TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
17’nci Birleşim (Olağanüstü)
25 Temmuz 2023 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- BU BİRLEŞİM TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanı Manisa Milletvekili Özgür Özel ve Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal ile Saadet Partisi Grup Başkanı Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ ve Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekilleri İsa Mesih Şahin ve Bülent Kaya ile 128 milletvekilinin; Anayasa’nın 93’üncü ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 7’nci maddeleri uyarınca, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanı Manisa Milletvekili Özgür Özel, Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın ve Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, KDV ve ÖTV oranlarının yükselmesi ve temel ihtiyaç ürünlerindeki fiyat artışı nedeniyle oluşan sorunlara çözüm bulunması amacıyla bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (4/10)
2.- CHP Grubunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına devam etmesine dair İç Tüzük’ün 7’nci maddesinin son fıkrasına göre verilmiş önergesi (4/11)
3.- Saadet Partisi Grubunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına devam etmesine dair İç Tüzük’ün 7’nci maddesinin son fıkrasına göre verilmiş önergesi (4/12)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanı Manisa Milletvekili Özgür Özel, Grup Başkan Vekilleri Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın ve Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, KDV ve ÖTV oranlarının yükselmesi ve temel ihtiyaç ürünlerindeki fiyat artışı nedeniyle oluşan sorunlara çözüm bulunması amacıyla bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesini görüşmek için yeter sayıdaki üyenin istemi üzerine Anayasa’nın 93’üncü ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 7’nci maddeleri gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25 Temmuz 2023 Salı günü saat 15.00’te olağanüstü toplantıya çağrıldığına ilişkin tezkeresi (3/750)
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan'ın, Genel Kurulun İç Tüzük madde 7’ye göre olağanüstü toplanması nedeniyle gündem dışı konuşmaların, 20 milletvekiline ve Grup Başkan Vekillerine yerlerinden söz verilmesi gibi uygulamaların bugün olmayacağına ilişkin konuşması
VI.- GENEL GÖRÜŞME
A) Ön Görüşmeler
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanı Manisa Milletvekili Özgür Özel, Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın ve Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, KDV ve ÖTV oranlarının yükselmesi ve temel ihtiyaç ürünlerindeki fiyat artışı nedeniyle oluşan sorunlara çözüm bulunması amacıyla bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/12)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, Sivas Milletvekili Abdullah Güler’in (8/12) esas numaralı Genel Görüşme Önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili İsa Mesih Şahin’in, Saadet Partisi Grubunun Meclisin çalışmalarına devam etmesi yönünde bir tekliflerinin olduğuna ilişkin açıklaması
2.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Türkiye’nin sorunlarının çok ağırlaştığı bir dönemde Meclisin bu kadar uzun tatil yapmasının yanlış olduğuna ilişkin açıklaması
3.- Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, insanların açlıkla yüz yüze olduğu bir ortamda tatile karşı olduklarına ve Meclisin çalışmaya devam etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
4.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Sivas Milletvekili Abdullah Güler’in (8/12) esas numaralı Genel Görüşme Önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine, Meclisin toplanmasını neden istediklerine ve Meclis çalışmaya devam ederse bir hafta içerisinde istenilen tüm kararların alınabileceğine ilişkin açıklaması
5.- Sivas Milletvekili Abdullah Güler’in, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve genel görüşmeye konu olan hususta Cumhurbaşkanı Yardımcısının Genel Kurulu bilgilendirmesi yönünde görüş bildirdiklerini ancak bunun gruplar tarafından yeterli desteği görmediğine ilişkin açıklaması
IX.- OYLAMALAR
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatile girmeyerek çalışmalarına devam etmesi hakkındaki önergelerin oylaması
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil'in, intihar eden bir THY çalışanının iddialarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın cevabı (7/110)
2.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal'ın, 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş'ta meydana gelen depremlerden etkilenen illerde çalışan işçilere tazminat ve fazla çalışma ücreti ödenmesi talebine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın cevabı (7/112)
3.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, küçük işletmelerin prim ödeme gün sayısı ile ilgili düzenleme yapılması talebine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın cevabı (7/115)
4.-Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, SGK'da çalışan memurların ikramiye, ek ödeme ve tazminat taleplerine,
SGK personelinin özlük haklarının iyileştirilmesi talebine,
İlişkin soruları ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın cevabı (7/117), (7/126)
5.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, taşeron firmalarda çalışan personelin özlük haklarının iyileştirilmesi talebine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın cevabı (7/119)
6.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, idari hizmet sözleşmesi ile istihdam edilen personele ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın cevabı (7/120)
7.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, ön lisans insan kaynakları bölümü mezunlarının atanmalarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın cevabı (7/122)
8.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, iş sağlığı ve güvenliğine yönelik yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın cevabı (7/124)
9.-İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil'in, İzmir'de yürütülen ÇEDES projesine,
- Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü'nün, Eskişehir ilinde imzalanmış olan Eğitimde İşbirliği Protokolü'ne,
İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in cevabı (7/174), (7/177)
10.-İstanbul Milletvekili Ali Gökçek'in, ÖSYM tarafından gerçekleştirilen sınavlarda görevlilere ödenen ücretlere,
- İzmir Milletvekili Deniz Yücel'in, ÇEDES Projesi kapsamında İzmir'deki okullarda manevi danışman görevlendirilmesine,
- Diyarbakır Milletvekili Ceylan Akça Cupolo'nun, Diyarbakır'da YKS'ye girecek bazı öğrencilerin sınav yerlerinin farklı şehirlerde belirlenmesine,
- Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer'in, eğitim binalarının güçlendirme çalışmalarına,
İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in cevabı (7/175), (7/176), (7/284), (7/367)
11.-Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, okullara diyetisyen atanması önerisine,
Bir çocuğun intiharına,
- Bingöl Milletvekili Ömer Faruk Hülakü'nün, Bingöl'de görev yapan eğitimcilerin depreme yönelik bilgilendirilmesine,
- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş'ta meydana gelen depremler sonrasında barınma problemi yaşayan öğretmenlere,
İktisadi ve idari bilimler fakültesi mezunlarının istihdamına,
İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in cevabı (7/178), (7/181), (7/185), (7/189), (7/191)
12.-Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, felsefe öğretmeni atamalarına,
- Ankara Milletvekili Kürşad Zorlu'nun, 2002 yılı itibarıyla ülke genelindeki özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleriyle ilgili çeşitli verilere,
- Diyarbakır Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2022-2023 yılları arasında öğretmenlerle ilgili çeşitli verilere,
İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in cevabı (7/182), (7/282), (7/368)
13.-Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, ücretli öğretmenlerin özlük haklarının iyileştirilmesi talebine,
6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş'ta meydana gelen depremler sebebiyle işsiz kalan özel sektörde çalışan öğretmenlerin mağduriyetlerine,
Kurumlar arası geçiş yoluyla öğretmenlik yapmak isteyenlerin sorunlarına,
Ücretli öğretmen ve fahri öğreticilerin özlük haklarının iyileştirilmesi talebine,
6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş'ta meydana gelen depremler sebebiyle işsiz kalan özel sektörde çalışan öğretmenlerin mağduriyetlerine,
- Gaziantep Milletvekili Ertuğrul Kaya'nın, 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş'ta meydana gelen depremlerden etkilenen illerde LGS'ye giren öğrencilere,
- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, bir üniversite tarafından hazırlanan İller Arası Rekabet Endeksinde Kocaeli'nin eğitimdeki sırasına,
İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in cevabı (7/184), (7/187), (7/188), (7/190), (7/192), (7/371), (7/372)
14.-İzmir Milletvekili Seda Kâya Ösen'in, ÇEDES Projesine,
- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş'ta meydana gelen depremler sebebiyle işsiz kalan özel sektörde çalışan öğretmenlerin mağduriyetlerine,
Bir kişinin eski çalışma günleri sayılmadığı için EYT'den yararlanamadığı iddiasına,
Bingöl Öğretmenevinde bazı çalışanların maaşlarını alamadığı iddiasına,
İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in cevabı (7/186), (7/499), (7/500), (7/501)
15.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen'in, intihar eden bir THY çalışanının iddialarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu'nun cevabı (7/218)
16.- Ankara Milletvekili Kürşad Zorlu'nun, ülke genelindeki AMATEM sayısı ile uyuşturucu ve madde bağımlılığıyla mücadeleye yönelik yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın cevabı (7/290)
17.- Balıkesir Milletvekili Burak Dalgın'ın, yapay zeka konusunda yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır'ın cevabı (7/294)
18.- Ankara Milletvekili Kürşad Zorlu'nun, 2002 yılından bu yana uçak seferlerinde meydana gelen acil durumlara ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu'nun cevabı (7/301)
19.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, son 5 yılda yorgun merminin neden olduğu ölüm ve yaralanmalara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın cevabı (7/376)
20.- Hatay Milletvekili Servet Mullaoğlu'nun, 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş'ta meydana gelen depremden etkilenen Hatay ilindeki ulaşım problemlerine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu'nun cevabı (7/410)
21.- Burdur Milletvekili İzzet Akbulut'un, Burdur-Fethiye Karayolu Projesinin akıbetine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu'nun cevabı (7/412)
22.- İstanbul Milletvekili Namık Tan'ın, THY ve TGS personelinin özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu'nun cevabı (7/415)
23.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, KHK ile kamu görevinden ihraç edilen bir kişiye iş sağlığı ve güvenliği sertifikasının verilmediği iddiasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın cevabı (7/458)
24.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, depremzede bir öğretmene verilen kısa çalışma ödeneğinin geri istendiği iddiasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın cevabı (7/459)
25.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, bir kişinin KHK'lı olduğu gerekçesiyle TYP başvurusunun kabul edilmediği iddiasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın cevabı (7/463)
26.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, bir kişiye KHK'lı olduğu gerekçesiyle işyeri hekimliği sertifikası verilmediği iddiasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın cevabı (7/464)
27.-Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, deprem sebebiyle görev yerlerinde bulunamayan memurlar hakkında açılan soruşturmaların kaldırılması talebine,
- Antalya Milletvekili Cavit Arı'nın, Antalya ili Kepez ilçesine bağlı Karşıyaka Mahallesi'nin okul ihtiyacına,
İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in cevabı (7/497), (7/755)
28.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, bir mobil uygulama yoluyla dolandırılan bir kişiye ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır'ın cevabı (7/506)
29.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, PTT'den emekli olan bir kişinin maaş promosyonu alamadığı iddiasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu'nun cevabı (7/511)
30.-Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, bir kişiye KHK ile ihraç edildiği gerekçesiyle iş sağlığı ve güvenliği sertifikasının verilmediği iddiasına,
Bir kişiye KHK ile ihraç edildiği gerekçesiyle iş sağlığı ve güvenliği sertifikasının verilmediği iddiasına,
Bir vatandaşa iş sağlığı ve güvenliği sertifikasının verilmediği iddiasına,
İlişkin soruları ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın cevabı (7/557), (7/558), (7/940)
31.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, bir kişiye KHK ile ihraç edildiği gerekçesiyle iş sağlığı ve güvenliği sertifikasının verilmediği iddiasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın cevabı (7/560)
32.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya'nın, Antalya'nın Gazipaşa ilçesine kalıcı bir araç muayene istasyonu kurulmasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu'nun cevabı (7/681)
33.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal'ın, işsizliğe karşı yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın cevabı (7/843)
34.- Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı'nın, Balıkesir Merkez Havaalanına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu'nun cevabı (7/997)
35.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk'ün, 2002-2023 yılları arasında Denizli iline yapılan yatırımlara ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu'nun cevabı (7/1000)
36.- Adana Milletvekili Bilal Bilici'nin, Adana Şakirpaşa Havalimanına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu'nun cevabı (7/1002)
25 Temmuz 2023 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Asu KAYA (Osmaniye), Muhammed ADAK (Mardin)
----- 0 -----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın 93’üncü ve İç Tüzük’ün 7’nci maddelerine göre, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanı Manisa Milletvekili Özgür Özel ve Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal ile Saadet Partisi Grup Başkanı Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ ve Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekilleri İsa Mesih Şahin ve Bülent Kaya ile 128 milletvekili tarafından Başkanlığımıza verilen önerge üzerine olağanüstü toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17’nci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN – Elektronik sistemle yoklama yapacağız...
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Ama geçmişte hiç böyle yapmıyordunuz Başkanım.
BAŞKAN – Yoklama için üç dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin elektronik sisteme girerek salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içinde sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen milletvekillerinin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla verilen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını, salondan ayrılmamalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Başkanım, 200’ü geçti, sürenin dolmasına gerek yok.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Saklanmayın AK PARTİ’liler, saklanmayın, gelin!
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Başkanım, şu anda içeride olanlar da burada var sayılır. Kapıdan bakıyorlar efendim.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Kaçma, kaçma, gel! Milletin Meclisi burası, kaçılmaz, gel!
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır. (CHP, Yeşil Sol Parti, İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin olağanüstü toplantıya çağırılmasına ilişkin önergeyi okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanı Manisa Milletvekili Özgür Özel ve Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal ile Saadet Partisi Grup Başkanı Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ ve Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekilleri İsa Mesih Şahin ve Bülent Kaya ile 128 milletvekilinin; Anayasa’nın 93’üncü ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 7’nci maddeleri uyarınca, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanı Manisa Milletvekili Özgür Özel, Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın ve Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, KDV ve ÖTV oranlarının yükselmesi ve temel ihtiyaç ürünlerindeki fiyat artışı nedeniyle oluşan sorunlara çözüm bulunması amacıyla bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (4/10)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Anayasa’nın 93’üncü ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 7’nci maddesi gereğince ekte yer alan genel görüşme önergesini görüşmek üzere 25 Temmuz 2023 Salı günü saat 15.00’te Türkiye Büyük Millet Meclisinin olağanüstü toplantıya çağırılmasını arz ve talep ederiz.
Özgür Özel
Manisa
CHP Grup Başkanı
Burcu Köksal Gökhan Günaydın Ali Mahir Başarır
Afyonkarahisar İstanbul Mersin
CHP Grubu CHP Grubu CHP Grubu
Başkan Vekili Başkan Vekili Başkan Vekili
Selçuk Özdağ
Muğla
Saadet Partisi Grup Başkanı
Bülent Kaya İsa Mesih Şahin
İstanbul İstanbul
Saadet Partisi Grubu Saadet Partisi Grubu
Başkan Vekili Başkan Vekili
Mustafa Yeneroğlu Cemal Enginyurt
İstanbul İstanbul
Ayhan Barut (Adana)
Burhanettin Bulut (Adana)
Orhan Sümer (Adana)
Müzeyyen Şevkin (Adana)
Abdurrahman Tutdere (Adıyaman)
Reşat Karagöz (Amasya)
Umut Akdoğan (Ankara)
Tekin Bingöl (Ankara)
Deniz Demir (Ankara)
Semra Dinçer (Ankara)
Murat Emir (Ankara)
Okan Konuralp (Ankara)
Gamze Taşcıer (Ankara)
Aliye Timisi Ersever (Ankara)
Aylin Yaman (Ankara)
Cavit Arı (Antalya)
Aliye Coşar (Antalya)
Sururi Çorabatır (Antalya)
Mustafa Erdem (Antalya)
Özgür Erdem İncesu (Ardahan)
Uğur Bayraktutan (Artvin)
Süleyman Bülbül (Aydın)
Evrim Karakoz (Aydın)
Bülent Tezcan (Aydın)
Hüseyin Yıldız (Aydın)
Ensar Aytekin (Balıkesir)
Serkan Sarı (Balıkesir)
Aysu Bankoğlu (Bartın)
Yaşar Tüzün (Bilecik)
Türker Ateş (Bolu)
İzzet Akbulut (Burdur)
Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa)
Hasan Öztürk (Bursa)
Kayıhan Pala (Bursa)
Orhan Sarıbal (Bursa)
Özgür Ceylan (Çanakkale)
İsmet Güneşhan (Çanakkale)
Mehmet Tahtasız (Çorum)
Şeref Arpacı (Denizli)
Gülizar Biçer Karaca (Denizli)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (Diyarbakır)
Talih Özcan (Düzce)
Ediz Ün (Edirne)
Ahmet Baran Yazgan (Edirne)
Gürsel Erol (Elâzığ)
İbrahim Arslan (Eskişehir)
Utku Çakırözer (Eskişehir)
Jale Nur Süllü (Eskişehir)
Melih Meriç (Gaziantep)
Hasan Öztürkmen (Gaziantep)
Elvan Işık Gezmiş (Giresun)
Mehmet Güzelmansur (Hatay)
Servet Mullaoğlu (Hatay)
Nermin Yıldırım Kara (Hatay)
Hikmet Yalım Halıcı (Isparta)
Fethi Açıkel (İstanbul)
Gamze Akkuş İlgezdi (İstanbul)
Engin Altay (İstanbul)
Kadri Enis Berberoğlu (İstanbul)
Türkan Elçi (İstanbul)
Yunus Emre (İstanbul)
Zeynel Emre (İstanbul)
Ali Gökçek (İstanbul)
Özgür Karabat (İstanbul)
İlhan Kesici (İstanbul)
Yüksel Mansur Kılınç (İstanbul)
Suat Özçağdaş (İstanbul)
Turan Taşkın Özer (İstanbul)
Oğuz Kaan Salıcı (İstanbul)
Namık Tan (İstanbul)
Erdoğan Toprak (İstanbul)
Gökan Zeybek (İstanbul)
Ednan Arslan (İzmir)
Murat Bakan (İzmir)
Sevda Erdan Kılıç (İzmir)
Gökçe Gökçen (İzmir)
Rıfat Turuntay Nalbantoğlu (İzmir)
Ahmet Tuncay Özkan (İzmir)
Mahir Polat (İzmir)
Yüksel Taşkın (İzmir)
Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
Deniz Yücel (İzmir)
Ali Öztunç (Kahramanmaraş)
Cevdet Akay (Karabük)
İsmail Atakan Ünver (Karaman)
İnan Akgün Alp (Kars)
Hasan Baltacı (Kastamonu)
Aşkın Genç (Kayseri)
Ahmet Önal (Kırıkkale)
Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
Fahri Özkan (Kırklareli)
Metin İlhan (Kırşehir)
Nail Çiler (Kocaeli)
Mühip Kanko (Kocaeli)
Harun Özgür Yıldızlı (Kocaeli)
Barış Bektaş (Konya)
Ali Fazıl Kasap (Kütahya)
Veli Ağbaba (Malatya)
Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu (Manisa)
Bekir Başevirgen (Manisa)
Hasan Ufuk Çakır (Mersin)
Talat Dinçer (Mersin)
Gülcan Kış (Mersin)
Süreyya Öneş Derici (Muğla)
Gizem Özcan (Muğla)
Cumhur Uzun (Muğla)
Ömer Fethi Gürer (Niğde)
Mustafa Adıgüzel (Ordu)
Seyit Torun (Ordu)
Asu Kaya (Osmaniye)
Tahsin Ocaklı (Rize)
Ayça Taşkent (Sakarya)
Murat Çan (Samsun)
Barış Karadeniz (Sinop)
Ulaş Karasu (Sivas)
Mahmut Tanal (Şanlıurfa)
İlhami Özcan Aygun (Tekirdağ)
Faik Öztrak (Tekirdağ)
Nurten Yontar (Tekirdağ)
Kadim Durmaz (Tokat)
Sibel Suiçmez (Trabzon)
Ali Karaoba (Uşak)
Tahsin Becan (Yalova)
Eylem Ertuğ Ertuğrul (Zonguldak)
Deniz Yavuzyılmaz (Zonguldak)
Mustafa Sarıgül (Erzincan)
BAŞKAN – Şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının çağrı yazısını okutuyorum:
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanı Manisa Milletvekili Özgür Özel, Grup Başkan Vekilleri Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın ve Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, KDV ve ÖTV oranlarının yükselmesi ve temel ihtiyaç ürünlerindeki fiyat artışı nedeniyle oluşan sorunlara çözüm bulunması amacıyla bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesini görüşmek için yeter sayıdaki üyenin istemi üzerine Anayasa’nın 93’üncü ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 7’nci maddeleri gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25 Temmuz 2023 Salı günü saat 15.00’te olağanüstü toplantıya çağrıldığına ilişkin tezkeresi (3/750)
20/7/2023
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığından
Bildirilmiştir
Türkiye Büyük Millet Meclisini, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanı Manisa Milletvekili Özgür Özel, Grup Başkan Vekilleri Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın ve Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır'ın KDV ve ÖTV oranlarının yükselmesi ve temel ihtiyaç ürünlerindeki fiyat artışı nedeniyle oluşan sorunlara çözüm bulunması amacıyla bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesini görüşmek için yeter sayıdaki üyenin istemi üzerine Anayasa'nın 93'üncü ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 7'nci maddeleri gereğince 25 Temmuz 2023 Salı günü saat 15.00'te olağanüstü toplantıya çağırıyorum.
