TUTANAK DERGİSİ
9uncu
Birleşim
19
Ekim 2022 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Tunceli
Milletvekili Alican Önlünün, Dersimin yerel sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Hatay
Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, Suriye sorunu ve yaşanan
gelişmelere ilişkin gündem dışı konuşması
3.-Bursa
Milletvekili Refik Özenin, Bosna Hersekin kurucu lideri merhum Aliya
İzzetbegoviçin vefat yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
III.-
AÇIKLAMALAR
1.- Düzce
Milletvekili Ümit Yılmazın, Cumhurbaşkanının Bakanlar
Kurulu sonrası esnaflarla ilgili yaptığı açıklamaya
ilişkin açıklaması
2.- Osmaniye
Milletvekili İsmail Kayanın, 19 Ekim Muhtarlar Gününe ilişkin
açıklaması
3.- Mersin
Milletvekili Hacı Özkanın, 19 Ekim Muhtarlar Gününe ve Aliya
İzzetbegoviçin vefatının 19uncu yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
4.- Aydın
Milletvekili Süleyman Bülbülün, Adnan Menderes Üniversitesi Hastanesindeki
skandallara ilişkin açıklaması
5.- Kayseri
Milletvekili Çetin Arıkın, Kayseri Valisi Gökmen Çiçekin İl
Koordinasyon Kurulunda yaptığı konuşmaya ilişkin
açıklaması
6.- Muğla
Milletvekili Süleyman Girginin, staj sigortasına ilişkin
açıklaması
7.- Antalya
Milletvekili Aydın Özerin, besicilerin zor durumda olduğuna
ilişkin açıklaması
8.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, okullarda
sağlık, rehberlik ve danışmanlık birimlerinin
kurulması gerektiğine ilişkin açıklaması
9.- Amasya
Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin, Etlik Şehir Hastanesine
ilişkin açıklaması
10.- Erzurum
Milletvekili İbrahim Aydemirin, Erzuruma eğitim alanında
yapılan yatırımlara ilişkin açıklaması
11.- Mersin
Milletvekili Olcay Kılavuzun, Mersinin öğrenci yurt kapasitesine ve
19 Ekim Muhtarlar Gününe ilişkin açıklaması
12.- Erzincan
Milletvekili Süleyman Karamanın, açılışını
Cumhurbaşkanının yaptığı Muhtarlar Evine ve 19
Ekim Muhtarlar Gününe ilişkin açıklaması
13.-
İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, 19 Ekim Muhtarlar Gününe ve
Aliya İzzetbegoviçin vefatının 19uncu yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
14.- Uşak
Milletvekili İsmail Güneşin, Amasrada yaşanan maden
kazasına ve 19 Ekim Muhtarlar Gününe ilişkin açıklaması
15.- Adana
Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlunun, 19 Ekim Muhtarlar Gününe
ilişkin açıklaması
16.- Ankara
Milletvekili Ayhan Altıntaşın, ehliyet ve pasaport sorununa
ilişkin açıklaması
17.- Isparta
Milletvekili Recep Özelin, Amasrada yaşanan maden kazasına, 19 Ekim
Muhtarlar Gününe, Aliya İzzetbegoviçin vefatının 19uncu
yıl dönümüne ve muhalefetin kullandığı Geliyor gelmekte
olan. cümlesine ilişkin açıklaması
18.- Mersin
Milletvekili Alpay Antmenin, Mersin Konteyner Ana Aktarma Limanına
ilişkin açıklaması
19.- Yalova
Milletvekili Özcan Özelin, Yalova-Armutlu tünellerine ilişkin
açıklaması
20.- Mersin
Milletvekili Cengiz Gökçelin, Tarsuslu üzüm ve zeytin üreticilerinin
mağduriyetine ilişkin açıklaması
21.-
Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, Toprak Mahsulleri
Ofisinin uygulamalarındaki çelişkiye ilişkin
açıklaması
22.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, 19 Ekim
Muhtarlar Gününe, dünya şampiyonalarında başarılı
olan millî sporcularımız Fatih Bozkurt ile Derya Ceren
Çağlayana, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının
yanlış ekonomi politikalarına, TÜRK-İŞin
açıklamış olduğu 2022 Eylül ayı açlık ve
yoksulluk rakamlarına ve mutfak enflasyonuna ilişkin açıklaması
23.- Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Aliya İzzetbegoviçin vefatının
seneidevriyesine, 19 Ekim Muhtarlar Gününe, Çukurcada gerçekleştirilen
hain saldırının yıl dönümüne, savunma sanayisi
alanındaki başarıya, TAYFUN füzesine ve dünya
şampiyonalarında başarılı olan millî
sporcularımız Fatih Bozkurt, Ahmet Ekrem Taşkınoğlu
ile Derya Ceren Çağlayana ilişkin açıklaması
24.- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Ankarada
Muhtarlar Evi açılışının yarattığı
trafik sorununa, HDP vekillerine gelen ziyaretçilerin Meclise girişte
yaşadıkları mağduriyete, Cumhurbaşkanının AK
PARTİ grup toplantısında yaptığı konuşmaya,
sınır ötesi operasyonlarda kimyasal silah
kullanıldığına dair iddialara ve Cizrede 30 Ekimde
yapılması planlanan müzik festivaline ilişkin
açıklaması
25.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, 19 Ekim Muhtarlar Gününe, bugün Ankarada
yapılan muhtarlar toplantısına, Aliya İzzetbegoviçin
vefatının 19uncu yıl dönümüne, Bülent Özverenin vefatına,
Eurovision Şarkı Yarışmasına, Plan ve Bütçe Komisyonunda
Merkez Bankası bürokratının verdiği cevaba, Meclis
İçtüğüzünü yasamanın değiştirebileceğine,
Cumhurbaşkanının sansür yasasıyla ilgili
değerlendirmelerine ve AK PARTİ grup toplantısında
yaptığı konuşmaya, Elâzığ Madenciler Derneğinin
mahkemeye yaptığı başvuru ve suç duyurusuna ilişkin
açıklaması
26.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Amasrada yaşanan maden
kazasını araştırmak için kurulacak olan komisyona, Aliya
İzzetbegoviçin vefatının 19uncu yıl dönümüne, 19 Ekim
Muhtarlar Gününe ve Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş
ile Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
27.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
28.- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
29.-Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay
Pekgözegünün yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
30.-
İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegünün, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
31.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Kayseri Milletvekili Taner Yıldızın
birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen (10/6598, 6599, 6600, 6601,
6602, 6603, 6604, 6605) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergelerinin üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
32.- Giresun
Milletvekili Necati Tığlının, engelli bireylerin hak ve
özgürlüklerine ilişkin açıklaması
33.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisar PTTde
taşeron işçi olarak çalışan posta
dağıtıcılarına ilişkin açıklaması
34.-
Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslanın, Nevşehirin çevre
yolu sorununa ilişkin açıklaması
35.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Tarım Kredi Kooperatifleri
Genel Müdürü Hüseyin Aydının vatandaşı stokçuluk yapmakla
suçlamasına ilişkin açıklaması
36.- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Bolu Milletvekili
Arzu Aydının yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
37.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Genel Kurul Salonundaki elektronik sistemin
yetersizliğine ve AK PARTİ milletvekillerinin yeterli sayıda
bulunmamasına ilişkin açıklaması
38.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
39.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
40.-
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun, Bartın Milletvekili Aysu
Bankoğlunun birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen (10/6598,
6599, 6600, 6601, 6602, 6603, 6604, 6605) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergelerinin üzerinde önerge sahibi olarak
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
41.-
Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlunun, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
42.- Manisa
Milletvekili Bekir Başevirgenin, Turgutlu ilçesinin merkezinden geçen
Ankara-İzmir kara yoluna ilişkin açıklaması
43.- Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun, zulmeden iktidara ilişkin
açıklaması
44.- Ankara
Milletvekili Yıldırım Kayanın, RTÜKün üye seçimine ve
Tele1e verdiği cezaya ilişkin açıklaması
45.- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
46.-
Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, AK PARTİ
Hükûmetinde akademik kariyerin ve liyakatin hiçe
sayıldığına ilişkin açıklaması
47.- Aksaray
Milletvekili Ayhan Erelin, gençlerin ve veteriner hekimlerin taleplerine
ilişkin açıklaması
48.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, RTÜKün Tele1e verdiği
cezaya ilişkin açıklaması
49.-Tekirdağ
Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, RTÜKün Halk TV, Tele1 ve KRTye arka
arkaya ceza kestiğine ilişkin açıklaması
50.-
Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın, buğday çiftçisinin
zararda olduğuna ilişkin açıklaması
51.- Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun, Cumhurbaşkanı
Erdoğanın bugün yaptığı açıklamalarıyla hem
Kürtlere hem de kadınlara hakaret ettiğine ilişkin
açıklaması
52.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, kurulması karara bağlanan Meclis
araştırması komisyonu için gruplarına düşen üye
isimlerini içeren dilekçeyi Divana verdiklerine ilişkin
açıklaması
53.- Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, İstanbul Milletvekili Hüda
Kayanın 341 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü
üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
54.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, şehit Polis Memuru Hızır
Bekir Baybörüye ilişkin açıklaması
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
V.-
MECLİS ARAŞTIRMASI
A) Ön
Görüşmeler
1.- İzmir
Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü ve 19 Milletvekilinin,
Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden kazasının
tüm yönleriyle araştırılarak işçi
sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması
için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/6598)
2.- Mersin
Milletvekili Rıdvan Turan ve 19 Milletvekilinin, Bartın'ın
Amasra ilçesinde meydana gelen maden kazasının tüm yönleriyle
araştırılarak benzer olayların yaşanmaması için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6599)
3.-
İYİ Parti Grubu adına Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu'nun, Bartın'ın
Amasra ilçesinde meydana gelen maden kazası başta olmak üzere
ülkemizde yaşanan maden kazalarının nedenlerinin
araştırılarak bu kazaların önlenmesi için
yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6600)
4.- MHP Grubu
adına Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbül'ün, Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden
kazasının sebeplerinin araştırılarak madenlerde
yaşanan iş kazalarının engellenmesi için alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6601)
5.-
İstanbul Milletvekili Engin Altay ve 131 Milletvekilinin, Amasra'da
meydana gelen maden faciasının nedenlerinin
araştırılarak benzer olayların tekrarlanmaması için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6602)
6.-
İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş ve 65 Milletvekilinin, 14 Ekim
2022 tarihinde Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden
kazasının tüm yönleriyle araştırılarak muhtemel maden
kazalarının önlenmesine yönelik tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/6603)
7.- AK Parti
Grubu adına Grup Başkanı Sivas Milletvekili İsmet
Yılmaz, Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Grup
Başkanvekili Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Grup
Başkanvekili Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlu ve Grup Başkanvekili Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunç'un, 14 Ekim 2022 tarihinde Bartın'ın Amasra
ilçesinde meydana gelen maden kazasının tüm yönleriyle
araştırılarak muhtemel maden kazalarının önlenmesine
yönelik tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6604)
8.- Ankara
Milletvekili Mustafa Destici ve 27 Milletvekilinin, 14 Ekim 2022 tarihinde
Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden kazasının
tüm yönleriyle araştırılarak muhtemel maden
kazalarının önlenmesine yönelik tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/6605)
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Çeşitli İşler
1.-
Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Balkan Wushu Kung Fu
Şampiyonasında altın madalya alan Sıla Zeynep Turan ve
antrenörüne Hoş geldiniz. denilmesi
VII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Teklifleri
1.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 61 Milletvekilinin Endüstri Bölgeleri
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/4487) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 341)
VIII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuşun, HDP Grup Başkan
Vekili Meral Danış Beştaşın Genel Kurulda
yaptığı açıklama hakkında kendilerine ulaşan
bilgi notuna ilişkin konuşması
IX.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Mersin
Milletvekili Alpay Antmen'in, Bakanlık bünyesinde Memur-Sen üyesi olan
yönetici ve personele ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/71812)
19 Ekim 2022
Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Abdurrahman
TUTDERE (Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 9uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, Dersimin yerel sorunları hakkında söz isteyen Tunceli
Milletvekili Alican Önlüye aittir.
Buyurun Sayın Önlü. (HDP
sıralarından alkışlar)
II.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Tunceli Milletvekili Alican Önlünün, Dersimin yerel
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
ALİCAN ÖNLÜ (Tunceli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama
başlamadan önce Bartında maden ocağında iş
cinayetinde yaşamını yitiren maden emekçilerini saygıyla
anıyor, ailelerine ve halklarımıza
başsağlığı diliyorum.
Yine, tecridin, hak
ihlallerinin ve işkencenin en yoğun yaşandığı
cezaevlerinde rehin tutulan başta Nurhayat Altun, Edibe Şahin, Mehmet
Ali Bul şahsında tüm yoldaşlara sevgi ve selamlarımı
yolluyorum.
Değerli milletvekilleri,
halkı 1937-1938de terteleye uğratılmış, zorla
yerinden yurdundan göç ettirilmiş; dili, râhıhak inancı, Kürt
Alevi kimliği tarihsel olarak inkâr edilen, resmî adı Tunceli ama
kadim ve gerçek ismi Dersim olan kentin sorunları üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Kurulu tekrar saygıyla
selamlıyorum.
Geçmişte Dersim'e
yönelik tedip ve tenkil siyaseti reva görülmüştü. Bu siyaset günümüzde
daha farklı yöntemlerle devam etmektedir. Göç ettirme politikalarında
geçmişte köyler bombalanır, yakılır,
boşaltılır, insanlar sürgüne zorlanırdı. Bugün ise
yasaklı bölgeler, koruyuculuk, ajanlık ve muhbirlik dayatılarak
insanlar sürgüne zorlanmaktadır. Doğa kıyımı ise
Geçmişte savaş uçaklarından atılan bombalarla
insanların yanı sıra ormanlar ve doğal yaşam
katlediliyordu. Şimdi ise ağaç kesimi adı altında
doğa, restorasyon adı altında inanç yerleri, av turizmi
adı altında da yaban hayat katledilmektedir. Batıda Akbelen, Kaz
Dağları, Kuzey Ormanları rant uğruna katledilirken
Dersim'de bu güvenlik adı altında yapılıyor. 145 maden
projesinin bulunduğu Dersim'de her geçen gün yeni bir maden sahası
daha ilan ediliyor. Yaban hayatı, su, toprak kirletiliyor. Dünyanın
sayılı tatlı su kaynaklarından olan ve bölge
insanının da kutsal kabul ettiği Munzur, Pülümür ve Tahar
Çayları üzerindeki barajlar, HESler, ocaklarla yok edilmek istenmektedir.
İnanca
saygısızlık ve asimilasyon politikalarında ise nüfus
oranına göre Alevilerin en yoğun yaşadığı
Dersimde inanç saldırı altındadır. Karakollarda,
lojmanlarda elektrik direklerine takılan hoparlörlerden günde beş
vakit ezan okutmak Alevi inancına, kültürüne, aynı zamanda
ezanın kendisine bir saygısızlıktır.
Başta Munzur
Üniversitesi olmak üzere devlet kadroları cemaat ve tarikatlarla doldurulmuş,
bu kadrolar Dersimde Alevi inancına karşı faaliyet yürütmekte,
kimi cemevlerine ise etnodinsel kırım uygulanmaktadır.
Kimi ilçelerimizin güncel
sorunları ise şunlardır: Dersim merkezde kayyumun
yarattığı tahribatlar hâlâ giderilmiş değildir.
Yıllardır söz verilmesine rağmen Pertek Köprüsü
yapılamamıştır. Depremden zarar gören ve barakalarda
yaşamak zorunda kalan köylülerin evleri hâlâ teslim edilememiştir.
Doğa talanına rağmen Nazımiye yolu hâlâ
tamamlanamamıştır. Mazgirtte çekilişi tamamlanan TOKİ
konutları bir türlü başlatılamamıştır. Pülümür ve
pek çok ilçede yayla ve mera yasaklanarak hayvancılık ve
arıcılık yapılamaz hâle getirilmiştir. Pertek ve
Ovacık ilçelerinde -aralarında kolluk güçlerinin de bulunduğu-
cinsel istismarın üstü örtülmüştür. Dört bir yanı yirmi dört
saat kameralarla gözlenen, kalekollarla garnizon kentine çevrilmiş kentte
bin günü aşkındır Gülistan Doku bulunamıyor.
Devlet kurumlarının
durumu ise Dersimde mülki amirler ve kimi kurum müdürleri AKP il
başkanından talimat alarak karakollarda askerî törenle
karşılanmaktadır. Emniyetin içinde çöreklenmiş çeteler
karakolu basarak bir genci linç edebilmektedir. İşsizlik,
gözaltı, soruşturmalar ve ajan dayatmalarıyla gelecek umutlarını
yitiren gençler ya sürgüne ya cezaevine ya da intihara sürüklenmektedir.
Dersime hiçbir yatırım yapmayan Hükûmet, yoksulluğa ittiği
insanlarımızı koruculuğa iterek, zorlayarak toplum içinde
ikilik yaratmaktadır. Öğrencilerin yurt sorunu hâlâ çözülmüş
değildir.
Değerli milletvekilleri,
bu sorunlar yirmi yıllık değil; inkârın, asimilasyonun yüz
yıllık sorunudur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla)
Salt iktidar değişikliğiyle kimlik, inanç, dil ve tarihsel
sorunlar çözülemez. Bunun için zihniyet ve bir rejim
değişikliğine ihtiyaç vardır.
Buradan iktidarı
hedefleyen ve ülkeyi yönetmeye talip olanlara da seslenmek istiyoruz: Dersimin
sorunlarını çözmek için sahici bir siyasete, gerçekçi politikalara
ihtiyaç vardır. Dersimin inancını, dilini, kimliğini yani
eşit yurttaşlık hakkını anayasal güvenceye
kavuşturmadan Dersimin sorunlarını çözemezsiniz. Dersim
tertelesiyle yüzleşmeden ne Kürt sorunu ne Alevi sorunu çözülür ve bu
köklü sorunlar çözülmeden de ülkede birlik, kardeşlik de oluşmaz yani
kısacası, Dersimin sorunlarını çözmeden Türkiye
demokratikleşemez.
Genel Kurulu tekrar
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı ikinci söz, Suriye sorunu ve yaşanan gelişmeler
hakkında söz isteyen Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansura aittir.
Buyurun Sayın
Güzelmansur. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, Suriye sorunu ve
yaşanan gelişmelere ilişkin gündem dışı
konuşması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Genel
Kurulu ve bizleri izleyen kıymetli vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Yapacağım bu gündem
dışı konuşmamla Suriye krizi ve Suriyelilerden dolayı
yaşanan sorunlara değineceğim.
Değerli arkadaşlar,
bu bir yabancı düşmanlığı yaratma veya milliyetçilik
duygularını şahlandırma konuşması değildir;
bu konuşma, gençlerimizin, demokrasimizin, milletimizin geleceği için
yapılan yanlışları gözler önüne serme konuşmasıdır.
Değerli milletvekilleri,
en son, İçişleri Bakanlığı tarafından yaklaşık
iki ay önce yapılan açıklamaya göre ülkemizde oy kullanacak Suriyeli
seçmen sayısı 120 bin olarak açıklanmıştı.
İlk anda 58 milyon seçmeni olan Türkiye'de 120 bin Suriyeli seçmen etkisiz
bir rakam olarak görülebilir ancak önemli olan, bu Suriyeli seçmenlerin nerede
kümelendikleridir. 120 bin Suriyeli seçmenin 24 bini yani yüzde 20si
Hatay'dadır. 2019 yerel seçimlerinde Hatay'daki Suriyeli seçmen
sayısı 13 bindi, şimdi olmuş 24 bin yani artış
yüzde 85. Hatay'daki Türk seçmen sayısı artışı ne
kadar biliyor musunuz? Yüzde 5. Türk seçmen sayısı yüzde 5 artarken
Suriyeli seçmen yüzde 85 artıyor. Bu artış hızı böyle
devam ederse beş on yıl sonra Hatay'daki seçimlerde ne
olacağını kimse kestiremez. Bu, Türkiye için de Hatay için de
bir risktir. Bir diğer risk, Suriyeliler tarafından ülkemizde
yapılan kayıt dışı ticaretin ekonomimizdeki kayıt
dışılığı artırmasıdır.
Sınırlar kevgire döndü; Suriye'den usulsüz olarak getirilen
zeytinyağı, tahıl gibi vergisi ödenmeyen bu mallar, namuslu,
vergisini ödeyen çiftçimizi, esnafımızı mağdur ediyor.
Nakliye sektörü de
ihracatçımız da çok mağdur; sınır
kapılarımız açık olduğunda Suudi Arabistan'a iki günde
ulaşacak yük şimdi gemiyle ancak yirmi günde ulaşabiliyor.
İhracatımız âdeta baltalanıyor.
Suriyeli kadınlarla
yapılan ikinci evliliklerde kadınlarımız mağdur
ediliyor, aile yapımızı tehdit ediyor, Suriyeli ailelerin çocuk
sayıları da Türk ailelerden 2-3 kat daha fazla.
Suriyelilerin kayıt
dışı çalıştırılması işsizliği
de artırıyor. Bizim mühendisimiz dahi iş bulamazken Suriyeliler
ortalıkta cirit atıyor. AKP'nin bu yanlış Suriye
politikasından dolayı sınır ticaretimiz de sıfıra
düştü. Örnek vermem gerekirse, Antakya'nın ünlü Uzun
Çarşısının Suriye krizi öncesi bavul ticaretinden
dolayı cirosu 750 bin dolardı ama şu anki ciro 50 bin dolara
düştü. Bu risklerin acilen bertaraf edilmesi gerekir. Peki, nasıl
çözeceğiz? Suriyelileri davulla zurnayla ülkelerine geri
göndereceğiz. Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu, Suriyelileri ülkelerine geri gönderme
noktasında 4 aşamalı bir formül açıkladı. Nedir bu 4
aşama?
1) Suriye'nin toprak
bütünlüğünü koruyarak, bir an önce diplomatik ilişkiler kurarak
merkezî yönetimle diplomatik olarak masaya oturup barış
yapacağız ve karşılıklı büyükelçilikler
açacağız.
2) Suriyeliler ülkelerine
döndüklerinde can ve mal güvenliklerini garanti altına almak için yine
Suriye merkezî yönetimiyle ama bu sefer Birleşik Milletlerin de devrede
olduğu bir protokol yapacağız.
3) Bu insanlar ülkelerine
döndükleri zaman eğitim, sağlık, ulaşım, barınma
gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmasını
garantileyeceğiz. Bunu da Avrupa Birliğinden
alacağımız fonlarla, bizim müteahhitlerimizin Suriyede
yapacağı evlerle, yollarla, hastanelerle, okullarla, kreşlerle
sağlayacağız.
4) Suriyelilerin ülkelerinde
iş sahibi olmalarını garantileyeceğiz. Ülkemizin
girişimcilerini Suriyede yeniden fabrikalar kurma konusunda teşvik
edeceğiz; böylece Suriyeliler işe, aşa kavuşacak.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, Suriyeliler sorununu, bu sorunun yaratıcısı
olan AKP çözemez. Kendi iktidarının devamlılığı
dışında bir derdi olmayan, Suriyelilerle de
vatandaşıyla da empati yoksunluğu bulunan AKP, bu sorunu
çözemez. Türkiyeyi yolgeçen hanına çeviren AKP, bu sorunu çözemez.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla)
- Bu sorunu ancak insani değerlere önem veren, vicdanlı,
ahlaklı, adalet sahibi, vizyon sahibi bir lider yani ancak Genel
Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu
çözebilir. Bu sorunu ancak 6lı masa çözebilir. Bu sorun çözüldüğünde
kavgalar nedeniyle ticarette yaşadığımız 100
milyarlarca dolarlık kayıp geri gelecek, ihracatımız
artacak, nakliye maliyetleri düşecek, bu 2 sektörün iş hacmi de
kârlılığı da katlanacak, kayıt
dışılık azalacak. Şimdi Kıbrısa seferler
düzenleyen HADO, artık Lazkiyeye seferler yapmaya başlayacak.
Kazanan çiftçimiz olacak, kazanan ihracatçımız olacak, kazanan
nakliyecimiz olacak, kazanan esnafımız olacak, kazanan sanayicimiz
olacak, kazanan Türkiye olacak. Bu çözümde bir tek kaybeden olacak o da bu
iktidardan düşecek olan AKP olacak.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı üçüncü söz, Bosna Hersek kurucu lideri merhum Aliya
İzzetbegoviçin vefat yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Bursa
Milletvekili Refik Özene aittir.
Buyurunuz Sayın Özen.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bilge Krala, Allah rahmet
etsin.
3.-Bursa Milletvekili Refik Özenin, Bosna Hersekin kurucu lideri
merhum Aliya İzzetbegoviçin vefat yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
REFİK ÖZEN (Bursa)
Gözlerinden salıncaklar kuruludur gökyüzüne.
Ufka ayarlı
bakışlarından yarınlara adanmış zaferler tüter.
Sessiz bir
çığlıktır o.
Kuşatılmış
duyguların, hapsedilmiş hayallerin özgürlüğe açılan
kapısıdır.
Bir hayali binlerle
bölüşen gönüllerin fatihi Aliya İzzetbegoviçtir o.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; son yüzyılın en önemli fikir
insanlarından, mücadele ve kararlılığın simgesi, Bosna
Hersekin kurucu lideri merhum Aliya İzzetbegoviçin vefat yıl dönümü
münasebetiyle söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi ve
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında,
Bartında meydana gelen maden kazasında şehadete yükselen
madencilerimize rahmet, yaralılarımıza acil şifalar
diliyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 1925 yılında Bosna Hersekin Bosanski
Samac ilinde Üsküdarlı bir Türk kızının torunu olarak
dünyaya gelen Aliya kendisini hep Osmanlı görmüştür. 2
yaşındayken ailesiyle birlikte hayatının en önemli
kısmının geçeceği Saraybosnaya yerleşmiş, hukuk
eğitimi görerek uzunca bir süre avukat olarak
çalışmıştır.
Kimileri komutan olur,
kimileri cumhurbaşkanı olur,
kimileri filozof, mütefekkir, kimileri savaşan biri; Aliya ise hem Devlet
Başkanı hem halkının kurtuluş mücadelesine öncülük eden
bir komutan hem filozof, mütefekkir, dava adamı ve devlet adamı
özelliklerinin hepsini kendisinde toplayan birisiydi. Genç yaştan itibaren
İslami çalışmalara ve Müslümanların sorunlarına ilgi
gösteren Aliya, Genç Müslümanlar örgütüne üye olduğu gerekçesiyle 1946
yılında üç yıl hapse mahkûm edildi. 1983 yılında
Yugoslav mahkemelerinde yargılanırken Ben Müslümanım ve
Müslüman kalmaya devam edeceğim. demiş ve on dört yıl hapse
mahkûm olmuştu. Yugoslavyanın dağılma sürecine
girdiği dönemde Demokratik Eylem Partisini kurarak Genel
Başkanlığa, komünist yönetimin çökmesiyle birlikte yapılan
ilk serbest seçimlerde Bosna Hersek Devlet Başkanlığına
seçilmiştir. Sırp ve Hırvat güçlere karşı yürütülen
bağımsızlık savaşına liderlik yapmış,
1995 yılında savaşa son veren Dayton Anlaşmasını
imzalamıştır.
Aliya, fikirleri ve
eserleriyle çağını kendisine hayran bırakan bir
entelektüeldir. O, bir savaşın, bir soykırımın orta
yerinde inandıklarını savunan, inandığı gibi,
vicdanlı ve ahlaklı kalabilen bir liderdi. Aliya, ürettiği
düşüncenin yaşayan bir örneğiydi. Kendisi birinci derecede
vazgeçilmez olarak beş temel kavramı savunuyordu; bunlar, İslami
bir bilincin inşası, hukuk, özgürlük, ahlak ve eleştiriydi.
Genelde dünyanın, özelde de Müslümanların bu beş temel konuda
yeniden düşünmelerini istiyordu. Onun zihninde, insanlar hangi inanç ve
felsefe mensubu olursa olsun özgürce bir arada yaşayabilirlerdi.
Eğer böyle bir dünya yoksa bunu biz inşa etmeliyiz
anlayışı hâkimdi Aliyada. Savaşın sonuna doğru
barış anlaşmasına giderken Bizler insan olmaya ve insan
kalmaya çalıştık ve başarılı olduk. Ancak, bunu
onlardan dolayı yapmadığımızın altını
çizmeliyim; kendimizden dolayı insan kalmaya çalıştık.
Onlara hiçbir şey borçlu değiliz. İnsan olmak ve insan kalmak,
Allaha ve kendimize karşı sorumluluğumuzdur. demiştir.
Ben Avrupaya giderken başımı önümde eğik gitmiyorum çünkü
çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik çünkü hiçbir kutsal yere
saldırmadık. Oysa onlar bunların tamamımı
yaptılar, hem de Batının gözü önünde, Batı medeniyeti
adına. Bugünkü dünya ve liderlerle adil bir barış yapmak mümkün
değil. diyordu Aliya.
Aradan bunca yıl
geçmesine rağmen, özellikle Türkiye olarak
yaşadığımız bu süreçte, Batı dünyasıyla
ilgili sözlerin ne kadar haklı ve geçerli olduğunu bir kez daha
görmüş oluyoruz. Bosna Hersekte 90lı yılların ilk
yarısında yaşanan özellikle Srebrenitsadaki o
soykırımı hiçbir zaman unutmayacağız. Hollandalı
askerlerin koruduğu bir alanda 8.700ün üzerinde Boşnak
kardeşimiz soykırıma uğradı. O zaman herkesin ortak
şekilde dillendirdiği bir söz vardı, Avrupa Bosnada öldü.
şeklinde ifade ediliyordu. Evet, Avrupa ve temsil ettiği medeniyet
Bosnada o soykırım nedeniyle gerçekten ölmüştü, onun
devamında da birçok İslam ülkesinde yaşanan katliamlarla yerin
altına gömülmüştü aslında.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
REFİK ÖZEN (Devamla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aliya Tabuta
konulmuş olsa da toprağa gömülmediği sürece Türk, tek
güvencemizdir. diyordu. Vefatından çok kısa bir süre önce hastanede
kendisini ziyaret eden Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğana vasiyet niteliğindeki Bosna'mı koru, Bosna'ma sahip
çık. Buralar hep evladıfatihandır, o size emanettir."
sözünü hiç unutmadan, barış ve huzur içinde yaşayan daha güçlü
bir Bosna Hersek için mücadelemizi veriyor ve Boşnak kardeşlerimizin
yanında olmaya devam ediyoruz.
Bu vesileyle bilge lider
merhum Aliya İzzetbegoviçi bir kez daha rahmetle anıyor, Genel
Kurulumuzu, kardeş Bosna halkını ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ, MHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi, sisteme giren sayın vekillere yerlerinden
birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Yılmaz
III.- AÇIKLAMALAR
1.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın,
Cumhurbaşkanının Bakanlar Kurulu sonrası esnaflarla ilgili
yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce)
Teşekkür ederim Başkan.
Sayın
Cumhurbaşkanımız, Bakanlar Kurulu sonrası
yaptığı açıklamayla Türkiye genelinde esnaf odalarına
kayıtlı tüm işletme sahiplerinin ve esnaf olmak isteyen genç
girişimcilerin faydalanacağı 100 milyar TL büyüklüğünde
kredi kullandırılacağını söyledi. Bu açıklama,
esnaf odalarına kayıtlı esnafımızı oldukça
sevindirmiştir. Ancak ticaret ve sanayi odalarımıza
kayıtlı ve yıllık cirosu 1 milyon TLnin altındaki
esnafımız, bu krediden esnaf odalarına kayıtlı
olmadıkları için yararlanamayacaklardır. Ticaret ve sanayi
odalarımıza kayıtlı ve ciroları 1 milyon TLnin
altında olan esnafımıza da KGF aracılığıyla
aynı şartlarda veya yakın şartlarda kredi
sağlanmalıdır. TSO kayıtları olan ancak esnaf
odalarına kayıtlı olmayan on binlerce esnafımızın
KGF aracılığıyla düşük faizli krediye
ulaşması esnafımızı oldukça rahatlatacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kaya
2.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın, 19 Ekim Muhtarlar
Gününe ilişkin açıklaması
İSMAİL KAYA
(Osmaniye) Teşekkürler Sayın Başkan.
Vatandaşlarımızın
ihtiyaçlarının karşılanmasındaki ilk kapı, ilk
adım olan muhtarlarımız demokrasimizde ve yönetim modelimizde
önemli bir role sahiptir. Muhtarlarımız, devletimiz ile milletimiz
arasında kurulan köprünün en güçlü ayağı ve temel
direğidir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın muhtarlarımıza olan yüksek hassasiyeti
sayesinde, özlük hakları ve sosyal statü düzenlemeleriyle
muhtarlarımızın hak ettiği değeri ve önemi kendilerine
teslim ettik. Bu vesileyle, öncelikle Osmaniyemizde görev yapan
muhtarlarımız olmak üzere, devlet yönetimimizin ve demokrasimizin ilk
adımı ve temeli olan muhtarlarımızın 19 Ekim Muhtarlar
Gününü kutluyor, çalışmalarında başarılar diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Özkan
3.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, 19 Ekim Muhtarlar
Gününe ve Aliya İzzetbegoviçin vefatının 19uncu yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Demokrasimizin ilk
halkasını oluşturan ve hem milleti hem de devleti temsil gibi
önemli bir sorumluluğu üstlenen muhtarlar, vatandaşlarımız
ile kamu arasında köprü vazifesi görerek bizlere de yardımcı
olmaktadırlar. Hem milleti hem de devleti temsil gibi önemli bir görev
yürüten tüm mahalle muhtarlarımızın 19 Ekim Muhtarlar Gününü
kutluyor, bu vesileyle geçmişten bugüne hayatlarını
kaybetmiş muhtarlarımıza Allahtan rahmet,
mekânlarının cennet olmasını diliyorum.
Her şeye kadir olan
Allaha yemin olsun ki köle olmayacağız. diyen, hayatını
ülkesinin bağımsızlığına adayan bilge lider Aliya
İzzetbegoviçi vefatının 19uncu yıl dönümünde rahmetle,
minnetle anıyorum.
BAŞKAN Sayın
Bülbül
4.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, Adnan Menderes
Üniversitesi Hastanesindeki skandallara ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Hastanesinde skandallar maalesef
bitmiyor. Genel cerrahi bölümünde böbrek nakli uzmanlarının istifa
etmesi sonrasında, yaklaşık 150 böbrek nakli bekleyen hasta
mağdur oldu. İstifa eden doktor ya da doktorların rektör ile
hastane yönetiminin mobbingi nedeniyle istifa ettiği bilgisi gelmektedir.
Mart ayından itibaren böbrek nakli durmuş, vatandaşlar âdeta
ölüme terk edilmiştir. Üstelik hastane doktor
olmadığını ve nakil yapılamayacağını
hastalara bildirmiyor, hastaları aylarca bekletiyor. Bu, resmen bir
skandaldır, insanların yaşamlarıyla oynamaktır.
Sık sık malzeme yetersizliği, doktor istifalarıyla gündeme
gelen ADÜ Hastanesinde 10 milyon liraya alınan MR cihazı ihmal
yüzünden temmuz ayında bozulmuştur. Aradan tam üç ay geçmesine
rağmen bu cihaz onarılamamış ve yine hastalar mağdur
olmuştur. Bu sorunların çözümü sandıktır, geliyor gelmekte olan.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın
Arık...
5.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, Kayseri Valisi Gökmen
Çiçekin İl Koordinasyon Kurulunda yaptığı konuşmaya
ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) -
Teşekkür ederim.
2022 yılı 4üncü
Dönem İl Koordinasyon Kurulu Toplantısında konuşan Kayseri
Valisi Sayın Gökmen Çiçek İlimizi hak ettiği yere
getireceğiz, değerlerimizi gün yüzüne çıkaracağız.
diyor. Bu ifadeler, yıllardır Kayserinin sorunlarını
çözdüklerini, hak ettiği yatırımları
aldığını söyleyenlerin masal
anlattığını, gönül belediyeciliğinin yalanlarla dolu
olduğunu, Kayserinin sorunlarının devam ettiğini
gösteriyor. Öncelikle Sayın Valiye gayretleri için teşekkür ediyorum
ama Turizm Değerlendirme Toplantısı'nda hemen yanı
başında oturan siyasilerin, vatandaşın sorununa He de, geç
gitsin. diye cevap verenlerle de işinin zor olduğunu
düşünüyorum ama umutsuzluğa da kapılmasın, geliyor gelmekte
olan.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın
Girgin...
6.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, staj sigortasına
ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN
(Muğla) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Ülkemizde staj
sigortası adı verilen ve başlı başına
mağduriyet yaratan bu uygulamaya göre, meslek lisesi ve üniversitelerde
staj yapanlar ile çıraklık okulunda okuyan öğrenciler aktif
olarak çalıştıkları hâlde sigortalarının sadece
meslek kazası ve hastalığı kısmı yatmakta olup bu
durum emekliliğe başlangıç sayılmamaktadır. Hâlâ
yürürlükte olan ve oldukça eski olan bu yasa, emeği yok saymakta, genç
yaşta çalışmak zorunda kalan veya bir mesleğe yönelen
insanları resmen cezalandırmaktadır. Staj
mağdurlarının defalarca bu konuyu dile getirmesine ve hatta
Ortada bir maliyet sorunu varsa borçlanarak onu da
karşılayalım. demelerine rağmen hâlâ çözüm
getirilmemiştir. Meslek lisesi, memleket meselesi diyen ve iktidara
sesini duyuramayan 1 milyon 500 bin mağdurun sesine kulak verilsin.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Özer
7.- Antalya Milletvekili Aydın Özerin, besicilerin zor durumda
olduğuna ilişkin açıklaması
AYDIN ÖZER (Antalya)
Sayın Başkan, besiciler zorda; internette yüzlerce hayvan
satışı ilanı var. Balıkesir İcra Dairesi de bir
ilan vermiş; gebe, sağmal, damızlık 97 inek
yaklaşık 1,3 milyon liradan satışa çıkıyor. Çünkü
ineklerin sağlığı, bakımı ve yem ihtiyaçları
için besici kredi çekiyor ama girdiler hep artıyor; ödeyemeyince
başka kredi çekiyor ama onu da ödeyemiyor, icra da ahır
boşaltıyor. Şimdi, maden işçisine ölümü kader biçen bu
ölçüsüz iktidar, besicinin de ineğini satmasını kader diye
nitelendirebilir; yem fiyatlarının son yılda, bir yılda
yüzde 70lerin üzerinde zamlanmasına fıtrat diyebilir; hatta
maliyeti 10 lira olan çiğ süte 8,5 lira satış fiyatı
belirlenmesini yazgı sayabilir. Ama sevgili halkımız,
kanmayınız, buz gibi bir sansür yasası çıkarıp dezenformasyonla
mücadele diyerek bilgiyi bal gibi kendisine çarpıtan bu iktidar ve
ortakçısını önümüzdeki seçiminizde başınızdan
atınız.
BAŞKAN Sayın
Aycan
8.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, okullarda
sağlık, rehberlik ve danışmanlık birimlerinin
kurulması gerektiğine ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, okullarımız
açıldı, yeni eğitim dönemi başladı. Okullar
çocuklarımız için zorunluluktur, her çocuk okula kolay bir
şekilde ulaşmalıdır. Okullar aynı zamanda
çocuklarımızın sosyal ve fiziksel çevresidir, günün önemli bir
süresi okullarda geçmektedir. Okul ortamı çocuğun çevresidir ve okul
ortamı çocuğun sağlığını olumlu veya olumsuz
etkileyebilir. Okul binasının fiziksel uygunluğu, okul
içerisindeki öğrenci sayısı önemli faktörlerdir. Bu nedenle,
okullarda mutlaka okul sağlık birimi kurulmalıdır.
Öğrenci, öğretmen sayısı az olan okullarda ise ortak okul
sağlık birimi kurulmalıdır. Çocuğun fiziksel ve ruhsal
gelişimi takip edilmelidir; beslenme ve temizlik
alışkanlıkları, bulaşıcı hastalıklar
yönünden izlenmelidir. Kantinler mutlaka denetlenmeli ve
sağlıklı olmaları sağlanmalıdır.
Ayrıca, her okulda mutlaka rehberlik ve danışmanlık birimi
kurulmalı, her öğrencinin bu birime ulaşması
sağlanmalıdır.
BAŞKAN Sayın
Karahocagil
9.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin, Etlik Şehir
Hastanesine ilişkin açıklaması
MUSTAFA LEVENT
KARAHOCAGİL (Amasya) Teşekkür ederim Başkanım.
Ankaranın 2nci,
Türkiye'nin 20nci şehir hastanesi olan Etlik Şehir Hastanemizin
açılışını yaptık. Yüzyılın
projelerinden biri olan bu hastane en son teknolojiyle
donatılmıştır, bünyesinde 8 ayrı hastane
bulunmaktadır. 1 milyon 145 bin metrekareyi aşan alanda 691i
yoğun bakım olmak üzere 4 bini aşkın yatak kapasitesi,
1.000 polikliniği, 125 ameliyathanesi, laboratuvarları,
araştırma merkezleriyle sağlıkta çığır
açıyoruz. Hastanemiz sadece vatandaşlarımıza değil,
tüm çalışanlarına da en üst konforu sağlayacak
donanımla tasarlanmıştır. Hâlen inşası süren 13
ve proje aşamasındaki 2 şehir hastanemizle birlikte,
inşallah, 20 olan şehir hastanesi sayımızı 35e
çıkaracağız. Geçmişte en büyük sağlık krizlerinin
mimarı muhalefete sesleniyorum: AK PARTİ Hükûmeti olarak millete
hizmet yolunda yaptıklarımız, yapacaklarımızın
teminatıdır diyor
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Aydemir
10.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, Erzuruma
eğitim alanında yapılan yatırımlara ilişkin
açıklaması
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Efendim, grup toplantımızda
Sayın Cumhurbaşkanımız, önümüzdeki hafta Plan ve Bütçe
Komisyonuna gelecek olan Cumhurbaşkanlığı bütçesine vurgu
yaptı ve bir hususun altını çizdi Millî Eğitim mevzusunda
bizden önceki bütçede 10 milyar öngörülen bütçe değeri bizimle beraber 58
kat artmış. dedi. Bu, çok çok calibidikkat bir vurgudur. Ben de buna
işaret olsun diye Erzuruma yapılan yatırımları burada
not düşmek istiyorum.
Erzurumda bizim
iktidarlarımızın döneminde 42 adet anaokulu
yapmışız, 270 ilkokul yapmışız, 49 ortaokul
yapmışız, 65 lise, 53 pansiyon, 176 öğretmen lojmanı
yapmışız. Spor salonu, atölye, halk eğitim merkezi,
rehberlik araştırma merkezi, öğretmenevi, özel eğitim
okulu, buna benzer çok sayıda yatırım yapmışız ve
bunların toplam değeri 6 milyar 100 milyona baliğ olmuş.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Dolayısıyla Sayın
Cumhurbaşkanımızın vurgusunu teyit eden bir
gelişmedir, kendisine minnettarız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Aydemir, size ayrıca söz vereceğiz, bunları dinleyeceğiz
efendim.
Sayın Kılavuz
11.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, Mersinin öğrenci
yurt kapasitesine ve 19 Ekim Muhtarlar Gününe ilişkin
açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
4 üniversitesi ve 56 bin
öğrencisi, gerçek bir spor ve öğrenci kenti olan Mersinimizde 2021
yılında 6.500 kapasitesi olan öğrenci yurtları 2022
yılında 13 bine çıkartılarak muazzam ve müstesna bir başarıya
imza atılmış, yeni eğitim öğretim yılında
Mersinimizde Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı
yurtlara başvuran her evladımız yurtlara
yerleştirilmiştir. Bu güzel ve anlamlı başarıdan
dolayı Gençlik ve Spor Bakanımız Sayın Mehmet Muharrem
Kasapoğluna, Mersin Valimiz Sayın Ali Hamza Pehlivana ve Gençlik ve
Spor İl Müdürümüz Sayın Ökkeş Demire teşekkürlerimi
sunuyorum.
Son olarak, demokrasimizin
sacayaklarından olan, devletimiz ve milletimiz arasında köprüler
kuran, bulundukları her yerde büyük özveri, fedakârlıklarla vazife
yapan çok kıymetli muhtarlarımızın 19 Ekim Muhtarlar
Gününü kutluyorum, başarılar diliyorum.
BAŞKAN Sayın
Karaman
12.- Erzincan Milletvekili Süleyman Karamanın,
açılışını Cumhurbaşkanının
yaptığı Muhtarlar Evine ve 19 Ekim Muhtarlar Gününe
ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Cumhurbaşkanımız 2015ten bu yana
muhtarlarımızla birlikte 50 toplantı
gerçekleştirmiştir; bugün yine, Ankarada 81 ilden gelen
muhtarlarımızla buluşarak Ankaradaki Muhtar Konukevini ve bununla
birlikte Türkiye'nin 30 büyük şehrinde inşası
tamamlanmış 100 muhtarevinin açılışını
gerçekleştirecektir. Hayırlı uğurlu olsun.
Cumhurbaşkanımızın programına katılmak için
birçok ilden ve Erzincanımızdan gelen muhtarlarımıza
hoş geldiniz diyor, tüm muhtarların 19 Ekim Muhtarlar Gününü en
kalbî duygularımla kutluyor, çalışmalarında
başarılar diliyorum.
Muhtarlık müessesesi
kültürün ve toplumsal hayatın önemli yapı taşlarından
biridir. Vatandaşımız ile devlet kurumları arasında
köprü vazifesi gören muhtarlarımız, demokrasimizin uç beyleri olarak
görev yapıyor ve Türkiye'nin her noktasında devletin kurumsal
temsilcisi olarak halkımıza hizmet ediyor. Hepsine teşekkür
ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Arkaz
13.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, 19 Ekim Muhtarlar
Gününe ve Aliya İzzetbegoviçin vefatının 19uncu yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
HAYATİ ARKAZ
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Devletimizin
vatandaşlarımıza en yakın eli, demokrasi kültürümüzün ilk
halkası olan, devletimizin, vatan topraklarımızın en ücra
köşelerine kadar uzanan elleri olan, demokrasimizin temel taşı
değerli muhtarlarımızın 19 Ekim Muhtarlar Gününü tebrik
ediyorum.
Bosna Hersekin ilk
Cumhurbaşkanı olan Bilge Kral Aliya İzzetbegoviçi
vefatının 19uncu yılında rahmetle anıyorum.
Tarih seni, sözlerini,
haklı ve onurlu mücadeleni asla unutmayacaktır. Mekânın cennet
olsun.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Güneş
14.- Uşak Milletvekili İsmail Güneşin, Amasrada
yaşanan maden kazasına ve 19 Ekim Muhtarlar Gününe ilişkin
açıklaması
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Teşekkür ederim Başkanım.
Geçtiğimiz günlerde,
Bartının Amasra ilçesinde, maden ocağında meydana gelen
patlamada şehit olan 41 madenci kardeşimize Yüce Allahtan rahmet
niyaz ediyorum, mekânları cennet olsun, Rabbim ailelerine ve
yakınlarına sabrıcemil ihsan eylesin, yaralanan
kardeşlerime acil şifalar diliyorum.
Devletimiz patlamanın
olduğu andan itibaren ilgili tüm kurum ve kuruluşlarıyla
kurtarma çalışmalarına başlayarak süreci yakından
takip etmektedir. Parti grubumuz komisyon kurulması için teklif verdi. Bu
olayın aydınlatılması için gerekli çalışmalar
yapılacaktır. Rabbim ülkemize ve milletimize bir daha böyle acılar
yaşatmasın.
Kamu hizmetlerinin halkla
buluşmasında önemli bir köprü vazifesi gören, yerel yönetimlerimizin
olmazsa olmazı mahalle ve köylerimizin seçilmiş temsilcileri olan
muhtarlarımızın Muhtarlar Gününü kutlar, Genel Kurulu
saygıyla selamlarım.
BAŞKAN Sayın
Çulhaoğlu
15.- Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlunun, 19 Ekim
Muhtarlar Gününe ilişkin açıklaması
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bugün 19 Ekim Muhtarlar Günü.
Demokrasimizin mihenk taşı olan, devletimiz ile milletimiz
arasında köprü kuran muhtarlarımız, köylerimize ve
mahallelerimize kamu kaynağının aktarılması hususunda
birinci derecede sorumluluk bilinciyle yirmi dört saat fedakârca hizmet etmekte
olup aynı zamanda demokrasi zincirimizin ilk halkasını
oluşturmaktadırlar. Muhtarlarımız yerel demokrasinin en
eski örneğini temsil etmektedirler ve devletimizin kurumsal temsilcisi
konumunda görevlerini ifa etmekteler. Muhtarımız sevinçte, hüzünde
halkımızın yanı başında yer alan
insanlardır. Demokrasi kültürümüzün ilk halkası olan
muhtarlarımızın 19 Ekim Muhtarlar Gününü kutluyor,
hayırlı, başarılı görevler diliyorum, Meclisimize de
saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Altıntaş
16.- Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaşın, ehliyet ve
pasaport sorununa ilişkin açıklaması
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugünlerde
vatandaşlarımızın pasaport ve ehliyet hususunda sorunlar
yaşadığını duymaktayız.
Vatandaşlarımız nüfus müdürlüklerine gitmek için randevu almakta
zorlanıyorlar. Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel
Müdürlüğünü arayıp bunun sebebini sorduğumuz zaman 31
Aralık 2022 tarihinden itibaren eski ehliyetlerin geçerli
olmayacağı dolayısıyla oluşan yığılma
gösteriliyor.
Bunun yanı sıra,
pasaport almak isteyen vatandaşlarımız da sorunlar
yaşıyor. Bunun temelinde de çip sorunu olduğu ifade ediliyor.
İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu, ağustos
ayında Nüfus ve Vatandaşlık İşlerinin oldukça seri bir
şekilde çalıştığını belirterek bir saat
içinde pasaportunu alma imkânından bahsetti, ancak Sayın Bakan,
vatandaşların bir aydan fazla beklediklerinden bahsetmedi. İçişleri
Bakanlığını bu konuda üzerine düşeni yapmaya ve
vatandaşlarımızın mağduriyetlerini gidermeye davet
ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın
Özel
17.- Isparta Milletvekili Recep Özelin, Amasrada yaşanan maden
kazasına, 19 Ekim Muhtarlar Gününe, Aliya İzzetbegoviçin
vefatının 19uncu yıl dönümüne ve muhalefetin
kullandığı Geliyor gelmekte olan. cümlesine ilişkin
açıklaması
RECEP ÖZEL (Isparta) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
14 Ekim günü meydana gelen,
Bartın'daki kömür madeni ocağında şehit olan
kardeşlerimize Allah'tan rahmet, yarılara da acil şifalar
diliyorum.
Bugün Muhtarlar Günü. Tüm
muhtarlarımızın bu gününü kutluyorum. Güzel hizmetler
yapmalarını Rabbim onlara nasip etsin.
Bilge lider Aliya
İzzetbegoviç'in bugün ölümünün 19uncu yılı, onu da rahmetle ve
minnetle anıyorum.
Evet, geliyor gelmekte olan,
muhalefetin hep söylediği gibi ama ne geliyor? Her zaman, son yirmi
yılda her seçimde gelen yine geliyor. Siz gelmeyi beklemeye biraz daha
devam edin diyor, yüce Meclis saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Antmen...
18.- Mersin Milletvekili Alpay Antmenin, Mersin Ana Konteyner Aktarma
Limanına ilişkin açıklaması
ALPAY ANTMEN (Mersin) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
On yıllardır
Mersin'de yapılması planlanan Mersin Ana Konteyner Aktarma
Limanının adı On Birinci Kalkınma Planında
değiştirilerek Doğu Akdeniz Ana Konteyner Aktarma Limanı
olarak adlandırıldı. Ama şunu belirtmek istiyorum: Hem
fiziki olarak -deniz ve liman açısından- hem de Mersin'in
şartları anlamında özellikle lojistik üssü olması, depo,
antrepo kapasitesi, demir yolu ve kara yolu ulaşımı
anlamında bu limanın yapılabileceği, ana konteyner aktarma
limanının yapılabileceği tek yer Mersin'dir. Türkiye
ekonomisi için ve dünyadaki bu ticaret hacmini Mersin'e kazandırabilmek
için bir an önce Mersin Ana Konteyner Aktarma Limanının
yapımının başlaması gerekiyor diyor, görevlileri
göreve çağırıyorum.
BAŞKAN Sayın
Özel
19.- Yalova Milletvekili Özcan Özelin, Yalova-Armutlu tünellerine
ilişkin açıklaması
ÖZCAN ÖZEL (Yalova)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bu Meclis kürsüsünden de
çokça dile getirdiğimiz Yalova-Armutlu tünellerinin bitimi yine yılan
hikâyesine dönmüştür. Defalarca değişen müteahhit
firmaların ve Karayollarının vermiş olduğu bitirme
tarihleri havada kalmıştır. Cumhur İttifakı Esenköy
Belediye Başkanı, tünellerden ümidini kesmiş, alternatif yol
talebinde bulunmuştur. Armutlu ve Esenköy halkı mağdurdur.
Özellikle yaz mevsiminde sahil şeridi bu yoğunluğu taşıyamamaktadır.
Yapmakla yükümlü olduğunuz yolların ve tünellerin
açılışları için televizyonlara reklam vereceğinize
yıllardır bitiremediğiniz Armutlu-Esenköy tünellerini ivedi
şekilde bitirin; şov yapmayın, gereğini yapın.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Gökçel
20.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, Tarsuslu üzüm ve zeytin
üreticilerinin mağduriyetine ilişkin açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Geçen hafta Tarsus
ilçemizdeydim. Tarsusta Sıraköy, İbrişim ve Dedeler köylerini
ziyaret ettim. Üzüm üreticilerimiz, bölgede yaş üzüm işleyen
fabrikanın üretici maliyetlerinden daha düşük bir fiyat
açıklaması sebebiyle zarar ettiklerini dile getirdiler.
Diğer yandan,
Sıraköyde hemşehrilerimiz kıraç arazide zeytin
yetiştiriyorlar. Sıraköyde köylülerimiz Berdan Çayının
yanında yaşadıklarını ama tarlalarını
sulayamadıklarını söylediler. Yıllardır üreticilerimiz
sulama yapamadıkları için 10 bin dekar arazi sudan mahrum.
Çiftçilerimiz verimli üretim yapamıyorlar, kendilerini geçindirecek
parayı kazanamıyorlar. Sıraköylüler tarlasını
sulayamıyor, Sıraköylüler sulama projesi yapılarak sulama
imkânına kavuşmak istiyor. Berdan Çayı yanı
başlarından akıyor, Sıraköylüler suya bakıyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Aygun.
21.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, Toprak Mahsulleri
Ofisinin uygulamalarındaki çelişkiye ilişkin
açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Buğday ve arpa hasadı bitti, toprak kurumadan
Toprak Mahsulleri Ofisi ithalata başladı; stok
yapacaklarmış. Üretimle mi? Hayır, ithalatla stok. Bunun için
ihaleler başladı, TMO yaklaşık 495 bin ton ekmeklik
buğday için 2 ayrı ihale açtı, teklifler 21 Ekim tarihine kadar
toplanacak. 250 bin tonluk 2nci ihalenin ise teslimatı 25 Kasım-13
Aralık arasında olacak. TMOda çelişki bitmiyor, Toprak
Mahsulleri Ofisi ekmeklik buğdayı un fabrikalarına 4.460 lira
ila 4.575 liradan satıyor; besiciye ve süt üreticisine geldiği zaman,
arpa satışında ise buğdaydan yüksek bir fiyatla 5.250
liradan satıyor. Çiftçi dostu musunuz, mahvetme ofisi misiniz? Yani
buğdayı fabrikaya ucuza satan TMO, besici ve süt üreticimize onlardan
daha pahalı yem satıyor. Siz üreticinin yanında değilsiniz,
siz zenginin yanındasınız.
Kur korumalı
mevduatın eylül sonunda bütçeye maliyeti 84,9 milyar lira oldu. 2023
bütçesinde AK PARTİnin tarımsal destek için
ayırdığı kaynak sadece 54 milyar lira. AKPnin tercihi çok
net
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Şimdi,
Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
İYİ Parti Grubu
adına Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlu.
Buyurun Sayın
Dervişoğlu.
22.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun,
19 Ekim Muhtarlar Gününe, dünya şampiyonalarında
başarılı olan millî sporcularımız Fatih Bozkurt ile
Derya Ceren Çağlayana, Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarının yanlış ekonomi politikalarına,
TÜRK-İŞin açıklamış olduğu 2022 Eylül ayı
açlık ve yoksulluk rakamlarına ve mutfak enflasyonuna ilişkin
açıklaması
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Çok teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Bugün 19 Ekim Muhtarlar Günü;
vatandaşın derdiyle dertlenen tüm muhtarlarımızın
gününü kutluyorum, her bir muhtarımızı muhabbetle
selamlıyorum. İYİ Parti olarak daima
muhtarlarımızın yanında olacağımızı da
ifade etmek istiyorum. Onların sorunlarını biliyoruz, talep ve
beklentilerini gündemde tutmaya ve ilgili mercilere aktarmaya devam edeceğiz.
Dünya Güreş
Şampiyonasında altın madalya kazanarak bizleri
gururlandıran millî güreşçimiz Fatih Bozkurtu ve Dünya Bilek
Güreşi Şampiyonasında şampiyon olan millî sporcumuz Derya
Ceren Çağlayanı tebrik ediyor, üstün
başarılarının devamını temenni ediyorum.
Adalet ve Kalkınma
Partisi iktidarının yanlış ekonomi politikaları ve
Türk milletine ödettiği ağır bedeller geldiğimiz noktada
öngörüsüzlükle açıklanamaz. İktidar, bilinçli olarak politik tercihlerle
ve ısrarlı yanlışlarla Türkiye ekonomisini tahrip etmeye
devam ediyor. Yılın ilk sekiz ayında Türkiye 40 milyar dolar
cari açık verdi. Sayın Erdoğanın meydanlarda
konuştuğu cari fazla, tamamen hayal ürünü olarak ortaya
çıktı. Ne acı ki ülkeyi yönetenler, 5 maaşlı
danışmanlar ve trol ordusunun simüle ettiği alternatif
gerçekler, bu gerçeklik içinde de kayboluyor. Sanki büyüyoruz, Büyüyoruz.
diyorsunuz; enflasyona bakıyoruz, yüzde 80i aşmış Faizler
azaldığında cari açık gerileyecek, döviz ihtiyacı
azalacak, enflasyon düşecek. dediniz, cari açığa bakıyoruz,
rekor üstüne rekor kırıyor; bütçe açığı ise eylül
ayı itibarıyla 78,6 milyar. O hâlde soruyorum: Büyüyen kim?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Türk milleti mi büyüyor yoksa saray
çevresi mi? Bu büyüme kime yaradı öğrenmek istiyorsanız
öğrenciye bir sorun, esnafa sorun, emekliye sorun; o zaman; göreceksiniz
büyüyen Türkiye mi yoksa iktidara yakın bir avuç mutlu azınlık
mı.
2022 yılında devlet
borçlanması, genel bütçe giderleri dâhil toplam faiz ödemesi için konulan
ödenek 242 milyar lirayken bu yılın sonunda 341 milyar lirayı
aşması beklenmektedir. Çıkın ve millete izah edin;
nasıl oluyor da Merkez Bankası talimatla faiz indirirken
vatandaşın bankalarda karşılaştığı
tüketici kredisi faizleri yüzde 20lerden yüzde 30lara çıkıyor bunu
bir izah edin. Son bir yılda bankaların net faiz gelirleri yüzde 417
artışla 208 milyar liraya ulaştı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) İktidara soruyorum: Hepimiz
inançlı insanlarız, hani nas vardı, hani faize savaş
açmıştınız? Ezcümle ne Türkiye büyümektedir ne de zaten
olmayan istikrar sürmektedir; vatandaş enflasyon ve faiz yükü altında
ezilmekte, yandaşlar ise zenginleşmektedir.
TÜRK-İŞ, 2022 Eylül
ayı açlık ve yoksulluk sınırı
araştırması sonuçlarını açıkladı. Buna göre,
4 kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli
beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması
tutarı açlık sınırı için 7.245 lira olarak
hesaplandı. Bu rakam asgari ücretin 1.745 lira üzerindedir. 4 kişilik
bir ailenin gıda harcaması ile diğer ihtiyaçları için
yapılması zorunlu aylık harcamalarının toplam
tutarı yani yoksulluk sınırı ise 23.599 lira olarak
hesaplandı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Bu hesaba göre, Türkiye nüfusunun
yüzde 50sinden fazlası açlık sınırının
altında yaşamaktadır. Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarında Türkiye derin bir yoksulluk ve yoksunluğa
sürüklenmiştir. Öte yandan, araştırmaya göre mutfak enflasyonu
da bir ayda neredeyse yıllık enflasyon beklentinizin üzerine
çıkmıştır; kuzu eti yüzde 7, tavuk eti yüzde 8, yumurta
yüzde 11, bulgur yüzde 7, makarna yüzde 6, zeytinyağı ise yüzde 12
fiyat artışı yaşamıştır. Hayat
pahalılığı her geçen gün artarken işçiye, memura,
emekliye yapılan zamlar enflasyon karşısında erimeye devam
etmektedir. Vatandaşımızın alım gücü düşerken
temel gıda ürünlerindeki fiyat artışı
durdurulamamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Ama kimse merak etmesin, Türkiye
çaresiz değildir. Yakında gideceksiniz, az kaldı diyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Sayın Muhammed Levent Bülbül.
Buyurun Sayın Bülbül.
23.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Aliya
İzzetbegoviçin vefatının seneidevriyesine, 19 Ekim Muhtarlar
Gününe, Çukurcada gerçekleştirilen hain saldırının
yıl dönümüne, savunma sanayisi alanındaki başarıya, TAYFUN
füzesine ve dünya şampiyonalarında başarılı olan millî
sporcularımız Fatih Bozkurt, Ahmet Ekrem Taşkınoğlu
ile Derya Ceren Çağlayana ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sırp mezalimine karşı
Boşnakların dinî ve millî bilincini artırmak için mücadelesini
son nefesine kadar sürdürmüş olan ve bağımsız Bosna
Hersekin temellerini atan, kardeş Bosna Hersekin ilk
Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç 19 Ekim 2003 tarihinde vefat
etmiştir. Tabuta konmuş olsa da toprağa gömülmediği sürece
Türkler tek güvencemizdir. diyerek Türk milletine olan sevgi ve güvenini ifade
etmiş olan büyük mücadele adamı ve dava adamı Aliya
İzzetbegoviç, sadece Bosnalı kardeşlerimizin değil Türk
milletinin de kalbinde yaşayan büyük ve yüksek bir şahsiyettir.
Vefatının seneidevriyesinde kendisine Allahtan rahmet diliyor,
Bosnalı kardeşlerimize her zaman ve her daim huzur ve mutluluk diliyoruz.
Sayın Başkan,
seçildiği köy veya mahallede yaşayan, vatandaşlarımız
adına onların her türlü talep ve beklentisini yerine getirmede ilk
başvuru mercisi olan muhtarlarımız demokrasimizin ve idari yapılanmamızın
temel taşıdır. Bugün Muhtarlar Günüdür. Bu nedenle, ülkemizin
her bir yerinde hizmet veren 50 binden fazla muhtarımıza
işlerinde kolaylık ve başarı diliyoruz.
