; Tayyip Erdoğan
imzasıyla The Washington Post gazetesine yazı yazdı. Ne
yazdı? Bu cinayetin katillerinin ilişkileri Suudi Hükûmetine
gitmektedir. diye yazdı. Aldıkları emir açıktır.
Türkiyede cinayeti işleyin ve Türkiyeyi terk edin. diye emir almışlardır.
diye yazı yazdı. Şimdi, biz o gazeteye gittik; evet, gittik; çok
da iyi yaptık, taziye için gittik; Türkiyenin böyle bir onursuzluğu
taşıyamayacağını göstermek için gittik
arkadaşlar. Siz unutmayın bunu, bunu hep size
hatırlatacağız; o katillere dosyayı menfaatleriniz için
devreden bir iktidarsınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Çok çirkin konuşuyorsun!
YUNUS EMRE (Devamla) O
Veliaht Prensi Ankarada, sarayınızda sazlı sözlü
ağırlamış bir iktidarsınız.
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Hikâye anlatıyorsun!
YUNUS EMRE (Devamla)
Uçağın kapısına kadar -bir Cumhurbaşkanı nerede
görülmüş Veliaht Prensi kapıya kadar geçirecek ya- geçirmiş bir
Cumhurbaşkanını elleriniz patlayıncaya kadar
alkışlayan bir iktidarsınız, biz bunların hepsini çok
iyi biliyoruz.
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Sizin Genel Başkanınızın da kimlerin
önünde el pençe durduğunu biz biliyoruz, sen rahat ol!
YUNUS EMRE (Devamla) The
Washington Post gazetesine bu ziyaretimizin çok önemli olduğunu
düşünüyorum; bunu Genel Kurulun dikkatine sunmak istedim.
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) Veliaht Prens değil, katil.
YUNUS EMRE (Devamla)
İkinci söyleyeceğim de şudur: Bostonda Harvard Üniversitesinde,
MIT Üniversitesinde hocaları ziyaret ettik; Türkiyedeki akademik
ortamın, üniversitelerimizin kalitesinin iyileştirilmesi
bakımından gözlemlerde, incelemelerde bulunduk. Bugün dünyada bir
ülkenin gücüne baktığınız zaman yani ne kadar tankı
var, ne kadar topu var, ne kadar uçağı var, ne kadar nüfusu var
falan, bunlara bakılıyor, tamam, eyvallah ama bir yandan da ilk 100
üniversite listesinde, ilk 500 üniversite listesinde kaç üniversiteniz var diye
bakılıyor arkadaşlar. Bir ülkenin durumunu, gücünü tespit etmek
bakımından önemli bir gösterge. İlk 100ü boş verin zaten,
ilk 500de de üniversitemiz kalmadı, ilk 500de Türkiyenin üniversitesi
bulunmuyor. Orada dünyanın en ciddi kurumlarını ziyaret ettik
ayrıca şunu da inceledik orada: Bütün bu gelişmeler
aslında, 1982 yılında Amerikan Kongresinde kabul edilen bir
kanunla bu üniversitelerdeki icatların, patentlerin şirketleşmeye
dönüştürülmesi ve böylelikle bir ciddi ekonomik değer
oluşturulmasıyla ilgili. Bakın, orada 6 bin öğrencisi
bulunan bir üniversitede yapılan araştırmalarla oluşan
şirketlerde 3,3 milyon insan çalışıyor arkadaşlar,
yani böyle bir ciddi ekonomik aktiviteden bahsediyorsunuz. Bunları yerinde
inceledik, Türkiye bunlardan nasıl yararlanabilir, bunları gördük ve
tabii şunu da gördük: Amerikan Kongresi netice itibarıyla bu
konularla ilgili yasama faaliyetleri yaparken sizin en yasakçı zihniyetle
geçen hafta kabul ettiğiniz dezenformasyon yasasını kabul eden
bir zihniyete sahip olduğunuzu gördük. Türkiyenin
Bugün Genel
Başkanımız gösterdi işte İki farklı Türkiye
manzarası. diye, gerçekten öyle arkadaşlar. Gerçekten öyle, iki
farklı Türkiye manzarası. Ve şunu da gördük: O üniversitelerde
çalışan çok değerli Türk bilim insanlarını gördük,
gurur duyduk arkadaşlar. Harvard Üniversitesinin kamu
sağlığıyla ilgili departmanında gezerken orada bizim
ay yıldızlı bayrağımızı gördük, birden fazla
yerde Atatürkün resmini gördük, bundan gurur duyduk. O
insanlarımızın Cumhurbaşkanı tarafından da
defaatle küçültücü muameleye tabi tutulmuş olmasını çok
yadırgadık, onu da belirtmek istiyorum. Bakın, o insanlar süfli
birtakım amaçlarla, efendim, Cumhurbaşkanının söylediği
gibi telefon için, araba için falan oralara gitmiyorlar. Bakın, bu
insanlar üniversitede o günün, oranın koşulları içerisinde son
derece cüzi maaşlarla çalışıyorlar. Ayrılıp o
üniversitelerden, o araştırma kuruluşlarından teknoloji
şirketlerine gidebilirler, aldıkları maaşların 8
katını, 10 katını kazanabilirler ama içlerinde bilim
aşkı olduğu için, bilim yaparak, araştırma yaparak
kendi yaşamlarına bir anlam katma, insanlığa faydalı
olmak arzusunda oldukları için oralarda çalışıyorlar. Ya,
bunu bile anlamaktan âciz bir yönetim var Türkiyede, utanç verici. (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
YUNUS EMRE (Devamla)
Toparlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, sözlerimin sonuna gelirken
Tabii, kişi kendisi
gibi bilirmiş, siz iktidara gelmeden önce ABDye gidip, oralarda kapı
kapı gezip, eski ajanlarla falan görüşüp icazet
aradığınız için bizden de öyle şeyler bekliyorsunuz.
Bizim bütün görüşmelerimiz orta yerdedir, şeffaftır, bilgi
ihtiyacınız varsa size detaylı bir şekilde
anlatırım. Lütfen, bizi kendinizle karıştırmayın.
Kişi kendi gibi bilirmiş, lütfen kendinizle
karıştırmayın.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekili Sayın
Ahmet Aydın.
Buyurunuz Sayın
Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiyenin Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev
Gücüne (UNIFIL) sağladığı kuvvet katkısının
31 Ekim 2022 tarihinden itibaren bir yıl uzatılmasını
öngören Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerinde AK PARTİ
Grubum adına söz almış bulunuyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin hemen
başında, ben de geçtiğimiz 14 Ekim günü Bartın Amasrada
yaşadığımız bir maden ocağındaki patlamadan
dolayı yitirdiğimiz onca madenci kardeşimize Allahtan rahmet
dileyerek, ailelerine, yakınlarına ve aziz milletimize başsağlığı
dileyerek başlamak istiyorum. Yaralı kardeşlerimize de yüce
Allah'tan acil şifalar diliyorum. Gerçekten yüreğimizi dağlayan
bir süreç oldu. Diliyoruz ve umuyoruz -hem idari hem de adli tahkikat
başladı- sorumlular inşallah en kısa zamanda bulunacak ve
gereği yapılacaktır.
Değerli arkadaşlar,
tabii, biz burada dedikodularla uğraşmayacağız, dedikodu
haberleriyle bir şekilde sizleri meşgul etmeyeceğiz. Burada
kimin nerede durduğu, kimin ne yaptığı
Ki kıyas bile
benzer şeyler arasında olur, ben bir kıyasa da
girmeyeceğim. Ama AK PARTİ'nin, Sayın
Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yirmi yıl boyunca
bu ülkeye neler yaptığını, Türkiye'yi nereden nereye
getirdiğini sizlere kısaca bir anlatmaya çalışacağım.
Ama dilerdik ve isterdik ki sayın konuşmacılar tezkere üzerine
de biraz konuşsalardı, biraz bilgilendirme yapsalardı tezkereyi
bırakıp bu dedikodu haberleriyle uğraşacaklarına.
İnşallah tezkerenin ne manaya geldiğini, burada neler
yapıldığını da neler yapmaya
çalıştığımızı da sizlere izah etmeye
çalışacağım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2006 yılında yaşanan
İsrail-Lübnan savaşı sonrasında Lübnan'da
barışın tesisi ve idamesi amacıyla Birleşmiş
Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü (UNIFIL) oluşturulmuştur.
Ülkemizin de kuvvet katkısında bulunduğu UNIFIL'in
varlığı sayesinde Lübnan-İsrail sınırındaki
göreceli sakinlik devam etmektedir. Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin 11 Ağustos 2006 tarihinde kabul ettiği 1701
sayılı Kararla kurulan UNIFIL'in görev süresi geçici olarak bir
yıl şeklinde belirlenmiştir ve ihtiyaç hâlinde yine bir yıl
süreyle uzatılması karara bağlanmıştır ve bu
bağlamda da bugüne kadar UNIFILin görev süresi 15 kez
uzatılmıştır.
Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin 31 Ağustos 2022 tarihinde aldığı 2650
sayılı Kararla UNIFIL görev süresi 31 Ağustos 2023 tarihine
kadar uzatılmıştır. UNIFILe iştirak eden askerî
unsurlarımızın görev süreleri de UNIFILin görev süresi
uzadıkça yenilenmiştir. Bu kapsamda yüce Meclisimizin son olarak
geçen yıl verdiği yetkilendirmenin süresi 31 Ekim 2022 tarihinde
dolacaktır. Dolayısıyla sürenin bir yıl daha
uzatılması tezkeresi Meclisimizin gündemine gelmiş bulunuyor.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizin öncelikli dış politika
hedeflerinden biri yakın coğrafyamızda barış ve
istikrarın tesisidir. Bölgesel barış, istikrar ve güvenliği
ilgilendiren tüm gelişmelerin dış politikamız üzerinde
şüphesiz önemli yansımaları olmaktadır. Bu minvalde, son
dönemde bölgemizde yaşanan gelişmeler ülkemizin istikrar ve güvenliğinin
bölge ülkelerinden ayrı düşünülemeyeceğini bir kez daha gözler
önüne sermiştir. Tabiatıyla millî menfaat ve
çıkarlarımızı yakından ilgilendiren bölgesel
gelişmeler karşısında kayıtsız kalmamız
bizden beklenemez. Bölge istikrarı bakımından kilit önemi haiz
Lübnan'da siyasi ve toplumsal yapı, etnik ve dinî gruplar arasındaki
hassas dengeye dayanmaktadır. Bu denge, komşu ülke Suriye'de
yaşanan ihtilafın Lübnan'a yansımasıyla birlikte sürekli
sınanmaktadır. Bölgesel gelişmelerin etkisiyle Lübnan'daki etnik
ve dinî gruplar arasında yaşanan dönemsel gerginlikler endişe
kaynağı olmayı sürdürmektedir. Ayrıca, çatışma
ortamından kaçarak komşu ülkelere sığınmak durumunda
kalan milyonlarca Suriyelinin yarattığı mülteci
baskısı da Lübnan'ı ciddi toplumsal sınamalarla baş
başa bırakmaktadır. 2020 yılında Beyrut Limanı'nda
meydana gelen patlama da ülke istikrarını olumsuz yönde
etkilemiştir. Şüphesiz, bu etkiler asgari düzeyde
tutulamadığı takdirde, ülkede yaşanabilecek mezhep temelli
iç çatışma, başta komşu ülkeler olmak üzere, bölgesel ve
hatta küresel düzeyde barış ve istikrara yönelik ciddi risk ve
tehditler oluşturabilecektir. Bu noktada, Suriye kaynaklı güvenlik
tehdidi ve bölgesel çatışma riski bağlamında, Lübnan
Silahlı Kuvvetlerinin desteklenmesi ve güçlendirilmesi önem taşımaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemiz, UNIFILe yaptığı
katkılarla, barışı koruma hareketinin etkin biçimde
icrasında önemli bir işlev üstlenmiştir. UNIFIL'de görev yapan
birliklerimizin sergilediği üstün performans, diğer
katılımcı ülkeler tarafından olduğu kadar Lübnan halkı
tarafında da desteklenmekte ve takdir edilmektedir. Nitekim, UNIFILe
kuvvet katkısında bulunduğumuz 2006 yılından bu yana
UNIFIL tarafından icra edilen görevler kapsamında, Türk Silahlı
Kuvvetleri unsurlarınca hayata geçirilen birçok önemli proje Lübnan
halkının hafızalarında yer edinmiştir. Bunlar
arasında köy okullarının elektrik ihtiyacının
karşılanması, okullara saha yapılması, köylere
sağlık ocağı yapılması, su depoları ve yol
inşaatları gibi pek çok projeleri sayabiliriz.
2020 yılındaki
Beyrut Limanı patlaması sonrasında da yine Lübnan'a ve Lübnan
halkına ilk elden yardıma koşan Türkiye Cumhuriyeti
olmuştur; gerek devlet kuruluşlarımız eliyle gerekse de
sivil toplum kuruluşları eliyle bu yardımlar hâlen
sürdürülmektedir.
Lübnanda barış ve
istikrarın sağlanmasına yönelik olarak ortaya koyduğumuz
somut katkılar ülkemizin hem Birleşmiş Milletler sistemi içinde
hem de bölgesel ve küresel ölçekte etkin bir aktör olduğunu bir kez daha
kanıtlamaktadır. Ülkemiz, UNIFILe 2006-2013 döneminde bir istihkâm bölüğü
ve deniz gücüyle iştirak etmiştir, 2013 yılından bugüne ise
2 karargâh personeli ve deniz unsurlarımızla
katılımını sürdürmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz
hâlihazırda Nakuradaki karargâhta bulunan 3 personelle birlikte denizdeki
görevler için 1 fırkateyn, takriben 200 personelle UNIFILe
bağlı deniz görev gücü dâhilinde denetim harekâtını icra
etmektedir. UNIFILe deniz unsurlarımızla katkımız
Suriye'de yaşanan kriz ve Doğu Akdenizde değişen güvenlik
ortamı bakımından da önem arz etmektedir. Şüphesiz, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin üstlendiği bu misyon, bölgemizde
barış ve istikrarın korunmasına yönelik
politikalarımızın sürdürülmesine de önemli katkılar
sunmaktadır.
AK PARTİ Grubu olarak
uluslararası meşruiyeti haiz olan ve uluslararası toplumun ortak
iradesini yansıtan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1701
sayılı Kararında öngörülen amaçlar doğrultusunda Lübnanda
görev yapan UNIFILe kuvvet katkımızın sürdürülmesinin uygun
olacağı görüşümüzü muhafaza ediyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bölgesel ve küresel ölçekte belirsizliklerin
arttığı bir dönemde ülkemiz, Sayın
Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, barış
odaklı dış politika vizyonu doğrultusunda, bölgesinden
başlayarak tüm dünyada sulhun hâkim kılınması için
yoğun çabalar sarf etmektedir. Türkiye, Avrupadan Latin Amerikaya,
Asyadan Afrikaya kadar farklı coğrafyalarda vuku bulan tüm
anlaşmazlıkların giderilmesinde önemli roller üstlenmektedir.
Çatışma ve ihtilafların çevrelediği bölgenin tam
ortasında yer alan, istikrar unsuru güçlü bir ülke olarak Türkiye,
sorunların değil, çözümlerin bir parçası olmamızı
sağlayacak inisiyatifler almaktadır. Bu çerçevede, ülkemizin
uluslararası alanda güvenilir ve itibarlı bir aktör olarak gün geçtikçe
daha fazla ön plana çıktığını memnuniyetle
görmekteyiz. Rusya-Ukrayna savaşından kaynaklanan tahıl krizinin
çözülmesi için Sayın Cumhurbaşkanımızın
öncülüğünde hayata geçirilen tahıl koridoru mutabakatı,
sorunların barışçıl yol ve yöntemlerle çözülmesi konusundan
ülkemizin yapıcı rolünün en somut örneğidir. Bu mutabakatla
Ukrayna tahılının Karadeniz üzerinden ihracı temin
edilmiş ve tahıl arzının sürdürülmesi
sağlanmıştır. Buna ilave olarak, yine Sayın
Cumhurbaşkanımızın ara buluculuğuyla Rusya ile Ukrayna
arasındaki esir takası gerçekleştirilmiştir. Sadece bu 2
olayla bile bölgemizde ve dünyada barış ve istikrarın tesisi
konusunda ülkemizin rolünün ne kadar değerli olduğunu
görebilmekteyiz. Bu çerçevede, büyük bir gururla ifade etmek isterim ki
diplomasimiz son asırların en başarılı dönemini
yaşamaktadır. 2002 yılında 163 olan dış
temsilcilik sayımızı 255e çıkarmak suretiyle dünyanın
en geniş diplomatik ağına sahip ilk 5 ülkesi arasına
girdik. Artık dünyanın her yerinde varız, misyon
şeflerimizle birlikte TİKAmızla varız,
Yurtdışı Türklerimizle varız, Yunus Emre Enstitülerimizle
varız, Maarif Vakfımızla varız. Artık gündemi
dışarıdan belirlenen eski Türkiye yerine dünyanın gündemini
belirleyen yeni ve güçlü bir Türkiye olduğunu artık sizlerin de kabul
etmesi lazım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Dış
politikamızın esas hedeflerinden biri bölgemizde ve dünyada
barış ve istikrarın tesis edilmesine ve güçlendirilmesine
katkıda bulunmaktır. Bu manada ülkemiz bölgesinde ve dünyada
barış, güvenlik, istikrar ve refahın hâkim
kılınması için her türlü çabayı sergilemektedir. Türkiye,
uluslararası barış ve istikrarın korunması
bağlamında yürütülen faaliyetlerde aktif olarak rol oynamakta ve bu
durum, uluslararası politikadaki etkinliğimizin artmasına yardımcı
olmaktadır. Bu çerçevede, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz,
Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Birliği, AGİT ve ikili
anlaşmalar kapsamında Azerbaycan, Libya, Kosova, Bosna Hersek, Katar,
Somali ve daha birçok coğrafyada bölge ve dünya barışına
katkı sunmaktadır. Bu durum ülkemizin yurt dışındaki
askerî varlığını artırmıştır. Yurt
dışında askerî üs ve asker bulundurma bakımından Türk
Silahlı Kuvvetlerimiz dünyanın en aktif orduları arasında
yer almaktadır. Silahlı Kuvvetlerimiz uluslararası
barış ve istikrara katkı sağlamak adına dünyanın
farklı bölgelerinde üstlendiği görevleri üstün bir
başarıyla icra etmektedir. Bu başarıda nitelikli personel
gücünün yanı sıra yerli ve millî savunma sanayimizin ürettiği
yüksek teknoloji ürünü silah sistemleriyle donatılmasının etkisi
büyüktür.
Değerli milletvekilleri,
günümüzde ülkelerin savunma ve güvenlik alanındaki
ihtiyaçlarının karşılanmasında teknolojik
bağımsızlığın her zamankinden daha önemli bir
konuma gelmiş olduğunu müşahede etmekteyiz. Öyle ki
yaşadığımız tecrübelerde savunma ve güvenlik
ihtiyaçlarını yerli ve millî imkânlarla karşılayamayan
ülkelerin tam olarak bağımsızlıklarından bile söz
edilememektedir. Bu bağlamda ülkemiz Sayın
Cumhurbaşkanımızın liderliğinde son yirmi yılda
savunma sanayisinde âdeta bir devrim gerçekleştirmiştir. Bu dönemde
savunma sanayisi ihtiyaçlarının yerli ve millî imkânlarla
karşılanması hedefini merkeze alan projelerle savunma
sanayisindeki yerlilik oranı yüzde 20lerden yüzde 80ler seviyesine
yükseltilmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, özellikle Millî Savunma Komisyonu üyelerimizle birlikte
savunma sanayisi şirketlerimizi gezdiğimizde gerçekten yüz akı
olan şirketlerimiz bizlere gurur veriyor. Orada 25-30 yaşlarında
gencecik mühendislerimiz, gencecik beyinler sadece bugünün
ihtiyaçlarını değil geleceğin dahi ihtiyaçlarını
tasarlıyor, yapay zekâyla birlikte elektromanyetik tanklardan lazer
silahlara kadar, insansız kara, hava, deniz araçlarından bilumum
gelecekteki silahlara kadar neler yapabilirizin şimdiden projelerini
yapıyorlar. Bir kez daha gurur duydum. Her gezdiğimde savunma
sanayisi şirketlerini gerçekten ülkemle, savunma sanayisi
şirketlerinde görev alan gençlerimizle gurur duydum. Sizlerden de
istirhamımız, ne olursunuz, gezin, görün. Genç beyinlerle artık
biz yapabiliyoruz, artık Türkiye üretebiliyor, artık Türkiye bu
anlamda da dünyada ciddi manada rekabet edebilir bir seviyeye gelmiş.