Milletvekillerinin belirtilen gün ve saatte Genel Kurul toplantısına katılmalarını rica ederim.
Numan Kurtulmuş
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan'ın, Genel Kurulun İç Tüzük madde 7’ye göre olağanüstü toplanması nedeniyle gündem dışı konuşmaların, 20 milletvekiline ve Grup Başkan Vekillerine yerlerinden söz verilmesi gibi uygulamaların bugün olmayacağına ilişkin konuşması
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, görüşmelere başlamadan önce bir hususu hatırlatmak istiyorum.
Malumunuz, Genel Kurul olağanüstü bir gündemle toplandı. İç Tüzük'ün 7’nci maddesine göre olağanüstü toplantıyı gerektiren konu dışında başka bir iş veya konu gündeme getirilmeyecektir. Bu nedenle sayın milletvekillerimize rutin çalışma günlerinde olduğu gibi gündem dışı söz verilmesi, yerinden 20 milletvekili ve Grup Başkan Vekillerine söz verilmesi gibi uygulamalar bugün için geçerli değildir.
Bilgilerinize sunulmuştur.
VI.- GENEL GÖRÜŞME
A) Ön Görüşmeler
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanı Manisa Milletvekili Özgür Özel, Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın ve Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, KDV ve ÖTV oranlarının yükselmesi ve temel ihtiyaç ürünlerindeki fiyat artışı nedeniyle oluşan sorunlara çözüm bulunması amacıyla bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/12) [(*)]
BAŞKAN – Şimdi olağanüstü toplantının konusu olan (8/12) esas numaralı Genel Görüşme Önergesi’nin ön görüşmesine başlıyoruz.
İç Tüzük'ün 102’nci maddesine göre genel görüşme açılıp açılmaması hususunda yapılacak bu görüşmede sırasıyla siyasi parti gruplarına ve önergedeki 1’inci imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir. Konuşma süreleri gruplar için yirmişer dakika, önerge sahibi için on dakikadır.
Gruplar adına ilk söz, Saadet Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ'a aittir.
Buyurun. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Saadet, DEVA, Demokrat, İYİ Parti ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak talep ettiğimiz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun verdiği imzalar doğrultusunda bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi olağanüstü bir birleşim icra etmektedir. Değerli hazırunu saygıyla selamlıyorum.
Lozan'ın yıl dönümü, 100’üncü yıl dönümü, Türkiye Cumhuriyeti devletinin tapusu ve yüz yıl önce bu topraklarda devletimizi tescil ettiğimiz anlaşma birilerine göre zafer, birilerine göre hezimet, genellikle tarihçiler ve benim de katıldığım gibi döneminin en iyi anlaşması ve döneminin en iyi anlaşması olduğu için de kıyamete kadar Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak bu topraklarda yaşayacağız.
Aynı zamanda Montrö’nün yıl dönümü; Montrö, boğazların Türkiye Cumhuriyeti devletinin kontrolü altına alındığı bir anlaşmadır. Yine, anlaşmayı yapanları şükranla anıyorum.
Sadık Ahmet'in ölüm yıl dönümü. Batı Trakya'da Sadık Ahmet bir kahramandı, hep önde yürüdü; ölüm yıl dönümünde onu da saygıyla ve rahmetle anıyorum.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin banileri Doktor Fazıl Küçük, Rauf Denktaş, Necmettin Erbakan ve Bülent Ecevit'i de saygıyla ve rahmetle anıyorum. Türk’ün 20’nci yüzyıldaki son devlet kurma iradesinin temsilcilerine saygılarımı arz ediyorum ve Basın Bayramı’nda da emekçilerin Basın Bayramlarını kutluyorum.
Bugün, yüce Meclisi olağanüstü toplantıya çağırma gerekçemizi özellikle iktidar çevreleri popülist bir atraksiyon ve hatta zaman kaybı olarak gördüler. Ben size niçin bu yola başvurduğumuzun gerekçesini birkaç cümleyle özetlemek istiyorum. “Asgari ücret ve emekli maaşlarıyla ilgili bir huzursuzluk ortaya çıktı. Kamu işçisi, memuru nasıl ortada bırakmadıysak, çalışanından emeklisine hiç kimsenin mağduriyetinin kalıcı olmasına rıza gösteremeyiz. Ek bütçede deprem bölgesinin kalkınmasını sağlayacak önergelere, projelere yer verdik. Biz kendisini mağdur hisseden tüm kesimlerin gönlünü almak zorundayız. Bunu da çok gecikmeden yapmamız gerekiyor. Milletimizin serinkanlı olarak bize güvenmelerini istiyorum.” Özetlemeye çalıştığım bu gerekçenin sahibini tahmin ettiniz sanırım, Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. Sayın Erdoğan’ın bu demeci Türkiye Büyük Millet Meclisinin olağanüstü toplanmasının haklılığını göstermektedir. Bir kanuni düzenlemeyle memur, emekli mağduriyetlerini hemen şimdi ortadan kaldıralım, ocak ayını beklemeyelim. Niye ocak ayını bekleyeceğiz? Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: “Evet, bir mağduriyet var, bir eksikliğimiz var, bu eksikliği gidereceğiz, sabırla bekleyiniz.” Bu “Sabırla bekleyiniz.” dediğiniz zamana kadar altı aylık bir süre var. Bu altı aylık süre içerisinde insanlar tatillerini yapamayacaklar, insanlar enflasyon karşısında ezilecekler ve vatandaşlarımız çocuklarını okula gönderirken kreşlerde çok ciddi sıkıntılar yaşayacaklar, ulaşımda sıkıntılar yaşayacaklar; özel okullarda, devlet okullarında, yurtlarda sıkıntılar yaşayacaklar. Eylül ayına birkaç ay kaldı, gelin hep beraber, bir kanuni düzenlemeyle beraber enflasyona ezdirmeyelim vatandaşlarımızı, altı ay boyunca çile çektirmeyelim diyorum ve bu kanun teklifini de Adalet ve Kalkınma Partisi versin, biz hep beraber imzalayalım ve böylece hem memurlarımız hem emeklilerimiz hem de işçilerimiz bu mağduriyetten kurtulmuş olsunlar.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimleri üzerinden yaklaşık iki aylık bir süre geçti. Seçimlerden önce, doğal olarak, her siyasi parti seçimleri kazandığı takdirde ülkeyi nasıl yöneteceğine dair vaatlerde bulunur, bunları kamuoyuyla paylaşır, vatandaşlardan oy ister. Peki, bir siyasi parti, vatandaşlarına, mesela, yalan söyler mi? Elbette söylemez, ayrıca söylememeli de. Yapamayacağı vaatleri abartarak dillendirmek başka bir şey; olmayan şeyleri varmış gibi göstermek, Kafdağı’nın ardından sahte muştularla topluma umut pompalamak, göz boyamak ve bile isteye yalan söylemek başka bir şeydir.
Değerli milletvekilleri, sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim: Esasen, AK PARTİ iktidarı uzun zamandır bir şeyi keşfetti, neydi o? Halkı her anlamda bir açmaza ve çaresizliğe hapsetmek. Buna “Stalin'in tavukları metodu” da diyebiliriz. Vaktim kısıtlı olduğu için bunun ne anlama geldiğini uzun uzun anlatmayacağım; merak edenler Google hazretlerine bakıp öğrenebilirler.
İktidar, kontrollü ve bilinçli bir yoksullaştırma siyasetini bu ülkeye dayattı. Tam bir kısır döngü içinde bırakılan halkımızı bu çıkmazdan kurtarmak adına gerektiğinde sesimizi ama ilkesel olarak sözümüzü yükseltmek için burada, bu kutsal çatı altında var gücümüzle çalışacağız. Halkımızın olduğu her yerde onlarla beraber onların sesi olacağız çünkü bu ses aslında iktidar elitlerinin duymaktan hiç de hazzetmediği milletimizin sessiz çığlığıdır.
Değerli milletvekilleri, iktidar, seçim öncesi, olan olmayan ne varsa saçtı savurdu. Olmayan petrolleri “Traktörünüze doldurun, gidin.” dedi. Olmayan doğal gazı güya hanelere gönderdi. Saçma sapan vaatlerle halkımızı kandırıp durdu. Sırf seçim kazanmak uğruna Hazine ve Merkez Bankası kaynaklarını har vurup harman savurdu; karşılıksız para bastı. “Kredi” ve “swap” adı altında yüksek faizlerle borç alarak ülkemizi borçlandırdı. Uyguladığı bu seçim ekonomisi yüzünden daha yılın yarısında 2023 bütçesini tüketti. Ülkemizin ormanlarını, zeytinliklerini, sahillerini imara açtı; limanlarını, havaalanlarını, yer altı ve yer üstü kaynaklarını sattı. Gelecek olan kamu gelirlerini bile ipotek etti hatta kim olduğu belli olmayan yabancılara Türk vatandaşlığı bile verildi. Zeytinlik demişken; yahu, depremi bahane edip zeytinlik arazileri imara açmak, talan etmek, peşkeş çekmek nasıl bir zihniyettir? Sokakta gelip geçeni, gözünün üstünde kaşın var diye döven mahallenin belalısının zorbalığından ne farkı var bunun? Sizi mahallenin belalısı gibi davranmaya iten sebep sadece parasızlık mı yoksa başka şeyler mi, bir açıklayın da dinleyelim ve öğrenelim. Sonra ne mi oldu? Tüm bu hovardacı harcamalar sonunda, memurun ve emeklinin maaşlarını ödeyebilmek için yeni kaynak arayışına girdiniz. Peki, bulduğunuz dâhiyane fikir neydi? Evet, vatandaşa yeni vergi ve harçlar salarak günü kurtarmak. Bu nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisi kapanmadan hemen önce yalap şalap hazırladığınız yeni vergi ve harçları torba yasanın içine atarak huzura getirdiniz. Aslında bunun hazırlığını önceden yaptıkları belliydi ama seçimlerin geçmesini beklediler. İşi gücü siyasi ve toplumsal mühendislik olan bu iktidar -hep söylediğim gibi- devlet yönetmeyi bir PR çalışması olarak görmektedir. Bir icraatı uygularken düşündüğü tek şey vardır: “Bu iş bana ve partime bir fayda sağlar mı?” diye düşünüyorlar ama eğer kendilerine fayda sağlamıyorsa onu yapmamak için direniyorlar.
Peki, söz konusu ek bütçeye gerekçe olarak ne sundular? Yukarıda saydığım ülke kaynaklarını hiç eden popülist politikalar yerine 6 Şubat depremini gerekçe gösterdiler. Buradan sormak istiyorum: Madem tüm ekonomik çöküşün sebebi depremdi, niye deprem olduktan sonra bu kanunu Türkiye Büyük Millet Meclisine getirmediniz de şimdi getirdiniz? Çünkü deprem bahane, gerisi lafügüzaftan ibaret.
Değerli milletvekilleri, yüce Meclise ve milletime saygımdan dolayı bu iktidara “Yalan söylüyorsunuz.” demeyeceğim ama asla doğruları söylemiyorlar. Hep “Aldatıldık.” lafının arkasına sığınıp duruyorlar ama esasen kimsenin bunları aldattığı falan yok; tam tersine, bu iktidar ve lideri halkımızı durmadan aldatıp duruyor hem de cilalı ve tumturaklı “yerli, millî” safsatalarıyla. Peki, bu torba kanunla yüce Meclisin huzuruna neyi, nasıl getirdiler? Her zaman yaptıkları gibi alicengiz oyunlarına tevessül edip elma şekerinin içerisine bir zehir şırınga ederek getirdiler. Görünürde “Memura maaş zammı da yapıyoruz.” dedikleri yasanın içine mesela motorlu taşıtlar vergisini koydular hem de 2 defa ödenmek şartıyla, ağustos ve kasım aylarında ödenmek şartıyla. Kurumlar vergisi oranlarını artırdılar, harçları yüzde 50 oranında artırıp akaryakıt ve doğal gazdan alınan ÖTV’de fahiş fiyat artışı yaptılar. Mecliste verdiğimiz önergeler iktidar partisinin oylarıyla reddedildi. Ve biz burada muhalefet olarak bir dakikalık konuşmalarımızla ve bir yandan grup önerilerimizle, bir diğer yandan arkadaşlarımızın sizin grup önerilerinize verdikleri cevaplarla, getirdiğiniz torba yasa ve kanun teklifine karşı geneli veya her bir madde üzerine yaptığımız konuşmalarla itirazlarımızı dile getirdik. Milletimizin sesi olmak istedik ama kulak vermediniz, bildiğinizi okudunuz “Oy çokluğu bizde.” diyerek bizim önergelerimizi veya çabalarımızı görmezden geldiniz ve sonuçta da bu muhalefet, Parlamentoyu bugün zamlar nedeniyle toplamış bulunmaktadır. Görünürde “Memura maaş zammı da yapıyoruz.” dedikleri yasanın içine bunları koyduktan sonra da ”Siz başınızın çaresine bakın.” diyerek seslendiler.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yasayı onaylamasından sonra motorinde ve benzinde fahiş zamlar ardı ardına gelmeye başladı. Önceden hazırlandığı çok önceden belliydi ve devlet yönetmekten vareste bir anlayışta olduğunu üzülerek ifade ediyorum bu iktidarın. “Zaten çoğunluğumuz var, ne getirirsek getirelim onaylanacak. Bu yüzden, muhalefetin ne söylediği de önemli değil.” diyerek burada bizim söylediklerimizi görmezden geldiler. Mutlak güç sahibi olmak için demokrasiyi ve parlamentoyu rafa kaldırır, etkisiz hâle getirirseniz yarın iktidardan ayrıldığınızda -yalancı çoban misali- söylediklerinize kimse itibar etmez, baki kalan bu kubbede hoş bir seda yerine boş bir tutarsızlık bırakırsınız.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletimiz adına sunduğumuz hiçbir öneri ve talebimiz dikkate alınmayınca bir gecede iğneden ipliğe her şeye zam yapılmaya başlandı. İki aylık bir süre içinde yani seçimlerden bu yana akaryakıt fiyatlarına yaklaşık yüzde 80 zam yapıldı. İktidar, bu hâliyle vatandaşın tenceresinde et değil dert kaynadığının farkında mı?
Ve vatandaşlarımızın Anayasa’mızdaki seyahat özgürlüğünü de elinden alıyorsunuz. Nasıl mı? Akaryakıta zam yapıldıktan sonra vatandaşlarımız nasıl tatile gidecekler, nasıl ailelerini ziyaret edip sılayırahim yapacaklar, nasıl çocuklarını, askerdekileri veyahut da memur çocuklarını ziyaret edecekler hiç düşündünüz mü? Düşünmüyorsunuz ki ve sanmıyorum, bu iktidar bunları düşünmez. Zira, onların saraylarında adını bile söyleyemediğimiz binbir çeşit yiyecek arzıendam ediyor. Nereden bilecekler vatandaşın ne şartlarda yaşadığını? Saraylarda yaşayanın, ev bile kiralayacak durumda olmayan vatandaştan nasıl haberi olur ki? Olmayacak ki.
Değerli milletvekilleri, bu sözü söylemekten gerçekten büyük bir üzüntü duyuyorum ama inanın, bugünler daha iyi günlerimiz. Hani Sayın Erdoğan, Meral Akşener'e dönerek “Gelin Hanım, Gelin Hanım, daha bunlar iyi günleriniz.” diyordu ya, ben de buradan aziz milletime sesleniyorum: Daha bunlar iyi günlerimiz ve bunlar fragman; yeni zamlar, yeni zamlar, yeni zamlar boca edilecek, bir yağmur gibi üzerimize yağacak.
Değerli milletvekilleri, önümüzdeki aylarda iktidar, enflasyonu bilerek, körükleyerek vatandaşların ceplerinden ne var ne yok almaya devam edecek. “Merkez Bankasının bilmem kaç milyar dolarlık döviz rezervi ve tonlarca altın stoku var.” diyorlardı. “Karadeniz'de bulunan doğal gaz ve Gabar'da bulunan petrol bile, bunun gibi 10 tane depremin masraflarını karşılayacak miktarda.” diyorlardı. Hani nerede? Hani vatandaşa bedava vereceğiniz o doğal gaz, hani Gabar'da bulunan ve traktörü yanaştırıp depolarımızı dolduracağımız o muazzam petrol nerede? Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu ekonomik çöküşü güya durdurmak için başka ne yapıyor? Bu icraatları tatbik ederken milletin öfkesini yönlendireceği bazı figürleri de güya kurtarıcı diye piyasaya sürüyor. Ekonomiyi kurtarması için İngiltere'den transfer edilen, daha önce “dolandırıcı” denilen, şimdi de “kurtarıcı” denilerek sarılmak istenen Mehmet Şimşek de bunların sonuncusudur. Mehmet Şimşek gibiler, esasen manav tezgâhındaki mostra figürlerdir. Dış dünyaya “Bakın, tam da sizin istediğiniz gibi kişileri getirdik, haydi yardım edin bize.” diyecekler; ördek avında kullanılan yalancı ördek mühre gibi yani. Bu sistemde bütün bakanların ismi “Recep Tayyip Erdoğan”dır. Bakanlar sekreterdir, hiçbir yetkileri yoktur, kendilerine verilen talimatları yerine getirirler. Bu sebeple, Mehmet Erdoğan; pardon, Mehmet Şimşek gibilere yüklenmenin bir manası da yoktur. O, kendisine verilen vazifeyi yerine getirmek için gelmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, ileride, mukadder olan tüm bu kötü gidişatın müsebbibi olarak gösterilip kapı dışarı edilecek kötü polis Mehmet Şimşek gerçekten de büyük ekonomistmiş. Baksanıza, ekonomiyi kurtarması için kimsenin aklına gelmeyecek cin gibi fikirleri hayata geçirmeye başladı bile. Nedir o fikirler? Zam yapmak, vergileri artırmak, Arap ülkelerinden yardım istemek, emekliye asla zam yapmamak, enflasyonu yükseltmek, faizleri artırmak, döviz kurlarına jet motoru takmak, elde avuçta kalan varlıklarımızı kelepir fiyatına satmak için dünyayı dolaşmak, kemer, pardon, ümük sıkmak ve elbette dua telkin etmek. Yahu, bunun için ekonomist falan olmaya gerek yok ki! Çağıralım sokaktan herhangi bir vatandaşı, o da yapabilirdi hatta gözlerinden ışık saçan Nureddin Nebati Bakanımız bile yapabilirdi. “Bizim Cumhurbaşkanımız var, bürokrasiyi ezer geçeriz.” diyordu hatırlıyor musunuz? “Bizim Cumhurbaşkanımız var.” demeyecekti. “Bizim Cumhurbaşkanımız var.” dediğiniz zaman bu ülkeye yatırım gelmez. “Bizim ülkemizde hukuk var, Cumhurbaşkanımızın da uyacağı Anayasa’mız var hatta bizim Cumhurbaşkanımızın da uyacağı evrensel hukuk kurallarına riayet eden bir zihniyetimiz var.” demesi gerekiyordu ve Sayın Nebati’nin de bu konuda, yatırımcıların gelmemesi noktasında çok günahları var.
Kıymetli hazırun, Cumhurbaşkanı Erdoğan 11 Mayısta yani seçimlerden hemen önce en düşük memur maaşını 22 bin lira yapacaklarının müjdesini vermiş ve bu artışların otomatik olarak emeklilerimize de yansıyacağını söylemişti. Sayın Erdoğan memurlarımıza bu sözü verdiğinde 1 dolar 19,5 liraydı, söz verdiğinde 22 bin TL maaş olarak 1.128 dolara tekabül ediyordu; bugün itibarıyla dolar 27 lirayı geçti, 22 bin TL 810 dolara kadar düştü; bir başka ifadeyle maaşlar daha verilmeden yaklaşık 320 dolar yani 8.600 TL azalmış oldu. Birkaç hafta veya birkaç gün sonra hatta yarın ne olacağını kimse bilmiyor. Yeni, öyle güzel bir ekonomi yönetimimiz var ki düşman başına, o derece yani; her geçen gün fakirleşiyoruz.
Ya emeklilerimiz? Sözümü lütfen mazur görün ama emeklilerimizi ölmeden mezara göndermeye yemin etmiş bir iktidar var. Yahu, insanlar ölmeden mezara gönderilir mi? 7.500 TL emekli aylığı alan emeklinin maaşına güya yüzde 25 zam yapmışlar ama bakın, görün ki en düşük emekli maaşı yine 7.500 TL oluyor. Şaka gibi değil mi? Buna itiraz edeceklere nasıl olduğunu vaktim kalırsa uzun uzun anlatırım.
Çalışan memurlara yapıldığı söylenen seyyanen maaş zammı için de “Kesinlikle emekli maaşlarına yansıyacak.” demişti; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu sözü de doğru değildir. Doğru diyorsanız buyurun, kürsü burada; gelin, böyle olmadığını ispat edin ve bizi utandırın.