19 Ekim 2011 tarihinde hain
terör örgütü PKK tarafından Çukurcada düzenlenen alçak
saldırıda 24 askerimiz şehit olmuş, 18 askerimiz de
yaralanmıştır. Hain saldırının yıl dönümünde
şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, gazilerimize
hayırlı uzun ömürler diliyor, hain terör örgütü PKKyı bir kez
daha lanetliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Sayın Başkan, Türkiyede son yıllarda savunma
sanayisi alanında yapılan işler özellikle dünyada güvenli
bölge kavramının önem kazandığı ve birçok
coğrafyada savaş şartlarının oluştuğu bir
ortamda milletimizin göğsünü kabartacak bir seviyeye
ulaşmıştır. Millî teknolojiler ve yerli imkânlarla üretilen
ve geliştirilen savunma sanayisi ürünleri yüzde 80 seviyesinin üzerinde
bir millîlik ve yerlilik oranına ulaşmış, ülkemizin caydırıcı
gücü başta olmak üzere bu alandaki uluslararası rekabet gücü ve
ihracat potansiyeli giderek artmıştır. Daha önce
başarılı bir şekilde üretilen ATMACA, YILDIRIM,
BOZDOĞAN, BORA, GÖKDOĞAN ve HİSAR gibi füzelerin ardından
TAYFUN füzesi de dün başarıyla test edilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Balistik olarak nitelendirilebilecek TAYFUN füzesi 458 saniyede
ortalama 3,6 mach hızıyla
Sayın Başkan, son
olarak, İspanya'da düzenlenen 23 Yaş Altı Dünya Güreş
Şampiyonası'nda grekoromen stil 130 kiloda altın madalya kazanan
millî sporcumuz Fatih Bozkurt'u ve 55 kiloda bronz madalya kazanan Ahmet Ekrem
Taşkınoğlunu
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun lütfen.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya)
yine, Antalya'da düzenlenen Dünya Bilek Güreş
Şampiyonası'nda 21 yaş altı klasmanında şampiyon
olan Derya Ceren Çağlayan'ı ve tüm sporcularımızı
kutluyor, başarılarının devamını diliyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Meral Danış
Beştaş.
Buyurun Sayın
Danış Beştaş.
24.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Ankarada Muhtarlar Evi açılışının
yarattığı trafik sorununa, HDP vekillerine gelen ziyaretçilerin
Meclise girişte yaşadıkları mağduriyete,
Cumhurbaşkanının AK PARTİ grup toplantısında
yaptığı konuşmaya, sınır ötesi operasyonlarda
kimyasal silah kullanıldığına dair iddialara ve Cizrede 30
Ekimde yapılması planlanan müzik festivaline ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Önce Ankara'yla
başlayayım. Bugün Ankara'da Muhtarlar Evi açılıyormuş.
Sabah 07.00den itibaren Ankara felç durumda, yaşam durmuş durumda.
Biz de Meclise gelirken aynı manzaraya tanıklık ettik. Neymiş?
Muhtarlarla toplantı varmış. 40 bin muhtar geldiği
söyleniyor, hatta her muhtara biner lira da maddi bir yardım
verilmiş. Bunun toplamasını iktidar iyi yapar galiba. Bu
Muhtarlar Evi açılacak diye insanlar işine gidemiyor, hastaneye
gidemiyor, çocuklarını kreşe bırakamıyor. Şu anda
da Kızılay tamamen yaşamı durduran bir yönetim
tarafından yönetiliyor. Açıkçası yani yaşamı felç
etmek mi yönetim? Bu iktidar bu yaşamı felç ediyor ve bunun adı
yönetmek değil. Aslında totaliter rejim derken tek adam rejimi
derken bunu her fırsatta gösteriyorlar.
Diğer bir husus
aynı konuda, bugün ziyaretçilerimiz vardı her gün olduğu gibi;
geldiler, isimleri ve kimlikleri önemli değil. Çok vahim bir şey
öğrendim gelen ziyaretçilerden, bir buçuk saat bekletildiler falan.
Birinin çantasında kitap varmış, görevli demiş ki: Bu,
siyasi bir kitap mı? O da demiş ki: Hayır, siyasi bir kitap
değil, benim notlarım. Bir de dosya var, vekillere verilmek üzere.
Bu dosyalar neden 1 tane değil, 2 tane? Demiş ki: Çünkü vekillerle
görüşeceğim, onlara veriyorum. Üçüncü anekdot: Randevumuz var.
demişler çünkü çok bekletildiler, ben de onları bekledim.
Demişler ki: Randevunuzun olması önemli değil, önce
Cumhurbaşkanı girecek. Bunları yorumlamaya gerek var mı?
Siyasetin yapıldığı Mecliste Siyasi kitap mı? diye
sorulan bir soru.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Cumhurbaşkanı Kızılayda bir
açılış yapacak diye yüz binlerce insanı mağdur eden,
yaşamı felç eden bu iktidarın miadı çoktan dolmuştur.
Bunu bir kez daha ifade edeyim.
Diğer mesele, bugün
Erdoğan grup toplantısında konuştu, hakikaten dehşetle
izledik, bilmiyorum, grubu da oradaydı,
alkışlıyorlardı. Ne dedi? PKKliler 5-10 çocuk
yapıyor." dedi. Önce Kürtler diyordu, şimdi örgüte
bağladı. Kürtlerin tamamına Siz örgütsünüz." dediler
aslında PKKlisiniz." dediler. Bunu da geçtim, bu bütün Kürt
halkını terörist olarak görmenin, düşman olarak görmenin,
bilinçaltının yansımasıdır. 2006da aynı
Erdoğan şunu demişti: Çocuk da olsa kadın da olsa
gereğini yerine getiririz. Kürt düşmanlığı
dediğimiz işte budur. Soylu Daha önce Kürtler 10-15 çocuk
yapıyorlardı, şimdi 5-6 çocuğa düştüler." dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Kürtleri sürekli bir nüfus mühendisliği
altında gören kafalar dönüp baksın geriye hangi çöplükteler acaba.
İkincisi;
kadınların bedenine, çoğalmasına, üremesine dönük sürekli
bu dil uzatma hadsizliğini lanetliyorum. Kadınlar çocuk yapıp
yapmamaya kendileri karar verir. Bu, aile meselesidir ya. Bir
Cumhurbaşkanı çocuk yapma sayısına neden
karışır bunu anlamak mümkün değil.
Ve tabii ki şunu da
biliyoruz, Erdoğan örgüt mensuplarının PKKlilerin
çocukları olmadığını çok iyi biliyor. Kürt nüfusunu
kastederek nasyonal bir söz kuruyor aslında, bunu Kürtler anladı ve
partisine dâhil ettiği, devlet katındaki ortakları olan
ulusalcılara da tabii ki selam çakıyor. Çok çocuk sahibi olmayı
bir terör faaliyeti olarak görüyor ya! Bundan ötesi yok. Bu ırkçı bir
kafadır, bu Kürt düşmanı bir kafadır, bu bir nefret
dilidir; kınıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Kürt halkı da bu nefret dilini ve Kürt
düşmanlığını çok iyi anlıyor ve yorumluyor.
Mesajlarını aldık ama cevabımız daha çok direnmektir,
çözüm konusunda, demokratik siyasette daha çok ısrar etmektir, gerçek bir
eşitlik ve kardeşlik için mücadele etmektir; bizim karşı
cevabımız budur. Bu nasyonal kafayı da çok iyi anlıyoruz.
Sayın Başkan, çok
önemli bir mesele daha var. Dünden bu yana sınır ötesi operasyonlarda
kimyasal kullanıldığına dair görüntüler, iddialar,
videolar, açıklamalar peş peşe kamuoyuna yansıyor. Bunlar
yokmuş gibi hiçbirimiz davranamayız. Siyaset erki ve Parlamento
sorumluluk almak zorunda ve bunun cevabını bulmak zorundayız.
Dışişleri Bakanlığı henüz bir açıklama
yapmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Gerçi genelde susmayı tercih ediyorlar.
Dışişleri Komisyonu bir araştırma
yapmalıdır. Kamuoyunu ikna edici bir açıklama gerekiyor bu
konuda. Dün Merkez Yürütme Kurulumuz da bir açıklama yayınladı
ve iddiaların defaatle, hızla soruşturulması
gerektiğini söyledi. Açıkçası bu çok önemli bir meseledir. 29
Nisan 97ye kadar imzaya açık olan Kimyasal Silahlar Sözleşmesinin
uygulanması ve kimyasal silahların takibi için
bağımsız olarak 97de OPCW kuruldu ve Türkiye 97de bunu
onayladı. Kimyasal Silahlar Sözleşmesi, tüm kitle imha silah kategorisini
ortadan kaldırmayı amaçlayan uluslararası bir
anlaşmadır ve faaliyet alanı, içeriği oldukça kapsamlı
olup imzacı tüm ülkelerin bu akde uyması zorunludur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Tabii ki kimyasal silahların yok ediciliğini ve
zararını anlatmayacağım, bunu hepimiz gayet iyi biliyoruz
ama buna ilişkin uluslararası alanda da çokça açıklama, rapor,
parlamentolarda tartışma yapıldığını
biliyoruz. Kimyasal silah kullanımı Cenevre statüsüne göre
insanlığa karşı bir suçtur. Bu iddiaların bir an önce
araştırılması, varsa sorumluların ortaya
çıkarılması Türkiye'nin taraf olduğu sözleşmeler
gereğidir ve aynı zamanda insanlık görevidir.
Sayın Başkan,
uzattığımın farkındayım, affınıza
sığınarak son olarak
BAŞKAN
Tamamlayınız efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bir festival daha yapılıyor Kürtlerin
kemikleri üzerine. Evet, Surdan sonra şimdi Cizrede festival kararı
alınmış. Cizreyi bir hatırlatmak istiyorum, bu
Parlamentoda çokça konuştum: 14 Aralık 2015te ilan edilen
sokağa çıkma yasakları sırasında, yetmiş dokuz
gün içinde 177si vahşet bodrumlarında olmak üzere 288 kişi
öldü, katledildi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yedi yıl geçmesine rağmen hâlâ 14
kişinin cenazesi bulunamadı. Kayyum atandı, sonra molozlar Dicle
Nehri kenarına döküldü ve orada uzuvlar bulundu, molozlar içinde insan
vücuduna ait uzuvlar bulundu. Bu molozların döküldüğü alan Mem U Zin
Parkı adıyla parka dönüştürüldü. Yedi yıl sonra,
şimdi Şırnak Valiliği, Cizre Kaymakamlığı ve
Cizre Belediyesi kayyumu 30 Ekimde bir müzik festivali yapacakmış.
Yani cenazeler üzerinde tepinmek ve eğlenmek anlamına geliyor. Her
şeyden önce bu, ahlaksız bir girişimdir. Bu girişim derhâl
durdurulmalı ve festival iptal edilmelidir.
Bugün arandık, Hacer
Arslanın cenazesi orada, annesi aradı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Annesi Hezni Arslan aradı Yedi
yıldır bulamadığım kemiklerin üzerine festival
yapılacak, bunu iptal etsinler. dedi. Şimdi, bu acılı
ailelerden iktidar ne istiyor gerçekten? Bunu soruyoruz. Hangi yüzle, hangi
vicdanla bu şarkılar söylenecek, festivaller yapılacak bu kadar
festival yasaklanmışken? Kürt halkının acılarıyla
dalga geçiliyor, Kürtler bunu da zaten böyle algılıyor.
Son olarak, bu festivale
sponsor olan iş insanlarına sesleniyorum: Bu
ahlaksızlığa nasıl ortak olabilirsiniz? Kürtlerin
katledildiği bu alanda, üstelik hâlâ cenazelerin
bulunmadığı bir yerde eğlence düzenlemek hangi vicdana
sığar?
Sanatçılara,
şarkıcılara sesleniyorum: Lütfen, bu acılı ailelerin
acıları üzerinde tepinmeyin, bu suça ortak olmayın.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Cizre Festivali iptal edilmelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Özgür Özel.
Buyurunuz Sayın Özel.
25.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 19 Ekim Muhtarlar Gününe,
bugün Ankarada yapılan muhtarlar toplantısına, Aliya
İzzetbegoviçin vefatının 19uncu yıl dönümüne, Bülent
Özverenin vefatına, Eurovision Şarkı
Yarışmasına, Plan ve Bütçe Komisyonunda Merkez Bankası
bürokratının verdiği cevaba, Meclis İçtüğüzünü
yasamanın değiştirebileceğine,
Cumhurbaşkanının sansür yasasıyla ilgili
değerlendirmelerine ve AK PARTİ grup toplantısında
yaptığı konuşmaya, Elâzığ Madenciler Derneğinin
mahkemeye yaptığı başvuru ve suç duyurusuna ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sözlerimin sonunda
değineceğim ama 1 Mart 2022 günü, tutanak altında, bu elimdeki
zarfı bana ve AK PARTİ Grup Başkan Vekilimize Sayın Gürsel
Erol vermişti. Bir ihaleyle ilgili bir iddia vardı, Günü gelince açacağız.
demiştik. Ben şimdi kendisine veriyorum, o açadursun ben en son bu
konuya değineyim.
Sayın Başkan,
demokrasinin işleyişinde ve kamu idaresinde önemli bir yere sahip
muhtarlarımız, 19 Ekim Muhtarlar Günü'nde günlerini kutluyorlar. Biz
de kendilerini, bir parti rozeti yakalarında olmadan, herhangi bir bütçeye
sahip olmadan kendi imkânlarıyla ve doğrudan demokrasinin en iyi
örneğini yaşayarak ve yaşatarak göreve gelen
muhtarlarımızın Muhtarlar Gününü Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak kutluyoruz.
Gelinen yirmi
yıllık iktidarın sonunda Muhtarlar Gününde Ankarada
ağırlanacak muhtarlar için valilere kota konmasını,
valilerin kaymakamlara kota koymasını, muhtarların
zorlanmasını ve muhtarların Fındık bahçesinde
işim var. Üzüm bağında işim var. Ben Ankaraya gitmek
zorunda mıyım? diye isyanlarını ve muhtarların
Eğer bu toplantıya katılmazsanız kotanızı
tutturamazsak Ankaraya mahcup oluruz. diye valiler tarafından tehdit
edilmesini; vatandaşlarımızın ve bunu bizzat yaşayan
muhtarlarımızın vicdanına emanet ediyoruz. Gönlüyle gelen
muhtarlarımız baş göz üstüne geldiler ama zorla getirilen
muhtarlarımıza yaşatılan zulmü milletimize şikâyet
ediyoruz.
Bağımsız Bosna
Hersekin ilk Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç, bugün, 19 Ekim
günü on dokuz yıl önce vefat etmişti.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Kendisini rahmetle ve minnetle anıyoruz.
Sayın Başkan, TRT
spikeri Bülent Özverenin vefat haberini dün büyük bir üzüntüyle öğrendik.
Eurovision Şarkı Yarışmasıyla
özdeşleşmiş Özverene Allahtan rahmet; ailesine, TRT
camiasına başsağlığı diliyoruz. Ülkemiz iyi bir
puan aldığında attığı sevinç
çığlıklarıyla hepimizin duygularına tercüman olurdu
ama son yedi yıldır, sekiz yıldır puanlama bahane edilerek
yarışmaya katılınmıyor. O puanlama sistemiyle biz
Eurovisionu kazanmıştık. Bir yaşam biçimine, bir müzik
anlayışına karşı bir dayatma olarak görüyoruz. Bülent
Özverenin hatırasında, onun da hep savunduğu bu adaletsiz
puanlama sistemine isyan etmeye katılıyor ama Eurovisiona
katılmamayı biz de kabul etmiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
Sayın Başkan, Merkez Bankası Kanununda yılda 2 kez Plan ve
Bütçe Komisyonunda sunum yapılması yazdığı, zorunlu
olduğu hâlde hem de bir kanun için Plan ve Bütçe Komisyonundayken Merkez
Bankasına kur korumalı mevduatla ilgili sorulan sorular için gelen
görevli bürokrat Size bilgi veremeyiz. demiştir. Oradaki 40 milletvekili
milletin vekilleridir ve tüm siyasi partilere ait milletvekilleridir. Bir
bürokratın Ben Plan ve Bütçe Komisyonuna bilgi vermiyorum. demesi ve bu
duruma Biz bürokratik vesayetle mücadele edeceğiz. diye iktidara
gelenlerin, Merkez Bankası Başkanının sessiz kalması,
Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanının buna müdahil olmaması ve
en nihayetinde Meclis Başkanının suskunluğu kabul
edilebilir değildir. Bu durumu baştan sona milletimize şikâyet
ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET BEKAROĞLU
(İstanbul) Rezalet, rezalet!
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Bürokratik vesayet altında olan bir Mecliste görev yapmayı hiçbir
milletvekilinin kabul etmesi söz konusu değildir.
MEHMET BEKAROĞLU
(İstanbul) Vesayetle mücadele için geldiler!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkan, bugün Mecliste yürütmenin başı, Meclisimizin
Başkanına Meclis İçtüzüğünün değiştirilmesi
gerektiğini söylediğini, bir talimat verdiğini ifade etti.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bunu kabul etmiyoruz. 5 siyasi partinin
yetkisinde olan Meclis İçtüzüğünü önermek, bunu müzakere etmek,
gerekiyorsa değiştirmek yasamanın görevidir. Yasamanın
tarafsız olması gereken Başkanına, yürütmenin
başının İç Tüzük değişikliği talimatı
vermek yetkisinde değildir, hakkı değildir, haddi değildir;
bunu kınıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
Erdoğan sansür yasasına karşı değerlendirmeler
yaparken sosyal medyayı muhalefetin tepe tepe kullandığı
bir çöplük ve onun ıslah edilmesinden rahatsızlık
duyuyormuşuz şeklinde ifade etti; bu ifadeyi reddediyoruz. Bir
çöplükse o kadar takipçili hesaba ne ihtiyacın var, çek git çöplükten!
Eğer orası çöplükse ve sen orayı ıslah etmeye
kalkıyorsan senin bugüne kadar orada yaptığın bütün
açıklamalar ve kurduğun trol orduları, İletişim
Başkanlığının trol orduları, Süleyman Soylunun
trol orduları ve Berat Albayrakın trol ordularının,
yaptıkları haysiyet suikastları ortadayken sen hâlen daha dönüp
bunu muhalefete fatura ediyorsan bu noktadan sonra artık söz milletindir;
vatandaşlarımız, gençlerimiz, sosyal medyayı kullanan bütün
vatandaşlarımız bunların hesabını Adalet ve
Kalkınma Partisinden ve Genel Başkanından önlerine gelecek ilk
sandıkta soracaklardır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir
hanımefendi için, bir partinin genel başkanı, eşinin ne
yaptığını sorduğunda kariyer
yaptığını söylemesi üzerine Çocuk yapsın, onun
kariyeri de çocuk yapmak olsun. denmesi kadar kötü bir yaklaşım
kabul edilemez, nezaketsiz bir yaklaşım. Ve toplumdaki tüm
kadınları küçük gören ve tüm toplumun önünde ayrımcı bir
dil kuran bu anlayışı Cumhuriyet Halk Partisi olarak tamamen
reddettiğimizi ifade etmek isterim. Aynı ifadelerin devamında
PKKlılar 10 çocuk yapıyor, siz de yapın. demek
Eğer
Süleyman Soylunun dediği gibi, ülkede
150 PKKlı kaldıysa, ayakkabı numaralarını
biliyorsanız, mağaradan burunlarını dışarı
çıkaramıyorlarsa bu 10 çocuk yapan PKKlılar kimdir?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Cumhurbaşkanı bunu açıklasın, Cumhurbaşkanı
açıklasın ki İçişleri Bakanlığının
kayıtlarında PKKnın çocukları yoksa kime PKKlı
diyor, kime terörist diyor?
MEHMET BEKAROĞLU
(İstanbul) Kürtlerin tamamına, Kürtlerin tamamına!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir
ülkede yaşayan insanları kimliklerinden dolayı terörist ilan
etmek büyük bir hadsizliktir; bunu kınıyoruz. Bu cümlelerin alelacele
Anadolu Ajansının metinlerinden ayıklanıyor olması,
birisinin şuursuzluğunu birilerinin örtmeye çalışması
çabasıdır; sansür değil utanç ve özür gerektirir; buna davet
ediyoruz.
Sayın Başkan, zarf
açıldı. O gün verilen bu zarfın içinden çıkan,
Elâzığ Madenciler Derneğinin mahkemeye yaptığı
başvuru ve suç duyurusu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Diyorlar ki: Bu ihale yapılacak ve bunu Cengiz Holding -Cengizler-
alacak. O ihale yapılmış, ihaleyi Port Madencilik
almış. İhaleden üç gün önce Port Madenciliğe kim yüzde 50
ortak olmuş? Şeref Cengiz. Peki, diğer ortak kim? Halil
İbrahim Bacacı. Bunlar kimler? Bunlar, Bilal Erdoğanın en
yakınları. Peki, ne olmuş bu işin sonunda? O maden
işletmesini o günkü parayla 150 milyon dolara, bugünkü parayla 119 milyon
dolara almışlar; alırlarken daha sadece yüzde 35 sondaj
tamamlanmış, o gün için 30 milyon ton bakır var. denmiş,
ihale alınmış, para verilecek, daha ödenmeden 70 milyon tona
çıkmış.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Bitiyorum Başkanım.
BAŞKAN Sayın Özel,
buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bilal
Erdoğanın okuldan arkadaşı ve milletvekilimizin bizlere
emanet ettiği kapalı zarftan çıkan Şeref Cengiz ve Halil
İbrahim Bacacı, 150 milyon dolara alıp daha parayı ödemeden
119 milyon dolara düşen, sadece 2 şirketin 2 milyar dolarlık
teminat mektubu verip katılabildiği aksak rekabet ortamında
inanılmaz bir rant elde ettiler. Detayları yarınki basın
toplantısında dile getireceğiz. Elâzığ Milletvekilimiz
baştan beri takip ediyor, takip edeceğiz. Vatandaşın,
yetimin hakkını Bilal Erdoğanın arkadaşlarına
böyle peşkeş çekemezsiniz.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Bülent Turan.
Buyurunuz Sayın Turan.
26.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Amasrada
yaşanan maden kazasını araştırmak için kurulacak olan
komisyona, Aliya İzzetbegoviçin vefatının 19uncu yıl
dönümüne, 19 Ekim Muhtarlar Gününe ve Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaş ile Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bartın Amasrada
kaybettiğimiz madencilerimizi bir kez daha rahmetle anıyorum;
aileleri bizlere emanettir, süreci hep beraber takip edeceğiz.
Sorumluların ortaya çıkması için, gereğinin
yapılması için Bakanlığımız, ilgililerimiz,
hepimiz adım attık. Bugün de tüm partilerimizin ortak önerisiyle hep
beraber konuşmalarını yapacağız, kararlarını
alacağız ve bir araştırma komisyonu kuracağız. Bu
komisyonun da başarılı olmasını, polemikten, siyasi
kavgadan uzak, nitelikli bir çalışma yapmasını
şimdiden ümit ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün, Bosna Hersekin ilk
Cumhurbaşkanı, yakın tarihin en önemli liderlerinden Aliya
İzzetbegoviçin vefatının 19uncu yılı. Onu Bilge
Kral yapan savunduğu değerleri, mücadeleci kimliği ve
geleceğe ışık tutan mesajlarıydı. Bizi
toprağa gömdüler fakat tohum olduğumuzu bilmiyorlardı. diyen
Bilge Kral Aliyayı vefatının seneidevriyesinde tekrar
rahmetle, minnetle yâd ediyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün, 19 Ekim Muhtarlar Günü.
Muhtarlarımız, mahallelerimizde, köylerimizde hemşehrilerimize
dokunan, dertlerini, ihtiyaçlarını en iyi bilen, devletimizin
yereldeki en kuvvetli temsilcileridir. Her fırsatta
muhtarlarımızla bir araya geliyoruz, dertlerini dinliyoruz, çözüm
önerilerini beraber tartışıyoruz, her konuyu hassasiyetle takip
ediyoruz. Tekrar Muhtarlar Gününü canıgönülden kutluyorum.
Ancak Grup Başkan Vekillerinin
yerinden konuşmasında her ne kadar Polemik olmasın. desek de
ısrarla Gündemi buna boğmayalım. desek de
arkadaşlarımız zaman zaman böyle kapı açıyorlar,
mecbur kalıyoruz.
Sayın Başkan, Grup
Başkan Vekili
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Daha başlamadım Başkanım.
BAŞKAN Buyursunlar
efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Grup Başkan Vekili arkadaşımız 40 bin muhtar Ankaraya
geldi. dedi. Bir: 40 bin muhtar gelmedi.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Öyle bilgi aldık.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
İki: 40 bin muhtar da gelse -Türkiyede 51 bin muhtar var- 51 bin muhtar
da gelse biz bundan keyif duyarız; Türkiyemizin başkentine tüm
köylerimizin, ilçelerimizin, mahallelerimizin temsilcisi gelse bundan mutluluk
duyarız, gurur duyarız. İnşallah
Bakanlığımız daha çok çalışır, tüm
muhtarlarımızın Ankaraya gelmesini sağlayan etkinlikler
yapar; bunu önemsiyorum.
Değerli arkadaşlar,
bundan daha vahimi şu: Elinizde bilgi olur, belge olur, bunu kamuoyuyla
paylaşırsınız. İdare yanlış
yapmışsa yasama gereğini yapar, gündem yaparız, polemik
yaparız ancak Bütün muhtarlara Ankaraya gelsin diye bin lira para
verildi. derseniz bu, önce muhtarlara hakarettir, iftiradır,
haksızlıktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Öyle bilgi aldık.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu
iddianın ispata mahkûmiyeti var, lütfen bunu ispat edin Sayın
Başkan.
Ben muhtarlarla,
Çanakkaleden gelenlerle konuştum; böyle bir gündem yok.
Bakanlığımızla konuştuk, böyle bir gündem yok.
İnsanların ideolojisini, derdini, davasını, hassasiyetini
parayla ölçmek kadar yanlış bir şey olamaz. Adam dert çekiyor,
Ankaraya geliyorsa, Bakanlığın davetine katılıyorsa
bunu üç kuruşa beş kuruşa, bir paraya bağlama
anlayışının bu Meclise yakışmadığı
kanaatindeyim. Hiçbir muhtarımızın bu konuda para
almadığını tekrar teyit etmek istiyorum. Kaldı ki
Türkiyemizde 51 bin muhtar var, bu iddia 51 bin muhtara hakarettir. Parayla
yolculuk yapıyor. demek Parayla buraya geliyor. demek hiç
yakışmadı Sayın Başkan.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; az önce,
Cumhurbaşkanımızın Genel Kuruldan önce grup
konuşması vardı; hoşumuza gitti, çok yakın takip
etmiş arkadaşlarımız, adım adım takip
etmişler; hep böyle takip edin, iyidir bu, harika.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bizi arıyorlar, takip etmiyoruz. Onlarca muhtar
aradı yani cevap vereceğim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Mecbur
izliyorum, korku filmi gibi
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Arkadaşlarımız çok yakından takip etmişler,
izlesinler; Türkiyenin 85 milyon kardeşine nasıl atıfta
bulunulur, dış politikada Türkiye nasıl ayağa kalkar,
yatırımların önü nasıl açılır; hepsini
değerlendirsinler fakat isyan ettiğimiz bir mesele var değerli
arkadaşlar, dön dolaş Kürt nefreti oldu. Söyleminde Kürtlere
hakaret etti. tarzı iddiaları esefle, nefretle reddediyorum.
Bakınız, yirmi
yıldan beri, kimlik siyaseti yapmadık diyoruz; yirmi yıldan
beri, 85 milyon kardeşiz diyoruz. AK PARTİ doğunun da
batının da birincil partisi, bunu da önemsiyorum. O yüzden, dönüp
dolaşıp
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Kürt çocuklarını kimyasalla öldürüyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
PKKya, teröristlere yapılan söylemi, ortaya konan fotoğrafı
Kürtlere yapılan bir söylemmiş gibi düşünmenizi,
değerlendirmenizi şaşkınlıkla takip ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) - Siz dalga mı geçiyorsunuz ya?
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Yapmayın; bunun size faydası yok, partinize faydası yok,
Türkiyeye faydası yok. Kaşımayın şu
sorunlarımızı. Türkiyede Kürt sorunu kalmadı. Siz Kürt
sorunu olsun istiyorsunuz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ 2 bakanınız var, değil mi?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Siz Kürt sorunu var olsun istiyorsunuz, biz 85 milyona eşit olarak
bakıyoruz.
Sorunlarımız var
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Kayyumlar da var, değil mi?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Çanakkalede de var -ben Çanakkale Vekiliyim- eksiğimiz var, yolumuz
bozuk
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Kürtün iradesini tanımıyorsunuz da.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) -
suyumuzun akmadığı oluyor ama bunlara Çanakkalenin sorunu demiyoruz,
Türkiyenin ortak sorunları diyoruz. O yüzden, bu siyasi dilin size
faydası olmadığı kanaatindeyim. Lütfen, bunu tekrar gözden
geçiriniz.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Bu kadar yalan da olmaz ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, Grup Başkan
Vekilimizin Elâzığdaki ihaleyle ilgili bir iddiası oldu. Her
ihale için temel parametreleri ortaya koyuyorum, özelinde değil genel
olarak söylüyorum: Bir, ihaleler açık olmalıdır; açık
oluyor. İtiraz varsa yargı mutlaka gereğini
yapmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Birileri para kazanacak, biz burada onun dayağını yiyeceğiz
tarzı bir yaklaşımı doğru bulmuyorum. Hata varsa,
yanlış varsa gereğini yapalım hep beraber ama
insanların siyasi söyleminden, kimliğinden, okulundan yola
çıkarak bir ithamda bulunmayı doğru bulmuyorum. Eğer o
ihalede daha ucuz veren varsa, daha makul teklif veren varsa buna rağmen
idare yanlış bir tercihte bulunmuşsa bunun kavgasını
beraber verelim ama bir adamın okulu, siyaseti, kimliği, memleketi
ihaleyi kaybetmenin veya almanın adı olmaması lazım. Eksik
varsa ben çağrıda bulunuyorum: Beraber takip edelim. İhaleyi
daha ucuz veren var da veya daha fazla veren var da almayan varsa bununla,
beraber kavga edelim. Ama bir daha söylüyorum: Kişilerin isminden,
cisminden, okulundan yola çıkarak söylemde bulunmayı doğru
bulmuyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum Başkanım.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın Başkanım, sataşmadan
istemeyeceğim ama yerimden bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Size
sataşmadan söz vereyim, buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Ne
oldu Başkanım?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Daha kısa konuşmam için oraya gidiyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hayda!
Sayın Başkan, çok
taraflı gördük sizi bugün. Ne olduğunu söylerseniz biz de bilelim.
BAŞKAN Bugün
Sayın Grup Başkan Vekillerimizi dinliyoruz; başka bir gündemimiz
yok efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Peki.
BAŞKAN Buyurun.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Öncelikle, muhtarların gününü kutluyorum.
Demokrasilerde en küçük birim olarak çok değerlidir, çok önemlidir ama
insanların her şeyini parayla ölçen biz değil sizsiniz; bunu
gayet iyi biliyoruz. Burada söylediklerim asla bir yorum değil bilgiye
dayanıyor. Siirt, Bitlis ve Adıyaman, muhtarlarını
arayın. Onlarca telefon aldık ve muhtarlarla her bölge seyahatlerimde
görüşüyorum. Buraya geldiklerinde hem para aldıklarını hem
ağırlandıklarını, her türlü meseleyi kendileri
anlatıyor. Ben söylemiyorum, varsa yalanlayan söylesin yani gelsin yüzüme
söylesin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) -
Elden mi alıyorlar, bankadan mı alıyorlar?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) - Biz hakikati anlatıyoruz.
Diğeri: Her konuda
konuşabiliriz, parayla ölçen sizsiniz. Daha dün, burada, Enerji
Bakanı Bartın katliamında, işçi katliamında
yaşamını yitirenlerin yakınlarına para vadetti.
Bir de Sayın Turan,
gerçekten bir daha yüksek sesle söyleyin ya Kürt sorunu yoktur. deyin. Sizin
tedaviye ihtiyacınız olmadığını
tanıdığım için biliyorum, sizi tanıyorum ama bence Bu
ülkede Kürt sorunu yoktur. diyenin tedaviye ihtiyacı var. Artık
bunun başka bir izahı yok. Kürtlerin kemikleri üzerine festival
yapmak Kürt düşmanlığı değil mi ya? Bu bir Kürt
nefreti değil mi? Kürtler bunu anlamıyor mu? Kürtlerin kaç çocuğu
olduğunu tartışarak siz bütün bir topluma, milyonlarca insana
nefret kusmuyor musunuz? Bunun Kürt düşmanlığı
dışında hiçbir izahı yoktur ve hakikaten bu konuda
inkârlarınız da sizi çok komik duruma düşürüyor. 2
Bakanımız var, Kürt sorunu yok. Gerçekten ya ne demek bu? 10-15
çocuk yapıyor. Çelebiye bunu söylüyor; hem kadınlara hem Kürtlere
hem Türkiye toplumunun Kürtlerle birlikte tamamına aslında ne kadar
iğrenç bir politika yürütüldüğünü de ortaya koyuyor. Bizim
cevaplarımız var ama şunu söyleyeyim: Soylunun söyledikleri de
Cumhurbaşkanının söylediği de -bir daha söylüyorum-
kesinlikle Kürt nefretidir, Kürt düşmanlığıdır. (HDP
sıralarından alkışlar)
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Siirt Milletvekili
Meral Danış Beştaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, İç Tüzük gereği sataşma varsa hangi
ifadeden dolayı olduğunu söylemek durumundayız, Divanın
bunu kayda geçmesi lazım. Az önceki konuşmacıya hangi ifademizden
dolayı sataşıldığını lütfen kayda geçiniz.
Bunu istirham ediyorum.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Lanetlediniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Neden rahatsız oldular? Hangi ifademizi sataşma olarak
düşündüler? İstirham ediyorum bunu, lütfen kayda geçiniz. Bunu sizden
bekliyorum Sayın Başkanım.
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Muhtarlarla ilgili söylediklerinizden
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
İkincisi Sayın Başkan Bin lira para verdiler. diye ifade etti
Sayın Grup Başkan Vekili. Nakit mi verdiler, bankadan mı
verdiler bilemiyorum ama bunu ispata ilişkin çıkması gerekirdi
ya da mahcup olması gerekirdi; ne ispat edildi ne de bir mahcubiyet dili
görebildik.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Elden, elden.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Yolsuzluğun ispatı olmuyor işte.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Ayrıca, festivalin en iyisini, bu millete layık olan, güzel olan en
iyi işleri hep beraber yapacağız.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Nereden verdiniz onu, örtülü ödenekten mi verdiniz?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Diyarbakır festivali, Kültür Bakanlığımızın her
bölgede yaptığı etkinliklerden bir tanesi. Çanakkalede
yaptı, İstanbulda yaptı, Ankarada yaptı, şimdi de
Diyarbakırda bu festival yapılıyor.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Festivalleri niye yasakladınız?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Değişik mekânlarda yapılıyor; Çanakkale Assosta
yapıldı, yapılacak; Troyada yapıldı, yapılacak.
Her tarihî mekânda ruhuna uygun olmak kaydıyla bu adım
atılır ama hanımefendilerin mezar, kemik hassasiyeti var da bize
yok derseniz, çok defter açarım burada. Sizin hangi insanlara, hangi
mezarlara saygı duyduğunuzu, duymadığınızı
tüm millet biliyor.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Kimyasalları da açıklayın.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) 85
milyon kardeşiz, size rağmen kardeşiz; bunu
bozamayacaksınız Sayın Başkan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Kardeşliğiniz batsın ya,
yaptıklarınızı görüyoruz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, madem böyle bir usul var
BAŞKAN Buyurunuz.
28.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bu konuda ırkçılık devam ettiriliyor,
düşmanlık devam ettiriliyor. Muhtarlarla ilgili de söylediklerimi
ispatlamaya hazırım ama yolsuzluğun belgesi
olmadığını AKP iktidarı tersine çevirdi, belgeler de
var, soruşturulan da yok; çarşaf çarşaf kayıtlar ortaya
çıkıyor, muhtarlara elden verilmiş, ceplerine konmuş;
bizzat bize iletildi, ezbere konuşmuyoruz.
Diğeri de şurada
bir liste var, festival yasak listesi; çok küçük bir liste, daha da büyük
Her
türlü festivali yasaklayan iktidarın Tahir Elçinin katledildiği
yerde faili tutuklamayıp gidip orada festival yapması
düşmanlığın dik âlâsıdır.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Size rağmen devam edeceğiz Sayın Başkanım
kardeşliğimize.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Hafızamızı silemeyeceksiniz. Kültürel
hegemonya kuramayacaklar.
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) O zaman şu festivalleri de serbest bırakın
Sayın Başkan ya.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hangisini istiyorsunuz?
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Bir sürü festival var.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Yaparız.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Bir de Kürt düşmanı değilim. diyor
ya.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Mutlu mu olacaksınız onu söylersem?
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Yapıyorsun, yapmasan mutlu olacağım;
yapmasanız mutlu olacağız, keşke yapmasanız.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ne
kadar ayıp bir şey ya! Ne ayıp bir şey ya!
BAŞKAN Alınan
karar gereğince gündemin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmına geçiyoruz.
Bartının Amasra
ilçesinde
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Bir de fısıldıyorsunuz kulağına duymuyormuş gibi
değil mi! Hiç yakışıyor mu, bir vekile hiç
yakışıyor mu! Bir de fısıldıyorsunuz
kulağına duymuyormuşum gibi, ne kadar ayıp bir şey ya!
Fıs fıs
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Muhtarlar bizi arıyor, siz bunu
yalanlıyorsunuz ya.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hiç yakıştıramadım gerçekten, sizi
saygılı olarak değerlendiriyordum. Hiç
yakıştıramadım. Bana söylüyor ama size söylüyormuş
gibi yapıyor, ne kadar ayıp bir şey ya! Hiç
yakıştı mı ya! Kürt
düşmanıymışım. Hiç yakışmadı.
BAŞKAN
meydana gelen
maden kazasının tüm yönleriyle araştırılarak benzer
kazaların önlenmesine yönelik tedbirlerin belirlenmesi amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan
(10/6598), (10/6599), (10/6600), (10/6601), (10/6602), (10/6603), (10/6604) ve
(10/6605) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin
birlikte yapılacak görüşmelerine başlıyoruz.
V.- MECLİS ARAŞTIRMASI (*)
A) Ön Görüşmeler
1.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü ve 19
Milletvekilinin, Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden
kazasının tüm yönleriyle araştırılarak işçi
sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması
için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/6598)
2.- Mersin Milletvekili Rıdvan Turan ve 19 Milletvekilinin,
Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden kazasının
tüm yönleriyle araştırılarak benzer olayların
yaşanmaması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/6599)
3.- İYİ Parti Grubu adına Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu'nun,
Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden kazası başta
olmak üzere ülkemizde yaşanan maden kazalarının nedenlerinin
araştırılarak bu kazaların önlenmesi için
yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/6600)
4.- MHP Grubu adına Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbül'ün, Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen
maden kazasının sebeplerinin araştırılarak madenlerde
yaşanan iş kazalarının engellenmesi için alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6601)
5.- İstanbul Milletvekili Engin Altay ve 131 Milletvekilinin,
Amasra'da meydana gelen maden faciasının nedenlerinin
araştırılarak benzer olayların tekrarlanmaması için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6602)
6.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş ve 65
Milletvekilinin, 14 Ekim 2022 tarihinde Bartın'ın Amasra ilçesinde
meydana gelen maden kazasının tüm yönleriyle
araştırılarak muhtemel maden kazalarının önlenmesine
yönelik tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6603)
7.- AK Parti Grubu adına Grup Başkanı Sivas Milletvekili
İsmet Yılmaz, Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan, Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Grup
Başkanvekili Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Grup
Başkanvekili Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlu ve Grup Başkanvekili Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunç'un, 14 Ekim 2022 tarihinde Bartın'ın Amasra
ilçesinde meydana gelen maden kazasının tüm yönleriyle
araştırılarak muhtemel maden kazalarının önlenmesine
yönelik tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/6604)
8.- Ankara Milletvekili Mustafa Destici ve 27 Milletvekilinin, 14 Ekim
2022 tarihinde Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden
kazasının tüm yönleriyle araştırılarak muhtemel maden
kazalarının önlenmesine yönelik tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/6605)
BAŞKAN İç
Tüzükümüze göre, Meclis araştırması açılıp
açılmaması hususunda sırasıyla siyasi parti gruplarına
ve önergelerdeki birinci imza sahiplerine veya onun göstereceği bir
diğer imza sahibine söz verilecektir.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Siz kendinize bakın, bir aynaya bakın, ne
olduğunuzu zaten göreceksiniz.
Saddamdan bir
farkınız kalmadı, sonunuz da öyle olacak.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Söyleyin de zapta geçsin, söyleyin de cevap vereyim. O tehdidinizi geçin, geçin
hadi.
Sayın Başkan, çok
özür diliyorum, usulü aykırı ama
Saddam gibi olacaksın.
diyor hanımefendi, geçsin zapta.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Geçmiştir herhâlde.
Farkınız
kalmadı. diyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
HDP vekili Saddam gibi olacaksınız. dedi. Hesabını
vereceksiniz mahkemede
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Saddamdan farkınız kalmadı. dedi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hayır, öyle demedi Özgür.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yok, yok Farkınız kalmadı. dedi.
BAŞKAN Konuşma
süreleri, gruplar için yirmişer dakika olacak ve alınan karar
gereğince bu süre en fazla 2 konuşmacı tarafından
kullanılabilecektir, önerge sahiplerinin konuşma süreleri ise onar
dakikadır.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Saddamdan bir farkınız kalmadı.
dedim ben.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Varsa yüreğin söyle, zapta geç.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Duymuşlardır zaten.
Ne demek yüreğin var
mı ya! Biz açıklamamızı yapmışız bu konuda.
BAŞKAN Şimdi söz
alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum: İYİ Parti Grubu
adına Samsun Milletvekili Sayın Bedri Yaşar, Konya Milletvekili
Sayın Fahrettin Yokuş; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Cemal Çetin; Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Rıdvan Turan,
İzmir Milletvekili Sayın Murat Çepni; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Balıkesir Milletvekili Sayın Ahmet Akın, Zonguldak
Milletvekili Sayın Ünal Demirtaş; Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına Sayın Taner Yıldız, Kayseri Milletvekili.
Önerge sahipleri:
İstanbul Milletvekili Sayın Sera Kadıgil, Ağrı
Milletvekili Sayın Dirayet Dilan Taşdemir, İzmir Milletvekili
Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlu, Bartın Milletvekili
Sayın Aysu Bankoğlu.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.-Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, İzmir
Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegünün yerinden sarf ettiği bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, özür dileyerek araya girmek zorunda kaldım.
HDP Vekili Serpil Kemalbay
Sonunuz Saddam gibi olacak. dedi, zapta geçmemişse diye söz aldım.
İtirazı varsa ifade etsin ama bize doğru dönerek, grubumuza
dönerek Sonunuz Saddam gibi olacak. dedi. Bunun ne demek olduğunu
biliyoruz, o yüzden zapta geçmesini istirham ettim. 85 milyonun
kardeşliğini bu dile rağmen devam ettireceğiz. Ancak ya bu
ifadesini yanlış duyduğumuzu revize ederek söylesin ya da zapta
geçmesine razı olsun.
BAŞKAN Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.27
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.41
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Abdurrahman
TUTDERE (Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9uncu Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Söz alabilir miyim?
BAŞKAN Sayın
Kemalbay, yerinizden, buyurunuz efendim.
30.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegünün, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sayın Başkan, ben dün gece Twitter üzerinde
çeşitli görüntüler izledim, kimyasal silah
kullanıldığına dair çeşitli videolar gördüm ve
gerçekten bütün geceyi çok huzursuz geçirdim. Burada Kürt
kardeşliğinden bahsedilirken ben şunu söyledim: Saddamdan bir farkınız
kalmadı. demek istedim çünkü orada kullanılan yöntemleri, Kürtlere
karşı kullanılan yöntemleri kastettim ve bu amaçla bir cümle
kurdum. Cenevre Sözleşmesine aykırılık gösteren bu
uygulamanın yapılıp yapılmadığına dair ne
yazık ki bir açıklama gelmedi; bugün Grup Başkan Vekilimiz de
sordu, dün biz de konuşmacılara buradan sataşarak sorduk ama bu
konuda bir açıklama gelmediği için, bunu kastettim. Saddamdan bir
farkınız kalmadı. demek istiyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, teşekkür ediyoruz ilginize, ara vermenize, vesair
ancak çok net duyduk ki Sonu Saddam gibi olacak. dendi. Zabıtlara
bakacağız. Sonu Saddam gibi olacak. demek başka bir şey,
hanımefendinin ifadesi başka bir şey; beraber değerlendireceğiz
Sayın Başkanım.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Kastettiğim budur, siz onu başka yere
çekebilirsiniz ama benim kastettiğim budur.
V.- MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü ve 19
Milletvekilinin, Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden
kazasının tüm yönleriyle araştırılarak işçi
sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması
için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/6598) (Devam)
2.- Mersin Milletvekili Rıdvan Turan ve 19 Milletvekilinin,
Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden kazasının
tüm yönleriyle araştırılarak benzer olayların
yaşanmaması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/6599) (Devam)
3.- İYİ Parti Grubu adına Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu'nun,
Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden kazası başta
olmak üzere ülkemizde yaşanan maden kazalarının nedenlerinin
araştırılarak bu kazaların önlenmesi için
yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6600)
(Devam)
4.- MHP Grubu adına Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbül'ün, Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen
maden kazasının sebeplerinin araştırılarak madenlerde
yaşanan iş kazalarının engellenmesi için alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6601)
(Devam)
5.- İstanbul Milletvekili Engin Altay ve 131 Milletvekilinin,
Amasra'da meydana gelen maden faciasının nedenlerinin
araştırılarak benzer olayların tekrarlanmaması için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6602)
(Devam)
6.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş ve 65
Milletvekilinin, 14 Ekim 2022 tarihinde Bartın'ın Amasra ilçesinde
meydana gelen maden kazasının tüm yönleriyle
araştırılarak muhtemel maden kazalarının önlenmesine
yönelik tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6603)
(Devam)
7.- AK Parti Grubu adına Grup Başkanı Sivas Milletvekili
İsmet Yılmaz, Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan, Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Grup Başkanvekili
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Grup Başkanvekili
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Grup
Başkanvekili Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç'un, 14 Ekim 2022
tarihinde Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden
kazasının tüm yönleriyle araştırılarak muhtemel maden
kazalarının önlenmesine yönelik tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/6604) (Devam)
8.- Ankara Milletvekili Mustafa Destici ve 27 Milletvekilinin, 14 Ekim
2022 tarihinde Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden
kazasının tüm yönleriyle araştırılarak muhtemel maden
kazalarının önlenmesine yönelik tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/6605) (Devam)
BAŞKAN Gruplar
adına ilk söz, İYİ Parti Grubu adına Samsun Milletvekili
Sayın Bedri Yaşara aittir.
Buyurunuz Sayın
Yaşar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan
önce, 19 Ekim Muhtarlar Gününü başta Samsun muhtarlarımız ve
Türkiye muhtarlarımız olmak üzere ayrı ayrı tebrik
ediyorum.
14 Ekimde Bartında
yaşanan maden kazası hepimizi derinden üzdü. 17 Mayıs 2010da
Zonguldakta 30 canımızı yitirdik, 13 Mayıs 2014te Somada
tarihin en büyük maden faciasını yaşadık, 301 maden
şehidi verdik, yine 28 Ekim 2014te Ermenekte 18 kardeşimizi
kaybettik, daha bugün de maalesef 41 maden şehidimizin acısıyla
kavrulduk; 41 evlat, baba, eş. Şehit olan madencilerimize Allahtan
rahmet, kederli ailelerine sabır, aziz milletimize
başsağlığı, bu elim kazada yaralanan madencilerimize
de acil şifalar diliyorum.
Ne zaman memlekette bir
felaket olsa, gerek deprem gerek sel felaketi gerekse bu tür büyük kazalar, her
seferinde kürsüye çıkıyoruz, diyoruz ki: Yaralar sarılacak,
devlet gerekeni yapacak. Ama maalesef bunların hiçbir tanesi bu olaylarda
bize bir ders olmuyor, yine aynı kazaları her seferinde tekrar
ediyoruz. Biz muhalefet olarak diyoruz ki değerli arkadaşlar:
Bunları konuşmak yerine
Gayet tabii ki devlet büyüktür, gayet tabii
ki devlet yaraları saracaktır. Buna hiçbirimizin bir itirazı
yok, olamaz da ama bu sorunları irdelemezsek, bu problemleri irdelemezsek,
bunların üzerine gitmediğimiz takdirde, tarih tekerrürden ibaret,
bunları bol miktarda yaşayacağız.
Gelişmiş ülkelere
baktığımız zaman bu tür kazalar olmuyor. İşte,
yüz binde 53 Türkiye'de kayıplarımız var, Almanya'da 10
olduğunu söylüyorlar, bize yakın Portekizde 25 diyorlar yani bilim ve
teknolojiyle bu işlerin üstesinden gelinebilir. Bunu nerede görüyoruz?
Bakın, aynı zamanda deprem kuşağındayız; 6,5-7
şiddetindeki depremlerde ülke maalesef can kayıplarına muhatap
oluyor. Bugün gelişmiş ülkelerde, Japonya'da 6,5-7 şiddetinde
depremlerde insanlar dışarı bile çıkma gereği
duymuyor. Neden? Çünkü bilime, teknolojiye uygun olarak bina sistemlerini
geliştirdikleri için.
Peki, bunlar yapılamaz
mı? Gayet tabii ki yapılabilir bunlar ama bugün biz diyoruz ki:
Baştan aşağı bu son olsun. Bununla ilgili komisyon da
kuruluyor. Bu komisyonlar gerçekten
Parlamentoda gerek araştırma
gerek soruşturma komisyonunda ben de bulundum, en son depremle ilgili
komisyonda da bulundum. Bu konuyla ilgili çok ciddi bilim adamlarımız
var, bu konuyu çok iyi çalışan arkadaşlarımız var,
sivil toplum kuruluşları var, bunların duygu ve düşünceleri
var. Zaten komisyonların sonuç raporlarında da neler
yapılması lazım geldiğine dair bilgiler, bunlar burada yer
alıyor ama sadece yer alıyor. Hâlbuki bunun muhakkak uygulamaya dönmesi
lazım, muhakkak fiile dönmesi lazım.
Bugün kömürde de, kömür
kazalarında da durum farklı değil. Türkiye Taşkömürü
İşletmeleri zarar eden bir kurum, yine maalesef Varlık Fonuna
devredilen bir kurum. Yani bunların önüne geçmek için yeterli finansmanları
yok, yeterli paraları yok. Hâlbuki biz KİT Komisyonunda -burada olan
arkadaşlarımız da var- onlarla da görüşürken diyoruz ki:
Arkadaşlar, ne lazım geliyorsa biz de size katkı
sağlayalım, ilave finansman mı, bunun adı her neyse ama
bunlar yapılsın, bunları bir daha konuşmayalım, bir
daha Eyvah! demeyelim. Ne oluyor? Türkiye'de zaten bir KİT
Özelleştirme Kurumuna devredilmişse Kesin bu, ülkenin elinden
çıkacak. diyoruz. Peki, bunu neye göre söylüyoruz? Bakın, SEKAlarda
böyle olmadı mı, çimento fabrikalarında böyle olmadı
mı, şeker fabrikalarında... Bakın, bugün, yine özel
sektöre... Yüzde 25ini sadece biz üretiyoruz, gerisi özel sektörde; bugün
şekerin tonunun nereden nereye çıktığını hepimiz
görüyoruz. Niye? Özelleştirme kapsamına devredildi, artık yatırım
yapılmıyor. Yatırım yapılmadığı zaman,
eğer biz bu sistemi, bu tesisleri güncelleyemez isek, gelişen ve
değişen teknolojilere göre yenileyemez isek hepimiz biliyoruz ki
bunun adı artık kader değil, katliam olur. Gayet tabii ki
hepimiz kadere inanıyoruz, bu salonda kadere inanmayan bir insan olur mu
ama takdir var, önce tedbiri alacağız, sonra takdir diyeceğiz.
Bu manada inşallah bu son kez felaketler üzerine konuştuğumuz
komisyon olur, son kez bunları burada irdelemiş oluruz. Onun için
toplumun her kesimiyle konuşalım; sendikalarla konuşalım,
sivil toplum kuruluşlarıyla konuşalım. Türkiye
madenciliğinin, özellikle Türkiye Taşkömürü İşletmelerinin
çok ciddi de bir geçmişi var, çok ciddi de bir birikimi var. Tamam,
işte, bu şehitlerimize on sekiz saatte ulaştık. Belki
deprem bölgelerinde de bu tür çalışmalarda çok ciddi katkı
veriyorlar; biz bunu özellikle Komisyon toplantılarında da söyledik
ama ellerinde yeterli teknoloji olmadığı takdirde, o madene indirdiğimiz
insanlarla ilgili gerekli tedbirleri almadığımız sürece,
uyarı sistemlerinden tutun, neden bahsederseniz edin, sonuç şu:
Şimdi, iktidar diyor ki: İşte, biz her türlü tedbiri
aldık. Sizin dalgalı denizlerde gemiyi ne kadar ustalıkla kullandığınızın
hiçbir önemi yok; sağ salim limana ulaştınız mı,
ulaşmadınız mı? Bizler sonuçlarla ilgileniyoruz. Ama bu
yaşadığımız kazaların sonucunda, maalesef, bu
tedbirlerin alınmadığını görüyoruz.
Şunu da söyleyeyim:
Aslında, bugün, özellikle Türkiye Taşkömürü İşletmeleri bu
konuda en iyi olanlar; yani Amasra da dâhil, Kozlu da dâhil, diğer maden
alanları da dâhil, özellikle iş güvenliği açısından,
üretim açısından çok ciddi denetimleri olan bir kurum. Peki, burada
böyle oluyorsa siz bu kömür işletmelerinin önemli bir
kısmını da redevansla özel sektöre devrettiniz, vay milletin
hâline; bakın, ben bu kürsüden uyarıyorum, vay milletin hâline.
Biz Komisyonda diyorduk ki:
Siz Türkiye Taşkömürü İşletmelerinde özel bir yapı gibi
bir model oluşturun, bu model diğer üreticilere de örnek olsun. Siz,
bu konuda bir model oluşturun. Ama model çöktü yani referans diye
gösterdiğimiz sistem çöktü. Bunun üzerinde çok ciddi düşünmemiz
lazım.
Tabii, anlatıyor,
işte Şu saniyede, 06.05te metan gazı 1,5; 06.09dan itibaren
karakutu
Bunların bir önemi yok, sonuç, maalesef biz orada 41
canımızı kaybettik. Artık bundan sonra biz her türlü
katkıyı vermeye, her türlü desteği vermeye hazırız. Bu
olan hadiseler, bu vakalar, iş kazaları da dâhil, maden kazaları
da dâhil, artık bu ülkenin kaderi olamaz; bu ülke, bunun altına
sığınamaz. Yani problemleri halının altına
süpürmekle bu işleri çözmemiz mümkün değil, bu üretimden de
vazgeçemeyiz.
Bugün Türkiye Taşkömürü
İşletmeleri de dâhil -işte şu anda Bütçede görüşmeleri
de devam ediyor- en ciddi paraları neye ödüyoruz? Enerjiye ödüyoruz. Taşkömürü
İşletmelerinin toplam üretimi Türkiyenin ihtiyacının yüzde
10unu bile karşılamıyor. O zaman demek ki üretimden vazgeçmemiz
de mümkün değil. Zaten bu tür olayların arkasından hep şu olur:
İşçi çıkaralım, fabrikaları kapatalım. Öyle
değil, inadına gerekli tedbirleri alalım ve üretime devam
edelim.
Bakın, bugün
Türkiyedeki kömür üretimi de düştü. 2002 yılı
rakamlarının üçte 1ini 2022 yılında ancak üretebiliyoruz.
Buna inanılmaz ihtiyacımız var, bugün özellikle termik
santrallerin çoğu ithal kömürle çalışıyor. Biz burada
gerekli tedbiri alacağız, gerekli çalışmaları
yapacağız, inşallah, bu ocaklar da üretimine devam edecek. En
azından biz bu kürsülerde artık can kayıplarını
konuşmak istemiyoruz; bu bir dönüm noktası olur, hep beraber bu
işlerin altından kalkarız. Yoksa önümüzdeki günlerde biz
Bugün,
işte, Almanya da dâhil, maden işletmelerini tekrar
açtığını duyuyoruz, işitiyoruz. Zaten en fazla
parayı da dediğimiz gibi bunlara ödüyoruz. Bununla ilgili son olsun;
bu, son araştırma komisyonu olsun; artık
canlarımızı kaybetmek istemiyoruz. Devlet, başta bu
işletmelerin modernizasyonu dâhil çok ciddi rakamlar
ayırmalıdır, yoksa bizim özellikle
Sayın Bakan Amasra
İşletmesine 70 milyon ödenek ayırdık. diyor. Kendisi
burada yok ama siz iletirsiniz, Zonguldak milletvekillerimiz burada. Bu 70
milyonla
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR
(Devamla) Toparlıyorum Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
O, güncel rakam değil, güncel değil; ta yirmi yıllık
süreçte yani bugün güncellediğimiz zaman 700 milyon.
BEDRİ YAŞAR
(Devamla) Neyse yani bu rakamlar rakam değil çünkü bunlar pahalı
maliyetler, yüksek yatırım yapılması lazım, hem
teknolojisine hem iş güvenliğine hem üretimine çok ciddi rakamlar yatırılması
lazım. Yani bu 70 milyon rakamı bu sektör için devede kulak bile
değil. Toplamında 700 milyondan bahsediyordu.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Güncel değil, milyarı bulur yani güncelleseniz.
BEDRİ YAŞAR
(Devamla) Onun için buradan tekrar uyarıyoruz: Kaybettiğimiz
canların parasal karşılığı olmaz. Şunu
sağladık, bunu sağladık; ailelere şu bedeli ödedik, bu
bedeli ödedik. Bu, çözüm değil. Yüce Türk milletinin hiçbir
evladının karşılığını parayla pulla
ölçemezsiniz. İktidarsınız, gereğini yapın ama
gördüğümüz o ki pek de gereğini yapacak gibi durmuyorsunuz.
Az kaldı diyoruz,
inşallah nasip olur, bu işlerin nasıl
yapıldığını bizim de size gösterme
fırsatımız olur diyor, Komisyona gerekli katkıyı
vereceğimizi buradan bir kez daha ilan ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR
(Devamla) Çalışmaların hayırlı uğurlu
olmasını Yüce Mevladan niyaz ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Konya
Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş.
Buyurunuz Sayın
Yokuş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu adına hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugüne kadar iş
kazalarında kaybettiğimiz bütün vatandaşlarımıza,
işçilerimize, emekçilerimize Allah'tan rahmet diliyorum; mekânları
cennet olsun.
Değerli milletvekilleri,
madencilik tarihi insanlık tarihi kadar eskidir; bu nedenledir ki
insanoğlu için madencilik önemini hiçbir zaman kaybetmemiştir. Ham
madde ihtiyacındaki artışlar, ham maddenin en önemli
kaynağı olan madencilik faaliyetlerindeki üretimin büyük ölçüde
artmasına sebep olmuştur. Üretimdeki bu artış ise
madencilik teknolojisinin yeterince kullanılmamasından dolayı
çok büyük faciaların meydana gelmesine davetiye
çıkarmıştır. Tüm iş sektörlerinde kaza riski
olmasına karşın madencilik sektöründe bu riskler daha da
fazladır ancak, Sayın Cumhurbaşkanının dediği
gibi, madenciliğin fıtratında da kaderinde de ölüm yoktur. Maden
kazaları, işin ehli olmayan, deneyimsiz kişilere
bırakıldığı için oluyor; yeterli önlemler
alınmadığı için, insan hayatı hiçe
sayıldığı için yaşanıyor bu facialar. Nedir bu
maden faciaları? Grizu patlaması, kömür tozu patlaması, göçük,
ocak yangınları, su baskınları, şev kaymaları
şeklinde sıralanıyor. Ülkemizde kayıtlara geçmiş olan
büyük maden kazalarına baktığımızda Armutçuk'ta grizu
patlaması sonucu 103 işçimizi kaybettik, Kozlu'da grizu
patlaması sonucu 263 emekçimizi kaybettik, Kastamonu Küre'de yer altı
bakır işletmesinde yangından 19 emekçimizi kaybettik,
Elbistan'da 2 kere meydana gelen şev kayması sonucu ilk olayda 1
işçi, ikinci olayda ise 10 işçi kayan malzemenin altında
kaldı, 2si mühendis 9 kişi kayan malzemenin altında hâlâ
kalmaktadır. Soma faciasında 301 kişi hayatını
kaybetmiş, yine, Ermenekte su baskını sonucu 18 madencimizin
hepsi vefat etmiş ve ancak kazadan otuz sekiz gün sonra cansız
bedenlerine ulaşılabilmiştir ve son olarak da geçtiğimiz
hafta Bartın Amasrada grizu patlaması nedeniyle 41 işçimizi,
emekçimizi şehit verdik. Niye kaybettik bu maden işçilerimizi? Geçen
onlarca yıla rağmen hiçbir ciddi tedbir
almadığımız için, Sayıştay raporlarını,
iş müfettişlerinin uyarılarını dinlemediğimiz
için kaybettik 41 vatandaşımızı. Maden ocağında
çalışan işçiler uyarıyorlar idarecileri, diyorlar ki:
Efendim, grizu olacak. Ama idareciler vurdumduymazlığa devam ediyor
ve maden işçilerimizi kaybediyoruz. İnsan canına kıymet
vermediğimiz için elbette ki kaybediyoruz kardeşlerimizi. Ranta ve
liyakatsizliğe öncelik tanıdığımız için
kaybediyoruz insanlarımızı. Önceki maden kazalarından
hiçbir ders almadığımız için kaybettik bu
kardeşlerimizi; yazıklar olsun sizin yönetim
anlayışınıza! Bu acı tabloları
yaşamamızın nedenlerinden biri de ocakların fiziki
yapıları ve teknik donanımları Avrupa standartlarına
göre düzenlenmediği içindir.
Değerli milletvekilleri,
2019 yılında Maden Kanunu bu Mecliste görüşülürken
şunları söylemiştik: Uzmanlık isteyen ve sürekli denetim
gerektiren madencilik alanında öncelikle maden mevzuatı sektör
temsilcilerinin, üniversitelerin, sendikaların, meslek
odalarının ve kamunun ortak görüşleri doğrultusunda yeniden
düzenlenmelidir. 1992ye kadar maden işletmeciliği kamudayken daha
sonra özel sektör aracılığıyla yaygınlaştırıldı.