Hatta özellikle insansız hava araçlarımız, silahlı
insansız hava araçlarımız konusunda dünyanın
sayılı üç dört ülkesinden biriyiz. Bu, sizlere de elbette ki gurur
veriyordur ama ne olursunuz, onların motivasyonunu hep birlikte, bütün
Meclis olarak artıralım.
Bugün, savunma sanayisi
şirketlerimizin 2002den bu tarihe kadar, değerli arkadaşlar,
toplam cirosu 10 kat artmış, 1 milyar dolardan 10 milyar dolara
çıkmış. İhracatımız savunma ve havacılık
sektöründe tam 13 kat artmış, 248 milyondan bugün yaklaşık
3,5 milyar dolarlara kadar çıkmış. Proje sayımız 12
kat artmış, 66 proje varken bugün yaklaşık 800 proje var ve
geçmişte 50 civarında şirket, özel şirket bu işle
iştigal ederken şu anda 1.500ün üzerinde şirket savunma
sanayisiyle iştigal ediyor. AR-GE harcamaları, değerli
arkadaşlar, tam 34 kat artmış AR-GE harcamaları; 1,6 milyar
doların üzerine çıkmış. Bu, elbette ki bize gurur verir ve
Türkiye bugün dünyada gündem belirliyorsa buradaki gelişmeler sayesindedir.
Türkiye bugün dünyada gündem belirliyorsa ve dünyanın
sorunlarını çözmek noktasında gayret ediyorsa geldiği
aşama, elbette ki yirmi yılda Sayın
Cumhurbaşkanımızın liderliğinde geldiği
aşamadır, ekonomik aşamadır, savunma sanayisinde
geldiği aşamadır. Bugün Türkiye dünyanın 10 büyük
projesinin 6sını yapıyor. Geçmişte biz yapamazdık,
Yapamayız. derdik. Birileri ensemize vurduğunda iki büklüm çökerdik
ama yok öyle Türkiye artık. Bugün ana vatanda da mavi vatanda da
bağımsız ve güçlü bir Türkiye var. O Türkiye'ye hepimizin sahip
çıkması lazım ve hepimizin gurur duyması lazım. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
TÜRABİ KAYAN
(Kırklareli) 19 tane ada işgal edildi, hâlâ sesiniz
çıkmıyor.
AHMET AYDIN (Devamla)
Savunma sanayimizin ulaşmış olduğu seviyenin sembollerinin
başında hiç kuşkusuz insansız silahlı hava
araçlarımız var. Değerli arkadaşlar, bunu Libyada gördük
mü? Bütün dünya gördü. Karabağda gördük mü? Gördük. Ukraynada gördük mü?
Görüyoruz. Irakta, Suriyede terörle mücadelede geldiğimiz nokta ortada.
Ne olursunuz, bunları bir görün ya!
TÜRABİ KAYAN
(Kırklareli) 19 tane adaya ne yaptınız, onu söyle.
AHMET AYDIN (Devamla) Bu
gelinen noktayı özellikle o alanda iştigal edenlerin motivasyonu
açısından da olsa bir kere ülkem adına gurur duyun ya,
bırakın siyaseti. Bunun siyaseti olmaz.
TÜRABİ KAYAN
(Kırklareli) 19 tane adayı söyleyin, biz de anlayalım.
AHMET AYDIN (Devamla)
İşte Sayın Cumhurbaşkanımız neler yaptı, onu
anlatıyorum, size dedikodulardan bahsetmiyorum, resmî rakamlarla
anlatıyorum, geldiğimiz aşamayı anlatıyorum.
TÜRABİ KAYAN
(Kırklareli) Görüyoruz işte neler
yaptığınızı!
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Masal anlatma bize!
AHMET AYDIN (Devamla) Orada
yok kara çalacağız, yok şunu yapacağız, fitneyle dedikoduyla
yok, ne bileyim, La Fontaineden masallar anlatacağız. Yok öyle bir
hikâye. (CHP sıralarından gürültüler) Kimin nerede olduğunu,
kimin nerede durduğunu, kimin bu millet için
çalıştığını aziz millet yirmi yıldır oy
veriyorsa görüyor demektir bunu. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Aynaya bakın, aynaya!
AHMET AYDIN (Devamla) Bunu
görün, siz de görün, siz de bilin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sallama! Sayın Aydın, sallama!
AHMET AYDIN (Devamla)
Sallayanları daha önce gördük burada. Biz sallamıyoruz, rakamlarla
konuşuyoruz.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Orta Doğunun lideri(!)
AHMET AYDIN (Devamla)
Aynı zamanda sadece kendi ihtiyaçlarımız için değil,
Türkiye olarak savunma sanayisinde geliştirdiğimiz imkân ve
kabiliyetleri dost ve müttefiklerimizle de paylaşıyoruz, ortak
projeler yapıyoruz.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Yakında Suriyeye de heyet göndereceksiniz.
AHMET AYDIN (Devamla)
Diğer taraftan, insani yardımlar konusunda tarihinden ve kültüründen
kaynaklanan güçlü bir geleneğe sahip olan ülkemiz zor durumda olan
ülkelere yardımda bulunmayı insani bir görev ve uluslararası toplumun
istikrarında önemli bir unsur olarak görmektedir.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Mursi mezarında ters döndü, mezarında!
Türkiye de heyet gönderecek,
Türkiye!
AHMET AYDIN (Devamla) Bu
düşünceden hareketle, etnik ve dinî aidiyet farkı gözetmeksizin
ihtiyaç duyulan yerlere süratle ve imkânların el verdiği ölçüde
insani yardım ulaştırmaya gayret eden Türkiye bu
doğrultudaki uluslararası çabalara da katkıda
bulunmaktadır.
VELİ AĞBABA
(Malatya) NATOnun Libyada ne işi var Sayın Aydın, ne
işi var Libyada?
AHMET AYDIN (Devamla) O
zaman mavi vatandan da çekilelim, Karadenizde gaz aramayalım, Doğu
Akdenizden çekilelim; öyle bir şey mi istiyorsun? Yok öyle yağma.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Ne işimiz var?
AHMET AYDIN (Devamla) Yok
öyle eski Türkiye! Ana vatanda da mavi vatanda da bu milletin hakkını
hukukunu savunacağız! Yok öyle yağma! (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın Ahmet Aydın, Kaddafiyi öldürttünüz, Kaddafiyi!
AHMET AYDIN (Devamla)
Bakın arkadaşlar, şu anda
VELİ AĞBABA
(Malatya) Şu anda var ya, Mursi mezarında ters döndü.
AHMET AYDIN (Devamla)
dünyanın en iyi 100 savunma sanayi şirketi arasında Türkiyeden
tam 7 firma var, 7 firma.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Maşallah(!)
AHMET AYDIN (Devamla) E,
bununla gurur duy, bunu bir alkışla ya, alkışla!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın Ahmet Aydın, maşallah dediğin kırk
gün yaşıyor. Mursi gitti, Kaddafi gitti
TAMER DAĞLI (Adana)
Ya, sen polis katili PKKlının yakını için yas tut ya!
VELİ AĞBABA
(Malatya) İsraille barıştınız, yakında Güney
Kıbrısla da barışırsınız.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
AHMET AYDIN (Devamla)
Tamamlıyorum efendim.
Küresel İnsani
Yardım Raporuna göre ülkemiz 5,6 milyar dolarlık insani yardımla
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Hâlâ aynı yalanı söylüyorsunuz.
AHMET AYDIN (Devamla)
2021
yılında da millî gelire oranla dünyanın en cömert ülkesi olma
unvanını devam ettirmektedir. (CHP sıralarından gürültüler)
VELİ AĞBABA
(Malatya) Salla bakalım.
AHMET AYDIN (Devamla)
Bakın değerli arkadaşlar
(CHP sıralarından
gürültüler)
TAMER DAĞLI (Adana)
Sen PKKlının yasını tutmaya devam et!
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın Aydın
AHMET AYDIN (Devamla)
Türkiyeyi yardım alan bir ülkeden dünyanın en çok yardım yapan
ülkesi konumuna getirdik be, dünyanın en çok yardım yapan ülkesi
konumuna getirdik! (CHP sıralarından gürültüler)
VELİ AĞBABA
(Malatya) Orta Doğunun lideri(!)
AHMET AYDIN (Devamla)
Bakın, pandemide, maske savaşlarının
yaşandığı bir dönemde Türkiye tam 157 ülkeye, 12
uluslararası kuruluşa yardımda bulundu.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Ya, şu Mursiye gel, Mursiye.
Maşallah dediğin
çocuk kırk gün yaşıyor. El Beşir gitti, Mursi gitti,
Kaddafi gitti!
AHMET AYDIN (Devamla) Yine,
142 ülkeden tam 100 binin üzerindeki vatandaşımızı
Türkiye'ye taşıdık, Türkiye'deki yabancıları da kendi
ülkelerine biz taşıdık be, biz taşıdık! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Irakta kimyasal silah kullandınız mı,
onu da açıkla.
BAŞKAN Buyurun.
AHMET AYDIN (Devamla) Evet,
Sayın Başkan, belirttiğim tüm bu hususlar
ışığında Lübnan'da ikili ilişkilerimiz ve bölgedeki
güvenlik koşulları da göz önünde bulundurularak Türk Silahlı
Kuvvetleri unsurlarının 31/10/2012 tarihinden itibaren bir yıl
daha UNIFIL'e iştirak etmesini ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin
Cumhurbaşkanınca yapılmasını AK PARTİ Grubu
olarak uygun gördüğümüzü ve tezkerenin lehinde oy
kullanacağımızı beyan ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyor, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA
(Malatya) İsraille barıştınız, yakında Güney
Kıbrısla da barışırsınız.
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Millet aç!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın hatip konuşması sırasında dedikodu yapmak,
dedikodu siyaseti yapmak, kara çalmak gibi, hatibimize ve grubumuza açık
sataşmada bulundu, bu konuda cevap hakkı kullanmak istiyoruz.