Süleyman Soylu -şimdi nerede bilmiyorum- “Ekonomimiz öyle bir şahlanacak, öyle bir şahlanacak ki 2022 yılının Ocak ayında İngiltere’si, Fransa’sı, Almanya’sı ve hatta Amerika Birleşik Devletleri öyle mahcup olacaklar ki biz buradan çok rahat bir şekilde kalkınmış bir Türkiye’yi bütün dünyaya takdim edeceğiz.” diyordu. Nerede? Türkiye Büyük Millet Meclisinden, şimdi bu kürsüden soruyorum: Biz hazırız Sayın Soylu, biz buradayız, sen nerelere kayboldun? Sesin soluğun çıkmaz oldu, kurda kuşa yem mi oldun? Nerede o millete ayar veren afralı tafralı külhanbeyi hâllerin? E, ne demişler: “Mühür kimde ise Süleyman odur.” Şimdi mühür sende yok; Süleyman kim, onu söylemesini bekliyorum.
Peki, söylenen gerçek dışı bu sözler, onlar bir yafta gibi boyunlarınıza asılı; tarih bu sözlerinizle ve yaptıklarınızla sizleri mutlaka yargılayacak.
Değerli milletvekilleri “Allah’ın emri nas varken sana bana ne oluyor?” diyen Cumhurbaşkanı… Öyle demiyor muydu? “Allah’ın emri nas varken sana bana ne oluyor?” diyen Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faizleri yükseltmek için ekonominin başına Mehmet Şimşek’i getirdiğinde “faiz sebep, enflasyon sonuç” teorisi fos çıktı mı? Peki, yeni teorisi ne olacak derseniz bir şey olacağı yok. Zaten faizlere güya bu kadar karşı çıkan ve haram olduğunu söyleyen Erdoğan gerçekten samimi olsaydı bir kararnameyle bütün faizleri sıfıra indiremez miydi ve de aynı şekilde vatandaşlarımızın, öğrencilerin çiftçilerin faiz borçlarını sıfıra indiremez miydi? İndirebilirdi. Niye yapmadı? Yapamaz çünkü yapması mümkün değil ve eğer siz bilim ile dini birbirine karıştırırsanız sonuçta da işte bunlar gelir başınıza.
Değerli milletvekilleri, iğneden ipliğe her şeye zam yapılırken, halk günbegün yoksullaştırılırken, evladına harçlık bile vermekten mahrum bırakılırken, ülkenin kaynakları, varlıkları haraç mezat satılırken, kim oldukları belli olmayan milyonlarca yabancı vatanımızda cirit atarken, borçlanmadığımız bir ülke kalmamışken, paramızın ve pasaportumuzun değeri hiç edilirken, hak, hukuk, adalet isteyenler derdest edilirken nasıl oluyor da hâlâ ayakta kalabiliyoruz? Ben bunu Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin ne kadar güçlü olduğuyla açıklayabilirim sadece. Tıpkı “Dünyanın en güçlü devleti hangisidir?” diye Keçecizade Fuat Paşa'ya sorulduğunda “Siz dışarıdan, biz içeriden bir devleti yıkamadık ki dünyanın en büyük devleti Osmanlı Devleti'dir.” diyordu ve esasen Paşa’nın “biz” derken neyi ve kimleri kastettiğini bilenler bilmeyenlere anlatsın lütfen.
Değerli milletvekilleri, bakınız, pandeminin üzerinden yaklaşık iki yıl geçti, mesela tarım ürünü fiyatları tüm dünyada ciddi bir düşüş gösterirken bizde roket takmış uçuyor. Peki, dünyada hızlı bir düşüşe geçen gıda ürünleri nihayetinde bir tarım ülkesi olan ülkemizde niçin artıyor? Niçin bütün sınırları zorluyorlar? Mesela, bundan birkaç sene önce 3-4 liraya aldığımız bir domates bugün pazarda, halde kaç para? 20 lira ile 40 lira arasında değişiyor. Mutfakta bir ağıt var, bu ağıt sanki bir uzun hava ağıdı ve çileli bir ağıt. Vatandaşlarımızın tenceresinde et değil dert kaynıyor, dert ama farkında olan kim? Kimse değil.
Değerli milletvekilleri, bundan kısa bir süre önce girdiği her seçimi kaybetmekle meşhur Binali Yıldırım Bey “Türkiye'yi parmakla gösterilen ülkeler arasına sokacağız.” buyurmuştu. Müsaade ederseniz bir tanesini ben arz edeyim: Dünya Demokrasi Endeksi’ne göre 2022 yılında Türkiye olarak 103’üncü sıraya düşmüşüz yani otoriter rejimlerle neredeyse aynı kategorideyiz. Bu sıralamaya göre Gambiya, Nepal, Bolivya, Uganda ve Guatemala gibi ülkeler bile bizden daha iyi durumda arkadaşlar. Düşürüldüğümüz duruma bakar mısınız! Nerede iyi bir şey varsa ya sonuncuyuz ya sondan bir iki sıra önde; mesela demokrasi, insan hak ve hürriyetleri, basın özgürlüğü, gelir adaleti, hukuk bağımsızlığı gibi. Nerede kötü bir şey varsa da ya 1’inciyiz ya da ilk sıralarda; mesela enflasyon, adaletsizlik ve pahalılık gibi.
Hani Cumhurbaşkanlığı sistemiyle şahlanacaktık, uçacaktık, pasaportumuz ve paramız değerli hâle gelecekti, hukuk sistemimiz adalet dağıtacaktı, insanlar yılda birkaç defa tatile çıkacaklardı, ev, araba sahibi olacaklardı, Avrupa ve Amerika gibi ülkelere vize almak zorunda kalmayacaktık, üniversitelerimiz dünyada bilim üreten saygıdeğer kurumlar hâline gelecekti? Değerli milletvekilleri, bunların hiçbiri olmadı. Bir örnek vermek istiyorum ve diyorum ki: Eskiden annelerimiz ve babalarımız bizleri büyütürken şöyle yaparlardı: Okula gönderirlerdi, okula giderdik sonra o okulları bitirirken yurtlara giderdik, dershanelere giderdik, okulumuz biter, iş arardık ve iş bulurduk; sonra biz evlenirdik, çalışırdık, üç yıl, beş yıl, altı yıl içerisinde bir araba sahibi olur veyahut da on yıl içerisinde bir ev sahibi olurduk. Benim babam emekliye ayrıldığında hem beni evlendirmişti hem bir ev almıştı hem de küçük bir Toros araba almıştı. Değerli milletvekilleri, şimdi böyle bir dönemde bir anne ve baba çocuklarını okuttuğunda iş bulabilirler mi çocuklar ve o çocukları dershanelere gönderebilirler mi? Göndermeleri mümkün değil ki.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, sözlerinizi toparlayın.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, şimdi, anneler ve babalar çocuklarını bu süreçten geçirdikten sonra kolay kolay iş bulamazlar. Diyelim ki o genç bir torpil buldu, mülakat sistemiyle işe girdi ve ardından da bir araba almak istedi, ev almak istedi, alabilir mi? Mümkün değil ki. Bu kısır döngüyü böyle mi yaşayacağız? Ben buna hayat mı diyeceğim?
Ben buradan vatandaşlarıma sesleniyorum: Bugünkü iktidar seçimi kazanmış olabilir; kazanmıştır, doğrudur ama bugünkü iktidardan beklentimiz şudur: Biz burada bu zamların, özellikle motorlu taşıtlar vergisinden akaryakıta kadar bunların geri alınmasını talep ediyoruz. Bir diğer taraftan, emeklilere verilen zam -yüzde 25- yetersiz, memurlar ve işçilere verilen zam da yetersiz; ayrıca seyyanen zamların verilmesini talep ediyoruz. Gelin, bu kanunu çıkaralım ve buradan bütün milleti biz özgür yapalım, mutlu yapalım ve de insanlarımıza güzel bir Türkiye'de yaşama imkânları sağlayalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Ben buradan tüm milletimizi saygıyla selamlıyor ve de muhalefet milletvekillerine teşekkür ediyorum. İktidar partisi milletvekillerinin de söylediklerimize kulak vererek bir kanun teklifini Meclise getireceklerini tahmin ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - İYİ Parti Grubu adına İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Teşekkürler.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Bilindiği gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 7’nci maddesinde ifadesini bulan şartlara uygun olarak yeterli sayıdaki milletvekilinin talebi üzerine Meclis Başkanımız tarafından olağanüstü toplantıya davet edildik. İşte bugün bu sebeple burada ve huzurunuzdayım.
Türkiye, seçimlerden yeni çıkmış, yüzde 65’e yaklaşan bir oranda yapılan, gerçekleşen bir değişiklikle yeni Parlamento oluşmuş, bu Parlamento hiç zaman kaybetmeden yasama çalışmalarında bulunarak hem uluslararası anlaşmaları kanunlaştırmış hem de yüksek bir performans sergileyerek tekniğine her zaman karşı çıktığımız torba kanun tekliflerini görüşmek suretiyle yasalaştırmış ve Hükûmetin önerisiyle Meclise gelen ek bütçeyi de kabul etmiştir yani her şey esasen olağan bir biçimde cereyan etmiş, Meclis de anayasal takvim gereği tatile gitmiştir. Aslına bakarsanız bize göre olağanüstü bir durum yoktur zira bu Hükûmetin yanlış ekonomi politikalarının olağan sonucu olarak karşımıza çıkan zamlar ve ek vergiler, olağanüstülükle değil perşembenin gelişi çarşambadan belli olur diye tarif edilebilir.
Bu Meclisin onuru hepimizin onurudur. “Millet zamlar karşısında inim inim inlerken Meclis tatil yapamaz.” demek suretiyle popülizmden medet umanlara ve yüce Parlamentoyu görev ve sorumluluğunun şuurunda olmamakla zımni olarak itham etmeye kalkışanlara buradan sesleniyorum: Bu Meclis, İstiklal Savaşı’nı veren Meclistir. Bu Meclis, cumhuriyeti kuran Meclistir. Bu Meclis, millet tarafından kendisine yüklenen sorumluluklar ışığında tembellikten muzdarip olmak yerine üzerine düşeni yapma kararlılığı sergileyen şerefli milletvekillerinden oluşmuş bir Meclistir. Meclis hiçbir zaman tatil yapmaz, her zaman da görevinin başındadır. Milletvekilleri Mecliste bulunmadıkları zaman da milletinin bağrında ve onun emrindedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, bazı yasal haklar vardır. Bu haklar, o hakların doğru bir biçimde kullanılmasıyla meşruiyet kazanır. Yasalardan ve İç Tüzük’ten kaynaklı hakları kuru bir siyasi popülizme kurban ederseniz bu, hakların kullanımı olmaktan çıkar ve hakların suistimali olarak da tanımlanmaya başlar. Siyaset müessesesi böyle bir durumdan azami ölçüde uzak durmayı becerebilmelidir, aksi hâlde siyasetin ve siyasetçinin ciddiyeti sorgulanır ve güvenilirliği de ortadan kalkar.
Değerli milletvekilleri, Meclis kapanmadan önce yapılan çalışmalarda Hükûmetin yanlış ekonomi politikalarını uygun bir biçimde eleştirmiş ve karşı duruşlarımızı da ifade etmiştik. Bu olağanüstü toplantıda tekrara düşmeden söylenmesi icap edenleri bir kere daha dile getirmek isterim. İktidar, seçim sathında Türk milletine söz vermişti; Adalet ve Kalkınma Partisi, Hükûmetin seçim propagandasının merkezine koyduğu “Türkiye Yüzyılı” sloganıyla ülkemizin yıldızının parlayacağını, milletimizin de huzur ve refah içinde yaşayacağını vadetmişti. Ancak bugün, seçimden kısa bir süre sonra bulunduğumuz bu nokta gerçekten yadırganacak bir noktadır. Türkiye’nin idaresinden mesul olan Hükûmet, memleketimizi, vadettiği şekliyle refah artışıyla parlayan bir yıldız değil kendi vatandaşının emeğini ve alın terini âdeta yok ettiği bir kara delik hâline getirmiştir. Seçim sathında yalanlar üzerine kurulu bir propaganda ve algı yöntemiyle aydınlık bir istikbal vadedenler, şimdi Türkiye’yi maalesef yine bir zam karanlığına uyandırdılar. Motorlu taşıtlar vergisinin bir yıl içinde 2 kez alınmasıyla ilgili kanunlaşan teklifin daha imzası kurumadan akaryakıtın pompa fiyatına 6 liradan fazla zam; 14 Mayısta yapılan seçimden itibaren benzine yüzde 65, mazota da yüzde 66 zam; 492 sayılı Harçlar Kanunu’na tabi tüm harçlara yüzde 50 zam; yumurtaya zam, peynire zam, zeytine zam; çaya, şekere, elektriğe zam. İYİ Parti olarak Türk milletinin bize tevdi ettiği görev ve yetkiye dayanarak sormak, iktidardan da cevabını beklemek en tabii hakkımızdır. Ne zaman ardı arkası kesilecektir bu zamların? Milletimizin çektiği bu cefa ne zaman sona erecektir?
Adalet ve Kalkınma Partisi olarak 2023 Cumhurbaşkanlığı Seçimlerini kazandınız, tebrik ederiz; Türk milleti devleti idare etme görevini bir dönem daha sizlere tevdi etti ancak bu seçim zaferi iktidar olmanın getirdiği sorumlulukları da ortadan kaldırmıyor çünkü devlet rehavetle yönetilecek bir yer değildir, bilakis şu an Hükûmet olmanız hasebiyle daha büyük bir vebal ve sorumluluk altındasınız. Getirdiğiniz torba yasalarda, yaptığınız tüm zamlarla topyekûn harcama kalemlerinin tamamı özellikle yoksul ve orta direk vatandaşlarımızın üzerinde büyük bir külfete dönüşmüştür. Temel gıdadan, kitaptan, çocuk bezinden böylesine yüksek ek verginin alındığı bir ülkede vergiyi adil bir biçimde servetten kazanç elde eden büyük sermaye sahiplerine de yayamıyorsanız o ülkedeki iktidar neoliberal uluslararası düzene teslim olmuş demektir. Eğer millet cefayı bal eyleyecekse kimse kusura bakmasın o zaman herkes bedel ödemek mecburiyetindedir; o zaman saray da bu sefasını sürmemek, sürdürmemek durumundadır. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek göreve başladığı gün “Enflasyonun tek haneli rakamlara düşmesi ülkemiz için hayati önem taşıyor.” açıklamasında bulunmuştu. Bu ifadelere bakarak ülkemizi kuşatan enflasyonla mücadelede ciddi bir programa başlayacağınız umudu içerisine girdik ancak geldiğimiz noktada yine, yeniden görüyoruz ki Hükûmetin bir enflasyonla mücadele programı yok. Eğer gerçekten de enflasyonla mücadele planınız varsa çıkın ve bu kürsüden kısa, orta ve uzun vadeli enflasyon programınızı açıklayınız. “Vatandaşları enflasyona ezdirmeyeceğiz.” söylemi ekonomik program değil, yalnızca, Türkiye’nin gerçekleriyle bağdaşmayan sıradan bir temennidir. Enflasyonla mücadele, etkili bir parasal sıkılaşma ve daraltıcı bir maliye politikasının uygulamasıyla gerçekleştirilebilir. Elbette bazı makro göstergeler bundan olumsuz yönde etkilenebilir ancak “yüksek enflasyon” denilen illetten kurtulmak istiyorsak, vatandaşlarımızı hayat pahalılığının çoktan ötesine geçmiş bu yoksunluktan ve bu yoksulluktan gerçekten kurtarmak istiyorsak saçma sapan ekonomi teorileriyle Türkiye’yi sürüklediğiniz bu noktada yapacağınız çok önemli işler, yerine getirmek zorunda olduğunuz çok önemli sorumluluklar var.
Şimdi, temennilere değil yapılanlara, verilen sözlere değil icraatlara şöyle bir bakalım: Faizi doğru ve lüzumlu miktarlarda artırarak döviz kurunu baskılamanız ve ithal girdiyle malların fiyatları üzerinde oluşan bu yüksek enflasyona artık “Dur!” demeniz icap etmektedir. Ancak siz, yalnızca piyasanın kabul ettiği değil genel beklentilerin dahi çok altında bir faiz artış ivmesiyle Türk ekonomisinde sarayın tahakkümünden kurtulamadığınız algısı üzerinden döviz kurunu daha da yükselttiniz. Gerçekten de Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin ekonomi politikalarındaki başarısızlığı akademik literatürde incelenmesi gereken bir vakıa olarak tarihte yerini alacaktır. Çünkü hem faiz yükselterek hazinenin üzerindeki yükü artıran hem de döviz kurunu kontrol edemeyerek enflasyonu azdıran dünyadaki yegâne ve tek Hükûmetsiniz. Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşları, maalesef, kendi Hükûmetlerinin bilinçli politikaları sonucunda ikili bir ekonomik kıskacın arasında âdeta mahsur kalmıştır. Bir taraftan vatandaşlarımızın günlük hayatlarını idame ettiremediği, hane halkının en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamadığı bir Türkiye gerçeğiyle karşı karşıyayız. Ek vergileri vatandaşın gelirine göre değil sermayenin talebine göre dayatan rantçı bir düzenin tahakkümü altındayız. Eğer gerçekten vicdan sahibiyseniz ek vergileri ve mali külfetleri vatandaşlarımızın gelir durumuna göre dağıtır ve tanzim ederdiniz. Ancak siz, zengin-yoksul demeden her bir vatandaşımızın tüketmek zorunda olduğu ne kadar mal ve hizmet grubu varsa tamamının vergi yükünü arttırdınız. Yola çıkarken “Her şey Türkiye için.” diyordunuz, seçim yaklaşınca ”Her şey seçim için.” dediniz, şimdi ne oldu da birdenbire “Her şey sermaye için.” demeye başladınız? Doğrusunu isterseniz millet bunu sorguluyor. Yine alın teri dökenden yana değilsiniz, yine emek verenden ve üretenden yana değilsiniz. Sizi aklınızı başınıza almaya davet ediyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, Türk milletinin ihtiyacı olan eskinin devamı değil yeninin başlangıcıdır. Hükûmetin yalnızca adı “yeni” olan ekonomi programı modelinin sonuçlarına şöyle bir bakalım: Adam Smith ve klasik ekonomi teorilerine karşı çıkarak “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur.” ön kabulüyle ihracatı artıracak, cari fazla verecektiniz; onu hesapladınız, öyle değil mi? İşte geldiğimiz bu noktada ödemeler dengesi açıklandı, aylık 7 milyar dolar cari açık, yıllık yekûn cari açık tam 60 milyar dolar. Hükûmetinizin “cari fazla” diye çıktığı yolun vardığı yer işte tam da burası: Bir yılda 60 milyar dolar cari açık.
Hükûmetinizin enflasyonla mücadele programı ise sonuçları itibarıyla daha dramatik. İlk önce, düşecek dediğiniz enflasyonun yüzde 80’e çıkması trajik ancak daha sonra enflasyon yüzde 40’a indiği zaman “Bu bir başarıdır.” demeniz ise trajikomiktir.
İktidar partisinin saygıdeğer milletvekilleri, enflasyon artışına dair daha doğru bir idrak için bazı noktaların netleştirilmesi icap ediyor. Enflasyon artışı, mal ve hizmetler üzerinde kümülatiftir. Daha önce de defalarca izah ettik, 100 lira olan bir mal ya da hizmet yüzde 80 enflasyonla 180 lira olur ancak üzerine yüzde 40 enflasyonla aynı mal ya da hizmet 252 liraya çıkar. Türkiye'de fiyatlar düşmüyor, aksine enflasyonun baz etkisiyle rekor üstüne rekor kırıyor.