İş sağlığı ve iş güvenliği
tedbirlerinin, özel sektör tarafından çalıştırılan
ocaklarda yeterince önlem alınmaması da bir diğer önemli husus
demiştik. Maden kazalarının kitlesel ölümlere sebep olması,
sistematik olarak kontrolün gerekliliğini ve emniyetin yeterince
önemsenmediğini ve sonucun yıkıcı boyutlarını gözler
önüne seriyor demiştik. Geçmiş kazalardan ders alınarak
ülkemizde madencilik sektöründe çalışanlara iş güvenliği ve
iş emniyet kültürünün kazandırılması için çaba sarf edelim,
değer verelim demiştik. Madencilik mesleğinin kendisine has
özellikleri ve problemleri için, bilgi birikimine sahip kişi ve
kuruluşlarla ortak hareket ederek ihmaller ve teknik yetersizlikler tespit
edilmeli ve olası kazaların önüne geçilmelidir demiştik. Aksi
takdirde burada dünyanın en güzel kanununu da yapsanız, insan
sağlığı ve insan hayatı faktörünü göz ardı
ettiğinizde bir başarıya ulaşamazsınız. Hangi
düzenlemeyi yaparsanız yapın fayda etmez. Yetişmiş,
liyakatli uzmanlar yeterince denetim yapmadıktan sonra bu kanunlar hiçbir
şey ifade etmez. Teknolojiyi yani dünyanın kullandığı
teknolojiyi madenlerimize getirmediğimiz sürece elbette ki bu
sorunları çözemeyiz. Bu nedenle, İş Sağlığı
ve Güvenliği Yasasıyla, piyasalaştırılan iş
güvenliği hizmetleri uygulamalarına son verilerek iş
güvenliği uzmanlarının mesleki güvencesi sağlanmalıdır.
Piyasalaştırılan iş güvenliği uzmanlığı
eğitimi, meslek odaları aracılığıyla
kamusallaştırılmalıdır. Tüm sektörlerde olduğu
gibi, madencilik sektöründe de sendikal örgütlenmeye engel olan nedenler acilen
ortadan kaldırılmalıdır. Aksi takdirde, kazalar ve ölümler
yaşanmaya devam edecektir. Ayrıca Salt üretime ve hızlı
üretime dayalı bir madencilik anlayışından
vazgeçilmelidir. diye üç yıl önce burada Maden Yasası
görüşülürken bu uyarılarımızı yapmıştık
ancak dinlemediniz, bildiğinizi okudunuz. Sonuçta, Amasrada 41
vatandaşımızın şehadetine sebep oldunuz.
Değerli milletvekilleri,
siyasi iktidarı defalarca uyardık ama duymadılar, dinlemediler
bizi. İnsan hayatını bir kara kömüre feda eden
anlayıştan vazgeçin. demiştik; yine vazgeçmediler, rant dediler.
Denetimsiz yönetim anlayışını, liyakatsiz
atamalarını sürdürdüler. Bütün bunların sonucu da maalesef, bu
acıya hep beraber gark olduk. Ne acı ki sizin vazgeçtiğiniz
insan hayatı, kamu vicdanının en büyük yarası oldu.
Ailelerin ocakları söndü; babasız çocuklar, evlatsız
analar-babalar kaldı geriye. Bir kaçamak yol buldunuz, adına da
fıtrat ve kader dediniz. İnsanın doğasında elbette
ölüm var. Bizler, hepimiz ölümlü canlılarız, hepimiz bu kaderi
zamanı gelince yaşayacağız ama bu kaderi mesleklere dayatmak
neyin nesidir? Siz tedbiri alın, takdiri Allaha bırakın ama
nerede! Siz tedbir almadan takdiri de kendiniz tayin ediyorsunuz.
Bugünkü grup
toplantımızda Sayın Genel Başkanımız Meral
Akşener, Bartındaki maden kazasının takipçisi
olacağını bir kez daha şu sözlerle dile getirdi:
Türkiyenin dört bir yanında her dakika ölümle burun buruna ekmek
kavgası veren madencilerimize karşı sorumluluğumuz var.
Milletin avukatı olarak onların can güvenliğinin sağlanması
için çabalamak, sorumluluğunu yerine getirmeyenler için de gereğinin
yapılmasının takipçisi olacağımız çok önemli bir
görevimiz var. diyerek ifade etmiştir. Yine Bartın Amasrayı
yeni bir adaletsizlik sarmalına mahkûm ettirmeyeceğiz. Yapanın
yanına kâr kalmayacak. Bu adaletsiz düzeni biz değiştireceğiz.
Devlete ciddiyet, milletimize hürriyeti biz getireceğiz. Sorumluların
en ağır cezaları alması için elimizden geleni ortaya
koyacağız. diyerek bu işin peşini
bırakmayacağımızı ifade etmiştir. Genel
Başkanımızın dediği gibi, bu işin peşini
elbette bırakmayacağız. Artık ülkemizde iş
kazaları olmasın, maden ocaklarında emekçilerimiz şehit
olmasın. diye mücadelemizi sürdüreceğiz.
Değerli milletvekilleri,
dün, burada, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Fatih Dönmez
Beyi şaşkınlıkla izledik. Gerçekten, Sayın
Bakanın konuşmasını dinleyenler olarak çok üzüldük.
Eğer Sayın Bakanımıza kalsa, orada devlet olarak hiçbir
kusurları yok. Hatta, sağ olsun, AK PARTİ sözcüleri de benzer
ifadeleri kullandılar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
FAHRETTİN YOKUŞ
(Devamla) Hiçbir kusurları yok! Her şey Allah'ın kaderine
kaldı. Yahu hiçbir kusuru yoktu da Allah aşkına niye buraya
araştırma önergesi veriyorsunuz? Bu nasıl bir anlayış?
Dün diyorsunuz ki: Hiçbir kusurumuz yok. Bugün Hadi bu araştırma
önergesini verelim, Meclis olarak toplanalım, bu işi bir
araştıralım. Niye böyle şaşkın
şaşkın işler yapıyorsunuz? Nerede sizin samimiyetiniz?
Aynı Bakan olaydan yirmi dört gün önce oraya gidiyor Önce güvenlik.
diyor Aldığımız tedbirlerle maden kazaları bıçak
gibi kesildi. diyor. Sayın Bakan, o verdiğin resmi ben burada
göstermek istemiyorum utancımdan. Gösterdiğin o resimden tam 7
kişi bugün mezarda. Hani önce güvenlikti? Hani kazalar bıçak gibi
kesilmişti? O işçilere o güvenceyi verdin ve şehit ettirdin.
Vebaliniz büyük. Allah sizi ıslah etsin. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Cemal
Çetin.
Buyurunuz Sayın Çetin.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA CEMAL
ÇETİN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; maden kazalarının önlenmesine yönelik tedbirlerin
alınması amacıyla Meclis araştırması
açılmasına dair verilen önerge üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
Bartın ilimizde Türkiye Taşkömürü Kurumu Amasra Müdürlüğüne
bağlı bir maden ocağında 14 Ekim 2022 günü saat 18.15
sıralarında milletimizi yasa boğan elim bir maden kazası meydana
gelmiştir. Söz konusu kazanın metan gazının
boşalmasına bağlı olarak grizu patlaması şeklinde
meydana geldiği, patlamanın ardından galeride
yangınların oluştuğu ve kömür üretiminin
yapıldığı alanda göçükler meydana geldiği
değerlendirilmektedir.
Kazanın meydana
geldiği sıralarda maden ocağında 110 madencimiz,
kardeşimiz çalışmaktaydı. Eksi 300 kotlarında
yaşanan patlamada 41 maden işçimiz maalesef hayatını
kaybetmiş, 58 maden işçimiz kurtarılmış, 11 maden
işçimiz ise yaralı olarak hastanelere sevk edilmiştir. 6 madencimiz
Sağlık Bakanlığının ambulans uçağıyla
İstanbul Çam ve Sakura Şehir Hastanesine sevk edilmiş, kalan 5
maden işçimizin tedavilerine de Bartın'da devam edilmiştir.
Bartın'daki tüm madencilerimiz taburcu olmuş, diğer 6
madencimizin tedavisi hâlen devam etmektedir.
Maden ocağında
ekmeğini kazanmanın mücadelesini verirken hayatlarını
kaybeden işçilerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet, yaralanan maden
işçilerimize acil şifalar diliyorum. Vefat eden maden
işçilerimizin ailelerine sabır ve başsağlığı
diliyorum.
Yaşanan acı,
hepimizin ortak acısıdır; felaketin
ağırlığı, hepimizin üzerine çökmüştür; orada
meydana gelen patlama hepimizin yüreğine ateş düşürmüştür.
Söz konusu patlama haberi duyulur duyulmaz Genel Başkanımız
Sayın Devlet Bahçeli'nin talimatlarıyla görevlendirilen Genel
Başkan Yardımcımız Sayın Sadir Durmaz
başkanlığındaki Milliyetçi Hareket Partisi heyeti,
araştırma ve incelemelerde bulunmak üzere Amasra'ya hareket
etmiştir. Ayrıca, Bartın Belediye Başkanımız
Sayın Cemal Akın da yine Genel Başkanımızın
görevlendirmesiyle derhâl Amasraya giderek bizzat facianın olduğu
yerde çalışma ve incelemelerde bulunmuştur.
Genel Başkan
Yardımcımız Sayın Sadir Durmaz, kaza mahallindeki
incelemelerinin sonucunu dün Meclis Genel Kurulumuzda siz değerli
milletvekillerimizle paylaşmıştır. Kaza haberi
alınır alınmaz devletimiz ve Hükûmetimiz, ilk andan itibaren
imkânlarını seferber etmiş, yaraları sarmak amacıyla
çalışmalara başlamıştır. İçişleri
Bakanımız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız hep birlikte olay yerine
intikal ederek çalışmaları bizzat yerinde koordine
etmişlerdir. Sayın Cumhurbaşkanımız da olay yerine
giderek çalışmaları bizzat yakından izlemiştir.
AFAD,UMKE, Kızılay, belediyelerimiz, gönüllü olarak
çalışanların hepsinin birlikte yürüttüğü arama, kurtarma ve
yangın söndürme çalışmalarıyla on sekiz saat içerisinde
arama ve kurtarma faaliyetleri tamamlanmış ve müessesede üretime ara
verilmiş, yangının söndürülmesi için gerekli
çalışmaların tamamlandığı
öğrenilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
madencilik, tarihin en eski mesleklerinden biridir. Aynı zamanda en zor ve
riskli mesleklerden biri olarak kabul edilen madencilik mesleği, tarihi
boyunca alınan önlemlere, gelişen teknolojiye ve yapılan risk
analizlerine rağmen hâlâ günümüzde en riskli meslek kollarının
başında gelmektedir. Sektörde özellikle iş
sağlığı ve güvenliğinin ehemmiyetle
sağlanması, maden işçilerimiz için çok büyük önem
taşımaktadır. Temel olarak yer altı madenciliğinde bu
riskler; grizu patlamaları, kömür tozu patlamaları, göçük, ocak
yangınları, su baskınları, toz ve tozun neden olduğu
hastalıklar olarak belirtilmiştir. Dünyanın en zor
mesleklerinden biri olarak kabul edilen madencilikte alınan önlemler
doğrultusunda kaza riski azaltılabiliyor ancak fiziki şartlar
sebebiyle yüzde 100 güvenliğin sağlanması maalesef mümkün
olmamaktadır.
Değerli milletvekilleri,
pek çoğu, grizu patlaması, göçük ve yangın kaynaklı olmak
üzere yaşanan kazalarda, ülkemizde 3 bine yakın maden işçimiz
hayatını kaybetmiş, 100 bini aşkın insanımız
da yaralanmıştır. Dünya genelindeyse Çin, Japonya, Amerika
Birleşik Devletleri, Pakistan ve Hindistan gibi madencilik faaliyetleri
yürüten ülkelerde birçok kez maden kazası yaşanmış ve
binlerce insan hayatını kaybetmiştir. Mesela, 26 Nisan 1942de
Çinde meydana gelen maden ocağı patlamasında 1.549 maden
işçisi, 9 Kasım 1963te Japonyada meydana gelen maden
ocağı patlamasında 458 maden işçisi, 6 Haziran 1972de
İngilterede meydana gelen patlamada ise 426 maden işçisi
hayatını kaybetmiştir. Son olarak, ülkemizde, 14 Ekim 2022
tarihinde Bartının Amasra ilçesinde Türkiye Taşkömürü Kurumu
Amasra Müessesine bağlı maden ocağında meydana gelen
patlamada 41 maden işçimiz hayatını kaybetmiş, 11
işçimiz ise yaralanmıştır.
Değerli milletvekilleri,
grizu patlaması, kritik konsantrasyona ulaşmış metan
gazının ve yeterli oksijenin ateş kaynağıyla
buluşması sonucu meydana gelmektedir. Jeolojik olarak, derinliğe
ve oluşum yaşına bağlı olarak kömürleşme
derecesinin arttığı ve artan kömürleşmeyle birlikte
oluşan metan gazının çatlaklarda, kırıklıklarda
ve gözenekler içinde tutunduğu görülmektedir. Grizu patlamasının
tam olarak nerelerde nasıl gerçekleştiği ancak ocak içi
şartların uygun hâle gelmesinden sonra, uzmanların yerinde
yapacakları incelemelerden sonra belirlenecektir. Bu sebepten dolayı,
incelemeler tamamlanmadan afaki yorumlar yapmak yanlıştır.
Kaza anı ve kazadan
sonra yapılacak çalışmaları da küçümsememek gerekmektedir.
Nitekim, devletimiz, tüm imkânlarını seferber etmiş ve arama ve
kurtarma faaliyetlerini yaklaşık on sekiz saatte
sonuçlandırmıştır. Elbette vefat eden işçilerimizin
geride kalan ailelerinin acılarını biraz olsun dindirebilmek,
yaralarını sarabilmek için de gerekli maddi ve manevi destek
verilmelidir. Nitekim, devletimizin de gerekli destekleri verdiğini
gözlemliyoruz. 17 Ekim itibarıyla çeşitli
bakanlıklarımız tarafından hayatlarını kaybeden
madencilerimizin ailelerine 1 milyon 500 bin TL ile 1 milyon 750 bin TL
arasında maddi destek sağlanacağı ve iş imkânları
oluşturulacağı ifade edilmiştir. Millî Eğitim
Bakanlığı, madende hayatını kaybeden
işçilerimizin çocuklarının tüm eğitim
masraflarının Millî Eğitim Bakanlığı
tarafından karşılanacağını
açıklamıştır. Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığımız, maden kazasının ardından,
vefat eden işçilerimizin ailelerine, sağ ve yaralı olarak
kurtarılan işçilerimize ve onların ailelerine psikososyal destek
çalışmalarını sürdürmektedir.
Değerli milletvekilleri,
patlama haberi duyulduğunda, arama ve kurtarma çalışmaları
devam ederken sosyal medyadan provokasyon yapılması, yaşanan bu
elim kazanın oy toplamak amacıyla siyasi malzeme olarak
kullanılması doğru bir davranış değildir.
Başta da söylediğimiz gibi, acı, ülkemizin ortak acısıdır.
El birliğiyle, samimiyetle ve iyi niyetle yaraları birlikte sarmamız
gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
Taşkömürü Kurumu Amasra maden ocağı 1973 yılından bu
tarafa faaliyetlerini sürdürmektedir. Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanımızın verdiği bilgilere göre, iş sağlığı
ve güvenliği kapsamında, 2010 yılından sonra Amasra
Müessesesine 77 milyon liralık yatırım
yapılmıştır. Madende 550 çalışan ile 16 iş
sağlığı ve iş güvenliği uzmanının
görevlendirildiği ifade edilmiştir. Maden ve Petrol İşleri
Genel Müdürlüğü tarafından maden ocağının yılda 4
kez denetlendiği, son denetlemenin 21-27 Ağustos tarihleri
arasında yer altı uzmanları tarafından yerinde
gerçekleştirildiği ve bu denetlemelerde teknik ve idari düzenlemelere
aykırı bir hususun tespit edilmediği belirtilmiştir.
Ayrıca, metan, oksijen, karbonmonoksit, hidrojen sülfür,
sıcaklık ve hava hızını ölçen sensörlerin
bulunması zorunluluğunun yerine getirildiği ve
bağımsız çalışan her ekipte en az 1 adet seyyar gaz
ölçümü bulunduğu ifade edilmiştir. Aynı zamanda, konveyör,
haberleşme ve acil ikaz sistemi, tahlisiye cihazı, el tipi
sıcaklık ve basınç ölçer, çoklu gaz analiz testi seti, merkezî
gaz izleme sistemi, otomatik yangın söndürme sistemleri, tali
havalandırma pervaneleri gibi 50 kalemde gerek bireysel gerekse de sahaya
yönelik iyileştirmeler yapıldığı belirtilmiştir. Bütün
bu önlemlere rağmen patlamanın nasıl
yaşandığı, varsa sorumluların kimler olduğu,
ihmal, kusur ve eksiklikler varsa bir an önce ortaya çıkması ve
olayın tamamen aydınlığa kavuşturulması hepimizin
ortak beklentisidir. Nitekim söz konusu maden ocağı patlaması,
adli ve idari açıdan tüm boyutlarıyla araştırılmaya
başlanmıştır. Şu anda Bartın Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından 6 cumhuriyet
başsavcısının, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığımız tarafından da 4 Bakanlık
müfettişinin görevlendirilmeleriyle soruşturma
çalışmaları sürdürülmektedir.
Tekrar ifade etmek isterim ki
Amasradaki patlama ortak acımızdır; milletimizin tamamı,
bu elim kazayla sarsılmıştır; dileğimiz, bundan sonra
aynı acılarla karşılaşmamaktır. Türkiye güçlü bir
devlettir; her sorunun üstesinden gelecek kabiliyettedir; yeter ki bir
olalım, el birliği yapalım ve dayanışma içerisinde
bulunalım.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bu tür faciaların bir daha yaşanmaması için gereken
tedbirlerin alınması amacıyla yapılacak tüm
araştırmaları, soruşturmaları ve kurulacak
komisyonların her türlü faaliyetlerini sonuna kadar desteklediğimizi
ifade etmek istiyorum.
Konuşmamın sonunda,
Türkiye Taşkömürü Amasra Müessese Müdürlüğüne bağlı maden
ocağında meydana gelen grizu patlamasında hayatını
kaybeden maden işçilerimize Cenab-ı Allahtan rahmet, kederli
ailelerine ve aziz Türk milletine başsağlığı,
hastanelerde tedavi edilen maden işçilerimize de acil şifalar
diliyor, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubuna adına Mersin Milletvekili Sayın
Rıdvan Turan.
Buyurunuz Sayın Turan.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN
(Mersin) Sayın Genel Kurul, en az iki gündür iktidar, bu meseleyi
sıradan bir mesele olarak addetmek için elinden geleni yapıyor. Yani
kazanın hemen sonrasında Bu bir kaderdi. daha öncesinde
fıtrat denildi; şimdi de para ödemekten tutun, bugün AKP Genel
Başkanı Erdoğanın ifadesiyle Bartındaki maden
faciasında ihlali olanların gözünün yaşına
bakmayacağız.la devam etti, Kaza, devletin bütün kurumları
tarafından araştırılıyor, takip ediliyor; hiçbir
meselenin karanlıkta kalmasına izin vermeyeceğiz.le sürdü.
Bak, şimdi
kardeşim, bu adamı yani o işletmenin başındaki
adamı sen atamışsın, değil mi? Burada bir sorumlu
aranıyorsa, bir defa herkesin aynaya bakması lazım, başta
Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere. Burada çok açık bir cinayet var. Bu
cinayet, iktidarın yirmi yıldan beri sürdürdüğü enerji
politikalarıyla, ekonomi politikalarıyla son derece yakından
ilgili bir cinayet. Dün buraya Bakan geldi -yani bütün
konuşmalarından damıttığımız şey-
Sensörler de yerindeydi, kontroller de yapılıyordu, iş
sağlığı, güvenliği eğitimleri tamamdı, orada
normalden daha fazla iş güvenlikçisi vardı. biçiminde anlattı
durdu. Yani şunu sormak gerekmiyor mu ya: Bu kaza neden meydana geldi?
Ben, otuz yıla yakındır iş sağlığı,
güvenliği alanında çalışıyorum ve bir yerde kaza varsa
orada iktidarın her zaman benzer bir refleks gösterdiğini şu ana
kadar görmüşüm. Yani her zaman denir ki: Sorumlulardan hesap sorulacak.
Niye sormadınız Somada? AKP Grubu size sesleniyorum: Niye Somada
hesap sormadınız, niye heyeti değiştirip de oradakileri
beraat ettirmeye ya da cezalarını hafifletmeye dönük adımlar
attınız? Çünkü nedir, biliyor musunuz? Bu, sizin
iktidarınızın fıtratında olan bir şey. O
fıtrattaki olan şey, insanların, özellikle işçi
sınıfının, nasıl yaşar, ne yer ne içer, bunlara
bakmaksızın, onları sosyal bir varlık olarak addetmeksizin
bir üretim aracına indirgeme yaklaşımınızdır.
Şimdi de zaten AKP
Grubunun meseleye ne kadar önem verdiği belli oluyor; 5 kişi var,
onun haricinde kimse, böylesine temelli ve derin bir meseleyi konuşmaya
lüzum dahi -ne yazık ki- görmemiş durumda. Yahu, 41 kişi hayatını
kaybetti. Sıradan bir mevzu olsa, biri birini yaralamış olsa,
biri damdan itilmiş olsa, biri bir trafik kazasında
hayatını kaybetmiş olsa bundan dolayı tutuklama tedbirinin
alınması gerekir. Ya, 41 insan hayatını kaybetti, bundan
dolayı utananlar yalnızca biz miyiz? Yüzünüz hiç kızarmıyor
mu ya? Bundan hiç mi hayâ etmiyorsunuz, ar etmiyorsunuz? Yani siz yirmi
yıldır bu ülkeyi yönetip de bu işten sorumluluğunuzun
olmadığını mı söylemeye çalışıyorsunuz?
Böyle değil, hem Türkiyede böyle değil hem de sizin gibi aynı
zihniyete sahip olan bütün sermaye çevrelerinde aynı şey değil.
Bunun adını direkt koymak lazım, bu bir sınıf
katliamıdır. Sizin gibi rahatı yerinde olanlar, zenginler,
varsıllar, rantiyeler, sermayedarlar böyle olabilmek için alt
sınıfları katlederler. Bizim Somada
yaşadığımız tam böyleydi; işte, şimdi,
Amasrada yaşadığımız da aynı böyle. Hiç kimse
Efendim, yani bu işi bir araştıralım da bakalım falan
filan, bunun altından ne çıkacak? demesin. Ben bu işin
profesyoneliyim ve bir ülkede bir iktidar, kendi iktidarı boyunca 2 bine
yakın maden işçisinin hayatını kaybetmesine sebep
olmuşsa, bunda ihmali varsa bu artık ihmal derekesini geçmiş,
açık bir kasıt hâline gelmiş durumdadır.
Bu cinayetin müsebbibi
sizsiniz, elinizde yüzlerce işçinin kanı var. Bunu, böyle,
Cumhurbaşkanının laflarıyla ya da burada, Bakanın ya
da benzer sözcülerinizin ifadeleriyle bir bilinmezlik bulutu, bir sis bulutu
arkasına saklamaya çalışmayın. Biz, burada, neyin ne
olduğunu biliyoruz. İşçilerin yakınları diyorlar ki:
Ya, gaz kokusu alınmış, gaz sensörlerinin sayısı
azmış, bu sensörler zaten doğru dürüst
çalışmıyormuş, sensörleri takip eden insan sayısı
azmış. Bunlar iddia değil. Bakın, Somada şöyle bir
şey olmuştu, belki hatırlayacaksınız, o zaman
işçiler diyordu ki: İki tane atletle aşağı iniyoruz
sıcaktan dolayı, terliyoruz. Bu, kazanın geleceğine
işaretti, şimdi ise işçiler bu işareti vermişler,
bırakın sensörü mensörü; burada çok açık bir biçimde ihmal söz
konusu, kasıt söz konusu. Bakan bu konudaki sorumluluğuyla
ilgilenmiyor, Erdoğan zaten her şeyin üstünde Hele bir
bakalım. diyor, sanki bu işi bu raddeye kendisi getirmemiş
gibi. Ben size bir şey söyleyeyim mi? Kozluya bakın, buradan
söylüyorum, Kozluda da benzer bir maden faciasının olmasına
ramak kalmış durumda, Kozluda da aynı sorunlar
yaşanıyor şu anda, sizi buradan uyandırıyorum.
Eğer yüreğinizde zerreyimiskal kadar insan sevgisi varsa, bu ülkeye
karşı bir sorumluluk varsa Kozluya bakın, orada ne
olduğunu görün. Bu, açıkça, AKP iktidarının Ya
açlıktan öl kardeşim ya da grizudan. politikasının
doğal sonucu ne yazık ki.
Şimdi madencilere, maden
mühendislerine bu işin nasıl olduğunu analiz etmeleri için bilgi
verilmiyor. Açıkça, bizim gördüğümüz, burada bir sınıf
kırımı yaşanıyor. Neoliberal siyasetle, iktisatla yönetilen
bütün ülkelerde şöyle bir şey vardır: İşçilerin,
özellikle de maden işçilerinin direnişini kırmak
zorundasınızdır çünkü bunlar dünyanın her tarafında
iktidarların önündeki en ciddi ve geçilmez bariyerdir. Ben size sormak
istiyorum: Ey AKP Grubu, sizin ne hakkınız var ölme ihtimali olan
insanları ölme ihtimali olan ocaklara indirmeye? Kendinizde bu hakkı
nereden buluyorsunuz? Bu sorunun bir cevabı var mı? Yani açıkça
ihmal olduğu, açıkça eksikliklerin olduğu belli olan bir yere
insanları indiriyorsunuz. İşte, bu var ya, tam eli kanlı
olma hadisesidir, işte, bu vebalin ağırlığı son
derece büyüktür.
İş
sağlığı, güvenliği kuralları var ama şöyle
de söylemiyoruz ha yani Bu insanların paraları biraz daha
artırılsın, durumları biraz daha iyileştirilsin, ondan
sonra çalışsınlar. falan demiyoruz. Bu madenlerin
kapatılması lazım, kapatılması! İnsanları
göz göre göre ölüme gönderiyorsunuz, bu ölümlerin üzerinden kendi
iktidarınızı tesis ediyorsunuz, kendi
varlığınızı, kendi milyarlarınızı,
kendi uçan kaçan saraylarınızı tesis ediyorsunuz, ondan sonra da
diyorsunuz ki: Vallahi, ne diyelim ya, takdiriilahi böyleymiş.
Takdiriilahi falan böyle değil, bu çok açık bir biçimde
iktidarın, iktidarı boyunca, 2003ten bu zamana kadar 2 bine
yakın maden işçisini nasıl ölüme gönderdiyse şimdi de
aynı biçimde ölüme göndermesinin bir göstergesidir, buradan ileriye de bu
kafa devam ettiği sürece bu iş devam edecektir.
Tek kurtuluş şudur
bizi televizyonları karşında izleyen değerli
halkımız: Tek kurtuluş bu konuda mücadele etmektir, direnmektir,
gerçek sendikalarda örgütlenmektir. Böyle, oradaki sendika gibi, Somadaki
sendika gibi çakma sendikaları bir kenara bırakıp işçi
sınıfının kendi ekonomik ve demokratik hakları için ve
kurtuluşu için ve özgürlüğü için gerçekten sınıf sendikalarında
örgütlenmeye başlamasıdır. Yoksa bu AKP bu kanlı yüzünü
daha çok fazla sergilemeye devam edecektir, ne yazık ki bu süreç daha
fazla devam edecektir. O nedenle, işçilerin kurtuluşu kendi
mücadeleleriyle olacaktır, yan yana gelmeleriyle, el birliğiyle, bu
fasit daireden çıkmalarıyla mümkün olacaktır.
Ben, tekrar, orada
hayatını kaybetmiş bütün işçi
arkadaşlarımıza, yoldaşlarımıza Allahtan rahmet,
ailelerine de başsağlığı diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
RIDVAN TURAN (Devamla) Ama
bundan çok daha fazla ödevimizin olduğunu, bu maden işçisi
düşmanı ve maden işçisi katili anlayışı tarihin
çöp sepetine göndermenin bu ülkenin devrimcilerinin, demokratlarının
en büyük vazifesi olduğunu düşünüyor, saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İzmir
Milletvekili Sayın Murat Çepni.
Buyurunuz Sayın Çepni.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MURAT
ÇEPNİ (İzmir) Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul ve değerli
halkımız, evet, acımız çok büyük. Yaşamını
yitirenler, yaşamını yitiren bütün işçi kardeşlerimiz
için rahmet, ailelerine başsağlığı, sabır ve
yaralılarımıza da acil şifalar diliyoruz.
Evet, herkes
acılarını ifade ediyor, üzüntülerini ifade ediyor fakat O
işçiler neden öldüler? sorusunu soruyoruz. Cevabımız çok
açık ve nettir. O işçiler patronlar, AKPnin şirketleri daha çok
kazansınlar diye öldüler, öylesine bir kazayla ölmediler. Bir sürprizle karşı
karşıya değiliz, bilinçli bir politikanın sonucunda
hayatlarını kaybettiler. İşçi sınıfının
kölece çalıştırılma koşullarından, işçi
sınıfının güvencesiz çalıştırılma
koşullarından kendisine beka kuranlarla, biz işçi
sınıfı devrimcileri, sosyalistleri aynı acıyı
paylaşmıyoruz. Biz, işçi sınıfı daha az ölsün
diye mücadele etmiyoruz. Biz, işçi sınıfı biraz daha fazla
maaş alsın diye mücadele etmiyoruz. Biz, üreten ve yaratan ellerin
yönetebileceği bir dünya kurmak için mücadele ediyoruz. AKP-MHP
iktidarı ise kendisine işçi ölümleri üzerinden bir beka kuruyor;
ağlamaları, üzüntü beyanları başından sonuna
ikiyüzlülüktür; reddediyoruz, milyonlarca işçi bunu reddetmelidir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Çok kötüsünüz ya! Gözünüzü seveyim, böyle bir üslup olur mu ya!
MURAT ÇEPNİ (Devamla)
Evet, AKPnin ekonomik modeli işçi sınıfının kölece
çalıştırılması üzerine kuruludur. Kader planından
bahsediliyor, burada kader planından bahsedilirken Tayyip Erdoğan
dinî bir vurgudan bahsetmiyor, yanlış anlaşılmasın,
burada kastettiği şudur. Yani dün burada dinî hamasetler dinledik.
Neymiş efendim Halkımızın dinî hassasiyetleriyle
vesaire
vesaire. Alakası yoktur. Bu söylemin düpedüz AKPnin soygun ekonomik
modeliyle ilişkisi vardır. Bu katliamın sorumlusu kimdir, biliyor
musunuz? Bu katliamın sorumlusu OHAL ilan ettik; ne güzel, grev olmuyor.
diyendir, Ananı da al, git. diyendir, İşsizlik var. diyene
Nankörlük etme. diyendir yani sarayın ta kendisidir. Ortada bir
şirketin ihmali yoktur; ortada bir devlet politikası vardır,
ortada sermaye devletinin işçi düşmanı politikası
vardır.
Bakın, size Soma
örneğini anlatacağım tekrardan. Soma'da Akhisar Ağır
Ceza Mahkemesi 14 sanığa taksirli ölüme ve yaralamaya neden olmaktan
ceza verdi, kişilere ortalama yirmişer yıl ceza verdi. Yargıtay
12. Ceza Dairesi, şirket başkanı Can Gürkan dâhil 4
sanığa olası kasıtla 301 kez insan öldürmekten ceza
verilmesini istedi. 2 savcı buna itiraz etti. Evet, buraya kadar her
şey bir anlamda normal gibi görünüyor değil mi? Evet. Fakat dosya
tekrar 12. Daireye geldiğinde bir bakıyoruz ki 5 kişilik
heyetten 3 kişi hop değiştirilmiş ve karar yine ilk karara
dönüyor ve şu anda tutuklu tek bir sanık kalmıyor.
İşte, AKP rejimi, AKP adaleti, AKP düşmanlığı
budur. Yetmiyor, bakın, yetmiyor, işçi yakınını
tekmeleyen danışman var, canice, vahşice tekmeliyor. Peki, buna
ne yapılıyor? Bu şahıs ataşe olarak atanıyor.
İşte, AKP'nin Yaraları saracağız. yalanı budur.
Yetmiyor, şimdi TTK Başkanı tartışılıyor
Bartın'da. Kim bu TTK Başkanı? Kozlu'da 8 işçinin
hayatını kaybetmesinden kaynaklı ceza almış bir katil.
Peki, ne oluyor? Para cezasına dönüştürülüyor, o da yetmiyor, yirmi
dört aya taksitlendiriliyor, yetmiyor, yetmiyor; ne oluyor? TTK'nin
Başkanı oluyor.
Şimdi, TTK
Başkanı açıklama yapıyor, tıpkı dün burada
Bakanın yaptığı açıklama gibi, tıpkı AKP
Genel Başkanının yaptığı açıklamalar gibi,
hiçbir şey söylemiyor. Bakanın söylediğine baksanız,
Türkçesi şu: Bütün kontroller muntazam yapılmış, olsa olsa
işçiler saray rejimini zor duruma düşürmek için kendilerini
öldürttüler, başka bir anlama gelmiyor Bakanın
açıklamaları. Başından sonuna düşmanlık ve
ikiyüzlülük kokuyor.
Değerli arkadaşlar,
bakın, AKP'li yıllarda sadece maden kazaları
gerçekleşmiyor, ortalama her ay bir Soma gerçekleşiyor bu ülkede, her
ay bir Soma. Yani her ay onlarca işçi iş cinayetlerinde
hayatını kaybediyor. 2021 yılında, İSİGe göre
2.170 işçi hayatını kaybediyor. 2021 yılında, yine
sadece madencilik sektöründe 17 bin iş kazası gerçekleşiyor.
Yani iş kazalarının sonuçlarını bilmiyoruz, bunlar
basına yansımıyor, sadece böyle 10-20-30 işçi
hayatını kaybettiğinde gündeme geliyor maalesef. Ama AKP Genel
Başkanı da ölüleri nasıl kaldırdığıyla
övünüyor çünkü o şunu söylüyor: Hayatta kalmanız zaten
şanstır sizin, siz ölebilirsiniz çünkü bizim para kazanmamız
lazım.
Biz buradan milyonlarca
işçiye, emekçiye sesleniyoruz: Maden sektörü aynı zamanda
direnişin de merkezidir, hem Türkiyede hem de dünyada maden işçileri
direnişin sembolleridirler. Dolayısıyla, biz, işçinin
ölümlerinden kendisine beka kuran, kasalarını dolduranlara seslenmiyoruz,
onlardan vicdan ve merhamet beklemiyoruz; onların bu düzenini yıkma
çağrısı yapıyoruz, yerle bir etme çağrısı
yapıyoruz.
Evet, fıtrat diyor
Tayyip Erdoğan. Peki, şimdi, bu fıtrat, bu kader hep emekçilere
midir, hep yoksullara mıdır? Size gemicikler, milyonlarca
işçiye, emekçiye işsizlik. Size uçan kaçan saraylar, milyonlarca
işçiye, yoksula yoksulluk. Size aksırana tıksırana kadar
yemek, milyonlarca işçiye, emekçiye açlık sefalet. Size 5li, 10lu,
maaşlar, işçilere ölüm. Size havada, karada cennet ama milyonlarca
işçiye, emekçiye her yerde cehennem. Evet, zor olan bu düzende
yaşamaktır. Milyonlarca işçi, emekçi kardeşimize
sesleniyorum: Zor olan bu düzende ayakta kalmaktır, açlık ve
yoksulluk koşullarında çalışmaktır ama kolay olan yan
yana gelerek, örgütlenerek bu düzeni, bu sömürme, soygun düzenini yerle bir
etmektir. Güç biziz, çok olan biziz, üreten biziz, yaratan biziz. Bir avuç
zengin, bizim emeklerimizden, bizim ürettiklerimizden kendilerine saltanatlar
kuruyorlar. Bu kader değil, bunu değiştirebiliriz. Sermayenin bu
zulüm düzenini yerle bir edebiliriz. AKP'nin en büyük başarısı
işçi sınıfını örgütsüzleştirmektir,
sendikaları devlet sendikası hâline getirmektir. Şimdi, kendi
sendikalarımızda, sınıf sendikalarında örgütlenerek,
yan yana gelerek, birleşik mücadeleyi büyüterek, demokrasi ve
özgürlüklerin mücadelesini yükselterek bu kan emicilerden hem hesap
soracağız hem de demokratik, özgür, sosyalist bir dünyayı hep
birlikte kuracağız diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Çok kirli bir dil Sayın Vekilim, bu hiç yakışmadı, çok kötü
bir dil.
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Sizin varlığınız kirlidir! Nedir senin bu sorunun ya, laf
atıyorsun herkese! Niye herkese laf atıyorsun ya iki gündür?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Ya, 41 kişi öldü, insan bir mütevazı olur, sakin olur. Bu nasıl
bir şey ya! Bu nasıl bir dil ya! Neler söyledin ya! Neler söyledin!
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Sayın Ahmet
Akın.
Buyurunuz Sayın
Akın. (CHP sıralarından alkışlar)
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
41 insan öldü ya! 41 insan öldü, bir özür bile dilemediniz ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hiç üzüntülü hâlin mi var? Sevineceksin neredeyse!
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Öfkemiz var, öfkemiz!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu
mu öfke?
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Öfkeliyiz, evet!
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Öfkeniz işçilerden dolayı değil, onu bilmiyor muyuz?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Neden dolayı?
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Kimden kaynaklı?
CHP GRUBU ADINA AHMET AKIN
(Balıkesir) Değerli Başkanım, çok değerli
milletvekili arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Burada sosyalizm konuşması yaptı.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) E, sosyalizm konuşması yapmak yasak
mı?
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sen sosyalizme kurban ol!
AHMET AKIN (Devamla)
Öncelikle, milletimizin başı sağ olsun. Gerçekten
acımız büyük, yüreğimiz dağlandı. Geçtiğimiz
hafta sonu büyük bir ızdırapla, büyük bir faciayla karşı
karşıya kaldık.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) E, Cumhurbaşkanı da devrimciymiş,
Devrimciyim. dedi.
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Bu kadar talihsiz bir konuşma olur mu ya!
AHMET AKIN (Devamla) 41
madenci kardeşimizi kaybettik ve 11 madencimiz de maalesef
hastanelerdeydi. 3 kardeşim taburcu oldu, ondan dolayı mutluyuz ve
diğer kardeşlerimize de Allahtan şifalar diliyorum, ailelerine
sabırlar diliyorum. Tekrar tüm milletimizin başı sağ olsun.
Şimdi, burada felaketin
nedenlerini konuşuyoruz. Neden biliyor musunuz? İş
cinayetlerinin -faili diyeceğim çünkü iktidarda- faili iktidar, AK
PARTİ, yirmi yıldır yapması gereken sorumlulukları
yerine getirmediği için bu sıkıntıları
yaşıyoruz ve AK PARTİ iktidarı öyle bir fail durumda ki ne
Somada ne Ermenekte ne de yirmi yıldır işlenen iş
cinayetlerinde hesap vermedi, hesap vermediği gibi de hesap vermeyi
bırakın, ödüllendirmeler yaptı; yirmi yıldır. Hiç
duydunuz mu -baktığınız zaman- bir facia sonrasında
kendini sorumlu hissedip istifa eden bir bakan? Yok. Dün Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanını acaba ne söyleyecek diye inanın büyük bir dikkatle
dinledik, dinledim, büyük bir dikkatle çünkü sorumlu bir Bakanın
nasıl konuşacağını bekleyerek izledik; bir tek biz
değil, 84 milyon vatandaşımız izledi. Dört dörtlük,
kusursuz bir tablo; asla kabul edilecek bir şey değil. Neden öldü
bizim kardeşlerimiz; neden orada, madende hepsi kaldı, neden? Bunu
sorgulamanız lazım. Aynı Somada, Ermenekte olduğu gibi,
şimdiden Amasra faciasının da üstünü örtmeye,
sorgulanmasını engellemeye çalışıyorlar.
Arkadaşlar, sorumlusunuz, madencilerimiz adına da aileleri adına
da iki elimiz yakanızdadır; hesap vereceksiniz! (CHP
sıralarından alkışlar)
Soruşturmanın
selameti diye bir şey vardır, hepimiz biliriz; bu kavram sizin
iktidarınızda sorumsuzluğun selametine döndü. Bu da kabul
edilemez. Neden? Bakın, 41 can kaybettik, can; 6 savcı
çalışıyor, efendim, beş gün oldu, bir tane gözaltı
yok. On sekiz saatte cansız bedenleri çıkarmakla gururlanan bir Bakan
izledik dün. İktidar yüz yirmi saattir tek bir sorumluyu bulamadı
arkadaşlar. Bir de İletişim Başkanı sözde bir dezenformasyon
bülteni açıkladı, Sayıştay raporu yok; sorumlular yok;
sorumluların aklanmaya çalışıldığı bir
rapor. Bu, kabul edilemez; sizin vicdanınız rahatsa eyvallah ama
insan olup da vicdanı rahat olan olamaz diye düşünüyorum.
Sayın milletvekilleri,
bugün kurulacak araştırma komisyonunun büyük tarihî bir
sorumluluğu var, elbette biz de gereğini layıkıyla
yapacağız daha önce yaptığımız gibi. 13
Mayıs 2014te 301 madencinin öldüğü maden şartları neyse,
sekiz yıl sonra 14 Ekim 2022de 41 madenci kardeşimiz de aynı
şartlarla madene indi. Sekiz yıldır sadece bir
kulağınızdan girdi bir kulağınızdan
çıktı, Bu son olsun. diyerek komisyon kuruldu, sekiz yıl geçti
ve 111 öneri vardı. Ne yaptınız? Hiç. Neden
yapmadınız? Mesela kömür kanununu çıkarmadınız, mesela
havza madenciliğine geçmediniz, mesela önlemleri almadınız
yeteri kadar ve yüce Meclisin size yüklediği sorumluluğu yerine
getirmediniz. O dönem Sorumlular hesap verecek, gerekli tüm önlemleri
alacağız. diye buradan söz verdiniz, ne bir sorumlu hesap verdi ne
de önlemler alındı. Şimdi fıtrat, kader planı
diyerek böyle bir faciaya inancımızı istismar etme
peşindesiniz. İnancımızda önce tedbir sonra tevekkül
vardır, bunu bilmeniz lazım. Her facia sonrası bakıyoruz,
yaptığınız açıklamalar aynı arkadaşlar. Bakın,
Soma faciasından önce, efendim, dönemin Enerji Bakanı Soma
ocağı örnek alınacak nitelikte, iş güvenliği ön
planda. dedi. Amasra faciasından önce de Enerji Bakanı Amasrada
bizim için işçi güvenliği her şeyin önünde. İş
kazaları bıçak gibi kesildi. dedi. Allah aşkına, kesilen,
iş kazaları değil; tedbirlerin önü kesildi, tedbirlerin
alınmasının önü kesildi. Açıklamalar aynı, facialardan
sonra bakıyoruz, yine açıklamalar aynı. Soma faciamız
sonrası, dönemin Başbakanı Erdoğan Bunlar sürekli olan
şeyler, bu, işin fıtratında var. dedi, Amasra faciası
sonrası yine aynı şeyleri söyledi.
Değerli arkadaşlar,
sekiz yılda değişmeyen bir şey daha var: 41 işçimizin
hayatını kaybetmesinin yine sorumlusu yok. Ne istifa var ne bir
sorumluluk var; sadece siyasi pişkinlik var, aynen öyle, sadece siyasi
pişkinlik. Madencilerimiz sizin iktidarınızda ölmeden
çalışamayacak mı? Size göre, ölüm madenciliğin
fıtratında mı var? Peki, bu fıtrat sadece ülkemizde mi? Bir
bakalım: Ölümlü maden kazalarında Avrupada maalesef 1inciyiz, bizi
kıskanan Almanyada elli yıldır kömür madenlerinde ölümlü tek
bir kaza yok, üçüncü dünya ülkelerinde bile ölümlü maden kazalarında,
sözde ileri teknolojilere rağmen, biz gerilerdeyiz arkadaşlar.
Bakın, facianın yaşandığı Amasradan bahsedeceğim,
yalnızca son üç yılda oradaki kazalara bir bakalım: 2019da 190
kaza meydana gelmiş, 2020de 164 kaza meydana gelmiş, 2021de 208
kaza yaşanmış yani her iki günde bir kaza
yaşanmış Amasrada ve yaşanmaya da devam ediyor diğer
madenlerimizde. Ayrıca, buradan, yüce milletimizin huzurunda sizleri
uyarıyoruz; 4 kurumumuz daha var TTKye ait, o 4 kuruma da
Sayıştayın yetkililerinin uyarıları var, buradan
uyarıyoruz: Aynı facialar oralarda da yaşanabilir, aynı
acılar oralarda da yaşanabilir; Sayıştay raporlarında
da mevcut, iş güvenliği çalışmalarının
sonuçlarında da mevcut.
Ayrıca, bugün, Genel
Başkanınız Erdoğan Facia ardından kimseyi açıkta
bırakmadık. dedi. Ya, Allah aşkına arkadaş
Dün de
Bakanınız çıktı, buradan dedi ki: Biz kimseyi bırakmıyoruz,
parasını pulunu eksik etmiyoruz. 2 sorum var: 1) Babanın
parasını mı dağıtıyorsun? 2) Bu insanlara
yazık günah değil mi ya? (CHP sıralarından
alkışlar) Kendi paranızı mı
dağıtıyorsunuz? Parayla hangi ananın evladını
geri getirebileceksiniz?
Değerli milletvekilleri,
şimdi, sekiz yıl sonra, tekrar, canlar gittikten sonra, analar
ağladıktan sonra bir araştırma komisyonu
kuracağız. Başta da söyledim, bu konuyla ilgili büyük destek
vereceğiz, bu konuyla ilgili çalışacağız,
arkadaşlarımız içinde olacak ve mücadelemiz sürecek. Yine çok
değerli öneriler gündeme gelecek, sekiz yıl önce geldiği gibi.
Ayrıca şunu net
söyleyeyim milletimize: AK PARTİ iktidarının siyasi ömrü
dolmuştur. Milletin nezdinde, bugün seçim olsa AK PARTİ iktidarı
noktalanmıştır. Onun için madenci emekçilerimize buradan söz
veriyoruz, Komisyonda yer alacak önerileri iktidarımızda biz hayata
geçireceğiz, biz. (CHP sıralarından alkışlar) Oradaki
önerilerin teminatı biziz. Yirmi yıllık AK PARTİ
iktidarında, iş kazalarında, madenlerde önce insan öldü; bizim
iktidarımızda önce insan yaşayacak, önce insan yaşayacak.
(CHP sıralarından alkışlar)
Madenleri parsel parsel
peşkeş çektiniz her zaman olduğu gibi -işte
Elâzığ'da
Bugün Özgür Başkanım da tekrar dile getirdi- ve
çekmeye de devam ediyorsunuz. Arkadaşlar, kendinizi böyle bir
sarsmanız lazım. Canlar gidiyor, siz rant peşindesiniz; insanlar
ölüyor, siz peşkeş peşindesiniz. Bırakın artık bu
dünyayı, giderayak vatana, millete hayırlı bir iş
yapın, giderayak.
TTK'nin içini, Türkiye
Taşkömürü Kurumunun içini bilinçli şekilde
boşalttınız, bilinçli şekilde.
Hazırladığınız bütün plan ve programlarda Türkiye
Taşkömürü Kurumuyla ilgili hep aynı vaadi verdiniz; ne? Eylem
planı hazır ve Kurum yeniden yapılandırılacak.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET AKIN (Devamla)
Müsaade eder misiniz?
BAŞKAN Buyurunuz.
AHMET AKIN (Devamla) Bir
plandan bahsedilecekse ben sizin planınızı bir anlatmak isterim.
Sizin planınız Türkiye Taşkömürü Kurumunu yok etmek,
ayrıca, yandaşa kılçıksız bu Kurumu teslim etmek.
Sizin bu TTK planından sözde en teknolojik dediğiniz Amasra
işletmemiz de nasibini almış durumda
baktığınız zaman. Yıllar içinde bunu küçülttünüz,
gerekli yatırımları yapmadınız, gerekli
yatırımları. Bir yıl önce Zonguldak'ta uyarılarda
bulunduk, gittik 25 milletvekili arkadaşımla Yatırıma
ihtiyaç var. dedik. Bütün kayıtlar orada. Mekanize ayak yapmayı
yatırım saydıysanız yazıklar olsun size!
İşçi sayısını düşürdünüz, nitelikli
kadroları erittiniz. Yani bir plandan bahsedilecekse işte sizin planınız
budur. Önce insan değil, önce yandaş, önce özelleştirme
sevdası.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET AKIN (Devamla)
Tamamlayabilir miyim?
BAŞKAN
Tamamlayın.
AHMET AKIN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, çok az kaldı, bakın, önümüzdeki ilk
seçimlerde göreceksiniz, Millet İttifakının iktidarında
vatandaşlarımız rahat bir nefes alacak, iş güvenliği
esas olacak önce insan diyeceğiz ve madencilerimiz o Almanya'daki veya
Avrupa'daki madencilerin aldığı tüm önlemlere sahip olacak.
İş cinayetlerinin faili olan AK PARTİ iktidarı
sonlandıktan sonra -kullanma süresi zaten doldu- Allah'ın izniyle,
milletimizin takdiriyle -başta da söyledim- komisyonumuzun
alacağı tüm önerileri, tüm bulguları tek tek yerine
getireceğiz ve artık analar ağlamayacak ve milletimiz kazanacak.
Teşekkürler. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Zonguldak
Milletvekili Sayın Ünal Demirtaş.
Buyurunuz Sayın
Demirtaş. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÜNAL
DEMİRTAŞ (Zonguldak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Amasra'da meydana gelen elim
kazada yaşamını yitiren 41 madencimize Allah'tan rahmet
diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum
ve yaralı madencilerimize de acil şifalar diliyorum, tüm Türkiyemizin
başı sağ olsun diyorum. Evet, bir kez daha böyle bir
faciayı Türkiye yaşamaz diye umut ediyorum ve diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
Amasra'da yine büyük bir maden faciası yaşadık; yine, 41 eve
ateş düştü, 84 milyona ateş düştü; yine, çocuklar
babasız kaldı, kadınlar eşsiz kaldı, anneler ve
babalar evlatsız kaldı. Üzüntümüz ve acımız büyük,
aslında sözün bittiği yerdeyiz ama bir kez daha bu acıların
yaşanmaması için, bu faciaların yaşanmaması için gerçekleri
de dile getirmek zorundayız.
Değerli milletvekilleri,
iş kazalarının yüzde 98i öngörülebilir ve önlenebilir
kazalardır; hele hele teknolojinin geldiği bugün itibarıyla
değerlendirdiğimizde, büyük bir oranda ölümlü iş kazaların yaşanmaması
gerektiği bir noktadayız ama maalesef bugün, ülkemiz, Avrupada
iş kazalarında 1inci, dünyada 3üncü sıradadır ve her
yıl ortalama 1.800 işçimizi iş kazalarında yitiriyoruz.
Yani aslında her gün 6 işçimiz yaşamını yitiriyor,
yine aslında her hafta Amasra faciasındaki kadar işçimiz
yaşamını yitiriyor.
Değerli milletvekilleri,
yer altı kömür madenciliği gerçekten dünyanın en zor, en
ağır ve en riskli işidir. Bu sebeple de azami derecede özen
gösterilmesi gereken, bütün tedbirlerin en üst düzeyde alınması gereken
bir iştir. Aksi takdirde en ufak bir hatanın bedeli son derece
ağır olmaktadır ve geçen hafta
yaşadığımız facia gibi facialar
yaşanmaktadır. Oysa tüm bu madenlerdeki sorunlar, tüm dünyaya
baktığımız zaman, aslında 1970li yıllarda
çözülmüş ama biz bakıyoruz, bugün hâlâ, yine büyük bir maden faciasını
konuşmak durumunda kalıyoruz ve maden kazalarında da yine her
zaman olduğu gibi dünyada 1inci olmuşuz. Peki, biz niye bu sorunu
çözemedik? Niye AK PARTİ döneminde bu kadar, çok büyük maden
faciaları yaşandı? Niye iş kazaları ve maden
faciaları hâlâ hız kesmeden devam ediyor? Bunları iyi
düşünmemiz gerektiğini düşünüyorum. İşte, bu
komisyonun da bunun için bir fırsat olacağını
düşünüyorum değerli milletvekilleri.
Değerli milletvekilleri,
AK PARTİ iktidarında özellikle 2009 yılından bugüne kadar 8
büyük maden faciası yaşanmış. İşte, önce, 2009
yılında, Bursa Mustafakemalpaşada 19 madencimiz grizu
faciası sonucu yaşamını yitirmiş. Balıkesir
Dursunbeyde yine grizu patlaması sonucu 13 madencimiz
yaşamını yitirmiş. Ve nereye geldik? 2010da Zonguldakta Karadon
faciasına. Evet, Karadondaysa, 2010 yılında 30 madencimiz -yani
burası da Türkiye Taşkömürü Kurumuna ait bir maden ocağı-
30 işçimiz grizu faciası sonucu maalesef, yaşamını
yitirdi. 2013e geldiğimizde, bu sefer Kozluda 8 madencimiz grizu patlaması
sonucu yaşamını yitirdi. 2014e geldiğimizde, maalesef,
cumhuriyet tarihinin en büyük iş kazasıyla
karşılaştık, Somada 301 madencimiz feci şekilde
yanarak yaşamını yitirdi ve bugün hâlâ, Somadan ders
çıkarmadığınız için bunları konuşmaya devam
ediyoruz. Devam etti ölümler, durmadı Somadan sonra da. Ermenekte bu
sefer işçiler yaşamını yitirdi; 18 işçimiz su
basması sonucu feci şekilde yaşamlarını yitirdiler. En
son Şırnakta, özel bir maden ocağında göçük sonrası 8
işçimiz yaşamını yitirdi. Ve Amasra, Amasrada da 41
madencimizi geçen hafta kaybettik.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde taş kömürü Zonguldak havzasında
çıkarılmaktadır ve bu kömür de Türkiye Taşkömürü Kurumu
eliyle çıkarılmaktadır. Türkiye Taşkömürü Kurumu,
aslında hem Zonguldakın hem de Türkiyenin güzide
kuruluşlarından biridir ve yüz yetmiş yıllık
madencilik birikimine, donanımına, tecrübesine sahip olan bir
kurumdur ve bu sebeple de tüm Türkiyeye madencilik bilgisini ve
donanımını aktaran bir kurumdur. Bu anlamda da aslında,
Türkiyenin stratejik kurumlarından biridir. Ancak AK PARTİ
dönemlerinde, AK PARTİ işbaşına geldikten sonra, Kurum
giderek daha da gelişeceğine sürekli gerilemiştir, hem Kurumda
çalışan işçi sayısı giderek gerilemiştir hem de
üretim miktarları gerilemiştir. Bunlara
baktığımız zaman, norm kadro işte 14.500lerden
şu anda 7 binlere gerilemiştir, üretim işte 3 milyon tonlardan 1
milyon tonun altına gerilemiştir. Oysa 38 milyon ton ithalat
yapıyoruz taş kömüründe. İhtiyacımız var mı? Var.
Çıkarmamız gerekiyor mu? Çıkarmamız gerekiyor ama iş
sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerine uyarak
çıkarmamız gerekiyor, iş sağlığı ve iş
güvenliğini bir kenara bırakmadan çıkarmamız gerekiyor.
Ancak AK PARTİ dönemlerinde maalesef devletteki çürüme Kuruma da
yansımıştır. Türkiye Taşkömürü Kurumunda da maalesef
bir çürüme olduğunu görüyoruz. Zonguldak Milletvekili olarak bunu
yakından gözlemliyorum ve maalesef üzülüyorum. Bakın, Kurum bilerek
ve kasten çürümeye terk edilmiştir, çürütülmüştür çünkü bugün, bakın,
Türkiye Taşkömürü Kurumu liyakatsiz, beceriksiz ve partizan AK PARTİ
kadroları tarafından yürütülmektedir. (CHP sıralarından
alkışlar) Amasradaki facianın da birinci derecede sorumlusu
işte bu liyakatsiz, beceriksiz AK PARTİ kadrolarıdır ve
aslında Enerji Bakanıdır ve aslında elbette ki bu
işlerin başında olan Cumhurbaşkanıdır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
Sayın Cumhurbaşkanı bugün şunu ifade etti, dedi ki: Kazada
ihmali olanların gözünün yaşına bakmayacağız.
Bakın, bu ifade, gerçekten, Türkiyedeki 84 milyonun gazını
almaya yönelik, doğru olmayan bir ifade çünkü bunların hiçbirinde, az
önce ifade ettiğim 8 maden faciasının hiçbirinde sorumlular hak
ettiği cezayı almadı ve hatta şunu da ifade etmek istiyorum,
tam tersine ödüllendirildiler. Bakın, size 2 örnek vereceğim,
Zonguldaktan örnek vereceğim. İşte, Karadondaki kaza 2010
yılında oldu; Müessese Müdürü İsmail Güner, birinci
bürokratımız bu. Bakın, Karadondaki kazada -Sayın Taner
Yıldız da o zaman Enerji Bakanımızdı, o zaman siz de
benzer açıklamalar yaptınız Sayın Bakan- 30 işçimiz
yaşamını yitirdi, feci şekilde yaşamlarını
yitirdiler. Bu Karadon Müessese Müdürü İsmail Güner ağır ceza
mahkemesinde yargılandı değerli arkadaşlar ve ne oldu
biliyor musunuz? Yedi yıl altı ay hapis cezası aldı. Yedi
yıl altı ay hapis cezası iyi niyetten altı yıl üç aya
dönüştürüldü.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
İyi hâlden.
AYDIN ÖZER (Antalya)
İyi hâlden.
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Devamla) İyi hâlden, düzeltiyorum, iyi hâlden.
Daha sonrasında,
bakın, aynı kararda da sanık İsmail Günerin, mahkûmiyetine
sebep olan iş kolunda bu meslek ya da sanatın icrasından
takdiren bir yıl süreyle yasaklanmasına karar verildi. Peki, bu
kişi görevden alındı mı değerli arkadaşlar?
Alınmadı çünkü bu kişi kazadan iki yıl sonra -eminim,
Sayın Bakanın da imzası vardır diye düşünüyorum- 2012
yılında Genel Müdür Yardımcısı yapıldı.
Bakın, 30 kişinin ölümünden sorumlu olan bir kişi Genel Müdür
Yardımcısı yapıldı. (CHP sıralarından
Yazıklar olsun! sesleri)
HÜSEYİN YILDIZ
(Aydın) Yazıklar olsun!
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Devamla) Bakın, devam ediyoruz, bu kararı Yargıtay
onayladı ama görünmez bir el devreye girdi bu kararla ilgili,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Ceza Genel
Kuruluna itiraz etti; şu anda, altı yıldır dosya orada
bekliyor bakın. 30 kişinin öldüğü kazada bugün itibarıyla
bir tek gün, bir tek kişi tutuklu kalmadı ve yapanın yanına
kâr kaldı arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Yazıklar olsun! Yazıklar olsun!
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Devamla) Evet ve bu bürokrat geçtiğimiz ay emekli oldu.
Kozluya geliyoruz.
Bakın, değerli arkadaşlar, Kozluda, 2013 yılında,
yine, 8 işçimiz yaşamını yitirdi feci şekilde, grizu
patlamasında öldüler ve o Müessese Müdürü kazadan dört yıl sonra
Genel Müdür yapıldı, Türkiye Taşkömürü Kurumunun Genel Müdürü
olarak ataması yapıldı 2017 yılında ve bu kişi
ağır cezada yargılanırken bu yapıldı. Mahkeme bu
kişiye 2019 yılında, bakın, dört yıl ceza verdi.
İyi hâlden, iyi niyetten bu kişiye üç yıl dört ay hapis
cezası verildi ve akabinde bunun cezası da para cezasına
dönüştürüldü. Ne kadar, biliyor musunuz? 24 bin 500 lira para
cezasına çevrildi ve yirmi dört eşit taksitte alınmasına
karar verildi. İşte, Sayın Cumhurbaşkanının
gerçekleri söylemediğinin, doğruları söylemediğinin en
bariz iki örneği. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
Kurumdaki çürüme devam ediyor. İşte, bu çürümenin önüne geçmemiz
gerekiyor. Peki, bu 41 kişinin ölümüne sebebiyet veren Amasra Müessese
Müdürü Cihat Özdemir, beş gün geçti kazadan, açığa alındı
mı değerli arkadaşlar?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Devamla) TTK Genel Müdürü, bakın, o gece kaza anında göremedim
onu, kayboldu gitti. Bu Genel Müdür hâlâ görevde arkadaşlar,
sabıkalı olan, iş cinayetinden sabıkası olan Genel Müdür
hâlâ görevde.
Bakın, Sayın
Cumhurbaşkanı, böyle yapmayın, bakın, insanların
duygularıyla oynamayın, insanlara yalan söylemeyin. Bu, böyle olmaz.
Medeni bir ülkede, demokrasinin olduğu bir ülkede, hukukun işlediği
bir ülkede bu bürokratlar derhâl açığa alınırdı. (CHP
sıralarından alkışlar) Neden bunu yapmıyorsunuz?
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Az kaldı, biz alacağız onu da.
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Devamla) Soruşturma ilerlemiyor arkadaşlar.
Şimdi, bakın, ben
şunu düşünüyorum artık: Bu kurumda yükselmek için 30 kişiyi
öldürmeniz mi gerekiyor? Ve şunu düşünüyorum: Bakın değerli
arkadaşlar, Amasradaki bu Müessese Müdürünü, bunlar 30 kişiden
sorumlu olan kişiyi genel müdür yaptıklarına göre, herhâlde bunu
da Enerji Bakanı falan yaparlar yani mükafatlandırırlar, ödüllendirirler
diye düşünüyorum. Bu olmaz değerli arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız efendim.
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Devamla) Tamamlayacağım.
Bir de Kurumda, değerli
arkadaşlar, işçi açıkları var, işçi
açıklarının da giderilmesi lazım. Komisyonda bununla ilgili
sürekli söylüyoruz çünkü işçi açıkları iş güvenliğini
tehdit ediyor değerli arkadaşlar. 14 bin kişinin
çalıştığı yerde 7 bin kişiyle iş yürümüyor
değerli arkadaşlar. Ve bugün kazanın sebeplerinden, en önemli
sebeplerinden biri de budur, bunu da defalarca Komisyonda söyledik,
kayıtlarda var, 2016 yılında söyledik, KİT Komisyonunda
söyledik vesaire vesaire.
Şimdi, ben aslında
bir başka konuya değinmek istiyorum kazayla ilgili. Dün Enerji
Bakanımız geldi burada dedi ki: Kaza gaz oranı 1,5 seviyesine
ulaşmıştı 18.05 sıralarında, elektrik emniyet
amaçlı kesilmişti. 18.09da da son kayıt havadaki metan
oranının 1,69 olarak ölçüldüğünü gösterdi ve 18.09dan sonra da
kayıt alınamadı ve bu patlama da 18.10 sıralarında oldu.
Ama İçişleri Bakanına bakıyoruz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Devamla) Son kez selamlama için söz alabilir miyim, son kez.
Tamamlayacağım.
BAŞKAN Peki, konu
hassas.
Buyurun.
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Devamla) Enerji Bakanı bu şekilde ifade etti ama
İçişleri Bakanı ise
Şimdi, Enerji
Bakanı bir sensörün ölçümünü söyledi. Değerli arkadaşlar, bu
madende ortalama en az 5 sensör olduğunu düşünüyoruz. Enerji
Bakanı kamuoyuna bir sensörün verilerini açıkladı ve bakın
1,69da bu gazın patlama imkânı yok. Oysa, patlama değeri 4ün
üzerine çıktığı zaman meydana geliyor. Yani 1,69da gaz
patlamaz. Bu veriler nerede? Bu veriler gizleniyor mu? Acaba yine bir gizli el
devreye girdi, bu soruşturmanın selametini farklı bir noktaya
mı taşıyor? Değerli arkadaşlar, bundan kuşkumuz
var, kamuoyuna bunun açıklanması gerektiğini düşünüyorum.