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Yok artık ya! Hatibinizin söylemediği şey
kalmadı, az bile söyledi ya, isim de vermedi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Cumhuriyet Halk Partisinin hatibine açık sataşmada bulundu, bu konuda
cevap hakkı istiyoruz.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
İsim vermedim, isim vermedim.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Kara çalabiliriz ama para çalmayız Sayın Başkan,
şükürler olsun, hamdolsun.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Para çalmadık!
BAŞKAN Buyurun.
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
İstanbul Milletvekili Yunus Emrenin, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının (3/2081) esas numaralı
Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
YUNUS EMRE (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, Ahmet Bey
kardeşim, bak, az önce ne dedim, kişi kendi gibi bilir işi dedim
değil mi?
AHMET AYDIN (Adıyaman)
İşte, siz kendiniz gibi biliyorsunuz, kendinizi anlatıyorsunuz.
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Aynen, siz kendiniz gibi biliyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Dedikoduyu anlasın millet.
YUNUS EMRE (Devamla)
Dedikodu yapmak size yakışır, kara çalmak size
yakışır. Bak, ben şahitli, ispatlı kaynak göstererek,
dedikodu falan değil
Ne diyorum sana? Milliyet Gazetesi 13 Eylül 2002
tarihi, Sayın Cumhurbaşkanının Busha mektubu
kardeşim, burada duruyor, Busha mektubu. Senin Genel
Başkanının mektup arkadaşı, mektup arkadaşı,
bırak sen bunları. (CHP sıralarından alkışlar)
Diğer taraftan, ben ne
dedim?
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Sen kendi Genel Başkanının sekiz saatini
anlat. Neredeydiniz sekiz saat?
YUNUS EMRE (Devamla)
Şu şu isimlerle görüşmüş dedim, kaynağımı da
söyledim; Yeni Şafak gazetesi 28 Ocak, 29 Ocak, 30 Ocak 2002 tarihleri,
çıkar, gazetenin arşivinde duruyor. Ben senin gibi kara çalmam, ben
senin gibi dedikodu yapmam, iftira atmam; ne söylüyorsam hepsinin kaydı
var, hepsinin kaydı var. (CHP sıralarından alkışlar) O
yüzden, tekrar hatırlatıyorum, kişi kendi gibi bilir işi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hamburgeri kim yedi?
YUNUS EMRE (Devamla) Siz
gidip mektup yazıp Türkiyeyi biz yöneteceğiz, bizi destekleyin.
diye mektup yazan insanlarsınız siz. O yüzden, kendi
yaptığınız şeyi bizden beklemeyin. Konuşmamda da
söyledim, ne dedim? Kişi kendi gibi bilir işi. Senin bir cevabın
varsa o 35 katlı binayı niye yaptınız, onu anlatın. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Senin bir
cevabın varsa o 35 katlı binayı hangi parayla
yaptınız, onu anlatın.
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Hamburgeri kiminle yediniz, hamburgeri?
YUNUS EMRE (Devamla) Senin
bir cevabın varsa, Manhattan'da kaç tane öğrenci yurdu var, onu bir
anlat bakalım.
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Hamburgeri kiminle yediniz, hamburgeri? Hamburgeri bir
anlatsana sen.
YUNUS EMRE (Devamla)
Türkiye'de çocuklar kapıda bekliyorlar, ev tutamıyorlar, yurtlarda
kalamıyorlar, Türkiye'de barınma krizi yaşanıyor,
Manhattanda 35 katlı yurt yaptık. diye karşımıza
çıkıyorsunuz.
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Gitseydiniz ya, gitseydiniz, ziyaret etseydiniz.
YUNUS EMRE (Devamla) Senin
bir yanıtın varsa bunun bir yanıtını ver, bırak
bu işleri. (CHP sıralarından alkışlar)
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Hamburger ağır bastı tabii.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hamburgeri Amerikada kim yemiş Sayın Başkan?
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A)
Tezkereler (Devam)
2.-
Cumhurbaşkanlığının, Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin UNIFILin görev süresinin uzatılması yönündeki
2650 (2022) sayılı Kararı uyarınca; hudut, şümul ve
miktarı Cumhurbaşkanınca belirlenecek Türk Silahlı
Kuvvetleri unsurlarının, 1701 (2006) sayılı
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve 880
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararıyla tespit edilen
ilkeler kapsamında; 31/10/2022 tarihinden itibaren bir yıl daha
UNIFILe iştirak etmesi ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Cumhurbaşkanınca
yapılması için Anayasanın 92nci maddesi uyarınca izin
verilmesine dair Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/2081)
(Devam)
BAŞKAN
Şahıslar adına Sinop Milletvekili Sayın Nazım
Maviş.
Buyurunuz Sayın
Maviş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NAZIM MAVİŞ (Sinop)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı
Kuvvetlerinin 31 Ekim 2022 tarihinden itibaren bir yıl daha UNIFILe
iştirak etmesiyle ilgili Cumhurbaşkanlığı tezkeresi
hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizin de kuvvet katkısında
bulunduğu Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü 2006
yılında yaşanan İsrail-Lübnan savaşı
sonrasında Lübnanda barışın tesisi ve sürdürülmesi
amacıyla kurulmuştur. Ülkemiz geniş bir bölgeye yayılma
riski taşıyan İsrail-Lübnan savaşına son verilmesi
amacıyla o dönemde yoğun diplomatik çaba sarf etmiştir. Bölgesel
barış ve istikrara büyük önem atfeden ülkemiz, UNIFILe katkıda
bulunma iradesini süratle ortaya koymuştur.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Hakikaten maşallah, acayip istikrar getirdiniz bölgeye(!)
NAZIM MAVİŞ
(Devamla) Meclisimizin geçen yıl verdiği yetkilendirmenin süresi 31
Ekim 2022 tarihinde dolacaktır.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Kavga etmediğiniz kimse kalmadı.
NAZIM MAVİŞ
(Devamla) Bu tezkereyle UNIFILe bir yıl daha iştirak edilmesi
talep edilmektedir.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sizin kavganız yetmedi, milleti de birbirine soktunuz, Orta
Doğuya fitne getirdiniz.
NAZIM MAVİŞ
(Devamla) Değerli milletvekilleri, ülkemiz her zaman bölgesel ve küresel
barışın korunmasına dönük aktif politikalar
uygulamıştır.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Maşallah, maşallah(!)
NAZIM MAVİŞ
(Devamla) Türkiye bugün de bölge ve dünya barışına çok önemli
katkılar sağlamaktadır.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Çook, Allah var(!)
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Koskoca adamsın, ne kadar ayıp, her cümleye laf
yetiştiriyorsun. İnsan azıcık utanır ya, vallahi
utanır ya! Ne kadar saygısızsın ya!
TAMER DAĞLI (Adana)
Sayın Başkan, yeter bu kadar.
NAZIM MAVİŞ
(Devamla) Rusya-Ukrayna savaşında Sayın
Cumhurbaşkanımızın güvenilir, itibarlı, güçlü
liderliğiyle önemli sonuçlar elde edilmiştir. Tahıl koridoru,
esir takası Türkiye'nin başarısıdır. Kalıcı
barış için de Cumhurbaşkanımızın çabaları
yoğun bir şekilde sürmektedir. (CHP sıralarından
gürültüler)
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Başkanım, her cümleye cevap veriyor ya.
BAŞKAN Sayın
Maviş
Sayın milletvekilleri,
lütfen hatibi dinleyelim.
Buyurunuz Sayın
Maviş.
NAZIM MAVİŞ
(Devamla) Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde
ülkemizin barışa dönük bu katkılarını tüm dünya takdir
etmektedir.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Çoook çok, Allah var(!) Maşallah, maşallah(!)
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Veli Ağbabanın ağzına
yapıştı.
NAZIM MAVİŞ (Devamla)
Ancak dünyanın bu takdirine rağmen ne yazık ki ülkemizdeki
muhalefet sırf kıskançlık ve kompleksleri nedeniyle Sayın
Cumhurbaşkanımıza teşekkür ve takdiri çok gördü. Olsun,
milletimiz bizi yirmi yıldır takdir ediyor, takdir etmeye de devam
ediyor.(CHP sıralarından gürültüler)
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Almanya da sizi kıskanıyor!
NAZIM MAVİŞ
(Devamla) Aynı şekilde, Balkanlarda doğabilecek muhtemel
problemleri de önceden önleyebilmek adına Bosna Hersek, Sırbistan ve
Hırvatistan arasında Sayın Cumhurbaşkanımızın
güvenilir ve güçlü liderliği âdeta barışın umudu
olmuştur. Geçmişte de Kafkaslarda, Bosna ve Kosovada
barışa destek veren önemli roller üstlendik. Türkiye her zaman
barıştan, haktan, adaletten, insani yardımdan yana bir ülke
olarak sürekli dünyada itibarını artırmaktadır. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
VELİ AĞBABA
(Malatya) Maşallah(!)
TURABİ KAYAN
(Kırklareli) Dilencilikle itibar nasıl olur onu da bir
anlatın.
NAZIM MAVİŞ
(Devamla) Değerli milletvekilleri, coğrafi konumu, etnik ve dinî ve
mezhepsel çeşitliliğiyle Lübnandaki gelişmelerin bölgenin
tümünü etkileyebileceği birçok kez tecrübe edilmiştir. (CHP
sıralarından gürültüler)
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sırbistanla ilişkileri kestiniz, Sırplara kasap
dediniz, şimdi?
NAZIM MAVİŞ
(Devamla) Emperyalist ülkeler Orta Doğu ve İslam
dünyasını etnik, dinî ve mezhepsel ayrımlar üzerinden dizayn
etmek istemektedirler.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Orta Doğuda kan dökülmedik bir ülke kaldı mı?
NAZIM MAVİŞ
(Devamla) Farklılıklar üzerinden yapılacak müdahaleler bölgeye
istikrar getirmediği gibi bölgenin iktisadi ve siyasi
kaynaklarını sömürmek isteyen güçlerin işini
kolaylaştırmaktadır.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Irak işgal edildiğinde ABD askerlerine başarılar
dilediniz, başarılar.