Değerli milletvekilleri, İYİ Partinin tüm itirazlarına ve güçlü muhalefetine rağmen Cumhur İttifakı tarafından yasalaşan kanunla emeklilerimize yalnızca yüzde 25’lik bir zam oranı layık görüldü. Geçtiğimiz altı ayda yaşanan enflasyonun devletimizin resmî ancak gayriciddi kurumu olan TÜİK'in açıkladığı rakamların çok üzerinde olduğu iktidarıyla, muhalefetiyle bu ülkedeki bütün yaşayanların malumudur. Biz İYİ Parti olarak uygulanan ve uygulanması muhtemel politikalarınız neticesinde yeni bir enflasyon dalgası öngördük ve sizlere dedik ki: Gelin, hiç değilse seyyanen zamla tüm emeklilerimizin elini biraz olsun rahatlatalım. Fakat önergemiz iktidar blokunun oylarıyla reddedildi. 7.500 liralık bir emekli maaşının enflasyondaki bu hızlı yükselişi karşılayabilmesi takdir edersiniz ki mümkün değildir. Vicdanı ve insafı olan hiç kimse bu kürsüye gelip de bunun mümkün olabileceğini iddia edemez. Buradan bir iddiada bulunuyorum: Çok değil üç ay geçmeden dediğimize siz de geleceksiniz ve emeklilere yaptığınız bu zulmün sürdürülemez olduğunu kendiniz de kabul edeceksiniz. Hükûmete ve Hükûmeti temsilen iktidar partisinin milletvekillerine, Hükûmetin uygulamalarına destek veren siyasi partilere bu kürsüden samimiyetle bir şey sormak istiyorum: Yakın çevrenizde, yanınızda, yamacınızda yalnızca 7.500 lira emekli maaşıyla geçinmek zorunda kalan bir Allah'ın kulu var mıdır? Tabii ki vardır. Onlara sormuyor musunuz? Pazara, markete çıkmıyor musunuz? En son ne zaman ev kiralarının ortalamalarına baktınız? Ve en son ne zaman kurgusuz ve montajsız bir emeklinin sofrasına oturup fotoğraf çektirdiniz? Eğer siyasette tüm makam ve mevkiler yalnızca kendi hısmına değil Türk milletinin tamamına hizmet etmek içinse vicdanınızla birlikte siz de kabul edin ki şu hâliyle emeklilerimizin temel sorunu geçim derdi değil hayatta kalma mücadelesidir.
İYİ Parti olarak yeniden çağrıda bulunuyoruz: Bu ülke için alın teri dökmüş ve emekli olmuş vatandaşlarımıza bu mahrumiyeti, bu yoksulluğu ve bu yoksunluğu Allah rızası için yaşatmayın. Üstelik şunu da söyleyeyim: Turpun büyüğü de henüz heybede çünkü yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 70‘lerin çok üzerinde; bu, önümüzdeki altı aylık süreçte emeklinin, işçinin, memurun enflasyon yükü altında daha da fazla ezileceğinin net bir göstergesidir. Onun için bir an önce, ısrarlı yanlışlarınızdan dönmenizi tavsiye ediyorum; sözde değil özde ve bilimsel metotlarla ciddi ve makul bir istikrar programıyla enflasyonun üzerine gidin ve Türk milletini bu enflasyon belasından bir an önce kurtarın ve artık hiç zaman kaybetmeden Körfez’den taşıdığınız suyla bu değirmeni döndüremeyeceğinizi idrak edin, yüce Türk milletinin de itibarına daha fazla zarar vermeyin.
Değerli milletvekilleri, çok değil iki hafta evvel, gerek torba kanun ve gerekse ek bütçe görüşmelerinde şu an bulunduğum kürsüde yapmış olduğumuz konuşmalarda Türk milletinin hak ve menfaatlerini aynı duruş, aynı kararlılık ve yine aynı iradeyle savunduk; şimdi de aynı iradeyle meydanlarda ve halkın arasındayız. Yapılan zamları yurt genelinde protesto etmek için her il başkanlığımız eş zamanlı açıklamalarda bulundu, hem siz hem de güdümünüzdeki medya tüm bu olup bitenlere sağır kaldınız. İYİ Parti Bursa Milletvekillerimizin parti binanıza götürmek istediği boş benzin bidonlarından bile korktunuz ve vekillerimizi şerefli Emniyet mensuplarıyla karşı karşıya getirmeye kalkıştınız. Ne yaparsanız yapın, bu büyük milletin hak ve hukukunu sonuna kadar savunmaya devam edeceğiz. Bizi yolumuzdan döndüreceğini zannedenlerin aklından şüpheye düşeriz.
Sayın milletvekilleri, bugün Meclis Başkanının çağrısıyla olağanüstü toplandık.
Meclisin birinci partisine sesleniyorum: Siz Genel Kurulun açılışında Mecliste bulunmanıza rağmen Genel Kurul Salonu’nu teşrif etmediniz. Niye gelmediniz, zaten çoğunluk sizde değil mi? Ama biliyoruz ki parmaklarınız zamlardan cebi, cüzdanı ve yüreği yanan vatandaştan yana kalkmayacak. Kanunları ve düzenlemeleri bu yüce Meclis yapıyor, yürütme de bu Meclise meydan okumaya ve kafa tutmaya devam ediyor. Meclisin kaşıkla verdiğini Cumhurbaşkanı gece yarısı kararnameleriyle kepçeyle geri alıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – Müsaadenizle Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – Lütfen, aklınızı başınıza devşiriniz, dayatmalarla değil iradelerinizle karar veriniz.
Sözlerimin başında da ifade ettiğim gibi Meclisin onuru hepimizin onurudur. Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu sorunları aşabilmek elbette ki mümkündür; bunun yolu, hayal projelerinden ve hamasetten değil demokrasiden, hukuktan ve adalet arayışından geçer. İşte, biz onun için istibdat yerine hürriyet diyoruz ve herkese de tavsiye ediyoruz.
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu.
Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun Anayasa’nın 98’inci maddesi uyarınca genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Gazi Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Genel görüşme önergesi, esas itibarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilen 14 Temmuz 2023 tarihli ve 7456 sayılı Kanun ile 15 Temmuz 2023 tarihli 7457 sayılı Ek Bütçe Kanunu’ndaki hükümlerin uygulanmasına ilişkindir. Söz konusu kanunlar, bilindiği gibi 11 ilimizde büyük bir yıkım ve can kaybına neden olan, asrın felaketi olarak nitelenen depremlerin yol açtığı ekonomik kayıpların telafisi, yeniden inşa ve ihyayla yaraların sarılması, çalışan ve emeklilerimizin maaşlarında iyileştirmeler yapılması amacına matuf bazı düzenlemeler öngörmektedir. Önergede sorun olarak belirtilen hususlar Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişle ilişkilendirilmiş, kamu kurumlarına güvensizlik öne çıkarılmış, ek bütçeye gerekçe olarak depremlerin gösterilmesi eleştirilmiş, çeşitli toplum kesimlerini iyileştirmeye yönelik harcamalar da seçim kazanmak için yapılan hesapsız harcamalar olarak değerlendirilmiştir. Öncelikle bu değerlendirmelerin gerçekçi olmadığını belirtmek gerekmektedir. Önergenin gerekçesindeki millî kurumlarımızı yıpratıcı, itibarsızlaştırmaya dönük ifadelerin doğru olmadığını, ayrıca, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişle rejime kastedildiği ifadesinin asla kabul edilemez olduğunu vurgulamak isterim. Anayasa’mızın 1’inci maddesinde “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.” denilerek devletin şekli belirlenmiş; 2’nci maddesinde ise Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olduğu hükme bağlanarak cumhuriyet rejimi temel unsurlarıyla anayasal güvenceye alınmıştır. Dolayısıyla, Türkiye devleti bir cumhuriyettir, “Rejim değişti.” iması büyük bir bühtandır. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. 16 Nisan 2017’de yapılan halk oylamasında aziz millet iradesiyle hükûmet sistemi değiştirilmiş, parlamenter sistem yerine Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilmesi kabul edilmiştir. Devamında yapılan tüm seçimlerde, son olarak da 14 ve 28 Mayıs 2023 tarihinde milletimiz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine bir kez daha onay vererek sistem tartışmalarını bitirmiştir. Cumhuriyetin temel nitelikleri, Türk millî kimliği, demokratik rejim ve temel insan hakları gibi değerler yeni sistemin vazgeçilmezleri olurken parlamenter sistemin prangaları sökülüp atılarak Türkiye’nin önü açılmıştır. Kim ne derse desin Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi cumhuriyet tarihimizdeki en önemli yönetim reformu olmuştur. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin uygulandığı son beş yılda ekonomik operasyonlara, deprem, sel, yangın ve diğer doğal afetlere, pandemi ve Ukrayna-Rusya savaşına bağlı küresel ekonomideki önemli sıkıntılara rağmen Türkiye, ekonomisi en çok büyüyen, en fazla istihdam yaratan, enerji hariç cari fazla verebilir hâle gelen, bütçe açığını gayrisafi yurt içi hasılaya oranla yüzde 1’e düşüren en az borçlu ülkelerden biri olmayı başarmıştır. Bu süre içinde vatandaşlarımızın alım gücünü enflasyona karşı korumaya dönük politikaların uygulanmasına da devam edilmiştir. Terörle mücadelede destan yazılmış, diplomaside önemli bir aktör hâline gelinmiş, etrafımızdaki ateş çemberine rağmen Türkiye huzur ve güven adası olmuştur ancak depremlerin ertelenemez maliyeti ekonomide ilave tedbirler alma zaruretini ortaya çıkarmıştır. Depremler 120 bin kilometrekarelik bir alanda Türkiye'nin tarımsal ve sanayi üretiminin yoğun olarak yapıldığı 11 ilimizi ve 14 milyon insanımızı doğrudan etkileyerek büyük bir yıkıma neden olmuştur. Yarım milyondan fazla bina hasar görmüş, ulaşım, iletişim ve enerji altyapısı zarara uğramış, önemli maddi kayıplar oluşmuş, aynı zamanda 50 binden fazla insanımız hayatını kaybetmiştir. Depremlerin yol açtığı felaketin ekonomik etkilerinin, devletimizin kudreti ve milletimizin desteğiyle hızla ortadan kaldırılması için olağanüstü bir gayret gösterilmektedir. Ek bütçede depremden zarar gören vatandaşlarımızın ihtiyaçlarının karşılanması ve kamu idarelerinin yapı stokunda oluşan zararların giderilmesi gibi amaçlarla toplam 527,3 milyar lira afete dönük ödenek ayrılmış, 2023 yılında diğer ödenek imkânları da dikkate alındığında deprem zararlarının giderilmesi amacıyla bütçeden sadece bu yıl 762 milyar lira harcama yapılması öngörülmüştür. Bu doğrultuda kalıcı konut ve iş yerlerinin yapımına başlanılmış, üretimi planlanan 650 bin konutun yaklaşık 319 bininin bir yıl içerisinde afetzede vatandaşlarımıza teslim edileceği de açıklanmıştır. 7456 sayılı Kanun’la depremler nedeniyle ortaya çıkan finansman ihtiyacının karşılanmasına katkı sağlanmasını teminen bir defaya mahsus olmak üzere 2023 yılı için ek motorlu taşıtlar vergisi ihdas edilmiş, kurumlar vergisi oranları artırılmış, ÖTV Kanunu’na ekli listelere ilişkin Cumhurbaşkanına verilen yetkilerde artış yapılmış, bazı vergi istisnaları kaldırılmıştır; bu şekilde, depreme bağlı finansman ihtiyacının bir kısmının karşılanması mümkün hâle gelmiştir. Şüphesiz önceliğimiz, asrın felaketi depremin yaralarının bir an önce sarılması, deprem bölgesinde hayatın normalleşmesidir.
Değerli milletvekilleri, kamu harcamalarında artışa yol açan ikinci ana unsur ise kamu çalışanları ve emeklilerimizin aylık ve ücretlerinde toplu sözleşmeyle kararlaştırılanın üzerinde artış yapılması, en düşük memur maaşının 22 bin liraya çıkarılması, emekli bayram ikramiyeleri ve en düşük emekli aylıklarının artırılması, EYT mağduriyetinin giderilerek 2 milyon 250 bin vatandaşımızın emekli olabilmesine imkân sağlanması, tüm memur ve emeklilere yapılan ek gösterge düzenlemesi, muhtar ödeneğinin ve güvenlik korucularının aylık ücretlerinin asgari ücret tutarına çıkarılması, çalışanlara yönelik bazı vergi istisnaları, üretimi ve istihdamı artırmak için işverenlere verilen asgari ücret desteğinin yükseltilmesi, çiftçi ve esnaf destekleri ile sosyal yardımlardaki artışlardır.
Ayrıca, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Bey’in gündeme getirdiği emekli aylıklarının iyileştirilmesi ihtiyacına dönük olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın dün Kabine toplantısı sonrası emekli maaşlarıyla ilgili bir huzursuzluğun ortaya çıktığından bahisle hiç kimsenin mağduriyetinin kalıcı olmasına rıza gösterilmeyeceğini, bunu da geciktirmeden yılbaşı civarında neticeye ulaştırmayı planladıklarını açıklamıştır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak arzumuz, emekli aylıklarında yapılacak artışın gerçekleştirilmesi, tüm vatandaşlarımızın hayat pahalılığı karşısında korunması ve gelirlerinin onları enflasyona ezdirmeyecek seviyede tutulmasıdır. Milliyetçi Hareket Partisi, üreten, istihdam yaratan, üretilen değerden herkesin adil pay almasını mümkün kılan ve gelir dağılımını adaletli hâle getiren, nimet ve külfetin bütün kesimlerce hakça paylaşılmasına dayanan bir ekonomik ve toplumsal düzenin tesis edilmesini öngörmektedir. Bu doğrultuda devletin kamu giderlerini karşılamada temel gelir kaynağı olan vergileri herkesin mali gücüne göre ödemesini ve buna ilişkin düzenlemelerin yapılmasını gerekli görüyoruz. Kamu harcamalarında israf ve usulsüzlüğün önlendiği, kayıt dışı ekonominin kayıt altına alındığı ve bunlara yönelik yapısal tedbirlerin devreye konulduğu bir mali yapıyı hedefliyoruz. Ümit ediyoruz ki ekonomik şartlar iyileştikçe, toparlanma genişledikçe memur ve emeklilerimizin maaşları, çiftçi ve esnaf desteği çok daha yüksek düzeylere ulaşacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi işçinin, memurun, esnafın, emeklinin, çiftçinin, sanayicinin, bakıma muhtaç insanlarımızın her şartta yanında olmayı sürdürecektir. Milletimizin her sorunu bizim sorunumuz, bu sorunlara çare ve çözüm bulunacak adres de Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Türkiye ekonomisinin zorlukları ortada olsa da cumhuriyetimizin 100’üncü yıl dönümünde millî birlik ve kardeşlik ruhuyla her meselenin üstesinden gelebileceğimize, insanımızın yüksek refah standardına ulaşacağına inanıyoruz.
Kuşkusuz, Hükûmet ve Türkiye Büyük Millet Meclisi, tüm vatandaşlarımızın sorunlarına hakkaniyetle çözüm oluşturabilecek önlemleri bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da süreklilik içerisinde almaya devam edecektir. Bu nedenle, genel görüşme açılmasına gerek bulunmadığını değerlendiriyor, Cumhuriyet Halk Partisinin önerisini desteklemediğimizi ifade ederek sizleri saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş.
Buyurun. (Yeşil Sol Parti sıralarından alkışlar)
YEŞİL SOL PARTİ GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve ekranları başında bizleri izleyen, yaşadıkları zamlarla her gün kendisini biraz daha mutsuz, biraz daha huzursuz ve geleceğe karşı güvensiz hisseden değerli Türkiye yurttaşlarını saygıyla selamlıyorum.
Hakikaten Türkiye'nin şu anda en önemli gündemi sebebiyle bir aradayız ve konuşuyoruz. Şunu söyleyeyim: AKP-MHP iktidarının ekonomi politik tercihleri sebebiyle enflasyon, işsizlik, yoksulluk, borçluluk, geçim sorunu, hayat pahalılığı, sefalet, açlık sorunu her geçen gün daha büyüyor; bu gerçek tam da budur aslında. Israr edilen yanlış politikalarla karşı karşıyayız ve pek çok gösterge olumsuz seyretmeye devam ediyor. Enflasyon, işsizlik, döviz kurları, dış ticaret açığı, dış borç, dış ödemeler dengesi, CDS primi ülke tarihinin en yüksek seviyelerine ulaşmış durumda. Ayrıca bu zaman zarfında Merkez Bankası rezervleri eksiye düşmüş, dolar kontrol edilemez bir noktaya gelmiştir. Gittikçe artan otoriterleşme, yargının siyasal iktidara daha da bağımlı hâle getirilmesi, pek çok alanda hak ve özgürlüklerin askıya alınması, rafa kaldırılması, Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmemesinden kaynaklı güvenlik harcamalarında yaşanan devasa artış ülke ekonomisini çökme noktasına getirmiştir. Evet, savaşa para harcanıyor, savaşa para harcanırken hiçbir gerekçe kabul edilmiyor ama barışa hiçbir şekilde olanak verilmiyor. AKP-MHP iktidarı savaş politikası sebebiyle halkın kursağından, cebinden, buzdolabından para kısmaya devam ediyor. Daha bugün gazeteciler gözaltına alındı. Mehmet Şimşek “Maastricht Kriterleri” diyor ama Kopenhag Kriterlerini söylemiyor. Unutmayalım ki bir ülkede demokrasi yoksa, hak ve özgürlükler rayında değilse, tanınmıyorsa, adalet yoksa ekonomi de tabii ki rayına giremez. İkiz sözleşmelerden birini esas alacaksınız ama Kopenhag Kriterleri gibi kriterleri göz ardı ederek ekonomiyi düzeltmeye çalışacaksınız. Yok öyle bir dünya, işte, böyle gelir, ayağınıza dolanır. Bu nedenle, şu anda yaşadığımız ekonomik problemlerin temelinde, kaynağında Türkiye’de demokratikleşmenin olmamasının yattığını da bir an aklımızdan çıkarmayalım. Kürt sorununda savaş politikasında ısrarın yattığını aklımızdan çıkarmayalım. “Kuzeydoğu Suriye’ye her gün operasyon yapacağım, oraya gideceğim.” denerek SİHA’larla, İHA’larla yapılan operasyonlar olduğunu ve oraya harcanan paranın olduğunu da unutmayalım. Bu çok önemli veriler önümüzde duruyor.
İktidar, ülkeyi bedelini yoksulların ödediği ve ekonomiyi bumerang gibi vuran faiz-kur sarmalına sürüklemiş durumda. Sermayeyi, rantı, faizi merkeze alan ekonomik, politik tercihler enflasyonu doğal olarak hızla artırıyor. On milyonlarca yurttaş için hayat pahalılığı ve enflasyon en yakıcı mesele olarak orta yerde duruyor. Şimdi, seçim sonrası döviz kurlarında meydana gelen hızlı yükseliş ve peşi sıra vergi oranlarında yapılan artışlar tabii ki enflasyonu daha fazla tetiklemiş ve zaten bozuk olan vergi yapısını ve gelir dağılımını daha da bozmuştur. Vergilerde yapılan artışların sonucu ne olmuş? Hızla mal ve hizmet fiyatlarına yansıdı ve gıdadan giyime, barınmadan ulaşıma kadar her şey zamlandı. Akaryakıt fiyatlarına defalarca zam yapıldı, artık takip edemiyoruz. Özellikle akaryakıttan alınan ÖTV’de yapılan artış sonrası benzinde tek kalemde 5 TL artış oldu. Bugün, 25 Temmuz Salı günü gelen son zamlarla litre fiyatı 37 liraya çıktı. Peki, akaryakıta yapılan bu zamlar nasıl yansıyor? Uçak fiyatları artıyor, otobüs fiyatları artıyor, insanlar seyahat edemiyor; çiftçi tarım yapamıyor, hayvancılık yapanlar hayvancılık yapamıyor; esnaf, esnaf faaliyetini yürütemiyor; hayatın her alanında a’dan z’ye kadar hayat zamlanıyor ve bu mazot fiyatlarındaki, akaryakıttaki artış şu anda her yerde temel gündem olarak önümüzde duruyor.
Şimdi bir buhran döneminde yaşıyoruz çünkü öyle bir şey var ki değer-fiyat bariyeri kırıldı ve fiyat istikrarı yok oldu. Bu nedenle, tabii ki şu anda Türkiye bir ekonomik buhran döneminde; bunun adını gerçek anlamda koymamız lazım.
AKP-MHP iktidarı enflasyonun küresel bir sorun olduğunu söylüyor; aman ha, inanmayın. Türkiye yurttaşlarına söylüyorum: Öyle bir küresel sorun falan değil. Niye değil, onu anlatmaya çalışayım. Bizzat Merkez Bankası aksini ifade ediyor, bizzat Merkez Bankası ve diyor ki: “Küresel enflasyon düşme eğilimine girdi.” Ülkelerin enflasyon oranları karşılaştırıldığında, yüzde 38’lik resmî enflasyon oranıyla Türkiye’nin oldukça negatif ayrıştığı zaten rahatlıkla görülecektir. Dünya Bankasının yayınladığı Gıda Güvenliği Raporu’na göre Türkiye dünyada yıllık bazda en yüksek gıda enflasyonuna sahip 10’uncu ülkeyken, bu alanda OECD ülkeleri arasında 1’inci sırada yer alıyor. Bunun bedelini kim ödüyor? Tabii ki yoksullar ödüyor, tabii ki asgari ücretliler ödüyor, tabii ki emekliler ödüyor, tabii ki memurlar, işçiler ödüyor; bunu AKP-MHP iktidarının etrafında kümelenen zenginler ödemiyor, bunu hepimiz gayet iyi biliyoruz.