Çünkü bu soruşturma da örtülürse bunun hesabını kimseye
veremezsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Devamla) Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Taner
Yıldız.
Buyurunuz Sayın Bakan.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
heyetinizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Öncelikle,
malumlarınız olduğu üzere, 14 Ekim 2022 tarihinde
Bartının Amasra ilçesinde TKK İşletmelerine ait Amasra
Müessesinde maden ocağında yaşanılan eksi 300 ve eksi 350
kotu arasında meydana gelen kazayla ilgili, diğer
arkadaşlarım gibi, ben de bu kürsüde bulunuyorum. Öncelikle bu kazada
hayatını kaybeden bütün madencilerimizi rahmetle anıyorum
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Sayın Bakanım, kimse yok. AKP sıralarında 10 kişi
yok Sayın Bakanım.
CAVİT ARI (Antalya)
Sizi dinleyen yok.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Kime anlatıyorsunuz?
TANER YILDIZ (Devamla)
ve
bütün ailelerine sabırlar temenni ediyoruz
CAVİT ARI (Antalya)
Sizi dinleyen yok.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Dinleyen yok.
CAVİT ARI (Antalya)
Nerede bu arkadaşlar?
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Bu kadar ciddiye alıyorlar işte!
TANER YILDIZ (Devamla)
ve
her birimizin bununla alakalı göstermiş olduğu hassasiyetten
dolayı da heyetinize, her birinize, Türkiye'ye teşekkür ediyoruz.
(CHP sıralarından gürültüler)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
AKPden 10 kişi var, AKPden 10 kişi var.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Buradayız ya, buradayız.
OYA ERONAT (Diyarbakır)
E, onlar mı yönetiyor, siz mi yönetiyorsunuz?
TANER YILDIZ (Devamla) Ve
yaralı olanlara da Allahtan şifalar temenni ediyoruz. (CHP
sıralarından gürültüler)
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Ya, dinleyemiyoruz.
CAVİT ARI (Antalya) Kendi
arkadaşları bile dinlemiyor, biz mi dinleyeceğiz sizi?
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Ya, sana ne!
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Ya, buradayız, dinliyoruz.
TANER YILDIZ (Devamla)
Tabii, böylesine acı bir durumun
CAVİT ARI (Antalya)
Kaç kişi var, hani Başkanım, kaç kişi?
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Herkes burada.
AYDIN ÖZER (Antalya) 13
oldu.
CAVİT ARI (Antalya)
Yazıklar olsun!
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
10 kişisiniz, 10 kişi.
AYDIN ÖZER (Antalya) 13
oldu, 13.
SÜLEYMAN GİRGİN
(Muğla) Maden katliamı konuşuluyor, AKP sıralarında
kimse yok. Bu mu hassasiyetiniz sizin?
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Var.
TANER YILDIZ (Devamla)
araştırılması konusunda gereğinin yapılması
için Türkiye Büyük Millet Meclisine
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Her şeye istismar.
TANER YILDIZ (Devamla)
araştırma önergesinin verilmesini uygun gördük ve grubumuz
adına da Başkanlığa dün iletmiş bulunuyoruz.
SÜLEYMAN GİRGİN
(Muğla) Madencinin hiç kıymeti yok yanınızda,
sıralardan belli.
TANER YILDIZ (Devamla) Bu
konuşma herhangi bir hüküm cümlesi içermeyecektir, suçlu veya suçsuzu
belirleme konuşması değildir. Bu araştırma önergesine
ilişkin komisyon şimdiye kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinin yargı,
yasama ve yürütmeyle alakalı bütün erkleri göz önünde bulundurularak
yapılacak ve yetkisi kullanılarak yapılacak bir komisyon
olacaktır. Şu konuşmamızın da herhangi bir itham
içermesi söz konusu değildir çünkü yargıya
taşınmış ve maden kazasının özellikle her türlü
müdahalelerden sonra adli mercilere, başsavcılığa
verilmiş olmasından sonra bizim adli yargı süreciyle
alakalı söyleyeceğimiz bir cümle değildir. Türkiye Büyük Millet
Meclisi kendi yetkisini kullanacak ve bunun her türlü yönüyle alakalı,
kanun, mevzuat, yönetmelik, vicdani yanlarıyla alakalı
kullanılan iradeler, inisiyatifler, bunlarla alakalı da yerinde
bizzat araştırmaları yapıp bununla alakalı bütün
partilerin ortak paydaya koyduğu bir yapıyla beraber bunu
inşallah gerçekleştirecektir. Dediğim gibi yalnızca bir
işin kanuni olması onun vicdani olup olmadığını
göstermez. Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bütün grubu bulunan partilerin
bununla alakalı komisyona verecekleri katkılar inşallah hep
beraber bunu belirlemiş olacaktır.
Tabii, burada lehte, aleyhte
bu acı üzerinden konuşmalar yapıldı. Tabii ki her partinin
görüşü vardır ve bu görüşlerini burada belirteceklerdir,
eleştireceklerdir de bundan normal tabii ki bir şey yok ama gerçekler
yalnızca bu dünyadaki verilecek hesap makamlarıyla alakalı
değildir; dünya vardır, ahiret vardır, her birimiz Allaha (CC)
hesap vereceğiz ve bununla alakalı da herhangi bir gerçeğin
üzerinin örtülmesi söz konusu olabilemeyecektir.
CAVİT ARI (Antalya)
Önce bu dünyada bir hesap verin!
TANER YILDIZ (Devamla)
Arkadaşlar, her birimizin altına çok rahatlıkla imza
atabileceği bir cümleden bahsediyorum, herhangi bir gerçeğin üzerinin
örtülmesi mümkün olabilemeyecektir diyorum.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Somada olmuştu.
TANER YILDIZ (Devamla)
Bununla alakalı, bundan daha tabii, normal ne vardır.
CAVİT ARI (Antalya)
Öbür dünyayı bırak, bu dünyada hesabını vereceksiniz.
TANER YILDIZ (Devamla) Bir
insanın kanun karşısındaki haklı oluşu veya kanun
karşısındaki herhangi bir gardını
alışı, bütün vicdanları aynı oranda rahatlatmayabilir.
Ben ondan da bahsediyorum, artı ondan da bahsediyorum.
Şimdi, teknik olarak
sensörler öyleydi
Ben elektrik-elektronik mühendisi olarak konuşuyorum.
Bunlarla alakalı olarak alınacak bütün tedbirlerin, bunlarla
alakalı bütün önlemlerin her birinden bahsedildi Şu dakikada bu
oldu, o dakikada bu oldu.
Şimdi, aslında
Amasra ocağı, bütün o diğer ocaklarımızla beraber,
Gedikli, Karadon gibi, onların içerisindeki hemen hemen en küçüğü ama
teknolojik ürün olarak madenciliğin yapıldığı en
kapsamlı ocaklarımızdan bir tanesi. Burada herhangi bir suçun
savunulması tabii ki söz konusu olmaz, suç ithamının da hemen
kolay olabilemeyeceği gibi.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Hiç samimi değilsiniz, samimi bulmuyorum sizi.
TANER YILDIZ (Devamla)
Şimdi, hadise 320 kotunda bir patlamayla beraber oluyor.
Dakikalarını, sürelerini arkadaşlarımız
konuşmalarında verdiler, bunları tekrar etmeyeceğim. Bunlar
seri havalandırmayla mı bağlıydı, paralel miydi?
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Mühendis olarak bile konuşsanız böyle
konuşamazsınız.
TANER YILDIZ (Devamla) Yani
rahat anlaşılsın diye söylüyorum, 2 katlı bir evde
tavanının delik olup da birbirine havanın geçmesi, seri
bağlanma anlamına geliyor. Yani 320 kotu ile 350 kotu arasındaki
o iki ayrı bölgede bulunan madencilerimize bunun sirayet etmesi,
çıkış yönüyle alakalı olmamıştır. Her
ikisinin de havalandırmayla alakalı ayrı ayrı yani paralel
bir çıkışı var; bunu önümüzdeki raporlar tekrar gösterecek.
Arkadaşların ilk belirlemesinde bunun geriye tepmesi, basınçla
beraber geriye tepmesi ve giriş kısmından bu gazın
ulaşmasıyla alakalı olduğu söyleniyor. Bu kesin böyle
midir, değil midir; bütün bu yapılan tahkikatlarla belli olacak. Bir
gerçeği değiştirmeye, bu kadar büyük acının, 41
canımızın orada kaybolmasıyla beraber, ömürlerini yitirmiş
olmasıyla beraber, buna hangi vicdan cesaret edebilir?
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Siz, siz.
TANER YILDIZ (Devamla)
Allah indinde ve kul katında buna hangi vicdan cesaret edebilir?
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Siz ediyorsunuz.
TANER YILDIZ (Devamla) O
yüzden biz bütün partilerden bütün milletvekili arkadaşlarımızla
beraber, konuşma yapan, yapmayan ama komisyona girecek bütün
arkadaşlarımızla beraber şeffaflığın gücünü
kullanarak bunu inşallah yerinde hep beraber göreceğiz ve bu böyle mi
olmuştur, böyle olduysa bir inisiyatif mi söz konusudur; bunun her birini
belirleyeceğiz.
Şimdi, arkadaşlar,
yalnızca, bu işin, insanın bulunduğu yerde teknolojinin
tamamının yeterli olmadığını
Ben bir şeyi
bir örnekle beraber vermek istiyorum. Şimdi, NASA bugüne kadar 135 tane
uzay mekiğini fırlattı. Her fırlatmada 1,5 milyar
dolarlık maliyeti olan bir yapıyla beraber gitti. 2 tane ölümlü
kazası var. NASA'nın bütün stratejilerini değiştiren
-biliyorsunuz- Columbia ve Challengerla beraber...
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) İşportacının bozuk
malını sunmasına benziyor bu örnek.
TANER YILDIZ (Devamla)
Bunun üzerinde araştırma grupları kuruldu.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) NASA ilk defa deniyor, maden
ocaklarını ilk defa denemiyoruz.
TANER YILDIZ (Devamla)
Şimdi, bunu şunun için söylüyorum:
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) İşportacının bozuk
malını süslemesine benziyor bu örnek.
TANER YILDIZ (Devamla) Bir
mühendis olarak
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Ne alakası var? NASA bunu ilk defa
yapıyor. Maden ocaklarını ilk defa mı deneyimliyoruz?
TANER YILDIZ (Devamla)
Yalnızca, arkadaşlar, 180 bin metreküp gazın deşarj olup da
patlamanın olmadığı zaman var, bunun onda 1i gazın
deşarj olup da patlamanın olduğu zaman var. Tabii ki bunun
teknik bir sebebi var, sebepsiz olmuyor bu.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Hani bilemiyorduk? Niye NASAyı örnek veriyorsun?
TANER YILDIZ (Devamla) Bir
ateş vesilesi mi oldu yoksa orada buna kıvılcım
oluşturacak bir zemin mi oldu? Bunları söylemek için şu anda
henüz erken.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Ama söylüyorsunuz.
TANER YILDIZ (Devamla)
Dakikalarını, saatlerini -tekrar söylediğim gibi-
arkadaşlar verdiler ve o verdikleri süre içerisinde en son, son bir buçuk
dakikada neler olduğuyla alakalı şu anda onu bilmiyoruz. Yani o
zamana kadar geliyor metan gazı belli oranda
Bakın, binde 7ye kadar
varan oranlarda ateşli kaynak bile yapılabiliyor, yüzde 1e
geldiği oranlarda artık onlar kullanılamıyor. Bütün
bunları şunun için söylüyorum: Virgülden sonra 37 hane işletilen
NASA çalışmalarında dahi herhangi bir gerekçeyle bunlar
yapılabiliyor.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sayıştay raporlarından bahsedin,
NASAdan değil.
TANER YILDIZ (Devamla)
Arkadaşlar, verdiğim herhangi bir teknik örnek, herhangi bir konuyu
meşru hâle getirmek için verilen örnek değildir. Yalnızca
konunun anlaşılmasına dönüktür. O yüzden herhangi birimizin
bununla alakalı, verilen teknik bir örnekle alakalı alınganlık
falan göstermemize gerek yok. Şeffaflığın gücünü
kullanacağız. diyorum. Bunun daha ötesinde bir şey yok. Kimse
bu vebali alamaz, kimse bu veballe
Geçen bir konu tartışıyoruz
birisiyle Sen ahirete inanıyor musun? dedim. İnanıyorum
tabii. dedi. Niye inanmıyormuş gibi yapıyorsun o zaman?
dedim.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Her şeyi ahirete mi bıraktınız?
TANER YILDIZ (Devamla) Biz
her birimiz dünyadaki vereceğimiz hesapla beraber ahirette de hesap
vereceğiz. O yüzden öncelikle kendimize dürüst olacağız, sonra
etrafımıza dürüst olacağız.
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Zonguldak) Metan sensörü yanlış yere konmuş olabilir mi?
TANER YILDIZ (Devamla) Bunu
şunun için söylüyorum arkadaşlar: Bu komisyonda görev alacak olan
arkadaşlar
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Zonguldak) Metan sensörü yanlış yere konmuş olabilir mi?
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Her şeyi ahirete mi bırakacağız?
TANER YILDIZ (Devamla)
görevini ifa edecek olan arkadaşlar şeffaflıkla her türlü
görüşlerini orada belirtecekler. Herhangi bir şüphesi varsa, herhangi
bir tedirginliği varsa, herhangi bir fikri varsa bunu açıkça ortaya
koyacaklar. O yüzden bir işin nasıl olacağını tarif
etmemek yerine bize bir işin nasıl olacağını
söyleyenlerle beraber biz bu işi yapacağız.
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Siz de kendiniz mühendis olarak açıklayın; ihmal var
mı yok mu?
TANER YILDIZ (Devamla) -
Türkiye'nin idaresine konan irade yirmi yıldan beri birçok iş
yaptı.
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Mesela ne yaptınız? Peşkeş çekildi mesela.
TANER YILDIZ (Devamla) - Bir
çözüm daha var mesela, bir makalede okuyorum, deniyor ki: Biz ithal kömür
yapalım. İthal kömür yapmanın önünde herhangi bir mâni yok ama
istihdamla beraber bunu doğru bir şekilde üretmek yerli ve millî
kaynağımız olan taş kömürüyle alakalı, linyitlerle
alakalı kaynakları seferber etmektir. O yüzden biz bunları
doğru bir şekilde çıkartacağız. Öncelikle iş
güvenliği ve iş sağlığıyla alakalı tedbirleri
aldıktan sonra istihdamın önünü açacağız. Gerek
Zonguldakta gerekse Bartın Amasrada gerekse Soma ve birçok ilimizde
bulunan yapıyı hep beraber inşallah gündeme getirmiş
olacağız.
Şimdi, bakın,
tekraren söylüyorum: 180 bin metreküp gazın bir anda deşarj
olmasıyla beraber patlama olmayan ve bu tespit
yapıldığı hâlde işine devam eden sistemler oldu yani
her defasında bu patlama olmuyor. Buradaki patlamanın gerçek
sebeplerini ortaya koymak ve bunlarla beraber yapmak lazım.
Şimdi, şöyle bir
yarışmaya girmeyelim arkadaşlar: Dünyada başka yerde kaza
oldu mu, olmadı mı? Evet, oldu ama dünyada olan bu kazalar
Mesela
ben birkaç tane rakam vereyim: Japonyada 687, Fransada 1.099, Çinde 2.388
diye devam ediyor.
AYDIN ÖZER (Antalya) Kaç
yılında? Kaçlı yıllarda Sayın Bakan?
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Hangi yüzyılda? Kaçıncı yüzyılda?
TANER YILDIZ (Devamla) -
Bütün bunların olması
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Zonguldak) 1970lerden önceki kazalar
Doğruyu konuşalım.
TANER YILDIZ (Devamla) - Daha
önemli bir şey söyleyeceğim, yıldan daha önemli bir şey
söyleyeceğim: Bütün bunların olması Amasradaki kazayı
meşru hâle getirmez. Bakın, daha ileri bir şey söylüyorum
arkadaşlar, cümleyi sonuna kadar dinleyin. Japonyada oldu, İyi o
zaman, bizim 500 kişi hakkımız var. Böyle bir şey olabilir
mi, böyle garip bir mantık olabilir mi? Hayır.
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Zonguldak) Sayın Bakanım, Japonyadaki kaza elli yıl önce,
altmış yıl önce.
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Kaçıncı yüzyıldayız?
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Orada olmuyor, olmuyor işte,
olmuyor.
TANER YILDIZ (Devamla) -
Bakın, arkadaşlar, bir kısım hislerinize de tercüman olacak
şeyler söylüyorum, dikkatli dinlerseniz çok rahat
anlaşılır. Yurt dışında olan herhangi bir
kazanın örneğinin verilmiş olması
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Kader dediniz diye biz örnek veriyoruz.
TANER YILDIZ (Devamla) - Ben
Fukuşima kazasından yaklaşık iki hafta önce -Kashiwazaki
denilen bir santral var, 7 bin megavatlık dünyanın en büyük nükleer
santralidir, okyanusa açıktır- Kashiwazaki Santraline gittim.
Bakıyoruz santrale, dedim ki: Ya, burada tsunamiden etkilenen santral hiç yok
mu? Dediler ki: Biz tsunamiyle alakalı bütün önlemleri aldık. Biz,
nükleer santralle alakalı, virgülden sonra 15 hane ilerletiyoruz ve
hesaplamalarımızı buna göre yapıyoruz. Fukuşima
kazasından iki hafta önce.
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Zonguldak) Sayın Bakan, Japonyadaki kaza 1914 yılında
olmuş, bir asır geçmiş aradan, bir asır geçmiş,
yanlış örnek veriyorsunuz.
TANER YILDIZ (Devamla)
Fukuşima kazası oldu, Fukuşima kazası, 19 tane nükleer
santralle alakalı bütün yapılanmaları, bütün stratejilerini
değiştirme kararı aldırdı Japonya Hükûmetine.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Ama Somada 301 kişiyi kaybettik, strateji
değişmedi.
TANER YILDIZ (Devamla) - Biz
o zaman LNG de alıyoruz, doğal gaz da alıyoruz, boru
hattından da alıyoruz. Katarda MMBTUsu 11-12den olan gaz birden
18e çıktı, fiyatı, ücreti. Bunu şunun için söylüyorum:
Şu anda Avrupada yaşananlar mesela. Almanya 15 milyar dolarlık
tazminat vererek hem nükleer santralden hem de kömürden vazgeçme kararı
aldı. RWEnin ve E.ON gibi bir kısım firmaların elindeki
santralleri durdurma kararı aldı, parasını verdi,
tazminatını ödedi ve durdurdu. Ama şimdi, bakın, Almanya
Şansölyesi açıklama yaptı, Milletimden özür diliyorum,
çevrecilerden özür diliyorum, hükûmet olarak, ben Scholz olarak diyorum ki ben
tekrar kömür işletmelerine dönüyorum, nükleere de dönüyorum. dedi.
Bakın, bunu şunun için söylüyorum: Millî ve yerli sanayiyi harekete
geçirmek adına, üretmek adına öyle bir konjonktürel döneme
girebilirsiniz ki o dönem içerisinde aldığınız bazı
kararları değiştirmek zorunda kalabilirsiniz.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Bunları siz kapatmadınız mı Sayın
Bakan?
TÜRABİ KAYAN
(Kırklareli) Böyle düşüne düşüne hiçbir tedbir
almadınız bugüne kadar. 41 insanı
Hâlâ konuşuyorsun
burada! Sen bunu böyle mi yaptın?
TANER YILDIZ (Devamla)
Şimdi biz şunu söylüyoruz: Biz yerli kömürümüzden
vazgeçmeyeceğiz ama hiçbir insanımızı, hamdolsun, feda
etmeden, hiçbir insanımızın iş güvenliği ve can
sağlığıyla alakalı konuları tehdit durumuna
getirmeden bunları yapacağız.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli)
Yapmışsınız işte, meydanda her şey!
TANER YILDIZ (Devamla) Bu
bizim yerli kaynaklarımızdan, millî kaynaklarımızdan
vazgeçmemizi sağlamayacaktır.
AHMET AKIN (Balıkesir)
Vazgeçin demiyoruz Sayın Bakan. Hiç alakası yok
konuştuklarımızla.
TANER YILDIZ (Devamla)
Şimdi, bakın, rakamlar söyleniyor, 83te Zonguldakta 103
şehidimiz vardı, 90da Amasyada 68, Zonguldakta 263; bunların
her biri oldu ama biz teknolojik bütün araçları gereçleri ve bunlarla
alakalı kullanılacak
Ülkeleri karşılaştırırken
her ülkenin doneleri aynı değil arkadaşlar; tektonik yapı,
volkanik yapı, kömürün damarlanması
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Buna mahkûm değiliz.
TANER YILDIZ (Devamla)
Ermenekten bahsedildi. Bakın, Ermenekte -Allah rahmet eylesin- on sekiz
yıl meslek hayatını bu işe vermiş olan bir mühendis
arkadaşımıza soruyorlar: Efendim, şuradan galeriye
giriyoruz, buradan da deleceğiz. diyorlar. Devam edin. diyor. 60 metre
Efendim, orada su vardı, önceki kömürü delmişti. ve Ya, su var
orada. diyorlar. Diyor ki: Yok, yok. Hâlbuki, Özgür Beyin söylediği
gibi, bu şablonların üst üste getirilip, çakışmayan yer
varsa örtüştürülüp Bir dakika,
Şimdi, şunu
söylemek istiyorum: Siz önlem alırsınız,
kararlarınızı alırsınız, tedbirlerinizi
alırsınız
İnisiyatif ve iradenin olduğu bir ocaktan
bahsediyoruz, bir tekstil fabrikasından bahsetmiyoruz, 3 kişiyle
yaklaşık 60 ton tekstil ipliği çıkartan bir robotik
makineden bahsetmiyoruz, bire bir insan iradesi ve inisiyatifinin olduğu
yerde
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Zonguldak) Yani yeni bir facia daha olabilir.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Meşrulaştırıyorsunuz Sayın
Bakan.
TANER YILDIZ (Devamla) O
yüzden bizim işçilerimiz, bizim mühendislerimiz almış
oldukları bütün eğitimi -hamdolsun- yanındaki
arkadaşının hayatını tehlikeye sokmayacak şekilde
kullanmaya çalışıyorlar. Ben oradaki o tahlisiye ekibindeki,
kurtarma ekiplerindeki yüreği gördüm, dayanamadım. Diyorlar ki:
Bakın, risk var, buraya girmeyin şu anda. Hayır, arkadaşımı
ben orada bırakamam. Getirin, imzalı kâğıt yapayım,
ben onu kurtarmak için gireceğim. diyor. Yani öyle bir aile ki bu
madencilik, dededen, babadan oğula -bütün milletvekillerimiz bilirler-
birbirlerine bu kültürü yayan, bu kültürü hep beraber gerçekleştiren
insanlar; fedakârlık üzerine, vicdan üzerine, bilgi üzerine bunu
oluşturan insanlar.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, ben, grubu bulunan, bulunmayan bütün milletvekili
arkadaşlarımızla ortak bir paydada buluşulan bir genel
ifadeden bahsederek konuşmama son vermek istiyorum. Hep beraber
araştıracağız; inşallah, göreceksiniz, bu
araştırma komisyonunda hiçbir şey kısıtlanmayacak,
şeffaflığın gücü kullanılacak, Allaha ve kullarına
karşı vereceğimiz hesabı milletin seçtiği
milletvekilleri olarak hep beraber burada gerçekleştirmiş
olacağız.
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Zonguldak) Açığa alma yapacak mısınız?
TANER YILDIZ (Devamla) Ben,
ölenleri tekrar rahmetle anıyorum, ailelerine, milletimize sabırlar
temenni ediyorum; yaralı olanlara da Allahtan şifalar temenni
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir
kısa söz
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Özel.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Kayseri Milletvekili Taner
Yıldızın birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen
(10/6598, 6599, 6600, 6601, 6602, 6603, 6604, 6605) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergelerinin üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, söz almak mecburiyetinde kaldım, Sayın
Bakanı dinledim. Birincisi: Bir kez, hiç
karıştırmayalım meseleleri birbirine; Soma gibi bir facia
en son 1975te Hindistanda oldu, ondan sonra dünya bu işleri
bıraktı; Almanya son kömür madeni şehidini 1946da;
İngiltere, Fransa, biri 1973te, biri 1974te
Dünyada kırk beş
elli yıldır kömür madenlerinde ölüm yok. İnsan faktörü var;
Hansın yapmadığı hatayı Hasan yapıyorsa bundan
bizim insanımız değil, mevzuat, o madeni yönetenler ve ülkeyi
yönetenler doğrudan sorumludur. Bu çok çok önemli bir mesele.
Biz birlikteydik,
Değerli Grup Başkan Vekili burada, biz Soma Komisyonundaydık.
Soma Komisyonunda -o dönem siz Bakandınız- şu çıktı
ortaya: Bakanlık müfettiş görevlendiriyor, müfettişin haberi
olmadan patronun oluyordu. dediler, tutanak altında söylediler.
İçeride mazotlu dozer olmayacak. Müfettiş gelmeden önce dozere yer
kazıp, geri geri girdirip üstünü, önünü örüyorlarmış, yeri
kazıp yere mazotlu aletleri gizliyorlarmış. Öyle yerde 301
kişi hayatını kaybetti ve hep birlikte bu sözü verdiniz. Sonra
ne oldu? Mahkemenin hâkimi karardan önce değişti. Hâkim geldi
taksirle verdi, Yargıtay dedi ki: Olası kast burada olmayacaksa
nerede olacak? Ne yaptınız biliyor musunuz? Altı ay bekletip 5
hâkimin 3ünü alıp yerine isim isim bildiğiniz, en güvendiğiniz
3 kişiyi koydunuz; bu işi yapanları kurtardınız. Bunu
Adalet ve Kalkınma Partisi yaptı ve o dönemde sorumlu
makamdaydınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O gün
verdiğiniz sözler Soma için tutulmadı. Bugün Ermeneke, bugün
Amasraya aynı sözü veriyorsunuz. Somanın hâkimleri
değişirken ya da Somada yargılama yapılırken, kendi
döneminizde o madendeki hem Bakanlık görevlilerinin hem sendikacıların
hem işletenlerin ağır kusurları teker teker bütün
tutanaklara geçerken bir AK PARTİ milletvekili gelip de
duruşmayı izlemedi ya. 73 duruşmaya gittim ben, birine
gelmediniz. Verilen cezayı Yargıtay yoluyla sildirdiniz, affettiniz,
adamları saldınız; çıkarken de üç yıl maden
yasağı vardı, onu da kaldırdınız Yargıtayda.
Allah aşkına, Somada tutmadığınız sözü Amasrada
tutacağınıza inanacak kadar enayi olduğumuzu
sanmayınız. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Tığlı
32.- Giresun Milletvekili Necati Tığlının, engelli
bireylerin hak ve özgürlüklerine ilişkin açıklaması
NECATİ TIĞLI
(Giresun) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Toplumun bir parçası
olan engelli bireylerin hak ve özgürlüklerden tam ve eşit olarak
yararlanmalarını sağlamak, engelli bireylerin
haklarını güvence altına almak ve yaşam kalitelerini
yükseltmek sosyal devletin asli görevlerinden biridir.
Buradan Aile ve Sosyal
Hizmetler Bakanına sormak istiyorum: Tekerlekli sandalyelerin reçete
edilerek yenilenme süresi neden iki yıla indirilmiyor da beş
yılda bir veriliyor? Akülü sandalye almak isteyen bedensel engelli
bireylere verilen desteklerin yükseltilmesi için neden bir çalışma
yapılmıyor?
Evde bakım ödemeleri
belirlenirken bakıma muhtaç kişinin yaşamakta olduğu
hanenin toplam gelirine göre belirleme yöntemi Anayasaya aykırı. O
zaman neden bunun değişmesi için etkili bir çalışma
yapmıyorsunuz? Ayrıca, evde bakım ödemeleri yapılırken
engelli bireylerin ihtiyaç duyduğu medikal malzemeler dikkate
alınmıyor. Yoksa medikal malzemelerin ücretsiz olduğunu mu
düşünüyorsunuz?
Teşekkür ediyorum
Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Köksal
33.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisar
PTTde taşeron işçi olarak çalışan posta
dağıtıcılarına ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Afyonkarahisar PTTde taşeron
işçi olarak çalışan posta
dağıtıcılarından tebligatları yapmaları
istenmiştir. Kanunen tebligatları yapma zorunluluğu memura
aitken taşeron işçilere niçin bu zorunluluk getiriliyor? Bu konuda
birçok ilde de bu uygulamaya geçildiği belirtiliyor. Eğer bu
doğruysa, kanun açıkça ihlal ediliyor. Bu şekilde yapılan
tebligatlar -bir hukukçu olarak söylüyorum- usulsüzdür. Ayrıca, posta
dağıtıcılarına tebligatla ilgili gerekli
eğitimler verilmeden dağıtım yaptırılması da
başka bir sıkıntı. Posta
dağıtıcısı olan taşeron işçinin tebligatla
ilgili mevzuatı bilmemesinden ve kendi görev alanına girmeyen bir
konudan dolayı oluşacak zarar ne olacak? Burada suç, ekmeğinin
peşinde koşan emekçi, posta dağıtıcısına
mı yıkılacak yoksa PTT bu sorumluluğu alabilecek mi? Lütfen
bir an önce bu yanlıştan dönülsün.
BAŞKAN Sayın
Sarıaslan
34.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslanın,
Nevşehirin çevre yolu sorununa ilişkin açıklaması
FARUK SARIASLAN
(Nevşehir) Teşekkürler Başkanım.
Her geçen gün hızla
gelişen ve büyüyen Nevşehir il merkezinde kalan çevre yolu ihtiyaca
cevap verememektedir. Şehir içi trafiğin rahatlaması için bu
konu da büyük önem arz etmektedir. Aynı güzergâhta devlet hastanesinin de
olması nedeniyle ihbara giden ambulanslar yoğunluk nedeniyle trafikte
güçlükle ilerlemekte; bir de bunlara tır, kamyon gibi ağır
vasıta araçları eklenince Nevşehir'in trafiği
büyükşehirlerdeki yoğun trafiği aratmamaktadır. Nevşehir
il genelinde ağır vasıtaların sebebiyet verdiği
yüzlerce kazayla birlikte can ve mal kaybı yaşanmaktadır.
Nevşehir'de yaşanan trafik sorununun çözümü için yeni çevre yolu
projesinin bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir. Nevşehir ilimizde
çevre yolu yapılmasına ilişkin iktidar yetkilileri müjdeler
verse de çevre yolunun yapılmasına bir türlü
başlanamamıştır. Çevre yolunun
yapılmamasının sebebi nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:17.29
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 17.43
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Abdurrahman TUTDERE
(Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9uncu Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Sayın Gürer
35.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Tarım Kredi
Kooperatifleri Genel Müdürü Hüseyin Aydının vatandaşı
stokçuluk yapmakla suçlamasına ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Teşekkürler Sayın Başkan.
Üreticiyi terörist
marketleri fahiş fiyattan satanlar olarak duyuran iktidar sahiplerinin
müdürleri ucuz ekmek kuyruğundaki vatandaşımızı da
stokçu ilan edecek kadar işi ilerlettiler. Tarım Kredi
Kooperatifleri Genel Müdürü Hüseyin Aydın her evin aslında bir
şeker ve yağ deposu olduğunu, vatandaşın iki
yıllık stok yaptığını söylemiş. Vatandaşın
durumundan habersiz Genel Müdür -Milletvekilimiz Yavuzyılmaz'ın
ortaya çıkardığı bilgiler
ışığında- 3 yerden maaşla
yaşadığı için ortamı güllük gülistanlık
sanıp bir de vatandaşla dalga geçiyor. Hüseyin Aydın Türkiye
Cumhuriyeti Ziraat Bankası Genel Müdürü iken de T.C.yi bankadan
kaldırarak tarihe geçen bir zattı. Kooperatif ise adı
kooperatif, ticari işletme; yine de iktidarın eli üzerinde.
Cumhurbaşkanı, marketlerinde 30 kalem üründe yüzde 30 indirim yapıldığını
duyurdu; indirim birkaç gün dahi sürmedi, algı yaratıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
V.- MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü ve 19
Milletvekilinin, Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden
kazasının tüm yönleriyle araştırılarak işçi
sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması
için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/6598) (Devam)
2.- Mersin Milletvekili Rıdvan Turan ve 19 Milletvekilinin,
Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden kazasının
tüm yönleriyle araştırılarak benzer olayların
yaşanmaması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/6599) (Devam)
3.- İYİ Parti Grubu adına Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu'nun,
Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden kazası başta
olmak üzere ülkemizde yaşanan maden kazalarının nedenlerinin
araştırılarak bu kazaların önlenmesi için
yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6600)
(Devam)
4.- MHP Grubu adına Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbül'ün, Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen
maden kazasının sebeplerinin araştırılarak madenlerde
yaşanan iş kazalarının engellenmesi için alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6601)
(Devam)
5.- İstanbul Milletvekili Engin Altay ve 131 Milletvekilinin, Amasra'da
meydana gelen maden faciasının nedenlerinin
araştırılarak benzer olayların tekrarlanmaması için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6602)
(Devam)
6.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş ve 65
Milletvekilinin, 14 Ekim 2022 tarihinde Bartın'ın Amasra ilçesinde
meydana gelen maden kazasının tüm yönleriyle
araştırılarak muhtemel maden kazalarının önlenmesine
yönelik tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6603)
(Devam)
7.- AK Parti Grubu adına Grup Başkanı Sivas Milletvekili
İsmet Yılmaz, Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan, Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Grup
Başkanvekili Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Grup
Başkanvekili Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlu ve Grup Başkanvekili Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunç'un, 14 Ekim 2022 tarihinde Bartın'ın Amasra
ilçesinde meydana gelen maden kazasının tüm yönleriyle
araştırılarak muhtemel maden kazalarının önlenmesine
yönelik tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6604)
(Devam)
8.- Ankara Milletvekili Mustafa Destici ve 27 Milletvekilinin, 14 Ekim
2022 tarihinde Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden
kazasının tüm yönleriyle araştırılarak muhtemel maden
kazalarının önlenmesine yönelik tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/6605) (Devam)
BAŞKAN (10/6598),
(10/6599), (10/6600), (10/6601), (10/6602), (10/6603), (10/6604) ve (10/6605)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin birlikte
yapılacak görüşmelerine devam ediyoruz.
Şimdi söz
sırası İstanbul Milletvekili Sayın Sera Kadıgildedir.
Buyurun Sayın
Kadıgil. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (İstanbul) Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz cuma günü
emeğiyle, alın teriyle çalışıp ekmeğini
taştan çıkaran 41 işçi öldürüldü Amasra'da. Hani 41 işçi,
41 işçi deyip duruyoruz ama böyle 41 işçi deyip geçemem, siz de
geçmemelisiniz bence. İnsanlar var orada, hayatlar var, ocaklar var orada.
Emrah var mesela, 28 yaşındaymış, bir hafta sonra
kızı doğacakmış. Bir Emrah daha var, yeni
evlenmiş o, on yıl kredi çekmiş, bir yıl bile yaşamak
yokmuş demek ki sizin yaptığınız kader planında,
yaşayamamış. Şaban'ın ikiz kızları
olacakmış, doğacakları günü bekliyormuş, isimlerini
bile koymuş biliyor musunuz, Nefes ve Deniz olacakmış; bir kere
görmek kısmet olmadı. Remzi var, 25 yaşında, tarih
öğrencisi. Yarattığınız cehennemde okulunu
bırakıp ayrılmak zorunda kalan yüz binlerce genç gibi o da
bölümünden ayrılmış, bu madene inmiş, orada
öldürülmüş. 41 can dedim ya, 41 hayat hikâyesi, 41 ocak söndü. Her
şeyden önce, sönen tüm ocaklara ben de Türkiye İşçi Partisi adına
bir kere daha başsağlığı dileyerek sözlerime
başlamak istiyorum.
Şimdi biz burada ne
konuşuyoruz sevgili arkadaşlar, bir araştırma komisyonu
kurulsun diye buluştuk değil mi? Zaten ne zaman
başınız sıkışsa Yandık Allah! diye
muhalefeti göreve çağırıyorsunuz, ancak o zaman ortak
önergelerle bu Mecliste bir iş yapılabiliyor. Gözlerimiz
yaşardı, teşekkür ederiz. Kurulsun, bizden de kabul, kurulsun.
Şunu düşündüm gerçekten: Ne zaman kuruyoruz biz bu ortak komisyonları?
Mesela altına uçaklar tahsis ettiğiniz FETÖ'cüler bu Gazi Meclisi
bombaladığında Yandık Allah! deyip 15 Temmuz komisyonunu
kurduk. Mesela İstanbul Sözleşmesi'ni, utanmadan, bir erkeğin
lafıyla, bir gecede feshettiniz; peşine Kadına Yönelik
Şiddetin Sebeplerinin Araştırılması Komisyonu kurduk.
Mesela ucu bakanınıza dokundu, iddialar ayyuka çıktı;
koşa koşa gittik, ne kurduk? Rabia Naz için adalet komisyonu
kurduk. Tarihin en kanlı katliamlarından birine sebep oldunuz, ne
yaptık? Soma için araştırma komisyonu kurduk. Kurduk da ne oldu
arkadaşlar, sonuç ne oldu mesela? Dün gözlerime inanamadım, Soma
raporu hükümsüz biliyor musunuz? Girin, bakın Meclis tutanaklarına,
onlarca vekilin günlerce, gecelerce çalıştığı o Soma
raporu tenezzül edilip görüşülmemiş bile bu Mecliste. Araya seçim
girmiş, hükümsüz bir şekilde geçmiş gitmiş. 110 tane öneri
var orada, herkes uzlaşmış, herkes ortaklaşmış o
önerilerin üzerinde. 10 tanesi -1i, 2si değil- hayata geçirilse belki
biz şu anda bu Amasra katliamını konuşmuyor olacaktık.
O yüzden, sondan söyleyeceğimi ben baştan söyleyeyim. Sizin
yaptığınız hiçbir işten bu halkın faydasına
bir şey çıkmayacağını çok iyi bildiğimiz gibi,
bundan da çıkmayacağını biliyoruz ve gerçekten
samimiyseniz
Az önce Sayın Yıldız bir konuşma yaptı
burada Gerçekler ortaya çıksın istiyoruz. dedi. Tamam, samimiyseniz
buyurun çıksın. Mesela kalabalığınıza güvenerek
gelmeyin o komisyona değil mi, eşit sayıda olsun en azından
muhalefet ve iktidar vekilleri. Mesela görüşmeler boyunca lafı evirip
çevirip AKPnin nasıl bir sütten çıkmış ak kaşık
olduğunu anlatacak bir AKPli yerine Özgür Özel var burada,
hayatını neredeyse Soma davasına vakfetmiş, var
mısınız gerçekler ortaya çıkacaksa bu komisyonun
başkanı Özgür Özel olsun mesela. Mesela komisyon görüşmelerini
canlı yayınlayın, halk duysun; var mısınız?
Yoksunuz, olamazsınız, olmanız mümkün değil çünkü siz bir
maden katliamının sanığını alıp tüm
madenlerin başına sorumlu diye oturtmuş insanlarsınız.
Hani Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. diye bir laf var ya,
aha tam da ondan bahsediyorum.
İki örnek
vereceğim, diğer konuşmacılar da bahsetti zaten: TTK Genel
Müdür Yardımcınız İsmail Güner. Az önce örnek verdiniz
Karadon madenini, 30 madenciye mezar oldu orası. Bu
arkadaşınız oranın İşletme Müessese Müdürü;
altı yıl hapis cezası aldı, daha kesinleşmedi, iki
yıl sonra cezalandıracağınıza ödüllendirdiniz, TTK
Genel Müdür Yardımcılığına atandı. Devam edelim
HAMDİ UÇAR (Zonguldak)
Emekli oldu, emekli oldu.
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (Devamla) Emekli oldu, geçen ay olmuş, geçen ay olmuş, Eylül
2022de olmuş, keşke olmasaydı. Neyse devam edeyim ben.
TTK Genel Müdürü var,
Kazım Eroğlu; şu anda olay mahallinde bu katil, olay mahallinden
bu katil sorumlu şu anda. Kim bu katil? Katil diyorum açık
açık, en azından ihmalen katildir, ben bunu demiyorum sadece, mahkeme
kararı diyor bunu. Bakın, 2013 yılında 8 işçiye mezar
olmuş Kozlunun Müessese Müdürü bu ya, onanmış cezası var.
Ne biliyor musunuz? Cezasının sebebini okuyacağım size:
İşleri denetlemekte yetersiz kalması, denetimler
sırasında tespit ettiği eksikliklerin ve hataların
giderilmesi için yeterli ve etkin yaptırım uygulamaması suçundan
8 işçinin canından sorumlu tutulmuş, üç yıl hapis
cezası almış, aradan üç yıl geçmemiş,
almışsınız bütün madenlerin sorumluluğunu bu adama
vermişsiniz. Hâlâ o koltukta oturuyor. Savunma yapmış bu arada,
ondan da bahsedeyim. Ne demiş biliyor musunuz savunmasında? Ya,
vallahi benim bir suçum yok. Nezaretçi görevlendirilmesi konusunda ben vallahi
Müessese Müdürü olarak yetkili değilim. Bir yetkili ve bir sorumlu varsa o
TTK Genel Müdürüdür. demiş. Siz ne yapmışsınız? Bunu
diyen insanı almışsınız, TTKnin Genel Müdürü
yapmışsınız. Oturuyor, hâlâ orada oturuyor.
Şimdi, münferit mi onu
konuşuyoruz; münferit. Madenlerde oluyormuş;
fıtratmış, kazaymış(!) Diğer iş yerlerinde
olanlar? Ayda 190 işçi ölüyor arkadaşlar bu ülkede, ayda, ayda;
iş yerlerinde ölüyor. Devletin, patronlara ait bu devletin gözlerini
sıkı sıkıya yumduğu iş yerlerinde ayda 190
işçi öldürülüyor şu anda. Ne yapıyorsunuz, ne yapıyorsunuz,
soruyorum; onlarda ne yapıyorsunuz, madencilerde ne
yapacaksınız, gerçekten soruyorum.
Yani niye anlatıyorum
bunu size biliyor musunuz? Böyle fıtrattır, kaderdir falan bunlarla
alakası yok. Şu anda sistematik bir katliam yaşıyor ya
işçi sınıfı, son derece sistematik. Hani
soykırım, soykırım deyip duruyoruz ya, sadece belli bir
etnik kökene sahip diye insanların kırılması; bizim
yaşadığımız şeyin adı ne biliyor musunuz?
Sınıfkırım. İşçi sınıfı
kırılıyor şu anda bu ülkede, sizin yüzünüzden oluyor bu da,
sadece sizin yüzünüzden.
Size bu yüzden güvenmiyoruz,
sizin kurduğunuz saray yargısına da güvenmiyoruz. Dünden beri
konuşuyoruz burada Soma davasını değil mi? Az önce
çıktı yine Sayın Bakan, anlattı, Soma davasından da bahsetti.
Biz de bahsedelim, uzağa gitmeyelim. 301 işçi katledildi orada çünkü.
Bu, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük iş kazası
katliamlarından biriydi, cinayetlerinden biriydi. Ne oldu? Bütün
şerefli hâkimleri bir hokus pokusla değiştirdiniz. 301 işçi
öldü orada ya! Birinin canı ne kadar etti biliyor musunuz mahkeme
kararlarında? 8 bin etti, 8 bin. Can Gürkan daha çok para kazansın
diye 301 kişiyi öldürdü, aldığı ceza her bir işçi için
8 bin oldu arkadaşlar.
Şimdi, normalde
bunları anlatması gereken gerçek avukatlar var, bütün Soma
davasında kimler tutuklu? 2 kişi tutuklu. Biri sevgili Selçuk
Kozağaçlı, biri sevgili Can Atalay. Normalde onlar çıkıp
çok güzel anlatırdı bunları ama onlar tutuklu, dedim ya,
hapisteler şu anda. Taner Bey az önce çıktı Bu konuşma
suçlu ya da suçsuz arama konuşması değildir. dedi ya, ben tam
tersini söyleyeceğim, bu konuşma tam da bir suçlu arama
konuşmasıdır. Delilleriyle gelelim çünkü bu davada ben
artık maktul yakınlarının avukatı gibi hissediyorum
kendimi, geçtim milletvekilliğinden falan.
Bakın, Sayın
Başkan, sayın üyeler; olayımız nedir? 41 işçinin
hayatını kaybetmesi değil mi? Cinayete mi kurban gittiler, bu
bir kader miydi fıtrat mıydı bunu tartışmaya
çalışıyoruz yani davanın özü bu, kader mi, katliam mı,
kaza mı, cinayet mi; bu salonda biz şu anda bu sorunun cevabını
arıyoruz. O komisyonda da bu sorunun cevabını
arayacağız, emin olun bundan. Amacımız ne? Maddi
gerçeğin aydınlatılması. Gerçek elbet ortaya
çıkacaktır. dedi Sayın Yıldız burada ve şöyle
söylediniz Sayın Yıldız, Sayın Bakan: Bir gerçeğin
değiştirilmesine hangi vicdan izin verebilir? Ben şu anda size
açık açık söylüyorum, şu vicdanlar izin veriyor şu anda.
Şu anda orası bir suç mahalli ya, şu anda Amasra bir suç
mahalli, cinayet mahalli orası ve delillerden bahsettiniz Ortaya deliller
gelecek, öyle olacak, araştıracağız, teknik raporlar
Dışarıda da bazı milletvekili
arkadaşlarımızla konuştum ne delil var da böyle
iddialı konuşuyorsunuz diye. Açık açık söylüyorum, elimizde
olabilecek teknik delillerin tamamı şu anda bu cinayetlerin
başşüphelilerinin elinde ya, başşüphelilerinin elinde.
Kimlerin elinde? Bakanın elinde, TTK Genel Müdürü olacak insanın
elinde, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürünün elinde yani suç
mahalli yani tüm hayati deliller beş gündür kime emanet biliyor musunuz?
Başşüphelilere emanet. Böyle bir yargılama olabilir mi? Buradan
nasıl bir adalet bekleyeceğiz biz, nasıl bir sonuç
çıkarmasını bekleyeceğiz? Gözaltı yok, tutuklama yok,
altı gündür çıkıyoruz çıkıyoruz konuşuyoruz, suç
mahallinde şüpheliler fink atıyor, fink atıyorlar orada şu
anda.
Somut olaya dönelim, çok
kısa anlatacağım bunu. Elimizdeki deliller yani şu an
karartılmayan deliller neler? 4 başlık. Bir, metan sorunu var
orada; iki, kömür tozu sorunu var orada; üç, eksik personel sorunu var orada; dört,
bunların hepsini teyit eden tanık ifadeleri var orada. Ben mi
söylüyorum? Ben söylemiyorum, Sayıştay söylüyor. Sayıştay
girmiş oraya, demiş ki: Kardeşim, burada 2 tane maden
sahası var. A sahasında bizim madencilerimiz, TTKmiz görev
yapıyor, 16 milyon ton kömür var -bir yanı var onun ha, B sahası
var; haberiniz var mı- B sahasında 600 milyon ton kömür var, o bizde
değil, o devletimizde değil, o TTKde değil. Kimde biliyor
musunuz? Hattat Holdingde; hani Cumhurbaşkanının yerli ve millî
uçak sipariş ettiği Hattat Holding var ya, ona vermişsiniz. O ne
yapıyor? Hiçbir şey yapmıyor; o hiçbir şey
yapmadığı için TTKnin madencileri yeterli güvenlik önlemi
olmadan yerin 7 kat altında maden çıkarmaya çalışırken
ölüyor.
İşçilerin
beyanı var -geçiyorum, zamanım az- kömür tozu sorunu var ya. Ben
demiyorum, Sayıştay diyor. Sayıştay ne diyor biliyor
musunuz? Kömür ocaklarında asıl felaketi doğuran, kömür tozu
birikimi ve patlamasıdır. diyor ve devam ediyor: Patlayabilen tozla
mücadelede alınan önlemlerde aksama var. Hadi Sayıştayı
beğenmiyorsunuz; Cumhurbaşkanınız çıktı ne dedi?
Siz de artık açığımızı aramayın. dedi
Sayıştaya değil mi? Ona güvenmiyorsunuz, davalara bakın. Üç
yılda 562 kaza olmuş bir yerden bahsediyoruz. Kaza mı bunlar? Üç
yılda 562
İşçilerin açtığı davalara bakın,
hepsi kömür tozu kaynaklı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Rakam vereyim size: Beş
yılda neredeyse 3 milyon lira tazminat ödemişiz. Tanıklar var.
Kim bu tanıklar? Ölen insanların ablaları, kardeşleri,
eşleri. Açık açık diyorlar ki: Bize Burada sorun var, biz
burada koku alıyoruz, bizi patlatacaklar, havalandırma açılacak,
bakıma alınması lazım, almadılar. diyorlardı.
Tanık beyanları var. Şimdi, bu çerçevede ezcümle ben hepinize
soruyorum, bizi izleyen tüm yurttaşlarımız adına soruyorum,
hani şu anda etrafında dolaşan cübbeli, sarıklı sözde
SKTcilerden sürekli tevekkül ve sabır tavsiyesi dinleyen Amasralılar
adına soruyorum, madenci yakınları adına soruyorum; ya,
size soruyorum, vallaha vicdanınıza soruyorum, hâlâ umudum olsun
istiyorum bundan çünkü: Şimdi, siz, utanmadan çıkıp gerçekten
kader ya da kaza diyebilir misiniz arkadaşlar bu tabloya, diyebilir
misiniz? Diyemezsiniz. Demeniz mümkün değil çünkü kader, kısmet
diye susup oturmamızı beklerseniz daha çok beklersiniz. Siz
bunları yapacaksınız, biz de susup oturacağız öyle mi
alay komutanı! demek istiyoruz, bunu demek zorundayız şu anda.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SALİHA
SERA KADIGİL SÜTLÜ (Devamla) Toparlıyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
SALİHA
SERA KADIGİL SÜTLÜ (Devamla) Yani şu anda derdinizi çok net
biliyorum, bu komisyonda da muhalif milletvekillerini alıp
suçlarınıza kamuflaj yapma derdindesiniz Konuşalım
konuşalım, ondan sonra diğer her şey gibi bu da unutulsun.
derdindesiniz. Yemezler arkadaşlar, yemezler açık söyleyeyim çünkü
deliller ortada, kanıtlar ortada; artık biz, sadece, bu gerekçeli kararı,
bu sanıklar hakkındaki hükmü gerçek hâkimlerden
duyacağımız günü bekliyoruz. Yazın arkadaşlar, karar,
yazın; şimdilik burada yazın, daha sonra gerekçeli kararda
yazılacak bu: TTK Başkanı, Petrol İşleri Genel Müdürü,
Müdür Yardımcıları, TTK Teftiş Kurulu Başkanı,
Kömür İşletmeleri Genel Müdürü, Yardımcıları,
orayı sözde denetlemeye giden herkes hakkında, olası kastla
insan öldürmek, neticesi sebebiyle ağırlaşmış
yaralama, görevi ihmal ve görevi kötüyü kullanma suçlarından her
sanık için ayrı ayrı olmak üzere 41 kez
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla
cezalandırılmalarına karar vereceğiz bu insanların;
hiç şüpheniz olmasın.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SALİHA
SERA KADIGİL SÜTLÜ (Devamla) Affınıza
sığınıyorum Sayın Başkan, özür diliyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
SALİHA
SERA KADIGİL SÜTLÜ (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Zaten
bu yüzden diyoruz ya biz Hesaplaşacağız,
hesaplaşacağız, hesaplaşacağız! diye. En çok da
kiminle hesaplaşacağız biliyor musunuz? Bu ülkeyi bu hâle
getiren, liyakatsizliği kural hâline getiren ve bu ülkenin tarihinde
gelmiş geçmiş en berbat dönemin başsorumlusu olan Recep Tayyip
Erdoğanla hesaplaşacağız.
Bitirmeden
önce de şunu söyleyeyim: Bu hesabın
yaklaştığını çok iyi hissediyorsunuz, bir ölüm
kalım savaşına dönüşmüş durumda sizin için. O yüzden bütün muhalif kanalları
susturma derdindesiniz. Benim yüzümden Tele1e ceza vermişler, üç gün
yayın durduracakmış Tele1, ondan sonra da kapatma derdindesiniz.
Niye? İstanbul seçimlerini çalamadınız, bu sefer bütün muhalif
medyayı susturursak Anadolu Ajansı çıkıp Yüzde 65le
Tayyip Erdoğan kazandı. diye ayak yaptığında bu
millet belki bunu yer sanıyorsunuz, yemeyeceğiz! Gerekirse dumanla
haberleşeceğiz, sizi de tarihin tozlu sayfalarına
gömeceğiz, gömeceğiz! Haberiniz olsun! (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
ARZU AYDIN (Bolu)
Milletvekili gibi davran!
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (İstanbul) Siz milletvekili gibi davranın. Sayıştay
raporlarını bir okuyun, ondan sonra varsa cevabınız, varsa
yüreğiniz gelin burada cevap verin, gelin burada cevap verin!
ARZU AYDIN (Bolu) Kimse
kimseyi tehdit edemez, sizin haddinize değil.
HAMDİ UÇAR (Zonguldak)
Ya, bırak, militanlık yapma burada!
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (İstanbul) Bin kişilik madeni 500 kişiyle
çalıştırıyorsunuz, utanmadan laf atıyorsunuz ya!
HAMDİ UÇAR (Zonguldak)
Ya, maden ocağına gittin mi sen hiç ya!
ARZU AYDIN (Bolu) Kimse
Cumhurbaşkanını tehdit edemez.
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (İstanbul) Tehdit etmiyorum, ilk seçimde bağıra
bağıra gidiyor diyorum, bağıra bağıra gidiyor!
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Hadi oradan, hadi oradan!
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (İstanbul) Siz de bağırmaya devam edin, bütün suç
ortakları içinizde çünkü!
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Sen kimsin be! Sen kimsin!
ARZU AYDIN (Bolu) Size
cevabı millet veriyor, millet veriyor size cevabı! Milletvekili gibi
giyinin, milletvekili gibi konuşun!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Kadınların kıyafetine kadın
vekiller karışmasın ama. Çok ayıp, giyime
karışıyorsunuz!
BAŞKAN Ağrı
Milletvekili Sayın Dirayet Dilan Taşdemir.
Buyurunuz Sayın
Taşdemir.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Teşekkür ederim Başkan.
Bizi televizyonları
başında izleyen bütün halklarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Ben de konuşmama
başlamadan önce, 14 Ekim Cuma günü Bartın maden ocağında
grizu patlaması sonucu yaşamını yitiren 41 işçimize
Allahtan rahmet, ailelerine sabır, yaralılara da acil şifalar
diliyorum.
Elbette ki bu, işçi
kırımıdır; bunun adını doğru koymak
lazım. Öyle kazaydı fıtrattı yok kaderdi diye bu
kazaları, bu ölümleri normalleştiremezsiniz, bunların üstünü
örtemezsiniz. Gerekli önlemleri almamışsınız, maden
ocaklarında denetim yapmamışsınız, sorumlu
patronları yargılamamışsınız ya da
yargılananları da kaçırmışsınız
yargının elinden, bir şekilde bin dereden su getirerek beraat
ettirmişsiniz; şimdi de çıkıp bizi bunun fıtrat
olduğuna, kader olduğuna, kaza olduğuna inandırmaya
çalışıyorsunuz. Bugüne kadar Karaman Ermenekte, Kastamonu
Kürede, Bursada, Balıkesirde, Zonguldakta, Elbistanda, Somada, Siirt
Şirvanda ve Şırnakta meydana gelen büyük facialarda yüzlerce
işçi yaşamını yitirdi. Eğer tedbir
alınsaydı, eğer söylenenlere kulak kabartsaydınız bu
ölümler gerçekleşmeyecekti. Daha önce maden ocaklarının
kapısında Önce tedbir, sonra tevekkül. yazardı; siz tedbir
almayacaksınız, önlem almayacaksınız ama ortalıkta da
bunu meşrulaştırmak için her yola
başvuracaksınız.
Bakın, öyle kaderdir
denip bu işin içinden çıkılamaz, biz bunu kabul etmiyoruz. 2019
Sayıştay Denetim Raporunda facianın gelmekte olduğu
açıkça yazılmaktadır. 2019 yılında müessesenin
dengelenmiş üretim derinliği eksi
Aslında
söylediğinizden bizim anladığımız şu: Ölürlerse
de ölsünler. Ne de olsa ölen öldüğüyle kalıyor; tıpkı
Somada olduğu gibi hesap veren bir yargı yok, hesap veren bir
iktidar yok. Hesap soran, işçilerin, emekçilerin davalarını
takip eden, sesini yükselten hukukçular, kurumlar, siyasetçiler, medya
organlarını da susturmaya çalışıyorsunuz, itiraz edeni
cezaevine kapatıyorsunuz, davalarla süründürüyorsunuz tıpkı
Selçuk Kozağaçlı ve Can Atalay gibi. Onları da buradan bir kez
daha saygıyla selamlıyorum çünkü sizin bu politikalarınız
karşısında susmadılar, sinmediler, hâlâ da mücadele etmeye
devam ediyorlar. (HDP sıralarından alkışlar)
İşçi
katliamını protesto eden öğrenciler, emek ve meslek örgütleri
darbedildi, gözaltına alındı. Ölen işçilerin
anılmasına bile izin vermediniz çünkü korkuyorsunuz, çünkü
sorumlusunuz. Evet, korkmakta haklısınız, korkun çünkü siz hesap
vereceksiniz.
Yine, Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez Meclis kürsüsünde dün şunları
söyledi: Denetimlerde aykırılık yok. Az önce de konuşan
AKP Milletvekili şunu söyledi, açıkçası hani ölümlere
kılıf uydurmaya çalıştı, yine bin dereden su getirdi,
hani azıcık utanma olmasa Vallahi bizden kaynaklı değil,
öldükleri için işçiler suçlu. diyecekti, suçu işçilere atacaktı
ama neyse ki kamuoyunun tepkisi, işçilerin örgütlü mücadelesi
karşısında bunu söyleyemedi. Eğer bu denetimlerde
aykırılık yok ise son yirmi yılda en az 1.989 maden
işçisi nasıl oldu da öldü? Somada nasıl oluyor da bir
anlık patlamada 301 madenci yaşamını yitiriyor?
Şimdi, çıkıp
buna, işçi ölümlerine kader deyip işin içinden
çıkacaksınız, daha önce de yaptınız, şimdi de
aynısını yapmaya çalışıyorsunuz ama o zaman biz
de bir kez daha buradan soruyoruz sizlere: Neden bu ölümler sadece
işçileri buluyor? Bu işçilerin kaderi değil, bu sizin işçilere
yazdığınız kader. Siz saraylarda şatafat içinde
yaşayasınız diye bu işçiler ölüyor; daha fazla rant, daha
fazla kâr, yandaşlar daha fazla zengin olsun diye ölüyor yoksa bu kader
değildir.
Bugün, yine, kürsüde AKP
Genel Başkanı da şunu ifade etti grup konuşmasında:
Ben kader ve kazaya inanıyorum. Madem inanıyorsunuz o zaman siz
niye koruma ordularıyla geziyorsunuz? Gezmeyin, önlem almayın,
kendinizi kaderinize teslim edin ama bunun da palavra olduğunu biz çok iyi
biliyoruz çünkü sizin canınız, malınız ve
yandaşlarınızın canı, malı herkesten,
yoksullardan, işçilerden daha kıymetli. Onun için siz kendiniz için,
yandaşlarınız için aldığınız tedbiri tabii
ki emekçilere, tabii ki yoksullara lüks olarak görüyorsunuz.
Bakın, 2015-2021
arası 100 bin işçi başına iş kazası ölüm
oranları verilerine göre Türkiye yüz binde 24,6yla dünyada 4üncü
sırada, Avrupa'da ise ilk sırada yer almaktadır. ILOSTAT
verileri de Türkiye'de iş cinayetlerine ilişkin herhangi bir önlem alınmadığını
söylüyor yani bunu hem ülke içindeki kurumlar, Sayıştay hem de
uluslararası kurumlar zaten açık, aleni, ayan beyan söylüyor ama
gelin görün ki size bunu anlatmak mümkün değil.
Bakın, maden
ocağındaki patlamada yaşamını yitiren genç Yasin Çelik
ne yazmış, Güneşi görebilmek için karanlığı kazıyoruz.
diye bir not düşmüş. İhmaliniz yüzünden Yasin
karanlığı aşıp hayallerine kavuşamadı. Ölüm
ve açlık arasında bir tercihe zorluyorsunuz bu gençleri, Bu
şartlarda ya çalışırsınız ya da ölürsünüz.
diyorsunuz açıkça. Gençler bu şartları bile bile bu sizin
zorladığınız politikalardan kaynaklı rıza
göstermek zorunda kalıyorlar. Yasin ve 40 arkadaşının
hayallerini gerçekleştirmemenin utancını ve mahcubiyetini
yaşayacağınıza gerçekten utanç verici bir durum-
çıkıp yirmi dört saat içinde Yasin ve arkadaşlarının
cenazesine ulaştığınız için övünüyorsunuz. Bu, bir
iktidar için utanılması gereken bir durumdur. Bu gençlerin
hayallerini gerçekleştirmekle övüneceğiz yerde bu gençlere yirmi dört
saat içerisinde ulaştığınız için övünüyorsunuz, takdir
bekliyorsunuz; bir de pişkince bunu televizyonlarda, her yerde
söylüyorsunuz.
Daha bu işçilerin
cenazeleri yerdeyken, aileleri gözyaşı içindeyken sizin
söylediğiniz şey ne oldu biliyor musunuz? Biz size şu
yardımları yapacağız. O bakanlıktan diğer
bakanlığa hepsi peşi sıra açıklama yaptı; kimisi
çocuklarına yardım edecek, kimisi borçlarını
kapatacakmış. Bu, gerçekten utanç duyulması gereken bir durum.
Bunu neden yaptığınızı da biliyoruz, gelişen
toplumsal tepkiyi azaltmak için resmen sus payı veriyorsunuz çünkü AKP
işçiden, emekçiden, yoksuldan yana bir parti değil; AKP sermayedardan
yana bir parti, patrondan yana bir parti, bütün politikalarını da
bunlardan doğru oluşturuyor.
Bakın, hep
televizyonlara çıkıp her yerde konuştuğunuzda Şu bizi
kıskanıyor, bu bizi kıskanıyor. diyorsunuz ya, en fazla da
Almanya sizi kıskanıyormuş. Bakın, Almanyaya ta 1973
yılında giden bir maden işçisi oradaki koşulları
nasıl anlatıyor -zamanım yok, artık onu çok uzun uzun
anlatmayacağım ama madenci arkadaşımızın
anlattığı, 1973 tarihinde, tekrardan altını çizerek
söylüyorum- diyor ki: Ben otuz bir yıl maden ocaklarında
çalıştım, Almanyada sadece 1 kişi öldü. Peki, bizi
kıskanan Almanya'nın elli yıl önceki koşulları bile
şu anki Türkiye'de maden ocaklarında yaşanan koşullardan
çok daha hafif ve çok daha az riskli.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Devamla) Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Devamla) Bunun sonucunda, işte böyle, her gün
işçiler katlediliyor, işçiler ölüyor.