NAZIM MAVİŞ
(Devamla) Türkiyenin tek taraflı edilgen bir rol yerine bölgesel
barış ve istikrar için aktif rol alması önemlidir. Türkiyenin
konumu UNIFILe katkıda bulunan diğer devletlerden
farklıdır. Türkiyenin bölgeyle tarihsel, kültürel bağları
oldukça güçlüdür.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Suriyeyi böldünüz, Irakta işgal
NAZIM MAVİŞ
(Devamla) Bu toprakları Osmanlı Döneminde uzun süre yönetmiş
bir devlet olarak kaybedeceği ve kazanacağı çok şeyler
vardır.
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Eş başkanlık yaptınız.
NAZIM MAVİŞ
(Devamla) Türkiyenin bu tarihî mirası stratejik bir dayanak olarak
kullanması sadece Türkiyenin bölge politikaları açısından
değil, bölgede adil ve kalıcı bir düzen kurabilmek açısından
da önemlidir.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Bölgede birbirine girmeyen ülke kalmadı be!
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Herkesi birbirine düşman ettiniz.
NAZIM MAVİŞ
(Devamla) Türkiye bölgenin asli unsurudur. Her zaman bölgede yaşanan
gelişmelerde temel aktörlerden biri olarak yer alacaktır.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Irakta savaş var, Suriyede savaş var, Lübnanda
savaş var, Libyada savaş var.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Ortalığı
karıştırıyorsunuz.
NAZIM MAVİŞ
(Devamla) Çok değerli milletvekilleri, Lübnanda barış ve
istikrarın tesisi Orta Doğuda barış ve istikrarın
anahtarıdır. Orta Doğuda barış ve istikrarın
tesisi de dünya barışının anahtarıdır. (CHP
sıralarından gürültüler)
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın Başkan, bu kadar yalan olur mu ya?
NAZIM MAVİŞ
(Devamla) Bölgede yaşanan savaş, çatışma ve
yıkımların en önemli sebeplerinden biri sömürgecilik
isteğidir. Gücünü ve sağladığı refahı mazlum
ülkeleri sömürerek elde eden emperyalist ülkelerin bölge üzerindeki emperyalist
hedefleri bölgeyi çatışmalara mahkûm etmektedir. Batılılar,
Fransanın Lübnanda yaptığı gibi, bu bölgede insani
gerekçelerle değil bölgenin kaynaklarını sömürmek için
bulunmuşlar ve bölgeyi kolay sömürebilmek için de sürekli
çatışma ve istikrarsızlıkları körüklemişlerdir.
Hiçbir meseleye insani bir perspektiften yaklaşmamışlar, sadece
kendi çıkarları için her türlü çatışmayı tahrik
etmişlerdir. Hakkı değil, adaleti değil, sadece kuvvet ile
çıkarı üstün tutan bu anlayış bölgeye huzur getirmeyecektir.
Biz yüzyıllarca adalet ile hakkı üstün tutan bir yönetim
anlayışıyla bu bölgenin barış ve huzurunun koruyucusu
olduk.
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Helal olsun.
NAZIM MAVİŞ
(Devamla) Bölgedeki huzursuzluğun 2nci sebebi vekâlet
savaşlarıdır. Batılı ülkeler, Batı
dışı ülkelerin insanlarıyla aralarına hiyerarşik
ve kategorik bir ayrım koyarak her türlü kıyım ve
yıkıma sessiz ve duyarsız kalmaktadır; hatta vekil terör
örgütleri aracılığıyla kendi savaşlarını bu
bölgelerde yürüterek sayısız insanın ölümüne neden
olmaktadırlar. Bu bölgelerde istikrarsızlık, çatışma
ve savaş bölgeyi yönetmek isteyen ülkelerin âdeta aparatı hâline
gelmiştir. Savaşı, rekabeti ve güç mücadelesini ülkelerinin
sınırları dışında yürütmek isteyen devletlerin
vekâlet savaşları bölgeyi yokluğa, göçe, ölüme ve
istikrarsızlığa mahkûm etmektedir.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Suriyede ne oldu Suriyede?
NAZIM MAVİŞ
(Devamla) YPG de PYD de DAEŞ de diğer terör örgütleri de bu vekâlet
savaşlarının onursuz, ahlaksız ve değersiz birer
maşasıdır.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Kimyasal silah kullandınız mı?
NAZIM MAVİŞ
(Devamla) Bugün Orta Doğuda barışı tehdit eden bir
diğer husus ise İsrailin hukuk tanımaz, insanlık
dışı, bir devlet gibi değil de bir terör örgütü gibi
sürdürdüğü saldırganlıklardır.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Terör örgütünün eteğini öpüyorsunuz.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Eş başkanlık, eş başkanlık!
NAZIM MAVİŞ
(Devamla) İsrail hâlâ Golan Tepelerinde işgalci olarak
bulunmaktadır, 1982den 2000 yılına kadar Lübnanı
işgal etmiştir, Şeba çiftliklerini hâlâ işgal altında
tutmaktadır.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Unuttunuz galiba, büyükelçi atadınız ya!
NAZIM MAVİŞ
(Devamla) Sabra ve Şatilla mülteci kamplarında insanlık
dışı katliamlar yapmıştır.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Kimi kandırıyorsunuz?
VELİ AĞBABA
(Malatya) Terör devletleriyle
NAZIM MAVİŞ (Devamla)
Filistinli liderleri terör örgütleri yöntemleriyle hunharca başka
ülkeler içerisinde katletmiştir.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Geçen yılki notlarınızı okumayın,
oraya büyükelçi atadınız.
NAZIM MAVİŞ
(Devamla) 2006 yılında da tüm bu hukuksuz, gayrimeşru
saldırılarına bir yenisini eklemiş ve Lübnana
saldırarak otuz dört gün İsrail-Lübnan savaşını
başlatmıştır.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Ya, bu İsrail niye şimdi terör devleti oluyor? Sayın
Başkan, bu geçen yıla göre konuşuyor. İsraile büyükelçi
atandığından haberi yok.
Ramazan Can, söylesene, niye
büyükelçi atadınız İsraile ya?
NAZIM MAVİŞ
(Devamla) İsrail, Birleşmiş Milletler kararlarına
rağmen hâlâ her türlü hukuksuz ve gayriinsani
saldırılarını sürdürmektedir.
VELİ AĞBABA
(Malatya) İsraille kankayız! O geçen yıldı.
NAZIM MAVİŞ
(Devamla) İsrail saldırganlığı önlenmediği
sürece bölgede barış ve istikrarı tesis etmek kolay
olmayacaktır.
Çok kıymetli
milletvekilleri, başta Amerika olmak üzere birçok Batılı ülkenin
bölgeye dair üç temel hedefi olmuştur.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Ramazan Can Şimdi kankayız. de.
İsraille kankayız,
o geçen yıldı.
NAZIM MAVİŞ (Devamla)
Bunlardan birincisi, ne pahasına ve hangi insani maliyete mal olursa
olsun her hâl ve şart altında İsrailin güvenliğini
sağlamak olmuştur.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Ya, İsraile karşı bir şey söyleme; reis
kızar, reis!
Reise isyan ediyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, duymuyor musunuz Sayın Veli Ağbabanın
hâlini?
NAZIM MAVİŞ
(Devamla) Bunun için bölge ülkeleri arasında çatışmalar ve
istikrarsızlıklar üretilmiştir. İsrailin etrafında
güçlü hiçbir İslam ülkesi bırakmamak için her türlü etnik, dinî ve
mezhepsel farklılıklar
kışkırtılmıştır.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Reise laf söylüyor, reise!
BAŞKAN Sayın
Ağbaba
NAZIM MAVİŞ
(Devamla) Sayın Başkan, ben millete konuşuyorum, o ne söylerse
söylesin kıymetiharbiyesi yok.
BAŞKAN
İnsicamınız çok güzel, devam edin.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın Başkan, kendi Genel Başkanına laf
söylüyor, terör devletiyle iş birliği yapmakla suçluyor,
ayıptır(!)
NAZIM MAVİŞ
(Devamla) İkinci olarak, başta enerji kaynakları olmak üzere
bölgenin bütün doğal kaynakları sömürülmek istenmiştir. Petrol
kaynaklarına hâkim olmak milyonlarca insanın ölümü pahasına
hâkim olmak hiçbir şekilde Batılıların içlerini
acıtmamıştır.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Kendi Cumhurbaşkanına Terör devletiyle iş
birliği yapıyor. nasıl dersin?
NAZIM MAVİŞ
(Devamla) Üçüncü olarak da dünyaya yeni bir barış mesajı, yeni
bir söz söyleme gücüne sahip İslamın bu coğrafyada bir
medeniyet kaynağı olarak yeniden güçlenmesini boğmak
istemişlerdir. Biz dört yüz yıl Lübnanı bütün
farklılıklarına rağmen barış içinde
yaşattık, bütün farklı mezhep ve din mensupları kendi inanç
ve değerlerini bizim hâkimiyetimizde özgürce yaşadılar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Cumhurbaşkanına laf söyledi, ağrıma gitti. diyor.
NAZIM MAVİŞ
(Devamla) Biz hiçbir zaman bu bölgede bölgeyi sömürmek, bölge
insanını köleleştirmek için bulunmadık. O nedenle bölgede
barışın tesis edilmesi için katkı vermek, bölgede
istikrarın sağlanması için aktör olmak tabii ki Türkiye'nin en
doğal ve zorunlu görevidir. Lübnanı paramparça eden yirmi üç
yıllık Fransız esaretidir. Biz dört yüz yıl boyunca
Lübnanın hiçbir kültürel koduyla oynamadık. Onlar dün de bugün de
Lübnanı ve Lübnan aracılığıyla Orta Doğuyu bir
ateş çemberine çevirmek istiyorlar.
Değerli milletvekilleri,
bizim için Lübnanda olmak, bu bölgede olmak sadece sıradan bir görev
değildir tarihimizin, kültürümüzün ve medeniyetimizin doğal bir
gereğidir.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkanım, İsraili korumak için Malatya Kürecike
Amerikan üssü kurdular.
NAZIM MAVİŞ
(Devamla) Türkiye UNIFILe yaptığı katkılarla
barışı koruma harekâtının etkin biçimde icrasında
önemli bir görev icra etmiştir. Bu çerçevede, Türkiye'nin her türlü
katkısı Lübnan toplumunun her kesimi nezdinde takdirle
karşılanmış, barış ve istikrarın
korunmasına hizmet etmiştir.