Yakın zamanda açıklanan bir OECD araştırmasına göre Türkiye OECD ülkeleri arasında geçim derdinde yine ilk sırada yer alıyor. Her anlamda sonunculuğu kaptırmayan Türkiye -AİHM’de, ihlallerde, hak ve özgürlüklerde gerilerde seyrederken- tabii ki ekonomik alanda da olumsuzlukta sırayı yine -tersten bu sefer- başka birilerine kaptırmıyor ve Türkiye’deki ailelerin yüzde 70’inden fazlası geçim derdi yaşıyor.
Şimdi, özellikle son yıllarda işsizlik arttı, emek değersizleşti, güvencesiz çalışma yaygınlaştı, tencereler artık kaynamıyor, sepetler boş kalıyor, evler ısıtılamıyor. Bunu ezbere bir retorik olarak söylemiyorum, bunu sahada gittiğimiz, ziyaret ettiğimiz yüzlerce insan, binlerce insan bizzat temas ettiğimizde bize söylüyorlar; “Ben tencereyi ocağa koyamıyorum, ben yemek pişiremiyorum.” diyor, “Kahvaltı vermek zorundayım; peynir fiyatları uçtu, artık peynir de alamıyorum.” diyor. Yani bu, hayatın realitesi, bunu hepimiz çok yakından görüyoruz.
Tabii ki bu süreçte en önemli meselelerden biri barınma arkadaşlar, insani koşullarda barınma ihtiyacı. Büyük kentlerde barınmak -altını çizerek söylüyorum “bir dam” diyoruz ya, eskiler “bir damın altında yaşamak” derdi- bir evde kirada yaşamak neredeyse bir lüks hâline geldi.
Dün tek maaşlı bir çalışanla sohbet ettim gece uçaktan indikten sonra; ev sahibi, oğlu evleniyor diye onu çıkarıyormuş -ortalama maaşı 17 bin civarında sanırım- diyor ki: “Ankara'da 15 bin liranın altında ben ev bulamadım kiralık. Ben 15 bin lirayı verirsem faturaları nasıl ödeyeceğim? Çocuklarımın eğitim masrafını nasıl karşılayacağım?” Yani sadece kira, elektrik, telefon, doğal gaz varsa bir de aidat ücreti varsa zaten maaşı yetmiyor. Peki, ne yiyecek, ne yapacak, nasıl yaşayacak bu yurttaş? Bu artık lüks hâline gelmiş durumda.
Şimdi, çok söylenen bir şey var: Zamlarla emekliye, memura, işçiye, ücretliye kaşıkla verilip hakikaten kepçeyle geri alınıyor. Normal şartlarda temel ücret olarak kabul edilmesi gereken ancak toplumun yüzde 50’den fazlasının asgari ücretle çalıştığı Türkiye'de insanlar en temel ihtiyaçlarını borçlanarak karşılamak zorunda kalıyor. Asgari ücretin açıklandığı 21 Haziran 2023’ten bugüne, henüz bir ay olmadan asgari ücret 480 dolardan yaklaşık 420 dolara düştü. 4 kişilik bir ailenin insanca bir yaşam sürmesi için gereken minimum tutar, bir diğer deyişle yoksulluk sınırı asgari ücretin yaklaşık 3 katına çıkmış durumda. Asgari ücretin en temel beslenme ihtiyaçlarını dahi karşılayamıyor olması, asgari ücretle çalışan yaklaşık 10 milyon emekçinin çalışan yoksul hâline geldiğini, dahası açlık sınırının altında bir yaşama mahkûm edildiğini artık herkes biliyor, bunu yüksek sesle hepimiz konuşmalıyız. Tabii, öte yandan, özellikle son günlerde bedelini ağırlıkla yoksulların ödediği vergi oranlarında devasa artışlar yapıldı. Ekonominin halkımızın üzerine çökmesine neden olunmuşken sermaye sınıfına bir bakalım; kârları rekor kırmaya devam ediyor. Burasını herkesin gerçekten dinlemesini ve düşünmesini önemle rica ediyorum yani bir yandan yoksullar, açlıkla boğuşanlar, barınacak bir ev kiralayamayanlar varken -hani “Ekonomiyi düzeltmek için mecburuz.” diyorlar ya- peki sermaye sınıfı ne yapıyor? Rekor kırıyor.
Yakın zamanda açıklanan raporlar, mesela Türkiye’nin 500 büyük şirketinin kârlılığına ilişkin rapor, emeğiyle geçinen yurttaşlar daha da yoksullaşırken büyük şirketlerin devasa kâr oranı yakaladığını ortaya koymuştur. Buna göre, söz konusu şirketlerin 2022 yılı net satışları 2021 yılına göre yüzde 148,7’yle rekor kırarak artış göstermiştir yani şirketlerin kârı yaklaşık 8 trilyon liraya çıkmıştır; bu büyük şirketler net satışlarını dolar bazında da yüzde 33,4 artırmıştır. Gerçek enflasyon yüzde 100’ü geçmiş, hayat pahalılığı tavan yapmış, yoksulluk sınırı 40 bin liraya dayanmışken sermaye sınıfı kârlarına kâr eklemeye devam ediyor. İşte “Siz zenginlerin iktidarısınız, siz zenginleri koruyorsunuz; yoksulları korumuyorsunuz, yoksulların iktidarı değilsiniz.” derken tam da bunu söylemeye çalışıyoruz. Yoksullara yönelik ayda 2 bin lira, 3 bin lira, 1.500 lira yardımlarla, Fak-Fuk Fon’larıyla, benzeri benzeri destek paketleriyle insanca yaşama yaklaşmayacak bir yaşam vadedilirken, sermaye sınıfına, zenginlere kârlarının üzerine kâr koyabilmeleri için her türlü destek sunuluyor.
Evet, şunu söyleyelim: Yurttaşlar, Türkiye yurttaşları mutsuz diyeceğim de mutluluk bir lüks olarak kalıyor. Sadece mutsuzluk değil, açlıkla boğuşuyor, yarınını göremiyor. Türkiye'den yurt dışına, Avrupa'ya, Amerika'ya, Kanada'ya, Meksika'ya, diğer Uzak Doğu ülkelerine bile göç rekor üzerine rekor kırıyor. İnsanlar bize söylüyorlar “Çocuğum burada ne yapsın? İş yok, güç yok, para kazanamıyor; ben ona bakamıyorum, bari gitsin kendi hayatını kurtarsın.” diyorlar. Yani eğitim düzeyi yüksek olan doktorların göç oranı sanırım buna en iyi örneklerden bir tanesi.
Tabii, iktidar kendi bütçesini istediği gibi yapıyor, onların böyle bir derdi yok. Size somut iki örnek: İki bütçe kabul ettik değil mi bu Mecliste? 2022 yılı bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonundan buraya geldi, burada Meclisten geçti. Dedik ki: “Bu bütçe yetmeyecek, tekrar geleceksiniz.” Altı ay geçmeden ek bütçe getirildi ve burada çoğunluk oyuyla, parmak sayısıyla geçirildi ve bizim sözümüze, iktidar grubu, AKP-MHP partileri geldiler ek bütçeyle. Yine, 2023 yılında da aynısı oldu, ek bütçe getirdiler. Diyorlar ki: “Bize bütçe verdiniz ama bu bütçe bize yetmiyor, biz Meclisten ek bütçe istiyoruz.” Ya, hadi sizin parmağınız var, çoğunluğunuz var, türlü yöntemlerle bu çoğunluğa sahipsiniz, ek bütçe getiriyorsunuz; vatandaş ne yapacak, onların ek bütçe getirme şansı mı var? Size bağımlı, ücretliyse ücretli olarak, memursa memur olarak ya da esnafsa o oranlarda çalışmak zorunda. Peki, vatandaş bütçesini nasıl denkleştirsin?
Evet, yurttaşlar artık kontak çevirmeye korkar hâle geldi. Otobüslere, taksilere, minibüslere gelen artışları her gün okuyoruz. Benzine ve motorine yüzde 82 oranında zam gelmedi ama -işte, bugünkü zammı söylemiştim- iktidar, hakikaten çok takdir ediyorum, pişkinlikte zirve yapmış durumda; bu konuda saygı duymamız lazım(!) Her gün, sanki bu zamlarla halkın belini kırmıyorlarmış gibi ne diyorlar? Hazine ve Maliye Bakanı şaka gibi bir açıklama yaptı geçenlerde, görmüşsünüzdür “Evet, akaryakıta zam yaptık ama hâlâ Avrupa'nın en ucuz akaryakıtı bizde.” dedi; halkı kandıracak ya kendince. Pişkinliğin bu kadarına hiçbir şey diyemem, pes diyorum sadece. Mehmet Şimşek'e buradan, bu kadar pişkinlik karşısında kuracak söz bulamıyorum. Neden peki? Benzinin litresini bir gecede 28 liradan 34 liraya çıkarın, sonra da çıkıp deyin ki: “Avrupa'nın en ucuz akaryakıtı bizde.” Tamam, biz de ona bazı sorular soralım. İktidar ya gerçekten ekonomiyi bilmiyor -bence biliyor yani bu konuda başka pişkinlik yapıyor ama halkın bilmediğini sanıyor- ya da alay ediyor; bence alay ediyor ancak her şey ortada, kimseyi kandıramayacaksınız. Mehmet Şimşek'e soruyoruz: Türkiye, yurttaşlarının alım gücünde Avrupa’da kaçıncı sırada? Bu sorumuza cevap istiyoruz. Türkiye, Avrupa'da, yurttaşlarının refah seviyesinde kaçıncı sırada? Biz söyleyelim, son sıralarda tabii ki; o kendisi cevap vermeyecek. Türkiye'de ortalama bir ücretle kaç depo benzin alınabiliyor, Avrupa'da kaç depo benzin alınabiliyor? Evet, Avrupa'da ortalama ücretle ayda yaklaşık 40 depo benzin alınabiliyor, Türkiye’de ortalama ücretle sadece ve sadece 5 depo benzin satın alınabiliyor. Bu kıyası siz de yapabiliyorsunuz. O kadar aradınız ya Mehmet Şimşek’i, buldunuz getirdiniz; işte bizim matematik bilmediğimizi sanıyor ama büyük yanılıyor.
Türkiye enflasyonda OECD 1’incisi, bunu zaten söylemiştik ve Türkiye’de asgari ücret 380 euro bile etmiyor, “Ekonomisi bizden daha kötü.” denilen Almanya’da brüt asgari ücret Türkiye’nin tam 4,5 katı. Evet, bu sorulara siz yanıt vermeyeceğiniz için biz söyleyelim dedik. Tabii, benzine zammı söyledik ama artık bu kutu, Pandora’nın kutusu açıldı ve bunu gizleyemiyorsunuz. Bu kutunun içinde yoksulluk ve sefalet var.
Şimdi, hayallerinizde “Türkiye Yüzyılı” dediniz ama gerçekler, zam yüzyılı. Seçimden hemen sonra zam yüzyılının startını verdiniz gerçekten. Ve iktidarımız tüm dünyadan farklı bir iktidar, dünyanın en pahalı iktidarı Türkiye’de; hakikaten bu da bir gerçek, bunu inkâr edemeyeceğiz.
Diğeri: Hani vatandaşa “İdare edin, geçinin, zorlanın.” -hani Cumhurbaşkanı bugün bile konuşmuş- diyorlar ya; hayır, zamlara alışmayacağız, bunu kabul etmeyeceğiz, bunun karşısında susmayacağız ve vatandaşların da bu haksızlığa, bu zulme, bu korkunç tabloya karşı kesinlikle seslerini çıkarmalarını istiyoruz. Birileri saraylarda şatafat sürerken, etrafındaki zenginleri daha çok zengin ederken buna alışmayacağız.
Evet, şimdi, bir de tabii ki depreme yüklenen bir tablo var. Ne diyorlar? Depremleri zamlara bahane gösteriyorlar. Bu büyük bir vicdansızlık ya! Siz hâlâ deprem vergilerinin nereye gittiğini açıklamamışken, bu sorulara cevap vermemişken depremi kendinize kalkan ediniyorsunuz. Bu kadar insanın yaşamını yitirdiği, bu kadar büyük ihmallerin olduğu bir ortamda bunu asla kabul etmiyoruz. Tabii ki bunu iktidar söylüyor: “Deprem nedeniyle yaptık.” diyorlar. Bu zamların nedeni deprem değildir ve bu zamların tek nedeni AKP-MHP iktidarıdır, bunu asla aklımızdan çıkarmayalım; yanlış ekonomi politikalarıdır; mesele israf, rant ve şatafattır. Bu israfları hepimiz biliyoruz.
Deprem vergilerinin nerede olduğunu bir kez daha buradan sormak istiyoruz. Yirmi yıllık iktidarınızda yaklaşık 100 milyar lira deprem vergisi topladınız; bizzat kendi Bakanınız Mehmet Şimşek’in de açıkladığı gibi, bu paraları deprem için harcamadınız; bunu Bakanınız itiraf etti. Şimdi de yine halktan topladığınız paraları deprem için harcamayacaksınız. Siciliniz temiz değil, kirli; ne yapalım? Önümüzdeki veriler, bu kiri bize gösteriyor. Siz deprem için topladığınız paraları yandaş şirketlere ihale olarak dağıttınız, yine aynı şeyi yapacaksınız yani yapacağınızı biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Eğer gerçekten para lazımsa önce sarayın harcamalarını bir kesin ya, bir kesin; vatandaş rahat bir nefes alsın. Cumhurbaşkanına bir önerimiz daha var: Devasa uçak filosunu satmakla da başlayabilirsiniz yani bir kâr elde edelim ve savaşa, güvenliğe bu ülkenin kaynaklarını ayırmaktan vazgeçin. Gerçekten bununla sorunu çözebiliriz diyorum ve son olarak şunu söylüyorum: Hazine ve Maliye Bakanı “Rasyonel zemine döneceğiz.” demişti, demek ki “rasyonel zemin” dedikleri zamlarmış. IMF’ye hiç ihtiyaç yokmuş, zaten Mehmet Şimşek aynı görevi yapıyor, aynı rolü üstlenmiş durumda ve yurttaşlar adına şunu söylüyorum: Bu politikalara karşı mücadele etmeye devam edeceğiz, sizlerle birlikteyiz, zamlara alışmayacağız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Yeşil Sol Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Özgür Özel.
Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Genel Başkan, Sayın Grup Başkanları, Grup Başkan Vekilleri, kıymetli arkadaşlarım; hepinizi şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.
Dün 100’üncü yılıydı, huzurlarındaydık; Sevr’i yırtıp atanları, Lozan’ı yapanları, bu ülkenin tapu senedini işgalcilere kabul ettirenleri ve yedi düvele bu milletin gücünü gösterenleri, başta İsmet İnönü ve Mustafa Kemal Atatürk’ü bir kez daha minnetle ve rahmetle anıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Meclisi selamladım ama bir arkadaşımız burada değil, bir arkadaşımız Silivri’de. Can Atalay’ı, onun şahsında Bakırköy Kadın Cezaevindeki ve Silivri’deki Gezi tutuklularını; ayrıca Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü’nün ertesinde, Merdan Yanardağ başta olmak üzere, iktidarı rahatsız ettikleri için, hakkın, haklının, halkın dilini kullandıkları, sözünü kurdukları, söyledikleri için tutuklu bulunan bütün basın emekçilerini de saygıyla selamlıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Ne yapmaya geldik? Keyfimiz yerindeydi; bakanlarımız gibi, 5’li çetenin, sarayın müteahhitleri gibi, yandaş yazarlar gibi keyfimiz yerindeydi. Ne yapmaya geldik, ne oldu da geldik, daha geniş açıklayacağım ama dünden bugüne ne oldu derseniz, tek bir gün içinde bile, seçimden önce tık çıkmayan bir yerden hızar sesleri gelmeye başladı. Akbelen’de, Limakın da ortağı olduğu maden sahasını genişletmek üzere, köylüleri, teyzeleri coplayarak, gencecik insanları tekme tokat yerlerde sürükleyerek Akbelen Ormanları’na saldırdılar dün. Akbelen’deki direnişi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Son olarak Şanlıurfa’da -ama 6 ilde- elektrik dağıtım şirketi DEDAŞ’ta -Diyarbakır’da geçmişteki elektrik işkencelerini hatırlatırcasına köylünün, çiftçinin canını yakan, onlara yeni nesil elektrik işkenceleri yapan, bu sıcakta bırakan, ürünlerini yakan, evlerine haciz götüren- görev yapan çalışanların ve bunun yanında bir de bu hizmet sırasında hakkını alamadığı için sendika talep eden, zam talep eden, bunun için kapının önüne konulan 300 DEDAŞ işçisinin de direnişinin yanındayız, onların şahsında Türkiye işçi sınıfını selamlıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Mazot alamayan çiftçilerin ekin söktüğü, bağları söktüğü görüntüleri izliyoruz. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin, üyelerinin -şehir plancılarının, mühendislerin- asgari ücretlerini belirleme yetkilerini daha dün ellerinden almaya kalktınız. Amasra’daki maden kazasını milletvekilimiz takip etti; oradaki işçiler mahkemede, Soma’dan, Ermenek’ten farklı olmayarak “Üretim baskısı altındaydık, üretim baskısı faciayı getirdi.” dedi daha dün. Daha dün, İstanbul’dan Ankara’ya yürümek isteyenlerin önüne setler çekildi. Daha dün, internete yüzde 70 zam geldi. Daha dün, ilaca yüzde 30 zam geldi ve kur 14 liraya ayarlandı, 1 euro 14 lira. 29 lira olduğu için reel kur, yine ilaç bulunamıyor, yine kanser tedavisi aksıyor; yine gencecik, küçücük çocukların, yine nadir bulunan hastalıkları olan çocukların tasalı ailelerinin içi yanıyor, ilaçlar bulunamıyor. Biz o yüzden, tatil zamanı değildir, Meclis zamanıdır dedik, onun için geldik; yaşattığınız büyük ekonomik buhranın, yaptığınız seçim ekonomisinin sonuçlarını tartışmaya geldik. Biz 14 Temmuz günü, gitmeyin, nereye gidiyorsunuz dedik; bu kadar dert var, tasa var, nereye gidiyorsunuz dedik. Kamu emekçisi, beyaz yakalı, mavi yakalı işçi, motokurye, plaza çalışanı, apartman görevlisi; çiftçisi, mühendisi, işçisi, memuru, emeklisi sizden çözüm bekler. Oyları aldınız; bir hafta, bir torbaya batırdınız, çıkardınız; bir hafta, Anayasa dışı bir ek bütçe yaptınız, tatile gittiniz; nereye gidiyorsunuz, gelin konuşalım, gelin tartışalım, gelin çalışalım, yaraya merhem olalım, bu zulmü bitirelim dedik. Ama geldik, çağrıyı yaptık, 277 kişi -partileri, grupları, kendileri- irade koydu, buraya geldi. Bir başka grup açıklama yaptı: “Tam kadro geleceğiz, yoklamaya girmeyeceğiz.” Dışarıda beklediniz. Niçin beklediniz? Görüşmeler başlayamasın diye, muhalefet 200’ün altında kalırsa toplanamasın diye. Nerede? Parlamentoda. Hangi kelime? “Konuşmak.” Konuşulan yerde. Gittiniz, döndünüz. Peki, o parayı nereden harcadınız? Size verilen maaşlar maaş mıdır, hak ediş midir sanıyorsunuz? Hepimize verilen maaşların adı, yurt içi daimî yolluk ve harcırahıdır. “Siz, millet için icap ettiğinde gidin, günü geldiğinde buraya gelin.” diye verilen, her biri tüyü bitmemiş yetimin alnının teri olan, tüyü bitmemiş yetimin babasının alnındaki ter olan o her bir kuruşla uçaklara bindiniz, araçlara bindiniz, buraya geldiniz ama o yetimin hakkı konuşulmasın, savunulmasın diye kuliste beklediniz; biz Meclisi açınca koşup geldiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Neye geldiniz? Neye geldiniz? Birazdan bu önergeye “ret” oyu vermeye geldiniz. Neye geldiniz? “Genel görüşme açılmasın.” demeye geldiniz. Neye geldiniz? Birazdan okunacak çalışmalara devam önergesine; gitmeyelim, burada kalalım, bizden medet umanların ümidini boşa çıkarmayalım önergesine “hayır” oyu vermeye, tatile devam etmeye oy kullanmaya geldiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Milletimize şikâyet ediyoruz, halkımıza şikâyet ediyoruz. Bu tutum, söz verip de tutmadıklarınızın… Elbette, elbette pişmanlıkları vardır; eleştirmeye, öf demeye utanıyorlardır, sıkılıyorlardır “Ya, daha geçenlerde oy verdik ama bu kadarını da hak etmedik.” diyorlardır. Ama şunu unutmayın: Örneğin, bugün, şu anda, Çalışma Komisyonu Başkanı olan, Komisyonu yazın çalışma kararı aldığı hâlde çalışmayan, çalıştırmayan Vedat Bilgin “Beş bin günde emekli olacaksınız, borçlanın.” dedi; borçlandılar, sonra beş bin yedi yüz, beş bin dokuz yüz gün oldu. “110 bin lira daha bul emekli olmak için.” Bulamıyor. “Seçimden önce halledeceğiz.” dedi, halletmeden gittiniz; komisyonu, açık, çalıştırmıyor. “Dokuz bin günde emeklilik olur mu?” diyordu BAĞ-KUR’lular, isyan ediyorlardı “Yedi bin iki yüze indireceğiz.” dedi Vedat Bilgin, yapmadan gittiniz; komisyonu, açık, çalışmıyor, çalıştırmıyor.