Biz, bugüne kadar
yaşanan faciaların önlenmesi için onlarca defa araştırma
önergesi verdik, soru önergesi verdik ama hepsini Olmaz, olmaz. diye el
kaldırarak reddettiniz. Bugün, burada bu önergeyi getirdiniz; bütün bu
tepkilerin aslında önüne geçebilmek için, aslında bunun gerçekten
çözümünün önünü tıkamak için getirdiğinizi biliyoruz ama yine de biz
şunu söylüyoruz: Biz, bu araştırma önergesinde açığa
çıkan sonuçları sizin karartmanıza izin vermeyeceğiz,
açık ve şeffaf bir şekilde, açığa çıkan bütün
sonuçları halklarımızla paylaşacağız, takipçisi
olacağız.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, pek kısa bir söz
talebim var.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Beştaş.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
36.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Bolu Milletvekili Arzu Aydının yerinden sarf ettiği bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Öncelikle, üzülerek bu sözü
aldığımı ifade etmek istiyorum. Demin Sera Kadıgil
Milletvekili konuşurken maalesef iktidar grubundan hem de bir kadın
milletvekilimizden Kadın gibi giyin, milletvekili gibi konuş.
şeklinde sözünü duyanlar var, 10 kişiden teyit ettim, ben de duydum.
ARZU AYDIN (Bolu)
Kadın gibi değil, milletvekili gibi dedim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Onu da
diyemezsiniz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Değilse geri alacağım.
ARZU AYDIN (Bolu)
Milletvekili gibi dedim, İç Tüzüke uygun yani.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Milletvekili gibi giyin. demek de sizin haddinize değil. Giyime
kuşama mı karışıyorsunuz, ona Başkan
karışır.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yani ben şunun için söz aldım
Söylemediniz mi?
ARZU AYDIN (Bolu)
Milletvekili gibi dedim.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Sana ne yani?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Kadın dediniz ama.
ARZU AYDIN (Bolu)
Kadın demedim, milletvekili gibi dedim, vardır orada bakın.
SALİHA SERA KADIGİL
SÜTLÜ (İstanbul) Ayakkabıları mı
kıskandınız Vekilim?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Neyse Milletvekili gibi giyin. dediğini ifade
ediyor, bunu kabul ediyorum.
Bir kere, biz, bu çatı
altında bütün kadın milletvekilleriyle en önemli paydaya sahibiz,
kadın olmak paydasına ve kadınların nasıl
ezildiğini, ötekileştirildiğini, nasıl baskı
altına alındığını en iyi biz kadınlar
biliriz. Ve bu Parlamentoda bütün kadın milletvekillerine yönelik
sayısız çağrım olmuştur çünkü bu Meclis eril bir
Meclis, çoğunluğuyla erkek bir Meclis ve konuşmalarda en basit
laf Adam ol. lafı zaten yani kadınların sürekli
dışlandığı bir dil var.
Benim çağrım bütün
kadın milletvekillerine: Lütfen, birbirimize kadın olarak bu tip
sözleri sarf etmeyelim; erkekler yeterince üstünlük ve hegemonya
dayatıyorlar, onlara karşı birlikte mücadele edelim.
Teşekkürler. (HDP
sıralarından alkışlar)
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Ayrıca ayakkabılarım kıskanıldı, tutanaklara
geçsin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, benim de söz talebim var.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Özel.
37.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Genel Kurul Salonundaki
elektronik sistemin yetersizliğine ve AK PARTİ milletvekillerinin
yeterli sayıda bulunmamasına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, en başta şu: İlk başta biliyorsunuz
neleri neleri kabul ettik, sistem oturacak dedik ama Meclis
Başkanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Bu salon
Türkiyenin en önemli salonu, her şeyinin kusursuz olması lazım.
Bir söz isteme, bir yoklama sistemini bir buçuk yıldır oturtamadılar.
Ne dedik? Üç ay pusulayla olsun, onu yapsın, bunu yapsın.
Nasıl bir iş ki 600 kişinin yoklama vereceği ve oy
kullanacağı bir sistemi Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı bir türlü beceremedi, beceremedi, beceremedi!
Bir kere, bunu artık kabul etmiyoruz.
Mustafa Şentop -her
işe karışmayı bilir- önce işini yap kardeşim,
işini! Şu işi düzgün çalışır bir hâle getirtin;
birincisi bu.
İkincisi: Ne diyor
Adalet ve Kalkınma Partisi? Çok önem veriyor, hemen komisyon kurmaya karar
verdiler. Hadi kuralım komisyonu.
Nasıl
kuracaksınız arkadaşlar komisyonu, bu hâlinizle mi
kuracaksınız?
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Yazık, yazık!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kaç
kişisiniz, bir dönün bakın.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Herkes burada. Sayın Özel, herkes dışarıda ya,
herkes burada yani.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Muhalefet olmasa komisyonu kuracak hâliniz yok. Bu mu sizin ilginiz? Bakan 13
kişiye konuştu ya, 13 kişiye.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) 20 kişi nöbet tutuyorsunuz burada ama.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu da
AK PARTİnin bu işe verdiği önemi gösteriyor.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkanım
BAŞKAN İzninizle
Sayın Turan.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Balkan Wushu Kung
Fu Şampiyonasında altın madalya alan Sıla Zeynep Turan ve
antrenörüne Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN Balkan Wushu
Kung Fu Şampiyonasında 48 kiloda altın madalya alan Sıla
Zeynep Turan ve antrenörü aramızdalar.
Hoş geldiniz diyoruz,
başarılarınızın devamını diliyoruz.
(Alkışlar)
Buyurunuz Sayın Turan.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
38.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, konunun hassasiyetini defaatle paylaştık. Bu
işten siyasi polemik yapmayı, Meclisimizin mehabetini
tartışmaya çekmeyi doğru bulmuyorum.
Özgür Beyin
uyarılarını da ciddiye alıyoruz ancak bilinmelidir ki AK
PARTİ iktidarı uzun yıllardan beri Meclisi yönetirken
sayısal sıkıntı yaşamadan yönetmiştir,
arkadaşlarımız görevinin başındadır. Bugün
Muhtarlar Günü, dışarıda olanlarımız var, muhtarlarla
olanlarımız var vesaire, aynı şekilde çalışan
komisyonlarımız var; sayıya ilişkin bir
sıkıntımız yok, şu an Meclisi takip ediyor tüm
arkadaşlarımız. Ya, bu, polemik konusu olmasın bu konuya
ilişkin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Peki,
olmasın.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Yoksa olacaksa CHPli arkadaşlarımızın sadece 20
kişiyle buraya geldiğini, nöbet usulü
çalıştığını söylemek isterim; bu yanlış
olur.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hiç
öyle bir şey yok, hiç öyle bir şey yok!
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hep öyle, herkes biliyor.
Dolayısıyla
muhalefet
Sitem de etmiyorum, yoklama için 20 kişinin
çalışması yeterli fakat CHP 20 kişi olduğu zaman kriz
olmayacak, sorun olmayacak, biz olunca olacak; bu olmaz.
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) 41 kişi öldü ya! 41 kişi!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O
yüzden diyorum ki: Ben de isterim ki -muhalefet, iktidar beraber- tüm
vekillerimiz burada olsun ama bunun polemik konusu olmaması lazım
çünkü vekilin görevi sadece Genel Kurul değil.
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) 41 kişi öldü! Nerede milletvekilleriniz, nerede? Yüzleri
bile yok dinlemeye!
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Herkesin komisyon, Genel Merkez görevi, yurt dışı görevi gibi
işleri var. O yüzden bu konuda hassas davranırsak daha iyi olur diye
düşünüyorum Başkanım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Özgür Bey, Genel Başkanınız hakkında verdiğiniz
önergede bile grubunuzun yüzde 50si yoktu ya! 59 kişiyle oturdunuz
buraya!
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Özel.
39.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan Cumhuriyet Halk Partisi nöbet usulü
çalışıyor. lafı tamamen bir dezenformasyon; birincisi bu.
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Yok, değil.
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Vekillerine söylüyor, vekillerine söylüyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
İkincisi: Meclisi çalıştırma görevi bütün dünya
parlamentolarında iktidara aittir.
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Hiç öyle bir şey yok, hiç yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yirmi
yılın sonunda yorulup bu hâle geldiyseniz bu grup bu Meclisi gelecek
sene nasıl çalıştıracak izlersiniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan
Sayın Başkanım
V.- MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü ve 19
Milletvekilinin, Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden
kazasının tüm yönleriyle araştırılarak işçi
sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması
için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/6598) (Devam)
2.- Mersin Milletvekili Rıdvan Turan ve 19 Milletvekilinin,
Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden kazasının
tüm yönleriyle araştırılarak benzer olayların
yaşanmaması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/6599) (Devam)
3.- İYİ Parti Grubu adına Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu'nun,
Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden kazası başta
olmak üzere ülkemizde yaşanan maden kazalarının nedenlerinin
araştırılarak bu kazaların önlenmesi için
yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6600)
(Devam)
4.- MHP Grubu adına Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbül'ün, Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen
maden kazasının sebeplerinin araştırılarak madenlerde
yaşanan iş kazalarının engellenmesi için alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/6601) (Devam)
5.- İstanbul Milletvekili Engin Altay ve 131 Milletvekilinin,
Amasra'da meydana gelen maden faciasının nedenlerinin
araştırılarak benzer olayların tekrarlanmaması için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6602)
(Devam)
6.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş ve 65
Milletvekilinin, 14 Ekim 2022 tarihinde Bartın'ın Amasra ilçesinde
meydana gelen maden kazasının tüm yönleriyle
araştırılarak muhtemel maden kazalarının önlenmesine
yönelik tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6603)
(Devam)
7.- AK Parti Grubu adına Grup Başkanı Sivas Milletvekili
İsmet Yılmaz, Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan, Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Grup
Başkanvekili Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Grup
Başkanvekili Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlu ve Grup Başkanvekili Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunç'un, 14 Ekim 2022 tarihinde Bartın'ın Amasra
ilçesinde meydana gelen maden kazasının tüm yönleriyle
araştırılarak muhtemel maden kazalarının önlenmesine
yönelik tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6604)
(Devam)
8.- Ankara Milletvekili Mustafa Destici ve 27 Milletvekilinin, 14 Ekim
2022 tarihinde Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden
kazasının tüm yönleriyle araştırılarak muhtemel maden
kazalarının önlenmesine yönelik tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/6605) (Devam)
BAŞKAN İzmir
Milletvekili Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlu.
Buyurunuz Sayın
Dervişoğlu. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Neyse, hadi bakalım!
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Özgür Bey, kendi Genel Başkanınıza verdiğiniz önergeye bile
yüzde 50niz destek çıkmadı ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu da
doğru değil.
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Yüzde 50si gelmedi grubun, 59 kişi vardı, saydım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Başkanım, kayda geçsin o zaman Müsavat Bey gelinceye kadar.
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Genel Başkanınız hakkında önerge verdiniz, grubunuzun
yarısı yoktu! Olur mu!
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
130 CHPlinin 18i burada şu an.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Bartın için 13 kişiyle oturuyorsun; o ayıbınla otur, o
ayıbınla otur!
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Ayıp değil o; bak, bütün herkesin misafirleri var ya.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Dışarıda, dışarıda.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Tamam, Müsavat Beyi dinliyoruz.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Yok, ben beklerim, severim böyle
şeyi. O tartışmaya da dâhil olmam yani şundan olmam
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Biz sizi dinleyeceğiz.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (Devamla) Tamam, teşekkür ederim;
ben nazik ilginiz için şükranlarımı sunuyorum.
O tarz bir
tartışmaya da gerek yok; bu Meclisin itibarı, hepimizin
itibarı. Dolayısıyla, bazen iktidar grubunda eksiklik olabilir,
bazen muhalefet grubunda eksiklik olabilir ama bir gerçek var ki iktidarın
mazereti yoktur. O sebeple, bu kabîl eleştirileri de doğal
karşılamak gibi bir mecburiyetimiz söz konusu. (İYİ Parti
ve CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Ama iktidara da hakaret eden vekiller oldu az önce, çıktık biz de;
istemiyoruz hakaret dilini Sayın Başkan, temiz konuşun dinleyelim.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (Devamla) Beni başka bir
tartışmanın içine çekmeyiniz efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Tamam.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (Devamla) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Bazı tarihler
vereceğim: 10 Aralık 2009, Bursa Mustafakemalpaşa; 17 Mayıs
2010, Zonguldak; 13 Mayıs 2014, Manisa Soma; 17 Kasım 2016, Siirt
Şirvan. Tarihler ve şehirler değişse de ihmalkârlık ve
iş bilmezlik değişmiyor. Her felaketten sonra aynı
açıklamaların bizleri getirdiği nokta da -üzülerek söylüyorum-
Bartın Amasra faciasıdır. Dünkü konuşmamda ifade ettim:
Sayın Cumhurbaşkanı evlatları babasız, aileleri de
evlatsız bırakan bu facialara kaderin planı diyor.
Değerli milletvekilleri,
bu millete yaşatılan eza ve cefa, kaderin planıyla değil
yalnız ve ancak iktidarın plansızlığıyla izah
edilebilir. Bir musibet, bir felaket öngörülebilir ve engellenebilir ise onun
adı kaza değil cinayettir ve bu denli can kaybı
yaşanıyorsa da bunun bir tek tarifi vardır, ona da katliam
derler.
Eski Bakan Sayın Taner
Yıldızı dikkatlice dinledim, hadiseye bu denli vukufiyet
aslında bu olayları engellemeye yetecek kadar yüksek görünüyor. O
zaman neden böyle şeyler oluyor? Asıl üzerinde konuşmak ve tartışmak
istediğimiz husus da bu olmalıdır. Biz, bugün buraya siyasi
diskur atmak için değil Bartın Amasra'da kaybettiğimiz 41
canın sorumlularını araştırmak için geldik ve bunun
hesabını sormak için geldik ve er ya da geç, ihmal, beceriksizlik ve
vurdumduymazlık sonucunda toprağa verilen her bir
evladımızın hesabını da soracağız. Siz
Böyle gelmiş, böyle de gidecektir, millet ve siyaset kurumu bunu da
kabullenecektir. diyorsanız sizi temin ederim ki çok
yanılıyorsunuz. İktidarın liyakatsizliği ve
beceriksizliğinin vatandaşlarımızın matemi ve
gözyaşına tahvil olduğu tek bir güne dahi tahammülümüz
kalmamıştır. Ciddiyet ve sorumluluk, devlet yönetmek için elzem
olan iki haslettir; aslında bunlar iktidarda arayıp da
bulamadığımız özelliklerdir ama olması gereken
özelliklerdir. Size buradan tavsiye ediyorum: Ciddiyetsizliğinizi,
beceriksizliğinizi, sorumsuzluğunuzu fıtrat ve kader
kavramları üzerinden meşrulaştırma girişiminden
vazgeçiniz. Bu acizliği ne biz burada kabul ederiz ne de aziz milletimiz
kabul eder. Biz size İnsanı yaşatacaksınız ki devlet
yaşasın. diyoruz, siz Bunlar kaderdir, fıtrattır.
diyerek geçiştirmeye çalışıyorsunuz. Görmüyor musunuz,
felaketler bağıra çağıra geliyor. Sayıştay rapor yazmış,
madenciler, çalışanlar tehlikelere işaret etmiş ama orta
yerde alınmış hiçbir müşahhas tedbir yok, göz göre göre
işi suyun akışına terk etmişsiniz.
Yaşanan felaketten sonra
Şunu yaptık, bunu yaptık." demek suretiyle yüreğimiz
yangın yerine dönmüşken hezimetten bir başarı hikâyesi
çıkarmaya çalışmayın. Elinizi vicdanınıza koyunuz,
size göre kader ve kaza bize göre katliam olan bu elim olaydan hiçbir
başarı hikâyesi çıkaramazsınız. Şehit
madencilerimizin cenazelerini yirmi dört saatlik kısa bir zamanda enkazdan
çıkardığınız için övünmeye devam edebilirsiniz ama
unutmayınız ki o gün göçük altında kalan sadece şehit
madencilerimizin mübarek cenazeleri değil, aslında Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarıdır. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri,
dünkü konuşmamda da ifade etmiştim ama zaman darlığı
münasebetiyle yarım kaldı. Bilindiği gibi, 27/10/2002 tarih ve
24919 sayılı Resmî Gazetede ATEX Yönetmeliği
yayımlanmıştır. Avrupa Birliğinin de kabul ettiği
ATEX Teçhizat Yönetmeliği temelde nedir, biraz anlatayım istiyorum.
En yüksek kalitede alev sızdırmaz elektrikli teçhizatın
kullanılmasını öngören ve tabiatıyla işletme
sahiplerine ilave mali külfetler getiren bir yönetmeliktir. Avrupa
Birliğinde bugün uygulanan ve zaten Türkiye-Avrupa Birliği uyum
süreci kapsamında kabul edilen ATEXle ilgili, Türkiye Taşkömürü
Kurumu Genel Müdürlüğü 2017 yılında
yayımladığı raporda şu ifadeleri
kullanmıştır: ATEX Teçhizat Yönetmeliği Avrupa ülkelerinde
dahi uygulanmazken yurt dışından temin edilen cihazlar ülke
kaynaklarının gereksiz yere sarf edilmesine sebep olacaktır. Soruyorum
size, böyle bir şey kabul edilebilir mi? Hangi maliyet candan daha
kıymetlidir? ATEX Yönetmeliği -az önce ifade ettiğim gibi-
Avrupa Birliği uyum sürecinde kabul edilen bir yönetmeliktir. Avrupa
ülkelerinde ATEX Teçhizat Yönetmeliğinin kullanılmadığı
ifadesi de külliyen yalandır. Maden işçisi kardeşlerimizin en
üst kalitede teçhizatla en güvenli şekilde çalışmasını
sağlamak için yapılan harcamaları israf olarak ifade etmek büyük
bir gaflettir, büyük bir aymazlıktır; bu hususu yüce Meclisin takdirine
sunuyorum. Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü bu skandal raporu
kim için ne karşılığında yazmıştır,
anlayabilmekte de zorluk çekiyorum. Üç kuruş için işçinin, emekçinin
canına kasteden kim varsa -dün söyledim, bugün de tekrarlıyorum-
onlara yazıklar olsun! Yer altında çalışanlara yaşam
garantisi veren sistemlere israf demek hangi aklın ürünüdür? Kamu
kaynaklarının nasıl israf edildiğini merak ediyorsanız
söyleyeyim: Günlük masrafı 10 milyonu aşan saraylarınızda
arayın, 5-10 maaşlı danışmanlarınızda
arayın, trol ordunuzu finanse eden kirli çarkta sonu gelmeyen araç
konvoylarında arayın; oralarda bulabilirsiniz. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
Sizi uyarıyorum: Sermaye
sahipleri daha çok kazansınlar diye her kim ki işçinin, emekçinin
alın terine ve canına el uzatıyorsa bilsin ki biz o
sorumluları er ya da geç bulacak ve hesabını
soracağız.
Kendinize gelince milletin
kesesinden sınırsız bütçeleri har vurup harman savuruyorsunuz;
devleti şahsi şirketiniz, bu büyük milleti de maraba olarak görüyorsunuz.
Giderayak sergilediğiniz aymazlık bu yanlış bakış
açınızdan kaynaklanıyor. Unutmayın ve bilin: Bu ülkenin de
bu devletin de gerçek sahibinin büyük Türk milleti olduğunu er ya da geç
anlayacaksınız. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
Saygıdeğer milletvekilleri,
söylediklerimizi hiç kimse saptırmasın, beyanlarımızdan
siyasi argüman üretmeye kalkışmasın. Bizler burada siyasi
sıfatlarımızla değil, kamusal sorumluluğumuzla
konuşmak mecburiyetindeyiz. Konuşmalıyız ki işçi
kardeşlerimiz bundan sonra ailelerinin yanına sağ salim
dönebilsinler.
İktidar sorduğumuz
sorulara lafı dönüp dolaştırmadan cevap vermeyi
öğrenmelidir. Birkaç soru soracağım ve onun cevabını
da iktidar grubundan isteyeceğim.
1) Sayıştay 2019
yılındaki raporuyla kazanın vuku bulduğu işletmeyle
ilgili çarpıcı uyarılarda bulunmuştur. Bu
uyarıları dikkate alıp o günden bugüne hangi tedbirleri
aldınız ve yaşama geçirdiniz?
2) Bu madeni en son hangi
kamu kurumları ve ne zaman denetlemiştir, bu denetim denetimlerde
hangi bulgulara rastlanmıştır? 2013 yılındaki Kozlu
maden kazasında sorumluluğu olduğu için yargı
tarafından cezalandırılan Kazım Eroğlu hangi saiklerle
ödüllendirilerek Türkiye Taşkömürü Genel Müdürü yapılmıştır?
Bu sorularımıza eğip bükmeden cevap veremeyenler, Mecliste
yaptığımız konuşmaları İletişim
Başkanlığı üzerinden büyük bir saygısızlıkla
deformasyon olarak tanımlamaya kalkışanlar yaşanan
katliamın sorumluları olarak tarihe geçecektir. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (Devamla) Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (Devamla) Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; bilindiği gibi, dün Meclisimize bilgi vermek üzere gelen
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Fatih Dönmez'i çeşitli
siyasi parti sözcüleri istifaya davet ettiler. Hatta beni de böyle bir
çağrıda bulunmadığım için eleştirenler oldu.
Eleştirenler haklılar ama takdir edersiniz ki ben de
haklıyım. Zira hepimiz biliyoruz ki bu ucube sistemde istifa gibi
şerefli bir müessese bile maalesef, kişilerin inisiyatif
alanından çıkarılmıştır. O sebeple Sayın
Dönmez'e haksızlık etmek istemiyorum, görevden affedilmesini ya da
affını talep etmesini de dilemiyorum. Bunca olup bitenden sonra
kusura bakmayın ama hâlâ doğruları yapmaktan ve
doğruları konuşmaktan imtina ederseniz Sizi Allah affetsin!
demekten başka şansımız kalmayacaktır, onu bilmenizi
istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (Devamla) Kurulacak araştırma
komisyonunun hayırlara vesile olmasını, yapılması
gereken yasal düzenlemelere dayanak teşkil etmesini, yüreğimizi yakan
maden kazalarına son vermesini içtenlikle temenni ediyor, yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (İYİ
Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Bartın
Milletvekili Sayın Aysu Bankoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Bankoğlu,
tekrar geçmiş olsun efendim.
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben bugüne kadar bu kürsüde
çok fazla konuşma yaptım ama bugün yapacağım konuşma
benim için de çok zorlu bir konuşma olacak. Çünkü ben oraya sadece bir
milletvekili olarak gitmedim; o toprakların bir çocuğu, o insanların
kızı, kardeşi, aynı zamanda da bir hukukçu olarak gittim.
Söylenecek o kadar çok
şey var ki arkadaşlar. Bakın, o gece endişeli bekleyiş
sürerken ocağa geri inen madencilerin Kurtaramadık Vekilim! diye
birbirlerine sarılıp ağladıkları o acı gözlerimin
önünden gitmiyor. Oğlundan haber alamayan babanın Ben de
aşağıya inmek istiyorum, oğlumu almak istiyorum. Vekilim,
bana bilgi vermiyorlar, ne olur, söyle! diyen o babanın
yaşadığı acı benim gözümün önünden gitmiyor.
Şimdi,
Cumhurbaşkanı afet dedi ama biz bir facia yaşadık ve 41
canımızı yitirdik. Ben, maden şehitlerimize Allahtan
rahmet, acılı ailelerine başsağlığı
diliyorum; hepimizin başı sağ olsun.
Ama sevgili milletvekilleri,
bizler temsil ettiğimiz milyonların, o madencilerin,
şehitlerimizin ve o madenci ailelerinin vicdanı olmak zorundayız.
Kortejlerle Bartına gelenler bu vicdandan nasibini alamamış ki
babasını kaybetmiş 2 yaşında çocuğun, eşini
kaybetmiş hamile bir kadının, evladını kaybetmiş
bir anne babanın karşısına çıkıp da Bunlar
kader, sonrasında yine olacak. diyebiliyorlar ya! Burada, başı
önde hesap vermesi gerekenler faciadan sonra Çok iyi iş
çıkardık, bu kadar ekiple müdahale ettik, şu kadar saatte madene
ulaştık. diyebiliyorlar. Burada, biz 41 canımızı
yitirmişiz ama AKP sıralarında 41 milletvekili bile yok ya! (CHP
sıralarından alkışlar) Dün, buraya, sorumlu Bakan geldi,
yirmi beş dakika her şeyin ne kadar yolunda olduğundan bahsetti.
Ya, her şey bu kadar yolundaydı da madem her şey bu kadar iyi
denetleniyordu da neden patlama oldu, neden bu acılar yaşandı
arkadaşlar? Aklınızda bu konuşmadan ne kaldı, ne
kaldı söyleyin? Sayılar mı kaldı, ödenecek tazminatlar
mı? Yitirdiğimiz emekçilerden birer sayı olarak bahsedemeyiz.
Sayın milletvekilleri, her biri bir annenin evladı, bir çocuğun
babası. Acılı ailelerin sözlerini dikkatle dinlemenizi rica
ediyorum sizden: 100 arabayla geliyorlar. Tazminat istemiyoruz biz, bu
çocuklar yetim kaldı. diyorlar. Gencecik evlatlarımız
yanmasaydı da yaşasaydı. diyor bir anne. İşçileri
çıkarıp orayı temizleyeceklermiş... Öyle demişti oğlum.
Toptan temizlik yaptılar, evlatlarımızı temizlediler,
toptan temizlediler. diyor. Bu ocağa yıllarını vermiş
maden emeklisi Mehmet baba diyor ki: Sorunun tedbirsizlikten
kaynaklandığını diyemediler. Üstü kapatılmasın,
başkaları da ölmesin diye kanımın son damlasına kadar
takip edeceğim. Bir şehit eşi 11 aylık bebeğim var,
önümüzdeki ay doğum gününü yapacaktık. Çorap kokluyorum ben ya,
çorap. diyor.
Şimdi diyebilirsiniz ki:
Bunlar iddia; soruşturma açıldı, bakılacak, incelenecek.
Öyle de diyorsunuz. Ama bir de bilinen gerçekler var ya! Biz bu Hükûmetin
adaletine güvenmiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Bu
müessesenin bağlı olduğu TTK Genel Müdürü Kazım
Eroğlu, 2013te 8 işçimizi kaybettiğimiz Kozluda Müessese
Müdürüydü; başsorumlu olarak yargılandı, ceza aldı,
cezası adli para cezasına çevrildi, daha bu parayı öderken
2018de TTK Genel Müdürü olarak atandı. Cezasız kalması yetmedi,
bir de ödüllendirdiniz. Bu Genel Müdürün bir de yardımcısı vardı,
şimdi emekliye ayrıldı, İsmail Güven; 2010da 30 işçimizi
kaybettiğimiz Karadon faciasının başsorumlusu olarak
yargılandı, aldığı ceza para cezasına çevrildi.
Onun da cezasızlığı yetmedi, ödüllendirildi. 2014, Soma;
yüzyılın en büyük maden faciasını yaşadık. Maden
işçisine tekme atan Başbakan Müşaviri ceza
almadığı gibi bir de ticari ataşe olarak atadınız
ya! Dava sekiz yıl sürdü; sonuç, sorumlular sadece birkaç gün hapis
yattı ve cezasız kaldılar.
Şimdi, dün Bakan Bey
çıktı burada dedi ki: Bize güvenin. Kendisine güvenmemizi söyledi,
size güvenmemizi söyledi. Ya, ben buradan soruyorum, savcılara, cumhuriyet
başsavcılığına, Bartında görevlendirilen
savcılara soruyorum: İdari Müessesenin idari binasına giriş
ve çıkışları ne zaman kontrol altına
aldınız? Tüm delillere gerçekten ne zaman el koydunuz? Bu sırada
şüphelilerin, idari müdürlerin, yetkililerin ocağa girmesine izin
verildi mi? Yani delil karartma şüphesinin varlığına
rağmen bu amirler ocağa girdi mi, girmedi mi? Ya da ağustos
ayında denetim yapıp onay veren şüpheli Bakanlık
denetmenleri şimdi kurulan tahkikat komisyonunda. Bunlar ne sıfatla
buradalar arkadaşlar ya? Facianın üzerinden beş gün geçti,
beş koca gün geçti, hâlâ ne bir görevden alma var ne bir gözaltı var;
yazıklar olsun size de sizin adaletinize de! (CHP sıralarından
alkışlar) Deniliyor ki bir de: Resmî makamdan olmayan iddialara
güvenmeyin. E, peki, o zaman siz açıklayın aslını, biz de
sizi dinleyelim ama ciddi iddialar var. Burada, Müessesede metrajına uygun
sondaj çalışması en son ne zaman yapıldı?
Havalandırma sistemleri ne zaman kontrol edildi? Acaba kurum müdürü
değişikliğinden sonra bu Müesseseden kaç kişi
ayrıldı? Gelen idari amirler atanırken liyakat ilkeleri göz
önünde bulunduruldu mu? Ya da gelecek seçimlerde partiniz ne kadar kömür yardımı
yapacaktı, kömürü nereden karşılayacaktınız acaba?
Bakın,
Sayıştay raporunun 8 bulgusu var, Bakan konuşurken birinin bile
cevabını vermedi ama ben 2sini size söyleyeyim. Burada
çalışan işçi sayısı az. diyor Sayıştay.
Geçtiğimiz yıllarda binlerce çalışanı olan Müessesenin
şimdi 550 işçisi var. Bu madenin içinde yıllara göre üretim ve
işçi sayısı nasıl değişti? Bilmiyoruz. Neden
değişti? Bilmiyoruz. Alınan önlemlerde aksamalar var. diyor
Sayıştay. Sayın Bakan, burada ne yaptı? Geçiştirdi.
Bakın, aynen şöyle yazıyor: Gaz içeriklerinin yüksek
olduğu, riskin daha da arttığı bilinmektedir.
yazıyor. Bu nedenle de burada mevzuat hükümlerinin yanı sıra
kurum degaj yönergesi uygulanmalıdır. diyor. Uygulandı mı
peki? Bilmiyoruz. Sayıştay devam ediyor: Burada iş
güvenliğinde aksamalar var. diyor. Bununla ilgili Bakanlık
işlem yaptı mı? Bilmiyoruz.
Değerli milletvekilleri,
biz o kadar çok şeyi aslında bilmiyoruz ki
Grizu patlaması
metan boşalmasından. dedi Bakan. Peki, metan boşalması
neden oldu? Bilmiyoruz. Madenci yakınları 08.00-16.00 vardiyasının
gaz sebebiyle erken çıkarıldığını söylüyor,
doğru mu; öyleyse şehitlerimizin olduğu 16.00-24.00
vardiyası başladığında gaz ölçümü neydi? Bilmiyoruz.
Bakın, madenci yakınlarının ortak ifadeleri var: Üretim
durdurulup madencilere izin verilecek, maden temizlenecekti. diyorlar. Bu
temizliğin sendika seçimlerinden dolayı ertelendiği iddia
ediliyor, aslı var mı? Bilmiyoruz.
Bildiğimiz şey
şu: Bu ülkede insanlarımıza değer verilmiyor, başka
gelişmiş ülkelerde de bunlar yaşanmıyor. Suudi Kral
öldüğünde yas ilan edilen ülkede Amasra için yas bile ilan edilmiyor.
Bildiğimiz şey şu: Biz buradaki sorulan soruların 5 mislini
soru önergelerimizde sorduğumuzda aylarca cevap alamayacağız ve
üç beş cümleyle geçiştireceksiniz. Bildiğimiz şey şu:
Dün kortejlerle Bartına gelenler, yarın bu konuyu unutacaklar,
kader, fıtrat edebiyatıyla sorumluluktan kaçmaya
çalışacaklar. Ve bildiğimiz şey şu: Ocağına
ateş düşen 41 ev bir daha asla ama asla eskisi gibi olmayacak. Biz
Bu işin peşini bırakmayacaksın değil mi? Abla, orada
devlet yokmuş. diyen Rabiayı, babasının tabutu önünde
bana elindeki fotoğrafı gösterip Bak, bu benim babam. diyen 2,5
yaşındaki Mirayı, madendeki 6 arkadaşını
çıkarıp kendisi geri dönemeyen Esilanın babası Yeneri de
unutmayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
AYSU BANKOĞLU (Devamla)
Biz 24 yaşındayım, ben dul kaldım, geçer mi bu?
Yanmış kocamı öpemedim ben. Suratı yanmış,
bacağı yanmış, kolu yanmış; ben hayat arkadaşımdan
korktum, öpemedim canı yanar diye. diyen acılı eşi de
Sizden tek isteğim var: Bu suçu da ölülerin üzerine atmasınlar,
gerçek suçluları ortaya çıkarın ki benim yüreğim biraz
soğusun. diyen acılı anneyi de asla unutmayacağız ve
yemin olsun ki unutturmayacağız, unutturmayacağız. (CHP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar) Biz,
öngörülebilir her kazanın cinayet olduğunu, bu cinayette de Somada
da Ermenekte de Kozluda da hukuku uygulamayanların parmağı
olduğunu, insan hayatının ranttan daha önemli olduğunu
söylemeye devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
AYSU BANKOĞLU (Devamla)
- Kader diyen liderler, binlerce korumayla kuşansa da burada, bu
Mecliste hesap verecekler, hesap verecekler. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar) Biz, sorumlular tek tek hâkim
karşısına çıkana kadar, hesap verene kadar,
cezalandırılana kadar bu davanın da bu sürecin de sonuna kadar
takipçisi olacağız ve kimse unutmasın, maden şehitlerimizi asla
ama asla yalnız bırakmayacağım. Sevgili maden şehitlerimizin
aileleri, asla ama asla yalnız değilsiniz. Güneşi görmek için
karanlığı kazıyan madenci kardeşlerim, hepinize selam
olsun. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın
Tunç...
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Kısa bir söz talep ediyorum.
BAŞKAN - Buyurunuz
efendim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Bartın Amasra
ilçemizde meydana gelen ve hepimizi, milletimizi derinden sarsan maden
kazasıyla ilgili olarak kazanın tüm boyutlarıyla
araştırılması ve bundan sonra bu tür kazaların meydana
gelmemesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla verilen araştırma önergeleri görüşüldü. Ben, bütün
milletvekillerimize hassasiyetleri için çok teşekkür ediyorum.
İktidarıyla muhalefetiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu
Komisyonun çok önemli bir görev ifa edeceğine yürekten inanıyorum.
Bir taraftan yargının soruşturması, kazanın ilk
anından itibaren başlamış durumda. Zaten kazanın ilk
anında arama ve el koyma işlemleri yapıldı ve süratle
Cumhuriyet Başsavcılığı, savcılar görevlendirerek
ifadeleri almaya başladı çünkü Amasra maden ocağında
sistemler, elektronik sistemler, kazayı anbean tespit edebilecek nitelikte
dijital sistemler mevcut. Gaz ölçümlerinin, işçi hareketlerinin, verilen
komutların hepsi Sayın Bakanımızın da ifade
ettiği karakutuda mevcut ve kazanın olduğu akşam -18.05te
patlama oldu, hemen sonraki dakikalarda- Bartın Cumhuriyet
Başsavcısı olay mahalline intikal etti ve arama ve o
karakutulara el koyma işlemlerini orada gerçekleştirmişlerdi.
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Saat ve tarih verir misiniz Sayın Tunç?
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sonraki günlerde de kazadan yaralı kurtulan işçilerimizin ifadeleri
alındı.
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Tarih ve saat nedir?
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Yine, kazada yaralanmayan işçilerimizin de ifadeleri alınıyor,
tüm idarecilerin ifadeleri alınıyor ve kaza mahallinde bulunmayan,
vardiya dışındaki diğer işçilerin de ifadeleri
alınıyor çünkü çalışma şartları önemli,
onların bilgileri önemli.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Elbette ki kusur durumuna göre, ilerleyen süreçte yargı kararını
verecektir; bunu beklemek lazım.
7 kişilik bilirkişi
heyeti oluşturuldu; bu bilirkişi heyeti üniversitelerimizdeki bu
konuda uzman profesör ve doçentlerden oluşuyor. Hem olay yerinde,
kazanın, patlamanın olduğu yerde yapılacak keşifler
hem de müessesenin bütün belge ve dijital sistemlerinin incelenmesi
neticesinde, yargının yapacağı soruşturma neticesinde
kimlerin ihmali varsa, bu kazanın cezai açıdan sorumlusu kimse
bunlardan elbette ki hesap sorulacaktır. Sayın
Cumhurbaşkanımız yine, hem Amasrada hem bugün grup
toplantımızda bunun hesabının sorulacağını
ve kazanın tüm boyutlarıyla araştırılarak kafalarda hiçbir
şüphenin bırakılamayacağını ifade etti; bundan
hiç kimsenin şüphesi olmasın.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Tabii ki Türkiye Büyük Millet Meclisimizin araştırma komisyonu bu
anlamda çok önemli.
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Neden görevdeler ya? Neden görevdeler? Neden açığa
almıyorsunuz?
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Bundan sonra bu kazaların meydana gelmemesi için alınması
gereken tedbirlerin -ne varsa- alınması açısından da
komisyonun çalışmalarını önemsiyoruz.
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Neden açığa alınmıyorlar? Neden
gözaltı yok? Delilleri karartma süreci devam ediyor Sayın Vekil.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Yargı sürecini yasama olarak, milletvekilleri olarak bizler yakından
takip edeceğiz.
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Yuvarlak konuşuyorsun, senin vicdanın
sızlamıyor mu?
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Şehit ailelerimiz bizlere emanet, onların emanetlerine nasıl sahip
çıkacağımızı iki gündür burada hem biz Meclis
kürsüsünden hem en üst noktada Sayın Cumhurbaşkanımız ifade
ettiler, buradan tekrar ifade etmiyorum.
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Senin vicdanın sızlamıyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Onların emanetlerine sahip çıkacağız ve bundan sonra da bu
tür kazaların olmaması için gereken tedbirleri alacağız
diyorum, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Neden görevden alma yok? Neden istifa yok?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, bir kere, şunu söyleyelim: 18.15 olarak
biliyoruz kaza saatini, dün Bakan 18.10a çekti. Neden? Son ölçüm 18.09 ya,
aradaki sürede alarma geçilmemesini, anons verilmemesini örtecekler. Ama esas
mesele şu: Biliyorsa kendi söylesin; cuma, cumartesi, pazar, pazartesi
gününe kadar idari binada el koyma yapılmadı, orada yöneticiler rahat
rahat odalarına girdiler çıktılar. Milletvekilimiz
savcıyı aradı, dedi ki: Bunlar buraya niye giriyor
çıkıyor? Dedi ki: Pazar öğleden sonradan beri giremiyorlar.
E, Bakan pazartesi dedi. deyince Pazartesi de olabilir. Üç koca gün
Somada atılan imzaları, maske teslim imzalarının
atıldığı defteri kıvırıp
kıvırıp da götürmemiş miydi müessesenin sahibi?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kimin
ne delil kararttığını, kimi tehdit ettiğini ne
biliyoruz? Görevden alma yok, görevden el çektirme yok, gözaltı yok,
tutuklu yok. Geldiğimiz noktada son derece şüpheli bir durum var
ortada, bunu hep birlikte görmek lazım.
Bir de bize verilen, Somada
verilen sözler tutulmadı ki Amasradaki sözler tutulsun. Ha, şöyle
düşürürsünüz: Ya, Recep Tayyip Erdoğan niye -Yargıtay
kararı, mahkeme daha doğrusu- o herkesin çok takdir ettiği
gencecik hâkim çatır çatır yargılama yapıyorken tam kararda
onu değiştirsin? Babasının oğlu mu Yargıtayda
bozdurup hafif ceza verdirtsin, hepsini serbest bıraksın? Bunun
cevabı ne biliyor musunuz arkadaşlar? Suçları üzerinden
birbirine bağlı olanlar sonsuza kadar birbirlerini bırakmazlar
ama acıları üzerinden birbirine bağlı olanların da
onlara inananların da asla ve asla ne inançlarını ne azimlerini
hafife almayın.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teker
teker Somanın da Amasranın da hesabını hem onlardan hem
onları suçları üzerinden bağlı olduğu için koruyan
yürütmenin başındakilerden soracağız; ant olsun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Beştaş
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Doğrusu ortak komisyon
kurma, tabii, bu Meclisin ve Türkiye'nin çok alışık olduğu
bir yöntem değil. Keşke birçok konuda böyle ortaklaşabilseydik
ama bu olayın özellikleri var. Çok uzatmayacağım ama önce
şunu ifade edeyim: İki gündür, yani daha doğrusu facianın
olduğu tarihten beri herkes Sayıştay raporlarından söz
ediyor, biz de söz ettik. Not olarak düşüyorum. 2021 yılına
ilişkin, Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü (TTK) Amasra
TİMi muhalefet şerhimiz burada duruyor -Milletvekillerimiz Kemal
Peköz ve Mahmut Celadet Gaydalı- fakat hiç dikkate
alınmamış; yine, Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel
Müdürlüğünün (TTK) KİTteki görüşmelerinde çok
ayrıntılı bir şekilde muhalefet şerhlerimiz var,
dikkate alınmamış ama iki gündür burada, iktidar grubu
adına konuşan herkes bütün önlemlerin
alındığını, hiçbir kusurun -bırakın, suçun,
hatanın, ihmalin- olmadığını söylüyor. Türk ceza
hukukuna göre, burada olası kastla insan öldürme var, evet, olası
kast var. Satıştay raporu diyor ki: Şu, şu, şu
noktalar eksiktir. Siz bunları yerine getirmezseniz
sonuçlarının ne olacağını işin uzmanları
gayet iyi biliyor, maden ocağıyla ilgili sonuçları gayet iyi
biliyor fakat tekrar edelim, şu ana kadar istifa yok, soruşturma yok,
görevden alınan yok, savcılığın ne
yaptığı kamuoyuna açıklanmadı ama 41 eve ateş
düştü, 41 can gitti ve eminim, yüzlerce kişi; bunların çoluk
çocuğu, eşi, sevdikleri büyük bir acı içinde debeleniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Şunun sözünü veriyoruz: Burada verilen sözlerin
-sadece güvenle ilgisi yok bunun- sonuna kadar takipçisiyiz.
İktidarın sicilinde sözleri tutmama gibi bir pratiğini herkes
gibi biz de biliyoruz ve bu komisyonun da mevcut infialden, tepkilerden
kaynaklı, kendileri tarafından da getirildiğini gayet iyi
biliyoruz. Bir zorunluluk hâli. Sadece araştırma komisyonuyla bu
mesele tek başına çözülemez; bu işin cezai boyutu var, bu
işin siyasi sorumluluk boyutu var. Bunun hesabı bitmedi, o 41
canın kesinlikle davalarının sonuna kadar takipçisi
olacağız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Bülbül
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de bu, geçtiğimiz
günlerde yaşamış olduğumuz, Bartın Amasrada kömür
madeninde meydana gelen maden faciasından dolayı üzüntülerimizi,
derin üzüntülerimizi tekrar ederek söze başlamak istiyorum. Allah bütün
şehitlerimize rahmet eylesin, kederli ailelerine de büyük sabır
versin, milletimizin de başı sağ olsun.
Biz meselenin ciddiyetinin
farkındayız. Meselenin bütün boyutlarıyla, ihmal, kasıt
dâhil olmak üzere, hangi ölçüde nasıl bir sıkıntı nedeniyle
meydana gelmişse bu kaza, bunun sonuna kadar araştırılmasını
ve hukuk önünde bütün sorumluların hesap vermesi gerektiğini dün de,
bugün de ifade ettik.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Kuşkusuz, tabii, bugüne kadar Hükûmet yetkililerimizin de,
bizlerin de burada ifade ettiği hususlar bugüne kadar bu maden
ocaklarında alınmış olan işçi
sağlığına ilişkin, iş güvenliğine
ilişkin tedbirleri ifade etmekten ibaretti. Bunlar, bir mazeret veya bütün
önlemler alındı da burada hiçbir kimsenin kusuru yok diye bir ifade
burada kimse tarafından kullanılmadı; bu, Hükûmet
tarafından da kullanılmadı fakat Bu tedbirler, bu ocaklarda
alınmıştır. dendi. Ama ortada da bir kaza var ve bu kaza
neticesinde de bütün belgelerin, bilgilerin -karakutular dâhil olmak üzere-
deşifre edileceğini, bunların inceleneceğini ifade ettiler;
gerek hukuki soruşturma, adli soruşturma gerek idari yönden
yapılacak soruşturmayla. Bir de üstüne üstlük Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından yapılacak araştırmayla bütün bu
hususların masaya yatırılacağına ve en ince
ayrıntısına kadar inceleneceğine şüphemiz
bulunmamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) - Bu komisyonun oluşturulması Meclisin yeni bir faaliyeti
değildir. Bu zamana kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinde 5 siyasi parti
grubunun ittifak ederek oluşturmuş olduğu araştırma
komisyonları bugüne kadar faaliyet göstermiştir birçok önemli
meselede. Soma maden faciasında da aynı şekilde
çalışılmıştı, bunda da böyle bir
araştırma komisyonunun mutabakatla teşekkül etmesinde herhangi
farklı bir şey aramanın da doğru olacağı
kanaatinde değilim. Bu sıkıntı, bu acı hepimizin
acısıdır ve bunun telafisi için, bunun gerekli şekilde
tetkiki için elden gelen bütün faaliyeti göstermek de hepimizin boynunun
borcudur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) - Biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak bütün bu
çalışmalara en etkin şekilde katkıda bulunarak gerçeklerin
ortaya çıkması için elimizden geleni yapacağız.
Bugün teknik imkânlarla ifade
edilebilecekler sınırlıdır ama yarın bunlar da ortaya
çıktığı zaman daha doğru değerlendirmelerin
yapılabileceğine inancımız tamdır.
Teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Tunç
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir tur
daha mı yapacağız?
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun, Bartın
Milletvekili Aysu Bankoğlunun birleştirilerek görüşülmesi kabul
edilen (10/6598, 6599, 6600, 6601, 6602, 6603, 6604, 6605) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergelerinin üzerinde önerge sahibi olarak
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Yok, bir tur daha değil, bir söz üzerine, eksik kaldı.
Şimdi, olay yerinde
soruşturma nedeniyle tedbirler alınmış durumda ve ocakta
devam eden tahlisiye ve söndürme çalışmalarıyla ilgili, ilgili
olanların -o da belli görevliler- dışında gerek idari
binaya gerekse diğer kısımlara kimse alınamıyor ve
orada yirmi dört saat emniyet tedbirleri alınmış durumda.
Deliller şüphelilerin
elinde. dendi. Böyle bir durum kesinlikle söz konusu değil. Bütün arama
ve el koyma işlemleri kazanın olduğu akşam
yapıldı ve ertesi gün de diğer belgelerle ilgili
çalışmalar devam etti.
Öncelikle şunu ifade
edeyim: Halkımızın, milletimizin ve tüm milletvekillerimizin,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin, hiç kimsenin şüphesi olmasın, ben o
yörenin milletvekiliyim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) O
maden şehitlerimiz, kaybettiğimiz maden şehitlerimiz,
canlarımız, onlar bizim arkadaşlarımız, bire bir
tanıdıklarımız. Gerek yargı sürecini gerek Meclisin
araştırma komisyonu sürecini yakından takip edeceğiz; hem o
bölgenin milletvekili olarak hem de AK PARTİ Grup Başkan Vekili
olarak burada hiçbir endişeye mahal bırakmadan, gerek yargıyla
ilgili ceza soruşturmasında gerekse diğer soruşturmalarla
ilgili, araştırmalarla ilgili, hiç kimsenin kafasında bir şüphe
kalmayacak şekilde süreçleri hep birlikte takip edeceğiz ve bu
kazanın nedenleri ortaya çıkacak. Çünkü orası, bütün
kayıtların tutulduğu, devlete ait bir ocak ve dijital
sistemlerin karartılması, delil karartılması gibi bir durum
söz konusu olamaz. Karartılmışsa zaten karartanlar
şüphelidir. Dolayısıyla madenci yakınlarımız,
Bartın halkımız, Amasra halkımız, bütün milletimiz bu
konuda müsterih olsun.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Bir kez daha maden şehitlerimizi rahmetle anıyorum, milletimize başsağlığı
diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
V.- MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü ve 19
Milletvekilinin, Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden
kazasının tüm yönleriyle araştırılarak işçi
sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması
için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/6598) (Devam)
2.- Mersin Milletvekili Rıdvan Turan ve 19 Milletvekilinin,
Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden kazasının
tüm yönleriyle araştırılarak benzer olayların
yaşanmaması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/6599) (Devam)
3.- İYİ Parti Grubu adına Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu'nun,
Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden kazası başta
olmak üzere ülkemizde yaşanan maden kazalarının nedenlerinin
araştırılarak bu kazaların önlenmesi için
yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6600)
(Devam)
4.- MHP Grubu adına Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbül'ün, Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen
maden kazasının sebeplerinin araştırılarak madenlerde
yaşanan iş kazalarının engellenmesi için alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6601)
(Devam)
5.- İstanbul Milletvekili Engin Altay ve 131 Milletvekilinin,
Amasra'da meydana gelen maden faciasının nedenlerinin
araştırılarak benzer olayların tekrarlanmaması için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6602)
(Devam)
6.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş ve 65 Milletvekilinin,
14 Ekim 2022 tarihinde Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden
kazasının tüm yönleriyle araştırılarak muhtemel maden
kazalarının önlenmesine yönelik tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/6603) (Devam)
7.- AK Parti Grubu adına Grup Başkanı Sivas Milletvekili
İsmet Yılmaz, Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan, Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Grup
Başkanvekili Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Grup
Başkanvekili Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlu ve Grup Başkanvekili Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunç'un, 14 Ekim 2022 tarihinde Bartın'ın Amasra
ilçesinde meydana gelen maden kazasının tüm yönleriyle
araştırılarak muhtemel maden kazalarının önlenmesine
yönelik tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6604)
(Devam)
8.- Ankara Milletvekili Mustafa Destici ve 27 Milletvekilinin, 14 Ekim
2022 tarihinde Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden kazasının
tüm yönleriyle araştırılarak muhtemel maden
kazalarının önlenmesine yönelik tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/6605) (Devam)
BAŞKAN Sayın
Dervişoğlu
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
İki gündür konuyla
ilgili siyasi parti grupları ve milletvekillerimiz şahsen görüş
ve düşüncelerini açıkladılar. Meclisin böyle bir konuda
müştereken hareket ederek bütün partilerin katılımıyla bir
araştırma komisyonunun kurulmasına katkı
sağlaması bizim açımızdan ziyadesiyle memnun edicidir. Ben
de her şey zaten Mecliste dile getirilmişken araştırma
komisyonunun görevi esnasında Mecliste sergilediğimiz
katkının aynısını sergileyeceğimizi ifade
ediyorum, olayların bütün çıplaklığıyla ortaya
çıkmasına katkı sağlayacağımızı dile
getiriyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) - Ayrıca, yaşanan olaylar
çerçevesinde sürdürülen adli soruşturmaları da İYİ Parti
olarak yerinde takip edeceğimizi ifade ediyor, komisyonun hayırlara
vesile olması temennisini tekrarlıyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum efendim.
BAŞKAN Sayın
Bankoğlu
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlunun, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yılmaz Beyin
duyarlılığını, evet göreceğiz, takip
edeceğiz ama 2 soru sordum, 1incisi şuydu: El koydular mı, koymadılar
mı diye sormadım. Savcılık saat kaçta, hangi günde idari
binaya, müessesenin idari binasına
giriş-çıkışları kontrol altına aldı?
Evraklara ve diğer tüm dijital kayıtlara saat kaçta, hangi günde el
koydu dedim; el koydu mu, koymadı mı diye sormadım. Ne zaman
yaptınız diye sordum; bu bir.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Onların hepsi dosyada kayıtlı, dosyada gizlilik kararı da
yok.
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) İkincisi: Kendisi bölge milletvekilimiz,
mevkidaşım; ben eminim ki o da çok rahatsızdır. Neden acaba
herhangi bir görevden alma yok, neden acaba delilleri karartma şüphesi
olan yetkililer hâlâ görevden el çektirilmediler?
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
İşte, kusur durumuna göre yapılacak.
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Bu 2 soruyu soruyorum.
BAŞKAN Sayın
Tunç, arzu ederseniz açıklama yapabilirsiniz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Yok, tutanaklara geçmesi açısından
O saatler, dakikalar, hepsi
şu anda Cumhuriyet Savcılığının soruşturma
dosyasında mevcut ve dosyada da herhangi bir gizlilik kararı yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Geç
kaldılar diyoruz, geç kaldılar.
V.- MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü ve 19
Milletvekilinin, Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden
kazasının tüm yönleriyle araştırılarak işçi
sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması
için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/6598) (Devam)
2.- Mersin Milletvekili Rıdvan Turan ve 19 Milletvekilinin,
Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden kazasının
tüm yönleriyle araştırılarak benzer olayların
yaşanmaması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/6599) (Devam)
3.- İYİ Parti Grubu adına Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu'nun,
Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden kazası başta
olmak üzere ülkemizde yaşanan maden kazalarının nedenlerinin araştırılarak
bu kazaların önlenmesi için yapılması gerekenlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/6600) (Devam)
4.- MHP Grubu adına Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbül'ün, Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen
maden kazasının sebeplerinin araştırılarak madenlerde
yaşanan iş kazalarının engellenmesi için alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6601)
(Devam)
5.- İstanbul Milletvekili Engin Altay ve 131 Milletvekilinin,
Amasra'da meydana gelen maden faciasının nedenlerinin
araştırılarak benzer olayların tekrarlanmaması için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6602)
(Devam)
6.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş ve 65
Milletvekilinin, 14 Ekim 2022 tarihinde Bartın'ın Amasra ilçesinde
meydana gelen maden kazasının tüm yönleriyle
araştırılarak muhtemel maden kazalarının önlenmesine
yönelik tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6603)
(Devam)
7.- AK Parti Grubu adına Grup Başkanı Sivas Milletvekili
İsmet Yılmaz, Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan, Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Grup
Başkanvekili Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Grup
Başkanvekili Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlu ve Grup Başkanvekili Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunç'un, 14 Ekim 2022 tarihinde Bartın'ın Amasra
ilçesinde meydana gelen maden kazasının tüm yönleriyle
araştırılarak muhtemel maden kazalarının önlenmesine
yönelik tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6604)
(Devam)
8.- Ankara Milletvekili Mustafa Destici ve 27 Milletvekilinin, 14 Ekim
2022 tarihinde Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden
kazasının tüm yönleriyle araştırılarak muhtemel maden
kazalarının önlenmesine yönelik tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/6605) (Devam)
BAŞKAN Meclis
araştırması önergeleri üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususunu
oylarınıza sunacağım.
Meclis
araştırması açılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Meclis
araştırmasını yapacak komisyonun 21 üyeden kurulmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Komisyonun çalışma
süresinin, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi
tarihinden başlamak üzere üç ay olmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyonun gerektiğinde
Ankara dışında çalışabilmesi hususunu
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
19.00
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 19.23
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Abdurrahman
TUTDERE (Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9uncu Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Sayın Başevirgen,
buyurunuz efendim.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- Manisa Milletvekili Bekir Başevirgenin, Turgutlu ilçesinin
merkezinden geçen Ankara-İzmir kara yoluna ilişkin
açıklaması
BEKİR
BAŞEVİRGEN (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yoğunluğuyla
bilinen Ankara-İzmir kara yolu, Turgutlu ilçemizin merkezinden
geçmektedir. Çepnidere, Eski Otogar, Ergenekon, Derbent Kavşakları
gibi trafiği yoğun olan yerler de bu yol üzerinde bulunmaktadır.
Burada yayaların kullanabileceği bir üst geçit ve yolda bariyer bulunmadığı
için karşıdan karşıya geçmeye çalışan
vatandaşlarımız ne yazık ki hayatlarını
kaybediyor. Maddi hasarlı çok sayıda kazanın yanı sıra
son bir buçuk yılda 2si çocuk 3 vatandaşımız maalesef
yaşamını yitirdi. Bir türlü çözülemeyen bu sorun; Manisa Büyükşehir
Belediyesini, Ulaştırma Bakanlığını ve
Karayolları Genel Müdürlüğünü ilgilendiriyor. Bu konuyla ilgili
Turgutlu Belediyemiz de çözüm ortağı olarak göreve hazır
olduğunu her fırsatta dile getirdi. İlgili kurumları ve
yerel yönetimleri bir an önce hayati tedbirleri almaya ve gerekli düzenlemeleri
yapmaya davet ediyoruz.
BAŞKAN Sayın
Gergerlioğlu
43.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun, zulmeden
iktidara ilişkin açıklaması
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Zulme doymadılar, vicdansızlığa
doymadılar. Anayasayı çiğneyen KHKlerle işinden
atılan, sivil ölüme uğratılıp çaresiz bırakılan
insanlara yapılan soykırım devam ediyor. Madden, manen
çökmüş ailelere yapılan yardımları teröre yardım
diye niteleyerek 704 insanı gözaltına alan, zulmeden iktidarın
hâlâ gözü doymadı mı? Çaresiz bırakılan ailelerden
birisinin çocuğu Nahit Emre Güneyin cenaze töreni
Geçen hafta Galata
Kulesinden atlayarak intihar etti. Türkiye derecesiyle İstanbul Hukuka
girmiş, zeki bir öğrenciydi.
Evini
yıktıklarınız daha ne yapsın? Taş mı yesin?
Ağaç kabuğu mu yesin? İntihar mı etsin? AK PARTİ-MHP
cumhur zulüm ittifakı, artık zulümlerine son ver diyoruz.
BAŞKAN Sayın
Kaya
44.- Ankara Milletvekili Yıldırım Kayanın, RTÜKün
üye seçimine ve Tele1e verdiği cezaya ilişkin açıklaması
YILDIRIM KAYA (Ankara)
Teşekkürler Başkan.
RTÜK Başkanı
Ebubekir Şahin, usulsüz uygulamalarına devam ediyor. Ebubekir
Şahin üç aydır Meclise göndermediği RTÜK üye seçimini neden
yapmadığını, neden göndermediğini açığa
çıkarmış oldu. Bugün iki olaya tanıklık ettik: Mehmet
Ali Çelebi, AKP'ye geçerek RTÜK'te çoğunluğu sağlamaya gayret
etti. RTÜK de Tele1 gibi özgürlüğün, demokrasinin, barışın
sesi olan bir televizyon kurumunu karartma kararı aldı. Üç günlük
karartma neyi anlatıyor bize? Özgür düşünceyi
karartamazsınız, demokrasiyi karartamazsınız, basın
özgürlüğünü karartamazsınız. Ne Tele1 susar ne de Merdan
Yanardağ susar. Cezaevine attınız, susmadı; işkence
yapıldı, yılmadı; şimdi de susmayacak.
Karanlığa karşı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Alınan
karar gereğince diğer denetim konularını görüşmüyor ve
gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sıraya
alınan, Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 61 Milletvekilinin
Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 61 Milletvekilinin
Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/4487) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 341) (*)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Komisyon Raporu 341 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi
kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklif, tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul
edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan
maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde
İYİ PARTİ Grubu adına söz isteyen Ankara Milletvekili
Sayın Ayhan Altıntaş.
Buyurunuz Sayın
Altıntaş. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İYİ Parti Grubu adına 341 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerine söz almış
bulunuyorum. Boş sıraları da selamlıyorum. Genel Kurulu ve
tüm arkadaşlarımı, hazırunu saygıyla
selamlıyorum.
Teklif, sadece 4737
sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununda değişiklik
yapmayı öngörmesi açısından önem arz etmektedir. Çünkü uzun
zamandır Meclise sunulan kanun tekliflerinin büyük çoğunluğu
torba kanun adı verilen yasama tekniği açısından da
sıkıntılı kanunlardan oluşuyordu. Bunu olumlu bir
gelişme olarak gördüğümüzü belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
imalat sanayisinin ülkemiz açısından önemli olduğu ortadadır.
TÜİK verilerine göre 2021 yılındaki sektörler arasında ilk
sırada yaklaşık 5 trilyon TL aktif büyüklüğüyle imalat
sanayisi bulunmaktadır. Ülkemizin en yüksek yurt dışı
satışının imalat sanayisi ürünleri olduğu da bir
gerçektir.
AK PARTİnin iktidar olduğu
2002 yılında yaklaşık 36 milyar dolar olan
ihracatımızın yüzde 93lük bir kısmını
oluşturan imalat sanayisi, bugün yine 2022 yılının
Ocak-Ağustos döneminde ihracatın yüzde 94üne tekabül ediyor.
Ayrıca imalat sanayisi sektörü üretiminin geçtiğimiz ağustos
ayında önceki senenin ağustos ayına oranla yüzde 2,2lik bir
artış göstermesi de yine olumlu bir gelişmedir. Bu veriler,
kayda değer bir artış olarak değerlendirilebilir. Böyle
bakarsak kendimizi sanayide iyi bir noktada görür ve mutlu oluruz ancak madalyonun
diğer yüzü bize başka gerçekleri söylüyor.
İhracatımızın içinde yüksek teknolojili ürünlerin payı
oldukça düşüktür. 2021 Ocak-Ağustos döneminde imalat ürünü
ihracatımızın yüzde 3ünü teşkil eden yüksek teknolojili
ürün ihracatımız, 2022 Ocak-Ağustos döneminde yüzde 2,8e
gerilemiştir. Bu oran, teknoloji alanında örnek almak
istediğimiz ülkelerde çok daha yüksektir. Örneğin İsrailin
ihracatının yüzde 10unu, Güney Korenin ihracatının yüzde
21ini yüksek teknolojili ürün ihracatının teşkil ettiğini
görebiliriz. Düşük teknolojili mamul ihracatımızın bir
sonucu olarak 2021 yılı toplam ihracatımızın kilogram
fiyatı yalnızca 1,29 dolar seviyelerindeyken Japonyada
ihracatın kilogram fiyatı 3,86 dolar, Almanyada 3,68 dolar,
İtalyada ise bu rakam 3,21 dolar seviyelerindedir.
Değerli arkadaşlar,
yukarıda yaptığım karşılaştırma dikkate
alındığında şu sonuca varabiliriz: Türkiye'nin
kalıcı ekonomik kalkınması için yüksek teknolojili ürün
imalatında ilerlemesi gerekmektedir. Tarihsel sürece bakarsak ülkeler
18inci ve 19uncu yüzyılda sömürgecilikle elde ettikleri artı
değerlerle oluşturdukları kapitalle Sanayi Devrimini
gerçekleştirerek kalkınmışlar, 20nci yüzyılın
ilk yarısında ise kalkınmanın itici gücü ağır
sanayi olmuştur. Son elli yılda ise kalkınmanın motoru,
elektronik ve bilgi ve iletişim teknolojilerini de içeren yüksek teknoloji
üretimine kaymıştır. Bu hususları sanayi ve ticaret
politikası oluştururken göz önünde bulundurmalıyız. Bu
anlamda endüstri bölgelerinin önemi inkâr edilemez ancak bugün gelinen
seviyenin ve ortaya konan politikaların henüz yeterli düzeyde
olmadığının kabul edilmesi de gerekmektedir. Yüksek
teknolojili ürün imalatının ve ihracatının
artırılması için yalnızca endüstri bölgeleri yeterli
değildir. Aynı zamanda bu ürünlerde dışarıya
bağımlılığın azaltılması için AR-GEnin
önemi de büyüktür. AR-GE hususunda da düzenlemeler yapmalıyız.