Bu itibarla, UNIFILe
katkımızın sürdürülmesini destekliyor, Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın Başkan, sayın hatip terör devleti dedi
İsraile.
NAZIM MAVİŞ (Sinop)
Senin de ayıbını millete havale ediyorum, ayıp,
ayıp, ayıp!
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın Cumhurbaşkanı İsraile büyükelçi
atadı dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanını
terör devletine büyükelçi atamakla itham etti. Lütfen cevap versin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, böyle şey mi olur ya?
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Evet Başkanım, Veli Bey revire gitsin, Veli Beyi
revire götürsünler Başkanım.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkanım, bir de şey vardı
Başkanım, Malatya Kürecike Amerikan üssü kuruldu İsraili
korumak için, iktidar da bunu eleştiriyor. Yani Cumhurbaşkanı
mı doğrusunu yapıyor, AK PARTİ Grubu mu doğrusunu
yapıyor?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Şu partiye bakın, biri oradan bağırıyor, biri buradan
bağırıyor.
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Sibel Hanım konuşurken de bağırsana.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Yalnızca Erdoğana bağırırız, merak
etmeyin, merak etme, keşke sen de bağırsaydın.
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Yazık ya, gerçekten yazık.
VELİ AĞBABA
(Malatya) İsraille iş birliği yapıyorsunuz.
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Biz ne yapalım? (CHP sıralarından gürültüler)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, bize saygıları yok, kendilerine olsun bari.
BAŞKAN
Şahıslar adına İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir.
Buyurun Sayın Özdemir.
(CHP sıralarından alkışlar)
SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de tezkere üzerine konuşmama
başlamadan önce elbette Bartın Amasrada yaşanan maden
faciasında hayatlarında kaybeden madencilerimize rahmet diliyorum. Bu
tarifsiz acıyı yaşayan ailelerine de sabır diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
dün ziyaret ettiğimiz ailelerin bizden, Meclisten en büyük beklentisi bu
facianın yaşanmasının tüm sorumlularından hesap
sorulması ve adalet önünde hak ettikleri cezanın da verilmesidir.
Değerli milletvekilleri,
ben de değerli hatiplerin bahsettiği gibi, Birleşmiş
Milletler Geçici Görev Gücünde görevli Türk Silahları Kuvvetleri
unsurlarımızın görev süresinin bir yıl daha uzatılmasına
ilişkin tezkere üzerine şahsım adına söz aldım.
Evet,
hatırlanacağı üzere, Lübnandaki Birleşmiş Milletler
Geçici Görev Gücü ilk olarak 1978 yılında Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin ilgili kararları uyarınca, İsrail
güçlerinin Lübnan topraklarından çekilmesi ve İsrail-Lübnan
sınırının güvenliğini sağlamak amacıyla
kuruldu. Birleşmiş Milletler Şartı uyarınca da bu
barış gücü, koruma misyonlu olarak UNIFIL dediğimiz geçici
görev gücü kapsamında askerî güç de kullanmaktadır. Tabii, bunun
yanında diğer sorumluluk alanları da vardır. Şöyle ki:
Düşmanlıkların sona erdirilmesini izlemek, Lübnan ordusunun
ülkenin güneyine yerleşme faaliyetlerini desteklemek, insani
yardımın sivillere ulaşması ve yerinden edilen kişilerin
güvenli geri dönüşlerine de yardımcı olmaktır. Türkiye
olarak biz de evet, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin özellikle
2006 yılı kararına atıf yapılan ve Meclisimizin de
yine 2006 yılında aldığı kararla bir yıl için
verdiğimiz -bu izin çerçevesinde- geçici görev gücüne -Silahlı
Kuvvetler unsurlarımızın da tabii ki- biz de bu
Birleşmiş Milletler nezdinde bir katkı sunuyoruz. Her yıl
Lübnanın da talebiyle bu görev süresi uzatılıyor. Son olarak da
bu ağustos ayında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin
kararıyla süre uzatımına gidildi ve doğal olarak da bizim
de geçen yıl Mecliste vermiş olduğumuz bu tezkerenin süre
uzatımı gerekmekte, böyle bir öneri var.
Biz, elbette, değerli
hatiplerimizin, grubumuz adına konuşan hatibimizin de belirttiği
gibi tüm bölgeyle, Lübnanla da askerî, sivil iş birliğinin
geliştirilmesini destekliyoruz. Değişen bölgesel dengeler var.
Evet, Birleşmiş Milletler içinde büyük bir askerî gücü oluşturan
ülkemizin katkısına, Lübnanla barış ve istikrarın
korunmasına yönelik uluslararası politikaların devam etmesi
noktasında doğan bir ihtiyaç var. Birleşmiş Milletlerin
geçici görev gücünün süresini uzatması ve ülkemizin de desteğinin
devam etmesi noktasında biz önceki yıllarda da bu tezkereye evet
demiştik, bugün de bu yönde kararımız var elbette. Ama burada
Sayın Yunus Emrenin de belirttiği gibi, tezkerenin gerekçesinde
belirtildiği gibi, işte, hudut, miktarla ilgili bütün yetkiyi biz
şurada açılan bir cümleyle Cumhurbaşkanına veriyoruz ama
önceki verilen yetkilerin de bir denetimi yok. Cumhurbaşkanı, böyle
sınırsız -kapsamı konusunda- bu yetkiyi kullanacak, bu da
mevcut sistemimizin getirdiği bir sorun olarak gözüküyor.
Bu anlamda, özellikle,
değerli milletvekilleri, dış politika söz konusu olduğunda
ülkemizin güvenliği, kazanımları söz konusu olduğunda,
evet, maalesef, sizlerin, iktidar partisi grubunun ortaya koyduğu,
hatiplerin ortaya koyduğu bir dış politikada sizlerin
belirttiği gibi bu kadar iç açıcı bir tablo yok. Kişisel,
kısa vadeli, iç politikaya dönük çıkar elde etme girişimlerine
karşı olduğumuzu ben buradan tekrar belirtmek isterim.
Ayrıca, şunu da belirtmek isterim ki özellikle bu yeni yönetim
sistemiyle birlikte tarihsel dış politika geleneğimizin
dışına çıkılarak liyakatli kadroların yerine
kurum dışı atamalara -hepimizin bildiği- ve kurumsal
diplomatik kanalların işlevselliğini yitirdiğine
sıklıkla şahitlik ediyoruz.
Dünyadaki ve yakın
coğrafyamızdaki gelişmelere göre savrulan ve güven vermeyen bir
dış politika uygulamasıyla da sıklıkla karşı
karşıya kalıyoruz. Tek boyutlu, kısa vadeli ve dar görüşlü
bir dış politika çizgisinin hâkim olduğu bir dönemden geçiyoruz.
Tamamen gerginlik ve iç politikaya yönelik kişisel güç devşirme
beklentisiyle akılcı ve uzun vadeli olmayan savrulmalar ve gelgitler
yaşıyoruz. Tüm ülkeyi güvenlik ve dış güçler korkusuna
hapseden bir dış politika çizgisinin hâkim kılınması
ya da böyle kılmaya çalışan bir iktidarla karşı
karşıyayız.
Ancak, değerli
milletvekilleri, bölgemizde yaşanan savaşlar, iç
karışıklıklar, değişen güç dengeleri, Doğu
Akdenizdeki değişen dengeler, enerji ihtiyacı ve
karşı karşıya olduğumuz mülteci akınıyla
Orta Doğunun ve bölgemizin haritalarının yeniden
şekillendiği bir süreçte siyasi iktidar kişisel
çıkarları bir kenara bırakmalı, ülkemizin ulusal
çıkarları için kurumsallaşma temelinde çok yönlü ve somut sonuç
alıcı diplomatik kanalları işletmelidir. Siyasi iktidar
diplomatik kanalları etkin ve işlevsel kullanmadığı
için ülkemizin haklı tezlerini uluslararası alanda yeteri kadar
savunamıyoruz; güven ve itibar kaybeden, somut sonuç alamayan bir ülke
durumuna düşüyoruz. Bu tablolara hepimiz hep beraber şahitlik
ediyoruz. İktidar dış politikadaki
tutarsızlıklarını iç politikada yarattığı
sanal gündemlerle yönetebilir, yönlendirebilir ya da böyle olduğunu sanabilir
ancak iktidarın dış politika alanlarındaki bu tavrı ve
tutarsızlığı uzun vadede ülkemiz ve
vatandaşlarımız adına telafisi mümkün olmayan
kayıplara yol açmakta.
Değerli milletvekilleri,
işte, bu sürecin sonuçlarını en çok
yaşadığımız, güven ve itibar kaybettiğimiz,
kazanımlarımızda geriye düştüğümüz dış politika
alanlarının en somut örneği, benim de çalışma
alanım olan Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizde geldiğimiz
durum. İktidar partisi hatipleri, dikkatimi çekti, bütün bölgelerdeki
hâkimiyetten bahsederken Avrupa Birliğiyle ilişkilerimize hiç
atıf yapmadılar. Avrupa Birliği Uyum Komisyonunun bir üyesi
olarak Avrupa Birliği ve üye devletleriyle olan ilişkilerimizin iç
politikanın bir devamı, aracı olarak
kullanıldığını gözlemliyoruz. Avrupa Birliğiyle
ilişkilerimizin bir iç politika aracı hâline dönüşmesinde, kuşkusuz,
son dönemde yapılan tartışmalı atamalar, liyakatsizlik ve
en önemlisi, bu yeni sistemle beraber her alanda
yaşadığımız kurumsuzlaşma ve devlet
politikalarının kişiselleştirilmesinin büyük etkileri
olmuştur. Özellikle Avrupa Birliği nezdinde öne sürdüğünüz
sahada ve masada güçlü Türkiye tezlerinin karşılıksız
kaldığını, bu nedenle de haklı tezlerimizin
gerektiği gibi savunulmadığını gözlemliyoruz.
Değerli milletvekilleri,
geçen hafta biz burada sansür yasasını görüşürken
Avrupa
Birliği Komisyonunun 2022 Türkiye Raporunu dikkatinize sunmak isterim.