Staj mağdurları var, 2000 sonrası kademe bekleyenler var. Uzman çavuşlar, astsubaylar, sözleşmeli erler, kamu mühendisleri, kamu teknikerleri, kamu eczacıları, emekçiler, akademisyenler, 3600 ek gösterge mağdurları, yardımcı hizmet sınıfı personeli, Aile Bakanlığında ek dersli çalıştırılanlar, geleceği için yurt dışı dışında kendine bir hedef koyamamış çaresiz gençler, maaş artışı beklentileri boşa çıkarılan ve herkes zam alırken taban ücrete, esas ücrete zam yapmadığınız için “Sen 7.500 lira hak ediyordun, 7.500’e devam et.” dediğiniz, seçimden sonra unuttuğunuz emekliler sizi burada bekliyorlardı, kaçtınız gittiniz; bugün, tatile devam için geldiniz. Bunu, milletin vicdanına, sizin vicdanlarınıza… Evlatlarınıza, torunlarınıza karşı sorumluluklarınızı, bu millet için ant içtiğiniz Anayasa’ya karşı sorumluluğunuzu hatırlatıyoruz, diyoruz ki: Birisi dedi diye tatile gidilmez, birisi dedi diye tatile devam edilmez, bir kişiye her şey emanet edilmez. Ben bunu, bu oylamayı sizin vicdanınıza emanet ediyorum; vicdanıyla oy kullanacaklara selam olsun, tek adamın yetkisine teslim olanlara yazıklar olsun, yazıklar olsun, yazıklar olsun! (CHP sıralarından alkışlar)
14’ünde apar topar, hızla, torba yasalarla MTV’yi ikiye katladık. Kurumlar vergisini artırdınız; yetmedi, Cumhurbaşkanı kararıyla 8 olan KDV’yi 10, 18 olan KDV’yi 20 yaptınız; yetmedi, harçları yüzde 50 artırdınız; yetmedi, bir gecede, motorinde ve benzinde ÖTV’ye litre başına 5 lira, LPG’ye 4 lira... Bir gecede akaryakıta yüzde 23 zam yaptınız. Seçimden bugüne kadar akaryakıta -Türkiye tarihinde yok, dünya tarihinde yok- iğneden ipliğe, ekmekten süte her şeyi zamlandıracak olan akaryakıta yüzde 81 zam yaptınız. Niye “yaptınız” diyorum ki, niye çoğul konuşuyorum ki; doğru, isyan eden, laf atan, kaşını kaldıran haklı, onun suçu yok, onun suçu bütün yetkiyi bir kişiye vermiş, ona tabi olmuş olmakta. Bu zamları ne bu Parlamento ne bu parlamentoyu oluşturanlar ne onlara yetki veren millet iradesi... “Sen 50+1’i bul ve kenara çekil, oyu ver, birini seç, herkesi o seçecek; oyu ver, birini seç, her şeye o karar verecek; oyu ver, kenara çekil; oyu ver, tarihsel bir kazanımı terk et, bundan sonra artık beş yıl boyunca bu işlere karışma.” diyen yani insanlığın dokuz yüz yıllık kazanımlarını elinin tersiyle iten, bu toprakların iki yüz yirmi yıllık demokrasi yürüyüşünü reddeden ve bir kişinin kararıyla her şeyin olmasına... Ta, o, padişahlık dönemlerinde, 1200’lerde Magna Carta’yla birlikte kralın elinden söke söke alınan o yetkiyi, bütçe yetkisini, bütçe hakkını bir kişiye teslim eden iradeyle mücadele ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar, devletin 2 tane eli var; biri alan, toplayan sağ eli; bir tanesi veren, dağıtan sol eli. Bu ikisinin dengesine “bütçe”, bunu kullanmaya “bütçe hakkı” diyoruz. Şurada oturduğunuz o her koltukta, üzerimize giydiğimiz kıyafette, yakamıza taktığımız kravatta bu insanlık âleminin en büyük kazanımının payı var. Bize “milletvekili” demelerinin, bizi yetkilendirmelerinin sebebi... Eskiden bu işlere bir kişi karar veriyordu, kral karar veriyordu, padişah karar veriyordu. Nice isyanlar, nice kanlı mücadeleler, nice anlaşmalar, nice barışlar, nice sulhnameler; en sonunda buna “Halkın temsilcileri olsun, vergiye rıza göstersin, yapılacak hizmeti müzakere etsin.” dediler. Bugün, bu düzen müzakeresizliği dayatmaktadır. Bugün, bu düzenin burayı yetmiş beş gün tatile sokan aklı da, “Biz aldık yetkiyi; gidin, 1 Ekime kadar ayak altında dolaşmayın.” diyen akıl da, muhalif gazeteciyi hapse tıkan akıl da bundan böyle herhangi bir meslek örgütünün raporundan suç çıkaran akıl da bir sendikanın ortaya koyduğu yaklaşımı politik bulan -ki en doğal hakkıdır- ve bunu şeytanlaştıran yaklaşım da müzakeresizlik kültürüdür. (AK PARTİ sıralarından gürültüler, CHP sıralarından “Dinle, dinle!” sesleri) Parlamentoyu yok saymak, sivil toplumu yok saymak, meslek örgütlerini yok saymak tek adama, saraya teslim olmaktır. Olmaz olsun böyle düzen, olmaz olsun böyle rejim! (CHP sıralarından alkışlar)
Ha “Başka kanıtın var mı?” Var kardeşim! 16 Nisan rejime kasteden Anayasa değişikliğinde muhalefet “hayır” oyu kullandı, “evet” oyu neleri kaldırdı, biliyor musunuz? Gensoruyu kaldırdı, güvenoyunu kaldırdı, sözlü soruyu kaldırdı, bakanı bu koltuktan kaldırdı. Biz “Otursunlar.” dedik, biz “Bakan olsun ki millet, yasama; yürütmeden hesap sorsun.” dedik; siz “Hayır, olmayacak.” dediniz. Bugün, AK PARTİ, Cumhurbaşkanı Yardımcısı gelse, görüşmeleri renklendirse, zenginleştirse… Siz, o Anayasa’da, o bakanı oradan kaldırdınız, siz yürütmeyi buradan kopardınız; siz tek adamın “Benim ve atadıklarımın bu Meclise, bu kürsüye sadece yemin etmek için gelme…” Bütçe zamanı gelip burada zaman zaman hadsizce müzakereler etme ama günü geldiğinde sözlü soruyu yanıtlama, günü geldiğinde hesap verme, verilen gensoruda burada partileri dinleyip kendini savunma hakkı yok, “Ben bilirim, ben seçildim, gerisine beş yıl boyunca kimseyi karıştırmam.” diyen saray aklı işte, sizi karşınızdaki boş sandalyelerle selamlıyor. Sizin eseriniz… Ancak bu millete bunu siz çektirdiniz, siz yaptırdınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Seçimden önce gençlere… Sadece gençleri okuyayım: “10 gigabayt internet…” Nerede? Yapmadan gittiniz. “Telefon ve bilgisayarda vergi muafiyeti…” Onları katladınız, vergilerini artırdınız. Kamuya ilk atamada mülakat kalkacaktı, yapmadan sırra kadem bastınız. Her toplum kesimi için böyle ve maalesef bir gerekçe: “Ek bütçe lazım.” Niye? Hepimizin bir kez daha başı sağ olsun “Asrın felaketi, deprem felaketi, onun için ek bütçe lazım.” Ondan önce de torbaya 800 milyar bütçemsi maddeler koymuşlar, toplam 1,9 trilyon ilave para. Kimden? Memduh amcadan, Sadriye teyzeden, Abdullah enişteden, Hasan'dan, Ayşe’den, Rabia'dan, Fadime'den; hepsini topluyorsunuz. Gerekçe? “Asrın felaketi deprem.” Aynı yerden bakıyorsunuz, maliyeti, depreme gidecek para 527 milyar lira yani yüzde 27’si depreme, geri kalanı sizin iş bilmez, liyakatsiz ya da seçim ekonomisine dayalı kötü yönetiminizin sonundaki borçlara. 4 liranın 1 lirası -Allah gani gani helal etsin- depremzedeye, geride kalanlarına, şehrin kaldırılmasına; dörtte 3’ü, yüzde 75’i bu saray rejimine gidiyor ve saray rejimi özetle şöyle söylüyor: “Ben yaptım, ben ettim, ben yedim, hesabı garibanlar ödesin.” Biz bu garibana hesap ödeten, bu yoksulu bir kenara iten, seçime sadece birkaç ay kala onun bir şekilde oyunu alıp ondan sonra yok sayan anlayışı kökünden reddediyoruz.
Bakın, “Oylar çalındı, çalınmadı.” tartışması vardı; “Sandıklara sahip çıkabilecek mi muhalefet?” Sandıklardan oy çalınıp çalınmadığına şunu söyleyeyim: Evet, oylar çalındı ama sandığa girdikten sonra değil, sandığa girmeden çalındı. Nasıl çalındı? “Evet, yoksulsun, güvencesizsin, işsizsin, geleceğinden endişelisin ama tehlike büyük, arkama geçmelisin.” Bir beka sorunu… Sonunda “Eğer, onlara oy verirsen teröristler gelir, onlara oy verirsen din elden gider, bayrak iner ve ezan susar.” diyerek insanların açlığına, yokluğuna, yoksulluğuna rağmen ama montaj videolarla ama bütün televizyon ekranlarından düpedüz yalan beyanlarla ama vicdansızca, ahlaksızca olduğu biline biline tekrarla, tekrarın gücüyle bunu yaptınız.
Gün oldu, utanmadan “Domatesin fiyatına bakma, bir mermi ne kadar?” dediniz. Bunu Hitler’in Propaganda Bakanı Goebbels’e anneler “…”[(*)] diyor. Alman çocukları tereyağı istiyor, beslenemiyorlar; zayıf bir kuşak yetişiyor.” dediklerinde, diyor ki: “Alman çocuklarının tereyağına değil, Alman tanklarının gres yağına ihtiyacı vardır.” Çocuğun tereyağını tankın gres yağını gösterip de oy toplayan zihniyete de yazıklar olsun. (CHP sıralarından alkışlar) Ve “Biz gidersek ezan susar, bayrak iner, din elden gider, devlet gider.” Şimdi ne oluyor? Toplandık, bunu söylediğiniz o teröristler, sabah ezanını okuyan müezzinin hakkını savunmak için buraya gelmişler, günde 5 vakit camiye namaza giden emekliye attığınız kazığı dile getirmek için buraya gelmişler, sınır boyunda nöbet tutan uzman çavuşun, uzman erbaşın hakkını aramak için buraya gelmişler. (CHP sıralarından alkışlar) Her gün madenlerde 3 vardiya ölüme inip çıkan işçinin de pandemiden bu yana “Hakkın ödenmez.” deyip bir türlü hakkını ödemediğiniz sağlık emekçilerinin de çocuklarına et alamadı diye kemik alıp kemik suyuna bir şeyler yapmaya çalışan annenin düğümlenen gırtlağına da ya da KOBİ’de olsun, kendi şirketinde olsun, bu kötü ekonomik yönetiminizden dolayı iflasa sürüklenip hayatın bir tarafında ölümle kalım arasında, iflas ile şeref arasında gelip giden küçük esnafın da hepsinin vebalini…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …oy aldığımız ve analarının ak sütü gibi helal oylarıyla bizi buraya yollayan, iktidar olamadığımız için kızan, bu zamları yapmayacağımızı bilen, yoksulu kayıracağımızı bilen, kimsesizin kimsesi olacağımızı bilen, bize inanan, güvenen ama sizin sandığa atılmadan çaldığınız o oylarla, o saçma sapan TRT’sinden Anadolu Ajansına kadar devletin her imkânını, atadan, dededen, Atatürk’ten kalan kurumları istismar ederek ve Anayasa’ya aykırı, kanunlara aykırı bir şekilde manipüle ederek yaptığınız seçim döneminden sonra başımız dik kardeşim, dimdik ayaktayız; kimsesizlerin kimsesiyiz, yoksulların yanındayız, işsizin yanındayız, kadınların, gençlerin yanındayız. Bu memlekette sizi müzakeresiz, kimseyi kale almayan…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Başkanım, bitiriyorum.
MUSTAFA VARANK (Bursa) – Yeter, yeter; kongrede konuşursun biraz da. Kongreyi…
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Vermiyoruz ya...
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Sayın Başkanım ama…
BAŞKAN – Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Kimsesizlerin kimsesi olmak için; yoksulların yenilen haklarını savunmak için; esnafından memuruna, çiftçisinden emeklisine, bize oy verirken bugünler olmasın diye bize oy verip buraya yollayanların haklarını sonuna kadar savunmak için; tatil yapanların keyfini bundan sonra da sıkça kaçırmak için…
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Niye oy vermediniz o zaman…
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …tatil yapamayanların, karnını doyuramayanların, çocuğunun yüzüne bakmakta zorlananların, esnafın önünden geçemeyip arka sokaktan dolananların haklarını aramak için buradayız. Mecliste mücadele edeceğiz, sokakta mücadele edeceğiz, meydanda mücadele edeceğiz, Akbelen'de de Silivri'de de mücadele edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar) Bu milleti size ezdirmeyeceğiz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Meclise gelmeyip Zoom’dan gizli toplantı yapıyorsunuz.
BAŞKAN – Gruplar adına son söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sivas Milletvekili Abdullah Güler'e ait.
Buyurun Sayın Güler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH GÜLER (Sivas) – Saygıdeğer Başkanım, çok saygıdeğer milletvekilleri; yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Özgür Bey çok heyecanlı yani o kadar heyecanlı ki zannedersiniz ki Meclis İçtüzüğü kapsamında sürekli çalışmayı arzu eden… 27’nci Yasama Döneminde 310 tane kanun çıkartmışız, bunların hepsinde bilfiil karar yeter sayısı istememiş, yoklamayla yeter sayısı istememiş, “Meclis sürekli çalışsın.” demiş; salı, çarşamba, perşembe günleri Meclis bir şekilde yeter sayı olmadığı için, kapanması zaruret arz ettiği için İç Tüzük gereğince kapanmış.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kim yapmış onu?
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Kim yapmış?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Gelseydiniz kapanmazdı.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Yoklamayla yeter sayısını kim istemiş?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Siz yoktunuz ki.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Gelmediniz, gelseydiniz.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Yoklamayla yeter sayısını kim istemiş?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Meclise gelmediniz ki.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Siz olmadığınız için kapandı.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Niye girmediniz?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Meclise gelmediniz siz.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Yoklamayla yeter sayısı isteyip niye girmediniz?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Siz olmadığınız için kapandı.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Vekilleriniz gelmediği için kapandı.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Hani çok çalışma istiyorsunuz ya, yoklamayla yeter sayısı isteyenler yoklamaya girmiyor; Allah Allah!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Siz olmadığınız için kapandı, siz.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Salı, çarşamba, perşembe Meclis çalışacak ama Cumhuriyet Halk Partisi keyfinden dolayı çalışmayacak.
YUNUS EMRE (İstanbul) – Zamları anlat sen!
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Arkadaşlar, size rağmen 27’nci Yasama Döneminde aziz milletimizle ilgili 310 tane -uluslararası sözleşmeler dâhil- kanuni düzenlemeyi hayata geçirdik, size rağmen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YUNUS EMRE (İstanbul) – Zamları anlat, zamları!
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Cumhur İttifakı’yla beraber, omuz omuza, size rağmen hayata geçirdik; bunun bilinmesini isterim. (CHP sıralarından gürültüler)
İki: Meclis İçtüzüğü 5’inci madde “1 Temmuzdan itibaren Meclis tatile girer.” der.
MAHİR POLAT (İzmir) – Yüzde 82 zamlar ne?
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Peki, o tarih itibarıyla AK PARTİ Grubu bir önerge vermiş Meclis çalışmaya devam etsin diye, değil mi? Siz çalışma istiyordunuz, değil mi? Grup önerimize ne dediniz efendim, ne dediniz: “Hayır, biz çalışmak istemiyoruz.” Reddettiniz değil mi? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Allah Allah!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hadi oradan!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Yalan, yalan!
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Ya, bir dakika. AK PARTİ Grubu diyor ki: “1 Temmuzdan sonra çalışmaya devam edelim.”
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Hadi buyurun, devam edelim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hadi, hadi!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Tamam, hadi o zaman; hadi, hadi o zaman.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisi diyor ki: “Hayır.” Allah Allah, niye acaba; niye acaba, çok merak ediyorum!
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Hadi devam edelim.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Zam geldiği için devam diyoruz; fakir fukara zamdan ezildiği için devam diyoruz.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Seçimlerin bittiği günün ertesi günü AK PARTİ’de seçim çalışmaları başlar.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Zam için “Gelin çalışalım.” diyoruz, zam için, zam.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Biz tatilde değiliz, biz seçim bölgesindeyiz. Arkadaşlarımız şu anda seçim bölgelerinde çalışmalar yapıyorlar, aziz milletimizi dinliyorlar, notlarını alıyorlar. İnşallah ekim ayıyla beraber aziz milletimize hizmete girecek ve onların her türlü beklentisini karşılayacak kanuni düzenlemeyi de hayata geçireceğiz; bunların da bilinmesini isterim.
ÖZGÜR KARABAT (Çanakkale) – Seçimi bırak, geçim çalışması yap.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Cumhurbaşkanı yeni paketinizde açıkladı, yeni bir külfet daha geldi. Neyin farkındasınız ya?
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Diğer bir husus, değerli arkadaşlar, Meclis İçtüzüğü’müzün 7’nci maddesi kapsamı içerisinde –Müsavat Bey de bahsetti- bir olağanüstü toplantı… Gerçi, İç Tüzük’ümüzde “olağanüstü toplantı” diye bir kavram yok ama olağanüstü birleşimle ilgili bir düzenleme var.
Peki, orada, 7’nci maddede gerekçesiyle beraber, burada olağanüstü toplantının milletvekillerinin asgari beşte 1’inin isteği üzerine toplanacağını bahsediyor.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) – Zamlardan daha büyük ne gerekçe olabilir?
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Peki, bugüne kadar yani 82 Anayasası’ndan sonra Meclisimiz kaç kere olağanüstü toplantıya geçmiş?
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Hiç böyle zam gelmedi ki!
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Bugünkü toplantıyla beraber 52 tane toplantı gerçekleştirmiştir. Bunun 6 tanesi…
HASAN UFUK ÇAKIR (Mersin) – Mazota gel, mazota! Mazota gel Beyefendi, mazota gel! Zamma gel, zamma! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Geleceğim.
HASAN UFUK ÇAKIR (Mersin) – Hadi gel bakalım!
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Geleceğim, geleceğim. Biraz sonra geleceğim. Önce Özgür Bey’in dile getirdiği hususları dile getirelim, sonra geleceğiz; sırayla. O size göre değil Beyefendi, Sayın Milletvekili; sırayla; tamam. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Peki, mevcut duruma göre, İç Tüzük kapsamı içerisinde gerekçesiyle beraber 120 milletvekili bunu talep etmiş ve Meclis Başkanlığımız da bugün itibarıyla olağanüstü toplantıya karar vermiş. Peki, olağanüstü toplantı kararı verilirken bugünkü 52 tane taleple beraber 6 tanesi cevapsız bırakılmış veya reddedilmiş, diğerlerine de farklı cevaplar verilmiş. Orada da gerekçelerine bakıldığında ne denilmiş, biliyor musunuz? Olağanüstü bir toplantı yapılarak genel görüşme açılmasını zorunlu kılacak nitelikte acil bir durumun olmadığı. “Olağanüstü” kavramını hukukçu arkadaşlarımız bilir, süreli ve acil bir durumun ortaya çıkmış olması. Bizim, bundan on gün önce, 15 Temmuzda, gece saat 01.00 gibi oylamasını yaptığımız bir kanuni düzenlememiz geçti ek bütçeyle beraber, yürütme, yürürlükle beraber yaklaşık 32 maddelik bir torba yasamız geçti. Bu kanunun, şu anda gerekçesi olan yani ÖTV, KDV artışlarıyla ilgili gerekçe olan hususların tamamını orada görüştük. Peki, görüşme safahatımız nedir? Toplamda, Genel Kurul aşamasında sekiz saat -merkezî bütçeyle ilgili, yönetim bütçesindeki cetvellerle ilgili- Komisyon aşamasında on bir saat yirmi dakika ve on yedi saat otuz beş dakika Meclis çalışma yapmış. Burada, bütün muhalefet partilerinin hatipleri her türlü düşüncelerini ileri sürmüş bu hususlarla ilgili, tamamı değerlendirilmiş.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – O kanundan sonra yüzde kaç zam geldi?