Yıllara göre değerlendirdiğimizde 2002 yılında
gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1ini AR-GEye ayıran Çin, bu
rakamı 2020 yılında yüzde 2,4e; İsrail, 2002de 4,13 olan
bu rakamı 2020de yüzde 5,43e; Kore, 2002de yüzde 2,2 olan bu
rakamı yüzde 4,81 seviyelerine yükseltmiştir.
OECD ülkeleri
ortalamasına bakıldığında da artış
görülmektedir. Nitekim 2002 yılında yüzde 2,09 olan OECD
ortalaması 2020 yılında 2,67ye yükselmiştir. Türkiye'de
ise 2002 yılında yüzde 0,5 olan bu rakam, 2020 yılında
yüzde 1,08 seviyesine ulaştırılmıştır. Bu
rakamın yükselmesi olumludur, takdir ediyoruz ancak bu artış,
büyük ölçüde devlet kaynaklarıyla elde edilmiştir. Hâlbuki daha
sağlıklı olan, özel sektörün de AR-GE
yatırımlarının verimliliği ve katma değerinin
desteklendiğini hissetmesi gerekliliğidir. Bu konuda çoğu
savunma sanayisinde olmak üzere birkaç büyük sanayi kuruluşumuz
dışında henüz atılım yapacak düzeye ulaşamamış
durumdayız.
Bu bağlamda
eğitimli genç nüfus ciddi avantajlar sağlayabilecektir ancak
eğitim sistemimizin yeni kuşağın paradigmasına uygun
bir eğitim düzeninden geçmesi gerekiyor. Öğretmenlerin bu yeni
sisteme ayak uydurabilecek yenilik ve inovasyon eğitimi verebilecek,
farklı düşünmeyi teşvik edici olmalarını
sağlamalıyız. Katma değeri çok yüksek, sermaye
yatırımı az, insan yatırımı çok olan bilgi ve
iletişim teknolojileri sektörlerinde genç nüfusumuz sayesinde ülkemiz için
önemli bir fırsat vardır. Bu fırsatı avantaja
dönüştürme yolundaki adımların doğru atılması
önemlidir. Ülkemizin sahip olduğu genç insan kaynağının
yanında sahip olduğu iyi üniversiteler, dünyanın pek çok
ülkesinde yer edinmiş beyin gücümüz, dünyayı takip ve entegre olma
konusunda toplumsal duyarlılık ve istek, en kuvvetli itici güç olarak
kullanılabilecektir. Ancak, bilgi ve iletişim
altyapısının yetersiz olması, insan gücümüzün yetkinlik
sahibi olmak için yeterli eğitimi alamaması, devlet
teşviklerinin istikrarlı ve doğru olmamasının yol
açtığı zayıflıklar da önümüzde durmaktadır.
Her yıl beyin göçüyle
ülkemizin kaybettiği nitelikli gençler, yalnız ekonomik ve siyasi
sebeplerle değil, aynı zamanda gerekli yatırım yokluğu
ve zayıf sektör yapısı sebebiyle de ülkemizden ayrılmaktadırlar.
Bilgi ve iletişim teknolojileri alanında gerekli dönüşümü temin
edemediğimiz, devlet olarak gerekli teşvikleri
sunamadığımız ve bu teknolojilerin ülkemizin bütün
sektörlerine yayılmasını sağlayamadığınız
sürece eğitim kurumlarımız ne kadar iyi olursa olsun iyi
yetiştirdiğimiz gençlerimiz, geleceklerini yurt
dışında aramaya devam edeceklerdir. İşsizliğin
yüksek olduğu, özellikle genç işsizliğinin cumhuriyet tarihinin
rekorlarını kırdığı bu dönemde bilgi ve
iletişim alanında gençlerin önünü açmazsak sadece ekonomik
kayıplara değil, gençliğin sosyal ve psikolojik bunalımlara
girmelerine de sebep olabiliriz. Bu da Türkiye'nin geleceğini tehdit
edecek bir sonuca götürecektir.
Kısacası, dijital
dönüşüm için genç nüfus olması faydalı, hatta gereklidir ancak eğitilmemiş
ve yetkinlik kazanamamış genç nüfus daha çok problemlere yol
açabilecektir. Gençlerimize yeteneklerini ve becerilerini en iyi şekilde
geliştirip değerlendirebilecekleri bir eğitim sunarak
beşerî sermayemizi artırmak ve onları meslek sahibi yapmak bizim
sorumluluğumuzdur. Bu amaçla mesleki ve teknik eğitime
ağırlık verilmelidir. Ortaöğretimden başlanarak bilim,
teknoloji, mühendislik ve matematik konularında eğitimin nitelikli
olması sağlanmalı; iklim değişikliği, çevre
koruma, kalabalık şehirler, dijital güvenlik gibi dünyadaki ortak
sorunlara öğrencilerin ilgileri uyandırılmalıdır.
Üniversiteler teorik
eğitimlerin yanı sıra pratik ve saha tecrübesini de
kazandıracak şekilde eğitimlerini yeniden düzenlemelidir.
Özellikle ilk iki yıl verilecek ön lisans eğitimi öğrencilerin
istihdamına yönelik olmalıdır. Saha tecrübesi için devlet,
sektör ve üniversiteler arasında iş birliği sağlamalı,
bu sayede gençlerin istihdam şansını artırırken
sektörlerin de ihtiyaç duyduğu nitelikli elemanlar
karşılanmalıdır. Üniversitelerin bu yeni stratejisi
oluşturulurken paydaşlar arasına sanayiciler ve işverenler
de mutlaka konmalıdır.
Bu bağlamda,
üniversiteler mezunların iş bulma imkânlarıyla
değerlendirilmeli, her üniversite ve bölümün kalite güvence sistemi
oluşturulmalıdır. Eğitim sistemi, problem odaklı, yeni
fikir üretmeye açık, kendi kendine öğrenmeyi esas alan bir sisteme
dönüştürülmelidir. Sınav odaklı eğitimden derhâl
vazgeçilmeli, her öğrencinin en kuvvetli yanlarının ortaya
çıkarılarak en verimli olabilecekleri mesleklere yönlendirilmesi
sağlanmalıdır.
Değerli arkadaşlar,
sanayi üretimimizin yeterli olmadığı, gayrisafi millî
hasılaya etkisinin az olduğu, Sanayi ve Teknoloji Bakan
Yardımcımız tarafından da Komisyonda ifade edilmiştir.
Sayın Bakan Yardımcımız toplantıda Türkiyeyi fakir
ülke olarak nitelendirmiş ve Türkiyenin 280 bin hektar sanayi
alanıyla 8.500 dolar gayrisafi millî hasıla ürettiğini
belirtmiştir. İtalyanın 650 bin hektar sanayi alanında 31
bin dolar, Fransanın 922 bin hektar sanayi alanında 39 bin dolar,
Almanyanın 1,5 milyon hektar sanayi alanında 46 bin dolar gayrisafi
millî hasıla ürettiğini belirtmiş; bizim de ülkemizdeki
arazilerin tarımdan ziyade sanayide kullanılması
gerektiğinden bahsetmiştir.
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Eskişehir) İnanmıyoruz, böyle bir şey olmaz!
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla)
Sanayinin ve sanayi bölgelerinin ülke ekonomisi için önemi uzun
yıllardır bilinen ve tarafımızca da desteklenen bir gerçek.
Ancak tarım arazileri ve sanayi bölgeleri hususunda böylesi bir yaklaşım
da doğru değil. Nitekim ABD, Fransa, İtalya, Hollanda gibi
ülkeler hem sanayi hem de tarım alanında gelişmiş
ülkelerdir. Gelişmesi istenen bir ülkede endüstriyel kalkınmaya
ehemmiyet verildiği takdirde tarıma, doğaya,
biyoçeşitliliğe de önem verilmelidir. Sayın Bakan
Yardımcımızın bahsettiği aynı alandaki tarım
ürünlerinin getirisinin sanayi ürünlerine göre düşük olması
doğal bir sonuçtur. Ancak tarımda bugün yaşanan olumsuzluklar,
tarım alanında ülkemizin kendi kendine yetebilir ülke niteliğini
kaybetmesi tarımı önemsemeyen bu bakış
açısının sonucunda meydana gelmiştir. Esasında,
Sayın Bakan Yardımcımız iktidar partisinin
politikalarının bir değerlendirmesini yapmıştır.
İktidar, ülkenin büyümesinde esas unsur olarak su kaynaklarını,
çevre ve iklim özelliklerini gözetmeden tarım alanlarını
hoyratça yapılaşmaya açmış, ucuz kredilerle
desteklediği inşaat sektörüyle kalkınma modelini seçmiştir.
2006 yılında TÜBA
Bilim Ödülü, 2013 yılında da Cumhurbaşkanlığı
Kültür ve Sanat Büyük Ödülünü verdiğimiz Profesör Daron Acemoğluna
göre, sıfıra yakın faizli krediye dayalı inşaat
temelli büyüme, düşük kaliteli büyüme örneğidir ve önünde sonunda
enflasyona sebep olmaktadır. Yüksek kaliteli büyüme ise istihdam
oranında yükselme, çalışanlara refah sağlayacak
yatırımlarla gerçekleştirilebilecek bir süreçtir. Yani biz
Profesör Acemoğluna ödül veriyoruz ama yazdıklarını
okumuyoruz, uygulamıyoruz.
Yine, Profesör
Acemoğluna göre, ülkenin kalkınması için kurumlarına ve
yargısına olan güvenin artması bir ön koşul olarak
sağlanmalıdır. Biz ne yaptık? Tüm kurulların,
kurumların bağımsızlığını ve karar
mekanizmalarını tek bir merkeze bağladık, kurumsal
niteliklerini yok ettik. YÖKün, Merkez Bankasının, Sermaye
Piyasası Kurulunun, RTÜKün kurumsal kimliklerini koruyabildik mi?
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
endüstri bölgeleri gibi büyük tesislerin inşa edilmesinde çevrenin
gözetilmesi hassasiyetle üzerinde durulması gereken bir diğer
konudur. Komisyon toplantıları sırasında da Filyos Endüstri
Bölgesine yapılması planlanan kimyevi gübre fabrikası ve
tarım arazileri üzerinde kurulması öngörülen hurda eritme tesisi
gündeme geldi. Ayrıca, yine Komisyon toplantıları
sırasında, benzeri şekilde, bazı organize sanayi
bölgelerinde doğru planlamalar olmadan bölgenin yapısına uygun
olmayan fabrikaların kurulduğu ortaya konuldu. Bu durum çevre
açısından büyük bir tehdit teşkil etmektedir.
Kaldı ki Endüstri
Bölgeleri Koordinasyon Kurulunun kaldırılması da ilerleyen
günlerde koordinasyon hususunda birçok sorun yaşanmasına sebebiyet
verecek bir hatadır. Nitekim Kurul, endüstriyel genişlemede kurumlar
arası istişare mekanizması vazifesi görmekteydi, bu sayede
birçok yanlış mekânsal planlamanın önü kesilmekteydi.
Yapılacak olan düzenlemelerle birlikte hangi tür alanların
endüstriyel bölge yapılabileceğine dair açık hükümler ortaya
konulmalıdır.
Ayrıca, daha önce
gündeme gelen Mega Endüstri Bölgeleri Projesiyle ilgili TEMA Vakfı, bu
projelerin kurulacağı iddia edilen bölgelerin Türkiyenin
ekosistemine zarar vereceğini belirtmiş, bu alanların ülkemizin
ekosistemi, doğa alanları, canlıların yaşam
alanları gözetilerek planlanması gerektiğini dile
getirmişti.
Ülkemizin ekonomik ve
endüstriyel kalkınması kadar doğası, çevresi, ekosistemi,
biyolojik çeşitliliği de önem arz etmektedir. Hükûmet, kamu
malının sahibi değil, emanetçisi, koruyucusu rolündedir. Türkiye
Cumhuriyetinin doğası, arazileri, ülkenin her parçası Türk
milletine aittir ve yalnızca vatandaşlarımızın çıkarına
kullanılabilir. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar) Vatandaş oy verirken AK PARTİye, araziler
üzerinde böylesine keyfî kullanım hakkı olsun diye oy vermedi,
ülkemizin doğasını, maddi ve manevi kaynaklarını
korusun; bunları gelecek nesillerin ve milletimizin
çıkarlarını gözeterek kullansın diye oy verdi. Bu yüzden
ÇED raporu gibi hususlar büyük önem teşkil etmekte, konuyla ilgili
verilecek kanun tekliflerinde özellikle gözetilmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
son olarak, kanun teklifindeki bazı maddeler üzerindeki görüşlerimizi
açıklamak istiyorum. En başta 2nci maddeyle, endüstri bölgelerindeki
ilave alanların endüstri bölgelerinden büyük olmaması koşuluyla
Bakanlık tarafından belirlenmesi öngörülüyor. Bu maddenin
gerekçesinde Cumhurbaşkanının iş yükünün ve bürokrasinin
azaltılması ibaresi geçiyor. Ayrıca, 2nci madde gerekçesinde
belirtilen bu durumun aksine, teklifin geri kalanında
Cumhurbaşkanına yeni yetkiler tanınıyor, bu durum da teklif
içerisinde bir çelişki oluşturuyor. Buradaki durumu anlamak gerçekten
zor değerli arkadaşlar. Cumhurbaşkanının iş
yükünü azaltmak mı istiyorsunuz, yoksa yeni yetkiler tanımlamak için
yer açmak mı istiyorsunuz? Bu konuyu teklif sahibi milletvekillerimizin
açıklaması gerektiğini düşünüyoruz. Kaldı ki bu gerekçe
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin sorunlarını ortaya
koyar niteliktedir yani tek bir kişiye bu kadar yetki ve sorumluluk
yüklenmesinin doğru olmadığını göstermektedir. Biz
senelerdir anlatıyoruz, bu sistemin sorunlu olduğunu söylüyoruz,
iktidar partisi milletvekilleri de sonunda sorunları fark ediyor gibi
görünüyor.
4üncü maddeye
baktığımızda, Çevresel Etki Değerlendirmesi
mevzuatı göz önünde bulundurularak, ihtiyaç duyulmadığı
gerekçesiyle 4737 sayılı Kanunun 3/b maddesi mülga edilmek
isteniyor. Mevcut madde ÇED sürecini gerekli kılan bir maddeydi. ÇED
raporu doğal ve sürdürülebilir bir çevre için gerekli bir unsur ancak
iktidar partisi daha önceki birçok örnekte görüldüğü gibi, ÇED gibi
doğayı korumaya yönelik süreçlerden kaçınırken
doğanın çeşitli bahanelerle talan edilmesine göz yumuyor, bunu
iktidar partisinin çevreyi önemsemeyen politikasının
yansıması olarak görüyoruz. Kaz Dağları'nın hâlinde
gördük, turizme kazandırmak gerekçesiyle Salda Gölü'ne
yapılanları da gördük, HES projeleri için Doğu Karadeniz'de
talan edilen doğayı da gördük.
Değerli milletvekilleri,
ÇED süreciyle ilgili düzenleme yapılacaksa, bugün sunduğunuzun aksine
daha sıkı denetimler, daha büyük yaptırımlar ve daha
sistematik bir süreç gerekmektedir. Komisyon görüşmeleri
sırasında bu maddenin teklif metninden çıkarılması
için verdiğimiz önerge, maalesef iktidar partisi milletvekillerince
reddedilmiştir.
Son olarak 5inci madde
hakkındaki görüşlerimi açıklayarak konuşmamı bitirmek
istiyorum. Bizim en sıkıntılı gördüğümüz maddelerden
biri budur değerli arkadaşlar. Teklifin 5inci maddesinin ikinci
paragrafıyla, mevcut durumda yalnızca özel endüstri bölgelerine
tanınan Cumhurbaşkanınca ek teşvikler belirlenebilmesi
hususunun endüstri bölgelerinin geneli için de geçerli olması öngörülüyor.
Bu, keyfî ve plansız uygulamalara sebebiyet verebilecek bir düzenlemedir;
daha adil, şeffaf ve sistemli bir teşvik mekanizması
kurulması gereklidir.
Yine, teklifin 5inci
maddesinin dördüncü paragrafıyla, endüstri bölgelerini daha cazip hâle
getirme gerekçesiyle yatırımcılara hazine adına tescilli
taşınmazlarda mülkiyet hakkı verilmek isteniyor, daha sonrasında
ise bu mülkiyet hakkı sahiplerinin satış ve kiralama
yapabilmesinin önünün açılması planlanıyor. Bu durumun kamu
yararına olmayacağını rahatlıkla öngörebiliriz. Bunun
için kâhin olmaya gerek yok. Yapılması istenen bu düzenlemeye, daha
önce vatandaşlardan alınarak kamulaştırılan arazinin
mülkiyetinin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla)
-
farklı firmalara devredilebilmesinin önünü açtığı için
muhalefet milletvekilleri olarak karşı çıktık. Sayın
Bakan Yardımcımız bu firmaların mülk edinme talebinin
nedeni olarak aynen şu cümleleri kurmuştur: Sanayicilik çoğu
zaman kredi sistemiyle çalışır. Eğer mülkünüz kendinizin
değilse bankalar kredi vermez, vermiyor şu anda. Sanayicinin şu
anda bu teminata ihtiyacı var ve onun için ister. Sayın Bakan
Yardımcımızın açıklamalarından ve kanun teklifini
hazırlayan milletvekillerinin gerekçesinden de
anlaşılacağı üzere, bahsi geçen firmalar kredi
kullanabilmek için mülk edinmek istiyor, bu kanun teklifiyle de kamuya ait olan
hazine taşınmazlarının bu firmalara devredilmesinin yolu
açılmak istenilmektedir.
Değerli arkadaşlar,
bunun sonucunda da bahsi geçen şirket risk almadan hazine arazisini
teminat göstererek krediye başvurabilecektir. Yani bu şirketler
vatandaşlarımıza ait arazileri, taşınmazları
kendi kârları için teminat gösterebilecek.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla)
Dolayısıyla, riskleri kendileri almak yerine bankalara ve
dolayısıyla da vatandaşa aktarmış olacaklardır.
Bu durum, ticaretin risk-kâr dengeli mantığına da
aykırıdır. Bu bağlamda her iki paragrafın da teklif
metninden çıkarılması için muhalefet partilerince verilen önergeler
iktidar partisi milletvekillerince kabul edilmemiştir. Ancak bilinmesini
isteriz ki vatandaşımızın alın terini, kutsal
vergilerini, gelecek nesillerin bize emanetini yandaş şirketlere,
yabancı firmalara rant uğruna peşkeş çekmenize, hediye eder
gibi vermenize karşı çıkacağız.
Sizin de bu
yanlıştan dönmenizi umuyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah
Erdoğmuşun, HDP Grup Başkan Vekili Meral Danış
Beştaşın Genel Kurulda yaptığı açıklama
hakkında kendilerine ulaşan bilgi notuna ilişkin
konuşması
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, HDP Grup Başkan Vekili Sayın Meral Danış
Beştaş'ın Genel Kurulda yaptığı açıklama
hakkında bir bilgi notu tarafımıza ulaşmış, size
arz ediyor, sizinle paylaşıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunun 19 Ekim 2022 tarihli 9uncu Birleşiminde, HDP Grup
Başkan Vekili Sayın Meral Danış Beştaş'ın,
Meclise gelen bir ziyaretçinin yanında getirdiği dosyalar gerekçe
gösterilerek kampüse giriş esnasında bazı sorulara muhatap
kılındığı ve ayrıca Cumhurbaşkanı
geleceği için ziyaretçilerin yaklaşık bir buçuk saat
bekletildiği yönündeki ifadeleri sebebiyle aşağıdaki
açıklamanın yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur:
Türkiye Büyük Millet
Meclisine gelen ziyaretçilerin girişleri Türkiye Büyük Millet Meclisi
Güvenlik Yönetmeliği hükümleriyle, milletvekillerine
dağıtılmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine posta yoluyla ve
elden gelen paket, davetiye, mektup, tebrik gibi basılı
dokümanların dağıtımı ise ilgili yönerge hükümleri
çerçevesinde yerine getirilmektedir.
19 Ekim 2022 tarihinde, bugün
saat 14.45te Türkiye Büyük Millet Meclisi Çankaya Kapısından
giriş yapmak suretiyle Sayın Meral Danış Beştaş'a
ziyarete gelen randevulu 3 ziyaretçinin yanında anket ve araştırma
dokümanları bulunduğu tespit edilmiştir. Bunun üzerine,
ziyaretçilere söz konusu yönerge hükmü gereği izin almaları
gerektiği bilgisi iletilmiştir ancak ziyaretçiler izin
başvurusunda bulunmak yerine, anket ve araştırma dokümanlarını
bırakarak giriş yapmayı tercih etmişler ve aynı gün
saat 14.50de Çankaya kapısından Türkiye Büyük Millet Meclisine
giriş yapmışlardır.
Kayıtların
incelenmesi sonucu, ziyaretçilerin beş dakika içerisinde girişlerini
tamamladıkları anlaşılmaktadır. Sayın
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 14.05te Türkiye
Büyük Millet Meclisi Çankaya kapısından çıkış
yaptığı göz önüne alındığında,
ziyaretçilerin Sayın Cumhurbaşkanının gelmesi sebebiyle
bekletilmesi gibi bir durumun yaşanması da söz konusu değildir.
Saygıyla bilgilerinize
arz olunur.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, küçük bir açıklama
yapayım, tutanaklara geçsin.
BAŞKAN Efendim, bazen
ziyaretçiler de bizi yanıltıyor olabilirler.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yok, teknik bir sorun var.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Beştaş.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
45.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah
Erdoğmuşun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Birincisi, ben 14.45te buradaydım, bir
ziyaretçim yok, varsa da haberim yok yani görüşmedim. İkincisi, benim
görüştüğüm ziyaretçi randevum on birdeydi, ben on iki buçukta
görüştüm yani o saatler kesinlikle birbirini tutmuyor. Kuvvetle muhtemel
sehven yanlış bir bilgi verilmiş çünkü benim sözünü ettiğim
gelen kişiler de anket falan getirmediler, bana dosyalarını
sundular yani dosyayı içeri almışlardı.
İletişimde bir sıkıntı olmuş, onu söyleyeyim.
BAŞKAN Muhakkak.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Çünkü 14.45te resmî olarak buradayım yani.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 61 Milletvekilinin
Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/4487) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 341) (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Abdurrahman
Başkan.
Buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ABDURRAHMAN
BAŞKAN (Antalya) Sayın Başkan, Gazi Meclisimizin değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Endüstri Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi ve televizyonları
başında bizleri izleyen büyük Türk milletini saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan
önce, Bartın Amasradaki maden ocağında şehit olan 41
madencimizi yüce Meclisimizin huzurunda rahmetle anıyorum. Ruhları
şad, mekânları cennet olsun.
Dünyada küresel rekabet
şartlarının son derece sertleştiği son dönemde
ülkemizin benimsediği kalkınma modelinde sanayici ve
girişimcilerimizin yeri her zamankinden daha fazla önem arz etmektedir.
Endüstri bölgeleri, OSBlerimiz gibi sanayici ve girişimcilerimize
altyapısı tamamlanmış sanayi parselleri sunulması
imkânını veren, özellikle ekonomik gelişme ve istihdam yaratma
açısından ülke ekonomisine büyük katkılar sağlayan
uygulamalardır. Bugün sanayimizin giderek gelişmesi daha nitelikli
altyapı gereksinimini doğurarak, güvenli bir yatırım yeri
olan endüstri bölgelerimizin önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.
Ülkemizin yüksek teknolojiye dayalı, verimli, çevreye duyarlı,
dışa bağımlılığı azaltan ve yüksek
katma değerli bir üretim yapısına sahip olabilmesi için endüstri
bölgeleri vazgeçilemez bir gereksinimdir. Sanayiciye yatırım
alanları sunan; istihdam, ihracat, doğrudan veya dolaylı
vergilerle ekonomiye önemli girdiler sağlayan endüstri bölgeleri, ülke
sanayisine ivme kazandırarak sürdürülebilir büyümenin temel
araçlarından biri olmuştur. Endüstri bölgeleri, özellikle
yatırım miktarı yüksek, alan ihtiyacı fazla ve ülkemizin
dış ticaret açığını kapatmaya yönelik
yatırımların ihtiyaçlarını karşılayabilecek
yeni bir sanayi bölgesi modelidir. Bu modelle, harita, imar planları,
altyapı ve üstyapı projelerinin yanı sıra yapı
ruhsatı, yapı kullanma izni, iş yeri açma ve çalışma
ruhsatı gibi birçok izin ve ruhsat da Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızca
onaylanmaktadır. Ayrıca, tüm bu izin ve onaylar bedelsiz olarak
ilgili Bakanlıkça yapılmakta olup büyük ölçekli
yatırımcıların bürokratik süreçleri de
kolaylaştırılmaktadır.
Endüstri bölgelerimizde
sanayicilerimize sunulan altyapı hizmetleriyle üretim girdi maliyetleri
azalmakta, sanayicilerimizin rekabet edebilme gücü ise artmaktadır.
Böylece, sanayicilerimiz arasında birlikte olmaktan ve birlikte hareket
etmekten kaynaklanan olumlu etkileşimlerle bölge ve sanayiciler kendini
geliştirmekte, bu da ülke ekonomisine önemli katkılar sağlamaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün itibarıyla ilan edilmiş toplam 29 endüstri
bölgemiz bulunmaktadır. Toplam büyüklüğü 17.930 hektara ulaşan
endüstri bölgelerimizde petrokimya, yenilenebilir enerji, paslanmaz çelik,
doğal gaz işleme, otomotiv, traktör, makine, kâğıt,
vasıflı çelik, gübre, insansız hava teknolojileri, ilaç,
güneş enerjisi başta olmak üzere stratejik, katma değerli, cari
açığımızı azaltan kritik sektörlerde yatırım
yapan firmalarımız mevcut endüstri bölgelerimizde yer alıp
üretimlerine ve yatırımlarına devam etmektedirler.
29 endüstri bölgemizin
şu an yarısı yatırımlarına ve proje
çalışmalarına hız kesmeden devam etmektedir, diğer
yarısı ise yatırımlarını tamamlayarak üretime
geçmiştir. Üretimde olan endüstri bölgelerimizde 2021 yılı sonu
itibarıyla 31.615 kişi istihdam edilmektedir. Bu bölgelerimizde 2021
yılı sonu rakamlarına göre 10,93 milyar dolar ihracat
gerçekleştirilmiştir. Yatırımcılarımız
tarafından üretilen ithal ikame ürünlerle birlikte cari
açığın azaltılmasına yaklaşık 8,36 milyar
dolar katkı sağlanmıştır.
Endüstri bölgesi
mevzuatının ve uygulamalarının 2017 yılında
yasalaştırdığımız Üretim Reform Paketi
kapsamında güncellenmesiyle endüstri bölgesi taleplerinde ciddi bir
artış olmuştur. Bu taleplerin değerlendirilmesi sonucunda
Cumhurbaşkanımızca ilan edilen endüstri bölgeleri sayesinde,
endüstri bölgelerinin imkân ve olanaklarından faydalanmak isteyen
yatırımcılarımız tarafından yaklaşık 32
milyar dolarlık ilave sanayi yatırımı aktive
edilmiştir. Önümüzdeki dönemde söz konusu yeni yatırımların
tamamının gerçekleştirilmesi durumunda cari
açığımızın azaltılmasına yıllık
34,8 milyar dolar katkı sağlanması ve yaklaşık 100 bin
kişiye ilave iş imkânı sunulması hedeflenmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; konuşmamın bu bölümünde bir sanayici
olarak endüstri bölgelerinin yatırımcılar için neden bu kadar
cazip olduğundan da kısaca bahsetmek istiyorum.
(Uğultular)
ABDURRAHMAN BAŞKAN
(Devamla) Tahsin kardeşim, biraz sessiz konuşursanız hitap
edebilirim. Tahsin Bey, susarsanız devam edeceğim. Bir Komisyon üyesi
olarak saygı göstermenizi rica ediyorum.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Tamam.
ABDURRAHMAN BAŞKAN
(Devamla) Endüstri bölgeleriyle, yerli ve yabancı
yatırımcıların planlı ve altyapısı
hazır bölgelerde gerekli izin ve onaylarını en kısa sürede
alarak faaliyete geçmeleri hedeflenmektedir. Endüstri bölgelerindeki birçok
izin ve ruhsatın doğrudan hiçbir harç bedeli alınmadan Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı tarafından verilebilmesi hususu, yatırımcının
bürokratik süreçlerini hızlandırıp kolaylaştıracaktır.
Endüstri bölgelerindeki anonim şirket statüsündeki yönetici şirket
modeli, dünyadaki başarılı sanayi bölgelerine benzer bir
şekilde, alanın profesyonel bir şekilde yönetilip işletilmesini
sağlamaktadır. Üzerinde kurulu sanayi tesisi bulunan veya bulunmayan
arazilerin gerçek ya da tüzel kişilerin başvurusu üzerine özel
endüstri bölgesi olarak ilan edilebilmesiyle de özellikle bürokratik
işlemlerin fazlalığı ve uzunluğuyla arazi ediniminde
yaşanan zorluklardan dolayı teknolojik yenilenmesini
gerçekleştiremeyen ve yeterli kapasite artırımına gidemeyen
büyük ölçekli yatırımcıların önünü açmayı
hedeflemektedir. Bugün itibarıyla, 2018 yılından bu yana dört
yılda ilan edilen Türkiye'nin en büyük sanayi şirketlerinin
sorumluluğundaki 16 özel endüstri bölgesi bu uygulamanın
başarısının en önemli göstergesidir.
Bir diğer önemli husus
da ilan edilen endüstri bölgelerinde bu alanların yatırıma
hazır hâle gelmesi için gereken kamulaştırma, proje, etüt,
altyapı inşaatı ve benzeri tüm harcamalar öncelikle yönetici
şirket olarak atanan şirketler veya yatırımcı
şirketler tarafından karşılanmaktadır. Yeni endüstri
bölgeleri uygulamalarıyla, hiç kamu harcaması yapmadan, kamuya ek bir
yük getirmeden büyük ölçekli sanayiciler için uygun sanayi alanları
oluşturulmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepimizin bildiği gibi, 4737
sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu 19/1/2002 tarihli ve 24645
sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe
girmiştir. Ancak endüstri bölgeleri -biraz önce bahsettiğim gibi-
2017 yılında hayata geçen üretim reform paketiyle canlılık
kazanmıştır. 1/7/2017 tarihli Üretim Reform Paketiyle, endüstri
bölgelerine yönetici şirket modeli, özel endüstri bölgeleri gibi yeni
uygulamalar getirilmiştir. Bu sayede, 2018 yılına kadar
yalnızca 6 endüstri bölgesi ilan edilmişken son dört yılda bu
sayı bugün itibarıyla 29a çıkmıştır.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Komisyon da dinlemiyor bak, Komisyon da.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) İktidar ortağınız da dinlemiyor
Abdurrahman Başkan, işi gırgıra bağlamışlar.
ABDURRAHMAN BAŞKAN
(Devamla) Evet yani Meclisimizin bir sorunu da konuşan milletvekiline
yeterli saygı gösterilmemesi; önemli bir eksiklik olarak bunu buradan
ifade etmek istiyorum; bu, iktidar, muhalefet fark etmiyor. (MHP sıralarından
alkışlar)
Ya, bunların
altında emek yatıyor. Bu konuşmaları yapabilmek için
saatlerce çalışıyoruz ama insicamın bozulmasının
da doğru bir şey olmadığını Meclis kürsüsünden
ifade etmek istiyorum.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Özellikle Komisyon dinlemedi, bak gene konuşuyorlar.
ABDURRAHMAN BAŞKAN
(Devamla) Evet, Komisyonumuzdan da oradan da sesleri duyduğumu ifade
etmek istiyorum.
Bu nedenle, bir bölümü tam
kapasiteli faaliyette bulunan ve bir bölümü de proje ve inşaat
aşamasında olan endüstri bölgelerinden elde edilen deneyimler
doğrultusunda, 4737 sayılı Kanunun bazı hükümlerinin
değiştirilmesine ve ilave hükümlerin getirilmesine ihtiyaç
duyulmuştur. Bu amaçla hazırlanan ve görüşmekte olduğumuz
teklifle, büyük ölçekli ve entegre yatırımlar için uygun bir
yatırım ortamı sağlayan endüstri bölgeleri,
yatırımcılar ve bölge yönetimleri için çok daha cazip hâle
getirilmiş olacaktır. Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığının endüstri bölgeleri uygulamalarından
edindiği tecrübelerle oluşturulan teklif çerçevesinde, büyük ölçekli stratejik
ve entegre yatırımlar için uygun bir yatırım ortamı
sağlayan endüstri bölgelerinin daha işlevsel hâle getirilmesi, ülke
ekonomisine katkı sağlayacak istihdam ve üretim merkezleri olan
sanayi alanlarının oluşturulması ve söz konusu alanlara
nitelikli yatırımcıları hızlı bir şekilde
çekmek amaçlanmaktadır.
Bu nedenle endüstri bölgeleri
uygulamalarında sadeleştirmeye gidilerek benzer kuruluş, ilan ve
benzeri süreçlere tabi olan karma, ihtisas, münferit ve özel endüstri bölgeleri
türleri endüstri bölgesi ve özel endüstri bölgesi olarak, 2 tür olarak
yeniden düzenlenmektedir. İhtisas endüstri bölgesi ve münferit
yatırım yerine ilişkin hükümler kaldırılarak
mevzuatlar sadeleştirilmektedir.
Yatırımcılara
yatırımlarını tamamlamaları durumunda mülkiyet
devrinin de önü açılmıştır. Böylece, mülkiyet devri mümkün
olmadığı için endüstri bölgesinde yatırım yapmaya
çekinen yatırımcılar için de endüstri bölgeleri cazip hâle
getirilmiş olacaktır. Mülkiyet devri için de herhangi bir süre ve
sınırlama düzenlenmemiştir. Bu şekilde
yatırımcıların hızlı bir şekilde
yatırımlarını tamamlaması dolaylı yoldan
teşvik edilmektedir. Ayrıca, altyapıya ilişkin tüm
harcamaları karşılayan yönetici şirketlere de mülkiyet
devri yapılması mümkün kılınmıştır.
Bu sayede, endüstri
bölgelerinin yatırımcılara hazır hâle getirilmesine yönelik
harcamaların doğrudan yönetici şirket tarafından
karşılanması sağlanarak kamu bütçesine ek bir yük
getirmeden sanayi alanlarının oluşturulması hedeflenmekte
olup 500 milyar dolar ihracat hedefi için yatırıma ve büyük ölçekte
yeni sanayi tesislerine ihtiyacımız olduğunu açık bir
şekilde bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Başkanımız Sayın Devlet
Bahçeli Beyefendi, 24 Haziran 2018 Seçim Beyannamemizde bu konuyu özetleyerek
şu ifadelere yer vermiştir: Büyüme, istihdam ve ihracat kapasiteleri
yüksek olan sektörlerde katma değeri yüksek ürünlerin üretimine
ağırlık verilerek ithalat
bağımlılığını azaltacak ve yerli
imkânları harekete geçirecek sanayi yatırımları
desteklenmelidir. Bu nedenle, görüşmekte olduğumuz bu kanun
teklifiyle, endüstri bölgelerinde yer alacak
yatırımcıların, organize sanayi bölgelerinde olduğu
gibi, özellikle elektrik, doğal gaz, su ve benzeri altyapı
ihtiyaçlarını tek durak ofis mantığıyla
doğrudan endüstri bölgesi yönetimleri aracılığıyla
karşılayabilmesi, daha uygun bir fiyatla, daha
sağlıklı ve sürekli enerji temin edebilmesi için bu düzenlemeler
yapılmıştır.
Ayrıca, teklifle,
kanunun birçok maddesinde mükerrer olan ifadeler
kaldırılmış, karmaşık cümleler
sadeleştirilmiş, ilave alan talepleri gibi bazı hususlarda
uygulamada yaşanabilecek karışıklıklar için tekrar
düzenlemeler yapılmıştır. Bürokrasinin
azaltılması, iş ve işlemlerin
hızlandırılarak sanayi alanlarının bir an önce üretime
kazandırılması amacıyla ilave alanın mevcut ilan
edilen endüstri bölgelerinden büyük olmaması kaydıyla ilgili
Bakanlıkça belirlenebilmesi de sağlanmıştır.
Hazırlanan bu teklif
sayesinde, Türk sanayisinin rekabet edebilirliğinin ve verimliliğinin
yükseltilerek dünya ihracatından daha fazla pay alan,
ağırlıklı olarak yüksek katma değerli ve ileri
teknolojili ürünlerin üretildiği, nitelikli iş gücüne sahip,
aynı zamanda çevreye ve topluma duyarlı bir sanayi yapısına
dönüşümünü hızlandırma amacına ulaşmaya yönelik bugüne
kadar ciddi katkılar sağlayan endüstri bölgeleri
uygulamalarının bundan sonra artan bir ivmeyle desteklenmesine devam
edileceğini de ifade etmek istiyorum.
Bununla birlikte, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığımızın çağı yakalayan,
geleceğe ışık tutan muazzam yatırımlarına ek
olarak savunma sanayimizdeki gelişmeler de göz
kamaştırmaktadır. Türkiyeyi bölgesel ve küresel ölçekte bir güç
hâline getirilen savunma sanayisi atılımları ve yatırımları
vatanımız ve milletimiz adına ciddi bir kazanımdır.
Son olarak, yerli imkânlarla
geliştirilen,
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; konuşmamın son kısmında seçim
bölgem olan Antalya'mızdan bahsetmek istiyorum. Büyük bir gururla ifade
etmek istiyorum ki güneşin ve turizmin başkenti olan Antalya'mız
her yıl olduğu gibi bu yıl da turizm noktasında büyük
başarı sağlamıştır. 2021 yılı
verilerine göre ülkemizde 30 milyon turist ağırlarken bunun 9
milyondan fazlasına Antalya'mız ev sahipliği
yapmıştır. 2022 yılına geldiğimizde ise
Antalyamıza 1 Ocak-16 Ekim tarihleri arasında hava yoluyla gelen
turist sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 51
artışla 12 milyon 42 bin 468 olarak gerçekleşmiştir. İnşallah,
yıl sonunda 2019 yılındaki 15 milyon 280 bin turist sayısını
geçerek Covid-19 sonrası için turizmde yeni bir rekor da
kırmış olacağız.
Değerli Başkan,
kıymetli milletvekilleri; Antalya, bir turizm şehri
olmasının yanı sıra ülkemizin en önemli üretim
merkezlerinin başında gelmekte ve yurt dışı ihracatta
da kendi rekorunu her yıl egale ederek büyümektedir.
Antalyamızın ocak-eylül dönemini kapsayan dokuz aylık toplam
ihracatı yüzde 10,7 artışla 1 milyar 500 milyon 442 bin dolara
yükselmiş olup sanayi sektörü ise yüzde 23lük artışla 429
milyon 481 bin dolar, madencilik sektörümüz ise yüzde 30a yakın
artışla 301 milyon 248 bin dolar olmuştur. Ayrıca,
gerçekleşen dokuz aylık toplam ihracatın yüzde 51,2sini
tarım, yüzde 28,6sını sanayi, yüzde 20,2sini ise madencilik
sektörü oluşturmaktadır. Yine, dokuz aylık ihracatta Türkiyenin
yaş sebze ve meyve ihracatının yüzde 21,4ü, süs bitkileri ve
mamulleri ihracatının yüzde 46,9u, tarım ve gıda
ihracatının yüzde 3,1i şehrimizin bereketli topraklarında
gerçekleştirilmiştir.
Değerli Başkan,
kıymetli milletvekilleri; konuşmamı Bizi toprağa gömdüler
fakat tohum olduğumuzu bilmiyorlardı. diyen Bosna Hersek
direnişinin sembol ismi ve ilk Cumhurbaşkanı Bilge Kral Aliya
İzzetbegoviçin şu ikinci sözüyle tamamlamak istiyorum: Bir kelimeyi
hiç aklınızdan çıkarmayın: Devlet. Devletin ne kadar önemli
olduğunu hepimiz idrak etmeliyiz. Devletsiz bir millet boşluğa
düşer, rüzgârda savrulup gider.
Bunun örneklerini ise bizim
Suriye, Irak ve Libyada gördüğümüzü hatırlatarak büyük devlet
adamı Aliya İzzetbegoviçi vefatının 19uncu yıl
dönümünde rahmet, minnet ve özlemle anıyor, Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ali
Kenanoğlu.
Buyurunuz Sayın
Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın vekiller;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Amasrada
yaşamını yitiren madenci katliamından dolayı
duyduğum üzüntüyü dile getirmek isterim. 41 madencimizi saygıyla
anıyorum, yaralılara acil şifalar diliyor, ailelerine de
sabır diliyorum; bütün emekçilerin başı sağ olsun.
Tabii, konuştuğumuz
konu bütün bunlardan bağımsız değil çünkü bu kanun teklifi
endüstri bölgelerindeki birtakım değişiklikleri içeriyor ve bu
değişikliklerin özünde de yatırımların önünü açmak,
yabancı sermayenin endüstri bölgelerindeki faaliyetlerine yönelik
birtakım bürokratik engelleri ortadan kaldırmak, teşvikler
sağlamak, çeşitli avantajlar sağlamak ve bu işletmelerin
daha rahat bir şekilde üretim imkânlarına sahip olmasını
sağlamak var; bu amaçla hazırlanmış bir kanun
değişikliği teklifi. Yani görüştüğümüz kanun
değişikliği teklifi bunun üzerine kurulu. Tabii, bizde, bu
Komisyon, özellikle Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu, bütünüyle sermayedarların getirmiş olduğu
teklifler, şirketlerin getirmiş olduğu teklifler üzerine kanun
hazırlayan bir Komisyon hâlinde. Bütün bu hazırlanan kanunların
işçiler, emekçiler boyutunda, çevre, doğa boyutunda nelere yol
açtığı, nelere mal olacağı bu Komisyonun konusu
değil gibi. Yani aslında o alan hiç bizi ilgilendirmiyormuş
gibi, tümüyle sermayenin, şirketlerin kârlarını nasıl
artırabileceği, yatırımlarını daha fazla
nasıl artırabileceği; onların önünde hangi engeller var,
bunlar nasıl ortadan kaldırılabilir üzerine kurulu bir faaliyet
ve kanun çalışması yürütüyoruz. Tabii, burada bu tür
çalışmalar beraberinde neyi getiriyor? İşte dünden beri
konuşuyoruz burada, işçi sağlığı, çevre,
doğa, birtakım tedbirlerin alınması; bütün bunların
hepsi tali unsurlar hâline dönüşüyor. Esas unsur olarak Daha kolay, daha
çabuk nasıl işletme kurulur? Daha çok nasıl para
kazanılır? Bu sermayedarların karşısında,
bunların daha çok işletme kurabilmesi, daha çok kâr edebilmesinin
önünde hangi engeller var ve biz bunları nasıl ortadan
kaldırabiliriz? bütünüyle bunlar konuşuluyor ve bunlardan
kaynaklı olarak bu katliamlar meydana geliyor çünkü daha çok kâr etmeleri
gerekiyor. Bizim ülkemizdeki en ucuz şey, işçi
sağlığıdır, emekçilerdir.
Şimdi,
dolayısıyla bütün bu sanayileşme meselesine buradan bir
bakış açısı da olması gerektiğinin tam da
günlerinde, o felaketin eşiğinde bu kanunu konuşuyoruz.
Sanayi devriminin süreçleri var
arkadaşlar. Buhar makinelerinin keşfedilmesi, sanayide buharlı
makinelerin kullanılması ve çeşitli makinelerin
kullanılmasına Birinci Sanayi Devrimi diyor iktisatçılar genel
olarak. İkinci Sanayi Devrimi ise elektriğin sanayide
kullanılmaya başlanması ve üretimin böylelikle daha fazla
artması üzerine kuruludur. Üçüncü Sanayi Devrimi ise dijitalleşme
yani bilgisayarların fabrikalarda kullanılmaya başlanması
ve üretimin daha seri hâle gelip daha da artması olarak ifade ediliyor.
Şu anda Dördüncü Sanayi Devrimi içerisinde olduğumuz söyleniyor.
Burada da yapay zekâların fabrikalarda kullanılmaya
başlanması ve fabrikaların kendi kendini yönetecek kapasiteye ya
da seviyeye gelmesi üzerine kurulu bir çalışma yürütülüyor yani dünya
genelinde böyle çalışmalar yürütülüyor. Peki, Türkiyede ne oluyor?
Tabii, dünya genelinde bu çalışmalar yürütürken diğer taraftan
da gelişmiş demokrasi diye ifade ettiğimiz unsurlarla
birlikte, işte, işçi sağlığı, güvenliği,
çevre koruması ve benzeri şeyler de benzer oranda
tartışılıyor. Türkiyede durum ne? Türkiyede sanayi,
ticaret, ihracat, ekonomi bir bütün olarak ucuz iş gücüne dayalı yani
neredeyse Birinci Sanayi Devrimini dahi yakalayamamış bir pozisyonda
gidiyor. Ne kadar ucuz iş gücü varsa maliyet işte o kadar
düşürülüyor ve buradan da ihracatın yolunun
açıldığı ifade ediliyor, böyle düşünülüyor, böyle
uygulanıyor.
Şimdi, ikincisi ise ham
maddeler üzerinden bir ihracat söz konusu. Yani yapılan ihracatlara
baktığınız zaman, esasında yapmış
olduğumuz, satmış olduğumuz o ham maddeleri yani
toprağın altından çıkarmış olduğumuz ham
maddeleri biz daha büyük paralarla geri satın alıyoruz, teknoloji
olarak satın alıyoruz. Dolayısıyla bu, ülkeye bir
katkı falan getirmiyor yani yapılan bu tür ihracatlar ülkeye ekonomik
anlamda, ülkenin millî gelirinin artması anlamında ve benzeri büyüme
anlamında da olumlu bir sonuç getirmiyor.
Şimdi, teknolojik ürün,
dünya çapında şu anda en çok gelir getiren ürün. Peki, biz niye
teknolojik ürün üretemiyoruz? Çünkü bu konuya hem insan anlamında hem
ekonomik anlamda yatırım yapmıyoruz. Şimdi, beyin göçünden
bahsediliyor. Yani yoğun olarak insanların
Özerkliğini
kaybeden, her türlü müdahaleye açılan, kapılarına zincirler
vurulan, kelepçeler vurulan üniversitelerden bilim çıkar mı, buradan
bir teknolojik gelişim sağlanabilir mi? Şimdi, Sayın
Cumhurbaşkanı diyor ya Daha iyi araba ve telefon almak için gençler
yurt dışına gidiyor. diye. Oysa böyle mi? Yapılan
araştırmalar şunu gösteriyor yani çok yönlü üniversitelerde
öğrenciler üzerinde yapılan çalışmalar var, temel olarak 4
sebep sayılıyor beyin göçüyle ilgili:
1) Ekonomik sebepler. Yani
ülkede insanlar iş bulamıyor; okulu bitiriyor, üniversiteyi
bitiriyor, iş bulamıyor, bulduğu işte de geçinebilecek
oranda maaş yok.
2) Siyasal sebepler. Ülkenin
her tarafının hapishaneye çevrildiği, her türlü sansürün,
baskının, zorbalığın yaşandığı bir
ülkede siyasal nedenlerden dolayı öğrenciler kendilerini özgür
hissetmiyorlar ve ülkeyi terk etmek istiyorlar.
3) Eğitim sisteminden
kaynaklı sebepler. İşte, anlattık ya, üniversitelerin
kapısına kelepçe vurulduğu bir yerde özgür üniversiteden, özgür
beyinlerden bahsetmek mümkün değil. Dolayısıyla gençler daha
özgürce eğitim alabilecekleri üniversiteler için yurt
dışına gidiyorlar.
4) Yabancı dil
eğitiminden kaynaklı olarak gittiklerini söylemişler, bu da
eğitimle ilgili bir şey.
Toplamda aslında beyin
göçü tümüyle iktidardan kaynaklı bir beyin göçüdür yani iktidarın
sebep olduğu bir beyin göçüdür.
Şimdi, dünya genelinde,
örneğin, iktisatçılar bir taraftan da bu ekonomik büyümeyi
çeşitli modellere ayırmışlar ve bu büyüme modellerini
sağlıklı ve sağlıksız büyüme olarak ifade
etmişler. Bunlardan 1incisi yani sağlıksız büyümelerden
bir tanesi, istihdam sağlamayan büyüme yani ekonomik büyüme
sağlanmasına rağmen, rakamlar artmasına rağmen
işsizlik düşmüyor, insanlar işsiz kalmaya devam ediyorlar hatta
zaman zaman işsizlik artıyor, ekonomik veriler daha kötü
çıkıyor. İşte bu, istihdam sağlamadan oluşturulan
bir ekonomik büyüme. Bunun bizde örnekleri var, çoğunlukla
oluşturulan yandaş şirketler, holdingler
aracılığıyla sağlanan büyümeler biraz buna örnektir.
Diğer taraftan,
adaletsiz, acımasız büyüme modeli 2nci model olarak da. Bu da
gayrisafi yurt içi hasıla artmasına rağmen elde edilen
çıktıların adil paylaşılmamasından kaynaklı
olarak gelir dağılımındaki uçurum yani esasında biraz
önceki anlattığımızda da tümüyle bu istihdamın ya da
ekonomik büyümenin belli şirketler, belli holdingler, belli kişiler
etrafında yürütülmesi ve buradan kaynaklı olarak da aslında elde
edilen gelirin tabana yayılmaması ve uçurumun artması meselesi.
3üncüsü sessiz ekonomik
büyüme modeli. Bu modelde de demokratikleşme olmadan, çok sesli olmadan,
özgür birey, özgür toplum olmadan, tarafsız ve bağımsız bir
yargı olmadan yapılan ekonomik büyümeler. Çünkü bunlarda
istikrarlı bir büyüme oluşmuyor ve bunlar tümüyle aslında 1inci
ve 2nci maddedeki büyümelerin de ekonomik büyümenin de önünü açıyor. Bu
da hiçbir şekilde toplumu geliştiren, ülkeyi zenginleştiren bir
büyüme modeli değil.
4üncüsü de köksüz büyüme
modeli. Bu model de ülkenin sosyokültürel değerlerini yok eden,
yozlaşmaya neden olan ekonomik değişimler ve dönüşümler
üzerine ifade edilir. Gelecek vadetmeyen büyüme de ekonomik büyümenin
yenilenemeyen ve tahrip edilen kaynaklardan sağlanmasıyla
oluşur. Bu da bizim ülkemizde sıkça rastladığımız
bir şey; işte maden sahalarının nasıl tahrip
edildiğinin, çevrenin nasıl dikkate alınmadan ekonomik büyümeye
doğru gidildiğinin örnekleridir bunlar da.
Peki, olması gereken
büyüme modeli olarak neyi öngörüyor? Sürdürülebilir, istihdam sağlayan,
refah artışı sunan, bireysel özgürlükleri temin eden, toplumsal
iş birliği ve dayanışmayı sağlayan büyüme modeli.
İşte, bu modeli sağlarsanız ülkedeki ekonomik büyüme, hem
toplumsal hem geniş halk kitlelerine yayılan ve kişi
başına düşen millî geliri de artıran, herkesin
kalkındığı, herkesin büyüdüğü bir model hâline
dönüşür. Şimdi, bizim ülkemizde bu böyle uygulanmıyor, büyüme
sadece
Sadece birileri büyüyor, birileri sürekli şişiyorlar,
genişliyorlar, büyüyorlar ama vatandaşa hiçbir şekilde o
büyümenin herhangi bir katkısı yok. Orada ise alım gücü
düşüyor, sefalet daha da artıyor ve ciddi bir uçurumla
karşı karşıya kalıyoruz bu büyüme modellerinde.
Maalesef, Türkiye, işte bu saymış olduğumuz
sağlıksız büyüme modelleri üzerinden yürüyen bir ekonomi
uyguluyor.
Şimdi,
görüşmüş olduğumuz, görüşülen kanunda tabii itiraz
ettiğimiz hususlar var. Hani genel olarak kanun, anlattığım
gibi, bir bütün olarak, işte, endüstri bölgelerinin teşviki,
gelişmesi, yabancı sermayenin buraya aktarılması ya da daha
kolay işletilmesi üzerine kurulu bir sistem. Ama burada örneğin 2, 3
ve 13üncü maddelerde ÇED zorunluluğunun kaldırılması söz
konusu. Tabii, bunu Komisyonda tartıştık, şu ifade edildi:
Evet, sonuçta bütün işletmeler, bütün endüstri bölgeleri ya da bütün
firmalar Çevre Kanununa tabidir, dolayısıyla ÇEDden muaf olamaz.
İşte, bu kanunda ayrıyeten bir ÇED süreci vardı, bunu
ortadan kaldırıyoruz.
Şimdi, biz de diyoruz ki
zaten mevcut ÇED süreçlerini sağlıklı bir şekilde
işletmiyorsunuz, çoğu zaman ÇED Olumsuz raporlarına
rağmen, ÇED kararlarına rağmen işletmeyi sürdürüyorsunuz.
Diğer taraftan, ÇED raporları hakkında iptal kararları
verilmiş olmasına rağmen bu kararları yok sayarak
işletmelerin faaliyetlerini sürdürmesini sağlıyorsunuz.
Dolayısıyla ÇED raporu gibi doğayı, çevreyi koruyan bu tür
maddeleri mümkünse her kanuna koymak gerekir çünkü başka türlü koruma
imkânı yok. Olağan şartlarda bunun böyle olmasına gerek
yok, olağan şartlarda evet, sizin dediğiniz doğrudur,
olağan şartlarda zaten her işletme ya da her yatırım,
her yapılacak işlemler Çevre Kanununa tabidir, dolayısıyla
gerek de yoktur ama burada böyle bir şey yok ki. Ülkede ÇED kanunu
uygulanmıyorsa, Çevre Kanunu uygulanmıyorsa o zaman bizim her yerde
onun altını çizmemiz gerekiyor. Bu anlamıyla, burada
yapılan değişiklikleri doğru bulmadığımızı
ifade etmek isterim.
Bir de bu konu
tartışılırken Komisyonda, Sayın Bakanlık
yetkilileri de işte iktidar partisindeki kimi milletvekili arkadaşlar
da şunu söylediler: Ot var, kök var
Bunun gibi yaklaşımlar
yüzünden biz yatırım yapamıyoruz. Olayı biraz daha
enteresan hâle getirerek Burada ot var, şurada kök var, şurada
bilmem ne var
İşte, burada, biz yatırım yapamıyoruz.
Yatırım yapabilecek o kadar çok alan var ama bütün bunlara
rağmen siz gözünüzü oradaki ota dikerseniz, oradaki ağaca, ormana,
canlıların yaşam alanlarına dikerseniz tabii ki biz buna
karşı çıkarız.
Bir de şu var, çok
angaje edilen bir şey: Ya, işte Siz sanayiye
karşısınız, ekonomiye karşısınız,
büyümeye karşısınız. filan; bunların üzerinden kurulu
cümleler var. İki gündür burada kader tartışması
yapılıyor, arkadaşlar Lanet olsun böyle kadere. dedikleri
zaman itiraz ediliyor. Evet, biz öyle kadere, öyle kader tanımına
itiraz ediyoruz ve işte bizim itiraz ettiğimiz, sizin Ot var,
ağaç var
İşte böyle büyümeye biz itiraz ediyoruz, bizim itiraz
ettiğimiz büyüme modeli deminki saymış olduğumuz büyüme
modelleridir yani Türkiye'nin uyguladığı büyüme modellerine biz
itiraz ediyoruz; bunun bilinmesi gerekiyor. Öbür türlü, sonuçta bu topraklarda
birlikte yaşıyoruz ve her birimiz bu ülkedeki her türlü
gelişmenin muhatabıyız. O anlamıyla, öyle Şuna
karşısınız, buna karşısınız.
sözleriyle bütün bu eleştiriler görmemezlikten gelinemez. Bunları
görmezlikten gelirseniz, ondan sonra hiç ummadığınız,
beklemediğiniz felaketlerle karşı karşıya
kalırsınız ve bu sefer bunun başı derdine
düşeriz. Biz mi düşeriz artık, torunlarımız mı
düşer, çocuklarımız mı düşer, bilmiyoruz ama bu
işlerden öyle kurtuluş yok.
Bir diğer mesele, 5inci
maddedeki irtifak hakkına rağmen
Yani arazilerin
satışı meselesi var, bu da şu: Şimdi, endüstri
bölgeleri ya hazine arazileri ya da kamulaştırılmış
araziler. Sonuçta, kamuya ait araziler üzerinde endüstri bölgeleri kuruluyor ve
bunlar işletmelere kırk dokuz yıllığına kiraya
veriliyor. Şimdi, bu kırk dokuz yıl yetmiyor. Hani işletme
şunu diyebilir: Ya, ben öyle bir yatırım yapacağım ki
bu yatırım
Kırk dokuz yıl için ben bunu yapmam.
diyebilir. Bir şey daha var: Bir kırk dokuz yıl daha
uzatılabiliyor yani ikinci bir kırk dokuz yıl hakkı daha
var. Ama yetmiyor bu; şimdi bu kanun teklifiyle satışı yani
rayiç bedeli üzerinden o kamu arazisinin, o hazine arazisinin
satışı kolaylaştırılıyor, onun önü
açılıyor. Şimdi, niye yani ülkenin kaynakları, ülkenin
arazileri, kurmuş olduğu tesisler, alanlar, şunlar bunlar niye
satılsın, niye bunların özel sermayenin tekeline geçmesine izin
verelim? Zaten hani kırk dokuz artı kırk dokuz yani neredeyse
yüz yıl bir kiralama hakkına sahip yani yüz yıllık bir
mülkiyet hakkı oluşuyor kendisinde ama bu yüz yıla rağmen
yetmiyor, bunun haricinde yine de satın almak istiyorlar.
Diğer bir mesele,
endüstri bölgelerinin oluşumunda, seçiminde bizim çokça itiraz
ettiğimiz bir uygulama burada da var; merkezî iktidar
anlayışı. Yani bir yerde bir endüstri bölgesi
oluşturulacak, bu konuda o bölgede yaşayan yönetime, halka -hani
bırak halkı- zaten sormuyorsunuz ama yerel yönetimlere dahi
sorulmadan Ankaradan, merkezden bir karar alınıyor İşte,
şu bölgedeki, şu ildeki burası endüstri bölgesi ilan edildi.
deniliyor ve ondan sonra oraya sanayi tesisleri kuruluyor. Şimdi, burada
yerelde yaşayan halkın talepleri, oradaki yöneticilerin, sivil toplum
kuruluşlarının, demokratik kitle örgütlerinin, yerel
inisiyatiflerin görüşleri alınmadan Ankaradan belirlenen bir takvimle
ya da bir kararla bu tür endüstri bölgelerinin kurulması ciddi bir
şekilde tartışma konusu. Komisyonda da Zonguldak Filyos
Vadisindeki yatırım yani orada yapılan endüstri bölgesi ve
oradaki yatırım bir tartışma konusu oldu. Arkadaşların
verdiği bilgilere göre, iktidar partisinden de çeşitli siyasetçiler
buna yönelik itirazlarını dile getirdiler ama nafile yani bunlar
işe yaramıyor; sonuçta bir karar verilmiş, orası
yatırım bölgesi ilan edilecek ve buradan yürütülecek. Ben,
örneğin, Sinop Nükleer Santrali davasına
katılmıştım. Keşke o dava sürecini
kitaplaştırıp yayımlasalar ve ders olarak okutulsa;
enteresan bir süreçti, bilirkişi raporları var, birtakım
kararlar var, hocaların görüşleri var, üniversitelerden
gelmişler, görüş aktarmışlar, bunun yanı sıra
yerelde yaşayan insanların anlatımları,
aktardıkları bilgiler var ama bütün bunlara rağmen bir de
merkezin bir kararı var, Ankaranın, tek adamın bir kararı
var, yapılacak. Şimdi, buradan kaynaklı olarak yerel yönetimleri
dikkate almadan merkezî siyasetlerle oluşturulmuş birtakım
kararlar bölgelerde tahribatlara yol açıyor, bölgelerde birtakım
istenmedik hadiselere yol açıyor ve bir bütün olarak da yaşam
alanlarını daraltıyor.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, bütün bu kanunlara itiraz ederken bir taraftan da şunu
söylüyoruz ve itiraz ediyoruz yani diyoruz ki: Evet, sanayinin gelişmesi
konusunda birtakım çalışmalar yürütülür, tedbirler
alınır, kanunlar çıkarılır ancak diğer tarafta bu
ülkedeki yaşanılan yoksulluk, sefalet noktasında Parlamentonun
da çeşitli kanunlar çıkarması, kararlar alması gerekir ve
çeşitli çalışmalar yürütmesi gerekiyor, bu işler sadece
sermayedarları koruyarak olmuyor.
Bugün şöyle
tamamlayayım sözlerimi: Şimdi, Amasradaki madenle ilgili komisyonu
kurduk. Bakın, ben bundan önce yine kritik bir komisyonda yer aldım;
muhtemelen bulunduğum komisyondan kaynaklı olarak bu kurulacak maden
komisyonunda da yer alabilirim. Deprem Araştırma Komisyonu kurduk,
burada 5 partinin kararıyla. Deprem Araştırma Komisyonunda bütün
parti gruplarıyla iyi bir çalışma yürüttük -vekillerimiz de
burada- özverili bir çalışma yürüttük ve iyi bir rapor da
çıkarttık.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ALİ KENANOĞLU
(Devamla) Başkanım, bitiriyorum.
Hani bizim eklemelerimiz
oldu, ilave görüşlerimiz oldu, onları da koyduk ve iyi bir rapor
çıktı. Şimdi bu rapor nerede? Bizim odalarımızdaki
raflarda, Meclisin de ilgili raflarında duruyor. Peki, bu Deprem
Araştırma Komisyonu Raporunun önerdiği maddeler, önerdiği
kanunlar, önerdiği yönetmelikler, önerdiği şeyler yerine
getirildi mi? Getirilmedi, bugüne kadar bir adım atılmadı
bununla ilgili. Yani mesele komisyonu kurmak değil; kurduk işte,
Deprem Araştırma Komisyonu çok iyi çalıştı, iyi bir
rapor çıkarttı ama işte, Meclisin tozlu raflarına
kaldırıldı. Zaten şimdi bütçe geliyor, arkasından
seçim sürecine girilecek ve bu dönem de bitecek ve bu dönem bittiği zaman
o rapor da artık, geçmiş olsun, ömrünü, miadını
tamamlamış olacak. Şimdi, dolayısıyla bugünkü kurulan
Komisyonun da hani böyle bir umutla, bir heyecanla oluştuğunu
düşünmüyorum açıkçası. Çalışmalarımızı
yapacağız tabii ki ama vatandaşa bir sonuç vermeyecektir
arkadaşlar.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Kabukcuoğlu
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
46.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, AK
PARTİ Hükûmetinde akademik kariyerin ve liyakatin hiçe
sayıldığına ilişkin açıklaması
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
AK PARTİ Hükûmetinde
akademik kariyerin ve liyakatin hiçe sayılmasının bir
örneği daha Sayıştayın üniversiteler için
hazırladığı denetim raporunda ortaya
çıkmıştır. Sayıştayın ifadesiyle, 33
üniversite, görevde yükselmeye tabi kadroları sınav şartına
bağlı kalmadan atamalar yapmakta, mevzuatın
aradığı şartları taşımayan kişileri
müdürlüklere getirmektedir. İYİ Parti iktidarında devletimizin
her kademesinde liyakat sağlanacak, siyasi iktidara yakınlık
gibi ayrıcalıklar son bulacaktır. Böylelikle, AK PARTİ
tarafından tahrip edilen çalışılarak layıkıyla
bir yere gelinebileceği düşüncesi yeniden hâkim kılınacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın
Erel...