Özellikle, ülkemizde demokrasi, hukukun üstünlüğü, temel haklar,
yargı bağımsızlığı alanlarında ciddi
geriye gidişlerin yaşandığını önümüze
koymuştur bu rapor. Dışişleri Bakanlığı,
maalesef, raporun yayınlanmasından sonra bir öz eleştiri yapmak
yerine raporu tümüyle reddetme tercihinde bulunmuştur. Elbette, Avrupa
Birliğinin, öne süreceğiniz ya da bizim de zaman zaman
eleştirdiğimiz objektif olmayan, yanlı, ikircikli
politikaları var; bunları biz de eleştiriyoruz ama sadece Avrupa
Birliği mi? Değerli milletvekilleri, yine geçtiğimiz hafta,
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Türkiye'nin denetimde kalmasına
karar verdi. Peki, bu kararları önleyecek, sizin az evvel ortaya koyduğunuz
o muazzam dış politika alanındaki başarımız
nerede? Hangi araçları kullandınız ve madem muazzam bir
dış politika araçlarımız var elimizde, neden bu geriye
gidişleri önleyemediniz? (CHP sıralarından alkışlar)
Avrupa Birliğiyle üyelik
müzakerelerimizi canlandıramadığımız gibi, somut bir
kazanım sağlayamadığımız gibi mevcut
kazanımlarımızdan da tavizler veriyoruz. Bakın,
değerli milletvekilleri, bu yaz dönemi neye şahitlik ettik hepimiz?
Yabancı ülkelerin temsilciliklerinin kapısında
vatandaşlarımızın yaşadığı vize çilesi
İktidarın bu politikalarının
başarısızlığının sonucu değil miydi bu
vize politikasında vatandaşlarımıza uygulanan muamele? Ki
biz, Avrupa Birliğiyle bir vize mutabakatı anlaşması
yaptık ve bunun sonucunda hiçbir kazanım elde edemedik. Sayın
Bakana bir soru önergesiyle sordum, bir cevap dahi vermedi. Kendisi,
politikalarının öz eleştirisini yapmak yerine, büyükelçileri
kamuoyunda Bakanlığa çağıracağını söyledi ve
ne yaptı? Bakın, vize mutabakatı konusunda,
vatandaşlarımız gerçekten giriş güçlüğü
yaşadı, vize alamadı ve maalesef, ben bir vatandaş olarak
üzülerek söylüyorum, vatandaşlarımız ikinci sınıf
vatandaş muamelesiyle karşı karşıya kaldı. Peki,
ne yaptı Bakanlık? Değerli milletvekilleri, bırakın
pasaportu, vizeyi, bir gece yarısı yayınlanan
Cumhurbaşkanı kararlarıyla Avrupa ülkelerinin
vatandaşlarının ulusal kimlik kartıyla ülkemize
girişine izin verdi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
SİBEL ÖZDEMİR
(Devamla) Teşekkür ederim Başkanım, izninizle
tamamlayacağım.
Evet, değerli
milletvekilleri, kurucu üyesi olduğumuz Avrupa Konseyinin, yine, resmî
aday ülkesi olduğumuz Avrupa Birliği raporlarının objektif
olmadığını ileri süreceksiniz, bu raporları yok
sayacaksınız ve çöpe atacaksınız. İşte, son
yaşanan sansür yasasıyla Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği
kurumlarının kabul ettiği evrensel değerlerle ne karar
çeliştiğimizi burada tekrar onayladınız. Şimdi, bu
öngörüsüz, bu tutarsız politikalar nedeniyle maalesef üyelik sürecimizde
bir ilerleme kaydedemiyoruz ve bu gidişle, bu iktidar döneminde somut bir
sonuç alamayacağız.
Bizler, ülkemizin demokratik,
şeffaf, elbette, akılcı, uzun vadeli ve kurumsallaşmaya
dayalı bir yönetim anlayışıyla birlikte dış
politikamızda da ciddi bir dönüşüm yaşanması gerektiğini
savunuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız efendim.
SİBEL ÖZDEMİR
(Devamla) Bu bakımdan, dış politikada kişisel, öngörüsüz
ve günübirlik politikalara son vereceğimizi buradan tekrar dile
getiriyoruz.
Bizler, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak tarihsel dış politika geleneğimize dayanan, müzakere ve
diyaloğun temel alındığı, tarafsız,
öngörülebilir, akılcı ve gerçekten ülkemizin menfaatlerini koruyan
bir dış politikayı hayata geçireceğimizi söylüyoruz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkanım, teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, tezkereyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın Özcan...
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
31.-
Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, Tekirdağın
yol sorununa ilişkin açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Başkanım.
Ulaştırma ve
Altyapı Bakanına sesleniyorum: Mavi gözlü şehir Tekirdağımızı
yok sayamazsınız. Tekirdağ-İstanbul yolunun Çorlu ilçesi
Yenice Mahallesi Şerefli mevkisi, Süleymanpaşa ilçesi Beyazköy
mevkisi, Marmaraereğlisi Yeniçiftlik Mahallesi mevkisi, Marmaraereğlisi
ilçesinden geçerken yol üzerinde bulunan ışıklar ile Marmaraereğlisi
ilçesi Sultanköy Mahallesi mevkisi ve Silivrinin Gümüşyaka Mahallesi
mevkisinde trafik ışıklarının olduğu bölgelerde
dönem dönem aşırı derecede trafik yoğunluğu ve yaya
vatandaşların saatlerce süren bekleyişi söz konusu
olmaktadır. Bu bağlamda, söz konusu güzergâhlarda yayalar için üst
geçit ve araçların trafik yoğunluğunu çözecek dal-çık
projesini yürürlüğe sokmayı düşünüyor musunuz? Bu projeleri 2023
yatırım programına alacak mısınız? Yine,
Süleymanpaşa-Muratlı-Büyükkarıştıran yolu ile Hayrabolu-Süleymanpaşa
yolunu ne zaman bitirmeyi düşünüyorsunuz? Bu projelere 2023 yılı
bütçesinden ödenek ayırmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A)
Tezkereler (Devam)
3.-
TBMM Başkanlık Divanının İstanbul Milletvekili Aykut
Erdoğdunun izinli sayılmasına ilişkin tezkeresi (3/2085)
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, İstanbul
Milletvekili Sayın Aykut Erdoğdunun izin talebine ilişkin bir
tezkeresi vardır, okutuyorum:
17/10/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 13 Ekim 2022 tarihli
toplantısında milletvekili izin talebine ilişkin olarak
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun 1/6/2022-28/6/2022
tarihlerine yönelik yirmi sekiz günlük izin talebinin 1/6/2022 tarihinden
itibaren on dört günlük kısmının geçmişe yönelik
olması nedeniyle reddinin ve 15/6/2022-28/6/2022 tarihlerini kapsayan on
dört günlük kısmının usulüne uygun izin talebi olması
münasebetiyle kabulünün İç Tüzükün 151inci maddesi uyarınca Genel
Kurula teklif edilmesine karar verilmiştir.
Genel Kurulun onayına
sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi Başkanlığın okunan tezkeresine
konu Başkanlık Divanı kararını okutup
oylarınıza sunacağım:
Karar No: 86 Karar
Tarihi: 13/10/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanı Kararı
İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdunun, 1/6/2022-28/6/2022 tarihlerine yönelik yirmi sekiz
günlük izin talebinin, 1/6/2022 tarihinden itibaren on dört günlük
kısmının geçmişe yönelik olması nedeniyle reddinin ve
15/6/2022-28/6/2022 tarihlerini kapsayan on dört günlük kısmının
usulüne uygun izin talebi olması münasebetiyle kabulünün İç Tüzükün
151inci maddesi uyarınca Genel Kurula teklif edilmesine karar verildi.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Edilmemiştir, zapta geçsin ama.
BAŞKAN
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Reddettiniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Arkadaşlar
Bu olay yanlış bir olay, geçmişe dönük rapor
aldı, bu uygunsuz
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır, hayır
Yanlış.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, çok özür diliyorum
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Yanlış, yanlış. Dediğin gibi değil, mahcup
olursun. Sordum ben
Mahcup olursun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Ama girmesin o zaman işe.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) On
dört
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayının yanlış verildiğini iddia ediyor CHPli
arkadaşlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Arkadaşlar
Sayın Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Yanlış
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu
konunun siyasi
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Mahcup
olursun bak, sordum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O
zaman karışmayacaklar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Geçmişe dönük on dört günlük kısmını reddetmişler,
geleceğe dönük izin vermişler.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O
zaman karışmayacak Ali Şeker.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne
karışmayacak?
BAŞKAN Sayın
Başkan
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayı sayacaksak AK PARTİ çoğunlukta ama konunun hassasiyetini
biliyoruz, saygı duyuyoruz Sayın Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır, hayır
Neyse oyunuz onu verin.
BAŞKAN Sayın
Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öyle
dediğin gibi geçmişe dönük rapor falan yok.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Biz sanki bilmiyor muyuz meselenin ne olduğunu!
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Biz meselenin ne olduğunu
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Geçmişe dönük
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Ben biliyorum. Aykut Erdoğdunun yanlış raporu var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır yok.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Yanlış.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok.
Ben gittim, baktım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, eski yıllara dönük rapor alınmaz, bu
yanlış ama Divanın kararına saygı duyuyoruz, olay bu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır, yok öyle bir şey. Mahcup olursun, yok öyle bir şey.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Divanın kararına saygı duyuyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Git
oku, git oku; izin talebi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Bizi tahrik etmeyin Ali Bey.
BAŞKAN Sayın
Turan...
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayım olursa Aykut Erdoğdunun vekilliği düşer.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Ağabeyciğim, bak, bak, öyle bir şey değil;
yanlış, yanlış.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Oylayalım mı bir daha?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Oyla.
Yanlış.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Ama yanlış olur, yanlış yaparsınız.
Oylayalım mı
Sayın Başkan?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bak,
dediğin gibi bir durum yok. İstediğin oyu da kullan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Olur mu öyle şey?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Geçmişe dönük istediği izin talebi reddedilmiş.
BAŞKAN Sayın
Turan, müsaade eder misiniz?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, saymanıza saygı duyuyoruz.
Saydığınızdan sonra CHPli arkadaşların bunu
polemik yapmasını da saygısız buluyoruz. Takdir
zatıalinizin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Reddedilen o kısım ya.