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Peki, tamamı değerlendirilen bu hususta hangi acil durum, hangi süreli bir iş gündeme geldi de bu olağanüstü toplantı ihtiyacı doğdu ve şu anda bu ihtiyaca karşı neler söylendi?
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Yüzde kaç zam geldi, yüzde kaç? Şanlıurfa’nın tüm elektrikleri kesik, suları kesik; daha nasıl olsun? (AK PARTİ sıralarından “Dinle, dinle!” sesleri)
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Arkadaşlar dinleyelim lütfen. Öncelikle bir cevapları vereyim.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Anladım da Beyefendi, olağanüstü gelişmeleri söylüyorum size. Yüzde kaç zam geldi? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Bir dakika… Bir dakika…
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Sakin olalım arkadaşlar.
BAŞKAN – Abdullah Bey, bir dakika…
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Şanlıurfa’nın tüm elektrikleri kesik şu anda, 45 derece sıcaklıkta Urfa’nın elektrikleri kesik kardeşim.
BAŞKAN – Ya, Sayın Tanal…
Değerli milletvekilleri, biraz evvel Özgür Bey konuşurken bu gruptan bir arkadaşımız laf atıyordu, ben haber gönderdim, laf atmanın doğru olmadığını söyledim, bir daha laf atmadı.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Başkanım…
BAŞKAN – Bir dakika… Tanal, sen hep konuşuyorsun ama be kardeşim!
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Bakın, 14’ünde Meclis kapandı mı? Kapandı. 15’inde Cumhurbaşkanı kararnamesiyle zam gelmedi mi? Daha ne olsun? Nasıl bir olağanüstü…
BAŞKAN – Seni çağırıyorlar, Urfa’dan bir heyet gelmiş.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Anladım, 14’ünde Meclis kapandı, 15’inde de zam geldi.
BAŞKAN – Tanal, biraz susar mısın. Ama hep konuşuyorsun sen ya!
Buyurun.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Değerli arkadaşlar, olağanüstü toplantı davetinin de talebinin de Meclisimizin geçmişteki uygulamaları ışığında süreli, takvimli ve aciliyet gerektiren kullanımlarda ihtiyaç olduğu da ortadadır, lütfen, bu hususa da dikkatinizi çekiyorum. Çünkü geçen sene de 5 Ağustosta, aynı şekilde, yine Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleri tarafından bir davet olmuştu ve toplantı yeter sayısı olmadığı için Meclis o gün toplanamamıştı. Sebep neydi? İçeriğiyle ilgili, diğer siyasi partilerle ilgili, aciliyet, süreli, günlü ve takvimli işlerle ilgili yeterli, inandırıcı gerekçe sunamadığı içindi.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Yani rahatınızı mı bozduk?
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Lütfen bu hassasiyetimizi de bilelim.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Anladım, yani rahatınızı mı bozduk? Millet için sizi çağırdık, çok zam geldiği için.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Meclisimiz, 27’nci Yasama Dönemi içerisinde 310 kanun düzenlemesi yapmış, on bin saatin üzerinde çalışma yapmış, 300 bin sayfadan ibaret de tutanak tutmuştur yani çalışkan, işinin ve gündeminin hâkimi bir Meclis vardır. Lütfen arkadaşlarımızı bu şekilde tatildeymiş gibi de itham etmeyin.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Ya, kardeşim, Meclis daha vatandaşlara oturacak oda bulamadı, oda! Oturacak yerleri yok daha, neye hâkim ya! Meclis neye hâkim, daha oturacak yerleri yok vekillerin!
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Gerçi “tatil” deyince… “O kişi ki her işi kendinden bilir.” diye bir atasözümüz vardır. Yani arkadaşlarımızın kendileri tatilde olabilir, ancak bizim milletvekillerinin hiçbirisi…
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Vekillerin oturacak odaları yok daha, neye hâkim ya! Oturacak odaları yok!
İBRAHİM EYYÜPOĞLU (Şanlıurfa) – Ya, dinlemesini bil!
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Lütfen ya, susunuz ya!
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Oturacak odaları yok! Kaç tane vekil boşta!
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Arkadaşlar… Arkadaşlar…
SAYIN BAYAR ÖZSOY (Kayseri) – Ayıp be!
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Ayıp yaptığınız, vatandaş, fakir fukara!
SAYIN BAYAR ÖZSOY (Kayseri) – Senin yaptığın ayıp ya!
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Değerli arkadaşlar… Değerli arkadaşlar…
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Zam getiriyorsun, zam! Ne ayıbı? Hırsızlık mı yaptık? Hırsızlık yapanlar ayıp yapıyor!
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Değerli arkadaşlar, “tatil” deyince bizim milletimizin hafızasında bir şey var. Mesela, depremde tatile nasıl gidilebilir? Mesela, yangın ve sel felaketi olmuş, tatile nasıl gidilebilir? Mesela, kar yolları kapatmış, değil mi? Acil kamu hizmetine ihtiyaç var; tatile nasıl gidilebilir? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Mesela bunun cevabını milletimiz çok iyi biliyor ama ben çok iyi biliyorum ki bizim Cumhur İttifakı’yla beraber bütün milletvekillerimiz şu anda tatilde değiller, sahadalar; sosyal medya hesapları açık, kaynaktan da izlenebilir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ancak kimlerin tatilde olduğu, kimlerin yatlarda, katlarda gezdiği de belli. Ha, şunu da söylüyorum arkadaşlar: Milletvekili bir robot değildir, tatil de çok insani bir haktır. Yani Özgür Bey söyledi kapatırken “İki hafta, üç hafta, dört hafta… Herkesin ailesi var, çocukları var...”
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir iki hafta… Ben “Bir iki.” dedim, makulü o.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Şimdi “Bir iki.” kayıtlara bakın “İki üç hafta.” diyorsunuz “Dört hafta.” diyorsunuz; önemli değil.
Arkadaşlar, bakın, herkesin evlatları var, çocukları var, sınavlardan çıkmışlar, çok insani bir ihtiyaç bu; kanunlarda yer almış bir ihtiyacı sanki özel bir durummuş gibi anlatmanızı da ayıplıyorum burada. Lütfen, bu ifadelerinizi düzeltin. Milletvekillerimiz de seçim çevresinde, sadece burada, Genel Kurul çalışmalarına katılmıyorlar, sadece komisyonlara katılmıyorlar, Genel Kurulun dışında da seçim bölgelerinde, özellikle depremi yaşayan 11 tane ilimizin bütün milletvekilleri her gün orada. Çünkü çok ağır bir deprem geçirdik, ülkemize toplam maliyeti önümüzdeki dönemde 104 milyar doları bulacak büyük bir felaketi yaşadık. Bulgaristan büyüklüğündeki bir ülkeyi yıkıma uğratacak bir felaketi yaşadık, aynı o büyüklükte. Altyapıdan üstyapıya, orada istihdamın sağlanması, yeniden sanayi bölgelerinin kurulması ki ben teşekkür ediyorum bütün milletvekillerine. Geçen çıkardığımız torba yasa içerisinde hem AFAD’la ilgili hak sahipliği için hem de yine, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın yeni sanayi bölgelerinin kurmasıyla ilgili birçok düzenlemeyi hayata geçirdik; bunların şu anda arkadaşlarımız takipçisi, ben teşekkür ediyorum onlara. Dolayısıyla, bizim “tatil” diye bir derdimiz yok, aziz milletimizin hizmetinde her zaman da çalışmaya hazırız.
İkincisi, Özgür Bey cezaevinde bulunan bazı gazetecilerden bahsetti. Bağımsız yargı, kendi tarafsız ve bağımsız hâliyle yargılamaları devam ettiriyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Bugün gazeteciler gözaltına alındı, bugün, bugün.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Ya, tamam da bu cezaevinde olan basın mensuplarını düşünürken şunu niye düşünmüyoruz acaba: Şu belediyelerden, partilerden maaşa bağlanan gazeteciler, basın mensupları için, bunlarla ilgili bir açıklamanız olacak mı acaba, çok merak ediyorum. Hazin bir belge yayınlandı değil mi, bazı gazeteciler belgelendi; hazin bir belge, yıllık kaç milyon TL, bilmem ne televizyonuyla anlaşma yapıldığıyla alakalı bir belge yayınlandı. 24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramı Günü’nde buna karşı da bir cevap verilebilirdi herhâlde, değil mi? Basın mensuplarının cezaevinde olduğunu ifade eden bir düşünce herhâlde buna da bir cevap verirler diye düşünüyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Bugün, bugün gazeteciler gözaltına alındı.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Değerli arkadaşlar, AK PARTİ’nin yirmi yıllık bir…
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Anayasa Mahkemesi ve Sayıştay denetimden geçmiş bir protokolden bahsediyorsunuz.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Bu protokolü keşke yaparken de açıkça ifşa etseydiniz.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Anayasa Mahkemesi ve Sayıştay denetiminden geçmiş bir protokol…
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Noterden ihtarnameyle değil, herkes yaparken…
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Biz yandaş medyadan bahsetmiyoruz.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Peki, bu belediyelerden de şu şeylerden maaş alanları da açıklarsanız memnun oluruz.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Hepsini açıklayalım, sorun, hepsini açıklayalım.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Değerli arkadaşlar, yirmi yıllık AK PARTİ iktidarı döneminde birçok kazanım sağladık. Biz, AK PARTİ olarak, 2024-2028 dönemi arasında yıllık ortalama yüzde 5,5 seviyesinde büyümeyi, 2028 yılı sonunda 1,5 trilyon dolar millî gelir büyüklüğüne ulaşmayı, 16 bin dolarlık kişi başı gelir düzeyine ulaşmayı, 2022 yılı sonu itibarıyla 32 milyon civarında olan toplam istihdamı 6 milyon artışla 2028 yılının sonunda 38 milyona yükseltmeyi, işsizlik oranının kademeli olarak gerilemesini sağlayarak işsizlik oranını yüzde 7’nin altına indirmeyi, 2022 yılı sonu itibarıyla 254,2 milyar dolar olan ihracatımızı 2028 yılında en az 400 milyar dolara yükseltmeyi, yeni dönemde ülkemizi ziyaret eden turist sayısını 90 milyona, toplam geliri de 100 milyar dolara çıkartmayı, enflasyonu tek haneli rakamlara indirmeyi, finansal enstrümanları daha da geliştirerek TL cinsi tasarrufları artırmayı hedefliyoruz. Para, maliye, gelirler ve finansal sektör politikalarında ise daha güçlü bir eş güdüm sağlamakta da kararlıyız. Mali disiplini ekonomimize güveni artıran bir çıpa olarak korumaya ve güçlendirmeye devam edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktisat politikalarının ortak amacı gelir dağılımındaki dengeyi, fiyat istikrarını ve tam istihdamı gerçekleştirmektir. Hedeflenen politikaların başarıyla yürütülmesinde mali politikaları da kullanabilecek etkili araçlara sahibiz. Bunlardan en önemlisi vergidir. Vergi, gelir dağılımından mal ve hizmetlerin fiyatlarını belirlemeye kadar pek çok alanda etkili maliye politikası aracıdır. Bu sebeple, birçok ülkede vergiler ülke şartlarına göre çeşitlilik göstermektedir. Biraz önce de belirttiğimiz gibi, 104 milyar doları bulan, yüzyılın afeti olarak kabul edilen deprem, ülkemizin ekonomisine ve kamu maliyesine ciddi bir yük meydana getirmiştir. Bu sebeple, depremin oluşturduğu mali etkilerin bir kısmını telafi edebilmek adına vergi düzenlemelerinin yapılması zaruret oluşturmuştur. Depremin yol açtığı ilave maliyetleri bir miktar azaltma ve bütçe disiplinini yeniden tesis etmek amacına yönelik olarak alınan gelir tedbirlerimiz, ayrıca enflasyonla mücadelede para politikası ile maliye politikası arasındaki eş güdümü güçlendirmemize de katkıda bulunacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkelerin vergi yapılarını analiz etmede kullanılan önemli değişken ise toplam vergi hasılatının gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payını gösteren vergi yükü kavramıdır. Bu oranın zaman içindeki değişimiyle birlikte vergi gelirlerinin kompozisyonu ve büyümenin sektörel değişimi, vergi yapısı ve büyümeye ilişkin önemli bilgiler içermektedir. Burada hemen belirtmek isterim ki Türkiye, OECD ülkeleri içinde vergi yükü en düşük ülkelerden biridir. Dolaylı ve dolaysız vergilerin bu kompozisyon içindeki oransal ağırlığı ise siyasi tercihe ve ülkenin ihtiyaçlarına göre değişkenlik göstermektedir. AK PARTİ olarak vergi yükünü ve kompozisyonunu önümüzdeki dönemde mali disiplinden asla taviz vermeden milletimizin menfaati ve ekonomik hedeflerimiz doğrultusunda belirleyeceğiz ve belirlemeye devam edeceğiz. Para politikasının yanı sıra maliye politikası, yapısal reformlar ile Türkiye'de finansal istikrarı pekiştirerek istikrar ve güven içinde büyümeyi hedeflemekteyiz. Türkiye Yüzyılı vizyonumuz doğrultusunda istihdamı artıracak, büyümenin nimetlerini her zaman olduğu gibi adaletli şekilde dağıtmaya devam edeceğiz. Türkiye'de yatırım ortamının iyileştirilmesi için millî değerlerimize uygun, doğru tanımlanmış ve sonuç odaklı reform adımlarımızı sürdürmeye devam edeceğiz. Orta vadeli programda makro göstergelerle kamu politikalarını güncelleyerek yapısal reformları ortaya koyacak ve kaynak tahsisini bu çerçevede yönlendirmiş olacağız. Şunun altını bir kez daha çizmek istiyoruz ki Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde ülkemizi hedefleriyle buluşturma mücadelemizi hız kesmeden sürdürüyoruz ve sürdürmeye devam edeceğiz.
Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sataşmadan söz istiyorsanız buyurun.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, Sivas Milletvekili Abdullah Güler’in (8/12) esas numaralı Genel Görüşme Önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, ben sayın mevkidaşımın böylesine bir iddiada bulunup birazdan da böylesine bir cevabı bütün hazırunun önünde alacak bir duruma kendisini getirmemesini isterdim. Bahsettiği şu, diyor ki: “Biz 1 Temmuzda Meclisi kapatmayalım dedik, siz karşı çıktınız.”
Arkadaşlar, grup önerisi bu, bahsettiği grup önerisi, kendi imzasıyla. Hani, burada uzun uzun anlatıp ertesi gün hemen Anayasa Mahkemesine gittiğimiz, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un hesaba katılmayıp böylelikle sizin, Başkanlık Divanında MHP’siz çoğunluğu yakalama yani “Bir gün MHP bizi terk ederse yine de Başkanlık Divanında hak etmediğimiz bir aşkın temsil yakalayalım.” diye yaptığınız, çok açık Anayasa ve İç Tüzük ihlali var ya, o maddeye verdiğimiz “hayır” oyunu diyor çünkü altında “Çalışmalara kanun bitene kadar devam edilmesi.” de yazıyor. Oysa, 14 Temmuz günü Gökhan Günaydın çıkıyor ve şunu söylüyor: “Nereye gidiyoruz tatile? Hadi, on gün yeter, on beş gün yeter, yetmiş beş gün tatil mi olur?” diyor. Onun, oyumuzun rengini belli eden konuşmasından sonra, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu diğer muhalefet partileriyle birlikte “çalışmaların bitirilmesi ve tatil önergesine” ret oyu veriyoruz, sizin oylarınızla Meclis tatile gidiyor.
Abdullah Bey, müzakerede üste çıkabilmek için bu haksızlık, bu kandırma hak mıdır? Vallahi, benim bildiğim, hiçbir Parlamento grubu buna tenezzül etmez ama milleti kandırıp iktidara tutunmak için sahte video, montaj video yapanlar buna da tenezzül eder.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
VI.- GENEL GÖRÜŞME (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanı Manisa Milletvekili Özgür Özel, Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın ve Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, KDV ve ÖTV oranlarının yükselmesi ve temel ihtiyaç ürünlerindeki fiyat artışı nedeniyle oluşan sorunlara çözüm bulunması amacıyla bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/12) (Devam)
BAŞKAN – Şimdi, önerge sahibi olarak söz Balıkesir Milletvekili Burak Dalgın’a ait.
Buyurun Sayın Dalgın. (CHP sıralarından alkışlar)
BURAK DALGIN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Modern Türkiye'nin tapu senedi Lozan Barışı'nın 100’üncü yıl dönümü vesilesiyle, başta Büyük Atatürk olmak üzere bütün İstiklal Harbi kahramanlarımızı saygı ve rahmetle anıyorum.
Bugün, Hükûmet kemer sıkmasın diye boğazı sıkılan vatandaşımızın hakkını savunmak için buradayım. Bugün, ekonomik başarısızlığın tüm külfetini üstlenen orta direğin temsilcisi olarak karşınızdayım. Bugün, ayağına çelme takılan KOBİ ve girişimcinin yani çalışan Türkiye'nin sesi olmak için karşınızdayım. Bugün, komuta kontrol ekonomisi hâline getirilen ülkemizi hür teşebbüs odaklı bir kalkınma seferberliğine davet etmek için karşınızdayım ve bugün, âdeta bir afet yaşatılan ekonomimizin güçlü, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir modele kavuşması için karşınızdayım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; birincisi, Hükûmet kemer sıkmamak için vatandaşımızın boğazını sıkıyor. Son alınan kararlarla, temizlik ürünlerinden elektronik cihazlara kadar pek çok kalemde katma değer vergisi oranları arttırıldı, motorlu taşıtlar vergisi duble yapıldı, noter, pasaport ve benzeri harç bedelleri yükseltildi. Millete ceza kesildi, hayat daha da pahalı hâle getirildi.
Değerli arkadaşlar, unutmayalım, devletin parası yoktur, para milletin parasıdır. Vergi artırarak, vatandaşın cebini yakmak veya borç alarak yarınlarımızın üzerine ipotek bindirmek en son uygulanması gereken çözümlerdir. İlk adım kamuda tasarruftur ancak görüyoruz ki Hükûmetin gündeminde tasarruf yok, vergi var.
İkincisi, ekonomideki başarısızlığın tüm külfeti orta direğin sırtına yükleniyor. Milletimizin çimentosu, demokratik hukuk devletinin garantörü, sağlıklı kalkınmanın dinamosu orta direk her gün eriyor. İmkânları, fırsatları ve hürriyetleri zaten iyice daraldı, çocuğuna düzgün bir eğitim aldırması çok zor. Bir zamanlar hedefi olan bir ev, bir araba yani iki anahtar artık hayal bile değil. “Tweet” atarken bile yazıp yazıp siliyor ama bu yetmedi, milyarlık ilave vergiler sırtına yüklendi. Seçim gününü hatırlayalım: Litresi 20 lira olan benzin bugün 34 liraya vardı; bu, iğneden ipliğe her şeye zam gelmesi demek. Ama bu da yetmedi, 500 küsur milyar liralık kur korumalı mevduatın tüm faturası orta direğe çıkarıldı. Masal kahramanı Robin Hood’u bilirsiniz, zenginden alıp fakire verirdi, bizim Hükûmet orta direkten alıp zengine veriyor. Maalesef, Hükûmetin gündeminde orta direk yok, servet transferi var.
Üçüncüsü, KOBİ’ye, girişimciye ve kısacası tüm çalışan Türkiye’ye çelme takılıyor. Kimse kusura bakmasın, binalara “Vergi kalkınmanın temelidir.” yazmakla kalkınma olmuyor, lüks makam araçlarıyla da itibar sağlanmıyor. Merhum Turgut Özal’ın 1992 İzmir İktisat Kongresi’ndeki sözlerini hatırlayalım: “Aslolan devletin zenginliği sonucu milletin zenginliği değil, milletin zenginliği sonucu devletin zengin olmasıdır.” Ülkemizde 85 milyon kişiyiz, sadece 31 milyon kişi çalışıyor; bunun 5 milyonu kamu personeli. 16 milyon emeklimiz var. Her sene 1 milyon arkadaşımıza iş bulmamız lazım, çalışma çağına geliyorlar. Yani özel sektörde istihdamı artırmak ekonomimiz için temel bir öncelik. Açık konuşalım, ekonomimizin çıkış yolu döviz bulmak değil döviz kazanabilmek. Ama bunu yapacak olan hür teşebbüsü desteklemek de devletin görevi fakat maalesef, Hükûmet, kurumlar vergisini, katma değer vergisini, damga vergisini ve harçları yükselterek iş yapmayı iyice maliyetli hâle getiriyor; çeşitli düzenlemelerle girişimcinin ayağına pranga takıyor, hatta ona rakip oluyor, serbest rekabet ortamını sağlamak yerine kendi yakınlarına imkânlar sunuyor. Velhasıl, Hükûmetin gündeminde KOBİ'ler yok, çıkar lobileri var.