47.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, gençlerin ve veteriner
hekimlerin taleplerine ilişkin açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) -
Teşekkürler Başkanım.
Gençlerimizin bir talebini
iletmek istiyorum: Günümüzde artan cinsel istismar, madde
bağımlılığı, zorbalık gibi unsurların
önüne geçmek, önleyici ruh sağlığı
çalışmaları önem arz etmektedir. Bütüncül gelişimin en
önemli noktası olan anaokullarından başlamak üzere, öncelikle
her okula, daha sonra da 150 öğrenciye 1 psikolojik danışman
öğretmen olacak şekilde norm kadro düzenlenmeli ve kısa zamanda
bu atamalar yapılmalıdır.
Yine,
hayvancılığımızın gelişmesi elzem bir
durumdur. Artan maliyet, meme hastalıkları, salgın
hastalıklar, son zamanlarda kesime gönderilen hayvanlarımızın
sayısı ve buzağı ölümleri gün geçtikçe artmaktadır. Bu
bağlamda, sorunları çözmek ve hastalıkların önüne geçmek
adına veteriner hekim gençlerimizin 5 bin atama talebi vardır; ilgili
makamlara arz ederim.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 61 Milletvekilinin
Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/4487) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 341) (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Tahsin Tarhan.
Buyurunuz Sayın Tarhan.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri;
Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Amasra'da hepimizi derinden
üzen maden kazasında kaybettiğimiz madencilerimize Allahtan rahmet,
ailelerine ve sevenlerine başsağlığı, yaralı
madencilerimize de acil şifalar diliyorum; ülkemizin başı
sağ olsun.
Değerli arkadaşlar,
Endüstri bölgeleri kurup sanayiciyi destekleyeceğiz. iddiasıyla
hazırladığınız bu teklifte ülke gerçeklerinden ne
kadar kopuk olduğunuz ortada. Bu teklifte Cumhurbaşkanına, ek
teşvikler hususunda sınırsız yetki tanımak var.
Belediyelere ait olan yerel seçimlerdeki sonuçlar nedeniyle, belediyelerin
yetkilerini tırpanlama furyasında Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına
devredilen yetkiler var. Endüstri bölgesi içindeki kamu arazilerinin
yatırımcılara, yönetici şirkete satışına ve
devrine imkân sağlamak yani rant var. 4 ayrı türden kurulan endüstri
bölgelerini özel endüstri bölgesi ve endüstri bölgesi olmak üzere 2 türe
indirmek var. Endüstri bölgelerinin kendi özel durumlarına göre öngörülen
ÇED sürecine dair düzenlemeleri kaldırmak var. Sanayi ve ticaret
odalarını yok sayıp Bakanlığa işletici
şirketi belirleme yetkisi verme var. Bu teklifte sanayicinin girdi
maliyetlerinin azaltılmasına yönelik bir adım
atılmıyor. Örneğin, ham madde fiyatlarını
düşürecek bir tedbir ya da personel maliyetlerinin yükünü alacak bir
destek biz göremedik. Akaryakıtta ÖTV indirimi düzenlemesine veya navlun
bedellerine dair bir desteğe de rastlamadık. Sizin gündeminiz
başka, sanayicinin, üreticinin, esnaf ve sanatkârın,
vatandaşın gündemi başka. Onlar ekonomi diyor zamlar diyor
Geçinemiyoruz. diyor, duymuyorsunuz.
Değerli arkadaşlar,
burada üreticilerin derdine çare olmayacak, kamu arazilerinin yandaşlara
devrinin önünü açacak bir düzenlemeyi görüşüyoruz. 2017de bu yüce
Meclisin çatısı altında bir ek düzenlemeyle özel endüstri
bölgelerinin kurulmasının önünü açtık. O dönem yetki Bakanlar
Kurulundaydı, 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemine geçilmesiyle bu yetkiyi Cumhurbaşkanı kullanmaya
başladı. Bakanlar Kurulu bu yetkiyle bir tek bölgeyi özel endüstri
bölgesi ilan etmemişken 2018de Cumhurbaşkanı yetkiyi aldıktan
sonra bugüne kadar 16 özel endüstri bölgesi ilan etti. Bunlardan 8inin sahibi
AKPye yakınlığıyla tanınıyor. Bu teklifi biz
burada görüşmeden Cumhurbaşkanı apar topar bir özel endüstri
bölgesi daha ilan etti. Hatay Erzinde bölge halkının karşı
çıkmasına rağmen bu bölgeyi de özel endüstri bölgesi olarak ilan
ettiniz. Firma Nasıl olsa iktidar arkamda. dedi, karara karşı
açılan davayı beklemeden arazide kazı
çalışmalarına başladı.
Sayın milletvekilleri,
iktidar, Meclisi, yasaları, mahkemeleri yok sayıyor; hukukta, yasada
ayağını bağlayan düzenlemelere uymak yerine
Etrafını dolaşabilir miyim? diye bakıyor. Dolaşacak
yolların da kapalı olduğunu görünce yüce Meclis aklına
geliyor, hemen bir kanun teklifiyle ayağına değen taşı
yoldan kaldırmanın peşine düşüyor. Sizler de bu milletin
vekili olduğunuzu unutup saraydan gelen tekliflere koşulsuz
şartsız evet diyorsunuz.
Sayın milletvekilleri,
saydığım bölgelerin bir ikisi dışında tamamı
zaten zamanında özelleştirmeyle devralınan kamuya ait tesisler.
14 bölgeden 2si yabancılara, diğerlerinin büyük bir bölümü Albayraklar,
Bayraktar, Yıldırım, Cengiz ve Tekfen gibi
Cumhurbaşkanının yakın çevresinden firmalara ait. Teklifle,
bu firmalara, yatırımlarını tamamlayınca kamuya ait
arsaların mülkiyetleri imkânı sağlanıyor. Kamu arazilerinin
kullanım hakkı verilen bu şirketlere, şimdi, ihalesiz ve
pazarlıksız bir şekilde mülkiyet devredilmesi Anayasaya
aykırıdır. (CHP sıralarından alkışlar) Bu
düzenlemeye şerh düşüyorum. Bu, yatırımcıya teşvik
değil, kıyaktır. Biz yatırıma değil,
yatırım adı altında sağlanan ranta, yandaşlara
çekilen peşkeşlere karşıyız. Son dönemde bu bir
alışkanlık hâline geldi, Genel Kurula getirilen her teklifte
yeni bir rant, yeni bir peşkeş hikâyesi yazıyorsunuz. Neyse ki
burada Cumhuriyet Halk Partisi var, sizin hiç sorgulamadan el
kaldırdığınız teklifleri Anayasa Mahkemesine götürüp
milletin hakkını hukukunu koruyoruz.
ŞAHİN TİN
(Denizli) Komisyonda böyle demiyordun.
TAHSİN TARHAN (Devamla)
Daha birkaç ay önce limanların kullanım sürelerini yasayla uzatmaya
evet dediniz; Anayasaya aykırı. dedik, dinlemediniz. Biz itiraz
ettik, Anayasaya aykırı. dedik; dinlemediniz, dava açtık. Bir
kanun maddesiyle limanları peşkeş çekmenize Anayasa Mahkemesi
Dur! dedi. Bu teklifle de yandaşların ekonomisini şahlandıracak
adrese teslim bir düzenleme yapıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar,
Sanayi Bakanı 2019da Kâğıt sektörünü stratejik sektör ilan
ettik. dedi. Mahkeme kararına aykırı olarak Albayraklara bir
yasayla verilen Balıkesirdeki SEKA Fabrikası tesislerinin açılışını
yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz hafta üç
buçuk yıldır faaliyetleri devam eden aynı tesisin bir kez daha
açılışını yaptı. Bu özel endüstri bölgelerini
ilan etmekle ve onlara ekonomik rant sağlamakla kalmıyor, aynı
bölgede açılış yaparak kendinize siyasi rant sağlama
çabasına giriyorsunuz.
Değerli arkadaşlar,
Endüstri Bölgeleri Kanunu hazırlanırken kanun koyucu mülkiyet devrini
öngörmemiş çünkü bu bölgeler stratejik öneme sahip üretim
yatırımları için tasarlanmış. Yani büyük ölçekli ve değerli
araziler, toplam büyüklüğü yaklaşık
Değerli arkadaşlar,
bu düzenlemede ayrıca bir husus dikkatimi çekti, vurgulamadan
geçmeyeceğim. Teklifle endüstri bölgelerine ilave alan eklenmesine dair
düzenlemelerde Bakanlığa yetki veriliyor; yanlış duymadınız,
Bakanlığa yetki veriliyor. Endüstri bölgeleri ilan yetkisi
Cumhurbaşkanında ancak kendisi yoğun olduğu için bu yetki
Bakanlığa bırakılıyor. diye bir gerekçe
yazmışsınız.
ŞAHİN TİN
(Denizli) İşleri hızlandırmak için.
TAHSİN TARHAN (Devamla)
- Komisyon görüşmelerinde bürokratlarınız bu düzenlemenin
gerekçesini Sistem tıkanmasın, gecikme yaşanmasın. olarak
açıkladılar. Nihayet, nihayet her kararı tek adamın
vermemesi gerektiğini anladınız. Çok doğru bir adım.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun)
Olumlu buldun yani?
TAHSİN TARHAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, bir Kızılderili sözü var: Son
ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık
tutulduğunda beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu
anlayacak. Siz ne zaman paranın yenecek bir şey
olmadığını anlayacaksınız? (CHP
sıralarından alkışlar)
Komisyon
toplantısında Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcınız,
sanayi bölgesi eksikliğini Tarım bölgesi fazlası var. diyerek
eleştirdi. Bakanın sözlerine dikkat edin, Türkiye'nin 8.500 dolarla
fakirlik sınırı içerisinde gidip gelen bir ülke olduğunu
itiraf eden Bakan Yardımcısı Tarım, tarım diye
bağırıyoruz çağırıyoruz da sonunda bize
getirdiği para 50 milyar dolar. Ben demiyorum ha, Bakan
Yardımcısı diyor; Sanayinin getirdiği para şu anda
300 milyar dolar. dedi, merayı, tarlayı sanayinin önünde engel
olarak gördü.
ŞAHİN TİN
(Denizli) Hayır, ikisi de olacak, ikisi de; hem tarım olacak hem
sanayi olacak.
TAHSİN TARHAN (Devamla)
- Bakan Yardımcısına bıraksak buğdayı,
arpayı ottan sayıp, hayvancılık yapılan meralara
gereksiz deyip ülkedeki tüm tarım arazilerini sanayi alanı olarak
ilan edecek.
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Kepek ekiyorlar, kepek!
TAHSİN TARHAN (Devamla)
Dünya gıda kriziyle boğuşurken Tahıl koridoru kurduk.
diye övünen bir iktidarın bürokratları, tarımı yok edip
gıda ithalat felsefesini esas almayı, yandaş şirketlere
özel endüstri bölgesi adı altında rant sağlamayı
savunuyor.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun)
Bununla ne alakası var ya!
TAHSİN TARHAN (Devamla)
Bakan Yardımcısı Sanayicinin durumu kötü, kredi çekerken
teminat veremiyor, biz onlara arsaları devredelim, teminat göstersinler.
dedi. Arkadaşlar, anlayanlar bana anlatsın, ne olur, araziyi alabilen
sanayicinin krediye neden ihtiyacı olur? Parası var, araziye talip
oluyor, demek ki krediye ihtiyacı yok.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Araziyi
alıyor da yatırım yapamıyor. Yatırım kredi
parası bu.
TAHSİN TARHAN (Devamla)
Bu arada, önemli bir şey itiraf etti, diyor ki: Sanayiciye
verdiğimiz kredi ve teşvik sanayicimizi büyütmeye yetmiyor. Bunu çok
doğru söyledi. Üreticiyi, sanayiciyi, esnafı unuttunuz. Verdiğiniz
teşviklerle, ödediğiniz garanti bedelleriyle, kendi uydurduğunuz
kur korumalı mevduat sistemiyle, geri dönüşünü alamadan
dağıttığınız kredilerle
yandaşınızı, yoldaşınızı, tefecileri
büyüttünüz, 5li çeteyi kalkındırdınız; siz bu ülkenin
varını yoğunu, üretime tek bir katkısı olmayan betona
yatırdınız.
Değerli arkadaşlar,
rantla, yolsuzlukla zengin ettiklerinizin karşısında
vatandaşın yoksulluğu giderek derinleşiyor. Siz
vatandaşa gözlerinizi kapattınız. Attığınız
her adımın, getirdiğiniz her düzenlemenin,
uyguladığınız her projenin kapısı yeni bir ranta
açılıyor. Varlık Fonu diye bir fon kurdunuz, Stratejik, büyük
ölçekli yatırımlara iştirak etmek için kuruyoruz. dediniz.
Arkadaşlar, PTT'nin kasasında Fona devredilmeden önce 650 milyon TL
vardı, PTT Varlık Fonuna devroldu, iki yıl içinde 900 milyon TL
zarara uğradı. Devletin kâr eden kuruluşlarına Varlık
Fonu adı altında çöküp hepsini zarara sürüklediniz. Kâr eden ÇAYKUR,
BOTAŞ, Türk Hava Yolları, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları
şimdi borç batağında; adı Varlık Fonu, sonu yokluk ve
borç. Devletin bankalarına Fon eliyle çöktünüz,
yandaşlarınıza dağıttığınız
kredilerin geri ödemelerini toplayamadınız, milletin
sırtına yük üstüne yük bindirdiniz. Bununla da kalmadınız,
dünyada eşi benzeri görülmemiş bir kamu-özel iş birliği
modeli kurguladınız. Bu öyle bir model ki kamu yani halk hep zararda,
5li çete hep kârda. Son on sekiz yılda bu 5li şirkete toplam bedeli
200 milyar dolardan fazla ihale vermekle kalmadınız, garanti
bedelleriyle devletin kasasından bu şirketlerin kasasına âdeta
bir hortum bağladınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bu da yetmedi,
hastaların hastaneye nasıl ulaşacağını
hesaplamadan, şehir merkezlerinden uzak, hastanın içinde nasıl
yürüyeceğini dahi düşünmeden, içinde arabayla gezdirdiğiniz
hastaneler inşa ettiniz. Hasta garantileri verdiniz, şehir
hastanelerinden yandaşlarınıza 40 milyar doları aşan
ihaleler verdiniz. Tek bir uçağın inmediği
havaalanlarını yapmakla övündünüz. Sadece Zafer Havalimanı için verdiğiniz
yolcu garantisi nedeniyle vatandaşın cebinden 196 milyon avro
civarında para çıkacak. Yol yaptık, köprü yaptık.
dediğiniz, fahiş geçiş ücretleri yetmezmiş gibi geçiş
garantileri verdiğiniz yollarda vatandaşı Türk lirasıyla
değil, dövizle borçlandırdınız. Ülkede
FUAT KÖKTAŞ (Samsun)
29 Ekimde Toggla beraber gezeceğiz o yollarda, Togga bineceğiz
beraber.
TAHSİN TARHAN (Devamla)
Gel, burada konuş; gel, burada konuş.
Ülkede istikrar kalmadı
Hep ben, tek ben. diyen bir kişi nedeniyle demokrasiden
uzaklaşıldı, adalet sistemi büyük zarar gördü. Sonuçta, ülkeden
yatırımcılar kaçmaya başladı. Kararı tek
kişinin verdiği bu rejim, ülkenin üzerinde en büyük yüktür. Bu
sistemde ekonomi yönetimi bilim ve akıldan uzaklaştı, liyakatsiz
atamalar, yetersiz kadrolarla ülkeyi iflasın eşiğine getirdiniz.
Döviz kuru ve dış ticaret açığı her gün yeni bir rekor
kırıyor. Sanayicisi de vatandaşı da her gün enerjiye gelen
zamları izliyor. Yandaşa rant, yoldaşa peşkeş
alışkanlığından vazgeçin. Çiftçiyi
kalkındırdık, hayvancılığı geliştirdik,
sanayiciyi şaha kaldırdık, ülke ekonomisini uçurduk,
uluslararası platformlarda ara bulucuyuz, demokraside dünya lideriyiz,
uzaya gideceğiz, uçan araba, kaçan uçak yapacağız
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Maşallah! Maşallah!
TAHSİN TARHAN (Devamla)
Hızını alamadılar, Aya yol döşeyeceğiz
Hep
pembe tablolar çiziyorsunuz ya, yetmiyor, yetmiyor.
Cumhurbaşkanınız Yolsuzluğu, yoksulluğu biz
bitiririz. diyor ya, siz ne yapıyorsunuz? Siz de yolsuzluk ve yoksulluk
konuşulmasın diye Büyük Millet Meclisinde sansür yasasına evet
diyorsunuz. Siz bu yoldan dönmediğiniz sürece kafanızı kuma da
gömseniz, herkesi susturmaya da çalışsanız gerçekler ortada.
Yirmi yıllık iktidarınız sonunda yediden yetmişe,
çocuğundan yaşlısına, işçisinden memuruna,
esnafından sanayicisine, öğrencisinden işsizine toplumunun her
kesimi yoruldu, yoksul düştü. Yolsuzluklar aldı başını
gitti, ülke tefecilerin eline düştü. Unutmayın ülkeyi
karanlığa gömdüğünüz bu yalan, talan, rant düzeninizin sonu
geliyor. Bu, tünelden önce son çıkış; gelin, bu kanuna siz de
bizim gibi ret oyu verin; yalana, talana, ranta Dur! deyin.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahıslar adına Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbaba.
Buyurunuz Sayın
Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben kanunla
ilgili en sonda konuşacağım, sözlerimin sonunda
konuşacağım. Ben size bir tuhaf ölümler ülkesini anlatmak
istiyorum. Hepinizin vicdanlarına seslenerek tuhaf ölümlerin ülkesinden
size söz etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
bugün ülkemizin, yaşananlara baktığımızda, hakikaten
ölümlere baktığımız zaman tuhaf bir ülke, tuhaf ölümler
ülkesi olduğunu görüyoruz. Türkiye aynı zamanda dünyanın hiçbir coğrafyasında
yaşanmayan ölümler ülkesi, farklı ölümler ülkesi. Bakın,
örnekler vereyim değerli arkadaşlar: Dünyanın hiçbir ülkesinde
21inci yüzyılda soba gazından insanlar zehirlenerek ölmez ama tuhaf
ölümler ülkesinde ölür. Dünyanın hiçbir ülkesinde yılda 800 kişi
boğularak ölmez, tuhaf ölümler ülkesinde olur. Dünyanın hiçbir
ülkesinde şofbenden sızan gazla ya da dünyanın hiçbir ülkesinde
çadırda uyurken insanlar yanarak ölmez. Dünyanın hiçbir ülkesinde
yılda 500 kişi sahte alkolden dolayı ölmez. Dünyanın hiçbir
ülkesinde insanlar Erzurum'un göbeğinde, gündüz salda donarak ölmez ama
tuhaf ölümler ülkesinde bunların hepsi olur. Yine, dünyanın hiçbir
ülkesinde minibüsün içinde insanlar boğulmaz, göçük altında insanlar
unutulmaz. Bakın unutmuşsunuzdur, bugün hâlâ Elbistan'da madenin
altında, göçüğün altında 9 kişi cesetleri
çıkarılmadan, ölüleri çıkarılmadan yatmakta.
Değerli arkadaşlar,
bir ülkenin gelişmişliği o ülkedeki AVM sayılarıyla,
yollarla, köprülerle ölçülmez. Bir ülkenin gelişmişliği o
ülkedeki insanların nasıl öldüğüyle ölçülür. Bir ülkenin gelişmişliği
insanın yaşamına verilen değerle ölçülür.
Gelişmişlik Kazara elektrik direği düşer, ölürüm. diye
korkmamaktır. Gelişmişlik, rögar kapağı
yokluğundan düşüp ölüm akla gelmemesidir. Gelişmişlik,
balkonda otururken bir maganda kurşunuyla ölümün olmamasıdır.
Türkiye'de hayat ucuz, ölüm kolay. Trafikte, sokakta, kaldırımda,
yatakta, balkonda ölüm kol geziyor. Yaşam sudan ucuz, ölüm en kolay yol.
Değerli milletvekilleri, dünyanın hiçbir ülkesinde dere
yatağına bina yapıldığı için yüzlerce insan ölmez
ama dünyanın bir ülkesinde yüzlerce insan ölmesine rağmen bir tek
kişi maalesef cezalandırılmaz. Bu saydığım
ölümlerden en son yaşadığımız, geçtiğimiz
yıl yaşanan Kastamonu ve Sinoptaki ölümlerden dolayı da bir tek
kişi cezalandırılmadı.
Ya da insanlar evde otururken
sel basarak ölmez. Hatırlayın, Samsunda 2011 yılında
TOKİ konut yapmış, insanlar evde otururken sel basıyor ve 9
kişi ölüyor evin içinde, 9 kişi ölüyor.
Ya da değerli
arkadaşlar, İstanbulun göbeğinde, yıllarca
yönettiğiniz, rantını yediğiniz İstanbulda, ihanet
ettiğiniz İstanbulda bir sel baskını oluyor, içindeki
kadın emekçilerle birlikte tam 31 kişi ölüyor. Nerede ölüyor? Servis
aracının içinde, selin içerisinde ölüyor değerli
arkadaşlar.
Ya da Allah aşkına,
şöyle bir ülke olur mu Allah aşkına? 2014-2020 yılları
arasında tam 104 kişi maganda kurşunuyla ölüyor değerli
arkadaşlar, 104 kişi ve bu ölümler her yıl aynı
şekilde, rutin şekilde devam ediyor.
Değerli arkadaşlar,
her yıl insanlar boğularak ölüyor. Yaz mevsimi gelince gençlerimiz,
çocuklarımız ölüyor yani bu ülkeyi yönetenler de maalesef, her
yıl izlemeye devam ediyor. Değerli arkadaşlar, bu yıl
sadece Adanada 28 gencimiz boğularak ölmüş, geçen yıl 90
kişi boğularak ölüyor. Niye? İnsanlar dünyanın diğer
ülkelerinde niye boğularak ölmüyor? Çünkü diğer ülkeler tedbir
alıyor. Ne yapıyor? Buraya geldiğim günden beri kanun teklifi
veriyorum okullarda yüzme dersi mecbur kılınsın diye ama bu
görmezden geliniyor ve maalesef bu yüzme kursları verilmediği için
gençlerimiz ölüyor. Şunu söyleyeyim, gelecek yıl da ölmeye devam
edecek ama bilin ki gelecek yıl ilkokullarda yüzme dersi mecbur olacak.
Bunu umursamazsınız, nasıl olsa sizinkiler havuzlu villada
oturuyor, nasıl olsa sizinkiler havuzun karşısında pudra
şekeri çekerek oturuyorlar. Fakir fukara sizin umurunuzda mı? Vallahi
billahi fakir fukara umurunuzda değil. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
her yıl maganda kurşunuyla insanlar katlediliyor dedim; bakın,
altı yılda 104 insan katledilmiş. Ya, bu dünyanın herhangi
bir ülkesinde olsa bir cezalandırılır; bu işe tedbir
almayan, o silaha ruhsat veren ya da vermeyen insan
cezalandırılır ama bizde ne tedbir var ne ceza var. Yine yeri
gelmişken söyleyeyim, bu bireysel silahlanmaya karşı toplum
olarak, Türkiye olarak hep birlikte karşı durmalıyız ve bu bireysel
silahlanma konusunda hep beraber tedbir almalıyız.
Değerli arkadaşlar,
düğünlerde, maçlarda silah havaya sıkılıyor, balkonda
çayını içen genç ölüyor ve maalesef cezalandırılmıyor.
Yine bir örnek vereyim, siz hiç dünyanın herhangi bir ülkesinde yoksulluktan
doğal gaz bağlatamadığı için soba gazından,
sobadan zehirlenip ölen insan duydunuz mu ya? Bakın, öyle bir ülke
düşünün ki arkadaşlar
Bu Kazancı Bedih; bu, Türkiye'nin en
önemli seslerinden birisi. Kazancı Bedih ve eşi nasıl öldü
biliyor musunuz? Kazancı Bedih ve eşi sobadan sızan gazla,
karbondioksitle öldü. Bu da hepimizin, herkesin utancıdır, en çok da
ülkeyi yönetenlerin utancıdır değerli arkadaşlar. Yaz
gelince insanlarımız serinlemek için ölüyor, kış gelince
insanlarımız ısınmak için ölüyor.
Değerli arkadaşlar,
öyle bir ülke yarattınız ki bir taraftan bir grup zenginleşiyor,
diğer taraftan toplumun geniş kesimleri yoksullaşmaya devam
ediyor. Öyle bir insan tipi yarattınız ki maalesef, sonradan zengin
olan, hızlı zengin olan, pudra şekeri çeken, lüks arabalara
binen bir gençlik yarattınız.
Değerli arkadaşlar,
bu ülkede maalesef fakir fukara çocukları okusun diye yurda verilir,
yurda. Bakın, fakir fukara çocukları okusun diye yurda veriliyor.
21inci yüzyılda 12 insanımız, fakir fukara çocuğu cayır
cayır yanarak ölüyor. Maalesef değerli arkadaşlar, ne ceza var
ne tedbir var; bir de olmayan bir şey daha var: Ülkeyi yönetenlerde vicdan
yok, vicdan yok, vicdan yok değerli arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
Örnekleri
çoğaltabiliriz. Bakın, Sirkecide arabalı vapurdan denize
düşen araçta 6,5 yaşındaki Ece ile anneannesi öldü. Ya,
düşünebiliyor musunuz, daha dün bir arabalı vapurdan bir araç
düşüyor -ya, sanki civciv- 2 kişi ölüyor.
Değerli arkadaşlar,
bakın, göstereyim, Kütahyada suçu sadece yolda yürümek olan 17
yaşındaki Resul Pekuslu elektrik çarpması sonucu ölüyor, Resul
Pekuslu. Görüyor musunuz? 17 yaşında bir genç.
Değerli arkadaşlar,
örnek çok, bakın, örnek çok. Yüzmeyle ilgili de şu resimleri
göstereyim, her yıl bu resimleri görüyoruz. Bu sadece bir örnek
değerli arkadaşlar, sadece bir örnek.
Değerli arkadaşlar,
bir başka şey, büyük utanç. Bakın, sahte içki nedeniyle
yılda 500 insan ölüyor. Ali Şeker burada, Ali Şekerle birlikte
gezdik. 2015 yılında birlikte bir hastaneye gittik, gittiğimizde
inanamadık; aynı anda 45 kişi
Samatya Hastanesi miydi Ali
Şeker?
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Evet.
VELİ AĞBABA
(Devamla) Samatya Hastanesinde 45 kişi ölmüş. Şu tabloya bakar
mısınız. Sanmayın ki bunlar sizden değil. Oy
oranınız neyse buradaki ölenlere de aynı şekilde
yansıyor değerli arkadaşlar. Niye? Çünkü haksız
şekilde vergilendiriyorsunuz.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bakın, TÜİK diyor ki: Nedeni bilinmeyen 25.541 ölüm
var, 25.541; kaza sonucu zehirlenme nedeniyle ölen kişi sayısı
689, kaza sonucu düşme nedeniyle ölen kişi sayısı 3.220.
Sahte alkolden 500 kişi ölüyor değerli arkadaşlar. Soylunun
önergeye verdiği yanıta göre, 2015-2022 yılları
arasında 108.905 vatandaş zehirlenmiş; 109 bin kişi
zehirlenmiş, zehirlenmiş. Ne zaman? Soylunun verdiği rakamlar.
Aynı yıllarda 203 tane tüp patlaması var. Değerli
arkadaşlar Bize ne! diyemezsiniz Bize ne! diyemezsiniz.
Bakın, İstanbul'da,
İstanbulun başarılı Belediye Başkanı Ekrem
İmamoğlunun yönettiği İstanbul'da bir tane metrobüs
çarpışınca sizin yandaş medya ne yapıyor?
MUSTAFA DEMİR
(İstanbul) Bir tane değil hepsi, hepsi!
VELİ AĞBABA (Devamla)
İmamoğlu kaza yaptı. diyor. Ya, bu ölümlerin sorumlusu
sizsiniz. Bakın, bir örnek daha vereceğim. Bu ölümlerin sorumlusu
sizsiniz. Diyorsunuz ya Duble yol yapıyoruz, köprü yapıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Ağbaba.
VELİ AĞBABA
(Devamla) Bu ölümlerin de sorumlusu sizsiniz.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bakın, siz yeni suçlu bulabilirsiniz, diyebilirsiniz ki:
Bizim günahımız yok, Azrail yaptı. Onu da söylersiniz.
Maşallah, manipülasyonda, algıda sizin elinize su dökecek bir siyasi
hareket gelmiş değil.
Değerli arkadaşlar,
bakın, bir ülkede mantar yediği için her yıl 50-60 kişi
ölür mü ya? Her yıl 50-60 kişi ölür mü? Her yıl insanlar soba
gazından, boğulmadan, aklınıza ne geliyorsa
Ya, bir insan yolda
yürürken kanalizasyona düşüp ölür mü ya, ölür mü? Bunun sorumlusu sizsiniz
değerli arkadaşlar.
Bakın, bir ülkenin
kalitesi, gelişmişliği insanların ölümüyle ölçülür ve
maalesef yirmi yıldan beri ülkeyi getirdiğiniz durum bu. Türkiyenin
adı tuhaf ölümler ülkesi bunun da yöneticisi Recep Tayyip Erdoğan.
(CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hepsi mahkemede; eksik varsa, yanlış varsa
Reddediyoruz
bunların hepsini!
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) O
senin söylemin!
VELİ AĞBABA
(Malatya) E, sen de çık söyle.
BAŞKAN
Şahısları adına diğer konuşmacı Konya
Milletvekili Sayın Ziya Altunyaldız.
Buyurun Sayın
Altunyaldız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime
başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Bartın
Amasradaki maden kazasında şehit olan 41 şehidimizi rahmetle
anıyor, yaralılarımıza acil şifalar diliyor,
ailelerimize ve tüm milletimize başsağlığı diliyorum.
Değerli arkadaşlar,
bugün Endüstri Bölgeleri Kanununda değişiklik yapan teklifi
konuşuyoruz. Bu çerçevede, üretimi, istihdamı, ihracatı,
nitelikli üretimi, AR-GEyi, katma değeri ve ülkemizin bir anlamda
üretimle inşasını konuşmamız gerekiyor. Özellikle
ifade etmek isterim ki 26 çeyrektir sanayi üretimi büyümesine devam ediyor.
Covid salgınıyla birlikte 2020 yılının bahar
aylarında daralan sanayi üretimimiz devam eden iki yılı
aşkın sürede kesintisiz üretime devam etti ve büyümesini sürdürdü.
Sanayi üretimindeki büyüme ortalama yüzde 13,5 düzeylerine geldi ve sanayi
üretimimiz, özellikle ağustos ayı verisine göre, üretimimizdeki
artışla birlikte orta yüksek teknoloji alanında önemli
dönüşümler katetti. AR-GE harcamaları arttı, yüzde 0,51den
yüzde 1,13e ve toplam hacim de 43,4 kat artarak 82 milyar TLye ulaştı.
Değerli arkadaşlar,
son yirmi yılda sanayi üretimindeki niteliksel dönüşüm sürecinde
ihracatımız içindeki düşük teknoloji üretiminin payı yüzde
60lardan yüzde 35lere düşerken aynı dönemde orta ve yüksek
teknoloji ürünlerinin payı yüzde 40lara yükselmeyi
başarmıştır. İktisat literatüründe ihracat-üretim
ilişkisi çok nettir. Eğer üretimi katma değerli yaparsanız
ihracatınız daha nitelikli hâle gelir ve daha rekabetçi hâle
gelirsiniz. Ayrıca, sanayi üretiminin büyümedeki payı mütemadiyen
artmıştır ve hem geçen yılki yüzde 11,4 büyümede hem de bu
yılın ilk yarısındaki yüzde 7,5 büyümede sanayi üretiminin
payı yüzde 25 düzeylerini yakalamıştır değerli
arkadaşlar.
Endüstri bölgelerimizde
faaliyet gösteren nitelikli sektörlerdeki teknoloji yoğun ihracatımıza
baktığımız zaman da ihracat değerimiz ortalama 1,5
dolarken bu bölgelerdeki üretimle yapılan ihracatımızın
ünite değeri 30-40 dolarlara kadar çıkmaktadır.
Dolayısıyla, endüstri bölgelerinde yapılan üretimin niteliksel
dönüşümü, teknoloji dönüşümü ve bunun ihracattaki değer
algısına ve olgusuna yansıması son derece pozitiftir.
Endüstri bölgeleri, ülke
ekonomisinin gelişmesi ve büyümesinde, istihdamın
artırılmasında, yabancı sermayenin çekilmesinde ve bütün
bunların entegre bir anlayışla yapılmasında çok önemli
katkılar yapmaktadır değerli arkadaşlar. Bugün
geldiğimiz noktada neden endüstri bölgesine ihtiyaç duyuyoruz?
Biliyorsunuz, hep şunu tartışırız sanayide:
Sanayicinin sermayesini üretime hasrettiği, sanayicinin bürokratik
kurallardan ziyade aslında tek durak ofis olarak ifade ettiğimiz
bir anlayışla, bir yönetici şirketin her şeyi
hazırladığı ve altyapıyı, planlamayı,
imarı, tüm ruhsat işlemlerini, bütün bunları yaptığı
ve sanayicinin sadece işiyle uğraştığı bir
yatırım ortamını hayal ederiz. Değerli
arkadaşlar, işte endüstri bölgesi bunun adıdır, bu sayede
pek çok sayıda yabancı sermayeli yatırımcıyı, pek
çok sayıda Türk yatırımcısını endüstri bölgesine
çekmiş ve bu anlamda ciddi rakamlara ulaşmış
durumdayız. Gelinen noktada rakamları sizlerle paylaşmak
istersem: Toplam büyüklüğü 17.930 yani 18 bin hektara ulaşan 29
endüstri bölgemiz oluşmuş, bunların 15 tanesi faal durumda ve
yıl sonu itibarıyla, 2021 sonu itibarıyla 31.615 kişi
istihdam ediliyor değerli arkadaşlar. 2021 yılında 11
milyar dolar ihracat gerçekleştirilmiş. Rakamları
konuşuyoruz yani şu an yaptığımız şeyin
aslında ülke ekonomimize, yatırımımıza,
ihracatımıza, istihdamımıza, yatırımları
teşvike, yatırım iştahının sürdürülmesine ve
yabancı sermayenin durmaksızın artırılmasına
dönük ne kadar katkı verdiğini hep birlikte görüyor ve bunu burada
müşahede ediyoruz.
Değerli arkadaşlar,
bahsettiğim gibi, 2021 yılında 11 milyar dolar ihracat
gerçekleştirmişiz ve bunun cari açığın
azaltılmasına katkısı 8,5 milyar dolar olmuş.
Ayrıca, endüstri bölgemizdeki yeni yatırımlarımızla
devam ettiğimiz zaman yani hâlihazırda beklemekte olduğumuz
yatırımlarla birlikte yaklaşık 32 milyar dolarlık yeni
yatırımın gerçekleşmesini bekliyoruz endüstri bölgelerinde.
Bu sayede yıllık 35 milyar dolarlık cari açığın
azaltılmasına ve 100 bin kişilik ilave istihdam
oluşmasına katkı vereceğini bekliyoruz. Bütün bunlar
ülkemizin refahı, vatandaşlarımızın iş sahibi
olması, aş sahibi olması ve ülkemizin daha rekabetçi bir
şekilde küresel alanda ürünlerini ihraç etmesi anlamına geliyor
değerli arkadaşlar.
Diğer taraftan,
arkadaşlarımızın ifade ettiği hususlara da
değinmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, aslında,
çalışmalarımızda ve kanunda çok net ifadeler var. Endüstri
Bölgeleri Kanunu, endüstri bölgelerinde yapılacak yatırımlarda
ÇED Olumlu raporunun ya da ÇED Gerekli Değildir raporunun zorunlu
olduğunu ifade eder. Yani hepinizin bildiği gibi, ÇED raporu
olmaksızın, olumlu rapor olmaksızın ya da Gerekli
değildir. yazısı olmaksızın endüstri bölgelerinde
yatırım yapma imkânı yoktur. O yüzden burada yapılan
şey, endüstri bölgelerinin ruhuna, onun hızlı ve sonuç
odaklı çalışmasına ve bürokratik süreçlerin
azaltılmasına dönük bir değişikliktir yani süreçlerin ortadan
kaldırılması ve ilgili kanundaki düzenlemeye atfen kendi kanununa
işi bırakmaktır, yoksa ÇEDle ilgili negatif bir düzenleme söz
konusu değildir.
Diğer taraftan,
arkadaşlar, endüstri bölgelerinde arazilerin devri meselesi
Değerli
arkadaşlar, kırk dokuz artı kırk dokuz, doksan sekiz
yıl ve burada bir irtifak hakkı ve bunun
karşılığında bedelin ödenmesi
Şunu ifade etmek
istiyorum: Doksan sekiz yıllık kullanım ve burada gerçekten çok
cüzi miktarlarda ödemeler söz konusu kamu maliyemize ancak eğer
sanayicimiz bunu satın almak isterse satın almasının tek
şartı yatırımı tamamlamış
olmasıdır, yatırımı tamamlamadan araziyi
devralması söz konusu değildir biliyorsunuz. Yatırımı
tamamladıktan sonra eğer isterse, eğer mali imkânları buna
elveriyorsa araziyi devralma hakkını veriyoruz. Niye? Çünkü bunu
finansmanında kullanıyor, çünkü bunu teminatta kullanıyor, çünkü
bunu daha fazla yatırım yapma noktasındaki yatırıma
dönük finansman ve makine, teçhizat alımlarındaki teminatlarında
kullanıyor. Bunun yanında, organize sanayi bölgelerinde de benzer bir
yaklaşım söz konusu değerli arkadaşlar. O yüzden ilk defa
getirilen bir şey değildir ve sanayicilerimize dönük finansman
maliyetlerinin aşağı çekilmesine dönük bir
çalışmadır. Kaldı ki biz sanayicilerimize güveniyoruz,
sanayicilerimiz bunu isterse yatırım yaptıktan sonra rayiç
bedelle bunu satın almalarına da müsaade ediyoruz.
Dolayısıyla, burada sıkıntılı bir
yaklaşım söz konusu değildir. Ayrıca şunu ifade edeyim
değerli arkadaşlar, biz çalışmalarımızda
yeşil ekonomiyi hep gözettik, emisyon hacimlerinin düşürülmesini hep
gözettik.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ZİYA ALTUNYALDIZ
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bu sayede gerçekten tüm
yatırımlarımızın çevreye duyarlı
olmasını, buna ilişkin arıtma tesislerini, temiz suyu,
temiz havayı gözettik ve buna ilişkin düzenlemeleri gecikmeksizin
yaptık. Bu çerçevede, Bakanlığımızın
yapmış olduğu çalışmada uluslararası finansmanlar
da temin edilmek suretiyle, yeşil OSB dönüşümü
sertifikalandırılmak suretiyle, yeşil endüstri bölgesi
dönüşümü sertifikalandırılmak suretiyle yeşil
dönüşümün önümüzdeki birkaç yıl içerisinde uygulamaya girmesi söz
konusu olacaktır. O yüzden, tüm yatırımlarımızın
yeşile duyarlı, yeşil ekonomi anlayışımıza
duyarlı, insana duyarlı, çevreye duyarlı, suya, tabiata duyarlı
hâle gelmesi noktasında hem çalışmalarımız sürecek hem
de yeni yatırımlarımızın şartı bu
olacaktır.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyor, kanunumuzun hayırlı olmasını diliyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Edilmemiştir Başkanım, edilmemiştir
Başkanım.
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Çoğunluk burada.
SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Çoğunluktayız Başkanım.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Çoğunluk burada Başkanım. 21 orada var, 4 de
orada, 25 kişi var Başkanım; saydım ben Başkanım.
SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Başkanım, biz çoğunluktayız.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Say Başkanım, say; olmaz. Allah için bak
Başkanım, Allah için!
BAŞKAN Kâtip üyeler
arasında ihtilaf var, elektronik sisteme başvuracağız.
İSMAİL KONCUK
(Adana) İhtilaf varmış! Gözleri de mi görmüyor?
BAŞKAN Üç dakika süre
veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya
başlandı)
SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Biz çoğunluktayız, sayalım Başkanım.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Başkanım, içeri girdiler, kapıyı
kapatalım.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Başkanım, bunlar keyiften geliyor, olmaz ki böyle
şey.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Böyle mi konuştuk, böyle mi konuştuk?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Ne alakası var?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Vay be! Zapta geçsin...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Biz senden çok olacağız, az gibi davranacağız öyle mi?
Yoklama da isteyebilirim dedim.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Başkanım, kapıyı kapatalım, yayladan
geliyorlar, yayladan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Meral Hanım, beraber konuşmadık mı? Oylama
istemeyeceğiz, bölüm üstüne geçeceğiz demedik mi?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Oylama ayrı bir şey, oylama
yapılıyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Vay be! Tamam, canınız sağ olsun, kapatırız, bir
şey olmaz. Kapayın, eyvallah!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama
da isterim dedim ayrıca.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Ağabey, lütfen yapma, sonra bir daha konuştuk, dedin ki: Bu
akşam vakti bölüm üzerinde de görüşelim, gidelim. Sen dedin bunu,
biz de gönderdik o hesapla.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır, yoklama istemeyeceğiz dedim ben.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Tamam, kapansın, sorun yok ama bak şahitlik yapsın, bir şey
sormuyorum. Söyle ağabey
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Burada yapılan bir şey
değil ki.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Öyle mi? Sen de mi ya?
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Mevzu şu: Meclisin
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Demedi mi İstemeyeceğiz. diye.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Yoklama değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama
istemedik biz.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Yoklama mı bu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Oylama
bu, oylama.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Zapta geçsin -şahitlik yaptı- sen Gönder milleti. dedin.
Kapayalım, o sorun değil, yarın bitiririz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır, hayır, yoklama istemedim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Ama dedin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne
alakası var, yarın yine biter. Burada karar yeter sayısı
ayrımı yok, kim çoksa o geçiyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Tamam, kapansın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Kapanmaz. Anlamıyor ki adam ya!
Bülentciğim, 40a 39
çıkarsa kapanmaz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Ağabey, önemli değil kapansın veya kapanmasın, sen dedin
ki, anlaştık
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayılmıyor ki. Yoklama değil bu, oylama.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Başkanım, kapanmasını talep ediyoruz eğer
sayımız yoksa zaten kapanacak.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayıya bakılmıyor bunda, işari oylama bu, sayıya
bakılmıyor, git sor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hiç yakışmadı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama
değil bu ya, oylama bu. Adam Kapanacak. diyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Arkadaşlar, sayımız var, sorun yok ama tüm gruplar anlaşma
yaptı: 3 madde görüşeceğiz, oylama istemeyeceğiz.
İstediler.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır ya, öyle bir şey demedik. Yalan! Yalan! Bundan sonra hepsinde
isteyeceğim o zaman.
(Elektronik cihazla oylamaya
devam edildi)
BAŞKAN Kabul
edilmiştir.
Sisteme giren 5 sayın
milletvekiline yerlerinden söz vereceğim.
Sayın Gürer
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
48.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, RTÜKün Tele1e
verdiği cezaya ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Teşekkürler Sayın Başkan.
Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu bugün Tele1 ekranının üç gün kapatılmasına oy
çokluğuyla karar vermiştir. Sansür yasasının
onaylanmasının ardından gelen bu karar demokrasiye, basın
özgürlüğüne vurulan darbedir. Tele1 ekranının karartılması
milyonlarca izleyiciyi de cezalandırmaktır, aynı zamanda özgür
basına gözdağıdır. Kalemini satmayan, düşüncesini
özgür ifade eden, gerçekleri söyleyenler üzerinde iktidar, elinde araçlarla
baskı kurmaktadır. Evrensel gazetesi -resmî ilan yasağı- ile
Yeni Asya gazetesi de engellenenler içindedir. Bu kapsamda, yerel basın da
kontrol altına alınmak istenmektedir. Sansürcü
anlayışı reddediyoruz.
BAŞKAN Sayın
Aygun
49.-Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, RTÜKün Halk
TV, Tele1 ve KRTye arka arkaya ceza kestiğine ilişkin
açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) RTÜK Başkanı Ebubekir Şahinin işi gücü
özgür basın susturmak. Tele1e verilen cezaları kabul etmiyoruz, ceza
kesmek için bahane arayan bir RTÜKle karşı karşıyayız,
RTÜK zulmüne sonuna kadar direneceğiz.
Gazetecilerin görevi
kamuoyunu bilgilendirmek ve gerçekleri ortaya koymaktır. RTÜK, bu
görevleri yerine getiren Halk TV, Tele1, KRTye arka arkaya ceza kesmektedir.
Kimse bu şekilde ne Halk TV ne Tele1 ne de KRTnin işinin
yapmasına engel olamaz.
Ne yaparsanız yapın
gerçekleri dillendiren özgür basını susturmayı
başaramayacaksınız. Amacınız seçimlere giderken
ekranları karartmak, farklı sesleri, muhalefetin çözüm önerilerinin
duyurulmasını engellemek ama ne yapsanız da gidiyorsunuz.
Az kaldı, sabredin,
özgür günler yakındır diyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Kayan
50.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın, buğday
çiftçisinin zararda olduğuna ilişkin açıklaması
TÜRABİ KAYAN
(Kırklareli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türk çiftçisi
kışlık mahsulünü ekmek için hazırlanıyor. Mevsim
yağmurları yağmadı; tohumlarını eken
çiftçilerimiz tedirgin, ekmeyen çiftçilerimiz tedirgin. Ekim için yapılan
giderler ise can yakıyor. 1 dekar buğday ekmek için gerekli olan
BAŞKAN Sayın
Gergerlioğlu
51.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun,
Cumhurbaşkanı Erdoğanın bugün yaptığı
açıklamalarıyla hem Kürtlere hem de kadınlara hakaret
ettiğine ilişkin açıklaması
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Cumhurbaşkanı Erdoğan Bu
işin kariyeri çocuk doğurmak. Sayıları arttırmak
lazım. Çocuk çok önemli. Bak, PKK'nın 5, 10, 15 var. dedi bugün.
Erdoğan, bugün hem Kürtlere hem kadınlara hakaret etmiştir. Soruyoruz:
Erdoğan tüm Kürtleri terörist mi görüyor? Kadınları kuluçka
makinesi mi görüyor? Erdoğan'ın bu sözleri bilinçaltının
ürünüdür, Kürtleri aşağılamaktır. Toplumun arasında bu
denli açık ayrımcılık yapılmamıştır.
Erdoğan, tüm Kürtlerden ve kadınlardan özür dilemelidir. Kürt
meselesinin niye çıktığı ve neden çözülmediğinin
açıklaması bu sözlerdedir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Bugün on defa söyledik bunu Sayın Başkan. Bu, iftira ve yalan; bu dil
iğrenç bir dil.
BAŞKAN Sayın
Aycan? Yok.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 61 Milletvekilinin
Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/4487) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 341) (Devam)
BAŞKAN Şimdi
birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 7nci
maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz
isteyen İYİ Parti Grubu adına Samsun Milletvekili Bedri
Yaşar.
Buyurunuz Sayın
Yaşar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sanayinin gelişmesine,
üretimin desteklenmesi açısından endüstri bölgelerinin
kurulmasına, nitelikli bölgelerin oluşmasına, özel sektör dâhil
bunların yapılmasına diyebileceğimiz, itiraz
edebileceğimiz bir husus yok ama bu endüstri bölgeleri oluşturulurken
belli kurallar ve kaideler var; Komisyonda değerli arkadaşlarımız
bunları gündeme getirmeye çalıştı, onunla ilgili
şerhlerini de yazdılar. Bunların başında, özellikle
-biraz önce Konya Milletvekilimiz de izah etmeye, anlatmaya
çalıştı- bu, ÇED raporu meselesi... Kendi içerisinde bu iş
çözülüyor olsa bile bölgesel alanda, genel alanda ÇED işi çözülmeden bu
tür yatırımların yapılmasını doğru
bulmadığımızı; yeşil enerji, yeşil
endüstriden...
(Uğultular)
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Sayın Başkanım,
uğultudan hatibi duyamıyoruz.
BAŞKAN Sayın
Yaşar...
BEDRİ YAŞAR
(Devamla) Buyurun Başkanım.
BAŞKAN Sürenizi baştan
başlatıyoruz.
Sayın milletvekilleri,
lütfen hatibi dinleyelim efendim.
İSMAİL KONCUK
(Adana) Konuşmaya baştan başla, anlamadık zaten.
BEDRİ YAŞAR
(Devamla) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sözlerime başlamadan
önce buradaki arkadaşlarımızı bir kez daha uyarmak
istiyoruz: Bakın, 60 imzanın üzerindeki bir kanun teklifini burada
görüşmeye çalışıyoruz, muhalefet olarak kanun üzerinde hem
sorunları hem de çözüm önerilerimizi burada sizinle paylaşmaya
çalışıyoruz. Komisyonumuzun da sizlerin de bizleri milletvekilleri
olarak... Biraz önce MHP grubundan arkadaşımız konuşurken
de uyarmıştı, hakikaten Bu konuşmalara saatlerce
hazırlanıyoruz, bunlardan istifade edin, dinleyin. demişti. Ben
bir kez daha uyarma gereği duydum, takdir yüce heyetinizin.
Şimdi, parti olarak
bizim programımızda da hem endüstri bölgeleri hem de nitelikli sanayi
bölgeleri programı var. Bunun özel sektör eliyle yapılmasında da
biz çok fazla bir mahzur görmüyoruz ama bu endüstri bölgeleri, sanayi bölgeleri
oluştururken özellikle son dönemde hem 4.0 hem yeşil enerji,
yeşil endüstri bölgeleri derken ÇED raporunun sadece endüstri bölgesi
içerisindeki uygulamalarla tahsis edilmesini, mülga edilmesini
onaylamadığımızı buradan ifade ediyoruz çünkü bölgesel
faktörler önemli, bölgesel etkileri önemli. Burada da tabii, belediyeler, sivil
toplum kuruluşları, bunların da bir miktar görüşünün
alınması lazım.
Yine aynı şekilde,
burada tahsis edilen arazilerin devrinden arkadaşlarımız uzunca
süre bahsetti, biz de diyoruz ki değerli arkadaşlar, bu araziler sadece
ve sadece yatırım yapmak üzere tahsis edilmelidir; bu, rant meselesi
olmamalı, alınıp satılmamalı. Burada kendi
bölgelerinizde de zaman zaman görüyorsunuzdur, organize sanayi bölgelerinde
boş araziler var. Bunlar ne amaçla alınmış? İşte
geçmişte üyelere tahsis edilmiş, burada yatırım
yapılmak yerine maalesef rant aracı olarak
kullanılmıştır. E, endüstri sanayi bölgelerinde de bu devir
yetkisini verdiğiniz zaman otomatikman kendiliğinden bir değer
oluşacak. Diyorsunuz ki: Bu araziler ipotek verilebilir, işte bu
ipotekler karşılığında krediler alınabilir.
Bunun yerine bizim size önerimiz var: Kullandıkları teknolojiyi,
makineleri rehin vermek suretiyle -bu rehinle ilgili kanunu da burada
çıkarmak mümkün, hep beraber bunu yapabiliriz- bunları
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Çıkardık, çıkardık, var.
BEDRİ YAŞAR
(Devamla)
rehin vererek de bu kredi ve finansman ihtiyacını
giderebilirler. Hepimiz endişe ediyoruz, işte buralar rant
alanına dönüşmesin; kişisel alanlara yönelik, kişiye mahsus
kararlar bu Meclisten çıkmasın; bu Meclis kamunun toplam
ihtiyacına yönelik hareket etsin istiyoruz. Gayet tabii ki bugün
Türkiye'nin üretime ihtiyacı var, istihdama ihtiyacı var ama bu
istihdamın altyapısını oluşturmak da başta sizin
göreviniz. Gayet tabii ki bunun yolu, izi, altyapısı, enerjisi
muhakkak bu alanlara kadar getirilmeli ama bütün bunları
getirdiğinizi varsayalım, bununla ilgili acaba elemanımız
var mı? Yani meslek liselerimizden mezun olanlarımız,
üniversitelerimizden mezun olanlarımız
Yani bu sanayi bölgelerinin
eleman ihtiyacını nasıl karşılayacağız?
Buraya çıkan arkadaşlarımızın çoğu söylüyor,
diyor ki: Bugün eğer yabancılar olmasa Kayseri'de, hatta Ankara'da
Sitelerde neredeyse üretim durma noktasında. Eğer bunlar olmasa
neredeyse bizim sanayimiz -sizlerin ifadesiyle- çalışamayacak duruma
geldi.
Peki, bizler üretim derken
işsizliğin önüne
Biz bu eleman işini çözmeden, bununla ilgili
kalifiye elemanları oluşturmadan bu işin üstesinden nasıl
geleceğiz? Bu endüstri bölgelerinde özellikle bunları belli alanlarda
ihtisaslaşmış bölgeler olarak oluşturmamız lazım.
Ne demek istiyorum? Şunu demek istiyorum: Yani bir bölgede sadece plastik
sanayisi olabilir, sadece kimya sanayisi olabilir, sadece yazılım
sanayisi olabilir; aynı bu bölgesel sanayi bölgelerinde bununla beraber
meslek liseleri oluşturulabilir, buna yönelik bölümler açılabilir.
Bunlar da bunun altyapısı içinde yapılırsa aynı
zamanda biz sanayi ile üniversiteler arasında, meslek liseleri
arasında net bir şekilde köprülerimizi kurmuş oluruz. Maalesef bugün
sanat okulundan mezun olanlar neredeyse bir devre kurmayı bilmiyor, metal
bölümünden mezun olup bir parçanın tornaya takılmasından uzak
arkadaşlarımız var ama siz diyorsunuz ki 200 küsur tane
üniversite, binlerce meslek lisesi var. ama elinden iş gelen elemanlar
konusunda çok ciddi problemlerimiz var. Biz bunu şuna
bağlıyoruz: Meslek etiği, meslek duayenleri oluşmadan,
başta meslek erbaplarına bu toplum değer vermediği sürece
bu açığın giderilmeyeceğine dair endişelerimiz,
maalesef, hâlâ devam ediyor.
Tamam, bütün bunları
oluşturduk ama üçüncü ayağı var. Bugün, özellikle maliyetler
açısından -enerji maliyetine bir bakın bakalım, yüzde 300
artmış; emtia maliyetleri almış başını gitmiş-
bu rakamlarla insanların ihracat yapması çok zor. Bu yönüyle de sanayicinin,
üreticinin önünün açılmasını bekliyoruz. Bu yönüyle de özellikle
krediler... İşte zaman zaman burada bazı paketleri
açıklıyorsunuz ama bu kredilere ulaşmanın da mümkün
olmadığını hepimiz biliyoruz. Yani bugün işte 150
milyarlık paket açıkladık, 50 milyarlık paket
açıkladık. Bir banka müdürüne lütfen kimliğinizi belli etmeden
yapacağınız işle ilgili bir kredi talebinde bulunun da
sizin o politika faiziniz olan 12 ile mevcut, gerçek kredilerin arasında
hangi farkların olduğunu sizler bizlerden daha iyi bilirsiniz. Demek
ki finansman olarak önü açılmadan, enerji maliyetlerini düşürmeden,
doğal gaz maliyetlerini düşürmeden maalesef bu işte
başarılı olmamız mümkün değil. Zaten rakamların,
özellikle son dönemde gerek ihracatta gerekse üretimde rakamların geriye
doğru gittiğini hepimiz biliyoruz ve müşahede ediyoruz.
Dolayısıyla, bu pazarları da muhakkak bir suretle, bugün ihracat
rakamları da dâhil, belli oranda bizim desteklememiz lazım; bu da
girdi rakamlarıyla ancak olabilir.
Yine, özellikle belli bölgelerde
yoğunlaşması, limanlarda yoğunlaşması ve
Türkiye'nin her tarafına yayılması konusunda da
adımların atılmasını bekliyoruz inşallah buradan.
Bu, organize sanayi ile endüstri bölgelerinde bugün bizim nitelikli
ihracatımızın toplam ihracattaki payı 2,8 yani toplam
ihracat içerisindeki sadece ve sadece yüzde 2,8lik ihracatımız
teknolojik ürünlerden oluşuyor. Hâlbuki, bu, gelişmiş ülkelerde
yaklaşık yüzde 25, yüzde 30lar civarında. Muhakkak bu alanda da
bizim gayret sarf etmemiz lazım. Maalesef, dünyanın en değerli
500 markası arasında bugün Türk markası yok. Aynı
şekilde, bugün, dünya şirketlerine bir baktığınız
zaman, 2 tane şirketin toplam cirosu neredeyse bizim ülkemizin cirosuna
denk geliyor. Yirmi yılda ülkeyi getirdiğiniz durum bu.
Yani, her seferinde Biz,
işte, 2 trilyon dolar civarında gayrisafi millî hasıla elde
edeceğiz. diyorsunuz; işte, 25 bin dolar kişi başı
millî gelir hedefiniz var, tek haneli rakamlarda döviz hedefiniz var, tek
haneli rakamlarda enflasyon hedefiniz var. Bakın, iş dünyasına
bu hedefleri siz veriyorsunuz, insanlar da bu hedeflere göre yatırım
yapmaya çalışıyor. Bu da üretim planlamasıdır. Yani
bugün iş dünyası diyor ki tamam
Hedef koymuşsunuz, 2023
yılı sonu itibarıyla döviz hedefi, kur hedefiniz 21,5 yani
şu salonda 2023 yılı kur hedefinin 21,3 olacağına
inanan var mı ben bilmiyorum, ben şahsen inanmıyorum. Niye
inanmıyorum? 2022 hedefleriniz de vardı, kur hedefiniz 9,78
liraydı, enflasyon hedefiniz yüzde 9,27ydi; kur bugün 18,6 lira,
enflasyon rakamı artık yüzde 83, kimisinin ticaret odasına göre
yüzde 100, ENAGa göre yüzde 150 gibi. Şimdi, bu hedefleri siz iş
dünyasının önüne koyduğunuz zaman insanlar nasıl
yatırım yapacak? Yarını göremeyen insanlar, yarını
göremeyen sanayici, yatırımcı üç ay sonrasını, bir
yıl sonrasını, beş yıl sonrasını nasıl
planlayacak? İşte, Hükûmetin planlı dönemde ortaya koyduğu
ifadeler buydu. Bu hedefler tutmadığı sürece sanayicimizin,
üreticimizin başarılı olma şansı maalesef yok. Beton
fiyatları yine 1 milyona dayandı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR
(Devamla) Değerli Başkanım, söyleyeyim, toparlıyorum.
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Enerji maliyetleri
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
BEDRİ YAŞAR
(Devamla) Demir fiyatları 15 bin lirayı geçti yani bu şartlar
altında, bu rakamlarla, özellikle inşaat maliyetlerinde son dönemdeki
artışlarla fabrika binalarının yapılması da zor.
Bırakın vadeyi, her şey peşine döndü; o da işin öbür
tarafı. Ve aynı zamanda bu emtiaların bulunmasında da
tedarik edilmesinde de şu an piyasa belli zorlukları
yaşıyor. Biz diyoruz ki iyi bir planlama, iyi bir program, iyi
hedefler -tutan hedeflerden bahsediyorum- gerek enflasyon hedefi gerek kur
hedefi gerek büyüme hedefi olmadığı, bu hedeflere yakın
gitmediğiniz sürece bizdeki sanayinin gelişmesinden, büyümesinden,
istihdamın artmasından bahsetmek mümkün değil. Zaten ülkenin
yirmi yılda geldiği nokta da ortada. Bundan önceki faaliyetleriniz
bize gelecekle ilgili referans veriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR
(Devamla) Olmadığına göre, yapamadığınıza
göre -bence işin güzel bir şeyi var, içinizde bir sürü işveren
arkadaşımız var, işi yapamayan adamların işine
son veriyor- millet de sizin işinize son verecek.
Az kaldı, hep beraber
değiştireceğiz diyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Özel
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
52.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, kurulması karara
bağlanan Meclis araştırması komisyonu için gruplarına
düşen üye isimlerini içeren dilekçeyi Divana verdiklerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, biraz önce Riyasetinizde yapılan
görüşmeler ve ardından yapılan oylamayla Türkiye Büyük Millet
Meclisi, Bartının Amasra ilçesinde meydana gelen maden
kazalarının tüm yönleriyle araştırılarak muhtemel
maden kazalarının önlenmesine yönelik tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması komisyonu
kurulmasını karara bağladı.
Biz, grubumuza düşen 5
üyelik için Antalya Milletvekilimiz Aydın Özer, Bartın
Milletvekilimiz Aysu Bankoğlu, İzmir Milletvekilimiz Kani Beko,
Zonguldak Milletvekilimiz Deniz Yavuzyılmaz ve yine Zonguldak
Milletvekilimiz Sayın Ünal Demirtaşı görevlendirdik ve Divanda
dilekçemizi kayda soktuk.
Somadan tecrübeyle ve bugün
konuşulanlardan bu Komisyonun diğer komisyonlar gibi uzun sürelerle
değil, bir an önce bürokrasimizi tamamlayıp, Komisyon üyelerini
hazırlayıp, belki de ilk toplantılarını olay yerinde
yapıp
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir an
önce duruma vaziyet etmeleri, gerekiyorsa Amasraya gitmeleri, kamu kurum ve
kuruluşlarına üzerlerine düşen sorumlulukları
hatırlatacakları ilk toplantılarını ivedilikle
gerçekleştirmeleri gerekiyor.
Biz diğer gruplara da bu
hafta çalışmalarımız bitmeden bu görevlendirmelerin
yapılması ve Komisyonun Başkanlık Divanının
teşekkülü için ilk toplantıya davet edilmesinin son derece önemli
olduğunu -daha önceden Soma Komisyonu tecrübemizle- hatırlatmak
istiyoruz. Takdir tabii bütün gruplarındır.
Saygılar sunuyorum
efendim.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 61 Milletvekilinin
Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/4487) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 341) (Devam)
BAŞKAN - Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Ali Muhittin
Taşdoğan.
Buyurunuz Sayın
Taşdoğan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ALİ
MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 341 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin
birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Ekranları başında bizleri izleyen yüce Türk
milletini ve değerli heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Kalkınmamızın
en önemli itici gücü sanayidir. Dünyada gelişmiş ve güçlü ekonomilere
sahip ülkelerin tamamının güçlü bir sanayi üretim yapısına
sahip olduğu çok net bir gerçekliktir. Güçlü sanayi yapıları
konusu ele alındığında ise genel ölçekte ekonomi
bölgeleri kavramı karşımıza çıkmaktadır. Bu
kapsamda ülkemizde birçok farklı formda ekonomi bölgeleri mevcuttur. Görüşmekte
olduğumuz kanun teklifinin konusu olan endüstri bölgeleri ise diğer
ekonomi bölgelerine nazaran çok daha yeni ve geliştirilmeye açık bir
yapılanmadır. Ülkemizde iş birliğini ispatlamış
ve uzun yıllardır ekonomiye hizmet eden organize sanayi bölgelerimize
göre daha yeni ve yenilikçi bir sanayi yapılanması üzerinde çalışıldığını
görmekteyiz. Dünyada gelişmiş ülkelerin yakaladığı
Endüstri 4.0 stratejik dönüşümünü yakalamak için gerekli tüm kamu
yatırımlarını yapmalıyız. Bu doğrultuda,
kanun teklifi kapsamında endüstri bölgelerinde yaşanan sorunlara ve
çözümlerine odaklanıldığını da görmekteyiz.