BAŞKAN Sayın
Turan, raporla bir ilgisi yok. Bu, tamamen önümüzdeki dönemle ilgili izinle
ilgilidir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Biliyorum Sayın Başkan. AK PARTİ bunu reddederse
sayımız daha fazla- kriz çıkar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Reddedin ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Diyoruz ki Divanın bu konudaki talebini sakinlikle
karşılıyoruz, saygı duyuyoruz. Ne diyeyim daha?
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz. Biz de gruplarımıza, vekillerimize teşekkür ediyoruz
efendim.
Ortada bir yanlış
anlaşılma var. İşlem doğrudur, bunu açıklamak
istiyorum.
Danışma Kurulunun
bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
VIII.-
ÖNERİLER
A)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun
çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi ve 341 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
18/10/2022
Danışma
Kurulu Önerisi
Danışma Kurulunun
18/10/2022 günü (bugün) yaptığı toplantıda
aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Bülent Turan Özgür
Özel
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu
Başkan Vekili Başkan
Vekili
Meral Danış
Beştaş Muhammed
Levent Bülbül
Halkların Demokratik Partisi Grubu Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu
Başkan Vekili Başkan
Vekili
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İYİ
Parti Grubu
Başkan
Vekili
Öneriler:
Gündemin Kanun Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında bulunan
341 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin bu kısmın 1inci
sırasına alınması ve bu kısımda bulunan
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesi,
Genel Kurulun
18 Ekim 2022 Salı günkü
(bugün) birleşiminde gündemin "Başkanlığın Genel
Kurula Sunuşları" kısmında yer alan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
19 Ekim 2022 Çarşamba
günkü birleşiminde ekli listede esas numaraları belirtilen Meclis
araştırması önergelerinin görüşmelerinin
birleştirilerek yapılması, bu görüşmede siyasi parti
grupları adına yapılacak konuşmaların süresinin
yirmişer dakika (bu süre talep hâlinde en fazla 2 konuşmacı
tarafından kullanılabilir) olması ve bu birleşiminde
diğer denetim konularının görüşülmeyerek 341 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamalarının
tamamlanmasına kadar,
20 Ekim 2022 Perşembe
günkü birleşiminde 341 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesi,
341 sıra
sayılı Kanun Teklifi'nin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki
şekliyle olması önerilmiştir.
Birleştirilerek
Görüşülecek Meclis Araştırması Önergelerinin Listesi |
(10/6598) |
(10/6599) |
(10/6600) |
(10/6601) |
(10/6602) |
(10/6603) |
(10/6604) |
(10/6605) |
341
sıra sayılı Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ile 61
Milletvekilinin Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4487) |
||
Bölümler |
Bölüm
Maddeleri |
Bölümdeki
Madde Sayısı |
Birinci
Bölüm |
1
ila 7nci maddeler |
7 |
İkinci
Bölüm |
8
ila 15inci maddeler |
8 |
Toplam
Madde Sayısı |
15 |
BAŞKAN Kabul edenler
.
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Önergeler
1.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, (2/1071) esas
numaralı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve
Hizmet Tarifeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/184)
BAŞKAN İç
Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır. Okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
21/1/2019
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
24/9/2018 tarihli (2/1071)
esas numaralı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal
ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifim esas komisyon
tarafından kırk beş günde
sonuçlandırılmadığından, kanun teklifimin İç
Tüzük 37 hükümlerine göre doğrudan Genel Kurul gündemine
alınmasını arz ederim.
Ahmet
Akın
Balıkesir
BAŞKAN Önerge
üzerinde, teklif sahibi olarak Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın
konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın
Akın. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
AHMET AKIN (Balıkesir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İç Tüzük 37ye göre bir
teklifimiz vardı ancak bugünün koşullarında, bu hafta sonu
yaşadığımız acı bütün yüreğimizi
dağladı ve Amasra kömür madeninde 41 emekçimizi kaybettik. Ben,
kaybettiğimiz emekçilere Allah'tan rahmet diliyorum. 11
yaralımız vardı, onlardan 3ü şu anda iyi durumda ve
diğer yaralılarımıza da Allah'tan şifalar diliyorum.
Bakın, bugün burada
Enerji Bakanını dinledik hep beraber. Bakarsanız Bakana, her
şey yolunda, hiçbir sıkıntı yok, efendim, olaylar temiz,
olumsuzluk yok ama baktığınız zaman,
aldığımız sonuç şu: Sanki emekçi kardeşlerimiz,
madenci kardeşlerimiz sorumlu, işte, bunu kabul etmek mümkün
değil. Bir "tweet" attı diye, bir "tweet"
attı diye gözaltına alınmalar varken 41 kişinin, 41
kardeşimizin vefatıyla sonuçlanan ve tek bir gözaltı olmayan
konuyu unutturmaktan başka bir çaba görmüyoruz. Burada AK PARTİ bu
olayı unutturmak ve bunu yatıştırmak için bir çaba
içindedir. En iyi şartlara sahip. dediğiniz madenimizde eğer
41 emekçi madencimizi kaybediyorsak diğer madenlerdeki durumu
düşünmek dahi facia.
2003ten bu yana, 2 bini
maden emekçisi olmak üzere, iş kazasında 30 bin emekçi
kardeşimizi kaybettik. Bakan buraya geldi, efendim, burada on sekiz saat
içinde cansız bedenleri nasıl çıkardığıyla ilgili
övünmeyi anlattı. Ayıptır, yazıktır, günahtır
gerçekten. Sayılardan söz etmiyoruz burada, burada söz ettiğimiz
hayat, burada söz ettiğimiz can, burada söz ettiğimiz babasız
evlatlar ve yüreği yanan analar.
Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Fatih Bey'e buradan seslenmek istiyorum: Sizin
sorumluluğunuzda olan maden ocağında 41 kardeşimizi
kaybettik ve burada tüm halkımızın aslında sizden
beklediği bir çıkış vardı. Nedir o? Onurlu, erdemli,
sorumlu bir bakanın yapması gereken istifa kararıydı;
yapmadınız, konuştunuz, çektiniz gittiniz. Faciadan sadece yirmi
dört gün önce orayı ziyaret ettiler, bir fotoğraf verdiler ve orada
dediler ki: Bıçak gibi kesildi. Neler kesildi? Efendim, Kazalar.
Bakıyoruz, burada bıçak gibi kesilen, oradaki alınması
gereken önlemlermiş maalesef. O fotoğraftaki 7 kardeşimiz, 7
emekçimiz, emekçi madencimiz şehit oldu. Bunun sorumluluğu yok mu?
Amasradaki facia Geliyorum, önlem alın. diyor, bizim Bakan ve
yanındakiler seyrediyor. Baktığınız zaman buradaki
sorumluluk Somadaki gibi, Ermenekteki gibi devam ediyor. Bizi
kıskanıyorlar. dedikleri Almanyaya bakıyoruz, son elli
yılda bir tek ölümlü kaza yok. Onun için Önce insan. deniyor o
ülkelerde, efendim, bizim ülkemizde Enerji Bakanlığı ve AK
PARTİ Hükûmetinin sorumluluğundaki madenlerde önce insan ölüyor, önce
insan ölüyor ve siz çıkıp diyorsunuz ki: Fıtrat.
Arkadaşlar, bakın, ne diyor inancımızda? Önce tedbir,
sonra tevekkül. Onun için Allah aşkına inancımızı
siyasetinize alet etmeyin. İyi olursa AK PARTİden, iyi olursa
Erdoğandan, kötü olursa Allah tarafından; bu, kabul edilebilecek bir
olay değil. (CHP sıralarından alkışlar)
Devletin
kurumlarının kendi raporlarında Amasrada iki günde bir
kazanın yaşandığı ortada. Efendim, MAPEGin yılda
4 kez denetim yaptığını Bakan açıkladı, burada
söyledi, En son denetim 21-27 Ağustosta yapılmış; teknik,
idari yönden mevzuata aykırı bir husus tespit edilmemiş. dedi
ve en son yaptığı denetimin sonuçlarını da söyledi
kendine göre. Peki, burada iş müfettişlerinin yaptığı
rapor nerede? İş müfettişlerinin açıklamaları nerede?
Onların üzerini hızlı geçti Bakan.
Genel
Başkanımız her zaman söyledi, ne dedi?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
AHMET AKIN (Devamla)
İş kazaları önlem olursa engellenir. Maden kazaları da
öyle ve bunun örnekleri Almanyada var, gelişmiş ülkelerde var. Bizim
ülkede vatandaşlarımız -cinayet gibi- o madenlerde ölüme
gidiyor. Genel Başkanınız Erdoğanın yüzüne feryat
eden ve Kardeşim göz göre göre öldü. diyen ablaya o Bakanın
söylediklerini anlatın bakalım. Kimseyi kandırmaya gerek yok.
2014te Somada katledilen 301 madencimiz hangi koşullarda madene indiyse
Amasrada 41 madencimiz aynı koşullarda o madene indi ve maalesef
orada şehit düştü. Buradaki sorumluluğunuz büyük.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yirmi yıldır AK PARTİ ülkeyi
yönetiyor ve yeterli tedbir almadan insanlarımızı devletin
madenlerine ölüme gönderiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Tamamlayınız.
AHMET AKIN (Devamla) -
Teşekkür ederim.
Ben buradan AK PARTİ
milletvekillerine soruyorum: Siz bu şartlarda kendi
evlatlarınızı o madene indirir miydiniz? (CHP
sıralarından alkışlar) Bu tedbirsizlikle gönderir miydiniz?
Vicdanınız rahat mı? Uyardık, Sayıştay dile
getirdi, hepimizin uyarıları var ama bunları hiçe saydınız.
Bakın, ilk gün
oradaydık, ertesi gün 20 milletvekili arkadaşım orada, gitti
taziyeye; bütün evleri, bütün o şehit ailelerinin
yakınlarını taziyeye gitti. Buradaki ortak dil şuydu:
Madenin bir ay kapatılması gerekiyor. denmiş, Gaz oranı
yüksek. denmiş, Yüksek havalandırma yapılması gerekiyor.
denmiş. Ne oldu? Yapıldı mı? Yapılmadı. Ne oldu?
41 canımız orada şehit düştü.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Gündemimizdeki konular
tamamlanmıştır.
Alınan karar
gereğince denetim konuları ve kanun teklifleri ile komisyonlardan
gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 19 Ekim
2022 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati:
20.47