Dördüncüsü, ülkemiz giderek bir komuta kontrol ekonomisi hâline geliyor. Tecrübesinden, eğitiminden, yetkinliğinden, çalışkanlığından bağımsız olarak herkes aynı ücreti alıyor. Temizlik ürünlerini bile lüks sınıfına koyan vergiler geliyor. İhracatçının dövizini ne yapacağına karışan düzenlemeler geçiriliyor. O esnada, devletimiz bakkallık yapmakla, televizyon kanalı işletmekle meşgul. Tüm bu komuta kontrol ekonomisi tablosuna bakınca, merhum Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın “Bu kış komünizm gelebilir.” sözünü acı acı anımsıyorum. Arkadaşlar, unutmayalım, siyasi, iktisadi ve toplumsal hürriyetler bir bütündür, bunlar parçalanamaz ama Hükûmetin gündeminde hür teşebbüs yok, ekonomide fakirleşme, siyasette otoriterleşme var.
Beşincisi, ekonomide bir afet yaşıyoruz. Ek bütçeyle birlikte 2023 için öngörülen faiz harcamaları 556 milyar lira. Bunun içinde kur korumalı mevduat yok. Ek bütçenin ana gerekçesini hatırlayalım; hepimizi yasa boğan deprem. Depremle alakalı harcamalarsa 527 milyar lira. Yani faiz yangını, depremin fiziki yaralarını sarmaktan daha büyük bir paraya mal oluyor. Bu vesileyle, depremde kaybettiğimiz kardeşlerimizi, vatandaşlarımızı da rahmetle anıyorum. Benzer bir tabloyu enflasyonda da görüyoruz. Açık konuşalım, enflasyon hırsızlıktır. Geçen sene 200 liralık banknotla yani en büyük banknotumuzla 2 kilo peynir alabiliyorduk, şimdi bunun 1 kilosu cebimizden gitti. Enflasyon ahlaksızlıktır, tasarrufu cezalandırır, borcunu ödemeyeni ödüllendirir, millî parayı pul eder. Enflasyon fakirleşmedir; fiyatlar asansörle yukarı çıkar, vatandaşın ücretleri kan ter içinde aşağıdan merdivenle yetişmeye çalışır, yetişemez. Ama Hükûmetin gündeminde yapısal çözümler yok, günü kurtarma var.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuştuklarımız sayıdan ibaret bir konu değil. Bu başarısızlık tablosunun neticesi, yetersiz beslenen, gelişemeyen çocuklarımız; tahammülsüzlük sonucu yıkılan yuvalar ve yaşanan psikolojik sorunlar; artan hırsızlık ve uyuşturucu gibi asayiş vakaları; ertelenen bakım onarım ve yatırım çalışmaları neticesinde aldığımız kaza riskleri; borç sarmalına düşen vatandaşlarımız. Hükûmetin ekonomiyi bu insani bilinçle idare etmesini istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, bir çukurdan çıkmanın ilk adımı daha derine doğru kazmayı bırakmaktır. Hepimizi meselenin adını net koymaya davet ediyorum. “Zam” değil “fiyat ayarlaması” veya “ekonomik daralma” değil “negatif büyüme” gibi laf cambazlıklarına lüzum yok, kendimize dürüst olalım. Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek’i görevi devralırken ortaya koyduğu şeffaflık, hesap verebilirlik ve öngörebilirlik prensiplerini uygulamaya davet ediyorum; bunu yapmaya lütfen enflasyon verileriyle başlasın, TÜİK’in enflasyon verilerine bir baksın. Merkez Bankası Başkanı Sayın Hafize Gaye Erkan’ı milletimizin alın teriyle biriktirdiği rezervlere sahip çıkmaya davet ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimi tamamlarken tüm bunlara mahkûm olmadığımıza dair inancımı ifade etmek isterim. Güçlü, sürdürülebilir ve kapsayıcı ekonomik büyümeyi gerçekleştirebiliriz. Bir kalkınma seferberliğiyle yatırımı, üretimi, ihracatı ve istihdamı artırabiliriz. Elbirliğiyle yarına atılım yapabilir, çağ atlayabiliriz. Türkiye, bugün yaşadıklarımızdan çok daha iyisini başarabilir ve inşallah başaracaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Genel görüşme önergesi üzerindeki ön görüşme tamamlanmıştır.
Şimdi, genel görüşme açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım.
Genel görüşme açılmasını kabul edenler… Kabul etmeyenler… Genel görüşme açılması kabul edilmemiştir.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkanım, efendim oylamayı çok acele yaptınız, doğrusunu isterseniz, milletvekilleri neye oy verdiklerini bile anlayabilmiş değiller efendim. O kadar hızlıca yaptınız ki biz kanaatimizi beyan edebilme imkânı bulamadık.
BAŞKAN – Şimdi Grup Başkan Vekillerine ikişer dakikayı aşmamak kaydıyla söz vereceğim.
İlk söz İsa Mesih Şahin’e aittir.
Buyurun.
VIII.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili İsa Mesih Şahin’in, Saadet Partisi Grubunun Meclisin çalışmalarına devam etmesi yönünde bir tekliflerinin olduğuna ilişkin açıklaması
İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bizim, Gelecek Partisi ve Saadet Partisi ortak Meclis Grubu olarak, Meclisin çalışmalarına ara vermemesi, çalışmalara devam etmesi yönünde bir teklifimiz var. Neden böyle bir teklifte bulunuyoruz? Değerli milletvekilleri, çünkü Anayasa madde 93 üç aylık tatili zorunlu bir şey olarak emretmiyor, üç aylık tatil üst sınır olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla biz bu üç aylık sınırı Meclisin bir hakmış gibi kullanmasını doğru bulmuyoruz, bu keyfî tutuma da açıkça itiraz ediyoruz.
Buradan, biz, bütün milletvekillerine, 28’inci Dönem milletvekillerine tarihî bir çağrıda bulunuyoruz: Gelin, biz tarihe geçelim; gelin, bu konuyu düzeltelim. Değerli milletvekilleri, Parlamentonun sürekliliği adına milletimizin bize verdiği emanete sahip çıkma adına, milletin hukukunu koruma adına, Parlamentonun itibarını koruma adına burada bir düzenleme yapalım, bu tatili kısaltalım. Evet, tatil bir ihtiyaçtır ama üç ay tatili doğru bulmuyoruz.
Değerli milletvekilleri, biz buraya tatil yapmaya gelmedik, biz buraya milletimizin sorunlarına çare bulmaya geldik. Onun için, adalet bekleyen milyonlarca vatandaşımız için bu Meclis çalışmalıdır; mülakatın kaldırılmasını dört gözle bekleyen gençlerimiz için bu Meclis çalışmalıdır; ay sonunu getiremeyen, aldığı maaş kendisine yetmeyen emeklilerimiz için bu Meclis çalışmalıdır; esnafımız, işçimiz ve memurumuz için, emeklimiz için bu Meclis çalışmalıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Usta…
2.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Türkiye’nin sorunlarının çok ağırlaştığı bir dönemde Meclisin bu kadar uzun tatil yapmasının yanlış olduğuna ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, tabii, Türkiye ekonomisi çok ciddi bir sıkıntı içerisinde, millet ciddi bir yoksulluk ve…
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Başkanım, ses çok az geliyor, ses duyulmuyor.
ERHAN USTA (Samsun) – Sesi de biraz yükseltir misiniz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Devam edin.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Efendim, bizim öğrenme hakkımız var Sayın Başkanım, bilgilenme hakkımız var; hatibin sesini duymuyoruz.
BAŞKAN – Sen sabote ediyorsun Tanal.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Efendim, bilgilenme, öğrenme hakkımız var Başkanım, duyamıyoruz.
BAŞKAN – Yeter ya, sus!
Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; şu anda Türkiye ekonomisi ciddi bir sıkıntı içerisinde, millet ciddi bir fakirlik, yoksulluk içerisinde, çok ciddi bir barınma krizi var. Çok geriye gidecek değilim ama bu hatalar silsilesinin, bunun temel nedeni Hükûmetin yanlış politikalarıdır; bir defa bunu görmek lazım. Hatalar silsilesi Temmuz 2018’de Berat Albayrak’la başlamıştır. Orada yanlış karalar alındı, burada muhalefet defalarca çıktı, bunlar söylendi; yanlış politikalar sürdürüldü, 128 milyar dolar yakıldı, Türkiye bir felakete girdi. Eylül 2021’de tekrar, yeni bir politika seti devreye konuldu, bunların da detaylarını çok konuştuk, şimdi Mehmet Şimşek'le üçüncü evrede yeni bir politika uygulanıyor. Mehmet Şimşek daha öncekilerin hepsine “irrasyonel” diyerek, “akıl dışı” diyerek hepsini inkâr etti. Şu anda uygulanan politikalar da geniş halk kitlelerini ciddi şekilde ezen, yoksullaştıran, fakirleştiren politikalardır; bunu net bir şekilde görmemiz lazım. Yani burada şu anda iktidar değişmiyorsa esasında, baktığınızda, Erdoğan hükûmetleri var fakat sürekli farklı politikalar uygulanıyor, sanki Türkiye ekonomisi bir laboratuvar. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye ekonomisi bir laboratuvar değil, Türk milleti de kobay değil! Dolayısıyla doğru politikaları uygulamak lazım, doğru politikalar da ortak akılla bulunabilir, ortak akılla bu politikalar uygulanabilir.
Şimdi, Meclisin bu kadar sıkıntılı bir ortamda hakikaten bu kadar uzun tatil yapması yanlıştır. Gelin, Türkiye'nin bu sorunlarını beraber çözelim. Türkiye'nin sorunları çok ağırlaştı yani bunları çözebilmiş olsaydınız zaten yirmi yıldır bunları çözerdiniz. Özellik son beş yılda sürekli farklı politikalar uygulayarak hep bir yanlış içerisindesiniz. Dolayısıyla Meclisin bu devrede, böyle bir dönemde bu kadar çok tatile girmesi yanlıştır.
Şimdi, emeklinin çektiği sıkıntı… Onun durumunu nasıl düzelteceksiniz? Bir kanun yapmadan bunun düzeltilmesi mümkün değil. Tatile girmemiz durumunda bunun anlamı şu: 1 Ekime kadar emeklilere hiçbir şey verilmeyecek. Hâlbuki emeklilerin önemli bir kısmı yüzde 25 zammı temmuzda alamadı biliyorsunuz, kök ücret üzerinden yapıldığı için…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Danış…
3.- Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, insanların açlıkla yüz yüze olduğu bir ortamda tatile karşı olduklarına ve Meclisin çalışmaya devam etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, iktidar grubu, ortağıyla beraber, bugün genel görüşme talebini reddettirmek için ve Meclisin açılmaması için büyük bir gayret sarf etmişler gerçekten. Keşke zamları konuşmanın karşısında bu kadar büyük bir bariyer oluşturmasalardı ve bu görüşmelerin devamı yönünde oy kullanabilselerdi fakat kullanamayacaklarını gördük bir kez daha. Türkiye'nin şu anda en büyük probleminin zamlar olduğu gerçeğini, hayat pahalılığının, ekonomik buhranın ülkeyi yaşanamaz hâle getirdiği gerçeğini iktidar grubu demek ki hissetmiyor. Bugün kendilerine oy veren yurttaşlar “Parmağımızı kesmek istiyoruz.” deme noktasına geldiler. Bunu bizzat sahada yaptığım çalışmalarda kulağımla duydum.
Konuşmamda da ifade etmiştim, demokrasi olmadan ekonomik refah olamaz, bu konu ulusalüstü sözleşmelerde de çok net düzenlenmiştir. Türkiye'de şu anda, hâlâ, gazeteciler gözaltına alınıyor, cezaevlerinde işkenceler devam ediyor, hasta mahpuslar ölüme terkediliyor ve tecrit devam ettiriliyor, Kürt meselesinde savaş politikası ısrarla devam ettiriliyor, emeklilerin insanca yaşam talebi tamamen göz ardı ediliyor -Akbelen Ormanı'nda dün yaşanan- ormanı korumak isteyen köylülere yönelik jandarma müdahalesi devam ediyor, çevre hakkı hiçbir şekilde tanınmıyor, çocuk işçiliği artıyor ve iktidarın tek bildiği şu: “Tek adam rejimini devam ettirelim, zamları meşrulaştıralım.” Ama şunu gayet iyi biliyorum ki kendileri milletvekili maaşlarıyla bile alışveriş yaparken birbirleriyle “Nedir bu zamlar?” diye konuşuyorlar. Hakikaten insanlar açlıkla yüz yüze. Bu gerçeği Meclis konuşmasın da neyi konuşalım? Biz tatile karşıyız, bu Meclis çalışmaya devam etmeli.
BAŞKAN – Sayın Başarır…
4.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Sivas Milletvekili Abdullah Güler’in (8/12) esas numaralı Genel Görüşme Önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine, Meclisin toplanmasını neden istediklerine ve Meclis çalışmaya devam ederse bir hafta içerisinde istenilen tüm kararların alınabileceğine ilişkin açıklaması
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Sayın Başkan, evet, birazdan oylama olacak. AKP Grubunu görüyorum, bir an önce “ret” verip gitmek için sabırsızlanıyor. AKP Grup Başkanı konuşurken şunu söyledi: “Bizlerin tatile ihtiyacı var. Çocuklarımız karne aldı, onların da hakkı var.” dedi. Ama ben buradan ona soruyorum: Emeklinin, işçinin, memurun tatil hakkı yok mu? İşte o yüzden bu Meclisin toplanmasını istedik biz.
Diğer bir husus, yetmiş beş güne gerek yok ki. Eğer Meclis çalışmaya devam ederse bir hafta içerisinde istediğimiz tüm kararları alabilir; yüzde 34 memur zammını verir, en düşük emekli maaşını asgari ücret seviyesine çeker, zalimce gelen bu ÖTV ve diğer vergileri kaldırır, tatile rahat rahat giderler; şapkalarını takarlar, mayolarını giyerler, istedikleri gibi giderler. Ama sorun bizim tatil yapıp yapmamamız değil, sorun, milyonların bırakın tatili, evine ekmek götüremeyecek durumda olması.
O yüzden, burada oy verirken bin kez düşünsünler, emekliyi düşünsünler, işçiyi düşünsünler, memuru düşünsünler, sarayı düşünmesinler. Sarayın mayıs ayındaki giderleri haziranda 2 kat artmış; ha, sarayın enflasyon altında ezilmeme hakkı var; işçinin, memurun yok, yazık! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Güler...
5.- Sivas Milletvekili Abdullah Güler’in, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve genel görüşmeye konu olan hususta Cumhurbaşkanı Yardımcısının Genel Kurulu bilgilendirmesi yönünde görüş bildirdiklerini ancak bunun gruplar tarafından yeterli desteği görmediğine ilişkin açıklaması
ABDULLAH GÜLER (Sivas) – Teşekkür ediyorum değerli Başkanım.
Tabii, herhâlde anlattıklarımızı biraz daha anlatmamız lazım ki sürekli tekrar ederek herhâlde insanların... Bunu ayıp sayarım. Yani bir insana lafı bir kere söylersin. Ben, tatil yapmanın ayıp olmadığını ifade ediyorum, ben tatil yaptığımdan bahsetmedim. Ben, bundan sonra da seçim bölgeme gideceğim, yine vatandaşlarımızla beraber olacağım, bizde herhangi bir tatil yok. Ama tatil yapanlara da -milletin hafızasında- dikkatle bir bakarsanız kimlerin yaptığını da bilirsiniz dedim, herhâlde orayı unutmuşsunuz. Bir daha hatırlatayım: Depremde, selde, karda, yağışta tatile kimlerin gittiğini gazeteleri çevirdiğinizde bilirsiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, ben bu genel görüşme içerisinde -tabii, ifade etmemde eksik kaldı- Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımızın da gerek ÖTV artışlarında gerekse KDV artışlarında genel hususlarla beraber hem Meclisimizin, Genel Kurulumuzun bilgilendirilmesi hem de aziz milletimizin bilgilendirilmesi için, -orta vadede ve uzun vadede- en azından açıklamalarıyla bir katkı sağlayacağını ifade etmiştim ama tabii, yeterli bir destek görmedi. Yani Danışma Kurulu mahiyetinde gruplarımız onay verseydi Cumhurbaşkanı Yardımcımızın da burada açıklamaları söz konusu olabilecekti ama bu da mümkün olmadı; keşke olsaydı, zenginlik katardı, en azından önümüzdeki orta ve uzun vadede ciddi katkı sağlamış olurdu.
Değerli arkadaşlar, 2022 yılında enflasyonla mücadeleye destek amacıyla yaptığımız kanuni düzenlemeler ışığında ve uygulamalarla beraber 290.4 milyar lira vergi gelirinden vazgeçilmiştir; pandeminin etkileriyle beraber… Yani biz, bütçe imkânları, makroekonomik dengeler açısından ihtiyaç duyulan her hususta ihtiyacın ve bütçe imkânlarının el verdiği her ölçüde katkı sağladık ve inşallah bundan sonra da katkı sağlamaya devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, olağanüstü toplantı konusu üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Önergeler (Devam)
2.- CHP Grubunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına devam etmesine dair İç Tüzük’ün 7’nci maddesinin son fıkrasına göre verilmiş önergesi (4/11)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına devam etmesine dair İç Tüzük’ün 7’nci maddesine göre verilmiş 2 önerge vardır, önergeleri okutup birlikte oylarınıza sunacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Olağanüstü toplantı gündeminin tamamlanmasının sonrasında İç Tüzük’ün 7’nci maddesinin son fıkrası uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına devam etmesini arz ve teklif ederiz.
Özgür Özel Ali Mahir Başarır Burcu Köksal
Manisa Mersin Afyonkarahisar
Gökhan Günaydın Mahmut Tanal
İstanbul Şanlıurfa
3.- Saadet Partisi Grubunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına devam etmesine dair İç Tüzük’ün 7’nci maddesinin son fıkrasına göre verilmiş önergesi (4/12)
25/7/2023
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
25 Temmuz 2023 tarihli olağanüstü toplantı gündeminin tamamlanmasını müteakiben İç Tüzük’ün 7/son fıkrası gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarına devam edilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent Kaya İsa Mesih Şahin
İstanbul İstanbul
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, oylamanın açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir önerge vardır, önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
25 Temmuz 2023 tarihli birleşimin sonunda yapılacak olan çalışmaların devamına yönelik oylamanın açık oylama şeklinde yapılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Özgür Özel? Burada.
Mahmut Tanal? Burada.
Sururi Çorabatır? Burada.
Kadim Durmaz? Burada.
Mustafa Sarıgül? Burada.
Sibel Suiçmez? Burada.
Mehmet Tahtasız? Burada.
Aliye Timisi Ersever? Burada.
Gülcan Kış? Burada.
Gökan Zeybek? Burada.
Hasan Öztürk? Burada.
Özgür Karabat? Burada.
Talih Özcan? Burada.
Aşkın Genç? Burada.
Hasan Ufuk Çakır? Burada.
Tahsin Becan? Burada.
Talat Dinçer? Burada.
Deniz Demir? Burada.
Şeref Arpacı? Burada.
Rıfat Turuntay Nalbantoğlu? Burada.
İsmet Güneşhan? Burada.
Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını arayacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince açık oylama elektronik cihazla yapılacaktır.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Açık oylama tutanağı gelmiştir, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına devam etmesine ilişkin önergelerin açık oylaması sonucu:
“Kullanılan oy sayısı :491
Kabul :234
Ret :257[(*)]
Kâtip Üye Kâtip Üye
Muhammed Adak Asu Kaya
Mardin Osmaniye”
BAŞKAN – Bu sonuca göre, çalışmalara devam edilmesine dair önergeler kabul edilmemiştir.
Gündemde bulunan konuları sırasıyla görüşmek için Anayasa ve İç Tüzük gereğince 1 Ekim 2023 Pazar günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:17.41
[(*)] (8/12) esas numaralı Genel Görüşme Önergesi tutanağa eklidir.
[(*)] Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
[(*)] Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.