Değerli milletvekilleri,
küreselleşmeyle birlikte dünyada küresel rekabet avantajını
sağlamak devletler için önemli bir unsur hâline gelmiştir. Bölgeler
arası rekabette farklılaşmak ve bölgenin potansiyeline dayanan
bir üretim yapısı oluşturmak öne çıkmıştır;
böylelikle bilgi yoğunluklu ve bilgiye dayanan üretim yapısı ve
dijital dönüşüm sanayi bölgelerini de etkilemiştir. Sonuç olarak
sanayi bölgelerinde giderek artan oranda bilgi yoğunluklu üretime yer
verilmeye başlanmıştır. Bugüne kadar ülkemizde
hükûmetlerimiz, OSBler vasıtasıyla sanayi faaliyetlerini az
gelişmiş bölgelere yönlendirmeye
çalışmışlardır, teşvik uygulamalarıyla
sorunlar aşılmaya çalışılmış, çeşitli
teşvik uygulamaları yatırımcılarda oluşması
beklenen etkiyi oluşturmuştur ve Anadolunun birçok kentinde
ülkemizin girişimcileri ciddi sanayi yatırımları
yapmış ve başarılı olmuşlardır.
Bu noktada bir parantez açmak
istiyorum: Benim seçim bölgem Gaziantepin, kurtuluş mücadelesinden
Fransızlar ve Ermeni çeteciler tarafından
yıkılmış bir şehir olarak çıkmasına
rağmen aradan geçen bir asırda -azimle ve sebatla
çalışarak- ülkemizin üretim, istihdam ve ihracat gücünün üzerinde
performans sergilemeyi başaran sanayi lokomotifi şehir olmayı
başardığını görmekteyiz. Gaziantep sanayicisi
endüstride dijital dönüşümü yakından takip etmekte ve tüm birikimini
sanayi üretiminde uygulamaktadır. Gaziantep üreticisi bölgesel
fırsatlar ve potansiyellerini sanayide en iyi şekilde
değerlendirmekte ve Orta Doğu'nun üretim üssü olma yolunda emin
adımlarla ilerlemektedir. Gaziantep, Eylül ayında 957 milyon
dolarlık ihracatı gerçekleştirmiş ve 2022
yılının ilk dokuz aylık döneminde kentimizden yapılan
ihracat oranı 7,7 milyar dolar olmuştur. Gaziantep bu ihracat
oranıyla Türkiye'nin en fazla ihracat yapan illeri arasında
6ncı sıradadır, ihracatında devam eden yükseliş
Covid-19 pandemisi ardından küresel ekonomide baş gösteren tüm
sıkıntılara rağmen başarı grafiğini yükseltmiştir
ve yükseltmeye devam etmektedir. Bu başarıda en büyük pay ise hiç
şüphesiz Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi
Başkanlığındadır. İstikrarlı ve güçlü
yönetim yapısıyla Türkiye'ye örnek oluşturmaktadır. OSB
bölgelerimizin altyapı ihtiyaçlarının tamamını
eksiksiz olarak tamamlamış, kesintisiz elektrik, su, atık su,
arıtma, yol, otoban bağlantı kavşakları ve benzeri
hizmetlerle örnek olmaktadır. Hatta en son gerçekleştirilen projeyle
yaklaşık
Sayın milletvekilleri,
sanayi bölgelerinin gelişim sürecinde Türkiye, bilgi toplumu ve sanayi
toplumu modelleri arasında kalmış bir konumdadır. Bu
noktada, bilgi toplumunun gereklerine uyum ve buna dayalı üretimde de
kilit nokta uzmanlaşmaktan geçmektedir. İleri teknolojinin,
yatırım alanlarının ve sanayide dijital dönüşümün tesis
edilmesinde endüstri bölgeleri uygulaması Türkiye açısından
hayati bir öneme sahiptir. Dolayısıyla bu düzenlemeler ülkemizin
sanayide tam bağımsızlığını
kazanmasında atılacak adımların yolunu açmakta ve ufkunu
genişletmektedir. Diğer bir deyişle endüstri bölgeleri
modelini sanayi toplumu bilgi toplumu ve sanayi bölgesi modelleri
arasında kalan Türkiye için Endüstri 4.0 dijital dönüşümüne bir
geçiş ve uyum fırsatı olarak değerlendirmekteyiz.
Bu kanun teklifiyle
iyileştirilen endüstri bölgeleri uygulamasının yerli ve
yabancı yatırımcının önündeki bürokratik
karmaşayı ve engelleri kaldırmayı
amaçladığını görmekteyiz. Ayrıca endüstri bölgesi
modeliyle ileri teknolojinin ve dijital dönüşümün ülkemizde uygulanma
olanağı doğmuş, büyümüş ve gelişmiştir.
Ülkemizde uygulamaya başlanmasıyla birlikte endüstri bölgelerinin
bölgedeki tüm aktörlerle iş birliği ortamını
hazırlayarak bölgenin kalkınma sürecini daha çağdaş bir
çizgiye oturttuğu görülmektedir. Bu tür üretim bölgelerinde, bölgenin
potansiyeline dayanan bir üretim modeli tercih edilmelidir. Bölgelerin
potansiyelinin tespiti ve bölgesel stratejilerin oluşturulmasında
kalkınma ajanslarımızın da etkin çalışması
gerektiğine inanıyoruz. Kurumlarımız arasındaki
koordinasyon gücünün, endüstri bölgelerinin ve OSBlerin potansiyelinin
yansıtılması noktasında etkili olacağı
kanaatindeyiz.
Görüşmekte
olduğumuz kanun teklifinin ilk bölümündeki maddelerini incelediğimiz
zaman, endüstri bölgelerinin ve yönetimlerinin hem kavramsal olarak hem idari
olarak sadeleştiğini, bununla birlikte, endüstri bölgelerinin
işleme sürecinin hem yetki karmaşasından
kurtarıldığını hem de bürokratik engellerden
arındırıldığını ifade edebiliriz.
Ayrıca, bölge yönetimlerine verilen haklar doğrultusunda, kendi
enerjilerini elde etme ve kullanabilme yetkisinin yenilenebilir enerjinin
kullanımı açısından büyük bir fırsat olduğunu
ifade etmek gerekir. Bu durum, sonuç itibarıyla, endüstri bölgelerinin
daha çevreci yaklaşımla yönetilebileceğinin göstergesi
olmaktadır.
Yabancı sermayenin
ülkemize girişini hızlandırmanın ve teknoloji transferini
sağlamanın amaçlandığı bu teklifte, endüstri bölgeleri
gerek yurt içinden gerek yurt dışından yatırımlar için
cazibe merkezi hâline getirilmektedir. Bu nedenle, yapılan
değişikliklerin doğru ve haklı olduğunu kanaatindeyiz.
Sonuç olarak,
hâlihazırda işleyen 14 endüstri bölgesindeki 31.600 istihdam ve 11
milyar dolarlık ihracat rakamını düşündüğümüzde ve
yapımı devam eden 14 endüstri bölgesini de aynı ekonomik
perspektifte değerlendirdiğimizde, nitelikli
yatırımcıların gelmesiyle birlikte, endüstri bölgelerinde
istihdamın 100 bin kişiye ve üretimin de 35 milyar dolarlık
kapasiteye ulaşacağı sanayi merkezlerinin
oluşacağı kanaatindeyiz. Ayrıca, ülkemizde üretilmeyen ve
ithalatı tetikleyen stratejik sektörlerde yatırımlara uygun
sanayi altyapılarının oluşturulacağını ve bu
çerçevede endüstri bölgelerinin ihracatı
arttıracağını, cari açığı
azaltacağını öngörüyoruz. Özellikle ileri teknoloji üretecek
yerli ve yabancı sermaye yatırımlarının ülkemize
girişini ve reel yatırımlara dönüşüp kalıcı hâle
gelmesini sağlayacak, ülkemizin AR-GE kapasitesini arttırarak kritik
kalkınma araçlarından biri olacağını hesap etmek
gerekir.
Tüm bu nedenlerden ötürü,
üzerinde konuştuğumuz kanun teklifinin devletimize, milletimize ve
üreticilerimize hayırlı olmasını diliyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Van Milletvekili Sayın Muazzez Orhan
Işık.
Buyurunuz Sayın Orhan
Işık. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MUAZZEZ ORHAN
IŞIK (Van) Teşekkürler Sayın Başkan.
İktidar birçok alanda
olduğu gibi tarım ve sanayi alanında da krizlere neden olan
politikalarda ısrar etmektedir. Gelinen aşamada tarım ve sanayi
sektörlerinde istihdam azalmış, ülke hem gıda hem de teknoloji
üretiminde dışa bağımlı kalmıştır. Bu
yönüyle üzerinde konuştuğumuz endüstri bölgelerinin kurulması
hakkındaki kanun önemlidir. Türkiye'nin çok geri kaldığı
yüksek teknolojili ve katma değeri yüksek üretim modeli temel bir
ihtiyaçtır ancak devasa gelişmeler içerisinde olan sanayi ve
teknoloji üretiminin insana, topluma ve doğaya yönelik olumsuz etkileri
görülmeden bir planlama içerisinde olmak daha büyük sorunlara yol
açmaktadır.
Türkiye'de sanayinin temel
sorunlarından bir tanesi AR-GE faaliyetlerinin yetersizliğidir. Bu
yetersizliği teknokent adı altında binalar yaparak
çözemezsiniz. Adı teknokent olup faaliyetlerinin teknolojiyle ilgisi
olmayan bu merkezlerde, yeterli sayıda bilim insanının istihdam
edilmediği, istihdam edilen kadroların seçiminde de liyakatin dikkate
alınmadığı ortadadır.
Yine, araştırma
geliştirme merkezlerinin üniversitelerle olması gereken
bağı da kurulmamıştır. Maalesef, üniversitelerin hâli
de içler acısıdır. OHAL ve KHKlerle içi boşaltılan
akademiye yönelik iktidarın temel politikalarını, rektörleri tek
elden çıkmış, öğrencileri, akademisyenleri fişleyen
üniversitelerde; Boğaziçi Üniversitesine atanan kayyum
uygulamalarında; ihraç edilen barış akademisyenlerine yönelik
hukuksuzlukta; ataması yapılmayan üniversite gençliğinde
görmekteyiz. Bir hukuki garabet olan ihraç, KHK, OHAL ve kayyum rejimi devam
ettikçe ifade hürriyetinden, akademik özgürlükten, araştırma ve
geliştirmeden söz edilemez. Zaten kısıtlı olan bu ifade özgürlüğünü
de son çıkardığınız sansür yasasıyla tümden
ortadan kaldırdınız.
Değerli milletvekilleri,
imalat sanayisinin üretim yapısında ve dijital dönüşüm sürecinde
organize sanayi bölgeleri, endüstri bölgeleri ve teknoloji geliştirme
bölgeleri önemli bir alandır. Ancak Türkiye'nin bu yeni teknoloji
devriminde henüz istenilen noktada olmadığı açıktır;
dijital dönüşümde beklenilen ivmeyi yakalayamamıştır,
ülkenin çağın gerisinde kalma durumu kalıcı bir hâl
olmuştur.
İktidarın sadece
teknoloji üretiminde değil enerji üretimi ve
dağıtımında da önceliğinin yaşam hakkı ve
toplumun yararı olmadığını biliyoruz. Erzincan
İliçteki siyanür sızıntısında; Sakarya'daki barut
fabrikasının patlamasında; Soma, Ermenek, Şirvan ve en son
Bartında yaşanan maden katliamlarında da gördük.
Başka bir sorun da sanayi
sektörünün alan seçimi ve teknoloji üretim biçimidir. Bu yasa
değişikliğinin hedeflediği Dördüncü Sanayi Devrimi sürecine
uyum için Bakanlığın yol haritasında organize sanayi
bölgelerine öncü rol biçilmiştir. Peki, hâlihazırda organize sanayi
bölgelerinin mevcut bölgesel durumu nedir? Ülkede yaklaşık 250 olan
organize sanayi bölgelerinin yarısı 10 ilde birikmiştir.
Örneğin, Çankırıdaki organize sanayi bölgesi sayısı
Ağrı, Batman, Kars, Muş, Siirt, Hakkârideki yani bu 6 ildeki
toplam organize sanayi bölgesine eşittir. Üstelik saydığım
bu illerin her birinin nüfusu, Çankırının nüfusundan daha
fazladır.
Bölge illerinde
yatırımlar yapılmadığı gibi, var olan küçük
yatırımlar da AKP eliyle kapatılmıştır.
İnsan kaynaklarından doğal kaynaklara, enerjiden ham maddeye,
her şeyi bölge illerinden alıp batıdaki sanayi tesislerinde rant
için sömüren bir politika yıllardır sürdürülmektedir. Bu politika
Türkiyenin iç göç, bölgesel eşitsizlik ve emek sorununun da temel
nedenlerinden biridir.
Bölgesel dengesizlik, eski sömürge
yöntemleri gibi doğal kaynakların talanı ve bölgeler arası
eşitsizliği süreklileştirirken sanayinin
yoğunlaştığı bölgelerde ise hastalıklı bir
bünye gibi büyüyen şehirler oluşturmaktadır. Bu bölgelerden biri
de İzmittir. Türkiye geneli kanserden ölenlerin oranı yüzde 12 iken
İzmitte bu oran yüzde 18, Dilovasında ise yüzde 33 olarak tespit
edilmiştir.
Biz HDP olarak her zaman her
yerde ekolojik tahribatı hızlandırmayacak, doğayla uyumlu,
yaşamı esas alan ve toplumsal bir teknoloji üretimi yapılmasını
savunuyoruz. Ancak bu kanun değişikliğinde de olduğu gibi
iktidarın, birçok faaliyeti için ÇED Gerekli Değildir şeklinde
düzenlemeleri artırmaya çalıştığını
görüyoruz. Doğa talanının yol açtığı olumsuz
sonuçlar birçok yerde olduğu gibi Van Gölü ve göçmen kuşların
diyarı olan Erçek Gölünde de ciddi bir çekilme şeklinde ortaya
çıkmaktadır. Sadece göller değil içme ve kullanma suyu için
yapılmış barajlar da kuruma riskiyle karşı karşıyadır.
Sanayi ve teknoloji üretimi
iklim krizinden bağımsız ele alınamaz. İklim krizinin
derinleştiği bu süreçte, tüm insan faaliyetlerinin çevreye
etkilerinin incelenmesi ve geriye dönüşü güç olan olumsuz etkilerin
önlenmesi gerekir.
Çevresel etki
değerlendirmesi yapılması bir zorunluluktur. Endüstri
bölgelerinin kurulmasında ÇED süreçleri mutlaka işletilmelidir. ÇED
süreçleri aşılarak yapılan birçok girişimin, geri
dönüşü olmayan doğa, kültür ve tarih varlıklarını yok
ettiğine defalarca tanık olduk. Türkiyede önceliğin kısa
vadeli rantta olduğunu, doğa talanına dönmüş HES
faaliyetlerinde, Hasankeyfte, İkizderede, Zilanda gördük. Teknoloji
üretiminin, gündemine daha az kirleten teknolojileri alması gerekmektedir
ancak Şırnakta, Dersimde, Bingölde ormanları sistematik bir
şekilde kesen bu iktidarın çevresel bir önceliği
olmadığını biliyoruz. Kirleten teknolojilerin ve sanayi
üretiminin toplum sağlığını tehdit eder düzeyde
olduğu bilinmelidir.
Sanayi ve teknoloji
politikasında ihmal edilen bir alan da sanayi atıklarıdır.
Sao Paulo gemisinin yani asbestle dolu ölüm gemisinin Türkiyeye getirilmesi
için AKP mahfillerinin çabaladığını biliyoruz.
Ekolojistlerin mücadelesi
olmasa Türkiyeyi kapitalizmin çöplüğü yapacaksınız. Özellikle
Marmara Körfezinde sanayi atıkları doğal yaşamı
tehdit ediyor. Sadece burada değil ülkenin her yerinde sanayi
işletmeleri için mutlaka geri dönüşüm ve atık arıtma
sistemleri zorunlu olmalıdır. Denetim ve yaptırım konusunda
gerekli disiplin uygulanmalıdır. Rant değil, toplumsal yarar ve
doğal yaşamın korunması öncelik olmalıdır.
Sayın üyeler, üretimde
dijital kontrol, tasarım ve enformasyonun
yaygınlaştığı bu çağda bedensel emeğe
ihtiyacın azalacağı ve işsizliğin de
artacağı bilinmelidir. Peki, işsizliğin yüzde 30-40lara
ulaştığı bölgelerimiz varken nasıl bir istihdam
politikası ve toplum yararına üretim perspektifiyle bu süreçler
planlanacaktır?
Kanun teklifinde endüstri
bölgelerine yatırım, teşvik ve desteklemeyle ilgili düzenleme
yapılıyor. Türkiyede yatırım, teşvik ve destek
sistemlerinin sicili çok da olumlu bir geçmişe sahip değildir. İktidarın
burada bile kayırmacılık yaptığı, liyakatin esas
alınmadığı birçok pratiğin sonucunda ortaya
çıkmıştır. Bugün, açlık, enflasyon, çevresel
felaketler pahasına bir kesime rant ve sermaye biriktirmeyi ekonomik
büyüme olarak propaganda eden iktidar anlayışı, ekolojik bir
endüstriyi ve istihdamı artırmayı, sosyal adaleti ve ekonomik
refahı hedefleyebilir mi? Hiçbir gerekçe yaşama, toplum
sağlığına ve doğal çevreye zararlı bir faaliyeti
ekonomik gelişme ve ekonomik üretim faaliyeti diye
meşrulaştıramaz. Türkiye'nin sanayi ve teknoloji bütçesi ve
kadrosu halk için değil, savaş ve güvenlikçi politikalara
harcanmaktadır. Hürriyet gazetesinin daha 2007 yılındaki bir
manşetinde dört saatlik bir hava operasyonun maliyeti 20 milyon dolar
olarak açıklanmıştı. Londrada bulunan Demokratik
Gelişim Enstitüsü için hazırlanan raporda, Türkiye'nin Kürt sorununun
çözümünde güvenlikçi politikaları tercih etmesi amacıyla sadece son
kırk yılda 3 trilyon dolar kaybettiğini belirtiyor. Gelmiş
geçmiş tüm iktidarlar yıllardır, Kürt sorununda demokratik bir
çözüm yerine, ısrar ettikleri savaş politikalarıyla
çözümsüzlüğü derinleştirmektedir. Bu savaşın maliyeti
Türkiye'nin mevcut millî hasılasından katbekat fazladır. 2023
bütçe teklifinde savunma adı altında savaş politikalarına
ayrılan pay 468,7 milyar TLdir; bu miktar 2022 yılı bütçesinin
tam 2 katıdır.
Bütçenin büyük bir bölümünü
savaşa ayıran ve savaşta ısrar eden iktidar,
sınır ötesi operasyonlarına hâlen devam etmektedir. Daha dün
sosyal medyada Türkiye'nin, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi topraklarında
kimyasal silah kullandığına yönelik haber ve bazı
görüntüler basına yansıdı. 2021den beri sürdürülen
operasyonlarda uluslararası hukuk tarafından savaş suçu olarak
nitelendirilen kimyasal kullanımına dair ciddi bulgular ve iddialar
söz konusudur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Işık.
MUAZZEZ ORHAN IŞIK
(Devamla) Teşekkürler.
Kimyasal silah
kullanımı Cenevre Konvansiyonuna aykırıdır,
savaş suçudur ve açıkça insanlığa karşı işlenmiş
bir suçtur. Başta Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü ve
Birleşmiş Milletler olmak üzere ilgili uluslararası kurullar ve
kamuoyu bu duruma sessiz kalmamalıdır. Bu iddialar en kısa
zamanda bağımsız heyetler tarafından
araştırılmalıdır.
Ülkeyi krizlerden krizlere
sürükleyen AKP-MHP iktidarının güvenlikçi ve çatışmacı
politikalarındaki bu ısrarı daha fazla krizi ve kopuşu
beraberinde getirmektedir. Artık herkesin bir durup düşünme vakti
gelmiştir ve herkes bilmelidir ki kutuplaştırmayla, tecritle, güvenlikçi
ve savaş politikalarıyla Türkiye, demokratik, barışçıl
bir toplumsal yaşama ve refaha asla ulaşamaz.
Tüm halkımızı
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Çetin Osman Budak.
Buyurunuz Sayın Budak.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÇETİN
OSMAN BUDAK (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Endüstri Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin birinci
bölümü üzerinde CHP Grubu adına söz aldım. Hepinize tekrar
saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlar,
bu konu tabii ki bugünkü mesele değil ama bakıyorsunuz, kanun teklifi
daha yeni geliyor ve kanun teklifini biz tartışıyoruz. Hâlbuki
Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve
Cumhurbaşkanı seçimlerden bir hafta önce yani 17 Haziran 2018de bir
tweet atıyor ve tweette diyor ki: Ülkemizin 5 bölgesinde mega sanayi
bölgeleri kuruyoruz. 100 bin kişiye istihdam sağlayarak Türkiyeye
sanayi ve teknolojide sınıf atlatacağız. Yani sizler
biliyorsunuz nasıl sınıf atladığınızı.
Vakit üretim vakti, vakit Türkiye vakti. Oy avcılığı;
üstünden dört sene geçmiş. Üstünden dört sene geçiyor ve burada da
şunu söylüyor: Mega endüstri bölgeleriyle Türkiyeye sıçrama
yaptıracak bir sanayi ve teknoloji altyapısı oluşturuyoruz.
Bunun için gerekli yasal çalışmaları tamamladık. Dört sene
önce yasal çalışmalar tamamlandıysa bugün biz neyi
konuşuyoruz arkadaşlar? (CHP sıralarından
alkışlar)
BEDRİ SERTER
(İzmir) - Sayın Vekilim, Bakan Yardımcısı Beye
göster, Bakan Yardımcısı görsün.
ÇETİN OSMAN BUDAK
(Devamla) Şimdi, burada, değerli arkadaşlarım, Sayın
Cumhurbaşkanı 5 tane bölgeden bahsediyor ama o Twitterda; ki hâlâ
tweet duruyor, meraklısına buradan duyurulur, girebilirler,
2018deki tweeti görebilirler. Trabzon Yatırım Adası Endüstri
Bölgesi, Filyos Endüstri Bölgesi -biliyorsunuz, bunun çok
tartışması oldu- Ceyhan Enerji İhtisas Bölgesi, Karasu
Münferit Yatırım Yeri; şimdi, bunların hiçbirinde bir parça
üretim yapılmamış bugüne kadar, hatta temeli bile
atılmamış, bu bölgelerde böyle bir durum da söz konusu
değil.
Bakın, şimdi, ben
burada bir şey daha söyleyeceğim. Sanayi Bakanı Sayın
Varank geçenlerde, hatta geçen hafta bir söz söylüyor, diyor ki: Efendim,
Adalet ve Kalkınma Partisi bugüne kadar, yirmi yıllık dönemde
bir tek fabrika açmadı, devlet adına bir tek kuruluş
yapmadı. diye bizi eleştiriyorlar. Biz kamu iktisadi
teşebbüsünü
Aslında açılımı bu. Yani Daha önce,
1923ten sonra, on yıl içinde Türkiyeyi demir ağlarla ördük;
Türkiye'nin her yerinde, Vanda, Diyarbakırda, Orta Anadoluda fabrikalar
açtık. diye biz övünüyoruz ya Onlar arpalıktı, 1 işçinin
çalışması gereken yerde 3 kişi çalışıyordu.
diyor. E, siz ne yaptınız? Haraç mezat bütün fabrikaları
özelleştirdiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
ÇETİN ARIK (Kayseri)
Sattınız. Cevap ver Sayın Bakan, cevap ver.
ÇETİN OSMAN BUDAK
(Devamla) Ne yaptınız? Bakın, SEKA Balıkesir
İşletmesini, iktidara gelir gelmez, 2003 yılında 1 milyon
100 bin dolara
Arkadaşlar, yanlış duymuyorsunuz, 1 milyon 100
bin dolara, zamanında 95 milyon dolar harcanarak yapılmış
SEKA Balıkesir Fabrikasını haraç mezat Albayraklara
satıyorlar ve mahkeme bozuyor. Mahkeme diyor ki: Burada büyük bir
kayıp var, yüzde 1ine sattınız. Yüzde 1ine
sattığınız için bu özelleştirmeyi iptal ediyorum.
Mahkemeye devam ediliyor, oradaki mimarlar odası, efendim, diğer
odalar bir dava daha açıyor, 6 defa dava görülüyor; sonra Adalet ve Kalkınma
Partisi buraya bir kanun maddesi getiriyor ve bütün bu engellemelerin üzerinden
o SEKA Fabrikasını Albayraklara on beş sene sonra veriyor. Daha
hâlâ üretim yok ve oranın şu anda, 1 dekarlık alanı 1
milyon doların üzerinde; devasa bir alandan bahsediyoruz. Özelleştirmeler
böyle yapılıyor, haraç mezat yapılıyor ve bir Sanayi
Bakanının bunu söylemesini de ben buradan kınıyorum.
Devlet, özel sektörün gücünün yetmediği yerlerde yatırım yapar,
fabrika açar, istihdam sağlar; sadece Marmara Bölgesine, Bursaya,
İstanbula, İstanbulun hinterlandına organize sanayileri
yığmaz.
Sayın Bakanın
Komisyonda söylediği, biraz önce Sayın Tahsin Bey'in de ifade
ettiği bir konu var. Tabii ki ülke sanayileşecek, sanayi devrimlerini
ıskalamış bir ülke ama Bakan Yardımcımız diyor ki:
Türkiyenin toplam 780 kilometrekarelik alanının yüzde 30u
tarım alanı; onun içinde ormanlar yok, ormanlar da hariç.
Türkiyenin katma değer sağladığı tarımdan 50
milyar dolar gibi bir kazancı var -biraz önce Tahsin Bey söyledi- hâlbuki
sanayi 300 milyar dolar. diyor. Bakın, bu bakış açısı
bugün tartıştığımız konudur. Hâlbuki orada bir
şeyi ıskalıyor: Türkiyenin her yerine tütün fabrikaları,
tekstil fabrikaları, pazen fabrikaları, kombinalar, bir
yığın yer yapıldı ve bunların hepsi haraç mezat
satıldı. Şu anda ithalatçıyız tarımda, kendileri
de biliyor. Bakın, bu zihniyeti burada tartışmak lazım,
Almanyada, Almanyanın toplam coğrafyasının yüzde 4ü
sanayi bölgesidir. diyor.
ÇETİN ARIK
(Kayseri) Kınıyoruz.
ÇETİN OSMAN BUDAK
(Devamla) Şöyle baktığınız zaman, evet, haklı
çünkü Türkiyede sanayi, Türkiyenin 780 kilometrekarelik alanında yüzde 1
bile değil; bu, doğru. Ama sanayiyi nereye
yoğunlaştırdığınız önemli. Şimdi,
bakın, 8inci organize sanayiyi İstanbulda kurmak için
girişimde bulunuyorsunuz. Gelin, bu organize sanayiyi Sivasa yapın.
ÇETİN ARIK (Kayseri)
Kayseriye yapın.
ÇETİN OSMAN BUDAK
(Devamla) Bakın, Sivas deyince şu da geliyor akla: Sivasta bir
organize sanayi var ve Sivaslı olan ve Sivasa bağlı olan büyük
sanayici grupları gelmiş, Sivasa yatırım yapmış
fakat yeni bir cazibe sanayi bölgesi ilanı yapıyorlar, oraya büyük
yatırım yapanlar şu anda ne yapacaklarını
bilemiyorlar; Nuri Demirağ Organize Sanayiden bahsediyorum. Bir
şehirde bir bölgeyi cazibe bölgesi yapıp aynı şehirdeki
öbür organize sanayiye yatırım yapanları cezalandırmak
değil de nedir bu?
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Kapatın.
ÇETİN OSMAN BUDAK
(Devamla) Eğer bir şehri cazibe bölgesi olarak alırsanız
ki -ki Sivasın kalkınmaya ihtiyacı var, çok büyük göç verdi- o
zaman alkışlarız. Bu, yanlış. Şimdi diyorsunuz
ki: Türkiyenin... Evet, Türkiyenin
Bakın Marmara Bölgesine, Allah
korusun, bir deprem olsa Türkiyenin sanayisi çöker. Bakın, oradaki toplam
arazilerin en az yüzde 20si sanayi bölgesidir arkadaşlar. İşte
Kocaeli; Kocaelide adım atacak yer yok.
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin)
Bu, akıl işi; Çetin ağabey, akıl işi bu, akıl
işi bu.
ÇETİN OSMAN BUDAK
(Devamla) Akıl işi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Kürsüde CHPli var, CHP sataşıyor Başkanım ya,
sataşmasınlar!
ÇETİN OSMAN
BUDAK (Devamla) Ya, organize sanayinin 1 metrekaresi 1.500 dolar olur mu? Olmaz. Bu
örnekleri böyle verirseniz yanlış. Eğer sanayiyi Anadoluya
yayacaksanız biz elinizi sıkarız, destek veririz. Siz yine,
burada endüstri bölgelerini yandaşlarınıza -tek tek isimlerini
saymak gerekirse- yakın yandaşlarınıza veriyorsunuz.
Mesela, Sakarya Karasu; Sakarya Karasudaki BMC fabrikası, zamanında
çok güzellemeler yapan, âşık olan -biliyorsunuz- Ethem Sancaka
verilmişti. Kiminle beraber? Otobüs firmasının sahibiyle;
şimdi o kaçak. Sonra dedi ki: Amerika destekledi AKPyi, onlar öyle
iktidara geldi. Elinden aldınız ve kime verdiniz? Tosyalıya.
Hak mıdır, hukuk mudur, adalet midir? Tosyalıya verdiniz,
Tosyalı ne yaptı? Tosyalı yatırımı devam
ettirmedi, şimdi söküyor. Karadeniz kıyısında yüzlerce
dönüm arazi, ne yapılacağını bilmiyoruz ama dedikodular
orada bir otel inşaatının yapılacağıyla ilgili.
Orada fabrika sökülüyor, yatırım yapılırken 35 bin
kişi istihdam edilecek. denilerek buralar tahsis ediliyor, şimdi bir
de bu kanun teklifiyle buraların bedelsiz satılması söz konusu,
bedelsiz devri söz konusu. Ya, kamunun arazisini zaten kırk dokuz
yıllığına vermişsiniz, hiç kimsenin sesi çıkmaz
buna; Filyosta da böyle, kimsenin sesi çıkmaz; oteller de böyle
yapıldı, Türkiye şu anda turizmde iyi bir yerde. Ama siz kamunun
arazisini bedelsiz niye devrediyorsunuz? Niye bu maddeyi buraya getiriyorsunuz?
Üstelik, orada bir de kiralama hakkı veriyorsunuz, orayı
verdiğiniz özel işletmeye kiralama hakkı veriyorsunuz. Yani
Bakanlık bu yetkiyi özel işletmeye verebiliyor arkadaşlar. Bunun
neresini destekleyeceksiniz?
Değerli arkadaşlar,
burada belediye yetkileri de kaldırılıyor. Biraz önce Tahsin Bey
ve diğer arkadaşlar söylediler, belediye yetkileri burada neden
kaldırılıyor? Neden? Yani zaten bu bölgelerdeki belediyeler
sizin partinizden olmayan belediyeler, onun için mi?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
ÇETİN OSMAN BUDAK
(Devamla) Yarın başka şeyler de yapabilirsiniz yani bu
sahaların içindeki alanların tamamını o işletmelere
verirsiniz, belediye gibi, istediği gibi kullanır ama belediye
bunların hem çöplerini toplarken aynı zamanda da atık su
bedellerini de almadan onlara hizmetler vermesini sağlarsınız;
bu adaletli değil.
Yarım dakika -en son-
bir zamanım kaldı. 2 Ağustosta grup toplantısı için
Erzuruma gitmiştik, o bölgede bir inceleme yaptık. 2nci Organize
Sanayiyi kurdunuz. Bakın, bu hiç konuşulmadı, biz dile getirdik
arkadaşlarımızla birlikte. 2nci Organize Sanayi Bölgesinin
durumu bu arkadaşlar, yıkılmış. Bir de bilim teknoloji
lisesi açmışlar. Yıkılmış, bu hâlde ve oradan
sanayiciler canını zor kurtarmış.
BEDRİ SERTER
(İzmir) Göçmüş.
ÇETİN OSMAN BUDAK
(Devamla) Yatırım yapmışlar, yatırımları
başlarına yıkılmış ve devlet oraya, bu organize
sanayilere destek vermiş ve başlarına yıkılan yerden
kaçmışlar. Şu anda hayalet bir organize sanayi var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÇETİN OSMAN BUDAK
(Devamla) Neymiş? Adalet ve Kalkınma Partisi yirmi yılda
Türkiyede sanayide çağ atlatmış; atlattıkları
çağ bu, buraya kadar yani.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BEDRİ SERTER
(İzmir) Bakanın haberi yok galiba, bilmiyor. Göçen yeri bilmiyor
galiba Bakan.
ÇETİN ARIK (Kayseri)
Cevap ver Sayın Bakanım!
BEDRİ SERTER
(İzmir) Göçmüş, hepsi gitmiş.
BAŞKAN
Şahısları adına İstanbul Milletvekili Sayın Hüda
Kaya.
Buyurunuz Sayın Kaya.
(HDP sıralarından alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın Genel Kurul ve sevgili halkımız;
hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
madende yaşadığımız acının üzerine günlerdir
konuşmalar yapılıyor. Tarih boyunca da olduğu gibi
saraylarda saltanat sürenler, egemenler, yöneticiler karşılaştıkları
krizlerde suçu hemen yaratıcıya atarlar ve Olayın, işin
fıtratı bu. Bu bir kaderdir. derler. Bu gelenekle, bu din
istismarıyla, bu zulüm edebiyatıyla yoksulların, halkların
yaşadığı krizler karşısında -kendi
ayıplarını, ihmallerini, ihanetlerini örtmenin bir yolu olarak-
bugün de Allah adına, Allahın adıyla insanları aldatanlar
maalesef, yine aynı argümanlara sığınarak, İşin
fıtratı budur. Kader budur. diyerek yoksullarla sanki dalga
geçmektedirler.
Değerli arkadaşlar,
AKPnin de sık sık referans verdiği kader
tanımının -özellikle dikkati çekmek istiyorum, sevgili halkımızın
da dikkatini çekmek istiyorum- Kuranda yeri yoktur. Kuranda hani
imanın şartı diye sahiplendikleri, birkaç laf edene hemen,
böyle sanki bir malzeme bulmuş gibi saldırdıkları kader
Kuranda imanın şartları arasında yoktur. Nereden
çıkmıştır bu? Yezid, Kerbelâda katliam, kıyım
yaptıktan sonra, Hazreti Hüseyini katlettikten sonra halkın
infialini durdurmak için ne demiştir? Onu ben öldürmedim, onu Allah
öldürdü, onun kaderi buydu. Yine onun iş birlikçisi Kûfe Valisi İbni
Ziyad ne demişti Hazreti Zeynepin yüzüne karşı? Gördün mü
Allah ehlibeytine ne yaptı? dedi ve o gün bugündür sarayın
yandaşı din adamları, işte bu dinciliği yaratarak, bu
kaynakları yazarak bir kadercilik oluşturdular. Bugün her
sıkıştıklarında yöneticilerin, saray sahiplerinin Bu
bir kaderdir, takdiriilahidir. diye bu argümanlara
sığınmalarının kaynağı Yezid zihniyetidir,
Emevi dinciliğidir, Emevilerin sapkın kadercilik
anlayışıdır, Kuranla alakası yoktur bunun ama neden
böyle bir referans oluşturmuşlardır? Çünkü yıllarca,
yüzyıllardır, binyıllardır dini istismar edenler,
kadercilik edebiyatının sapkınlığının
ardına sığınanlar, başta kadınlar ve yoksullar
olmak üzere, onları bu dincilikle, bu argümanlarla terbiye etmeye
çalışmışlardır. Kadınlar evde, toplumda, her yerde
şiddet görecekler, eşit davranılmayacak, hakları
alınacak, söz hakkı verilmeyecek, insanca, onurlu yaşam
hakları ellerinden alınacak. Hem kız çocuklarına hem de
kadınlara Senin kaderin bu. denilerek binlerce yıldır
kadınlar köleleştirilmeye çalışıldı. Aynı
şekilde yoksullar da kadercilik adı altında terbiye edilmeye
çalışılıyor. Neymiş efendim Dünya, müminin cehennemi,
kâfirin cenneti. imiş. Dünyada cenneti saraylarda, saltanatlarla
yaşarken ekmek bulamayan yoksullara cehennemi siz
yaşatıyorsunuz, siz; yaratıcı yaşatmıyor,
sizlerin ihaneti yaşatıyor, sizlerin istismarı
yaşatıyor, sizlerin sapkınlığı
yaşatıyor yoksullara, kadınlara bu işkenceyi, bu zulmü.
Evrenin yasasında böyle sapkın bir kadercilik yoktur, saltanat
sahiplerinin uydurduğu bir kadercilik anlayışı vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
HÜDA KAYA (Devamla)
Ehlisünnet diye, Muaviye ve iş birlikçilerinin bir ideolojisi olarak
ortaya çıkan Arapçı İslamı din diye hâlâ öğretmeye
devam ediyor bu anlayış. Kendileri Allah'ın huzuruna bile
giderken yüzlerce korumayla gidiyor. Allah'ın huzuruna gidiyorsunuz ya,
yüzlerce korumayla gidiyorsunuz, Allah'a bile güvenmiyorsunuz ama yoksula
karşı kader diyorsunuz. Trafiği durduruyorsunuz -işte
bugün Ankara'nın yaşadığı rezalet- binlerce
insanı işinden gücünden ediyorsunuz, yolları
kapatıyorsunuz, neymiş efendim, bir kişinin güvenliği için.
Hani kader vardı? Niye bu kader sizin güvenliğinizi
sağlamıyor? Niçin insanların hayatına engel oluyorsunuz?
Kurana göre imanın şartları arasında kader yoktur, sadece
11 yerde geçer kader kelimesi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
HÜDA KAYA (Devamla) Hemen
bitiriyorum Sayın Başkan, son cümle.
Sadece 11 yerde kader kelimesi
geçer, nasıl geçer? Ölçü, takdir, tayin ve doğanın yasası
olarak vurgulanır, geçer. Hani Türkçemize de girmiştir ya şu
kadar, bu kadar diye ifadeler kullanırız, işte, kaderden
gelir yani ölçüdür, tayindir, takdir demektir. İnsanın iradesi
İnsan, iradesiyle yaratılmış bir varlıktır ve
insan, iradesiyle tercih ettiği, gerçekleştirdiği eylemlerden
sorumludur ve Kuranda da belirtildiği gibi Başınıza
gelen felaketler ve musibetler, ellerinizle yaptıklarınız
sebebiyledir. der. Bu, iyi anlaşılsın. Hiç kimse kalkıp
insanları, yoksulları, kadınları Allah adına,
Allahçılık yaparak aldatmasın.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Bülbül.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
53.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, İstanbul
Milletvekili Hüda Kayanın 341 sıra sayılı Kanun
Teklifinin birinci bölümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Şimdi, Sayın Başkan, konuşmayı dinlerken
acaba söze girmek gerekir mi, gerekmez mi diye defalarca bir gelgit içerisinde
oluyoruz ama bu kadarı fazla yani bunu kabul etmemiz mümkün değil.
İman eden, inanan insanların
Burada şimdi ben kalkıp da
bir
İslami ilimlerle alakalı bir tartışma mecrası
değil burası. Burası, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu.
Şimdi biz İslamda kaderin bir iman şartı mı
olduğu veya değil mi tartışmasını burada yapacak
değiliz ama biz Müslüman olarak
Ben şahsım için söylüyorum,
burada bir kişi bile kaderi iman şartı olarak, esası olarak
değerlendiriyorsa benim anlayışıma saygı
duyulmasını beklemek kadar doğal bir şey yok.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Şimdi, burada ben biliyorum ki birçoğumuz
açısından bu böyledir. Bu, birileri tarafından İmanın
şartı değildir. diye ifade edilebilir ama açıkça burada
sapkın bir kader anlayışı ifadesinin kullanılmasını
şiddetle kınıyorum. Kadere biz iman ediyoruz, inanıyoruz
fakat -tutanakları açın, bakın- burada bahsettiğiniz
şey, tedbiri bir tarafa bırakan, insan iradesini yok sayan, cüzi
iradeyi yok sayan bir anlayışsa bu, bizim
anlayışımız değil. Bugün o dediğiniz,
eleştirdiğiniz anlayışın bizzat, efendime söyleyeyim,
olmadığını ispattır aslında bu
araştırma komisyonunun kurulması. Yani meseleye bu manada
bakılmadığının, meselenin en küçük
ayrıntısına kadar, en küçük ihmal noktasına kadar araştırılması
dahi meselenin bu noktada, insani boyutta yapılan hataların
araştırılması noktasında atılan büyük bir
adımdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Şimdi, bunu dinî bir tartışma ve kendi özümüzden,
kendi içimizden ürettiğimiz farklı ve çok tartışmalı,
bizim de kabul etmediğimiz görüşlerinizin burada İslam
adına serdedildiği bir mecra değildir, bunu asla ve asla kabul
etmiyoruz.
Teşekkür ederim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Dün de bunu konuştuk Başkanım, uzun uzun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Dün bu tartışmayı tüketmiştik, o
yüzden tekrar etmeyelim.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 61 Milletvekilinin
Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/4487) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 341) (Devam)
BAŞKAN
Şahısları adına Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet
Erdoğan.
Buyurun Sayın
Erdoğan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Endüstri
Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiyenin lokomotif
sektörlerinden biri olan ve hızla büyüyen sanayi sektörünün
geliştirilmesi için Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının
uygulamakta olduğu endüstri bölgeleri politikaları, nitelikli sanayi
alanlarının oluşturulmasında organize sanayi bölgelerinin
uygulamaları yanında ciddi bir yere sahip olmaya
başlamıştır. Bakanlığın endüstri bölgeleri
uygulamalarıyla ülke ekonomisini geliştirmek, nitelikli, katma
değerli üretimi ve istihdamı artırmak,
yatırımları teşvik etmek, yabancı sermayenin ülkemize
girişini hızlandırmak ve teknoloji transferini sağlamak
amaçlanmaktadır.
Endüstri bölgeleri, ülkemizde
üretilmeyen ve ithalatı tetikleyen stratejik sektörlerde
yatırımlara uygun sanayi altyapılarını
oluşturmayı hedeflemektedir. Bu çerçevede, endüstri bölgeleri,
ihracatı artıracak, cari açığımızı azaltacak,
özellikle ileri teknoloji üretecek yerli ve yabancı sermaye
yatırımlarının ülkemize girişini ve reel
yatırımlara dönüşüp kalıcı hâle gelmesini
sağlayacak. Aynı zamanda da ülkemiz AR-GE kapasitesini artıracak
kritik kalkınma amaçlarından bir tanesidir.
Bu minvalde, endüstri
bölgeleri uygulamalarının yukarıda açıklanan amaçları
doğrultusunda insansız hava teknolojileri, petrokimya, yenilenebilir
enerji, paslanmaz çelik, doğal gaz işleme, otomotiv, traktör, makine,
kâğıt, vasıflı çelik, gübre, ilaç başta olmak üzere
stratejik, katma değerli, cari açığımızı azaltan
kritik sektörlerde yatırım yapan firmalarımız, mevcut
endüstri bölgelerimizde yer alıp üretimine ve yatırımlarına
devam etmektedir.
Öncelikle Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığının denetim ve kontrolünde yerli ve yabancı
yatırımcılarımız, planlaması
tamamlanmış ve altyapısı hazır üretim bölgelerinde
sanayi parseli temin edebilmektedir. Sanayi yatırımlarında
altyapı harcamaları, başlangıç maliyetleri arasında
önemli bir yer tutmaktadır. Yatırımları hızlandırmak
ve maliyetleri düşürmek için endüstri bölgeleri uygulamalarıyla
öncelikle yönetici şirket tarafından veya kamu
yatırımı olarak altyapıları tamamlanmak üzere
sanayicilerimiz için sanayi parselleri oluşturulmaktadır.
Sanayinin altyapı
gereksinimlerinin eksiksiz ve sürekli temini, sanayi üretimini sürdürülebilir
kılmaktadır. Bu durum, endüstri bölgelerinin
sağladığı en önemli avantajlardan biridir. Endüstri
bölgeleri uygulamalarında altyapı maliyetlerinin öncelikle yönetici
şirket tarafından karşılanması esas
alınmaktadır. Bu sayede herhangi bir kamu harcaması yapmadan
tamamen özel sektör girişimiyle sanayi alanlarının
oluşturulması hedeflenmektedir. Yatırıma hazır sanayi
parsellerinin üretilmesinden sonra gerekli tüm izin, onay ve ruhsatlar Sanayi
ve Teknoloji Bakanlığınca verilmektedir. Endüstri bölgelerinde
yatırımcılar için tek ruhsat ve izin makamı Bakanlık
olduğundan farklı farklı kurumlara başvurulmadan
Bakanlık bünyesinde hızlı bir şekilde
yatırımın gerçekleşmesinin önü açılmaktadır.
Değerli vekiller,
sahadan gelen geri dönüşler ve Bakanlığın endüstri
bölgeleri uygulamalarından edindiği tecrübelerle oluşturulan
teklif çerçevesinde büyük ölçekli, stratejik ve entegre yatırımlar
için uygun bir yatırım ortamı sağlayan endüstri
bölgelerinin daha işlevsel hâle getirilmesi, ülke ekonomisine katkı
sağlayacak, istihdam ve üretim merkezi olan sanayi alanlarının
oluşturulması ve söz konusu alanlara nitelikli
yatırımcıları hızlı bir şekilde çekmek
amaçlanmaktadır.
Bu vesileyle kanunun
hayırlı olmasını diliyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Soru-cevap
işlemi yoktur.
Birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi birinci bölümde
yer alan maddeleri varsa o madde üzerindeki önerge işlemini yaptıktan
sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde 3
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 1inci maddesinde yer alan yürürlükten
kaldırılmıştır ibaresinin ilga edilmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Dursun Müsavat
Dervişoğlu Arslan
Kabukcuoğlu
İzmir Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEMRA KAPLAN KIVIRCIK (Manisa) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Eskişehir Milletvekili Sayın Arslan Kabukcuoğlu.
Buyurunuz Sayın
Kabukcuoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 341
sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerine
İYİ Parti Grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlarım.
Yasa teklifinde Sanayiye
verilen arsa, ekonomiye katılan bir değer olarak görülmelidir.
deniyor. İşbu kanun teklifi, tarım ile sanayiyi rakip gösteren
ve sanayiye öncelik veren bir zihniyet taşımaktadır. Zannedersiniz
ki bir ada ülkesi ve tarım için, sanayi için denizden toprak
kazanıyoruz ve onun üzerinde bir şeyler yapmaya
çalışıyoruz. Burada tercihin sanayiden yana
kullanılması arz ediliyor. 780 bin kilometrekarelik bir ülkede her
yerde sanayi kurmak mümkündür. Eğer Tarım arazisi, sanayi
arsası olsun. deniyorsa bu düşüncenin ülkemizin yararına
olmadığı ortadadır.
ÇED raporları bu
düşünceyle ele alınıyorsa bu, yanlıştır. Çevrenin
korunması, tarım ve sanayinin devamı için ÇED raporları
gereklidir. Günümüz şartlarında ortaya çıktığı
söylenen bu yasa teklifi, yeşil ekonominin vurgulanması ve endüstri
bölgelerine temin edilecek enerjinin vasfının tarifinin olması
beklenirdi, emisyon hacminin ne kadar düşürüleceği belirtilmeliydi.
Biz bunları görmeyi umardık.
Günlük hayatta şu
yaygındır: Bir enstrüman ortaya çıktığı vakit her
şeyi onunla ilişkilendirme ve onun sayesinde gelişmelerin
olduğu görüşü ağırlık kazanmaya başlar. Üretim
yapan firmalar, bu faaliyetleri bir şekilde devam ettirmektedirler
organize sanayi bölgesi ya da başka şekillerde. Bu tür bir yaklaşım;
gerçekleri güçlendirmeye değil, algıları güçlendirmeye yarar.
Kanun teklifi sunumunda bir
taraftan sanayicinin maddi sorunlar içerisinde olduğundan, maddi
sıkıntı içinde olan sanayicinin sanayi alanının
sahiplendirilmesinden bahsediliyor. Bu kanun teklifinde araziyle toprakla
ilgili açığa vurulmamış niyetler vardır. Türkiye'nin
topraklarının binde 36sı, İtalya topraklarının
yüzde 2si, Almanyanın yüz ölçümünün yüzde 4ünün sanayiye ayrıldığından
bahsedilmektedir. Bizim topraklarımızın sanayiye ayrılan
parçasının küçüklüğü anlatılmaya
çalışılmakta ve küçültülmektedir. Burada yanıltmanın
daniskası vardır çünkü bizim topraklarımız, Almanya ve
İtalya topraklarının 2 misli, 2,5 misli büyüklüktedir. Burada
sadece yüz ölçümünü ortaya koyarak bir argüman yaparak bahsetmeye
çalışmak, insanları yanıltmaktan başka bir şey
değildir.
Konu öyle
anlatılıyor ki zannedersiniz sanayicimiz, teknik
elemanlarımız, sermayemiz kuyruğa girmiş bekliyor,
sırf arazi olmadığı için bu işler
yapılamıyor. Bu, doğru bir yaklaşım değildir.
Tezin sahibi Sayın Bakanlık Yetkilisinin, Sayın Bakan
Yardımcısının başka ülkelerde tarım arazisi
kiralamaya çalışan Türkiye Cumhuriyetinden haberi herhâlde yok.
Tarımı sanayinin düşmanı olarak göstermek çok
yanlıştır. Gelin, İç Anadoluya, ben sizi şehir
şehir dolaştırayım, binlerce dönümlük, yüz binlerce
dönümlük araziler göstereyim. Bunlar bahane değildir.
Gelecek nesillerin
refahı için yeni sanayi alanlarından bahsediliyor. Gelecek nesillerin
neye ihtiyacı yok ki? Gelecek nesillerin huzurlu bir hayata ihtiyacı
var, gelecek nesillerin iyi bir eğitime ihtiyacı var kendilerinin
dünyanın diğer köşesindeki insanlarla yarışabilmeleri
için. Gelecek nesillerin iyi bir beslenmeye ihtiyacı var, mutlu yaşantıya
ihtiyacı var ve hepsinden önemlisi, vatanına dört elle sarılmaya
ihtiyaçları var. Yurt dışına gitmeye ihtiyaçları
yoktur.
Bu yasanın felsefesinde
geçen gençlere iyi bir vatan bırakılma amacı sadece
laftır. Yasanın ülkenin geleceğiyle, gençlerin geleceğiyle
ilgisi yoktur. Hazine arazisini girişimciye bağışlayarak
sahiplerinin kredi kullanmalarına destek olunmaya
çalışılmaktadır. Kanun teklifinin yasama literatürüne,
bizim Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülen yasama literatürüne sadece
Kilyos yasası olarak geçeceği gerçektir. Daha sonra bu arazi,
mevcut yasa teklifiyle, sahipleri tarafından büyük kârlarla başka
insanlara, başka kurumlara, başka şirketlere devredilecektir.
Biz bu Mecliste bunun pek çok örneğini gördük. AK PARTİ için bu
yöntem klasikleşmiştir. Bu kanun yerinde değildir ve biz bu
kanunu uygun görmüyoruz.
Hepinizi saygıyla
selamlarım. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 341
sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 1inci maddesinde geçen
çıkarılmış ve ibaresinin çıkarılarak şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tahsin
Tarhan Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu Tacettin
Bayır
Kocaeli Manisa İzmir
Çetin
Osman Budak Müzeyyen
Şevkin
Antalya Adana
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEMRA KAPLAN KIVIRCIK (Manisa)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Tacettin Bayır.
Buyurunuz Sayın
Bayır. (CHP sıralarından alkışlar)
TACETTİN BAYIR
(İzmir) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
341 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci
maddesi üzerinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle Amasradaki 41
şehit evladımızın yakınlarına sabırlar
diliyorum.
Bu kanun teklifinde genel
olarak endüstri bölgesinin yönetici şirketine yeni yetkiler, sorumluluklar
verilirken temelde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile
Cumhurbaşkanına geniş takdir yetkisi tanınıyor.
Belediyelerin sorumluluk sahasındaki birçok yetki ve gelir ise Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığına devrediliyor. Aynı şekilde
kadastral yolların ve kapanan imar yollarının ihdası da
belediyelerden alınarak değer artış payına
ilişkin yetkiler de Bakanlığa devrediliyor. Böylelikle 3194
sayılı Kanunun ek 8inci maddesinde belirlenen büyükşehir
belediyesi payları ortadan kaldırılıyor. Madde gerekçesinde
her ne kadar Belediyelerin endüstri bölgeleri sınırları
içerisinde tasarruf yetkisinin bulunamaması, endüstri bölgeleri
sınırları içindeki arazilerin kamulaştırılarak
hazine adına tescil edilmesi nedeniyle bunların hazine adına
ihdas edilmesi düzenlenmektedir. şeklinde bir gerekçe belirtilse de
özellikle mücavir alan içerisinde kalan alanlar açısından
belediyelerin devre dışı bırakılması sorun yaratmaktadır.
Endüstri Kanunu Teklifinin
6ncı maddesinde karar yetkilerinin belediyelerden almamız
yetmemiş gibi gelirlerine de el konulmaktadır. İnsanın
ister istemez aklına şu ifadeler geliyor: Acaba büyük belediyeler
yerel seçim öncesinde AKPnin elindeyken böyle bir maddeyi uygulamayı yani
Meclise bu kanun teklifini getirmeyi düşünür müydünüz? Hiç
sanmıyorum. Burada amaç, Cumhuriyet Halk Partili büyükşehir
belediyelerinin gelirlerini daha fazla azaltarak belediyelerimizi hizmet
veremez duruma getirmek. Tıpkı İhracatçılar Meclisi ve
İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki
Teklifte yaptığınız gibi.
Hatırlayacaksınız, o teklifte de belediyelere İlan reklam
vergilerini almayacaksınız. deniliyordu. Buradan
anlaşılıyor ki Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin gelirlerini
azaltarak ellerini kollarını bağlamak istiyorsunuz. AKP olarak,
herhâlde Yerel yönetimleri bir daha nasılsa kazanmayacağız, o
zaman onları da başarısız kılalım. diye bu kanunları
çıkardığınızı düşünüyorum.
Elbette, ülkemizde
yatırım yapacak, istihdam sağlayacak, ürettiğiyle katma
değer yaratacak tüm yerli ve yabancı
yatırımcıların önünü açmak,
yatırımcıların önündeki bürokrasiyi azaltmak hepimizin
görevi olmalıdır. Bugüne kadar olduğu gibi yatırım
yapanı cezalandıran, bezdiren uygulamalardan ve engellemelerden
imtina edilmelidir. Son yirmi yılda bu nedenle
kaçırdığımız, ülkemizin üretim fabrikalarını
kapatıp yurt dışına gitmek zorunda kalan
yatırımcılara cazip olan yasaları
çıkarmalıyız.
Daha geçtiğimiz haftada
İzmir Torbalı Philip Morriste 200 işçi işten
çıkarıldı, 400 işçinin daha
çıkarılacağı ifade ediliyor. Yine, iki-üç yıl önce
Opel fabrikasını kapatarak ülkemizi terk ettiklerini de biliyoruz.
Neden, niçin yabancı sermaye ülkemizi terk ediyor? Neden ülkemizde
onları tutamıyoruz? Bunu iktidardan sorgulamasını
bekliyoruz.
Aslında, az önce AKPli
Komisyon Başkanı çok açık ifade etti, dedi ki: Biz sanayicimize
güveniyoruz. Mesele, sizin sanayiciye güvenmeniz değil, sanayici size
güvenmiyor; problem burada, bunu kavrayamamışsınız hâlâ.
(CHP sıralarından alkışlar) Acaba yabancı sermaye de
ve tek adam yönetiminin demokrasiyi askıya aldığını,
Yarın benim şirketime de bu iktidar çöker mi? diyerek mi ülkeyi
terk ediyor? Demokrasimize, adaletinize,
tarafsızlığınıza yasalarınıza güvenmedikleri
için mi gidiyorlar? isterseniz bunu bir düşünün derim. Bugün RTÜK
kararıyla sadece yandaş olmadığı için üç gün
karartacağınız Tele1 kanalı nedeniyle de bu kararı
verenleri ve onları bu kararı vermeye zorlayanları
kınadığımı ifade etmek istiyorum. Ne yaparsanız
yapın, halkın gerçekten tarafsızlıktan yana haber alma
hakkını bu tür cezalandırıcı uygulamalarla ellerinden
alamayacağınızın altını çiziyorum çünkü özgür
basın susturulamaz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 341
sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin teklif metninde
bulunan yer alan ifadesinin bulunan şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Kenanoğlu Mahmut
Celadet Gaydalı Hüseyin
Kaçmaz
İstanbul Bitlis Şırnak
Erdal
Aydemir Serpil
Kemalbay Pekgözegü Dirayet
Dilan Taşdemir
Bingöl İzmir Ağrı
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEMRA KAPLAN KIVIRCIK (Manisa) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Şırnak Milletvekili Sayın Hüseyin Kaçmaz.
Buyurun Sayın Kaçmaz.
(HDP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN KAÇMAZ
(Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bartın Amasrada iş cinayetinde hayatını kaybeden
emekçilere Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyorum, yaralanan işçilerin de bir
an önce sağlıklarına kavuşmalarını temenni
ediyorum.
Tabii, iktidar olarak
aslında masum olmadığınızı biliyorsunuz. Bütün
davranışlarınızda, bakışlarınızda,
konuşmalarınızda ve hatta kendinizi savunmanızda bu
cinayetlere ortaklığınızın sorumluluğu ve
ağırlığı var üstünüzde. Bakın, geçtiğimiz
eylül ayında 157 kişi, 2022 yılının ilk dokuz
ayında kayıtlara geçen en az 1.359 kişi iş cinayetlerinde
yaşamını yitirmiştir. 1.359 işçi yani her gün 5
işçi, sermayenin kâr hırsından, sizin
yarattığınız denetimsiz, güvenliksiz çalışma
koşullarından dolayı ölmektedir. Dünyanın en büyük kömür
üreticilerinden bir tanesi olan Çinde, 2008 yılında 100 milyon ton
başına düşen ölüm sayısı 127 olurken Türkiyede bu
sayı 722dir, 722 can. AKP iktidarı döneminde en az 1.890 madenci
hayatını kaybetmiştir. Ölümlerin, toplu cinayetlerin,
katliamların üstünü örtemezsiniz, örtecek bir yanı da yok zaten.
Birçok vekil
arkadaşımızın da dile getirdiği gibi iyi şeyler
olunca AKP iktidarının, AKP Genel Başkanının ama bir
felaket olunca, kötü bir şey olunca da bu sefer suçu kadere,
yaratıcıya yükleme hâli asla kabul edilemez. Size kalırsa tabii,
bu cinayetler de siyaset üstü bir konu oluyor; hayır, siyaset üstü
değil tümüyle siyasi ve ideolojik bir konudur. Zihin dünyanızın,
siyasal konumlanışınızın, neoliberal politikalarınızın,
büyüme ekonomisi hırsınızın, cezasızlık
anlayışınızın ülkeyi sürüklediği hâl böyle; 41
can, 41 yaşam öyküsü, 41 eş, 41 yoldaş, 41 arkadaş. Hakikat
ortada, kelimelerse artık etkisiz kalıyor, rakamlara
alışmak zorunda bırakılıyoruz ama itiraz ediyoruz;
alışmamamız, hesabını sormamız gerektiğinin
de bilincindeyiz. Ölümlere alışmak ihanettir; alışan,
unutan ve sessiz kalanlara yazıklar olsun.
Bu kürsüden,
yaşamını yitiren emekçilerin adlarını okumak
istiyorum, belki onları rakam olarak gören, varlıklarını
unutan, fıtrat diye, Bu işin doğasında var. diye
kendini kandıran ya da kandırmış gibi yapan ama her
hâlükârda hakikati kendisine itiraf etmek zorunda kalanlarınızın
bu isimleri duyması etkili olur diye ümit ediyorum: Ali Doğru, Aziz
Köse, Berkay Kesim, Berkay Pınarcıoğlu, Burçin Saban, Deniz
Baysal, Emrah Kaval, Emrah Kaya, Enes Aydın, Ercan Akdeniz, Ercan Saraç,
Ferhat Poyraz, Fikret Kansız, Gökhan Mercan, Gürdal Serenli, İbrahim
Köse, Mehmet Bulut, Mehmet Kara, Murat Ergin, Murat Öztan, Mustafa Can
Yıldırım, Mustafa Çelik, Okan Akgül, Orhan Altun, Öner
Yıldız, Rahman Özçelik, Ramazan Özer, Rasim Bulut, Remzi Özçelik,
Rıdvan Acet, Sabri Akdere, Selçuk Ayvaz, Serhat Kahraman, Serkan
Nakaş, Soner Ak, Suat Demirkıran, Şaban Yıldırım,
Şuayıp Okul, Yasin Çelik, Yener Saygın, Yusuf Özerkan.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Saygıyla anıyoruz.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla)
Fark ettiniz mi bu isimler tek başına birer rakam değil,
bunların her biri, bunların her biri birer can, birer insan ve sizin
kâr hırsı ve neoliberal politikalardaki ısrarınız
sonrası hayatını kaybeden, cinayete kurban giden emekçiler.
Son olarak, AKP Genel
Başkanının bugün özellikle Kürt çocuklarını konu
edindiği bir konuşmaya ilişkin de bir sözü paylaşmak
istiyorum, birkaç şey söylemek istiyorum: Beşikleri boş duran
halklar imparatorluk kuramaz. demiş İtalya faşist rejiminin
yürütücüsü Mussolini. Kürt düşmanı bu rejimi bir yerlerden
hatırlıyoruz. Kürt çocukları, nüfus politikanızın
şeyleri değiller. Çocuk, barış, özgürlük;
(*)
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde
kabul edilmiştir.
Sayın Turan
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
54.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, şehit Polis
Memuru Hızır Bekir Baybörüye ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çanakkale İl Emniyet
Müdürlüğümüzde görev yapan Polis Memurumuz Hızır Bekir Baybörü
Balıkesire göreve giderken trafik kazası geçirmişti, yaralanan
polisimiz ne yazık ki kaldırıldığı hastanede
bugün kurtarılamayarak şehit oldu. Aziz şehidimize Allahtan
rahmet diliyoruz; Emniyet teşkilatımıza, ailesine
başsağlığı diliyoruz. Cenaze namazı yarın,
perşembe günü öğle namazında Ankara Ahmet Hamdi Akseki
Camisinde kılınacaktır. Makamı cennet olsun.
Teşekkür ediyorum
Başkanım.
BAŞKAN Birleşime
iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
22.47
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.48
BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin) , Abdurrahman
TUTDERE (Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9uncu Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 61 Milletvekilinin
Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/4487) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 341) (Devam)
BAŞKAN 341 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir
konu bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 20 Ekim 2022 Perşembe günü saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
22.49